Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 18 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

29 uncu Birleşim

7 . 12 . 1999 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. — TBMMBaşkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 65 inci yıldönümü nedeniyle konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 65 inci yıldönümü nedeniyle gündemdışı açıklaması ve FP İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak, MHPÇorum Milletvekili Melek Karaca, DSPAmasya Milletvekili Gönül Saray Alphan, ANAP İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve DYP Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in grupları adına; Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak’ın şahsı adına konuşmaları

2. — Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

4. — Aydın Milletvekili Bekir Ongun’un, Aydın İlinin ve pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov’un resmî davetine icabetle 12 Aralık 1999 tarihinde yapılacak yerel seçimleri izlemek üzere Azerbaycana gidecek olan 5 kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/410)

2. — Konya Milletvekili T. Rıza Güneri’nin, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/67)

3. — Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/68)

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/251) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/69)

5. — Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/411)

6. — Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İl Özel İdaresi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair (2/143) Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/70)

7. — Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Erciş Adıyla Bir İl ve Çelebibağ Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında (2/19) Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/71)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Ankara Milletvekili Mehmet Arslan ve 29 arkadaşının, İç Anadolu Bölgesinin modern bir yapıya kavuşturulması ve ekonomik kalkınmasının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100)

2. — İzmir Milletvekili Hakan Tartan ve 22 arkadaşının, enerji sorununa çözüm bulunması için alınması gereken önlemlerin araştırılarak yeni bir enerji politikası belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101)

IV. — ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. — Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşme programına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — Çevre Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/576) (S. Sayısı : 218)

2. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı : 176)

3. — Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/424) (S. Sayısı : 191)

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, THK’nun 1996 yılında bankalardan aldığı krediye ve 1990 yılından bugüne kadar tahakkuk eden bütçesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/797)

2. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, 1 inci Dünya Hava Oyunları organizasyonuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/798)

3. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, THK tarafından toplanan fitre, zekât ve kurban derilerinden elde edilen gelir payların ilgili kurumlara verilmediği iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/799)

4. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, 1 inci Dünya Hava Oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak bir tanıtım şirketiyle yaptığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/800)

5. — Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay İli Söğüt Beldesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/817)

6. — Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani-Güzekaya Köyü sağlıkevi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/826)

7. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay’da sebzeciliğin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/920)

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Ankara Milletvekili M. Zeki Sezer, 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününe,

Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli, İstanbul’da yapılan AGİT Zirvesinin sonuçlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar,

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, hayvan hırsızlıklarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan cevap verdi.

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu ve 27 arkadaşının, Bursa’nın Büyükorhan, Harmancık, Orhaneli ve Keles ilçelerinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın (6/222, 6/227, 6/228, 6/244, 6/245) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Cavit Kavak ve,

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan bir üyeliğe, Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner,

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan iki üyeliğe de, İstanbul Milletvekili A. Emre Kocaoğlu ve İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu,

ANAP Grubunca aday gösterilerek seçildiler.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Doğal Afetlere Karşı Alınacak Önlemler ve Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlemeler Hakkında Yetki Kanununun 1 ve 2 nci Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Süresinin Uzatılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/578) (S. Sayısı : 215) yapılan açık oylamasından,

2 nci sırasında bulunan, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısının (1/432) (S. Sayısı : 198) yapılan görüşmelerinden,

Sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

198 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısının Genel Kurulun 18.11.1999 tarihli 22 nci Birleşimde görüşülen 9 uncu maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükümet isteminin, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca uygun görülmüş olduğuna ilişkin Danışma Kurulu görüşü Genel Kurulun bilgisine sunuldu. 9 uncu madde yeniden görüşülerek, değişik şekliyle kabul edildi.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

7 Aralık 1999 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.15’te son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

Melda Bayer Mehmet Elkatmış

Ankara Nevşehir

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II. — GELEN KÂĞITLAR No. : 40

3.12.1999 CUMA

Tasarı

1.- Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/584) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/576) (S.Sayısı: 218) (Dağıtma tarihi: 3.12.1999) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, Erzurum doğalgaz çevrim santrali projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/699)

2.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Ankara İli Sincan İlçesi Yenikent Beldesinin afete maruz bölge ilan edilip edilmediğine ve bu beldeye İller Bankası tarafından ödenek ayrılıp ayrılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/701)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Hilvan Devlet Hastanesinin sorunlarına ve Hilvan İlçesinin şehir tipi sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/704)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa İlinde yapımı tamamlanan hipodromun ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/716)

5.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa İlinde yaşanan kuraklık nedeniyle çiftçilerin faiz borçlarının ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/719)

6.- Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Konya ve çevresinin yeşil kuşak projesine alınmasına ve bölgesel tarım teşviklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/723)

7.- İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/737)

8.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İmar Planı Yönetmeliğindeki değişiklikle camiler için öngörülen arsaların vatandaşlar tarafından tahsisinin imkânsız hale getirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/743)

9.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, hasta hakları konusundaki yönetmeliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/757)

10.- Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in, Başbakanlık Takip Kurulu’na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/763)

11.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş’ın, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasıyla ilgili alınan karara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/770)

 

 

No. : 41

6.12.1999 PAZARTESİ

Raporlar

1.- Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/360) (S. Sayısı: 121’e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 6.12.1999) (GÜNDEME)

2.- Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/359) (S. Sayısı: 122’ye 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 6.12.1999) (GÜNDEME)

3.- Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/507) (S. Sayısı: 217) (Dağıtma tarihi: 6.12.1999) (GÜNDEME)

4.- Uşak Milletvekilleri Mehmet Yaşar Ünal ile Hasan Özgöbek’in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/129) (S. Sayısı: 220) (Dağıtma tarihi: 6.12.1999) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt İli Alkumru ve Pervari Hidroelektrik Santrali Projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/319) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, gübre fiyatlarına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/320) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Başbakanlığa yeni alınacak makam arabalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/321) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, sınır kapılarından yapılan mazot ticaretine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/322) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

5.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt’i Van’a bağlayan karayoluna ve Cevizlik Beldesinin yol sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/323) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun, İstanbul’da depremden zarar görenlerin vergiden muaf tutulup tutulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/966) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

2.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye İlinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/967) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

3.- Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, emekli bir generalin tedavi için yurtdışına çıkışıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/968) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

4.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın. 50 yaşın üzerindeki kamyon ve ticarî otobüs sürücülerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/969) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.12.1999)

5.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, yaş sebze ve meyve ihracatı ile ilgili yapılan değişikliklere ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/970) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

6.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, depremzedeler için gönderilen dış kaynaklı yardım miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/971) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

7.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, turizm sezonu hazırlıklarına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/972) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

8.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, İstanbul Narkotik eski Şube Müdürü ve ailesinin can güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/973) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, İstanbul camilerinden son yıllarda çalınan “alem” lere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/974) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

10.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, bakanlıkça yapılan uzmanlık, denetmenlik müfettişlik, hesap uzmanlığı ve kontrolörlük sınavlarında imam-hatip lisesi mezunlaranın elendiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/975) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, İstanbul-Fatih İlçesi Fındıkzade İlköğretim Okul Müdürünün bir öğrenciyi dövdüğü iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/976) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

12.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, devlet memurluğu sınavına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/977) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

13.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/978) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

14.- Kırırkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Ankara-Kırıkkale arası raybüs ihtiyacına ve Kırıkkale Posta İşletmesinde çalışan personel arasındaki ücret farklılığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/979) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

15.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale Çelik ve Borusan fabrikalarına ve Kırıkkale MKE fabrikalarına ve Kırıkkale MKE Kurumu sosyal tesislerinin özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/980) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999

16.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, depremzedeler için hazırlanan prefabrik konut inşaatlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/981) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

17.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale’deki MKE fabrikalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/982) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

18.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, tütün ve tütün mamullerinin satışı ve kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/983) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.1999)

19.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, 4207 sayılı yasanın 4 üncü maddesinin TRT ve özel televizyon kurumları tarafından uygulanmadığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/984) (Başkanlığa geliş tarihi:2.12.1999)

20.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Merve Safa Kavakçı hakkındaki yazılı soru önergesine süresinde cevap verilmemesinin nedenine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/985) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

21.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, evlenme ile Türk vatandaşlığını yeniden kazanan Merve Safa Kavakçı’nın özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/986) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

22.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Bolu Valisinin bir depremzedeye yaptığı uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/987) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

23.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Yalova’daki AKSA Fabrikasının çevreyi kirlettiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/989) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

24.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Yalova’daki AKSA Fabrikasının çevrede yarattığı tahribata ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/989) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

25.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde çalışan geçici işçilere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/990) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.1999)

 

No. : 42 7.12.1999 SALI

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Mehmet Arslan ve 29 arkadaşının, İç Anadolu Bölgesinin modern bir yapıya kavuşturulması ve ekonomik kalkınmasının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.1999)

2.- İzmir Milletvekili Hakan Tartan ve 22 arkadaşının, enerji sorununa çözüm bulunması için alınması gereken önlemlerin araştırılarak yeni bir enerji politikası belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101) (Başkanlığa geliş tarihi:2.12.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

7 Aralık 1999 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. — TBMMBaşkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 65 inci yıldönümü nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şairimizin dediği gibi, ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanındığı 5 Aralık, cumhuriyetimizin, demokrasimizin önemli bir tarihidir. Bu tarih, 65 yıl önce, eşsiz Atatürk’ün demokrasiye, insanımıza verdiği önemi göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, ülke nüfusunun sadece yarısının seçtiği ve seçildiği bir rejim, elbette ki, demokrasi olamazdı. Nüfusun yarısının sistem dışı bırakılması, insan haklarının tam anlamıyla ihlali olmakta ve uygarlıkta çağdaş değerlere bağdaşmayan bir durumdur. 5 inci Türkiye Büyük Millet Meclisinde millî irade temsilcilerinin üstün gayretleriyle, Büyük Atatürk’ün işaret ettiği istikamette, 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen İstiklal Savaşı kahramanı Türk anasına, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınması, Türkiye’nin kaderini değiştirmiştir. Üstelik, hiçbir Avrupa ülkesinin dayatması olmadan, muasır medeniyete Türk toplumunu yönlendiren cumhuriyetimizin hamisi eşsiz Atatürk’ün direktifleriyle, 1924 Anayasasının iki maddesi değiştirilerek, Türkiye’de demokrasinin temeli atılmıştır.

Sayın milletvekilleri, mümtaz Türk kadınının modern Türkiye’nin simgesi ve demokratik cumhuriyetin teminatı olduğu malumlarınızdır. Bu münasabetle, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazandığı 5 Aralık günü dolayısıyla gündemdışı bir konuşma yapmak istemişlerdir.

İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre bu talebi yerine getireceğim. Hükümetin açıklamasından sonra siyasî parti grupları adına birer üyeye 10’ar dakika ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birisine de 5 dakikayı geçmemek üzere söz vereceğim.

Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 65 inci yıldönümü nedeniyle gündemdışı açıklaması ve FP İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak, MHPÇorum Milletvekili Melek Karaca, DSPAmasya Milletvekili Gönül Saray Alphan, ANAP İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve DYP Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in grupları adına; Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak’ın şahsı adına konuşmaları

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk kadınının, 5 Aralık 1934 tarihinde seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 65 inci yıldönümü dolayısıyla söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kurtuluş Savaşının kazanılması ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra, ulusumuzun her alanda gelişmesini, kalkınmasını amaçlayan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, kadınların toplumsal yaşama katılmalarına büyük önem vermiştir. Peş peşe yapılan devrimler sonucu, kadınlarımızın yaşamında çok köklü değişimler gerçekleşmiştir. Özü itibariyle de Türk devrimi, bir kadın hakları devrimidir. Cumhuriyet öncesi, dünyaya kafes arkasından bakan, toplumsal yaşama çok sınırlı olarak katılabilen, hukukî hakları yok denecek kadar az olan Türk kadını, cumhuriyetle birlikte kimlik kazanmıştır, kişilik kazanmıştır ve yurttaş olmuştur.

Bu çerçevede, 1924 yılında çıkarılan, eğitimi tek çatı altında toplayan ve kız çocuklarını da eğitim sistemine dahil eden Tevhidi Tedrisat Kanunu, 1925 yılında çıkarılan Kılık Kıyafet Kanunu, 1926 yılında çıkarılan ve kadınlarımıza toplum içinde, aile içinde, o günün koşullarına göre neredeyse erkeklerle eşit haklar tanıyan Türk Medenî Kanunu, kadınların toplumsal ve sosyal yaşamdaki konumlarını doğrudan etkileyen son derece önemli gelişmelerdir.

1933 yılında, kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarından bir yıl sonra, 5 Aralık 1934 yılında, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmaları, ülkemizde, kadın haklarının gelişmesi yolunda önemli bir aşamadır. Türk kadını, yurttaşlık haklarının temeli sayılan seçme ve seçilme haklarına, erkeklerle eşit koşullarda, 5 Aralık 1934 tarihinde kavuşmuştur.

O tarihte, dünyada, kadınların, milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu ülke sayısının 28, fiilen milletvekili seçildikleri ülke sayısının 17 olduğuna ve kadınların, seçme ve seçilme hakkına Fransa’da 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de ise 1971 yılında kavuşabildiklerine dikkat çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1935 araseçimleri sonucu, 395 üyeli Parlamentoda, 18 kadın milletvekili yer almıştır. Sonraki yıllarda yapılan seçimlerde, kadınlarımız, daha az sayılarla Parlamentoda temsil edilmişlerdir. Halen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 22 kadın milletvekilimiz görev yapmaktadır.

Ülke nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımız, Parlamentoda ve yerel yönetimlerde, son derece düşük oranlarda temsil edilmektedirler. Bunun nedenlerine bakacak olursak, kadınlarımızın siyasal haklarını kullanmalarını engelleyen en temel etkenin, eğitim konusu olduğu görülecektir. Ülkemizde, öğretim üyelerimizin yüzde 40’ının, öğretmenlerimizin yüzde 50’den fazlasının kadın olmasına; kamusal yaşamda ve iş yaşamında çok başarılı kadınlarımız olmasına karşın, 15 yaş yukarısı kız ve kadınlarımızın yüzde 25,6’sı okuma-yazma dahi bilmemektedir. Bu nedenle, sekiz yıllık temel eğitimle birlikte, kız çocuklarımızın okullaşma oranının artmakta oluşu sevindiricidir. Mutlaka, daha da geliştirilecektir.

Kadınlarımızın eğitim ve sosyal durumları, bölgelerarası kır-kent, hatta yaşanan göçler ve sağlıksız kentleşme nedeniyle, aynı kent içinde bile çok büyük farklılıklar göstermektedir...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Gemici’yi dinler misiniz acaba; üstelik, böyle bir günde...

Buyurun Sayın Gemici.

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Devamla) – Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde, kadın okuryazarlığının artırılması ve eğitimi için yeni bir atılımın hazırlıklarını sürdürmekteyiz.

Kadınların geleneksel olarak aile içi sorumlulukları ile siyasal hayatı birlikte yürütmeleri, çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Süregelen toplumsal güç paylaşımı, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kısıtlamıştır. Oysa, siyaset, belli düzeyde ekonomik güç de gerektirmektedir. Bütün bu etkenler sonucu, kadınlar, yasal olarak erkeklerle eşit haklara sahip olmalarına karşın, siyasal yaşamda erkeklere göre daha dezavantajlı konumdadırlar. Bu yüzden, kadınlarımızın sosyal ve siyasal yaşamda daha çok yer alabilmeleri için, özel önlem politikaları geliştirmemiz gerekeceğini düşünmekteyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Bakanlığıma bağlı, ülkemizde kadınların ekonomik ve sosyal konumlarının yükseltilmesi, kamusal ve toplumsal alanda eşgüdümün sağlanması, bu anlamda ulusal ve uluslararası politikalar oluşturmakla görevli Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün teşkilat yasası, 1994 yılında iptal edilmiştir. Bu durum, çalışmalarımızı olumsuz etkilemektedir. Aynı durumda olan Aile Araştırma Kurumu ile birlikte, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Teşkilat Yasa Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda kabul edilmiştir; bir an önce yasalaşması için destek vereceğinize inanmaktayım.

Ayrıca, elli yıllık bir çalışmanın ürünü olan Türk Medeni Kanunu Yasa Tasarısı, Bakanlar Kurulumuzca, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan, cinsiyete dayalı ayırımcılığa son veren, kadın emeğine saygı temeline oturan bu yasa tasarısının gerçekleşmesi, demokrasi, insan hakları ve kadın hakları açısından, ülkemizi yeni bir aşamaya getirecektir. 1985 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde; kadınlara, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamın her alanında insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınmasını ve bunların kullanılmasını engelleyen cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi konularında önlemler almayı taahhüt etmiş bulunuyoruz. Bu sözleşme doğrultusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın erkek eşitliği komisyonu kurulmasıyla ilgili bir çalışmayı da başlatmış bulunuyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaşadığımız dünyada çağdaşlığın en temel göstergelerinden biri, o ülkede kadının konumudur. Demokrasinin en temel ilkeleri olan katılım, temsil, eşitlik ilkelerinden kadınların ne ölçüde yararlandığı ve o ülkede, kadının insan haklarına ne ölçüde saygılı olunduğudur. Bu anlamda, yazılı metinlerde hak sahibi olmanın, yasalar önünde eşit olmanın yetmediğini biliyoruz. Kadınlarımızın yasal haklarının yaşama geçirilmesi için hep birlikte çaba göstermemiz gerektiğini düşünmekteyim.

Cumhuriyetimizin kazanımlarını unutmaksızın daha da geliştirmeyi görev biliyoruz. Kadınlarımızı dört duvar arasına, eve hapsetmeyi düşünen ortaçağ zihniyetini de, kadını, modernlik adına cinsel bir meta gibi sunan ilkel yaklaşımları da reddediyoruz. Bu konuda, yazılı ve görsel basın yayın kuruluşlarımızı da daha özenli olmaya çağırıyoruz.

Büyük Önder Atatürk, daha 1920’lerde “ülkenin yarısını yok sayarak çağı yakalayamayız” demiştir. Bu vesileyle, her konuda olduğu gibi, eşsiz öngörüsüyle, kadın hakları konusunda da bizlere öncülük eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana çağdaşlaşma yolunda mücadele eden cumhuriyet kadınlarını saygıyla anıyorum.

Bu arada, son yıllarda etkinlikleri giderek artan ve hem kadın hakları konusunda hem de çeşitli sosyal sorunların çözümüne katkıda bulunan, bu konularda başarılı çalışmalar yapan gönüllü kadın kuruluşlarımızın yöneticilerini ve üyelerini kutluyor, saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde arzu ettiğimiz kalkınmanın, gelişmenin, kadın-erkek tüm yurttaşlarımızın ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama eşit haklarla, eşit fırsatlarla ve eşit sorumluluklarla katılımına bağlı olduğunu düşünmekteyim. Toplumumuzun en küçük birimi, çekirdeği ailedir. Güçlü bir demokrasi yaratmanın temel koşulu, hakları ve sorumlulukları eşit bir şekilde paylaşan, şiddetten arınmış, demokratik bir aile ortamından geçmektedir. Aile yapımızı ne kadar eşit ve katılımcı, ne kadar demokratik yapabilirsek, ülkemiz ve demokrasimiz o denli gelişecek ve güçlenecektir.

Bu düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, gruplar adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.

Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak’a söz veriyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ilıcak.

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Fazilet Partisi Grubu adına, kadının meselesini konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa” diyor şair; bu satırlar, kadın ve erkeğin birbirini tamamladığını şairane bir üslupla ortaya koyuyor. Biz hanımlar olmasaydık, belki de siz beyefendiler bu kadar şık giyinmek lüzumunu hissetmezdiniz, belki daha pejmürde bir kılıkla gezerdiniz.

Sadece erkeklerden veya sadece kadınlardan kurulu bir dünyada yaşamayı arzu eder miydiniz? Hani, Meclisin 550 sandalyesinin her birini bir kadına ikram etseniz dahi, doğrusu, ben böyle bir şeyi arzu etmezdim; çünkü paylaşılmayan bir dünyanın yeknesaklığını düşünün... Sadece kravat veya sadece etek...

Kadınlara haksızlık yapılsa dahi, paylaşılan bir dünya, bizim tercihimiz; çünkü, böyle bir dünya, muhakkak ki, daha güzel. Peki, kadınlara haksızlık var mı; elbette var. Mesela, Parlamentoda erkek milletvekili sayısı 528, kadın milletvekillerinin sayısı ise sadece 22. Çalışan kadınların yüzde 65’i doğru dürüst ücret almadan tarlada çalışıyor ve aşağı yukarı karın tokluğuna faaliyet gösteriyor. Zaten kadın, genelde daha düşük ücret alıyor; daha zor terfi ediyor. Ya rencide eden atasözleri... “Saçı uzun aklı kısa” gibi, “elinin hamuruyla erkek işine karışmak” gibi... Hatta, bir kadına kompliman yapılmak istense bile “erkek gibi kadın” deniliyor; ama, biz, beyefendilere dönüp de “kadın gibi erkek” desek, herhalde, bunu bir hakaret olarak kabul edersiniz.

Ben, uzun uzun rakamlar vererek, kadına yapılan haksızlığı burada saymayacağım. İşyerinde tacize, istihdamda eşitsizliğe kadar, kadın, birçok haksızlığa kurban gidiyor. Bu haksızlık çemberini kırmak için tek yol, eğitim; eğitilmek, bilgi sahibi olmak, ilim irfan sahibi olmak...

Necla Arat, bir araştırmasında “kadınlara en çok değer katan özellikler ne” diye araştırmış, sormuş; bilgi, yüzde 75’le birinci sırada yer alıyor; çalışkanlık yüzde 54’le ikinci sırada; sadakat yüzde 37’yle üçüncü sırada geliyor; güzellik ise, kadına değer katan özellikler arasında yüzde 25’le sadece dördüncü. Demek, bilgi; demek, çalışkanlık çok önemli; kadınlar bunlarla değerleniyor.

Oysa, biz, okumak isteyen genç kızlarımızı engelliyoruz; başlarını açmadıkları için engelliyoruz. Evet, vazgeçemeyeceğimiz bir konu başörtüsü meselesi. Kadınlara haksızlık yapılıyor; ama, genelde, başörtülü kadınlara daha büyük haksızlık yapılıyor. Modern dünyada, artık, kamu alanı farklı kimliklere açılmış durumda; etnik kimlik olabilir, dinî kimlik olabilir. Herkes kendi inanç sistemi ve kültürel değerleriyle birbirine tahammül edecek, bir arada yaşayacak. Demokrasinin dayandığı çoğulculuk, bunu icap ettiriyor.

Türkiye’de bir başörtüsü kavgası yapılıyor. Geleneksel olan başörtüsüne “evet” ama, ideolojik olan başörtüsüne “hayır” deniliyor. Geleneksel başörtüsü, tarladaki çiftçi kadını, fabrikadaki işçi kadını, evdeki temizlikci kadını temsil ediyor. Bir de muhafazakâr bir aileden ve muhafazakâr bir çevreden gelmekle birlikte, o geleneksel kalıbı kıran, bireyselleşen, kendisine biçilen ana ve eş konumunu aşan bir kadın tipi var. O kadın, geleneksel başörtüsünü, diğer geleneklerle birlikte fırlatıp atıyor. Okumak istiyor, doktor olmak istiyor, mühendis olmak, gazeteci olmak, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı, milletvekili, başbakan olmak istiyor. En azından, hiç değilse, kocasının yanında o da söz sahibi olmak istiyor. Bu gelişme, esas itibariyle, muhafazakâr kadının özgürleşmesi, erkeğinin yanında veyahut cemiyet içerisinde bir kimlik, bir şahsiyet kazanmasıdır. “Feminizme hayır; ama, personaliteye evet” diyorlar. Ben, bunu, Türkçeye şöyle tercüme ediyorum: Dişiliğe hayır; ama, kişiliğe evet. Dişiliğini başörtüsüyle örten kadın, fizik olarak, görüntü olarak geri plana çekilen kadın, kişiliğiyle gündelik hayatın içerisine karışıyor.

Türkiye’de, geleneklerden koparak, özgürleşen, modernleşen kadınların, yine ne tesadüf ve ne acı ki, özgürleşme, çağdaşlaşma adına önü kesiliyor. Üniversite kapılarında önü kesiliyor, Meclis Genel Kurulunda önü kesiliyor, Meclisin çay bahçesinde dahi önü kesiliyor.

BAŞKAN – Niye dinlemiyorsunuz efendim!.. Dinleyelim lütfen...

Buyurun Sayın Ilıcak.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Millî Savunma Bakanlığı kapısından, başörtülü olduğu için, o kadın içeri sokulmuyor. Onlara, cemiyet içerisinde, bilgileriyle mütenasip bir hayat hakkı verilmiyor. Ya inançlarını terk edecekler ya da işlerini ve okullarını. “Harem”den kopup gelen, toplumun haysiyetli ve sorumlu bir ferdi olmaya çalışan kadın, yine dört duvar arasına püskürtülüyor, yeniden “harem”e gönderiliyor. Bu, benim düşüncem değil, bu, benim tahlilim değil; ünlü sosyolog Nilüfer Göle, “Modern Mahrem” kitabında, işte bu çelişkinin altını çiziyor. Bir yanda, başörtülü olmakla birlikte, geleneklerinden koparak, şahsiyetini önplana çıkararak çalışmak isteyen, bu toplumun sorumlu bir ferdi olmak isteyen kadın, bir yandan çağdaşlaşma adına, onun önünü kesip tekrar “harem”e göndermeye çalışan insanlar.

Bu, böyle gelmiş; ama, böyle gider mi? Biz “hayır” diyoruz. Bu statükonun ördüğü duvarları aşmak zorundayız. Ben, size, bir zenci kadından; Rosa Parks’tan bahsetmek isterim. 1950’li yıllarda, Amerika Birleşik Devletlerinde, otobüslerde, zenciler, beyazların oturduğu koltuklara oturamıyorlardı; koltuk boş olsa da oturamıyorlardı; ama, Rosa Parks, bir gün otobüse bindi, bir boş koltuğu gördü, gitti, bu koltuğa oturdu. Şoför onu uyardı “kalkınız oradan; siz, kanunlara göre bir beyazın koltuğuna oturmanın yasak olduğunu bilmiyor musunuz” dedi. Rosa Parks kalkmadı, direndi. Bunun üzerine şoför, polis çağırdı. Polis geldi, Rosa Parks’ı uyardı “kalk oradan, burası beyazın koltuğu, kanunlar bunu emrediyor” dedi. Bunun üzerine Rosa Parks, sakin bir şekilde, polis memuruna sordu “neden kanunlar, bir zencinin, bir beyazın koltuğuna oturmasını yasak ediyor?” Polis, bu soruya cevap veremedi ve sustu; ama, kanunlar öyle emrettiği için, onu, maalesef, hapisaneye gönderdi. Ama, faydalı bir gün oldu; çünkü, o günden itibaren, zenciler, otobüslere binmediler; beyazlarla kol kola, her gittikleri yere yürüyerek gittiler. Lokantalarda, bu direnişler birbirini takip etti; çünkü, lokantalarda da beyazlar ile zencilerin bir arada oturması yasaktı; ama, beyazlar, zencilerle birlikte aynı masaları paylaştılar. Ancak, bazı beyazlar, onların kafasından hardal döktü, ketçap döktü, onları bu işten caydırmak için... Sonunda, mücadeleyi zenciler kazandı. Geçtiğim yıl, Amerika’dayken, Clinton’un, bir zenci kadına şöyle hitap ederek, bir özgürlük ödülü verdiğine şahit oldum: “Teşekkür ederim Rosa Parks, iyi ki, o gün, o koltuktan kalkmadın ve orayı muhafaza ettin.”

Değerli arkadaşlar, hürriyet, şuna eminiz ki, mutlaka, dayatmayı yenecektir. Cumhurbaşkanı Demirel, Meclis iradesini hiçe sayarak, Kemal Gürüz’ü yeniden YÖK Başkanı ilan etse dahi, Türkiye’yi özgürlük yolundan çevirmek hiçbir zaman mümkün olamayacaktır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Çünkü, 21 inci Yüzyılın Türkiyesine, ikna odaları yakışmıyor.

Değerli arkadaşlar, başörtüsü=irtica... Acaba, bu denklem doğru mu; bunu tartışalım, bunu konuşalım. Ortaçağda, skolalarda birtakım dogmalar öğretilirdi; bu dogmalara, tartışmadan inanmaları istenirdi vatandaşların.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ilıcak.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Aslında, aydınlanma dediğimiz hadise, inanan aklın yerini, sorgulayan, tartışan aklın alması demektir. Bugün, Türkiye’ye bir Ortaçağ karanlığı dayatılıyor; bugün, bazı ideolojik dogmalara, tartışmadan inanmamız isteniyor. Hedef tahtasına düşmanlar yerleştirilerek, statüko böylece korunmak isteniyor. Aklımızı kullanalım, gerçekleri görelim, tartışalım; bu ideolojik münakaşalarla memleketimizin önünü kapatmayalım.

Hanımlara bir çağrıda bulunuyorum: Gelin, nasıl, o zaman zenciler ile beyazlar el ele mücadele vererek Amerika’nın önünü açmışlardı, biz de önce birbirimizi ikna edelim, bu meseleyi konuşalım ve bu ideolojik münakaşaları geride bırakarak, el ele, Türkiye’nin önünü açalım.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcak.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Melek Karaca’da.

Buyurun Sayın Karaca. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

MHP GRUBU ADINA MELEK KARACA (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 65 inci yıldönümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk kadınını temsil etmenin onur ve gururuyla, hepinizi Partim ve şahsım adına saygılarımla selamlıyorum. Ayrıca, perşembe günü idrak edeceğimiz mübarek Ramazan ayını milletimiz ve Türk İslam âleminin sağlıklı ve huzurlu geçirmesini diliyorum.

5 Aralık 1934, inanıyorum ki, Türk demokrasi tarihinin bir dönüm noktasıdır; çünkü, 65 yıl evvel bugün, 1924 Anayasasının iki maddesi değiştirilerek, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkına kavuşması sağlanmıştır. Dolayısıyla, bu tarihten itibaren, kadınlarımız, siyasî kimliklerini elde etmek suretiyle, birçok Avrupa ülkesinden çok daha önce sosyal hareketlilik içerisinde yerlerini almışlar ve ülke yönetimine, seçerek veya seçilerek katılabilme imkânına kavuşmuşlardır.

BAŞKAN – Sayın Karaca, bir dakika...

Sayın milletvekilleri, bugün önemli bir gün; hiç olmazsa burada hanımefendileri dinlesek diyorum. (ANAP sıralarından “dinliyoruz” sesleri)

Dinlemiyorsunuz efendim; ses boğuluyor...

Buyurun Sayın Karaca.

MELEK KARACA (Devamla) – Kurtuluş Savaşımızda, erkeklerin yanında kahramanca savaşan Kara Adile Hanım, Atatürk Tarsus’a geldiğinde önünde diz çökmüş, ellerine sarılmış; Atatürk, Adile Hanımı yerden kaldırdıktan sonra, gözleri yaşla dolu şöyle demiştir: “Kahraman Türk kadını, sen, yerlerde sürünmeye değil, omuzlarımızda göklere kadar yükselmeye layıksın.” İşte, kadınımıza bu kadar değer veren cumhuriyetimizin kurucusu, 1935-1939 Parlamentosuna, o zamanın şartlarına göre atanarak da olsa, 18 dirayetli, münevver Türk kadınının girmesini temin etmiştir; ki, bu oran yüzde 12 civarındadır.

Peki, ne olmuştur da, 65 sene sonra bu oran yüzde 4,5’lara kadar gerilemiştir. Elbette ki, bunun çeşitli nedenleri vardır. Nedenlerinden birisi, kadınlarımızın, eşi, çocukları ve aile bütünlüğü için yaptığı özveridir. Ailesini bölmemek, aile bütünlüğünü bozmamak gibi, çok insancıl ve kutsal bir davranış uğruna yasama düzeyinde görev almamayı yeğlemişlerdir. Yoksa, Türk kadını, siyasal hayatta görev üstlenebilecek ve yetkili olabilecek güce ve kültüre fazlasıyla sahiptir.

