Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 16

 

16 ncı Birleşim

9 . 11 . 1999 Salı

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesinin üzerinden onbeş gün geçmiş olmasına rağmen İçişleri Bakanının bugüne kadar TBMM’yi bilgilendirmediğine, grupların da bu konunun vahameti hakkında bildiklerini, duyumlarını tam anlamıyla dile getirememenin rahatsızlığını duyduklarına ilişkin konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan’ın, terör olayları ve Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş’un, YÖK’e ve üniversitelerde yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Marmara depremi sonrası afet bölgesindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin (2/87) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/51)

2. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli’nin İl Olması Hakkında Kanun Teklifinin (2/97) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına, Genel Kurulun 15 Kasım 1999 Pazartesi günü saat 15.00’te toplanmasına ve 10 Kasım 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (10/73, 74) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, TBMM Lojmanları hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/178) ve TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in cevabı

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa Merkez ve köylerindeki öğretmen ve okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Hilvan İlçesinin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182)

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İline enerji alanında yapılan hizmetlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/183) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde sağlık alanında yapılan hizmetlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/184) ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İlinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/185) ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek Devlet Hastanesinin uzman doktor ve personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanında sözlü soru önergesi (6/186) Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

8. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde içme suyu amaçlı yapılan tesis ve kuyu sayısına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/187)

9. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde yapılan köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

10. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli İli Ovacık İlçesi Söğütlü Köyünde güvenlik güçlerince öldürüldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/189) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

11. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun Kıbrıs görüşmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/190)

12. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya Ovaları Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/192) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

13. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in depremzedeler için İstanbul Valiliğince başlatılan yardım kampanyasında toplanan paraya ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/193)

14. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarım ve Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu üyeleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/194)

15. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/195)

16. – Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber’in, Edremit’e zeytinyağı borsası kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/196)

17. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, şeker pancarı alımı ve satışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/197)

18. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, YAY-SAT A.Ş. ve Birleşik Basın Dağıtım A.Ş.’nin dağıtım tekeli oluşturdukları iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/198)

19. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, ilköğretim okullarında idareciler tarafından velilerden para talep edildiği iddiasına ve dergi ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/199) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

20. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 57 nci Hükümet döneminde bütçeden İstanbul büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerine aktarılan para miktarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

21. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınmasını sağlamaya yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/201)

22. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek SSK Dispanserinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/202) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı

23. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Hilvan İlçesine bir merkezi trafo kurulup kurulmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/203) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

24. – Giresun Milletvekili Hasan Akgün’ün, fındık stoklarına ve alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/204)

25. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, ÖSS Sınavına giren bazı öğrencilerin itirazlarına ve YÖK Başkanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru ve önergesi (6/205) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

26. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Gaziantep-Dülükbaba ormanından geçirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/206)

27. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Dülükbaba ormanından geçirilmesinin neden olacağı zararlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

28. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da yapılacak olan tüp geçide ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/208)

29. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, Emlak Bankasının yapmış olduğu Sinanoba ve Mimaroba konutları girişine yapılacak üst geçide ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)

30. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da meydana gelen hamsi balığı zehirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/210)

31. – Ordu Milletvekili Hasan Fehmi Konyalı’nın, Ordu İli ve Fatsa İlçesi Devlet hastanelerinin baştabiplerinin görevden alınış nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/211)

32. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısının Rusya ziyaretine ve “Mavi Akım” Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)

33. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, hayvancılığın canlandırılması için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/213)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, devamsızlık nedeniyle sınıfta kalmış imam hatip lisesi son sınıf öğrencilerinin durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/514)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, genel ve katma bütçeli daireler ile yerel yönetimlerin kestiği para cezalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/532)

3. – İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun, köprü geçiş ücretlerine yapılan son zamma ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/539)

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, ÖSS sınav ve sonuçlarında yaşanan kargaşaya ve meslek lisesi mezunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/543)

5. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Marmara depreminde haberleşmenin sağlanamaması ve bundan sonra alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/544)

6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Belediyesinin burs verdiği öğrencilerde aradığı kriterlere ve İETT çalışanlarının maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/553)

7. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;

– Deprem Bölgelerinde yıkılan binaların inşaatlarında çalışmış mühendisler hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Deprem bölgesinde hasar gören binalara, ölen, yaralanan ya da kaybolan kişilere ve yapılan yardımlara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/555, 562)

8. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün Bandırma’dan merkeze taşınıp taşınmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/565)

9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yedinci ve sekizinci beş yıllık kalkınma planlarının uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/600)

10. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, trafikte far ayarlarının denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/616)

11. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Ankara İli Ayaş İlçesinde Emniyet Müdürlüğü teşkilâtının ne zaman kurulacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/622)

12. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye İli Düziçi İlçesinde sulama kuyularının elektriklerinin borç nedeniyle kesilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/625)

13. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Polis Lojmanı inşaatına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/643)

14. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, pancardaki kota uygulamasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/644)

15. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli Şeker Fabrikası arıtma tesisi projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/648)

16. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı Organize Sanayi Bölgesi ile Patnos Küçük Sanayi Sitesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/651)

17. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, pamuk üreticisinin sorunlarına ve pamuk taban fiyatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/655)

18. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Bandırma-Balıkesir, Balıkesir-İzmir arası raylı otobüs sisteminin ve Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi için bir yük istasyonunun kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Uluştarma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/662)

19. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın 54-56 ncı hükümetler döneminde göreve başlayan işçi ve memurların bakanlıklara göre dağılımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/663)

20. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Marangozlar, Mobilyacılar ve Keresteciler Sanayi Sitesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/665)

21. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Organize Sanayi Bölgesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/667)

22. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Havalimanı bina ve otopark inaşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/705)

23. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Konya İlinin A tipi sivil havaalanı ihtiyacına ve Konya-Ankara arası hızlı tren projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/724)

24. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, DHMİ’ne bağlı bazı havaalanlarında yapılan inaşaatlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/790)

VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 22 arkadaşının, Bağ-Kur’un içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Cemil Çiçek, son günlerde kamuoyunun gündemine getirilen din projesine,

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya, pamuk üreticilerinin sorunlarına,

Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman da, Cumhuriyetimizin 76 ncı yıldönümüne;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, (6/191) esas numaralı sözlü soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Adalet Komisyonunda boş bulunan ve MHP Grubuna düşen bir üyelik için, İstanbul Milletvekili Mehmet Gül grubunca aday gösterilerek seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1 inci sırasında bulunan, 176 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri, hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Anti-Personel Mayınların Kullanılmaması ve Ortak Sınıra Yakın Bölgelerdeki Anti-Personel Mayınların Temizlenmesi veya İmha Edilmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının (1/488)(S.Sayısı: 130),

3 üncü sırasında bulunan, Kuzey Atlantik Konseyine Taraf Devletler ve Barış İçin Ortaklık Programına Katılan Diğer Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının (1/299)(S.Sayısı: 128),

4 üncü sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Deniz Haberleşmesi Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının (1/275)(S.Sayısı: 132),

5 inci sırasında bulunan, Inmarsat Gemi Yer İstasyonlarının Karasularında ve Limanlarda Kullanılması Uluslararası Anlaşmasına Katılmamızın (1/294)(S.Sayısı: 133),

6 ncı sırasında bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Kuruluş Yasası ve Sözleşmesi ile Bunlara İlişkin Nihai Kararlar, Tavsiye Başlıklı Belge ve İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının (1/334)(S.Sayısı: 129),

7 nci sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Telekomünikasyon Uluslararası Örgütüne (INTELSAT) İlişkin Anlaşmada Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının (1/276)(S.Sayısı: 144),

8 inci sırasında bulunan, Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasası Beşinci Ek Protokolünün Onaylanmasının (1/281)(S.Sayısı: 145),

9 uncu sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının (1/288)(S.Sayısı: 147),

10 uncu sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Anlaşması ve Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının (1/287)(S.Sayısı:146),

11 inci sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının (1/289)(S.Sayısı: 148),

12 nci sırasında bulunan, Motorlu Taşıtlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının (1/277)(S.Sayısı: 91);

Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, görüşmeleri sonrası yapılan açıkoylamalar neticesinde kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

9 Kasım 1999 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.00’da son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

Tevhit Karakaya Şadan Şimşek

Erzincan Edirne

Kâtip Üye Kâtip Üye

Cahit Savaş Yazıcı

İstanbul

Kâtip Üye

 

 

No. : 21

II. – GELEN KÂĞITLAR

5.11.1999 CUMA

Kanun Hükmünde Kararname

1. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/575) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.1999)

Teklifler

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal ve 21 Arkadaşının; Kahramanmaraş’da Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/342) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.1999)

2.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin ve 15 Arkadaşının; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/343) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.11.1999)

 

No. : 22

8.11.1999 PAZARTESİ

Raporlar

1. – Avrupa Petentlerinin Verilmesi ile İlgili Avrupa Patent Sözleşmesi ve Eklerine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı: 190) (Dağıtma tarihi: 8.11.1999) (GÜNDEME)

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 1998 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/4) (S. Sayısı: 195) (Dağıtma tarihi: 8.11.1999) (GÜNDEME)

3. – Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/548) (S. Sayısı: 197) (Dağıtma tarihi: 8.11.1999) (GÜNDEME)

 

 

 

No. : 23

9.11.1999 SALI

Rapor

1. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı: 198) (Dağıtma tarihi: 9.11.1999) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

9 Kasım 1999 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Bu arkadaşlarımdan ilki, terörle ilgili bir konuşma yapacak; ancak, ben, Yüce Meclisinizi bilgilendirmek istiyorum.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesinin üzerinden onbeş gün geçmiş olmasına rağmen İçişleri Bakanının bugüne kadar TBMM’yi bilgilendirmediğine, grupların da bu konunun vahameti hakkında bildiklerini, duyumlarını tam anlamıyla dile getirememenin rahatsızlığını duyduklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 21 inci Yüzyılı kucaklayacak 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin siz saygıdeğer üyelerinin, kirli ve karanlık ilişkilerin aydınlatılmasının demokrasimizin ve hukuk devletimizin yüzakı olacağına inancın takipçisi olmanız kıvancıyla yaşıyoruz. Hal böyle olunca, hükümetin önemli konularda bilgi vermemesinden de rahatsız olmanız kadar doğal hiçbir şey olamaz.

Sayın milletvekilleri, onbeş gün önce, bu kürsüden söz verdiğim sayın milletvekillerinin müşterek temennisi, haince bir saldırı sonucu hayatını kaybeden değerli bilim ve ilim adamı, dürüst siyasetçi merhum Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın katillerinin vakit geçirilmeden bulunmasıydı.

Muhterem üyeler, gündemdışı söz alan sayın milletvekilleri, millî irade kürsüsüne laf olsun diye çıkmaz, buraya, seçmene selam vermek için gelmez, buzun üzerine yazı yazmak için de hiç uğraşmaz; ülkenin önemli konuları hakkında Yüce Meclisi bilgilendirir, ilgilendirir; yürütmenin dikkatini çeker; hükümetin de konular üzerinde hassasiyetle duracağına inanır ve inancını da kaybetmek istemez; ancak, menfur saldırı hakkında bugüne kadar bilgilendirme olmamıştır. Hükümetin Sayın İçişleri Bakanı, hâlâ Yüce Meclisi bilgilendirmeyip ilgilendirmemiştir. İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre de, gruplar, bu konunun vahameti hakkında bildiklerini, duyumlarını tam anlamıyla dile getirememenin rahatsızlığı içindedir. Hükümeti uyarmaya çalışacak sistem işletme imkânı bulamamıştır gruplar. Bu arada da, dışarıdan, hiç alakası olmayan insanlar sürekli konuşup, Türkiye’yi yanlış yönlendirmeye çalışıyorlar; bu konuyu bilgilerinize sunuyorum.

Saygılarımla efendim. (Alkışlar)

Gündemdışı ilk söz, terör olayları ve merhum Ahmet Taner Kışlalı’ya yapılan menfur saldırıyla ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan’a aittir.

Buyurun Sayın Durhan. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan’ın, terör olayları ve Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesine ilişkin gündemdışı konuşması

NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; eski parlamenter, Kültür eski Bakanı ve gazeteci yazar Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybetmesi üzerine gündemdışı bir konuşma yapmak amacıyla söz almış bulunuyorum. Bu konuşmayı, olayın hemen akabinde yapmayı düşünerek hazırlamıştım; ancak, gündemin yoğun oluşu sebebiyle konuşmamı bugün yapmam nasip oldu; ben de, o günkü hazırladığım şeklini bozmadan, konuşmamı yapacağım.

Yeniden, Türkiye’nin en önemli, hatta bütün diğer önemli meselelerine kaynaklık etmiş bir büyük derdi, terör gündemine döndük. Her zaman olduğu gibi ağıtlar yakacağız, feryat figan, sağa sola saldıracağız, yeldeğirmenlerine saldıracağız; bir gün deprem olacak, grizu patlayacak veya bunlardan daha önemlisi, askerliğini yapmadığı için Tarkan’ın vatandaşlıktan çıkarılması gündeme oturacak; işlenen bu cinayet de diğer kayıplarımızın arasında, teröristlerin veya kim iseler, onların da cinayet koleksiyonlarının içinde yerini alacak. Ölüm yıldönümlerini beylik laflarla, göstermelik üzüntü ve sahte sevgi sözleriyle yad ettikten sonra, günlük, zevki sefa içindeki hayatımıza büyük bir gönül rahatlığı içinde döneceğiz.

Yıllardan beri kartopu gibi büyüyerek gelmiş ve 57 nci hükümetin de sırtına taşınması zor bir kambur olarak yüklenmiş ekonomik sıkıntılarımız, milyonlarca işsizin, milyonlarca fukaranın tek mönüsü ekmeğe zammın, gelir dağılımındaki bozukluğun, ne zaman başladığı ve ne zaman biteceğiyse hiç bilinmeyen enflasyonun ve saymakla bitirilmeyecek bütün ekonomik ve sosyal meselelerimizin tek sebebi, bütün kurumlarıyla işletmek için herkesin yoğun bir çaba sarfettiği demokrasinin, aksine, dünden daha da geriye gitmesine, insan haklarının daha fazla çiğnenmesine, hukukun biraz daha geri plana itilmesine sebep bu terör belasının, bugün tekrardan ve hatta meşrutiyet öncesinden ele alınarak sağlıklı bir şekilde araştırılıp, tahlilinin yapılması, sağ veya sol pencereden değil veya herhangi bir dinî, siyasî bakış açısından bakmaksızın, acıyı, ıstırabı, fukaralığı, ezilmişliği ve hor görülmeyi kaderi gibi gören şu mazlum milletin arzu ve istekleri doğrultusunda yaparak, bu beladan bu milleti bir an önce kurtaracak çözüm teklifleriyle, bütün tarafların birleşip, güç birliği yapmasının zamanı çoktan geçmektedir. Bunu başaramadığımız takdirde, yarın, hoş görünmeye çalıştığımız veya hakkını savunduğunu sandığımız taraflar da olmayacak.

Bugün, bir defa daha yüreklerimizin acıyla dolduğu bu elim olaydan sonra, evladını, babasını, kocasını, kardeşini, yakınlarından birisini kaybetmiş, her görüşten çevrenin bu acıları aynıyla yaşadığını, onların da insan olduğunu, onların ailelerinin de, yıllardır, kayıplarının katillerinin bir gün bulunup, hesap vereceğinin hayaliyle avunduklarını düşünmemiz gerekiyor. Eğer, gerçekten, Ahmet Taner Kışlalı’nın, Uğur Mumcu’nun, Bahriye Üçok’un ve diğer yetişmiş vatan evlatlarının alçakça saldırılarda hayatlarını kaybetmelerinden rahatsızlık duyuyorsak, hesap sormanın ve hesap vermenin saf, temiz milyonların sloganlarında kalmasını istemiyorsak, geriye dönüp, hayatını kaybetmiş; ama, bugün hâlâ katilleri bulunamamış, hangi görüşten olursa olsun, bütün insanlarımızı hatırlayarak, hepsine birden sahip çıkmazsak, bu kısır döngü böylece sürüp gidecektir. O zaman da, bizim bu bağnazlığımızı çok iyi kullanan katiller, işte böyle ihtiyaç duydukça, aramızdan birilerini seçerek... cinayetlerini işlemeye devam edeceklerdir. Bizler de, farkında olarak veya olmayarak, bunlara, böyle fırsatları hazırladığımızı bilmeden, kaybettiklerimizin acısıyla, boşluğa, avazımız çıktığı kadar bağırdıktan sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin efendim.

NAMIK HAKAN DURHAN (Devamla) –... sesimiz kısılınca, susup, şaşkın ve çaresiz, katillerin gelecek tezgâhlarına alet olmaya devam ederiz.

Şimdi sormak istiyorum: Malatya Belediye Başkanı merhum Hamit Fendoğlu’nun ölümünü neden ağzımıza almıyoruz?.. (MHP sıralarından alkışlar) Aralarında babam Alişan Durhan’ın da bulunduğu faili meçhul cinayetleri neden sorgulamıyoruz?.. (MHP ve FP sıralarından alkışlar) Bu cinayetlerin hepsine bir bütün olarak bakmak ve tümünün altındaki esrar perdesinin kaldırılması için, bir ve beraber olarak çaba ve gayret sarf etmek zorundayız.

Bunu yapamadıysak ne olur; bugün, bunu yapamazsak, işte bu güçler, bir gün senin, bir gün benim yanımdaymış gibi görünerek, cinayetlerini pervasızca sürdürmeye devam edeceklerdir, bizi de bu cinayetlerine suç ortağı yaparak. Evet, eğer, yazar, çizer, medyacı, sanatçı, sanayici, orta sınıfı, fukarası, sendikacısı, artık, aklınızı da vicdanınızı da hatırlayıp, bunların refakatinde, eğer gerçekten samimiysek ve gerçekten Türkiye’de terörün bitmesini istiyorsak, hangi taraftan kime yapıldığına bakarak tavır koymak yerine, terörün kaynağı neresi olursa olsun, hedefi kim olursa olsun topyekûn karşı koymak ve tavır almak mecburiyetindeyiz.

Gelecekte, herkesin güven içinde yaşamasını sağlamak için; herkesin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gelişip güçlenmesi için zihninde geliştirdiği fikirlerini hür bir şekilde ifade edebilmesi için, yeni nesillerin, bizim ve bizden önceki neslin aynı acıları ve endişeleriyle yaşamaması için; geri kalmışlıktan ve fukaralıktan kurtulmamız için; işsizliğin ve enflasyonun ortadan kaldırılması için; bozulan sosyal dengelerin düzeltilmesi için, ekonomik kalkınmanın başarılması için; demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla işler hale gelebilmesi için; insan haklarının korunabilmesi ve insanların piyon olmaktan çıkıp, insan olduklarının şuuru içinde yaşayabilmesi için; hukukun, ismiyle değil, manasına uygun korunup uygulanabilmesi için; kısacası, çağdaş bir ülkenin, çağdaş vatandaşları seviyesine ulaşabilmek özlemi içindeysek, bu belayı, yani, terörü Türkiye’nin gündeminden çıkarmak zorundayız.

BAŞKAN – Sayın Duran, toparlayın lütfen.

NAMIK HAKAN DURHAN (Devamla) – Bunu sağlamanın tek yolu da, kendisini sorumlu addeden ve bu kayıplardan gerçekten üzüntü duyup, rahatsız olan herkesin, yukarıda belirttiğimiz gibi, birlik ve beraberliği sağlamak, boyunlarının borcudur. Gelin, bunu başaralım, katillerin, hem bizi öldürmesine hem de bize dostmuş gibi davranmasına, yaklaşmasına fırsat vermeyelim.

Yirmiiki senedir, bütün aile efradıyla bu acıyı bizzat yaşamış birinin feryadına, bu acıyı yaşamış bütün ailelerin adına, yarınlarda da kimsenin yaşamaması için kulak verin ve lütfen, bu konuya, bu boyutuyla da bakın.

Saygılarımla. (MHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durhan.

Gündemdışı ikinci söz, YÖK ve üniversitelerde yaşananlarla ilgili olarak söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğmuş.

2. – Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş’un, YÖK’e ve üniversitelerde yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye gündemini oluşturan her olay, içbarışımızı ve istikrar arayışımızı tehdit mahiyetini taşımaktadır. Ekonomide ve uluslararası ilişkilerimizde yaşanan sıkıntılar bir yana, ülke içerisinde asıl tehdit, toplumsal olaylarda yaşanmaktadır. Bunlardan sadece birisine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Üniversitelerimizde meydana gelen öğrenci olaylarını görmezlikten gelmek veya basite alıp, geçiştirmek büyük bir yanılgı olur. Aydınlığın ve bilimin merkezi olması gereken üniversitelerimizde yaşananlar çağdaş eğitim anlayışıyla uyuşmamaktadır. Bilimsel keşiflere imza atmasını beklediğimiz üniveristelerde, neredeyse her gün, bir öğrencinin, bir öğretim üyesinin veya bir araştırmacının hak mahrumiyetine imza atılmaktadır. Öğrencinin kılık kıyafetiyle, yüzüğüyle, uzun saçıyla, küpesiyle veya başörtüsüyle uğraşmanın çağdışılığı bir tarafa; düşünen beyinlere âdeta zincir vurulmak istenmektedir. Öğrenciler arasındaki gerginliğin, kutuplaşmanın ve çatışmaların temel anlayışını bu durum açıkça ortaya koymaktadır.

Bir örnek olarak; İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusunun deprem sonrası gördüğü hasar sebebiyle can güvenliklerinin olmadığını bir televizyon kanalında ifade eden iki öğrencinin, sadece bu nedenle, üniversite senatosu tarafından okullarından atılması, YÖK’ün mantığının bir başka boyutunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu olay, demokrasiye ve bilime düşmanlık damgasını taşıyan ve hukukdışılığın açık bir örneğidir. Yine, bu, sadece YÖK’ün değil, ülkenin ayıbı sayılmaktadır. Bu anlayış, İskenderun’da işlenen işkence ayıbıyla ne kadar örtüşmektedir?!

İstanbul Üniversitesi Senatosuna; yetkisini ve maksadını aşarak bildiri yayınlayacağına, cumhuriyetin temel ilkeleri arkasına sığınarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek olan kanun tasarılarını denetlemeye kalkışacağına, hukukun ve bilimin gereğini yaparak, topluma örnek olmalarını tavsiye ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Üniversitelerimizdeki bütün olumsuzlukların müsebbibi ve sorumlusu, ideolojik yapılanmasından dolayı, Yüksek Öğretim Kurulunun anlayışıdır. YÖK, uygar, çağdaş normların ülkemizin öğretim kurumlarında yaşama geçirilmesine engel olmamalıdır.

Ayrıca, başta YÖK olmak üzere, hiçbir kurumun, kişinin veya kesimin milletimizin değerleriyle, inançlarıyla alay etmesine, onları çağdışı göstermesine hakkı yoktur. (FP sıralarından alkışlar)

Bu ülkede, farklı ideolojilerin faaliyetleri gibi, elbette irticaî faaliyetler de vardır; ancak, tek başına tehlikeli olan, sadece dinî motiflerle süslenen irtica değil, en tehlikeli olan, sistem kaynaklı irticadır.

Türkiye’nin çağdaş dünyayla bütünleşmesini engelleyen, ülkenin demokrasiye yönelen rotasını değiştirmek isteyen, içbarışımızı tehdit eden, bozan her eylemin, her hareketin adı irticadır, fitnedir, gericiliktir ve tehlikelidir. Asıl karanlığa ve geriye dönüş, bu çabalara prim vermektir. Bilime, sanata, hatta spora dahi ideolojik pencereden bakan bir zihniyet irtica değil de nedir?! Bu yapısal tehdit, sadece ve sadece aydınlarımıza ve bilim adamlarımıza değil, sanatçılarımıza, siyasetçilerimize, siyaset kurumlarına, dindarlarımıza, kısacası, toplumsal barışımıza ve geleceğimize yöneliktir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Devamla) – Çok basit bir örnek olması bakımından ifade etmek istiyorum. Geçen hafta, televizyon kanallarından birinde, sanatçı Mahsun Kırmızgül’e karşı kullanılan bir şantaj bandından görüntüler veriliyordu. Gerçi, programa telefonla katılan değerli milletvekili arkadaşımız Mehmet Gül Bey, şantajın amacını güzel yorumlarıyla ifade ettiler; kendisini bu kürsüden tebrik etmek istiyorum. Gerçekten, Mahsun Kırmızıgül, etnik kökeniyle değil, doğulu olmasıyla değil; sesiyle, sanatıyla, kişiliğiyle, en önemlisi, barışa hizmet eden yorumlarıyla topluma mal olmuş önemli yıldız bir sanatçımızdır. Bu şantaj, Kırmızıgül’ün şahsına değil, bu anlayışına ve hizmetine yönelik olmuştur; çünkü, kavga, çatışma, düşmanlık ve kandan beslenenlerin en büyük korkuları, barıştır.

Muhterem arkadaşlar, bölünme ve irtica tehlikesi bahane edilerek, sistemimizin karşı karşıya bulunduğu bunalım daha fazla örtbas edilemez. Kendi konumlarından ve demokrasiden korkup sistemin arkasına sığınanlar, toplum içinde ciddî bir güven ve kriz bunalımına sebep olmaktadırlar. Bunun için, önce, buna engel olmak, farklı toplumsal kümeleri kendi aralarında ve devletle barış ve eşitlik temelinde buluşturmak ve böylece, Türkiye’yi, barış, güven ve istikrar içinde yaşanır bir ülke yapmak, en başta, Parlamentomuzun ve siyasîlerimizin en acil görevleri arasında yer almalıdır.

Türkiye’nin ihtiyacı olan, demokratik bir devlet anlayışıdır.

BAŞKAN – Sayın Erdoğmuş, toparlar mısınız efendim.

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Devamla) – Çünkü, özgürlükçü demokrasi anlayışıyla hareket eden bir devlet, günümüzde, karşımıza çıkacak önemli bir sorun olan gerilimi çözecek tek seçenektir.

Sayın Başkanıma, hoşgörüsünden dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğmuş.

Gündemdışı üçüncü söz, 17 Ağustos 1999’da Marmara Bölgesinde meydana gelen afet sonrası gelişmeleri değerlendirmek üzere söz isteyen, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

3. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Marmara depremi sonrası afet bölgesindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, geride kalanlara başsağlığı, yaralananlara acil şifa ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, konuşma imkânı verdiği için, Muhterem Başkana da teşekkürlerimi arz ediyorum.

Muhterem üyeler, deprem, hepinizin bildiği gibi 17 000 ölü, 44 000 yaralıyla büyük bir felaket olmuştur Marmara Bölgesi için. Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi -hem iktisadî hem sosyal- her bakımdan büyük bir felakete uğramıştır.

Son rakamları arz ediyorum:

Çadırlar; 113 923 çadır var; takriben, bu çadırlarda 500 bin civarında insan yaşamaktadır. Bölgede, kış, yağmur ve soğuklar dolayısıyla, tabiî, şartlar kötü. Kışlık çadır 18 811 adet var. Siparişle gelecek olan, bundan sonra gelmesi beklenen 28 000 çadır var; gecikmiş bir sipariştir, ifade edeyim.

Prefabrik konut inşaatı; planlanan 34 600, teslim edilen 1 896, teslime hazır 3 700 adet ve inşa halinde de 28 900; yani, 29 bin konut var; bunların da, kasım sonuna yetişmesi hedef alınmış; ama, Sayın Başbakanın bugün açıklaması vardı: “Bir kısmı yetişir. Japonya’da da dört ayda yetişti” dedi. Demek ki, kasım sonuna yetişmeyecek. Halkın hali haraptır kışta, soğukta, yağmurda ve gelmekte olan karda.

Bölgede, tabiî, büyük hasar oldu. Ağır, orta ve hafif hasar olmak üzere 213 843 ev hasar gördü, yıkıldı. 213 800 aile depremin afetini konutlarında yaşadı, 30 540 aile de depremin afetini işyerlerinde yaşadı. Yıkılan, ağır hasar, orta hasar ve hafif hasar gören 30 540 işyeri var. Toplam 244 000 işyeri ve konut; yani, akılda kalması için söyleyeyim, yuvarlak hesap 250 000 aile depremde perişan oldu. Tabiî, konu komşusu, akrabası; yani, sosyal yönden felaketi ayrıca söylüyorum.

Peki, hükümet bunlar için ne yapıyor? Hükümetin bugüne kadar yaptığını, bugün, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili Bakan açıkladı. Bugüne kadar, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan yapılan yardım 22 600 000 000 000 lira; yani, 244 000 aileye böldüğünüz zaman, aile başına 92 milyon lira yardım yapılmış! İşte, gülünç rakam ortada; yani, yapılan yardımın boyutu bu.

Peki, bölgede kalıcı konutlarla ilgili faaliyet var mı; henüz bir şey yok. Kâğıt kalem çalışmaları devam ediyor. Bir hafta sonra üç ay dolmak üzere. Bu insanların kalıcı konutları, daimî meskenleri ne zaman yapılacak belli değil. Bakanlık “Mart 2000 yılında ihale edeceğim” dedi. Demek ki, bölge halkı, en azından 500 000 kişi, 1 milyona yakın nüfus, 2000 yılının sonuna kadar çadırlarda, barakalarda ömrünü geçirecek! Bu, bölge için fevkalade ikinci ağır bir felakettir, sosyal felakettir, bölgenin şartları için söylüyorum. Kalıcı konutlarda henüz bir hareket yok.

İşyerleri için bir yardım var mı; yok. İşyerlerinden 30 000’i yıkılmış, orta hasar veya ağır hasar görmüş. Yapılan yardım, işyeri başına sadece 500 milyon lira! Çerez parası; yani, dükkân yıkılmış, mağaza yıkılmış, atölye yıkılmış, fabrika yıkılmış, 500 milyon lira yardım; ne yapar?!.. Tezgâhta malı gitti, depoda malı gitti; dişçiyse, makineleri gitti, doktorsa tezgâhları gitti; esnaf ve sanatkârsa, makineleri gitti... Sadece 500 milyon lira!.. Başka yardım var mı; yok. Bu işyerleri nasıl inşa edilecek; kim inşa edecek; işletme sermayesi nasıl takviye edilecek? Bölgede, esnaf, hem sermayesini kaybetti hem de dükkânını kaybetti. Mal alamıyor; bölgeye kimse mal vermiyor, bölgenin çekleri, afet bölgesidir diye kabul edilmiyor ve aynı zamanda, esnafın borcu var, sanatkârın borcu var, işadamının borcu var; çeklerini ödeyemiyor, hepsi icrada, hepsi hapse girecekler. Bu da ayrı bir sosyal felakettir; bunu ifade ediyorum.

Geçtiğimiz 24 Ekimde, bölgede, bütün esnaf odaları bir araya geldiler. Ben, Sakarya’dakine katıldım; hepsinde, dört ilde de var bu. Sakarya Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliği toplantı yaptı; 50 000 esnaf, binlerce esnaf bir arada; TESK Genel Başkan Yardımcısı da oradaydı. Esnaf köpürüyor; Sayın Başbakan “5-6 milyar yardım yapacağız” dedi afet haftasında; bir kuruş yardım yok!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim, devam edin.

CEVAT AYHAN (Devamla) – 24 Ekime kadar 2 trilyon yardım yapılmış; 30 000 esnafa böldüğünüz zaman, esnaf başına işyeri yıkılan esnafa- 65 milyon yardım var; 65 milyon!.. Sakarya için, bu yardım 52 milyon!..

Değerli arkadaşlar, deprem felaketi var... Tabiî, Türkiye’de felaket çok. iktisadî felaket var; hükümet, para bulamıyor; çünkü, bütçede 21 katrilyon faize ayrılmış; vatandaşa para yok, hizmete para yok... Türkiye’de sosyal felaket var, gelir dengeleri bozulmuş; Türkiye’de, hukukla ilgili, insan haklarıyla ilgili birtakım sıkıntılar yaşıyoruz. Benden önce konuşan iki arkadaşımız bunu dile getirdiler. Bakın, bugün, Türkiye’de, hukuk adına baskı yapmak isteyenler var. Çok şükre şayandır ki, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Yargıtay Başkanı, insan haklarının, demokrasinin yerleşmesi için mühim beyanlarda bulundular; ama, bazı başka yetkililer de, hukuku daraltıcı, hürriyetleri daraltıcı istikamette tavırlar ortaya koyuyorlar, insanlara baskı yapılıyor, işkence yapılıyor ve gece yarısı evlerinden alınmak istenen insanlar var ve baskı yapılan gazeteciler var, iftirayla hapsedilen gazeteciler var, tevkif edilen insanlar var; bunlar kabul edilir şeyler değildir. Değerli arkadaşımız ifade etti; Türkiye’de sadece deprem yok; iktisadî deprem var, sosyal deprem var ve aynı zamanda da, temel hak ve hürriyetlerin üzerinde bir deprem var. Türkiye, inanıyorum ki, bunların hepsini aşacaktır; ama, hükümetin, basiretle, ferasetle bunun üzerine gitmesi lazım.

Hükümete, bir şeyi tekrar söylüyorum -bugün, komisyonda da söyledim- bu afetle ilgili sorumlu bir tek bakan olsun; başka ayakları olan bakan istemiyoruz; yani, 24 saat afetle yatan, afetle kalkan bir bakan olsun istiyoruz. Koalisyon içinde kargaşa var, uyuşmazlık var. Başta yapılması gereken, afetin ilk haftası, dışarıdan, içeriden, sadece ve sadece işi afet olan, rehabilitasyonu yönetecek olan bir bakandı; bunu, bugüne kadar ortada görmedik, bundan sonra da göreceğe benzemiyoruz ve afetle ilgili, depremle ilgili bu sancılar da giderek artıyor. Bunu, hükümet içinde de idrak eden arkadaşlarımız var; iktidar-muhalefet tefrik etmeden milletvekilleri de bunu görüyor. Valilerle bunu yapamazsınız; bürokratlar karar veremezler, siyasî irade lazım. Siyasî irade için de, hükümet içinden, münhasıran güçlü bir bakanın bu işi yönetmesi lazım. Ben, bunları ifade edeyim dedim.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın Bakanım, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Sakarya Milletvekilimiz Sayın Cevat Ayhan’ın yaptığı gündemdışı konuşma üzerine söz aldım. Özellikle, Bakanlığımı ilgilendiren bölümleri hakkında, siz değerli milletvekili arkadaşlarımı bilgilendirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 17 Ağustosta büyük bir deprem felaketi yaşadık. Bugün, bu deprem felaketiyle ilgili rakamlar ortaya çıktıkça, 17 Ağustosta yaşadığımız felaketin ne denli büyük boyutta olduğunu, şimdi çok daha iyi anlayabiliyoruz. Hakikaten, yaklaşık 230 000 dairenin ve işyerinin etkilendiği, az, orta veya ağır hasarlı olduğu büyük bir felaketi, milletçe, 17 ağustosta yaşadık. O günden bugüne kadar geçen zaman içerisinde, Hükümet olarak, özellikle deprem yaralarının sarılması konusunda yapılmış olan çalışmaları zaman zaman kamuoyuna aktardık.

Böyle büyük bir fekalet karşısında en önemli problem, hepiniz takdir edersiniz ki, önce barınma problemidir. Barınma problemiyle ilgili olarak, hükümetimiz, üç aşamalı bir çalışma yapmıştır. Bunun birinci ayağı olan çadırkentlerin oluşması, zaten, böyle büyük bir fekaletin arkasından bir mecburiyet olarak ortadadır ve o ayağı tamamlanmış ve geçilmiştir.

Bu aşamanın ikinci ayağı da bu insanlarımızın barınma probleminin giderilmesiydi. Önümüzün kış olması ve deprem felaketinin genişliği ve büyüklüğü de dikkate alındığında, kalıcı konutların hemen yapılamayacağını bilerek, geçici barınma problemini, bütün büyük fekaletlerde yapıldığı gibi, prefabrike konutların yapılarak geçilmesini öngören bir ikinci çalışmayı başlattık.

Bununla ilgili olarak, biz, Bakanlık olarak, başından beri kararlı davrandık ve özellikle yaklaşan kış şartlarında, orada, çadırlarda barınmak zorunda kalan insanlarımızın feryadını, taa ağustos ayının sıcaklığında hissederek, doğru bir teşhisle, yerinde bir kararla, barınma problemini prefabrike konutlarla aşabileceğimizi ifade ettik; 18 Eylülde, yani depremden hemen bir ay sonra ihalelerini, 21 Eylülde de firmalarla mukaveleleri yaptık ve bunların, özellikle yapılacağı alanlarla ilgili olarak da çok geniş bir çalışma yaptık; bugün, şu anda, 71 ayrı alanda bu konutların yapımı süratle devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, biz geçici barınma problemini önemsiyoruz. Çünkü, biraz önce sayın milletvekilimin de işaret ettiği gibi, bölgede, çadırlarda barınmak zorunda kalan ve şimdi, kasım ayıyla birlikte soğuyan hava ve bölgenin de yağışlı olması dikkate alındığında, zor şartlar altında hayatını devam ettirmek zorunda kalan bu insanların bu problemini ortadan kaldırmayı önemsiyoruz ve onun için de canla başla çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şu anda bu prefabrike geçici iskân alanlarının oluşturulması yönünde, bu 71 ayrı alanda altyapı çalışmalarını sürdürüyoruz. Bugün, bu bölgelerde, aynı Ankara’nın altında olduğu gibi bir altyapı yapıyoruz; çünkü, bu alanların ileride değerlendirilebilme imkânı göz önüne alındığında, kalıcı altyapı yaparak, buraları, ileride değerlendirilebilir alanlar olarak belediyelerin istifadesine sunmak istiyoruz. Bu bakımdan, zor bir işe talip olarak bunların altyapı çalışmalarını başlattık. Bugün gelinmiş nokta itibariyle, şu anda bölgede altyapı çalışmaları yüzde 75 mertebesine gelmiştir; işin omurgası, beli kırılmıştır ve tahmin ediyorum, yaklaşık on gün sonra bölgedeki altyapı çalışmaları tamamen bitirilmiş olacaktır.

Şu anda, bölgede, Bakanlığımız tarafından yürütülen 25 862 prefabrike konutun inşaatı devam etmektedir ve bunun 15 754 tanesinin subasman betonu dökülerek subasmanı tamamlanmıştır. Zaten, zor olan kısmı burasıdır. Subasman seviyesine geldikten sonra montajı hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. Buna karşılık, üstyapısı, subasman üstü olarak, çatısı kapatılmış, bitmiş olan inşaat sayısı ise 9 950’dir; yani, 10 000 civarında prefabrike konutun çatıları kapatılarak işlemleri bitirilmiştir. Bu 10 000 civarındaki tamamlanmış olan prefabrike konutun 5 200 civarındakinin elektrik işleri tamamlanmış, yine 5 250 civarındakinin de su ve tesisat işleri tamamlanmıştır.

Bu tablo şu an itibariyle irdelendiğinde, işin zor olan kısmı, subasman seviyesine getirilme kısmı önemli ölçüde tamamlanmıştır. Ben, dün, gene bölgedeydim, cuma günü bölgedeydim; bütün alanları geziyorum, günü gününe takip ediyorum ve 72 ayrı alanı, hem altyapı hem üstyapı olarak, her akşam saat 7 itibariyle değerlendiriyorum. Aksaklık tespit ettiğimiz alana hemen ertesi günü intikal ederek, işlemlerin çabuklaştırılması ve problemlerin ortadan kaldırılması yönünde, yirmidört saat dahi gecikmeden olaya müdahale ediyoruz.

Şu andaki gidişat itibariyle söyleyeyim; Allah nasip edecek, inşallah, 30 Kasım itibariyle, Bakanlık olarak yürüttüğümüz 26 000 prefabrike konutun tamamını bitireceğiz. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Şu andaki inşaatın seyri, gidişi ve bizim takibimiz neticesinde çıkardığımız sonuç budur. Biraz önce size verdiğim rakamlar da bunu doğrular niteliktedir; çünkü, subasman seviyesine getirdikten sonra, günde yaklaşık 1 000 adet prefabrike konutu rahatlıkla teslim edebiliyoruz.

Değerli arkadaşlar -özellikle, sayın milletvekilimi ilgilendirmesi bakımından söylüyorum- bölgede, altyapısı en fazla hasara uğramış illerimizin başında Sakarya İlimiz gelmektedir; çünkü, depremin başından beri, su şebekesi tamamen felç olmuş, evlerine su götürülemeyen, kanalizasyon sistemi tamamen felç olmuş bir Sakarya var.

Bakanlar Kurulunda, Bakanlığım, bununla ilgili olarak görevlendirildiği andan itibaren, biz, konunun üzerine hızla giderek, insana en çok lazım olan içmesuyu temini yolunda 2,2 trilyon liralık ve bütün Sakarya’nın içmesuyu şebekesini yenileyecek bir projeyi hemen başlattık; çünkü, halihazır şebekeyi tamir ederek netice almak mümkün değildi. Tamir ettiğiniz bir boru, 10 metre ileriden patlıyor ve yapılan bütün çalışmalar neticesiz kalıyordu. Sayın Sakarya Belediye Sayın Başkanının bize ilettiği konu da tamamen bu şekildeydi. Bunu dikkate alarak, 2,2 trilyon liralık içmesuyu şebekesini üçe böldük, üç ayrı firmaya ihale ettik. Şu anda bölgede, üç ayrı firma, gece gündüz çalışarak içmesuyu şebekesi yenileme projesini sürdürmektedir. Ben, dün bölgedeydim; Sakarya’nın çok değerli Fazilet Partili Belediye Başkanı, iki mahallenin içmesuyunun tamamen yenilendiğini ve bu hızla, bu süratle devam ettirildiği takdirde de, bu problemin kısa sürede ortadan kaldırılacağını bize ifade etmiş ve teşekkür etmişlerdir.

Ayrıca, benim çok önemsediğim, kanalizasyonla ilgili daha önce hazırlanmış olan 32 trilyon liralık bir proje vardı. Hızlı karar verip, yine, hızlı hareket ederek, bu, 32 trilyon liralık önemli bir yatırımı kapsayan Sakarya İlinin kanalizasyonunun yenileştirilmesi projesini de, 32 parçaya bölerek, 32 ayrı ihaleyle, 32 koldan yapılması startını verdik. Şu anda, 18 firmaya ihaleler yapılmış, yer tespiti işlemleri de sürmektedir; tahmin ediyorum, yarın itibariyle, yer tespiti tamamlanmış ve müteahhitlerimiz, geride kalan ihaleler de tamamlanarak, orada, tam 32 ayrı koldan yapım faaliyetlerine süratle gireceklerdir.

Bu, ne demektir; bu, şu demektir: Sakarya İlinin, altyapısıyla, sıfırdan başlanarak, yeniden yapılıyor olması demektir.

Bu, ne demektir; bu, Sakarya’nın geleceğinin aydınlık olması demektir. Çünkü, altyapısı tamamen yenilenmiş Sakaryamızın -inşallah- üstyapısıyla beraber, ileride ümit vaat eden, insanların koşarak gelip yerleştiği ve 2 000’li yıllarda bir pilot il, bir cazibe merkezi haline geleceği manasına gelir.

Değerli arkadaşlar, kalıcı konutlarla ilgili olarak bilgi arz etmek istiyorum: Bizim, esas hedefimiz kalıcı konutlardır; çünkü, bütün bu yollar, esas itibariyle, kalıcı konutlara yönlenmiştir. Kalıcı konutlarla ilgili olarak şu tespiti yapmamızda yarar vardır: Değerli arkadaşlar, biz, 300 konut yapmıyoruz, 500 konut yapmıyoruz, 1 000 konut yapmıyoruz, 2 000, 3 000, 4 000, 5 000 konut yapmıyoruz; konuştuğumuz, onbinlerce konuttur. Bu onbinlerce konutu yapacağınız alan, öyle, hazırda sizi beklememektedir. Depremin hemen akabinde, bütün belediyelere, Bayındırlık Bakanı olarak yazı yazdım “bana yer gösterin, yer verin” dedim. Şu an itibariyle, bana yer verebilen bir tane belediye yoktur. Bu belediyeler de, büyük çoğunluk olarak, bölgede, Sayın Cevat Ayhan’ın partisine mensuplardır ve ağırlıklı olarak da belediyeler, o bölgede Fazilet Partili belediyelerdir. (MHP sıralarından alkışlar) Bana intikal ettirilmiş tek bir tane yer yoktur.

Bunu niye söylüyorum; bunu şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar: Gösteremezler, doğaldır; çünkü, böyle bir yer yoktur. Hiçbir belediyenin halihazırda üretiminde hazır bekleyen, 1 000’lik parselasyonu yapılmış, hemen üzerinde konut yapımına hazır böyle bir alan olması zaten beklenemez. Ben de, bakan olarak, zaten, belediyelerden böyle bir şey beklemiyordum; ama, ellerinde ne varsa, onu almak adına bunu yazmış ve istemiştim.

Değerli arkadaşlar, biz, Bakanlık olarak, aylardan beri bölgedeyiz, bölgede çok ciddî bir tarama yapıyoruz. Sayın milletvekilimizi ilgilendirdiği için söylüyorum; Sakarya İlimizde, belediyemiz ve üniversitemizle yaptığımız ortak çalışmalar neticesinde, Sakarya bölgesinin kuzeydoğusunda, MTA tarafından jeofizik ve jeoteknik araştırmaları yapılmış ve zemin mekaniği olarak sağlam olduğu ispatlanmış bir bölgede, yaklaşık, 15 000 konutun sığabileceği bir alanı belirledik. Bunun çevre planını, ben, bakan olarak geçen hafta onayladım ve bunun harita işlemlerinin ihalesini de İller Bankasına göndererek başlattım. Bugün itibariyle de, harita ihalesi İller Bankasında yapılıyor. İnşallah, bu akşam, firması belli olmuş ve bakan olarak bana verilen taahhüde göre de, 25 Kasıma kadar da harita çalışmaları bitirilmiş olacaktır.

Ayrıca, Sakarya’nın kuzeydoğusunda, Ferizli bölgesinde, içerisinde bir miktar hazine arazisinin olduğu bir bölge de belirlenmiş ve bu bölgenin de demin söylediğim işlemleri süratle devam ettirilmektedir. Amacımız, Ferizli bölgesindeki bu yerleşim alanlarını, özellikle, kalıcı konut yapmak istidadında ve arzusunda olan valiliklere, çeşitli sivil toplum örgütlerine ve kişilere tahsis ederek, buralarda bu konutların yapılmasını sağlamaktır.

