Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 17 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

24 üncü Birleşim

24 . 11 . 1999 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

3. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

4. – Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun; Rize Milletvekili Ahmet Kabil, Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle ve Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşmalarına cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye-ABKarma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında açık bulunan üyelik için, aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi

2. – Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun Bosna-Hersek Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete Ankara Milletvekili Hayrettin Özdemir’in iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 22 arkadaşının, öğretmenliğin yeniden saygınlık kazanması ve öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/5) (S. Sayısı : 207)

2. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı : 198)

3. – 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/525) (S. Sayısı : 159)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, ruhsatlı silah sayısına ve bununla ilgili toplanan bağışlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/695)

2. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in;

– İstanbul Defterdarlığına ne zaman atama yapılacağına,

– Bakanlığın merkez ve taşra denetim elemanı sayısına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/805, 823)

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Ebediyete intikal eden Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı için saygı duruşunda bulunuldu.

Aydın Milletvekili Bekir Ongun, 24 Kasım Öğretmenler Gününe,

Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin sorunlarına,

Edirne Milletvekili Şadan Şimşek de, Edirne'nin düşman işgalinden kurtuluşunun 77 nci yıldönümüne;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Edirne Milletvekili Şadan Şimşek ve 21 arkadaşının, Edirne İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/95),

Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri ve 27 arkadaşının, sokak çocuklarının sorunlarının saptanarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/96),

İzmir Milletvekili B.Suat Çağlayan ve 21 arkadaşının, tütün mamullerinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik kamusal tedbirlerin araştırılması (10/97);

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, (6/194) esas numaralı sözlü soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Siyasî parti gruplarının TBMM Başkanlık Divanında sahip oldukları üyeliklerin görev yerleri dağılımında, siyasî parti grupları yüzde oranlarında sonradan meydana gelen eşitlik nedeniyle değişikliğe gerek olmadığına,

Geçen yasama döneminde kurulmuş Meclis soruşturması komisyonlarınca rapora bağlanmış olan önergeler ile rapora bağlanmamış olan önergelerde belirtilen ilgililer hakkında Anayasanın 100 üncü maddesine göre, geçen yasama döneminde ilgileri nedeniyle birleştirilen (9/40) ve (9/41) esas numaralı Meclis soruşturmaları önergeleri için bir, diğer önergelerin her biri için de bir olmak üzere, görüşme yapılmaksızın 15 Meclis soruşturması komisyonu kurulmasına ve komisyonların ilk iki aylık çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasına;

İlişkin Başkanlık,

Genel Kurulun 24 Kasım 1999 Çarşamba ve 25 Kasım 1999 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmasına, gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin 25 Kasım 1999 Perşembe günü saat 24.00'e kadar bitirilememesi halinde saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam olunarak tamamlanmasına, 24 Kasım 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine, 23 Kasım 1999 Salı günü gündemdeki sunuşların bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek;

Önerileri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında (2/142),

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, 6831 Sayılı Orman Kanununun 34 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair (2/265);

Kanun tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Altı ilde uygulanmakta olan olağanüstü halin 30 Kasım 1999 günü saat 17.00'den geçerli olmak üzere, bir ilden kaldırılmasına ve beş ilde dört ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

24 Kasım 1999 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.56'da son verildi.

Nejat Arseven

Başkanvekili

Cahit Savaş Yazıcı Hüseyin Çelik

İstanbul Van

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

No. : 34

II. – GELEN KÂĞITLAR

24 . 11 . 1999 ÇARŞAMBA

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde yaşandığı iddia edilen yolsuzluklara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/283) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1999)

2. – Denizli Milletvekili Salih Erbeyin’in, Denizli’nin sulama suyu ve toplulaştırma projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/284) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç Millî Eğitim Müdürlüğü Hizmet Binası inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/285) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

4. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/286) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

5. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, “Bitki Besleme” adlı yayında bilim hırsızlığı yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/287) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/288) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/289) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/290) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde Kadastro Müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/291) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.1999)

10. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/292) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

11. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Olağanüstü Hal Bölgesindeki Çocuk Esirgeme Kurumlarında görevli öğretmenlerin kademe ilerlemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi (6/293) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

12. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda idareci olarak çalışan öğretmenlerin makam tazminatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/294) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

13. – Hakkari Milletvekili Hakkı Töre’nin, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hayvan sevkiyatı konusunda uygulanan ambargonun ne zaman kaldırılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/295) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

14. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa İli İnegöl İlçesinde uygulanan taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/296) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

Yazılı Soru Önergesi

1. – Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş’ın, Vakıf şerhi bulunan taşınmaz mallara ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önegesi. (7/924) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 22 arkadaşının, öğretmenliğin yeniden saygınlık kazanması ve özlük haklarının iyileştirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.1999)

Geri Alınanan Yazılı Soru Önergesi

1. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen, bakanlıkça 57. Hükümet döneminde belediyelere gönderilen para miktarına ilişkin Maliye Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 24.11.1999 tarihinde geri almıştır.

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

24 Kasım 1999 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 üncü Birleşimini, eğitim ordumuzun değerli mensuplarını Öğretmenler Gününde saygıyla selamlıyarak açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen Rize Milletvekili Ahmet Kabil'e aittir.

Buyurun Sayın Kabil. (Alkışlar)

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, bütün öğretmenlerimizi ve dinleyen herkesi saygıyla selamlıyor; Öğretmenler Gününü kutluyorum.

Ayrıca, iki gün önce, müessif bir kazada Hak'kın rahmetine kavuşan Gaziantep Milletvekili Bedri İncetahtacı'ya Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, toplumda, artık, hızlı değişim süreci devam etmektedir. Teknolojideki değişiklikler, çağımızı, bilgi ve iletişim çağı haline getirmiştir. Bana göre, ülkeler arasındaki var olma yarışı, gerçekte, eğitimdeki yarışla başlar. Gençlerimizi bu amansız yarışa hazırlayacak öğretmenlerimize de, her zamankinden daha fazla görev düşmektedir. Ülkelerin kalkınmasında ve demokrasilerin güçlenmesinde en etkili güç, eğitilmiş insangücüdür; bunu sağlayacak da öğretmenlerimizdir.

Hepimizi yetiştiren, yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimizi tanımlayacak olursak, öğretmen, Millî Eğitim Temel Kanununun tarif ettiği ölçüler içerisinde, yetiştirdiği öğrencilerin, vatanını, bayrağını, milletini, dinini, ailesini ve öğretmenini ve bütün insanları seven, sevgiyi ve bilgiyi paylaşmasını bilen, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, millî ve manevî değerlerimize sahip çıkan, çevreyi ve kültür varlıklarını koruyan, millî değerlerin, millî kültürün gelecek nesillere güçlenerek aktarılmasını sağlayan, Türkiye'nin bütünlüğüne yürekten inanmış gençleri yetiştiren kişilerdir.

Öğretmenlik camiası kutsal bir kurumdur. Davranışları ve alışkanlıklarıyla, yukarıda tanımladığımız sıfatla bağdaşmayan kişilerin veya artniyetli, bu müeseseye sızmak isteyenlerin, öğretmenlerimizin arasında barındırılmayacağından eminim. Bu niteliklere, bu sorumluluklara sahip olması gereken öğretmenlerin, çağdaş bir eğitim sistemi içerisinde, en mükemmel şekilde yetiştirilmeleri gerekiyor. 19 uncu Dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, öğretmenlerin yetiştirilmesi ve sorunlarını araştıran -benim de Başkan Yardımcısı olduğum- araştırma komisyonunca bir rapor hazırlanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu. Bu rapor hazırlanırken Millî Eğitim Bakanlığı üst düzey bürokratlarından, Millî Eğitim il müdürlüklerinden, mevcut öğretmen kuruluşlarından, geçmiş Millî Eğitim Şûra kararlarından görüş almak suretiyle, öğretmenlerimizin yetiştirilme sistemi, sosyal statülerinin iyileştirilmesi, eğitim ortamının iyileştirilmesi, özlük haklarındaki sorunların giderilmesi, hizmetiçi eğitim sorunları ve istihdam sorunları ayrı ayrı incelenmiş ve rapora bağlanmıştır. Benim teklifim, bu çok kapsamlı raporun arşivden alınarak, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesidir. Sorunları halledilmiş, yeni gelişmeleri takip edebilen, bilgili, eğitimden başka düşüncesi olmayan öğretmenlerin, ders anlatırken, ekonomik problemleri de olmayacak; kitap da, gazete de alacak; tatile veya tiyatroya da gidebilecektir.

Yüce Meclisin daha neler yapması gerektiğini araştırmalıyız. İlk olarak, birçok üniversitede değişik fakültelerde, değişik programlarla öğretmen yetiştirme yerine; yıllardır gündemde olan, sadece öğretmen yetiştiren üniversiteler kurulmalıdır. Bu üniversitelerde, Millî Eğitim Bakanlığımızın ihtiyaç duyduğu branşlarda ve ihtiyaç olacak miktarda öğretmen yetiştirilmelidir; yani, eğitimde de yeniden yapılanma kaçınılmazdır.

Öğretmen açığını kapatacağız diye, 1970'li yıllarda, lise ve dengi okul mezunlarına 2 ay kurs vermek suretiyle, sözde hızlandırılmış eğitimle öğretmen yetiştirmek dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bugün "her meslek mensubuna ihtiyaç var" diye "sen branş öğretmenisin" veya "sınıf öğretmenisin" demek de yanlıştır. Yıllardır okullarımızın büyük bir çoğunluğunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, tamamlayın...

AHMET KABİL (Devamla) – Yıllardır, okullarımızın büyük bir çoğunluğunda, bilhassa lisan dersleri boş geçmektedir. Benim talebelik yıllarımda, lisan hocalarımız "bir lisan, bir insandır" diye bizi teşvik ederlerdi. Şimdi, hocalarımıza hak veriyor ve onları şükranla anıyorum. Yani, iyi bir eğitim kavramı içerisinde, mutlaka, lisan bilmek şartı vardır diye düşünüyorum; ama, niçin, lisan programlarına önem verip, öğretmen yetiştiremiyoruz anlamak mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, öğretmenlerin içerisinde bulunduğu sıkıntılara çare bulabilirsek, önemli bir sosyal problemi çözmüş olacağız. Başlangıç olarak, mahrumiyet bölgesine tayin edilen öğretmenlerimize, kendilerine ev hazırlamaları için donanım kredisi verilmeli, kira ve mahrumiyet yardımı yapılmalıdır. Bu gibi teşvikler, öğretmenlerimizin, büyük şehirlerde veya şehir merkezlerinde yığılmasını da önleyecek, taşradaki çocuklarımıza da eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacaktır.

Büyük Atatürk'ün işaret ettiği gibi, öğretmenlerimizi de öğrencilerimizi de fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olarak yetiştirmeye devam etmeliyiz.

Sayın milletvekilleri, öğretmene saygı, kendimize ve topluma saygıdır. Sözlerime son verirken, başta, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, görevi başında şehit olan öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, bütün öğretmenlerimize, Yüce Heyetinize ve Sayın Başkana saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabil.

Sayın Bakanım, öğretmenler günü dolayısıyla, her üç konuşmayı da değişik arkadaşlarıma verdim. Zannediyorum, her üç arkadaşımızın konuşmasından sonra cevap verirsiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Lütfen efendim.

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz talebi, yine, Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen, Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle'ye aittir.

Buyurun Sayın Karakelle.

2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz almış bulunuyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan, 21 Kasım Pazar günü elim bir trafik kazası sonucu rahmeti rahmana kavuşan fikir ve gönül adamı Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı'ya Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Gaziantep halkına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bugün, gönül tezgahlarında bizleri ilmek ilmek, desen desen dokuyan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günüdür. Bu vesileyle başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Emekli öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler diliyorum. Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hiç şüphe yok ki, her meslek kutsaldır; ancak, öğretmenlik mesleğinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Hiçbir meslek düşünemezsiniz ki, hammaddesi insan, işleyeni insan, işleneni insan olsun. Öğretmenin rehberi ilim, vasıtası akıl, meskeni okul, silahı kitap, kılıcı tecrübe, kazancı evlat, marifeti ise sadece ve sadece hizmettir. Başöğretmen Atatürk'ün "ilk ve ortaöğrenim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin; fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki, çocuk, okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun" diyerek çerçevesini çizdiği eğitim, hiç şüphe yok ki, din ve vicdan hürriyetinin bulunduğu, öğrenme hakkının hiçbir zaman engellenmediği, millî hedefleri olan, millî davalara hizmet eden, muasır dünyada yerimizi almamızı sağlayacak bir eğitimdir. Günümüzdeki eğitim ve öğretim sistemini ise sizlerin takdirlerinize arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; medenî toplumların en önemli vazifelerinden biri de, eğitime verdikleri önemdir. Bilindiği üzere, eğitim, sağlık, beslenme, barınma ve savunma, insanlarımızın vazgeçilmez insanî ihtiyaçlarıdır. Ne var ki, diğer bütün ihtiyaçlar da eğitime muhtaçtır ve eğitimin kalitesine göre de, bunların kalitesi artar veya azalır.

Ülkemizde, savunma ordusundan sonra ikinci büyük ordu, hiç şüphesiz ki, eğitim ordusudur. Sayısı yarım milyonu bulan öğretmenlerimizin, büyük bir fedakârlıkla ve açlık sınırı altındaki ücretlerle çalıştıkları malumlarınızdır. Bütün çalışanlara olduğu gibi, öğretmenlerimize de, onurlarına yaraşır ücretler vermek için, ne yapıp yapıp kaynak üretmek, birkısım mutlu azınlığa hortumlanan kara delikleri kapatmak ve kamudaki israfı yok etmek zorundayız. Aksi takdirde, maaşları tutarındaki ev kiralarını dahi nasıl ödeyeceğini düşünen öğretmenlerimizden, elbette ki, istenen randımanı alamayız ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız da, istediğimiz gibi eğitilemez.

Malzemesi insan olan eğitim ordumuzun, tıpkı savunma ordumuz gibi özel bir ihtimama ve malî imkânlara ihtiyaç duyduğu hepimizce bilinmektedir; fakat, ne gariptir ki, iyileştirme yönünde, bugüne kadar, ciddî adımlar atılamamış, vaat edilen öğretmen personel kanunu da hep lafta kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "öğretmen mum gibidir, kendisi yanar, ama etrafını aydınlatır" vecizesi, hayatın katı gerçekleri karşısında, artık çok fazla bir anlam ifade edememektedir. Kendi hayatını başkalarının saadetlerine vakfederek teselli bulan ideal öğretmen tipine, iyice maddîleşen ve idealizmi hor gören dünyamızda sıkça rastlamak kolay değildir. Onun için, meseleye romantik tarafından değil, realist tarafından bakarak, öğretmenlerimizin hayat standartları mutlaka iyileştirilmelidir.

Bugünkü bütçe imkânlarıyla, sayıları 11 750 000'i bulan ilk ve ortaöğrenim öğrencilerimize kaliteli eğitim sağlamak mümkün değildir. Onun için, ne yapıp yapıp, eğitimde ciddî oranda özelleştirmeye mutlaka gitmeliyiz. Özel okul açan müteşebbisleri desteklemek yerine, bu okullarda çocuklarını okutan veliler desteklenmelidir. Bütün bunlar yapıldığı zaman, hem öğretmenimize daha iyi ücretler ödenebilir hem de devlet okullarındaki 80 kişilik sınıflardan 25 kişilik sınıflara kavuşmuş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karakelle, tamamlayın efendim.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, bugün, övgüler yağdırıp, törenlerle atamalarını yapıp, güvenlik güçlerimizin bile yılda bir iki kere gittiği, tabiri caizse, ülkemizin kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde Türk Bayrağını dalgalandırmak, Türk çocuğunu aydınlatmak üzere gönderdiğimiz gönül eri öğretmenlerimizin bugün eline geçen maaş 150 000 000 liradır. Eşiğinde bulunduğumuz 2000'li yıllara girerken, 57 nci hükümetten, bir eğitimci olarak, Türk öğretmeni adına dileğim şudur: Bölgenin, coğrafî yapısı göz önünde bulundurularak, köy, ilçe, merkez köy ve şehir merkezlerinde çalışan öğretmenler ile yardımcı ve genel idarî hizmetlerde çalışan personelin özlük haklarında, çalıştıkları yerlere, yörelere göre yeniden düzenlemeler yapılmalıdır.

Her öğretim yılı başında verilen, eğitime hazırlık ödeneği, en az 1 maaş tutarında olmalı, bu haktan diğer personel de yararlanmalıdır. Bugün 912 000 lira olan 1 saatlik ders ücreti de, günün şartlarına göre mutlaka yeniden düzenlenmelidir.

Zihinsel ve fiziksel yönden büyük bir yıpranmayla karşı karşıya kalan öğretmenlerimize ve Millî Eğitim personelimize de, Silahlı Kuvvetlerimize ve emniyet mensuplarına verilen yıpranma payı mutlaka verilmelidir.

24 Kasım Öğretmenler Gününde, öğretmenler ve diğer çalışanlara da, 1 maaş tutarında ikramiye verilerek, Öğretmenler Günü hamasetten kurtarılmalıdır. Bu hafta içerisinde, öncelikle, deprem bölgesindeki öğretmenlerimize bu yardım eli mutlaka uzatılmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, yarım milyon öğretmenimizle birlikte, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da duygularına tercümanlık ettiğime inanıyor, Yüce Heyetinizden destek bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakelle.

Gündemdışı üçüncü söz, yine aynı konuda; yani, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı'ya aittir. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

3. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

ŞENEL KAPICI (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce Gaziantep Milletvekilimiz Mehmet Bedri İncetahtacı kardeşimizi rahmetle anıyor; acılı ailesine, milletimize ve Meclisimize baş sağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 24 Kasım; cumhuriyetimizin en önemli yeniliklerinden biri; 3 Kasım 1928'de Türk harflerinin kabulü ve tatbikiyle, ulusumuzun Büyük Önderi Mustafa Kemal Atatürkümüze 1929'da "başöğretmen" unvanının verilişinin 70 inci yılı. Millet Meclisimizden bir öğretmen milletvekili olarak, ulusumuzun bütün öğretmenlerinin Öğretmenler Gününü kutlamak için gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Önce, ebediyete göç eden, demokratik, laik vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğrunda şehit düşen öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum.

Yaz-kış demeden, türlü zorluklar, yokluklar içerisinde, cumhuriyet düşmanı vatan hainlerinin kurşun tehditleri altında, amacı sevgi dolu güzel insan yetiştirmek olan, onları yönlendiren, özverili ve sadeliğin simgesi değerli öğretmenlerimiz, sizler, eğiterek, sosyal, kültürel ve ekonomik yönden insanları yetiştirir, bilgiyle değiştirirsiniz. Sizlerin yetiştirdiği iyi eğitimli bir toplumda çeteler, mafyalar türemez, demokratik, laik cumhuriyetimize saldırılar olmaz, Atatürk ilkeleri çiğnenmez.

En kârlı yatırım, insana olan yatırımdır. Deprem, büyük bir yer sarsıntısıdır; ama, en büyük deprem, bilgisizlik depremidir. Azimli, nitelikli, çalışkan, erdem sahibi, çağdaş insan yetiştirmek için gayret sarf eden siz öğretmenlerimizin, hepimizin üzerinde hakları vardır. Onun içindir ki, Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün 100 üncü doğum yılı kutlamalarından; yani, 1981 yılından itibaren, her 24 Kasımda Öğretmenler Günü kutlanmaya başlanmıştır.

Bu nedenle, öğretmen kimdir sorusuna, öğretmen öğretendir, bilgi verendir, anadır babadır, dosttur, barışçıdır, etrafına sevgiyle yaklaşandır. Öğretmen, insanları, çevreyi, dünyayı tanır ve yenilikçidir. Öğrenciyi bilgisi doğrultusunda yetiştirir ve yönlendirir. Sever sevilir, sevgiden yanadır. Tükenmeyen bilgi ve enerji kaynağıdır. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin temel taşlarıdır. Millî eğitim, onların ellerinde büyüyecektir.

Değerli milletvekilleri, Türk dilinin ve kültürünün, Arap ve Doğu etkisinden arındırılarak, Latin harfleriyle cumhuriyet eğitimine geçişinin iki önemli özelliği vardır: Birincisi, bilimsel bilginin ve teknolojinin öğretilmesi, ikincisi, ekonomik gelişmeyi hızlandıracak becerilerin kazandırılmasıdır.

Cumhuriyetimizin ilanı, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabulü, öğretmenlikle imamlığın ayrılması, dil ve tarih kurumlarının kurulması, yurttaşlarımıza pozitif dünya görüşünü kazandırmıştır. Bunu idrak edemeyen, Mustafa Kemal Atatürk düşüncesini içine sindiremeyen zihniyetler ve şer güçler, toplumumuzun gelişmesine engel olabileceklerini sanıyorlarsa, yanılmaktadırlar, gaflet ve ihanet içerisindedirler. Ben, öğretmenlerimizin, böyle bir gaflete ve ihanete düşeceğini sanmıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, tamamlayın lütfen.

ŞENEL KAPICI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, dün örnek olduğu gibi, bugün de örnek olması gereken öğretmen, toplum içerisinde saygın yerini almalı; öğretmenin maddî yaşamı yeniden düzenlenmeli; hükümet politikası olan sendikal haklarına kavuşturulmalı; idarî makamlarca özlük hakları çiğnenip, öğretmen ayırımcılığı yapılmamalı.

Her birinin yüreği Mustafa Kemal olan, alnında bilgilerden bir çelenk bulunan, bütün dünyanın çiçeklerini kalbinde taşıyan ve onu isteyen bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Atatürk'ün söylediği gibi "muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyorum ve bu duygularımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapıcı.

Öğretmenler günü dolayısıyla yapılmış olan her üç gündemdışı konuşmaya da, Millî Eğitim Bakanı Sayın Bostancıoğlu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

4. – Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun; Rize Milletvekili Ahmet Kabil, Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle ve Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşmalarına cevabı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün millet mektepleri başöğretmenliğini kabul ettiği 24 Kasım günü, 1981 tarihinden itibaren, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

Her yıl büyük bir coşku ve heyecanla kutladığımız Öğretmenler Günü, bu yıl, ne yazık ki, ülkemizi derin bir acıya boğan deprem felaketlerinin yaşandığı günlere rastlamıştır. Bu felaketlerde, binlerce yurttaşımızla birlikte, 141 öğretmenimizi de yitirdik. Yaşamını yitiren binlerce insanımıza ve öğretmenlerimize Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.

Bugün, burada, Öğretmenler Günü nedeniyle konuşan Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil, Erzurum Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle ve Samsun Milletvekili Sayın Şenel Kapıcı'nın öğretmenler ve eğitimimiz için söyledikleri güzel sözlere teşekkür ediyorum. Belirttikleri ve olmasını istedikleri hususlar ise, Millî Eğitim Bakanlığının çalışmalarına ışık tutacaktır; bunun, böyle bilinmesini istiyorum.

Sayın milletvekilleri, büyük bir asker, büyük bir diplomat, ilke ve devrimleriyle çağdaş bir toplumun mimarı olan Yüce Atatürk'ün "Başöğretmen" unvanıyla eğitim topluluğunun başında yer alması, Türk öğretmenini onurlandırmış, ona yepyeni bir dinamizm vermiştir.

Öğretmenler Gününün amacı, öğretmenlerin toplumsal önemini vurgulamak, öğretmenler arasındaki saygı ve sevgi bağlarını güçlendirmek, emekli meslektaşları anımsamak, mesleğe yeni başlayanlarda mesleklerinin yüceliği bilincini uyandırmak, hepimizi yetiştiren öğretmenlerimize ulusça şükran borcumuzu ödemektir.

Ülkemizin her kentinde, en ücra köylerinde bile, eğitim ve öğretim hizmetlerini, akla ve bilime dayalı olarak, bütün zorluklara karşın büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalışan öğretmenlerimize, bu vesileyle, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Özellikle, deprem bölgesinde kurtarma çalışmalarına katılan, kısa bir süre sonra da bütün zorluklara karşın eğitim ve öğretime başlayan öğretmenlerimize teşekkür ediyor, onların en zor koşullarda bile ne denli özverili çalıştıklarına bir kez daha tanık olmaktan milletçe gurur duyuyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yeni bir yüzyıla, yeni bir binyıla giriyoruz. Bu binyılın eşiğinde, bilgi çağının baş döndürücü gelişmeleri, bireyin ve toplumun gereksinmelerinin farklılaşması ve gelişmesi, eğitim sistemlerinin yeniden yapılanmasını gerektirirken, öğretmenlerin görev ve sorumluluklarını da artırmaktadır; ancak, bu gelişmeler ne kadar ileri giderse gitsin, öğretmenin eğitimdeki rolü hiçbir şekilde azalmamakta, aksine, daha da artmaktadır.

Öğretmenin, hizmetiçi eğitim faaliyetleriyle, yaşam boyu eğitim anlayışına uygun olarak sürekli şekilde geliştirilmesi, alanlarında yeni bilgilerle donanması, yeni eğitim-öğretim tekniklerini ve araçlarını kullanır hale gelmesi, bilgi toplumunun aktif bireyleri olarak bilgili ve deneyimli çocukları yetiştirebilmek için, deneyimlerini çocuklarımızla paylaşmaları için, gereken bütün önlemleri alıyor ve bu yönde çalışmalar yürütüyoruz.

Ekonomik ve sosyal zorlukların giderilerek yaşam standartlarının yükseltilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Sayın milletvekilleri, hiç kimse diyemez ki, Türk öğretmeni, aldığı ücretle, aldığı ders ücretiyle refah içindedir; bunu, hiç kimse söyleyemez. Ancak, yurdumuzda, bütün memurlara, bütün devlet memurlarına, bütçelerle gelen katsayılarla maaş artışı sağlanırken, 55 inci Cumhuriyet Hükümeti döneminde, sadece ve sadece öğretmenlere yüzde 18'lik ücret zammı yapılmıştır. Bu, yeterli midir; elbette, değildir; ancak, öğretmenlerimizin diğer çalışanlardan farklı olarak ekonomik ve sosyal rahatlamalarını sağlamak için çalışmaların yapıldığını gösteren küçük bir olaydır.

Öğretmenlerimize her öğretim yılı başında ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, 1998-1999 yılında 35 000 000 lirayken, bu miktar, bu öğretim yılında yüzde 43 artırılarak 50 000 000 liraya çıkarılmıştır ve bu miktar, deprem bölgesindeki öğretmenlerimize 100 000 000 lira olarak ödenmektedir.

Deprem fekaletinde yaşamlarını kaybeden öğretmenlerin ve eğitim personelinin ailelerine 500'er milyon lira nakdî yardım yapılmıştır. Bu anlattığım, bu söylediğim yardımlar devletin kriz masasından, devletin bütçesinden yapılan yardımlar dışında, Millî Eğitim Bakanlığının, Millî Eğitim Vakfı ve Millî Eğitim Sağlık Eğitim Vakfının yaptığı yardımlardır.

Yaşamlarını yitiren öğretmenlerin geride kalanlarına 500'er milyon lira yardım yapılırken, evi yıkılan ya da ağır hasar gören öğretmen ve personele de toplam 150 milyar liralık yardımda bulunulmuştur.

Depremde yaşamını yitiren öğretmenlerimizin ve personelimizin çocuklarına parasız yatılılık olanağı sağlanmıştır; yükseköğrenim yurtlarında barınmalarında ve kredi almada öncelik tanınmıştır.

Depremden zarar gören öğretmenlerin -istekleri üzerine- afet bölgesinden başka illere nakilleri yapıldı. Son öğretmen atamasında da tercihlerini deprem bölgesine gitme yönünde belirten 11 604 yeni öğretmen de deprem bölgesine atandı.

1998-2003 yıllarını kapsayan öğretmen ihtiyacı planlaması yapılmış; bu planlamaya uygun olarak yeterli ve nitelikli öğretmen yetiştirilmesi için, YÖK'le işbirliği yapılarak öğretmen yetiştirme programları hazırlanmış ve sertifika programları açılmıştır.

Emekli öğretmenlerin gönüllü olarak hizmete dönmelerini sağlamak amacıyla gerekli düzenlemeler yapılmıştır. 1999 yılında, 34 264 yeni öğretmen atanmıştır; ayrıca, 1999 yılı içinde, açıktan ve kurumlararası nakil yoluyla 1 645, emekli dönüşü yoluyla da 58 öğretmenimiz aramıza katılmıştır.

Norm kadro uygulamasıyla, öğretmenlerin, okullar arasında, ilçeler arasında ve iller arasında dengeli dağılımı ve daha verimli çalışmasının yolu açılmıştır.

Ayrıca, geçtiğimiz günlerde çıkardığımız toplam kalite yönetimi ile eğitim bölgeleri ve eğitim kurulları yönergelerini uygulamaya koyduğumuzda öğretmenlerimiz, 21 inci Yüzyılın gereklerine uygun, daha nitelikli ve kaliteli bir eğitim ortamında görev yapacak ve daha iyi hizmetler sunacaktır.

Merkez ve taşra örgütümüz ile okul ve kurumlarımızdaki yöneticilerin atanmalarında getirilen yeni kurallarda liyakat önplana çıkarılmıştır. Böylelikle, daha nitelikli yöneticilerin atanması gerçekleştirilecek, yönetimde kalite ve istikrar sağlanacaktır.

Öğretmenlerimizi meslek içinde yetiştirecek, bilimsel araştırma ve yayınlar yapacak olan millî eğitim akademisinin açılması hazırlıkları son aşamaya gelmiştir. İşbaşında eğitim, öğretmenin okuldan çıktıktan sonra da işbaşında eğitimi, işte bu millî eğitim akademisinde yapılacaktır.

Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenciler sağlamak için, anadolu öğretmen liselerinin ülke genelinde yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız sürmektedir. Bu yıl anadolu öğretmen liselerinden mezun olup yükseköğretim programlarına girmeye hak kazanan öğrencilerin yüzde 81'i, öğretmen yetiştiren yükseköğretim programlarına yerleştirilmiştir. Bu sonuç, öğretmenlik ve eğitimimizin geleceği açısından çok sevindiricidir.

Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenci akışını sağlamak için, öğretmenlik programlarını ilk beş sırada tercih eden öğrencilere verilen burslar, diğer alanlardaki öğrencilere verilen burslardan daha yüksek düzeye çıkarılmıştır.

Yurt dışında lisansüstü eğitim gören öğretmenlere verilen burslardan büyük bölümü öğretmen eğitimi için ayrılmıştır. İki ve üç yıllık yüksekokul mezunu öğretmenlerin, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde düzenlenen programlarla lisans eğitimlerini tamamlamaları sağlanmıştır.

Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizde, öğretmenlerin de demokrat olması gerekir. Türk millî eğitiminin amaçladığı demokrat insan tipini yetiştirmekle sorumlu öğretmenin, öğrencisine demokratik anlayış, tutum ve idealleri benimsetebilmesi için, öncelikle kendisinin demokratik tutumlara sahip olması ve bunu yaşam biçimi haline getirmesi gerekir. İşte, bu öğretmeni, eğitim fakültelerimizde ve üniversitelerimizin öğretmen yetiştiren fakültelerinde yetiştiriyoruz. Öğretmenin kalitesinin, eğitiminin artmasında amacımız, demokrat öğretmenler ve demokratlığı yaşam biçimi haline getirmiş öğretmenler yetiştirmektir.

Millî eğitimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değildir; daha çok, memlekete, ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, olumlu, atılgan, başladığı işi başarabilen, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi gençler yetiştirmektir.

Eğitimde bizlere düşen en önemli görev, Atatürk'ten devraldığımız değerli mirasa, geçmişin bekçiliğini değil, geleceğin öncülüğünü yapacak, geleceğin öncüsü olarak bu mirasa sahip çıkacak yeni nesiller yetiştirmektir.

Öğretmenlerin meslekî dayanışma ve kaynaşma içerisinde olmasını sağlamak, sosyal gereksinimlerini karşılamak amacıyla çeşitli kurumlar açılmıştır. Ülke genelinde 15 838 yatak kapasiteli 594 öğretmenevi vardır, 188 öğretmen lokali vardır; toplam 782 öğretmen evi ve lokal vardır. Ordu dahil hiçbir meslek grubunda bu kadar geniş sosyal hizmet mevcut değildir. Bu dahi öğretmenlerimiz için azdır. Bunun da sayısını geliştirme, öğretmen evlerinin sayısını artırma gayreti içindeyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öğretmenlerimizin özverili çalışmaları karşısında yapılanları yeterli görmüyor, onların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları için çalışmalarımızı sürdüreceğimizi belirtmek istiyorum.

Başöğretmen Yüce Atatürk'ü ve aramızdan ayrılan bütün öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, Öğretmenler Gününün bütün öğretmenlerimize ve ulusumuza kutlu olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – İnşallah, maaşlarını artırırsınız Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Beraber yapacağız...

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Başkanlığın diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye-ABKarma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında açık bulunan üyelik için, aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi

23 Kasım 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın istifasıyla boşalan üyelik için, Anavatan Parti Grubu tarafından aday gösterilen Kars Milletvekili İlhan Aküzüm'ün üyeliği Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 22 arkadaşının, öğretmenliğin yeniden saygınlık kazanması ve öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilgi toplumu olma iddiasında olan Türkiye, her şeyden evvel, bu amaç ve hedefe ulaşması için eğitim politikasını yeniden gözden geçirmelidir. Yeni eğitim stratejileri geliştirilmeli, öğretmenlik mesleğinin kamusal saygınlığı kazandırılmalıdır. Eğitim sisteminin demokrasiye, kalkınmaya, bilimsel ve teknolojik gelişmeye yapısal uyumu, gerekli sayı ve nitelikte öğretmenin bulunmasına bağlıdır. Yetersiz eğitim araçlarıyla, 70-80, hatta bazı yerlerde 100 kişilik kalabalık sınıflarda nitelikli öğretmen dahi görevini yapamamanın bunalımına itilmiştir.

En son yapılan bir araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin mutfak harcaması 140 milyon liradır. Oysa, yeni göreve başlayan (9/1) bir öğretmenimizin maaşı 152 milyon, yedi yıllık (7/2) bir öğretmenin maaşı 156 milyondur. Bu maaşla ve bu zor şartlar içerisinde çalışan öğretmenlerimizden verim beklemek insafsızlık olur.

Öğretmenlerimize yaşanılabilir bir ekonomik ortamın sağlanması elzemdir. Maaşlarının artırılması, özlük haklarında iyileştirmelerin yapılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa)

2- Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

3- Eyyüp Sanay (Ankara)

4- Latif Öztek (Elazığ)

5- Maliki Ejder Arvas (Van)

6- Kemal Albayrak (Kırıkkale)

7- Eyüp Fatsa (Ordu)

8- Rıza Ulucak (Ankara)

9- Ali Oğuz (İstanbul)

10- Suat Pamukçu (Bayburt)

11- Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa)

12- Ali Sezal (Kahramanmaraş)

13- Osman Aslan (Diyarbakır)

14 – Mahmut Göksu (Adıyaman)

15 – Mehmet Özyol (Adıyaman)

16 – Abdullah Gül (Kayseri)

17 – Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

18 – Alaattin Sever Aydın (Batman)

19 – Mehmet Ergün Dağcıoğlu (Tokat)

20 – Yasin Hatiboğlu (Çorum)

21 – Şeref Malkoç (Trabzon)

22 – Yaşar Canbay (Malatya)

23 – Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

Gerekçe :

Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza ve gençlerimize iyi bir eğitim ortamı sağlamak hepimizin temel amacıdır. Hızlı bir gelişme ve kalkınmanın nitelikli bir eğitimle sağlanabileceği inancı şüphe götürmez. Nitelikli bir eğitimin sağlanması için de gerekli araç-gereç, fizikî koşullar ve iyi bir eğitim ortamının oluşturulmasıyla mümkündür. Ancak, hepsinden önemlisi öğretmendir. Çünkü öğretmen, gerekli araç gereçler olmadığı, fizikî koşulların bulunmadığı ortamlarda da, sanki bu koşullar varmış gibi azimle çalışır. Öğretmen, insanın eğitilebileceğine inanan kişidir; pes etmez, bu inançla sonuna kadar mücadele eder.

2000'li yıllara gireceğimiz şu günlerde, eğitime, dolayısıyla öğretmene gereken önemin ve önceliğin verilmediğini üzülerek görüyoruz. Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Gününde duygusal bazı konuşmalar yapılır. Keza, Millî eğitim şûra toplantılarında da, öğretmenlerin sorunlarının giderilmesi için somut bir kararın alınıp hayata geçirildiğine şahit olmadık. Hizmet sürelerine göre 9 uncu derecenin 1 inci kademesindeki bir öğretmen 152 milyon lira maaş alıyor, sekiz yıllık, 7 nci derecenin 2 nci kademesindeki bir öğretmen 156 milyon lira maaş alıyor. İşte bu durum çok hazin, bu maaş ise çok komiktir. Mevcut hayat pahalılığı içinde öğretmenlerimiz geçim derdine düşerken, onlardan kaliteli eğitim beklemek safdillik olur.

Özetle, bugüne kadar öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesi ve öğretmen niteliğinin araştırılmasına ilişkin çalışmaların sürdürülmesine karşın, gözle görülebilir ciddî bir gelişme olmamıştır. Bu anlamda öğretmenlik mesleğinin yeniden cazip hale getirilmesi ve öğretmenlik statüsünün iyileştirilmesi için, eğitimin her kademesindeki öğretmenlerin medenî şartlar içinde yaşama, bilgi ve görgüsünü artırma imkânını verecek düzeyde yeterli bir aylık gelirin sağlanması, çalışma verim ve etkinliğini artıracak bir öğretmen personel kanununun çıkarılması, öğretmenlere lojman sağlanması veya ev kiralarının karşılanması, sınıf öğrenci sayısı, ders yükü, eğitim araçları bakımından meslek normlarına uygun çalışma koşullarının yaratılması, öğretmenevleri ve tesislerinin geliştirilmesi ve çoğaltılması gerekir.

Sonuç olarak, hem görev şartları ağır hem de maddî açıdan refahı olmayan öğretmenlik, haklı olarak gençler için cazip olmayan geri meslekler arasına itilmiştir. Bu mesleğin yeniden itibar kazanması, cazip hale getirilmesi için çalışmaların ivedilikle yapılması gerekliliğine inanıyoruz. Bu amaçla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasının faydalı olacağı inancındayız.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutuyorum:

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/5) (S. Sayısı : 207) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temmuz 1999 ayı başında mevcut para : 256 988 771 000

Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : +18 568 200 758 000

Toplam : 18 825 189 529 000

Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : –18 812 936 486 000

Ekim 1999 başında bankada mevcut para : 12 253 043 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 aylarına ait hesapları incelendi;

Temmuz 1999'da Ziraat Bankasındaki 256 988 771 000 TL mevcudu ile Temmuz, Ağustos, Eylül 1999 aylarında Hazineden 18 568 200 758 000 TL alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağ ceman 18 825 189 529 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 18 812 936 486 000 TL tenzil edildikten sonra Ekim 1999 başında kasa mevcudunun 12 253 043 000 TL'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Başkanvekili Sözcü Denetçi

Ataullah Hamidi Burhan Bıçakçıoğlu Çetin Bilgir

Batman İzmir Kars

Üye Üye Üye

(1) 207 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Fikret Tecer Arslan Aydar M. Ergün Dağcıoğlu

Kırşehir Kars Tokat

Üye Üye

Faris Özdemir Salih Sümer

Batman Diyarbakır

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun Bosna-Hersek Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete Ankara Milletvekili Hayrettin Özdemir’in iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi

23.11.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkalığına

Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu'nun, temas ve incelemelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 20-22 Ekim 1999 tarihlerinde Bosna-Hersek Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete, Ankara Milletvekili Hayrettin Özdemir'in iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı : 198)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

17.8.1999 tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine geçiyoruz.

3. – 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 159) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım. Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde görüşmelere başlıyoruz.

Tasarının tümü üzerinde, gruplar adına...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, gündem gereği, henüz daha bitmemiş olan memurin muhakematıyla ilgili kanun tasarısı görüşüleceği düşüncesiyle, görüşülmesini istediğiniz yeni tasarıda vazifeli arkadaşlarımız Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmalardalar.

Dün, Danışma Kurulunun emrivakilerinden şikâyet etmiştik; bugün, ibretli bir durumla daha karşı karşıyayız; müştereken hazırladığımız ortak önerge de vardı, tekriri müzakere meselesi vardı; onlarda konsensüs sağlandı ve 9 uncu madde için tekrar bir düzeltme yapılacaktı ve memurin muhakematıyla ilgili kanun tasarısına devam edilecekti. Şimdi, görüyoruz ki, yine, bir değişiklikle karşı karşıyayız. Deprem vergisiyle ilgili kanun tasarısını görüşmek için "komisyon var", "hükümet var" deniliyor, bir atlama daha yapılıyor. Ben, bunun ciddîliği üzerinde şüphe içinde olduğumu ifade etmek istiyorum.

Grubumuz adına konuşma yapılacaktır; fakat, konuşmaya hazırlanmış olan arkadaşımı haberdar edebilmem için, belli bir zaman müsaadenizi istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kahraman.

Gruplar adına ilk söz, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun.

Buyurun Sayın Karakoyunlu.

Süreniz 20 dakikadır efendim.

ANAP GRUBU ADINA YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün Öğretmenler Günü. Bir cumhuriyet öğretmeninin çocuğu olarak, bütün maarif ordusuna, irfan ordusuna bayramlarının hayırlı olmasını diliyor, hepsini sevgiyle ve saygıyla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, ulusumuz ve ülkemiz, üst üste yaşadığımız iki büyük deprem felaketi nedeniyle fevkalade sıkıntılı günler yaşadı. Önce 17 Ağustosta yaşadığımız birinci deprem, henüz bunun yaralarını sarmadan, 12 Kasımda ikinci bir deprem felaketi daha geçirdik. Her iki felakette de canını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara şifa ve sabır diliyorum, kaybettikleri için geride kalanların hepsine metanet diliyorum ve sonuç itibariyle de, Yüce Allah'tan, bir daha böyle felaketlerin ülkemizde yaşanmaması için niyaz ediyorum.

(1) 159 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, milenyumun ilk bütçesini hazırladığımız günlerde, böyle fevkalade önemli iki büyük felaketin yaşandığı dönemde deprem vergisi adıyla yeni bir ek vergi getirmenin ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz; ancak, memleketimizin imkânları, kullanılabilir fırsatları bir araya getirildiği zaman, üst üste yaşadığımız bu iki büyük deprem felaketinin yaralarını sarmak için devletin finansman ihtiyacının yeterli olmadığı gerçeğini de gördük. Bu çerçeve içerisinde bakıldığında, nasıl, hangi imkânlar ve kaynaklar kullanılarak bu büyük felaketin yaralarını sarabilir, yarattığı tahribatı giderebiliriz diye de düşündük.

Vergi kanunları getirmek, hele, böyle, ek vergi kanunları getirmek, sadece hükümetin siyasî sınavdan geçtiği bir hadise gibi değerlendirilmemelidir; muhalefet de aynı şekilde bir siyasî sınavdan geçer ve o siyasî sınavda, böyle felaketli dönemlerde getirilmiş olan vergi yasaları karşısında, hangi tercihleri ve eğilimleri savunduğunu ortaya koyar ve siyaset sistematiğini belirler.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, olağan koşullar için öngörülen 1999 bütçesinde, yaşanmış bu iki felaketin tahribatını giderebilecek kaynak tahsisleri söz konusu olmadığından ve bunları karşılayabilecek imkânlar da mevcut olmadığından, acilen müdahale edilmesi gerekli olan bu millî felaket karşısında, maliyemizin nasıl bir tavır takınacağını, elbette ki, takdir edersiniz. Nitekim, huzurunuza getirilmiş olan deprem vergisi de aynı anlayış içerisinde hazırlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu felaketin yaşanmış olduğu bölge, Türkiye ekonomisi açısından değerlendirildiğinde, fevkalade önem taşıyan bir coğrafyayı temsil eder. Bu coğrafyada, Türkiye'de gayri safî yurtiçi hâsılanın yaklaşık yüzde 35'i seviyesindeki pay, deprem felaketine maruz kalmış bulunan 7 ilimizde üretilmektedir; yani, millî hâsılanın yaklaşık yüzde 35'i buradan hâsıl olmaktadır. Yine, eğer, sadece endüstriyel açıdan baktığınız vakit, endüstriyel katkının, yani, katmadeğerin yüzde 47'si, neredeyse yarısına yakın kısmı da yine bu felaketi yaşadığımız bölgeden meydana gelmektedir ve aşağı yukarı, vergi gelirlerimizin de yüzde 15'ine eşdeğerlerdeki 1,4 katrilyon lira tutarındaki vergi de yine bu bölgeden tahsil edilmektedir.

