DÖNEM : 21 CİLT : 10 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

51 inci Birleşim

15 . 8 . 1999 Pazar

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 21 arkadaşının, Kırıkkale İlinin, uygulanan politikalar sonucu karşılaştığı sınaî, tarımsal ve ekonomik alanlardaki sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/62)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114)

V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Maliye Bakanı Sümer Oral’ın, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle açıklaması

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 10.00’da açılarak dört oturum yaptı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 27 arkadaşının, meslek liselerinin eğitimdeki yeri, günümüzdeki durumu ve öğrencilerinin karşılaştıkları sorunların değerlendirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/61) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı, öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

114 sıra sayılı kanun tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşmelerinde maddeler üzerindeki soru - cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılmasına; görüşmeleri devam eden 114 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerinin 17 Ağustos 1999 Salı günü saat 24.00’e kadar bitmemesi halinde, çalışmalara devam edilerek, bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAPGruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasında bulunan, İşsizlik Sigortası Kanunu Tasarısının (Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri ile İş Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun İkiMaddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı) (1/495) (S. Sayısı : 114) görüşmelerine devam olunarak, 15 inci maddesine kadar kabul edildi. 16 ncı maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Alınan karar gereğince, 15 Ağustos 1999 Pazar günü saat 10.00’da toplanmak üzere, birleşime 23.55’te son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Şadan Şimşek Mehmet Ay

Edirne Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

Tevhit Karakaya

Erzincan

Kâtip Üye

No. : 55

II. – GELEN KÂĞITLAR

15 . 8 . 1999 PAZAR

Raporlar

1. – Sıtma ve Frengi İlaçları İçin Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/469) (S. Sayısı : 142) (Dağıtma tarihi : 14.8.1999) (GÜNDEME)

2. – Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/517) (S. Sayısı : 153) (Dağıtma tarihi : 15.8.1999) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 21 arkadaşının, Kırıkkale İlinin, uygulanan politikalar sonucu karşılaştığı sınaî, tarımsal ve ekonomik alanlardaki sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/62) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.8.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 10.00

15 Ağustos 1999 Pazar

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 21 arkadaşının, Kırıkkale İlinin, uygulanan politikalar sonucu karşılaştığı sınaî, tarımsal ve ekonomik alanlardaki sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/62)

BAŞKAN – Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyenin, araştırma önergesini, oturarak yerinden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ekonomideki istikrarsızlık ve buna bağlı olarak üretime yönelik yatırımların olmayışı nedeniyle, işsizlik pek çok ilimizin ana problemi olduğu gibi, Kırıkkale İlimiz de bu konuda sıkıntılı illerimizden biridir.

Kırıkkale İlimiz, son yıllarda hükümetlerin izlemiş olduğu ekonomik politikalar neticesinde çok ciddî sorunlarla karşı karşıyadır.

Bu nedenle, Kıkrıkkale'nin bugün içinde bulunduğu durumu tespit etmek, araştırmak ve alınacak çok yönlü tedbirleri ortaya koymak için Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim. 11.8.1999

Kemal Albayrak (Kırıkkale)

Nezir Aydın (Sakarya)

Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

Eyüp Sanay (Ankara)

Sacit Günbey (Diyarbakır)

Tevhit Karakaya (Erzincan)

Bekir Sobacı (Tokat)

İrfan Gündüz (İstanbul)

Hüseyin Karagöz (Çankırı)

Özkan Öksüz (Konya)

Hüseyin Arı (Konya)

Süleyman Arif Emre (İstanbul)

İsmail Alptekin (Bolu)

Hüseyin Kansu (İstanbul)

M.Zeki Çelik (Ankara)

Yahya Akman (Şanlıurfa)

Cemil Çiçek (Ankara)

Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

Yasin Hatiboğlu (Çorum)

Yakup Budak (Adana)

Zeki Ergezen (Bitlis)

Metin Kalkan (Hatay)

Gerekçe : Kırıkkale İli, coğrafî konumu, Ankara'nın doğusunda, başkente 78 kilometre uzaklıkta, çift yol bağlantılı, karayolu ve demiryolu imkânı olan ve yine, Ankara'nın doğusunda yer alan, Rize, Hakkari'ye kadar 42 ilin Ankara ve batı illerine kapısı durumundadır.

Türkiye'nin en önemli askerî ve stratejik savunma sanayi kuruluşlarından Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun silah fabrikaları ile TÜPRAŞ Kırıkkale Rafinerisini bünyesinde barındırmaktadır. Ülkemizin en büyük ırmağı olan Kılızırmak'ın büyük bölümü ilimizden geçmektedir.

Yukarıda açıkladığım özelliklerden dolayı, Kırıkkale, sadece bölgemizin değil, ülkemizin en önemli illerindendir.

Kırıkkale İlimiz, ülkemiz ticaretinde önemli bir yeri vardır. 1980'li yıllarda kısır bir döneme girerek hızla gerileyen Kırıkkale, bugün çok ciddî sorunlarla karşı karşıyadır.

Nüfus büyüklüğü itibariyle 22 nci sırada yer almakta olup, devletten aldığından çok daha fazlasını devlete vergi olarak vermesi, Kırıkkale'nin en önemli özelliğidir.

Geçmişi milattan önceki çağlara uzanan, ama, daha ziyade Selçuklu ve Osmanlı tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti özelliklerini taşıyan Kırıkkale, bugün, 1925 yılında 12 hanelik bir köyden, 400 bine yaklaşan büyük bir il haline gelmiştir.

Kırıkkale 4 600 kilometre yüzölçümüyle Orta Kızılırmak yöresinde, İç Anadolu Bölgesi içindedir.

Kırıkkale İli sınırlarının büyük bir bölümü küçük ya da büyük akarsularla çevrilmiştir.

İlimizde Dipsiz ve Kepir gölleri ile Ahılı Deresi üzerinde sulama amaçlı bir gölet vardır.

Enerji amaçlı Kapulukaya Barajı ve suların birikmesiyle oluşmuş yapay göl mevcuttur.

Kırıkkale'nin 9 ilçesi ve 181 köyü vardır.

Kırıkkale endüstri kuruluşlarının gelişmesiyle, 1960'da nüfus 42 904, 1970'de 91 568'e yükselmiştir.

1950-1970 yılları arasında Kırıkkale nüfusu diğer zamanlara göre 6 kat daha artmış görünmektedir.

1985 yılına kadar çevre illerde Ankara, Kırşehir, Çankırı, Yozgat, Sıvas, Çorum, Kayseri illerinden Kırıkkale'ye işgücü ve nüfus akışı olmasına rağmen, 1985'ten sonra sanayide gerileme yüzünden ilimizde sanayi, tarım, hayvancılık ve ekonomik alanlardaki devlet desteğinin yok denecek kadar az olması neticesinde, işsizlik ve buna bağlı olarak nüfus göçü tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Kırıkkale'de bugün nüfusun önemli bir kesimini, emekliler teşkil etmektedir. Emeklilerimizin sorunları da, ayrıca bir Meclis araştırmasını gerektirmektedir. Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlere göç akımı vardır. Gün geçtikçe göç sorunu hızla artmaktadır.

Bu önemli sorunun çözümü ve yatırımların daha cazip imkânlarla teşvik edilebilmesi için, Kırıkkale İlinin, kalkınmada birinci derece öncelikli iller kapsamına alınması büyük katkı sağlayacaktır.

1990 yıllarının yerel nüfus sayım sonuçlarına göre Kırıkkale'nin genç nüfus sayısına sahip olduğu görülmektedir. 0-19 yaş arasındaki genç nüfus, toplam nüfusun yüzde 47 oranına sahiptir.

Silahta mevcut istihdamı, büyük oranda, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tesisleri sağlamaktadır. Bu bakımdan, hükümetin, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile ilgili yaptığı her düzenleme Kırıkkale'yi doğrudan etkilemektedir.

Sonuç olarak; Kırıkkale'de, sanayi sektörünün zayıflatılması, savunma sanayiinin göz bebeği olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun, yanlış uygulamalar yüzünden elden çıkarılmaya çalışılması; TÜPRAŞ'ın yan sanayiinin canlandırılmaması, hayvancılık ve tarım alanında önemli yatırımların olmaması neticesinde, istihdamı azaltıcı politikaların uygulamaya başlanmasından sonra, işsizlik ve göç gibi, çok ciddî boyutlara ulaşan Kırıkkale'nin sorunlarını araştırıp tespit ederek, kalıcı çözümler üretmek için, Anayasanın 98 inci maddesi ve Meclis İçtüzüğünün 104 üncü maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılması son derece yararlı olacaktır.

BAŞKAN – Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1 inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (1) (Devam)

(1) 114 S. Sayılı Basmayazı 12.8.1999 tarihli 48 inci Birleşim tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının çerçeve 16 ncı maddesine bağlı ek 38 inci madde üzerinde müzakereler tamamlanmıştı.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, sorum var.

BAŞKAN – Soru mu var!.. Hayır efendim, dün akşam soru sormadınız, ondan sonra maddelere geçtik.

İstirham ederim, öyle konuştuk.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Tamam efendim, tamam; maddelere geçtik...

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ek madde 38'in birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Ek madde 38. – 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranına yüzde 1,5 artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ek madde 38'in birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Ek Madde 38. – 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranına yüzde 2 artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, üçüncü önerge, maddeye en aykırı önergedir; okutup, işleme koyacağım.

Buyurun efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ile eklenen Ek Madde 38'in Kanun Tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Ali Gören Zeki Ünal

Tokat Adana Karaman

Musa Demirci Mahmut Göksu Mehmet Özyol

Sıvas Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle

Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Cemil Çiçek

Ankara Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün

Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

Zeki Ergezen İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Osman Aslan Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi

Diyarbakır Diyarbakır Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Lütfi Doğan Mustafa Geçer Metin Kalkan

Gümüşhane Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş İrfan Gündüz

Iğdır İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde kim görüş bildirecek efendim?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Cevat Ayhan Bey konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesine bağlı ek madde 38 ile ilgili olarak verilen önergenin üzerinde konuşmak üzere söz aldım.

Önergemizde, bu maddenin iptalini talep ediyoruz. Gerekçesi de şudur: Maddede, dikkat buyurulursa, bu kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler TÜFE'ye endekslenmekte ve her ay tüketici fiyatlarına göre artırılması istenmektedir. Halbuki, geriye dönüp bakarsak -geçen maddelerde- 7 nci maddede 506 sayılı SSK Kanununun 61 inci maddesi düzenlenmekte ve burada, emekli aylıklarının hesabında TÜFE'ye ve gayri safî yurtiçi hâsılaya endekslenmektedir. Yani, bir kişi, emekli olurken, geçmiş bütün hizmetleri, her yıl ödediği gün sayıları, aldığı ücretler toplanmakta -her yılki ücretler- o yılın sonu itibariyle TÜFE'ye göre müteakip yıla aktarılmakta zamlanarak ve o yılın gayri safî millî hâsılasına göre aynı şekilde artırılarak müteakip yıla aktarılmaktadır; yani, emekliliğe esas olan emekli maaşı hesaplanırken, geçmiş 25 yıldaki hizmetler TÜFE'ye ve gayri safî yurtiçi hâsılaya göre aktarılmaktadır.

Gayri safî yurtiçi hâsılanın getirilmiş olması, kanun tasarısında bu hükmün derpiş edilmiş olmasının sebebi, refah payını da emekli olana aktarmaktır; yani, ülke kalkınırken, fert başına millî gelir 3 000 dolardan 4 000, 5 000, 10 000 dolara çıkıyorsa, müteakip yıllarda bu artışı, emekli olma sırasında emekli olana intikal ettirmektir.

Aynı şekilde, emeklilerin de maaşlarının yıldan yıla intikal ederken gayri safî yurtiçi hâsılayla artırılması gerekir. Aksi takdirde, bu yıl emekli olmuş olan bir kişi, diyelim ki, düşük maaşlı bir memurdur, 800 marktır aşağı yukarı maaşı bugün; ama, 10 sene sonra Türkiye'de artan refah, artan millî gelir, o pozisyonda bir kişiye 2 000 mark ücret ödeme imkânını getiriyorsa, 10 sene sonra emekli olan, 10 sene önce emekli olana göre düşük emekli maaşı alacaktır. Nitekim, bu mesele, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olanlar arasında bugün dahi yaşanan bir sıkıntıdır, üzüntü kaynağıdır. 1970 öncesi, 1980 öncesi, 1990 öncesi emekli olanlarla bugünküler arasında fark var.

Bir gün ben, Sakarya'da seçmenlerimi ziyaret ederken, bir marangoz atölyesine girdim, baktım, 70-80 yaşlarında ak saçlı, ama dinç bir insan tezgah başında, hastanenin yanında orada bir dükkânda ve beni tanıdı ve dedi ki -Nazif Bey tebessüm ediyor, bizim değerli hemşerimiz- "Cevat Bey, sen bizim eski genel müdürümüzsün. Ben, Ziraî Donatım Kurumundan emekliyim" çıkardı cebinden bir kâğıt ve "bak, ben, 5 milyon maaş alıyorum" dedi. Onun da 4,5 milyonu sosyal yardım zammı, 500 000 lirası SSK emekliliğinden alınan maaş. Bu, aşağı yukarı 1992,1993'de olan bir hadise. "Ben, 35 sene ustabaşılık yaptım, postabaşılık yaptım marangoz atölyesinde. Benden sonra, benim yetiştirdiğim insanlar bugün emekli oluyor ve 20-30 milyon maaş alıyor; bu adalet mi?" dedi. O zamanki tarihle söylüyorum. "Bu, adalet mi?" dedi. Ben, o zaman bunu Meclise çok taşıdım, çok milletvekili arkadaşımız taşıdı. Yani, emekliler arasında haksızlığa sebep olur bu. Onun için, buraya, refah payına karşılık olmak üzere, gayri safî yurtiçi hâsıla katsayısını getirmek lazım.

Aslında, bunun, tespit yetkisini Bakanlar Kuruluna vermek en doğrusudur; çünkü, ifade ediyorum; 15 sene evvel Türkiye'de, fert başına millî gelir 1 500 dolardı, bugün 3 000 doları geçmiş vaziyettedir ve yarın inşallah, faiz batağından çıkarsa Türkiye, daha da yükselecektir bu; ama, yükseldiği zaman, emeklileri aç bırakmayalım. İsmet Paşanın bir sözü vardı 1959, 1960'larda hatırlıyorum: "Emekli subaylar, çizmelerini satarak harçlık yapıyorlar" demişti, 1950'li yılların enflasyon badiresi altında, bir basın toplantısında, çocukluğumdan hatırlıyorum. Yani, emeklileri mağdur etmemek için, bu madde geçmeden üzerinde bir daha düşünmekte fayda var diye bunları arz edeyim dedim.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi Ek Madde 38'in birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Ek Madde 38.- 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranına yüzde 1,5 artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi söz istiyor mu?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ek madde 38'in birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

'Ek madde 38. – 506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranına yüzde 2 artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Çerçeve 16 ncı maddeye bağlı ek 38 inci maddenin oylamasını yapacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Maddenin oylanması sırasında karar yetersayısı istendiğinden, oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, ad ve soyadını ve imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için verilen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Çerçeve 16 ncı maddenin ek 39 uncu maddesini okutuyorum:

''EK MADDE 39. – Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı Maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının ek 39 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sağlık koşullarına uygun olmayan yerlerde çalışan; yani, tozlu, dumanlı, asit ortamlı yerlerde çalışan sigortalılar, halen yirmi yıl çalışıp, yirmibeş yıl üzerinden emekli oldukları halde, görüştüğümüz ek 39 uncu madde, bu sigortalıların itibarî hizmetlerinin hesaplanmasında, yaştan aşağıya düşülmesi kaydını getiriyor. Yeraltında çalışan bir maden işçisi -18 yaşında işe girdiğini düşünürseniz- 55 yaşında emekli olacak; çünkü, beş yılı geçmemek kaydıyla yaştan düşülüyor.

Arkadaşlar, bir maden işçisinin 55 yaşına kadar, özellikle yeraltında, çalışması mümkün mü? Yani, burada, arkadaşlarımız çıkıp "mümkün; bunlar, 55 yaşına kadar yeraltında çalışır" diyorlarsa, gelsinler buradan söylesinler.

Şimdi, bu maddenin içerdiği sigortalılar, maske kullanılan yerlerde, yani, gübre fabrikalarının yan tesisi olan asit fabrikalarında çalışan ya da, örneğin; enerji hatlarında, direklerde çalışan insanlar; yani, buna benzer, çok tehlikeli yerlerde çalışan insanlar. Şimdi, enerji hatlarında 55 yaşında bir adamı veya asitli ortamda maskeyle çalışan bir insanı siz çalıştırabilir misiniz?.. Zaten, bu insanlar, tehlikeli bir işyerinde, sağlık koşullarının uygun olmadığı bir işyerinde çalıştığı için, erken emekli olup, o emeklilik süresi... Çünkü, bu insanların ömür yaş ortalaması çok düşük; gerçekten bunların ömür yaş ortalamalarına baktığınızda, 60 yaşın bile altında. Yani, bu insanların 55 yaşına kadar çalışmaları mümkün değil; kimse, bunları, 55 yaşına kadar çalıştıramaz. Bu yasa tasarısıyla getirilen düzenleme, bu insanların emekli olmamalarını sağlamak için getiriliyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Maden işçileriyle ilgili değil bu yasa tasarısı.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Hayır canım; diğer işçileri, yani tozlu dumanlı ortamda çalışan bütün işçileri, yani itibarî hizmetten yararlanan tüm işçileri kapsıyor bu yasa tasarısı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Siz, şimdi "maden işçileri" dediniz.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Daha önce, bununla ilgili, bu insanların koşullarının iyileştirilmesine yönelik yasa teklifimiz vardı; ama, şimdi önümüze gelen tasarıya göre, bu insanların yaşamları daha kötü koşullarda geçeceğe benziyor.

Değerli arkadaşlarım, bundan önce, bu insanlar, yirmi yıl çalışıp yirmibeş yıl üzerinden emekli oluyorlardı, 5 000 işgünü prim yatıran her sigortalı emekli oluyordu; ama, şimdi, yirmibeş yıl üzerinden, yine 7 000 işgünü prim yatırırsa, 55 yaşını doldurduğunda emekli olabilir. Deniliyor ki "55 yaşına kadar çalışmasına gerek yok, 40-45 yaşında da olsa, ayrılabilir; ama, emekli maaşı 55 yaşında bağlanır." Arkadaşlar, bir insan, emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan bir insan, çalışarak geçinen bir insan, o da kötü koşullarda çalışan ve sağlığı bozulan bir insan, emekli olduktan on yıl, onbeş yıl sonra emekli maaşı alacağım diye bekleyebilir mi? Böyle bir mantık olur mu? Böyle bir düzenleme olur mu?

Şimdi, bu madde, bence değiştirilmeli, bizce değiştirilmeli. Günün koşullarına göre, bilimsel olarak, zaten, bu insanların, bu işyerlerinde çalışan insanların ömür yaş ortalamaları belli. Bu emeklilik yaşı, hiç olmazsa on yıl aşağı çekilerek, on yıl önce emekli maaşı almaları sağlanmalı. Bunu da, ancak, bundan önce yürürlükte olan yasa yürürlükte kalırsa sağlarsınız.

Değerli arkadaşlarım, bazı bölgelerde görürsünüz, özellikle gübre fabrikalarının yan tesisi olan asit fabrikalarında, sülfürikasit üreten fabrikalarda görürsünüz; bunlar, havaya SO3 gazı verir. Havada bulunan hidrojenle birleştikten sonra da H2SO4 olur; yani, sülfürikasit olarak geri yağar. Bunun etkisinde kalan o çevredeki ağaçlar, bitki örtüleri yok olur.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Bu kanunla mı oluyor bunlar?

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Böyle bir yerde çalışan insanların sağlık koşullarının ne kadar düzgün olduğunu, olabileceğini düşünün. Yani, onun için, bu yaştan indirim...

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Arkadaşım, onun filtreleri var; bildiğin gibi değil teknoloji.

BAŞKAN – Efendim, yerinizden müdahale etmeyin.

Sayın Dönen, devam edin siz, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET DÖNEN (Devamla) Şimdi, arkadaşımız buradan bana laf atıyor "bunların filtrasyonu var..."

BAŞKAN – Ben ikaz ettim Sayın Dönen, siz, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Siz, bakanlık yaptınız sayın milletvekili. Ben, Sanayi Bakanlığı yaptım.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Gayet tabiî...

BAŞKAN – Efendim, yerinizden müdahale etmeyin, lütfen; rica ederim...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Dinle ama... Bir dakika..

Ben Sanayi Bakanlığı yaptım ve Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşunda çalıştım. İskenderun Demir Çelik Fabrikasının fizibilite raporlarında yüzde 40'ı sağlık hizmetlerine ayrılmıştır, koruyucu hizmetlere ayrılmıştır; yani, az önce söylediğiniz filtrasyona, az önce söylediğiniz toz tutmaya, az önce söylediğiniz, sizin, "var" diye iddia ettiğiniz oksijen üfleme tesislerine ayrılmıştır.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – Tamam işte.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Ama, bunların hiçbiri çalışmamaktadır, hiçbiri... Gerçeği burada inkâr etmeyin.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – İşverene söyle onu.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – İşveren değil, devletin işveren olduğu yerlerde çalışmamaktadır. Bunu hepimiz biliyoruz, bunu hepimiz yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, siz, kalkın gelin buraya, "devletin KİT'lerinde, işyerlerinde arıtma tesisleri tam olarak çalışıyor, bacalardaki filtrasyonlar tam olarak çalışıyor, özellikle koruyucu olarak oksijen üfleyen bütün tesisler çalışıyor" deyin, gelin, buraya deyin!.. Sizi de, KİT'lerde çalışan insanlar dinliyor. "Toz tutmaların hepsi çalışıyor" deyin; çalışmıyor.

Bırakın onu, özel sektör bile, gündüz kontrol edildiği zaman çalıştırıyor, gece durduruyor. Biz, bunların hepsini biliyoruz. Bunlar, ülkemizin birer gerçeği. Biz de diyoruz ki, buralarda çalışan insanların sağlık koşulları zaten bozuluyor, bunların 55 yaşına kadar çalışmaları mümkün değil. Hatta, bu tozlu, dumanlı ve sağlık koşullarına uygun olmayan yerlerin alanını bile genişletmek lazım. Bu yasamızda belirlenen alanların dışında da, gerçekten, o koşullarda çalışan çok geniş kitleler var.

BAŞKAN – Sayın Dönen, sürenizin bitmesine az kaldı, toparlayın lütfen.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Tamam.

Sağlık koşullarıyla ilgili ben size daha enteresan bir şey söyleyeyim. Akü fabrikalarında çalışan insanların kanlarında her zaman kurşun oluşur; yani hemoglobinle kurşun sürekli reaksiyona girer ve sürekli o kurşunu azaltmak için o insanlar gerçekten...

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Süt ve yoğurt yerler.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Süt, yoğurt geçici olarak verilir; ama, doktor kontrolünden geçer. Şimdi, bu kadar kurşunun etkisinde kalan bir insana, sağlık koşulları bozulan bir insana siz diyorsunuz ki "gelin, 55 yaşına kadar buralarda çalışın." Bunu çalıştıramazsınız; o, ölür zaten! Yani öldükten sonra, ancak bu insanları emekli edersiniz!

Saygılar sunarım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dönen.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'ta; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bazılarınca reform diye nitelendirilen, Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunların Bazı Maddelerin Değiştirilmesi, Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddelerin Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki 114 sayılı Kanun Tasarısı hakkında Fazilet Partimizin görüşlerini takdim etmek üzere huzurlarınıza geldim. Sözlerimin başında sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar Kanununa, tasarının çerçeve 16 ncı maddesiyle eklenmesi öngörülen Ek madde 39'la, "Bu kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı Maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları beş yıldan çok olmamak üzere bu kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir" denilmektedir.

Bu Ek Madde 5'te zikredilen, 506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılan, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun Kapsamında çalıştırılanlar: Basın Kartı Yönetmeliğine göre, basın kartına sahip olarak gazetecilik yaparken, kamu kurumlarına girerek meslekleriyle ilgili görevlerde istihdam edilenler, yani, basın müşavirlikleri, basın ve gazetecilik işyerlerinde; 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında olarak, solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen gaz ve diğer zehirleyici maddelerle çalışılan işyerlerinde; fazla gürültü ve ihtizaz yapıcı makine ve aletlerle çalışılarak iş yapılan işyerlerinde; doğrudan doğruya yüksek hararete maruz bulunarak çalışılan işyerlerinde; fazla ve devamlı adalî gayret sarf edilerek çalışılan işyerlerinde; tabiî ışığın hiç olmadığı ve münhasıran sunî ışık altında çalışılan işyerlerinde; günlük mesainin yarıdan fazlası saat 20.00'den sonra çalışılarak iş yapılan işyerlerinde çalışanlar ile denizde, gemi adamları, gemi ateşçileri, kömürcüler, dalgıçlar ve azotlu gübre ve şeker sanayiinde; fabrika, atölye, havuz ve depolarda, trafo binalarında, çelik, demir ve tunç döküm işlerinde; zehirli, boğucu, yakıcı, öldürücü ve patlayıcı gaz, asit ve boya işleri ile gaz maskesiyle çalışmayı gerektiren işlerde; patlayıcı maddeler yapılmasında, kaynak işlerinde çalışanlarda, her bir tam çalışma yılı için 90 gün, işbu tasarıyla değiştirilen 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi ve yine bu tasarıyla kanuna eklenen geçici 81 inci maddede belirtilen yaş hadlerinden indirilmektedir.

Bu indirim, sigortalılık süresine intikal bakımından, esasen 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde mevcuttu. Geçici 81 inci maddenin (A) bendinde, yürürlükte bulunan hükümlere göre "yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi onsekiz yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi yirmiüç yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır" demek suretiyle, sadece bu bentte sayılan sigortalılar için bir hak tanınmıştır.

Maddenin diğer bentlerinde, kanunun yürürlük tarihine göre değişik yaş grupları için sigortalılık ve emeklilik yaşları belirlenmiştir.

Geçici 81 inci maddenin (A) bendinde bir hukuk kuralının dile getirilmiş olmasını elbette memnuniyetle karşılıyoruz; çünkü, başlangıçta böyle bir müktesep hak tanınması söz konusu edilmemişti.

Kazanılmış hak, yani, müktesep hak, Türk Hukuk Lügatında şöyle tarif ediliyor: "Müktesep hak; evvelce yürürlükte olan hükümlere göre bir şahıs lehine sabit olan hak demektir -buraya dikkatiniz çekmek istiyorum- hâkim, bu hakkı yeni bir kanun hükmünün tatbikiyle ihlal edemez."

Mevcut kanuna göre, emekliliğine iki yıldan az süresi kalan sigortalı için tanınan hakkın, üç yıldan üç beş gün, hatta sadece bir gün eksik çalışmış birisi için tanınmamasının, bir hukuk devletinde izah etmek mümkün değildir. Kazanılmış hakların ihlalinin -bir sayın üyemizin dün ifade ettikleri gibi- gaspının, ne büyük haksızlıklar ortaya çıkardığını birkaç çarpıcı örnekle göstermek istiyorum.

Bu, geçici madde 81'de, (A) bendinde arz ettiğim müktesep hak tanınmış; fakat, (B) bendinde, sigortalılık süresi onyedi yıldan fazla, onsekiz yıldan bir gün dahi eksik olan -demin arz ettiğim gibi- kadın sigortalı, yirmi yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları halinde emekliliğe hak kazanıyor; yani, 38 yaşında emekli olabilen... Tabiî, biz bu 38 yaşı benimsemiyoruz, dünyanın hiçbir yerinde de hemen hemen yoktur bu; ama, kendiliklerinden bunu ortaya koymuş değiller sigortalılar. Devlet, devleti idare edenler, hükümetler, birtakım düşüncelerle bu hakları tanımışlar; bu hak, artık, onlar için kazanılmış bir haktır ve az önce tarifini de Türk Hukuk Lügatına göre yaptım. Bu bakımdan, burada, bir gün dahi eksik çalışmış bir kimse, üç yıl fazla çalışmak suretiyle, ancak emeklilik hakkını alacak; erkekler için de, yine, 43 yaş yerine 45 yaş... Tabiî, diğer şartların yerine getirilmesiyle; yani, yirmi yıllık sigortalılık süresinin doldurulması ve 5 000 işgünü prim ödenmesi kaydıyla iki yıl sonra olabilecek. Tab, bunu izah etmek mümkün değildir; yani, insanlar bir gün, iki gün arayla işe girecek; birisi üç sene önce emekli olma hakkını alacak, öbürü üç sene daha çalışmak zorunda kalacak.

Şimdi, bu, hanımlarda ve erkeklerde, her bir yıl için, ikişer yıl atlayarak emekliye ayrılma yaşı yükseltilmektedir; yalnız, ne hikmetse, bilemiyorum, yirmibir yıldan fazla çalışıp, yirmiiki yıldan az çalışan erkekler için herhalde bir iltimas yapılmış; bir yıl farkı konulmuş.

Şimdi, bütün bunlar gösteriyor ki, burada müktesep hakların ihlali söz konusudur. Tabiî, bunun kanunen himaye edilmesi söz konusu değildir; bir tek kişinin dahi müktesep hakkının verilmemesi, o devletin, hukuk devleti olma vasfını zedeleyecektir. Bu bakımdan, ben, Sayın Bakanımızın, bir vasiyet gereği de olsa, bu tasarı için gösterdiği gayreti, eski bir bakanlık mensubu olarak takdirle karşılıyorum; ancak, çok haklı muhalefet görüşlerine, peşin bir kararlılıkla ve çoğunluğu da arkasına alarak, kulak tıkamasını mazur görmek mümkün değildir.

Bu tasarı, aceleye getirilecek bir tasarı değildir. Çok önemli değişiklikler ve yenilikler getiren tasarının, artı ve eksilerinin kâmil manada bir incelemeyle, bu işlerle yakından ilgili kuruluşların görüşleri de alınmak suretiyle kanunlaşması daha iyi olmaz mıydı?

Bu bakımdan, hakkı müktesep sahibi milyonlarca sigortalının yüzde 10'unu bile teşkil etmeyen bir kesime tanınan -demin arz ettim; yani, sigortalılık müddeti ve primlerini ödemesi kaydıyla iki yıldan az süresi kalanlar için tanınan hakkın- bu hakkı tabiî memnuniyetle karşılıyoruz; ancak, bu hakkın, bugün meri olan kanunlara göre, istihdam olunanların tümüne tanınmasının şart olduğunu ifade ediyoruz. Bunu, şimdi düzeltmek hükümetin elindedir; şimdi düzelmezse, en tabiî hukuk kuralına kulak asılmadan çıkarılacak bu kanun, inşallah, en kısa zamanda düzeltilmek üzere, tekrar, Yüce Meclisin huzuruna gelecektir; tıpkı, vergi kanunlarında olduğu gibi.

Ben, hükümetimizin, bu meseleye tekrar eğilmesini, işi aceleye getirerek, hukuk kurallarının çiğnenmesini ve birtakım haksızlıkların yapılmasını önlemesini bekliyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ulucak.

Şimdi söz sırası, Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz'da; buyurun efendim.

HAYATİ KORKMAZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 16 ncı maddesinin ek 39 uncu maddesi üzerindeki kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, sosyal güvenlik sistemlerimizin geleceği açısından önemlidir. Bu tasarının, muhalefet partileri yöneticilerinin bazı gerçekleri görmelerini sağladığını da düşünmekteyim. Kendi iktidarları döneminde işçilere sıfır zam önerenlerin, işçilerin haklı tepkilerine tahammül edemeyenlerin, emek sözcüğünden bile ürkenlerin ve sivil toplum örgütlerinin, laik, demokratik düzen karşıtı yaklaşımlara göstermiş olduğu basit tepkilere bile çirkin yakıştırmalar yapanların, bu tasarı görüşülürken onları hatırlamış olmaları, olumlu bir gelişmedir. Dileğim, bunun sürekli olmasıdır.

Ek 39 uncu madde ile 506 sayılı Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı maddeleri gereğince, sigortalılık süresine ilave edilen itibarî hizmet sürelerinin beş yıldan çok olmamak koşuluyla yaş hadlerinden indirilmesi suretiyle, ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanların daha erken yaşlarda emekliye ayrılabilmelerine olanak sağlanması hedeflenmektedir.

Bu nedenle, maddeyi olumlu buluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Şimdi, söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'te.

Sayın Bedük?.. Yok.

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan?

VEYSEL CANDAN (Konya) – Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak?.. Yok.

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre, sonra aykırılık derecelerine göre okutup, işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen Ek 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Yaşar Ünal

Uşak

"Ek Madde 39 - Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı maddeleri hükmüne göre sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım; ancak, bu önerge, maddeye en aykırı önergedir; okutup, işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesi ile eklenen Ek Madde 39 uncu kanun tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Bekir Sobacı Mehmet Bedri İncetahtacı

Sakarya Tokat Gaziantep

Yakup Budak Ali Gören Zeki Ünal

Adana Adana Karaman

Musa Demirci Ali Oğuz Mehmeh Ali Şahin

Sıvas İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Avni Doğan Mustafa Kamalak

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Ali Sezal Zeki Ünal Abdullah Gül

Kahramanmaraş Karaman Kayseri

Salih Kapusuz Kemal Albayrak Mehmet Batuk

Kayseri Kırıkkale Kocaeli

Osman Pepe Hüseyin Arı Veysel Candan

Kocaeli Konya Konya

Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz

Konya Konya Konya

Ahmet Derin Yaşar Canbay Bülent Arınç

Kütahya Malatya Manisa

Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa

Muş Nevşehir Ordu

Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın Ahmet Demircan

Rize Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu

Samsun Siirt Sıvas

Yahya Akman Zülfikar İzol Ahmet Karavar

Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa

Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan

Şırnak Van Yozgat

Mehmet Çiçek

Yozgat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Önerge üzerinde Yakup Budak konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Budak.

Süreniz 5 dakikadır.

YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bu maddeyle getirilmek istenen, bazı özellikli işyerlerinde çalışan insanların, eskiden, bu çalışmalarında yıpranmalarından dolayı, ilave süreler, emekli yaşlarından indiriliyordu. Tabiî, bu kanunla yaş hadleri yükseltilince, dolayısıyla, onların da bu süreleri beş yıldan fazla olmamak kaydıyla, kanunla getirilen yaş haddinden düşülüyor; ama, tabiî ki, burada çalışan insanlar, diğer işyerlerinde çalışan insanlara göre daha fazla risk altında çalışıyorlar. Bugün, matbaalara gittiğimiz zaman, insanların yüzde 90'ının ciğerlerinden hasta olduğunu görüyoruz. Hatta, bu insanlar, on yılı geçirdikten sonra, hemen hemen her hafta veya ayda bir defa, muhakkak surette, zorunlu olarak vizite almak suretiyle hastaneye ve doktora giderler.

Şimdi, böylesine özellikli olan yerlerde, biraz önce arkadaşlarımız bahsettiler, kurşunun etkili olduğu yerlerde, yine, 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesinde, mesela, tabiî ışığın hiç olmadığı yerlerde sürekli çalışan insanlar da bu kapsamın içerisine giriyor; ki, bugün, dokuma fabrikalarında; hatta ve hatta süpermarketlerin büyük bir bölümünde, inşaat teknolojisindeki gereklilikten dolayı, hemen hemen tabiî ışık hiç yok.

Dolayısıyla, kanunlar tedvin edilirken, muhakkak surette, yeni teknoloji, inşaat teknolojileri de dikkate alınmak suretiyle, zannediyorum, tekrar düzenlenmesi gerekiyor. Eğer, 506 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesine göre bakacak olursak, bu sürelerden, dokuma fabrikalarında çalışan insanların da; hatta, süpermarketlerde çalışan insanların da istifade etmesi gerekiyor.

Onun için, bu süreleri, yine, eski yasada olduğu gibi, belirli ölçüler içerisinde tutmakta büyük fayda var zannediyorum; çünkü, oraların sıkıntısını, ancak orada çalışanlar biliyorlar. Mesela, patlayıcı maddelerin imalatında çalışanlar, akü fabrikalarında çalışanlar, solunum ve cilt hastalıklarına tesir eden boğucu gazlar bulunan yerlerde çalışan insanlar, büyük ölçüde bu etkilerin altında bulunuyorlar.

Bugün, biraz önce bir arkadaşımız, Mahmut Erdir Bey, filtrasyon sistemleri geliştirildi dediler; ama, bugün, matbaa teknolojisinde çok büyük ilerlemeler olmasına rağmen, yüz milyonlarca dolar bu filtrasyon sistemlerine harcanmasına rağmen, eskiden tipo makinelerde çalışan insanların karşı karşıya bulundukları riskler ile bugünkü ofset tekniğiyle çalışan insanların karşı karşıya bulundukları riskler arasında, eğer viziteye gidiş sıraları ve durumları dikkate alınacak olursa, sigortaya müracaat eden hastaların, bu sektörlerde çalışan hastaların sayıları dikkate alınacak olursa, teknolojik ilerlemeler, bütün filtrasyon sistemlerine rağmen, hastalanmada ve hastalık sürelerini geçirme noktasında ve dolayısıyla, ömür noktasında bir farklılığın olmadığını görüyoruz.

Dolayısıyla, bu maddenin, önergemiz çerçevesinde değerlendirilmesini arz ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen ek 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Yaşar Ünal

(Uşak)

ve arkadaşları

"Ek Madde 39. – Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı maddeleri hükmüne göre sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere, bu kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı, gerekçeyi mi okutayım?

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Gerekçe okunsun.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, önerge sahibi yok ki...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede yapılan düzenlemeyle, kanun, yazılım tekniğine daha uygun bir hale getirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 16 ncı maddeye bağlı ek 39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Çerçeve 16 ncı maddeye bağlı ek 40 ıncı maddeyi okutuyorum:

“EK MADDE 40. – Bu Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma bildirirler.

Bildirimler ile ilgili Kurumca yapılacak işlemlerin usul ve esasları, yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan bu tasarının bazı hükümleri, belki, müspet sayılacak bazı hükümler olmasına rağmen, ciddî bazı problemleri de taşıyor. Biraz önce görüşülen ve oylarınızla kabul edilen maddede olduğu gibi, özellikle, ağır çalışma koşullarında hizmet vermeye çalışan insanların 60 yaşına kadar çalışmaları 5 yıl kısaltılsa bile, maksimum 55 yaşına kadar çalışmaları, gerçekten, ciddî sıkıntı yaratacak nitelikte hükümlerdir.

Bunun gibi, yetimlerin, evlenmemiş kız çocuklarının maaşı ileriki hükümlerde gelecek; orada yapılan bazı yanlış uygulamalar... Sosyal güvenlik açığı, çalışmayan kız çocuklarının maaşlarındaki kesintilerle falan kapanacak büyüklükte değildir.

Görüşmeye çalıştığımız önümüzdeki kanun tasarısı "sosyal" faktörünü göz ardı eden teknik bir düzenleme. Sosyal yönleri göz ardı edilirse, bu kanun tasarısının topluma benimsetilmesi çok zor olur ve bunun sonucunda da, toplumda oluşacak tepkiler nedeniyle, bir iki yıl içinde, bu kanun, sağından solundan düzeltilmek için Meclise yeni tasarılarla, tekrar getirilir. Nitekim, vergi yasasında oldu; başka yasalarda oldu; ama, bunun daha ciddî tartışılarak, mükemmele yakın bir düzenleme imkânına sahip bir sosyal güvenlik reformu olabilme şansını, aslında, bazı inatlaşmalar yüzünden kaçırmış bulunuyoruz.

