BIM 2 0 2001-04-16T14:16:00Z 2001-04-16T14:16:00Z 81 44063 251164 TBMM 2093 502 308447 9.3821 Comments 0 6 nk 6 nk 0

 

DÖNEM : 21                                                                                                   YASAMA YILI : 1

 

`

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 10

 

 

49 uncu Birleşim

13. 8 . 1999 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/338)

2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in (6/101) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/17)

3. – Bangladeş Parlamento Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/339)

4. – İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/340)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının 903 sayılı Kanuna göre kurulan resmî vakıflarla ilgili yolsuzluk ve şikâyet iddiaları ile bu vakıfların gelirlerinin nerelerde kullanıldığının tespiti ve faaliyetleriyle ilgili alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/187) (S. Sayısı : 109 ve 109’a 1 inci ek)

2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal SigortalarKanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114)

VI. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. – İşaretle oylamalarda Başkan ve kâtip üyeler arasında sayı bakımından ihtilaf olmadığı hallerde oylamanın üyelerin sayılması tarzında yapılıp yapılmayacağı hakkında

VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması

2. – İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman’ın, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez’in, Emniyet Genel Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/305)

2. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesine ve Balıkesir İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/328)

 


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 10.00’da açılarak üç oturum yaptı.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, fındık üreticilerinin sorunlarına ve fındık taban fiyatlarına,

Manisa Milletvekili M. Necati Çetinkaya’nın, Ege üzüm üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu cevap verdi;

Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk, çiftçilerin sorunlarına ve zorunlu tarım sigortasına ilişkin bir gündemdışı konuşma yaptı.

Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 20 arkadaşının, Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmeler ve uygulanan politikalarla ilgili olarak genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında kurulan Ortaklık Konseyinin 19 Temmuz 1999 tarihinde Lefkoşa’da yapılan üçüncü toplantısına ve 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı 25 inci yıl kutlamalarına katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapılan resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine,

Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, vaki davete icabetle, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 20-24 Temmuz 1999 tarihlerinde Kırgızistan’a yaptığı resmî ziyarete Muğla Milletvekili Metin Ergun’un da dahil edilmesine,

İlişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

2 nci sırasında bulunan, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin, görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı;

3 üncü sırasında bulunan, İşsizlik Sigortası Kanunu Tasarısı (Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri ile İş Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun İki Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı)’nın (1/495) (S. Sayısı : 114) görüşmelerine başlanarak 3 üncü maddesine kadar kabul edildi; 3 üncü maddesi bir süre görüşüldü.

İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.

Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in, konuşmasında, partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Alınan karar gereğince, 13 Ağustos 1999 Cuma günü saat 10.00’da toplanmak üzere, birleşime 23.56’da son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Burhan Orhan Şadan Şimşek                                                                                                                       Bursa                      Edirne                                                                                                Kâtip Üye               Kâtip Üye


                                                                                   No. : 53

II. – GELEN KÂĞITLAR

13.8.1999 CUMA

Raporlar

1. – Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma  komisyonları raporları (1/433) (S. Sayısı : 137) (Dağıtma tarihi : 12.8.1999) (GÜNDEME)

2. – Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/502) (S. Sayısı : 138) (Dağıtma tarihi : 12.8.1999) (GÜNDEME)

3. – Topyekûn Savunma Sivil Hizmetleri Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/385) (S. Sayısı : 139) (Dağıtma tarihi : 13.8.1999) (GÜNDEME)

4. – Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonları raporları (1/468) (S. Sayısı : 140) (Dağıtma tarihi : 12.8.1999) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, 903 sayılı Kanuna göre kurulan resmi vakıflarla ilgili yolsuzluk ve şikâyet iddiaları ile bu vakıfların gelirlerinin nerelerde kullanıldığının tespiti ve faaliyetleri ile ilgili alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.8.1999)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 10.00

13 Ağustos 1999 Cuma

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, zaten, birkaç oylama yapılacak; yoklamaya ne gerek var? 

BAŞKAN – Sayın Genç, yoklama, herhalde, Başkanlığın inisiyatifinde.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Akşama kadar oylama yapılacak zaten.

BAŞKAN – Ben öyle lüzum görüyorum efendim. Siz idare ettiğinizde, kendiniz yapsaydınız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen sayın üyelerin, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

"Başkanlığın Genel Kurula sunuşları" vardır.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi var; okutuyorum:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)  TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/338)

                                                               9 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 10 Ağustos 1999 tarihinde Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

                           Süleyman Demirel

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin gündemden çıkarılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in (6/101) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/17)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 61 inci sırasında yer alan (6/101) esas nolu sözlü soru önergeme, ilgili Devlet Bakanlığı tarafından yazılı cevap verildiğinden, gündemden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. 11.08.1999

                                 Hüseyin Çelik

                                                  Van

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının 903 sayılı Kanuna göre kurulan resmî vakıflarla ilgili yolsuzluk ve şikâyet iddiaları ile bu vakıfların gelirlerinin nerelerde kullanıldığının tespiti ve faaliyetleriyle ilgili alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Medeni Kanununda değişiklik yapan 903 sayılı Kanuna göre kurulan yeni devlet vakıflarıyla ilgili Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre ekte sunulan gerekçede gösterilen sebeplerden dolayı Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

1- Tevhit Karakaya (Erzincan)

2 - İsmail Kahraman (İstanbul)

3 - Faruk Çelik (Bursa)

4 - Nurettin Aktaş (Gaziantep)

5 - Turhan Alçelik (Giresun)

6 - Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

7 - Hüseyin Kansu (İstanbul)

8 - Hüseyin Karagöz (Çankırı)

9 - Şükrü Ünal (Osmaniye)

10 - Mehmet Zeki Okutan (Antalya)

11 - Ahmet Demircan (Samsun)

12 - Yakup Budak (Adana)

13 - Hüseyin Arı (Konya)

14 - Veysel Candan (Konya)

15 - Mahmut Göksu (Adıyaman)

16 - Lütfi Yalman (Konya)

17 - Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

18 - Şeref Malkoç (Trabzon)

19 - Ayşe Nazlı Ilıcak (İstanbul)

20 - Maliki Ejder Arvas (Van)

Gerekçe:

Medeniyetleri kalıcı kılan ve ebedileştiren iki ana unsur vardır: Özgür düşünce ve sosyal yardımlaşma. Türk tarihini ölümsüzleştiren ve bizlere ölümsüz bir kültür hazinesi bırakan atalarımızın kendilerini dünyaya kabul ettirmelerinde bu iki hususun önemli bir yeri bulunmaktadır.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya en güzel örnek vakıf kurumudur. Kısa tanımı ile vakıf: Gerçek ve tüzelkişilerin, hiçbir tesir altında kalmadan, kendi istekleriyle, kendilerine ait mallarını veya her türlü ekonomik değerlerini ve haklarını mülkiyetlerinden çıkartıp, belirgin bir amaçla, hayır ve hasenata, ebedî olarak tahsis etmesinden oluşan kişiliğe sahip mal topluluğudur.

Vakıf kurumu, geçmişte ve günümüzde, milletimizin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında son derece önemli bir rolü olan dinî, hukukî ve sosyal bir kurumdur. Bir kişi, sadece Allah'ın rızasını kazanmak maksat ve niyetiyle, insanların herhangi bir ihtiyacını gidermek üzere dinî, hayrî ve sosyal bir amaca müebbeden vakfı tahsis etmesidir. Vakfın amacı, temel ilkesi budur.

Selçuklu ve Osmanlılar döneminde, ülkemizin her bölgesinde, eğitim - öğretimden sağlığa, ulaşımdan kültürel iletişime, dinden savunmaya, sanattan iktisada kadar bütün alanlarda, toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılamak için yüzlerce vakıf kurulduğunu bilmekteyiz. İnsanımızın ve bütün insanlığın mutluluğu için bu karşılıksız hizmet ruhunun, bu önceliğin sürekli canlı tutulması gerekmektedir.

Kısaca amacı ve tarihi yukarıda arz edilen vakıfların, günümüz Türkiye'sinde yerini bilmekte fayda vardır.

Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü verilerine göre, ülkemizde halen 4 çeşit vakıf bulunmaktadır.

2762 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre tüzelkişiliği Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, vakfiye hükümlerine göre yönetilen mazbut vakıflar ve yine aynı kanun uyarınca, her biri ayrı hükmî şahsiyete sahip, mütevelliler tarafından temsil ve idare edilen mülhak vakıflar, her biri ayrı birer hükmî şahsiyet olup, yönetim kuruluyla yönetilen cemaat ve azınlık vakıfları, Türk Medeni Kanununu Değiştiren 903 sayılı Kanuna göre kurulan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce denetlenen yeni vakıflar.

Yine, Vakıflar Genel Müdürlüğü verilerine göre, 4530 adet yeni vakıf mevcuttur.

Bu tür vakıflardan, Başbakanlık ve bakanlıklar bünyesinde 126, üniversite vakıfları 126, mahallî idare vakıfları 28, sağlıkla ilgili kamu vakıfları 40, eğitimle ilgili kamu vakıfları 76 olmak üzere, 396 vakıf bulunmaktadır.

Basına yansıdığına göre, emniyet ve adliye kayıtlarında, bu resmî vakıflarla ilgili çok sayıda yolsuzluk, şikâyet ve son derece çirkin dedikodu haberleri yer almakta, devam etmektedir. Şikâyet ve yolsuzluk iddiası olmasa da, bu tür vakıfların, devlet bütçesine müspet ve menfi katkıları bilinmemektedir.

Amacı yukarıda zikredilen ve çok şerefli bir geçmişe sahip vakıf kavramı ve vakıf müessesesi, bu tür spekülatif haberlerle yıpratılmaktadır. Böylece, insanımızın, hayrî, hasbî, hamiyet duyguları yok edilmektedir. Kaldı ki, vakıf, özünde "yardım etmek" amaçlı bir kurumdur. Her ne ad altında olursa olsun, sadaka toplamak için bir kurum değildir.

Bu sebeple, halen faaliyetlerini çeşitli bakanlık, genel müdürlük, üniversite ve hastane çatısı altında sürdüren ve yönetim kurullarını resmî görevlilerin oluşturduğu yeni vakıfların ne derece vakıf ilkelerine uygun faaliyet gösterdikleri, zorla elde ettikleri gelirleri nerelere harcadıkları, gerçek manada hayrî olup olmadıklarının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılmasında zaruret vardır.

Bu konunun araştırılarak, alınması gerekli tedbirleri belirlemek üzere, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine göre, konunun Yüce Meclis tarafından mercek altına alınarak Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN – Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

3. – Bangladeş Parlamento Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/339)

                                                             12 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 28 Temmuz 1999 tarih ve PUGY-315.210-99/1146-342 sayılı yazısında, Bangladeş Parlamento Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini, 31 Ağustos-4 Eylül 1999 tarihleri arasında Bangladeş'in başkenti Dakka'da düzenlenecek olan Barış ve İşbirliği İçin Asya Parlamenterler Konferansına katılmaya davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                             Yıldırım Akbulut

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4. – İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/340)

                                                             12 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 4 Ağustos 1999 tarihli ve OAGY-I/1311-352 sayılı yazısında, İsrail Parlamentosu  Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının 1998 Temmuz ayında yaptığı daveti, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Uri Bar-ner'in yinelediği ve İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini İsrail'e davet ettiği bildirilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                             Yıldırım Akbulut

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                            Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Sayın Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun ikinci görüşmelerine başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/187) (S.Sayısı: 109 ve 109’a 1 inci Ek) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, 10 Ağustos 1999 tarihli 46 ncı Birleşimde başladığımız teklifin birinci görüşmelerini 11.8.1999 Çarşamba günü saat 03.54'te tamamlamıştık. Bilindiği gibi, Anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci müzakerelerinde, gerek teklifin tümü üzerinde gerekse maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca, maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte, birinci görüşmede üzerinde değişiklik teklifi bulunmayan bir madde hakkında ikinci görüşmede önerge verilmemektedir.

Şimdi, teklifin 1 inci maddesini okutup, gizli oya sunacağım.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 47 nci maddesinin kenar başlığı, “E. Devletleştirme ve özelleştirme” şeklinde değiştirilmiş ve bu maddeye ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.

Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama başlamadan önce, oylamanın yöntemiyle ilgili bazı açıklamalarda bulunacağım:

Anayasanın 175 inci ve İçtüzüğün 94 üncü maddeleri gereğince, anayasa değişiklik tekliflerinin maddelerinin ve tümünün kabulü, üye tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür; yani, teklifin maddelerinin ve tümünün kabulü için en az 330 kabul oyu gerekmektedir.

                                                          

(1) 109 S.Sayılı Basmayazı 10.8.1999 tarihli 46 ncı Birleşim tutanağına; 109’a 1 inci Ek

     S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Genel Kurulun 5.7.1995 tarihli 134 üncü Birleşiminde oylanarak kabul edilen Başkanlık tezkeresi uyarınca, anayasa değişiklik teklifinin ikinci görüşmelerinde;

1. Yapılan oylamada 330'un altında oy alan madde, birinci oylamada aldığı oy ne olursa olsun, kesin olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.

2. Yapılan oylamada 330'un üzerinde oy alan maddeler, birinci oylamada aldığı oy 330'un altında da olsa kabul edilmiş olacaktır.

3. Yapılan oylamada, maddeler, 330'un ve 367'nin üzerinde oy almış olsalar da, tümünün oylamasında 330'un altında oy alırsa, teklifin tümü kesin olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.

4. Yapılan oylamada, maddelerin bir kısmı 330'un üzerinde, fakat, 367'nin altında oy almış olsa, bir kısmı da 367'nin üzerinde oy almış olsa, tümünün oylamasında, teklif, 367'nin üzerinde oyla kabul edilirse, kanunun hiçbir maddesi kendiliğinden halk oylamasına sunulmayacaktır. Aynı durumda, tümünün oylamasında, teklif, 367'nin altında oyla kabul edilirse, kanunun tümü kendiliğinden halk oylamasına sunulacaktır.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını da şimdi size arz etmek istiyorum: Komisyon sırasında yer alan Kâtip Üye, adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile bir mühürlü zarf verecek, pul ve zarf veren milletvekilinin adı ad defterinde işaretlenecektir. Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı da çekimser oy ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyelerden üç yuvarlak pul ile bir mühürlü zarf aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra oy hücresine girecek, oy olarak kullanacağı pulu, hücrede zarfın içerisine koyarak zarfı yapıştıracak; diğer iki pulu ise, hücre içerisinde bulunan ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, hücreden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne koyulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi, 1 inci maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

Mehmet Gözlükaya?..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'in yerine, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz oy kullanacaktır.

Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın yerine, Devlet Bakanı Sayın Tunca Toskay oy kullanacaktır.

Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un yerine, Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay oy kullanacaktır.

Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in yerine, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu oy kullanacaktır.

Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu'ya vekâleten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan oy kullanacaktır.

Arz ederim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir; oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılım:     494

Kabul:       432

Ret:             42

Çekimser:    16

Boş:               4

Böylece, madde kabul edilmiştir; memleketimize hayırlı olsun. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci maddesini okutuyorum:

MADDE 2. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki hükümler eklenmiştir.

“Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

109 sıra sayısıyla ikinci görüşmesi yapılmakta olan teklifin çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Ayşe Nazlı Ilıcak Ahmet Derin   Mustafa Kamalak

           İstanbul                  Kütahya      Kahramanmaraş

Aslan Polat Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Nurettin Aydın

          Erzurum                       Bursa                         Siirt

"Ancak kamu hizmetlerine ilişkin imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde millî veya milletlerarası tahkim öngörülebilir. Şu kadar ki, yabancılık unsuru taşımayan imtiyaz uyuşmazlıklarında tahkime gidilemez."

BAŞKAN – Komisyon  önergeye katılıyor mu efendim?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Ilıcak, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa, önergenizin gerekçesini mi okutayım?

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ilıcak, konuşma süreniz 5 dakikadır.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 109 sıra sayılı teklifin çerçeve 2 nci maddesine ilişkin değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Uluslararası rekabetten yararlanmak isteyen ülkeler için tahkim şart; evet. Devletin dar imkânlarıyla gerçekleştiremediği kamu hizmeti niteliğindeki yatırımlar, yabancı sermaye tarafından gerçekleştirilsin; buna da katılıyoruz. Yabancı yatırımcı, yurdumuza gelirken tahkim şartını, yani, hakeme gitme şartını koşuyor; ulusal yargı denetimi istemiyor. Bu, doğru; ama, hal böyleyken ve tahkim, yabancı sermayeyi ülkemize çekmek için getirilmişken, neden bu anayasa değişikliğiyle yüzde yüz yerli olan sermayeye de tahkim imkânı verilmektedir? İki gün önce kabul edilen Sayın İyimaya'nın önergesinde, yerli yatırımcının, sadece uluslararası tahkime gitmesinin yolu kapanıyor; ama, yerli sermaye, uluslararası olmamakla birlikte, yerli hakeme gidebilecek; bu, son derece tehlikeli ve ülkemiz açısından zararlı bir yöntemdir.

Bakın, Fransa'da, sadece millî menfaatların gerektirdiği zaman ve sadece yabancılarla imzalanan mukavelelerde tahkim var. Biz ne yapıyoruz; hiçbir yabancılık unsuru taşımayan yerli sermayeye de tahkim imkânı veriyoruz; böylece, Türkiye'nin egemenlerini sevindiriyoruz. Yap-işlet-devlet mukavelelerini imzalayan, imzalamak üzere olan veyahut bir yağmadan pay kapmak üzere alesta bekleyen bazı medya patronlarını sevindiriyoruz. Tahkime evet; ama, sadece yabancılık unsuru taşıyan yatırımlarda ve sadece millî menfaatımıza hizmet edecek büyük ölçekli yatırımlarda tahkime evet. Üstelik, değerli arkadaşlar, Anayasanın 155 inci maddesindeki değişiklikle, Danıştayın imtiyaz sözleşmeleri üzerindeki ön incelemesini kaldırıyoruz. Bir yandan, yerli sermayeye tahkim hakkı tanıyoruz; bir yandan, kanundaki açık yasağa rağmen, medya sermayesinin devlet ihalelerine girmesini engelleyemiyoruz; diğer yandan, Danıştayın ön incelemesini kaldırıyoruz 155 inci madde değişikliğiyle. Yağma Hasan'ın böreği... Danıştayın ön incelemesinin kaldırılmasını yabancılar istemiyor ki, neden, bu, birden bire gündeme geldi? Yabancılar, sadece diyor ki: "Biz, bir sözleşme imzaladıktan sonra, bu mukavele tahakkuk ettikten sonra, oradan doğacak ihtilaflarda tahkim yolu açılsın." Yoksa "Danıştayın ön incelemesi kaldırılsın" demiyor.

Türkiye'de zaten tahkim var aldatmacasına karşı da bir iki cümle söylemek istiyorum. Türkiye'de tahkim var; ama, imtiyaz niteliği taşımayan sözleşmelerde var. İhaleye giriyorsunuz; köprü, yol, baraj inşaatı alıyorsunuz; bunları siz işletmiyorsunuz, devlete devrediyorsunuz, devlete bırakıyorsunuz. Evet, buralarda tahkim var. Buna mukabil, elektrik dağıtım santrallarını yirmibeş otuz yıl için devrettiğiniz; yap-işlet-devret formülüyle. Bir bölgede, sadece bir firma, elektriği belirli bir fiyattan satıyor; para peşin, kâr garantili, rakip yok. Bakın, kamu, bugüne kadar dağıtım için yaklaşık 35 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kamunun dağıtımdan, elektrik dağıtımından elde ettiği kâr yılda 1 200 000 000 dolar; ama, devlet, yaklaşık iki yıllık kârı karşılığında, dağıtım şirketlerine otuz yıllığına devrediyor.

Bakın, cep telefonlarını, 500'er milyon dolar gibi son derece ucuz fiyatlarla devrettiniz. Bir yılda 2 milyar dolar kâr ettiler. Peki, o zaman, hiç değilse, Danıştay denetimi yerli yatırımcı için sürsün. Hiç değilse, biz, Danıştay denetiminden, ulusal yargıdan, büyük bir menfaat elde edeceksek, büyük ölçüde yabancı sermaye ülkemizde yatırım yapacaksa vazgeçelim.

Değerli arkadaşlar, RTÜK sınırlamasına rağmen, Danıştay bile bunların devlet ihalesine girmesini engelleyemedi. Baskısıyla, Rekabet Kurulunun şartlarını geri çektirdiler. Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu kararına rağmen, orman içinde üniversite inşaatına devam ediyorlar. Tahkim yolunu açalım derken, talanın yolunu açmayalım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Sayın Başkan, şimdi bitiriyorum, çok az kaldı; yarım dakika yeterli.

BAŞKAN – Buyurun toparlayın efendim.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Ben, vicdanım doğrultusunda, Yüce Meclisi uyarmayı bir görev addediyorum. Hiç değilse, 155 inci maddedeki Danıştay'ın ön incelemesini kaldırmayalım.

Saygılar sunuyorum efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcak.

Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Önergeyi kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, anayasa değişikliği teklifinin 2 nci maddesinin gizli oylamasına başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

Metin Şahin...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Orman Bakanı Sayın Nami Çağan'ın yerine, Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz oy kullanacaklardır.

Arz ederim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

Mustafa Güven Karahan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun yerine, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu oy kullanacaklardır.

Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz'ın yerine de, Orman Bakanı Sayın Nami Çağan oy kullacaklardır.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

Osman Aslan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş'un yerine, Devlet Bakanı Sayın Abdulhaluk Mehmet Çay oy kullanacaklardır.

Arz ederim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılım :    499

Kabul :      435

Ret :            52

Çekimser :   12

Böylece, madde kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun efendim. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddenin oylaması şimdi yapılsa dahi, vakit yetersizliğinden tamamlanamayacağı için ve madde üzerinde önerge bulunduğundan, birleşime 14.00'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati : 12.32

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Burhan ORHAN (Bursa)

                                                                                       

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci maddesi daha önceki oturumda kabul edilmişti.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/187) (S. Sayısı : 109 ve 109’a 1 inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 3 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3. —Anayasanın 155 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idarî uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutup işleme koyacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

109 sıra sayısıyla görüşülmekte olan teklifin çerçeve 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

           Mehmet Sağlam         Turhan Güven    Sevgi Esen

Kahramanmaraş                         İçel                   Kayseri

Oğuz Tezmen Ali Şevki Erek      Ali Naci Tuncer

               Bursa                      Tokat                  Trabzon

             Ahmet İyimaya  Sebahattin Karakelle                

           Amasya                  Erzincan

"Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları ve ayrıca kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında en geç 2 ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idarî uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahibi görüş bildirecek mi?