Değerli arkadaşlar, yine sayın milletvekilimin seçim bölgesi olması dolayısıyla söylüyorum, özellikle, bölgede, Sapanca Gölümüzle ilgili olarak bakanlığımıza intikal etmiş çok sayıda şikâyet vardır; çünkü, atık suların sürekli bu göle akıyor olması, bu güzel gölümüzün geleceğini tehdit eder bir konuma gelmiştir. O bakımdan, Bakanlık olarak, bir çevre kolektör projesinin hazırlanması talimatını verdim; onun da çalışmaları sürüyor. Allah nasip ederse, o proje de bitirildiğinde -inşallah, o temeli de atarak- Sakaryamızın, özellikle, bir doğa harikası olan Sapanca Gölünün kurtarılması yönünde de çok ciddî bir adım atmış olacağız.

Ayrıca, Sakaryamızı, Karadenize, Karasu’ya bağlamış olan otoyolumuz, bugün, hayatî önemi haiz bir yol haline gelmiştir; çünkü, özellikle Karasu bölgesinde ikamet etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın gidiş gelişinin büyük bir problem olarak ortaya çıkmasını dikkate alarak, ben, bakan olarak, işin önemle üzerinde durdum ve 300 milyar liralık bir ek kaynağı müteahhitin emrine verdim ve müteahhitten, bundan sonra kalan süreyi çalışarak devam etmesini istedim. Ayrıca, önümüzdeki 2000 yılı içerisinde de, önem verdiğimiz bu projenin hızlandırılması ve çabuklaştırılması yönünde de, Bakanlık olarak üzerimize düşeni yapacağız.

Değerli arkadaşlar, kalıcı konutlarla ilgili aynı titiz çalışmayı, Kocaeli’nde ve bölgenin bütününde de sürdürmekteyiz.

Ayrıca, Gölcük’te de, altyapının yenilenmesi yönünde, Bakanlığıma bağlı ekipler tarafından tespit ve inceleme yapılmaktadır ve bu incelemenin neticesinde de, Sakarya’da yapmış olduğumuz işlemin aynısını, Gölcük’te de yapmak niyetindeyiz.

Kocaeli’nde de, kuzey bölgesinde, kalıcı konutlarla ilgili olarak bölgeler tespit edilmiş ve o bölgelerin zemin mekaniği yapılmış, işlemi tamamlanmıştır. Hem Sakarya’da hem Kocaeli’ndeki bu bölgede hazine arazisinin olmaması veya olan arazilerin çok küçük, çok parçalı, çok dağınık olmasına dikkat ederek, bu bölgede, toplu yerleşimi sağlayacak şekilde istimlak yaparak, bu kalıcı konut alanlarının yapım startını vereceğiz.

Problemimiz güneydedir, yani, Körfezin güneyindedir. Körfezin güneyinde, yer tespitinde sıkıntılarımız vardır; ama, bu sıkıntılar, aşılacak sıkıntılardır; çünkü, Bakanlık mensubu bütün arkadaşlarım bölgededirler, yer taramayla ilgili titiz bir çalışma sürdürüyoruz. MTA’dan rica ettik; bölgenin jeolojik ve jeoteknik çalışmalarını hızlandırdılar; onun teslimini bir hafta on güne kadar bize yapacaklar. O çalışmalar ile kendi çalışmalarımızı birleştirdiğimizde, aynı şekilde, Körfezin güneyinde de kalıcı konutlarla ilgili çalışmayı hızlandırmış olacağız.

Değerli arkadaşlar, bu, süratli bir çalışmadır, çabuk bir çalışmadır ve büyük bir deprem karşısında, onbinlerce insanın evini terk etmek zorunda kaldığı böyle büyük bir felaket karşısında, gayet erken karar verilmiş, planı, programı yapılmış ve büyük bir organizasyonla ciddî mesafe alınmış olan bir çalışmadır. Bunu, gittiğimiz yörede birebir temas ettiğimiz insanlarımız da kabul etmekte ve bu konudaki hakkımızı teslim etmektedirler. Zaten, en büyük gücü, en büyük desteği, bu çalışmalarımızı anlamış ve bu konuda bize destek olan yöredeki insanlarımızdan alıyoruz. O bakımdan, bu gücü, kuvveti sürekli kılabilmek için de, ben, sürekli olarak bölgeye gidiyor ve bölgedeki insanlarla yüzyüze temas ediyorum. Onlardan aldığımız güçle, kuvvetle, yaraların sarılması yönündeki çalışmalarımızı azimle, gayretle sürdürüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bütün bu çalışmalarla ilgili olarak, hemen depremin ilk gününde, yine burada yapmış olduğum bir konuşmada söylediğim takvim aynen işlemektedir. Daha işin başında, işin programını verirken, kalıcı konutlar ve geçici iskânla ilgili çeşitli takvimler vermiştim. İnşallah, 30 Kasımda geçici barınma problemini önemli ölçüde halletmiş oluruz ve yine, şubat ayının sonu ve mart ayı içinde, kalıcı konutlarla ilgili startı vererek bu konutların yapımını başlatırız. Bu, geç değildir arkadaşlar. Martta verilecek startla, inşallah, kasım ayı sonunda, bu bölgedeki kalıcı konutların önemli bir bölümü tamamlanmış olacaktır. Bu, yaklaşık bir yıllık bir süredir. Böyle geniş, böyle büyük bir felaket karşısında bu süre, çabukluğun, doğru karar vermenin ve hızlı çalışmanın ürünüdür. İnşallah, bunu başaracak kabiliyete, beceriye ve birikime de sahibiz ve 57 nci cumhuriyet hükümetimiz de, büyük bir kararlılıkla ve özellikle, Bakanlığımızı her konuda destekleyerek, bu konuda verilmiş olan doğru kararların uygulanmasında titiz bir çalışma yapmaktadır. Hükümetimizde bu konuda herhangi bir uyumsuzluk, anlaşmazlık yoktur. Şu söylenen takvim, daha ilk günden beri açıklanmış, uygulanan takvimdir ve bütün bakan arkadaşlarımın, bu takvimin titizlikle uygulanmasında da büyük hassasiyetleri vardır.

Ben, bu bilgileri Yüce Heyetinize arz ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, Büyük Millet Meclisine verdiğiniz bilgiden dolayı teşekkür ediyorum; inşallah, diğer bakanlara da örnek olur.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına, Genel Kurulun 15 Kasım 1999 Pazartesi günü saat 15.00’te toplanmasına ve 10 Kasım 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:24 Tarihi: 9.11.1999

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 62 nci sırasında yer alan 140 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 1 inci sırasına, 93 üncü sırasında yer alan 189 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci sırasına, 87 nci sırasında yer alan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 9 Kasım 1999 Salı günkü (bügünkü) gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 198 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin 4 üncü sırasına alınmasının; Genel Kurulun 15 Kasım 1999 Pazartesi günü saat 15.00’de toplanarak kanun tasarı ve tekliflerini görüşmesinin, 10 Kasım 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Mehmet Emrehan Halıcı Ömer İzgi Bülent Arınç

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili FP Grubu Başkanvekili

Murat Başesgioğlu Turhan Güven

ANAP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve sonra oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifinin (2/87) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/51)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

18 Haziran 1999 tarih 1/19-29 sayıyla Grubumuzca TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifimiz Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülemediğinden, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 18.10.1999

Saffet Arıkan Bedük Ankara DYP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Sayın Bedük, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifimi 18 Haziran 1999 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş ve ilgili komisyonlarda da bugüne kadar görüşülemediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda bir talepte bulunmuştum. Başkanlığa yaptığım bu müracaatın gündeme alınmasından dolayı teşekkür ediyor ve şimdi de önergem hakkında Yüce Heyetinize, özellikle, bilgi sunmak istiyorum; bu vesileyle Sayın Başkanı ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, aynı konuda; yani, kamu görevlileri, kamu çalışanlarıyla ilgili, sendikayla ilgili, 20 nci Dönemde Grubumuz tarafından verilen kanun teklifimiz hükümet tasarısıyla birleştirilmiş ve Genel Kurulda görüşmelerine başlanılmıştı. Hatta, teklifimizin, tasarının, o tarihteki hükümetin birkısım oluşumları sebebiyle çoğunluk da temin edilememesine rağmen, Doğru Yol Partisinin Genel Kurulu takibi ve nihayet, çoğunluğu sağlamak suretiyle 24 üncü maddeye kadar getirilmesine imkân sağlamış idik. Ancak, nedenini bugün dahi anlayamadığımız bir gerekçeyle, tasarı, o günkü iktidar tarafından geri çekilmiş ve bu konuda herhangi bir açıklama da yapılmamıştı.

O tarihte, kamuoyunda, Anasol-D hükümeti olarak isimlendirilen hükümetin, özellikle “D” grubunun, bu kanunu istememesi, bu tasarıyı istememesi sebebiyle geri çektiği şeklinde bir değerlendirme vardı. Bugün, yine, memurlarımız meydana inmiştir. 18 Nisan seçimlerinde, bütün siyasal partiler, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısının mutlak surette gündeme getirileceğini ve bunu, mutlak surette Genel Kurulda kabul ettireceklerini ifade etmişlerdir.

18 Nisanda millete seslenen, kamu çalışanlarına seslenen bütün siyasal partiler, bütün milletvekilleri bu sözü verdiğine göre, şimdi, siyasetçinin, sözünün sahibi olma günüdür ve ona sahip çıkma zamanıdır diye değerlendirmek istiyorum ve onun için de sizlere sesleniyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Önümüzdeki günlerde, ülkemizin her tarafında, memur eylemleri hızla artacaktır; bundan korkuyoruz. Yüzde 15 zammı, bu kamu çalışanlarına, bu memura reva gören hükümet anlayışının, doğrusunu isterseniz, toplumu, vahim bir sosyal patlamaya doğru götürdüğünü ve memurları büyük bir sıkıntı içerisine soktuğunu da kabul etmek mecburiyetindeyiz.

IMF’nin sesini duyan iktidar, memurlarımızın feryadını duymazdan geliyor. Memurlarımız ne istiyor; memurlarımız, sendika kurmak istiyor; yani, örgütlenmek istiyor. İktidar, bu talepten dolayı niçin korkuyor?.. Örgütlenme özgürlüğü temel insan haklarından değil midir? Bu hak, işçilere tanındığı halde, ne yazık ki, bugüne kadar, kamu çalışanlarına tanınmamıştır. Oysa, gümrük birliğine girmiş, Avrupa Birliğine tam üyelik başvurusunu yapmış bir Türkiye’nin, Batılılaşma, uygarlaşma ve çağdaşlaşma gayretleri içerisinde olan bir ülkenin, bugüne kadar, kamu çalışanlarına sendikalaşma hakkı tanımamış olmasını, bir büyük eksiklik olarak değerlendirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasi, ancak, yaşanılarak öğrenilecek bir rejimdir. Siz, insanlardan korkarak, toplumdan korkarak, dahası, toplumu ve insanları potansiyel bir suçlu veya potansiyel bir tehlike olarak görürseniz, bir Avrupa ülkesi olamazsınız; hele hele, Avrupalı hiç olamazsınız. Önce, insanlarımıza güveneceksiniz, topluma güveneceksiniz. Eğer, biz, demokrasinin kalıcı olmasını ve gelişmesini gerçekten istiyorsak, sendikal hakları da kabullenmek mecburiyetindeyiz. Sendikalar, çalışanların hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için oluşturulmuş kurumlardır; sendikalardan korkulmamalıdır. Yirmibeş yıldır sendikalı olan işyerleri daha gelişmiş, daha verimli hale gelmiş, işyerlerinde bir çalışma disiplini oluşmuş, gelişen teknolojiyi de yakalayabilmişlerdir. Sendikalaşmanın daha da gecikmesi durumunda, üzülerek belirtmek istiyorum ki, yasadışı eylemler artacak, haksızlıklar çoğalacak, verim ve kalite düşecek ve zorla suçlular da yaratılmış olacaktır; bundan endişe ediyorum. Ülkemizin daha çok huzura ve uzlaşmaya ihtiyacı olduğu bugünlerde, çalışanlarla kucaklaşmak, onların beklentilerine cevap vermek ve yeniden onların güvenini sağlamak, büyük bir önem arz etmektedir.

Sonuç itibariyle, kamu görevlileri sendikaları kanununu çıkarmak, bir Anayasa emridir. Anayasal değişikliğinin yapılmasının üzerinden dört yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen bu yasanın çıkarılamaması, çok büyük bir eksiklik olarak kabul edilmelidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, toparlayın.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Artık, hiç zaman geçirilmeden, ülkemizin demokratikleşmesi, kamu çalışanlarının isteklerinin yerine getirilmesi ve uluslararası kuruluşlar nezdinde de ülkemizin itibarının artırılması bakımından, bu teklifin yasalaşması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memurlarımızın gözü, Parlamentomuzun üzerindedir. İşçi ve memurlar arasındaki farklı maaş uygulamasının giderilmesi ve işçilerin sahip olduğu sendikal hakların, mutlak surette memurlara da tanınması gerektiği, artık gün gibi açıktadır. Özellikle son yıllarda enflasyonun altında ücret almaya mahkûm edilen memurlar, kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Biz, her cumartesi ve pazar günleri, Kamu-Sen veya diğer sendikaların, özellikle memur sendikalarının genel kurul toplantılarını takip ediyoruz, milletvekili arkadaşlarımız da orada, hep bizden istedikleri şey; bir, ücret; ikincisi de sendika. O halde, biz, bu sendikayla ilgili konuyu mutlak surette bugünkü gündeme getirelim. Ücreti zaten yüzde 15’le mahkûm ettik, hiç olmazsa sendikayla ilgili kanun teklifimiz konusunda özellikle bütün milletvekillerinden destek istiyorum.

Kamu görevlilerinin sendikal haklarının düzenlenmesi uluslararası sözleşmelerde yer alan örgütlenme özgürlüğünün ulusal düzeyde yasalaştırılması, kamu görevlilerinin sendikal haklarını özgürce kullanabilmeleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, hizmet verimliliğinin artırılması, koşullarının iyileştirilmesi ve nihayet sendika için demokrasinin gerçekleştirilmesi ve yönetime katılımın sağlanması konusunda fevkalade geç kalınmıştır. Daha fazla zaman kaybedilmeden kamu görevlilerine sendikal hakların bir an önce verilmesi gereği artık kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, devlet memuruna gereken önemi ve önceliği vermek zorundayız; çünkü, devlet, eğitimden sağlığa, güvenliğimizden ekonomiye, her alandaki hizmetlerini memurları eliyle gerçekleştirmektedir. Memurun itibarı, devletin itibarıdır. Gerek fert olarak gerekse devlet olarak her şeyi emanet ettiğimiz memurlar bizden bir tek şey istiyor, kendilerine sendikal haklarının verilmesini istiyor. Gelin bu hakkı onlara çok görmeyelim. Aslında bu kanunu çıkarmak zaten bizim görevimizdir. Esasen hiçbir milletvekilinin, hiçbir partinin bu kanunun karşısında olduğunu da gerçekten düşünmüyorum. Kanun teklifini kimin verdiği, hangi partinin verdiği de önemli değildir.

BAŞKAN – Sayın Bedük, toparlıyorsunuz değil mi efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Önemli olan, memurlarımızın daha fazla hayal kırıklığına uğratılmamasıdır. Ben inanıyorum ki, iktidarıyla ve muhalefetiyle tüm milletvekilleri bizim bu önerimize kabul oyu verecektir; çünkü, 20 nci Dönemde görüşülmüştür, 24 üncü maddeye kadar gelmiştir, Genel Kurul özellikle iradesini ortaya koymuştur, Komisyon özellikle yine iradesini ortaya koymuştur. 24 üncü maddeden sonrasıyla ilgili olarak, eğer Genel Kurulda diğer iktidar partileri de dahil olmak üzere, bir talepleri olursa, muhalefet olarak pek tabiî ki onlarla uzlaşmaya her zaman var olacağız ve bundan sonra gündemde çok önemli kanun da görülmemektedir, bir boşluk vardır -bütçeyle ilgili olarak söylüyorum- bütçe kanununun gelişine kadarki safhada, Genel Kurulun gündemine, böylesine önemli ve çalışanları ilgilendiren bir kanun teklifinin getirilip görüşülmesine imkân vereceğinize inanıyorum ve bütün milletvekillerimizin bize destek vereceğine inanıyorum.

Bu duygular içerisinde, Yüce Heyetinizi, siz Sayın Başkanı saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse; buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, Sayın Bedük’ün konuşmasının birinci bölümüne aynen iştirak ediyorum; çünkü, 20 nci Dönemde, kamuda çalışan memurlarımıza sendikal haklarının verilmesi konusundaki kanun tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü bir anda, o gün, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak, bu tasarının çıkmasından yana olduğumuzu ve çalışan insanlarımıza, her türlü, toplanma, gösteri yapma, haklarını arama imkânlarının verilmesinin demokratik bir hak olduğunu ve isabetli bir tasarı olduğunu ifade etmişizdir; ancak, malumunuz, seçimlerin gelmesi dolayısıyla -kanun tasarısının Genel Kurulda 24 maddesi görüşülmüşken- kanun tasarısı kadük olmuştur.

Bugün, sayın milletvekilimizin vermiş olduğu teklifin gündeme alınması konusuna “evet” diyeceğiz; ancak, hükümetimizin protokolünde, kamuda çalışan memurlarımızın bu sendikal haklarının verilmesi konusunda koalisyon ortaklarının mutabakatı vardır, bir tasarı halinde Yüce Meclisin önüne gelecektir. Tasarı, Meclisimizin önüne geldiğinde, bu teklifle birleştirilmek suretiyle görüşme imkânı doğacaktır.

Sayın Bedük’ün konuşmalarının ikinci kısmına katılmıyorum; hükümetin temsilcisi olmadığım için de o konuda herhangi bir şey söyleme imkânına sahip değilim; ancak, bir milletvekili olarak “Kamu-Sen” dediğimiz, kamuda çalışan memurlarımızın haklarını ortaya koyacak sendikayla ilgili böyle bir kanunun bugüne kadar çıkmamasından, Sayın Bedük’ün içerisinde bulunduğu siyasî grubun da ihmali vardır. (MHP sıralarından alkışlar) Böyle bir sendika kanununun çıkarılması konusu protokolde yer almasına rağmen, hükümeti suçlamak suretiyle, böyle bir hedef göstermesini de hayretle karşıladım. Özellikle, meydanlarda konuşulması gerektiği zamanlarda, böyle bir düşüncenin ortaya konulmasını yasaklayan Değerli Bedük’ün, şimdi, memurların haklarını almaları için meydanları hedef göstermesini de ben bir türlü anlayamadım. Haklar, meydanlarda değil, yasalarla verilir.

İnşallah, memurlarımızın haklarını, Milliyetçi Hareket Partisinin içerisinde bulunmuş olduğu 57 nci Türkiye Cumhuriyeti hükümetimiz, tasarı olarak getirecektir. Şu anda, Sayın Bedük’ün verdiği, kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesine destek vereceğiz; ancak, tasarı geldiği zaman, asıl, tasarıyı desteklemek suretiyle hayata geçirilmesine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek vereceğiz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, önergeyi biz de destekliyoruz; onu ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Teşekkür ederim; Meclisin konsensüsü...

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

2. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli’nin İl Olması Hakkında Kanun Teklifinin (2/97) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konya-Ereğli’nin il olmasına dair vermiş olduğumuz yasa teklifi, Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonunda beklemektedir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, teklifimizin doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hüseyin Arı Konya

BAŞKAN – Sayın Arı, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; süresi içerisinde görüşülemeyen Konya-Ereğli İlçemizin il yapılması hakkında vermiş olduğumuz kanun teklifimizin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 inci Döneminde Genel Kurul gündemine alınmıştı; fakat, o dönem içerisinde müzakeresi yapılamadığından söz konusu teklif kadük kalmıştır.

Konya-Ereğli İlçemizin il olma özlemi, yüz yıl öncesine dayanır. Bu konuda ilk girişim, 1889-1890 yıllarında, dönemin Konya Valisi olan ve daha sonra sadrazamlık yapmış olan Said Paşanın, Ereğli’nin vilayet olmasını teklif etmesiyle başlamıştır; ancak, o dönemin karışık ortamında, konu, gözardı edilmiştir.

İkinci girişim ise, 1901-1906 yıllarında Ereğli’de kaymakamlık yapan Şakir Efendi zamanında yapılır; fakat, neticesiz kalır.

1956 yılında merhum Adnan Menderes ve Celal Bayar, birlikte, Ayrancı Barajının açılış töreninde Ereğli’ye il sözü vermişlerdir.

1960’a kadar Şahabettin Sayın ve Faruk Sükan başkanlığında heyetler, Ankara’ya bu maksatla gelmişler; ancak, ne yazık ki, netice alamamışlardır.

ANAP hükümetleri döneminde Ereğli’ye il sözü verilmiş; ama, ne hikmetse, Karaman önceliği almıştır.

1994 yılında, bölgenin milletvekili, Doğru Yol Partisinden rahmetli Hasan Avşar Bey başkanlığında bir heyet Ankara’ya gelmiş; konu, yine ertelenmiştir.

En son olarak, Ereğli Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Teşkilatı Başkanı, bir heyetle gelerek, ilçe halkının bu haklı istek ve özlemini Parlamentoda siyasîlere iletmiş; ne yazık ki, bu girişim de sonuçsuz kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, Osmanlı’nın son döneminde başlayan girişim ve gayretler sürmüş; cumhuriyet hükümetleri döneminde de hemen hemen tüm siyasî partilerimizce, halkımızın bu haklı istek ve özlemleri ilgili makamlara iletilmiştir. Bu gayretlerinden dolayı, emeği geçenlere, siyasî partilerimize, Ereğlili hemşerilerim adına şükranlarımı sunar; hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet dilerim.

Bu kadirşinas insanların gayretleri hiç de boşuna gitmemiştir; bilakis, şehre, o günden bugüne kaymakamlık ve belediye başkanlığı yapanlar, yatırım ve gayretlerini, daima -Ereğli’nin, nasılsa bir gün il olacağı düşüncesiyle hareket ederek- bu yöne kanalize etmişlerdir. Bunun neticesidir ki, bugün, ilçenin en başta kaymakamlık ve belediye hizmet binaları, ileriye dönük olarak, valilik ve ilçe belediye binaları olarak dizayn edilerek inşa edilmiştir. Yine ilçemiz imar planı uygulaması da, gerçek anlamda vilayet olmaya namzet bir şehircilik anlayışıyla gerçekleştirilmektedir.

Konya Ereğli İlçesi, İç Anadolu’nun güneydoğusunda, Orta Torosların kuzey eteklerinde ve Konya Ereğli Ovası üzerinde yer almaktadır.

Yeşil Ereğli olarak da bilinen ilçemiz merkez nüfusu 100 000’e yaklaşmıştır, idarî yönden bağlı olduğu Konya İline 160 kilometre uzaklıktadır; Konya’nın en büyük ilçesidir.

Şehrin kuzeyinden geçen Konya-Adana karayolu ile buna paralel uzanan Konya-Karaman-Adana demiryolu, ilçeyi, gerek Akdeniz ve gerekse yurdun diğer bölgelerine kolay ve geniş kapasiteli ulaşım imkânlarıyla irtibatlandırır. Halen 5 belde ve 45 köyü mevcuttur. Çevresinde kendisine en yakın olan Karapınar, Emirgazi, Ayrancı ve Halkapınar ilçeleriyle toplam 300 000 nüfusu barındıran geniş bir hinterlanda sahiptir.

Şehrin kuruluşu milattan önce 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bölgede, Hitit, Roma, Arap, Bizans, Selçuklu, Osmanlı medeniyetleri hüküm sürmüştür; bu nedenle ilçemiz çok zengin bir tarihî kültür dokusuna sahiptir.

Toroslara yakınlığıyla, dağ turizmi, gelişmeye müsait önemli bir potansiyeldir. Ayrıca, ilçenin batısında yer alan Akgöl, 229 kuş türüyle ülkemizin yedinci büyük kuş cennetidir.

İlçede eğitim seviyesi ve okullaşma oranı, tüm Türkiye genelinde oldukça ön sıralarda yer almaktadır. Okuma-yazma oranı yüzde 98’dir. İlçe merkezinde, Anadolu kız meslek, ticaret, imam-hatip, teknik-endüstri meslek liseleri ve 3 genel lise, ayrıca 25 ilköğretim okulu mevcuttur. Bu okullarda 13 000 öğrenci öğrenim görmektedir. Ayrıca, Selçuk Üniversitesine bağlı 5 bölümlü bir yüksekokul bulunmaktadır.

150 yatak kapasiteli devlet ve 60 yatak kapasiteli SSK hastanesi hizmet vermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen efendim.

HÜSEYİN ARI (Devamla) – Tüm bölgeye hizmet verecek tarzda, 200 yatak kapasiteli olarak inşa edilen modern hastanenin yüzde 95’i bitirilmiş ve bir an evvel hizmete sokulmasında, Sağlık Bakanlığımızın desteklerini ivedilikle beklemekteyiz.

İlçede, halen, 3 yerel gazete, 4 radyo ve 2 mahallî televizyon istasyonu faaliyet göstermektedir.

Ereğli ekonomisi, tarım ve hayvancılık ağırlıklıdır. Mevcut İvriz Barajıyla sulu ziraat yapılmaktadır. 30 adet süt entegre tesisinde, günde 400 ton süt işlenmekte, yurtiçi ve yurtdışına bu ürünler pazarlanmaktadır. Yem ve un fabrikalarının yanı sıra, meyve suyu fabrikası da bulunmaktadır. Şeker fabrikası, özelleştirilen Sümerbank bez fabrikası ve özel sektöre ait iplik ve trikotaj sanayii de gelişmektedir. Ayrıca, birinci organize sanayi hizmete açılmış, ikinci organize sanayi ise programlanmıştır. Mevcut potansiyeliyle, özel sektör için bir cazibe merkezi niteliğindedir.

Halen yapımı sürmekte olan Aksaray - Konya doğalgaz boru hattı, ilçenin 60 kilometre yakınından geçmektedir. İlçemizin hava kirliliğinin önlenmesi amacıyla, ayrıca gelişen sanayimizde de kullanılmak üzere, doğalgazın, bir boru hattıyla şehre bağlanması için...

BAŞKAN – Sayın Arı, toparlar mısınız lütfen.

HÜSEYİN ARI (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

... BOTAŞ nezdinde, Kaymakam, Belediye Başkanı ve bölge milletvekilleri olarak bizler koordineli olarak girişimde bulunuyor ve konuyu yakından takip ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, Konya’nın, Ereğli İlçesiyle birlikte, 31 ilçesi bulunmaktadır. Bugünkü konumuyla, Konya İlimiz, toprak genişliği itibariyle ülkemizin en büyük ilidir. Konya’nın sayın valileri, bu kadar geniş alana yayılmış olan 31 ilçeyi görmek ve sorunları yerinde tespit etmek istese de, bir ilçeye, üç ayda bir dahi sıra gelmemektedir. Dolayısıyla, bu büyüklükte bir ilin sevk ve idaresinde, ister istemez, zorluklar ve zafiyetler olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arı, bugün çok müsamaha ettim; lütfen...

HÜSEYİN ARI (Devamla) – Sağ olun.

O halde, yeşil Ereğli’nin mevcut nüfus potansiyeli, bağlı olduğu ile uzaklığı, sosyoekonomik durumu, ulaşım imkânları ve geniş hinterlandıyla il olmanın tüm kriterlerine sahiptir.

Bu nedenle, o yörenin bir milletvekili olarak, Ereğlili güzel insanlarımızın yüz yıllık bir özlemi ve hasretini, Yüce Parlamentomuzun, siz çok değerli milletvekillerimizin huzuruna getirdik. İnşallah, sizlerin destekleriyle, bu insanlarımızın yıllarca süren il olma hasretleri son bulur; böylece, bu şeref de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 inci Dönem Milletvekilleri olarak hepimize kısmet olur. Bunun mutluluğunu da Ereğlili vatandaşlarımızla birlikte paylaşır, onların sevgi ve saygılarına mazhar oluruz. Böylece, Sayın Konya valilerimize de, vilayetin idaresinde kolaylık sağlayarak yardım etmiş oluruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, desteğinizi bekler, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arı.

Efendim, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, bir tek sayın milletvekiline daha söz vereceğim.

Sayın Yavuz, sizden evvel, Konya Milletvekili Sayın Turan Bilge söz almıştı.

Buyurun Sayın Bilge. (DSP sıralarından alkışlar)

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, Ereğli’nin il olmasıyla ilgili yaptığı konuşmadan dolayı, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı’yı kutluyorum. Ereğli ile ilgili, geniş kapsamlı, Ereğli’yi tam manasıyla anlatan bir konuşma yaptılar ve bu yüzden de kendilerine teşekkür ediyorum. Söylediği gibi, geçen dönem kadük kalmıştı bu yasa teklifi; Dediklerine tamamen katılıyorum. Ereğli İlçemizle birlikte, aynı özelliklere sahip, birbirinden farklı olmayan bir de Akşehir İlçemiz var. Bu iki ilçemiz, Konyamıza en uzak ilçelerimiz durumundadırlar, 150 kilometreyi aşkın bir mesafededirler. Dolayısıyla, bu ilçelerimizin il olması yıllardan beri –kendilerinin de söylediği gibi, yüz yılı aşkın zamandan beri– özellikle de 1954 yılından itibaren, her gelen hükümetin, hatta, cumhurbaşkanlarının da söz verdiği bir durum arz etmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Demokratik Sol Parti, 20 nci Dönem çalışmaları içerisinde, ilçe olacak beldelerin, il olacak ilçelerin ve üniversite kazandırılması gereken yerlerin çalışmalarını çok sağlıklı ve çok objektif kriterler içerisinde yapmıştır. Bu objektif kriterler içerisinde, Konya Ereğli ve Akşehir İlçelerimizin de yüz küsur il namzedi arasında ilk yirmi içerisinde olduğunu da buradan belirtmek istiyorum.

Arkadaşımın görüşlerine katılıyorum; bu görüşlere katılmak istemeyen hiçbir milletvekilini de, hangi partiden olursa olsun, tasavvur edemiyorum. Ancak, bir ilçenin il olabilmesi ölçüleri, başta, ile veya çevre illere uzaklığı, nüfus durumu, sosyal durum, ekonomik durum, kültürel durum göz önüne alındığında her iki ilçemiz de buna hak kazanmış durumdadır. Ancak, yüze yakın ilçemizin de il olma beklentisi mevcuttur. Hükümetimiz, bu çalışmaları sağlıklı bir şekilde yaptığı için, önümüzdeki günlerde veya zaman içerisinde bu ilçelerimizin il olması durumunu da gündeme getirecektir; ama, münferiden değil.

Ben, sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Gündeme doğrudan girmesine karşı olduğumu, fakat, ilçelerimizin il olmasına karşı olmadığımı burada huzurunuzda belirtirken hepinize saygılarımı sunmak istiyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilge.

Sayın Yavuz, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre böyle bir imkânımız yok; ama, 60 ıncı maddeye göre, pek kısa olursa, sayın üye yerinden konuşabilir.

Buyurun.

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, Konya Milletvekilimiz Hüseyin Arı’nın, Konya Ereğlimizin il olması konusundaki teklifini olumlu buluyor ve Doğru Yol Partisi olarak da destekliyoruz.

Ereğlimiz, Konya’ya 145 kilometre mesafede, nüfusu da 100 000 civarındadır. Ereğli’nin, il olabilmesi için her türlü altyapısı mevcuttur; gerek coğrafî konumu gerekse ticarî gelişmesi itibariyle il olmayı çoktan hak etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız da, 13 Eylül 1991 tarihinde, Ereğli’nin il olması sözünü Ereğlimizde vermiştir. Tüm siyasî partilerin genel başkanları, Ereğli’nin il olması hususunu, özellikle üstüne basa basa desteklemişlerdir.

Ereğlimizin il olması hususunu tekrar destekliyor, Sayın Arı’ya teşekkür ediyoruz. Sayın Başkanım, size de çok teşekkür ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yavuz. Pek kısa olmadı; ama, gene de oldu herhalde...

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.21

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.34

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN – 16 ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya Ereğli’nin İl Olması Hakkında Kanun Teklifinin (2/97), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Karar yetersayısı yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vardı efendim, demin giriyorlardı... İstirham ederim.

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, karar yetersayısı yok şu anda.

BAŞKAN – Sayın Yavuz, oyladım bitti; birincide aradım, ikincide aramadım efendim; siz de söylemediniz...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ama, karar yetersayısı...

BAŞKAN – Var efendim karar yetersayısı. İstirham ederim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, karar yetersayısı isteği devam eder.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Karar yetersayısı olmadığı için oturumu kapattınız.

BAŞKAN – Karar yetersayısı var efendim.

Teşekkür ederim.

Gündemin “Seçim” kısımına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (10/73, 74) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Kızılay Derneğinin sorunları ile ilgili faaliyetlerinin araştırılarak gelir kaynaklarının daha etkili kullanılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 26.10.1999 tarihli 11 inci Birleşiminde kurulan (10/73,74) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım:

Türkiye Kızılay Derneğinin sorunları ile faaliyetlerinin araştırılarak gelir kaynaklarının daha etkin kullanılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu üyelikleri aday listesi:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

DSP (3)

Esvet Özdoğu (Ankara)

Osman Kılıç (İstanbul)

Zeki Eker (Muş)

MHP (3)

Mehmet Telek (Afyon)

Nazif Okumuş (İstanbul)

Cumali Durmuş (Kocaeli)

FP (3)

Cemil Çiçek (Ankara)

Faruk Çelik (Bursa)

Nezir Aydın (Sakarya)

ANAP (2)

Suha Tanık (İzmir)

Sefer Ekşi (Kocaeli)

DYP (2)

Necmi Hoşver (Bolu)

Erdoğan Sezgin (Samsun)

BAŞKAN – Listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Liste kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 10.11.1999 Çarşamba günü saat 14.00’te, ana bina birinci bodrum, Genel Evrak karşısındaki 475 nolu Meclis araştırması komisyonları salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ilan tahtalarına asılmıştır.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, TBMM Lojmanları hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/178) ve TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in cevabı

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Başkanvekilimiz?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzük 100 üncü maddesi gereğince Meclis Başkanınca cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir.

Meclis lojmanlarıyla ilgili olarak, hemen hemen haftada bir iki gün genel basında ağır eleştirileri kapsayan yazılar çıkmaktadır.

En son 28.9.1999 tarihli “TBMM BASINDA BUGÜN” bülteninde de yer alan Hürriyet Gazetesinde Emin Çölaşan’ın “Lojman Rezaleti” başlıklı yazısından sonra, aşağıdaki soruların cevaplandırılmasını az ederim.

28.9.1999 tarihine kadar bildirilen, boşaltılmayan lojman sayısı kaçtır? Lojman Yönetmeliğinin uygulanmama sebebi nedir?

Namık Kemal Atahan

Hatay

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.

TBMM BAŞKANVEKİLİ NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın milletvekilleri, Hatay Milletvekilimiz Sayın Namık Kemal Atahan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletvekili lojmanlarını tahliye etmeyen eski üyelerin sayısı 28.9.1999 tarihi itibariyle 15; 15.10.1999 tarihi itibariyle de 11’dir.

18 Nisan 1999 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimleri sonucunda 21 inci Dönemde milletvekili seçilemeyen eski milletvekillerinin lojmanları tahliye etmeleri için, Başkanlığımızca, gerekli hukukî işlemler yapılmıştır. Bu çerçevede, seçimi kazanamayan eski üyelere, 24 Haziran 1999 ve 4 Ağustos 1999 tarihlerinde iki ayrı yazıyla, 2946 sayılı Kamu Konutları Kanununun 7 nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Konut Yönetmeliğinin 22 nci maddeleri uyarınca lojmanı kısa sürede boşaltmaları için tebligat yapılmıştır. Bu uyarılara rağmen, lojmanları tahliye etmemekte direnen eski üyelerin listesi, 1 Eylül 1999 tarihinde, 2946 sayılı Kanunun 8 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Konut Yönetmeliğinin 23 üncü maddeleri gereğinin yapılması için Çankaya Kaymakamlığına da bildirilmiştir.

Açıklanan bu nedenlerle, soru önergesine konu edilen yönetmeliğin uygulanmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade ederken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soru cevaplandırılmıştır efendim.

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa Merkez ve köylerindeki öğretmen ve okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa Merkez ve köylerindeki öğretmen ve okul ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa Merkez İlçe ve köylerine 1999-2000 öğretim yılı için ne kadar öğretmen gönderildi?

Şu anda kapalı okul sayısı kaç tanedir? Bu okulları eğitime ne zaman açacaksınız? Sınıf öğretmeni ve branş öğretmeni açığı ne kadardır? İlköğretim okulu ihtiyaç sayısı ne kadardır? Bu açıkların kapanması için alınan tedbirler var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa Merkez İlçede eğitimle ilgili ardı ardına sıralanmış sorularına, yine, ben de, aynı şekilde, art arda cevap vereceğim.

1 Ocak 1999 ve 9 Kasım 1999 tarihleri arasında -yani, bugün itibariyle- Şanlıurfa İline, 718’i sınıf öğretmeni, 493’ü branş öğretmeni olmak üzere, toplam 1 211 yeni öğretmen atanmıştır. Bu ilden, aynı dönemde 479’u sınıf öğretmeni, 252’si branş öğretmeni olmak üzere, toplam 731 öğretmen de başka illere naklini istemiş ve atama işlemleri yapılmıştır. Bu durumda, bu ilin geçtiğimiz yıla göre öğretmen sayısında 480 artış sağlanmıştır.

Şanlıurfa’da, 1999-2000 öğretim yılı başı itibariyle, öğretmensizlik nedeniyle kapalı okul ve boş geçen ders bulunmamaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurumların yönetici ve öğretmenlerinin norm kadrolarına ilişkin yönetmelik, 10 Ağustos 1999 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre, okul ve kurumların öğretmen ihtiyaçlarını belirleme çalışmaları, 10 Şubat 2000 tarihinde sona erecektir; çünkü, yönetmelik, norm kadro yönetmeliğinin gereğinin altı ay içinde yapılmasını emretmektedir. Okullardan ilçelere, ilçelerden illere, illerden merkeze bilgi akışı ve bu bilgilerin kontrol edilmesinin süresi altı aydır; o da, 10 Şubat 2000 tarihidir.

O tarihte, ümit ediyoruz ve istiyoruz ki, hem Şanlıurfa için hem ülkemiz için, eğitimimiz için çok faydalı bir çalışmayı sonuçlandırmış olacağız; çünkü, halen, bazı illerde öğretmen açığı varken, aynı ilde, branşlar itibariyle öğretmen fazlası da var. Başka ilde ise, öğretmen fazlası olan ile karşılık öğretmen açığı var. İşte, bu norm kadro yönetmeliğiyle, okullarımızın ilçelerimizin ve illerimizin öğretmen açığı ve fazlalarını dengelemiş olacağız.

Şanlıurfa İlinde derslik ihtiyacı 1 037 olup, İl Genel Meclisinin 99/1 sayılı kararıyla toplam 1 037 dersliğin yapımı yatırım programına alınmıştır. 1 037 dersliğe ihtiyacımız var; 1 037’si de programa alınmıştır.

Şanlıurfa İline, 1999 yılı ilköğretim kurumları yapım programında değerlendirilmek üzere 1 trilyon 300 milyar lira ödenek tahsis edilmiş ve bu ödenek ile ilin diğer olanakları birleştirilerek -özel idare bütçesinden aktarılan paralarla- valilikçe, 19 okulda toplam 108 dersliğin yapımı, yıl sonu itibariyle hizmete verilmek üzere planlanmıştır.

Ayrıca, merkezden ihaleleri yapılan 13 okulda toplam 264 dersliğin yapımı tamamlanarak hizmete hazır hale getirilmiştir.

Arz ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Hilvan İlçesinin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Hilvan İlçesinde kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İline enerji alanında yapılan hizmetlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/183) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

BAŞKAN – 4 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar izol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İline enerji alanında yapılan hizmetlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

1- 1997 ilk altı ayında, 1997 ikinci altı ayında, 1998 ilk altı ayında, 1998 ikinci altı ayında, 1999 ilk altı ayında, Bakanlığınızca Şanlıurfa İline enerji alanında yapılan hizmetler nelerdir; açıklar mısınız?

2- Söz konusu dönemlerde kaç kilometre yeni hat çekilmiştir; açıklar mısınız?

3- Söz konusu dönemlerde kaç adet yeni trafo eklenmiştir; açıklar mısınız?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca 1997-1998-1999 yıllarında Şanlıurfa İline yapılan hizmetlere ilişkin soru önergesine cevap vermek için huzurlarınızdayım.

Enerji Bakanlığına bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce, Şanlıurfa İlinde, sulama ve enerji alanında yapılan hizmetleri arz ediyorum; evvela, Şanlıurfa ve Harran Ovaları sulamalarının yıllara göre sulamaya açılacak ve açılan sahaların miktarını söylemek istiyorum.

İnşaatına başlanılan sahalar, toplam 166 785 hektardır.

1997 yılı başında toplam saha 52 000 hektardır. 1997 yılı ilk altı ayında açılan saha 18 000 hektar, toplam saha 70 000 hektar; 1997 yılı ikinci altı ayda açılan saha 20 000 hektar, toplam saha 90 000 hektardır.

1998 yılı ilk altı ayında açılan saha 10 000 hektar, toplam saha 100 000 hektar; 1998’de ikinci altı ayda açılan saha 7 000 hektar, toplam saha 107 000 hektardır.

1999 yılı ilk altı ayında açılan saha 3 000 hektar, toplam saha 118 000 hektardır; 1999 yılı ikinci altı ayda sulamaya açılacak saha 8 000 hektar olup, toplam sulamaya açılacak saha ise 118 000 hektara ulaşacaktır. İleriki yıllarda işletmeye açılacak olan toplam saha ise 48 785 hektardır.

Şanlıurfa İlinde yıllar itibariyle açılan sondaj kuyularına ait bilgiler ise şu şekildedir: 1997 yılı ilk ve ikinci altı ayında açılan kuyu sayısı 17’şer adettir. 1997 yılında yapılan sondajlar dolayısıyla gerçekleştirilen delgi miktarı 7 035 metredir.

1998 yılı ilk altı ayında açılan kuyu sayısı 16 adet olup, 1998 yılı ikinci altı ayında açılan kuyu sayısı ise 18 adettir. 1998 yılında yapılan sondajlar dolayısıyla gerçekleştirilen delgi miktarı 8 194 metredir.

1999 yılı ilk altı ayında açılan kuyu sayısı 16 adet, 1998 yılı ikinci altı ayında açılacak kuyu sayısı ise 10 adettir. 1999 yılında yapılan sondajlar dolayısıyla gerçekleştirilen delgi miktarı ise 5 760 metredir.

Şanlıurfa taşkın koruma inşaatında yıllara göre yapılan işler ise, 1997 yılı ilk altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Cavsak Deresinde yüzde 100, Karakoyun Deresinde yüzde 50; 1997 yılı ikinci altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Karakoyun Deresinde yüzde 60; 1998 yılı ilk altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Karakoyun Deresinde yüzde 70; 1998 yılı ikinci altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Karakoyun Deresinde yüzde 75; 1999 yılı ilk altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Karakoyun Deresinde yüzde 85 olarak gerçekleşmiştir. 1999 yılı ikinci altı ayında, inşaat durumu yüzdesi olarak, Karakoyun Deresinde yüzde 90, Sırrın Deresinde yüzde 20 gerçekleşme beklenmektedir.

Ayrıca, Şanlıurfa İçmesuyu Projesiyle, Karkamış Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yatırım programında yer alan ve devam eden projelerdendir.

Yine, Enerji Bakanlığına bağlı, TEAŞ Genel Müdürlüğünce, Şanlıurfa İlinde yapılan hizmetler ise; 1997, 1998, 1999 yıllarının ilk ve ikinci altı ayında Şanlıurfa’da yeni çekilen hatlar olarak, Atatürk Hidroelektrik Santralı-Birecik, Birecik-Suriye (Sınır), Şanlıurfa-Suruç-Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi, Atatürk Hidroelektrik Santralı-Şanlıurfa, Şanlıurfa-Şanlıurfa 380 kilovoltluk projelerdir. Diğer yandan, Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santralı inşaatı, yap-işlet-devret modeline göre yaptırılmaktadır.

Şanlıurfa İlinde, Enerji Bakanlığına bağlı TEDAŞ Genel Müdürlüğünce yapılan yatırımlar yıllar itibariyle diğer soruları da ilgilendirdiği için, ikinci soruya da cevap vermek istiyorum.

Şanlıurfa İlinde, Enerji Bakanlığına bağlı TEDAŞ Genel Müdürlüğünce çekilen enerji nakil hatlarının uzunluğu, 1997 yılının ilk altı ayında tesisi bitirilen 33 kilovoltluk enerji nakil hattı 1 adet olup, bu hattın uzunluğu 45 kilometredir. 1997 yılının ikinci altı ayında tesisi tamamlanan herhangi bir enerji nakil hattı bulunmamaktadır. 1998 yılının ilk altı ayında yapımı tamamlanan 33 kilovoltluk enerji nakil hattı sayısı 3 ve hatların toplam uzunluğu ise 81 kilometredir. 1998 yılının ikinci altı ayında Şanlıurfa İlinde yapımı bitirilerek işletmeye açılan 33 kilovotluk enerji nakil hattı sayısı 3 ve bu hatların toplam uzunluğu 20 kilometredir. Şanlıurfa ilinde 1999 yılının ilk altı ayında yapımı tamamlanan enerji nakil hattı bulunmamaktadır.

Şanlıurfa İlinde, Enerji Bakanlığına bağlı TEDAŞ Genel Müdürlüğünce yapılan yeni trafolar ise şu şekildedir:

1997 yılının ilk altı ayında 13 adedi şehir merkezinde, 15 adedi ilçe merkezinde ve 8 adedi de köylerde olmak üzere, toplam 36 adet trafo postası tesis edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım, bitirin...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – 1997 yılının ikinci altı ayında tesis edilen trafo postası sayısı toplam 40 adet olup, 1998 yılının ilk altı ayında kurulan trafo postası sayısı 11 adettir. 1998 yılının ikinci altı ayında, Şanlıurfa İlinde yapımı tamamlanarak servise alınan trafo postası sayısı ise 65 adettir. Şanlıurfa ilinde, 1999 yılının ilk altı ayında tesis edilerek, işletmeye alınmış olan trafo postası sayısı ise 13 adettir.

Arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde sağlık alanında yapılan hizmetlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/184) ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

BAŞKAN – 5 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde sağlık alanında yapılan hizmetlere ilişkin Sağlık Bakanından sorusu vardır.