Ancak, deprem felaketinin yaşanmış olmasını takip eden dönemin içerisinde Maliye Bakanlığı hadiseye hızla müdahale etmiş, mücbir sebepleri dikkate alarak, mücbir sebep uygulamasına geçmek suretiyle, bu bölgedeki vergi tahsilatını, mücbir sebebin ortadan kalktığı tarihe kadar ertelemiştir. Kaba ölçüleri itibariyle, 1999 yılı bütçesinde bu bölgeden tahsil edilmesi öngörülmüş bulunan 600 trilyon lira tutarında bir vergi, Maliye Bakanlığının sırf mücbir sebep gerekçesiyle yaratmış olduğu erteleme sonucunda tahsil edilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, 2000'li yıllara doğru giderken, 2000 yılı bütçesi için öngörülmüş gelir tahminleri içerisinde de, aynı şekilde, yeni birtakım düzenlemeler getirmek suretiyle, o yaraları sarabilecek finansmanı bulmakta zorluk çekilmiştir. Dolayısıyla, ek bir vergi getirmek suretiyle ve bir defaya mahsus olarak uygulanmak suretiyle, bu ihtiyacı karşılayacak finansman kaynaklarını üretme zarureti hâsıl olmuştur.

Hükümetin bu ihtiyacın karşılanması amacıyla düzenlemiş olduğu sistemde, dört kademeye işlerlik kazandırılarak, vergi tahsilatı öngörülmüştür. Bunlardan birincisi, mevcut vergi yapımız içerisinde yer alan bazı vasıtasız vergilerde bir kereye mahsus olmak üzere alınacak vergiyle bu ihtiyacın giderilmesine çalışılmıştır.

İkincisi ise, belli bir süreyle sınırlı olmak üzere yeni bir vergi ihdas edilmiş, iletişim vergisi diye özetleyebileceğimiz bu kaynaktan da, yine, o bölgenin yaralarını saracak finansmanı karşılamak bakımından, belli bir miktar tahsilat öngörülmüştür.

Üçüncüsü ise, yüksek gelir sahibi olan bazı kurumların gelirlerinden belli oranların bütçeye aktarılması şeklinde bir düzenleme getirilmektedir. Böylelikle, RTÜK'ten, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından ve Rekabet Kurulu gelirlerinden belli oranlar deprem felaketinin giderilmesi için kullanılmak üzere, Maliye Bakanlığına, bütçeye aktarılacaktır.

Değerli arkadaşlar, dördüncü bir yol daha öngörülmüştür; o da, bedelli askerlik mekanizmasının işletilmesi suretiyle elde edilecek kaynakların, yine, deprem felaketinin zararlarının giderilmesinde kullanılmasıdır.

Şimdi, bir numaralı başlık altında söylediğimiz; yani, esasen uygulamakta olduğumuz bazı vasıtasız vergilerde bir defaya mahsus olmak üzere ekvergi alınmasının uygulanacağı vergiler, ek gelir ve kurumlar vergisi şeklinde olacak, ek emlak vergisi şeklinde olacak ve ek motorlu taşıtlar vergisi şeklinde olacak.

Bu, 1999 senesini kapsayacak şekilde vergilendirmenin esasını teşkil edecek. Buna mukabil, 2000 yılı için öngörülen de yeni iletişim vergisidir ki, tasarıda, bu iletişim vergisi, haziran ayının sonuna kadardır, ilk altı aylık dönem için öngörülmüştür.

Ancak, görülen hesaplamanın sonuçlarında ortaya çıkıyor ki, ilk altı ay için öngörülmüş olan bu vergi, derpiş ettiği rakam itibariyle, esas tahsis edilecek, deprem felaketlerinin karşılanmasına yeteri katkıda bulunacak ölçekte değildir.

Değerli arkadaşlar, tasarıyla getirilen mükellefiyetlerin, afet bölgesinde yaşayan ve afetten zarar görmüş kimseleri kapsamaması için de, tasarının 6 ncı ve 7 nci maddelerinde gerekli düzenlemeler yapılmış, o bölgede yaşayanlar, o bölgedeki afetten zarar görenler, bu ekvergiye mükellef olmayacak şekilde düzenlemeler getirilmiştir.

Böylece, yaklaşık 750 trilyon civarında bir kaynak beklenmektedir. Hesaplara göre, bunun 125 trilyon lirası Gelir Vergisinden, 150 trilyona yakın bir kısmı Kurumlar Vergisinden, 85 trilyon civarında olan kısmı Motorlu Taşıtlar Vergisinden ve 40 trilyon civarında Emlak Vergisinden tahsilat yapılması beklenmektedir. Getirildiği söylenilen iletişim vergisi için 2000 yılı itibariyle yapılan tahminin tutarı da 160 trilyon civarındadır. Değerli kâğıtlardan yapılacak olan aktarmalar ve biraz evvel teferruatını size anlattığım kurumların gelirlerinden Hazineye intikal ettirilecek olan paylarlarla birlikte -ki, o da, yaklaşık 150 trilyon civarında tahmin edilmektedir- toplam 750 trilyonluk bir vergi, bu kaynaktan sağlanmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, 12 Kasımla birlikte ortaya çıkan durum, 17 Ağustos felaketi dikkate alınmak suretiyle hazırlanmış bulunan bu tasarıda, tümüyle karşılanabilir mi, karşılanamaz mı hususu, şu anda tereddüt yaratmaktadır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin, burada açıklığa kavuşturulması gerekli olan önemli bölümlerinden birisi, bu 750 trilyonluk ekverginin tahsil edilmesi halinde, deprem felaketine uğrayan bölgenin ve yurttaşlarımızın, ihtiyaçlarının karşılanıp, karşılanmadığının açıklığa kavuşturulması olmalıdır.

İzninizle diğer bir hususa da işaret etmek istiyorum: Kanun tasarısının 13 üncü maddesi, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılmış olan bir önerge müracaatıyla, tasarıya girdi ve o tasarının içerisinde de sözünü etmiş olduğumuz kurumlardan, yani İMKB, RTÜK ve Rekabet Kurulundan bazı gelirlerin, bütçeye gelir yazılması şeklinde bir yetki verildi.

Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılması sırasında gösterilen gerekçe, bu meblağın mutlak suretle, deprem felaketine uğramış bölgelerde kullanılmasına yönelik idi; ancak, tasarıda derpiş edilmiş olan maddeye baktığınız zaman, münhasıran orada kullanılacağına ilişkin herhangi bir açıklamayı görmüyoruz. Dolayısıyla, bu maddeyle ilgili eleştiriler sırasında, Sayın Maliye Bakanımız, meselenin münhasıran oradan kullanılacağına ilişkin bir açıklama yaparsa, zabıtlara geçmiş olması itibariyle, esas amaç doğrultusunda kullanılacağının güven ve teminatını hissetmiş oluruz.

Değerli arkadaşlar, böyle bir kanun tasarısı, önemli bir miktarda vergi yükü getirmektedir. Dolayısıyla da, bu vergi çok dikkatli bir şekilde kullanılmak zorundadır.

Yine ifade etmek mecburiyetinde kaldığım için üzgünüm; ama, bu salonun mimarîsi ve şu kürsünün bulunduğu yer, herhangi bir şekilde hükümeti muhatap alan işlevsel bir konuşmaya elverişli değildir. Genellikle bu tür konuşmalarda hükümeti muhatap aldığınız zaman, dönüp kendilerine hitap edebilecek bir mimarî konumun bulunması gerekirdi. Farkına varmadan ve üzülerek, hükümetimi geride bırakmış olmanın kabahatinin bana ait olmadığını ve bu gayri işlevsel olan mimarîye bir müdahale olabileceği temennisini tekrar ederek, hükümete söylemek istediğim birkaç şey var.

Bu toplayacağımız vergi, milletin dişinden tırnağından artırılarak toplanmakta; millet, çoluğunun çocuğunun nafakasından keserek bu vergiyi verecek. Yüzde 67 gibi yüksek düzeyde bir enflasyon yaşadığımız yıldayız ve bu yıl içerisinde gelirlerimizin ne kadar giderek aşındığını biliyoruz. Dolayısıyla, yurttaştan, vatandaştan "bana vergi ver" talebinde bulunduğunuz zaman, vatandaş, böyle bir felaketin yaşandığı noktada bu vergiyi verecek tahammülü gösterecektir, ulusal dayanışma karakterinin üstünlük örnekleriyle bu vergiyi verecektir; ama, Maliye Bakanlığının, devletin, bu vergiyle ilgili görevi, sadece bunu tahsil etmekten ibaret değildir. Vergiden sağlanmış kaynakların sarfiyatı, tahsilatından daha önemli bir noktaya gelmiştir. Dolayısıyla, Maliye Bakanlığımız, bu tahsil ettiği vergiyi, hakikaten amacına uygun şekilde sarf edecek disiplini göstermek durumundadır.

Herkes bu kürsüye geldiği zaman, devletin kazançlarıyla ilgili olan, vergileriyle ilgili olan meseleleri tartışırken, bir namusluluk ve yiğitlik örneği sergiler ve devletin kör kuruşu edebiyatını, altını çizeceğiniz mükemmel örnekleriyle kürsüde size hitap ederek ortaya koyar. Şimdi hakikaten devletin kör kuruşuna sahip çıkılacak noktada olduğumuzu belirtmek istiyorum. Tekrar ediyorum: Bu vergiyi, yurttaş, dişinden tırnağından artırarak veriyor, çok zor koşullarda veriyor. Dolayısıyla, Maliyemiz, bu çok zor koşullarda verilen vergileri, hakikaten, fevkalade dikkatli, isabetli bir harcama politikasıyla, amaçlarına uygun sarf yerlerine tahsis etmelidir diyorum.

Bu kanun tasarısının, deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın yaralarını sarmaya yardımcı olacağı ümidini içimde muhafaza ediyorum, Anavatan Partisi olarak bu kanun tasarısına olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum ve hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakoyunlu.

Tasarının tümü üzerinde ikinci söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Hasan Özgöbek'e aittir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos 1999 tarihinde, Marmara Bölgesi ve civarında meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla hazırlanan -keza, 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce ve civarında meydana gelen ikinci deprem felaketi de bu kayıpları artırmıştır- 30 Haziran 2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle de, hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Tasarı hakkındaki düşüncelerime geçmeden önce, 17 Ağustosta Marmara Bölgesi ve civarında meydana gelen ve son yüzyılın en büyük felaketi olarak adlandırılan depremde ve yine, 12 Kasımda Düzce ve civarında meydana gelen deprem felaketi sırasında hayatlarını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerken, yaralı olarak bu felaketlerden kurtulan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyor ve yöredeki tüm vatandaşlarımızın derin acılarını en içten duygularımla paylaşıyorum.

Önce, 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde, daha sonra, 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce'de meydana gelen büyük depremler, önemli ölçüde can ve mal kaybına yol açmıştır. Bu depremlerin yol açtığı ekonomik ve sosyal kayıpların en kısa sürede giderilmesi için, hükümetimizce büyük bir gayret sarf edilmektedir. Ancak, bu yaraların kısa sürede sarılması, önemli bir kaynak ihtiyacını da gündeme getirmiştir.

17 Ağustos tarihinde meydana gelen depremden sonraki belirlemelere göre, 120 000 yeni konut yapılması gerekmektedir. Depremde zarar gören binaların onarımı, geçici iskân amacıyla yapılması planlanan prefabrik konutlar için yapılması gereken harcamalar da dikkate alındığında, konut yapım ve onarımının maliyetinin 3,6 milyar dolar; hatta, bu tutarın 5 milyar dolara kadar yükselebileceği ifade edilmektedir. Bu, sadece, ilk büyük deprem sonrasında konut yapım ve onarım maliyetidir.

Bunun yanı sıra, bu depremden etkilenen yörelerdeki üretim tesislerindeki kayıplar, altyapı kayıpları ve üretim kapasitesindeki düşüşe bağlı olarak katmadeğerde meydana gelecek kayıplar da dikkate alındığında, toplam etkinin 8,5 milyar ile 13 milyar dolar arasında değişebileceği tahmin edilmektedir. Tabiî ki, bu tahminler, 12 Kasımda yaşanan ikinci büyük deprem öncesinde yapılan tahminlerdir. Bu depremin ekonomik etkileri de dikkate alındığında, yaşanan felaketin ekonomik faturası daha da kabarmaktadır. Bu tablo, depremin yarattığı kayıpların giderilmesi için önemli bir kaynağın bulunmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Depremin etkilediği bölgelerin, ülkemiz ekonomik aktivitesinin en yüksek bölgeleri olduğu da dikkate alındığında, finansmanın tamamının, olağan gelir kaynaklarıyla karşılanmasının güçlüğü de ortaya çıkmaktadır.

Depremden etkilenen vatandaşlarımızın, olağan yaşam koşullarına en kısa sürede geçirilebilmesi ve Türkiye'nin, ekonomik gelişmesini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi açısından, bu finansman ihtiyacının en kısa sürede karşılanması gerekmektedir. Bu nedenle, ekfinansman ihtiyacının karşılanmasında hükümetin önündeki tek sağlıklı yol, vergi almaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, deprem yöresindeki, Maliye Bakanlığına bağlı birimlerle ilgili de bilgi vermek istiyorum.17 Ağustos depreminde, Adapazarı'ndaki 3 vergi dairesinden 2'si tamamen yıkılmış, bir vergi dairesinin bulunduğu bina ise girilemez konuma gelmiştir. Aynı şekilde, Gölcük ve Düzce İlçelerimizdeki vergi daireleri de tamamen yıkılmıştır. Maliye Bakanlığının, yıkılan vergi dairelerinde otomasyona geçememiş olması nedeniyle, vatandaşlarımızın mükellefiyetlerine ilişkin hiçbir sağlıklı kayıt elde edilememektir. Bu kayıtlar mevcut olsa bile, maddî ve manevî açıdan birçok kayba uğrayan bu mükelleflerden vergi istemek, insanî açıdan da mümkün değildir.

Maliye Bakanlığımızın, bu hususları göze alarak, 1.1.2000 tarihini, bu bölgedeki mükellefler için malî milat kabul ederek, 2000 yılı başından itibaren, sıfırdan mükellefiyet tesisi yoluna gitmesi de, kanaatimce uygun olacaktır.

Bu çerçevede, 1999 yılı öncesine ait vergilere ilişkin terkin müessesesinin çalıştırılması, 1999 yılı için ise, belge düzeni sağlamak açısından, 2000 yılında beyanname alınması; ancak, beyan edilen kârlar üzerinden tahakkuk ettirilecek vergilerin terkin edilmesinin uygun olacağını düşünmekteyim. Keza, depremde zarar gören bütün vatandaşlarımız, bu tasarıyla getirilen ek vergilerden de muaf tutulmuşlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin başına gelen her iki deprem felaketi sırasında, ülkemiz insanlarının ne derece yardımsever oldukları, depremin ilk günlerinden itibaren yaptıkları bağış ve yardımlarla gözler önüne serilmiştir. Elbette ki, bu yardım ve bağışlar çok önemlidir; ancak, her ne kadar büyük miktarda bağış ve yardım toplanmış ise de, hükümetimiz, yeni birtakım vergiler ihdas etmek ve bazı vergilerin oranlarını artırmak suretiyle, zaten açık veren bütçemizin daha da büyüyen açıklarını, bir nebze olsun kapatmayı amaçlamaktadır.

Elbette ki, bu tasarıyla karşılanmaya çalışılan finansman ihtiyaçları için getirilen ekvergilerin, ülkemiz ekonomik durumu da göz önünde bulundurularak, vatandaşlarımızın ekonomik faaliyetlerini engellemeyecek tutarda ve ödeme güçlükleri dikkate alınarak belirlenmesi de gerekmektedir. Diğer yandan, alınacak vergilerin, depremin yarattığı ekonomik kayıpları gidermek için gerekli olan finansman ihtiyacını da karşılayabilecek tutarda olması gerekmektedir. Dolayısıyla, alınacak vergilerin, hem depremin finansmanında kullanılacak kaynakların elde edilmesi hem de ekonomik faaliyetler üzerinde daraltıcı etki yapmayacak nitelikte olması göz önünde tutulmalıdır.

Tasarının bütününü değerlendirdiğimizde, getirilen ek yükümlülüklerin, bir yandan, ödenebilecek tutarla sınırlı tutulduğu; diğer yandan, önemli bir finansman imkânı sağlayacak ölçüde de gelir getirici nitelikte olduğunu görmekteyiz.

Getirilen tasarıyla, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 1998 yılına ilişkin Gelir veya Kurumlar Vergisi matrahları üzerinden; bina, arsa ve araziler üzerinden; motorlu taşıtlar üzerinden ve GSM aboneliği bulunanların aldıkları hizmet bedeli üzerinden vergi alınması öngörülmektedir.

Tasarıyla alınması öngörülen ek Gelir ve Kurumlar Vergisiyle, esas olarak, vergi mükelleflerinin 1998 yılı vergi matrahları üzerinden yüzde 5 oranında ek bir verginin alınması öngörülmektedir. 1994 yılında çıkarılan Ekonomik Denge Vergisiyle karşılaştırıldığında, verginin matrahının, Ekonomik Denge Vergisine nazaran daha sınırlı tutulduğu; vergi oranlarının, mükelleflerin ödeme gücü dikkate alınarak, yüzde 10 değil, yüzde 5 olarak belirlendiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, tasarıyla ihdas edilen ek Gelir ve Kurumlar Vergisiyle, bir yandan devletin acil finansman ihtiyacının karşılanması, diğer yandan ise vergiyi ödeyecek mükellefler üzerine, ekonomik faaliyetlerini engelleyecek ölçüde bir yük yüklenmemesine de azami dikkat gösterilmiş durumdadır.

Tasarıyla getirilen ek Emlak Vergisi ve ek Motorlu Taşıt Vergisiyle, taşıt ve gayrimenkul sahiplerinin 1999 yılı için ödedikleri vergi tutarı kadar ek bir verginin alınması amaçlanmaktadır. Ödenecek vergi miktarları ve yapılan düzenleme, kapsamdışı bırakılanlar dikkate alındığında söz konusu vergilerin de ödenebilecek düzeyde vergiler olduğunu görmekteyiz.

Yine, tasarıyla ihdas edilen ve 30 Haziran 2000 tarihine kadar uygulanacak olan özel iletişim vergisinin matrahı, alınan haberleşme hizmetlerinin tutarı oranı yüzde 25 olarak belirlenmiştir. Belirli bir süre için uygulanacak bu vergi, ihtiyaç duyulan gelirin elde edilebilmesini saglayacak niteliktedir.

Getirilen ek yükümlülüklerin, deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımıza bir yük getirmemesi de büyük önem taşımaktadır. Bu yönden tasarıyı değerlendirdiğimizde, depremden etkilenen vatandaşlarımıza ek bir yük getirilmemesi için gerekli düzenlemeleri de içerdiğini görmekteyiz.

Gerek depremden etkilenen bölgelerde yaşayan gerekse depremde yakın akrabalarını kaybedenlerin ek bir vergi ödememeleri konusunda da gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

Tasarının yasalaşması, içinde bulunduğumuz olağanüstü koşulları bir ölçüde iyileştirecek, deremden zarar gören vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasına katkıda bulunacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki, yeni getirilen bir vergi yasasını savunabilmek, tenkit etmek kadar kolay değildir; ancak, ülkemizin içinde bulunduğu gerçekler hepimizin gerçekleridir ve bu gerçekler de, önümüze getirilen böyle bir tasarıyı, sadece seçmene selam olsun diyerek tenkit edip, reddetmeyi değil; ülke gerçeklerini göz önüne alarak kabul etmeyi gerektirmektedir.

Bu bölge, ödediği vergilerle, yıllarca, ülke genelinde GAP Projesini, PKK'yla mücadeleyi ve daha birçok yatırımı finanse etmiştir. Şimdi ise, tüm Türkiye'nin, bu bölgeyi tekrar eski haline getirme yönünde gerekli desteği verme zamanıdır.

Bu bakımdan, bu tasarıyla ilgili olarak, Demokratik Sol Parti Grubu adına olumlu görüşlerimizi bildirir, tasarının hayırlı olması dileğiyle Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgöbek.

Tasarının tümü üzerinde, üçüncü söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen'e aittir; buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz, 17 Ağustos depreminin ardından, 12 Kasımda ciddî bir deprem felaketi daha yaşamıştır. Acılar tazedir. Ben, gerek 17 Ağustos gerekse 12 Kasım depreminde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, kalanlarına başsağlığı diliyorum.

Vatandaşımız gerçekten sıkıntı içindedir; soğuk bastırmıştır ve insanlarımız çok ciddî sıkıntılar yaşamaktadır. Gidip ziyaret ettiğimiz ve televizyonlardan izlediğimiz görüntüler gerçekten iç açıcı değil. Ülke, büyük bir felaket yaşamıştır. Allah, inşallah, bundan sonra benzerlerini göstermez demekten başka bir şey yapmak mümkün değil. İnşallah bu son olur diyorum.

Deprem, gerçekten, çok ciddî bir yıkıma sebep olmuş; ülke ekonomisinde büyük bir sıkıntı yaratmıştır. Bu sıkıntıların yanında, acılar daha tazeliğini korurken -17 ağustos depremi daha tazeliğini korurken- hükümet, bu depremi fırsat bilerek, apar topar bir kanun tasarısı hazırlayarak, kamuoyunda "deprem vergisi" adıyla adlandırılan vergiyi Plan ve Bütçe Komisyonuna getirmiştir.

Bu komisyonda, biz, depremin acısının daha çok taze olduğunu; içeride, dışarıda büyük yardım kampanyaları başlatıldığını, dolayısıyla bir envanter çıkmadan, bağışların ne olacağı daha belli olmadan böyle bir vergi getirilmesinin yanlış olduğunu dile getirdik.

Ayrıca, deprem dolayısıyla, henüz hasara ilişkin olarak da herhangi bir tespit yapılmamıştı, yani ne çöktü, ne kayboldu, bunun maliyeti nedir, dışarıdan, içeriden gelecek yardımlar ne kadar olacaktır; bunların bir envanteri çıkmadan, "deprem vergisi" diye tabir edilen bu vergilerin getirilmesi fevkalade yanlış olmuştur.

Kamuoyunda oluşan tepkileri dikkate alarak hükümet, deprem vergisinin görüşülmesini askıya almıştır; ama, deprem vesilesiyle getirilen bu vergi, IMF görüşmelerinde verilen taahhütler kapsamında kamuoyunun gündemine tekrar girmiş, Meclis Genel Kuruluna kadar getirilmiştir.

Deprem, 17 Ağustosta olmuştur; tasarının, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçiş tarihi 24 Ağustostur. Tasarı bir hafta içerisinde, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmiştir. Nedir bu?... Deprem olmuştur, nasıl olsa kaynak ihtiyacı var, yardımlar gelsin; ama, bu vesileyle, biz, vergi gelirlerimizi artırmak için fırsatı değerlendirelim... Bir deprem fırsatçılığı yapılmıştır.

Şimdi, şuna bakmak istiyorum: Türkiye, bu deprem vesilesiyle, ciddî kampanyalar başlatmıştı; dünyada ciddî kampanyalar başlatılmış; uluslararası kuruluşlar, ülkeler ülkemize önemli bir destek sağlamaya başlamışlardı. Son verilere göre, Dünya Bankası, IMF, Avrupa Topluluğu, Japonya, Körfez ülkeleri ve İslam Kalkınma Bankasının İslam Fonundan gelen kaynaklar yaklaşık 3,6 milyar doları bulmuş durumda. Bedelli Askerlik Kanunuyla da yaklaşık 1 milyar dolar civarında ilave bir kaynak sağlanacağı gözüküyor.

Şimdi dönüp bakıyoruz, acaba bu depremle ilgili olarak, hasar ne merkezde, yani ne kadar bir kayıp oldu? Bu konuda kamuoyunda açık seçik bilinen net bir rakam yok. Herkes bir şeyler söylüyor; ama, maalesef, şunu görüyoruz: Ne içeriden, dışarıdan toplanan bağışların bir envanteri çıkarılmış durumda ne de depremden dolayı kamunun yapması gereken harcamalara ilişkin ciddî bir hesap ortaya konulmuş durumda. Yani, bu paralar toplanacak; ama, ne yapılacak?

Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında şunu dedik: Tamam, deprem dolayısıyla bir vergi ihtiyacı ortaya çıkabilir. Önce, bir görelim içeriden, dışarıdan ne kaynak toplanmıştır; ihtiyaç ne kadardır; açık varsa, açık için, gerekirse, bu millet seve seve vergisini öder; ama, bir önemli şart da, bu toplanan vergilerin, mutlak surette, deprem amacıyla kullanılması lazım ki, insanlar bu vergiyi seve seve ödesinler. Yoksa, bu depremi fırsat bilerek, büyük kamu açıklarının finansmanında bunu kullanmak, depremi istismar ve insanlardaki dayanışma duygusunu tahrip etmek demektir. Nitekim, bu vergi söylenir söylenmez, kamuoyunda deprem yardımları bıçak gibi kesildi ve üzülerek şunu da gözlüyoruz ki, aynı heyecan, son Düzce depreminde, Bolu'da yaşanan depremde maalesef ortaya konamamıştır; çünkü, herkes "devlet bizden vergi alacak, o zaman önce onu bir görelim, ne getirecek ne götürecek..." diyor. İnsanların imkânları sınırsız değil.

Ayrıca, toplanan bu paraların yerine harcanıp harcanmadığı konusunda da kamuoyunda ciddî kuşkular vardır. Ben, para veriyorum, ekonomiden sorumlu bir bakan "gelen buparalarla memur maaşı ödedik" diyor. O zaman, dışarıdan, bu depremle ilgili yardım eden kuruluşlar, adama "biz, size, bunu, memur maaşı ödeyesiniz diye mi verdik?" derler. Belki, işte "memur maaşı ödedik dedik; ama, bunu yerine koyacağız" denebilir. Peki koymazsanız ne olacak? Neyle koyacak? Zaten, finansman açığının bu kadar büyük boyutta olduğu ülkede, kimse, böyle, yerine konacağına ilişkin bir inanç içinde de değil.

Vergi olayı, çok psikolojik bir olaydır. Vergide, vergi almak için vergi ödeyicisini kazanmak, ikna etmek zorundasınız. "Vergiyi ben koydum, alırım" derseniz, alamazsınız. Belki zorlarsınız insanları; ama, insanlar vergiye direnirler. Direnme nasıl olur; kaçınma suretiyle olur, kaçırma suretiyle olur ya da ödememe suretiyle olur; yani, "ben vergiyi koydum, bunlar otomatik gelecek" olarak bakmayın. Cep telefonlarına vergi getiriliyor; ama, cep telefonunun kullanımını azaltır ya da iade ederse insanlar, bu, nereden gelecek ? Bunlar, önemli olaylar. Vergi psikolojisi çok önemli bir olaydır. Vergiyi "ben yaptım, oldu" zihniyetiyle koymak mümkün değildir.

Bir diğer konuya geçmek istiyorum. Vergi konulan ekonomi ne durumda; ona bir bakmak lazım. Şimdi, deprem dolayısıyla zaten üretimin yüzde 16'sının oluştuğu bölgeyi deprem vurmuştur, bölge etkilenmiştir; ama, bunun zincirleme etkisi vardır; oradan mal alan, oraya senet sepet veren... Türkiye'nin her tarafında bu depremin etkileri vardır. Gelir ve Kurumlar Vergisi ödeyicileri, tüccarlar, sanayiciler buradan ciddî biçimde etkilenmişlerdir. Şimdi, üretim zaten gerilemiş ülkede. Kapasite kullanımı yüzde 70'lere inmiş. Tarımda, sanayide üretimin ciddî boyutlarda gerilemiş, ihracatın azalmış olduğu bir ekonomi içinde, diyorsunuz ki, ben vergi alacağım sizden. Tamam, vergiyi al ama... Vergiyi alacağım; ama, bunu da, ben, genel bütçeye gelir kaydedeceğim. O zaman, şunu söyler insanlar: Kendim muhtaç haldeyken, ben, kamuya, kamunun görünen israfını sürdüren bir yapıya kaynak transfer etmem.

Aslında, vergi, bir kesimden kamu kesimine, özel kesimden kamu kesimine fon transferidir. Zaten, özel sektör, varlığını sürdürebilme sıkıntısı içerisinde. Çok ciddî olarak kapasitesini daraltmış. Ekonominin yüzde 50'si pazar daralmasından şikâyet ediyor. Yanlış kur politikaları dolayısıyla, İhraç imkânları daralmıştır. Peki, zaten, kan kaybeden insana, diyorsunuz ki, kamu olarak, benim kana ihtiyacım var, biraz daha bana kan ver; zaten, komaya sokup... Yani, özel sektörü, biz, tümüyle gözden mi çıkardık?

Verginin, belki, detaylarına girilince tartışmalarımızda dile getireceğiz; ama, şunu da ben vurgulamak istiyorum: Ülkede, tamam, vergi de getirilebilir; ama, kime vergiyi yükleyeceğimiz önemli. Ülkede bir felaket ortaya çıktığı zaman, bu yükün, kime, hangi gruplara taşıtılacağı da önemli. Bu kanun tasarısına bakıyorsunuz; gerçekten, daha önce vergisini ödemiş olan insanlara, 1998 yılı içerisinde, devlete doğru dürüst gelir beyan etmiş insanlara, diyoruz ki; biz, biraz daha vergi alacağız senden, yüzde 5 daha bana vergi vereceksin...

Peki, geniş ölçüde kapsam dışında kalan, stopaj yoluyla nihaî vergilendirilen finans kesiminden, niçin, burada vergi alınmıyor? İçki, sigara gibi, aslında, yabancı ülkelerde çok önemli yük tutan bu üretimlere niçin vergi konulmuyor da, cep telefonu gibi, artık, hepinizin çoluğunda çocuğunda, hanımında olan şeylere vergi getiriyoruz? Yani, bunlar, bütün boyutlarıyla tartışılmadan getiriliyor; ben yaptım oldu zihniyetiyle dayatılıyor; komisyonlarda herkes el kaldırıyor, geçiyor; ama, ülkeye verdiğimiz tahribatı lütfen bir daha düşünmemiz lazım.

Bunlar yanlış yaklaşımlardır, ekonomiyi tahrip ediyor. Depremin vurduğu ekonomiye, biz, vergiyle vuracağız; çok ciddî ekonomik sonuçları olacaktır. 750 trilyon lirayı, bu kesimin, kamuya transfer etmesi mümkün değil.

Kamuya bakıyoruz... Kamu ne yapıyor; Eskişehir yoluna çıkın bakın, devamlı, plaza dikiyorlar kamu kuruluşları. Her biri belki yüzmilyonlarca dolara varacak lüks binalar yapılıyor. Makam arabalarından geçilmiyor. Ben de bürokratım; ama, bunları tespit etmek durumundayız.

Bizim, vatandaşın verdiği verginin her kuruşuna sahip çıkmamız lazım. Kamu israfı devam ediyor, yeni kadrolar alınıyor, kadrolar şişiriliyor, yeni harcamalar yapılıyor. Şimdi komisyondan geliyorum, her bütçede yeni taşıt alımı, yeni bina inşaatı... Herhangi bir tasarrufu hiçbir şekilde göremiyorsunuz. Bir iki bütçede, göstermelik tasarruf tedbiri getirilmiş; ama, hiçbir ekonomik etkisi olmayan sonuçlar.

Peki, vatandaş, zor durumda olan sanayici, üretici, işçi çıkaran sanayici size kaynak transfer edecek, siz de yeni kadroları dolduracaksınız ya da en azından, kamunun bu israfını finansibilite etmeye devam edeceksiniz. Bunlar da, büyük ihtiyaç ve ekonominin çok doğruları gibi getirilmeye çalışılıyor. Bunlar, çok yanlış ve üzücü yaklaşımlar. Ekonomi perspektifi kaybeden bir vergi, aslında, ekonomiyi çökertmeye mahkûmdur. Bu kanun tasarısının gelişi bence zamansızdır, doğru değildir, geri çekmek lazım; ödeyicileri yeni baştan belirlemek lazım.

Zaten, kanun tasarısının adı üzerinde...17 Ağustos depremiyle ortaya çıkan sonuçlar iyileştirilmek isteniyor. Peki, 12 Kkasım depremi ne olacak; belki, önergelerle değiştirilmeye çalışılacak; kapsamı değiştireceksiniz, verginin ödeme sürelerini değiştireceksiniz, verginin yürürlük süresini değiştireceksiniz; o zaman, yeni bir vergi kanunu yapılıyor demektir! Bunun, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yeniden, bir daha elden geçirilmesi İçtüzük gereği. Aksi takdirde, ek bir kanun yaparak, bunu komisyondan geçirmeden bir vergi kanunu getirilmiş oluyor; bu, hukuka aykırı.

Komisyonda, aynı şekilde, 13 üncü madde eklendi; 13 üncü madde, bazı kuruluşların bütçesinden, Maliye Bakanının teklifi, Başbakanın uygun görmesiyle kaynak aktarılıyor. Yani bir hukuk devletinde, bir sınır belirlemeden, tek başına, tek iradeyle bazı kuruluşlara vergi koymak gibi bir şey; kaynaklarına el koyuyorsunuz! Bu, bu kadar kolay mı? Ne kadarına el konulacak? Çünkü o kuruluşların belli görevleri var, kanunla verilmiş görevleri var. Kanunla verilmiş görevleri yerine getiremeyecek bir şekilde bir transfer imkânını sağlamak mümkün mü? Hukuk devletinde böyle keyfî ya da belirsiz yetkiler kimseye verilmez; padişahlık değil ki burası! Padişaha verilmemiş yetkiler, Başbakanın onayıyla bilmem sermaye piyasasından, şuradan buradan, hepsinden kaynak aktarılıyor; 150 trilyon deniliyor. Bunlar bir hukuk devletin de olacak şey değil.

Demokrasiden bahsediyoruz, demokratikleşmenin ihtiyacından herkes bahsediyor; ama, biz, yaptıklarımızla, demokrasiye, millet iradesine saygı göstermek zorundayız. Yürütme organına bu kadar büyük bir yetki devri, başta, hukuka aykırı, akla aykırı, Anayasaya aykırıdır. Bu nedenle, ben, bu kanun tasarısının mutlak surette geri çekilmesini; daha katılımcı bir yaklaşımla, yeni baştan, kapsamından başlayarak, hepsinin, yeniden değerlendirilmesini istiyorum.

Gelecek olan bu kaynağın ne olduğu konusunda da detaylı, inandırıcı hiçbir çalışma yapılmamıştır, ne gerekçesinde, ne komisyon tutanaklarında buradan devletin ne kadar vergi toplayacağına ilişkin net bir açıklama da göremezsiniz.

Dolayısıyla, ben diyorum ki, bu kanun tasarısı mutlak surette hükümet tarafından geri çekilmeli, ekonomiyi tahrip etmeden, dengeler yeniden gözden geçirilip, kamuoyu ikna edildikten sonra, gerekiyorsa getirelim, gerekirse destekleyelim; ama, bu haliyle, bu tasarıyla olmaz.

Ben, hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Tasarının tümü üzerinde, dördüncü söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Hayrettin Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır efendim.

MHP GRUBU ADINA HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17.8.1999 Salı günü gece saat 3'te Bolu, Sakarya, Kocaeli, Yalova ve İstanbul ilçelerinde; 12.11.1999'da da Düzce'de ülkemizi üzüntüye boğan, büyük can ve mal kaybına neden olan deprem felaketini yaşamış bulunmaktayız. Bu elim deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Milletimizin her ferdini derinden yaralayan bu deprem felaketinin sebep olduğu hasar ve zararın en kısa sürede giderilerek, bölgede normal yaşama dönülebilmesi için, devletimiz ve milletimiz, maddî ve manevî bütün imkânlarıyla işbirliği yapmaktadır. Konuya duyarlı dünya devletleri de, ülkemize yardım için seferber olmuş durumdadır. Yardımlarını esirgemeyen dünya devletlerine ve hayırsever vatandaşlarımıza, devletimiz ve milletimiz adına teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, insanlarımızı, deprem değil, depremde çöken kalitesiz yapılar öldürdü. Son yaşadığımız deprem sırasında, binlerce konut ve işyerinin yerle bir olması, enkaz altında kalan binlerce vatandaşımızın ölmesine, binlerce insanımızın yaralanmasına ve ülkemiz açısından büyük bir ekonomik kayba neden olmuştur.

Bugün için, bu konuyla ilgili tüm teknik birimler, mal ve can kaybının bu kadar büyük olmasının nedenini, zemin sağlamlığı gibi jeolojik unsurların yanı sıra, bina inşaatlarında kullanılan yapı ve malzemelerin standartlara uygun olmamasından ve eksik malzeme kullanılmasından kaynaklandığı konusunda hemfikirdirler. Bundan sonra, yapılaşmanın olacağı alanlarda, kamu kurumları tarafından zemin sağlamlığı konusunda araştırmalar yapılmalı ve zemini yapılaşmaya uygun olmayan alanlarda inşaata izin verilmemelidir.

Artık, dönem, bütün kaynakların en rasyonel biçimde kullanılması dönemidir. Kaynaklarımız kıt ve ihtiyaçlarımız fazladır. İsraf ise, memleketimiz için en büyük günahtır. Standartlara aykırı kalitesiz malzeme kullanarak inşaat yapmak ise, büyük bir israftır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuyla ilgili tüm yetkililer tarafından yüzyılımızın en büyük felaketi olarak nitelendirilen bu depremde yaraların sarılabilmesi ise, tek başına, devlet imkânlarıyla mümkün gözükmemektedir.

Yaşanan bu felaket, önemli bir boyutta can ve mal kaybına yol açmış, daha önce yürürlüğe giren bir vergi kanununun ekonomik hayatta yapması beklenen olumlu etkisinin sonuçları görülmeden, yeni ve büyük bir kamu finansmanı ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Bölgede meydana gelen ciddî boyutlardaki tahribatın ve zararın giderilerek, hayatın en kısa zamanda normale dönüştürülmesi için büyük ekonomik kaynaklara ihtiyaç bulunmaktadır. Depremin, vergi gelirlerinin yüzde 15'ine tekabül eden bir bölümünün tahsil edildiği bölgede meydana gelmiş olmasının, gelir kaybına da yol açacağı göz önüne alındığında, karşılaşılan ekonomik sorunların boyutunu anlamak daha da kolay olacaktır.

Depremzedelere yeni konutlar yapılabilmesi, çocuklarımıza yeni okullar açılabilmesi, yıkılan fabrikaların yerine yenilerinin yapılabilmesi, bölgede yaşayan halkımızın eski yaşam standartlarına ulaştırılabilmesi için büyük bir ekonomik kaynağa ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; depremin yaralarının, devlet-millet el ele hep birlikte sarılması gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için, vefakâr Türk Milleti, her ferdiyle depremzedelerin dertleriyle hemdert olmuş vaziyette, değişik yardım kampanyaları düzenlemektedir; ancak, bu yardım kampanyaları, tek başına, depremin açmış olduğu yaraları sarmaya yetmeyecektir. Bu amaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan 17 Ağustos 1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 57 nci cumhuriyet hükümetimiz tarafından hazırlanarak, Meclis gündemine getirilmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, kamu finansman açıklarının giderilmesi, ekonomimizin en önemli çözüm bekleyen sorunlarının başında gelmektedir. Enflasyonun düşürülmesi, dışticaret açıklarının kapatılması, sağlıklı ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi, kamunun ekonomi içindeki yerinin yeniden tanımlanması ve sonuç olarak, ekonominin yeniden istikrara kavuşturulması amacıyla alınması gereken tedbirlerin en önemlilerinden birisi de, vergi gelirlerini artırmaktır. Bu amaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, değişik defalar, vergi kanunları çıkarılmıştır. Vergi kanunu değişikliklerinin olumlu sonuçları alınmadan böyle bir felaketle karşı karşıya kalmış olmamız olağanüstü bir durum olduğundan, bir defaya mahsus ilave bir vergi salınması gereği ortaya çıkmıştır.

Görüşülmekte olan tasarıyla, depremde zarar gören vatandaşlarımız, getirilen yeni yükümlülüklerin kapsamı dışında bırakılmaktadır. Bu düzenleme, kanımca, devlet ve milletimizin konuya olan hassasiyetinin bir göstergesidir.

Bu tasarıyla, 1998 yılında beyan edilen Gelir veya Kurumlar Vergisi matrahları, bu yılda elde edilen 12 milyar lirayı aşan ücretler, bina ve arsa ve araziler, motorlu taşıtlar, cep telefonu konuşma ücretleri üzerinden bir defalık ekvergi ödenmesi öngörülmektedir. Ayrıca, bankalar tarafından verilen çekler, Değerli Kağıtlar Kanunu kapsamına alınmaktadır.

Görüşülmekte olan bu kanun tasarısıyla bir defaya mahsus olmak üzere getirilen vergiler ise aşağıdaki gibidir:

Ek Gelir ve Kurumlar Vergisi, ek Emlak Vergisi, ek Motorlu Taşıtlar Vergisi ve özel iletişim vergisi. Yine, getirilen düzenlemeyle, Akaryakıt Tüketim Vergisi oranı yüzde 300'den yüzde 500'e çıkarılmaktadır. Banka çekleri ise, Değerli Kâğıtlar Kanunu kapsamına alınmış olup, her bir çek yaprağı için 600 000 lira harç ödenmesi zorunluluğu getirilmektedir.

Bu düzenlemeyle, bir yandan, depremde zarar gören vatandaşlarımızın yaraları sarılmaya çalışılacak, diğer yandan, ekonomide yeni yapısal sorunlar yaratılmadan, bir süredir uygulanmakta olan ekonomik istikrar programının devamı da sağlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla getirilmek istenilen yeni vergiler ise aşağıdaki gibidir:

Ek gelir ve kurumlar vergisiyle ilgili düzenlemeler, tasarının 1 inci maddesine göre, 1998 yılı kazançlarını yıllık beyanname ile beyan eden Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile götürü usulde Gelir Vergisi ödeyen mükellefler ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerin vergi matrahı tutarı 12 milyar lirayı aşan ücretliler, bir defaya mahsus olarak ek gelir ve kurumlar vergisi ödeyeceklerdir.

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile götürü usulde vergiye tabi mükellefler, 1998 yılı vergi matrahının yüzde 5'i oranında ek vergi ödeyeceklerdir.

Ücretliler, 12 milyar liraya kadar olan ücretleri için ek vergi ödemeyecek olup, 12 milyar lirayı aşan tutar üzerinden yüzde 5 oranında ek vergi ödeyeceklerdir.

Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesiyle muaflıklar düzenlenmektedir. Buna göre, 17.8.1999 tarihi itibariyle, Kocaeli, Sakarya ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri ile Bolu İlinin Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri ve Çilimli İlçelerinde faaliyet gösteren ve depremde zarar gören mükellefler ile bu illerdeki işyerlerinde çalışan ücretliler ek gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmaktadır.

Yine, depremle birlikte varlıklarının en az yüzde 10'unu kaybettiğini belgeleyen mükellefler veya birinci derecede kan hısımlarından birini kaybedenler (eş dahil) ek gelir vergisinden muaf olacaklardır.

Mükellefler, tasarının 5 inci maddesine göre, ek gelir ve Kurumlar Vergilerini, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, beyannameyle beyan edeceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1998 yılı ücretlerinin vergi matrahı 12 milyar lirayı aşan ücretlilerin ek gelir vergilerinin ödenmesinde, öncelikle, bu kanunun yayımı tarihinde kendilerine ücret ödemesinde bulunan işverene, 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin Gelir Vergisi matrahını bildirmesi gerekmektedir. Bu ücretlilerin ek gelir vergisi, işverence, bu kanunun yayımı tarihinden sonra yapılan ücret ödemelerinden başlamak üzere, birincisi ilk aya ait ücretten, ikinci taksit üçüncü aya ait ücretten, üçüncü taksit ise beşinci aya ait ücretten tevkif suretiyle üç eşit taksitte ödenecektir.

Emlak Vergisi konusunda yapılan düzenlemeler: Bir defaya mahsus olmak üzere, bina, arsa ve arazinin 1999 yılı Emlak Vergisi matrahları üzerinden ek emlak vergisi alınması öngörülmektedir. Bu vergi için mükellefler ayrıca beyanname vermeyeceklerdir.

Belediyeler, mükelleflerin, 1999 yılı üzerinden yürürlükte olan bina ve arazi vergisi nispetinde, ayrıca, ek emlak vergisi tarh edeceklerdir. Brüt alanı 200 metrekareyi geçmeyen ve tek konutu olan mükellefler ile deprem bölgesindeki mükellefler, bu verginin kapsamı dışında tutulmuşlardır.

Ek motorlu taşıtlar vergisi: 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 inci ve 6 ncı maddelerinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tabi olan ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, ilgili olduğu sicilde kayıt ve tescili bulunan taşıtlar üzerinden, bir defaya mahsus olmak üzere ek motorlu taşıtlar vergisi alınacaktır. Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sicile kayıt ve tescil edilen taşıtların ise, vergiye tabi tutulmaları söz konusu değildir.