Diğer bir nedeni ise, kadınlarımızın kendilerine tanınan haklardan ve yasalardan, başta ekonomik olmak üzere, çeşitli sebeplere istinaden faydalanamamalarıdır. Ayrıca, kültürel yozlaşmanın getirdiği cehalet de kadınlarımızın ikinci planda kalmalarına sebebiyet teşkil etmiştir.

Kültürel yozlaşmadan kastımız şudur ki, Türk kültür medeniyeti ile İslam Dininin hayat biçiminde hiçbir zaman yer almayan kadının ikinci sınıf olması fikri zaman zaman dinimize mal edilmiş, zaman zaman da geleneklerimize bağlanmıştır. Halbuki, Türk tarihinin gerilerine doğru uzanıp baktığımızda, kadın-erkek, hakan ve hatun, devleti birlikte yönetmiş, birlikte kararlar almış, birlikte ata binmiş ve silah kuşanmıştır. Milletimizin şanlı tarihi, hazarda ve seferde, şehit ve gazi olarak kadın-erkek işbirliği sayesinde perçinleşmiştir. İslam tarihinde de Peygamberimiz ve Kur’an’ın belirttiği İslamiyette, bizzat Peygamberimizin eşleri, ilk Müslümanların eşleri muharebelere katılmışlar ve yönetime iştirak etmişlerdir; ancak, Anadolu’da değişik kültürlerin etkisi ve Müslümanlığın Arap ırkçılığı ve gelenekleriyle eşdeğer tutulması akımları, kadınlarımızın şahsiyetlerinin dört duvar arasına itilmesine sebebiyet vermiştir.

İşte, tarihi iyi bilen, geçmiş ile gelecek arasında kurulacak köprülerin Türkiye’yi daha çağdaş seviyeye çıkaracağına inanmış büyük liderimiz, 1934’te, bu duygu ve düşüncelerle, Türk kadınının kaybettiği kimliğe kavuşabilmesi için seçme ve seçilme hakkını yasallaştırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin birçok meselesi vardır. Bu meseleler arasında, bir taraftan, devletimizin bağımsızlığı, bölünmezliği ve yüksek itibarının devamı mücadelesi yürütülürken, bir taraftan da, bilgi çağında hak ettiğimiz yere ulaşma çabası ve yarışı içerisindeyken, kadınımızı erkeklerden ayrı düşünmemiz mümkün değildir.

Dünyamızın globalleşme sürecine girdiği ve milletlerin kıyasıya kalkınma yarışı içerisinde olduğu bir devrede, biz, kadınıyla erkeğiyle, kalkınma ve ilerleme sorumluluğunu eşit biçimde paylaşmak durumundayız.

Kadınlarımız, geleneksel biçimde aile çevresi içerisinde sınırladıkları misyonlarını, artık, toplum düzeyine yaymak, yani, toplumu büyük bir aile kabul edip geliştirmek durumundadırlar. Bir memleketteki her türlü haksızlığın ortadan kaldırılmasında, haklının ve hakkın hâkim kılınmasında kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur; kadın ve erkek, aynı derecede mesul ve görevlidir.

Ayrıca, Cenabı Hakkın analık duygusuyla mücehhez kıldığı kadınlarımızın önemli bir görevi de evlat yetiştirmektir. Unutmamak lazımdır ki, bir toplumun geleceği, o toplumun evlatlarının iyi yetişmesine bağlıdır. Nesil iyi yetişmezse, o toplumun geleceği de yok demektir. Yine unutmamak lazımdır ki, devletimizin ve milletimizin atisi, güçlü devlet idealini gerçekleştirecek, millî şuurla bezenmiş imanlı gençlerin mimarı olacak olan anaların elindedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizler, burada, Anadolu kadınının Parlamentodaki temsilcileriyiz. Bizler burada, köyde yaşıyorsa, nasırlı elleriyle tarlasında çalışarak evinin, ocağının rızkı için didinen; şehirde ve büyük kentlerde yaşıyorsa, erkeğiyle omuz omuza hayat mücadelesi veren; ayrıca, sanatta, ilimde, kendi becerisi ve mesleğinde temayüz etmiş olan “cennet, anaların ayakları altındadır” sözünü bihakkın haketmiş olan kadınlarımızı temsil ediyoruz. Bizler, burada, neslimizin mimarı, yarının anneleri, genç kızlarımız, çeşitli sebeplere istinaden ilim yapmaktan mahrum bırakılırken, Türk anasını, bacısını, kızını bir meta olarak piyasaya sürme cesaretini gösteren ve sırtından para kazanan, Türk örf, ananesini ve töresini hiçe sayarak kutsal aile birliğimizi bozmaya tevessül eden karanlık güçleri temsil etmiyoruz. (Alkışlar)

Bizler, Nene Hatunların, Kara Adile Hanımların, Kara Fatmaların, Halide Edip Adıvarların ve en nihayet, Büyük Atatürk’ün anasının ahfadının temsilcileriyiz. (Alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; netice olarak diyoruz ki, nüfusumuzun yüzde 52,5 gibi bir oranını teşkil eden kadınlarımıza, siyasî partilerimiz, daha çok değil, erkeklerle aynı hakları tanımalı ve böylece, kadınlarımız da siyasî arenada yerlerini almalıdırlar. Kadınlarımız bilinçlendikçe temsil sayısı da artacaktır; ancak, kadınlarımızın parti çatısı altında sadece kermes düzenlemesi, birkaç hanımla toplantı yapması da asla kâfi değildir. Partilerin kadın kollarının, sadece ve sadece memleketimize hizmet yönünden sosyal ve yardım içerikli faaliyetlerde faydalı olduğuna inanıyorum. Ancak, hanımlarımız, politik arenada hizmet kervanına katılabilmek için, tabandan itibaren her kademede yönetim sorumluluğu almalı, tartışan, okuyan, bilen kişilikler sergilemelidirler.

Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum ki, toplumda kadın-erkek ayırımını teşvik edecek şekilde uygulamanın yapılmasına da taraftar değiliz. Kadın artı erkek, eşittir insan diye düşünerek, bütün erkeklerimizle ve bütün kadınlarımızla, önce insan olmanın bilinci ve onuruyla hareket ederek, milletimize ve devletimize hizmet esas alınmalıdır.

Bu fikirden hareketle, ilkeli, temiz siyaset anlayışımızla, ölümsüz Türkiye sevdamızla, lider, güçlü, büyük Türkiye ülkümüzün gerçekleşmesi, ancak ve ancak Türk kadınının erkeğiyle beraber siyasî hayattaki onurlu yerini alması ve korumasıyla mümkün olacaktır.

Sözlerimi bitirirken, inşallah, 22 nci Dönem Parlamentomuzun fifti-fifti hanımlardan müteşekkil olmasını temenni ediyor; tekrar, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karaca.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Gönül Saray Alphan’da.

Buyurun Sayın Alphan. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık 1999 Türk kadınına...

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Alphan, bir dakika...

Sayın milletvekilleri, tezahürat bittiyse...

Buyurun efendim.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) – ...seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 65 inci Yıldönümü olup, konunun anlam ve önemini, Demokratik Sol Parti Grubu adına sizlerle paylaşmak için huzurlarınızdayım.

5 Aralık 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasanın 10 uncu ve 11 inci maddelerini değiştirmiştir. Bu değişiklikle, 10 uncu madde “22 yaşını bitiren kadın-erkek her Türk, milletvekili seçme hakkını haizdir”, 11 inci madde ise “30 yaşını bitiren kadın-erkek her Türk, milletvekili seçilebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Bu yıllarda, genelde dünya, özelde Avrupa diktatörlüğe yönelirken, Türkiye, demokrasinin her alanda yeşermesi, yerleşmesi ve yaşaması için doludizgin bir yarıştadır. Kadına seçme ve seçilme hakkı Fransa’da 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960, İsviçre’de ise 1971’de verilmiştir. Bu çarpıcı resimden, Atatürk ve kurduğu cumhuriyetten, demokrasi adına, bizi içerisine almakta, özümsemekte zorlanan Avrupa mantalitesinin öğreneceği çok şey olduğu kanısındayım.

Bulunduğumuz coğrafyadaki tüm komşu ülkelerde bulunmuş bir arkadaşınız olarak önemle vurgulamak isterim ki, bir tek Türkiye’de, Atatürk’ün cumhuriyet düzeniyle bir büyük kadın devrimi gerçekleşmiş, kadın, ikinci sınıf vatandaş statüsünden çıkarılmıştır.

1934 anayasa değişikliğinin hemen arkasından Şubat 1935’te 5 inci Dönem milletvekili seçimlerinde 400 kişilik Parlamentomuza 18 kadın milletvekili girmiştir. O tarihte, Türkiye, toplam 15 milyon nüfustu ve kadın vekil oranı yüzde 4,5’tu. Bilmem hatırlatmaya gerek var mı, Türkiye, bugün, 65 milyon nüfustur, 550 milletvekilimizin ise yalnızca yüzde 4’ü kadındır. Üstelik bu oran, çokpartili dönemin kadın vekil oranınında rekoru olarak nitelenmektedir.

Laik ve demokratik cumhuriyetimizin temel esasları kadın haklarıyla yakından ilgilidir. Kadının siyasal yaşamda hak ettiği yeri alması yalnızca bir kadın sorunu değil, demokrasi sorunudur; çünkü, kadının, iş yaşamında, politik yaşamda, sosyal ve ekonomik yaşamda eşit temsili, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin olmazsa olmaz temel taşlarının örselenmeyeceğinin, zedelenmesine olanak tanınmayacağının teminatı olacaktır.

Tüm Avrupa ülkelerinden önce hak kazandığımız seçilme hakkımıza rağmen, kadın parlamenter oranı İsveç’te yüzde 50, Norveç’te yüzde 42,11, Fransa’da yüzde 29,63 olduğu düşünüldüğünde, Avrupa’daki demokrat ya da eski doğu bloku ülkelerindeki Malta ve Litvanya’dan sonra 34 üncü sıradayız. G-8’lerden sonra 1999’de oluşan G-20’ler arasında yer alan Türkiyemizde, kadın, idarî kadrolarda ve karar mekanizmalarında hak ettiği yeri alabilmiş olsaydı, onlarca önceki yıllarda ülkemizin nerelerde ve ne seviyelerde olabileceğini düşünebiliyor musunuz! Atatürk, bunu, 1930’lu yıllarda görmüştü.

Sizleri bir zaman tüneline sokarak, o dönemin kıdemli İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın anıları ve belgeleriyle baş başa bırakmak istiyorum. “Cumhurbaşkanlığı Umumî Kâtipliği” antetli bir kâğıda, Ata’nın çoğu zaman tercih ettiği kurşun kalemle, el yazısı ve büyük harflerle “ELLİ” yazılmış, çizilmiş, altına “ELLİBEŞ” yazılmış, çizilmiş “KIRKBEŞ” yazılmış, en altta, rakamla -büyük rakamlarla- “40” yazılmış ve bir kare içerisine alınarak, çerçevelenmiş. Şükrü Kaya, bu belgeyi şu şekilde açıklıyor: “Bu, Atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiği günlerden sonra, yaklaşan seçimlerde Meclise girecek kadın milletvekili sayısını tespit toplantısındaki el yazılı notlarıdır. Evvela 50 dedi, milletvekili sayısı 400’dü; sonra onu az buldu ve 55 dedi. İsmet Paşa 20’yle başlamak düşüncesindeydi. Ben, en çok 30 olarak düşünüyordum. Meclis Reisi Kâzım Özalp, benim teklifime katıldı. Atatürk 40 olsun dedi ve bu sayıyı rakamla yazarak, kare içerisine aldı. Hükümet toplantısında konuyu ele aldık; genelde, düşünceler Başvekil İnönü’nün düşündüğü 20 üzerinde toplanıyordu; ben de aynı fikirde oldum.

Bilirsiniz, Atatürk, temel fikri söyler, tatbikatı sorumlularına bırakırdı. 18 kadın milletvekili seçildi. Seçim sonrası bana, sitemli bir edayla Türk kadını, senin onlara esirgediğin sayının katlarını, yakında, bileklerinin hakkıyla alacaklar. Senin, o günleri görmeni isterim. Haklarına böyle el uzatan, Batı’da okumuş içişleri bakanından tarih önünde hesap soracaklardır elbet dedi.”

Sayın milletvekilleri, Atatürk’ün bugün dahi söylemde yürek gerektiren, Türk kadını hakkındaki birkaç tümcesini dikkatlerinize sunmak istiyorum:”Hayatta güzel ve doğru ne varsa, orada kadın vardır.” “Bir toplum, aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse, terakkisine imkân-ı fen’i ve ihtimal-i ilm’i yoktur.””Türk hayat-ı içtimaiyesinde, kadınlar, ilmen, irfanen ve diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır; belki, daha ileri gitmişlerdir.” “Milletimiz, kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir; bunun gereklerinden biri de, kadınlarımızın her alanda yükselmelerini temindir. Binaenaleyh kadınlarımız, âlim, mütefennin olacaklar ve erkeklerinin geçtiği bütün tahsilden geçerek, içtimaî hayatta erkeklerle birlikte yürüyeceklerdir...” ve daha yüzlercesi.

Değerli arkadaşlarım, yüzyıllardır, her alanda iyi, doğru ve güzeli tanımlamada hep kadın imgesi öne çıktı. Yaşam beşiğimize “Anadolu” adını verdik. Hukuk toplumunu Anayasada tarifledik. Anafikir, anabina, anapara, anamadde, anadil gibi birçok tümceyi, anlam ve önemi vurgulamakta kullandık. Hititlerin bereket tanrıçası anafigürleri, okullarımızda belleklerimize kazındı. Daha nicelerini, sayfalar dolusu sıralamak mümkün; buna rağmen, her alanda eşit temsil olanağına kavuşamadık.

Biliyoruz ve biliyorsunuz ki, kadın üretkendir, kadın doğurgandır, kadın güzel ve estetiktir, kadın berekettir, kadın uyumdur, barıştır, uzlaşmadır. Bu nedenle, hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu ülkemde, Atatürk’e mahcup 32 milyonun vekili ve sesi oluyorum. Bu kürsüden, tüm kadınlarımıza, her alanda eşit temsilimize kadar yürünecek çok yolumuz, yapılacak daha çok işimiz var diyorum. Davetim, 32 milyon kadınadır. Gün, bugündür; 30 milyon erkeğin, 528 erkek milletvekilimizin, giysilerimiz, örtülerimiz, yaşam biçimimiz ve geleceğimizden ellerini ve politik emellerini çekmeleri çağrısının yapılması gerektiği gündür. Sizin, size ve sorunlarınıza sahip çıkacak 22 kadın milletvekiliniz var. Kadınların yönetimde ve karar mekanizmalarında eşit yer almaları olgusunun, partilerüstü ve kurumlarüstü bir önem taşıdığının bilinci yerleşinceye kadar konunun altını çizmeye devam edeceğimizi önemle vurgulamak istiyorum. Bu konuyu, sivil toplum örgütleri, siyasî partiler, üniversiteler ve diğer araştırma kurumları, basın ve yayın organlarıyla devamlı canlı tutabildiğimiz oranda kadın devrimi tamamlanabilecektir.

Teşekkürler Demokratik Sol Parti; kadınlara, yetmişaltı yıldır, 1 735 adayınla siyasal yaşamdaki en fazla katılımı sağladığın için. Teşekkürler Atatürk; benim ve ülkemin çağdaş, muasır medeniyetler seviyesine çıkmamız, 1934’te demokrasinin öncüsü olmamız yolunda duvarlarımı yıktığın için.

Yüce Meclise teşekkürlerimi sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alphan.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Işılay Saygın’da.

Buyurun Sayın Saygın. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 65 inci Yıldönümünü kutladığımız şu günlerde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde, kadınların evlerinden çıkıp kamusal alana girmeleri 19 uncu Yüzyılın sonları ve 20 nci Yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Bu dönemde ekonomik sıkıntılar, Batı’nın etkisi, eğitim reformu gibi faktörler toplumun önde gelen aydınlarını ilgilenmeye ve düşünmeye sevk etmiş, kadınlarımızın konumu, toplumdaki yeri eleştirilerek gündeme gelmiştir. Cumhuriyetin kuruluşunu takiben, 1926’da Medeni Kanunun kabulüyle toplumun sosyal yapısının değişmesinde önemli bir adım atılmış, medenî nikâh zorunluluğu gelmiş, ailede kadın ve erkeğe boşanma hakkı ile velayet hakkı verilmesi gibi imkânlar, kadınlarımızın ikinci sınıf vatandaşlıktan çıkarılarak statülerinin yükseltilmesine sebep olmuştur.

Kadınlarımız, bağımsızlık için mücadelede tüm zorlukları eşit olarak paylaşmıştır. Barış zamanında da, erkeklerin sahip oldukları haklara kavuşmaları ve toplumda eşit muamele görmeleri en doğal haklarıdır. Cumhuriyetimizin kurucuları, o tarihte, birçok Batı’lı ülkenin başaramadığını gerçekleştirerek öncü olmuşlardır. Kadınlar, bu en temel hak olan siyasal haklarını Fransa 1944’te, İtalya 1945’te, Belçika 1960’da, Yunanistan 1952’de ve İsviçre gibi bir ülke de, 1971 yılında kazanmıştır. Oysa ki Türk kadını, Ulu Önder Atatürk sayesinde, 1930 yılında yerel, 5 Aralık 1934 tarihinde de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına 2598 sayılı Kanunla sahip olmuştur. Türk demokrasisinde çok önemli bir noktaya ulaşılmış ve 1935 yılında yapılan seçimlerde Meclise giren 395 milletvekilinin 18’i -yüzde 4,6 oranında- kadın olmuştur. Bu sayı, bugüne kadar hiçbir seçimde ulaşılamayan bir oranla Parlamentoda kadınların temsil edildiğinin göstergesidir.

Bu değişimi daha iyi belirlemek için, 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletlere, başlangıçta, üye 50 ülkeden sadece 30’unda kadınlara siyasal hakların tanındığına işaret etmek de yeterlidir. 1973 yılında, Birleşmiş Milletlere üye 132 devletin hemen hepsi, siyasal hayatta kadın-erkek eşitliğini sağlayabilmişlerdir. Günümüzde, Suudî Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Nijerya’nın bazı eyaletleri ve Yemen dışında, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımayan ülke kalmamıştır.

Avrupa Konseyine üye ülkeler, kadınların parlamentoda temsiline göre üç grupta toplanmaktadır: Birincisi, parlamentonun yüzde 20 ve yüzde 30’unu kadınların oluşturduğu ülkeler, İskandinav Ülkeleri; kadınların yüzde 12 ve 15 oranında temsil edildiği ülkeler; üçüncüsü de, kadınların çok düşük düzeyde temsil edildiği ülkeler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmelerinin 65 inci Yıldönümünde, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine 550 üye seçilmiş; bunlardan kadınların seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri, kadın-erkek eşitliğinin en somut göstergelerinden birisidir, yüzde 4 oranında. Bu hak, sadece bir kadın hakkı değildir, demokrasinin temel gereklerinden birisidir. Bu oran, 1934’ten geriye gittiğimizin en bariz göstergesidir. Kadınlarımızın bu düzeyde temsil edilmesi oldukça düşündürücüdür.

Kadınların parlamentoda temsil oranlarına bakıldığında, İsveç’te yüzde 40, Norveç’te yüzde 36, Danimarka’da yüzde 34, Fransa’da yüzde 11, Bulgaristan’da yüzde 11, İspanya’da yüzde 13, Yunanistan’da yüzde 6, Türkiye’de yüzde 4. Kadınların siyasete daha çok katılımını sağlayarak önlemlerin alındığı ülkelerin hükümetlerinde de görev alan kadınların oranının İsveç’te yüzde 50, Norveç’te yüzde 42, Danimarka’da yüzde 26, Fransa’da yüzde 30, İspanya’da yüzde 27, Bulgaristan’da yüzde 19, Yunanistan’da da yüzde 7 olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bizim hükümetimizde de, kabinede bir tek kadın bakan bulunmamaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde durum böyleyken, kadınlarımızın büyük bir azimle çalışarak, yüzde 35 üniversite öğretim üyesiyle dünyada birinci -bileklerine güvendikleri için- yüzde 50 Dışişleri Bakanlığında, yüzde 51 Millî Eğitim Bakanlığında ve yüzde 4 de üstdüzey yönetici kadın ülkemizi temsille çalışmaktadırlar. Bize bu rakam az görülmekle birlikte, Almanya, Japonya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinden çok daha öndeyiz; bunu da gururla söyleyebiliyoruz. Bu, kadınlarımızın kendilerinin çalışmalarıyla elde ettikleri konumlardır.

Kadınlarımız, karar mekanizması olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde eşit temsil edilmek istemektedirler. Kadınlarımızın siyasal hayata aktif olarak katılabilmelerini zorlaştıran pek çok unsur vardır. Bunlardan belki de en önemlisi, kadınların sahip oldukları hakların bilincine yeterince varamamalarıdır.

Kadınlarımızın siyasal haklarını gereğince kullanamamaları, eğitim yetersizliğiyle de yakından ilgilidir. Eğitim, kadınların, hem sahip oldukları hakların bilincine varmaları hem de ekonomik bağımsızlıklarını elde etmeleri açısından kilit bir problemdir. Kadınların eğitim düzeylerinin yükseltilmesi, gerek toplumsal gerekse ekonomik güç kazanmalarını sağlayacak önemli bir unsur olan meslek edinmelerini kolaylaştıracaktır.

Ayrıca, Türkiye’de geleneksel ve kültürel yapıda kadına biçilen rol, siyasal alanda faaliyet göstermesi için gereken önkoşulları sağlamamaktadır. Siyaset yapmak erkek işi olarak görülmektedir. Siyasal yaşamın erkeklerin davranış kalıplarına göre ve erkekler tarafından düzenlenmiş olması, ev işi yükümlülüklerini de taşıyan kadınların siyasete girmelerini ve uyum sağlamalarını zorlaştırmaktadır. Hepimizin hedefi, kadınlarımızın karar mekanizmalarında eşit sorumluluk almalarının sağlanmasıdır. Kadınların önündeki bu engellerin kaldırılması için hükümet, gönüllü kuruluşlar ve tüm vatandaşlarımız hep birlikte çözüm üretmeliyiz. Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesi, meslek edinme ve meslekî yapılanmada onlara destek olunması gerekmektedir.

26 gün sonra yeni bir yüzyıla giriyoruz. 20 nci Yüzyılda yaşanan sorunları, eksiklikleri, acıları 21 inci Yüzyıla taşımayalım. Gelin, hep beraber, sevgiyi, hoşgörüyü, umutları, eşitliği, adaleti, demokrasiyi, laik düzeni eller üstünde yeni bir yüzyıla taşıyalım.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, 2000’li yılların hemen başında Medeni Kanun Değişiklik Tasarısını onaylayarak, Türkiye’yi çağdaş gelişmelerden mahrum bırakmayacağınıza inanıyorum. Türkiye’nin gelecek politik yaşamını kadın erkek hep birlikte güçlendireceğiz.

Kadın erkek eşitliğinin her alanda sağlanması gerektiğine inandığınıza, bu konuda geri adım atmayacağınıza duyduğum güvenle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Saygın.

Efendim, şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen’de.

Buyurun Sayın Esen. (Alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) – Efendim, öncelikle Sayın Başkana, Sayın Bakanıma, sayın arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Kadın hakları konuşuluyor gibi; ama, eşitlik ilkeleri konuşulduğu için, demokrasi konuşulduğu için, fazla bir konuşma yapılmadığı görüşüyle, sizlerin de sabırlarınıza güvenerek, Doğru Yol Partisi Grubu adına, kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 65 inci Yıldönümünde şahsım ve grubum adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyada öyle değerler vardır ki, bu değerlerin partisi olmaz, yaşı olmaz, cinsi olmaz, ırkı olmaz. İşte, bunlardan bir tanesi de kadın haklarıdır. Tarihsel gelişim içerisinde daima varlığını koruyan, mücadelelere sahne olan ve günümüzde, yaşı itibariyle yorgun; ancak, içindeki dinamikleri itibariyle her zaman dinç, genç ve günümüzde en yükselen değer olan, demokrasi ve demokratik rejim insan hakları kavramı içerisinde pek tabiî, kadın haklarını da gündeme getirmiş ve kadın haklarının kullanılması biçimi her zaman sorgulanmıştır.

Evet, konumuz, kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıldönümü. 5 Aralık 1934 tarihinde verilen bu hakkın, günümüze gelinceye kadar, topluma yansımasını ve sonuçlarını tartışmaya açmak, inanıyorum ki, hepimizin vazifesidir. Hayatımızda ana, eş, evlat, kardeş olarak olmazsa olmaz özelliği olan bu değerlere sahip çıkmak, tabiî ki, hepimizin vazifesidir. Büyük Atatürk’ün şu sözü bugün ne kadar anlam kazanıyor: “Bir toplum, cinslerinden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur. Bir toplumun bir ucu faaliyette bulunurken, öteki ucu atalette olursa, o toplum felce uğramış demektir.”

Binlerce yıllık tarihi olan, Osmanlı Devletinin 700 üncü Yıldönümünü kutlayan, 29 Ekim 1923’te cumhuriyet rejimine geçen Türk Ulusu, genç Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu ilk yıllarda yaptığı, özü insan onuruna dayanan, temeli insan hakları olan devrimlerle bütün toplumu kucaklamış, bundan, kadınlar da, pek tabiî ki, nasibini almıştır. Bütün kurum ve kurallarıyla bir bilim devleti kurmayı hedefleyen Büyük Atatürk, toplumda barışın, uzlaşmanın ancak tüm toplum katmanlarıyla oluşacağına ilişkin düşüncelerini hayata geçirerek “kadın kendiliğinden yüksek bir varlıktır” diyerek, toplumun yarısını oluşturan kadınlarımızın onuru olan seçme ve seçilme hakkının verilmesini 1934’te temin ederek, tarihteki, dünyadaki yerini almıştır.

Büyük Atatürk’ün bir avuç yetişkinle kurduğu cumhuriyetin bugün ihtiyaç duyduğu en önemli meselesi ise, demokrasi, daha çok demokrasidir. Demokrasi, cumhuriyetin, bu çağda, 2000’li yıllarda, beslenme ve hayat kaynağıdır. Demokrasi, yeni yüzyılda ve Türkiye’de, sönmeyen bir meşale gibi, insanı insan yapan değerleri aydınlatmalıdır. Türkiye’de 1934’lerde yakılan katılım ve demokrasi ateşi, günümüzde, özlenen kimliğine kavuşmalı; akılla, sabırla yoğrulmalı ve Anayasamızda ruhunu bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin her türlü depreme dayanıklı temeli olmalıdır, harcı, çimentosu olmalıdır.

Bu haklı davaya yıllar öncesinden çözüm üreten, 1934 yılında, bir insanlık hakkı olan seçme ve seçilme hakkının verilmesinde en etkin tavrını koyan Büyük Atatürk’ü minnet ve şükranla anıyor; bir seçilmiş kadın olarak, en derin saygılarımı sunuyorum.

65 yıl sonra bugün, kendimize tekrar sormak istiyorum: Acaba, bugün, kadınlarımız, yasanın amaçladığı biçimde siyasal yaşama katılabilmekte midirler? Siyasal yaşama katılım sözünü, kadınlarımızın oy vermeye katılımının yanı sıra, siyasal kararları alan Parlamentoda ve alınan siyasî kararları günlük yaşamda uygulamak şeklinde değerlendirdiğimizde, 2000’li yıllara girerken çağ atlamak gibi ideallerden söz eden hükümette bir kadın bakanın bulunmamasını izah edecek düşünceyi merak ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) Her sözün başında demokrasiden, demokratik rejimden bahseden hükümetin ve ortaklarının, bu konuyu Atatürk’ün önünde açıklamaları, tahminim, biraz zor olacaktır.

Artık, günümüzde, asla vazgeçemeyeceğimiz ve tüm dünya partilerinin telaffuz ettikleri değer demokrasi olunca, demokrasi de bireylerin katılımı olarak tanımlanınca, ortada sorun kalmamış gibi gözüküyor. Ancak, 1934 yılında Parlamentoda 18 kadınla temsil edilmesi, bu oranların zaman zaman binde 6’lara düşmesi... Pamuk tarlasında kadın, pancar tarlasında kadın, evde kadın, omuz omuza kadın; ancak, siyasette kadın; yok. İşte bunu, bir kere daha sorgulamamamız ve yeniden programlamamız lazım. (DYP sıralarından alkışlar)

Böyle sembolik nitelikteki küçük grupların değil, daha çok, daha geniş kadın kitlelerinin bu görevler için uygun niteliklere sahip olmaları, hiç kuşkusuz büyük önem taşır. Bu husus da kadınlarımızın topluma daha çok katılmasını, daha iyi eğitim almasını gündeme getirir. Aksi halde, hiçbir yasa, hiçbir reform, beklenen neticeyi yerine getiremez.

İnkâr edilemeyecek gerçek, Türk kadınının bu temel hakkının temeli, zemini, Medenî Kanun ve laik, sosyal hukuk düzenidir.

Gerçekten, 1926’larda, bundan 74 yıl önce –çok büyük bir rakamdır; 74 yıl önce– kadına eşit hak verilmesi, bugünkü statülerin tartışılmasını başlatmıştır ve kadın ile erkeği eşit hale getirmiştir.

Zaman zaman, öncelikle böyle günlerde, “kadın, bu hakkını aldı mı; yoksa, verildi mi” tartışması yaratılmıştır. Oysa, tarih sayfalarını karıştırırsak, ilk taleplerden başlayarak siyasal hakkın alınmasına kadar geçen süre içerisinde, Türk kadınının ne denli mücadeleler verdiğini hemen tespit ederiz. Ancak, yapılacak iş, iyi bir inceleme yapmaktır. Tarihte şöyle bir gezinirsek; 19 uncu Yüzyıl, tüm dünyada ve Osmalı toplumunda önemli değişimler yaratmış, toplumsal bir patlama olmuş, düşünce ve yaşama hayatında “ilk” ler, “yeni” ler yaşanmaya başlamıştır.

1939’da Tanzimat Fermanıyla başlayan dönem, 1908 Anayasasıyla hız kazanmış, o güne kadar ihmal edilen kadın eğitimini gündeme getirmiştir.

Sayın milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istiyorum; 1858 yılına kadar kız çocukları sadece ilkokul düzeyinde eğitim görürlerdi. Yıl 1999... İşte, bu konuyu, bugün, gerçek anlamda, toplumumuzda bir kere daha sorgulamamız gerekiyor.

1895 yılında ilk defa “Hanımlara Mahsus Gazete” isimli bir dergi çıkarılmış ve bunu birçok gazete ve dergi izlemiştir.

1920’li yıllar, Türk kadınının siyasal hak alma için örgütlendiği yıllar olarak tanımlanmıştır.

1924’te Türk Kadınlar Birliği kurulmuş ve hayatiyetlerini bugüne kadar muhafaza etmişlerdir.

Yeri gelmişken söylemek gerekirse, bütün bu mücadelelerden sonra, 1926’lardan bugüne kadar neler yapıldı, bunun cevabını vermek herhalde çok zor olacaktır ve mutlaka, tarih de, bununla ilgili bir açıklama yapacaktır.

Benim de aralarında bulunduğum ve “ilk defa yöremin seçilmiş kadın milletvekiliyim” demek, bu tarih sayfalarında bir renk olacak, Atatürk’e ve bu uğurda mücadele veren kadınlara karşı şahsımız adına vefa borcumuzu ödemek olacaktır.

Bizlere düşen en temel görev, Atatürk kadınının Atatürk’le kazandığı bu değerli mirası, gelecek kuşaklara ve evlatlarımıza emanet olarak taşımaktır.