SEVGİ ESEN (Kayseri) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevcut teklif, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde Danıştaya başvurmayı zorunlu olmaktan çıkarmakta, yürütme organının arzusuna bırakmaktadır. Ancak kanunlar için öngörülebilecek tercih sistemi, tamamen somut ve kamu yararını öne alan idare sözleşmeleri için benimsenemez. Tercihin mahiyetine göre iktidarları yıpratan, keyfîlik ve yolsuzluk kaynağı olan böyle bir sistem, Anayasaya eklemlenemez. Öte yandan Danıştay, devlet organı olarak bu gibi önemli işlerde, denge ve süzgeç işlevi ile kamu yararı bakımından da zorunluluk öğesidir.  Danıştay aşamasındaki problemler, organik kanundaki iyileştirmelerle aşılabilir. Teklifimiz, belirtilen sakıncaları gidermeye yöneliktir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 3 üncü maddenin gizli oylamasına Adana İlinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanamayan sayın üyemiz var mı?.. Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir.

(Oyların ayrımına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin 3 üncü maddesinin gizli oylamasında kullanılan oyların sayımı devam ederken, 4 üncü maddenin gizli oylamasına geçeceğim. Ancak, bir hususu sayın milletvekillerinin bilgisine sunmak istiyorum: Teklifin 4 üncü maddesinin oylamasından sonra, teklifin tümünün gizli oylamasını yapacağız. Bu son oylamanın çok önemli olduğunu bilgilerinize sunmak isterim.

Önce, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. — Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halk oylamasına sunulması halinde 1 inci maddesi ayrı, 2 ve 3 üncü maddeleri birlikte ayrı oylanır.

BAŞKAN – 4 üncü maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye sayısı:               509

Kabul:       437

Ret:             56

Çekimser:    12

Geçersiz:       4

Böylece, 3 üncü madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun efendim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin 4 üncü maddesinin gizli oylamasında kullanılan oyların sayımı devam ederken, teklifin tümünün gizli oylaması yapacağız; ancak, bu son oylamanın çok önemli olduğunu, bir kere daha bilgilerinize sunmak istiyorum.

Teklifin tümünün oylamasında, teklif 367'nin üzerinde oyla kabul edilirse, kanunun hiçbir maddesi kendiliğinden halkoylamasına sunulmayacaktır. Aynı durumda, tümünün oylamasında, teklif 367'nin altında oyla kabul edilirse, kanunun tümü kendiliğinden halkoylamasına sunulacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün gizli oylamasına geçiyoruz.

Sayın Genel Başkanların öncelikleri vardır, arzu ederlerse kullanabilirler.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 4 üncü maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan            :                          501

Kabul              :                          447

Ret                  :                            39

Çekimser        :                            10

Geçersiz         :                              3

Boş                 :                              2

Böylece, 4 üncü madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun. (Alkışlar)

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Salonda bulunup da, oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı efendim? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti  Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin tümü üzerinde yapılan gizli oylamanın sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye     :                          506

Kabul              :                          448

Ret                  :                            45

Çekimser        :                            11

Boş                 :                              2

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan beş siyasî  partiye mensup sayın milletvekillerinin sağladıkları konsensüsle, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni bir çalışmayı, yani, yıllardır tartışılan Anayasadaki değişikliği yapabilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin ihtiyacı olan birlik ve beraberliğe de örnek  teşkil edecek bütün siyasî partilerin uzlaşarak ortaya koydukları bu çalışmanın devamı beklenirken, söz konusu değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Milletine hayırlar vesile etmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, saat 17.00'ye kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.37

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.00

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Vedat ÇINAROĞLU (Samsun)

                                                                                       

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (Devam) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının 3 üncü maddesi üzerinde müzakereler tamamlanmıştı.

Şimdi, madde üzerinde verilen önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Buyurun efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Nevzat Ercan               Sevgi Esen

                   İçel                   Sakarya                   Kayseri

Yener Yıldırım Burhan İsen           Doğan Baran

                Ordu                    Batman                       Niğde

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

 

                               

(1) 114 S. Sayılı Basmayazı 12.8.1999 tarihli 48 inci Birleşim tutanağına eklidir.

"Sigortalıların, bu maddenin (A), (B) ve (D) bentlerinde yazılı yardımlardan yararlanabilmeleri için, 60 günü hastalığın teşhis edildiği tarihten önceki beş ay içinde olmak üzere toplam olarak 100 gün hastalık sigortası primi ödemiş olmaları şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi ile 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesine eklenen fıkrada yer alan "altı ay" ibaresinin "6 ay" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Mehmet Yaşar Ünal

                                                Uşak

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi ile değiştirilen 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin (B) bendine eklenen alt bendin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu       Fethullah Erbaş

              Bingöl                      Tokat                          Van

Bekir Sobacı Mehmet Bedri İncetahtacı    Yakup Budak                                                                           Tokat               Gaziantep                      Adana

Ali Coşkun Azmi Ateş        Mehmet Çiçek

           İstanbul                   İstanbul                     Yozgat

Cevat Ayhan Zeki Ünal                Ali Gören

            Sakarya                  Karaman                      Adana

Musa Demirci Mahmut Göksu       Mehmet Özyol

                Sıvas                Adıyaman               Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak               Akif Gülle

              Afyon                  Aksaray                   Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin        M. Zeki Çelik      Cemil Çiçek

             Ankara                    Ankara                    Ankara

Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okutan          İsmail Özgün

             Ankara                   Antalya                  Balıkesir

Alaattin Sever Aydın               Suat Pamukçu             Hüsamettin Korkutata

            Batman                   Bayburt                      Bingöl

               İsmail Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu                     Ahmet Sünnetçioğlu

                 Bolu                       Bursa                       Bursa

           Hüseyin Karagöz          Yasin Hatiboğlu         Sacit Günbey

             Çankırı                     Çorum               Diyarbakır

Ömer Vehbi Hatipoğlu        Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç

       Diyarbakır                      Elazığ                      Elazığ

              Tevhit Karakaya        Lütfü Esengün    Fahrettin Kukaracı

          Erzincan                  Erzurum                  Erzurum

Aslan Polat Nurettin Aktaş        Turhan Alçelik

          Erzurum               Gaziantep                   Giresun

Lütfi Doğan Mustafa Geçer          Metin Kalkan

     Gümüşhane                      Hatay                      Hatay

Ali Güner Abdülkadir Aksu              Azmi Ateş

                 Iğdır                   İstanbul                   İstanbul

Mustafa Baş İrfan Gündüz     İsmail Kahraman

           İstanbul                   İstanbul                   İstanbul

           Hüseyin Kansu Ali Oğuz   Mehmet Ali Şahin

           İstanbul                   İstanbul                   İstanbul

             Osman Yumakoğulları Avni Doğan        Mustafa Kamalak

           İstanbul      Kahramanmaraş      Kahramanmaraş

Ali Sezal Zeki Ünal          Abdullah Gül

Kahramanmaraş                Karaman                   Kayseri

Salih Kapusuz Kemal Albayrak        Mehmet Batuk

            Kayseri                 Kırıkkale                    Kocaeli

Osman Pepe Hüseyin Arı        Veysel Candan

            Kocaeli                     Konya                     Konya

Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri          Özkan Öksüz

             Konya                      Konya                     Konya

Ahmet Derin Yaşar Canbay           Bülent Arınç

          Kütahya                  Malatya                    Manisa

           Mehmet Elkatmış         Eyüp Fatsa          Mehmet Bekaroğlu

          Nevşehir                        Ordu                         Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan     Musa Uzunkaya

            Sakarya                    Samsun                    Samsun

             Ahmet Nurettin Aydın                      Temel Karamollaoğlu         Yahya Akman

                  Siirt                        Sıvas                  Şanlıurfa

Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah Veli Seyda

          Şanlıurfa                  Şanlıurfa                      Şırnak

Maliki Ejder Arvas       Fethullah Erbaş   İlyas Arslan

                  Van                          Van                     Yozgat

                                Mehmet Çiçek

                                             Yozgat

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Doğan Baran             Burhan İsen

                   İçel                       Niğde                    Batman

Nevzat Ercan Sevgi Esen         Yener Yıldırım

            Sakarya                   Kayseri                        Ordu

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

"Protez araç ve gereç bedellerinin yüzde 15'ini sigortalı öder. Ancak, ilgiliden alınacak katkı miktarı, ödeme tarihindeki 25.8.1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin üç katından fazla olamaz."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin (B) bendine eklenen alt bendin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van)                                                                                                 ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeniz hakkında konuşacak mısınız efendim?

YAKUP BUDAK (Adana) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlik konusu 21 inci Yüzyıla giden dünyada, çalışan ve çalışmayan bütün kesimleri ilgilendirmekte, özellikle, sosyal güvenlik göstergeleri düzeyi, o ülkenin gelişmişliğiyle, çağdaşlaşmasıyla ilgili bir durum arz etmektedir.

Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin ve teşkilatının kurulmuş olması kadar, o teşkilatın ilgililere vereceği hizmet de bir o kadar önem arz etmektedir. Daha doğrusu, 21 inci Yüzyıla giderken, bütün ülkelerde ve toplumlarda, hizmetin kalitesi, bilginin kalitesi önem kazanıyor ve kalite toplumuna doğru gidiyoruz. Bu hizmetin sunumunda, bütün sosyal güvenlik kurumlarımızda kalitenin artırılması, bütün kurumların en başta gelen ödevlerinden olması gerekmektedir.

Bütün hükümetlerce hazırlanan beş yıllık kalkınma plan ve programlarında da, toplam nüfusumuzun sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması hedeflenmiştir.  Bütün kalkınma plan ve programlarında toplam nüfusun sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması hedeflenmişken, ne yazık ki, hükümetimizin getirmiş olduğu yasa tasarısıyla, sosyal güvenlik sisteminden kaçışlar artacaktır. Hazırlanış biçimi itibariyle, topluma yansıtılış biçimi itibariyle, bu tasarı yasalaştığında insanlar sosyal güvenlik sisteminin dışına çıkmak isteyeceklerdir. İnsanların büyük bir bölümü "ben 60 yaşına kadar yaşayacak mıyım, yaşayamayacak mıyım, niye bu kadar parayı ödeyeyim" diyecekler ve dolayısıyla bu primleri ödememek için sistemin dışına çıkacaklardır.

Bazı arkadaşlarımız tebessüm edebilirler; ama, yaşadığımız gerçek budur; Türkiye'de, 4,5 milyonun üzerinde, bilinen sigortasız vardır. Bunun yanında, göreceğiz ki, bu tasarıda yer alan işsizlik sigortasından faydalanacak insanlar ile sosyal güvenlik kapsamı içerisine giren insanlar noktasında da ciddî sıkıntılar yaşanacaktır. Onun için, toplumun, sosyal güvenlik sisteminin dışına kaçmasını engellemek için birtakım kolaylaştırıcı tedbirler alınması lazım gelirken, âdeta insanların sosyal güvenlik kapsamı dışına kaçışını, işverenle işçinin anlaşma yapmaları suretiyle, özel akitler suretiyle, ayrı, kendi aralarında oluşturdukları bir akitleşmeye dayalı sosyal güvenlik sisteminin oluşmasına katkıda bulunacaklardır.

Şimdi, üzerinde konuşmuş olduğumuz 3 üncü maddede ne yapılmak istenmektedir: Bu madde gerçekleştiği takdirde, daha önceki sosyal güvenlik kanunumuzda olmayacak şekilde, sigortalılar, Allah korusun, proteze veya herhangi bir araç ve gerece ihtiyaçları olduğu zaman, bu araç ve gereç bedellerinin yüzde 20'sini ödemek mecburiyetinde kalacaklar. Sigortalılar ne yapacaklardır; elbette katkıda bulunacaklardır. Zaten, adam çalışıyor, her ay primini ödüyor ve bir katkıda bulunuyor. Ayrıca bir hizmet alacağı zaman da, yüzde 20 gibi bir rakamın hizmete katkı olarak alınması, üzerinde düşünülmesi lazım gelen bir husustur. Getirilen yasa tasarısıyla ne denilmektedir: En az 120 gün sigorta primi ödenmiş olması, bunun 60 gününün de son altı ay içerisinde ödenmiş olması lazım gelmektedir. Şöyle bir düşünelim, Allah, kimsenin başına vermesin; çünkü, hastalık veya kaza, bela davetiyeyle gelmez "60 gün sonra gel" veya "120 gün önce gel" de denilmez "şu saatte, şu dakikada gel" de denilmez. Burada, milletvekili arkadaşlarımızdan birisini düşünelim, torunu kucağında merdivenden inerken ayağı kaydı -Allah, kimsenin başına vermesin- bir platin ihtiyacı hâsıl oldu, 1 milyar liranın üzerinde para ödeyecektir. Belki, milletvekili arkadaşımız, bunun yüzde 20'sini çıkarıp verebilir; ama, 60 gün prim ödemiş, 120 gün prim ödemiş, asgarî ücretle çalışan bir arkadaşımızın, bu 200 milyon liraya yaklaşan miktarın -asgarî ücretin 1,5 katı olacak diye düşünülüyor; burada, öyle bir öneri getirilmiş- yaklaşık 150 milyon lirasını ödemesi gerekiyor. Acaba, asgarî ücretle çalışan, işe yeni girmiş arkadaşımızın, çalışanımızın, bu rakamı ödemesi noktasında, hangi güçlüklerle karşılaşacağını düşünüyor muyuz? Bunun neticesinde ne olacaktır: Vatandaşımız şöyle diyecektir...

Zaten, bu yasa tasarısının hazırlanmasının temel sebeplerinden birisi de, çalışanları, âdeta özel sigortacılığın kucağına itmektir. Yani, bu yasa tasarısıyla şu katkı yapılacak, bu katkı alınacak denilmek suretiyle... Sigortalı olan insanımız "ya, ben, böyle Sosyal Sigortalar Kurumuyla, Bağ-Kur'la, Emekli Sandığıyla uğraşacağıma, bu kadar katkıda bulunacağıma, giderim, özel sigortanın özel imkânlarından ve kaynaklarından daha fazla hizmet alırım" diye düşünecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen efendim.

YAKUP BUDAK (Devamla) – Dolayısıyla, getirilmiş olan bu maddelerle, âdeta, insanları, sosyal güvenlik sisteminin dışına itmek suretiyle de, sosyal güvenlik sistemimize en büyük darbeyi vurduğumuz kanaatini taşıyorum. Onun için bu önergeyi verdik, desteğinizi bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, karar yetersayısı arayalım.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Karar yetersayısı istedik...

BAŞKAN – Sayıyorum efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – 5.10.1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında yapılan toplantıda alınan kararlar elimdedir. Burada, 8 inci maddesinde "karar yetersayısının arandığı durumlarda, oylama elektronik sistemle yapılır" deniliyor. Dolayısıyla, bu, daha önce sizin aldığınız bir karar, Başkanlığın almış olduğu bir karar...

BAŞKAN – Sayın Şener, tereddüt edersek, buyurduğunuz doğru.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – "Tereddüt" ifade etmemişsiniz efendim. Bu kararı aldığınız zaman bir "tereddüt" ifadesi yoktur.

BAŞKAN – Zaman açısından gereksiz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Demişsiniz ki: "Karar yetersayısının aranıldığı durumlarda elektronik sistemle oylama yapılır."

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, bir sayayım, bitireyim de...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İşte, sayamazsınız Sayın Başkan; daha önce, sizi bağlayıcı, kendinizi bağlayıcı bir karar almışsınız.

Sayın Başkan, uygulamayacağınız kararları niçin aldınız?!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısının aranılması istenmiş olduğundan, önergenin işaretle oylamasını elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Vekâleten oy kullanacak bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, oylama süresi için öngörülen 5 dakika içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir efendim.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Peki, efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                        Turhan Güven (İçel)                                                                                                 ve arkadaşları

"Protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 15'ini sigortalı öder. Ancak, ilgiliden alınacak katkı miktarı, ödeme tarihindeki 25.8.1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre, sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin üç katından fazla olamaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahibi, konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısı istemiştik efendim.

BAŞKAN – Efendim, şimdi saydık karar yetersayısını.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Olsun efendim.

BAŞKAN – Olur mu efendim, kanaat var.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Şener, alınan karar, bundan evvelki Başkanlık Divanında alınmıştır. Yeni Başkanlık Divanının böyle bir kararı yoktur. Büyük Millet Meclisinin kararı değildir o.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, idarenin devamlılığı esastır.

BAŞKAN – Hayır efendim, ne münasebet!..

Karar yetersayısını arayacağım zaten...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Şener, beni dinler misiniz. Bundan evvelki Başkanlık Divanı üyelerinin almış oldukları bir karardır, Genel Kurulun kararı değildir.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Genel Kurulun kararı olmadığını biliyoruz.

BAŞKAN – Ama, şimdi karar yetersayısını zaten gördünüz; bundan sonrakinde de karar yetersayısını arayacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz. Bu karar, Başkanlık Divanının almış olduğu bir karardır; Başkanlık Divanı üyelerinin değişmiş olması, bu kararın ortadan kalkmasını gerektirmez. Dolayısıyla, idarenin devamlılığı esastır efendim.

BAŞKAN – Sayın Şener, okuyayım müsaade ederseniz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İdarenin devamlılığı esastır; ama...

BAŞKAN – Sayın Şener, dinler misiniz lütfen.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Buyurun.

BAŞKAN – 5.10.1998 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkanlığında, başkanvekilleriyle yapılan toplantıda, yeni Genel Kurul salonunda, elektronik sistemle yapılacak çalışmalara ilişkin tespit ve mutabakattır bu. Yeni Başkanlık Divanında böyle bir karar alınmamıştır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Efendim, fark etmez, idarenin devamlılığı esastır. Eğer, burada...

BAŞKAN – Siz, karar yetersayısının aranmasını istemiyor musunuz efendim?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – "Karar yetersayısını arayacağım" diyorum zaten size.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – "Karar yetersayısını arayacağım" diyorsunuz; ama, burada da "karar yetersayısının arandığı durumlarda elektronik sistemle oy verilir" deniliyor. Bir toplantı yaparsınız, bunu değiştirirsiniz; o zaman, burada, biz de ısrar etmeyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, olmaz bu!..

BAŞKAN – Niye olmuyor efendim?!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Olmaz; çünkü...

BAŞKAN – Sayacağım efendim...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başkanlık Divanının aldığı kararlar idarî kararlardır. İçtüzük açıktır; Başkanlık Divanının ve Başkanın vermiş olduğu... Biraz önce karar yetersayısı istediler; aynı şekilde, aradan 3 dakika geçmeden karar yetersayısı istenmesi, bu işin engellenmesi demektir. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)

Biz, burada, kanun çıkarırken, her türlü konuda, iktidar partileri olarak, oraya komisyonu oturtmadık; yeter ki, iktidar, önergeler hakkında gerek gerekçe okutsun gerekse gerekçesiyle ilgili, gelsin, kürsüden bilgi versin; ama, engellemeyle ilgili, bu konuda, bu tavırlarını sürdürürlerse, komisyonu oraya oturtacağız, komisyonla beraber, onlara söz hakkı da tanımama konusunda, iktidar olarak... (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ABBÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Çakan...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Burada, ANAP Grup Başkanvekili isabet buyurdular.

BAŞKAN – Sayın Çakan, muhalefet, karar yetersayısı aramakta haklıdır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Biz, bunu engellemeye çalışıyoruz; doğru söylüyorlar. Bunu engelleyeceğiz, engellemeye de çalışıyoruz. İsabet buyurdular; ama, engellerken, İçtüzükteki hakkımızı ve gerekli olan hususları da değerlendirmenizi isteme hakkına sahibiz.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz, Sayın Çakan'a ben cevap vereyim; siz, benim adıma avukatlık yapmayın.

Ben diyorum ki Sayın Çakan'a, muhalefetin, karar yetersayısı istemek hakkıdır İçtüzüğe göre; ancak, ben, sayarak yapacağım diyorum. Siz de bunu biliyorsunuz Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, muhalefet, Başkanlık Divanının aldığı kararın uygulanmasını isteme hakkına da sahiptir.

BAŞKAN – Başkanlık Divanı kararı değil; okudum size efendim. Başkanvekillerinin almış olduğu...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet...

BAŞKAN – ...bundan evvelki Başkanvekillerinin almış olduğu karardır bu.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu karar, sizi de bağlar efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Toplanırsınız, yeni bir karar alırsınız, ona itirazımız olmaz.

BAŞKAN – Geçen hafta, Sayın Arseven aksini yaptı; niye itiraz etmediniz efendim?! Sayım yoluyla yapıldı... Sayın Şener, yapmayın lütfen!..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim...

BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, böyle önerge oylanmaz. Bu önergenin böyle oylanması mümkün değildir.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Usul tartışması istiyoruz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... (FP sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum efendim. (FP sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, biraz önce ANAP Grup Başkanvekilinin de kendine göre açıklamaya çalıştığı husus... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

"Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının..."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – ... şunu ifade ediyor...

BAŞKAN – Yerinize oturur musunuz efendim.

"... 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının..."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Oturmuyorum efendim.

BAŞKAN – Oturmayın, peki efendim.

"... aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Aldığınız karara aykırı davranıyorsunuz; niçin oturacakmışım?!.

"... Saygılarımızla.

                        Turhan Güven (İçel)                                                                                                 ve arkadaşları

"Sigortalıların, bu maddenin (A), (B) ve (D) bentlerinde..."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Sayın Üyenin okuduğu anlaşılmıyor zaten.

"... yazılı yardımlardan yararlanabilmeleri için, 60 günü hastalığın teşhis edildiği tarihten önceki beş ay içinde olmak üzere toplam olarak 100 olarak gün hastalık sigortası primi ödemiş olmaları şarttır."

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, tutumunuz yanlıştır. Tutumunuz hakkında usul tartışması istiyorum.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müzakere böyle gitmez.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşmak istiyor mu efendim?

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Önerge içinde mündemiçtir."

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısını arayacağım tabiî.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ama, makineyle arayacaksınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır efendim, mecbur değilim makineyle!.. İçtüzükte var mı böyle bir kaide?!

MEHMET BEKAROĞLU (Rize) – Teknolojiye uyum gerekiyor.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler... Önergeyi kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi, önerge sahibi geri almıştır efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, uygulamanız yanlıştır; tutumunuz hakkında usul tartışması istiyoruz 63 üncü maddeye göre.