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

1– 1997 yılı ilk altıncı ayı, 1997’nin ikinci altıncı ayı, 1998’in ilk altıncı ayı, 1998’in ikinci altıncı ayı, 1999 ilk altıncı ayında Şanlıurfa İline yapılan sağlık hizmetleri nelerdir; açıklar mısınız?

2 – Söz konusu dönemlerde kaç adet sağlık personeli verildi; açıklar mısınız?

3 – Söz konusu dönemlerde kaç adet yeni sağlık birimi kuruldu; açıklar mısınız?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol tarafından verilen sözlü soru önergesinde, 1997 yılı ile 1999 yılının ilk altı ayı içinde Şanlıurfa İline yapılan sağlık hizmetlerinin neler olduğu, bu dönemlerde kaç sağlık personelinin verildiği ve kaç adet yeni sağlık birimi kurulduğunun açıklanması istenilmektedir. Bu sorulara açıklama yapmak üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, önergenin birinci sorusu, Şanlıurfa İlindeki sağlık evlerinden başlayarak, sağlık ocakları dahil bütün sağlık kuruluşlarında yürütülen sağlık hizmetlerinin en küçüğünden büyüğüne kadar tamamının açıklanmasını gerektirmekte olup, esasen, Anayasamıza göre, soru önergesinin konusunu teşkil edecek bir mahiyette olmayan konularda bu şekilde bilgi istenilmesi, soru önergesinin maksadına uygun düşmemektedir. Zira, söz konusu bilgilerin Bakanlığımızdan normal yollarla temin edilebileceği ve bir denetim mekanizması olan soru önergesi verilmesi şeklinde bir yola gidilmesine lüzum bulunmadığı gibi, hukuken imkân da yoktur.

Diğer taraftan, bütün bu hizmetlerin kısa süre içinde açıklanması mümkün değildir ve Yüce Meclisin değerli zamanının gereksiz yere heba edilmesine sebebiyet verilmiş olacaktır. Bu sebeplerle, bütün ülke genelinde olduğu gibi, Şanlıurfa İlimizde de sağlık hizmetlerinin gerektiği gibi ve hassasiyet içinde, rutin olarak sürdürüldüğünü, bu ilimizde daha fazla görülen hastalıklar ve diğer sağlık problemlerine özel önem verilerek gereken tedbirlerin alınmakta olduğunu ve sayın milletvekiline, bu hizmetler konusunda bilgilerin, arzu ederler ise, haricen verilebileceğini belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergede yer alan ve Şanlıurfa İline 1997 ile 1999 yıllarında kaç sağlık personeli verildiğine ilişkin soruya gelince: Bildirilen dönemler itibariyle bu ilimizdeki sağlık personelinin yıllara göre sayılarını gösteren bilgiler elimizde mevcut olup, bu konudaki açıklamalarla vaktinizi daha fazla almamak için, bu konudaki bilgileri de sayın milletvekiline takdim edeceğimi ifade etmek istiyorum.

Ancak, burada önemli gördüğüm bir iki hususa temas edilmesini gerekli görmekteyim. Şöyle ki: Bakanlığıma bağlı sağlık kuruluşlarının personel eksiğinin kalmaması hususu şahsımca da arzu edilmekte ise de, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarımızın acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacı bulunmasına rağmen, 1995 yılından beri özellikle ebe, hemşire ve sağlık memuru gibi hizmetine daha fazla ihtiyacımız olan unvanlarda Bakanlığım için kadro ihdası yapılamadığından, mevcut personel eliyle hizmet sunulmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple, gerek ülkemiz genelinde ve gerekse Şanlıurfa İlindeki sağlık kuruluşlarına sağlık personelinin açıktan tayini yapılamadığı gibi, Başbakanlığın 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı genelgesi uyarınca tayin ve nakiller şimdilik durdurulmuş olduğundan, eş durumu mazeretleri dışında diğer illerden nakil de yapılamamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personelinin ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personelinin tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle Bakanlığımın sağlık personeli ihtiyacını karşılaması amacıyla, 35 641 kadronun ihdası için daha evvelki hükümetler zamanında hazıralanan ve önceki yasama döneminde Meclis Başkanlığına sunulan, fakat, Meclis İçtüzüğünün 77 nci maddesi uyarınca hükümsüz sayılan kanun tasarısının yenilenmesi hususundaki talep Başbakanlığa arz edilmiştir. Tasarının kabul edilmesi Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, yapılan devlet memurları genel sınavı sonuçlarına göre kazanan adayların atamaları yapılacak, bütün ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Önergede bahsi geçen dönemlerde il genelinde toplam 4 adet sağlık ocağı hizmete açılmış, 4 adet sağlık ocağının daha açılması için planlama yapılmış ve 4 adet sağlık ocağı hizmet binasının inşaatı tamamlanarak kendi binalarına kavuşturulmuştur. Yatırım programlarımızda yer alan ve ihalesi gerçekleştirilen 500 yataklı Şanlıurfa hastanesi inşaatı yüzde 75...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) – ...fizikî gerçekleşmeyle devam etmektedir. Bugüne kadar 647 960 000 000 Türk Lirası bütçeden ve 563 milyar Türk Lirası 3418 sayılı Kanunla temin edilen fon gelirlerinden olmak üzere, toplam 1 210 960 000 000 Türk Lirası ödenek tahsis edilmiştir. İnşaatın bitmesi için 1999 yılı birim fiyatlarıyla 1 582 000 000 000 Türk Lirası ödeneğe ihtiyaç vardır. 1999 yılı sonuna kadar genel bütçeden gönderilecek 200 milyar Türk Lirasına ilaveten, 3418 sayılı Kanun gelirlerinden 100 milyar ödenek gönderilmesi planlanmıştır.

Anlaşılacağı üzere, inşaatın tamamlanması, ödeneğin temin edilmesine bağlı olup, Bakanlığımca, bütçe imkânları ve diğer kaynaklar çerçevesinde inşaatın en kısa sürede tamamlanması için azamî gayret gösterilmektedir. Kaldı ki, Bakanlığıma tahsis edilen fonların bugüne kadar halen yüzde 42’sini geçen yıla göre kullanamamış bulunmaktayım.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, Şanlıurfa İlindeki yatırımlara ilişkin diğer bilgiler de sayın milletvekiline takdim edilecek olup, bütün ülkemiz genelinde sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalarımız ve gayretlerimiz devam edecektir. Bu çalışmalalarımızın başarıya ulaşması için desteğinizi esirgemeyeceğinize olan inancımla sözlerimi bitiriyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İlinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/185) ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

BAŞKAN – 6 ncı sırada, Şanlıurfa Milletveki Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İlinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Soru:

1.- GAP merkezi olan Şanlıurfa İlimizde,

a) Uzman doktor sayısı ve doktor başına düşen hasta sayısı,

b) Doktor, ebe, hemşire, sağlık memuru ve teknisyen açığı sayısı ne kadardır? Ayrı ayrı belirtir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa İl ve ilçelerinde Bakanlığıma bağlı sağlık kuruluşlarında halen 106 uzman tabip görev yapmakta; ayrıca, 12.11.1999 tarihinde çekilecek olan uzman tabip kurasında, Şanlıurfa İl ve ilçelerinde münhal 9 yer ilan edilecektir.

Pratisyen tabip ihtiyacının karşılanması amacıyla, 16.10.1999 tarihinde çekilen pratisyen tabip kurasında, 7 pratisyen tabibin tayini yapılmıştır.

Yine, yardımcı sağlık personeli ihtiyacının karşılanması amacıyla, 1999 yılının ikinci yarısında alınan açıktan atama izni neticesinde, Şanlıurfa İline 30 hemşire ve 55 ebenin tayinleri yapılmıştır.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, ildeki Bakanlığıma bağlı sağlık kuruluşlarının eksik bulunan diğer unvan ve branşlardaki personelinin de bir an evvel temini ve personel eksiğinin kalmaması şahsımca da arzu edilmektedir; ancak, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacı bulunmasına rağmen -biraz evvel yine ifade ettim- 1995 yılından beri Meclis gündeminde bekleyen kanun tasarımız tekrar geriye çekilmiştir. En son Bakanlar Kurulunda Başbakanımızın da onayını alarak, bu tasarı yeniden Meclis gündemine getirilecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personeli ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personeli tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle Bakanlığımın sağlık personeli ihtiyacının karşılanması maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Meclis İçtüzüğünün 77 nci maddesi uyarınca hükümsüz sayılan tasarı Başbakanlık tarafından sevk edildiği takdirde, Yüce Meclisimizin de desteğiyle, 52 000 yeni kadro talebimiz gündeme gelmektedir. Tasarının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, 17.10.1999 tarihinde yapılan devlet memurları genel sınavına göre, en yüksek puan alan sağlık çalışanını 100 kabul ederek, ilgili bölgelere göre atama yapılacaktır. Bölgesel listeler talep edilmiştir. Ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı da, bu suretle, büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz genelinde olduğu gibi, Şanlıurfa İlinde de sağlık personeli sayısının yetersiz olduğu tarafımca bilinmekte olup, sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için, Bakanlığımca teklif edilen unvan ve sayıda sağlık personelinin, açıktan atama yoluyla istihdamına imkân verilmesinin gerekli olduğu açıktır. Bu çalışmalarımızın başarıya ulaşması için desteğinizi esirgemeyeceğinize olan inancımla Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek Devlet Hastanesinin uzman doktor ve personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/186) ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

BAŞKAN – 7 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek Devlet Hastanesinin uzman doktor ve personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

1- GAP’ın merkezi olan Şanlıurfa İlimize bağlı Siverek Devlet Hastanesi vatandaşlarımızın sağlık ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.

Söz konusu hastanede, dahiliye mütehassısı, genel cerrah, ortopedi mütehassısı ve KBB mütehassısı bulunmadığından, vatandaşlarımız mağdur olmaktadır.

Siverek Devlet Hastanesinin sorunlarını çözmek için acil olarak bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?

2- Siverek Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacı ne zaman giderilecektir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol tarafından verilen sözlü soru önergesinde, GAP merkezi olan Şanlıurfa İlimize bağlı Siverek Devlet Hastanesinde, dahiliye mütehassısı, genel cerrahi mütehassısı, ortopedi mütehassısı ve kulak burun boğaz mütehassısı bulunmadığı belirtilerek, adı geçen hastanenin sağlık personeli ihtiyacının ne zaman karşılanacağı sorulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa İli Siverek Devlet Hastanesinde, halen, 1 genel cerrahi uzmanı, 1 kadın doğum hastalıkları ve doğum uzmanı, 2 çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve 2 göz hastalıkları uzmanı görev yapmakta olup, ayrıca, 12.11.1999 tarihinde çekilecek olan uzman tabip kurası için, Siverek Devlet Hastanesinde bir ortopedi ve travmatoloji uzmanı kadrosu ilan edilmiştir. Bundan sonraki kuralarda, Siverek ilçesinin tabip ihtiyacı karşılanıncaya kadar münhal yerler ilan edilecek olup, tercih ve talep edilmesi halinde gerekli tayinler yapılacaktır.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, Şanlıurfa İl ve ilçelerinde Bakanlığıma bağlı sağlık kuruluşlarının eksik bulunan diğer unvan ve branşlardaki personelinin de bir an evvel temini ve personel eksiğinin kalmaması şahsımca da arzu edilmektedir. Ancak, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarımızın acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacı bulunmasına rağmen, 1995 yılından beri, özellikle ebe, hemşire ve sağlık memuru gibi hizmetine daha fazla ihtiyaç olan unvanlarda Bakanlığım için kadro ihdası yapılmadığından, mevcut personelle hizmet sunulmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple, gerek önergede konu edilen Şanlıurfa İlindeki sağlık kurum ve kuruluşlarına ve gerekse diğer illerimize açıktan tayin yapılamadığı gibi, Başbakanlığın 13.1.1999 tarih 1999/9 sayılı genelgesi uyarınca tayin ve nakiller durdurulmuş olduğundan, eş durumu ve öğrenim durumu mazeretleri dışında, diğer illerden nakil de yapılamamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personelinin ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personelinin tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle Bakanlığımın sağlık personeli ihtiyacının karşılanması maksadıyla, 35 641 kadronun ihdası için daha evvel hazırlanan ve evvelki yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve fakat, Meclis İçtüzüğünün 77 nci maddesi uyarınca hükümsüz sayılan kanun tasarısının yenilenmesi hususundaki talep Başbakanlığa arz edilmiştir. Tasarının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, 17.10.1999 tarihinde yapılan devlet memurları genel sınavına göre kazanan adayların tayinleri yapılarak, bütün ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz genelinde olduğu gibi, Şanlıurfa İlinde de sağlık personeli sayısının yetersiz olduğu tarafımca bilinmekte olup, sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için Bakanlığımca teklif edilen unvan ve sayıda sağlık personelinin açıktan atama yoluyla istihdamına imkân verilmesinin gerekli olduğu açıktır.

Bu çalışmalarımızın başarıya ulaşması için desteğinizi esirgemeyeceğinize olan inancımla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

8. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde içmesuyu amaçlı yapılan tesis ve kuyu sayısına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/187)

BAŞKAN – 8 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde içmesuyu amaçlı yapılan tesis ve kuyu sayısına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

İçtüzüğün 98 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, soru yazılıya çevrilmiştir efendim; önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde yapılan köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

BAŞKAN – 9 uncu sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1997-1999 yılları arasında Şanlıurfa İlinde yapılan köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılıya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır efendim.

10. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli İli Ovacık İlçesi Söğütlü Köyünde güvenlik güçlerince öldürüldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/189) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in, Tunceli İli Ovacık İlçesi Söğütlü Köyünde güvenlik güçlerince öldürüldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi?..

Sayın Başbakan?.. Yok.

İçtüzüğün 98 inci maddesi...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

5 dakika söz hakkınız var; buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum; böyle çok acılı bir konuda karşınıza çıktığım için de özür diliyorum.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, güneydoğu ve doğu, büyük bir terör olayı yaşadı ve onbinlerce şehit verdik, onbinlerce gazi verdik; şehitlerimize Tanrıdan rahmet diliyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Tabiî, bölge çok büyük sıkıntılar gördü ve yavaş yavaş bir barış ortamına doğru gidiyoruz. Barış ortamına giderken, artık, orada görev yapan kamu görevlilerinin de, bu barış ortamını bozucu davranışlar içinde bulunmamaları gerekir; artık, Türkiye’ye çok büyük maliyetleri olan bir durum.

Şimdi, olay şu: 26-27 Eylül tarihlerinde, Ovacık’ın bir köyünde odun kesmeye giden erlerden birisi, orada, o civarda, dedesiyle beraber hayvan otlatan Ünal Cila isminde 11 yaşındaki bir çocuğa tek kurşunla ateş ediyor ve öldürüyor; dedesini uzun zaman yanına sokmuyorlar, babasını da sokmuyorlar. Tabiî, biz, olay yerine gidemedik; gitmememizin nedeni de, Tunceli’ye gittiğimiz zaman bize güvenlik sağlanmadığı içindir. Hâlâ, seçimden bugüne kadar, ben, Tunceli İlinin Ovacık İlçesine, teşekkür etmek için de olsa, gidemedim; onu da bilesiniz; yani, böyle anormal şartlarda... Bize konuyu intikal ettirdiler.

Tabiî, sayın milletvekilleri, bu devlet bizim, güvenlik kuvvetleri bizim. Gerçekten, güvenlik kuvvetleri, büyük özveriyle bölgede hizmet ediyorlar. Can korkusu içinde olan insanların, elbette ki, bazı hatalar yapması mümkün olabilir; ama, biliyorsunuz, geçmişte, terörün orada güçlendirmesi, orada bazı güvenlik görevlilerinin hatalarından da oldu. İşte “Yeşil” denilen bir kişi çıktı, gitti, insanlara envai türlü zulümler yapıldı. “Bozo” diye birisi çıktı... Bunlar, hep, orada, bazı güvenlik kuvvetlerinin... Bir yandan teröristler, bir yandan işte o güvenlik görevlilerinin eleman olarak kullandığı insanlar, o bölge insanlarına büyük işkenceler yaptı. 1991 yılına kadar Tunceli’de terör olmamasına rağmen, yani PKK olmamasına rağmen, bu tarihten sonra, gösterilen bu büyük vahşet ve zulüm nedeniyle bu bölgeye PKK geldi ve insanlar baktılar ki, kendilerini koruyamıyorlar böyle bir olay karşısında, maalesef, terör çok tırmandı, büyük zarar gördük. İşte, hâlâ, Ovacık İlçesinde, 1994’ten beri tek gözlü barakada yaşayan 150 aile var; defalarca söyledim, çamur içinde yaşıyorlar! Köy okullarının hepsi yakıldı. Artık, rica ediyorum, bir daha bu keyfîlikler olmasın.

Gerçekten, son zamanlarda, bölgede görev yapan güvenlik kuvvetlerimiz, halka çok insancıl davranıyorlar; halkla güvenlik kuvvetleri arasında çok güzel bir barış ortamı doğdu; kendilerine, özellikle döne döne her zaman teşekkür ediyorum. Bu görüntünün artık kaybolmaması gerekiyor; ama, şunu da, vatandaşın hakkını da korumak lazım.

Düşünün, 11 yaşındaki bir genç, bir çocuk, bir kurşunla öldürülüyor. Her devlette elbette ki keyfî hareket eden insanlar var; ama, bunları cezalandırmak lazım. Cezalandırmadığınız zaman, oradaki vatandaşın morali de bozuluyor. Yani, hakikaten bu kadar onurlu, soylu, yurtsever, çok özverili görev yapan bu güvenlik kuvvetlerimiz arasında bazı art niyetli insanlar niye bu güzel görüntüyü bozsunlar?! Bu güvenlik kuvvetlerimiz üzerinde töhmet yaratan kim olursa olsun, eğer bir suç işliyorsa buna cezasını vermek lazım ki, bir daha, böyle art niyetli insanlar, bu koskoca güvenlik kuvvetlerimizin itibarını sarsacak davranışlar içinde bulunmasınlar.

Ben, konuyu cumhuriyet başsavcısıyla da görüştüm “can güvenliğim olmadığı için olay mahalline gitmedim; ama, herhalde, er yanlışlıkla vurmuş” diyor. Bizim yaptığımız araştırmalara göre kesinlikle yanlışlık yok ve bana da diyor ki; “O çocuğun hakkını koruyacağız.” Peki kardeşim; sen cumhuriyet başsavcısıysan olay mahalline gitmezsen, araştırma yapmazsan ve “yanlışlıkla vuruldu” dersen, o vatandaşın hakkını kim koruyacak dedim. Onun için, değerli milletvekilleri, ben isterdim ki, Sayın İçişleri Bakanı gelip, bu kürsüde, bu olayı ayrıntılı olarak izah etsin.

Şimdi, ben aslında bunu gündeme getireyim mi, getirmeyeyim mi diye de tereddüt içindeyim. Değerli milletvekilleri, biz bunları gündeme getirmediğimiz zaman, işte, İnsan Hakları Mahkemesine gidiliyor, çeşitli dernekler bunlara sahip çıkıyor. Yani, o zaman, biz bölgenin insanları olarak sanki vatandaşın hakkına sahip çıkmıyoruz, gibi bize karşı da bir tepki doğuyor. Yoksa, bizim amacımız, orada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN – Buyurun efendim; konu önemli.

KAMER GENÇ (Devamla) – ...amacımız, orada çok özverili görev yapan çok değerli güvenlik kuvvetlerimizi kötü duruma düşürmek değildir; onların daha kusursuz hizmet yapmasını sağlamaktır.

Bu arada şunu da rica ediyorum: Bakın, bölgede hava çok yumuşadı; âdeta, yani geçmişle kıyaslanmayacak derecede, eylemler durdu; hâlâ Tunceli’de gıda ambargosu var; bunu kaldıralım; olağanüstü halin uzatılmasıyla ilgili bir tezkere var; rica ediyorum...

Değerli milletvekilleri, 1987’den beri bölgede olağanüstü hal var; bir kaldıralım bunu canım. Bu olağanüstü halin devlete maliyeti de çok pahalı; bir kaldıralım. Eğer yine hakikaten, olağanüstü halsiz, bu bölge idare edilmiyorsa, biz, Meclis olarak, ertesi günü toplanıp yine bu olağanüstü hali ilan edelim; çünkü, bölgede, bu olağanüstü halin yarattığı büyük bir sıkıntı var; işte, vatandaşın hak aramasının üzerinde büyük kısıtlamalar var. Bazı keyfî uygulamalardan, yargılama hakkı veyahut da hak arama yolları tıkanmıştır.

Ben, özellikle iktidar grubundan rica ediyorum, bunu kaldıralım, yani Siirt İlinde kaldırmaktansa bütün illerde kaldıralım bu olağanüstü hali; zaten orada devletin güvenlik kuvvetleri var; artık, bölgede böyle bir barış ortamı doğunca -bu olağanüstü halin devlete bir maliyeti de var, bu maliyet de ortadan kalkar- zaten sefalet içinde olan o insanlara, hiç olmazsa, hizmet getirelim. Dolayısıyla, Türkiye, artık, kendi meselelerine kendisi sahip çıkmış, Parlamentosu sahip çıkmış ve doğan bu güzel barış ortamında, Türkiye’de tam demokrasinin bütün standartlarını uygulayarak, standartları yükselterek daha iyi bir görüntü yaratacağımıza inanıyoruz.

Ben, yine, tekrar, son zamanlarda bölgede görev yapan ve halka çok iyi muamele yapan, o halkla barışın sağlanması için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, toparlar mısınız lütfen...

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim.

...özellikle silahlı terör olayının bitmesine büyük katkıda bulunan güvenlik kuvvetlerimize tekrar teşekkür ediyorum; aynı tavırlara devam edeceklerine de inanıyorum.

Bizim Yüce Meclisimiz de bu konuya el atarak, bu olağanüstü hal kaldırılarak, bölgedeki fakirliğe, işsizliğe bir çare bulunursa, ben kesinlikle inanıyorum ki, bölgede artık bir tek terör olmaz ve böylece, o memleket de yıllarca çekilen sıkıntıdan kurtulur.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tabiî, cumhuriyet savcısının devletin bir kasabasına gidememesi çok acı Sayın Genç; Sayın Bakanın da cevap vermemesi başka bir acı.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır efendim.

11. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun Kıbrıs görüşmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/190)

BAŞKAN – 11 inci sırada, Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Kıbrıs görüşmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan?.. Yok.

İçtüzüğe göre, bu soru da göndemden çıkarılmış, yazılı soruya çevrilmiştir efendim.

12. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya Ovaları Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/192) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

BAŞKAN – 12 nci sırada, Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya Ovaları Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

Özkan Öksüz Konya

Sorular:

Bakanlığınıza bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Konya Ovaları Projesi (KOP)nin;

1.- Kaç yılda tamamlanması planlanmıştır?

2.- Şu ana kadar projenin yüzde kaçı tamamlanmıştır?

3.- Proje kapsamı içinde Cihanbeyli, Kulu, Çeltik, Yunak ve Tuzlukçu ilçelerinin tarım alanları da yer almakta mıdır?

4.- Yer almamışsa, proje kapsamına alınması düşünülüyor mu?

5.- Yer almamışsa proje kapsamına alınmamasının gerekçeleri nelerdir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Konya Ovaları Projesine ilişkin Enerji Bakanından sözlü soru önergesini cevaplamak üzere söz aldım; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Birinci soruya cevap: Konya Ovaları Projesi, değişik amaçlardaki yüzde 11’i büyük su projesi, diğerleri müstakil küçük yerüstü ve yeraltı sulamaları olmak üzere, toplam 12 adet projeden oluşmaktadır.

Bu 12 adet projenin su kaynakları, yeraltı suyuyla Beyşehir Gölü, Göksu, Çarşamba Çayı, May Deresi, Sille Deresi, Meram Çayı, Gödet Çayı, İbrala Deresi, Beşgöz Deresi, Kuzey ve Güney Suğla Akımları ve muhtelif yerüstü su kaynaklarıdır.

2 120 826 hektar toprak kaynağının bulunduğu bölgede, ekonomik olarak sulanabilecek arazi miktarı, 448 178 hektarı büyük su projeleri sulama alanı, 123 429 hektarı ise küçük su projeleri sulama alanı olmak üzere, toplam 571 607 hektardır; bu alanın 270 816 hektarı işletmeye açılmıştır. Bunları sıralarsak: Konya-Çumra Projesi 313 226 hektar, Beyşehir-Damlapınar Projesi 1 000 hektar, Yunak-Akgöl Deresi 24 520 hektar, Sarayönü-Beşgözler Projesi 5 630 hektar, Ereğli Projesi 42 225 hektar, Ilgın Projesi 17 639 hektar, Karaman Projesi 29 000 hektar, Ayrancı Projesi 5 438 hektar, Akşehir-Eber Projesi 9 500 hektar.

Ayrıca, Konya İçmesuyu Projesi, küçük su projeleri ve Göksu Havzası enerji projeleri de bunlara ilaveten sayılabilir.

Konya Ovaları Projeleri kapsamında bulunan projelerden bir kısmının işletmede, bir kısmının inşa halinde, bir kısmının yatırım programında, bir kısmının da planlama çalışmaları devam etmekte olduğundan ve ileriki yıllar bütçe imkânlarının şimdiden belirlenmesine olanak bulunmadığından, KOP projelerin kaç yılda tamanlanacağını belirlemek mümkün olamamaktadır.

İkinci soruda sorulan Konya Ovaları Projesinin yüzde kaçının tamamlandığına gelince, şu ana kadar, Konya Ovaları Projesi kapsamında bulunan 10 adet sulama projesiyle, toplam 571 607 hektarlık sahanın sulanmasının öngörüldüğünü biraz önce arz etmiştim. Bunlardan 270 816 hektarı fiilen işletmeye açılmış -bu, yüzde 47,4’e tekabül etmektedir- 27 297 hektarı inşa halinde -bu, yüzde 4,7’ye tekabül etmektedir- 30 158 hektarı yatırım programında teklif edilmiş -bu da, yüzde 5,3’üne tekabül etmektedir- 316 hektarının planlama çalışmaları tamamlanmış, 22 030 hektarının kesin proje çalışmaları tamamlanmış, 220 990 hektarının da planlama çalışmaları devam etmektedir; bu da, yüzde 38,7’ye tekabül etmektedir.

Konya Ovası projelerinden olan Konya İçmesuyu Projesi 1995 yılı sonunda tamamlanarak, işletmeye açılmıştır. Ayrıca, Konya Ovası projeleri demetinde yer alan Göksu Havzası enerji projelerinden Yerköprü Hidroelektrik Santralı işletme halinde olup, 2 adet hidroelektrik santralın planlama çalışmaları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, diğer 4 adet enerji projesinin planlama çalışmaları ise yine Enerji Bakanlığına bağlı Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır.

3 üncü ve “proje kapsamı içinde Cihanbeyli, Kulu, Çeltik, Yunak ve Tuzlukçu ilçelerinin tarım alanları da yer almakta mıdır?” şeklindeki sorusuna gelince; Konya Ovaları Projesi, Konya ve Karaman illerine ait tüm tarım alanlarını kapsamakta olup, projeyle, 571 607 hektar sahanın sulanması amaçlanmaktadır.

4 üncü ve 5 inci soru da “eğer yer almamışsa bu proje kapsamına alınması düşünülüyor mu?” diye sorulmaktadır. Cihanbeyli, Kulu, Çeltik, Yunak ve Tuzlukçu ilçelerine ait tarım alanları da Konya Ovaları Projesi kapsamındadır. Yunak ve Çeltik İlçelerine ait birkısım tarım arazilerini sulayacak olan Yunak-Akgöl Projesinin planlama çalışmaları devam etmektedir. Cihabeyli ve Kulu İlçelerine ait birkısım araziler, küçüksu projeleri kapsamında değerlendirilmektedir. Tuzlukçu ve Akşehir ilçelerine ait 9 500 hektar arazinin sulandığı Akşehir-Eber Projesi ise, 1997 yılında işletmeye açılmıştır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

13. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, depremzedeler için İstanbul Valiliğince başlatılan yardım kampanyasında toplanan paraya ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/193)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekil Ahmet Güzel’in, depremzedeler için İstanbul Valiliğince başlatılan yardım kampanyasında toplanan paraya ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın İçişleri Bakanı?..Yok.

Ertelenmiştir.

14. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarım ve Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu üyeleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/194)

BAŞKAN – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarım ve Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu üyeleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan ?..Yok.

Ertelenmiştir.

15. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/195)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan ?..Yok.

Ertelenmiştir.

16. — Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber’in, Edremit’e zeytinyağı borsası kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/196)

BAŞKAN – Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber’in, Edremit’e zeytinyağı borsası kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?..Yok.

Ertelenmiştir.

17. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, şekerpancarı alımı ve satışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/197)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, şekerpancarı alımı ve satışına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi.

Cevaplayacak olan Sayın Bakan?..Yok.

Ertelenmiştir.

18. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, YAY-SAT A.Ş. ve Birleşik Basın Dağıtım A.Ş.’nin dağıtım tekeli oluşturdukları iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/198)

BAŞKAN – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik’in, YAY-SAT A.Ş. ve Birleşik Basın Dağıtım A.Ş.’nin dağıtım tekeli oluşturdukları iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplayacak Sayın İçişleri Bakanı?..Yok.

Ertelenmiştir.

19. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, ilköğretim okullarında idareciler tarafından velilerden para talep edildiği iddiasına ve dergi ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/199) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – 19 uncu sırada, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, ilköğretim okullarında idareciler tarafından velilerden para talep edildiği iddiasına ve dergi ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan cevaplayacaklar mı?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Cevaplayacağım efendim.

BAŞKAN – Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Osman Yumakoğulları İstanbul

Anayasamızın 42 nci maddesinde, ilköğretimin, zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilmektedir.

Soru 1- İlköğretim okullarında idareciler tarafından okulların çeşitli ihtiyaçlarını öne sürerek para talep ettikleri söz konusudur. Bu para talebi, bakanlığınızın bilgisi dahilinde mi yapılmaktadır?

Soru 2- Devlet tarafından parasız öğrenim görülmesi gereken okullarda, dargelirli vatandaşlardan para talep edilmesi hususunda, bakanlığınız tarafından yazılı veya sözlü bir talimatınız var mıdır?

Soru 3- ilköğretim okullarında, dergi ücreti adı altında fahiş ücret talep edildiği iddia edilmektedir. Dergi ücreti talep edilmesi hususunda, Bakanlığınızın herhangi bir yazılı talimatı var mıdır? Talep edilen dergi ücreti sonucunda toplanan paraların, Bakanlığınızca denetimi yapılmakta mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; okullara yapılacak bağış ve katkılar, öğrenci velilerinin ve diğer yurttaşlarımızın isteğine bağlı olarak, ne zaman verilmek istenilirse, o zaman kabul edilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak 10.8.1999 tarih ve 1999/61 nolu genelge valiliklerimize gönderilmiş, aksine hareket edenler hakkında yasal işlem yapılacağı belirtilmiştir.

Okullarımıza velilerden para talep edilmesi konusunda herhangi bir yazı gönderilmemiş, aksine, biraz önce sözünü ettiğim yazıyla, gönüllü olarak yapılacak bağış ve katkıların alınabileceği belirtilmiştir.

Valiliklerimize gönderilen 7 Eylül 1998 tarih ve (1998/90) nolu genelgeyle, Bakanlığımız Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca yardımcı eğitim aracı olarak kabul edilen dergilerin alınmasında ve kullanılmasında öğrenci velilerine baskı yapılamayacağı, okul kantini, okul koruma derneği, okul aile birliği ve kooperatiflerde öğrenci dergilerinin alım ve satımının yapılamayacağı, yönetici, öğretmen ve diğer personelin dergi alım satımıyla ilgili olarak herhangi bir şekilde aracı olamayacağı belirtilmiştir.

Dergileri öğrenciler satın aldıkları için, okullarda bu ad altında para toplanması da söz konusu değildir. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

20. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 57 nci Hükümet döneminde bütçeden İstanbul büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerine aktarılan para miktarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

BAŞKAN – 20 nci sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları’nın, 57 nci Hükümet döneminde bütçeden İstanbul Büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerine aktarılan para miktarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Osman Yumakoğulları İstanbul

Soru 1.– 57 nci Hükümet döneminde Maliye Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesine bütçeden aktarılan para miktarı ne kadardır? Aylar itibariyle açıklar mısınız.

Soru 2.– 57 nci Hükümet döneminde Maliye Bakanlığı tarafından İstanbul ilçe belediyelerine bütçeden aktarılan para miktarı ne kadardır? Aylar itibariyle açıklar mısınız.

Soru 3.– 57 nci Hükümet döneminde Maliye Bakanlığı tarafından İstanbul belde belediyelerine bütçeden aktarılan para miktarı ne kadardır? Aylar itibariyle açıklar mısınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları’nın Maliye Bakanından sözlü soru önergesini cevaplamak için huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinize saygılar sunarım.

57 nci hükümet döneminde, Maliye Bakanlığınca, bütçesinin ilgili tertibinden İstanbul Büyükşehir Belediyesine yardım yapılmamıştır. Metropol ilçe ve belediyeler de bu yardım yapılmamaya dahildir. Zaten, ilgili bütçede de, büyükşehir belediyelerine ve metropol ilçe belediyelerine yardım faslı yoktur.

İkinci sorusu, bu dönemde anılan tertipten İstanbul İli ilçe belediyelerine toplam 117 milyar lira yardım yapılmıştır; buna, biraz önce arz ettiğim gibi, metropol ilçe belediyeleri dahil değildir.

Anılan dönemde İstanbul İli belde belediyelerine ise, toplam 196 milyar 500 milyon lira yardım yapılmıştır. Bu yardımların hepsi 1999 yılı Ağustos ayında yapılmıştır; eğer, arzu ederse, sayın milletvekilimize bu yardımların miktarlarını tek tek arz edebiliriz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

21. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınmasını sağlamaya yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/201)

BAŞKAN – 21 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınmasını sağlamaya yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?..Yok.

Soru ertelenmiştir.

22. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek SSK Dispanserinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/202) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı

BAŞKAN – 22 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Siverek SSK Dispanserinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa İlimize bağlı Siverek İlçemizdeki yüzlerce sigortalı vatandaşımız, doktorsuzluktan en hayati hizmet olarak sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır.

1- Siverek SSK Dispanserinin doktor ve sağlık personelinin ihtiyacı ne zaman giderilecektir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol’un, Bakanlığımıza yönelttiği soru önergesini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar Kurumunda, Türkiye genelinde, yaklaşık otuzbin yatak kapasitesiyle, 120 hastanemiz, 181 dispanserimiz ve 226 sağlık istasyonumuz olmak üzere, toplam 527 sağlık ünitemizle hizmet verir durumdayız. Yaklaşık 32 milyon insanımıza günün 24 saatinde, 527 sağlık ünitemizde hizmet veren Sosyal Sigortalar Kurumumuzun çok ciddî manada sağlık personeli eksiği mevcuttur. Bunu dikkate alarak, geçtiğimiz günler içerisinde, Sosyal Güvenlik Reform Yasa Tasarısının kanunlaşması sırasında, bir ek geçici maddeyle 18 800 kadro ilavesi yapılmıştı. Şimdi, bu 18 800 kadroyla ilgili olarak, Maliye Bakanlığında ve personelle ilgili yönetmelikler çerçevesinde gerekli işlemler başlatılmış olup, bunlar tamamlandığında, Türkiye genelinde, hiç olmazsa belli ölçüler içerisinde, sağlık elemanı açığını kapatmaya çalışacağız. Ancak, bu 18 800 ilave kadroya rağmen, hali hazırda, bunların ötesinde, onyedi onsekiz bin dolayında sağlık personeli açığımızın olduğunun da bilinmesinde fayda vardır.

Burada bütün mesele, otuziki milyon vatandaşımıza doğrudan doğruya hizmet sunan Sosyal Sigortalar Kurumu, bugüne kadar, özellikle fizikî şartları itibariyle yeni hastane, dispanser vesaire yatırımlarında çok büyük bir ihmale uğramıştır. Buna mukabil, personelde de çok ciddî manada açık meydana gelmiştir. Zannediyorum, bu düzenlemeleri yapınca, bir miktar da olsa, Türkiye genelindeki sağlık personeli ihtiyacını karşıladığımız gibi, bunun paralelinde Siverek SSK Dispanserinde de bu problemi belli ölçüde çözmüş olacağız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır efendim.

23. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Hilvan İlçesine bir merkezi trafo kurulup kurulmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/203) ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Hilvan İlçesine bir merkezî trafo kurulup kurulmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa İlimize bağlı Hilvan İlçesinin elektrik şebekesi köy tipi olduğundan dolayı aydınlatma ve sulama amacıyla kullanımlar karşısında yetersiz kalmakta, bu da, vatandaşın, ekonomik zararlarına sebep olmaktadır. Bu yüzden, İlçemizde merkezî trafonun kurulması gerekmektedir.

l.- Hilvan İlçemizde merkezî trafonun kurulması hakkında çalışmalarınız var mıdır?

2.- Varsa yapımına ne zaman başlanacaktır?

BAŞKAN -Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol tarafından Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanına yöneltilen soruya cevabı arz ediyorum.

Şanlıurfa İline bağlı olan Hilvan İlçe merkezi ile yakın çevresi, Siverek’teki 154/33 kilovoltluk ana indirici merkezden, 33 kilovoltluk, 3/0 AWG iletkenli enerji nakil hattıyla beslenmekteydi. Ancak, yörede, giderek artan elektrik ihtiyacının, bu hat yardımıyla sağlıklı olarak karşılanmasının mümkün olmadığının tespit edilmesi üzerine, 1996 yılı yatırım programına, yine, Siverek’teki 154/33 kilovoltluk trafo merkezinden beslenmek üzere 33 kilovolt, 477 MCM, 40 km karekteristikli Siverek TM-Hilvan enerji nakil hattı alınmış ve bu hat, 1998 yılı sonlarında tamamlanarak işletmeye açılmıştır.

İşletmeye alınmış olan bu hat, TEDAŞ tarafından OG sisteminde tesis edilen, en yüksek kesitli enerji nakil hattı olup, Hilvan ve çevresinin bugünkü ve yakın gelecekteki elektrik gereksinmesini, herhangi bir darboğazla karşılaşılmadan temin edebilecek kapasitededir. İleriki yıllarda yöredeki elektrik ihtiyacının bu hatla da karşılanmasının mümkün olmadığının belirlenmesi halinde, TEAŞ’a görev verilerek, Hilvan yakınlarında 150/33 kV’luk bir ana indirici trafo merkezi kurulmasının sağlanması yoluna da gidilebilecektir.

Bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

24. – Giresun Milletvekili Hasan Akgün’ün, fındık stoklarına ve alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/204)

BAŞKAN – 24 üncü sırada, Giresun Milletvekili Hasan Akgün’ün, fındık stoklarına ve alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

25. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, ÖSS Sınavına giren bazı öğrencilerin itirazlarına ve YÖK Başkanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru ve önergesi (6/205) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – 25 inci sırada, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, ÖSS’ye giren bazı öğrencilerin itirazlarına ve YÖK Başkanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi.

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

15.10.1999 Veysel Candan Konya

YÖK’ün 1999-2000 öğretim yılı için uyguladığı yeni sınav sistemi, 100 000’i aşkın öğrencinin itirazına sebep olmuş; fakat, öğrencilerin mağduriyeti giderilmemiştir. Buna karşılık, her itiraz dilekçesi için de 1 000 000 lira ücret alınmıştır. Bu sebeplerle;

1- 100 000’i aşkın öğrenciyi mağdur eden YÖK ve onun Başkanı Kemal Gürüz hakkında nasıl bir işlem yapılmıştır?

2- Mağdur olan bu öğrencilerin sorunları neden çözülmemiştir?

3- Öğrenciler sınava girerken yüklüce bir miktarda ücret ödemelerine rağmen, neden itirazlarında tekrar ücret alınmıştır?

4- Soruların çaldırılmasıyla yüzbinlerce öğrencinin moralini bozan ve devleti 4 trilyon lira zarara uğratan sorumlular hakkında neden hâlâ bir işlem yapılmamıştır? Bundan sonra yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...

Sayın Başkan, galiba mikrofon çalışmıyor.

BAŞKAN – Çalışıyordu, şimdi çalışmıyor efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, kürsü mikrofonu çalışmıyor; Bakanlar Kurulu sıramdan konuşayım.

BAŞKAN – Lütfedersiniz efendim, evet.

Hükümetin sesini kesmiş olmayayım, aletin günahını ben çekmeyeyim sonra efendim.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bundan önce de bir sözlü soruya cevap verirken arz etmiştim; milletvekillerinin yerlerinden oturarak ya da bakanların yerlerinden oturarak mikrofonla Meclise hitap etme imkânları olmadığından her türlü sözlü soruda kürsüye çıkılmakta idi. Oysaki, bu Mecliste artık milletvekillerinin de, bakanların da yerlerinden konuşma olanağı ve bu konuşmalarını bütün milletvekillerine duyurma olanağı vardır. Zatıâliniz, benim bu talebimi “teamüller böyle” diyerek kabul etmemiştiniz. Şimdi bir örneği yaşandığı için, Divandan talepte bulunuyorum. Bundan sonra, sözlü soruların cevaplarını bakanlar yerlerinden versinler diye bir talebim var, bunu arz ediyorum.

BAŞKAN – İlk Başkanlık Divanında tezekkür edelim efendim; haklısınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Veysel Candan’ın sorularına gelince.

1999 öğrenci seçme sınavında üniversiteye girişle ilgili yeni sistemin uygulanmasına karar verilirken, öğrencilerin mağduriyetine yol açacak hususların bulunmamasına özen gösterilmiştir. Bundan önce uygulanan iki basamaklı sınav sisteminde yapılan incelemeler şunu göstermiştir ki, yetenekle ilgili birinci sınavın sonuçları, bilgiyle ilgili ikinci sınavın sonuçlarıyla hemen hemen aynıdır. O nedenle okuldaki başarının ve yeteneğin öne çıkarıldığı tek basamaklı sınav sistemi benimsenmiştir.

Yüksek Öğretim Kurulunun yeni sistemle ilgili kararının iptali için Danıştay 8 inci Dairesine açılan davalarda yürütmeyi durdurma talepleri reddedilmiştir ve bu kararlar da kesinleşmiştir.

Öğrenci Seçme Sınavında uygulanan yeni sistemin iptali için açılan davalar Yüksek Öğretim Kurulu lehine sonuçlanmıştır. Öğrenciler mağdur edilmemiştir.

Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi, sınav sonuçlarıyla ilgili itirazlarda bulunulurken, adaylardan belli bir ücret almakta olup, bu ücret, her yıl adaylara verilen Öğrenci Seçme Sınavı kılavuzlarında belirtilmektedir. İtirazlar için ücret alınmasının nedeni, itirazların gerçek bir nedene dayanmasını sağlamaktır. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinin muhatap olduğu aday sayısının fazlalığı nedeniyle, haklı bir nedene de dayanmaktadır ve bu itiraz dilekçelerinin incelenmesi çok zaman ve emek kaybı oluşturmaktadır. İtirazlardan belli miktarda para alınması, adayları, dilekçe verirken daha dikkatli olmaya sevk etme amacıyla yapılmıştır.

1999 öğrenci seçme sorularının çalınmasıyla, devlet, 4 trilyon lira zarara uğramış değildir. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinin 256 698 370 000 lirası baskı masrafı olmak üzere, toplam 984 507 262 000 lira harcamalara yapmasına neden olunmuştur.

Soruların çalınmasıyla ilgili olarak, İstanbul Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı ile Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu tarafından soruşturmalar yürütülmektedir. Sonuç hakkında ayrıca bilgi verilecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

26. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Gaziantep-Dülükbaba ormanından geçirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/206)

BAŞKAN – 26 ncı sırada, Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Gaziantep-Dülükbaba ormanından geçirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

27. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Dülükbaba ormanından geçirilmesinin neden olacağı zararlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/207) ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

BAŞKAN – 27 nci sırada, Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun Dülükbaba ormanından geçirilmesinin neden olacağı zararlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 15.10.1999 Mehmet Bedri İncetahtacı Gaziantep

1- Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunun çevre geçiş yeri olarak Dülükbaba ormanlarının tespiti sizin onayınızdan geçmiş midir?

2- Çevre Bakanlığı olarak, bu bölgede 20 hektarlık alanın asfaltlanması ve yaklaşık 25 bin ile 40 bin dolayındaki ağacın kesilmesi, Gaziantep’te çevre problemlerine ne kadar yeni yükler getireceği bilinmekte midir?

3- Çevre Bakanlığı olarak, Dülükbaba ormanlarının kesiminin getireceği zarar ile ilgili herhangi bir bilimsel analiz raporu var mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, mikrofon yapıldı efendim.

Divanda bir karar alırsak, Sayın Bakanlarımız yerlerinden cevap verebilirler belki.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) – Bakanlarımız kürsüye çıksınlar, bir görelim efendim.

BAŞKAN – Televizyon seyretmiyor musunuz; aşk olsun...

MUSTAFA GÜL (Elazığ) – Televizyonlardan değil, canlı seyredelim.

BAŞKAN – Buyurun o zaman ön tarafa.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken hepinize saygılar sunuyorum.

Bilindiği üzere, 23 Haziran 1997 tarih ve 23028 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Çevresel Etki Değerlendirmesi; yani, ÇED Yönetmeliğine göre, otoyollar, ÇED raporu hazırlanması gereken faaliyetler listesinde yer almaktadır; ancak, ÇED Yönetmeliğinin geçici 2 nci maddesinde, “bu yönetmeliğin yayımından önce güzergâh belirlemesini gerektiren faaliyetlerle ilgili mevzuat gereğince, güzergâhı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, ekspres yolları, devlet yolları ve il yolları faaliyetlerine, bu yönetmelik hükümleri uygulanmaz” hükmü yer almaktadır.

Bu itibarla, söz konusu faaliyet, 23.6.1997 tarihinden önce, Devlet Planlama Teşkilatınca -290 numarayla- yatırım programına alındığından, ÇED Yönetmeliğinin geçici 2 nci maddesi gereğince, inşaat ve işletme aşamasında, 2872 sayılı Çevre Kanununa istinaden yürürlüğe girmiş bulunan yönetmeliklere uyulması kaydıyla projenin gerçekleştirilebileceği hususu, Karayolları Genel Müdürlüğü ve ilgili valiliklere bildirilmiştir.

Gaziantep İl Çevre Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Köy Hizmetleri, Turizm, Millî Emlak, Bayındırlık ve İskân, Sağlık Gaziantep İl Müdürlükleriyle, Devlet Su İşleri 20 nci Bölge Müdürlüğü, Orman İşletme Müdürlüğü, Karayolları 5 inci Bölge Müdürlüğü ve Şahinbey Belediye Başkanlığından görüş sorulmuş ve bu kurumlar, söz konusu faaliyet için olumlu görüş bildirmişlerdir; ancak, Bakanlığımız, Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolunun geçiş yerinin Dülükbaba ormanlarından geçmeyecek şekilde güzergâhının değiştirilmesini uygun bulmaktadır. O yüzden, biz uygun görmüyoruz.

