Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 14 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

9 uncu Birleşim

20 . 10 . 1999 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının, 18.10.1999 Pazartesi gecesi, Merve Safa Kavakçı’nın evinin aranıp, ifadesinin alınması istemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı

2. —Edirne Milletvekili Evren Bulut’un, uygulanan tarım politikalarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. —Aksaray Milletvekili Kürşat Eser’in, Avrupa Birliği Komisyonunun, 13 Ekim 1999 tarihinde Türkiye hakkında yayımladığı rapora ve Avrupa Birliği konusunda meydana gelen son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B)GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 22 arkadaşının, Ankara’nın ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, örnek bir başkent olmasını sağlamak için alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86)

IV.—ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. —Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ve çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. —SEÇİMLER

1.—Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, ülkemizde düzenlenen güzellik yarışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/143)

2. —Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, Bingöl Organize Sanayi Bölgesi altyapı inşaatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/149)

3. —Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, Bingöl İli Genç İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı için ek ödenek tahsis edilip edilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/150)

4. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/151)

5. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Silivri İlçesine bağlı Behiçler Köyüne tahsis edilen transformatöre ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/152)

6. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Demirköy Gölet Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/153)

7. —Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tohumluk buğday dağıtımında yapılan yolsuzlukla ilgili bir soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/155)

8.—Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın, Aksaray İlinin hastane, sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/159)

9. —Trabzon Milletvekili Nail Çelebi’nin, TMO hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/163)

10.—Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Sivil Savunma hizmetleri ve yardım çalışmaları engellenen IHH ve Mazlum-Der’e ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/164)

11. –Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, demir ithalatının yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (6/165)

12. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, yasak olan anız yakmanın engellenemediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/166)

13. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İmar Planı Yönetmeliğindeki değişiklikle camiler için öngörülen arsaların vatandaşlar tarafından tahsisinin imkânsız hale getirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/167)

14. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların imar değişikliklerinin hangi döneme ait olduğuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/168)

15. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, deprem bölgelerinin tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/169)

16. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların sorumluları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/170)

17. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 1. derece deprem bölgesi ilan edilen bölgelerin yapı ve imar değişikliklerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı onayına bağlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/171)

18.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, Kayseri İlinde bulunan hastanelerin personel ve tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/172)

19.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, TAKSANFabrikasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/173)

20.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, Kayseri İlindeki gölet ve baraj inşaatlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/174)

21. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Sahra Sıhhıye Okulu içindeki mescide ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/175)

22. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun sınırları içerisinden geçen otoyolun kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (6/176)

23. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikası Genel Müdürlüğünün taşeron firmalara verdiği işlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/177)

24. —Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, TMO’nin bazı çiftçilere ürün bedellerini ödemediği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/179)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, deprem zararlarının azaltılması araştırma merkezinin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın yazılı cevabı (7/469)

2.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, TRT’nin personel sayısı, gelir ve giderleri ile yabancı filmlere ödenen döviz miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın yazılı cevabı (7/524)

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli ile Hayati Korkmaz’ın, Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (2/91) (S. Sayısı :123)

 

GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk'ün, Beyaz Baston Dünya Körler Günü münasebetiyle yaptığı gündemdışı konuşmaya, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez,

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe'nin, deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Hasan Gemici,

Cevap verdi;

Aksaray Milletvekili Murat Akın, çiftçilerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine icabetle bu ülkeyi ziyaret edecek altı kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi;

Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 27 arkadaşının, Türkmenistan doğalgazının Türkiye içi dağıtımıyla ilgili Mavi Akıntı Projesi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılması (10/84),

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 28 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/85),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri;

Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, Çevre Komisyonu,

Konya Milletvekili Veysel Candan'ın KİT Komisyonu,

Üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri ve,

Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, (6/158) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına dair önergesi;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; araştırma önergelerinin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı; sözlü sorunun da geri verildiği açıklandı.

Başbakan Bülent Ecevit'in, çalışma ziyaretinde bulunmak üzere 26 Eylül - 2 Ekim 1999 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete iştirak etmeleri uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında (2/196) ve,

İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (2/58),

Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri açıklandı.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Grubunca aday gösterilen Yozgat Milletvekili İlyas Arslan seçildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/113),

2 nci sırasında bulunan (6/114),

3 üncü sırasında bulunan (6/115),

4 üncü sırasında bulunan (6/117),

5 inci sırasında bulunan (6/118),

6 ncı sırasında bulunan (6/120),

7 nci sırasında bulunan(6/121),

16 ncı sırasında bulunan (6/132),

19 uncu sırasında bulunan (6/136),

20 nci sırasında bulunan (6/137),

21 inci sırasında bulunan (6/138),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrildi; soru sahipleri de sorular üzerinde görüşlerini açıkladılar;

8 inci sırasında bulunan (6/122),

9 uncu sırasında bulunan (6/124),

11 inci sırasında bulunan (6/126),

12 nci sırasında bulunan (6/128),

13 üncü sırasında bulunan (6/129),

14 üncü sırasında bulunan (6/130),

15 inci sırasında bulunan (6/131),

18 inci sırasında bulunan (6/134),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrildiği ve gündemden çıkarıldığı açıklandı;

10 uncu sırasında bulunan, Konya Milletvekili Veysel Candan'ın (6/125),

22 nci sırasında bulunan, Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar'ın (6/141),

Esas numaralı sözlü sorularına Turizm Bakanı Erkan Mumcu;

17 nci sırasında bulunan, Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın (6/133) esas numaralı sözlü sorusuna da Orman Bakanı Nami Çağan;

Cevap verdi.

Görüşmeleri daha önce tamamlanan, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan ve 20 arkadaşının, Yozgat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/1) yapılan oylamasından sonra;

Hükümet temsilcisinin bulunmaması nedeniyle daha önce görüşmesi ertelenen, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 23 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/2) bu defa da hükümet yetkililerinin hazır bulunmamasına rağmen, İçtüzük gereğince ve,

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 28 arkadaşının, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/85),

Birleştirilerek yapılan öngörüşmelerinden sonra;

Kabul edilmedikleri açıklandı.

20 Ekim 1999 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.30'da son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Cahit Savaş Yazıcı Vedat Çınaroğlu

İstanbul Samsun

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

GELEN KAĞITLAR

20.10.1999 ÇARŞAMBA No. : 12

Raporlar

1. — Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi Genel Müdürlüğü Arasında Arsa Tahsisi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S.Sayısı: 177) (Dağıtma tarihi : 20.10.1999) (GÜNDEME)

2. — Türkiye Cumhuriyeti ve Romanya Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/518) (S.Sayısı: 178) (Dağıtma tarihi : 20.10.1999) (GÜNDEME)

3. — Türkiye’de İrtibat Ofisinin Kurulmasına İlişkin Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Bölge Ofisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/520) (S.Sayısı : 180) (Dağıtma tarihi : 20.10.1999) (GÜNDEME)

4. — Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/494) (S.Sayısı : 182) (Dağıtma tarihi : 20.10.1999) (GÜNDEME)

5. — Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/543) (S.Sayısı: 188) (Dağıtma tarihi : 20.10.1999) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da yapılacak olan tüp geçide ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/208) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

2. — İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, Emlak Bankasının yapmış olduğu Sinanoba ve Mimaroba konutları girişine yapılacak üst geçide ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/209) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

3. — İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel’in, İstanbul’da meydana gelen hamsi balığı zehirlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/210) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.10.1999)

4. — Ordu Milletvekili Hasan Fehmi Konyalı’nın, Ordu İli ve Fatsa İlçesi Devlet hastanelerinin baştabiplerinin görevden alınış nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/211) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman-Çelikhan Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/708) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

2. — Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Görükle Beldesinde yeşil alan olarak ayrılan yere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/709) (Başkanlığa geliş tarihi :18.10.1999)

3. — Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, Amasya ve Taşova Tekel müesseselerinde çalışan mevsimlik işçilere ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/710) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

4. — İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun, depremde zarar gören il ve ilçe belediyelerine yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/711) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

5. — Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, 1998 yılında Başbakanlık Acil Destek Fonu ile Başbakanlık Tanıtma Fonunda biriken para miktarına ve Millî Piyango İdaresinden illere aktarılan kaynak miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/712) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

6. — İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun, deprem felaketleri için gönderilen dış kaynaklı yardım paralarının maaş ödemelerinde kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/713) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

7. — Van Milletvekili Fetullah Gültepe’nin, deprem felaketzedeleri için gönderilen dış kaynaklı yardım paralarının maaş ödemelerinde kullanıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/714) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.10.1999)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 22 arkadaşının, Ankara’nın ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak örnek bir başkent olmasını sağlamak için alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.10.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

20 Ekim 1999 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER: Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9 uncu Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, bir milletvekiline yapılan haksızlıklar hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Cemil Çiçek'e aittir.

Buyurun Sayın Çiçek. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının, 18.10.1999 Pazartesi gecesi, Merve Safa Kavakçı’nın evinin aranıp, ifadesinin alınması istemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı

CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

18 Ekim 1999 Pazartesi gecesi, yeni bir yüzyıla, insan hakları ve demokrasi çağına girmeye 74 gün kala, bu aziz ülkede, benim cumhuriyetimin başkentinde, bu cumhuriyeti kuran Yüce Meclisin bir üyesine, hem de hanım olan bir üyesine karşı, hukuka aykırı, Anayasaya aykırı, yasalara aykırı, Yüksek Seçim Kurulu kararına aykırı, hâkimlik ve savcılık mesleğinin gereklerine aykırı, insafa, vicdana ve nezakete aykırı bir işlem yapılmıştır. Hukuken ve Anayasa gereği halen İstanbul Milletvekili bulunan Sayın Merve Kavakçı, gece yarısı evinin kapısı zorlanarak, Anayasanın 83 üncü maddesi, bizzat DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından ihlal edilerek, gözaltına alınmak istenmiştir. DGM Savcısı, açıkça, Anayasayı ihlal suçunu işlemiştir, Anayasayı çiğnemiştir ve maalesef, bu hukuksuzluğu, bu kanunsuzluğu, bütün millet ve hatta bütün dünya ibretle ve esefle seyretmiştir. Bu uygulamayı, kanunsuzluğu, şiddetle ve nefretle kınıyorum. Temenni ederim ki, milletimiz ve demokrasimiz, bir daha böyle ayıplı bir gün yaşamasın. Bu vesileyle, bu haksızlığa karşı infial duyan, hassasiyet gösteren, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, Sayın Başbakana, Başbakan Yardımcıları Sayın Bahçeli ve Sayın Özkan'a, Adalet ve İçişleri Bakanlarımıza, tepki koyan herkese, hepinize, şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu memlekette, hepimiz ve herkes haddini bilmeli, hududunu bilmeli, hukukunu bilmeli; velev ki, bu kişi, DGM Savcısı olsa bile. Kapı kırmak, duvar delmek, tünel açmak, hukuk adamlarının değil, olsa olsa, E tipi cezaevindeki militanların işidir. (FP sıralarından alkışlar)

Hepimize düşen iş, hukukun içinde kalmak ve ona saygılı olmaktır. Herkesin ama herkesin görevi, en başta da hukuk adamlarının görevi, hukuku sağlamaktır, huzuru sağlamaktır. Devlet adına yetki kullanan, hukuksuzluğun, huzursuzluğun faili olamaz, kaynağı olamaz, tarafı olamaz; velev ki, bu, DGM Savcısı olsa bile.

Mürettep olaylara çanak tutmak, bunlarla kazan kaynatarak toplumu germek, topluma elektrik yüklemek, buradan ikbal ve şöhret elde etmek, derunî kompleksleri tatmin etmek için hukuku kullanmak, hukuku alet etmek... Evet, bu devir, artık, ebediyen bitmeli, bu kara perde ebediyen kapanmalıdır. Kapanmalıdır; çünkü, şayet, bu memlekette, Anayasanın 83 ve 84 üncü maddelerindeki şartlar oluşmadan, milletin vekilleri, geceleyin evi basılarak derdest edilecekse, halkın seçtiği belediye başkanları, yeri belli yurdu belliyken, eli kanlı katillere, uyuşturucu kaçakçılarına, ırz düşmanlarına bile reva görülmeyen bir muameleye maruz kalacak, Amerikan filmlerinde gördüğümüz vahşi Batı'nın hak ve adalet anlayışından daha vahşi bir uygulamaya muhatap olacaksa, o zaman siyaset nasıl yapılacak, hizmet nasıl yapılacak?!

Millet iradesi karşısında, birkısım görevliler "Ali kıran baş kesen" edasıyla çalım atacaksa, bu ülkede hukukun üstünlüğü nasıl sağlanacak?!

Bu memlekette, siyaset, hukukun teminatı altında değil de, bir görevlinin, giyotinden daha keskin ve daha acımasız iki dudağının arasında sıkışıp kalacaksa ya da bu memlekete siyaset yoluyla hizmet edenler, hizmet etmek isteyenler, bayramlık gömleğiyle idamlık gömleğini bir arada, pijamalarını yıl 12 ay, sene 365 gün çıkarmadan yatıp kalkacaksa, hukuk devleti nerede kalacak, demokrasi nerede kalacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN-Sayın Çiçek, lütfen, toparlayınız.

CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- ...muasır medeniyet nerede kalacak ve ona nasıl ulaşılacak?!

Artık bu kâbuslar, bu hafakanlar da ebediyen bitmelidir; bitirilmelidir. Bitirilmelidir ki Türkiye Avrupa Birliğine girebilsin, medenî dünyada demokratlar liginde yerini alsın. Aksine uygulamalar devlete de millete de zarar verir; nitekim vermektedir. Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin bizi dışarıda küçük düşürmeye, itibarsız kılmaya hakkı yoktur; şayet, başımıza bu olayları çıkaranlar, bu belayı getirenlerin özel bir görevi, özel bir misyonu, özel bir anlaşması yoksa.

Bir ay sonra İstanbul'da yapılacak AGİT zirvesinde demokrasi konuşulacak, insan hakları konuşulacak, Türkiye konuşulacak; kendi evimizde azarlanarak siygaya çekilmek kime ne fayda verir? Hukuk ihlallerinin vakai adiyeden sayıldığı bir ülkeyi kim kendi içine alır. Demezler mi adama, bir halk deyimiyle, "git kısrağını kısa bağla." İşte, şimdi, kısrağın kısa bağlanması gerektiği bir dönemden geçiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, son cümleniz efendim...

CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Gelin bu gidişi durduralım. Bu talihsiz olaydan ders çıkararak, hukuk devletine, demokrasiye, insan haklarına giden aydınlık yolu birlikte açalım. Bize yakışan budur; milletçe yararımıza olan bu yöndeki çabalardır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN-Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek.

Sayın Adalet Bakanımız cevap verecekler.

Buyurun efendim.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)-Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Cemil Çiçek'in gündemdışı konuşmasıyla ilgili olarak bazı bilgiler sunmak istiyorum.

18 Nisan 1999 Milletvekili Genel Seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçilen Merve Safa Kavakçı'nın, halkı, inanç farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve silahlı çeteye yardım etmek suçlarını işlediği iddiasıyla Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ve Anayasanın 83 üncü maddesi gereğince yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemini içeren fezlekeli evrak, Adalet Bakanlığının 31.8.1999 tarihli yazısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere, Başbakanlığa gönderilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilen evrakla ilgili olarak, Sayın Başkan Yıldırım Akbulut imzalı ve Başbakanlığa yazılan 15.9.1999 tarihli yazıda "403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 25 inci maddesinin (a) bendine göre, Bakanlar Kurulunun 16 Mayıs 1999 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla Merve Safa Kavakçı'nın Türk vatandaşlığı kaybettirilmiştir. Türk vatandaşlığının kaybıyla birlikte, Merve Safa Kavakçı'nın milletvekilliği sıfatı ortadan kalkmıştır" denilmek suretiyle dosya geri gönderilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yazısı ve eki fezlekeli evrak, Adalet Bakanlığının 13.10.1999 tarihli yazısıyla Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

Merve Safa Kavakçı hakkında, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hâkimliğinin 13.10.1999 tarihli kararıyla soruşturma sonuna kadar yurt dışına çıkış yasağı kararı verilmiştir.

Ankara Devlet Güvenlik Cumhuriyet Başsavcılığınca Ankara Emniyet Müdürlüğüne yazılan 18.10.1999 tarihli yazıyla Merve Safa Kavakçı'nın mevcutlu olarak savcılıklarında hazır bulundurulması istenmiştir. Bu amaçla, Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlileri, Merve Safa Kavakçı'nın evine gitmişler; ancak, eve girememişlerdir. 18.10.1999 günü geçen bu olayda, polis ekipleri evin önünde beklemeye koyulmuşlardır. Sonradan, geç vakit olay yerine gelen Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel ve Emniyet görevlilerince, "saat 22.35'te gerekli tedbirler alındı; eve girilecek şekilde beklemeye geçildi" şeklinde tutanak düzenlenmiştir. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.1999 tarihli talebi üzerine Ankara 1 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Üyeliği, aynı tarihli kararıyla, Sanık Merve Safa Kavakçı'nın üzerine atılı suçun niteliği, delil durumu nazara alınarak, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 94 üncü maddesi gereğince yakalanmasını sağlamak amacıyla, gündüzleyin, bir defaya mahsus olmak üzere, evinde arama yapılmasına izin verilmiştir. Mahkeme kararı, Devlet Güvenlik Mahkemesinin 19.10.1999 tarihli üstyazısıyla, Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderilerek, Merve Safa Kavakçı'nın yakalanarak, Cumhuriyet Başsavcılığında hazır bulundurulması istenmiştir. Bu arama kararına Merve Safa Kavakçı'nın avukatları mahkeme nezdinde itirazda bulunmuşlardır. Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesinin 20.10.1999 tarihli kararıyla, arama kararı kaldırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut imzasıyla, Avukat Salim Özdemir'e gönderilen 19.10.1999 tarihli yazıda: "Merve Safa Kavakçı'nın Türk vatandaşlığını kaybettirmeye yönelik Bakanlar Kurulu kararı aleyhine açtığı iptal davasıyla ilgili olarak, Merve Safa Kavakçı davayı kazandığı takdirde, vatandaşlığı avdet edecek ve dolayısıyla, milletvekilliği herhangi bir şekilde tartışma konusu olmayacaktır" denilmiştir. Bu yazı, Ankara Emniyet Müdürlüğüne ulaştırılarak, arama kararı ertelenmiştir.

18.10.1999 gecesi, geç saatlerde, Merve Safa Kavakçı'nın evine giderek, arama yapmak isteyen, ifadesini almak isteyen 18.10.1999 gününden itibaren görsel basına yansıyan ve 19.10.1999 günlü yazılı basında yer alan tutum ve davranışları nedeniyle, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel hakkında, bundan önceki tutum ve davranışları da dikkate alınmak suretiyle, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 82 nci maddesi gereğince üç adalet müfettişi tarafından inceleme yapılması, gerektiğinde soruşturmaya geçilmesi konusunda talimat verilmiştir. Adalet müfettişleri, dün, Devlet Güvenlik Mahkemesine giderek incelemeye başlamışlardır.

Sayın milletvekilleri, hukuk devleti ilkesi ve insan haklarına saygı, Türkiye Cumhuriyetinin değiştirilemez, değiştirilmesi önerilemez niteliklerindendir. Bu ilkeleri geçerli kılmak, onların gerçekleşmesini sağlamak hepimizin ortak görevidir.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Adalet Bakanımız Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

İkinci gündemdışı söz, uygulanan tarım politikaları konusunda söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Evren Bulut'a aitttir.

Buyurun, Sayın Bulut (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2. —Edirne Milletvekili Evren Bulut’un, uygulanan tarım politikalarına ilişkin gündemdışı konuşması

EVREN BULUT (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan üç dört ay evvel, Anavatan Partisi Grubu adına Tarım Bakanlığı bütçesinde konuşma fırsatı bulmuştuk. O gün de Sayın Başkanım, Meclis Başkanıydı; yine bir tesadüf, aynı Başkanımız var. Sizlere, bu 5 dakika içinde, Türkiye'nin dibe vurmuş... Yani, Türk tarımının 21 inci Yüzyıla nasıl girdiğini, o gün söyledik, bugün de söylemeye devam ediyoruz.

Ben, yalnız şundan mutlu oluyorum; Meclis açıldığından beri bütün milletvekili arkadaşlarımız bölgelerinden gelip, parti farkı gözetmeden, burada ülkenin meselelerini gündeme getirmişlerdir. Bunlar, kâfi değildir; 7 senedir, bu GATT anlaşmalarını Türkiye Cumhuriyeti imzalamış, Gümrük Birliğini 1995 senesinde imzalamış, 2000 yılında, Avrupa Topluluğunda tarım ürünleri serbest dolaşacak; fakat, biz altyapısını hâlâ yapmamışız. Ben, şunun için söylüyorum: Türkiye'de yüzde 45, yüzde 50 insanın ve buna dayalı ufak sanayimizin, tarıma dayalı sanayimizin ve ufak esnafımızın gelir kaynağı tarımdır. Bizim o gün söylediğimiz şuydu: Eğer, devlet, taban fiyatlarını açıkladıktan sonra -fiyatları iyi olur, kötü olur- müdahale fiyatlarının, parası ödenmediği müddetçe, o ürünün, o ülkede fiyat bazında geçerli anlamı yoktur; nitekim o görülmüştür.

Dedik ki, mahsup kararnamesi çıkarılsın; hükümetimizdeki yetkili arkadaşlarımıza belirttik. Bugün, mahsup kararnamesinin çıktığını duyuyoruz; bundan memnun oluyoruz. Mahsup kararnamesi nedir: Çiftçi, devletten, bankadan, kooperatiflerden gübre almış, ilaç almış, mazot almış, bu ürünü yetiştirmiş, bu ürünü devlete vermiş, bunun faizi yok; bunları ürettiği için aldıklarının faizi var. Böyle bir mantığın dünyanın hiçbir yerinde olması mümkün değildir. Bu çiftçi, senede bir kere para alır; çocuk okutuyor, askerine para yolluyor, yeniden, seneye çiftçilik yapacak; buradakinde faiz yok, bu aldığı parada faiz var. Bu aldığı parayı, bu ürünü yetiştirmek için almıştır. Bugün, mahsup kararnamesi, Türk çiftçisine yüzde 20, yüzde 30 istifade ettirecektir. Yalnız, bizim bürokrasimiz, siyasetçilerin aldığı kararları yanlış anlamaktadır. Eğer, bu mahsup kararnamesi bugünden geçerli olacaksa, yanlıştır; çiftçinin ürününü döktüğü andan itibaren borçlarına uygulanmalıdır; bunu, ilgili bakanlarımızdan hassaten rica ediyorum.

