DÖNEM : 21 CİLT : 10 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

52 nci Birleşim

16 . 8 . 1999 Pazartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse ve 52 arkadaşının, Kuzey Irak’ta yaşanan son gelişmeler ile uygulanan politikalar konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/5)

IV. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114)

V. —USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. — Görüşülen bir maddenin birden fazla fıkra ihtiva etmesi halinde, fıkraların ayrı ayrı açık oya sunulması istendiği takdirde, bu istemin yerine getirilmesinin zorunlu olup olmadığı hakkında

I . —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 10.00’da açılarak iki oturum yaptı.

Birinci Oturum

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 21 arkadaşının, Kırıkkale İlinin, uygulanan politikalar sonucu karşılaştığı sınaî, tarımsal ve ekonomik alanlardaki sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/62) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasında bulunan, İşsizlik Sigortası Kanunu Tasarısının (Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri ile İş Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun İki Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında KanunHükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Tasarısı) (1/495) (S. Sayısı : 114) görüşmelerine devam olunarak, 17 nci maddesine kadar kabul edildi; 17 nci maddeye bağlı geçici madde 81 üzerinde bir süre görüşüldü.

Maliye Bakanı Sümer Oral, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklama yaptı.

Murat Sökmenoğlu Başkanvekili

Mehmet Ay Şadan Şimşek Gaziantep Edirne Kâtip Üye Kâtip Üye

İkinci Oturum

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1 inci sırasında bulunan, İşsizlik Sigortası Kanunu Tasarısının (Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri ile İş Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun İki Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı) (1/495) (S. Sayısı : 114) görüşmelerine devam olunarak, 24 üncü maddesi tasarı metninden çıkarıldı, diğer maddeleri buna göre teselsül ettirildi ve 25 inci maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 16 Ağustos 1999 Pazartesi günü saat 10.00’da toplanmak üzere, grupların mutabakatıyla birleşime 18.32’de son verildi.

Ali Ilıksoy Başkanvekili

Mehmet Ay Şadan Şimşek Gaziantep Edirne Kâtip Üye Kâtip Üye

No. : 56

II. — GELEN KÂĞITLAR

16 . 8 . 1999 PAZARTESİ

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgül’ün, yerel basının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/156) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

2. — Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek’in, çiftçilerinZiraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/157) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. —Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, kemik iliği bankası kurulmasına ve yurtdışında test edilen kanlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/444) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

2. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Kahta Kommagene ve Tut Kültür ve Sanat Festivaline ilişkinKültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/445) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

3. — Afyon Milletvekili İsmet Attila’nın, Afyon Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden Rize’ye gönderilen dozerlere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/446) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

4. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın, Muğla İline bağlı bazı ilçelerin yol ve kanalizasyon projeleri için ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/447) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

5. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın, Muğla İline bağlı bazı köylerin yol ve içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/448) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

6. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, sekiz yıllık kesintisiz eğitime katkı için toplanan paraya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/449) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

7. — Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Devlet Memurları Sınavına katılanlardan alınan harca ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/450) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

8. — Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Exımbank’ın turizm sektörüne vereceği kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/451) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

Genel Görüşme Önergesi

1. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse ve 52 arkadaşının, Kuzey Irak’ta yaşanan son gelişmeler ile uygulanan politikalar konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/5) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.8.1999)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 10.00

16 Ağustos 1999 Pazartesi

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum :

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse ve 52 arkadaşının, Kuzey Irak’ta yaşanan son gelişmeler ile uygulanan politikalar konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/5)

13.08.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kuzey Irak'ta son yıllarda meydana gelen gelişmeler, ülkemizin millî bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Bu gelişmeler, ileride telafisi mümkün olmayan sorunlar yumağına dönüşmeden, millî birlik ve bütünlük içerisinde, uyguladığımız politikaları da yeniden değerlendirerek, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereği, öncelikle görüşülmek üzere bir genel görüşme açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1. İsmail Köse (Erzurum)

2. Ömer İzgi (Konya)

3. Mehmet Şandır (Hatay)

4. Nidai Seven (Ağrı)

5. Ahmet Çakar (İstanbul)

6. Sedat Çevik (Ankara)

7. Nesrin Ünal (Antalya)

8. Ali Özdemir (Gaziantep)

9. Hüseyin Arabacı (Bilecik)

10. Vahit Kayırıcı (Çorum)

11. Mehmet Arslan (Ankara)

12. Mustafa Yaman (Giresun)

13. Lütfi Ceylan (Tokat)

14. Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep)

15. Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri)

16. Hasari Güler (Adıyaman)

17. Kadir Görmez (Kütahya)

18. Ahmet Erol Ersoy (Yozgat)

19. Ayhan Çevik (Van)

20. Ali Keskin (Denizli)

21. Orhan Şen (Bursa)

22. Cumali Durmuş (Kocaeli)

23. Mustafa Enöz (Manisa)

24. Basri Coşkun (Malatya)

25. Ali Gebeş (Konya)

26. Mehmet Gül (İstanbul)

27. Adnan Fatin Özdemir (Adana)

28. Mehmet Kaya (Kahramanmaraş)

29. Ahmet Aydın (Samsun)

30. Bekir Ongun (Aydın)

31. Aydın Gökmen (Balıkesir)

32. Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)

33. Ali Halaman (Adana)

34. Hasan Çalış (Karaman)

35. Bedri Yaşar (Gümüşhane)

36. Faruk Bal (Konya)

37. Bozkurt Yaşar Öztürk (İstanbul)

38. Osman Müderrisoğlu (Antalya)

39. Şaban Kardeş (Bayburt)

40. Edip Özbaş (Kahramanmaraş)

41. Cezmi Polat (Erzurum)

42. Vedat Çınaroğlu (Samsun)

43. Mustafa Sait Gönen (Konya)

44. İsmail Hakkı Cerrahoğlu (Zonguldak)

45. Reşat Doğru (Tokat)

46. Salih Erbeyin (Denizli)

47. Seydi Karakuş (Kütahya)

48. Süleyman Servet Sazak (Eskişehir)

49. Nail Çelebi (Trabzon)

50. Mükerrem Levent (Niğde)

51. Armağan Yılmaz (Uşak)

52. Cemal Enginyurt (Ordu)

53. Metin Ergun (Muğla)

Gerekçe :

Türkiye'nin Irak politikasını; Irak'ın birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması teşkil etmektedir. Bu kapsamda, öteden beri, birtakım çevrelerin örtülü veya açıktan gündeme getirmeye çalıştıkları, Kuzey Irak'ta bağımsız veya federe bir Kürt devletinin kurulmasının önlenmesi, politikamızın temelini oluşturmaktadır.

1991'den beri, yani Körfez Savaşından itibaren, Kuzey Irak, fiilen dengesiz bir bölge haline gelmiştir. Bu bölgede tam bir otorite boşluğu vardır. Kuzey Irak'ta son zamanlarda uygulanan politikalar ve Irak yönetiminin bölgeden çekilmesi sonucu meydana gelen otorite boşluğu, başta PKK olmak üzere, bazı terör grupları ve çevrelerce değerlendirilmiş ve sonuçta, bölgeye yerleşme ve Türkiye'ye karşı eylemlerde bulunma serbestisi sağlanmış, aynı zamanda bölgedeki yerel gruplar ve örgütler arasında bağımsız bir devlet kurma fikrini de bilerek güçlendirmiştir.

Bölgedeki olumsuzluklardan, Kürdistan Demokrat Partisi Lideri Mesut Barzani ile Kürdistan Yurtseverler Birliği Lideri Celal Talabani, Washington'da bir araya gelerek, 17 Eylül 1998 günü ABD Dışişleri Bakanının da katıldığı törende bir nihaî bildiri imzalamışlardır. Her ne kadar, bu bildiri, Irak'ın toprak bütünlüğünü vurgulamış ve PKK ile mücadele konusunda somut unsurlara yer vermiş ise de, geçici ortak bir hükümetin ve meclisin kurulması, bunu takiben seçimlere gidilerek Kuzey Irak'ta yerel meclisin toplanması ve Irak'ın geleceği için bir federasyon arzusunun dile getirilmesi, hem bölge hem de ülkemiz açısından endişe vericidir.

Ayrıca, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Elizabeth Jones, Kuzey Irak'ta 14-17 Ocak 1999 tarihinde, Barzani ve Talabani ile görüşmelerinde, ülkemizi yakından ilgilendiren bu konuda farklı bir strateji ortaya koymuş ve Kuzey Irak'ta seçimlere gidilmesini hedefleyen siyasî uzlaşma sürecini hızlandırmaya çalışmıştır.

Bu tür politikalar uygulanması halinde, Irak'ın bölünebileceği ve bunun Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına neden olabileceği ve Birleşmiş Milletler kararlarında da hedeflenen Irak'ın üniter yapısını bozarak, bölgede daha çok istikrarsızlığa neden olabileceği, yeni bir göç hareketi ile karşılaşabileceği ve bölgenin en köklü ve yerleşik halkı olan Türkmenlerin de istenmeyen bir imhaya maruz kalabileceği endişesi taşınmaktadır.

O bölgede, eğer, gerçekten, Irak'ın bütünlüğünün korunması isteniyorsa, Irak'ın bütünlüğü içinde bir çözüm aramanın Türkiye açısından da, hassas dengeler açısından da olumlu bir yaklaşım olacağı kanaati vardır. Bu otorite boşluğunu, PKK, giderek, daha da büyük ölçüde doldurma yolunda adımlar atabilir. Bu da bütün bölge için, bu arada, Irak halkı için ciddî sorunlar doğurur.

Bölgedeki stratejik ve hassas konumu nedeniyle, Türkiye'nin, bölgenin geleceğine yönelik alınacak kararlarda söz sahibi olması gereklidir.

Bu bakımdan, bir genel görüşme açılmasını, saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgelerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmesi, sırasında yapılacaktır.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. — Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S.Sayısı 114) (1) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Geçen birleşimde, tasarının 25 inci maddesi, 24 üncü madde olarak kabul edilmişti.

Şimdi, tasarının 26 ncı maddesini, 25 inci madde olarak okutuyorum :

MADDE 25. – 5434 sayılı Kanunun Geçici 139 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kullanılması resmi sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbi araç ve gereç bedellerinin % 10' u hak sahipleri tarafından ödenir. Ancak ödenecek miktar bu Kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz" (bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.)"

“Özel kanunları gereğince sağlık yardımından faydalananlar ile Sandıktan emekli, adi malûllük veya vazife malûllüğü aylığı alanların diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi görevlerde çalışan veya bu kuruluşlardan aylık alan eşleri ve Sandıktan dul aylığı alanlardan diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi görevde çalışan veya bu kuruluşlardan yaşlılık veya malûllük aylığı alanlar bu madde hükmünden yararlanamazlar. İsteğe bağlı sağlık sigortasından yararlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz.

Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının, tasarıdaki 26 ncı maddesi üzerine, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bütün kesimlerin karşı çıktığı, tek tarafın, siyasî gücünü de kullanarak Genel Kurula kadar getirdiği bir dayatmayla karşı karşıyayız. Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısının ne şekilde çıkacağını, çalışanlarımız, merakla beklemektedirler. Günlerdir bu tasarı tartışılmaktadır. İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, ekonomik dengelerin bozulmasıyla yüzbinlerce insanın işinden olduğu, ücretlilerin mevcut maaşlarıyla aybaşını getiremediği bir ortamda, çalışanlara ağır şartlar getiren böyle bir yasa tasarısına karşı gelmek, sadece çalışanların değil hepimizin görevidir. Kaldı ki, bu kurumun dengelerini bozan çalışan kesim değildir, bilakis, siyasîlerdir. O halde, tekrar tekrar, bu kesimden feragat ve fedakârlık beklemek insafsızlıktır.

Bu tasarının hazırlanıp, ortaya çıkış biçimi de kafaları karıştırıyor. Önceki bakanlar zamanında, bu şekilde tanzim edilmiş bir tasarı yokken, alelacele ve ilgili tarafların görüşleri dikkate alınmadan ortaya konulan bu keyfî muameleyi anlamak mümkün değildir. Mesela, önceki bakanlar Sayın Nami Çağan ve Sayın Hakan Tartan dönemlerinde, bu şekilde bir tasarının olmadığını biliyoruz. Bu arada, IMF heyeti Türkiye'ye geldi, bu heyetle birlikte, Türkiye'ye, böyle bir tasarı gelmiş oldu. Hükümet, bunu bir emir telakki edip, mutlaka yasalaştırmak istiyor. Dikkat ederseniz, sık sık "bundan dönüş yok, yaşta taviz yok" diyen hükümet, her hareketiyle kitleleri tahrik ediyor, âdeta, onlara meydan okuyor.

Evet, ülkemizde, yıllardır SSK'nın kaynaklarını siyasî amaçlarına alet eden hükümetler, neticede kurumu çökerttiler. Sosyal güvenlik sisteminde dengelerin altüst olduğunu inkâr etmek veya görmezlikten gelmek, elbette gaflettir; çünkü, ortada bir vakıa vardır. Kayıtdışı olarak çalışan 4,5 milyon sigortasız işçi mevcuttur. Her üç kişiden biri, sosyal güvenlik şemsiyesi dışındadır. Devlet bütçesinden sosyal güvenlik için ayrılan pay, sadece yüzde 5'tir. Hükümet, sürekli, emeklilik yaşını, dünya ülkelerinin emeklilik yaşıyla mukayese etmektedir ve bu örneği, iyi bir propaganda aracı olarak kullandığını da herkes görüyor; ancak -şu gerçeği gözardı ediyor- yine, aynı ülkelerin, sosyal güvenlik kurumuna olan devlet katkısını görmezlikten gelmesine bir anlam veremiyoruz.

Yaklaşık 32 milyon insana sosyal sigorta hizmeti sunmakla görevli SSK'nın, sürekli açık verdiği malumdur; şu andaki açığı, 1 katrilyon 200 milyar liradır. Elbette, bunun ıslahı şarttır. Keza, hastanelerin durumu da ortadadır. Ayrıca, son yedi yıllık dönemde, SSK kapsamındaki nüfus yüzde 52 oranında artarken, hizmet vermedeki artış oranı ancak yüzde 4 olabilmiştir. SSK'lıya hizmet sunan SSK personeli ise yüzde 27 azalmıştır. Maalesef, SSK'nın durumu budur.

Bu çerçevede, elbette ki, bir sosyal güvenlik reformunun çıkarılmasının gerekliliğine inanıyoruz. Aslında, buna karşı çıkan da yoktur. Lakin, biz diyoruz ki, mademki dünya ölçüsünde emeklilik yaşını getirmeyi düşünüyorsunuz, o zaman, dünya ölçüsünde vergi oranını da, dünya ölçüsünde sigorta primini de, dünya ölçüsünde sosyal güvenlik standardını da getirin. Sigorta sisteminin amacı da, prim ödeme gün sayısı, çalışma yılı süresi ve yaş süresinin belli oranlarda, belli standartlarda belirlenerek, herkese uygulanması değil midir?

Bakınız, getirmiş olduğunuz tasarıda, prim ödeme gün sayısı 7000'dir. Komşumuz Yunanistan'da, prim ödeme gün sayısı 4 500'dür. Sürekli "dünyanın hiçbir ülkesinde, 38-43 yaşlarında emekli olunmaz; kaldı ki, bu yaşlarda emekli olanların oranı yüzde 5'tir" diyorsunuz; ama, Almanya hariç, dünyanın hiçbir ülkesinde, prim ödeme işgünü 8 300 değildir. İşte, asıl çelişki buradan ileri geliyor. Çarpıtarak anlatıyor, zihinleri bulandırıyorsunuz; birini söylüyorsunuz, diğerini söylemiyorsunuz; yani, tabiri caizse, işinize geleni dillendiriyorsunuz.

Tasarı, sadece mezarda emekliliği getirmekle iktifa etmemekte, işçinin tedavi masraflarını da ağırlaştıran hükümler içermektedir.

Tasarıda, emeklilikte kademeli geçişin de beraberinde pek çok haksızlığı içerdiği görülmektedir. Müktesep haklar hiç nazarı dikkate alınmamıştır.

Tasarının, bu haliyle geçmeyeceği inancındayız. Velev ki, geçse bile, şu hususların tasarıda belirtilmemesi, tasarının ne kadar mahzurlu olduğunu gösteriyor:

Tasarıda, emekliliğe hak kazanılması durumunda, ikramiye alınıp alınmayacağına dair bir belirti yoktur.

Prim gün sayısını dolduran, ancak, yaşı dolmadığı için ve bu sürede işten ayrılan ya da atılan SSK'lı, başta sağlık kurumu olmak üzere, birtakım hizmetlerden nasıl faydalanacaktır?

Sosyal hizmet zammı 4 milyon 690 bin Türk Lirası şeklinde belirtilmiş, enflasyon karşısında eriyecek olan bu rakamın sabit tutulması için, yine, bir açıklık getirilmemiştir.

Sistemin ileriki yıllarda açık vermesi durumunda, açığın nasıl karşılanacağı veya Hazinenin buna katkısı belirtilmemiştir.

Dünyanın birçok ülkesinde, devlet, sosyal güvenlik finansmanına değişik şekilde ve etkin olarak katılmaktadır. Ülkemizde ise, devlet, sosyal güvenliğe finansmanda bulunmadığı gibi, aynı zamanda, kurumun yükünü de ağırlaştırmıştır. Oysa, 4792 sayılı Yasada, devletin sosyal sigortalara yardımda bulunacağı ifade edilmiştir. Bazı ülkelerin sosyal güvenliğe katkılarını rakamlarla gözden geçirirken, Türkiye'nin bu ülkeler sıralamasında aldığı yeri öğrenince insan çok üzülüyor.

Değerli milletvekilleri, biz Mecliste, Genel Kurulda, işçilerimiz meydanda, bu yasa tasarısının geçmemesi için, yasa tasarısının, çalışanları ve onların ailelerini derinden etkilediğini, ha bire dile getiriyoruz; ancak, yazın bu sıcak günlerinde, hükümet, bir inada girerek "yaşta kesinlikle taviz yok" diyor.

Değerli milletvekilleri, dün, arabamın benzinini doldururken bir işçiyle konuştum; ifadesi aynen şu: "Ağabey, hiç merak etmeyin; altı ay sonra nasıl olsa bunlar gidecek, gelen değiştirir." Şimdi, mesele, gidip gitmemek meselesi değil; mesele, bu yasanın kalıcı olup olmadığı meselesidir.

Değerli milletvekilleri, bence, hükümet, bu yasa tasarısında yaş tahtaya bastı ve yaş iş yapıyor. 58-60, ülkemizin gerçeklerine hiç uygun değil. Mesele, aktif-pasif dengesini ayarlamaksa, dünya standartlarında beklenen aktif-pasif oranı 6 kişiye veya 7 kişiye 1 kişinin emekli olması; ancak, Türkiye'de görünen o ki; 1,8 çalışana 1 emekli düşüyor. Hakikaten, bu da aktuaryel dengeyi bozuyor; ancak, aktuaryel dengenin ayarlanması için sadece işçiye yüklenmek insafsızlık olur. Bir defa, SSK'nın kendi içinde yapısal bir reforma gitmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, SSK, ilaç satıyor, ilaç üretiyor, sağlık hizmeti veriyor, emeklilik hizmeti veriyor, sigorta hizmeti veriyor, emlakçilik yapıyor -gayrimenkulleri var- otel işletiyor; bunların hiçbirinde rantabl değil, hiçbirinde verimli değil; ama, sıkıştığı zaman, dengeler bozulduğu zaman vur abalıya.

BAŞKAN – Sayın Yanmaz, sürenizin bitimine 1 dakika var efendim; buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu kafayla bir yere gidemeyiz; çünkü, SSK'nın kurtuluşunu, sadece işçilerin priminde, işçilerin yaşında aramak yanlış bir tutum olur; bu inada gitmemek lazım.

Bakın, eğer, önümüzde bu kadar kriz varken, ülkede bu ekonomik kriz varken, sosyal dengeler bozulmuşken, toplumsal içbarışa ve huzura en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde insanları sokağa dökmek yanlış olur diye düşünüyoruz. Bunun bir örneği, 1990'lı yıllarda Maden-İş Sendikası ile hükümet arasında yaşandı. Zonguldak'tan kalkan işçiler, Ankara'ya kadar geldiler; kamuoyu, günlerce meşgul edildi; ama, nihayetinde, işçilerin istediği taviz verildi.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 57 nci Hükümetin hazırlayıp sunduğu Sosyal Güvenlik Reformu Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine bağlı, tasarıda 26 ncı iken bir maddenin çekilmesi nedeniyle 25 inci olan madde hakkında Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sizlere hayırlı günler diler, en derin saygılarımla selamlarım.

Bu arada, 24 üncü maddenin alınmasında emeği geçen tüm grup başkanvekillerine ve Sayın Bakanıma teşekkür ederim; çünkü, 24 üncü madde yetimleri ilgilendiren bir maddeydi. Toplumsal bir konuda böyle birliğe varılması dolayısıyla da tüm Meclise ve Hükümete teşekkürlerimi arz ederim.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümet, kurulduğundan bugüne kadar birtakım ekonomik ve sosyal mazeretlere dayanarak çok önemli konularda yeni düzenlemelere gitmekte; Anayasa değişiklikleri yapmakta; bu kadar önemli reform beklentilerini birkaç günde, bir gecede çıkarmaktadır. Hükümetten ve Meclisten beklenen, pek tabiîdir ki, ülke sorunlarının halledilmesi ve ivedi olarak halledilmesidir. Bu noktada itiraz etmek mümkün değildir; ancak, görünen odur ki, daldan dala atlayarak, hiçbir olumlu öneriler, önergeler dahi dikkate alınmayarak, virgül dahi değiştirilmeyerek, İçtüzük hükümlerinin muhalefete söz vermeme yönündeki tüm maddeleri çalıştırılarak bir hızla yol alınmaktadır. Binlerce yıllık devlet yönetme geleneği olan Türk Milleti de, bizleri ve yapılmak istenenleri hayretle izlemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden çok sayıda milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği üzere, kurumların sürekliliği ve kararlılığı esastır. Bu kararlılığın ve sürekliliğin yapıtaşı, toplum beklentisi ve kamu yararının ülke gerçekleriyle birleşmesidir. Unutulmamalıdır ki, birtakım kural ve kurumları tesis etmek kolay; ancak, bunlara süreklilik kazandırmak zordur. Bu yüzden, bütün devletler veya toplumlar bir tutarlılık çizgisi üzerinde hareket etme, kendi toplumlarının huzuru için kurumları dejenere etmeme, yazboz tahtasına çevirmeme mecburiyetleri vardır. Sosyal dejenerasyon, tedavisi çok zor bir hastalıktır. Eğer bu hastalık toplum yöneticileri tarafından yaratılmak istenirse, buna mazeret bulmak imkânsızdır.

Değerli arkadaşlarım, hükümetlerde istikrar özlediğimiz bir haslettir; sayısal çoğunlukla desteklenmesi de iyi bir fırsat. O halde, yapacağımız şey, bu noktada, çalışanlarla ilgili olarak sosyal güvenlik hizmetlerini, tutarlı bir işsizlik sigortasını, kıdem tazminatını, toplanan fonların nasıl değerlendirileceğini, kurum kimliklerinin ne olacağını; sağlık hizmetlerini, iş güvencesini, çalışma standartlarını, Sendikalar Yasasını, devlet denetimi gibi konuları bir arada konuşmak ve aralarında bir form birliği oluşturmaktır; ama, biliyoruz ki, uygulama odur ki, Anayasada yapılan değişiklikler gibi, Türkiye'nin sorunları, konuları içinde dahi birliktelik kurulmadan bu Mecliste görüşülmeye devam edilecektir.

Değerli milletvekilleri, sorunun faturasını çalışana çıkarmadan önce, neden sosyal güvenlik kurumlarının kimliklerini belirlemiyoruz? İnşaatçılık, emlakçilik, otelcilik yapan, sosyal tesis işleten, hastane işleten, sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti verdiğini zanneden, bu her şeyi yapıyor gibi gözüken; ama, hiçbir hizmet vermeyen, yüzüne gözüne bulaştıran bu kurumlara beklenen neşteri neden atmıyoruz?

Doğru Yol Partisi olarak, ikinci demokrasi programıyla, millete taahhüt ettiğimiz ve çağımıza yakışır her türlü reformun, düzenlemenin yanında olduğumuzu; vatandaşların her dönemde sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını giderecek biçimde hayatlarının devlet tarafından güvence altına alınması olarak tanımladığımız sosyal güvenlik için, ülkenin ekonomik şartlarını, iktisadî ve malî göstergelerini göz önüne alan, ekonomik büyümeyi engellemeyen; ancak, gelirin yoksullar lehine dağılımı ilkesine bağlı kalarak, sosyal hizmet ile sosyal yardımın belirleneceği bir sosyal güvenlik reformuna her zaman evet diyeceğimizi huzurlarınızda bir kere daha ifade ve taahhüt ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik tartışmalarında son yıllarda önplana çıkan en önemli bir konu da ücret ve verimlilik ilişkisidir. Bu nedenle, verimliliği artırmayı hedeflemeyen hiçbir düzenlemenin başarılı olması mümkün değildir. Bu durum dahi, görüşülmekte olan yasanın ne kadar yalın ve yetersiz olduğunu göstermektedir.

Ülkede halen yüzde 18'in altında sosyal güvencesi yoktur. Özel sandıklar, özel sigortacılık, sosyal güvenlik sistemi içinde değildir. Çağdaş 9 risk grubu çalışanlar için sistemde öngörülmemiştir. Devletin sisteme katkısı, düzenli ve beklenen düzeyde değildir. Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesislerinin yetersizliği için çalışma programları düzeni getirilmemiştir. Hele hele, Sosyal Sigortalar Kurumunun malî kaynaklarını artırıcı ve alacaklarının tahsili yönünde atılmış bir adım yoktur. O bakımdan, bu tasarının reform olarak nitelenmesi de mümkün değildir.

Görüşülen madde, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 139 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmekte olan bir fıkra eklemesidir. Kullanılması resmî sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'unun hak sahipleri tarafından ödenmesini içeren bir maddedir; "Ancak" diyerek başlayarak bir sürü "ancak"ı da beraberinde getirmektedir. Emekli Sandığı Kanununun çıktığı günden bugüne ücret ödemelerine ilişkin 500'e yakın kanun değişikliği yapıldığı anlaşılırsa, bu milletin, bu ancaklara daha ne kadar sabredeceğini ölçmek gerekir.

Emekli maaşlarının hayat standardının altında kaldığı günümüzde, sağlık hizmeti için getirilen külfet katkı payını kabul etmek ve madde metnine katılmamız mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, hayattan bir kesit vererek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bir duruşma sahnesi; hâkim, savcı, avukat hazır; tabiî ki, sanık da hazır. Savcı iddianamesini okuyor, avukat savunmasını yapıyor, hâkim kararını veriyor, sanık da kafasını bir o tarafa bir bu tarafa çevirerek olanları dinliyor ve dışarıya çıkıyor diyor ki avukatına, "ben şimdi ne oldum?" İşte, çalışanların bugünkü geldiği durum odur: Şimdi ben ne oldum?..

Hepinizi saygıyla selamlarım. (DYP, FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Esen.

Şahsı adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Sıtkı Turan...

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

SITKI TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, yeni düzenlemeyle 25 inci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bir bütün olarak ele almaya çalıştığımız sosyal güvenlik meselesinde, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunuyla, devlet memerlurının ve yakınlarının sosyal güvenlik meseleleri halledilmeye çalışılmaktadır. Daha önce de muhtelif vesilelerle ifade edildiği üzere, Anayasamızın 60, 61 ve 62 nci maddelerinde sosyal güvenlikten bahsedilmiş ve nihayet, 65 inci maddesinde "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer verilmiştir. Böylece, bir taraftan vatandaşı koruyup kollamaya çalışırken, bir taraftan da devletin kaynaklarının yeterliliğine dikkat çekildiğini görmekteyiz.

Görüşmeye çalıştığımız maddeyle, 5434 sayılı Kanunun Geçici 139 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere "Kullanılması resmî sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u hak sahipleri tarafından ödenir. Ancak ödenecek miktar bu Kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz." (bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3/11/1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz)" fıkrası eklenmekte. Çalışanlardan, emekli olanlardan bu araç gereç bedellerinin yüzde 10'unun alınacağı ifade edilirken, işin sevindirici tarafı, gaziler ile şehit dul ve yetimlerine bunun uygulanmayacak olması, onlardan bu payın alınmayacak olmasıdır. Gönül ister ki, şartlar müsait olsun, hiç kimseden alınmasın.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik kurumları, sürekli açık verir hale -gelmiş de diyemiyorum- getirilmiştir. Yanlış yönetimlerle, kendi yağıyla kavrulamaz hale gelen bu kurumlar, sürekli bütçeden yardım edilerek ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Son dört beş yılın verilerine bakıldığında görüyoruz ki, mesela 1998'de, bütçeden SSK'ya 451 milyar lira, Bağ-Kur'a 435 milyar lira, Emekli Sandığına 610 milyar lira verilerek, bu kurumlar ayakta tutulmuş.

BAŞKAN – Sayın Turan, sürenizin bitimine 1 dakika var efendim.

Buyurun.

SITKI TURAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görülüyor ki, Emekli Sandığı daha fazla açık vermiş, daha fazla desteğe ihtiyaç duymuş; ama, bu, Emekli Sandığının emekli aylığı ödediği -30 Haziran itibariyle- 1 200 000 kişiden farklı olarak, vatanî hizmet tertibinden ödenen aylıkların, İstiklal Madalyası alanlara ödenen aylıkların, muhtaç asker ailelerine yardımların ve 65 yaşın üzerindekilere ödenen aylıkların da Emekli Sandığından ödenmiş olmasından kaynaklanmakta ve Emekli Sandığının gerçek açığının, tahsil ettiği prim ve ödediği emekli aylığı arasındaki gerçek açığının bu olmadığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

SITKI TURAN (Devamla) – Ben teşekkür ederim. Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına, ikinci söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'te.

Sayın Bedük?..Yok.

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak?.. Yok.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Siirt Milletvekili Sayın Ahmet Nurettin Aydın?.. Yok.

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan?.. Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz?.. Burada

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Söz süreniz 5 dakikadır efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; beş günden beri müzakeresine devam ettiğimiz bu kanun tasarısının, daha ortalarına gelme imkânı bile olmadı; ama, inanıyorum ki, inşallah, önümüzdeki -bugün dahil olmak üzere- iki gün içerisinde bu kanun tasarısını tamamlayacağız.

Sosyal güvence, malum, Anayasanın 60 ıncı maddesinde hüküm altına alınmış ve devletin, vatandaşının ve milletinin sosyal güvencesini temin edeceği hakkında bir teminat vaat edilmiştir; ama, görüyoruz ki, bu teminatı vermekten, hatta mevcudu ve halihazır durumu muhafaza etmekten ziyade, daha geriye giden, daha geriye çekme gayretleri içerisindeyiz. Onun içindir ki, sendikalarımızla ve özellikle, emekçilerimiz ile hükümetimiz arasında, hâlâ bir uzlaşma, bir anlaşma mevcut olamamıştır, temin edilememiştir; bu, hazin bir tablodur ve bu, miletimizin yüreğini yakmaktadır.

Haftalardır yolları, meydanları dolduran işçilerimiz, emekçilerimiz, memurlarımız ve emek platformu, bütün gayretlerine rağmen bir netice elde edememişlerdir. Şu anda, tahmin ediyorum ki, emek platformu ve işçilerimizin temsilcileri Meclise gelecekler ve özellikle, Mecliste yeniden bir anlaşma ümidi içerisinde gayretlerini ortaya koyacaklar; ama, bundan da bir netice alınamayacağı şeklinde bir kanaatim var; çünkü, hükümet, bu işte ne pahasına olursa olsun geri adım atmamakta, uzlaşmamakta, direnmektedir. Bu, bütün bu işleri bilenleri ve bu konuda bilgisi olanları fevkalade rencide etmektedir. Hatta, Meclisimizde daha ağır kelimeler kullanılmakta, bu, işçimize, emeklimize, milletimize karşı bir zulüm olarak tavsif edilmektedir.

Eğer, bu, hakikaten bir zulümse -ki, yetkililer bunu böyle söylüyorlar ve içinden gelenler böyle süylüyorlar- zulüm ile kimse âbad olamaz, zulüm ile âbad olanın akıbeti berbat olur. Onun için, ne pahasına olursa olsun, bir uzlaşma zemini aranmasında zaruret vardır diyorum. Cenabı Hak, Kur'anı azimüşşanında "vessulhu hayır" buyuruyor "sulhda hayır vardır, sulh olunuz, sulh, hükümlerin efendisidir" buyuruluyor.

Efendim, bu, bize ağır gelir... Canım, babanın tarlasından vermiyorsun ki, evinizdeki hazineden de vermiyorsun, cebinden, cüzdanından da vermiyorsun. Gönül al yahu, çağır biraz konuş, ne olur, gönül al... Hayır, hiç kabul etmem, hiç konuşmam, hiç geri adım atmam; biz, zaten, Türk-İş'le anlaştık, başka biriyle de anlaşmaya veya görüşmeye lüzum görmüyorum... Hayır, yanlış. O derece yanlış ki, bakın, sizi, IMF'nin dümen suyunda gider olarak tarif ediyorlar. Efendim, işte, şu şu konularda biz bunları yaptık ya... Yeterli değil; çünkü, bunu, özellikle bir şeyler beklemek durumunda olanlar, fevkalade ıstırap içerisinde, yeterli görmüyorlar. Sizin yeterli olduğunu söylemeniz veya bir tek işkoluyla anlaşmış olduğunuzu ifade etmeniz hiçbir şey temin etmez ve nüllerde de bir rahatlık, bir ferahlık ortaya koymaz, beddua alırsınız. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste... Onun için, ben diyorum ki...

Efendim "babamın vasiyeti var" buyurmuşsunuz Sayın Bakan, babanızın vasiyetini yerine getirin; ama, hayırda getirin; onu gerçekleştirecek ve durumu hafifletecek, herkesi tatmin edecek bir konuda getirin, inatlaşmada getirmeyin; çağırın, hiç olmazsa, gönüllerini alın. Bir tebessüm de sadaka hükmündedir, ikram hükmündedir, ihsan hükmündedir; ama "ben hiçbir şey vermem, ne pahasına olursa olsun vermem" şeklindeki bir dayatmanın...

BAŞKAN – Sayın Oğuz, sürenizin bitmesine 1 dakika var efendim.

ALİ OĞUZ (Devamla) – ... bu memlekete de, size de, temsil ettiğiniz hükümete de bir fayda getireceğine inanmıyorum.

Kolay gelsin. Allah yardımcınız olsun. (FP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Amin.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 3 adet...

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Bakandan bir sorum var efendim.

BAŞKAN – Soru mu soracaksınız efendim?

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, yerinden soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin, şifrelerini yazıp, parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Soru ve cevapla ilgili 10 dakikalık süremiz vardır; sayın milletvekillerinin bilgilerine arz ediyorum.

Sayın Seven, buyurun .

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan şu soruların cevabını arz ediyorum:

Soru 1 : 5434 sayılı Kanun kapsamına giren ve buradan aylık alan dul- yetim, malulen dul yetim, vazife malulü du yetim, malulen emekli olan ve yaşlılık aylığı alan kaç kişi vardır?

Soru 2 : 1479 sayılı Kanuna göre, Bağ-Kur kapsamına giren nüfus ne kadardır ve aylık alan hak sahipleri mevcudu, bu oran içerisinde nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kocaoğlu; buyurun efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Bakana bir sorum var. Kamuoyunda, sosyal taraflarla uzlaşmadan bu noktaya gelindiğine dair bazı eleştiriler var. Oysa, işçi ve işveren sendikalarıyla, aylardır yapılan bazı görüşmeler ve tartışmalar vardı. Bu iki görüşün hangisi doğrudur; bir uzlaşma arayışı olmuş mudur, uzlaşmaya varılmış mıdır, yoksa, hükümet uzlaşma aramadan, uzlaşma sağlamadan mı bu noktaya gelmiştir? Bu sorumun cevaplandırılmasını rica ediyorum.

Teşekkür ederim efendim

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağolun Sayın Kocaoğlu.

Sayın Batuk; buyurun efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki sorumun, Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

İstanbul'da münteşir Star Gazetesinin dünkü nüshasında, Sayın Başbakanın özel beyanatı olarak "Emeklilik Yasa Tasarısının; kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş şeklinde çıkarılmaması durumunda, dış dünyaya karşı mahcup olacağımız ve cevap vermekte zorlanacağımız" ifadeleri yer almıştır.

Ben, bu ifadelerin tekzip edilebileceğini düşünerek, dün bu sorumu Sayın Bakana yöneltmedim. Aynı gazetenin bugünkü nüshasında da herhangi bir tekzip ifadesi görmemem üzerine, Sayın Bakanın daha önceki beyanlarında "bu tasarıyla herhangi bir dış bağlantının ve taahhütün kesinlikle söz konusu olmadığı" ifadesini de göz önünde bulundurarak, Sayın Bakandan, kendi ifadeleri mi, yoksa, Sayın Başbakanın, tekzip edilmemiş, dış dünyaya karşı taahhütlerimiz ve mahcubiyetimizin söz konusu olacağı yönündeki ifadelerini mi asıl kabul etmemiz gerektiğini sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Batuk.

Sayın Güler; buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Sormak istediğim soru, Sayın Kocaoğlu'nun sorusunun devamı şeklinde. Kamuoyunda, daha önce lanse edildi; sosyal taraflarla anlaşma sağlandığı, özellikle Türk-İş Başkanıyla, tasarının üzerinde yüzde 95'e kadar mutabakat sağlandığı şeklindeydi; ama, görülüyor ki, ortada ne Sayın Türk-İş Genel Başkanı var -kayıp, ortada yok- ne de emek platformunun diğer yetkilileri var. Gerçekten, kiminle anlaşma sağlandı? Eğer, anlaşma sağlandıysa Sayın Bakan veya Hükümetimiz, sadece Türk-İş Genel Başkanını nasıl muhatap aldı? Niçin Hak-İş'le görüşülmedi? Niçin diğer sosyal taraflarla görüşülmedi? Bu konunun gerçekten aydınlığa kavuşturulması gerektiğini inancındayım.

Saygılarımı sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın Arı; buyurun efendim.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakandan şu sorumun cevabını almak istiyorum: Sayın Bakan, sosyal güvenlik kurumlarında, yalnız emeklilik yaşını yükseltmekle, bu kurumların olumsuz durumlarını iyileştirebileceğinizi kabul ediyor musunuz? Yoksa, aynı kurumlarda, kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikalaşmanın önündeki engellerin aşılması, örgütlenme özgürlüğünün sağlanması, iş güvencesi, işsizlik sigortası, düzenli prim ödeme ve devlet katkısı gibi konularda, bu tasarıya paralel olarak, Bakanlığınızda bir hazırlık çalışması yapıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arı.

Soru sorma işlemi bitmiştir. Kalan 5 dakikalık süre içinde Sayın Bakan soruları cevaplandıracaklar.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bazı değerli arkadaşlarımızın sorularını cevaplandırmaya çalışayım. "Bu aylıklardan kaç kişi yararlanıyor" sorusu vardı; dul yetim 359 160; malul dul yetim 18 999 kişi -devam ediyor- ve toplam 1 107 822 dosya mevcut.

1998 yılında genel bütçeden Emekli Sandığına ödenen transfer tutarı 610 trilyon lira. Bunun 190 trilyon lirası sandığın açığı, 414 trilyon lirası ise sandık tarafından Hazine adına yapılan ödemelerdir. Zaten, bundan sonra huzurunuza getireceğimiz bir diğer yasa tasarısıyla, prime muhatap olan faaliyetleri, prime muhatap olmayan faaliyetlerden ayırıyoruz, ayrı ayrı örgütlemeyi getiriyoruz.

Şimdi, iki arkadaşımızın Türk-İş'le olan görüşme ve uzlaşma, diğer sendikalarla görüşülüp görüşülmediği noktasındaki sorularını cevaplandırmak istiyorum. Yaklaşık ikibuçuk aylık bir süre içerisinde sosyal tarafların hepsiyle görüşmelerimiz oldu. Hak-İş yöneticileriyle, DİSK yöneticileriyle, Türk-İş yöneticileriyle ve diğer sosyal taraflarla, yani İşveren Sendikaları Konfederasyonu yöneticileriyle de sürekli görüşmelerimiz oldu. O arkadaşlarımızın bize yaptıkları yazılı ve sözlü önerilerinin hepsini aldık, hepsi değerlendirmeye konuldu.

Esasen, Sayın Başbakanımızın başkanlığında, Başbakan Yardımcılarımız ve ilgili bakan arkadaşlarımızın da iştirak ettikleri Ekonomik ve Sosyal Konseyde de bu mesele müzakere edildi.

Hatta, yine, Muhterem Genel Kurulun bilgilendirilmesi bakımından arz etmek istiyorum. Biz, daha tasarıyı hazırlamadan, ham taslak iken, yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ham taslağı halinde iken, ben, muhalefetimizin sayın liderlerinden randevu rica ettim ve Sayın Recai Kutan ile Sayın Tansu Çiller Hanımefendi lütfettiler, bize zaman ayırdılar, yaklaşık 45 dakika süren, bilgi arz ettim, dokümanı verdim, ve kendilerinin bir önerileri olursa, o önerilerini bize iletirlerse bundan memnuniyet duyacağımızı ifade ettim. Tasarı değil; yine tekrar ediyorum, daha, Çalışma Bakanlığının ham taslağı elimizde iken...

Daha sonra, iş, tasarıya dönüşmeden önce de bu görüşmeleri yaptık. Neticede, Bakanlar Kurulunda müzakere ettik, tasarı halinde Meclise sevk ettik. Ondan sonra da uzlaşma arayışlarımız devam etti.

Yine, değerli konfederasyon yönetcileri arkadaşlarımızla, Hak-İş, DİSK, diğer, İşveren Sendikaları Konfederasyonunun Başkan ve yöneticileriyle, yine, taslak Meclise intikal ettikten sonra da görüşmelerimizi yaptık. En son, bahse konu olan çalışmayı Türk-İş Başkanı ve yöneticisi arkadaşlarımızla yaptık. O çalışmaların sonunda, Sayın Bayram Meral'in de kamuoyuna deklare ettiği beyan, "Bu tasarı, yüzde 95 oranında çalışanların lehine olacak hale getirilmiştir" sözü bana ait değil, Sayın Bayram Meral'e aittir. Ondan sonra ne oldu da -dün de ifade ettim- birdenbire yüzde 95 oranında çalışanların lehine gelmiş olan bu tasarı, tekrar çalışanların aleyhine bir tasarıya dönüştü; onu anlamakta hakikaten müşkülüm var.

Tekrar ediyorum, burada, her tarafla, sosyal tarafla, muhalefetle, diğer herkesle uzlaşma içerisinde...

BAŞKAN – Sayın Bakanım, 1 dakika süreniz var; lütfen, tamamlayın efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Biz, bu arayışların, her zaman, samimiyetle içinde olduk; ama, sosyal taraflarla yapacağımız görüşmelerde, bir toplu iş sözleşmesi görüşmesi gibi, madde madde bir şeyde anlaşmamız söz konusu olamaz. O zaman, ilgili sosyal taraflar kanunu hazırlarlar, metnini getirirler buraya, biz de burada tasdik ederiz. Bu şey, Parlamentonun iradesiyle de çelişen bir durumdur. Uzlaşma ayrı şeydir, anlaşma ayrı şeydir. Biz, uzlaşma için elimizden geleni yaptık ve yaptığımız uzlaşmanın sonucu olarak da, şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonundaki redaksiyondan sonra, huzurunuzda, görüşmeye hazır hale getirdik.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme koyacağım.

Önergeyi okutuyorun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 25 inci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Saffet Arıkan Bedük Sakarya İçel Ankara

Zeki Ertugay Sevgi Esen Yener Yıldırım Erzurum Kayseri Ordu

"Kullanılması resmî sağlık kurulu raporuyla gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 5'i hak sahiplerince ödenir. Ancak, ödenecek miktar bu kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz. (Bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3 11.1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.)"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, bu önerge yanlış oldu; bu, eski 26 ncı maddeyle ilgili

BAŞKAN – Efendim, şu anda 25 inci maddeyi görüşüyoruz.

Tabiî, eski 26 ncı madde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin birinci inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Yener Yıldırım Turhan Güven Sakarya Ordu İçel

Sevgi Esen Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Kayseri Ankara Erzurum

"Kullanılması resmî sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 6'sı hak sahiplerince ödenir. Ancak, ödenecek miktar ve bu Kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz. (Bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz)"

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, en son okutacağım önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge olması itibariyle, hem okutacağım hem de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesinin birinci inci fıkrasında yer alan "kullanılması resmî sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u hak sahiplerince ödenir" ibaresinin "kullanılması resmî sağlık kurulu raporu ile gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 8'i hak sahiplerince ödenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

Mahfuz Güler Musa Demirci Cevat Ayhan Bingöl Sıvas Sakarya

Aslan Polat Zeki Ünal M. Ergün Dağcıoğlu Erzurum Karaman Tokat

Fethullah Erbaş Mahmut Göksu Mehmet Özyol Van Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Suat Pamukçu Antalya Balıkesir Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Lütfi Doğan Mustafa Geçer Giresun Gümüşhane Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş Hatay Iğdır İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz İstanbul İstanbul İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal Albayrak Kayseri Kayseri Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin Arı Kocaeli Kocaeli Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Konya Konya Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar Canbay Konya Kütahya Malatya

Bülent Arınç Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Manisa Nevşehir Ordu

Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın Ahmet Demircan Rize Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Samsun Siirt Sıvas

Yahya Akman Zülfükar İzol Ahmet Karavar Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa

Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Şırnak Van Yozgat

Mehmet Çiçek Yozgat

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi, gerekçenizi mi okutayım, yoksa...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Ali Oğuz, gerekçesini izah edecekler.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ali Oğuz.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; bu verilen önergeler, geneli üzerinde grup adına konuşmalar ve şahsı adına konuşmalar, acaba, şu maddede işçi lehine, emekçi lehine, çalışanlar lehine bir iyileştirme olur mu gayreti içerisinde yapılıyor; ama, görüşmelerin, müzakerelerin başladığı tarihten şu ana kadar böyle bir hayrı, böyle bir anlayışı, böyle bir olgunluğu görmedik ve göreceğimizi de zannetmiyorum. Yani, Anadolu'nun bir güzel deyimi vardır: "Cami ne kadar büyük olursa olsun, imam bildiğini okur." Yaşar Bey de bildiğini okuyor, gruplar da bildiğini okuyor; okumanıza devam edin bakalım, ne kadar daha okuyacaksınız.

Bu inatlaşmanın, size de, memlekete de bir hayır getireceğini sanmıyorum; çünkü, bu dayatmalar, olsa olsa, sizi, yavaş yavaş, damla damla, yegân yegân azaltıyor, bitiyorsunuz; bir kum saati gibi, yukarıdan aşağıya akmaya devam ediyorsunuz. Geldiğiniz günden bu yana, üç ay içerisinde çok şey kaybettiniz ve zannetmiyorum ki -tatile gireceğiz bir müddet sonra- halkın içine çıkacak cesaretiniz kalmayacak, söyleyecek sözünüz de kalmayacak; çünkü, şu ana kadar yapmış olduğunuz bir şey yok. Efendim, çok şey yaptık, halkı memnun edecek, işçiyi memnun edecek çok hayırlı hizmetler getirdik... Arkadaşlarınızın birisi geçen gün diyor ki: "Yahu, bizden kanun istiyorlar, biz de boyuna kanun yapıyoruz. Yapalım, önlerine yığalım, bakalım, ne yapacaklar?" Sizden birisi diyor. Ne yapacaklar; hiçbir şey değişmeyecek; çünkü, kanunların en kötüsü, en hayırlı ve iyi insanlar arasında hayırlı ve güzel hizmetler vermeye nasip olur ve vesile olur; ama, kanunların en iyisi de, çok kötü tatbikatçıların elinde fevkalade zararlı, fevkalade kötü olur ve onu tatbik edenler münhezim olurlar, perişan olurlar, herkesin önüne çıkacak yüzleri kalmaz. Sizin de, yavaş yavaş, sonunuzu, geleceğinizi elinizle hazırladığınızı ifade ediyorum; çünkü, yaptığınız işte bir hayır yoktur, kimseyi memnun edecek kadar şefkatiniz, bir güler yüzünüz, bir yakınlaşmanız yoktur.

Bu vesileyle hepinizi hürmetle selamlıyorum efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 25 inci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve Arkadaşları

"Kullanılması resmî sağlık kurulu raporuyla gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 5'i hak sahiplerince ödenir. Ancak, ödenecek miktar bu Kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz. (Bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.)"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyonun katılmadığı önergenin gerekçesini mi okutalım Sayın Güven?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve Arkadaşları

"Kullanılması resmî sağlık kurulu raporuyla gerekli görülen protez, ortez ve tıbbî araç ve gereç bedellerinin yüzde 6'sı hak sahiplerince ödenir. Ancak, ödenecek miktar, bu Kanunun ek 19 uncu maddesindeki aylıklardan fazla olamaz." (Bu Kanunun 64 üncü maddesinin ve 3.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Güven, gerekçeyi mi okutalım efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe :

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. – 5434 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 205. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

Kadın iştirakçilerden 20, erkek iştirakçilerden 25 fiili hizmet yılını dolduranların istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır.

a) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 2 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşını,

b) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 3 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını,

c) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 4 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 43, erkek ise 46 yaşını,

d) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 5 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 45, erkek ise 48 yaşını,

e) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 6 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 47, erkek ise 50 yaşını,

f) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 7 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 48, erkek ise 51 yaşını,

g) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 8 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 49, erkek ise 52 yaşını,

h) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 9 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 50, erkek ise 53 yaşını,

i) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 10 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 51, erkek ise 54 yaşını,

j) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 10 yıldan fazla kalan iştirakçilerden kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını,

Doldurmaları ve kadın iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin 25 fiili hizmet süresini tamamlamaları halinde istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır.

32 nci madde gereğince fiili hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden; eklenilen bu sürenin üç yıldan çok olmamak üzere yarısı indirilir."

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı, geçici 205 inci madde üzerinde söz isteyenler?..

Fazilet Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının çerçeve 26 ncı maddesine ilave edilen geçici 205 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise ve ekranları başında bu yasa tasarısının kanunlaşmaması için adeta dua eden, emekçilere ve aziz vatandaşlarıma saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar olarak Meclis çalışmalarından dolayı pek fırsat vermiyorsunuz; fakat, fırsat buldukça, seçim bölgelerimizde esnaf, işçi, sanayici, köylü, işsiz ve sivil toplum örgütleriyle bir araya geliyor, onları ziyaret ediyoruz. Hükümetin icraatıyla ilgili olarak yoğun bir soru bombardımanına tutulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Halkın arasına girince, milletin gündeminin başka, iktidarın gündeminin çok başka olduğunu göreceksiniz.

Bakınız, bu yazın sıcağında iktidarın gündemini neler oluşturuyor: Çıkar amaçlı suç örgütleriyle ilgili kanunu çıkardınız, Kur'an kurslarıyla ilgili yasaklayıcı kanunu çıkardınız ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısını gündeme getirdiniz. Oysa ki, halkın gündemine baktığımız zaman, halk, geçim derdiyle, geçim sıkıntısıyla karşı karşıya, işsizlikle karşı karşıya; 20 milyonluk bir kitleyi ilgilendiren esnaf, siftahsız kepenk kapatıyor ve ciddî sorunlarla karşı karşıya. Çiftçi, köylü, üretici, orman köylüsünün birçok sorunları var, çözüm bekliyor; ama, iktidar, buna lakayt olarak duruyor. Ayrıca, 30 000 polis kardeşimizin askerlik sorununa çözüm bekleniyor, buna da el atılmıyor; on binlerce öğrenci af bekliyor, affın ne şekilde olacağı konusunda ciddî bir değerlendirme henüz ortada yok; ücretlerdeki dengesizlikle, kamuda çalışan emeklilerin ücretlerindeki dengesizlikle ilgili ciddî sıkıntılar var. Vatandaşların bu konuda talepleri, çözüm beklentileri ve çözüm önerileri var. En önemlisi, yerel yönetimler reformu ne oldu? Bir türlü gündeme gelmiyor, millet, vatandaş, yerinden çözüm bekliyor.

Hepinizin büroları tıka basa dolu. Her gün 50-60 vatandaşınızı bürolarınızda karşılıyorsunuz. Aslında, yerinden yönetim, yerel yönetim reformu yapılsa, bu sıkıntılardan da kurtulacağız. Vatandaşın bu konuda da beklentileri var; ama, ne yazık ki, hükümetin gündemi bunlar değil, milletin arzularının istikametinde değil; milletin hilafına, burada, icraatlarınıza devam ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, iktidar milletvekilleri olarak, yoğun ziyaretçi trafiğinden dolayı ve Meclis çalışmalarından dolayı vatandaşların arasına giremediniz. Bu dört aylık icraatınızla da, bundan sonra, çok kolay bir şekilde halkla bütünleşme imkânını bulacağınızı zannetmiyorum. Onun için, Meclis çalışıyor. Geçen yaz da Meclis çalıştı; ama, bu yaz, kalktınız, geçen yaz bozduklarınızı düzeltmeye çalışıyorsunuz; bu yaz çalışıyorsunuz!.. Ümit ederiz ki, gelecek yazı, bu yaz yaptığınız tahribatları düzeltmekle geçirmeyiz!

Bırakınız, Meclisi de, milletvekillerini de meşgul etmeyiniz... Bizleri meşgul etmeyiniz ki, seçmenlerimize gidelim; seçmenlerimizi, evinde, barkında, tarlasında, dükkânında ziyaret edelim.

Yasama ve denetim görevimizi yaparken, ben inanıyorum ki, köylü Ahmet efendi, köylü Mehmet ağa, iktidar mensuplarına "gittiğiniz yol doğru değildir, kendinize gelin" ikazında bulunacaktır. Bir an için, halka ve millete yüzünüzü dönmenizi bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı hazırlanırken, aslında, hükümetin önünde önemli bir fırsat vardı. Hiç kimse, 38 ve 43 yaşında emekliliği savunmuyordu. Hiçbir Allah'ın kulu yok ki, bu 38 ve 43 yaşındaki emekliliği savunsun; ama, bu düzenleme, ülke ve emek yararına çok daha sağlıklı bir şekilde yapılabilirdi; ama, hükümet ve Sayın Bakan, özellikle, ısrarla, 58 ve 60 yaş üzerinde inat ettiler ve direttiler.

Bakınız "çoğunluğum var" denilerek, 1992'de, o günün Başbakanı Sayın Demirel zamanında bir düzenlemeye gidildi ve emeklilik yaşı 40'lara çekildi. Ne oldu netice itibariyle? Sistem tahrip oldu. Bugün siz ne yapıyorsunuz? Bir başka aşırılıkta ısrar ediyorsunuz. Nedir bu aşırılık? Yani, 1992'de sistem tahrip edildi; şimdi de, siz, işçiyi, memuru, çiftçiyi, emekliyi, vatandaşı tahrip ediyorsunuz, vatandaşın hayalini, vatandaşın geleceğini yıkıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Türkiye gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı, bilimsel analizin ürünü değildir. Bu tasarı, kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır. Bu tasarı, sosyal kaygıları dikkate almamaktadır. Ayrıca, bu tasarı, Anayasanın, 2 nci, 5 inci ve 60 ıncı maddelerindeki sosyal devlet olma özelliğini ve sosyal güvenlik hakkını da dikkate almayan bir tasarıdır.

Bugünkü anlamda ilk sosyal güvenlik tasarısını, 1889 yılında, Prusya Kralı Bismarck hazırlamıştır; bu hazırlanan sosyal güvenlik tasarısında, vatandaşlara, yaşlandıklarında düzenli maaş alacakları ve sağlık hizmetlerinden bedava yararlanacakları vaat ediliyordu; ancak, sistemde küçük bir çarpıklık var; o da şu: Bismarck, 65 yaşında emeklilik vaat ederken, Prusya'da ortalama yaşam süresi 45 yıldı. İşte bu tasarı Batı'yı örnek alıyor; ama, 1889'lardaki Batı'yı mı yoksa 2000'li yılların çağdaş Batı dünyasını mı, sosyal güvenlik sistemini mi örnek alıyor?! Bunu dikkatlerinize arz ediyorum. Hiç şüphemiz yok ki, dünya ve Türkiye gerçeklerine kapalı bir şekilde, 1889 Avrupasını örnek almaktasınız.

Değerli milletvekilleri, şunu anlamakta güçlük çekiyoruz: Bakın, bu tasarı, muhataplarına bir fayda getirmiyor; muhatapları memnun değil bu tasarıdan. Kim bunlar? Çiftçi, memur, emekli... Hiçbir vatandaşımız memnun değil. Ayrıca, kurumlar açısından meseleye bakacak olursak, yalnız yaş yükseltmekle kurumların finansman sorunlarının çözülemeyeceğini, burada, çok değerli iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarımız ifade ettiler. "İş gününü 7 000' e yükseltmekle, burada, sistemi rahatlatmak mümkün değildir" ifadesini kullandılar. Bu tasarının, muhtaplarına faydası yok. Bu tasarının, kurumların finans sorununu çözemediğini ifade ediyoruz. Siyaseten bakacak olursak, bu tasarının, iktidar partilerine bir getirisi de yok. "Peki, bu inat neden?" diye sorduğumuz zaman, karşımızda, yine, bu kürsüden, çok değerli bir iktidar partisi milletvekili, burada "54 üncü hükümet, IMF'yi oyalayarak 50 ve 55 yaş üzerinde tasarı hazırladı; fakat, bunun mefhumu muhalifini alırsak, biz, IMF'yi filan oyalamıyoruz, IMF'nin dediğine ram olduk, IMF'ye teslim olduk" der mahiyette ifadede bulundular.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, lafta solcu Demokratik Sol Partiyi, tabanda, ciddî sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır. Oy alırken "emek, alınteri" dediniz; ama, oy aldıktan sonra, bu sıralarda, alınterinin ve emeğin belini kırdınız; bunu açıkça ifade etmek istiyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Yine, asıl bu tasarının şampiyonluğuna soyunan Anavatan Partisi, bu ısrarından vazgeçmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki, Anavatan Partisi, önümüzdeki dönem, Türk siyasî hayatına, Parlamento dışından katkıda bulunmaya devam edecektir; buna soyunmuş gibi görünüyor!

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Aynaya baktınız galiba, aynaya baktınız!..

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Aynaya bakın; kaç puan kaybettiniz?!.

FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kanaatime göre, önemli sorun, kurumların kalıcı bir sisteme oturtulamamasıdır.

BAŞKAN – Sayın Çelik, sürenizin bitmesine bir dakika var efendim.

Buyurun.

FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakınız, ciddî bir eğitim politikamız yok, sağlık politikamız yok; sosyal güvenlik politikamızın da nasıl hazırlandığını görüyorsunuz. Günübirlik, mevsimlik, seçimlik politikalarla, ülkeyi iflasın eşiğine getirdiniz.