Özel İletişim Vergisi: Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilen tasarıda, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar adlarına GSM aboneliği tesis ettirmiş olanlar ile 30.6.2000 tarihine kadar yeni abonelik tesis ettirecek olanlardan, bir defaya mahsus olmak üzere 50 milyon lira alınması öngörülmekteydi; ancak, tasarının görüşülmesi esnasında, bizim de yerinde bulduğumuz bir değişiklik yapıldı. Buna göre, tüm cep telefonları ile araç telefonları konuşma ücretlerinin yüzde 25'i oranında ek vergi getirildi. 30.6.2000 tarihine kadar yapılacak olan konuşma bedelleri üzerinden, telefon faturalarında, ilgili firmalar tarafından yüzde 25 oranında özel iletişim vergisi hesaplanacaktır. Bir aya ait özel iletişim vergisinin, takip eden ayın 15 inci günü mesai saati bitimine kadar, ilgili vergi dairesine firmalar tarafından yatırılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir düzenleme yapılmasının amacı, verginin hizmet bedelleri üzerinden alınması ve vergilemede adalet ilkesine uyulmasıdır. Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişiklikte, tesis, devir ve nakil bedelleri ile abone bedeli, sabit ücret ve benzeri adlarda alınanlar dahil olmak üzere, her türlü haberleşme hizmeti bedeli üzerinden yüzde 25 oranında ek vergi alınacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinde bulunduğu durum hepimizin malumu; buna rağmen, zor durumda olan mükelleflerimize, bu kanunla ek vergiler getirilmektedir. Bu, ilk anda, mükelleflerimizi ve bizleri sıkıntıya düşürecek gibi görülmektedir; ancak, olağanüstü dönemlerden geçmekteyiz. Hiç beklenmedik bir anda, yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen ve çok sayıda vatandaşımızın can ve mal kaybına neden olan bu depremin yaralarını biraz olsun sarabilmenin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Türk milleti, tarihinin her döneminde, böyle zorlu durumlarda birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek, tüm dünyaya örnek olacak biçimde birbirine kenetlenmiştir. Depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlarımızın acılarını yüreklerinde hisseden milletimiz, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla elbirliği içerisinde, yardım kampanyaları düzenlemektedir; ancak, bunlar, tek başına, bu felaketin yaralarını sarmaya yetmemektedir. Gün, birlik ve beraberlik günüdür. Bu nedenle, devlet ve millet olarak hep birlikte yaralarımızı sarmak için seferber olmak durumundayız. Bu nedenle, yaklaşık üç ay önce yasalaşan vergi kanunları değişikliklerinin olumlu sonuçları alınmadan böyle bir felaketle karşı karşıya kalmış olmamız olağanüstü bir durum olduğundan, bir defaya mahsus ilave bir vergi alınması gereği ortaya çıkmıştır. Böylece, ekonomide yeni yapısal sorunlar yaratılmadan, bir süredir uygulanmakta olan ekonomik istikrar programının devamı da sağlanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken, depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan sabır, şehitlerimize rahmet dilerken, Tanrı'dan, bizi bir defa daha bu felaketlere maruz bırakmamasını niyaz ediyorum ve bu kanun tasarısına Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi bildirir, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; "deprem vergisi" adıyla getirilen kanun tasarısı -159 sıra sayılı vergi kanunu tasarısı- üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 17 Ağustosta ve 12 Kasımda Türkiye'de büyük bir deprem oldu. Marmara Bölgesi, olduğu gibi, büyük bir sarsıntıya maruz kaldı ve 17 000-18 000 civarında vatandaşımız hayatını kaybetti; onbinlerce vatandaşımız yaralandı ve takriben, 250 000 ev hasar gördü ve 30 000 civarında işyeri de yıkıldı, hasara maruz kaldı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, üç gün önce aramızdan ayrılan çok değerli arkadaşımız, ahlakıyla, bilgisiyle, çalışmalarıyla, insan münasebetiyle, örnek insan olan Bedri İncetahtacı kardeşimizi de burada rahmetle anıyorum; yakınlarına taziyelerimi iletiyorum.

Yine, bugün, Öğretmenler Günüdür. Aziz öğretmenlerimize, bizi yetiştiren değerli hocalarımıza burada şükranlarımı ifade ediyorum; ebediyete intikal edenleri de rahmetle anıyorum. Bu fedakâr insanların hizmeti, milletimizi yücelten en mühim hizmettir; onların da, öğretmenlik görevini, ihtiyaçtan âri bir şekilde, aile geçim sıkıntısından uzak bir şekilde yapacakları günlerin bir an önce gelmesini diliyorum. Öğretmenlerimizin ve memurlarımızın zor şartlarda çalıştıklarını bilerek, bir an önce, bunların durumlarının düzeltilmesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarı, deprem sebebiyle meydana gelen hasarın zararlarını telafi etmek üzere birtakım vergiler getirmektedir. Esas itibariyle, gelir, kurumlar ve götürü vergi mükellefleri ile ücretlilerin, yüksek ücret alanların 12 milyarlık ücretlerinin dışında, kalan kısmı için yıllık yüzde 5 vergi getirilmektedir; yani, 1998 yılında beyan etmiş oldukları matrahlarına yüzde 5 vergi getirilmektedir. Deprem bölgelerindeki mükellefler, Sakarya ve Yalova'nın tamamı, Kocaeli'nin Körfez, Gölcük, Karamürsel İlçeleri ve Bolu'nun da Düzce, Gümüşova, Cumayeri, Çilimli İlçelerindekiler bu vergiden muaf olmaktadır. Ayrıca, diğer bölgelerde, bu saydığım yerlerin dışındakilerde de, yine, deprem sebebiyle servetinin yüzde 10'unu kaybedenler ve birinci derecede yakınlarından birini depremde kaybedenler bu vergilerden muaf olmaktadır.

Yine, tasarıyla getirilen bir diğer vergi, ek emlak vergisidir; bunda da benzeri muafiyetler vardır. Bir diğeri, Motorlu Taşıtlar Vergisidir; benzeri muafiyetler vardır. Bir diğeri, Özel İletişim Vergisidir, haberleşmeden alınan yüzde 25 vergidir. Bu bölgedeki iletişim cihazlarına sahip olanlar da bu muafiyetten faydalanmaktadırlar.

Çeklerle ilgili "kıymetli evrak" hükmü getirilmekte ve bunlardan, her çek sayfası için 600 000 lira tahsil edilmekte ve bu da, yine bu deprem afetiyle ilgili fona ödenmektedir.

Ayrıca, RTÜK reklam gelirlerinden, lisans ve yayın izni ücretlerinden, Rekabet Kurulunun gelirlerinden, Tüketiciyi Koruma Kanununa göre elde edilen gelirlerden ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının muhtelif gelirlerinden bir pay, Bakanlar Kurulunun takdir edeceği bir pay da, yine, bu deprem fonuna aktarılmak üzere tevkif edilecektir.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısının esası budur. Tabiî, bu kanun tasarısı depremle ilgili olarak getirildiğine göre, deprem bölgesinde neler yapılmaktadır; üç ay geçmiştir, üç ay bir hafta olmuştur. Bölgeye baktığımızda -ben, daha iki gün önce bölgeden geldim- çadır ihtiyacı karşılanamıyor maalesef; bilhassa, yeni deprem olan Bolu'nun Düzce ilçesinde ve bölgesinde çadır ihtiyacı karşılanamıyor. Nitekim, bir bakan "para var, çadır yok" demiştir. Demek ki, hükümet, gerekli çadır stoklarını temin etmekte, sipariş etmekte, üç ay geçmesine rağmen, bugüne kadar gerekli tedbirleri almamıştır.

Hatırlanırsa, hükümet, bu büyük depremden sonra da, ancak otuzikinci günde Sayın Başbakan gidip çadır tipini beğenmiş ve sipariş etmiştir. Bunlar, aslında, afetin ilk günü değilse de ikinci günü yapılacak işlerdir; ama, muhtemel afetler için, yine, bir çadır stoku olmadığı, sipariş edilmediği -üç ay geçmesine rağmen- görülmektedir.

Prefabrike barakaların yetişmesi mümkün değildir. Ben, bölgeyi gezdim; daha, temeller ve altyapı inşa edilmekte. Bunların yarısından çoğunun yetişmesi mümkün değildir. Hükümet, bu konuda da vaatlerini yerine getirememiş durumdadır.

Esnaf, sanatkâr ve iş hayatına bir destek yoktur. Biraz evvel ifade ettim, 30 000 esnafın, sanatkârın işyeri yıkılmıştır, harap olmuştur; binasıyla beraber, raflardaki malını, depolarındaki malını; her şeyiyle beraber, sermayesini kaybetmiştir. Bu insanlar destek bekliyor.

Geçmişte, 1992'de Erzincan, Tunceli ve Gümüşhane depreminde yaptığımız destekler, maalesef, Marmara Bölgesindeki depreme verilmemektedir. Detayların üzerinde durmayacağım; vaka budur.

Vergi, sosyal sigortalar primi ve Bağ-Kur primleri ne olacak? Bu bölgeden bunları tahsil etmek mümkün değildir. Vergiler ertelenmiştir; hangi tarihe kadar; ucu belli değildir. İki ay sonra mı, üç ay sonra mı vergi istenecek, iki sene sonra mı istenecek; bunların belli olması lazım. Nitekim, Erzincan bölgesinde, iki yıl için, hükümete terkin yetkisi verilmiş. Hükümetin elinde kanun kuvvetinde kararname yetkisi vardır. Bunları derhal yapması gerekir. Bölgedeki iş hayatının canlanması, önünü görmesine ve gerekli desteklerin verilmesine bağlıdır.

Teklifimiz; üç yıl bunlar ertelenmelidir ve terkin edilmelidir, yani, affedilmelidir; vergi, SSK primi ve Bağ-Kur... Ancak bu şartlarda, bölgede yıkılan ekonomi, iktisadî hayat ayağa kalkar, 150 000 civarında işsiz kalan insan tekrar çalışır hale gelir.

Değerli arkadaşlar, verilen yardımlar yetersizdir. Bakın, bugüne kadar verilen yardım, Halk Bankası vasıtasıyla -benim, üç gün önce aldığım bilgiye göre- 15 trilyon lira verilmiş, bir 10 trilyon daha gelecek deniyor. Gelen 15 trilyona baktığınız zaman, 30 000 esnafa bölerseniz, 500 000 000 lira esnaf başına. Binası yıkılmış, sermayesini kaybetmiş, alacaklarını alamıyor, borçlarını ödeyemiyor; hatta, binası yıkılmayan esnaf da işyerine mal alamıyor; çünkü, bölgenin çekleri toptancılar tarafından kabul edilmiyor, "afet bölgesidir, ödenmez" diye. İşte bu fevkalade elem verici manzara karşısında da hükümet, bu kadar ilgisiz, bilgisiz ve meseleden uzak davranmaktadır. Hükümet, gelen yardımları başka işlerde kullanıyor; maaş ödüyor, başka kaynakları başka yerlere sarf ediyor, cari giderlere harcıyor.

Geçici konutlar yetişmiyor dedim. Bakın, Dünya Bankası yetkilisinin bugünkü basında beyanları vardı. İşadamlarının beyanları var, uluslararası kurumların beyanları var; "bize yer gösterin, kalıcı konutları inşa edelim" diyorlar; ama, hükümet, daha, yer gösteremiyor. Sayın Başbakan bu beyan karşısında, bu ifade karşısında "efendim, idareyi değiştirdik; arsa göstereceğiz, yer göstereceğiz" diyor. Üç ay sonra idare değiştireceksiniz, tedbir alacaksınız... Yani, her yönüyle, idarenin, hükümetin, aciz olduğu görülmektedir. Sivil toplum kuruluşları, yaptıkları hayır karşısında mükâfatlandırılacak yerde, suçlanarak, bölgeden uzaklaştırılmıştır ve bölge, maalesef, sivil toplum kuruluşlarının yardım imkânından mahrum kalmıştır.

Değerli arkadaşlar, her yönüyle baktığınız zaman, deprem sonrasının yönetimi bakımından, hükümet, beceriksizdir, acizdir, meselelere hâkim değildir. Aylar sonra şu bakanlıktan bu bakanlığa afet yönetimi alınmakta, koalisyon içinde de bu, birtakım sürtüşmelere sebep olmaktadır. Hükümet, ahenk içinde çalışan bir hükümet değildir, meselelere hâkim olan bir hükümet değildir. Vatandaş, devlet nerede diye feryat ediyor ve bu feryadı ortaya koyanlar da, zaman zaman, azarlanıyor, hakarete maruz kalıyor, bazen de tevkif ediliyor. Maalesef, hükümetin vatandaşa davranışı da budur.

Hükümet ne yapıyor; hükümetin yaptığı, faizcilere, tefecilere, rantiyeye bol bol faiz ödemek. Bakın, 1999 Ocak-Ekim döneminde, on aylık dönemde vatandaşlar ne kadar vergi ödemişler hükümete; 11 katrilyon 216 trilyon lira vergi ödemişler. Peki, hükümet bu vergiyi ne yapmış; bu verginin 9 katrilyon 677 trilyonunu faizcilere ödemiş , rantiyeye, tefecilere ödemiş. Yani, bu on ayda vatandaştan 100 lira toplamış, 86 lirasını faizcilere ödemiş. Vatandaş ayağına ayakkabı alırken KDV ödemiş, her ödediği 100 liralık KDV'nin 86 lirası faizciye gitmiş. Vatandaş esnaf olmuş, Gelir Vergisi ödemiş; şirket olmuş, Kurumlar Vergisi ödemiş; işçi-memur olmuş, bordrodan vergi ödemiş; bu on ayda her ödenen 100 liranın 86 lirası faize gitmiş. Ekim ayının faiz ödemeleri 1 katrilyon 400 küsur trilyondur. Aylık ödeme bu.

2000 yılının bütçesi geldi önümüze; şimdi, bütçenin Komisyondaki görüşmeleri bitmek üzere, yakında Genel Kurula getirilecek. Bütçede ne görüyoruz; bütçede, 24 katrilyon vergi geliri var; buna karşılık, bir hesaba göre 21 katrilyon, bir hesaba göre 26 katrilyon faiz gideri var. Niye bir hesaba göre diyorum; Sayın Maliye Bakanı bütçe beyanlarında "21 katrilyon 133 trilyon faiz gideri var" diyor; ama, yine, bizim, devletin birtakım kaynaklarından aldığımız bilgiye göre, 2000 yılında, üçer aylık dönemler halinde faiz ödemeli tahvil ve bonoların faizlerini de yazdığınız zaman -ki resmî belgededir bu ifade- 5 katrilyon da oraya ödenecek faiz ve toplam 26 katrilyon faiz ödenecek. Yani, 2000 yılında, 65 milyon insan çalışacak, vergi ödeyecek; ödenen her 100 liralık verginin 88 lirası faize gidecek veya 108 lirası faize gidecek. 100 liradan 108 lira çıkar mı; çıkmaz; tekrar borçlanacak, borçla, ilave faizleri ödeyecek. Tablo budur. Bu tabloya, tabiî, Türkiye, bu hükümet zamanında gelmedi, hakkını yemeyelim; bu, altı aylık bir hükümettir; ama, bu hükümetin üç ayağından ikisi altı aylık hükümet değil, 1997'nin 1 Temmuzunda görev almış ve bugüne kadar devam eden, takriben ikibuçuk yıllık icraatta bulunan Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Partidir, yani, bu tabloda bunların payı vardır.

Değerli arkadaşlar, dönüp 1995-2000 yılları arasında faiz ödemelerinin vergi oranına bakalım, ne görüyoruz: 1995'de toplanan verginin yüzde 51'i, 1996'da yüzde 67'si faize ödenmiş. Bizim yaptığımız bütçede, yani, 54 üncü hükümetin yaptığı bütçede faiz ödemelerinin vergiye oranı yüzde 48 ve bunlar, gerçekleşen rakamlardır. Ben, size, konsolide bütçe teklif rakamlarını söylemiyorum; yani, biz, faiz ödemelerini yüzde 67'den yüzde 48'e düşürmüşüz, yani; 19 puan düşürmüşüz. Peki, 1998'de, 55 inci Anasol-D Hükümetinde ne olmuş; toplanan her 100 liranın 67 lirası yine faize gitmiş. Yani, bizim teslim aldığımız noktaya getirmişler. İşte, biz, onun için, bu hükümetlere, rantiyeyi, faizcileri, tefecileri memnun eden hükümetler dediğimiz zaman bize kızmayın; zira, bunları, bu rakamlar söylüyor; ortada. Biraz önce de ifade ettim, 1999 yılında da, on ayda toplanan her 100 liranın 86 lirası faize gitmiş.

Topladığı vergileri, rantiyeye, faizcilere, tefecilere ödeyen bir hükümete, yeni vergi kanunuyla niye vergi verelim! Eğer, para lazımsa, 500 trilyon lira lazımsa... Bakın, siz, rantiyeye, on ayda aşağı yukarı 10 katrilyon lira faiz ödemişsiniz. Buradan 500 trilyon lira kesin. Onlara ilave yüzde 4-5 -10 katrilyon, sene sonu itibariyle, herhalde 12-13 katrilyon lira olacaktır- stopaj getirseniz, tevkifat getirseniz, işte, depremzedelerin her türlü zararlarını, afetlerin yaralarını sararsınız. Zaten, Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşlardan da afetle ilgili yardım geliyor. Siz, hükümet olarak, zaten, bu yardımları bile kullanmaktan acizsiniz, binaları yapacak olanlara arsa ve yer dahi gösteremiyorsunuz. Onun için, biz, bu vergi tasarısına karşıyız.

Değerli arkadaşlar, şunun için de karşıyız: Sırf hükümetin ehliyeti olmadığı için değil ve şunu da tashih edeyim; burada, çok sevdiğim Değerli Maliye Bakanımız için bir şey demiyorum, kendisi bütün iyi niyetiyle çırpınıyor ve bu tablo karşısında en çok Maliye Bakanı müteessirdir, onu da biliyorum. Kendisi, değerli bir maliyeci ve değerli bir siyasetçidir; ama, maalesef, devraldığı miras, tablo budur. Bu tabloyu da, kendisine, 55 inci ve 56 ncı hükümetler getirdi, önüne koydu. Şimdi, bu tablodan nasıl bir çıkış yolu bulurum diye uğraşıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, vergiye karşı olmamızın ikinci bir sebebi de, 1998'den beri Türkiye ekonomisi daralıyor. 1999'da daralma devam ediyor, ihracat geriliyor, üretim geriliyor, fabrikalar kapanıyor, işyerleri vergilerini ödeyemiyorlar. Nitekim, Maliyenin vergi tahsilatıyla ilgili rakamlarına baktığımız zaman; yani, tahakkuk eden ve tahsil edilen arasındaki orana baktığımız zaman, vergi tahsilatının giderek gerilediğini görüyoruz.

Nitekim, IMF -bugünkü basında ifade edildiğine göre- yüzde 70 vergi artışını 2000 yılında mümkün görmediği için, yeniden birtakım müzakereler yapıldı; herhalde, dün akşam son dakikada bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma, tabiî, bugünkü şartlarda uygulanır mı, bir netice verir mi; bundan ümitvar değilim. Hepimiz enflasyonun düşürülmesini istiyoruz.

Bakın, size bir rakam, bir tablo vereyim: Devlet Planlama Teşkilatının "Uluslararası Ekonomik Göstergeler" diye yayımladığı -bir hafta önce bize gelen- 1999 yayımına bakın, onun sayfalarına bakın, IMF'nin muhtelif ülkelerle ilgili 2000 yılı tahminleri var, Uluslararası Para Fonunun tahminleri. IMF'nin Türkiye için enflasyon tahmini nedir, açın bakın, yüzde 73,6; tüketici fiyatlarıyla, bugünkü şartlarda, Türkiye'de 2000 yılında enflasyon, yani fiyat artışı yüzde 73,6 diyor. Hükümet "ben, bunu, yüzde 25'e düşüreceğim" diyor. Yüzde 25'i, yüzde 73,6'dan düşerseniz, aşağı yukarı yüzde 48, yüzde 49 düşüreceksiniz demektir. 12 aylık sürede bunu düşürmek mümkün mü?.. Tabiî, hükümet olarak, birilerinin kaburgasını kıracaksınız, kolunu koparacaksınız. Ne yapacaksınız; işçinin, memurun kolunu koparacaksınız, kaburgasını kıracaksınız. Niye; eflasyon tahmininin yüzde 74 -73,6; 74 demektir- olduğu bir ülkede, memura diyorsunuz ki, yüzde 15 zam vereceğim; sonra da yüzde 10 vereceğim... Peki, rakamlar neyi gösteriyor; tüketici fiyatlarındaki gelişmeye açın bakın, son eylül ve ekim aylarında, daha önceki aylarda yüzde 2-3 mertebesinde seyreden aylık fiyat artışları yüzde 6, yüzde 7 mertebesine gelmiş. Demek ki, enflasyonda tırmanma var ve bu tırmanmanın sebebi de, hükümetin, kamu kurumlarının üretip sattığı mallara yaptığı zamlardır ve bunların başında da akaryakıt gelmektedir. Neredeyse, 10 uncu ay sonu itibariyle, yüzde 150, yüzde 200 mertebesinde, akaryakıta zam yapılmış. Şimdi, siz, eflasyonu düşürmek için akaryakıt zamlarını düşürecek misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan; size, 1 dakika süre veriyorum; lütfen, tamamlayın efendim.

Buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Akaryakıt zamlarını düşürecek misiniz?.. Memnun oluruz; ama, o zaman faizcilere nereden para bulacaksınız? Bu dönemde enflasyonu düşürmek için aylık döviz kuru artışlarının yüzde 1,8'le yüzde 2 arasında sınırlanması lazım. Bunu yaptığınız zaman, Türk parası pahalılanacak, ihracat büsbütün gerileyecek ve mümkün olmayacak. İç piyasayı da genişletemezsiniz, mümkün değil. Para arzını artıramazsınız; çünkü, bu, enflasyonla mücadele programınıza ve taahhütlerinize terstir. Ne yapacaksınız?.. Onun için, sizin, IMF'yle imzaladığınız anlaşma, bu hükümetin bir intihar anlaşmasıdır. Millet intihar etmez; sizi değiştirir, yoluna devam eder.

Bizim, bu Vergi Kanunu Tasarısına karşı olduğumuzu ifade ediyor; hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenler Gününün de, değerli öğretmenlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümet, getirdiği bu tasarıyla, 17 Ağustos 1999 tarihinde Türkiye'de meydana gelen deprem nedeniyle, depremzedelerin ihtiyaçlarını gidermek için ek bir vergi almak ihtiyacını duyuyor.

Aslında, hükümet, bir çelişki içinde. Dün, burada, olağanüstü halin uzatılmasıyla ilgili olarak yaptığımız konuşmalarda... Tabiî, Türkiye'nin üçte 1'ini, hatta üçte 1'inden de büyük bir değerini götüren bir deprem oldu. Anayasamızın 119 uncu maddesinde denilir ki, tabiî afetler, deprem nedeniyle memlekette ciddî bir bunalım doğarsa, o zaman, hükümet, ekonomik olağanüstü hal ilan eder. Ekonomik olağanüstü halin de özelliği şu... Biz, muhalefet partisi milletvekiliyiz, olağanüstü hale de her zaman karşıyım; ama, burada, her gün akşam televizyonlarımızda seyrediyoruz; o genç, yaşlı, çoluk, çocuk çamurlar içinde; onları, inanılmaz ve dayanılmaz hayat şartları içinde görüyoruz ve bu devletin birer vatandaşı olarak da, bu insanlara gerekli hayat şartlarının, rahat hayat şartlarının sağlanamaması dolayısıyla utanç duyuyoruz. Ama, bu utanç bizim değil ki, bu hükümetin utancı; çünkü, eğer, bu hükümet işi bilseydi, devleti daha iyi yönetseydi, hemen ertesi gün ekonomik olağanüstü hal ilan ederdi. Ekonomik olağanüstü halde de, o olağanüstü halin başına gelen kişinin olağanüstü şartları var; yani, orada, artık, temel hak ve özgürlükleri askıya alabilirsiniz. O zaman, kişiler için para, mal ve çalışma mükellefiyetini getirirdiniz. Bu gibi hallerde de, buraya gelecek kişinin, istenilen kişinin... Mesela, şimdi, Türkiye'de, bütçe gelmiş; 46 katrilyon liralık bütçenin 21 katrilyon lirasını, faiz olarak, 20 veya 30 holding alıyor. Şimdi, bu devleti ve memleketi düşünen hükümetin burada esas yapması gereken neydi? Olağanüstü halin başına getirdiği kişi -gel bakalım kardeşim, bankerler, devletten 21 katrilyon lira faiz alanlar- onların o almış oldukları faizin bir miktarını alırdı. O, şu anda, Düzce'de, Kocaeli'nde, Yalova'da, Adapazarı'nda çamur içinde yaşayan o insanlar için elde ettiği bu kaynakla ne yapardı; Türkiye'nin herhangi bir yerinde, icabında nakil vasıtalarına da el koymak suretiyle, icabında, belirli bazı kamu kurumlarının veya özel kişilerin elindeki gayrimenkullere de el koymak suretiyle, bu insanlarımızın problemlerini çok kısa bir zamanda çözebilirdi; ama, maalesef, bu insanları yönetme gücü olmayınca, yani, işte, belirli yerler, belli kişiler iktidara gelir "yahu, hele, her şeyi haline bırakalım" der; ama, onlar her şeyi kendi haline bırakınca da, maalesef, millet ve insanlar büyük bir acı ve ıstırap çeker.

Bu kanunla, biz, tabiî, aslında, bu kadar büyük bir depremin vuku bulduğu bir sırada, bu insanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntıları gidermek için, değil yüzde 5 vergiyi, malımızın mülkümüzün de tamamının verilmesine razıyız; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaşıyoruz. Eğer, bizim bir vatandaşımız sıkıntı içindeyse, hele, deprem ve tabiî afet nedeniyle büyük bir sıkıntıdaysa, hele yaşadıkları hayat şartları, yaşanmaz bir işkenceyse, eziyetse, yaşam koşulları dışındaysa, biz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları olarak, bütün varlığımızla, bu insanları normal hayat şartlarına kavuşturmak için elbirliğiyle yardım etmemiz lazım. Aynı ülkenin vatandaşı olmamızın gereği de budur, bunun bize yükleyeceği en büyük vicdanî borç da budur; ama, bu hükümet, yapılması gereken şeyleri yapmıyor.

Bakın, dün burada birtakım şeyler söyledik. İşte, Telsim ve Turkcell normal olarak 400'er bin abone yapmaları lazımken, 1 milyon aboneye çıktı; orada, 1 milyar dolar para alınıyordu, o 1 milyar dolar para alınmadı. Ne oldu; dört ay, beş ay geciktirildi ve birtakım holdingler bundan yararlandı. Yine, gazetelerin yazdığına göre, burada, 150 milyon dolar KDV var, hükümet, kulakları sağır sanki, hiç duymuyor. Basın yazıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde bunlar dile getiriliyor. Kardeşim, evvela, tahsil edebildiğin paraları tahsil et.

Yine, dün, burada söyledim, yine, Sayın Başkan çok büyük tepki gösterdi; Mavi Akım Projesinde, daha hiçbir şey yokken, bu hükümetin bir kanadı, kendi yandaşlarına 55 milyon dolar para veriyor, sırf, onların bozulan ekonomik durumlarını tamir etmek için. Şimdi, ülkenin kaynaklarını bu kadar keyfî kullanan bir hükümete yeni yeni imkânlar verseniz ne olacak?.. Bu insanlarımız bu kadar büyük sıkıntı içindeyken, bu depremzede vatandaşlarımızın yaşadıkları hayat şartları çekilmez bir vaziyetteyken, yine, bazılarının, perde arkasında rant paylaşımı peşinde koştukları konusunda çok ciddî kuşkularım var.

Mesela, bakın, o olağanüstü hal ilan edilseydi, işte, iş makinelerine el konulurdu, devletten de bir kuruş para almadan -tabiî ki, bunların makinelerine el koyarken, ücretleri de ödenirdi- bu enkazlar kaldırılabilirdi ve oraya giden, depremden dolayı devletin oraya tahsis ettiği kaynaklar da, yeni bir ev yapmak için kullanılabilirdi; ama, maalesef, bunlar yapılmadı. İşte, Türkiye, çok basiretsizce yönetilmesi nedeniyle, her gün, o insanlarımızın içinde yaşadığı o çamur, o açlık, o sefalet, o hastalık, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birer vatandaşı olarak, insan olarak bizi utandırıyor; ama, bizden önce, bu hükümetin bu işi yapmamasının bir sorumluluğu olması lazım. Hükümet etmek ciddî bir şeydir. Hükümete geleceksiniz, vatandaşın derdine çare bulmayacaksınız, oturacaksınız yerinize, ondan sonra da, ben hükümetim diyeceksiniz... Afrika ülkelerindeki kabilelerde bile böyle bir zihniyet yok değerli milletvekilleri.

Getirilen kanun tasarısıyla, eğer, o deprem bölgesinde yaşayan insanlarımıza hakikaten bir katkı da sağlanacaksa, yüzde 5 yerine yüzde 10 da verebiliriz, o, fark değil; ama, bu kanun tasarısını getirirken, insan... Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde müzakere edilmeden önce, Mesut Yılmaz gidiyor, birisine, bir işadamına diyor ki: "Koç bize dedi ki, yüzde 2 deprem vergisini alabilirsiniz, siz de razı olun da getirin." Yani, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi iradesiyle mi hareket edecektir; yoksa, belli holdinglerin arzu ve direktifleriyle mi hareket edecektir?! Lütfen, bunları artık... Yani, siz, belki, düşünce olarak böyle bir vesayet altında olan kişiler olabilirsiniz; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi, tasarruflarını yaparken, şunun veya bunun vesayeti altında değil. Bu düşünceler, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını da zedeliyor ve bu düşüncede olan kişiler, kendileri olabilir, ondan rahatsızlık duymayabilirler; ama, biz, parlamenterler olarak, halkın temsilcileri olarak, bu tip düşüncelerden, kendimiz, gerçekten üzülüyoruz ve eğer, bu memleketin Parlamentosu varsa; eğer, bu memleketin gerçek halk temsilcileri varsa, halkın menfaatlarını kendileri düşünürler, kendileri, hangi yasanın halkın menfaatına olduğunu, hangisinin olmadığını düşünürler. Yoksa, bir holdingin veya iki holdingin, istekleri doğrultusunda kanun çıkarmazlar. Bu kanun eğer gerekli idiyse, bugüne kadar niye geciktirildi? Şu kadar zaman geçti. Buraya, eften püften kanunlar geliyor ve insanlarımız, orada, çamur içinde; ama, ben, bu kanunla sağlanan gelirin de, çok, böyle organize olmuş, süratle olayların üzerine gitmek suretiyle, bu deprem bölgesinde yaşayan insanların dertlerine çare bulunacağına da inanmıyorum; çünkü, hükümet, Türkiye'de hükümet edebilecek kapasitede bir hükümet değil. Ben, bunu, samimî söylüyorum.

Yani, arkadaşlar, hükümet etmek ciddî bir iştir. Bu ciddiyeti neyle göstereceksiniz; radikal bir tedbir alınması gerektiği yerde radikal tedbir alacaksınız, başka tedbir alınması gereken usuller varsa, onlara uyacaksınız.

Dün, burada, yine beş ilde olağanüstü hal ilan ettik. Artık, onbeş onaltı yıldır orada olağanüstü hali ilan ediyoruz; ama, o insanlarımıza bir... İşte, ben, şimdi, o deprem bölgesinde yaşayan insanlarımıza da bir durumu anlatmak istiyorum. Bugün, o deprem bölgesinde yaşayan insanlarımızın çektiği sıkıntının benzerini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Genç, 1 dakika süre veriyorum.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – ...Tunceli'nin Ovacık İlçesinde, 130 tane aile, tek odalı barakalarda, çamur içinde; üstelik zemini de yapılmamış bir vaziyette, aynı hayatı yaşıyorlar; ama, biz, bunu, defalarca bu kürsüde dile getirdik. Diliyorum ki, hükümet, bari, hiç olmazsa, bu gelen yardımları kullanırken, terör nedeniyle çok büyük bir sıkıntı içinde bulunan bu yurttaşlarımıza da, kenarından kıyısından biraz yardım edebilir. Mesela, 1992 Erzincan ve Pülümür depreminde ve Tunceli'de, o zaman borçlanmış vatandaşlar; hâ, evleri yapılmamış. Afetler Genel Müdürüne gidiyoruz; diyor ki: "Efendim, para yok." Mümkünse, rica ediyoruz... Tabiî, o insanlar da depremde evlerini kaybettiler. O tarihte, 1994'te, 1995'te, 1992'de borçlandılar; hâlâ, kendilerine herhangi bir ekonomik kaynak aktarılmıyor. Hükümete bunu da hatırlatmak istedim.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Değerli milletvekilleri, hükümetin söz talebi vardır.

Hükümet adına, Maliye Bakanımız Sayın Sümer Oral.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) – Sayın Başkan, sözlerimin başında, size ve değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşımız, ayrı özellikleri olan Bedri İncetahtacı'yı kaybetmiş olmanın üzüntüsü içerisindeyiz. Gerçekten, Meclisimiz için, ülkemiz için büyük bir kayıp olmuştur. Merhuma Cenabı Allah'tan rahmet diliyorum.

Ayrıca, Öğretmenler Günü nedeniyle, her şeyimiz olan değerli öğretmenlerimize şükranlarımızı ve saygılarımızı sunmayı bir borç biliyorum.

Sayın Başkan, bir deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken, maalesef, ikinci bir felaketle karşı karşıya gelmiş durumdayız. Arka arkaya yaşadığımız deprem felaketleri, tarihimizde daha önce meydana gelen felaketlerle karşılaştırılamayacak ölçüde yıkım meydana getirmiştir. Bu felaketlerin, ekonominin durgunluk içinde olduğu bir dönemde gerçekleşmesi, olayın gücünü ve güçlüğünü daha da artırmıştır.

Depremde, yetişmesi uzun yıllar alan, önemli sayıda yurttaşımızı yitirmiş bulunmaktayız. Buna ek olarak, konut, işyeri, altyapı tesisleri, ulaşım araçları, makine, teçhizat, mamul ve yarı mamul mal stoklarında telafisi zor kayıplar meydana gelmiştir. Bu depremlerde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Cenabı Allahtan rahmet diliyor, yaralılara acil şifalar temenni ediyor ve bütün milletimize sabır diliyorum.

Ayrıca, bu bölgede, üretimin, ya durmuş ya da eksik kapasiteyle üretim yapılabilmesi de ortada bir gerçektir. Bunun sonucunda, depremin, 1999 yılında, büyüme üzerinde bir puanlık negatif etkisinin olacağı tahmin edilmektedir; devletin tahmini budur.

Depremden en yoğun şekilde etkilenen illerimiz; Sakarya, Bolu, Yalova ve Kocaeli'dir. 4 ilin toplam nüfus içindeki payı yüzde 4,1 olup, depremler nedeniyle 17 000 üzerinde yurttaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz; 25 000'in üzerinde yurttaşımız da yaralanmıştır.

Bu bölge, sanayileşme ve ülke ekonomisine katkı açısından çok önemli bir konuma sahiptir. Bir bakıma, sanayimizin odak sayılacak bir bölgesidir. Bu iller, Türkiye gayri safî millî hâsılasının yüzde 7,2'sini, sanayi katmadeğerinin ise yüzde 13,8'ini yaratmaktadır. Bölge, vergi gelirleri açısından da fevkalade önemli bir konuma sahiptir. Dört ilin, toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 15,5'i bulmaktadır.

Depremin yarattığı etkileri, kısaca, şöyle özetleyebiliriz: Deprem, her şeyden önce, ülkemizin gelişmesine katkı sağlayan çok değerli, önemli yurttaşlarımızın kaybolmasına ve bu bölgedeki ekonomik faaliyetlerin durmasına yol açarak, ülkede ekonomik bir gerileme etkisi yaratmıştır. Buna paralel olarak, hem bu yıl hem de 2000 yılında, vergi gelirlerinde önemli kayıplar olacağı kuşkusuzdur. Bildiğiniz gibi, bu bölgede, mücbir sebep nedeniyle vergi ödemeleri, mücbir sebep sona erene kadar ertelenmiş bulunmaktadır. Mücbir sebep sona erse bile, bu bölgede ve hatta İstanbul, Bursa gibi depremden kısmen etkilenen diğer bazı illerde faaliyetlerin sekteye uğraması ve makine-teçhizat ile mal stoklarındaki kayıplar nedeniyle önemli vergi kayıpları beklenmektedir. Bu vergi kaybı, sadece 1999 yılında değil, 2000 yılında da devam edecektir. Ayrıca, depremin yaralarının sarılması için yapılması gerekenler, harcamalarda büyük artış meydana getirmektedir. Depremin geniş bir alanı etkilemiş olması, insanların barınma ihtiyaçlarının karşılanması, altyapı tesislerinin uğradığı hasarın giderilmesi önemli düzeyde harcamayı gerektirmektedir. Kısaca, deprem, harcamaları artırırken, vergi gelirlerini de azaltmaktadır. Bütün bu etkilerin, ekonomiyi ve kamu finansman dengesini oldukça olumsuz şekilde etkileyen gelişmeler olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, depremin yaralarının en kısa zamanda sarılarak, bu bölgedeki hayatın normale dönmesi gerçekleştirilirken, diğer yandan, uygulanmakta olan istikrar programının hedef ve dengelerinin sağlanması ve özenle gözetilmesi gerekir. Ekonomide öngörülen dengelerin bozulması durumunda, gerek deprem bölgesinde ve gerek diğer bölgelerdeki sorunların giderilmesi çok daha zorlaşacaktır. Yeni ve büyük tıkanıklıklara da yol açacaktır. Bu nedenle, depremin, bir yandan, bu bölgedeki olumsuz etkilerini giderirken, diğer yandan da, harcama artışı ve vergi kaybı şeklinde, malî denge ve dolayısıyla, istikrar politikası üzerindeki olumsuz etkilerinin, hiç kuşkusuz, alınacak önlemlerle telafi edilmesi gerekmektedir.

Sadece Körfez depreminin, kamu finansmanı üzerindeki yükünün 6,2 milyar dolar olacağı tahmin olunmaktadır. Düzce depremiyle, bu yükün artacağı kuşkusuzdur. Bu depremler dolayısıyla, halkımızın ortaya koymuş olduğu dayanışma, gerçekten gurur vericidir.

Deprem için -kasım ayı itibariyle, yani, bugün itibariyle- toplanan bağışlar, 79 trilyondur. Depremle ilgili olarak, 3 527 000 000 dolar dışkredi taahhüdü alınmış olup, Dünya Bankasından 1,017 milyar dolar -yani, 1 milyar- IMF'den ise 497 milyon dolar gelmiş bulunmaktadır.

Yüce Meclisin takdirine sunulmuş olan tasarı, depremin yarattığı etkilerin malî dengeyi bozmasına izin vermeden, baştan beri uygulanan istikrar programının gerçekleştirilmesi esasına dayanmaktadır. Hiç kuşku yok ki, depremin yarattığı bütün bu zararlar karşılanırken, ortaya çıkan fedakârlıkların kesimler arasında eşit dağıtılması esastır. Takdirinize sunulan tasarıda, ekonominin içinde bulunduğu tıkanıklığı aşma çabalarına uygun bir düzenleme yapılmasına ve özellikle, dargelirli kesime ilave bir yük getirilmemesine büyük gayret gösterilmiştir. Bu tasarıyla beklenen fedakârlığın boyutunun, 1994 yılında alınan önlemlerle, 1994 yılında çıkarılan kanunlarla sağlanan fedakârlığın çok altında olduğunu da belirtmek isterim.

Ekonominin yavaşladığı bir ortamda, kimse vergi koymak istemez; ancak, depremin yarattığı kaybı telafi etmek ve malî dengeyi sağlamak, bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Elbirliğiyle, bu fedakârlığa katlanıp, gelecek günlerin daha iyi olması için çaba sarf etmekteyiz. Türk Milletinin sağduyusu, fedakâr ve dayanışmacı ruhu, bu zor günleri atlatıp, çok daha güzel günlere hep birlikte ulaşmada, en büyük güvencemizdir.

Sayın Başkan, tasarıyla ilgili bu genel düşüncelerimden sonra, değerli arkadaşlarımızın, biraz evvel yapmış olduğu görüşmeler üzerinde de, tepe noktaları itibariyle durmak istiyorum. Beş grup adına yapılan konuşmalarda, arkadaşlarımızın ortaya koyduğu görüşleri dikkatle izledik; mutlaka, burada belirtilen konular, bizim uygulamamızda dikkatle izlenecektir. Kişisel konuşma yapan arkadaşımızın da görüşlerini aynı çerçeve içerisinde değerlendireceğiz.

Şunu belirtmek isterim ki, depremle ilgili harcamalar, bir bütçe anlayışı ve bir bütçe bütünlüğü içinde izlenecektir ve kamuoyuna da duyurulacaktır. Kesinlikle, depremle ilgili harcamaların, arkadaşlarımızın veya Türk kamuoyunun kafasında bir tereddüt yaratmaması lazım; bunun, fevkalade özenle üzerinde duruyoruz. Hatta, bugün, Maliye Bakanlığında, bürokrat arkadaşlarla, bunun esasları üzerinde çalıştık. Her ay yayınlanan, Muhasebat Genel Müdürlüğünün düzenlediği Kamu Hesapları Bülteninde, depremle ilgili ayrı bir bölüm koyabilir miyiz diye onlar üzerinde de çalışıyoruz. Depremle ilgili her türlü elde edilen gelirler ve harcamalar, bir bütçe bütünlüğü, bütçe anlayışı içerisinde mutlaka gösterilecektir.

Sayın Tezmen, yardımların miktarı üzerinde durdular. Bugüne kadar taahhüt edilen yardımlar 3,5 milyar dolardır; ama, bunların hemen tamamı kredidir, bunlar ödenecektir; ama, uzun vadededir, vadeleri değişiktir, faizleri düşüktür; ama, kredidir, karşılıksız gelmiş kaynaklar değildir ve bunların kullanılması belli zaman alabilir ve belli prosedürü gerektirebilir. O bakımdan, hemen bunu kullanma imkânı yok; ama, bunların geliş tarihlerine göre, gayet tabiî, hükümet, hükümetin içinde ilgili bölüm, harcama programını da yürütmektedir.

Bedelli askerlik, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve Genelkurmayımızın takdir edilecek bir yaklaşımının sonucudur. Gayet tabiî, o da, zaten, bir özel ödenek şeklinde takip edilecektir. Gelir ve giderler arasındaki ilişki, titiz bir şekilde, kanundan doğan gerekle götürülecektir.

Paraların yerinde harcanıp harcanmaması konusunda kesinlikle bir kuşku olmaması gerekir. Biz de Hükümet olarak bu kuşkuya meydan vermeyecek davranış içinde olacağız.

"Tasarının maddelerinden ne kadar vergi geldiği çok net değildir" ifadesinde bulundular; ama, ilk konuşmayı yapan Yılmaz Karakoyunlu arkadaşımız, her maddeden gelebilecek, yani, ek gelir, ek kurumlar ve diğerlerinden gelebilecek rakamları ifade etti; o rakamlar bizce de hesap edilmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonunda, tabiî, tasarının hazırlanmasından kısa bir süre sonra görüşülmüştü; Maliye Bakanlığı bu hesapları sonuçlandırmadığı için tam ifade etmekten kaçınılmıştı; ama, bugün aşağı yukarı bellidir. Çünkü, ek emlak vergisi, ek taşıt vergisi, ek gelir, ek kurumlar vergisi ve hepsi de 1998 yılı beyanları ve matrahları üzerinden yapıldığı için, özel iletişim vergisi, hesapları yapılabiliyor ve Oğuz Tezmen arkadaşıma bu konudaki listeyi de vereceğim.

Sayın Cevat Ayhan arkadaşım "gelen yardımlar maaşa, carilere ödeniyor" dedi. Kesinlikle böyle bir şey olamaz. Biraz evvelki açıklamalarım ona da cevap veriyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, hiçbir cumhuriyet hükümeti hiçbir zaman acz içinde olamaz. Sanıyorum, Sayın Ayhan da o anlamda söylemediler. Çünkü, kendilerinin devlet tecrübeleri ve zarafeti buna manidir.

"Hükümet rantiyecilere kaynak aktarıyor" dendi.

Ben esasında bunlara girmek istemiyorum; ama, burada bir şeyin kamuoyu önünde aydınlanmasında da yarar var: Bir süredir, özellikle 2000 yılı bütçesi Meclise sunulduktan ve özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandığından itibaren, işte "faiz bütçelerde çok, bu da Refahyol Hükümeti zamanında azdı" gibi devamlı bir söylem var. Bu, esasında, gerçeğe uyan bir şey değil. Kendileri de ifade ettiler, faizin bütçedeki ağırlığı 1999 yılının olayı değildir, 1998 yılının olayı da değildir; 1987 ve 1989 yıllarından itibaren Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan tartışmalarda, bu, kamu kesimi borçlanma gereğinin normalin üzerine yavaş yavaş çıkmaya başlaması yer alır. Haliyle, bunun, her yıl, vergi gelirlerindeki payı büyüyerek devam etmiştir.

Şimdi, diyorlar ki: "Refahyol Hükümetinde, 1996 yılında, faiz ödemeleri, vergi gelirlerinin yüzde 48'iydi; diğer yıllara nazaran azdı." Yani, buradan "o tarihlerdeki hükümet, az faiz ödedi, az borçlandı" anlamı çıkmaz.