Trakya milletvekillerimiz, gerek DSP milletvekilimiz gerek Doğru Yol Partili milletvekilimiz, ayçiçeği üzerinde gerekli konuşmaları yaptı. Ben, şimdi, yedi sene onların başkanlığını yaptım, o arkadaşlarım da benim üyelerimdi. Yedi senedir de bu mahsulün... Yani, 30 ilimizi ilgilendiren, 13 ili kapsayan Trakya Birlik; Afyon'dan, Ankara'dan tutup Trakya'ya kadar; bir de Karadeniz Birliği, Amasya, Tokat, Çorum gibi illerimizi kapsayan 30 ilde olur.

Bugün ayçiçeği parasının üçte 1'i ödenmiştir. Ben hükümetimin yerine, ilk önce... Bu ayçiçeği parası büyük bir para da değildir, tamamı 40-50 trilyondur; ama, ne yazık ki, Trakya Birliğin depolarında, bir senedir, 36 trilyonluk mal durmaktadır. Böyle bir ticaret zihniyeti, böyle bir devlet zihniyeti olmaz. 36 trilyonluk ayçiçeğini bir senedir depoda tutacaksın, ikinci ürünü almışsın yine 350 000 ton, sen bunun 180 000 tonunu işliyorsun.

Ben şunu söylemek istiyorum: Bizim ayçiçeği üreticisinin yerine Samsun'da da, Afyon'da da, Sakarya'da da, Trakya'da da buğday ekilir; bu bir ay içerisinde bu buğdayın ekilmesi lazımdır. Bu buğday ekicisine... 400 000 lira olmuş buğdayın tohumu, 55 000 liraya buğdayı satmış; ama, mutlaka, ayçiçeği üreticisinin -pamuğun, fındığın, zeytinin daha zamanı vardır- bu 30 ilimizi ilgilendiren ayçiçeği üreticisinin -bu 30-40 trilyondur, bugün ayçiçeği depolarda, geçen seneden 100 000 ton hamyağ, 30 000 ton çiçek, bu sene de 350 000 ton çiçek, bunun hemen satılıp, paraya çevrilip- bu ay içinde parası ödenmelidir. Aksi halde, 18 milyon ton buğday üreten ülkenin, bu buğday üretiminde de -çünkü, yeteri kadar gübre atamayacaktır, yeteri kadar işçilik yapamayacaktır- seneye bu sıkıntı önümüze gelecektir.

Şimdi, bu ayçiçeği neden böyle oluyor? Tabiî, ben burada Tarım Bakanlığı bütçesinde dedim ki, ihraç ürünü tarım ithal ediyoruz, bunu Hazine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bulut, lütfen toparlayınız.

EVREN BULUT (Devamla) – ...ve benim söylediğim, Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı değil, bu, genel bir bakanlıktır.

Şimdi, çiftçinin nereye geldiğini, başta Tekirdağ milletvekillerine söyleyeyim, Edirne'de 580 traktör almış çiftçi, bu Ziraat Bankasındandır, bu sene aldığı traktör 109'dur. Kırklareli 1998'de 253 traktör almış, bu sene 101. En kötü de Tekirdağ; 537 traktör alan, hani Nihan İlgün'ün geçen sene 120 000 lirayı peşin ödediği, beğenmediği fiyatla, 537 traktör giren iline, 66 traktör girmiş.

Şimdi, ziraat odaları kanununu çıkarmazsan, tarım sigortasını çıkarmazsan, prim sistemine geçmezsen... Bu çiftçilerin bütün bu Mecliste oyları vardır... Bu parti rozetlerini bir yere bırakıp, bakanlıklarda bürokratların hazırladığı yasaları değil, sivil toplumların getireceği ve bizlerin de beraber konsensüs yaparak 21 inci Yüzyıla...

Demokrasiden bahsediyor bir sürü milletvekilimiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EVREN BULUT (Devamla) – Bir saniye daha... Son cümlem...

BAŞKAN – Son cümleniz efendim...

EVREN BULUT (Devamla) – Mersin'de bir ziraat odası başkanı, domatesi protesto etti diye üç sene hapis yedi; şimdi, herkes demokrasiden bahsediyor. Eğer, bu Meclis, bunları, bizim gibi insanlara, sivil toplumlara vermezse, kendisinin de demokrasiden hak isteme hakkı yoktur.

Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – Sayın Evren, siz iktidarda değil misiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Gündemdışı son söz, Avrupa Birliği konusunda son gelişmeler hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Kürşat Eser'e aittir.

Buyurun Sayın Eser. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. —Aksaray Milletvekili Kürşat Eser’in, Avrupa Birliği Komisyonunun, 13 Ekim 1999 tarihinde Türkiye hakkında yayımladığı rapora ve Avrupa Birliği konusunda meydana gelen son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

KÜRŞAT ESER (Aksaray) – Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli milletvekilleri; Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

13 Ekim 1999 tarihinde, Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye hakkında bir rapor yayımlamıştır. Bu rapordan bazı bölümleri sunmak, sonra da, Eşbaşkan olarak fikirlerimi arz etmek istiyorum:

10-11 Aralık 1999 Helsinki Zirvesi için hazırlanan ve tavsiye niteliği taşıyan bu raporda, siyasî açıdan bakıldığında, Türkiye'nin, biçimsel olarak demokratik bir sistemin temel özelliklerine sahip olmasına rağmen, siyasî açıdan Kopenhag kriterlerini karşılayamadığı, buna sebep olarak da temel insan hakları ve azınlık haklarının korunması alanlarında yetersizliklerinin bulunduğu, işkence, ifade özgürlüğünü kısıtlama, Millî Güvenlik Konseyinin siyaset alanında önemli rol oynamaya devam etmesi ve yargıda bazı iyileştirmeler yapılmasına rağmen, DGM'lerin varlığının demokratikleşme ve siyasî kriterleri yerine getirme açısından önemli engeller taşıdığı ifade edilmektedir.

Raporda, son aylarda demokratikleşme ve insan hakları konusunda bazı umut verici gelişmelerin olduğu, Meclisten bazı kanunların çıktığı kabul edilmekte; bunların sonuçlarını görmek için henüz erken olduğu ve bahse konu yeni düzenlemelerin, Kürt kökenliler de dahil olmak üzere, bütün vatandaşları kapsaması gerektiği vurgulanmaktadır. Abdullah Öcalan ile ilgili olarak da, ölüm cezasının olumlu havaya gölge düşüreceği belirtilmektedir.

Ekonomi konusunda, Türkiye'nin, piyasa ekonomisinin pekçok niteliklerini haiz olduğu ve birtakım güçlüklere rağmen, Avrupa Birliği içindeki rekabet baskısına karşı koyabileceği, kamu açıkları ve enflasyonun düşürülmeye başlandığı, sosyal güvenlik reformunun, uluslararası tahkime izin veren anayasal değişikliğin yapıldığı; bunun, enerji sektöründe, özelleştirme ve altyapı yatırımlarının önündeki önemli bir engeli kaldırmasının beklendiği dile getirilmektedir.

Ayrıca, özelleştirme uygulamalarına devam edilmesi, küçük ve orta ölçekli sanayinin teşvikini güçlendirici tedbirler alınması gerektiği, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ve bölgesel farklılıkların ekonomiyi zora soktuğu ifade edilmektedir.

Raporda, Türkiye'nin Avrupa Birliği mevzuatına uyum hususunda en büyük ilerlemenin gümrük birliği kapsamında sağlandığı; özellikle de, malların serbest dolaşımı konusunda tatminkâr düzeyde olduğu belirtilmiştir.

Gümrük Kanununun iyileştirilmemiş olması, antitröst alanında, özellikle, tekel konusunda endişelerin sürmekte olduğu dikkat çekmiştir.

1997 Lüksemburg Zirvesinde, girişi kabul edilen altı ülke olan, Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya, Slovak Cumhuriyetiyle müzakerelere başlanması, Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovenya, Kıbrıs Rum kesimiyle müzakerenin devamına, Türkiye ile ilgili olarak da, henüz müzakerelere başlanmayacak olmakla birlikte, aday ülke olarak değerlendirilmesi vurgulanmakta.

Müzakerelere başlanabilmesi için kapsamlı reformların yapılmasını ve Kopenhag kriterlerine uyumun geliştirilmesini sağlayıcı somut eylemler önerilmektedir. Bu somut eylemler olarak, siyasî diyaloğun derinleştirilmesi, katılma öncesi malî yardım kaynaklarının tümünün eşgüdümünüm tek bir çerçeve içinde sağlanması, bütün Topluluk programlarına ve ajanslarına katılım olanağı, Türkiye'nin mevzuatı ve uygulamalarının Avrupa Birliğininkilerle ahenkleştirilmesini teminen Avrupa Birliği müktesebatının analitik yönden incelenmesine başlanılması.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1963 Ankara Antlaşmasıyla başladığımız, 1987 tam üyelik başvurusuyla devam ettiğimiz, 1995'te Gümrük Birliğine dahil olduğumuz süreç, bugüne kadar belirsizliklerle devam etmektedir. 1997 Lüksemburg Zirvesinde ise ayırımcılık yapılmıştır ve uluslararası hukuk, Kıbrıs konusunda yok sayılmış, insanımız incitilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Eser, lütfen toparlayınız.

KÜRŞAT ESER (Devamla) – Rapor Helsinki'de aynen kabul edildiği takdirde olumlu hava olmasına rağmen bazı noktalarına katılmamız mümkün değildir. Türkiye, bütün sorunlarını aşmış bir ülke değildir; bunu kabul ediyorum. İnsan hakları ve demokratikleşme noktasında onbeş yıl terörle mücadele etmiş ve sayısal çoğunluğu olmayan hükümetler, bu konuda yeterli adımlar atamamıştır. Şu anda ise, sayısal üstünlüğü mevcut ve muhalefetin de desteğiyle eksiklikler tamamen giderilmeye çalışılmakta ve bu çalışmalar devam etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu çalışmaları, kendi insanının daha onurlu yaşaması için yapmaktadır. Çünkü, bu ilkeler gelişmişliğin ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Türkiye, detaylarla uğraşmadan, vatandaşlarımızı kamplara ayırmadan, toplumu gererek huzursuzluklara yol açmadan sahip olduğu bilgi birikimi, tekniği, devlet geleneğiyle yoluna devam etmelidir. Meclisimiz, çalışmalarını, kendi insanının ihtiyaçları için yapmaktadır; Avrupa Birliğine giriş için Türk insanını incitici hiçbir davranışta bulunmayacaktır. Avrupa Birliğine girmeye de talibiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, son cümleniz efendim.

KÜRŞAT ESER (Devamla) – Avrupa Birliği içerisinde sahip olduğumuz değerlerle dünya barışına katkıda bulunacağımıza inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Eser, teşekkür ediyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

B)GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 22 arkadaşının, Ankara’nın ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, örnek bir başkent olmasını sağlamak için alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/86)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkent Ankara'nın ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunları ile özellikle kamu hizmetleri yönünden son yıllarda ihmal edilmesinin ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması ve yeni bin yıla girerken Türkiye Cumhuriyetine yakışır örnek başkent olması için yapılması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1. Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

2. Turhan Güven (İçel )

3. Nevzat Ercan (Sakarya)

4. Salih Sümer (Diyarbakır)

5. Mehmet Dönen (Hatay )

6. Ahmet İyimaya (Amasya)

7. Hakkı Töre (Hakkâri)

8. Nurettin Atik (Diyarbakır)

9. Mehmet Ali Yavuz (Konya)

10. Necmi Hoşver (Bolu)

11. Veysi Şahin (Mardin)

12. Mehmet Said Değer (Şırnak)

13. Mehmet Yalçınkaya (Şanlıurfa)

14. Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

15. Yahya Çevik (Bitlis)

16. Burhan İsen (Batman)

17. Nihan İlgün (Tekirdağ)

18. Bekir Aksoy (Çorum)

19. Mehmet Necati Çetinkaya (Manisa)

20. Mehmet Gözlükaya (Denizli)

21. Oğuz Tezmen (Bursa)

22. İsmet Attila (Afyon)

23. Mustafa Örs (Burdur)

Gerekçe:

Bir kentin tarih içinde, ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmesiyle kazandığı niteliği, büyük ölçüde onun coğrafî konumuna bağlıdır.

Bu açıdan bakıldığında, Ankara, orta Anadolu'da belli bir coğrafî yapının belirlediği kentler kuşağında yer alır. Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesinde ve kuzeybatısında bulunmaktadır. 26 977 kilometrekarelik bir alana sahiptir.

Ankara'nın tarihi paleolitik dönemine kadar uzanmaktadır. M.Ö. 4000-1200 yılında Ankara kalenin içkale bölümüne Hititler, daha sonra da Frigler yerleşmişlerdir. Frigler "Ankyra" adını vermiştir.

Roma İmparatorluğu döneminde, adını "Augustus" olarak değiştirdi. İmparatorluğun başkenti ve önemli bir ticaret merkezi haline getirdi.

Bizans döneminde, askerlerin erzak ve malzemesinin sağlandığı, kışlık konaklama yeri ve bu nedenle de önemli bir ticaret merkezi olmuştur.

1071 yılında, Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Malazgirt'te Bizans İmparatorunu yenmesiyle birlikte Anadolu, Türklerin eline geçmiştir. Bu dönemde Ankara ve çevresinde Anadolu'nun en güzel üzümlerinin yetişmesinden dolayı, buraya, üzüm şehri anlamına gelen "Engüri" adını vermiştir.

Osmanlı döneminde, bir süre eyaletlerinin merkezi olmuştur. Bu dönemde de önemli bir ticaret merkezi konumundadır.

Cumhuriyet tarihinde, cumhuriyet ilan edilmeden 13.10.1923 tarihinde başkent olmuştur. Bu, sıradan bir şey değildir. Bozkırın ve ülkenin ortalarında bir eski uygarlıkların şehri, ulusal kurtuluşun yönetim yeri olmasının ötesinde, kalıcı bir konum kazanmıştır.

En son 1997 yılında yapılan nüfus sayımında, nüfusu 3 693 390 kişiye ulaşmıştır. En çok göç alan ilimiz olması nedeniyle, her geçen yıl bu sayı artmaktadır. Ayrıca, Ankara, bakanlıkların, genel müdürlüklerin bulunduğu, daha güvenli ve garantili görülen devlet işlerine girebilme ümidinin en fazla hissedildiği kent olması nedeniyle işsizlerin cazibe merkezi haline gelmiştir.

Başkentimizde nüfusun yüzde 2,2'si işveren, kendi hesabına çalışanların oranı da yüzde 16'dır. Kırsal kesimde yer alan ücretsiz aile işçilerinin oranı, yüzde 13'e ulaşmıştır. 1955 yılında yüzde 57,5'i tarım sektöründe çalışırken, bu oran 1975'te yüzde 32'ye, 1990'da ise yüzde 18'e gerilemiştir.

Ankara'da çalışan nüfusun yüzde 80'i maaşlı ve ücretlidir. Gelirin yüzde 46'sını tepedeki yüzde 20'si almaktadır. Alttaki yüzde 20'lik nüfus dilimi ise, kalan yüzde 6'yı almaktadır.

Başkentimiz, son yıllarda, çarpık ücret dağılımı, şehirleşme, kültürel yönden yok olma gibi kaderine terk edilmiştir. Yapılan yatırımlar durma noktasına gelmiştir.

Kısaca, başkentimiz, ekonomisinden altyapısına, çarpık şehirleşmesinden trafiğine kadar, âdeta boğulmuştur.

Gelişmiş ülkelerin başkentlerine baktığımızda, ülkesinin örnek bir şehri konumundadır. Sadece ülkenin başkenti değil, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden de başkent olmuştur.

Bu çerçevede baktığımızda, başkent Ankaramızın çok geride olduğu görülmektedir.

Dünya, yeni bir bin yıla girmeye hazırlanırken, başkentimizin bu hantal yapısından kurtarılması gerekmektedir. Bu yapıdan ivedilikle kurtarılması için, geri kalmışlığın sebepleri araştırılmalıdır. Türkiye Cumhuriyetine yakışır bir başkent yapılması için gerekli tedbirlerin, önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun için de, şehirdeki mevcut sanayi ve ticaret potansiyeli, en üst düzeyde değerlendirilmelidir.

BAŞKAN – Önerge bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce okutacağım, sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

IV.—ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. —Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ve çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 21 20.10.1999

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Murat Sökmenoğlu

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Mehmet Emrehan Halıcı İsmail Köse

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

İsmail Kahraman Zeki Çakan

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Turhan Güven

DYP Grubu Başkanvekili

Öneri :

1. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 23 üncü sırasında yer alan 86 sıra sayılı 1615 Sayılı Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınması; İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilen Kanun Tasarısının yapılacak görüşme ve oylamalarında:

a) Tasarının tümü ve kısımları üzerinde görüşme açılması ve maddeler okunmaksızın sadece tümü ve kısımlarının, maddeler üzerinde verilen önergelerin kabulü halinde, o maddenin kabul edilen önergeyle birlikte oylanması,

b) Tasarının tümü üzerinde gruplar, komisyon ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 20'şer dakika, kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,

c) Kısımlar üzerinde gruplar, komisyon ve hükümet adına yapılacak konuşmaların; 1, 2, 8, 10, 11, 13 üncü kısımlarda 10'ar dakika, 3 üncü ve 9 uncu kısımlarda 20'şer dakika, 4 üncü kısımda 30'ar dakika, 12 nci kısımda 5'er dakika; 5 inci, 6 ncı ve 7 nci kısımların birlikte görüşülmesi ve konuşma süresinin 10'ar dakika, kişisel konuşmaların 5'er dakika olması,

Önerilmiştir.

2. Genel Kurulun 27 Ekim 1999 Çarşamba ve 3 Kasım 1999 Çarşamba günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; tasarının görüşmelerinin 3 Kasım 1999 Çarşamba günü saat 24.00'e kadar bitirilememesi halinde tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması ve 27 Ekim 1999 Çarşamba ve 3 Kasım 1999 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinlediğiniz gibi, iki ayrı öneri var. Bunlardan birincisi, Gümrük Kanunuyla ilgili ve özel bir müzakere önerisinde bulunuyor; ikincisi, çalışma saatleriyle ilgili.

Önce, Gümrük Kanunuyla ilgili öneriyi -yalnız öneri kısmını- tekrar okutacağım; talep olursa, önerinin lehinde ve aleyhinde birer sayın milletvekiline söz vereceğim; sonra, oylatacağım.

Şimdi, birinci öneriyi tekrar ıttılaınıza sunuyorum:

"1. Gündemin 'Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler' kısmının 23 üncü sırasında yer alan 86 sıra sayılı 1615 Sayılı Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınması; İçtüzüğün 91 inci maddesi kapsamında değerlendirilen kanun tasarısının yapılacak görüşme ve oylamalarında:

a) Tasarının tümü ve kısımları üzerinde görüşme açılması ve maddeler okunmaksızın sadece tümü ve kısımlarının, maddeler üzerinde verilen önergelerin kabulü halinde o maddenin kabul edilen önergeyle birlikte oylanması,

b) Tasarının tümü üzerinde gruplar, komisyon ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 20'şer dakika, kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,

c) Kısımlar üzerinde gruplar, komisyon ve hükümet adına yapılacak konuşmaların; 1, 2, 8, 10, 11, 13 üncü kısımlarda 10'ar dakika, 3 üncü ve 9 uncu kısımlarında 20'şer dakika, 4 üncü kısımda 30'ar dakika, 12 nci kısımda 5'er dakika; 5 inci, 6 ncı ve 7 nci kısımların birlikte görüşülmesi ve konuşma süresinin 10'ar dakika, kişisel konuşmaların 5'er dakika olması,

Önerilmiştir."

BAŞKAN – Herhangi bir konuşma talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İkinci öneriyi okutuyorum:

"2. Genel Kurulun 27 Ekim 1999 Çarşamba ve 3 Kasım 1999 Çarşamba günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; tasarının görüşmelerinin 3 Kasım 1999 Çarşamba günü saat 24.00'e kadar bitirilememesi halinde tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması ve 27 Ekim 1999 Çarşamba ve 3 Kasım 1999 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir."

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. —SEÇİMLER

1.—Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyelik için, Ankara Milletvekili Sayın Hikmet Uluğbay aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, ülkemizde düzenlenen güzellik yarışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/143)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'ın, ülkemizde düzenlenen güzellik yarışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Sayın Veysel Candan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

2. —Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, Bingöl Organize Sanayi Bölgesi altyapı inşaatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/149)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar’ın, Bingöl Organize Sanayi Bölgesi altyapı inşaatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değiller.

Sayın soru sahibi buradalar mı efendim? Yoklar.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğümüz gereğince yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. —Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, Bingöl İli Genç İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı için ek ödenek tahsis edilip edilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/150)

BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar’ın, Bingöl İli Genç İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı için eködenek tahsis edilip edilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değiller.

Soru sahibi?.. Mevcut değil.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğümüz gereğince yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/151)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları’nın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru sahibi?.. Mevcut değil.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

5. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Silivri İlçesine bağlı Behiçler Köyüne tahsis edilen transformatöre ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/152)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları’nın, Silivri İlçesine bağlı Behiçler Köyüne tahsis edilen transformatöre ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Soru sahibi?.. Hazır değil.

Bu önerge de, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmamış olduğundan, yazılı soruya çevrilecektir; gündemden çıkarılmıştır.

6. —İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Değirmenköy Gölet Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/153)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları'nın, Değirmenköy Gölet Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Soru sahibi?.. Mevcut değil.

Bu önerge, üç birleşimde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrilecektir; gündemden çıkarılmıştır.

7. —Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tohumluk buğday dağıtımında yapılan yolsuzlukla ilgili bir soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/155)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ahmet Karavar'ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tohumluk buğday dağıtımında yapılan yolsuzlukla ilgili bir soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Soru sahibi?.. Hazır değil.

Bu önerge de, üç birleşimde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrilecektir; gündemden çıkarılmıştır.

8.—Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın, Aksaray İlinin hastane, sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/159)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'ın, Aksaray İlinin hastane, sağlık ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Soru sahibi?.. Burada.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Akın.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Aksaray İlinde, iki yıla yakın zamandır doktor, ebe, hemşire ve sağlık görevlisi açığı kapatılamamıştır. Bilhassa, Aksaray İlinin bir kısmının Kapadokya bölgesinde olması ve bu bölgede, kasaba düzeyinde bulunan yerleşim bölgelerindeki doktor açığının giderilememesi, yabancılara karşı, turistlere karşı da bir mahcubiyet olarak görülmektedir.

Dünyaca meşhur olan Ihlara Vadisi, Aksaray İli Ihlara Kasabası içerisinde bulunmaktadır. Buraya, yıllardır, milyonlarca turist gelmektedir. Bilhassa, bu yıl, buraya, turist olarak Japonya dahil Uzakdoğu ülkelerinden de gelenler olmuştur. İl merkezine bağlı koskoca kasabada dört aydır bir doktor bulundurulamamıştır. Buraya gelen yabancıların, vuku bulan kaza sebebiyle, yerine göre kollarındaki, bacaklarındaki kırığı saracak veya yarayı bereyi saracak bir doktor, bir sağlık görevlisi yine bulunamamış; bunların tedavisi, ancak ambulanslarla il merkezi devlet hastanesine götürülmek suretiyle yapılabilmiştir.