Bakınız, birçok konu var; aktuaryel dengeden bahsediliyor. Aslında, SSK'nın çok büyük imkânları var, Emekli Sandığının çok büyük imkânları var. Bir örnek vermek istiyorum: Sosyal Sigortalar Kurumunun, seçim bölgem olan Bursa'nın en lüks yerinde, 16 dönüm arazisi, altı yıldır, içindeki binalarla çürümeye terk edilmiş, sahipsiz bir şekilde... Aynı şekilde, Emekli Sandığına bağlı Eskişehir santral garajı gibi, Bursa'da, yine, şehrin merkezinde, 15 dönümlük santral garaj her gün zarar yazıyor.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Ali Yavuz; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, 114 sıra sayılı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu yasa tasarısında soru sürelerini aşağı çektiniz; 10 dakikayla sınırladınız ve bu 10 dakika içerisinde anlaşmalı sorular sormaya başladınız. Bundan önceki maddede anlaşmalı soru geliyor. Aynı soruyu, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana sordum, dedim ki "kimlerle uzlaştınız? Komisyonda görüşmeler devam ederken, hangi kurumla uzlaştınız?" Sayın Bakan da "Türk-İş'le uzlaştık" dedi.

Değerli milletvekilleri, kimseyle uzlaşmadınız; ne Türk-İş'le uzlaştınız ne Kamu-Sen'le ne DİSK'le, ne Hak-İş'le; milletle uzlaşmadınız, çalışanla uzlaşmadınız; dayatmayla, bu kanun tasarısını getiriyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57 nci hükümetin hazırladığı sosyal güvenlik yasa tasarısı, ülkemiz çalışanlarını ezme, çalışanlara eziyet etme ve IMF isteklerinin çalışanlara dayatılma yasa tasarısıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında, hükümetin takındığı dayatmacı tavrın, emeği, işgücünü, toplumu küstürmenin, ortamı germenin sonuçlarının çok daha büyük olumsuzlukları beraberinde getireceği görülmektedir.

Vergi Yasasında, Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Yasasında olumsuzluklarınız ortadadır. Vergi Yasasından dönüş yaptınız, Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Kanunundan da döneceksiniz. Yedinci Beş Yıllık Plandaki yönlendirme... Yani, 5 inci sınıfı bitiren çocuğa istediği yere gidebilme hakkını vereceksiniz.

Görüşülmekte olan bu kanun tasarısı, inadınızla, dayatmanızla geçecek; ancak, toplumumuz çok huzursuz. Halka rağmen, halk yararına olmayan bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir.

Doğru Yol Partisi olarak, demokrasinin, halkın, halkın haklı demokratik direnişinin ve toplumsal uzlaşmanın yanındayız.

Bu tasarı reform tasarısı değildir. Reform niteliği taşıyabilmesi için, başta SSK olmak üzere, tüm sosyal güvenlik kuruluşlarının bir çatı altında toplanması ve özerk bir yapıya kavuşturulması gerekirdi. Ayrıca, işsizlik sigortasının yanında, iş güvencesi olması gerekirdi.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 27 nci maddeye eklenen geçici 205 inci maddede "Emekli Sandığına tabi iştirakçilerden kadın ise yirmi, erkek ise yirmibeş fiilî hizmet yılını dolduranların, istekleri üzerine, emekli aylığı bağlanır" deniliyor; (a) bendinde, "emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya iki yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşında emekli olur" deniliyor; "2 yıldan fazla süreleri kalanlar 2 katı; yani, dört yıl sonra emekli olur" deniliyor. (j) bendine kadar 2 katı şeklinde devam ediyor ve "emekliliğine on yıldan fazla süresi kalanlar, kadın ise 52, erkek ise 56 yaşında emekli olabilir" deniliyor.

Bu kanun tasarısı konuşulurken, iktidar sözcüleri çalışanların hakları korunuyor diyorlar. Nerede hak koruma; nerede Anayasa teminatı altında olan kişinin hak ve hürriyetleri? Burada hakkın gaspı vardır, müktesep hak kayboluyor. İsteyen hak sahibi iştirakçi, fiilî hizmet süresi olan yirmi ve yirmibeş yılını doldurunca emekli olabilmeliydi; ama, bu hak yok ediliyor; bu madde Anayasaya aykırıdır; Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal eder.

43 yaşında emekliliğini dolduran hak sahibi, kademeli olarak, 52-56 yaşına kadar emekli olamıyor. İşte, biz buna karşıyız. Doğru Yol Partisi olarak haksızlığa karşıyız. Müktesep hakkı olan memur, fiilî hizmet süresini doldurunca emekli olabilmeliydi. Ağır ve yorucu hizmetlerde çalışan memurumuz, polisimiz emekliliğine sekiz yıl kalsa, 2 katı, yani, onaltı yıl sonra emekli olabilecektir. Bu, hakkın gaspıdır; bu, polisimizi, memurumuzu, kadınımızı bastonla işe getirmedir.

Burada özellikle, memur ve sigortalı vatandaşlarıma sesleniyorum; sendikalara, memur sendikalarını sesleniyorum: İktidar yaptığınız, destek verdiğiniz partilere bakınız; size neler yapıyorlar, emeklilik hakkınızı gaspediyorlar; emeklilik yaşınız 58-60 oluyor. 7 000 prim ödeme günü getiriyorlar; 7 000 prim ödeme günü ondokuz yıl beş ayda doluyor. 18 yaşında işe başlayan bir sigortalı, 38 yaşında emekliliği hak ediyor; ama, emekli olamıyor; emekli maaşı almak için tam yirmiiki sene bekliyor; sağlık haklarından yararlanamıyor. İşte, bu hükümetin adaleti !

Ayrıca, kadın yirmi, erkek yirmibeş yılda emekli olma hakkı elinden alınıyor. Sadece göz boyamak için, emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya iki yıldan az kalanlara lütufta bulunuluyor.

Ancak, emekliliğine üç yıldan az kalanlar, kadın 41, erkek 45; emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya dört yıldan az kalan iştirakçilerden kadın 43, erkek 46 yaşını... Emeklilik hizmet süreleri bu şekilde devam ediyor; emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya on yıldan az kalan iştirakçilerden kadın 51, erkek 54 yaşını; emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya on yıldan fazla kalan iştirakçilerden kadın 52, erkek 56 yaşını doldurma şartı geliyor.

Özetlersem; 38 yaşında emekliliği hak eden kadın ondört yıl daha fazla çalışacak, 43 yaşında 25 fiilî hizmet süresini dolduran memur onüç yıl sonra emekli olabilecektir. İşte, hak sahibi çalışan memurlarımızın kayıpları!.. Bu, resmen, hak gaspıdır, memura çiledir, eziyettir.

Çalışan memurlara, memur sendikalarına sorunuz; bu tasarıyı kim kabul ediyor? Memur kabul etmiyor, sigortalı kabul etmiyor, Bağ-Kur'lu kabul etmiyor; memur sendikaları, işveren sendikaları kabul etmiyor; ancak, iktidar, dayatmayla, IMF dayatmasıyla, zorlamayla kabul ediyor.

Başta, Başbakan ve bakanlar, iktidar milletvekilleri; bu tasarıyı içinize sindirebiliyor musunuz? Ama, bu kanun tasarısını çıkarmak için de çabaya devam ediyorsunuz.

Hani, meydanlarda "işçinin, memurun hakkını koruyacağız" diyenler, oyunu alanlar, şimdi size ne oldu? Memurumuz, işçimiz, Bağ-Kur'lumuz size bu dayatmanın dersini verecektir.

"Uzlaştık" diyorsunuz; uzlaşılan belli değil; tüm sosyal kuruluşlar karşınızda ve teklifin çıkmasını istemiyor. Gelin, bu inattan vazgeçelim, 58-60 yaş ve 7 000 prim gününden vazgeçelim; 5 000 işgünü, 5 000 prim günü esasına dayanan emeklilik hakkı getirelim, kademeli emekli olma esasını kaldıralım, bu yasa tasarısından önce işe girenlerin hakkını koruyalım; fiilî hizmet süresini dolduranlar, istedikleri zaman emekli olabilsinler, süre şartı getirmeyelim. Memurumuz, işçimiz, Bağ-Kurlumuz bunu istiyor. Memura yapacağımız bir görev vardır; enflasyondan, ekonomik sıkıntılardan boğulmuş memurumuza, emeklimize, işçimize, maaşında iyileştirme; yani, zam yapalım, ilave ekonomik imkân sağlayalım.

57 nci hükümet yeni kuruldu, üç aydır işbaşında; önce, bütçe kanununu çıkarıyor. Ülkede yatırımlar durmuş, şantiyeler kapalı, işsizlik dizboyu, ekonomik sıkıntılar en üst boyutta. Esnaf kepenk kapatıyor, fabrikalar kapanıyor. Çiftçi sattığı buğdayın, arpanın parasını alamıyor. Çiftçi, sayenizde yürüyor, işçi yürüyor, memur yürüyor. Kızılay meydanından size haykırıyor "uzlaşalım" diyor "hakkımı gasp ettirmem" diyor. Duyan yok, kulak veren yok... Hükümetler hizmet için vardır.

BAŞKAN – Sayın Yavuz, 1 dakika süreniz var efendim.

MEHMET ALİ YAVUZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Hükümetler hizmet için, halkına hizmet için vardır; ama, sizde yeni yatırım yok, halka hizmet yok, memura ek zam yok; ülke sıkıntıda, siz de dayatmayla kanun çıkarma peşindesiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik sigortası, bu kanun tasarısının en önemli konusudur ve olumlu konusudur; ancak, işgüvencesiyle birlikte getirilmesi gerekirdi. Bu tasarıyla çalışma barışı bozuluyor, bütün kesimler ayakta, uzlaşma yok.

Ülkenin ekonomisi en kara günlerini yaşıyor; sanayi çökmüş, ihracat gerilemiş, enflasyon tırmanışa geçmiş. Benzine yedibuçuk ayda yüzde 106 zam yapmışsınız. Çiftçiye verilen taban fiyat düşük, peşin ödeme yok. Çiftçi isyanda, malını satacak tüccar bulamıyor. Ofis kuyruklarından bezip, malını ucuza, tüccara veriyor. Esnaf kepenk kapatıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ YAVUZ (Devamla) – Seçim bölgem Konya'da...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

MEHMET ALİ YAVUZ (Devamla) – Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yasanın bütünü gibi, bu madde de, işçilerin, emeklilerin ve Türk milletinin hayrına düzenlenmiş yararlı bir maddedir; yasa tasarısının bütünü bu mahiyettedir.

Türk işçilerinin, emeklilerinin ve Türk milletine hayrına böyle bir yasa tasarısını ve böyle bir maddeyi getiren Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisinden oluşan 57 nci hükümete ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza teşekkür ediyoruz.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kocaoğlu.

Şahsı adına ikinci söz, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş'ın.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Altan Karapaşaoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Başkan, yerime, Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; vaktiyle, bir bilge kişi "hayatın gerçek trajedisi, herkesin kendine göre bir nedeni olmasıdır" demiş; tabiî, politikacılar da buna dahil. Dolayısıyla, şu anda görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı üzerinde, 54 milyon insanın bir beklentisi olduğu için, bir tartışma konusu.

Tabiî, aslında, torunlarımızın geleceğine ipotek koydurtmamamız lazım. Aslında, tarafların, milleti bu istikamette uyarmaları lazım. Zira, toplumun ahlakı, çocuklarına nasıl bir dünya bıraktığıyla ölçülecek. Bunu niye söylüyorum?..

Değerli arkadaşlar, bakınız, IMF ile yapılan birtakım görüşmeler var, bu ayıp değil, yapılacaktır, her dönemde de yapılacaktır; çünkü, Türkiye, buna mecbur hale getirilmiştir, her iktidar da yapacaktır bunu; ama, bakın, burada yapılan görüşmeler sırasında dikkat çekici bir husus var "kamu harcamalarını düşürün, savunma harcamalarını düşürün" diyor. Bu ise, Türkiye'nin, bugün, savunma harcamalarından tasarruf yapması demek, Yunanistan'a karşı, İran'a karşı, güneyimizde olan komşularımıza karşı zayıf düşürülmesi anlamına gelir. Tam tersine, bugün, Silahlı Kuvvetlerimize ilave yatırımlar yapmamız gerekir ve hatta, bizim hayalimiz olan, yıllardır şu kürsülerden söylediğimiz, donanmamıza, Akdenizde dolaşacak bir uçak gemisi koymak gerekir.

İkinci enteresan husus "tarımsal destekleme fonlarınızı düşürün" diyor. Türkiye'de, zaten, bu kadar bozuk bir ekonomik durum varken, köylümüzün, çiftçimizin desteklenmemesi istikametinde talepte bulunuyor.

"Bütçeden belediyelere yapılan yardımları kısın, kesin" diyor. Belediyelerimiz, zaten borç içerisinde, bu ekonomik sıkıntılar, onları da vurmuş halde.

Bunun ardından da "belediyelere genel bütçeden ayrılan vergi paylarını düşürün, tasarrufu teşvik kesintilerini durdurun" diyor.

Değerli arkadaşlar, şunu dikkatinize sunuyorum: Neden, neden, neden, "Şu içborç faizlerini düşürün, bu gayretin içerisinde olun" demiyor? Demiyor; çünkü, IMF, gerçekten, dünyanın en büyük -lafı nasıl söyleyeceğim bilmiyorum, kimseye dokunmasın diye de çok özenle seçmek istiyorum- istismar kaynaklarından biridir. Niye? Çünkü, IMF, üzerine oturduğu çok büyük imkânları, en iyi faizlerle çalıştırmakla görevli bir kuruluştur; dolayısıyla, bu konulara hiç girmiyor, işlemiyor, bunları istemiyor.

Değerli arkadaşlar, biz bu konuda ipotek altına girdiğimiz müddetçe, taahhütlerde bulunduğumuz müddetçe, işte, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine ipotek koydurtmuş oluyoruz. Ben, bunları söylemek için buraya geldim.

İnsanın aklına çeşitli şeyler geliyor: Duyuyoruz ki, 3 milyar dolarlık bir yardım alınacak.

Değerli arkadaşlar, 54 milyon insanı ilgilendiren bir konuda, çalışan gruba "gelin buraya, ülkemizin sıkıntıları var, bu 3 milyar doları değil, 6 milyar doları, biz, sizden, belli bir periyot içerisinde istiyoruz ve adam başına 100 dolar verin" deseydik, herhalde, bu ülkenin ihtiyaçlarını gidermiş olurduk. Öyle zannediyorum ki, bütün insanlarımız da, buna, gönüllü bir şekilde katılırdı.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, 1 dakika süreniz kaldı.

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada tartışırken, bu tartışmanın boyutlarını, aslında, bu yasa çerçevesi içerisinde değil de, bu yasayı zorunlu kılan unsurlar üzerinde toplasaydık, öyle zannediyorum ki, birbirimize daha yararlı hale gelir, birbirimize daha iyi fırsatlar vermiş olurduk.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 5 önerge vardır; önce, geliş sırasına göre okutup, daha sonra, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi Geçici Madde 205'in (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"b) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 2 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 42, erkek ise 46 yaşını"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesinin Geçici 205 inci maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Musa Demirci Cevat Ayhan Bingöl Sıvas Sakarya

Aslan Polat Zeki Ünal M. Ergün Dağcıoğlu Erzurum Karaman Tokat

Fethullah Erbaş Mahmut Göksu Mehmet Özyol Van Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin Zeki Çelik Rıza Ulucak Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin Bayburt Bingöl Bolu

M. Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Bursa Bursa Çankırı

Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Çorum Diyarbakır Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Elazığ Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Lütfi Doğan Gaziantep Giresun Gümüşhane

Mustafa Geçer Metin Kalkan Ali Güner Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Konya Konya Konya

T.Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

"c) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 5 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 43, erkek ise 46 yaşını,"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 26 ncı maddesiyle 5434 sayılı Kanuna eklenen geçici 205 inci maddenin (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Şükrü Yürür Ordu

"a) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 5 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşını,"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 26 ncı maddesiyle 5434 sayılı Kanuna eklenen geçici 205 inci maddenin (b) fıkrasındaki "41" ve "45" ibarelerinin "40" ve "44" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Şükrü Yürür Ordu

"BAŞKAN – Okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı olan önergedir; okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının teselsül ettirilen 26 ncı maddesi ile 5434 sayılı Kanuna eklenen geçici 205 inci maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Günay İsmail Köse A. Turan Bilge Hatay Erzurum Konya

Zeki Çakan Nazif Okumuş Mehmet Salih Yıldırım Bartın İstanbul Şırnak

"5434 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (e) ve (f) fıkraları kapsamına girenlere, 25 fiilî hizmet yılını ve yukarıdaki yaşları doldurmaları halinde emekli aylığı bağlanır."

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Biz, bu önergeye katılıyoruz Sayın Başkan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu önergeye biz de katılıyoruz.

BAŞKAN – Önergeye katılıyorsunuz.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bütün grupların ortak önergesi haline geldiği için, Hükümet olarak katılıyoruz efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi geçici madde 205'in (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve arkadaşları

"b) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 2 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 42, erkek ise 46 yaşını,"

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, biraz evvel Genel Kurulda kabul edilmiş olan önergeden sonra, bu önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesinin geçici 205 inci maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

"c) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 5 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 43, erkek ise 46 yaşını,"

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 6 ncı maddesiyle 5434 sayılı Kanuna eklenen geçici 205 inci maddenin (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Şükrü Yürür Ordu

"a) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya 5 yıldan az kalan iştirakçilerden kadın ise 38, erkek ise 43 yaşını,"

ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) – Sayın Başkan, bu önergeyi ve bundan sonraki önergeyi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Bu iki önerge de geri çekilmiş olduğuna göre...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı geçici 205 inci maddenin açık oyla yapılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutup, önerge sahiplerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesinin ek madde 205'in oylamasının açık oyla yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Nevzat Yalçıntaş?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Yok.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünal tekabbül ediyor.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Yok.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyol tekabbül ediyor.

Yakup Budak?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Yok.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu tekabbül ediyor.

Zeki Çelik?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Zeki Okudan?.. Yok.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Abdüllatif Şener tekabbül ediyor.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Lütfi Doğan?.. Burada.

Veysel Candan?.. Burada.

Faruk Çelik?.. Yok.

AHMET DERİN (Kütahya) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Derin tekabbül ediyor.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Salih Kapusuz?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, tasarının çerçeve 26 ncı maddesine bağlı geçici 205'inci maddesinin oylaması açık oylamayla yapılacaktır.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında, Başkanlıkça, Genel Kurul defeatle bilgilendirilmiş olduğu için, artık, bu konudaki açıklamayı okumuyorum; sadece 3 dakika süre veriyorum...

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) – Maddeyi oyluyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Efendim, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oyluyorum; yani, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı geçici 205 inci maddeyi oyluyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarının çerçeve 26 ncı maddesine bağlı geçici 205 inci maddesinin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy 255

Kabul 217

Ret 35

Mükerrer 3

Böylece, geçici 205 inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı geçici 206 ncı maddeyi okutuyorum :

"GEÇİCİ MADDE 206. – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kendilerine aylık bağlanmış kız çocuklardan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve 506 sayılı Kanunun Geçici 20 inci maddesi kapsamında bulunan sandıklara tabi çalışan veya bu kurumlardan aylık alanların Sandıkça bağlanan aylıkları bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren kesilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının, teselsül ettirilen 26 ncı maddesiyle 5434 sayılı Kanuna eklenen geçici 206 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ali Günay İsmail Köse Beyhan Aslan Hatay Erzurum Denizli

Turhan Güven İsmail Kahraman İçel İstanbul

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı, geçici 206 ncı madde, metinden çıkarılmıştır.

Şimdi, geçici 207 nci maddeyi, geçici 206 ncı madde olarak okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 206. – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte fiilî hizmet süreleri 8 yıl ve daha fazla olan iştirakçiler, 61 yaşını doldurmaları nedeniyle istekleri üzerine veya kurumlarınca yaş haddinden re’sen emekliye ayrıldıklarında fiili hizmet süreleri 10 yılı doldurmuş olmak şartıyla emekli aylığına hak kazanırlar.

BAŞKAN – Geçici 206 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bu geçici 206 ncı maddeyle, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, 8 yıl ve 8 yıl üzerinde hizmeti olan; ama, 61 yaşına da gelmiş olan insanların emeklilik aylıklarının bağlanması düzenlenmektedir.

Genel Kurulun dikkatini bir şeye çekmek istiyorum. Arkadaşlarımızın ellerinde, muhakkak vardır; bu madde kadar anlaşılmaz, Türkçesi bozuk bir madde var mıdır diye düşünüyorum. Bu, esas kanun tasarısı metninde de yok, sonradan ilave edilmiş; ama, anlamakta... Yoruma, oldukça müsait. Meclisteki hukukçu, en azından on arkadaşımıza, ne anlama geliyor diye sordum; hepsi "çok karışık bir madde" dediler. Bağışlayın beni, bir arkadaşımız "böyle egzantrik madde olmaz" dedi.

Şimdi, bu maddeden ne anlıyoruz? Sekiz yıl ve üzerinde hizmeti olan insanlar 61 yaşına gelmişlerse, nasıl emekli olacaklar? Burada deniliyor ki: "...istekleri üzerine veya kurumlarınca yaş haddinden resen emekliye ayrıldıklarında fiilî hizmet süreleri 10 yılı doldurmuş olmak şartıyla emekli aylığına hak kazanırlar." Yani, şimdi, buradan ne anlayacağız? Eğer, bu madde bu şekilde düzenleniyorsa "8 yıl hizmeti olan insanlar, 2 yıl daha prim öderler, emekli olurlar" şeklinde olması lazım gelirken, âdeta sağ kulağı sol elle göstermek gibi bir işlem yapılıyor.

Sanki, burada, yeni bir hak veriliyormuş gibi bir ima da var. Yani, on yılda emekli edeceğiz deniliyor. Halbuki, 23 üncü maddede, bu on yıllık süre, Genel Kurulun da kararıyla onbeş yıla çıkarılmıştı; yani, daha önce, Silahlı Kuvvetlerde, güvenlik kuvvetlerinde ve daha değişik kurumlarda bazı mücbir sebeplerle emekli olmak isteyen insanlara, emekliye sevk edildiklerinde, en az onbeş yıl prim ödeme şartı getiriliyor; ama, bu maddeyle de, sanki -özellikle Genel Kurulun dikkatini çekmek istiyorum- birtakım sebeplerle emekliye ayrılması gereken insanlar, on yıla tamamladıklarında emekli oluyorlarmış imajı veriliyor; ama, bunun düzenleniş biçimi yanlıştır. Niye yanlıştır; çünkü, bu maddeyle olmasa bile, 23 üncü maddeyle, aynı durumda olan insanlara beş yıllık bir süre eklenmektedir; bunu kabul etmek mümkün değildir.

Zaten, dün de ifade etmeye çalıştım; bu yasa tasarısının her maddesinde, her geçici maddesinde, milim milim, santim santim, parça parça, çalışan insanların emeklerinden alınıyor, birtakım çevrelere veriliyor.

Sayın Bakan "biz, sendika değiliz, toplusözleşme yapmıyoruz; kanun çıkarıyoruz" diyorlar. Ben de diyorum ki, kanunlar, anayasalar toplumsal mutabakat sözleşmeleridir. Dolayısıyla, üzerinde toplumsal mutabakat olmayan yasaları uygulamak mümkün değildir, o yasalardan beklenilen neticeleri hâsıl etmek mümkün değildir, toplumun sosyal barışını sağlamak mümkün değildir, yönetenler ile yönetilenler arasındaki bağı, bağlantıyı ve barışı sağlamak mümkün değildir. Dolayısıyla da, Sayın Bakan "biz toplu sözleşme yapmıyoruz" diyorlar. Geçen yıl da, Vergi Yasasını çıkarırken, aynı mantıkla hareket edilmişti; ama, bir yıl sonra, Meclis, tekrar, aynı konuyu tezekkür etmek, değerlendirmek ve değişiklik yapmak mecburiyetinde kaldı. Buradan şunu anlıyoruz ki, toplumun kabullenmediği, ilgili tarafların benimsemediği, gönül rahatlığıyla, içine sindirerek kabul etmediği yasaların uygulanması da, hem uygulayanlara hem de uygulananlara sıkıntı vermektedir. Dolayısıyla, geleceğe sıkıntılar, zorluklar, güçlükler aktarmamamız gerekiyor. Onun için, bu düzenlemeleri, çok daha dikkatle yapmamız gerekiyor.

Burada, emekli olma yaşını 58 - 60'a çıkarırken, bu maddeyle de, birtakım görevlerde bulunan insanları, birtakım sebeplerle, 61 yaşına geldiklerinde resen emekliye sevk ederken, sosyal dengeleri kurmadan, genel ekonomik göstergeleri iyileştirmeden, sosyal tarafların mutabakatını almadan, hele hele, onlarca yıldır ülkemizde hüküm süren enflasyonu belirli seviyelere çekmeden, hangi düzenlemeyi yaparsak yapalım, netice almamız mümkün değildir. Özellikle, sosyal güvenlik sistemimizi yeniden yapılandırmadan ve bu hantal yapıyı ortadan kaldırıp, yerine, sosyal tarafların ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeni bir yapılanmayı gerçekleştirmeden, hangi düzenlemeyi yaparsak yapalım, hangi uygulamayı yaparsak yapalım, neticesini almakta güçlük çekeceğiz veya neticesini alamayacağız.

Burada, getirilen maddelerde, bir sıkıntı da şurada: Bazı insanlar, yaşlarından dolayı emekliliğe sevk ediliyor; ama, belirli bir yaşı bekleme zorunluluğu getiriliyor. Bizim insanımızın, toplumumuzun yapısında var; yirmi yıldır, otuz yıldır çalışmıştır; ama, birçok insan, kıdem tazminatı alabilmek için emekli olmaktadır. Niye kıdem tazminatı almak istiyor; çünkü, yaşı 50'ye, 60'a gelmiş, hâlâ bir evi yok; evlenecek oğlu var, kızı var, onun düğününü yapacak parası yok... Onun için, baba "ben, şu yılı bir doldurayım da, kıdem tazminatını bir alayım, ondan sonra tekrar yeni bir iş bulayım" diyor. Onun için de, bizim, emekli olan insanlarımız, belki erken yaşta emekli olmayı tercih ediyorlar, yeni bir iş bulma, yeni bir işte çalışma gayreti içerisine giriyorlar; ama, bu, Türkiye'nin sosyal şartlarından, ekonomik zorluklarından ve toplumsal hayatımızın içerisine girmiş olduğu çıkmazlardan kaynaklanıyor. Dolayısıyla, genelde, toplumumuzda, çalışma eğilimi fazladır. Eğer dikkat edilecek olursa –Bağ-Kur'lu olsun, Sosyal Sigortalı olsun, Emekli Sandığına mensup olan insanlar olsun– 60'ına geldiği zaman, 65 yaşına kadar çalışayım diyen insanlarımız da vardır. Niye? Sosyal dengelerini kurmuştur, ailevî birtakım problemlerini ortadan kaldırmıştır, onun için de, çalışma azim ve gayreti içerisindedir. Onun için, bu tasarının belki en eksik olan yönü, insanî yönüdür ve sosyal devlet ilkesiyle değil de, serbest piyasa ekonomisi mantığıyla sosyal güvenlik sistemini kurmaya çalışmasından dolayı, sıkıntıları da beraberinde getirmiştir.

Ezcümle şunu söylemek istiyorum: Ekonomik dengelerimizi kurmadan, yıllardır Türkiye'de süren yüksek enflasyonu ortadan kaldırmadan, Türk toplumunun sosyal dengelerini, ailevî yapısını, çalışma arzusunu ve istikametini gözetmeden; her şeyden ve her şeyden önce, hazırlanan bütün yasa tasarıları, toplum barışını sağlamak ve o yasa tasarısıyla ilgili sosyal kesimlerin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verecek nitelikte olmadıkça, daha, Meclisimiz çok çalışacaktır, gayret edecektir; ama, gayretlerinin neticesinde ortaya koyduğu neticeler de yeni yeni sıkıntılara, yeni yeni çıkmazlara ve açmazlara sebep olduğu için, yeni yeni yasalar, yeni yeni ek maddeler getirmek lüzumunda ve durumunda kalacağız.

Onun için, bu tasarı, temelinden bozuktur, sosyal kesimleri tatmin etmemektedir. Biz, muhalefet partileri olarak, aslında... Hükümet, bu yasa tasarısını Meclise getirmek suretiyle harakiri yapıyor aslında. Biz de arkadaşlarımızı çok seviyoruz, bu hükümetin üyelerini çok seviyoruz, oy veren arkadaşlarımızı seviyoruz, harakiri yapmalarına da müsaade etmek istemiyoruz; onun için, engelleme çalışmaları yapıyoruz. Her şeyden ve her şeyden önce de, bu hükümetten daha fazla, çalışanlarımızı, işçilerimizi ve bu yasanın tarafı olan 54 milyon insanımızı, yani, halkı seviyoruz, onun için engelleme yapıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Budak, 1 dakika süreniz var efendim.

Buyurun.

YAKUP BUDAK (Devamla) – Bazıları "sokaktaki kalabalıklar" diyor, "sokaktakiler" diyor. O sokaktakiler sizi iktidar yapanlardır, o sokaktakiler bu memleketin imkânlarını sağlayanlardır, o sokaktakiler sizi bakan yapanlardır. (FP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla "sokaktakiler" diye, o çalışan insanları, çalışan insanların temsilcilerini küçük görmekten kaçınmaya, hatta "anarşi çıkarıyorlar" gibi, sosyal barışı bozacak birtakım ifadeleri kullanmaktan uzak durmaya herkesin ihtiyacı vardır, hepimizin ihtiyacı vardır.

Eğer, bu memlekette barış istiyorsak, huzur istiyorsak, ekonomik kalkınma istiyorsak, çıkmazlardan ve açmazlardan kurtulmak istiyorsak elele vermek mecburiyetindeyiz, toplumun bütün kesimlerini uzlaştırmak mecburiyetindeyiz; her şeyden ve her şeyden önce de, alınteri döken, bu memleketin kalkınması için gece gündüz çalışan insanların gönlünü yapmak, ihtiyaçlarını gidermek, beklentilerine cevap vermek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP BUDAK (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel, değerli oylarınızla, bir yanlışlığı ortadan kaldırdınız. Dün de, bütün parti gruplarının müştereken imzası altında olan bir önergeyle de 24 üncü maddeyi kaldırdınız. Madde, büyük bir yanlışlığı getiriyordu. Yetim aylığı alıp da, Sigorta veya Bağ-Kur'dan da aylık alan kişilerin bu aylıklarını kesme noktasındaki hükmü ortadan kaldırarak, bir yanlışlığı, beraberce -onu ifade ediyorum; beraberce- düzelttik; ama, bugün, gazeteleri alıyoruz, bakıyoruz ki, sanki, bir partinin milletvekilleri bunu istemiş de bu böyle gerekmiş! Böyle bir şey yok. Aslında, komisyon üyesi olan o milletvekilinin, her şeyden evvel, böyle bir önerge verme hakkı var mı yok mu; başka da, bu, memleketin hayrına olan bir şeyse, bütün partiler birlikte hareket eder. Evvela bunu söylemek istiyorum. Burada, muhalefetiyle iktidarıyla, yanlışlığın farkına varılmış ve bu yanlışlıktan beraberce vazgeçilmiştir. Bunun için, kalkıp da, bir yanlışı düzeltmeyi kimse kendisine mal etmesin.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Hangi parti?

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Gazeteleri alırsanız, var.

Zaten, gazeteleri sabahları aldığımız zaman, değerli milletvekilleri, Sayın Başkan, istihareye yatıldığını fark ediyorsunuz. Bir kanun tasarısı daha, bir kanun tasarısı daha... Biz, neyi görüşeceğimizi bilemiyoruz, neyin hazırlığını yapacağımızı bilemiyoruz.

Şimdi, dünkü beyana göre "şu kanunlar çıkarsa, işte, bu meseleyi çözeceğiz" denilirken, yeniden, bunun arkasından, af kanunu, pişmanlık kanunu gibi birtakım laflar terennüm ediliyor. Aslında, pişmanlık gereken bir nokta, bu kanun tasarısının kendisinde. Gelin, şu pişmanlığı fark edin de, şu kanun tasarısını geri çekin; büyük bir kesimi rahatsız ediyorsunuz. (DSP sıralarından "doğruyu buluyoruz" sesi) Biz, işte, o doğruyu bulmada size yardım etmeye çalışıyoruz; ama, burada, nedense, doğruyu bulmakta biraz farklı davranışlarınız var.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, millete rağmen kanun çıkar; ama, bu, ileride sıkıntıları beraberinde getirmek demektir. Bu sıkıntıları, yalnız siz göğüsleyecek olsanız... Bu sıkıntıları milletçe göğüsleme durumunda kalmak, bence, daha kötü bir olaydır. Bu itibarla, içinde bazı düzeltme maddeleri düzgünlük arz etse dahi, bir kanun tasarısı tümüyle mütalaa edildiğinde, neyi getirip neyi götürdüğünü iyice tartmak, bilmek lazım.

Şimdi, ben, bu geçici maddeyi -eski 207, şimdi 206- anlamakta bayağı müşkülat çektim; çünkü, kanun yapma tekniği bakımından yanlışlık var. Bakınız, bir kanunda, anasır, yani, unsurlar, beraberce görülmek isteniyorsa "ve" ile bağlanır, "bu ve bu" denir; "veya" iki ayrı unsuru beraber mütalaa etmek demektir.

Şimdi, şu maddeyi okuyalım: "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte fiilî hizmet süreleri 8 yıl ve daha fazla olan iştirakçiler, 61 yaşını doldurmaları nedeniyle istekleri üzerine veya kurumlarınca yaş haddinden resen emekliye ayrıldıklarında fiilî hizmet süreleri 10 yılı doldurmuş olmak şartıyla emekli aylığına haz kazanırlar."

Demek ki, ne olacak? Fiilî hizmet süresi 8 yıl olacak ve 61 yaşını doldurmuş olmasının yanında, kendi isteğiyle, bu adam, emekli olacak, emekli maaşı bağlanacak demek gibi geliyor. "Veya" dediğiniz zaman, haa, kurumlarınca yaş haddinden emekliye ayrıldıklarında fiilî hizmet süreleri 10 yıl olacak... Demek ki, eğer, resen ayrılma varsa, orada da sanki on yıl isteniyormuş gibi. Aslında, amacın bu olmadığı belli; ama, bir memlekette kanun yapma tekniği gittikçe zafiyet gösteriyorsa, uygulamada büyük sıkıntılar doğar. Uygulayıcılar, çıkardığınız her kanunu uygulama noktasında ne yapacağını şaşırmış durumda olurlar. Bakınız, bu, Ceza Kanununda da böyledir, Medenî Kanunun uygulamasında da böyledir, özel kanunlarda da böyledir. Şimdi, Emekli Sandığının değerli yöneticileri bunu uygulamak için geldiklerinde, bugün bunu böyle anlayan yöneticiler, yarın değiştiğinde bir başka yönetim gelir, bunu böyle anlamayabilir. Bunun için, bu iş, redaksiyon işi de değildir. Redaksiyon işi değildir. "Veya" diye koyduğunuzda, iki ayrı unsuru beraber mütalaa etmiyorsunuz; ayrı ayrı mütalaa ediyorsunuz demektir. Zaten, son zamanlarda, dikkat buyurulursa, kanun vazıı olan sizlerin buradan çıkardığı kanunlar, biraz Türkçe'den yoksun ve anlaşılması muğlak metinler halinde çıkıyor. Onun için, burada yapılan müdahaleleri birer hüsnüniyet göstergesi olarak kabul edip, ona göre yapmanız lazım.

Değerli milletvekileri, bu kanun tasarısı içinde bir inat söz konusu. Bu inadı devam ettirmek niye?! Önemli olan, Türkiye'de barışı sağlamak değil mi? İşçisiyle, memuruyla, Bağ-Kurlusuyla, emeklisiyle, sermayesiyle, çalışanıyla hepimizin bu memleketin birer çocuğu olduğumuz düşünüldüğünde önemli olan husus nedir; huzurdur ve biz, Meclis olarak, bu huzuru sağlamak mecburiyetindeyiz. Bu huzuru sağlamak için de, elinizden gelen gayreti gösterdiğinize inanıyorum; ama, yeterli olmadığını da fark etmenizi diliyorum. Çalışıyoruz; ama, yeterli olmuyoruz, olamıyoruz ve bu, ileride, telafisi mümkün olmayan birtakım huzursuzlukları getirecek diye endişe duyuyorum. Her şeyi meşru zemin içerisinde çözmek gayretine rağmen, ileride bazı hususlarda bu zemin kayabilir. Onun için, size, devamlı olarak, huzuru sağlamakta, birlik ve beraberliği meşru zeminlerde aramanın faydalarını, yararlarını anlatmayı, kendimiz için bir rev addettiğimizden ötürü huzurlarınıza çıkıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu memlekette iş sahasında, çalışma sahasında huzur sağlamak istiyorsanız, bu huzur, bu kanunla sağlanmaz. Bu kanunda huzuru bulamadığınız sürece, yarın uygulamasında hiç bulamayacaksınız. Başka ülkelerde bunun çok demokratik yolları vardır; umut ediyorum ki, bizde de, bu demokratik yol, bu kanun çıktıktan sonra mutlaka denenecektir.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkıylar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin gerçek işçileri ve gerçek sendikacılarının da gayet iyi bildiği gibi, ama, gerçek işçilerin ve gerçek sendikacıların gayet iyi bildiği gibi, bu tasarı, bütünüyle, işçilerin ve emeklilerin lehine, hayrına bir maddedir.

Yine, gerçek işçilerin ve gerçek sendikacıların gayet iyi bildiği gibi ve gerçek işçilerin ve gerçek sendikacıların gerçek dostlarının gayet iyi bildiği gibi, bu madde de, bu tasarının bütünü gibi, işçilerin ve emeklilerin lehine bir tasarıdır.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın konuşmacı, şunlar gerçek değil mi?!.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Gerçek olan, gerçek olmayan olur mu?..

YENER YILDIRIM (Ordu) – Bu popülist politakaları bırakın...

EMRE KOCAOĞLU (Devamla) – Bu duygularla, işçilerin öldürülmüş, sayenizde öldürülmüş SSK'sını tekrar canlandıran bu tasarıyı, SSK'yı tekrar işçilerin hizmetine veren bu tasarıyı, işçilerin, gerçek işçilerin hastanede daha iyi hizmet görmesini sağlayan bu tasarıyı, hayatında SSK hastanesine gitmemiş olanların bilmeyeceği bir gerçeği açıklıyorum. SSK hastanesinin çilesini çekenlerin bildiği bir gerçeği açıklıyorum. SSK hastanesinde, bu tasarı sayesinde, işçiler daha iyi hizmet göreceklerdir; emeklilerimiz, şimdiki gibi 80 milyon liralık bir sürünme aylığına değil, inşallah, 200-300 milyon liralık, nispeten daha rahat yaşayabilecekleri bir aylığa kavuşacaklardır bu tasarının getireceği güç sayesinde.

Bu duygularla, ülkemizdeki gerçek işçilerin ve gerçek sendikacıların hayrına olan bu tasarıyı buraya getiren, bu Yüce Meclise getiren Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisinden oluşan Koalisyon Hükümetine ve Sayın Çalışma Bakanımıza tekrar teşekkür ediyorum; saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kocaoğlu.

Şahsı adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Yerime, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arı. (FP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben de, bu muğlak madde üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, Türkiye'nin gerçekleri hakkında bir durum tespiti yapmak istiyorum müsaadenizle. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "Ben, size, dogmatik ideolojiler değil; ben, size, manevî miras olarak, ilim ve akıl bırakıyorum." Bugün, dünyamızda ilim ve aklın bulabildiği en iyi rejimin, demokrasiler olduğu anlaşılmıştır. Demokrasilerde ideolojiye yer yoktur. Demokrasiler, uğraştığı konular itibariyle, şu konuları yoğunluklu olarak ele alır ve hedef seçer: Bunlardan birisi, temel hak ve özgürlükler; ikincisi, insanların ve toplumun sosyal güvenliği; üçüncüsü de, sosyal hukuk içerikli sistemlerde insanların temel hak ve hukukunu tespit ve tayin eder, onları temin eder.

Değerli arkadaşlarım, yani, kısaca, demokrasi, insanın şeref, haysiyet ve onurunu en yüksek seviyede tutar; onların refah ve mutluluğunu sağlar.

Demokrasi bu gayesine şu temel prensipleriyle ulaşabilir. Bu prensipler, demokrasilerde olmazsa olmaz değerindedir. Bunlardan birisi ve en önemlisi, demokrasilerde hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir; yani, millî iradenin önüne, hiçbir kayıt ve şart koyamazsınız. İkincisi, bu sistemlerde, istisnasız bütün kurumlar, sistemin içerisinde olur ve siyasî gücün emrindedir. Bağımsız yargı ve Cumhurbaşkanlığı makamı da -demokrasinin denge unsurları- siyasî gücün emrinde değildir; ama, yaptıkları bütün faaliyetleri, gayretleri, verdikleri emirleri Türk Milleti adına verirler ve icra ederler. Ayrıca, demokrasilerde, atanmışların yetkilerinin meşruluğu, seçilmişlerin emirlerinde olmakla kaimdir; demokrasinin zorunlu bir gereğidir. Ayrıca, bu sistemde, yine, istisnasız bütün kurumlar, şeffaftır, faaliyetleri şeffaftır; siyasî güç tarafından denetlenebilir.

Biz, ülkemize bakıyoruz, bu temel prensipleri, maalesef, göremiyoruz ve çiğnendiğine müşahede ediyoruz. Bu, ne zaman başlamış; bu, ara dönemler başladığından beri böyle. Bir, ara dönemler süreci yaşamaktayız; bunun başlangıcı 1960 ihtilalidir. Onun için, bizim demokrasimiz, tehdit altında, bir, ara dönemler demokrasisi haline dönüşmüştür. Tehdit altında, demokrasiyi yaşatamayız; bugünkü geldiğimiz sıkıntılara geliriz. Bugünkü problemler çözülemiyorsa, temelinde yatan gerçek, demokrasinin bu temel prensiplerinin çiğnenmesidir; bunda artık hepimiz hemfikir olalım.

Bugün, ülkemize bakacak olursak, demokrasinin bu vazgeçilmez prensiplerinin yok edildiğini görüyoruz. Dolayısıyla, halkın iradesine dayanması gereken, halk adına icraat yapması gereken...

BAŞKAN – Sayın Arı, 1 dakidan az süreniz var efendim.

HÜSEYİN ARI (Devamla) – Efendim, konu anlaşıldı.

19 Eylül 1996'da, 54 üncü hükümet döneminde, yine Ekonomik ve Sosyal Konsey toplandı; tüm işverenler, işçiler ve hükümet, bütün taraf kurumların taraftarları, yine bu tasarıyı ele aldılar ve o gün, kadınlarda 50, erkeklerde 55 olan yaş sınırı da dahil, bir mutabakata vardılar, konsensüs sağladılar ve hiç barış bozulmadan_ Bugün, ne değişti de bu şekle geldi; ülkede huzur ve barış ortamı bozuldu? Ben, belirteyim: O zamanki hükümet, halka dayanıyordu, halk iradesiyle kuruldu ve halka hesap verme sorumluluğu olan bir hükümetti; ama, bugünkü hükümet, Çankaya'da kuruldu, halka hesap verme sorumluluğu olmayan bir hükümet; onun içindir ki, bugünlere geldik. (FP sıralarından alkışlar)

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arı.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Soru sormak isteyen değerli arkadaşlarımız var.

Soru ve cevap süresi, toplam 10 dakikadır.

Sayın Pamukçu, buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli konuşmacıları ben izledim; hemen hemen tamamı da bu maddeye "muğlak madde" deyip duruyorlar. Gerçekten de, ben de maddeyi iki üç kere okudum, hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Sanıyorum, ya Komisyon Başkanımız veya hükümetimiz bu konuda bir açıklama yapacaklardır. Bunu öğrenmek istiyorum bir.

Bir de, diyelim ki, birisi 61 yaşını doldurmuş; ama, 9 yıllık fiilî hizmet süresi var. Bu insanın durumu ne olacak; emekli olabilecek mi; emekli aylığı alabilecek mi alamayacak mı?

Sonra, resen emekliye ayırmaktan kastınız nedir? Yani, bir insan, 10 yıl fiilî hizmet süresini doldurduğu zaman emekli maaşı alacaksa, bu insanın süresine bir ay kala resen emekli ettiğiniz zaman, bu adam, aylıktan mahrum mu kalacak? Ben, bunu anlamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Sayın Alçelik, buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Bakandan cevabını öğrenmek istediğim birinci soru şudur: Biraz önce, kendi partisine mensup bir arkadaşımız bir ifade kullandı: Gerçek sendikacı, gerçek işçi..." Başka bir işçi veya başka bir sendikacı türü mü var? Böyle mi görülüyor olay? Birinci nokta bu.

İkincisi: Sayın Bakan, açıklamalarında "biz, Türk-İş'le ve sendikalarla yüzde 95 anlaştık" ifadesini kullanıyor. Biraz önce, Sayın Meral'le görüştüm; "kesinlikle böyle bir anlaşma yok" diyor. İşin aslı nedir? Bu konuda bizi bilgilendirsin ve lütfen, yazılı cevap vermesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik.

Sayın Kocaoğlu, buyurun efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Müsaadenizle, aracılığınızla Sayın Bakana bir sorum var.

Hem muhalefet sözcülerinin hem de kamuoyundaki bazı mihrakların sürekli tekrarladığı bir söz var; bu tasarının IMF etkisinde bir tasarı olduğu... Buna mukabil, tasarının kendisine baktığımız zaman, yani zahmet edip tasarıyı okuduğumuz zaman, içerisinde, IMF'nin, adını bile duymak istemediği işsizlik sigortası gibi, emeklilik halinde kıdem tazminatının ödenmesi gibi, kayıtdışı ekonominin kayda alınması gibi hususların da ağırlıkla yer aldığını görüyoruz. Bildiğimiz kadarıyla, bu hususlar, IMF'nin değil, ILO'nun, yani işçi dostu, Uluslararası Çalışma Teşkilatının yıllardır tekrarladığı şeylerdir.

Şimdi, acaba, biz farkına varmadan, IMF, tavır ve tabiat değiştirip, işçi dostu bir kuruluş mu oldu da, bu tasarıyı destekliyor? Yoksa, bu tasarının IMF'yle ilgili olduğu iddiaları, gerçekdışı, hilafı hakikat, kışkırtıcı beyanlar mıdır?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kocaoğlu.

Sayın Batuk, buyurun efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki sorumun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Madde, dil olarak, ifade olarak çok karmaşık. Tasarının genelinde, erkekler için 60 yaşında, kadınlar için 58 yaşında emeklilik öngörülmekte idi. Oysa, bu maddede, 61 yaşını tamamlamaları ifadesi geçmektedir. Sayın Bakanın eski ifadeleriyle, 55 yaşında veya 50 yaşındaki emeklilik mezarda emeklilik olduğuna göre, 61 yaşını tamamlayarak emekli olmayı ne tür bir isimlendirmeyle kamuoyuna duyurmamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Batuk.

Sayın Çelebi; buyurun.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorumun açıklanmasını arz ediyorum.

Basından, kanun tasarısının hazırlanması sırasında bütün siyasî partilerle uzlaşma içine girildiği öğrenilmiştir. Bu bilgi doğru ise, görüşmeleri sırasında tasarı hakkında, muhatap ya da aykırılık adına, muhalefet partileriyle hangi konularda uzlaşma sağlanmıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru sorma süresi dolmuş olduğu için, Sayın Hükümete cevap hakkı tanıyacağım.

Buyurun Sayın Bakan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Yarım dakika daha var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Onu ben takdir ederim efendim.

YENER YILDIRIM (Ordu) – Burada, Sayın Kocaoğlu, bazı mihraklar falan diyor, bu mihraklar, acaba, işçilerimiz mi, memurlarımız mı, sendikalarımız mı?.. Bir tahrik var burada.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Şimdi, bazılarını yazılı olarak cevaplandıracağım, bazı konularda da açıklama yapmak istiyorum.

Önce, bu geçici madde 206'nın amacının ne olduğunu herhalde biraz açıklamamız lazım. Halen kamu kurum ve kuruluşlarında sekiz yıldan fazla on yıldan az hizmeti bulunanlardan, eski hükme tabi olup da on yıl ve 60 yaşını doldurmayı bekleyen veya on yılı doldurmasına üç ay, altı ay veya bir yıl kalan ve halen 60 yaşını dolduran veya dolduracak olanlar tasarıya göre onbeş hizmet yılını veya 61 yaşını doldurmaları halinde emekliliğine hak kazanmaktadır. Bunlardan 64 yaşında olup da bir yıl sonra on hizmet yılını veya 65 yaşını dolduracak ve 65 yaşını doldurması nedeniyle memuriyetle ilişiği kesilecek olanlar bulunmaktadır bunların arasında. Bu takdirde, bunlar, emeklilik hakkını elde edememişlerdir. İşte, biz bunu önlemek, mağduriyeti önlemek için bu geçici 206 ncı maddeyi getirdik. Bu nedenle, kazanılmış hakların korunması burada amaçlanmıştır ve sağlanmış olacaktır.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Geri kalan sürede, Sayın Ulucak, buyurun; sorunuzu sorabilirsiniz efendim.

RIZA ULUCAK (Ankara) – Sayın Bakanımızın aşağıdaki sorumu cevaplandırmasını delaletlerinizle arz ederim.

Fiilî hizmet süresi sekiz yıl ve daha fazla olan iştirakçiler, 61 yaşını doldurduğu ve istekleri ile veya resen emekliye ayrıldıklarında, sadece fiilî hizmet süreleri on yılı aşanların emekli aylığına hak kazanmasını nasıl izah ediyorsunuz? Yani, sekiz yıldan çok, on yıldan az, fiilen çalışanları kanun yok mu sayıyor?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

Sayın Güler, buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum:

Tasarının daha önceki maddelerinde, hepinizin bildiği gibi, işçilerin emeklilik yaşı 58-60 olarak, bizim muhalefetimize rağmen, Yüce Meclisten geçti. Şimdi, bugün, liseyi bitiren 18 yaşında bir insan, 22 yaşında üniversiteyi bitirip işe girdiğinde, 60 yaşında mı emekli olacak? Bu, Emekli Sandığını ilgilendiren, Emekli Sandığına tabi olarak çalışanları ilgilendiren bir madde. Bu hesaba göre, otuzsekiz yıl bilfiil çalışacak mı? Ayrıca, bu madde, aynı zamanda, sayın milletvekillerini de kapsıyor mu?

Kendilerinden bunun cevaplandırılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güler.

Sayın Geçer, buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki sorumun Sayın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

26 ncı maddenin ek geçici 206 ncı maddesinde bir sekiz yıllık kriteri getirilmiştir, bunu tam anlayabilmiş değiliz. Bu şöyle olamaz mıydı: "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihte 61 yaşını doldurmuş olanlar on yıllık hizmet süresini doldurmak şartıyla emekli olabilirler" denilseydi daha genel olmaz mıydı? Bu sekiz yıllık kriteri, beş yıl olabilir miydi? Niye sekiz yıl kriteri seçilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Sayın Yıldırım?.. Yok.

Sayın Bedük; buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletlerinizle Sayın Bakana şu sualleri sormak istiyorum:

Öncelikle, biraz evvel yapılan konuşmalar çerçevesinde, gerçek işçi, gerçek olmayan işçi; gerçek sendika, gerçek olmayan sendika ayırımı yapıldı. Bugün, Türkiye'de, gerçek işçi, gerçek olmayan işçi veya sendika kavramından ne anlıyoruz; birincisi bu.

İkincisi, özellikle, yine biraz evvel ifade edilen şekliyle, işçiler arasında "mihrak" diye tabir edilebilecek bir kesimin olduğunu zannetmiyorum. Acaba, Sayın Bakanımız, mihrak kavramını, nasıl değerlendiriyor? Çünkü, öyle bir soru da soruldu.

Bu soruları sormak istedim, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, tabiî, soruların, malumunuz olduğu üzere, maddeyle ilgili olması zorunluluğu var...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, onu söyleyeceğim....

BAŞKAN – Buyurun, tamamlattıracağım efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Çünkü, biraz evvel kürsüden konuşan sonra da oturduğu yerden soru soran arkadaşımız, maddeyle ilgili değil, işçilerle ilgili sordu. Oysa bu madde, memurlarla ilgiliydi...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Memurlarla ilgili olan bir konuda bu şekilde bir soru sorduğu için, böyle bir noktaya doğru gitmek mecburiyetinde kaldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Soru-cevap bölümümüz de tamamlanmış olduğuna göre, maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce sorduğum bir soru vardı, çok önemli; bu, yazılı olarak da cevaplandırılmaz.

Sayın Türk-İş Başkanının...

Mikrofondan konuşabilir miyim efendim?

BAŞKAN – Efendim, o, Sayın Bakanın takdiri içindedir, dolayısıyla böyle bir usulümüz de yok. Sayın Bakan, arzu ettiği soruya cevaplarını verdi. Zannediyorum, sizin sorunuza da, diğer sorulara da yazılı olarak cevap verecek.

Çok teşekkür ediyorum.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Bir uzlaşma var mı, yok mu? Türk-İş Başkanı "yok" diyor, işte açıklama burada.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – "Var" veya "yok" desin.

BAŞKAN – Biraz önce ifade ettim; çok teşekkür ediyorum.

YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, burada, toplumun bütün katmanlarını ilgilendiren bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Burada, oyumuzun rengini ve hür vicdanımızın sesini belirteceğiz. Onun için, Bakanımız, bizi bu konularda aydınlatırsa... Yazılı cevaplandırdığı zaman, madde üzerinde kanaatimizi ne zaman belirleyeceğiz. Sorulan soruların cevapları burada verilirse daha iyi olur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Değerli milletvekilleri, çerçeve 26 ncı maddeye bağlı geçici 206 ncı maddenin oylamasının açık oyla yapılmasına ilişkin bir talep vardır; okutup, talep sahiplerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı tasarının 26 ncı maddesine bağlı geçici 206 ncı maddenin oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Şimdi, önerge sahiplerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Abdüllatif Şener?.. Burada.

Nevzat Yalçıntaş?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Lütfi Doğan?.. Burada.

Eyüp Fatsa?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Remzi Çetin?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Yeteri kadar imza sahibi salonda mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Biraz önce yaptığım uygulama gibi, artık, oylamayla ilgili metni okumadan, oylama için sadece 3 dakikalık süre vermek suretiyle oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 26 ncı maddesine bağlı geçici 206 ncı maddesinin yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum :

Katılım : 250

Kabul : 195

Ret : 55

Böylece, geçici madde kabul edilmiştir.

Kabul edilen geçici maddeyle birlikte çerçeve 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının 28 inci maddesini 27 nci madde olarak okutuyorum:

IV. — BÖLÜM

ESNAF VE SANATKÂRLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL
SİGORTALAR KURUMU KANUNU İLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

MADDE 27. – 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Malûllük aylığının hesaplanması

Madde 30. – Malûllük aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının % 65’idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malûl sigortalıya % 75 oranında malûllük aylığı bağlanır.

Birinci fıkraya göre bağlanan malûllük aylığı, ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay bir önceki aya göre, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 27 nci madde üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 27 nci madde, 1479 sayılı Yasanın 30 uncu maddesini değiştirmektedir. Yapılan değişiklikle, malullük aylığının hesaplanması yeni bir yönteme bağlanmaktadır. Halen yürürlükte olan yasada, sigortalıya, son prim ödediği basamaktan yüzde 71, bir başkasının bakımına muhtaç ise yüzde 80 oranında maaş bağlanmakta iken, bu tasarıda, prim ödediği basamaklardaki hizmet süreleri de göz önünde bulundurularak, hesaplanacak ortalama orana göre maaş bağlanması öngörülmektedir.

Maddenin ne getirip ne götürdüğünü iyice anlayabilmek için bir örnek vermek istiyorum ve aynı zamanda, bir siyasetçi üslubuyla değil de bir uzman üslubuyla konuya yaklaşmak istiyorum.

5 tam yılını doldurmuş, 6 ncı basamakta bulunan ve tescilini 1 inci basamaktan yaptırarak kanunen basamakları yükseltilen bir Bağ-Kur sigortalısının son prim ödediği basamakdaki hizmet süresi bir ay olsun. Yürürlükteki yasaya göre, 6 ncı basamaktaki şahsın, normal malullük aylığı, yüzde 70'lik maaşı şöyle olmaktadır: Gösterge 6 215, katsayı 12 000, maaşa esas olan tutar da 74 580 000 lira olmaktadır. Bunun yüzde 70'ini alıp, yüzde 10'unu sağlık primi olarak kesdikten sonra, çıkan miktara 5 850 000 lira sosyal yardım zammını ekleyecek olursak, sigortalının eline geçecek net maaş miktarı, 52 835 400 lira olacaktır.

Yine, aynı yoldan giderek, başkasının bakımına muhtaç bir sigortalının yüzde 80 üzerinden aldığı maaş ise, 59 547 000 lira olacaktır.

Şimdi de, yeni duruma, yani, görüşmekte olduğumuz tasarıya göre, örnekteki sigortalıların maaşları ne olacaktır; bunun hesabını yapalım. Burada, farklı olarak, ağırlıklı ortalama esası getirilmektedir. Şöyle ki: Önce, 6'ya kadar basamaklara tekabül eden prime esas tutarlar, aylık sürelerle çarpılıyor, hepsi toplanıyor, bulunan miktar, ay sayısına bölünüyor. Yaptığımız hesapta, 61 ayda ödenen prim, bugünkü değer olarak toplam 3 872 580 000 lira tutmaktadır. Bunu 61 aya böldüğümüz zaman, maaşa esas olan tutar 63 484 918 lira olarak bulunmaktadır. Normal malullük halinde sigortalının aldığı maaş ise, yüzde 65 üzerinden, yine aynı yolla yapılan hesapla, 42 988 677 lira olmaktadır. Başka birinin bakımına muhtaç sigortalının tasarıya göre alacağı maaş ise, 48 702 320 lira olacaktır.

Şimdiye kadar anlattığımızı özetleyecek olursak; halen, yürürlükteki yasaya göre normal malullük maaşı 52 835 400 lira olurken, görüştüğümüz tasarıya göre bu miktar, 42 988 677 lira olacaktır. Aradaki fark, 9 846 723 liradır. Yani, yeni duruma göre, maaşta 10 milyon lira gibi bir düşme söz konusu olacaktır.

Bir başkasının bakımına muhtaç ise, halen 59 547 000 lira alırken, tasarıya göre 48 702 320 lira alacaktır; yani, maaşta 10 845 280 liralık bir azalma söz konusu olacaktır. Bu söylediklerimize karşı, hükümet, haklı olarak diyecektir ki, biz, aynı maddenin son fıkrasında getirdiğimiz düzenlemeyle maaşlardaki bu yıpranmayı telafi etmeye çalışıyoruz.

Bu fıkra ne diyor, onu görelim: Maaşlar, DİE'nin açıkladığı tüketici fiyatlar indeksindeki değişiklik oranları kadar artırılır. Öyleyse, bu düzenlemeye göre de bir hesap yapalım. Bu madde, 1.1.2000 yılında yürürlüğe gireceğine göre, en iyimser tahminle TÜFE'yi de yüzde 65 olarak alalım ve bir hesap yapalım. Yaptığımız hesapta, normal malullük halindeki sigortalının maaşı 71 590 000 lira olmaktadır. Başka birinin bakımına muhtaç sigortalının maaşı ise, 81 705 000 lira olmaktadır. Daha açık söylemek gerekirse, normal malulün maaşı 18 755 000 lira artarken, başka birinin bakımına muhtaç olanın maaşı da 22 158 000 lira artmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, aslında, benim yapmış olduğum hesap makyajlı enflasyona göredir. Hepiniz biliyorsunuz ki, şu anda, mutfak ateş hattındadır ve mutfak yanıyor. Mutfaktaki enflasyon ile DİE'nin açıklamış olduğu enflasyonun arasındaki farkı, elbette ki hepimiz biliyoruz ve halkımız da bunu çok iyi biliyor. Bereket versin ki, burada, hükümet, TEFE yerine hiç değilse TÜFE'yi almak suretiyle, asgarî ölçüde de olsa, bir insafı ortaya koymuştur.