Arz ediyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Gereğini yapacak mısınız Sayın Bakan?

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla) – Az önce şunu söyledim: Maalesef, 23.6.1997 tarihinde yer tespiti yapıldığından; yani, güzergâh belirlendiğinden, anılan yönetmeliğin geçici 2 nci maddesine göre pek fazla yaptırımımız yok; ama, ben, oradan geçmesine, ormanlar tahrip edildiğinden dolayı karşıyım.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Yani, ağaçlar kesilecek mi kesilmeyecek mi?

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla) – Ben, burada söylüyorum: Ben karşıyım, bana düşen ne varsa, gerekeni yapacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

28. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da yapılacak olan tüp geçide ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/208)

BAŞKAN – 28 inci sırada, İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da yapılacak olan tüp geçide ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?... Yok.

Ertelenmiştir.

29. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, Emlak Bankasının yapmış olduğu Sinanoba ve Mimaroba konutları girişine yapılacak üstgeçide ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/209)

BAŞKAN – 29 uncu sırada, İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, Emlak Bankasının yapmış olduğu Sinanoba ve Mimaroba konutları girişine yapılacak üstgeçide ilişkin, Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

30. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da meydana gelen hamsi balığı zehirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/210)

BAŞKAN – 30 uncu sırada, İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da meydana gelen hamsi balığı zehirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

31. – Ordu Milletvekili Hasan Fehmi Konyalı’nın, Ordu İli ve Fatsa İlçesi Devlet hastanelerinin baştabiplerinin görevden alınış nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/211)

BAŞKAN – 31 inci sırada, Ordu Milletvekili Hasan Fehmi Konyalı’nın, Ordu İli Fatsa İlçesi devlet hastanelerinin başhekimlerinin görevden alınış nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

32. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısının Rusya ziyaretine ve “Mavi Akım” Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/212)

BAŞKAN – 32 nci sırada, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan yardımcısının Rusya ziyaretine ve Mavi Akım Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Sayın Başbakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

33. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, hayvancılığın canlandırılması için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/213)

BAŞKAN – 33 üncü sırada, Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, hayvancılığın canlandırılması için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Efendim, sözlü soru önergelerinin görüşülmesine ayrılan süre dolmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Şimdi, birinci sırada yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 22 arkadaşının, Bağ-Kur’un içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 22 arkadaşının, BAĞ-KUR’un içinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4)

BAŞKAN – Hükümet burada.

Önerge daha önce okunduğu için tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri hükümet ve gruplar için 20’şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın milletvekillerini arz ediyorum: Doğru Yol Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın İsmet Attila; Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut; Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Sayın İsmail Çevik.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın İsmet Attila’da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Fazilet Partisi Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 22 arkadaşının, Bağ-Kur’un içinde bulunduğu durumun araştırılması konusunda vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, hepinizin bildiği üzere, Bağ-Kur, esnaf, sanatkâr, diğer bağımsız çalışanların ve köy ve mahalle muhtarlarının, daha sonra da ev hanımlarının isteğe bağlı olarak sigortalanması için, öncelikle, 2 Eylül 1971 tarihinde, 1479 sayılı Kanunla kurulmuş ve 1 Ekim 1972 tarihinden itibaren de resmen uygulamaya geçilmiştir. Daha sonra, Bağ–Kur Kanununda yapılan değişikliklerle geliştirilmiş; yine, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanların da sigorta kapsamına alınması Bağ-Kur bünyesinde geliştirilmiş ve 2926 sayılı Kanunla da, bu hizmet başlamıştır.

Bağ-Kur’un, özellikle, kuruluşundan itibaren, geçici 2 nci maddesiyle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, esnaf kaydı, Gelir Vergisi kaydı olanların geriye doğru on yıl karşılıksız borçlanması suretiyle yapılan uygulamada, özellikle, sosyal güvenlik esprisine aykırı, sosyal sigorta tekniğine uygun olmayan, karşılığında prim alınmadan verilen haklar, doğuşta, maalesef, Bağ-Kur’u ölü doğmuş bir kurum haline getirmiştir.

Bunu, şu bilgilerle desteklemek gerekirse; bu haktan yararlanan, ilk etapta 140 000 sigortalı çıkmış; yani, 10 yıl geriye doğru esnaf kaydı, vergi kaydı getiren mükelleflerimiz, otomatikman, hiçbir prim ödemeden Bağ-Kur’a sigortalı olmuşlar. Daha sonra, kanunda yapılan bir değişiklikle, yine, zamanında borçlanma yapamayanlar için bir kanunî hak verilmiş, bu haktan sonra da, yine, 40 000 civarında sigortalı, kanunen verilen bu hakkı kullanmışlardır. Böylece, Bağ-Kur kurulur kurulmaz, 180 000 civarında sigortalı kapsama alınmış ve ne yazıktır ki –demin de ifade ettiğim gibi– bunlardan herhangi bir prim karşılık alınmamıştır. Dolayısıyla, bu uygulamadan dolayı da, Bağ-Kur’a 5 yıl prim ödeyenler, muayyen yaşa, kanunun belirlediği yaşa ulaştıktan sonra, peyderpey emekli olmaya başlamışlar ve o günkü şartlar içerisinde emekli olan 180 000 kişinin ödediği prim, 1 inci basamakta olanlar 3 000 küsur, 12 nci basamakta olanlar da
35 000 lira ödemek suretiyle emekli olmuşlardır. Yani, Bağ-Kur 1972 Ekiminde fiilen kurulmuş, 5 sene sonra emeklisini vermeye başlamıştır. Oysaki, sosyal güvenlik normlarında esas kaide, gerek yaşla birlikte en az 15 yıl prim ödemek suretiyle -ölüm ve iş kazası ve malullük hariç olmak üzere- emekli olunması gerekirken, 5 yıl ve düşük miktarlarla da prim ödenmek suretiyle, 1972 ve 1977’den son
ra, Bağ-Kur, emeklisini vermeye başlamış.

İşte, burada kanunun verdiği hakkı kullananlar, sigortalılar, 180 000 kişi, bu haktan istifade etmişler; ama, sosyal güvenlik esprisine aykırı ve karşılığında prim alınmadan bu hizmetin verilmesi sonucunda da, haliyle, bir tarafta Bağ-Kur hizmetlerinde aksamalar, diğer tarafta da, işte, her zaman sıkıntısını çektiğimiz, hazinenin, devletin maliyesinin, sosyal güvenlik kuruluşlarına yardımı söz konusu hale gelmiş, o zaman, bu Kanunun 2 nci maddesiyle ortaya çıkmıştır. Bugün, ayrıca, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun da ilavesi suretiyle, bu hizmet de Bağ-Kur tarafından verilmeye başlanmıştır.

Bugün, elde edilen rakamlara göre, Bağ-Kurun, 1479 sayılı Kanuna göre 1 000 000’un üzerinde emeklisi bulunmaktadır. Yine, 2926 sayılı Kanuna göre, yani, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlardan emekli olanların sayısı da 90 000’e ulaşmış durumdadır. Yine, hepinizin bildiği üzere, Yüce Meclisimiz, Bağ-Kur sigortalılarının sağlık sigortası kapsamına alınması kararına varmış; şu anda, aldığımız bilgilere göre, 6 300 000 sağlık karnesi sigortalılara verilmiş durumdadır.

1479 sayılı Kanuna göre, yine geçen dönem bu Meclisten çıkarılan tarımda kendi nam ve hesabına çalışanların sağlık sigortası kapsamına alınması sonucunda da, her iki sigortalı için bugün 13 000 000’un üzerinde sigortalı ve hak sahibi sağlık karnesini elde etmiş bulunmaktadır.

Bundan sonra, yine, sosyal sigorta normlarına ve sosyal güvenlik esprisine aykırı düzenlemeler, maalesef, sigortalılarımızın lehine görünen uygulamalar, her türlü borçlanma -muhtelif zamanlarda- kanunla sigortalılara verilmiş, hizmet ihyası canlandırılmış, yine, prim borçlarının affı ve ertelenmesi zaman zaman gündeme getirilmiş. O sebeple de, Bağ-Kurun aktuaryel dengesi bozulmuştur; devlet yardımına ihtiyaç duyar hale gelmiştir.

Bunun yanı sıra, sigortalılarımızın da emekli olduklarında aldıkları aylıkların düşüklüğü sebebiyle, genelde prim borçlarını zamanında ödememeleri ve prim borçlarına uygulanan gecikme zammının da giderek artması sonucunda, Bağ-Kurun, haliyle, maddî bakımdan sıkıntı içerisine düşmesi gündeme gelmiştir.

Burada, arkadaşlarımızın verdikleri araştırma önergesinin kabul edilmesi sonucunda, en azından, kurulacak olan komisyon marifetiyle, Bağ-Kurun, başlangıçtan itibaren, burada, bir kısmını size izah etmeye çalıştığım ne gibi durumlar içerisinde olduğu, ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği, haliyle, özellikle de bu araştırma komisyonunun kurulmasına Yüce Meclisimiz karar verdiği takdirde, en azından Bağ-Kurla ilgili bir araştırma raporunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivine girmesi; ayrıca da milletvekilleri olarak, bunun, tarafımızdan, Bağ-Kurun kuruluşundan bugüne kadar geldiği safahatı görmemiz açısından faydalı olacağı kanaatini belirtmek istiyorum. Bu, bir yerde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uygulamalarına da mutlaka medar olacaktır, Meclisin desteğini araştırma sonuçlarına göre vermesini kolaylaştıracaktır. O sebeple de, özellikle, gerek Sosyal Sigortalar Kurumu olsun gerek Bağ-Kur olsun gerekse Emekli Sandığı olsun, mutlak surette, aktuaryel dengelerin sağlanması konusunda hükümetlerimizin dikkatli davranması gerekmektedir.

Esasında, kurumlarımızın nereden nereye geldiğini, hangi tedbirlerin, ne zaman, ne şekilde alınması gerektiğini, bu teknik bilançolar içerisinde mutlaka kurumlarımız göstermektedir. Tabiî, burada hükümetlerimize ve bizlere düşen görev de, bu kurumlarımızın devlete yük olmadan, gerek aktuaryel dengesi gerekse kanunen yapması gereken, muhtelif fasılallar itibariyle, teknik bilançolarının çıkarılması konusunda da titiz davranılması gerektiği kanaatini taşımaktayız.

Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bir defa daha tekrar ediyorum, Yüce Meclis uygun gördüğü takdirde, biz, bu araştırmanın açılmasına “evet” diyoruz; çünkü, bu araştırma sonucunda, Meclisimize ve milletvekillerimize, ileride de her zaman her zaman kullanabileceğimiz dokümanın, bilgilerin ortaya çıkması ve bir kaynak araştırma olması bakımından da bizlerin ve bu konuyla ilgili olan veya olmayan bütün herkesin, yine esnaf teşkilatımızın da bütünüyle bu bilgilerin elinin altında bulunması sebebiyle fayda mülahaza ediyoruz.

Sözlerime son verirken, cümlenizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Attila.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut’ta.

Buyurun Sayın Gökbulut.

Süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bağ-Kurun içinde bulunduğu darboğazdan kurtulması için alınacak tedbirler hususunda verilen Meclis araştırması önergesi için Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı, hazırundaki değerli milletvekillerini ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, yarın 10 Kasım; bu vesileyle de, ülkemizin kurtarıcısı ve cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü de rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.

21 yıllık bir üyesi ve kesintisiz prim ödeyen sadık bir üyesi olarak, Bağ-Kurun meseleleri hususunda konuşmaktan da ayrıca bahtiyarlık duyuyorum.

Bağ-Kurun sağlıklı bir yapıya kavuşması, sorunlarının çözümü, Bağ-Kur emeklilerinin yeterli ve insanca bir yaşam seviyesinde bulunmaları için kaynak yaratılması ve gerekli tedbirlerin alınması, öncelikle, talebimizdir; ancak, sorunların çözümü için alınacak tedbirler akılcı ve pozitivist olmalıdır. Popülist yaklaşımlarla ve çözümler Bağ-Kuru bugün içine düştüğü durumdan daha kötü neticelere götürecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlar, tarih boyunca, karşılaşacakları hastalık, ölüm, yaşlılık gibi risklerle baş edebilmek için çareler aramışlardır. İlk çağlarda toplumsal yardımlaşmayla başlayan riske karşı korunma isteği, ortaçağda kendisini meslekî dayanışmaya bırakmıştır. Modern anlamda sosyal güvenlik ise, Avrupa’da 19 uncu Yüzyılda yaşanan sanayi inkılabının ardından doğmuştur.

Sosyal güvenliğin günümüzdeki tanımı şu şekilde yapılmaktadır: Sosyal güvenlik, ülkede yaşayanların, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda, bugünlerini ve yarınlarını güvence altına almayı amaçlayan bir sistemler bütünüdür.

Ülkemizde modern anlamda sosyal güvenliğin uygulanması, 1946 yılında İşçi Sigortaları Kurumunun kurulup ilgili sigorta kanunları çerçevesinde işçilerin sosyal güvenliğinin sağlanmasıyla olmuştur. Memurların sosyal güvenliği ise, 1950 yılında Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığının kurulmasıyla sağlanmıştır. Toplumumuzun büyük bir kesimini teşkil eden esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanların sosyal güvenlikleri ise, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunuyla sağlanmıştır.

Bağ-Kur, 1.10.1972 tarihinden itibaren kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak, kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet aktiyle bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan esnaf ve sanatkârlarımızın, malullük, yaşlılık ve ölüm risklerine karşı sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bu amaç, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında açık bir devlet politikası olarak benimsenmiş ve esnaf, sanatkâr ve diğer bağımsız çalışanların sosyal güvenliğini sağlamak amacıyla bir sosyal sigorta kuruluşu kurulması öngörülmüştür. Bu çerçevede, bir sosyal sigorta kuruluşu olarak kurulan Bağ-Kur mevzuatında, başlangıcından günümüze kadar sosyal sigorta tekniğinin temel ilkelerine aykırı nitelikte değişiklik ve eklemelerin yapıldığı görülmektedir. Sigortacılık ilkelerine aykırı bu müdahaleler, bugün itibariyle, Bağ-Kurda ortaya çıkan birçok probleme de kaynaklık etmektedir.

Popülist amaçlı sürekli hizmet borçlanmalarıyla sosyal sigorta ilkeleri çiğnenmiş ve kurumun malî dengeleri altüst olmuştur. Zira, taksitle ödenen borçlanma primleriyle, yeterli bir fon birikiminin meydana gelmesi ve düzenli ve sürekli prim ödemelerinin sağladığı finansal getirinin elde edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Borçlanmaya ilişkin bir başka uygulama ise Bağ-Kurun basamak sisteminde yapılmıştır. Uygulanan sistemde basamak seçme ve yükseltme, belirli sürelerde müracaat etmek kaydıyla isteğe bağlıdır. Bu uygulama, zaman içinde yapılan değişiklik ve ilavelerle borçlanma hakkını da beraberinde getirmiştir. Bağ-Kur, 2423 sayılı Kanunla yapılan bir değişiklikle 6 ncı basamağa kadar otomatik yükseltme getirmiştir; ancak, hemen öncesinde, 4.5.1979 tarih ve 2229 sayılı Kanunla, aradaki farkı ödemek suretiyle, sigortalılara diledikleri basamağa yükselme hakkı verilmiştir. Sürekli ve düzenli yüksek basamaktan prim ödemeyen sigortalılar, bu haktan faydanalanarak üst basamaklara yükselmişler ve kısa süre sonra da bu basamaklardan emekli olmuşlardır. 1.3.1981 tarihinde yapılan düzenleme sonucu, otomatik olarak 6 ncı basamağa kadar yükseltilen sigortalılar, bu defa da bu basamakta yığılmışlar ve düşük emekli aylığı riskiyle karşı karşıya kalmışlardır; çünkü, bugün itibariyle, Bağ-Kurda basamak sayısı 24’tür ve 6 ncı basamak dörtte 1 oranında aylığa yansımaktadır. 30.9.1999 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı sayısı 2 180 000’dir. 6 ncı basamakta bulunan sigortalı sayısı ise, 1 226 764’tür. Kalan sigortalıların büyük bir bölümü, bu basamağın altında ve yaklaşık yüzde 5’i ise 6 ncı basamağın üzerindeki basamaklarda yer almaktadır. Bu rakamların yorumunu, siz değerli milletvekillerine bırakıyorum.

Bu durumun sonucu, Bağ-Kur açısından düşük prim ve düşük gelirdir. Ancak, sigortalı için her zaman düşük aylık anlamını taşımamaktadır; çünkü, bir başka borçlanma hakkı da, 1997 yılında 4181 sayılı Kanunla verilmiş ve düşük basamaklarda bulunan sigortalılara, bir defada 12 basamak yükselme imkânı verilmiştir. Bu uygulamayla, Bağ-Kura 42 trilyon lira prim geliri beklenirken, sadece 21 000 kişi bu uygulamadan faydalanmış ve yaklaşık 4,7 trilyon lira prim geliri elde edilmiştir.

Söz konusu kanun değişikliğinin, şu anda Bağ-Kur için araştırma önergesi veren sayın milletvekillerimizin hükümet ortağı olduğu dönemde çıkarıldığını da dikkatlerinize arz ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bağ-Kur sigortalılarıyla ilgili olarak, bu arada önemli gelişmeler de olmuştur. Bu önemli gelişme, 1.1.1986 tarihinden itibaren kademeli olarak başlatılan ve üç yılda tamamlanan sağlık sigortası uygulamasıdır. Sağlık sigortası da, yaşlılık, malullük ve ölüm sigortası kollarında olduğu gibi, primli sistemlere bağlı olarak uygulamaya konulmuştur. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok pahalı olan sağlık hizmetlerinin, sigortalılardan alınan primlerle finanse edilmesi amaçlanmıştır; ancak, bugün itibariyle, bu amacın çok uzağında bulunmaktayız.

30.9.1999 tarihi itibariyle 2 179 793 aktif Bağ-Kur sigortalısından yalnız 110 472’si düzenli prim ödemektedir. Buna karşılık, devletimiz, her ay 1 100 000 kişiye düzenli olarak aylık ödemektedir. Kalan 2 069 321 aktif sigortalıdan 322 549’unun hiç prim ödemediği, 1 746 772’sinin ise arada bir prim ödediği görülmektedir. Anadolu’da bir tabir vardır; deveye “boynun niye eğri” diye sormuşlar, o da “nerem düzgün” demiş. Bağ-Kurun hangi konusunu ele alırsanız alın, önümüze çıkan manzara bu şekildedir. Bu, ayrıca, Türkiye’nin bir gerçeğidir.

Bu noktaya gelinmesinin başlıca nedenlerden biri, sigortalıların, sürekli bir af beklentisi içerisinde olmaları ve bir diğer önemli neden ise, gecikme zammı oranlarının çok düşük olmasıdır. 8.9.1999 tarihli 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar uygulanan gecikme zammı oranı yıllık yüzde 65’tir. Bu oran, caydırıcı olmaktan uzaktır. Dolayısıyla, acil bir sağlık problemi olmayan veya emeklilik talebinde bulunmayan sigortalı, prim ödemeye yanaşmamaktadır. Bunun en önemli nedeni ise, neredeyse periyodik hale gelen gecikme zammı aflarıdır. Bu uygulama, borçlu olmayı enflasyon karşısında cazip hale getirmektedir.

Kurum, ayrıca, 1.1.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanunla, tarımda bağımsız çalışanların sosyal güvenliklerini sağlama görevini de üstlenmiştir. Bu kapsamda, halen 900 000 aktif sigortalı mevcuttur. Tarım sigortalılarına, onbeş yıllık bir gelişimin sonucunda, sağlık hizmeti verilmeye başlanmıştır. Her iki kanun kapsamında sigortalı olan esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz ve aile fertleri dahil yaklaşık 14 milyon vatandaşımız, Bağ-Kurun sağlık sigortalarından ve yardımlarından faydalanmaktadır. Primli sisteme göre kurulan ve aldığı primlerle sigortalılarına sosyal güvenlik hizmeti sunmaya çalışan kurumun tarım kesimindeki sigortalılarının durumu da farklı değildir.

Yine, 30.9.1999 tarihi itibariyle, 900 000 aktif sigortalının yaklaşık 55 000’i, yani yüzde 5’i düzenli prim ödemekte, diğer sigortalıların büyük bir bölümü ise hiç prim ödememekte veya arada bir prim ödemektedir; çünkü, 3780 sayılı Kanunla 1992, araştırma önergesi veren sayın milletvekillerimizin hükümet ortağı olduğu dönemde çıkarılan 4247 sayılı Kanunla da 1997 yıllarında uygulanan gecikme zammı aflarının bir yenisi beklenmektedir.

Sayın milletvekilleri, Bağ-Kur, hepimizin bildiği, prim karşılığı olmayan sosyal yardım zammı ödemeleri ve erken emeklilik gibi, kurumun aktuaryel dengelerini altüst eden uygulamalar ve biraz önce de kısmen değindiğimiz olumsuz uygulamalar nedeniyle, 1993 yılından itibaren kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya gelmiş ve emekli aylığı ödemesi yapan Türkiye Halk Bankası ve Türkiye Vakıflar Bankasındaki emekli aylığı ödemeleri hesaplarında meydana gelen borç bakiyeleri için, 1996 yılının aralık ayına kadar, Türkiye Halk Bankasına 22 trilyon, Türkiye Vakıflar Bankasına 8,4 trilyon lira olmak üzere, ceman 30,8 trilyon lira kredi faizi ödemesi yapmıştır. Ayrıca, kuruma 1993-1996 yılları arasında yapılan 86 trilyon liralık devlet yardımının yeterli olmaması nedeniyle, Hazine Müsteşarlığınca, kurumun Türkiye Halk Bankasına olan 21,8 trilyon liralık kredi borcuna karşılık ikraz anlaşması yapılmak suretiyle, 18 Şubat 1996 tarihinde, ilgili bankaya 26 trilyon TL’lik TEFE+6 puan faiz ödemeli ve iki yıl vadeli devlet tahvili verilmiştir. Böylelikle, borcun önemli bir kısmı ödenmişse de, kurumun bu tarihten sonra da kaynakları yeterli olmadığından, ilgili bankalara olan kredi borcu Aralık 1996 tarihine kadar devam etmiştir. Bağ-Kurun 1996 yılında Hazine Müsteşarlığından almış olduğu 20 trilyon TL tutarındaki iki yıl vadeli TEFE+6 puan faiz ödemeli ikraz ise, kurum yeterli olmadığından 1997 yılında kurum ile Hazine Müsteşarlığı arasında ek ikraz anlaşması yapılmak suretiyle birinci yıla ilişkin faiz ödemesi dönem sonunda ödenmek üzere ertelenmiştir. Anaparayla bugüne kadar ödenmeyen faizin ise devlet bütçe imkânları çerçevesinde bütçeye konulacak ödeneklerle karşılanması suretiyle tasfiyesi planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki üç büyük sosyal sigorta kurumundan birisi olan Bağ-Kur, sigortalılarına sağlık hizmetini devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait hastaneler ile anlaşma yaptığı özel sağlık kuruluşlarından hizmet satın almak suretiyle sağlamaktadır. Bağ-Kurun giderleri arasında en önemli kalemi oluşturan sağlık harcamaları, 1994 yılında 2,9; 1995 yılında 8, 1996 yılında 18,4; 1997 yılında 54,4 trilyon iken, 1998 yılında 201 trilyona ulaşmış, 1999 yılının ilk sekiz ayında ödenen miktar ise 163,2 trilyon olarak gerçekleşmiştir.

Kurumun, halen, 1999 Eylül ayı sonu itibariyle, şahıslara, protokolü bulunan eczanelere, özel sağlık kuruluşlarına, üniversite hastanelerine ve devlet hastanelerine olmak üzere toplam 114 trilyon lira borcu bulunmaktadır.

Bağ-Kurun, emekli aylıkları dahil sağlık sigortası giderlerini, sigortalıların ödediği primlerle karşılaması esastır; ancak, Bağ-Kurun sigortalılarından tahsil ettiği primlerle, emeklilik aylıklarını ve sağlık harcamalarını karşılayamadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Mesela, 1998 yılı toplam sağlık primi geliri 75 trilyon lira, buna karşın gerçekleşen sağlık gideri ise 201 trilyon liradır. 1999 yılının ilk sekiz ayında gerçekleşen sağlık gideri 162,2 trilyondur ve 2926 sayılı Kanuna tabi tarım sigortalılarına 1.9.1999 tarihinden itibaren sağlık hizmeti verilmesi nedeniyle, 1999 yılı sağlık giderlerinin ceman 315 trilyon liraya ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, şüphesiz, bir sosyal hukuk devletidir. Devlet, vatandaşlarının sosyal güvenliğini sağlamak zorundadır; sağlık hizmeti ise, vazgeçilmez ve ertelenemez hizmetlerin başındadır. Sosyal devlet anlayışının hâkim olduğu ülkelerin tamamında olduğu gibi ülkemizde de, sosyal güvenlik harcamalarına devletin katkıda bulunması doğaldır; Bağ-Kurun da, bu anlamda açık bir desteğe ihtiyacı bulunmaktadır, bu destek halen hazine tarafından yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

Bununla beraber, Bağ-Kur tarafından hizmet satın alımının yapıldığı hastane ve eczanelere, önceden yapılmış bir protokolle belirlenen kurallara göre ödeme yapılmaktadır. Ödemelerde, kurum gelirlerinin kısıtlı olması nedeniyle, zaman zaman gecikmeler olmaktadır. Bu gecikmelerden dolayı, bugüne kadar kurum aleyhinde herhangi bir yasal işlem söz konusu olmadığı gibi, kurumla sözleşme yapmış 12 753 eczanenin hiçbiri, bugüne kadar sözleşme feshi için girişimde bulunmamıştır.

Bağ-Kur sigortalıları ve hak sahiplerinin hastanelerden geri çevrildiğine ilişkin iddialar ise, gerçekle bağdaşmamaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi, Bağ-Kur sağlık hizmetlerini, kamu hastaneleriyle anlaşmalı bulunduğu özel hastanelerden satın almaktadır. Bağ-Kur tarafından verilmiş sağlık karnesiyle sağlık kurumlarına başvuran vatandaşlarımızın tedavi hizmeti verilmeden geri çevrilmesi söz konusu değildir. Bu yönde ileri sürülen bazı olayların, sağlık sigortası uygulamasına ilişkin olarak aranan şartların yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanmış olması ihtimal dahilidir.

Öte yandan, 4447 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Bağ-Kur sigortalılarından sağlık sigortası olarak alınan yüzde 12’lik prim, sağlık giderlerinin karşılanmasında oldukça yetersiz kalmakta idi. Bu nedenle, 4447 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle, Bağ-Kur sağlık sigortası prim oranı yüzde 15’e yükseltilmiştir. 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılarda, ilk 7 basamakta bulunanların 8 inci basamak, 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılardan ilk 5 basamakta bulunanların 6 ncı basamak üzerinden sağlık sigortası primi ödemeleri zorunluluğu getirilmiştir.

Ayrıca, kurumca yapılan otomatik basamak yükseltme sınırının 6 ncı basamaktan 12 nci basamağa çekilmesi, prim gelirlerinde önemli bir artış sağlayacaktır. Bu düzenleme sonucu, prim tahsilatında beklenen artışlar ve bütçe transferleriyle anlaşmalı eczane ve sağlık kuruluşlarına daha düzenli ve zamanında ödeme yapılması imkân dahilinde olacaktır.

İlaç kullanımında israf konusuna gelince: Bu, sadece Bağ-Kurun ve Sosyal Sigortalar Kurumunun sorunu değildir. Ülkemizde ilaç kullanımı konusunda aşırı bir israf olduğu hususunda, şüphesiz, kuşku yoktur. Konu hakkında birinci derecede Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmeti sunan sağlık kuruluşları, üniversiteler ve tabip odalarının belli bir konsensüs içinde hareket etmleri gerekmektedir. İlaç israfının önlenmesi amacıyla kurulacak kontrol sistemleri de, olayın başka bir boyutudur. Sosyal sigorta kurumları, bu konuda çeşitli tedbirler aldıkları gibi, bu amaca yönelik çalışmalarını da ayrıca sürdürmektedir.

BAŞKAN – Sayın Gökbulut, sürenizin bitimine çok kısa bir zaman kaldı, toparlar mısınız lütfen.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) – Tabiî efendim.

Bağ-Kurla ilgili ikinci tasarı ise, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun sigortacılık ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, sigortalı sayısının artırılması, prim tahsilatının etkinleştirilmesi gibi hususlarda yapılacak değişikliklerle ilgilidir. Kurum, söz konusu değişikliklerle sigortalıların sosyal güvenlik hizmetlerini, çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de aynı anlayışla sunacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komisyonlarda halen bekleyen Bağ-Kurla ilgili herhangi bir yasa teklifi bulunmamaktadır. Az önce de ifade ettiğim gibi, yasa tasarıları kısa süre içerisinde komisyonlara getirilecektir. Sosyal güvenlik reformu çalışmalarımız olanca hızıyla devam etmektedir. Hükümetimiz, büyük bir kararlılıkla sosyal güvenlik alanında karşılaşılan sorunların üzerine gitmektedir. Hızlı bir şekilde devam eden bu süreçte Meclis araştırması açılmasına gerek bulunmamaktadır.

Bu vesileyle, siz değerli milletvekillerini ve Meclisimizi en derin saygılarımla selamlarım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gökbulut.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’da.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bağ-Kurla ilgili Meclis araştırması önergesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmacı arkadaşlarımızı dikkatle takip ettiğimizde Bağ-Kurun incelenmesi ve masaya yatırılması noktasında anlaşmış olmamıza rağmen, ANAP sözcüsü arkadaşımızın, bütün Bağ-Kur eksikliklerini burada tek tek saymasına rağmen, olumlu oy vermeyeceklerini ifade etmesi doğrusu dikkatimi çekti.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, ülkemizde üç sosyal güvenlik kurumu var; bunlardan birisi SSK, diğeri Emekli Sandığı, diğeri de Bağ-Kurdur.

Sosyal güvenlikte temel iki hizmet verilmektedir. bunlardan birisi yaşlılık, hastalık, ölüm aylığı, ücretlerin ödenmesi; diğeri de sağlık hizmetleridir.

Kanaatimce, Bağ-Kur’u konuşmadan önce, hükümetlerin, sosyal güvenlik politikalarını öncelikle konuşmamız gerekmektedir. Evvela, sosyal güvenlik kurumlarının gelir, gider dengelerinin nasıl sağlanacağı hakkında bir düşüncemiz olması; ayrıca, hükümetlerin, sosyal güvenliğe yüzde kaç gibi bir katkı yapıp yapmayacağını karara bağlamış olması, prim alacaklarının nasıl ve ne şekilde toplanıp ve harcanacağı gibi konularda, mutlaka somut öneriler ortaya koyması gerekir.

Bundan önce, hükümetçe çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasasında emeklilik yaşı 58-60 olarak, ücretler, emekli olma şekli belirlenmiştir. Yani, hükümet, bir noktada, sosyal güvenlikte tercihini ortaya koymuştur; ancak, bu da, Anayasa Mahkemesine intikal etmiş ve toplumun büyük bir bölümü tarafından da tepkiyle karşılanmıştır.

Evvela, hükümet, bu konuda, sosyal güvenlik kurumlarına ticarî gözle bakmaktadır ve bütçe açıklarında, sosyal güvenliğe 3,6 katrilyon harcadığını ifade etmektedir. Konuya bu açıdan baktığınız zaman, sosyal devlet olma özelliği yok demektir.

Evvela, SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur mensuplarının haklarını ihlal etmeden, bu kurumlar bir çatı altında nasıl birleştirilecektir, birleştirilmesi doğru mudur, bunun analizi mutlaka yapılmalıdır.

Ayrıca, sosyal güvenlikte, sağlık hizmetleri ve emeklilikte ödenen ücretler konusu ayrı ayrı mütalaa edilmelidir.

Sosyal güvenlik kurumlarında çalışanların sorunları, sağlık sorunları, personel sorunları, doktor, hemşire, eczacı ve hizmetlilerin sorunları masaya yatırılmalıdır.

Özellikle hastanelerin yüzde kaçı devlete ait, yüzde kaçı özel sektöre ait, yüzde kaçı vakıf hastaneleri durumunda olacaktır, bunlar tespit edilmelidir. Ayrıca, ilaç, araç, gereç sorunlarının tespiti mutlaka yapılmalıdır.

Sosyal güvenlikte sigortacılık olayı mutlaka gündeme getirilmeli, özel sigortacılık ile özel sağlık hizmetleri birbirinden mutlaka ayrılmalıdır.

Bizim, hazırladığımız bütçelerde, maalesef, IMF’nin bize telkin ettiği bütçelere göre sosyal güvenliğe para ayrılmaktadır. IMF’nin son talebi de 46,9 katrilyonluk bütçede, 3,6 katrilyon civarında, sosyal güvenliğe para ayrılmış görülmektedir. İşte bu temel noktalar üzerinde tespit yaptıktan sonra, Bağ-Kur’a bu açıdan bakmamız gerekmektedir.

Bağ-Kur, bilindiği gibi, 1972 yılında, 1479 sayılı Kanunla, serbest meslek sahiplerinin, yani, esnaf, sanatkâr ve diğer bağımsız çalışanların güvenliğini sağlamak amacıyla kurulmuş. Daha sonra, 1977’de, 2108 sayılı Kanunla köy ve mahalle muhtarları kapsam içine alınmış; daha sonra, 1979’da isteğe bağlı olarak ev hanımları kapsam içine alınmış, 1983’te tarımda bağımsız çalışanlar, 2926 sayılı Kanunla kapsama alınmıştır. 1999’da ise, sekiz ay sağlık sigortası ödemek şartıyla, Eylül 1999’dan itibaren, tarım sigortalıların da sağlık giderleri ödenmeye başlamıştır.

Kanaatimizce Bağ-Kur’un iki önemli sorunu vardır: Bunlardan bir tanesi prim tahsilatlarının yapılmasıdır; bir diğeri de, bu tahsilatlar yapılırken alacakların takibi konusundaki sıkıntılardır.

Ayrıca, SSK ve Emekli Sandığından Bağ-Kur’u ayıran özellik, bilindiği gibi SSK ve Emekli Sandığında primler, mevcut bağlı oldukları kurumlar tarafından peşinen alınmaktadır, halbuki, Bağ-Kur’da vatandaş kendi isteğiyle banka hesabına yatırmaktadır. Daha doğrusu, başka bir ifadeyle, vatandaşı, Bağ-Kur’luyu bankaya götürecek derecede Bağ-Kur’un sağlayacağı sosyal güvencenin önemi yeterince kamuoyuna takdim edilememiştir.

Bağ-Kur’un ikinci önemli sorunu, finans sorunudur. Aktif sigortalı olanların büyük meblağda prim borcu vardır. Pasif sigortalı olanlara da yeterince maalesef, hizmet verilememektedir. Aktif ve pasif sigortalılara, hastalanmalarında, ilaç ve tedavi giderlerinde, biraz önce arkadaşımızın ifade ettiği gibi, her şeyin tıkırında gittiğini söylemek eksik olur.

Aslında, Bağ-Kur’da, diğer kurumlarımızda olduğu gibi, sağlık giderleri, rakamsal olarak, büyük boyutlara ulaşmıştır. Zaman zaman tahsilatı hızlandırmak için gecikme cezalarından vazgeçilmesi, ciddî yarar sağlamamıştır; bu, bir yöntem yanlışlığı olarak devam etmektedir. Bu da, bize, Bağ-Kur’da, prim tahsilatında yeni bir yöntem çalışması yapmamız lazım geldiğini anlatmaktadır.

Ayrıca, tarım kesimindeki Bağ-Kur’luların 1999’daki tedavi giderlerinin karşılanmaya başlanması, Bağ-Kur için, çiftçilerimiz için iyi ve doğru olmakla birlikte Bağ-Kur için büyük bir rakam oluşturmaktadır. Dengeyi kurmak için, prim ödemeyi özendirici tedbirler alınması, sigortalıların adreslerinin sağlıklı tespit edilmesi, aylık bağlamalarının hızlandırılması, kurumun tanıtılması için kadro ve donanım gereklidir.

Değerli arkadaşlar, biz bu araştırma önergesini verirken, katiyetle siyasî bir amaç gütmediğimizi ifade etmek istiyorum. Evvela, amacımız, kurumun sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, finans darboğazının giderilebilmesi için alınacak tedbirlerin görüşülmesi, Bağ-Kur kapsamındaki sigortalılara, çalışırken ve emekliliklerinde iyi bir ücret ve düzenli bir sağlık hizmeti verilmesi, bütçe içerisinde önemli bir yük olan kurumun, kendi imkânlarıyla ayakta durabilmesi için, bir araştırma komisyonu kurularak hükümetin önünü açmaktır. Şimdi, böyle bir araştırma önergesine “yok” demenin veya “lüzumu yok” demenin mantığını anlamak mümkün değildir.

Bağ-Kur’un ekonomik yapısına baktığımız zaman, aktif sigortalı sayısı, 1989’da 2 051 015 iken, dokuz yıl aradan sonra, 1998’de 2 103 494’tür. 1998 yılı sonu itibariyle, aylık alanların sayısı da 1 104 615’tir. 1998 gelirleri, yaklaşık, 655 trilyon lira, giderleri 651 trilyon lira, yönetim gideri 10 trilyon lira civarındadır. Bağ-Kur’un 6 019 mevcut kadrosuna karşılık, 4 447 dolu kadrosu, 1 572 de boş kadrosu bulunmaktadır.

Aslında, Bağ-Kur’un yükü ve sorunları, Emekli Sandığında olduğu gibi, prim tahsilatının zamanında yapılamaması, yapılan prim tahsilatlarının yetersiz olması, sağlık sigortasının önemli bir yük getirmesi, tarım sigortalılarının da sağlık sigortası kapsamına alınması nedeniyle daha da ağırlaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, 1997 yılı itibariyle, esnaf ve sanatkârlardan Bağ-Kur’lu olanların sayısı 2 002 547’dir; hiç pirim ödemeyen 311 652, kısmî ödeme yapan 1 528 944, muntazam ödeyen 162 951, düzenli ödeyen, toplam Bağ-Kur’lu sayısının yüzde 8,5’idir. Bu rakamlar da bize gösteriyor ki, Bağ-Kur’da, prim ödemek için yeni bir teknoloji, yeni bir usul ihdas etmek mecburiyetindeyiz.

Yıl 1997, tarım sigortalılarına baktığımız zaman, Bağ-Kur’lu sayısı 802 343; hiç prim ödemeyen 474 167 -resen Bağ-Kur’lu yaptığımız için olacak- kısmî ödeme yapan 281 291, düzenli ödeyen 46 885, düzenli ödeme oranı yüzde 6; yani, sizin Bağ-Kur’lunuzun ancak yüzde 6’sı prim ödeme durumunda, tarımda çalışanların.

Şimdi, böyle bir yapıyı masaya yatırmanın ve partilerimizden oluşacak, milletvekillerinden oluşacak bir komisyonun, acaba bu yüzde 6’yı yüzde 60’a nasıl çıkarırız müzakeresini yapmasının yanlış olduğu kanaatinde değilim. O bakımdan, oylarınızı, takdirlerinizi kullanırken, kurumun geneline bakmanın çok faydalı olacağı kanaatindeyim.

Bu tabloya göre, mevcut sigortalıların, kuruma, prim ve gecikme cezası olarak toplam borcu 304 trilyon liradır. Kuruma bağlı kişilere bağlanan emekli aylığının yüzde 43,6’sı kurum tarafından karşılanmaktadır, yüzde 54,6’sı da Hazine tarafından karşılanmaktadır. Yani, böyle bir araştırma komisyonunu kurmamak demek, Hazineden ödemeye razı olmak anlamına gelir. Bizim buradaki talebimiz, hazinenin ödediği bu rakamları aşağıya çekmenin yolu nedir; bunu araştırmaktır.

1997’de Hazineden sağlanan yardım miktarına baktığımız zaman, 122,7 trilyondur, 16,8 de kredi faizi uygulanmıştır. Toplam Hazine yardımı 139,5 trilyondur. Bunun anlamı şudur: Kurum, aktif sigortalılardan prim alamıyor, aylık bağladığı pasif sigortalıya ücret veremiyor, hastalanmaları halinde de arzu edilen seviyede sağlık hizmetleri, maalesef, yapılamıyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, finans açısından çözüm önerilerimizi kısaca şöyle ifade etmek istiyorum: Sağlık sigortası primleri güncelleştirilmelidir. Prim tahsilatındaki gecikmelerin önüne geçilmeli, caydırıcı önlemler getirilmelidir. Prim ödemeyi özendirici tedbirler alınmalıdır. Prim ödemelerinin takibinde yaşanan güçlükler bir an önce giderilmelidir. Prim ödemelerinde SSK ve Emekli Sandığının takip ettiği yol, Bağ-Kur’ca da uygulanmalıdır. Bilindiği gibi, daha önce ifade ettiğim gibi, kaynağından kesme var, daha sonra ödeme var. Bağ-Kur için de kaynağından kesme usulü getirilmelidir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, kurum yönetiminde de birtakım sıkıntılar var, idareden meydana gelen sıkıntılar var. Yatırım programlarının sağlıklı hazırlanmadığı ortada. Hizmet binalarının bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Bağ-Kur sigortalılarının bilgi, tecil, ödeme ve tahsilat işlemlerinin hızlandırılması gerekmektedir. Bir vatandaş Bağ-Kur’a müracaat ediyor, emeklilik işlemlerinin tamamlanıp kendine bildirilmesi altı ay sürüyor. Modern dünyada, çağdaş dünyada bilgisayar kompütür teknolojisinde bir insanı altı ay, bir sene bekletmek ancak zulüm olur.

Protokol gereği, eczanelere, kontrolü yapılmadan yüklü ödeme yapılmakta ve reçeteler, zamanında incelenmektedir... Kurumun, Halk Bankasıyla ilişkilerini incelemek, bankayla olan işlemlerde kredi faiz oranlarını düzeltmek gerekmektedir. Kaynak ve ödeme dengesinin giderilmesi için mutlaka yeni tedbirler alınmalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, kurumu yıllardır inceleyen Yüksek Denetleme Kurulunun raporundan da birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Böylece, Bağ-Kur’la ilgili, neden araştırma komisyonu kurulması zarureti olduğu ortaya çıkacaktır. Yüksek Denetleme Kurulunun raporunda aynen şunlar yazılmaktadır: “Malullük ve acil durum raporlarıyla ilgili olarak, Sağlık Kuruluna -Bağ-Kur’un bulunduğu Sağlık Kuruluna- intikal eden dosya sayısı 10 000’in üzerindedir- erken emekli olmak isteyenler- erken aylığa bağlanmak isteyenler, malülen emekli olmak isteyenler... Bunların, 3 628’i kabul edilmiştir, 3 043’ü ara karar verilmek üzere iade edilmiştir, 3031’i de reddedilmiştir” Yani, usulsüz bulunmuştur.

Şimdi, bu rakamlar, bize, şunu göstermektedir: Sağlık Kurulu, yoğun çalışmaktadır. Ayrıca, burada, sigortalıların dosyaları reddedildiğine göre, vatandaş, hangi konularda malulen emekli olabileceğini, tazminat alabileceğini iyi bilmediği için, lüzumsuz birtakım başvuruların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. O bakımdan, kuruma düşen görev, sigortalılarının mutlaka uyarılmasıdır. 10 000 müracaattan, 3031’nin reddedilmesi, her 3 kişiden 1’nin usulsüz müracaat ettiği anlamına gelir ki, Bağ-Kur, bunu, mutlaka düzeltmeli ve vatandaşları aydınlatmalıdır. Bunu kim söylüyor; bu kurumu on yıldır denetleyen, Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulu uzmanları.

Yine, bir temenni maddesinde “Bağ-Kur, Türkiye Halk Bankasıyla olan ilişkilerini düzeltmelidir” diyor. Bağ-Kur ile Türkiye Halk Bankası arasında, 1989 yılında, bir protokol imzalanmış. Bu imzalanan protokole göre, Bağ-Kur’un primlerini Halk Bankası toplayacaktır; yani, tarafların görevleri vardır. Ancak, Halk Bankası, 1993’te, tek taraflı, bu protokolü feshetmiştir, kaldırmıştır; kaldırmadan sonra da, bütün işlemlerine, binde 5 komisyon işletmektedir ve açık pozisyonlarına da yüksek oranda faiz yüklemektedir. Denetleme uzmanlarının görüşüne göre, bu, şu anlama gelmektedir : Süratle, Halk Bankasıyla masaya oturulmalıdır ve bir protokol yapılmalıdır; aksi halde, Bağ-Kur’un, Halk Bankasıyla olan münasebetlerinde, kurum, trilyonlarca açık ve zarar verecektir...

Demek ki, bir araştırma komisyonunda, Halk Bankası yetkilileri Bağ-Kur yetkilileri çağrılarak, bu protokolün gereği nedir, yeniden bir protokol nasıl yapılacaktır, bu araştırılabilir.

Değerli arkadaşlar, kurumun iş hacminin yüzde 20’si İstanbul İl Müdürlüğünde yürütülmektedir; yani, bu sigortalıların büyük bir bölümü İstanbul bölgesindedir. İstanbul İl Müdürlüğüne, bu açıdan, sağlık, sigorta ve danışmanlık işlerinde takviye gereklidir, hizmetiçi eğitim gereklidir; neden; vatandaş, Bağ-Kur İstanbul İl Müdürlüğüne gittiği zaman cevap alamamaktadır; yani, ya personel yoktur ya bilgisayar eksiği vardır, birtakım sıkıntıları vardır demektir.

Değerli arkadaşlar, diğer bir önemli maddede -belki de kurumun en can alıcı yeri- muhasebe işlemlerinin bilgiişlemle takibi, genelgelere uyulmadığı, uyulması gerektiği, Muhasebe ve Kasa İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmadığı söylenmektedir. Bir kurum düşünün, bu kurumda bir yönetmelik hazırlanmıştır ve hazırlanan bu Muhasebe ve Kasa Yönetmeliğine göre, kayıtlar günlük tutulmamaktadır. Bu, şu anlama gelir: Birtakım usulsüzlüklere kapı aralar. Onun için, Yüksek Denetleme, burada, kibarca, kuruma “bundan sonra yaptığın bütün işlemlerde iç yönetmeliği mutlaka uygulamak mecburiyetindesin” demektedir.