Gerçekten de, bu tasarı, bu şekilde yasalaşırsa -ki, öyle gözüküyor- önümüzdeki bir iki yıl içinde, bunun düzeltilmesi için çeşitli tasarılar getirilecektir ve bunları tartışacağız; orasından, burasından düzeltilecek, bu sefer de bütünlüğü ortadan kalkacak.

Aslında, kanunları, yapılması sırasında, toplumun bütün kesimlerine olabildiğince kabul ettirmeye çalışmak, kanunun ayakta kalabilmesi için ciddî bir fırsat olur. Bazı düzenlemeler yapılmıştır, gerçekten, doğru düzenlemelerdir; ama, bence, bu sistemin en önemli unsurlarından birisi, "kayıt dışında çalışan" olarak adlandırılan, tanımlanan 4,5 milyon işçi vardır; bunların kayıt içine alınması durumunda, bugün tartıştığımız sosyal güvenlik sisteminin açığı büyük ölçüde ortadan kalkacak durumdadır.

Sayın Bakan, bazı düzenlemeler getirdi; bunların otomatik işleyecek mekanizmalar olduğunu her fırsatta dile getirdi. Tabiî, iyi düzenlemelerdir, hiç yoktan iyidir; ancak, gerçekçi olmak lazım. Şimdi, işveren, işte çalıştırmadan önce bildirecek; işçiye, işte, bildirim hakkı veriyoruz; kendisi -işte, madde de odur zaten; 2 nci maddeye göre- çalıştığını bir taahhütlü mektupla ya da her an kendisi bizzat giderek, 30 gün içinde bildirecek. Bunlar, müspet yönleri olan hükümler. İşte, Maliyenin ya da diğer kuruluşların denetim elemanlarına, denetimleri sırasında, hizmet yaparken, görev yaparken tespit ettikleri kayıtdışı işçileri bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bunların müspet yönlerinin olduğu doğrudur; ancak, tabiî, bazı sakıncaları da ortaya çıkacaktır. Zaten, bugünkü haliyle de, bir kişi, sigortasız çalışıyorsa, ihbar etmesi durumunda, sigorta sisteminin bu ihbarı değerlendirmesi mümkün. İşçiler, nitelik olarak, zayıf, güçsüz kişiler; yani, bunu, sen diyemezsin, bekleyemezsin işçiden "yahu, sigortasız çalıştığını kendin git SSK'ya bildir, ihbar et; gelip işverene ceza kessinler..." Çünkü, iş güvencesinin olmadığı bir ortamda, bu mekanizmalar, gerçekten, havada kalmaya mahkûm mekanizmalardır. Çünkü, işçi gidecek, bildirecek; peki tamam, adam cezayı da yiyecek, kaydedecek; üç ay sonra, bir ay sonra adamı işten çıkaracak... Ne yapacaksınız o zaman? Onun için, sistemin bütünlüğü içinde iş güvencesi olması lazım. Emeklilik yaşı belli yüksek seviyeye getiriliyorsa, o zaman, o sistemin en büyük açığı olan iş güvencesini de sisteme monte etmek lazım. Monte edilmediği zaman, sistem, ciddî açıklar vermekte, handikaplar oluşmakta. O nedenle, bu ihbar mekanizmalarından fazla bir şey beklememek lazım.

Devletin, diğer, genel ve katma bütçeli kuruluşlarının denetim elamanlarının denetiminde de belki marjinal birtakım etkiler sağlanabilir; ancak, zaten o kuruluşların denetçilerinin işleri başından aşkın. Ben de denetim elemanlığından geldim; bu, kolay değildir. Yani, kendi iş yoğunluğu içinde tespit ederse, bildirebilir; ama, bunlara fazla bel bağlamak doğru değildir.

Bakın, Sosyal Sigortalar Kurumuna 18 800 kadro alınıyor; bunun, 4 371'i hizmetli, 3 000'e yakını çeşitli nitelikte memur. Biz diyoruz ki, sistemin en büyük açığı, firesi, kayıtdışı çalışan insanlardan oluşuyor. Bu insanları, aslî görevi bunları denetlemek olan denetim elemanlarını güçlendirerek, bunların sayısını artırarak denetleyebilirsiniz; ama, bakıyorsunuz, içinde bir tanesi müfettiş kadrosu için ilave bir mekanizma getirilmemiş, hiçbir şey yok, ilave bir kadro yok. O zaman, biz, aslında, gerçekten bunları kapsam içine almak mı istiyoruz; yoksa, bir şeyler yapıyor görüntüsü mü vermek istiyoruz?..

O nedenle, böyle marjinal etkisi olabilecek düzenlemeler yerine, ciddî bir denetim teşkilatı kurup, bunları çok iyi bir şekilde eğitmek ve ondan sonra bu insanlarla, açıktan çalışan, kayıtdışı çalışan insanların haklarını savunabilmek için ciddî denetim yöntemlerine girişmek lazım.

Diğer kuruluşların denetçileri, sosyal güvenlik mevzuatına vâkıf değildir, bunların yeterince eğitimden geçmesi lazım. Belki vâkıf olabilecekler vardır; ama, hiç ilgisiz kuruluşlar da vardır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün müfettişine "sen, gidip, orada çalışan insanın İş Kanununa göre çalışıp çalışmadığı konusunda çok ciddî bir denetim yapacaksın" diyerek, ondan, böyle bir denetim yapmasını bekleyemezsiniz. Onun için, yapılması gereken, kayıtdışı işsizleri kapsam içine almak üzere, güçlü bir denetim teşkilatı kurmaktır.

Türkiye'de, gerçekten, üniversitelerden yetişmiş ve bunları yapabilecek nitelikte çok sayıda genç var ve bunların çoğu iş bulamama durumundadır. Yani, siz, hizmetli alacaksınız, temizlemek, hastaları taşımak amacıyla falan... Bunları sözleşmeyle alma imkânı var. Artık, dünyada bu tür hizmetlinin görmesi gereken işler, öyle, kadrolu insanlarla olmuyor; çünkü, bunlara, yarın, lojman vereceksiniz, üzerine kıyafet... Yani, bunların giderleri de çok anormal rakamlara ulaşıyor. Halbuki, esas fonksiyonu icra etmek üzere denetim teşkilatını etkinleştirirseniz, o zaman, hesaplanan 1,7 katrilyon lira ek gelire ulaşma imkânınız var. Ha, birden bire bu olur mu? Olmaz; ama, bir süreci başlatmak ve bunu ciddî olarak takip etmek lazım. O, bir süre sonra, caydırıcılığı sebebiyle etkin hale gelmeye başlar.

Ama, biz bırakmışız bunları, diyoruz ki, işveren işçiyi çalıştırmaya başlamadan önce bildirgesini alacak... Tamam, güzel. İşçi de kendisini gitsin ihbar etsin, "ben, burada çalışıyorum" diye bildirimde bulunsun... Doğrudur... Adam, işe alırken "kardeşim, bir yere bildirimde bulunursan, senin iflahını keserim" dediği zaman, nasıl bildirimde bulunacak o kişi?!

Yani, teorik olarak, belki iyimser yaklaşımlardır; ama, gerçekçi değildir. Doğrudur; ama, yeterli değildir. Yeterliliği de, yeterli olma koşulları da, işte, ciddî bir denetim tekilatı kurmaktır. Biz, bu insanları kapsama almamız gerektiğine inanıyorsak, ben diyorum ki, Sayın Bakan, 18 800 kadrodan bir kısmını bıraksın, müfettiş kadrosu, denetim elemanı kadrosu olarak değiştirelim. O maddeye daha gelinmemiştir, görüşülmemiştir. Gerçekten bir niyet varsa, 1 000 kişilik bir denetim elemanı kadrosu verelim, eğitsinler, Türkiye'nin her tarafında bu denetçiyi kullansınlar; ama, bir yerden tasarruf; sayıyı artırmamak koşuluyla...

Bunları yapmamız lazım. Biz, ciddî bir yaklaşım istiyorsak, bunun yöntemleri de bellidir ve bu yönde yaklaşmamız lazım.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'da.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarında alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesine bağlı ek madde 40 üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

40 ıncı madde, işverenleri ilgilendirmektedir. İşe başlamadan önce işe giriş bildirgesini doldurarak doğrudan ilgili kuruma, yani SSK'ya verecek veya iadeli taahhütlü gönderecektir denilmektedir. Buradaki değişiklik, işe başlamadan önce bildirmesidir. Daha önce, işe başladıktan sonra bildirmekteydi.

İnşaat işçileri için yenilik getirmektedir. İşe başlama günü için yukarıdaki uygulama aynen yapılacaktır.

Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi veren, yani SSK'lı bir işyeri olduğunu bildirenler için de, kuruma en geç bir ay içinde bildirme imkânı tanınmaktadır.

Yani, bu maddeyi özetle söylemek gerekirse, işçilerin, kaçak olarak sigortasız çalışmasını önlemeye çalışmaktır.

Doğru olmakla birlikte, aslında, prim oranlarının çok yüksek olması, piyasaların durgun olması, işsizliğin çok olması dolayısıyla, bu uygulanacak maddenin, aslında, arzu edilen verimi sağlaması, maalesef, mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlik tasarısına ihtiyaç var mı; vardır; ama, mutlak itibariyle, bu tasarı eksiktir, kazanılmış hakları geri almaktadır, bu itibarla da, eksik olduğunu ifade etmek mümkündür. Doğru olan, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığının birleştirilmesi, sağlık hizmetleri ile emeklilik hizmetlerinin ayrılması ve bir de, bu ülke şartlarına göre düzenlenmesi en doğru olacaktır.

Çalışan işçi ve memurumuzun hakkını korumalıyız. Konuya yaklaşım yanlış her şeyden evvel; memura, işçiye, emekliye harcanan paraya batak demek çok yanlış. Harcadığınız para, 5,8 milyar dolardır. Ciddî bir inceleme yapıldığı zaman, bu harcanan paraların da yarısı israf ve usulsüzlükle gitmektedir; sigortalılar hâlâ kuyruktadır, emekliler de sefaleti oynamaktadır. Bu tasarı da, mevcudu, fazlaca bir değişikliğe götürmeyecektir.

Şimdi, görüşmeler süratle devam ediyor. Önergeleri Hükümet kabul ediyor, Komisyon kabul ediyor, aynı hükümetin milletvekilleri reddediyor! Soru sorma süresi kısıtlanıyor. Düzmece önergeler, önce veriliyor, sonra geri çekiliyor; muhalefetin katkısı önleniyor, hükümet dayatıyor. Öyle zannediyorum ki, bir gün de, bu millet, bu hükümete dayatacaktır. Sokaklar, meydanlar bunu böyle söylüyor. Böyle giderse, toplumsal barış zorlanacaktır; basına intikal eden olayları hepimiz yakından takip ediyoruz.

Şimdi, hükümet, bu tasarıyla, çalışan memur ve işçisine ne diyor:

Seni, 58-60 yaştan aşağı emekli yapmam; istersen öl.

Emekli olunca en fazla üç veya beş yıllık maaş öderim; daha fazla yok.

İlacı çok kullanıyorsun, bunun yüzde 10'unu, yüzde 20'sini vereceksin.

Fazla kaza geçirme; protez ihtiyaçlarını ben karşılayamam.

Hastalanıp malulen emekli olmaya niyet etme; böyle bir imkânımız yok.

Fazla ilaç tüketiyorsun, bunların bir kısmının bedelini sen ödeyeceksin.

Denetimi zabıtayla da yaptıracağım, evrak memuruyla da denetim yaparım.

İş güvencesi şimdilik bende yok.

İşsizlik sigortasını, daha önce topladığım, senden kestiğim paralarla kısmen ödemeye çalışacağım.

Sayın Bakan, değerli hükümet mensupları; siz, bu tasarıyı, şimdi, belki geri çekmeyeceksiniz; ama, üç veya altı ay sonra, bu bozuk maddeleri, tekrar düzeltmek üzere Meclis gündemine geri getireceksiniz. Biz istiyoruz ki, hükümetin itibarı sarsılmasın; ama, bir musibet bin nasihattan iyidir; herhalde, iş, böyle tecelli edecek.

Bu tasarı, 65 milyon insanı ilgilendirmektedir. Bu gösterdiğiniz -hükümet üyeleri için söylüyorum- sıkılığı, bu gösterdiğiniz inadı, cimriliği, İnterbankı boşaltanlara gösterseydiniz, TYT Bank, Marmarabank, Impeksbankı batıranlara gösterseydiniz, Türkbankı satarken gösterseydiniz, Petrol Ofisini özelleştirirken gösterseydiniz, netice böyle tecelli etmeyecekti. Burada batan paralar, 50 milyon insan için harcadığınız 5,8 milyar doların en az birkaç katı fazladır.

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Konuya gel.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Konuyu anlattım da, sen takip edemedin... Uyuklama; dinle beni!

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Konuya gel!

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Konuyu anlattım ben, anlattım; ama, tabiî, okumadan gelirsen, böyle olur.

Sokaktaki işçi, memur, bizi ilgilendirmiyor diyemezsiniz; buna hakkınız yok.

Bakın, sosyal güvenliğin üç temel prensibi vardır: Yoksulluğu ortadan kaldırır, adaleti tesis eder, toplumsal talebi dikkate alır. Emeklilik yaşını yükselterek bir rant elde edebilirsiniz; ancak, sosyal riski ve tahribatı önleyemezsiniz. Sokakta eylem yapan, memur; müdahale eden polis, memur; hatta, eylem yapan memurun karşısına çıktığı yargıç da memur... Siz, burada, doğrusu, nasıl netice alacaksınız?!

Şimdi, Sayın Başbakan, eylül ayında Amerika'yı ziyaret edecek; çantanın bir bölümünde sosyal güvenlik, diğer bölümünde de tahkim yasası ve kredi talebi. Kredi karşılığı sosyal güvenlik kanunu... Ben, hükümeti ahde vefaya davet ediyorum. Tarih 1996, 54 üncü hükümet... Beşli inisiyatif... Ücretlere iyi zam yapılmış, memur ve işçiye çok zam yapılmış; ama, bu beşli inisiyatif -grev yok, enflasyon düşme eğiliminde- hükümeti yıkmak için her şeyi yapıyor. Ben, burada, şunu demek istiyorum: Etme bulma dünyası... Aslında, işçilerimize, memurlarımıza acıyoruz; ama, bunları yönetenleri, burada kınıyorum. Hele, Türk-İş için, bu konuda sınıfta kaldı demek, hakkımızdır; ya ağırdan alıyor ya da oyalıyor.

Değerli arkadaşlar, tarih 14.8.1999; bu hükümetin Sayın Maliye Bakanı İstanbul Ticaret Odasını ziyaret ediyor ve müzakereler, konuşmalar sırasında bir açıklamada bulunuyor: "İş dünyasına geriye dönük vergi incelemesi yok." Güvence verdi...

İstanbul Ticaret Odası Başkanı, Bakana teşekkür ettikten sonra cevap veriyor: "Sizden önceki Bakan Temizel, devletin süngüsünü gözümüze soktu; oniki ay süreyle onunla mücadele ettik."

Şimdi, ben de aynı şeyi söylüyorum: İş dünyasının gözünden çıkardığınız süngüyü, işçinin, memurun, zavallı emeklinin gözüne mi sokmaya niyet ediyorsunuz?! (FP sıralarından alkışlar) Bu yanlıştır, bu yanlıştır değerli arkadaşlar.

Bakınız, size, açık bir rapor sonucu vereyim: OECD ülkeleri içerisinde 60 yaş üzeri toplam nüfus oranı yüzde 20'dir, Türkiye'de yüzde 7. Bu raporu niye veriyorum?.. Sayın Bakan, burada, hep dünyayı örnek alıyor, Almanya'da böyle, Fransa'da böyle, İngiltere'de böyle... Sayın Bakanın söylediği gibi değil, raporlar böyle söylemiyor; Bakan ayrı telden çalıyor, raporlar ayrı şey söylüyor.

Bakın, OECD ülkelerinde her 5 kişiden 1'i emekli, bizde her 14 kişiden 1'i emekli.

Yine, Sayın Bakana bağlı olan kurumun raporunu veriyorum; SSK istatistiklerine göre, emekli aylığı alırken, erkekler 65, kadınlar 67 yaşında ölmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yani, siz, emekli yaptığınız insana, en az beş yıl en fazla dokuz yıl ücret öderim, daha fazla ödeyemem diyorsunuz. Yani, siz, 20-25 yıl prim ödeyen bir insanın, dört yıl ekmekli maaşı almak için prim ödeyeceğini kabul ediyor musunuz?..

Değerli arkadaşlar, hükümetin bu noktadaki tahminlerini kabul etmek de mümkün değil. Bakınız, Sayın Bakan, kendisine göre bir hesaplama yapmış. Aslında, hükümetin hesaplarının hiçbirini ciddî bulmadığımı da ifade edeyim.

1999 bütçe açığı 5,2 katrilyon lira idi, daha sonra, 15 gün sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilen rakam 9,5 katrilyon lira ve şu anda 11 katrilyon lira. Yani, 15 günde 4 katrilyon farkı ortaya koyan hükümetin bir bakanının da sosyal güvenlikle ilgili açıklamalarını ciddî bulmuyorum.

Sayın Bakan, burada "sosyal güvenlik sistemindeki iyileştirme, 2000 yılı sonunda 600 milyon dolar, 2020 yılı sonunda 20,7 milyar dolardır" diyor. Halbuki, SSK raporları, kurulduğundan bugüne kadar devletin müdahalesiyle aldığı para miktarının çok daha üzerinde, SSK kaynaklarının, devlet bankalarına, enflasyon yüzde 100 cereyan ederken, yüzde 15 ile yüzde 20 ile yatırıldığını; yani, SSK paralarının enflasyonun altında ezdirilerek batırıldığını, geçen hükümetler döneminde görmüştük. Dolayısıyla, Sayın Bakanın burada verdiği rakamları ciddiye almıyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde 38-43 yaş emekliliği olmadığı gibi, 58-60 yaş gibi ülke şartlarına muhalefet eden bir emeklilik de mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Bakan "böyle giderse, nüfusun yüzde 84'ünün sağlık problemini çözemeyiz" ve "bundan sonra sosyal güvenlik sistemiyle hiçbir parti oynamasın" diye ifade etmektedir.

Bu görüşe katılmakla birlikte, doğru olan bir yasa tasarısı, tam, mükemmel, konsensüsle, anlaşmaya varılmış bir tasarı gelmiş olsaydı, tabiî ki, oynanmazdı; ama, tekrar ifade ediyorum; muhalefet değil, bu hükümet, çıkardığı kanunu getirip, burada, tekrar, kendisi oynayacaktır.

Değerli arkadaşlar, basına intikal eden konulara baktığımız zaman, işin vahameti bir kat artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, esas itibariyle, burada, toplumsal barışı sağlayacak, gelir dağılımındaki dengeyi ortaya koyacak, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığındaki israf, yolsuzluk ve usulsüzlükleri önleyecek, iktidar ve muhalefetin işbirliğiyle toplumsal barışı sağlayacak bir yasa tasarısı çıkarsa ülke menfaatlarına olur. Bu açıdan ben, hâlâ zamanın geçmiş olduğu kananatinde değilim. Hükümet üyelerinin, özellikle Sayın Bakanın, sendika yetkilileriyle, bürokratlarıyla tekrar masaya oturması ve uzlaşmayla sosyal adaleti temin edecek bir tasarının çıkarılmasının doğru olacağı kanaatindeyim.

Bu dileklerimle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Veysel Candan, ileri sürmüş olduğum görüşlerden farklı görüşler ifade etti; o nedenle, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Maliye Bakanı Sümer Oral’ın, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle açıklaması

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz evvel Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerini ifade eden Sayın Veysel Candan, konuşmaları sırasında "İstanbul Ticaret Odasında iki gün veya üç gün önce yapılan toplantıda, Maliye Bakanı, vergi incelemelerinde geriye dönük bir inceleme yapılmayacağını ifade etti" dediler.

Bu ifade veya ortaya konulan bu görüş, tamamen gerçeğe uymayan bir ifadedir. Bu, dün, bir gazetede, bir köşe yazarının makalesinde çıktı ve ben, kendisiyle de konuştum. İstanbul Ticaret Odasında yaptığım konuşmada aynen şunu söyledim: 4369 sayılı Kanunla gelen 30 Eylül 1998 malî milat uygulamasıyla ilgili, o uygulamadaki verilere dayanarak doğrudan veya dolaylı geriye dönük bir inceleme yapılamayacağını ifade ettim. Yoksa, vergi incelemelerinin tümünü kapsayan bir ifade değildi; zaten, olamaz. Çünkü, her vergi incelemesi, genelde, beyana dayanan vergi incelemeleri geriye dönüktür.

4369 sayılı Kanunla gelen 30 Eylül 1998 malî milat uygulamalarına ilişkin, oradaki verilere dayanarak geriye dönük inceleme yapılmayacağını ifade ettim; çünkü, bu hüküm, esasen, 4369 sayılı Kanunda da vardı. Biz, geçen gün Parlamentodan geçen kanunda bunu daha net bir şekilde koyduk. Bu ifade başka, Sayın Candan'ın söylediği ifade bambaşka.

Şimdi, Sayın Candan, bizim Grup Başkanvekilimizle ilgili biraz evvel dediler ki "okumadan gelince, böyle olunur." Bizim beyanı da bir okusalardı Sayın Veysel Candan, burada, kamuoyunda veya kafalarda yanlış anlama gelebilecek bir ifadeyi kullanmamış olurdu; ben de, bu açıklamayı yapmamış olurdum ve Parlamentomuz da zaman kaybetmemiş olurdu.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Gazete öyle yazıyor...

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, söz sırası, Sayın Hayati Korkmaz'da.

Buyurun Sayın Korkmaz.

HAYATİ KORKMAZ (Bursa) – Sayın Mustafa İlimen'e devrediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İlimen.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA İLİMEN (Edirne)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesine bağlı ek 40 ncı maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ek 40 ncı maddeyle, kaçak sigortacılığın önlenmesinde otokontrol sağlanması amacıyla, sigortalılara, çalışmaya başladıklarını, işe başladıkları tarihten itibaren 30 gün içinde kuruma bildirmeleri esası getirilmektedir. Bu, belki de, tasarıda, işçilerimiz lehine getirilmiş en önemli düzenlemedir; değerli üyelerimizin bu konuda desteğini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, sizlere önemli bulduğum bir husus konusunda da hatırlatmada bulunmak istiyorum. 1989 yılında çıkarılan yasayla Bağ-Kura girmesi mecbur tutulan; ancak, sağlık sigortasından yararlanma imkânı getirilmeyen 5 milyon çiftçi ailesine, 55 inci Hükümet döneminde çıkarılan bir yasayla, 1 Ocak 1999 tarihinden geçerli olmak üzere, sağlık primi yatırma şartıyla, 8 ay sonra, yani, 1 Eylül 1999 tarihinden itibaren, sağlık hizmetlerinden yararlanması için, sağlık karnesi verilecektir.

Sayın Bakanımızı ve kurum yetkililerini, yaklaşan ve çiftçi için hayatî önem taşıyan bu uygulama için hazırlıklı olmaları konusunda hatırlatmada bulunmayı bir görev bildim.

Çiftçimizin 1 Eylülde sağlık karnesi alırken zorlukla karşılaşmaması için gerekli önlemlerin alınacağı inancıyla, hepinize saygılar sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İlimen.

Şimdi, söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'te.

Sayın Bedük?.. Yok.

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Balıkesir Milletvekili Sayın ilyas Yılmazyıldız?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Getirilen bu ek 40 ıncı maddede "Bu Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 30 gün içinde Kuruma bildirirler" denilmektedir. Sayın Bakanlık, bu maddeye göre, sigortasız çalışan işçilerin sigortaya alınmasını, sağlayacağını belirtiyor.

Sayın Bakan, konuşmalarında "getirdiğimiz bu tasarının hiç faydalı yönünü söylemiyorsunuz" diye sürekli bize sitem ediyor; bu madde faydalı diyelim, bunu da söyleyelim; ama, Sayın Bakanım, bir şey var; işçinin aleyhine getirdiğiniz bu tasarıda, tabiri caizse, işçinin aleyhine hep penaltı attırıyorsunuz; işçiye de, bir taç atışı veya bir aut atışı veriyorsunuz; bu da onlardan birisi. Esasında, bu getirdiğiniz maddede işçinin lehine bir durum yok değil, var; ama, işçinin aleyhine getirdiklerinizle karşılaştırdığımız zaman, bunun son derece sathî olduğunu görüyoruz.

Sayın Bakanım, şimdi, birkaç konuya değinelim: Verdiğiniz istatistiklerden anladığımıza göre, Türkiye'de sigortasız olarak çalışanların sayısının 4,5-5 milyon civarında olduğu kabul ediliyor; sigortalı olarak çalışanların tümünü 11 milyon olarak kabul edersek, hemen hemen yarısına yakınının veya yüzde 40'ına yakın bir bölümünün sigortasız çalıştığı tahmin ediliyor. Sigortasız olarak çalışan bu insanları sigorta kapsamına alırsanız, SSK'ya bir yılda 1,7 katrilyon civarında bir paranın gelebileceğini, bununla da, 2,450 katrilyon civarında bulunan SSK açığının yüzde 70'ini, yüzde 80'ini kapatabileceğinizden bahsediyorsunuz, ki, sigortanın açığının kapatılması, bizim de her zaman kabul edeceğimiz bir konudur. Yalnız, burada benim itiraz edeceğim birkaç konu var:

Birincisi, bir işçi 30 gün içerisinde "ben falanca işyerinde çalışıyorum" diye kuruma bildirimde bulunacak. Aynı bildiriyi -yeni kanuna göre- işveren de işe başlamadan önce, yalnız inşaat işlerinde de işe başladığı gün verecek. Şimdi, işçinin verdiği dilekçe ile işverenin verdiği dilekçe çakışıyor mu, aynı günü tutuyor mu diye SSK'da mutlaka bir birim kuracaksınız; böylece, iş yoğunluğu çok fazla artacak. Bize, SSK'lılardan "bu konuları nasıl yapacağız" şeklinde sürekli sorular geliyor.

Şimdi, ben şunu sormak istiyorum: Yılda eline 3,5 milyardan fazla faiz geliri geçen 40 bin insan beyanname verecek; bunda zorluk oluyor, bunu kaldıralım diye kanun getirip, üç gün önce burada kabul ettiniz; buna mukabil, şimdi, milyonlarca insan çift taraflı sigorta bildirimi gönderecek ve bunlar da doğru mu değil mi, birbirini tutuyor mu tutmuyor mu diye karşılaştırılacak. Bundan dolayı da büyük bir zaman kaybı olacağını düşünüyorum.

İkincisi, sigortasız çalışmada en önemli iki konu var: Biri, SSK primlerinin yüzde 35 gibi çok yüksek bir oranda olması; yani, işçinin payı yüzde 14, işverenin payı ise yüzde 21-22. SSK priminin toplam yüzde 35 olması, gerçekten yüksek bir oran. Neden yüksek? Şimdi, düşünün ki, bir işyerinde asgarî ücretten bir elaman almış çalıştırıyorsunuz, verdiğiniz para 93 milyon lira; bunun yüzde 14'ünü kesmeye kaltığınız zaman, işçi, işverene "kardeşim, bu para bana yetmiyor, bu yeni kanuna göre de -Allah bilir, yaşayacak mıyım, yaşamayacak mıyım- 60 yaşında emekli olacağıma, sen şu benden kestiğin para ile senin hisseni bana ver, hiç beni sigortalı gösterme" diyor. İşverenler de çoğu zaman, vergiden kazanacaklarını da düşünerek -sigorta müfettişleriyle yaşanacak problemleri göz önüne alarak- işçiyle anlaşıyorlar ve işçiyi bildirmiyorlar.

Neden bildirmiyorlar, tekrar söylüyorum: Bir, İşçinin aldığı ücret az; iki, kesilen sigorta primleri çok; üç, sigortalılık, gelecek zaman çok ileri bir zaman. Bu neye benziyor: Bir insan borçlanmış, sıkışmış; gidip faizle para alıyor. Burada da, işçiler, sanki, faizle para yerine emekliliklerini alıyorlar. Yani, adam diyor ki: "Tamam, benim emeklilikte alacağım parayı şimdi bana ver, bugün kullanayım; emekliliğe de Allah kerimdir." Neden bunu diyor; çünkü, bugün fiilen aldığı para onun yaşamına yetmiyor. Evvela, bunları kurtarmak için bir çalışma yaparsak doğru olacağını düşünüyorum.

Ben bu konuda bir iki şey daha söylemek istiyorum; o da şu: Sizin bu hareketleriniz sonunda Türkiye'de taşeron çalışması artacaktır. Mesela, sanayie gidelim, ben müteahhitlikte çok rastladım; demir almaya, çimento almaya gidersiniz; bütün demir satanların, çimento satanların kapılarındaki insanların tümü, orada boş adam gibi beklerler, işverenin, yani, demir satanın, çimento satanın adamı değillerdir, orada boş taşerondurlar; demir alanlar, para verip onlara demir yükletirler. Niye o adam onu sigortalı yapmıyor; çünkü "ben kadroma alsam, sigortalı yapacağım, müfettiş gelecek... Bunlarla kim uğraşacak. Kapıda duruyor; aldın demiri, çimentoyu, ver parasını yüklet; bana ne, ben onlara karışmıyorum" diyor.

Şimdi, sizin müfettişleriniz gittiği zaman, göreceksiniz, çok sayıda işyeri taşeronlaşmaya gidecek. Bir ara sendikalarda da öyle oldu; 1980 öncesinde büyük grevler, büyük lokavtlar meydana gelince, işverenler işleri taşeronlara aktararak, sendikalıların gücünü kırmaya çalıştılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Eğer, böyle devam ederse, bu, Türkiye'de taşeronlaşmayı teşvik edecektir. Taşeronluğa teşvik edilmesi demek, sendikaların düşmesi demektir; sendikaların gücününün zayıflaması demek, işçinin kendi alacağını, işveren karşısında, alamama tehlikesini meydana getirecek demektir.

Onun için, görünürde işçi lehine görünen bu tasarının biraz daha düzeltilmesini teklif ediyorum. Zaten, buna yakın uygulamalar eskiden de vardı. Mesela, Köy Hizmetlerinde -Bakanım da buradadır- hangi müteahhit iş yaparsa yapsın, bir işçi "benim bu müteahhitten alacağım var" dediği zaman, onun hakedişleri ödenmez. Ödenmemesi ne demektir; devlet o işçinin beyanını esas kabul ediyor demektir ve o işçi de mutlaka o işyerinde sigortalı görünüyor demektir.

Zaten, bu uygulamalar zımnen dahi olsa vardı, bunu tasarıya sokmanız yanlış olmuştur demiyorum; ama, zorluklar olacağını belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi ek madde 40'ın birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Bu kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 20 gün içinde Kuruma bildirirler."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi Ek Madde 40'ın birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Bu kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 25 gün içinde Kuruma bildirirler."

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum. Bu önerge en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin Ek Madde 40'ın aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Musa Demirci Cevat Ayhan

Bingöl Sıvas Sakarya

Aslan Polat Zeki Ünal M. Ergün Dağcıoğlu

Erzurum Karaman Tokat

Fethullah Erbaş Mahmut Göksu

Van Adıyaman

Mehmet Özyol Sait Açba Ramazan Toprak

Adıyaman Afyon Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik

Amasya Ankara Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün

Ankara Antalya Balıkesir

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu

Bolu Bursa Bursa

Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey

Çankırı Çorum Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Lütfi Doğan Mustafa Geçer Metin Kalkan

Gümüşhane Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman

İstanbul İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu

İstanbul

"Ek Madde 40 - Bu Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar çalışmaya başladıkları işe başladıkları tarihten itibaren 15 gün içinde Kuruma bildirirler.

Bildirimler ile ilgili Kurumca yapılacak işlemlerin usul ve esasları yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi Ek Madde 40'ın birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Bu Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 20 gün içinde Kuruma bildirirler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi Ek Madde 40'ın birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan

(Sakarya)

ve arkadaşları

"Bu Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayılanlar, çalışmaya başladıklarını işe başladıkları tarihten itibaren 25 gün içinde Kuruma bildirirler."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddenin oylamasına geçeceğim. Ancak, maddenin oylamasıyla ilgili açık oylama talebi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı maddesi Ek Madde 40'ın oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Şimdi, önerge sahiplerinin burada bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Abdüllatif Şener?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Ahmet Derin?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

M. Zeki Okudan?.. Burada.

Eyüp Fatsa?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu ?.. Burada.

Veysel Candan?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Kemal Albayrak?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

BAŞKAN – 20 imza tamamlanmıştır efendim.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama makinesiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemeleri, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen sayın üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 3 dakika içinde, Başkanlığa ulaştırmalarını; ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını taşıyan oy pusulasını, öngörülen 3 dakikalık süre içinde, Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 16 ncı maddeye bağlı ek madde 40'ın açık oylama sonuçlarını okuyorum:

Katılan üye: 266

Kabul : 227

Ret : 35

Çekimser : 1

Mükerrer : 3

Böylece, ek 40 ncı madde kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 16 ncı maddeye bağlı ek 41 inci maddeyi okutuyorum:

“EK MADDE 41. – 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlara Kurumca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinden katkı payı alınmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Akın.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kanunu Tasarısının ek 41 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ek madde 41'de "3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlara Kurumca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinden katkı payı alınmaz.” hükmü yer almaktadır.

Bilindiği üzere, 2330 sayılı Kanun, barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle sakat kalmaları halinde ödenecek nakdî tazminat ile bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdî tazminatın esas ve yöntemlerini düzenleyen kanundur.

Ek madde 41'e göre, Kurumca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinden katkı payı alınamayacak olanlar:

İçgüvenlik ve asayişin korunması, kaçakçılığın men, takip ve tahkiki konularında görevlendirilen, Jandarma, Emniyet, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelini; Silahlı Kuvvetler mensuplarını; Millî İstihbarat Teşkilatı mensuplarını; çarşı, mahalle ve kır bekçilerini; orman memurları ve personeli ile gümrük muhafaza memurlarını; güven ve asayişi ihlal eden eylemlere ve kaçakçılığa ilişkin olayların soruşturma ve kovuşturma işlemlerini yürüten adlî ve askerî hâkimleri; cumhuriyet savcı ve yardımcılarını; askerî savcı ve yardımcılarını; güven ve asayişi ihlal eden eylemlerin önlenmesi esnasında, güvenlik kuvvetleriyle birlikte olay mahallinde bizzat görev yapan mülkî idare amirlerini; ceza ve tutukevleri iç ve dış güvenliğini sağlamakla görevli bulunan personeli; güven ve asayişin korunmasında hizmetlerinden faydalanılması zorunlu olan ve yetkililerce kendilerine bu amaca yönelik görev verilen kamu görevlileri ve sivilleri; iç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı olmuş, faydalı oldukları yetkililerce tevsik edilmiş vatandaşlarımızı; yine, devlet güçlerini sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kalan kamu görevlilerini; bunların yardıma muhtaç eş, füruu, ana, baba ve kardeşlerini kapsamaktadır.

Bu madde, oldukça yerinde düzenlenmiş bir maddedir; ancak, bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya eklenmişti. Gönül isterdi ki, hükümetin tasarısı içerisinde yer almış olsun; ama, gecikmeli de olsa, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu eksiklik telafi edilmiştir. Bu, faydalı bir maddedir; böyle faydalı olan epeyce de madde vardır, bunu kabul etmek gerekir; ama, vergi kanunlarında olduğu gibi -4369 sayılı Kanunla, vergi kanunlarının aşağı yukarı üçte 1'i değiştirildi- "Sosyal Güvenlik Reformu" olarak isimlendirilen bu tasarıyla da, bu mevzuatın büyük bir kısmı değiştirilmiştir. Belki dört beş tane veya altı tane olumsuz, menfi maddelerdeki olumsuz hükümler de izale edilmiş olsaydı, giderilmiş olsaydı, tasarının tamamında tenkidi gerektirir hususlar çok az olacaktı.

Bu vesileyle, faydalı ve oldukça yararlı böyle bir maddenin düzenlenmiş olması nedeniyle, hükümete de teşekkür ediyoruz; teşekkür edilecek yerde teşekkür etmesini bilmek lazım.

Bu hadiseler nedeniyle sıhhatini kaybetmiş veya vücudunun bir parçasını kaybetmiş gazilerimize geçmiş olsun diyor, şehitlerimize de Cenabı Hak'tan rahmet diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 16 ncı maddesinin bünyesinde bulunan ek 41 inci madde, aslında, 2330 sayılı Kanunda bir değişiklik yapmıyor; çok yararlı bir kanunun altına bir paragraf ilave ediyor. Bu madde, öyle zannediyorum ki, günümüz şartlarından dolayı, Doğu Anadolumuzda köy korucularımızın ve orada görev yapan güvenlik güçleri mensuplarımızın uğramış oldukları zararları gidermek açısından ilave edilmiştir.

Tabiî, biz, bu tasarının bünyesinde yararlı bulduğumuz maddeleri kalkıp burada tenkit edecek halimiz yok, tenkit edecek de değiliz; çok yararlı, çok faydalı bir maddedir; ancak, birinci konuşmamızda belirttiğimiz bir husus vardı: Bu, sosyal güvenlikle ilgili yasaların tartışma noktası, emeklilikle ilgilidir. Bu emeklilikle ilgili madde, buradan, zaten, geçmiştir, geçirilmiştir; ancak -geri dönüşü var mı yok mu bilmiyorum, ama- işçilerimizin, bir noktada, ikna edilmesi, tatmin edilmesi, onların ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmektedir. Konuyu, bu düzeyde tutmak lazım, bu düzeyde tartışmak lazım.

Ben, diliyorum ki, değerli hükümetimiz, bir yerlerin talimatıyla değil de milletin talimatıyla, inşallah, işçilerimizin emeklilik yaşlarını ilgilendiren düzenlemelerde, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki dönemde bir iyileştirme yapacaktır, onları memnun edecektir. Zira, ülkemizde, gerçekten, çok büyük sıkıntılar var. Bakınız, şimdi, güz aylarına girmeye başladığımız şu günlerde, yıl sonuna doğru, bütçe dönemine girdiğimiz günlerde, Türkiye'yi, çok önemli ekonomik sıkıntılar bekliyor. Bu ekonomik sıkıntıların aşılmasını da, milletçe, topluca, hep beraber göğüs germek ve çalışmak suretiyle, başarmamız mümkündür. Dolayısıyla, bu kargaşanın, bu karışıklığın bir an önce bitirilmesinde yarar vardır diyor, saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

HAYATİ KORKMAZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 16 ncı maddesinin Ek 41'inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumumuzun geniş kesimlerinin bugününü ve geleceğini çok yakından ilgilendiren bu kanun, aynı zamanda, sosyal güvenlik kurumlarının gelecekte kendi kendilerini finanse etmeleri açısından da son derece önemlidir. Bu nedenle, kanun tasarısının bazı maddelerine bugün karşı çıkanlar bile, böyle bir kanunun ihtiyaç olduğu bilinciyle, kendi iktidarları döneminde değişik tasarıları gündeme getirmişlerdir; ancak, böyle bir kanun tasarısını Meclise getirmeyi 57 nci hükümet başarmıştır.

Ek 41 inci maddeyle, 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık bağlananlara, kurumca sağlanacak protez, araç ve gereçlerden katkı payı alınmaması sağlanmıştır.

Özürlü vatandaşlarımızın ihtiyaç duydukları araç ve gereçleri daha kolay temin etmelerini sağlayacak olan bu maddeyi olumlu buluyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Şimdi, söz sırası, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'te.

Sayın Bedük?.. Yok.

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz?.. Yok.