4 Ağustosta DİE'nin açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 65'tir. Aslında, yıllık ortalaması yüzde 68'dir. Hiçbir medya bu yüzde 68'den bahsetmemiştir, hükümet de genelde yüzde 65 üzerinde durmaktadır. Yıllık enflasyon genelde aldatıcıdır; fakat, oniki aylık ortalamalar ise daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Bütün bunlarla beraber şunu hemen ifade etmek istiyorum ki, resmî enflasyon ile gerçek enflasyon arasındaki farkı dikkate aldığımız zaman, elbette ki, bu konuda, bu emeklilerin durumu gerçekten içler acısı olacaktır. Hele hele, temel gıda maddeleri üzerinde yapmış olduğumuz bir inceleme sonucunda tespit ettiğimiz fiyat artışları da, bunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Son bir yılda, temel ihtiyaç maddelerinden, beyaz peynir yüzde 85 ilâ yüzde 100 arasında değişmiştir; zeytin, kalitesine göre, yüzde 80 ilâ yüzde 130 arasında değişmiştir; kıyma, bir yılda yüzde 135 artmıştır; sütün fiyatı yüzde 133 nispetinde artmıştır; zeytinyağı yüzde 150, yemeklik ayçiçeği yağı da yüzde 117 oranında artmıştır. Benzine ise -ki, benzine gelen zamlar, elbette ki, hemen hemen bütün kalemlere yansımaktadır- son altı ayda yüzde 100 civarında bir zam gelmiştir.

Dolayısıyla, hayat pahalılığının çekilmez bir hal aldığı böyle bir ortamda takdir edilen bu maaşlar, elbette, çok komiktir, çok insafsızcadır. Dolayısıyla, bunun sosyal devlet anlayışıyla bağdaştırılması da mümkün değildir. Hele, bir başkasının bakımına muhtaç bir sigortalının maaşı, bir lütufmuş gibi, 10 milyon lira daha fazla olacaktır ki, bu dahi, vatandaşla ve sigortalıyla bir nevi alay etmektir.

BAŞKAN – Sayın Ünal, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Kesinlikle ifade etmek istiyorum; bugün, başkasının bakımına muhtaç olan bir kişi bir bakıcı tutmak istese, bir günde en azından 10 milyon lira ödemesi gerekmektedir. Halbuki, bu tasarıya göre, bu kişiye, bir ayda 10 milyon lira verilmektedir. Bu durum, gerek devlet olarak gerek iktidar olarak gerekse hükümet olarak, maalesef, sosyal devlet anlayışından, sosyal adalet anlayışından, insaf ve izan ölçülerinden ne kadar uzaklaştığımızı ortaya koyan acı bir tablodur. İnşallah, ümit ve temenni ediyoruz ki, bu tablo, milletimizin lehine ileride değişir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen vatandaşlarımı saygılarımla selamlıyorum. Yüce Mecliste görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının, esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanların malullük aylığının bağlanmasını değiştiren 28 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Kendi imkânlarıyla kendi işini kurmuş, devletine bağlı, katma değer yaratan, vergisini ödeyen, istihdam yaratan esnafın, sanatkârların ve diğer bağımsız çalışanların Sosyal Güvenlik Yasasını görüşüyoruz. Her gün, ülke genelinde binlerce esnaf, iflas ederek işyerini kapatmakta ve yok olma noktasındadır. Ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmayan ve size göre itibarlı zenginlere devletin kaynakları aktarılmakta, esnafa ve sanatkârlara sırt dönülmektedir.

Sayın milletvekilleri, üç yılı aşkın bir süredir iktidarda bulunan zihniyet enkaz edebiyatı yapamamakta; ama, ülkeyi yanlış kararlarla yangın yerine çevirmektedir. Ülkede huzur bozulmuştur, barış bozulmuştur, yüzbinlerce işci, emekli, çalışan, dul ve yetim, çiftçi ve esnaf sokaktadır.

Demokratik olmayan dayatmalarla toplumu sokağa döktünüz. Sokağa dökülen insana, anarşi ve terör yaratıyorsunuz diyerek ve aba altından sopa göstererek korku yaratmak istiyorsunuz. Oysa, toplumun kazanılmış haklarını gasp ederek, onların sokağa dökülmesine siz sebep oluyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, yıllarca teröre, onbinlerce şehit, milyonlarca dolar verdik. Şimdi, Pişmanlık Yasa Tasarısı Meclise gelmiştir; terörü yok etmek için doğrudur. Hükümet, çıkardığı Vergi Yasasında pek çok maddeden vazgeçmiş, böylece vergide de pişmanlık yasası çıkarmıştır. Ülke insanının yüzde 85’ini ilgilendiren ve ülkenin huzur ve barışını bozan sözde sosyal güvenlik yasa tasarısını, hakka, hukuka, demokrasiye, adalete, insanımıza uymayan bu dayatmadan pişmanlık duyarak, hükümet geri çekmelidir.

Bizim toplumumuz, işçimiz, emeklimiz, bu tasarıya ve işkenceye layık değildir; memleketini ve milletini sever, üzerine düşen fedakârlığı her zaman yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Ancak, bizim işçimiz, emeklimiz, çalışanımız ve tarım sigortalımız, Bağ-Kur sigortalımız fazla bir şey istemiyor; akşam olunca çoluk çocuğuna ekmek götürmek istiyor, karnını doyurmak istiyor değerli milletvekilleri. Öyleyse, ekmek parası da, bu fedakâr insanlardan esirgenmemelidir.

Sayın milletvekilleri, birkaç gün önce, iktidar partisine mensup bir milletvekili arkadaşımız, basın toplantısı yaparak sizleri uyardı ve acı sözler söyledi. Bizi dinlemiyorsunuz, demokratik kitle örgütlerini dinlemiyorsunuz, halkı dinlemiyorsunuz; öyleyse, gelin, kendi içinizden gelen sese kulak verin ve dinleyin. (DYP sıralarından alkışlar) Onu da dinlemeyecekseniz, arkanıza dönüp bir bakın; yılbaşından bu yana her şeye yüzde 100, akaryakıta yüzde 120 zam yaptınız -benzinin litresi 1 dolar oldu- memura, emekliye, işçiye ve işçi emeklisine, dul ve yetime verdiğiniz zam ise yüzde 20'dir. Bu tasarının savunulacak bir yönü var mıdır? Müktesep haklar gasp edilmiş, primler artırılmış, yaş, 20 yaş yükseltilmiş, aylık bağlama oranları düşürülmüş, sağlık hizmetleri yok edilmiş... Bu, hangi adalete sığmaktadır?! Yanlış uygulamalarınızla milleti yay gibi gerdiniz.

Mahkemeler, adalet dağıtan yer olmaktan çıkmış, savaş alanına dönmüş. Oğul babayı anneyi, baba çocuklarını öldürür hale gelmiş; intiharlarla, cinayetlerle aileler yıkılmaktadır. Ne oldu benim ülkemin insanına deyip bunları düşünün ve yaptıklarınızın yanlışlığını anlayın. Hem bu ülkeye ve hem de insanlarına yazıktır. Bu kanunu çıkarmakla, işçiye, emekliye zulmediyorsunuz; ama, tedavi etmiyorsunuz ve hastane kapılarında ölüme terk ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, IMF dayatmasıyla, uzlaşma sağlanmadan Meclise getirdiğiniz, reformdan uzak bu tasarı, halkın büyük çoğunluğunun yoğun tepkisini almıştır. Yasamanın, halka karşı, halkın aleyhine düzenleme getiremeyeceği; ancak, Meclis çoğunluğuna dayanarak çıksa bile halk tarafından benimsenmediği ve kabul görmediği için, bu yasa, çabuk eskiyecek ve geçerliliğini yitirecektir. (DYP sıralarından alkışlar)

Yasa, birçok açıdan müktesep hakları geriye götürmüş ve çalışanların, emeklilerin haklarına zarar vermiştir; haklar gasp edilmiştir. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hükümetin getirdiği bu tasarının 28 inci maddesiyle değiştirilen 30 uncu maddeyle, mevcut yasadaki sigortalının son defa prim ödediği gelir basamağının yüzde 70'i hiçe sayılarak, prim ödediği tüm gelir basamaklarındaki prim ödeme süreleri de dikkate alınmakta, böylece, yıllar önce ödediği primlerin de hesaplamaya katılması sonucu, malullük aylığı düşürülmektedir. Bu yetmediği gibi, malullük aylığı bağlama oranı da, yüzde 70'den yüzde 65'e indirilerek, Bağ-Kurlunun aylığı, yani malullük aylığı, ikinci defa düşürülmektir.

Kısacası, esnafın malullük aylığı da, hem prim ödeme bakımından hem de oran bakımından düşürülmüş ve Bağ-Kurlunun aleyhinedir. Bu sebeple, değişen maddeyi, aleyhe olduğundan, Doğru Yol Partisi olarak kabul etmiyoruz, katılmıyoruz.

Değerli milletvekilleri, yine, tasarının tümünde olduğu gibi bu maddede de, sosyal devlet anlayışı dikkate alınmadan, ülkemizin ve insanımızın şartları göz önünde tutulmadan öyle bir elbise biçilmiştir ki, Türkiye'deki emekçilere ve çalışanlara, emeklilere uygun düşmemektedir. Tasarıya çok güzel teşhis koyan Sayın Genel Başkanımız Profesör Doktor Tansu Çiller'in de söyledi gibi, ya bu elbise değişecek ya da terzi değişecektir. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer bu tasarıyı düzeltmezseniz, IMF dayatmasında ısrar ederseniz, ilk fırsatta, bu millet sizden sandıkta hesap soracaktır. Gelin, yol yakınken bu tasarıyı geri çekin.

Değerli milletvekilleri, hükümet, dünden beri, iktidar partileriyle birlikte, Türk-İş ve emek platformuyla anlaşma yaptığını söylüyor; ama, Türk-İş'in elindeki beyanata göre, anlaşma yoktur. Bakınız, şuradan gösteriyorum ve Türk-İş'in itiraz ettiği noktaları kısaca okumak istiyorum :

1. Hükümet yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, eski sigortalılar için emekli aylığı bağlama sisteminin devam edeceği sözü verilmiş, bu söz tutulmamıştır.

2. Hükümet yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, işçi emekli aylıklarının artırılmasında memur emeklileriyle aynı sistemin uygulanacağı sözü verilmiş; ancak, bu söz tutulmamıştır. İşçi ve Bağ-Kur emeklileri mağdur edilmektedir. Bu konuda yaptığımız girişimler sonucunda, tasarının bu maddesinin Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında ek önergeyle düzeltileceği sözü verilmiş olduğu halde, yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, görüyorsunuz ki, Türk-İş ile hükümet ve iktidar partisi arasında herhangi bir anlaşma yoktur. Yine, Anavatan Partisi sözcüsünün "gerçek işçi" ve "gerçek sendikacı" sözünü de, biz, Doğru Yol Partisi olarak kınıyoruz; çünkü, ortada, gerçek olmayan işçi ve sendikacı mı var?!. Öyleyse, tüm işçiler gerçek işçidir, tüm sendikacılar gerçek sendikacıdır. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, Türk işçisini ve Türk sendikacısını kutluyoruz!

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tasarının hangi maddesini ele alırsanız alın, işçinin, çalışanın, emeklinin, tarım sigortalısının, esnaf sigortalısının aleyhinedir; kimse bu tasarıdan memnun değildir. Toplumun huzurunu ve barışını bozan, işçilerin, emeklilerin ve bu kanundan istifade edeceklerin aleyhine olan bu tasarıyı Doğru Yol Partisi olarak kabul etmediğimizden, ret oyu vereceğimizi bildirir; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, tüm halkımıza ve Yüce Heyetinize saygılarımızı sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Şahsı adına, Karabük Milletvekili Sayın Erol Karan.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL KARAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 27 nci maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin sorunlarını ve çözüm yollarını belirleyen 57 nci cumhuriyet hükümeti, bu sorunların üzerine süratle ve kararlılıkla gidip, ülkemizin düze çıkması için çaba harcamaktadır.

Bütçemizin önemli oranda açık vermesine neden olan sosyal güvenlik konusu da, 57 nci cumhuriyet hükümetinin cesaretle gündeme getirdiği, önemli bir sorunumuzdur.

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 27 nci maddesiyle, Bağ-Kur sigortalılarının basamak yükseltme prensipleri yeniden belirlenmiştir.

Ülkemiz için önemli olduğunu düşündüğümüz Sosyal Güvenlik Yasasının ülkemize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karan.

Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, gerçekten, fevkalede önemli bir konuyu içermektedir. Çalışma hayatını ilgilendiren ve nüfusumuzun yüzde 95'ini doğrudan doğruya ilgilendiren, daha doğrusu 55 milyon insanı ilgilendiren böylesine önemli bir yasa tasarısının, sivil toplum örgütleriyle, demokratik kuruluşlarla anlaşmadan getirildiği ortaya çıkmıştır.

İki günden beri, iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlarım, sivil toplum örgütleriyle, Türk-İş'le anlaşma yapıldığı, bu şekilde bu kanun tasarısının getirildiği şeklinde iddialarda bulundular. Bakın, Türk-İş'in bugün elimize geçen bildirisi, biraz evvel, değerli arkadaşım tarafından da okundu. Demek oluyor ki, Türk-İş dahil olmak üzere, emek platformu, bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının karşısındadır.

Değerli milletvekilleri, halen "konsensüs yaratıldı, uzlaşma yaratıldı" diye bir sözcü arkadaşım ifade ediyor. Tekrar size seslenmek istiyorum. Eğer bir uzlaşma yaratılmış olsaydı, bugün, bu sokaklar, bu meydanlar, Kızılay Meydanı bu kadar yoğun bir şekilde dolmaz, bu kadar büyük bir tepkiyle karşılaşılmazdı. Emek platformunun hepsi, 15 kuruluş, sivil toplum örgütü, demokratik kuruluş, anayasal kuruluş bunlara itiraz ediyor; siz halen diyorsunuz ki: "Biz bunlarla anlaştık." Anlaşmadınız, anlaşmadığınız ortaya çıktı. Bütün bunlara rağmen, halen ısrar ediyorsunuz.

Çalışma hayatıyla ilgili olarak memurlara bakıyorsunuz, memurlarla anlaşılmadı, esnaf ve sanatkârlarla anlaşılmadı, işçi ve işveren kesimiyle anlaşılmadı ve bunda da ısrar ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, memurlarımız devletin her şeyidir; vatandaşımız, devleti memurda görür, onda tanır ve onlarla yorumlar. Devlet, her türlü hizmetini memurlarımız eliyle yürütür. Güler yüzlü memurlarımız, devletimizin gülen yüzüdür, aynasıdır. Kamu hizmetlerinin sağlıklı yürümesi için, dertleri çözümlenmiş, kendilerinde devletine hizmetten başka bir kaygı taşımayan devlet memuru gereklidir, onun meselelerinin çözümlenmesi de gereklidir. Hem çalışmakta olanın meselelerini çözümleyeceksiniz, hem de çalışmasını bitirmiş ve gerçekten devlete yararlı hizmet vermiş olan memur, dul ve emeklilerine de, yetimlerine de, mutlak surette, sosyal güvenlik bakımından gerekli katkıyı ve desteği yapmak mecburiyetindesiniz.

Bakın, iş âlemi de, keza, aynı şekilde, işçilerimiz de, bu memleketin ekonomik bakımdan kalkınmasının en önemli itici gücüdür, çalışma hayatının en önemli unsurudur. Onunla ilgili olarak da getirilen birkısım yeniliklerin gerçekten yenilik olmadığı, büyük bir darbe olduğu ve iş âleminin kabul etmediğini en önemli özellikleriyle de görüyoruz ve kendi açıklamalarıyla da belirliyoruz.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar, ekonomik hayatımızın, sanayileşmemizin temel direğidir. Esnaf ve sanatkârlar, demokratik hayatımızın en önemli supabıdır ve gerçekten koruyucusudur. Geçmişte de bu güzel hizmetleri yapmışlardır ve yine, esnaf ve sanatkâr, gerçekten, rejimimizin hep bekçiliğini yapmıştır.

İşte, bütün bu şartlar altında, esnaf ve sanatkârlarımıza yönelik getirilen değişiklikler de, maalesef, istenilen şekilde yapılmamıştır. Buna da tepki vardır.

Bakın -maddeyle ilgili olarak söylüyorum- meslek hastalığı veya iş kazası sonucu sağlığını kaybeden sigortalıların malul duruma düşmesi sonucunda aylık bağlanmaktadır; madde bu. Malulen emekli olmayı hiç temenni etmiyoruz; çünkü, sigortalı, çalışma gücünün en az üçte 2'sini kaybetme sonucunda malulen emekli olabilmektedir, olmaktadır. Maluliyet, çalışma sonucu ve yaptığı iş icabı ortaya çıkmaktadır; kendi arzusuyla, kendi dileğiyle emekli olmamaktadır. O mesleğin getirdiği yük, o mesleğin ortaya koyduğu şartlar ve yine, diyelim ki, herhangi bir kaza sonucunda, kendi rızasının dışında, malulen emekli oluyor.

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Kendi arzuları dışında sağlıklarını kaybeden, çalışamaz duruma düşen sigortalıların yüzde 70 olan oranının yüzde 65'e, malullük aylığı bağlama oranının da yüzde 80'den yüzde 75'e indirilmesi, insafsızlıktır, vicdansızlıktır; yazıktır, günahtır! Niye, yüzde 80'den yüzde 75'e indiriyorsunuz?! Bakın, biraz evvel bir değerli konuşmacı, "9 milyon düşüyor" dedi. Aldığı para, zaten azıcık bir para; bir de onu düşürüyorsunuz. Onun için, bunu, malul duruma düşen sigortalıların ellerindeki ekmeği almakla eşanlamlı olarak değerlendiriyor ve bu maddenin karşısında olduğumu belirtiyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma saati : 12.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. — Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C.Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S.Sayısı: 114) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ?..Burada.

Hükümet ?..Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Önceki oturumda 27 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Madde üzerinde önergeler vardır; şimdi, onları, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

Çalışmalarımızın uzun süreceği dikkate alınarak, Kâtip Üyenin oturarak okuması hususunu Yüce Genel Kurulun oylarını sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesiyle, 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 30 uncu maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Coşkun Faruk Çelik Tokat İstanbul Bursa

Azmi Ateş Musa Demirci Ali Gören İstanbul Sıvas Adana

Mahmut Göksu Mehmet Özyol Sait Açba Adıyaman Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin Aksaray Amasya Ankara

M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Bursa Çankırı Çorum

Osman Aslan Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Elazığ Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Mustafa Geçer Gaziantep Giresun Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş Hatay Iğdır İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz İstanbul İstanbul İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal Albayrak Kayseri Kayseri Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin Arı Kocaeli Kocaeli Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Konya Konya Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin Bülent Arınç Konya Kütahya Manisa

Yaşar Canbay Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış Malatya Muş Nevşehir

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın Ordu Rize Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Şeref Malkoç Şanlıurfa Şırnak Trabzon

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni

"Malullük aylığının hesaplanması

Madde 30- Malullük aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 75'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 85 oranında malullük aylığı bağlanır.

Birinci fıkraya göre bağlanan malullük aylığı ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi ile 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 30 uncu maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş Bingöl Sakarya Van

M. Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Tokat Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Gören Faruk Çelik Tokat Adana Bursa

Azmi Ateş Ali Coşkun Mehmet Çiçek İstanbul İstanbul Yozgat

Mahmut Göksu Sait Açba Ramazan Toprak Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata Batman Bayburt Bingöl

Zeki Ergezen İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu Bitlis Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş Erzurum Erzurum Gaziantep

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, yarışta mıyız; biraz yavaş okusun.

BAŞKAN – Buyurun efendim, bir şey mi söylediniz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Hakaret ediyor; biraz yavaş okusun!

BAŞKAN – Siz okumaya devam edin efendim :

Turhan Alçelik Lütfi Doğan Mustafa Geçer Giresun Gümüşhane Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Abdülkadir Aksu Hatay Iğdır İstanbul

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz İstanbul İstanbul İstanbul

ASLAN POLAT (Erzurum) – Aferin, aferin!.. (FP sıralarından alkışlar)

Ayşe Nazlı Iıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları İstanbul İstanbul İstanbul

Bahri Zengin Avni Doğan Mustafa Kamalak İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Ali Sezal Zeki Ünal Abdullah Gül Kahramanmaraş Karaman Kayseri

Salih Kapusuz Kemal Albayrak Mehmet Batuk Kayseri Kırıkkale Kocaeli

Osman Pepe Hüseyin Arı Veysel Candan Kocaeli Konya Konya

Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Konya Konya Konya

Lütfi Yalman Ahmet Derin Yaşar Canbay Konya Kütahya Malatya

Bülent Arınç Fehim Adak Sabahattin Yıldız Manisa Mardin Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Abdüllatif Şener Siirt Sıvas Sıvas

Yahya Akman Zülfükar İzol Ahmet Karavar Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa

Mustafa Niyazi Yanmaz Abdullah Veli Seyda Şeref Malkoç Şanlıurfa Şırnak Trabzon

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni :

"Malullük aylığının hesaplanması

Madde 30– Malullük aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 70'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 80 oranında malullük aylığı bağlanır.

Birinci fıkraya göre bağlanan malullük aylığı ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, hiçbir şey anlamıyoruz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Acaba kendin anladın mı kardeşim?!

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanı üyelerinin kesinlikle tarafsızlık içerisinde bulunmaları gerekir. Sayın arkadaşımız, deminki okuyuş tarzıyla, tarafsızlığına ciddî şekilde gölge düşürmüştür; ya Başkan olarak, kendisini tarafsız olmaya davet ediniz veya lütfen, arkadaşımızı değiştiriniz.

BAŞKAN – Sayın Şahin, okunan önergeyi, zaten bütün grupların bilgilerine sunduk. Ayrıca, önerge, sizin Grubunuzdan gelmiş bir önerge ve Grubunuzun tamamı imzalamıştır.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Anlamak mümkün değil.

BAŞKAN – Yani, siz, Grubunuzdaki arkadaşlarınızı tanımyor musunuz da, isimlerini duymakta sıkıntı çektiğinizi ifade ediyorsunuz?!

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Televizyonları başında izleyen vatandaşlarımız anlamıyorlar ne söylediğini.

BAŞKAN – Peki efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 27 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Mustafa Eren Nevzat Ercan Mardin Karabük Sakarya

Nihan İlgün Saffet Arıkan Bedük Tekirdağ Ankara

"Malullük aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 66'sıdır. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 76 oranında yaşlılık aylığı bağlanır.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 27 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Mustafa Eren Nihan İlgün Mardin Karabük Tekirdağ

Nevzat Ercan Saffet Arıkan Bedük Sakarya Ankara

"Malullük aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 68'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 78 oranında yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, aykırılık derecesine göre önergeleri işleme koymaya başlıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesiyle 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 30 uncu maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları

"Malullük aylığının hesaplanması

Madde 30.- Malullük aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 75'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 85 oranında malullük aylığı bağlanır.

Birinci fıkraya göre bağlanan malullük aylığı ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi ile 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 30 uncu maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları

Önerilen madde metni :

"Malullük aylığının hesaplanması

Madde 30 – Malullük aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 70'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 80 oranında malullük aylığı bağlanır.

Birinci fıkraya göre bağlanan malullük aylığı ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arısında geçen her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısını arayacağım.

Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 27 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay (Erzurum) ve arkadaşları

"Malullük aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 68'idir. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 78 oranında yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 27 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay (Erzurum) ve arkadaşları

"Malullük aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının yüzde 66'sıdır. Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malul sigortalıya yüzde 76 oranında yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde açık oylama talebi vardır; şimdi, bu talebi okutup, açık oylama talebinde bulunan arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 27 nci madde oylamasının açık oyla yapılmasını saygıyla arz ederiz.

Mehmet Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Şeref Malkoç?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Mustafa Geçer?..

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Zülfükar İzol tekabbül ediyor.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Yakup Budak?..

AHMET DERİN (Kütahya) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Derin tekabbül ediyor.

M. Zeki Çelik?..

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Ali Şahin tekabbül ediyor.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Latif Öztek?..

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Avni Doğan tekabbül ediyor.

Ali Oğuz?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?..

YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yaşar Eryılmaz tekabbül ediyor.

Ali Sezal?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Lütfi Doğan?..

VEYSEL CANDAN (Konya) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Veysel Candan tekabbül ediyor.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Daha önceki uygulamalarımıza göre, metni okutmadan, 3 dakikalık süre içinde maddenin açık oylamasını yapacağım.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Başkan, Kâtip Üye zaman zaman bazı arkadaşların isimlerini okumuyor. Deminki önergede ismimi atlayarak geçti. Dikkatinize arz ederim.

BAŞKAN – Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesinin açık oylama sonucunu arz ediyorum :

Katılım : 260

Kabul : 215

Ret : 43

Çekimser : 1

Mükerrer : 1

Dolayısıyla, madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 29 uncu maddeyi 28 inci madde olarak okutuyorum :

MADDE 28 – 1479 sayılı Kanunun 35 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yaşlılık aylığından yararlanma koşulları

Madde 35. – Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için sigortalının;

a) Yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması,

b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması,

şarttır.

Kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını dolduran ve en az 15 tam yıl prim ödeyen sigortalılara da kısmi yaşlılık aylığı bağlanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, söz alanların tamamını okusanız da arkadaşlarımız çalışmaları ona göre takip etse. Kişisel söz isteyenleri okumuyorsunuz.

BAŞKAN – ...Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına Yüce Meclisi hürmetle selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı tasarının 28 inci maddesinde, 1479 sayılı Kanunun 35 inci maddesi değiştiriliyor.

Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için, Bağ-Kur sigortalısının, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve 25 tam yıl prim ödeme şartı getiriliyor; ayrıca, kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını doldurarak, 15 tam yıl sigorta primi ödeme şartı getiriliyor.

Şimdi, bu yaş konusu, bu tasarının en önemli konusu. Her ne kadar, burada konuşan değerli hatiplerin, bu tasarının yüzde 95'inde uyum sağlandığı, uzlaşma sağlandığı şeklinde ifadeleri varsa da, bize öyle geliyor ki, bu yaş konusu ve geçiş dönemleriyle ilgili maddeler -bunlar, toplasanız, 2-3 tane maddedir- bu tasarının zaten yüzde 95'ini teşkil etmektedir ve bu tasarının olmazsa olmaz şartı olarak, bu maddelerde yaş konusu gündeme getirilmektedir.

Bakın, Sayın Başbakan, bu konuda "devlet çöktü, 58-60 yaştan vazgeçemeyiz" ifadesini kullanıyorlar ve dünkü gazetelere yansıyan bilgilere göre de "dünyaya bunu anlatamayız. Mademki, 60 yaşın altında emekli yapma imkânınız vardı, niye bizden yardım istiyorsunuz" diye, IMF'e göndermede bulunuyor Sayın Başbakan.

Sayın Bakan Yaşar Okuyan'ın da, çok daha ilginç bir yaklaşımı var bu yaş konusunda; bakın, şöyle söylüyor: "Kanserli hastalar birçok evreden geçer. İlk evre, hastalığı inkârdır. Daha sonra, kabullenme ve depresyon gelir. Son iki evre ise çok mühimdir. Ruh, ya savaşacağım der, hastalıkla mücadele eder ya da tevekkül ederek ölüme razı olur. Ecevit Hükümeti hastalığı kabullendi; savaş mı devam edecek yoksa vasiyetini mi yazacak." Sayın Bakanımızın gazetelere intikal eden beyanatları bunlar.

Şimdi, devletin Başbakanı ve Bakanı "devlet çöktü, vasiyet yazılıyor" ifadelerini kullanıyorlarsa, o zaman sormak lazım; bu devlet ne zaman çöktü diye?!

Bakın, ben, size bunu ifade edeyim: Çok değil, bundan dört beş yıl önce, bir hükümet kurulduğu zaman, ilkönce, bir yüz gün süre verilirdi, nasıl çalıştığına bakılırdı; ondan sonra, bir beşyüz günde, o hükümetten kesin icraat istenirdi. Bugün, siz, adına, ister Anasol-D deyin ister Tamsol deyin isterse Anasol-M deyin, yaklaşık yediyüzelli gündür, hatta daha fazla, iktidardasınız. O zaman, sormak lazım: Bu hükümet, bu devlet, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa gensoruyla düşürülen hükümetin Başbakan Yardımcısı olduğunuz zaman mı çöktü; yoksa, bu devlet, IMF'in baskılarından dolayı, hepimizi üzen olayın olduğu hükümetin Başbakanı olduğunuz zaman mı çöktü?

Bakın, ben, size söyleyeyim: Ülkenin bu duruma gelmesinde, yani sizin ifadenizle çökmesinde, en az katkısı olan kesim, işçilerdir, çalışan kesimdir, memurdur, emeklidir, esnaftır, gazilerdir, şehitlerdir. Bu kesim, hep kendilerine verilen görevi yapmıştır, alınteri dökmüştür, üretim yapmıştır. Siz, kendilerine, iş imkânı verdiniz de çalışmadılar mı?

Bu durumdan, devleti korumak için gazi olan, şehit düşenlerin de sorumlu olması mümkün değildir; ama, siz, acıyı onlardan çıkarıyorsunuz, emeklilik yaşını tavizsiz yükseltiyorsunuz.

Burada, kazanılmış hak ihlallerinden söz edildi. Sayın Bakanım, geçen akşam vermiş olduğu cevapta "bu kazanılmış hak değildir" dedi ve "kesintisiz sekiz yıl"ı da buna örnek gösterdi. Zaten "kesintisiz sekiz yıl"dan memnun olan yok ki, bunu, burada örnek gösteriyorsunuz! Bu da uygun değildir.

Bu kesim, çalışan kesim o kadar fedakârdır ki, gerekirse, bu ülkenin çökmekten kurtulması için bir yıl maaş almadan bile çalışır; ama, hiç olmazsa, bundan sonra, verdimse ben verdim ne olmuş denilmesin, bankaların içi boşaltılmasın, seçim mağlupları da, partizanca, yönetim kurulu başkanlıklarına getirilmesin demeye hakları vardır diye düşünüyorum ve bu konuda da, sizler, bu güveni veremiyorsunuz.

Seçimlerden önce "sessiz çoğunluklar, sesinizi duyuyoruz" diyordunuz. Çoğunluklar, o zaman da sessiz değildi. Hastane kapısında yeni doğan çocuğunu rehin bırakan anne bağırıyordu, siz duymuyordunuz. Üniversitelerde okuma özgürlükleri engellenen gençler bağırıyordu, siz duymuyordunuz. Geçim sıkıntısındaki işçi, köylü, memur, esnaf, emekli, dul, yetim bağırıyordu, siz duymuyordunuz. Aslında bu sloganın "sesli azınlıkların sesini duyuyorum" olması lazımdı; çünkü, rantiyenin ve medya patronlarının sesini çok güzel duyuyordunuz. Ama, şimdi, çok ciddî boyutlarda meydanlar doluyor, kulakları sağır eden sesler geliyor; bunları duymamanız mümkün değil. Bu çığın altında kalırsınız; lütfen, kulaklarınızdaki pamukları çıkarın artık.

Sayın Bakanım, siz değil miydiniz, 1995 senesinde "mezarda emeklilik" broşürleri dağıtan?! O broşürün arka kapağında şunlar yazmıyor muydu: "Eğer bu kanun çıkarsa, 7 bin küsur gün prim ödeme kesinleşirse, on yıl sonra, yirmi yıl sonra, insanların mezar taşlarına şöyle yazılacaktır: Eğer yaşasaydı, onbeş sene sonra emekli olacaktı." Yine, devamen "bu tasarının sahibi hükümeti ve onun IMF'den kumandalı şaşkın Başbakanını, siz işçilere havale ediyorum" diyordunuz. Geçen akşam bir soruya vermiş olduğunuz cevapta da, aynen şunları söylediniz: "Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumandalı olamaz." Şimdi, bu sözlerin hangisine inanacağız? Sizin söylediğinize mi, 1995'te broşürlere yazdığınıza mı inanacağız?

Şimdi ne değişti? Şimdi ne oldu da, birden aktüer sigorta matematikçisi kesildiniz, 2025 yılının hesaplarını yapıyorsunuz? Bunda da başarılı değilsiniz; çünkü, bu ülkede bütçe açıklarını hesaplarken, hiçbir zaman bunu doğru tespit edemediniz. Birdenbire, daha Bakanlığınızı bile tanıyamadan, oturur oturmaz bu fikirleri savunmaya başladınız. Yoksa, siz de bunları IMF patentli olarak önünüzde mi buldunuz?

Bu tasarı için en önemli gerekçeniz "sosyal güvenlik kuruluşları açık veriyor" iddiasıdır. Oysa, Anayasadaki "sosyal devlet" gereği yapılması gereken katkı, açık olarak değerlendirilemez. Kaldı ki, açık, bütçenin yüzde 10'unun altındadır. Pek çok Avrupa ülkesinde bile, bu oran, yüzde 20, yüzde 25 seviyesindedir. Gelişmiş ülkelerde, sosyal güvenlik harcamalarının millî gelir içerisindeki payı yüzde 19 ilâ 35 arasında değişmektedir; İsveç'te yüzde 38,3, Danimarka'da yüzde 29,5, Almanya'da yüzde 24,7, Türkiye'de -bu oranın içerisinde açık da dahil olmak üzere- yüzde 5'tir; ama, ne hikmetse, burada bir konuşmacı çıkıp, bunu da yüzde 37 olarak ifade edebilmiştir.

Sosyal güvenlik fonları, ucuz kredi kaynağı olarak şimdiye kadar değerlendirilmiştir. Sadece Sosyal Sigortalar Kurumunun –1970-1994 arası– fonları enflasyonun 5 puan üzerinde değerlendirilmiş olsaydı, Kurum, 11 milyar 777 milyon dolar gelire sahip olacaktı ve bu açık da bugün söz konusu olmayacaktı.

İlla bu yaşlarda emeklilik olacak diyorsanız, bunda ısrarlıysanız –ki, öyle gözüküyor, ısrarlısınız– hiç olmazsa, şu önerilerimizi dinleyin:

Bir geç emeklilik ikramiyesi getirebilirdiniz.

Belli bir yaştan sonra ücretlerden Gelir Vergisi kesintisinin kaldırılması, yalnızca emeklilik kesintisinin sürdürülmesi düşünülebilirdi.

Belli bir süreden sonra part-time çalışarak emekliye ayrılma düşünülebilirdi.

İşverenlerin yaşlılara karşı önyargılı olmalarından vazgeçmeleri sağlanabilir; yaşlıların bilgi, güvenilirlik, verimlilik ve çalışma alışkanlıklarının tercih sebebi olduğu anlatılabilirdi.

Yetişkin çocukları yaşlı anne ve babalarının bakımını üstlenmeye teşvik etmek de düşünülebilirdi. Bakın, bu oran, fakir ülkelerden zengin ülkelere, güneyden kuzeye, doğudan batıya doğru azalmaktadır; yani, yetişkin çocukların anne ve babalarına bakma oranı azalmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Sünnetçioğlu, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) – Bu kürsüden, çok tecrübeli bir politikacı "varsayalım ki yanlışlık yapıldı, zararını ilk görecek kişi iki yıl sonra karşımıza çıkacak; baktık ki Türkiye'nin şartları iyileşti, 7 000 günü 6 000 güne çekebiliriz" diyordu. Halbuki, bu da, zannediyorum, seçim üzeri ve her biri opsiyon olarak kullanılmak üzere değerlendiriliyor; bunu da yanlış buluyorum.

Sözlerimi, bundan beş altı ay önce İstanbul'a gelen Boston Filarmoni Orkestrası Şefi Benjamin Zander'in o konferanslarda söylemiş olduğu bir sözle bitirmek istiyorum. Diyordu ki Benjamin Zander: "İnsanlar, doğar, bazı kalıpların, kutuların içine girer. Hayat boyu bu kalıpların, kutuların içinden çıkamaz; en sonunda, bir başka kutuya, yani, tabuta konulur ve gömülür. Hayattayken kalıpların, kutuların içinden çıkmayı başarın." IMF'nin kalıplarının içinden çıkmayı başarın diyorum.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sünnetçioğlu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi sunacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, seyirci locasında bulunan Emek Platformunun sayın liderlerini ve televizyon başında bizi izleyen çok değerli milletimizin evlatlarını, bu kanun tasarısından mağdur olan insanları da saygıyla selamlıyorum.

Bakın, çok değerli milletvekilleri, burada bir maç yapılıyor; bu maçın hakemi de bir, oynayanları da bir; tek taraflı maç yapıyorsunuz. Tek taraflı yapılan maçı bu millet kabul etmeyecektir. Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit, bir zamanlar tribündekileri sahaya çağırmıştı. Biz, tribündekileri sahaya çağırmayacağız; ama, görüyoruz ki, bugün tribündekileri hiç dikkate almıyorsunuz; onların görüşlerine hiç saygı duymuyorsunuz.

Şimdi, gerçekten bu maç, tekrar tazelenecektir ve sonuçta, bu yasa tasarısı milletimizin arzuladığı ölçülerde yapılacaktır. Bu maçta, millete çok gol attınız; ama, bu gollerin hepsi ofsayttan; bunu kabul etmeyecek bu millet; bu maçı tazeletecektir. Sadece millete gol atmadınız "görüştük, anlaştık" dediğiniz insanlara da gol attınız. Bakın "Türk-İş'le anlaşma yaptık" dediniz, 13 maddelik bir anlaşma metni düzenlediniz ve öğrendik ki, onlara da 13 maddelik bir gol atmışsınız. Diyor ki Türk-İş 13 üncü maddede: "İş güvencesi ve sendikal güvence konusunda üç siyasi partimizin sayın genel başkanlarının bir taahhütte bulunacakları sözünü vermişlerdir." Sayın Emek Platformunun temsilcileri, bunlar, millete verdikleri sözlerin hiçbirini yerine getirmediler ki, size verdiklerini yerine getirsinler.

BAHRİ SİPAHİ (İstanbul) – Siz ne verdiniz?!.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Sayın milletvekilleri, ANAP temsilcisi Sayın Emre Kocaoğlu, burada, biraz önce kürsüde konuştu. Emre Kocaoğlu -ben inceledim- Teksif'te eğitim müdürlüğü yapmış. Teksif'te eğitim müdürlüğü yaparken, acaba, bu işçiler gerçek miydi, bu sendikalar gerçek miydi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Ne alakası var kardeşim?!.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Ayrıca, Emre Kocaoğlu, biraz önce, buradan, yine, gerçek sendikalardan, işçilerden bahsetti.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım... Sayın Yıldırım...

YENER YILDIRIM (Devamla) – Emre Kocaoğlu, Basın-Sen'in kontenjanından İş Bankası Yönetim Kuruluna gelmiş. İşçilerin sırtından buraya kadar gelebilen insanın, işçilere, Türk işçilerine, Türk sendikalarına laf atmasını kınıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım... Sayın Yıldırım...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Çıkar çevreleri mi var? Çıkar çevrelerinden bahsetmeyin; onları, biz...

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bu yasa tasarısı, Türk Milletinin bünyesine uymamaktadır. Ben, milletimden özür diliyorum. Bu yasa tasarısı gündeme geldiğinde, ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz "mezarda emeklilik" dedi, biz de "ahrette emeklilik "dedik. Özür diliyorum milletim; bu yasa tasarısıyla ahrette bile emekli olamıyorsun. Emekli olan kişi ahrete giderse emekli olur. Ahrete emekli olmadan gidiyor. 58-60 yaş, Türk Milletinin yapısına uymamaktadır. Bakın, Türkiye'de istatistiklerimizde doğumda ölüm beklentisi 69; ama, ben hizmetin içinden gelen bir insan olarak söylüyorum, bu, bordro mahkûmlarında ve çalışanlarda 60-65'tir. Hep Avrupa'yı örnek gösteriyoruz; tamam da, bunda da Avrupa'dan lütfen ders alalım. Bakın, Avrupa 'da bir işçi 40 yıl prim ödediyse, en az 20 yıl emeklilik hakkı var; yani, 2'ye 1. Türkiye'de insanlardan 40 yıl prim alacaksınız, onlara emeklilik hakkı tanımayacaksınız. Böyle milleti hiçe sayarak bu işin altından kalkamayız.

Sayın milletvekilleri, hiç sanayicileri dolaştınız mı? Hiç esnafı dolaştınız mı burada karar verirken? Bakın, ben sanayi sitelerini dolaştım, geliyorum. Sanayici perişan, şu anda çalıştırdığı işçinin ücretini ödemiyor; çalıştırdığı işçinin ücretini ödeyemiyor. Sanayicinin yatak odasına kadar bankalar haciz almıştır. Sanayici bitmiştir.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen madde üzerinde ve maddeyle ilgili olarak konuşmaya devam edin.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bu, Bağ-Kurlular yasası değil mi, Bağ-Kur'la ilgili değil mi efendim, sanayici Bağ-Kurlu değil mi efendim?

BAŞKAN – Buyurun, ben gerekli ikazımı yaptım, siz onun üzerine konuşmaya devam edin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Maddeye gel, maddeye.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bakın, bu insanlar, esnaflar, tereklerindeki malzemesini tüketti, yerine koyamıyor; bu adam Bağ-Kur primi ödeyemiyor arkadaş. Bakın, size bir olay anlatayım. Bağ-Kurlular şu anda zaten hiç sayılıyor. Bir seçmenim, Ordu'dan bana telefon ediyor; diyor ki "22 yıldır Bağ-Kurluyum. Hanımımın iki kulağı da sağır oldu -36 yaşında- duymuyor. Buna bir tane koklear implant takılacak. Bağ-Kur'a müracaat ettim. 22 yıldır prim ödedim." Bağ-Kur'un inisiyatifiyle şu anda yüzde müzde de alınmıyor; ama, bu implant bu hastamıza takılmıyor. Sosyal güvenlikten anladığımız bu mu arkadaşlar?

Çok değerli milletvekilleri, gerçekten, bu yasanın can alıcı kısmı, yaş hususu. Sivil toplum örgütlerini dikkate almadınız, Bağ-Kurluyu dikkate almadınız, esnafı dikkate almadınız, işçiyi dikkate almadınız, milleti dikkate almadınız. Bu maçı, siz, şu anda, ofsayttan kazanıyorsunuz; ama, bu maç, mutlaka tekrarlanacak.

Bakın, esnafımız, bu sistemden çıkma zorunluluğunda kalmıştır. 60 yaşında emekli olmayı insan hiçbir şekilde düşünmüyor; 60 sene yaşayacak!.. Zaten, sosyal sigortalarda verdiğimiz hizmetler de adamı tatmin etmiyor, hastanelerde perişan oluyor. Hiç kimse perişanlık çekmek için bir sistemin içerisine girer, sigortalı olur mu, Bağ-Kurlu olur mu? Bir implantının ödenmediği yerde, sigortalı olur mu?

Bu sistem, bu getirilen yasa, hem Bağ-Kurluyu, hem sigortalıyı sistem dışına kaçıracaktır. Bugün, eğer 5 milyon sistem dışında kaçak varsa, bu yasa 10 milyonlara çıkaracaktır; çünkü, uygulama alanı yoktur.

Bakın, işçi ile işveren anlaştığında; dese ki, kardeşim, sen zaten emekli olamıyorsun, sen -Türkiye, dünyanın en fazla prim kesen ülkesi- zaten çok prim de ödüyorsun; bana da çok pahalıya patlıyor bu, gel anlaşalım, şunun yarısını sen, yarısını da ben alayım dese, sen, onun başına zabıta da diksen, o sistemin içine alamazsın. Sistemi cazip hale getirmediğimiz müddetçe, biz, insanlarımızı bu sistem içerisinde zabıta kuvvetiyle tutamayız.

Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, gelin, şu yasayı çekelim. Yanlıştan dönmek akılcılıktır. Gerçekten, doğru düşünelim ve bu millete uygun şekle getirelim, uzlaşalım. Bak, sivil toplum örgütleri de orada bekliyorlar, millet de bekliyor. Uzlaşalım ve bir dakikada, bir saat içinde biz bu kanun tasarısını geçiririz; ama, millete uygun olsun. Milletimiz bu sistemden kaçacaktır. Gayenizin ne olduğunu bilmiyorum, hâlâ anlamış değilim; milletin de sizi anladığını zannetmiyorum.

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın Yıldırım.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bakın, 60 yaşında bu insanlar emekli olmaz arkadaşlar; 60 yaşında... Size soruyorum, 58 yaşındaki bir hemşireyi nasıl çalıştıracaksınız? 58 yaşındaki bir hemşirenin hemşirelik hizmetinden faydalanmak istiyor musunuz; soruyorum. 24 saat çalıştıracaksınız, gece nöbet tutturacaksınız, bir 24 saat daha çalıştıracaksınız. Yani, bu hemşire, çocuğuyla işe gelecek, torunuyla işe gelecek "hadi torunum işe gidelim geç kaldık" diyecek. Bu, Türk Milletinin geleneklerine aykırı.

Burada, bir haksızlık daha yapılmış. Bakın, Türk töresinde kadınlarımıza hep değer verilmiş. Anayasamızda ve ILO sözleşmelerinde bizim kabul ettiğimiz bir madde var kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyacağımıza dair...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır efendim; teşekkür ediyorum.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Son sözümü söyleyeyim...

BAŞKAN – Hayır efendim; öyle bir uygulama yapmıyorum.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Son sözüm Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen, Genel Kurula teşekkür edin sadece.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür edin efendim...

YENER YILDIRIM (Devamla) – Son söz...

BAŞKAN – Teşekkür edin efendim...

Buyurun.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bakın beyler, Anayamızda kadınlarımıza tanıdığımız hakkı gasp ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Türk töresinde kadınlarımıza ve Türk geleneklerinde...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Aydın; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 28 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Az önceki değerli arkadaşımızın anlattığı gibi, milletten habersiz falan değiliz. Milletimizin içinden dün akşam geldik. Milletimizin öyle mensupları var ki, 35 yaşına gelmiş, annesinden babasından aldığı harçlıkla geçiniyor. Evet, sendikalar, mensuplarının haklarını elbette ki savunacaklar; onlara diyeceğimiz hiçbir şey yoktur; ama, biz milletvekilleriyiz, bütün milletin haklarını dengeli bir şekilde savunacağız.

İki muhalefet partimizin, gündeme hep getirmiş olduğu, hükümetlerin rantiyelere kaynak aktardığı sözleri var. Değerli arkadaşlarım, hükümetler neden borçlanıyor; rantiyeye neden kaynak aktarıyor? Türkiye'de toplanan verginin yüzde 70'i, yüzde 80'i nasıl rantiyeye gidiyor? İstanbul Sanayi Odasının açıklamış olduğu 500 büyük sanayi kuruluşunun içerisinde kârların yüzde 87'si, nasıl faiz ve rant gelirlerinden? Biz, her şeyi bir bütün olarak hesaplamak zorundayız. Evet "Türkiye'de, sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları, 3,5 katrilyon lira" diyorlar. Devletin Hazinesine, 3,5 katrilyonun bir sene sonraki maliyeti 4 katrilyon liradır. Bu şekilde giderse, 3,5 katrilyon gelecek yıl 4 katrilyon lira olacaktır. İşsizlik sigortası getiriliyor; bakın, 4 katrilyonu 1 milyon insana verseniz, yılda her birine 4 milyar vermiş olursunuz; 4 milyon insana verirseniz her birine de 1 milyar vermiş olursunuz. Türkiye'de, ekmeğe aşa muhtaç insanlar var; onları da düşüneceğiz. Milletimizin tamamını düşüneceğiz. Türkiye'de her hanede 5 kişi yaşıyor. 20 milyon insan, sosyal güvenliğin açığından doğan faiz gideri olan 4 katrilyonla geçimini sağlayacak.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı bu kadar önemli_ Önemliyse, tasarının maddeleri oylanırken, neden arkadaşlarımızın ret oyları 30'u hiç geçmiyor; neredesiniz? Yani, millet için bu kadar önemliyse, hoşunuza gitmeyen maddelerde neden ret oyu verenler 30 kişiyi geçmiyor? İkiyüze yakın muhalefet mensubu var; nerede arkadaşlarımız? (MHP sıralarından alkışlar) Bazen dört kişi kalıyoruz Mecliste, bazen beş kişi_

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Siz, neredesiniz?

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz, buradayız. Buradayız, vazifemizi yapıyoruz; maddeler, tıkır tıkır geçiyor. Hem de halkın içerisindeyiz, milletimizin içerisindeyiz. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Ben ve arkadaşlarım, hem burada bulunuyoruz hem de münavebeli şekilde halkımızın, milletimizin içerisine giriyoruz. Ben, iki günde, belki on bin kişiyle görüştüm; yani, hiçkimse zannetmesin ki vatandaş kandırılacaktır; kandırılamaz.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Siz de kandıramayacaksınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu işin doğrusunu yapanlar, emeklilik yaş haddini, 1950'lerden bu yana hep 60 yaş civarında kabul etmişler, yasalara böyle koymuşlar. Popülistler, günübirlik oy avcıları gelmiş, bunu 38'lere, 43'lere düşürmüş; her şeyde olduğu gibi, burada da dengeleri bozmuşlar, Türkiye'yi sıkıntıya sokmuşlar ve şikâyet ettikleri devletin bu açıklarından tek memnun olan rantiye kesimlerinin işine gelir hale getirmişler.

BAŞKAN – Sayın Aydın, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

Buyurun.

AHMET AYDIN (Devamla) – Dört yıl önce, şimdiki tasarıda yaş haddini ya da yakınını teklif edenler, dört yıl sonra ne oluyor, neden vazgeçiyorlar?

Tahkimde nasıl birlikte olduk?!

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – O doğruydu.

AHMET AYDIN (Devamla) – Siyasi Partiler Yasasında nasıl birlikte olduk?!.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – O da doğruydu.

AHMET AYDIN (Devamla) – Onun arkasında size oy getirecek kimse yoktu, onun için Meclis hızlı çalışsın, bu yasalar da geçsin diye beraber olduk.

İşin doğrusunun bu kanun tasarısı olduğunu siz de biliyorsunuz; ama, arkada, tabiî, Emek Platformunuz var. Biz, onlara saygı duyuyoruz, onlar işlerini yapıyorlar; ama, lütfen, siz, Türkiye'nin bütünlüğünden yana, dengeli bir şekilde çalışın ve hep birlikte bu kanunu bir an evvel çıkaralım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına...

YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkanım, konuşmacı arkadaş, ismimi kullanarak, beni göstererek, sataşmıştır; söz istiyorum.

BAŞKAN – Bakayım efendim... Zabıtları getirteceğim, tetkik edeceğim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim efendim.

Sayın Başkan, zatıâliniz, Meclisi yönetiyorsunuz...

BAŞKAN – Anlayamadım...

Değerli milletvekilleri, bakın, bir sayın milletvekili arkadaşımız açıklamada bulunuyor, duymakta da fevkalade sıkıntı çekiyorum. Lütfen...

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, zatıâliniz, bu Meclisi İçtüzüğe göre yönetmek mecburiyetindesiniz.

İçtüzüğün 61 inci maddesi açıktır. Biraz sonra hangi arkadaşımızın kişisel konuşacağı bilinmemektedir. Zatıâlinizin, keyfî olarak, bunu bekletip söylemek gibi bir lüksünüz yoktur. "Başkan, görüşmeye başlamadan önce, söz sırasına göre, söz alanların adlarını okutur" deniliyor. Yani, sizin "okutabilir" veyahut "okutmamak" gibi bir imkâna sahip olmadığınızı hatırlatıyorum. Sözler başladığı takdirde, kaç arkadaşımız söz almışsa, İçtüzüğün 61 inci maddesine göre, mutlaka, bunları başında okutmalısınız. Düzeltmenizi istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Dün, bu tartışma, yine, bu Genel Kurulda yaşandı. Biliyorsunuz, birleşimi yöneten değerli arkadaşımız, her madde ve önerge üzerinde aynı arkadaşlarımızın söz talebinde bulunduğunu beyan etmek suretiyle bir defa okuttu, sonra da ilk üç veya dört arkadaşımızın isimlerini okuttu. Zaten, biliyorsunuz, şahsı adına konuşmak sadece iki arkadaşımız için söz konusu olabilir. Ben de, ilk dört sıradaki arkadaşımın ismini okutmak suretiyle, bundan sonra uygulamaya devam edeceğim.

Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakınız, burada, yine, sizin için bir tahdit imkânı yoktur. Söz alan milletvekili arkadaşlarımızın ismini okutacaksınız...

BAŞKAN – Peki efendim... Çok teşekkür ediyorum... Değerlendireceğim efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Başka bir yolunuz yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerlendireceğim efendim... Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, söz istiyorum; sataşma vardır.

BAŞKAN – İstirahat buyurun efendim. Zabıtları inceleyeceğimi ifade etmiştim; zabıtlar henüz gelmedi.

Şahsı adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Erbaş'ın yerine, Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu konuşacaklar.

Buyurun efendim.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı, her şeyden önce, Sosyal Güvenlik Kurumları arasındaki norm, standart ve uygulama farklılıklarını giderememiştir arkadaşlar. Diğer sosyal güvenlik kurumlarının şartlarıyla Bağ-Kur sigortalılarının faydalandığı imkânlar çok farklıdır. Özellikle, sağlık hizmetlerinde ve aldıkları emekli maaşları arasında dağlar kadar fark vardır. Bugün, SSK'lı bir işçi, günlerdir tartıştığımız gayri adildir diye kabul ettiğimiz ve zulüm yasasıdır diye günlerdir tartışılan SSK'lı işçilerin sağlık ve emeklilik hakları bile, bugün, esnaf sigortası olarak gündeme gelen Bağ-Kur çalışanlarının elde etmiş oldukları sosyal haklar ve sosyal güvencelere göre bile daha iyi durumdadır. Yani, yanında çalıştırdığı bir işçisine özenerek bakan bir işveren ürettiniz siz sosyal güvenlik diye.

Tasarı, sosyal devlet anlayışından da uzak, gerçekçi ve hakça olmayan bir düzenlemedir. Neden derseniz; mevcut farklılıkları sadece prim ödeme gün süreleri ile emeklilik yaşını yükseltmek suretiyle ele almış; ancak, hem bu sınırlı yaklaşımı hem de yüksek prim ve emeklilik yaşı dayatması nedeniyle, ülkemiz şartlarında, maalesef, gerçekçi değildir bu tasarı.

Getirilen tasarıda, Bağ-Kur sigortalıları için şartlar daha da ağırlaştırılmış, çıta biraz daha yükseltilmiştir. Neden mi? Bakınız, eskiden onbeş tam yıl kuralı, bu tasarıyla yirmibeş tam yıla çıkarılmıştır. Eskiden bayanlar için 50 olan yaş sınırı 58'e çıkarılmıştır. Hayret ediyorum, bu ülkede, insanların bilmediği birtakım istatistikler yapıldı da, bayanların yaşama süresi, erkeklere göre, son bir yıl içerisinde üç yıl daha mı arttı; ki, bayanlara 8 yaş ilave ediyorsunuz da, erkeklere 5 yaş ilave ediyorsunuz; hayret etmemek mümkün değil. Hiçbir aklî, hiçbir bilimsel kritere dayanmayan bu yaş artışları bile, zulüm yasa tasarısının ne büyük boyutlara ulaştırıldığını ifade etmektedir.

Şimdi, arkadaşlar, bu faturalar, tabiî hep, sessiz yığınlara çıkarılmaktadır; çünkü, bir avuç mutlu azınlık günlerdir fanuslarından ülkedeki sıkıntıları gülümseyerek izlerken, milletimizin 55 milyonuna tekabül eden bu zulüm yasa tasarısı, insanları sabahlara kadar uyutmayan ve akşama kadar sokakta güvenlik kuvvetleriyle karşı karşıya getiren bir görüntü arz etmektedir.

Sevgili arkadaşlar, SSK uygulamalarıyla paralellik arz etmeyen bu tatbikat, esnaf ve sanatkârımıza maalesef bir iyileştirme değil, yeni sıkıntılar tahmil etmektedir. Neden böyle söylüyorum; çünkü, konuşmalarımızda hep ifade ediyoruz, iktidar partisi milletvekilleri de ifade ediyorlar "sosyal güvenlik bir çatı altında toplanmalıdır" diyorlar. Öyleyse "bir çatı altında toplanmalıdır" diyeceksiniz...

BAŞKAN – 1 dakika süreniz var efendim.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) – ... hiçbir uyum araştırması yapmadan, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına yıl ve gün süresi getirirken, esnafımıza, yani 3,5 milyona tekabül eden, aileleriyle 20 milyona ulaşan bu garametli, çilekeş esnafımıza, siz, tam yıl yasa tasarısını dayatacaksınız; bu, bir zulümdür arkadaşlar, mutlaka bu zulümden dönmeniz gerekmektedir; bunu ifade etmek istiyorum.

Emekliliğe gelince, emekli maaşları da, maalesef, acınacak haldedir. Bağ-Kur emeklilerimiz, Refahyol döneminin yüzde 305'lik zamlarını bir nostalji, anı olarak gündeme getirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) – 1 dakikam yok mu efendim?

BAŞKAN – Sayın Dağcıoğlu, çok teşekkür ediyorum.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika sürem yok mu efendim?

BAŞKAN – Teşekkür edin efendim, süre vermiyorum. Bugün, öyle bir uygulamam yok. Sadece teşekkür etmeniz için, mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun efendim.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Yüce Kurula. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, soru sormak isteyen değerli arkadaşlarımıza söz vereceğim.

Soru ve cevap süresi 10 dakikadır.

Sayın Pamakçu; buyurun.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Delaletinizle, Sayın Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Bağ-Kur emeklilerine 58-60 yaş sınırını ve 25 yıl sigorta primi ödeme şartını getiriyorsunuz. 20 yaşında Bağ-Kur primi ödemeye başlayan bir vatandaşımız, 25 yıl prim ödediği zaman 45 yaşına gelmiş olacak. 45 yaşına gelen bir Bağ-Kurlu, emekli aylığına hak kazanmak için, 15 yıl daha yaşamak zorunda, anladığım kadarıyla. Diyelim ki, 45 yaşındaki esnaf bir kardeşimiz, Allah korusun, iflas etti. Bu kardeşimiz, emekli aylığı bağlanıncaya kadar, 15 yıl nasıl geçinecek?

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Erbaş; buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, delaletlerinizle, Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum:

Bağ-Kurlulara da, kanunun bütünlüğü içerisinde kadınlara 58, erkeklere de 60 yaş sınırı getirilmiş oldu. Esnaflar içerisinde şoför esnafı, 60 yaşına kadar direksiyon sallamak zorundadır. 60 yaşındaki bir şoförün, otobüs veya kamyon kullanmasının ne kadar zor şartlarda olduğu bilinmektedir. Şoför esnafı hakkındaki bu yaş sınırlamasını düşürmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

Sayın Oğuz; buyurun efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakandan şu hususların sorulmasını istirham ediyorum:

58 ve 60 yaş üzerinde ısrarlı görünüyorsunuz. Hiç olmazsa, geç emekliliğin özendirilmesi için belli bir yaştan sonra emekli keseneği alınmamasını, belli bir yaştan sonra part-time çalışarak emekli olma gibi konuları düşünüyor musunuz?

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim.

RIZA ULUCAK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımızdan şu hususun açıklanmasını istirham ediyorum: Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine göre, ortalama yaşam süresinin 61 olduğu bir dönemde, kadınları 58, erkekleri 60 yaşa kadar çalışmaya mecbur etmekle, yıllarca prim ödemiş sigortalıların emekli gelirinden az sürede yararlanabilmelerinden kuruma bir fayda mı sağlanmak isteniyor?