Şimdi, 1996'nın, 1997'nin, 1998'in, 1999'un borçlarına bakalım, hangi tarihlerde alınmış, vadelerine bakalım. Sayın Ayhan'ın da içinde bulunduğu hükümet, o yıl aldıkları borçların faizlerini, hep 1998'in ilk aylarına denk getirdi. Ben de o zaman Parlamentodaydım ve biz, o zaman onları söyledik. Zaten, 1996 ve 1997 döneminin faizleri, bir önceki yılın faizleridir. Dolayısıyla, sizin hükümetiniz zamanında ödediğiniz faizler, sizin aldığınız borçların değil, sizden evvel alınan borçların faizlerine tekabül ettiği için, o, sizin lehinize bir durum değil. Nitekim, 1998'de birden büyümüştür; çünkü, 1997'de alınmıştır, sizin döneminizde alınmıştır çoğu da onun için.

Bir de, o dönemde, Ziraat Bankası ve Halk Bankası gibi devlet bankaları ne kadar devreye girmiştir, bir de ona bakmak lazım, o zaman kesin sonucu çıkarırız. Son zamanda "biz, rantiyeciye az faiz ödedik" diye söyleniyor. Faizini ödemeden borç kullandınız; ama, faizi bir sonraki sene ödendi; bu, oradan kaynaklanmaktadır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Bakan, doğru değil.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (Devamla) – Evet; o, aynendir; çıkarılır bakılır. Gayet tabiî "hayır" diyeceksiniz; ama, olay budur. Bu yanlış bir şekilde. Sizin döneminizde ödediğiniz faiz, sizden evvel alınan borçların faizidir. Sizin döneminizde alınan borcun faizi, genelde, bir sene sonra ödenmiştir ve bakınız, 1998 yılına aktarılmıştır. Ben, bunu kesinlikle tartışmak için söylemiyorum; bir olayı tespit etmek için söylüyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Borçlanma hedefleri ve sonuçları, sizin dediğinizi teyit etmiyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (Devamla) – Bunun rakamlarını, Sayın Bakan da bilir ki, Hazineden temin etmek mümkündür; bu Maliye kayıtlarında yoktur, Hazine kayıtlarında vardır ve bunları ifade etmeden evvel, bu kayıtları bir kere daha tetkik ettim. Arzu ederseniz o bilgileri size de verebilirim.

Bu, çok önemli değil, bu konuyla da pek ilgili değil; ama bu, son zamanda çok söyleniyor; onu kesmek için arkadaşlarıma bilgi verdim, yoksa tartışma açmak için kesinlikle düşünmedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı, katkılarınızla, değerli eleştirilerinizle, değerlendirmelerinizle son şeklini alacaktır.

Ben hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerinde son söz, şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı'nın.

Buyurun Sayın Sobacı. (FP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkın, kazanamayan esnafın, kazanamayan ticaret âleminin ve sanayi sektörünün üstüne, bir afeti istismar ederek, acımasızca giden bir vergi tasarısı hakkında konuşmak beni üzüyor. Böyle bir ortamda Öğretmenler Gününü tebrik etmenin de kuru bir ifadeden ibaret kalacağına inanıyorum. Hükümetin, kendine yontarak, iki türlü enflasyon rakamları açıklayıp, sanki bir sadaka verir gibi yüzde 15 gibi gülünç bir zammı hak etmediğine inandığım memurların ve öğretmenlerin, Öğretmenler Gününü tebrik ediyorum; ama, bu konuda da buruk bir gülümsemeyle, şu anda, hükümeti ve Meclisi izlediklerini zannediyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette, toplum, birey, devletle ve kamuyla bir sosyal mutabakat ve bir sözleşme anlayışı ve olgusu içerisinde karşılıklı birtakım vazife ve görevleri ifa etmek durumundadır. Vergi de bu bakımdan, bu ülkede, bu toplumda kazanan insanların kamuya karşı, topluma karşı bir borcudur; ama, bu, tek taraflı bir görev ve borç değil. Kamunun da, devletin de ve devleti yönetmekle sorumlu olan icraın, hükümetin de bu toplumsal sözleşmede taraf olan kamuoyuna, halka karşı görevleri vardır.

İşte, şimdi, burada bu vergiyi getirirken, bu hükümet nasıl bir tabloyla gelmiştir, nasıl bir tabloyla bu vergi tasarısını hazırlayabilmiştir; ben, anlamakta güçlük çekiyorum. Hangi büyümeleri getirdiniz ticarette, sektörde?!. Sanayi sektörünü mü büyüttünüz, turizmi mi geliştirdiniz, tarımı mı geliştirdiniz, ihracatı mı artırdınız?! O tabloyu, bir kere gelsin burada bir okusun ilgili bakanlar, Başbakan; ondan sonra gelin "biz, Türkiye'yi büyüttük, Türkiye'yi, ticareti geliştirdik, millî geliri, bizden evvelki hükümetlerden daha fazla artırıcı yöntemleri getirdik" diyerek, bu vergiyi koyun.

Şimdi, Sayın Bakanım -özür diliyorum; yani, kusura bakmasınlar- gelip burada işte kamu finansman açığının borçlanma gereğinin yükseldiğini... Ha, o kendi partisinin dönemleridir 1987, 1989 yılları... Ha, şimdi, biz kronolojik olarak geriye gitmeye başladığımızda, bu işin sorumlusu kim? Refahyol dönemindeki vergi artışlarını açın bakın Sayın Bakanım ve sizin, şimdi, 1999'da ve 2000'de gerçekleşecek vergi tahsilatlarınızı da göreceğiz. Vergi ödeme kabiliyetini dikkate almadan hazırladığınız bu tasarı, sizin yüzünüze mükellefler tarafından çarpılacaktır. Neyle; ödememekle... Ben, burada, beni seçen irade adına konuşuyorum; bir sivil itaatsizlik olarak, bu vergiyi ödememelerini tavsiye ediyorum mükelleflere. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından "Ooo" sesleri) Evet. Şimdi, durun, durun... Siz, 2000 bütçesinde 20 katrilyon içborca... 40 milyar 50 milyar dolar borcun faizine 20 katrilyon ödeyeceksiniz, ondan sonra da kalkacaksınız burada "paramız var, çadır bulamıyoruz" diyeceksiniz, depremzedeleri ilgilendiren bir kanun tasarısı getireceksiniz. Bu memlekette bir afet oldu.

Peki, tekstil sektöründe fabrikalar kapanıyor; askerî dikimevleri var, Sümer Holdingin konfeksiyon fabrikaları var; özel sektörün fabrikaları kapandı; kumaş bulup da çadırı diktiremeyecek kadar bir beceriksiz hükümetin işbaşında kalmasına gerek yok arkadaşlar. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İşte, bu, aslında bir beceriksizliğin itirafıdır.

Ha, şimdi, Refahyoldan sonra, 54 üncüden sonra 3 üncü hükümet... Şimdi burada kalkıp Sayın Bakan, 5 Nisandaki o kara tabloyu öne sürerek bu hükümeti kurtaramaz; 55 inci ve 56 ncı hükümetleri de kurtaramaz.

Şimdi, siz, 55 ve 56 ncı hükümetleri oluşturan partilerin bakanı olarak, mensubu olarak, 1,5 katrilyon lirayı dolandırırken, bankayı boşaltırken, uyuyan partiler, bu hükümetin ana partisi, birinci partisi, DSP ve ANAP neredeydiniz siz ?! 1,5 katrilyon, İnterbank sadece!..

Bizi sabahlara kadar çalıştırdınız, Bankalar Kurulunu kurduk, kanununu çıkardık, hâlâ oluşturamadınız; niye çıkardınız?

Ha, yeni banka çökmeleri, yeni içini boşaltmalar çıkacak, var sırada; çok hatırlı kişilerin sahibi olduğu bankalar, şu anda, daha geçen dönem, iç ve dışborç komisyonunda çalışırken, bize Hazine yetkililerinin ve Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğünün ifadesi, 10 tane banka batmış durumdadır. Ziraat Bankası, Halk Bankası... Görev zararları, bugün, 7 katrilyona çıkmış Ziraat Bankasının; Ziraat Bankası buharlaşmış, ortada yok.

İşte, böyle bir tabloyla gelip siz, 750 trilyon toplayacaksınız, bu sizin dişinizin kovuğuna bile girmez.

Bu konuda yapılacak tek şey vardır. Bakın, siz şu anda sosyal hakları konsolide ediyorsunuz; bir işçi konfederasyonu başkanının ifadesi, çok güzel. Evet, ücretleri konsolide ediyorsunuz, erteliyorsunuz, hakları erteliyorsunuz. Gelin, şu faiz ödemelerini de 2000 yılında üç ay erteleyin; üç ay borçlanma gereğiniz azalır ve sonuçta da, siz, bu vergiden aslında sarfınazar edebilirsiniz; ama, bu verginin getirilmesinde ne var: Bu verginin getirilmesinde bir psikolojik tavır var, 28 Şubat tavrı var. 750 trilyonu bu millet toplar size verirdi, yardım olarak veriyordu; vergi lafını ettiniz, kesti. Ha, şimdi, siz, bu anlayışla "ha, senin gönüllü vermek istediğini ben almıyorum; ben, senden, zorla, ümüğüne basa basa bu parayı alacağım" diyorsunuz; aslında, şuur altınızda, psikolojik şuur altınızda bu var, bu anlayış var.

Değerli arkadaşlar, onun için, şimdi, bu çok zalim bir vergi tasarısıdır. Bakın, şimdi, burada -maddelerde de konuşacağız- bu tablodan, bu vergileri siz toplayamazsınız. Neyi büyüttünüz, Türkiye'nin neyini geliştirdiniz de, bu vatandaş size bu vergiyi ödeyecek?! Hayır... Aslında, en kısa zamanda, yapılacak iş şu tasarıyı geri çekmektir; ama, siz, diğer kanunlarda buraya oturmayarak, öncelik buna verdiniz ve sizi, şimdi, bu vatandaşlarımız, bu millet, bu mükellefler izlemektedir.

Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: "Biz, dargelirli kesimin üzerine fazla yüklenmedik." Vergisi götürü usulde tespit edilenler, Bağ-Kur primini ödeyemeyen garibanlar değil mi Sayın Bakanım?! Siz, berberin, bakkalın, köy bakkalının vergisini... Şimdi, bu vergi tasarısıyla ondan vergi isteyecek misiniz istemeyecek misiniz? Onun için, burada, aslında, en büyük sıkıntıyı... Dargelirli küçük esnafı, sanatkârı -holdinglerden toplayamadığınız primlere hiçbir şey yapamazken- Bağ-Kur primini ödeyemeyen garibanı, acımasızca onbeş yirmi gün hapse atan bir anlayış olarak, siz, bu zalim vergi yasa tasarısını getirdiniz.

İngiliz sömürge valisi bile, yönettiği sömürgenin ödeme kabiliyetini dikkate alır; ama, siz, bu vergiyi salarken, bu milletin, bu halkın, bu mükelleflerin bunu ödeyebilme kabiliyetini dikkate almadan, ceberut devlet anlayışının, sürecinin bir son halkası olarak, bu tasarıyı, bu Meclise getirdiniz.

Şanssız ve talihsiz bir tasarıdır; bunu ifade etmek istiyorum ve beni buraya getiren irade adına bu tasarıyı protesto ediyor, olmayan Başbakan ve Bakanlar Kuruluna da bu tasarıyı iade ediyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, soru sormak için söz aldım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkanım, soru sorma talebimiz var, burada.

BAŞKAN – 1 inci maddeyi okutuyorum.

17/8/1999 TARİHİNDE MARMARA BÖLGESİ VE CİVARINDA MEYDANA GELEN DEPREMİN YOL AÇTIĞI EKONOMİK KAYIPLARI GİDERMEK AMACIYLA 30/6/2000 TARİHİNE KADAR BAZI MÜKELLEFİYETLER İHDASI VE BAZI VERGİ KANUNLARINDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Ek Gelir ve Ek Kurumlar Vergisi

Verginin mükellefi

MADDE 1. – Aşağıda sayılan mükellefler ek gelir ve ek kurumlar vergisine tabidir.

a) 1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri,

b) 1998 yılı ticari ve mesleki kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükellefleri,

c) Bu Kanunun yayımlandığı tarihte ücret geliri elde eden ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin vergi matrahı toplamı 12 milyar lirayı aşan ücretliler. (Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleri ile tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler dahil)

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 sıra sayılı 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, 1 inci maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum; Sayın Başkanı ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu arada, tüm öğretmenlerimin, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlarken, inşallah, sadece, 24 Kasımla bağlı kalmaz, bütün günler, öğretmenlerimizin gerçek manada yüzü gülen günler olur temennisini de buradan dile getiriyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce, Divan Kâtibi arkadaşımız, bu tasarının 1 inci maddesini okudu. Önünüzde tasarı metni var zannediyorum; müsaadenizle, ben de 1 inci maddenin gerekçesini okuyorum:

"- 1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyannameyle beyan eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri,

- 1998 yılı ticarî ve meslekî kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükellefleri,

- Kanunun yayımı tarihinde ücret geliri elde eden ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerin vergi matrahı toplamı 12 milyar lirayı aşan ücretliler,

ek gelir ve ek kurumlar vergisinin mükellefidir."

Şimdi, eğer, önünüzdeki tasarının 1 inci madde metnine baktıysanız, bu gerekçe ile tasarının 1 inci madde metni arasında hiçbir fark yok. Benim bildiğim, madde gerekçeleri, o maddenin neden konulduğunu, neden ihdas edildiğini, o maddeye neden lüzum duyulduğunu açıklamak mecburiyetindedir; ama, burada, bakıyoruz ki, madde de aynı, gerekçe de aynı. Demek ki, bu tasarının nasıl hazırlandığını, ne şekilde hazırlandığını bu gerekçeden ve 1 inci madde metninden görmek son derece mümkün.

Değerli arkadaşlar, ben, deprem bölgesi Sakarya'nın milletvekiliyim. Burada görüştüğümüz tasarı, görünürde, Türkiye'deki tüm vergi mükelleflerinden ve çeşitli şekilde cep telefonundan akaryakıtına kadar, binasından arsasına kadar; yani 70 milyon insanımızı direkt olarak ilgilendiren bir yasa tasarısıdır. Buradan toplanacak, deprem bölgesine aktarılacak. Hoş, bu tasarıda böyle bir şey denmiyor; ama, bize izah edilen veya anlatılmaya çalışılan bu. Deprem bölgesinin milletvekili olarak böyle bir tasarıya görünüşte karşı çıkmam hiç mkün değildir; ama, değerli arkadaşlar, burada bir gerçeğin altını çizmek mecburiyetindeyiz. Arkadaşlarım da ifade ettiler, acaba toplanacak olan paralar, tüm kamuoyunda merak edilen konu, gerçekten deprem bölgesinin ihtiyaçlarına mı harcanacak, yoksa bütçenin deliklerinin kapatılmasına mı harcanacak? Bu, çok önemli bir olaydır, bu çok psikolojik bir hadisedir. Bu inandırıcılığı sağlayamazsak, insanımızı bu konuda ikna edemezsek, deprem vergisini toplama ihtimalimiz veya miktarımız çok azalabilir. Acaba burada yarın şu mazeret mi gündeme gelecek: "Efendim, toplayamadık, onun için de yapamadık." Hükümete, devleti temsil edenlere böyle bir mazeret yakışmaz.

Değerli arkadaşlar, bundan bir müddet önce, burada, Sekiz Yıllık Kesintisiz Eğitim Kanununu çıkardık, onunla ilgili ihtiyaçların karşılanması noktasında hemen hemen a'dan z'ye her şeye ekvergiler kondu, faturaların altlarına ilaveler yapıldı, her türlü biletlere ilave yapıldı, her şeyde onun etkisini gördük. Şimdi, bu vergiyle bir ilave daha gelecek. Bu gidişle herhalde her faturanın altında vergi türlerinden oluşan bir liste oluşacak.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı hemen depremin arkasından gündeme geldi hatırladığınız şekilde; ama, geri çekildi ve bugün görüşülmeye başlandı; hatta bir kanun tasarısı görüşülüyordu burada, o yarım bırakılarak bu tasarıya geçildi. Eğer bu kanun tasarısıyla, gerçek manada, toplanan vergilerle depremzedelere yardım amaçlanıyor idiyse, üçbuçuk aydır neredeyiz, neden bu kanunu hemen depremin arkasından çıkarmadık; o zaman erteledik, şimdi çıkarıyoruz. Bu tasarı, milletimizin moralini bozmuştur.

Değerli arkadaşlarım, tek tip eğitim bu ülkede dayatılıyor, bunu anlamak mümkün; tek düşünce bu ülkede dayatılıyor, bunu da anlamak mümkün; ama, tek elden yardım toplamayı anlamak mümkün değildir.

Deprem tasarısının, bizce, düşündürdüğü çok önemli iki nokta var. Bahsettiğim gibi, eğer, bu tasarıyla toplanacak vergiler deprem yaralarını saracaksa, bunun yolu metazori kanun değildi. Bu milletimiz, zaten, bunu, 17 Ağustos sabahından itibaren veriyordu, yine de vermeye devam eder; ama, bütçe açıklarını gidermek için kullanacaksanız, o zaman diyecek bir şeyimiz kalmıyor. Önce, milleti, böyle olmayacağına inandırmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, hatırlayacağınız üzere, deprem sabahı, depremden bir, iki, üç gün veya dört gün sonrasına kadar, özellikle Adapazarı ve havalisinde hiçbir ulaşım aracı yoktu. Yani, karayolu taşımacılığı demiyorum, havayolu taşımacılığı demiyorum; haber ulaşım aracı yoktu. Hatırlayınız, Başbakanımız bile, o günlerde, deprem bölgesinden, ancak televizyon yayınlarıyla haberleşme yapabiliyordu; ama, bir şeyi unutmadık, unutmayacağız; o günlerde, Ankara, İstanbul, Trabzon, Adana belediye, sivil kurum ve kuruluşlarının, tamamı ve daha burada ismini sayamadığım nice belediyeler, kurum ve kuruluşlar deprem bölgesindeydi. Ben, buradan, hiçbir ayırım gözetmeksizin, deprem bölgemize, oradaki muhtaç insanlarımıza, o dönemde her türlü yardımı yapan her kurum ve kuruluşa, her şahsa, depremzedeler adına Yüce Meclisin kürsüsünden teşekkür etmeyi bir vazife telakki ediyorum ve hepsine teşekkür ediyorum.

AHMET KABİL (Rize) – Rize de vardı.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Mutlaka, Rize de vardır; her yer var. Yani, ayırım yapmak istemiyorum; ama, başta en önemlilerini veya ilk etapta gördüklerimi saymaya çalıştım.

Değerli arkadaşlarım, size, bu halk, bu millet nasıl güvensin?! Hükümet olarak söylüyorum. Şimdi "deprem bölgesinde, kamu görevlilerine 50'şer milyon liralık bir ilave verilecektir" dediniz. Aynı ilin yan yana olan ilçelerinin birine var, birine yok. O ilçelerde de, deprem dolayısıyla cumartesi pazar günleri kamu görevlileri çalıştı, kriz masaları oluştu, yardımlar yapıldı, o bölgede insanlar hâlâ çadırda; ama, bu takdir kimin takdiri ise, hangi gücün takdiri ise, Sakarya'da -kendi vilayetim olduğu için söylüyorum- Akyazı'ya var, Hendek'e var, Geyve'ye var, merkeze var, Sapanca'ya var, Sögütlü'ye yok, Ferizli'ye yok, Karasu'ya yok, Kocaali'ye yok, Kaynarca'ya yok, Taraklı'ya yok, yok, yok, yok... Neden yok?! Verdiğiniz 50 milyon lira, zaten fazla bir değil; ama, oradaki insanlarımızın motivasyonu yönünden çok önemliydi bu.

İnandırıcılık yönününüzü ifade etmek için söylüyorum. Belediyelere depremle ilgili, afetle ilgili katsayı artışı yaptınız -ki olması gereken bir şeydi- ama, yüzde 80'i yıkılan bir yerin belediyesine 1 kat, tabiri caizse -oradaki insanların ifadesiyle söylüyorum- vitrininden bardak düşmeyen ilçeye 4 kat. Neden; o MHP'li. Böyle şey olmaz, böyle adalet olmaz; kusura bakmayın. Onun için, bunu burada ifade etmek zorundayım. Bunu ben burada bir sefer daha ifade ettim...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Sayın Bakanın açıklaması var.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Tam birbuçuk ay önce, bize, bunun düzeltileceği söylendi; ama, maalesef, hâlâ düzeltilmedi. Eğer bugün düzeltildi de benim haberim yoksa, o zaman, sözlerimi geri alıyorum.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Haberin yok, sözünü geri al.

NEZİR AYDIN (Devamla) – İnşallah, keşke öyle olsa!

Değerli arkadaşlar, bakınız, deprem bölgesindeki insanlarımız, hükümetimizden net tavırlar istiyor, açık olmayı istiyor, net bilgi istiyor; ama, maalesef, bu istediği bilgileri sizlerden bir türlü alamıyor. Diyor ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın, size eksüre veriyorum; lütfen tamamlayın.

Buyurun.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Peki Sayın Başkanım.

Deprem bölgesinde, ölen insanlara bile Maliyeden veya alacaklı kurumlardan sarı zarf geliyor. Sayın Bakanım, lütfen, deprem bölgesine bir talimat verin, şu sarı zarfları, en azından bir müddet ortadan kaldırsınlar. Bu kanun tasarısını çıkarırken, en azından şunu yapabilirdiniz: Tüm Türkiye için olabilirdi; ama, deprem bölgesi için illa olması gerekiyordu. Madem ilave vergi koyuyorsunuz, 1.1.2000 tarihini milat kabul ederek, geçmişe dönük, defterlerin incelenmemesi, sorgulanmaması noktasında da bir emir buyurabilirdiniz.

Başkanımın sabrını da istismar etmek istemiyorum. Diğer sözlerimi diğer maddeler üzerindeki konuşmalarıma bırakıyor, hepinize saygılar sunuyorum; ama, maalesef, kanun hayırlı olsun diyemiyorum.

Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Her şeyde bir hayır vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

1 inci madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Kamer Genç?.. Sayın Genç yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Grubumuz adına Sayın Necati Yöndar konuşacaklar.

BAŞKAN- Efendim, bende yok.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, gönderdik kâğıdı. 1 inci ve 2 nci maddeler olarak yazar.

BAŞKAN– Hayır efendim, yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 1 inci ve 2 nci maddede Bingöl Milletvekili Necati Yöndar görüşecek diye gönderdik.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, 1 inci madde üzerinde, Sayın Necati Yöndar.

Buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Müsaade eder misiniz Başkanım, teyidini alalım. Var mı yazılı kâğıt?

KÂTİP ÜYE HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Var efendim.

BAŞKAN – Bana iletilmedi yalnız.

Buyurun Sayın Yöndar.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım. Saygıdeğer öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü candan kutluyor; gelecek yıllarda, ekonomik durumlarının düzelerek normal hayat standardını idame ettirecek bir seviyeye yükselecek şekilde maaş ve ücretlerinin düzenlenmesini, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasını diliyoruz. Yine, gelecek yıllarda, her yıl olduğu gibi, öğretmenlik mesleğinin ekonomik ve sosyal hayatımızdaki önemini anlatmakla birlikte, maaş, ücret seviyelerinin yükseltilmiş olmasından bahsedilmesini diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17.8.1999 tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Grubum adına, hepinize saygılar sunarım.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Yasa tasarısının başlığından, bu yasanın amacının, 17.8.1999 tarihinde Marmara Bölgesi ve civarında meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpların giderilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, tasarının genel gerekçesinde de "karşı karşıya kalınan gelir ihtiyacının sağlıklı kaynağının vergi olduğu kuşkusuzdur" denilerek, tasarının bu amaçla hazırlandığı ifade edilmiştir.

Bunun başlıbaşına bir bütçe olduğunu düşünecek olursak, deprem felaketinin yol açtığı kayıpların boyutları tam olarak tespit edilmiş midir; yeni vergiler ihdası yoluyla sağlanması gereken kaynak tutarı, bir çalışma yapılarak tespit edilmiş midir; yoksa, ne alabilirsek kârdır mantığıyla mı hareket edilmektedir? Nitekim, böyle olduğu, verginin oranı konusundaki gelişmelerden de bellidir. Mükelleflerin tahammül sınırına ve verilen tepkiye göre hareket edilmektedir.

Bu bütçenin harcama tarafı yoktur. Sağlanan kaynakların nereye ve nasıl harcandığı belli değildir. Bu gelirler, genel bütçe gelirlerine kaydedilmektedir. Dolayısıyla, sırf deprem için kullanılacağını söylemek mümkün değildir.

Bunlar, vatandaşın, halkın kafasındaki sorular ve görüşlerdir. O sorulardan ortaya çıkan sonuç, tasarının başlığının yanlış olduğudur. Tasarının maddeleriyle ilgili görüş ve eleştirilerime geçmeden önce, bu konuda birkaç şey söylemek istiyorum.

Öncelikle, hükümeti, özellikle de koalisyonun iki partisini, devletin gelir ihtiyacının sağlıklı kaynağının vergi olduğunu anlamış olmaları ve bunu ifade etmeleri nedeniyle kutlamak gerekir; ancak, bu ifadenin hükümet uygulamalarıyla örtüştüğünü söylemek mümkün değildir. Zira, bu hükümetin ilk icraatı, daha önce hükümet ortaklarından ikisinin vergiyi tabana yayma ve kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alma konusunda ısrarla, isteyerek çıkarmış oldukları 4369 sayılı Yasayı budamak ve uygulamaları ertelemek olmuştur. Bundan önce de, Bankacılık sektörünü yakından ilgilendiren bazı vergisel düzenlemeleri, aceleyle, hem de geçici bütçe kanununa hüküm koyarak ertelemişlerdir. Bu arada, ben, Maliyenin içerisinden gelen biri olarak, son yirmibeş yılda, vergi kanunlarında, bir defa ertelendikten sonra bir daha uygulanan bir hüküm hatırlamıyorum. Bizim ülkemizde, ertelemek ile kaldırmak aynı şey olmuştur maalesef. Aynı ortaklar, şimdi, devletin gelir ihtiyacının sağlıklı kaynağının vergi olduğunu söyleyerek, böyle bir tasarı hazırlayıp gündeme getiriyorlar. Takdir sizlerindir.

Bu genel değerlendirmeden sonra, yasa tasarısının 1 inci ve 2 nci maddeler ile teknik bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Tasarının 1 inci maddesi, verginin mükellefini belirlemektedir. Tasarıda, 1 inci maddenin (a) bendiyle, 1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyannameyle beyan eden Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, ek gelir ve kurumlar vergisine tabi oldukları belirtilmektedir; ancak, madde metninde "1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri" ibaresi geçmekte ve bunlar ek vergi mükellefi sayılmaktadır. Bu ifadeyle, 1998 yılında gelir elde eden, ancak, beyanname vermemiş olanlar, ek vergi kapsamı dışında bırakılmaktadır. Bir vergi incelemesi sonucunda, hiç beyanname vermemiş; ancak, beyana tabi gelir elde etmiş olduğu saptananların durumu ne olacaktır? Onlar, bu vergiye de mi tabi olmayacaklar? Bu nedenle, tasarının 1 inci maddesinin (a) bendinin, 5 inci maddesinin (a) bendine paralel şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, hayat standardı esası, bilindiği üzere, son kez, 1998 yılı gelirleri için 1999 yılı beyannamelerinde uygulanmıştır. Şimdi, yapılan düzenlemeyle, hayat standardı nedeniyle zaten elde edemediği gelirin vergisini ödemek zorunda kalan mükellefler, bir de ek vergi ödemek durumunda bırakılmaktadırlar. Bu nedenle, 1998 yılı kazançları için hayat standardı esasına göre vergi ödeyen mükelleflerin, bu verginin kapsamı dışına çıkarılması gerekir. Ayrıca, ileride yargıyı meşgul edecek ihtilafları şimdiden önlemek açısından, 1998 yılına ilişkin yapılacak vergi incelemeleri sonucunda tespit edilecek matrah farkları üzerinden ek gelir ve kurumlar vergisi tarhiyatı yapılıp yapılmayacağının açıkça belirtilmesinde fayda mülahaza edilmektedir.

Bir diğer konu, kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerin durumudur. Bu tasarıda, bu konuda hiçbir belirleme yoktur. Bilindiği üzere, bu mükellefler açısından kazanç, hesap döneminin kapandığı yılın kazancı sayılmaktadır. Bu konuda açık belirleme yapılmasının faydalı olacağı kanısındayım.

Esasen, 1 ve 2 nci maddede yapılan düzenlemeler, genel hukuk prensiplerine aykırıdır. Yasaların geriye yürümezliği ilkesi, hem de mükelleflerin aleyhine olarak yok sayılmaktadır. Mükelleflerin vergi planlaması, finansman, bütçeleme gibi olguları yok sayılmaktadır. Bu nedenle, bu yasanın 1998 yılına ilişkin beyanları esas alması son derece yanlıştır. Genel hukuk prensipleri uyarınca, yasada, mükelleflerin 1999 yılı gelirleri için 2000 yılında verecekleri beyannamelerde bildirdikleri kazançları üzerinden ek bir vergi alınacağı öngörülmesi daha doğru olurdu. Kaldı ki, bu, aslında, hiçbir şeyi etkilemez. Zira, 1999 yılına ilişkin değişik gelir türleri itibariyle 2000 yılı ocak ayından itibaren beyannameler verilmeye başlanacaktır -örnek veriyorum; gayrimenkul sermaye iradı beyannameleri- ve Nisan 2000'e kadar bütün beyannameler verilecektir. Böylece, 1999 yılı gelirlerine ilişkin beyannameler dizayn edilirken ek vergi içinde bir satır, sütun veya bölüm açılarak, aynı anda bu verginin tahakkuku da sağlanabilirdi. Böyle bir durum, hem yukarıda belirttiğim prensiplere aykırılık teşkil etmeyecek hem de vergi idaresinin yükünü son derece hafifletecektir. Böylece, yeni beyanname düzenlenmesi, ayrı beyanname verme ve ayrıca taahhuk, tahsilat gerekmeyecektir. Aksi bir durum, bir ay önce birkaç trilyon almak için daha fazlasının harcanması sonucunu doğuracaktır.

Tasarının birinci maddesi, vergi tekniği ve adaleti açısından da yanlıştır. Zira, maddenin (a) ve (b) bentlerinde, 1998 yılı kazançları ve iratlarını yıllık beyannameyle beyan eden Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile aynı yıl ticarî ve meslekî kazançları götürü usulde tespit edilenlere ek yükümlülükler getirilmekte olduğunu biliyoruz. Halbuki, 1998 yılı içinde çeşitli sebeplerle (ekonomik sıkıntılar, kriz, iflas, mevcut vergilerin ödenemeyecek durumda olması) işyerini kapatarak faaliyetlerine son vermek suretiyle mükellefiyeti terk edenlerle, 1999 yılında beyanname verdiği tarihten sonra yukarıdaki sebeplerle mükellefiyeti terk eden kişiler bu verginin kapsamı dışına çıkarılmamışlardır. Oysa, bu mükellefler, zaten ekonomik hayattan çekilmiş ve büyük bir ihtimalle, başta vergi borçları olmak üzere birçok yükümlülükleri yerine getirememişlerdir. Bu nedenle, söz konusu zenleme, ekonomik ve sosyal adalet ilkelerine aykırıdır. Bunun da ötesinde, söz konusu kişilerin bu vergiyi ödeyememeleri ve devletle ihtilaflı hale düşmeleri kuvvetle muhtemel olup, bir yandan sosyal barışı artırmak amaçlanırken, bu maddeyle, tam tersine bir sonuçla karşılaşılabilecek, yeni vergi mağdurları yaratılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yöndar, lütfen tamamlayın.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) – Bu açıklamalar çerçevesinde, madde yeniden ele alınarak düzeltilmelidir. Örneğin, söz konusu maddenin uygun bir yerine "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar mükellefiyeti halen devam edenler" veya benzeri bir ifadenin konulmasında fayda görüyorum.

Böylesi bir adaletsizlik nasıl savunulabilir? Bunun da ötesinde, yukarıda değindiğimiz gibi, ücret gelirleri için 12 milyar liralık bir istisna öngörülürken, aynı yılda (kalkınmada birinci derecede öncelikli yörede) Maliye Bakanlığınca belirlenen en düşük had olan 106 milyon liralık kazanç elde eden bir götürü mükellefe hiçbir istisna uygulamaksızın vergi alınması halinde, durum çok daha vahim olmaktadır.

Hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yöndar.

Madde üzerinde, şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç?.. Yok.

Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize saygılar sunuyorum.

Deprem Vergisi Tasarısının 1 inci maddesi, verginin mükellefini tanımlayan ve düzenleyen bir madde. Şunu hepimiz biliyoruz ki, Anayasamızda da belirtildiği üzere, kanunların temel şartlarından biri eşitlik ilkesidir. En önemli gözetilmesi gereken yasama çalışmalarında ve yargıdaki uygulamalarda da bu eşitlik ilkesinin zedelenmemesi lazım.

Şimdi, bu eşitlik ilkesi açısından baktığımızda mükellefiyeti düzenleyen bu maddenin, bir kere, Türkiye'de reel ekonomik tablo ve sonuçları gözetilmeden hazırlandığı ortadadır. Şimdi, Kurumlar Vergisi mükellefleri diyoruz. İçerisinde anonim şirketler ve holdingler var, limitet şirketler var. 20 nci Dönemde de, bu Parlamentoda, o günkü hükümetler, limitet şirketlerin sınırsız sorumluluğunu getirdiler maalesef. Bence yanlıştır ve o da eşitlik ilkesine aykırıydı aslında.

Şimdi, burada, reel ekonomik tablolara ve sonuçlara uymadığını ifade ettim. Niye? Şimdi, benim, Sayın Maliye Bakanımızdan -bürokratları da burada- bir istirhamım var: Türkiye'de 500 büyük şirketin beyan ettiği gelirlerde, bilanço düzenlemelerinde, birkaç yıldır, ana gelir tablosunu, normal kuruluş gayelerine matuf gelirler mi oluşturuyor, yoksa, acımasızca yükselttiğiniz reel faizlerden şişirdikleri bünyelerinin bir ifadesi olarak, vergi matrahlarının yüzde 80'lere varan tutarları repo, ve hazine bonosu ve tahvil gelirlerinden mi oluşuyor, bunu bir inceletin. Şimdi, bunu buraya yazmak hiçbir şey ifade etmiyor; ama, Türkiye'de reel ekonominin sonuçları ve tabloları, en önemli sanayi şirketleri bile, bilançolarındaki rakamları, üretimi ve ihracatı terk edip -kolay kazanç yolunu sizler acımasızca teşvik ettiğiniz için, desteklediğiniz için, iştahlarını kabarttığınız için- repodan elde ediyorlar. Şimdi, diğer Kurumlar Vergisi mükellefi limitet şirketler var KOBİ bünyesinde, KOBİ statüsünde, KOBİ seviyesinde. İhracat yapayım, üç kişi fazla çalıştırayım, ilime, ilçeme, ülkeme faydalı olayım diye... O insanları da, o mükellefleri de, o şirketleri de, siz, aynı statüde değerlendiriyorsunuz. Burada kayıp, reel ekonomiye hizmet eden üretici KOBİ şirketlerinde. Hiçbir zarara uğramayan da, zaten yüksek reel faizlerle, Avrupa'dan buldukları libor artı 1'lerle getirdikleri milyarlarca dolarla bütçeyi söğüşleyen holdingler. Bunları, siz, aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu açıdan bakıldığı zaman, bu, eşitsizliktir ve bir zulümdür arkadaşlar. Siz, üreteni cezalandırıyorsunuz, kolay kazananı da aslında destekliyorsunuz ve mükafatlandırıyorsunuz. Bu maddenin anlamı budur.

Şimdi, Sayın Maliye Bakanımız konuşmasında "biz dargelirli mükellefi burada koruduk" diye ifade etti. Yine ifade ediyorum: Burada, kazançları götürü usulde tespit edilen mükelleflerle, siz, aslında, dargelirliyi, bu vergi kıskacının, bu ceberut ödemenin mükellefi haline getiriyorsunuz. Şimdi, Sayın Maliye Bakanımdan ben tekrar istirham ediyorum: Daha üç saat önce, KİT Komisyonunda, Bağ-Kur prim ödemeleri, 1998'e göre 1999'da yüzde 100 oranında azalmış, gerçekleşmemiş. Bu neyin ifadesi? Hükümetin ve ilgili bakanların bu tabloyu okumasını tavsiye ederim. Niye Bağ-Kur primleri tahsil edilemiyor; ekonomiyi daralttınız ve mahvettiniz de onun için.

İşte, siz, çoğu da, aslında, götürü usulde tespit edilen bu insanları, Bağ-Kur primini ödeyemeyip hapse giren bu insanları, yeni bir vergi yüküyle karşı karşıya getiriyorsunuz. Bir daha, onbeş yirmi gün hapis yatıracaksınız o insanları. Onlar da, kızlarına, çocuklarına, evlatlarına ve hanımına karşı mahcup olacak; hanımına "ben, onbeş günlüğüne geziye gidiyorum; çocuklarıma, Bağ-Kur primini, vergimi ödeyemedim diye hapse girdiğimi söyleme" diyecek. Bu bir zulüm tablosudur ve zulüm tasarısıdır.

Bir diğer konu: Siz, üst düzey yöneticileri, holding yöneticilerini koruyorsunuz. 12 milyar liradan fazlasını vergilendiriyorsunuz ücret gelirinde. 12 milyar liranın istisnası var. Şimdi, bir tarafta, yıllık 12 milyar lira -1998 itibariyle- gelire sahip yönetici var; öbür tarafta da, götürü usulde tespit edilmiş, 150 milyon lira götürü vergi veren gariban var. Hani, eşitlik neresinde bu maddenin? Bu tasarının eşitlik neresinde? (FP sıralarından alkışlar)

Hepinizi insafa davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde, verginin mükelleflerini tarif etmekte ve müteakip maddelerde de bu mükelleflere getirilecek olan vergiyi ifade etmektedir. Daha önce, geneli üzerinde Grup adına konuşmamda da, bu bilgileri zaten vermiştim.

Değerli arkadaşlar, zarafet timsali Değerli Maliye Bakanımız, konuşmasında, bu konuşma sırasında, bendenizin ifade ettiği faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranıyla ilgili değerlendirmeyi ele alarak "1998'de ödenen faizlerin müsebbibi, 1997'deki hükümettir" dediler. Bakın şimdi, öyle midir, değil midir... Biz 1996'nın 1 Temmuzunda görevi devraldık. Görevi devraldıktan sonra, borçlanma vadesini üç dört aydan, beş aydan, oniki onüç aya, ondört aya doğru tırmandırdık; yani, 1996'nın 1 Temmuzundan sonra yapılan borçlanmaların faizlerinin ödenmesi 1997'ye yansımaktadır. 1997'nin 1 Ocak-30 Haziran dönemindeki borçlanmalarımızın faizleri de -onüç ondört ay alırsanız ortalama borçlanma vadesini- 1998'in birinci yarısı, ikinci yarısına kısmen yansır; doğru.

Şimdi, bakın, biz, 1996'da, ikinci altı ayda aldığımız tedbirlerle, 1997'de faiz ödemelerini vergi gelirinin yüzde 48'ine kadar düşürmüşüz; ama, 1998'i yöneten, bütünüyle yöneten Anasol-D Hükümeti ise, borçlanmalarının faizlerini, aynı Sayın Bakanın mantığına göre, 1999'da ödeneceği için... Bakın, 1999'da, halen içinde bulunduğumuz yılda faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı yüzde 86'dır. Yani, bizden önceki yıl yüzde 67, bizim hükümetimiz döneminde yüzde 48, bizden sonraki dönem, 1998'de yüzde 67'dir. Hadi bir kısmını bize yükleseniz bile, 1998'in birinci yarısını bize yükleseniz bile, ikinci yarısı ve 1999'daki rakamlar, bizden sonraki hükümetlerin faiz ödemelerini artırdıklarını göstermektedir. Nitekim, 1999'un on aylık rakamları, 1999'un ocak-ekim on aylık döneminde ödenen faizleri -ki, toplam 9,7 katrilyondur- 11,2 katrilyona böldüğünüz zaman, yüzde 86 olduğunu görüyorsunuz. Yani, 100 liranın 86 lirası faiz olarak ödenmiş. 2000 yılının bütçesi de, zaten, bu vahameti, vahim gidişi ortaya koyuyor. Yani, Erbakan Hükümetinin dönemi, takdirle anılacak bir dönemdir.

Bakın, geçenlerde, 13 Kasımda İzimir'deydim, bir seyahatte. Orada bir işadamını ziyaret ettim. Maruf bir işadamı... Konuşurken, dedi ki: "Cevat Bey, sizin hükümet neden yıkıldı biliyor musun." "Buyur" dedim. "Sizin hükümet kurulduktan sonra, 1996'nın kasım, aralık aylarında, bir banka genel müdürü geldi bana, mağazaya -büyük bir mağaza- dedi ki -ismini söyleyerek- 'Şahin Bey, Erbakan Hükümeti yıkılmalıdır, Refahyol Hükümeti yıkılmalıdır.' O beni ANAP'lı biliyor. Özal zamanında ANAP'lıydım, doğru; ama, Özal'dan sonra ANAP'ı bıraktım. Ben de, biraz daha konuşsun diye 'peki, neden yıkılmalı, sebebini söyler misin' dedim ki, başkasına anlatayım. 'Bu Erbakan başbakan olduktan sonra, Refahyol hükümeti zamanında bizim gelirlerimiz azaldı, yıkılıyoruz; çünkü, devlete para satamıyoruz' dedi. Evet, sizi yıkan, faizcilerin, bankacıların, onların gelirlerini içborçlanmayı azaltarak kesmiş olmak..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Eğer ifade edeceğiniz bir şey varsa, mikrofonu açayım; buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Ben de "doğrudur, bizi faizciler yıktı; ama, bugünkü hükümeti de faiz yıkacak ve maalesef, Türkiye'yi de faiz yıkıyor" dedim, onu ifade ettim. İşte, gelinen tablo budur.

Yani, hakikaten, 54 üncü hükümet dönemi, Refahyol hükümeti dönemi, Sayın Erbakan'ın başbakanlığı, içborçlanmalarda fevkalade iyi politikaların uygulandığı, iş hayatının canlandırıldığı, ticaretin canlandırıldığı, ekonominin iyi gittiği bir dönemdi. Bunu, zaten, bizim söylememize lüzum yok, piyasa söylüyor.

Teşekkür ediyorum Muhterem Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan ben de size.

1 inci madde üzerinde...

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Soru soracaksınız...

Bir dakika Sayın Özgün.

Değerli milletvekilleri, yerinden soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin, şifrelerini yazıp, parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Bu tasarıyla, geriye dönük bir vergilendirme yapılmak arzu ediliyor. Yapılan bu işlemin, vergi tekniğine ne kadar uyup uymadığını Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.

Bir de, ileride herhangi bir inceleme esnasında ortaya fark çıktığı takdirde ekvergi istenecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Burada vergi tekniğine aykırı bir durum yoktur. Geriye dönük bir vergilendirme de söz konusu değildir; çünkü, vergilendirme dönemi tamamlanmadan bir vergi konulmuştur. Vergilendirme dönemi tamamlanmadığı için ve ölçülü bir artış olduğu için, aykırılık söz konusu değildir. İnceleme sonunda fark ortaya çıkarsa, pek tabiî ki, ekvergi tarhiyatına gidilecektir.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Sayın Bakanım, mart ayında peşin ödeyenler ne olacak?

BAŞKAN – Lütfen, soru talebinde bulunun ve öyle soru sorun sayın milletvekilim; çok rica ediyorum, böyle bir usulümüz yok.

Sayın Bedük, buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma şu sorularımı arz etmek istiyorum.

Vergi ödemeyi sevdirmek, hem devletin görevidir hem de kamu görevlilerinin hazırlaması gereken bir ortamdır. Bir vergi ödemesi söz konusudur. Vergiyi kolaylaştırmak gerektiği de muhakkaktır. Vergiyi sevdirmenin bir yolu da vergi ödeme kolaylığını sağlamaktır.

Ben şunu öğrenmek istiyorum: Acaba vergi mükellefleri yeniden bir beyanname verecek midir? Yeniden bir beyanname verecekse -malî yılın bitmesine bir ay kalmıştır- malî yılın bitimine bir ay kala, bir taraftan beyanname vermek, bir taraftan da vergi ödemeyi istemek, acaba mükellef için ne kadar kolaylaştırıcıdır? Bunun beyanname vermeden ödenme usulü var mıydı? Bununla ilgili herhangi bir tedbir düşünülüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, çok basit bir beyanname verilecek; bu, tebliğle belli edilecek.

Vergiyi sevdirmek konusunda ise, hiç kimse vergi sevmez, vergi kolay sevdirilmez; fakat, burada toplumsal dayanışmanın ürünü olarak ortaya çıkarılan bir vergi vardır. O bakımdan, bu vergi, kişilerin çok tepki göstermemesi gereken bir vergidir; ama, her vergiye de tepki olağandır, normaldir.

Sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Pamukçu, buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Daha önce sormam gereken soruyu, şimdi ancak sorabiliyorum.

BAŞKAN – Ona da şükür.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Ona da şükür diyelim, peki.