Konu, çaba harcamak olunca, daha, katedeceğimiz, inanıyorum ki, çok büyük mesafeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEVGİ ESEN (Devamla) – Başkanım, en son ben konuştuğum için biraz fazla vakit istiyorum.

BAŞKAN – Tabiî efendim... İstirham ederim... Yeter ki, sayın erkek üyelerimiz dinlesinler.

SEVGİ ESEN (Devamla) – Evet, dinletmeye de söz veriyorum.

BAŞKAN – Sağ olun efendim; buyurun.

SEVGİ ESEN (Devamla) – Türk kadınının, seçme ve seçilme hakkını birçok Batılı ülkelerden önce almasına rağmen, yarışta geri kalmasına itirazım var.

Siyasetin amacı, şayet, gerçekten, kişilerin yaşamlarını alabildiğince iyiye götürmekse, bizim de önerilerimiz var.

Değerli milletvekilleri, gerçekte, dünyada kadınlar olarak evrensel bir sorunu yaşıyoruz, eşitliğe aykırı, ortak bir durumu yaşıyoruz. Ancak, biz inanıyoruz ki, herhalde bu Mecliste varlığımızla da ispat ediyoruz ki, eğer kadınlar siyasete katılırsa, hem siyasetin niteliği değişecek hem demokratik süreçlerin güçlenmesi sağlanacak; eşit hak, eşit katılım, dünya barışı için kalıcı bir çözüm olacaktır. Tüm dünyada kabul edilmelidir ki, kadınsız demokrasi, demokrasi sayılamaz. Kadının gücünün ve yeteneklerinin topluma kazandırılmasıyla kazanan, toplum ve insanlık olacaktır.

Değerli milletvekilleri, kadın-erkek eşitliği konusu, tek başına gönüllü derneklerin, gönüllü vakıfların, miting yapan insanların işi değildir; bunlar, ancak kamuoyu oluşturabilir; ancak, bu iş, devletin işidir ve beni dinleyen ve teşekkür ettiğim siz değerli parlamenterlerin işidir; milletlerarası sözleşmelere imza koyan devletin sorumluluğundadır.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak şuna inanıyoruz ki, gerçek demokrasi, eşitliği kabul etmek değil, eşit kılmaktır.

Sözlerimi, daha fazla sabrınızı taşırmadan, çok anlamlı olduğunu zannettiğim bir söylemle bitiriyorum. 1923 yılında kurulan siyasî parti Kadınlar Halk Fırkasının Genel Sekreteri Şükûfe Nihal Hanım, aynen şöyle söylüyordu: “Kadınlar Halk Fırkası, bugünkü mensupları kendi tarafından seçilen mebuslar gibi düşünmekte ve kendilerine hürmet ve itimat beslemektedir. Lakin, benliğini daha ziyade idrak eden bir kadın ekseriyeti hazırlandığı vakit, elbet, bu münevver kitle, kendi mukadderatını idare edecek, onlara, kendi itimadını ihtiyariyle vermeyi ve hatta, kendisiyle ilgili meselelerin müdafaasında, kendisini bizzat temsil etmeyi bir hak bilecektir.” Aynen bizim yaptığımız gibi...

Bu duygu ve düşüncelerle diyorum ki, ruhun şad olsun Şükûfe Nihal, ruhun şad olsun Satı Kadın ve nice nice Türk kadını, ruhun şad olsun; “dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” diyen büyük Atatürk, ruhun şad olsun.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, ramazanımızın da ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Doğru Yol Partili bir milletvekili olarak, Fransa’da, daha bugünlerde bir siyasî partinin genel başkanının kadın olduğu düşünüldüğünde, bir siyasî parti mensubu olarak, bir kadın genel başkana sahip olduğum için de gurur duyduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Esen.

Sayın milletvekilleri, şimdi, söz sırası, grubu bulunmayan sayın milletvekilinin.

Bu konuda, bağımsız Hakkâri Milletvekili Sayın Evliya Parlak söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Parlak. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben de, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 65 inci Yıldönümü nedeniyle, şahsım adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuza çıkmış bulunmaktayım.

Çok değerli parti sözcüsü hanımefendiler, Türk kadını için bizim söyleyeceğimiz her şeyi, fazlasıyla ifade ettiler; kendilerini, gerçekten, şahsım adına kutluyor ve onların şahsında, bütün Türk kadınına saygılarımı sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, önemli bir konu müzakere ediliyor veya değerlendiriliyor; ama, Sayın Başkanımızın uyarıları da şunu gösteriyor ki -çok özür dileyerek söylemek istiyorum- sanki, biz, burada, usulen bir iş yerine getiriyoruz. Gerçekten, bu 65 inci Yıldönümünde -ki, 5 Aralığı iki gün geçmiş; Sayın Bakanımız açıklamalar yaptı, parti grupları adına hanımefendiler görüşlerini sergilediler- ben isterdim ki, Türk kadınının sorunları nedir, bir değerlendirelim ve 65 yılda, cumhuriyetin bu döneminde Türk kadını nereden nereye gelmiştir, hangi noktalarda zaafımız var; o noktaları aşmak için çareler bulalım; çünkü, çare yeri burasıdır.

Ben, eğitimciyim. Meslek hayatımda şunu gözledim. Gerçekten, çok fazla mesafe almışız; inşallah, eksikleri de gelecekte alacağız. Çünkü, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi, âdeta, toplumumuzda zencilere eşitlik hakkı verilmesi gibi değerlendiriliyor. Aslında, vatandaş, erkek-kadın eşitliği diye bir şey söz konusu olmamalı; ki, bu da Büyük Önderimiz Atatürk’ün sayesinde sağlanmıştır; ama, zamanında yeterince eğitim veremediğimiz için, özellikle kırsal kesimde kadın, tarlada, ağır işte, annelik görevinde ve evin temizliğinde bir insan gibi görülmüş, yıllarca böyle gelmiştir. Eğitime ağırlık vermeye başlayınca, köy kesiminde, kırsal kesimde, şehirde okuyan kızlarımız çoğaldıkça kültür seviyesi artmış, yeni nesil de daha sağlıklı olmaya başlamıştır. O halde, bizim, birinci derecede önem vereceğimiz nokta, eğer, Türk kadınımızın veya geleceğin kadını olan bugünkü kız çocuklarımızın eğitiminde bir noksanımız varsa, hükümet olarak, devlet olarak, Meclis olarak çareler düşünmeliyiz.

Eğitim alanını alalım... Mümkün mertebe teşvik ediyoruz; ama, bir gerçeği de unutmayalım; ortaöğretimde olsun, yükseköğrenimde olsun, okuma imkânı içerisindeki öğrencilerin karşısına, ikide bir, açık söylüyorum, hiç de Türkiye’ye yakışmayan, bir kıyafet konusu çıkıyor. İster kabul edelim, ister kabul etmeyelim; ama, gerçektir bu. O halde, bu Meclisin görevi, bu Hükümetin görevi, öncelikle, Türkiye’nin şartları, gerçeği, inancı, yapısı neyi gerektiriyorsa, oturup, yasa değişikliği gerekiyorsa yasa, yönetmelik değişikliği gerekiyorsa yönetmelik, tüzük değişikliği gerekiyorsa tüzük değişikliğini yapıp, çok açık, net ortaya koymalıyız; bunu bir başka kuruma bırakmamalıyız. Efendim “üniversitenin görevidir” veya “okul müdürünün görevidir” değil; ortaya, açık, net kurallar koymalıyız; ama, mümkün mertebe bir şeyi gözden ırak tutmamalıyız: Türk kızı mutlaka okumalıdır. Yani, okumasını engelleyecek hiçbir kuralı, mümkün mertebe, mevzuatımızda bırakmamalıyız. Yani, okumayı teşvik ettiğimiz takdirde, Türk toplumu ve Türk kadını en yüce yerini alacaktır.

Bugün, eğitim camiasına bakıyoruz, mensubu olmakla iftihar ettiğim eğitim ordusunda çok sayıda hanım yerini almıştır; sağlık ordusunda oran olarak yine aynı ve buna benzer birçok alanda, oran olarak meslektaşların çoğunu değerlendirdiğimizde, kadın-erkek eşitliğine yakın bir oran sağlanmıştır; ama, üst düzey, yönetimlerde, çok nadir hanımefendi, kendini belli etmişse, bir yere gelebiliyor, onun dışında önü kesiliyor. Bu, bir gerçek. Bir de siyasî alanda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız Sayın Parlak.

EVLİYA PARLAK (Devamla) – 2000 yılına geçiyoruz, Yüce Mecliste 22 hanımefendinin bulunmasıyla iftihar etmemiz mümkün değil. Bugün, bu Mecliste, en azından 100-150 hanımefendi olmalıydı; gönül bunu arzu ediyor. O halde, ben, siyasî partilerin tümünden istirham ediyorum; lafla değil -kotalar ayıran partiler oldu; uygulaması yok- bu konuda özel olarak çalışmak zorundayız. Yalnız milletvekili meselesi değil; belediye meclisi vardır, il genel meclisi vardır, parti teşkilatları vardır. Bu gibi yerlere hanımlarımızın katılımını teşvik etmeliyiz ve sivil toplum örgütleri de bu konuda destek olmalıdır. Bu konuda en büyük görev kime düşüyor?.. Bugün, bu Mecliste bulunan 22 hanımefendiden, Türk kadınının bu hareketi kazanması için öncülük etmelerini istirham ediyorum.

Son konuşan sözcünün dediği gibi, gönül arzu ederdi ki, 57 nci hükümetin içinde, 35 bakanın içinde, hiç olmazsa 4 bayan bakan olsaydı... Bu da yok; bu da bir eksikliktir.

Hayırlı uğurlu geleceklerin Türk kadınının olmasını canı gönülden diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Parlak.

Sayın milletvekilleri, malumunuz, daha gündeme geçmedik.Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

İlk söz, fındık üreticisinin, Fiskobirlikten paralarını alamamaları konusunda söz isteyen, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’ya aittir.

Buyurun Sayın Fatsa. (FP sıralarından alkışlar)

2. — Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üreticilerinin sorunlarını dile getirmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçimini fındıktan temin eden yaklaşık 8 milyon insan, 57 nci hükümetin yanlış icraatları ve fındık için uyguladığı yanlış fındık alım politikası yüzünden, bugüne kadar yaşamadıkları en sıkıntılı, en çaresiz dönemi yaşamaktadır.

Bölgemizde yalnız fındık üreticisi değil, buna bağlı olarak esnaf, sanatkâr, küçük sanayici ve bütün yatırımcılar, büyük ekonomik güçlük içerisindedir; çünkü, yörenin bütün ekonomik dinamiklerini harekete geçirecek olan fındık bedelleri ödenmemektedir.

Toplumun hangi kesimine bakarsanız feryat içerisinde; üretici, tüketici, memur, esnaf, sanatkâr, emekli, çiftçi, hepsi zor durumda; ancak, özelllikle Karadeniz Bölgesinden, fındık üreticisinden gelen feryat, bütün bu sorunları unutturacak boyuttadır; çünkü, öyle adaletsiz bir uygulama var ki, evlere şenlik. Fiskobirlik tarafından üreticiden alınan ürün karşılığında verilmesi gereken peşin 500 milyon liralık tutar dahi üç aydır verilmemiştir. Kalan kısmın da ne zaman verileceğine dair hiçbir belirti yoktur. Fındık üreticisi büyük bir umutsuzluk içerisinde, Ankara’dan sevindirici bir haber beklemektedir. Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız, bu iyi haberi, 8 milyon fındık üreticisinden lütfen esirgemesinler.

Değerli arkadaşlar, 54 üncü, Refahyol Hükümetinin uygulamış olduğu dolara endeksli fındık politikası ve peşin ödeme sayesinde, fındık üreticisi büyük bir refah düzeyi yakalamıştı. Bu sayede bölge ekonomisi de rahat bir nefes almıştı; çünkü, Refahyol döneminde ürün bedelleri peşin ödeniyordu. Fiskobirlik, bütün ürün bedellerini peşin ödediğinden, tüccar ile Fiskobirlik arasında bir rekabet ortamı oluşmuştu. Tüccar, ihtiyaç duyduğu fındığı alabilmek için, Fiskobirlik’in verdiği fiyattan daha yüksek bedel ödeyerek, fındık almak mecburiyetinde kalmıştı. Halbuki, bugün, Fiskobirlikte 1 070 000 TL olan fındık, serbest piyasada ancak 650 000 TL’ye alıcı bulmaktadır. Kilo başına maliyetin 800 000 TL olduğu dikkate alındığında, fındık üreticisinin çaresizliğini anlamak çok zor olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Fiskobirlik’in elinde, 1998 ürünü, yaklaşık 200 000 ton fındık bulunmaktadır. Bu, Fiskobirlik tarafından yağlık olarak ayrılmıştır. 1999 ürünü fındık rekoltesinin de yaklaşık 485 000 ton olacağı tahmin edilmektedir. Bu ürünün yaklaşık 140 000 tonu Fiskobirlik tarafından satın alınmıştır. Bunun karşılığı olarak üreticiye verilmesi gereken para, yaklaşık 148 trilyondur. Üreticiye 1 Aralık itibariyle, 58 trilyon ödeme yapılmıştır; ancak, bunun büyük bir kısmı Bolu, Düzce ve Sakarya İllerimizde bulunan deprem mağduru üreticilere yapılmıştır. Orta ve Doğu Karadeniz Bölgelerimizde bulunan üreticilere ise, sadece, alacaklarının yüzde 25’i tutarında 24 trilyon ödenmiştir. Bu miktarın büyük bir kısmı da, üreticiye nakit olarak değil, tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarına karşılık olarak kesilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, şunu da izah etmekte fayda mülahaza ediyorum: Deprem bölgemizdeki Fiskobirlik depoları depreme karşı sigortalı olmadıkları için, yaklaşık 50 000 ton fındık çürümeye ve çalınmaya terk edilmiştir. Devlet, gerekli önlemleri almadığı takdirde, 50 000 ton fındık Fiskobirlik’in zarar hanesine yazılacaktıd; bu da üreticinin daha da perişan edileceğinin en büyük göstergesidir. 1999 yılında Fiskobirlik tarafından ihracat için gerekli bağlantılar da yapılmadığından, ihracat imkânları da büyük ölçüde yok olmuştur. Fiskobirlikte, gereken yapısal ve idarî düzenlemeler bir an evvel yapılmalıdır. Bütün yetkililer şunu bilmelidir ki, pazarcı tezgâhlarında yapılan reklamlar, fındık üreticisinin sıkıntılarına çare olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu olanların dışında, fındık üreticisine ürün bedellerinin peşin olarak verileceği ilan edildiği halde verilmemiş, çiftçinin kredi borcuna mahsup edilmiştir. Bu mahsuptaki uygulama da tam bir zulümdür. Üreticiden, fındık, örneğin, 20 Ağustosta Fiskobirlik tarafından teslim alınıyor, peşin olarak ödenecek 500 milyon lira 20 Ekimde üreticiden mahsup ediliyor, çiftçiye iki ay aleyhte faiz işletiliyor.

(Mikrofon otomaktik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın efendim.

EYÜP FATSA (Devamla) – Tamam Sayın Başkan.

Fakat, devlet, kendi borcu olan ürün karşılığında gecikmeyi telafi edici bir uygulamada bulunmuyor. Halbuki, mahsup işlemlerinde ürünün teslim edildiği tarih esas alınması gerekmez miydi?..

Değerli milletvekilleri, şu anda, Ordu, Giresun, Trabzon, Samsun, Bolu, Sinop ve diğer komşu illerde bulunan fındık üreticisi, infial halindedir ve çok acele, Fiskobirlik tarafından kendilerine ödeme yapılması istenmektedir. Bu hususta Sayın Bakanı ve Hükümeti göreve davet ediyor, bir an önce bölgemiz çiftçilerini rahatlatacak ödemenin yapılması dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

Şimdi söz sırası, yine aynı konuda, fındık konusunda, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Zaimoğlu. (DYP sıralarından alkışlar)

Aydınlılar biraz sıkıldı herhalde; ama, sıra geliyor size.

3. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık sorunuyla ilgili görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkana da söz verdiği için teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün sadece fındık üreticileri değil, bütün çiftçilerimiz bu hükümetten şikâyetçidir. Özellikle de, bugün, pamuk üreticileri, fındık üreticileri başta olmak üzere, bütün çiftçi temsilcileri, haklarını aramak üzere Meclis salonuna gelmişlerdir, burayı doldurmuşlardır, buradadırlar; çünkü, artık, hükümetin bir şey yapamadığının farkındadırlar.

Çiftçilerimizin haklarını vermek zorundasınız. Yoksa, çiftçilerimiz başta olmak üzere, işçilerimiz, esnafımız, memurumuz, emeklimiz, hulasa, tüm vatandaşlarımız sizlerden şikâyetçidir; çünkü, vatandaşlarımız, artık, sessiz kalmak istemiyorlar; seslerini Meclis kürsülerine kadar taşımak zorunda olduklarını ve sizi düşürmek üzere olduklarını, bir kere daha buradan vurgulamak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Zaimoğlu, siz, Genel Kurula hitap edin lütfen.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Tabiî Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aydınlı vatandaşlarımız heyecanlandı... Tabiî, sıkıldılar da... Fındıktan sonra pamuğa da sıra gelecek.

Buyurun efendim.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bizim -iki kişi birden- bu konuda söz almamızın nedeni, fındık konusuyla ilgili ne kadar vahim bir durum olduğunu bizzat ortaya koymak içindir. Ben, özellikle, arkadaşım söz aldığı için, bizzat, bugün söz almak istedim, onun için buradayım ve fındık konusunu, özellikle, arkadaşım derinlemesine burada izah etti; ben, değinmediği bir iki konuya buradan değinmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Keçeciler de, hükümet adına, burada sizi dinliyor.

Buyurun efendim.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Hükümet adına, Sayın Keçeciler’in dinlemesini özellikle rica ediyorum.

8 milyon üreticiyi ilgilendiren bu konuyla, hükümet, doğrudan ilgilenmek zorundadır; fındığın, Karadeniz’deki tek geçim kaynağı olduğunu, en önemli geçim kaynağı olduğunu bilmek zorundadırlar; çünkü, hükümet, fındık üreticisini, âdeta, alay eder duruma almıştır.

Ben, size, bir şey söylemek istiyorum: Eylül ayında bir fiyat ilan edildi; 1 020 000 lira. Bu fiyat, ödeme olmayınca hayalde kaldı, hiç kimse bundan istifade edemedi. Bugün, fındığın fiyatı tam 650 000 liraya düşmüştür. Bunun düşmesinin sebebi, üreticiye, FKB’nin, borcunu zamanında ödememesinden dolayıdır.

Bakın, mübarek ramazan ayına girmeye bir gün kala, şu günde, bırakın iftar sofrasını, orucunu açmak için bir zeytini alamayacak duruma gelmiştir fındık üreticisi. Üretici, borç batağı içindedir; ilaç alamamakta, çocuğunun okul masrafını karşılayamamaktadır; ısınmak için alacağı odunun parasını bulamamak durumundadır. Üreticilerimiz, maalesef, tefecilerin eline, kucağına düşmüş durumdadır. Bu olumsuz durum, sadece üreticiyi değil, bölgedeki bütün esnafı sıkıntıya sokmuş, bütün ticareti durdurmuştur. Üretici, dolaylı olarak esnafı etkilemiş ve bütün esnaf, bugün, icra dairelerinde protesto peşinde uğraşmaktadır. 100 esnafın 85-90’ı, bugün, protestoyla uğraşmakta, her gün yenisi buna ilave edilmektedir.

Ben, soruyorum 57 nci hükümete; acaba, Karadenizliyi, fındık üreticisini görmüyor mu, duymuyor mu, duymak mı istemiyor?

Onun için, bu sesi duyurmak için, bugün, iki kişi kürsüye çıktık. Sizden, üreticinin alacağına kesin gün verilip, ödeme takvimini bekliyoruz. Burada, bu bütçe imkânları doğrultusunda bunun verilemeyeceğini açıkça görüyoruz. Şunu söylüyorum: Bütün bölge milletvekillerinin, bu konuda, ödeme yapılmadığı takdirde birleşeceğini, bir kere daha, altını çizerek vurguluyorum.

Sayın hükümet burada... Şu anda üreticiye 100 trilyon lira borcunuz var; sizden, bu borcun takvimini gün olarak belirtmenizi özellikle istiyorum. Bunu vermediğiniz takdirde, bütün bölge milletvekilleri, burada, her gün konuşacaktır; bu hakkımızı alana kadar, sonuna kadar konuşmak zorundayız.

Bu yanlış ödeme fiyat tablosu, sadece içpiyasayı değil, aynı zamanda ihracatı da kösteklemiştir. Şu anda, Türkiye’nin 300 milyon dolar civarında kaybı var. Geçen sene yaklaşık 450 dolar/kental sattığımız malı, bugün 300 dolar/kental civarında satıyoruz; dolayısıyla, Türkiye’nin 300 milyon dolar civarında büyük bir kayba uğramasına sebep olunmuştur.

Ben, burada, tanıtımla ilgili olarak içpiyasada reklam yapan bütün arkadaşlarımızı kutluyorum; reklamları da destekliyorum, aynı çabaların dışpiyasada da yapılmasını istiyorum. Bu maksatla bir miktar fındık getirdim. Bu fındık reklamının, bütün milletvekillerince yapılmasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Zaimoğlu, reklam yapmadan bitirelim.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bu fırsatı bulmuşken, bütün fındık üreticileri, fındıkla ilgili bütün kişiler, bunun reklamını yapmak zorundadırlar, tanıtımını yapmak zorundadırlar.

BAŞKAN – Hayır, ben, onu göstereceğinizden değil de, televizyonlarda meşhur bir laf var, onu söyleyeceksiniz diye korktum efendim.

Toparlayın lütfen.

Buyurun.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bunun, besin ve vitamin değeri herkes tarafından bilinmektedir. Yalnız, bunun tanıtımının sadece içpiyasada değil, dışpiyasada da yapılması şarttır; çünkü, Türkiye, dünya fındık üretiminde yüzde 75 paya sahip olup, 1 milyar dolara yakın girdi elde etmektedir.

Onun için, bütün milletvekillerine, burada, bu tanıtım görevi düşmektedir. Başta bölge milletvekilleri olarak, sayın milletvekillerinden başta bunu rica ediyoruz. Sizler başta olmak üzere, Türkiye, eğer, bu politikasında önemli bir adım atabilirse, dış piyasada da bunu değerlendirebilirse, bugün yağlığa ayrılan fındıkların devlet ekonomisine olan olumsuz etkilerini giderebiliriz diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Zaimoğlu, lüften toparlar mısınız...

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) – Başüstüne Sayın Başkan.

BAŞKAN - Estağfurullah...

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - Bu vesileyle, hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zaimoğlu.

Sayın Bakan cevap verecekler mi acaba?

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Hayır efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Esas bakan gelsin, cevap versin!..

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) – Sayın Bakan cevap versin. Cevap verilmezse, o zaman, hergün çıkıp konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim... Sizin sorununuz bizim sorunumuz.

Sayın milletvekilleri, son söz, Aydın İlinin sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Bekir Ongun’a aittir.

Buyurun Sayın Ongun. (MHP sıralarından alkışlar)

4. — Aydın Milletvekili Bekir Ongun’un, Aydın İlinin ve pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BEKİR ONGUN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Aydın İlinin ve pamuk üreticilerinin sorunlarını anlatmak üzere söz almış bulunuyorum.

Şu anda, pamuk üreticisi, maalesef, ilimizde ve bütün Türkiye’de çok zor durumdadır. Ekonomik ve sosyal yönden ele alındığında, bu kötü durum onlarca yıllık bir birikimin sonucudur. 1988 yılından itibaren mevduat faizlerinin serbest bırakılması, Türk Lirasının konvertibilitesi ile 1990 yılından itibaren başlayan siyasî istikrarsızlıklar ve tarım kesiminin ihmali, pamuk üreticisi için kötü bir gidişin başlangıcı olmuştur. Miting meydanlarında, Manisa ve Söke mitinglerinde “pamuğunuzu satmayın, yüksek fiyat vereceğim, kim ne kadar verirse ben daha fazlasını vereceğim” diyenler, pamukçunun sırtına basarak iktidara gelmişler; ama, daha 1990 yıllarında pamukçuyu unutmuşlardır. 5 Nisan kararlarıyla doların birkaç kat birden fırlaması ise, tarlaya düşen bomba oldu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim. Pamuk konusu önemli; değil mi efendim...

BEKİR ONGUN (Devamla) – Mazot, gübre, ilaç fiyatları dolara endeksli olduğundan...

BAŞKAN – Tabiî, biraz bizi de alakadar ediyor da efendim...

Buyurun sayın milletvekili.

BEKİR ONGUN (Devamla) – ... ve kredilerin yüksek faizli olmasından dolayı, pamuk üreticisi ta o günlerden itibaren zor duruma düştü. 31 Aralık 1993 tarihinde Resmî Gazetede çıkan, penyeleşmemiş pamuğun ihracatında kiloda 60 sent karşılığı Destekleme İstikrar Fonu uygulaması, çitfçiye ve birliklere büyük darbeydi. Bu karar, yıllarca gümrük duvarlarının arkasına sığınarak, binbir teşvikle beslenen, sağlıksız büyüyen, makinelerini, boyalarını, hatta markalarını bile dışarıya döviz ödeyerek getiren, bir avuç sözde sanayicinin lobileri sonucu alınan bir karardı. Dünyada yükselen, Memfis ayarındaki Ege pamuğunun fiyatlarına serbest piyasa ekonomisinin ruhuna aykırı olarak müdahale edilmiş, Fiyat İstikrar Fonu ve kotalarla Ege pamuğunun fiyatları düşürülmüştür. Bu durum çiftçilerin özkaynaklarını tüketmiştir.

Tarımsal destekleme politikaları belirlenirken, ülke nüfusunun yüzde 40’lık istihdamı ve üretimi gözden uzak tutulmamalıdır. Bu, tarım kesimidir ve gayri safî milî hâsılamızın yüzde 10’u kadarıyla geçinmektedir. Üretim durmak üzeredir. Köylülerimiz ve çiftçilerimiz, yalnız ekonomik değil, sosyal ve kültürel yönden de çöküntü içindedir. Değer yargıları erozyona uğramış, haciz, icra, kefalet yüzünden intihar ve göçler başlamıştır. Prim sistemi hemen uygulanmalıdır. Her türlü tarımsal destekleme politikaları bu zamana kadar iflas etmiştir. Taban fiyat tavan fiyat olmuştur ve istismara çok yakındır. Taban fiyat uygulamalarından vazgeçilip, vadeli işlemler borsasına geçilmelidir; bunun merkezi, yüzyıllık tecrübeye sahip İzmir borsası olmalıdır. Prim sistemi uygulaması, ürün bazında maliyet, prim, piyasa şeklinde olursa, hazineye de katkı sağlanacaktır. Kayıtdışı ekonomi kontrol altına alınarak, vergi gelirleri artacaktır. Pamuk üreticisinin yaralarını sarmak için, kalıcı olarak, 20 sentlik, evet, üzerine basarak söylüyorum, 20 sentlik prim uygulanması hem 57 nci hükümetin alametifarikası hem de gerçek manada bir devrim olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Aydın’da, Marmara Bölgesinde olan deprem gibi bir deprem olmaktadır; çünkü, bütün gelirini çiftçilikten sağlayan, pamuk üretiminden sağlayan Aydın İlimizde, artık, iflaslar had safhaya gelmiştir. Bunun vebalini, biz, bugünlerde aramıyoruz. Bu, biraz önce bahsettiğim gibi, 1988’li yıllardan başlayan bir ihmalin sonucudur. Pamuk fiyatlarına bu sene yüzde 18 olarak verilen zam yeterli olmamıştır. Bunun dünya fiyatlarındaki rakamı belki budur; ancak, Amerikan pamuğuyla, Yunan pamuğuyla rekabet edebilmemiz için, bu fiyatların 20 sentle desteklenmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın.

BEKİR ONGUN (Devamla) – O zaman, 20 sentle desteklendiğinde, dünyadaki diğer ülkelerle rekabet etme şansımız artacaktır.

Bugün, 2 000 kişiyle beraber Anıtkabri ziyaret ettik. Balkonlarımızda bizleri seyreden arkadaşlarımız, Aydın’ın dertlerini anlatmak için buraya kadar gelmişlerdir ve biz, onların sözcülüğünü yapmaktayız. Arkadaşlarımız, asla şikâyete gelmemişlerdir; ama, haklarını aramaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, kundaktan kefene kadar muhtaç olduğumuz pamuk, artık, gerçek değerini bulmalıdır. Bunun için, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızdan, Maliye Bakanımızdan, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızdan...

BAŞKAN - Sayın Bakanım size söylüyor...Sayın Bakan dinlesin efendim...

Buyurun Sayın Ongun.

BEKİR ONGUN (Devamla) – ...ve Sanayi Bakanımızdan gerekli desteği bekliyoruz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Hazineden sorumlu Bakanımızdan...

BEKİR ONGUN (Devamla) – Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızın da burada oluşu sebebiyle, 20 sentimizin...

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Sayın Bakanları meşgul etmezseniz... Müşterek bir sorun bu...

BEKİR ONGUN (Devamla) – ...20 sent müjdemizin de bugün verilmesini bekliyoruz; balkonda oturanlar ve bugün Ankara’ya gelen 2 000 pamukçu bu müjdeyi beklemektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizin gelmekte olan ramazanınızı canı gönülden kutluyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Gündemdışı konuşmaya hükümet cevap verecek mi?.. Yok.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Hükümet kayboluyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet burada efendim; ama, cevap verip vermemekte serbest sayın milletvekilleri. (FP sıralarından “hükümet yok” sesleri)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Hükümet toz olmuş!..

BAŞKAN – Olur mu efendim, işte burada Sayın Bakan; ama, cevap vermiyor.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Efendim, Sayın Bakan, gümrüklerden sorumlu bakan.

BAŞKAN – Sayın Bakan da biliyor; Sayın Bakan da pamukçumuzun durumunu biliyor, çiftçimizin durumunu biliyor ve en kısa zamanda da düzeleceğini söylüyor oradan.

Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov’un resmî davetine icabetle 12 Aralık 1999 tarihinde yapılacak yerel seçimleri izlemek üzere Azerbaycan’a gidecek olan 5 kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/410)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov, 12 Aralık 1999 tarihinde Azerbaycan’da yapılacak olan yerel seçimleri izlemek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini 10-13 Aralık 1999 tarihleri arasında Azerbaycan’a davet etmiştir. Anılan davete Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 5 kişilik bir Parlamento heyetiyle icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 2.11.1999 tarih ve 13 üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler, adı geçen Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Nurettin Atik (Diyarbakır)

Ali Güner (Iğdır)

Hasan Gülay (Manisa)

Hasan Hüseyin Balak (Tokat)

Ali Kemal Başaran (Trabzon)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum.

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Ankara Milletvekili Mehmet Arslan ve 29 arkadaşının, İç Anadolu Bölgesinin modern bir yapıya kavuşturulması ve ekonomik kalkınmasının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İç Anadolu Bölgemiz, sosyokültürel ve ekonomik açıdan günümüze kadar yeterli gelişme gösterememiştir. Oysa, 21 inci Yüzyıla girerken Türkiye Cumhuriyetinin Başkentinin de bulunduğu bu bölgenin, her türlü sorunlarını çözmüş, modern bir yapıya kavuşturulması için, hükümet olarak alınması gereken tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Bu amaçla, alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1- Mehmet Arslan Ankara

2- Şevket Bülent Yahnici Ankara

3- Hayrettin Özdemir Ankara

4- Sedat Çevik Ankara

5– Ahmet Erol Ersoy Yozgat

6- Süleyman Turan Çirkin Hatay

7- Mehmet Pak İstanbul

8- Mustafa Sait Gönen Konya

9- Abdurrahman Küçük Ankara

10- Müjdat Kayayerli Afyon

11- Hasan Çalış Karaman

12- Reşat Doğru Tokat

13- Ömer İzgi Konya

14- Mehmet Şandır Hatay

15- Ali Işıklar Ankara

16- Mustafa Haykır Kırşehir

17- Bedri Yaşar Gümüşhane

18- Mehmet Ay Gaziantep

19- Mesut Türker Yozgat

20- Birol Büyüköztürk Osmaniye

21- Hasari Güler Adıyaman

22- İrfan Keleş Çankırı

23- Hakkı Duran Çankırı

24- Ali Gebeş Konya

25- Mehmet Nuri Tarhan Hatay

26- Nevzat Taner Kahramanmaraş

27- Basri Coşkun Malatya

28- Ali Güngör İçel

29- Mükremin Taşkın Nevşehir

30- Hasan Kaya Konya

Gerekçe:

Önasya uygarlıklarının en önemli merkezi olan İç Anadolu Bölgemiz İpek Yolu güzergahı üzerinde olması nedeniyle uzun yıllar birçok ulus ve kültüre evsahipliği yapmış, tüccarlar ile seyyahların uğrak yeri olmuştur.