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yine, bu kanun tasarısıyla getirilen ve müspet olan bir konu. Nedir; polislerden, güvenlik görevlilerinden yaralanan, mağdur olan birisi varsa, bunların hakkında... Yapılacak protez, araç gereç bedellerinden katkı payı alınmaması doğru bir şey, doğru; buna itiraz etmiyoruz da.. Bunun için Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Şimdi, bir de öbür konuya geçiyoruz. Öbür konu da şu: Sayın Bakanım, burada ne yapıyoruz?.. Doğrudur; birtakım güvenlik güçleri, bizleri korumakla görevli insanlar yaralandıkları zaman, bunların tedavilerinden para almak, hakikaten ayıptır. Yani, adam seni koruyacak, bir polis yaralanacak, kolunu kaybedecek, bunun kolunu takmak için protez lazım olacak; haydi, yüzde 10 bedelini öde. Yani, bu çok yanlış bir şeydir; getirilen doğrudur, hiç para alınmaması doğrudur. Yalnız, bu polis nereye gidecek; hastanaye, SSK hastanelerine gidecek veya bir başkasına... Peki, SSK hastanelerinin sahibi kim; işçi ve işveren; yani, yine bunlar. Peki, bunların bu hastaneleri yapılırken, getirdiğiniz bir İhale Kanunu var. Bu İhale Kanunuyla bu çalışanlardan neleri alıyorsunuz, bir de onu anlatayım size.

Sayın milletvekilleri, ben, bunu, birkaç defa buradan konuştum, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştum; sayın bakanlar da, bana yazılı cevap verdiler; ben, bundan da hiç tatmin olmadım. Şimdi, size tekrar anlatayım, siz de dinleyin, bugün bizi dinleyen bütün bu çalışan SSK'lılar da dinlesin, kim haklı ona karar versin.

Konu şu: SSK, tuttu, bundan bir yıl kadar önce bir karar aldı; dedi ki: Ortaklarının yüzde 70'den fazlası sosyal güvenlik kurumlarını oluşturan kurumlara, SSK, isterse ihale gerektiren işlerini ihalesiz -yani, bir kayda bağlı olmadan- verir.

Ondan sonra, tuttu, bir anonim şirketin -ki, o, bir sosyal yardım kuruluşu- yüzde 25 hissesini, 2 700 000 Amerikan Doları peşin para ödeyerek, otuz gün içerisinde aldı. 2 700 000 Amerikan Doları. Sayın Bakan, sürekli söylüyor; SSK'nın şu kadar açığı var, 2,2 katrilyon lira açığımız var, bunun için faizden 5 katrilyon lira para alıyoruz diye. Bu SSK, bu haldeyken, tuttu, bir anonim şirketin inşaat şirketine yüzde 25 hisse karşılığı 2 700 000 Amerikan Doları peşin para ödedi, ortak oldu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Ne zaman?

ASLAN POLAT (Devamla) – Sizin zamanınızda demiyorum. Siz, bir bakanlıksınız. Ben, size anlatıyorum. Sizde olmadı. Sizden önceki; yani, 54'den sonra, 55, 56 ncı hükümetlerin uygulaması bu.

FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Hangi şirket bu?

ASLAN POLAT (Devamla) – Adını ben vermiyorum, isterse Sayın Bakan versin.

Şimdi, bunun üzerine, tuttular, bir karar çıkardılar; dediler ki: SSK, 1998 fiyatlarıyla 100 milyar liranın üzerinde bütün ihalelerini bu şirkete yüzde 1 tenzilatla verir. Eğer fiyatı belli değilse, hastane filan gibiyse, o zaman da, fatura artı yüzde 15'ten öder.

İşte, zaten -burada, müteahhitlik yapan arkadaşlarımız da var- en tehlikeli madde de budur; fatura artı yüzde 15. O müteahhit o kadar saf değil; o zaman, ucuz bir madde alıp da, mesela 100 milyon liralık bir koltuk alıp da yüzde 15 ilave edeceğine, 1 milyar liralık koltuk alır, yüzde 15 ilave eder; birinde 15 milyon lira kazanır, birinde 150 milyon lira kazanır.

Bunun üzerine, benim bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca izah etmem üzerine, Sayın Bakan bana "biz bunu geri çektik" dedi; biraz sonra tekrar geldi "biz bu tenzilatı 6,5'a çıkardık" dedi. 6,5'a çıkardık dedikleri tenzilatın, ben, biraz sonra şartnamelerini aldım, okudum ki, bu sefer o tenzilatı 1'den 6,5'a çıkarmışlar; ama, fiyatı belli olmayan kalemleri de, fatura artı yüzde 15'ten, fatura artı yüzde 20'ye artırmışlar; yani, bir yerde 5 puan azaltmışlar, bir yerde 5 puan artırmışlar ve hemen dengeyi sağlamışlar.

Bunun üzerine, benim tespit edebildiğim 9 kadar hastane inşaatı ki, bunlarda Denizli var, falan filan var. Bunlar, tenzilat olarak, tam yüzde 1'le ve son olarak da yüzde 6,5'la, o anonim şirkete verildi. Ben, ondan sonra araştırdım; o anonim şirket, aldığı işlerin çoğu bölümünü taşeronlara yüzde 22-24 tenzilatla vermiş.

Bu arada, bizim bu itirazımız üzerine -önemli olan konu da zaten bu- SSK, tuttu, bazı inşaatlarını özel firmalara çıkardı. Özel firmalara çıkardığı bir Sıvas inşaatını müteahhitlerin, yüzde 16 tenzilattan alması üzerine, SSK yönetim kurulu toplandı; yüzde 16 tenzilat SSK'nın aleyhinedir, çalışanların aleyhinedir, sen bu tenzilatı yüzde 20'ye çıkarmazsan sana vermem dediler. Onun üzerine, o müteahhit, tenzilatını yüzde 20'ye çıkarınca, ancak o işi tahsis ettiler.

Şimdi, o zaman, ben diyorum ki: Yüzde 20 tenzilattan aşağısını sen hadde layık kabul etmiyorsan, SSK'nın aleyhine kabul ediyorsan, o anonim şirkete yüzde 1 ile yüzde 6,5'la bu çalışanların parasını nasıl veriyorsun? Sadece bu tenzilat farkı -yani, yüzde 6,5 ile yüzde 20 arasındaki tenzilat farkı- o dokuz senelik işte, 2 trilyon 400 milyar lira civarında tutuyor.

Ayrıca, buna, bir de, diğer firmaların projelerini onlara yaptırmalarına rağmen, o anonim şirketin yapacağı inşaat projelerine bedel ödemeye kalktı ki, takriben 500 milyar lira kadar da -tam tespit edemedim- oradan para veriyor ve birdenbire, bu çalışanlardan, 2,5-3 trilyon liraya yakın -ki, hele o fatura artı yüzde 20'yi tespit edemedik, onları tespit etmek lazım; ne kadar olacağı belli değil- bir para SSK'dan bir şirkete aktarılıyor; ama, öbür taraftan da, geliniyor, vatanı korumak için, kolunu bacağını kaybeden o büyük kahramanları, bir kolu, bacağı için gerekli olan protezden yüzde 10 katkı payı almıyoruz diye iftihar ediyoruz.

Ben, burada, takdiri sizlere sunuyorum ve SSK'nın bu uygulamasından bir an evvel dönmesini istiyorum ve buna da şu Yüce Meclisin karar vermesini istiyorum.

Sayın Bakan da, gelsin, burada kendisini savunsun; kim haklıysa siz karar verin. Yalnız tekrar söylüyorum; bu uygulamayı Sayın Bakan yapmadı, devam ettirdi.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir efendim.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Yazılı olarak açık oylama talebimiz var efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, bir şey mi arz edeceksiniz?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Soru soracaktım efendim.

BAŞKAN – Öyle mi?..

Yerinden soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki "söz isteme" butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonundaki kırmızı ışığı yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan iki sorum olacak.

Birinci sorum şudur: Sayın Bakan şu aşamada -işçi ve memurlarımızın talebi de zannediyorum bu doğrultudadır- almayı düşündükleri IMF kredisini, işçilerimiz ve memurlarımız maaşlarından karşılamış olsalar, bu tasarıyı geri çekerler mi?

İkinci sorum da şudur: Biraz önce bir değerli üyemizin de aktardığı gibi, Sayın Bakan "bu madde, faydalı bir madde" diye buyurmuşlar. Bu buyruklarından anlaşılıyor ki, Sayın Bakanın kalbinde biraz yumuşama var. Bu ortamda, şu aşamada, kalbinin de yumaşadığı bir sırada, bu maddeyi bırakarak, diğer maddeleri geri çekmeyi düşünüler mi?

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, malumunuz olduğu veçhile, soruların, maddenin üzerinde, az ve öz olması lazım. Şahsî suallerin sorulmaması gerektiğini hatırlatırım efendim.

Sayın Al, buyurun efendim.

EROL AL (İstanbul) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan yanıtlanmasını istediğim bir sorum var. Bu sorum, ek madde 39'la ilgilidir.

Burada, 506 sayılı Kanunun ek 5 ve ek 6 ncı maddeleri gereğince sigortalılık sürelerine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve geçici 81 inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden...

BAŞKAN – Sayın Al, 41 inci maddeyi görüşüyoruz; siz 39'un üzerinde soruyorsunuz.

EROL AL (İstanbul) – Kayıtlara geçmesi için soracaktım; eğer, mümkün değilse, talebimden vazgeçiyorum.

BAŞKAN – Mümkün değil efendim.

Tamam, teşekkür ederim.

Sayın Uzunkaya, buyurun efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Delaletinizle, Sayın Bakandan sormak istiyorum.

Bu yasa kapsamında, diğer kamu görevlileri, görevleri esnasında, trafik kazası veya benzeri kazalara uğrar, saldırı dışında kazalara uğrarsa, aynı anlamda yüzde 20 katkı sağlamaksızın yararlanabilecekler midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Okudan...

MEHMET ZEKİ Okudan (Antalya) – Sayın Başkanım, bu maddede, sosyal güvenlik kurumlarından birine dahil olanla ilgili hüküm var. Acaba, sosyal güvenlik kurumlarına dahil olmayanlar için, güvenlik görevi sırasında zarar gören, yaralanan, hastalananlar için ne gibi tedbirler düşünülüyor? Onu merak ettim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, sizlerin aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu arz etmek istiyorum: 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlananlara kurumca sağlanan, protez, araç ve gereç bedellerinden katkı payı alınmaması konusunda, geçici köy korucuları bu işten faydalanıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle, ben, şunu anlamak istiyorum; hem soru hem de bir teklif mahiyetinde:

Sayın Bakanımız, bu, bilhassa protez konusunda... Tabiî, Anadolumuzda, Türkiyemizde, anarşiden dolayı, kol, bacak gibi uzuvların kaybolması çok yoğun bir hale geldi. Tabiî, protez yapımı pahalı bir iştir. Bu pahalılığın, nispeten Kuruma faydası açısından, Kuruma yararı açısından, acaba, Maliye Bakanlığı ile Kurum -Sosyal Güvenlik Bakanlığı- arasında, bu işle uğraşanların teşvik edilmesi konusunda bir irtibat var mıdır; vergilerinin nispeten düşürülmesi konusunda bir girişim olabilir mi, mümkün müdür, yapılmış mıdır veya yapılması düşünülüyor mu?

Sayın Maliye Bakanımızı da burada gördüğüm için bu soruyu sordum. Bir girişim olabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru sorma işlemi bitmiştir efendim.

Sayın Bakan, cevaplar mısınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.

Bu arada, arkadaşlarımızın soruları varsa, onları da alayım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başka sorusu olan var mı efendim? Yok.

Soru işlemi bitmiştir.

Madde üzerinde önerge yoktur.

Açık oylama talebi vardır; okutup, imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, 114 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinin ek 41 inci madde oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Yahya Akman?.. Burada.

Sayın Hüseyin Arı?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Mahfuz Güler?.. Burada.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Şükrü Ünal?.. Burada.

Sayın Abdüllatif Şener?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Mehmet Zeki Okudan?.. Burada.

Sayın Suat Pamukçu?.. Burada.

Sayın Ahmet Derin?.. Burada.

Sayın Faruk Çelik?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Kemal Albayrak?.. Burada.

Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada.

20 kişi oldu, 20 kişi tamam efendim.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakika içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şu anda ek 41 inci maddeyi oylayacağız; bu oylamadan sonra, çerçeve 16 ncı maddeyi bağlı ek maddeleriyle birlikte -tümünü- oylamaya tabi tutacağız.

Oylamaya başlıyoruz.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 16 ncı maddeye bağlı ek madde 41'in açık oylaması sonucunu açıklıyorum:

Katılım : 245

Kabul : 232

Ret : 12

Mükerrer : 1

Böylece, ek madde 41 kabul edilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 16 ncı maddeyi, kabul edilen ek 38, 39, 40 ve 41 inci maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir efendim. Hayırlı olsun.

17 nci maddeyi ve buna bağlı geçici madde 81'i okutuyorum:

MADDE 17. – 506 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 81 - Bu Kanunun yürülüğe girdiği tarihte;

A) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

B) a) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve enaz 5000 gün,

b) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 (dahil) yıldan fazla 22 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve enaz 5000 gün,

c) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 20 (dahil) yıldan fazla 21 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve enaz 5000 gün,

d) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 19 (dahil) yıldan fazla 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve enaz 5150 gün,

e) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla 19 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve enaz 5300 gün,

f) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve enaz 5450 gün,

g) Sigortalılık süresi 11(dahil) yıldan fazla 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve enaz 5600 gün,

h) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla 16 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve enaz 5750 gün,

ı) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve enaz 6000 gün,

Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

C - a) 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.

b) (a) fıkrasında öngörülen şartları yerine getirememiş durumda olanlardan kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olması, en az 15 yıllık sigortalılık süresini tamamlaması ve enaz 3600 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, FP Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 17 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, sosyal güvenlik konusu, geniş kitlelerin bugününü ve yarınını çok yakından ilgilendirmektedir. Reform tartışmalarının başladığı günden itibaren kamuoyu, tasarıya dikkat kesilmiş, tedirginlik içinde sonucu beklemektedir. Yeni işe başlayanlar için emeklilik yaşının 58-60 olarak belirlenmesi, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir durumdur; sonuçları daha çok gelecekte alınacaktır. Öte yandan, toplumun önemli bir kesimi, geçiş dönemiyle ilgilenmekte ve kendi durumunun ne olacağını öğrenmeye çalışmaktadır. Sosyal güvenlik gibi, toplumun hem geleceğini hem de bugününü çok yakından ilgilendiren bir konuda uzlaşma ve toplumun beklentilerinin dikkate alınması, bir kez daha önem kazanmaktadır. Yükselen tepkilere, beklentilere, umutlara cevap vermeyen bir geçiş dönemiyle karşı karşıyayız. Tasarının tümünde olduğu gibi, geçiş döneminde de uzlaşma olmamış, ilgili maddeler tamamen oldubittiyle çözümlenmeye çalışılmıştır. Oysa, Türkiye şartlarında hiç de kolay olmayan uzlaşma örnekleri, geçmişte olduğu gibi bugün de ortadadır. 54 üncü Hükümet döneminde tüm tarafların üzerinde anlaşmaya vardığı tasarı, hiç gündeme gelmemiştir. İşçi, işveren ve Hükümetin uzun çalışmalar sonucu üzerinde anlaştığı bu tasarıda, geçiş süreciyle ilgili madde şu şekildedir: "Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olanlardan kadın ise 41, erkek ise 46 yaşını; sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla, 10 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 48 yaşını; sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 50 yaşını doldurmak; kadın ise 20, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini tamamlamak ve en az 5 000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler" şeklindeydi; ancak, bu tasarı gözardı edildi.

Mevcut tasarıda ise, geçiş dönemini düzenleyen geçici madde 81 ile kabul edilemez düzenlemeler getirilmektedir. Söz konusu madde, emekliliğe hak kazanmada büyük hak kaybına yol açacaktır. Mevcut düzenlemeyle, şu anda çalışan bütün işçilerimizin hak gasbı söz konusudur. 1950 yılından bu yana Türkiye'de emeklilik için prim ödeme gün sayısı 5 000'in üzerine hiç çıkmamıştır. Bu sayı, Almanya için 1 800, Yunanistan için 4 050, Portekiz ve İngiltere için 3 600 işgünüdür.

Bu şekilde, emeklilik beklentileri kırılan çalışanlardan verim beklemek mümkün değildir. Uzun yıllardır çalışan ve emekli olma hayalleri kuran çalışan, görevli, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Adam, yıllarca çalışmış, emekli ikramiyesini veya kıdem tazminatını alıp, ekonomik kaygılardan uzak, rahat bir hayat sürdürmeyi planlamaktadır; belki kızını, belki oğlunu evlendirecek, belki stresi geride bırakıp, köyüne yerleşmeyi düşünecektir. Şimdi, siz, bu adamın bütün beklentilerini yok ediyor, planlarını suya düşürüyor ve yine, bu adamdan iş verimi bekliyorsunuz. Dahası, yok ettiğiniz ümitlerin vicdanî sorumluluğunu taşıyamazsınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa, gerçekten, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiği için, bu yönüyle, buna, reform tasarısıdır diyebiliriz. Bakınız, şimdiye kadar hiç olmamış bir şey oldu, Türk siyasî hayatında, Türk çalışma hayatında ilk defa, toplumun bütün kesimleri, bütün uç kuruluşları, tümü bir araya gelmişlerdir; hak arayışı için, tüm sosyal taraflar, dünya görüşlerini, ideallerini ve ideolojilerini bir kenara bırakıp, gasp edilmek istenen müktesep haklarını, kazanımlarını geri almak için bir olmuşlar, birlik olmuşlardır. Sosyal barış açısından tarihe geçecek bu birliktelik, "emek platformu" adı altında bir araya gelen işçi, memur, emekli ve meslek örgütlerinden oluşmuştur. Ancak, ne yazık ki, iktidar, onbeş örgütün içinden birini cımbızla çekmiş, onunla gizli gizli yürüttüğü pazarlıkların ardından, tasarıyı kamuoyuna "uzlaşma" olarak lanse etmiştir. Bu, bir uzlaşma değildir. Bu, beklentilerin karşılanması değildir. Bu, kazanılmış hakkın gasp edilmesi demektir. Bu, kamuoyunu tatmin eden bir sonuç değildir. Bu, iktidarın, işverene olabildiğince cömert, işçiye, emekçiye, çalışana, dargelirliye, esnafa, emekliye ise yanlı davranmasıdır, haksız davranmasıdır.

Ancak, ne yazık ki, en büyük işçi kuruluşunun genel başkanı ortada yok; hak arama taleplerinin tümünü sabote etmiştir. Bir işçi kuruluşunun genel başkanının görevi, hükümet kurup hükümet yıkmak değildir. Bir işçi kuruluşunun genel başkanının görevi, önce işçinin hakkını hukukunu aramaktır. Ne yazık ki, en büyük işçi kuruluşumuzun başkanı, bütün bu emek platformunu sabote etmiştir.

Şimdi siz bu yasayı ne için çıkardınız? Soruyorum size. Yasalar kimin için çıkar? Eğer toplumu dikkate almayacaksanız, eğer çalışanların hakkını gasp edecekseniz, kimin için yasa yapacaksınız, kimi memnun edeceksiniz? SSK'nın battığını söylüyorsunuz; tamam, doğrudur; ama, faturasını neden çalışanlara kesiyorsunuz? Bir kez de sermayeye yönünüzü dönseniz; o sürekli tavizler verdiğiniz, kıyaklar çektiğiniz kesimden fedakârlık isteseniz; israfın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün, hırsızlığın önüne geçseniz, değil sosyal güvenlik sisteminin, Türkiye'nin birçok kronik sorununun önüne geçebilirsiniz.

Eğer, gerçekten, reform yapacağız diyorsanız, buyurun, önce ekonomide reform yapalım; ama, rantiyeyi kollayan değil, ekonomiyi üretime, yatırıma, istihdama yöneltecek, dargelirliliğin, fakirliğin, sefaletin, işsizliğin önüne geçecek reformlar yapalım; sağlık sistemimizi, eğitim sistemimizi, demokrasimizi gözden geçirelim; ondan sonra, sosyal güvenlik sistemimizi hep beraber uzlaşmayla halledelim.

Bu sorunları çözmeden, bu yapısal reformları yapmadan, popülist bir ağızla "SSK batıyor" çığırtkanlığı yapmanın altında, reform değil, başka şeyler yatmaktadır. Halk için yapılmayan bu reformun kimler için yapıldığını bilmek, herhalde bizim de hakkımızdır diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güler.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 17 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi sunacağım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, hakları gasp edilen, sosyal zulme uğrayan, mensubu olmaktan gurur duyduğum Yüce Türk Milletine de saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Sistemin düzeltilerek, çalışanların ve emeklilerin daha iyi şartlarda yaşaması, çalışma koşulları düzeltilerek, işsizlik sigortası ve iş güvencesi ile kıdem tazminatı fonunun kurulması, ileri yaşlarda emekliliğin özendirilmesi için sosyal güvenlik reformuna gerek bulunduğu, herkesçe kabul edilmektedir. Bu, sosyal güvenlik reformu değil, bir sosyal zulüm yasa tasarısıdır. Bu zulüm yasa tasarısı, herkes içindir.

Zamanında bir ilimize senfoni orkestrası gönderilmiş, vatandaş da toplanmış. Vatandaşa demişler ki: "Bu senfoni orkestrasını dinleyeceksiniz; ama, size bir grup lideri vereceğiz, bu grup lideri alkışladığı zaman alkışlayacaksınız, sustuğu zaman susacaksınız." Öyle ahenkli bir topluluk ki, senfoni orkestrasını dinliyor, herkes düzenli bir şekilde alkışlıyor. İlgili birisi "siz, bunu daha önce dinlediniz mi? Senfoni orkestrasını bu kadar biliyor musunuz ki, bu kadar düzenli dinliyorsunuz?" demiş. Vatandaş demiş ki: "Vallahi, bize dediler ki 'grup lideri alkışlarsa alkışlayın, susarsa susun' onun için biz de böyle yaptık." (DYP ve FP sıralarından alkışlar) "Peki, bu durumdan memnun musunuz?" diye soruyorlar, onlar da diyor ki: "Vallahi, bu il, il olalı böyle zulüm görmedi." Meclis de, Meclis olalı, belki böyle bir zulüm yasasını tartışmadı.

Bu, hakların gasp edilme yasası; bakın niye: Bu yasa tasarısında, çalışanlarımıza, ilkönce 62 yaş dayatması yapıldı; 62 yaşında emekli olacaksın! Olmadı 62 yaş; insanlar, kıyamette bile emekli olamıyor. Böyle, milletine zulmeden bir başka yasa tasarısı görmedim.

Bu yasa tasarısı gündeme geldiğinde, başta, hükümette görüşüldükten sonra, Bakana zulmedilmiştir. Sayın Başbakan "bu yasa tasarısı, hükümetin değil, Bakanın tasarısı" demiştir; Bakana sahip çıkılmayarak, Bakana zulmedilmiştir.

Daha sonra, bu Ekonomik ve Sosyal Konseyde, toplumun bütün katmanları çağrılır, emeklilerin, memurların da görüşü alınır zannettik; ama, onlar çağrılmayarak, görüşlerine başvurulmayarak, memurlarımız ve emeklilerimiz yok sayılarak, onlara zulmedilmiştir. Sonra, işçi temsilcileri ve işveren temsilcileri çağrılmış; ama, görüşlerine itibar edilmeyerek, onlara zulmedilmiştir.

Daha sonra, bu, komisyonlara geldi. Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonunda, arkadaşlarımızla ahenk içerisinde konuşuyorduk. Ne oldu bilmiyorum, ne bu acelecilik anlamıyorum; Komisyonda, milletvekillerinin soru sorma hakkı ellerinden alındı. Komisyonda, memur temsilcilerine "siz memursunuz, siz sivil toplum örgütü temsilcisi değilsiniz" muamelesi yapıldı ve memurların konuşma hakkı ellerinden alındı. Daha sonra ne yapıldı? Daha sonra, basın mensuplarının bu Komisyonu izleme hakkı ellerinden alınarak, zulmedildi. Sanki, devletimizin, çok önemli, gizli olaylarını görüşüyormuşuz gibi, Komisyondan basın mensupları çıkarıldı, tutanaklar tutturulmadı. Çağımız, internet çağı; iki dakika içerisinde dünyadaki bilgilere ulaşırken, Meclis, Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonunda ne konuşulduğunu bilmiyor. Neyi saklıyoruz, kimden saklıyoruz?

Bakın, günlerdir Mecliste tartışıyoruz bu yasa tasarısını; fakat, Komisyonda, tartıştırılmadı; Komisyonda, bir günde, kapalı oturumda geçirilmeye çalışıldı ve geçirildi. Belki, Plan ve Bütçe Komisyonunda düzeltilir bu hadise dedik. Plan ve Bütçe Komisyonunda, altkomisyona havale edildi. Arkadaşlara, ne yapıyorsunuz diye sorduk; "3 madde hariç, tamam, kabul ettik; 3 madde hakkında direktif bekliyoruz" dediler ve günümüze geldi.

Şimdi, bu senfoni orkestrasının dinleyicileri gibi, burada, grup liderleri parmak kaldırdığı zaman, herkes parmak kaldırıyor. İnanın ki, ben, arkadaşların hepsiyle konuşuyorum; bu zulüm yasasını, hür vicdanıyla, hür iradesiyle kabul eden yok; ne millet kabul ediyor ne milletvekilleri kabul ediyor; diretmenin anlamını anlayamıyorum, anlayamıyorum...

Bu yasa tasarısı, hakları gasp ediyor; niye bakın: Şimdi, insanları alıyorsunuz, yirmi yirmibeş yılda emekli edeceğim diyorsunuz, doğru mu? Devlet yönetmek ciddî iş. İnsanlar kendilerini hazırlıyorlar yirmi yirmibeş yılda emekli olmaya, birdenbire biri çıkıyor, diyor ki "yok, sen, yirmi yirmibeş yılda emekli olamazsın, 62 yaşında emekli olacaksın." Bir dayatma ve diretme, 62 yaşında... Bakın, emekliliğine iki yıl kalmış bir insana "tamam, emekli olabilirsin" diyorsunuz. Emekliliğine iki yıl bir gün kalana ne yapıyorsunuz "yok, kardeşim, sen iki yıl daha zulüm çekeceksin, ben öyle istiyorum." Demokrasilerde "öyle istiyorum" hadisesi olmaz, benim bildiğim, toplumun katmanlarıyla görüşülür. Siz, bu çalışanlarla görüştünüz mü? Ne diyorlar bunlar? Bunlar razı mı buna? 2000'li yıllara girerken bu dayatma niçin? Türk Milletinin katmanlarından niye korkuyorsunuz, milleti niye sokağa döküyorsunuz allahaşkına? Memur sokakta, işçi sokakta, işveren sokakta, emekli sokakta. Siz, bu yasayı, bu millete uygulamayacak mısınız beyler? Bu yasayı bu millete yapmadık mı biz?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Peki, niye bu duruma getirdiniz!

YENER YILDIRIM (Devamla) – Yahu, geldi; yani, geldi... Ben, idealist bir şekilde olaya yaklaşıyorum, popülist politika değil.

Bu, toplumun bütün katmanları tarafından kabul edilerek uygulanması gereken bir yasa. Bakın, bir yasanın reform olabilmesi için, mevcut hakların gasp edilmesi gerekmiyor. Bu yasanın reform olabilmesi için, yeni haklar vereceksin. Emekliliği cazip hale getirmezsen, çalışanı bu sistemden faydalanır hale getirmezsen, bu sistemin içinde kimseyi bulamazsın. Bugün, kapsam dışında 5 milyon insanın kaçak çalıştırıldığı söyleniyor. Bu yasa tasarısı uygulamaya konulduğunda, kaçak çalıştırılan insan sayısı inanın ki artacak. Artık, işçilerin başına, işverenin başına, her birinin başına birer zabıta da tutsanız, eğer işveren ile işçi anlaştıysa, bunu engelleyemezsiniz. O zaman, gelin anlaşalım.

Bakın, aklın yolu bir. Yanlıştan dönmek, akılcılıktır. Halka saygılı olmak, demokratlıktır. İnadı bırakmak, doğru ve güzeli tercih etmek, erdemliliktir. Gelin, uzlaşalım; bu zulüm yasasını geri çekelim, herkesle uzlaşalım. Niye, bu milletle uzlaşmaktan korkuyorsunuz yahu?! Bu millet, bizim milletimiz. Sizler milletin temsilcisi değil misiniz?! Bizler bu milletin temsilcisi değil miyiz?! Biz bu milletin bağrından çıkmadık mı?! Bu milletten niye korkuyoruz, niye uzlaşmıyoruz arkadaşlar?! Uzlaşalım!.. Bakın, 2000'li yıllara girerken, uzlaşarak bu yasayı çıkaralım. Demokrat olalım, demokrat; antidemokrat tavırlardan artık vazgeçelim. Yeni bir yüzyıla giriyoruz.

Bakın, kendinize zulüm yapıyorsunuz; bize "bu yasa tasarısını bir an önce geçirelim" diyorsunuz. Niye?.. "Pazar günü çalışmayalım" diyorsunuz. Yahu, siz iki dakikalık zulme dayanamıyorsunuz; bu millet, emekliliğine 2 yıl 1 gün kalan insan, iki yıl zulüm görüyor; hak mıdır bu allahaşkına?! (DYP sıralarından alkışlar) Hak mıdır kardeşim?!

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süreniz dolmak üzere; toparlar mısınız.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Sabaha kadar çalışalım; hadi...

YENER YILDIRIM (Devamla) – Çalışacağız tabiî...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım... Karşılıklı konuşmayın efendim.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Bu millet için, 24 saat değil, gerekiyorsa 48 saat de çalışmaya hazırız; çalışacağız...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süreniz bitmek üzere; toparlar mısınız lütfen.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Milletin menfaatına olan her olayda çalışacağız. Bu hadisenin, muhalefeti iktidarı yok. Millet yararına olan her konuda varız. Buyurun çalışalım; ama, zorlamayla değil, dayatmayla değil, diktayla değil! Hangi oligarşik sistem bugüne kadar yaşadı?! Hangi dayatma sistemi bugüne kadar yaşadı?! Dayatmayla gelen yasalar, görüyorsunuz, tek tek dökülüyor, ikinci defa görüşmek zorunda kalıyoruz. İşte vergi yasası...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YENER YILDIRIM (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum; sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi söz sırası, Antalya Milletvekili Sayın Nesrin Ünal'da.

Buyurun Sayın Ünal. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MHP GRUBU ADINA NESRİN ÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saygılarımı sunarak sözlerime başlıyorum.

Türk Devletinin, hiçbir vatandaşına zulmü yoktur ve yapmamıştır. Sayın milletvekillerimize ve bizi televizyonları başına seyreden insanlarımıza, bu tabloyu göstermek istiyorum: Emeklilik yaşı ve prim günleri geçiş dönemini içeren madde, Türkiye'nin en büyük işçi sendikası olan Türk-İş'in teklifi motamot kabul edilerek sunulmuştur. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Türkiye'nin geleceğiyle ilgili politikalar planlanırken, mutlaka, nüfus yapısındaki değişiklikler ve bunların somut toplumsal sonuçları doğru algılanarak yapılmalıdır. Devlet, toplum, siyaset ilişkilerinde yaşanan tıkanma, geçmişten günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca, bilgi üreten çevrelerle kamuoyunu oluşturan ve politika üreten çevreler arasında iletişim bozukluğu mevcuttur. Bunun sonucu olarak, nüfus hareketindeki değişikliklerinin önemi ve alınacak tedbirlerin gerekliliği ya algılanamamakta ya da önyargılı olarak algılanmaktadır. Bu da, yapılması gereken önemli kanunî ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini geciktirmektedir.

Türkiye'nin gelecekteki problemleri, demografik geçiş sonrası toplumlara has problemler olacaktır. Demografik geçiş deyimiyle kastettiğimiz, Türkiye'deki doğum oranının ve nüfus artış hızının düşmesidir; yani, 21 inci Yüzyıl ortalarında Türkiye'nin nüfus artış hızı sıfır ve nüfusu da 95 milyon olacaktır. Şu anda övündüğümüz genç ve sağlıklı nüfusumuz, uzun vadede kaybolacak ve yaşlı bir nüfusa sahip olacağız. O halde, Türkiye, bundan sonraki yapılanma ve hizmetini, bu nüfus değişikliğine uygun yapmalıdır. Hizmette sayı değil, kalite önplana çıkmalıdır; yani, çalışma ortamları, modern teknolojiye uygun hale getirilmelidir. Bunun da, batmış bir sosyal güvenlik sistemiyle yapılamayacağını hepimiz bilmekteyiz. Nüfus artış hızının azaldığı ve nüfusun yaşlandığını fark ettiğimiz bu günlerden yarına baktığımızda, öncelikli yapılacak şey, hızlı toplumsal dönüşüm sonucu farklılaşmış ve çeşitlenmiş talepleri karşılayabilecek düzenlemeler olmalıdır. Bu düzenlemeler, toplum yapısına ve demokrasiye uygun, aynı zamanda etkili olmalıdır. Bu düzenlemeler, siyasî, idarî, eğitim, gündelik ve iş hayatıyla ilgili olmalı, yani toplumun her kesimini kapsamalıdır.

Ortak kamu hayatına yönelik düzenlemelerin yapılmasının çok kolay olmadığı ve bu düzenlemelerin önünde birçok yapısal ve konjonktürel engelin olduğunu bilmekteyiz. Bugüne kadar oluşmuş, birikmiş sorunların, yarınımızda daha çözülmez, içinden çıkılmaz olmadan çözülmesi için, bazı radikal ve akılcı adımlara ihtiyaç vardır. Bu konuda toplum kesimleri arasında uzlaşma olduğu görülmektedir. Bu uzlaşma, çözüm arayış çabaları ve yeniden düzenleme istekleri, geleceğe umutla bakmak için gereklidir.

Devlet küçültülmeli; ama, sağlık, eğitim, adalet, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik alanları da yalnız bırakılmamalıdır. Türkiye, henüz, refah toplumunun kurumlarını tam olarak oluşturamamıştır. Bu nedenle, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet kurumları gibi düzenlemelerin geciktirilmesi, toplumsal hayat kalitesinin geciktirilmesi olarak algılanmalıdır. Toplum hayatımızın kalitesinin artırılması için atılacak adımlar, küreselleşmenin Türkiye üzerindeki etkileri, bölge ve dünyadaki eğilimler ve ihtiyaçlar göz önüne alınarak dikkatlice yapılmalıdır.

Önümüzdeki dönemde yaşlı nüfus hızla artacaktır. Eğer projeksiyon yaparsak, 2000 yılında 65 yaş ve üstü nüfus 3 659 000 iken, 2025 yılında ise 7 919 000 olacaktır; yani, gelecekte yaşlı bir nüfusa sahip olacağız; aynı anda Türkiye'deki kadın ve erkeklerin yaş ortalaması da yükselmektedir. O halde, emeklilik kurumunun ıslah edilmesi çok önemlidir; yani, sosyal güvenlik sistemindeki değişiklikler, mutlaka, değişen nüfus açısından da gereklidir. Bu değişiklikler yanında, yaşlı nüfusla ilgili özel ve profesyonel kurumların geliştirilmesi de gerekmektedir. Hükümet olarak, geçmişte kazanılan haklar mümkün olabilecek maksimum çerçevede korunarak bu tasarıyı sunuyoruz. Amacımız, geçmişten bugüne uygulanan popülizm politikalarının negatifliklerini pozitifleştirerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünal, sürenize 1 dakika ilave ediyorum; buyurun efendim.

NESRİN ÜNAL (Devamla) – ... çocuklarımıza daha mutlu, daha refah bir Türkiye bırakmaktadır. Hiçbirimizin, popülizm adına, çocuklarımıza, batmış bir sosyal güvenlik sistemi bırakmaya hakkı yoktur. Çocuklarımız, eksiksiz bir sosyal güvenlik kapsamında olmalı, işsizlik sigortasıdan faydalanmalı, dünya standartlarında sağlık hizmeti almalı, emekli olunca da kimseye muhtaç olmadan yaşamalıdır. Şu andaki bütün gayretlerimiz gelecek nesil için, yani bizim kendi çocuklarımız içindir.

Saygılarımla. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Şimdi söz sırası, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş'ta.

Sayın Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Sayın Ahmet Derin Bey konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Derin.

Sayın Derin, süreniz 5 dakika.

AHMET DERİN (Kütahya) – Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum. 17 nci madede yer alan geçici 81 inci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce, benden önce konuşan iktidara mensup bir milletvekili arkadaşım, "Türkiye'nin en büyük işçi sendikası Türk-iş'le ittifak edilen, anlaşılan bir madde üzerinde görüşüyoruz" dediler. Katiyetle... Bayram Meral, belki hükümetle anlaşmış olabilir; çünkü, kuruluşunda da o vardı belki. İşte bizim elimizde, Türk-İş'in raporu var; 13 Temmuz 1999 tarihinde hazırlanmış ve tüm milletvekillerine gönderilmiş bir rapor. Raporda, hükümetin istediğiyle Türk-İş'in istedikleri arasında çok büyük farklılıklar var. Sonra, sadece Türk-İş'ten ibaret değil işçiler; birçok sendika var; memurlar var, emekliler var; milyonlarla ifade edilen bir rakam.

Bakın, burada, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerinden alınan bir rakam; sigortalı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 90. Yani, öyle bir kanun tasarısı görüşüyoruz ki, 58 milyon insanımızı ve nüfusumuzun yüzde 90'ını ilgilendiriyor ve hâlâ, işçiler dün de sokaktaydı, bugün de sokakta. İşçilerle anlaşılmamış.

Gelelim işveren kesimine: Türkiye İşveren Sendikalar Konfederasyonunun dergisinin en son sayısı -tüm milletvekillerine gönderildi- Temmuz 1999 sayısı; 16 Temmuz 1999 tarihinde, Ankara'da, Genel Başkan, Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur'un bir basın toplantısı var -bu basın toplantısının metni, aynen, bize, bütün milletvekillerine gönderildi- orada deniliyor ki: "Tasarı, reform niteliği taşımamaktadır. Bugünkü sistemi sürdürülemez hale getiren en önemli faktörlerden bir tanesi, yaş kriteridir. Tasarı, kayıtdışını cazip hale getirmektedir." İşveren razı değil, işçiler razı değil, muhalefet razı değil; biz, burada çıkıyoruz "işte, biz anlaştık..." Kiminle? Belli değil.

Böyle bir girişten sonra; bakın, "yapılan, bir zulümdür" dedi arkadaşlarımız; ben de buna katılıyorum. Bir akit yapılmıştır; sigortaya giren insan, sigortaya prim ödemeye başladığı tarihte, devletle bir akit yapıyor; diyor ki: Şu kadar ücret üzerinden ayda şu kadar primi benim ücretimden kessin işveren veya devlet; şu yaşımda, şu kadar gün prim ödediğim takdirde, ben emeklilik hakkını alacağım. Onbeş yıl, yirmi yıl, yirmiüç yıl primini ödemiş, yirmibeş yılda, 5 000 işgününde emekli olacağım diye; bir gece, birilerinin aklına bir kanun değişikliği geliyor... Hayır; senetleşmişsiniz, akit yapmışsınız; devlet, akte muhalefet edemez, etmemesi lazımdır; devlete bu yakışır, hükümete bu yakışır; meseleyi bu noktadan almak lazım.

Bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum: Bakın, durmadan, işçilerimiz sokakta, 58 milyon insan huzursuz, gönül rızasıyla çalışmayacak, morali bozuldu. Yıllarca önce, Şemsi Denizer'in -Allah rahmet eylesin- başkanı olduğu Maden-İş Sendikası, biliyorsunuz, Ankara'ya kadar yürüdü -önce, işi yavaşlattı; ama, haklarını alamadı; sonra, kırkbeş gün grev yaptı; istedikleri rakam 1,4 trilyon liraydı. O günkü hükümet "vermeyeceğiz" diye diretti; o gün yine ANAP iktidarı vardı- günlerce iş yavaşlatmadan ve kırkbeş günlük grevden sonra, çoluğuyla çocuğuyla Ankara'nın kenarına geldiklerinde, hükümet "dur, tamam, ne istiyorsan vereyim" dedi; işçiler hakkını aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

AHMET DERİN (Devamla) – Ama, devlet öyle şeyler kaybetti ki -KİT Komisyonundaki raporlardan inceledim- o günlük, iş yavaşlatma ve kırkbeş günlük grevin devlete faturası 2,5 trilyon; 2,5 trilyon, battı gitti; aynısını aldı işçi.

Şimdi, seçimin arifesinde, çok iyi biliniyor ki, bu, tekrar 50-55 yaşa indirilecek. Yani, nasıl, Vergi Yasasında, rant elde etmek için servet düşmanlığı yapılarak bir uygulama yapıldı, bir rant kazanıldı ise, şimdi de, tekrar, reform adı altında geri dönüş yapıldı, tekrar bir yavaşlatma, hafifletme, rahatlatma tasarısı getirildi, yine rant kazanılmak isteniyor. Uygulanamayacak bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz.

Ben, tekrar, hükümetin, bu konuda kurumlarlarla, kuruluşlarla mutabakat sağladıktan sonra bu yasa tasarısını getirmesini arzuluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Derin.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir; ancak, çalışma süremiz de dolmuştur.

Saat 14.00'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati : 13.00

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz..

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Önceki oturumda, tasarının çerçeve 17 nci maddesine bağlı geçici 81 inci maddenin üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyorum.

Soru sormak için, 5 dakikalık süre tanıyacağım.

Soru sormak isteyen arkadaşların, yerlerinde, şifrelerini yazıp, parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Süreyi başlatıyorum.

Sayın Çelebi, buyurun.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Kamuoyunda tasarıyla ilgili eleştiriler "mezarda emeklilik" söylemleri şeklinde vurgulanmaktadır. Bu meyanda olmak üzere, tasarıda, özellikle geçici işçilerin emeklilikleriyle ilgili nasıl bir düzenleme getirildiğini açıklar mısınız? Böyle bir düzenleme var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Güler, buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakanımıza bir soru sormak istiyorum efendim.

Sayın Bakanım, görülüyor ki, Türk-İş Başkanı ile hükümet arasında, geçiş süreci üzerinde bir anlaşma sağlanmış. Bundan kamuoyunun da yeterli bilgisi yok, bizim de yeterli bir bilgimiz yok.

Türk-İş Başkanıyla yapılan bu anlaşmadan platformun diğer üyelerinin bilgisi var mı? Platformun diğer üyeleriyle de bir anlaşma sağlandı mı?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına aşağıdaki soruları arz etmek istiyorum.

Bugün getirilen tasarıyla ilgili, bu yaş limitleri dünya ülkeleri arasında kaç ülke içerisinde geçerlidir ve bu ülkeler hangileridir?

Bununla ilgili ikinci sorum şu; yine, demin bir sözcünün, ekranlarda da gösterildiği gibi, bu emeklilik yaşı noktasındaki değerlendirmelerinin yeterince kamuoyuna tanıtılmadığı görülmektedir. Eğer, Türk–İş, bu konuda gereken ilgiyi gösterdiyse, yüzde 95’iyle anlaşma, uzlaşma sağlandıysa, neden kamuoyuna yanlış bir mesaj verilmektedir?

Bu konuları Sayın Bakanımdan, sizlerin aracılığıyla öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz.

Sayın Akman, buyurun.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 17 nci çerçeve maddesi, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda değişiklik yapan bu madde, öyle anlaşılıyor ki, ilk teklifle, ilk önerilen şekliyle farklılıklar arz etmekte ve burada özellikle kafama takılan husus, müktesep hakların korunmasıyla ilgilidir. İlk şekilde hiç kimseye müktesep hak tanınmadığı veya tamamen süresini doldurmuş olanlara, yani 20 ve 25 yılını doldurmuş olanlara bu hakkın tanındığı anlaşılmakta. Bilahara bir iyileştirme çerçevesinde emekliliğine iki yıl kalmış olanların da bu müktesep haktan istifade ettiği gibi bir durum söz konusu. Sormak istiyorum; Sayın Bakan, 22 yıl hizmet yapmışla, 23 yıl hizmet yapmış arasındaki müktesep hak ayrımı, nasıl bir kritere göre belirlenmiştir?..

Sayın Başkan, Sayın Bakanın, aracılığınızla sorumu cevaplanmasını istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İmamoğlu, buyurun efendim.

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Sayın Bakanımdan, bu tasarının kanunlaşmasından sonra, Türkiye’de tüm emeklilik hizmetlerinin tek çatı altında birleştirilmesiyle ilgili bir çalışma var mı? Bununla ilgili çalışmalar ne aşamada? Bu, tek çatı altında birleştirilme, emeklilere daha adil bir maaş ödeme sistemi getirecek mi? Bunun cevaplandırılmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakanım, süre ve söz sizde.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bazılarını açıklamak istiyorum, diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim izninizle.

Bir defa, biz, bu kanun tasarısını huzurunuza getirmeden önce, sadece geçtiğimiz iki aylık süre içerisinde, bütün sosyal taraflarla, Ekonomik Sosyal Konseyi de toplamak dahil olmak üzere defalarca görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerimizin sonuçları itibariyle, bize gelen tenkitleri, teklifleri, eleştirileri bir bir değerlendirmek suretiyle, en sonda Bütçe ve Plan Komisyonunda, yine bu sosyal taraflardan, özellikle Türk-İş yönetimiyle yaptığımız görüşmelerin ışığında belli bir noktaya gelinen şeklini, Bütçe ve Plan Komisyonu görüşmeleri sırasında verdiğimiz önergelerle, huzurunuza gelen en son şekline dönüştürdük. Hatta, bir arkadaşımızın sorusuna cevap olarak ifade ediyorum: Türk-İş Başkanı Sayın Bayram Meral, bu görüşmelerden sonra "bu tasarının yüzde 95'i, çalışanların lehine hale gelmiştir" dedi. Bu açıklamayı televizyonlardan yaptılar. Fakat, aradan geçen kısa bir süre sonucunda, Türk-İş yönetiminden, farklı bir tavır sergilendiğine şahit olduk. Bunun ne anlama geldiğini, bugüne kadar şahsen ben anlamış değilim. Tabiî ki kendi takdirleridir, onu da saygıyla karşılıyoruz. Ama, emeklilik yaşı geçiş dönemiyle ilgili soruya bir cevap olarak ifade ediyorum. Bu emeklilik yaşı geçiş dönemiyle ilgili, Türk-İş'in teklifi itibariyle, emekliliğine bir yıldan az kalanlar ile iki yıldan az kalanların aynen mevcut şartlarda emekli olması talep edildi; biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu talebi aynen geçirdik. Üç yıldan az kalanlar, dört yıldan az kalanlar, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on ve on yıldan az kalanlar tarzında olan değerlendirmelerde de, aynı şekilde, Türk-İş'ten gelen istekler doğrultusunda yapılan görüşmelerin sonucunu, biz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki önergelerle, huzurunuzdaki en son şekline dönüştürdük. Türk-İş'in talep ettiği bu geçiş süresindeki şey... 58-60 yaşına Türk-İş itiraz ediyordu, bir de 6 000 prim günü teklifi vardı; bizim getirdiğimiz 7 000 prim günü oldu.

Şimdi, burada, kuruluşlarla bizim uzlaşma arayışımız, bir toplu iş sözleşmesi mantığı içerisinde olamaz; bir toplu iş sözleşmesi görüşmesi yapmıyoruz madde madde; her maddeyi ayrı ayrı ele alıp, bunda mutabakat sağlandı, bunda mutabakat sağlandı diye bir şey yok. O zaman, Parlamentonun iradesi nerede kalır gibi bir soru gündeme gelir.

Biz, uzlaşma arayışı içerisinde olduk hükümet olarak ve bu uzlaşma arayışını epey bir süredir de sürdürdük. Kaldı ki, bu söz konusu olay, sosyal güvenlik reformu, yıllardan beri, otuz yıldan bu yana, konuşulan, tartışılan, görüşülen bir konu. Hele hele, son beş yıl içerisinde, çok çeşitli vesilelerle, kanun tasarıları, taslaklarıyla da, Parlamentoya kadar intikal eden şekliyle de görüşülmüş, tartışılmış bir şey; ama, burada önemli olan, işin aktif pasif dengesi içerisindeki oranlamasını, o hassas aktuaryel dengeyi yerine oturtmaktır; yapmak istediğimiz bu olmuştur.

Müktesep haklar; bu kavramda bir farklı düşüncemiz var. Müktesep hak, kazanılmış hak demektir. Kazanılmış hakkı, müktesep hakkı, hukuk dilinde mi kullanıyoruz, yoksa siyaset dilinde mi kullanıyoruz, onda anlaşmamız lazım. Eğer hukuk dilinde kullanıyorsak, bu kazanılmış haklardan, müktesep haklardan bahsedeceğimiz konu, emekli olmuş olanlar ile emekli olma hakkını kazanmış olanlardır; yoksa, çalışma hayatı devam edenleri de müktesep haktır diye telakki ederseniz, o zaman, bu Parlamentodan, hiçbir konuda bir yasa çıkaramazsınız. Örneğin, daha önceki dönemde, mesela sürücü belgesi almak için ilkokul muzunu olma şartı vardı, sekiz yıllık eğitimle ilgili kanun çıkınca, ilkokul beşinci sınıf yerine sekizinci sınıfı bitirme şartını getiriyorsunuz; o zaman, aynı şekilde telakki edebilirsiniz. Burada müktesep haklardan kastedilen, esas hukuksal olan noktalarda, konularda hiçbir geri adım atılmamıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Örnek benzemiyor Sayın Bakan.

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 6 önerge vardır.

Önce geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin geçici madde 81'in (A) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Yıldırım Ulupınar Veysi Şahin Mustafa Eren

İzmir Mardin Karabük

Saffet Arıkan Bedük Nevzat Ercan Nihan İlgün

Ankara Sakarya Tekirdağ

Kadir Bozkurt Zeki Ertugay

Sinop Erzurum

"A) Bu kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 17 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 22 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı sosyal güvenlik kanunu tasarısının 17 nci maddesi geçici madde 81'in (A) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Veysi Şahin

Erzurum İzmir Mardin

Saffet Arıkan Bedük Mustafa Eren Nevzat Ercan

Ankara Karabük Sakarya

Kadir Bozkurt Nihan İlgün

Sinop Tekirdağ

"A) Bu kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 20 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesi ile eklenen geçici 81 inci maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

Ergün Dağcıoğlu Bekir Sobacı Yakup Budak

Tokat Tokat Adana

Mehmet Bedri İncetahtacı Musa Demirci Faruk Çelik

Gaziantep Sıvas Bursa

Ali Gören Mahmut Göksu Mehmet Özyol

Adana Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle

Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Rıza Ulucak

Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın

Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu İsmail Alptekin Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bayburt Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey

Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Lütfi Doğan Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan

Gümüşhane Hatay Hatay

Ali Güner Azmi Ateş Mustafa Baş

Iğdır İstanbul İstanbul

İrfan Gündüz

İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak Hüseyin Kansu İsmail Kahraman

İstanbul İstanbul İstanbul

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, isimler tamam olmadı, isimleri noksan okudu.

KATİP ÜYE MEHMET AY (Gaziantep) – Önergeden 2 sayfa İsmail Kahraman Beyin bilgisi dahilinde çıkarıldı.

BAŞKAN – Sayın Polat, sayın grup başkanvekili arkadaşımızın isteğiyle o sayfa çıkartılmış.

Bilgilerinize sunulur.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci maddesi ile eklenen geçici 81 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fehullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M. Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Tokat Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Faruk Çelik Ali Coşkun

Tokat Bursa İstanbul

Musa Demirci Zeki Ünal Ali Gören

Sıvas Karaman Adana

Önerilen Metin :

Geçici madde 81- Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte,

A) Bu Kanun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

B) a) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla, 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

b) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 (dahil) yıldan fazla, 22 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

c) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 20 (dahil) yıldan fazla, 21 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

d) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 19 (dahil) yıldan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

e) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla, 19 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

f) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

g) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

h) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

ı) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

C– a) 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.

b) (a) fıkrasında öngörülen şartları yerine getirmemiş durumda olanlardan kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş ve en az 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç Sabahattin Yıldız

Malatya Manisa Muş

Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu

Nevşehir Ordu Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Yahya Akman

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda

Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Van Yozgat Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin geçici 81 inci maddesi (A) fıkrası ile (B/a), (B/b) ve (B/c) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Yener Yıldırım Nevzat Ercan

İçel Ordu Sakarya

Kemal Kabataş Sevgi Esen Saffet Arıkan Bedük

Samsun Kayseri Ankara

Saffet Kaya Burhan İsen

Ardahan Batman

Madde 17 – 506 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 81– Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

A) Sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadın ise 20, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş olmaları ve en az 5 000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilir.

B) a) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla 15 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkekler ise 46 yaşını,

b) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla 10 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 48 yaşını,

c) Sigortalılık süresi 5 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 50 yaşını doldurmak, kadın ise 20, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini tamamlamak ve en az 5 000 günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilir.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci maddesi ile eklenen geçici 81 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M. Ergün Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Bekir Sobacı

Tokat Gaziantep Tokat

Yakup Budak Ali Çoşkun Faruk Çelik

Adana İstanbul Bursa

Ali Gören Zeki Ünal Musa Demirci

Adana Karaman Sıvas

Mahmut Göksu Mehmet Özyol Sait Açba

Adıyaman Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin

Aksaray Amasya Ankara

M. Zeki Çelik Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan

Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu

Bingöl Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek

Diyarbakır Diyarbakır Elazığ

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Fahrettin Kukaracı Aslan Polat Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Turhan Alçelik Lütfi Doğan Mustafa Geçer

Giresun Gümüşhane Hatay

Metin Kalkan Ali Güner Azmi Ateş

Hatay Iğdır İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz Ayşe Nazlı Ilıcak

İstanbul İstabul İstanbul

İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul

Önerilen Metin:

Geçici Madde 81: Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte,

A) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olananlar ile sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 20 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

B) a) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 19 (dahil) yıldan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

b) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla, 19 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

c) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

d) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

e) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan faza, 16 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

f) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

C) a) 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara, istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.

b) (a) fıkrasında öngörülen şartları yerine getirmemiş durumda olanlardan, kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş ve en az 3 600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup, işleme alacağım.

En aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesi ile eklenen geçici 81 inci maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Önerge sahiplerinden Şükrü Ünal söz istemişlerdir; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 17 nci maddesiyle eklenen geçici 81 inci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, bu madde sigortalıların geçiş süresini düzenleyen ve bunu ortaya koyan bir madde. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında, yetkili ağızlardan da ifade edildiği gibi, büyük nispette mutabakat sağlanmış; ama, ihtilaf tek bir noktada odaklanmıştır; o da yaş meselesidir.

Elimde olan şu belgede, birkaç maddede ortaya konulan mutabakatın son cümleleri veya son kelimeleri şöyle: "Olumlu bir düzenlemedir", bir başka yerde "istenmesi yerindedir", bir başka maddede "bu maddeyle otokontrol sistemi getirilmesi amaçlanmıştır" diye, Hükümetin ve Bakanımızın ifade ettiği şeylere tamamen uyulduğu ifade edilmektedir.

Ancak, yaş meselesine gelince, nedense, bir inatlaşma ortaya konulmuş ve sanki olmazsa olmaz gibi bir ayak diretmesi gösterilmeye başlanmıştır. Basit bir matematik ifadeyle, Hükümet 58 - 60 yaş diyor. Emek platformu, muhalefet ve bütün bir milletimiz, çalışanlarımız ise 50 - 55 yaş üzerinde duruyor; kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaş. 58'den 50'yi çıkardığımızda 8; 60'tan da 55'i çıkardığımızda geriye 5 kalıyor. Yani, şurada insanlarımızdan 8 ile 5 yılı mı esirgiyorsunuz ki, bunun üzerinde bu kadar ısrarla duruyorsunuz?

Ticaret âleminden geldik; bir dürüst tüccar bir vatandaşın malına talip olur, der ki "senin malına 900 lira fiyat veriyorum", vatandaş ayağını direr "hayır 1 000 lira", "arkadaş 900 lira olsun", "hayır 1 000 lira." Bir dost gelir, arkadaş gelir, der ki "aranızı bulalım şunu 950 ile bağlayalım, 950 olsun", öbürü der ki "olmaz, benim babamın vasiyeti var, 999 lira olsa yine vermem", vermez; ama sonra ne olur biliyor musunuz, ona 1 100 lira 1 200 lira fiyat veren bir üçkâğıtçı gelir, malı alır götürür beş kuruş bile ödemeden, adamcağızı zarara sokar perişan eder... Yani, bunun sonunda da, Allah esirgesin, bir perişanlık, bir toplumsal çöküntü ortaya çıkabilir.

Şimdi, önümüzde bir tablo var, ortalama emekli aylığı bağlama yaşı Emekli Sandığında 48, Bağ-Kur'da 54; ortalama 52. Emekli aylığı almakta iken ölen sigortalıların yaş ortalaması kadınlarda 67, erkeklerde 65. Batı Avrupa ülkelerinde, doğumda hayat beklentisi (ben ne kadar yaşayabilirim) kadınlarda 80 yıl, erkeklerde 75 yıl. Türkiye'de doğumda hayat beklentisi kadınlarda 67 yıl, erkeklerde 63 yıl. Şimdi, bu kadar hayat beklentisi olan bir ülkede, siz, kalkıp 58 - 60 yılı dayatır ve ortaya koyarsanız muhalefete ve millete rağmen, işçi çoğunluğuna rağmen, o zaman bunun sonu hüsran ile biter. Kaldı ki, özel sektör bu yaştaki insanları zaten çalıştırmaz. Devlet sektörü çalıştırır, orada olacak olan da şudur: İnsaflı olan genç çalışan arkadaşlarımız derler ki, Ahmet Ağabeyin yaşı ilerledi, o, şu arka tarafta otursun, istirahat etsin, onun yapacağı işi de biz yapar, onu da idare ederiz. Dolayısıyla, yaşlılarla dolu bir sektör, devlet sektörü oluşur. Geride bizim genç bir nüfusumuz var, önleri tıkanacak, sonu nereye varacak bunun?

Şimdi, bir diğer konu, finansman meselesi dile getiriliyor ve Bakanımız da buradan sık sık söylüyor, bir gözlük yazdırma konusunun suiistimal edildiğini ifade ediyor. Hakikaten, suiistimal edilen pek çok şey var. Sayın Bakanımızın verdiği küçücük bir örnek. Pek çok ihalelerle, aykırı ihalelerle Sosyal Sigortalar Kurumu soyuluyor ve biz bunu görüyoruz. Öyleyse, bu memlekette bir ahlak sorunu da var. Devleti soyuyorlarsa -ki öyle- devletin, milletin malını ve hakkını haksız yere yiyenlerin gözüne dizine dursun.

BAŞKAN – Sayın Ünal, size 1 dakika ilave süre veriyorum, buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – O zaman, haksız yere bu devletin ve bu milletin malını, parasını yiyen insanları, ahlaken yetiştirmemiz lazım, okullarımıza bunun dersini koymamız lazım, işyerlerine bunun dersini koymamız lazım. Bu ahlak sorununu kökünden halletmemiz lazım ki, vatanını, devletini, milletini düşünen bir nesil, bir insanlık ortaya çıksın.

Bu dua ve bu güzel düşüncelerle ve şu yaş konusunda da, hükümetimizin, Sayın Bakanımızın, 8 yılı hanımlarımızdan, 5 yılı erkeklerimizden esirgememelerini dileyerek hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünal.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesiyle eklenen geçici 81 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

Önerilen metin:

"Geçici Madde 81.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

A) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığının bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

B) a) Sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla, 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresi ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

b) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 (dahil) yıldan fazla, 22 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

c) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 20 (dahil) yıldan fazla, 21 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

d) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 19 (dahil) yıldan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

e) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla, 19 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

f) Sigortalılık süresi (12 dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

g) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

h) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan erkekler, 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

ı) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilir.

C- a) 15 yıllık sigortalılık süresini, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara, istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.

b) (a) fıkrasında öngörülen şartları yerine getirmemiş durumda olanlardan kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş ve en az 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesiyle eklenen geçici 81 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

Önerilen metin:

Geçici Madde 81- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte,

A) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 20 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.

B) a) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 19 (dahil) yıldan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

b) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla, 19 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün.

c) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla, 18 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

d) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

e) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

f) Sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

C- a) 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara, istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.

b) (a) fıkrasında öngörülen şartları yerine getirmemiş durumda olanlardan kadın ise 52, erkek 56 yaşını doldurmuş ve en az 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Ben, önergeme katıldığı için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz de size teşekkür ediyoruz Sayın Erbaş.

Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin geçici 81 inci maddesi (A) fıkrasıyla B/a, B/b ve B/c bendlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Sevgi Esen

(Kayseri)

ve arkadaşları

MADDE 17.- 506 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 81- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

a) Sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadın ise 20, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş olmaları ve en az 5 000 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilir.

B) (a) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek ise 46 yaşını,

b) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla 10 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 48 yaşını,

c) Sigortalılık süresi 5 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 50 yaşını,

Doldurmak, kadın ise 20, erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresini tamamlamak ve en az 5 000 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 17 nci maddesi, geçici madde 81'in (A) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Yıldırım Ulupınar

(İzmir)

ve arkadaşları

"A) Bu kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 17 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 22 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

rüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 17 nci maddesi, geçici madde 81'in (A) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saffet Arıkan Bedük

(Ankara)

ve arkadaşları

"A) Bu kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 20 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır."

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve madde 17'ye bağlı geçici madde 81'in oylamasına geçeceğiz; ancak, bu arada, açık oylama isteği vardır. Önergeyi okutup, açık oylama talebinde bulunan arkadaşların salonda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım; daha sonra, açık oylamanın şeklini belirleyeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Yasa Tasarısının 17 nci maddesinin geçici 81 inci maddesinin oylamasının, İçtüzüğün 83 üncü maddesi uyarınca, her fıkranın ayrı ayrı açık oylama ile oylanmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, çerçeve madde 17'ye bağlı geçici madde 81'i oylayacağız. Açık oylamanın şeklini belirlemek için Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar uyarınca, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen üyelerin, belirlenen süre içerisinde Başkanlığa oy pusulalarını göndermelerini, bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, belirlenen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Çerçeve madde 17'nin içerisinde yer alan geçici madde 81'i oylarınıza sunuyorum.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, kaç tane fıkra var; her bir fıkranın ayrı ayrı oylanması için talebimiz vardı.

BAŞKAN – Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çerçeve 17 nci maddeye bağlı geçici madde 81'in açık oylaması sonucunu açıklayacağım. Açık oylama talebi fıkralara ilişkindi; ancak, öyle bir oylama sistemimiz yok. Maddenin açık oylaması şeklinde algıladık ve oylama işlemini ona göre yaptık.

Geçici madde 81'in açık oylaması sonucunu açıklıyorum:

Katılan : 285

Kabul : 230

Ret : 53

Mükerrer : 2

Böylece madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Geçici madde 82'yi okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 82- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı bulunanlara bağlanacak aylıklar, aşağıdaki (a) ve (b) bentlerine göre hesaplanacak aylıkların toplamından oluşur.

a) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar prim ödeme sürelerine ait aylığı aşağıdaki şekilde belirlenir.

Sigortalının aylık talep tarihine kadarki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümlere göre hesaplanacak aylığının sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı ile orantılı bölümü, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren aylık başlangıç tarihine kadar geçen takvim yılları için, her yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak hesaplanır.

Hesaplanan yaşlılık aylığı, aylık bağlanması için yazılı başvurunun yapıldığı yılın Ocak ayı ile aylığın başladığı takvim yılının başlangıç tarihi arasında geçen her ay için Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranları kadar artırılır.

b) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki prim ödeme sürelerine ait aylığı ise, sigortalının aylık talep tarihine kadar toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden bu Kanunun 61 inci maddesi hükümlerine göre hesaplanacak aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonraki prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.

Sigortalıya yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre bağlanacak aylıkların toplamı, sigortalının aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanan aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihi ile aylık başlangıç tarihi arasında geçen takvim yılları için her yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranına ve bu Kanunun 61 inci maddesinin son fıkrasına göre artırılmış değerinin altında olamaz.

Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra malüllük aylığına hak kazananlar ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin aylıkları, yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümler esas alınarak, 55 veya 67 nci madde hükümlerine göre hesaplanır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra prime esas kazancı bulunmayanların malüllük ve ölüm aylıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanır ve yukarıdaki (a) bendindeki esaslara göre artırılarak bağlanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Gruplar adına, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Yener Yıldırım'ın söz istemi var.

Şahısları adına, İzmir Milletvekili Oktay Vural, Van Milletvekili Fethullah Erbaş, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Aslan Polat, Konya Milletvekili Veysel Candan, İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan söz istemişlerdir.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA YENER YILDIRIM (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 17 nci maddesinin geçici 82 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, sosyal güvenliğin tanımını çok iyi yapıp, sistemi onun üzerine oturtmamız lazım. Uluslararası metinlerde "insanın işsizlik, yaşlılık ve her türlü riske karşı güvence altına alınması" şeklinde tanımlanan sosyal güvenlik, devlete bir görev olarak verilmiştir; vatandaşlar için anayasal bir haktır.

Sosyal güvenlik, sosyal yardımlar, sosyal hizmetler, sosyal sigortalar bölümlerinden oluşmaktadır. Sosyal güvenlik reformu diye bize getirilen bu yasa tasarısı, sadece sigorta kurumlarını kapsamaktadır. Sigorta kurumları ülkemizde, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve özel kuruluşlardır.

Bu düzenlemede, maalesef, insanların kazanılmış hakları gasp edilmiştir. Bunun reform olabilmesi için, yasada tanınan hakların üzerine yeni haklar konması lazım. Bu, yasa tasarısında gasp edilerek... Onun için diyoruz ki, bu zulüm yasası bu milletin bünyesine uymamaktadır. Bizler, bu milletin bünyesine uygun yasa yapamazsak, bu yasa da değişmeye mahkûmdur.

Şimdi, sosyal hizmetlerden yoksun, sosyal yardımların ne şekilde oluşturulacağı karara bağlanmayan, belirtilmeyen bu SSK yasa tasarısında 5 milyon kaçak var. İnanın ki, bu yasa tasarısı yürürlüğe girdiğinden itibaren kaçak sayısı artacaktır.

Sosyal hizmetlerde SSK -Sayın Bakanın ve hükümet temsilcilerinin söylediğine göre- içler acısı, gerçekten çok kötü. Benim hekim olmama vesile olan, SSK hastanelerindeki ıstıraptır. SSK hastanelerine bir gidip görmek lazım. Bir insan, bir işçi, gece saat 3'te giderse belki muayene olabiliyor; doktora ulaşması mümkün değil. Bir sistemde, eğer sistemden doktor memnun değilse, çalışanlar memnun değilse, hasta memnun değilse bunda niye ısrarcı oluyoruz? Peki, sosyal hizmetleri cazip hale getirmeden, sosyal hizmetleri insanların kullanımına açmadan, biz, SSK'yı nasıl cazip hale getireceğiz? Önce, hizmetleri cazip hale getireceğiz ki, insan, SSK'lı olmaya can atsın. Bu sistem, insanları sistem dışına itecektir. Gerçekten, hastanelerimiz içler acısıdır. Sosyal güvenlik reformu olabilmesi için, eşzamanlı reform yapmak lazım. Hem hizmetleri hem de yardımları beraber değerlendirmek lazım.

Şimdi, bu yasa tasarısında, insanların hakları gasp ediliyor. Emekliliğine iki yıl kalanları muaf ediyoruz; fakat, iki yıl bir gün kalanlara iki yıl daha çalış diyoruz. İki yılda emekli olacakların sayısı 198 000. Bunun külfeti de, 55 trilyon lira. Allahaşkına, 55 trilyonu nereye peşkeş çekmiyorsunuz ki!.. İşte, bankalara çektiğiniz peşkeşi, işçiye memura verirsek bu sıkıntı kalkacak ortadan. Göz yummayacağız. Yağmacılığa göz yummayacağız. İşçinin aldığı üç kuruşa göz dikmeyeceğiz. Önce, hizmet sektörünü kuvvetlendireceğiz, cazip hale getireceğiz ki, buraya insanlar gelsinler.

Bakın, gerçekten, bu geçiş döneminde insanlarımız mağdur edilmiştir. Devlet olarak, sen güvence altına alıyorsun, diyorsun ki, kardeşim, seni ben yirmi yıl çalıştıracağım ondan sonra da emekli edeceğim. Sonra da, yoo, dur, ben kararımı değiştirdim; ben, seni 7 000 işgünü çalıştıracağım; ama, 7 000 işgününden sonra bir de 58 yaşına kadar çalışmak durumundasın diyorsun. 7 000 işgününü doldurdum, ben emekli olmak istiyorum diyorum; yoo, bekleyeceksin. Bekleme süresinde, seni sağlık hizmetlerinden faydalandırmıyor bu kanun tasarısı. Peki ben ne yacağım? Nerede bunun sosyal güvenlik tanımına uyan kısmı? Sosyal güvenlikte, insanların, vatandaşların, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması esastır. Bu yasa tasarında, bu adamın sosyal ihtiyaçlarının karşılanması nerede? Bunlara hiç değinilmiyor.

Bakın, burada, çok enteresan bir durum var. Biz, burada, dedik ki, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısından faydalanan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının bünyesinde olan insanların, emekli olurken aldıkları maaşlarını ortak değerlendireceğiz. Ne oldu da, bu yasa tasarısında, bu eşitlik ilkesi bozuldu; memurlar bundan niye çıkarıldı? Bu yasada getirdiğiniz, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları endeksindeki artış oranı ve gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı, gerçekten iyi bir şeyse, güzel bir şeyse, o zaman niye memurları çıkardınız? Eğer, memurlara uyguladığınız katsayı sistemi iyiyse, niye işçilere bu mahkûmiyeti öngörüyorsunuz?

Bakın işçi kardeşlerim, emekli olurken iyi düşünün; şu anda, 89 milyon lira maaş alıyorsun, sen bununla ev kiranı da ödersin, temel gıda ihtiyaçlarını da karşılarsın, çocuklarını da okutursun, tutar, 200 dolardan da ev kiralar oturursun öyle mi?! Devlet İstatistik Enstitüsü bir şeyi daha açıklıyor, 4 kişilik bir ailenin gıda tüketimi 107 milyon lira diyor. Bu adam açlıktan öldü_ İşçi emeklisi açlıktan öldü_ 89 milyon lira_ Devlet İstatistik Enstitüsü, ayrıca, şunu da açıklıyor, diyor ki: 4 kişilik bir ailenin normal standartlarda geçinebilmesi için, en az 315 milyon lira para alması gerekir. Memur da öldü... Bu ülke de herkes öldü_

Onun için diyorum ki, bu yasa tasarısı, bu milletin bünyesine uymuyor. Bakın, işçi kardeşler, emekli olurken keçiboynuzunun fiyatını iyi takip edin, keçiboynuzunun fiyatı artacak, senin aldığın ücret de artacak?.. Tuzruhunun fiyatı artacak, senin maaşın da artacak!.. Bir de, bu gayri safî millî hâsıla her zaman artmıyor ki; Ordu İlimizde, 1 280 dolardan, bugün 1 000 doların altına düştü. Demek ki, işçi emekli maaşları da düşebilecek bununla. Gayri safî millî hâsıla düştüğü zaman, bu da düşecek. O zaman, enflasyon oranında, bu insanlarımız ne yapar? Bunları, sosyal güvenliği tartışırken konuşmayacağız da ne zaman konuşacağız? Yüzde 20 maaş zammı veriyoruz bu zavallılara, ondan sonra, arkasından, getirip, yüzde 30, yüzde 35 petrol zammı yapıyoruz. Bakın, dengeleri korumak zorundayız. Bu tasarıyla birlikte, bu ülkeyi, çalışma hayatını kaosa götürüyorsunuz.

Bir hükümetin görevi, çalışma hayatını kaosa götürmek değil ki... İnsanları sokağa dökmek değil ki... Genel greve götürüyoruz işçilerimizi. Allah aşkına, bu IMF, ne kadar söz verdi? Katlanılabilecek gibiyse, bize açıklayın, bu millet katlanır. Herkes milletini seviyor, vatanını da seviyor. Bu millet, vatanı için can vermiş, kan vermiş, şehit vermiş. Yeter ki, niyetinizin ne olduğunu bir açıklayın Allah aşkına! Yani, niyetinizin ne olduğunu açıklayın ki, millet bilsin niyetinizi.

BAŞKAN – Sayın Yener, sürenizin sonuna geldiniz; lütfen, toparlayın.

YENER YILDIRIM (Devamla) – ...Millet, niyetinizi bilsin ki, fedakârlık yapsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – 1 dakika ilave süre veriyorum.

Buyurun.

YENER YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başbakan Amerika'ya gidecek... Tabiî, bir zamanlar "bağımsız Türkiye" diye bağırıyorduk; ne oldu arkadaşlar?! Amerika'ya gideceğiz, biz, devlet güvenlik mahkemelerini hallettik, IMF'ye söz verdik, 58-60'ı da getirdik, sosyal güvenliğini de hallettik, arkasından affı da getirdik diyeceğiz. Hani bağımsız ülkeydik?! Hani "gölge etme, başka ihsan istemem" diyordunuz bir zamanlar; ne oldu arkadaşlar?! Ne oldu?!. Bu ülkenin gerçeklerini unutmayalım. Bu ülkeye uyacak, gerekli elbiseyi dikelim. Bakın, bu millet fedakâr millettir. Gerçekten, bu milletten fedakârlık istiyorsak, niyetimizin ne olduğunu açıklayalım ki, hep beraber fedakârlık yapalım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yener.

Gruplar adına başka söz istemi?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Oktay Vural?.. Yok.

Sayın Fethullah Erbaş?..

Sayın Erbaş, söz hakkınızı kullanacak mısınız?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Söz hakkımı Yakup Budak'a veriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bu geçici 82 nci maddeyle de, emeklilerimizin geçiş sürelerinin nasıl hesaplanacağı, yeni duruma nasıl uydurulacağı üzerinde bir teklif getirilmektedir. Bu tekliften de, bundan önceki geçen maddelerde de, maalesef, her ne kadar, hükümet, Sayın Bakan "efendim, biz, sadece aktuaryel dengeyi sağlayabilmek için, sadece bu işi halledebilmek için böyle bir tasarı getirmedik" dese de, her maddede santim santim, milim milim kırpa kırpa çalışanların aleyhine birtakım düzenlemeler getirilmektedir. Dolayısıyla, bu maddeyle de getirilen düzenlemeyle, yeni sisteme göre ve eski kanuna göre çalışmış insanlarla, yeni sistem döneminde nasıl bir uyarlama yapılacağı üzerinde durulmaktadır. Ben konuyu fazla dağıtmadan hemen üzerinde durmak istiyorum.

Burada, birtakım hesaplardan bahsedilmektedir. Elbette, kanunlar hesaplara dayanacaktır; ama, Türkiye gibi, enflasyonun âdeta yıldırım hızıyla gittiği, yüzde 100'lerin üzerinde takip ettiği bir ülkede, siz, yirmi yirmibeş yılları birtakım endekslere bağlayacak olursanız, bu endeksler, bu işçilerin yükünü çekmez; çünkü, değil, yirmibeş yıllık endeksler, on yıllar, beş yıllar bile; beş yıl öncesine, on yıl öncesine gittiğimiz zaman bile çok büyük çarpıklıklarla karşı karşıya kalırız. Ben, kısa bir hesap yapmak istiyorum: Eski yasaya göre 7 000 gün çalışmış olan bir insanımız, bir işçimiz, katsayı ve gösterge çarpım tablosundan çıkarılan hesaplamaya göre yüzde 69 üzerinden emekli yapılırken, getirilen tasarının bu maddesiyle yüzde 59 üzerinden emekli yapılmaktadır ki, bu maddeyle, çalışan insanların aleyhine yüzde 15'lik bir düşüş sağlanmaktadır. Sadece bu noktada değil, geçtiğimiz maddelerde, yüzde 20 protez ve araç-gereçte yapılmıştı. Aynı şey, avukat ve noterlerle ilgili maddede yapılmıştı. Malulen emekliye ayrılacak olanlar, daha önce, eğer bir bakıcıya muhtaçsalar yüzde 80 üzerinden emekli yapılırken, bu, burada yüzde 70'e düşürülüyor ve yüzde 70 olan oran da yüzde 60'a düşürülüyor.

Netice itibariyle, yapılan hesaplamalar, maalesef, işçinin ve çalışanın aleyhinedir. Halbuki, bu geçiş döneminin ve bu oranların daha adil, daha hukuka dayalı bir şekilde olması gerekirdi. Buradan, şu noktaya gelmek istiyorum: Bu dengeler kurulamadığı için insanlar ayaktadır, bu dengeler kurulamadığı için insanlar haksızlığa uğradıkları inancı ve kanaatini taşımaktadırlar.

Şimdi, bu aylıkların hesaplanmasında, buradaki hesaplamaya bakacak olursak, işçilerin aleyhine, çalışanların aleyhine, bir hakkın geriye götürülmesi söz konusudur. Bunun düzeltilmesi için de, hükümetin elinde daha bir süre fırsat var demektir. Bunun hesaplanmasında, özellikle -belki 7 000, 9 000 işgünü prim ödemiş olan insanlar ayrı bir olay- asgarî ücretle çalışıyor bizim çalışanlarımızın büyük bir bölümü, asgarî ücretle çalışanların yüzdelerinde ise yüzde 20'ye yakın bir geriye gidiş söz konusudur, muhakkak suretle bunun da düzeltilmesi lazım gelmektedir.

Muhterem arkadaşlar, bu yasa tasarısı, maalesef, çalışanlarımızı üzmektedir, emekli olacaklarımızı üzmektedir. Belki, 58-60 yaş grubundan emekli olacaklar daha bugün piyasada yok; caddede, sokakta yürüyenler, bu geçiş döneminin getireceği sıkıntılar ve biraz önce izah etmeye çalıştığım gibi, birtakım maddelerde getirilen yüklerden dolayı yürüyorlar. Aslında, 58 ve 60 yaşın muhatapları, belki yasa çıktıktan sonra mükellef olacak, işçi olacak, çalışacak olan insanlardır.

Bu düzeltmelerin muhakkak surette yapılması, yarınımızın sosyal barışına da katkıda bulunacaktır diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Budak.

Sayın Salih Kapusuz?.. Yok.

Sayın İlyas Yılmazyıldız?.. Yok.

Sayın Aslan Polat?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Veysel Candan?.. Yok.

Sayın Rıdvan Budak?.. Yok.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Suat Pamukçu?.. Yok.

Sayın Mehmet Zeki Okudan?..