Sayın Başkan, 63 üncü madde açıktır.

BAŞKAN – Benim tutumum İçtüzüğe aykırı değil efendim.

Sayın Şener, engellemeyi başka türlü yapsanız daha iyi olmaz mı? (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, 63 üncü maddeyi okursanız, tutumunuzun İçtüzüğe aykırı olup olmadığından bahsetmiyor. 63 üncü madde açıktır; deniliyor ki: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet..." (FP sıralarından "mikrofondan konuşsun" sesleri)

BAŞKAN – Usule göre yapıyorum efendim. Siz, karar yetersayısının aranmasını istiyorsunuz, karar yetersayısını sayıp yapıyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Ne demek "hayır" efendim?!.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, usulle ilgili...

BAŞKAN – Maddenin açık oylama talebi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, inisiyatif sahibi değilsiniz. Usul tartışmasını açmak zorundasınız; bu tartışmayı açmak zorundasınız Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) – O zaman, biz, çıkıp gidelim isterseniz Sayın Başkan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğü ihlal ediyorsunuz, 63 üncü madde ortada.

BAŞKAN – İçtüzüğü ihlal etmiyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İhlal ediyorsunuz...

BAŞKAN – Hayır efendim, tutumum hakkında Genel Kurulun kararını alıyorum.

Sayın milletvekilleri...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tutumunuz hakkında Genel Kurulun kararını almadan önce, usul tartışmasını yapmak zorundasınız.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Beyefendi, oylamak için, konuşma açmanız lazım, müzakere açmanız lazım. "Tutumumu tasdik ediyor musunuz" diye sorun; önce, müzakere açılsın.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili açık oy talebi vardır efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Müsaade ederseniz, o talebi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu                     Ahmet Sünnetçioğlu          

           Bayburt                       Bursa

BAŞKAN – Sayın Pamukçu burada mı efendim?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, usul tartışması diğer konulardan önce görüşülür.

BAŞKAN – Oylamaya geçtik efendim, müsaade edin...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, niye mani oluyorsunuz?!.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, soru soramıyoruz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğe uygun davranmadığınız sürece burada çalışma yaptırmayız.

MEHMET BEKAROĞLU (Rize) – Sayın Başkanlık, muhalefeti salondan çıkarın.

BAŞKAN – Sayın miletvekili, siz de biliyorsunuz ki, soru işlemi maddenin görüşülmesinden sonra olur.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Hayır efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Görüşüldü işte.

BAŞKAN – Biz ise, önergeleri oylamaya tabi tuttuk. Oylamaları bittikten sonra söz hakkınız olmadığını siz de biliyorsunuz.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Olur mu canım! Maddenin oylamasından önce olur.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Okuyun efendim, devam edin.

Sayın Pamukçu burada mı efendim?.. Yok.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Burada.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bütün...

BAŞKAN – Ahmet Sünnetçioğlu?.. Yok.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Nezir Aydın?.. Burada.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, susarsanız, işlemleri doğru dürüst yapacağız.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, soru sorma hakkı vermediniz.

BAŞKAN – Soru sorma işlemi geçtiği için vermedim efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Maddenin oylamasından öncedir efendim.

BAŞKAN – Azmi Ateş?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Faruk Çelik?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Zeki Okutan?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Kemal Albayrak?.. Burada.

Osman Pepe?.. Burada.

Sait Açba?..

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim, burada, tekabbül ediyor.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Mehmet Elkatmış?.. Burada.

Nazlı Ilıcak?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Zülfükar İzol?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Mehmet Çiçek?..

BAŞKAN – 20 üye vardır; açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama, elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Önergeyi oylayalım, önergeyi...

BAŞKAN – Maddenin oylamasını yapıyoruz efendim. 3 üncü maddenin oylamasını yapıyoruz.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa sunmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan bir şey söylemek istiyorum, süreden tasarruf bakımından; Genel Kurul da duysun.

Geçen dönem böyle bir uygulama yapıldığına göre, bir İçtüzük uygulaması haline gelmiştir. Dört Başkanvekili yan yana geldik; dedik ki, "yoklama, karar yetersayısı istenirse, elektronik cihazla yapılsın."

Şimdi, tabiî, bir fiilî durum var; bir grup var 351 kişi, karşı taraf da 250 kişi...

Bana göre, bu uygulama, bir içtüzük uygulaması haline gelmiştir. Onu değiştirmek için, bir usul tartışmasını açın, Genel Kurul karar alsın; daha sağlıklı olur.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – 3 üncü madde kabul edilmiştir efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre usul tartışması mı istiyorsunuz efendim?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet.

BAŞKAN – Evet, onu yapacağım. Bir kerede bu işi bitirelim efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Hangi işi bitiriyorsunuz?

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Nasıl bir kerede bitiriyorsunuz?

BAŞKAN – Lehte veya aleyhte Genel Kurulun kararını isteyeceğiz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet efendim.

BAŞKAN – İçtüzük 63 değil mi efendim; arzu ettiğiniz o değil mi Sayın Şener?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet, tutumunuz hakkında usul tartışmasının açılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Lütfederseniz, oylamanın neticesini açıklayayım; söz vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, maddenin müzakeresi geçsin, önergelerin görüşülmesine gelince, usul tartışmasını o zaman açın efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, istiyorlar efendim.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesinin yapılan açık oylaması sonucunu açıklıyorum:

Katılım           :                          347

Kabul              :                          257

Ret                  :                            88

Çekimser        :                              1

Mükerrer        :                              1

Böylece, madde kabul edilmiştir efendim.

Şimdi, Sayın Şener, İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre usul tartışması istemektedir.

İçtüzüğün 63 üncü maddesi şudur: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.

Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir."

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sizin uygulamanızın aleyhinde konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Şener, talebiniz?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Aleyhte söz istiyorum.

ALİ GÜNAY (Hatay) – Lehinde söz talebimiz var.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Lehinde_

BAŞKAN – Sayın Şener, buyurun.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Kamer Beyin sırasıydı_

BAŞKAN – Ben, Sayın Şener'i çağırdım efendim; birinci o istedi.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Genç istedi.

BAŞKAN – Sayın Şener, birinci siz istediniz. Rica ederim, yapmayın_

Sayın Şener, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

VI. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. – İşaretle oylamalarda Başkan ve kâtip üyeler arasında sayı bakımından ihtilaf olmadığı hallerde oylamanın üyelerin sayılması tarzında yapılıp yapılmayacağı hakkında

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli ve kamuoyunun dikkatle takip ettiği bir kanun tasarısı üzerinde müzakereleri sürdüyoruz.

Bu müzakerelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi lazım ve de iktidarın, bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu tasarıyı geçirerek konuyu kapatma peşinde olduğu izlenimi burada ortaya çıkmış durumdadır. Nitekim, bu anlayışın bir parçası olarak, Sayın Başkan, usul hükümlerine uymadan, maddelerin oylanmasını mümkün olduğunca hızlandırarak müzakereleri götürmeye çalışmaktadır.

Burada, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi sırasında, milletvekillerinin de Sayın Başkanın da, İçtüzük ve diğer mevzuata uygun olarak işlemleri yürütmesi bir zorunluluktur, bir gerekliliktir. Zaten, belli düzenin kurulmuş olması, belli düzenlemelerin İçtüzükte veya diğer metinlerde yapılmış olmasının sebebi, görüşmelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini temin maksadıyladır. Eğer, böyle bir ihtiyaç ortaya çıkmamış olsaydı, Genel Kurulda kanun tasarı ve teklifleri hangi usullerle, hangi esaslar çerçevesinde görüşülecek, bununla ilgili İçtüzükte bir hüküm bulamazdık. Eğer belli kurallar ve usullerle kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ihtiyaç duyulmasaydı, bu konuda, zaman zaman, Başkanlık Divanında kararlar alınmazdı, bu konuda, zaman zaman, hatta, Başkanlık sunuşlarıyla ilgili yönlendirmeler yapılmazdı.

Dolayısıyla, burada, uymamız gereken temel kurallar vardır. Bu ana kuralları İçtüzük belirlemiştir; ancak, Meclis Genel Kurul salonundaki elektronik sistemin yerleştirilmesinden sonra, bu sistemle oylamaların nasıl yapılacağıyla ilgili İçtüzük hükümlerinde yeterli ve ayrıntılı bilgilerin bulunmaması üzerine, Meclis Başkanı, Meclis Başkanvekillerinin birlikte düzenledikleri bir toplantıda konuyu belli esaslara bağlama ihtiyacını hissetmişlerdir. Eğer bu arada bir İçtüzük değişikliği yapılabilmiş olsaydı, elbette ki, bu hükümlerin, elektronik sistemle oylamanın nasıl ve hangi hallerde yapılacağıyla ilgili kuralların İçtüzük değişikliğinde belirlenmesi mümkündü; ama, bir İçtüzük değişikliğinin bu arada yapılmamış olması sebebiyle, bu ihtiyaç var olduğu için ve bu ihtiyaç gerekli olduğu için 5.10.1998 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının başkanlığında, Başkanvekilleriyle yapılan toplantıda belli tespit ve mutabakatlar oluşturulmuştur. Bu tespit ve mutabakatlar 11 madde halinde düzenlenmiştir. Sayın Meclis Başkanı da, Meclis Başkanvekilleri de "evet, bu elektronik sistemle oy vermede başvurulacak temel esaslar ve hangi hallerde bu sistemle oylamaya başvurulacağını belirleyelim; bunda mutabakatı sağlayalım ve bu konuda da bir düzenlilik oluşturalım" demişlerdir ve altını imzalamışlardır; bu kararı almışlardır.

5.10.1998 tarihli kararın 8 inci maddesi aynen şöyledir: "İşaretle oylama, ihtilaflı ve itirazlı haller ile karar  yetersayısının arandığı durumlarda elektronik sistemle, diğer hallerde ise üyelerin el kaldırması suretiyle yapılacaktır." Yani, hangi hallerde el kaldırma suretiyle oy verilecek, hangi hallerde elektronik sistemle oy verilecek; bunu belirlerken, çok açık, net ve tereddüte yer vermeksizin, karar yetersayısının arandığı hallerde elektronik sistemle oy verileceğini belirlemişlerdir ve de 5.10.1998 tarihinden sonra, bu konuda Meclis Genel Kurulunda yapılan oylamalarda, bu, düzenli bir şekilde uygulanmıştır. Zaman zaman, belki, talep edilmeyen hallerde ve zühul eseri olarak, elektronik sistemle oylamaya başvurulmamış olabilir; ama, bu kararın uygulanmasının gerektiği, bu konuda düzenlilik ve istikrar gösterilmesi gerektiği, 5.10.1998 tarihli alınan kararın bir gereğidir ve bu haliyle, o günden bugüne kadar, bu uygulama bir İçtüzük ihdası haline dönüşmüştür. Dolayısıyla "İçtüzükte böyle bir hüküm yoktur" demek, bu kararın uygulanmamasını gerektirmez. Bu karar uygulanmalıdır; çünkü, çalışma usul ve esaslarıyla ilgili bütün hususların İçtüzükte tek tek, maddeler halinde düzenlenmesi gerektiğiyle ilgili bir iddiada bulunulamaz; zaman zaman İçtüzük ihdası niteliğinde uygulamalar vardır ve o uygulamalardan biri de budur.

Nitekim, İçtüzük incelenecek olduğu takdirde, birçok konuda Başkanlık Divanına ve diğer birimlere, kararlar alma, uygulamaya yön vermeyle ilgili yetkiler, görevler ve sorumluluklar da yüklenmiştir. Dolayısıyla, bu çerçeve içerisinde düşündüğümüz takdirde, Sayın Başkanın, bu, 5.10.1998 tarihli karar beni bağlamaz demesinin izah edilebilecek, savunulabilecek hiçbir tarafı yoktur. Sayın Başkan diyor ki: "Bu kararı ben almadım, o dönemdeki Meclis Başkanı da ben değilim, başkanvekilleri arasında da ben yokum. O halde, ben bulunmadığıma göre, bu karar beni bağlamaz." Hiçbir hukuk mantığıyla, bu izah tarzının kabul edilebilirliğini düşünmek mümkün mü değerli arkadaşlarım?! İdarede devamlılık var, idarede devamlılık esastır (FP sıralarından alkışlar)

Bir sayın bakan gelecek "eski bakan döneminde alınan kararlar, eski bakanlar kurulunun almış olduğu kararlar beni bağlamaz; çıkarılan yönetmelik, benden önce çıkarılmış, bu yönetmelik beni bağlamaz" diyecek, bir başkası "çıkan kanunu ben çıkarmadım, benden önceki Meclis çıkarmış" diyecek; böyle şey olur mu? İdarede ve devlet düzeninde bir devamlılık vardır. Bu devamlılık, şahıslara bağlı bir devamlılık değil, kurumsal bir devamlılıktır. Buna herkes uymak zorundadır ve Sayın Başkan da uymak zorundadır. (FP sıralarından alkışlar)

Onun için, kamuoyunun yakinen takip ettiği ve izlediği bu kanun tasarısının, usule, daha önce alınmış olan kurallara uygun olarak Mecliste görüşülmesi, müzakeresinin devamı gereklidir.

Biz, bu müzakereleri bir an önce bitireceğiz. İşçiler sokakta, Kızılay Meydanında, genel grevde; ama, bu önemli değil. Biz, ne pahasına olursa olsun, bunu, bu mezarda emekliliği bir an önce Meclisten geçireceğiz demek,  toplumun duygularıyla, duyarlılığıyla doğrudan doğruya alay etmek demektir ve de basit, doğal usul hükümlerini bile, mezarda emeklilik uğruna çiğnemek anlamına gelir. (FP sıralarından alkışlar)

Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur ve normal, aklıselim sahibi insanların da, burada, müzakerelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinden yana tavır sergilemesi lazımdır.

Acele etmeye hiç gerek yok değerli arkadaşlarım. Elektronik sistemle oylama 5 dakika sürüyor. Mezarda emekliliği getireceksiniz, 5 dakika önce geçsin diyeceksiniz; bunu nasıl izah ediyorsunuz?! (DSP sıralarından gürültüler, FP sıralarından alkışlar)

Müsaade edin beyler... Müsaade edin beyler...

İşçiler mezarda emekliliği beklerken, siz niye 5 dakikayı beklemiyorsunuz? (FP sıralarından alkışlar) Niye beklemiyorsunuz?! Bekleyin!..

TURAN BİLGE (Konya) – Bekliyoruz... Bekliyoruz...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Şimdi, bu usul tartışması sonucunda ret oyu vereceksiniz ve bu ret oyları çok çıktı diye de alkışlayacaksınız!.. Aslında, ret çıktığı için sıkılmanız lazım, rahatsızlık duymanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika eksüre verecek misiniz?

BAŞKAN – Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu müzakereleri 5'er dakika kısaltalım, aman, süratli, jet hızıyla geçirelim, nasıl tartışıldığı anlaşılmasın, maddelerin ne getirdiği anlaşılmasın diye zorlamanın bir mantığı, bir anlamı yoktur; bırakın, 5 dakika da, elektronik sistemle oy verirken geçsin; ama, hızlandırmayın, hızlandırmaya çalışmayın.

Neyi kaçırmaya çalışıyorsunuz değerli milletvekilleri?

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) – Siyasî Partiler Yasasında siz ne yapıyordunuz?!

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Haktan, doğrudan bir yana oy verdiğiniz zaman, o oylar çok çıktığı zaman, alkışlayabilirsiniz; bunda sizi haklı görebilirim; ama, doğru olmayan, bir hakkın gaspı anlamına gelecek bir oylamada çoğunluğu sağladık diye alkışladığınız zaman, doğrusu sizin adınıza üzüldüğümü ifade ediyorum, yanlış yaptığınızı ifade ediyorum ve Meclise saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Buyurun Sayın Genç.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Peş peşe muhalefete söz verilmez, bir müspet, bir menfi, ayrı ayrı verilir Sayın Başkan; usul yönünden de bu böyle uygulanır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan tutumuyla ilgili bir usul tartışması açtı. Usul tartışmasının konusu şu: Bu salon biliyorsunuz, yeni yapıldı; ondan önce Senato salonundaydık. Senato salonundaki sandalye ve koltuk sayılarını belirlemiştik; muhalefetin oturduğu koltuk sayısı da belliydi, rahat tespit ediliyordu, iktidarın oturduğu koltuk sayıları da rahat belli oluyordu; zaten böyle elektronik cihaz da yoktu; o zaman mecburen sayıyorduk. Arkadaşlarımız biliyorlardı, işte, iki Divan üyesi, bir başkan döne döne sayılıyordu "aman yanlış oldu" hele sayılar bir fazla veya bir eksik olduğu zaman döne döne sayılıyordu; belki 10 dakika değil, 20 dakika zaman kaybediliyordu; dolayısıyla, hakikaten, bu sayım meselesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında büyük zaman kaybı oluyordu.

Sonra bu salona geçip de elektronik cihaz kullanılmaya başlanınca. dört başkanvekili arkadaşımız vardı; herbirisi, yine, karar yetersayısı istendiği zaman "sayalım mı, yoksa elektronik cihazı mı kullanalım..." "Mademki, devlet, buraya, bu kadar, bire on pahalı bir sistem getirdi, yani bunun gerçek maliyeti şeydi... Yani, öyle büyük, astronomik rakamlarla bu salon yapıldı ki, devlet, bu kadar büyük masraf yaparak bu elektronik cihazı getirdiğine göre, bunun sağladığı zaman tasarrufunu da kullanalım. Yine, karar yetersayısını parmak işaretiyle ararsak, bu salondaki koltuk düzenini de kürsüden tespit etmek kolay olmuyor" dedik. Yani, şurada, mesela kaç tane koltuk var, aslında belli; ama, arkadaşlarımız, bu koltukları doldurmadan ara ara oturuyorlar, dolayısıyla, sağlıklı sayılmıyor. "O zaman ne yapalım, eletronik cihazı kullanalım; süratle sayılıyor. Yani, aslında, elektronik cihaz kullanılırken, 5 dakikada da olabiliyor, 3 dakikada da olabiliyor; ama, bu elektronik cihazı muhakkak kullanalım" dedik. Dolayısıyla, yani o zaman elektronik cihazın hilafı da ileri sürülmeyeceğine göre "yok eksik saydı, yok yüksek saydı, yok düşük saydı" diye bir münakaşa da söz konusu olmayacağına göre "elektronik cihaz kullanalım" dedik. O zamanki Meclis Başkanı ve dört başkanvekili arkadaşımız geldi, bu şekilde bir karar alındı ve bu karar, burada, bu salonun açıldığı tarihten itibaren de uygulandı.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetimi Anayasa ve İçtüzüğe göre yapılır. Eğer Anayasa ve İçtüzükte açık bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçmişte yapılan uygulamalar bir teamül teşekkül eder ve o teamüller devam ettirilir, hilafı Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmedikçe. Onun için, geçmiş tarihlerde karar yetersayısı istendiği takdirde, bunun muhakkak elektronik cihazla yapılması konusu, bu Meclisin teamüllerine yerleşmiş, bir gelenek haline gelmiştir. Bunun aksini uygulamak için, yeni bir İçtüzük düzenlemek lazım veyahut da Sayın Başkanın açacağı bir usul tartışmasından sonra, yeni bir düzenlemeye gitmesi lazım. Tabiî, bu düzenlemede de, evet, gözle bir şey görünüyor, koltuklar görünüyor ama, burada karar yetersayısı isteyen arkadaşın da tatmin olması lazım.

Biz, Başkanlık Divanında, acaba, hakikaten yapılan sayım doğru mudur değil midir, doğru sayılıyor mu sayılmıyor mu?.. Tabiî, sayılır da, insan, göz aldanıyor değerli arkadaşlarım. Göz aldanmasın, kafalarda şüphe uyanmasın diye, biz diyoruz ki, elektronik cihazla bu sayım yapılsın ve herkes de bu sonuca katlansın.

Deniliyor ki, zaman kaybı var. Değerli milletvekilleri, bu kanunu bu kadar aceleye getirmenin ne anlamı var? Yani, bu kanun bugün çıktığı zaman, Türkiye bütçesine ne giriyor? Bu sene ne giriyor? Seneye ne giriyor? Ondan sonraki seneye ne giriyor? Bir şey girmiyor, değil mi? Giriyor diyen varsa; çıksın, burada, bunu ispat etsin.

Sonra, bakın, bazı çevrelerden aferin almak için de bu Meclis çalıştırılmaz. Bu Meclis, kendi iradesiyle çalışmalıdır. Evet, ciddî bir çalışma gösteriyor. Şimdi, bakın, okullar tatil, ağustos ayı, dışarıda sıcaklık 35 derece... Hiçbir şeyi fazla konuşmaya gerek yok; şurada, meydanda bekleyen polis arkadaşlarımız var; 35 derece sıcaklık altında, sabahtan akşama kadar, bu insanlar, dışarıda görev yapıyorlar. Bu insanların bu yaptıkları görev, çekilemez bir eziyet haline gelmiştir. Ne ihtiyacı var; yani, bunun, çok, o kadar... Bence, bu Meclisin tatil kararı alması lazım. Bakın, eğer zamanı tasarruf etmek istiyorsa, tatil kararını almalıdır; Eylülün 15'inde veyahut 10'unda Meclis olağanüstü toplantıya çağrılır... Bakın, herkesin çocukları tatildedir. Burada çalışan bürokratlar var. Ayrıca, kamu görevi yapan birçok memur, Meclisin tatil olmaması dolayısıyla tatillerini de yapamamaktadırlar. Dolayısıyla, Meclis tatile konulmalıdır. Ondan sonra, zaten, hakikaten, büyük bir iktidar çoğunluğu var, bu kanunlar uzun uzun... Ayrıca, yaz tatilinin yarattığı süre içinde, bu kanunlar, enine boyuna tartışılır ve ondan sonra, gelir, burada çıkarılır. Biraz önce konuşan arkadaşımızın da dediği gibi, mezarda emekliliğe bu kadar çok fazla heves etmeyin; siz bunu çıkarırsınız, yarın birisi çıkar, der ki; kardeşim, bu 58-60 yaş çok fazla... Bunu bir seçim propagandası yapar; gelir, bunu 50'ye indirir; yani, hiç merak etmeyin; onun için, bu kadar fazla ısrar etmeye de gerek yok.