1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Ovasında Bizans İmparatorunu yenmesi ile birlikte, bölge, Türk ve İslam sancağına geçmiş, Osmanlı döneminde ise bir ticaret ve ilim merkezi olmuştur.

Kurtuluş Savaşı ile birlikte, daha cumhuriyet ilan edilmeden, bölgenin kalbi Ankara, başkent ilan edilmiş, Türk insanının varoluş mücadelesine başladığı bu tarihî şehir, kalıcı bir konum kazanmıştır; fakat, cumhuriyetin ilk yıllarında bölgeye yapılan kamu yatırımları, daha sonraki yıllarda başka bölgelere kaymış, bölgemiz yeterince gelişememiştir.

Bir bölgede ekonomik gelişmeyi sağlamanın ilk adımı, yaşam kalitesini yükseltmektir. Köylerin yeniden yapılanması, kamu-ekonomik yatırımlar ile sosyal gelişmeye katkıda bulunacak yatırımların hızlanması, iş imkânları oluşturan alanlarda projelerin hazırlanarak insanlarımızın yerinde huzur ve refah içerisinde yaşamasını sağlamaktır.

1983-1997 döneminde bölgemizin yıllık ortalama nüfus artış hızı, DPT raporlarına göre, yüzde 1,3 ile Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgemizin bulunduğu dışarıya göç veren bölgeler arasında üçüncü sırada olup, nüfusu devamlı artan ülkemizde, nüfusu yerinde sayan bölgelerimiz arasında yer almaktadır.

Son yirmi yılda, dünyada, özellikle Uzakdoğu ülkelerinde çok büyük kalkınma ve gelişmeler sağlanmasına rağmen, ülkemizde bölgelerarası sosyoekonomik gelişme farklılıkları gittikçe artmış, bölgelerimizin eşit seviyede gelişmesi sağlanamamış, halkımızın yaşam standartları arasında farklılıklar oluşması engellenememiştir. Hatta, bölgemizde kanalizasyon ve yolu olmayan köyler, kaymakamı ve belediyesi bulunan; ama, konaklayacak oteli ve yemek yiyecek lokantası bulunmayan ilçelerimiz mevcuttur; bu da, bölgemizin ne kadar geri kaldığının bir göstergesidir.

Bu nedenle, kalkınma planlarına İç Anadolu Bölgesinin de dahil edilmesi, ekonomik, teknik gelişmenin sağlanması ve yatırımların artırılması, bölgesel gelişim planlarının hazırlanarak hayata geçirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Başkentinin de bulunduğu bu bölgenin geri kalmışlıktan kurtarılmasıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. — İzmir Milletvekili Hakan Tartan ve 22 arkadaşının, enerji sorununa çözüm bulunması için alınması gereken önlemlerin araştırılarak yeni bir enerji politikası belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birincil enerji kaynaklarımızın bilinen rezerv durumlarının, yeni teknolojiler yardımıyla yeniden belirlenmesi; jeotermal enerjinin kullanımının yaygınlaştırılması; yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgâr ve güneş enerjisinin kullanım sahalarının yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi; hidroelektrik santrallarının planlanan sürelerde tamamlanması için gerekli önlemlerin alınması; yerel yönetimlerin ve işletmelerin küçük sermayeleriyle devreye sokulabilecek küçük su, ırmak, dere vb. üzerine küçük santral olanaklarının değerlendirilmesi; kullanılmayan potansiyelin kullanımına yönelik hazırlanan projelerin bir an önce yatırım aşamasına geçirilmesi, ayrıca, elektrik kesintileri döneminin başlamaması için gereken çalışmaların yapılması; TEAŞ santral yatırımlarının planlanan sürelerde servise girmesi için gerekli finansal darboğazın aşılması; yüzde 20’leri aşan toplam elektrik enerjisi kaybının (içtüketim, iletim hatları, dağıtım hatları toplam kaybı) en kısa sürede minimum seviyelere indirilmesi; nükleer enerjinin ekonomik ve çevresel olarak bütün boyutlarıyla ele alınması; gerek ekonomik gerekse yüksek verimli ve düşük zararlı madde emisyonlarıyla, çevreyi en az kirleten enerji üretim sistemi olarak doğalgaza dayalı kombine çevrim santrallarının enerji planlamasındaki yerinin belirlenmesi; enerji konusunda kurum ve kuruluşlar arasında bilgi akışını ve çalışmaları yürütmek için gerekli yetki, finansman ve denetim erkiyle donanmış merkezî bir yapının oluşturulması; saptanacak enerji politikasının, mikroekonomik, toplumsal, sosyal ve teknolojik boyutlarda ülkemiz çıkarlarına uygunluğunun araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Hakan Tartan İzmir

2- Ahmet Arkan Kocaeli

3- Namık Kemal Atahan Hatay

4- M. Turhan İmamoğlu Kocaeli

5- Masum Türker İstanbul

6- Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın

7- Hasan Erçelebi Denizli

8- Hasan Fehmi Konyalı Ordu

9- Hasan Akgün Giresun

10- Süleyman Yağız İstanbul

11- Mehmet Yaşar Ünal Uşak

12- Cahit Savaş Yazıcı İstanbul

13- Ali Tekin Adana

14- Fikret Tecer Kırşehir

15- Şenel Kapıcı Samsun

16- Numan Gültekin Balıkesir

17- Hasan Suna Yalova

18- Fadlı Ağaoğlu İstanbul

19- Mustafa Karslıoğlu Bolu

20- Nural Karagöz Kırklareli

21- Necati Albay Eskişehir

22- Sebahat Vardar Bilecik

23- Tarık Cengiz Samsun

Gerekçe:

Enerji olgusu, günümüz dünyasında çevre bilinciyle birlikte ele alınmasına karşın, ticarî boyutlarıyla, gelişmiş, gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde farklı şekillerde yorumlanmaktadır.

Gelişmiş-ileri ülkeler, konumlarını korumak ve geliştirmek için teknoloji-finans üstünlüklerini kullanarak, yaptıkları kaynak aktarımını, yeni dünya düzeni tanımı altında, kendi yorumlarıyla, diğer ülkelere farklı şekillerde sunmaktadırlar. Aynı zamanda, kendi aralarındaki paylaşım ve güç dengeleri arayışında da genel ve bölgesel anlaşmalar yaparak, gelişmekte olan ülkeleri kendi norm ve kurallarına uymaya zorlamaktadırlar.

Günümüzde, ülkelerin diğer ülkelerdeki gelişmelerden soyutlanmış olarak, bünyelerine özgü, bağımsız ulusal kalkınma modelleri uygulamasının güçlüğü ortadadır. Ancak, gelişmekte olan bizim gibi ülkelerin, bilinçli ve ulusal çıkarlarını öne alan yaklaşımlarla, enerjiyle ilgili her türlü konuyu kalkınma bütünselliği içerisinde her platformda tartışmaya açması ve görüşler üretmeye yardımcı olması, ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yeni bir yüzyıla doğru hızla ilerlerken, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın birçok ülkesinin enerji konusunda bazı sorunlar yaşayacağı biliniyordu. Nitekim, son AGİT zirvesine damgasını vuran konuların başında da enerji gelmiştir. Bugün, doğalgaz ve elektrikte yaşadığımız sıkıntılar ise, gelecekte yaşanılacak sorunlar açısından konuyu acil hale getirmiştir. Aslında, yıllar öncesinde konunun bu noktaya geleceği, enerji alanında yeni stratejiler ve yatırımlar yapılmaması halinde ülkemizin ciddî bir darboğaza gireceği biliniyordu. Buna rağmen görülen o ki, enerji politikamız geleceğin hedeflerini karşılamaktan oldukça uzak bir noktadadır.

Bugün, Türkiye, enerjide büyük ölçüde dışa bağımlıdır. Üretilen hidrolik enerjinin ancak üçte 1’i değerlendirilmektedir. Kömürde, linyitte özellikle potansiyel yaklaşık 50 milyon tonluk üretimle, büyük ölçüde beklemektedir. Enerji sektöründeki kurulu güç artışı ise, son yirmibeş yılın en düşük seviyesindedir.

İkincil enerji kaynağı olan elektrik enerjisinin toplum gereksinimlerini ucuz, kaliteli ve güvenli bir şekilde karşılayabilmesi, toplumun var olan birincil enerji kaynaklarını bilinçli olarak sahiplenmesiyle mümkündür.

Uygulamada karşılaşılan engellerin de yine büyük bir açıklıkla topluma anlatılması, toplumla bütünselliği sağlayacağı gibi, özkaynaklarımıza sahip olma bilincini de artıracaktır.

Ancak, ülkemizde gelişmelerin bu yönde olmadığı, açıklık, bilgilenme ve tartışma ortamlarına yeteri kadar işlerlik kazandırılmadığı gözlenmektedir. Bu nedenle, başta politikacılar, sanayiciler, teknokratlar olmak üzere konuya duyarlı herkes, projeler üretmek, ülkemiz enerji sektörünü sahiplenmek zorundadır.

Enerji sektöründe dışa bağımlılığın azalması ve ülkemizin, kendi ihtiyaçlarını besleyebilecek yeterliliğe ulaşabilmesi için, geleceğe yönelik üretim yatırımlarına ve mevcutların iyileştirilmesi için projelere kesintisiz devam edilmesi gereklidir. Bu doğrultuda halen devam eden projelerin finans sorunlarının aşılamaması ve yeni kaynakların devreye sokulmaması, enerji kısıntılı dönemlere yeniden dönüş anlamına gelecektir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, 2 adet, komisyonlardan istifa önergesi vardır; okutuyorum

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. — Konya Milletvekili T. Rıza Güneri’nin, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/67)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

21 inci Dönemde görev aldığım Çevre Komisyonu üyeliğinden ayrılmak istiyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 2.12.1999

T. Rıza Güneri

Konya

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

3. — Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/68)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 1.12.1999

Ahmet Nurettin Aydın

Siirt

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/51) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/69)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 19 uncu sırasında yer alan (6/251) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmasına dair tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylayacağım efendim:

5. — Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/411)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 2.12.1999 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Murat Sökmenoğlu

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay, hastalığı nedeniyle 14.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün,

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Bursa Milletvekili Faruk Çelik, hastalığı nedeniyle 8.11.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre, hastalığı nedeniyle 12.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün ve 4.11.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle 1.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 23.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

İstanbul Milletvekili Mustafa Verkaya, hastalığı nedeniyle 16.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 47 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Kırklareli Milletvekili Nural Karagöz, hastalığı nedeniyle 22.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 40 gün ve 1.12.1999 tarihinden itibaren 15 gün olmak üzere toplam 55 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Mardin Milletvekili Ömer Ertaş, hastalığı nedeniyle 22.10.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 45 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Niğde Milletvekili Doğan Baran, hastalığı nedeniyle 11.11.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal, mazereti nedeniyle 15.11.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Sakarya Milletvekili Ş. Ramis Savaş, hastalığı nedeniyle 1.12.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın, hastalığı nedeniyle 1.11.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce tümünü okutup, işleme alacağım; sonra ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. — ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. — Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşme programına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 29 Tarihi: 7.12.1999

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Murat Sökmenoğlu

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

M. Emrehan Halıcı Ömer İzgi

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

Abdüllatif Şener Beyhan Aslan

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Saffet Arıkan Bedük

DYP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1.- Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 106 ncı sırasında yer alan 218 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına, 1 inci sırasında yer alan 191 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 58 inci sırasında yer alan 134 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 54 üncü sırasında yer alan 116 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 6.12.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 217 sıra sayılı kanun kasarısının 48 saat geçmeden 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.

2.- 7.12.1999 Salı günü denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; Genel Kurulun 8.12.1999 Çarşamba günü 15.00-19.00, 20.00-24.00; 9.12.1999 Perşembe günü 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması, Genel Kurulun 10.12.1999 Cuma günü de 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması ve bu toplantıda kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 7.12.1999 Salı ve 8.12.1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

3.- Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 76 ncı sırasında yer alan Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya’ya yönelik izlenen dışpolitika konusundaki genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin Genel Kurulun 14.12.1999 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

4.- 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1998 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Genel Kuruldaki görüşmelerine 19.12.1999 Pazar günü saat 11.00’de başlanması önerilmiştir.

BAŞKAN – Efendim, lehte ve aleyhte söz isteyen?.. Yok.

Ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

1.- Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 106 ncı sırasında yer alan 218 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına, 1 inci sırasında yer alan 191 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 58 inci sırasında yer alan 134 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 54 üncü sırasında yer alan 116 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 6.12.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 217 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

2.- 7.12.1999 Salı günü denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; Genel Kurulun 8.12.1999 Çarşamba günü 15.00-19.00, 20.00-24.00; 9.12.1999 Perşembe günü 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması, Genel Kurulun 10.12.1999 Cuma günü de 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması ve bu toplantıda kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 7.12.1999 Salı ve 8.12.1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, iyi dinleyelim; çünkü, Genel Kurulun çalışma saatleri değişiyor. Perşembe günü saat 13.00’te Genel Kurulu açtığımda sizi bulamazsam yine ara vereceğim. Onun için, dinleyelim lütfen.

3.- Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 76 ncı sırasında yer alan Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya’ya yönelik izlenen dışpolitika konusundaki genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin Genel Kurulun 14.12.1999 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4.- 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1998 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Genel Kuruldaki görüşmelerine 19.12.1999 Pazar günü saat 11.00’de başlanması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; önce ayrı ayrı okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

6. — Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İl Özel İdaresi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair (2/143) Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/70)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 116 ncı ve 140 ıncı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz ilgili komisyonda süresi içerisinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine binaen doğrudan Meclis gündemine alınmasını arz ve teklif ederim. 25.11.1999

Suat Pamukçu

Bayburt

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak, buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3360 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 116 ncı ve 140 ıncı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz ilgili komisyonda süresi içerisinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine binaen doğrudan Meclis gündemine alınmasına dair önergemizden dolayı huzurlarınızdayım. Sayın Başkanı ve Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, ülkemizde, mahallî idarelerin yüzelli yıla yaklaşan bir geçmişi bulunmasına rağmen, henüz, özerk, demokratik, yerel hizmetleri özgürce yönetme yetkisi ve yetkilerini kamu yararı doğrultusunda kullanma imkânı verilmemiştir. Özellikle 1970’li yıllardan bu yana, mahallî idarelerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin tartışmalar, hem sosyal hem siyasal hem de akademik alanda Türkiye’nin gündemindeki yerini korumaktadır. Tüm siyasî partilerin bütün hükümet programlarında, ulusal kalkınma planlarında en önemli hedeflerden biri olarak gösterilmesine rağmen, bu konuda, zaman zaman yapılan bazı küçük değişikliklerden öteye ciddî bir adım atılamamıştır. Her nedense, geleneksel, merkeziyetçi yönetim anlayışına sahip olan siyasî kadrolar, ellerinde bulunan yasal yetkilerin, malî kaynakların ve görevlerin bölüşümünü, yerel yönetimlerle paylaşılmasını istememişlerdir. Aslında merkezden yönetim, merkezin ekonomik ve siyasî ağırlığını ifade eder ki, bu durum, antidemokratik yapının bir göstergesidir.

Bir ülkenin kamu harcamalarının tabana yaygınlık derecesi ile kalkınmışlık düzeyi arasında doğrudan ilişki vardır. Ülkemizde kamu harcamalarının yüzde 15’i yerel idarenin, yüzde 85’i merkezî idarenin elinde bulunurken, gelişmiş ve demokratik ülkelerde bu oran, merkezî ve mahallî idareler arasında yüzde 50 olarak bölüşülmektedir.

Demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü, aynı zamanda gelişme ve kalkınmanın motor gücüdür. Zira, halkın gücü ile kabiliyeti, yönetime ve siyasete ancak demokratik ve hür bir ortamda yansıma imkânı bulur. Öyleyse çözüm, gerilimi artıran ideolojik tartışmalar yerine, ekonomik, idarî ve siyasî alanda yeniden yapılanmaya giderek, merkezî ve yerel yönetimlerin görev, yetki, sorumluluk ve hizmet imkânları yeniden tanımlanarak, sivil toplum örgütlerinin katılımı yasal güvence altına alınarak ve nihayet, yerel yönetimlere, kendi alanları içinde yerel nitelikli tüm hizmetleri yürütme yetkisi, sorumluluğu ve imkânları verilerek sağlanabilir.

Ademi merkeziyetçilik ya da yerelleşme, yerel halkın kendi sorunlarını belirleme ve çözümleme konularında etkili, yetkili ve sorumlu kılınması olayıdır. Bu durum, doğrudan doğruya otokontrol sistemini de getirir ki, bu suretle, zaman ve kaynak israfı ve maliyet artışı önlenir, halk verdiğinin takipçisi olur, yasama organı üyeleri aslî görevlerine yeteri kadar zaman ayırır, hizmet öncelikleri iyi belirlenir. Böylece hizmet, kısa yoldan ve kısa zamanda halka ulaşır.

İl özel idaresi, il birimlerinin sınırları içerisinde halkın mahallî nitelikteki bayındırlık, sağlık, eğitim ve iktisat işlerine ait genel ihtiyaçlarını giderecek hizmetleri gerçekleştirmekle yükümlü kılınan tüzelkişiliğe sahip mahallî kamu idaresidir. İl özel idaresinin yürütme organlarından birisi olan vali merkezî idare tarafından atanmasına rağmen, diğer iki organı oluşturan il genel meclisi ile il daimî encümeni -bir karar ve danışma organı olarak- üyeleri seçimle işbaşına gelmektedir. Yaptıkları iş ve yüklendikleri sorumluluk bakımından bir nevi yerel parlamento niteliği taşımaktadırlar; ancak, şu andaki durum itibariyle, seçilmişlerden gerek milletvekilleri gerek belediye başkanları gerekse belediye meclis üyeleri içerisinde yetki, sosyal güvenlik ve ücret yönünden en mağdur durumda olan il daimî encümeni ve il genel meclisi üyelerimizdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, il daimî encümeni ve il genel meclisi üyelerimize, 3360 sayılı Kanunun ilgili maddeleri uyarınca 400 gösterge rakamının devlet memurları için belirlenen maaş katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunacak miktarda aylık ödenek verilmektedir. Bu miktar, bugün, net 15 milyon lira civarındadır; ancak, zaman içerisinde enflasyonun sürekli artması, ekonomik şartların giderek ağırlaşması ve paranın satın alma gücünün azalması sebebiyle söz konusu ödenek giderek anlamını yitirmiştir. Bu sebeple, biz, 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 116 ncı ve 140 ıncı maddelerinin birinci fıkralarında yapılacak değişiklikle, daimî encümen ve il genel meclisinin başkan ve üyeleri için belirlenen oturum ücret gösterge rakamlarının 4’er kat artırılmak suretiyle mağduriyetlerinin giderilmesini amaçlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, toparlar mısınız lütfen.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Toparlıyorum, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ayrıca, bu seçilmiş üyelerin protokoldeki yerlerinin belirlenmesini, sağlık hizmetlerinden yararlandırılmasını, çalışma sürelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma süresine endekslenmesini, başkanını kendileri seçebilecek ve yürütmeyi üstlenebilecek değişikliklerin yapılmasını, il özel idarelerin genel bütçe içindeki paylarının artırılmasını ve bunlarla ilgili, uzun zamandan beri gündemde olan yasal düzenlemelerin bir an önce yapılmasını temenni ediyorum.

Teklifimizin kabul edileceğini ümit ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu.

Önerge üzerinde başka söz isteyen var mı efendim? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar)

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, olur mu?! Çay vakti değil ki şimdi! Rica ederim yani!.. Hesap var, göz var, izan var.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayımız nasıl fazla olmuyor?..

BAŞKAN – Saydım efendim... Ne münasebet!.. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayılmadı efendim. Sayın Kâtipler saysınlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Niye işinize gelince kabul ediyorsunuz da, işinize gelmeyince kabul etmiyorsunuz Sayın Milletvekili?! (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Burası Başkanlık Divanı. Öyle değil! El sallamayla olmaz o. İtimat edin, idare eden insanı idare edin. (DSP sıralarından gürültüler)

Dışarıda, kulistekileri sayma mecburiyetim yok efendim. (FP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

7. — Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Erciş Adıyla Bir İl ve Çelebibağ Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında (2/19) Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/71)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Erciş adıyla bir il ve Çelebibağ adıyla bir ilçe kurulmasına ilişkin kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 30.11.1999

Maliki Ejder Arvas

Van

BAŞKAN – Önerge sahibi, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MALİKİ EJDER ARVAS (Van) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün Meclis gündemine gelen, İçtüzüğün 37 nci maddesine dayanarak Erciş adıyla bir ilçenin il olması, Çelebibağ adıyla bir beldenin de ilçe olması için verdiğim kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergem üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Erciş’in özgeçmişinden bahsetmek istiyorum. Erciş, tarihe baktığımız zaman, 3 000 yıllık tarihe sahip olan bir ilçedir; birçok beyliklere mekan olmuş, 14 üncü asırda Karakoyunlulara başkent olmuştur. 13 üncü asırda, İpek Yolu da bu ilçeden geçmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Erciş’in nüfusu 100 000’i aşmaktadır; 22 kasabaya, 85 köye, 36 mezraya sahip olan bir ilçedir. Yıllardır, hep, il namzeti özelliğini taşır, cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda, Büyük Atatürk, bu ilçe hakkında il olma emrini vermiş; her ne hikmetse, bugüne kadar gündeme alınmamış, unutulmuş; ne yapılmışsa bilemiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, Doğu Anadolu Bölgesiyle ilgili, her hükümet döneminde, kalkınmada öncelikli yöreler olarak karar alınır; fakat, hiçbir yatırım gitmez, hiçbir hizmet gitmez; öyle kalmış, geriliyor, geriliyor...

17 Ağustosta bir deprem geçirdik; Kocaeli’nde, Adapazarı’nda, Gölcük’te, Yalova’da birçok insanımızı kaybettik. Ölenlere Allah’tan rahmet, kalanlara da başsağlığı diliyorum. Burada birçok insanımız yaralandı. Onlara da Cenabı Hak’tan acil şifalar niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu 57 nci hükümet, Düzce’yle ilgili çok güzel bir karar almış. Buradan, hükümeti takdir ve tebrik ediyorum; çünkü, bu kadar büyük bir felaketle karşı karşıya kalan Düzce’yi onurlandırmışlar; ama, bugün, Doğu Anadolu Bölgesinde, 15 yıldır deprem var; köyler boşalmış, insanımız göçe maruz kalmış. Ne yapmamız lazım; nasıl Düzce’yi onore ettiysek... Doğu Anadolu Bölgesinin, senelerdir, hep il sözü, il vaadi verilen... Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in de bu ilçeye il vaadi var, rahmetli Özal’ın da bu ilçeye il vaadi vardı; fakat, her ne hikmetse, bugüne kadar, doğunun birçok küçük ilçesi il oldu; ama, bu kadar fedakâr, bayrağına bağlı, milletine bağlı, toprağına bağlı insanlar -bugüne kadar terü de içlerinde barındırmadılar- terörü de kabul etmeyen bu kadar fedakâr insanlar, her ne hikmetse, il olamadılar.

Erciş’in Van’la mesafesi 100 kilometredir; Van Gölünün doğusuna düşer, Van’ın kuzeydoğusundadır. Bir taraftan Ağrı-Erzurum’dan Karadenize açılır transit yol, bir taraftan Diyarbakır-Bitlis-Muş-Bingöl-Elazığ-Malatya-Ankara istikametine gelir, diğer taraftan güneydoğuya bağlanır. İran’a transit geçen araçlar hep buradan geçer. Bu kadar işlek olmasına rağmen, Koçköprü Barajı, şu anda sulak arazi... Sebze ve meyveleri bütün çevre illerin ihtiyacını temin eder aynı zamanda. Bu kadar fedakâr olan insanların hükümetten bir tek bekledikleri il olmaktır. Eğer, 57 nci hükümet, bu geri kalmış bölgenin, bu mağdur insanların talebini de yerine getirirse, öyle tahmin ediyorum, gayri safî millî hâsılaya katkıları daha da fazla olacaktır. Kocaeli’nde, Adapazarı’nda, Gölcük’te evini kaybeden insanlarımız, tekrar o bölgeye büyük çapta göç etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Sayın Arvas, toparlar mısınız efendim.

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) – Kamunun hizmetleri yeterli olmadığı için, 57 nci hükümet, devlet mekanizmasını biraz daha çalıştırıp bu bölgeyi onurlandırırsa, bu milletin bu fedakârlığın altında kalmayacağına ben buradan söz veriyorum.

Bu vesileyle, siz değerli milletvekillerinin olumlu oy kullanacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arvas.

Şimdi, söz sırası, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik’te.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş, sizden evvel -16.55’te- Sayın Çelik’in söz isteği oldu; ancak, yerinizden, size, katıldığınıza dair bir söz vereceğim.

Buyurun efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1980’li yıllardan itibaren, maalesef, ülkemizde mülkî teşkilatlanma, gerçekten, gerçek ihtiyaçlara, bilimsel ve rasyonel kriterlere göre değil, siyasî tercihlere göre yapılmaktadır. İşte, 1980’li yıllardan itibaren, il yapılacak ilçelerin başında Erciş gelmektedir; hep, Erciş’in il olacağı sözü verilmektedir. Biraz önce, Sayın Arvas’ın da belirttiği gibi, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, merhum Sayın Özal olmak üzere, birçok siyasî partimizin lideri, Erciş’in il olması için vaatte bulunmuştur, söz vermiştir. Şimdi, bu sözler verilip de tutulmadığı zaman ne oluyor; vatandaşımızın siyaset kurumuna, siyasî partilerimize ve liderlerimize karşı olan güveni sarsılıyor. Parlamentonun saygınlığı, siyasî partilerimizin saygınlığı ve bu kurumun saygınlığı açısından, ya bu sözler verilmemelidir veyahut da bu sözler verildiği zaman yerine getirilmelidir.

Gerçekten de, bakınız, Van Vilayeti, bir yabancı ülkeyle en uzun sınırı olan bir ilimizdir. Türkiye’nin, yüzölçümü itibariyle en geniş topraklara sahip olan ilçesi olan Gürpınar, Van il sınırları içerisindedir. Van’ın, yeniden bir idarî teşkilatlanmaya, mülkî teşkilatlanmaya tabi tutulması gerekmektedir.

Gerçekten de, Erciş İlçemiz, 78 000’lik merkez nüfusu -ki, bugünlerde bu nüfusun çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir- köyler ve beldelerle birlikte 150 000’e yaklaşan nüfusuyla, tarım potansiyeliyle, bulundurduğu müesseseler itibariyle, fizikî ve coğrafî konumu itibariyle, il olmayı çoktan hak etmiş olan bir ilçemizdir.

Şayet, böyle bir şey gerçekleşirse, şu anda Bitlis’e bağlı olan Adilcevaz İlçemizin de Erciş’e bağlanması, Çelebibağ’ın ilçe haline getirilmesi, Ünseli’nin ilçe haline getirilmesi ve şu anda Van’a bağlı bulunan Çaldıran ve Muradiye İlçelerinin de Erciş’e bağlanması suretiyle, 280 000 nüfusu aşan yeni bir vilayetimiz olacaktır. Gerçekten, bugüne kadar vilayet yapılmış ilçeler arasında bunu en çok hak etmiş olan ilçelerimizin başında Erciş’in geldiğini, Erciş’i görenler, Erciş’in potansiyelini bilenler takdir ederler.

Bugün, bakın, bir ilçeyi, iş olsun diye, gerçekten teklif edilmiş olsun diye il yapalım şeklinde Parlamentonun önüne çıkmamak lazım. Erciş, bir tugaya sahiptir. Orada, askerî bir tugayımız vardır, bir şeker fabrikamız vardır, Karayolları şube müdürlüğü vardır, DSİ başmühendisliği vardır, TEDAŞ başmühendisliği vardır, bir yüksek okulumuz vardır... Bu yüksekokulun, Yüzüncü Yıl Üniversitesine bağlı olarak bir fakülteye dönüştürülmesi, Ercişlilerin de arzusudur. Bu, yükseköğretimimizin yaygınlaştırılması ve en ücra köşelere ulaştırılması açısından da son derece faydalı olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Çelik, süreniz bitmek üzere, lütfen toparlar mısınız efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Tabiî efendim.

Merhum cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Turgut Özal, Anavatan Partisi Genel Başkanıyken, 1989 mahallî seçimlerinden sonra, Erciş’in il yapılacağına dair taahhütte bulunmuştur ve gönderdiği telgraf elimizde mevcuttur. Bütün bu gerekçeler göz önünde bulundurulduğu zaman, siz saygıdeğer milletvekillerinin bu önergeye müspet oy kullanacağını düşünüyorum, bunu Van Milletvekili olarak sizlerden bekliyorum ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın Erbaş, usulümüzde yok; ama, yerinizden lütfen... Mikrofonu açtırdım efendim; buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, yerimden de olsa, verdiğiniz söz için sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Erciş, hakikaten doğunun en büyük kültür merkezlerinden biridir. Kültürümüze baktığımız zaman, Ercişli Emrah’tan son zamanlardaki Poyrazoğlu’na kadar büyük halk şairlerinin yetiştiği bir ilçedir. Doğu Anadolu’nun kalkınması açısından da çok önemi haiz bir ilçemiz. Doğu Anadolu’nun kalkınmasını isteyen parlamentodaki sayın milletvekillerinin, elbetteki Erciş’in il olması için, gündeme alınmasını dahi, inşallah, arzu ederler. Bu konuda hepsinin desteğini bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maalesef, kabul edilmemiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, demin muhalefet 59 kişiydi, iktidarsa 51 kişiydi efendim.

EMİN KARAA (Kütahya) – Sayın Başkan, niye “maalesef” dediniz; yani, “maalesef” olunca olumsuzluk olarak telakki edilmez mi?

BAŞKAN – Hayır efendim...

EMİN KARAA (Kütahya) – Efendim “Kabul edilmemiştir” deyip de...

BAŞKAN – Efendim, sayın milletvekilleri bunu arzuladılar, ben de onun için söyledim.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) – İşin esprisi.

BAŞKAN – Ben de espri olarak kabul ediyorum. Herhalde “çok memnun oldum” diyemezdim; değil mi efendim?!

Teşekkür ediyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, Van Milletvekilimiz burada olmadığı için, onun yerine olumlu oy kullandığımı belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Zapta geçti efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — Çevre Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Çevre Komisyonunda boşalan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boşalan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyor ve bu kısmın 1 inci sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/576) (S. Sayısı : 218) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir efendim.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun efendim.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ALİ COŞKUN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin çerçeve Anlaşma hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yaşamış olduğumuz asırda çok hızlı değişimleri hep beraber görüyoruz. Dünyada yeniden yapılanma dönemine girilmiş vaziyette ve Amerika Birleşik Devletleri, lider bir ülke olarak, bu yeniden yapılanmanın öncülüğünü yapmaktadır. Bu kürsüden konuşan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Clinton’ın, Sayın Başbakanla Amerika Birleşik Devletlerine yapmış olduğumuz seyahat sırasında ve bu Mecliste belirttiği gibi, dünyadaki bu yeni yapılanma hareketi içerisinde Türkiye’nin önemli bir ülke olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü, Türkiye, uzun yıllar Batı ittifakları içerisinde yer almış, en zor günlerinde vecibelerini yerine getirmiş; ama, kazanılmış haklarını almaya geldiğinde, Batılı dostları tarafından -özellikle Avrupa Birliği ilişkilerinde gördüğümüz gibi- kazanılmış hakları bile reddedilmiştir.