Efendim, benim öğrenmek istediğim husus şu: 1999 yılı içerisinde bu tasarıyla tahsil edilmesi hesaplanan vergi miktarı ne kadardır?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Tasarıdaki vergilerin getirisi 726 trilyon liradır, tahmin edilen tutar budur efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – 1999 yılı içinde ne kadar tahsil edileceğini sordum.

BAŞKAN – Cevap bu kadar efendim.

Buyurun Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu sorularımı arz etmek istiyorum:

1997 yılında, Ziraat Bankasına, günübirlik, İnterbank kanalıyla, iç piyasadan 10 katrilyon civarında borç para alınmıştır. İç piyasadan 10 katrilyon civarında borç para alınırken, yurt dışında da libor + 1 faizle krediler verilmiştir. Bir taraftan kaynak maliyeti yüksek olan bu faizler, diğer taraftan düşük maliyetle kredi verilmesi konusu, bugünkü bütçe üzerinde bir etki yaratmış mıdır? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Yine 1997 yılında, Sayın Maliye Bakanımızın "denk bütçe, denk bütçe" demesi bütün medyada yer aldı; fakat, bu denk bütçe gerçekleşmedi. Aynı zamanda "tedbirler paketi" adı altında da bazı tedbirler alındığı söylenerek, ekonominin düzeldiğini söylediler. 1997 yılında eğer 2,5 katrilyon lira civarında negatif bir durum olmamış olsaydı, deprem olsa dahi, bugünkü vergi olayına başvurulacak mıydı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, birinci sorunun cevabını, Hazine Müşteşarlığından alacağımız bilgi doğrultusunda yazılı olarak vereceğiz.

İkinci soruyu anlayamadık; onu da, tutanaklar çözüldükten sonra, anlayabilirsek, cevap verelim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Tezmen, buyurun efendim

OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan sormak istediğim sorum şudur: 1998 yılı içerisinde beyanname vererek bir kâr beyan eden; sonradan tasfiye olmuş şirketlerden bu beyanname alınacak mıdır? Çünkü, ortakları kaybolmuştur, şirket dağılmıştır, işi tatil etmişlerdir. Burada, işi terk eden mükellefler de aynı durumdadır; işi terk etmiş gerçek kişilerden de alınacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Yasanın metnine göre, 1998 yılında kâr beyan edip, sonradan işini değiştirmiş olan mükelleflerden vergi alınacaktır.

OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Mükellef ortada yok ...

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Evet, 1998 yılında bir kârlılık ortaya çıkmışsa bu vergi vardır efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Tüzelkişilik yok olmuş, tasfiye olmuş...

OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Tüzelkişi yok, mükellef yok; ölmüş...

BAŞKAN – Cevap tamam mı Sayın Bakan?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Tamam efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 4 önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (c) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Fahrettin Kukaracı Yahya Akman

Bayburt Erzurum Şanlıurfa

Ramazan Toprak Mahfuz Güler Mehmet Batuk

Aksaray Bingöl Kocaeli

Ali Güner Ali Oğuz Rıza Ulucak

Iğdır İstanbul Ankara

M. Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar Hüseyin Arı

Şanlıurfa Şanlıurfa Konya

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (b) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Fahrettin Kukaracı Yahya Akman

Bayburt Erzurum Şanlıurfa

Ramazan Toprak Mahfuz Güler Mehmet Batuk

Aksaray Bingöl Kocaeli

Ali Güner Ali Oğuz Rıza Ulucak

Iğdır İstanbul Ankara

M. Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar Hüseyin Arı

Şanlıurfa Şanlıurfa Konya

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Lütfi Yalman Suat Pamukçu Ali Güner

Konya Bayburt Iğdır

Ali Oğuz Rıza Ulucak M. Niyazi Yanmaz

İstanbul Ankara Şanlıurfa

Ahmet Karavar Hüseyin Arı

Şanlıurfa Konya

"Madde 1.- Aşağıdaki mükellefler ek gelir ve kurumlar vergisine tabidir:

Devlet tahvili, hazine bonosu ve diğer faiz geliri mükellefleri."

BAŞKAN – Aynı zamanda en aykırı önerge olan bu son önergeyi okuttuktan sonra da işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Hüseyin Arı Ahmet Karavar

Balıkesir Konya Şanlıurfa

Ali Güner Ali Oğuz Rıza Ulucak

Iğdır İstanbul Ankara

Verginin Mükellefi

"Madde 1.- Stopaj yoluyla vergilendirilen menkul sermaye iradı elde edenler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutturalım, yoksa konuşacak mısınız efendim?

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgün.

Süreniz 5 dakikadır.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde vermiş bulunduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde ve bu kanun tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, hükümet "benim ekvergiye ihtiyacım var; tabiî, meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla bunu istiyorum" diyor. Böyle bir gerekçenin arkasına sığınarak bunu söylüyor ve bu vergiyi de, genel olarak bugün çok büyük sıkıntı içerisinde bulunan küçük esnaf ve sanatkârımızın sırtına yüklemek istiyor.

Madde 1'de verginin mükellefi kimdir diye baktığımız zaman, burada görüyoruz ki, 1998 yılı kazançlarıyla ilgili olarak beyanname veren gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri ve götürü vergi mükellefleri arz ediliyor. Demek oluyor ki, hükümet, ihtiyaç duyduğu bu ekvergiyi, paraları, bugün için büyük sıkıntı içerisinde bulunan esnaf ve sanatkârımızdan çıkarmanın gayreti içerisinde.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de, kayıtdışı ekonomiden bahsediyoruz, vergi dairesinin kapısının nerede olduğunu bilmeyen, ama, kazanç sahibi olan insanların varlığından bahsediyoruz; bunları kayıt altına alarak adil bir vergilendirme yapmayı düşünmüyoruz, sadece, elimizin altında olan, dürüst bir şekilde milletine, devletine bugüne kadar vergisini kuruşu kuruşuna ödemiş olan küçük esnaf ve sanatkârımızı, tutup -depremi de bahane ederek- cezalandırmaya çalışıyoruz; bu tasarının anlamı budur, 1 inci maddenin anlamı budur.

Bugün, ülkemizde esnaf ve sanatkârımızın ne durumda olduğunu hükümet biliyor mu?! Bugüne kadar, yirmibeş otuz senelik tanıdığım esnaf ve sanatkâr var, vergisini kuruşu kuruşuna ödemiş; ama, bugün, piyasanın içinde bulunduğu sıkıntıdan dolayı, siftah yapmadan dükkânını kapatmak durumunda olmasından dolayı, üzülerek -duyuyoruz ziyaretlerimizde- "ben, yirmibeş senelik esnafım, ilk defa bu sene vergimi ödeyemedim" diyor, bunun sıkıntısını arz ediyor bizlere. İşte şimdi biz, bu esnaf ve sanatkârdan bir de deprem vergisi alacağız diyoruz; bunu hangi hakkaniyet ve adalet ölçüleriyle bağdaştırarak buraya getiriyoruz?! Ama, öbür tarafta, stopaj yoluyla vergilendirilen, faiz ve repo geliri elde eden insanlar var. Burada geçtiğimiz aylarda yapılan bir düzenlemeyle, bu mükellefler de, üstelik, beyanname dışarısına çıkarıldı, beyanname vermek mecburiyeti dışına çıkarıldı ve kaynağında stopaj yoluyla vergilendirilecekler. Peki, niye onları vergilendirmeyi düşünmüyoruz? Bugün, yüzde 12, yüzde 13 nispetinde, stopaj yoluyla vergi ödüyorlar; niye yüzde 18 yapmayı düşünmüyoruz? Bunu yapmış olsak, hem vergide adaleti sağlamış olacağız hem de bugün ayakta durma mücadelesi veren, evine 2 tane ekmek götürme mücadelesi veren küçük esnaf ve sanatkârımızı bu sıkıntıdan kurtarmış olacağız.

Değerli arkadaşlar, bugün gerçekten, biraz önce de ifade ettiğim gibi, esnaf ve sanatkârımız, bırakınız normal vergilerini, Bağ-Kurunu, sigortasını ödemeyi, çeklerini ve senetlerini ödeyemez, iflas eder noktaya gelmiş bulunmaktadır. Ekonomiyi canlandırmak yerine, üretimi artırmak yerine... Bugünkü şartlarda, bırakınız bu esnaf ve sanatkârdan ilave vergi istemeyi, bunlara vergi teşviki yapmak suretiyle esnaf ve sanatkârı canlandırmak, piyasadaki alışverişleri artırmanın yoluna gitmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bir cümleyle bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Sayın Bakan biraz önce buradaki konuşmasında "efendim, bu depremden dolayı önümüzdeki yıl vergi gelirleri azalacak" dedi. Biz biliyoruz ki Maliyenin kayıtlarından, daha bu sene vergi gelirleri azaldı; bırakınız önümüzdeki yılları, bu sene vergi gelirleri azaldı; önceki yıllarda yüzde 100'ün üzerinde gerçekleşen vergi artışı, bu sene ne yazık ki yüzde 56 civarında kaldı.

Şimdi, hükümet, bu şartlarda, 2000 yılının bütçesinde yüzde 60 oranında vergi artırmayı düşünüyor; nasıl artıracak? Vergi gelirleri düşerken, siz, yüzde 60'lara varan vergi artırmayı nasıl sağlayacaksınız? Üstelik bir de, arada bir böyle birtakım bahanelerle ekvergiler isteyerek, yüzde 60'ları bulacak vergi artışını sağlamanız mümkün değildir. O bakımdan, hayalî şeylerle uğraşmayın; gelin, gerçekleri konuşalım ve bu milletin, memleketin menfaatına olan işleri burada yapalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum... Kabul edenler...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım efendim.

Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler...

Değerli milletvekilleri, her iki Kâtip Üyemiz arasında uyuşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.

3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Pusulaları okur musunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, pusulalara gerek kalmadan karar yetersayısı olduğu için, pusulaları müsaade ederseniz okumuyorum.

Önerge reddedilmiştir.

Müteakip önergeyi okuyacağım; yalnız, okutmadan önce, çalışma süremizin bitmesine çok az bir süre kaldığı için, 1 inci maddenin oylaması bitinceye kadar çalışma süremizin uzatılması hususunu Yüce Heyetinizin takdirine sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (c) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, konuşacak mısınız?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pamukçu.

Süreniz 5 dakikadır.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz deprem vergisiyle ilgili tasarının 1 inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümetin getirdiği bu tasarının 1 inci maddesi -tabiî, komisyondan da aynen geçmiş, öyle gözüküyor- kimlerin bu ekvergiyi ödeyeceğini düzenleyen bir madde. Yalnız, bu maddeye baktığımız zaman, biz şöyle geçmiş on yılı hatırlıyoruz; geçtiğimiz on yıldan beri ülkemiz, maalesef faiz kıskacı altında bulunmaktadır; şu anda toplanan vergilerin yüzde 90'ı faize gitmektedir. Bu kıskaçtan kurtulmaya çalışan hükümetler, zaman zaman birtakım yöntemlere başvuruyor. Geçtiğimiz yıllarda başvurulan iki yöntemden sonra, bu, üçüncü bir yöntem; dahası var mı, bilmiyoruz, tabiî, göreceğiz yakında. Bunlardan ilki, 1994 yılında, o zamanki Sayın Çiller Hükümeti tarafından uygulanmıştı; yine o zaman, faiz kıskacında bunalan hümet, ekvergilerle bu kıskaçtan kurtulmaya çalışmıştı. Bugün getirilen bu vergi tasarısı da, deprem yaralarını sarmayla alakalı değildir; tamamen, hükümetin, içborç kıskacından birazcık nefes almak üzere getirdiği bir tasarıdır. Dolayısıyla, geçmiş yıllarda yük, nasıl vatandaşlara yıkılmışsa, yine burada da yük, aynı vatandaşlara yıkılmaktadır.

Bu iki uygulamanın dışında da, 1996 yılında, o zamanki Refahyol Hükümetinin de bir uygulaması olmuştu; ancak, o zamanki hükümet bu yolu seçmemiş, halka yük olmamış, halka yük olmadan tatlı reçetelerle faiz kıskacından kurtulmaya çalışmıştı. Biliyorsunuz, belki hatırlayanlarınız vardır; o zamanki hükümet, birtakım kaynak paketleriyle ekgelir elde etmek suretiyle faiz kıskacından kurtulmaya çalışırken, bu sefer de, Fadimelerle, Müslümlerle karşı karşıya kalmıştı. Halkımız bugün, o zamanki Fadimelerin, Müslümlerin niçin piyasaya sürüldüğünü çok iyi anlamaktadır. Bu acı reçetelerin yerine, o zaman tatlı reçete uygulandığı için, o hükümet böyle bir muameleye maruz kalmıştı; halkımız şimdi bunu daha iyi anlıyor.

Şimdi, bu getirilen nedir; faizden kurtulmak için, içfaiz yükünden kurtulmak için dışkredi temin etmeye çalışan hükümetin önüne konulan bir dayatmadır; yani, dışarıda faizler yüzde 6-10 civarında, içeride döviz bazında yüzde 30-40 civarında; hükümetler, yüzde 30-40 faizle bunalınca, dışarıdan daha makul faizlerle kredi bulmak istiyor ve gidiyor, kredi veren finans kuruluşlarının kapısını çalıyor; kapısını çaldığı kuruluş, hükümete "IMF'yle anlaş, gel" diyor. "IMF'yle anlaş, gel" ne demek; IMF reçetelerini kabul et... Bakın "reçete" diyor, adına da "reçete" diyor! Aslında, IMF'nin öne sürdüğü şartlar, tamamen, dışfinans kuruluşlarının verdiği kredilerin geriye dönüşünü garantileme şartlarıdır; yani, dışfinans kuruluşları "madem bizden kredi istiyorsunuz, o halde, bu krediyi nasıl geri ödeyeceksiniz, bunun garantileri nedir, o konuda IMF ile anlaşın, gelin" diyor. IMF ile yapılan anlaşmada, IMF "yüzde 90'ını, sen, içerideki faizcilere ödüyorsun; geriye kalanla, memurun maaşını mı ödeyeceksin, yatırım mı yapacaksın, yoksa, dışarıdan istediğin bu krediyi geriye mi ödeyebileceksin?" diye soruyor. Ne yapalım? Hükümetler ne diyor... Bu sefer hükümetlere dayatıyor: "Memura az zam yapacaksın, işçiye zam yapmayacaksın, köylünün taban fiyatını düşük tutacaksın, ekvergi koyacaksın; bunlar yetmezse, bir vergi daha getireceksin." İşte, önümüze konulan tasarının mahiyeti budur; deprem yaralarını sarmakla uzaktan yakından ilgisi yoktur; sadece, depremi bahane etmiştir hükümet; dışarıya karşı verdiği taahhütleri içeriden kaçırmak için, içeride saklamak için, depremi bahane etmiştir; bu bahaneyle de, yine halkımızı ezmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pamukçu, sözünüzü tamamlayın.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Verdiğimiz önergeyle, bugüne kadar gelir vergilerinin yüzde 90'ına el koyan kesimin vergilendirilmesini, bu ekvergi yükünü taşımasını istiyoruz ve umuyorum ki, Yüce Heyetiniz de bize destek olacaktır; halkımıza ilave yük getiren bu yükü alıp, halkın yüzde 90 vergisine el koyanların sırtına yükleyecektir.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Komisyon ve Hükümetin katılmamış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (b) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Adı geçen mükelleflerin ekvergi vermeleri ekonomik olarak doğru değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip ve son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Lütfi Yalman

(Konya)

ve arkadaşları

"Madde 1.- Aşağıdaki mükellefler ek gelir ve kurumlar vergisine tabidir.

Devlet tahvili, hazine bonosu ve diğer faiz geliri mükellefleri."

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Efendim, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Vergi gelirlerinin yüzde 90'ına yakını faiz geliri olarak ödenmektedir. Vergi ödeyenlere ek vergi konulması adil bir uygulama değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Böylece, madde üzerindeki önergelerin işlemi tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, çalışmalarımıza saat 20.00'de devam etmek üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 24 üncü Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

159 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 159) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:

Verginin konusu, matrahı ve oranı

MADDE 2.– Ek gelir ve ek kurumlar vergisi;

a) Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1998 yılı gelir ve kurumlar vergisi matrahları üzerinden %5,

b) 1998 yılı ticarî ve meslekî kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükelleflerinin; 1998 yılına ilişkin götürü matrahları üzerinden %5,

c) 1 inci maddenin (c) bendinde sayılan ücretlilerin; 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin gelir vergisi matrahı toplamı üzerinden %5,

Oranında alınır.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 2 nci maddesi, verginin konusunu, matrahını ve oranlarını ifade etmektedir. Hükümet diyor ki, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1998 yılı gelir ve kurumlar vergisi matrahları üzerinden yüzde 5 ilave vergi alacağım. Yine aynı şekilde, 1998 yılı ticarî, meslekî kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükelleflerinin 1998 yılına ilişkin götürü matrahları üzerinden de yüzde 5 vergi istiyorum. 1inci maddenin (c) bendinde sayılan ücretlilerin 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin gelir vergisi matrahı toplamı üzerinden yüzde 5 vergi istiyorum. Bunun bir istisnası var; ileriki maddelerde önümüze gelecek. Yıllık 12 milyar liranın üzerinde olan kısmından istiyorum diyor.

Değerli arkadaşlar, biz, depremin yol açtığı yaraların sarılmasına karşı değiliz; elbette, depremin yol açtığı yaraların sarılması lazım. Biz demiyoruz ki, deprem için para toplanmasın, bu yaralar sarılmasın; böyle bir şey söylemiyoruz; ama, bizim söylediğimiz bir şey var: Bu depremin arkasına sığınarak, bugüne kadar, vergilerini dürüst bir şekilde beyan eden, vergiden kaçmayan, vergi kaçırmayan, beyanname veren mükelleflere, siz, haksızlık yapıyorsunuz, bu mükelleflerden bir kere daha vergi istiyorsunuz. Hani, halk arasında bir tabir vardır, bir koyundan iki tane post çıkarmaya uğraşıyorsunuz. Bizim itiraz ettiğimiz nokta budur.

Hükümet, Plan ve Bütçe Komisyonuna tasarıyı getirmiş, üstelik, bu oranları yüzde 10 olarak getirmiş; işin garip tarafı; yani, insaf ölçüleriyle bağdaştırılmayacak bir şekilde yüzde 10 olarak getirmiş. Bereket, Plan ve Bütçe Komisyonunda itirazlar olmuş, yüzde 10 oranı yüzde 5'e düşürülmüş. Bu yüzde 5 de yüksektir. Esasında, şu anda, normal vergilerini, çeklerini, senetlerini ve Bağ-Kur primlerini bile ödemekten aciz durumda olan, sıkıntı içerisinde olan bu insanlardan bir ilave vergi istemek, hakikaten büyük insafsızlıktır. Bunu, hiçbir şekilde, vergi adaletiyle bağdaştırmak da mümkün değildir. Üstelik de, geriye dönüp, önceki yıl kazançları üzerinden bunu istiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez, Radikal Gazetesindeki sütununda şöyle diyor: "Para bulma telaşında alelacele getirilen ek vergi, ekonomiyi daha rezil hale getirecek. Halbuki, biz, ekonomide durgunluğu aşmak zorundayız. Böyle zamanlarda, ek vergi almak yerine, gerikirse, vergi iadesi bile yaparak ekonomiyi canlandırmak gerekir."

İşte, bizim itirazımız budur. Küçülen, daralan bir ekonominin yaşandığı bir dönemde, dargelirlinin sırtına yıkılmak istenen bu deprem vergisine bunun için karşıyız. Bu, sadece bizim düşüncemiz değil; bugüne kadar yüzlerce, binlerce esnaf ve sanatkârla görüştüm, dargelirliyle görüştüm, bu hepsinin sloganlaşmış düşüncesidir. Deprem vergisine bu şekliyle karşıyız; çünkü, bu dargelirli insanlar, bu tasarı bu şekliyle buradan geçerse başlarına geleceği biliyor. Daha geçtiğimiz senenin vergilerini ödeyemez durumda olan, siftah yapmadan dükkânını kapatma noktasına getirilmiş bulunan esnaf ve sanatkâr, siz buradan dilediğiniz kadar vergi isteyin "yetmedi, bir daha" deyin; ama, esnafın, sanatkârın, çiftçinin, dargelirlinin bu vergileri ödeyecek gücü yok; siz buradan istediğiniz kadar kanun çıkarın; ama bunların ödeme gücü yok; çünkü sürekli aynı kesimlerin üzerine gidiyoruz, sürekli aynı kesimlerden vergi istiyoruz; ama, öbür tarafta, biraz önceki konuşmamda da söylediğim gibi, vergi dairesinin kapısının nerede olduğunu bile bilmeyen, ancak vergi veren insanlardan daha çok para kazanan bir kesim var ki, onların üzerine hiç gidilmiyor.

Neden bu hükümet bu depremin faturasını esnaf ve sanatkârdan çıkaracağına, rantiyecilerden çıkarmıyor? Neden stopaj yoluyla vergilendirilen faiz ve repo gelirlerinden bu alınmıyor? Neden devlet, iç borçlarımız var, bu borçların faizsiz olarak hiç olmazsa üç ay ertelenmesini gündeme getirmiyor? Varsa yoksa "vurun abalıya" misali elimizdeki mevcut mükelleflerin üzerine yükleniyoruz ve tabiî, bu işin bir dayanma noktası var, bir sabır noktası var. Biz ne yazık ki bugün, bu getirdiğimiz tasarıyla bugüne kadar devletini, milletini çok severek ve de hakikaten, hiç kaçırmadan, dürüstçe vergi veren insanların, neredeyse, sabrını taşırma noktasındayız ve o insanlara haksızlık ediyoruz; o insanları, âdeta, cezalandırıyoruz. Onlar da mı vergi kaçırsaydılar?!. Şimdi, bu mantıkla gidersek, geçmişte doğru dürüst vergi veren adam "keşke, vermeseydim" deme noktasına gelecek; çünkü, bir daha, bir daha istiyoruz ve üstelik, gönüllü yapılan bağışları da, yardımları da ne yazık ki, engelliyoruz. "Nasıl olsa deprem vergisi gelecek, o halde, ben neden yardım yapayım" düşüncesi içerisine insanları iteliyoruz.

O bakımdan, değerli milletvekilleri, bu tasarının bu şekilde buradan geçmesi hakikaten çok büyük bir yanlışlık olur. Biz, üretimi artırmanın yoluna bakmalıyız, piyasaları canlandırmanın yoluna bakmalıyız; o zaman, daha çok vergi almamız mümkün olabilir. Yoksa, bugüne kadar deprem için toplanmış paraların hesabını daha henüz vermemişken, milletin kafasında, verdiği paraların nerelere harcandığı hususunda birtakım soru işaretleri var iken, biz, kalkıp da "bir kere daha vergi ver, deprem için de vergi ver" dersek, bunun neticesinde vergi toplamamız mümkün olmaz.

Şimdi, şuraya, Kızılay'a çıksak, esnaf üzerinde bir anket yapsak "vergi olarak verdiğin paranın, size hizmet olarak geri döndüğü noktasında, yerli yerince harcandığı noktasında kanaatiniz nedir" diye sorsak, mükelleflerin yüzde 80'i ben, biliyorum ki "verdiğim vergilerin yerli yerince harcanmadığı inancındayım; birtakım kesimlere transfer edildiği kanaatindeyim" diyecektir.

O bakımdan, mükelleflerimizin vergi verme noktasında ikna edilmesi lazım. Millet hükümete güvenmiyor "ben, vergi vereceğim; ama, vergi, istenen yere gitmeyecek, birtakım insanların cebine, birtakım yollarla transfer edilecek" kanaati içerisinde. O bakımdan, önce, hükümet, bugüne kadar toplananların hesabını vermek zorundadır. Bugüne kadar ne yapılmıştır; bunun hesabının millete verilmiş olması lazım.

Şimdi, siz, hükümet olarak, Emlak Bankasının falanca genel müdürü zamanında dağıtılan milyonlarca dolar krediyi tahsil etmeyecek, batıracaksınız; bankaların içini boşaltanlar ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşacak, gezecekler; malı götüren birtakım bürokratlardan, eski bakanlardan, milleti soyup soğana çeviren soygunculardan hesap sorulmayacak, hatta, bunları burada bir de affetmeye kalkışacaksınız; İnterbankın 1,5 milyar doları, hortumlandığı keselerden geri gelmeyecek; koskoca İş Bankasının Evcil'e kaptırdığı 300 milyon doları, bugün, İş Bankası zeytin satarak tahsile çalışacak; soygun yapanın soygunculuğu yanına kâr kalacak, bu şartlar altında siz kalkıp "efendim, bu kadar daha paraya ihtiyacımız var, bize vergi verin" diyeceksiniz!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özgün, lütfen tamamlayın.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu şartlar altında, üzerine gitmekte olduğumuz ve vergi istemekte olduğumuz esnaf ve sanatkârın, ilave vergi verecek gücü, takatı yoktur.

Bakınız, eğer, bu politika böyle devam ederse, çok yakın bir zamanda, esnaf ve sanatkârlar dükkânlarının anahtarlarını hükümete teslim etme noktasına gelecek "biz, bu işlerin içerisinden çıkamıyoruz, haydi, buyur, gel, dükkânı sen çalıştır; bana da günlük iki ekmek parası ver" deyip "eyvallah"diyecek; o noktaya doğru geliyoruz; aklımızı başımızı toplayalım, bu esnaf ve sanatkârın üzerine bu kadar gitmeyelim.

Bunun yolu var; vergi alınması gereken yerler var, nerelerden alınması gerektiğini söylüyoruz; geliniz, bu işi böyle yapalım diyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Necati Yöndar; buyurun.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17.8. 1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında 159 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinize saygılar sunarım.

Bugün, herkesin üzerinde mutabık olduğu konu, Türkiye'nin ekonomik sıkıntısının tek nedeninin kamu finansman açığı olduğu, daha doğrusu, içborçlanma gereği ve içborç faiz ödemeleri olduğudur. Ancak, Türkiye'de, bu konuda hiçbir ekonomik kuramın kavrayamadığı bir durum yaşanmaktadır. Öyle ki, ünlü İktisatçı Milton Friedman'ın dahi kafası karışmıştır.

Hazine, üçer aylık dönemler itibariyle, nakit yönetimi ve borçlanma programını açıklayacak, bu programda, hangi gün, ne kadar borçlanacağını bildirecek, sonra, 5 banka, bu ihalelerde faiz oranını kendileri belirleyerek devlete borç verecektir. Üstelik, faiz oranları, devletin açıkladığı enflasyon oranlarının neredeyse iki katı olacak, sonra, devlet, bu ülkenin çalışan ve üreten, vergi mükellefi olmuş insanlarından aldığı vergileri, bu bankalara faiz olarak ödeyecek. Bu nerede, dünyanın hangi ekonomisinde vardır?!

Bu sistemin işlediği bir ekonomide, mükelleflerin vergiye dirençleri doğal olarak artacaktır. Nitekim, bu direnç, hükümetin vergiye ilişkin tahminlerinin de gerçekdışı kalmasına yol açmaktadır.

Hatırlarsınız, üç aylık geçici vergi uygulamasının ilk döneminde, 500 trilyon lira civarında gelir beklendiği açıklanmıştı; ancak, gerçekleşme, 180 ile 190 trilyon lira civarında oldu. İşte, bu, yukarıda bahsettiğim direncin bir sonucudur.

Şimdi, bu tasarı yasalaşırsa, önümüzdeki yedibuçuk aylık dönemde, 550 ile 600 trilyon lira civarında gelir beklenmektedir. Bu arada, ekim, kasım, aralık 1999'da ödenecek faiz tutarının da 2,7 katrilyon, borçlanılacak tutarın da 4,5-5,5 katrilyon lira arasında olduğunu belirteyim.

İçborç faiz sarmalı halledilmedikçe, vergiye, her zaman, her ortamda direnç olacaktır. Bu sistemin işlemeye devam etmesi, maalesef, vergiyi kutsal olmaktan çıkarır. Bu işin, aslında, siyaset yapılacak yanı da kalmamıştır, bu, artık herkesin gördüğü ve kabullendiği acı bir gerçektir; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu kadar aciz konuma sokulmamalıdır. Ülkelerde, vergi kanunları yapılırken, mutlaka, ekonomik hayata yapacağı etkilerle birlikte, vergiye ilişkin sağlıklı beklentilerin ve sağlıklı tahminlerin de dikkate alınması gerekir; bu yapılırken de, geçmişteki birtakım rakamlar, gerçekleşmeler dikkate alınır.

Bahsedilen 600 trilyonun nasıl tahmin edildiğini de anlayabilmiş değilim. Öncekilke, bu yasa tasarısı, verginin mükellefini ve konusunu yanlı belirlemiştir. Şimdi, 1998 yılına ilişkin bazı rakamlar ve oranlar vereceğim: 1998 yılında, beyana dayanan ve götürü tespit edilen Gelir Vergisinin tutarı 319 trilyon liradır ve toplam genel bütçe gelirleri içerisindeki payı sadece ve sadece 2,7'dir. Yine, beyana dayanan Kurumlar Vergisinin tutarı 360 trilyon ve toplam genel bütçe gelirleri içindeki payı da sadece yüzde 3'tür. Ek gelir ve kurumlar vergisi, işte, bu orandaki vergilerin matrahları üzerinden alınacaktır. Bu düzenlemeler, ağaçlardan dolayı ormanı görmediğini söylemekle aynı şeydir.

Diğer taraftan, beyana dayanan Gelir ve Kurumlar Vergilerinin matrahları 1998 yılında yaklaşık 1,3 katrilyon civarındadır; bu matrahın 1999 yılında yüzde 70 oranında arttığını varsayarsak, matrah 2,3 katrilyon olacaktır, bu matrahın yüzde 5'i de 115 trilyon eder. Üstelik, muaf kılınan deprem bölgesinden alınan vergileri de düşersek, ki, gerçekten, gelirlerin yüzde 15'inin bu bölgeden alındığı ifade edilmektedir.

Sonuç olarak, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden alınacak verginin tutarı 100 trilyon lirayı geçmez.

Ek Motorlu Taşıtlar Vergisinin 1998 yılındaki gerçekleşmesi ise 65,8 trilyon liradır. 1999 yılı tahmini de 117 trilyon liradır.

Özel İletişim Vergisi olarak ne tahsil edileceğini, biz de bilmiyoruz, sizler de bilmiyorsunuz, belli değildir.

Sonuç olarak, önümüzdeki 7,5 ayda tahsili beklenen toplam tutar 300 trilyon lirayı geçemez.

Bırakınız yasalar çıkararak yeni vergiler ihdas etmeyi, devlet, kendi halkına yönelik yardım kampanyası açsa, inanın ki, 7,5 ayda bundan daha fazlasını toplar ve nitekim, gerek kendi vatandaşlarımızın gerek diğer ülkelerin ve gerekse uluslararası kuruluşların şu ana kadar yaptıkları nakit yardımlar ortadadır. Devlet tarafından sırf bunun için vergi kanunu çıkarmak, üstelik deprem felaketini yasa adında kullanarak yasa çıkarmak, bu devlete yakışmaz.

Bu yasayla toplanacak vergi, 3 ayda gerçekleştirilecek 5,5 katrilyon liralık içborçlanmanın faiz oranının yüzde 5 daha düşük belirlenmesi halinde bulunacak rakama eşittir. Ayrıca, bu yasaya ilişkin uygulamaların vergi idaresinde yaratacağı yükü ve maliyeti de dikkate almak gerektiği kanısındayım. Değerlendirmeyi sizlerin takdirine sunuyorum.

Hükümet, depremi fırsat bilerek faiz bütçesinin açıklarını kapatmak amacıyla, deprem felaketinin hemen arkasından bu vergiyi gündeme getirmiştir. Alınacak olan vergi, zaten, vergi yükünü sırtında taşıyanlardan alınacaktır. Bu insanlar, fedakâr insanlardır. Bu insanlar, deprem felaketinin arkasından olanaklarını seferber edip, yapabilecekleri yardımı yapan insanlardır. Bu insanlara, faiz ödeyebilmek için, depremi bahane ederek yeni vergi konulmasının gündeme getirilmesi yardımları yavaşlatmıştır. Bu yüzden değil midir ki, tasarının Genel Kurula inmesi bugüne dek ertelenmiştir. Halk, verilen vergilerin çok büyük bir kısmı faiz ödemesine gittiği için, zaten, devlete verdiği paraya kuşkuyla bakmaktadır. Hal böyleyken, bir Bakanın deprem felaketinin acılarının dindirilmesi için gelen paralarla memur maaşlarının ödendiğini itiraf etmesinin vatandaş üzerindeki etkisini, ne yazık ki, bu hükümet anlayamamaktadır. Vatandaşa, alınan vergiyi depremin yol açtığı kayıpların karşılanması için kullanacağınızı nasıl anlatacaksınız, nasıl inandıracaksınız? Zaten, gelirini beyan eden, ciddî bir vergi yüküyle karşı karşıya olan mükellefi ek bir vergiyle karşı karşıya bırakmak yerine, yapılacak bağış ve yardımların tevkifat yoluyla ödenen vergilerin matrahından düşürülme imkânı da getirilerek yardımlar teşvik edilse, belki, vergi yoluyla toplanacak kaynaktan daha fazlası bağış olarak toplanır. Bizim milletimiz vefakârdır; ancak, vefakârlığının amacına ulaştığını görmesi gerekir.

Vergiler konusunda var olan direnç daha da artırılmamalıdır. Vergilerle bu kadar çok oynanmamalıdır. Geçen yıl indirilen Gelir Vergisi oranları bu yıl yeniden artırıldı, Damga Vergisi oranları artırıldı; buna karşı verginin tabana yayılmasından vazgeçildi.

Şimdi, bir defaya mahsus ek bir vergi getiriliyor. Vergi, günlük politika aracı değildir; orta ve uzun vadeli bir politika aracıdır. Günlük politika aracı olarak kullanılmaya başlandığı zaman da uygulaması zorlaşır.

Diğer taraftan, yıllık salt beyanname vermek zorunda olanlardan ek gelir vergisi alınması, beyanname vermek zorunda olmayanlardan alınmaması, işin vergi adaleti boyutunu da ortaya koymaktadır. 10 milyar lira faiz geliri elde eden kişi, bunu arındırmaya tabi tutup beyanname vermediği için ek vergi ödemeyecektir; ancak, 250 milyon lira konut kirası elde eden kişi, bunu beyan etmek zorunda olduğu için ek vergi verecektir. Bunun adil tarafı neresidir?

Ayrıca, götürü mükelleflerimizde, biliyorsunuz, derecelendirme olayı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yöndar, lüften tamamlayın.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) – Götürü mükelleflerimizden beşinci derecedeki bir mükellefimize 106 milyon civarında bir vergi matrahı takdir ediliyor. Bunu her yıl Maliye Bakanlığı tespit ediyor ve bunu uyguluyor. Bakın, şimdi, 106 milyon lira matrah beyan eden götürü vergi mükellefi bir berber ek vergi ödüyor da, 10 700 000 000 lira faiz geliri elde etmiş olan bir menkul sermaye iradı sahibi, maalesef, bu verginin dışında bırakılmıştır. İşte, vergi adaleti burada hiç gözetilmemiştir.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunarım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yöndar.

Madde üzerinde şahsı adına, Sayın Kamer Genç?.. Yok.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Sayın Bekir Sobacı?.. Yok.

Sayın Niyazi Yanmaz, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilk önce, 17 Ağustos, sonra da 12 Kasım depremleri, gerçekten, ülkemizi hem ekonomik hem de sosyal açıdan derinden etkilemiştir. Bu tür felaketler, ekonomisi sağlam olan ülkeleri bile sarsacak güçtedir. Oysa, bizim ülkemiz, zaten sağlam bir ekonomik yapıya sahip değil, dokunsan yıkılacak bir ekonomiye sahip.

17 Ağustos depreminin hemen arkasından, sivil toplum örgütlerinin, çeşitli dernek ve kuruluşlarımızın ve de halkımızın büyük bir sağduyusu vardı, deprem bölgesine adeta yardım yağıyordu. Hükümet, bir deprem fırsatçılığı yaparak, deprem vergisi niyetini açığa çıkarınca, deprem bölgesine gelen yardımlar bir anda adeta bıçak gibi kesildi.

Şimdi, depremin verdiği tahribatın ekonomik boyutu anlaşılmadan, yurt içinden ve yurt dışından gelen yadımların boyutu çıkarılmadan hemen verginin konulmak istenmesi hem inandırıcı değildir hem de gerçekçi olmayan bir anlayıştır. İşte, buna "deprem fırsatçılığı" diyoruz. Bu vergilerin deprem felaketzedelerine gideceğine hiç inanmıyorum. Yardımları yapan halkımız da deprem yardımlarının yerine ulaştığından emin değil.

Değişik bir türeviyle, bu Mecliste Anasol-D Hükümeti döneminde "sekiz yıllık kesintisiz eğitime katkı payı" adı altında vergiler konulmuştu. Netice itibariyle kocaman bir hiç ortaya çıktı. Yalnız, hiçle kalmadı; bir inat uğruna eğitim sistemimize de bir darbe vuruldu. Ayrıca, kesintisiz eğitime verilen katkı payları, eğitimin haricinde her şeye harcanıyor.

Değerli milletvekilleri, medyamızı İnterbanktaki 1,5 katrilyonluk yolsuzluk olayı süslerken, aylardır bu olayın üzerine ciddî bir şekilde gidilmezken, hükümetin hiç inandırıcılığı olmuyor. Böyle hükümet olmaya ve de ülke idare etmeye can kurban(!) Sıkıştıkça zam geliyor, vergi geliyor; vatandaşın canı çıkıyor, kimin umurunda? Anlaşılan, dersinizi iyi öğrenmişsiniz; zam ve vergi, ikisinden de karneniz kusursuz.

Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi idare ederken, zam ve vergiden başka yapacağınız şeyler de var. Ülkenin dinamiklerini harekete geçirmek gerekir. Bu ülkede genç bir nüfus var, müteşebbis bir ruh var, şahlanan Anadolu aslanları var, KOBİ'ler var; ancak, sizin seçtiğiniz yol ise en kolayı olan zam ve vergidir.

Şimdi, size soruyorum; bu depremlerin ülkemize maliyeti nedir? Bunlar hangi yollarla depremzedeye ulaşacak? Depreme yakın; fakat, depremden etkilenmeyen bir ilin valisini ziyaret ettim. Vali bey bana "sayın milletvekilim, ilden topladığım bütün yardımları deprem bölgesine bizzat ben kendim götürdüm ve kendi elimle dağıttım" dedi ve gerekçesini açıkladı: "Çünkü, başka türlü depremzedelere ulaşamayacağından eminim."

Değerli milletvekilleri, bunu bir ilin valisi söylüyor. Ülkemizde, yöneticilerimize bir güven bunalımı var. Hele, bir de bugünkü medyada, deprem bölgesinde bir valimizin, vatandaşın ağzına tokat vurması haberinin çıkması, millet-devlet kaynaşması ve bütünleşmesine vurulan bir darbedir.

Değerli milletvekilleri, çiftçi, memur, işçi, emekli, işsiz, esnaf ve sanayici kan ağlıyor; bir anlamda inim inim inliyor. Bu seslere kulak vermek lazım. Vatandaş SOS veriyor. Hükümet, bu anlayışında devam ederse, çok yakında bir hükümet depremi yaşayacağız; ancak, ne yazık ki, böyle bir depremden, yalnız hükümet değil, hepimiz etkileneceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yanmaz, lütfen tamamlayın efendim.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, milletlerin hayatında bu tür felaketler ve badireler yaşandığında, ülke halkı, elbirliği eder, hükümet de bunun koordinasyonunu yapar; ancak, burada, hükümet dayatmayı, buyurganlığı seçmiştir. Bu durum, tamamen, hükümetin acizliğini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, özetle şunu ifade etmek istiyorum: Depremzedelere her türlü yardıma hazırız; ancak, geleceği belli olmayan, bütün ülke halkını sıkıntıya sokacak olan ve hedefine ulaşmayacağından kesinlikle emin olduğumuz bu vergi yasasına karşıyız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.

Sayın İsmail Özgün?..

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçiyorsunuz.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmak istiyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Oğuz, söz talebiniz yok; ama, buyurun efendim.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz. (FP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; saatlerden beri, gruplarımız, 159 sıra sayılı kanun tasarısının gerek geneli üzerinde gerekse 1 inci ve 2 nci maddeleri üzerinde görüşlerini ifade ettiler. Genel kanaat şu ki, bu vergi, isabetli olmamıştır ve halk indinde de, Meclisteki milletvekili arkadaşlarımız üzerinde de müspet bir tesiri olmamıştır.

Vergi nedir diye düşündüğümüz zaman, hepimiz biliriz ki, bize öğretilen, vergi, özellikle devletimizin hizmetine, milletimizin hizmetine, vatandaşın pay vermesidir. Bunu, milletimiz isteyerek verir; devletimiz de, milletimize yük olmayacak en isabetli kararları alarak, milletimizin seve seve vereceği bu vergi kanunlarını çıkarır ve milletimiz de, bunu, seve seve öder. Özellikle, vergi daireleri binalarının üzerine "vergisi ödenmiş kazanç kutsaldır" gibi ibareler yazılır ve vergi ödemeleri teşvik edilir.

Vergi kimden alınır; vergi, her şeyden evvel, bir görüş olarak, malî imkânları olandan, yani, malî gücü olandan, serveti olandan alınır. Özellikle, Avrupa ve Batı ülkelerindeki vergi sistemlerinde, her vatandaşın bu hizmete bir pay vermesi şeklinde tarif edilir; imkânı olsun veya olmasın, o vatandaş, devletin bu hizmetlerine mutlaka katılır ve vergisini verir diye tarif edilir. Özellikle, kutsal kitaplara göre, gerek sadaka gerekse zekât şeklindeki ödemeler, malî gücü olan insanlar tarafından karşılanır, verilir; ama, biz, bakıyoruz ki, memleketimizde, bu vergiler dayatma şeklinde getiriliyor. Milletimizin gücüne bakıyoruz, millette, artık, vergi ödeme şurada dursun, ayakta kalma imkânı dahi kalmamış. Bugüne kadar, binlerce, yüzbinlerce esnaf vergi ödeyemediği için piyasadan çekilmiş, artık ticarî hayatında, sanatında, serbest mesleğinde devam etme fırsatı kalmamıştır. Devletimiz bu imkânlara çare arayacağına, yeni yeni vergilerle vatandaşın karşısına çıkmakta ve bunları alma hususunda da, bir dayatma şeklinde, özellikle bunları zorla yürütme şeklinde bir tatbikatı ortaya koymaktadır.

Eğitimde böyle oldu, eğitim vergisi verildi, zoraki herkesten bir şeyler alınmaya çalışıldı; ama bir netice elde edilemedi. Vergi kanunlarında öyle oldu, çıkarıldı, reform denildi, çok başarılı bir şekilde bir tatbikatı ortaya koyduğu ifade edildi, onun adı da reform oldu, sosyal güvenlik kanunumuzda getirilen hükümler de bir reform ve dayatma şeklinde getirildi; fakat ondan da bir hayır gelmedi.

Görüyoruz ki, cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okuyor. Zoraki bunları yapacağız diye dayatıyorsunuz; ama nereye kadar dayatacaksınız? Siz dayatmakta devam edeceksiniz, nereye kadar; zorla, elinizden ne kadar imkân gelirse onu yapacaksınız, hani Bağ-Kurluların toptan, yüzlercesinin, binlercesinin hapse konulduğu gibi. Bunu milletimiz mutlaka hazmetmez ve hoşgörmez. Siz bildiğinizi okursunuz; ama, bakın bir sene oldu, millet sizden ümidini kesti, şu aradaki müddet de çok çok süratli geçer.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Bir yıl olmadı daha, altı ay; bismillah...

ALİ OĞUZ (Devamla) – Çok süratli geçer, ama sonra ne yapacaksınız, millete ne diyeceksiniz; sizden biz oy aldık, bize teveccüh gösterdiniz ve sizin istemediğiniz dayatmaları biz sizin karşınıza getirdik ve size bunları zorla tatbik ettik diyeceksiniz; ama, millet de herhalde bunun hesabını sizden soracaktır. Bunu yapmanın âlemi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oğuz, lütfen tamamlayın efendim.

Buyurun.

ALİ OĞUZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, komünist ülkelerde, devlet, milletin ve fertlerin mallarını zorla elinden almadı. Araştırın bir sosyalist ve komünist ülkelerdeki tatbikatı; çok ağır vergiler koydu, millet, elindeki malını götürdü ve devlete dedi ki, ben bunun vergilerini ödeyemiyorum, şunu al, ben de kurtulayım. Siz, milleti bu noktaya getirmeye çalışıyorsunuz; ama, bundan bir hayır göremezsiniz. Gelin bunu yapmayın, sonra pişman olursunuz.