Bu konuların burada ihtilafsız çözümlenmesi lazım. Sayın Başkan diyor ki: "Geçmiş Başkanlık Divanının aldığı karar bizi bağlamaz." Tabiî, Sayın Şener de bahsetti, böyle bir mantık olmaz; Meclisin çalışmalarında devamlılık vardır; devamlılığın olduğu yerde, Meclis Başkanvekili eskiyi uygulamak zorundadır; eskiden bir sapma yapabilmesi için, aksine bir karar alması, İçtüzük değişikliği getirmesi lazımdır.

Bence, bu Meclisin çalışma randımanı çok yüksek; muhalefet de, Meclisin özellikle çalışmasını sağlayacak ve muhalefet de ciddî engellemelere gitmiyor; bunu herkesin kabul etmesi lazım. Bakın, ben, Mecliste çok uzun zaman bulunduğum için, bir kanun maddesinin üç ay çıkmadığını biliyorum değerli milletvekilleri, yani, engelleme böyleydi. Bunlar geçti...

Şimdi, bakın, ben, sizin karar organlarınıza, liderlerlerinize de özellikle şunu tavsiye ediyorum: Meclisi tatile soksunlar; çok acil bir kanun da yok, belki bir af kanunu konusunda... Aslında, af kanununu da çıkarılırsa... Böyle, aylarca, yıllarca önce deklare edilip de, insanlar öldürülmeye teşvik edilmez; işte Şemsi Denizer'in öldürülmesi, bu af kanunu lafının belki çok önceden ortaya atılmasından da kaynaklanmış olabilir. O bakımdan, şimdi, eğer af çıkaracaksınız, bunu hiç uzatmaya gerek yok; getirirsiniz, kuralını koyarsınız, çıkarırsınız; böyle, aylarca, yıllarca, af çıkaracağız-çıkarmayacağız tartışması da yapılmaz. Eğer af da çıkaracaksanız, onu getirin hemen, çıksın. Bu kanun da zaten uzun zaman burada müzakere edilecektir. Eylülde geldikten sonra...

Arkadaşlar, bu Meclisin, bir kanun çıkaran makine haline dönüştürülmemesi lazımdır. Çok acele çok kanun çıkarırsanız, çok hata yaparsanız. Sonra, şu anda, memleketin de çok acil bir kanuna da ihtiyacı yok. Ha, ekonominin düzeltilmesi... Ekonomi eğer kötü idare ediliyorsa, ekonominin başındaki insanların kötü yönetiminden ve bilgisizliğinden kaynaklanıyor. (DYP sıralarından alkışlar) Eğer memlekette... Burada alınması gereken bir karar yok ki... İşte, Vergi Kanununu çıkardınız. Onu da çıkarırken, holding temsilcilerinin burada ne güzel önergeler dolaştırdıklarını da gördük!.. Yani, holdingleri vergilerden muaf ettiniz, ondan sonra, esnafın vergisine 5 puan fazla bindirdiniz, bilmem şeyin vergisine bindirdiniz; dolayısıyla, yine fakir fukarının cebine el uzattınız, zenginlerin sırtını okşadınız; aferin!.. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Usul hakkında konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, usul işte... Tamam, usule geleceğim. Şimdi, bazen, usulle esas karışıyor. İşte, usulle esas karışınca bunları ayırt etmek için, hem esası iyi izah etmek lazım hem usulü iyi izah etmek lazım; o bakımdan, ben onu uyguluyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi Sayın Başkanın belki bir haklı tarafı var; diyor ki: İşte, bir tarafta 351 milletvekili var, bir yerde de 200 küsur milletvekili arkadaşım var, karar yetersayısı istenildiği zaman, karar yetersayısı zaten 129, bunu görüyorum... Sayın Başkan, bakarsınız, işte, göz aldanabilir. Onun için, bu salonda oturan milletvekili arkadaşlarımızın hepsinin vicdanen müsterih olabilmesi için, yine elektronik cihazı kullanalım, hiç olmazsa birinci önergede kullanalım, ondan sonra, peş peşe gelen oylamalarda onu kullanmayabilirsiniz; ama, "efendim, benim işim acele..." Senin işin acele; ama, işçinin bu konuda işi acele değil, memurun işi acele değil; çünkü, belki, sonbahara bunu ertelersek, emeklilik süresi dolan vatandaşlarımızdan birkısmı emekli olur; onların haklarını niye gasp edelim. Onun için "acele işe şeytan karışır" derler. Bu memurun, işçinin, yaşlının işini böyle biraz uzatırsanız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir toparlayın efendim.

Teşekkür ederim, benim lehimde konuşuyorsunuz, almış olduğum kararın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabiî, bilmiyorum, sizin anlayışınız oysa, tebrik ederim anlayışınızı!.. Fakat, ben, İçtüzüğün uygulamasının, sizin uygulamalarınızın aksine olduğunu, teamülün, sizin uygulamalarınızın aksine olduğunu, yani, burada her karar yetersayısı istenildiğinde, bunun elektronik cihazla yapılması gerektiğini vurguladım; bunun zaman kaybı olmadığını, bilakis, Türkiye Büyük Millet Meclisi tasarruflarında hiç hile ve desisenin dönmediği, herkesin ikna olduğu bir elektronik cihazla tespit edilen rakamlar gerçeğine her beynin inandığını belirtmek istedim. Yoksa ki, gözle yapılan sayımlarda insanlar aldanıyor, sayıda aldanıyor; o itibarla, beni dinlerseniz; yani, burada ihtilaflar yaratarak kavga çıkarmaktansa, hiç olmazsa birinci önergeyi elektronik cihazla, ondan sonra da arkadaşlar arasında bir ihtilaf olmazsa, büyük bir sayı çıkarsa, onu da karşılamak suretiyle, sonradan...

(Mikrofon elektronik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bitirdiniz mi süreyi?

Benim demek istediğim bunlar efendim.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Lehte Sayın Köse, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) –Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabah yapmış olduğumuz toplantıdan sonra, şu anda ortaya koymuş olduğumuz davranışlarımız, bir öncekiyle tamamen tezat teşkil ediyor. Yalnız, şunu ifade etmek istiyorum: 21 inci Dönem, bir ilkeyi koymuştur; bu Yüce Mecliste, bu mukaddes çatı altında, Hazreti Peygamberimizin de buyurduğu gibi "İslam, ahlak ve edeptir" ilkeleri, bütün insanlarımızı, nasıl, inançları itibariyle davranışlarını yönlendirmişse, bu Yüce Mecliste, 21 inci Dönemde kavga olmayacaktır. (MHP sıralarından alkışlar) Evet, her şey, istişareyle ve tartışmayla olacaktır; ahlak ve edebimizi bozmayacağız.

Sayın Başkan usule riayet etmiştir, bir yanlış davranışta bulunmamıştır ve İçtüzük hükümlerini uygulamıştır. Hangi maddeyi uygulamıştır? İçtüzüğün 87 nci maddesinin son fıkrasını, yani ‘önergeler işaretle oylanır’ ilkesini, esas olduğu için uygulamıştır.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – İşaret bu değil.

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Sayın sözcünün ifade ettiği, bir istisna kaidesidir.

Devlet devamlıdır, devlet bakidir diyoruz. Yönetim dediğimiz birimler, istediği anda, o günün şartlarına göre kararını alır; eğer konjonktür değişmiş ise, yeniden müracaat eder, istişare eder. O gün geriye takılıp kalırsak, o zaman 2000 yılını nasıl karşılayacağız ve SSK hastanelerini, Ağrı'da, Van'da, Hakkâri'deki doktorsuz hastaneyi nasıl doktora kavuşturacağız? İşte onun için sürat istiyoruz, zaman bizim için altın bir fırsattır diyoruz. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) 21 inci Dönemin manası ve önemi de budur; bunu anlatacağız inşallah bu sabırla; çünkü, hükümet, sorumludur, siyasî sorumluluğu vardır; taşın altına elini koyan, hükümettir. Tabiî, muhakkak surette muhalefetin de sorumluluğu var. Muhalefet de, Sayın Başkanın ikazına rağmen, kendisinin kişisel yapısından kaynaklanan o tevazu ilkelerine, ölçüsünün sınırlarını aşmak suretiyle, ta sınırları aşarak, Sayın Başkana hakarete varan bir tavırla ileriye doğru gelmek demek değildir. Dolayısıyla, usul ve esasları, hem davranışımızla hem konuşmamızla hem de İçtüzükte yazılan hükümlere göre, bir de, elimizi vicdanımıza koyarak yapmalıyız.

Niyetler bellidir. Niyet; hükümet bir tasarı getirmiştir, güvenoyu veren hükümetin temsilcisi olan siyasî partilerimizin grupları da hükümetin arkasındadır. Güvenoyu verdiğimiz bu hükümetimizin isabetli yasalar getirdiğini ve bu yasaların da bir an önce çıkarılmasından yana olduğumuzu ifade ediyoruz ve Sayın Başkanın da, bu zaman içerisinde, Tüzüğün de kendisine vermiş olduğu yetki çerçevesinde, zamanı değerlendirerek, işaretle... Özellikle, önergedir konuşulan. Önerge üzerinde konuşma engellenmemiştir, önerge üzerinde tartışma konusunda herhangi bir problem yoktur. Sayın ANAP Grup Başkanvekilinin de ifade ettiği gibi, iktidar çoğunluğunu suiistimal ederek veya muhalefet sussun, biz tüm gücümüzü kullanarak, burada bu usulle bütün kanunları çıkarırız diye bir hareketin içerisinde olmamışız, oraya Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini de oturtmamışız. Neden; muhalefete de saygımız var. Hiçbir şekilde, yalnız iktidar partisi mensuplarının, Meclisin bir kanadının ortaya koymuş olduğu iradeyle, tartışmayla yasalar çıkmaz. Demokrasinin gereği de, iktidarıyla-muhalefetiyle birlikte hareket etmektir ve muhalefetin de bu kürsüden söyledikleriyle, muhakkak surette kamuoyunun bilgilenmesi lazımdır; ancak, kamuoyunu bilgilendirirken, hiç alakası olmayan usul tartışması yapıyoruz; usulle ilgisi olmayan, balkonlara selam vermekle veya kamuoyunu yanıltmakla, hakikati hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) 

Burada, göz varsa, eğer gözümüzün önüne perde inmemişse, baktığımızda, şurada ne kadar insan oturduğunu, sağ başta oturan arkadaşımız da, ortadaki arkadaşımız da, bu tarafta oturan arkadaşımız da, kesinlikle -eğer gözlerine perde gelmemişse- ne kadar insan olduğunu, çoğunluğun olup olmadığını kestirirler; ancak, bir hakkı suiistimal etme düşüncesindeysek, buna, Tüzüğün de, kanunun da ve Sayın Başkanımızın da gücü yetmez; ama, bu milletin gücü yetmiştir. Bu millet, 18 Nisanda, bir irade değişikliğiyle, bir karar değişikliğiyle "ben, Mecliste kavga istemiyorum, istismar istemiyorum, ben, ülkemin gerçekleri istikametinde, realite neyse..." Burada, 21 inci Dönemde buraya gelmiş olan milletvekillerimizin hangisi, işçinin hakkının kesilmesinden yana parmak kaldıracaktır? Hangisi, ayakları kesilmiş, bir proteze ihtiyacı olan, alınteri dökmüş bir işçinin protezine  engel olmak için el kaldıracaktır?! Hangi vicdan bunu söyleyecektir?!. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Al işte! Bu kanun!

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri, meseleyi istismar etmeyelim.

İşte, şu anda, benim hemşerim, İzmir'de, iki ayağı kesildi, protez takıldı; iki kolunun protezini, SSK, maddî imkânsızlıktan dolayı vermiyor; Sayın Bakanımıza ismini vermişim; halen, bir aydan bu yana, iki kolunun takılması için bekliyor. Düşünün, bir insan, iki bacağını kaybetmiş, iki kolunu kaybetmiş ve mektup yazmış, Sayın Bakana vermişiz. Şimdi, nasıl takacağız bu iki protezi? Bir kaynak bulacaksın; kaynağı bulmak için kanun lazım, kanun! Kanunları çıkaracaksın ki, ondan sonra kaynağı bulalım. (FP sıralarından "Ne alakası var" sesleri)

Tatil yok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin gündeminde tatil yok... (MHP sıralarından alkışlar) ...ülke gerçekleri var, ülkenin sıkıntıları var, ülkenin ihtiyaçları var. İsterse, 37 derece değil, 47 derece sıcak olsun ya da soğuk olsun, bu ülkenin gerçeği, bu ülkenin menfaatı neyi gerektiriyorsa, Türkiye'nin menfaatı neyi gerektiriyorsa, biz onun için geldik. Onun için, meseleleri burada istismar etmeye, haklarımızı suiistimal etmeye lüzum yok.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Siz hiç okudunuz mu?! Bunu hiç okudunuz mu?! (MHP sıralarından "Otur" sesleri)

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bir hak var, nedir o hak; önerge konuşuluyor, önerge hakkında konuşmalar yapılıyor. Tartışma açıldı; usul tartışmasını da, Sayın Başkan, isteseydi açmayabilirdi; çünkü, İçtüzük açık; ama...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Mecbur açmaya...

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Müsaade buyurun... Müsaade buyurun...

Talep ettiniz, Sayın Başkan kabul etti; usul tartışması açıldı.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Mecbur... Mecbur...

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Şimdi, siz, kendi mantığınızla algıladığınızı ifade ettiniz, biz de, kendi anladığımız manada doğruyu söylüyoruz. Sayın Başkan İçtüzüğe uygun hareket etmiştir; ama, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak diyoruz ki, eğer Sayın Başkan bizden bir başka destek istiyorsa, biz Grup olarak, İçtüzüğün 63 üncü maddesinin uygulanmasını ve Genel Kurulun iradesine başvurulmasını da saygılarımızla arz ediyoruz

Teşekkür ediyorum; sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Köse, konuşmaları sırasında, Sayın Başkana hakaret sadedinde bir davranış olarak nitelendirdi. Bu ifade tarzı yanlıştır.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Hayır, hayır; öyle demedim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Hayır; iftira ediyorsun.

BAŞKAN – Öyle bir şey demedi efendim. "Oraya varabilecek" dedi. Bir nüans var.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Her zaman, Sayın Başkana saygımız vardır. Bir usul tartışması istemekle, saygısızlığın, istismarın hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Eğer bir istismardan söz edecek olursak, mezarda emekliliğin faturasını proteze yüklemektir; onu ifade ediyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, yerinde konuşsun; yerine geçsin de öyle konuşsun...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İkincisi, işaretle oylama, elektronik sistemle de yapılır. 87 nci maddeyi Sayın Köse anlamamış. Elektronik sistemle de işaretle oylama yapılabilir. İşaretle oylama, sadece, elleri kaldırmak demek değildir; önce, İçtüzüğün hükmünün ne olduğunu anlaması, ondan sonra konuşması, Genel Kurulu bilgilendirme açısından daha isabetli olur.

BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim; anlaşılmıştır efendim.

Hareketinizin, tarafımdan hakaret gibi algılanmadığını da arz edeyim size. Sizin nasafetiniz ve terbiyenizin buna müsait olmadığını biliyorum.

Buyurun Sayın Günay. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, 21 inci Dönemde, bugüne kadar, iktidar kanadıyla olsun, muhalefet kanadıyla olsun, çok iyi bir çalışma sergiledi; ancak, eskiden kalma bir alışkanlıktan, bir zayıflıktan, bazı arkadaşlarımız, maalesef kendilerini kurtaramıyor; bu kürsüye çıktıkları zaman, konuya bağlı kalmak ve konu üstünde konuşma yerine, maalesef, özellikle, belirli bazı kesimlere yönelerek, belirli bazı yerlerden kendilerine sataşmada bulunulmasını sağlayıcı türde kışkırtıcı konuşmalardan kendilerini alıkoyamıyor.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Yanlış söylüyorsunuz; doğru değil.

ALİ GÜNAY (Devamla) – Dilerim ki, bugünden sonra, bu konuşmalarımıza dikkat ederiz; kışkırtıcı konuşmadan, kendimize sataşmalarda bulunulmaya davetiye çıkarmaktan kendimizi alıkoyarız.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını, İçtüzük hükümlerine göre yürütür. Tartışma konusu yaptığımız oylamalarla ilgili, İçtüzükte gayet açık düzenlemeler var. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 139 uncu maddesine baktığımız zaman, bu madde, oylamanın şekillerini gösteriyor. Bildiğiniz gibi, bu oylamalar üç çeşittir; birincisi işaretle oylama, ikincisi açık oylama ve diğeri de gizli oylama. Bu maddenin belirlediği işaretle oylama ise aynen şöyle yazılı: "İşaretle oylama üyelerin el kaldırması; tereddüt halinde ayağa kalkmaları; beş üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi halinde de salonda olumlu ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle yapılır."

Değerli arkadaşlar, anımsayacağınız üzere, 20 nci Dönemde, 55 inci ve 56 ncı hükümetler döneminde azınlık hükümetleri vardı; bu nedenle, oylamalar yapıldığında olumlu ve olumsuz oyların birbirine çok yakın olmaları nedeniyle, bu oyların sayılmasında tereddütler oluşuyordu ve elektronik sisteme kavuştuğumuzda, evet, geçen dönemde bir karar aldık, karar yetersayısı arandığında, elektronik sistemle oylama yapılıyordu; ancak, bu aldığımız karar, bir İçtüzük hükmü değildir...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Şimdiye kadar, bu sistemle yapılan oylamalar boşa gitti o zaman...

ALİ GÜNAY (Devamla) – İçtüzük hükmüne göre, biraz önce söylediğim gibi, işaretle oylama, üyelerin el kaldırması yoluyla yapılan oylama şeklidir.

Bugün ise, 57 nci hükümet döneminde, bildiğiniz gibi, iktidarın tereddütlere meydan vermeyecek kadar bir oy çoğunluğu vardır; o nedenle, bu işaretle oylamaların, ellerin havaya kaldırılması şeklinde yapılmasında tereddüde meydan vermeyecek sonuçların alınması, 57 nci hükümetin kurulmasından bu yana hep karşımıza çıkan hal tarzı olmuştur.

Şimdi, bizlerin yapabileceği davranış şekli ne olmalı: Bildiğiniz gibi, maddelerle ilgili, maddelerin her fıkrası için 4 önerge verilebiliyor ve bu 4 önergenin tümünde karar yetersayısının aranmasının istenmesi, bir hakkın kötüye kullanılmasından başka bir sonuç vermiyor. Geçmişteki uygulamalarda olduğu gibi, bugün de uygulamalar arasında, bildiğiniz gibi, yalnız karar yetersayısı yok, bazen de toplantı yetersayısı olup olmadığını ararız ve toplantı yetersayısının olup olmadığının tespiti için bir yoklama istendiği zaman, yerleşmiş uygulamalarımızda, eğer salonun normal görünümünde toplantı yetersayısının olduğu sonucuna varılırsa, Sayın Başkan, o yoklama istemini geri çevirebiliyor; burada da, karar yetersayısı arandığı zaman, eğer salonun görüntüsünden karar yetersayısının olduğu açık bir şekilde görülebiliyorsa, bu işaretle oylamanın elektronik sistemle yapılmasına gerek olmadığına karar verebilmesi gayet doğal karşılanmalıdır.

Biz, şunu teklif ediyoruz: Eğer, işaretle oylamalarda, ellerin havaya kaldırılması şekliyle yapılan oylama sonrasında Başkanlık  Divanı bir tereddüde düşürse,  bu tereddüt sonrasında -bu durumu onların takdirine bırakalım-  gerekirse elektronik sistemle oylamaya karar verebilsinler ve yaptırsınlar; ancak, bu tereddüt olayı yok ise, işaretle oylamanın, üyelerin el kaldırması şekliyle yapılmasıyla yetinilebilsin.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ama, yeni bir Divan kararı lazım.

ALİ GÜNAY (Devamla) – Yani, daha önce almış olduğumuz karar, biraz önce de söylediğim gibi, bir  İçtüzük hükmü değildir. Başkanlık Divanı, elbette ki, İçtüzük hükümlerini uygulayacaktır ve bu İçtüzük hükümlerinin 139 uncu maddesine göre de, normal, olması gereken bir uygulama yapmıştır.

Konuşmacı arkadaşlarımızdan, özellikle aleyhte konuşan arkadaşlarımızdan birisi dedi ki: "Tatile çıkalım." Evet,  değerli  arkadaşlar; tatilde olmamız gereken bir tarihte Meclis çalışıyor, hepimizin kararıyla Meclis çalışıyor. Sayın Genç eğer tatile çıkmak istiyorsa, onu tutan yok, isterse tatile çıkabilir; ama, biz, çalışmak istediğimiz konuların tamamını görüşüp karara bağlayıncaya kadar çalışmalara devam etmeye kararlıyız. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günay.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı istendiğinde, Başkan ve kâtip üyeler arasında ihtilaf olmadığı takdirde, oylamanın işaretle, yani elektronik cihaz kullanılmadan yapılabilmesi hususu hakkında az önce usul tartışması açtım. Esasen, İçtüzüğün 87 nci maddesine göre, önergelerin işaret oyuyla oylanması gerekir; 1998'de söz konusu yapılan, bir tespittir, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının kararı değildir.

Devlette devamlılığın esas olduğunu çok iyi bildiğimin ve titizliğimin de altını çizmek isterim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Lehte ve aleyhte konuşmaları dinlediniz. Benim tutumumun doğru olduğu kanaatini koruyorum. Bu konuda Genel Kurulun kararını almayı uygun görüyorum. Bu nedenle, kararyetersayısı istenildiği takdirde, Başkan ve Kâtip Üyeler arasında ihtilaf söz konusu olmadığı takdirde, oylamanın işaretle yapılmasını oylarınıza sunacağım!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – El kaldırmak suretiyle ama...

BAŞKAN – Evet, el kaldırmak suretiyle.

Oylamanın... (FP sıralarından gürültüler)

Müsaade eder misiniz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden, bir şey arz edebilir miyim efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önceki yaklaşımınızdan hareket ederek, şayet Başkanlık Divanı kararında, ihtilafsız olmak şartını arayacak olursak, orada, muhalefetten bir arkadaşın bulunması gerekir. Dikkat ederseniz, her üçünüz de iktidardansınız...

BAŞKAN – Karar değil efendim, tespitti o.