(1) 218 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye, dün olduğu gibi bugün belki daha da artarak Batı’yı Asya’ya, Afrika’ya, İslam âlemine bağlayan, iktisadî, sosyal, kültürel bir köprü durumundadır. Özellikle, Avrupa’nın bir sermaye ve teknoloji merkezi, Kafkasların ve Ortadoğu’nun -dünyanın petrol rezervinin yüzde 70’inin bu bölgede olduğuna dikkat çekilirse- enerji merkezi olması, uyanan dev Afrika’nın, Asya’nın, Ortadoğu’nun, Balkanların ve Kafkasların özellikle tüketim merkezi olması açısından, bütün bu özelliklerin ortasında yer alan Türkiye, bölgesinde güçlü bir ülke olarak, hem ekonomik, sosyal, kültürel bakımdan hem de demokrasi içinde İslamla bağdaşarak yaşayan bir toplum olması, diğer gelişmekte olan İslam ülkelerine de örnek laboratuvar olması özelliği dolayısıyla, fevkalade önem taşımaktadır. Özellikle, İstanbul’da yapılan AGİT toplantısı ve önümüzdeki günlerde yapılacak olan Helsinki Zirvesi, bu bakımdan, fevkalade önem taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, özellikle, geçen hafta, Amerika’da toplanıp sonuç almadan dağılan Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) kararları doğrultusunda, zaten, bütün dünyada, bu küreselleşme hareketi içinde ekonomik sınırların tamamen kalkacağı, hatta, zamanla siyasî sınırların kalkıp sadece coğrafî sınırların kalacağı bir yapılanmaya doğru gidilmektedir. Bu bakımdan, zaten, sadece biz Avrupa Birliğine girdiğimiz için, Avrupa Birliğinin gümrük birliği içerisinde yer aldığımız için, gümrük duvarlarının kalkması dışında, bütün dünya ülkeleri arasında Dünya Ticaret Örgütü kararları doğrultusunda -ki, Türkiye, bunun kurucusudur ve anlaşmalara imzasını koymuştur- ülkeler arasındaki ticarî ve iktisadî ilişkilerin gelişmesi 2000’li yılların yapılanmasında fevkalade önem taşımaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri ile hükümetimiz arasında yapılan bu çerçeve anlaşması, aslında, 20-21 Ekim 1998 tarihinde Ortak Ekonomik Komisyon bildirisinde yer almıştır ve Ocak 1998’de, Ankara’da, ticarî istişarî mekanizmaların tesisine ait mutabakat zaptına dayanmaktadır. Bu anlaşma, benim de 5 değerli milletvekili arkadaşımla beraber bulunduğum Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinde yapılmıştır. Anlaşma, isminden de anlaşıldığı gibi, bir çerçeve anlaşmasıdır. Bu bakımdan, aslında, bize göre, Amerika Birleşik Devletleriyle yapılması gereken gecikmiş bir anlaşmadır. Zaten, 1985 yılında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başkanıyken, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunu kurduk ve ilk anlaşmayı, Türk-Amerikan İş Konseyi olarak Amerika’yla imzaladık; ilk dönem başkanlığını da ben yaptım. Bu anlaşma çerçevesinde, Amerika ile Türkiye arasında, özel sektörler arasındaki ilişkiler fevkalade gelişmektedir. Ancak, ülkelerimiz arasında köklü anlaşmalar yapılmadığı için, özellikle Amerika mevzuatı açısından kotalar vardır ve Türk konfeksiyon ve tekstil ürünleri bu kotalara takılmaktadır; zira, daha önceden çok düşük düzeyde ihracat yaptığımız için, ihracattaki gelişmeler nispî olarak, yüzde olarak belirli limitleri aştığı için, Amerika kota koymaktadır. Şimdi temenni ederiz ki, bu anlaşmayla, bu zorluklar kaldırılabilsin; çünkü, Amerika ziyaretinde, günlerce yapılan pazarlıklar, uğraşmalar sırasında, ancak 115 milyon dolarlık bir artış sağlanabilmiştir.

Bu anlaşmanın 3 üncü maddesinde, Dünya Ticaret Örgütü şartlarına uyulacağı söyleniyor; oysaki, bu kota uygulaması, bu anlaşmalara terstir. Bu anlaşma Meclisimizden geçtikten sonra, 30 gün içinde yeni bir eylem planı hazırlanacaktır. Bu eylem planı fevkalade önemlidir; çünkü, öngörülen iki husus var; bir tanesi, serbest sanayi bölgelerinin kurulması. Bilindiği gibi, Ürdün ile İsrail arasında kurulmuş olan bir serbest sanayi bölgesi dolayısıyla, yüzde 35 veya daha fazla katmadeğer doğurulduğu zaman, burada üretilen ürünler, Amerika’daki kotalar sınırına tabi tutulmamaktadır. Şimdi, Antep, Urfa ya da o civarda, Güneydoğu Anadolu’da, böyle bir serbest sanayi bölgesi kurulmak istenilmektedir. Bunun için de, Sayın Başbakanın ziyaretinden sonra, anlaşmalar çerçevesinde, 150 civarında büyük Amerikan işadamı güneydoğuya gelmişlerdir. Benim başkanlığını yaptığım Amerikan İş Konseyinin üyeleriyle görüştüğümüzde, iki konuya fevkalade önemle ilgi göstermektedirler; bir tanesi Türkiye’deki enerji yatırımları, öbürü de Güneydoğu Anadolu’daki yatırımlar.

Ancak, burada bir hususu dikkatlerinize arz etmek istiyorum; çünkü, bu anlaşmada, aynı zamanda, Uluslararası Çalışma Örgütünün temel sözleşmesindeki ilkelere de uyulacağı yazılmaktadır. Bizim istihbaratımıza göre, Güneydoğu Anadolu’da kurulacak olan işyerlerine, kendi ülkelerinin pasaportlarıyla yabancı işçiler getirilmek istenmektedir. Oysaki, Türkiye’de şu anda en büyük sorun, işsizlik sorunudur. Bu konuya sayın hükümetimizin dikkatini çekmek istiyorum; çünkü, bu Uluslararası Çalışma Örgütü anlaşmaları çerçevesinde böyle bir zorlama olabilir; ancak, bu eylem planında bunun dikkate alınması gerekir.

İkincisi, Türkiye, büyük fedakârlıklarla, enflasyonun böyle sürekli bir halde ülkeyi sıkıntıya sokacağını da göze alarak, GAP Projesini büyük ölçüde tamamlamıştır. Şimdi, 20 küsur milyar dolarlık bir yatırımdan sonra, hazırlanan altyapıda, yabancı teşebbüsleri davet ederken, Türkiye’nin ne aldığını, karşılığında ne verdiğini, fevkalade iyi değerlendirmenin önemini arz etmek istiyorum; çünkü, teslimiyetçi politikalarla, Türkiye şimdiye kadar sağladığı altyapılar dolayısıyla, fevkalade büyük kayıplara uğrayabilir.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede özellikle tarım ve tarıma dayalı sanayi yatırımları öne çıkmaktadır, hayvancılığa ilgi gösterilmektedir. Oysaki, bu bölgede, insanımızı geçindirecek, refaha kavuşturacak konular, tarımdır, tarıma dayalı sanayidir, hayvancılıktır. Bu konularda da hükümetin hassasiyetini beklemekteyiz.

Bu duygularla, Fazilet Partisi olarak bu anlaşmaya olumlu oy kullanacağımızı arz eder, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çoşkun.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız’da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 218 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım Hizmetlerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başbakanın son Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinde yapılan görüşmeler sonucunda, iki ülke arasındaki karşılıklı yatırımların, ticaretin daha da artırılması amacıyla, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında bir konsey mekanizmasının kurulması gündeme gelmiştir.

Bilindiği gibi, iki ülke arasındaki ticaret hacmi, özellikle son yıllarda Türkiye’nin aleyhine gelişmeler göstermektedir. Türkiye, örneğin, tekstil sektöründe atılımlar yaparken, yine, belli alanlarda, gıda sektöründe atılımlar yaparken, Amerika Birleşik Devletleri tarafında kota engelleriyle karşılaşmaktadır. Bu konseyin, bu tür kotaların kaldırılmasında, karşılıklı istişare mekanizmasının yaratılması için faydalı olacağı kanaatindeyim. Zaten, ticaret ve yatırım ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin böyle bir anlaşma, bir ülkeyle yapılacak serbest ticaretten önce atılacak son aşama olarak da değerlendirilmektedir. Türkiye’nin aleyhine olan bu gelişmelerin asgarîye indirilebilmesi için, güçlü ekonomi ve ikili ilişkiler büyük önem taşımaktadır.

Görüşmekte olduğumuz tasarıyla, iki ülke arasındaki ticaretin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, karşılıklı yarar sağlayacak mal ve hizmetlerin değişimi kolaylaştırılacaktır ve her iki ülke vatandaşları ve şirketleri arasındaki ticaretin çeşitliliğini güvence altına almak yönünde uygun tedbirlerin alınması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, 21 inci Yüzyıla gireceğimiz bugünlerde, artık, soğuk savaşın yerini ekonomik savaş almıştır. Özellikle, bilgi teknolojisinin gelişmesi, elektronik ticaretin gelişmesi, ülkeler arasındaki finansal sınırları kaldırdığı gibi, ekonomik sınırların da kaldırılmasını zorlamakta, dünyayı, âdeta -yaygın deyimiyle- küresel köy haline getirmektedir.

Dünyada her alanda söz sahibi olabilmek için, önce, güçlü ve sağlıklı bir ekonomiye sahip olmak gerekir. Ülkeler arasındaki fizikî uzaklık, ticaret ve işbirliği yoluyla ortadan kalkmış, uluslararası ticaret ve karşılıklı ekonomik ilişkiler önplana çıkmıştır. İşte bu nedenle, Türkiye, dışa açılmalı, büyümesini artırmalı, ihracatını artırmalı, yeni istihdam imkânları yaratmalı, ekonomisini ve kalkınmasını güçlendirmelidir. Türkiye, bu hedeflerini gerçekleştirdiği takdirde, uluslararası arenada rekabet etme imkânına kavuşacaktır. Özellikle, serbest sanayi bölgelerinin kurulması yoluyla, Türkiye, bugüne kadar uluslararası sermayeden alamadığı yabancı yatırımı alabilme imkânına kavuşabilecektir. Serbest sanayi bölgelerinin kurulmasının da, bu anlaşma çerçevesinde gündeme gelmesi mümkündür. Tabiî ki, burada önemli olan, bu serbest sanayi bölgelerinden, ülkemizde malın üretilip ihracatın artırılmasına, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin kota engellemeleri aşılarak ihracatın artırılmasına bir imkân sağlanırken, burada, bu bölgelerde, kendi vatandaşlarımızın, işsiz vatandaşlarımızın çalıştırılabilmesi imkânlarının da mutlaka garanti altına alınması lazımdır. Benden önce konuşan hatibin belirttiği gibi, zaten işsizliğin büyük problem olduğu ülkemizde, bu serbest sanayi bölgelerinde eğer yabancılar çalıştırılacaksa, sermaye de kârı olduğu gibi alıp götürüyorsa, o zaman, Türkiye’nin istifadesine pek bir durum da kalmamaktadır.

Türkiye, gerek Avrupa’da gerekse Amerika Birleşik Devletlerinde çok küçük pazar payına sahiptir. Bu payı artırmak için önümüzdeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır. ABD’yle ikili ticareti daha da geliştirmek, mal ve hizmet ticaretinde istikrarlı bir artış sağlamak üzere, ticaret, vergilendirme, fikrî mülkiyet, yatırım, çalışma ve çevre konularında, hiç vakit kaybedilmeden ortak bir fikir birliğine, görüş birliğine varılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, özellikle dış ilişkilerde, çok boyutlu ilişkiler, her zaman avantaj sağlamaktadır. Uzun süredir Avrupa Birliğinin kapısındayız; yakında, Helsinki Konferansında da üyeliğe kabul edileceğiz veya edilmeyeceğiz; adaylık için “şartlı kabuller” gibi konular gündeme gelmektedir. Eğer elinizde başka imkânlar yoksa, sadece onlara mahkûm olduğunuz düşünülürse, bu tür dayatmalarla her zaman karşılaşma ihtimali vardır. Bunu önlemenin yolu, dış ilişkilerde, yalnızca siyasî değil, ekonomik ilişkilerde de çok yönlü ilişkileri geliştirmek, değişik boyutlarda ilişkileri geliştirmek -birbiriyle rekabet eden değil, ama, birbirini destekleyen; yani, birbirinin alternatifi değil, ama, farklı dış ilişkilerden elde edilen güçle birbirini destekleyen- ekonomik ve siyasî alanda dış ilişkileri geliştirmek önemlidir. Bu açıdan bakıldığında da, bu anlaşmanın, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ticareti artıracağını, karşılıklı yatırımları artıracağını, özellikle, Türkiye’de, Amerikan kaynaklı yabancı sermaye yatırımlarının artacağını düşünmekteyiz.

Bilindiği üzere, Ortaasya petrollerinin, doğalgazının Türkiye üzerinden geçirilmesi, Türkiye’nin bir enerji koridoru olması dolayısıyla, bölgede -yine, bu kürsüden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Clinton’ın hitabıyla- Türkiye’nin kritik ve önemli bir ülke olması, ekonomik alandaki gücüyle de doğru orantılıdır.

İşte, açıkladığımız bu nedenlerden dolayı, tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade eder, bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’de.

Buyurun Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının görüşülmesinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında, ticaret ve yatırım ilişkilerimizin geliştirilmesine ilişkin bir çerçeve anlaşmanın, Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit’in 26 Eylül-1 Ekim 1999 tarihleri arasındaki Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sırasında imzalanması mutabakatına varılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri ile ülkemiz arasındaki ticarî ilişkilerin son on yıldaki seyrine baktığımızda, denge hep eksi olmuştur; yani, ihracatımız, hep ithalatımızdan az olmuştur. Bu anlaşmayla, iki ülke arasındaki ticaretin artırılması olanaklarının araştırılması ve yatırımların teşvik edilmesi yöntemlerinin bulunması olanak dahiline girecek ve böylece, ticarî ilişkilerimize yeni bir boyut kazandırılmış olacaktır; bizim, Amerika Birleşik Devletlerine ihracatımızın daha da artması gerçekleşecektir. Nitekim, Sayın Başbakanımızın Amerika Birleşik Devletlerini ziyareti sırasında, tekstil kotalarının genişletilmesiyle, tekstil sektörümüz, az da olsa bir nefes almıştır.

Bu anlaşmayla, her iki ülke arasında, özellikle serbest ticareti engellemekte olan hususların kaldırılması yönünde faaliyet gösterilecek ve öneriler üretilecek bir ortama kavuşturulmuş olunacaktır.

Ayrıca, üzerinde önemle durduğumuz konu, ülkemizde serbest sanayi bölgesi kurulması yoluyla, Amerika Birleşik Devletlerine bu bölgelerden gümrüksüz ihracat olanakları sağlanabilecektir.

Tekstil üretimi ve ihracatıyla kendisini geliştiren Anadolu kaplanlarından Denizli İlinin bir milletvekili olarak, bu anlaşmanın Yüce Meclisimiz tarafından onaylanmasından son derece mutlu olacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlaşmayla Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Ticaret ve Yatırım Konseyi kurulacaktır. Söz konusu konseyin Türk tarafı eşbaşkanlığını Dış Ticaret Müsteşarlığımız, Amerika Birleşik Devletleri tarafı eşbaşkanlığını ise Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Temsilciliği yapacaktır. Konseyde, ticaret ve yatırımla ilgili gerekli görülecek yeni anlaşmalar belirlenecek, ticaret ve yatırımı engelleyici unsurların tespitiyle ortadan kaldırılmasına gayret sarf edilecektir.

Adı geçen anlaşmanın yürürlüğe girmesini takip eden 30 gün içinde, konseyin ele alacağı eylem planı hazırlanmış olacaktır.

Türkiye, Amerika Birleşik Devletlerinin toplam ithalatında 45 inci, toplam ihracatında da 33 üncü sıradadır. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin ihracatında Almanya’dan sonra 2 nci, İthalatında da Almanya ve İtalya’nın ardından 3 üncü sırada yer almaktadır.

Bu anlaşmanın onaylanmasıyla, Amerika Birleşik Devletlerine olan ihracatımızın daha da artmasını, özellikle, tekstil ürünlerimize konan kotanın kaldırılmasını diler, Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.

Diğer gruplar adına başka söz isteyen var mı efendim?

Sayın Köse?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Teşekkür ederim efendim; konuşmayacağız; Sayın Başbakanımız konuşacak.

BAŞKAN – Konuşmayacaksınız.

Gruplar adına söz talebi yok.

Şahısları adına söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE YATIRIM İLİŞKİLERİNİN GELİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1. — 29 Eylül 1999 tarihinde Vaşington’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre zarfında elektronik cihazı çalışmayan sayın üyelerin, oy pusulalarını Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 195 üye katılmış, 190 kabul, 1 ret, 2 çekimser, 2 mükerrer oy kullanılmıştır; böylece, tasarı kanunlaşmıştır.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapmak üzere söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını yüce oylarınızla onaylamış bulunuyorsunuz; bu vesileyle, sizlere şükranlarımı arz ediyorum.

İzin verirseniz, bunu vesile ittihaz ederek, Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere ve bu anlaşmayla bu ilişkilerin hangi istikamette geliştirilebileceğine dair bazı bilgileri sizlere arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan izahat veriyor, bilgileri size veriyorlar; lütfen, yerlerinize oturur musunuz.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI TUNCA TOSKAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, malumları olduğu üzere, Türkiye açısından taşıdığı siyasî ve stratejik önemin yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri, ülkemizin en büyük ikinci ticarî ortağıdır. İki ülke arasındaki ticaret hacmi, 1991 yılına göre 1998 yılında yüzde 97 oranında bir artış göstererek, 3,2 milyar dolardan 6,3 milyar dolara yükselmiştir. 1999 yılı ocak-eylül dönemi itibariyle ikili ticaret hacmimiz, 4,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Öte yandan, ikili ekonomik ilişkilerimiz açısından büyük bir önem taşıyan yatırım ilişkilerine göz atıldığında; 1999 yılı temmuz ayı sonu itibariyle Türkiye’de faaliyette bulunan Amerika Birleşik Devletlerine ait firma sayısının 304 olduğu ve söz konusu firmaların getirdiği sermayenin, Türkiye’de toplam yabancı sermayenin yüzde 12’sini oluşturduğu görülmektedir. 1999 yılının ilk yedi aylık döneminde izin verilen Amerika Birleşik Devletleri sermaye miktarı toplam 285 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Ancak, sizlerin de takdir edeceği üzere, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ticarî ve ekonomik ilişkilerin mevcut düzeyi, her iki ülkenin gerçek potansiyelini yansıtmaktan oldukça uzak bulunmaktadır. Bu çerçevede ikili ilişkilere ivme kazandırılması amacıyla, her iki ülke yetkili makamları tarafından en üst düzeyde çaba gösterilmektedir. Bu çabaların somut bir göstergesi olarak, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’in 26 Eylül-2 Ekim tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletlerine gerçekleştirdiği ziyaret esnasında 29 Eylül 1999 tarihinde Washington’da imzalanan bu anlaşma, iki ülke arasındaki iktisadî ilişkilere, öyle tahmin ediyoruz ki, yeni ufuklar açacaktır.

Söz konusu anlaşmayla, her iki ülkenin uluslararası ticaretinin ve karşılıklı ekonomik ilişkilerinin daha da geliştirilmesi, uluslararası ticaret ve yatırım için açık ve tahmin edilebilir bir ortamın yaratılması ve her iki ülke pazarlarına daha fazla girişi kolaylaştırılmak için engellerin ortadan kaldırılması amacıyla uygun tedbirlerin alınması kararlaştırılmıştır.

Taraflar, ayrıca, anılan anlaşmayla, ikili ticareti daha da geliştirmek ve mal ve hizmet ticaretinde istikrarlı bir artış sağlanması amacıyla, ticaret, vergilendirme, fikrî mülkiyet, yatırım, çalışma ve çevre konularında anlaşma yapma imkânlarını değerlendireceklerdir.

Anılan anlaşma doğrultusunda, kısa dönemde, ülkemizde, Ürdün İrbit benzeri, özel statüyü haiz sanayi bölgesi oluşturulması, orta dönemde ise, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ticaretin geliştirilmesinde büyük bir adım oluşturacak olan bir serbest ticaret alanı anlaşması imzalanması hedeflenmektedir. Zira, Amerika Birleşik Devletlerinin daha önce Meksika’yla imzalamış olduğu ticaret ve yatırım ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin anlaşma, Amerika Birleşik Devletlerinin anılan ülkeyle gerçekleştirmiş olduğu serbest ticaret alanının temelini ve öncülüğünü yapmıştır.

Yine, bu anlaşma çerçevesinde, iki ülke arasında ticaret ve yatırım konularında istişare toplantıları düzenlenmesi, müzakere için uygun anlaşmaların belirlenmesi, ticaret ve yatırımlara engel teşkil eden konuların tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması amacıyla çalışmalarda bulunmak üzere, Türk tarafında Dış Ticaret Müsteşarlığının, Amerika Birleşik Devletleri tarafında ise Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Temsilciliğinin eşbaşkanlığında ilgili kuruluş temsilcilerinin katılımıyla bir Ticaret ve Yatırım Konseyi oluşturulması ve söz konusu Konseyin, yılda en az bir defa toplanması öngörülmüştür.

Taraflar, söz konusu anlaşmanın Yüce Meclisimizin onayını müteakip yürürlüğe girmesinden sonra, 30 gün içerisinde, biraz önce belirttiğim Ticaret ve Yatırım Konseyi için bir eylem planı gündemi hazırlayacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, söz konusu anlaşmanın iki ülke arasındaki ticarî ilişkilere ivme kazandıracağına ve Amerika Birleşik Devletlerinden ülkemize yönelik yabancı sermaye yatırımlarında bir artış sağlayacağına olan inancımı ifade ederek, Yüce Heyetinize şükranlarımı arz ediyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

2. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı : 176) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Sayın Cevdet Akçalı?.. Yok.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Rahmi Sezgin?..

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Vazgeçtik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sezgin de konuşmuyor.

Fazilet Parti Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) -Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum.

(1) 176 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli milletvekilleri, konunun özü şu: Türk tarafıyla Bulgaristan arasında bir anlaşma yapılmaktadır. Bu anlaşmaya göre, İstanbul-Beyoğlu’nda Bulgar öğrencilerin okuduğu bir okulun arsa yerinin Şişli Belediyesi hudutları içerisinde 848 metrekarelik arsayla takas edilerek, takas edilen yer üzerinde 99 yıl intifa hakkı vermek suretiyle Bulgaristan Kültür Merkezi kurulması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu cep telefonları meselesine bir çare getirmiştik; lütfen, kapatır mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Kanaatimizce konunun iki boyutu vardır: Bunlardan biri, takas edilen arsanın özgeçmişi. Arsa, vakfa aittir; bu arazinin irdelenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Candan, bugün elektronik cihazlarda bir arıza var; sesiniz biraz gür çıkabilir mi acaba...

VEYSEL CANDAN (Devamla) – İkinci boyutu ise, sözleşmedeki maddeler ve bazı belirsizliklerle ilgilidir; dolayısıyla, ben, bunlar üzerinde durmak istiyorum.

Yıl 1971-1972, İstanbul’da Bulgar öğrencilerin okuduğu bir okul vardır; öğrencisi yoktur, okul kapatılmıştır. Yıl 1986, okulun mülkiyeti, mahkeme kararıyla Gümrük Emini Hasan Ağa Vakfına tapuda tescil ediliyor. Yıl 1988, bina, Bakanlar Kurulu kararıyla, beş yıl süreyle, toplumsal amaçlı kullanılmak kaydıyla, İstanbul Valiliğine tahsis ediliyor; daha sonra bina, Beyoğlu Kaymakamlığınca yıktırılıp, otopark olarak kiraya veriliyor.

Bu arsa, mevcut statüde vakıftır. Şimdi, burada açıklanması gereken konu şu:

1 - Arazinin ilk sahibi kimdir?

2 - Mahkeme kararıyla tapu tescili yapılan yer, neden vakfın amacı dışına çıkarılmıştır?

3 - Vakfın amacı nedir; amacı ihlal söz konusu mudur?

4 - “Bina, kaymakamlıkça vakıftan izin alınarak yıktırılmıştır” denilmektedir, yıkım gerekçesi nedir?

Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanının, bu konuyla ilgili, yani araziyle ilgili bir açıklama yapması gerekmektedir.

Tasarının gerekçesinde, İstanbul’da bir Bulgar Kültür ve Ticaret Merkezi kurulması öngörülmektedir. Şimdi, buna bir itirazımız yok. Aslında, İstanbul’da böyle bir tesis kurulabilir, kültür merkezi olabilir; ancak, ticaret merkezini anlamak mümkün değil.

Yine, tasarıda, Türk Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi ile Bulgaristan Dışişleri Bakanı Yardımcısının bir protokol imzaladığı anlatılmakta. Bu protokolde aynen şu madde yazılıdır: “Bu protokol imzalandığı tarihte yürürlüğe girer.” İmza tarihi 4.11.1998. Yani, biraz sonra burada oylayacağımız, kabul edeceğimiz protokol zaten yürürlükte, bir yıl olmuş, devam etmektedir. Dolayısıyla, bunun, Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinin de bir anlamı yoktur; belki bir prosedür yerine getiriliyor.

Şimdi, burada protokoldeki maddeler üzerinde konuya girmek istiyorum:

“Madde 4.- Türk tarafı, Şişli Belediyesi sınırları içindeki arsa üzerinde bir Bulgar Kültür ve Ticaret Merkezi yapımına ruhsat alınmasında Bulgar tarafına yardımcı olacaktır.”

Değerli arkadaşlar, bu ifade çok muğlaktır. Yine, maddenin altında her ne kadar imar yönetmeliğinden bahsedilmiş olsa da, burada evvela belediyenin imarla ilgili görüşü alınmalıdır. Yani, evvela, mevcut imar mevzuatına göre, merkez ilçe belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesince buradaki proje sağlıklı olarak yaptırılmış olmalıdır. Burada, kanaatimce bir eksiklik vardır.

Yine, protokolün 5 nci maddesinde “Şişli Belediyesi sınırları içindeki arsa üzerinde bir Bulgar Kültür ve Ticaret Merkezi yapmayı kabul eder” denilmektedir. Burada, yapmazsa bir tazminat yok; ancak, madde 6’ya geldiğimiz zaman “eğer, bu arsa üzerinde bir imar değişikliği yapılır veya istimlak olursa, hem arsa hem tazminat verilecektir. Dolayısıyla, Bulgar tarafının bu protokolle sağlanan hakları değişmeyecektir” denilmektedir. Bu anlaşmaya ciddî manada baktığımız zaman, her ne kadar bina yapılması doğru ise de, anlaşma metni itibariyle, ileride sıkıntı doğuracak niteliktedir.

Yine, ayrıca, tazminatın ne kadar olacağı ve ne şekilde ödeneceği de belirtilmemiştir. Diğer önemli bir konu da, bu arsanın 99 yıl olarak tahsis edilmiş, intifaının verilmiş olmasıdır.

Netice itibariyle şunu söylemek istiyorum; uluslararası anlaşmalara karşı olmamız mümkün değil; ancak, yapılan anlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu şekliyle geçirilmiş olması sakıncalıdır; bu birincisi.

İkincisi; vakıflarla ilgili Devlet Bakanımızın -bir arkadaşımızın- mutlaka, her iki arazinin tapu kayıtları hakkında, buraya çıkıp, hükümet adına bilgi vermesi gerekmektedir.

Ülkemizdeki vakıf malların şu veya bu sebeple, tahsisle, takasla amacı doğrultusundan çıktığı ve birtakım değişik amaçlarla kullanıldığı hepimizce bilinmektedir.

Bir diğer önemli konu da -ifade ettiğim gibi- bu anlaşma metninin, ileride birtakım sıkıntıları beraberinde getirme ihtimalinin büyük olduğudur.

Bir diğer önemli konu: Böyle bir anlaşmanın ilgili iki bakan arasında olması gerektiği halde, buraya, Meclise getirilmesine bir anlam vermek mümkün değildir. Daha önce, hatırlanacağı üzere, Sovyet Rusya ile ikili anlaşmalarda, bir ihale maddesi anlaşma içerisine konulmuş ve Mavi Akım Projesinde, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmemesi gereken bir anlaşma getirilmiş, o anlaşmanın 3 üncü maddesinde BOTAŞ devredışı bırakılmış, Rus Gasprom Şirketine ve Türk şirketlerine, İhalesiz iş yaptırmak suretiyle yetki verilmiş. Ankara-Samsun arası için yapılan ihalede, başlangıç tarihi itibariyle, 120 milyon dolar devlet zararı resmî kayıtlarla tespit edilmiştir. Ümit ediyoruz ki, ikili anlaşmalarda, hangi ülke olursa olsun, millî menfaatlarımız önde tutulur. Burada olduğu gibi, vakıf araziler, birtakım takaslarla talan edilmemelidir. Vakfa bağışlayanların veya vakfa verenlerin birtakım amaçları vardır. Mutlaka, o amaçlar doğrultusunda da kullanılması gerekir diye düşünüyoruz.

Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Candan.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Cevdet Akçalı’da.

Buyurun Sayın Akçalı. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA CEVDET AKÇALI (Kütahya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum.

Anlaşma hakkında izahat vermeyi zait buluyorum; çünkü, benden evvel konuşan arkadaşımız, anlaşmanın ne olduğunu uzunca izah etti. Ben, sadece, bu anlaşmaların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulüne dair kanunî prosedürü anlatmakla iktifa edeceğim.

Biliyoruz ki, Anayasamıza göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükümetler tarafından yapılmış anlaşmaları kabul veya ret yetkisine sahiptir. Onun maddeleri üzerinde harhangi bir önerge verilip, değişiklik yapılamaz. Bu kanun tasarısı, Dışişleri Komisyonumuzda, bütün partilerin ittifakıyla kabul edilerek geçirilmiştir. Öyle zannediyorum ki, biz, maddelerin teferruatına, içeriğine bakmaksızın, böyle bir anlaşma Türkiye’nin lehine midir değil midir, noktası üzerinde durarak karar vermek durumundayız.

Son zamanlarda, Bulgaristan ile olan ikili ilişkilerimizin, ne kadar ileri seviyeye geldiğini hepimiz bilmekteyiz. Gerek başbakanların gerek cumhurbaşkanlarının karşılıklı seyahatlerinde ve bir de milletlerarası topluluklarda Türk ve Bulgar heyetlerinin karşılıklı temaslarında görülmektedir ki, Bulgaristan ile Türkiye arasında, 500 sene evvele dayanan bir dostluğun yeniden canlanması gibi bir hava yaratılmıştır. Bu havanın yaratılmasından sonra, Türkiye’de bir Bulgar kültür merkezinin açılması, Bulgaristan’a ait bir ticaret merkezinin kurulması, elbette, her iki tarafın menfaatlarına uygun bir husustur.