Saygılarımı arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 4 adet önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen yüzde 5 oranının yüzde 3 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Ali Güner Ali Oğuz

Bayburt Iğdır İstanbul

Rıza Ulucak M. Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar

Ankara Şanlıurfa Şanlıurfa

Hüseyin Arı Lütfi Yalman

Konya Konya

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) bendindeki yüzde 5 oranının yüzde 2 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Ali Güner Ali Oğuz

Bayburt Iğdır İstanbul

Rıza Ulucak M. Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar

Ankara Şanlıurfa Şanlıurfa

Hüseyin Arı

Konya

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (c) bendindeki yüzde 5 oranının yüzde 1 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Ali Güner Ali Oğuz

Bayburt Iğdır İstanbul

Rıza Ulucak M. Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar

Ankara Şanlıurfa Şanlıurfa

Hüseyin Arı İsmail Özgün

Konya Balıkesir

BAŞKAN – Son ve en aykırı önergeyi okutuyorum, okuttuktan sonra da işlemini yapacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Hüseyin Arı Ahmet Karavar

Balıkesir Konya Şanlıurfa

Ali Güner Mehmet Batuk

Iğdır Kocaeli

Madde 2.- Stopaj yoluyla vergilendirilen menkul sermaye iratlarının tevkifat oranı, 30 Haziran 2000 tarihine kadar yüzde 18 olarak uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özgün?..

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Menkul sermaye iratlarının tevkifat oranlarının, 30 Haziran 2000 yılına kadar yüzde 18 olarak uygulanması ve elde edilecek kaynağın, depremin yol açtığı ekonomik kayıpların giderilmesinde kullanılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen "yüzde 5" oranının "yüzde 3" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu?..

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Yüzde 5 oranı yüksektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) bendindeki "yüzde 5" oranının "yüzde 2" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim.

Gerekçe

Yüzde 5 oranı, adı geçen mükellefler için yüksektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

NECATİ YÖNDAR (Bingöl) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Oylamaya başladım, bir dahaki seferde isterseniz arayalım efendim.

Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (c) bendindeki "yüzde 5" oranının, "yüzde 1" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, maddenin oylanmasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır; önergeyi okutup, yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımı arayacağım, daha sonra da yoklama yapacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin oylanmasında, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığından yoklama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Abdüllatif Şener?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Mahmut Göksu?.. Burada.

Sait Açba?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Zeki Ergezen?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ali Güner?.. Burada.

Ahmet Derin?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Veysel Candan?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım ve 3 dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde salonda bulunmayan yahut elektronik cihaza giremeyen arkadaşlarımız pusula gönderebilirler.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.50

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.05

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN – 24 üncü Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Geçen oturumda toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, ad ve soyadları, aynı zamanda seçim bölgeleri yazılı pusulaları Divana göndermelerini rica ediyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, pusulaların okunup, tutanağa geçirilmesini rica ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Elektronik cihaza girmeyen arkadaşın sizden müsaade alması lazım, girmesi lazım. Yarın bunları kontrol edeceğiz. Mükerrer oy kullananları ilan edeceğiz burada; herkes bilsin. Çok ağır bir ithamla itham edilecek.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çoğunluk yok, değil mi?

KÂTİP ÜYE HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Bakacağız...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu, çok ağır bir sonuçtur; yani, yarın bunları karşılaştıracağız.

BAŞKAN – Sizi var kabul edersek olur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, ben yokum.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, hem burada oturup hem yok sayılıyor mu?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Biri var veya yok; bunu sistem sayar, siz değil Sayın Başkan. Sistem var burada, sistem... Niye sisteme giriyorsunuz... Olur mu öyle şey?!

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarım burada, değil mi?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – O, birinci yoklamada geçerlidir Sayın Başkanım.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başkan, bir kişi daha geldi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu saatten sonra gelen yoklama kâğıtları kabul edilemez.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Zorlamayla olmaz ki...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, bir kişi daha geldi...

BAŞKAN – Alamayız efendim; süremiz bittikten sonra gelen milletvekili arkadaşlarımızın pusulasını alamayız.

Değerli milletvekilleri, Divana gönderilen pusulalar dolayısıyla toplantı yetersayısının olup olmadığı konusunda Divanda bir görüş oluşmadığından ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır. Lütfen, salonda bulunan arkaşlarım yüksek sesle burada olduklarını Divana işaret buyursunlar efendim.

(Yoklamaya başlandı)

Mahmut Bozkurt?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, siz, aslında, elektronik cihazı kullanmak suretiyle yoklama yaptınız. Çoğunluk ya vardır, ya yoktur. Ondan sonra... Burası yaz boz tahtası değil...

BAŞKAN – Neyse efendim; ben yoklama yapmaya başladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir yetkiniz yok. İçtüzük açık...

BAŞKAN – O yetkiyi takdir etmek bana ait efendim; ben yapıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Elektronik cihazla yoklama yaptınız, eğer çoğunluk varsa var dersiniz...

BAŞKAN – Sayın Genç... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz, Meclisi keyfî yönetiyorsunuz.

BAŞKAN – Meclisi keyfî yönetmiyorum. Bu Mecliste, daha önce de bu şekilde birçok yoklama ve uygulama yapıldı. Lütfen istirahat buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, istirahat meselesi değil...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sen burada mısın, değil misin; onu söyle!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, siz, yoklama usulünü belirlemişsiniz. Yoklamada çoğunluk bulunamamış, tekrar ad okumak suretiyle yoklama yapıyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Genç, yoklamaya başladım, yoklamayı bitireceğim; sıranız geldiğinde sizi var mı yazalım, yok mu yazalım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu, nerede yazılı?!

BAŞKAN – Okumaya devam edin efendim.

Dengir Mir Mehmet Fırat?..

Mahmut Göksu?.. Yok.

(Yoklamaya devam edildi)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, pusulaları okur musunuz.

BAŞKAN – Pusulaları okuyacağım efendim. Yoklamadan sonra, eğer, pusula veren arkadaşlarımız varsa, salonda olup olmadıklarını tespit edeceğim.

Lütfen, ismi okunan arkadaşım burada olduğunu ifade etsin.

Ali Uzunırmak?.. Yok.

İlhami Yılmaz?.. Burada.

Mustafa Haykır?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yapılan yoklamada, 182 arkadaşımızın burada olduğunu tespit ettim. Gönderilen pusulalardan da iki tanesini okuyup, salonda bulunduklarını tespit ettim. Dolayısıyla, toplantı yetersayımız vardır; müzakeremize devam ediyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/525) (S.Sayısı : 159) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Değerli milletvekilleri, 2 nci maddeyi oya sunuyorum: 2 nci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının 2 nci maddesi kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Muaflıklar

MADDE 3.– Aşağıda yazılı mükellefler ek gelir ve ek kurumlar vergisinden muaftır.

a) 17/8/1999 tarihi itibariyle; Sakarya ve Yalova illerinin merkez ve ilçeleri, Kocaeli İlinin Körfez, Gölcük ve Karamürsel ilçeleri ile Bolu İlinin Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri ve Çilimli ilçelerinde gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar (depremde zarar görmediğini beyan edenler hariç) ile bu illerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler,

b) 17/8/1999 tarihinde meydana gelen depremde; varlıklarının en az yüzde onunu (tevsik edilmek kaydıyla), veya birinci derece kan hısımlarından birini (eş dahil) kaybedenler.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 159 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, tasarıyla ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce, 24 Kasım dolayısıyla, ülkemizin her tarafında, cansiparane eğitim ordusunun gönüllüleri olarak görev yapan değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, gelecek nesillerimizi yetiştirmedeki gayretleri dolayısıyla, hepsini tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Öğretmenler Günü dolayısıyla, ülkemizde, pek çok nutuklar atılıp, pek çok törenler yapılıyor; ama, özellikle deprem bölgesinden seçilmiş bir arkadaşınız olarak, çadırlarda eğitim çabası içinde olan öğretmenlerimizin ve özellikle olağanüstü hal bölgesindeki öğretmenlerimizin çalışma şartlarının, mutlaka, tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini, Öğretmenler Günü dolayısıyla boş nutuklar yerine, öğretmenlerimize saygınlık kazandıracak, en azından sosyal statülerini saygın hale getirecek iyileştirmelerin yapılması gerektiğini vurgulamak isterim.

Özellikle, ek ders ücretlerinin çok yetersiz olduğunu, nöbet hizmetleri karşılığında, en az, öğretmenlerimize altı saat ek ders ücreti ödenmesi gerektiğini ifade ederek, bu konuyla ilgili düşüncelerimi bitirmiş olurum. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın hatip, bir dakikanızı rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Ayaktaki milletvekillerine sesleniyorum ve çok rica ediyorum... Gecenin bu saatinde, çalışma kararı alan Meclisi çalıştırmak için, hepinizle beraber bir gayret içindeyiz. Lütfen, hatibi daha sükûnetli bir şekilde dinleyelim. Çok rica ediyorum... Ayaktaki arkadaşlarımdan rica ediyorum...

Sayın Köse... Sayın Köse, lütfen, arkadaşımızın oturmasını sağlar mısınız...

Lütfen, hatibi sükûnet içinde dinleyelim efendim.

Buyurun Sayın Batuk.

MEHMET BATUK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 21 inci Dönem Parlamentomuz, gerektiği zamanlarda, çok iyi uyumla, Anayasa değişikliklerini bile başarabilmiş bir Parlamentodur. Gönül arzu eder ki, milletin hizmetinde olmak, muhalefetiyle iktidarıyla, hepimizin arzusudur. Bu hususta, muhalefet olarak da "millete gerçekten hizmet olabilecek tasarılarla karşımıza gelin, size destek olalım" açık vaadimizi ifade etmek isteriz. Yalnız, bu tasarımız, şu anda önümüzde bulunan tasarı, Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntıları çözücü değil, vatandaşlarımızın dertlerini dindirici değil; dertlerini katmerleştirici, sıkıntılarını artırıcı niteliktedir.

Değerli arkadaşlar, ekonomimizin durumu belli, yeni getirdiğiniz bütçe tasarınız belli. Türkiye'yi negatif büyümeye doğru götürüyorsunuz; bununla beraber, yeni ek vergilerle karşımıza geliyorsunuz. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak bu tasarıyı desteklemiyoruz. Sizin, millete daha fazla zulüm ve baskı yapmanıza elimizden geldiği kadar engel olacağız arkadaşlar. Elbette, bu Parlamentoda Fazilet Partisi var ve bu hakikatler her zaman haykırılacak. Yoklama da istenecek, gerektiği zaman engelleme de yapılmaya çalışılacak. Siz görüşlerinizi tekrar gözden geçirin, milletin hizmetine yönelik faaliyetler için karşımıza gelin, hep beraber, bu hususta elbirliğiyle çalışalım.

Değerli arkadaşlar, şu anda görüşmekte olduğumuz 3 üncü maddemiz muafiyetlerle ilgili hükümleri düzenliyor. Önümüzdeki tasarının 3 üncü maddesinde, özellikle vurgulamak isterim, Kocaeli Merkez İlçesi, Gebze İlçesi ve Kandıra İlçesi deprem vergisinden muaf bırakılmamıştır. Yani, Kocaeli Merkez İlçe ile Gebze ve Kandıra'dan da vergi alınması hususunda hüküm içermektedir. Arkadaşlar, bu hususta insafınıza başvuruyorum. Kocaeli Merkez İlçesi, Gebzesi, Darıcasıyla, Kandırası depremin getirdiği sıkıntılarla inim inim inlemektedir. Siz, zaten siftah etmeyen esnafa nasıl yeni vergi getiriyorsunuz? Bu bölgelerimizin de mutlaka bunun içine alınması gerekmektedir. Bu hususta 2 tane önergemiz var; biraz sonra, maddenin geneli üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, önergelerimizle ilgili de açıklamalar için karşınızda olacağım. Özellikle Kocaeli yöresinin Merkez İlçesinin, Gebze'nin ve Kandıra'nın da bu ek vergiden muaf tutulması hususunda sizlerin de konuya anlayışla yaklaşacağınızı ümit ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 17 Ağustostan sonra bir de 12 Kasım depremini yaşadık. Tasarının getirdiği muhteva itibarıyla, bu son depremdeki yaraların da göz önünde bulundurularak, mutlaka, değişiklik yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle Bolu İlinin, depremden dolaylı olarak da zarar gören kesimlerinin, mutlaka, bu tasarının içinde düzeltilmesi lazım. Bu hususta da önergemiz var. Bolu İlinin de, tamamen, deprem vergisinden muaf tutulmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlar, bu deprem vergisi gündeme geldiğinde, biliyorsunuz, tasarı, komisyondan geçtikten sonra uzun bir süre bekledi, Genel Kurulumuza inmesi için epey zaman geçti. Bu hususun, ilk görüşmelerle birlikte, vatandaşlarımızın gönüllü yardımlarını olumsuz yönde etkilediğini hepimiz kabul ediyoruz; çünkü, zorla vergi ödenilmesi, yasal olarak kendilerinden vergi istenileceğini gören vatandaşlarımız, gönüllü yardımlarından vazgeçtiler ve üstüne üstlük, hükümetimiz de, gönüllü yardımları engelleyici bir unsur olarak, özellikle 17 Ağustos depreminden sonra bölgede yapılan çalışmaları engelleyici bir unsur olarak var oldu.

Değerli arkadaşlar, bu hususlarda, Batı toplumlarında ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, gönüllü kuruluşların ve sivil inisiyatiflerin, mutlaka, etkisini fazlalaştırmak ve bunları, toplumun sıkıntılarını aşmakta birer etken olarak sahaya indirmek gerekir. Şu anda, ülkemizde, ne yazık ki, bu depremden sonra gördük ki, devletimiz, vatandaşımızın sivil inisiyatifini kullanmasına engel olmuştur. Bu, ne yazık ki, devletimiz adına da üzücü bir olaydır ve vatandaşın kendi yarasını sarma çabasına da engel oluşturmuştur.

Değerli arkadaşlar, ekvergi, hem bölgemizde hem Türkiye'de sıkıntılarımızı artıracaktır, dertlerimizi çoğaltacaktır, ekonomiyi daha da sıkıntıya sokacaktır. Gelin, bu vergiyi, genel olarak bütün vatandaşlarımıza yaymak yerine; rantiye kesiminden, haksız kazanç elde eden kesimlerden, özellikle, devlet borçlanmasıyla kendilerine büyük kaynaklar peşkeş çekilen kesimlerden elde etmeye çalışalım. Anadolu'da vatandaşımız geçim derdine düşmüş durumda, tekrar yeni bir vergi için kapısına gitmeyelim. Deprem bölgesinde, özellikle çadırlarda sıkıntı çeken vatandaşlarımızdan vergi talep etmek gibi bir ayıbı işlemeyelim.

Biraz önce söylediğim gibi, Gebze'den, Kocaeli Merkez İlçe ve Kandıra'dan vergi talep edersek, vatandaşın devlete olan güvenini sarsarız ve kendi yarasını sarmak için kendisinden yardım talep edecek kadar komik bir duruma düşmüş olmakla, bize olan itimadını yitirmiş oluruz. Gelin, bunu hep beraber tekrar gözden geçirelim ve 3 üncü maddeyle teklif edilen bölgeleri biraz daha genişleterek, deprem vergisi muafiyetini daha makul düzeyde tutarak, vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlayalım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şu anda görüşmekte olduğumuz maddenin ikinci kısmı da, yakınlarını ve mal varlıklarının yüzde 10'unu kaybedenlerin -tevsik etmek koşuluyla- bu vergiden muaf tutulmasını öngörmektedir.

Elbette, kimse, bu deprem mağdurlarının sıkıntısını daha da artırmak ve onları sıkıntıyla başbaşa bırakmak istemez. Mal varlığının yüzde 10'unun kaybedilmesi hususu bana pek makul gelmiyor. Bunun yüzde 5 seviyesine çekilmesinin daha anlamlı olacağı kanaatindeyim. Zaten, moral çöküntü var, zaten sıkıntılarımız büyük oranda artmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hükümetimizin bir uygulamasını da bu vesileyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Batuk, lütfen toparlayın efendim.

Buyurun.

MEHMET BATUK (Devamla) – ... tek cümleyle ifade ederek sözlerimi toparlıyorum.

Hükümetimiz, deprem bölgesindeki kamu işçilerine ve memurlara deprem dolayısıyla 50 milyon liralık bir yardım yapmaktadır. Hükümetimiz bu yardımı Kocaeli İlimizde, sadece Kandıra İlçemizde sayıları 1 000'i bulmayan devlet memurlarından ve işçilerinden esirgemiştir. Bu yanlışın düzeltilmesini talep ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum arkadaşlar. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Batuk.

DYP Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, depremde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Ayrıca, bugün, 24 Kasım Öğretmenler Günü; eli öpülesi öğretmenlerin de hepsini saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin ciddî bir deprem felaketi yaşadığı, hepimizce malumdur. Daha 17 Ağustos depreminin yaraları sarılmamışken, Düzce merkezli ikinci bir deprem felaketiyle karşılaşmamız, gerçekten üzücüdür. Ulus olarak yaraları sarmak, halkımızın sorunlarına süratle sahip çıkmak, elbette, hepimizin görevidir. Böyle durumlarda millet olarak duyarlıyız. Nitekim, deprem felaketiyle birlikte, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından deprem bölgesine yardımlar yağmaya başlamıştır; ama, maalesef, hükümet bu konuda gerekeni yapamamış, tabir yerindeyse, sınıfta kalmıştır. O sınıfta kalmanın belgesi de, bugün görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce ifade ettiğim gibi, depremle birlikte her kesimden, hemen hemen her ülkeden yardım gelmiştir. Yurt dışındaki işçilerimiz, işadamlarımız, sendikalar, odalar, borsalar yardım kampanyaları açmıştır. Gönüllü olarak yürütülen kampanyalardan çok iyi sonuçlar alınırken, hükümet birdenbire ortaya çıkarak, bir deprem vergisi alma sevdasına kapılmıştır. Alelacele tasarı hazırlanmış ve süratle Parlamentoya sevk edilmiştir. Kamuoyundan gelen ciddî tepkiler üzerine tasarı komisyonda dondurulmuş ve beklemeye alınmıştır. Düzce depreminden sonra, tasarı yine gündeme getirilerek, burada huzurunuzda görüşmeye açılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deprem vergisi telaffuz edildikten sonra ne olmuştur -bunun cevabını hükümet çok iyi bilmektedir- yardımlar bıçak gibi kesilmiştir; vatandaş "mademki, devlet benden vergi alacak; o halde, ben, niçin yardım yapayım" deme noktasına gelmiştir. Vatandaşın bu görüşü doğrudur. Bu hükümet, âdeta, vatandaşın gönüllü yardım yapmasını istememiştir.

Bunun bir anlamı da, vatandaşa güven duymamak demektir. Oysa, vatandaş, hükümete güvenmemektedir; kendi yardımını deprem bölgesine kendisi ulaştırıp, dağıtmak istemektedir; çünkü, vatandaş da çok iyi biliyor ki, devlet aracılığıyla yapılan yardımlar, amacına uygun olarak tam kullanılmamaktadır.

Bakınız, bu deprem felaketi, devlet destekli kurumların içinin ne denli boş olduğunu ve çok kötü yönetildiklerini bize gösterdi. Kızılay, bunun en bariz örneğidir. O nedenledir ki, vatandaş, gönüllü olarak yardımlarını sivil toplum kuruluşlarına yaptırmıştır; çünkü, vatandaşımız çok iyi biliyor ki, bu sivil toplum kuruluşları devletten çok daha iyi çalışıyor. Buna, medya da tanık olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet, bazı ciddî tasarrufları deprem felaketinin arkasına gizlenerek yapmıştır. Bakınız, bir sosyal güvenlik yasa tasarısı, apar topar, deprem felaketinin en sıcak günlerinde yasalaştırılmıştır. Toplumda tartışılmadan, uzlaşma kapıları kapatılarak bir oldubittiye getirilmiştir. Şimdi önümüze gelen bu tasarıda da aynı amaç güdülmektedir. Düzce depreminin hemen akabinde tasarı gündeme getirilmektedir. Niçin? Evet, bu sorunun cevabını, sanıyorum, hükümet de çok iyi bilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ortada bir gerçek var. Bu hükümet malî darboğaz içindedir. Vergi gelirlerindeki artış, enflasyonun altında kalmıştır. Oysa, Sayın Ecevit de bir vergi reformu yaptığını söylemişti. Bu nasıl bir reformdur ki, vergi gelirleri geriliyor ve rantiyeye olağanüstü kaynaklar aktarılıyor... Vergi reformunun demokratik sol mantığı bu olsa gerek.

Şimdi, bu mantıktan yola çıkan bir hükümete güven duyup, bu tasarıya olumlu oy mu vereceğiz; elbette hayır. Çünkü, bu tasarının amacı, deprem yaralarını sarmak değil, hükümetin yaralarını sarmak olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, bu tasarı, hükümetin vergilendirme anlayışına uygun olarak, yine, düşük gelirlileri, namusuyla kazandığını beyan eden kişileri kapsama almaktadır. Bu tasarıda, rantiyenin vergilendirilmesine yönelik tek bir hüküm yoktur. Oysa, bu hükümet, 2000 yılı malî bütçesinde, toplanan verginin yüzde 82'sini rantiyeye aktaracağını söylemektedir. Rantiyeye bu kadar kaynak aktaran bir hükümetten, bu tasarıyla toplanan paralarla deprem yaralarını sarmasını bekleyebilir miyiz?! Bu paralarla, yine, rantiyeye kaynak aktarılacak, borç faizleri ödenecektir.

Kaldı ki, bu tasarıyla, kayıtdışı ekonomi, yine, kapsamdışı kalmakta ve âdeta, ödüllendirilmektedir. Siz, vergisini dürüstçe beyan edenden ekvergi alacaksınız; ama, gelirini hiç beyan etmeyenden, kayıtdışı çalışandan vergi almayacaksınız; olmaz öyle şey!.. Ve buraya gelip, bizden olumlu oy isteyeceksiniz. Bu tür yaklaşımlara olumlu bakabilir miyiz; elbette, hayır...

Bunları, şunun için söylüyorum değerli milletvekilleri: Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelen yardımlarla, deprem yaraları sarılabilir ve depremzedeler, kalıcı binalara yerleştirilebilirdi; ama, bu hükümet, bunu yapmamıştır. Peki, bu hükümet ne yapmıştır; bu hükümet, müteahhitler daha fazla para kazansınlar diye, prefabrike konutlar yapmayı tercih etmiştir. Yani, yardımlarla, kaynak savurganlığına yol açmıştır. Oysa, bu kaynakların çok daha verimli yerlere kullanabilmesi mümkündü.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim gibi, bu tasarı, deprem yaralarını sarmak için kaynak yaratma amacı taşımamaktadır. Bu tasarıyla elde edilecek kaynaklarla, borç faizleri ödenecektir. Yani, vergilenmeyen, daha doğrusu, bu hükümetin vergilemeye cesaret edemediği rantiye kesimine kaynak aktarılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının gerekçesinde doğru bir cümle var; "karşı karşıya bulunulan gelir ihtiyacının sağlıklı kaynağının vergi olduğu kuşkusuzdur" diyor sayın hükümet. Bunu biz de biliyoruz; ancak, vergi toplanırken adil davranmak gerektiği de açıktır; çünkü, vergi toplarken, sadece kamunun finansman ihtiyacını düşünemezsiniz. Vergi, aynı zamanda gelir dağılımını dengelemek için de etkili bir araçtır. Bu tasarıda bunu da göremiyoruz. Bu tasarı, telefon kullanmayı lüks sayıyor, araba kullanmayı lüks sayıyor, evi olanın lüks yaşadığını sanıyor; ama, bu tasarı, rantiyenin elde ettiği olağanüstü gelirleri hiç görmüyor, daha doğrusu, görmezden geliyor. Özetle, tasarı, oldukça kısır bir anlayışla hazırlanmış ve huzurlarınıza getirilmiş bir yasa tasarısıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya baktığımızda, bunun, olumlu hiçbir yönünü göremiyoruz. Yine, dar ve ortagelirlilerin finanse ettiği bir sistemle karşı karşıyayız. Tasarı, kayıtlı çalışanları vergilendirmekte, kayıtdışı çalışanları vergileme ya da vergi kapsamına alma konusunda hiçbir hükme yer vermemektedir. Bu açıdan bakıldığında, tasarı, vergi kaçakçılığını özendirmektedir. Bu nedenle, bu tasarıya olumlu yaklaşmamız mümkün değildir.

Biraz da, kanun tasarısının bu 3 üncü maddesiyle ilgili görüşlerimizi arz edeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gül, lütfen tamamlayın efendim.

Buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bu muafiyetlerle ilgili olarak Grubumuzun görüşü, bu maddenin kapsamının genişletilmesi istikametindedir; yani, Bolu İl Merkezi, Kocaeli İl Merkezi, Kaynaşlı ve Kandıra İlçeleri de bu maddenin kapsamına alınmalıdır. Bir de, burada ifade edilen yüzde 10'u fazla görüyoruz, onun da yüzde 5'lere veyahut daha düşük seviyelere çekilmesini, Yüce Heyetinizden arz ve talep ediyoruz.

Bu tasarının yüce milletimize hayırlı, uğurlu olmasını dileyerek, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gül.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Karslıoğlu; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 159 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerek 17 Ağustos 1999 depreminde gerekse 12 Kasım 1999 depreminde yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Ayrıca, bu depremde yaralananlara acil şifalar diliyorum. Allah'tan, böyle bir doğal felaketi, sadece bizim ulusumuza, bizim ülkemize değil, hiçbir ulusa, hiçbir ülkeye vermemesi için niyazda bulunuyorum.

Ayrıca, bugün, 24 Kasım, değerli öğretmenlerimizin günü. Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlarken, bu depremde şehit olan öğretmenlerimizi, bir daha, minnet ve rahmetle anıyorum.

Benden önceki konuşmacılar, bu deprem vergisi hakkında hep olumsuz konuştular; ama, ben diyorum ki, bu, bir ulusal dayanışmadır, bu vergi muhakkak çıkmalıdır. Bakın, Yalova'daki, Kocaeli'ndeki, Sakarya'daki, Düzce'deki, Bolu'daki insanların da 16 Ağustos akşamı veya 12 Kasım günü evleri vardı, işleri vardı ve huzurlu bir yaşamları vardı; ama, bugün, hepsi, başını sokacak bir çadır bulma peşinde ve gününü zor koşullar altında geçirmekle karşı karşıya kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, gelin, hangi partiden olursak olalım, bu yasa tasarısı etrafında birleşelim ve bir an önce bu deprem vergisini çıkaralım ve bu insanlarımızın yarasını sarmakta bir katkıda bulunmuş olalım.

Bu bölgenin insanları, biliyorsunuz, çok çalışkandır. Gelmişlerdir, önce burada iş kurmuşlardır ve zamanla işlerini genişletmişlerdir; ülkemizin birçok yerinden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan, Karadeniz'den insanlar da gelip, onların kurduğu işyerlerinde ücretli olarak çalışmışlardır ve öyle zannediyorum ki, bu insanları, biz, tekrar huzurlu bir ortama kavuşturursak; yani, birer konut verirsek, işlerini kurmakta yardımcı olursak, bu insanlar, çok kısa zamanda, verdiğimizi kat kat bu ülkeye geri verecektir. Bunun bilincinde olalım; çünkü, daha önce, bu insanlar bunu yapmıştır.

Bakın, bir Sakaryalı, bir Kocaelili, bir Yalovalı, bir Düzceli, bir Bolulunun çoğunluğu, yıllar önce ülkemizin çeşitli yerlerinden bu bölgeye gelip, yerleşmiş insanlardır; ama, bunlar, bugün, büyük bir afetle karşı karşıya kalmıştır.

Bu yasa tasarısının 3 üncü maddesi daha çok muaflıkları belirtir. Tabiî, bu, 17 Ağustos depremi üzerine ele alınmıştır. Bu madde, Kocaeli, Yalova ve Sakarya'nın merkez ve ilçelerini içermektedir ve Bolu'nun sadece, Düzce, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova ve Cumayeri'nde gelir ve kurumlar vergisi ödeyenleri muaf göstermektedir. Bu konuda, Maliye Bakanımız ve Komisyonumuzun, 12 Kasımı da göz önüne alarak, Bolu Merkez İlçemizi, Yığılca İlçemizi, Akçakoca, Mudurnu, Göynük gibi bu depremde zarar gören ilçelerimizi de bu kapsam içine aldığını zannediyorum.

Değerli milletvekilleri, evet, gelin, bu yasayı çıkaralım ve elbirliğiyle çıkaralım, hatta buna, deprem vergisinden ziyade, ulusal bir dayanışma vergisi diyelim. O bölgedeki insanlarımız, yineliyorum, kısa zamanda, bu bizim verdiğimizin kat kat fazlasını bu ülkeye verecektir.

Ben, böyle bir depremin bir daha yaşanmamasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karslıoğlu.

3 üncü madde üzerinde, şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 17 Ağustos depreminde zarar gören yurttaşlarımızın bu zararlarını giderme konusunda, devletimizin ekonomik kaynaklarının yetersiz kalması nedeniyle, ek bir vergiye başvuruluyor. Aslında, bu ekvergiye, IMF'nin bir önerisi olduğu için başvuruluyor. Bu, ister IMF'nin bir önerisi, isterse hükümetin bir önerisi olsun; neyse...

Ben, burada, ayrıntılara çok fazla girmeyeceğim; ancak, getirilen bu tasarı, o kadar eksik, o kadar tutarsız ve uygulamada hatalara, boşluklara yer verecek bir niteliktedir ki, bu kanunu uygulayacak olanlara Allah yardım etsin. Başka bir şey demiyorum. Zaten, bu hükümetin yaptığı bütün tasarruflar o kadar yetersiz ki, bu tasarrufların yetersizliğinin altından çıkmak için, Allah'ın yardımını istemekten başka, insanlara bir şey düşmüyor.

Şimdi, bakın, bir defa bu muafiyetle ilgili bölümde "şurada şurada bulunanlar bu vergiden muaftırlar, depremde zarar görmediğini beyan eden hariç" deniyor. Kim beyan etmiş? Nasıl beyan edecek? Yani, Bolu'da, Karamürsel'de, Gölcük'te, Kocaelin'de, Düzce'de ve diğer yerlerde oturanlardan kim "ben zarar görmedim" diyecek? Bir defa "zarar görmediğini beyan edenler hariç" cümlesi anlamsız bir cümle. Ayrıca, depremde adamın evi fiilen yıkılmamıştır, belki de dükkânı yıkılmamıştır; ama, bu depremin yarattığı bir ekonomik kayıp var; yani, bir ticaret ortamı ortadan kalkmıştır.

Ayrıca, maddede "...bu illerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler..." deniliyor. Bakın, burada büyük bir hata yapılmış.

Sayın Başkan, herkes yerine otursun... Bakın, burada, biraz önce... Hep dikkat ediyorum, bakın; Komisyon dinlemiyor, Hükümet dinlemiyor, herkes... Rica ediyorum... Bu Meclis...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen, hatibi sakin bir şekilde dinleyelim efendim. Ayaktaki arkadaşlarım da lütfen yerlerine otursunlar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Rica ediyorum... Burası ciddî bir Meclis canım... Burada konuşulanların dinlenmesi lazım.

Sayın milletvekilleri, özellikle şunu söylüyorum; İstanbul'da oturan, bir büyük holdingin ücretli durumundaki bir kişisi... Bu, çok önemli bir şey. Mesela, Koç'un, Sabancı'nın veya başka birisinin işyerinde çalışan bir mühendis. Bu kişi İzmit'te bir işyerinde çalışıyor, deprem günü orada bulunmadı, bir kaybı da yok; ama, büyük bir ücret alıyor. Peki, bunu niye muaf tutuyorsunuz?.. Hükümet bize açıklasın efendim. Hükümet dinlemiyor ki!

BAŞKAN – Efendim, herhalde sizin konuştuğunuzun farkında olamadılar.

Efendim, Sayın Kamer Genç konuşuyor... Lütfen... (DSP, MHP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) Genel Kurulu sükûnete davet ediyorum efendim. Lütfen...

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, o kadar keyfîliklerle bu Meclisi yönetiyorsunuz ki, sizin yönetiminiz karşısında, sadece sizi protesto etmek dışında bir şey söylemem.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani "Kamer Genç" derken... Ben, bu uygulamanın da içinden gelmişim.

BAŞKAN – "Sayın Kamer Genç" dedim efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şunu söylüyorum; İstanbul'da oturup da büyük holdinglerde çalışan bir ücretli, hiçbir zarar görmemiş; niye bu vergiden muaf olsun?

Ayrıca, tasarının 1 inci ve 2 nci maddelerinde, ücretlilerle ilgili 12 milyar liralık bir muafiyet getirilmiş.

Sayın milletvekilleri, bu 12 milyar liralık muafiyette... Bu Mecliste, özellikle bazı kanunlar müzakere edilirken, bir yerlere, öyle sinsice, öyle haince hükümler konuluyor ki, işte, falanca kanunun falanca maddesi kaldırılmıştır. Tabiî, burada, korsan önergelerle bunlar bu maddelere giriyor. Bir inceliyorsunuz ki, büyük gelir gruplarının bazı kazançlarını vergidışı tutuyorsunuz.

Burada, bu hükümler getirilince, mesela, adamın 10 tane işyerinde aylığı var; ama, bir tek işyerindeki aylıklarının toplamı 12 milyar liradan aşağı; ama, o birkaç işyerinde aldığı ücretleri birleştirdiğiniz zaman, Gelir Vergisi Kanununun 87 nci maddesine göre, ihtiyarî toplama hakkından da yararlanıyor bu kişi; ihtiyarî toplama hakkından yararlanan gelirleri ayrı ayrı mı 12 milyar lira alacağız; yoksa, bunların toplamını mı nazara alacağız?

Tabiî, insanlar cahil olunca, konuşulanları anlamayınca gülerler. Bu gülmek, cehaletin bir işaretidir. O bakımdan, bu, çok önemli bir olay.

Maddenin ikinci fıkrası...Mesela, farz edelim ki, Erzurumlu bir vatandaş, İzmit'teki bir depremde birinci derecede kan hısmını kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç, lütfen tamamlayın efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, buna göre de bir muafiyet getirilmiş.

Sayın milletvekilleri, bunların ayrıntılı olarak belirtilmesi lazım; muafiyet ve istisnaların kanunda belirtilmesi lazım. Bunların, Maliye Bakanlığınca belirtilecek bir düzenlemeye bırakılmaması lazım. Bunların, Maliye Bakanlığınca yapılacak bir düzenlemeye bırakılması demek, Meclisin kendi yetkisini kullanmayarak, kendi yetkisini idareye bırakması demektir.

Bunlar, o kadar muğlak, o kadar yetersiz, o kadar niteliksiz bir düzenleme ki, bunları, beş dakikalık bir sürede izah etmek ve bunların özüne varmak mümkün değildir. Alelacele bir tasarı hazırlanmıştır. Arkasından 12 kasım depremi olmuştur, hâlâ 17 Ağustos depreminden bahsediliyor.

Bu kanunla, bunların sağlıklı yürüyeceğine inanmıyorum; ama, ben, şunu da belirtmek istiyorum: Tabiî, her gün televizyonlarda görüyoruz; bu vatandaşlarımız çamur içinde, yağmur altında, büyük bir sefalet içinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç, tamamlayın efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu insanları, bir an önce sefaletten kurtarmak için -aynı ülkenin vatandaşı olmanın bize yüklediği bir sorumluluk var- her şeyi feda ederek, bu insanlara yardım elini uzatmamız lazım; ama, maalesef, iktidardaki partiler, bunun inceliğine daha varamadılar. Bu insanları çamur altında, yağmur altında, sefalet içinde yaşatmaya devam ediyorlar ve bunun arkasından da bir rant bekliyorlar; ama, elbette ki, bu Meclis, bunlara dersini vermezse bile, halk bunlara dersini verecektir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 159 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde muaflıklarla ilgilidir. Sakarya ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri, Kocaeli İlinin Körfez, Gölcük ve Karamürsel İlçeleri ile Bolu İlinin Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri ve Çilimli İlçelerinde gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar ve yine, bu bölgelerde götürü vergi mükellefi olanlar bu vergiden muaf olmaktadır. Bir de, tabiî, depremde, bu yerleşim yerlerinin dışında da olsa, varlıklarının en az yüzde 10'unu kaybedenler ile birinci derece kan hısımlarından birini, eş dahil, kaybedenler de bu vergiden muaf olmaktadırlar.

Tabiî, burada hemen dikkati çeken, bazı illerin ilçeleri ayrılmış; Kocaeli Merkez konulmamış, Kocaeli'nin Derince İlçesi konulmamış. Tabiî, buralar, harap olan, yıkıma maruz kalan yerlerdir. Bölge ekonomisi büyük ölçüde bozulmuştur. Buraların da, bu vergi muafiyetinden faydalandırılması gerekir. Bu kanun tasarısının bu haliyle çıkması, bu yerleşim yerlerindeki insanlar için birer haksızlıktır.

Değerli arkadaşlar, bu vergi kanunuyla, hükümet, takriben 600-700 trilyon mertebesinde bir vergi toplayacak. Ben, geneli üzerinde konuşurken de ifade ettim, eğer, hükümetin vergiye ihtiyacı varsa, 1999 yılında faiz olarak ödeyeceği para, takriben 12-13 katrilyon mertebesindedir, buyursun, buna yüzde 5 stopaj getirsin, tevkifatı kaynağında kessin; böylece, bu verginin tamamını karşılar ve bu şekilde, bütün Türkiye'yi tekrar bir vergi afetine maruz bırakmaz; ama, tabiî, bu hükümet bununla kalmayacak. Nitekim IMF anlaşmasında da görüldüğü gibi, bu hükümet, kaynakları yetmediği için, kaynakları faize yetmediği için yeni vergiler getirecektir. Bu depremi bahane ederek, peşinden Katma Değer Vergisinin oranını artıracak, diğer vergilere ilave vergiler koyacak ve bu vergileri çatır çatır da almaya çalışacaktır. Bizim de görevimiz, hükümetin bu yeni vergilerini önlemektir, milletimizi bu vergi afetinden korumaktır.

1998'de vergi kanununu reform dediniz çıkardınız, ekonominin canına okudunuz, altüst ettiniz; bir sene sonra geri vitese taktınız "yanlış yaptık, pardon" dediniz, şimdi tekrar yeni bir vergi kanunuyla karşı karşıyayız.

Bakın "hükümet bu işleri beceremiyor, aciz" dedim; arkadaşlarım üzülüyorlar. Şimdi, bakın, önümde, bugünkü basında çıkan bir haber var, ciddî bir ekonomi basınında çıkan: "Linn'den Ecevit'e: Arsa tahsisleri gecikiyor... Kalıcı konut inşaı için Dünya Bankasının, Doğu Avrupa ve Ortaasya bölgesinden sorumlu Başkan Yardımcısı Johannes Linn, Başbakan Ecevit'i ziyaret etti ve kalıcı konutların inşaı için arsa tahsisinin geciktiğini ve Dünya Bankası kredilerinin kullanılamadığını ifade etti. Sayın Ecevit de 'teşkilatı değiştirdik, yeni bir teşkilatla bunu çözeceğiz' diyor"

Dördüncü aya girdik, arsa yok. Bendeniz, afetin ikinci günü burada ifade ettim, haftasında ifade ettim muhtelif vesilelerle ve "Hükümetin yapacağı iş, derhal kalıcı konutların inşa edileceği yerleri belirlemektir. Bu kışı eğer kalem kâğıtla geçirirse, bu insanlar, 2000 yılının sonuna kadar bu çadırlarda, bu barakalarda kalmaya mahkûm olurlar" dedim. Nitekim, şimdi, gelişme o istikamettedir. Maalesef, bürokrasi hazretleri ve hükümetin beceriksizliği sebebiyle, işte, bölgedeki milyona yakın insan, maalesef, kışı, yağmurda, soğukta, fevkalade kötü şartlarda geçirecektir.

Bendeniz hemen her hafta, haftanın yarısı bölgede olduğum için bu insanların yaşadığı hayatı yakinen müşahede ediyorum, bölgenin milletvekiliyim ve hükümetin yapması gereken, derhal, eylül ayında, kalıcı konutları ihale etmekti; belediyeler yer göstermişlerdi. Bölge belediyeleri, kendi bölgelerine hâkimdirler, yer göstermişlerdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan, lütfen tamamlayın efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – ... buralarda, fazla ince hesaba geçmeden, nihayet, bir katlı, iki katlı konutlar şeklinde, afet konutları şeklinde, süratle bunları inşa etmek ve bu insanları bölgede barındıracak sıcak yuvalara kavuşturmaktı; ama, maalesef, bunlar başarılamamıştır. Bırakın kalıcı konutları, geçici konutların dahi kasım sonuna kadar teslimi mümkün değildir, aralık sonuna sarkacaktır ve bölgeyi büyük bir kış felaketi beklemektedir. Bu verginin getirilmesinden önce, hükümetin, elindeki imkânları kullanarak, işte Dünya Bankası kredileri, işte dış kaynaklar, bunları süratle, yerinde harcayacak tedbirleri alması gerekliydi, alamadı. Onun için, bu vergi kanunuyla bu hükümetin eline para verilmez ve bu hükümetin de hiçbir şey yapması mümkün değildir diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Buyurun Sayın Bedük, zannediyorum soru sormak arzusundasınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu suali arz etmek istiyorum:

Öncelikle, bu kanunun adı "17 Ağustos 1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla..." diye geçiyor. Oysa, 12 Kasımda vuku bulan ve bizi fevkalade üzen Bolu, Düzce ve Kaynaşlı depremi de var. Bu kanunun başlığında, acaba, 12 Kasım 1999'da, Bolu, Düzce ve Kaynaşlı' da meydana gelen devpremi de içerisine alacak şekilde bir değişiklik yapmayı düşünüyorlar mı, o, kapsama giriyor mu? Birincisi bu.

İkincisi, yine, bu maddede, istisnalar ilave edilirken, muaflıklar dile getirilirken, 17 Ağustosta Marmara Bölgesinde vuku bulan depreme atıf yaparak "Sakarya ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri, Kocaeli İlinin Körfez, Gölcük ve Karamürsel İlçeleri" deniliyor, Kocaeli merkez sayılmıyor. Kocaeli merkezde, acaba, depremin ortaya koyduğu zararlar yok mudur?

Diğer bir husus, 12 Kasımda, Bolu merkez ve Düzce-Kaynaşlı'da büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Oysa, bu tasarıda Bolu il merkezi yok; Düzce, geçen depremden kalması sebebiyle yararlanıyor; Kaynaşlı ise ifade edilmiyor. Bolu merkezinin ve Kaynaşlı'nın da içerisine gireceği şekilde, il, ilçe ve köyleri de içerisine alacak biçimde bir genişletme düşünüyorlar mı, yoksa bunu, buradan yorum yapmak suretiyle mi gidermeye çalışacaklar, bunu sormak istiyorum.

Bir diğer husus da, Anayasanın 73 üncü maddesinde "Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler, kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" ifadesi var. Buradaki ifadeyi biraz daha açarak, hiçbir suretle Anayasaya aykırılık olmayacak şekilde bir açıklık getirilmesi daha uygun olmaz mıydı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Tasarının adı ve kapsamıyla ilgili önerge var, o bakımdan bu daha önce düşünüldü. Önerge geldiğinde bu söylediğiniz sakınca giderilecektir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, tasarının adını söyledim; bu, önergeyle olmaz.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Tasarının ilk şeklinde, Kocaeli merkez, kapsam içindeymiş...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Başlangıçta olması lazım.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – ...fakat, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan tartışmalar sonunda, şimdi önünüze gelen şekli almış. Yoksa, tasarının ilk şekli sizin belirttiğiniz gibiymiş.

12 Kasım depremiyle ilgili kapsam değişikliği de, yine önergeyle biraz sonra önümüze gelecek.

Anayasanın "vergilerin yasallığı ilkesi" ile ilgili bir durum burada söz konusu değil; çünkü, bu, yasal bir düzenleme olarak geliyor. O bakımdan, bana, öyle anayasal bir sakınca görünmüyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özgün, buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakana iki soru arz edeceğim.

Birincisi, bu kanun tasarısının genel gerekçesinde, hükümet "17.8.1999 tarihinde Marmara Bölgesi ve civarında meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla bu tasarıyı buraya getiriyoruz" diyor.

Ben diyorum ki, eğer, bu amaçla getiriliyorsa, neden özel bir fonda bu paralar toplanmayıp, bütçe içerisine dahil ediliyor; bir. İkincisi, bu kanun tasarısıyla, 1998 yılıyla ilgili olarak beyanname vermek durumunda olan ufacık bir esnaftan bile deprem vergisi adı altında vergi istenirken, beyanname dışında kalan; ama, milyarlarca lira geliri olan bazı kesimlerden vergi istenmemektedir. Bu, Anayasaya aykırılık teşkil etmiyor mu?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Bu vergi yasa tasarısı, Hazine birliği ilkesi çerçevesinde hazırlanmış bir tasarı, özel bir fon tasarısı değil.