OĞUZ AYGÜN (Ankara) – Sayın Başkan, eksiksiz hakkınız var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Divanda, muhalefetten de birinin olması lazım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, arz edeceğim husus, ikinci olarak da şudur: Sayın Kamer Genç söylemişti, şu anda zatıâliniz başta olmak üzere, oraya hangi üyeyi çıkartırsanız çıkartın, şu Genel Kurulun sayısını tespit etme şansı yoktur. Orada bulunan arkadaşlarımız çok iyi bilirler. Hakikaten bu işi yapmak çok zor.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Onun için, bu konuyu uzlaşarak bir noktaya taşımak isabetli olur kanaatindeyim.

Oylamadan önce değerlendirmeniz için söylüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Devam Başkan, devam...

BAŞKAN – Karar yetersayısı istendiğinde, Başkan ve Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olmadığı takdirde, oylamanın, elektronik cihaz kullanılmadan işaretle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Neyin oylaması?!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, biraz önce konuşma yapan sayın arkadaşımız...

BAŞKAN – Efendim 63'e göre tartıştık, karar aldık Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz önce konuşma yapan arkadaşımız "Kamer Genç isterse tatile gitsin" dedi.

Bu, bir sataşmadır, iki cümleyle cevap vereyim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Efendim, bunun sataşma olmadığını siz de biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en büyük çalışmayı gösteren benim, her kanun üzerinde çalışan benim. Bu arkadaşlarımız, kanunların ne olduğunu bilmezler; öyle zannediyorlar ki, birileri okuyor, getiriyor, talimatla parmak kaldırıyorlar. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler) Halbuki, ben, hem Mecliste çalışıyorum hem de seçim bölgeme gidiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, yerinize oturur musunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, benim dediğim tatil... Bu Meclis yalnızca bu salonda çalışmaz ki!

BAŞKAN – Yerinize oturur musunuz efendim, böyle bir usul olmadığını siz de biliyorusunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Milletvekillerinin seçim bölgelerine gitmesi lazım; yani, ben, tatil derken, buradaki çalışmaları bir süre tatil edelim de seçim bölgelerimize gidelim...

BAŞKAN – Efendim, maksat hâsıl olmuştur, yerinize oturur musunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, kendilerinin karşıma çıkmaya cesaretleri yoksa, günah bende değil.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal SigortalarKanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:

AHMET İYİMAYA (Amasya) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bitti efendim!.. Sayın İyimaya, bitti, geçtik artık!.. Rica ediyorum...

Buyurun efendim:

MADDE 4. – 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin %10' u kendilerince ödenir. Ancak  protez, araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı ödeme tarihindeki 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücret tutarını geçemez."

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 36 ncı maddesi (b) bendinde değişiklik öngörmektedir. Mevcut 36 ncı madde, hastalık sigortası hükümlerinin uygulanmasıyla alakalıdır. Bu madde ve ilgili maddeler, sürekli iş göremez durumda olan malul ve yaşlılık statüsündeki sigortalılar ile bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babalarına sağlanan yardımlarla ilgilidir. Sigortalıya, iş kazaları ve meslek hastalıkları dışında kalan hastalıklarda protez araç ve gereçlerinin sağlanması, takılması, onarılması ve yenilenmesiyle ilgili geçici iş görmezlik hallerinde günlük ödenek verilmesi, yurtiçi ve yurtdışı sevk ve nakiller ile tedavî giderlerinin ödenmesi hususlarını içermektedir.

Değerli arkadaşlar, halen yürürlükte olan kanunla, hastalara verilen protez araç ve gereçlerinde hastalardan katkı payı alınmazken, bu maddeyle, biraz önce saydığım kitlelere, insanlarımıza yüzde 10'luk bir yük getirilmektedir. Yine, biraz önce kabul edilen maddeyle de, çalışanlarımıza yüzde 20'lik bir ilave yük getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, halen yürürlükteki uygulamada, ayaktan tedavilerde ilaç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı tarafından ödenirken, bu kanunla -tekrar ediyorum- çalışanlarımıza, protez araç ve gereçlerinde yüzde 20, malul olan, sakat olan ve iş göremez durumda olanlara da yüzde 10'luk bir ilave yük getirilmektedir; ancak, bir sınır konulmuştur ki, o da, asgarî ücretin 1,5 mislini aşamayacağı. Bu teknik bilgileri arz ettikten sonra, uygulamayla ilgili kısa bir değerlendirmeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum:

Değerli arkadaşlar, biraz önce, bu kürsüde, iki kolunu kaybeden ve protez ihtiyacı olan bir hastadan, bir kardeşimizden bahsedildi ve bir milletvekili arkadaşımızın bizzat bakanımızla irtibatta olduğu halde iki aydır bunun temin edilemediğinden bahsedildi.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – İçini boşaltmışsınız da ondan.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Şimdi, kimin içini boşalttığını burada göreceksiniz. Bu ülkedeki sıkıntıların gerçek sebebini ve yaşananları size arz ettiğim zaman, siz de, hissedeceksiniz, ümit ederim.

Biz, bu hastamıza acil şifalar dileriz. Ancak, burada oturan arkadaşlarıma bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. İki aydır protezini veremediğiniz bu arkadaşımıza, eğer, çalışıyorsa, yüzde 20'lik ilave bir yük getirdiğinizin farkında mısınız? Ne gareziniz var bu arkadaşımıza; iki kolunu kaybetmiş bu insanımıza? Eğer, protezleri 2 milyar liraysa, 400 milyon lira yük getirdiğinizin farkında mısınız? Okudunuz mu bu tasarıyı? Tabiî, maaşının birbuçuk mislini aşmamak kaydıyla; ancak, uygulamadan bahsediyorum ben.

Bir başka boyutu var: Bu ülkede milyonlarca sakat insanımız var. Bakın, her birimiz şu anda çalışıyoruz; ama, birçok yakınımız, çalışanımız tatilde, her gün onlarca trafik kazası yaşanıyor bu ülkede. Düşünün ki, bir işçimiz, çalışanımız, emeklimiz, yaşlımız, tatile, izne giderken yolda bir trafik kazası geçirdi -çünkü, günde onlarcasını yaşıyoruz bu ülkede- kolunu, bacağını kaybetti veya bir gözünü kaybetti, bu insanımızın protezinin en basiti 300 milyondan, 500 milyondan başlıyor. Bu ne demek? 100-110 milyon lira alan bir insanımıza 150 milyon lira yük getirmek...

Arkadaşlar, insafınıza hitap etmek istiyorum; bu insanımızın çocukları var, okula giden evlatları var, bir ay sonra da okul dönemi başlıyor; eğer bu insanımız 150-200 milyon lirasını proteze vermek zorunda kalırsa, çocuklarının okul masrafını nereden karşılayacak, yemesini içmesini, geçinmesini nereden karşılayacak? Allah aşkına, sizleri yeniden düşünmeye davet ediyorum.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Doktor, yapma!..

TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Bir doktor arkadaşım yerinden söz attı. Evet, biz meslektaşız; bu söylediğim olayın yüzlercesini bizzat ben yaşadım, ben inanıyorum, o söz söyleyen arkadaşım da yaşadı. Değerli arkadaşlar, ülke gerçeklerimizi göz ardı etmeyelim.

Bu meselenin bir başka boyutu daha var; protezi satan satıcıyla, kullanıcı hasta arasında geçebilecekleri bir düşünün lütfen, aradaki pazarlıkları, göz yaşartan pazarlıkları bir düşünün; çünkü biz bunları yaşadık. O zaman, bu kararı yeniden değerlendireceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bu anlattıklarım size sinema filmi gibi gelmesin; bunlar ülke gerçeklerimiz, hem de yüzbinlerce ailenin, milyonlarca insanımızın yaşadığı hakikatler.

Hükümetten istirhamımız şu; gelin, mağdur olan, zaten geçimini zor sağlayan bu insanlarımızı yeniden mağdur edecek bir adım atmayalım. Burada önergeler verilecek; onları dikkate alalım, bu mağduriyetleri önleyecek kararı hep birlikte verelim.

Değerli arkadaşlar, bakın, Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının gündeme geldiği ilk günden itibaren toplumsal barış bozuldu; bugün dahi insanlarımız sokaktaydı. İlk günden itibaren, Sayın Bakanımız, -hoşgörsünler- televizyonlarda ballandıra ballandıra bu tasarıyı anlatırken, sokakta, insanımızın gözyaşı vardı.

Değerli arkadaşlar, dün, bir haber okudum; bir IMF yetkilisi, bu tasarıyla ilgili görüşlerini ifade ediyor. Burada, üzülerek ifade edeceğim bir husus var. Hatırlayın, bu tasarı ilk gündeme geldiğinde, emeklilik yaşıyla gündeme geldi; 62 yaşla başlandı, sonra 58'e düşürüldü. O IMF sözcüsü "hayır, biz, kesinlikle 62 diye bir şey telaffuz etmedik; bizim talebimiz 58-60'tı" diyor. Bir başka şey daha söylüyor -lütfen, dikkat edin arkadaşlar, eğer, bu, dikkatlerinizden kaçtıysa- "bu tasarının noktası veya virgülü bile değişse kabulümüz değil" diyor IMF sözcüsü. Arkadaşlar, eğer, yüzünüzü IMF'ye dönecekseniz, ona bir şey diyemem; ama, sizlerden bir istirhamım var: Bakın, burada, şu anda bizleri localardan izleyen kardeşlerimiz var; lütfen, yüzünüzü, biraz da o tarafa dönün. (FP sıralarından alkışlar) Eğer, dönerseniz, bir şey olacak; bu kararınızı yeniden gözden geçirmeye mecbur olacaksınız. Çünkü, onlar, hakikaten mağdurlar, hakikaten sıkıntı içerisindeler ve onlar, sizden, gece yarılarına kadar bu kararınızı düzeltmenizi, hassaten ülkesini seven insanlar olarak ve onlar adına, bizler, sizden istiyoruz; hükümetten rica ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, bu hükümetin temsilcilerince, birtakım reformlar yapıldı. Bu hükümetimizin, ağırlıklı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Alçelik, toparlar mısınız lütfen; size, 1 dakika süre veriyorum.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Peki efendim.

Neydi bu reformlar: Eğitim reformu... Sonuç: İnsanlarımız memnun mu oldu? Gözyaşı var. (DSP sıralarından "Ne alakası var?" sesleri)

Alakasını söyleyeceğim şimdi. Vergi reformu yaptınız, vergi reformunu, daha dün değiştirdiniz. Biz, sizi bir sene önce uyarmıştık. Şimdi, aynı olayı sosyal güvenlikte yaşıyoruz.

Değerli kardeşlerim, biz, bu ülkede atılacak her türlü olumlu adımın yanındayız; ama, sizlerden hassaten rica ediyoruz, gelin, toplumsal bir konsensüs sağlayalım. Biz bu adımları atarken konsensüsle attık, bunu bilin lütfen. Gelin, yol yakınken, daha vakit varken bu yanlıştan dönün.

FARUK DEMİR (Ardahan) – Hangi adımı attınız, neyi attınız?!

TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Dargelirlilerimizi memnun edecek bir karar alalım. Burada açıkça ilan ediyorum, eğer, siz, bu yanlışınızı karar haline getirirseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ALÇELİK (Devamla) – ... biz, en kısa sürede, bu yanlışı düzelteceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alçelik.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'da.

Buyurun Sayın Yıldırım. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, Yüce Heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımı, işçi, emekli ve memur kardeşlerimi saygılarımla selamlıyorum. Sosyal Güvenlik Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Türkiye'nin baştan başa imarında, büyümesinde ve büyük devlet olmasında emeği geçen, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin işçisine, emeklisine, memuruna ve tüm çalışanlarına, hükümet tarafından reva görülen, ancak, sosyal güvenlik reformundan, hak ve adaletten, eşitlikten uzak, kazanılmış hakların çiğnendiği, mezarda ve ahrette emeklilik tasarısına, memleketimizin, milletimizin şartlarına uygun olmadığından ve işçimizi, emeklimizi, memurumuzu mağdur eden, insanca yaşama hakkını elinden alan bu tasarıya, Doğru Yol Partisi olarak katılmıyoruz, kabul etmiyoruz ve katılmamız da mümkün değildir. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Anayasamızda anlamını bulan sosyal hukuk devleti ilkesine ters düşmektedir. Çalışanlarımızın elinden, insanca yaşama hakkı alınmaktadır. Çalışanımıza, emekli olarak yaşama hakkı verilmemektedir. Çalışanımızın müktesep hakları yok edilmektedir; yani, elinden alınmaktadır. Bu tasarı, genel olarak, çalışanların, işçilerin, emeklilerin aleyhine olup, hem yaş bakımından ve hem de diğer sosyal haklar bakımından büyük darbe vurmaktadır.

Tasarının eksik ve yanlışları:

Yaş bakımından büyük mağduriyet vardır; çünkü, 58-60 yaşında işçi olarak çalışan yüzde 5'tir; zaten bunlardan verim de alamazsınız.

Sağlık bakımından büyük zarar vardır; 3 üncü ve 4 üncü maddeler gayet açıktır.

Ayrıca, müktesep haklar hiç korunmamış, sosyal haklar bakımından hiçbir yenilik yok, hatta mevcut haklar da ellerinden alınmaktadır.

Tasarıda, Sosyal Sigortalar Kurumunu kurtarma veya iyileştirmeye dair hiçbir şey yoktur. Kayıtdışı çalışana bir çare veya öneri yok. Prim toplamaya dair ciddî bir tedbir yok. İntibak Yasası için hiçbir şey yok. Prim günü ile emekli yaşı arasında denge yok; çünkü, prim gününü dolduran şahsın emekli olabilmesi için yaşını doldurmasını beklemesi gerekecek.

Bu tasarı kanunlaşırsa, kaçak işçi ordusu yaratacak, kayıtdışı çalışan artacak.

İşsizlik sigortası konusunda ciddî bir şey yok, sadece göstermelik; çünkü, kaynak yok.

Tasarı, özel sigortalara kapılarını açıyor; yani, işçiyi özel sigortalara sevk ediyor.

Çalışanlardan, emeklilik hakkını kaldırıyor. Tarım işçisinin emekli olması mümkün değil. Yine, geçici işçilerin emekli olması mümkün değil.

Tasarıda, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu için yeni bir yapılanma -tek çatı altında toplanması gibi- yok.

Sayın milletvekilleri, çalışana en önemli unsur olan iş güvencesi yok, iş güvencesi.

Kısacası, sosyal güvenlik sistemimiz çökmüştür; ancak, çökerten işçiler, emekliler ve çalışanlar değildir. Hal böyle olmadığı halde, sosyal güvenlik çöküşünün yükünü ve cezasını işçilere, emeklilere ve tüm çalışanlara yüklemek haksızlık olur vicdansızlık olur.

Değerli milletvekilleri, bu Sosyal Güvenlik Tasarısı çok önemlidir. Bilfiil çalışan ve emekli, dul ve yetimlerle birlikte 7,5 milyon kişi olup... Ancak, ben, iddia ediyorum ki, bu tasarı, nüfusun yüzde 100'ünü; yani, nüfusun tamamını ilgilendirmektedir. Çünkü, her hanede ve ailede işçi var, emekli var, memur var veya emekli dul ve yetim var.

Öyleyse, Sayın Hükümet, tüm toplumu ilgilendiren bu tasarıyı biraz daha titizlikle, dikkatlice inceleyerek ve düşünerek, devletin imkânlarını kullanarak Meclise getirmeliydi.

Türkiye'de yoksulluk sınırı, bir ailede 300 milyon lira civarındadır. Öyleyse, memleketimizde çalışan memur, emekli, işçi, dul ve yetimler yoksuldur; yani, fakirdir. Bu durumda, her fedakârlığı çalışandan, işçiden, memurdan ve emekliden istemek haksızlık olur.

87 milyon lira maaş alan memuru düşünün... Bu parayla nasıl geçinecek; hesabını yapın!

Eskişehir'e gittiğimde, çalışanlar ve işçiler önümü kestiler, dert yandılar; hatta, içlerinden biri 110 milyon lira maaş aldığını, ev kirasının da 70 milyon lira olduğunu ve 2 çocuğu bulunduğunu, ağlayarak anlattı.

İş isteyenleri; yani, işsizleri sayarsanız, Türkiye'de, 5 milyon kişidir. 

Değerli milletvekilleri, bu duruma göre, bu işçinin geçinmesi mümkün mü? Zaten, işçiler, emekli olmayı hayal bile edemiyorlar. Öyleyse, uzlaşarak, bu insanların dertlerine çare bulalım. Hiç olmazsa, aileler yıkılmasın, intiharlar olmasın. Gelin, bu insanları sokağa dökmeyelim. Kavga etmeyelim, uzlaşalım. Demokrasinin temel unsurlarından biri de uzlaşmadır.

Tasarının hangi maddesini ele alırsanız alın, iyileştirici, işçiden, emekliden  ve çalışandan yana hiçbir madde yoktur.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumunu kurtarmanın çareleri nedir diye soracak olursanız, kaçak çalışan işçi önlenmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumunun müfettiş sayısı artırılmalıdır. Kaçak işçi çalıştırmanın cezası artırılmalıdır. Sosyal Sigortalar Kurumunun alacakları tahsil edilmeli, prim borçlarının affı yoluna gidilmemelidir. Faiz oranları yıllık yüzdesinin 100'lerde seyrettiği günümüzde, Sosyal Sigortalar Kurumunun topladığı primler, bugün, Ziraat Bankasında yüzde sıfır faizle tutulmakta, Sosyal Sigortalar Kurumunun aylık faiz kaybı 2 trilyon lirayı bulmaktadır. Bu uygulamaya son verilmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumu, özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, işçi emeklisinin durumuna bakalım. Toplumumuzun en mağdur kesimi işçi emeklisidir. İşçi emeklisinin çeşitli vesilelerle ortaya koyduğu toplumsal tepkileri iktidar görmezden gelerek, bu kesimi mağdur etmiştir. Millî gelirden, işçi emeklisinin, devletten, şu anda, 1000 dolar alacağı bulunmaktadır. Emeklinin, enflasyon altında ezilmesi, bir noktada gerçekleşmiştir. Kısacası, işçi emeklileri bakımından, tasarıda, gösterge sistemine son veriliyor. Gösterge olmazsa intibak yapılamaz. İşçi emeklisinin kurtaracak olan da, intibak yasasıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesiyle 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin değiştirilmesi hususuna gelince, evvelki maddede olmamasına rağmen tasarıda, işçi, çalışan, emekli zaten bitmiş, evine ekmek götürecek gücü olmayanın yüzde 10 katkı payı yapması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, memleketimizde ekonomik ve siyasî kriz vardır; ancak, bu krizleri anlaşarak, uzlaşarak, sen-ben kavgasını bırakarak, hep birlikte, memleketin gerçeklerini, işçinin, memurun, emeklinin ve tüm çalışanların sıkıntılarını görerek, birlikte, yine memleketin şart ve imkânları çerçevesinde çözmemiz gerekir.

Türkiye'de, bu sıkıntıların esas sebebi, siyasette ve siyasetçide istikrarın olmamasıdır. Doğru Yol Partisi, daha evvel ne demişse, yine aynı şeyleri söylemektedir.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, işçi ve emeklilerimize, memurumuza sabır diliyor; sayın hükümetin, yol yakınken, vakit geçirmeden dönmesi dileğiyle tasarıya ret oyu vereceğimizi bildiriyor; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok az kalmıştır; onun için, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Burhan ORHAN (Bursa)

                                       

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Önceki oturumda, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C.Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar  Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı: 114) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Gaffar Yakın; buyurun.

DSP GRUBU ADINA GAFFAR YAKIN (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, bence bir talihsizliği var; bu talihsizliği de şu: Çok iyi maddeler olmasına rağmen, maalesef -üzülerek söyleyeyim- milletvekili arkadaşlarımız ve incelemesi gereken kamuoyundaki arkadaşlarımız yeterince incelemediklerinden dolayı, bilgi sahibi olmamalarından kaynaklanan bu kanun tasarısı hakkında bir peşin yargıya sahipler.

Düşünebiliyor musunuz ki, işçimiz, o kadar sene çalışmış, sakat kalmış, onun bir kalça protezine, diz protezine veya bir kalp piline ihtiyacı olmuş ve devletimiz, hizmet ettiği SSK diyor ki: "Kardeşim, sen, bu protezleri alamazsın; bu protezleri alabilmek için yüzde 20'sini ödeyeceksin."

Değerli milletvekilleri, bu protezlerin maliyetleri çok yüksek oranda; yani, bir diz protezinin, kalp pilinin maliyeti milyarlarla ifade edilen -3 milyar, 6 milyar-  rakamlar... Bu, sağlık sektörümüze, sadece Türkiye'de değil, dünyada da artı yükler getirmektedir. Dünyadaki birçok ülke yeni prim esasını getirmekteler; fakat, biz, Türkiye'de, sosyal devlet olmanın, çalışanları, işçiyi, tüm insanlarını kucaklayan bir devlet olmanın gereği, diyoruz ki, bu protezlerin katkı payı alınmasın, bu protezlerin katkı payı olmasın. İşçimiz, memurumuz, emeklimiz, Bağ-Kur'lumuz ve onların yakınları, rahatlıkla hayatî önem taşıyan protezlerini, hiçbir katkı payı ödeyerek almasınlar. Bu kanun tasarısı bunu diyor sayın milletvekilleri; ama, kime diyor? Okuyana... Bu kanun tasarısını baştan sonuna kadar okuyana diyor. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

SALİH ÇELEN (Antalya) – Bir tek sen mi okuyorsun kanun tasarısını?!.

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri "hafızai beşer nisyan ile maluldür" derler; ama, kayıtlar ve belgeler hiçbir şeyi unutturmaz. Şimdi, Sayın Refahyol Hükümetinin hazırlamış olduğu ve bol bol propaganda etmiş olduğu tasarının 1 inci maddesi "bu fıkra uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 20'sini sigortalı öder" diyor. Kim diyor efendim; arkasında imzalar var; Başbakan Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Tansu Çiller diyor. İşte burada...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Yaşı kaç diyor?..

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Okuyun sayın milletvekilleri, okuyun!..

Şimdi, sayın milletvekilleri...

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Yakın, yaşta ne diyor, ona bakın... İşine geldiği gibi konuşuyorsun!..

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şimdi, tabiî gerçekler acıtır biraz; ama, ne yapalım, okuyun da gelin efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Tamamını oku, tamamını...

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, böyle gayri insanî, insan hak ve hukukuna aykırı bir kanun tasarısına, o zamanın Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu diyor ki "bu olamaz, Sayın Erbakan ve Tansu Çiller." Bu olamaz. Oradaki komisyon, o zamanki komisyon "3 katından fazla yapamazsınız" diyor.