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

Soru sorma sırası Sayın Arı'nın.

Buyurun efendim.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan şu sorumun cevabını almak istiyorum: Sayın Bakan, halen SSK istatistiklerine göre, emekli aylığı almaktayken ölen sigortalının yaş ortalaması kadınlar için 67, erkekler için 65'tir. Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, yeni yaş sınırlamasına göre, siz bu emekli aylığını kimlere vermeyi planlıyorsunuz? Yoksa, uygulamanın neticesinde çıkacak kötü tabloyu IMF'ye mi sunacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Söz sırası Sayın Bedük'ün.

Buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımıza şu sualleri arz etmek istiyorum.

Birincisi: Eşelmobil sisteminin ekonomimizi ücret-fiyat spiraline sokma tehlikesine karşı hükümetin aldığı herhangi bir tedbir var mıdır; nedir?

İkincisi: Yaşlılık aylığı ödeme sistemi, her ay ayrı hesaplama yapılmasına yol açmaktadır. Bürokratik gecikmeler sebebiyle, yaşlılık aylığı alacak olan vatandaşlarımızın, esnafımızın özellikle mağduriyetini önlemek için ne gibi tedbirler düşünülmektedir; çünkü, bu gecikmeler nedeniyle zamanında tespit edilemeyen fiyat endeksleri -TÜFE dahil olmak üzere- vatandaşlarımızın mağduriyetine neden olacağı şeklinde bir değerlendirmemiz vardır.

Üçüncüsü: Memur emeklilerinin üç ayda bir emekli maaşı aldıklarını biliyoruz. Bunun da her ay alınmasına imkân verecek bir düzenleme düşünülmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Sayın Bakan, 5 dakikalık cevap sürenizi kullanmaya başlayabilirsiniz efendim.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bazı değerli milletvekili arkadaşlarımızın sorularını şimdi cevaplandırayım; diğerlerini yazılı olarak arz edeceğim.

Öncelikle, bu maddede amacın ne olduğunu iyi ortaya koymamız lazım. Bu maddeyle getirilen yaş limitleri, kanun yayımlandıktan sonra, ilk defa işe başlayacaklar için uygulanacaktır. Norm ve standart birliğini kurumlar arasında sağlamak amacıyla, 25 tam yıl prim ödeyenler kadın ise 58, erkek ise 60 yaşında emekli olabilecekler; esas prensip budur; ancak, 25 yıldan az prim ödeyenlere de emeklilik imkânı getirmek bakımından en az 15 tam yıl prim ödeyenlerin de 60-62 yaşlarında emekli olmalarını biz bu düzenlemeyle sağlama noktasına geldik.

Bir diğer soruya cevap olarak... Şimdi "har ay maaş artışındaki... TÜFE'ye bağlı olarak maaş artış oranını nasıl hesaplayacaksınız" diye bir soru soruldu. Bağ-Kur, tamamiyle bilgisayar sistemine geçmiştir. Dolayısıyla, bu hesaplamalarda herhangi bir zorluk olmayacaktır.

Bağ-Kurlular -sağlık sigortası uygulamalarında- sigortalı ve emekliler bütün devlet hastanelerinde, belediye hastanelerinde, gerekli durumlarda da SSK hastanelerinde ve Türkiye çapında 25 üniversite hastanesinde herhangi bir ücret ödemeden, sağlık karnesini ibraz etmek suretiyle muayene ve tedavi olabilmektedir. Ayrıca, kalp ve damar tedavilerinde Türkiye'de bellibaşlı özel hastanelerde de açık kalp ameliyatları ve anjiyo olabilmektedirler; bunun için Bağ-Kur sigortalılarının herhangi bir ödeme yapmaları söz konusu değildir.

Şu anda Bağ-Kur'dan aylık alanların ortalama yaşı itibariyle 1479 sayılı Kanuna göre 64, 2926 sayılı Kanuna göre de 67 civarındadır. Bağ-Kur sigortalıları, sigorta kapsamına ilk girdiklerinde, prim alınmasına ve aylık bağlanmasına esas gelir basamaklarını kendileri seçmekte ve sigortalılıkları süresince bu basamakları yükseltilmekte veya kendi istekleriyle yükseltmektedirler; bugün için 24 üncü basamaktan 237 348 000 lira aylık ödemeyi taahhüt etmektedir. Bu, SSK'nın tavan aylığından daha yüksektir, şu ana göre. 24 üncü basamağın yüzde 90'ına karşılık gelen aylık burada esastır. Tasarıyla bu aylık miktarının daha da yükselmesine imkân tanınmaktadır.

Yine, her vesileyle, sorulan soruların içerisinde, dolaylı olarak, bir IMF olgusu var; herhalde yüz sefer değerli arkadaşlarımız sordular, herhalde yüz sefer de biz bu konuyu aynı şekilde cevaplandıracağız. IMF'yi, vakit olsa da, sizlerle, bir uzun süreçte, oturup konuşsak. Demin, değerli bir muhalefet milletvekili arkadaşımın da ifade ettiği gibi, IMF'yle her hükümet oturur, görüşür; bu, sizin isteğinizle ilgili bir hadisedir. Yani, IMF işini gücünü bırakıp da, Türkiye ne yapıyor, ben gidip bir ziyaret edeyim, şunlara bir bakayım demez; siz talep ediyorsunuz. Talep edişinizin sebebi nedir, amacı nedir? Uluslararası finans piyasalarıyla, Türkiye'nin lazım olan dış kredisini sağlama noktasında bir girişim başlatıyorsunuz. İlle IMF'nin her söylediğini yapmak zorunda değilsiniz, hatta, hiç, IMF'yi kabul etmek durumunda değilsiniz; eğer, o imkânlarınız varsa.

Bizden önceki bütün hükümetlerce, bugün muhalefette oturan değerli partilerimizin iktidar oldukları dönemlerde de, IMF'yle görüşmeler yapıldı. IMF'nin kendilerine tavsiyeleri doğrultusunda da birçok kararlar alındı; ama, bu kararları alıp almama hakkı, iradesi size aittir; IMF'nin bir dayatması olamaz; hiçbir hükümete dayatması olamaz. Bunun altını çizmek istiyorum.

Bugünkü konuşmalar itibariyle de, ortaya konulmuş olan şeyleri üzüntüyle takip ediyorum; IMF'nin herhangi bir yaş dayatması filan olmamıştır; herhangi bir şekilde böyle bir dayatma içinde bulunmasını da kabul edilemez bir davranış olarak gördüğümü ifade ediyorum. Bu, bir aktuaryel hesaptır; bu, bir denge meselesidir. Bunları, açık bir şekilde, milletimizle de iki aydan bu yana paylaşıyoruz, sizlerin huzurunuzda da paylaşıyoruz. Burada, önemli olan, doğruyu yapmaktır, doğruyu yapma iradesini ortaya koymaktır.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – 1995'te var mıydı?..

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 3 önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 28 inci maddesi (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Mustafa Eren Nihan İlgün Mardin Karabük Tekirdağ

Nevzat Ercan Saffet Arıkan Bedük Sakarya Ankara

"b) Kadın ise 49, erkek ise 53 yaşını doldurmuş ve tam 25 yıl sigorta primi ödemiş olması."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 28 inci maddesi (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Yener Yıldırım Kemal Kabataş Sakarya Ordu Samsun

Saffet Arıkan Bedük Bekir Aksoy Ankara Çorum

"b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım son önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge olması itibariyle, hem okutacağım hem de işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 35 inci maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Musa Demirci Zeki Ünal Tokat Sıvas Karaman

Faruk Çelik Ali Gören Mahmut Göksu Bursa Adana Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Erzurum Gaziantep Giresun

Mustafa Geçer Metin Kalkan Ali Güner Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

Önerilen Madde Metni :

"Yaşlılık aylığından yararlanma koşulları

Madde 35. —Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için sigortalının,

a) Yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması;

b) Kadın ise 53, erkek ise 58 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması

şarttır.

Kadın ise 53, erkek ise 58 yaşını dolduran ve en az 15 tam yıl sigorta primi ödeyen sigortalılara da kısmî yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 28 inci maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve arkadaşları

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl sigorta primi ödemiş olması,"

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 28 inci maddesi (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay (Erzurum) ve arkadaşları

"b) Kadın ise 49, erkek ise 53 yaşını doldurmuş ve tam 25 yıl sigorta primi ödemiş olması,"

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 28 inci maddenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutacağım ve imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı tasarının 28 inci maddesinin açık oylamayla oylanmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Abdüllatif Şener?.. Burada.

Fethullah Erbaş?..

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Zülfükar İzol?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Altan Karapaşaoğlu?..Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

İrfan Gündüz?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Bahri Zengin?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Lütfi Doğan?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Süleyman Arif Emre?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 28 inci maddesinin yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Katılan : 291

Kabul : 233

Ret : 56

Mükerrer : 2

Buna göre, 28 inci madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 29. — 1479 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yaşlılık aylığının hesaplanması

Madde 36. — Yaşlılık aylığı, sigortalının, sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamanın aylık bağlama oranı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam sigortalılık süresinin ilk on tam yılının her bir yılı için % 3,5, takip eden onbeş tam yılın her bir yılı için % 2 ve yirmibeş yıldan fazla her bir tam yıl için % 1,5 oranlarının toplamıdır.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı, ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.

Bu Kanuna göre bağlanan yaşlılık, malûllük ve ölüm aylıkları, her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın İzol konuşacaklar.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın İzol; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik, toplumu oluşturan bireylerin bugünlerini ve yarınlarını güvence altına almayı amaçlayan bir sistemler bütünü olması nedeniyle, toplum için önemli bir olgudur.

Sayın milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı, gerçekte, çağdaş toplumun ihtiyaç duyduğu bir sosyal güvenlik anlayışından uzaktır; sadece aktuaryel dengeleri, parasal değerleri ve dengeleri gözeten bir tasarıdır. Oysa, böyle bir tasarının, en az iç ve dışgüvenlik kadar önemli olan sosyal güvenlik konusunda bütün toplum kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılayan, sadece parasal değerleri ve dengeleri gözeten değil, aynı zamanda, insanî değerleri ve toplumsal dengeleri gözeten bir anlayışa sahip olması gerekirdi.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı, sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Sosyal güvenliğin, sosyal devletin temel bir görevi olduğunun kabul edilmesi, devlet katkısını zorunlu kılmaktadır. Bütün dünyada, devlet, sosyal güvenliğe katkı yapmaktadır. Bu tasarı, kayıtdışı çalışmayı hızlandıracaktır; prim ödeme gün sayısının yüksek olması, iş güvencesinin bulunmaması, emeklilik yaşının yüksek tespit edilmesi, istihdam politikasıyla da bağdaşır bir olay değildir. Gençlerin çalışma ve iş bulma umudunu ortadan kaldıracağı için, çalışanın emekli olma umudunu ortadan kaldıracağı için, kayıtdışı çalışmayı daha cazip hale getirecektir.

Sayın milletvekilleri, tasarı, yaşamlarının en verimli yıllarını, tüm birikimlerini daha güzel bir Türkiye için harcamış olan emeklilerimize, insanca yaşamaya yeterli gelir sağlamaktan uzaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarı, aktuaryel dengenin düzeltilmesi bakımından uygulanabilir önlemler getirmektedir. Aktuaryel dengenin düzeltilmesi, esas olarak, sisteme, aktif olarak katılımların artırılması ve prim tahsilat oranının yükseltilmesine bağlıdır. Bu, sistem dışına kaçışın ve sigortasız işçi çalıştırmanın engellenmesiyle mümkündür. Tasarı, bu konuda uygulanabilir önlemler getirmemektedir.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak, bu Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı, bir çözüm olmak şöyle dursun, çalışanların mevcut sosyal yaralarını daha da derinleştirecektir. Bu, bir reform paketi değil; tam tersine, çalışanların kazanılmış haklarını gasp etme paketidir.

Türkiye'de sorun haline gelen konulardan bir tanesi de işsizlik sigortasıdır. Ekonomik ve toplumsal yaşamdaki olumsuzluklar, son yıllarda, bu riskin çok artmasına, açık ve gizli işsizliğin yüksek düzeylere tırmanmasına neden olmuştur. Bu nedenlerle, ülkemizde, işsizlik sigortasına gereksinim duyulmaktadır.

Bir diğer sorun; iş güvencesi önündeki tüm yasal engellerin kaldırılarak, bu çağdaş hakkın, ülkemiz işçilerine sağlanması gerekir.

Sayın milletvekilleri, sosyal koruma amacı olarak başvurulan sosyal yardım ve sosyal refah hizmetleri, sosyal sigorta tekniğinin egemen olduğu sistemlerde mevcuttur. Millî düzeyde, bir tek sosyal güvenlik modelinin benimsendiği ülkelerde, bu ayırım fazla önem taşımamaktadır; çünkü, malî ya da sosyal konumu dikkate alınmaksızın, tüm vatandaşlara, sosyal güvenlik ve refah hizmetleri sunulmaktadır. Ancak, sosyal sigorta modellerinde üstünlük taşıyan ülkelerde, sosyal yardım ve hizmetler, kural olarak, sosyal sigorta kapsamının dışında kalmış ve sosyal korunma gereksinimi bulunan kişileri hedeflemektedir.

Sosyal yardım yapan kamu kuruluşlarının finansman kaynağı bütçe kaynağıdır. Bu nedenle, sosyal yardım alanların, bu yardımlara ilişkin kaynaklara, prim ya da başka adla katılmaları söz konusu değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeri gelmişken, Sayın Bakanıma, Şanlıurfa SSK GAP Bölge Hastanesiyle ilgili bir arzım var. Şanlıurfa, GAP'ın merkezi konumundadır. Şanlıurfa'nın, gelişen tarım ve sanayi potansiyeli ve artan nüfus ağırlığı gözönüne alınarak, SSK GAP Bölge Hastanesinin bir an önce yapılmasını, Sayın Bakanımdan, hassaten istirham ediyorum. Bölgedeki onbinlerce sigortalı yurttaşımız, en hayatî hizmet olarak sağlık hizmetlerini, daha verimli ve daha etkili bir şekilde alma imkânına sahip olacaktır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İzol.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer.

Buyurun Sayın Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer parlamenterler; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısında, tüm toplumun katmanlarını ilgilendiren hükümler bulunmaktadır; emekliyi ilgilendirmekte, sigortalıyı ilgilendirmekte, Bağ-Kur'luyu ilgilendirmektedir. Bu kurumların, işlevlerini tam olarak yapamadıkları bir gerçektir. Bürokraside bulunduğum sırada Bağ-Kur'uların, sigortalıların maaşının ödeneceği gün hepimiz bir alarm yaşıyorduk. Zira, bu kurumların başında bulunan genel müdürler, Başbakanlığa bir faks çekiyor "ben, bu ay maaş ödeyemiyorum" diyor ve o zaman, biz de, bunların teminini araştırıyorduk. Bu kurumların düzeltilmesinde mutlaka zaruret vardır; ama, bunu düzeltirken, alınteriyle çalışanların sırtından almamamız gerekir.

Saygıdeğer parlamenterlerim, Bağ-Kur'lu ne alıyor; en yüksek basamaktaki Bağ-Kurlu 100 dolar civarında -karşılığında- maaş alıyor. Getirdiğimiz düzenlemelerle onlara yeni bir hak mı veriyoruz; buyurun bakalım: Yaşı bir tarafa atıyorum, bütün sosyal kuruluşlarda yaşın çok genç olduğunu kabul ediyoruz. Bu yaşa çıkmaması gerektiğini, biz, muhafelet olarak iddia ediyoruz, daha alt sıralarda olmasını düşünüyoruz; ama, bir an için öyle olduğunu kabul edelim; diğer hükümlere bakalım, çalışanların lehinde mi...

Yaşlılık aylığının hesaplanmasında ilk on yıl için yüzde 3,5 oran veriyor; yani, on yıl çalışan bir Bağ-Kurlu yüzde 35'le emekli olacak; ikinci on yıl için yüzde 2 veriyoruz, onbeş yıl olduğuna göre, yüzde 30 da oradan alacak ve yirmibeş yıl çalışan, yüzde 65'le emekli olacak. Bugün yüzde 70'le emekli oluyor. Yüzde 5 indirim yaptık. Bu mu Bağ-Kurlunun lehinde olan hüküm?!

Diğer hükme bakalım. Bugün için onbeş yıl prim ödeyen bir Bağ-Kurlu emekli olabiliyor. Yeni getirdiğimiz hükümle ne yapıyoruz; yirmibeş yıl çalışmadan emekli olamıyor. Bir istisna getirmişiz: Kadınlarda 60, erkeklerde 62 yaşında kısmî emeklilik bağlanabiliyor. Bugün 15 yıl olan bu hak, 25'e çıkarılıyor; 15 yıl, ancak yaşı büyükse, o da kısmen bağlanabiliyor. Bu mu Bağ-Kurlunun lehinde olan hüküm?!.

Bugünkü mevzuata göre, 25 yıldan eksik çalışan her Bağ-Kurlu her yıl için yüzde 1 oranında eksiltme yapılıyor. Yani, 25 yılı dolduran bir Bağ-Kurlu, yüzde 70'ten emekli olurken, 24 yıl çalışan bir Bağ-Kurlu yüzde 69'dan emekli olacaktı. Eski hükme göre, 15 yıl çalışan bir Bağ-Kurlu, yüzde 55'ten emekli olurken, bugün yüzde 30'dan emekli oluyor; bu mu Bağ-Kurlunun lehinde olan hükümler?!.

Saygıdeğer parlamenterler, bu kurumların ıslahı mutlaka gerekiyor; ama, her olayda yaptığımız gibi, bir kurumu düzeltmek için, çalışanın sırtına binmememiz gerekir. Bugün, sosyal kuruluşların elinde trilyonlara varan gayrimenkuller var. Daha önceki hükümetler döneminde de dile getirildi; Emekli Sandığı 5 yıldızlı oteller çalıştırıyor; rantabl da çalıştıramıyor; Sosyal Sigortaların elinde, Türkiye'nin en güzide yerlerinde, İzmir'de Adliye Sarayı, Sosyal Sigortaların, aldığı kira bir hiç. Gelin, bunları ekonomiye kazandıracak tedbirleri alalım.

Bağ-Kurlular seviniyor; bana telefon ediyorlar: "Müsteşarım, bizim maaşımız ne kadar artacak? Nerede artacak?" İşte, oranlarla daha aşağı düşürdük. Efendim, biz enflasyona göre, tüketici endeksine bağladık. IMF'ye yaptığımız taahhütlerde, önümüzdeki yıl, enflasyonu, yüzde 25 civarında bekliyoruz... Temenni ediyorum gerçekleşir, temenni ediyorum, bu enflasyon belasından birazcık kurtulabiliriz; ama, hiç ümitli değilim.

Bir an için dediğimizin gerçekleştiğini düşünelim. Eğer, enflasyonu, biz yüzde 25'lere indirebilirsek, millî gelirdeki artışımız da ona göre artacak demektir. Bugün, şahıs başına ortalama 3 bin dolar civarında olan millî gelir, 4 bine, 5 bine, 6 bine çıktığında, bu, Bağ-Kurlum, bu sigortalım, bu emeklim niye istifade edemesin? Bu refahtan kimler istifade edecek?.. Demek ki, tüketici endeksine bağlamak da, işçilerimin, Bağ-Kurlularımın, emeklilerimin lehine gelmiş bir hüküm değil.

Kanunun çıkarılmasında zaruret olduğuna ben de inanıyorum; ama, gelin, oturalım, mutabakat sağlayalım, toplumları çalkantıya sürüklemeyecek hükümleri getirelim. Çoğunluk dayatmacısıyla hiçbir yere gidilemez. Bu hatalar, yarın hepimizin karşısına çıkacak. Bir gün daha gecikir, iki gün daha gecikir, gerekirse hiç tatile girmeyiz; ama, en güzel kanunu çıkarırız.

İstediğimiz hususlarda çok güzel mutabakatlar sağlanıyor. Tarih önünde bir sınav verdik; Tahkim Yasasında, Türkiye'nin menfaatlarını tahkimde gördüğümüz için, özellikle, uluslararası tahkimle, Türkiye'nin ekonomisinin yolunu açtığımız için, iktidar-muhaletef demeden birleştik. Demek, doğrularda birleşebiliyoruz.

Eğer, muhalefet, bu yasa tasarısında bu kadar direniyorsa, bir yerlerinde bir noksanlık var saygıdeğer arkadaşlar. Gelin, bu yanlışları düzeltelim, en doğruyu çıkaralım. Bütün Türkiye'nin gözü bu Mecliste.

O garibanların, biraz daha, aşlarını; biraz daha, ekmeklerini çoğaltalım. Bugün, en yüksek Bağ–Kurluya verdiğimiz 100 doları, beş yıldızlı bir otelde, lüks bir restoranda, çoğu garsonlara bahşiş diye veriyor. Bunun neresi millî ekonomiden, bunun neresi ekonomiden eşit pay almaktır?! Kandırmayalım kimseyi arkadaşlar... Gerçekleri görelim, bu müesseseleri düzeltecek palyatif tedbirleri değil, gerçek tedbirleri alalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tuncer.

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, dünya pratiğinden bildiğimiz gibi, eşelmobil, gelirler politikasının tümüne uygulanırsa; yani, indeksleme, gelirler politikasının tümüne uygulanırsa, enflasyonist baskı yapar; çünkü, bu yöntem, zaman içinde gelirlerin, ücretlerin artması sonucunu doğurur. İşte, bu yasayla emeklilere getirilen, Bağ-Kur emeklilerine ve bütün emeklilere getirilen sistem aynen budur, gelirlerin zaman içinde artmasına matuftur ve nitekim, benzer bir soru, sayın muhalefet temsilcileri tarafından da sorulmuştur; ücret-fiyat spiraline sebep olmayacak mıdır denilmiştir. Gelirler politikasının tamamına değil, sadece, en ziyade korunmaya muhtaç emeklilere uygulandığı için enflasyonist baskı yapmayacağı ümit edilir; ama, kesin olan bir şey, bu yöntemin, ücretlerin, maaşların artışını sağlayacağıdır.

Bu güzel hükümden ötürü, bu tasarıyı getiren hükümete ve Sayın Bakana teşekkür ediyoruz. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kocaoğlu.

Şahsı adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının eski 30 uncu, yeni düzenlemeye göre 29 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu maddesi, yaşlılık aylığının hesaplanmasına yönelik olup, aylık bağlanma oranı "sigortalının toplam sigortalılık süresinin ilk on tam yılının her bir yılı için yüzde 3,5; takip eden onbeş tam yılın her bir yılı için yüzde 2 ve yirmibeş yıldan fazla her bir tam yıl için yüzde 1,5 oranlarının toplamı" şeklinde düzenlenmiştir. Yani, müterakki şekilde nispetler azaltılmış; toplam, bir noktada artırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "sosyal güvenlik reformu" adı verilen tasarı, Türkiye'nin gerçeklerine, kamuoyunun ve kesimlerin beklentilerine hiçbir şekilde cevap verebilecek nitelikte değildir; çünkü, tasarı, sadece emeklilik yaşını yükseltmeyi ve daha fazla gelir elde etmeyi hedeflemektedir; kaldı ki, tasarı, bunu dahi gerçekleştiremeyecek düzeydedir.

Tasarı, tam bir reform tasarısı diye tanıtılmıştır; halbuki, tasarı, yaş haddini düzenleyen bir tasarıdan ileri gitmemektedir; çünkü, kurum, yeniden yapılandırılarak, hükümetlerin müdahalesinden uzak, özerk bir yapıya kavuşturulacak nitelikte değildir.

Yine, kurumun finansmanına, devletin, prim ödeyerek katkıda bulunmasını sağlayacak maddeler yer almamıştır.

Kurumun sağlık ve sigortacılık hizmetleri, kesinlikle birbirinden ayrılmamıştır. Düzenlemeler, bu bütünlük içinde olursa, o zaman gerçek bir reform olduğu tartışılabilir.

Yine, yüklerin faturasının büyük bir kısmı işverene çıkarılmaktadır. İşsizlik sigortasında "prime esas brüt kazanç" terimiyle getirilen artniyetli tarif, işverene hiçbir yük getirilmediği iddiasının da doğru olmadığını ortaya koymaktadır.

Tasarı, prime esas kazanç alt sınırını artırmakla kalmamakta, yıllardır yanlışlığı dile getirilen, işverenlerin ödemediği, hükümetçe tespit edilen hayalî ücret üzerinden prim tahsil etme sevdasını sürdürmektedir.

Sonuç itibariyle, devlet, sosyal güvenlik sisteminin yönetimini elinden tutarken, yükü üzerinden atıp, âdeta, sistemin sorumluluğundan kaçmaktadır. Böyle tek taraflı bir yaklaşımı benimsemediğimizi belirtmek istiyoruz. İşveren kesiminin bu yaklaşıma ve düzenlemeye ciddî itirazı vardır; biz de, Grup olarak buna katılıyoruz.

İşsizlik sigortasındaki temel yanlışlık, bilindiği üzere, kıdem tazminatı müessesesi, işsizlik sigortasının kurulmamış olması nedeniyle mevzuatımıza girmiş ve yasanın gerekçesinde de, kıdem tazminatının, işsizlik sigortası kurulduğunda tekrar ele alınacağı açıkça belirtilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Akın, 1 dakika süreniz var efendim.

Buyurun.

MURAT AKIN (Devamla) – Dolayısıyla, işsizlik sigortasının, kıdem ve ihbar tazminatı müesseseleriyle birlikte ele alınması düşünülemez. İşveren kesimi bu konuda son derece hassastır. Zira, bu irtibatlandırma, hem tarihsel gelişimin hem de kanunlarımızın emrettiği bir görev ve mükellefiyettir.

Hükümet, bu tasarıyla, işçiye çok cimri davranmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Hazreti Ali'nin meşhur sözüdür "cimrinin vermiş olduğu altının, cömertin verdiği taş kadar değeri yoktur" İşçilerimize ve çalışanlarımıza, bu tasarıda vermiş olduğunuz, güya lehteki, cimrice hakların, taş kadar kıymeti olmadığını bilmenizi arz eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Sayın Bakana soru sorma arzusunda olan Sayın Ünal; buyurun efendim.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, izninizle, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Sorum şudur : Tasarıyla, yaşlılık aylığının bağlanması konusunda yeni bir düzenleme getirilmektedir. Getirilen bu değişiklikle, mükelllefin aylığında ne miktar artış sağlanmış olacaktır; bir örnek verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sünnetçioğlu, buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanın soruma cevap vermesini istirham ediyorum.

Sayın Bakanım, IMF ile ilgili konuda çok hassassınız. Daha önce vermiş olduğunuz bir cevapta da "Türkiye Cumhuriyetinin bakanı kumanda almaz" demiştiniz 1995'te, o gün o cevabı verdiğinizde alkış almıştınız ve ben de alkışlamıştım.

1995'te IMF'ten kumanda var mıydı yok muydu? Var ise, beyanınızdaki "Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumanda almaz" ifadesiyle çelişmiyor mu? Eğer, yoksa 1995'te kumanda, o zaman, mezarda emeklilik broşürlerine niye yazdınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sünnetçioğlu.

Sayın Dağcıoğlu; buyurun.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Sayın Başkan, zatıâliniz aracılığıyla, Sayın Bakanıma bir soru tevcih etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bu maddede, bir ay içerisinde ele aldığınızda, 1'i ile 30'u arasında emekliye ayrılanın standardı veya her ay emekli olanın emekli maaşı farklı olacaktır. O zaman, her ay müracaatlarda bu farklılıklar değişeceğine göre, standart ve norm birliğini nasıl sağlayacaksınız?

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dağcıoğlu.

Sayın Geçer, buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, aşağıdaki sorularımın delaletinizle, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Yürürlükte bulunan Bağ–Kur Yasasının 36 ncı maddesinde aylık bağlama oranı 25 yıl hizmet süresi için yüzde 70 iken, tasarıda 25 yıllık hizmet süresi için öngörülen aylık bağlama oranı yüzde 65'tir. Burada Bağ-Kur sigortalısı aleyhine yüzde 5'lik bir azalma söz konusudur. 25 yıllık hizmet süresi bulunan ve emeklilik hakkını kazanmış bir Bağ-Kurlunun, eski yasaya göre ve yeni tasarıya göre bağlanacak emekli maaşı arasında bir fark oluşacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Sayın Ünal, buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki sorumun, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca cevaplandırılmasını arz ederim.

Sorum şudur: Yürürlükte bulunan Bağ-Kur Yasasının 36 ncı maddesinin son fıkrasında "yaşlılık aylığı her halde yüzde 90 oranını aşamaz" hükmü vardı. Bu tasarıya göre, emekli olacak sigortalıların aylık bağlama oranı tavanı olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Karapaşaoğlu, buyurun efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle, şu soruyu, Bakanıma sormak istiyorum:

Biliyorsunuz, yeni hasaplardan, hesap tarzından dolayı emeklilik aylığı yüzde 65 olarak çıkıyor; bu yüzde 65 ile eski oran olan yüzde 70 arasındaki yüzde 5'lik farkı, eski orana böldüğümüz zaman, çalışanın aleyhine, yüzde 7 olarak emekliliği tecelli ediyor; bir hesap tarzı yapıldı da bu yüzde 7 olarak bulundu; bu yüzde 2 farkı, Sayın Bakanımız, acaba, telafi etmeyi düşünüyorlar mı?

Ayrıca, sosyal güvenlik kuruluşlarının içinde bulunduğu bu ekonomik krizin en önemli nedenlerinden birisi de, kuruluşların gereği gibi denetlenememesidir. Mevcut durum itibariyle, bu kuruluşlar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenmektedir. Demokratik ülkelerde kamu kurum ve kuruluşları üzerindeki dış denetim, yürütme organı dışında örgütlenmiş ve yeterli bağımsızlığa sahip Sayıştay gibi bir denetleme kurulu kurulması düşünülüyor mu?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Sayın Ali Oğuz, buyurun efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımdan, aracılığınızla, şu konuyu öğrenmek istiyorum: TÜFE'ye göre (tüketici fiyatları endeksine göre) emeklilik maaşı her ay farklı olarak ödenecektir. Bu, emekliler arasında bir farklılık doğurmayacak mı, adaletsizlik olmayacak mı?

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğuz.

Sayın Aydın, buyurun efendim.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakandan öğrenmek istediğim husus şudur: Maddeye göre, malulluk aylığına yapılacak zamlar, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar olacak. Ancak, bilmeyen yoktur ki, Türkiye'de, yaşanılan gerçekle, yaşanılan sosyal hayatla, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı fiyat arasında farklar vardır. Örneğin, son günlerdeki enflasyon oranına bakarsak, Devlet İstatistik Enstitüsü yüzde 50'lerdedir diyor; ama, benzine yedi ayda yüzde 107 zam yapılan bir ülkede, herhalde, hiç kimse enflasyonun yüzde 50'lerde olduğuna inanmaz.

Bu böyle olduğuna göre, yapılacak bu zammın, daha gerçekçi bir esasa bağlanmasını hiç düşündünüz mü veya düşünür müsünüz? Örneğin, bu yapılacak zammın, akaryakıt fiyatlarındaki aylık artışlara göre yapılması daha uygun olmaz mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Sayın Bakan, sorulara cevap verebilirsiniz efendim; buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bazı değerli arkadaşlarımızın sorularını yazılı olarak cevaplandıracağım, bazılarına da şimdi cevap arz etmeye çalışayım.

Bu düzenlemeyle yeni bir aylık bağlama sistemi getiriyoruz. Şöyle ki, eski sistemde, aylık bağlamada esas olan basamak göstergesinin memur maaş katsayısıyla çarpılması suretiyle bulunan tutarın, sigortalının hizmet süresine göre hesaplanan aylık bağlama oranıyla çarpımı şeklinde hesaplanmaktadır. Getirilen yeni düzenlemeyle, basamak sistemi korunmakta; ancak, göstergesinin, katsayısıyla çarpımı yerine, basamaklara göre belirlenen gelir tablosu esas alınmaktadır.

Bağ-Kur sigortalısının aylığının bağlanmasında esas alınacak matrah, sigortalının tüm çalışma hayatı boyunca prim ödediği gelir tablosu değerlerinin, emekli olunan tarihteki değerleri üzerinden hesaplanacaktır. Sigortalının çalışma hayatı boyunca beyan ettiği gelirleri, enflasyon ve büyüme oranları kadar artırılarak, emekli olunan tarihteki değerine ulaşılacaktır. Sigortalının aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamanın, yine sigortalının prim ödeme yıllarına bağlı olarak hesaplanacak aylık bağlama oranı kadarki bölümü, yaşlılık aylığı olarak bağlanacaktır. Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam sigortalılık süresinin ilk on tam yılının her bir yılı için yüzde 3,5 , takip eden onbeş tam yılın her bir yılı için yüzde 2 ve yirmibeş yıldan fazla her bir tam yıl için yüzde 1,5 oranlarının toplamıdır. Böylece, düşük süre prim ödeyebilmiş sigortalılara, nispeten yüksek emekli aylığı bağlanabilecektir.

Bir örnek vermem isteniyordu: Yaşlılık aylığı, mevcut sistemde, şu anda onbeş yıl hizmeti bulunan ve 6 ncı basamaktan prim ödeyen bir sigortalı, yirmibeş tam yıl prim ödedikten sonra 186 121 689 lira aylık alacakken, tasarıyla getirilen yeni şartlarda, TÜFE+refah payı, 205 017 800 lira aylık alma hakkını elde edecektir. Bu miktar, ülkemizin büyüme hızının artması halinde daha da büyüyebilecektir; çünkü, bu getirdiğimiz sistem, çalışanlarımızın refahtan pay almasını garantilemektedir.

Aylık bağlama oranının azamî sınırı, yüzde 90'dı. Yeni düzenlemeyle, bu yüzde 90'lık oran kaldırılmaktadır. Böylece, hizmet süresi çok uzun olan kişiler için, yüzde 90'ın da üzerinde aylık bağlamak imkânı gelmektedir.

Sayın Geçer'in sorusuyla ilgili cevap arz ediyorum: Yirmibeş yıllık sigortalılık süresini dolduran bir sigortalının bu sistemden önceki hakları, daha az sigortalılık süresi bulunanların da aynen korunmaktadır. Ayrıca, bu durumda bulunan sigortalı, prim ödemeye devam ederse, refah payından da katkı alacağı için, aylığı da yükselecektir.

Sayın Karapaşaoğlu'nun sorusuna cevap vermek istiyorum: Bu kuruluşların tam manasıyla denetlenmediği açıktır. Ben, daha önce de huzurunuzda arz ettim, özellikle SSK'da inanılmaz bir denetim eksikliği vardır. İnşallah, önümüzdeki dönemde; daha doğrusu, ekim ayından sonraki günlerde Parlamentoya sevk edeceğimiz, bu kuruluşların, özellikle SSK'la ilgili, Bağ-Kur'la ilgili, yeniden yapılandırılmasını öngörecek kanun tasarılarımızda bu konular da ele alınacaktır. Bu konuda, hem Sayın Karapaşaoğlu'na hem değerli milletvekili arkadaşlarımıza da daha önce mektuplar yazdım, ricada bulundum; önerileri olan, teklifleri olan arkadaşlarımız lütfederlerse, biz, o önerileri de, taslak halinde iken ele alıp, onları da dikkate almaya ve en doğrusunu yapmaya çalışacağız.

Çok teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakana.

Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

6 adet önerge vardır, sırasıyla okutup, aykırılık derecesine göre de işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesiyle 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 36 ncı maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergun Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Musa Demirci Faruk Çelik Tokat Sıvas Bursa

Ali Gören Mahmut Göksu Mehmet Özyol Adana Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin Bayburt Bingöl Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Bursa Bursa Çankırı

Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Çorum Diyarbakır Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Elazığ Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Mustafa Geçer Gaziantep Giresun Hatay

Süleyman Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş Hatay Hatay İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz İstanbul İstanbul İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal Albayrak Kayseri Kayseri Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin Arı Kocaeli Kocaeli Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Konya Konya Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar Canbay Konya Kütahya Malatya

Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış Manisa Muş Nevşehir

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın Ordu Rize Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas Şanlıurfa Şırnak Van

İlyas Arslan Mehmet Çiçek Yozgat Yozgat

Önerilen Madde Metni :

"Yaşlılık aylığının hesaplanması

Madde 36. — Yaşlılık aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme gün süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının aylık bağlama oranıyla çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı sigortalının toplam sigortalılık süresinin her bir yılı için (3) puan artış toplamıdır. Aylık bağlama oranı yüzde 100'ü geçemez.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı ayrıca gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.

Bu Kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 36 ncı maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Gören Faruk Çelik Tokat Adana Bursa

Zeki Ünal Musa Demirci Mahmut Göksu Karaman Sıvas Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Tevhit Karakaya Diyarbakır Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Lütfi Doğan Gaziantep Giresun Gümüşhane

Mustafa Geçer Metin Kalkan Ali Güner Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

Ahmet Cemil Tunç Elazığ

Önerilen madde metni :

"Yaşlılık aylığının hesaplanması:

Madde 36 - Yaşlılık aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme gün süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının aylık bağlama oranı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam sigortalılık süresinin her bir yılı için (3) puan artış toplamıdır.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı, ayrıca gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatlar indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.

Bu kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı, ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları yüzde 2,5 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"Bu Kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları, her bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranlarına yüzde 2 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"Bu kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları, her bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranlarına yüzde 2,5 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, son önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge; bu önergeyi okuttuktan sonra, işlemini yapacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesiyle 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 36 ncı maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Gören Faruk Çelik Tokat Adana Bursa

Zeki Ünal Musa Demirci Mahmut Göksu Karaman Sıvas Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin Zeki Çelik Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Erzurum Gaziantep Giresun

Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan Ali Güner Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek Van Yozgat Yozgat

Önerilen Madde Metni

"Yaşlılık aylığının hesaplanması :

'Madde 36- Yaşlılık aylığı, sigortalının, sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme gün süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının aylık bağlama oranı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı sigortalının toplam sigortalılık süresinin ilk on tam yılının her bir yılı için (4), takip eden onbeş tam yılın her bir yılı için (3) ve yirmibeş yıldan fazla her bir tam yıl için (2) puan artış toplamıdır.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı ayrıca gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.'

Bu kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Okuduğunu anladın mı sen?!.

Millet oy kullanmayacak mı bunlara; neresini anlıyor ki, katılacak veya katılmayacak?

BAŞKAN – Sayın milletvekili, biraz daha dikkatli dinlerseniz, zannediyorum, diğer milletvekilleri gibi siz de anlarsınız.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Neresine katılacak? Komisyon anlamadı ki!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Oylamaya geçtim efendim.

AHMET DERİN (Kütahya) – Hayır, geçmediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 36 ncı maddesinde yapılan değişikliğin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları

Önerilen madde metni :

“Yaşlılık aylığının hesaplanması

Madde 36- Yaşlılık aylığı sigortalının sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme gün süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının aylık bağlama oranı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam sigortalılık süresinin her bir yılı için (3) puan artış toplamıdır.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı ayrıca gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.

Bu Kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Hükümet ve Komisyonun katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 36 ncı maddesinde yapılan değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları

Önerilen Madde Metni

"Yaşlılık aylığının hesaplanması

Madde 36.- Yaşlılık aylığı, sigortalının sigortalılık süresi içinde aylar itibariyle prim ödediği gelir basamaklarının, bu basamaklardaki prim ödeme gün süreleri de dikkate alınarak, aylık başlangıç tarihinde yürürlükte bulunan gelir tablosu üzerinden hesaplanacak ağırlıklı ortalamasının aylık bağlama oranı ile çarpılması suretiyle hesaplanır.

Aylık bağlama oranı sigortalının toplam sigortalılık süresinin her bir yılı için (3) puan artış toplamıdır. Aylık bağlama oranı yüzde 100'ü geçemez.

Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı ayrıca gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır.

Bu Kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları ile her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları kadar artırılır."

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve arkadaşları

"Bu kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları, her bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranlarına yüzde 2 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve arkadaşları

"Bu kanuna göre bağlanan yaşlılık, malullük ve ölüm aylıkları, her bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranlarına yüzde 2,5 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan (Sakarya) ve arkadaşları

"Birinci ve ikinci fıkralara göre hesaplanan yaşlılık aylığı, ayrıca, gelir tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen her ay için, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranları yüzde 2,5 ilave edilerek artırılır."

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde bir açık oy talebi vardır.

29 uncu maddenin fıkralar itibariyle ayrı ayrı açık oya sunulması istenilmektedir. Daha önceki uygulamaları incelettirdim. Bu hususta, daha önce yapılmış uygulamalara göre, şimdi, bu talep üzerine, maddenin fıkra fıkra oylanması hususunda Genel Kurulun görüşünü alacağım, onayını alacağım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bir dakika...

BAŞKAN – Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Genel Kurulun öyle görüşünü alma yetkiniz yok; çünkü, 83 üncü madde açıktır Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Usulüne göre İçtüzük...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – 83 üncü maddede deniliyor ki: "Görüşülen bir madde birçok mesele veya fıkralardan mürekkep ise ve bunların ayrı ayrı oya konmaları onbeş üye tarafından yazılı olarak teklif olunmuşsa gereği yapılır." Dolayısıyla, şimdi, gereğini yapmak için...

BAŞKAN – Efendim, gereğini bu şekilde yerine getireceğim. Sayın Şener, müsaade buyurur musunuz...

Elimde, Genel Kurulun, bugüne kadar yapmış olduğu bütün uygulamalarla ilgili tarih ve oturum sayılarıyla ilgili uygulamalar mevcuttur. Arzu ederseniz, bunları, size, ayrı ayrı gönderebilirim.

Şimdi, Genel Kurulun...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bir dakika...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu uygulamaların hiçbiri İçtüzüğe aykırı olamaz; dolayısıyla, İçtüzüğe aykırı bir geçmiş uygulama kabul edilebilir değildir. Onun için, sizi...

BAŞKAN – Efendim, bütün uygulama, şimdiye kadar, bu şekilde olmuştur.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu şekilde, şu ana kadar...

BAŞKAN – Ayrıca, İçtüzüğün 81 inci maddesi...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim... Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Görevli memurlara talimat verirseniz, bunun aykırı uygulamalarını da size getirirler; ama, şu an, siz, İçtüzük hükümlerini...

BAŞKAN – Efendim, biz, burada talimatla değil, hukukun ve İçtüzüğün gereklerine göre uygulama yapıyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Siz, şimdi, İçtüzüğü ihlal etmek istiyorsunuz Sayın Başkan. Siz, şu anda, gösterdiğiniz irade beyanıyla İçtüzüğü ihlal etmek istiyorsunuz. Onun için, daha önceki dönemlerde yapılan bazı İçtüzük ihlalleriyle ilgili örnek sunmaya çalışıyorsunuz; ama, daha önce İçtüzüğün ihlal edilmiş olması, sizin ihlal etmenizi gerektirmez. İçtüzüğü uygulamak zorundasınız.

BAŞKAN – Ben, ihlalle değil, uygulamayla ilgili Yüce Genel Kurulu bilgilendiriyorum Sayın Şener.

Ayrıca, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, açık oylama talebi, kanun tasarısının tümü veya maddeleri üzerinde istenebilmektedir. Talep, tasarının 29 uncu maddesinin, fıkralar itibariyle, ayrı ayrı açık oya sunulmasını istemektedir. İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, bunun açık oya sunulması mümkün değildir; ancak, maddenin açık oyla oylanmasını istiyorsanız, gereğini yapacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, fıkralar itibariyle de.. (DSP sıralarından "ayıp yahu" sesleri, gürültüler)

Kardeşim, İçtüzük var burada!..

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sakin ol biraz!

BAŞKAN – Sayın Şener... Sayın Şener... Lüften... Divana hitap edin... Bana hitap edin, ben bizi dinliyorum.

Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğün 83 üncü maddesine göre, bu maddeyi, talebimiz üzerine fıkralar itibariyle...

BAŞKAN – Efendim, lütfen 81'i de tetkik buyurursanız...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Anlayamadım?!..

BAŞKAN – 81 inci maddeyi tetkik buyurursanız, ne ifade ettiğimi anlayacaksınız!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Oraya geçeceğim efendim... Bir dakika müsaade eder misiniz...

BAŞKAN – Şimdi, eğer, açık oylama talebinin yerine getirilmesini arzu ediyorsanız, maddeyle ilgili bu uygulamaya geçeceğim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Eğer fıkra fıkra oylanmasını arzu ediyorsanız, o zaman Genel Kurulun kararını arayacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sizin, 81 inci maddeyle ilgili söylediğiniz de İçtüzüğün bütünü itibariyle bakarsanız, doğru değil. 83 üncü madde itibariyle, fıkralar itibariyle ayrı ayrı oylanır; 140 ve 143 üncü maddeler itibariyle de bu fıkralar açık oyla oylanır.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili, bir kere daha ifade ediyorum: Fıkralar halinde açık oya sunmam mümkün değil. Eğer bunda ısrarlıysanız, Genel Kurulun görüşünü alacağım; maddenin tümünün açık oya sunulmasını arzu ediyorsanız, açık oylamaya geçeceğim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Genel Kurulun görüşünü neye istinaden alıyorsunuz?! İçtüzükte "Genel Kurulun görüşü alınır" diye bir hüküm var mı?

BAŞKAN – "Gereği yapılır" diyor.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Gereği?..

BAŞKAN – Ben, gereğinin bu şekilde yapılacağı kanaatindeyim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim; gereğinin ne olduğu aynı paragrafın içerisinde var zaten; ayrı ayrı oya sunulmadır gereği...

BAŞKAN – Sayın Şener, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkanvekili ısrar ediyor; şimdi, bu durumda, Sayın Genel Kurulun görüşünü arayacağım, kararını alacağım...

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Arayamazsınız Sayın Başkan!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Arayamazsınız, İçtüzüğe aykırı!..

BAŞKAN – Maddenin fıkra fıkra açık oya sunulması hususunu kabul edenler...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bu oylama geçerli değil.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, yeni tüzük ihdas edemezsiniz!..

BAŞKAN – Efendim, elimde, bu konuda yapılmış birçok oylama örneği var.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Eğer varsa, ben bilmiyorum... Ama, geçmişte böyle bir örnek varsa, bu bir İçtüzük ihlalidir. İhlal edilmiş örnekleri yenilemenin bir anlamı yok.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, oylamaya geçtiniz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Kardeşim, oylamaya geçmiş olması...

BAŞKAN – Sayın Şener, uygulamanın bu şekilde olduğu yönünde, önümde birçok oturum ve yapılan oylamalar var. Tekrar ifade ediyorum ve uygulamaya geçiyorum. Aynı uygulamayı devam ettireceğim; yani, bu ısrarınız üzerine eğer oylama yapacağımı düşünüyorsanız, yapmayacağım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yapmayacaksanız, biz de çalıştırmayız bu Meclisi Sayın Başkan...

BAŞKAN – Yapmayacağım... (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Onun için, Yüce Genel Kurulun oylarına sunuyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğe...

BAŞKAN – Oylamayı geçtim Sayın Şener; çok teşekkür ediyorum. Sizi, sonra, tekrar dinleyeceğim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğe aykırı bir şekilde yönettiğiniz takdirde...

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – ... bu Meclisi İçtüzüğe uygun şekilde çalıştırmak için zorlarız...

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Buyurun efendim... Buyurun...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Maddenin fıkralarının ayrı ayrı açık oya sunulması hususunu kabul edenler... Etmeyenler... Reddedilmiştir. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Maddenin tamamını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Müteakip maddeyi okutuyorum: (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar; FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Buyurun efendim.

MADDE 30. – 1479 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (e) bendi yürürlükten kaldırılmıştır."

"a) Sigortalıların almakta olduğu malûllük veya yaşlılık aylığı,"

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, verdiğimiz önergeyi her iki boyutu itibariyle işleme koymadınız; koymak zorundasınız...

BAŞKAN – İstirahat buyurun efendim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Önergeyi işleme koymak zorundasınız...

BAŞKAN – Sayın Şener, oylama yaptım ve maddeyi okutturuyorum.

"d) Sigortalının üç tam yıl prim ödemekle beraber, yirmi beş tam yıldan az prim ödemeden ölümü halinde, yirmi beş tam yıl prim ödemiş olanlar gibi, 36 ncı maddeye göre hesaplanacak aylık,"

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Önergeyi işleme koymak zorundasınız...

BAŞKAN – Koymayacağım efendim.

Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Koymayacaksanız, olmaz.... Burası kanunsuz, İçtüzüksüz yönetilen bir yer değil...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkanvekili, buyurun efendim.

Madde üzerinde...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır Sayın Başkan; başlayamazsınız... Yeni maddeye başlayamazsınız...

BAŞKAN – Sayın Şener, bu maddeye...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Verdiğimiz önergeyi uygulamak zorundasınız...

BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili, siz, tecrübeli bir grup başkanvekilisiniz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?!.. Niye önergeyi işleme koymuyorsunuz?..

BAŞKAN – Bununla kime hitap ediyorsunuz; Divana mı?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Size hitap ediyorum... Başkanlığa hitap ediyorum...

BAŞKAN – Sayın Şener, tarzınızı beğenmiyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, niye acele ediyorsunuz?..

BAŞKAN – Gereğini yaparım... (FP sıralarından gürültüler)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Gereğini yaparsanız yapın; ama, İçtüzüğü uygulamak zorundasınız...

BAŞKAN – Lütfen, istirahat buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İşleme koymak zorundasınız...

BAŞKAN – Sayın Şener, siz, tecrübeli bir grup başkanvelisiniz. Bir kere daha ifade ediyorum; lütfen, hem Grubunuzu sükûnete davet edin hem de Meclis Genel Kurulunun sükûnet içinde giden çalışmalarının aynı şekilde devamını sağlayın efendim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sükûnet içerisinde yürütülebilmesi için, İçtüzüğü uygulamanız lazım, verdiğimiz önergeyi de işleme koymanız lazım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Ben oylamayı yaptım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Oylamayı yapmadınız; çünkü, yatığınız oylama geçersiz!

BAŞKAN – Madde kabul edildi, müteakip maddeyi okuttum. Şimdi, o madde üzerinde gruplara söz vereceğim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır Sayın Başkan; yaptığınız oylama geçersizdir; onun için, oylamayı yapmadınız.

BAŞKAN – Yaptım efendim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Verdiğimiz önerge açıktır: Bir, açık oy istiyoruz; iki, fıkralar itibariyle ayrı ayrı oylanmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şener, bir kere daha ifade etmek istemiyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Her iki talebimizi de işleme koymadınız ve de böyle bir yetkiniz yoktur!

BAŞKAN – Size, Yüce Genel Kurulun bütün uygulamalarını ifade ettim. Tek tek çıkarıp size yollayacağım.

Lütfen, istirahat buyurun... Zannediyorum ki, bu bilgiler elinize geldiğinde tatmin olacaksınız.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yetmişbeş yıl boyunca hangi açık oylama talebi işleme konulmamıştır; bir söyler misiniz? Bir tane örnek...

BAŞKAN – Efendim, istirahat buyurun...

Şimdi okunan madde üzerinde, Doğru Yol Partisi... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim... Bir tane örnek verin Sayın Başkan! Meclis tarihinde açık oylama talebinin işleme konulmadığı bir tane örnek verin; bir tane örnek istiyorum. (FP sıralarından "açık oylama istiyoruz" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Size göndereceğim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – "Size göndereceğim" olmaz.

BAŞKAN – Efendim, fıkralar itibariyle...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İşlem geçiyor... İşlem yürüyor Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Şener, bakın...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bir tane örnek istiyorum...

BAŞKAN – Hem Yüce Genel Kurulu...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bir tane örnek istiyorum...

BAŞKAN – Siz, fıkraların her biri üzerinde açık oy talebinde bulundunuz; ben de, bunun üzerine, bu Mecliste teamül haline gelmiş bir uygulamadan size bahsettim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır; siz, hem maddeyi oylamadınız hem fıkraları oylamadınız. Onun için...

BAŞKAN – ...ve size dedim ki...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır, Sayın Başkan...

BAŞKAN – ...eğer, madde üzerinde açık oy talebiniz varsa...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır Sayın Başkan; önergemizi işleme koymadınız...

BAŞKAN – Efendim, çok teşekkür ediyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Meclis tarihinde böyle bir örnek yoktur.

BAŞKAN – Sayın Şener, beni farklı bir örnek ortaya çıkarmak zorunda bırakmayın; çok rica ediyorum... (FP sıralarından gürültüler)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Getirin!.. Yoktur... Neyi getireceksiniz Sayın Başkan?! Meclis tarihinde böyle bir örnek yoktur.

BAŞKAN – Efendim, maddeyi okuttum.

Madde üzerinde...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ama, Meclis tarihinde böylesine önemli bir yasayı bu kadar hızlı geçirme örneği de yoktur!

BAŞKAN – ...Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül.

Buyurun efendim. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim...

Sayın Gül, sükûnet sağlansın da...

BAŞKAN – Sayın Şener, bir başka gruba mı müdahale ediyorsunuz?!

Buyurun. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Sayın Gül, Grubunuz için konuşma hakkını kullanacak mısınız?

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan olmaz!

BAŞKAN – Buyurun yerinize... Buyurun yerinize Sayın Şener!..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Geçemezsiniz!..

BAŞKAN – Geçin yerinize! (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Geçemezsiniz!..

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Geçemezsiniz Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Buyurun efendim...

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, sükûneti sağlayın ondan sonra...

BAŞKAN – Ben sağlayacağım efendim. Siz, kürsüye buyurun, lütfen...

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun efendim... Buyurun siz kürsüye... Siz, kürsüye buyurun... (FP sıralarından gürültüler)

Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Sayın İdare Amirleri...

Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Şener, lütfen...

Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Gül, buyurun efendim. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Sayın Gül "sükûnet sağlanmadan konuşmam" de!

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, önce sükûnet sağlansın; ondan sonra konuşmama başlayacağım.

BAŞKAN – Efendim, siz konuşmaya başlayınca zannediyorum ki, Fazilet Partisi Grubu sükûnet haline geçecektir.

Buyurun. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

YENER YILDIRIM (Ordu) – Bu şartlarda konuşamaz Sayın Başkan.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Başkanvekilimizi dinleyeceksiniz.

Grup Başkanvekilimden özür dileyeceksin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Grup Başkanvekilimden özür dileyeceksin.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, önergemizi işleme koymadınız.

BAŞKAN – Sayın Gül, buyurun efendim. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

İdare amirleri... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sen kimi dışarı atıyorsun? Özür dileyeceksin Sayın Başkan!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim... Buyurun, siz devam edin. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

YENER YILDIRIM (Ordu) –Sükûneti sağlayın!

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Grup başkanvekilimden özür dileyeceksin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın idare amirleri...

Sayın Gül, buyurun efendim; siz, konuşmanıza devam edin lütfen. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sizi, İçtüzüğe uymaya davet ediyorum; İçtüzüğe!..

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Özür dileyeceksin Sayın Başkan... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar; MHP sıralarından "yavaş vurun" sesleri; ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, eğer, bu gürültü devam ederse, birleşime ara vermek mecburiyetinde kalacağım. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 16.53

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 52 nci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. – Görüşülen bir maddenin fazla fıkra ihtiva etmesi halinde, fıkraların ayrı ayrı açık oya sunulması istendiği takdirde, bu istemin yerine getirilmesinin zorunlu olup olmadığı hakkında

BAŞKAN – Bundan önceki oturumda, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Sayın Abdüllatif Şener, İçtüzüğün 83 üncü maddesine göre, maddenin fıkraları itibariyle oya sunulmasına ilişkin vermiş olduğu önergesiyle ilgili yapmış olduğumuz işlemin usule uygun olmadığını ileri sürmüştür. İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre, usul tartışması açıyorum.

Lehte ve aleyhte olmak üzere, ikişer üyeye söz vereceğim.

Aleyhte, Sayın Abdüllatif Şener; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, günlerdir, kamuoyunun çok yakından izlediği önemli bir kanun tasarısı üzerinde müzakerelerimizi sürdürüyoruz.

Doğrudan veya dolaylı, 54 milyon yurttaşımızı ilgilendiren ve bu tasarının Meclisten geçmemesi umudunu besleyen çalışanların yakından izlediği böyle bir tasarı görüşülürken, anamuhalefet partisi olarak Fazilet Partisi, görüşlerini ve düşüncelerini başından beri ifade etmiştir. Bu kanun tasarısının Meclisten geçmesi, ülke menfaatına değildir. Bu bakımdan, biz de, anamuhalefet partisi olarak, bu kanun tasarısının bu Meclisten geçerken ya düzeltilmesi veya hiç geçmemesi için, yasalara uygun olarak, elimizdeki bütün imkânlarla muhalefet edeceğimizi ve engelleyeceğimizi açıkça ilan ettik. (FP sıralarından alkışlar)

Şu ana kadar, Fazilet Partisinin, kanunlara ve İçtüzüğe uygun olarak yürüttüğü muhalefet anlayışı, herkesin gözü önünde cereyan etmektedir, kamuoyunun da, iktidar partilerinin de gözü önünde cereyan etmektedir. Hiçbir zaman, sertlikten ve Meclis çalışmalarını engellemekten yana tavır içerisinde olmadığımız da bütün üyelerin bilgisi dahilindedir. Ancak, usul tartışmasına konu olan talemiz, bir İçtüzük hükmünün uygulanmasıyla ilgilidir. Biz Fazilet Partisi olarak diyoruz ki "biz, muhalefetimizi ve bu yasayı engellemeyi İçtüzük hükümlerine göre sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz." O halde, İçtüzüğün 83 üncü maddesi açıktır; yoruma elverişli de değildir. Nedir 83 üncü madde, 83 üncü madde diyor ki: "Görüşülen bir madde birçok mesele veya fıkralardan mürekkep ise ve bunların ayrı ayrı oya konmaları onbeş üye tarafından yazılı olarak teklif olunmuşsa gereği yapılır."

Görüşmekte olduğumuz madde dört fıkradır. Biz de, onbeş milletvekilinin talebiyle, hatta yirminin üzerinde milletvekilinin talebiyle bir önerge veriyoruz, "Sayın Başkan, 83 üncü maddeye göre, bu dört fıkralık maddenin her fıkrasını ayrı ayrı oya sunmanı istiyoruz" diyoruz. Sayın Başkan diyor ki "böyle bir talepte bulunamazsınız, ben, bunu işleme koymam." Sayın Başkan, Genel Kurulun oyuna başvuracağım diyor; öyle mi yapsam böyle mi yapsam... 83 üncü madde "Genel Kurulun oyuna başvurulur" demiyor ki, "Sayın Başkanın inisiyatifi vardır" da demiyor. 83 üncü madde açıkça ifade ediyor, diyor ki "eğer, onbeş üye talep etmişse, Başkan gereğini yapar." Burada Başkana düşen görev, her fıkrayı ayrı ayrı oylatmaktır; ama, Sayın Başkan, aynı önergede bulunan ikinci bir teklifimizi de İçtüzüğe uygun bulmuyor. O teklif nedir; her bir fıkranın ayrı ayrı açık oylamasının yapılması talebidir.