Bu hususu göz önüne alarak, anlaşmanın metni üzerinde herhangi bir tenkidinimiz olsa dahi, anlaşmayı reddetmemizin Türkiye’nin menfaatlarına uygun geleceği kanaatinde değiliz. Esasen, daha evvel arz ettiğim gibi, Dışişleri Komisyonunda, bu, bütün partilerin ittifakıyla geçmiş olduğu için, Yüce Meclisin bu anlaşmayı tasdik etmesinde, Türkiye’nin ve Bulgaristan’ın karşılıklı çıkarları, menfaatları olduğu kanaatindeyim ve bu suretle, Doğru Yol Partisi olarak, biz, bunun tasdiki için müspet oy kullanacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım; teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçalı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki, efendim.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, çok hayatî birtakım anlaşmalar geçiyor buradan. Başkaları konuşmayınca da bizim konuşmamız zorunlu oluyor; yani, vicdanen kendimi sorumlu hissettiğim için, bir konuşma yapmak zorunda bulunuyorum. Çünkü, bu uluslararası anlaşmalar artık rayından çıkarıldı. Bir bakıyorsunuz, bazı hükümet organları, kendilerinin ileride yapabilecekleri suiistimallere Meclisi dahi alet etmek için, haince birtakım tertipler içerisindeler. Bunun birincisi, Mavi Akım Projesindeki olaydır. Dünyanın hangi devleti, hangi bir başka devletle bir anlaşma yaparken, bu anlaşmada kendisinin temsilcisini... Yani biz, Rusya’nın Gasprom Şirketiyle gaz almak için anlaşma yapıyoruz ve o Rus şirketi diyor ki: “Sen Türkiye’deki ihaleyi de benim şirketime vereceksin.” Oraya bir madde koymuşlar, bunun dağıtımını da yarın Türkiye’de o şirkete vereceksiniz, bunun satmasını da o şirkete vereceksiniz. Uluslararası anlaşmalara bu hüküm girer mi? Bunu yapanlar, bunu başlangıçta yapanlar biliyorlar ki, eğer bunu buradan, Meclisten geçirdiğimiz zaman, yarın kimse karşı çıkamayacak, diyecek ki: “Kardeşim, uluslararası anlaşma yapılmış, uluslararası anlaşma yapıldığına göre, biz de bu anlaşmanın gereğini yapıyoruz.” Ama dünyanın hangi ülkesinde bir başka ülkeyle anlaşma yapıldığı zaman, o devletlerden biri ötekine der ki: “Arkadaş, ben, senin memleketinde ihaleyi şu firmaya vermeni istiyorum, o firma da benim temsilcim orada”. Böyle saçma şey olur mu? Bu vatana yapılabilecek en büyük ihanettir.

Şimdi, burada da bir anlaşma geliyor, bu anlaşma geliyor. Değerli arkadaşlarım, Dışişleri Komisyonundaki arkadaşları özellikle ikaz etmek istiyorum. Şimdi o, gaz anlaşması, Mavi Akım Anlaşması imzalanırken, ben o zaman, Hayrettin Uzun diye bir arkadaşımız vardı, bu dönem seçilmedi, o arkadaşımız...

BAŞKAN – Sayın Genç, affedersiniz efendim. Mavi Akım Rusya ile, şimdi Bulgaristan ile...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabiî...

BAŞKAN – Konudan çıktık, Hayrettin Uzun’a geldik efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika, rica ediyorum... Siz yeni yeni alışkanlıklar edindiniz.

BAŞKAN – Yok vallahi...

KAMER GENÇ (Devamla) – Uluslararası anlaşmaların nasıl yapılması konusunda genel bilgi veriyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, ben Başkanlığı sizden öğrendim, hiç yeni alışkanlığım yok, çok iyi takip ettim sizi.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır... Bakın tümü üzerinde konuşuyorum, tümü üzerinde konuşurken, genel konuşacaksınız; genel politikaları tenkit edeceksiniz; onun için, madde değil ki, uluslararası bir anlaşma.

Şimdi, ANAP’lılar -tabiî ucu onlara değdiği için- size işaret ediyorlar, aman diyorlar konuşturma.

BAŞKAN – Aaa, bak!.. Sayın Genç... Sayın Genç, bir özelliğim var biliyorsunuz, bana işaret de sökmez. Benim kulağım var, dinliyorum; gözüm var görüyorum.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse...

Sayın Başkan, bu memleketin hayatî meselesini dile getiriyorum, kendisi dahi rahatsız oluyor; bırak da, sözümüzü kesme, konuşalım canım. Burada niye konuşmaktan korkuyorlar bu arkadaşlarım.

Şimdi, burada da Bulgaristan’a bir arazi veriliyor. Bu arazinin imar durumu var mıdır, bu imar durumu nasıl olacak, bina kaç metre yükseklikte olacak?.. “Ticaret ve Kültür Merkezi” deniliyor; niye yani ticaret merkezi?.. Eğer kültür merkezi için verilecekse, niye ticaret merkezi? Yarın Şişli’de 1 000 metrekarelik bir yeri Bulgaristan’a vereceksiniz, acaba Bulgaristan’ın bu arazisini burada takip eden bazı politikacılar var mıdır veyahut da etkili ve güçlü lobiler var mıdır, holdingler var mıdır; bunu bilmiyoruz. Ama niye getiriyorsunuz?.. Sonra, bana göre, bunu Meclise getirmeye gerek yok. Bu, ikili anlaşma konusu olmaz.

Bakın, bundan önce de, mesela, Mavi Akım Projesi Dışişleri Komisyonundan geçmeden önce, Hayrettin Uzun, Komisyon Başkanına -o zaman Komisyon Başkanı Murat Karayalçın- diyor ki: “Bu, Komisyondan geçerken bana haber ver.” Vermiyor. Biliyorsunuz, daha önce Sayın Kâmran İnan bu Komisyonun Başkanı olmuştu; ama, nedense, Komisyon Başkanlığından o düşürüldü ve Murat Karayalçın başkanlığa geldi. Demek ki, böyle birtakım işlerin orada organizasyonu için bu komisyon başkanlıkları şey ediliyor...

Sonra, Dışişleri Komisyonundaki üyelerin, anlaşmaları enine boyuna tartışması lazım. Yani, yarın bir Rus şirketi, bir başka devlet veya bir Bulgar Hükümeti, bana bir anlaşma getirecek, burada biz de... Şimdi, Parlamentonun bir özelliği var; bu anlaşmanın maddelerini incelemiyor; hepimiz incelemiyoruz, maddelerin içerisinde ne var bilmiyoruz; ama, son zamanlarda, özellikle birkaç tane uluslararası anlaşmada, hükümet edenler, sırf çok büyük suiistimalleri yapmak için kendilerine tezgâh hazırlıyorlar ve bu anlaşmaların içerisine girmemesi gereken hükümleri bu anlaşmaların içerisine sokuyorlar; Meclisten geçirdikten sonra da “efendim, ne yapalım yani, anlaşma Meclisten geçmiş, biz bunun gereğini yapıyoruz” diyorlar. Bu Mavi Akım Projesi ile ilgili olarak hükümeti de özellikle ikaz ediyorum. Rusya ile yapılan Mavi Akım Anlaşmasının onaylanmasını Meclisin kaldırması lazım. Ben, bunun teklifini de getireceğim; çünkü, bunun Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmiyorsunuz, Anayasa Mahkemesine götürmüyorsunuz. Bakın, bu anlaşmanın sonucunda, iki sene önce biz 55 milyon dolar vermişiz. Bugün o 55 milyon doların Türkiye’ye maliyeti 220 milyon dolardır. Düşünebiliyor musunuz, bir şirkete, Haznedar-Öztaş firmasına, ANAP hükümeti zamanında, hatıra binaen 55 milyon dolar avans veriliyor; bunun Türkiye’ye maliyeti, faizlerini de hesaplarsanız, 220 milyon dolar. Yani, bunu niye yapıyorlar? Sayın Bakan, burada, çıkıyor diyor ki: “Efendim, biz anlaşmanın içine koyduk.” Yahu, anlaşma hatalıysa Meclisi ikaz et; devletimizin menfaatı burada; biz, bunu kaldıralım.

Şimdi, gelen bu anlaşmada, Bakan ve Komisyon çıkıp, burada, açıklama yapmalıdır. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl bir külfet altına girmektedir? Burada yapılacak olan ticaret ve kültür merkezinin kaç tane işyeri olacak, ne kadar yeri kültür merkezi olacak? Kültür merkezi için, haydi neyse, uluslararası anlaşmayla belki, Bulgaristan da Türkiye’ye, karşılıklı olmak koşuluyla, kültür binası yapılması için bir yer vermiş olabilir. Uluslararası anlaşmalar, biliyorsunuz, karşılıklı fedakârlıklara göre yapılabilir. Peki, Bulgaristan, Sofya’nın en güzel yerinde, bir ticaret merkezi yapmak konusunda bize bedava bir arsa vermiş mi; bunu da araştıralım. Komisyon, özellikle hükümet, çıkıp bunları bize söylemelidir. Özellikle rica ediyorum, Sayın Başkan, siz de bunun üzerinde durun ve burada, geçecek anlaşmalara ihalelerle ilgili hükümler konulmasın. İhalelerle ilgili hükümler konulduğu zaman, çok büyük suiistimaller yapılıyor.

Aslında, Sayın Süleyman Demirel’in de bu anlaşmayı imzalarken, bunu fark etmesi lazımdı; böyle, Türkiye için konulan bir tuzaktan, bunu fark etmesi lazım. İşte, Cumhurbaşkanının görevi budur. Cumhurbaşkanı, kanunları onaylarken, bunlara bakacak; yani, görevi, aslında bu olması lazım.

BAŞKAN – Efendim, edip etmediğini bilmiyoruz ki. Sayın Cumhurbaşkanının burada söz hakkı yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Anlamadım dediğinizi.

BAŞKAN – “Sayın Cumhurbaşkanının dikkat edip etmediğini bilmiyoruz” dedim. Burada, söz hakkı yok Sayın Cumhurbaşkanının.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, söz hakkı olmasına gerek yok. Kendisi dinliyor. Biz, kendisine de...

BAŞKAN – Şimdi, onun adına kim cevap verecek efendim?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bu konu sizi niye bu kadar rahatsız ediyor ben anlamıyorum. Yani, biz, ülkemizin, ileride başına tuzak örecek, ülkemizi ekonomik yönden birtakım büyük sıkıntılara sokacak, bazı suiistimalci kişilere büyük olanak sağlayacak konuların önlenmesi konusunda burada fikirlerimizi söylüyoruz; ama, siz, her vesileyle, burada rahatsız oluyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika... Beni dinler misiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu rahatsızlık niye bu kadar yüksek sesle dile getiriliyor ve özellikle konuşmamam için de, benim konuşmamın insicamını bozuyorsunuz. Böyle olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Affedersiniz...

Siz de biliyorsunuz ki, komisyonlarda bu tasarı görüşülürken, sadece Dışişleri Komisyonu üyelerine değil; bütün sayın milletvekillerine komisyon açık, siz de gidip bakaydınız efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bu konuşmanızda o kadar mantıksızlık var ki; yani, 550 milletvekili gidecek, Dışişleri Komisyonunda, bugün, bu komisyonda ne var, hangi anlaşma imzalanacak...

BAŞKAN – Milletvekilinin işi bu değil mi efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Olur mu canım!.

Yani, burada, herkesin bir komisyonu var, herkesin de takip edeceği şeyler var.

Kaldı ki, ben, size diyorum; burada, anlaşmalar geldiği zaman, Mecliste enine boyuna bu anlaşmalar tartışılmıyor; çünkü, bir gelenek haline gelmiş; deniliyor ki, komisyonlar bunu biliyor. Bizim de dediğimiz, bunlara dikkat edilsin. Eğer bunlar sizi çok rahatsız ediyorsa...

BAŞKAN – Ama, affedersiniz...

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, sizinle...

BAŞKAN – Mensubu olduğunuz partinin Meclis grubu adına konuşan zat da aynı şeyi söyledi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, sizinle diyalog yapamam. Süremi harcatıyorsunuz, beni konuşturmuyorsunuz. Niye, siz böyle hareket ediyorsunuz anlamıyorum. Ben konu dışına çıkmadım ki; uluslararası anlaşmaların müzakeresinin veyahut da Dışişleri Komisyonunda müzakeresinin ülkeye yarar getirebilecek bir zeminde yapılmasını tartışıyorum, siz, bundan rahatsız oluyorsunuz. Ben, anlamıyorum yani.

Peki, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Bir kusurumuz olduysa, affola.

Şahsı adına, Sayın Bedük; buyurun.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, yerimden cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Bedük de konuşsun, artık söz vermiş oldum. İkisine birden cevap verirsiniz efendim.

Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletlerin birbirleriyle münasebetleri, devletler arasındaki dış münasebetler, gelişen ve değişen dünyanın şartları çerçevesinde fevkalade önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak da, Bulgaristan Cumhuriyeti ile dış münasebetlerimizi, ekonomik ve sosyal münasebetlerimizi geliştirmek gerçekten gereklidir ve zarurîdir, buna da inanmaktayız. Ancak, dış politikanın ana gerekçesi, her ülke, kendi millî çıkarı neyi gerektiriyorsa, ona göre hareket etmek, münasebetlerini ona göre geliştirmek, kendi iç mevzuatında düzenlemeyi de buna göre yapmak mecburiyetindedir; yani, dışpolitikanın temel harcı, millî çıkardır. Çıkarım neyi gerektiriyorsa, ona göre hareket ederim; eğer, devlet olarak, millet olarak çıkarımız yoksa, pek tabiî ki, orada durma ve kendi millî mevzuatımız çerçevesinde hareket etme zorunluluğumuz vardır; bunun dışında hareket etmek doğru değildir.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu protokolle ilgili, altını çizerek belirtmek istediğim, hepinizin dikkatini çekmek istediğim bir husus var: Bakın, İstanbul’da bir Bulgar okulu vardır, 1971, 1972 yıllarında, öğrenci bulunmadığından dolayı bu Bulgar okulu kapatılmıştır. 1986 yılında, Şişli’deki bu okulun yeri, mahkeme kararıyla, Gümrük Emini Hasan Ağa Vakfına tahsis edilmiştir. Bu arsa, küçük bir arsadır. Yeri güzeldir; ama, arsa küçüktür. Burası, Beyoğlu Kaymakamlığınca yıkılmıştır ve şu anda da otopark olarak kullanılmaktadır -dikkat edin- otopark olarak kullanılmaktadır. Öyle, fazla bir bina veya bir yatırım yapılmasına imkân verilmediği anlaşılmaktadır ve sadece otopark olarak kullanılan bir alandır. Buna karşılık, bu arsanın karşılığında, Bulgar Cumhuriyetine, biz, Şişli’de, rantı fevkalade yüksek, alanı çok daha fazla ve bu suretle de, gerçekten, ticarî bakımdan, sosyal bakımdan fevkalade değerli bir arsayı doksandokuz yıllığına veriyoruz. Dikkat edin; Şişli’deki arsa otopark olarak kullanılıyor ve küçük bir arsa; buna karşılık, Bulgaristan’a, biz, Şişli’de, fevkalade değerli bir yeri tahsis ediyoruz. Hangi maksatla: Kültür ve ticaret merkezi yapılması maksadıyla veriyoruz. Eğer, kültür ve ticaret merkezi yapımı maksadıyla veriliyorsa, bir defa, iki arsa arasında denksizlik var, denk değil; değer itibariyle denk değil, çıkarımız itibariyle de uygun değil. Eğer gerçekten kendi çıkarımız düşünülüyorsa, o takdirde –sayın hükümet burada– hükümete sormak ve bir milletvekili olarak, aranızdan bir kişi olarak, el kaldırdığımız zaman, vicdanî muhasebemizi yaparak özellikle değerlendirme yapmak durumundayız. Bu iki arsa arasındaki değer farkının ortaya konulması suretiyle, acaba, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çıkarı nedir... Şişli’deki arsa ile özellikle, diğer taraftan, Bulgar okulu olarak tespit edilmiş olan yer arasındaki değer farkı nedir? Bu fark, gerçekten, bizim millî çıkarımız gereğiyse, buyurun, evet diyelim; hayır, değilse, ikisi arasında farklılık varsa, bunu özellikle belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar, bilhassa üzerinde durularak değerlendirilmesi lazım gelen husus, Beyoğlu Kaymakamlığı orayı yıkmış, otopark olarak kullanmaktadır, Şişli’deki bir başka yerle de takas edilmektedir, arada büyük bir değer farkı vardır. Bu itibarla, Beyoğlu Kaymakamlığınca yıktırılmış ve otopark olarak kullanılan o yer ile Şişli’deki yer arasındaki farkı burada dile getirmeden, zannediyorum, oy kullanmak ne dereceye kadar vicdanî bakımdan uygun olur, onu takdirlerinize sunuyorum. Bunu öğrenmeden de buna olumlu oy vermemiz mümkün olmayacaktır. Gelin, millî çıkarımız neyse, ona göre hareket edelim.

Bu duygular içerisinde, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Sayın Bakan yerinden cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, bu ikili anlaşmada niye bu kadar tepki gösterildiğini anlayamadım.

Konuşmacının birisi, sadece anlaşma metnini okusaydı, gerekçesini okusaydı, burada sorduğu birçok soruya cevap alabilirdi. Ben, yine de, zabıtlara geçmesi açısından bir kere daha söylemek istiyorum ki, Bulgar Okulu Antim-1, öğrencisi kalmadığı için, 1986 yılında, mahkeme kararıyla bir vakfa geçmiş. Daha sonra, 1988 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla, toplumsal amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere, 5 yıl süreyle İstanbul Valiliğine tahsis edilmiş. İstanbul Valiliği de bu tahsis sebebiyle otopark olarak kullanmaya başlamış. Gelişen ikili ilişkiler ve Bulgar Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki ilişkilerin olumlu bir havayla seyretmesi sebebiyle, bizim de birçok ülkede buna benzer işlemleri yaptığımız da göz önüne alınırsa, Beyoğlu’ndaki bu arsa yerine, 848 metrekarelik bir arsa, Şişli Belediyesi hudutlarında, 99 yıllığına tahsis edilmiş.

Eğer, hakikaten, burada, Şişli’deki 848 metrekarelik arsa mı daha çok kıymetlidir, Beyoğlu’ndaki mi kıymetlidir diye bir münakaşa açılması çok ciddî gündeme geliyorsa -ki, ben bunu sanmıyorum; burada, sadece, belki, bir muhalefet etme anlayışı içerisinde vurguluyorum- 1998 yılında bu anlaşma imzalanmış; her partinin, komisyonlarda üyesi var, bu anlaşma komisyonlarda müzakere edilirken, bunun orada sorulup, belki de, komisyon marifetiyle değerinin tespit edilmesinde fayda vardı.

Ben, bu arada, şimdi, hükümet olarak, hükümet üyesi olarak bu iki arsanın farkını bilemiyorum; bunu buradan bilmem de mümkün değil; ama, dışarıdan bildiğimiz kadarıyla, Beyoğlu ile Şişli arasında arsa bedeli yönünden çok büyük bir fark olduğu düşüncesinde değilim. Bu, bütün ülkelerle ikili münasebetlerimizin geliştirilmesine çalıştığımız bir dönemde, bizim menfaatlarımıza uygundur diyorum. En azından, bizim burada hiçbir kaybımız yoktur. 99 yıllığına tahsis edilmiştir ve daha önce başka bir amaçla kullandığımız arsanın yerine tahsis edilmiştir; yani, kimseye bir mal bağışlanması yoktur. Büyük devlet olmanın gereğini yapmışızdır.

Bunu arz etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, biraz evvel Sayın Bakan, açıklamasında, bunu, sadece bir muhalefet anlayışı içerisinde değerlendirdiğimizi ve o sebeple itiraz ettiğimizi beyan etti; bunu üzüntüyle karşılıyorum. Biz, biraz evvelki konuşmamızda, kesinlikle, muhalefet anlayışı içerisinde değil, doğrudan doğruya millî çıkarımızın gereği olarak ifade ettik. Beyoğlu’ndaki arsanın 848 metrekare; buna karşılık, Şişli’de verilecek olan arsanın ise -bizim duyumlarımıza göre- 2 000 metrekarelik bir alanı vardır; arada bariz ve fevkalade büyük bir fark vardır.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Açık yazıyor; 848 metrekare.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Değer itibariyle de farklılık vardır. 1986 yılında, mahkeme kararıyla, özellikle o vakfa tahsis edilmiş; ama, 1988 yılında da Bakanlar Kurulu kararı çıkmıştır. Ama, bütün bu şartlar altında, eğer Bulgaristan Cumhuriyetiyle münasebetlerimiz açısından tahsisi gerekiyorsa, değer itibariyle de denkse, bir şey söylemiyorum; ama, eğer değer itibariyle denk değilse -ki, bize gelen bilgi bu oldu; biraz evvel geldi- bütün bu şartlar altında öyle değilse, o zaman sayın hükümetin bu konuda daha detaylı bir şekilde bilgi vermesi halinde, bunu, biz de, muhalefet olarak olumlu karşılayacağımızı ifade ediyoruz.

Burada muhalefet değil Sayın Bakan; lütfen, her konuşulan şeyi muhalefetin gayretkeşliği şeklinde değerlendirmeyin. Millî çıkar çerçevesinde söylüyoruz. O sırada değerlendirilmemiş, şu anda bize intikal eden bir bilgi var; bu bilgiyi buraya getirmek, bu kürsüde ifade etmek, bizim bakımımızdan gerçekten bir görevdir, bir sorumluluktur ve bunu getirmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Sayın Bakan, ilave edecek bir şeyiniz var mı efendim?

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Bakan dinlemedi efendim; başkasını dinliyor.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ilave edecek bir şeyiniz var mı?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Efendim, arkadaşlarımı gayet iyi dinledim. Ben, tekraren, bu iki arsanın arasında çok değer farkı olmadığını söylüyorum. Gerçek bir değer tespiti, önümüzde herhangi bir makamdan yapılmış bir değer tespiti yok; ama, bu, büyük devlet olmanın gereğidir; bu, hükümetlerarası görüşmelerle her zaman karşılıklı kültür merkezleri açılmasında gösterilen kolaylıklardır. Gene, önümüzdeki günlerde arkadaşlarımızla hep beraber izleriz ki, ikili görüşmelerden bildiğim kadarıyla, biz de Sofya’da bir kültür merkezi yaptıracağız; aynı şekilde, Bulgar tarafı da bize yardımcı olacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Efendim, eğer onlar da veriyorlarsa orada, demek ki, bir denklik var.

BAŞKAN – Sayın Bedük, zaten Beyoğlu’ndaki arsayı binalı olarak düşünürseniz, Şişli’deki arsanın da, herhalde Sayın Bakanım onu söylemeyi unuttu...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Yıkılmış bir bina Sayın Başkan; ben orayı biliyorum. Beyoğlu’ndaki o yer yıkılmış bir binadır; öyle kuvvetli bir bina değil. Ama, biraz evvel bir şey söyledi. Ben yine olumlu bakmaya çalışıyorum meseleye, ama...

BAŞKAN – “Karşılıklı” diyor, Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Affedersiniz Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Üzerinde durduğum nokta şu: Biraz evvel bir şey söyledi. Diyor ki: “Sofya’da da Türkiye Cumhuriyeti Devletine böyle bir arsa tahsisi söz konusu olabilir.” Eğer öyle bir şeyse, doğru, o zaman farklı düşünmek lazım.

BAŞKAN – Doğru anlamışsınız efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddelere geçilirken karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) – Açık oylamaya tabi değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Açık oylamaya tabi; ama, isteyebilir efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Türkİye Cumhurİyetİ Hükümetİ İle Bulgarİstan Cumhurİyetİ Hükümetİ ArasInda Türkİye-İstanbul’dakİ TaŞInmaz Mallara İlİŞkİn Pro-tokolün OnaylanmasInIn Uygun BulunduĞuna Daİr Kanun TasarIsI

MADDE 1.– 4 Kasım 1998 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye -İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu zaman zarfında elektronik cihazı çalışmayan sayın üyelerin, pusulalara ad ve soyadlarını yazarak Başkanlığa bildirmelerini; ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, ad ve soyadlarını belirterek 3 dakika içerisinde Başkanlığa sunmalarını rica ediyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 187

Kabul : 166

Ret : 20

Çekimser : 1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının müzakeresine geçiyoruz.

3.- Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/424) (S.Sayısı: 191) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun söz istemişlerdir.

(1) 191 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, grupları adına konuşma süresi 20 dakikadır; fakat, çalışma süremizin bitmesine 15 dakika var.

BAŞKAN – İsterseniz sizi yarına bırakayım efendim; olabilir mi?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Olabilir.

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Necdet Tekin; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerindeki görüşlerimi açıklamadan önce, Türk ekonomisinin, sermaye piyasasının, çalışma yaşamanın, kısaca, toplumu rahatlatacak, ekonomiyi ve geleceğimizi belirleyecek olan, çıkarılmış reform niteliği taşıyan yasalardan ve yasa demetinden biraz bahsetmek istiyorum.

SPK yasa tasarısı, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler tarafından çıkarılmaya çalışılan bu reform yasalarıyla birlikte değerlendirilirse, ancak o zaman bir anlamı olur. Eğer, SPK yasa tasarısı tek başına alınır, ekonomiyi tanımlayıcı ve tamamlayıcı diğer yasalardan ayrı analiz edilirse bütünlük bozulur, analiz eksikleri ve anlam yanlışlıkları olur. Hükümetimiz ve bundan önceki iki hükümet de, bu yasaları, ekonominin bütünlüğünün sağlanması, sosyal barışın korunması ve Türk insanına gerekli olduğu için çıkarmaya çalışmıştır.

Önce, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Yasasıyla, ekonominin banka ve finans kesiminin disipline edilmesi amaçlanmış, bankalardaki batmaların ve yüzde 100 devlet garantisindeki mevduat güvencesine dayanarak oluşturulan suiistimallerin, karadeliklerin ve dolayısıyla önceden tedbirlerin alınmaması sonucunda oluşan halkın ekonomik mağduriyetinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Yıllardır değişmeyen, ek tedbirlerle âdeta çalışamaz ve anlaşılmaz hale gelen Gümrük Yasasının değiştirilmesiyle, ekonominin gümrükler cephesinin tekrar reorganize edilmesi amaçlanmıştır. Sosyal Güvenlik Yasasıyla çalışma koşullarına getirilen yenilikler, işsizlik tazminatı ve bu kurumun tedricen de olsa ekonominin üzerindeki yükünün, bütçeye olan baskısının ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. SPK yasa tasarıyla da, Türk sermaye piyasasına çağdaş bir düzen, şeffaflık ve bir kurum disiplini getirilmesi amaçlanmıştır.

Böylece, yukarıda bir kısmını sıraladığım, Bankacılık Yasası, Rekabet Kurulu Yasası, Akreditasyon Yasası, Tahkim Yasası -her ne kadar bazı değişiklikler yapılsa da- Vergi Yasası, Sosyal Güvenlik Yasası ve Gümrük Yasasıyla birlikte, Türk ekonomisini reorganize eden yasalar bir bütünlük arz eder hale gelmiştir. İşte, bu nedenlerle, SPK yasa tasarısı, ekonomimiz için önemlidir, ülkemizin geleceği için önemlidir. SPK yasa tasarısına, yukarıda sıraladığım yasaların bir bütünleyicisi, bir tamamlayıcısı olarak bakmak gerekir; böylece, ekonominin tümünü disipline etmek ancak mümkün olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bütün bu yasalar ve kurulan kurumlarla birlikte, Türkiye, işleyen kurumlar demokrasisi olmak zorundadır; bunun başka da alternatifi yoktur. İyi bir yönetim için, belli kurumların var ve işler olması gereklidir. Kurumların varlığı, gerek şarttır; ancak, yeter şart, bu kurumların işlerliğidir. Onun içindir ki, hükümetimize düşen görev, bu kurumları mutlaka işler kılmaktır. Onun için, kurulan kurumların bir an önce işlerliğe kavuşturulması, bizlerin tek isteği ve arzusudur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk sermaye piyasasındaki ilk yasal düzenleme, cumhuriyetin ilk tarihlerindedir; daha sonra, Türk sermaye piyasasında birtakım yasal düzenlemeler yapılmıştır; ancak, bu yasal düzenlemeler, hızla büyüyen sermaye piyasası ihtiyaçları doğrultusunda, ihtiyaçları ve doğan problemleri karşılayamaz duruma düşmüştür.

Şimdi, şu soru sorulabilir: Bu yasa tasarısı neden çıkarılıyor? Hatırlatmak için söylüyorum, bu yasa tasarısı, bundan önceki Parlamentomuza, yani 20 nci Döneme de geldi; ancak, kadük oldu ve çıkarılamadı. Yasa tasarısı, dört yıldır yasasını bekleyen ve açıkları bulunan sermaye piyasasının açıklarını kapatabilmek için getirilmiştir. Biliyoruz ki, bu yasa da çıkmaz ise, dört yıldır yaşadığımız pek çok boşluk tekrar yaşanacaktır; çünkü, 1995’te, Sayın Çiller Hükümetinin çıkarmış olduğu kanun hükmünde kararnameyi, o zaman, Sayın Yılmaz Başkanlığında, milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinde bozdurdular. Şimdi, şu soru akla geliyor: Bozdurdular da ne oldu? Yasasız kaldı ve yasasız kalınca da buharlaşmalar oldu, pek çok insanın birikimleri, maalesef, buharlaştı ve son derece aşırı yetkilerle donatılan bu kanun hükmündeki kararname daha sonra iptal edilince, doğan yasal boşluklarla insanlarımızın mağduriyeti ortaya çıktı. Geçen dönem bu mağduriyet bir şekilde giderilme yoluna gidildi ve 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edilenleri ve diğer maddeleri de bir araya getirilerek yeni bir yasa tasarısı hazırlandı; ama, geçemedi Meclisten. Şimdi, huzurunuza getirdiğimiz bu yasa tasarısı, az da olsa, insanların buharlaşan paralarının, örneğin, geçici 2 nci maddede tekrar çözümlenmesine çalışıldı ve bununla birlikte bir kaynak yaratılarak, bu problemler yine de ortadan kaldırılma yoluna gidildi.

Bu yasa tasarısının en önemli maddelerinden bir tanesi, sermaye piyasalarının şeffaflaşması konusunda ciddî ve köklü önlemler getirmiş olmasıdır; çünkü, sermaye piyasaları güven, dürüstlük ve şeffaflığa dayanır. Eğer bunlar yoksa, bunun ülkeye, ülkenin ekonomisine bedeli büyük olur; bununla da kalmaz, sermaye piyasalarının kuralları evrensel olmak zorundadır. Malî piyasalar, küreselleşme, teknolojik gelişme ve haberleşmenin sınır tanımaması sonucunda, ülkeler birbirleriyle çok içlidışlı hale gelmişlerdir. Sermaye piyasası da, globalleşen dünyada, her an her yerde var olur ve etki eder halde işlevini sürdürmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısında, yatırımcıları koruma fonu, aracı kurumlar birliği, tedrici tasfiye, üç ayda bir kâr dağıtma olanağı, azınlık hakları kullanımında pay oranlarının indirilmesi, azınlık haklarına getirilen temsil yetkisi, seçim ve kümülatif oy hakkı, halka açık şirketlerin genel kurullarının toplantı nisabının indirilmesi gibi çok önemli yeni kavramlar oluşturulmuştur.

Dünyadaki, ileri, gelişmiş ülkelerin sermaye piyasalarının yeni eğilimi, kaydî sisteme geçmektir. İşte bu yasa tasarısıyla, Türk sermaye piyasaları kaydî sisteme geçmektedir ve bu, son derece ciddî ve köklü bir reformu getirmektedir.

Doktrinde, yani teoride, kaydî sistem “evraksız kıymetli evrak” olarak anılır. Kaydî sistem, aynı zamanda, sermaye piyasalarında gözetim ve denetimi de kolaylaştırır. Kaydî sistem, takas işlemlerinde kolaylık sağlar ve kaydî sistem, sermaye piyasalarını hamiline yazılı olmaktan çıkarır. Kaydî sistemin pek çok faydası da var...

BAŞKAN – Sayın Tekin, bitirirseniz...