MEHMET ZEKİ Okudan (Antalya) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesiyle eklenen geçici 82 nci maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

Ergun Dağcıoğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Bekir Sobacı

Tokat Gaziantep Tokat

Yakup Budak Faruk Çelik Musa Demirci

Adana Bursa Sıvas

Ali Gören Mahmut Göksu Mehmet Özyol

Adana Adıyaman Adıyaman

Sait Açba Celal Esin Ramazan Toprak

Ayfon Ağrı Aksaray

Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik

Amasya Ankara Ankara

Cemil Çiçek Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okudan

Ankara Ankara Antalya

İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Balıkesir Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata Zeki Ergezen İsmail Alptekin

Bingöl Bitlis Bolu

M Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz

Bursa Bursa Çankırı

Yasin Hatiboğlu Osman Aslan Sacit Günbey

Çorum Diyarbakır Diyarbakır

Seyyit Haşim Haşimi

Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri, konuşacak mısınız, yoksa, gerekçe mi okunsun?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Mustafa Geçer konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Mustafa Geçer, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 17 nci maddesiyle eklenen geçici 82 nci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, getirilen bu tasarının amacının kesinlikle ortaya konulması gerekirdi. Gerçi, bu yönde amacın ne olduğunu, sayın hükümetin tarafında olan konuşmacıların ifadelerinden anlıyoruz. Burada "sosyal güvenlik reformu" adı altında getirilen bu tasarıyla, kesinlikle, sosyal devlet ilkesinin tahakkukunu sağlayacak bir amaç güdülmemiştir; burada, daha ziyade, karadelikler olarak görülen sosyal güvenlik kurumlarının finansal açıklarının kapatılmasına yönelik bir amaç benimsenmiştir. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki, bu yasa tasarısıyla, çalışanlara, memurlara, Bağ-Kurlulara, tüm sosyal güvenlik kapsamı altında olan ve Türkiye'nin nüfusunun yarısını ilgilendiren insanlarımıza, herhangi bir hak genişletici veya onların menfaatına herhangi bir şeyin getirildiğini görmüyoruz.

Geçici 82 nci maddede de, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı bulunanlara bağlanacak aylıkların hesabında birtakım karmaşık hesaplamalar gündeme getirilerek, benim de anlamakta güçlük çektiğim "sigortalının aylık talep tarihine kadarki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümlere göre hesaplanacak aylığının sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı ile orantılı bölümü, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren aylık başlangıç tarihine kadar geçen takvim yılları için, her yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve gayri safî yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak hesaplanır" şeklinde birtakım karmaşık hesaplar var.

Bu kadar karmaşık hesaplamalarla, acaba, çalışanlara, sigortalıya hangi haklar getirilmeye çalışılıyor, bunu anlamak mümkün değil. Bir televizyon programında şöyle bir şey geçiyordu: Bir pazara kamyonla koyun getirmiş olan çitfçiye, spiker “efendim, koyunların fiyatlarını nasıl belirliyorsunuz” diye soruyor. Çiftçi de “efendim, kamyonla birlikte hepsini kantara çekiyoruz, çıkan toplam tartıdan, işte kamyonun darası düşüldükten sonra, koyunları sayıyoruz, koyunları toplam net kiloya böldükten sonra, bir koyunun ortalama ağırlını bularak, fiyat takdir ediyoruz” diyordu. Spiker alaylı bir şekilde “Bu koyunları sayıp, toplam kiloya böleceğinize, koyunların ayaklarını sayıp, karekökünü alıp, ikiye bölerek rakam bulsanız daha kolay olmaz mı?..” diyor. Gerçekten, burada, koyunların ayağını sayıp, karekökünü alıp, ikiye bölmek gibi bir karmaşık hesaplamayla, sanki bir şeyler kaçırılıp, bir tarafa, karadelikler olarak görülen bu sosyal güvenlik kurumlarının hesabına, çalışanlardan bir şeyler koparmak amaçlanmış gibime geliyor. Burada daha sabit fiyatlarla, bir döviz endeksiyle, bir altın paritesiyle, daha sağlam kaynaklarla bunlar belirtilebilirdi.

Devlet İstatistik Enstitüsünün, kentsel alanlardaki tüketici fiyat birimleri artış oranları hesaplamasındaki endekse dahil mal demetlerinin hangileri olduğu ve burada siyasî iktidarın baskılarıyla çok değiştirilerek, çok değişik rakamların çıkarılabilmesi veya gerçekten piyasada enflasyon oranları ile resmî kurumların yayınladığı enflasyon oranları arasında büyük farkların ortada olduğu hepimizce malum olduğuna göre; burada Devlet İstatistik Enstitüsünün çıkarmış olduğu rakamların, ne kadar gerçekçi ve çalışanın ne kadar lehine olduğunu anlamak mümkün değildir. Gerçekten, kamu kuruluşu olan bu kurumların çıkarmış oldukları fiyat artışlarının da, piyasadaki gerçek artışları yansıtmadığı malumdur.

Hal böyle iken, burada, getirilen tüketici endekslerindeki artış oranlarının veya sabit fiyatlarla, yurtiçi hâsıla, sabit fiyatların gelişme hızı kadar artırılması gibi, karmaşık yollara sapılmasından beklenen amaç; zaten bugüne kadar kaz olarak görülmüş çalışanların, tüylerini yolmak. Yani, kaz gibi, tüylerinin yolunmasının amaçlandığı... Oysaki, şu anda tüyleri de kalmadı; ancak, yapsalar yapsalar, onların derilerini yüzmek gibi bir yola tevessül edebilirler; bunu görüyoruz.

Burada şunu da görüyoruz ki, toplumun yarısına yakın kesimden kabul görmemiş bu tasarının, ömürlü olmayacağını, çok kısa sürede, gerçekten bu toplumu benimseyen ve kaynaklar başka alanlara çarçur edilirken, devlet katkısı olarak 1,2 katrilyonu, sosyal güvenlik kurumlarının karadeliklerini kapatma adına çok büyük rakam olarak görenler varken, diğer tarafta, sosyal güvenlik kurumlarının devletten bugün 6 katrilyona yakın alacağı olduğu halde, alacaklar nemalandırıldığı zaman, sosyal güvenlik kurumlarının, devletten, devlet katkısını çok daha aşacak alacağı olduğu halde, sadece finansal kaygılarla getirilmiş bu tasarının, hiçbir zaman için, çalışan kesimlere fayda sağlamayacağı apaçık ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın hatip, 1 dakika ilave süre veriyorum.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) – Bunun için, bu tip yasa tasarılarının, daha gerçekçi bir şekilde, çalışanlarımıza, sigortalılarımıza daha faydalı olacak şekilde düzeltilmesini talep ediyor; düzeltilmediği takdirde de, gelecekte, bu kesimlere daha yakın, bunları daha insan yerine koyacak iktidarlar geldiği zaman, bu yasaların kâğıt yığına haline geleceğini de burada vurguluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Geçer.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Geçici madde 82'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 82 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 17 nci maddeyi, daha önce kabul edilen geçici 81 ve geçici 82 nci maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

18 nci maddeyi okutuyorum:

II. BÖLÜM

TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNU İLE İLGİLİ

DEĞİŞİKLİKLER

MADDE 18. – 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 20 nci maddesinin 20/2/1992 tarih ve 3774 sayılı Kanunla kaldırılan (a) fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"a) Kadın ise 58 yaşını, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması"

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 114 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanun Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun emeklilik yaşıyla ilgili bölümünü düzenlemekte olup, emeklilik yaşının, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmasını şart koşmaktadır.

Bu madde, değiştirilmeden önce şunları öngörüyordu:

a) 15 yıldan beri sigortalı olması

b) En az 3 600 gün prim ödemiş olması.

Görüştüğümüz bu kanun tasarısının getirdiği en önemli değişiklik de işte budur; emeklilik yaşını, kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşına yükseltmektir.

Sayın milletvekilleri, günlerdir, biz, burada, bu kanun tasarısını tartışıyoruz. Bu kanun tasarısının genel adı, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısıdır; yani, hem sosyal olması hem de çalışanlara güvenlik getiren bir yasa olması lazım gelir.

Peki, öyleyse, neden günlerdir tüm çalışanlar sokaklarda?.. Çalışanlar, seslerini hükümete duyurmak istiyor, hükümet ise, onların sesini hiç mi hiç duymuyor...

Bu yasanın kapsamına giren kesim, halkımızın yüzde 85'ini teşkil eden 54 milyon vatandaşımızdır. Şu anda iktidarda bulunan ve seçimlerde en fazla oy alan partinin oy oranı ise yüzde 22'dir. O zaman, insan kendi kendine soruyor, bir siyasî parti, bu kadar büyük bir kitleyi nasıl gözardı eder? Bunun cevabı ancak şöyle verilebilir: Bu 54 milyonluk kesim, ülkemizdeki fikir ve beden işçilerinin ya çalışan kesimidir ya da emeklileridir. Fakat, ülkemizdeki hükümetler, daha çok, finans kesiminin, paraya hükmedenlerin sesini dinlemekle meşgul. Bunun en açık delili, Sayın Başbakanın "ben artık değiştim" demesi ve işveren temsilcilerinin de "biz bu hükümetten ne istediksek aldık" diye.gazetelere beyanatlar vermeleridir.

Zaten, 28 Şubat postmodern darbesinden sonra kurulan 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin çıkardığı tüm önemli yasaların -imam-hatipleri kapatan 8 Yıllık Eğitim Kanunu, Vergi Kanunu, 12 yaşından küçük çocuklara Kur'an-ı Kerim okuma yasağı kanunu ve nihayet, bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı- tek bir özelliği vardır; bu tasarılara halk karşıdır. Halkın, tasarılara karşı yapmak istediği miting ve grevlere, hükümet büyük ölçüde karşıdır. Halbuki, ismi Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı olan bu tasarının en büyük özelliğinin, halka güven ve itimat vermesi olmalıdır. Halkın güvenmediği, itimat etmediği bir Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, daha çıkmadan, ölüme mahkûmdur; tıpkı, bu komisyonlarda reform hayaliyle çıkardığınız, adına "Bir Reformun anatomisi" diye kitap bastırdığınız ve bir yıl dahi geçmeden, sizlerin, kaldırılışında bayram yaptığınız vergi kanunları gibi...

Bu yasa tasarılarının değişmeyen özellikleri, dayatmacı bir zihniyetle hazırlanmaları, ilgili sosyal gruplarla ve muhalefet partileriyle anlaşma içerisine girmeden Meclise getirilmeleri, görüşmeler sırasında mutlaka acele edilmeleri ve halka rağmen kanunlaştırılmalarıdır.

Bu tasarının, bu kadar aceleye getirilmesinin sebebi, 1999 yılı bütçesiyle, 2 katrilyon 245 trilyon TL'nin, sosyal yardım kuruluşlarına transfer edilmesi ve bu miktarın, konsolide bütçenin yüzde 8,2'sine tekabül etmesi sebep olarak gösterilmekte; bununla da yetinilmeyerek, bu büyüklüğün 2,2 katrilyon yerine, sanki, bu bütçede, sadece bu kalem borç faiziyle karşılanıyormuş gibi, bu rakam, bu borç faizleriyle beraber, Sayın Bakan tarafından, sürekli olarak 5 katrilyon olarak ifade edilmekte ve 1992 yılında, bütçenin yüzde 1,8'ini teşkil eden sosyal güvenlik transferlerinin, 1999 yılında yüzde 8,2'lere çıkması sebep olarak gösterilmekte ve tedbir alınması istenmektedir.

Yalnız, Sayın Bakanım, şunu, hep gözden kaçırmaktasınız: Bu bütçede, büyüyen, sadece sosyal güvenlik transferleri değildir; bu bütçede, en fazla büyüyen, 27 katrilyonluk bütçenin, şimdiden, 10,3 katrilyonluk bölümünü; yani, yüzde 37,8'ini alıp götüren faiz ödemeleridir.

Yine, sizin çok vurguladığınız bu sosyal güvenlik transferleri, nüfusumuzun yüzde 81,3'ünü teşkil eden ve genellikle alt gelir gruplarının teşkil ettiği 52,3 milyon kişiye giderken, bütçenin yüzde 37,8'ini alan faiz ödemeleri, azamî 30-40 bin kişiye gitmektedir.

Yine, bir hesaba göre, 1965 ilâ 1993 yılları arasındaki dönemlerde, hükümetlerin el koyduğu, çeşitli şekillerde harcadığı, yalnızca SSK kaynaklarının 20 ilâ 25 milyar dolar civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu faiz ödemelerini, yaptığınız rantiye kesimi ise, hiçbir şey vermeden sadece almıştır; halkın emeğini, alınterini, kazancını, her şeyini almıştır.

Türk sosyal güvenlik sisteminin aksayan noktası gelir-gider dengesinin bozulmasıdır; doğrudur. Bu husus, yeni doğmuş bir konu da değildir. 1970'li yıllarda başlayan sistemin aksaklıkları ilk defa o yıllarda fark edilmiş ve ILO uzmanı Zalenka bu amaçla Türkiye'ye davet edilmiştir. Ta o yıllarda kurumun geleceği bakımından alınması gereken ivedi tedbirler hakkında bir rapor sunmuştur.

Esasında, ülkemizde, işçiler de işverenler de ileri yaşlarda çalışmaya ve çalıştırmaya karşıdırlar ve hazır değillerdir.

Araştırmalara göre "60 yaşında işçi çalıştırıyor musunuz" sorusuna, işverenlerin yüzde 92'si "hayır" cevabını verirken "evet, çalıştırıyorum" diyenler ancak yüzde 8 civarında kalmaktadır. Bu konuda Ankara Ticaret Odası Başkanı şöyle konuşmaktadır: "60 yaş bir dayatmadır. Biz, bu konuda, Türk özel sektörü olarak, emeklilik yaşının 60 olmasına kesinlikle karşıyız. Yaptığımız anketlerde, insanların yüzde 80'inin, emeklilik yaşının 50-55 olması arzusu ortaya çıkmaktadır."

Yine araştırmalar gösteriyor ki, Devlet Planlama Teşkilatı, Ziraat Bankası, Emekli Sandığı 18-45 yaş arasında temizlik işçisi çalıştırılmasına ilişkin mukavele yaparken, Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı "18-55 yaş arasında temizlik işçisi isterim" diye, sendikalarla yaptığı sözleşmeye koymaktadır.

Şimdi açık olalım; devlet olarak bu şartları koyarken, 55 yaşından yukarı işçi çalıştırmam derken, özel teşebbüs, bu şartlarda, 60 yaşındaki işçiyi çalıştırır mı?!

Çalışma hayatımızda emeklilik yaşı kadar, belki ondan da önemli olan konu sigortasız çalıştırılan işçi konusudur. 5 milyon civarında olduğu tahmin edilen bu çalışanlar, sisteme dahil edilse, SSK'ya 1,7 katrilyon ek prim sağlanacağı gibi, yıllık 500 trilyon TL civarında da ek vergi geliri elde edilecek ve sosyal güvenlik açığının önemli ölçüde kapanmasına vesile olacaktır.

Araştırmalar, kayıtdışı olarak çalışan işçileri, işverenlerin, yüzde 40 daha ucuza çalıştırdıklarını ortaya koymaktadır. Yine, araştırmalarda, kalifiye işçiye gerek duyulmayan ve emek-yoğun üretim ağırlığı gösteren sektörlerde kadın ve çocuk işçilerin yoğun olarak kayıtdışı çalıştığı da belirtilmektedir.

Yine, 1997 yılında "yakacak yardımı" adı altında başlayan ve prim karşılığı olmayan, sadece hükümetlerin siyasî tercihleri olan bu yardım, vergilerle karşılanması gereken bir yardım olmasına rağmen, 1977 yılında yapılan bir düzenlemeyle, SSK hizmetleri arasına dahil edilmiştir. Prim karşılığı olmayan bu ödemeler, emeklilere yapılan toplu ödemelerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu ödemelerin yüzde 70'i kurum kaynaklarından, yüzde 30'u ise sigortalının son defa ayrıldığı KİT'ler ve diğer kamu kuruluşlarından karşılanmaktadır.

Dolayısıyla, SSK açıklarında sorun, sadece erken emeklilik değil, devletin, vergiyle karşılaması gereken sosyal yardım zammını, prim karşılığı olmadan SSK'nın üzerine yıkması, kurumun açıklarındaki önemli faktörlerden birisi olmuştur.

Yine, size bir hesap verelim: 1999 yılı bütçesinde öngörülen 2 katrilyon 450 trilyon TL'lik sosyal güvenlik açığı, 1999 yılı ortalama döviz (dolar) kuruyla 428 bin TL üzerinden 5,8 milyar dolar eder. 1999 yılı haziran sonu itibariyle açıklanan konsolide bütçe gelirleri ile vergi gelirlerinde 1998'e göre azalma olduğu, yani, önceki yılın artışının dahi karşılanmadığı, bu karşılansa, konsolide bütçe gelirlerinde 5,2 milyar dolar, vergi gelirlerindeyse 3,4 milyar dolar artış olabilecekti. Burada net olarak görünmektedir ki, bu hükümet 54 milyonluk kitleyi karşısına alıp da bu SSK açıklarından bahsedeceğine, kendisi, bundan önceki 1996, 1997 ve 1998'deki hükümetler kadar vergi toplayabilse, o kadar çaba sarf edebilse, hemen hemen bütçe açığı kadar, konsolide bütçede bir gelir elde edebilecekti. SSK'ya verdiğiniz açık 5,8 milyar dolar, sırf vergileri normal olarak alamadığınızdan dolayı kaybınız 5,2 milyar dolar.

Netice olarak şunu söylemek isteriz ki: Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti ilkesi temeline oturan bir yurttaşlık hakkıdır. Çağdaş hukuk devletlerinde bu hak güçsüzlerin, güçlüler karşısında korunmasını, bu sayede eşitliğin sağlanmasını içerir. Sosyal güvenlik, nihaî araç olarak, toplumsal dengenin güvence altına alınmasına yönelik bir sistemler bütünlüğünü ifade eder.

Emekli olma umudunu kaybeden insanların yapacağı toplumsal bunalımın faturası ağır olabilir. "Ben yaptım, oldu" ile bu sorunu çözemezsiniz; çözerseniz, neticesi, Vergi Kanunu gibi olur.

Hepinize saygılar sunarım.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Hacı Filiz; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Tarım kesimini ilgilendiren 18 inci maddeyle ilgili, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Sayın Başkanı ve Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye'de, tarımda çalışan nüfus, yüzde 50 civarındadır. Dünyanın hiçbir yerinde nüfusunun yüzde 50'den fazlasının tarımda çalışıp da zengin olmuş ülkesi yok. Bu oran, gelişmiş ülkelerde yüzde 10'lar civarında; Avrupa'da yüzde 8, Amerika'da ise yüzde 3'ler civarında. Türkiye'de tarım kesiminde ücret almadan ailesinin içinde karın tokluğuna çalışan kesimin oranı, illere göre, yüzde 40'lar ve yüzde 70'ler arasında değişmektedir. Türkiye'de tarım kesimi, yıllardır, büyük bir çıkmazın içindedir. Türkiye'de tarım kesiminin fert başına düşen millî geliri 600 ilâ 800 dolar civarındadır; gayri safî millî hâsılaya oranı ise, yüzde 12'lerdedir.

Dünyada, tarım kesimine destek olmayan hiçbir ülke yok. Gelişmiş ülkelerde, tarım kesimine, çiftçiye destek daha fazla yapılmaktadır. Tarım kesimi, çiftçi, hem iktisaden desteklenmeli hem de sosyal güvenlik sorununa çözüm bulunmalıdır.

Tarım kesiminin en az yüzde 50 ilâ 60'ının sigorta primi ödemesi mümkün değil. Çiftçimizi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak, tarım kesiminin yaşama şartlarını iyileştirecek çok köklü değişiklikler yapmak gerekmektedir.

İktisaden güçlendirmek gerekirken, her çiftçinin sağlık sigortasına kavuşturulması gerekirken, tarım kesiminde çalışanların, çiftçilerimizin oranı yüzde 50'den fazla olmasına rağmen, bu kesiminde mevcut sigortalı sayısı çok azdır. Çiftçimizin daha başta gelen en önemli meselelerinden birisi budur.

2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, sosyal sigortalar kapsamı dışında kalan, sosyal güvenlik imkânından mahrum bulunan bir kesime sosyal güvenlik sağlamayı amaçlayan bir kanundur. Gerek çiftçi gerekse çiftçi olmayan tarım işçilerinin sayısı büyük rakamlara ulaşmaktadır; bu işçi sayısı, mevsime göre ve diğer şartlara göre azalıp çoğalmaktadır. Hem tarım kesiminin hem de bütün toplumun sosyal güvenliğe kavuşturulması Anayasamızın gereğidir. Önemli olan, sosyal güvenliğin, bütün ülkeye ve bütün insanlarımıza sağlanmasıdır.

Tarım kesiminde çalışanlarla, çiftçilerimizin sosyal güvenliğiyle ilgili sorun, ilk defa, 1983 yılında gündeme gelmiş ve bu amaçla, 1983 yılında, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu çıkarılmıştır. Bu Kanunun 20 nci maddesi "kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını getirmekte; 15 yıldan beri sigortalı olması; en az 3 600 gün prim ödemiş olması; kurumundan yazılı istekte bulunması şarttır" şeklindedir ve isteğe bağlı olarak çıkan bu 20 nci maddenin, 20.2.1992 tarih ve 3774 sayılı Kanunla kaldırılan "Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını" ifade eden (a) fıkrası, tekrar, bu dönemde şimdi "Kadın ise 58 yaşını, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması" şartını getirmektedir.

Bugün Türkiye'de tarımda çalışan kesimin, sigorta primi ödeme gücü olmayanların primlerini devletin ödemesi gerekirken, sosyal hukuk devleti olmanın gereği bu iken, çiftçilerde de emeklilik yaşı, kadınlarda 58, erkeklerde de 60'a çıkarılmaktadır.

Doğru Yol Partisi hükümetleri döneminde, emeklilik yaşını kadınlarda 50'ye, erkeklerde 55'e çıkaran yasa tasarısını "mezarda emeklilik" olarak niteleyenler, bununla da yetinmeyerek, o dönemde çıkardıkları broşürlerde "eğer bu kanun çıkarsa; bundan on yıl sonra, yirmi yıl sonra insanların mezar taşlarına şöyle yazılacaktır: Eğer yaşasaydı onbeş sene sonra emekli olacaktı" diyenlere soruyorum: Doğru Yol Partisi döneminde, kadınlarda 50, erkeklerde 55 olarak hazırlanan kanun tasarısına "mezarda emeklilik" diye destek olmadınız da, şimdi ne değişti? Yaşı, kadında 58, erkekte 60'a çıkaran daha ağır şartlardaki bu kanun tasarısını gündeme getirip, ısrarcı ve dayatmacı bir politika izleyerek toplumun huzurunu kaçırıyorsunuz. Buna cevap verin, bunun izahını, meydanlara dökülen işçimize, memurumuza yapın; sokağa dökülen vatandaşlarımızla bir konuşun, dertlerini bir dinleyin.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi döneminde hazırlanan sosyal güvenlik yasa tasarısı, tüm sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak, uzlaşmacı bir tutumla hazırlanmıştı; yaş, kadınlarda 50, erkeklerde 55 idi.

20 Mayıs 1995 tarihli "mezarda emekliliğe hayır" şeklinde ANAP'ın hazırladığı bülteni, şimdi, sizin çıkarmaya çalıştığınız yasa tasarısına uyarlarsak, bakın, ANAP, kendi hazırladığı yasa tasarısına "hükümet, bu şartları çok ağır bir biçimde değiştiriyor; bu haklara âdeta saldırıyor" diyerek görüşlerini şöyle açıklıyor: "Anasol-M hükümeti, kadın iseniz, yaş şartını 38'den 58'e; 5 000 gün prim ödeme şartını da 7 000 güne çıkarıyor. Yani, eskiye göre, yaş şartını, kadında 20 yaş daha yükseltiyor ve ilaveten 2 000 gün daha prim ödeme şartını getiriyor.

Erkek iseniz, yaş şartını 43'ten 60'a ve 5 000 gün prim ödeme şartınıysa 7 000 güne çıkarıyor. Yani, eskiye göre, yaşı 17 yaş daha yükseltiyor ve ilaveden 2 000 gün daha prim ödemeniz gerekiyor. İşte, Anasol-M hükümetinin öngördüğü yeni şartlar bunlar."

Bakın, bir örnek daha verelim. ANAP diyor ki: "En çok altı ay çalışılabilecek bir iş bulma şansına sahip olan bir erkek işçiyseniz, 7 000 günlük primi ancak otuzdokuz senede ödeyebilirsiniz. Halen mevsimlik ve geçici işçi olarak ancak üç ay çalışabilen bir işçiyseniz, 7 000 günlük birimi ancak yetmişyedi yılda ödeyebilirsiniz." Bunu söyleyen Anavatan Partisi. Devam ediyorum. "İşte 'mezarda emeklilik'" denilen şartlar bunlar. Biz, hükümetin bu tasarısını, Meclis komisyonlarından ve Meclis Genel Kurulundan bu haliyle geçmemesi için her türlü mücadeleyi bütün gücümüzle yapmaya kararlıyız." Anavatan Partisinin sözleri... "Bu görev bizim ve onların eş ve çocuklarının haklarına ve geleceklerine acımasızca bir saldırıyı yansıtan bu tasarının sahibi hükümeti ve onun IMF'den kumandalı Başbakanını, siz işçilere havale ediyoruz; siz, ne yapacağınızı iyi bilirsiniz " diyerek, işçileri, bugün kınadığı eylemlere teşvik ediyordu. Oysa, Doğru Yol Partisi döneminde hazırlanan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısı, tüm sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanmıştı. Yaş, kadında 50, erkekte 55 idi. Siz, bunu, kadında 58, erkekte 60'a çıkardınız. Bu, insafsızlıktır, bu acımasızlıktır. Bu, olsa olsa, ancak, ülke gerçeklerini bilmeyenlerin, toplumu geren, dayatmacı zihniyetlerin getirebileceği bir uygulama olabilir. Bunu, yalnızca, Doğru Yol Partisi ve Fazilet Partisi söylemiyor. Bugün, DSP'den, sosyal zihniyetle yetişmiş, DİSK'te sendika başkanlığı yapmış ve işçiyi temsilen Meclise DSP tarafından getirilmiş Sayın Rıdvan Budak bakın, ne diyor: "Budak barut gibi 'hoop! Yaşar, yavaş gel' DSP'li Budak, emeklilik yasa tasarısının bu haliyle çıkmasının sosyal barışa büyük bir darbe vuracağını söyledi." Yine, bu sözler, DSP'de Grup adına, benim 19 uncu Dönemde milletvekili olduğum dönemde, ANAP sıralarında bulunan Sayın Gaffar Yakın'ın söylediği sözlerin de tamamen zıddı; yani, Gaffar Yakın'ın söylediği sözleri, DİSK eski Genel Başkanı, DSP milletvekili tamamıyla yalanlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümet bunu yapmamaktadır. Muhalefet yapmak için, muhalefet yaparak toplumu gerenler, bugün de, bu yasa tasarısıyla, işçiyi, memuru, sivil toplum örgütlerini meydanlara yığarak aynı şeyi yapmaktadır. Herkes, kimlerin IMF'nin başbakanı olduğu ortada, kimlerin, kitleleri ilgilendiren, toplumun menfaatına olması gereken yasa tasarılarında cimri, bir avuç kişinin menfaatına olan yasa tasarılarında bonkör olduğunu görmekte. Bunun hesabını bu millet, mutlaka, er geç soracaktır.

57 nci hükümetin getirmiş olduğu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ise, ne Türkiye gerçeklerine ne de çalışanların beklentilerine cevap verecek niteliktedir. Çünkü, getirilen sosyal güvenlik sistemi, sistemin sadece, emeklilik yaşını artırmakta, daha fazla gelir elde etmeyi hedeflemektedir.

İşçinin, memurun, esnafın aleyhine olan bu maddeye ret oyu kullanacağımızı bildirir, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Filiz.

Maddeyle ilgili aynı mahiyette iki önerge vardır; ikisini okutacağım, birini işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 18 inci maddesi (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Nevzat Ercan Kemal Kabata

İçel Sakarya Samsun

Sevgi Esen Saffet Arıkan Bedük Saffet Kaya

Kayseri Ankara Ardahan

Burhan İsen Yener Yıldırım

Batman Ordu

Madde 18 – 17.10.1983 tarih ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 20 nci maddesinin 20.2.1992 tarih ve 3774 sayılı Kanunla kaldırılan (a) fıkrası aşağıdaki şewkilde yeniden düzenlenmiştir.

"a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması,"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18 inci maddesi ile değiştirilen 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunun 20 nci maddesinin 22.2.1992 tarih ve 3774 sayılı Kanunla kaldırılan (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

M.Ergün Dağcıoğlu Bekir Sobacı Yakup Budak

Tokat Tokat Adana

Mehmet Bedri İncetahtacı Ali Coşkun Faruk Çelik

Gaziantep İstanbul Bursa

Ali Gören Musa Demirci Ömer Vehbi Hatipoğlu

Adana Sıvas Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Elazığ Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat

Erzurum Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Lütfi Doğan

Gaziantep Ankara Gümüşhane

Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan Ali Güner

Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz

İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Önerilen Madde:

"a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2 önerge de aynı mahiyette olduğu için, birlikte işlem yapıyoruz.

Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Önerge sahipleri, önergenizin gerekçesini mi okutalım?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Mehmet Zeki Okudan konuşacak.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Sayın Mehmet Zeki Okudan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; söz konusu önerge tarım işçilerini ilgilendirmektedir; tarım işçilerinin 58-65 yaş gibi, geç bir yaşta emeklilik işlemlerinin yapılacağıyla ilgilidir.

"Tarım işçisi" deyince, akla, tarım gelir; "tarım3 deyince de yediğimiz ekmekten, karpuzdan, domatesten tutun da bilumum meyve ve sebzeleri içeren çiftçilik akla gelir. Çiftçilikte ise bir işveren vardır, bir de çalışan vardır. Bu sene 8 000 liraya dometes satan bir çiftçi, işçisini nasıl sigortalasın; bunu merak ediyorum. Domatesi, tarlada, 60 000 liraya mal eden bir çiftçi, 20 000 liraya domates sattı. Kışın, serada 90 000 liraya mal ettiği domatesi, 20 000 liraya sattı. Eğer, bir hesabınız varsa, bir muhasebeniz varsa, kârlılık bunun neresinde, işçi çalıştırabilme yeteneği neresinde?

Bir pamuk işçisini düşünün; temmuzun, ağustosun sıcağı pamuk işçisinin beyninden girer, ayaklarından çıkar. Antalya'da, Ege Bölgesinde ve Adana yöresinde, o kızgın toprakların üzerinde, ayakları yanan, başından aşağı güneşin işlediği bir ortamda çalışan işçi, 58 yaşında emekliye ayrılsın diyoruz.

Kaldı ki, bu işçiler, biliyorsunuz, mevsimlik çalışıyorlar; mevsimlik çalıştıkları da göz önünde tutulursa, bunların 58 yaşında emekliye ayrılmalarının ne kadar anlamlı olacağını veya ne kadar güç olacağını bilmemek elde değil. Nedenini söyleyeyim: Metin Bey, Antbirlik'te Genel Müdürlük yaptı; bu işi, benden çok daha iyi bilir; ama, benim bildiğim tarafı şu: Ben, doktorum; beli ağrıyan bana gelir, dizi ağrıyan bana gelir, karnı ağrıyan bana gelir ve yazın o sıcağını yemiş, beynine sıcak işlemiş kişiler bana gelir; ben, onların halini sizlerden belki biraz daha iyi bilirim. O yüzden, 58 yaş, 60 yaş gibi bir yaş sınırı, tarım işçisi için çok uzun bir yaştır.

Çİftçilik, maalesef, son günlerde çok ağır durumdadır; can çekişiyor, çığlık göklere ulaşıyor; ama, hükümet duyuyor mu, bilmiyorum. İhracat imkânları araştırılsın istiyoruz. Çünkü, eğer, çiftçilikle ilgili, tarım ürünleriyle ilgili bir gelişme sağlanmazsa, ne işveren olacak ne işçi olacak. Herkes, onbeş tavuk, bir inek alıp kendini beslemeye çekilecek; ondan sonra, şehirli ne yaparsa yapsın. Dışarıdan domates ithal etmek zorunda kalırsak, şaşmayalım.

Sayın milletvekilleri, 58-60 yaş -tekrar ediyorum- tarım işçisi için çok yüksektir. Lütfen, bunu daha aşağı çekmek için, sizin himmetlerinizi istiyorum. Çünkü, benim yakınım çiftçi, DSP'lilerin yakını da çiftçi, MHP'lilerin yakını da, ANAP'lıların yakını da, DYP'lilerin yakını da... Bakıyorum, Antalya milletvekillerinden, Kemal Bey de burada; onun da, şu anda, seranın içinde, o sıcak günde çalışan bir yığın işçi kardeşleri var; biliyorum. Bu, çok önemli.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, hürmet ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Okudan.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyle ilgili başka önerge yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 19.- 2925 sayılı Kanunun 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yaşlılık aylığının hesaplanması :

Madde 21.- Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, 506 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde belirtilen esaslara göre yaşlılık aylığı bağlanır.”

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Polat, süreniz 10 dakika.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 114 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi hakkında Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlarım.

Adı geçen kanun tasarısının 19 uncu maddesi, tarım işçileri Sosyal Sigortalar Kanununun yaşlılık aylığının hesaplanmasıyla ilgilidir ve mevcut kanunda bu konuyla ilgili 21 inci maddede şu değişiklik yapılmaktadır: "Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya 506 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde belirtilen esaslara göre yaşlılık aylığı bağlanır."

Peki, 506 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin yeni şekli bu kanun tasarısıyla nasıl düzenlenmiştir, bir de ona bakalım. "Yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıların aylığı aşağıdaki hükümlere göre belirlenecek ortalama yıllık kazancıyla aylık bağlama oranının çarpımının 1/12'si alınarak hesaplanır."

Sigortalının her takvim yılına ait prime esas kazancı, kazancın ait olduğu takvim yılından itibaren aylık talep tarihine kadar geçen takvim yılları için her yılın aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllık kentsel tüketici fiyatları endeksindeki artış oranı ve gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak bulunan yıllık kazançlar toplamının, toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama günlük kazancın 360 katı, aylığın hesaplanmasına esas ortalama yıllık kazancı oluşturur.

Aylık bağlama oranı, sigortalıların toplam prim ödeme gün sayısının ilk 3 600 gününün her 360 günü için yüzde 3,5; sonraki 5 400 günün her 360 günü için yüzde 2 ve daha sonraki her 360 gün için de yüzde 1,5 oranında artırılır.

Bu kanun, bu değişiklikten önce nasıldı, bir de ona bakalım: "Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, bu kanuna göre tespit edilen göstergesinin katsayı ile çarpımının yüzde 60 oranında yaşlılık aylığı bağlanır. Yaşlılık aylığı sigortalının 5 000 günden fazla her 240 günlük sigorta primi için yüzde 60 oranı birer artırılarak hesaplanır. Bu suretle bağlanacak aylığın oranı yüzde 85'i geçemez. Yaşlılık aylığı hesabına esas alınacak gösterge, sigortalının istekte bulunduğu tarihten önceki prim ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarlarına göre bulunacak ortalama yıllık kazanç esas alınarak tespit edilir."

Bu kanunla getirilen en önemli değişiklikler şunlardır:

1- Bir işçi yeni işe girerken genellikle asgarî ücretle işe başlar. Yıllar geçince, hem işyerinde kıdemli olmasıyla hem de sendikalıysa toplusözleşmelerle aylığı artacağından, emekli olmasına yakın alacağı ücretler, her halükârda, işe yeni başladığı yıllardan fazla olacaktır. Dolayısıyla, emeklilik öncesi son beş yılda aldığı prime esas kazancı, tüm çalışma hayatında aldığı ücretleri kentsel yerler tüketici fiyatları endeksindeki artış oranıyla artırarak bulunan ortalama yıllık kazancından fazla olacaktır.

İşte bu noktada hükümet devreye giriyor ve diyor ki "ya işçi kardeş, sana, kanunlarla senin lehine daha önce verilmiş bir hak olsa dahi, burada senin lehine verilen bu hakkı, ben, yetiştiremediğim faiz ödemelerine aktarmak için geri alıyorum."

2- Aylık bağlama oranının alt sınırı olan 3 600 gün prim ödendiği vakit bağlama oranı yüzde 35 oluyor. Bir misal vermek gerekirse, tüm yaşamını asgarî ücretle geçiren ve prim ödemesini de asgarî ücret üzerinden ödeyen bir çalışanın, 3 600 gün prim ödedikten sonra eline geçecek ücret, bugünkü fiyatlarla 42-43 milyon lira civarında bir emekli maaşı olacaktır. İşte, bu 42-43 milyon lira emekli maaşını alması için dahi, bir çalışana: "Sen ölüm yıllarına kadar bekle" demek ne kadar insafla bağdaşır; kararını sizlere bırakıyorum. Batı'daki çalışma yaşlarını öne süren hükümetin, bir de, bu maaş durumuna, çalışma şartlarına ve saatlerine de bakması gerekir.

Bu tasarıyla, çalışanlara bağlanan prim oranı da düşüyor. Bir iki misal verelim: 5 000 gün prim ödemiş bir sigortalı, eski kanuna göre yüzde 60 prim bağlama oranı alırken, bu tasarıya göre, 42,77 prim bağlama oranı alacaktır. Burada, sigortalının kaybı, takriben, 17 puan olacaktır. Eskiden, 7 00 gün çalışsaydı, 68 prim puan bağlama oranı alacaktı, yeni kanuna göre ise 53-54 puan alacaktır. Yani, burada da kaybı, takriben 14,5 prim bağlama oranıdır.

Yıllık ortalama ücret kaybının dışında, sigortalının, kanunun önceki haliyle 5 000 gün prim ödemekle elde ettiği oranı; yani, yüzde 60 oranını yakalayabilmesi için, 8 100 gün prim ödemesi gerekir.

Bununla, hükümet çalışanlara diyor ki: "Sigortalı kardeşim, sana yaşlılık halinde bağladığım ortalama ücretini düşürmem yetmiyor, 10,3 katrilyon lira faiz ödeyeceğim. 40 000 vatandaşıma borcum bitmiyor; onun için, sen, eski aylık bağlama oranını yakalamak istiyorsan, 5 000 günün üzerinde, bundan böyle 3 100 gün daha çalış ki, sana, eski orandan maaş bağlayayım.

Ayrıca, çok ümitlenme, eğer sen asgarî ücretten prim ödemişsen, bu bağlayacağım maaş da ortalama 56 milyon lira civarında olacaktır. Sen, öyle, televizyonlarda Bodrum eğlencelerine bakıp da heveslenme; onlar başka, sen başkasın. Onlar, emeğiyle değil, faizle geçinenler; sen ise, emeği en kutsal değer kabul ediyorsun. Artık anla beni, ben değiştim, benden sana fayda yok"

Sayın Bakanım, şimdi bu noktada, sürekli olarak Avrupa ve Batı ülkelerindeki emeklilik yaşının ülkemizden fazla olduğunu söylemekteler. Peki, yalnızca Batı'da emeklilik yaşı mı bizim ülkemizden fazla acaba? Sosyal yaşam nasıl, bir de ona bakalım.

Batı'da, genel olarak, sosyal güvenlik kurumları, kişilerin istek ve iradeleri dışında meydana gelen ve onların mal varlığında, gelirlerinde veya çalışma gücünde kayıplara yol açarak, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin yaşamlarının devamını güçleştiren ya da imkânsız hale getiren tehlikelerin zararlarını telafi ve tanzim etmeye yönelik önlemler getirilmesi gereklidir.