Değerli arkadaşlar, aynı uygulamalarda, merkez ve taşra teşkilatlarında da sıkıntı olduğu ve muhasebe kayıtlarının normal tutulamadığı ifade edilmektedir. Netice itibariyle, kurumun, en önemli ve can alıcı iki noktası daha var; temenni maddesini, dokunmadan aynen okumak durumundayım. Bunlardan bir tanesi şudur: “büyük meblağlara ulaşan ve kontrolü yapılmadan ödenen reçete bedelleri ile diğer alacak ve borçların, hesap dönemi içinde tahsil ve tasfiye edilmesi gerekmektedir.”

Şimdi, binlerce eczaneden faturalar geliyor, kurumda incelenmeden ödeme yapılıyor; ancak, bunlar yıllara sarkıyor. Kendi hesap dönemi içinde ödenmediği için, basına da intikal eden birtakım reçete yolsuzlukları ortaya çıkıyor ve bunlardan da kurum zarar ediyor. Açıklamasında okuduğumuz zaman görüyoruz, Yüksek Denetleme, burada şunu söylemeye çalışıyor: Yapılan uygulamada, kurum aleyhine, alınmayan ilaçların bedellerinin ödendiği...

Yine bir maddesinde “uzun vadeli gelir-gider dengesi içeren fon tesisi yerine, kısa süreli ve dönem itibarıyla hazırlanan gelir-gider programlarına dönülmelidir” denilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Candan, sürenizin bitmesine 1 dakika var; toparlar mısınız...

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam, toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu iki madde; yani temenni maddelerinden olan 15 ve 16 ncı maddeler, Yüksek Denetleme Kurulunun, Bağ-Kur muhasebelerinin her an usulsüzlüğe açık olabileceğini; muhasebe kayıtlarının, iç yönetmeliklerin iyi uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Bu temenni maddelerini yazan kurul, birtakım örnekleri gördüğü için bunları yazma durumundadır. Bunlara, müşahhas -somut, yeni ifadesiyle- birtakım örnekler de raporda yazılıdır. Burada söylenen şudur: “Mutlaka, muhasebe kayıtları, günün şartlarına göre modernize edilmelidir”

Değerli arkadaşlar, raporun bir bölümünde “Bağ-Kur’da, uzun vadeli gelir-gider dengesi yerine, kısa vadeli dönemsel olarak muhasebe uygulanmalı” denilmektedir. Çok enterasandır; raporun ilgili bölümünde, Bağ-Kur, kârla kapatmış gibi gösteriyor. Halbuki, raporun alt bölümünü okuduğumuz zaman görüyoruz, mesala, 1997 yılı itibariyle 70 trilyon, Hazineden para almış, onu da “gelir”e yazmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Cümlem bitiyor Sayın Başkan, 1 dakika süre verirseniz...

BAŞKAN – 1 dakika süre veriyorum; buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam efendim.

Dolayısıyla, bu tür muhasebe oyunlarıyla da raporların sonuçları ters gösterilmeye çalışılıyor.

Değerli arkadaşlar, Bağ-Kur’un içinde bulunduğu manzarayı izah bakımından arz ediyorum: Toplam projeler için 1 trilyon 325 milyarlık bir yatırım öngörülmüştür. 1997 sonu itibariyle, bu yatırımların ancak yüzde 11.8’i realize edilebilmiştir. Yani, Bağ-Kur’da yatırım, maalesef, yoktur.

Netice itibariyle, mutlaka, bir araştırma komisyonu kurulması demek, bir partinin aleyhine işlem yapılması demek değil. Ben diyorum ki, burada, DYP’li arkadaşım, ANAP’lı arkadaşım konuştu; konuştuklarının iktizası (gereği) neyse, o istikamette oy verilsin. Bir komisyon kurulsun; bu komisyonun çalışmaları, arkadaşımın da ifade ettiği gibi, arşivde duracak ve bizden sonra gelecek arkadaşlarımıza da fayda sağlayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Sayın Köse, süremizin bitmesine 7 dakika var; Grubunuzun sayın üyesi 7 dakika mı konuşacak?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Genel Kurul 5 dakika daha izin verirse...

İSMET ATTİLA (Afyon) – Vermiyoruz.

BAŞKAN – Vermiyorlar efendim. (MHP sıralarından “veriyoruz” sesleri)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Veriyorlar efendim.

BAŞKAN – Vermiyorlar efendim...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Veriyorlar Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Sayın Köse, 10 dakika sonra sözünü keserim...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – İktidar, iktidar kaidelerine uyacak. Muhalefete müsamaha; iktidara yok...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, tarafsız olun.

BAŞKAN – Ben zaten tarafsızım.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın İsmail Çevik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÇEVİK (Nevşehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 22 arkadaşının, Bağ-Kur’un içinde bulunduğu sorunların belirlenmesi ve tedbirlerin tespiti için sunmuş oldukları Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi hakkında görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızda bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyor, Genel Kurulun müsamahasına da teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer Başkan, kıymetli milletvekilleri; günümüzde sosyal güvenlik, temel insan haklarından birisi olarak kabul edilmekte olup, Anayasamızın 60 ıncı maddesinde “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” denilmekte, sosyal güvenlik, anayasal güvence altına alınmaktadır.

Sosyal ve ekonomik haklar arasında yer alan sosyal güvenlik hakkı, devletlere, bu hakkı kullanılabilir hale getirerek, vatandaşlarına sosyal güvenlik sağlama görevini yükler.

Türk sosyal güvenlik sistemi, tarihî gelişim süreci içerisinde, sırasıyla, memurlara, işçilere ve bağımsız çalışanlara olmak üzere, sosyal güvenlik sağlayacak şekilde bir gelişim süreci geçirmiştir.

“Bağımsız çalışanlar” kavramı, esnaf ve sanatkârlar, sanayiciler, tüccarlar ve kendi adına ve hesabına çalışanlar, bir başka ifadeyle, memur gibi, statü hukukuna ya da işçi gibi, hizmet aktiyle bir başkasına, hem hukukî hem de ekonomik olarak bağımlı çalışmayanları ifade ve ihtiva eden bir kavramdır.

Bağımsız çalışanlar, ekonomik olarak bir başkasına bağımlı olmadıklarından, gelir kesilmesi, gelir azalması ve gider artışından etkilenme dereceleri, bağımlı çalışanlara göre nispî olarak daha azdır. Bu durum, bağımsız çalışanların sosyal güvenlik ihtiyaçlarının, diğer çalışanlara göre daha az olmasına sebep olmaktadır.

Bağımsız çalışanların sosyal güvenlik ihtiyacının şiddetinin daha az olmaklığı, bu kitlenin sosyal güvenlik meselesine ilgisiz kalmasına da yol açan bir faktördür.

Bağımsız çalışanlar, bu sebeple, yıllarca sosyal güvenlik kapsamına girme konusunda güçlü taleplerle kamuoyunun karşısına çıkmamışlardır. Sosyal güvenlik bilincinin bu kitlede daha geç gelişmesi, bir vakıa niteliğindedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemiz insanlarının sosyal güvenliğini sağlamak bakımından kurulmuş bulunan üç sosyal güvenlik kuruluşundan biri olan Bağ-Kur, 2.9.1971 tarih ve 1479 sayılı Kanunla esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanların sosyal güvenliklerini sağlamak üzere kurularak, sosyal güvenlik sistemi içerisinde onurlu yerini almış ve 1.10.1972 tarihinde, bütün yurtta, aynı anda uygulamaya konulmuştur.

Bağ-Kur, esnaf ve sanatkârlar, ev hanımları, muhtarlar, Türkiye’de ikamet eden Türk asıllı yabancı uyruklular, yurt dışındaki vatandaşlarımızın yanlarında bulunan çalışmayan eşleri ve 2926 sayılı Kanunla da, tarım kesiminde kendi nam ve hesabına çalışan çiftçilerimize ve istekleri halinde, eş ve çocuklarına sosyal güvenlik hizmeti veren çok büyük bir kurumdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nüfusumuzun çok geniş bir kesimini ciddî şekilde ilgilendiren bu büyük kurumun, günümüzde, yönetimden, mevzuattan, prim toplanmasından, zaman zaman, prim borç ve faizlerinin affından kaynaklanan meseleleri vardır. Bağ-Kur, malî ve idarî bakımdan özerk bir kurum tüzelkişiliğini haiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir kamu kurumudur.

Bağ-Kur’da, kurumun idarî ve malî açıdan özerk niteliği, kanunla belirlenen idarî yapısı karşısında, bütünüyle, anlamsız kalmaktadır. Zira, 5 yönetim kurulu üyesinden 3’ü atamayla belirlenen üyelerden meydana gelir. Yönetim kurulunun diğer 2 üyesinden 1’i Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının, diğeriyse Maliye Bakanının teklifi üzerine müşterek kararla atanmaktadır. Sigortalıların yönetim kurulunda temsil edilecekleri 2 üye ise bağlı bulundukları en yüksek meslek kurulunca gösterilecek 2’şer aday arasından Bağ-Kur Genel Kurulunca seçilir.

Bağ-Kur’un en yüksek yönetim ve karar yetkisine ve o ölçüde de atamayla gelen kimselerin çoğunlukta olmaları, Bağ-Kur’da yönetimden kaynaklanan sorunların kaynağını teşkil etmektedir. Kurumda her iktidar değişiminde, genel müdür ve atamayla gelen yönetim kurulu üyelerinin değiştirilmesi ve bu değişimde liyakat yerine sadakat gözetilmesi ve gelenek haline gelmiş sık yönetici değişimi, kurumu, içinde bulunduğu hale getiren sebeplerden biri olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci olarak, Bağ-Kur’un mevzuattan kaynaklanan sorunları üzerinde de kısaca durmak istiyorum. Bağ-Kur mevzuatında, sosyal sigorta tekniğinin temel ilkelerine aykırı nitelikte değişiklikler ve eklemeler yapıldığına şahit olunmaktadır. Bağ-Kur’un kuruluşu sırasında yapılan, sosyal sigorta ilkelerine aykırı ilk düzenleme, kuruluş öncesi sosyal sigorta kapsamına girebilecek şekilde geçen çalışmaların karşılığı prim olarak ödenmeksizin borçlanılmasına imkân verilmiştir.

1.4.1992 tarihi itibariyle; kadın ise 40, erkek ise 45 yaşını tamamlamış bulunanlara, on yıllık eski hizmetlerini belgelemek ve yalnızca beş yıl prim ödemek şartıyla, yaşlılık aylığına hak kazanma imkânı tanınmış ve bu haktan, ilk fırsatta 180 bin kişi faydalanmıştır. Hiçbir aktuaryel hesaba dayanmayan ve sosyal sigorta tekniğine tamamen aykırı bu uygulama sebebiyle, Bağ-Kur, yıldan yıla artan sürekli bir malî yük altında kalmıştır. Devletçe, Hazineden karşılığı ödenmeyen bu yük, kurumun malî bünyesini sarsan ilk darbe niteliğinde bir etki yapmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli olarak popülist nitelikli hizmet borçlanmalarıyla sosyal sigorta ilkeleri çiğnenmiş ve bu kurumun malî dengeleri altüst edilmiştir. Taksitle ödenen borçlanma primleriyle, yeterli fon birikimi sağlamamamıştır.

BAŞKAN – Sayın Çevik, konuşmanız uzun mu ?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Bitiriyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Uzun ise Genel Kurulun müsaadesini alacağım Sayın Köse. Rica ederim, müsaade buyurun. Müsaadesini almadan olur mu?

Sayın Çevik’in konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son 5 dakikanız var, buyurun.

İSMAİL ÇEVİK (Devamla) – Genel Kurula bir defa daha teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Rica ederim.

İSMAİL ÇEVİK (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu nitelikli ilk düzenleme 2229 sayılı Kanunla yapılmış ve 4.5.1979 tarihi itibariyle; kadın ise 40, erkek ise 45 yaşını tamamlamış olanlara, on yıllık geçmiş sürelerini borçlanma ve borçlarını iki yılda ödeme imkânı tanınmıştır. 2926 sayılı Kanunla, 1.1.1984 tarihinde; kadın ise 40, erkek ise 45 yaşını tamamlamış olanlara, geriye doğru on yıllık bir süreyi borçlanma ve üç yıl içinde ödeme imkânı getirilmiştir.

Bağ-Kur kapsamına giren sigortalının, mevzuatın 51 ve 52 nci maddeleri gereğince üç ay içerisinde ilk 12 basamaktan istediğini seçme hakkını kullanabilmek için giriş bildirgesi vermesi gerekir. Mevzuatın bu düzenlemesi, kapsamda olanın büyük çoğunluğunun, daha az prim ödemek üzere birinci dereceyi seçmeleri ve üç ay içerisinde tercih belirlemeyenlerin de, resen tesciliyle, birinci basamaktan prim ödemeye başlamaları, kurumdan, sigortalılara, uzun yıllar düşük basamaklarda prim ödeme imkânı vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bağ-Kur, prim tahsilatında, baştan beri büyük sıkıntılar içerisindedir. Düzenli ve sürekli prim ödeyenlerin oranı çok düşüktür. Son dönemlerde, sağlık sigortasından faydalanabilmek için, prim borcunun bulunmaması şartının konulmuş olması, önemli bir gelişmedir. Bu hüküm, kurumda düzenli prim tahsilini desteklemek açısından çok etkili düzenleme olmuştur.

Bağ-Kurda prim borç ve faizlerinin, kanunlarla, belirli şartlarda terkin edilmesi ve kaldırılması, bir başka meseledir. 1992 tarihinde, 3780 sayılı Kanunla, prim borcunu taksitle ödemek şartıyla, gecikme zammı ve faiz alacakları terkin edilmiştir. En son, 16.5.1997 tarih ve 4247 sayılı Kanunla kısmî af getirilerek, Bağ-Kur alacaklarının faizleri affedilmiştir.

Bu tür terkin ve aflar, sigortalının, prim borçlarının ödenmesi konusunda beklenti içerisinde olmasına ve primlerin toplanamamasına neden olmaktadır.

Ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik gelişmedeki yetersizlikler, sistemin işleyişinde bir başka sorunlar yumağı olarak önümüzde durmaktadır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sosyal güvenlik sisteminin meseleleri, bir bütünlük içerisinde ele alınmalıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının bir çatı altında toplanması nihaî hedef olmalıdır. Bu temenniyle, çözüm önerilerimizi de şu şekilde sıralamak istiyorum:

Sosyal sigorta sisteminde yapılması gereken ilk şey, farklı sigorta kuruluşları arasındaki norm ve standartların denkliğinin temin edilmiş olmasıdır. Sosyal sigorta primlerinin toplanmasında, vergi dairelerinin de, kredi veren kuruluşlar gibi, kamu kurum ve kuruluşlarına Bağ-Kur sigortalılığı ve prim borcu olmadığına dair kontrol yapma hakkı tanınmalıdır.

Sosyal yardım zammı kaldırılmalı ve aylıklar günün ihtiyaçlarına uydurulmalıdır.

Sistemden ilk 12 basamağa yükselmede isteğe bağlılık esası kaldırılmalıdır.

Sosyal sigorta tekniğine aykırı hiçbir kanunî düzenleme ve idarî uygulama yapılmamalıdır.

Kurum fonlarının kârlılık, emniyet ve likidite prensiplerine uygun olarak değerlendirilmesi için gerekli hukukî ve idarî altyapı hazırlanmaladır.

Kurum, idarî ve malî açıdan gerçekten özerk hale getirilmelidir.

Vergi iadesi uygulamasında gecikmeden doğan kurum zararları maliyece karşılanmalıdır.

Kurumun bilgisayar sistemine geçmesi gerekli; ancak, yeterli değildir.

Sistem, günümüzde dengelerini kaybetmiştir; en azından bu dengeler sağlanıncaya kadar, devlet, sisteme prim ödeyen taraf olarak finansal destek sağlamalıdır.

25.8.1999 tarihinde kabul edilen, 8 Eylül 1999 tarih ve 23810 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4447 sayılı Yasayla getirilen birtakım düzenlemelerle, kurumun içinde bulunduğu ve biraz önce saydığım sorunlara büyük ölçüde çözüm getirilecektir.

Bu nedenlerle, Bağ-Kur açısından bir Meclis araştırmasına gerek olmadığına inanıyor ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çevik, çok teşekkür ederim; tam saatinde bitirdiniz, beni mahcup ettiniz.

Sayın milletvekilleri, süremiz dolmuştur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Kasım 1999 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.05

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, devamsızlık nedeniyle sınıfta kalmış imam hatip lisesi son sınıf öğrencilerinin durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/514)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 2.9.1999 Zeki Ünal Karaman

Üniversite imtihanlarını kazandıkları halde, devamsızlıkları nedeniyle sınıfta kalmış olan İHL son sınıf öğrencilerinin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için Bakanlığınızda herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.11.1999 Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00.03/2992

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 7.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2043-7/514-1748/4653 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Devamsızlık nedeniyle sınıfta kalmış imam hatip lisesi son sınıf öğrencilerinin durumuna ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

5.9.1995 tarih ve 22395 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme Yönetmeliğinin değişik 35 inci maddesine göre, ortaöğretim kurumlarının bütün sınıflarında devamsızlık sebebiyle başarısız sayılan öğrenciler sınıf tekrar etmek zorundadırlar.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu Millî Eğitim Bakanı

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, genel ve katma bütçeli daireler ile yerel yönetimlerin kestiği para cezalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/532)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Maliye Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 17.9.1999 Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular:

Mahkemelerden başka merciler tarafından verilen ve Bazı Suç ve Cezaların Affına İlişkin Kanun kapsamına alınmak istenen para cezaları ile ilgili olarak:

1. Para cezasını gerektiren fiiller nedeniyle Genel ve Katma Bütçeli Dairelerin ve Yerel Yönetimlerin 23 Nisan 1999 tarihine kadar olan alacak miktarları ne kadardır?

2. Para cezalarını ilgili kanunlarına göre tasnif edebilir misiniz?

3. Yerel yönetimlerin para cezalarını tahsil etmedeki performansı nasıldır?

T.C. Maliye Bakanlığı 8.11.1999 Muhasebat Genel Müdürlüğü Sayı: B.07.0.MGM.0.32.23022

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 7.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2047 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/532 esas nolu yazılı soru önergesinde yeralan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1. Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü olarak Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlara ait Bütçe Uygulama Sonuçları derlenmekte, yerel yönetimlere ve muhasebelerine ilişkin herhangi bir bilgi alınmamaktadır.

Genel ve Katma Bütçelere ilişkin bilgiler her ayın ay sonu itibariyle alınmaktadır. 30 Nisan 1999 tarihi itibariyle para cezası ve gecikme zammı adı altında izlenen tutarlar gelir kodu itibariyle ayrılarak ekteki tabloda gösterilmiştir. Muhasebat Genel Müdürlüğümüzce pilot çalışmaları devam eden Say 2000’i projesi kapsamında bu bilgiler günlük izlenebilir hale gelecektir.

2. Mevcut muhasebe sistemimizde mahkemelerce verilen para cezaları Mahkeme Para Cezaları kodunda, personel kanunu ve ilahe kanunu gibi idarî nitelikteki para cezaları İdarî Para Cezaları kodunda, vergi kanunlarına göre alınan vergi ceza ve gecikme zamları Vergi Cezaları kodlarında izlenmektedir. Mevcut muhasebe sistemimizden bu gelir kodları dışında daha ayrıntılı bilgi üretilememektedir.

3. Yerel yönetimler, Genel ve Katma bütçeler dışındaki özel bütçeli kuruluşlar olduğundan yerel yönetimlerin bütçe uygulama sonuçları mevcut Devlet Muhasebe Sistemimizde yer almamaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Sümer Oral MaliyeBakanı

30 Nisan 1999 tarihi itibariyle cezaların tahakkuk ve tahsilatı

(Milyar TL)

GENEL BÜTÇE

Tahakkuk Tahsilat

Para Cezaları 13.084 3.154

– Mahkeme Para Cezaları 6.098 1.940

– İdari Para Cezaları 6.986 1.214

Vergi Cezaları ve Gecikme Zammı 208.966 57.183

– Vergi Cezaları 136.220 7.825

– Vergi vs. amme alc. Gecikme Zammı 72.746 49.358

Trafik Cezaları 20.809 12.377

Toplam Cezalar 242.859 72.714

KATMA BÜTÇE

Tahakkuk Tahsilat

Para Cezaları 2 2

Vergi Zam ve Cezaları

Müteahhitlerden Al. Gec. Cezaları 7 7

Zaman. Öden. Ücr. Gel. Al. Gec. Zammı 4 4

Toplam Cezalar 13 13

3. – İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun, köprü geçiş ücretlerine yapılan son zamma ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/539)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Sn. Bayındırlık Bakanı tarafından cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Abdulkadir Aksu İstanbul

1. 20.9.1999 tarihinden geçerli olmak üzere Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri geçiş ücretlerine yapılan % 100’lük zammın gerekçesi nedir?

2. Köprü geçiş ücretlerine yapılan zamlarda hangi bilimsel kriterler dikkate alınıyor? Bozuk para alışverişi kriter olabilir mi?

3. Ağustos/1998-Ağustos/1999 dönemi enflasyon oranı yaklaşık %65 civarında iken, köprü geçiş ücretlerinin %100 artışının mantığı nedir?

4. Büyük deprem felaketi nedeniyle İstanbul’a giriş-çıkışların yoğunlaşması (talep artışı) sözkonusu zamda etkili olmuş mudur?

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 4.11.1999 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı: B.09.0.APK.0.22.00.00.17/957

Konu: İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Genel Sekreterliğinin 7.10.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.02-7/539-1857/5077 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun, köprü geçiş ücretlerine yapılan son zam hususunda, Bakanlığıma yöneltilmiş olduğu TBMM 7/539 esas sayılı yazılı soru önergesi incelenmiş olup, konuya ilişkin cevaplarımız ekte sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Koray Aydın Bayındırlık ve İskân Bakanı

İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun TBMM 7/539 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine

Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. 20.9.1999 tarihinden geçerli olmak üzere Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri geçiş ücretlerine yapılan % 100’lük zammın gerekçesi nedir?

Cevap 1. Boğaziçi Köprüsünün İstanbul Metropolitanı’nda çevre yolu uzunluğu Avrupa ve Asya kıtalarında toplam 22 km., Fatih Sultan Mehmet Köprüsünde ise, 37 km.’dir. Her iki köprüden alınan geçiş ücretleri çevre yollarını da kapsamaktadır. Ayrıca, her iki köprüde tek yönde ücret toplanmakta olup, bu ücret iki yönlü geçiş karşılığı olarak alınmaktadır.

Devlet İstatistik Enstitüsünün tüketici fiyatlarına (TEFE) göre, 1998 yılı Ağustos ayından 1999 yılı Eylül ayına kadar geçen sürede oluşan enflasyon oranı % 78.4’dür. Otoyol geçiş ücretlerine ortalama % 50 Köprü geçiş ücretlerine % 100 zam uygulanmıştır.

Buna ilişkin olarak, ülkemizdeki 1999 yılı enflasyon değerleri tablosu ekte sunulmaktadır.

Köprülerimizden alınan ücretler dünyada ki emsalleri ile kıyaslandığında aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır.

Mesela, Newyork’ta Verazono-Narrows Köprüsünde 7 $, yine Newyork’da Bayonne, George Washington, Outerbridge, Goethals köprülerinden otomobiller için 4 $ ücret alınmakta,

Japonya’da ise;

Meikou-Nishi Köprüsünden 410 Yen (1 750 000 TL.), Sakai-Suidou Köprüsünden 310 Yen (1 350 000 TL.), köprü+otoyol olan Kobe-Naruto Route’den 6 050 Yen (26 000 000 TL.), Ohnaruto Köprüsünden 1 300 Yen (5 500 000 TL.) alınmaktadır.

Soru 2. Köprü geçiş ücretlerine yapılan zamlarda hangi bilimsel kriterler dikkate alınıyor? Bozuk para alışverişi kriter olabilir mi?

Cevap 2. Otoyollar üzerindeki Ücret Toplama Sistemi kapalı devre olduğundan, kullanıcıların otoyol giriş noktasının belirlenebilmesi amacıyla, girişte manyetik kart alıp, çıkıştada katettiği mesafeye ve araç sınıfına göre ücret ödemeleri gerekmektedir. Otoyol geçiş ücretleri prensip olarak katedilen mesafe arttıkça, birim km. başına azalmaktadır. Ancak, bu düşüş belirli bir mesafeye eriştikten sonra km. başına düşen ücret sabitleşmektedir. Geçiş ücretleri trafiğin yoğun olduğu kesimlerde yüksek, trafiğin az olduğu kesimlerde ise düşük tutulmaktadır.

Köprü geçiş ücretlerine enflasyon oranı üzerinde zam uygulanmasının en büyük nedeni, köprülerde trafiğin çok yoğun olması ve para alışverişindeki süreyi ve bozuk para temini sorununu ortadan kaldırmaktır.

Soru 3. Ağustos/1998-Ağustos/1999 dönemi enflasyon oranı yaklaşık % 65 civarında iken, köprü geçiş ücretlerinin % 100 artışının mantığı nedir?

Cevap 3. Ülkemizde Köprü ve Otoyol Geçiş Ücretlerinde, belirli dönemler itibariyle zorunlu olarak değişiklik yapılmakta olup, en son fiyat artış uygulaması ise bundan yaklaşık 14 ay önce 16 Ağustos 1998 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Otoyollar maliyeti çok yüksek yapılar olduğu için, bu gibi yatırımların bütçe öz kaynakları ile karşılanması mümkün olmadığından yeni finansman imkanlarının yaratılması kaçınılmaz hale gelmektedir. Otoyol ve Köprülerden alınan geçiş ücretleri ile tesislerin amortisman, bakım, işletme ve idame masrafları karşılanmakta ve benzeri tesisler için finansman sağlanmaktadır. Yıllık enflasyon oranının, işçilik ve malzemelerdeki artışların, bakım işletme ve yeni yapım maliyetlerinin hızla yükselmekte olduğu bir ortamda, gelirin mertebe olarak korunması gerekmektedir. Bu da, ancak yapılan zamla karşılanabilmektedir.

Soru 4. Büyük deprem felaketi nedeniyle İstanbul’a giriş-çıkışların yoğunlaşması (talep artışı) sözkonusu zamda etkili olmuş mudur?

Cevap 4. Otoyol ve köprülere yapılan son zammın, Ülkemizde yaşanan Marmara deprem felaketiyle herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.

Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%)

Aylar

Yıllar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

1994

1995 125.8 122.4 119.6 88.4 79.8 80.9 80.8 83.4 86.0 84.3 81.5 76.0

1996 78.1 77.5 79.3 80.8 82.9 82.9 81.2 81.9 79.3 79.6 80.4 79.8

1997 75.7 77.7 77.3 77.2 77.5 78.0 85.2 87.8 89.9 93.2 95.8 99.1

1998 101.6 99.3 97.2 93.6 91.4 90.6 85.3 81.4 80.4 76.6 72.8 69.7

1999 65.9 63.9 63.5 63.9 63.0 64.3 65.0 65.4 64.3

Oniki Aylık Ortalamalara Göre Değişim (%)

Aylar

Yıllar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

1994

1995 89.1

1996 86.0 83.2 80.9 80.5 80.8 81.0 81.0 81.0 80.5 80.2 80.1 80.4

1997 80.0 79.9 79.6 79.3 78.9 78.5 79.1 79.8 80.9 82.3 83.9 85.7

1998 88.0 89.9 91.4 92.6 93.4 94.0 93.6 92.6 91.4 89.6 87.3 84.6

1999 81.5 78.5 75.8 73.5 71.3 69.5 68.2 67.1 66.1

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, ÖSS sınav ve sonuçlarında yaşanan kargaşaya ve meslek lisesi mezunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/543)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Mahmut Göksu Adıyaman

1. Bu yılki ÖSS Sınavı ve sonuçları her kesim tarafından hep tartışmalı ve sorunlu olmuştur. Soruların çalınması, ÖSS tercihlerinde yaşanan kargaşalıklar ve gerginlikler, ÖSS tercihlerinde yapılan yanlışlar...

Bütün bu tartışmalara sebep olan kişi ve kuruluşlar hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? Yapılmadı ise yapmayı düşünüyor musunuz?

2. Bu yıl ÖSS Sınavları tek basamaklı olmuştur. Önceki iki basamaklı sınavda hiç kimsenin şikayeti yoktu. Hiç bir öğrenci “Bana haksızlık ettiler” diyemiyordu. Sadece “Önümüzdeki sene daha fazla çalışır ve girerim” diyordu. Şimdiki tek basamaklı sınavda ise bir çok haksızlık vardır. Bu sınav sistemini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

3. 17 Ağustos Marmara depremi bir bölgeyi sarstı, ÖSS Sonuçları ise tüm Anadolu’yu sarstı. Sistemin haksızlığına uğrayan adaylar ve ailelerde adeta yas var. Araç-gereç ve alt yapısı tamamlanmamış okullarda okuyan çocuklarla seçkin okullarda okuyan çocuklar arasında büyük haksızlıklar meydana gelmiştir. Mesela; Adıyaman ham puan sıralamasında 38 inci iken, yerleştirmede sondan 3 üncü sıraya düşmüştür. Bu haksızlığın sizce izahı var mı? Yoksa bu haksızlığın önüne nasıl geçeceksiniz ki Adıyamanlı ve aynı kaderi paylaşan bölgemizin gençleri daha fazla mağdur olmasınlar?

4. Adıyaman Çelikhan Lisesi ile Ankara Çankaya Lisesi, Adıyaman Gerger Lisesi ile İstanbul Galatasaray Lisesinin araç-gereç-laboratuvar ve öğretmen durumları hakkında rakamsal bilgi verir misiniz? Bu okulları bitirmiş gençlerin aynı yarışa birlikte girmeleri pedagojik, sosyal ve ekonomik olarak uygun mudur? Uygun değilse bir çözüm düşünüyor musunuz?

5. Millî Eğitim Şuralarında kalkınmada ara insan gücünün altı hep çizilmiş ve Meslek Liselerine ağırlık verilmesi şeklinde kararlar alınmasına rağmen, bu sistem ile Meslek Liselerinin önü kesilmiş ve Üniversiteye girme hakları ellerinden alınmıştır. Mesela; Bir meslek lisesi öğrencisi (Endüstri, Ticaret, İmam-Hatip gibi) sınavda Türkiye birincisi olsa, diploma notu da 5.00 olsa ve aynı zamanda okul birincisi olsa ODTÜ, Bilkent, yada Boğaziçi Üniversitelerinin bölümlerine girememektedirler. Çünkü bu bölümler alan dışı kabul edilerek 0.2 ile çarpılmakta ve bu öğrencinin önü kapatılmaktadır.

Meslek Lisesi öğrencileri kendi bölümlerindeki bir üniversiteyi bile tercih etse kazanma şansı yoktur. Mesela; Endüstri Meslek Lisesi Elektrik-elektronik bölümü mezunu bir öğrenci kendi alanındaki Elektrik-Elektronik Mühendisliğini tercih etse AOBP (0.2) katsayısı ile çarpılıyor, oysa bunu düz lise öğrencesi tercih etse (0.5) katsayısı ile çarpılıyor. Meslek Liseleri mezunlarına kendi alanlarındaki öğretmenlikler haricinde adeta tercih yapma hakkı verilmiyor. Kısaca bu sistem Meslek Liselerine büyük darbe vurmuştur. Bu yılki öğrenci kayıtları da bunun en açık kanıtıdır. Bunu düzeltmeyi ve Meslek Liselerinin önünü açmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca bu durum Anayasadaki fırsat eşitliği ilkesine aykırı değil mi?

6. Bakanlığınızın 2.9.1999 tarih ve 11248 (1999/73) sayılı genelgesi ile Meslek Liselerinden Açık Öğretim Lisesine yatay geçişler yasaklanmıştır. Bu durum Meslek Liselerinde okuyan öğrencilerimizin adeta girdiği girdapta boğulması olarak algılanmaktadır. Bu genelgeyi yürürlükten kaldırarak mağduriyetlere son vermeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 3.11.1999 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/3005

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 7.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2043-7/543-1869/5123 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun “ÖSS sınav ve sonuçlarında yaşanan kargaşaya ve meslek lisesi mezunlarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 2 Mayıs 1999 tarihinde yapılması planlanan 1999-ÖSS, İstanbul’da iki soru kitapçığının çalınması nedeniyle 6 Haziran 1999 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Çalınma olayı ile ilgili Yükseköğretim Denetleme Kurulu ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından gerekli tahkikat sürdürülmektedir.

Önceki yıllarda adaylar, tercihlerini puanlarını bilmeden yapıyorlar ve tercih formlarını ikinci basamak sınavına girerken görevlilere teslim ediyorlardı. 1999-ÖSS’de sınavlarda aldıkları puanları bilerek tercih yapmışlardır. Adaylar, tercihlerini yapmadan önce ortaöğretim başarı puanlarını da bilmek istemişler, fakat diploma notu okullardan o tarihte ÖSYM’ye ulaşmadığı için bu istekleri yerine getirilememiştir.

2. 1999-ÖSS’de sınav tek basamaklı olarak yapılmıştır. Yüksek Öğretim Kurulu, 2000 yılında yapılacak ÖSS için, sınav sisteminin esaslarında herhangi bir değişiklik yapılmamasını kararlaştırmıştır.

3. 1999-ÖSS’de yeni bir sistem yürürlüğe konulmuştur. Bu sistemin bölgeler arasında ayrım yapmayı amaçlayan bir tarafı bulunmamaktadır. Ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının hiçbir ayrım yapmadan her okulun en başarılı öğrencisine 80 olarak verilmesi ve ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının ağırlığının artırılması fırsat eşitliğini desteklemektedir.

4. Adıyaman’ın Çelikhan Lisesinde; 276 öğrenci, 15 öğretmen, 1 fen bilgisi, 1 yabancı dil laboratuvarı ile kütüphane, harita ve matematik takımları bulunmaktadır. Bir dersliğe 28 öğrenci düşmektedir. Gerger Lisesinde; 97 öğrenci, 13 öğretmen, 1 fen bilgisi laboratuvarı ile kütüphane, harita ve matematik takımları bulunmaktadır. Bir dersliğe 25 öğrenci düşmektedir.

Ankara Çankaya Lisesinde; 2 090 öğrenci, 119 öğretmen, birer fizik, kimya ve biyoloji laboratuvarı ile 21 bilgisayar, 16 televizyon, 11 video, kütüphane, harita ve matematik takımları bulunmaktadır. Bir dersliğe 60 öğrenci düşmektedir. İkili öğretim yapılmaktadır.

İstanbul Galatasaray Lisesi; 3 993 sayılı Kanunla Galatasaray Üniversitesine dönüştürülerek ayrı bir statüye kavuşturulmuştur. Lise kısmında; 359 öğrenci, 49 öğretmen, 2 fizik, 2 kimya, 1 fen bilgisi, 1 biyoloji, 1 bilgisayar laboratuvarı ile kütüphane, harita ve matematik takımları bulunmaktadır.

Bütün okullarımızda aynı derslerde aynı öğretim programı uygulanmakta, öğretmen, araç-gereç ve donatım gereksinimleri olanaklar çerçevesinde hiçbir ayrım yapılmaksızın karşılanmaktadır.

5. 1999-ÖSS’de ortaöğretimde okunan alan/kol/bölüm, puan hesaplamasında önemli bir rol oynamış ve meslek liselerinden mezun olanlar, kendi alanlarında bir meslek yüksekokuluna yerleştirilirken ağırlıklı ortaöğretim başarı puanları 0, 5 ve ayrıca 0, 15 ile çarpılmıştır. Bu uygulama 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 45 inci maddesi ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 29 uncu, 30 uncu ve 31 inci maddeleri hükümleri doğrultusundadır.

6. Farklı program uygulayan ortaöğretim kurumları arasındaki geçişler; 5.9.1995 tarih ve 22395 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme Yönetmeliğinin 30 uncu maddesine göre hazırlanan ve Eylül 1998 tarih ve 2492 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinde yayımlanarak yürürlüğe giren, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Nakil ve Geçiş Yönergesi ile 1998/106 sayılı Genelgeye göre yapılmaktadır.

Sözkonusu Yönetmelik, Yönerge ve Genelge hükümleri gereğince, meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarından genel liselere ve Açıköğretim Lisesine öğrenci nakli yapılmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu Millî Eğitim Bakanı

5. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Marmara depreminde haberleşmenin sağlanamaması ve bundan sonra alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/544)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

27.9.1999 Nevfel Şahin Çanakkale

Tüm ülkemizi olduğu kadar dünyayı sarsan 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara Depremi büyük miktarda can ve mal kaybına uğramamıza neden olmuştur. Öncelikle ölenlerimize rahmet, kalanlarımıza acil şifa ve sabırlar dilerken; teknolojinin bir nimeti olan Cep Telefonlarından günlerce iletişim kuramadık. Öyle ki Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit bile deprem bölgesini ilk ziyaretinde hiç bir araç ile iletişim kuramadığı için TV’ler yoluyla emirlerini iletmek zorunda kalmıştır.

Sorular:

1. Deprem ve buna benzer olağanüstü durumlarda, TC Cumhurbaşkanı ve Başbakanının günde 24 saat iletişimini ve güvenliğini sağlayacak bir haberleşme sistemi mevcut mudur? Eğer mevcut ise neden çalışmamıştır?

2. Olağanüstü bir olay olan depremde Sayın Başbakanımızın iletişimi Askerî ve Emniyet kanalları ile neden sağlanmamıştır?

3. En önemlisi günlerce cep telefonları ile iletişim sağlanamamıştır.

a) Ülkemizde yetkili olan GSM Operatör şirketleri ve Türk Telekom, günde 24 saat iletişim sağlamaları gerekirken, bu neden mümkün olmamıştır?

b) Ülkemizdeki depremden sonra Yunanistan’da da deprem olmuş, fakat ilk şoktan bir kaç saat sonra iletişim sağlanmış iken, bizde neden sağlanamamıştır?

c) İletişimin sağlanamaması abonelerin aşırı yığılması nedeni ile kilitlenme ve baz istasyonların zarar görmesi mazereti dışında, acaba sözkonusu şirketlerin abone başına yeterli yatırımı yapmamış olmalarından kaynaklanabilir mi? Eğer bu konuda araştırma yapılmış ise neticesi nedir?

d) Temenni edilmez ama, benzeri bir felaket anında aynı olayı yaşamamak için bu şirketlerin hangi tedbirleri almaları gerekmektedir?

e) 1994 yılında GSM Operatörleri ile yapılan anlaşmada abone sayısının 500 000’i geçmesi durumunda, yeni şebeke ihalesi yapılabileceği hükmüne göre; şu anda abone sayısı ne kadardır ve yeni şebeke ihaleleri ne zaman yapılacaktır?

f) GSM Operatörlerinin fiyat tespitleri nasıl yapılmaktadır? Ayrıca Türk (cep) telefon abonelerinin en yüksek tarifeyi ödediği iddiaları, diğer ülkelerle kıyaslandığında doğru mudur?

g) Türk Telekom benzer felaketlere karşı ne gibi önlemler almaktadır?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 4.11.1999 Haberleşme Genel Müdürlüğü Sayı: B.11.0.HGM.0.00.00.9.1.1/1707

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

İlgi: 7.10.1999 tarih ve KAN. KAR. MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/544-1880/510 sayılı yazınız.

Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem nedeniyle bölgede haberleşmenin sağlanamaması ve bundan sonra alınacak tedbirlerle ilgili olarak Sayın Bakanımıza tevdii etmiş olduğu 27.9.1999 tarihli soru önergesi incelenmiş olup, ilgili sorulara verilen cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Cevap 1. Deprem ve buna benzer olağanüstü durumlarda Cumhurbaşkanı ve Başbakanın 24 saat iletişimi ve güvenliğini sağlayacak bir haberleşme sistemi Bakanlığımızca tesis edilmemiştir.

Ancak, deprem felaketini takip eden günlerde Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi ile İl Kriz Merkezleri arasındaki haberleşmenin olabilecek kriz hallerinde etkin ve süratli bir şekilde sağlanmasını temin amacıyla Başbakanlığın talimatı üzerine Bakanlığımızca alternatif çözüm önerileri 30.8.1999 tarih ve 1307 sayılı yazımız ile Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Başkanlığına bildirilmiştir.

Bu önerilerin realize edilip edilmediği hakkında herhangi bir bilgi alınamamıştır.

Ayrıca, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğince Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi ile İl Kriz Merkezleri arasında her türlü koşulda haberleşmeyi sağlamak için bir projenin hazırlandığı ve muhtemelen 2000 yılını takiben yatırım programına alınacağı tarafımızca bilinmektedir.

Cevap 2. Konuyla ilgili doğru bilgilere Millî Savunma ve İçişleri Bakanlıkları nezdinde ulaşılabileceği değerlendirilmektedir.

Cevap 3. a) GSM İşletmecileri ve Türk Telekom, günde 24 saat yılda 365 gün hizmet verecek şekilde yatırımlarını sürdürmektedirler. Bu yatırımlar normal telefon trafiği ve buna ilaveten makul miktarda artan trafiği karşılayacak şekilde planlanmaktadır. Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem felaketi sırasında sistemde oluşan kısmi arızalara rağmen, 17.8.1999 günü sabah saat 6.30’a kadar telefon trafiği normal olarak yönlendirilmiştir.

Ancak felaket haberinin kitle iletişim araçları ile (TV’ler) duyurulması üzerine oluşan fevkalade yüksek telefon trafiği mevcut sistemden yönlendirilemeyerek, taşma olmuştur. Bu tür olaylara Dünyanın her ülkesinde benzer felaketler sonucunda rastlanılmaktadır.

b) İki olay çok farklı boyutlarda gerçekleşmiştir. Bu bakımdan Atina’daki trafik talebinin birkaç saat içinde yok olarak, normale dönüştüğü değerlendirilmektedir.

c) GSM işletmecileri ile Bakanlığımız arasında imzalanan İmtiyaz Sözleşmesi hükmü gereği; İşletmeciler, Sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl içinde Türkiye nüfusunun en az % 50’sini ve Sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren beş yıl içinde ise en az % 90’ını kapsama alanı içine alacaktır.

Bakanlığımızca yapılan tespite göre 1999 Eylül itibariyle GSM İşletmecilerinin kapsadığı nüfus oranının Türkiye genelinde Turkcell A.Ş. için % 60,56 olduğu, Telsim A.Ş. için ise % 61,20 olduğu görülmüştür.

d) Gerek Türk Telekom A.Ş. ve gerekse GSM İşletmecilerinin sistemlerini doğal afetlerden en az etkilenecek binalarda konuşlandırmalarının faydalı olabileceği kanaatiyle gerekli tedbirleri almaları sağlanacaktır.

Ayrıca, doğal afetlerde hasarın en kısa sürede giderilmesi ve/veya mümkün olan seyyar sistemlerin yöreye en kısa sürede sevki diğer bir faydalı çözüm olarak değerlendirilmektedir.

e) 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda değişiklik yapan ve Anayasa Mahkemesi incelemesinden geçmiş bulunan 4161 sayılı kanunun 4 üncü maddesinde de açıkça “10.6.1994 tarihli ve 4000 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce katma değerli telekomünikasyon hizmetleri kapsamında PTT İşletmesi Genel Müdürlüğü ile İşletmeciler arasında imzalanan Gelir Paylaşımı Sözleşmesi, Lisans Sözleşmesine dönüştürülmüştür. İşletmeciler ile Bakanlığımız arasında 27.4.1998 tarihinde İmtiyaz Sözleşmesi imzalanmıştır.

Şu anda her iki İşletmecinin abone sayısı 6 000 000’dur.

Ülke çapında Mobil haberleşme sistemine oluşan beklenmedik talep sonucu, katma değerli bir telekom hizmeti olan bu sistemde rekabeti geliştirerek gerek haberleşme kalitesini artırmak ve gerekse aynı hizmeti kullanıcıya daha ucuza sunmak ve nihayet GSM sektöründe tekelleşmeye engel olmak maksadıyla GSM 1800 frekans bandında Ülkemizin tüm coğrafi alanı içerisinde hizmet vermek ve uygun rekabet ortamı sağlamak üzere 3 adet GSM 1800 mobil telefon şebekesinin kurulması işlemleri tamamlanmak üzeredir.

f) 27.4.1999 tarihinde yapılan İmtiyaz Sözleşmesi sonunda 31.12.1997 tarihi itibariyle Gelir Paylaşımı döneminde uygulanmakta olan fiyat dolar bazında 28.4.1999 tarihinde güncelleştirilerek uygulanmıştır. Haberleşme ücretleri altı ayı geçmeyen aralıklarla mevcut sözleşme şartlarına göre yeniden ayarlanmaktadır.

Şu anda Ülkemizde uygulanmakta olan Azami Standart Tarife;

Telefon Tesis Ücreti : 35-55 Amerikan Doları

Aylık Sabit Ücret : 7 ” ”

Bir Dakikalık Konuşma Ücreti : 0,35 ” ”

Olup ilişikte sunulan listede bazı Avrupa Ülkelerinin GSM ücretlerinin tetkikinde de görüleceği üzere en yüksek ücret tarifesini Türk abonelerin ödediği iddiası doğru değildir. Ayrıca bu ülkelerde işletmecilerden lisans ücreti ve/veya hazine payı alınıp alınmadığının da bu mukayesede dikkate alınması gereklidir. Zira bilindiği kadarıyla bu ülkelerin bir çoğu işletmecilerden lisans ücreti ve hazine payı almamaktadırlar.

Yaşanan rekabet ortamı içerisinde GSM İşletmecilerince abone paketleri düzenlemeleri ile bu fiyatlar aşağıya da çekilmektedir.

g) Bakanlığımız ilgili kuruluşu TTAŞ tarafından işletilmekte olan şehirlerarası ve milletlerarası sistemlerin ana haberleşme sistemlerinin güzergâhlarının büyük bir kısmı bilgisayar sistemleri aracılığıyla diğer sistemler ise illerdeki Telekomünikasyon merkezlerinden sürekli izlenmektedir.

Herhangi bir acil veya olağanüstü durum karşısında ilgili nöbetçi personel, arıza ve onarım ekipleri veya yardımcı ilgili birimler “Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü Kriz Yönetim Merkezi Yönergesi” doğrultusunda harekete geçirilmektedir.

Afetin yeri ve büyüklüğüne göre Başmüdürlüklerdeki mevcut imkânlardan (cihaz, yedek malzeme, araç v.s.) yararlanılmaktadır.