Yine, turistik bölge içerisinde bulunan Ilısu Kasabasında da, aynı şekilde, doktor açığı devam etmektedir. Aksaray İlinde 43 kasaba bulunmaktadır. Bu kasabaların büyük bir kısmında, yine, doktor açığı devam etmektedir. Aksaray İli Eskil İlçesinde de -keza ilçe merkezinde- zaman zaman bir doktor dahi bulunamamaktadır. Aksaray'ın Eskil İlçesinin ilçe merkezine bağlı, 70 kilometre uzaklıktaki mahallesinde -çok enterasandır, dünyanın hiçbir yerinde yok- ve yine büyük köylerindeki, Doğru Yol Partisi zamanında açılan sağlık ocaklarında bulunan doktor ve sağlık görevlisi, son iki yıldır Aksaray il merkezinde -doktor açığı nedeniyle merkeze alınmak suretiyle- orada istihdam edilmektedir. Aksaray'ın Eskil İlçesinin kasaba ve köylerindeki dokuza yakın doktor, görev mahallerinde değil, geçici olarak devlet hastanesinde istihdam edilmektedir.

Şimdi, soruyorum çalışkan hükümetimizin çok sevilen Sağlık Bakanına: Acaba, bu doktorların dağıtım ve istihdam edilmeleri -biz turistlere ehemmiyet veriyoruz, dövize fazlasıyla ihtiyacımızın olduğu biliniyor, malum- hiç değilse turistik bölgelerde -bilhassa, ilkbaharın üç ayı ile güz ayının üç ayı içerisinde- turistin yoğun olduğu bu bölgelerde doktor açığı giderilecek şekilde olsa, devletin, dışarıya karşı bir mahcubiyeti ve küçük düşürülmesi engellenmiş olsa, daha faydalı olmaz mı?

Ayrıca, ilçe merkezlerinde bulunan devlet hastanelerinde de, zaman zaman, belki yılın 12 ayının 9 ayında, doktor bulunmamaktadır. Bilhassa, turistlerin yoğun olarak geldiği Kapadokya bölgesi, Ilısu'da, -Ihlara Vadisinin bulunduğu Belisırma Sağlık Ocağı dahil- nisan, mayıs, haziran ayları ve eylül, ekim, kasım aylarında doktor açığının giderilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Bu önerge de, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzük gereği yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. —Trabzon Milletvekili Nail Çelebi’nin, TMO hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/163)

BAŞKAN – 9 uncu sırada yer alan, Trabzon milletvekili Sayın Nail Çelebi'nin, TMO hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değiller.

Soru sahibi?.. Burada.

Buyurun efendim.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Cevabını yazılı olarak aldığımdan dolayı, soru önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cevabı yazılı olarak verilmiştir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

10.—Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Sivil Savunma hizmetlerine ve yardım çalışmaları engellenen IHH ve Mazlum-Der’e ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/164)

BAŞKAN – 10 uncu sırada yer alan, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz'ün, sivil savunma hizmetlerine ve yardım çalışmaları engellenen IHH ve Mazlum-Der'e ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Sayın soru sahibi?.. Mevcut değil.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

11. –Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, demir ithalatının yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (6/165)

BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'in, demir ithalatının yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Sanayi ve Tİcaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

26.8.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem felaketi tüm ulusumuzu yasa boğmuştur. Önceden bilinmeyen ve tedbir alınması mümkün olmayan depremin önüne geçmek, pek tabiî ki mümkün olmuyor. Ancak, binaların ve her türlü inşaatın yapımında kullanılan malzeme, işçilik ve projesine uygunluk, can ve mal kaybının önlenmesine mâni olduğu da bir gerçektir.

Yıllardan beri ülkemize ithal yoluyla ve denetimsiz olarak gelen demirin kaliteli olduğunu söylemek mümkün değildir. Kalitesiz demirin kullanıldığı inşaatların mezar olduğu da bir gerçektir.

Türk Standartları Enstitüsü belgesini haiz olmayan karbon oranının fazlalığı nedeniyle kırılganlık miktarı çok yüksek olan bu demirin ülkemize girmesi ve kullanılması ölüme davetiye çıkarmaktadır. Oysaki, millî sanayimizin gözbebeği Kardemir (Karabük) İşletmemizin üretmiş olduğu demir dünya standartlarının çok üstünde olup, deprem felaketine maruz kalan yörelerde bu demirle yapılan inşaatların zayiat vermediği görülmektedir.

Bu sebeple, aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Eren

Karabük

Soru: Deprem sonrası yeni yapılacak inşaatlarda millî sanayimize büyük darbe vuran ve haksız rekabete yol açan ithal demir yerine, millî sanayimizin üretmiş olduğu demirin kullanılması düşünülüyor mu? Hâlâ, ithal demirin ülkemize girmesine müsaade edilecek mi? İhtisas komisyonları açılması düşünülüyor mu?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler cevap verecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'in sualine cevap arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 1994 tarihinde Dünya Ticaret Örgütüne üye olmuştur, 1995 tarihinde Avrupa Gümrük Birliği Anlaşmasını imzalamıştır; dolayısıyla, Türkiye'nin ithalat işlemleri, sadece, kendi başına vereceği kararlara bağlı değildir. Türkiye'de serbest ticaret rejimi hâkimdir ve Türkiye'de her malın ithalatı, dünya ticaretindeki kısıtlamaların haricinde, serbestir. Dolayısıyla, Türkiye'ye demir ithalatının yasaklanması, hiç düşünülebilecek bir husus değildir. Sadece ve sadece, eğer, normal üretim normlarına uygun değilse, spektlere, dünya spektlerine uygun değilse ve bunun Türkiye'deki standartlara uygun olmayan tarafı varsa, Avrupa standartlarına, birlik standartlarına uygun değilse, bunlara karşı birtakım tedbirler alınabilir. Onun haricinde, Türkiye'de ticareti yasaklamak, dışticareti yasaklamak, artık mümkün olamaz. Zaten, Meclisimizin tasdik ettiği anlaşmalarla Türkiye'nin benimsediği normal ticaret prosedürü içerisinde hiçbir malın ithalatının tamamen yasaklanması, konusu suç olmadıkça, düşünülmemelidir. Dolayısıyla, Türkiye'ye demir ithalatı yasaklanacak mıdır şeklindeki bir sorunun cevabı; hayır, yasaklanamaz, yasaklanması söz konusu olamaz. Ancak, hurda demirlerin Türkiye'ye getirilip, ondan, birtakım gayri teknik usullerle gerçekten dayanıklı olmayan veya Türk standartlarına uygun olmayan demir üretiminin kontrolü, elbette ki, başka iç sanayi mekanizması içerisinde düşünülmelidir. Hükümetimiz, zaten bununla ilgili gereken tedbirleri de almaktadır.

Depremden sonra yapılacak nihaî konutlarla ilgili çalışmalar, hükümetimizce süratli bir şekilde yürütülmektedir. Geçici iskânla ilgili çalışmalar belli bir merhaleye getirilmiştir ve her hafta sonu, depremzede vatandaşlarımıza, geçici konutlar, prefabrike konutlar ve kışa dayanıklı çadırlar dağıtılmaya devam edilmektedir; kira yardımı alan vatandaşlarımıza kira yardımları yapılmaktadır; zemin etütleri devam etmektedir, nihaî konutların yapımıyla ilgili zemin etütlerinin bitmesi beklenmektedir. Zemin etütleri bitirilip nihaî ihaleler yapıldığı zaman, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının tespitlerine göre, bu inşaatlar onun kontrolü altında yürütülecektir. İçeride üretilmiş demirle ilgili, herhangi bir şekilde, inşaat projesine ne yazılmışsa, o kontroller yapılır; onun haricindeki diğer kontroller uygun bir tarzda yürütülecektir. Yoksa, dışarıdan demir ithalini önlemek mümkün değildir. Biz, bundan sonra, Türkiye'deki üretimlerimizi, dünya fiyatlarına uygun, dünya kalitesine uygun bir şekilde yapmaya mecburuz. Gümrükleri yükseltmek suretiyle, artırmak suretiyle, Türkiye'de yerli sanayii daha fazla korumamızı beklemek de doğru değildir. Ancak, dünyadaki krize paralel olarak, Türkiye'de, demir çelik ürünlerinin ithalatı ihtisas gümrüklerinden yapılmaktadır. Bu ihtisas gümrüklerinde de, dışarıdan getirilen demirlerin, dünya normlarına, Türkiye standartlarına uygunluğu kontrol edilmektedir.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP, MHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru cevaplandırılmış ve gündemden çıkarılmıştır.

12. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, yasak olan anız yakmanın engellenemediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/166)

BAŞKAN – 12 nci sırada, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, yasak olan anız yakmanın engellenmediğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Sayın Başbakan veya görevlendirdiği bakan?.. Yok.

Soru sahibi Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16.9.1999 tarihinde Sayın Başbakan veya ilgili bakan tarafından cevaplandırılması istemiyle tevcih ettiğim sorularıma, bu üçüncü defa olmasına rağmen, ilgili bakan tarafından cevap alınamamıştır. Bu vesileyle huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, belki huzurunuza çıkışa vesile olması beni memnun eder; ama, üç defa, bir bakanın veya benzeri bakanların sorulan sorulara cevap verememesi, gerçekten, yasama ve yürütme arasındaki diyaloğun zaaf alameti olması bakımından, bendenizi de, sizleri de üzer diye düşünüyorum.

Bakınız, şurada, süratle, sorular, ikinci, üçüncü defa cevabını alamadı, "yazılı cevap verilecek" deniliyor. Pekala, ben, bu sorumu sorarken, yazılı cevap isteyebilirdim. Sayın bakanın, burada, hem o konu hakkında kamuyu aydınlatması hem de kamunun, yani toplumun temsilcileri olan aziz parlamenterleri bilgilendirmesi gerekirdi diye düşünüyorum ve saygıdeğer hükümetimize, bu konuda, parlamenterleri -kusura bakmasınlar- biraz daha ciddiye almalarının gereğini hatırlatıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, anız yakma hadisesi, Anadolu’da yaşanan bir vakıa, yıllardır devam edegeliyor; vatandaş, muhtemelen bunda bir hayır umuyor; bunun bir anlamı var; vatandaşımız bu konuda bilgi sahibi değil. Esasen, yakılan anızların tarımda zarar meydana getirdiğini, demek ki, bugüne kadar milletimize anlatamamışız.

Çevre Bakanlığının bu konuda hassasiyeti gerekiyor kanaatimce. Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Aytekin Bey, bu konuda, yanılmıyorsam geçtiğimiz aylarda bir de genelge yayımladılar; muhtemelen, 20.7.1999 tarihinde, yani temmuzun 20’sinde yayımlanan genelge, mevsimi uygun olmasına rağmen, gerekli önlemleri almaya vesile olamamıştır; yani, tüm tarımsal alanda -üzülerek söyleyeyim- kendi bölgemde, Türkiye’de nereye giderseniz gidiniz, özellikle tahıl hasadından sonra buğdayların belli bir zeminden kesilmesi nedeniyle bütün bu anızlar yakılmakta, o güzergâhta seyrüsefer eden araçlardakilerin görmesi dahil, hatta bölgedeki birkısım orman arazilerinin yanması dahil, bölgelerimizdeki turistik alanlara dışarıdan gelenlerin, acaba Türkiye’de ne var, bu ülke yanıyor mu diye... Filhakika, ülkede yangın var; tabiî, tarımcı tarlasını yakıyor, hükümet de tarımcıyı yaktı!

Demin Sayın Evren Bulut ifade ettiler; benim bölgemde de, yani Samsun bölgesinde de ayçiçeği üretiliyor, neticede onun kökü de yakılıyor. Ayçiçeği üretisi perişan; yani, zavallı vatandaş, ne yapacağını bir türlü anlayamıyor, herhalde gidiyor, hıncını, tarladan, bağdan bahçeden alıyor, bilemiyorum. Ayçiçeği parası az önce dile getirildi; burada bu vesileyle de söylüyorum, tabiî, üçte 1 ücretin ödenmesi, fevkalade gariptir, fevkalade yanlıştır; hatta, geçtiğimiz hafta içinde, seçim bölgem olan Samsun’un Havza İlçesinde bir vatandaşımız geldi “Sayın vekilim, 46 500 000 liralık ayçiçeği verdim, 3 taksitte parası ödenecekmiş 45 milyonu geçtiği için” dedi. Dedim ki, yahu, 1,5 milyonu devlete bağışlıyorum, 45 milyona insin, defaten verin, deyin. Çünkü, böyle bir de baraj koymuşlar. 1,5 milyonu da kabul etmemişler ve 46,5 milyonu, 15 milyon, 15 milyon, 16,5 milyon şeklinde 3 taksitte bir yılda ödeyecek. Kim; devlet. Kime; müstahsile; devlete ve borçlu olduğu kredi kooperatiflerine olan borcuna her gün kat be kat faizin yüklendiği vatandaşımıza.

Değerli arkadaşlar, bu maksatla, özellikle tarım kesiminde uğraşan insanlarımızın bu anız yakma konusundaki dikkatten kaçan tavrının ciddî bir murakabeyle önlenmesini ve 2872 sayılı Çevre Kanunu, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve hatta, gerekirse, TCK'nın 383 ve 526 ncı maddeleri gereği, gerekli önlemlerin alınmasını hatırlatıyor, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Bu önerge de, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzük gereğince, yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

13. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İmar Planı Yönetmeliğindeki değişiklikle camiler için öngörülen arsaların vatandaşlar tarafından tahsisinin imkânsız hale getirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/167)

BAŞKAN – 13 üncü sırada, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, İmar Planı Yönetmeliğindeki değişiklikle camiler için öngörülen arsaların vatandaşlar tarafından tahsisinin imkânsız hale getirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin ifade ettiğim gibi, tabiî, bu soruları, gönül isterdi ki, Sayın Başbakan Yardımcısı ve Diyanetten sorumlu Devlet Bakanımız, burada, toplumsal beklentiye de cevap teşkil edecek anlamda bir açıklama getirsin, cevaplamış olsun.

Bilindiği üzere, geçtiğimiz yıl, 30 Eylül 1998 tarihinde, Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, camilerin Diyanete devri ve camilerin imarla ilgili sorunlarına mütedair hem kanun hem de ilgili yönetmelik tanzim edildi. O dönemde de ifade etmiştik; tabiî, burada birkısım değişikliklerin iyi niyetle yapılmış olmasını, cidden umuyor ve temenni ediyoruz; ancak, Türkiye gerçeklerini görmeden birkısım kanunları vazederseniz, önünüze, uygulamada ciddî sıkıntılar çıkar. Nitekim, az önce gündemdışı söz alan değerli Ankara Milletvekilimiz Sayın Cemil Çiçek'in ve ona cevaben açıklamada bulunan değerli Adalet Bakanımız Sayın Hikmet Sami Türk'ün açıklamalarını mucip, hukuk adına hukuksuzluğun en ciddî anlamda işlendiği, bir cinayet mesabesinde işlendiği, bir hukuk adamının yapmış olduğu bu yanlışın Meclis gündemine gelmesi de, işte, Türkiye'de, hukuka rağmen, kanuna rağmen, birkısım değerlere rağmen yapılan yanlışları ortaya koyan gerçeklerdendir, bilinen vakıa budur.

Nitekim, bu yasa çıkarılırken de, yani, camilerin imarla ilgili düzenlemeleri yapılırken de, biz, birkısım endişelerimizi ifade etmiştik. Hatırlatmak için söylüyorum; yasada ne deniliyor; yasa çok açık: "Cami ve mescitler Diyanet İşleri Başkanlığının izniyle ibadete açılır ve Başkanlıkça yönetilir. Hakikî ve hükmî şahıslar tarafından yapıldığı halde, izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış bulunan cami ve mescitlerin yönetimi üç ay içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredilir. Diyanet İşleri Başkanlığınca buralara imkânlar nispetinde kadro tahsis edilir."

Siz, devraldığınız imkânlar nispetinde kadro vereceksiniz! Türkiye'de 20 000'den fazla cami şu anda kadro bekliyor ve üç aylara girdik. Bakın, birbuçuk ay sonra ramazan geliyor. Bu insanlar sizden imam bekliyor. Ne vereceksiniz bunlara?! Hükümetimizin hangi ekonomik sıkıntılar içerisinde olduğunu, ekonomiden sorumlu Sayın Devlet Bakanının geçen günkü açıklamalarında, âdeta skandal mesabesindeki açıklamalarında izledik. İşte, bir yerlere gelen yardımın, nerede, ne şekilde kullanıldığı iddiası, en azından, son iki günde, Sayın Merve Kavakçı'nın basında gündemi işgal etmesi sonucu, belki gündemden düştü; ama, bu gerçek, gündemden düşmeyecek; çünkü, ekonomik zaaftır.

Şimdi, bu millet, sizden kadro bekliyor; kadro veremiyorsunuz; hatta, daha ötesi "imar planının tanziminde, planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçları göz önünde tutularak, lüzumlu cami yerleri ayrılır..." Kim ayıracak; belediye; hangi şartlarda, ne zaman, hangi ahvalde?.. Bakın ayrılacak yerlerin miktarı, üç ölçekli cami istiyor; birisi 2 500 metrekare, ikinci ölçek 5 000 metrekare, büyük ölçekli camiler 10 000 metrekare; yani, belediye, herhangi bir cami arsası bağışlayacak vatandaşa diyor ki: "2 500 metrekare yer verirsen, orada cami yaparız." Nitekim, seçim bölgem olan Samsun İli Tekkeköy bölgesinde, bir vatandaş, çok kıymetli arazisinin 846 metrekarelik yerini vermiş; irdeledik ki "hayır, olmaz efendim, 2 500 metrekare yer vereceksin, yoksa, burada cami yapılamaz..." Bölge, tam imara açılmamış; ama, iskân var orada, insanlar kalıyor, mutlaka camiye ihtiyaç var. Efendim, belediye, imar planlarını yapsın, ölçeklerini koysun, gelecek dönemlerde, orada, işte mutasavver proje içerisinde okul, cami, yeşil alan gibi yer bırakırsa, size de 2 500 metrekarelik veya 5 000 metrekarelik yer ayırır... Ne zaman?.. Mevcut yirmi küsur bin caminin kadrosunu veremeyen hükümet veya kendi imkânlarıyla ayakta duramayan belediyeler, bu zemini hangi şartlarda realize edebilecekler, anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın getirdiği bir sonuç vardır, açık olarak söylüyorum; Türkiye'de, maalesef, vatandaşın kendi gayretleriyle yapmakta olduğu, hasbelkader fedakârlıklarla inşa etmekte olduğu camilerin inşasının ve imarının önüne geçilmiştir ve artık, Türkiye'de, gerçek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, lütfen toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – ...ihtiyaç olan camilerin yapılamaması ve inşa edilememesi sıkıntısıyla, toplum karşı karşıyadır.

Benim, Değerli Devlet Bakanımızdan, hükümetimizden ve Aziz Parlamentodan isteğim, istirhamım şu: Az önce arz ettim, bakınız, mübarek üç aylardayız -bu vesileyle, milletimizin, idrak edilen Regaip Kandilini de kutluyorum; üç ayların, milletimize, huzur ve barış getirmesini diliyorum- yaklaşan bir Ramazanı Şerif var; dolayısıyla, bu millete, miracın aydınlığında bir müjde verin; hiç olmazsa, birkaç bin imam kadrosunu serbest bırakın; yani, mevcudu serbest bırakın; yeni kadro istemiyor bu millet. Mevcut, var olan kadroyu, Maliye Bakanlığı, hükümet, serbest bıraktım dese olacak. Ne kadar; bir günlük faizi, rantiyeye verdiğiniz faizi kısın, 2 katı imam alabilirsiniz; işin kolayı da var.

Söyleyin rantiyecilerinize, vazgeçsinler iki günlük faizden ve bu imam ihtiyacını da halletmiş olalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Bu soru önergesi de, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, yazılı soruya çevrilecek ve gündemden çıkarılacaktır.

14. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların imar değişikliklerinin hangi döneme ait olduğuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/168)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 14 üncü sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların imar değişikliklerinin hangi döneme ait olduğuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzük 96 ncı maddesi gereğince Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir. 28.9.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay

Belli tarihe kadar imar değişiklikleri Bayındırlık Bakanlığı tasdikine bağlıydı; sonradan yapılan değişikliklerle, imar değişiklikleri doğrudan belediye meclislerine bırakılmıştır.

Depremde yıkılan veya hasar gören binaların ne kadarının imar değişikliklerinin hangi döneme ait olduğunun bildirilmesini sözlü soru önergesi olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Atahan'ın sorusuna, Devlet Bakanı Sayın Abdulhalûk Çay cevap verecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, depremde yıkılan veya hasar gören binaların imar değişikliklerinin hangi döneme ait olduğu hakkında bakanlığıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

9.5.1985 gün ve 18749 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanunuyla, 1/1000 ölçekli nâzım ve uygulama imar planlarının hazırlanması, onaylama ve uygulama işlemleri, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyelere; belediye ve mücavir alan sınırları dışındaysa valiliklere bırakılmıştır. Dolayısıyla, Marmara deprem bölgesinde hasar gören alanların tamamı, 3194 sayılı İmar Kanununun yürürlüğe girdiği 9.5.1985 tarihinden sonra mahallî idarelerince planlanan alanlarda kaldığından, söz konusu alanlarla ilgili olarak Bakanlığımızca gerçekleştirilen onaylı nâzım ve uygulama imar planları bulunmamaktadır.

Arz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN-Teşekkür ederim.

Soru cevaplandırılmıştır.

15. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, deprem bölgelerinin tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/169)

BAŞKAN – 15 inci sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, deprem bölgelerinin tespitine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Evet.

BAŞKAN-Soruyu okutuyorum.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzük 96 ncı maddesi gereğince Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir. 28.9.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay Milletvekili

Zaman zaman depremlerin devam ettiği Hatay İlimizin İskenderun İlçesi belli bir tarihe kadar 2 nci derece deprem bölgesi ilan edilmiş ve yapılar bu tespite göre ruhsata bağlanmış ve yaptırılmış ve ilgili belediyece oturma izni verilmiştir.

Bir bölgenin 1 inci derecede deprem bölgesi ilan edilmesinin koşulları nelerdir? Hangi kurum veya kuruluşlar bunu tespit etmektedir? Bu tespitte yanılanlar hakkında herhangi bir idarî veya adlî takibat yapılmış mıdır? Tarafıma sözlü soru önergesi olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sözlü soruya, Devlet Bakanı Sayın Abdulhalûk Çay cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Hatay Milletvekilli Sayın Namık Kemal Atahan'ın, deprem bölgelerinin tespitine ilişkin olarak bakanlığıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesiyele, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

7269 sayılı Afetler Kanununun 2 nci maddesi uyarınca, deprem felaketine uğrayabilecek yerleşim yerlerinin belirlenmesine yönelik çalışmalar bakanlığımızca yapılmakta olup, bu konuyla ilgili olarak da, Türkiye deprem tehlike bölgeleri haritaları yayımlanmaktadır. Yayımlanan bu haritalar, en son bilimsel teknik gelişmeler ve bunların gereği olarak uluslararası depremle ilgili kurumlar tarafından kabul edilen ve önerilen tespit ve değerlendirmelerdeki yaklaşımlara göre zaman içerisinde değiştirilmektedir.