Peki, o zaman, size sorulmaz mı; emeklilere vereceğiniz 42 ilâ 80 milyon TL ücretle yukarıdaki şartların hangileri yerine gelebilir?

Yine, bizim de imza attığımız, uluslararası düzeyde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (Madde 22), Avrupa Sosyal Şartı (Madde 12) ve ILO sözleşmelerinde sosyal güvenliğin teorik temelleri hazırlanmıştır. Bu belgelerde, sosyal güvenliğin temel bir insan hakkı olduğu, devletin de bu hakkın gereklerini yerine getirmekle görevli olduğu vurgulanmıştır.

1982 Anayasamızın 60 ıncı maddesinde "herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" denilmektedir.

Biz, çalışma şartlarımızı ve işçilere, çalışanlara verdiğimiz ücretleri, kendi isteğimizle artırmazsak, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Topluluğuna tabi ülkeler bizim de üyesi olduğumuz Dünya Ticaret Örgütüne baskı yaparak, kendi çalışma standartlarının yüksek olduğu, halbuki, gelişmekte olan ülkelerde bu standartların düşük olduğu; dolayısıyla, bu ülkelerin sosyal damping yoluyla, ticarette haksız bir rekabetçi güç elde ettiğini savunmaktadırlar ve devam etmektedirler; gelişmekte olan ülkeler, düşük çalışma standartlarına müsamaha göstermekte ve bu sayede, üretim maliyetlerini düşük tutmaktadırlar. Gelişmiş ülkeler, bu nedenle, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına gerekli sosyal maddelerin eklenerek, çalışma standartlarının dünya ticaret kurallarına dahil edilmesini istemektedirler. Gelişmekte olan ülkelerin bu konuda yoğun itirazları dolayısıyla, gelecekte, Dünya Ticaret Örgütleri kurallarına çeşitli sosyal maddelerin eklenmesi muhtemeldir. Onun için, gümrük birliğine girmiş, Dünya Ticaret Örgütüne üye olan ülkemizin, Batılılar istediği için değil, benim işçim, çalışanım layıktır diye -Batı'daki, sadece emeklilik yaşını değil- Batı'nın sosyal şartlarını da ülkemize taşımasını ve bu tasarıda, bunları görüp, tartışmak isterdik.

Son olarak, emeklilik yaşı konusunda da şunları söylemek isterim: 1997 yılı Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine göre, mevcut emeklilerin ortalama yaşı 57; emekli aylığı almaktayken ölenlerin ortalama yaşı erkeklerde 65, kadınlarda 68.

1997 yılında emekli olanların ortalama yaşı 49; 40 yaşın altında emekli olanların oranı ise sadece yüzde 1'dir.

Yine, evet, Avrupa'da ortalama emeklilik yaşı kadınlarda 62, erkeklerde 65'tir; ama, ortalama yaşam süresi ise 77'dir; yani, bizden, ortalama on yıl fazladır. 60 yaş üzerindeki nüfus bölü toplam nüfus oranı, İsveç'te yüzde 22,9, İngiltere'de, yüzde 20,8 ve Avrupa'da ortalama yüzde 20 iken, bizde yüzde 7,1'dir.

Yine, OECD ülkelerinde, emeklilik yaşının yaşam beklentisine oranı, emeklilik yaşı 65 civarında olmasına rağmen 0,82-0,87 arasında değişirken, bizde bu oran -emeklilik yaşının 1994'ün ortalama emeklilik yaşı 49'u alırsak- 0,73 olmaktadır. Bizde, Avrupa'daki orana 55 yaşlarında erişilmekte, ortalama 0,81 olmaktadır. Yani, OECD ülkeleriyle mukayese edilince, onlardaki 65 yaşın karşılığı, bizde 55 yaştır.

Bir de, gelişmiş ülkelerle ülkemizdeki çalışma saatlerini karşılaştırmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika ilave süre veriyorum; buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – Tamam Başkanım.

1997'de, Amerika Birleşik Devletlerinde işçi başına yılık ortalama fiilî çalışma süresi 100 alınırsa, ülkemiz ve Avrupa Birliği ülkelerinin mukayesesi aşağıdaki gibidir:

Amerika Birleşik Devletleri 100, Türkiye 93, İngiltere 88, İtalya 86, Almanya 80.

Şimdi, tüm bu şartları dikkate almayıp, azamî 40 000 kişiye 10,3 katrilyon lira faiz dağıtıp, ayrıca onlardan beyannameyle vergi alıp, neşelerini bozmamak için beyannameyle ek vergiden kaçınıp stopajla yetinirken, bir asgarî ücretliye, emekliliğinde layık gördüğünüz 42 ilâ 80 milyon lira arası ücretini dahi vermek için, onun 60 yaşına; yani, mezarın kenarına kadar gelmesini beklemek, ne kadar hakka, adalete, sosyal demokrasiye ve Türk-İslam örf ve âdetine yakışır, takdiri sizlere bırakır, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sistemin düzeltilerek, çalışanların ve emeklilerin daha iyi şartlarda yaşaması, çalışma şartlarının düzeltilerek işsizlik sigortası ve iş güvencesi ile kıdem tazminatı fonunun kurulması, ileri yaşlarda emekliliğin özendirilmesi için Sosyal Güvenlik Reformu Yasasının çıkarılması her kesimce kabul edilmektedir; ancak, kaynağını istiklal ve hürriyetten alan, cepheden cepheye koşmuş, zaman kaybederim diye bir taş üstünde dahi durup solumamış, her ocağında bir şehidi bulunan bu necip milletin yüzde 85'ini, bir diğer ifadeyle 52 milyon insanımızı ilgilendiren, 52 milyon insanımızı mezarda emekli etmeyi, milyonlarca gencimizi de işsiz bırakmayı -tabiri caizse, doğduğuna pişman etmeyi- hedefleyen sözde Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısını görüşüyoruz.

Bu necip milletin son ümitgâhı olan bu Yüce Meclisin, bu yasa tasarısıyla, işçimizin, çiftçimizin, dul ve yetimimizin, emeklimizin umutlarını nasıl söndürdüğünü, yıllarını nasıl çaldığını, onların müktesep haklarının nasıl gasp edilmeye çalışıldığını ibretle izliyoruz.

Siyaseti, sadece seçim ve iktidar mücadelesi, parmak sayısı şeklinde düşünenler -hoşgörünüze sığınarak ifade edeyim ki- hata ederler. Siyaset, bugünü yarınla, yarını da öbür günle bir arada düşünebilmek ve ülkenin âli menfaatlarını milletin hoşnutluğuyla birlikte mütalaa etmek gibi geniş perspektifli bir idare sanatıdır.

Hükümet, adalet, huzur ve güven demektir. Bunların bulunmadığı bir yerde, hükümetin varlığından söz edilemez. Bir hükümetin, mensubu bulunduğu milletine "benim milletim" demesi çok önemli değildir, zaten söyleyecektir; milletin, başındaki hükümetine "benim hükümetim" demesi önemlidir. Bu da, milletle inatlaşmayla değil, ancak, uzlaşmayla, anlaşmayla sağlanır.

Görüyoruz ki, IMF'ye şirin görünmek, "ben yaptım, oldu" demek uğruna, yasa tasarısına duyulan sosyal uzlaşmayı da heba etme pahasına, gerçekleri yanlış ifade ederek, kurumları "battı batacak, başka çaremiz yok" iddiasıyla, Türkiye'nin gerçeklerine, çalışanların şartlarına uymayan, yaklaşık 52 milyon insan tarafından reddedilen, sadece ve sadece IMF tarafından büyük bir hüsnü kabul gören bu yasa tasarısı, uzlaşmadan uzak bir anlayışla çıkarılmaya çalışılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet adamlığı, kararlılık ister; hele bu devlet, cihanşümul Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, hiç hata kabul etmez. Dün, kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaşa "mezarda emeklilik" diyeceksiniz; ama, bugün geleceksiniz, dünü unutup, kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşı teklif edeceksiniz ve sonra dönüp diyeceksiniz ki, dürüst siyaset, ilkeli siyaset yapmalıyız; çünkü, halkın, siyasete ve siyasetçiye güveni kalmadı. Bunu, Yüce Heyetinizin ve bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızın takdirlerine arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatadan dönmek erdemliliktir. Gelin, erdemliliği yakalamak için, malî milatta olduğu gibi, bir yıl beklemeyelim. Geciken adalet, adaletsizliktir. Malî milattan, bir yıl sonra vazgeçtiniz; ama, geride, yığınlarca mağdur insan bıraktınız. Esnafa kepenk kapattırdınız. Çiftçiyi mağdur ettiniz. İşini gücünü kaybeden insanların intiharlarına sebep oldunuz. Şimdi, sıra, çalışanlara, emeklilere geldi. Reform diye sunduğunuz bu yasa tasarısından da, bir yıl sonra, hata etmişiz deyip, yine döneceksiniz; ama, ucuz ekmek kuyruklarında, karanlığı onuruna perde yaparak pazar artıklarını seçme kuyruklarında beklemekten usanan ve her defasında onurları incinen insanlarımızın, artık, beklemeye tahammülleri kalmadı.

İşte, basınımızın manşetinden, bugünün Türkiyesinde, içinde bulunduğumuz Türkiye'de, vatandaşlarımızın yaşadığı acı bir tablo: "Bu uyuyan yavruya ne ekmek geldi ne de babası." "Amele pazarında, ekmek kavgası uğrunda, bu vatandaşımız hayatını kaybetti."

Bir yıl sonra değil, gelin, düzenlemeleri şimdi yapalım. Muhalefetin sizlere altın fırsat olarak sunduğu yapıcı önergeleri değerlendirin. Bunu, sizden, sizleri ve bizleri büyük bir onur ve gururla seçerek bu Yüce Meclise gönderen ve onun adına bizlere bu kürsüden konuşma fırsatı sunan büyük Türk Milleti adına istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın ve hükümetin yanlış bilgilendirildiğini düşünüyoruz ve inanıyoruz. Ortada, ne batan ne iflas eden ne de duvara toslayan var. İşin doğrusu şöyledir:

Sosyal yardım zammı adına dönüşerek kuruma yaptırılan sigortacılık dışı ödemeler, yaklaşık 12 milyar doları bulmuştur; bu da kurumun toplam açıklarından daha fazladır.

1945 yılından itibaren sigortalıların ödediği primlerle oluşan fonlar yanlış kullanılmış, enflasyon oranının yüzde 100'lere yakın seyrettiği dönemlerde dahi, yüzde 10 civarındaki devlet tahvili, bono gibi yatırım araçlarına fonlar aktarılarak, kurumun yüzde 50 civarında kaynaklarının tüketilmesi sağlanmıştır. Kurumun açıkları kadar, fonları soyulmuştur.

Prime esas kazancın asgarî ve azamî haddinin belirlenmesinde geç kalınmış, ihmal edilmiş veya kasten artırılma yoluna gidilmeyerek yüksek kazançlardan prim alınması engellenmiş, böylece, kurumun kaynak kaybı oluşturulmuştur.

Prim tahsilatları zamanında yapılamamış, bunlar tahsil edilemediği için, ucuz kredi açan kurum haline gelmiş, kaynakları sağa sola akıtılmıştır.

Prim borcu olan, kuruma milyarlarca lira borç takan prim yüzsüzleri sanki mükâfatlandırılmış ve af yasasıyla, kurumun alacakları, yüzsüzlüklerinin mükâfatı olarak hediye edilmiştir.

Kurumun mal ve hizmet alımları başta olmak üzere, inşaat ihalelerinde, sağlık malzemesi, tıbbî cihaz, ilaç ve buna benzer alımlarında -ortaya atılan iddialar ve yapılan kısmî soruşturmalar sonucunda düzenlenen yolsuzluk dosyalarından da görüleceği üzere- kurum, arpalık gibi kullanılmış, kaynakları çarçur edilmiştir.

Kayıtdışı ekonomiyi önlemek yerine, özendirecek ve teşvik edecek uygulamalar sonucu kayıtdışı çalışma da artarak devam etmiş; sayıları, bugün, takriben 4,5 milyona ulaşmış; böylece, katrilyonlarca prim gelirinden mahrum kalınmıştır. Kayıtlı çalışma sağlansaydı, açıklardan fazla kaynak yaratılabilinirdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının krize girmesinde, sorumlu, herhalde, işçiler, memurlar, emekliler, çiftçiler, dul ve yetimler değildir. Sosyal güvenlik sorunları doğru belirlenmeli, nedenleri iyi tahlil edilmelidir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Karakelle.

Maddeyle ilgili başka söz istemi?.. Yok.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istemiştim...

BAŞKAN – Grup başkanvekillerinin öyle bir şeyi yoktu...

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesiyle değiştirilen 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Bekir Sobacı

Sakarya Gaziantep Tokat

Yakup Budak Ali Coşkun Faruk Çelik

Adana İstanbul Bursa

Mehmet Çiçek Azmi Ateş Musa Demirci

Yozgat İstanbul Sıvas

Ali Gören Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin

Adana İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Avni Doğan Mustafa Kamalak

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Ali Sezal Zeki Ünal Abdullah Gül

Kahramanmaraş Karaman Kayseri

Salih Kapusuz Kemal Albayrak Mehmet Batuk

Kayseri Kırıkkale Kocaeli

Osman Pepe Hüseyin Arı Veysel Candan

Kocaeli Konya Konya

Remzi Çetin T. Rıza Güneri Özkan Öksüz

Konya Konya Konya

Ahmet Derin Yaşar Canbay Bülent Arınç

Kütahya Malatya Manisa

Önerilen Madde:

"Yaşlılık aylığının hesaplanması

Madde 21.- Yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, 506 sayılı Kanunun değişiklik öncesi 61 inci maddesinde belirtilen esaslara göre yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Erbaş, önergenizin gerekçesi mi okunsun, yoksa konuşacak mısınız?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Fahrettin Kukaracı Bey konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik, bir meslekî, fizyolojik ve sosyoekonomik riskten ötürü gelir veya kazancı sürekli veya geçici olarak kesilmiş kimselerin geçinme ve yaşanma ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemdir. Bu nedenle, belli bir yaşa ulaşmış, giderek çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitirmiş ve dinlenme ihtiyacı hisseden sigortalılara yardım etmek, geçimlerini sağlayacak bir gelir bağlamak, sistemin önemli görevlerinden biridir.

Anayasamızın 60 ıncı maddesi "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" hükmünü koymuştur. Bunun anlamı şudur:

Sosyal güvenlik, kişi için anayasal bir haktır, elinden alınamaz.

Sosyal güvenlik hakkı herkes içindir.

Bu hakkı sağlamak devletin görevidir.

Devletin sosyal güvenlik rejimine olan katkısı, bu hükümler nedeniyledir. Anayasamız, bu görevi, başka bir şarta yer vermeksizin devlete yüklemiştir.

Devlet bu görevi yerine getirirken, serbest piyasa şartları, kâr ve zarar mantığıyla hareket edemez. Sayın Bakanın sıklıkla ifade ettiği gibi, sosyal güvenlik sistemi iflas etmiş olamaz. İflas, ticarî bir kavramdır. Sosyal güvenlik sistemi, bu kavramla izah edilemez. Devletin aslî görevi, sosyal yardım, sosyal hizmet ve sosyal sigortalar vasıtasıyla halkına hizmet etmektir. Kaynak sıkıntısını ileri sürerek, kişilerin emeklilik hakkını ellerinden alamaz.

58-60 yaş kabul edildiğine göre, meşhur tabiriyle, çalışanların emekliliği ancak mezarda mümkün olacaktır. Prim ödeme gün sayısı şartı ise, özel sektörde çalışanların erişemeyeceği bir noktadadır. Dolayısıyla, emeklilik, hayal olacaktır. Bu ise, Anayasanın verdiği görevin kanunla ortadan kaldırılması anlamını taşır. Kaynak sıkıntısının var olması, bu görevin ihmalini mazur gösteremez.

Sistemin iflas ettiğinden bahseden hükümet, rantiyeye aktarılan faiz giderlerinin bir kısmını sosyal güvenliğe aktardığı takdirde, iflas, söz konusu olmayacaktır. Kaldı ki, SSK ihaleleri, rekabet ortamı oluşmadan bir şirkete cüzi bir indirimle verilmekte, kurum büyük zarara uğrarken, şirket, o nispette kâr etmektedir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, "SSK'nın 1997 Yılı Raporu"nun "Toplu Bakış" kısmında, 19 uncu sayfada şöyle bir paragraf mevcuttur: "OYAK İnşaat AŞ ile olan ortaklığına ilişkin işlemlerde, kurumun çok titiz ve dikkatli davranması, yaptırılacak işin bedelenin yanı sıra, kalitesi, özelliği ve niteliği zorunlu kılmadıkça ve dolayısıyla, mutlak bir kurum menfaatı olmadıkça, rekabet ortamı yaratılmaksızın ihale yapılmasından kaçınılması, söz konusu şirketin faaliyetlerindeki kârlılık ve verimliliğe ilişkin verilerin ışığı altında bu şirketle olan ortaklığın değerlendirilmesi ve İhale İşlemleri Yönetmeliğinin 54 üncü maddesinin idareye tanıdığı takdir yetkisiyle çelişen OYAK İnşaat AŞ ile yapılan sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi..."

BAŞKAN – Sayın Kukaracı, son 40 saniyeniz efendim.

Buyurun.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) – Teşekkür ederim.

Buna benzer, kaynak tüketici uygulamalara son verildiği takdirde, durumun düzelmesi mümkündür.

Görüşülen 19 uncu madde, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun yaşlılık aylığının hesaplanmasıyla ilgili 21 inci maddesini değiştiren bir madde olup, yaşlılık aylığının hesaplanmasında katsayı ve gösterge sistemi yerine, Devlet İstatistik Enstitüsünün kentsel yerler tüketici fiyatları endeksindeki değişim oranı ve bir önceki yılın...

BAŞKAN – Sayın Kukaracı, 1 dakika ilave süre veriyorum.

Buyurun efendim.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) – Teşekkür ederim.

...gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar ayrı ayrı artırılarak hesaplanacağını amirdir.

Buna göre, yaşlılık aylığını hesaplamak, büyük bir uzmanlık gerektiren iş haline getirilmiştir. Bu karmaşık hesabın, hak sahipleri ile kurum arasında sırf bu yüzden anlaşmazlıklara sebep olacağı kanaatini taşıyorum. Sonuçlar doğru olsa da, birkısım insanlar bu hesapların aleyhlerinde olduğunu düşünerek hukukî yollara başvuracaklar, mevcut ve yoğun olan anlaşmazlıklar artacak, davalar, güvensizlikler, belki de haksızlıklar olacaktır.

Bu hesabı yaptırabilmek için SSK'daki uzmanlara müracaat ettim; bugünkü, halen meri kanuna, değiştirmekte olduğumuz kanuna göre bir hesaplama yapmalarını istedim; fakat, buna muvaffak olamadım, bunu yapamayacaklarını söylediler. Eğer, hükümet, böyle bir hesaplama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kukaracı.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) – Ben teşekkür ediyor; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 20.- 2925 sayılı Kanunun 31 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Prime esas alınacak kazanç :

Madde 31.- Bu Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca alınacak primlerin hesabında esas tutulacak günlük kazanç, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 78 inci maddesinde belirlenen prime esas kazancın alt sınırıdır”

BAŞKAN – FP Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 20 nci maddesi üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarı üzerinde, buradaki konuşmacı arkadaşlarımız çok şeyler söylediler ve söylenilenleri dinlediniz; ama, maalesef, anlaması gerekenlerin, gerektiği şekilde anladığını zannetmiyorum.

Şu ana kadar 50'nin üzerinde önerge verildi ve bunların birçoğu, olması gereken, kabul edilmesi gereken önergelerdi; ama, maalesef, reddedildi. Şimdi, ben, burada, özellikle, Sayın Bakanıma bir şey söylemek istiyorum -beni dikkatle dinlediğini görüyorum- o da şudur:

Muhterem arkadaşlar, insanlar vardır, bir iş yaparlar ve sonra pişman olurlar -bizim ananemizde böyle bir tabir vardır- gider kafasını duvara vururlar; ama, bugüne kadar, dünyada, kafasını vurmak için duvar yapan hiç görülmedi. Gider, kafasını, mevcut duvarlardan birine vurur; ama, bizim Sayın Bakan, bu tasarıyla, âdeta, kafasını vurmak için duvar yapıyor. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bravo!.. Ben, zaten öyle bir duvar arıyordum!..

NEZİR AYDIN (Devamla) – Bunu neye dayanarak söylüyorum; sizler de takip ediyorsunuz, kamuoyu da takip ediyor, o kadar enteresan ki, iki dönemdir, ben, bu Yüce Meclisteyim -birçok görüşmeyi, birçok olayı yaşadık burada, yaşadığımız arkadaşlar var, yeni gelen arkadaşlarımız var; kendilerine başarılar diliyorum; inşallah, birçok olayı kendileriyle birlikte yaşayacağız- şu ana kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir tasarı gelsin, burada görüşülsün; ama, o tasarıyı, o tasarının geldiği dönemin başbakanı savunmasın veya öyle bir şey duymayalım; başbakan yardımcıları savunmasın, hatta, diğer partilerin, iktidarı oluşturan partilerin milletvekillerinin veya birçok yetkilisinin, efendim, bu, bizim tasarımız değil, bizim düşüncelerimiz değil, bu, Anavatan partisinindir -hatta işi daha da ileriye götürüp- bu, Sayın Bakan Yaşar Okuyan'ındır_

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Babamdan miras kaldı!

NEZİR AYDIN (Devamla) – Bütün bunların üzerine, Sayın Bakan, dikkatinizi çekiyor mu, bilmiyorum -burada, bizimle berabersiniz, belki olayları takip edemiyorsunuz- sokaktaki yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce insanın taşıdığı pankartları, acaba, hiç takip ettirebiliyor musunuz? Sanki, bu ülkede, bir hükümet yok, başbakan yok, yardımcıları yok, herkes, âdeta, pankartlarında, oklarını, Bakan Sayın Okuyan'a çevirmiş vaziyette. Burada sloganları anmak istemiyorum; ama, onların içerisinde çok enteresan sloganlar var, hepsinin de hedefi Sayın Okuyan.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Yarın heykelini dikecekler.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Şimdi, muhterem arkadaşlar, Sayın Bakana bunları söyledikten sonra, burada, bir şeyi ifade etmek istiyorum: Burada, Sayın Bakan, sorulan sorulara cevap vermiyor. Hoş, soru sorma hakkımız da kısıtlandı; parmak sayınız çok diye, karar aldınız, soruları 5 dakikayla sınırladınız; ama, sorulan sorulara da Sayın Bakan cevap vermiyor.

Sonra, Sayın Bakan, burada, az önce bir soruya, kısa da olsa cevap verirken, enteresan bir cümle ifade ettiler, dediler ki: "Biz, Türk-İş'le_ Özellikle Türk-İş'le oturduk, görüştük." Bu "özellikle" ifadesini, ben, bir türlü anlayamadım. Yani, memleketimizde birçok işçi kuruluşumuz var, bu işin karşı tarafında sivil kurum ve kuruluşlarımız var; özellikle Türk-İş neden?

Sayın Bakan "özellikle Türk-İş'in Sayın Başkanıyla oturduk, görüştük, anlaştık; ama, sonradan Sayın Türk-İş Başkanının, bir nevi karar değiştirmesini, ben, bir türlü anlayabilmiş değilim" diyor. Sayın Bakan, zaten, siz o espiriyi anlasaydınız, bu kanun tasarısını geri çekerdiniz. Neden Türk-İş Başkanı, sonradan geri dönmek, kararından vazgeçmek mecburiyetinde kalmıştır; çünkü, onun tabanından, işçilerden, Türk-İş'e bağlı sendikalardan, bu kanuna razı olan, bu kanunu kabul eden yok ki... Onların baskısıyla, Sayın Türk-İş Başkanı kararından çark etmek mecburiyetinde kalmıştır; ama, onun da üzerinizde tesiri olmamıştır.

Şimdi, bugünkü görüşmelerde, enteresan bir şey daha yaşadık. Burada, Fazilet Partimizin konuşmacısı Veysel Candan arkadaşımız -Sayın Maliye Bakanımız şu anda burada yok; ama, söylediklerim zabıtlara geçiyor- İstanbul Ticaret Odasındaki bir konuşmayı gündeme getirdi. Sayın Bakan da çıktı "hayır, böyle bir konuşma yapılmamıştır" dedi. Neydi o konuşma? Sayın Bakan, Ticaret Odası Başkanına "rahat olunuz, artık, geriye dönük inceleme yapılmayacak" diyor ve Başkan da teşekkür ediyor; eski Bakandan -yani, Zekeriya Beyden bahsediyor- 12 ay boyunca çok çektik, çok mücadele ettik diyor. Acaba, değerli dostumuz, kıymetli Zekeriya Temizel'in Meclis dışında kalmasıyla, o çok çekmenin biraz bağlantısı mı var diye merak ediyorum; ama, şimdi, Sayın Bakan çıktı, burada "böyle bir şey yok, böyle bir şey söylemedim" dedi. Sayın Maliye Bakanı, böyle bir şey söylemeniz veya söylememeniz sizi ilgilendirir; bunu, bir köşeyazarı yazdı; ama, sizin icraatlarınız, böyle bir şeyi söylediğinizi teyit ediyor.

Şu Meclise geldiğimiz günden beri, yani 21 inci Döneme başladığımızdan beri, yasa yapmaya başladığımızdan beri, şu Mecliste, memleketimizdeki ihtiyaç sahibi kesimlerin lehine, Allahaşkına, bir tane kanun yaptık mı?! (MHP sıralarından "İnsaf, insaf" sesleri)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Hepsi onların lehine...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale etmeyelim.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Ama, bu ülkede, bakınız, malî milat kiminle ilgiliydi; zenginlerle ilgiliydi, onlara sorulacaktı. Garibin zaten bir şeyi yok ki... İşçiye nasıl soracaksınız "nereden buldun" diye? Memura nasıl soracaksınız "nereden buldun" diye? Birkaç kişiye bunu soracaktınız, onu geri çektiniz.

Bir diğeri, yatırım fonlarının beyannamelerini ne yaptınız; dışarıda bıraktınız, beyannameye dahil etmediniz. Sonra, repo, borsa, faiz gelirlerini vergi dışında bıraktınız. Bunlar kimin lehine? Yani, ille, bunu, her gün, sizin lehinize çalışıyoruz, lehinize çalışıyoruz demenin anlamı yok ki... İcraatlar... Ayinesi iştir kişinin, lafa bakmak o kadar da önemli değil.

Şimdi, ilgili maddeyle (20 nci maddeyle) tarım sigortalılarının yaş olayını da diğerleri gibi düzenliyoruz; yani, kısacası, onlara da 58-60 yaşı getiriyoruz. Kimdir bu kesim; bu kesim, tabiri caizse, milletimizin efendisi olan, gerçek üretici olan Türk köylüsü değil midir?..

Muhterem arkadaşlar, peki, burada bir şeyi ifade etmek istiyorum, toplumumuzun geldiği noktayı ifade bakımından. Bizim yöremizde, hanımlar beyleri hakkında birbirleriyle konuşurken "bizim efendi veya sizin efendi" diye hitap ederler. Geçenlerde bir olay oluyor; bizim yörede yeni tanışan iki kadından biri öbürüne soruyor, "sizin efendi ne iş yapar?" O da "efendi, senin babandır" diyor. Beyi için, kocası için, eşi için "efendi" lafını kabul etmiyor. Neden; çünkü, maalesef, bizim ülkemizde "efendi" lafı devlet dairesinde müstahdem olarak çalışana denilmiş. Gidip oranın amirine mehmet efendi derseniz, dışarı çıkarır adamı. O, çöpleri alan, yerleri süpüren, paspaslayan adamın veya insanın adıdır mehmet efendi; ama, bizim, esas olması gereken gerçek üretici olan köylü, milletin efendisidir. Şimdi, bu efendilere layık gördüğümüz şeye, isterseniz bir bakalım.

Bu efendiler ne yapıyorlar; bu efendiler, toprakla uğraşıyorlar, üretim yapıyorlar. Yaptıkları üretimden bir ülke besleniyor, hatta, satıp, ülkemiz döviz kazanıyor. Ancak, bakınız, topraklarında kullandıkları gübreye, akaryakıt zamlarına endeksli olarak her hafta zam geliyor, her gece zam geliyor. Peki, bunların ücretlerine nasıl zam geliyor? Ne şekilde zam geliyor ücretlerine? Ne yapıyor bu insanlar? Geçenlerde, bir tanesi arıyor -benim ilimden değil, komşu ilimiz Bolu'nun Göynük İlçesinden- diyor ki: "Ankara sokaklarında, İstanbul sokaklarında, vilayet sokaklarında tepkilerini gösterenleri görüyoruz, onlar, nispeten -o tepki gösteren kardeşlerimiz için söylüyor- okumuş, yazmış ve ne de olsa cebinde üç beş kuruş para olup, o meydanlara kadar gidebilen insanlar; biz örgütlü değiliz; bizim, Ankara'ya, Kızılay Meydanına gelecek kadar paramız da yok; biz sesimizi çıkaramıyoruz, sesimizi duyaramıyoruz; ama, onlara en büyük mükâfatı veriyoruz...

BAŞKAN – Sayın Aydın, 1 dakika ilave süre veriyorum.

NEZİR AYDIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

... onlara sen de 60 yaşında emekli olacaksın diyoruz.

Allahaşkına, Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu Mecliste bir alet olsa -böyle bir alet icat edilmedi- bir alet icat edilse ve bu alet, insanın, örneğin kulağına tutulduğu zaman, içinden gerçek manada ne düşündüğü bir ekrana yansısa; böyle bir alet olsa.. Allahaşkına, bu Mecliste, arkadaşlarımızın yüzde 90'ı böyle bir yasanın bu Meclisten geçmesine rıza gösteriyor mu, razı oluyor mu; ama "hem ağlarım hem giderim" diyorsunuz ve "hükümetimiz getirmiştir, eh, belki bizim bilmediğimiz bazı bilgiler de vardır bu işin arkasında, bazı anlaşmalar da vardır" diyorsunuz; o şekilde geçirmeye çalışıyorsunuz. Komisyona 14 kişi koyuyorsunuz, 14 kişi bizim önergeyi kabul ediyor, Sayın Bakan kabul ediyor, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu -orada- kabul ediyor, bizi konuşturmuyor; arkadan, siz reddediyorsunuz. Ondan sonra da, diyorsunuz ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Onlar bağımsız karar veriyorlar.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Demokrasi var, demokrasi...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

NEZİR AYDIN (Devamla) – ... biz burada görüştük. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Doğan Baran; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA DOĞAN BARAN (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 20 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

20 nci maddede, mevcut olan, yürürlükte olan yasanın 31 inci maddesinin değiştirilmesi öngörülüyor ve 2925 sayılı Yasa kapsamında olan tarım işçilerinin primlerinin ne şekilde, hangi miktarlarda tahsil edileceğiyle ilgili bir düzenlemeyi içeriyor.

Mevcut olan düzenlemede, 31 inci maddeye göre, prime esas olan kazancın günlük alt sınırı en düşük göstergenin katsayısıyla çarpımıyla bulunurken -ki, bu rakam 3 970 000'dir- yeni düzenlemede, katsayı ve gösterge sistemi ortadan kaldırılıyor. Daha evvel, yeni düzenlemede, 10 uncu maddede yerini alan 78 inci maddenin düzenlemesiyle ilgili olan ve doğrudan doğruya prime esas kazancın alt sınırı, yasayla belirlenen 4 milyon olarak kabul ediliyor. Böyle bir durumda, 2925 sayılı Yasa kapsamında olan tarım işçilerinin prime esas olan ücretleri, alt sınır üzerinden hesaplanıyor.

Biliyorsunuz, tarım işçileri, 30 günde, ancak 15 gün prim ödüyorlar; tarımda çalışan mevsimlik işçilerin ödemiş olduğu prim miktarı bir ayda 30 gün değil, bir ayda 15 gündür. Bu, 15 gün üzerinden hesap edildiğinde, eski düzenlemeye göre, 3 970 000 üzerinden hesaplandığında ve yine, eski düzenlemeye göre prim ödeme oranı yüzde 20 olduğuna göre, ödenen prim miktarı 11 370 000 lirayken, yeni düzenlemede, prime esas olan kazancın alt sınırı 4 milyon, yine, 15 günlük primle bunu çarptığımızda ve yeni düzenlemede, 58 inci maddede de, ayrıca, prim oranı yüzde 20'den yüzde 30'a çıkarıldığı için, bu durumda ödemesi gereken prim miktarı 18 milyon oluyor; yani, prim miktarında aşağı yukarı 6 600 000 lira civarında bir artış oluyor ki, bu, toplam yüzde 50'nin üzerinde bir artıştır.

Geçimini tarımdan sağlayan, toplam nüfusun yüzde 40'ını oluşturan ve 24 milyon kişiyi bulan, nimetten yoksun, külfete mahkûm olan tarım kesiminde prim oranlarındaki artış yüzde 50'nin üzerinde. Şimdiye kadar görmüş olduğumuz düzenlemelerde, maddelerde, prime esas kazancın üst sınırı da, bildiğiniz gibi, 360 milyon olarak tespit edilmiş; geçmişte 182 milyonken, 360 milyon olarak tespit edilmiş ve oradaki prim miktarındaki artış da yüzde 100 civarını bulmuştur.

Bunun dışında, isteğe bağlı ve topluluk sigortası kapsamında olanların da prim ödeme oranları yüzde 20'den yüzde 30'a çıkarılıyor.

Görülüyor ki, yapılan düzenlemede, sistemin ödemeler dengesindeki açığı kapatmak için, prim gelirlerinde bir artış öngörülmekte; ama, öbür taraftan sosyal güvenlik kuruluşuna bakıyoruz, tahsil etmesi icap ettiği halde tahsil edemediği prim miktarı, kamu sektöründe 90 trilyon, özel sektörde 385 trilyon; aşağı yukarı toplam 450 trilyona yakın bir meblağı, bu primi tahsil edemiyor.

Bu kadar, böyle ince detaylara giderek kaynak oluşturan düzenlemeler yaparken, prim tahsilatının daha etkili olması için en ufacık bir düzenlemeye tasarıda yer verilmiyor. Tasarıda, fonların nemalandırılmasıyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmiyor. Tasarıda, sosyal güvenlik kuruluşlarının demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmasıyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmiyor.

Tabiî sosyal güvenlik sisteminin çökme noktasına gelişinde sadece siyasî iktidarların değil, sosyal tarafların da kusurları olmuştur. Eğri oturup, doğru konuşmak icap edecekse, sistemi bu şekle sokan, maalesef, aktuaryel dengesini menfi şekle sokan, aktif-pasif oranını menfi şekle sokan, geriye dönük borçlanmalar ve emekli olma yaşında aşağı çekilmeler, prim tahsilatının yetersiz olması ve kayıtdışı istihdamın kayıt altına alınması için gerekli olan önlemlerin kâfi derecede olmaması ve geriye dönük aflar, yani gecikme cezasıyla ilgili, faizle ilgili çıkarılan af yasaları ve devletin katkısının olmamasının mutlaka çok önemli etkileri olmuştur; ama, şu düzenleme, şuraya gelmişken, az evvel ifade ettiğim konuların da ele alınması icap eder.

Aslında yeni düzenlemenin 6 ncı maddesinde, emeklilik yaşının kadınlarda 58, erkeklerde 60 olmasıyla, bu yasa ölü olarak doğmaya mahkûmdur. Çünkü, toplam nüfusun yüzde 84’ünü, yüzde 85’ini ilgilendiren, aşağı yukarı 54 milyonluk bir kesimi ilgilendiren bir yasanın düzenlemesini yapıyoruz. Böyle bir yasada, toplumun o katmanlarının desteği olmadan, böyle bir düzenlemenin yapılması, bu düzenlemenin burada sayısal çoğunlukla çıkması halinde bile, uzun ömürlü olmayacağının gerçek bir belirtisidir. Bu bakımdan, Doğru Yol Partisi olarak, başından beri ısrarla ifade ediyoruz, diyoruz ki: Gelin, bu düzenlemeden vazgeçin. Yeni baştan, toplumun her kesimini kucaklayan ve çalışan insanlara, emekli olduktan sonra on yıl süreyle emekli maaşını almasını çok gören bu düzenlemenin yerine, gerçek olan, daha evvel Refahyol hükümeti zamanında getirilmiş olan düzenlemeyi içeren bir düzenlemeyle ortaya çıkalım diyorum ve 7 000 prim ödeme iş gününün mezarda emeklilik demek olduğunu da, burada huzurunuzda ben ifade etmiyorum, yıllarca önce ifade edilmiş olan bir cümleyi burada ifade ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, maddeye, Doğru Yol Partisi olarak olumsuz oy vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baran.

Başka söz istemi?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge var; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesiyle değiştirilen 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun 31 inci maddesinin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Sakarya Gaziantep Adana

Bekir Sobacı Faruk Çelik Ali Coşkun

Tokat Bursa İstanbul

Mehmet Çiçek

Yozgat

Azmi Ateş Musa Demirci Ali Gören

İstanbul Sıvas Adana

Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış Eyüp Fatsa

Muş Nevşehir Ordu

Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın Ahmet Demircan

Rize Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu

Samsun Siirt Sıvas

Yahya Akman Zülfükar İzol Ahmet Karavar

Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa

Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan

Şırnak Van Yozgat

Mehmet Çiçek

Yozgat

Önerilen Madde:

"Prime esas alınacak kazanç

Madde 31.– Bu Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca alınacak primlerin hesabına esas tutulacak günlük kazanç, bu Kanunla değiştirilmeden önceki 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 78 inci maddesinde belirlenen prime esas kazancın alt sınırıdır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tarım kesiminde çalışan işçileri ilgilendiren bu 20 nci madde üzerindeki değişiklik önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, bu yasa tasarısı, gerek tarım kesiminde ve gerekse tüm iş kesimlerinde, işçilerimize, reform adı altında çok büyük mağduriyetler getirmektedir ve bugün, dördüncü gününde olduğumuz, takriben 40 saattir tartışdığımız ve henüz 20 nci maddesinde bulunduğumuz bu yasa tasarısıyla, Sayın Bakana, saygıdeğer hükümete ve Aziz Parlamentoya şu gerçeği bir türlü duyuramadığımız zannındayım. O da şudur: Zannediyorum ki, 57 nci hükümetin, 55 ve 56 ncı hükümetlerin devamı olduğunun en büyük kanıtı, delili "reform" kelimesini sıkça kullanıyor olmasıdır. Nitekim, önceki hükümetler de, hangi yasaya reform adını verdilerse, oradan felaket çıktı; 8 Yıllık Eğitim Reform Yasası dediler, eğitimi felç ettiler; Vergi Reform Yasası dediler, ekonomiyi perişan ettiler; şimdi de, sosyal güvenlik reformu denildi; işçiyi ve ardından da, bu maddelerle, köylüyü, köy ve tarım kesiminde çalışanı perişan etmeye namzet gözüküyorlar.

Değerli arkadaşlar, reform kelimesi -açıkça söylüyorum- deforme olmuştur. Önce, bu kelimeyi ıslah etmek ve bu kelimedeki yanlışı düzeltmek zorundayız diye düşünüyorum.

Akşam, Sayın Bakana, bir vesileyle sordum; tekrar, burada, bu vesileyle sorarak hatırlatmak istiyorum: Hakikaten, tarım kesiminde çalışan işçimizin mağduriyeti, bu yasayla hangi ölçüde gideriliyor; tarımda çalışanlara net bir şeyler söyleyebilecek misiniz?