Olağanüstü durumlarda (deprem, yangın, sel, çığ, vs.) kullanılmak üzere; 4 adet 4 telefon hat kapasiteli seyyar uydu haberleşme sistemi (TES), 2 adet 30 telefon hat kapasiteli (60’ar telefon hat kapasitesine çıkarılabilir) seyyar uydu haberleşme sistemi (IDR), 10 adet 0522 mobil araç telefonu ile üzerinde değişik üretici firmaların transmisyon sistemleri (Alcatel-Teletaş, Siemens, Netaş) bulunan 500 hat kapasiteli santral ve enerji sisteminden 4 adet seyyar santral (3 adet Ankara’da ve 1 adet İzmir’de) hazır bekletilmektedir.

Acil durumlarda santral, transmisyon ve enerji sistemleri için ilgili firmalardan teçhizat temin edilmektedir.

Şehir enerji şebekesindeki kesintilere ve mevcut jeneratör problemlerine karşılık ülke genelinde değişik güçlerde 145 adet seyyar jeneratör bekletilmektedir.

Afetin olduğu bölge ile Ankara Kriz Yönetim Merkezleri arasında doğrudan telefon irtibatları ihtiyaç doğrultusunda karşılanabilmektedir.

Bütün Telekomünikasyon ve yardımcı sistemlerin yedek malzemeleri ilgili laboratuvarlarda ve ayrıca illerdeki Telekomünikasyon merkezleri ambarlarında hazır bulunmaktadır.

İhtiyaç durumunda afet bölgesine giden ekiplere ve bölgede çalışan personele çadır, karavan ve halkın acil haberleşmesi için çok miktarda telefon makinaları ve ankesörler gönderilmektedir.

TTAŞ bünyesinde kullanılan el, araç ve sabit merkez telsizleri ve telsiz röleleri illerdeki Başmüdürlüklere dağıtılmıştır. İhtiyaç halinde diğer Ünitelerden takviye edilebilmektedir.

Muhtelif motorlu araç ve iş makinaları işletmede kullanılmaktadır. Gerekli durumlarda diğer illerdeki Başmüdürlüklerden gönderilmek suretiyle takviye yapılabilmektedir.

Teknik ekip ve koordinasyon personeli, olayın büyüklüğü ve ihtiyaç miktarına göre diğer illerdeki Başmüdürlüklerden gönderilebilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

Çeşitli Ülkelerdeki GSM Ücretleri

Aylık Sabit Ülke parasına

Tesis Ücreti Ücret Konuşma Ücreti göre en son

1 dk Uygulandığı güncelleme

Ülke Adı Ülke Parası $ Ülke Parası $ Ülke Parası $ saatler tarihi

Almanya 49.42 43 49.42 43 1.90 1.01 07.00-17.00 Nisan 1998

İngiltere 35.00 55.03 25.00 39.31 0.35 0.55 07.00-19.00 Temmuz 1998

Fransa 422.1 67.29 289.44 46.14 1.79 0.28 08.00-21.30 Ocak 1998

Portekiz - - 6669 34.78 70.2 0.36 09.00-21.00 Haziran 1998

Finlandiya 48.8 8.58 61 10.72 1.74 0.30 07.00-17.00 Mart 1999

Yunanistan GSM Şebekeleri Lisanslı Hizmet Veriyor, Bilgi Yok Mart 1999

Kaynak : Tarifica (Vergiler dahil)

Not: Çapraz kurlar 21.7.1999 tarihli Merkez Bankası verilerinden alınmıştır.

6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Belediyesinin burs verdiği öğrencilerde aradığı kriterlere ve İETT çalışanlarının maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/553)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

İstanbul Belediyesi her yıl binlerce öğrenciye burs dağıtmaktadır.

1. Burs verilen öğrencileri kim ya da kimlerden kurulu hangi kurul belirlemektedir?

2. Burs verme ölçü ve kriterleri nelerdir?

3. Son beş yılda yıllık kaç burs verilmiştir?

4. Bursların yıllık toplam TL. tutarı nedir?

5. İETT çalışanları kaç aydır maaş alamamaktadır?

6. İETT çalışanlarının alacağı toplam kaç TL.dir?

T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 5.11.1999 Sayı: B.05.0.MAH.0.65.00.002/80797

Konu: Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 11.10.1999 tarihli ve KAN.KAR.MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/553-1929/5286 sayılı sayısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın “İstanbul Büyükşehir Belediyesinin burs verdiği öğrencilerde aradığı kriterlere ve İETT çalışanlarının maaşlarına” ilişkin yazılı soru önergesiyle ilgili olarak Valilik vasıtasıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan 22.10.1999 tarihli ve 1010 sayılı yazı ile İETT Genel Müdürlüğünden alınan 20.10.1999 tarihli ve 12915 sayılı yazılarda;

– Eğitim yardımından yararlanacak öğrencilerin, Belediye Başkanlığı onayı ile kurulan ve belediye bürokratlarından oluşan komisyonlarca belirlendiği,

– Belediye encümeni kararı alınmak suretiyle 1580 sayılı Belediye Kanununun 15/34 üncü maddesine istinaden yapılan eğitim yardımının miktarı ile yardımdan yararlanacak öğrenci sayısının;

a) Optik form ve kılavuz kitapçık bastırılıp dağıtılarak, müracaatları sağlanan üniversite öğrencilerinin, sözkonusu formlarda yeralan sorular, verilen cevaplar ve ibraz edilen belgeler çerçevesinde, her kritere bir puan verilmek suretiyle bilgisayar ortamında değerlendirme yapılması neticesinde en yüksek puan alandan başlamak üzere yardım yapılacak sayı kadar öğrenci belirlendiği,

b) İlköğretim okulları ve liselerde ise İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri aracılığıyla okul müdürlüklerince şehit çocuğu, öksüz ve yetim öğrencilerinden şartları tutanların tespit edilerek isimlerinin belediyeye bildirildiği, bu öğrenciler arasında herhangi bir seçme ve değerlendirme yapılmaksızın imkânlar ölçüsünde eğitim yardımı yapıldığı,

– İETT çalışanlarının 20.10.1999 tarihi itibariyle ücret alacağı bulunmadığı,

belirtilmektedir.

Eğitim Yardımı Değerlendirme Kriterleri ve bu kriterler için Eğitim Yardımı Komisyonunca belirlenen puan tablosu (Ek-1)’de,

Son beş yılda, yıllar itibariyle eğitim yardımı yapılan öğrenci sayısı ve toplam yardım tutarlarına ilişkin tablo (Ek-2)’de,

sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan İçişleri Bakanı

DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ Ek: 1

Babanızın iş Durumu

A) Esnaf -1

B) Memur 9

C) İşçi 6

D) Çiftçi 9

E) Emekli 11

F) İşsiz 12

Ailenizin Net Geliri

A) 40 Milyondan Az 15

B) 40-60 Milyon 12

C) 60-80 Milyon 9

D) 80-100 Milyon 6

E) 100-150 Milyon 3

F) 150 Milyondan Üstü -2

Anne Babanın Durumu

A)Sağ Beraberler 0

B) Baba Ölü Anne Sağ 16

C) Anne Ölü Baba Sağ 10

D) Her İkisi de Ölü 20

E) Kanunen Ayrı 8

F) Baba Şehit 22

Orta Öğretimde Yetiştiğiniz Mekân

A)AilenizinYanında 1

B) Akrabanızın Yanında 3

C) Parasız Yatılı 5

D) Sosyal Hiz. Ç. E. Kurumu 7

Ailenizdeki Kişi Sayısı

A) 1 0

B) 2 1

C) 3 3

D) 4 5

E) 5 7

F) Daha Fazla 10

Okuyan Kardeş Sayısı

A) 0 0

B) 1 3

C) 2 6

D) 3 9

E) 4 12

F) Daha Fazla 15

Özel Otonuz Var mı?

E)Evet -12

H) Hayır 0

Özürlü müsünüz?

E) Evet 12

H) Hayır 0

İş Durumu

E) Çalışıyor -8

H) Çalışmıyor 0

Medenî Hali

E) Evli 2

B) Bekâr 0

Öğrenci İkamet Durumu

A) Aile Yanı 1

K) Kirada 6

Ö) Özel Yurt 5

D)Devlet Yurdu 4

Burs Durumu

Y)Yurt Kur 4

V)Vakıf/Dernek 2

A) Almıyor 8

 

Ek: 2

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eğitim Yardımı Yıllara Göre Ödeme Tablosu

Eğitim Yardımı Yapılan Öğrenci Sayısı ve Ödenen Miktar

Yıllar Lisans Y. Lisans Doktora Yetim-Şehit Toplam Ödenen Toplam Tutar

1994-95 2 500 Kişi

1 500 000 2 500 30 000 000 000.-TL.

1995-96 10 000 Kişi 350 Kişi 100 Kişi Üniversite Öğrencisi

2 000 000 4 000 000 6 000 000 16 862 Kişiye Def’aten 10 450 5 000 000 260 310 000 000.-TL.

1996-97 25 000 Kişi 800 Kişi 250 Kişi

3 000 000 6 000 000 9 000 000 - 26 050 656 400 000 000.-TL.

1997-98 20 000 Kişi 1 000 Kişi 500 Kişi 7 000 Kişi 5 000 000 10 000 000 15 000 000 3 000 000 28 500 1 108 000 000 000.-TL.

1998-99 19 000 Kişi 800 Kişi 200 Kişi 11 500 Kişi

8 000 000 15 000 000 20 000 000 5 000 000 31 500 1 804 000 000 000.-TL.

7. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;

– Deprem bölgelerinde yıkılan binaların inşaatlarında çalışmış mühendisler hakkında soruşturma açılıp açılmayacağına,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Deprem bölgesinde hasar gören binalara, ölen, yaralanan ya da kaybolan kişilere ve yapılan yardımlara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/55, 562)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1. Deprem bölgelerinde yıkılan ev, apartman ve diğer binaların inşaatlarında çalışmış, projelerine, gerek belediye, gerekse müteahhit kişi ya da firma adına imza atmış yetki sahibi mühendisleri tespit etmeyi düşünüyor musunuz?

2. Bu tespit edilenler hakkında görev ihmali, görev kusuru nedeniyle soruşturma açtırmayı düşünür müsünüz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 29.9.1999

Zeki Ünal Karaman

1. Bugüne kadar deprem bölgesinde ölen, yaralanan, kimliği belirsiz veya kaybolan kaç vatandaşımız vardır? Kaç ev veya daire yıkılmıştır, kaçı hasar görmüştür, malî portresi nedir?

2. İç ve dış yardım olarak ayni ve nakdi yardım tutarı nedir? Hangi bankalardadır?

3. 24.9.1999 tarihi itibariyle toplanan paralardan hiç harcama yapılmadığı doğru mudur?

4. Afet bölgesine toplam kaç tane çadır kurulmuştur? Bunların kaç tanesi yabancı ülkenin, kaç tanesi Türkiye’nindir?

5. T.C. Devleti tarafından kurulan çadır sayısı nedir? Özel kuruluş vakıf ve derneklerin toplam kurdukları çadır sayısı nedir? Deprem bölgesinde günde kaç kişiye yemek verilmektedir? Bunun Kamu ve Özel kuruluşlar olarak dağılımı nasıldır?

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 4.11.1999 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı: B.09.0.A.P.K.0.22.00.00.17/956

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Genel Sekreterliğinin 11.10.1999 A.01.0.GNS.0.10.00.02-2080 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın 7/555-1931 esas no.lu ve Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/562-1939 esas nolu yazılı soru önergeleri incelenmiş olup, cevapları ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Koray Aydın Bayındırlık ve İskân Bakanı

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın (7/555-1931) Esas No.lu

Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Sorular:

1. Deprem bölgelerinde yıkılan ev, apartman ve diğer binaların inşaatlarında çalışmış, projelerine, gerek belediye, gerekse müteahhit kişi ya da firma adına imza atmış yetki sahibi mühendisleri tespit etmeyi düşünüyor musunuz?

2. Bu tespit edilenler hakkında görev ihmali, görev kusuru nedeniyle soruşturma açtırmayı düşünür müsünüz?

Cevaplar:

İmar mevzuatı uyarınca inşaat ruhsatı düzenlenmesi, ruhsat eki projelerin onayı ve inşaatla ilgili faaliyetlerin kontrol ve denetimi, belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere, dışında ise Valiliklere ait olup, Bakanlığımızın doğrudan bir yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır.

Bu nedenle anılan soru önergesine ilişkin olarak Bakanlığımızca bir değerlendirme yapılamamaktadır.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın (7/562-1939) Esas No.lu

Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Sorular:

1. Bugüne kadar deprem bölgesinde ölen, yaralanan, kimliği belirsiz veya kaybolan kaç vatandaşımız vardır? Kaç ev veya daire yıkılmıştır, kaçı hasar görmüştür, malî portresi nedir?

2. İç ve dış yardım olarak ayni ve nakdi yardım tutarı nedir? Hangi bankalardadır?

3. 24.9.1999 tarihi itibariyle toplanan paralardan hiç harcama yapılmadığı doğru mudur?

4. Afet bölgesine toplam kaç tane çadır kurulmuştur? Bunların kaç tanesi yabancı ülkenin, kaç tanesi Türkiye’nindir?

5. T.C. Devleti tarafından kurulan çadır sayısı nedir? Özel kuruluş vakıf veya derneklerin toplam kurdukları çadır sayısı nedir? Deprem bölgesinde günde kaç kişiye yemek verilmektedir? Bunun da Kamu ve Özel kuruluşlar olarak dağılımı nasıldır?

Cevaplar:

Cevap 1. 17.8.1999 Marmara depremi sebebiyle bölgede meydana gelen zaiyat durumu BKYM’ince 26.10.1999 tarihinde hazırlanan rapora göre şöyledir;

Ölü: 17 181, Yaralı: 43 953’dür.

66 441 konut ve 10 901 işyeri yıkık ağır hasarlı,

67 242 konut ve 9927 işyeri orta hasarlı,

80 160 konut ve 9712 işyeri az hasarlı,

81 001 konut ve 8518 işyerinin hasarsız, olduğu tespit edilmiştir.

Ayrıca hasar tespitlerine karşı yapılan itirazlar değerlendirilmektedir. Rapor günü itibariyle enkazı kaldırılan bina sayısı 5902, çökertme yapılan bina sayısı 2561’dir.

Enkazların kaldırılması esnasında vatandaşlarımıza ait kullanılabilir ve diğer kıymetli eşyalar (para, ziynet eşyası vb.) enkaz içinde arandıktan sonra bulunanlar tutanağa geçirilip, kalan molozlar kamyonlarla nakledilmektedir.

Kimliği belirsiz veya kayıp olduğu iddia edilen vatandaşlarımızın tespitine yönelik çalışmalar İçişleri Bakanlığı ile Mahallî İdarelerin görev kapsamında yer almaktadır.

İllere göre ölü ve yaralı tablosu, kesin hasar tespit durumu ve enkazı kalkan ve acilen çöktürülecek binaların durum tabloları, Tablo A,B,C ve D’de gösterilmiştir.

Cevap 2,3- İç ve dış yardım olarak ülkemize gönderilen paralar, Başbakanlığın 22.8.1999 tarih ve 221 sayılı Genelgesiyle, T.C. Ziraat Bankasında Başbakanlık adına açılmış olan Türk Lirası ve yabancı paralar hesaplarında toplanmaktadır.

Dış temsilciliklerimizce açılmış bulunan yabancı para yardım hesaplarında ve iller bazında açılmış bulunan hesaplardaki toplanan paralar da T.C. Ziraat Bankası Ankara Merkez Şubesinde açılmış olan aynı hesaplara transfer edilmektedir.

Dış temsilciliklerimizce yurt dışında açılmış bulunan hesaplarda biriken ve transfer edilmiş para: (16 Ekim 1999 itibarı ile T.C. Ziraat Bankasına her cuma günü transfer yapılmaktadır.)

5 866 814 204 186.-TL

15 456 179.-Dolar

1 699 289.-DM’dır.

İllerde açılmış yardım hesaplarında biriken ve transfer edilmiş para (20 Ekim 1999 itibari ile)

51 694 822 626 702.-TL

28 898 989,51 Dolar

35 595 862,19 DM

22 010- İngiliz P.

97 099,01 Fransız F.

12 016- Hollanda F.

500- İsveç K.

2 242 900- Belçika F.

30 500- Avusturya Ş.’dır.

(Bu toplamlarda, Dışişleri Bakanlığınca transfer edilen paralar da dahildir.)

Yardım kampanyası çerçevesinde T.C. Ziraat Bankası Marmara Bölgesi deprem hesabında toplanan nakdî iç yardım miktarı toplam 74 trilyon 601 milyar 503 milyon TL.dir. (Toplam yardım miktarına, yurt içinde toplanan döviz hesapları da TL olarak dahil edilmiştir.)

T.C. Ziraat Bankasında toplanan yardım paralarının harcanması için yetki 576 sayılı K.H.K. gereğince Kriz Koordinasyon Kuruluna aittir.

Afet Bölge Koordinatörlüğünce gösterilen ihtiyaçları karşılamak amacı ile T.C. Ziraat Bankası Hesaplarından, yasa gereği Afetler Fonuna aktarma yapılmıştır ve yapılmaktadır.

Toplanan yardım miktarı üzerinden, Afet Fonu Hesabına 18 trilyon TL. Kocaeli Lojistik Destek üssüne ise 5 trilyon 100 milyar TL. olmak üsere toplam 23 trilyon 100 milyar TL. aktarma yapılmıştır.

Ayrıca, ihtiyaçlara göre süratle aktarma yapılmaya devam edilecektir.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonundan;

60 403 kişiye Barınma yardımı,

12 167 kişiye Onarım yardımı, yapılmıştır.

Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzce rapor günü itibariyle (27.10.1999);

Acil Yardım Ödeneği Gönderilen İller

Kocaeli : 265 milyar TL. Bolu : 90 milyar TL.

İstanbul : 145 milyar TL. Yalova : 155 milyar TL.

Bursa : 20 milyar TL. Eskişehir : 35 milyar TL.

Sakarya : 485 milyar TL. Zonguldak : 30 milyar TL.

Aydın : 10 milyar TL. (Afetzedelerin iaşesi için)

Olmak üzere toplam 1 225 trilyon TL. acil yardım gönderilmiştir.

Aynî Yardımların para karşılığının hesaplanması, yardımı gönderen ülkelerin kullandığı değer hesaplama yöntemleri değişik olduğundan mümkün değildir. Örneğin, gönderen ülke çadır değerinin üstüne nakliye, sigorta ve diğer masraflarını da eklediğinden bir çadırın değeri artmaktadır. Kullanılmış malzemenin değerinin hesaplanması, amortisman değerinin düşürülmesi gibi hesaplama metod ve tekniklerinin değişik olması sebebiyle Aynî Yardımların tam değerinin hesaplanması mümkün değildir. Hizmet Yardımları (Yangın söndürme, arama, kurtarma gibi) için bir hesaplama metodu geliştirilmemiş olduğundan bu konuda da kesin bir rakam verilmesi mümkün değildir.

Bölgeden, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezine gıda, giyim, temizlik ve barınmayla ilgili ayrıntılı ihtiyaç listeleri günlük olarak intikal etmektedir. Ancak; Afet Bölgesi İl Valiliklerine bu nevi ihtiyaçlarını bundan böyle öncelikle Afet Bölge Koordinatörlüğünden istemeleri, karşılanmaması halinde ise BKMY’ne bildirmeleri belirtilmiştir.

Bölgelerden gelen bu ihtiyaçlar, öncelikle yardım malzemelerinin toplandığı Derince ve İzmit fuar alanındaki depolardan, buralardan temin edilemeyen ihtiyaç maddeleri ise, daha önce belirlenen her afet bölgesine yardımda bulunacak iller aracılığı ile karşılanmaları bildirilmiştir.

Ayrıca Kızılay Derneği Genel Müdürlüğünce, Bankalar nezdinde açılan hesaplar ve bu hesaplardan yardım merkezi hesaplarına aktarılan yardım miktarları da ayrıntılı bir biçimde Tablo E’de gösterilmiştir.

Cevap 4, 5- Deprem bölgesinde kurulan çadırkentlerin gıda ve giyim ihtiyaçlarının daha düzenli yürütülmesi ve idare, ulaşım, altyapı, güvenlik hizmetleri dikkate alınarak İçişleri Bakanlığının çadırkent Yönetimine İlişkin Yönergesi çerçevesinde, çadırkentlerde kısmî bir düzenleme yapılmıştır. Daha önce çadırkent olarak tanımlanan, sınırlı sayıda çadıra sahip çadırkentlerin bazıları birleştirilmiştir. Bir kısmı ise çadırkent tanımından çıkarılmış olup, çadırkentlerle ilgili yeni düzenlemeler sürdürülmektedir.

Afet Bölgesinde Çadırkent Toplamı : 121

Afet Bölgesinde Çadır Toplamı : 113 923

Kızılay : 44 488

T.S.K. : 3 212

Dış Kaynaklı : 40 820

Dışişleri Bak. : 15 482 (*)

Özel Kaynak : 4 929

Diğerleri : 4 992

* (Dışişleri Bakanlığınca sağlanan çadırların bir bölümü Kızılay çadırları içinde yer almakta olup, Dışişlerince sağlanan çadır sayısı toplamı 23 288’dir.)

Özel ve tüzel kişilere ait özel kaynaklı çadırlar toplamı olan 9 858 çadır dışındaki çadırların tümünün mülkiyeti devlete aittir. Bölgede yabancı mülkiyetli çadır yoktur. Dışişleri Bakanlığınca sağlanan 23 288 çadır ve hibe yolu ile alınan 40 766 çadır, toplam 74 660 çadır yabancı ülkelerden alınmış yabancı imalatı çadırlardır.

Kışa dayanıklı çadır sağlanması yolunda yapılan çalışmalar sürdürülmekte olup, halen 10 722 adedi Türkiye’ye getirilmiştir. Ayrıca, kısa süre içinde 44 000 adet çadır beklenmekte olup, bunlara 3 000 çadır daha eklenecektir.

Dışişleri Bakanlığı tarafından 26 254, T.S.K. tarafından 1250, Kızılay tarafından 8 000, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Federasyonu tarafından 14 000, diğer kaynaklar tarafından 5 500 çadır ile toplam 55 004 kışlık çadır hizmete alınmış olacaktır.

Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Federasyonu aracılığı ile gelen 2600 adet kampet’ten, 800’ü Gölcük, 1000’i Yalova ve 800’ü ise İzmit Kızılay Bölge Koordinatörlüğüne sevk edilmiştir.

Bölgeye gönderilen çadır miktarı ile kışlık çadır tedarik ve dağıtım durumu ayrıntılı olarak İller itibariyle Tablo F,G,H’da gösterilmiştir.

Kızılay tarafından deprem bölgesinde 82 seyyar, 4 mobil, 2 sabit mutfak ve 61 adet S3 ocak ile İzmit’te 33 080, Yalova’da 10 708, Gölcük’te 19 198, Adapazarı’nda 22 873 kişiye çadırkentlerde, ayrıca bölgede 13 177 kişiye de çadırkentler dışında olmak üzere her gün toplam 98 976 depremzede vatandaşımıza günde 3 öğün sıcak yemek verilmektedir.

Ayrıca Kızılay İstanbul Maltepe Bölge deposuna yurt dışından bağış olarak gelen çeşitli miktardaki gıda maddesinin, Türkiye Kızılay Derneği Genel Müdürlüğünce Adapazarı Valiliği Lojistik Destek Merkezine gönderilmesi de sağlanmıştır.

 

 

 

 

8. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün Bandırma’dan merkeze taşınıp taşınmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/565)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınız ile Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve rica ederim.

İsmail Özgün Balıkesir

Sorular:

1. Boraks madeninin devlete ait olması gerektiği ve Eti Holding’in kurulmasının madenler Kanununa aykırı olduğu gerekçesiyle Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün Bandırma’dan merkeze taşınması sözkonusu mudur?

2. Eğer böyle bir durum varsa neden yasal düzenlemelere gidilerek hukukî sorun çözülmüyor da Genel Müdürlük merkeze taşınmak isteniliyor?

3. Eti Holding’e bağlı 7 Şirket içerisinde en fazla kâr eden kurum olan Eti Bor’un gelirinin Eti Holding tarafından kullanılmak istenmesi mi acaba bu taşınma meselesini gündeme getirmiştir?

4. Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün alt yapısının oluşturulması için bu güne kadar hangi çalışmalar yapılmıştır?

5. Başbakanlık Denetleme Kurulu sorunun çözümü için iki alternatif sunmaktadır ve Genel Müdürlüğün Bandırma’da kalmasının daha uygun olacağını ifade etmektedir.

1 inci alternatif sermayenin tamamının Devlete geçmesi. Bunun için de 4 kişinin sahip olduğu % 1 hissenin devlete devredilmesi.

Konunun çözümü için böyle bir alternatif üzerinde durulması gerekmez mi?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.11.1999 Sayı: B.02.0.007/1324

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 11.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/565-1943/5303 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 14.10.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-71-16/5038 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sn. İsmail Özgün’ün, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/565-1943 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel Devlet Bakanı

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün 7/565-1943 Esas No.lu Soru Önergesi

Aşağıdaki sorularımın aracılığınız ile Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve rica ederim.

Sorular:

1. Boraks madeninin devlete ait olması gerektiği ve Eti Holding’in kurulmasının Madenler Kanununa aykırı olduğu gerekçesiyle Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün Bandırma’dan merkeze taşınması sözkonusu mudur?

2. Eğer böyle bir durum varsa neden yasal düzenlemelere gidilerek hukukî sorun çözülmüyor da Genel Müdürlük merkeze taşınmak isteniliyor?

3. Eti Holding’e bağlı 7 Şirket içerisinde en fazla kâr eden kurum olan Eti Bor’un gelirinin Eti Holding tarafından kullanılmak istenmesi mi acaba bu taşınma meselesini gündeme getirmiştir?

4. Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğünün alt yapısının oluşturulması için bu güne kadar hangi çalışmalar yapılmıştır?

5. Başbakanlık Denetleme Kurulu sorunun çözümü için iki alternatif sunmaktadır ve Genel Müdürlüğün Bandırma’da kalmasının daha uygun olacağını ifade etmektedir.

1 inci alternatif sermayenen tamamının Devlete geçmesi. Bunun içinde 4 kişinin sahip olduğu % 1 hissenin devlete devredilmesi.

Konunun çözümü için böyle bi alternatif üzerinde durulması gerekmez mi?

Cevabı:

Bakanlar Kurulu’nun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile; İktisadî Devlet Teşekkülü olan Etibank Genel Müdürlüğünün Bankacılık kısmının özelleştirilmesi nedeniyle ticaret unvanı değiştirilerek Eti Holding Anonim Şirketi unvanı ile İktisadî Devlet Teşekkülü şeklinde teşkilâtlandırılmasına ve bu teşekküle bağlı 7 adet bağlı ortaklık kurulmasına karar verilmiştir.

Kurulan 7 adet bağlı ortaklıktan birisi olan Eti Bor A.Ş.; Bigadiç Madenleri İşletmeleri Müessesesi, Emet Kolemanit İşletmesi Müessesesi, Bandırma Boraks ve Asit Fabrikaları İşletmesi Müessesesi, Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi ve Kestelek Bor Madenleri İşletmesi devredilmek suretiyle YPK Kurulu kararı alınmak ve Ticaret Siciline kayıt ve ilan ettirilmek suretiyle kurulmuştur.

Ancak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından düzenlenen Eti Holding Anonim Şirketi’nin 1997 yılı faaliyetlerine ilişkin Denetleme Raporunun 2 nolu temenni maddesinde;

Teşekkülün Bakanlar Kurulunun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile statüsünün değiştirilerek Eti Holding A.Ş. unvanı ile 7 adet bağlı ortaklığı bulunan bir İktisadî Devlet Teşekkülü şeklinde yeniden yapılandırılmasının, 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin 3 üncü bendinde yeralan “Teşebbüslerden İktisadî Devlet Teşekkülü olanlar, Bankacılık alanında sermayelerinin en az % 91’inin Devlete ait olması şartıyla Anonim Şirket şeklinde kurulabilir. Bu durumda Türk Ticaret Kanununun 277 nci maddesinde sözü edilen 5 kurucunun bulunması şartı aranmaz. Genel Kurulu ve Denetçileri bulunmaz.” Hükmüne aykırılık oluşturulması hususu ile,

Bor cevherlerini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bunlardan kimyasal işlemlerle Bor bileşiklerini üretmek üzere adı geçen teşebbüse bağlı olarak kurulan Eti Bor Anonim Şirketinin sermayesindeki özel şahıs hisseleri nedeniyle, Bor Tuzu sahalarının hukuku teşekküle ait olmakla birlikte bu şirketçe işletilmesi hususunun 2840 sayılı Bor Tuzları, Uranyum ve Toryum madenleri ile Nükleer Enerji Hammadde İşletmesini, Linyit ve Demir sahalarının bazılarının idaresini düzenleyen kanuna ve bu kanunun göndermede bulunduğu 2172 sayılı kanuna uygunluğunun belirlenebilmesi amacıyla,

“İlgili Bakanlıkça Başbakanlık aracılığı ile Danıştay’dan istişari görüş istenmesi konusunda girişimlerde bulunulması” temenni edilmiştir.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca Danıştay’dan istişari görüş alınmak üzere konu Başbakanlığa intikal ettirilmiş ve Başbakanlıkça Danıştay’a başvurularak görüş istenmiştir.

Danıştay Birinci Dairesince yapılan inceleme sonucunda verilen E1999/66, K 1999/93 sayılı ve 26.5.1999 günlü kararda özetle;

“233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde Kamu İktisadî Teşebbüsü deyiminin İktisadî Devlet Teşekkülleri ile Kamu İktisadî Kuruluşlarını ifade ettiği, bunlardan İktisadî Devlet Teşekküllerinin ya da kısaca “Teşekkül”ün sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadî alanda ticarî esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan teşebbüs olduğu belirtilmektedir. Bu maddeye göre İktisadî Devlet Teşekkülleri ile Kamu İktisadî Kuruluşlarının anonim şirket şeklinde kurulmaları söz konusu değildir.

Buna karşılık aynı madde de, bağlı ortaklık ve iştiraklerin, anonim şirket halinde kurulmaları öngörülmüştür.

Diğer yandan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketler başlıklı dördüncü faslında yeralan 466 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında “gayesi esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketler” şeklinde tanımlanan ve bu tanıma göre bir finans ve yönetim üst kuruluşu olan “holding şirketlerinin” anonim şirket statüsü dışında kurulmaları mümkün değildir.

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin genel gerekçesinde ise 2929 sayılı Kanunun Kamu İktisadî Teşebbüslerinin bir finans ve yönetim üst kuruluşu (holding) anlayışını benimsediği, bu nedenle bu kuruluşlarda karar almanın zorlaştığı ve yeni personel kadrolarını gerektiren bir durumun ortaya çıktığı, bu nedenle kuruluşlarını henüz tamamlamamış olan üst kurumların (holding) kaldırılmasının uygun bulunduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu duruma göre sermayesinin tamamı Devlete ait olan bir İktisadî Devlet Teşekkülünün anonim şirket halinde kurulması olanağı bulunmadığından, bunların holding şeklinde örtlenmelerinden de söz edilemeyeceği açıktır.

2840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin devletçe işletileceği hükmü yer aldığına göre bu madenlerin sermayesinde özel kişilerin de pay sahibi olduğu bir anonim şirket eliyle işletilmesinden söz edilmemek gerekir. Bu durumda anonim şirket şeklinde kurulan bağlı ortaklıkta çok küçük oranda dahi olsa özel kişi hisselerinin bulunması 2840 sayılı kanuna uygun düşmemektedir” denilmiştir.

Danıştay Birinci Dairesinin E 1999/66, K 1999/93 sayılı ve 26.5.1999 günlü kararının gereği olarak;

1. Teşekkülün Eti Holding Anonim Şirketi olan ticarî unvanının değiştirilerek Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne dönüştürülmesi,

2. Teşekkülün bağlı ortaklığı statüsünde olan Eti Bor A.Ş.’nin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması ve bünyesindeki 5 adet Bor İşletme Müdürlüğünün 4 adedinin Müessese, 1 adedinin İşletme Müdürlüğü şeklinde teşkilâtlandırılması,

3. Eti Bor Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması ile Bor ürünlerinin satışı Teşekkül tarafından yapılacağından, Teşekkül genel ihracatının % 80’inin Bor ürünleri olması nedeniyle Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinin de kuruluş gayesini yitireceğinden bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması,

4. Eti Bor A.Ş.’nin ve Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş.’nin bağlı ortaklık statülerinin kaldırılması halinde bilançolarının çıkarılarak Vergi Dairesine beyanname verilme zorunluluğundan dolayı teşekkül aleyhine vergi kaybı oluşmaması için bağlı ortaklık statülerinin 31.12.1999 tarihi itibariyle kaldırılması,

Konularında 29.7.1999 tarih ve 55/2 sayılı Yönetim Kurulu kararı alınmıştır.

Yönetim Kurulu kararı ile ilgili olarak Teşekkül tarafından T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının görüşüne başvurulmuştur. T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 16.8.1999 tarih ve 59313 sayılı görüşü özetle;

“Teşekkülünüz unvanının talebiniz doğrultusunda Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi ve Bağlı Ortaklık Statüsünde olan Eti Bor Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması Müsteşarlığımızca uygun mütalâa edilmektedir.

Diğer taraftan Eti Bor Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması ile Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketi kuruluş gayesini yitirecektir. Bu nedenle, anılan kuruluşun bağlı ortaklık statüsünün kaldırılmasının da yerinde bir uygulama olacağı düşünülmektedir.” denilmiştir.

Netice olarak;

Danıştay Birinci Dairesinin E 1999/66, K 1999/93 sayılı ve 26.5.1999 günlü kararının gereği olarak;

– Eti Holding Anonim Şirketinin ticaret unvanının Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi,

– Eti Bor Anonim Şirketinin ve Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statülerinin kaldırılması,

hususlarının yanısıra;

– Ticarî unvanı değişen Eti Holding Anonim Şirketindeki görevli personel kadro iptaline ve ihdasına gerek duyulmaksızın bulunduğu derece, kademe ve unvanları ile Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne atanmış sayılır.

– Bağlı Ortaklık statüsü kaldırılan Eti Bor Anonim Şirketinde ve Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinde görevli personel hiç bir işleme gerek kalmaksızın her türlü özlük hakları ile yeni kurulacak Müessese, İşletme ve Daire Başkanlıklarına devredilir.

– Bu karar gereğince bağlantıları veya unvanları değiştirilen teşebbüs ve bağlı ortaklıkların unvan değişikliği, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve diğer kanunlar yönünden eski teşebbüs ve bağlı ortaklıkların devamı addolunur.

– Eti Holding Anonim Şirketi ve bağlı ortaklık statüsü kaldırılan Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinin taraf olduğu dava ve icra takipleri Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından, bağlı ortaklık statüsü kaldırılan Eti Bor Anonim Şirketinin taraf olduğu dava ve icra takipleri yeni kurulacak müesseselerin statülerinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilgilerine göre yeni kurulan müesseseler tarafından yürütülür.

– Bu kararda öngörülen müesseselerin yönetim organları teşkil edilinceye kadar ilgili konularda mevcut yönetim organları yetkilerini kullanmaya devam eder.

– Bağlı ortaklık statülerinin kaldırılmasına karar verilen Eti Bor Anonim Şirketinin ve Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinin aktif ve pasifleri ile kullanımdaki tüm menkul ve gayri menkuller, araç, gereç ve malzeme 31.12.1999 tarihli bilançosu üzerinden Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve ilgili müesseselere devredilir.

– Eti Holding Anonim Şirketinin Ticaret unvanının değişikliği Ticaret Sicilinde yayım tarihinde, bağlı ortaklıkların statülerinin kaldırılması kararı 31.12.1999 tarihinde yürürlüğe girer.

Hususlarının da Bakanlar Kurulu kararında yer almasını teminen Bakanlar Kurulundan karar istihsal edilmek üzere gerekli girişimler bakanlığımca yapılmış olup, bu konulardaki çalışmalar halen devam etmektedir.

Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda sorularınızın kısaca cevapları aşağıdaki şekildedir;

Cevap 1. Eti Bor Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statüsü kaldırılmak suretiyle bağlı işletmeleri eskiden olduğu gibi 4 adet müessese 1 adet işletme şeklinde yeniden yapılandırılarak, ana teşekküle bağlanacak olup, üretim, pazarlama ve satış faaliyetleri aynen devam edecektir. İşletme, nakliye, stok, yükleme, pazarlama ve satış faaliyetlerinin durdurulması söz konusu değildir. Danıştay kararı üzerine bağlı ortaklık statüsü kaldırılması gereken Eti Bor A.Ş. bu vesile ile yine eskiden olduğu gibi merkeze bağlı müesseseler ve işletmeler şeklinde yönetim şekline kavuşturulacaktır.

Cevap 2. Danıştay Birinci Dairesinin E 1999/66, K 1999/93 sayılı ve 26.5.1999 günlü karar özeti:

“2840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin devletçe işletileceği hükmü yer aldığına göre bu madenlerin sermayesinde özel kişilerin de pay sahibi olduğu bir anonim şirket eliyle işletilmesinden söz edilmemek gerekir. Bu durumda anonim şirket şeklinde kurulan bağlı ortaklıkta çok küçük oranda dahi olsa özel kişi hisselerinin bulunması 2840 sayılı kanuna uygun düşmemektedir”

Ülkenin bor tuzu madenlerinin 2840 sayılı yasa hükümleri uyarınca devlet eliyle işletilmesinin gerektiği, Danıştay’ın 1999/66 esas ve 1999/93 sayılı kararlarıyla, Eti Bor Anonim Şirketinin sermayesindeki özel kişi hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarını işletmesinin sözkonusu yasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiğine karar verilmiş olduğu dikkate alınarak, şirketin hukukî yapısının mevzuata uygun hale getirilmesini teminen Bakanlar Kurulundan karar istihsal edilmek üzere gerekli girişimler Bakanlığımca yapılmış olup, bu konulardaki çalışmalar halen devam etmektedir.

Cevap 3. Eti Bor Anonim Şirketinin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılarak eskiden olduğu gibir müessese ve işletme müdürlükleri şeklinde yeniden yapılandırılması ve buna bağlı olarak Bor ürünlerinin pazarlanması teşekkül tarafından yapılacağından son yapılanmada pazarlama ve satış faaliyetlerini gerektiği şekilde yapamayan ve bu nedenle üretim faaliyetlerinin aksamasına, pazar politikalarının ve satış miktarlarının önceki yıllara oranla gerilemesine neden olan teşekkülün diğer bağlı ortaklığı Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketi de önemini yitirecektir. Eti Bor Anonim Şirketi ile birlikte Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketinin ana teşekküle devri suretiyle müşterilerle temastaki iki başlılık ve pazar politikalarının oluşmasındaki darboğaz ortadan kaldırılarak eskiden olduğu gibi verimli bir çalışma sistemi ve istikrar ortamı yeniden sağlanacaktır.

Cevap 4. Danıştay Kararı gereğince Eti Bor Anonim Şirketinin yapısı 2840 sayılı yasaya uygun hale getirileceğinden yukarıda anlatılan yazılı hususlar çerçevesinde şirketin Ankara’ya taşınması sözkonusu değildir.

Cevap 5. 2840 sayılı yasa hükümleri saklı olduğundan, daha değişik bir yasal düzenleme düşünülmemektedir.

T.C. Başbakanlık YDK 1997 Yılı Teşekkül Denetleme Raporu

2 No.lu Temenni Metni Ek: 1

Temenni 2. – Teşekkülün Bakanlar Kurulunun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile statüsünün değiştirilerek Eti Holding A.Ş. şeklinde (7) adet bağlı ortaklık oluşturularak yeniden teşkilâtlandırılması nedeniyle;

– Holding şeklinde teşkilâtlanmanın 233 sayılı KHK’de öngörülmemesi ve Holding A.Ş. olarak yapılanmanın, anılan Kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturması hususu ile,

Bor cevherlerini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bunlardan kimyasal işlemlerle bor bileşiklerini üretmek üzere kurulan Eti Bor A. Ş.’nin sermayesindeki özel şahıs hisseleri dolayısı ile Bor tuzu sahalarının hukukî teşekküle ait olmakla birlikte bu şirketçe işletilmesi hususunun 2840 sayılı Yasa ve bu yasanın göndermede bulunduğu 2172 sayılı yasa açısından uygunluğunun belirlenebilmesi amacıyla,

İlgili Bakanlıkça Başbakanlık aracılığı ile Danıştay’dan istişari görüş istenmesi konusunda girişimlerde bulunulması (Sayfa: 11)

Bakanlar Kurulunun 4 Şubat 1998 gün ve 23242 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 26.1.1999 gün ve 99/20552 sayılı kararı ile “Etibank Genel Müdürlüğünün bankacılık kısmının özelleştirilmesi nedeniyle unvanının değiştirilerek Eti Holding A.Ş. adıyla ekli esaslar çerçevesinde İktisadî Devlet Teşekkülü şeklinde teşkilâtlandırılması” karar altına alınmıştır.

Bu karar ile rapora ekli (Ek:1/b) sayılı organizasyon şemasından görüleceği üzere müesseselerin statülerinin 30.4.1998 tarihi itibariyle kaldırılarak ve işletme müdürlükleri haline dönüştürülerek (7) adet bağlı ortaklık kurulmuştur.

Bu bağlı ortaklıklar;

– Bigadiç Madenleri İşletmeleri Müessesesi, Emet Kolemeniz İşletmesi Müessesesi, Bandırma Boraks ve Asit Fabrikaları İşletmesi Müessesesi, Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi ve Kestelek Bor Madenleri İşletmesinin Eti Bor Anonim Şirketine,

– Seydişehir Alüminyum İşletmesinin, Eti Alüminyum Anonim Şirketine,

– Şarkkromları - Ferrokrom İşletmesi Müessesesinin Eti Krom Anonim Şirketine,

– Üçköprü Maden İşletmeleri ve Antalya Elektrometallurji İşletmesinin, Eti Elektrometallurji Anonim Şirketine,

– 100 üncü Yıl Gümüş Madeni İşletmesinin, Eti Gümüş Anonim Şirketine,

– Küre Bakırlı Pirit İşletmesinin, Eti Bakır Anonim Şirketine,

– İstanbul Alım-Satım Müdürlüğü, İzmir Alım Satım Müdürlüğü, Bandırma Pazarlama Nakliye Stok Müdürlüğü, İskenderun İthalat İhracat Müdürlüğü ile Etimine S.A., Etiproduçta OY’daki Etibank Genel Müdürlüğü hisselerinin, Eti Pazarlama ve Dış Ticaret Anonim Şirketine,

devri suretiyle kurulmuştur.

Yeniden yapılanmaya esas teşkil eden 15.1.1998 gün ve 4599/36 sayılı Yönetim Kurulu kararı müzekkeresinde:

– Teşekkülün, bir yandan yurtiçi ve yurtdışında sağlanmış olduğu itibar, işletilmesi ile görevlendirildiği maden potansiyeli ihracatındaki tecrübesi, diğer yandan da ülkenin ihtiyacı olan ve ana hatları tespit edilerek potansiyeline uygun bir yapıya ulaşması için mevcut statüsünün değiştirilmesi gerektiği,

– Yönetim imkanlarının faydalı ve etkili bir kullanımına yönelik bir yapının oluşturmasının sağlanması ve böylece pazar şartlarındaki değişikliklere hızla uyulabilmesi,

– Ekonomik gereklere uygun olarak, kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda millî ekonomi ile uyum içinde çalışarak sermaye birikimine yardımcı olmalarına ve daha fazla yatırım kaynağı yaratmalarına imkan sağlanması,

– Daha özerk bir tarzda ve serbest pazar ekonomisinin kurallarına uygun olarak ve rekabet içinde yönetilebilmeleri için daha fazla yetki ve sorumlulukla teçhiz edilebilmesi,

– Sektörde üretim, istihdam ve ihracatın artırılarak küçük ve orta ölçekli işletmeler ve güç ve sermaye birikimi sağlanarak rekabet ortamı oluşturulabilmesi,

amacıyla Etibank Genel Müdürlüğü olan teşekkül unvanının Eti Holding A.Ş. olarak statü, sermaye ve diğer hususların daha sonra tanzim edilmesi kaydıyla değiştirilmesi önerilmiştir.

Yeniden yapılanmaya esas teşkil eden bu gerekçeler irdelendiğinde gerek 233 sayılı KHK’nin kapsam ve amaç başlıklı 1 inci maddesinde, gerekse bu KHK’nin geçici 5 inci maddesi uyarınca düzenlenerek Yüksek Planlama Kurulunca kabul edilen ve 9.11.1984 gün ve 19570 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Etibank Ana Statüsünde yukarıda sıralanan hususların teşebbüse görev olarak verildiği görülmektedir.

Dolayısı ile yukarıda sıralanan gerekçeler Anonim Şirket oluşumunu gerekli kılacak hususlar olarak görülememektedir.

Zira Etibank mevcut organizasyon yapısı ile de bu görevleri etkili biçimde yerine getiriyordu.

Ayrıca Etibank Ana Statüsünde; 233 sayısı KHK ve Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere Etibank’ın özel hukuk hükümlerine tabi olduğu hüküm altına alınmıştı.

Yeni yapılanmadan sonra Yüksek Planlama Kurulunun 16.3.1998 gün ve 99/T-12 sayılı kararı ile kabul olunan Eti Holding Anonim Şirketi Ana Statüsünün 3 üncü maddesi 2 nci fıkrasında da “Teşekkül, KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine” tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

İki Ana Statünün bu maddeleri karşılaştırıldığında Etibank ve Eti Holding Anonim Şirketinin tabi olduğu mevzuatın aynı olduğu ve aynı yasal çerçeve içinde çalışmaları gerektiği anlaşılmaktadır.

Başka bir deyişle, Bankalar Kanununun “Bu kanun ve özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiç bir gerçek veya tüzel kişi aslen veya fer’an meslek edinerek mevduat kabul edemeyeceği ve bankacılık işlemleri yapamayacağı gibi ticaret unvanları ve her türlü belgeleri ile ilan ve reklamlarında banka kelimelerini ya da mevduat kabul ettikleri veya bankacılık işlemleriyle uğraştıkları izlenimini yaratacak hiçbir kelime veya tabiri kullanamazlar” hükmünü amir 13 üncü maddesine olan aykırılığın kaldırılması ile sorun çözüme kavuşmuş olacaktı.

Öte yandan Türk Ticaret Hukukunda holding ortaklık herhangi bir hükme bağlanmamıştır. Yalnızca Türk Ticaret Kanununun Yedek Akçeler başlıklı 466 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasında holding şirket “gayesi esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan” şirket olarak tanımlanmıştır.