Türkiye deprem bölgeleri haritası, bir yerde yapılacak yapıların hesaplanmasında kullanılacak yatay yük katsayısını belirler. Bu katsayı, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelikte verilen esaslara göre kullanılarak, yapı tasarımındaki yatay yük miktarını tespit eder.

7269 sayılı Afetler kanununa göre, Türkiye deprem tehlike bölgeleri haritası, ilk olarak 1963 yılında, Bakanlar kurulu kararıyla kabul edilerek yayımlanmıştır. Daha sonra yayımlanan bu harita, 1972 yılında, o zamanki en son gelişmeleri de kapsayacak bir biçimde değiştirilerek kabul edilmiştir. O dönemde kabul gören bu haritada, deprem tehlike bölgeleri, geçmişte olmuş tarihî depremlerin etkileri ve büyüklükleri ışığında hazırlanmıştır.

1996 yılında kabul edilen Türkiye deprem tehlike bölgeleri haritası, geçmişten günümüze kadarki en son gelişmeler ile geçmiş yüzyıl içinde meydana gelen depremler ve üzerinde deprem olacak aktif fay bölgeleri ile bu fay bölgeleri üzerinde gelecek elli yıl içinde yüzde 90 ihtimalle olması beklenen en şiddetli depremlerin mesafeleri ve yapılar üzerinde yaratabileceği tahribat ile deprem kuvvetli yer hareketleri gibi parametreler ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezinin Ocak 1993'te yayımladığı 93/01 nolu rapor da dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Bu raparun ilkeleri ışığında Hatay İli İskenderun İlçesindeki deprem tehlikesinin 2 nci dereceden 1 inci dereceye yükseltilmesinin nedeni, Antakya ve Amik Ovasından geçen ve üzerinde büyük depremlerin yaşandığı çok aktif Ölüdeniz fay sisteminin olması, İskenderun yerleşim yerinin de bu fay hattına 25 kilometre gibi yakın bir mesafede bulunmasıdır. Daha önceki deprem bölgeleri haritalarının, deprem tehlikesine yaklaşımları farklı olduğu için, haritalarda İskenderun İlçesi "daha düşük tehlikeli" olarak yer almıştır. Dolayısıyla, 1996 yılında yürürlüğe girmiş olan harita, daha gerçekçi olup, sözü edilen İskenderun İlçesinin depreme karşı içinde bulunduğu tehlike, bu haritada, belirlenen en son kurallara göre değerlendirilmiştir.

Arz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

16. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların sorumluları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/170)

BAŞKAN – 16 ncı sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, 17 Ağustos depreminde yıkılan binaların sorumluları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan, soruyu cevaplandıracaklar.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzüğün 96 ncı maddesi gereğince Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir. 28.9.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay

Depremde yıkılan veya hasar gören binaların ruhsatlarını veren belediye başkanları, fennî sorumluları, müteahhitleri hakkında bakanlığınızca idarî soruşturma başlatılıp başlatılmadığı, başlatılmış ise kaç kişi hakkında bu işlemlerin yapıldığının, tarafıma sözlü soru önergesi olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY(Çorum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın depremde zarar gören binaların ruhsatlarını veren sorumlular ve müteahhitler için soruşturma başlatılıp başlatılmadığı hakkında bakanlığıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde yaşanan 17 Ağustos 1999 tarihli üzücü Marmara deprem felaketi sonrasında meydana gelen tahribatın sorumluları olarak görülen gerek müteahhit gerekse her kademedeki meslek elamanları hakkında yetkili cumhuriyet başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulması ve hukukî işlem başlatılması için, afete maruz kalan yerleşim yerlerinin valiliklerine gerekli talimat verilmiştir.

Nitekim, olaya son derece duyarlı yaklaşan hükümetimizin ilgili bakanlıklar nezdinde başlattığı inceleme ve tahkikatlar ile konu irdelenmekte olup, bu denli can ve mal kaybına sebep olan müsebbipler için, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, Bakanlığımız ve diğer kamu kurum ve kuruluşları, hem hukukî hem de yasal boyutlarıyla durum değerlendirmesi yaparak bir sonuca varma çaba ve gayreti içinde çalışmalarını sürdürmektedirlerdir.

Arz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Çay'a teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

17. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, 1. derece deprem bölgesi ilan edilen bölgelerin yapı ve imar değişikliklerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı onayına bağlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Abdulhalûk Mehmet Çay’ın cevabı (6/171)

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, 1 inci derece deprem bölgesi ilan edilen bölgelerin yapı ve imar değişikliklerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı onayına bağlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Cevap verecek misiniz efendim?

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Evet.

BAŞKAN – Soruyu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : İçtüzük 96 ncı maddesi gereğince Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir. 28.9.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay

Ülke genelinde 1 inci derece deprem bölgesi ilan edilen bölgelerin yapı, imar değişikliklerini bu facialardan sonra Bayındırlık Bakanlığı onayına bağlamayı düşünüyor musunuz? Tarafıma sözlü soru önergesi olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, 1 inci derece deprem bölgesi ilan edilen yerlerin yapı ve imar değişikliklerine ilişkin olarak Bakanlığıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini tekrar saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz genelinde 1 inci derece deprem bölgesi içinde kalan alanların yapı ve imar değişikliklerinin doğrudan Bakanlığımıza bağlanması hususu şimdilik düşünülmemektedir; ancak, 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara İlişkin Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler de dikkate alınarak, deprem bölgesindeki imar ve yapı denetimini sağlayacak yasal bir düzenleme yapılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.

Arz eder; Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanımız.

Soru cevaplandırılmıştır.

18.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, Kayseri İlinde bulunan hastanelerin personel ve tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/172)

BAŞKAN – 18 inci sırada, Kayseri Milletvekili Sayın Hasan Basri Üstünbaş'ın, Kayseri İlinde bulunan hastanelerin personel ve tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Sayın milletvekili?.. Hazır değil.

Soru önergesi, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

19.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, TAKSANFabrikasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/173)

BAŞKAN – 19 uncu sırada, Kayseri Milletvekili Sayın Hasan Basri Üstünbaş'ın, TAKSAN Fabrikasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Sayın milletvekili?.. Hazır değil.

Soru önergesi, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

20.—Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın, Kayseri İlindeki gölet ve baraj inşaatlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/174)

BAŞKAN – 20 nci sırada, Kayseri Milletvekili Sayın Hasan Basri Üstünbaş'ın, Kayseri İlindeki gölet ve baraj inşaatlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Sayın milletvekilimiz?.. Yoklar.

Soru önergesi, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

21. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Sahra Sıhhıye Okulu içindeki mescide ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/175)

BAŞKAN – 21 inci sırada, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, Samsun Sahra Sıhhıye Okulu içindeki mescide ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır değiller.

Sayın milletvekili?.. Yoklar.

Soru önergesi, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

22. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun sınırları içerisinden geçen otoyolun kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (6/176)

BAŞKAN – 22 nci sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, İskenderun sınırları içerisinden geçen otoyolun kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazırlar.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzük 96 ncı maddesi gereğince Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından cevaplandırılmasını istediğim sözlü soru önergesidir. 07.09.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay

02.07.1999 tarihinde Sayın Koray Aydın'a sormuş bulunduğum sözlü soru önergesine, Sayın Bakan, 10.08.1999 tarihinde yazılı cevap vermiş bulunmaktadır. Cevabın birinci bendinde, Hatay İli İskenderun sınırları içerisinden geçen otoyol kamulaştırma bedellerinin ödenmesinin, nakit geldikçe devam edeceği bildirilmektedir. Buna göre, istimlak bedeli ödenmeyen hak sahiplerinin bu haklarının ne zaman ve hangi şekilde ödeneceği hususunda bilgi verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Atahan'ın sorusuna, Sayın Maliye Bakanımız cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakika efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, otoyol kamulaştırma bedelleriyle ilgili sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; Değerli Başkan, size ve milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyorum.

Kamu Ortaklığı Fonundan karşılanan yatırım projelerine yapılan ödemeler, bilindiği gibi, genel bütçe ödenekleriyle, Özelleştirme Fonundan buraya aktarılan kaynaklarla gerçekleştirilmektedir. Kamu Ortaklığı Fonuna, 1999 yılı harcamaları için genel bütçeden, yüzde 2 kesinti düşüldükten sonra, 108 trilyon ödenek ayrılmıştır; ancak, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, bu fona gelen kaynaklar, sadece genel bütçe orijinli olmamakta; dolayısıyla, Özelleştirme Fonundan da gelmesi gerekir. Ancak, 1999 yılında, Özelleştirme Fonundan bu fona yeterli kaynak gelmedi. O nedenle, gerek tezyidi bedel ödemeleri gerek kamulaştırma ve gerekse yatırım projelerinin nakit imkânı kısıtlı oldu.

Önümüzdeki dönemde özelleştirme programına hız verilecektir. Bu konu, kamuoyuna çok net bir şekilde açıklanmıştır; hatta, program, takvimle güçlü bir halde kamuoyuna arz edilmiştir. Dolayısıyla, kamulaştırma bedellerinin, gecikmeye imkân verilmeden, mümkün olduğu kadar çok uzun süre olmadan ödenmesine özen gösterilecektir. Böylece, sanıyorum, haklı şikâyetlerin önüne geçme imkânı da olacaktır.

Bütün milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Maliye Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

23. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikası Genel Müdürlüğünün taşeron firmalara verdiği işlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/177)

BAŞKAN – 23 üncü sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikası Genel Müdürlüğünün taşeron firmalara verdiği işlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Sayın milletvekili?.. Mevcut değil.

Bu soru önergesi üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevirilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

24. —Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, TMO’nin bazı çiftçilere ürün bedellerini ödemediği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/179)

BAŞKAN – 24 üncü sırada, Amasya Milletvekili Sayın Akif Gülle'nin, Toprak Mahsulleri Ofisinin bazı çiftçilere ürün bedellerini ödemediği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ikinci defa gündeme girmiş ve böylece, sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli ile Hayati Korkmaz'ın Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli ile Hayati Korkmaz’ın, Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (2/91) (S. Sayısı :123) (1)

BAŞKAN – Komisyon?... Mevcut

Hükümet?.. Mevcut.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, teklifin 1 inci maddesinin oylanmasında kalınmıştı.

Şimdi, müzakeresi tamamlanan 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2. — Bu Kanunda geçen;

Kurum : Türk Akreditasyon Kurumunu,

Akreditasyon : Kurum tarafından; laboratuvarların, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesini,

Akredite etmek : İlgili mevzuat çerçevesinde ihtiyarî veya zorunlu alanlarda, özel veya kamu laboratuvarlarının, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre faaliyet gösterdiğinin Kurum tarafından onaylanmasını,

Belge : Faaliyet alanına göre, yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından ilgili mevzuatı çerçevesinde zorunlu alanlarda belge vermek üzere yetkilendirilen özel veya kamu laboratuvarları, muayene ve belgelendirme kuruluşları tarafından düzenlenen, standart ve teknik düzenlemelere uygunluğu gösteren belgeler ile ilgili mevzuat çerçevesinde zorunlu alanlar dışında kalan standart ve teknik düzenlemelere uygunluğu gösteren belgeleri,

Belgelendirme : Ürün/hizmet, laboratuvar, sistem veya personelin belirli bir standart veya teknik düzenlemeye uygun olduğunun yazılı olarak belirlenmesi faaliyetlerini,

Denetleme : Bir kuruluşun faaliyetlerinin, kullandığı laboratuvar, sistemler ve personelinin tanımlanmış düzenlemelere ve/veya standartlara uygun olup olmadığının belirlenmesini,

Standart : Mutabakat sağlanmış ve kabul edilmiş bir kurumca onaylanmış, mevcut şartlar altında en uygun seviyede bir düzen kurulmasını amaçlayan, ortak ve tekrar eden kullanımlar için, faaliyetler ve sonuçlarıyla ilgili kurallar, kılavuzlar veya karakteristikler ihtiva eden dokümanı,

Teknik Düzenleme : Ürün özelliklerini, işleme veya üretim yöntemlerini, idarî hükümler de dahil olmak üzere belirten ve uyulması zorunlu olan dokümanı,

Belgelendirme Kuruluşu : Belirlenen standartlara veya teknik düzenlemelere uygunluğun belgelendirmesini yapan kuruluşu,

Kalibrasyon : Belirli koşullar altında, bir ölçme cihazı veya bir ölçme sisteminin gösterdiği değerler veya bir ölçüm gereci veya bir referans malzemenin verdiği değerler ve ölçüm standartları ile gerçekleştirilen ve bunlara karşılık gelen değerler arasındaki ilişkiyi kuran işlemler dizisini,

Kalite : Bir ürün veya hizmetin, belirli ihtiyacı karşılayabilme yeteneklerini ortaya koyan karakteristiklerinin tümünü,

İşaretleme : Bir ürün veya ürün grubunun ulusal ve uluslararası standartlar ve/veya ilgili mevzuata sağlık, güvenlik, çevrenin ve tüketicinin korunması çerçevesinde uygun olduğunu göstermek için belirli bir işaretin kullanılmasını,

İfade eder.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu madde üzerinde gruplara ve şahıslara söz vereceğim.

İlk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz'ün; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Öksüz.

FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Akreditasyon Kurumunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi hakkında Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Akreditasyon Kurumunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi, bu kanun teklifinde geçen terimlerin açıklanmasını içermektedir. Bu terimler, akreditasyon, akredite etmek, belge, belgelendirme, denetleme, standart, teknik düzenleme, belgelendirme kuruluşu, kalibrasyon, kalite ve işaretlemeyi ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, dünya nüfusu hızla artmaktadır. Buna paralel olarak insanların ihtiyaçları ve üretim kapasiteleri de artmaktadır. Üretim ve tüketim alanlarının farklı olması ve ticaretin uluslararası boyutlara ulaşması sonucunda, serbest piyasa koşullarının işlediği uluslararası rekabetin büyük boyutlara ulaştığı bir dönem yaşamaktayız. Bu rekabet şartlarında hem ulusal hem de uluslararası piyasada ürünlerimizi satabilmek için kaliteli mal üretmek zorundayız.

Bir işletmede kaliteli imalat yapılabilmesi için, öncelikli olarak, imalat sırasında doğru ölçüm yapmak, ulusal ve uluslararası geçerliliği haiz standartları kullanmak gereklidir. Standartlar, insan ihtiyaçlarını dikkate alarak, tüketicinin can ve mal güvenliği ve sağlığının korunması ve ürün güvenliğinin temin edilmesi için gerekli teknik kriterleri belirleyen dokümanlardır.

Özellikle 1980 yılından sonra, dünyada ve Avrupa'da belgelendirme ve deney laboratuvarlarının sayısı hızla artmıştır. Uluslararası rekabetin büyük boyutlara ulaşması nedeniyle, haksız rekabetin önlenmesi için bir üst mekanizmanın gerekli olduğu düşünülmüş ve millî akreditasyon kuruluşu fikri gündeme getirilerek hayata geçirilmiştir. Bu amaçla, Almanya'da DAR, Fransa'da COFRAC, Danimarka'da DANAK, İtalya'da SINAL ve İsviçre'de SWDAC gibi bağımsız kuruluşlar kurulmuştur.

Mamul ve hizmetlerin uygunluğunun belgelendirilmesini isteyen üreticiler de, artık seçici davranmakta, belgelendirme kuruluşlarında da bazı vasıflar aranmaktadır. Dünya pazarlarında geçerli olan sertifikalar ve akreditasyonla ilgili belgeler istenmektedir; yani, akredite edilmiş kuruluşlar tarafından, kalite sistemi belgelendirilmiş, deney ve metroloji faaliyetleri akredite edilmiş ve mamulleri belgelendirilmiş kuruluşlar kazanmaktadırlar. Artık tüketiciler, kendisine sunulan mamulün garanti edilmiş bir sistemin ürünü olmasını talep etmektedir.

Değerli milletvekilleri, burada çok bahsedilen bazı terimlerin anlamlarının açık olarak benimsenmesinde yarar bulunmaktadır.

Akreditasyon, herhangi bir kurum tarafından, laboratuvarların, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesini içermektedir.

Akreditasyon, kalite güvencesinde, tüm dünyada şeffaflığın ve karşılıklı güvenin tesisine katkıda bulunurken, diğer bir hizmet olarak da, tüketiciye yönelik hizmetlerin güvencesini artırmaktadır. Türk Akreditasyon Kurumu da, ülkemizde bu görevi yürütecektir.

Akredite etmek: İlgili mevzuat çerçevesinde, ihtiyarî ve zorunlu alanlarda, özel veya kamu laboratuvarlarının, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının, ulusal ve uluslararası kabul görmüş kriterlere göre faaliyet gösterdiğinin onaylanması demektir. Bu yasanın çıkmasından sonra, kurulacak olan laboratuvarlar, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının, Türk Akreditasyon Kurumu tarafından onaylanmasını ihtiva etmektedir.

Belge: Faaliyet alanlarına göre yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından, ilgili mevzuata göre zorunlu alanlarda belge vermek üzere yetkilendirilen özel veya kamu laboratuvarları, muayene ve belgelendirme kuruluşları ve teknik düzenlemelere uygunluğu gösteren belgeler ile ilgili mevzuat çerçevesinde, zorunlu alanlar dışında kalan standart ve teknik düzenlemelere uygunluğu gösteren belgeleri içermektedir.

Belgelendirme: Tanımlanmış bir ürün, işlem veya hizmetin belirli bir standart veya ayrı bir dokümana göre yeterli uygunlukta olduğunun bağımsız bir kuruluş tarafından yazılı olarak beyan edilmesidir.

Kalibrasyon ise, belirli koşullar altında bir ölçme cihazı veya bir ölçme sisteminin gösterdiği değerler veya bir ölçüm gereci veya bir referans malzemesinin verdiği değerler, ölçüm standartlarıyla gerçekleştirilen ve bunlara karşılık gelen değerler arasındaki ilişkiyi kuran işlemler dizisinin ifadesi demektir.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki, kanunlar, ülkemizde bir yasal boşluğu doldurmak, düzeni sağlamak ve devlet işlerinin daha iyi ve düzenli yürümesini sağlamak amacıyla çıkarılmaktadır.

Yasama organı tarafından çıkarılan kanunların yararlı olabilmesi için, işlevini en güzel şekilde yapabilmesi için, yürütme organı tarafından, bu yasaların, eşitlik prensibine göre, en iyi şekilde uygulanması gerekmektedir; ancak, ülkemizde gördüğümüz bir durum var ki, çok iyi niyetlerle kurulan bir kısım kurum ve kuruluşlar, gereği gibi görevini yapmaktan acizdir. Yasalarla kurulan birçok kurum ve kuruluşumuz, hükümetler tarafından siyasî çıkar amaçlı kullanılmış ve hatta, bazı kişilerin çıkarlarına hizmet etmiştir. Bir örnek vermek gerekirse, doğal afetler ve felaketler karşısında, yardım amacıyla, büyük umutlarla kurulmuş olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Kızılay, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Türk Hava Kurumu gibi kuruluşlar, Marmara Depreminde başarısız olarak, sınıfta kalmıştır. Sivil savunma hizmetleri yeterli olmamıştır. Kızılay, her yıl, halkımızdan trilyonlarca zekât, fitre ve yardım toplarken, bu depremde zarar gören vatandaşlarımıza yeteri kadar çadır dağıtamamış ve dağıttığı çadırlar yırtık ve delik çıkmıştır, yeteri kadar yemek dağıtamamıştır. Bu kurumun başında olanlar, geceleri lüks otellerde, suit odalarda kalırken, iyi bir çadırı, güzel bir hizmeti depremzedelere çok görmüşlerdir. Afet İşleri Genel Müdürlüğü ise, bataklık ve sazlıklardan yükselen 8 ve 10 katlı gökdelenlerin yükselmesine seyirci kalmıştır.

Günümüzde, yasalar, mazlumlara, arkasında siyasî ve ekonomik güç odaklarının bulunmadığı kişi ve kurumlara karşı katkısız uygulanırken, mafya karşısında, bir avuç rantiye karşısında uygulanmamaktadır. Bazı kurumlar ise, hükümetler tarafından yandaşlara peşkeş çekilerek, arpalıklar haline dönüştürülmüştür. Temennim odur ki, bu yasayla kurulacak olan Türk Akreditasyon Kurumu, kuruluş amacına uygun olarak ülkemize hayırlı hizmetler sunan, çağın gereklerine göre donatılmış bir kurum olmalıdır, bağımsız bir kurum olmalıdır. Bu kurumu yönetenler, yasaların kendilerine tanıdığı yetkileri, rantiyecilerin haklarını savunmak ve birilerine çıkar sağlamak için değil, ekonomimizin gelişmesi, ihracatımızın canlanması için kullanmalıdır. Bu kurumun, ihracatımızın daha da büyük rakamlara ulaşmasına katkıda bulunacağını ümit ederim.

Hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum. (FP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öksüz.

DYP Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Değerli milletvekilleri, bugün, gerçekten, çıkaracağımız yasayla kuracağımız Akreditasyon Kurumu yeni bir kurumdur; görüştüğümüz kanun teklifi de Türkiye'de önemli bir eksikliği giderecek olan bir yasal düzenlemedir; ancak, biz istiyoruz ki, bu yasal düzenleme, gerçekten, bugün dünyada var olan, diğer ülkelerdeki yasalarla eşdeğerde olsun ve kuracağımız kurum da uluslararası arenada tanınır olsun.