Değerli milletvekilleri, bu talep de İçtüzük hükümlerine uygun bir taleptir. 81 inci maddede özel bir durum düzenlenmiştir, "kanunun tümü ve maddeler hakkında eğer yirmi üye açık oylama isterse, yapılır" deniliyor. Fıkralar, açık oylamaya tabi değildir diyor Sayın Başkan; ama, 81 inci madde dışında, bu İçtüzüğün 140 ve 143 üncü maddeleri var. 140 ıncı maddesinde, eğer, İçtüzükte, bir hususun, özellikle gizli oyla veya açık oyla oylanacağı ifade edilmemişse, kaide olarak işaret oyuyla oylama yapılır deniliyor. 143 üncü madde de, işaret oyuna geçilirken, eğer onbeş milletvekili açık oylama isterse, Başkan, açık oylamayı yapmak zorundadır diyor. Dolayısıyla, konu, iki boyutu itibariyle de, Fazilet Partisinin İçtüzük hükümlerini uygulama talebidir; ama, hükümler son derecede açık, yoruma elverişsiz olduğu halde, Sayın Başkan "hem açık oylamayı yaptırmam hem de fıkralar itibariyle oylama yapmam" diyor.

Değerli milletvekilleri, bunun, izah edilebilecek, yorumlanabilecek, savunulabilecek hiçbir tarafı yoktur. Olsa olsa, sayın iktidarın şu talebi söz konusu olabilir: "Biz, bu kanun tasarısının Meclisten bir an önce çıkmasını istiyoruz. Zaman zaman, bir defaya mahsus veya birkaç defaya mahsus, İçtüzük hükümleri ihlal edilirse de önemli değildir; ama, kamuoyunun bu konudaki duyarlılığının bir an önce kapanması için, İçtüzük hükümlerini de gerekirse ihlal ederek, bir an önce bu tasarının yasalaşmasını istiyoruz, müzakerelerin uzamasını istemiyoruz; onun için, anamuhalet partisi Fazilet Partisinin bu konudaki talebini de bu sebepten dolayı kabul etmemiz mümkün değildir" diyorsa, bunun, hukuk devletiyle bağdaşır bir tarafı yoktur sayın üyeler. (FP sıralarından alkışlar)

Evet, açıkça söylüyorum, biz, bu kanun tasarısının, şu ana kadar geçen maddelerini de dikkate alarak, bu Meclisten çıkmasını ülke menfaatına görmüyoruz. Kamuoyu da, bu kanun tasarısına "mezarda emeklilik" demiştir ve gerçekten, mezarda emeklilik tasarısıdır bu tasarı. Bu tasarının Meclisten geçmesini istemiyoruz; bunun için, yasal zeminde, her türlü engellemeyi yapacağımızı da ifade ediyoruz. Şu andaki talebimiz de, bu kanun tasarısının müzakerelerinin, İçtüzük hükümlerine uygun olarak yürütülmesi yolundadır.

Bu talebi kabul etmemek, bu talebe karşı çıkmak, uygulanmasını engellemek, kamuoyunun beklentilerine karşı -hukuk devleti beklentilerine karşı da aynı zamanda- doğrudan doğruya duyarsızlık anlamına gelir. Hukuk devleti konusunda en duyarlı olması gereken yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir; Sayın Başkandır, muhalefetiyle, iktidarıyla bütün siyasî partilerdir. Hukuk devleti kuralları, bu Mecliste, her şeyden önce dikkate alınması gereken temel bir husustur, temel bir ilkedir.

Biz, açıkça, İçtüzük hükümlerinden yararlanan bütün engelleme hakkımızı ve gücümüzü ortaya koyacağız; şimdiye kadar koyduk, bundan sonra da koyacağız. (FP sıralarından alkışlar) Onun için, Sayın Başkanın ve iktidar partilerinin, Fazilet Partisinin, bu İçtüzük hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili telebini dikkate almalarını bekliyoruz.

Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şener.

Başka söz talebi var mı efendim?

ALİ GÜNAY (Hatay) – Lehte söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günay. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Mecliste, çalışmalarımızı, elbetteki, İçtüzük hükümlerine uygun olarak yapmak durumunda ve zorundayız. Ancak, bu çalışmalar içinde bulunurken, gruplar, maddelerin, kendi düşünceleri ve istekleri yönünde yorumlanmasını isteme hakkına sahip değildirler. İçtüzüğümüzde, tartışma konusu yaptığımız konuyla ilgili 2 tane madde var...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – 4 tane madde var.

ALİ GÜNAY (Devamla) – Açık oylamayla ilgili... Onları ifade ediyorum.

Açık oylamayla ilgili düzenleme, 81 inci ve 143 üncü maddelerde mevcuttur. Biliyorsunuz, kanun teklifleri ve anayasa değişikliklerinin yanı sıra, genel görüşme, Meclis araştırması, Meclis soruşturması ve benzeri konularda oylamalar yapıyoruz. Acaba, bu oylamalarla ilgili 81 inci madde hangisini düzenliyor, hangisine münhasır olarak uygulanıyor, 143 üncü madde hangisine uygun düşüyor? Bu yorumu yaparken, bu maddelerin ifade ettiği hususları açıklığa kavuştururken bir- birine karıştırmamamız lazım.

Değerli arkadaşlar, İçtüzüğün 81 inci maddesinin ikinci fıkrasına baktığımızda aynen şöyle diyor: "Anayasa değişiklikleri hariç, kanunun tümünün veya maddelerinin oylanması, yirmi üye tarafından açık oy istenmemişse, işaretle olur." Ne söyleniyor sayı olarak; verilen rakam yirmidir. Yazılı olan husus nedir; kanunun tümü veya maddeleri. Kanun diye tarif ediyor, başka bir şey sormuyor, başka bir şey yazmıyor ve sayıyı yirmi olarak belirliyor.

Şimdi, 143 üncü maddeye bakalım; maddenin birinci fıkrasını aynen okuyorum: "Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince işaret oyuna yahut gizli oya başvurulması zorunlu olmayan hallerde açık oylama yapılması en az onbeş milletvekilinin yazılı istemine bağlıdır."

Değerli arkadaşlar, İçtüzüğün 81 inci maddesinde öngörülen sayı yirmi ve yazılı olma şartı aranmıyor; ancak, 143 üncü madde, 81 inci maddede yirmi olan sayıyı onbeşe indiriyor, ancak, yazılı isteme durumunu da zorunlu olarak karşımıza çıkarıyor. Benim anladığım bu ve doğru olduğuna inandığım husus şu: 81 inci madde kanunun oylamasında uygulanan maddedir; 143 üncü madde, kanunların dışındaki oylamalarda uygulanan maddedir. Gayet açıktır; çünkü, birinde yirmi sayısı var, birinde onbeş sayısı var ve 81 inci maddede de gayet açık bir hüküm var "kanunun tümü veya madde" deniyor "fıkra" denmiyor. "Fıkra" denilmiş olsaydı, o zaman değerli arkadaşlarımın fıkrayla ilgili açık oylama istemlerinde "haklısınız" diyebiliriz. Maddenin veya yasanın tümü açık oylamaya tabi tutulabilir; burada uygulanacak olan 81 inci maddedir, 143 üncü madde değildir.

Saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Başka söz talebi var mı efendim?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)– Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN – Aleyhte, Sayın Salih Kapusuz; buyurun (FP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu anda Sayın Başkan, kendi tutumuyla ilgili bir müzakere açmış bulunmaktadır. Bendeniz, aleyhte söz almış bulunuyorum. Her şeyden önce hukuk devletlerinde kuralların yapılması ve uygulanması, yapılış tarzına göre de değişikliği gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, Sayın Başkan, o makamda oturuyor diye, kurallar, kendi yorum ve anlayışlarına göre şekil almazlar, almamalıdır. Çünkü, bu kural, biraz önce zatıâlinizin geçmişe atfettiğiniz birtakım uygulamaları örneklendirdiğiniz gibi, bundan sonraki uygulamalar için de örnek olabileceği için, bu tartışmanın doğru bir zeminde, doğru bir karara bağlanmasında da zaruret vardır. Aksi takdirde, bundan sonraki uygulamaların yanlış başlangıcı, geçmişe atfedilen değerlendirmelere bağlanırsa, bundan sonra da yanlış olacaktır. Eğer, biz, uygulamaları doğru yapar, bunu, bundan sonrası için de böyle devam ettirirsek, bu kurallar doğru uygulanmış olacaktır.

Sayın Başkan, elbette, stresli bir ortamda sürekli orada bulunuyorsunuz; ama, muhatap aldığınız milletvekili arkadaşlarımızın veyahut da grup başkanvekillerinin, en azından meramlarını anlatabilecekleri zemini, zatıâlinizin anlayışla karşılaması lazım; söz ve hitabınıza da bu ölçüler içerisinde yaklaşmalısınız.

Lehinde konuşan arkadaşımız bir değerlendirme yaptılar. Değerlendirmelerinde, açık oylamada, zannedersem, öne çıkardıkları hususla oylamanın birbirine karıştırıldığı şeklinde oldu. Oylama var ve oylamanın da ayrıca şekilleri var; zaman zaman uyguluyoruz; bir oylama yapılacak, ama, açık oylamanın şekli nasıl olsun diye. Açık oylama var, işarî oylama var, gizli oylama var; bunlar hep oylama şekilleridir.

İçtüzüğün 81 inci maddesini okuduğumuz takdirde, sadece, bu kurumun içerisinde bulunan bizler değil, bizleri dinleyen bütün hukukçular, okuduğunu anlayan herkes, şundan ne anlar; birlikte bir kez daha okuyalım. Arkadaşımızın iddiası buraya dayandığı için ifade etmek istiyorum; 81 inci maddede "Anayasa değişiklikleri hariç, kanunun tümü veya maddelerinin oylanması, yirmi üye tarafından açık oy istenmemişse, işaretle olur" denilmektedir. Yani, bir grup milletvekilinin açık oy talebi olmazsa, işaretle oylama yapılacak; bunda bir problem yok; doğrudur bu hüküm. Ama, müzakere konusu olan husus bu değil, 83 üncü madde. 83 üncü maddenin ikinci fıkrasını bir kez daha okuyorum: "Görüşülen bir madde birçok mesele veya fıkralardan mürekkep ise ve bunların ayrı ayrı oya konmaları onbeş üye tarafından yazılı olarak teklif olunmuşsa gereği yapılır. Burada ihtilaf konusu nedir allahaşkına, ben bunu anlamadım.

Değerli arkadaşlar, ne Başkanlığa ne bir başka kesime, bu kanunda, özel bir yetki ve imkân verilmemektedir. Şayet, bu madde hoşunuza gitmiyorsa -İçtüzüğün değiştirilmesinin usulü bellidir- İçtüzüğü değiştirirsiniz, o değiştirilen İçtüzüğe göre de işlem yapılır.

Sayın Başkan, belki şuna takılmış bulunabilir; nedir o? Şimdiye kadar böyle bir uygulama olmamıştır. Hakikaten, şimdiye kadar bu tip talepler olmuş; ama, böyle bir uygulama olmamıştır. Ama, şimdiye kadar böyle bir uygulamanın olmaması, bu hükmü yok kılar mı? Hayır. Şayet, iktidar, birtakım sıkıntılardan dolayı, bu kanun, iki saat sonra çıksa, üç saat önce çıksa, bir gün sonra çıksa... Mühim olan, bu kanunun müzakere süresinin -çalışma zamanı itibariyle- uzaması veyahut da kısalması değil; aslolan, bu kuraldır. Hukuk devletinde, hukuku yapan yasama meclisi üyeleri, şayet bu kuralları kendileri tanımaz, kendileri çiğnerlerse, o zaman, başkalarına söyleyecek sömüz olmaz. (FP sıralarından alkışlar) Dayatmalardan şikâyetimiz oluyor, sıkıntılarımız oluyor, kurallar çiğneniyor, hukuk siyasallaştı diyoruz; hepimiz, bu dertten, ortak bir şekilde, şikâyetçi bulunuyoruz. O zaman, hüküm bu...

Değerli arkadaşlarım, yine, Grubumuzdan böyle bir talepleri olursa, Grup, bunu da yerine getirir. İlle de, bu uygulama konulmasın, şimdilik zamana ihtiyaç vardır diyebilirsiniz; ama, bizim böyle bir yaklaşıma evet dememiz bile, bu kuralı ortadan kaldırmaz. Demek ki, oylama ve şekilleri ile maddenin her bir fıkrasının ayrı ayrı oylanmasını istemiş olmak farklı şeylerdir. Sayın Başkanın tutumu yanlıştır.

Sayın Başkan bir başka yanlışı da şurada yapmaktadır. Bu kural burada açık dururken "efendim, ben, bunu Genel Kurula soracağım" demiş olması fevkalade hatalıdır. Sayın Başkan, bunu uygulamak istemiyorsanız, böyle bir yola giremezsiniz, böyle bir uygulama yapamazsınız; yapacağınız şey, bir İçtüzük değişikliğini derhal gündeme almak, prosedürü gereği Meclise indirmek, Genel Kurulda bu değişikliği yapmak, ondan sonra, söylediğiniz uygulamayı yerine getirmektir. Siz, burada, bu hüküm ve bu kural bulunurken, çıkar da, Genel Kurulda, içtüzük ihdas edercesine, bir oylamayla, bir hükmü ortadan kaldırmak isterseniz, o zaman şöyle bir uygulamayı yapınız lütfen: Bu İçtüzük, bu kanun çıkıncaya kadar yürürlükten kaldırılmıştır, oylarınıza sunuyorum deyiniz -çoğunluk iktidar tarafında mevcuttur; İçtüzüğü bir kenara koyunuz- ondan sonra, istediğiniz gibi bu Genel Kurulu yönetiniz! Bu, kesinlikle doğru değil.

Değerli arkadaşlar, onun için, biz, hissiyatımızla değil, kendi yorum ve anlayışımızla değil, çıkarılmış olan, değiştirilinceye kadar geçerli bulunan hukuk kurallarına uyarak buradaki işlemlerimizi tamamlamamızda fevkalade fayda vardır; bunun dışındaki uygulamalar yanlış olacaktır. Benim arzım budur.

Sayın Başkanın, böyle bir açık hüküm varken, bunu, başka yorumlarla, başka maddelerle ilişkilendirerek, bu hükmü çiğnemiş olması fevkalade yanlış olacaktır. Onun için, bu düşüncenizden ve böyle bir yanlış uygulamadan vazgeçmenizi tavsiye ediyorum.

İsteğimiz de şudur: Şayet, siz, bu konuda, bizim Grubumuzdan, tek tek fıkraların oylanması... Bundan sonraki uygulamalar için endişe duyuyor olabilirsiniz. Bu konuyu, biz, şimdilik talep etmeyebiliriz; ama, bu kural burada vardır, bu kuralı değiştirmedikçe, bu kurala hepimizin uymak mecburiyeti vardır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Lehinde Sayın Köse; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de, konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve Başkanımızın, şu anda Genel Kurulumuzun çalışmalarını yürüten Sayın Başkanımızın, şu anda yapmış olduğu işlemin doğru olduğunu ve herhangi bir yanlış yapılmadığını söylemek istiyorum.

81 inci madde açıktır sayın milletvekilleri. Tabiî, kanunun çıkması konusunda karşı olabilirsiniz, kendi düşüncelerinizi ortaya koyabilirsiniz, muhalefet olarak daha iyi olmasını arzu edebilirsiniz. İktidar partisi veya hükümet bir kanun tasarısı getirmiştir; usul, İçtüzükte bellidir. Ben, bir ara tereddüt geçirdim, Sayın Abdüllatif Şener Beyefendinin yanına gittim, hatta, usul tartışmasını ben talep ettim; ancak, değerli Grup Başkanvekilimizin, o andaki içerisinde bulunmuş olduğu psikolojik durumun buna müsait olmadığını gördüm ve çekildim.

Şimdi, Sayın Meclis Başkanvekili, bütün bunlara rağmen, doğru işlem yapmasına rağmen, insicamı temin etmek, sükûneti temin etmek için ve bu yasa tasarısının da ülkemize faydalı bir yasa tasarısı olduğuna inandığı içindir ki... Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, şu anda, Türk Milletinin temsil edilmiş olduğu Meclisin Başkanı; aleyhe herhangi bir olaya vesile olamaz, lehe olan bütün meseleler için de gayret sarf etmek mecburiyetindedir, aslî görevi budur. Buna rağmen, ara verdi ve arkada, kendi odasında grup başkanvekillerimizi bir araya getirmek suretiyle görüşlerimizi aldı. Muhalefet ve iktidar partisinin grup başkanvekillerinin, kendi düşünceleri istikametinde düşünecelerine belki inanabiliriz, öyle de olabilir; ama, orada hakem var. Sıkıştığı anda veya herhangi bir bilgi sorması gerektiği anda ya da geçmiş dönemlerdeki uygulamalar konusunda bilgisine müracaat ettiği çok değerli, yetişmiş bürokratlarımız var, Mecliste bu görevi üstlenen arkadaşlarımız var. O arkadaşlarımızı dinledikten sonra, bu meselede artık ısrar etmememiz gerektiğine ve uygulamanın da doğru olduğuna ben de orada kanaat getirdim.

Şimdi, 85 kişinin ismini orada okutmak, kanunun çıkmasını engellemek demek değildir. 85 kişinin yerine, 500 kelimeyi geçmemek kaydıyla, engel olacağınız şekliyle, gerekçenizi ve ona göre hangi konuyu istiyorsanız onu yazabilirsiniz. Onun için, kamuoyu, bu yüce millet, herşeyi açıklıkla görmektedir. Ben diyorum ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi, kavga yapmadan, bu işi, sabırla, teenniyle götürecektir. Bağcıyı dövdürmeyeceğiz, üzümü yiyeceğiz Allah'ın izniyle.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Değerli milletvekilleri, söz konusu işlemle ilgili olarak, Yüce Genel Kurulun 12.6.1985 tarih ve 112 nci, 19.3.1987 tarih ve 79 uncu, 30.4.1987 tarih ve 97 nci, 17.8.1988 tarih ve 36 ncı, 20.3.1992 tarih ve 56 ncı, 23.6.1994 tarih ve 122 nci, 28.4.1994 tarih ve 97 nci birleşimlerinde ve ayrıca dün, yine Fazilet Partisi Grubundan talep edilen bu tür bir işlem karşısında, biraz önce benim yapmış olduğum uygulama yapılmıştır Başkanlık tarafından.

Başkan olarak yapmış olduğum işlem, yerleşmiş uygulamalara tamamen uygundur. Bu nedenle, İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre, görüşmeler sonucunda oya başvurmayı gerekli görmüyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bu durumda, 83 üncü maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kalkmış mı oluyor efendim?

BAŞKAN – Hayır efendim, kalmış olmuyor; gereği, Yüce Genel Kurulun oyunu almak suretiyle yerine getirilmiş oluyor. Ben de bu işlemi yaptım; siz değerli bütün milletvekillerinin takdirine sundum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim, yürürlükten kaldırdınız şimdi.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Yürürlükten kaldırdınız.

BAŞKAN – Zannediyorum ki, şahıs olarak kendim değil, bu konuda gereğinin ne şekilde yerine getirileceği hususunda Yüce Heyetin görüşünü almak en doğru yoldur.

Çok teşekkür ediyorum.

IV.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.– Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S.Sayısı: 114) (Devam)

BAŞKAN – 30 uncu maddeyi okutmuştum.

Şimdi, 30 uncu madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı 60 milyon kişiyi ilgilendirdiği için, konunun önemine binaen, Doğru Yol Partisi Grubu adına, ilgili madde üzerinde, şahsım adına görüşlerimi arz ediyorum.

Türkiye'nin bir sosyal güvenlik reformuna ihtiyaç duyduğunu her ortamda ifade ettik. Partimiz, bu konuda yoğun çaba da harcamıştır. Bugün huzurunuza gelen tasarının ilk hazırlıkları, bizim iktidarımız döneminde başlatılmıştır; çünkü, sosyal güvenliğin ne denli önemli olduğunun bilincindeyiz. Ancak, biz, sosyal güvenlikle ilgili çalışmalarımızı yaparken, dayatmacı olmamaya özellikle özen gösterdik; sosyal tarafları dinlemeyi, onların görüşlerini almayı bir görev bildik.

Sayın milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlik bir toplumda yaşayan her yurttaşı ilgilendiren bir konudur. Sıradan bir yasayı görüşmüyoruz, çok boyutlu bir sorunu burada çözmeye çalışıyoruz; ancak, maalesef, iktidar, çok boyutlu bir sorunu tek boyuta indirerek çözmeye çalışıyor; bizim asıl itirazımız da bu yöntemedir. Meseleyi sadece ekonomik boyutuyla ele alıp, sosyal yönünü ihmal eden ve bunu da dayatmacı bir üslupla Parlamentoya taşıyan bir iktidar başarılı olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir iktidar düşünün ki, Parlamentoya bir yasa tasarısı sunuyor ve bu yasa tasarısına toplumun bütün kesimleri karşı çıkıyor; işçisi, işvereni, emeklisi, Bağ–Kurlusu ve memuru. İşte O zaman, bu işte bir sorun var demektir; ama, tüm demokratik tepkilere rağmen, iktidar kulaklarını ısrarla tıkıyor, gerçekleri görmek istemiyor.

Bakınız, Sayın Başbakan tasarıyı Parlamentoya sunmadan önce, Ekonomik ve Sosyal Konseyi topladı. Amacı, bir uzlaşmayı sağlamaktı; çünkü, Ekonomik ve Sosyal Konseyde değişik tarafların bir araya gelerek, bir uzlaşma sağlamaları, bizim de arzu ettiğimiz bir şeydi. Zaten ekonomik ve sosyal konseylerin işlevi de budur. Ancak, Sayın Başbakan, daha ilk görüşmeden sonra, uzlaşma sağlanamıyor diye Ekonomik ve Sosyal Konseyi bir daha toplamadı ve alelacele tasarıyı Parlamentoya sundu. Bu, toplumda gerginliklerin artmasına yol açtı. Oysa, Türkiye, sağlıklı bir süreçten geçmek zorunda. Toplumda gerginlik yaratmadan, belli bir uzlaşmayla sorunları çözmemiz gerekiyor. Anasol-M Hükümeti, maalesef, bu şansı heba etmiştir.

Yüce Parlamentonun da malumu olduğu üzere, sosyal içerikli yasalar, toplumda geniş konsensüs sağlandıktan sonra görüşülmeye başlanır. Bu tür yasalar da iktidar-muhalefet diyaloğu aranır; köprüler atılmaz, sosyal tarafların görüşleri gözardı edilemez ve edilmemelidir de; ancak, hükümet, tüm bu yolları denemeden, dayatmacı bir üslupla sorunu çözmeye çalıştığını sanmaktadır. Unutmamalıdır ki, bu tür davranışlar sorun çözmez, toplumda derin yaralar açar. Nitekim, bunun sonuçlarını yakında göreceğiz. Umuyoruz ki, biz yanılalım, toplumda derin yaralar açmasın, sosyal barış ve toplumsal uzlaşı olsun; ama, bunun önündeki en önemli engel, şu anda hükümetin kendisi olarak görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bağ-Kur, en son kurulan ve dolayısıyla en genç olan sosyal güvenlik kuruluşumuzdur; ancak, maalesef, ilk batan kuruluşumuz bu olmuştur. Çünkü, gerek israfçı ekonominin uygulamasının neticeleri gerekse siyasîlerin çiftliği olmaktan kurtulamamıştır. Belki, sayın parlamenterlerimiz hatırlayacaklardır; Bağ-Kur, ikinci Boğaz köprüsünün yapımında talip olmuş idi. Kaynakları verimli kullanabilseydi ve sigortacılık ilkelerine uygun hareket edilebilseydi, bugünkü dramatik tablo ortaya çıkmazdı. Bu dramatik tablo açıkça şu gerçeği göstermektedir: Bu kurumlar, özerk olmadığı sürece, bunların idarî ve malî özerklikleri sağlanmadığı sürece, emeklilik yaşını ne yaparsanız yapınız, kalıcı olamaz ve bir çözüm getiremez. Nitekim, Bağ-Kur gerçeği bunu açıkça gösteriyor. Özerkliği olmayan kurum, kaynaklarını sağlıklı kullanamaz ve değerlendiremez. Bunu, aslında, Sayın Bakan da söylüyor "bu kurumlara geçmişte yapılan siyasî müdahaleler sonucu kurumların bu hale geldiğini" açıkça ifade ediyor. Bu samimî itirafından ötürü Sayın Bakanı kutluyoruz; ama, bunları söyleyen bir Bakandan, en azından, kendisinin davranışlarının da örnek olmasını bekliyoruz; daha doğrusu, bu beklentiye, Sayın Bakanın hareketleri bizi yönlendiriyor; ancak, Sayın Bakanın icraatına baktığımızda, bunun tam tersini görüyoruz. Sayın Bakanın da eleştirdiği geçmiş uygulamalara rağmen, aynı geçmiş uygulamalar devam ediyor. Hatta, o kadar ki, hukuka karşı gayri hukukî uygulamalar, aykırı hareketler açıkça devam ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Emekli Sandığı yönetim kurulu üyeliklerine atamalar, süreli olarak yapılmaktadır; bu süre üç yıldır. Bu süreli atamaların mantığı da, kişilerin, kendi siyasal baskılarından arındırılması içindir. Aynı örnek, değişik sürelerle, Sermaye Piyasası Kurulunda, Rekabet Kurulunda, Merkez Bankasında ve daha pek çok kamu kuruluşunda uygulanmaktadır. Bu süre dolmadan, kişiler, görevlerinden alınmamaktadırlar; süre bitimindeyse, bu kişiler, görevlerini, kendiliğinden bırakmaktadırlar.

Şimdi, Sayın Bakana soruyorum ve arz ediyorum: Sayın Bakan, yasaların bu açık hükümlerine rağmen, süresi dolmayan yönetim kurulu üyelerini, niçin, hangi yasal gerekçeye dayanarak görevden aldınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gül, süreniz tamamlandı efendim.

Lütfen, Genel Kurula teşekkür eder misiniz; buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Peki.

Çok teşekkür ediyorum; sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Salih Kapusuz.

Buyurun Sayın Kapusuz.(FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının dördüncü bölümü, Bağ-Kurla ilgili değişiklikleri ihtiva etmektedir. Şu anda 30 uncu madde olarak görüştüğümüz madde, daha önceki Bağ-Kur Kanununda "ölüm aylığının hesaplanması" başlığı altında düzenlenmiş olan maddedir. Bu madde, beş fıkradan oluşmasına rağmen, birtakım düzenlemeler öngörülmüş; ancak, bu düzenlemelerin bir kısmı, galiba, içinde bulunan fazla kelimeleri ayıklama, bir kısmı da, birtakım iyileştirme getirmektedir.

Bu değişikliklerden birincisi, mevcut kanunda (a) bendi "sigortalının almakta olduğu veya bağlanmasına hak kazanmış bulunduğu malullük veya yaşlılık aylığı, sigortalının ölümü halinde, hak sahiplerine bağlanır" hükmündeydi. Buradaki "hak kazanmış bulunduğu" çıkarılıyor "sigortalının almakta olduğu malullük veya yaşlılık aylığı" şekline çevriliyor.

İkinci değişiklik, mevcut kanunun (d) bendinde yapılmaktadır. Sigortalının, 3 tam yıl prim ödemekle beraber, 15 tam yıl sigorta primi ödemeden ölümü halinde, 35 inci maddenin (c) fıkrasına göre, 15 tam yıl sigorta primi ödemiş olanlar gibi, 36 ncı madde gereğince hesaplanan aylık, burada, 15 yıl, iyileştirilerek, 25 yıl olarak düzenleniyor. Tabiî, bu, mevcut yasada bir nevi iyileştirmedir; doğrudur. Son fıkra, (e) bendi de, hüküm olarak kaldırılıyor.

Değerli arkadaşlar, ancak, ben, hem bürokrat arkadaşlarımızı hem de Sayın Bakanı, bir konuya açıklık getirmeye; yarın bu kanunun uygulamasında doğabilecek sıkıntıları şu anda düzeltmeye... Bu açıklığa ihtiyaç olduğundan hareketle şunu söylemek istiyorum: Bildiğiniz gibi, kısmî yaşlılık aylığı alan bir zat vefat etmiş olsa, şu anda getirmiş olduğunuz yeni iyileştirmeden istifade edebilecek mi? Diğer bir ifadeyle, sigortalı, tam 3 yıl prim ödemekle, vefatı halinde, hak sahiplerine -ki birinci 10 yıl için yüzde 35, ikinci 15 yıl için de yüzde 30 gibi bir hak elde ediyor; yani, yüzde 65- 25 yıl çalışmış gibi maaş bağlanacak. Peki, sigortalı 60 yaşında; 15 yıl hizmetinden hizmetinden ötürü kısmî yaşlılık aylığı bağlanmış olsa, vefatı halinde, hak sahiplerine, mirasçılarına ödenecek olan maaş yüzde 45 üzerinden mi bağlanacak, yoksa, bu düzenlemeyle, iyileştirmeyle gündeme gelen 25 -diğer bir ifadeyle, yüzde 60, yüzde 45- üzerinden mi?.. Yani, bu iyileştirmeden istifade edecekler mi? Bu konunun bu maddede net bir şekilde anlaşılması mümkün değil. Yarın, uygulamada, kurum, ciddî bir sıkıntıyla karşılaşabilir ve hak sahipleri de bu konuda birtakım sıkıntıları yaşayabilirler.

Değerli arkadaşlar, bu, mezarda emeklilik yasası... Kaç gündür, burada, söylenecek söz itibariyle her şey âdeta tekrar edildi, her şey ifade edildi. Tabiî, sizler, bu yasa tasarısının çıkmasında çok ısrarlısınız; ama, milletimiz bizi yakinen takip ediyor, sorunlu arkadaşlarımız yakinen takip ediyorlar. Şu hiç unutulmasın ki, ateş düştüğü yeri yakar. Burada konuşmak, onlarla ilgili birtakım ahkâmlar kesmek, bu yasanın fevkalade önemli olduğunu savunmak kolay; ama, bunu yaşayan insanların -ister emekli olsun, ister çalışanlar olsun- çekmiş olduğu sıkıntıları, her birimiz, yakınımız olarak biliyoruz, vatandaşımız olarak biliyoruz, içinde yaşadığımız toplum olarak biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, vicdanlarınıza hitap etmek istiyorum. Milletten almış olduğunuz yetkiyi kötüye kullanmayınız, haksızlık yapmayınız. Dolayısıyla, çalışanların haklarıyla ilgili olarak radikal birtakım kararları getirip, iktidar çoğunluğunuzla buradan geçirmek istiyorsunuz. Bu insanları, hem haksız bir uygulamaya muhatap ediyor hem de huzursuz ediyorsunuz.

Gelin, sosyal güvenlik kuruluşlarının imkânlarını, varlıklarını, yönetimini, radikal kararlar alarak bir şekil verdikten, onları belirli bir düzenleme noktasına getirdikten sonra -ne yapalım- böyle radikal bir kararı alıp almama kararını ondan sonra verelim.

Birçok broşür, milletvekili arkadaşlarımıza, mutlaka intikal etmiştir. bunlardan bir tanesinde ilginç bir karikatür var. Bakınız, bu karikatürde, uçurumdan aşağıya, işçi, tek eliyle tutunmuş, düşmek üzere, zahmet çekiyor, emekli zahmet çekiyor, dürüst işveren de zahmet çekiyor; ama, birileri, tuzu kuru olanlar ise, âdeta, ayaklarıyla ve tokmaklarıyla bunları oradan aşağıya itmek için çaba sarf ediyorlar. Ben, elbette, hiçbir milletvekili arkadaşımın, böyle bir haksızlığa gönül rızasıyla katkı sağlayacağına inanmıyorum; ama, üzülerek söyleyelim ki, buradaki yapıdan dolayı, başka alanlardaki birtakım ihtiyaçlardan dolayı, birilerinin üzerine, yük taşıyanların üzerine daha fazla yük yüklenmektedir. Düşük faizli fonlar, kaçak işçilik, prim afları, gayrimenkul yağmaları, ehliyetsiz yönetimler, borçlanma kanunları ve ilaç tekelleri gibi birçok yükü taşıyan bu kurum ve bu çalışan insanlara bir kat daha haksızlık etmek, kanaatimce, doğru olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi birtakım önerilerle toparlamak istiyorum. Ümit ederim ki... başta Sayın Bakan olmak üzere, değerli milletvekillerinin, bu önerilerimin tamamına katılmasalar bile birkaç tanesine katılmalarını, kendi, şahsî vicdanî görevim olarak, kendilerine önereceğim; karar, yine, Yüce Kurula ait olacak. Birinci önerim şudur: Bu tasarıyla ücreti, iş güvencesini, işsizlik sigortasını, kaçak işçiliği, sosyal adaleti, enflasyonu aşağı çekmeyi, zamları durdurmayı, çalışma şartlarının iyileştirilmesini sağlayabiliyorsak, çağdaş ülkelerdeki şartlara ulaştırma imkânını haizsek, oradaki standartları eğer bizim insanımıza da layık görüyorsak, bu tasarı da bunu temin ediyorsa, elbette, beraber çıkaralım; ama, maalesef, bunları temin etmeden, onları sadece yaş sınırında emsal göstererek, bunları elde etmek mümkün değil.

O halde, bunu yapamıyorsak, lütfen, bu yasa tasarısından vazgeçelim.

İkinci önerim şudur: Rantiyecilere, batık kredilere ve bunları götüren sömürenlere gücünüz yetmiyor. Haksızlık yaptığınız, huzursuz ettiğiniz çalışanlardan, IMF'den yeşil ışık aldığınız üç kuruşluk parayı şayet istemiş olsak, bunlardan böyle bir talepte bulunmuş olsak, eminim ki, bu yükü, bu sıkıntıları çeken bu insanlar, çok rahatlıkla bunları, bu kurumların ayağa kalkması için bize bağışlayacaklardır; ama, böyle bir yolu da düşünemiyorsunuz.

Üçüncü olarak söylemek istediğim şudur: Bu 58-60 yaşının mezarda emekliliği getirdiği konusunda, kamuoyunda bir kanaat oluşmuştur. İsterseniz, bunu, üç veyahut da beş yıl sonrasına böyle bir başlangıç tarihi olarak belirleyelim; yani, yürürlük tarihini, üç veyahut da beş yıl gibi erteleyerek bu kanunu çıkaralım. Bu kadarcık olsun bir esneklik bekliyoruz.

Bununla beraber, şayet, bunda da taraftar değilseniz, milletvekilleri olarak biz -bu konuda arkadaşlarımızın çok rahat oy kullandığı kanaatini taşımıyorum- gizli oylama yapalım; bu son karar aldığımız oylamayı, gizli oylamayla yapalım.

Demokrasilerde aslolan halksa, milletse, lütfen, Sayın Bakanım, isterseniz kamuoyunda gözüken bütün olaylar size yetmiyorsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – ...referanduma gidelim; milletimize soralım, halkımıza soralım. Şayet, halk, bunu isteyip kabul ediyorsa, bizim söyleyeceğimiz başka bir söz olmaz; değilse, bu yanlış adımı bugün kural olarak kazandırsa bile, sonuç olarak değiştirmek mecburiyetinde kalacağımız için, milletten özür dileriz.

Onun için, böyle bir adımı, mümkünse, şimdiden bir yol bularak erteleyelim.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Şahsı adına, Sayın Erol Karan; buyurun.

EROL KARAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu 30 uncu madde, sağlık sigortası uygulamasında karşılaşılan darboğazların aşılabilmesi amacıyla düzenlenmiştir.

Gerek 30 uncu maddeyi gerekse tasarının tümünü desteklediğimi bildirir; saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkkür ediyorum Sayın Karan.

Şahsı adına, Sayın Fethullah Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Yerime Sayın Veysel Candan...

BAŞKAN – Sayın Veysel Candan konuşacak.

Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Muhterem Heyetinize saygılarımı arz ediyorum.

Evvela, konuşmama girmeden önce, İçtüzük ihlaliyle devam edilmesi durumunda, tasarı kanunlaşsa bile, iptali konusunda Anayasa Mahkemesine başvuracağımızı ifade etmek istiyorum.

Bu 30 uncu maddede, sigortalıların almakta olduğu malullük ve yaşlılık aylığı değiştiriliyor (a) bendiyle; (d) bendiyle de, sigortalı üç yıl tam prim ödeyecek, bununla beraber, yirmibeş yıldan az prim ödemeden ölürse, yirmibeş yıl ödemiş gibi hesaplanacak. Tabiî, bu hesap mantığını anlamak mümkün değil. Baştan beri hep ifade ediyoruz; neden iki yıl değil de üç yıl, neden onbeş yıl değil de yirmibeş yıl?

Tasarının tüm maddelerinde ticarî görüş hâkim; nereden kısar nereden az veririz, emeklilik yaşını ne kadar uzatırız, emekli maaşını ne kadar az verebiliriz... Malulen emeklilikde ne, hastalanmayın; elim tutmuyor, tutmasın; gözüm de görmüyor, görmesin mantığı var. İş güvencesi mühim değil; işsizlik sigortasını zorunlu tasarruftan birikirse vereceğiz mantığı var. Seçim meydanlarında "muhterem vatandaşlarım, değerli insanım, benim işçim, benim memurum" ama, yasalarda ve tasarıda bu yok.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde en önemli sorun, çalışmak istiyor, iş yok; işsizlik sigortası yok; çalıştı, ölmeden emeklilik yok; çalışana iş güvencesi yok... Sanki bir yoklar ülkesi!..

Tabiî, bu tasarının bu hale neden geldiğine baktığımız zaman... Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın Bakan, basın mensuplarıyla konuşuyor; basın mensupları soruyorlar: "Tüm tepkilere rağmen tasarıdan geri adım atmama konusunda niye bu kadar ısrarlısınız?" Sayın Bakan cevap veriyor: "Babam ölürken vasiyetinde, Yaşar, mutlaka sosyal güvenlik reformunu çıkarsın; yoksa, hakkımı helal etmem."

Değerli arkadaşlar, ne zamandan beri bu memlekette bakanlar baba vasiyetiyle kanun çıkarıyorlar?! Halbuki, biz hepimiz biliyoruz ki, bu memlekette, bu tasarıyla birlikte bir IMF uyuşmazlığı söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, Anayasanın 49 uncu maddesinde, devlet, işsizliği önlemeye elverişli ortamı hazırlamak için gerekli tedbirleri alır ifadesi bulunmaktadır. Aslında, SSK'yı takip ettiğimiz zaman, 1965-1993 yılları arasında gelen hükümetlerin, SSK'nın fon tutarlarından 20 milyar doları aldıkları gözlenmektedir; dolayısıyla, aslında bu hükümet, geçmiş hükümetlerin de görevini üzerine aldığına ve hükümetlerde de devamlılık arz ettiğine göre, SSK'lılara 20 milyar dolar borçludur da.

Değerli arkadaşlar, müteaddit defa arkadaşlarımız ifade etti; ancak, şu kadarını söyleyeyim: Âdeta SSK'nın batması için, SSK paraları düşük faizle bankalara yatırılmış -Sayın Bakan da, bunu ifade ettiler- gecikmelere fark alınmamış veya aflar çıkarılmış, kötü yönetilmiştir. Değerli Bakanımız da sık sık Batı'dan örnekler vermektedir. Aslında, Batı'dan örnekler, tek taraflı sayfadan okunmaktadır. İşsizlik sigortası Batı'da var, son aylığın yüzde 70'i; bizde asgarî ücret, o da şimdilik yok. Batı'da işçi, çalıştığı ve emekli olduğu sürece enflasyona ezdirilmez. Batı'da iş güvencesi var, aldığı ücretle ev alır, araba alır, çocuklarını sıkıntısız okutur, tatilini yapar. Onun için, Batı'da kıdem tazminatı da yoktur.

Değerli arkadaşlar, bütçede gelir-gider dengesini sağlamak için en kolay bulunan yol, sosyal güvenlik, sağlık ve eğitimdir. Son on yılda, buradaki rakamlarda devamlı düşüş gösterilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Candan, 1 dakika süreniz kaldı efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam efendim.

Şimdi, Sayın Bakan burada sık sık gelip "Türk-İş'le bir anlaşma yapıldığını" ifade ediyorlar. Halbuki, Türk-İş raporuna baktığımız zaman "bu tasarı SSK'nın hiçbir sorununu çözmez -Türk İş bunu söylüyor- kaçak işçiliği artırır, özel sigortacılığı teşvik eder, mezarda emekliliği getirir, 38 ve 43'e olumlu bakmamakla birlikte 58 ve 60 uygun değil, 7 000 prim çok, hep karşı olduk, şimdi de karşıyız..." ifadelerini görüyoruz. Bunlar, özetle, Türk-İş'in görüşüdür. Bu tasarı, Sayın Bakanın intiharıdır, işinin intiharıdır, hükümetin de sonunu getirir.

Bu konuyla ilgili bir açıklama da var "ya terzi değişecek ya elbise değişecek." Ben, bunu, şöyle yorumluyorum: Değerli arkadaşlar, aslında, en iyi terziyle en iyi kumaşla en iyi elbiseyi işçi ve memurumuza dikmek, bu hükümetin görevleri arasındadır.

Bu itibarla, ben, tekrar ifade ediyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Konuşmamı tamamlarken, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakana soru tevcih etmek üzere, Sayın Pamukçu; buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Zannediyorum, müzakere ettiğimiz kanun tasarısının iyi maddelerinden birini görüşüyoruz. Bu kadar kötü bir kanunun içerisine bu iyi maddeyi niye koydular; onu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu.

Sayın Ünal, buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sorularımı tevcih etmek istiyorum:

1– Görüşülen maddeyle değiştirildiği belirtilen 1479 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde "sigortalının ölümü halinde, hak sahibi kimselerine bağlanacak aylığın hesaplanmasında, sigortalının almakta olduğu veya bağlanmasına hak kazanmış bulunduğu malullük veya yaşlılık aylığı esas tutulur" denilmektedir.

Bu maddeyle (a) bendinde geçen "bağlanmasına hak kazanmış bulunduğu malullük" ibaresi kaldırılmaktadır. Bu düzenleme, bir mağduriyete sebep olmayacak mıdır?

2– Bu (d) bendindeki değişiklikle, ödenmesi gereken onbeş yıllık sigorta primi yirmibeş yıla çıkarılmaktadır. Bu yirmibeş yıllık süre, nasıl bir hesap sonucu bulunmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Yanmaz, buyurun efendim.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:

42 nci maddeyi düzenleyen bu maddede (a) ve (d) bentleri değişmiş, (e) bendi ise kaldırılmıştır. Değişen (a) bendinde "bağlanmasına hak kazanmış bulunduğu" ifadesi kaldırılmış. Bunun sebebi ve izahı nedir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yanmaz.

Sayın Seven; buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istediğim soruyla ilgili benzer soru sorulduğu için, hakkımdan vazgeçiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Sayın Erbaş; buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van)– Sayın Başkan, aynı soruyu Sayın Yanmaz sorduğu için, sorumdan vazgeçiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslan; buyurun.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki sorunun Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca cevaplandırılmasını arz ederim.

Soru: Yürürlükteki 1479 sayılı Yasanın 42 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde onbeş yıl olan süre, tasarıyla değiştirilerek yirmibeş yıla çıkarılmaktadır. Bağ–Kur sigortalılarının ölümü halinde, geride kalan hak sahipleri mağdur edilmektedir. Bu durumu, sosyal devlet ilkesi ile bağdaşır buluyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Sayın Geçer, buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki soruların Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca cevaplandırılmasını arz ederim.

Tasarıda değişikliği öngörülen 1479 sayılı Yasanın 42 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi "sigortalının almakta olduğu malullük ve yaşlılık aylığı" şeklinde değiştiriliyor.

Yürürlükteki yasada bağlanmasına hak kazanmış bulunduğu malullük, yaşlılık aylığın da, ölüm aylığında, hak sahipleri için öngörülen, bağlanmasına hak kazandığı aylık yasadan çıkarılmaktadır. Bu durumda, ölen sigortalıların hak kazanmış oldukları bağlanacak aylıklarından hak sahipleri faydalanamayacaklar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Batuk, buyurun.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, aşağıdaki sorumun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Birçok gazetemizde yer aldı; Sayın Bakanımız, bu tasarının çıkarılmasının, babasının vasiyeti olduğunu ifade etti. Özellikle, bugünkü gazetelerin büyük çoğunluğunu inceledim; Sayın Bakanın, bu hususta herhangi bir tekzibi de yer almadı.

Ne zamandan beri baba vasiyetiyle kanun çıkarılmaktadır? Ayrıca, hükümetin diğer bakanlarına da bu hususta farklı vasiyetler gelirse, nasıl bir çözüm yolu bulacaklar?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kocaoğlu.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza bir sorum var:

Sık sık bahsedilen Zelenka Raporu, sanıyorum, 25- 30 yıllık veya 30 küsur yıllık bir hadise. Demek ki, 25-30 yıldır bu konu tartışılıyor; ama, bir de yeterince tartışılmadan, alelacele kanun tasarısı getirildiği iddiası var. 30 yıldır tartışılan, seçim beyannamelerinde, hükümet protokolünde, hükümet programında yer almış bir konunun, yeterince tartışılmış sayılması için, daha kaç yıl tartışılması gerekirdi? Sayın Bakanın bu hususta acaba bir fikri var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kocaoğlu.

Sayın Bakan, kalan süre içinde size yöneltilen soruları cevaplayabilirsiniz efendim.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, şimdi, bazılarına yazılı cevap vereceğim, bazılarına da burada cevap arz etmeye çalışacağım.

Önce, bu ölüm aylığının hesaplanması, değişiklikten önce, yani, şu andaki mevcut durumda, sigortalının almakta olduğu veya almaya hak kazandığı malullük ve yaşlılık aylığı esas alınarak yapılmaktadır. Üç yıldan çok, ancak, yaşlılık aylığı bağlanmasının yeter süresi bulunmayan sigortalıların hak sahiplerine ise, onbeş yıl prim ödemiş gibi aylık bağlanmaktadır.

Şimdi, getirdiğimiz yeni düzenlemeyle, sigortalının almakta olduğu malullük veya yaşlılık aylığı esas alınarak hesaplanacaktır. Tasarıyla hak sahiplerine bağlanacak aylıkların oranında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Üç yıldan çok, ancak, tam aylık bağlanmasına hak kazanmadan ölen sigortalıların hak sahiplerine ise, yirmişbeş tam yıl prim ödemiş olanlar gibi aylık bağlanması esası getiriliyor. Bu düzenlemeyle, ölüm aylığı bağlama oranı, mevcut kanuna göre 10 puan artırılmıştır. Bu düzenlemeyle, dul ve yetimler için önemli bir iyileştirme sağlanması amaçlanmaktadır.

Demin Sayın Kapusuz'un konuşmasında yer alan bir soruyu da, izninizle cevaplandırmak istiyorum. "Halen aylıkları bağlanmış olanlar, yani, aylık almakta olanlar, bu maddeyle yapılan iyileştirmeden faydalanacaklar mı" diye sormuşlardı. Bunların aylıkları zaten bağlandığı için, bundan faydalanmaları mümkün olmayacak; çünkü, şu andaki mevcut duruma göre, ödedikleri prime esas, muhatap olacak şekilde aylıklar bağlanmış. Ancak, bundan sonra, aylık alırken ölenler için bağlanacak aylıklarda ise, ilgililer bu iyileştirmeden faydalanacaklardır.

Maddenin (a) fıkrasının neden kaldırıldığı soruldu. Bu maddede mükerrer bir ifade olduğu için kaldırılmıştır, herhangi bir hak kaybı söz konusu değildir.

(C) bendi, kısmî aylık üzerinden aylık bağlanmasını öngören hükümleri kapsıyor. Bu hüküm, (b) bendinde düzenlendiğinden, tasarıdan çıkarılmıştır.

Bir de, bir değerli arkadaşımızın sorusu var. Aslında bütün sorulara yazılı da cevap verebiliriz; ama, buna sözlü olarak cevap vereyim. Ben "babamdan vasiyet kaldı" filan demedim; "bana sanki babamdan vasiyetmiş gibi, vasiyet kalmış gibi burada bir değerlendirmeye muhatap oluyorlar" dedim. Rahmetli babamın hiçbir vasiyetinde, böyle bir kanunu çıkar diye bir şey yok; ama, çok teşekkür ederim, bu vesileyle açıkladım. Babamı rahmetle anma fırsatı verdiğiniz için, size de çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Dağcıoğlu, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz.

Buyurun efendim.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza soru yöneltmeme izin verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, 1479 sayılı Bağ-Kur'la ilgili Kanunun 42 nci maddesini düzenleyen bu madde üzerinde konuşmalar yapıyoruz. Ancak, dikkatimi çeken bir şey var; eski Kanunda (e) fıkrası olarak düzenlenen "başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda malul sayılarak aylık bağlanmış veya aylık bağlanmasına hak kazanmış ise" diye başlayan ve onun izahını yapan bir bent var. O bendin çıkarılmasının sebep ve mantığını açıklamanızı rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dağcıoğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde verilmiş iki önerge vardır; önce okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 30 uncu maddesi (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt

Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Mustafa Eren Nihan İlgün

Mardin Karabük Tekirdağ

Nevzat Ercan Saffet Arıkan Bedük

Sakarya Ankara

"b) Sigortalının 2 yıl tam prim ödemekle beraber, yirmibeş yıldan az prim ödemeden ölümü halinde, yirmibeş tam yıl prim ödemiş olanlar gibi, 36 ıncı maddeye göre hesaplanacak aylık,"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesi ile 1479 sayılı Esnaf ve Sanaktârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve (e) bendi yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Faruk Çelik Ali Gören

Tokat Bursa Adana

Musa Demirci Ali Coşkun Mahmut Göksu

Sıvas İstanbul Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak

Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik

Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün

Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu

Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey

Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan Ali Güner

Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz

İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız

Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu

Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda

Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Van Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni :

"a)Sigortalıların almakta olduğu malullük veya yaşlılık aylığı,"

"d) Sigortalının iki tam yıl prim ödemekle beraber, yirmi beş tam yıldan az prim ödemeden ölümü halinde, yirmi beş tam yıl prim ödememiş olanlar gibi, 36 ncı maddeye göre hesaplanacak aylık"

BAŞKAN – En aykırı önerge de olan bu önergeyi işleme koyuyorum.

Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun tasarısının 30 uncu madde (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay

(Erzurum)

ve arkadaşları

b) Sigortalının iki yıl tam prim ödemekle beraber yirmi beş yıldan az prim ödemeden ölümü halinde, yirmibeş tam yıl prim ödemiş olanlar gibi, 36 ncı maddeye göre hesaplanacak aylık."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyonun katıldığı...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısı...

BAŞKAN – Oylayacağım ve arayacağım efendim...

... önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, Komisyon katılırsa, 11 kişi oluyor katılanlar, ellerini kaldırmamaları gerekiyor. O zaman, çoğunluğunu sağlayamadan katılmış oluyor, yanıltmış oluyorlar.

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Yok yok, öyle olmaz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Öyle tabiî...

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Komisyonda öyle bakar, Genel Kurulda böyle bakar...

BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, madde hakkında açık oylama talebi vardır. Açık oylamanın şekli konusunda Heyetinizin görüşünü almadan önce talebi okutturuyorum ve imza sahibi arkadaşlarımızı arayacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesinin açık oyla oylanmasını arz ederiz.

Abdüllatif Şener?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Mehmet Zeki Okudan?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Zülfükar İzol?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Fuat Fırat?.. Burada.

Metin Kalkan?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesinin yapılan açık oylaması sonucunu arz ediyorum :

Kullanılan oy : 308

Kabul : 247

Ret : 58

Mükerrer : 3

Böylece madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 31. – 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sigorta primine ve aylıklara esas olan gelir basamakları

Madde 50. – Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıklarının hesabında, yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl Nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar, ikinci olarak bir önceki yılın gayrisafi yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar, Bağ-Kur, Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarının tümünü içeren elimizdeki yasa tasarısının -görüşülmekte olan yasa tasarısının -31 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, 31 inci madde, özellikle Sosyal Sigortalar Yasasında, Emekli Sandığı Yasasında yaptığımız değişikliklere Bağ-Kur Yasasının da uyumlu hale getirilmesini içeren bir madde. Aslında, maddeye baktığımızda, aylık bağlama oranları ve aylığa esas olan kaynağı hesap etme yöntemleri, çok olumlu gibi gözükmekte; ancak, ne Bağ-Kur'lular ne de sigortalı çalışan kesim -yani, Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında olan insanlar- bu yeni statüyü, bu yeni anlayışı kabul etmemektedirler. Neden kabul etmemektedirler: Çünkü, biz, burada üç sosyal güvenlik kurumunu uyumlu hale getirmek için uğraşıyoruz; ama, Emekli Sandığı Yasasını bu kapsamdan çıkarıyoruz, geçici bir maddeyle bu kapsamın dışında tutuyoruz. Emekli Sandığına bağlı olan insanların, bundan önce olduğu gibi, bağlanacak emekli maaşı veya emekli maaşlarına yapılacak zam, belirlenen katsayıyla göstergenin çarpımı sonucu elde edilecek rakamlar üzerinden hesaplanacak. Bu yeni statüde, TÜFE –yani, tüketici fiyat endeksi- ve emekli maaşı bağlanıncaya kadar ve emekli maaşına esas olacak kaynak hesaplanana kadar TÜFE artı kalkınma payı var; ama, emekli olduktan sonra TÜFE var, kalkınma payı yok.

Burada, çok ince bir ayrıntı gibi gözükse de, bu ayrıntı, bir müddet sonra, gerçekten eski emekli ve yeni emekli arasındaki farkı çok büyük oranda açacak.

Değerli arkadaşlarım, özellikle esnafımızın ve serbest çalışanlarımızın bağlı olduğu Bağ - Kur...

Sayın Başkan, arkadaşlarımız eğer konuşmalarını biraz keserlerse...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, salonda sükûneti temin edelim ve sayın hatibi dinleyelim efendim.

Buyurun Sayın Dönen.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Bağ-Kur'a bağlı olan serbest çalışanlar ile esnaf ve sanatkârlarımız, Bağ-Kur gibi bir sosyal güvenlik kurumuna güvenmemekte. Bunu nereden mi çıkarıyorum? Çünkü, primlerinin ancak yüzde 50'sini tahsil edebilmekte Bağ-Kur. Bunun da nedeni, bu kurum, gerçekten güvensiz bir kurum. Bu kurumu güvenli hale getirebilmek, emekli olduktan sonra da insanların yaşam standardını hiç olmazsa bulunduğu koşullara uygun hale getirmekle olur. Eğer siz, ülkenin, bugünkü, fert başına düşen 3 000 dolarlık ulusal gelirine göre hayat standardını dizayn etmişseniz, insanların, yarın, ülkenin kalkınma hızı arttığında ve fert başına ulusal gelirimiz 10 000 dolarlara çıktığında, yani, toplumun yaşam standardı arttığında, siz, bugün emekli olan Bağ-Kur'luların statüsünü, yani yaşam standardını 3 000 dolarlar seviyesinde tutuyorsunuz; bu, doğru değil. Bu, Sosyal Sigortalar sistemi içerisinde bulunan emekliler için de doğru değil; burada, esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı ilgilendiren bu maddeyle ilgili kısım da doğru değil. Yani, biz, artık, insanlarımızın yaşam standartlarını, ülkemizin gelişmesiyle eş zamanda yükseltmek zorundayız. Bugün, biz, Bağ-Kur emeklisine 150 dolar emekli maaşı bağlıyorsak, eğer, ulusal gelirimiz 10 bin dolara çıktıktan ve yaşam standartları buna göre düzenlendikten sonra da 150 dolar vermeye devam edersek, biz, çok büyük haksızlık yapmış oluruz. Zaten, bundan önce emekli olmuş, Sosyal Sigortalar kapsamından emekli olmuş insanlar arasında özellikle nimet-külfet dengesi gözetilmediği için, burada da nimet-külfet dengesi gözetilmemiş.

Değerli arkadaşlarım, bizim, özellikle toplumumuzun geniş bir kesimini ilgilendiren bu yasal düzenlemeyi yaparken, bu yasanın içerisinde bulunan, örtülü ve belirli kesimlerin aleyhine işleyecek maddeleri iyi anlamamız, iyi algılamamız ve burada dile getirmemiz gerekir; işte, bu madde de bunlardan birisi.

Aslında, bu yasanın 31 inci maddesi değil, 29 uncu maddesinde, bu, daha açık, belirgin olarak gözükmekte; yani, maaş artışları, özellikle Bağ-Kur'a bağlı emeklilerin maaş artışları, bir önceki ayın enflasyonuna göre, tüketici endeksine göre belirlenmekte, buna gelişme payı eklenmemektedir; yani, ülkenin gelişme standardı arttıkça, o emeklimiz bundan pay alamamakta. Değerli arkadaşlarım, bunun sigortalılar için de düzeltilmesi ve Bağ-Kur'lu sigortalılar için de düzeltilmesi gerekir. Hükümetimiz, bu yasal düzenlemeyi yaparken, memurları bu statünün dışında tuttu. Neden tuttuğunu bilmiyorum; ama, mademki, memurlarımızı bunun dışında tuttuk, gelin, diğer kesimleri de bunun dışında tutalım. Bugün, Sosyal Sigortalara bağlı emekliler "biz, eski sistemden memnunuz" diyor, Bağ-Kur'lular "eski sistemden memnunuz" diyor.

BAŞKAN – Sayın Dönen, 1 dakika süreniz kaldı efendim; buyurun.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Neden eski sistemden memnun; çünkü, katsayı belirlemesini Bakanlar Kurulu yapıyor ve "ben de, tıpkı, bu belirleme sırasında, milletvekilleri gibi, diğer yargı organlarının mensupları gibi, Genelkurmay Başkanı gibi, aynı statüden emekli maaşımın artmasını istiyorum" diyor; bunda da haklı.

Değerli arkadaşlarım, onun için, bu yasa tasarısının bu maddelerini tekrar gözden geçirmek dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Aynı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 114 sıra sayılı, kamuoyunda Sayın Bakanın da "Sosyal Güvenlik Reform Tasarısı" diye takdim ettiği kanun tasarısının 31 inci maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı, kamuoyunun önüne bir "reform tasarısı" diye takdim edildi; maddelerini, şimdi burada tek tek görüşüyoruz; ancak, bu yasa tasarısı, gerçekten bir reform muydu; bunun üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum maddeye geçerken.

"Reform" kelimesi, son yıllarda çok fazla kullanılan bir kelime oldu. Osmanlının son ikiyüz yılında da bu kelimenin yerine "ıslahat" kullanılıyordu ve sürekli kullanıldı; Osmanlı, ıslahatın kurbanı oldu. Şimdi bakıyoruz "reform" kelimesi de, son dönemde çok sık kullanılıyor ve hızla, bazı kanunlar, reform diye kamuoyu önüne takdim ediliyor ve çıkarılıyor. Bakın, bu geçirdiğimiz süre içerisinde bir eğitim reformu yaptık. Peşinden, bir sene sonra, vergi reformu çıkardı bu Meclis. Bir yıl geçmeden, bu reformun sıkıntılarını düzeltmek için, Meclisin önüne yine aynı kanun tasarıları geldi.

Sayın Bakan 6 Ağustos 1999 tarihli -sanıyorum, bütün arkadaşlarımıza aynı yazı geldi- yazıda "Sosyal Güvenlik Reform Tasarısı yasalaştığında, bu tasarıda yer alan işsizlik sigortası uygulaması nedeniyle İş ve İşçi Bulma Kurumu sosyal güvenlik kuruluşu oluyor" diyor ve ondan sonra, milletvekillerinden, sosyal güvenlik reformunun devamı niteliğinde olmak üzere primli-primsiz sistemin incelenmesi, sağlık sigortası, sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki eşgüdüm, kamusal zorunlu sigortacılığın yanında bireysel emeklilik sistemleri gibi, aslında, bu yasa hazırlanılırken görüşülüp, geniş bir şekilde tartışılıp, kamuoyunda tasvip edilecek şekle getirildikten sonra Meclisin önüne getirilmesi gereken hususların yasa çıktıktan sonra görüşülmesini talep ediyor. Yani, reformu, Sayın Bakan ve Bakanlık, bu yasadan sonra düşünüyor gibi geliyor bana.