Ayrıca 233 sayılı KHK’nin Teşebbüslerin kurulması başlıklı 3 üncü maddesi “Teşebbüslerden iktisadî devlet teşekkülü olanlar, bankacılık alanında, sermayelerinin en az % 91’inin Devlete ait olması şartıyla Anonim Şirket şeklinde de kurulabilir. Bu durumda Türk Ticaret Kanununun 277 nci maddesinde sözü edilen 5 kurucunun bulunması şartı aranmaz, genel kurulu ve denetçileri bulunmaz” hükmünü amir bulunmaktadır.

Anılan kararnamenin bu hükmü karşısında bankacılık alanı hariç olmak üzere teşebbüslerin Anonim Şirket olarak kurulması da mümkün bulunmamaktadır. Bu itibarla yeni yapılanma sonucu oluşturulan Eti Holding A.Ş.’nin oluşumu 233 sayılı KHK’nin 3 üncü maddesine de aykırılık oluşturmaktadır.

Öte yandan 233 sayılı KHK gereğince yönetim kurullarında görevlendirilen genel müdür ve teşekkül genel müdür yardımcıları hariç yeni oluşum sonucu 52 yönetim ve denetim kurulu üyesine ücret ödenmek durumunda kalınacağı gibi ücretleri dışındaki yolluklar başta olmak üzere sair giderleri de kuruluşlarda önemli gider oluşumuna neden olacaktır.

Ayrıca yeni oluşum kadro tasarrufu sağlamadığı gibi kadro artışına da neden olmuştur. Zira yeni oluşum sonrası teşekkül ve bağlı ortaklıklarının kadrolarında değişiklik yapılmasına ilişkin 16.3.1998 gün ve 99/10793 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 4279 adet kadro ve pozisyon iptal edilmiş, 4.473 kadro ve pozisyon ise ihdas olunmuştur. Böylece yeni teşkilâtlanma nedeniyle yönetim ve denetim kurulu üyeleri hariç 194 adet kadro ve pozisyon artışına neden olunmuştur.

Öte yandan Yüksek Planlama Kurulunun 16.3.1998 tarih ve 98/T-12 sayılı kararı ile kabul alınan Ana Statüde “Eti Holding A.Ş. tüzel kişiliğine sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir iktisadî devlet teşebbüsüdür.

“Teşekkülün sermayesi (55) trilyon olup tamamı devlete aittir” biçiminde bir hüküm bulunmakla birlikte,

TTK’nun “Bir anonim şirketin kurulması için şirkette pay sahibi en az beş kurucunun bulunması şarttır.” hükmü uyarınca yeni oluşturulan 7 adet bağlı ortaklığın sermayelerinin % 99,9999’u Eti Holding A.Ş.’ce taahhüt olunmuş geri kalan kısmı ise teşekkülde üst yönetim kadrolarında görev yapanlarca taahhüt olunmuştur. Ancak bu ilgililerden her türlü hak ve yükümlülüğün holdingce kullanılması konusunda taahhütname alınmıştır.

Ancak Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin işletilmesini, linyit ve demir sahalarının bazılarının iadesini düzenleyen 2840 sayılı Kanunun devlet eliyle işletilecek madenler başlıklı 2 nci maddesi “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır. Bu madenler için 6609 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş olan ruhsatlar iptal edilmiştir” hükmünü amirdir.

Diğer taraftan Eti Holding A.Ş. Ana Statüsünün Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları başlık 4 üncü maddesi 4 üncü fıkrasında “13.8.1983 tarih ve 2840 sayılı Kanun gereğince Devlet eliyle aranacak ve işletilecek olan bor tuzları, uranyum, toryum madenlerini işletmek, işlettirmek, gerektiğinde aramak” hususu belirtilmiştir.

Yine bor tuzu sahalarını işletmek ve bor bileşikleri üretmek üzere kurulan Eti Bor Anonim Şirketinin, Şirketin Amaç ve Faaliyet Konuları başlıklı 4 üncü maddesinde “2840 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu çerçevede hukukları teşekkül uhdesinde bulunan sahalarda sermayesinin tamamı devlete ait olan teşekkül adına Bor cevherlerini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve gerektiğinde bunlardan kimsayal işlemler vs. yollarla Bor bileşiklerini üretmek” görevi bu ortaklığa da verilmiştir.

Halbuki yukarıda değinildiği üzere 2840 sayılı yasa Bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin Devlet eliyle yapılacağını kesin hükme bağlamıştır. Bu itibarla teşekkülün ana sözleşmesine koyduğu hükümle, hukuku kendi uhdesinde olsa dahi bu sahaları, sermayesinin tamamı Devlete ait olmayan bir ortaklığa işlettirmesi mümkün görülmemektedir.

Nitekim 2840 sayılı yasanın bu amir hükmü uyarınca Etibank’ın YPK’ca onanan ve 9.11.1984 gün ve 18570 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Ana Statüsünde Etibank’ın Amaç ve Faaliyet Konuları başlıklı 4 üncü maddesinde bu husus “13.8.1983 tarih ve 2840 sayılı kanun gereğince Devlet eliyle aranacak ve işletilecek olan bor tuzları, trona uranyum ve toryum madenlerini işletmek, gerektiğinde aramak” biçiminde yasanın amir hükmüne göre düzenlenmiş ve bu maddede “işlettirmek” tabiri kullanılmamıştır.

Hiç kuşkusuz, sermayesinde kanunun % 50’den fazla pay sahibi bulunduğu bir şirket veya bir başka anlatımla Eti Bor A.Ş. gibi, bağlı ortaklık statüsündeki bir kuruluş için, Devlet kuruluşu denilemese bile, kanunun kontrolünde bir kuruluş demek olanağı vardır.

Ancak, sermayesinde yarıdan fazla pay sahibi olunması nedeniyle, kamunun kontrolünde olan bir şirketin faaliyetini, Devlet eliyle yapılıyor olarak kabul etmek mümkün olamayacaktır. 2840 sayılı kanunda bor tuzlarının sermayesinde Devletin yarıdan fazla pay sahibi olduğu şirketlerce işletileceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Kanun koyucu şayet böyle bir amaç taşımış olsa idi benzer birçok yasal düzenlemelerde görüldüğü üzere bu hususu özellikle tasrih etmesi beklenirdi.

Kaldı ki, 2840 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan, bor tuzlarının kamu kuruluşlarına devir işlemlerinin 2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun çerçevesinde altı ay içinde tamamlanacağına ilişkin hüküm de, aynı kanunun 2 nci maddesinde yer alan “Devlet eliyle” deyiminin ne anlama geldiğini açıklamakta yardımcı olmaktadır.

Çünkü, bahse konu 2172 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde, işletme hakları geri alınacak madenlerin “sermayesinin tamamı Devlete ait ve çalışma konuları uygun olan İktisadî Devlet Teşekküllerinden hangisi eliyle aranacağı ve işletileceği”nin Bakanlar Kurulu kararıyla belirleneceğine ilişkin ibareler bulunduğu gibi, aynı kanunun 3 üncü ve 4 üncü maddelerinde de Devletçe işletilecek madenlerin ilgili İktisadî Devlet Teşekkülünce devralınacağı açıkça belirtilmektedir.

Şu halde, 2840 sayılı Kanunun bor tuzlarıyla ilgili atıfta bulunduğu 2172 sayılı Kanunda, Devletçe işletilecek madenlerden söz edilirken, ilgili İktisadî Devlet Teşekkülünce işletilecek madenler amaçlandığına göre, “Devlet eliyle” deyiminden de, ilgili İktisadî Devlet Teşekkülü”nün istihdaf edildiği sonucuna ulaşılır.

Bununla beraber, kanun koyucunun 2840 sayılı Kanundaki gerçek amacını saptayabilmek için, anılan kanunun gerekçelerini ve yasalaşma sürecindeki görüşmelerini de incelemekte yarar görülmüştür.

Bu amaçla 2840 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.6.1983 tarihinde, yasama organı işlev ve statüsünü haiz bulunan Danışma Meclisi ve Millî Güvenlik Konseyinde sunulan Hükümet tasarısı, gerekçesi ve ilgili komisyon kararları incelendiğinde;

– Hükümet tarafından sözkonusu yasaya ait tasarının gerekçesinde “... stratejik önemi haiz madenlerin tespitiyle bir kısım madenlerin ve sahaların kamu kuruluşları, diğerlerinin ise özel sektör tarafından işletilmesinin” amaçlandığı, “ülkemiz ekonomisi açısından bor, fosfat madenlerinin tümü ve bir kısım demir sahalarının ilgili Devlet kuruluşları vasıtasıyla işletilmesinin uygun bulunduğu”,

– Hükümet tarafından sunulan tasarı metninde ve Danışma Meclisi Geçici Komisyonu ile İktisadî İşler Komisyonu tarafından kabul edilen metinlerde, bor tuzlarının “ilgili Devlet kuruluşlarınca işletilmesi” ibaresinin yer aldığı; ancak Millî Güvenlik Konseyi İhtisas Komisyonu metninde “Devlet eliyle” deyimine yer verildiği ve bu deyimin Millî Güvenlik Konseyince de benimsenerek yasa metni haline getirildiği,

– Tasarının Millî Güvenlik Konseyinde 10.6.1983 tarihinde yapılan görüşmeleri sırasında İhtisas Komisyonu Başkanının yaptığı açıklamalarda, bor tuzlarının 2172 sayılı kanun paralelinde devredileceğini bildirdiği ve yasanın 2 nci maddesinin müzakeresi sırasında sözalan bir Konsey üyesinin beyanları arasında da “elimize ulaşan bir rapora göre piyasada Etibank vasıtasıyla pazarlama yapıldığına ve bundan sonra da böyle devam edeceğine göre” sözcüklerinin yer aldığı,

saptanmış bulunmaktadır.

Bu bilgilerin ışığı altında, yasada şayet “Devlet eliye” deyimi yerine, Danışma Meclisi’nce kabul edilen metindeki gibi, “ilgili kamu kuruluşu” deyimi yer almış olsa idi, bor tuzlarının mutlaka bir iktisadî devlet teşekkülü tarafından değil, bir iktisadî devlet teşekkülünün sermayesinde yarıdan fazla pay sahibi olduğu bir bağlı ortaklık tarafından da işletilebileceği söylenebilirdi.

Böyle olmadığına göre, yukarıdaki tüm gerekçeler gözönüne alınarak bor tuzlarının Eti Bor A.Ş. gibi, bir bağlı ortaklık tarafından işletilemeyeceği düşünülmektedir.

Teşekkülün, Bakanlar Kurulunun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile statüsünün değiştirilerek Eti Holding A.Ş. şeklinde (7) adet bağlı ortaklık oluşturularak yeniden teşkilâtlandırılması nedeniyle;

– Holding şeklinde teşkilânmanın 233 sayılı KHK’de öngörülmemesi ve Holding A.Ş. olarak yapılanmanın, anılan Kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturması hususu ile,

– Bor cevherlerini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bunlardan kimyasal işlemlerle bor bileşiklerini üretmek üzere kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel şahıs hisseleri dolayısı ile Bor tuzu sahalarının hukukî teşekküle ait olmakla birlikte bu şirketçe işletilmesi hususunun 2840 sayılı yasa ve bu yasanın göndermede bulunduğu 2172 sayılı yasa açısından uygunluğunun belirlenebilmesi amacıyla,

İlgili Bakanlıkça, Başbakanlık aracılığı ile Danıştay’dan istişari görüş istenmesi konusunda girişimlerde bulunulması temenni olunur.

Öneriler:

Eti Bor A.Ş.’nin 1.5.1998-31.12.1998 dönemindeki çalışmaları üzerinde Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılan incelemeler sonunda tespit edilen öneriler aşağıdadır.

1. Ülkenin bor tuzu madenlerinin 2840 sayılı yasa hükümleri uyarınca Devlet eliyle işletilmesinin gerektiği, Danıştay’ın 1999/66 esas ve 1999/93 sayılı kararıyla Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel kişi hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarını işletmesinin sözkonusu yasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiğine karar verilmiş olduğu dikkate alınarak şirketin hukukî yapısının mevzuata uygun hale getirilmesini teminen gereken Bakanlar Kurulu kararının istihsali için ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunulması.

II. İDARÎ BÜNYE

A. Mevzuat:

Etibank Genel Müdürlüğü yönetim kurulunun 15.1.1998 tarih ve 4599/36 sayılı kararıyla;

– Kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda, millî ekonomi ile uyum içinde çalışarak sermaye birikimine yardımcı olmak ve daha fazla yatırım ve istihdam imkanı yaratmak,

– Daha özerk ve serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun olarak daha fazla yetki ve sorumlulukla teçhiz edilmek,

– Merkezî yönetim uygulamasından uzak, yerinden yönetim tarzını uygulamak,

– Pazar şartlarındaki değişimlere hızla uymak,

gibi gerekçelerden hareketle, Etibank Genel Müdürlüğünün Eti Holding A.Ş. unvanlı bir İktisadî Devlet Teşekkülüne dönüştürülmesi ve mevcut işletme ve müesseselerin anonim şirket şeklinde oluşturulacak altı bağlı ortaklık bünyesinde toplanması ve ayrıca Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş. adı altında yeni bir şirketin kurulmasına karar verilmiştir.

Teşekkül yönetim kurulunca alınan bu karara istinaden, 4.2.1998 tarih ve 23248 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 98/10552 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla; Devletin genel maden politikası içinde, ülkenin her türlü maden ve endüstriyel hammadde kaynaklarını (Petrol ve maden kömürü hariç) değerlendirmek ve ülke ekonomisine azami katkıyı sağlamak amacıyla, Etibank Genel Müdürlüğünün Eti Holding Anonim Şirketi unvanlı bir İktisadî Devlet Teşekkülüne dönüştürülmesi ve bu teşekküle bağlı Eti Bor A.Ş., Eti Alüminyum A.Ş., Eti Krom A.Ş., Eti Elektrometallurji A.Ş., Eti Gümüş A.Ş., Eti Bakır A.Ş., Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş. Adı altında 7 adet bağlı ortaklığın kurulmasına karar verilmiştir. Etibank’ın bu şekilde Holdinge dönüştürülmesi ve anonim şirket şeklinde 7 adet bağlı ortaklığın kurulması ile şirket ana sözleşmeleri Yüksek Planlama Kurulunun 16.3.1998 tarih ve 98/T-12 sayılı kararıyla onaylanmıştır.

Bu yapılanma kapsamında kurulan Eti Bor Anonim Şirketinin, Bandırma Ticaret Siciline 7788 numara ile kayıt ve kuruluşun 26.3.1998 tarih, 4510 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasıyla tüzel kişiliği oluşmuştur. Bu oluşumla Emet Kolemanit işletmesi Müessesesi, Kırka Boraks işletmesi müessesesi, Bigadiç Madenleri işletmesi müessesesi, Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları işletmesi müessesesinin 1.5.1998 tarihi itibariyle müessese unvanları kaldırılarak işletmeye dönüştürülmüş ve Kestelek Bor Madenleri işletmesiyle birlikte Eti Bor A.Ş.’ne bağlanmıştır.

Yukarıda açıklandığı üzere, 26.3.1998 tarihi itibariyle tescil ve ilanı yapılmak suretiyle tüzel kişiliği oluşan şirketin genel müdür ve yönetim kurulu başkanlığı ile diğer yönetim kurulu üyeliklerine 30.3.1998 tarihi itibariyle gerekli atamalar yapılmıştır. Ancak, 98/10552 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi bu şirkete bağlanacak müesseselerin 30.4.1998 tarihi itibariyle müessese olarak çıkaracakları bilanço değerleri üzerinden şirkete devredileceğini, yine aynı kararnamenin 5 inci maddesi ise bağlantı ve unvanları değiştirilen teşebbüs, işletme ve müesseselerin unvan değiştirilen teşebbüs, işletme ve müesseselerin unvan değişiklikleri VUK, KVK ve diğer kanunlar yönünden eski teşebbüs, işletme ve müesseselerin devamı addolunacağını hükme bağlamış olmasına rağmen, şirket 26.3.1998 tarihinde tüzel kişilik kazanmış, ancak şirkete bağlanan müesseselerin tüzel kişilikleri 1.5.1998 tarihinde sona ermiştir. Kararnameye göre birbirinin devamı olması gereken bu kuruluşlar 26.3.1998-1.5.1998 tarihleri arasında ayrı birer hükmü şahsiyet olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu bakımdan şirketin kuruluşu aşamasında yapılan bu uygulama yukarıda sözü edilen kararname hükümlerine uygun düşmemiştir.

Geçmiş yıl denetim raporlarında daha ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, 10.6.1983 tarih ve 2840 sayılı yasanın 2 nci maddesi, ülkenin bor tuzu madenlerinin Devlet eliyle işletileceğini öngördüğünden, Eti Bor A.Ş.’nin 4 ortağının gerçek kişi olması nedeniyle, bu madenleri işletip işletemeyeceği konusunun açıklığa kavuşturulması hususunda istişari görüşlerinin bildirilmesi için konu Danıştay’a intikal ettirilmiş.

Konu Danıştay’ca incelenmiş olup; Danıştay Birinci Dairesinin 26.5.1999 tarih 1999/66 esas ve 1999/93 sayılı kararı ile, Etibank Genel Müdürlüğünün, Eti Holding Anonim Şirketi biçiminde yapılanmasının, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesine uygun bulunmadığına, Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel kişi hisseleri nedeniyle bor tuzları sahalarını işletmesinin 2840 sayılı yasaya aykırılık teşkil edeceğine karar verilmiştir. Bu karara rağmen denetimin yapıldığı tarihe kadar (Temmuz-1999) Eti Holding A.Ş. yapılanmasında herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Ülkenin bor tuzu madenlerinin 2840 sayılı yasa hükümleri uyarınca Devlet eliyle işletilmesinin gerektiği Danıştay’ın 1999/66 esas ve 1999/93 sayılı kararıyla Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel kişi hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarını işletmesinin sözkonusu yasa hükümlerine aykırılık teşkil ettiğine karar verilmiş olduğu dikkate alınarak şirketin hukukî yapısının mevzuata uygun hale getirilmesini teminen gereken Bakanlar Kurulu kararının istihsali için ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunulması önerilir.

T.C. Ek: 2 Başbakanlık 16.8.1999 Hazine Müsteşarlığı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Genel Müdürlüğü Sayı: B.02.1.HM.0.KİT-04-01-52330/59313

Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğüne

İlgi: 4.8.1999 tarih B.02.2.ETİ.0.61.00.00/1230 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda; Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü olan Kurum unvanınızın “Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmesine, Eti Bor A.Ş. ile, Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş.’nin bağlı ortaklık statülerinin kaldırılmasına ilişkin Müsteşarlığımız görüşü sorulmaktadır.

Bilindiği gibi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından 1997 yılı faaliyetlerine dair düzenlenen raporda; Holding olarak yapılaşmanın 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aykırılık oluşturup-oluşturmadığı, bor cevheri aramak, işletmek, zenginleştirmek ve Bor Bileşikleri üretmek üzere Genel Müdürlüğünüze bağlı olarak kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel şahıs hisselerinin Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddeleri İşletilmesi Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen 2840 sayılı Kanuna aykırılık teşkil edip-etmediği hususlarının açıklığa kavuşturulması temenni edilmiştir.

İlgide kayıtlı yazınızın tetkikinden, sözkonusu temenniye binaen Danıştay’dan istişari görüş istendiği, Danıştay Birinci Dairesinin; 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İktisadî Kuruluşların anonim şirket olarak yapılanmasına imkan tanımadığı, holding şirketlerinin anonim şirket dışında kurulmalarının mümkün bulunmadığı, bağlı ortaklık statüsünde olan Eti Bor A.Ş.’de bulunan özel kişi hisselerinin 2840 sayılı Kanuna aykırılık oluşturduğu yönünde karar verdiği anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede; Teşekkülünüz unvanının talebiniz doğrultusunda “Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmesi ve bağlı ortaklık statüsünde olan Eti Bor A.Ş.’nin ortaklık statüsünün kaldırılması Müsteşarlığımızca uygun mütalaa edilmektedir.

Diğer taraftan, Eti Bor A.Ş.’nin bağlı ortaklık statüsünün kaldırılması ile Eti Pazarlama ve Dış Ticaret A.Ş. kuruluş gayesini yitirecektir. Bu nedenle, anılan Kuruluşun bağlı ortaklık statüsünün kaldırılmasının da yerinde bir uygulama olacağı düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Müsteşar Eşref Ayaş Genel Müdür V.

T.C. Danıştay 1. Daire Esas No. : 1999/66 Ek: 3 Karar No. : 1999/93

Etibank Genel Müdürlüğünün 26.1.1998 tarihli ve 98/19552 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Eti Holding Anonim Şirketi unvanı ile ve 7 adet bağlı, ortaklığı bulunan bir iktisadî devlet teşekkülü şeklinde yeniden yapılandırımasının 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususu ile bor cevheri aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bor bileşikleri üretmek üzere adı geçen teşebbüse bağlı olarak kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel şahıs hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarının bu şirketçe işletilmesinin 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanuna uygun olup olmadığı hususunda düşülen duraksamaların giderilmesine yönelik Başbakanlığın 10.4.1999 günlü ve B.02.0.KKG/174-228/1668 sayılı yazısına ekli Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının 6.4.1999 günlü ve B.15.0.HKM.147-2247 sayılı yazısında aynen:

İlgili kuruluşumuz Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğünden alınan 24.2.1999 tarih ve 137 sayılı yazıda aynen “Bilindiği üzere Bakanlar Kurulunun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile Teşekkülümüz’ün Statüsü 233 sayılı KHK’ye istinaden Eti Holding A.Ş. unvanlı İktisadî Devlet Teşekkülü ve bu teşekküle bağlı 7 adet Bağlı Ortaklık olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Yeniden yapılandırılmadan önce ülkemizdeki bor madenlerini işletmek üzere Teşekküle bağlı 4 adet müessese müdürlüğü ve 1 adet işletme müdürlüğü statüsünde faaliyetlerini sürdüren kuruluşlar yeni yapılanma ile birlikte bağlı ortaklık statüsüne getiren Eti Bor A.Ş.’ne bağlı 5 adet bor işletme müdürlüğü statüsünde yapılandırılarak faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedirler.

Ancak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tanzim edilen Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğünün 1997 yılı faaliyetlerine ilişkin denetleme Raporunda;

“Teşekkülün Bakanlar Kurulunun 26.1.1998 tarih ve 98/10552 sayılı kararı ile statüsünün değiştirilerek Eti Holding A.Ş. şeklinde (7) adet bağlı ortaklık oluşturularak yeniden teşkilâtlandırılması nedeniyle:

Holding şeklinde teşkilâtlanmanın 233 sayılı KHK’de öngörülmemesi ve Holding A.Ş. olarak yapılanmanın anılan kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturması hususu ile.

Bor cevherlerini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bunlardan kimsayal işlemlerle bor bileşiklerini üretmek üzere kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel şahıs hisseleri dolayısı ile bor tuzu sahalarının hukuku teşekküle ait olmakla birlikte bu şirketçe işletilmesi hususunun 2840 sayılı yasa ve bu yasanın göndermede bulunduğu, 2172 sayılı yasa açısından uygunluğunun belirlenmesi amacıyla.

İlgili Bakanlıkça Başbakanlık aracılığı ile Danıştay’dan istişari görüş istenmesi konusunda girişimlerde bulunulması; temennisi yer almıştır.

2 Nolu temenninin rapor metni 98/10552 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Eti Holding A.Ş. Ana Statüsü, Eti Bor A.Ş. Ana Sözleşmesi yazımız ekinde sunulmuştur.

Raporda istenilen hususlar doğrultusunda Bakanlığımız aracılığı ile Danıştay’dan istişari görüş alınmasını tensiplerinize arz ederiz” denilmiştir.

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin üçüncü bendindeki “Teşebbüslerden iktisadî devlet teşekkülü olanlar, bankacılık alanında, sermayelerinin en az % 91 inin devlete ait olması şartıyla anonim şirket şeklinde de kurulabilir. Bu durumda Türk Ticaret Kanununun 277 nci maddesinde sözü edilen 5 kurucunun bulunması şartı aranmaz, genel kurulu ve denetçileri bulunmaz” kuralı yer almıştır. Bu kural karşısında Holding olarak yapılaşmanın 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin anılan hükmüne uygunluğu konusunda Bakanlığımızca da tereddüde düşülmüştür.

2840 sayılı Yasanın “Devlet eliyle işletilecek madenler” başlıklı 2 nci maddesindeki “Bor tuzları........ madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır....” hükmü karşısında Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu Raporundaki tereddütlere Bakanlığımızca da iştirak edilmektedir.

Eti Holding A.Ş. Ana Sözleşmesi, 98/10552 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 2 nolu temeninin rapor metni ekte sunulmuştur.

Eti Holding A.Ş.’nin 1997 yılı faaliyetlerini Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporundaki,

1. Holding şeklinde teşkilâtlanmanın 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülmemesi ve Holding A.Ş. olarak yapılanmanın anılan Kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı,

2. Bor cevherini aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bunlardan kimyasal işlemlerle bor bileşiklerini üretmek üzere kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel şahıs hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarının hukuku, teşekküle ait olmakla birlikte bu Şirketçe işletilmesinin, 2840 sayılı Yasa ve bu Yasanın göndermede bulunduğu 2172 sayılı Yasa açısından uygun olup olmadığı,

Konularındaki tereddütlerin giderilmesi için 2575 sayılı Danıştay Kanununun 42 inci maddesi uyarınca Danıştay’dan istişari görüş istenmesi hususunu tensiplerinize arz ederim.” denilmektedir.

Dairemizce yapılan çağrı üzerine gelen Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Hukuk Müşaviri Sevim Argun, Eti Holding A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ergin Yiğit aynı Holdingin bağlı ortaklıklar ve iştirakler Dairesi Başkanı Ahmet Hayati Öncüler, Holding 1 inci Hukuk Müşaviri Cemil Barkar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başdenetçisi Cemil Çetinkaya ve Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Genel Müdürlüğü, Maden ve Enerji Dairesi Başkanı Betül Tuncer’in açıklamaları dinlenip dosyadaki belge ve bilgiler incelenerek:

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

İstişari görüş istemi; Etibank Genel Müdürlüğünün Eti Holding A.Ş. unvanı ile ve 7 adet bağlı ortağı bulunan bir iktisadî Devlet Teşekkülü şeklinde yeniden yapılandırılmasının 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususu ile bor cevheri aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bor bileşikleri üretmek üzere adı geçen teşebbüse bağlı olarak kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel şahıs hisseleri nedeniyle bor tuzu sahalarının bu şirketçe işletilmesinin 2840 sayılı Kanuna uygun olup olmadığı hususlarına ilişkindir.

233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde, kamu iktisadî teşebbüsü (teşebbüs) deyiminin iktisadî devlet teşekkülleri ile kamu iktisadî kuruluşlarını ifade ettiği, bunlardan iktisadî devlet teşekküllerinin ya da kısaca “teşekkül”ün sermayesinin tamamı devlete ait iktisadî alanda ticarî esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan teşebbüs olduğu belirtilmektedir. Bu maddeye göre iktisadî devlet teşekkülleri ile kamu iktisadî kuruluşlarının anonim şirket şeklinde kurulmaları sözkonusu değildir.

Buna karşılık aynı maddede bağlı ortaklık ve iştiraklarin, anonim şirket halinde kurulmaları öngörülmüştür.

Diğer yandan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketler başlıklı dördüncü faslında yeralan 466 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında “gayesi esas itibariyle başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketler” şeklinde tanımlanan ve bu tanıma göre bir finans ve yönetim üst kuruluşu olan “holding şirketlerinin” anonim şirket statüsü dışında kurulmaları mümkün değildir.

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin genel gerekçesinde ise 2929 sayılı Kanunun Kamu İktisadî teşebbüslerinin bir finans ve yönetim üst kuruluşu (holding) anlayışını benimsediği bu nedenle bu kuruluşlarda karar almanın zorlaştığı ve yeni personel kadrolarını gerektiren bir durumun ortaya çıktığı, bu nedenle kuruluşlarını henüz tamamlamamış olan üst kurumların (holding) kaldırılmasının uygun bulunduğu açıkça vurgulanmıştır.

Bu duruma göre, sermayesinin tamamı devlete ait olan bir iktisadî devlet teşekkülünün anonim şirket halinde kurulması olanağı bulunmadığından, bunların holding şeklinde örgütlenmelerinden de söz edilemeyeceği açıktır.

Nitekim, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, iktisadî devlet teşekküllerinin, bankacılık alanında ve sermayelerinin en az yüzde doksan birinin devlete ait olması koşuluyla, anonim şirket şeklinde kuralabilecekleri, bu durumda Türk Ticaret Kanununun 277 nci maddesinde belirtilen beş kurucu şartının aranmayacağı, genel kurulunun ve denetçilerinin bulunmayacağı hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasının gerekçesinde de iktisadî devlet teşekkülü olan teşebbüslerin anonim şirket şeklinde kurulabilmelerine ilişkin istisnanın sadece bankacılık alanında faaliyet gösterecek teşebbüslere özgülendiği açıkça belirtilmektedir.

Ayrıca, bankacılık alanıyla sınırlı bu düzenleme, 3132 sayılı Bankalar Kanununun Türkiye’de kurulacak bankaların anonim ortaklık olmasını zorunlu kılan 5 inci maddesiyle de paralellik arzetmektedir.

Belirtilen hukukî duruma göre, Etibank Genel Müdürlüğünün Eti Holding anonim şirketi şeklinde yeniden yapılanması, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesiyle bağdaşmamaktadır.

İstemin, bor cevheri aramak, işletmek, zenginleştirmek ve bor bileşikleri üretmek üzere kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel kişi hisseleri nedeniyle, bor tuzu sahalarını işletmesinin 2840 sayılı Kanuna uygun olup olmayacağı hususuyla ilgili kısmına gelince :

13.6.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammadelerinin İşletilmesinin, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunun 2 nci maddesinin birinci tümcesi “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet eliyle yapılır.” hükmünü taşımakta, Kanunun genel gerekçesinde de “Ülkenin ekonomisi açısından bor...... madenlerinin.... ilgili devlet kuruluşları vasıtasıyla işletilmesi uygun bulunmuştur.” denilmektedir. Aynı Kanunun 3 üncü maddesinde,. “Bor tuzları.......... sahalarının ilgili kamu kuruluşuna devir işlemleri 2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanunun devirle ilgili hükümleri çerçevesinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde tamamlanır.” biçimde düzenleme getirilmiştir.

2172 sayılı Kanunun 3 üncü ve 4 üncü maddelerinde de devletçe işletilecek madenleri devralacak kamu kuruluşu konusunda açıklık getirilerek, bunların ilgili iktisadî devlet teşekkülü” olduğu hükme bağlanmıştır. Her ne kadar 2172 sayılı Kanun 2840 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden altı ay sonra ve 2840 sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılmış ise de, söz konusu altı aylık dönemin, devletçe işletilecek madenlerin ilgili iktisadî devlet teşekkülüne devri için gerekli süreyi sağlamayı amaçladığı açıktır.

Öte yandan, sözkonusu madenlerin ilgili iktisadî devlet teşekkülüne devrinin, bu kuruluşlarca işletilmesini de kapsayacağı kuşkusuz olduğuna göre, bu düzenleme biçimiyle devletçe işletilecek madenlerin, ancak ilgili iksitadî devlet teşekküllerince işletileceği konusuna da açıklık getirilmektedir.

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde yapılan tanıma göre iktisadî devlet teşekkülleri, sermayelerinin tamamı devlete ait kuruluşlar olduğuna göre, kanunun bor madeni sahalarının sermayesinin tamamı devlete ait kuruluşlarca işletilmesini öngördüğünde kuşku bulunmamaktadır.

Esasen 2840 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin devletçe işletileceği hükmü yer aldığına göre bu madenlerin, sermayesinde özel kişilerin de pay sahibi olduğu bir anonim şirket eliyle işletilmesinden söz edilmemek gerekir.

Bu durumda, anonim şirket şeklinde kurulan bir bağlı ortaklıkta çok küçük oranda dahi olsa, özel kişi hisselerinin bulunması, 2840 sayılı Kanuna uygun düşmemektedir.

Belirtilen nedenlerle, Etibank Genel Müdürlüğünün, Eti Holding Anonim Şirketi biçiminde yapılanmasının, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesine uygun bulunmadığı; Eti Bor A.Ş.’nin sermayesindeki özel kişi hisseleri nedeniyle bor tuz sahalarını işletmesinin 2840 sayılı yasaya aykırılık teşkil edeceği sonucuna ulaşılmakla dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 26.5.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Harun Çetintemel Yurdakul Günçer Abdülkadir Genelioğlu

Üye Üye Yılmaz Çimen A. Şahver Kobal

 

9. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yedinci ve sekizinci beş yıllık kalkınma planlarının uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/600)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arzediyorum. 4.10.1999 Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında sorumlu ve/veya koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili bakanlık olarak :

1. Hukukî ve kurumsal düzenlemeler itibariyle plan dönemi hedeflerini gerçekleştirebildiniz mi?

2. Plan döneminde gerçekleşmeyen ve/veya gerçekleşemeyecek hukukî projeleriniz nelerdir? Projelerin gerçekleşmeme sebebi nedir?

3. Sorumlu bakanlık olarak koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluşlardan yeterli servis alabildiniz mi?

4. Yedinci Beş Yıllık Plan Döneminden Sekizinci Beş Yıllık Dönemine kalacak en önemli projeleriniz nelerdir?

5. Sekizinci Beş Yıllık Plan Dönemi çalışmalarınız hangi safhadadır?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.11.1999 Sayı : B.02.0.010/031.4822

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 18.10.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/600-1982/5395 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/600 esas no.lu yazılı soru önergesine verilen cevaplar yazımız ekinde gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır’ın Sorularına İlişkin Cevap Yazısı

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde Bakanlığımızın sorumlu ve/veya koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili olduğu hukukî ve kurumsal düzenlemelerin durumu aşağıda yer almaktadır.

Bakanlık olarak sorumlu olduğumuz hukukî ve kurumsal düzenlemeler;

a) Toprak Yasasının çıkarılması : Toprak kaynaklarının rasyonel kullanılmasına yönelik çerçeve nitelikli “Toprak Yasası” 16 Kamu Kuruluşu, 4 Üniversite ve 7 sivil toplum örgütünün görüşleri alınarak hazırlanmış ve Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.

b) Arazi Toplulaştırma Mevzuatının hazırlanması : Tarım arazilerindeki parçalanmayı önlemek amacıyla hazırlanan “Arazi Toplulaştırma Kanunu” ilgili kuruluşların görüşleri doğrultusunda hazırlanarak Başbakanlığa gönderilmiştir.

c) 2510 Sayılı İskân Kanununun yeniden düzenlenmesi : Bu yasal düzenleme geçmiş yıllarda TBMMKomisyonları gündemine alınmış olup, Hükümet değişiklikleri ve seçimler nedeniyle çıkarılamamıştır.

d) Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması : Genel Müdürlüğün çok yönlü hizmet veren yapısının küçültülerek, etkinleştirmesine yönelik yasal düzenleme çalışmaları yapılmış ve Başbakanlığa gönderilmiş ancak hükümet değişiklikleri nedeniyle iade edilmiştir. Bu konudaki çalışmalarımız devam etmektedir.

Yukarıda sayılan yasal düzenlemeler Bakanlığımızın sorumluluğunda tüm ilgili kuruluşlarla çalışarak veya görüş alarak hazırlanmış ve yasalaşmak üzere Başbakanlığa intikal ettirilmiştir. Zaman zaman bu tasarılar hükümetlerin ve/veya meclis komisyonlarının gündemine de girmiştir. Plan döneminde sık sık hükümet değişiklikleri ve erken seçimlere gidilmesi bu tasarıların yasalaşmasında önemli engeller olmuştur.

Koordinasyon ve İşbirliği bakımından ilgili Bakanlık olarak;

a) Mahallî İdareler Yasasının çıkarılması,

b) Tarımsal altyapı faaliyetlerine çiftçi katılımının sağlanması,

c) Su yasasının çıkarılması,

d) 6200 sayılı yasanın 2 nci maddesinde değişiklik yapılması;

Çalışmalarına gerek yazılı görüş bildirerek gerekse fiili çalışma gruplarına katılarak katkı sağlanılmıştır.

- Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planıyla ilgili olarak Bakanlığımız Özel İhtisas komisyonlarını oluşturmuş ve Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına bildirmiştir.

Sorular-Cevaplar

Soru 1. Hukukî ve kurumsal düzenlemeler itibariyle plan dönemi hedeflerini gerçekleştirebildiniz mi?

Cevap 1. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı olarak idaremizi ilgilendiren hukukî ve kurumsal düzenlemeler 7 nci Beş Yıllık Kalkınma Planı hedefleri arasında yer almamaktadır. Bununla beraber, 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname; bu kararnamenin GAP Bölge Kalkınma İdaresine verdiği görev ve yetkilerin amaç doğrultusunda etkin olarak yerine getirilmesi için yetersiz kalmıştır.

Bunu bertaraf etmek için, ilki 1992 yılında hazırlanmış ve sonra kadük olmuş, Yasa Taslağı 1997 yılında GAP Yüksek Kurulunun gündemine yeniden getirilmiş, bir çok kuruluşun tam desteği sağlanamadığından ve siyasî ortamın uygun olmaması nedeniyle Bakanlar Kurulunda tam olarak görüşülüp değerlendirilememiştir.

Soru 2. Plan döneminde gerçekleşmeyen ve/veya gerçekleşemeyecek hukukî projeleriniz nelerdir?

Cevap 2. Yoktur.

Soru 3. Sorumlu Bakanlık olarak koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluşlardan yeterli servis alabildiniz mi?

Cevap 3. Yukarıda sözü geçen GAP Yasa Taslağı hakkında Maliye Bakanlığı, Hazine ve DPT Müsteşarlıklarından olumlu destek alınamamıştır. Buna karşılık, İdaremizin kaynak sorununu çözmek amacıyla 11.12.1997 tarih ve 4314 sayılı Kanunun çıkmasına katkıda bulunulmuştur. 388 sayılı K.H. Kararnamenin 9 uncu maddesinde yapılan değişiklikle dış kredi kullanımı dahil kaynak tabanı genişletilmiş gibi görünmesine rağmen idaremiz bir taraftan yıllık yatırım programı hazırlama esasları diğer taraftan da genel bütçe disiplinine sokulmak suretiyle esnekliğini büsbütün kaybetmiş bulunmaktadır.

Soru 4. 7 nci Beş Yıllık Plan Döneminden 8 inci Beş Yıllık Plana kalacak en önemli projeleriniz nelerdir?

Cevap 4. Sınıraşan sularımız yüzünden komşu ülkelerle yaşanan su ihtilafı nedeniyle GAP’a finansman ve teknik yardım açısından uzak duran Dünya Bankası ve UNDP gibi uluslararası kuruluşlar İdaremizin girişimi ile ortaya konan ve benimsenen “Sürdürülebilir İnsanî Kalkınma” sürecinin proje bölgesinde başlatılması üzerine bu tutumlarını değiştirmişlerdir.

Dünya Bankasının sağladığı hibe malî yardımla fizibilite çalışmaları yapılan ve yine bu bankanın kaynaklarından sağlanacak kredilerle gerçekleştirilmek üzere ele alınmış olan;

- Şanlıurfa-Harran Ovaları Tarlaiçi ve Köy Geliştirme Hizmetleri Projesi ile GAP Kentsel Planlama ve Sanitasyon Projesi

2000 yılı yatırım programına teklif edilmiş ancak DPT Müsteşarlığı tarafından kabul edilmeyerek ertelenmiştir. Aynı şekilde GAP’ta Araştırma, Eğitim ve Yayım Merkezi oluşturulması amacına dönük uluslararası birkaç kuruluş ile protokol bazında başlatılmış olan teknik işbirliği programlarımız da benimsenmemiş ve netice itibariyle 8 inci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemine kalmış görünmektedir.

Soru 5. 8 inci Beş Yıllık Plan dönemi çalışmalarınız hangi safhadadır?

Cevap 5. 21 Haziran 1999 tarihinde Bakanlar Kurulu izni ile uluslararası ihaleye çıkılmış olan GAP Master Planı Revizyonu ve Güncelleştirilmesi Projesi’nin tamamlanması ile ortaya çıkacak olan GAP 2010 Entegre Planı ve Uygulama Programı, 2001 yılı Yatırım Programına girdi verecek şekilde yürütülmektedir.

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. 2.11.1999 Sayı : ARM/20.1.3/197.7663

Konu : Devlet Bakanlığı yazısı

T.C. Devlet Bakanlığı
(Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz)
Özel Kalem Müdürlüğü
Bakanlıklar-Ankara

İlgi : 19.10.1999 tarih ve B.02.0.010/031.4742 sayılı yazınız.

17.10.1999 tarih ve 23849 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında 4456 sayılı Kanuna göre, Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) adı geçen kanun ile düzenlenen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde tüzel kişiliğe sahip bir kalkınma ve yatırım bankası olup, ilgili olduğu Bakanlık Başbakanlıktır.

Bankamızın kuruluşu hakkındaki kanunun 3 üncü madde 11 inci bendine göre, Banka kaynaklarını kalkınma planı ve yıllık programların hedef ve ilkelerine uygun olarak kullanır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında Bankamıza özel bir görev yüklenmemiştir. Ancak, Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan teşvikler Bankamız finansman politikası için bağlayıcıdır. Bu doğrultuda hazırlanan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine yönelik “Acil Destek Programı” Bankamız tarafından yürütülmektedir. Ayrıca, ülkemizin muhtelif yörelerinde yatırım yapmak isteyen girişimciler potansiyel yatırım alanları konusunda Bankamızca yönlendirilmektedir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Ahmet Akıncı M. Latif Karaman Araştırma Müdürü Genel Müdür Yardımcısı

10. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, trafikte far ayarlarının denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/616)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

Trafik kontrolü, kolay bir iş olmamakla birlikte, denetimi mümkün bazı hususları vardır. Bunların başında “far ayarları” gelir. Oysa bizdeki 10 aracın 8’inin far ayarı bozuktur.

1. Şehiriçi dahil olmak üzere Türkiye çapında kapsamlı bir far denetimi yaptırmayı düşünmez misiniz?

2. Hava karardığı halde, farlarını yakmayan sürücülere karşı ciddi tedbirler almayı düşünür müsünüz?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 4.11.1999 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.246410

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 18.10.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/616-2008/5433 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Bakanlığım yetkili birimlerince; 20.5.1998 tarih ve 96 sayılı, 8.2.1999 tarih ve 19 sayılı ile 19.7.1999 tarih ve 119 sayılı üç ayrı genelge ile trafik denetimlerinde ışık kontrollerine de yer verilmesi bütün illerimizdeki trafik birimlerine iletilerek belirtilen hususlar doğrultusunda denetim yapılması talimatı verilmiştir.

2. Işık ve farlarla ilgili olarak sürücülere yönelik yapılan trafik kontrolleri neticesinde 1998 yılında toplam 288 503 otoya, 1999 yılının ilk 9 ayında ise 169 855 otoya ceza yazılmıştır.

Bilgilerinize arzederim.

Sadettin Tantan İçişleri Bakanı

11. — Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Ankara İli Ayaş İlçesinde Emniyet Müdürlüğü teşkilâtının ne zaman kurulacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/622)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

M. Zeki Çelik Ankara

1. Ankara’nın Turistik bir ilçesi olan Ayaş’ta emniyet ve asayiş nasıl sağlanmaktadır?

2. Ayaş İlçesinde, İlçe EmniyetMüdürlüğü teşkilâtı neden kurulmamıştır, kurulması konusunda Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mıdır?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 4.11.1999 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.246411

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 7.9.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/622-2015/5469 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Ayaş İlçesinin emniyet ve asayişi, Merkez Karakolu, 2 araç, 3 trafik timi ve 50 personelden oluşan İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından sağlanmaktadır.

2. Ayaş İlçesinde 136 ada, 6 parsel, 3950 m2 yüzölçümlü arsa Ayaş Emniyet Amirliği ve Polis Karakolu Hizmet Binası yapımı için İçişleri Bakanlığı (Emniyet Genel Müdürlüğü) adına tahsis edilmiştir.

Tahsis edilen bu arsa üzerine; Emniyet Amirliği Hizmet Binası yapımının 1999 yılı Yatırım Programına alınması için Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına teklifte bulunulduğu, ancak teklifin (yeni projelere ödenek verilmemesinden dolayı) Yatırım Programına dahil edilmediği bildirilmiştir. Sözkonusu projenin 2000 yılı Yatırım Programına alınması için yeni bir teklifin yapıldığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arzederim.

Sadettin Tantan İçişleri Bakanı

12. — Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye İli Düziçi İlçesinde sulama kuyularının elektriklerinin borç nedeniyle kesilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/625)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arzederim. 6.10.1999 Şükrü Ünal Osmaniye

Sorular :

1. Osmaniye İli, Düziçi İlçesinde tarım arazilerinin sulanması amacıyla açılan 103 adet sulama kuyusu, 1996 yılından itibaren Düziçi Sulama Birliği tarafından işletilmektedir. Sözkonusu kuyuların enerjisi (Sulama Birliğinin ÇEAŞ’a olan gecikme faizi hariç 38 milyar TL. borcunun ödenmediği gerekçesiyle) son iki yıldır kesilmiş ve işletilememeleri nedeniyle Enerji Bakanlığına göre 3350, Bölge çiftçilerine göre ise 54 000 hektar arazi susuz kalmıştır. Bölge çiftçisi bu kadar büyük bir araziye ne fıstık ne de mısır ekimi yapamayarak, büyük ürün verimi kaybına uğramışlardır. Sözkonusu arazilerde halen ekim yapılmamış, araziler adeta çölleşmeye terkedilmiştir. Tarım İl Müdürlüğü Bakanlığınıza konu ile ilgili herhangi bir rapor iletmiş midir?

2. Bakanlığınız konu ile ilgili herhangi bir çalışma yapmış mıdır?

3. Bakanlığınız bölgede tekrar sulu tarım yapılabilmesi için ne gibi girişimlerde bulunabilir? Bu konudaki tavrınız nedir?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.11.1999 Sayı : KDD-SÖ-1-01/2655

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 18.10.1999 gün ve A.01.0/GNS.0.10.00.02-2203 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal’a ait 7/625-2018 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ek’te sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Şükrü Ünal

Osmaniye Milletvekili

Esas No : 7/625-2018

Soru 1. Osmaniye İli, Düziçi İlçesinde tarım arazilerinin sulanması amacıyla açılan 103 adet sulama kuyusu, 1996 yılından itibaren Düziçi Sulama Birliği tarafından işletilmektedir. Sözkonusu kuyuların enerjisi (Sulama Birliğinin ÇEAŞ’a olan gecikme faizi hariç 38 milyar TL. borcunun ödenmediği gerekçesiyle) son iki yıldır kesilmiş ve işletilememeleri nedeniyle Enerji Bakanlığına göre 3350, bölge çiftçilerine göre ise 54 000 hektar arazi susuz kalmıştır. Bölge çiftçisi bu kadar büyük bir araziye ne fıstık, ne de mısır ekimi yapamayarak, büyük ürün verimi kaybına uğramışlardır. Sözkonusu arazilerde halen ekim yapılmamış, araziler adeta çölleşmeye terkedilmiştir. Tarım İl Müdürlüğü Bakanlığınıza konu ile ilgili herhangi bir rapor iletmiş midir?