Değerli arkadaşlarım, bizim şimdi yaptığımız, bir akreditasyon üstkurulu kurmak; yani, dünyada, artık, mal ve hizmetlerin özgürce dolaştığı bir ortamda, özellikle Avrupa Birliği ve GATT Anlaşması tarafı olan Türkiye'nin mallarının da tüm dünyada serbestçe dolaşabilmesini sağlayacak bir muayene belgelendirme sistemini kontrol edecek bir üstkurul kuruyoruz. Kuracağımız bu üstkurul, dünyanın kabul ettiği normları verecek olan laboratuvarları filan yetkilendirecek. Yetkilendirilecek olan bu laboratuvarlar da yine, dünya normlarında CE belgesi mi verecek, ISO-9000 mi verecek, 9001 mi verecek, 9002 mi verecek, ne verecekse; yani, hangi işareti koyacaksa, belirli bir muayeneden, kontrolden sonra bu belgeleri o malın üstüne koyacak. Yani, bizim ürettiğimiz mal kalitelidir, özellikle çevre koşullarına uygundur, sağlık koşullarına ve güvenlik koşullarına uygundur, süreklidir diye bu normlara uygun belgeleri verecek, işaretleri koyacak. Eğer, bu işaretler, uluslararası akreditasyon kurumları tarafından kabul edilirse, bu kurumun verdiği belgeler geçerli olacak. Peki, kabul etmezse; bu kurumu boşa kurmuş, bu çalışmayı boşa yapmış oluruz ve bu kurumun hiçbir anlamı kalmaz. Çünkü, biz, Avrupa Birliğinin 1/95 sayılı kararına göre kurduğumuz bu kurum... Yani, Avrupa'ya biz taahhüt etmişiz; demişiz ki, biz de sizin normlarınızda mal üreteceğiz; bunu denetleyecek, yetkilendirecek üstkurul da kuracağız. Şimdi, buna uygun bir üstkurul kuruyoruz. Şimdi, bu üstkurulun, özellikle yetkilendireceği atölyelerin, laboratuvarların, ölçüm cihazlarının izlenebilir olması lazım tüm dünyada. Eğer, dünyada izlenebilir olmazsa, bunun verdiği belgeleri dünya kabul etmez, Avrupa kabul etmez, GATT üyeleri kabul etmez. Bu belgeleri kabul etmediği zaman da, bu kurumun hiçbir işlevi kalmaz.

Şimdi, biz, Doğru Yol Partisi olarak istiyoruz ki, madem böyle bir çalışma yapıyoruz... Çok güzel bir çalışma yapılmış. Kim yapmış bu çalışmayı; Dış Ticaret Müsteşarlığı... İgili kurumları toplamış; İstanbul Ticaret Odasını çağırmış, belki -Ahmet Bey burada- TAYSAT'ı da çağırmış; yani, yan sanayicileri çağırmış, bilim adamlarını, uzmanları çağırmış; yani, bu işi bilenleri çağırmış, bir yasa teklifi hazırlamışlar; iki DSP'li arkadaşımız da -sağ olsun, buradan teşekkür ediyorum- bunu Meclis gündemine getirmişler; ama, komisyonlarda, bu uzun çalışmaların sonunda çıkan yasa teklifi belirli kısıtlamalara uğramış. Örneğin, izlenebilirlik tanımı kaldırılmış. Peki, diyorlar ki "bazı ülkelerde izlenebilirlik tanımı yok yasada." Doğru, her ülkede bu tanım yok; ama, bazı ülkelerin -örneğin İsviçre'de, İsveç'de olduğu gibi- bu yasanın üstünde bir genel yasal düzenlemeleri var; ama, biz, Ölçüler ve Ayar Yasasıyla bu işi bugüne kadar getirmişiz. Bizim temel üst yasamız bu. Onun için, biz, bu yetkilendireceğimiz, yetkilendirilecek olan bu üst kurumun yetkilendireceği laboratuvarların, atölyelerin izlenebilir olmasını istiyoruz. Peki, bunu, bu kadar uzmanlar koydu da, buradan biz niye çıkarıyoruz? Yani, bunun bir izahı var mı? Peki, altına imza koyan arkadaşlar, bunun izlenebilir olmasını kabul etmiş de, şimdi, DSP Grubu niye buna sahip çıkmıyor; bunu anlamak mümkün değil! Peki, izlenebilir olmadığı takdirde, bunun, uluslararası arenada hiçbir geçerliliği olmayacağını bilen, bu işin içinden gelen arkadaşlar Parlamentoda olduğu halde niye bu işin üstüne gitmiyor; bunu da anlamak mümkün değil. Bizim, burada yapmamız gereken şey; bu yasanın... Çünkü, arkadaşlar, bu yasa çıktıktan sonra, bu üstkurul kurulduktan sonra ve akreditasyon işlemleri başladıktan sonra Avrupa Birliğinden 3 kişilik bir komisyon gelecek, 3 yıl süreyle bu kurumun çalışmalarını izleyecek. Bu kurumun çalışmalarını izledikten sonra bu kurumu tanıyıp tanımadığı anlaşmasını yapacak; yani, yasayı bizim burada çıkarmamız yetmiyor. Bu yasanın uygulamalarını 3 yıl süreyle gelip kontrol edecekler; 3 yıl sonra da diyecekler ki biz, karşılıklı tanınma anlaşmasını yapıyoruz veya yapmıyoruz. Yani, Türkiye'deki Akreditasyon Üst Kurulunun yetkilendirdiği, akredize ettiği kurumların verdiği belgeleri kabul ediyoruz veya etmiyoruz... Etmezse ne olacak; etmezse, bugünkü olduğu gibi, yurt dışındaki akreditasyon kurumlarının burada yetkilendirdiği diğer kurumlar bu işleri yapacak, daha doğrusu, bizim paramız dışarı gitmiş olacak. Yani, bunu, teknik olarak değil de, biraz daha anlaşılsın diye anlatmaya çalışıyorum.

Bu yasanın çıkması çok önemli, çıkması için hepimiz elimizden gelen gayreti göstermek zorundayız; ama, bu yasanın uluslararası tanınırlığı olması gerekir, bu koşullara uygun hazırlanması gerekir; bu koşullara uygun da hazırlanmış; yani, birçok uzman, 1992'den beri çalışmış ve bu yasa teklifini hazırlamış; ama, komisyonlarda, hangi gerekçeyle bilmiyorum, bazı tanımlar çıkarılmış. Bundan sonraki maddelerde de var...

Değerli arkadaşlarım, bizim, uluslararası ölçme yapan, UME diye adlandırdığımız, özellikle TÜBİTAK'ın bünyesinde kurduğumuz, şu anda da uluslararası tanınırlığı olan kurum, bunun genel kurulunda yok; ilk teklifte var, burada yok. Bunu anlamak, izah etmek mümkün değil. Bu neyi çağrıştırıyor?

Ben, Sanayi Bakanlığım döneminde de bu çalışmalar içerisinde bulundum. Burada, öteden beri, TSE ile TÜBİTAK arasında bir çekişme var; yasa teklifi gelmiş bunun ortasına oturmuş. Şimdi, böyle bir çekişmeye bu yasa teklifini kurban etmeye hiçbirimizin hakkı yok. Üç yıl sonra, Avrupa heyetleri "bu yasayı ben kabul etmiyorum" dediği zaman, dönüp, yeniden bu Mecliste çalışacağız, üç yıl vakit kaybetmiş olacağız. Türk sanayiinin, Türk hizmet sektörünün böyle bir lüksü yoktur arkadaşlar; böyle bir lüksü yok, olmaması gerekir. Onun için, bizim, bu Akreditasyon Yasa Teklifini, gerçekten, dünya koşullarına uygun, dünyada kabul edilebilir hale getirmemiz gerekir; daha doğrusu, teklifin ilk verildiği hale getirmek gerekir.

Şimdi, ben, İstanbul Ticaret Odasından bu işleri daha mı iyi biliyorum? Kendi temcilerinin çıkarına olan bu yasayı, İstanbul Ticaret Odası onaylamış; ben diyorum ki, yok, sen bilmiyorsun kardeşim, ben bilirim. Bu, neyin, hangi anlayışın bir sonucu; Türkiye'de "ben yukarıdan yönetirim, her şeyin doğrusunu ben bilirim, ben yaparım" anlayışının sonucu; yani, demokrasinin eksikliğinin bir sonucu. Bunu her zaman söylüyoruz. Katılımcı halde bir yasa teklifi hazırlıyoruz; ama, katılımcılara diyoruz ki, bu yasa sizi ilgilendiriyor; ama, biz bu yasayı daha iyi biliriz, daha iyi yaparız... Bu mantıkla hareket ederek, gerçekten hazırladığımız, çok iyi hazırladığımız, bilim adamlarımızla, yasanın ilgili taraflarıyla, yasayı ilgilendiren taraflarla hazırladığımız böyle güzel bir yasa çalışmasının, bir yasa teklifinin, bence, ufak tefek kaygılarla, boşa kaygılarla, uluslararasında tanınılırlığını kaybeder hale getirmek, bizim Yüce Meclisimize yakışmaz diye düşünüyorum. Bu yasayı, düzelterek, Meclisimizin çıkaracağı kanısındayım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, Sayın Dönen'in konuşması Komisyon çalışmalarını ilgilendirdiği için, açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, birincisi, Komisyonumuz tamamıyla katılımcı esaslara göre bu değerlendirmeyi yapmıştır; orada da uzmanlar bulunmaktadır. Bu uzmanlar arasında, hem Komisyon üyelerimiz hem de kamu ve özel sektörün uzmanları vardır. Dolayısıyla, katılımcılık temin edilmiştir.

Burada, Komisyonumuz, TSE ve TÜBİTAK arasındaki bir çekişmenin aleti değildir; Türkiye'nin hayrına olan bir meseleyle ilgili kanunu hazırlamıştır.

İzlenebilirlik zinciriyle ilgili olarak da; izlenebilirlik zincirinin kanunda yer almamış olması, izlenebilirliğin aranmayacağı manasına gelmemektedir. Zaten Avrupa Akreditasyon Kurumuyla yapılan görüşmede de, izlenebilirlik zincirinin kanunda yer almamasının bir sakınca olmadığı ifade edilmiştir.

İzlenebilirlik zinciri, ulusal metroloji enstitülerinin görevidir. Zaten bu kanunda, kanunla ilgili hazırlanan yönetmeliklerde de izlenebilirlik zincirinin takibi, Ulusal Metroloji Enstitüsünün görevleri arasına sokulmuştur. Bu bakımdan, herhangi bir endişeye gerek yoktur. Bu teklif, tamamıyla, Avrupa Akreditasyon Kurumu ve Avrupa'yla ilgili düzenlemelere paralel olarak düzenlenmiştir; bu bakımdan, bir sakınca doğurmadığı kanaati taşıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyona teşekkür ediyoruz.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Bir konuyu bilgilerinize arz etmek istiyorum. Dikkat ederseniz, kalibrasyon, ölçme işleri de bu teklifin kapsamı içerisindedir. UME de bunun kapsamı içerisinde; yani, izlenebilirlik, ölçme, yani, UME'nin görev alanları içerisinde demekle bunu gideremezsiniz. Bu, şuna benziyor; yani, izlenebilir olması hiç kaçınılmaz bir şart. Yani, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olması kaçınılmaz. Öyle değil mi? Anayasanızda yazmazsanız ne olur, bir şey olur mu; olmaz. Ama, Anayasamızda var. Biz de diyoruz ki, zaten izlenebilir olması kaçınılmaz; ama, bunun buraya yazılması... Yazılmış bu buraya; ama, sonradan komisyonca çıkarılmış. Bunun yazılmasında bir sakınca yoktur diyorum; benim söylemek istediğim bu. Bu, bunu pekiştirir. Fayda var zarar yok.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, çıkarılmasında da bir zarar yok.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Zarar var, onu söylüyorum.

BAŞKAN – Efendim, teşekkür ediyorum.

Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına söz talebi?.. Yok.

Böylece, 123 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinin müzakeresi tamamlanmış oldu.

2 nci maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Kurumun görev ve yetkileri

MADDE 3. —Kurumun görev ve yetkileri şunlardır :

a) Kurum faaliyetleri ile ilgili düzenlemeleri yapmak, akreditasyon ile ilgili gerekli kriter ve önlemleri belirlemek, bunları uygulamak ve gerektiğinde değiştirmek, düzeltmek ve yürürlükten kaldırmak,

b) Akredite edilmek üzere başvuruda bulunan; laboratuvar, ürün/hizmet, sistem, personel ve benzeri belgelendirme konularında faaliyet gösteren özel ve/veya kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili standartlara ve kriterlere göre değerlendirmesini yapmak ve bu değerlendirme sonucunda kuruluşun akredite edilip edilmemesine karar vermek, akredite edilen kuruluşları izlemeye almak ve gerektiğinde geçici veya devamlı olarak akreditasyon kararını durdurmak ve bu alanlarda faaliyette bulunacak tüm kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak,

c) Akredite edilmiş kuruluşlarca düzenlenen işaret ve belgelerin kullanımını özendirici düzenlemeler yapmak,

d) Uluslararası, bölgesel ve diğer ülkelerin akreditasyon kuruluşları ile ilişkiler kurmak, işbirliğinde bulunmak,

e) Akreditasyon amacıyla başvuran kuruluşların müracaatı, değerlendirilmesi ve akredite edilmesi ile ilgili olarak elde edilmiş bilgilerin gizliliğini sağlamak,

f) Akreditasyonun önemini ve kalite bilincini artırıcı faaliyetlerde bulunmak,

g) Görev alanına giren konularda, eğitim, araştırma ve yayın faaliyetlerinde bulunmak,

h) Faaliyet alanına giren konularda hizmet satın almak,

i) Hizmetlerin yürütülmesi için gerekli olan taşınır ve taşınmaz mal satın almak, yaptırmak, satmak, kiralamak, rehin ve ipotek tesis etmek,

j) Faaliyet alanıyla ilgili diğer görevleri yerine getirmek.

BAŞKAN – Okuttuğumuz 3 üncü maddeyle ilgili gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun; buyurun efendim.

Sayın Sünnetçioğlu, süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifini görüşüyoruz; bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında gerçekleştirilmiş olan gümrük birliği çerçevesinde Türk ihraç ürünlerinin teknik engelle karşılaşmasının önlenmesi açısından, üçüncü ülke menşeli ürünlerin, ülkemizde, ithalatına yapılacak test ve belgelendirmenin Avrupa Birliği normlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Avrupa Birliği, bu konuda, 1985 yılında bir standardizasyon ortaya koymuştur.

Akreditasyon, kuruluşların, ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesidir. Bu çerçevede, ülkelerarası tanınma, hükümetler seviyesinde olmayıp, ülkelerin akreditasyon kuruluşları arasında olmaktadır. Karşılıklı tanıma anlayışıyla, test, belgelendirme, muayene kuruluşlarının şeffaflığının ve güveninin sağlanması için akredite edilmeleri önem kazanmaktadır.

Bir test kuruluşunun yaptığı testlere ya da bir belgelendirme kuruluşunun düzenlediği belgelere itimat edilebilmesi için, bu kuruluşların belirlenen uluslararası kriterlere göre çalışıyor olması gerekir. Bu kriterler, dünyadaki uygulamalara paralel olarak, Avrupa Birliğinde EN 45000 standartları ile test laboratuvarlarına akredite eden kuruluşların uyması gereken kriterler, test laboratuvarlarının işletilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli teknik kriterler, bu laboratuvarlarda kullanılan cihazların birinci sınıf laboratuvarlarda kalibre edilmesi, ürün ve kalite sistem belgelendirilmesi için teknik kriterler, bu kuruluşlarda çalışan personelin özellikleri olarak belirlenmiştir.

Ayrıca, EN 45010 standardıyla, akreditasyon kuruluşlarının, bağımsız, tarafsız, tüzelkişiliği haiz kamu ya da özel kuruluş olması zorunluluğu getirilmiştir. Bu doğrultuda, Türkiye Akreditasyon Kurumu, kısa adıyla TÜRKAK, ekonomik ve idarî yönden bağımsız, devlet güvencesi altında tesis ediliyor. Bu kurumun görevlerinin belirtildiği 3 üncü maddeyi görüşüyoruz.

TÜRKAK, ülkemizde üretim kalitesinin gerçekleştirilmesi, ürünlerinin iç ve dış piyasalarda rekabet gücünün artırılması açısından ve ayrıca üçüncü ülkelerden yaptığımız ithalatta son derece önemli ve gereklidir. Bu belgelendirme üçüncü ülkelere de satılabilir.

Bu kanun çıkıp, sistem işlemeye başladığında, Türkiye'den önemli gelirler elde eden dışarıdaki bu tarz kurumlar, fevkalade rahatsız olacaklardır; zira, onlar ihracatınızı kontrol edebiliyor; ama, siz, ithalatınızı kontrol edemiyorsunuz.

Türk ürünleri aşırı kabul görmeye başladığında, o ülkenin belgelendirme kurumları size geç zaman verip pahalı maliyetler yükleyebiliyorlardı. Bu konuda, DYP sözcüsü Sayın Dönen'e katılıyorum; izlenebilir olması lazım, uluslararası olması lazım.

Bu Kurumun görev ve yetkilerini belirleyen 3 üncü maddenin (d) fıkrasında, uluslararası bölgesel ve diğer ülkelerin akreditasyon kuruluşlarıyla ilişkiler kurmak, işbirliğinde bulunmak da var; yani, uluslararası normları, standartları Türkiye için de geçerli kılmak diye anlayabiliriz bu maddeyi. Bu şekilde, kendi sınaî ve ekonomik kimliğimizi dünyaya bir başka boyutta tescil ettirmekten başka, her konuda akreditasyon, önümüzdeki yıllarda çok önemli konulardan biri haline gelecektir. Bugün, uluslararası bazı kongrelere katılmakta veya katılan basın mensuplarının bile akredite olmuş olma şartı isteniyor; bu, Türkiye için de önemli ihtiyaçlardan biridir diye düşünüyorum. Personel akreditasyonu, zaten, şu anda uygulanıyor.

Bilhassa, çevreyle ilgili değerlerde akreditasyona ihtiyacımızın olduğunu da düşünüyorum. Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarasında referans laboratuvarlarından bahsediliyor; ancak, dönersermaye yetkisi bile alamıyorsunuz. Oysa, uygulamada, böyle referans laboratuvarlarına çok ihtiyacımız var. Bakın, çevre kirliliğiyle mücadele programında, Bursa'nın İnegöl İlçesinde hava kirliliğini önlemek için kükürtdioksit oranı 1 ve 1'in üzerindeki kömürlerin satışı yasaklanmıştı ve bunda, çok sıkı bir denetimle çok da güzel neticeler alınmışken, o İnegöl İlçesinde bir kömür satıcısı, belediyeye başvurarak "benim kömürlerimin kükürtdioksit oranı 1'in üzerinde değildir, 1'in altındadır; ama, siz, öyle laboratuvarlar seçiyorsunuz ki, bu laboratuvarlar, kasıtlı olarak benim kömürümün kükürtdioksit oranını 1'in üzerinde veriyor" demiştir. Böyle bir müracaat olmuştu, ihtilaf çıkmıştı. İşte bu ihtilafın önlenmesi için, muhakkak akredite edilmiş laboratuvarlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Eğer böyle akredite edilmiş laboratuvarlar olsaydı, böyle iki ayrı kuruluştan ayrı raporlar getiren satıcılar veyahut da şikayet sahipleri olmazdı diye düşünüyorum.

Ayrıca, bugün, Danıştayda davası süren uluslararası Kargil Firmasının İznik Gölü kenarında tesisleri var. Devlet Su İşlerinin 1993'te başlayıp 2000'de tamamlanmasını planladığı, 1997 fiyatlarıyla 4,7 trilyona mal olacak, 2000 yılında 15 785 hektar alanın sulu tarıma geçeceği bir yatırım. 10 Haziran 1998'e kadar 739 milyar, 1998'de de 450 milyar lira harcanmış, böyle bir proje; ama, Yüksek Planlama Kurulunun 9.12.1997 gün 97/5-89 sayılı kararıyla İznik ikinci merhale sulama kapsamındaki Orhangazi-Gemiç ve Gürle Köyleri Karapınar mevkiinde 194 072 metrekare alan tarım alanı dışına çıkarıldı. Ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının, Bayındırlık İl Müdürlüğünün, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığının 1/100 000 ölçekli Bursa 2020 planında İznik Gölü çevre düzeni imar planında turistik ve tarihsel alan korunması vardır. Yeni sanayi alanları oluşturulmaması şartı varken bu tesise izin verilmiştir, ÇED kapsamından çıkarılmıştır. Eğer uluslararası standartlar geçerli olsaydı, bu tesise de burada izin vermek mümkün değildi.

Ayrıca, tıbbî çevre denilince, eskiden, sadece sağlığı etkileyen çevresel değerler anlaşılırdı. Bugün, genlerle oynayarak, tohum vermeyen bitki türleri geliştiriliyor. Devamlı aynı firmadan tohum almak zorunda kalıyorsunuz. Bunlar ufak rakamlar da değil; 10 gram domates tohumu 73 milyon gibi bir rakam. 3 000 nüfuslu Bursa İznik İlçesi Boyalıca Beldesinde bu domates tohumu için harcanan para 1 trilyon lira. Uluslararası firmaların akreditasyonunun ne kadar önemli olduğunu gösteren bir belgedir diye düşünüyorum.

Yine, Rize İli Çamlıhemşin İlçesinde Fırtına Deresi Havzasında yapımına başlanan Dilek Güroluk Hidroelektrik Santralının, uluslararası standartlara göre, çevre etki değeri (ÇED) raporu, onaylanması mümkün değilken, iki defa reddedilen ÇED raporu, üçüncüde, 26 Haziran 1998'de onaylanmıştır. Halbuki, akredite şartı aransa, bu raporun onaylanması mümkün değildir.

Günümüzde, rekabet edebilmenin, güvenilirliğin, çalışanlar ile müşteri memnuniyetinin, ancak ve ancak, kaliteli ve zamanında üretmekten geçtiği bir gerçektir. Bu amaçla, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü bile, hizmetlerini her alanda yükseltme, geliştirme ihtiyacından, ISO 9001 kalite güvencesi standardının çalışmalarını Türkiye'de ilk defa olarak başlatmıştır. Her alanda akreditasyon, gereğini göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şey insan için diyoruz. Bütün bu üretim, kalite ve kontrol, insanın mutluluğu ve faydası içindir; ama, önce, insanın en tabiî haklarının asgarî düzeyde korunması gerektiğine inanıyorum. İnsan hak ve özgürlüklerinin, demokrasinin, hukukun uluslararası normlara göre akredite edilmesi gerektiğine de inanıyorum. Bu suretle, sanırım, bir gece yarısı, bir milletvekilinin, hem de bir bayan milletvekilinin haksız yere rahatsız edilmemesi mümkün olacaktır. İnşallah, Türkiye Akreditasyon Kurumu bunu başaracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sünnetçioğlu.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül ifade edecekler.

Buyurun Sayın Gül.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü madde, Kurumun görev ve yetkilerinden bahsetmektedir. Bilindiği üzere, Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa Birliği çerçevesinde tek pazar oluşturduktan sonra, Avrupa pazarlarında dolaşacak malların kalitesi, insan güvenliği, çevre ve insan sağlığı, tüketicinin korunması gibi konularda standardizasyonu sağlamak üzere akreditasyon sistemini geliştirmişlerdir.