Reform nasıl olurdu? Reform olabilmesi için, sosyal güvenlik anlayışınızı önce bir sorgulamalıydınız. Sosyal güvenlik, bir atıfet değil; sosyal güvenlik, bir haktır. Bir hakkın, toplumda yaşayan herkese, muhtaç olan insanlara, yoksullara temini hususunu sağlayacak olan bu yasa, maalesef yeterince tartışılmadı, yeterince görüşülmedi ve toplumun önüne getirildi. Son dönemde yapılan diğer reformlar gibi, bu reform da, toplumdaki yapıları deforme etme özelliği gösterecek. Daha şimdiden, sosyal barış, çalışma barışı sarsıldı; grevler, yürüyüşler... Çalışan memnun değil, işveren memnun değil. Peki, bunun neresi reform?

Bakın değerli milletvekilleri, bu tasarı, bir açık kapatma tasarısı. IMF "bu açığı kapatacaksınız" diye uyardı ve hükümet harekete geçti; sosyal güvenlik kurumlarının açığını kapatacak. Neydi problem? Sual şu: Bu açık nereden oluyor? Bu açık, çalışanların kayıt altına alınmayışından kaynaklanıyor; yani, prim toplanamıyor. Başka?.. "Erken emeklilik var" denildi. Peki, bunlar mı sadece? Hayır; sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları iyi değerlendirilmiyor. Yıllar içerisinde sosyal güvenlik kurumlarında biriken fonlar, maalesef çarçur edildi. Başka yerlerden alınan borçlar yüksek faizle nemalandırılırken, sosyal güvenlik kurumlarının fonları âdeta cezalandırıldı.

Öbür taraftan, sosyal güvenlik harcamalarına dönük bir reforma ihtiyaç vardı, bir çalışmaya ihtiyaç vardı; o da gözardı edildi ve çalışana fatura çıkarıldı; "58-60 yaş" denildi. Bununla bir yere varamazsınız. Bugüne kadar, vur abalıya tekniğiyle bu ülkedeki problemleri çözme yolunu, kolaycılığı tercih ettiniz. Yine, toplumun önüne, sosyal barışı sıkıntıya düşürecek böyle bir yasa tasarısıyla geldiniz.

Ne yapılmalıydı? Önce, sosyal güvenliğin finans sistemi sorgulanmalıydı. Bugün, dünyada sosyal güvenliğin finansı için üç tane sistem uygulanıyor; salt primli sistem, primsiz sistem, bir de karma sistem. Ülkemizde primli sistem uygulanıyor; ama, bugün, bakıyoruz OECD ülkelerine, yaş sınırını örnek oldığınız ülkelere, orada karma sistem uygulanıyor; sosyal güvenliğin harcamalarına çalışan katılıyor, işveren katılıyor, öbür taraftan devlet de katılıyor, devlet de kendisine düşen payı veriyor; ama, biz, bu payı vermiyoruz, sadece prim sistemiyle yürütmeye çalışıyoruz. Bu sorgulanmadı.

Yaş getirilirken, ülkemizde doğuşta beklenen ömür ortalaması sorgulanmadı. Gelişmiş ülkelerdeki ömür ortalaması örnek gösterildi, bizim ülkemizdeki ömür ortalaması gözardı edildi. Bugün, Türkiye'de doğuşta beklenen ömür ortalaması, kadında 67, erkekte 64. Böyle bir ortalamaya sahip ülkede 58-60 yaş, yüksek bir yaştır, toplum bunu kabullenemez. Bakın, 54 üncü hükümet zamanında, biz reform diye çıkmadık; ama, sosyal güvenliğin sıkıntılarının bir kısmını hiç olmazsa halletmek için yola çıktık, reform hazırlığımızı da yapıyorduk. Orada yaşı 50-55 olarak vermiştik ve o tasarı gündeme geldiğinde ülkede herhangi bir sıkıntı yaşanmadı.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının 31 inci maddesinde gündeme getirilen uygulamaya da birkaç kelimeyle değinmek istiyorum. Burada, primin ödenirken belirlenmesinde, hesaplanmasında, bir önceki yıla göre oluşan enflasyon, yani, TÜFE'deki değişiklik artı gelişme hızı kadar katılım olacak; ama, maaşını alırken, TÜFE esas alınacak. Bir de, bunun kamuoyu açısından bilinmesi gereken bir yönü var; TÜFE'nin hesaplanmasında, son yıllarda, gerçekten adil, hakkaniyetli bir belirlemeyi de gözlemiyoruz. Bugün, enflasyon yüzde 50-60 arasında resmî rakamlarla beyan ediliyor; ama, mutfakta yaşanan, asgarî ücretlinin yaşadığı, yoksulun yaşadığı enflasyonu incelediğinizde, yüzde 80'lerin üzerinde bir enflasyonla karşı karşıya olduğunu görürsünüz.

Bu uygulamayla, aynı zamanda sosyal güvenlik kurumları arasında da çifte yapı getiriliyor; düalist bir sistem. SSK'ya uyguladığınız, Bağ-Kur'a uyguladığınız sistem ayrı, Emekli Sandığına uyguladığınız sistem ayrı.

BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın Demircan.

AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, böyle bir uygulamayla, bütünü yanlış olan bir sistem içerisinde, yine, bir parçanın da yanlışlığıyla karşı karşıyayız. Yapılacak iş, açık ve net; hükümet, kamuoyu önünde, derhal, bu yasa tasarısını Meclisten çekmelidir. Bunun, yeterli süre içerisinde tartışılmasını ve bütün kesimlerle uzlaşmayı temin etmeli; ondan sonra bir reform tasarısı getirip, Mecliste de her yerde de -tabanda da halkta da- uzlaşılmış bir yasayı geçirmelidir; ancak o zaman, millete vaat ettiğimiz işi yapmış oluruz, burada, siyasî partilerin farklı farklı görüşlerinin de gündeme gelip, bu yasa tasarısına katkıda bulunmasını temin etmiş oluruz.

Ben, bu dilek ve temennilerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demircan.

Balıkesir Milletvekili, Sayın Hüseyin Kalkan; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı yasa tasarısıyla ilgili olarak, Yüce Meclise hitap etmek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasasında, Türk Devletinin niteliklerinden biri de, sosyal devlet olmasıdır. Sosyal devlette, hiçbir fert, sahipsiz, yardımsız, desteksiz, işsiz kalmamalı ve sahipsiz, yardımsız, desteksiz, işsiz kalma korkusunu taşımamalıdır.

Sosyal güvenlik hakkı, insanların temel hak ve hürriyetlerindendir. Bu temel hak, Anayasamızın 60 ıncı maddesinde "herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" şeklinde ifadesini bulmuştur. İşte, bu nedenlerle, 57 nci cumhuriyet hükümeti, sosyal güvenlik sistemini ele almaya karar vermiştir. Bunun sonucu olarak da hazırladığı yasa tasarısını, Yüce Meclisin tasvibine sunmuştur.

Şimdiye kadar takip edilen popülist politikalar yüzünden, sosyal güvenlik kurumlarımız çıkmaza girmiş ve iflasın eşiğine gelmişlerdir. Bunun neticesi olarak da, çalışanlarımız ve emeklilerimiz büyük sıkıntı içindedirler. Böyle sıkıntılı bir dönemde Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının gündeme getirilmesi, cesaret meselesidir. 57 nci cumhuriyet hükümeti, bu cesareti göstermiştir. Bu cesaret, ancak tebrik edilir.

Bu tasarıyla, Türkiye'de ilk defa işsizlik sigortası devreye girmiştir; yeterli değildir; ancak, ilk defa devreye girmiş olması nedeniyle çok önemlidir. Bunun, istenilen düzeye getirilebileceği umudundayız. Muhalefet partilerinin, işsizlik sigortasının ilk defa olarak gündeme getirilmiş olmasını görmezlikten gelmeleri, üzücüdür.

İş güvencesi ve sosyal yardım kurumlarının oluşturulmasıyla birlikte, bütün insanlarımızın sağlık sigortası kapsamına alınabilmeleri umudumuz, gündemde olan tasarının kanunlaşmasından sonra, uygulamasından taviz verilmemesiyle gerçekleştirilebilecektir.

Tasarının kanunlaşmasından sonra, uygulamasında taviz verilmezse, kamu çalışanları, bağlı oldukları yasalara göre suç olmasına rağmen, ikinci bir iş yapma gereği duymayacak ücrete kavuşabileceklerdir, emeklilerimiz, belli bir hayat standardına kavuşabileceklerdir.

Yasalar, bir ihtiyaca binaen hazırlanır. Bu düzenlemelerin ihtiyaç olduğunun topluma iyi anlatılması gerekir. Bu, iyi anlatılamazsa, hazırlanan yasanın uygulanmasında sıkıntıyla karşılaşılır. Sıkıntılar aşılamadığı sürece, yasadan beklenilenleri elde etmek mümkün değildir. Maalesef, bu tasarıyı, daha yasalaşmadan, böyle bir sıkıntı beklemektedir.

BAŞKAN – 1 dakika süreniz var Sayın Kalkan.

Buyurun; devam edin efendim.

HÜSEYİN KALKAN (Devamla) – Nedir bu sıkıntı? Yaş meselesidir; ancak, bunu da gerçekleştirmeden, bunu bu kapsama almadan, bu Sosyal Güvenlik Yasasını uygulayabilmek, gerçekleştirebilmek mümkün değildir.

Özellikle, muhalefet partilerimiz, burada, popülist politikalardan vazgeçip, toplumun, bu kanun tasarısının psikolojik temelini yıkmaya çalışmamalarıyla, eğer, toplum nezdinde puan kazanmak istiyorlarsa, bu kanun tasarısıyla gelen, özellikle prim toplamadaki hassasiyet konusunda takipçi olmalarıyla, takipten taviz verilmemesi konusunda hassas olmalarıyla toplumun nezdinde puan kazanabileceklerdir. Özellikle, muhalefet partilerimizin, eğer milletimizin hayrını düşünüyorlarsa, bunu dikkate almalarını istirham ediyorum.

Milletimize bu kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?.. Yok.

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz?.. Burada.

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili her türlü değerlendirme yapılıyor, her madde üzerinde konuşuluyor. Elbette, biraz önceki sözcü arkadaşımız, özellikle, muhalefet partili milletvekillerine tavsiyede bulundular; teşekkür ediyorum; ancak, kanaatim odur ki, bu tasarının iki ana unsuru var. Birincisi, özellikle, primleri yükselteceksiniz, süreyi uzatacaksınız, özellikle çalışanlardan toplayacaksınız ve bu kurum, kendi kendine iyileşecek, güzelleşecek. Öbür tarafta, bazı çevrelere gelince, aynı hassasiyet uygulamada görülmeyecek, bunun adı da reform olacak. Doğrusu, bunu anlamakta, izah etmekte, bu konuda yardımcı olmakta zorlandığımızı ifade etmek istiyorum. Elbette, bu kurum, Türkiye açısından ve insanlarımız açısından, mutlaka önemli. Sosyal güvenlik şemsiyesinin artık dünyada olsun mu olmasın mı gibi bir tartışması söz konusu değil. Tartışılan ne? Nasıl olur da bu kurum, bu kesimlere hakikaten insanca yaşayabilecek, ister sağlık açısından olsun, ister emeklilik açısından olsun- rahat bir ortamda güven içerisinde hayatını idame ettirebilecek imkânı yaratır.

Biraz önce, ben, Sayın Bakanımızdan ve hükümetimizden özellikle istirham etmiştim. Biliyorsunuz, en ufak bir konuda bile demokratik ülkelerde başvurulan yöntemlerin başında halkın temayülünü öğrenmek gelir. Belki taraf olarak gördüğünüz çalışanların tepkilerini yeterli veyahut da aşırı bulmuş olabilirsiniz, onları taraf olarak da görmüş olabilirsiniz; ama, Sayın Bakanım, bu ülkede yaşayan insanlara, bir anket bile yapsanız, bunun neticesi, bu yasayla ilgili, zannedersem size, doğru bir ışık tutabilir; ama, maalesef, birtakım ekonomik sıkıntılardan dolayı bu yola müracaat etmemekte çok ciddî gayret sarf ediyorsunuz, diretiyorsunuz. Bu gayret ve direnmenizi, doğrusu, ben, sağlam bir zemine oturtamıyorum. Tabiî, özellikle "derin mezarda emeklilik" sloganı olarak yerleşmiş olan bu tasarıya imaj olarak verilen görüntü, zannedersem, hükümetin ve hükümeti destekleyen siyasî partilerin, derin sandığa gömülmek gibi bir tecelli olarak önlerine çıkacak.

Şimdi, bunu bugün böyle de kabul etseniz, başka türlü de değerlendirseniz, bu toplum bunları unutmayacaktır; şayet bunlardan memnun olu da, memnuniyetini ifade edeceğinden eminseniz, biraz önce söylediğim şeyleri yapabilirsiniz; halka gidip referandum yapabilirsiniz, en azından, yine biraz önce öneride bulunduğum gibi, basit bir anketle bile bunu ölçebilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bizim ilçemizde yaşlı bir zat, otuz yıldır takip ettiği bir davasında -o günün şartları içerisinde hep kendisi takip edip, gayret sarfetti- belirli bir yaşa geldikten sonra, mahkeme heyetine yazılı bir dilekçe verdi; verdiği dilekçedeki cümleler aynen şu: "Hâkim bey, ya davamın bitirilmesi ya da ömrümün uzatılması..."

BAŞKAN – 1 dakika süreniz var efendim.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Evet, ya davamın bitirilmesi ya da ömrümün uzatılması.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Ömrün uzatılması daha evladır.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Siz, bu tasarıyla, acaba, bu çalışan kesimin, şikâyetçi olan kesimin ömrünün uzatılmasını temin edip, rahat ve huzur içerisinde bir sosyal güvenliği mi amaçlıyorsunuz?!

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Evet...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Bu problemi çözmek için, en azından, onları rahatsız eden hususların kısmî de olsa düzeltilmesini önerdiğimiz halde, bunda bile yakınlık göstermiyorsunuz. Yani, bırakın 50-55 yaş uygulamasını, 53-58 uygulamasına bile yaklaşmıyorsunuz. Şayet, bu kadarcık bile bir esneklik gösterseniz, bu tasarı, belki, huzursuzluk duyan bu kesimleri rahatlatacaktır.

Son bir kez daha, bu konuyu gözden geçirmenizi temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Sayın Bakana soru tevcih etmek üzere Sayın Ünal, buyurun efendim.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç soru tevcih etmek istiyorum.

Bu maddeyle, 1479 sayılı Kanunun 50 ncı maddesinde değişiklik yapılmış, sigortalıların ödeyecekleri primlerin gelir basamaklarının her yıl tüketici fiyat endeksleri ve gayri safî yurtiçi hâsıladaki artış oranına göre belirlenmesi suretiyle hesaplanması öngörülmektedir. Oysa, aynı tasarının, aylıkların hesaplanmasıyla ilgili 29 uncu maddesinde, 1479 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle yapılan değişiklikle, yaşlılık aylıklarının, tüketici fiyat endekslerindeki artış oranın da yükseltilmesi hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bağ-Kur'a ödenecek primlerin fiyat endekslerindeki artış ile gayri safî yurtiçi hâsıla gelişme hızına göre belirlenmesi; ama, emekli aylıklarının yalnızca fiyat endekslerindeki artışa bağlanması demektir ki, bu çifte standart değil midir? Bu çifte standardı düzeltmek için ne gibi düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz?

Diğer bir sorum şudur: Görüştüğümüz maddede, aylıkların hesabının, tüketici fiyatları endeksi ve gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatları dikkate alınarak yapıldığı belirtilmektedir.

a) TÜFE ve gayri safî yurtiçi hâsıla gibi faktörler hesaba nasıl bir işlemle dahil edilmektedir?

b) Bu maddenin uygulanmasıyla ilgili olarak, eski durumu da dikkate almak suretiyle, mukayeseli bir örnek verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de, size teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Karapaşaoğlu, buyurun efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Malumları, tasarıda emekli aylığının her ay fiyat endeksindeki değişim oranı kadar artırılacağı öngörülmüştür. Prensip olarak böyle bir düzenlemeye gidilmesi doğru olmakla birlikte, bu endeksleri hazırlamakla görevli olan Devlet İstatistik Enstitüsünün yeteri kadar bağımsız ve çalışanlarının teminata sahip olmamaları gerçeği karşısında, bu düzenlemenin birçok sakıncalar doğuracağı muhtemeldir. Hükümetlerin, kendisine bağlı bu kurumdan, siyasîlerin talepleri doğrultusunda enflasyon rakamlarını yayımlattığı söylentileri, henüz insanların hafızalarından silinmiş değildir. Bu nedenlerden dolayı Devlet İstatistik Enstitüsüne gerekli bağımsızlık ve çalışanlarına yeteri kadar teminat sağlanması konusunda sayın Bakanlığımızın bir girişimi olacak mı?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Sayın Coşkun, buyurun efendim.

ALİ COŞKUN (İstanbul) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan şu sualimin cevabını bekliyorum: Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı enflasyon rakamları, özellikle bugünkü gibi ekonominin durgun olduğu dönemlerde, bir önceki yılın aynı ayına ait değerler ile yaşanan ayın değerleri; yani, fiyat değişimleri gerçek enflasyonu yansıtmamaktadır. Bu bakımdan, yaşanan enflasyonun 12 aylık ortalama enflasyon olması gerekmektedir. Oysa ki, maddede, bir önceki aralık ayından yaşanan aralık ayı arasındaki fiyat değişimleri ele alınmıştır. Şu anda, hazirandan hazirana olan geçen yıla nazaran fiyat değişimi yüzde 53 gözüktüğü halde, ortalama enflasyon yüzde 70 civarındadır. Böylece, adaletsiz bir ilkeyi getirmiş olmuyor musunuz? Kaldı ki, bu bir kez olmayacaktır, yıllarca devam edecektir. Ekonomik bunalımın devam ettiği dönemlerde yıllık ortalamayı almak daha doğru olacaktır. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.

Sayın Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Bu kanun tasarısının ilgili maddesinde "tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl Nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar..." deniliyor ve aynı zamanda "...yılın gayrisafi yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak..." deniliyor.

Sayın Bakanımız, acaba, bu hükmü, tasarıya, Bağ-Kur ve SSK'ya tabi işçilerimizin gelir durumlarını enflasyona karşı korumak düşüncesiyle mi koymuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Sayın Bakan, kalan süre içerisinde soruları cevaplandırabilirsiniz efendim.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Şimdi, bu mevcut durum ile tasarıda yapılan düzenleme arasındaki farkı bir hatırlamamız lazım. Mevcut durumda, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, 50 nci maddede tespit edilen basamak göstergelerinin her yıl genel bütçe kanunuyla kabul edilen katsayıyla çarpılması suretiyle bulunan tutarlar esas alınmaktadır. Bu maddede belirlenmiş basamak sayısının artırılmasına, göstergelerin değiştirilmesine; tespit edilen yeni basamaklarda, basamak yükseltilmesi için bekleme süresi ile göstergelerin bağlanmış ve bağlanacak aylıklara uygulama tarihini tespit etmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır . Şu andaki mevcut durum budur.

Şimdi, biz, bu tasarıda yapılan düzenlemeyle, sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında 24 basamaklı gelir tablosunun uygulanacağı hüküm altına alınmış ve tabloda yer alan gelir basamaklarının, her yıl enflasyon ve büyüme oranıyla otomatik olarak artırılması esası getirilmiştir. Böylelikle, sistem, siyasî müdahalelerden arındırılmış olmakta, gelir basamak tutarları, enflasyon ve büyüme oranı gibi, ekonomik parametreler çerçevesinde otomatik olarak belirlenmektedir.

Bu noktada, demin, bir önceki konuda da, yine Devlet İstatistik Enstitüsü gündeme getirildi. Şimdi, yine, bir arkadaşımız, Devlet İstatistik Enstitüsüyle ilgili bir soru yönelttiler. Devlet İstatistik Enstitüsü de, devletimizin bir kurumudur. Burada, buna, siyasî iktidar tarafından, hükümet tarafından bir baskıyla enflasyon rakamlarının tahrif edilerek açıklanması veya saklanması diye bir şey söz konusu edilemez. Bu tarzdaki bir yaklaşım veya endişe veya itham, bu müessesemizin -bu devletimizin büyük müessesesidir- devlet kuruluşumuzun itibarını zedeler; bunu burada açıklamayı faydalı görüyorum.

Emekli aylıkları, sadece, TÜFE'ye göre artırılıyor, ancak, primler TÜFE artı büyüme hızına göre artırılıyor; bu çifte standart değil mi diye bir soru geldi. Primler, gelir üzerinden alınır. Bağ-Kur'da, basamaklar, geliri temsil etmektedir. Bu bakımdan, gelir belirlenirken, TÜFE'deki artış yanında, ekonomideki reel değişimi yansıtmak için, gelişme hızını da hesaba katmak gerekiyor; uygulamayı bu şekilde sürdürüyoruz. Yeni getirilen sistemde, gerek toplanan primlerin hesabında, yani kurum gelirlerinde ve gerekse emekli aylığı ödemelerinde, aynı enflasyon oranı, yani, TÜFE esas alınır. Gelir ve gider, aynı kıstasa göre artırılacağından, devletin enflasyon rakamına etkide bulunmasının da bir mantığı bulunmamaktadır.

Çok teşekkür ediyorum.

ALİ COŞKUN (İstanbul) – Sayın Başkan, sorumun cevabını alamadım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Soruyu yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.

ALİ COŞKUN (İstanbul) – Ekonominin durgun olduğu dönemlerde, aydan aya bir yıllık fiyat değişimi daima düşük çıkar; çünkü, ekonomi durmuştur.

BAŞKAN – Anladım Sayın Coşkun.

Sayın Bakan, sorunuzun cevabını yazılı olarak vereceğini ifade etti.

Çok teşekkür ederim.

ALİ COŞKUN (İstanbul) – Neden yıllık ortalama alınmıyor diye sordum Sayın Bakana.

BAŞKAN – İşte, onun cevabını vereceğini ifade ediyor kendisi de.

Teşekkür ederim.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım ve aykırılık sırasına göre de işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Fethullah Erbaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Bingöl Van Gaziantep

Yakup Budak Bekir Sobacı Abdüllatif Şener

Adana Tokat Sıvas

Faruk Çelik Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek

Bursa Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Mustafa Geçer Metin Kalkan

Giresun Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz Karaman Kayseri Kayseri Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç

Malatya Manisa

Önerilen Madde Metni :

"Sigorta primine ve aylıklara esas olan gelir basamakları

Madde 50.- Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, yirmi dört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Bu tablo yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulunca yetkilidir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesi ile değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanununun 50 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Faruk Çelik Ali Gören

Tokat Bursa Adana

Ali Coşkun Musa Demirci Mahmut Göksu

İstanbul Sıvas Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak

Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik

Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün

Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu

Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey

Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Mustafa Geçer Metin Kalkan Ali Güner

Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz

İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız

Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu

Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Mustafa Niyazi Yanmaz

Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa

Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan

Şırnak Van Yozgat

Mehmet Çiçek

Yozgat

Önerilen madde metni

Sigorta primine ve aylıklara esas olan gelir basamakları

"Madde 50- Bu kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, uygulanacak basamak ve gelir tablosu Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Tabloda yer alan gelir basamakları her yıl nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın aralık ayı ile ondan önceki yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı kadar, ikinci olarak, bir önceki yılın gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir. "

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, en aykırı olan son önergeyi okutmak ve üzerindeki işlemle başlamak üzere, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.54

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S.Sayısı: 114) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Önceki oturumda kanun tasarısının 31 inci maddesi üzerindeki ikinci önergeyi okutmuştum.

Şimdi, son ve en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertuğay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

“Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıklarının hesabında, yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl temmuz ayında ilk olarak bir önceki yılın aralık ayı ile ondan önceki aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar, ikinci olarak önceki yılın gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

Önerilen Madde Metni :

"Sigorta primine ve aylıklara esas olan gelir basamakları

Madde 50.– Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, uygulanacak basamaklı gelir tablosu Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın aralık ayı ile ondan önceki yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı kadar, ikinci olarak, bir önceki yılın gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Katılıyorlar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

"Sigorta primine ve aylıklara esas olan gelir basamakları

Madde 50.– Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların hesabında, yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Bu tablo yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulunca yetkilidir."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Katılıyorlar.

Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 32 – 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Gelir basamaklarının yükseltilmesi

Madde 52. – Sigortalının bu Kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır.

İlk onbir basamakta sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır. Onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır.

Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen.

Buyurun Sayın Dönen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 32 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, teknik bir madde. Özellikle, bugüne kadar, Bağ-Kurlular, altıncı kademeye kadar mecburî yükselmeye tabi idiler; kurum tarafından altıncı basamağa kadar yükseltiliyorlardı; şimdi, kurum tarafından onikinci basamağa kadar mecburî yükselmeye tabi tutuluyorlar; bence de bu uygun. Neden uygun; çünkü, her ne kadar esnafımızın, yani Bağ-Kurlumuzun ekonomik şartları çok zor durumdaysa da, onikinci kademeye kadar mecburen çıkarsa, emekli olurken daha iyi koşullarda emekli olur ve ondan sonra, yaşamını daha iyi koşullarda idame ettirmek durumunda kalır.

Aslında, değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının içerisinde, tek tek ele alırsanız, çok uygun ve yararlı maddeler var mı; elbette ki var; ama, yasa tasarısının, özellikle vitrinine bir yaş konusunu oturtunca, içinde ne olup ne bittiğini, çok büyük oranda, kamuoyu da tartışmadı, kamuoyu da iyi algılayamadı; herkes, bu yaş meselesine takıldı kaldı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizim, burada, tabiî ki, iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımızın iyiniyetlerinden hiç şüphemiz yok; onların da, bizim iyiniyetimizden şüphesi olduğunu sanmıyorum. Hepimiz, bu ülkeyi seviyoruz, bu ülke için iyi şeyler yapmak istiyoruz. Bu ülke için iyi şeyler yaparken, yanlış yapmayalım istiyoruz; tartışalım, konuşalım, karşılıklı laf atmak yerine, birbirimizi dinleyelim ve Meclisin saygınlığını koruyarak, bu sorunu çözelim istiyoruz.

Bakın, iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımız buraya gelip konuştukça, biz, bu yasa tasarısına niçin karşı çıktığımızı anlatamadığımız gibi bir duyguya kapılıyoruz. Arkadaşlar gelip diyorlar ki "siz popülist politika yapıyorsunuz." Elbette ki popülist politika; yani, politikanın içinde halk yoksa, nasıl yapacaksınız?.. Politikayı halk için yapmak zorundasınız; ama, bunun içine bilimsel kriterleri de koymak zorundasınız. Halksız politika olmaz, elbette ki, biz, halk için politika yapıyoruz burada. Bu yasa tasarısı, toplumumuzun yüzde 85'ini ilgilendiriyor; onun için, bu yüzde 85'in haklarını, burada, savunmak, korumak zorundayız; ama, bunları, biz, bir bilimsel kritere de dayandırmak zorundayız; gelip, burada, hamasi nutuklar çekmek durumunda değiliz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu yasa tasarısı, özellikle bir reform olarak sunuldu, dünya standartlarında bir reform olarak sunuldu. Dünya standartlarında bir reformun yapılabilmesi belli kriterlere bağlı. Nedir bunlar; o ülkenin nüfus yapısı... Nedir bunlar; o ülkenin hayat beklentisi... Nedir bunlar; kadın ve erkeklerimizin çalışma koşulları ve çalışma yaşamındaki oranları... Nedir bunlar; kurumun aktuaryel dengeleri... Tüm bunlar gözönüne alınarak ancak bir reform yapılır.

Şimdi, bakıyoruz, birinci madde nedir; nüfus yapısı. Değerli arkadaşlarım, bizim, Avrupa'yla nüfus yapımızı karşılaştırdığımızda, nüfusumuzun ancak yüzde 7'si 60 yaşın üstünde, yüzde 70'i 30 yaşın altında. Bu piramitin tam tersi Avrupa'da var; demek ki, biz burada avantajlıyız, çok büyük avantajlara sahibiz. Hayat beklentisine baktığımızda, bizim insanımızın hayat beklentisi 69, Avrupa ortalaması 85; şimdi, baktığınızda, biz burada da şanslıyız. Çalışma koşullarına baktığımızda, burada da, bize göre Avrupa daha şanslı; biz, daha kötü çalışma koşullarında çalışıyoruz, bizim insanımız daha kötü koşullarda. Bizim için, bizim aleyhimize olan aktuaryel denge, aktif-pasif oranı; sigortamızın aktif-pasif oranlarını düzenlemek zorundayız.

Bakın, 65 milyon insanız, 5 milyon emeklimiz var, 26 milyon işgücümüz var ve bunun 12 milyonunu çalıştırabiliyoruz; ama, geriye kalan 13-14 milyon insanımızın işgücünden yararlanamıyoruz. Globalleşen dünyada, küreselleşen dünyada yetiştirdiğimiz gençlerimizi, iyi eğitim alan genç insanlarımızı üretime katamıyoruz; sıkıntımız buralarda. Dünyada verimlilik en önde gelen ekonomik koşullardan birisi. Siz, 55 yaşın üstündeki insanlardan hangi verimliliği nasıl alacaksınız. Bunların hepsinin göz önünde tutulduğu ve hepsinin hesaplandığı yeni bir sosyal güvenlik yasası çıkarılması veya reform yapılması lazım.

Değerli arkadaşlarım, bunların hepsine baktığımızda, bu iflas meselesine de bakıyoruz. Hakikaten, sosyal güvenlik kurumları iflas mı etmiştir, çökmüş müdür. Bu kadar kaynağı kötü kullanmış; devlet, sosyal güvenlik sisteminden topladığı primleri çok kötü kullanmış; otel almış veya aldırmış, gayrimenkul aldırmış ve bunları enflasyon karşısında korkunç bir erozyona uğratmış ve bunları çok kötü kullanmasına rağmen, sosyal güvenliğin, gayri safî millî hâsıladan aldığı pay, yine de Avrupa ortalamasının dörtte 1'i kadar arkadaşlar. ABD ve Japonya, sosyal güvenlik kurumlarına, gayri safî millî hâsılasının yüzde 20'sini ayırıyor; Finlandiya, Norveç ve Danimarka yüzde 40'ını ayırıyor, Almanya ve Fransa yüzde 30'unu ayırıyor. Biz, gayri safî millî hâsılamızın ancak yüzde 3,4'ünü ayırabiliyoruz. Gayri safî millî hâsılamızın yüzde 3,4'ünü ayırdığımız halde, iflas etti bu kurumlar diyoruz. Şimdi, bu ayırdığımız payın içerisinde Kore gazilerimiz var, Kıbrıs gazilerimiz var, 65 yaşının üstüne çıkmış fakirimiz fukaramız var, 7 milyon 800 bin lira maaş alan 1 milyon insan var. Bunlara verdiğimiz paranın tümünün, gayri safî millî hâsılamızın içerisindeki payı yüzde 3,4... Yani, değerli arkadaşlar, oturuyoruz, bilimsel olarak bakıyoruz, bütün kriterleri ortaya koyuyoruz, bu tasarının haklı bir yanını göremiyoruz.

İşin bir başka boyutuna bakıyoruz: Bu tasarı, aslında fiilî olarak 52 ile 56 yaşlarına endekslenmiş; yani, siz 58-60 yaşını buraya koymakla 30 sene sonrasını düşünüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkenin geleceği, o ülkenin iş barışına ve sosyal barışına bağlı. Bugün ben telefonlar alıyorum; bütün işyerlerinde ciddî anlamda direniş var; pasif direniş var. Şimdi, bunu, bu noktaya getirmeye kimin hakkı var, hangimizin hakkı var?! Yani, biz bir taraftan işsizlikten şikâyet ediyoruz, üretimsizlikten şikâyet ediyoruz; bir taraftan, dünyada rekabetten bahsediyoruz ve bir taraftan, var olan kapasitelerimizi pasif direnişle engellemeye çalışıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Dönen, 1 dakika süreniz var efendim; buyurun.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iş barışını kurmadan, sosyal barışı kurmadan, bu ülkede sosyal güvenlik sistemini çalıştıramazsınız; zorla çalıştırabilse, Rusya çalıştırırdı; çalıştıramadılar. Yani, merkezî planlamayla, merkezden baskıyla, otokratik anlayışla, Rusya bunları çalıştıramadı, yapamadı, yıkıldı. Biz diyoruz ki, gelin uzlaşalım; sosyal barışı kuralım, iş barışını kuralım, ülkemizde barış içerisinde şu yasayı çıkaralım, bir saatte çıkaralım.

Onun için değerli arkadaşlarım, hangi kriteri ele alırsanız alın, gerçekten bu yasaya uydurabilmek mümkün değil. Hiç anlamış da değiliz; hangi kritere göre bu yasanın çıkartıldığını anlamış değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Ben, iktidar partili milletvekili arkadaşlarımın da anladığı kanısında değilim.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Fazilet Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1479 saylılı Yasanın 52 nci maddesini değiştiren bu maddeyle, gelir basamaklarının yükseltilmesi düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyi de, yasanın ücretle ilgili diğer maddelerine uyum sağlayacak şekilde yapmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk sosyal güvenlik sistemi, elli yıllık bir geçmişe sahiptir. 2000'li yıllara geldiğimiz şu günlerde, sosyal güvenlik sistemimizin bu dağınık hali, malî ve idarî dengeleri bozulmuş ve devlete yük olmuş bir tablo arz etmektedir.

Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak, gerçek eşitliği, yani, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Modern dünyada sosyal güvenlik kavramı, kişi için vazgeçilmez bir hak, devlet için ise, bir ödev haline gelmiştir. Ülkemizde sosyal güvenliğin açmazları, hemen hemen tüm ilgililer tarafından hazırlanan raporlarda ortak sorunlar olarak belirlenmiştir. Bunların başlıcaları şunlardır:

Birincisi, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın idarî yapı bozukluğu.

Bilindiği gibi, sosyal güvenlik kuruluşlarımız SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'dur. Şimdi, sosyal güvenlik kapsamında bulunan nüfus gruplarının, 1997 yılı itibariyle, sosyal güvenlik kuruluşlarına göre dağılımını arz etmek istiyorum :

SSK'daki sigortalı sayısı 6 376 982, SSK'dan aylık alanlar 2 731 000, aile fertleriyle birlikte 21 270 000, toplam SSK'lı -1997 yılı itibariyle- 30 379 000; yani, genel nüfus oranının yüzde 48,4'ünü SSK'lılar oluşturuyor.

Emekli Sandığındaki tablo ise şöyle: Emekli Sandığına tabi olan 1 994 509, Emekli Sandığından aylık alanların sayısı 1 114 480, yalnız aile fertleri olarak 8 083 371, aile fertleriyle birlikte toplam olarak 11 192 360, genel nüfus oranında teşkil ettikleri yer yüzde 17,8'dir.

Bağ-Kur'daki tablo ise şöyledir: 2 804 000 Bağ-Kurlu var; aylık alanların sayısı 1 032 000, aile fertleri 8 842 000, toplam 12 679 000, genel nüfus oranındaki yeri yüzde 20'dir.

Yani, bir başka ifadeyle, görüşmekte olduğumuz bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, toplam 54 251 906 kişiyi kapsamaktadır. Bunların belkemiğini, hepinizin bildiği gibi, SSK oluşturmaktadır. SSK'nın idarî bozukluğunu, daha önceki konuşmalarımızda, diğer konuşmacı arkadaşlarımız da gündeme getirdiler. Dünyanın hiçbir yerinde, SSK'daki yapı gibi bir yapı yoktur. Yani, hem 32 milyon insana sağlık hizmeti vereceksiniz hem 55 000 personeliyle, 525 sağlık kuruluşunu idare edeceksiniz hem de sağlık ve sigortayı bir arada yürüteceksiniz; dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem bulunmamaktadır.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sistem bozuk...

MAHFUZ GÜLER (Devamla) – Sistem bozuk, sistemin bozukluğunda mutabıkız.

Değerli arkadaşlar, SSK hastanelerinin içinde bulunduğu açmazı hepiniz biliyorsunuz. Şu saatte, hangi SSK hastenesine giderseniz gidin, sedyenin üzerinde birkaç tane hastanın kıvrandığını hepiniz görürsünüz. Onun için, sosyal güvenlik konusu, ciddî bir konudur. Sosyal güvenlik konusunun şakaya gelir bir tarafı yoktur. Sosyal güvenlik konusu, Allah korusun, savaş durumu gibidir. Eğer, bir ülkede sosyal güvenlik dengesi bozulmuşsa, o ülkenin sosyal dengesi tümüyle bozulur.

Düşünün, SSK'da 1 400 ebeyle bir yılda 220 000 doğum yapılmıştır; böyle bir rakam, dünya standartlarında yoktur. Yine düşünün, SSK'da, 7 000 küsur doktorla, 48 milyon poliklinik muayene yapılmıştır; böyle bir rakam da, dünya norm ve standartlarında yoktur. Onun için, sosyal güvenlik konusunun ciddîyeti buradan ortaya çıkar.

Değerli arkadaşlar, sistemin bozukluğunun diğer nedenleri şunlardır: İkincisi, kaçak işçilik; üçüncüsü, erken emeklilik; dördüncüsü, SSK'nın prim tahsilindeki yetersizliği; beşincisi, af yasaları -yani, prim affı yasaları- altıncısı, tahkim yasaları; yedincisi ve en önemlisi, hiçbir OECD ülkesinde, Avrupa ülkesinde olmayan; ama, bizde, maalesef, ısrarla yapılmamak istenen şey, sosyal güvenliğe devletin katkısıdır.

Devlet, yıllardan beri yapamadığı reformların acısını, hiç suçu, günahı olmayan bugünkü çalışanlara yüklemektedir. Bugün, işe yeni başlayan bir işçiye, sen, 60 yaşına kadar çalışacaksın demeye hangimizin hakkı vardır? Bugün gelinen nokta, Türkiye'de, sosyal güvenliğin çöktüğü düşüncesidir.

1995 yılında bütçe kaynaklarından sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılan fonların toplamı, gelirlere göre yüzde 9,8 iken, bu oran, 1997 ve 1998 yıllarında yüzde 16,4; 1999 yılının ilk üç ayında ise yüzde 23,5'e ulaşmıştır. 1999 yılının ilk üç ayında Hazineden sosyal güvenlik kuruluşlarına ödenen 701 trilyon lira ekkaynak aktarımı, maalesef, giderek artış göstermektedir. Nitekim, bu rakam, ilk dört ay için 911 trilyon lira olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sosyal güvenlik sistemimizin yapısı değişmedikçe, hantal ve merkezci bir yapı yerine yönetimde tam bir özerklik sağlanmadıkça, düzlüğe çıkılması imkânsızdır.

Sosyal Sigortalar Kurumu, bugün, gerçek bir sosyal güvenlik kuruluşu niteliğinde değildir; ağır ve hantal sağlık işletmeciliği, yıllar süren inşaat ve onarımlar altında ezilmiştir. Bu nedenle, aslî görevi olan uzun vadeli sigorta hakları, sigortacılık tescili, işveren hizmetleri, etkin denetim ve nihayet, prim tahsilatı işlevleri ikinci plana itilmiştir. İdarî yapılanması içinde sigortacılık işlemleri önplana çıkmalı, etkin bir şekilde prim tahsilatına ağırlık verilmelidir.

SSK verilerine göre, bugün, 4,5 milyon insan kaçak olarak çalıştırılmaktadır. Uzmanların ortak görüşü, yıllara göre artış gösteren kaçak; yani, sigortasız işçi çalıştırma temayülü nedeniyle, ekonomi içinde çeşitli sektörlerde toplam 5 milyon kaçak, sigortasız işçi çalıştırıldığı yönündedir.

BAŞKAN – Sayın Güler, süreniz bitmek üzeredir.

MAHFUZ GÜLER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir bütün bu söylediklerimize rağmen, anlaşılan odur ki, Hükümet bizimle uzlaşmaya yanaşmamaktadır. Bu Hükümet, işçiyle uzlaşmamıştır, memurla, emekliyle uzlaşmamıştır; ama, bu işi, biz geleceğiz ve Allah'ın izniyle, biz düzelteceğiz.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güler.

İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun.

EMRE KOCAOĞLU (istanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının tamamı gibi, bu madde de, yasadan, sistemden şimdiye kadar yararlanamayan işçilerimizi, memurlarımızı, esnafımızı kollayan, bundan sonra, bu ülkede de sosyal güvenlik varmış dedirtecek, huzuru getirecek maddelerden biridir.

Maddenin ve yasa tasarısının, bu şekilde, işçilerin, memurun, esnafın lehine düzenlenmesinden ötürü, Hükümetimize ve Çalışma Bakanımıza teşekkür ediyoruz. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.

Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş?.. Yok.

Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde, Bağ-Kur ile ilgili prim ödemelerinin nasıl olacağını düzenliyor. Bu, çok konuşuldu; o yüzden, kısa bir iki cümle söyleyip, ayrılacağım. Bu kanun tasarısı üç dört günden beri burada görüşülüyor ve ek maddeleriyle birlikte toplam 70'e yakın maddesi olan bir kanun tasarısı; fakat, bunun, esası iki kelimeyle biten bir tasarı. Nedir? 58-60 yaşında emekli olacaksın. Mevcut kanuna göre 5 000 gün prim ödeyerek kazandığın hakları, şimdi, 8 100 gün prim ödersen kazanacaksın. Yine, şu andaki kanuna göre, SSK'lılar için, son beş yılda alınan paralar esas kabul ediliyordu, şimdi, ise, bütün çalışma hayatınız boyunca kazancınız, son güne TÜFE'yle taşınıyor ve o ortalama üzerinden ödeme yapılıyor.

Burada ne oluyor:

1 - İşçi, zaman yönünden kaybediyor. Yani, mevcut yasaya göre 43 yaşında emekli olurken, şimdi, 58-60 yaşında emekli olabiliyor.

2 - Prim ödeme gününden kaybediyor. Yani, 5 000 gün yerine 8 100 günde aynı dengeyi sağlıyor.

3 - Kendisine ödenen para miktarları düşüyor. Yani, işçi, memur ve Bağ-Kurlu üç yönden de kaybediyor.

Peki, bunlar burada kaybederken ne oluyor? Sayın Bakanım ve iktidar partilerine mensup sayın yöneticiler "biz üzüm yiyeceğiz, bağcıyı dövmeyeceğiz" diyor. Bu nasıl üzüm yemek ki, işçi, çalışma yönünden zarar ediyor, para yönünden zarar ediyor, maaş yönünden zarar ediyor; bu işçi, bir türlü farkına varmıyor...

Şimdi, burada Sayın Bakanıma bir şey diyeceğim; o da kabul eder, çünkü, kendisi çok esprili bir Bakandır. Sayın Bakan "bu bana baba vasiyetidir. Babam sağ olsaydı, bu kanunu çıkardığım için bana aferin derdi."diyor. Sayın Bakanım, babanız burada olmadığı için bir şey diyemeyeceğim; ama, bütün gazeteler yazdı, kızınız buna karşı çıkmış; yani, bu kanun tasarısından dolayı kızınız bile haksız olduğunuzu söylemiş. Gazetelerden okuduğumu söylüyorum. Siz baba vasiyetini yerine getiriyorsunuz; ama, kızınız bile burada sizin sözünüzü tutmuyor. Neden; çünkü, "bu tasarıda haksızsınız" diyor.

Bir başka konu daha var: Siz diyorsunuz ki "ben, Türk-İş Başkanıyla anlaştım." Siz bunu dedikten sonra, işçiler tarafından yıllarca alkışlanan Türk-İş Başkanı, Kızılay direnişine gittiği zaman, protestoyla karşılaşıyor. Neden? Sizinle niye bu noktada anlaştı diye. Buna dikkat edin.

Üçüncü bir şey daha söyleyeceğim, en önemlisi de bu: Şu Mecliste halkın temsilcilerinin önünde, bazı önergeler okunuyor ve siz, ben bu tasarıyı getirirken haksızdım; ama, muhalefetin verdiği bu önergeleri kabul ediyorum, doğrusu bunların dediği, ben haksızlık yapmışım, bu önergeye katılıyorum diyorsunuz. Ben, bunu böyle anlıyorum; çünkü, bunu başka türlü anlamak mümkün değil.

Sayın Bakan, halkın gözüne baka baka, onlara yanlış bir şey söylemez. Burada önergeler okunuyor, Başkan "Hükümet önergeye katılıyor mu" diye soruyor, siz de evet, katılıyorum; getirdiğim tasarı haksız bile olsa, muhalefetin verdiği önerge doğrudur, katılıyorum diyorsunuz ve elinizi kaldırıyorsunuz; fakat, işin acı tarafı, siz elinizi kaldırdığınız zaman, iktidar partisi milletvekilleri dahi sizi dışlıyorlar ve onlar sizinle birlikte el kaldırmıyorlar. Onlar sizinle birlikte ellerini kaldırmadığı için, bu önergeler kabul edilmiyor.

Şimdi, benim sizden bir ricam olacak, çok rica ediyorum; benim verdiğim önergelere, siz beni ne kadar severseniz sevin, katılmayın; çünkü, siz katıldığınız zaman her şey tersine gidiyor. Ben, gelip burada önergelerimi halkıma karşı izah edeyim; belki şu milletvekili arkadaşları ikna ederim, onlar da doğru olan şeyde, halkın yararına olan şeyde birleşirler ve hiç olmazsa, halkın yararına olan birkaç maddeyi geçiririz, bu kadar menfisi olan tasarıda bazı müspet iyileştirmeler yaparız diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Madde üzerinde 12 önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, daha sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 32 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Veysi Şahin Erzurum İzmir Mardin Kadir Bozkurt Mustafa Eren Nihan İlgün Sinop Karabük Tekirdağ Nevzat Ercan Saffet Arıkan Bedük Sakarya Ankara

"Sigortalının bu kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi 1,5 yıldır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 32 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Veysi Şahin Erzurum İzmir Mardin Kadir Bozkurt Mustafa Eren Nihan İlgün Sinop Karabük Tekirdağ

Nevzat Ercan Saffet Arıkan Bedük Sakarya Ankara

"Sigortalının bu kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi 2,5 yıldır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanununun 52 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M.Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Tokat Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Musa Demirci Faruk Çelik

Tokat Sıvas Bursa

Ali Gören Mahmut Göksu Sait Açba

Adana Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin

Aksaray Amasya Ankara

Zeki Çelik Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan

Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin M.Altan Karapaşaoğlu

Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Osman Aslan Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu

Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Elazığ Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat

Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Mustafa Geçer

Gaziantep Giresun Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş

Hatay Iğdır İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak

İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz

İstanbul İstanbul İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız

Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu

Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda

Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Van Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni :

"Gelir basamaklarının yükseltilmesi

Madde 52.- Sigortalının, bu Kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır.

Basamaklar arasında basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır.

Sigortalılar Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden pirimlerini öderler."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"İlk onbir basamakta, sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır. Onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"İlk onbir basamakta, sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın re'sen yapılır. Onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"İlk onbir basamakta, sırasıyla basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır. Onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"İlk onbir basamakta, sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın Kurumca yapılır. Onikinci basamaktan itibaren basamak yükseltilebilmesi için, yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı taleplerini takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile birlikte yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalılar, Kurumca basamak yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalının bu Kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren basamaklarda bekleme süresi iki yıldır."

BAŞKAN – Son okutacağım önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için, işlemini de beraber yapacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesi ile değiştirilen maddenin, 1479 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Coşkun Musa Demirci

Tokat İstanbul Sıvas

Faruk Çelik Ali Gören Mahmut Göksu

Bursa Adana Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak

Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik

Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün

Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu

Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Osman Aslan

Çankırı Çorum Diyarbakır

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek

Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Mustafa Geçer Metin Kalkan

Giresun Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman

İstanbul İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız

Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu

Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda

Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Van Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni :

"Gelir basamaklarının yükseltilmesi

Madde 52- Sigortalının, bu Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan basamak gelir tablosunda, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır.

İlk onbir basamakta, sıra itibariyle basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın, Kurumca yapılır. Onikinci basamaktan itibaren, basamak yükseltilebilmesi için, sigortalının yazılı talepte bulunması ve talep tarihinden önceki ayın sonu itibariyle prim ve diğer borçlarını ödemiş olması şarttır.

Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltmek farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayayım efendim.

Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yetersayısı vardır. Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı kanunun 52 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

"Gelir basamaklarının yükseltilmesi

Madde 52- Sigortalının, bu kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl; onüçüncü basamaktan itibaren her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır.

Basamaklar arasında basamak yükseltilmesi, prim ödemeye ve talebe bakılmaksızın, Kurumca yapılır.

Sigortalılar, Kurumca yükseltildikleri tarihten veya yazılı talepte bulundukları tarihi takip eden aybaşından itibaren, basamak yükseltme farkı ile yükseltildikleri basamak üzerinden primlerini öderler.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve hükümet önergeye katılıyorlar.

Önergeyi, bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 32 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay

(Erzurum)

ve arkadaşları

"Sigortalının, bu kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl; onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi 2,5 yıldır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 32 nci maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay

(Erzurum)

ve arkadaşları

"Sigortalının bu kanuna göre seçtiği, intibak ettirildiği veya yükseltildiği ilk oniki basamakta bekleme süresi bir yıl, onüçüncü basamaktan itibaren, her bir basamakta bekleme süresi 1,5 yıldır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – İştirak ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye komisyon ve hükümet katılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, diğer önergeler, önerge sahipleri tarafından geri çekilmiştir.

Madde üzerinde bir açık oylama talebi vardır. Şimdi, açık oylama talebini okutacağım ve imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinin, İçtüzüğün ilgili maddesi gereğince açık oylamasını talep ediyoruz.

Nezir Aydın?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Süleyman Metin Kalkan?..

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Mehmet Ali Şahin takabbül ediyor.

Mehmet Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Şeref Malkoç?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Ahmet Derin?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Eyüp Fatsa?.. Burada.

Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Remzi Çetin?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın Süleyman Metin Kalkan'ın yerine takabbül etti. Olmaz böyle şey.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, ben de Sayın Mehmet Ali Şahin'e takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 32 nci maddesinin yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy : 294

Kabul : 256

Ret : 38

Böylece , madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33.- 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla belirlenen gecikme zammı oranları uygulanarak sigortalılardan tahsil edilir.”

BAŞKAN – Madde hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet İyimaya konuşacaktır.

Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) – Değerli Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir sosyal güvenlik alanında gerçekleştirilmeye çalışılan ve adına reform denen bir girişimin müzakeresini yapıyoruz. Tasarının yerindeliğini savunanlar, yerinde olmadığını savunanlar görüşlerini ortaya koydular.

Değerli arkadaşlar, yasama organının, yasama faaliyeti sırasında hiçbir şekilde ihmal edemeyeceği bir boyutu vardır; Anayasa ve temel haklar boyutu. Bugün, aktuarya sistemi, risk tahlilleri ve çözümün ekonomik sistem içerisindeki negatif, pozitif yönleri tartışıldı; ama, Anayasamızın, aslında, temel haklar içerisinde yer alması gereken sosyal ve ekonomik haklar çerçevesinde, sorunun, sosyal güvenlik hakkı, boyutu tartışılmadı. Bir hukukçu olarak, anayasacı olarak, sorunun ve teklifin, girişimin bu boyutunu değerlendirdim, Anayasa bakımından, önerinin, mükemmelliğin çok gerisinde olduğunu, aykırılıklar taşıdığını ve Anayasal yargı denetimi sırasında, soyut norm denetimi sırasında rahat rahat bozulma maluliyetleri bulunduğunu ifade edebilirim.

Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlik hakkı, temelde bir insan hakkıdır. Eğer, mevcut ekonomik modeliniz veya malî modeliniz, (X) tarihinde emekliye ayrılanlarla (X) tarihinden hayli uzun fasılalar sonrası emekliye ayrılanlar arasında bir fark meydana getiriyorsa, sosyal güvenlik hakkının onurla bağdaşır ücret ve gelir unsurunu taşıması noktasında bir aykırılık içerisindesiniz demektir.

Yine, hatırlayınız, kamulaştırmada, mal beyanında, beyan olunan değeri temel alan kural, Anayasa Mahkemesince cumhuriyetin değiştirilemeyeceği temel unsurundan hareketle, iptal edilmişti. Bugün, Anayasanın 2 nci maddesi, sosyal devlet ilkesi, cumhuriyetin temel niteliğidir ve anayasal çerçevede sosyal güvenlik şemsiyesini oluşturmaz isek, rahat rahat bu maddeye takılabilecektir.

Prim ödeme gün sayısı, sosyal güvenlik hakkının, emeklilik hakkının realizasyonunu imkânsız kılıyorsa, erişilmez bir nitelik gösteriyorsa, yine, Anayasanın 60 ıncı maddesinde, bize gösterilen negatif yasama alanında olduğumuzu; yani, böyle bir yasamada bulunamayacağımızı rahat rahat temel bir önerme olarak ortaya koyabiliriz.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, içerisindeki düzenlemeler bakımından kendisini tekzip eden, kendisiyle çatışan bir tasarıdır. Üç tane intikal maddesi var ki, hukuk devletinin temel ilkesi olan intikal hukukunun çerçevesini aşmaktadır. On yıl, onbeş yıl bu yasayı kimi gruplar için uygulanamaz kılan bir intikal hükmü vardır. Bugün, Medenî Kanun için dahi öngörülemeyen, yani, bir sistemden başka bir sisteme geçişte öngörülemeyen intikal hükmü, aslında -bu yasama organı- bu yasa hemen uygulanmasın, yıllar sonra uygulansın demektir ki, yasama organının kendi içerisinde, zaman boyutunda çelişkili davranması, intikal hukuku bakımından önemli sorunlara yol açabilir.

Değerli arkadaşlar, bu yasama organının ve tüm yasama organlarının mükemmel bir kodu veya yasayı oluşturur iken, hiçbir şekilde ihmal edemeyeceği bir vetire vardır ki -adına "reform" denilmiş olmasına, reform iddiasıyla ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu vetire aşılıyor- o da şudur sevgili arkadaşlarım: Yasalar, mükemmel yasalar; süreçler izlenerek, süreçler atlanmadan, süreçler ihmal edilmeden oluşmalı ve oluşturulmalıdır. Bu yasanın -arkadaşlar söz ettiler- yasama organı dışındaki sürecini, uzlaşma sürecini, sivil itaatsizlik sürecini dile getirmek istemiyorum; ama, yasama organına, gündeme, komisyonlara geldikten sonraki süreç bakımından da, kendisi, gerçekten reform tasarısı olsa dahi, bu süreçlere riayet edilmemesinden dolayı, reform iddiasından çok şeyler kaybedebileceği bir durumla karşı karşıyadır.

Arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum: Bu tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüştür. Cumhuriyet sisteminin, demokratik sistemin bir anayasası varsa ve yasanın iskeleti, o anayasadaki temel haklardan birisinin üzerine oturtuluyorsa -ki, o, sosyal güvenlik hakkıdır- o zaman, bu konuda, Anayasa Komisyonunun mutlaka görüşünün alınması lazım idi. Bu, ihmal edildi farz edelim; yine, Plan ve Bütçe Komisyonunun, sosyal güvenlik hakkı ve insan hakları boyutunu raporunda tartışması lazım gelir idi. Genel Kurulda da bu süreç tam işletilemiyor. Değerli arkadaşlar, bu süreç, Genel Kurulda, gerçekten, yasanın mükemmelliğini etkileyecek, görüşmelerin özünü etkileyecek iki temel noksanla karşı karşıyadır.

Arkadaşlarımız soru sorma hakkını kullandılar ve Genel Kurul, usul tartışmasıyla, İçtüzüğün açık hükümlerini aştı. Bugün, iddia ediyorum; parlamento hukukunun Genel Kurulumuzda uygulama boyutu, hukuk meslek liseleri olsaydı, meslek lisesinin 1 inci sınıfındaki öğrencinin sınıfta kalmasını, dersten geçememesini sonuçlandıran bir boyutta olurdu. Eğer bizler, İçtüzüğün 96 ncı maddesinde düzenlenen denetim suali ile İçtüzüğün 60 ıncı maddesinde düzenlenen yasama sualini birbiriyle karıştırıyorsak, o zaman, bu süreç mükemmel olmaz.

Gerçekten, yasama sorusunun temel iki işlevi vardır. Bunlardan biri, legalite işlevidir ki, oy kullanmak isteyen milletvekili, bakana soru sormak yoluyla, kendi duraksamasını, kaygısını, tereddütünü giderecek ve oyu, hâsıl olacak kanaate göre beyan karşısında kullanabilecektir.

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın İyimaya.

Buyurun efendim.

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Tamam Değerli Başkanım.

Değerli arkadaşlar, ikinci işleviyse, engellemedir. Engellemeyi, antidemokratik bir olay olarak görmeyelim. Özellikle sayısal üstünlüğü bulunan teklif çoğunluğuna karşı, gerek müzakeredeki yoğun sıcaklığı düşürmek, harareti indirmek gerekse zorunlu uzlaşmaya getirmek için, günlerce sualler, sorular yoluyla meşru bir engellemeye başvurulmalıdır, vurulabilir ve bu, demokrasimizin bir teminatı ve muhalefet hakkının da kaçınılmaz bir gereğidir.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı, özü itibariyle, sosyal güvenlik sorununu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Çok saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.

Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin.

Buyurun Sayın Şahin. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının ilgili maddesi, Bağ-Kur Kanununun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasını değiştiriyor.

Bağ-Kur Kanununun 53 üncü maddesinin tamamı, bir ve ikinci fıkraları şu şekilde düzenlenmiş: Başlık, primlerin ödenmesi. Bağ-Kur sigortalısı, eğer, primini zamanında ödemezse, uygulanacak olan cezayı da içeren bir düzenleme. Birinci fıkrası, Bağ-Kur sigortalısının, aylık prim borcunu, ilgili ayın sonuna kadar kuruma ödemesi zorunluluğunu getiriyor. Eğer, bu görevini Bağ-Kur sigortalısı yerine getirmezse, şu andaki mevcut yasaya göre, ilk ay için yüzde 10, geri kalan aylar için de yüzde 5 gecikme zammı uygulanacağını ifade ediyor.

Şimdi, soru şu: Tasarı ne getiriyor? Hiç şüphesiz, bizim sigorta sistemimiz prim esasına dayalıdır, ancak bu şekilde ayakta durabilir. Primlerin zamanında ödenmemesine mutlaka bir müeyyide koymak gerekir; ancak, bunun ölçüsü nedir? Tasarı, acaba, bu ölçüyü adaletli şekilde getirmiş midir?

Tasarı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna atıfta bulunarak, oradaki hükümlerin, gecikme zammının tespitinde uygulanacağını ifade etmektedir.

Şimdi, bir de, elimizdeki tasarıdaki gerekçeye bakıyoruz. Böyle bir düzenlemeyi; yani, 6183 sayılı Kanuna yollama yapmanın gerekçesini tasarının ilgili hükümlerinden okuduğumuzda şununla karşılaşıyoruz: "Gecikme zammı oranlarını günün şartlarına uygun hale getirmek için böyle bir değişiklik yapılmıştır" diyor gerekçede. Ayrıca "süresi içerisinde ödenmeyen primler zaman zaman yüzde 100 oranından fazla artabilmekte ve sigortalılara aşırı bir yük getirmektedir" diyor. Şimdi, bu gerekçeyi okuyunca, bu tasarıyı hazırlayan hükümetin, Bağ-Kur sigortalılarının primleri geç ödemesi sebebiyle uygulanacak olan gecikme zammı oranını yüzde 100'ün altında tutacağı intibaını ediniyorsunuz; çünkü, yıl bazında yüzde 100'lük bir oranı sigortalılar için aşırı bir yük olarak görüyor.