Cevap 1. Osmaniye İli Düziçi İlçesindeki tarım arazilerinin sulanması amacıyla açılan 103 sulama kuyusu, DSİ tarafından 1996 yılında Düziçi Sulama Birliğinin ÇEAŞ (Çukurova Elektrik Anonim Şirketi)’ne olan elektrik borcunu ödememesi sebebiyle 1999 yılı sulama sezonunda 103 adet sulama kuyusu faaliyete geçmemiş ve kuyularla ilgili sulama projesinde belirtilen 33 500 dekar arazi sulanamamıştır.

DSİ’nin sulama kuyularını devrettiği Sulama Birliği, 1580 Sayılı Belediye Yasasına göre kurulmuş bir kuruluş olup, mevzuatına göre çalışmaları İl Müdürlüğümüzün kontrolü ve denetimi altında olmadığı gibi, İl Müdürlüğümüzün sözkonusu kuruluşun gerek malî durumuna, gerekse çalışmalarına müdahale etme yetkisi bulunmamaktadır.

Düziçi ilçesinde tarım arazilerinin sulama problemi; Osmaniye İlinde yapılan İl Koordinasyon Kurul toplantılarında ve yetkililer huzurunda bizzat İl Müdürümüz tarafından dile getirilmiştir.

Soru 2. Bakanlığınız konu ile ilgili herhangi bir çalışma yapmış mıdır?

Cevap 2. Düziçi İlçesindeki tarım arazilerinin sulanmasının, mevcut durumu dikkate alındığında Düziçi Sulama Birliği tarafından istenilen şekilde yapılamayacağı, sulama hizmetinin kurulacak Sulama Kooperatifi tarafından daha iyi yapılabileceği düşüncesiyle, Düziçi İlçesindeki sulama kuyu ve kanallarının kooperatife devri halinde Bakanlığımızca Sulama Kooperatifinin kuruluşu ve organizesi en kısa zamanda yapılacaktır.

Soru 3. Bakanlığınız bölgede tekrar sulu tarım yapılabilmesi için ne gibi girişimlerde bulunabilir. Bu konudaki tavrınız nedir?

Cevap 3. Tarım sektöründe kullanılan elektrik enerjisinin daha ucuza kullandırılması konusunda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur.

Ayrıca, elektrik bedeli tahsilatının tüm ürünlerin hasat dönemi ile ilişkilendirilmesi konusunda Bakanlığımızca gerekli çalışmalar yapılmakta olup, bu konuda da ilgili Bakanlık nezdinde girişimde bulunulacaktır.

13. — Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Polis Lojmanı inşaatına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/643)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanınca sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Kamer Genç Tunceli

Soru : Seçim bölgem olan Tunceli İlinde çok yoğun konut sorunu bulunmaktadır. Bu sorunun kısmen giderilmesi için ilde öteden beri yapılmakta olan ve birtürlü ödenek yokluğu nedeniyle bitirilmeyen 250 polis lojmanını 1999 yılında bitirmeyi düşünüyor musunuz?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 4.11.1999 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.246412

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.10.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/643-799/02519 sayılı yazısı.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Emniyet Genel Müdürlüğünün 1999 yılı yatırım programı konut sektöründe yeralan, Tunceli’de (250) dairelik polis lojmanı inşaatı, 9.3.1993 tarihinde Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından ihale edilmiştir.

1994 yılından sonra Olağanüstü Hal Bölge Valiliği bütçesinden ödenek gönderilmediği için, proje tamamen Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesine ayrılan ödenekler ile yürütülmektedir.

İnşaatın fiziki gerçekleşme seviyesi %75 olup, 2000 yılı sonuna kadar bitirilmesi planlanmaktadır.

Bilgilerinize arzederim.

Sadettin Tantan İçişleri Bakanı

14. — Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, pancardaki kota uygulamasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/644)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sadri Yıldırım Eskişehir

Soru :

Pancardaki kota uygulamasını kaldırmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-424

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 19.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/60-850/2621 sayılı yazınız.

b) 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/644-2318 sayılı yazınız.

Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, “Pancardaki kota uygulamasının kaldırılıp kaldırılmayacağına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (6/60) esas no.lu sözlü soru önergesi TBMMİçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından dolayı ilgi (b) de kayıtlı yazınızla yazılı soru önergesine çevrilmiş olup, sözkonusu önergeyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım’ın
Yazılı Sorusuna İlişkin Cevabımız

T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü, şeker pancarı üretiminde istikrarı sağlamak, pancak üreticisine haklı ve düzenli bir gelir temin amacıyla, 1998 yılından itibaren kotalı üretim uygulamasını başlatmıştır.

Uygulamayla; şeker üretiminde istikrar sağlanarak ithalat ve ihracatın olumsuz etkilerinden üretici, tüketici ve ülke ekonomisi zarar görmeyecek, AB Ortak Tarım Politikasına uyum sağlanacak ve üreticiler birim alandan daha fazla ürün alarak net gelirleri artacaktır.

Bu politikanın istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi ülkemizin ekonomik çıkarları açısından elzem görüldüğünden 3 üncü yılına girmekte olduğumuz kotalı üretim uygulamasına devam edilecektir.

15. — Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli Şeker Fabrikası arıtma tesisi projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/648)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle aşağıdaki sorularımın Sanayi ve TicaretBakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 14.7.1999 Hüseyin Arı Konya

Sorularım :

1. Konya/Ereğli Şeker Fabrikası 1989 yılından beri faaliyettedir. Fabrikanın halen arıtma tesisi bulunmamaktadır. Anılan arıtma tesisinin 3.4.1998 tarih ve 5251 sayılı yazı ile 1998 yıl sonuna kadar bitirileceği daha önce tarafıma bildirilmesine rağmen halen bu proje bu güne kadar gerçekleşmemiştir.

2. Atık sular; 3 köyün meralarını kirlettiği gibi, pis kokuları ile de vatandaşların sağlığına zarar vermektedir. Ayrıca, Ereğli ile Karaman arasında yeralan ve Millî Park kapsamındaki “Akgöl” sazlıklarında 229 çeşit kuş türü yaşamaktadır. Anılan fabrikanın atık suları ve Ereğli’nin atıklarının bu bölgeye akıtılması neticesinde bu doğa güzelliği her geçen gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çevre Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve Konya Valiliği ile gerekli girişimler yaparak hayati önem arzeden bu soruna ivedi bir çözüm projesi düşünülmekte midir?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-426

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 27.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/71-944/2792 sayılı yazınız.

b) 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/648-2318 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, “Konya-Ereğli Şeker Fabrikası Arıtma Tesisi Projesine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (6/71) esas no.lu sözlü soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından dolayı ilgi (b) de kayıtlı yazınızla yazılı soru önergesine çevrilmiş olup, sözkonusu önergeyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı’nın
Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

2872 sayılı Çevre Kanunu ve buna dayalı olarak çıkarılan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği uyarınca arıtım tesisleri kurulması ve çalıştırılması yükümlülüğü atıksu arıtım projesi kapsamında yürütülmektedir. Bu amaçla belli bir program dahilinde ve Devlet Planlama Teşkilâtından temin edilen ödenekler kapsamında Ereğli Şeker Fabrikasına komple bir atıksu arıtım tesisi kurulmasına karar verildikten sonra, ilki Ereğli Şeker Fabrikasında kurulmak ve daha sonra diğer fabrikalara yaygınlaştırılmak üzere biyolojik arıtım prensibine dayalı lisans ve proje satın alınması amacıyla 23.7.1996 tarihinde işlemlere başlanmış ve firmalardan teklif istenmiştir. Değerlendirmeler sonucunda seçilen bir İsveç firması ile kontrat yapılması 7.4.1997 tarih ve 2278/9 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile onaylanmıştır. Kontrat kapsamında kullanım lisansı, özel ekipmanlar, temel ve detay mühendislik, süpervizyon, eğitim, devreye alma ve know-how bulunmaktadır.

Bu amaçla, tesisi oluşturan ünitelerden know-how kapsamına dahil ekipmanlar yurtdışından getirilmiş, makine fabrikalarında imalatı biten üniteler ile dahili piyasadan temin edilecek malzemelerin de tamamı satın alınarak Ereğli Şeker Fabrikasına sevk edilmiştir.

Arıtma tesisinin otomasyonu ile ilgili imalatlara başlanmış olup, süratle devam edilmektedir.

Tesis temeline ait inşaat projeleri hazırlanmış ve inşaat ihalesine çıkılmıştır. İnşaat ihalesi tekliflerinin 12.8.1999 tarihine kadar şirketimize teslimini müteakip, inşaat işlerine ve tesisin montajına başlanacaktır. Ayrıca Şeker Fabrikası atık sularının arıtılmasında ön arıtım kademelerinden olan çamur havuzları ihale edilerek inşaatına başlanmıştır. Yılsonuna kadar tesisin tamamlanarak devreye alınması hedeflenmektedir.

Atıksu Arıtımı Ödenek Durumu

1997 yılı atıksu arıtımı ödeneğinden Ereğli adına tahsis edilen 164 Milyar TL. tümüyle harcanmıştır.

1998 yılı başı ödeneğinin yeterli olmaması nedeniyle ek ödenek talep edilmiş, tahsis edilen 719 Milyar TL.’nin 467 Milyar TL.’si harcanmıştır. Ek ödeneğin Eylül ayı başında kullanımına açılması, ödenek kullanım sürelerinin sınırlı olması ve inşaat projelerinin gecikmesi nedeniyle ödeneğin tümü harcanamamış, tesisin inşaat ve montaj işlemleri 1999 yılına sarkmıştır.

1999 yılında proje için 741 109 Milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

16. — Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı Organize Sanayi Bölgesi ile Patnos Küçük Sanayi Sitesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/651)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve TicaretBakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından sözlü olarak cevaplanmasını arz ederim.

Saygılarımla 13.7.1999 Celal Esin Ağrı

1. 1996 yılı yatırım programına alınan ve yer seçimi yapılmış olan Ağrı Organize Sanayi bölgesinin yapımına başlamayı düşünüyor musunuz?

2. Patnos Küçük Sanayi sitemizin inşaatı 1998 yılında başlamış olup % 30 üst yapısı bitmiş durumdadır. Ödenek yetersizliğinden çok ağır ilerlemektedir. 1999 yılı içerisinde bitirilmesi için ödeneğin artırılmasını düşünüyor musunuz?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-428

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 27.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/77-952/2800 sayılı yazınız.

b) 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/651-2318 sayılı yazınız.

Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, “Ağrı Organize Sanayi Bölgesi ile Patnos Küçük Sanayi Sitesi İnşaatlarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (6/77) esas no.lu sözlü soru önergesi TBMMİçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından dolayı ilgi (b) de kayıtlı yazınızla yazılı soru önergesine çevrilmiş olup, sözkonusu önergeyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Ağrı Milletvekili Sayın Celal Esin’in
Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1 : Ağrı Organize Sanayi Bölgesi 1999 yılı Yatırım Programında 100 ha karakteristiği ile devam eden projeler arasında yer almaktadır. Projenin 1999 yılı revize ödeneği 17,1 Milyar TL’dir. Bölgenin kamulaştırma çalışmaları tamamlanmış, Müteşebbis Teşekkülce plan ve projeleri hazırlatılmaktadır. Proje ve keşiflerin Bakanlığımızca onaylanmasından sonra altyapı inşaat ihalesi için Müteşebbis Teşekküle yetki verilebilecektir.

Proje için bugüne kadar 11,3 Milyar TL. kredi kullandırılmıştır. Bu kredinin 1999 yılı fiyatlarıyla karşılığı 21,7 Milyar TL’dir.

Cevap 2 : Patnos Küçük Sanayi Sitesi 1999 yılı Yatırım Programında “150 işyeri, çırak okulu, altyapı” karakteristiği ile devam eden projeler arasında yer almaktadır. 78 işyerinin üstyapı inşaatı kooperatifçe emaneten yapılmakta olup, fiziki gerçekleşmesi % 33’dür.

Proje için 1999 yılında 24,7 Milyar TL. net ödenek tahsis edilmiş, 79,3 Milyar TL. ek ödenek verilerek revize ödeneği 104 Milyar TL. olmuştur. 1999 yılı harcaması 55,3 Milyar TL. kalan ödeneği 48,7 Milyar TL.’dir. 45,6 Milyar TL. tutarındaki hakedişi halen Bakanlığımızca incelenmektedir. Projenin sözleşmesinde belirtilen 2001 yılında bitirilebilmesini teminen imkânlar ölçüsünde ek ödenek verilmesine çalışılacaktır.

Proje için bugüne kadar verildiği yılın fiyatlarıyla 85 Milyar TL. kredi kullandırılmıştır. Bu kredinin 1999 yılı fiyatlarıyla karşılığı 102,1 Milyar TL.’dir.

17. — Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, pamuk üreticisinin sorunlarına ve pamuk taban fiyatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/655)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun yazılı cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer Hatay

Hatay İlimiz ve Amik Ovası çevresinde yaşayan halkımız geçiminin büyük bir bölümünü pamuk üretiminden sağlamaktadır.

Buna rağmen yanlış uygulanan tarım politikaları başta Suriye olmak üzere pamuk ithalatının serbest bırakılması, pamuk ihracatına fon uygulaması getirilmesi, geçen yıl olduğu gibi Taban Fiyat Destekleme Priminin 10 Sent gibi komik bir rakamda tutulması pamuk üreticisini perişan bir halde bırakmaktadır. Bu durum çiftçimizin pamuk tarımından hızlı bir şekilde kaçmasına sebebiyet vermektedir.

Soru 1. Yöre halkımıza ve ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayan pamuk üretimini teşvik ve destekleyici herhangi bir çalışmanız var mı? Varsa nelerdir?

Soru 2. 1999 Yılı itibariyle 1 kilogram pamuğun fiyatını 205 000 TL. olarak belirtmeniz, üreticimizi, enflasyon altında ezilmesine ve ürettiği pamuğun maliyetini dahi karşılayamaz duruma getirmiştir.

Çiftçimizin bu yıl aynı duruma düşmemesi için nasıl bir çalışma yapmaktasınız?

Soru 3. 1998 Yılı pamuk taban fiyatlarına 10 sent destekleme primi açıklamıştınız. Bu yıl içerisinde destekleme primi olarak ne kadar ve ne zaman vermeyi planlıyorsunuz?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-434

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/655-2093/5618 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, “Pamuk üreticisinin sorunlarına ve pamuk taban fiyatına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/655) esas no.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in
Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

1. Bilindiği gibi, dünya üretiminde 6 ncı sırada bulunduğumuz pamuk ürününde, tüm dünyayı etkileyen ve başta tekstil sektöründe talep daralmasına yol açan ekonomik krize bağlı olarak fiyatlar hem içerde hem dışarda büyük düşüş göstermiş ve son 13 yılın en düşük seviyesine gelmiştir. Bu durum tarım satış kooperatiflerinde satış ve stok sorunu yaratmış, üreticiler açısından da büyük kaygılara yol açmıştır.

Fiyatların açıklandığı 8.9.1999 tarihi itibariyle, iç piyasada Çukurova pamuğu 445 000 TL/kg (kütlü karşılığı 178 000 TL/kg) seviyesinde oluşmuştur.

Pamuk, esasında ithal ürünü olmasına ve son yıllarda 350-400 000 ton civarında ithalat yapılmasına karşın birliklerin elinde geçen sezondan yaklaşık 23 000 ton lif pamuk stoku devretmiştir. Bu yıl pamuk fiyatlarının tabana vurması ve içte ve dıştaki talep daralmasına bağlı olarak birliklere aşırı ürün yığılması ve stokların daha da artması beklenmektedir.

Tüm bu olumsuzluklara karşın bu dönem üreticinin mağduriyetinin önlenmesi, piyasa istikrarının sağlanması ve spekülatif uygulamalarla karşılaşılmaması bakımından, alımlara başlanılmadan alım fiyatları 8.9.1999 tarihinde açıklanmıştır.

Bu çerçevede nispeten iç ve dış piyasa fiyatlarından yüksek olarak, GAP pamuğu için 215 000 TL/kg ve Çukurova pamuğu için 205 000 TL/kg fiyat tespit edilmiştir.

Ayrıca, olumsuz piyasa koşulları gözetilerek, üreticilerin mağdur olmamaları için prim uygulaması yanında Çukobirlik’çe gerektiğinde ihtiyacının üzerinde pamuk alınabilmesi hedeflenmiş ve bu konuda ihtiyaç duyulan DFİF kredisi talebi Birlik alımlarına başlanılmadan önce Hazine Müsteşarlığına iletilmiştir.

2. Öte yandan, 1994 yılından bu yana, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Devlet adına destekleme alımı ile görevlendirilmediğinden kendi nam ve hesabına alım yapmaktadır. Bu alımların finansmanı ise, esas itibariyle Hazinece DFİF kaynaklarından kullandırılacak kredilere bağlıdır. Birliklerin alım fiyatları, bu koşullar içinde, malî imkanları sonuna kadar zorlanarak, Ege ve Antalya Bölgesi pamukları için 230 000 TL/kg, Çukurova pamuğu için 205 000 TL/kg ve GAP Bölgesi pamukları için 215 000 TL/kg olarak belirlenmiştir. Aldıkları kredileri geri ödemek durumunda olan birlikler, üreticilerin korunması fonksiyonlarının yanında kendi malî yapılarını korumak ve piyasa koşullarında çalışmak zorunda bulunmaktadırlar.

Bunun yanısıra, subjektif ve yöreden yöreye farklı olmakla birlikte ülkemiz pamuk üretim maliyetlerinin, bugünkü dünya fiyatları düzeyinde veya üstünde bulunduğu tahmin edilmektedir.

Tarımsal destekleme çalışması yapma görevi ise mevcut hukuksal düzenlemelere göre Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığına tevdi edilmiş olup, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ilgili bir kamu kuruluşu olarak üreticinin mağdur olmaması için gerekli çalışmaları yaparak ilgili kuruluşlara aktarmıştır.

Bu çerçevede 1994 yılından bu yana Devlet adına destekleme alımı yapmayan ve piyasa koşullarına göre faaliyet göstermeye çalışan birliklerin de güç durumda kalmamalarını teminen yalnızca kooperatif ortaklarını değil, tüm pamuk üreticilerini içine alan bir destekleme yapılması gerekmektedir. Burada prim sistemi uygun bir araç olmaktadır. Prim sisteminin uygulanmasında ve geliştirilmesinde başta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı olmak üzere, ilgili kuruluşlarca görev ve yetkileri bakımından gerekli çalışmanın ve uzun vadeli planlamaların yapılması gerekmektedir.

3. Olumsuz piyasa koşullarının etkisini azaltmak, sanayicinin rekabet gücü ile ülkemiz pamuk üreticisinin gelir düzeyini mümkün olduğu ölçüde koruyabilmek amacıyla 1999/2000 üretim sezonunda, çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararına bağlı olarak tüm pamuk üreticilerine destekleme primi ödenmesi öngörülmektedir. Bu konuda Bakanlığımızca gerekli çalışmalar yapılarak, ilgili kuruluşlara gönderilmiştir.

18. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Bandırma-Balıkesir, Balıkesir-İzmir arası raylı otobüs sisteminin ve Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi için bir yük istasyonunun kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/662)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yüksek delaletlerinizle Sayın Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.10.1999 İsmail Özgün Balıkesir

Sorular :

1. İstanbul-Bandırma arasında çalışan hızlı feribot seferleri sayısı 6’ya çıkarılmış ve her seferde 800 yolcu Bandırma’ya gelmektedir. Gelen bu yolcuların Balıkesir ve İzmir’e ulaşmasında kolaylık sağlaycak Bandırma-Balıkesir ve Balıkesir-İzmir arasına raylı otobüs sisteminin başlatılmasını düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu uygulamaya ne zaman geçilecektir?

2. Balıkesir ve bölge ekonomisi bakımından çok öneme sahip olan Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi için yük istasyonu kurmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.11.1999 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/1472

Konu : Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/662-2103/5628 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün 7/662-2103 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün
7/662-2103 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. İstanbul-Bandırma arasında çalışan hızlı feribot seferleri sayısı 6’ya çıkarılmış ve her seferde 800 yolcu Bandırma’ya gelmektedir. Gelen bu yolcuların Balıkesir ve İzmir’e ulaşmasında kolaylık sağlayacak Bandırma-Balıkesir ve Balıkesir-İzmir arasına raylı otobüs sisteminin başlatılmasını düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu uygulamaya ne zaman geçilecektir?

2. Balıkesir ve bölge ekonomisi bakımından çok öneme sahip olan Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi için yük istasyonu kurmayı düşünüyor musunuz?

Cevap :

İstanbul hızlı feribot seferleri ile Bandırma’ya gelen ve giden yolcuların, Bandırma-Balıkesir-İzmir arasında Ray Otobüsü ile seyahat etmeleri, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğümüzün envanterinde yeterli araç bulunmadığından şimdilik mümkün bulunmamaktadır. Bununla birlikte sefere konulan 3 çift hızlı feribot seferinden, İstanbul’dan saat 7.30’da, Bandırma’dan ise 15.30’da kalkan feribotların bağlantısı, Basmane-Bandırma hattında çalıştırılan 240 kişilik Marmara Ekspresi ile sağlanmaktadır. Yeterli araç temin edilebilmesi halinde feribot yolcuları Bandırma-Balıkesir arasında ray otobüsleri ile taşınacak, Balıkesir’den ise ana hat yolcu trenleri ile bağlantıları sağlanacaktır.

Balıkesir Organize Sanayi Bölgesine yük istasyonu kurulması konusu önceki yıllarda da gündeme gelmiş, ancak yeterli taşıma talebi olmaması nedeniyle bir yükleme istasyonu yapımına gidilmemiş olup, mevcut talebin organize sanayi bölgesi yanındaki askerî duraktan taşınması uygun görülmüştür.

Organize Sanayi Bölgelerine Bakanlığımızca özel bir önem verilmekte olup; bu bölgelere yakın yerlerde istasyon kurulmasının yanı sıra, iltisak hattı bağlantıları ile doğrudan taşıma hizmeti verilmesi konusunda gerekli adımlar atılmaktadır.

19. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nun, 54-56 ncı hükümetler döneminde göreve başlayan işçi ve memurların bakanlıklara göre dağılımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (6/663)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

OsmanYumakoğulları İstanbul

Soru 1. 54 üncü Hükümet döneminde kadrolu ve kadrosuz olarak göreve başlayan işçi ve memur sayısı kaçtır?

Soru 2. 55 inci Hükümet döneminde kadrolu ve kadrosuz olarak göreve başlayan işçi ve memur sayısı kaçtır?

Soru 3. 56 ncı Hükümet döneminde kadrolu ve kadrosuz olarak göreve başlayan işçi ve memur sayısı kaçtır?

Soru 4. 54, 55 ve 56 ncı Hükümet dönemlerinde göreve başlayan işçi ve memurların bakanlıklara göre dağılımlarını ayrı ayrı olarak açıklar mısınız?

Soru 5. Halen kadrolu ve kadrosuz, işçi ve memur olarak görev yapan kaç kişi vardır? Bunların bakanlıklara göre dağılımlarını açıklar mısınız?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.11.1999 Sayı : B.02.0.007/1245

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 27.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/82-958/2806 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/663-958/2806 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın ilgi (a) yazı ekinde Bakanlığıma tevcih etmiş olduğu 6/82-958 esas no.lu sözlü soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, ilgi (b) yazı ve 7/663 esas numarası ile yazılı soru önergesine çevrildiği bildirilen soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel DevletBakanı

Kamu kurum ve kuruluşlarınca göreve başlatılan personel sayısının tespit edilmesinde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı ile Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü tarafından uygun görülen açıktan atama izinleri esas alınmış olup, 54, 55 ve 56 ncı Hükümet Dönemlerinde göreve başlayan personel sayısı aşağıda yer almaktadır.

A) 1, 2, 3 ve 4 üncü sorulara ilişkin bilgiler

54 üncü Hükümet Dönemi (28.6.1996-30.6.1997)

1. Genel, Katma ve Özel Bütçeli Kuruluşlarca göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 108 184

b) İşçi : 11 679

2. İl Özel İdareleri ve Belediyeler tarafından göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 10 846

b) İşçi : 1947

3. Kamu İktisadî Teşebbüslerince göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 84

b) İşçi : 773

c) Sözleşmeli : 4641

Toplam :

Memur : 119 114

Sözleşmeli : 4641

İşçi : 14 399

55 inci Hükümet Dönemi (30.6.1997-11.1.1999)

1. Genel, Katma ve Özel Bütçeli Kuruluşlarca göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 85 936

b) İşçi : 14 885

2. İl Özel İdareleri ve Belediyeler tarafından göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 12 419

b) İşçi : 1596

3. Kamu İktisadî Teşebbüslerince göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 262

b) İşçi : 11 375

c) Sözleşmeli : 13 565

Toplam :

Memur : 98 617

Sözleşmeli : 13 565

İşçi : 27 856

56 ncı Hükümet Dönemi (11.1.1999-28.5.1999)

1. Genel, Katma ve Özel Bütçeli Kuruluşlarca göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 1494

b) İşçi : 2211

2. İl Özel İdareleri ve Belediyeler tarafından göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : 13

b) İşçi : 5

3. Kamu İktisadî Teşebbüslerince göreve başlatılan personel sayıları :

a) Memur : –

b) İşçi : 629

c) Sözleşmeli : 134

Toplam :

Memur : 1507

Sözleşmeli : 134

İşçi : 2845

B)Soru Önergesindeki 5 inci Soruya İlişkin Bilgiler

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Toplam Dolu Personel Sayıları :

1. Genel, Katma ve Özel Bütçeli Kurumlar

a) Memur : 1 547 758

b) Sözleşmeli Personel : 16 121

c) Sürekli İşçi : 38 112

d) Geçici İşçi : 215 409

2. Kamu İktisadî Teşebbüsleri

a) Memur : 24 518

b) Sözleşmeli Personel : 219 466

c) Sürekli İşçi : 317 425

d) Geçici İşçi : 233 372

3. İl Özel İdareleri ve Belediyeler

a) Memur : 162 000

b) İşçi : 161 039

Genel Toplam :

Memur : 1 734 276

Sözleşmeli Personel : 235 587

Sürekli İşçi : 516 576

Geçici İşçi 448 781

2 935 220

20. — Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Marangozlar, Mobilyacılar ve Keresteciler Sanayi Sitesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/665)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletinizi saygılarımla arz ederim. 15.7.1999 Doç. Dr. Hüseyin Çelik Van

1995 yılında yatırım programına alınan Van Marangozlar, Mobilyacılar ve Keresteciler Sanayi Sitesi 1998 yılı içerisinde bitmesi gerekirken ödenek sıkıntısı yüzünden bitirilememiştir. % 70 Bakanlık Kredisi ile inşa edilen sitenin bundan sonraki hakedişlerinin, bölgede inşaat mevsiminin kısalığı gözönünde bulundurularak parça parça değil de defaten ödenmesi mümkün müdür?

Olağanüstü Hal Bölgesi ve kalkınmada öncelikli bir ilde bulunan, işsizlikten dolayı üyelerinin % 30’luk payı ödemekte güçlük çektiği sözkonusu sitenin % 100 Bakanlık kredisi ile inşası mümkün müdür?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-430

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 26.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/94-997/2869 sayılı yazınız.

b) 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/665-2321 sayılı yazınız.

Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, “Van Marangozlar, Mobilyacılar ve Keresteciler Sanayi Sitesi İnşaatına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (6/94) esas no.lu sözlü soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından dolayı ilgi (b) de kayıtlı yazınızla yazılı soru önergesine çevrilmiş olup, sözkonusu önergeyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik’in
Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1. Van-Merkez Marangozlar Küçük Sanayi Sitesi Projesi 1999 yılı Yatırım Programında “300 işyeri, çırak okulu ve altyapı” karakteristiği ile yer almakta ve halen 215 işyerinin üstyapı ve altyapı inşaatı devam etmektedir. Altyapı ve üstyapı inşaatının fizikî gerçekleşmesi % 46’dır.

1999 yılı Yatırım Programı ödeneği net 67.4 Milyar TL.’dir. Ayrıca Bakanlığımca 58.8 Milyar TL. ek ödenek sağlanarak revize ödeneği 126.2 Milyar TL.’ye çıkarılmıştır. Bu ödeneğin 76.2 Milyar TL.’si harcanmış halen 50 Milyar TL. ödeneği mevcuttur. Proje için bugüne kadar verildiği yılın fiyatları ile 301.5 Milyar TL. kredi kullanılmıştır. Bu kredinin 1999 yılı fiyatları ile karşılığı 641.8 Milyar TL.’dir.

Projenin sözleşmesinde belirtilen 2000 yılında tamamlanabilmesi için 1999 yılında gerekli olan 446.7 Milyar TL. ek ödenek ihtiyacının kısıtlı bütçe imkânları çerçevesinde karşılanmasına çalışılacaktır.

Bakanlığım kredi desteği ile yürütülen projelerin hakediş ödemelerinde Kalkınmada Öncelikli Yörelerde yeralan projelere öncelik tanınmaktadır. Ancak, sözkonusu ödemelerin düzenliliği, Hazine Müsteşarlığınca yeterli nakit transferi yapılabilmesi ile mümkün olabilmektedir.

Cevap 2. 8.1.1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 11 inci Maddesinin (a) bendinin değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı, Sanayi ve Teknoloji Alt Komisyonu ile Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmüş ve Genel Kurula gönderilmiş bulunmaktadır. Tasarının yasalaşması ile küçük sanayi sitelerinin üstyapı kredilerindeki % 70 tavanı kaldırılacak ve bölgelerin gelişmişlik durumlarına göre belirlenecek oranlarda kredi desteği sağlanabilecektir. Bu durum katılım payını ödenekte güçlük çeken özellikle Kalkınmada Öncelikli Yörelerdeki küçük sanayi sitelerinin inşaatlarındaki aksamaları ortadan kaldıracaktır.

21. — Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Organize Sanayi Bölgesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/667)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletinizi saygılarımla arz ederim. 19.7.1999 Doç. Dr. Hüseyin Çelik Van

Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın kredi desteği ile inşa edilmekte olan Van Organize Sanayi Bölgesinin tamamlanabilmesi için 900 milyar ödeneğe ihtiyaç vardır.

Van Organize Sanayi Bölgesine bu ödenek tahsis edilecek midir? İnşaatın tamamlanması ne zaman mümkün olacaktır?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 5.11.1999 Sayı : B.14.0.BHİ.01-432

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 27.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/103-1054/3004 sayılı yazınız.

b) 25.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/667-2321 sayılı yazınız.

Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, “Van Organize Sanayi Bölgesi İnşaatına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (6/103) esas no.lu sözlü soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından dolayı ilgi (b) de kayıtlı yazınızla yazılı soru önergesine çevrilmiş olup, sözkonusu önergeyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı

Van Milletvekili SayınHüseyin Çelik’in
Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Van Organize Sanayi Bölgesi, 1999 yılı Yatırım Programında 200 hektar karakteristiği ile devam eden projeler arasında yer almaktadır. 60 hektarlık 1 inci Etap altyapı (yol, içmesuyu, yağmursuyu, kanalizasyon) inşaatı devam etmekte olup fiziki gerçekleşmesi % 59’dur. Bu kısma ait AG-OG Elektrik Şebeke inşaatı ihalesi 25.5.1999 tarihinde yapılmıştır.

Projenin 1999 yılı Yatırım Programı ödeneği net 107.3 Milyar TL. olup sağlanan 10.6 Milyar TL. ek ödenekle revize ödeneği 117.9 Milyar TL. olmuştur. 1999 yılında 106.7 Milyar TL. harcanmış ve kalan ödeneği 11.2 Milyar TL. olmuştur.

1 inci Etap altyapı inşaatının sözleşmesinde belirtilen 31.12.1999 tarihinde bitirilebilmesi için 80 Milyar TL ek ödenek ihtiyacı bulunmaktadır.

Proje için bugüne kadar 106.9 Milyar TL. kredi kullandırılmıştır. Bu kredinin 1999 yılı fiyatlarıyla karşılığı 350.7 Milyar TL.’dir.

Organize Sanayi Bölgesi altyapı işlerinin bitirilebilmesi için, kısıtlı bütçe imkanları çerçevesinde ek ödenek teminine çalışılacaktır.

22. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Havalimanı bina ve otopark inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/705)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

BülentAkarcalı İstanbul

Yap-İşlet-Devret usulü ihale edilmiş olan İstanbul Atatürk Hava Limanı Bina ve Otopark inşaatıyla ilgili olarak;

1. Vatandaşa verilecek hizmetler için işletici firmanın tespit edeceği ücretler bir sisteme bağlanmış mıdır?

2. Otopark ücretleri hangi ölçülere göre tespit edilecektir?

3. Fahiş fiyat uygulamasına karşı vatandaşı korumak amacıyla şartnamede ne öngörülmüştür?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.11.1999 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-1471

Konu : İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 26.10.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/705-2177/5852 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 7/705-2177 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın
7/705-2177 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Soru :

Yap-İşlet-Devret usulü ihale edilmiş olan İstanbul Atatürk Hava Limanı Bina ve Otopark inşaatıyla ilgili olarak;

1. Vatandaşa verilecek hizmetler için işletici firmanın tespit edeceği ücretler bir sisteme bağlanmış mıdır?

2. Otopark ücretleri hangi ölçülere göre tespit edilecektir?

3. Fahiş fiyat uygulamasına karşı vatandaşı korumak amacıyla şartnamede ne öngörülmüştür?

Cevap :

Yap-İşlet-Devret Modeli ile ihale edilmiş ve yapım çalışmaları devam eden Atatürk Hava Limanı Yeni Dış Hatlar Terminal Binası İhale Şartnamesinde ve Danıştayca onanarak DHMİ ile Görevli Şirket arasında imzalanan İmtiyaz Sözleşmesinde işletme süresi boyunca hangi gelirlerin görevli firmaya ait olacağı belirlenmiştir.

Bu gelirlerin tarifesinin DHMİ’nin uluslararası hava limanlarında uyguladığı ücret tarifesinin + % 25’ini geçemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle, görevli firmanın fahiş fiyat uygulaması sözkonusu değildir. Otopark ücretleri de yine DHMİ’nin uyguladığı ücret tarifesinin + % 25’ini geçmeyecek şekilde uygulanabilecektir.

23. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Konya İlinin A tipi sivil havaalanı ihtiyacına ve Konya-Ankara arası hızlı tren projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/724)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sn. Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 29.7.1999 Veysel Candan Konya

1. Konya’nın gelişim ve büyümesi gözönünde bulundurularak, A Tipi sivil bir havaalanının projelendirilerek yapımına başlamayı düşünüyor musunuz?

2. Uçak sefer sayısının artırılmasını, Gaziantep-Konya, Konya-İzmir bağlantılı İstanbul seferlerinin başlatılmasını ve altyapısı tamamlanan sivil apronun sürmekte olan üstyapı çalışmalarını ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz?

3. Konya-Ankara arası hızlı tren projesinin, gerçekleşmesi çalışmaları ne aşamadadır?

4. Konya-Kulu güzergâhına ikinci bir yolun yapılma çalışmaları ne durumdadır?

5. Konya-Seydişehir-Manavgat devlet yolunun getireceği trafik yoğunluğuna göre ne tür tedbirler alınmaktadır?

6. Konya-İzmir yolunun kalitesinin yükseltilmesi, Kulu-Konya arasının çift şerit yapılması, Kulu Makası-Ankara arasının otoban yapılması ve köy yollarının iyileştirilmesi ile ilgili olarak, Bakanlığınızın çalışmaları hangi aşamadadır?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.11.1999 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-1470-1579

Konu : Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 1.11.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/724-1287/3487 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın 6/126-1287 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/724 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

7/724 Esas Numarasıyla Yazılı Soruya Çevrilen Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan’ın 6/126-1287 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Konya’nın gelişim ve büyümesi gözönünde bulundurularak, A Tipi Sivil bir havaalanının projelendirilerek yapımına başlamayı düşünüyor musunuz?

2. Uçak sefer sayısının artırılmasını, Gaziantep-Konya, Konya-İzmir bağlantılı İstanbul seferlerinin başlatılmasını ve altyapısı tamamlanan sivil apronun sürmekte olan üstyapı çalışmalarını ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz?

3. Konya-Ankara arası hızlı tren projesinin, gerçekleşmesi çalışmaları ne aşamadadır?

4. Konya-Kulu güzergâhına ikinci bir yolun yapılma çalışmaları ne durumdadır?

5. Konya-Seydişehir-Manavgat devlet yolunun getireceği trafik yoğunluğuna göre ne tür tedbirler alınmaktadır?

6. Konya-İzmir yolunun kalitesinin yükseltilmesi, Kulu-Konya arasının çift şerit yapılması Kulu Makası-Ankara arasının otoban yapılması ve köy yollarının iyileştirilmesi ile ilgili olarak, Bakanlığınızın çalışmaları hangi aşamadadır?

Cevap :

1. Konya ve Karaman İllerinin sivil hava ulaşım ihtiyacının karşılanması amacıyla, yapımı planlanan havaalanında; 3000 x 45 M. Pist, 225 x 24 M. Taksirut, 204 x 120 M. Apron, ayrıca Terminal Binası ve diğer destek binalarının yer alması planlanmıştır.

Sözkonusu işin ÇED ve Fizibilite etüdünün hazırlanıp, DPT Müsteşarlığınca onaylanmasını müteakip, müstakil proje olarak yatırım programına alınması hususunda girişimde bulunulacaktır.

Ayrıca, Konya ve yöresinin hava ulaşım ile turizme dönük ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mevcut askerî havaalanına sivil tesisler ilavesi işi devam etmektedir.

İşin fizikî gerçekleşmesi % 38 mertebesinde olup 2000 yılında hizmete açılması planlanmaktadır.

2. Ulaştırma Bakanlığının ilgili kuruluşu iken 22.8.1990 tarih ve 90/822 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile özelleştirilmek üzere Başbakanlığa (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) bağlanan Türk Hava Yolları A.O. Genel Müdürlüğünün İstanbul-Konya arasında hergün gerçekleştirdiği uçak seferlerinde, yaz mevsiminde yurtdışı transit yolcu artışı nedeniyle zaman zaman yer bulma sıkıntısı ile karşılaşılmakta, daha büyük kapasiteli uçakların tahsis edilmesi suretiyle yolcu taleplerine cevap vermektedir.

Bugün için Konya-İzmir arasında direkt sefer tertiplenmesini dolduracak yolcu potansiyeli tespit edilmediğinden İstanbul üzerinden her iki yönde uygun bağlantılar sağlanmıştır.

THY A.O. Genel Müdürlüğünce yapılan pazar araştırmalarına göre Gaziantep-Konya arasında direkt sefer tertiplemek için yeterli potansiyel tespit edilmemiştir. Böyle bir talep olması halinde direkt bağlantılar oluşturulabilecektir.

3. Ankara-Konya Hızlı Tren projesinin, 1997 Yılında İ.T.Ü.’ne yaptırılıp fizibil çıkmayan Fizibilite Etüdünün güncelleştirilmesi amacıyla DPT Müsteşarlığına yapılan teklif uygun görülmemiştir.

Bu nedenle; sözkonusu iş “Ankara-Konya-Karaman-Silifke-Mersin Demiryolu Fizibilite Etüdü” adı ile DLH İnşaatı Genel Müdürlüğümüzün 2000 Yılı Yatırım Programına alınmıştır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın yatırımları ile ilgili olarak;

4. Konya-Kulu güzergâhı 1A (12 M. Platform Genişliğinde) standardında ve üstyapısı Bitümlü Sıcak Karışım Kaplama yapılmak üzere 1992 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü yatırım programına alınarak 1992 ve 1993 yıllarında iki kısım halinde ihale edilmiştir. Yeterli ödenek temin edilebildiği takdirde 2002 yılında inşaat tamamlanacaktır. Yolun yıllık ortalama günlük taşıt trafiği 3213 araç olduğu için ve kaynakların da yetersizliği dikkate alındığında şimdilik bölünmüş yol yapılmasına ihtiyaç duyulmamaktadır.

5. Konya-Seydişehir-Manavgat ayrım yolu 227 Km. uzunluğundadır. Geçmiş yıllarda Konya-Seydişehir ile 13 üncü Bölge Hududu-Manavgat ayrımı arası 1A (12 M. Platform Genişliğinde) standardında 179 Km.’si tamamlanmıştır. Seydişehir-13 üncü Bölge hududu arasındaki 48 Km. lik kesimde yıllar itibariyle temin edilebilen ödenekler nispetinde yol yapım çalışmaları devam etmektedir. Yolun tamamının bitirilebilmesi halinde önümüzdeki yıllarda oluşacak trafik yoğunluğuna da yeterli olacaktır.

6. Konya-İzmir güzergâhının Konya-Akşehir arası, 1998 yılında 26 Trilyon TL. proje bedeli ile Karayolları Genel Müdürlüğü yatırım programına “Bitümlü Sıcak Karışım Kaplama Yapımı” adıyla programa alınmasına rağmen kaynak yetersizliğinden ihale edilememiştir. 2000 yılında yeterli ödenek temin edilebildiği takdirde kısmen dahi olsa ihalesinin yapılmasına çalışılacaktır. Kulu Makası-Ankara arası mevcut devlet yolu dışında Ankara-Pozantı Otoyolu kapsamında kredili olarak ihale edilmiş olup öncelik durumuna göre yapımı değerlendirilecektir.

24. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, DHMİ’ne bağlı bazı havaalanlarında yapılan inşaatlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/790)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman Konya

1. DHMİ’ne bağlı Atatürk Havalimanında ilave olarak 1997-1998-1999 yıllarında yapılan yatırımların;

a) Yatırım tarihi.

b) Yatırım ihalelerinin keşif bedelleri.

c) İhale edilme şekli ve indirim oranı.

d) İhaleyi alan firmaların dökümü.

e) İhalenin bitiş bedeli ve keşif bedeline göre artış oranının ne olduğunun belirtilmesi.

2. Atatürk Havalimanında 3 pist inşası için 1998 yılında 48 milyon dolara yapılan ihalenin fahiş fiyatla yapıldığına dair iddialar doğru mudur? 8 milyon dolara malolacak bir yatırım nasıl 48 milyon dolara çıkarılmıştır?

3. İzmit-Cengiz Topel Havaalanına, pist olmadığı halde 5 milyon dolara niçin yolcu terminali yapılmıştır? Bu terminal binası inşaatı hangi firmaya hangi indirim oranıyla verilmiştir.

4. Bursa Yenişehir Havaalanı inşaatı, 17 milyon dolara ihale edildiği halde ihale tarihinden üç yıl sonra 80 milyon dolara nasıl çıkarılmıştır? Maliyeti artıran sebepler nelerdir?

5. Yüksek Denetleme Kurulu üyelerinin yaptığı incelemelerde DHMİ Genel Müdürlüğü bünyesinde ihale edilen inşaat işlerinin tümünün keşif bedellerinin çok üzerinde gerçekleştiği, genellikle işlerin de zamanında tamamlanmadığı ve ek süreler verildiği, projelerin zamanında bitirilmemesi nedeniyle finansman kaybına yol açtığı tespit edilerek rapor edilmiştir. DHMİ’nin 97-98-99 yıllarında gerçekleştirilen ihalelerinde keşif bedeli % 30’un üzerinde artırılarak işlerin zamanında bitirilmediği halde ek süre verilen yatırımlar hangi yatırımlardır? Bu yatırımların zamanında bitirilmemesi dolayısıyla verilen ek süreler ve bunun sonucunda kurumun uğradığı ekonomik zarar ne kadardır? Bu işlemler hangi dayanakla gerçekleştirilmiştir?

6. DHMİ Genel Müdürünün tek imzasıyla yıllık harcama limiti ne kadardır? DHMİ Genel Müdürlerinin kendi inisiyatifi ile bu limiti aşan ödemeler yaptığı doğru mudur? Bunlar kimlerdir? Bu uygulamanın hukukî dayanağı var mıdır?

7. DHMİ Genel Müdürlüğü bünyesinde Nevin Balcı’nın Elektrik İşleri Müdürlüğüne atanması ne şekilde gerçekleşmiştir? Bu atama biçimi, atama usul ve kurallarına uygun mudur? Adı geçenle ilgili hangi gerekçe ile olursa olsun herhangi bir soruşturma yapılmış mıdır?

8. Adana Havaalanı bünyesinde gerçekleştirilen 210 milyar liralık keşif bedelli elektrik donanım işi emanet usulüyle mi ihale edilmiştir. O dönemde emanet usulü ile ihale limiti en fazla ne kadardır? Bu iş emanet usulü ihaleye uygun mudur?

9. DHMİ bünyesinde yer hizmetleri alanında hizmet veren özel kuruluşlar hangi kuruluşlardır? Bu kuruluşlara sözkonusu hizmetler ne şekilde ihale edilmiştir? İhalelere kaç firma katılmıştır? Bunlar hangi firmalardır? İşleri alan firmalar hangi işi ne kadar indirimle almışlardır?

10. Bilançolarda ifade edilen olağandışı gider ve zararların (1996-1997-1998 yıllarına ait) açıklamalı dökümünün yapılarak bildirilmesi.

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.11.1999 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-1469-1582

Konu : Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 1.11.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/790-230/6088 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın 7/790-2301 sayılı DHMİ Genel Müdürlüğünün yatırım ve işletme faaliyetlerini konu alan yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı görevine başladığım günden itibaren Bakanlığın bağlı ve ilgili kuruluşları faaliyetlerinde savurganlık ve usulsüzlük başta olmak üzere her türlü yolsuzluğun üzerine gitmeyi kendime ilke edinmiş bulunmaktayım.

Göreve başladığım günlerde DHMİ Genel Müdürlüğü faaliyetleri ile ilgili olarak soru önergesinde de dile getirilen hususlar da olmak üzere, geniş ve kapsamlı bir araştırma, inceleme ve denetim başlatmış bulunmaktayım.

Bu nedenle, herhangi bir yanlış anlam ve işleme meydan vermemek için, sözkonusu soru önergesinde dile getirilen hususlarla ilgili cevabın, başlatılmış bulunan inceleme ve denetim işleminin sonucunda verilmesi daha uygun olacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.