Değerli milletvekilleri, bu 1996-1997 yıllarında hazırlanmış kanunlaşmamış tasarı; Meclis zabıtlarında bulunuyor, kütüphanesinde bulunuyor, isteyen milletvekili arkadaşlarımız gider alır, okurlarsa, bir daha utanmak durumunda, ben de utandırmak durumunda kalmam. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Peki, bu yasa ne diyor?..

YAHYA ÇEVİK (Bitlis) – Cahilsin sen!

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Önce sen utan, ondan sonra... İşine geldiği gibi konuşuyorsun...

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri...

Bakın, dinlemesini öğrenin efendim. Ne yapayım ben, öğretmek zorunda kalıyorum.

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Biz dinlemesini biliyoruz; sen de alay etme milletle. Yukarıdakilerle, izleyenlerle alay etme, düzgün konuş!..

GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bu kanun tasarısında deniliyor ki...

Eğer, bu durumları okusaydınız... Ayrıca, değerli milletvekilleri, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir alt komisyon kuruldu ve bu alt komisyonda DYP'den de, Fazilet Partisinden de ve diğer partilerden de temsilciler vardı; çok güzel katkıları oldu. Eğer, konuşan milletvekilleri, partileri adına konuşan milletvekilleri, o arkadaşlarımıza "kardeşim, siz bu protez meselesini ne yaptınız, nasıl tartıştınız" deselerdi...

Değerli milletvekilleri, benim annem, şu anda kalça proteziyle dolaşan bir kadın, iki teyzem de kötürüm vaziyette, dizlerinden dolayı. Bu protezin,  bizim Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen tarzı şuydu: Yüzde 20'si ödenir, emekliler yüzde 10'unu öder; ancak, katkı payı aylık asgarî ücretin 1,5 katından fazla olamazdı. Değerli milletvekilleri, 1,5 saat tartışma yaptık ve sonucunda, eğer, okuma zahmetine katlanmış olsaydınız, 62 nci maddede şunu dedik... 

Bakın, tıpta devamlı değişiklikler oluyor, gelişmeler oluyor ve gelişen tıbbın protez kabul ettiği aletler değişiyor. Biz, bir kanun yapıp da önünü tıkamayalım. Bir komisyon, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı elamanlarından oluşan bir komisyon, her yıl toplansın, hangi protezler insan sağlığı için lazımdır diye -buna, kalçadır, dizdir, kalp pilidir- bunun önünü açık bıraktık; ki, insanlarımıza faydalı olalım, insanlarımıza daha iyi, sağlıklı bir yaşam sunalım diye önünü açık bıraktık. Eğer, okuma lütfunda bulunsaydınız, inceleme lütfunda bulunsaydınız ve komisyona katılan arkadaşlarımıza sormak lütfunda bulunsaydınız, bunu şöyle öğrenecektiniz...

SALİH ÇELEN (Antalya) – Burada bulunan bütün milletvekilleri okuyor onu...

GAFFAR YAKIN (Devamla) – "Madde 62.- Bu Kanunun 3, 4, 5, 26 ve 36 ncı maddelerinde öngörülen protez, ortez, araç ve gereçlerinden hangilerinin katılım payından muaf tutulacağına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığınca müştereken tespit edilerek 1.1.2000 tarihine kadar resmî gazetede yayımlanır."

Değerli milletvekilleri, bu kanun, temel mantığı itibariyle, gerçekten, devrim niteliğinde olan, reform niteliğinde olan bir kanundur ve bu kanun, insanlarımıza çok daha iyi bir yaşam, çok daha iyi bir sağlık, çok daha iyi bir gelecek vaat eden bir kanundur; ama, lütfen, inceleyelim, okuyalım, ondan sonra konuşalım; ben de, bir daha çıkıp, bu eksiklikleri ve hataları göstermek zorunda kalmayayım. Çok sıkılıyorum bunu yaparken.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaffar Yakın.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, şu anda, doğrudan doğruya, Doğru Yol Partisine ve onun Genel Başkanına sataşma olmuştur. (DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Daha eksikleri var...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Konuşmacı, baştan itibaren, yaptığı bütün konuşma temposu içinde, hem millete hakaret etmiştir hem Doğru Yol Partisine; onun için, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Hakaret etmediler; ama, sataştılar.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz... Birisi çıkıp da, burada, kelam ediyorsa, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır.

BAŞKAN – Sayın Güven, bir dakika... Lütfen, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyin.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Ben sataşmıyorum, gerçekleri ifade ediyorum Sayın Başkan.

Bir kere, bakınız, konuşmacı, sendikaları bilgisizlikle suçlamıştır. Sendika yöneticilerine hakaret etmiştir; "okumuyorlar" demiştir, "bilmiyorlar" demiştir. Kimin neyi bildiğini neyi bilmediğini sokaklar söylüyor. Neler söylüyor... Bunun yanında, tüm milletvekillerine -siz de dahilsiniz- okuyun diyor, bilmiyorsunuz diyor. Siz okumamışsanız, o zaman size hitap etsin! Burada, her milletvekili, her kanun tasarısını bilir; en az konuşmacı kadar bilir ve onun da dışında, neyi bilip bilmediğini de öğretecek olan insan da, herhalde sayın konuşmacı değildir, Sayın Gaffar Yakın değildir.

Değerli arkadaşlarım, eğer burada utanacak bir şey varsa veya utanılacak bir şey varsa, o, gözünü kapayan ve kulağını tıkayanlar için olmalıdır; onlar utanmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, yine, sataşmadan dolayı söz rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

2. – İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman’ın, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; DSP'li sayın sözcünün, Refahyol Hükümetinin hazırlamış olduğu tasarıyı uygun bulmasından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum öncelikle.

GAFFAR YAKIN (Afyon) – Neyi uygun buldum?

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Uygun buldunuz; işte sizin tasarınız dediniz.

Ben şunu ifade ediyorum: Madem ki bu konsensüsle ortaya konulmuş tasarı uygun bir tasarıdır ve size emsal teşkil ediyor, o halde, neden, toplumu bu kadar kargaşaya sürükleyen, toplumu sıkıntıya sokan, sosyal barışı zorlayan, zedeleyen, meydanların yürüyüşlere sahne olmasına vesile olan bir tesarıyla geldiniz?

Yani, buradaki tasarının tümünü ele almıyorsunuz, bir tek maddeyi ele alıyorsunuz. Bu yüzde 20'yi giderecek olan diğer maddelerdeki hususları göz önüne almıyorsunuz. Bu bir kanundur ve bir bütünü ifade eder. Bütün maddeleriyle ele almayacaksınız, cımbızla içinden çekeceksiniz ve diyeceksiniz ki bu böyle.

Bir diğer durum var, bu yüzde 20'lik katkı payının, eklentinin, sigortalıya yüklenen yükün, kaldırılması hususunda alt komisyonun kararı vardı ve bunun tamamen kalkması kararlaştırılmıştı. Yine komisyonda iktidarın reyleriyle bu yüklendi. Biz, şimdi yine, bunun kaldırılmasına imkân sağlayacak bir değişikliği yapabiliriz.

Tabiî, tasarılar görüşülürken, maddeler ele alınırken -ben, yakinen tanıdığım değerli arkadaşımın alaycı üslubunu da kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum- üslubumuza dikkat etmeliyiz ki, etki tepkiyi doğurmasın.

Hepinize hürmetler ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kahraman.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar  Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı: 114) (Devam)

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – İçtüzüğün 60 ncı maddesi gereğince Sayın Bakana sorum var efendim; sözlü soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, daha sorulara geçmedik; çünkü, grupları adına konuşma şu anda bitti, şahsı adına konuşmalardan sonra sorabilirsiniz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Peki efendim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Efendim, şahsı adına, Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli, Bitlis Milletvekili Yahya Çevik, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Aslan Polat, Konya Milletvekili Veysel Candan, İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak söz istemişlerdir.

Şimdi, sırasıyla, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.

Görüşmekte olduğumuz Sosyal Güvenlik Tasarısının 4 üncü maddesiyle, Sosyal Sigortalar Kurumunda sürekli iş görememezlik, geçici malullük ve yaşlılık aylığı alanlara sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'unun kendilerince karşılanması esası getirilmektedir.

Bu düzenlemeyle, söz konusu bedellere belli oranda katılım sağlanarak, bu alandaki suiistimallerin önlenmesi amaçlanmıştır. Maddeyle, ayrıca, ilgililerce karşılanacak olan bu katkı payı için, bir tavan sınırı getirilmekte, böylece, emeklilerin mağduriyeti önlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bundan önceki maddelerde de, hepimizin şikâyet ettiği kayıtdışı işçiliğin önlenmesi hususunda yapılan düzenlemeler, hiç tartışmasız, mevcut duruma göre önemli iyileştirmeler getirmiştir. Bu tür iyileştirmeleri açık yüreklilikle savunmaktan hiçbir zaman kaçınmamalıyız; doğru olanı, hep birlikte savunmalıyız. Halkın yararına yapılan madde düzenlemelerini savunanları eleştirenler, ancak, art niyetli kişiler olabilir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Şimdi, söz sırası, Bitlis Milletvekili Sayın Yahya Çevik'te.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

YAHYA ÇEVİK (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ülkemizde sosyal güvenlik harcamalarının gayri safî millî hâsılaya göre oranı 1990'da yüzde 4,9 ve sonraki yıllar ve 1996'da bu oran yüzde 5,6 olmuştur; fakat "sosyal güvenlik reformu" diye adlandırılan bu sosyal güvenlik felaketi ve deformun endekslenen Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslandığında, sosyal güvenlik harcamalarının gayri safî millî hâsılaya oranı, 1990'da yüzde 25,4'ten 1996'da yüzde 28,7'ye çıkmıştır. Yine, bir başka gösterge olarak eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut ve toplumun diğer hizmetlerinin yer aldığı sosyal harcamalar açısından da Dünya Bankası verilerine göre Türkiye en düşük oranda harcamaların yapıldığı bir ülke durumundadır. Örneğin, sosyal harcamaların toplam bütçe içindeki payları, Türkiye'de 1990'da yüzde 23,8 oranında iken, bu oran 1996'da yüzde 19'a düşmüştür. Oysa, Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüksektir; örneğin, Avusturya'da yüzde 70'e vardığı gibi, başka Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer pek çok ülkede yüksek oranlardadır; ancak, Türkiye ile kıyaslanabilecek, örneğin Arjantin'de 1990'da yüzde 28,6'dan 1996'da yüzde 65,1'e, Brezilya'da yüzde 40'larda, Tunus‘ta yüzde 37,6'dan yüzde 47'ye, Endonezya'da yüzde 12,6'da... Yine, önemli bir gösterge de, Türkiye'deki sosyal güvenlik alanına yapılan tüm harcamaların bütçe içindeki payları, tabloda yer alan ülkeler ortalamasının ancak yarısı durumundadır. Yine, Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başı sosyal güvenlik harcaması 5 000 dolar, ülkemizde ise 222 dolardır.

Türkiye'de, devlet, aslî görevi sosyal güvenliğe düzenli bir şekilde, işçi, işveren gibi katkıda bulunması gerekirken, hiçbir katkıda bulunmadığı gibi, sigorta kapsamında bulunanların primlerini enflasyon karşısında eritmektedir. Bakın, devletin katkıda bulunduğu ülkelerden bazılarını örnek olarak vermek istiyorum: Danimarka'da devlet katkısı yüzde 71, İngiltere'de yüzde 49,5, Kanada'da yüzde 36,2, Sri Lanka'da yüzde 26,2'dir.

Devletin aslî görevini yerine getirmeden, açlık sınırında bulunan sigortalılardan da protez, araç ve gereç bedellerinin istenilmesi, sosyal güvenliğin temel felsefe ve ilkesiyle bağdaşmaz; çünkü, hükümetin yanlış ve taraflı ekonomik politikalarıyla açlık sınırına dayandırılarak inim inim inleyen bugünkü sigortalıların bu sınırdan uzaklaştırılması gerekir; bunun için de gerçek reform, yani, toplumun her kesiminin uzlaşması sonunda yapılan ve kabul edilen sosyal güvenlik yasalarıdır. Yoksa, dayatmayı kendisine teamül kabul eden birkaç partinin siyasal tercihleri reform kabul edilemez.

Sağlık yardımlarını konu alan bu maddede esas gerekçeyi üç başlık altında toplamak mümkündür: Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan sağlık yardımlarının amacı, çalışma gücünün yeniden kazanılması, sigortalının kendi ihtiyaçlarını görme yeteneğinin artırılmasıdır.

Sağlığın korunması geniş bir anlama sahiptir. Sigortalının kazaya ya da meslek hastalığına karşın sağlam kalabilmesi, sağlığındaki eksilmenin olabildiği ölçüde azaltılması, eskisi gibi çalışabilme olanağına kavuşabilmesi, ortaya çıkan zararlı sonucun giderilmesi kadar, sigortalının sağlık durumunun daha da kötüleşmesini önlemek, sağlık yardımlarının kapsamı içinde düşünülmelidir. Sağlık deyimi, hiç kuşkusuz, hem bedensel hem de ruhsal sağlığı ifade eder. Estetik görünümünü etkileyen ve bu durumun giderilmesine yönelik tıbbî müdahaleler de sağlığı koruma kapsamındadır. Bu genel çerçeve içinde, sigortalının, kazadan önceki sağlık durumuna kavuşabilmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlayın efendim.

YAHYA ÇEVİK (Devamla) – Bu bağlamda, sigortalıya yapılacak yardımlar karşılığında, katkıda bulunulmasını istemek, sosyal güvenliğin temel ilkelerinden olan, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ile "olandan olmayana transfer" ilkesini zedelemektedir.

Sağlık yardımları arasında yer alan protez araç ve gereç bedellerinin emekliden talep edilmesi, enflasyon karşısında ezilen emekliyi büyük bir yalnızlığa itmektir.

Bu bağlamda, biraz önce konuşan DSP'li arkadaşımın, nereden nereye geldiğini onun terbiyesine bağışlıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çevik.

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin Bey sual sorma talebinde bulunmuştu; ondan başka sual sormak isteyenler, lütfen, sırasıyla adlarını kaydettirsinler efendim.

Soru sormak isteyenleri okuyorum: Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın Hüseyin Karagöz, Sayın Fethullah Erbaş, Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, Sayın Faruk Çelik, Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Zeki Okutan...

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, ismimizi bir türlü anlatamadık size, dört defa bağırdım, Nezir Aydın, Sakarya milletvekili...

BAŞKAN – Sayın Nezir Aydın.

Sayın Aydın'dan başka var mı efendim?.. Yok.

Soru sormak için isim yazdırma işlemi bitmiştir.

Şimdi, sorulara başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, sorular maddeyle ilgili, gerekçesiz ve kısa olacaktır.

Buyurun Sayın Mehmet Ali Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (istanbul) – Sayın Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum: Biraz önce Sayın Köse, İzmir'de bir hemşerisinin kazaya uğradığından ve proteze ihtiyacı olduğundan bahsetti ve SSK'nın parası olmadığından,  aradan iki ayın geçtiğini, bu protezin karşılanmadığını ifade etti; ben de bundan, gerçekten, bir milletvekili olarak çok mütehassis oldum.

Şimdi, gerçekten, SSK bir sigortalının bir protez ihtiyacını karşılayamayacak kadar güç durumda mıdır? Birinci sorum bu.

Hemen arkasından, onunla da bağlantılı olarak soruyorum: Şu andaki mevcut yasaya göre, bir sigortalının, gerçekten, proteze ihtiyacı varsa ve Sosyal Sigortalar Kurumu da bu protezi şimdi karşılayabiliyor ise, kendisinden bir para alınıyor mu? Siz, bu, yeni tasarıyla yüzde 20, yüzde 10 gibi birtakım payların alınmasını getiriyorsunuz; geçmişe nispetle, bu, reform açısından ne ifade ediyor? Gerçekten, yani, daha önce, bir protez için sigortalının cebinden  para alınmazken,  şimdi alınıyorsa, bunu reformla nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sorunuz için çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, demin bahsettiğiniz, Sayın Köse'nin de ifade ettiği şeyi araştırıyorum. Bilmiyorum; o, doğrudur; mutlaka, bir sıkıntıdan dolayı öyle bir şey gündeme gelmiştir; onu inceleteceğim.

Ancak, Sosyal Sigortalar Kurumunun son derece zor şartlar altında olduğu da hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Bugün, 120 hastanemiz dahil olmak üzere, 527 sağlık ünitemizde nüfusumuzun yüzde 32'sine hizmet verilmeye çalışılıyor ki, personel itilbariyle de, aşağı yukarı, Sağlık Bakanlığının normlarına göre değerlendirdiğimizde, yarıya yakın bir eksikliğimiz var ki, o bir kısmını, hiç olmazsa, bu ek geçici maddeyle telafi etmek niyetindeyiz.

Sosyal Sigortalar Kurumunda, özellikle,  kendi imkânlarını aşarak diğer hastanelere sevk edilenlerden dolayı da  hayli birikmiş borçlar vardır. Bunlar, tabiî, belli ölçüler içerisinde aylık periyotlarla ödenmeye çalışılıyor. Sadece, SSK'da değil, Bağ-Kur'da da bu, had safhada.

Burada önemli olan, sosyal sigortalar hastanelerindeki, gerçekten, insanca -altını çiziyorum- insanca bir sağlık hizmeti alımını hedeflememiz lazım. Dün bir konuşmamda da kısaca değinmiştim; bu,  SSK hastaneleriyle ilgili otuz yıldır, kırk yıldır süregelen tartışmadır. O hastanelerde gece yarılarından başlayarak, sabahlara kadar çile çeken insanlar, bizim insanlarımızdır. Getirmek istediğimiz, Sosyal Güvenlik Reform Tasarısının, bu, birinci aşamasıdır. İkinci aşamasında, sosyal güvenlik sisteminin bir çatı altında örgütlenmesi, prime muhatap olmayanların, sosyal yardım amaçlı bir sistem içerisinde oluşturulması ve Sosyal Sigortalar Kurumunun da yeniden yapılandırılmasıyla ilgili. Daha sonra, ekim ayında, kasım ayında, yılbaşına kadar huzurunuza getireceğimiz diğer tasarılarla birlikte bu reformun bütünlüğünü değerlendireceğiz ve amaç, mutlaka, o insanlarımıza daha iyi, daha sağlıklı hizmet vermek.

Protezle ilgili hadise şudur. Bunun, esas, getirisi meselesinden ziyade, maalesef, bu konu, hayli istismar edilmiştir.

Şimdi, bir şeyi arz edeyim: Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler ve ondan sonraki aşamada, çok ilginçtir; bize, vatandaştan, bu konuda gelen itiraz yerine, vatandaşın böyle rahatsızlık duyacağını ifade eden bazı doktor arkadaşlarımız, sadece bana değil, Komisyon Başkanımıza da gelmişlerdir ve o arkadaşlarımıza: "Sizi neden ilgilendiriyor bu acaba?" dediğimizde, o sorunun cevabını alamadık.

Protezin içerisine her şey giriyor; kullandığımız gözlük dahi giriyor. Bir istismar olarak örneğini arz edeceğim: 0,50 miyop yazıyor, bir reçete alınıyor -bunun örnekleri hayli fazla maalesef- ve gidiyor, o reçeteyle güneş gözlüğü alabiliyor. Eğer çevremizde azıcık incelersek veya sorarsak görürüz ki, bunun istismarı, hayli bir rakam tutuyor bu noktada.

Burada getirilmek istenen esas, özündeki hadise, istismarın önlenmesiydi. Zaten, iş kazası pozisyonunda, meslekî bir hastalık, rahatsızlık pozisyonunda olandan herhangi bir şey alınmıyor; o, demin maddede de izah edildi. Burada aslolan, istismarın önlenmesidir.

Arz ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Peki, teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Hüseyin Karagöz.

Lütfen, şifrenizi girer misiniz efendim, mikrofonu açtıracağım.

Ondan sonra da, Sayın Fethullah Erbaş girerse...

Buyurun Sayın Karagöz.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan, iki hususu öğrenmek istiyorum:

Birincisi, SSK'nın, 1998 yılında toplam sağlık harcamaları ne kadar olmuştur; bu toplam sağlık harcamaları, SSK bütçesinin yüzde kaçıdır?

İkinci sorum şu: Sağlık harcamaları içinde protez araç ve gereçlere ödenen harcamanın payı yüzde kaçtır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – 1998 yılında, SSK'da, yaklaşık 389,4 trilyon liralık bir sağlık harcaması oldu. Bu yıl, kurum, tahminî olarak 700 trilyon lira civarında bir sağlık gideri beklentisi içerisinde.

Geçen yıl, 5,4 trilyon liralık protez ve benzeri gider harcaması yapılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını istiyorum.

1– Protez araç ve gereçlerinin yüzde 10'unu ödeyecek durumda olmayan sigortalıya ne yapılacaktır; protez takılacak mı, yoksa, ödeyemeyenlere devlet yardım yapacak mı?

2– 1998 yılı itibariyle, sosyal güvenlik kapsamındaki kişilerin ödedikleri yüzde 10 miktarı ne kadardır?

3– Protez ve diğer araç ve gereçler için ödenen meblağ nedir? Bu maddeyle ne miktar tasarruf etmeyi düşünüyorsunuz?

4– Sosyal güvenlik kapsamındaki kişilerin ilaç ve malzeme alımlarında ciddî yolsuzluk iddiaları vardır; ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Bunun nesini alkışlıyorsunuz?!

BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımdan bu sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü maddesiyle, 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: "B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u kendilerince ödenir."

Takdir edersiniz ki, bazı protez, araç gereç ve ilaçlar Türkiye'den temin edilememektedir; yurt dışından getirilmesi gerekmektedir. Burada, yurtdışı kaydı belirtilmemiş. Acaba, Sayın Bakanım buraya "yurt dışından veya yurt içinden" ibaresini eklemek isterler mi?

Bir de, çarpık dişlerin düzeltilmesiyle ilgili ortodonti dediğimiz bir dal var diş hekimliğinde. Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde ortodonti bölümü ya hiç çalışmamaktadır veyahut da yeterince görev yapamamaktadır. Bu hastalarla ilgili fakülte hastanelerinde, fakülte diş kliniklerine sevkler yapılmaktadır. Bu diş tedavilerinin süresi de iki yıldan aşağı olmamaktadır, çok geniş bir zaman almaktadır. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorlar?

Teşekkür ediyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yurt dışından getirilen ilaçlarda, böyle katkı payı tarzında bir alım olmadığı açık. Şu andaki durum budur.

Diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – "Yurt dışından" ibaresini eklemeyi düşünüyor musunuz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Bakan yazılı cevap verecekler efendim.