NECDET TEKİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, kaydî sistem, sermaye piyasasının candamarıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde, 1934’te, SEC kurulurken, New York Borsası Başkanı -bunu herkes bilir- Withney, kaydî sisteme şiddetle karşı çıktı. Ancak, kaydî sisteme geçildikten sonra görüldü ki, bu kurulun başkanı olan Withney, bazı müşterilerinin mallarını çaldığı tespit edildi. Müşteri mallarını bu kurumun başının çaldığı ve buharlaştığı tespit edildi -bunlar yasal sonuçlar- ve Whitney yargılandı, suçlu bulundu Amerika’da, 4 yıl hapis cezası çekti ve tümünü tamamladı.

Şimdi, son söz olarak şunu söylüyorum, başka şeyler söylemek isterdim; ama, sizi daha fazla sıkmak istemiyorum: Şükür ki, ülkemizde kaydî sisteme geçişe karşı büyük bir direnç yok.

Bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tekin, ben teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Aralık 1999 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.56

 

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, THK’nun 1996 yılında bankalardan aldığı krediye ve 1990 yılından bugüne kadar tahakkuk eden bütçesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/797)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 22.10.1999

Dr. Azmi Ateş

İstanbul

Sorular :

29.7.1999 tarihinde bakanlığınıza sorduğum soru önergesine verdiğiniz 11.8.1999 tarih ve 186077 sayılı cevapta bakanlığınıza bağlı mülkiye müfettişlerinin soru önergemdeki hususlarla ilgili olarak THK hakkında inceleme başlattığını ve bu inceleme sonucunda önergeye cevap verileceğini ifade etmiştiniz.

Bu meyanda daha önce bakanlığınıza yöneltmiş olduğum sorularımı tekrar ediyorum.

Türk Hava Kurumunun 1996 yılında bankalardan yüksek miktarda kredi aldığı başta kurumun başkanı Sayın Atilla Taçoy olmak üzere THK yetkilileri tarafından ifade edilmektedir. THK tüzüğünün genel yönetim kurulunun görevleri, yetki ve sorumlulukları ana başlıklı 20 nci maddesinin (n) bendinde ise “Bir yıl evvelki gelirinin % 25’ini aşmamak şartı ile gelecek yıllara geçici üstlenmelerde bulunulur” hükmü vardır. 1995 yılı geliri dikkate alındığında 1996 yılında gelecek yıllara yönelik yapılabilecek borçlanma miktarının içtüzüğe aykırı olduğu müşahade edilmektedir.

1. Buna göre, içtüzük açıkça çiğnenmiş olmuyor mu?

2. Bugüne kadar konu ile ilgili soruşturma açılmış mıdır, açılmamışsa açmayı düşünüyor musunuz?

3. Alınan kredinin 1 inci Dünya Hava Olimpiyatlarında kullanılmak üzere iki adet Cessna Caravan uçağı alımında kullanıldığı iddia ediliyor, uçaklar alındı ise bunlar paraşüt yarışmalarında neden kullanılmadı?

4. Alınan kredi ödendi mi? Ödendi ise ne zaman ve nasıl ödendi?

5. Alınan bu krediden dolayı Kurum zarara girdi mi? Girdi ise bu zarar ne kadardır?

6. THK’nun 1990 yılından bugüne kadar yıllar itibarıyla tahakkuk eden bütçesi ne kadardır? Bu bütçenin başlıca gelir ve giderleri hangi kalemlerden teşekkül etmiştir?

7. Mülkiye müfettişlerince bu mevzu ile ilgili inceleme başlatıldığını ifade etmiştiniz; inceleme hangi safhadadır? Bununla ilgili herhangi bir hukukî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 2.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/271259

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 29.6.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/82-435/1696 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 5.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/797-2333/6136 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen ilgi (a) ve (b) soru önergelerinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. 2. Konu ile ilgili olarak, Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubunca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1 Ocak 1995-31 Aralık 1997 tarihlerini içeren) yapılan denetim sonucunda, THK Genel Yönetim Kurulunun 1997 yılında Kurumu, belirtilen orandan % 49 daha fazla borç riskine sokarak 2908 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesinin 5 inci bendine ve Tüzüğün 20 nci maddesinin (n) bendine aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle, 13.7.1998 tarih ve 173170 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Başsavcılıkça 26.4.1999 gün ve Basın Hz. 1998/631-Basın Kr. 1999/479 sayı ile takipsizlik kararı verildiği,

3. Satın alınan 2 adet Cessna-Caravan uçağının 1997 yılındaki 1 nci Dünya Hava Oyunlarında, paraşüt eğitiminde ve millî takımın paraşütle atlayışlarında kullanıldığı,

4. Alınan kredinin 9.9.1998 tarihinde THK’nun kendi imkânları ile nakit olarak ödendiği,

5. Sözkonusu kredinin THK’na ait gayrimenkullerin ipotek edilerek alındığı,

6. THK’nun 1990-1998 yıllları arasında tahakkuk eden bütçesi ile ilgili belgeler Ek’te sunulmuştur.

7. THK’nun bazı iş ve işlemlerinin incelenmesi için Bakanlık Makamının 7.7.1999 gün ve İl. İd. Gn. Md. 1432 sayılı onayı gereğince görevlendirilen (2) Mülkiye Müfettişi tarafından “Ziraî İlaçlama ve Orman Yangınları ile Mücadele Uçağı Üretim Projesinin; proje yeterliliği ve tecrübesi olmayan ve iflası uluslararası malî denetimlerle de belgelenen İngiliz EPA firmasına verildiği, bu firmanın (4) adet personelinin bulunduğu, üretim tesisi ve teknik personelin olmadığı, ayrıca sözkonusu proje ile ilgili olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Savunma Sanayiî Müsteşarlığı, TAI ve TUSAŞ gibi uzman kuruluşlardan görüş alınmadığı, EPA Firmasının bugüne kadar sadece (5) adet deneme uçağı ürettiği ve yeterli uçuş deneyiminin olmadığı, proje için teklif veren ABD’nin AYRES, NEXUS ve AIR TRACTOR Firmalarının, dünya piyasalarında tanınan, güvenirliği ve deneyimi kanıtlanmış firmalar olmasına rağmen, EPA Firmasının seçiminin uygun bir tercih olmadığı ve bu nedenle Türk HavaKurumunun büyük oranda zarara uğratıldığı” konusunda inceleme yapıldığı ve düzenlenen 6.9.1999 gün ve 36/27, 147/36 sayılı raporun, gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği, ayrıca bazı usulsüz harcama ve işten çıkarmaların yapıldığı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı hususu 5.8.1999 gün ve 39/26, 147/33 sayılı İnceleme Raporundan anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, 1 inci Dünya Hava Oyunları organizasyonuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/798)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 22.10.1999

Dr. Azmi Ateş

İstanbul

Sorular :

29.7.1999 tarihinde bakanlığınıza sorduğum soru önergesine verdiğiniz 11.8.1999 tarih ve 186077 sayılı cevapta bakanlığınıza bağlı mülkiye müfettişlerinin soru önergemdeki hususlarla ilgili olarak THK hakkında inceleme başlattığını ve bu inceleme sonucunda önergeye cevap verileceğini ifade etmiştiniz.

Bu meyanda daha önce bakanlığınıza yöneltmiş olduğum sorularımı tekrar ediyorum.

1. Türk Hava Kurumunun fizibilite çalışmaları yapmadan Yunanistan ve Fransa’nın organize etmekten vazgeçtiği 1 inci Dünya Hava Olimpiyatlarına Türkiye olarak talip olduğu doğru mudur?

2. Doğru ise, bu organizasyon dolayısıyla THK ne kadar maddî zarara uğratılmıştır?

3. Bu olimpiyatlar için THK’nun yaptığı harcama miktarı ne kadardır ve nerelere yapılmıştır?

4.a) THK Genel Başkanı Sayın Atilla Taçoy 1 inci Dünya Hava Oyunları organizasyonu ile ilgili olarak; Uçan Türk Dergisinin Eylül 1997 tarih ve 424 üncü sayısında tahmini bütçesinin 45 milyon $ olduğunu ifade etmektedir.

b) THK Yönetim Kurulunun 23.11.1996 tarih ve 2370/96 sayılı ek-B kararında 1 inci Dünya Hava Oyunlarının tahmini bütçesinin 34 149 916 $ olduğu ifade edilmektedir.

c) THK Yönetim Kurulunun Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa verdiği fizibilite raporlarında bu oyunlar için yapılacak harcamaların tahmini 18 milyon $ olduğu ifade edilmektedir.

d) THK’nun 8-9 Kasım 1997’de yapılan 35 inci Genel Kurulunda Sayın Atilla Taçoy’a karşı aday olan Sayın Av. İbrahim Yaşar’ın 1 inci Dünya Hava Oyunları organizasyonu ile ilgili olarak sorduğu soruya THK Yönetim Kurulu Üyesi Av. Vacit Öktem’in genel kurul tutanaklarında yer alan cevabında bu oyunlar için yapılan harcamalar toplamının 15 milyon $ olduğu ifade edilmiştir.

e) Uluslararası Havacılık Federasyonunun internet veb sayfasında Türkiye’nin bu oyunlar için yaptığı harcamanın 10 milyon $ olduğu kaydedilmiştir.

Buna göre yukarıda ifade edilen rakamlardan hangisi doğrudur? Böyle bir organizasyonla ilgili bu kadar çelişkili ve farklı rakamların verilmesi hangi gerekçeyle izah edilebilir?

5. Düzenlenen bu oyunlara karşılık ülkemizin kazancı ne olmuştur?

6. Mülkiye müfettişlerince bu mevzu ile ilgili inceleme başlatıldığını ifade etmiştiniz; inceleme hangi safhadadır? Bununla ilgili herhangi bir hukukî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 2.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/271261

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 29.6.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/88-441/1702 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 5.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/798-2334/6137 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen ilgi (a) ve (b) soru önergelerinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. 1 inci Dünya Hava Oyunlarının dünya’da sivil havacılıkta tek yetkili olan Uluslararası Havacılık Federasyonunun (FAI) düzenlediği ilk organizasyon olup, THK’nun 1994 yılında Antalya’da ev sahipliğini yaptığı 87 nci FAI Genel Konferansında organizasyona talip olduğu,

2. Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubunca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1 Ocak 1995-31 Aralık 1997 tarihlerini içeren) yapılan denetim sonucunda, THK tarafından 1 inci Dünya Hava Oyunları organizasyonunun pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluk ve tanıtım hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak PH (Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Limited Şirketi)’ne, (27.348) Fransız Frangı, (2200) ABD Doları ve toplam 278 867 236 TL. tutarındaki harcama karşılığında gerek sözleşme esas ve usullerine aykırı olarak ve gerekse kanunen geçerli bir belgeye dayandırılmadan usulsüz ödeme yapılarak, PH Şirketine verilen avansların mahsubu yapılırken parite farkından dolayı toplam (2219 $) fazla ödeme yapılarak kurumun zarara uğratıldığı gerekçesiyle, 13.7.1998 tarih ve 173170 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Başsavcılıkça 26.4.1999 gün ve Basın Hz. 1998/631-Basın Kr. 1999/479 sayı ile takipsizlik kararı verildiği,

Ayrıca Bakanlığıma bağlı Dernek Özel Denetleme Grubunun raporları üzerine 1 inci Dünya Hava Oyunları ve THK-PH Limited Şirketi İlişkileri ile ödemeleri Maliye Bakanlığı Müfettişlerince de soruşturulmuş olup, konunun Maliye Bakanlığı bir Baş Müfettişi tarafından 26.10.1999 tarih ve 16 sayılı rapor ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edildiği,

3. Ülkemizde düzenlenen 1 inci Dünya Hava Oyunlarına ilişkin gelir gider tablosu Ek’te sunulmuştur.

4. a) Dünya Hava Oyunlarının gerçekleşmesiyle ilgili ilk bütçenin hazırlanmasına 1992 yılında 4493 sayılı Genel Yönetim Kurulu kararının alınmasıyla başlandığı, hazırlanan bu ilk bütçenin, o günkü bilgilere göre 2 600 000 -ABD Doları olduğu,

b) Dünya Hava Oyunları (DHO)’nın alınmasından sonra Uluslararası Havacılık Federasyonu (FAI) yetkilileriyle yapılan görüşmeler sonunda, hazırlanan ilk bütçe yeniden ele alındığı ve 14 038 000-ABD Dolarlık ikinci bir bütçe hazırlandığı, çalışmalara bu bütçe ışığında devam edildiği,

c) FAI ile mutabık kalınan 14 038 000-ABD Dolarlık bütçe aynî nitelikteki katkıları içermediğinden, özellikle sponsorluk konusunda organizasyonu daha büyük göstermek amacıyla Devlet ve özel sektörden alınabilecek aynî katkılar da öngörülerek 45 000 000-$ ABD Dolarlık üçüncü bir bütçe oyunların stratejik planına entegre edildiği ve tanıtım çalışmalarında kullanıldığı,

d) Hazırlanan bu bütçeyle 1996 Eylül ayında sponsorluk gelir ümitlerinin azalmaya başlamasıyla bütçede yer alan bazı tanıtım masraflarının kısılmaya başlandığı ve 34 149 916-ABD Dolarlık bütçe hazırlanarak çalışmalara devam edildiği,

e) DHO’na (d) fıkrasında açıklanan 34 149 916-ABD Dolarlık bütçeyle girildiği, ancak Devletin nakdî katkısı gerçekleşmeyince bu bütçe de tanıtıma yönelik harcamalar ile diğer harcamalarda tasarrufa gidilerek asgarî düzeye indirildiği ve zorunlu harcamalar yapıldığı, DHO’nın gerçekleşen bütçesinin ise 15 055 220-ABD Doları olduğu,

FAI’nin Web sayfasında olan 10 000 000 -ABD Dolarlık bütçesi ile THK’nun hazırlamış olduğu 15 055 220-ABD Dolarlık THK bütçesi içerisinde THK’nın almış olduğu 2 adet Caravan uçak, çok miktarda paraşüt, yelken kanat, balon, mikrolight gibi hava araçlarıyla organizasyonda kullanılacak birçok araç ve gereçlerin alımı ile Karain Havaalanı inşası, Efes, İnönü Eğitim Merkezlerinin geliştirilmesi ve diğer yarışma bölgelerinin alt yapı yatırımlarının olduğu, bu harcamaların FAI’yi ilgilendirmediği için FAI’nin 1 inci DHO ile ilan ettiği 10 000 000-ABD Dolarlık bütçede yer verilmediği, bütçeler arasındaki farkın buradan kaynaklandığı,

5. Türkiye’nin tanıtımının yapıldığı, naklen yayın ile video bant satışlarından THK’na gelir sağlandığı,

6. THK’nun bazı iş ve işlemlerinin incelenmesi için Bakanlık Makamının 7.7.1999 gün ve İl. İd. Gn. Md. 1432 sayılı onayı gereğince görevlendirilen (2) Mülkiye Müfettişi tarafından “Ziraî İlaçlama ve Orman Yangınları ile Mücadele Uçağı Üretim Projesinin; proje yeterliliği ve tecrübesi olmayan ve iflası uluslararası malî denetimlerle de belgelenen İngiliz EPA firmasına verildiği, bu firmanın (4) adet personelinin bulunduğu, üretim tesisi ve teknik personelin olmadığı, ayrıca sözkonusu proje ile ilgili olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, TAI ve TUSAŞ gibi uzman kuruluşlardan görüş alınmadığı, EPA Firmasının bugüne kadar sadece (5) adet deneme uçağı ürettiği ve yeterli uçuş deneyiminin olmadığı, proje için teklif veren ABD’nin AYRES, NEXUS ve AIR TRACTOR Firmalarının, dünya piyasalarında tanınan, güvenirliği ve deneyimi kanıtlanmış firmalar olmasına rağmen, EPA Firmasının seçiminin uygun bir tercih olmadığı ve bu nedenle Türk Hava Kurumunun büyük oranda zarara uğratıldığı” konusunda inceleme yapıldığı ve düzenlenen 6.9.1999 gün ve 36/27, 147/36 sayılı raporun, gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği, ayrıca bazı usulsüz harcama ve işten çıkarmaların yapıldığı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı hususu 5.8.1999 gün ve 39/26, 147/33 sayılı İnceleme Raporundan anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

 

I. Dünya Hava Oyunları Gelir Gider Tablosu

Gelirler Giderler

1. Yarışmacı katılım payları 2 123 315 $ 1. Genel giderler 8 353 816 $(*)

a) 1996 yılı 212 632 a) 1995 yılı 115 847

b) 1997 yılı 1 097 029 b) 1996 yılı 3 047 469

c) 1998 yılı 3 654 c) 1997 yılı 5 080 215

d) 1998 yılı 110 285

2. Sponsorluk gelirleri 212 624 $ 2. Personel Giderleri 363 273 $

a) 1996 yılı 187 154 a) 1996 yılı 160 025

b) 1997 yılı 25 470 b) 1997 yılı 199 245

3. Bağış gelirleri 591 593 3. Mlz. Teçhizat Alm. 2 957 465 $

a) 1996 yılı 10 485 a) 1996 yılı 321 670

b) 1997 yılı 581 108 b) 1997yılı 235 795

c) 2 adet cessna car. 2 400 000

4. Film Satış Gelirleri 150 871 $ 4. Ant.Karain hv. aln. 2 026 008 $

+

Gelirler Toplamı 3 078 403 $ 5. Finansman (faiz) gid. 4 591 034 $

5. Kurum Özkaynak karş. 6 213 193 $

6. Bankalardan alınan krediler 9 000 000 $

+ +

Toplam Bütçe 18 291 596 $ 18 291 596 $

* Dünya Hava Oyunlarının yurtiçi/yurtdışı tanıtım organizasyon giderleri, PİAR, reklam, TV, 3 000 yarışmacı ile hakem, idarece vs. iaşe ve ibade giderleri ile FAI’ye yapılan ödemeler, FAI personelinin harcırah, ulaşım giderleri ile açılış kapanış tören giderleri.

NOT: Genel gider 8 353 816 Amerikan Dolarından; yarışmacı katılım payları, sponsorluk gelirleri ve bağışlar olarak 3 078 403 Amerikan Doları gelir sağlandığından 4 591 034 Amerikan Doları tutan finansman giderleri hariç olmak üzere Dünya Hava Oyunları için Türk Hava Kurumunca yapılan gerçek harcama tutarı 5 275 413 Amerikan Doları’dır.

Remzi Çelik

Muhasebe Müdürü

3. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, THK tarafından toplanan fitre, zekat ve kurban derilerinden elde edilen gelir payların ilgili kurumlara verilmediği iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/799)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

22.10.1999

Dr. Azmi Ateş

İstanbul

Sorular :

29.7.1999 tarihinde bakanlığınıza sorduğum soru önergesine verdiğiniz 11.8.1999 tarih ve 186077 sayılı cevapta bakanlığınıza bağlı mülkiye müfettişlerinin soru önergemdeki hususlarla ilgili olarak THK hakkında inceleme başlattığını ve bu inceleme sonucunda önergeye cevap verileceğini ifade etmiştiniz.

Bu meyanda daha önce bakanlığınıza yöneltmiş olduğum sorularımı tekrar ediyorum.

Yasalar gereği, THK tarafından toplanan fitre, zekat ve bağırsaklardan elde edilen gelirin % 40’ını kuruma, % 25’ini Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna, % 15’ini Kızılay’a, % 15’ini Çocuk Esirgeme Kurumuna, % 5 ini de Diyanet Vakfına bırakması gerekmektedir. Oysa, THK’nın kurban derilerinden elde ettiği gelirden adı geçen kurumların paylarını 1992 yılından beri ödemediği adı geçen kurumlardan bazılarının yetkilileri tarafından ifade edilmişti. Buna göre,

1. THK’nun 1992 yılından itibaren 1998 yılına kadar toplanan fitre, zekat, kurban deri ve bağırsaklarından yıllara göre elde ettiği gelir miktarı ne kadardır?

2. Bu toplam gelirin yukarıda adı geçen Kurumlara yıllara göre ödenmesi gereken miktarı ne kadardır?

3. Hangi gerekçeyle bu kurumların payı ödenmemiştir? Bununla ilgili olarak bugüne kadar kanunî bir işlem yapılmış mıdır?

4. Ödenmediği ortaya çıktıktan sonra, herhangi bir ödeme yapmak için bir takvim belirlenmiş midir?

5. Eğer belirlenmişse, şimdiye kadar ne kadarı ödenmiştir?

6. Mülkiye müfettişlerince bu mevzu ile ilgili inceleme başlatıldığını ifade etmiştiniz; inceleme hangi safhadadır? Bununla ilgili herhangi bir hukukî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 2.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/271262

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 29.6.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/89-442/1703 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 5.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/799-2335/6138 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen ilgi (a) ve (b) soru önergelerinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Türk Hava Kurumu’nun 1992-1998 yılları arasında topladığı fitre ve kurban derisi gelirlerinin dağılımını gösteren liste Ek-1’de sunulmuştur.

2. Türk Hava Kurumu’nun paydaş kuruluşlara olan borçlarını gösterir liste Ek-2’de sunulmuştur.

3. Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubunca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1 Ocak 1995-31 Aralık 1997 tarihlerini içeren) yapılan denetim sonucunda, 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununa dayanılarak hazırlanan “Yardım Toplama Kanununun Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik” in 18 inci Maddesi ihlal edildiğinden dolayı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, anılan Başsavcılıkça 26.4.1999 gün ve Basın Hz. 1998/631-Basın Kr. 1999/479 sayı ile takipsizlik kararı verildiği,

4. 5. THK tarafından ödemenin şekli ve planı konusunda paydaş kuruluşlarla görüşmelerin sürdürüldüğü,

6. THK’nun bazı iş ve işlemlerinin incelenmesi için Bakanlık Makamının 7.7.1999 gün ve İl. İd. Gn. Md. 1432 sayılı onayı gereğince görevlendirilen (2) Mülkiye Müfettişi tarafından “Ziraî İlaçlama ve Orman Yangınları ile Mücadele Uçağı Üretim Projesinin; proje yeterliliği ve tecrübesi olmayan ve iflası uluslararası malî denetimlerle de belgelenen İngiliz EPA firmasına verildiği, bu firmanın (4) adet personelinin bulunduğu, üretim tesisi ve teknik personelin olmadığı, ayrıca sözkonusu proje ile ilgili olark Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Savunma Sanayiî Müsteşarlığı, TAI ve TUSAŞ gibi uzman kuruluşlardan görüş alınmadığı, EPA Firmasının bugüne kadar sadece (5) adet deneme uçağı ürettiği ve yeterli uçuş deneyiminin olmadığı, proje için teklif veren ABD’nin AYRES, NEXUS ve AIR TRACTOR Firmalarının, dünya piyasalarında tanınan, güvenirliği ve deneyimi kanıtlanmış firmalar olmasına rağmen, EPA Firmasının seçiminin uygun bir tercih olmadığı ve bu nedenle Türk Hava Kurumu’nun büyük oranda zarara uğratıldığı” konusunda inceleme yapıldığı ve düzenlenen 6.9.1999 gün ve 36/27, 147/36 sayılı raporun, gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği, ayrıca bazı usulsüz harcama ve işten çıkarmaların yapıldığı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı hususu 5.8.1999 gün ve 39/26, 147/33 sayılı İnceleme Raporundan anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

4. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, 1 inci Dünya Hava Oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak bir tanıtım şirketiyle yaptığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/800)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

22.10.1999

Dr. Azmi Ateş

İstanbul

Sorular :

29.7.1999 tarihinde bakanlığınıza sorduğum soru önergesine verdiğiniz 11.8.1999 tarih ve 186077 sayılı cevapta bakanlığınıza bağlı mülkiye müfettişlerinin soru önergemdeki hususlarla ilgili olarak THK hakkında inceleme başlattığını ve bu inceleme sonucunda önergeye cevap verileceğini ifade etmiştiniz.

Bu meyanda daha önce bakanlığınıza yöneltmiş olduğum sorularımı tekrar ediyorum.

1. Türk Hava Kurumu ile PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Limited Şirketi arasında 1995 yılında 1 inci Dünya Hava Oyunları’nın düzenlenmesiyle ilgili olarak reklam sponsorluk temini, tanıtım ve pazarlama gibi konularda sözleşme yapıldığı doğru mudur?

2. Doğru ise, sözleşmeye Kurum adına kimler imza koymuştur? Sözleşmenin mahiyeti nedir?

3. Bu anlaşma karşılığında THK şirkete harcama olarak dolar bazında ne kadar ödeme yapmıştır?

4. Sözkonusu tanıtım şirketi hangi kıstaslara göre değerlendirilerek sözleşme yapılmaya değer bulunmuştur? Bu sözleşme ne zaman sona ermiştir? Ayrıca tanıtım şirketi adına anlaşmayı kim imzalamıştır?

5. Şirketten sözleşme koşullarının yerine getirilmesi için teminat mektubu alınmış mıdır?

6. Sözleşme kapsamı THK tarafından konuyla ilgili hukukçulara inceletilmiş midir?

7. Sözleşme nasıl ve hangi şartlarda imzalanmıştır? Sözleşme imzalanırken Noter hazır bulunmuş mudur? Sözleşmeye imza koyan tarafların yetki belgeleri var mıdır?

8. THK ile PH Program Hizmetleri Ltd Şti arasında 5.12.1995 tarihinde imzalanan sözleşmede 27.3.1996 ve 6.12.1996 tarihlerinde iki defa değişiklik yapıldığı doğru mudur?

a) Doğru ise, hangi maddeleri nasıl ve niçin değiştirilmiştir?

b) Bu yapılan değişikliklerden sonra THK, şirkete dolar bazında ne kadar ödeme yapmıştır, hangi tarihlerde yapmıştır?

c) Yapılan bu ödemeleri PH şirketi THK’na geri ödemiş midir? Ne kadarını ne zaman ve nasıl ödemiştir?

9. THK’nun yaptığı bu ödemeye karşılık, PH Limited Şti. ne kadar reklam temin etmiştir? Ayrıca da sponsor bulmuş mudur? Bulmuş ise, kimleri bulmuştur?

10. Sayın Atilla Taçoy ve kurum yöneticilerden 1990 itibarıyla yıllara göre yurtdışına (özellikle İngiltere ve İsviçre’ye) yaptıkları seyahatlerin;

a) Kuruma maliyetî nedir?

b) Bu seyahatleri kimlerle yapmışlardır?

c) Bu seyahatler hangi ülkelere, hangi amaçla yapılmıştır?

11. Mülkiye müfettişlerince bu mevzu ile ilgili inceleme başlatıldığını ifade etmiştiniz; inceleme hangi safhadadır? Bununla ilgili herhangi bir hukukî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 2.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/271260

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 29.6.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/78-431/1692 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 5.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/800-2336/6139 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen ilgi (a) ve (b) soru önergelerinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Türk Hava Kurumu ile PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Limited Şirketi arasında 1 inci Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluk ve tanıtım hizmetlerinin yürütülmesine dair 5.12.1995 tarihinde bir sözleşme yapıldığı,

2. Bu sözleşmenin THK adına eski Genel Başkan Atilla Taçoy tarafından imzalandığı,

3. THK tarafından, 1 inci Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluk ve tanıtım hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak PH (Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Limited Şirketi)’ne 142 154 $ ödeme yapıldığı, Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubu’nca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1 Ocak 1995-31 Aralık 1997 tarihlerini içeren) yapılan denetim sonucunda bu ödemelere ilişkin; THK’nın PH şirketine, (27 348) Fransız Frangı, (2 200) ABD Doları ve toplam 278 867 236 TL. tutarındaki harcama karşılığında gerek sözleşme esas ve usullerine aykırı olarak ve gerekse kanunen geçerli bir belgeye dayandırılmadan usulsüz ödeme yapılarak, PH Şirketine verilen avansların mahsubu yapılırken parite farkından dolayı toplam (2 219 $) fazla ödeme yapılarak kurumun zarara uğratıldığı gerekçesiyle, 13.7.1998 tarih ve 173170 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Başsavcılıkça 26.4.1999 gün ve Basın Hz.1998/631-Basın Kr. 1999/479 sayı ile takipsizlik kararı verildiği,

Ayrıca Bakanlığıma bağlı Dernek Özel Denetleme Grubu’nun raporları üzerine 1 inci Dünya Hava Oyunları ve THK-PH Limited Şirketi ilişkileri ile ödemeleri Maliye Bakanlığı Müfettişlerince de soruşturulmuş olup, konunun MaliyeBakanlığı bir Baş Müfettişi tarafından 26.10.1999 tarih ve 16 sayılı rapor ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdi edildiği,

4. 5. THK ile PH Program Ltd. Şirketi arasında yapılan sözleşme Ek-1’de sunulmuştur.

6. 7. Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubunca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1 Ocak 1995-31 Aralık 1997 tarihlerini içeren) yapılan denetim sonucunda, THK eski Genel Başkanı ile PH Program Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi arasında 5.12.1995 tarihinde yapılan ve aynı tarihte imzalanarak yürürlüğe giren “ 1 inci Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluk ve tanıtım hizmetlerinin yürütülmesine dair sözleşmenin THK artırma-eksiltme ve ihale yönetmeliğinin 60 ncı maddesine göre Genel Yönetim Kurulu Kararı’na dayanılarak yapılmasının gerektiği ancak, bu konuda açıkça şirket ismi belirtilmek suretiyle kurum genel başkanına sözleşme yapma yetkisi veren genel yönetim kurulu kararı bulunmadan kurum genel başkanının, adı geçen şirket ile ödeme yetkisini aşan bir sözleşme yapmış olduğunun tespit edilmesinin ardından, 13.7.1998 tarih ve 173170 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Başsavcılıkça 26.4.1999 gün ve Basın Hz. 1998/631-Basın Kr. 1999/479 sayı ile takipsizlik kararı verildiği,

8. a) Sözleşmede yapılan değişiklikler Ek-2’de gönderilmiştir.

b) THK tarafından protokol kapsamında; 8.11.1996’da (17 000 $), 29.11.1996’da (25 000 $), 28.12.1996’da (20 000 $), 29.1.1997’de (20 000$), 27.2.1997’de (20 000$) olmak üzere (102 000 $) avans olarak ödendiği,

c) PH Ltd. Şti’nin avans olarak aldığı yukarıda belirtilen miktarları yapılan alımlar ve hizmet karşılığında THK’na verilen belge ve faturalarla kapattığı,

9. Kurumun sponsorluk gelirlerinin 212 624 $, bağış gelirinin ise 591 593 $ olduğu,

10. Türk Hava Kurumu Genel Başkanı ve Yönetim kurulu görevlilerinin 1990-1999 tarihleri arasında yurtdışına yapılan seyahatlere ilişkin liste Ek-3’de sunulmuştur.

11. THK’nun bazı iş ve işlemlerinin incelenmesi için Bakanlık Makamının 7.7.1999 gün ve İl. İd. Gn. Md. 1432 sayılı onayı gereğince görevlendirilen (2) Mülkiye Müfettişi tarafından “Ziraî İlaçlama ve Orman Yangınları ile Mücadele Uçağı Üretim Projesinin; proje yeterliliği ve tecrübesi olmayan ve iflası uluslararası malî denetimlerle de belgelenen İngiliz EPA firmasına verildiği, bu firmanın (4) adet personelinin bulunduğu, üretim tesisi ve teknik personelin olmadığı, ayrıca sözkonusu proje ile ilgili olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Savunma Sanayiî Müsteşarlığı, TAI ve TUSAŞ gibi uzman kuruluşlardan görüş alınmadığı, EPA Firmasının bugüne kadar sadece (5) adet deneme uçağı ürettiği ve yeterli uçuş deneyiminin olmadığı, proje için teklif veren ABD’nin AYRES, NEXUS ve AIR TRACTOR Firmalarının, dünya piyasalarında tanınan, güvenirliği ve deneyimi kanıtlanmış firmalar olmasına rağmen, EPA Firmasının seçiminin uygun bir tercih olmadığı ve bu nedenle Türk Hava Kurumunun büyük oranda zarara uğratıldığı” konusunda inceleme yapıldığı ve düzenlenen 6.9.1999 gün ve 36/27, 147/36 sayılı raporun, gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği, ayrıca bazı usulsüz harcama ve işten çıkarmaların yapıldığı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı hususu 5.8.1999 gün ve 39/26, 147/33 sayılı İnceleme Raporundan anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

Sözleşme Değişikliği

Madde 1 : İşin Bedeli ve Hizmetlerin Gerektirdiği Giderler ile Kredi Verilmesi ve Ödenmesi

Türk Hava Kurumu ile PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Ltd Şti’i arasında yapılan 1 inci Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun Pazarlama, Halkla İlişkiler, Medya ve Reklam Satışları ile Sponsorluk, Merchandising ve Tanıtım Hizmetlerinin yürütülmesine dair 5.12.1995 tarihli sözleşme’nin, “İşin Bedeli ve Ödeme Şekli” ile ilgili IV üncü maddesi ve “Hizmetlerin Gerektirdiği Harcama Yetki ve Limiti” ile ilgili V inci maddesi yürürlükten kaldırılarak, bu konudaki hususlar aşağıda belirtildiği şekilde yeniden düzenlenmiştir.