Şimdi, 6183 sayılı Kanuna bakıyorsunuz; burada, şu andaki düzenlemesiyle "her ay için yüzde 9" diyor; ama, bunu 12'yle çarparsanız yıllık yüzde 108 yapar. Geçtiğimiz yıl 55 inci hükümet döneminde bir kararname çıktı, şimdi, bu oran aylık yüzde 12 olarak uygulanıyor. Demek ki, gerekçeden farklı olarak burada oran belirtilmemiş; ama, araştırdığımızda, incelediğimizde görüyoruz ki, hükümet, Bağ-Kur sigortalısının primini zamanında ödememesi sebebiyle uygulayacağı gecikme zam oranını şu anda yüzde 144'e çıkarmış oluyor. Hani, yüzde 100 sigortalıya aşırı bir yük getiriyordu?! Şimdi, herhalde, hükümete ve Sayın Bakana şu soruyu sormak hakkımızdır: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Eğer yanlış hesap etmedimse, gecikme zammı oranı yüzde 144. "Siz tefeci misiniz" diye sormadan geçemeyeceğim. Hem yüzde 100'lük bir artışı aşırı bir yük olarak kabul ediyorsunuz hem de tasarıyla yüzde 144'lük bir artış getiriyorsunuz.

Şimdi enflasyon ne? Emeklilere, her ay, enflasyon oranında zam yapmak için, şimdi, eşelmobil sistemini getirdiniz. Ben, bunu, oldukça olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ayrıca, aylık bağlamalarda toptan eşya fiyatları endeksini alıyorsunuz. Peki, bu primlerle ilgili ödenecek gecikme zammı oranında neden yüzde 144 gibi bir oranı öngörüyorsunuz diye hükümete sormak, herhalde, hakkımızdır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, üstüne basa basa şu hususu belirtmek zorundayım: Bu hükümet ve hükümeti oluşturan siyasî partiler, sosyal güvenlik kurumlarının içinde bulunmuş olduğu şu acıklı durumun sorumlusu olarak, maalesef, işçilerimizi, vatandaşlarımızı, esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı görüyor. Şimdi, sosyal güvenlik kurumlarının açıkları mı var? 1999 yılında bütçeden transfer yoluyla yapılacak olan ödemeler 2,3 katrilyon mu? Kim bunun sorumlusu? Hükümete göre, bunun sorumlusu işçiler, sigortalılar. Niye?.. Primlerini zamanında ödemiyorlar, o nedenle, bu açık meydana geliyor. Herhalde, şu soruyu da sormak zorundayız: Bu oran nedir? Zamanında ödenmeyen primlerin oranı nedir? Bunu sormak durumundayız.

Peki, pasif sigortalı sayısı ile aktif sigortalı sayısı arasındaki oran da gittikçe azalmaktadır. Mesela, Emekli Sandığından emekli olmuş bir kişiye karşılık, şu anda sigortalı olarak çalışan insanların sayısının buna mukabil 1,79 olduğu; Bağ-Kura bağlı bir emekliye karşılık 2,72 sigortalının bulunduğu; SSK'dan emekli olmuş bir kişi için çalışan SSK mensubu kişinin de 2,33 olduğu ifade ediliyor; yani, pasif sigortalı sayısı ile aktif sigortalı sayısı arasındaki bu oranın gittikçe azaldığı, bu açıkların da buradan meydana geldiği ifade ediliyor. Peki sorumlu kim?.. Sorumlu, vatandaş. Niye?.. Efendim, sigortalı olmuyorlar! Siz, milyonlarca işsiz insana işyeri gösterdiniz, gelin, şurada sigortalı çalışın dediniz de, bu insanlar gelip, burada çalışmaktan mı kaçtılar?! Hiç şüphesiz, Sosyal Sigortalının, Bağ–Kur’un, Emekli Sandığının içinde bulunduğu bu acıklı durumun sorumluluğunu, aşağı yukarı, tamamen, çalışanlara, vatandaşlara, esnafa, sanatkâra yüklemek, herhalde haksızlıktır.

Bağ–Kur’lu sigortalı sayısı da gittikçe düşüyor deniliyor, prim ödemeler geçikiyor deniliyor. Tabiî, düşer... İki yılı aşkın bir süredir piyasada yaprak kımıldamıyor; her gün kepenkler iniyor, siftah yapmadan dükkânını kapatan insanlar var... Ticaret odası kayıtlarına bakınız; Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde ayda ne kadar işyerinin kapandığını göreceksiniz. Tabiî, işsizlik sebebiyle, piyasanın kötü olması sebebiyle işyerleri kapanınca, bunlar da Bağ–Kur mensubu olmaktan çıkıyorlar. Tabiî ki, hiç şüphesiz ki, Bağ–Kur’un sigortalı sayısı da düşecek. Ayrıca, biraz önce söylediğim gibi, iş de yapamıyorlar; kiralarını, elektrik ve su faturalarını ödeyemiyorlar. Tabiî ki, bu işsizlik sebebiyle zaman zaman prim borçları da zamanında ödenemiyor. Peki, sorumlu kim? Sorumlu, yine, esnaf ve sanatkârlar.

O halde, hükümet, devlet, bakanlık, Sosyal Sigortalar Kurumunun mensupları; sadece sigortalıları, vatandaşlarımızı, işçileri, suçlu olarak görürlerse, bu işin üstesinden gelmek, bu problemi çözmek mümkün değildir. O halde, bu hükümetin yapması gereken en önemli şey; bu ülkenin içinde bulunduğu sosyoekonomik durumu düzeltmektir. Bu düzeltilmediği sürece, bu ülkenin hiçbir sorununun çözülmesi mümkün değildir.

BAŞKAN – Sayın Şahin, 1 dakika süreniz var.

Buyurun, tamamlayın efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Siz -özellikle üstünde konuştuğum için söylüyorum- Bağ–Kur sigortalılarının geciken süreleri için, geciken sigorta prim borçları için yüzde 144 faiz öngörürseniz, bunu böyle yaparsak, işte, prim ödeme hızlanır diye düşünüyorsanız... Ben, tam aksini düşünüyorum; düşecektir. Tıpkı, geçtiğimiz yıl çıkan o "malî milat" dediğimiz vergi tasarısıyla vergilerin artacağını umduğumuz halde, düşmüş olduğu gibi, ben, prim tahsilatının da hızlanacağı yerde azalacağı kanaatindeyim.

O bakımdan, hükümetin, Sayın Bakanın, bu maddeyle getirilen yüzde 144 prim gecikme zammı oranını yeniden gözden geçirmesinin, enflasyon artı 20 gibi; belki, mevduata uygulanan yıllık faiz oranı gibi bir oranla gecikme zammı öngörmesinin; bugünkü şartlarda, işçilerimizin, çalışanlarımızın, Bağ-Kur'lu esnaf ve sanatkârlarımızın lehine olacağını düşünüyorum. Bu konuda önergemiz var, desteklemenizi istirham ediyor, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Şahsı adına, Karabük Milletvekili Sayın Erol Karan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL KARAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 33 üncü maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Toplumun beklentisi sonucu kurulan 57 nci cumhuriyet hükümeti, ülkemizin ve toplumumuzun sorunlarını çözme yolunda, kısa zamanda, süratli ve kararlı tutumuyla önemli mesafeler kaydetmiştir.

Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısıyla Meclis gündemine cesaretle getirilen sosyal güvenliğimizin sorunları ve çözüm yolları da bunlardan biridir.

Gerek tasarının 33 üncü maddesini gerekse tasarının tümünü desteklediğimi belirtir, saygılar sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Doğan Baran; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DOĞAN BARAN (Niğde) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının bu maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek için huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi, en derin saygıyla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik sisteminde en önemli sorunlardan birisi de, primlerin zamanında tahsil edilmeyişidir. Daha evvel, prim tahsilatı yönünden, SSK'nın -dün konuşmalarımda da ifade etmiş olduğum- 475 trilyonluk bir prim borcu, tahsil edilemediğinden dolayı oluşmuştu. Bugün, Bağ-Kura baktığımızda, Bağ-Kurun prim tahsilatında 710 trilyon liralık bir gecikme olduğunu tespit ediyoruz ve 710 trilyonluk bu prim miktarının da aşağı yukarı 280 trilyonunun gecikme faizlerinden kaynaklandığını, mütebakisinin 400 trilyona yakın kısmının ise tahsil edilemediğini görüyoruz. Tabiî, zaten, aktuaryel dengesi bozuk olan ve kaynaklarını primler oluşturacak olan böyle bir sistemde, primlerin, layıkıyla tahsil edilememesi halinde, kurum, haliyle, bir çöküşe doğru hızla sürüklenip gidiyor. Zaten, sosyal güvenlik kuruluşlarında, prim oranlarının yüksek olmasına rağmen, prime esas olan kazançların düşük olması nedeniyle, primlerden elde edilen gelirler, giderleri karşılayamadığı için, ödemeler dengesinde böyle açıklar oluyordu.

Sosyal güvenlik kuruluşlarından SSK'da, prim tahsilatı, daha etkili bir duruma gelmiştir; orada, aşağı yukarı, sigortalıların yüzde 80'i ilâ 85'inden primler tahsil edilebilirken, ancak yüzde 15'inden prim tahsilatı yapılamamakta; ama, Bağ-Kura baktığımızda, prim tahsilatının yüzde 55 ile yüzde 60'lar arasında olduğunu ve sigortalılardan, ancak yüzde 5'inin muntazam olarak primlerini ödediğini, geriye kalan yüzde 25'lik bir kesimin ise, rasgele prim ödediğini görüyoruz. Demek oluyor ki, SSK'daki prim toplamadaki yaptırım gücüne karşılık, Bağ-Kurda, isteğe bağlı sigorta olarak, prim tahsilatında zorluklar müşahede ediliyor.

İşte, bu nedenle, daha önce mevcut olan düzenlemeyle, Bağ-Kurda zamanında ödenmemiş olan primlerin tahsilatında, yıllık yüzde 65'lere kadar çıkan bir faiz uygulaması yapılırken, bu sefer, SSK'da uygulanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun da kapsamına Bağ-Kurlular girmiş oluyor.

BAŞKAN – Sayın Baran, 1 dakika süreniz var efendim.

DOĞAN BARAN (Devamla) – Böyle olunca, yüzde 12 ceza faizi üzerinden, aşağı yukarı, yılda yüzde 140'lık bir faiz oluşuyor ki, ümit ediyorum, bu çok etkili bir alternatiftir.

Bağ-Kurun prim borçlarının, 6183 sayılı Yasayla, tahsilatının daha kolay olacağına ve bunun da, aktuaryel dengeye daha olumlu bir tesir yapacağına inanıyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baran.

Sayın Ünal, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

Buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru tevcih etmek istiyorum: Halen yürürlükteki 53 üncü maddeye göre, sigortalılar, primlerini ödemediklerinde, ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, altı ay için yüzde 10 ve bundan sonra gelecek her ay için yüzde 5 gecikme zammı uygulanmaktadır. Bu tasarıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla belirlenen gecikme zammı oranları uygulanarak tahsil edilmesi öngörülmektedir. Eldeki verilere göre, 2,8 milyon Bağ-Kur sigortalısının yüzde 28'i bugüne kadar hiç prim ödemediği, yüzde 64'ünün de arada sırada ödediği bilindiği halde, getirilen bu yasal tedbir, sorunu ne ölçüde çözecektir? Çözmezse, başka ne gibi tedbirler düşünülmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Sayın Karapaşaoğlu, buyurun efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delâletinizle, Sayın Bakanımızdan şu soruların cevabını almak istiyorum.

Acaba hangi hallerde gecikme faizleri mükelleften alınmıyor? Böyle haller var mıdır ve nelerdir?

Bir de, arkadaşımız, biraz önce "ilk altı ay yüzde 10, sonraki aylarda yüzde 5 olmak üzere gecikme faizi alınıyor" dedi. Yanlış hatırlamıyorsam, Sosyal Sigortalar Kurumunda ilk birinci ay yüzde 10, müteakip aylarda yüzde 5 alınıyor. Acaba, bu arada bir düzensizlik mi var; yoksa, bilinerek mi bu şekilde tanzim edilmiştir?

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Sayın Arı, buyurun efendim.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, delâletinizle, Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum:

Sayın Bakan, süresi içerisinde ödenemeyen primlerin, gecikilen her ay için, ödenmeyen ayın bitiminden başlayarak, bileşik faiz uygulamasını getiriyorsunuz. Mükellef lehine olmak üzere, hiç olmazsa, bir aylık bir süre tanıyarak bir ikaz veya uyarmayı, prim ödemedeki oranı yükseltmek bakımından uygun mütalaa ediyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Canbay, buyurun efendim.

YAŞAR CANBAY (Malatya) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana aşağıdaki sualimi iletiyorum.

Sayın Bakanım, Bağ-Kur primlerinin toplanmasında ciddî sıkıntılar yaşanmaktadır; Bağ-Kur, âdeta, prim toplamayı ikinci plana itmiştir. Esnafın durumu hiç de iç açıcı değildir. Maddî cezalar ağırlaştıkça, ödeme de zorlaşmakta, hatta, ödenememektedir. Prim ödemeyi teşvik için, Bakanlığınızda maddî cezalar dışında bir çalışma yapılmakta mıdır? Yapılıyorsa, hangi aşamadadır?

BAŞKAN – Sayın Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına şu soruyu sormak istiyorum: 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince, primler, süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmına sürenin bittiği tarihten başlayarak, ilk ay için yüzde 10 ve bundan sonraki gelecek her ay için yüzde 5 gecikme zammı uygulanmaktaydı. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasıyla, bir, kurum açısından; iki, sigortalı açısından ne gibi faydalar getirilmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.

Sayın Günbey, buyurun efendim.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki sorunun cevabını öğrenmek istiyorum:

Görüşülmekte olan bu kanun tasarısıyla, şu anda Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olanların emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılıklar var; aynı hizmet yılına rağmen, maaşlar arasında çok büyük farklılıklar olduğunu biliyoruz. Bu kanun tasarısının kanunlaşmasıyla, bu farklılıklar daha da büyüyecek mi? Onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günbey.

Sayın Bakanım, soruları cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, bu maddede yapılan düzenleme, mevcut uygulamada, primi zamanında ödeyemeyenler için uygulanan ilk ay için yüzde 10, takip eden aylar için yüzde 5 gecikme zam oranları, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarıyla paralelliği sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanunla belirlenen oranlara paralel hale getirilmektedir.

Bu düzenlemeyle, prim tahsilat oranının artırılması hedeflenmektedir; bir de, zamanında ödenmesini sağlamaya matuftur.

Şimdi, gerek Sayın Mehmet Ali Şahin'in konuşmalarında değindiği gerekse iki arkadaşımızın sorularında ortaya koyduğu hadiseyle ilgili Yüksek Heyetinize bir bilgi arz etmek istiyorum .

Bakın, bu geçtiğimiz yıl itibariyle, 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalıların prim ödeme eğilimi şöyle: Hiç primini ödememiş, 327 286 kişi, yüzde 15,3; primini düzensiz ödeyen, 1 729 242 kişi, yüzde 79,4; hiç borcu bulunmayan, 102 152 kişi, yüzde 5,4.

2926 sayılı Yasaya tabi olanların prim ödeme eğilimlerine gelirsek: Hiç primini ödememiş, bir sefer dahi ödememiş, 495 085 kişi, yüzde 57,9; primini düzensiz ödeyen, 294 963 kişi, yüzde 34,8; bu, primini düzensiz ödeyene, on yıllık süre içerisinde bir sefer prim ödemiş de dahil; yani, on yılın içerisinde bir sefer de ödese, buna dahil; hiç borcu olmayan, 63 584 kişi, yüzde 7,3. Şu anda, mevcut yasadaki cezaî hükümler, sonuç olarak bu tabloyu veriyor.

Burada, değerli arkadaşlarımın bilgisine sunmak istediğim iki nokta daha var. Bugün, Bağ-Kur, 3 012 312 aktif üyeye sahip. Buna mukabil, 1 138 188 emeklisine maaş ödüyor. Toplam 4 150 500 kişiden bahsediyoruz. Bunların bakmakta olduğu eş ve yakınlarıyla beraber, yaklaşık 13 milyonu aşkın bir nüfus Bağ-Kur kapsamında.

Şimdi, bir örnek daha arz edeceğim Muhterem Heyetinize: 1998 yılında, yani geçtiğimiz yıl, Bağ-Kur'un sağlık primi tahsilatı 75 trilyon 973 milyar liradır. Buna mukabil, 1998 yılında, Bağ-Kur'un sağlık harcaması 201 trilyon 254 milyar lira; yani, 125 trilyon, sadece geçtiğimiz yıl, sağlık harcamasında, Bağ-Kur açık vermiştir.

Şimdi, sisteme dahil olan, Bağ-Kur'daki 13 milyon vatandaşımızın sağlık primleriyle ilgili olsun, emeklilik primleriyle ilgili olsun, ödeme tablosunu da demin arz ettim; yani, bir prim tahsilatı yapamıyorsunuz, prim ödenmiyor; ama, sizden, sağlık hizmetini alıyor ve geçen yılın rakamları itibariyle, 125 trilyonluk, Bağ-Kur'da, bir eksi bakiye var. Bu yıl, bu rakamın 175 trilyonu geçmesi bekleniyor ki, bu ölçüler içerisinde, bu sistemin devam etmesi mümkün değil; tıpkı, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında olduğu gibi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde verilmiş 4 önerge vardır; geliş sırasına göre okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için yüzde 5 gecikme zammı uygulanarak sigortalılardan tahsil edilir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 33 üncü maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki sekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken aylık primler ödeme süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için 21.7.1953 tarihli 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla belirlenen gecikme zammı oranları uygulanarak sigortalılardan tahsil edilir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra numaralı kanun tasarısının 33 üncü maddesiyle değiştirilen 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki sekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emre Kocaoğlu

İstanbul

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için 21.7.1953 tarihli 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla belirlenen gecikme zammı oranı uygulanmak suretiyle sigortalılardan tahsil edilir."

BAŞKAN – Son ve en aykırı önergeyi okutuyorum; aynı zamanda işlemini de yapacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M. Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Tokat Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Musa Demirci Faruk Çelik

Tokat Sıvas Bursa

Ali Gören Mahmut Göksu Sait Açba

Adana Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin

Aksaray Amasya Ankara

M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan

Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek

Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan

Giresun Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman

İstanbul İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu

İstanbul

Önerilen Madde Metni :

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için yüzde 7 oranında gecikme zammı oranları uygulanarak sigortalılardan tahsil edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, primlerin ödenmeyen kısmına, sürenin bittiği tarihten başlayarak, gecikilen her ay için yüzde 5 gecikme zammı uygulanarak sigortalılardan tahsil edilir."

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer iki önerge, sahibi tarafından geri alınmıştır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bu madde, zaten tek fıkra; birinci cümlesinde, sehven bir yazılış hatası söz konusu; onun düzeltilmesini talep ediyoruz...

BAŞKAN – Buyurun, ifade edin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Müsaade ederseniz, metni yeni şekliyle okuyacağım:

"Sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde kısmen veya tamamen ödenmezse" diye devam ediyor. Üç kelimeyi çıkarıyoruz ve "sürenin bittiği tarihten başlayarak" diye devam ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bu düzeltmeyle maddeyi oylarınıza sunuyorum:

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – DYP olarak katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi de katılıyor bu düzeltmeye.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. – 1479 sayılı Kanunun Ek 7 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu Kanuna göre malûllük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanlardan, 1 ila 12 basamaklarda bulunanlara 5.850.000 lira, 13 ila 24 basamaklarda bulunanlara 4.500.000 lira sosyal yardım zammı, aylıklarla birlikte her ay peşin olarak ödenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Doğan Baran; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA DOĞAN BARAN (Niğde) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; tasarının 34 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde, ek 7 nci maddenin birinci fıkrasında, kurumun malî ve aktuaryel dengesini göz önünde bulundurarak, Bakanlar Kurulunca, 1 ilâ 12 basamak arasındaki 5 850 000 lira olan sosyal yardım zammı, 13 ilâ 24 basamak arasında yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı alanlara, maaşıyla birlikte, her ay, peşin ödenen 4 500 000 lira sosyal yardım zammı, bu düzenlemeyle Bakanlar Kurulunun yetkisinden alınıyor ve yasayla, doğrudan, dondurulmuş oluyor. Aslında, iyi bir düzenleme. Bağ-Kur'u, sadece Bağ-Kur'u değil, SSK'yı da çökerten nedenlerden birisi sosyal yardım zammı.

Bildiğiniz gibi, primli sistemde, sosyal güvenlik kuruluşları, sigortalıya sunmuş olduğu hizmetin karşılığında prim alırlar. Sosyal güvenlik kuruluşlarında prim karşılığı olmayan ödemelere yer yoktur; ama, "sosyal yardım zammı" adı altında, 1977'de, başlangıçta avans adıyla başlayan ve ilk kez Sosyal Sigortalar Kurumunda uygulaması yapılan ve bilahara, 1980'li yıllarda, Bağ-Kur'un da bu kapsam içine alınması neticesi, sosyal yardım zammı, SSK'da olduğu gibi, Bağ-Kur'un da çöküşünde önemli bir sebep olmuştur.

Şöyle ki: 1995'te kurumun kendisi tarafından emeklilerine ödenen sosyal yardım zammı 1,2 trilyon iken, bu miktar 1996'da 16,8 trilyona, 1997'de 49,5 trilyona, 1998'de 58,9 trilyona çıkmıştır. Devletin Bağ-Kur'a katkısı ise, 1995'te 8 trilyon, 1996'da 70 trilyon, 1997'de 120 trilyon, 1998'de de 434 trilyon olmuştur.

Eğer, kurum, gerçekten özerk olmuş olsaydı, kurumu çökerten diğer nedenlerden birisi olan, geriye borçlanma olmayacaktı ve prim tahsilatında güçlükler olmayacaktı, özellikle, Bağ-Kur'un -biraz önce diğer maddede ifade ettiğim gibi- faizleriyle beraber 710 trilyon liralık prim alacağı olmayacaktı. Aynı zamanda -kurumu çökerten bu nedenleri bertaraf etmek amacıyla- eğer, kurum, demokratik bir yapıya kavuşmuş olsaydı, bunların hiçbirisi olmayacaktı.

Aşağı yukarı 80 maddeyi içeren 1479 sayılı Yasanın, 2 geçici madde dahil 14 maddesinde bir düzenleme yapılıyor. Yapılan düzenlemelerde de, kuruma kaynak sağlama bakımından, sosyal güvenlik destek priminden tutun, basamakların artırılmasından tutun, sağlık prim oranlarının yükseltilmesinden tutun, 2926 sayılı Yasa kapsamındaki prim oranlarının yükseltilmesine kadar, 170-175 trilyon liralık bir kaynak, beklenen bir kaynak inşallah gerçekleşir; ama, bütün bu düzenlemeler arasında, kurumun özerk bir yapıya kavuşturulmasıyla ilgili bir düzenlemenin olmaması, gerçekten üzüntü vericidir.

Kurumun yönetim kuruluna bakıyorsunuz: Bir Genel Müdür var. Genel Müdür, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca atanıyor. 4 Yönetim Kurulu üyesi var. Yönetim Kurulu üyelerinden birisi Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığınca atanıyor, birisi de, yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca atanıyor. Diğer 2 üye ise, Genel Kurulda temsilcileri olan üyeler tarafından atanıyor. Şu anda, bu iki üye, esnaf birliklerince temsil edilmektedir. Özerk hale getirilmesi halinde, Genel Kurula ibra yetkisinin verilmesi halinde, Genel Kurulda üst kuruluşların eşit ve adil bir şekilde temsil edilmesi halinde, mesela, Türkiye Odalar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Veterinerler Birliği, Eczacılar Birliği, Mimar ve Mühendisler Birliği gibi çeşitli kuruluşların ve esnaf birliklerinin eşit miktarlarda, eşit oranlarda bulunması halinde, bu sefer, Genel Kuruldan seçilmiş olarak Yönetim Kuruluna gönderilen kişiler üzerinde daha hassasiyetle durulacak. En az işletme, iktisat, sosyal planlama veya sigortacılık alanında üst lisans diploması olan kişilerden seçilme imkânı olursa, o zaman, böylesine bir yönetim kuruluyla, Bağ-Kur'un aktuaryel dengesi daha kolaylıkla sağlığa kavuşur diye düşünüyorum ve bununla ilgili düzenlemenin, SSK'da olduğu gibi yapılmadığını da burada üzüntüyle ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her maddesi çalışanların aleyhine düzenlemeleri içeren ve Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmayan bu yasa tasarısına tepki, hepinizin bildiği gibi, 58-60 yaş sınırıdır. Ben, buradan bir defa daha ifade ediyorum; gelin, dayatmayın diyorum; siyasette inat olmaz; siz, bu tasarıyı sayısal çoğunluğunuza bakarak yasalaştırabilirsiniz; ama, bu yasanın akıbeti, Vergi Yasasındaki gibi olur ve geri teper; toplumun sosyal ve ekonomik hayatına bir kâbus gibi çökerek, Türkiye'nin geleceğini daha da karartır.

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın Baran.

Buyurun.

DOĞAN BARAN (Devamla) – Ben, şuradan sormak istiyorum; yani, bu yasa çıkınca, Meclis de tatil olduktan sonra, seçim bölgelerinize gittiğinizde, halka çıkıp ne diyeceksiniz? Size, mezarda emeklilik getirdik, bundan sonra emekli olmayı unutun mu diyeceksiniz? Yaşlılık aylığının alt sınırını 84 000 000'dan 42 000 000 düşürdük, hayırlı olsun mu diyeceksiniz? Yoksa, aylıklarınıza her ay zamlar yaptık, gıdım gıdım zamlar yapıyoruz; buyurun, bozdurup bozdurup harcayın mı diyeceksiniz?

Gelin, bu tasarıyı geri çekelim, çalışanları genel grev aşamasına getiren...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baran.

DOĞAN BARAN (Devamla) – ...sosyal devletin idam fermanını hazırlayan bu tasarıyı geri çekelim ve yeniden düzenleyerek, ülkenin şartlarına uygun, sistemi düzlüğe çıkaracak olan, toplumun her kesiminin uzlaşmasını sağlayacak olan bir tasarıyı, hep birlikte, ekim ayında getirip, Meclisimizden çıkaralım.

Hepinize saygı sunar, Sayın Başkanıma teşekkürlerimi arz ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baran.

Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Cevat Ayhan Bey konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; müzakeresi devam eden 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanunlarında Değişiklik Yapan Kanun Tasarısının 34 üncü maddesi üzerinde -eski numarasıyla 35- Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde, sosyal yardım zamlarıyla ilgilidir; emeklilere veriliyor, mevcut meri hükümde, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit ediliyor; şimdi, bu, değiştiriliyor. Bunun yerine, Bağ-Kur emeklilerinin 1'den 12'ye kadar basamaklarına 5 850 000 lira, 13-24 basamaklarına da 4 500 000 lira sosyal yardım zammı veriliyor; ancak, bu yıl veriliyor; bundan sonra ne olacak belli değil. Öyle görünüyor ki, hükümet, sosyal yardım zammını temelli kaldıracak, enflasyona erittirecek bunu; artırmıyor çünkü, artırmayla ilgili bir mekanizma getirmemiş, buraya koymuş göstermelik; ama, önümüzdeki sene ve müteakip yıllarda, bu zam, giderek sıfırlanacak demektir.

Aslında, doğru olan, bu zammı, onların şimdi aldıkları maaşların üzerine koyup, bundan sonrası da zaten TÜFE'ye göre ayarlandığına göre, emeklilerle ilgili daha hesabî ve mantıkî bir düzen kurulmuş olurdu; ama, hükümet, bunu Bağ-Kur emeklilerinden gizlediği için, açık söylemediği için, bu şekilde bir mekanizmayı buraya oturtmuş.

Değerli arkadaşlar, sosyal yardım zammı, bize, 1981 yılında geldi; SSK'ya da geldi, Bağ-Kur emeklilerine de geldi. Şimdi, biz, burada, bir haftadır bu kanun tasarısını görüşüyoruz. Niye battı sosyal yardım kurumları? Hükümetler batırdı; sosyal yardım zammını getirdi, vereceksiniz dedi; ama, Hazine bunları ödemedi, SSK'ya ödemedi, diğerlerine ödemedi. Kurumları bu şekilde batırdık maalesef.

Yine, bir başka zam daha var -geçmiş maddelerde görüştük; belki tam üzerinde durulmadı- "telafi edici ödeme" diye. 1987'de, Anavatan Hükümeti, "Süper Emeklilik" adı altında bir kanun çıkardı; "sizi süper emekli yapacağız" diye birçok kimseye arabasını, evini, dairesini sattırdı, 5-6 milyon lira para yatırttı, maalesef, sonra, bu, enflasyonla eridi; ta 1992 yılında, müteakip Doğru Yol Partisi Hükümeti zamanında, o haksızlığı gideren bir kanun çıkarıldı. Yani, biz, burada "DYP, 1992'de sosyal yardım kurumlarına şunu şunu yaptı, iş aktini kaldırdı, zarar verdi" diyoruz; doğrudur; ama, bu bakımdan, Anavatan'ın da sicili bozuktur; onu söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu tasarı alelacele getirilmiş bir tasarıdır. Bendeniz, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, orada Muhterem Bakanımızla bu tasarıyı uzun uzun müzakere ettik. Ben şunu sordum ve görmek istedim... Neyi görmek istedim?

Başkanlık buraya bir saat koymuş, teşekkür ederiz; yalnız, bir de kalan zamanı gösterecek şekilde ayarlı olursa daha iyi olacak.

Bu üç sosyal yardım kurumunun iştirakleri nedir? Gayrimenkulleri nedir? Alacakları nedir? Bunların bugünkü değerleri nedir? Mademki bu üç kurum krizdedir, bunları krizden kurtarmak için, sadece, emeklilik yaşını artıralım, emeklilerin ve çalışanların -memur, işçi, esnaf, köylü; neyse- sağlık yardımlarından, protezlerinden, diğer araç-gereçlerinden yüzde 10, yüzde 20 katkı payı alalım, çalışıyorsa tekrar telafi edici prim alalım gibi düşüncelerle birtakım yerlere yüklenmeden önce, bu üç kurumun da fotoğrafının çekilip görülmesi lazım. Bunların durumu nedir; bu bilgiler meçhul.

Maalesef, kamu yönetimi, sık sık değişen hükümetler ve biraz da kamu yönetiminin şu veya bu sebeple, genellikle siyasî nedenlerle baştan aşağı tahrip edilmesi sebebiyle, bu tip hesapların içerisinde değildir. Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen birçok kanun tasarısında malî yükleri görmüyoruz. Değerli Komisyon Başkanımız bunu her seferinde söylüyor; ama, kamu yönetimi, tabiî, lazım oldukça parayı harcıyor, para olmayınca da, Hazineye geliyor, "haydi bakalım, bize para ver" diyor; Git yüzde 120 faizle, yüzde 150 faizle borçlan, senet kırdır, bono kırdır, bul parayı, harca... Ama, buna da artık can dayanmıyor Türkiye'de. Bakın, bu kadar ciddî bir tasarı üzerinde duruyoruz, bu hesaplar ortada yok. İsterseniz, sorun. Ben, Değerli Bakanımıza bir şey demiyorum, üç aylık bir bakandır nihayet, alelacele gelmiş; ama, kamu kurumlarının yönettikleri meseleleri, devamlı ciddî olarak takip etmeleri, ileriye doğru projeksiyonlar yapmaları, neyi nasıl götüreceklerinin hesabını kitabını yapmaları gerekir. Askerlerde bu uslüp var; ama, maalesef, bizim sivil yönetimimizde, biz, bu ölçüleri kaybettik. Bunları da kurmak gerekir.

Kurumların sırtında faaliyet dışı giderler var; Emekli Sandığında var -primsiz maaşlar var Emekli Sandığında; bunlar, yıllara baktığınız zaman, 80-100 trilyon lirayı tutuyor, daha da çok tutuyor; rakamların teferruatı üzerinde durmayayım- SSK'nın üzerinde var, Bağ-Kur'un üzerinde var. Bunların hepsinin ayrılması lazım.

Eğer, cumhuriyet hükümetleri, herhangi bir kamu kurumuna, sırf bir faaliyeti yapması için yüklüyorsa, bir karar alıyorsa, bunun külfetini karşılaması lazım. KİT'lerde, biz, buna "görev zararı" deriz. Verirsiniz görevi, yapar, onu da Hazineden karşılarsınız; yani, o giderler, o kurumun açıkları değildir; onu ifade etmek istiyorum. Bunları da ayırmak gerekir. Bunları da görmüyoruz.

Sonra, bu üç kurumda da yaşın yükseltilmesi, protezden vesaireden faydalananlardan para alınması, sağlık masraflarından para alınması ne getirecek? Yani, ileriye doğru bir proforma gelir-gider halinde bu tabloları göremiyoruz. Aslında, ciddî kurumlar bile, şirketler bile, bir gün, bunu yapar; yani, temel genişleme politikalarında, satış politikalarında, pazar politikalarında, yatırım politikalarında, ne harcarsam, ne getirecek; bunu yaparlar; proforma bilançolarını on onbeş sene ileriye doğru projeksiyonlar halinde ortaya koyarlar. Bunlar yok ortada.

Bu kanun tasarısını konuşuyoruz; ama, benim endişem şudur: 50 milyon insanı, bütün Türkiye'yi tedirgin ediyoruz, ayağa kaldırıyoruz, alelacele bir şey yapıyoruz; ama, bunun altında ciddî bir hesap yok. Zaten, ciddî bir hesap olsa, taraflar otururlar, toplar, çıkarır, çarpar, böler, bir noktada uzlaşırlar; ama, böyle bir hesap ortada yok; bunu da ifade etmek istiyorum. Bunu, buraya getiren hükümetin, öncelikle düşünmesi gerekirdi.

Kurumların yeniden teşkilatlandırılması gerekir. Mademki, bu kurumlar batmış, bunların batışı, sadece dışarıdan sebeplerden değil, kendi içerisinde de sebepleri var. İsrafları nedir, kaçakları nedir? Mesela, SSK'nın, Kızılay'ın göbeğinde, tam Kızılay'da devasa bir işhanı vardır. Ne lüzum var burada bir işhanına? Orada, onun büroları var. Satarsınız bunu, değerlendirirsiniz, şehrin kenarında daha ucuz bir yere yerleşirsiniz; yani, kamu kuruluşlarının kıymetli olan gayrimenkullerini satıp nakde çevirmesi lazım. Bu mühim bir husustur. Gerekirse kiraya gitmesi lazım. Türkiye, bugünkü şartlarda yüzde 100'ün üzerinde faizle borçlanıyorsa, gayrimenkullerini satıp, birçok yerde, hükümet kiraya geçer.

Nitekim, Planlama, 1980 öncesi, kamu kuruluşlarına gayrimenkul, bina yaptırmazdı. Ben, hatırlarım, o dönemde, çalıştığımız dönemde, 1960 sonrası dönemde, kirayı tercih ederdik; yani, bina inşaatı yerine kira daha hesaplı olur diye. Bunların hiçbiri yok ortada.

Peki, bu acele niye diyeceksiniz. Bu acelenin sebebi, Sayın Başbakan da geçen bir vesileyle açıkladı; hem tahkimle ilgili kanunda hem de bununla ilgili kanunda açıkladı. Zaten uluslararası kuruluşlar, IMF ve...

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Herhalde, sonra, 1 dakika lütfediyorsunuz değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Etmiyorum efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Usul değiştirdiniz... Peki.

Yani, alelacele bunun yapılmasının sebebi -Türkiye, bu parayı geri ödeyebilir mi- dışarıdan borca ihtiyaç var. Bakıyorsunuz, temmuz sonu 8,6 katrilyon lira gelir, 6,7 katrilyon lira faiz. Türkiye'ye para verecek, borç verecek olanlarda geriye ödeme endişesi var. Onun için, IMF, uluslararası kuruluşlar bastırıyor, notunuzu yükseltmeyiz, para gelmez, onun için, bir yerlere bu parayı koyacaksınız diyor; yani, Hazinenin geliri artsın diyor. Tabiî, burada da, çiftçinin, işçinin, memurun, esnafın sırtına biniyoruz; yani, yapılan budur. Vatandaş nezdinde bu kanun tasarısının değerlendirmesi, bu kanun tasarısının fotoğrafı budur.

Onun için, bunu yaparken, bir daha, bir daha düşünmekte fayda var; yani, bunun, bu şekilde devam etmesi mümkün değil, emeklilikte bunun taşınması mümkün değil.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Son yıllarda, tüm dünya genelinde, sosyal güvenlik sistemleri, finansal açıdan girdikleri darboğazlardan çıkış yolları aramaktadır. Sosyal güvenliği sağlamanın, sosyal devletin aslî görevlerinden biri olmasından hareketle, her ülke, kendi sosyoekonomik yapısına göre alternatif çözümler üretmekte ve sistemlerini, yeniden, güvenilir ve işler hale getirmeye çalışmaktadırlar.

57 nci hükümet tarafından hazırlanan yasa tasarısı, genel anlamda, sosyal güvenlik kurumlarının içerisinde bulunduğu ciddî sorunlardan acilen müdahale edilmesi gereken konuları kapsamaktadır. Ülkemizde, sosyal sigorta sistemlerinde aktuaryel denge bozulmuştur. Evet, sosyal sigorta sistemleri açısından önemli bir gösterge olan aktif-pasif oranları, yani prim ödeyenlerin emekli aylığı alanlara oranı, 1997 yılı itibariyle, SSK'da 2,26, Bağ-Kurda 2,78, Emekli Sandığında ise 1,81'dir. Görüldüğü gibi, her 3 kuruluş için, genel aktif-pasif oranı 2,26 olarak gerçekleşmiştir. Ne zaman gerçekleşmiştir bu; 1997 yılı itibariyle. Bugün için ise, bu oran, ortalama 1,80 civarına düşmüştür. İşte, bu gerçeği, bu yüce çatı altında bulunan ve ülke meselelerine sahip çıkmakta son derece duyarlı olan değerli milletvekilleri tabiî ki bilmektedirler. Ayrıca, böyle bir orana, dünyanın hiçbir yerinde rastlamanın mümkün olmadığını da çok iyi bilmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya üzerinde, primli sosyal güvenlik sistemlerinde, prim karşılığı olmayan ödemelerin yeri bulunmamaktadır.

Ülkemizde, sosyal güvenlik kuruluşlarının içinde bulundukları finansman sorunlarının en önemlilerinden birisi de, prim karşılığı olmaksızın yapılan sosyal yardım zammı ödemeleridir. Sosyal sigortacılık ilkeleriyle bağdaşmayan bu uygulamanın sonucu olarak da, Bağ-Kurun giderleri hızla artmış ve kurum, diğer sosyal güvenlik kuruluşları gibi finansman açığı vermeye başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal yardım zammı miktarlarının belirlenmesinde Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması, uygulamada, siyasî müdahalelerin yaşanmasına, seçim dönemlerinde, hükümetlerin, bu imkânı seçim yatırımı olarak kullanmalarına, başka bir deyişle siyasî popülizme yol açmıştır. Görüştüğümüz maddeyle getirilen düzenlemede, primli sosyal güvenlik uygulamalarında hiçbir şekilde yer almaması gereken; ancak, geçmişte yapılan yanlış uygulamalar sonucu sisteme dahil edilmiş olan sosyal yardım zammı ödemelerinin, halen belirlenmiş bulunan miktarlarda dondurulması ve Bakanlar Kurulu kararıyla artırılması uygulaması sona erdirilerek, sistemin siyasî müdahalelerden arındırılması sağlanmaktadır.

Sosyal sigorta sisteminde asıl olan, prime esas ücretin iyileştirilmesiyle, hak sahiplerinin gelir düzeyini yükseltmektir. Getirilen hüküm, son derece isabetli ve yerindedir.

65 milyon insanın yüzde 80'inin yarınını ilgilendiren sosyal güvenlik kuruluşlarının, popülist yaklaşımlarla, dünden bugüne getirildiği nokta, sigortalı insanlarımızın yarınından emin olmadığı bir noktadır. Muhalefet milletvekillerinin günlerdir bahsettiği zulüm, bu olsa gerek diye düşünüyorum.

57 nci hükümeti, 65 milyon insanımızın ve çocuklarımızın geleceğini düşünerek, cesaretli ve popülist yaklaşımlardan uzak, radikal kararlar aldığı için takdir ediyor, bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Yüce Heyetinizi ve Yüce Türk Milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çulhaoğlu.

Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Açba. (FP sıralarından alkışlar)

SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 35 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik sistemimizin çöküşünde çok değişik etkenler var. Bu etkenlere bakıldığında; sosyal güvenlik fonlarının amacına uygun olarak kullanılmaması; prim tahsilatının zamanında gerçekleştirilememesi ve prim tavanının düşük tutulması; kurumlardaki yönetimlerin özerk olmaması; kurumların, yasalarında özerk olmasına rağmen, yönetimlerine siyasî müdahalelerin çok fazla olması; sosyal yardım zammı tarzındaki sigortacılık prensipleri içinde kabul edilmeyen ödemelerin de sistem içine sokulması gibi etkenlerle birlikte sosyal güvenlik sistemimizde geldiğimiz noktanın, gerçekten ülkemiz açısından kriz noktası olduğunu açıkça ifade etmek gerekir.

Tabiî, sistemde, sosyal yardım zamları var. Sosyal yardım zamları, prim karşılığı olmayan ödemelerdir. Tıpkı buna benzer "sosyal güvenlik destek primi" adı altında, şu anda mevcut tasarıda da Sosyal Sigortalar Kurumu için yüzde 30'a yükseltilen, Bağ-Kur için yüzde 10 şeklinde yeni düzenleme yapılan; yine, avukatlar ve noterler için de düzenlenen sosyal güvenlik destek primi var. Aslında, Türkiye'deki sosyal güvenlik sistemimizin çarpık olması nedeniyle böyle bir müesseseye başvurulmuş; ama, sosyal güvenlik müessesesi olarak veya sosyal güvenlik sistemleri içinde destek primi tarzında bir uygulama da yok. Tabiî, bu çarpık uygulamalar sonucunda sistemin tamamıyla çökmüş olduğunu görüyoruz.

Bugün için şöyle düşünelim; mevcut kurumları dikkate alalım, Emekli Sandığını, SSK'yı dikkate alalım, diğer taraftan Bağ-Kuru dikkate alalım. Bu kurumların ödemiş olduğu sosyal yardım zamlarını, şayet, bu kurumlar ödememiş olsaydı ve bu kurumlar, şu anda veya geçmiş yıllarda prim tahsilatları konusunda, aşağı yukarı yüzde 85'lik-90'lık bir seviyeyi tutturmuş olsalardı, prim alacakları bu kadar yığılmamış olsaydı, şu anda, öyle zannediyorum, sosyal güvenlik sistemindeki açığın ancak yüzde 10'u açık olarak ortaya çıkabilirdi. Yani, meselenin temeline bakıldığında, kötü yönetim ve sosyal güvenlik sistemine uygun olmayan birtakım müesseselerin, sosyal güvenlik sistemine sokulmuş olduğunu açıkça ifade etmek gerekir.

Burada prim karşılığı olmayan sosyal yardım zamları, aslında, emeklilerin gelir seviyesini yükseltmek amacıyla, genel bütçeden yapılması gereken harcamaları, sosyal sigortaların sırtına yüklemek şeklinde bir uygulamayla karşı karşıyayız. Tabiî, gösterge ve katsayı değişiklikleriyle emekli aylıklarını yükseltmenin yetersiz kalması üzerine, emekli aylıklarını yükseltmenin bir aracı halinde sosyal yardım zamlarının uygulandığını görüyoruz. 1996 Temmuz ayına baktığımızda, Bağ-Kur aylıklarında yükseltme yapılıyor ve sosyal yardım zamları da aylıkların yükseltilmesiyle beraber, Bağ-Kurda 1 milyondan 4,5 milyona yükseltiliyor. Sosyal yardım zamlarının aylıklar içindeki payları, gittikçe, kurumlarda vazgeçilemez hale geliyor. Örneğin, SSK içindeki paylara baktığımızda, 1987'de yüzde 39 iken, bu payın 1994'te yüzde 74'e yükseldiğini görüyoruz; 1995'te toplam harcamalar içinde, ödemeler içinde yüzde 82'ye yükseldiğini görüyoruz; ama, tabiî, bu olumsuz faktörler karşısında, 1996'dan itibaren sosyal yardım zamlarının sabit olarak tutulduğunu ve daha sonraki yıllarda da gitgide sosyal yardım zamlarının, kurumların yapmış olduğu ödemeler içinde, aylıkların içinde paylarının düştüğünü görüyoruz ki, 1998 yılı itibariyle...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Açba.

SAİT AÇBA (Devamla) – Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Batuk, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki sorumu yöneltiyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının, şu anda görüştüğümüz maddesinde, emeklilerimize 4,5 milyon gibi bir sosyal yardımdan söz edilmektedir; fakat, bu sosyal yardımın, gelecek zamanlarda neye göre artırılacağıyla ilgili herhangi bir kayıt görülmemektedir. Emekli maaşlarının enflasyona göre artırılacağı kaydedilmesine rağmen, bu hususta herhangi bir açıklık yok. Oysa, kurumun ödenmeyen primleriyle ilgili bileşik faiz hesapları çıkaran tasarıyı hazırlayanlar, sosyal yardım zammını bu seviyede tutmakla vatandaşa önemli bir haksızlık yapmış olmayacaklar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Batuk.

Sayın Öksüz, buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki soruyu Sayın Bakana yöneltiyorum.

Kanunun daha önceki halinde, sosyal yardım zammı, geçim endeksleri, genel ve asgarî ücret, ülkenin ekonomik durumu ile kurumun malî ve aktuaryel durumu gözönünde bulundurularak, Bakanlar Kuruluyla yeniden tespit edilirken, neden sabit rakamlara indirilmiştir? Verilen bu rakamlar enflasyona karşı korunacak mı?

Bunları soruyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan şu sorumun cevabını istirham ediyorum: Biraz önce, Sayın Bakanımız, sosyal sigortalar kurumlarına, özellikle Bağ-Kur kurumuna prim ödeyenlerin, devamlı ödeyenlerin, az ödeyenlerin, hiç ödemeyenlerin oranlarını bildirdi ve ayrıca, sağlık hizmetleriyle ilgili yıllık yükün kuruma ne olduğunu belirtti.

Tabiî, televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarımız da konuyu çok yakinen takip ediyorlar. Biraz önce, bir vatandaşımız, telefonla, benim, Sayın Bakanımıza şu soruyu sormamı istirham etti: Evet, sağlık hizmetinden istifade eden Bağ-Kur sigortalıları var; ben de Bağ-Kur sigortalısıyım. Acaba, primlerini normal ödediği halde, sağlık hizmetlerinden hiç istifade etmemiş, bu yola gitmemiş olanların da bir oranı var mı? Bunu merak ediyorum diyen vatandaşımıza vekâleten, Sayın Bakanıma bu soruyu tevcih ettim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Ünal.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru tevcih etmek istiyorum.

1479 sayılı Kanununun ek 7 nci maddesinin ilk halinde, sosyal yardım zammının halen ödenen miktarı, geçim endeksleri, genel ve asgarî ücret, ülkenin ekonomik durumu ile kurumun malî ve aktuaryel durumu gözönünde bulundurulurak Bakanlar Kurulunca yeniden tespit edilir denildiği ve mükellef hesabına bir esneklik söz konusu olduğu halde, bu tasarıda, belirli kademelerde yardım zammı sabitleştirilmektedir. Bu durumu adil bir düzenleme olarak görüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Ulucak, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim; buyurun.

RIZA ULUCAK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımızdan şu sorumun cevabını istirham ediyorum.

Görüşülen işbu maddede, malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanlara ödenmesi öngörülen aylık sosyal yardım zammı, kesin rakamlarla ifade edildiğine göre, bu miktarlar, enflasyonun hükümferma olduğu ülkemizde aybeay kanun çıkarılarak mı güncelleştirilecektir?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Okutan, buyurun efendim.

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımızdan öğrenmek istediğim, bugün, bir Bağ-Kur emeklisinin aldığı en düşük aylık ne kadardır? Bunu merak ediyorum. Çünkü, verilecek olan 5 milyon lira, enflasyonla daha da eriyecek; yazık oluyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, daha süre dolmadı, Sayın Sadri Yıldırım'ın bir sorusu var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Onu da alalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, tabiî, sizden önce soru talebinde bulunan arkadaşlarım olduğu için, o şansı size veremiyorum, bir başka arkadaşım kullanacak.

Sayın Ünal, buyurun.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Tasarının 34 üncü maddesiyle, malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanlara 5 850 000 ve 4 500 000 Türk Lirası gibi verilen sosyal yardım zammı çok düşük değil midir ve bu miktarlar hangi kriterlere göre belirlenmiştir?

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Şimdi, bazı arkadaşlarımızın sorularına yazılı cevap vereceğim, bazılarını da burada arz etmeye çalışayım.

Sağlık hizmetlerinden hiç istifade etmemiş olanların oranı şu anda mevcut değil, ona, yazılı olarak cevap vereyim arzu ederseniz. Bir de, oradaki sıkıntı şu: O manada, izleme noktasında da zorluklarımız var; yani, burada, 13 milyon insandan bahsediyoruz, 13 milyon insanın, primini ödediği halde sağlıktan hizmet alıp almamasının izlenmesiyle ilgili ciddî bir zorluk var; eğer, arkadaşlar çıkarırlarsa, takdim edeceğim.

Şimdi, 34 üncü maddede şöyle bir genel değerlendirme -izninizle- yapayım, bazı arkadaşlarımızın sorularına da cevap niteliğinde olacak.

Bilindiği üzere, sosyal yardım zammı, gerek Bağ-Kurda ve gerekse Sosyal Sigortalar Kurumunda, emeklilere, aylıklarının bir unsuru olarak ödenen; ancak, prim karşılığı olmayan bir ödeme. Şimdi, zaten, gerek Bağ-Kurda gerek Sosyal Sigortalar Kurumunda gerekse de Emekli Sandığında esas, en önemli olumsuzluklardan bir tanesi, prime muhatap olmadığı halde, karşılığında prim tahsil edilmediği halde yapılmış olan ödemelerdir veya faaliyetlerdir. SSK'da olduğu gibi, burada da, bu sosyal yardım zammı, ciddî manada, sistemin açık vermesinin tüm nedeni değildir, ama, bir faktörüdür.

Şimdi, sosyal güvenlik sistemimiz de emeklilerine geçinebilecekleri bir aylık veremediği için, bu uygulama, 1977 yılında SSK'da da "yakacak yardımı" adı altında başlatılmış. Bir bilgi olarak da arz edeyim: Bağ-Kur 1972 yılında kurulmuş; çok enteresandır, aradan beş yıl geçtikten sonra, 1977 yılında binlerce, onbinlerce üyesine emeklilik işlemini başlatmış; o günkü hükümetin aldığı bir kararla, bir yasayla geriye doğru borçlanma çıkarmış. Dünyada hiçbir sigorta kuruluşu, kurulduğu tarihten beş yıl sonra emeklisine emekli maaşı ödeyecek hale gelmez. İşin başında, Bağ-Kur, maalesef, olumsuzluklar üzerinde kurulmuş ve geliştirilmiştir.

Şimdi, demin arz ettiğim gibi, SSK'da da "yakacak yardımı" adı altında bir ödeme yapılıyor. Tabiî, burada, geçmişteki iktidarlar, siyasî iktidarlar -hep konuştuğumuz hadise- popülist yaklaşımlar içerisinde bulunduğu için, bu sistem hep böyle darbe almış. Mesele, sadece yaş meselesi değil. Dikkat edin, 1977 yılında oluyor bu; 1977 yılında da genel seçimler var; yani, ne hikmetse, Cenabı Allah'ın demek öyle bir hikmeti, hep bu seçimler öncesinde yaşlar indiriliyor, primler indiriliyor, ödeme günleri indiriliyor, yakacak yardımları gündeme geliyor.

Şimdi, geçmişle hesaplaşmak için arz etmiyorum, olan olmuş, neticede bugüne gelmişiz; ama, sistemi batırma, işte, her birini yan yana getirdiğimizde, bu faktörler eklendiğinde, prime muhatap olmayan, prim karşılığı olmayan faaliyetler, prim esası itibariyle, o çerçeve içerisinde değerlendirilmeyen tüm faaliyetler, SSK'da ve Bağ-Kur'da olduğu gibi, bu sistemlerin çöküşüne sebebiyet vermiş.

Şimdi, bu uygulamada, bakıyoruz ki, yeterli aylığı veremediğinden, devlet, zaman zaman bu tarzda bir açığı açıkça kabul ediyor. Bunlar, ta 1984 yılında 2 000 lirayla başlamış, 1995 yılından itibaren 1 milyon liraya çıkarılmış; ama, burada, 1997 yılından itibaren de, 1 ilâ 12 nci basamaktan aylık alanlara 5 850 000 lira; 13 üncü ve daha üst basamaklardan aylık alanlara da 4 500 000 lira olarak ödenmesine başlanmış. Mevcut durumda, 1479 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesine göre Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilen sosyal yardım zammı miktarı, Kurumun toplam aylık ödemelerinin yüzde 14,3'üne tekabül eden 58 trilyon 950 milyar liralık değere 1998 yılında ulaşmış; yani, doğrudan doğruya primin içinde muhatap olmadığı halde, Bakanlar Kurulu kararıyla, Kurum, 58-59 trilyon lira zarara uğratılmış.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum ve işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen Sakarya İçel Kayseri Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım Ankara Erzurum Ordu

"Bu Kanuna göre malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanlardan, 1 ilâ 12 basamaklarda bulunanlara 8 500 000 lira, 13 ilâ 24 basamaklarda bulunanlara 6 500 000 lira sosyal yardım zammı, aylıklarla birlikte her ay peşin ödenir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi, gerekçeyi mi okuyalım, yoksa, önergenizi ifade etmek arzu eder misiniz efendim?

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 35. – 1479 sayılı Kanunun Ek 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sağlık sigortasından faydalanma şartları

Ek Madde 12. – Bu Kanuna göre ilk defa veya yeniden sigortalı olanlar ile sağlık sigortası kapsamından çıktıktan sonra yeniden sağlık sigortası kapsamına girmek isteyenlerin sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri için, en az sekiz ay sağlık sigortası primi ödemiş olmaları ve sağlık karnesi talep ettikleri tarihte, prim ve gecikme zammı borçlarının bulunmaması şarttır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasayla ilgili olarak, Bağ-Kurluların sağlık sigortasından faydalanma şartlarıyla ilgili madde üzerinde Grubum adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Değerli Başkanımı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında toplumun ekonomik bozukluğunun altında yatan bir gerçek varsa, o da, malumlarınız olduğu üzere, hak anlayışıdır. Hak anlayışının zedelendiği ülkelerde, hemen peşinden ekonomide bozulmaları, ekonomideki bozuklukların peşinden de özgürlüklerin kısıtlanmalarını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, aslında bu madde, diğer sağlık sigortalarıyla ilgili olarak, diğer kurumlarla ilgili olarak bir uyum içermesi bakımından düzenlenmiş. Eğer sağlık sigortası kapsamı içinde olan birinin prim borcu varsa, bu arada bir girdi çıktı yaptıysa, tekrar sağlık karnesi alması açısından eski prim borçlarının ödenmesi öngörülüyor. Ancak, iyileştirme gayreti içerisinde olduğumuz kurumların sağlık sigortalarının, toplumumuzun bütününü içermesi gerekiyor. Bir insanın sağlığının bozulması, herhalde kendi isteğine bağlı olmasa gerek. İnsanların sağlıklarının güvence altına alınması bakımından, toplumun bir kesiminin bir şekilde, bir kesiminin bir başka şekilde sağlıklarının güvence altına alınması bakımından farklılıkların uygun olmadığı kanaatini taşıyoruz. Aslında, sağlık açısından, bütün kurumların sağlık sigortalarının bir araya getirilmek suretiyle genel bir sağlık sigortası içerisine alınması gerekiyor.

Şimdi, düşünün, bir ülkede ekonomik birtakım sıkıntılar var, birtakım bozukluklar var, insanların bir kısmı işlerini kaybetmişler, iflas etmişler, ekonominin genel gereği olarak; ama, tekrar işe başladıkları zaman -zaten, zor olan imkânları veya olmayan imkânları içerisinde işe başlayacaklar- bu defa "ancak, bundan evvelki borcunu kapat" denilmek suretiyle, tekrar sağlık sigortasına kavuşturuluyor.

Biz, bu konudaki düzenlemenin biraz haksız olduğu kanaatini taşıyoruz. Yeniden işe başlayanlar için, hiç olmazsa, en azından, belli bir süre bu borcu ertelemenin veya takside bağlamanın şu madde içerisinde yer almasını arzu ederdik. Ancak, öyle zannediyorum ki, kurum olarak, birtakım yönetmeliklerle yapacakları düzenlemeler meyanında, tekrar işe başlayanların borçlarıyla ilgili olarak, kendilerine, makul bir süre verme durumunda olurlar ve bu şekilde, toplumumuzun çok büyük bir kesimini ilgilendiren, esnafımızın tamamını ilgilendiren Bağ-Kur sağlık sigortasından yararlanma imkânının bertaraf olmasının önüne geçerler diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu yasa metninin de, bu yasa tasarısının da, ülkemize, çalışanlarımıza, sigortalılarımıza ve Bağ-Kurlularımıza hayırlı olmasını diliyorum ve tekrar, Grubumuz adına da uzlaşmayı arayacağımızı, bekleyeceğimizi, saygılarımızla sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı tasarının yeni düzenlemeye göre 35 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere, söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konu, Türkiye'de, çok genel bir sorun ve çok sıkıntılı bir konu olan sağlık sorunun bir parçası. Bu maddeyle getirilen düzenleme, sağlık sorununa çözüm getirmek yerine, kısıtlama anlamında, sorunda yeni kısıtlamalar yaratma anlamında getirilmiş bir düzenleme.

Türkiye'de sağlık sorunu nedir; kamuyla bağlantısı nedir, finansal boyutları nedir konusunda birkaç üst rakam sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, yaklaşık, 13,6 milyon aktif sigortalı var; Bağ-Kur kapsamında, SSK kapsamında, Emekli Sandığı çalışanları kapsamında ve bunların bağımlıları diye tarif ettiğimiz bir grup daha var; bu grup da -aile fertlerinden, yakınlarından oluşan grup- 33,2 milyon; yani, toplam 46,8 milyon kişi, Türkiye'de, sosyal güvenlik sistemi içinde, sağlık sigortasından ve sağlık yardımlarından yararlanıyor. Bu rakama, yeşil kart kapsamında sigortadan yararlananları da, sağlık yardımı alanları da ilave ettiğimizde, rakam 56 796 000 adede ulaşıyor ve bunların toplam nüfus içindeki payı, yaklaşık yüzde 90 oranında.

Değerli milletvekilleri, bütün bu iddialara rağmen; yani "sağlık sistemi, sosyal güvenlik sistemi çökmüştür; sağlık giderleri, sağlık harcamaları, sistemin, gerçekten, olumsuz anlamda en önemli kalemi haline gelmiştir" iddiaları, bu genel rakamlarla, baktığımızda, değerlendirdiğimizde, böyle bir hadiseyle karşı karşıya olmadığımızı ortaya koyuyor.