Şu anda, kendisinin de, esasen, mensubu olduğu Rize bölgesindeki dışarıdan gelen işçilerin, Ordu'da, Giresun'da, Samsun'da, Bolu'da, Akçakoca'daki fındık işçilerinin, tarım işçilerinin, soruyorum, allahaşkına, bırakınız çalıştığı anda, yolda seyahat ederken bir sağlık güvenceleri var mı? Milyonların sağlık güvencesini, hangi şeyle itimat ve güven altına aldınız? Bunların güvenliği neyle temin edilecek?

58-60 yaş diye bir şey tutturduk gidiyoruz. Allahaşkına, yoğun tarım işçisi, çok kere, günün 16 saati, 20 saati çalışan bu insanlar... Az önce, değerli konuşmacı arkadaşlarımın ifade ettiği gibi, Türkiye'de, tarım işçileri, öyle Kanada'daki gibi yüzde 2,5, Amerika'daki gibi yüzde 3, Avrupa'daki gibi yüzde 4, yüzde 5 değil, nüfusun yüzde 50'si tarımla meşgul oluyor. Siz, bu insanlara ciddî bir güvence getiremeyecek, hatta, bırakınız bunu, bir sağlık hizmeti güvencesi getiremeyecekseniz; getirdiğiniz yasanın ismi, ister reform olsun ister deform olsun, bu, halka bir şey getirmeyecektir, sağlayamayacaktır.

Aziz arkadaşlar, açık söylüyorum, 20 nci maddesi şu anda görüşülen -muhtemelen, üç beş maddesi daha bugün görüşülecek olan- bu tasarıdan memnun olan tek bir Allah'ın kulu ve bir toplum kesimini görmek mümkün değildir. Kalkın gösterin, deyin ki, falan sendika memnun...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Türk-İş var, Türk-İş...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Hayır efendim, yok. Türk-İş memnun değil; sadece, sadece Bayram Meral'i huzurlarınıza çağırdınız. İsterseniz, ben, Türk-İş'in raporunu takdim edebilirim. Öğleden önce bir değerli konuşmacı arkadaşımız da ifade etti; hayır; hükümetin getirdiği teklifle Türk-İş'in getirdiği tamamen tezat teşkil ediyor; hele yaşlar konusunda; ama, ne olduysa oldu, İsmail Türüt'ün dediği gibi, yani, okudu uçtu, ama en sonunda aşağıya düştü. Türk-İş'in Başkanı geldi, hükümetle bir masaya oturdu ve işler değişti. Tür-İş'in Başkanını ikna etmekle Türk-İş kesimini ikna ettiğinizi kabul edemezsiniz; kendinizi yanıltırsınız, kendinizi aldatırsınız aziz kardeşlerim.

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, 1 dakika daha süre veriyorum.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Değerli Bakan akşam çok güzel bir espri yaptı -ben, o espriyi esasen kendilerinden de öğrenmek istiyorum- kendileri de itiraf ediyorlar "Beni, bu ırmağa..." İngiltere'deki bizim Karadenizli Temel'in itildiği gibi, birileri Bakanı ırmağa attı. Şimdi, Sayın Bakan, ırmaktan çıkmak istiyor; ama, biz diyoruz ki, atıldığınız yerden çıkın, geriye çıkın. Eğer, ırmağın karşı yakasına geçmeye çalışırsanız, arkanızda, milyonları ırmakta boğarsınız, perişan edersiniz; yazık olur.

"Bu yasa tasarısıyla ilgili olarak burada sorulan sorulara nasıl tahammül ediyorsunuz" diye sorulduğunda "la havle çekiyor, Ayetel Kürsî okuyorum" diyor. Bana öyle geliyor ki, milyonların ruhuna fatiha okuyor. Bu yasaya, artık "işçilerin ruhuna fatiha okuyan Yaşar Okuyan yasası" diyorlar Sayın Bakanım. Kendinizi kurtarın ve bu adla gelecekte anılmak istemiyorsanız, gelin, iş yakınken geri dönün diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. – 2925 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 13, 14, 15, 18, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 39, 41, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60/F, 67, 68, 70, 71, 84, 92, 93, 94, 95, 98, 99, 100, 101, 105, 109, 110, 111, 115, 116, 117, 118, 120, 121, 123, 126, 129, 130, 132, 134, 135/(a), Ek 38, Geçici 82 nci maddeleri”,

BAŞKAN – Maddeyle ilgili, Fazilet Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin her biri, hükümetlerinin, sanki, olmazsa olmaz, temel şartı gibi birer reformla kamuoyunun karşısına çıktılar. Burada da 57 nci hükümetteki reform görevlendirmesi de Sayın Bakanımıza nasip oldu; ama, reform sonuçlarının, toplumsal, sosyal sonuçlarının ne olduğunu gördük; böyle bir sonuçtan da, ben, hem hükümetin hem de Sayın Bakanın muhafaza edilmesini dua ederim, temenni ederim.

Şimdi, reform denilince, aslında radikal değişiklikler akla gelir; ama, yapılanlar burada bir pansuman bile değil; ama, adı reformdur. Türkiye'de bu işe aklı erenlerin yapacağı iş, toplum mühendisliği değil, Türkiye'de işlerin karıştığı, şu Meclis ve bütün toplum kesimleri tarafından da kabul edildiğine göre, karmakarışık olduğuna göre, toplum mühendisliğinden vazgeçip, bu karışık sisteme tabi olmayı ve ezdirmeyi doğuran toplum mühendisliğinden vazgeçip, bir sistem mühendisliğine yönelmekte zaruret vardır değerli arkadaşlar.

Şimdi, biz, burada bir sürü sosyal güvenlik yasasının hepsinde birtakım değişiklikler yapıyoruz. Sonuçta topluma hangi refah düzeyini getireceğiz; bunu tartışmakta fayda var. İşte, bu noktadan baktığımız zaman, bu tasarıyla, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun belirli maddelerini düzenliyoruz; 39 uncu maddesiyle de 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 60'a yakın maddesine atıfta bulunuyoruz, düzenlemeleri bu atıfla sağlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, veriler, yanlış ve güvensiz olduğu için, bizler, toplum ve devlet olarak, sistem olarak, en büyük sıkıntıyı bunun için çekiyoruz. Türkiye'de çoğu kazanımlar bedeli ödenerek olmadığından, Türkiye'de şehirleşme dahil, oluşumu, sanayi toplumu rakamları bile tartışılır diye düşünüyorum; çünkü, Türkiye'de, kentsel nüfus giderek artıyor, yükseliyor; ama, bu, sanayileşmeyle eşgüdüm içerisinde paralel gitmiyor. Onbeş yıllık yaşanan terör sonucunda şehirlerin nüfusları ikiye, üçe, beşe, hatta, ona katlandı. Bu kentleşme, Türkiye'nin sanayileşmesini gösteriyor mu; hayır.

İşte, bu noktadan, bu çürük veri tabanı üzerine reform bina edilmez. Onun için, diyorum ki, Türkiye'de ihtiyaç olan, toplum mühendisliği değil, sistem mühendisliğidir. Şu karmaşıklığı giderecek, bu sistem mühendisliğiyle bu yapılanmayı sağlayacak olan da, yasama göreviyle mükellef olan bu Yüce Meclistir.

İşte, bence, mutabakatların arkasından gelmesi gereken, gerçekten köklü çözümler olmalıydı.

Burada, tarım işçileri kesimi, en gariban kesimdir. Bunu düzenliyoruz, prim tabanlarını yükseltiyoruz; ama, gelin görün ki, bugün ülkemizde, özellikle 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin uyguladıkları taban ve destekleme fiyatları sonucunda, tarımda önemli ve ağırlıklı bir girdi olan işçilik, görece olarak baktığınız zaman, giderek düşmektedir.

İşte, bu üç hükümet döneminde uygulanan destekleme ve taban fiyatlardaki enflasyona ezdiren politikalar sonucunda, bugün, beş sene önce işçi çalıştıran aileler, düşük taban fiyatından kaynaklanan, gelirlerindeki korkunç düşme sebebiyle işçi çalıştıramıyor, aile fertlerini seferber ediyor, fındığını kendi topluyor, pancarını kendi söküyor, pamuğunu kendi topluyor.

Şimdi, bizler, tarım işçisinin belki çok dramatik manzaralarını, tablolarını -filmler dahil, yeşilçamın katkılarıyla- her gün izliyoruz; Güneydoğu'dan Çukurova'ya göç eden kamyon sırtındaki o garibanların trafik kazalarındaki ölümlerini izliyoruz ve Güneydoğu'dan Karadenize, ekmek parası için fındık toplamaya gelen o insanların, terörist muamelesi görerek, il hudutları dışında bekletildiğini, biz, maalesef, bu ülkede yaşadık. Gelin, bu ülkeyi, geçmişinde olduğu gibi, melcei nâs yapalım, bütün insanların sığınacağı bir ülke yapalım, bir coğrafya yapalım; dışarıya mülteci gönderen bir ülke konumundan kurtaralım. (FP sıralarından alkışlar)

İşte bu noktadan baktığımız zaman, geçen yıl 180 000 lira fiyat açıkladınız pamukta; pamuk, 80 000 liraya satıldı. Şimdi pamuğu 80 000 liraya satamayan, 100 000 liraya tüccara boğulan, tefeciye boğulan çiftçi, işletmesi Güneydoğu'daki, GAP'taki, Çukurova'daki o insanlar, nasıl yüksek ücretler verecekler de pamuk işçisine, pancar işçisine, fındık işçisine, sizin bu yükselttiğiniz prim tabanı üzerinden o garibanlar, geçinmeyi sağlayacak, bir aile dolusu kamyona dolmuş o insanlar geçimini sağlayacak, artı, işte burada, isteğe bağlı olarak da belirtilen kanun muvacehesinde prim ödeyerek sosyal güvenlik kapsamına girecekler; hayır...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Siz, o garibanları niye kayıt içine çekmediniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.

BEKİR SOBACI (Devamla) – Sayın Seven, bu Kanun 1983'de çıkmış, ayrı mesele; ama, kanunları çıkarmak değil, kanunların yürürlüğü ve toplumdaki kabul edilmişlik ve müspet sonuçları bizim için önemlidir; ama, eğer çıkarılan kanun, bir şey ifade etmiyorsa, sonuç doğurmuyorsa, orada, bir toplumsal kadüklükten bahsetmek gerekir, işte, bu kanunda da, aslında, ülkede yaşanan budur. 1983 tarihinde çıkmış, baskı gruplarının, ziraat odalarının, çiftçi meslek kuruluşlarının baskısıyla çıktı; ama, sonuç ne? Bugün, bu garibanlar, gerçekten, prim ödeyip bu sosyal güvenlik kapsamına girebiliyorlar mı; hayır. Bırakın bu garibanları siz, bugün TİGEM'in çalıştırdığı geçici işçilerin, Orman Bakanlığının çalıştırdığı geçici işçilerin, senede ödediği gün sayısı, çalıştığı gün sayısı ne kadar? Ağaçlandırmaya ne kadar para ayırdınız bütçenizde de, siz, orman işçisini daha müreffeh bir noktaya getirdiniz? Bırakın bu garibanları...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – 1996, 1997'de bakanlık sizdeydi, niye yapmadınız?

BEKİR SOBACI (Devamla) – Siz, Refahyol döneminde verilen o ücretlerin, emekli artışlarının, tabanfiyatların etkisiyle, iki sene kendinizi gizlediniz, bu yanlış politikalarınız iki sene gizlendi; memur biriktirdiğini harcadı, çiftçi o dönemde kazandığını harcadı da, siz, tepkiyi daha yeni hissetmeye başladınız. (FP sıralarından alkışlar) Onun için, siz, gidin de, Ankara'da, Siteler'de, Anadolu'da, esnafın, o dönemi nasıl mumla aradığını bir sorun bakalım.

Onun için, şimdi diyorum ki, Sayın Mesut Yılmaz, gitsin, sorsun, Rize'de çay yetiştiren kaç aile işçi çalıştırabiliyor? Hayır... Ayşe'yle, Fadime'yle, çoluğu çocuğuyla çayı kendisi topluyor.

İşte, bu politikadan vazgeçin. Bunun için de, reel ekonomiye dönün, gerçek, üretken bir ekonomi politikasını tercih edin. Bu memlekette, taban fiyatlarını, enflasyona ezdirmemek üzere tespit edin de... Bu vatandaş, yarın domates ekmezse, domatesi ithal mi edeceksiniz? Tarlanın dönümünü 1 milyar liraya satacak olan Tokat'taki çiftçi, pancarı ekmezse, siz, şekeri nereden alacaksınız? Bu memleketteki çiftçi, arazi sahibi, sanayici gibi düşünerek repoya yönelirse, tarım üretimindeki korkunç düşüşlerle, bu ithalatı karşılayacak döviz rezerviniz ne kadardır? İşte, bunlar, sosyal maliyetlerdir ve Türkiye, bunu da, dikkatli ve sistemli bir şekilde çözmek zorundadır.

Bugün, Batı, gelişmiş ülkeler, işsizlik sigortasında 1 000 mark veriyorsa, sokakta işsiz gezen insanın sosyal maliyeti, toplam maliyeti, biliyor ki Alman yönetimi, ben, bu 1 000 markı vermezsem, yarın bana çok daha pahalıya patlayacaktır; terörle patlayacaktır, gece işlenen cinayetlerle patlayacaktır, alkolizmle patlayacaktır ve uyuşturucu kullanan sayısındaki artışla patlayacaktır... Şimdi, işsizlik sigortası geliyor; ama, işveren bağırıyor. Niye; Türkiye'de sağlam bir altyapı olmadığı için.

Onun için, geliniz, Parlamento olarak bize düşen görev, mademki bir mutabakat ihtiyacındayız...

BAŞKAN – Sayın Sobacı, son 1 dakikanız.

BEKİR SOBACI (Devamla) – ...hepimiz mutabıkız, olayı pansumanla değil, makyajla değil, dışarıdan empoze edilen birtakım görüşlerle değil, IMF'nin gözüne girmekle değil; şu ülkede, garibanların, bu mübarek insanların hayır duasını alacak şekilde köklü değişiklikleri hep beraber yapalım. Toplum mühendisliğinden vazgeçip, bir sistem mühendisliğini ihdas edelim ve inşa edelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2925 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendindeki değişiklik, Sosyal Sigortalar Kanununun bazı maddelerinde yapılan değişikliğe paralel olarak yapılacak olan değişikliğe adapte olmaktan başka, değişik bir hüküm ifade etmemektedir. Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunuyla ilgili değişikliği içeren 21 inci maddesiyle 2925 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendi değişikliği, dolayısıyla, onu devam eden aynı Kanunun 39 uncu maddesinin (b) bendine de, devamı şeklinde olarak teselsül sağlamak ve paralellik sağlamaktan ibarettir.

Tarım sektörüne baktığımız zaman, son üç hükümet tarafından, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler tarafından uygulanan politikalar sonucu, tarım sektörü, ziraî sektör çökmüştür. En çok tarım işçisinin istihdam edildiği şekerpancarı ekim sahalarına getirilen kotayla ekim alanı daralmış; bırakın işçiyi, istihdamı, işveren olan çiftçinin emeğini karşılamayacak duruma gelmiştir. Bu vesileyle, bu sene tespit edilecek şekerpancarı taban fiyatının asgarî 35 000 lira olması gerekir. Hükümetin geç kalmadan pancar taban fiyatını açıklaması, bilhassa, doğudan çalışmak için Aksaray İli Eskil İlçesine gelen işçilere iş sahası açısından önem arz etmektedir. Doğu kentlerinden gelen işçilerimiz, bunu, umumiyetle beklemektedirler; çünkü, pancar ekim alanlarındaki işveren durumunda olan çiftçilerimiz, söküm ve son sulama gibi işçiliğe ait masrafları, taban fiyatının yüksek tutulması halinde bu işçilere yaptıracaktır; aksi takdirde, kendileri, çocuklarıyla birlikte, sulama ve söküm işlerini yapmak durumunda kalacaklardır. Bu suretle, doğudan gelen binlerce gezer konar işçi, çadırlarda bekleyecek ve kışın gelmesiyle birlikte, kışlık nafakalarını karşılayamadan memleketlerine döneceklerdir. Buna mahal vermemek için, bilhassa, şekerpancarı taban fiyatının bir an evvel açıklanmasında fayda olduğu kanaatindeyim.

Yine, Toprak Mahsulleri Ofisinin, hububat bedellerini, ilk teslimden 45 gün sonra ödenmesi gerekirken, ilk defa bu sene, ikinci taksiti, birinci taksitten sonra esas alınmak suretiyle yanıltma yoluna gidilmiş; böylece, buğday teslimleri Ofise, ilk taksitini almadan 20 gün önce yapılmış olması nedeniyle, ödenecek ikinci taksit de, 45 gün sonra değil, 65-70 güne çıkmış olacak, çiftçilerimiz bundan dolayı zor duruma düşeceklerdir. Çünkü, çiftçilerimiz, vadeli olarak almış oldukları mazot, gübre ve buna benzer girdileri, süresinde ödemedikleri takdirde, mazotu, gübreyi ve diğer girdileri aldıkları şahıslar, bunlara gelen zamları yansıtmak suretiyle, borç miktarı artmaktadır.

Bir çiftçi vatandaşımızın söylediğine göre, 29 milyon lira olan mazot borcunun, 25 gün geç ödenmesi halinde 59 milyon lira farklı olacağı, satıcılar tarafından ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, akaryakıt satıcıları, vadesinde tahsil edemedikleri alacaklarına tefeci faizini uygulamak suretiyle, alacaklarını, misliyle değil, üç beş misli fazlasıyla tahsil etmektedirler. Bu durumda, çiftçinin Ofisten tahsil etmiş olduğu para, akaryakıt ve gübre fiyatlarını, hatta zarurî ihtiyaçlarını karşılamaktan ileri gitmeyecektir.

Çiftçilerimizin bu zor durumu nedeniyle, Konya Karatay Ziraat Odasının önderliğinde, çiftçilerimiz yürüyüşe geçmişlerdir. Karatay Ziraat Odası Başkanı da ANAP'lıdır.

Yine, kendi ilimden örnek vermek istiyorum. Aksaray İlinde, tarım ürünlerinin değerlendirileceği -Fransızların da ortak olduğu- şeker fabrikası temeli atılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve o zaman Başbakan olan Sayın Mesut Yılmaz Beyin iştirakiyle temeli atılan bu fabrikanın 19 ay zarfında bitmesi planlanmıştı. Aradan aşağı yukarı 12 ay geçmesine rağmen, fabrikanın temeline o günden bugüne kadar ilave bir kürek harç atılmamıştır. Aksaraylı hemşerilerim, bu fabrikanın akıbetinin ne olacağını, bu vesileyle hükümete sormamı istirham ettiler. Aksi takdirde, bu fabrika devam etmezse, Aksaray Ziraat Odası, fabrikanın temeline atılan harcı arabanın bagajına koymak suretiyle, Ankara'da, Mecliste basın toplantısı yapacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk çiftçisi, uygulanan fiyat politikasıyla çökmüştür. Konya Ovası olarak bilinen ve Aksaray İli Eskil İlçesinden başlayıp Konya'ya kadar devam eden bu ovada ekim alanları o kadar daralmıştır ki, Yavuz Sultan Selim'in İran seferine giderken atının ve askerlerinin yiyeceklerini aldığı bu ovada, şimdi, çiftçilerimiz, zor durum nedeniyle, tarlalarının büyük bir kısımını nadasa bırakmışlardır. İşte, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün geldiği nokta budur.

Bu durumun bir an evvel düzeltilmesini istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akın.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Sayın İsmail Çevik; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÇEVİK (Nevşehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 21 inci maddesi hakkında, Grubumun ve şahsımın görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının 21 inci maddesinde, 2925 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin (a) bendinin değişikliğinden bahsedilmektedir; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun uygulanacağı hükmünü içermektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, mevcut tasarıyla, emeklilik yaşı artırılıyor, prim oranları yeniden düzenleniyor; şüphesiz, çalışanların lehine iyileştirmelerin yanı sıra, ek külfetler de getiriliyor. Dünyada sosyal güvenlik sistemleri, ülkemizde de olduğu gibi sıkıntılar yaşamakta ve zaman zaman reform ihtiyaçları hâsıl olmaktadır. Sosyal güvenlik sistemlerinin bizde ve dünyanın bütün ülkelerinde ortak olan sorunu, kaynak yetersizliğidir. Hükümetin ve Sayın Bakanın bu husustaki sesine ve talebine kulak vermek, hassasiyet göstermek zorundayız.

Almadan vermek Allah'a mahsustur. Sosyal güvenlik bir nimet ise, bu nimeti paylaşanların külfetine de ortak olma zorunluluğu vardır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılar ile sosyal güvenlik kurumlarının ve hatta sosyal güvenlikten yoksun, hiç sosyal güvencesi olmayan insanımızın durumu, Yüce Meclisin değerli üyelerinin malumudur. Kayıt içine alınamamış istihdam edilenler ile tarım kesiminde çalışan çiftçilerimizin büyük kısmı ve ülkemizde yüzde 20'ye yakın olan işçimiz, sosyal güvenceden yoksundur. Bu tasarıyla, sosyal hukuk devletinin aslî vazifelerinden olan tüm vatandaşlarını sosyal güvence çatısı altına alma işlevi yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Temenni ediyoruz ki, ileride gerçekleştirilecek olan işsizlik sigortası, bu hususta önemli bir adım olacaktır. Bütün bu şartlar içerisinde, bazı sayın milletvekilleri, Yüce Meclisi, bu ülkenin çalışanlarıyla tehdit etmektedirler; sokaklara dökülenlerden bahsederek, çalışanların demokratik tepkilerini provoke etmeye çalışmaktadırlar. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Şikâyetçi olduğumuz ve çözüm yolu bulmaya çalıştığımız sosyal güvenlik meselesi, geçtiğimiz dönemlerin de önemli meselelerindendir. Bu meselelerin çözümü için, üzerinde çalışmalar yapıldığı, tasarılar hazırlandığı; ancak, çözümlenemediği için günümüze geldiği, Meclis gündeminde bulunduğu, hepinizin, hepimizin ve Türk Milletinin malumudur. Bu husus unutulmamalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Yüce Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle, Türk Milletinin emrinde ve hizmetindedir. Muhalefet vazifesini yapacaktır. Çoğulcu demokrasinin gereği olarak azınlıkta bulunan muhalefetin görüşlerinden, iktidar mutlaka faydalanacaktır; ancak, iktidar ve muhalefet bu vazifesini yaparken, seviyeyi yüksek tutmaya çalışacak, seviyeli olmayı da vazife sayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bazı değerli milletvekilleri, sürekli olarak, Yüce Meclisin üzerinde bir güç olduğunu, Meclisimizin emirle, talimatla çalıştığını, doğrudan veya ima yoluyla anlatmaya çalışıyorlar. Bu tür eleştiriler, Yüce Meclis ve üyelerinin manevî şahsiyetlerine hakarettir. Değerli üyelerin, bu tür söylemlerden vazgeçmeleri, bu şekilde, milletimizin zihnini bulandırmamaları, ülkeyi karanlığa ve kaosa sürüklememeleri temennimizdir. Yüce Parlamento, büyük Türk Milletinin iradesinden başka irade tanımamaktadır (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) ve Türk Milleti, iktidarıyla, muhalefetiyle, seçerek gönderdiği milletvekillerini izlemektedir. Yüce Meclisin büyük Türk Milletine hizmetlerinin itibarını yükselteceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çevik.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş

Bingöl Tokat Van

Cevat Ayhan

Sakarya

Bekir Sobacı Bedri İncetahtacı Yakup Budak

Tokat Gaziantep Adana

Faruk Çelik Ali Coşkun Azmi Ateş

Bursa İstanbul İstanbul

Mehmet Çiçek

Yozgat

Ali Gören Musa Demirci Mahmut Göksu

Adana Sıvas Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak Akif Gülle

Afyon Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin Zeki Çelik Rıza Ulucak

Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın

Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu İsmail Alptekin Altan Karapaşaoğlu

Bayburt Bolu Bursa

Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz Yasin Hatiboğlu

Bursa Çankırı Çorum

Sacit Günbey

Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına görüş mü bildireceksiniz, gerekçe mi okunsun efendim?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Değişiklik gerekçesi:

Kanun tasarısında yapılan değişikliğin, tarım işçilerinin haklarının korunması bakımından, çıkarılması önerilmiştir."

BAŞKAN – Evet, önergenin gerekçesini dinlediniz; Komisyon ve hükümet önergeye katılmıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 22. – 2925 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 2- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

A) 13 yıl ve daha fazla sigortalı bulunanlar en az 15 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş ve en az 3600 gün prim ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

B) a) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla 13 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları,

b) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla 12 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 46 yaşını doldurmuş olmaları,

c) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla 11 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 48 yaşını doldurmuş olmaları,

d) Sigortalılık süresi 9 (dahil) yıldan fazla 10 yıldan az olanlar kadın ise 47, erkek ise 50 yaşını doldurmuş olmaları,

e) Sigortalılık süresi 8 (dahil) yıldan fazla 9 yıldan az olanlar kadın ise 48, erkek ise 51 yaşını doldurmuş olmaları,

f) Sigortalılık süresi 7 (dahil) yıldan fazla 8 yıldan az olanlar kadın ise 49, erkek ise 52 yaşını doldurmuş olmaları,

g) Sigortalılık süresi 6 (dahil) yıldan fazla 7 yıldan az olanlar kadın ise 50, erkek ise 53 yaşını doldurmuş olmaları,

h) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla 6 yıldan az olanlar kadın ise 51, erkek ise 54 yaşını doldurmuş olmaları,

i) Sigortalılık süresi 5 yıldan az olanlar kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,

ve en az 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme şartlarını yerine getirmeleri halinde yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

Buyurun Sayın Polat.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 22 nci maddesi hakkında Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu maddeyle, 2925 sayılı Kanuna eklenen 2 nci geçici maddede:

"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte;

A) 13 yıl ve daha fazla sigortalı bulunanlar en az 15 yıllık sigortalılık süresini doldurmuş ve en az 3600 gün prim ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

B) a) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla 13 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları,

b) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla 12 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 46 yaşını doldurmuş olmaları" diye devam ediyor ve en son, (i) maddesinde:

"i) Sigortalılık süresi 5 yıldan az olanlar kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,

ve en az 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme şartlarını yerine getirmeleri halinde yaşlılık aylığından yararlanabilirler" deniliyor.

Buradan da anlaşılmaktadır ki, bu kanun çıktığı anda, emekliliğine iki yıldan az kalmışsa, eski şartlardan aynen yararlanabiliyor; eğer iki yıldan bir gün dahi noksan emekliliği varsa, kadın ise üç yıl, erkek ise iki yıl daha fazla çalışıp emekli olacak demektir.

Buradan da görülüyor ki, emeklilik süresinin dolmasına iki yıldan az kalan kadın ve erkek çalışanlardan, kadın çalışanları erkek çalışanlara göre bir yıl daha fazla çalıştırarak emekli olmaya zorlamak, herhalde, kabinesinde tek bir bayan bakan dahi bulunmayan bu hükümetin, bayan çalışanlara verdiği çok özel bir önemin neticesi olsa gerekir.

Eğer bu kanun çıktığında, sigortalılık süresi beş yıldan daha az ise, bu sefer, kadınlar, eski konumlarına göre ondört yıl, erkekler ise onüç yıl daha fazla çalışmak mecburiyetinde olacaklardır. Ne için; bugünkü fiyatlarla, takriben 42 milyon Türk Lirası aylık almak için.

Bu noktada, şu tespitleri peşinen yapmak zorundayız: Çalışan insanlar, 38-43 yaşlarında emekli olmanın, esasında peşinde değiller. 1992 yılında, bu yaş hadlerini indiren, o zamanki Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanımızın da, milletvekillerini çok çeşitli konularda yön gösterici görüşleriyle bilgilendirmesine rağmen, bu konuda görüş belirtmemesi; yani, 38-43 yaşlarında emekliliği savunmamasından da anlaşılmaktadır ki, ne sendikalar ne partiler, 38-43 yaşlarında emekliliği savunmamaktadırlar. Genellikle ülkemizde çalışanlar, sendikalar ve siyasilerin üzerinde uzlaştığı yaşlar, kadınlar için 50, erkekler için 55 yaştır. Hatta, Türk-İş, 2003 yılından itibaren, yeni işe girenlerde 53-58 yaşlarını da kabul etmektedir. O zaman, bu hükümetin direnmesi niye? O da, bu hükümetin, önümüzdeki birkaç yıl peşinen bir ekonomik getirisi de görülmeyen bu tasarıyı, herkese ve her kesime rağmen çıkarmak istemeleridir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 28 şubat sürecinden sonra işbaşına gelen 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin, bariz olarak görülen vasıfları, halktan aldıkları vekâleti, vekâleti verenlerin isteklerinin aksi yönünde kullanmalarıdır. Mesela, 55 inci hükümetin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz, Rize, Çay TV'de imam hatiplileri savunmuş, Anavatan Partisi seçim bildirgelerinde "ilköğretim "5 + 3 olsun" diye yer almasına rağmen, eğitim kanunu "8 yıl, kesintisiz" olarak çıkmıştır. Yine, Anavatan Partisi - Doğru Yol Partisinin 50 - 55 yaşlarını öngören emeklilik tasarısına dahi "mezarda emeklilik" diye karşı çıkan -18 Nisan seçimleri dahil- sürekli olarak işçi haklarını savunduğunu iddia eden Demokrati Sol Parti ve Sayın Lideri "şimdi değiştim" diyerek, tamamen çalışanların aleyhine olan konularda kararlar çıkarmaktadır.

Yine bir misal verelim: 1995 yılında, DYP azınlık hükümetine dahi "ancak Türk - İş'le anlaşırsanız destek veririm" diyen, 1999 seçimlerinde, ülkemizdeki en devrimci işçi sendikasının başkanını partisinden aday gösterip milletvekili yapan Demokratik Sol Parti de, şimdi, seçimlerden sonra "ben değiştim" diyerek bu kanunları getiriyor.

Akşam televizyonlarda seyrediyoruz; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Sayın Başbakanla görüşmek isteyen sendika liderleriyle görüşülmüyor bile. İşte, bunun için, çalışanlar itiraz edip, meydanlara inip, protesto gösterileri yapıyorlar, yanıltıldıklarını haykırıyorlar. Haksızlar mı? İşte misal: Bu hükümet, bu hafta başında bir kanun çıkardı; Vergi Kanunu. İşverenler, gazetelere beyanat verdiler "hükümet istediklerimizi kabul etti" diye. Bir gün arayla bu kanun tasarısı geldi ve 54 milyon emekçi, sokaklarda "yanıltıldık, haksızlığa uğradık" diye yeri, göğü inletiyor.

Burada, bir noktaya daha işaret etmekte fayda var; o da şu: Bugünkü koşullarda halkımızı erken emekliliğe iten en önemli sebep, çalışmama isteği değil, emeklilik maaşını bir sosyal güvence olarak kabul edip başka bir iş aramaktır. Burada, çalışanları tenkit edeceğimize, ülkemize bakalım. Bir işçi, asgari ücretle çalıştığında 93 600 000 Türk Lirası maaş alır, bununla hiçbir ihtiyacını göremez; fakat, bu da garanti değildir. Çünkü, son yıllarda hızla artan faiz ödemeleri sebebiyle, en büyük 500 sanayi grubu dahi, kârlarının yüzde 87'sini faiz gelirlerinden elde ederken, yine, 1998 yılında dahi, ilk altı ayda yüzde 5,1 artış gösteren sanayi üretimi, 1999 yılının ilk altı ayında, toplam olarak yüzde 4,9 geriliyor. Sanayide gerileme demek, işyerlerinin işçi çıkarması demek. Ülkemiz gibi, genç nüfusun çok olduğu, her yıl takriben 500 000 civarında yeni işgücünün çalışma hayatımıza girdiği bir ülkede, bırakın yeni işyerlerinin açılmasını, açılanların dahi kapanmaya yüz tutması karşısında çalışanlar neye güvensin? İşte, erken emeklilik, bu kesim için bir sosyal güvence olarak kabul ediliyor.

Bugünlerde tarım kesimini bekleyen zorluklar, bu emeklilik yaşlarının uzamasıyla sınırlı değil. IMF'nin hükümete önerdiği, vergi kanununu çıkar, çalışanları mezarda emekli et, tarım kesiminde sübvansiyonu kes talimatı doğrultusunda, günlerdir, gazetelerde "Ziraat Bankası ve Halk Bankasının görev zararları 15,6 milyar dolara çıktı, hemen tedbir alın, tarım alanında kredi faizlerini yükseltin" diye yazılar yazılmaya başlandı. Peki, bu görev zararları 1997 yılında, Refahyol zamanında neydi? O yıllarda, tarım kesimine, destekleme fiyatlarında yüzde 412 civarında artış sağlanırken, görev zararı 7,4 milyar dolardı. İki yılda, bu hükümet ve bundan önce aynı partilerin kurduğu hükümetlerce, 7,4 milyar dolardan 15,6 milyar dolara çıkan görev zararlarının sebebi, tarıma uygulanan sübvansiyonlar mı; yoksa, bu hükümetlerin bu konulardaki beceriksizliği mi?

Buradan hükümete sesleniyoruz: Lütfen, artık, tarımda ve sanayide çalışanlar aleyhine çıkardığınız ve çıkaracağınız bu kanunları ve kararnameleri bir durdurun. Kırkbin kişilik rantiye kesimine kaynak aktaracağız diye, bu kesimler için birer felaket olan bu kanunları durdurun. Sizin burada her çıkardığınız kanun, rantiye için ikram üzerine ikram, çalışanlar için felaket üzerine felaket olmaktadır.

Sayın Bakanım, bugün, tüm modern dünyanın kabul ettiği, erken emeklilikten önce, iş verimliliğini yükseltmektir. Şu bir gerçektir ki, çalışanların refahını yükseltmenin yolu, verimliliği artırmaktan geçmektedir. Verimli çalışma, ekonomik gelişmenin, ulusal refahın ve bireysel yaşam standardının yükseltilmesinin temelidir.

Bir karşılaştırma yapmak gerekirse: Lüksemburg'da çalışan bir kişi 9 kat, Almanya'daki 7 kat, Amerika Birleşik Devletlerindeki bir işçi 6,5 kat, Yunanistan'daki veya Meksika'daki bir çalışan ise yaklaşık 3 kat daha verimlidir ülkemizden. Şimdi, hükümet olarak, büyük bir heyecanla,işçiler için bu mezarda emeklilik tasarısını getirirken, işyerlerinde verimliliğin artması için, gerek kamu gerek özel kesim için verimliliğin artmasına yönelik, hükümet olarak ne gibi bir çabanız oldu? Hangi çalışmalar içerisindesiniz?

Artık, şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki, çalışanların refahını artırmak, ülkemize daha çok vergi kazandırmak ve yeni işyerleri açabilmek için, işyeri verimliliğini artırmak şarttır. Bugün ise, işgücünün kalitesini artırmak, ona daha ileri teknolojik donanımlar sağlamak gerekmektedir. Bunun için hem eğitim kalitesini artırmalı hem meslekî eğitime ağırlık vermeli hem de bilgi ve teknolojiye gereken önem verilmelidir. Peki, biz ne yapıyoruz; kesintisiz sekiz yıllık eğitimle, imam-hatiplerin kapanması uğruna tüm meslekî eğitimi mahvediyoruz; faizleri enflasyonun 50-60 puan üzerinde tutuyoruz; sanayicilere, bırakın yeni teknolojiyi işyerlerine taşımayı, mevcut tesislerinin bakımını dahi yaptıramıyoruz; ama, bir şeyi çok iyi beceriyoruz; çalışanlara diyoruz ki: "Sen, Batıdaki ekonomik ve sosyal hakları bir kenara bırak; sen, sadece çalış; çünkü, senin için hak yok, vazife vardır."

Sayın Bakanım, çalışanların çalışma sürelerini uzatmada gösterdiğiniz çabaları, bir de, sizin bizatihi sorumluluğunuz dahilinde olan ILO sözleşmelerinde gösterseniz nasıl olur?! Mesela, günümüzde sayıları 182'yi bulmuş olan sözleşmeler, çalışma hayatının hemen hemen her yönüne ışık tutmaktadır. Bunlardan 7 tanesi, insan haklarına ilişkin olmaları nedeniyle özel bir önem taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, bu 7 sözleşmenin tümüne imza koymuş 38 ülkeden biridir. Bu 7 ilke, çocuk emeğinin ve zorla çalıştırmanın yasaklanması, sendika özgürlüğünün geliştirilip toplupazarlık hakkının etkin bir biçimde sağlanması ve başta cinsiyet ayırımı olmak üzere, tüm işçiler arasındaki ayırımcılığın ortadan kaldırılıp, fırsat eşitliğinin yaratılması gibi konulardır.

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika eksüre veriyorum; buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakanıma, tüm içtenliğimle soruyorum: Bu konularda ne gibi bir çabanız oldu? Bizlere lütfeder açıklarsanız, gerçekten memnun oluruz.

İşçilerin emeklilik sürelerini uzatmada gösterdiğiniz gayreti, onların sosyal yaşamlarını düzeltmeleri konusunda da göstermenizi bekler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde, geçiş dönemini, tarımda çalışan işçiler için düzenliyor. Aslında, Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışanlar açısından da, daha önce 17 nci maddede yapılan düzenlemeye paralel hükümler içeriyor. Aslında, belki, o açıdan, teknik bir düzenleme, uyum maddesidir; üzerinde çok fazla söylenecek bir şey olmayabilir.

Yalnız, benim, özellikle altını çizmek istediğim konu şu: Bu kanun tasarısı, kamuoyuna ilk lanse edildiği zaman, işte "deniz bitti, artık sistem iflas etti; biz, daha fazla bu işi taşıyamıyoruz..." Uzmanlar, matematik olarak, gelip bu hesapları yaptılar "bunun, böyle olması lazım; yaş, 58-60 olması lazım; ödeme süresi 8 300" dendi ve bir de, geçiş dönemi... İlk kanun tasarısı hazırlanıp Meclise sunuldu. Komisyonlardaki görüşmeler sırasında, bu konuyla ilgili olarak hep aynı ifadelerde bulunuldu. Sonradan, işçi kesiminin bastırması sonucunda, yaş dışında, geçiş hükümleri yumuşatıldı. Şimdi "geçiş hükümlerini yumuşattık, ayrıca, prim ödeme süresinde de indirim yaptık..." Peki, bunun ne getirip ne götürdüğü konusunda bir hesap var mı diye sorduk. Komisyonda, bu konuda bir çalışmada hükümetin verdiği cevapta "bu konuda, biz, geçişi yumuşattık; ama, bu, ne getiriyor ne götürüyor, bilmiyoruz" dendi; olabilir...

Şunu vurgulamak istiyorum: Madem, bir sistem, matematiğe, bir modele dayanıyorsa, o zaman en ufak değişikliğin etkisinin hesaplanıp, ondan sonra üzerinde tartışmak lazım. Bu değişiklikler, aslında, yaştan daha fazla etki yaratan sonuçlardır; yani "iflas ediyor" deniyorsa, o zaman yaştan, belki daha esnek olup geçiş hükümlerinde farklı bir yaklaşım lazım.

7 000 güne indirilmesinde de aynı şekilde... Yani, bir olay, ya matematik üzerine kuruludur ya da uzlaşma üzerine kuruludur. Uzlaşma üzerine bir model geliştiriliyorsa, o zaman, niye yaşta bu kadar katı davranılıyor? Yaşta da esneklik getirilerek toplumsal baskı daha da geçiştirilebilirdi, daha yumuşatılabilirdi; ama, orada inat edildi; fakat, buralarda, ciddî değişiklikler yapıldı. O zaman, baştaki modeli sunarken, reformu sunarken ileri sürülen iddialar askıda kalıyor; çünkü, olay, bir matematik, çok ince denkleme dayanmak değil, içinde bazı esnekliklerin olduğunu da ortaya koyuyor. O zaman, kamuoyunda da tabiî tepkiler oluşuyor. Deniyor ki "orada taviz veriliyor, burada niçin taviz verilmiyor?" İlle "yaşta taviz vermeyiz..."