Geliştirilen bu sisteme göre, Avrupa Birliğine dahil ülkelerde üretilen veya Avrupa Birliğine ihraç edilecek sanayi ürenlerinin çoğunluğunun, Avrupa onayı Comfirmity European demek olan CE-ISO–9 işaretini taşıması gerekmektedir. Bu işaret o malın güvenilirliğini, sağlıklı olduğunu, kaliteli olduğunu, sürekli olarak belli standart ve koşullarda üretildiğini göstermektedir. O malın üretimindeki kalite, standart ve koşulların varlığını tespit edecek, sürekli denetleyecek olan kurum, akreditasyon kurumudur. Gerek GATT, gerekse 1995 yılında imzalanan gümrük birliği anlaşmaları, Türkiye’de, uluslararası nitelikte teknik olarak yeterli, özerk ve kanunla kurulmuş bir akreditasyon kurumunun, yani, bir sistemin varlığını gerekli kılmaktadır. Bir başka ifadeyle, ülkemiz, diğer ülkelerle yapacağı, uyum ve rekabet açısından teknik mevzuatını geliştirme ve uyumlu hale getirmek mecburiyetindedir.

Bu kanunla kurulacak olan Türkiye Akreditasyon Kurumumun, yani kısa ismiyle TÜRKAK’ın, Avrupa Birliğine üye ülkelere ihraç edeceğimiz, sanayi ürünlerimizin kaliteli, güvenli, belli bir standart ve koşullarda üretildiğini bilgilendirmek ve bu kuruluşları denetleyecek olması nedeniyle de malî ve idarî yönden bağımsız, tarafsız, özerk ve tüzelkişiliği haiz bir kuruluş olması gerekmektedir. Bu özerklik, bağımsızlık sadece kanunda yazılı olmakla kazanılmamakta, bu hususun mutlaka birlik üyesi diğer akreditasyon kuruluşlarınca da teknik ve idarî denetimden geçirildikten sonra, kabul edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bu kurumların malî ve idarî yönden bağımsız, özerk ve tarafsız olmasının yanı sıra, en son teknolojiyle donatılmış alet ve ekipmanlara sahip olması, konusunda uzman kişileri de çalıştırması ve yaptırım gücü olan bir kurum olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, TÜRKAK gibi bir kurumun kurulmasına karşı olmadığımızı, böyle bir kuruluşun, aşağıda belirteceğim nedenlerle bir an önce kurulmasında fayda gördüğümüzü açıkça ifade etmekle birlikte, şu hususlarda bir iki laf etmeden geçemeyeceğiz.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ve faiz kıskacını hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Ekonomik durum gerçekten vahimdir. Bu sıkıntının atlatılması için, en başta hükümet olmak üzere, partiler olarak hepimiz ciddî bir gayret içerisinde olmalıyız. Bu sıkıntılar, ancak, özelleştirme uygulamalarıyla, kamu finansman açıklarının sağlam kaynaklara dayandırılmasıyla, KİT'lerin bir an önce satılması ve bütçe disiplininin bu yolla gerçekleştirilmesini sağlamakla aşılabilir.

Özelleştirme yoluyla KİT'lerden kurtulurken, son yıllarda oluşturulan bağımsız, tarafsız, özerk kurul ve kurumlar, üst kurumlar ile bütçe birliğini bozan fon tipi uygulamalarla, uygulanan politikalar çelişmektedir. Ayrıca, bu kurum ve kuruluşların uyguladığı ücret ve personel politikaları ile devletimizin izlediği ücret politikaları çelişmekte ve sosyal sorunlara yol açabilecek adaletsiz uygulamalar içermektedir. Bu kanunla oluşturulacak olan TÜRKAK'ın da bu çelişkileri taşıyacağı bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, bu teklifle ilgili olarak belirtmek istediğim diğer bir olumsuzluğun da, TÜRKAK'ın kuruluş sürecinin bir yıl gibi uzun süreli tutulması ve kurulun yapısının daha dinamik olarak özel sektör ağırlıklı tutulmaması olduğunu belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin bir an önce kanunlaşmasının, ülkemiz insanı, sanayicimiz, ihracatçımız ve uluslararası ilişkilerimizin gelişmesi açısından pek çok yararlar sağlayacağı açıktır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

TÜRKAK'ın kuruluşu, Türkiye'yi birtakım teknik engellemeye karşı koruyacağı gibi, organize bir akreditasyon sistemi kuramamış ülkelere karşı, gerektiğinde, teknik engellemelerde bulundurarak, kalitesiz mal belirli ölçülerle sınırlandırılacak, Türk tüketicisi de korunacaktır; çünkü, bu, hukuksal düzenlemelerden daha çok teknik bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle, üretim, hizmet ve ticaret sektörlerinin otokontrol mekanizmalarının uluslararası sisteme uygunluğu tescil edilecektir.

TÜRKAK, 6 Mart 1995 tarihinde imzalanan 1/95 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi kararınca zorunlu olduğu için, Avrupa Birliğine karşı olan taahhütlerimizden birini daha yerine getirmiş olacağız. TÜRKAK'ın bu normlara göre kurulmasıyla, bütün dünyanın kabul ettiği kavramlar, tanımlar ve düzenlemeler benimseneceği için, Türkiye'nin ürünlerinin Avrupa ve dünya pazarlarında rahatça dolaşması sağlanacak, raflarda ve stantlarda gereken yerine alacaktır.

Akreditasyon kurumlarının amacı, uluslararası ticarete konu olan malların belgelerinde güven tesis etmektir. Bu, belgelendirmeden doğan zaman kaybını ve maliyetleri ortadan kaldıracaktır.

TÜRKAK, ülkemizde faaliyet gösteren kamu ve özel sektöre ait olan ve sayıları 100-150'yi geçen, ileride sayıları daha da artacak olan, laboratuvar, test, gözetim, denetim ve belgelendirme kuruluşlarını akredite edecek, aynı zeminde bir araya gelmelerini sağlayacak ve bunların, alet, ekipman, bilgi birikimi, tecrübe, yetişmiş, nitelikli personele sahip olduklarını sürekli denetleyecek ve aynı dili konuşmalarını temin edecektir.

TÜRKAK'ın kurulmasıyla, ülkemizde halen faaliyet gösteren laboratuvarların, bu işi yapan diğer kuruluşların potansiyelleri doğru değerlendirilecek ve bunlara, uluslararası normlara göre yüksek kapasiteyle çalışma olanakları sağlanacaktır.

Halen, sanayicimiz, KOBİ'ler ve ihracatçımız, ürettikleri ürünlerin CE standardını belgelemek için yurtdışı kuruluşlardan belge almak durumunda kalmaktadırlar. Daha açık bir ifadeyle, sanayimizin, özellikle KOBİ niteliğindeki işyerlerinin, bu kurum ve sisteme çok acil ihtiyacı bulunmaktadır; çünkü, TÜRKAK'ın vereceği belgenin temin edilmesi için yapılan masraf, ülkemize, milyonlarca dolara mal olmakta; bu masraflar da, zaten güç durumda bulunan ve çeşitli kredi ve teşviklerle desteklenen KOBİ'ler için büyük bir yük getirmektedir. Özellikle, son üç yıldır, yanlış ekonomik tercihler nedeniyle, ülkemiz, büyük krize girmiştir ve bu nedenle de, bu kuruluşlar, Avrupa standartlarında üretim yaptıkları halde, ihracata yönelik çalışmalarına engel olmakta ve hatta, zaman zaman, ihraç ettiğimiz malların geri gönderilmesine şahit olmaktayız. Kaldı ki, sanayici ve KOBİ kuruluşlarının, yabancı akreditasyon kuruluşlarından CE belgesi almak için yapacakları nakliye ile nakliye sırasında geçen zaman kaybının ayrı bir engel oluşturduğu açıktır.

Bu teklifin kanunlaşmasıyla, bu iş için yurt dışına kaynak transferi önleneceği için, bu şekilde harcanan paralar ülkemizde kalacağı gibi, zaman kaybının da önüne geçilmiş olacaktır.

TÜRKAK'ın kurulmasıyla, üçüncü ülke menşeli malların Türkiye'ye ithalinde -test ve belgelendirme yoluyla ithalatlarımızda- kolaylık sağlanacağı gibi, üçüncü ülkelere bu hizmetler verilerek, Türkiye'ye ekgelir temin edilmiş olacaktır; ayrıca, yabancı yatırımcıların, laboratuvar, test, muayene ve belgelendirme alanlarında, ülkemizde yatırım yapmaları sağlanacak, yabancı sermayenin gelmesine yardımcı olunacaktır.

Türkiye, ithalatçısının, ihracatçısının ve Türkiye pazarının, insan, can ve mal güvenliği, kaliteli ürün ve hizmetlere kavuşması amacıyla, bu kanun teklifiyle kurulacak akreditasyon kurumunun, bir an önce, bölgesel ve uluslararası platformda yerini alması gerekmektedir.

Akreditasyon kuruluşunun yapısının, yaptığı akreditasyon faaliyetlerine güven verecek şekilde olması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gül, toparlar mısınız efendim.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Bu kanun teklifinin Yüce Meclisimiz tarafından onaylanmasıyla, akreditasyon sistemi çerçevesinde, Türk sanayicisinin, Türk ihracatçısının sahip olduğu belgeler, uluslararası ticarette itibar kazanacaktır.

Türk Akreditasyon Kurumunun ülkemize hayırlı olmasını diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gül.

Gruplar adına başka konuşma talebi?.. Yok.

Şahıslar adına konuşma talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Görüşmekte olduğumuz 3 üncü maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Organlar

MADDE 4. – Kurumun organları şunlardır:

a) Genel Kurul,

b) Yönetim Kurulu,

c) Denetim Kurulu,

d) Genel Sekreterlik.

BAŞKAN – Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal'ın. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin bildiği üzere, 6 Mart 1995 tarihinde imzalanan Türkiye Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararının 8 ilâ 11 inci maddeleri uyarınca, Avrupa Birliğinin, standartizasyon, test ve belgelendirme konusundaki mevzuatının, beş yıl içerisinde ülkemiz mevzuatına dahil edilmesi öngörülmüştü. Gümrük birliği anlaşması uyarınca, ticarî faaliyetlerde teknik açıdan zor durumda kalmamak ve dünyada kabul edilen normlara göre uygunluk değerlendirmesi yapabilmek için, ülke içinde, dünyadaki sistemlere paralel akreditasyon oluşturulmasına ihtiyaç duyulmuş ve bu kanun teklifi hazırlanmıştır. Kanun teklifi hakkında Plan ve Bütçe Komisyonunun hazırladığı raporda, bu kanun teklifiyle kurulacak olan Türk Akreditasyon Kurumunun önemi değişik şekillerde anlatılmaktadır. Raporda, Türkiye Akreditasyon Kurumunun, standartları tespit eden kuruluşların uluslararası standartlarda faaliyetlerini sürdürmeye ehil olup olmadıklarını akredite eden bir kurum olduğu belirtilerek, getirilen düzenlemelerle, Türk belgeli ürünlerin Avrupa pazarlarına girişinin kolaylaşacağı, nispî üstünlük sağlamak suretiyle öncelik kazanacağı üzerinde durulmaktadır.

Ayrıca, ithalatta teknik engel oluşturularak sanayi ürünlerimizin korunacağı savunularak, ihracatta karşılaşılan engellerin aşılması, kullanıcı açısından güven vermesi bakımından kurumun oluşumunun büyük önem taşıdığı söylenmektedir.

Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunda, Türk Standartları Enstitüsünün verdiği standartları denetleyecek bir kurumun olmamasının önemli eksiklik olduğu, bu nedenle, böyle bir kurumun oluşmasının bu eksikliği gidereceği ifade edilerek, akreditasyon işlemini yapacak bir kurumun olmaması nedeniyle akredite işlemlerinin yurt dışında yaptırıldığı ve bunun da ülkemiz için döviz kaybına neden olduğu vurgulanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz bu teklif, yeni bir kurumsallaşmayı getirecek olması nedeniyle, kamu giderlerini artıran, kamu gelirlerini doğrudan azaltan, dolayısıyla önceden hazırlanmış bütçeye ek yükler getiren bir mahiyet arz etmektedir. Kurumun oluşturulmasının şekil, gelir, görev ve sorumluluk itibarıyla yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kamu kaynağı kullanacak olan kurumun kamusal denetime tabi olması da sağlanmalıdır.

Kurum yapısı komisyonlarda tartışılırken "akreditasyon" kelimesinin Türkçe bir kelime olmadığı ve zor telaffuz edilen bir kelime olduğu göz önünde bulundurulması da gerekmekteydi.

Ekonomimize önemli katkıları olacağına inandığım bu teklifin bir an evvel kanunlaşarak, ciddiyet içerisinde ekonomimize hizmet etmesi temennisiyle saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Görüşmekte olduğumuz 4 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Genel Kurul

MADDE 5. — Genel Kurul, Kurumun en üst karar organı olup;

a) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığından üçer temsilci; Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığından birer temsilciden,

b) Türk Standartları Enstitüsünden üç temsilci; Yüksek Öğretim Kurulu, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Rekabet Kurumu, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinden birer temsilciden,

c) Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği “TOBB” ve Türkiye İhracatçılar Meclisinden üçer temsilci; en fazla üyeye sahip ilk altı Sanayi Odaları ve en fazla üyeye sahip ilk iki Ticaret Odaları ile Ticaret ve Sanayi Odalarından birer temsilci, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ve Türk Loydu Vakfından birer temsilci; Kurumca akredite edilmiş en fazla üç kuruluştan, Yönetim Kurulu önerisiyle ve Genel Kurul tarafından oy çokluğu ile üç yıl için seçilecek birer temsilciden,

Meydana gelir.

BAŞKAN – 5 inci madde üzerinde gruplar adına ilk konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal'a aittir.

Buyurunuz efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz kanun teklifinin 5 inci maddesi hakkında konuşmak için söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genel kurulun yapısı, görevleri ve üyelerinin belirtildiği bu maddede, üzerinde durulması gereken en önemli konu, kurumun idarî yönden bağımsız olarak çalışabilmesini temin edebilmek için, devlet temsilcileri yerine, özel sektör temsilcilerinin, ağırlıklı olarak, genel kurulda temsil edilmesini sağlamak olacaktır. Ancak, bu yapılırken, genel kurul temsilcilerinin geniş bir tabana yayılmasının getireceği güçlükler gözardı edilmemelidir. Genel kurul, bazı önemli kararların alınması, toplantıların zamanında yapılabilmesi için dinamik bir yapı içerisinde olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel kurulun görev ve yetkileri arasında yer alan kadro belirleme ve personel ücretlerinin tespiti konularında, kurumun kadrolarının aşırı büyümesini ve ücret sisteminin bozulmasını engellemek amacıyla, sınırlayıcı bir yaklaşım içinde, kanunda düzenleyici birtakım hükümlerin yer alması gerekmektedir. Genel kurulu oluşturan üyeler arasında Türkiye Serbest Muhasebeci, Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği ve Toplam Kalite Derneğinin vereceği temsilcilerin de dahil edilmesi bir gereklilik olarak gözükmektedir.

Genel kurulun oluşumunun şekillenmesinin ardından yönetim kurulunun görev ve yetkilerinin buna göre belirlenmesi, kurumun dinamik, tarafsız ve özerk bir yapı içinde olabilmesini temin bakımından, daha yerinde bir uygulama olacağı kanaatindeyim. Hayli gecikmiş olduğumuz bir konuda hazırlanan, ihracatçımızın önündeki teknik engelleri kaldırmaya yönelik bu teklifin, yeni bürokratik engeller oluşturmamasını arzu ediyoruz.

Üzerinde konuştuğumuz bu kanun teklifi, Türkiye'de, bize gönderilen, yani, Sanayi, Ticaret ve Teknoloji Komisyonunda görev almış arkadaşlarımıza gönderilen Başbakanlık Dışticaret Müsteşarlığı Dışticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bilgi dosyasında, kuruluş hakkında "böylece bu kuruluşların ehliyeti, uluslararası alanda tescil edilebilmektedir" diyerek, ehliyeti bilinen, yani "akredite edilmiş, bu kuruluşlarca kalitesi onaylanan Türk mal ve hizmetleri ise, teknik engelle karşılaşmayacak ve ihracatımız yeni bir ivme kazanacaktır" denilmek suretiyle, çıkaracağımız bu kanunun ne kadar gerekli olduğu ifade edilmektedir.

Avrupa Birliğine gireceğimiz veya girme aşamasında olduğumuz şu günlerde, Avrupa Birliğine bağlı ülkelerle entegrasyon sürecinde olduğumuz şu dönemde, bu kanunun ne kadar gerekliliği ortadadır. Ticarette ve sanayide veya bunları ortaya koyan veya geliştiren mevzuatta, Avrupa'yla entegrasyon mücadelesi ve gayreti gösterdiğimiz şu sıralarda, maalesef, insan hakları, inanç, fikir ve düşünce hürriyeti konusunda aynı gayreti göstermememiz, bir başörtüsünü hâlâ mesele yapmamız veya ülkemizin ticaret ve sanayide önünü açma mücadelesi verdiğimiz ve bunun için kanunlar çıkarma gayreti içinde olduğumuz şu günde, birkısım mihrakların, belli merkezlerin ticaretçilerimizi, sanayicilerimizi, hatta ülkemizde çok büyük oranda işçi istihdam eden birkısım holdinglerimizi "yeşil sermaye" veya "İslamî sermaye" veya şu sermaye, bu sermaye gibi isimler altında sınıflara ayırmak suretiyle onları mahkûm etmeye çalışmalarının bir anlamının olmadığını burada ifade etmek istiyorum ve bunları yapanların memleketsever olmadıklarını düşünüyorum.

Şayet, biz, ülkemizi seviyorsak... Sanayi, Ticaret Komisyonumuzda, Fazilet Partisi Grubu olarak, arkadaşlarımızla, şu kanunların çıkması, sanayicimizin önünün açılması, ihracatçımızın önünün açılması, Türkiye'de bir durgunluk arz eden, ticarî durgunluk arz eden durumun ortadan kalkması için gösterdiğimiz çabalar karşısında, bu tarz, birkısım insanlarımızı veya şirketlerimizi mahkûm etme gayretlerinin bir anlamının olmadığını düşünüyoruz.

Artık, Türkiyemizde, ülkemizde, Avrupa'ya entegre olduğumuz veya olmaya çalıştığımız bir süreçte, insan hakları bakımından da, düşünce, fikir, inanç hürriyeti bakımından da Avrupa standartlarına uyalım, o seviyeye gelelim diyorum ve bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

5 inci madde hakkında, Doğru Yol Partisinin görüşlerini, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler.

Buyurun Sayın Dönen.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifinin 5 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bizim, bu yasa teklifi üzerinde sık sık konuşmamız, bu teklifi engelleme amacımız olmasından değil. Biz, bu yasa teklifinin, ülkemize yakışır, dünyada tanınır bir üstkurul oluşmasını gerçekleştirecek halde çıkmasını istiyoruz; yoksa, hiç başka bir niyetimiz yok.

Bu yasayla kurulacak olan üstkurulun bir genel kurulu olacak; yani, bu genel kurul, bu üstkurulun yönetim kurulunu oluşturacak. Bu genel kurula, hangi kurumlardan kaç kişinin katılacağını 5 inci madde düzenlemektedir.

Serbest piyasa ekonomisinin yürüdüğü ve savunulduğu bütün dünyada, artık, devlet, ekonomiden elini çektiği gibi, mümkün olduğu kadar, özerk olabilmesi için, bu tür kurumlardan da elini, belirli ölçüde çekmektedir.

Şimdi bakıyoruz, devlet kurumlarından 17 kişi yer alıyor bu genel kurulda; yarı özerk olan kurumlardan, yani, Türk Standartları Enstitüsünden, Yükseköğretim Kurumundan, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu gibi kurumlardan 9 kişi ve diğer özerk kuruluşlardan; yani, Türkiye Ticaret Odaları ile Sanayi Ticaret Odalarından, Deniz Ticaret Odaları gibi oda ve birliklerden de 14 kişi. Yani, devletin bir organı gibi çalışacak bir üstkurul oluşturuyoruz.

Halbuki, bunun tarafları, özellikle üstkurulun akredite edeceği kurumların denetleyeceği kuruluşlar, buralarda daha fazla temsil edilmeliydi, ha, bu olmadı. Bir başka yanlışlık, örneğin, TSE 3 kişiyle burada temsil ediliyor; ama, TÜBİTAK 1 kişiyle temsil ediliyor. TSE, bu kurumun içinde akredite olacak kurumlardan biri, yani bu üstkurul, TSE'ye, sen bu görevi yapacaksın diyecek. Yine, TSE, başka gruplarla, başka kurumlarla rekabet içinde olacak. Zaten TSE, bugüne kadar bu görevi yürütüyordu. Uluslararası akreditasyon kuruluşları "Bir kurum, hem savcı hem hâkim olamaz. Hem savcı hem hâkim olamayacağı için de, sizin verdiğiniz bu belgeleri kabul etmiyoruz" dedi ve etmedi. Böyle bir üstkurulun kurulması için böyle bir yasanın çıkması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, TÜBİTAK bünyesinde UME (Uluslararası Metroloji Enstitüsü) kuruldu. Beş yıllık kalkıma planlarında da, bu enstitünün adına rastlamak mümkün. Bu akreditasyon yasasından sonra da, bu enstitümüzün kuruluş yasasının çıkarılması söz konusuydu.

İlk hazırlanan yasa teklifin gerekçesinde UME'nin, bu genel kurulda olması savunulmuş; yani, 1992'den bu yana süren çalışmalar doğrultusunda, bilim adamlarının, özerk kuruluşların, TSE'nin de içinde bulunduğu, TÜBİTAK'ın da içinde bulunduğu ve bakanlıkların da içinde bulunduğu kurumların hazırladığı dengeli bir yasanın içerisinde UME var. Sonra soruyoruz; deniliyor ki "resmî bir şahsiyeti olmadığı için buraya koymadık."

Değerli arkadaşlarım, UME, uluslararası akreditasyon kuruluşlarıyla karşılıklı tanınma anlaşmaları yapmış. Yarın, bizim, bu yasayı çıkardıktan sonra, UME'yi dışlayarak, dünyadaki akreditasyon sistemlerine entegre olmamız mümkün değil.

UME yarın yazacak, gayet net diyecek ki "ben, sizinle anlaşma yaptım." Birçok uluslararası akreditasyon sisteminin içinde de yer almakta UME.

Onların itirazları, bizim gereksizce yarattığımız nedenlerden dolayı, bu yasanın, uluslararası alanda tanınırlığını, bu kurumun tanınırlığını zora sokacaktır. Gelin, bunu zora sokmayalım. Hiç olmazsa -hiç olmazsa diyorum- bir değişiklik önergesi verdik, TÜBİTAK'ı 2 kişiye çıkaralım. TSE 4 kişiyle, akredite olan kuruluş 4 kişiyle temsil edilirken, TÜBİTAK 2 kişiyle temsil edilsin ve bunun biri UME'den olur hiç olmazsa. O da, onun bünyesinde olduğu için, böylece, bu aksaklıkları gideririz diye düşünüyorum.