Bunun dışında, Anayasanın eşitlik ilkesi, aynı statü içerisindeki bireyler bakımından gözetilen bir ilke; farklı statülerdeki kişiler bakımından bir eşitlik ilkesi uygulaması yok; Anayasa Mahkemesi kararlarına göre, aynı gelir statüsü içerisindeki kişiler bakımından ancak düşünülebilecek bir şey. O bakımdan, eşitlik ilkesine aykırılık söz konusu değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan şu soruma cevap vermesini arz ediyorum: Bu 3 üncü maddenin başlığındaki "muaflıklar" tabiri, Türk Dil Kurumu açısından da, konuşma açısından da çok ağır bir tabir. Bu, hiç düşünülmeden mi tanzim edilmiş; yoksa, bunun yerine "muafiyetler" sözcüğü daha uygun düşmez miydi? "Muaflık" tabiri, toplumda hemen hemen hiç kullanılmayan bir tabir. Neden, özellikle bu sözcüğün 3 üncü maddenin başlığı olarak seçildiğini sormak istiyorum.

BAŞKAN – Siz, ne olsun ifade ediyorsunuz efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – "Muafiyetler" olması daha uygun değil midir diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, kişisel tercihim "bağışıklık" deyimidir; ama, "bağışıklık," "muaflık," "muafiyet," bunlar eşanlamlıdır. Benim kişisel tercihim de "bağışıklık"tır; ama, böyle hazırlanmış.

BAŞKAN – Sayın Günbey, buyurun efendim.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan, aşağıdaki sorularımı cevaplandırmasını arz ediyorum.

Bu Anasol-D Hükümeti, geçtiğimiz yıl içerisinde vergi reformu diye bir kanun çıkardı. Onunla birlikte, sekiz yıllık eğitim dolayısıyla da tekrar vergi ihdas ettiler. Her hafta petrole yapılan zamlarla dolaylı vergi alınmaktadır. Zannediyorum, bu hükümetin getirdiği dördüncü vergi kanunu oluyor bu. Acaba, önümüzdeki yıllarda tekrar vergi kanunları gelecek mi, yoksa bu son mu olacak onu merak ediyorum.

İkincisi, 2000 yılı içerisinde, çalışanlara yapılacak zam oranının yüzde 15 olacağı söyleniyor; esnaf ve çalışanlar bu vergileri kaldırabilecekler mi, bunu öğrenmek istiyorum.

Bir de, bu vergiler faiz alanlardan kesilseydi daha isabetli olmayacak mıydı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günbey.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, önümüzdeki dönemde vergi yasası gelecek mi diye soruyorsunuz. Ekonomik koşullara göre, her zaman vergi yasasıyla karşılaşabiliriz. Bana sorarsanız, mutlaka gelmelidir.

Yüzde 15 memur maaş zammı... Hükümetin, dönem sonunda eğer enflasyon hedefine ulaşılmazsa, bir telafi mekanizmasından söz ettiğini biliyoruz. O bakımdan, bu yüzde 15 de mutlak değildir, yükselebilecektir.

Üçüncüsü, menkul sermaye iratlarından neden vergi alınmadığını soruyorsunuz. Menkul sermaye iratlarıyla ilgili olarak, Bakanlar Kurulunun düzenleme yapma yetkisi vardır. Tahmin ediyorum ki, o yetki kullanılacaktır. Onun yasayla düzenlenmesi gerekli değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan şu soruları cevaplandırmasını rica ediyorum:

Bu muafiyetleri inceledik; gerçekten, muafiyetler ile istisnalar, bu tasarı içerisinde yer almıştır. Merak ettiğim iki önemli konu vardır: Yurt dışında yerleşik olmayıp da, Türkiye'de bulunan ve Amerika'da mal varlığı bulunan insanlar, bu muafiyetin içerisine alınacak mı? Bir de, 150 kilogramdan fazla altını olan insanlar, bu muafiyetin içerisine girecekler mi?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, Amerika'daki mal varlığını burada vergilendirme yetkimiz yok. Altın da, zaten, beyan edilmişse, bir değer artışı varsa, ticarî hayata intikal etmişse bu kanun kapsamına girer.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Pepe, buyurun efendim.

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakandan, 3 üncü maddenin (a) fıkrasıyla alakalı sorumu cevaplamasını arz ediyorum.

Bu madde kapsamı içerisine, Kocaeli'nin Merkez İlçesinin dahil olmadığını görüyoruz. Tabiî, baktığımız zaman, sanki, Kocaeli'nin Merkez İlçesinde deprem olmamış!.. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı uzmanları, geçtiğimiz hafta içerisinde, yörede, hasat tespiti yapmak için bulunuyorlardı. Merkez İlçedeki iki alt belediyenin hasarının 20 trilyon liradan daha fazla olduğunu uzman raporlarından öğrenmiş bulunuyoruz; sadece iki belediyenin altyapı hasarıdır bu. Bölgedeki bütün yatırımcıların -fabrikalarının, işyerlerinin- esnafın, küçük sanatrın, her birisinin ciddî zararı söz konusudur. Bütün deprem bölgesindeki illerin kapsamı göz önünde bulundurulduğunda, Kocaeli'nin Merkez İlçesinin kapsam dışı bırakılmasının sebebi nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, biraz önce de belirttiğim gibi, hükümet tasarısında, Kocaeli Merkez İlçe kapsam içindeydi; fakat, Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalar sonunda çıkarılmış; fakat (b) bendi var. Şimdi görüştüğümüz 3 üncü maddenin (b) bendinde "varlıklarının en az yüzde 10'unu kaybedenler" ifadesi var. O bakımdan, varlıkların yüzde 10'u bakımından zarara uğrayanlar yönünden, bu mekanizmayla telafi oluyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Enginyurt, buyurun efendim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum; gerçi, sorumuz sorulmuş olsa da, ben tekrar aynı şeyi öğrenmek istiyorum: Kocaeli Merkez ve birkısım ilçelerinin bu muafiyetten istifade etmeyeceği yönünde 3 üncü maddenin (a) bendi işleme konulurken, depremden, bu bölgede yaşayan insanlar hiçbir hasar, zarar görmemiş olsalar bile, diğer ilçelerle olan ekonomik bağları nedeniyle, Gelir Vergisinde ve Kurumlar Vergisinde ödeme yapacakları sırada, kazançları zaten ortadan kalkacağı için, Kocaeli'nin Merkez İlçesi dahil olmak üzere, diğer ilçelerinin bu muafiyet dışında bırakılması, sizce, (b) bendinde, her ne kadar, varlıklarla ilgili "yüzde 10" kısmı bunu telafi ediyor deseniz de, telafi etmediği kanaatindeyim. Bunun düzeltilmesi yolunda burada bir uygulama yapılmasının ya da bir önergenin işleme konulmasının hayırlı olacağı düşüncesindeyim. Bu konudaki düşüncelerinizi almak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enginyurt.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Pek tabiî, Plan ve Bütçe Komisyonunda hangi düşünceler egemen oldu, ben tam bilemiyorum. Burası da Meclisin Genel Kuruludur; verilen önergeler tartışılır ve bir sonuca ulaşılır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki sorumu sormak istiyorum:

1999 yılında müflis hale düşmüş bir işletme, geçmişe yönelik, 1998 yılının matrahı ek vergilerde esas alındığına göre, 1999 yılında müflis hale düşmüş ya da aciz hali tespit edilmiş olan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre aciz hali tespit edilen bir Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellefi, ekvergiden istisna mıdır; yoksa, ekverginin mükellefi midir?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Mükellef olduğu anlaşılıyor. Biraz önce başka bir müdahale daha olmuştu, tasfiye halinde ne olacak diye. Yöneticilerin sorumluluğu sürüyor, anonim şirketler bakımından. İflas halinde de, tasfiye halinde de, iki halde de, mükellefiyet vardır ve yöneticilerin sorumluluğu devam ettiği için, yöneticilerin şahsında bu mükellefiyet...

BAŞKAN – Sayın Geçer, buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını delaletinizle rica ediyorum.

Muaflıklarla ilgili 3 üncü maddenin (a) bendinde parantez içindeki hüküm "depremde zarar görmeyenler hariç" demektedir. Bu, hangi kriterlere göre belirlenecektir? Depremden zarar görmemek... O bölgede olup, depremden zarar görmemek mümkün müdür? En azından, ticarî bir işletme, hiçbir zarar görmese dahi, müşteri kaybıyla bir zarar görecektir diye düşünüyorum.

Maddenin (b) bendinde "17.8.1999 tarihinde meydana gelen depremde; varlıklarının en az yüzde onunu (tevsik edilmek kaydıyla)" denilmekte. Bu yüzde 10 zarar ve kayıp hangi belgelerle tevsik edilecektir? Burada birtakım ihtilaflara neden olunmaz mı?

Diğer bir sorum da, özellikle (a) ve (b) bentlerinde "17.8.1999 depremi" diye zikredilmekte; oysaki Düzce'de 17.8.1999'da da, 12 Kasım 1999'da da deprem oldu; yani, bunlar, tarih itibariyle bir yanılgıya sebebiyet vermez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Soru üç kısım. Birinci kısmı "depremde zarar görmediğini beyan edenler hariç" sözü, zarar görmediğini beyan edip vergi ödemek isteyen... Yani, iradî yolu açık bırakıyor bu parantezin içi. İkinci parantezin içiyse, hasar tespit komisyonlarının raporlarını kastediyor.

Üçüncü noktada ise, düzenleme, Maliye Bakanlığı tarafından genel tebliğle yapılacak; bu belirtilmek isteniyor. Uygulamayla ilgili ayrıntılar Maliye Bakanlığı tarafından belirlenecek; bu da, zaten, tasarının hükümleri içinde mevcuttur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan delaletinizle şu suallerime cevap bekliyorum:

Arkadaşlarım ifade ettiler. Israrla, zannediyorum, Kocaeli'nin bir önergeyle dahil edileceği gibi bir gelişme var; ama, tekrar tekrar ifade edildi; 12 Kasımda Bolu ve çevresinde, Akçakoca dahil -tabiî, ilçe olmayan beldeleri de, ki, bunlardan birisi Kaynaşlı'dır; yok oldu; ama, Düzce'ye bağlı; onu Düzce olarak mütalaa edebiliriz- Konuralp, Bolu'nun merkezi -ki, basında çokça tartışıldı; burada zarar şu boyuttadır, bu boyutta değildir diye- bunların bu kapsama alınması düşünülüyor mu bu değişiklik içerisinde önergede.

Bir diğer konu: İstanbul-Avcılar-Bağcılar da aynı sıkıntıyı yaşadı. İstanbul'un bu kesimiyle ilgili, mademki, eşitlik ve adalet sağlanacak; bunu sağlamak mümkün mü?

Bir diğer konu: Allah vermesin; ama, deprem uzmanlarımız sık sık, yarın olacak, bir gün olacak diye bir tehlikeden bahsediyorlar. Allah vermesin, temenni etmiyoruz; ama, yarın bir yerde deprem olursa, onu bu yasa kapsamına hangi şekilde dahil edeceğiz? Kanun kuvvetinde bir kararname mi olacak; başka bir yürütme yetkisi mi; yoksa, bir açık bent burada bırakmak mümkün mü; deprem afetleri bu kapsamdadır diye bir ilave mümkün müdür?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, önergeler hazırlanmıştır. Bolu'nun diğer ilçelerini kapsayan önergeler verilmiş; bunları biraz sonra değerlendireceksiniz.

Allah korusun, yeni bir deprem olursa "kapıyı açık bırakalım" diyorsunuz. Bu Meclis ayakta olduğu sürece, zaten her zaman bir çare getirecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, sorum şudur: Götürü vergi mükelleflerinin 1998 vergi matrahlarından yüzde 5 vergi alırken -ki, bunlar, yıllık kazancı takriben 1 milyar lira civarında olan kişilerdir- yılda 12 milyar lira geliri olan, ayda 1 milyar lira geliri olan kişilerin vergiden muaf tutulmasının hangi gerekçeye, hangi adalet ölçülerine uygun olduğunu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Bakan bu soruyu dinleyemediler yalnız.

BAŞKAN – Yazılı da cevap verebilirsiniz efendim.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Yazıyla verelim efendim; çok hızlı soruldu. Ben soruyu duyamadığım için, sorunun tamamını anlayamadığım için soruyu tercüme ettirdim; fakat, yazılı cevap verelim efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sünnetçioğlu.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle, sorularımın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Sayın Bakanım, bu maddenin (a) bendinde Bursa İli zikredilmemiştir. Bursa, biliyorsunuz, deprem bölgesi kapsamındadır. Aşağıdaki (b) fıkrası -Bursa İli zikredilmediğinden dolayı- Bursa'yı da kapsıyor mu? Yani "yüzde 10 zarara uğrayanlar" ifadesi Bursa'yı da kapsıyor mu? İkincisi, ticarî zararı olanları da kapsıyor mu? Yani, İnegöl'de, Kocaeli'ne, Sakarya'ya mal vermiş olan bir esnafın, oradan alacaklarını alamadığından dolayı yüzde 10'u geçen kayıpları da varsa, bu maddeler bunları da kapsıyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sünnetçioğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, 17 Ağustos depreminde, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, herhangi bir kişi varlığının yüzde 10'unu yitirmişse, (b) bendinin kapsamı içindedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi bitmiştir.

3 üncü madde üzerinde dört önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Ömer İzgi Murat Başesgioğlu

Konya Konya Kastamonu

İsmail Köse Ahmet Kabil Zeki Çakan

Erzurum Rize Bartın

Muaflıklar

MADDE 3.– Aşağıda yazılı mükellefler ek gelir ve ek kurumlar vergisinden muaftır.

a) 17/8/1999 veya 12/11/1999 tarihleri itibariyle; Sakarya ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri, Kocaeli İlinin Körfez, Gölcük ve Karamürsel İlçeleri ile Bolu İlinin merkez, Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri, Çilimli, Yığılca, Mudurnu, Göynük ve Akçakoca İlçelerinde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyeti bulunanlar (depremde zarar görmediğini veya vergi ödemek istediğini beyan edenler hariç) ile bu illerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler,

b) 17/8/1999 veya 12/11/1999 tarihlerinde meydana gelen depremde; varlıklarının en az yüzde onunu (tevsik edilmek kaydıyla) eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenler.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

a) 17/8/1999 tarihi itibariyle; Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Bolu İllerinin merkez ve ilçelerinde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyeti bulunanlar (depremden zarar görmediğini beyan edenler hariç) ile bu illerde çalışan tüm ücretliler.

Mehmet Batuk Ali Güner Ali Oğuz

Kocaeli Iğdır İstanbul

Rıza Ulucak Mustafa Niyazi Yanmaz Ahmet Karavar

Ankara Şanlıurfa Şanlıurfa

Hüseyin Karagöz Osman Pepe

Çankırı Kocaeli

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

a) 17/8/1999 tarihi itibariyle; Sakarya, Kocaeli ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri, Bolu İlinin Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri ve Çilimli İlçelerinde Gelir ve Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar (depremden zarar görmediğini beyan edenler hariç) ile bu illerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler."

Mehmet Batuk Ali Güner Lütfi Yalman

Kocaeli Iğdır Konya

Hüseyin Arı Ahmet Karavar Mahfuz Güler

Konya Şanlıurfa Bingöl

Suat Pamukçu

Bayburt

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 159 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (b) bendinin başlangıcına "12/11/1999 ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu İsmail Özgün M.Zeki Çelik

Bayburt Balıkesir Ankara

Musa Uzunkaya İlyas Arslan Osman Pepe

Samsun Yozgat Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeden işleme başlıyorum ve okutuyorum efendim.

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, oylamaya geçmedik...

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı

(Konya)

ve arkadaşları

Muaflıklar

Madde 3- Aşağıda yazılı mükellefler ek gelir ve ek kurumlar vergisinden muaftır.

a) 17/8/1999 veya 12/11/1999 tarihleri itibariyle; Sakarya ve Yalova İllerinin merkez ve ilçeleri, Kocaeli İlinin Körfez, Gölcük ve Karamürsel İlçeleri ile Bolu İlinin merkez, Düzce, Gümüşova, Gölyaka, Cumayeri, Çilimli, Yığılca, Mudurnu, Göynük ve Akçakoca İlçelerinde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyeti bulunanlar (depremde zarar görmediğini veya vergi ödemek istediğini beyan edenler hariç) ile bu illerdeki işyerlerinde fiilen çalışan ücretliler,

b)17/8/1999 veya 12/11/1999 tarihlerinde meydana gelen depremde; varlıklarının en az yüzde onunu (tevsik edilmek kaydıyla) eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenler.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çoğunluğumuz yok; uygun görüşle, takdire sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi, gerekçe mi okunsun?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Gerekçe okunsun...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

12/11/1999 tarihinde meydana gelen deprem ve uygulama kolaylığı nedeniyle değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım efendim, arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Arayacağım diye söyledi...

BAŞKAN – Efendim, telaş buyurmayın; karar yetersayısını arayacağım. Oylama yapıyorum, ilk defa da oylama yapmıyoruz bu Mecliste.

Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Grup başkanvekillerinin bir önerisi var mı efendim?

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Kısa bir ara verelim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, 10 dakika ara verelim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – 10 dakika ara verelim; uygundur Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 22.58

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 23.10

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 24 üncü Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

159 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – 17.8.1999 Tarihinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla 30.6.2000 Tarihine Kadar Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 159) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Değerli milletvekilleri, Komisyon Genel Kurul salonunda hazır bulunmadığı için, diğer işe de geçemiyoruz. Dolayısıyla, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Kasım 1999 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.12

 

 

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, ruhsatlı silah sayısına ve bununla ilgili toplanan bağışlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/695)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı sorularımın Anayasının 98 inci maddesi ve T.B.M.M. İçtüzüğünün 96 ve devamı maddeleri uyarınca, Sayın İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tarafından yanıtlanmasını saygıyla dilerim. 14.10.1999

Ali Arabacı

Bursa

Sorular :

1. Türkiye’de ruhsatlı silah sayısı nedir?

2. Son 5 yılda verilen ruhsat sayısı (taşıma ve bulundurma) ne kadardır?

3. Bursa’daki ruhsatlı silah sayısı nedir? Son 5 yılda verilen ruhsatların yıllara göre dağılımı nedir?

4. Bursa’da silah ruhsatıyla ilgili bağış toplandığı öne sürülüyor. Bu bağışlar toplanıyor mu?

5. Eski Bursa Valisi Orhan Taşanlar’ın silah ruhsatlarının geliri ile kendi adına okul yaptırdığı bilgileri gazetelerde yer aldı. Bu konuda İçişleri Bakanlığının onayı var mıdır? Orhan Taşanlar’ın görev yaptığı sürede silah ruhsatı verilenlerin ve silah ruhsatı yenilenenlerin isimleri nedir?

6. Son 5 yılda ruhsatlı silah ile suç işleyenlerin sayısı yıllara göre nedir?

7. 4 üncü maddede değinilen bağışlar toplanıyorsa hangi fonda birikiyor, bu fon denetleniyor mu?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 24.11.1999

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.262718

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 1.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/695-2150/5764 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ali Arabacı tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Son beş yıl itibarıyla, (5909) yivli tüfek ruhsatı, (729541) av tezkeresi, (230384) adet av tüfeği sahiplik belgesi olmak üzere toplam (965834) adet ruhsatlı tüfeğin bulunduğu,

2. Son beş yılda, (264238) taşıma ruhsatlı ve (197565) bulundurma ruhsatlı tabanca bulunduğu anlaşılmıştır.

3. Bursa İlinde son beş yılda verilen silah ruhsatı (14014) olup, yıllara göre dağılımı sunulmuştur. (EK-1)

4. Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 3.9.1998 ve 31.12.1998 tarihli onayları ile 91/1779 Karar Sayılı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin (a) bendine göre silah taşıma ruhsatı talep edenlerden durumları uygun olanlardan kendi rızası ile makbuz mukabilinde bağış alındığı anlaşılmıştır.

Ancak, bağışların toplanması vatandaşlarımızın şikayetlerine neden olduğundan Bakanlığımca 5.8.1999 tarih ve 132 sayılı genelge ile vatandaşların rızası olmaksızın hiçbir surette bağış toplanmaması ilgili birimlere ve valiliklere bildirilmiştir.

5. Bursa İli Yıldırım İlçesi, Değirmenönü Mahallesinde bulunan mülkiyeti maliye hazinesine ait olan H22d. 09b. Pafta ve 1247 no.lu parselde kayıtlı 31.400 m2. Arsanın bir bölümüne Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar tarafından, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü teknik elemanları denetiminde yapımına başlanılan İlköğretim Okulu ile ilgili belgeler gönderilmiştir. (EK-2)

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar tarafından silah ruhsatı verilen ve yenilenenlere ait (450) kişilik liste sunulmuştur. (EK-3)

6. Ruhsatlı ve ruhsatsız silahlarla işlenen suçlara ait istatistiki bilgi sunulmuştur. (EK-4)

7. Yukarıda belirtilen bağışların İl Hizmetlerine Yardım Derneğinin T.C. Ziraat Bankası Merkez Şubesi ile Vakıflar Bankası Bursa Şubesine yatırılması için hesap açtırıldığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan İçişleri Bakanı

EK : 1

1.1.1995 ve 30.9.1999 Tarihleri Arası
Verilen Taşıma ve Bulundurma Ruhsat Sayısı

Ruhsat Cinsi 1996 1996 1997 1998 1999 Toplam

Harçlı Taşıma 1294 1382 618 760 526 4580

Kamu Taşıma 400 381 284 368 416 1849

Emekli Kamu Taşıma 215 298 209 155 129 1006

Toplam 1009 2061 1111 1283 1071 7435

Bulundurma 1474 1746 1257 972 1139 6579

Genel Toplam 3383 3807 2368 2255 2201 14014

EK : 2

T.C.

Bursa Valiliği

Emniyet Müdürlüğü 9.11.1999

Sayı : B.05.1.EGM.4.16.00.44.99/2673

Konu : Bilgi talebi

İl Millî Eğitim Müdürlüğüne

İlgi : İçişleri Bakanlığı Em.Gen.Müd. 8.11.1999 gün ve B.05.1. egm. 0.11.03.04.99/1413 yazısı,

İlgi yazı ile Bursa Eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın ilimizde okul yaptırıp yaptırmadığı ile yaptırmakta ise buna dair Bakanlık onayının olup olmadığının, varsa onaydan bir suretin tastiklenerek gönderilmisini arz ederim.

H. Aydın Genç

1 inci Sınıf Emniyet Müdürü

İl Emniyet Müdürü

T.C.

Bursa Valiliği

İl Millî Eğitim Müdürlüğü 9.11.1999

Sayı : B.08.4.MEM.4.16.00.05.(YT)-1/50224

Konu : İlköğretim Okulu inşaatı

İl Emniyet Müdürlüğüne

BURSA

İlgi : 9.11.1999 tarih ve 2673 sayılı yazınız.

İlimiz, Yıldırım İlçesi, Değirmenönü Mahallesinde bulunan mülkiyeti maliye hazinesine ait olan H22d. 09b. Pafta ve 1247 no.lu parselde kayıtlı 31 400 m2 arsanın bir bölümüne, Bursa Eski Valimiz Sayın M. Orhan Taşanlar tarafından, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü teknik elemanları denetiminde yapımına başlatılan İlköğretimOkulu ile ilgili bilgi ve belgeler ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Engin Özbek

Millî Eğitim Müdürü

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı 21.10.1999

Sayı : B.08.0.YTD.0.29.09.00.715.1/8892

Konu : Ek yapım programı

Bursa Valiliğine

(Millî Eğitim Müdürlüğü)

İlgi : Bursa Valiliği, Millî Eğitim Müdürlüğünün 22.9.1999 gün ve 37926 sayılı yazısı.

İliniz 1999 Yılı İlköğretim Kurumları ek yapım programına ilişkin ilgi yazınız incelenmiştir.

İlgi yazı ekindeki ek yapım programında yeralan 345 000 000 000.-TL. keşif bedelli 32 derslikli Yıldırım İlçesi Vali M. Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu inşaatı işi için tamamı Halk katkısı olarak belirtilmiş ancak İl Daimi Encümen Kararı ve protokolü olmadığı için ek yapım programınız Bakanlığımızca onaylanamamıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Kenan Turna

Bakan a.

Daire Başkanı

T.C.

Bursa Valiliği

İl Millî Eğitim Müdürlüğü 22.9.1999

Sayı : B.08.4.MEM.4.16.00.05.(YT)-01/37826

Konu : 1999 Yılı İlköğretim Yapım Ek Programı

Millî Eğitim Bakanlığına
(Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı)

Bakanlığımızca onaylanarak uygulamaya konulan İlimiz 1999 Yılı İlköğretim Yatırım Programına ek olarak hazırlanan Ek Yapım Programı Tablo 21 ve kereste tahsisleriyle ilgili tablo 12 ilişikte sunulmuştur.

Tablo 21 Ek Yapım Programında yeralan İlimiz Yıldırım İlçesi, Vali M. Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu binası inşaatı, tamamen tarafımdan yaratılan kaynak vasıtasıyla yaptırılmaktadır.

Sözkonusu okul binası inşaatı 1999 yılı sonu itibariyle tamamlanarak hizmete hazır hale getirilecektir.

Makamlarınızca da uygun görüldüğü takdirde, ilişikte sunulan Tablo 21 Ek Yapım Programının onaylanarak uygulamaya konulmak üzere ilimize gönderilmesine müsaadelerinizi arz ederim.

M. Orhan Taşanlar

Bursa Valisi

Vali M. Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu İnşaatı İşine Ait Teknik Bilgiler

A) Sözleşme Bilgileri :

1. Proje Maliyeti : 300 000 000 000.-TL.

2. Yer Teslim Tarihi : 28.4.1999

3. İşe Başlama Tarihi : 28.4.1999

4. Proje Bitim Tarihi : 31.12.1999

B) Projenin Genel Tanımı :

Proje No : 641/G

Taban Alanı : 796 m2

İnşaat Alanı : 3980 m2

a) Beden Eğitim Salonu, Soyunma Odaları : 527 m2.

b) Derslik 32 ad.

c) Danışma 1 ad.

d) Personel Odası 1 ad.

e) Ders Araç Odası 5 ad.

f) İdarî Odalar 12 ad.

g) Kütüphane 1 ad.

C) Genel Bilgi :

İlk aşamada kaba bölümü 98 000 000 000.-TL.’ye ihale edilen okul inşaatının, 1999 yılı Birim Fiyatlarıyla maliyeti 300 000 000 000.-TL.’dir. 1999-2000 Öğretim Yılında hizmete verilmesi planlanmıştır.

Bursa Valiliği

Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü

Karar Tarihi : 12.4.1999

Karar Sayısı : 49

KARAR

Derneğimizce Bursa-Yıldırım-Cumalıkızık-Değirmenönü mahallesinde; bir ilköğretim okulu yapılmasına,

Bahis konusu ilköğretim okulu ile ilgili proje dahil tüm teknik işlemlerin Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce yürütülmesine;

İhalenin en az 5 adet olmak üzere belirlenecek müteahhit ve taşaronlardan teklif almak suretiyle yapılmasına;

İnşaatın seyrine göre, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce tahakkuk ettirilecek hakediş düzenlemelerine göre yükleniciye ödeme yapılmasına;

Dernek, kişi ve kuruluşlarca yapılabilecek her türlü inşaat malzeme yardımlarının inşaatta kullanılmak üzere yükleniciye tutanakla teslimine, malzeme bedellerinin imalata dönüşüm sonrası Bayındırlık ve İskân Bakanlığı fiyat analizleri esaslarına göre kesilip bakiye tutarının ödenmesine,

Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü tarafından yürütülen kontrollük hizmetleri ve hakediş düzenlemelerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığının birim fiyat esasları teknik şartname ve eklerine göre yapılmasına Dernek Tüzüğümüzün 3 üncü maddesinin a. fıkrasına göre karar alınmış olup, kararın Bursa Valisinin onayına sunulmasına,

Oybirliği ile karar verilmiştir. 12.4.1999

Başkan 2 nci Başkan Muhasip

Emre Ayman Feride Kanat Ahmet Atlı

Üye Üye

Sabiha Gümülcine Nurcan Arkon

Olur

M. Orhan Taşanlar

Bursa Valisi

T.C.

Bursa Valiliği

Emniyet Müdürlüğü 28.1.1999

Sayı : B.05.1.EG.4.16.00.12-99.Der.Br. (16.19.084)

Konu : Tüzük değişikliği ilanı.

Bursa İl Hizmetlerine Yardım Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığına

Merkezi ilimizde olmak üzere kurulu “Bursa İl Hizmetlerine Yardım Derneği”nin 11.1.1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında dernek tüzüğünün 3 üncü maddesine (a-b-c-d-e) fıkralarının eklenmesine ve 20 nci maddesinin değiştirilmesine karar alınmıştır.

Adı geçen dernek tüzüğünün değiştirilen ve eklenen maddeleri incelenerek, 2908 sayılı Dernekler Kanununa uygun olduğu görülmüş, yeni şekli ile tastik edilen tüzük EK’te gönderilmiştir.

2908 sayılı Dernekler Kanununun 13 üncü maddesi gereğince, yazımızın alınmasını müteakip 15 gün içerisinde dernek tüzüğünün değiştirilen ve eklenen maddelerinin yeni şekli ile mahallî bir gazetede ilan ettirilerek, ilana ait beş adet gazetenin yayım tarihinden itibaren 15 gün içinde Valiliğimize gönderilmesini, bu zorunluluğa uyulmadığı takdirde, anılan Kanunun 78/1 inci maddesine göre işlem yapılacağının bilinmesini;

Rica ederim.

İlhan Uluköse

Vali a.

Vali Yardımcısı

2908 Sayılı Kanuna Göre Kurulan Dernek Ana Tüzüğü

Madde 1. Derneğin Adı : Bursa İl Hizmetlerine Yardım Derneği

Madde 2. Derneğin Merkezi : Bursa

Madde 3. Derneğin Amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için ne surette faaliyette bulunacağı;

a) Bursa İlinde yapılacak her türlü sosyal, ekonomik, kültürel, eğitim, sportif yatırımları yapmak veya bu yatırımlara maddî manevî katkıda bulunmak.

b) Bu amaca uygun faaliyetlerde üstün gayreti görülenleri Valinin onayı ile nakten ödüllendirmek.

c) Hizmet binalarının donanımı ek hizmetlerde ve geçici görevlerde çalışan personelin hizmetin gerektirdiği ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

d) YönetimKurulunun alacağı yatırım kararları Valinin onayı ile yürürlüğe girer.

e) Dernek bu amaca ulaşmak için; sosyal, kültürel, sportif faaliyetlerde bulunur, piyango düzenler, il hizmetlerine yönelik bağışları kabul eder, taşınmaz mal edinebilir.

Madde 4. Derneğin Kurucuları

Adı Soyadı : Doğum Yeri ve Yılı : İşi ve Adresi :

1. Türkân Aras Göle - 1951 İl Yazı İşleri Müdürü

2. Vedat Atacan Bursa - 1949 İl Plan. Koord. Müdürü

3. Fazıl Varol Bayburt - 1942 Bucak Müdürü

4. Şahinur Tunçakın Bursa - 1949 İşlemler Şefi

5. Müjgan Batmaz Adapazarı - 1953 Evrak Kalemi Şefi

6. Kemal Aykutoğlu Keşap - 1949 Şef

7. Ahmet Atlı Bayat - 1955 Tahrirat Kâtibi

Madde 5. Derneğe Üye Olmanın Şartları :

a) Medenî hakları kullanma ehliyetine sahip 18 yaşını bitirmiş ve T.C. vatandaşı olan.

b) Ağır hapis cezası ile hükümlü olmayan

c) Taksirli suçlar hariç olmak üzere 5 yıldan fazla hapis cezasına ve yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olmayan.

ç) Derneğin amacını benimsemiş olan herkes derneğe üye olmak için müracaat eder, yönetim kurulu müracaat edenlerin durumunu, dernekler kanununun 16 ncı maddesine uygunluğunu inceleyerek 30 gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlayıp sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulur.

Madde 6. Dernek Üyeliğinden Çıkma ve Çıkarılma Hakkı :

Dernekler Kanununun 17 nci maddesindeki durumlarını kayıp eden veya bu maddedeki şartlara uymayan ve dernek tüzüğündeki maddeye aykırı davranışta bulunan üyelerin kayıtlı bulundukları dernekteki üyelikleri sona erer.

Madde 7. Dernek Genel Kurulunun Teşekkül Tarzı :

Dernek Genel Kurulu, Derneğe kayıtlı üyelerin mevcudu ile teşekkül eder. En az 3 aylık aidat ödemeyenler genel kurula iştirak edemezler.

Derneğin Organları Şunlardır :

1. Genel Kurul

2. Yönetim Kurulu

3. Denetim Kurulu

Madde 8. Genel Kurulun Toplanma Zamanı :

Genel Kurul 2 yılda bir defa Mart ayı içinde olağan veya derneğin 1/5 inin yazılı isteği ile olağanüstü toplanır. Genel Kurul toplantıya Yönetim Kurulunca çağrılır. Olağan Genel Kurul Toplantılarının en geç iki yılda bir yapılması zorunludur.

Madde 9. Dernek Genel Kurulunun Toplantısı

Dernek, Genel Kurulunu, Merkezin bulunduğu yerde yapar.

Madde 10. Çağrı Usulü :

Yönetim Kurulu, Dernek tüzüğüne göre Genel Kuruluna katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılacak üyeler en az 15 gün önceden günü, saati, yeri ve gündemi mahallî bir gazetede ilan edilmek suretiyle toplantıya çağırır. Bu çağrıda çoğunluk sağlanmaması sebebiyle toplantı yapılmaz. İkinci toplantının hangi gün yapılacağıda belirlenir. İlk toplantı saati ile ikinci toplantı günü arasında bırakılacak zaman arası bir haftadan az olamaz.

Toplantının yapılacağı gün, saat ve yer ile toplantı gündemi toplantı gününden en az 15 gün önce mahallîn en büyük Mülkî Amirliğince yazı ile bildirilir. Bu yazıya toplantıya katılacak üyeleri gösteren bir liste eklenir.

Toplantı başka bir sebeple geri bırakılırsa bu durum geri bırakma sebepleride belirtilerek toplantı ilanının yapıldığı gazeteye ikinci bir ilan verilerek üyelere duyurulur ikinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç iki ay içinde yapılması zorunludur.

Üyeler ikinci toplantıya birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır. Toplantı ikinci fıkra esaslarına göre mahallîn en büyük mülkî idare amirliğine duyurulur. Genel Kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Madde 11. Toplantı Yeter Sayısı :

Genel Kurul, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin yarısından bir fazlasının katılmasıyla toplanır.

İlk toplantıda yeter sayı sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu ikinci toplantıya katılan üye sayısı dernek yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısı toplamın iki katından az olamaz.

Madde 12. Toplantının Yapılış Usulü :

Dernek Yönetim Kurulu toplantıları ilamda belirtilen ve mahallin en büyük mülkî idare amirine gönderilen gün, saat ve yerde yapılır. Genel Kurula katılacak üyeler kurulunca düzenlenen listede ki adları karşılığına imza koyarak toplantı yerine girerler. Yasadaki 23 üncü maddede belirtilen tamsayı sağlanmamışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Hükümet Komiserlerinin toplantıya gelmemiş olması toplantının ertelenmesini gerektirmez.

Açılıştan sonra toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkanvekili ile kâtip seçilir. Toplantının yönetimi genel kurul başkanına aittir. Kâtipler toplantı tutanağını düzenler ve başkanla birlikte imzalar. Genel Kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır. Üye oyunu bizzat kullanır.

Toplantı sonunda bütün tutanak ve belgeler yönetim kuruluna verilir.

Madde 13. Genel Kurulun Görev Yetkileri :

1. Kongre divanının seçilmesi,

2. Dernek organlarının seçilmesi,

3. Dernek Tüzüğünün değiştirilmesi,

4. Yönetim ve denetleme kurulları raporlarının görülmesi ve yönetim kurulunun ibra edilmesi,

5. Yönetim kurulunca hazırlanan raporun görüşülüp aynen veya değiştirilerek kabulü,

6. Dernek için gerekli taşınmaz malların satın alınması veya mevcut taşınmaz malların satılması hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesi,

7. Derneğin faaliyetine katılması veya ayrılması,

8. Derneğin uluslararası faaliyette bulunması, yurtdışındaki dernek ve kuruluşlara üye olarak katılması veya ayrılması,

9. Derneğin fesh edilmesi,

10. Mevzuatta ve dernek tüzüğünde genel kurulca yapılması belirtilen diğer görevlerin yerine getirilmesi.

Madde 14. Yönetim Kurulu :

Yönetim kurulu 5 asıl ve 5 yedek olmak üzere genel kurul tarafından gizli oyla seçilir. (Yönetim kurulu 5 asıl ve 5 yedek üyeden az olamaz)

Madde 15. YönetimKurulunun Görevleri

1. Derneği temsil etmek veya bu hususta kendi üyelerinin bir veya bir kaçına yetki vermek.

2. Dernek şubelerinin açılmasını kararlaştırmak ve şube kurucularına yetki vermek.

3. Derneğin gelir ve gider hesaplarına ilişkin işlemleri yapma ve gelecek döneme ait bütçeyi hazırlayarak genel kurula sunmak.

4. Türk vatandaşı olmayanların dernek üyeliğine kabulü halinde bunları 10 gün içinde mahallîn en büyük Mülkî Amirliğine bildirmek.

5. Dernek tüzüğünün ve mevzuatının kendisine verdiği diğer işleri yapmak ve yetkilerini kullanmak.

Madde 16. Yönetim Kurulunun Yedek Üyelerle Tamamlanması

Yönetim Kurulu üye sayısı, boşalmalar sebebiyle yedeklerinden getirilmesinden sonra üye tam sayısının yarısından aşağı düşerse genel kurul mevcut yönetim kurulu üyeleri ve denetleme kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır. Çağrının yapılması halinde dernek üyelerinden birinin baş vurması üzerine sulh hukuk hâkimi duruşma yaparak dernek üyeleri arasından sadece üç kişiyi bir ay içinde genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirilir.

Madde 17. Denetleme Kurulu

Denetleme Kurulu 3 asil, 3 yedek üyeden az olmamak üzere genel kurulca seçilir. Bu kurul denetleme görevini dernek tüzüğünde tespit edilen esas usullere göre ve altı ayı geçmeyen aralıklarla yapar ve denetleme sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sorar.

Madde 18. Organlara Seçilenlerin İdareye Bildirilmesi

Genel Kurulca yapılan seçimi izleyen 7 gün içinde yönetim kurulu başkanı tarafından yönetim ve denetleme kurullarıyla derneğin diğer organlarına seçilen asil ve yedek üyelerin ad ve soyadları, baba adları, doğum yeri ve tabiyetleri, meslekleri ve ikâmetgâhları dernek merkezinin bulunduğu yerin en büyük mülkî amirliğine yazı ile bildirilir.

Madde 19. Şubelerin Kuruluşu

Derneğin şubesi yoktur. Dernekler tüzüklerinde belirttikleri takdirde dernekler kanununun 31 inci maddesindeki şartlara uymak zorundadır.

Madde 20. Derneğin Gelirleri

1. Üye aidatları yılda 1 200 000 TL.’dir.

2. Dernekçe yapılan yayınlar tertiplenen piyango, balo, eğlence, temsil, konser, sportif yarışmalar ve konferans gibi faaliyetlerden sağlanan gelirler.

3. Derneğin mal varlığından elde edilen gelirler.

4. Bağışlar ve yardımlar.

5. Yardım toplama hakkındaki mevzuat hükümlerine uygun olarak toplanacak bağış ve yardımlardan ibarettir.

Derneklerin dış ülkelerdeki gerçek veya tüzel kişilerden veya diğer kuruluşlardan yardım alması İçişleri Bakanlığının izni ile olur.

Madde 21. Gelir ve Giderlerde Usul

Dernek gelirleri alındı belgesi ile toplanır ve giderler harcama belgesi ile yapılır. Bu belgelerin saklama süresi özel kanunlarla gösterilen daha uzun süreye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere 6 yıldır.

Dernek gelirlerinin alınmasında kullanılacak alındı belgesi Maliye Bakanlığınca bastırılır. Bu alındı belgelerinin biçimi, bastırılması, derneklere verilmesi, kullanılanların denetlenmesi ve alınacak ücret İçişleri ve Maliye Bakanlığınca düzenlenecek yönetmelikle belirlenir. Alındı belgesinde ödeme ve bağışta bulunanların açık kimliği ve imzası bulunur.

Maliye Bakanlığı yazılı istemden itibaren 30 gün içinde alındı belgesini sağlayamazsa ilgili dernek özel olarak bastıracağı alındı belgelerini mahalli en büyük mülkî amirliğine onaylatarak bağış ve aidat kabul edebilir. Mahallîn en büyük Mülkî Amirliği bu alındı belgelerini liste halinde bir tutanağa bağlayarak onaylar.

Maliye Bakanlığınca resmî alındı belgesi sağlandıktan sonra özel alındı belgeleri kullanılamaz. Bağış ve aidat toplayacak kişi veya kişileri dernek yönetim kurulu huzurlu bir kararla belirtir ve bu karar o yerin en büyük Mülkî Amirliğine tescil ettirilir. Dernek adına gazete, dergi ve öteki basılı eserler vererek bunlar karşısında para veya başka bir yardım toplamak yasaktır.

Madde 22. Derneklerin Yönetimi

a) Dernekler Kanununun 45, 46 ve 47 nci maddelerinde gösterilen şekilde idare tarafından,

b) Tüzüğün 17 nci maddesinde gösterildiği şekilde denetleme kurulu tarafından denetlenir.

Madde 23. Tüzük Değişikliği

Dernek tüzüğü genel kurula katılan üyelerin 2/3 ünün kabulü ile ancak genel kurul tarafından değiştirilir. Yönetim kurulu bu değişikliği Kanunun 13 üncü maddesinin son paragrafına göre ve aynı maddede yapılan açıklamaya göre mahallînde bir gazetede ilan edilir. Gazete çıkmayan yerlerde ise, il merkezinde çıkan bir gazetede yayınlanır. Bu gazetenin 6 nüshası yayımı tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde yönetim kurulu tarafından dernek merkezinin bulunduğu yerin en büyük mülkî amirliğine verilir.

Madde 24. Genel Kurul Kararıyla Derneğin Feshi

Dernek genel kurulu, her zaman derneğin feshine karar verebilir. Genel kurulun derneğin feshine karar verebilmesi için tüzüğe göre genel kurula katılma hakkına sahip bulunan dernek üyelerinin en az 2/3 ünün toplantıda hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda çoğunluğun sağlanamaması halinde üyeler Dernekler Kanununun 21 inci maddesine göre ikinci toplantıya çağırılır. İkinci toplantıya katılan üye sayısı ne olursa olsun fesih konusu görüşülebilir. Feshe ilişkin kararın toplantıda hazır bulunan 2/3 çoğunluğuyla verilmesi zorunludur.

Derneğin feshi yönetim kurulu tarafından beş gün içinde Mahallîn en büyük Mülkî İdare Amirliğine yazı ile bildirilir. Bir derneğin kapatılması için dava açıldıktan sonra derneğin genel kurul tarafından verilen feshi kararı açılmış bulunan davanın yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi halinde doğacak hukukî sonuçlara engel olamaz. Dernek ayrıca ilgili kanunla yazılı olduğu hallerde idarece fesh edilebilir. Fesh edilen dernek malları hayır kurumlarından birine (Kızılay vb.) devredilir.

Madde 25. Derneğin Tutmakla Yükümlü Olduğu Defterler

Dernek aşağıdaki yazılı defterleri tutar;

1. Üye Kayıt Defteri

2. Karar Defteri

3. Gelen ve Giden Evrak Defteri

4. Gelir ve Gider Defteri

5. Bütçe Kesin Hesap ve Bilanço Defteri

6. Demirbaş Defteri

7. Alındı Belgesi Kayıt Defteri

Bu maddede yazılı defterlerin noterden tastikli olması zorunludur.

Madde 26. Derneklerin Tüzel Kişilik Kazanması ve Kuruluş Bildirgesi

Dernekler kuruluş bildirisini ve eklerini merkezlerinin bulunduğu mahallîn en büyük Mülkî Amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanır. Kuruluş bildirgesinde kurulacak derneğin adı, ikâmetgâh adresi, kurucuların adı soyadı, doğum yeri ve tarihi, meslek veya sanatı ve tabiyeti ile ikâmetgâhlarının belirtilmesi ve bu bildirinin bütün kuruluşlar tarafından imzalanması ve bildiriyi kurucuların nüfus cüzdan örneklerinin adlî sicil belgelerinin ve kurucuların ayrı ayrı düzenledikleri dernek kurucusu olabilmek şartlarını taşıdıklarını belirten imzalı beyannameler ile kurucular tarafından imzalanmış dernek tüzüğünün dört adedinin eklenmesi zorunludur.

Dernek organlarının oluşmasına kadar dernek işlerini yürütmeye ve derneği temsil etmeye yetkili geçici yönetim kurulu üyelerinin adı soyadı ve ikâmetgâhları ile yapılacak yazışma tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı soyadı ve adresleri de belirtilir. Bildiri ve belgelerin alındığı anda ilgili mülkî amirlikçe bir alındı belgesi verilir.

Madde 27. İlk Genel Kurul Toplantısı

Dernekler tüzüklerini gazetede yayınlandıkları günü izleyen altı ay içinde ilk genel kurul toplantılarını yapmak ve organlarını oluşturmak zorundadırlar. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahallîn en büyük Mülkî Amiri derneklerin kendiliğinden dağılmış sayılmasına karar verir.