Şimdi, modele bakıyorsunuz; beş yıldan az çalışanlar 52-56 yaşında... Yani, dün girmişse -daha kanun yürürlüğe girmedi- bugün çalışan kadınsa 52 yaşında, erkekse 56 yaşında emekli olabilir. Bu kanun ertesi gün yürürlüğe girecek; ondan sonra işe başlayanlar 58-60... Tabiî, aslında, toplumda şu anda çalışmakta olan insanlarla bir tür sosyal sözleşme vardır. Bu sosyal sözleşme de şudur ki, insan bir işe başladığı zaman, on sene çalışmışsa, belli bir yaşa gelmişse, kendine göre bir hedef çizmiştir, mesleğindeki eğitimini falan ona göre tamamlamıştır; şimdi, ondan sonra diyorsunuz ki: "Ben, senin çalışma süreni on sene daha uzattım." Tabiî, bunun, toplumda ciddî huzursuzluklara ve baskılara yol açması kaçınılmaz oluyor ve tepkilerin birçoğu da buradan kaynaklanıyor. Yaş, belki, doğrudan doğruya şu anda çalışanları etkilemiyor; ama, bu geçiş hükümleriyle getirilen düzenlemeler, çalışan birçok kesim üzerinde çok ciddî etkiler yaratıyor. Belki, müktesep hak kavramını daha ciddîye alarak, bu reformu, şu anda çalışanların dışında bir yaklaşımla ele almak lazım. Çalışanlar mevcut şekilde tasfiye olduktan sonra, yeni bir başlangıç da öngörülebilirdi; ama, o yapılmamış, böyle bir geçiş dönemi uygulanmış. Mantığını anlamakta ve bunun finansal yükünü anlamakta gerçekten ciddî zorluklar çekiyoruz.

Ancak, dediğim gibi, görüşmekte olduğumuz bu madde, bir teknik düzenleme maddesidir. İlkeler, Sosyal Sigortalar Kanunuyla ilgili 17 nci maddede düzenlendiği için, buradaki düzenleme de buna paralel bir düzenlemedir. Gönül arzu ederdi ki, bu konu, daha ciddî, daha ince hesaplara dayanılarak yapılmış olsun. Böyle bir şey olmadığını da tespit etmek, bizi ve kamuoyunu gerçekten kuşkuya sevk etmiştir.

Dediğim gibi, bu yasa tasarısı, çok daha ciddî, çok daha kapsamlı bir şekilde ele alınarak, içine birçok mekanizmalar -iş güvencesi dahil- monte edilerek getirilmiş olsaydı, toplumda, gerçekten bir reform olarak adlandırılma imkânını bulabilirdi; eksik olmuştur, yetersiz olmuştur. Bunun sıkıntıları da önümüzdeki dönemde görülecektir.

Dediğim gibi, bunlar da bir zaman içerisinde tekrar gündeme getirilip, tekrar ele alınacaktır. Tahmin ediyorum, yakın bir gelecekte bu hataları düzeltme fırsatı bulunacaktır.

Teşekkür ediyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tezmen.

Maddeyle ilgili 2 önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Okutacağım son önerge en aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 22 nci maddesi geçici madde 2'nin (A) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt

Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Mustafa Eren Nevzat Ercan

Mardin Karabük Sakarya

Nihan İlgün Saffet Arıkan Bedük

Tekirdağ Ankara

"A) - 12 yıl ve daha fazla sigortalı bulunanlar en az 14 yıllık sigorta süresini doldurmuş ve en az 3 600 gün prim ödemiş olmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesi ile 2925 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler Cevat Ayhan Fethullah Erbaş

Bingöl Sakarya Van

Ergün Dağcıoğlu Bekir Sobacı Yakup Budak

Tokat Tokat Adana

Mehmet Çiçek Ali Gören M. Bedri İncetahtacı

Yozgat Adana Gaziantep

Faruk Çelik Musa Demirci

Bursa Sıvas

Ömer Vehbi Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

Diyarbakır Elazığ Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı

Erzincan Erzurum Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan Alçelik

Erzurum Gaziantep Giresun

Mustafa Geçer Metin Kalkan Ali Güner

Hatay Hatay Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan Gündüz

İstanbul İstanbul İstanbul

Ayşe Nazlı Ilıcak İsmail Kahraman Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Önerilen madde metni

Geçici Madde 2 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte

A) Sigortalılık süresi 15 yıl ve daha fazla olanlar en az 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

B) a) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek ise 46 yaşını,

b) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla, 10 yıldan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 48 yaşını,

c) Sigortalılık süresi 5 yıldan az olanlardan kadın ise 45, erkek ise 50 yaşını,

Doldurmak ve en az 5 000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

BAŞKAN – Okunan son önerge, en aykırı önergeydi.

Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Tasarı ile getirilen geçiş dönemi yaşlılık aylığına ait yaş sınırları günümüz toplumunun şartlarına göre çok yüksek olması nedeniyle tasarı ile getirilen yaş sınırlarının makul ve kabul edilebilir bir seviyeye indirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini dinlediniz.

Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 22 nci maddesi geçici madde 2'nin (A) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay

(Erzurum)

ve arkadaşları

"A) 12 yıl ve daha fazla sigortalı bulunanlar en az 14 yıllık sigorta süresini doldurmuş ve en az 3 600 gün prim ödemiş bulunmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?..

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 22 nci madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

III. BÖLÜM

TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU

İLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

MADDE 23. – 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (b) fıkrasının birinci paragrafı, (c, ç ve d) fıkraları ile (k) fıkrasından sonra gelen birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiş ve son iki paragrafı yürürlükten kaldırılmıştır.

“25 fiili hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

"c) İştirakçilerden 40 ıncı madde gereğince haklarında yaş haddi hükümleri uygulanacak olanlar kurumlarınca re'sen veya (61) yaşını doldurduklarında istekleri üzerine,"

"ç) 87 nci maddenin ( a, b, c, d, e, g, h, i, j ve m) fıkralarında gösterilenlerden 25 fiili hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

"d) 88 inci madde gereğince emekli kesenekleri geri verilmemiş olanların (61) yaşını doldurmalarında istekleri üzerine ve (b) fıkrasındaki durumda iseler re'sen,"

"Emekli aylığı bağlanabilmesi için yukarıdaki (c ve d) fıkralarında yazılı hallerde ilgililerin fiili hizmet müddetlerinin 15 yılı, (e ve f) fıkralarında yazılı hallerde de 25 yılı doldurmuş olmaları şarttır. (b) fıkrasının ikinci paragrafı ile (27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu gereğince kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilenler hariç) (d, e ve f) fıkraları kapsamına girenlere 61 yaşını doldurmadan emekli aylığı bağlanmaz.”

“(b) ve (ç) fıkralarında gösterilenlerden 32 nci madde gereğince fiili hizmet sürelerine zam yapılanların yaş hadlerinden; eklenilen bu sürenin üç yıldan çok olmamak üzere yarısı indirilir.”

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Muş Milletvekili Sayın Sabahattin Yıldız; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının, Emekli Sandığı Kanunuyla ilgili değişiklikleri içeren 23 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinize saygılar sunuyorum.

rkiye'de, sadece ve sadece hükümete mensup milletvekillerinin "reform" dediği bu kanun tasarısının en çok tartışılan ve kamuoyunu en fazla rahatsız eden maddelerinden birisi de, 23 üncü maddedir; çünkü, bu maddeyle, Emekli Sandığına tabi olanların emeklilik yaşı, Türkiye şartlarına uymamasına rağmen, kadınlarda 58, erkeklerde de 60 olarak tespit edilmektedir.

Bu tasarının en çok eleştirilen ve mutlaka düzeltilmesi gereken en önemli kısmı, yaş sınırıdır. Bugün, Türkiye'deki yaşama şartları ve çalışma koşulları karşısında, 58 ve 60 yaş sınırı, bütün çalışanları ürkütmekte ve çalışanlarda bir moral çöküntüsüne sebep olmaktadır.

Kanunlar, toplumun huzur ve barışını sağlamak için çıkarılır. Bizler, milletin vekilleriyiz, milleti rahatsız edecek icraatlarda bulunmamalıyız; fakat, görülüyor ki, bu kanun tasarısıyla, toplumu huzursuz etmekteyiz. Bugün, Türkiye'de, işçisi, memuru sokağa dökülmüş, toplumun büyük bir kısmı bu kanun tasarısından rahatsızlık ve huzursuzluk duymaktadır. Bu kanun taslağından memnun görünen iktidar milletvekilleri de, korkarım, ilk seçimde, yaptıkları hatanın farkında olacaklardır; fakat, o zaman da iş işten geçmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, hükümetin, hiçbir şekilde taviz vermem dediği, kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş sınırı, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu, yanlış bir limittir, yanlış bir tespittir; mutlak surette indirilmesi gerektiği kanısını taşımaktayız. Peki, doğrusu nedir? Doğrusu, Refahyol döneminde hazırlanan, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından geçen ve maalesef, genel seçim dolayısıyla kadük kalan, bayanlarda 50, erkeklerde 55 yaş sınırı olarak getirilen yasa tasarısının, mutlaka tekrar düzenlenmesi gerekmektedir. Bu yaş limitleri, bütün işçi, işveren ve diğer sivil toplum örgütlerinin uzlaştıkları bir yaş sınırıydı.

Üzülerek görüyoruz ki, Türkiye'de, bir yanlış, başka bir yanlışla düzeltilmeye çalışılıyor; sorunları çözmek yerine, kargaşayı artırıcı işlemler tercih edilmektedir. 57 nci hükümet, toplumun ihtiyaçlarından ve Türkiye'nin gerçeklerinden uzak bir tasarıyı, çok dar bir süre içerisinde halka dayatmak istemektedir. Bugün, burada, hiçbir arkadaş, çalışanlar 38-43 yaşında emekli olsun demiyor. 38-43 yaş ne kadar yanlış ise, 58-60 yaş da o kadar yanlıştır. Bizler, Fazilet Partisi olarak, orta yolu, makul olanı bulalım ve buna göre bir düzenleme yapalım diyoruz ve bunun için de, günlerdir, burada mücadele ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, 1992-1999 yılları arasında, emekli aylığı almaktayken vefat edenler üzerinde bir çalışma yapılmış. Bu araştırmaya göre, 60 yaşın altında emekli iken ölenlerin oranı yüzde 32, 60 ve 70 yaş arası ölenlerin oranı yüzde 33. Buradan şu anlaşılıyor: Hükümet, çalışanların yüzde 32'sine emekli maaşı ödemeyecek, yüzde 33'üne ortalama beş yılda ise emekli maaşı ödemeyecek. Böylelikle, çalışanların yüzde 65'i ya emekliliği görmemiş olacak veyahut da çok kısa bir sürede ise emeklilik maaşını almamış olacaklar. Geriye ne kalıyor; geriye kalan yüzde 35'ini de herhalde idare etmek hükümet için sorun değil diye bakılıyor bu olaya. Buradan anlaşıldığı kadarıyla; 18-20 yaşlarında işe giren bir kimse kırk yıl çalıştıktan sonra ancak emekli olabilecek ve ömrü yeterse, devlet de vatandaşına üç veya beş yıl gibi bir süre içerisinde emekli maaşı ödeyecek. Böyle bir haksızlık, korkarım ki, ancak komünist rejimlerde görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 23 üncü maddesi "5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin son iki fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır" diyor. Yürürlükten kaldırılan paragraf neleri kapsamaktadır: 32 nci madde gereğince fiili hizmet müddetine zam yapılanların 55'ten eksik yaşlarının hesabında eklenen bu müddetler kadar yaşlarında indirme yapılır. Bu madde kapsamındaki 11 grup çalışanı, yeni düzenlemeyle, bu haktan mahrum ediyorsunuz ve yerine yeniden getirdiğinize bakıyoruz. Tasarının 23 üncü maddesinin son paragrafına baktığımızda; burada "(b) ve (ç) fıkralarında gösterilenlerden 32 nci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların yaş hadlerinden; eklenilen bu sürenin üç yıldan çok olmamak üzere yarısı indirilir" denilmektedir. Buradan anladığımız kadarıyla, demir-çelik, döküm işlerinde çalışanların; zehirli, boğucu gaz, asit, boya işlerinde çalışanların; lokomotif ve gemi kazanlarının onarılması ve temizlenmesi işlerinde çalışanların; ziraî mücadele ve ziraî karantina, teknik ve idarî işleri ile salgın, bulaşıcı, paraziter hayvan hastalıklarıyla mücadele işlerinde çalışanların; radyasyon laboratuvarlarında çalışanların; toprak altında, maden ve kömür işlerinde çalışanların, bu ağır işlerinde yıpranmışlıkları kabul edilmeyecek ve bu gibi ağır işlerde çalıştıkları süre müddetindeki yıpranmışlıkları, emeklilik yaşlarından indirilmeyecektir. Bu, vicdanların kabul edebileceği bir uygulama mıdır?!

Yeni düzenlemeye göre, denizdeki bir gemiye ateşçi veya kömürcü olarak 30 yaşında girmiş bir insanın, bu işten emekli olabilmesi için, yirmiyedi yıl bilfiil çalışmış olması gerekiyor. 57 yaşında bir insanın kömürcü veya ateşçi olarak çalışıp çalışmayacağını takdirlerinize bırakıyoruz. Ayrıca, 57 yaşında bir insanı, acaba, hangi patron kendi işyerinde çalıştırır; doğrusu, bunu da anlamış değiliz daha.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; buradan bir kez daha tekrarlıyoruz: 58-60 yaş "mezarda emeklilik" demektir. 58-60 yaşa "evet" demek, Türkiye gerçeğini bilmemek veyahut da görmemek demektir. 58-50 yaşa "evet" diyenler, yarın, işçimizin, memurumuzun yüzüne nasıl bakacaklardır. Türkiye'nin geldiği bu noktada, 58-60 yaşa "evet" demek, zorbalığa, dayatmaya, IMF'ye "evet" demekten başka bir anlama gelmiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yasa tasarısının bu maddesi, daha önce görüştüğümüz Sosyal Sigortalar Yasasına, Emekli Sandığı statüsünde çalışanların uyumunu sağlamak için buraya konulmuş bir madde. Şimdi, bu madde -aslında, bundan önce, Sosyal Sigortalar Yasasının görüşüldüğü sıralarda çok değinildi- yine, memur statüsünde çalışanların nasıl emekli olacağını, yani, kadınsa 58, erkekse 60 yaşında emekli olacağını tanzim ediyor; bir diğeri, fiilî hizmetten yararlanma biçimlerini tarif ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, arkadaşlar burada çok söyledi; bazı işler var ki, biyolojik olarak da, fizikî olarak da, 60 yaşına kadar o işlerde çalışmak mümkün değil. Örneğin, bir TIR şoförünü veya bir makam şoförünü alın, 60 yaşına kadar bu insanı çalıştıramazsınız. Bütün arkadaşlarımızın, özellikle, bakanlık yapan arkadaşlarımızın şoförlerinin çoğu memur statüsünde çalışırlar ve bu insanları 60 yaşına kadar çalıştıramazsınız; çok zor olur, fizikî olarak zor olur, yapamaz bu işi zaten. İşte, biz, bunları düşünerek, bu riskli işleri de düşünerek... Zaten, yasa tasarısını hazırlayan arkadaşlarımız niçin bu yasa tasarısını hazırladılar; Sosyal Sigortalar Kurumu batıyor veya tüm sosyal güvenlik kurumları batıyor, bu sosyal güvenlik kurumlarını yeniden düzenleyelim ki, aktuaryel dengesini yeniden korusun ve ülkemizde pırıl pırıl bir sosyal güvenlik sistemi oluşsun diye. Buraya gelen İktidar sözcüleri de hep bunu söylüyor; diyorlar ki: "Biz, çökmüş, iflas etmiş bir sosyal güvenlik sistemini yeniden diriltiyoruz." Böyle söylüyorlar.

Peki, bu tasarıdaki 58-60 yaşında emekli olmak yerine 50-55 yaş arasında emekli olmak, acaba, sosyal güvenlik kurumlarına ne kadar yük getiriyor? Bunun bir hesabı kitabı yok; yani, kadınların 50, erkeklerin 55 yaşında emekli olması halinde... Bu tasarının bugünkü şekliyle yasalaşmasıyla, 58-60 yaş olarak yasalaşmasıyla, çok büyük bir yük getirmiyor. 50-55 de çok büyük yük getirmiyor; çünkü, bugünkü çalışanlara, doğal olarak, bu yasa, 52 ile 56 yaşını getirmiş; yani, bugün işe başlayan insan, kadınsa 52, erkekse 56 yaşında zaten emekli olabiliyor. Bu tasarı, şimdi, yeni işe başlayanlar için yeni bir düzenleme getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, ben, bunun sosyal güvenlik kurumlarının dengelerini korumak için yapıldığı kanısında değilim. Niçin yapıldığını daha anlamış da değilim. Bir inatlaşmadır gidiyor. İktidar milletvekili arkadaşlarla konuşuyoruz, onlar da rahatsız; ama, bir türlü, bu diretmenin neden olduğunu hiç anlayamadık.

Değerli arkadaşlarım "iflas etti" dediğimiz sosyal güvenlik kurumlarının tümüne devletten sağlanan yardım, bütçeden sağlanan yardım 2 katrilyon lira; yani, bütçemizin yüzde 8,5'i kadar. Değerli arkadaşlarım, 1996’da yine yüzde 8.5, 1997’de biraz artmış, yüzde 9’lar seviyesine çıkmış; yine, 1998’de biraz daha artmış, yüzde 9,5’leri geçmiş, şimdi yüzde 8,5’te; yani, 3 sosyal güvenlik kurumuna, devlet bütçesinden verilen tüm kaynağın tutarı, bütçenin yüzde 8,5’i kadar. Şimdi, siz, Türkiye’de bütün sosyal güvenlik kurumlarınıza, Emekli Sandığına, Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ–Kura bütçeden sağladığınız para yüzde 8,5’tir; ama, bütçeyi incelediğiniz zaman, yalnızca faiz giderleri bütçenin yüzde 40’ı kadardır.

Değerli arkadaşlarım, işte sıkıntı burada; işte çözmemiz gereken esas sorun burada. Bizim, bütçemizi, bu rant gelirlerini düzenleyerek, faiz giderlerini önleyerek, bunları ekonomimize katarak, Sosyal Sigortanın da, Emekli Sandığının da, Bağ – Kurun da aktif-pasif dengesini yeniden oluşturmamız mümkün.

Değerli arkadaşlarım, eğer, biz, bu ekonomik tabloyla devam edersek ne olur?.. İsterseniz hiç emekli etmeyin; çünkü, birer birer kapatılan fabrikalar ve çıkarılan işçiler dolayısıyla, aktif-pasif dengesi daha da kötü hale gelir. Bizim yapmamız gereken, ekonomimizi düzelterek, özellikle 5 milyon olan işsizimize iş bularak, bunun dışında 5 milyon civarında kayıtdışı çalışan insanımızı kayıt içine alarak, aktif-pasif dengemizi düzeltmemiz mümkünken, biz en zor yolu seçiyoruz ve hiç uygulanamayacak bir yolu seçiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, onun için, gelin, bu yasa tasarısı çıkmadan, hep beraber bütün gruplar olarak, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu iyi tahlil ederek, Türkiye'nin sosyal ve siyasal yapısını göz önüne alarak, gelin, Türkiye'de bir zıtlaşmayı, bir gerginliği önlemek için bu inattan vazgeçelim; ülkemizde, üzerinde anlaşılmış, sosyal tarafların üzerinde anlaştığı yeni bir anlayışla bu yasa tasarısını ele alalım. Bunun dışında, siz, ne kamu çalışanlarını sokaktan işyerine gönderebilirsiniz ne de işçileri sokaktan işyerlerine gönderebilirsiniz. Türkiye, bu acı tecrübeleri yaşadı.

Türkiye, eğer huzur içinde kalkınmak istiyorsa, sokaktaki bu dalgalanmaları durdurmak durumunda; iktidar, sokaklara kulak vermek durumunda, burada bağıran insanlara, buna karşı çıkan insanlara kulak vermek durumunda, bunların ne dediğini anlamak durumunda.

Eğer, siz, iç barışınızı, sosyal barışınızı sağlamazsanız, üretimden gelen, özellikle, dünya pazarlarında rekabet gücünüzü kullanamazsınız, kullanma şansınız yoktur. Onun için, üretimi artırmanın, kapasiteyi artırmanın, kaliteli ve ucuz mal üreterek dünya pazarlarında rekabet etmenin temel koşulu, sosyal barışı sağlamaktır. Eğer bu sosyal barışı sağlayamazsak, dünya pazarlarında rekabet gücünü kaybederiz. Bu da, ekonomimizin, gerçekten, itici gücü olan en önemli sektörleri birer birer vurur. Zaten vurmaya başladı değerli arkadaşlarım; hizmet sektörümüz çöküyor, sanayimiz çöküyor. Böyle bir ortamda, gelip, işçi-işveren kavgasını, çekişmesini artırmak; hatta, işçinin, işverenin, bize karşı, yani, Parlamentoya karşı birleşerek, karşımıza geçmesinin ne gereği var, kime ne getirir bu; kimseye bir yarar getirmez.

BAŞKAN – Sayın Dönen, ilave 1 dakika süre veriyorum.

Buyurun efendim.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, söylenecek çok şeyleri söyledik. Ben, yine, hukuksal açıdan da şunu söylüyorum. Bu bir müktesep haktır. Yani, ben, devlet dairesine girerken değerli arkadaşlarım, 25 yıl çalışarak emekli olmayı hedeflemişim ve buna göre devlet dairesine girmişim. Bir arkadaşımın söylediği gibi, bu, askerlik yapmayla ilişkilendirilemez. Biz, Türk Milleti olarak hepimiz askeriz. Askere gittiğimizde, askerlik süresi artırıldığı veya 18 aydan 22 aya çıkarıldığı zaman, benim 18 ay müktesep hakkım diyemezsiniz. Elbette ki diyemeyiz; çünkü, bu, eğitim süresidir. Biz, 45 yaşına kadar zaten askeriz. O, 2 yıllık veya 12 aylık veya 18 aylık süre, bir eğitim süresidir. Gelip, onunla çalışma yaşamını nasıl ilişkilendiriyor arkadaşlarımız, bunu da anlamak mümkün değil. Ne hukuk mantığıyla ne düz mantıkla bunu izah edemeyiz, etmemiz mümkün değil. Bunun için, gelin, bu inatlaşmadan vazgeçelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dönen.

Maddeyle ilgili altı önerge vardır; önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı yasa tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (c) fıkrasının "İştirakçilerden 40 ıncı madde gereğince haklarında yaş tahdidi hükümleri uygulacak olanlar kurumlarınca re'sen veya 55 yaşını doldurduklarında istekleri üzerine," olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Musa Demirci Mahfuz Güler

Van Sıvas Bingöl

Bekir Sobacı M. Ergün Dağcıoğlu Cevat Ayhan

Tokat Tokat Sakarya

Eyüp Sanay Yakup Budak Ali Gören

Ankara Adana Adana

Mahmut Göksu Mehmet Özyol Sait Açba

Adıyaman Adıyaman Afyon

Ramazan Toprak Akif Gülle

Aksaray Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Rıza Ulucak

Ankara Ankara Ankara

Mehmet Zeki Okudan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın

Antalya Balıkesir Batman

Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin

Bayburt Bingöl Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz

Bursa Bursa Çankırı

Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey

Çorum Diyarbakır

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Yasa Tasarısının 23 üncü maddesi ile değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (d) fıkrası (88 inci madde gereğince emekli kesenekleri geri verilmemiş olanların 55 yaşını doldurmalarında istekleri üzerine ve (b) fıkrasındaki durumda iseler re'sen) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Musa Demirci Mahfuz Güler

Van Sıvas Bingöl

Bekir Sobacı M. Ergün Dağcıoğlu Cevat Ayhan

Tokat Tokat Sakarya

Eyüp Sanay Yakup Budak Ali Gören

Ankara Adana Adana

Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Sezal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Abdullah Gül Salih Kapusuz

Karaman Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Mehmet Batuk Osman Pepe

Kırıkkale Kocaeli Kocaeli

Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin

Konya Konya Konya

T. Rıza Güneri Özkan Öksüz Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Bülent Arınç

Malatya Manisa

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Yasa Tasarısının 23 üncü maddesi ile değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (b) fıkrasının birinci paragrafının (25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını dolduranların istekleri üzerine) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Musa Demirci Mahfuz Güler

Van Sıvas Bingöl

Bekir Sobacı M. Ergün Dağcıoğlu

Tokat Tokat

Cevat Ayhan Eyüp Sanay Yakup Budak

Sakarya Ankara Adana

Ali Gören Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış

Adana Muş Nevşehir

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın

Ordu Rize Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol

Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Şırnak Van

İlyas Arslan Mehmet Çiçek

Yozgat Yozgat

BAŞKAN – 4 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Veysi Şahin Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar

Mardin Erzurum İzmir

Kadir Bozkurt Mustafa Eren Saffet Arıkan Bedük

Sinop Karabük Ankara

Nevzat Ercan Nihan İlgün

Sakarya Tekirdağ

"25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 48, erkek ise 53 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

BAŞKAN – Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay Yıldırım Ulupınar Kadir Bozkurt

Erzurum İzmir Sinop

Veysi Şahin Saffet Arıkan Bedük Nihan ilgün

Mardin Ankara Tekirdağ

Mustafa Eren Nevzat Ercan

Karabük Sakarya

"25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 49, erkek ise 54 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

BAŞKAN –Sayın milletvekilleri, altıncı önerge en aykırı önergedir; okutup işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Yener Yıldırım Kemal Kabataş

Sakarya Ordu Samsun

Bekir Aksoy Saffet Arıkan Bedük

Çorum Ankara

"25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Zeki Ertugay

(Erzurum)

ve arkadaşları

"25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 49, erkek ise 54 yaşını dolduranların istekleri üzerine."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Yıldırım Ulupınar

(İzmir)

ve arkadaşları

"25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 48, erkek ise 53 yaşını dolduranların istekleri üzerine,"

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Evet efendim.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı yasa tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (b) fıkrasının birinci paragrafının (25 fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını dolduranların istekleri üzerine) olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş

(Van)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Evet.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı yasa tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (d) fıkrası (88 inci madde gereğince emekli kesenekleri geri verilmemiş olanların 55 yaşını doldurmalarında istekleri üzerine ve (b) fıkrasındaki durumda iseler res'en) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

Musa Demirci

(Sıvas)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet ?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Evet.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum :Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Yasa Tasarısının 23 üncü maddesi ile değiştirilen 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin (c) fıkrası (iştirakçilerden 40 ıncı madde gereğince haklarında yaş tahdidi hükümleri uygulanacak olanlar kurumlarınca resen veya 55 yaşını doldurduklarında istekleri üzerine) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler

(Bingöl)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükümet ?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Evet.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 23 madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 24. – 5434 sayılı Kanunun 75 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 75. – Kendisinden aylık bağlanacak olanların ölümü tarihinde evli bulunmayan kız çocuklarına, Sandığa, Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ-Kur' a ve 506 sayılı Kanunun Geçici 20 nci maddesi kapsamında bulunan sandıklara tabi çalışmama veya bunlardan her ne ad altında olursa olsun aylık almama şartıyla, yetim aylığı bağlanır. Ancak, bu kapsama girenlerden yukarıda belirtilen sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışmaları sona erenlerin bu çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden aybaşından, diğer sosyal güvenlik kurumlarından dul ve yetim aylığı alanların ise; T.C. Emekli Sandığı’ndan da yetim aylığına hak kazanmaları ve bu aylığı tercih etmeleri halinde diğer sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıkları kesilmek kaydıyla müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren aylıkları bağlanır.

Ölüm tarihinde evli olmaları sebebi ile aylık bağlanmamış veya evlenmeleri nedeniyle aylıkları kesilmiş bulunan kız çocuklarından, sonradan boşanan veya dul kalanlara boşanma veya dul kalma tarihini takip eden ay başından itibaren birinci fıkradaki şartları taşımaları halinde aylık bağlanır. Bu takdirde evvelce 68 inci madde gereğince ölüm tarihinde müstehak dul ve yetimlere bağlanmış olan aylıklarda, bu kere aylık bağlanan çocuk da nazara alınmak suretiyle yeniden düzeltme yapılır."

BAŞKAN – Maddeyle ilgili, gruplar adına söz istemi var mı?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 24 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve müteakip maddenin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Günay İsmail Köse Beyhan Aslan

Hatay Erzurum Denizli

Turhan Güven İsmail Kahraman

İçel İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, izninizle, bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum:

Bizim, hükümet olarak, bu tasarıya bu maddeyi getirmekteki esas amacımız; bu konuda yapılan bazı istismarları önlemek içindi; ancak, burada daha sonra bütün parti gruplarımızdan da aldığımız aynı şekilde kanaat ve biz de hükümet olarak o kanaati paylaştık ki, bu istismarı önlerken, birtakım vatandaşlarımızın da mağduriyeti gündeme gelebilecek, bunu dikkate aldığımızda ve bütün gruplarımızın da ortak kararı olarak, hükümet olarak da buna katılıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde geri çekilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

25 inci maddeyi, 24 üncü madde olarak okutuyorum:

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Madde reddedilmiştir.

BAŞKAN – Madde reddedilmiştir efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Madde tasarıdan çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Sonuç itibariyle, madde tasarıdan çıkarılmıştır.

25 inci maddeyi, 24 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 24. – 5434 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli, adi malüllük, vazife malüllüğü ile dul ve yetim aylığı alanların bu aylıkları Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren; Kanunun yürürlüğünden sonra bağlanacak emekli, adi malüllük, vazife malüllüğü ile dul ve yetim aylıkları ise bağlandığı tarihten sonraki ilk memur maaş artışı tarihinden itibaren her ay bir önceki aya ilişkin Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları endeksi değişim oranına göre belirlenir."

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 25 inci, yeni 24 üncü maddesi üzerinde, Grup adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Bu maddeyle, 5434 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Eski hüküm aynen şöyle: "Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlarda yapılacak değişiklikler sonunda aylık tutarlarında husule gelecek yükselmeler; aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygulanır."

Yeni getirilen hükümle, tasarının 24 üncü maddesiyle, Emekli Sandığı Kanununun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek, halen emekli olanlar ile bu değişiklikten sonra aynı rütbe, aynı kadro unvanı ve aynı dereceden emekli olacaklar arasında eşitlik ilkesi bozulmakta ve uygulama zorluğu bulunan yeni bir düzenleme getirilmektedir.

Halen emekli olanların aylıklarındaki artışların katsayı ve göstergelerden bağımsız olarak tüketici fiyat endeksine göre artırılması prensibi getirildiğinden, mevcut emeklilerin, bu kanunun yürürlüğünden sonra emekli olacakların katsayı ve göstergelerden meydana gelen yükselmelerinden istifade edemeyeceklerdir. Dolayısıyla, mevcut emekliler ile daha sonra emekli olacakların emekli maaşları arasında büyük bir dengesizlik meydana gelecektir.

Ayrıca, Emekli Sandığında uygulamasını bulmuş bir sistem tamamen terk edilerek, uygulama kabiliyeti olmayan ve Emekli Sandığını güç durumda bırakacak yeni bir sistem getirilmektedir. Getirilmek istenen bu yeni sistemin uygulama kabiliyeti olmadığı Plan ve Bütçe Komisyonunda fark edilmiş olacak ki, bu maddenin yürürlük tarihi "Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı iştirakçileri ile ilgili personel kanunlarında gerekli değişikliklerin yapılmasını takip eden yılbaşında yürürlüğe girer" şeklinde düzenlenerek, getirilmek istenen değişikliğin uygulama zorluğu açık bir şekilde görülmektedir.

Uygulama imkân ve kabiliyeti olmayan ve kargaşaya sebebiyet verecek olan böyle bir değişikliğin neden getirildiğini doğrusu anlamak mümkün değildir. Eşit rütbe, eşit kadro ve eşit derecede görev yapanların alacakları emekli maaşları arasında dengesizlik meydana getirecek ve eşitlik ilkesini bozacak olan bu değişiklikten vazgeçilmesi ve uygulamayı yapan kurumun zor durumda bırakılmaması gerekir.

Bu maddeyle ilgili olarak bir örnek verecek olursak (a) şahsı, diyelim ki (X) daire başkanlığından emekli olsun. Bu şahsın, gösterge, taban aylığı, kıdem aylığı, ekgösterge, kıdem tazminatı olarak hesaplanan ve şu anda 230 milyon olan emekli maaşı aldığını kabul edelim. Bir (b) şahsı ise, aynı dairede şu anda daire başkanı ve fiilen görevde olsun; bu şahıs, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra emekli olduğunda, meydana gelen artışlar dikkate alınarak, 300 milyon lira emekli maaşı bağlanmış olacaktır. Yani, halen emekli olan 230 milyon lira alırken, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra emekli olacak olan 300 milyon lira maaş alacaktır. Bu durumda, ikisi de daire başkanlığından emekli olduğu halde, bu maddenin kabulüyle (a) şahsı, emekliye esas gösterge, ekgösterge, taban aylığı ve makam tazminatında meydana gelen yükselmelerden faydalanamayacak ve emsali olan daire başkanı (b) şahsına bağlanan emekli maaşından daha az maaş alacaktır. Halbuki, mevcut sistemde, daha önce emekli olan (a) şahsına, emsali olan (b) şahsı için geçerli olan artışlar aynen yansıtılmakta ve emsal iki kişi arasındaki emekli maaşı eşitlenmekteydi. Getirilmek istenen söz konusu değişiklik ise, mevcut olan eşitliği bozmaktadır.

Şimdi, diyeceksiniz ki, bu kanun tasarısının neresi bozuk değil; zaten kanun tasarısının kendisi baştan aşağıya bozuk. Hükümetimiz, bunu reform tasarısı diye getirmiş.

Bir misal vermek istiyorum: Bakın, elimde Kanada'nın sosyal hizmetlerle ilgili millî gelirinden ayırdığı paylar var. Mesela; Kanada, gayri safî millî hâsılasının yüzde 5,71'ini sağlık hizmetlerine; yüzde 4,89'unu eğitime, yüzde 0,83'ünü kültür ve sanata, yüzde 0,46'sını konut edinmeye, yüzde 0,59'unu işçiliğe, yüzde 9,52'sini sosyal güvenliğe olmak üzere, toplam yüzde 22'sini sosyal hizmetlere ayırmış. Yani, örnek aldığımız Batı ülkelerinden biri olan Kanada, gayri safî millî hâsılasının ortalama yüzde 22'sini sosyal hizmetlerle ilgili harcamalara ayırıyor. Bizim ülkemizde bu oran, yüzde 4,9, yani, yaklaşık yüzde 5. Bu oranı tutturacak bir tasarıyla, ekonomik bir yapıyla gelirseniz, o tasarıya reform deriz.

Yapılan nedir? Yapılanın da ne olduğunu Sayın Başbakanımız, bugünkü gazetede gayet güzel ifade etmişler. Star Gazetesinin bugünkü sayısında "Esen Ünür yazıyor" başlıklı yazıda, Sayın Başbakanın sorulan bir soruya verdiği cevabı aynen aktarıyorum. Soru şöyle yöneltilmiş: "58-60 emeklilik yaşından geri dönecek misiniz?" Sayın Başbakanımız şöyle cevap veriyor: "Sosyal güvenlik konusunda, biz verilebilecek bütün ödünleri verdik. 58-60 emeklilik yaşından geri gitmemiz, bizi tüm dünya karşısında müşkül durumda bırakır, ekonomimiz bunu taşıyamaz, taşıyamıyor. Dünyanın hiçbir yerinde görülmedik şekilde düşük emeklilik yaşını kabul edersek, bize 'madem bu kadar düşük emeklilik yaşını kaldırabiliyorsunuz; o halde neden bizden yardım istiyorsunuz' derler. Onun için, bu konuda geri adım atmayız."

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Doğru... Doğru diyor.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Mesele gayet açık; bu tasarıyı, alacağınız yardım için getirmişsiniz, bu tasarının reformla meformla bir ilgisi yok.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Pamukçu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 24 üncü maddesi -aslında 25 inci madde; ama, 24 üncü madde tasarıdan çıkarıldığı için 24 üncü madde- üzerinde söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce burada beş grup başkanvekilimizin verdikleri önergeyle ve Hükümetimizle Plan ve Bütçe Komisyonumuzun katılımlarıyla, 24 üncü madde tasarıdan çıkarıldı. Bundan dolayı bütün grup başkanvekillerimize, Hükümetimize ve Plan ve Bütçe Komisyonumuza müteşekkir olduğumu belirtiyor, şükranlarımı sunuyorum. Çünkü, gerçekten çok büyük bir yanlıştan dönüldü; yanlıştan dönmek de, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi için çok önemli bir olay.

Yine, şimdi görüşmekte olduğumuz 24 üncü maddenin, gerçekten uygulanabilme olanağı yok. Zaten, ek maddelerde de, bunun uygulanmayacağı, 657 sayılı Yasada bir değişiklik yapıldıktan sonra uygulanacağı söyleniyor ve bu, yasa tasarısının bu maddesini zaten hükümsüz sayıyor. Yani, burada, bunu görüşmenin bir anlamı yok. Esasında, bu yasa tasarısının içerisine bunu koymanın da bir anlamı yok; çünkü, uygulanmayacak, uygulanması mümkün olmayan bir madde. Onun için, bu madde üzerinde çok fazla konuşmak istemiyorum. Özellikle, sizlerin sabırlarını da taşırmak istemiyorum. Bir tek konunun altını çizerek, sözlerime son vermek istiyorum.

Kamuoyuna verdiğimiz "sosyal güvenlik kurumları, bizim üstümüzde büyük bir yüktür, karadeliktir" mesajı doğru değil. Bizim, özellikle sosyal güvenlik kurumlarına ulusal gelirimizden verdiğimiz pay, yüzde 2'ler dolayında, yüzde 3'ler dolayında; ama, OECD ülkelerinin ulusal gelirden katkıları, en az bizim 5 katımız. Bunu, iyi görmek lazım. Yani, sosyal güvenlik kurumları, bizim ekonomimizin çöküşünün temel nedeni değil; hatta, ekonomimizi çökertenlerin bir sonucu olarak görüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dönen.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 24 üncü maddesi birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Nevzat Ercan Turhan Güven Sevgi Esen

Sakarya İçel Kayseri

Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay Yener Yıldırım

Ankara Erzurum Ordu

"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli, adi malullük, vazife malullüğü ile dul ve yetim aylığı alanların bu aylıkları Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren; Kanunun yürürlüğünden sonra bağlanacak emekli, adi malullük, vazife malullüğü ile dul ve yetim aylıkları ise bağlandığı tarihten sonraki ilk memur maaşı tarihinden itibaren her ay bir önceki aya ilişkin Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son tüketici fiyatları endeksi değişim oranına göre %2,5 artırılarak belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Gerekçeyi mi okutalım efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okur musunuz.

"Gerekçe: Önerge içinde mundemiçtir."

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 24 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gruplarımızın tarafımıza intikal eden bir mutabakatı vardır; saat 20.00 ile 24.00 arası çalışmaların yapılmaması konusundadır.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar uyarınca, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 16 Ağustos 1999 Pazartesi günü saat 10.00'da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.32

BİRLEŞİM 51’İN SONU