Bizim bütün amacımız, bu aksaklıkların, bu eksikliklerin giderilerek, yasanın, gerçekten, dünyada diğer ülkelerdeki yasalarla eşdeğerde olmasıdır. Bu yasa, yarın başka dillere çevrilip, o ülkelere gönderilecek ve bu yasa o ülkelerde çok ciddî tetkikten geçecek. Yine, az önce konuşmamda belirttiğim gibi, kurulacak olan akreditasyon üst kurulu ve sistemi, uluslararası veya Avrupa Birliğinin denetiminde olacak. Ancak, karşılıklı güven sağlandığı zaman ve kendi içinde problem çıkmadığı zaman, bir karşılıklı tanınabilirlik anlaşması imzalayabiliriz. Onun dışında, bu karşılıklı tanınma anlaşmasını imzalama şansımız olmaz ve boş yere zaman harcamış oluruz bu Yüce Mecliste. Boş yere, Türk sanayicisi, Türk hizmet sektörü vakit kaybetmiş olur. Boş yere, dışarıya, başka akreditasyon kuruluşlarına para vermiş oluruz ve geldiğimiz bu noktadan döner, dolaşır doğrusunu yapmak zorunda kalırız. Onun için, gelin, şimdiden pürüz bırakmayalım, doğrusunu yapalım. Artık, bu doğrular tek dünyada, bu kalıplar tek. Bununla ilgili bütün kuruluşlarımızın da burada gönlünü alarak, herhangi bir pürüz çıkarmadan bu yasayı çıkaralım diye düşünüyorum.

Verdiğimiz önergeye de destek vereceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 123 sıra sayılı kanun teklifinin 5 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Turhan Güven Ramazan Gül

İçel Isparta

Mehmet Dönen Musa Konyar

Hatay Ağrı

Hacı Filiz

Kırıkkale

b) Türk Standartları Enstitüsünden üç temsilci; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumundan iki temsilci; Yüksek Öğretim Kurumu, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Rekabet Kurumu, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezinden birer temsilci.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluğumuz yok, takdire bırakıyoruz efendim.

Zaten, TÜBİTAK içerisinde Ulusal Metroloji Enstitüsünün temsili mümkündür, dolayısıyla, bir kurumun altı olan bir kurumun temsili söz konusu değil; ama, TÜBİTAK aracılığıyla temsil edilmesinin mümkün olduğu kanaatini taşıyorum; ayrıca, müzakerelerde bu görüş belirtilmişti.

BAŞKAN – Hükümet?..

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN –Önerge sahibi söz istiyor mu?..

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu bugüne kadar bu görevi yürütmüştür. Önemi nedeniyle temsilci sayısının ikiye çıkarılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, kabul edilen maddenin (b) bendinde "Yüksek Öğretim Kurumu" olarak zikredilmiş; ancak, teklifin orijinalinde "Yükseköğretim Kurulu"dur. Ayrıca "Yükseköğretim"in de birleşik yazılması ve bunun düzeltilmesi gerekiyor.

Ayrıca (c) bendinde "en fazla üyeye sahip"le başlayan cümlede "ilk altı sanayi odaları ve en fazla üyeye sahip ilk iki ticaret odaları ile sanayi ve ticaret odaları" deniliyor; asıl adı "ticaret ve sanayi odaları" olduğu için bu şekilde düzeltilmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, onu müteakip eden cümlede "Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği" deniliyor; aslında, "Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği" olarak düzeltilmesi gerekiyor.

Yine "Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu" yerine "Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu" olarak düzeltilmesini öneriyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müzakeresi tamamlanan...

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Görüşmekte olduğumuz 5 inci maddenin oylanması sırasında karar yetersayısının aranması istenmiştir. Oylamada karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle ve Komisyon Başkanımızın, esasen, mevzuatta yer alan ifadelere uygun olan düzeltmelerinin de dikkate alınarak, ifadelerin bu şekilde düzeltilerek kabulünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Bu sebeple, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.05

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Biraz evvel, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 5 inci maddesinin oylanması sırasında, karar yetersayısı bulunamaması sebebiyle birleşime ara vermiştik.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.—Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli ile Hayati Korkmaz’ın, Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (2/91) (S. Sayısı :123) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağız.

5 inci maddeyi kabul edenler lütfen işaret etsinler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, bir daha sayalım, lütfen; yeni gelen arkadaşlar oldu.

BAŞKAN – İki kâtibimizin saydığı oylar ortada efendim.

Peki, bir 10 dakika daha ara vereceğim efendim; mühim olan, bir şey üretmek.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Elektronik cihazla yapalım efendim.

BAŞKAN – Hay hay, bir dahaki oylamayı elektronik cihazla yaparız efendim.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.10

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.20

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

5 inci maddenin daha önce yaptığımız iki oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.—Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli ile Hayati Korkmaz’ın, Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (2/91) (S. Sayısı :123) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısının tespitinde sıkıntı çekilmesi sebebiyle, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – 5 dakika verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Geçen defa 5 dakika süre verdim "3 dakika verin" dediniz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Yeterli olmuyor efendim.

BAŞKAN – Peki, 5 dakika süre vereceğim.

Cihaza giremeyenler, lütfen yardım istesinler. Pusulayla oyunu kullanacaklar, sürenin tamamlanmasından önce pusulalarını Başkanlık Divanına lütfen ulaştırsınlar.

Vekâleten oy kullanacak bakanlarımız varsa, lütfen, onlar da oylarını usulüne göre kullansınlar.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; görüşmekte olduğumuz 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Genel Kurulun toplantı usul ve esasları

MADDE 6. — Genel kurul toplantıları, üyeler arasından seçilecek bir başkan ve iki üyeden meydana gelen Başkanlık Divanı tarafından yönetilir. Yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri Başkanlık Divanına seçilemez.

Genel Kurul, her yıl Mayıs ayı içinde olağan olarak toplanır. Olağan toplantı çağrısı Yönetim Kurulunca yapılır. Genel Kurulun toplantı tarihi, yeri ve gündemi ile gerekli çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci toplantı yer ve zamanı toplantıdan en az onbeş gün önce taahhütlü mektup gönderilmek suretiyle duyurulur.

Genel Kurul; Yönetim veya Denetim Kurulunun kararı veya Genel Kurul üyelerinin üçte birinin isteği üzerine aynı yöntemle olağanüstü toplantıya çağırılır.

Genel Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantı, katılan üyelerle yapılır. Kararlar, toplantıda hazır bulunan üyelerin ekseriyeti ile alınır.

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde gruplar adına ilk konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'in.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 123 sıra sayılı Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesi hakkında konuşmak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1997 yılında Türk Standartları Enstitüsü ile TÜBİTAK arasında, yetki uyuşmazlığı açısından dava konusu edilen bir konu vardı. Türk Standartları Enstitüsü, kendi yetki alanlarında bulunduğu ve bu yetkiyi kullandıkları iddiasıyla Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun kurduğu kalibrasyon servisini iptal ettirmek için açmış olduğu Danıştaydaki davayı kaybetmiş ve Danıştay, TÜBİTAK'ın kalibrasyon hizmetine devam etmesine karar vermişti.

Bu karardan sonra, bu kurumlar arasındaki uyuşmazlıklar, elbette, Türkiye'de denetim, gözetim, laboratuvar hizmeti veren, standardizasyon hizmeti veren kurumların akredite edilmesini sağlayacak bir üst kurumun olmayışından ortaya çıkmış bir uyuşmazlıktı. Bu ihtiyaca binaen, Türkiye Akreditasyon Konseyinin kurulması gündeme gelmişti.

Hal böyle iken, Avrupa Birliğine uyum ve Avrupa Birliği yasaları ile mevzuatlarına Türk yasalarının mevzuatlarının uydurulması hususunda ve bu alanda yapılacak çalışmalarla ilgili ekonomik, politik ve hukukî düzenlemelerin, Türkiye-Avrupa Birliği politik ve hukukî düzenlemelerine yakınlaştırma çalışmalarının bir uzantısı olarak, Sayın Başbakanın sekizinci ayda yayımlamış olduğu genelgenin içinde de Türkiye Akreditasyon Kurumunun kurulmasıyla ilgili bir ibare vardı ve bu yılın sonunda yapılacak Helsinki zirvesinde Türkiye'nin müzakerelerde güçlü bir pozisyona geçmesine yönelik olarak da, 6 Mart 1995 tarihinde imzalanan 1/95 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortak Konsey Kararının 8 ve 11 inci maddelerinde, Avrupa Birliği standardizasyon test ve belgelendirme konusundaki mevzuatlarının beş yıl içinde Türk mevzuatlarına dahil edilmesi yönünde bir çalışmanın uzantısı olarak, şu anda, önümüze gelmiş 123 sıra sayılı Türk Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin, bugün, Meclisten geçirilmesi ve bu Akreditasyon Kurumunun, gerçekten, Türkiye'de bir boşluğu doldurması adına sevindirici olduğunu burada zikrederken; yalnız, bunun, bugüne kadar diğer alanlarda da standardizasyona gidilmesi ve bu ihtiyacın hangi alanda doğması ve hangi zorlamalar adı altında veya hangi ihtiyaca binaen çıkarılması da önemlidir.

Türk ürünlerinin testle belgelendirilmesine yönelik ve uluslararası standartlara uygunluğunun belgelendirilmesi ve mal ve hizmetlerin uluslararası piyasalarda kabul görmesine yönelik böyle bir çalışma, gerçekten de, böyle bir boşluğu; yani, Türk Akreditasyon Kurumunun, Konseyinin kurulmasını zarurî kılmıştır.

Yasa teklifinin 6 ncı maddesinde, genel kurulun toplantı usul ve esasları düzenlenmektedir. Mezkûr maddede, Dernekler Yasasında, Kooperatifler Yasasında, Türk Ticaret Yasasında da olduğu gibi, onlara paralel olarak, genel kurulun toplanma esas ve usulleri düzenlenmiştir.

Buradaki maddelerde fazla eleştirilecek bir konu yoktur; yalnız, maddenin ikinci fıkrasında, genel kurulun mayıs ayı içinde olağan olarak toplanması ve mayıs ayına inhisar ettirilmesinin, muhasebe sistemleri açısından, biraz uygun olmadığı görüşündeyiz. İktisadî olsun, olmasın, bütün kurum ve kuruluşların, Vergi Usul Kanununa göre tutmuş oldukları muhasebe kayıt ve belgeleri ve yıl sonunda çıkardıkları malî tablolarının ocak ayının 1'inden başlayıp aralık ayının 31 inci günü akşamına kadar olan dönem için düzenlenmiş olması ve bu dönemde yapılan hesapların, gelir ve giderlerin ve bilançoların, takip eden yılda yapılacak kongrede yönetim kurulunun ibraı ve takip eden yıl için yapılacak tahminî bütçenin de o döneme münhasır olarak yönetim kuruluna verilecek yetkiye binaen kesinleştirilmesine ilişkin olarak, mayıs ayının kesin gündem olarak veya "mayıs ayında genel kurul yapılır" denilmesini, teknik açıdan biraz mahzurlu olarak görüyorum. Zira, burada, aralık ayının sonunda oluşacak malî tabloların, gelir ve gider hesaplarının, bilançonun ve takip eden yıla ait bütçenin onaylanması, kabul edilmesi ve takip eden ayın 1'inden itibaren yürürlüğe girmesi, yönetim kurulunun da bütçe yasasıyla veya kabul edilmiş bütçeyle bağlı kalarak harcamalar yapması hesabıyla, bu maddenin ikinci fıkrasının, mayıs ayı değil de ocak ayı veya şubat ayı veya en azından Ticaret Yasasında olduğu gibi, "haziran ayı sonuna kadar" şeklinde bir ibareyle yazılmasının daha uygun olacağı düşüncesindeyiz.

Burada, diğer maddelerle ilgili olarak da, zaten, yönetim kurulunun ağırlıklı olarak kamu kurumlarından oluşması, (a) fıkrasında belirlenen bakanlıkların verdiği üyelerden, (b) ve (c) fıkralarında belirlenen kamu meslek kuruluşlarından veya kamu kurumlarından alınması, bu kurumun yönetim kurulunun da kamu ağırlıklı olduğunu göstermektedir.

Bu teklifin, her şeye rağmen, Türkiye'de bir ihtiyaç olarak ortaya çıkması, Türk mal ve hizmetlerinin dünya piyasalarında kabul görmesine yönelik standardizasyonlarla ilgili kurumları akredite etmesi noktasında faydalı olduğu inancındayız. Zira, bugün, mal ve hizmet üreten kurumlarımızın, yurt dışındaki birtakım akreditasyon kurumlarından, standart kurumlarından büyük paralar harcayarak, gözetim, denetim ve laboratuvar hizmetleri aldığı göz önünde tutulursa, gerçekten, Türkiye'de oluşacak böyle bir üst kurumun, bir kurumlar enflasyonuna sebebiyet vermeden, amacına uygun çalışması uygun olacaktır ve bu kanaatteyiz.

Burada, elbette ki, diğer alanlarda, ekonomik alanda, ticarî alanda, teknolojik alanda yapılmış uluslararası düzeydeki standartlara uyum çalışmalarının yanı sıra, diğer, kültürel, ekonomik, hukukî ve demokratik alanlarda da uluslararası kabul görmüş standartları, ülkemizin kalkındırılması ve geliştirilmesi, bu tip kurumlara paralel olarak, bu kurumların yapmış olduğu işlev ve görevlerin uluslararası düzeyde kabul görmesini daha da sağlayacak ve kurumlarımızın, belki de diğer alanlarda, Batı standartlarına veya insanlığın yakaladığı temel değerlere uygun olmayan hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları alanında düzenlemelere paralel olarak yapılmayışı, bu kurumların da -ne kadar çalışırsa çalışsın- uluslararası düzeyde yapmış olduğu standardizasyon faaliyetleri ve onaylarının kabul görmeyeceği endişesini taşıyorum ve buna paralel olarak da, ülkemizin, sosyal, ekonomik, hukukî, demokrasi, insan hakları alanlarında da insanlığın yakaladığı, gerçekten kabul görmüş standartlara ulaştırılması temennisiyle, bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 6 ncı maddesi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce de belirttim, bizim amacımız bu yasanın Meclisten çıkmasını engellemek değil...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Aynen öyle...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Aynen öyle değil. "Aynen öyle" diyorsunuz; ama, aynen öyle değil. Bir dinleyin; burada, neyin mücadelesini verdiğimizi öğrenirsiniz. Ülkeye nasıl boşa vakit harcattığınızı bir öğrenin, dinleyin, ondan sonra söyleyin.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir üst kurul kuruyoruz. Bu üst kurul, belirli kuruluşları yetkilendirecek; yetkilendireceği bu kurumların dünyadan izlenebilir olması şartı var; bundan vazgeçtik, bu maddeler böyle geçti; bu, bir eksiklik.

Bu üst kurulun görevlendireceği, yetkilendireceği, akredite edeceği laboratuvarlar, atölyeler, üç yıl süreyle Avrupa Birliğinden gelecek bir komisyon tarafından denetlenecek. Bu denetlenme sonucunda, bizim kurduğumuz üst kurulun akredite ettiği kuruluşların verdiği belgelerin geçerli olup olmadığı, karşılıklı tanınma anlaşmasıyla sağlanacak. Yani, biz, burada ne çıkarırsak çıkaralım; eğer, bizim çıkardığımız yasa, dünya standartlarına uygun değilse, o standartları kapsamıyorsa, zaten, bunun hiçbir anlamı yok. Şimdi, bu yasanın, bir yıl geçici süresi var, üç yıl da izlenme süresi var; toplam dört yıl. Şimdi, kimin, dört yıl bu ülkeye zaman kaybettirme hakkı var?! Bu hakkı kim kendinde görüyor?! Bakın, biz, diğer yasa çalışmalarında da söyledik; birçok yasayı, bir yıl önce çıkarıyoruz, bir yıl sonra tekrar geliyoruz, olmadı diyoruz, bir daha düzeltiyoruz. İşte diyorum ki, enine boyuna, burada tartışarak, yalnız Mecliste değil, bütün kurumlarımız arasında konsensüs sağlayarak bu yasayı çıkaralım. Biz, aslında, benim Sanayi Bakanı olduğum dönemde de bu yasa üzerinde çalıştık, konsensüsü sağlamak üzere çalıştık.

Bu ülkede, iki kurum, bu yasanın çıkmaması için mücadele verdi. TSE verdi, biz yaparız dedi. TSE, UME ile mahkemelik oldu; az önce arkadaşımız anlattı. Büyük sıkıntılar yaşandı; ama, sonuçta, böyle bir üst kurulun kurulması gerekliliği ortaya çıktı. Şimdi, bu ortaya çıktıktan sonra, bu iki kurumumuzun da içinde bulunduğu -hem TSE'nin hem TÜBİTAK'ın hem de diğer kurumların içinde bulunduğu- önce Başbakanlık, sonra Dış Ticaret Müsteşarlığı nezaretinde bir çalışma yapıldı. Bütün kurumlar yaptı bunu. Yani, ticaret odaları bunun içinde var, bilim adamları bunun içinde var, Avrupa akreditasyon sisteminde uzman olan insanlar bunun içinde var. Ortaya bir yasa teklifi çıktı. Bunu da, iki DSP'li arkadaşımız aldı getirdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıdı. Çok güzel, teşekkür de ediyoruz; gerçekten, konsensüsle çıkmış bir yasa teklifi bu.

Şimdi, komisyonlara geliyoruz... Şimdi, bu işin esas garip tarafı, bundan önceki, yani, 20 nci Dönemdeki Meclis komisyonlardan da aynen geçmiş. Yani, o, Türkiye'de sağlanan konsensüs, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da algılanmış ve konsensüs onaylanmış; ama, erken seçim olduğu için yasa kadük olmuş. Seçimden sonra, tekrar, yasa gündemimize geliyor. Biz istiyoruz ki, bu yasa çıkıyor, buna emek sarf ediyoruz, zaman sarf ediyoruz, bunu, gelin, kurumlar arasında çekişme yaratan değil... Bakın, UME dediğiniz kurum, dünyada akreditasyon kurumlarının yönetiminde görev alıyor. Yarın, siz, bu yasayı çıkarıp tanınma istediğiniz zaman, UME'nin size muhalefeti olacak. UME'nin muhalefeti, sizin orada tanınmanızı ya üç beş sene geciktirecek veya hiç tanınmamanızı sağlayacak. Yani, burada, az önce verdiğimiz önergeyle onların da girmesini sağlasak, ne olur sizce? Yani, ne çıkar bundan? Kurumların arasındaki bu sıkıntıyı gidersek, kimin, ne zararı olur? Ben anlamıyorum ki bunu. Yani, bu, benim kendi şahsî çıkarım değil, siyasî partimin çıkarı değil, benim ülkemin çıkarı var; benim ülkem burada zaman kaybetmesin. Bakın, deprem yaşıyoruz; yani, yaşadığımız depremde yurt dışından gelen, özellikle, GATT dışından, Avrupa Birliği dışından gelen kalitesiz malların etkisi yok mu; elbette ki var. İşte, bunu da önleyecek bu üst kurulu, bu yasa çalışmasıyla kurulacak üst kurulu, eğer kimse tanımıyorsa, dünya tanımıyorsa, dünyaya tanınır halde bu yasayı çıkaramıyorsanız, onların verdiği belgelerin hepsi, hiçbir anlama gelmeyen belgeler olarak bir kenarda durur. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu izah etmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki, yasanın, Türkiye'de sağlanan bir konsensüs sonucunda... Yani, Türkiye'de, şimdi, düşünün, ticaret odası, sanayi odası, diğer hizmet sektörleri, bunlar onaylamış bunu; bize ne oluyor?.. Biz, neden bunu daha faklı hale getiriyoruz?.. Bundan faydalanacak kurumlar, bunun faydasını görecek kurumlar, gerçekten, gelmiş, Türkiye'nin dengesine göre çok ciddî bir çalışma yapmışlardır; çünkü, 1992'den beri onlarca toplantı yapıldı, onlarca çalışma yapıldı bunun üzerinde. Bu, bir günün, iki günün, üç günün çalışması değil ki. Peki, bunu, komisyonda, alelacele bir saatlik bir çalışma sonucunda bu hale getirmenin anlamı ne; ben, bir türlü anlayamıyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Siz yedi senedir getiremediniz...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Biz, yedi senedir, bu yasanın, konsensüsle, burada... Türkiye'deki kurumlar arasındaki sıkıntıyı biz biliyorduk, görüyorduk. Ben, bakan olduğum sürece, bir taraftan o kurum geliyordu bize, bir taraftan diğer kurum geliyordu... İşte mahkemelik oldu bunlar. Biz, bunların bir konsensüsünü, balansını sağlayalım, Türkiye'de hiçbir kurum bunun dışında kalmasın ve bu, dünyada tanınır bir kurum olma özelliğini kazansın istedik. Kendi içerisinde çekişen, kendi kurumlarıyla çekişen ülke olur mu?! Bu teklife, biz bunu yansıttık. İşte, ben de diyorum ki burada, anlatmak istediğim bu; bunları da giderecek, bu teklifi gerçekten olumlu bir hale getirecek... Ama, arkadaşlar diyor ki, tamam, biz de size katılıyoruz; ama, bu bir koalisyon dengesi... Ya, bu işte koalisyon dengesi olur mu?! Bu, ülkenin dengesi. Türkiye'de, sanayicisi, ticaretle uğraşanı, turizmcisi, hepsi bunun üzerinde hemfikir, biz, burada, hâlâ bunun üzerinde uzlaşmaya çalışıyoruz... Böyle bir şey olur mu?! Böyle bir anlayış olur mu?! Bu, olsa olsa, teokratik sistemlerde olur; "ben, doğrusunu biliyorum; halk, bilmez" anlayışı çerçevesinde olur. Mademki demokratik bir sistemdeyiz, biz, katılımcılığı sağlamak zorundayız. Buna katılarak bu yasayı yapan insanlara saygı duymak zorundayız. Bizim, bütün çalışmamız bu, bütün çabamız bu; bu yasa gerçekten çıktıktan sonra, dünyada tanınır bir akreditasyon sisteminin Türkiye'de oluşması. Bunun sıkıntısını biz çekiyoruz, çekmeye devam ediyoruz. Onun için de, bizim isteğimiz, bu yasanın ciddî bir konsensüsle çıkması ve gerçekten, Türk sanayiinin, Türk hizmet sektörünün ve Türk turizminin bütün sektörlerinin hizmetinde olması gerekliliğine inanıyoruz. Çok önemli bir boşluk, bu yasanın muhakkak çıkması gerekir; ama, bu yasanın da, çıktığı zaman, dünya normlarına uygun olarak çıkması gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Önerge yoktur.

6 ncı maddeyi...

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Bir önceki maddede karar yetersayısı vardı Sayın Başkan...

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Hayır!.. Olur mu öyle?!

BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama yapacağız efendim. Karar yetersayısını arayacağım. 3 dakika süre vereceğim.

EDİP ÖZGENÇ (İçel) – Madalya verecekler!

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sana madalya verecekler! Altında imzanız var... Niye inkâr ediyorsunuz?! Konuşuyorsunuz, laf atıyorsunuz oradan!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Tamam, tamam...