Sayın Faruk Çelik; buyurun.

FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan şu sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Sosyal Sigortalar bünyesinde 1998 yılında ve 1999'un ilk yedi ayında, protez araç ve gereçlerle ilgili, çalışanlar için ne kadar, emekliler için ne kadar harcama yapılmıştır?

Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Sual sorma sırası Sayın Suat Pamukçu'da.

Buyurun Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Müsaadenizle Sayın Bakanımdan iki sorum olacak.

Birinci sorum şu: Bu kanun tasarısıyla -tabiî, daha önceki mevcut kanunla da- sigortalılara sağlık yardımı yapılıyor, protez araç ve gereçlerinin standartlara uygun olarak sağlanması, takılması, onarılması ve yenilenmesi görevi yerine getiriliyor. Gerekli hallerde muayene ve tedavi için yurt içinde başka bir yere gönderilmesi sağlanıyor. Sağlanıyor da, benim anlamadığım bir husus var, burada deniyor ki "bu imkânların, bu yardımların yapılabilmesi için, işçinin, hastalanmadan önce 60 gün prim ödemesi lazım" bunu anlıyorum. Yani, siz, işçilere "60 gün hastalanmayın, yasak" diyorsunuz, sonra da  120 gün prim ödeme şartı getiriyorsunuz. Haydi, 60 gün hastalığını yasakladınız, hastalandıktan sonra bu primleri 120 güne nasıl tamamlayacak?

İkinci sorum: Biraz önce bir arkadaşımızın sualine verdiğiniz cevapta bu katkı paylarını, istismarı önlemek için alacağınızı belirttiniz. Şimdi, koskoca bir kitleyi düşünün; içinde üç beş istismar eden çıkıyor diye bütün bir kitleyi cezalandırmak doğru mudur? Bu soruma da cevap istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bir sorunuza burada cevap vereceğim, diğerine ise yazılı cevap vereceğim.

Burada önemli olan, bir staj süresi konulmasındaki esas amaç, istismarın önlenmesidir. Geçtiğimiz yıl itibariyle, 100 açık kalp ameliyatının 80'i SSK'lı değildir; 100 kanserli hastaya yapılan tedavinin 90'ı SSK'lı değildir; diyaliz tedavisine muhatap olan 100 hastanın 86'sı SSK'lı değildir. Nasıl oluyor; herhangi birinin yanına giriyor, o gün işe girmiş gibi yapılıyor ve ertesi gün, bu pahalı tedaviden istifade ettiriliyor; bunun önlenmesidir.

Şu akla gelebilir: Peki, bu durumda, parası olmayan yoksul insan ne olacaktır? Onun için, biz, bundan sonra huzurunuza getireceğimiz diğer bir kanunla sosyal yardım kurumu oluşturuyoruz ve prime muhatap olmayan bütün bu faaliyetlerden yoksul olan insanların doğrudan doğruya istifade etmeleri esasını getireceğiz; prim ödeyenin, sistemin içerisinde hizmet almasını sağlayacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Zeki Okutan; buyurun.

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aşağıdaki sorularımın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını istiyorum.

1– İsmail Köse Bey, az önce, bir hastanın 4 uzvunun da olmadığını ve bunlara protez gerektiğini belirttiler. Her protez için 1,5 asgarî ücret kadar katılım payı alınacak mı?

2– Diyelim, protezi taktı ve bir ay sonra kırdı. O yeni yapılan protezden de yine katılım payı alınacak mı?

3– 1,5 asgarî ücret tutarındaki katılım paylarıyla Sigorta kurtulur mu?

4– Katılım payını nasıl alacaksınız; peşin mi alacaksınız, senetle mi alacaksınız, hastanede yatarken mi alacaksınız, kredi kartıyla mı alacaksınız, yoksa bir yıl sonra mı alacaksınız? (ANAP, MHP ve DSP sıralarından gürültüler)

5– Hangi kalite de protez alınmasına müsaade ediyorsunuz? Protez var, fiyatı şu kadar lira; protez var, bu kadar lira. Her ne kadar, 62 nci maddede belirtildiği söyleniyorsa da, biz bundan pek fazla bir şey anlayamadık; özür diliyorum.

Hürmetlerimi sunuyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli arkadaşımızın sorusunu, izin verirlerse yazılı cevaplayayım; çünkü, önemli sorular sordular, yanlışlık yapmak istemiyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın, buyurun.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyordum; ancak, bir kısmını arkadaşlarımız sordu, müsaadenizle 3 soru soracağım.

Sosyal sigortaların ürettiği ve emekli veya çalışan hastalara verdiği ilaçların, piyasada yaygın bir kaanate göre, katkı maddelerinin az olduğu, tesir güçlerinin az olduğu, hastaların da başka eczanelerden ilaç alma imkânlarının olmadığı söyleniyor. Eğer, bu "şüyuu vukuundan beterdir" meselesine girmiyor da doğruluk oranı varsa, bunun önlenmesi için ne düşünüyorsunuz? Bu, birinci sorum.

Diğer bir sorum, bahsedilen protezlerle ilgili. Protezler, özellikle, bir yurt içinde yapılıyor, bir de yurt dışından gelen protezler var. Şimdi, birçok hekimin, tabiî, genellemek mümkün değil; ama, bazı hastanelerdeki hekimlerin, bazı özel menfaatlar karşılığında, hastaları, belirli yerlere, üretim firmalarına yönlendirdikleri ve özellikle, hastanın, protezi kullanacak olanın lehine olmayan bazı durumların, daha pahalı şekilde ortaya çıktığı söyleniyor. Bu noktada bilginiz var mı? Ne tedbir almayı düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorum: Eğer, sorduğum bu sorulara, diğer arkadaşlarımın sordukları sorulara dediğiniz gibi "yazılı cevap vereceğim" derseniz -ki, buna hakkınız var- o zaman, bu, sizin ve bürokratlarınızın, bu konulara hâkim olmadığınız veya yeterli bilgi sahibi olmadığınız anlamınına gelir mi?

Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli arkadaşımın sorularına çok teşekkür ediyorum.

Onlara yazılı olarak cevap vereceğim. Son sorunuza da yazılı olarak cevap vereyim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş     Ali Coşkun

               Tokat                          Van                   İstanbul

Bekir Sobacı Yakup Budak              Azmi Ateş

               Tokat                      Adana                   İstanbul

Musa Demirci Mahfuz Güler Mehmet Bedri İncetahtacı                                      Sıvas                      Bingöl               Gaziantep

Ali Gören Mehmet Çiçek           Cevat Ayhan

              Adana                     Yozgat                   Sakarya

Zeki Ünal Mahmut Göksu       Mehmet Özyol

          Karaman               Adıyaman               Adıyaman

Sait Açba Ramazan Toprak               Akif Gülle

              Afyon                  Aksaray                   Amasya

Oya Akgönenç Muğisuddin        M. Zeki Çelik        Rıza Ulucak

             Ankara                    Ankara                    Ankara

Mehmet Zeki Okutan          İsmail Özgün        Alaattin Sever Aydın

           Antalya                  Balıkesir                    Batman

Suat Pamukçu             Hüsamettin Korkutata      İsmail Alptekin

           Bayburt                      Bingöl                        Bolu

M. Altan Karapaşaoğlu                     Ahmet Sünnetçioğlu    Hüseyin Karagöz

               Bursa                       Bursa                    Çankırı

               Yasin Hatiboğlu         Sacit Günbey          Ömer Vehbi Hatipoğlu

             Çorum               Diyarbakır               Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç     Tevhit Karakaya

               Elazığ                      Elazığ                  Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı             Aslan Polat

          Erzurum                  Erzurum                  Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik        Mustafa Geçer

        Gaziantep                   Giresun                       Hatay

Metin Kalkan Ali Güner     Abdülkadir Aksu

              Hatay                         Iğdır                   İstanbul

Azmi Ateş Mustafa Baş           İrfan Gündüz

           İstanbul                   İstanbul                    İstanbul

               İsmail Kahraman  Hüseyin Kansu       Ali Oğuz

           İstanbul                   İstanbul                    İstanbul

Mehmet Ali Şahin            Osman Yumakoğulları Avni Doğan

           İstanbul                   İstanbul      Kahramanmaraş

           Mustafa Kamalak Ali Sezal                Zeki Ünal

Kahramanmaraş     Kahramanmaraş                  Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz      Kemal Albayrak

            Kayseri                   Kayseri                 Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe            Hüseyin Arı

            Kocaeli                    Kocaeli                      Konya

Veysel Candan Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri

             Konya                     Konya                     Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin          Yaşar Canbay

             Konya                  Kütahya                  Malatya

Bülent Arınç Sabahattin Yıldız   Mehmet Elkatmış

            Manisa                        Muş                  Nevşehir

Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu            Nezir Aydın

                Ordu                         Rize                   Sakarya

             Ahmet Demircan       Musa Uzunkaya    Ahmet Nurettin Aydın      

            Samsun                    Samsun                         Siirt

              Temel Karamollaoğlu Yahya Akman           Zülfükar İzol

                Sıvas                  Şanlıurfa                  Şanlıurfa

             Ahmet Karavar     Abdullah Veli Seyda    Maliki Ejder Arvas

          Şanlıurfa                      Şırnak                          Van

İlyas Aslan        Mehmet Çiçek

             Yozgat                     Yozgat

 

Önerilen Metin:

"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u kendilerince ödenir. Ancak protez, araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki (sosyal yardım zammı dahil) aylığını geçemez. "

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Yaşar Ünal

                Uşak

"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u oranında kendilerince ödenir. Ancak protez, araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki 25.8.1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgarî ücret tutarını geçemez."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendindeki "onaltı" ibaresinin "16" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Yaşar Ünal

                Uşak

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Nevzat Ercan               Sevgi Esen

                   İçel                   Sakarya                   Kayseri

Doğan Baran Burhan İsen          Yener Yıldırım

               Niğde                    Batman                        Ordu

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlarla (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 4'ü kendilerince ödenir. Ancak, protez araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı, ilgilinin sosyal yardım zammı dahil, ödeme tarihindeki aylık miktarını geçemez"

BAŞKAN – En son okunan önerge, en aykırı önergedir.

Komisyon, Sayın Güven'in önergesine katılıyor musunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Güven, söz istiyor musunuz?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır efendim, gerekçesini okuyun, tek cümledir.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Önerge içinde mündemiçtir"

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş (Van)             ve arkadaşları.                               

Önerilen metin:

"B) – Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u kendilerince ödenir. Ancak, protez, araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki (sosyal yardım zammı dahil) aylığını geçemez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız efendim?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Şükrü Ünal konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 4 üncü maddesi maddesiyle ilgili verilmiş önerge hakkında konuşmak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorm.

Sözlerime, bir değerli genel başkanın güzel bir sözüyle başlamak istiyorum. "Sevgide mecburiyet, saygıda serbestiyet vardır" diyor bir genel başkanım. (MHP sıralarından "ters söyledin" sesleri)

Sevgide mecburiyet, saygıda serbestiyet vardır. Herhalde doğru oldu.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Evet...

"Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet vardır" diyor bir genel başkanımız. (MHP sıralarından alkışlar) 

Ancak, bazen, birtakım yerlerden "otur" ve "kalk" gibi komutlar geliyor ve bu da bize 12 Eylülün karar dönemini, 28 Şubatın da sarı sürecini hatırlatıyor. Dolayısıyla, bir müddet sonra da -korkuyoruz- "yat" ve "sürün" komutları gelir; bu sefer de, daha kötü bir durum ortaya çıkar diye düşünüyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Tabiî, birbirimize saygıda sonsuz davrandığımızı burada ifade etmek istiyorum ve şu güzel manzaranın da devam etmesini arzu ediyorum.

Şu anda, elimde, bir konfederasyonumuzun, bu konuyla ilgili hazırladığı metinler var. Burada, bir tek maddeyi hatırlatmak istiyorum; deniyor ki: "Sigortasız işçi çalıştırılmasının önlenmesi amacıyla, tasarının 2 nci maddesiyle getirilen düzenlemeye işlerlik kazandırılabilmesi için işyerinin kuruma bildirilmesinde bir aylık süre kaldırılarak, işverenin işyeri bildirgesini de işçi çalıştırmaya başlayacağı tarihten önce kuruma vermesi zorunluluğu getirilmesi olumlu bir düzenlemedir."

Bunu, şunun için okudum: Konfederasyonlarımız, kendi aralarında birleşmişler ve hükümet tasarısının belli ve uygun yerlerini ortaya koymuşlar; ancak, bunun yanında, bir diğer yerde, yine emeklilik yaşı konusunda "kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 5 000 gün veya kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları, onbeş yıldan beri sigortalı bulunmaları ve en az 3 600 gün prim ödemiş olmaları kabul edilebilir" diyorlar.

Bir tarafta, tasarı kabul ediliyor -konfederasyonumuz tarafından bir maddesi- bir diğer yerde de, bir madde teklif ediliyor. Şu anda, burada, en büyük sıkıntı emeklilik yaşı ise -ki, öyle- Sayın Bakanımız, biz, ısrar ediyoruz veyahut da yaş konusunda taviz vermeyiz demesin; hükümetimiz, yaş konusundaki şu teklifi de kabul etsin, diğerlerini zaten konfederasyonlar kabul ediyorlar, yaş konusunda da şu ısrarı bıraksınlar; dolayısıyla, bir bütünlük arz etsin, bir görüş birliği ortaya konulmuş olsun, hem işçilerimiz memnun olsun hem halkımız memnun olsun ve işverenimiz de memnun olsun.

Bir konuya daha değinmek istiyorum, o da şudur: Sayın Bakanımız, burada, bir konuya değindiler, dediler ki "Maliyecilere işyerlerini denetleterek bir otokontrol sistemi kuracağız." Zaten işverenlerimizle Maliyecilerimiz arasındaki diyaloğun ne derece ve ne durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir de, Maliyecilere, sigorta konusunu denetletmeye kalktığımızda, ortaya nasıl bir manzara çıkar, bunu hesap etmemiz lazım.

Madem, biz, her işverenin, çalıştırdığı her işçiyi sigortalı yapmasını arzu ediyoruz; işçilerimizin hakları saklı kalmak şartıyla, o zaman, biraz da işverenlerimizi düşünmemiz lazım. Onların da sigortalı işçi çalıştırdıkları sürece veyahut da ne kadar çok sigortalı işçi çalıştırıyorlarsa, bunu, onlara biraz daha kolay hale getirmenin yollarını aramamız ve bunu avantajlı hale getirmemiz lazım ki, hem işçilerimiz memnun olsun ve mağdur olmasın hem işverenimiz memnun olsun ve mağdur olmasın. Yoksa, bugüne kadar ve şu yaşına kadar, yanında 10 tane bile işçi çalıştırmamış bir insanın, işçi çalıştırmanın ne demek olduğunu birazcık olsun kavraması lazım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlar mısınız Sayın Ünal.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Yani, hem işçilerimizi düşünelim hem işverenimizi düşünelim; dolayısıyla, toplumumuzda huzurlu bir ortamı yeniden sağlama gayreti içerisinde olalım.

Hepinize saygılar sunuyorum; bu kanunun da, milletimize, halkımıza, işçimize, işverenimize hayırlı olmasını diliyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Diğer iki önerge sahibi, önergelerini geri çekmiştir.

Şimdi, Hükümetin katılmadığı, Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Efendim, karar yetersayısının aranılmasını istemiştim.

BAŞKAN – Oylamaya geçtikten sonra söylediniz efendim.

Maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, bir açık oylama talebi vardır; önce okutacağım; sonra, imza sahiplerini arayacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin oylamasının, açık oyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Yakup Budak?..

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Takabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Veysel Candan?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

İsmail Kahraman?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Faruk Çelik?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Yeterli sayıda imza vardır efendim.

Şimdi, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama, elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim; bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendisinin ad ve soyadını ve imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakika içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu bildiriyorum:

Katılım    : 310

Kabul       : 249

Ret           :   59

Çekimser :     1

Mükerrer :     1

Böylece, madde kabul edilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – 506 sayılı Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Malüllük aylığının hesaplanması

Madde 55. – Malüllük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının 1/12' si oranında malüllük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran % 70'e çıkarılır. Buna göre  hesaplanan malüllük aylığı 61 inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre artırılır."

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Candan. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, Sayın Bakanın, sorulara yazılı değil, bizzat cevap vermesi aslında beklenmektedir. TV başında binlerce insan, bu cevapları sabırsızlıkla beklemektedir; ancak, Sayın Bakan da pişkinlikle konuyu atlatmaya çalışmaktadır. Samimî bir kanaatimi ifade edeyim; gerek Sayın Bakan gerekse bürokratları, bu konuda hazırlıklı değillerdir; dolayısıyla, hazırlıksız bir yönetimin ciddî bir tasarıyı da ortaya koyması mümkün değildir.

Yine, samimî bir kanaatimi ifade etmek istiyorum: Biz, bu tasarının bu haliyle çıkmaması için, sorularla, önergelerle, karar yetersayılarıyla engellemeye çalışacağız; işi, sonuna kadar götüreceğiz. 

Mesai bitimi -hükümete tavsiyemiz odur- oturun, taraflarla görüşün. Biz uzlaşma istiyoruz; grev de istemiyoruz, hükümetin dayatmasından da yana değiliz. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakanı ben dikkatle takip ettim; iki ayda sosyal güvenlik uzmanı oldu, kesildi! Televizyon televizyon, kanal kanal dolaştı; derdini anlatamadı. Bakan yetersizdi, tasarı da yetersizdi; netice alınamadı; yoksa, bir uzlaşma olması lazımdı.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Sosyal güvenlikte her iş iyi gidiyordu da, biz, kendi kendimize iş mi çıkardık?" Tabiî çıkardınız! Eğer, doğru dürüst bir tasarı gelseydi, iş çıkmazdı, anlaşılırdı. Devam ediyor: "Bütün hükümetler olarak yapılmaması gerekenleri yaptık." Bu doğrudur. Bu, aslında, Sayın Bakanın kendi hükümetinin de bir suç itirafıdır aynı zamanda. Sayın Bakan konuya yaklaşırken diyor ki "baş başa gelecek bir düzenleme yapıyoruz." Yani, burası sanki bir işletme, dükkân, ticarî işletme; onun için "kâr zarar hesabı yapıyoruz, baş başa getirelim" diyor! Bu da, çok yanlış bir yaklaşım sosyal güvenliğe.

Yine, Sayın Bakan, konuyu çok değişik bazda ele alıyor. Aslında, dünya literatürüne baktığımız zaman, sosyal güvenlik denildiği zaman, devletin buna katılım miktarının müzakere edilmesi gerekir. Sayın Bakan, hep, televizyon programlarında "kral çıplak, kral çıplak..." Aslında, belki de, reklamın kötüsü de iyi bir reklam dedi, kendi reklamını yaptı; ama, iş, uzlaşılmayan bir noktaya geldi.

Değerli arkadaşlar, aslında, kanaatimi açık söyleyeyim: Şu anda, hükümetin yaptığı bu iş, işçilere yönelik bir konsolidasyon olayıdır. Neden diyeceksiniz; çünkü, zorunlu tasarrufta biriken paralar da uzatmaya gidiyor. Dolayısıyla, hükümetin bu anlayışını kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Şimdi, maddeyle ilgili çok önemli gördüğüm birkaç hususu ifade edeceğim: 5 inci madde, malüllük aylığını gündeme getirmektedir; yani, malüller nasıl emekli olacaklardır? Katsayı ve gösterge sistemi yerine, burada, sistemde bir değişiklik yapılmaktadır. "Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı tüketici fiyat değişim oranı, bir önceki yıl gayri safî yurtiçi hâsıla ile sabit fiyatlarla gelişme hızına göre güncelleştirilmiş kazanç esas alınır" denilmektedir. Yani, burada, yine, bu maddeyle "kazancın 1/12 ortalamasının  yüzde 60'ı, eğer başkasının yardıma muhtaç birisiyse, bu malüle, o zaman, yüzde 70 verilecek" denilmektedir.

Bu maddenin sıkıntısı nedir? Evvela, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamların ciddî olduğuna inanmak mümkün değil, TÜFE'ye inanmak mümkün değil. Herkes ayrı bir tüketici fiyatları endeksi açıklamaktadır. Hükümetin, enflasyonu açıkladığı gibi, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı enflasyon oranı ayrıdır, İstanbul Ticaret Odasının açıkladığı oran ayrıdır, sanayi odasının açıkladığı oran ayrıdır. Dolayısıyla, böyle bir endeksi getirdiğiniz zaman, sağlıklı netice almanız mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bir araştırma raporunun sonucunu size vermek istiyorum. "55-60 yaşında emekli olanlar -bir araştırma raporunun sonuç bölümü- kadınlarda yüzde 4,9, erkeklerde 14,7'si emekli maaşı alabilir ancak, geri kalanlar emekli maaşı almadan ölürler." Yine, 58-60 yaş arasında bunu düşünürseniz -hükümetin getirdiği tasarıda- kadınların yüzde 25'i emekli olabilirler, erkeklerin de yüzde 32,8'i emekli olabilirler; yani, geri kalanların emekli maaşı almaları mümkün değildir.

Dolayısıyla, hükümete tavsiyemiz, bu raporu geriye çekmek en uygunu veya da hiç olmayacaksa, ümit haline getirmeyin, emeklilik yaşını kadınlarda 70, erkeklerde 80'e çıkarın; netice olsun bitsin.

Şimdi, siyasîlerin en büyük sıkıntısı, tahmin ediyorum ki, hükümette ayrı konuşmak, muhalefetteyken ayrı konuşmak. Değerli bir milletvekili arkadaşım burada bir bilgi arz etti, ben de sizlere bir bilgi notu arz edeceğim: Yıl 1995; hükümet, CHP-DYP koalisyonu; sosyal güvenlik tasarısında düşünülen emeklilik yaşı kadınlarda 55, erkeklerde 60. O hükümet bunu düşünüyor ve bu tasarıyı müzakereye açıyor. Tarih, 20 Mayıs 1995. ANAP bir broşür yayınlıyor. Broşürdeki şu cümleler, ANAP Lideri Sayın Yılmaz'a ait; Sayın Yılmaz da dinliyorlar... Broşürde aynen şu cümleler var efendim: "İşçilerin, emeklilerin, onların eş ve çocuklarının haklarına, geleceklerine acımasızca bu saldırıyı yansıtan bu tasarının sahibi hükümeti ve onun IMF'den kumandalı şaşkın Başbakanını -herhalde Çiller'i kastediyor- siz işçilere havale ediyoruz; siz, ne yapacağınızı iyi bilirsiniz." Şimdi ben de, bu hükümeti aynı işçilere havale ediyorum. Bu işçiler de, bu hükümeti ne yapacağını iyi bilir! (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Efendim, şimdi, aslında, siyasî literatürümüze giren "mezarda emeklilik" kavramı da, Sayın Yılmaz'a aittir; çünkü, o cümlelerin sonunda -ondan evvel mezarda emekliliği fazla bilen yok- Mesut Yılmaz şunları söylüyor: "Eğer bu kanun çıkarsa, 7 000 küsur günlük düzenleme kesinleşirse, belki bundan on yıl sonra, yirmi yıl sonra insanların mezar taşlarına şöyle yazacaklardır -bu cümleler Sayın Yılmaz'a aittir- 'eğer yaşasaydı onbeş sene sonra emekli olacaktı.'" İşte, iktidarda ayrı, muhalefette ayrı!..