1. İş bu sözleşme kapsamındaki organizasyon dolayısıyla sağlanacak katılım payları, devlet ve yerel yönetimler desteği, gerçek ve tüzel kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacak her türlü destek ve bağışlar ile Kurumca sağlanacak her türlü katkılar hariç olmak üzere; medya ve TV hakları ile reklam, sponsorluk ve merchandising türü sağlanacak toplam brüt gelir üzerinden % 20 oranında bir pay, işin bedeli olarak Kurum tarafından şirkete verilecektir.

2. Buna karşılık, iş bu sözleşme kapsamında bulunan organizasyonun gerektirdiği pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluklar, merchandising ve tanıtım hizmetleri ve işlerinin yürütülmesi için gerekli giderler (Personel, ofis kirası, ulaşım, iletişim ve her türlü işletme giderleri gibi) şirket tarafından karşılanacaktır.

3. Bu amaçla yukarıda belirtilen hizmetlerin ve işlerin yürütülmesi için Şirketçe ihtiyaç duyulan ve Kurumca 8 Kasım 1996 tarihinde verilen 17 000 $ ABD Doları tutarındaki krediye (borca) ilaveten;

a) 29 Kasım 1996 tarihinde 25 000 $ ABD Doları,

b) 28 Aralık 1996 tarihinde 20 000 $ ABD Doları,

c) 29 Ocak 1997 tarihinde 20 000 $ ABD Doları,

d) 27 Şubat 1997 tarihinde 20 000 $ ABD Doları,

olmak üzere, toplam 102 000 $ ABD Doları tutarındaki kredi, Kurum tarafından şirkete sağlanacak ve bu 102 000 $ ABD Dolarlık kredi en geç Mayıs 1997 tarihinde Şirket tarafından Kuruma ödenecektir. Ancak ödeme zamanında yapılmadığı takdirde; sözkonusu kredi, şirketten yasal faizi ile birlikte tahakkuk ve tahsil edilecektir.

Madde II : İmza ve Yürürlüğe Giriş

İş bu Sözleşme değişikliği; sözleşmenin yürürlükten kaldırılan IV ve V nci maddeleri hariç, diğer tüm hükümleri yürürlükte kalmak kaydıyla, her birisi aynı derecede geçerli olmak üzere iki nüsha olarak düzenlenmiş ve 6 Aralık 1996 tarihinde Ankara’da taraflarca imzalanarak 1 Kasım 1996 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

Türk Hava Kurumu Adına PH Program Hizmetleri Üretim

ve Ticaret Limited Şirketi

Adı Soyadı : Prof. Dr. Attila Taçoy Adı Soyadı : M. Haluk Ar

Ünvanı : Genel Başkan Ünvanı : Genel Müdür

Tarih : 6 Aralık 1996 Tarih : 6 Aralık 1996

ek–1

1 st World AIR Games

Turk Hava KurumU

AtatUrk Cad. 33

Opera-Ankara

Turkey

Facture No 3692 Monaco, Ic 28.9.1997

EEC no FR 72000027762

V/Ref.

MIPCOM’97-26 au 30 Septembre- CANNES

STAND No RO D 21

Location de (rental of) :

2 moniteurs 21” (monitors)

1 lecteur VHS (VCR video player)

1 lecteur BETACAM SP Pal (Betacam player)

2 supports (Stands)

Montant total : 11 200 00

MONTANT H.T. 11 200 00

TVA

MONTANT T.T.C. 11 200 00

V/ACOMPTE

SOLDE A PLAYER 11 200 00

Türk Hava Kurumu ile PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Ltd. Şti

arasında

1. Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun

Pazarlama, Halkla İlişkiler, Medya ve Reklam Satışları ile

Sponsorluk “Merchandısıng” ve Tanıtım Hizmetlerinin Yürütülmesine

Dair Sözleşme

Atatürk Bulvarı No. 33 Opera-Ankara adresinde olan Türk Hava Kurumu ile, Metehan Sokak 19/1 Ulus-İstanbul adresinde olan PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Ltd. arasında aşağıda belirtilen hususlarda taraflar mutabakata varmışlardır.

Madde 1 : Tanımlar;

Sözleşmenin bundan sonraki bölümünde;

Kurum : Türk Hava Kurumunu,

FAI : Uluslararası Havacılık Federasyonu

olup, Organizasyonun sahibini,

Organizasyon : 1 inci Dünya Hava Oyunlarını,

Danışma Kurulu : Organizasyon için Kuruma gerekli desteği sağlamak üzere,

iştigal konularında Türkiye’nin önde gelen ve havacılığa ilgi

duyan kişilerden Kurum tarafından oluşturulan Kurulu,

Şirket : PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Ltd. Şti’ni ifade

etmek üzere kullanılacaktır.

Madde II – Görev, Yetki ve Sorumluluklar

İşbu sözleşme kapsamında Şirketin görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirlenmiştir.

1. Danışma Kurulunun genel sekretaryasını yürütür. Danışma Kurulunun toplantılarını düzenler, Başkan ile birlikte toplantı gündemlerini hazırlar, toplantılarda alınan tüm kararları Danışma Kurulu üyelerine bildirir. Şirket bu amaçla muhatap olarak M. Haluk Ar’ı görevlendirecek ve işbu madde kapsamında görev, yetki ve sorumlulukları Kurumun onayı alınmadan bir başkasına devredilemeyecektir.

2. Pazarlama ve Halkla İlişkiler programını hazırlar.

3. Projenin; stratejik planı çerçevesinde oturtulmuş/oturtulacak olan pazarlama halkla ilişkiler programını yürütür ve öngörülen medya ve reklam satışları ile sponsorlukları ve projenin medyadaki tanıtımını yapar.

4. Bu programı projenin stratejik plan ve çalışma programı çerçevesi içerisine oturtarak Kurum ve Danışma Kurulunun onayına sunar.

5. Yine bu programın uygulanmasında (Proje Koordinatörlüğü ile eşgüdüm halinde) Pazarlama ve Halkla İlişkiler programını yürütür.

6. Bu madde kapsamına giren hususlarda Kurumun Başkanının vereceği diğer iş ve görevleri yapar.

Madde III – Sözleşmenin Süresi

1. İşbu sözleşmenin süresi imza tarihinde başlar ve 31.3.1998 tarihinde sona erer.

2. İşbu sözleşme organizasyonunun yapılacağı tarihinin herhangi bir sebeple ertelenmesi durumunda, o tarihteki koşullara göre gözden geçirilecek ve yeniden düzenlenecektir.

Madde IV – İşin Bedeli ve Ödeme Şekli

1. İşbu sözleşme kapsamında organizasyon dolayısıyla katılım payları, devlet ve yerel yönetimler desteği, gerçek ve tüzel kişi, kurum ve kuruluşlarca yapılacak her türlü destek ve bağışlar ile Kurumca sağlanacak her türlü katkılar hariç olmak üzere; medya ve TV hakları ile reklam, sponsorluk ve merchandising türü sağlanacak toplam brüt gelir üzerinden % 2,5 oranında bir pay, işin bedeli olarak, kurum tarafından şirkete ödenecektir.

2. Yukarıda 1 inci paragrafta sözü edilen ve Kurum tarafından şirkete işin bedeli olarak ödenecek % 2,5 oranındaki meblağ; her bir sözleşme veya faaliyet yoluyla sağlanan toplam gelir üzerinden belirlenecek (veya hesaplanacak) ve fakat bunlarla ilgili ilk gelir girişinden itibaren fatura karşılığı peşinen mahsup edilecektir.

3. Bu amaçla işin başlaması için eşit miktardaki bir “teminat senedi” karşılığında Kurum tarafından şirkete 30 000 US $ tutarında ve avans şeklinde bir ödeme işbu sözleşmenin imza tarihinde yapılacaktır.

4. Yukarıda belirtilen 30 000 US $ tutarındaki avansa ilave olarak organizasyon kapsamında şirket tarafından sağlanan ilk gelir girişinden 20 000 US $ tutarındaki bir meblağı Kurum ödeyecektir. Bundan böyle sözleşme kapsamında bağlanan toplam gelir bağlantıları 2 000 000 US dolara (veya eşdeğer dövize) ulaşıncaya kadar, şirkete kurum tarafından herhangi bir ödeme yapılmayacak ve yukarıda belirtilen toplam 50 000 US $ fatura karşılığı mahsup edilecektir. Bu mahsup işlemini müteakip şirketçe verilmiş olan “teminat senedi” Kurum tarafından iade edilecektir.

Madde V – Hizmetlerin Gerektirdiği Harcama Yetki ve Limiti

1. İşbu sözleşmenin kapsamında bulunan organizasyonun gerektirdiği ve Projenin Stratejik Planına oturtulmuş/oturtulacak olan pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları ile sponsorluklar, merchandising ve tanıtım hizmetleri ve işlerinin yürütülmesi için Kurum tarafından şirkete, proje gereğince fiilen gerçekleşen/gerçekleşecek olan gelir girdilerinin % 10 oranında harcama yetkisi ve limiti tanınmıştır.

2. Yukarıda belirtilen harcama yetki ve limiti; hizmetlerin gerektirdiği ihtiyaçlara bağlı olarak Kurumun onayı alınmak kaydıyla artırılabilir veya azaltılabilir.

3. Aynı şekilde yukarıdaki birinci paragrafta belirtilen hizmet ve işlerin yürütülmesi amacıyla üç aylık geçiş dönemi için Kurum tarafından Şirkete Aralık 1995 ile Ocak ve Şubat 1996 aylarında olmak üzere 5 000 US $/ay tutarında avans verilecek ve bu avans şirket tarafından fatura karşılığı mahsup edilecektir.

Madde VI – Fesih ve Tazminatlar

1. İşbu sözleşme hükümleri; sözleşmede öngörülen süre içerisinde taraflarca normal olarak uygulanacaktır.

2. İşbu sözleşme hükümlerinin sel, deprem, yangın, savaş hali, isyan, hükümetin kontrol edemediği iç ayaklanma, ihtilal, ambargo, grev ve lokavt gibi “mücbir sebepler” (Force majeure) olarak belirlenen sebepler ile tarafların kendi kontrolleri dışında gelişen ve kendi ellerinde olmayan sebepler dolayısıyla uygulanmasının imkansız hale gelmesi durumlarında tarafların herhangi bir hukukî ve malî tazmin sorumluluğu bulunmayacaktır.

3. Taraflardan herhangi biri, iş bu sözleşme hükümlerini tek taraflı olarak uygulamadığı veya ihlal ettiği takdirde yükümlülüklerin yerine getirilmesi diğer tarafça yazılı olarak talep edilir. Yazılı bildirim tarihinden itibaren yedi iş günü içerisinde bildirime konu olan husus düzeltilmediği veya tekrarı halinde, herhangi bir yazılı bildirime hacet kalmaksızın işbu sözleşmeyi, yükümlülüklerin yerine getirilmesini talep eden taraf herhangi bir cezaî şart tazminatı ödenmeksizin feshetme hakkına sahip olacaktır.

4. Taraflardan herhangi biri işbu sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız şekilde feshettiği takdirde; olaya sebebiyet veren taraf diğer tarafa; sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar organizasyon kapsamında sağlanan medya ve TV hakları ile reklam, sponsorluk ve merchandising türü ABD doları cinsinden brüt gelirler toplamı üzerinden % 1,5 oranında cezaî şart tazminatı ödeyecektir.

Madde VII – Uyuşmazlıkların Çözümü

1. İşbu sözleşmenin yorumlanması veya uygulanmasından doğan/doğacak her türlü uyuşmazlıklar, taraflar arasında görüşmeler yoluyla öncelikle sulhen çözümlenecektir.

2. Bu görüşmelerden 15 gün içerisinde bir sonuç alınamadığı takdirde, taraflar sorunu tahkim yoluyla çözümlemek için hakeme gideceklerdir. Tahkim usulünden de 15 gün içerisinde bir sonuç alınamazsa uyuşmazlığın çözümü için yargı yoluna başvurabileceklerdir. Bu durumda Ankara mahkemeleri ve İcra daireleri yetkili olacaktır.

Madde VIII – Tebligat

İşbu sözleşmenin başlangıç kısmında yazılı bulunan tarafların işyeri adresleri aynı zamanda tebligat adresleridir. Adres değişiklikleri; değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren en geç 10 gün içerisinde diğer tarafa yazılı olarak bildirilecek, aksi takdirde eski adrese yapılan/yapılacak tebligat taraflara yapılmış sayılacaktır.

Madde IX – İmza ve Yürürlüğe Giriş

İşbu sözleşme herbirisi aynı derecede geçerli olmak üzere iki nüsha olarak düzenlenmiş ve 5.12.1995 tarihinde Ankara’da imzalanarak imza tarihinde yürürlüğe girmiştir.

THK ADINA PH Program Hiz. Ltd. Şti Adına

Adı, Soyadı : Prof. Dr. Atilla Taçoy Adı, Soyadı : M. Haluk Ar

Unvanı : THK Genel Başkanı Unvanı : Genel Müdür

Tarih : 5.12.1995 Tarih : 5.12.1995

Sözleşme Değişikliği

Madde I. – İşin Bedeli ve Hizmetlerin Gerektirdiği Giderler İle Kredi Verilmesi ve Ödenmesi

Türk Hava Kurumu ile PH Program Hizmetleri Üretim ve Ticaret Ltd Şti. arasında yapılan 1 inci Dünya Hava Oyunları Organizasyonunun Pazarlama, Halkla İlişkiler, Medya ve Reklam Satışları ile Sponsorluk, Merchandising ve Tanıtım Hizmetlerinin yürütülmesine dair 5.12.1995 tarihli sözleşmenin, “İşin Bedeli ve Ödeme Şekli” ile ilgili IV nci maddesi ve “Hizmetlerin Gerektirdiği Harcama Yetki ve Limiti” ile ilgili V inci maddesi yürürlükten kaldırılarak, bu konudaki hususlar aşağıda belirtildiği şekilde yeniden düzenlenmiştir.

1. İş bu sözleşme kapsamındaki organizasyon dolayısıyla sağlanacak katılım payları, devlet ve yerel yönetimler desteği, gerçek ve tüzel kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacak her türlü destek ve bağışlar ile Kurumca sağlanacak her türlü katkılar hariç olmak üzere; medya ve TV hakları ile reklam, sponsorluk ve merchandising türü sağlanacak toplam brüt gelir üzerinden % 20 oranında bir pay, işin bedeli olarak Kurum tarafından şirkete verilecektir.

2. Buna karşılık, işbu sözleşme kapsamında bulunan organizasyonun gerektirdiği pazarlama, halkla ilişkiler, medya ve reklam satışları sponsorluklar, merchandising ve tanıtım hizmetleri ve işlerinin yürütülmesi için gerekli giderler (Personel, ofis kirası, ulaşım, iletişim ve her türlü işletme giderleri gibi) şirket tarafından karşılanacaktır.

3. Bu amaçla yukarıda belirtilen hizmetlerin ve işlerin yürütülmesi için Şirketçe ihtiyaç duyulan ve Kurumca 8 Kasım 1996 tarihinde verilen 17 000 ABD Doları tutarındaki krediye (borca) ilaveten;

a) 29 Kasım 1996 tarihinde 25 000 ABD Doları,

b) 28 Aralık 1996 tarihinde 20 000 ABD Doları,

c) 29 Ocak 1997 tarihinde 20 000 ABD Doları,

d) 27 Şubat 1997 tarihinde 20 000 ABD Doları,

olmak üzere, toplam 102 000 ABD Doları tutarındaki kredi, Kurum tarafından şirkete sağlanacak ve bu 102 000 ABD Dolarlık kredi en geç Mayıs 1997 tarihinde Şirket tarafından Kuruma ödenecektir. Ancak ödeme zamanında yapılmadığı takdirde; sözkonusu kredi, şirketten yasal faizi ile birlikte tahakkuk ve tahsil edilecektir.

Madde II : İmza ve Yürürlüğe Giriş

İşbu Sözleşme değişikliği; sözleşmenin yürürlükten kaldırılan IV ve V nci maddeleri hariç, diğer tüm hükümleri yürürlükte kalmak kaydıyla, her birisi aynı derecede geçerli olmak üzere iki nüsha olarak düzenlenmiş ve 6 Aralık 1996 tarihinde Ankara’da taraflarca imzalanarak 1 Kasım 1996 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

Türk Hava Kurumu Adına PH Program Hizmetleri Üretim

ve Ticaret Limited Şirketi

Adı, Soyadı : Prof. Dr. Attila Taçoy Adı, Soyadı : M. Haluk Ar

Unvanı : Genel Başkan Unvanı : Genel Müdür

Tarih : 6 Aralık 1996 Tarih : 6 Aralık 1996

5. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay İli Söğüt Beldesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/817)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Geçer

Hatay

Hatay İlimiz Hassa İlçesine bağlı 2 500 civarında nüfusa sahip olan Söğüt beldesinde bulunan sağlık ocağının yer bakımından ve gerekli tıbbî malzemenin yetersiz olmasından dolayı yöre insanımıza yeterli hizmeti verememektedir.

Söğüt beldemiz köy statüsünde iken 1994 yılında köy muhtarlığı tarafından sağlık ocağı yapılması için yer tahsis edilmesine rağmen hâlâ herhangi bir işlem yapılmamıştır.

S–1. Söğüt beldemiz yöre halkına gerekli hizmeti verebilecek günümüz şartlarına göre iç donanım ve tıbbî malzemeye sahip bir sağlık ocağı yapılması için herhangi bir çalışmanız var mı? Acil durumlarda hasta ve yaralı taşıyabilecek bir ambulans tahsis edilemez mi?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 6.12.1999

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B100TSH0130001-15693

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.11.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2564 sayılı yazıları.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer tarafından, Hatay İli Söğüt Beldesinin sağlık ocağı ve ambulans ihtiyacı ile ilgili olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in “Hatay İli Söğüt Beldesinin sağlık ocağı ve ambulans ihtiyacı”na ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

“Hatay İlimiz Hassa İlçesine bağlı 2 500 civarında nüfusa sahip olan Söğüt beldesinde bulunan sağlık ocağının yer bakımından ve gerekli tıbbî malzemenin yetersiz olmasından dolayı yöre insanımıza yeterli hizmeti verememektedir.

Söğüt beldemiz köy statüsünde iken 1994 yılında köy muhtarlığı tarafından sağlık ocağı yapılması için yer tahsis edilmesine rağmen hâlâ herhangi bir işlem yapılmamıştır.

S–1. Söğüt beldemiz yöre halkına gerekli hizmeti verebilecek günümüz şartlarına göre iç donanım ve tıbbî malzemeye sahip bir sağlık ocağı yapılması için herhangi bir çalışmanız var mı? Acil durumlarda hasta ve yaralı taşıyabilecek bir ambulans tahsis edilemez mi?”

Cevaplar :

Hatay İli Hassa İlçesi Söğüt Beldesinde 1992 yılında planlanan ve aynı yıl hizmete giren sağlık ocağı, halen geçici binada hizmet vermektedir. Geçici binalarda hizmet veren sağlık ocaklarının daha iyi hizmet verebilmesi için, tip projeye uygun kendi binalarına kavuşturulması ve gerekli tıbbî araç, gereç ve cihazla donatılması, Bakanlığımızın da öncelikli hedefleri içinde bulunmaktadır. Ancak, gerek arsa temini ve gerekse bütçe imkanlarının kısıtlılığı nedeniyle her yıl az sayıda sağlık ocağı yatırım programına alınabilmekte ve müteakip yıllarda tamamlanmaya çalışılmaktadır.

Soru önergesine konu sağlık ocağı için, önergede de belirtildiği üzere, sağlık ocağı inşası için 1994 yılında arsa tahsisi yapılmıştır. Ancak, bütçe imkanlarının kısıtlılığı nedeniyle bugüne kadar mezkur sağlık ocağı binasının yatırım programına alınması mümkün olmamıştır.

Bu sağlık ocağımızın kendi binasına kavuşması için, imkanlar ölçüsünde önümüzdeki yılların yatırım programına alınmasına çalışılacaktır. Ancak, 2000 Yılı Yatırım Programında, Marmara Depreminden etkilenen illerdeki sağlık ocaklarının öncelikli olarak değerlendirilmesi sözkonusu olduğundan, mezkur sağlık ocağının 2001 ve sonrası yatırım programlarında değerlendirilmesi mümkün olacaktır.

Diğer yandan Hatay İli emrine, 1999 yılı içerisinde, tıbbî ve demirbaş malzeme temini için toplam 16 milyar 200 milyon TL ödenek gönderilmiştir. Mezkur sağlık ocağının eksik tıbbî malzeme ve demirbaş donanım ihtiyacının bu ödenekten karşılanması için Hatay Valiliği (Sağlık Müdürlüğü)’ne gerekli talimat verilmiştir.

Ayrıca, Bakanlığımızda tahsise hazır ambulans bulunmadığından, adı geçen sağlık ocağına hemen ambulans verilmesi mümkün olmamakla beraber, bu talep değerlendirmeye alınmıştır.

Gösterilen ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

6. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani-Güzekaya Köyü Sağlıkevi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/826)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Osman Aslan

Diyarbakır

Sağlık Bakanlığının 1990 yılı programında yer alan Diyarbakır-Ergani-Güzekaya Köyü Sağlıkevi inşaatının temeli atılmış ve inşaat belli bir seviyeye geldikten sonra 9 yıldan beri iş bırakılmıştır.

Gerek anılan köyün gerekse civar köylerinin sağlık hizmetlerinde önemli rol oynayacak olan sözkonusu Sağlıkevi inşaatının durdurulma nedenini açıklar mısınız? Bölge için çok acil ihtiyaç olan bu inşaatı tamamlamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 6.12.1999

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B100TSH0130001-15691

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.11.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2564 sayılı yazıları.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan tarafından, Diyarbakır-Ergani Gözekaya Köyü Sağlıkevi inşaatı ile ilgili olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın “Diyarbakır-Ergani Gözekaya Köyü Sağlıkevi

İnşaatı”na ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

“Sağlık Bakanlığının 1990 yılı programında yer alan Diyarbakır-Ergani-Gözekaya Köyü Sağlıkevi inşaatının temeli atılmış ve inşaat belli bir seviyeye geldikten sonra 9 yıldan beri iş bırakılmıştır.

Gerek anılan köyün gerekse civar köylerinin sağlık hizmetlerinde önemli rol oynayacak olan sözkonusu Sağlıkevi inşaatının durdurulma nedenini açıklar mısınız? Bölge için çok acil ihtiyaç olan bu inşaatı tamamlamayı düşünüyor musunuz?”

Cevaplar :

Diyarbakır İli Ergani İlçesi Gözekaya Sağlık Evi binasının inşasına, 1987 Yılı Yatırım Programında yer verilmiştir. Bu Sağlık Evi ile beraber aynı yıl, Diyarbakır İlinde 40 adet sağlık evi binası yapımı yatırım programında değerlendirilerek, İl Özel İdaresine gerekli ödenekler aktarılmıştır.

Bu kapsamda, Ergani Gözekaya Sağlık Evi binasının, 9.8.1990 tarihinde İl Daimi Encümenince ihalesi yapılmış ve sözleşmeye göre bitim tarihi, 1.11.1990 olarak belirlenmiştir. Ancak, müteahhit tarafından işin zamanından bitirilmemesi nedeniyle, noter kanalı ile İl Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce ihtar yazılmış; buna riayet etmeyerek işi bitirmeyen müteahhidin sözleşmesi 4.8.1991 tarihinde feshedilmiştir.

Sözkonusu Sağlık Evi binası inşaatının tamamlanmama nedeni budur. Diyarbakır İlinde bu Sağlık Evi inşaatından başka, aynı yıl Yatırım Programında yer alıp da tamamlanmayan başkaca bir sağlık evi inşaatı bulunmamaktadır. Gözekaya Sağlık Evi, halen 1999 Yılı Yatırım Programında yer almaktadır.

Gösterilen ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

7. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay’da sebzeciliğin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/920)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

S. Metin Kalkan Hatay

Hatay İlimizin ekonomi içerisinde tarım sektörü önemli bir paya sahip elverişli tarım alanı 270 000 hektar olup, nüfusun % 60 tarım-hayvancılıkla uğraşmaktadır. Maalesef sebze ziraatı yapılabilecek çok geniş alanlarda tarla ziraatı yapılmaktadır.

1. Çiftçimizin sebze ziraatına yönelik teşvik edici ve bilgilendirme çalışmaları yapılmakta mıdır?

2. Kaynak kullanımı destekleme fonundan sera yapımı teşvik edilmekte midir?

3. Son beş yılda Kaynak Kullanımı Destekleme fonundan ilimize ne kadar ödenek ayrılmıştır?

4. Sebze ziraatına yönelik AR-GE çalışmalarınız nelerdir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 6.12.1999

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.S.Ö.1.01/3069

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan’ın bila tarih ve 7/920-2766 esas sayılı yazılı soru önergesi.

İlgide kayıtlı soru önergesinde Bakanlığımızca cevaplandırılması istenen sorularla ilgili bilgiler aşağıya çıkarılmıştır:

Hatay İlinin ekonomisi içinde, tarım sektörü önemli bir paya sahiptir. Tarım alanı, 270 000 hektar olup, nüfusun % 60’ı tarım-hayvancılıkla uğraşmaktadır. Maalesef, sebze ziraatı yapılabilecek çok geniş alanlarda tarla ziraatı yapılmaktadır.

Soru 1. Çiftçimiz için sebze ziraatına yönelik teşvik edici ve bilgilendirme çalışmaları yapılmakta mıdır?

Cevap : Hatay İlinde; 1996-1999 yılları arasında demonstrasyon çalışmaları, çiftçi toplantıları, mekanizasyon çalışmaları, ev ekonomisi ve diğer çiftçi kursları, sergi ve diğer teşvik müsabakaları ile tarla günleri gibi çiftçi eğitim teknikleriyle toplam 82 931 çiftçi eğitilmiştir.

Çiftçi eğitimini destekleyici mahiyette olmak üzere, 38 629 adet kitle yayım vasıtası (çiftçi mektubu, liflet, kitapçık, broşür, sirküler mektup, afiş, video bant vb.) çiftçilere ulaştırılmıştır.

Çiftçileri eğitmek üzere; Alman Hükümeti ile ortak yürütülen “Sulu Tarım Alanlarında Tarımsal Mekanizasyon Eğitim Merkezi Projesi” kapsamında, 1996-1999 yılları arasında, toplam üç mühendis ve beş teknisyenin eğitimi tamamlanarak, sulama yardımcısı görevini ifa etmek üzere, görev yerlerine gönderilmişlerdir.

Hatay İlinde, 1991-1996 yılları arasında toplam 2 751 kişi, YAYÇEP (Televizyon Yoluyla Yaygın Çiftçi Eğitim Projesi) programlarına kayıt yaptırmıştır. Eğitim çalışmalarını desteklemek amacıyla bu kişilere, değişik konularda olmak üzere, toplam 9 754 adet YAYÇEP kitabı gönderilmiştir.

1998 yılında; Bakanlığımızca yürütülen eğitim ve yayım programları doğrultusunda, Hatay İlinde ev ekonomisi eğitimi çalışmaları çerçevesinde açılan 135 kursta 2 176 adet kadın çiftçi, Gıdaların Çeşitli Yöntemlerle Muhafazası Projesi çerçevesinde açılan 140 kursta da 866 adet kadın çiftçi eğitilmişlerdir.

Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi kapsamında düzenlenen 22 adet demonstrasyon çalışmasına, 180 çiftçi, 64 adet çiftçi toplantısına, 608 çiftçi katılmıştır. Aynı şekilde, düzenlenen iki tarla gününe de 44 adet çiftçi iştirak etmiştir. Bu arada, uzun ve kısa süreli olmak üzere açılan 50 kursta, 467 adet çiftçi eğitilmiştir. Yine Hatay İlinde yapılan hizmetiçi eğitimlerde, 13 adet teknik eleman eğitim görmüştür. Ayrıca, çiftçilere 261 adet sirküler mektup dağıtılmıştır.

1999 yılının ilk dokuz ayında, Hatay İlinde eğitim ve yayım programları doğrultusunda ve ev ekonomisi çerçevesinde açılan 116 kursta 1 951 adet, Gıdaları Çeşitli Yöntemlerle Muhafazası çerçevesinde açılan 85 kursta ise, 744 adet kadın çiftçi eğitilmişlerdir.

Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi kapsamında 13 demonstrasyon çalışması düzenlenmiş olup, bu çalışmalara 136 adet çiftçi katılmıştır. Aynı şekilde düzenlenen 31 çiftçi toplantısına 232 adet çiftçi iştirak etmiştir. Uzun ve kısa süreli olarak açılan 29 kursta, 227 adet çiftçi eğitilmiştir. Hizmetiçi eğitimlerde, Hatay İlinden 2 adet teknik eleman eğitilmiştir. Ayrıca, çiftçilere 60 adet sirküler mektup 70 adet broşür ve liflet dağıtılmıştır.

Soru 2. Kaynak kullanımı destekleme fonundan, sera yapımı teşvik edilmekte midir? Son beş yılda, kaynak kullanımı destekleme fonundan Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır?

Cevap : Hatay İline, Bitkisel Üretimi Geliştirme Projesi çerçevesinde, 4 000 dekarlık alanda, bağ-bahçe üretimini geliştirme çalışmaları öngörülmüştür. Bağ-bahçe üretimini geliştirme çalışmaları içinde, sebzecilikle ilgili faaliyetler de yer almaktadır. Sözkonusu proje için Hatay İline, 2000 yılında kullanılmak üzere, 4 milyar TL. ödenek tefrik edilmiştir.

Seracılık; Bakanlığımızca 21.2.1990 tarihinde, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu uygulamaları kapsamına alınmıştır. Fon uygulamaları, ülkemize 9 000 dekar sera ( 3 300 da. cam sera+5 700 da. plastik sera) varlığı kazandırmıştır. Ancak, KKDF uygulamaları, 13.1.1995 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan, 26.12.1994 tarih ve 94/6411 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Soru 3. Sebze ziraatine yönelik AR–GE çalışmalarınız nelerdir?

Cevap : Bölgede; sebze ziraatinin geliştirilmesine yönelik araştırma çalışmaları, İçel’de bulunan “Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü” ile Kahramanmaraş’ta bulunan “Kahramanmaraş Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülmektedir.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde, genel olarak domates, biber, patlıcan ve kabakta örtüaltı sebze yetiştiriciliğine uygun çeşit geliştirme çalışmaları ile sulama, gübreleme ve topraksız kültür yetiştiriciliği çalışmaları konularında araştırmalar yapılmaktadır.

Kahramanmaraş Tarımsal Araştırma Enstitüsünde ise, yörede yaygın olarak bulunan kırmızı biberlerde, seleksiyon ve adaptasyon konularında araştırma çalışmaları yürütülmektedir.

Sebzecilik konusundaki yeniliklerin, bölge çiftçisine yayım teşkilâtı elemanları tarafından aktarılması amacıyla her yıl, Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde “Örtüaltı Sebze Yetiştiriciliği” konusunda, hizmetiçi eğitim programı uygulanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.