MEHMET DÖNEN (Hatay) – İmzası var! Ben, imzalarına sahip çıkıyorum, adamlar oradan laf atıyor; ona üzülüyorum.

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşmayalım.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Ama, niye laf atıyor oradan!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddenin oylamasını elektronik cihazla yapacağız. Karar yetersayısını arayacağım. Süre 3 dakikadır.

Cihaza giremeyenler, lütfen, sürenin bitiminden önce oy pusulalarını Başkanlık Divanına ulaştırsınlar. Sayın Bakanlar, vekâleten kullanacakları oyları, usulüne göre, aynı süre içerisinde kullansınlar.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve görüşmekte olduğumuz 6 ncı madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğümüzün 54 üncü maddesine göre, çalışma süremizin kalan kısmı, yeni bir maddeyi görüşmeye imkân vermemektedir. Bu sebeple, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek ve 21 Ekim 1999 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Kapanma saati : 18.54

 

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, deprem zararlarının azaltılması araştırma merkezinin faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın yazılı cevabı (7/469)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aracılığınızla Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’e tevcihini dilerim. (İçtüzük, Mad. 96 ve dev.)

Ahmet İyimaya

Amasya

1. Bir deprem ülkesi olmamıza ve tarihi tecrübemize rağmen Japonya’da olduğu gibi sonuçları önleyici bir kurumlaşmayı neden gerçekleştiremedik?

2. Muhtemel depremlerin acı sonuçlarını önlemek için, bütün şehirlerimizdeki binaların depreme dayanıklılık bakımından tek tek laboratuvar tahlili ve gerekirse iskân ruhsatlarının iptali cihetine gidilecek midir?

3. Malzemeden çalarak insanların toplu katliamını hazırlayan inşaatçıların cezaî sorumluluklarını suçun karakteri ile bağdaşacak şekilde yeniden ele alacak bir yasa tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edecek misiniz?

4. Denetim görevini yerine getirmeyen, göz yuman, çürük inşaatlara ruhsat veren devlet memurları için luzumu muhakeme kararı verip, yargılanmalarını sağlayacak mısınız? Yine aynı şekilde inşaat malzemesinden (demirden, çimentodan) çalıp çırpan inşaat sorumluları için yürütme organı olarak bir tespit ve savcılığa ihbar süreçlerini işletecek misiniz?

5. Deprem yönetimindeki geleneksel yetersizliğimizi giderecek idarî yapılaşmayı gözden geçirecek misiniz? Bakanınızca “Cumhuriyet döneminin en büyük depremi” olarak nitelenen mevcut tabiî afet karşısında, Cumurbaşkanımızla temasa geçerek, Anayasanın 119 uncu maddesine göre “Olağanüstü hal” ilan edecek misiniz?

6. Yüzyılın tasarrufu TÜPRAŞ yangınında ağır bir ihmal mevcut mudur?Nedenler, önlemler, zarar ve ikâme konularında gerçek durum nedir?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 18.10.1999

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.09.0.APK.0.22.00.00.17/891

Konu :Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :a) TBMM Genel Sekreterliğinin 26.8.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/469-1623/4228 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünün 31.8.1999 gün ve B.02.KKG. 0.10/106-61-2/4198 sayılı yazısı.

İlgi (a) yazı gereğince, ilgi (b) yazı ilişiğinde alınan Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, ülkemizin Marmara Bölgesinde yaşanan deprem felaketiyle ilgili olarak Sayın Başbakanımıza yönelttiği, Sayın Başbakanımızın da Bakanlığımızca cevaplandırılmasını tensip ettikleri TBMM 7/469 esas sayılı Yazılı Soru Önergesi incelenmiş olup, bu husustaki cevaplarımız ile “Deprem Zararlarının Azaltılması Araştırma Merkezi”nin faaliyetlerine ilişkin tanıtım broşürü ekte sunulmaktadır.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın TBMM 7/469 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. Bir deprem ülkesi olmamıza ve tarihî tecrübemize rağmen Japonya’da olduğu gibi sonuçları önleyici bir kurumlaşmayı neden gerçekleştirmedik?

Cevap 1. 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde meydana gelen ve büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olan depremin, halen yürürlükten kaldırılmış bulunan ve yenisi 1.1.1998 tarihinde yürürlüğe giren “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” esaslarına uyularak yapılmış binalarda önemli bir sorun yaratmadığı ve olayın hafif hasarlarla atlatıldığı görülmüştür.

Ancak, uygulamadaki denetimin ve inşaat alanlarının seçimindeki sorumluluğun ne denli önem taşıdığı, bu depremle yeniden ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, söz konusu yasa ve yönetmeliklerin sorumluluk bilinciyle daha etkin boyutlarda kullanımını sağlayabilmek ve halen yürütülmekte olan deprem zararlarının en aza indirilmesini amaçlayan ulusal ve uluslararası projeleri geliştirerek elde edilen birikim ve deneyimleri uygulamaya aktarmak için çalışmalar özenle sürdürülmektedir.

Diğer taraftan Japonya’da olduğu söylenilen kurumlaşmalar depremin sonuçlarını ortadan kaldırmamış ve Kobe depreminde 6000 dolayında insan hayatını kaybetmiştir. Kaldı ki deprem zararlarının en aza indirilmesi konusunda Japonya’da yapılmakta olan çalışmaların büyük bir bölümü, ülkemiz koşulları doğrultusunda Türk-Japon projesi olarak ülkemizde yürütülmekte olup, bu amaçla kurulan “Deprem Zararlarının Azaltılması Araştırma Merkezi”nin çalışmaları ile işleyişini gösteren broşür ekte sunulmuştur.

Ayrıca, ülkemiz deprem konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olup, nitekim; Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki Yönetmelikte gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

Son deprem felaketi sonrasında görülmüştür ki, bu Yönetmelik Esaslarına uygun olarak projelendirilen ve bu esaslarda yaptırılan yapılarda ağır ve yıkılan (küçük çaptaki münferit bazı inşaatların haricinde) ağır hasar ve yıkılan bina gözlenmemiştir.

Hasar tespitleri sonucunda, kamu binalarında da (küçük çaptaki münferit bazı binaların haricinde) ağır hasar ve yıkılan bina gözlenmemiştir.

Depremden sonra bölgede yapılan incelemeler esnasında izlenen hasar tespitleri ise;

— Yeterli zemin etüdü yapılmadan imar planlaması ve bina yapılmasından oluşan hatalar,

—Projelendirmeden kaynaklanan hatalar,

—İmalat ve işçilik hataları,

—Şartname esasları ve uygun standartta kullanılmayan malzeme hataları,

olarak gözlenmiştir.

Bu durum ise; başka yerel yönetimlerdeki kadroların yetersizliği, müteahhitlik hizmetlerine ilişkin (özellikle, yap-sat ve kat karşılığı şeklindeki müteahhitlik faaliyetleri kooperatifler vb.) ciddi yasal düzenlemelerin bulunmaması, ilgili Bakanlık ve diğer kamu kuruluşlarının teknik personel dahil diğer araç-gereç ve laboratuvar vb. gereksinimlerinin istenen ölçüde karşılanamaması, 3194 sayılı İmar Yasası ve Yönetmeliklerindeki yetersizlikten kaynaklanmıştır.

Soru 2. Muhtemel depremlerin acı sonuçlarını önlemek için, bütün şehirlerimizdeki binaların depreme dayanıklılık bakımından tek tek laboratuvar tahlili ve gerekirse iskân ruhsatlarının iptali cihetine gidilecek midir?

Cevap 2. Bilindiği gibi, deprem felaketine maruz kalan illerimizde Bakanlığımızın teknik ekiplerince ön hasar tespit çalışmalarını müteakip, kesin hasarların tespitine geçilmiş olup, sonuçlandırılmak üzeredir.

Yapılan bu çalışmalar, büyük bir özveri ve mevcut bütün imkânlar kullanılarak neticelendirilmiştir.

Bakanlığımızca, halen kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler konusunda yoğun bir şekilde çalışmalar sürdürülmektedir.

Bütün illerimizdeki inşaatların depreme dayanıklılığı konusunda, takdir edileceği üzere, kısa vadede inceleme yapılmasına imkân olmadığından bu çalışmaların sonuçlandırılması zamana bağlı bulunmaktadır.

Özel inşaatlar için bu binaların malikleri tarafından dava açılması gerekmekte olup, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca da gerekli soruşturmanın başlatıldığı bilinmektedir.

Soru 3. Malzemeden çalarak insanların toplu katliamını hazırlayan inşaatçıların cezaî sorumluluklarını suçun karakteri ile bağdaşacak şekilde yeniden ele alacak bir yasa tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edecek misiniz?

Soru 4. Denetim görevini yerine getirmeyen, göz yuman, çürük inşaatlara ruhsat veren devlet memurları için luzumu muhakeme kararı verip, yargılanmalarını sağlayacak mısınız? Yine aynı şekilde inşaat malzemesinden (demirden, çimentodan) çalıp çırpan inşaat sorumluları için yürütme organı olarak bir tespit ve savcılığa ihbar süreçlerini işletecek misiniz?

Cevap 3-4. Bu konuda, Bakanlığımızca hazırlanan (Yüksek Fen Kurulu Başkanlığı) Yapı Denetimi ve Sorumluluk Yasa Tasarısı hazırlanarak en kısa sürede TBMM Başkanlığına sunularak konuya çözüm getirileceği düşünülmektedir.

Kamu inşaatlarında oluşan hasar sebebiyle, bu inşaatları yapan müteahhitler hakkında yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulması hususunda ilgili Valiliklere (Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü) 27.8.1999 tarih ve 3075 sayılı yazımızla gerekli talimat verilmiştir.

Bunun yanısıra;

Depremden zarar görerek yıkılan veya hasar gören binalarla ilgili olarak enkaz kaldırılması nedeniyle delillerin kaybolmasına meydan verilmeden olay yerinde bir an önce delillerin toplanması, içerisinde ölü veya yaralı bulunan binalara öncelik verilmesi, kusurlu görülenler hakkında derhal soruşturmaya başlanarak bu doğrultuda herhangi bir gecikme ve yakınmaya meydan verilmemesi bakımından ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına Adalet Bakanlığınca 27.8.1999 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.0.4.4.14.1999 sayılı yazı ile Genelge gönderilmiştir.

Deprem sebebiyle yıkılarak ölüm ve yaralanma olaylarının meydana geldiği binalarla ilgili olarak il ve ilçe Cumhuriyet Savcılıklarınca hazırlık soruşturmalarına başlanmış olup, soruşturmalar devam etmektedir.

Depreme maruz bölgelerdeki il ve ilçe Cumhuriyet Savcılıklarınca gerçekleştirilen hazırlık soruşturmaları istatistiki olarak şöyledir;

Eskişehir 2,

Kocaeli 382,

Gölcük 546,

Körfez 92,

Karamürsel 18,

Düzce 28,

Cumayeri 16,

Gölyaka 36,

Sakarya 440,

Hendek 20,

Akyazı 15,

Sapanca 3,

Geyve 6,

Karasu 8,

Kocaali 1,

İstanbul 1,

Yalova 163,

Alaplı 1,

Mudanya 2,

İznik 1,

Bursa 1,

TOPLAM 1 782 Adet

Yine kamu inşaatlarında müteahhit ve imalat hatasından kaynaklanan binalarda inşaatın yürütülmesinden sorumlu kontrol görevlileri hakkında da gerekli yasal işlemler yapılacaktır.

Özel inşaatlarla ilgili olarak açılan davalar veya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalarda, ilgili fennî mesul ve diğer (proje müellifleri) elemanlar hakkında da yasal işlem yapılması gerektiği düşünülmektedir.

Soru 5. Deprem yönetimindeki geleneksel yetersizliğimizi giderecek idarî yapılaşmayı gözden geçirecek misiniz? Bakanınızca “Cumhuriyet döneminin en büyük depremi” olarak nitelenen mevcut tabiî afet karşısında, Cumurbaşkanımızla temasa geçerek, Anayasanın 119 uncu maddesine göre “Olağanüstü hal” ilan edecek misiniz?

Cevap 5. Ülkemizde son dönemde meydana gelen depremden çıkarılması gereken ortak derslerin olduğu anlaşılmış, sivil inisiyatif, bilim adamları, uzman elemanlar ile yönetimin dayanışma içinde olması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Deprem tahribatının oluşturduğu hasar, depremin şiddetine, yapının deprem merkezi üssünden uzaklığına, yapının üzerinde yer aldığı zeminin niteliğine ve inşaat kalitesine bağlıdır.Ayrıca, her kademedeki meslek elemanları, fennî mesul ve müteahhitlerin yetkinlikleri, yerel yönetimlerdeki sorunlar ve denetim eksikliği diğer nedenler arasında sayılmaktadır.

Doğal afetler kapsamında sadece deprem değil sel, heyelan, çığ gibi diğer afetler de yer almaktadır. Dolayısıyla yerleşim alanlarının halihazır haritalarının hazırlanması bölge ve kent planlarının yapılması ve onaylanması, imar programlarının gerçekleştirilmesi, parselasyon ve tapu tescili, yapıların projeleri ve onaylanması, yapı ruhsatının verilmesi, inşaata başlanılması ve yapı kullanım izninin düzenlenmesi, kullanım aşamalarının afetlere dayanıklılık açısından yeniden incelenmesi, bu süreçlerde yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının yetkileri ile bunlar arasındaki eşgüdüme bağlı tüm faktörlerin yanısıra yetki ve sorumluluklarının da gözden geçirilerek sistemin kendi kendini denetleyecek bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

Bakanlığımızca yayınlanan 8.9.1999 tarih ve 10197 sayılı Genelge ile Sakarya, Kocaeli, Yalova, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir illerinde, imar planı, imar yönetmelikleri, “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” ve imar uygulamasıyla ilgili diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak alınmış ruhsatların geçerli olduğu, bu ruhsatlara göre yapılmakta olan inşaat faaliyetleri, (ilgili idarece tespit edilen ve inşaat yapımının tehlikeli olabileceğine karar verilen alanlardaki ruhsatlı inşaatlar hariç) yapım denetimlerinin yerine getirilmesi şartıyla devam edebileceği ilgili Valiliklere, Büyükşehir ve diğer Belediye Başkanlıklarına duyurulmuştur.

29.8.1999 tarih ve 23801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Doğal Afetlere Karşı Alınacak Önlemler ve Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlemeler Hakkında Yetki Kanunu”na göre çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnameler imar mevzuatını da kapsamaktadır.

Olası depremlerin acı sonuçlarını önlemek için tüm şehirlerimizdeki yeni yapılacak özel binaları da kapsayacak şekilde depreme dayanıklı yapı inşa etmek, bunun yanında; çağdaş norm ve standartlarında yapı üretmek, etkin ve verimli bir yapı denetimini sağlamak, yapı hasarları nedeniyle zarara uğrayan kişilerin haklarını korumak ve doğacak zararları tazmin etmek amacıyla, “Yapı Denetimi ve Sorumluluk Kanun Tasarısı” hazırlanarak, ilgili Bakanlıklardan son değerlendirmelerin gelmesi beklenmektedir.

Söz konusu kanun taslağı hakkında, ilgili kamu kurumu, meslek kuruluşu ve üniversitelerin görüş ve düşüncelerini almak ve bu hususta bir konsensus sağlamak üzere gerekli girişim ve çalışmalar başlatılmış olup, elde edilecek veriler çerçevesinde, son şekli verilmesi düşünülen Kanun Tasarısı, Bakanlar Kuruluna sevk edilecektir.

İçişleri Bakanlığınca, 4452 sayılı Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlemeler Hakkında Yetki Kanunu ve “Mahallî İdareler Reformu” çerçevesinde hazırlık çalışmaları sürdürülmekte olan tasarıda;

— Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapı yapanlara, bu inşaatların müteahhitlerine, fennî mesullerine, kontrol elemanlarına, proje müelliflerine, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıları denetleyip yıkmayan kamu görevlilerine çeşitli meslekî ve para cezalarının yanısıra paraya çevrilmeyen ve tecil edilemeyen hürriyeti bağlayıcı cezalar öngörülmektedir.

— İl özel idarelerine ve belediyelere afet hallerinde mülkî amirlere işbirliği yapmak suretiyle kurtarmak ve ilk yardım hizmetlerinde bulunmak, afete uğrayan diğer mahallî idarelere yardım amacıyla bütçelerine ödenek koymak, araç ve gereç temin etmek gibi görevler verilmektedir.

— Ayrıca mevzuatla il özel idaresi ve belediyelere verilen sosyal yardım görevleri çerçevesinde, depreme maruz kalan illerdeki depremzedeler için valilikler koordinesinde bütçenin hangi tertibinden harcama yapılabileceği hususunda çıkarılan 21.8.1999 tarihli ve 45772 sayılı Genelge söz konusu idarelere duyurulmak üzere 80 il valiliğine gönderilmiştir.

— Sivil savunma hizmetlerinde etkinlik sağlamak, afetlerde kurtarma faaliyetlerini daha üst seviyeye çıkarmak için; 7 ilde 110’ar personelden oluşan Sivil Savunma Birliklerinin kurulması amacıyla 55 inci hükümet döneminde hazırlanarak TBMM’ne sunulan “Sivil Müdafaa Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” TBMM’nin yasama dönemini tamamlaması nedeniyle kadük olmuştur.

Ancak, Marmara Bölgesinde meydana gelen depremin neden olduğu yıkımların boyutu dikkate alınarak, 57 nci hükümetin aldığı kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi çerçevesinde, 11 ilde (Adana, Afyon, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Sakarya, Samsun, Van) 120’şer personelden oluşan Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri kurulması, ayrıca illerin büyüklüğü göz önüne alınarak her ilde, 20, 30 veya 40 personelden oluşan İl Arama ve Kurtarma Ekiplerinin kurulmasına ve bunların ihtiyaç duyacağı araç-gereç ve malzemelerle donatılmasına imkân verecek şekilde “Sivil Müdafaa Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” tasarısı hazırlanmış olup, Bakanlar Kuruluna sunulma aşamasındadır.

Ayrıca, 14.2.1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanuna 23.9.1999 tarih ve 23825 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 576 sayılı KHK ile geçici 8 inci madde eklenmiştir. “Kocaeli, Bolu, Sakarya ve Yalova illerinde depremden zarar gören vatandaşların daimi iskânları sağlanıncaya kadar iaşe, giyinme, barınma, çadır ve benzeri gereksinimlerin karşılanmasını sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almak, yürürlükteki kanunlarla doğal afet ve olağanüstü hale ilişkin valilere verilen her türlü yetkiyi kullanmak ve Kriz Koordinasyon Kurulunca bu konularda alınacak kararları uygulamak üzere, iki yıl süreli İçişleri Bakanlığına bağlı Afet Bölge Koordinatörlüğü ve Afet Bölge Koordinatörlüğüne bağlı il koordinatörlükleri kurulmuştur. Afet Bölge Koordinatörlüğünün merkezi Kocaeli’dir.

Soru 6. Yüzyılın tasarrufu TÜPRAŞ yangınında ağır bir ihmal mevcut mudur?Nedenler, önlemler, zarar ve ikâme konularında gerçek durum nedir?

Cevap 6. Deprem nedeniyle, TÜPRAŞ’da meydana gelen Ham Petrol Plant-25 Ünitesinde, 4 adet nafta tankında, malzeme ve kimyasallar ambarında aynı anda çıkan yangınlarda herhangi bir ihmalin bulunmadığı, rafineride 3 ayrı yerde aynı anda çıkan yangınların nedenleri ise şöyle tahmin edilmektedir.

—Ham petrol Ünitesinde parçalanarak devrilen fırın bacasının mahsul hatlarından yayılan yanıcı gazlarla teması sonucu patlama ve alevlenme olması,

— Dolu nafta tanklarında meydana gelen çalkantı sonucunda naftanın, yüzer tavanların üzerine çıkarak buharlaşması ve sürtünme sonucu kıvılcımlardan alev alması,

— Malzeme ve kimyasal ambarında rafların devrilmesi ile akan kimyasalların muhtemelen bir elektrik kontağı nedeni ile tutuşması,

Toplam deprem hasarı+ % 15 hata payı ile 115 milyon ABD Dolarıdır. Yangının sebep olduğu kısım bu miktarın içinde olup, takriben %30 ila % 40 kadardır. Deprem ve yangın hasarları sigorta kapsamında olup, gerçek hasarların %95’i Güneş Sigorta A.Ş. tarafından % 5’i dahili fondan, yıllık üretim programına göre İzmit Rafinerisinin işleyemeyeceği 4.077 bin ton ham petrolün, 892 bin ton diğer rafinerilerde kapasite arttırılarak işleneceği için TÜPRAŞ’ın 1999 yılı şarj kaybı 3.185 bin ton olacağı ve üretim açığını da, gelen talepler doğrultusunda İzmir ve İzmit Rafinerilerinden yapılacat ithalat ile karşılanacağı yetkililerce ifade edilmektedir.

2.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, TRT’nin personel sayısı, gelir ve giderleri ile yabancı filmlere ödenen döviz miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın yazılı cevabı (7/524)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 3.9.1999

Zeki Ünal

Karaman

Sorularım şunlardır :

1. TRT’de son 10 yıldan beri yıllara göre çalışan personel sayısı nedir?

2. Bu zaman içinde, TRT Genel Müdürlüğünün toplam gelir ve giderleri ne olmuştur?

3. Yabancı film ve dizilere; son 5 yılda ödenen döviz miktarı nedir?

T. C.

Devlet Bakanlığı 18.10.1999

Sayı :B.02.0.006/01-1081

Konu :Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :7 Ekim 1999 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/524-1768/4711 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın tarafımdan cevaplandırılması tevcih edilen 7/524-1768/4711 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

1. TRT Kurumu Genel Müdürlüğünün son 10 yılda çalışan personel sayısı yıllara göre aşağıdaki gibidir.

Yılı Sayısı

1990 6401

1991 6396

1992 6359

1993 6325

1994 6255

1995 6279

1996 6051

1997 5857

1998 6442

2. TRT Kurumu Genel Müdürlüğünün son 10 yıllık gelir ve gider durumu aşağıdaki gibidir.

Yılı Toplam Gelir Toplam Gider

1990 634 830 779 307 520 821 667 522

1991 897 706 764 315 854 047 955 601

1992 1 315 748 843 728 1 331 734 913 750

1993 2 300 742 617 242 2 360 459 789 991

1994 4 986 577 131 957 4 934 393 613 440

1995 6 973 601 851 159 6 724 601 851 159

1996 13 099 764 767 673 11 899 764 767 673

1997 26 726 367 477 907 23 026 367 477 907

1998 63 117 742 923 683 48 117 742 923 683

3. TRTKurumu Genel Müdürlüğünün son beş yılda yabancı film ve diziler için ödenen döviz miktarı aşağıdaki gibidir.

Yılı Miktarı ABD$

1994 19 999 282

1995 10 172 508

1996 9 048 676

1997 5 770 080

1998 6 757 204

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.