Türkiye'de, kamunun -genel ve katma bütçeli kuruluşlar dahil, bu kuruluşlarda çalışanların sağlık giderleri dahil- toplam sağlık harcaması nedir; 1998 yılında 1,01 katrilyon liradır. Bu rakam, sağlık sigortası alan, sağlık yardımı alan nüfusla değerlendirildiğinde, kişi başına Türkiye'deki sağlık harcaması, yılda, sadece ve sadece 21 milyon liradır; bunun karşılığı da, 90 dolardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin toplam sağlık harcaması -yine dolar cinsinden ifade edildiğinde- 4,4 milyar dolardır. 57 milyon nüfusun, bütçeden, kamudan aldığı sağlık yardımı sigortası payı budur ve 210 milyar dolarlık millî gelirden, bizim, sağlık için harcadığımız para, sadece, millî gelirimizin yüzde 2-2,5'u düzeyindedir. Dolayısıyla "sağlık sistemi çökmüştür, sigorta sistemi batmıştır" yönünde getirilen trajik tanımların, bu büyüklükler içinde değerlendirilmesi lazım.

Sadece Bağ-Kurun bilançosuna, Bağ-Kurun aktif-pasif dengesine, Bağ-Kurun finansman giderlerine bakarak sistemin çöktüğü iddialarını gündeme getirmek, acımasız bir yorum, acımasız bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor.

Bağ-Kuru tek başına aldığımızda hadise nedir; 1998 yılı sonu itibariyle Bağ-Kurda yaklaşık 1,8 milyon aktif sigortalı var, 8,8 milyon bunların bağımlıları var ve toplam rakam 10,5 milyon civarında. Bağ-Kurun, tabiî ki, büyüyen bir kuruluş olarak, 1988'de sağlık harcamaları sadece 22,5 milyon dolarken, 1998'de bu rakam 708 milyon dolara çıkmıştır. Battı dediğimiz, 10,5 milyon insana sağlık hizmeti veren kurumun sağlık bütçesi, sağlık harcamaları 708 milyon dolardır.

Değerli milletvekilleri, biz, bu maddeyle ne yapıyoruz; bütün sistemdeki sağlık bütçesine, harcamalarına, büyüklüğüne ve gerçekten yetersizliğine bakmadan yeni bir kısıtlama getiriyoruz. Bağ-Kur mensuplarına ne diyoruz; siz, Bağ-Kur sisteminde sağlık sisteminden yararlanmak istiyorsanız en az sekiz ay çalışacaksınız. Eğer, Bağ-Kur sigorta sisteminden çıkmış, tekrar bu sisteme girmek istiyorsanız, yine bu sekiz aylık süreyi tamamlayacaksınız. Peki, başka ne yapacaksınız; bu sekiz ay süreyle sağlık yardımından yararlanmayacaksınız ve daha sonra da, sekiz ayın sonunda da, sağlık sigortasından yararlanabilmek için, Bağ-Kura, hiçbir şekilde prim ve gecikme zammı borcunuzun olmadığını kanıtlayacaksınız; bunu kanıtlamadan, size, Bağ-Kur sağlık sigortasından yararlanılmak üzere sağlık karnesi verilmeyecektir diyoruz. Müthiş bir kısıtlama getiriyoruz ve âdeta, Bağ-Kur üyesi olup, sağlık sorunu olanları, Bağ-Kurun prim tahsilatından sorumluları haline getiriyoruz. Önce primini öde, önce gecikme zammını öde, ondan sonra, sekiz ay sonra gel, belki sana sağlık karnesi veririz diyoruz.

Sağlık konusunda da getirdiğimiz yaklaşım, tamamen özel, sistematik olmaktan, sistemin tümünü kavramaktan, maalesef, uzak. Yine, dar yaklaşımla, sağlık sistemine, sağlık sigortasına dokunmadan, ülke genelinde olaya bakmadan, vatandaşlarımızın ve sosyal güvenlik sisteminden yararlananların sorunlarını bir bütünlük içinde ele almadan, sadece kurumlara bakıyoruz; sisteme bakmıyoruz, sistemi değerlendirmiyoruz, sisteme kategorik, doğru ve stratejik yaklaşmıyoruz, sadece Bağ-Kura bakıyoruz.

Bu madde de, bu yaklaşımın, bu hiç de sağlıklı olmayan yaklaşımın en tipik örneklerinden, maalesef, biri. Burada, Türkiye'de 8 ay süreyle sağlık yardımı almayacak sigortalıların, hangi sağlık sisteminden yararlanacağı, muhtaç olanların, hasta olanların ne olacağı konusunda, bunların kimden destek isteyecekleri konusunda hiçbir çözüm önermiyoruz. Önümüze Türk insanını, Türk sigortalısını, Türk vatandaşını değil, sadece çeşitli şekillerde farklı yaklaştığımız Bağ-Kurun bilançosunu koyuyoruz; Türkiye'nin sağlık sistemine bakmıyoruz. Çok önemli bir karar alıyoruz, çok önemli bir düzenleme yapıyoruz. Türkiye'de hasta olan, muhtaç olan ve Bağ-Kur kapsamında çalışan insanlar 8 ay süreyle bu hizmeti kimden alacaklar? Prim borcunu ödeme gücü olmayan, bunu ödemediği sürece sağlık hizmeti alamadığına göre, ne yapacak, nereye gidecek? ! Devletin, kamunun buradaki rolünü neden ihmal ediyoruz? Kim bu insanlara sahip çıkacak? Prim borcunu ödemediği sürece, âdeta, sağlık sigortasıyla fiilen ilişkisini kesiyoruz; insanları çaresiz ve sağlık yönünden içinden çıkılmaz bir tabloyla karşı karışya getiriyoruz...

BAŞKAN – 1 dakika süreniz kaldı Sayın Kabataş; buyurun efendim.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) – Bunu yaparken, olaya sağlıklı yaklaşmadığımızı, çok yüzeysel, çok önyargılı yaklaştığımızı bir kez daha vurguluyorum. Sağlık sistemi dışında tutmaya çalıştığımız insanlar, bizim vatandaşlarımız; burada sağlık sigortasıyla ilişkilerini kesiyorken, buradan 8 ay süreyle hiçbir hizmet alamayacaksınız emrini, âdeta, kanuna yazıyorken, bunların sorunlarını nasıl çözeceğimiz konusunda hiçbir yeni yaklaşım, hiçbir insanî yaklaşım getirmiyoruz.

İşte "battı" dediğimiz sistemin kişi başına yılda maliyeti 21 milyon lira; insanlardan esirgediğimiz kaynak da bu. Ayrıca, Türkiye de, bu harcamalarla batmış değil. Olaya bütünlük içinde yaklaşalım, sağlıklı yaklaşalım.

Bunu tekrar tezekkür etmeye, bu konuda tekrar sağlıklı bir yaklaşım sergilemeye Yüce Heyetinizi davet ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu; buyurun.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, elimizdeki bu kanun tasarısının bütünü gibi, bu madde de, çalışanlara, işçilere, esnafa yararlı hizmetler sağlayan hayırlı bir maddedir. Kanun tasarısının bütününün ve bu gibi güzel maddelerin düzenlenişinden ötürü, Hükümetimize ve Çalışma Bakanımıza teşekkür ediyoruz. (ANAP sıralarıdan alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım adına bu madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, burada şunu tespit etmek lazım: Teşhis yanlış konulunca, tedavi de yanlış yapılıyor. Bakın, biz, sağlığı da bu tasarının içine aldık, sağlığı da bu tasarıyla birlikte görüşüyoruz. Aslında, burada yanlışlık yapıyoruz; çünkü, Türkiye'deki sağlık sisteminden memnun olan hiç kimse yok. Bakıyoruz -içimizde 50 binin üzerinde doktor, sağlıkçı var- doktor memnun mu; doktor memnun değil; hastanede çalışanlar memnun değil, hasta bundan memnun değil.

Tasarının bu maddesinde, insanımıza bir güvensizlik var. İnsanımıza bu güvensizliğimiz devam ettiği müddetçe, biz, bu yanlışlıkları yapmaya devam edeceğiz. Biz, sosyal güvenliği tartışıyoruz; sosyal güvenliği tartışırken diyoruz ki, sen, sekiz ay prim ödemezsen sağlık hizmetinden faydalanamazsın. Sosyal devlet olmanın gereği, devletin görevi, vatandaşları hastalandırmamaktır, koruyucu hekimlik yapmaktır. Adam hastalanmış, gelmiş; bu adamı sekiz ay kim tedavi edecek? Eğer, bunu, biz sekiz ay tedavi etmeyeceksek, bunun adını koymamız lazım, hangi sosyal güvenlik şemsiyesinden faydalanacağını belirtmemiz lazım.

Bakın, reform olması için bunun, eşzamanlı reform yapmak lazım. Yarın, biz, sağlık reformunu gündeme getireceğiz. Sağlık reformunda SSK'nın ayrı hastanesi, Bağ-Kurun ayrı hastanesi, devletin ayrı hastanesi ve diğer kurumların ayrı hastanesi olmaz. Hastaneleri özerkleştirmek ve çalışanları mutlu etmek lazım. Hastaneleri cazip hale getirmediğimiz müddetçe, Türk insanı bu hastanelerden gerekli hizmeti alamıyor; hepimiz bunun içinden geliyoruz. Sağlık reformunu yaptığımızda, bu kanunun maddelerinin çoğu kendiliğinden hükümsüz kalacaktır; çünkü, genel sağlık sigortasına geçildiğinde, sen bu maddeyi nasıl çalıştıracaksın?!

Bakın, biz bir şeyi yanlış yapıyoruz. Bir defa, sosyal yardım zamlarını, primli sistem içerisinde değerlendiriyoruz. Sosyal yardım zamlarının ne olacağı burada belli değil. Hep primli sistemden alındığı için, çalındığı için primli sistem iflas etmiştir; yoksa, yaşla falan bunun alakası yok, yaşın bundaki katkısı yüzde 2.

Bakın, burada, biz, emekli primini eğer sağlık priminden ayıramazsak, yanlışlık yapmaya devam ederiz; sağlık primini ayrı almak zorundayız. Eğer, sağlık primini ayrı alırsak, bu şekilde maddeler koymaya gerek yok. O zaman, insanlarımızın hepsini sosyal güvence altına almış oluruz. Biz insanlarımızı sosyal güvence altına almadan, işte, altmış gün sigorta primi ödemezsen, seni tedavi etmem; efendim, sekiz ay Bağ-Kur primi ödemezsen, seni tedavi etmem... Kim tedavi edecek; kim tedavi edecek arkadaşlar?! Biz, burada... Çözüm üretme yeri burası, sorun üretme yeri değil; onun çözümünü de getirmek zorundayız.

Türkiye'nin, acilen bir sağlık reformuna ihtiyacı vardır. Bu sağlık reformunu acilen yapmamız lazım. Türkiye'deki sağlık sistemi iflas etmiştir; bunu düzeltmek zorundayız. Keşke, bu tasarıyla birlikte, sağlık sistemini de alsaydık, eşzamanlı reform yapsaydık; bakın, problemler kendiliğinden çözülecek, insanımızı da sokakta bırakmayacaktık.

Ben, on yıl başhekimlik yapan bir arkadaşınızım. Gerçekten, Bağ-Kurlu sıkıntılı, işçi sıkıntılı, sigortalı sıkıntılı. Sorarım size -bugün, biz, Bağ-Kurludan ödenek almıyoruz- İbni Sina Hastanesine gidin, Bağ-Kurlu bir hastanıza anjiyo yaptırın; bakalım yaptırabilecek misiniz. Yok; Bağ-Kur para ödemiyor diye, üniversite hastaneleri Bağ-Kurluyu tedavi etmiyor. Halbuki, bu anjiyo yapılması elzemse, kalp ameliyatı olması elzemse, bir şekilde bunu tedavi ettirmek zorundayız. İnsanlarımızı sokağa bırakarak, insanlarımıza güvenmeyerek, insanlarımızı tedavi ettirmeyerek neyi çözeceğiz sevgili arkadaşlarım, neyi çözeceğiz?! Biz, insanlarımızı, her şartta tedavi ettirmek zorundayız; sosyal güvenlik budur. Sen diyorsun ki, sizi sosyal güvenlik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YENER YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika verin...

BAŞKAN – 1 dakika veremeyeceğim efendim; lütfen, Genel Kurula teşekkür edin.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP, MHP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bedük, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana sorularımı arz ediyorum:

Sayın Bakan, sağlık sigortası için ve özellikle yeni işe başlayan veya ayrılmış, tekrar işe girmek durumunda olan bir vatandaşı, bir Bağ-Kurluyu, sekiz ay süreyle sağlık güvencesiz bırakıyoruz. Bağ-Kurlu esnaf, sanatkâr, ticaret erbabı, yani, kısacası Bağ-Kurlu, acaba bu sekiz aylık süre içerisinde sağlık yardımını kimden alacak? Sosyal güvenlik kuruluşlarıyla bağlantılı olduğu için, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından da destek alamayacağına göre, bu, devletin sosyal ilkesiyle bağdaştırılabilir mi? Birinci sualim bu.

Bu kanuna göre sigorta primini ödemiş; ancak, gecikme zammını ödeyememiş bir hasta, bir esnaf, sözgelimi, kalp krizi geçirdikten sonra hastaneye gittiğinde, hastanenin kapısından geri mi dönecek, yoksa, gerçekten ona bakılacak mı; bakılacaksa, bunun parasını kim ödeyecek? Yine, bunu, sosyal devlet anlayışıyla bağdaştırıyor musunuz?

Hastalar -esnaf, sanatkâr, ticaret erbabı- tedavi için borçsuzluk belgesini devamlı olarak bulundurma mecburiyetinde mi bırakılacaklar? Sağlık yardımını ispat sistemine bağlayan bir yapıyı -sizin, sosyal devlet anlayışı bakımından fevkalade hassasiyetiniz vardı- insan haklarıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz? Böylesine bir maddeyi sosyal devlet anlayışıyla bağdaştırmıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Sayın Pamukçu, buyurun efendim, sorunuzu yöneltebilirsiniz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Bakana yöneltmek istediğim soru şudur: Bir aktuaryel denge hesabı yapılarak bu kanunun getirildiğini ifade ediyorsunuz. Devletin sosyal güvenlik sistemlerine katkısı, mesela, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 30 civarında, İsviçre'de yüzde 26 civarında, Yeni Zelanda'da yüzde 92 civarında, Yunanistan'da da yüzde 12-13 civarında. Bu kanun, çıkmadan önce, yani, şu anda, devletin, sosyal güvenlik sistemlerine oran olarak katkısı nedir? Kanun çıktıktan sonra, mesela, iki yıl sonra, beş yıl sonra, on yıl sonra veya yirmibeş yıl sonra, devletin bu katkısı ne olacaktır? Birinci sorum budur.

Bir de, bu oran kaç olursa, o devleti sosyal devlet olarak tanımlarsınız?

Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Sayın Batuk, buyurun efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki sorumun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum:

Şu andaki uygulamaya göre, Bağ-Kur sigortalılarımız muayene parası ödemiyorlar. Tasarı, daha önce görüştüğümüz maddelerde, protezler için onlardan önemli bir katkı payı almayı zorunlu hale getiriyor; hatta bu, 1,5 maaş katına kadar da yükselebiliyor.

Ayrıca, yeni sigortalı olan bir vatandaşımızın sekiz ay gibi uzun bir süre sağlık sigortasından yararlanamamış olması, Bağ-Kur sigortalılarını, Bağ-Kur sigortalısı olmaktan caydırıcı bir etken olarak işlev görmeyecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Arı, buyurun.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorumu arz ediyorum:

Sayın Bakanım, küçük esnaf, bilhassa son yıllarda, rant ekonomisi uygulamaları neticesinde en çok mağdur olan kesimdir. Haliyle, sigorta ve/veya Bağ-Kur primlerini sizin de belirttiğiniz gibi çok yüksek oranlarda ödeyememişlerdir. Bu kötü tabloyu iyileştirme yönünden, sosyal devlet anlayışıyla hareketle, bir defaya mahsus olmak üzere, yalnız anaparalarını üç eşit taksitte ödemeleri için bir fırsat vermek maksadıyla, hükümetinize bir teklif yapmayı tasarlıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Sayın Bakan, soruları cevaplandırabilirsiniz efendim; buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli arkadaşlarım, mevcut Bağ-Kur Kanununun sağlık sigortasından faydalanma şartları bölümünün ek 12 nci maddesi, şu anda getirdiğimiz bölümle "yeniden sigortalı olanlar" tabirinin dışında, aynıdır. Yani, soruyu soran bazı arkadaşlarım, bu soruyu gerçekten sorma ihtiyacında olan değerli arkadaşlarım eğer şu Bağ-Kur Kanununu lütfedip bir incelemiş olsaydı... Tekrar ediyorum. Getirdiğimiz, sadece "yeniden sigortalı olanlar" ifadesinden ibaret.

Şimdi, sekiz aylık staj süresi burada var. Bazı arkadaşlarımız soruyor: Sekiz ay ne olacak? Mevcut Kanunda da var. Bağ-Kurlu olanlar, sekiz ay staj süresi içinde beklemek durumundadır.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – "Reform yapıyoruz" diyorsunuz...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Neyin reformunu yapıyoruz?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, şu anda mevcut yasada bu var diyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Düzeltin o zaman.

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşmayalım. Sayın Bakan, sorulara cevap veriyor. Lütfen...

Buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Askıya mı alsın sağlığını altı ay, yedi ay, sekiz ay?

BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim, Sayın Bakan ifadede bulunuyor.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Yani, bir vatandaş iki aylık sigortalı, Allah korusun hastalandı; altı ay bekle mi diyorsunuz? Altı ay askıya mı alsın sağlığını?

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun, Sayın Bakan açıklamada bulunuyor.

Buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Altı ay sağlığını askıya mı alsın?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Şimdi, Bağ-Kur'da sağlık primi... Rakamsal olarak arz edeyim. Yani, bunları bilmeden konuşursak, çok farklı yerlere gideriz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Tamam, biz de cevap istiyoruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, arz edeyim.

Bakın, mevcut kanunda en düşük sağlık primi 6 732 000 lira; en fazla sağlık primi de 31 046 000 lira. Yani, 6 732 000 lirayı ödeyen bir vatandaşımız, bu sağlık hizmetinden bugünkü mevcut şartlarda, yine, sekiz ay staj süresini beklemek şartıyla istifade edebiliyordu. Daha önce burada kabul ettiğimiz 32 nci maddeyle, buradaki uygulamayı, kademeli olarak, ilk 8 inci kademeye kadar her yıl belli oranda artırma, kademe ilerlemesi getirdik. Bunun da sebebi şu: Ayda 6 milyon lira prim ödeyen de aynı hizmeti alıyor, 32 milyon lira prim ödeyen de aynı hizmeti alıyor. Dolayısıyla, Bağ-Kura üye olan insanlar "ben niye 32 milyon lira ödeyeyim, niye 25 milyon lira ödeyeyim, 6 milyon lira ödeyeyim" diyor. Dolayısıyla, her biri birinci basamakta Bağ-Kura üyeliğini devam ettirdiler. 32 nci maddeyle bu düzenlemeyi yaptık.

Bir diğeri şu: Eğer, bir vatandaşımız, gerçekten yoksulsa, fakirse, ister Bağ-Kurlu olsun, ister SSK'lı olsun, isterse bunarın dışında olsun... Farz edelim, hiçbir sigorta kapsamında değil. Bugün, bu tarzda olan, hiçbir sigortadan sağlık hizmeti alamayan vatandaşlarımızın oranı yaklaşık yüzde 16 civarında. İşte, bizim önümüzdeki dönemde huzurunuza getireceğimiz bir yasa da genel sağlık sigortasıyla ilgilidir.

Dolayısıyla, sosyal devlet olmanın gerektirdiği şekilde, hiçbir imkânı olmayan bir insanın tedavilerini; ama, gerçekten yoksulsa, fakirse... Bugün, yeşil kart uygulaması, aşağı yukarı buna benzer bir uygulama, bunun için çıkarılmış; ama, hepimiz biliyoruz ki, yeşil kart uygulamasında da büyük ölçüde istismar var. Gerçekten, fakir olanların yerine, imkânı olanların büyük bir kısmının bundan istifade ettiğini de biliyoruz. O takdirde, genel sağlık sigortası kapsamı içinde, primini devlet ödemek koşuluyla, parasını devlet ödemek koşuluyla, bu hastalar tedavilerini görecekler. Bu, sadece bununla ilgili değil; yani, hiçbir sigorta sistemine dahil olmasa dahi...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Bakan, bu insanlar, bu süre içerisinde tedavi yardımı almayacaklar mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Ben tekrar arz ediyorum; demin bir malumat arz ettim. 1998 yılında 75 trilyon lira sağlık primi toplamış; buna mukabil, sağlıkla ilgili 201 trilyon lira harcama yapmış. Bu hesap, 125 trilyon lira eksi bakiye veriyor. Yani, siz bir taraftan hizmet vereceksiniz, bir taraftan prim almayacaksınız; böyle bir sistemin yürümesi mümkün değil. Evet, yoksul insanlar, fakir insanlar... O halde, zaten o sistemin içerisinde olmuyor. Genel sağlık sigortası kapsamı içerisinde, prime muhatap olmayan, yeni kuracağımız sosyal yardım ve hizmet kurumu çatısı altında öngöreceğimiz sosyal yardımlardan, o fondan, onların sağlık harcamalarını da karşılayacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Bu cevap değil.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, sorularımıza cevap olmadı; bu süre içerisinde Bağ-Kurluya kim bakacak suali açıkta kaldı. Tedaviye ihtiyacı olan bir vatandaşımız, sekiz ay süreyle, maalesef, tedaviyi olamayacak.

BAŞKAN – Sayın Bedük, böyle bir usulümüz yok.

Çok teşekkür ediyorum.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, eleştiri babında falan söylüyor değiliz. Eğer, reform yapacaksak...

BAŞKAN – Efendim, şu veya bu manada ifade etmeniz önemli değil de, Genel Kurulda bu konuşmayı hangi ölçüler içinde yaptığınız önemli. Böyle bir usulümüz yok. Sayın Bakan sorulara cevap verdi. Siz tatmin oldunuz veya olmadınız.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, müsaade edin, bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Bir dahaki soru sorma döneminde tekrar aynı soruyu yöneltirsiniz; belki o zaman tatmin olursunuz.

Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde bir önerge var; okutup, işleme alacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 35 inci maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanununun ek 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M.Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Çiçek

Tokat Gaziantep Yozgat

Bekir Sobacı Yakup Budak Ali Coşkun

Tokat Adana İstanbul

Musa Demirci Azmi Ateş Faruk Çelik

Sıvas İstanbul Bursa

Zeki Ünal Ali Gören Ali Oğuz

Karaman Adana İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal Albayrak

Kayseri Kayseri Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin Arı

Kocaeli Kocaeli Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri

Konya Konya Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış

Manisa Muş Nevşehir

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın

Ordu Rize Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol

Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Şırnak Van

İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Yozgat Yozgat

Önerilen Madde Metni :

"Sağlık sigortasından faydalanma şartları

Ek Madde 12.- Bu Kanuna göre ilk defa veya yeniden sigortalı olanlar ile sağlık sigortası kapsamından çıktıktan sonra yeniden sağlık sigortası kapsamına girmek isteyenlerin sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri için en az altı ay sağlık sigortası primi ödemiş olmaları ve sağlık karnesi talep ettikleri tarihte prim ve gecikme zammı borçlarının bulunmaması şarttır."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN– Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyonun katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyle ilgili açık oylama talebi geri alınmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 36. – 1479 sayılı Kanunun Ek 13 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin %20'si sigortalı ve hak sahipleri, %10'u aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin %20'si sigortalı ve hak sahipleri, %10'u ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci gelir basamağının birbuçuk katını, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağının % 65’ini geçemez.."

"Ağız protezleri hariç, sigortalının bu Kanuna tabi sigortalılığının başladığı tarihten önce, sigortalı ve hak sahiplerinde mevcut olduğu tespit edilen hastalık ve arızalardan dolayı bedeli Kurumca karşılanacak olan ortez ve protezler ek 18 inci maddeye göre hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Remzi Çetin; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sağlık konusu, sosyal bir devletin, bütün vatandaşlarına, statüsü ne olursa olsun, eşit olarak sunması gereken en önemli görevdir. Bu Sosyal Güvenlik Kanunu, muhalefet veya iktidarı tek başına ilgilendiren bir kanun olmayıp, bütün milleti muhatap alan bir kanundur. Böylece, savunma ve tenkit yerine, tüm millet fertlerinin, en çağdaş sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde nasıl faydalanmalarını sağlayabiliriz, bunun müzakeresini yapmamız ve çözüm yollarını bulmamız gerekir.

Üç sosyal güvenlik kuruluşu olan Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur mensupları arasındaki ücret ve haklar farklarının giderilmesi gerekir. Bilhassa, sağlık konusunun özel olarak ele alınması ve her statüdeki insanımızın istifade edebileceği yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerekir. Hastaneler arasındaki aşırı dengesizlikleri, çok özel sağlık araç ve gereçlerinin tüm hastanelerimizde olmadığını, çok hayatî sağlık problemleriyle karşı karşıya olduğumuzu hepimiz bilmekteyiz.

Sosyal güvenlik kurumları arasındaki aylık ve tazminatlar açısından farklar, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Zaman-emek mefhumuna göre ücret adaletini sağlamamız gerekir.

Sağlık hizmetleri, hiçbir şeyle ilişkilendirilmeden, tek tip, sosyal devlet garantisi altına alınmalıdır.

Bu maddeye göre, Bağ-Kur'lular için daha önce yönetmelikle belirlenen ortez, protez, araç ve gereçle ilgili ödemeler kanun kapsamına alınmakla olumlu bir durum görünmekteyse de, sağlık giderleri katılım oranları açısından hiç de öyle olmadığı görülmektedir.

Söz konusu değişiklikle, ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücreti ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 20'sinin sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 10'unun aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanması esası getirilmektedir.

Bilindiği gibi, devlet memurlarıyla birlikte, bütün çalışanlar, Bağ-Kur ve SSK'ya tabi olanlar, yüzde 20 ve 10 şeklinde karşılanmaktadır; ancak, söz konusu maddeyle yapılan değişiklikle, Bağ-Kur'luların muayene ücretlerinden de katılım payı alınması esası getirilmektedir. Bu durum, daha önceden verilen kazanılmış bir hakkın geri alınması anlamını taşımaktadır; Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur mensuplarına farklı uygulamalar getirmektedir, bu da, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Zaten, Vergi Yasasının getirdiği ekonomik sıkıntı, Türkiye'nin içinde yaşadığı ekonomik olumsuzluklar ve bundan birinci planda etkilenen, mağdur olan, senet ve çeklerini ödeyemeyen, işyerinin günlük giderlerini dahi ödemede zorluk içine düşen, siftah yapamayan, kepenk kapatmak, işyerini kapatmak zorunda kalan, adaletsiz vergi sistemi nedeniyle zarar ettiği halde vergi ödemeye çalışan, daha doğrusu ödeyemeyip vergi borcu sürekli katlanarak çoğalan esnaf, tüccar, serbest meslek erbabı, tarım kesimi, sanatkâr gibi, büyük bir kesimi daha da zora sokacaktır. Aktuaryel dengeyi sağlaması beklenen bu katılım payı, zaten Bağ-Kur'un açığını kapatmaya yetmeyecektir.

Yüzde 20-10 arasındaki ortez, protez, araç gereç giderlerine katılım paylarında da, yukarıda durumu ifade edilen Bağ-Kur kesiminin dahil edilmemesi gerekir. Çok pahalı olan ve çoğu ithal edilen ortez ve protezlerin, sosyal güvenlik kuruluşlarına çok büyük bir maddî külfet getirdiği malumdur. Bu tür malzemelerin alımında yolsuzlukların olduğu basına sık sık yansımaktadır. 36 ncı maddede, katılım payı konulmakla, belki de otokontrol sistemini geliştirme amaçlanmaktadır; ancak, usulsüzlük ve yolsuzluğu engellemek için tedbir almanın başka yolları vardır, bu tedbirin külfeti vatandaşa yüklenmemelidir.

Sağlık kurumlarının, özellikle de SSK hastanelerinin durumu ortadadır. Sadece muayene olabilmek için güneş doğmadan kuyruğa girmek, muayene olabilirse ameliyat, tedavi olabilmek maksadıyla hastaneye yatmak için altı ay veya bir yıl sonraya gün almak gerekiyor. Bağ-Kur'lu hastayı, birikmiş alacağını alamadığı için, çoğu sağlık kurumu tedavi etmemekte, çoğu eczaneler de ilaç vermemektedir. Bağ-Kur'lu, zaten pahalı olan sağlık hizmetlerini, varsa cebinden karşılamakta, yoksa borç almakta; harcadığı miktarı da, uzun süre, Bağ-Kur'dan alamamaktadır. Durum zaten bu iken, imkânları hazırlamak için herhangi bir gayret sarf etmezken, üstüne üstlük, bedeli yine vatandaşa yükleme gayretleri yanlıştır.

Sonuç olarak, ileride, yeniden önemli aksaklıklara yol açmayacak şekilde ciddî bir tahlil yapılması ve kanun tasarısının uzmanlarınca, dünyadaki başarılı ve verimli uygulamalarından da istifade edilerek, görüş alınması son derece yerinde olur. Böylece, 70 milyon Anadolu insanı, bir ve beraber tutularak, mezra, köy, belde, ilçe, il ve metropol ayırımı olmaksızın, nerede yaşarsa yaşasın, en çağdaş sağlık hizmetlerini alabilmelidir.

Devlet millet için olduğuna göre, bilhassa sağlık alanında gerekli hizmetin sunulması, devlet olmanın temel şartıdır.

Üretim, emek, ücret üzerine adil bir paylaşım şarttır. Adil paylaşımın başlangıç noktası, sağlık hizmetlerinden eşit faydalanmadır. Bugün, sosyal güvenlik kapsamında olmayan dargelirli vatandaşların, başta özel sağlık kuruluşları olmak üzere, çok pahalı sağlık hizmetlerinden faydalanmaları mümkün değildir; ayrıca, bölgelerarası sağlık hizmet imkânları çok farklıdır; öyle ki, bazı tetkik cihazları, ancak birkaç il veya sağlık kuruluşunda vardır.

Sonuç olarak, insan ve insan hayatı muhteremdir; bunun parayla ödenecek bir değeri yoktur. Zaman zaman ekranlarda takip ettiğimiz tedavi yanlışlıklarını hep biliyoruz. Bunların tekerrür etmeyeceği şekilde yeni uygulamalarla sağlık kurumlarımızı desteklememiz gerekmektedir.

Tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunuyla ilgili değişiklikleri düzenleyen 36 ncı madde üzerinde, Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu maddeyle, 1479 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin son fıkrası değiştirilmiş ve maddeye bir fıkra eklenmiştir.

Maddenin ilk fıkrası "ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 20'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 10'u ise, aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır" diye başlamakta ve devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarla diğer bağımsız çalışanlar tarafından ödenmesi gereken söz konusu tedavi giderlerinin, esnafın içerisinde bulunduğu zor durum sebebiyle, ekonomik krizden çıkana kadar olan devrede yapılacak tedavilerden alınmamasının doğru olacağı kanaatindeyiz; çünkü, esnaf ve sanatkârlar, bir yıldır, varını yoğunu kaybetmişler, hükümetin yanlış politikaları sonucu esnaf mahvolmuştur. Siftah yapmadan işyerini kapatmaktadır ve evine yavan ekmek almaktan mahrum hale gelmiştir. Kirada olanlar kirasını ödeyememektedir ve işyerleri sahipleriyle mahkemelik durumdadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; meşhur sözdür "eli sıkı olanın, gönlü dar olur." Hükümet, elini, esnafa karşı çok sıkı tutmaktadır. Böylesinin elinden para almak, canını almak kadar güçtür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişmiş medeniyetler, çalışanlarına ve emeklilerine verdikleri değerlerle ölçülür. Bu, aslında, bir milletin, büyüklerine ve çalışanlarına olan saygısının gerçek bir ifadesidir. Toplumların gelişmesine katkıda bulunan insanlar, görevlerini, arkalarından gelenlere bırakırlar. Onlar için, artık, emeklilik, yaptıklarıyla övünmek, yaptıklarının karşılığını devletten ve toplumdan beklemektir.

Türk sosyal güvenlik sistemini çok eski tarihlerle başlatmak mümkün olmakla birlikte, bugünkü sistem ve kurumsal yapı, yarım asırlık bir geçmişe dayanmaktadır. Halen, Türkiye'de, 3 sosyal sigorta kurumu ve bu kurumların uygulamakla yükümlü olduğu 5 adet kanun bulunmaktadır.

Nüfusumuzun yüzde 83,6'sının bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmasına ve yeterli mevzuat olmasına rağmen, çalışanların ancak yüzde 57,50'sinin kapsam içerisinde olması, sistemin yeterince oturmadığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu olumsuz şartlar dikkate alındığında, toplumda, emeklilere saygı ve onların ihtiyaçlarının karşılanması yolunda söylenen sözlerin havada kalacağı izlenimi doğmaktadır. Aslında, reel durum da bundan farklı değildir.

Sosyal güvenlik sistemimizdeki bu hantal yapı, tabiatıyla, sosyal güvenlik kurumlarımızı ve bu kurumlarımızla irtibatlı emekli, dul ve yetimlerimizi direkt olarak etkilemektedir. Günden güne büyüyen bu yara, devletin acil çözüm getirmesi gereken konuların başında bulunmaktadır. Devletin bu sosyal ve ekonomik yaraya palyatif çözümlerle yaklaşması, problemi küçültmemekte, aksine, iyice içerisinden çıkılmaz bir hal almasına sebep olmaktadır. Soruna köklü bir çözüm getirmek, radikal bazı kararların alınması ve neticede, en makul sonuca varılacak düzenlemelerin yapılmasıyla mümkündür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu amaçla, sosyal güvenlik kurumlarının, emekli, dul ve yetimlere bağladığı maaşlar ve hizmetlerde norm birliği getirilmelidir. Özellikle, Sosyal Sigortalar Kurumunda, eski ve yeni emekliler arasındaki maaş farkı ortadan kaldırılarak, emekli vatandaşlarımızın kendi aralarında huzursuzluğa yol açan ve devletimize de adaletsiz bir imaj veren bu uygulamaya son verilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; medyada sık sık gündeme gelen emekli, dul ve yetimlerimizin emekli maaş kuyruklarında çektikleri çileye son vermek amacıyla, maaş ödemelerinin gerçekleşeceği yeni merkezler kurulmalı ve bu merkezlerin yaygınlaştırılmasına gidilmelidir. Emeklilik sırasında nimet-külfet dengesi gözetilerek, emekli maaşları, sosyal devlet, refah kavramları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. Bu, beraberinde, ücrette adaleti, dengeyi ve hakkaniyeti getirmelidir.

Toplumumuzun bütün kesimlerini kemiren enflasyon canavarıyla mücadelede DYP olarak, uygulayacağımız dönüşüm projeleriyle, emekli, dul ve yetimlerimizin hayat şartlarını iyileştirip, geçimlerini daha da kolaylaştıracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim şartlarının gün geçtikçe zorlaştığını dikkate alırsak, eğitim şansları azalan kimsesiz kalmış yetimlerimize eğitim imkânı sağlayabilmek amacıyla, devlet burslarında bu gençlerimize öncelik verilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki: Emekliler ve onların yakınlarının durumlarının düzeltilmesine yönelik olarak uygulanacak projeler, toplum ve devlet vefasının ölçülmesinde önemli bir belirleyici olacaktır. Emeklilerin ekonomik durumlarının düzeltilmesi, toplumda saygınlık kazanmalarına yönelik ihtiyaçlarını karşılamak ve haklarının korunması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik kapsamında bulunmayan 68 yaşını aşmış her vatandaş, sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanmalıdır. Çalışanların refahını yükseltmek için, onların verimliliğini artırmaktan başka çare yoktur. Bunun için ise, işgücü kalitesini artırmak, ona daha ileri teknolojik donanımlar sağlamak gerekmektedir. Bunun için, hem eğitimin kalitesini artırmalı hem meslekî eğitime ağırlık verilmeli hem de bilgi ve teknolojiye gereken önem verilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyin başı, siyasî istikrar, süreklilik ve kararlılıktır; ama, gelin görün ki, 1995 Kasımından 1999 Temmuzuna kadar geçen yaklaşık 44 aylık dönemde 10 Çalışma Bakanı gördük. En uzun görev yapan bakanın bakanlığı 52 hafta, en kısa süre görev yapan bakanın bakanlığı 3,5 hafta sürdü. Bazı bakanlar, görevde kaldıkları süre içinde Bakanlık kadrolarında tasfiyelerle vakit geçirdiler, bazıları da, sosyal güvenlik reformunu geciktirmek için elinden gelen çabayı harcadı.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Karabük Milletvekili Sayın Erol Karan; buyurun efendim.

EROL KARAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının gerek 36 ncı maddesini gerekse tüm yasa tasarısını desteklediğimi belirtir, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karan.

Yine şahsı adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman konuşacaktır.

BAŞKAN – Sayın Yahya Akman, buyurun efendim.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı bazı sosyal güvenlik yasalarında değişiklik öngören yasa tasarısının eski 37, yeni 36 ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 36 ncı maddesi, bu yasa tasarısının genel mantığında gözümüze çarpan bazı tipik özelliklerini taşımaktadır. O da, çalışanlara, emeklilere, özellikle toplumun alt katmanını teşkil eden insanlarımıza, bazı ek külfetler getirmektedir. Bu nedenle, bu tasarının en önemli özelliği, insan eksenli olarak hazırlanmış olmamasıdır. Daha çok devletin, devlet kurumlarının ve paranın önplanda tutulduğu bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Maalesef, toplumun alt katmanındaki insanların refah düzeyinin yükseltilmesi, daha iyi bir hayat standardına kavuşturulması yerine, bu tasarıyla, alt katmandaki insanlarımız, bazı ek külfetlerle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Yine, hukukun genel ilkelerinden sayılan müktesep hakların bu tasarıyla ihlal edildiği kanaatindeyim. Dün, bir soru vesilesiyle Sayın Bakanımdan sormuştum, yaşla ilgili getirilen düzenlemeler olsun, çalışanların ödemek durumunda kaldığı primler itibariyle olsun ve yine, yararlanmakta oldukları sağlık hizmetleri için getirilen bazı ek ödemelerle ilgili olsun, insanlarımızın, şu ana kadar yıllarca yasalarla teminat altına alınmış olan bazı kazanılmış haklarının ellerinden alındığını, bu nedenle de, müktesep haklarının ihlal edildiğini ifade etmiştim; Sayın Bakanım bana, ehliyet alan bir vatandaşın, bundan bir müddet önce ilkokul mezunu olması yeterli iken, daha sonra yapılan bir düzenlemeyle ilköğretim okulu mezunu olması şartının getirilmiş olduğunu, yani sekiz yıllık eğitimi bitirmesi şartının getirilmiş olduğunu ve bu tip düzenlemelerin -benim anlayabildiğim kadarıyla- yasalarda bazen yapıldığını ifade etmiştir; ama, Sayın Bakanım şunu bilmektedir ki; görüşmekte olduğumuz bu sosyal güvenlik yasa tasarısı, vatandaşın belli bir iş aktiyle devlete bağlı olduğu yasalarla ilgili düzenlemedir. Yani, bir vatandaş, belli bir yaşta, devletin herhangi bir kurumuyla -bir kamu veya özel kuruluşla- bir çalışma akti yapmaktadır ve yapmakta olduğu bu çalışma aktinde, ben şu andan itibaren yirmibeş yıl çalışacağım ve yirmibeş yıl sonunda emekli olacağım diye bu çalışma aktinin altına imza atmaktadır. Yine, bu çalışma aktini yaparken, şu, şu, şu sağlık şartlarından yararlanacağım, devletin şu imkânlarından yararlanacağım gibi, önünü görebileceği, geleceğini görebileceği bir çalışma aktinin altına imza atmaktadır. Fakat, biz ne yapıyoruz; devam eden bu çalışma akitlerinin tamamını yok sayarak, yeni bir durum ihdas ediyoruz. Sen yirmibeş yıl çalışacağını varsayarak işe başlamıştın, yirmiiki yıl da çalıştın ama, yaşın kurtarmıyor, bir on yıl daha çalış gibi, vatandaşa ilave bir külfeti, çalışma yılı olarak getiriyoruz.

Yine, bu önümüzdeki maddede olduğu gibi, birçok maddede, ekonomik anlamda, daha önce kendisinin öngörmediği, devlet tarafından karşılanan bazı imkânları da, bunları da sen karşılayacaksın diye, ilave olarak kendisine yüklemek durumunda oluyoruz. Bunun da, ciddî şekilde müktesep hak kuralını ihlal ettiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde 3 önerge vardır; önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım ve aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 36 ncı maddesininin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 12'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 12'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci gelir basamağının birbuçuk katını, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağının yüzde 65'ini geçemez."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 36 ncı maddesi ile değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesine ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmesine ait değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M. Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Çiçek

Tokat Gaziantep Yozgat

Bekir Sobacı Yakup Budak Ali Coşkun

Tokat Adana İstanbul

Musa Demirci Azmi Ateş Faruk Çelik

Sıvas İstanbul Bursa

Ali Gören Mahmut Göksu Sait Açba

Adana Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin

Aksaray Amasya Ankara

M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan

Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu

Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Sacit Günbey

Bursa Çankırı Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Fahrettin Kukaracı Aslan Polat

Erzincan Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Mustafa Geçer

Gaziantep Giresun Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş

Hatay Iğdır İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak

İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul

Önerilen madde metni :

"Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5 ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci basamağı kadar, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağın yüzde 50'sini geçemez."

"Ağız protezleri hariç sigortalının bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihten önce, sigortalı ve hak sahiplerinde mevcut olduğu tespit edilen hastalık ve arızalardan dolayı bedeli Kurumca karşılanacak olan ortez ve protezler ek 18 inci maddeye göre hazırlanacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Son önerge, en aykırı önerge olması itibariyle, hem okutacağım hem de işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesine ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmesine ait değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

Ergun Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Çiçek

Tokat Gaziantep Yozgat

Yakup Budak Bekir Sobacı Ali Coşkun

Adana Tokat İstanbul

Musa Demirci Azmi Ateş Faruk Çelik

Sıvas İstanbul Bursa

Zeki Ünal Ali Gören Ali Oğuz

Karaman Adana İstanbul

Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal Albayrak

Kayseri Kayseri Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin Arı

Kocaeli Kocaeli Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri

Konya Konya Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Bülent Arınç Mehmet Elkatmış Sabahattin Yıldız

Manisa Nevşehir Muş

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın

Ordu Rize Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol

Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Şırnak Van

İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Yozgat Yozgat

Önerilen madde metni

"Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 20'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 10'u aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 20'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 10'u ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı, sigortalılarda birinci basamağın bir katını, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağın yüzde 50'sini geçemez."

"Ağız protezleri hariç sigortalının bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihten önce, sigortalı ve hak sahiplerinde mevcut olduğu tespit edilen hastalık ve arızalardan dolayı bedeli Kurumca karşılanacak olan ortez ve protezler, ek 18 inci maddeye göre hazırlanacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet de katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Mecliisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı maddesiyle değiştirilen maddenin 1479 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesine ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmesine ait değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

Önerilen madde metni:

"Ayakta yapılan tedavilerde, poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci basamağa kadar, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağın yüzde 50'sini geçemez."

Ağız protezleri hariç, sigortalının, bu Kanuna tabi sigortalılığın başladığı tarihten önce, sigortalı ve hak sahiplerinde mevcut olduğu tespit edilen hastalık ve arızalardan dolayı, bedeli Kurumca karşılanacak olan ortez ve protezler, ek 18 inci maddeye göre hazırlanacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Ayakta yapılan tedavilerde poliklinik muayene ücretinin ve verilen ilaç bedellerinin yüzde 12'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i aylık alanlar ve hak sahipleri tarafından karşılanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu verilecek olanlar hariç, protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 12'si sigortalı ve hak sahipleri, yüzde 5'i ise aylık alanlar ve hak sahipleri (3.11.1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına girenler hariç) tarafından karşılanır. Ancak, katkı payı tutarı sigortalılarda birinci gelir basamağının birbuçuk katını, aylık alanlarda ise birinci gelir basamağının yüzde 65'ini geçemez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde açık oylama talebi vardır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Yok Sayın Başkanım, geri aldılar.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Geri aldık.

BAŞKAN – Geri aldınız.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 37. – 1479 sayılı Kanunun Ek 15 inci maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Bu Kanuna tabi ilk sekiz basamakta bulunan sigortalıların sekizinci gelir basamağı tutarının, dokuz ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise bulundukları gelir basamağı tutarının, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi ilk altı basamakta bulunan sigortalıların altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise bulundukları basamak gösterge tutarının, % 15’i oranında ödeyecekleri sağlık sigortası primleri,"

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının yeni 37 nci, eski 38 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Esasen, birçok maddede olduğu gibi, bu maddenin ayrıntısı üzerinde arkadaşlarımız çok çeşitli yönleriyle durdular. Bu madde, Bağ-Kurluların prim paylarını yüzde 12'den yüzde 15'e çıkarmaktadır. Genel olarak baktığımız zaman, bu değişikliğin, Bağ-Kurlular için aleyhte bir düzenleme olarak yapıldığını görüyoruz. Elbette bu düzenlemenin yasanın bütünü içerisinde kendine has bir izahı vardır, ama bu izah ne olursa olsun, esas itibariyle bizim muhalefetimiz, bu yasanın çıkarılmasında ve uygulanmasında meydana gelecek aksaklıklaradır.

Muhterem milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının hazırlanması sırasında Sayın Bakanın yapmış olduğu çok olumlu bir hareket vardır. Bu da, gerçekten sosyal güvenlik müesseselerinin içinde bulunduğu sıkıntıları çok açık bir şekilde milletle paylaşmış olmasıdır. Biz her zaman, Fazilet Partisi olarak şunu dile getirdik; devletin bütün idarecileri, siyasileri ve bürokraside bulunanlar, devletin bütün problemlerini en şeffaf biçimde halkla paylaşmalıdırlar ve çözümlerini halktan alabilmek için, bu paylaşmada da en ufak bir tabuya mahal bırakmamalıdırlar. Bu bakımdan olumlu bir adımdır. Bu, teşhisin belli ölçülerde doğru yapılması için de faydalıdır, ama gel gör ki, bunun tedavisinde, meselenin gerçekten doğru olarak çözümlenmesinde, başlangıçtaki olumlu anlayışın devam ettiğini söylememiz mümkün değildir. Ne olabilirdi de bu olumlu anlayış devam edebilirdi? Burada üç unsurun var olması gerekiyor. Bunlar uzlaşma, gerçekcilik ve uygulamada beraberliktir. Uzlaşmanın nerede olması gerekiyordu; birçok kanun tasarısında olduğu gibi, siyasî partilerle, sivil toplum örgütleriyle, sendikalarla ve birçok Batı ülkesinde olduğu gibi direkt olarak memurun ve işçinin kendisiyle uzlaşmanın yapılması mümkündü. Bu yapılabilirdi, burada bir eksiklik görüyoruz.

Bir de, bütün dünyada yasaların çıkartılmasında, gerçeklik ölçüsüne dikkat edilmektedir. Ne demek gerçekcilik? O yasayı ilgilendiren bütün sahalarda, o yasayla ilgili temel prensiplerin, mevcut olan değişikliklerin nazarı itibare alınması. Bunları da çok kısaca özetlemek mümkündür; sosyal güvenliğin şartları; demin söyledim, Sayın Bakan, sosyal güvenliğin içinde bulunduğu ağır şartları halkımızla paylaştı, ama bu yeterli değil. Sosyal güvenlik müesseselerinin diğer meselelerinin de halkımızla paylaşılması gerekir ve bu gerçekliğin bütünü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Türkiye'de, dünyada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sayın Başkan, mikrofonda arıza var herhalde...

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İncetahtacı.

Madde üzerinde grupları adına?..

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Sadri Yıldırım konuşacaklar.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen vatandaşlarımızı en derin saygılarımla selamlıyorum.

Huzurunuzda, yaşam savaşı veren Bağ-Kur sigortalılarını ilgilendiren 37 nci maddesiyle 1479 sayılı Kanunun Ek 15 inci maddesinin değişen (a) bendi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu tasarı, genel olarak, hem kendi adına iş kurup çalışan, emekli olan ve hem de işçi, emeklilerin, yani, memleketimizde tüm çalışanların sosyal güvenlik hakları ile tarım sigortalıların ve Bağ-Kur sigortalıların, çalışma, emekli olma ve sosyal haklarını düzenlemiştir.

Bu maddede, Bağ-Kur sigortalılarının sağlık sigortası primlerinin artırıldığını görüyoruz. Ancak, daha evvelki konuşmalarımda da belirttiğim gibi, tasarı, sosyal devlet anlayışından uzak, IMF dayatmasıyla, sosyal uzlaşma sağlanmayarak, demokratik olmayarak ve Anayasaya aykırı olarak ve Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkesine ters düşerek, Meclisin huzuruna getirilmiştir.

Bu tasarı, tümü itibariyle, müktesep hakların gasp edildiği, sigorta primlerinin artırıldığı, kadın ve erkekte yaşın yükseltildiği, emekli aylık bağlama oranlarının düşürüldüğü ve sağlık hizmetlerinin katkı oranlarının artırılmasına rağmen, sağlık hizmetlerinin eksik olduğu ve yok denecek kadar azaldığı bir tasarıdır.

Bu tasarı, çalışanlara, emekliye, esnaf sigortalısına, çiftçiye, işçiye ve işçi emeklisine, dul ve yetimlerine ceza tasarısıdır.

Koalisyon ortaklarının af hususunda anlaştıklarını duyuyoruz. Birkaç gün içerisinde, bu af tasarısı Meclise gelecek. Şimdi, size soruyorum beyler: Bu onbin şehidimizin ölümünde rol alanları, suç işleyenleri, öyle veya böyle affediyorsunuz da, 55 milyonu ilgilendiren insanların suçu nedir ki, bu tasarıyla cezalandırıyorsunuz? Bu insanların, emekçilerin affı yok mudur? (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hükümet, Bağ-Kurlu tüm sigortalıların sağlık primini yüzde 12'den yüzde 20'ye çıkarmayı teklif etmişti. Bakanlar Kurulundan gelen tasarıda yüzde 20 olan bu oran, komisyonlarda, Doğru Yol Partisinin yaptığı mücadale sonunda, kısmî de olsa düzeltilmiş ve yüzde 15'e indirilmesi sağlanmıştır. Doğru dürüst sağlık hizmeti almayan Bağ-Kur sigortalılarına, öncelikle, insan onuruna yaraşır, saygın, modern bir sağlık hizmeti sunulması sağlanmalıdır; aynı zamanda, sağlık priminin yükseltilmesi önlenmelidir.

Diğer taraftan, hükümet, Bağ-Kurluları, ağır prim yükü altına sokmaktadır; öyle ki, prim oranını yüzde 12'den yüzde 15'e çıkarmakla yetinmemiş, bir darbe daha vurup, kurnazca ve hileyle hareket ederek, prim miktarının artması için, yeni taktikler geliştirmiştir.

Bağ-Kurda, primler, bulundukları basamaklar dikkate alınarak kesilmekteyken, bu kez, basamaklar, gruplara ayrılmış, buna göre primlerin hesap edilmesi önerilmiştir; yani, 1 inci basamak ile 8 inci basamaktakilere aynı muamele gerçekleştirilmiş ve böylece, adaletsizlik ve zulüm artırılmıştır. Bu, insan haklarına, ve evrensel eşitlik ilkelerine, Anayasaya aykırı olduğu gibi, hak ve nasafet kurallarına da açıkça aykırıdır.

Bakınız, sosyal kesimlerin tepkilerini dinlemediniz; tüm ikazlarımıza rağmen, uzlaşıyı sağlamadınız; Sayın Genel Başkanımızın "tasarıyı geri çekin ve düzelterek getirin" ikazını anlamadınız; Mecliste size yapılan tüm uyarıları, iyi niyetli olan açıklamaları kulakardı ettiniz. Hatta, Doğru Yol Partisi, geçmişinde, ilk defa, sizi, gafletten, dalaletten ve halka yaptığınız zulümden, inatçılık körlüğünden uyandırabilmek için, Meclis Genel Kurulunu bile boykot etti; ancak, bu hareketimiz dahi, sizi, aklıselime yöneltemedi. (DYP sıralarından alkışlar)

Bu halk, sizin hakkınızdan gelmesini bilecek ve en kısa sürede, çıktığınız meydanlarda, konuştuğunuz kürsülerde, Emek Platformunun üyeleri size haddinizi bildirecek ve kendi kazdığınız kuyuya kendiniz düşeceksiniz.

Böylece, ufku göremediği gibi, önünü dahi göremeyenler, sosyal hipermetrop olanlar, halktan gerekli cevabı, en kısa zamanda, sandıkta alacaklardır.

Değerli milletvekilleri, Partim adına, tüm Emek Platformu adına, yoksul halkın, fakir fukaranın ve tüm sigortalıların adına son kez sesleniyorum; gelin, bu dayatma tasarıyı geri çekin; yepyeni bir tasarıyı, uzlaşarak, halka uygun, modern bir elbise şekline getirip, yeniden Meclise sevk edelim. Söz veriyorum, uzlaşmacı bir tasarı gelirse, tam destek verip, en kısa sürede yasalaştıracağız; çünkü, o gün, Türk işçisinin, emeklisinin, çalışanın, esnaf ve tarım sigortalısının ve Türk toplumunun bayramı olacaktır. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, memleketimizde ekonomik kriz vardır; bu sebeple, sonu gelmeyen zamlarla zaten sıkıntı içinde olan sigortalı, işçi ve emekli, daha zor duruma girmiş, âdeta ekonomik çıkmaz içine sürüklenmiş; 500 kilogram kömür kuyruğunda, ucuz ekmek kuyruğunda ve maaş kuyruğunda ölenler olmuştur. Ancak, ekonomik krize ve Sosyal Sigortalar Kurumunun sıkıntıya düşmesine ne işçiler ne emekliler ve ne de sigortalılar sebep olmuştur. Esasen, önce, Sosyal Sigortalar Kurumunu kötü durumdan kurtarmak gerekir. Bu da, ancak, sigorta primlerinin toplanması, kaçak işçinin önlenmesi, Sosyal Sigortalar Kurumunun özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulması, Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığının iyi değerlendirilmesi gerekir. Gerçekte işçi olmayanların çeşitli yollarla Sosyal Sigortalar Kurumunun hizmetlerinden yararlanması engellenmelidir.

Sosyal güvenlik kurumlarının yapısı değiştirilerek tek sosyal güvenlik kurumuna dönüştürülmelidir. Emeklilik ve sağlık sigortası birbirinden ayrılarak değişik bakanlık çatısı altında toplanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu işçi bizim, emekli bizim, çalışan bizim; öyleyse, gelin, mağdur olmamaları için, yol yakınken, bu tasarının geri çekilmesi dileğiyle Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 37 nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, herkesin bildiği gibi, yaşanan dünyada, insanların en önemli haklarından biri sosyal güvenlik hakkıdır. Sosyal güvenlik hakkı kavramı, değişen dünyamızda gittikçe önem kazanan kavramların başında gelmektedir.

Hepimizin bildiği gibi, yapılan hesaplamalar göstermektedir ki, görüştüğümüz bu tasarının gecikmesi halinde, sosyal güvenlik kurumlarının finansman sorunları çözülemez hale gelecektir. Sosyal güvenlik açıklarının oluşmasına sebep olan esas unsur, aktif-pasif oranının, ülkemizde 2'nin altına düşmesidir. Oysa ki, bu oran, sağlıklı bir yapı için en az 4'ün üzerinde olmayı gerektirir. 57 nci hükümet, bu tasarıyla, sayıları 4,5 milyonu bulan kaçak işçiler sorununu çözmek için önemli bir adım atarak, hem aktif-pasif oranını düzeltmeye çalışmakta hem de 4,5 milyon işçimizi sosyal güvenlik şemsiyesi altına almak suretiyle, önemli bir kanunu gerçekleştirmek istemektedir.

Bu vesileyle, tasarının tüm ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Aziz Türk Milletine ve onun Yüce Meclisine saygılarımı sunuyorum. Huzurlarınızda arz ederim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Şahsı adına Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Vazgeçiyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 37 nci maddesi (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

Bu kanuna tabi ilk 8 basamakta bulunan sigortalıların, 8 inci gelir basamağı tutarının, 9 ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise, bulundukları gelir basamağı tutarının 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi ilk altı basamakta bulunan sigortalıların altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise, bulundukları basamak gösterge tutarının yüzde 14'ü oranında ödeyecekleri sağlık sigortası primleri,

BAŞKAN – Diğer önergeyi, aynı zamanda en aykırı önerge olması itibariyle okutacağım ve işlemini yapacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 37 nci maddesi ile 1479 sayılı Kanunun Ek 15 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M.Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Çiçek

Tokat Gaziantep Yozgat

Yakup Budak Bekir Sobacı Ali Çoşkun

Adana Tokat İstanbul

Musa Demirci Azmi Ateş Faruk Çelik

Sıvas İstanbul Bursa

Ali Gönen Zeki Ünal Mahmut Göksu

Adana Karaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle

Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin Zeki Çelik Rıza Ulucak

Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın

Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin

Bayburt Bingöl Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz

Bursa Bursa Çankırı

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek

Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Mustafa Geçer Metin Kalkan

Giresun Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman

İstanbul İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu

İstanbul

Önerilen madde değişikliği :

a) Bu Kanuna tabi ilk sekiz basamakta bulunan sigortalıların sekizinci gelir basamağı tutarının dokuz ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise, bulundukları gelir basamağı tutarının, 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi ilk altı basamakta bulunan sigortalıların altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise, bulundukları basamak gösterge tutarının yüzde 10'u oranında ödeyecekleri sağlık sigortası primleri,

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 37 nci maddesi (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Bu Kanuna tabi ilk sekiz basamakta bulunan sigortalıların sekizinci gelir basamağı tutarının, dokuz ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise bulundukları gelir basamağı tutarının, 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi ilk altı basamakta bulunan sigortalıların altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunan sigortalıların ise bulundukları basamak gösterge tutarının, yüzde 14'ü oranında ödeyecekleri sağlık sigortası primleri,"

BAŞKAN – Önergeye komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum efendim; buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, süre bitti.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Başkan, 5 dakika var.

BAŞKAN – Okutup, kapatacağım efendim.

Buyurun.

MADDE 38. – 1479 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"Sosyal güvenlik destek primi

EK MADDE 20. – Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, 24 üncü maddenin (I) numaralı bendinde belirtilen çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanların, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından, aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil % 10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir.

Birinci fıkra hükmüne göre aylıklarından sosyal güvenlik destek primi kesilmesi gerekenlerden, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce aylık bağlananlar Kanunun yayımını, daha sonra tekrar çalışmaya başlayanlar ise çalışmaya başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde Kuruma yazılı bildirimde bulunmak zorundadırlar. Bu süre içinde Kuruma yazılı bildirimde bulunmayanlardan sosyal güvenlik destek primi, gecikmeli bildirimde bulunulan veya Kurumca tespit edilen tarihe kadar 53 üncü maddeye göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. Birikmiş sosyal güvenlik destek primi ve gecikme zamlarının ödenmemesi halinde aylıklardan yapılacak kesintiler aylık tutarının % 25'ini geçemez.

Sosyal güvenlik destek primi ödenmiş süreler, bu Kanuna göre sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez, ödenen primler 39 uncu madde hükmüne göre toptan ödeme olarak iade edilmez ve bu sürelerle ilgili olarak 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Ağustos Salı günü saat 10.00'da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.56

 

 

BİRLEŞİM 52’NİN SONU