Madde 28. Tüzüklerin Gazete İlanı

Dernekler Kanununun 13 üncü maddesinde belirtildiği üzere dernek tüzüğü ve ikâmetgâhları kanunun 10 uncu maddesinin 4 fıkrası gereğince yapılan bildirimden itibaren 15 gün içinde mahallî bir gazetede yayınlanır. Bu gazetenin beş nüshası yayımı tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde geçici yönetim kurulu tarafından dernek merkezinin bulunduğu yerin Mülkî Amirliğine verilir. Tüzüklerde ve dernek ikâmetgâhlarında yapılan değişikliklerde aynı usule tabidir.

Madde 29.

Tüzükte mevcut olmayan hususlarda lüzumu halinde Dernekler Kanunu ile ilgili diğer mevzuat hükümlerine göre işlem yapılır.

Yönetim Kurulu Üyeleri

Başkan 2 nci Başkan Muhasip

Emre Ayman Feride Kanat Ahmet Atlı

Üye Üye

Sabiha Gümülcine Nurcan Arkon

(3/a-b-c-d-e) ve

Tüzüğün değişen (20 nci)

Maddeleri 2908 sayılı Dernekler Kanununa uygun
görüldüğünden Valiliğimizce onaylanmıştır.

28.1.1999 EK.3

İlgi : 8.11.1999 gün ve B.05.1.EGM.0.11.03.04.99/1413 sayılı yazının 2 nci maddesinde belirtilen silah ruhsatları ile bağış toplanıp toplanmadığı hakkında bilgi istenilmektedir.

Bursa Eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 3.9.1998 tarihli olurları ile Bursa İlinde yapılacak olan her türlü Sosyal Ekonomik Dinlenme Tesisleri yatırımlarına, kültürel yatırımlar ve aktiviteler ile meslekî ve diğer hizmetlere maddî katkıda bulunmak üzere Valiliğimiz bünyesinde il hizmetlerine yardım derneği” kurulmuş bulunmakla; yukarıda bahsi geçen hizmetlere yardım amacıyla 6136 Sayılı Kanun uyarınca ruhsata bağlanan silahların kayıt ve tesciline ilişkin esas ve usulleri düzenleyen 91/1779 Karar Sayılı Yönetmeliğin 7/a maddesine göre Can Güvenliğinden bahisle Silah Taşıma Ruhsatı almak için müracaat ederek yapılan tahkikat neticesinde yasal bir engeli bulunmayanlardan, kendi hüsn–û rızası ile makbuz mukabilinde 250 000 000 TL (ikiyüzelli milyon) bağış alınması, alınan bağışların T.C. Ziraat Bankasının merkez şubesinde açılan 304440-2190 no.lu hesaba yatırılmasının olurları ile il hizmetlerine yardım derneğine bağışta bulunmak suretiyle taşıma izni verilenlerin adı soyadı-mesleği-onay-tarihi-makbuz numaraları liste şeklinde aşağıya çıkartılmıştır.

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

01. Erullah Balcı Müteahhit 10.9.1998 0040053 250 000 000 TL

02. Hüseyin Birben Ayakkabı Mağ. Sahibi “ 0040055 “

03. Ergun Bekçi Servis Koç Oto Ser. Müd. “ 0040056 “

04. Ergun Bahadır Ortaklar Tic. Ltd. Şti. “ 0040059 “

05. YaşarKılıç Emekli Memur Tekstil “ 0040062 “

06. Mehmet Tekin Oto Komisyoncusu “ 0040065 “

07. Ali Damlacık Akkoyunlu A.Ş. İşl. Müd. “ 0040052 “

08. Ali Sami Evkuran Evtaş Klima Ltd. Şti. “ 0040096 “

09. Hüseyin Sevinç İnegöl Taş. Koop. Bşk. “ 0040063 “

10. Fahri Arık Keresteci-Turizm işlt. “ 0040051 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

11. Hüseyin Çakır Mobilyacı “ 0040061 “

12. Ali Kemal Kaymaz Makine İmalatı “ 0040054 “

13. Muzaffer Önadım Öniş-Mak. Ltd. Şti. “ 0040058 “

14. Recep Özkan Tüccar “ 0040064 “

15. Tevfik Şahinler Deri Toptancısı “ 0040067 “

16. Hasan Kul Konsan Mak. Ltd. Şti. “ 0040057 “

17. Mehmet Horoz Müteahhit “ 0040060 “

18. Eren Veske Yeminli Malî Müşavir 18.9.1998 0040066 “

19. İbrahim Ayaz Sendika Şb. Bşk. “ 0040091 “

20. Hüsnü Bayar DYP Yön. Kur. Üyesi

Oto Boy. “ 0040083 “

21. Mustafa Kaptan Belediye Mec. Üye-Tekstil “ 0040079 “

22. Selahattin Uzun Belediye Mec. Üye-Kasap “ 0040076 “

23. Celal Yılmaz Otobüs İşletmecisi “ 0040072 250 000 000 TL

24. Mustafa Esen ŞirketMüdürü “ 0040074 “

25. Hüseyin Aslan Bosh Bayi “ 0040078 “

26. Ömer Peksimet Yemek Şirketi Sahibi “ 0040068 “

27. Mehmet Öztürk Otel İşletmecisi “ 0040073 “

28. Mustafa Eker Tekstil “ 0040081 “

29. Arif Celen Şirket Yöneticisi “ 0040082 “

30. Cevdet Koçyiğit Oto Yedek Parçacı “ 0040100 “

31. Mehmet Şirin Meriç Oto Galericisi “ 0040080 “

32. Mustafa Turan Sendikacı “ 0040071 “

33. Halil Uğur Sebze-Meyve İthalatçısı “ 0040077 “

34. İsmail Ermiş Kasap “ 0040069 “

35. Ahmet Gedikoğlu Müteahhit “ 0040075 “

36. Sadık Özdemir Galerici “ 0040070 “

37. Seçim Gezegen Çİftçi 30.9.1998 0040089 “

38. Mehmet Şentürk Petrol Dağıtım Bayi “ 0040099 “

39. Fuat Karaca Doktor 30.9.1998 0040097 “

40. Etem Şuha Göksoy Diş Hekimi “ 0040088 “

41. Mustafa Ayaklı SSKEmekli “ 0040086 “

42. İlker Yüce Deri Ticareti “ 0040087 “

43. Mehmet Necati Çelik Zeytin Ticareti “ 0040085 “

44. Muhsin Aydoğdu Ortak Galeri-Emlakçı “ 0040090 “

45. Rasim Yılmaz Özkök Gümrük Muayene Memuru “ 0040084 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

46. Aysel Kılıç Müteahhit “ 0040092 “

47. Cemil Bayrak Keresteci “ 0040095 “

48. Hüseyin Yılmaz Tekstilci “ 0040098 “

49. Murat Uzun Gıda Ticareti “ 0040093 “

50. Necip Adıgüzel Sebze-Meyve Komisyon. “ 0040094 “

51. Ayhan Aygül Meşe Kanepe A.Ş. Bayi 10.9.1998 0040612 “

52. İrfan Kurubaş Sendika Bşk. 18.9.1998 0040602 “

53. Osman Büyükvanlı Mobilyacı 30.9.1998 0040601 “

54. Saffet Çakır Keresteci 13.10.1998 0040611 “

55. Fatma İnce Tekstil Müdürü “ 0040607 “

56. Sait Dinçer Uçaroğlu Teks.Mut. “ 0040603 “

57. Ziya Ulusoy İnş. Müh. Kurular İnş. “ 0040608 “

58. Güngör Özkan Beyaz Eşya Tic. “ 0040604 “

59. Bülent Şahin Sanayici “ 0040605 250 000 000 TL

60. Muhsin Caner Tekstil “ 0040606 “

61. Hüseyin Çakır Şirket Müdürü “ 0040609 “

62. Serhan Irgat Tekstil-Otomsan “ 0040610 “

63. Hacı Toraman Nakliyeci “ 0040625 “

64. Şükrü Hızlıtürk Otomotiv Yan. Tic. “ 0040622 “

65. Cüneyt Öztürk Banka 2 nci Müdürü 23.10.1998 0040613 “

66. Mehmet Ali Atalay Hayvancılık “ 0040621 “

67. M. Salih Terzioğlu Çiftlik Sahibi “ 0040615 “

68. Soner Kılıç Resort Otel Müdürü “ 0040616 “

69. Mustafa Kahraman Müteahhit “ 0040619 “

70. Ömer Sevinç Nakliyeci “ 0040618 “

71. Salih Kaptan Sanayici “ 0040626 “

72. Fahrettin Kılıç Taşeran-Müteahhit “ 0040624 “

73. Emin Birben Ayakkabıcı “ 0040623 “

74. Ramis Bozbey Şirket Satın Alma Müd. “ 0040614 “

75. İsmail Polat ŞirketMüdürü “ 0040620 “

76. Metin Alp Şirket Sahibi “ 0040617 “

77. Necdet Homurca Omaks Ltd. Şti. Sahibi 16.11.1998 0040629 “

78. Mualla Çiğdem Yağ. Fab. Muhasebecisi “ 0040646 “

79. Bahri Ayhan Elçiler Tıbbî Cihaz Şir. Sahibi “ 0040630 “

80. Veysel Özkarayurt Beyaz Eşya Tic. “ 0040645 “

81. Veysi Özkarayurt Beyaz Eşya Tic. “ 0040644 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

82. MehmetMetin Toplu Balık Komisyoncusu “ 0040635 “

83. Sezgin Gezegen Geniş Arazi Sahibi “ 0040648 “

84. Zeki Karabaş Özel Bursa Sür. Kur. Sahibi “ 0040628 “

85. Fahrettin Baykan Tekstil Tic. “ 0040637 “

86. Musa Koç Kereste Tic. “ 0040633 “

87. Şerafettin Uğraşan Ziraî İlaç Bayi “ 0040642

88. Osman Öztürk İnegöl Taş. Koop. Muhasebe “ 0040647 “

89. Mustafa Turak Elek. Teknisyeni “ 0040631 “

90. Ahmet Aydın Orjan Ltd. Şti. Sahibi “ 0040636 “

91. Ahmet Yıldız Arazi Sahibi “ 0040643 “

92. Ömer Öksüz İş Teknisyeni “ 0040627 “

93. Osman Köseoğlu Asped Sahibi “ 0040639 “

94. Cevdet Elveren Şirket Sahibi “ 0040640 “

95. Mesut Yavuz İhlas Motor Satış Müd. “ 0040641 250 000 000 TL

96. Halil İbrahim Gazi Alfasos Genel Müd. “ 0040634 “

97. Hakan Çarker Bursa Otomotiv Sahibi “ 0040631 “

98. Ali Yıldız Tıbbî Malz. Şti. Sahibi “ 0040638 “

99. İ. Hakkı Coşkunkan Tekstil “ 0040650 “

100. Murat Ünekçetin Şirket Ortağı 3.12.1998 0040649 “

101. Oktay Atik Muhasebeci “ 0040301 “

102. Ali Kama Çiftçi “ 0040302 “

103. MahmutBilgin Emlakçı “ 0040303 “

104. Özel Yıldız Şirket Sahibi “ 0040304 “

105. Birol Taşkın Harfiyatçı “ 0040305 “

106. İlhan Tatlıoğlu Hayvancılık “ 0040306 “

107. Zeki Aytekin Malî Müşavir “ 0040307 “

108. Necdet Şahin Mobilyacı “ 0040308 “

109. Yücel Demir Lastik Bayii “ 0040309 “

110. Yeşer Tekeroğlu Av Bayii “ 0040310 “

111. Erol Kılıç Doktor “ 0040311 “

112. Şaban Ayaydın Tekstil 23.10.1998 0040312

113. Hurşit Parlak Tekstil 3.12.1998 0040313 “

114. Halil Horoz Müteahhit “ 0040314 “

115. Avni Tuğcu Müteahhit “ 0040315 “

116. Adem Erdem Tekstil “ 0040316 “

117. İsa Özikinci Karadeniz Avize Sah. “ 0040317 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

118. Kıyam Topçuoğlu Şirket Sahibi “ 0040318 “

119. Özkan İrman Binteks Ortağı “ 0040319 “

120. Nedim Nallar Binteks Ortağı “ 0040320 “

121. Cengiz Menteş Sigortacı 23.10.1998 0040321 “

122. Osman Dora Ticaret 22.12.1998 0040322 “

123. Ekrem Alfatlı Ticaret “ 0040323 “

124. Turgut Köroğlugil Tekstil “ 0040324 “

125. Ayhan Akarsu Müteahhit “ 0040325 “

126. Mehmet Şener Sanayici “ 0040326 “

127. Mustafa Kitapçı Marketçi “ 0040327 “

128. Kamil Korucu Tekstil “ 0040328 “

129. Hüseyin Kavlak Müteahhit “ 0040329 “

130. Abdullah Kavlak Müteahhit “ 0040330 “

131. Süleyman Akın Ekmek Fab. Sahibi “ 0040331 “

132. Adnan Özdemir Ticaret “ 0040332 “

133. İlyas Kaya Sürücü Kur. Sahibi “ 0040333 “

134. Zafer Karalı Mimar “ 0040334 “

135. G. Beşir Çelebisoy Nakl. Şirketi Müdürü “ 0040335 “

136. Osman Boz Mobilyacı “ 0040336 “

137. Efendi Çelik Müteahhit “ 0040337 “

138. Tamer Metin Çiftçi “ 0040338 “

139. Adem Yardımcı Şirket Sahibi “ 0040339 “

140. Niyazi Narlı Tekstil 28.12.1998 0040340 “

141. Alper Gürsoy İplikçi “ 0040341 “

142. Mehmet Gümüş Şirket Sahibi “ 0040342 “

143. Yaşar Kanberoğlu Müteahhit “ 0040343 “

144. Ahmet Sönmez Nakliyeci “ 0040344 “

145. Ömer Fettullahoğlu Şirket Müdürü “ 0040345 “

146. Eyyüp Yılmaz Şahin Otomobil Müdürü “ 0040346 “

147. Mustafa Tümtürk Mutemet “ 0040347 “

148. Nuri Kaplan Şirket Sahibi “ 0040348 “

149. Selçuk Arıcan Keresteci “ 0040349 250 000 000 TL

150. Şefik Kızıltepe Müteahhit “ 0040350 “

151. M. Celal Hatipoğlu Doktor 31.12.1998 0040451 “

152. Yalçın Altınsoy Gümrük Memuru “ 0040352 “

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 3.9.1998 tarihli olurları ile İl Hizmetleri Yardım Derneğine 250 000 000 TL (İkiyüzellimilyon) bağış karşılığında 152 kişiye yönetmeliğin 7/a maddesi gereğince taşıma ruhsatı verilmiş olup bunlardan makbuz karşılığı olarak toplam 37 000 000 000 TL (Otuzyedimilyar) Ziraat Bankası Bursa Merkez Şubesinin 30440-2190 no.lu hesabına ve 1 000 000 000 TL (Birmilyar)’da Vakıflar Bankası Bursa Şubesinin 010 304 430 no.lu hesabına olmak üzere toplam 38 000 000 000 TL(Otuzsekizmilyar) para yatırılmış olup makbuz örneği ilişikte sunulmuştur.

İlgi : 8.11.1999 gün ve B.05.1.EGM.0.11.03.04.99/1413 sayılı yazının 2 nci maddesinde belirtilen silah ruhsatları ile bağış toplanıp toplanmadığı hakkında bilgi istenilmektedir.

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 31.12.1998 tarihli olurları ile Bursa İlinde yapılacak olan her türlü sosyal ekonomik dinlenme tesisleri yatırımlarına, kültürel yatırımlar ve aktiviteler ile meslekî ve diğer hizmetlere maddî katkıda bulunmak üzere Valiliğimiz bünyesinde “il hizmetlerine yardım derneği” kurulmuş bulunmakla; yukarıda bahsi geçen hizmetlere yardım amacıyla 6136 Sayılı Kanun uyarınca ruhsata bağlanan silahların kayıt ve tesciline ilişkin esas ve usulleri düzenleyen 91/1779 Karar Sayılı Yönetmeliğin 7/a maddesine göre can güvenliğinden bahisle silah taşıma ruhsatı almak için müracaat ederek yapılan tahkikat neticesinde yasal bir engeli bulunmayanlardan, kendi hüsn–ü rızası ile makbuz mukabilinde 500 000 000 TL (Beşyüzmilyon) bağış alınması, alınan bağışların T.C. Ziraat Bankasının merkez şubesinde açılan 30440-2190 no.lu hesaba yatırılmasının olurları ile il hizmetlerine yardım derneğine bağışta bulunmak suretiyle taşıma izni verilenlerin adı soyadı-mesleği-onay-tarihi-makbuz numaraları liste şeklinde aşağıya çıkartılmıştır.

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

01. İsmet Şentürk Ticaret 12.1.1999 0040453 500 000 000 TL

02. Yılmaz Kazma Müteahhit 27.1.1999 0040454 “

03. Saffet Taşkın Emlakçı “ 0040455 “

04. Kazım Elmas Şirket Sahibi “ 0040456

05. Ali Kurumahmut Şirket Sahibi “ 0040457 “

06. Selvet Şahin Fırıncı “ 0040458 “

07. Halis Gönül Şirket Sahibi 27.1.1999 0040459 “

08. Ahmet Şahin Nakliyeci “ 0040460 “

09. Veysel Şamdanlı Müteahhit 11.2.1999 0040461 “

10. Metin Ceylan Tekstil “ 0040462 “

11. İsmail Ertoksöz İkrazatçı “ 0040463 “

12. Selahattin Seyis Emlakçı “ 0040464 “

13. Muammet Güven Çiftçi “ 0040465 “

14. Osman Ayaz Çiftlik Sahibi “ 0040466 “

15. Mehmet Camcı Tıbbî Cihazcı “ 0040467 “

16. Kemal Yavuz Müteahhit “ 0040468 “

17. Mehmet Tekin Emekli “ 0040469 “

18. Metin Aras Arazi Sahibi “ 0040470 “

19. Bahri Ersoy İnşaat Şirk. Sahibi 4.3.1999 0040471 “

20. Basri Yılmaz Lokantacı “ 0040472 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

21. Baki Kara Tekstil “ 0040473 “

22. Nurettin Erçıktı Gramer Müdürü “ 0040474 “

23. Zülker Kavalcı Gramer Müdürü “ 0040475 “

24. Mustafa Ersoy Gramer Müdürü “ 0040476 “

25. Fahri Kaptanlar Şirket Sahibi “ 0040477 “

26. Hakan Koyuncu Şirket Sahibi “ 0040478 “

27. Ergün Türker Tekstil “ 0040479 “

28. Hikmet Doğan Şirket Müdürü “ 0040480 “

29. Tamer Dink Dink Medikal “ 0040481 “

30. Emrullah Tuğcu Müteahhit 3.12.1998 0040482 “

31. Halit Duman Şirket Sahibi 17.3.1999 0040483 “

32. Şaban Muti Müteahhit “ 0040484 “

33. Mustafa Çakar Tekstil 17.3.1999 0040485 “

34. Duran Bıyık Zeytin Ticareti “ 0040486 “

35. Osman Altınoğlu Ticaret “ 0040487 “

36. Feriha Didem Arıç Şirket Sahibi “ 0040488 “

37. Yaşar Sonay Oto Elektrikçi 26.3.1999 0040489 500 000 000 TL

38. Recep Güven Sülhaneci 26.3.1999 0040490 “

39. Murat Çoban Tekstil “ 0040491 “

40. Metin Karataş Dekorasyon “ 0040492 “

41. Hikmet Can Mobilyacı “ 0040493 “

42. Recep Ağaca Müteahhit “ 0040494 “

43. Hasan Gönül Ticaret 12.4.1999 0040495 “

44. Burhan Atalay Çiftçi “ 0040496 “

45. Osman Çakmak Foto Osman 26.3.1999 0040497 “

46. Sebahattin Doksanbir İşyeri Sahibi 26.4.1999 0040498 “

47. İbrahim Parmaksız Baykoop Üyesi “ 0040499 “

48. Salih Sayın Şirket Sahibi “ 0040500 “

49. Selçuk Sayın Şirket Sahibi “ 0040751 “

50. Burhan Gürsoy Şirket Sahibi “ 0040752 “

51. Veysel Eyüpoğlu Fırıncı “ 0040753 “

52. H. Zühtü Marangoz Çiftçi 26.4.1999 0040754 “

53. Ömer Temel Çiftçi “ 0040755 “

54. Cahit Akıncı İşyeri Sahibi “ 0040756 “

55. Şevket Tamaç Marmara Birl. Gn. Md.V. “ 0040757 “

56. Muammer Tekin Yetkili Servis 10.5.1999 0040758 “

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

57. Fırat Emiroğlu Spiker “ 0040759 “

58. Sedat Çağlar Şirket Sahibi “ 0040760 “

59. Fahrettin Çakır Bozbey İnş. Sahibi “ 0040761 “

60. Vedat Evkuran Hundai Acentası “ 0040762 “

61. Hüsnü Aydoğmuş Zeytinci “ 0040763 “

62. M. Ali Dağtekin Gözlükçü 10.5.1999 0040764 “

63. Saffet Geyik Şirket Sahibi 2.6.1999 0040765 “

64. Muzaffer Asa Vakko Mağaza Sahibi “ 0040766 “

65. Nazmi Ulaşan Şirket Sahibi “ 0040767 “

66. Mehmet Ali Aydın Emlakçı “ 0040768 “

67. Erol Karabağ Ticaret Müdürü “ 0040769 “

68. Yaşar Kat CMO Bölge Bayii “ 0040770 “

69. Metin Erdem Şirket Sahibi “ 0040771 “

70. M. Emir Gürsoy Şirket Ortağı “ 0040772 “

71. Ertuğrul Baydan Makam Şoförü “ 0040773 “

72. Naif Dağ Şirket Ortağı “ 0040774 “

73. Mehmet Yemenci Konfeksiyoncu “ 0040775 “

74. Fehmi Gülgeç Şirket Sahibi “ 0040776 “

75. Feridun Gülgeç Şirket Sahibi “ 0040777 “

76. Mehmet Algün Market Sahibi “ 0040778 “

77. Burhan Akarsu Müteahhit “ 0040779 “

78. Davut Kaduz Likitgaz Bayii “ 0040780 “

79. Mehmet Soydemir Liman Kaptanı “ 0040781 “

80. İsmail Dalgıç Şirket Sahibi 22.6.1999 0040782 “

81. Mustafa Güleç Müteahhit “ 0040783 “

82. Gürol Çelik Şirket Ortağı “ 0040784 “

83. Feyzi Fizan Mobilyacı “ 0040785 “

84. Erhan Yıldırımkaçar Şirket Ortağı “ 0040786 “

85. M. Sıddık Demir Tekstil “ 0040787 “

86. Volkan Minimini Şirket Sahibi “ 0040788 “

87. A. Atilla Ertekinler Bankacı 1.7.1999 0040789 “

88. ŞabanDüzdağ Mobilyacı “ 0040790 “

89. Mustafa Büke Fabrika Sahibi “ 0040791 “

90. Mehmet Büyükvanlı Mobilyacı “ 0040792 “

91. Hüseyin Çetinkaya Sürü Sahibi “ 0040793 “

92. V. Karani Ofluoğlu Zeytinci 1.7.1999 0040794 500 000 000 TL.

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

93. N. Kemal Gedikoğlu Şirket Ortağı ” 0040795 ”

94. H. İlhan Uz Şirket Ortağı ” 0040796 ”

95. İbrahim Varoğlu Şirket Sahibi ” 0040797 ”

96. Turgay Peksimet Yemek San. Ortağı 22.6.1999 0040798 ”

97. Mustafa Öcal Çiftçi 1.7.1999 0040799 ”

98. Şaban Güney Şirket Sahibi ” 0040800 ”

99. M. Levent Kızıl Uludağ-Erbak Koord. 19.7.1999 787701 ”

100. Bedir Erdönmez Peyzaycı ” 787702 ”

101. Abdülkadir Cebeci Şirket Ortağı ” 787703 ”

102. Özcan Yavuz Şirket Ortağı ” 787704 ”

103. Ali Tonbaş Şirket Ortağı ” 787705 ”

104. Halil Nadir Müteahhit ” 787706 ”

105. Silahattin Yılmaz Şirket Ortağı ” 787707 ”

106. Mustafa Durmaz Tekstil 19.7.1999 787708 ”

107. Orhan Özyaman Derici ” 787709 ”

108. Turgut Yusufreisoğlu Şirket Muhasebecisi ” 787710 ”

109. Orhan Yıldırımçakar Sanayici ” 787711 ”

110. İlhan Toprak Şirket Ortağı ” 787712 ”

111. Fuat Altınok Müteahhit 9.8.1999 787713 ”

112. Muharrem Kıygı Yilpaş Şirk. Ort. ” 787714 ”

113. Osman Kara Şirket Ortağı ” 787715 ”

114. Kamil Yemenici Çiftçi ” 787716 ”

115. Mehmet Dengiz Hayvan Ticareti ” 787717 ”

116. Bülent Gönük Şirket Müdürü ” 787718 ”

117. Yalçın Öncü Şirket Satış Md. 9.8.1999 787719 ”

118. Ahmet Güzel Şirket Sahibi ” 787720 ”

119. Murat Koyun Tekstil ” 787721 ”

120, Faiz Şimşek Şirket Ortağı ” 787722 ”

121. Ferudun Kahraman Şirket Ortağı 13.9.1999 787723 ”

122. Şükrü Doksanbir Şirket Yetkilisi ” 787724 ”

123. Abdülvahit Bayrak Boyacı ” 787725 ”

124. Şerafettin Demir Müteahhit ” 787726 ”

125. Selami Şahiner Şirket Ortağı ” 787727 ”

126. Hüseyin Kahraman Muhasebeci 27.9.1999 787728 ”

127. Şerafettin Çöl Köy. Hiz. Makam Şof. ” 787729 ”

128. Kadir Şankaya Şirket Ortağı ” 787730 ”

Adı Soyadı : Mesleği : Onay Tarihi : Makbuz No. : Bağış Miktarı :

129. Kadri Taylan Gıda Toptancısı ” 787731 ”

130. E. Aslan Sarıbağ Çiftçi ” 787732 ”

131. Şemsettin Hacıoğlu Belediye Mec. Üye. ” 787733 ”

132. Adem Aksoy Şirket Ortağı ” 787734 ”

133. Saim Kaya Şirket Ortağı ” 787735 ”

134. Ahmet Uğurlu Şirket Pazarlama Müd. ” 787736 ”

135. Abdullah Gedik Şirket Ortağı ” 787737 ”

136. T. Tufan Becit Şirket Müdürü ” 787738 ”

137. Necmettin Yıldız Zirai İlaç Bayi ” 787739 ”

138. Ahmet Uzun Pazarlama Müdürü ” 787740 ”

139. Bahattin Yont Emlâkçı ” 787741 ”

140. Nuri Genç Pastahaneci ” 787742 ”

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 31.12.1998 tarihli olurları ile İl Hizmetleri Yardım Derneğine 500 000 000 TL. (Beşyüzmilyon) Bağış Karşılığında 140 kişiye yönetmeliğin 7/a maddesi gereğince taşıma ruhsatı verilmiş olup bunlardan makbuz karşılığı olarak toplam 70 000 000 000 TL. (Yetmişmilyar) Vakıflar Bankası Bursa Şubesinin 010 304 430 nolu hesabına para yatırılmış olup makbuz örneği ilişikte sunulmuştur.

6136 S.K.’nun 91/1779 Karar Sayılı Yönetmeliğin 7/a maddesi gereğince;

152 Kişiye 250 000 000 TL. makbuz karşılığı 38 000 000 000 TL. (Otuzsekiz milyar)

140 Kişiye 500 000 000 TL. makbuz karşılığı 70 000 000 000 TL. (Yetmiş milyar)

Olmak üzere,

Toplam 292 kişiden tahsil edilen: 108 000 000 000 TL (Yüzsekiz milyar)

Ziraat Bankası Bursa Merkez Şubesinin 30440-2190 nolu hesabı ile Vakıflar Bankası Bursa Şubesinin 010 304 430 nolu hesaplarına yatırılmıştır.

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın 91/1779 Karar Sayılı Yönetmeliğin 7/a - 7/b maddesi gereğince Can Güvenliğinden bahisle Referanslı olarak Taşıma Ruhsatı vermiş olduğu şahısların adı soyadı - görevi - maddesi - veriliş tarihi liste halinde aşağıya çıkartılmış olup referans örneği ekte sunulmuştur.

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

1. Şefik Alkan Şehit Babası 7/b 1.4.1997 Referanslı

2. Ali Kural Şehit Babası 7/b 1.9.1997 ”

3. M. Ayhan Kızıl Rektör 7/a 3.9.1997 ”

4. Ali Görgülü Tüccar 7/a 10.9.1997 ”

5. Orhan Güneş İşl. Md. 7/a 10.9.1997 ”

6. Salih Turhan Bilgütay Otel İşl. 7/a 11.9.1997 ”

7. Mehmet Nazif Ertunç Sanayici 7/a 11.9.1997 ”

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

8. Ahmet Fehmi Ertunç Sanayici 7/a 11.9.1997 ”

9. Sıtkı Erdem Şehit Babası 7/b 25.9.1997 ”

10. Galip Tuna Şehit Babası 7/b 29.9.1997 ”

11. Mehmet Çakar İnşaatçı 7/a ” ”

12. Halil Büyükkardeşler Beyaz Eşya Tic. 7/a ” ”

13. Sabri Çakmak Belediye Bşk. V. 7/a ” ”

14. Egemen Murat Ertürk Ticaret 7/a ” ”

15. Cumali Abaklı Mobilyacı 7/a 3.10.1997 ”

16. Muammer Ümit Sipahi Şirket Gnl. Md. 7/a 7.10.1997 ”

17. Dursun Özmen Müteahhit 7/a 9.10.1997 ”

18. Ahmet Faruk Kasapoğlu DTP İl Yön. Kur. Üye. 7/a 14.10.1997 ”

19. Kani İleri DTP İl Yön. Kur. Üye 7/a ” ”

20. Fevzi Türkmen DTP İl Yön. Kur. Üye. 7/a 15.10.1997 ”

21. Şevket Orhan İnegöl Beld. Bşk. Yrd 7/a ” ”

22. Alibey Şentürk Şehit Babası 7/a ” ”

23. Cevdet Günaydın Emekli Öğretmen 7/a 14.10.1997 ”

24. Mustafa Türköz İl Millî Eğitim Müd. 7/a 31.10.1997 ”

25. Murat Kahyaoğlu Termos İmalatçısı 7/a ” ”

26. Zafer Millî Sanayici 7/a 13.11.1997 ”

27. İsmet Dizdar Mühendis 7/a ” ”

28. Atabey Karatoprak Şirket Yönetici 7/a ” ”

29. Güven Kurt Makam Şoförü 7/a ” ”

30. M. Nizam Kağıtçıbaşı Ticaret 7/a 18.11.1997 ”

31. Fikri Özdemir Ticaret 7/a 24.11.1997 ”

32. Halil Mercan Ganyan Bayii 7/a ” ”

33. Mehmet Temel CHP Y. Şehir İlçe Bşk 7/a ” ”

34. Ahmet Selim MHP İl Bşk, Yrd. 7/a 12.12.1997 ”

35. Muhittin Çırak Şehit Babası 7/a ” ”

36. Fevzi Zırhlıoğlu MHP İl Ynt. 7/a ” ”

37. Eray Şahin Ev Hanımı 7/a ” ”

38. Uğur Şahin Şirket Sahibi 7/a ” ”

39. Mustafa Öner Sanayici 7/a ” ”

40. Mehmet Emin Samur Ticaret 7/a 26.12.1997 ”

41. Fevzi Karadağ İşletme Müdür 7/a ” ”

42. İdris Gerçeker Makam Şoförü 7/a ” ”

43. Şerif Birinç Doktor 7/a ” ”

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

44. Ramazan Haluk Manas Sanayici 7/a ” ”

45. Aytekin Yılmaz MHP İl Bşk. Yrd. 7/a ” ”

46. Ahmet Sayın Tekstil 7/a ” ”

47. Faruk Mekik Prof. Doktor 7/a 31.12.1997 ”

48. Rıza Yılmaz Makam Şoförü 7/a ” ”

49. Hüseyin Şirin Keresteci 7/a ” ”

50. Yusuf Demirbağ MHP İl Yön. Kur. Üy. 7/a 7.1.1998 ”

51. Hüseyin Aras MHP İl Yön. Kur. Üy. 7/a ” ”

52. Nuri Tike İş Adamı 7/a ” ”

53. Mehmet Sahiller Deri San. Tic. 7/a ” ”

54. Hasan Sarısaltık Bldy. Meclis Üyesi 7/a ” ”

55. Sedat Aktaş Endüstri Mühendisi 7/a 16.1.1998 ”

56. İzzet Şahin Buski Dai. Bşk. 7/a ” ”

57. Kazım Aydın RP İl Yön. Kur. Üye. 7/a ” ”

58. İmdat Kamberoğlu Müteahhit 7/a ” ”

59. Şükrü Özçimen Ticaret 7/a 11.2.1998 ”

60. Ahmet Sarıalioğlu Ticaret 7/a 10.2.1998 ”

61. Sabahattin Gazioğlu Tekstil 7/a ” ”

62. Fazlı Tekmen Emekli Öğretmen 7/a 26.2.1998 ”

63. Murat Akın RP Yön. Kur. Üye. 7/a ” ”

64. Mehmet Metin RP Yön. Kur. Üye. 7/a ” ”

65. S. Sabri Astarlıoğlu Prof. Dr. Öğretim Üye 7/a ” ”

66. Cemal Çalışır Kebapçı 7/a 3.3.1998 ”

67. İsmail Kaya İnşaatçı 7/a ” ”

68. Aziz Akbayır MHP Yön. Kur. Üyesi 7/a ” ”

69. İbrahim Şahin Ticaret 7/a 9.3.1998 ”

70. Süleyman Genç Pastacı 7/a ” ”

71. Mehmet Totrakan Tekstil 7/a 11.3.1998 ”

72. Himmet Coşkun Çakır Emekli Millî Eğt. Md. 7/a ” ”

73. Orhan Demirkakan Hayvan Yetiştiricisi 7/a ” ”

74. Metin Balarısı Lunapark İşl. 7/a ” ”

75. Serdar Yazıcı Otel İşl. 7/a 17.3.1998 ”

76. Osman Çelik Ticaret 7/a ” ”

77. Zekeriye Öztürk Teknik Uzman 7/a ” ”

78. Kemal Durak Prof. Dr. 7/a 25.3.1998 ”

79. Öner Gedikoğlu Prof. Dr. 7/a ” ”

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

80. M. Abbas Yurtkuran Prof. Dr. 7/a ” ”

81. Bilal Murat Özgüven Doç. Dr. 7/a ” ”

82. Remzi Görmen Tekstil 7/a ” ”

83. Mehmet Ferik Emekli İşçi 7/a ” ”

84. Nurettin Demir Oto Tamircisi 7/a 2.4.1998 ”

85. Muammer Doygun Doç. Dr. 7/a ” ”

86. Alparslan Arıman Satış Memuru 7/a ” ”

87. Mehmet Okan Özdemir Opert. Dr. 7/a 27.4.1998 ”

88. Ekrem Pamuk Belediye Mec. Üye. 7/a ” ”

89. Hüseyin Yağız ANAP Yön. Kur. Üye. 7/a ” ”

90. Mümin Korkmaz DYP Gürsu İlçe Bşk. 7/a ” ”

91. Erdoğan Üstünsoylu Kayak Fedr. Bşk. 7/a 4.5.1998 ”

92. Rukiye Aras CHP Es. Yn. Kr. Üye. 7/a 13.5.1998 ”

93. Haldun Kaboğlu Nakliyeci 7/a ” ”

94. Murat Şakir Osm.Bel.İm.Kom.Bşk. 7/a ” ”

95. Abdullah Gençal Ticaret 7/a ” ”

96. İ. Ayhan Özdemir Prof. Dr. 7/a 22.5.1998 ”

97. Metin Köse Müteahhit 7/a ” ”

98. Ömer Demiröz Ticaret 7/a ” ”

99. Ziver Şenol Tüccar 7/a ” ”

100. Turan Vatan Tüccar 7/a 11.6.1998 ”

101. Ümit Çirmene Otel Genel Md. 7/a 13.7.1998 ”

102. Cengiz Ayma Tüccar 7/a ” ”

103. Engin Meydan Fabrika Md. 7/a 11.6.1998 ”

104. Mehmet Şeker Şehit Babası 7/b ” ”

105. Türkân Şen Şehit Eşi 7/b 13.7.1998 ”

106. Hasan Kılıç Ticaret 7/a 11.6.1998 ”

107. İsmet Kılıç Ticaret 7/a ” ”

108. Şükrü Doğancı Fab. Sahibi 7/a ” ”

109. Nacuh Deniz Ticaret 7/a ” ”

110. Ahmet Sevinç Ticaret 7/a 28.5.1998 ”

111. Mehmet Annaç Ticaret 7/a ” ”

112. Ali Erhan Tur. İŞl. 7/a 20.7.1998 ”

113. Muhittin Saygılıer Traktör Bayii 7/a ” ”

114. Mesut Yazıcıoğlu Tekstil 7/a ” ”

115. Halil Parsaker Ticaret 7/a 11.8.1998 ”

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

116. Yavuz Enginakın Ticaret 7/a 1.9.1998 ”

117. Mehmet Genç Prof. Dr. 7/a ” ”

118. Şeref Yazıcı Turizm İşl. 7/a ” ”

119. Necdet Kılınç Sanayici 7/a 1.9.1998 ”

120. Enver Özdemir Memur 7/a ” ”

121. Ahmet Taran Tekstil 7/a ” ”

122. Mehmet Çakar Zeytinci 7/a 10.9.1999 ”

123. Talha Temur Han İlker San. A.Ş. 7/a ” ”

124. Engin Özbek Millî Eğt. Md. 7/a 14.9.1998 ”

125. Hakan Haşim Aydemir Konfeksiyon 7/a 30.9.1998 ”

126. Zahit Berrin Özcan Prof. Dr. 7/a ” ”

127. Menderes Alperen Spor Malz. 7/a 13.10.1998 ”

128. Ufuk Birlik Bozbey İnş. San. Şef. 7/a ” ”

129. Abdurrahman Ateş İl Vakıf Müdür 7/a 16.11.1998 ”

130. Osman Barış Özkan Otel Müdür 7/a 3.12.1998 ”

131. Mehmet Salih Yaşar İl Nüf. Vat. Müdürü 7/a 22.12.1998 ”

132. Ayşe Topçu Ebe Hem. Pol. Eşi 7/a ” ”

133. Mehmet Ali Yıldırım Makam Şoförü 7/a ” ”

134. İsmail Fedai PTTMüdürü 7/a ” ”

135. Hasan Aydın Ticaret 7/a ” ”

136. Hüsamettin Olgun Doktor 7/a 28.12.1998 ”

137. Ahmet Murat Ünal İl Sağlık Müdürü 7/a ” ”

138. Nail Aksel TSE Bölge Müdürü 7/a ” ”

139. Ali Özyurt Bayındırlık İsk. Md. 7/a ” ”

140. Ahmet Beşparmak Bayındırlık İsk. Md 7/a 12.1.1998 ”

141. Ömerul Faruk Bilgen Doç. Dr. 7/a 27.1.1999 ”

142. Atilla Turakoğlu Şoför 7/a ” ”

143. Hasan Eminsoy İmam Hat. Lis. Md. 7/a 11.2.1999 ”

144. İsmail Aydın Şehit Babası 7/b ” ”

145. Bema Kormaz Vefat Eden Pol. Eşi 7/a 5.2.1999 ”

146. İsmail Aydın Şehit Babası 7/b 4.3.1999 ”

147. Kazım Fırat Fırat Optik Mutemet 7/a ” ”

148. Aydeniz Yıldırım Şehit Oğlu 7/b 17.3.1999 ”

149. İsmet Yavaşcaoğlu Prof. Dr. 7/a 26.3.1999 ”

150. Murat Akgül Şehit Babası 7/b ” ”

151. Mahmut Yavuz Doç. Dr 7/a 12.4.1999 ”

Adı Soyadı Görevi Maddesi Veriliş Tarihi Referanslı

152. Haşim Can İşçi 7/a ” ”

153. Ertan Cinoğlu Uçak Teknisyeni 7/a ” ”

154. Ümit Kaplan Gazi 7/a 2.6.1999 ”

155. Mehmet Emin Ünalan İl Özel İd. Md. 7/a 1.1.1999 ”

156. Erdem Baydaroğlu DSP İl Başkanı 7/a 9.8.1999 ”

157. E. Selçuk Selimoğlu TSE Bölge Müdürü 7/a ” ”

158. M. Recai Özdemir Yük. İhts. Hast. Dr. 7/a 13.9.1999 ”

Bursa eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın Referanslı olarak 7/a-7/b maddeleri gereğince taşıma ruhsatı vermiş olduğu şahısların toplam sayısı aşağıya çıkartılmıştır.

Referanslı

7/a Mad. Gereğince : 146

7/b Mad. Gereğince : 12

Toplam : 158

Makbuz Karşılığı

250 000 000 TL : 152

500 000 000 TL : 140

Toplam : 292

Genel Toplam 450 kişiye 7/a-7/b maddesine göre ruhsat verilmiştir.

Not: Bursa Eski Valisi M. Orhan Taşanlar’ın ilimizden ayrılış tarihi olan 30.9.1999 tarihinden itibaren silâh ruhsatları ile ilgili bağış toplanmamaktadır.

 

Öldürme 40 270 63 344 63 520 152 531 111 610 69 167 225 807 204 597

Yaralama 136 720 143 846 562 1089 267 1719 343 1991 236 540 890 2981 707 1911

M. Mahalde Silah Atma 302 460 249 809 371 1049 604 1347 721 1503 571 656 1977 2874 2300 2537

6136 SKM. 134 1553 195 1691 272 2637 308 4134 497 5847 362 2229 802 7185 1275 9435

Diğer Asayiş Olayları 177 548 169 318 187 468 587 643 305 705 261 536 839 1491 1139 1726

Genel Toplam 789 3551 818 4008 1455 5763 1918 8374 1977 10656 1499 4128 4733 15338 5625 16206

 

 

2. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in;

– İstanbul Defterdarlığına ne zaman atama yapılacağına,

– Bakanlığın merkez ve taşra denetim elemanı sayısına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/805, 823)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçtüzüğün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sn. Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Zeki Ergezen

Bitlis

Ülkemiz mali kriz içinde bulunurken, vergi gelirlerinin yüzde 40 ının toplandığı İstanbul ilimize bir yıldır neden Defterdar atanamamıştır? Vekâleten çalışan insanlarla vergi gelirlerini nasıl artıracaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMMİçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sn. Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Zeki Ergezen

Bitlis

Bakanlığınızda kaç tane merkez, kaç tane taşra denetim elemanı vardır? 1999 yılı içerisinde ne kadar rapor düzenlediler, ne kadar vergi farkı çıkardılar? Bu denetim elemanları % kaç kapasiteyle çalışmaktadırlar?

T.C. 19.11.1999

Maliye Bakanlığı

Personel Genel Müdürlüğü

Sayı: B.07.0.PER.0.16.KOOR/91363-7-52674

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 5.11.1999 tarih ve 2562 sayılı yazısı.

Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen’in 7/805ve 7/823 esas nolu soru önergelerine ilişkin cevaplarımız aşağıda sunulmuştur.

1. 7/805 numaralı soru önergesine ilişkin;

Ülkemiz vergi gelirlerinin yüzde 40’ının toplandığı İstanbul İli, Bakanlığımız için önemli bir yerdir. İstanbul’daki Bakanlığımız Teşkilâtı üzerine düşen görevleri özveri ve başarı ile yerine getirmektedir. Bununla birlikte İstanbul Defterdarlığına asaleten atama yapılacaktır.

2. 7/823 numaralı soru önergesine ilişkin;

Bakanlığımızda 595 Merkez Denetim Elemanı, 2167 de Taşra Denetim Elemanı mevcuttur.

Merkez Denetim Elemanlarından vergi inceleme yetkisine haiz olanların fiili sayısı; Maliye Müfettişi 58, Hesap Uzmanı 238, Gelirler Kontrolörü 213 olmak üzere toplam 509’dur.

– Taşra Denetim Elemanı olup, vergi inceleme yetkisine haiz olan Vergi Denetmeni sayısı ise 1757’dir.

Merkez Denetim Elemanlarınca 1.1.1999 tarihinden itibaren 3 401 adet vergi inceleme raporu düzenlenmiştir. Bu süreye ilişkin incelenen matrah toplamı: 308 482 467 011 049 TL, bulunan matrah farkı toplamı ise 422 431 055 004 650 TL.’dır.

Vergi Denetmenlerince 1.1.1999-31.8.1999 tarihleri arasında 28 815 adet vergi inceleme raporu düzenlenmiştir. Bu süreye ilişkin incelenen matrah toplamı: 528 033 952 000 000 TL bulunan matrah farkı toplamı ise 140 952 370 000 000 TL.’dır.

Merkez ve Taşra Denetim Elemanları görevlerini başarılı bir şekilde sürdürmektedirler.

Bilgilerinize arz ederim.

Sümer Oral

Maliye Bakanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.