Efendim, ben, burada, kimseyi suçlamak istemiyorum. Hükümeti zorluyorum; diyorum ki, bugün mesai 24.00'te bitecek; oturun, taraflar olarak uzlaşın, biz bunların hiçbirini engellemeyiz, hiçbir tanesinde söz almamayı taahhüt ediyoruz. Yeter ki uzlaşılsın, memlekete huzur gelsin. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakınız, hükümetin konuya yaklaşımı yanlış dedim. Ben, raporları okumayı ve raporlardan istifade etmeyi çok seven bir insanım. 1999 bütçe açığı, sosyal güvenlikte 2 katrilyon 450 trilyondur. Bunun dolar bazında değeri 5,8 milyar dolardır; o günkü dolar, 428 000 lira olarak yapılmıştır bu hesap. Ulusal gelirimiz 204 milyar dolardır. Devlet katkısı yüzde 2,8'dir. Şimdi, OECD ülkeleri içinde resmî devlet katkısı olmayan tek ülke Türkiye'dir. Yani, bütün bu harcadığınız paralar zarardır, batıyoruz mantığı yanlıştır; buraya, ticarî olarak yaklaşamazsınız. Ben, bunu vurgulamak istiyorum.

Sosyal güvenliğe katkısı olan ülkelerin rakamlarına bakın: ABD yüzde 15,64; İngiltere, yüzde 23,42; İsveç, yüzde 38,03; Hollanda, yüzde 30,2; bizde yüzde 2,8. Sayın Bakan diyor ki "battık." Ben bir şey ifade edeyim Sayın Bakan için; bu 5,8 milyar doların yarısından fazlası -kendileri de ifade ettiler- usulsüzlük, hırsızlık ve yolsuzluktur; kötü yönetimdir. (FP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Ben bunu açık söyleyeyim. Eğer Sayın Bakan isterse, KİT komisyonunun 1997 raporlarını alır kendisine takdim ederim. Ben söylemiyorum...

Değerli arkadaşlar, geçen yasama döneminde, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK'yla ilgili araştırma önergeleri vermiştim. Bu Meclisin gündeminde üç yıl bekledi ve bu dönemde yenileme mecburiyeti hâsıl oldu. Açın bakın elinizdeki gündemlerde, ben diyorum ki, SSK batıyor. Ne zaman demişim, dört yıl önce söylemişim.

Değerli arkadaşlar, şimdi bakınız, Sayın Bakan diyor ki, "biz bu yasa tasarısıyla üç mühim yenilik getirdik." Keşke isterdik ki dört gelsin, beş gelsin; çünkü, 50 milyon insana hizmet verecek. Diyor ki Sayın Bakan "iş güvencesi." Hayır, böyle bir şey yok burada; yani, sureta yazılmış; böyle bir şey yok. İş güvencesinin Avrupa standardında ne olduğunu herkes biliyor; bürokratları da biliyor; belki, Sayın Bakan Çalışma Bakanlığına daha adapte olamadı, iki ayda Bakanlığın giriş çıkışı zor öğrenilir; o doğrudur, ben ona itiraz etmiyorum; ama, Sayın Bakan bütün kameralar karşısında "kral çıplak, ben bu işi en iyi bilirim" diyor. Ben de diyorum ki, Sayın Bakan bu işi en iyi bilmez; bilmesi de mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, işsizlik sigortası için getirilen olay da komiktir. Bakın, sosyal demokrat arkadaşlarım maddeyi okudularsa görecekler; üç yıl, en az 600 gün prim, işten çıkmadan, kesintisiz son 120 gün prim öderse_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu şekliyle, dünyanın hiçbir yerinde işsizlik sigortası yoktur ve bu şartlarda, sigortalı sayısında, işsiz kalanların yüzde 1'i bile istifade edemez. Açın, bakın notlarınıza.

Şimdi, diğer bir olay da "kayıtdışı sigortalıyı kapsam içine alacağız" diyor. Halbuki, bu işi en iyi bilen uzmanlar, sendikacılar ne diyor: "Polisiye tedbirlerle sigortacılık olmaz."

Ben, Sayın Bakanın bir daha dikkatini çekmek istiyorum; kamuoyunda şu tartışılıyor ve "yaştan taviz vermemenin bir tek nedeni; özel sigortacılığı teşvik edip, 50 milyar dolarlık -yanlış telaffuz etmiyorum, doğru söylüyorum 50 milyar dolarlık- bir pazarın birtakım şirketlerce paylaşılmasının söz konusu olması" deniliyor. Bir kere, bu konunun araştırılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu işin uzmanları ne diyor, bakın: Siz, şimdi sendikayla anlaşmamışsınız, işverenlerle anlaşmamışsınız, muhataplarınızla anlaşmamışsınız, böyle tasarı olur mu? Muhalefet milletvekilleriyle, hükümetle anlaşmamışsınız. Tahkimde nasıl anlaşıyorsanız, Siyasî Partiler Kanununda nasıl anlaşıyorsanız, aklın yolu bir, doğrunun yolu bir. Gelin, oturun, işte, saat 24.00'ten sonra oturun çözün, beraber çözelim. Biz, bir olmaya, beraber olmaya gayret ediyoruz.

BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bakın arkadaşlar, ifade şu: Bu tasarı, kanunlaşsa bile, ilk seçimde çöpe atılır. Eğer, bu yasa Meclisten geçerse, ilk seçimlerde kesinlikle çöpe atılacaktır. Siyasîler, seçimde yasağı delmeye başlayacaklar "oyunuzu bize verirseniz, yaş haddini düşüreceğiz" diyeceklerdir. Buna gerek var mı değerli arkadaşlar? Mademki, partiler, burada diğer konularda anlaşıyorlar, gelin, burada doğru olanı yapalım.

Muhterem Heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen'de. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Tezmen, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekten, çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Önemli; çünkü, 53 milyon insanı yakından ilgilendiriyor, 53 milyonun geleceğini yakından ilgilendiriyor. Çok önemli; çünkü, Türkiye'de "sosyal devlet" kavramının çöpe atılmasına yol açabilecek tehlikeler taşıyan bir tasarıyı görüşüyoruz. Niye "sosyal devlet" kavramının çöpe atılmasına yol açacaktır? Çünkü, bu tasarıyla getirilen birçok hüküm, aslında, Türk çalışma hayatının gerçekleriyle bağdaşmadığı için, Türk çalışma hayatının özellikleri dikkate alınmadığı için çok sayıda kişinin işsiz kalması tehlikesini ortaya çıkaracaktır. O yüzden çalışan insanlar bugün sokaklardadır ve çatışmalara varacak ölçüde gösteriler yapılmaktadır. Aslında, basiret, toplum bu noktaya gelmeden uzlaşma sağlayarak yumuşak geçişleri gerçekleştirmektedir. Aslında, iktidarın böyle bir basireti göstermesi halinde, çok sorunun rahatlıkla çözülebileceği ortadayken, inatlaşmaya gidilmiştir, tartışma yöntemi seçilmiştir ve bunun sonucunda da toplum gitgide gerilmektedir.

İnsanlar, özellikle çalışan kesimler, hükümetin her getirdiği kanunla bir şeyler kaybettiklerini görüyorlar. İnsanlar, hergün alınan -akaryakıta zam başta olmak üzere- her alandaki zamlarla gelirlerinin gitgide azaldığını hissediyorlar. Kaybeden kesimin gitgide arttığı ve bundan dolayı da ciddî tepkilerin oluştuğu bir ortama girmiş bulunuyoruz. Aslında, sosyal devlet demek, çalışan kesimlere toplumun üst kademelerinden gelir aktarılması demektir. Bu olayların içinde, devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına yaptığı transfer, aslında, üst gelir gruplarından muhtaç durumda olan kişilere transfer niteliğindedir. Dolayısıyla, sosyal adaleti sağlayıcı fonksiyonu vardır ekonomik olarak.

Tabiî, kimse, 38-43 yaşında emekliliğin savunucusu değil. Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin gerçekten revizyona ihtiyacı var ve bu konuda toplumun çok kesiminde de bir uzlaşma sağlanmış durumda. İşveren kesimine bakıyorsunuz, gerçekten, onlar da, 50-55 yaşın sağlıklı bir tercih olabileceğini dile getiriyorlar; 6 400 işgünü prim ödenmesi halinde daha iyi bir sonucun elde edilebileceğini, Türkiye gerçeklerine uygun olabileceğini dile getiriyorlar. Muhalefet 50-55 yaşta bir uzlaşmaya sıcak bakıyor. İşçi kesimi, memur kesimi 50-55 yaşa olumlu yaklaşırken; hükümetin tek itirazı "ben bu konuda taviz vermem" oluyor. Peki, taviz vermezseniz ne olacaktır? Türkiye, yangın yerine çevrilecektir. Huzuru arayan bir ortamda Türkiye; düşünebiliyor musunuz, sokakları yangın yerine çeviriyorsunuz! Televizyonda biraz önce belki seyretmişsinizdir yaşanan olayları; polislerin üzerine şişeler atılıyor... Bu tırmanma nereye kadar gidecek?! Aslında, gayet rahatlıkla bu sorunu çözme imkânı varken, hükümet, zor yolu tercih etmiştir.

Niye Türkiye gerçeklerine uygun değildir bu tasarı? Çünkü, Türkiye'de nüfus piramidi Avrupa ülkelerinin tam tersinedir. Türkiye'de genç nüfus fazladır, yaşlı nüfus azdır; Avrupa'da ise tersine. O yüzden, Avrupa ülkeleri, çalışma sürelerini, emeklilik sürelerini, hizmet süresini uzatma yolunu tercih ediyorlar ki, boşluk doğmasın, işgücü açığı ortaya çıkmasın. Halbuki bizde öyle değil, her boş bir işçi postu için, kadrosu için en az on kişi sırada bekliyor. Böyle bir toplumda, inatla "bu yaşı daha yukarı çekeceğim" demek, hem insanların iş bulma ümidini tehlikeye atmak demektir hem de emeklilik hakkının yok olmasına yol açmaktır; çünkü, Türkiye'de iş güvencesi yok biliyorsunuz. İş güvencesi olmayan bir ülkede, işçiler, kısa süre içinde işten çıkmak zorunda kalıyorlar; çünkü, işveren işçiyi çıkarıyor. Özellikle kalifiye olmayan işçileri bir iki sene çalıştırdıktan sonra çıkarıyor; çünkü, kıdem tazminatı yükü ödemekten korkuyor. O nedenle, yerine, asgarî ücretten birisini alıyor. Çünkü, iki üç sene çalıştırsa, her yıl bir kıdem zammı da alacak işçiden; o yüzden, o yükten de kurtuluyor, yerine asgarî ücretten bir kişiyi alıyor. İnsanların, böyle bir iş güvencesi olmayan bir ortam içinde tek sığınacakları sosyal güvenlik hakkından da yoksun kalmalarıyla sonuçlanacak bir durumla karşılaşmaları halinde tepki göstermeleri gayet doğal; bunun yadırganacak hiçbir yönü yok. O nedenle, bir daha düşünüp, basirete davet ediyorum hükümeti. Gerçekten, toplumun daha fazla gerilmeye tahammülü yok. Türkiye, çok yönlü sıkıntılar içinde; bir de, kendi çalışanımızla, insanlarımızı birbirine düşürmeyin. Polisler, her gün sokaklarda gösterileri önlemek için... İnsanları da birbirleriyle karşı karşıya getirmeyin.

Türkiye, bu sıkıntıyı rahatlıkla çözebilecek durumda. IMF'e taahhüt varsa, o da ikna edilir; çünkü, IMF, makro dengelere bakar. Yaş sınırına takılıp kalmamak lazım.

Tabiî, kanun tasarısında görüştüğümüz bu 5 inci maddede de aslında ciddî kayıplar var; çünkü, eskiden belli bir süre hizmet eden kişi malulen emekli olma hakkına sahip olmak için, en son prim ödediği barem üzerinden emekli oluyordu; getirilen yeni düzenlemeyle ise, tüm geçmiş dönemin ortalaması alınacak. Bu demektir ki, uzun yıllar asgarî ücretten prim ödeyen insanın, hiçbir zaman üst seviyeden emekli olma olanağı olmayacaktır. Bu bir kayıptır.

Ayrıca, bu maddeyle, daha önce yüzde 70 olarak bağlanan emekli aylığı, yüzde 60'a düşürülüyor; eskiden yüzde 80 olarak bağlanan muhtaçlık aylığı, aynı şekilde, yüzde 70'e düşürülüyor. Düşünün ki, bu kanun tasarısının kabul edilmesi durumunda, bu uygulama derhal yürürlüğe girecek, 2000 yılından itibaren yürürlüğe girecek. Yani düşünebiliyor musunuz; malul olan bir insan, hem oransal olarak kayba uğrayacak hem de miktarsal olarak kayba uğrayacak; çünkü, ta işe ilk girdiği tarihten emekli olacağı tarihe kadar olan bütün primleri hesaplanacak ve o baz alınacak. Türkiye'de insanların çoğu -hepimiz biliyoruz- asgarî ücretten gösteriliyor. İşverenler, emekliliği yaklaştığı zaman, gerçek ücret ödemelerine yaklaştırıyorlar. Şimdi, insanların iradesi dışında, asgarî ücretten on sene prim ödemiş gösterilmişlerse, bu insanların hiçbir zaman asgarî ücretin üzerinde bir emeklilik aylığına sahip  olmaları mümkün olmayacak; onun da yüzde 60'ı verilecek. Gerçekten, ciddî kayıptır; ülkedeki, özellikle, malul durumda olan insanlar için de ciddî bir kayıptır.

Olayın teknik yönünde de ciddî sakıncalar var. O nedenle, bu konuların daha farklı bir yaklaşım içinde ele alınması lazım. İnsanlar, her tasarıyla bir şeyler kaybediyorlar; vergi tasarısı diyorsunuz, bir şeyler kaybediyorlar; sosyal güvenlik tasarısı diyorsunuz; gerçekten, en son sığınacakları emeklilik hakları da kayboluyor.

Bugün, erken emeklilik diyoruz; ama, sosyal barışa hizmet ediyor. Çünkü, 40 yaşında, 45 yaşında emekli olan insanlar, yeni bir işe girme şansına sahip değiller. Bu insanlar, az da olsa, ortalama 180 dolar civarında olan emekli aylığını alıp, köyünden gelen birtakım şeylerle idare ederek, sosyal barışta bir sorun haline gelmiyorlar. Ancak, düşünün, 40 yaşında, 45 yaşında işsiz kalmış bir insanın, iş bulma şansı hemen hemen yok. Hiçbir özel sektör, iş güvencesi olmayan bir ortamda, 40 yaşına kadar kimseyi çalıştırmıyor. Çıkardığı insanın, 40 yaşında, başka bir işte iş sahibi olması da mümkün değil. Peki, bu insan ne yapacak? Şimdi, kendinizi onun yerine koyun; 40 yaşında, 45 yaşında işsiz kaldınız... İşsizlik sigortası diyorsunuz, işsizlik sigortası en çok 300 gün. Peki, 300 gün ödeme yapıldıktan sonra ne olacak bu insanlar?.. 300 günden sonra silah takıp sokağa mı çıkacaklar?!. Düşünün ki, bu insan, kadınsa 58, erkekse 60 yaşına kadar bekleyecek.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Çare ne?!.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Bunun çaresi, daha makul sınırlara getirmektir. Çareyi devamlı söylüyoruz. Yaşı, daha makul seviyelere getireceksiniz ve zaten, Türkiye'de yapılan geçiş uygulamalarıyla, bütçe sıkıntısı çözülmüş durumda değil. Bunun faydası, 2010 yılında, 2020 yılında ortaya çıkacak. 2020 yılına kadar, Türkiye'de... Dünyadaki çalışma koşullarında, emeklilik sistemlerinde, gerçekten çok ciddî değişiklikler oluyor. Dünyanın gidişatı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika süre verebilir misiniz.

BAŞKAN – Tabiî, buyurun Sayın Tezmen.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Dünyadaki gidişat, farklı emeklilik yöntemlerinde gelişiyor, bireysel emeklilik sistemlerine, bireysel emeklilik hesaplarına dönüşüyor.

Bu nedenle, bu olaya, farklı bir gözle bakmakta faylda var. Olay, sadece matematik değildir, sosyal barıştır. Biz, burada, sosyal barışı da görüşüyoruz,  sosyal barışı da tartışıyoruz ve Sayın Bakanın dediği gibi, rakamlar da öyle dendiği gibi değil; çünkü, sağlık sisteminin açığı, burada, giderilmiyor, sadece aktüer dengede bazı düzenlemeler yapılıyor.

Aslında, bu, iddia edilen fon açıklarının çok büyük kısmı, sağlıktan kaynaklanıyor ve bu, gitgide de büyüyor. Bu gelen tasarıda, buna ilişkin ciddî hiçbir düzenleme yok. Aktüer dengeye takılıp kalmışız. Gündemde olan, matematik değil, sosyal ilimdir, sosyal barıştır

O nedenle, benim tavsiyem, bu konuda ciddî olarak bir daha  düşünüp, konuyu tekrar ele alarak, daha yumuşak çözümlerle toplumu rahatlatmak yönünde olmaktır.

İnşallah, basiretin egemen olacağını düşünerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven, Van Milletvekili Sayın Fetullah Erbaş, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak söz istemişlerdir.

Şimdi, sırasıyla söz vereceğim.

Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli bir milletvekili kardeşimiz "sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet" konusunu getirdi. Biz, Genel Kurulda otururken, bu iki kurala özellikle riayet ediyoruz; sevseniz de sevmeseniz de, saygıda, herkesin, birbirine, gerçek manada değer göstermesi gerekir, bunu da arz etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bu kanunla ilgili, yıllardır sıkıntılar mevcuttur. Yani, hep sonuçlar üzerinde duruyoruz; bir de sebepler üzerinde durmamız gerekmiyor mu? Yani, bu kanun... Ödemeler dengesi 1991 senesinde 128 milyar fazla verirken, neden 1992'de eksi veriyor? Neden 1996 senesinde 144 trilyon eksi veriyor? Neden 1997 senesinde 336 trilyon bir eksi veriyor? Neden, bugünkü tarih itibariyle, 2,2 katrilyon bir ödemeler açığı vardır? Bu nedir? Bu, bugüne kadar dükkânda bulunan mevcut terzinin, elbiseyi iyi dikememesinden kaynaklanmaktadır.

Yine, anlatıyoruz, Türkiye'de, bugün, hastalar, kuyruklarda ölüyor; bunların çarelerini arıyor musunuz?.. Bakın, benim, Ağrı Devlet Hastanesinde... Uzun zamandır bağırıyorum, Sayın Bakanım, 600 bin insanım orada perişan, Ankara'ya geliyor, ineğini satıp geliyor, lütfen, SSK'ya doktor gönderin; ama, yok; çünkü, diyor ki, Türkiye'de olması gereken doktor sayısı 66 000, mevcut olan doktor sayısı 44 000... 22 000 açık mevcut. Ben de, o zaman, Sayın Bakana bir şey diyemiyorum.

İşte, bu noktadan baktığınız zaman, Türkiye'de, bazı sıkıntılar vardır. Bugün, malullük için meseleye baktığınız zaman -madde üzerinde konuşmak istiyorum- herkes, sadece, efendim, 58-60 yaş meselesi üzerinde duruyor. Ben sizlere soruyorum; yıllardır, seçim meydanlarında "işsizlik sigortasını getireceğiz" dediniz; neden başaramadınız, neden?.. Ama, buralarda el sallamakla olmayacağını sizler de biliyorsunuz. Duygu sömürüsü yapmak güzel bir olay değildir. Meselelerin çözülmesi noktasında, meselelerin üzerine, hep beraber, ciddî manada gidelim; çünkü, Türk Milleti, milletvekillerinin hepsinden, ellerini taşın altına sokmasını bekliyor.

Ben, maddenin, bir önceki durumu ile şimdiki durumu arasındaki değerlendirmeyi arz etmek istiyorum. Daha önce, 506 sayılı Kanunda, malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalının aylığının hesaplanmasında katsayı ve gösterge olayı vardı. Bu göstergenin katsayı ile çarpımının yüzde 70'i oranında malullük aylığı söz konusuydu. Burada, 5 yıllık prim ödemesi ele alınır ve bunun ortalaması alındıktan sonra, gereken yıllık kazancı tespit edilir ve bunun üzerinden malullük aylığı bağlanırdı. Ama, bugünkü şartlarda, Türkiye'nin de, dünyanın da, gerçekten, çalışmalar noktasında, her şeye ayak uydurması noktasında, bir sistemin getirilmesi gerekirdi. Bu sistem, bugünkü şartlarda dört dörtlük olmayabilir; ama, Türkiye'nin sosyal yapısı, ekonomik durumu, kültürel yapısı göz önüne alınarak, bugünkü şartlarda mevcut olan sıkıntılar varsa, daha iyiye götürmek için yeni sistemler de getirilir. İşte, malullük aylıklarının hesaplanmasında, bu katsayı ve gösterge olayının yerine, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan kentsel yerler tüketici fiyatları endeksinde meydana gelen değişim oranları ile önceki yılın gayri safî yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarının gelişme hızına göre tespit edilmesi noktası ele alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Seven, lütfen toparlayın.

NİDAİ SEVEN (Devamla) – İşte, ekonominin düzelmesi noktasında, insanların hak ettiği noktaya gelmesi noktasında bakıldığı zaman, Türkiye'de, bu insanların alınteri kurumadan emeğinin karşılığının verilmesi noktasında, bütün işçilere sahip çıkılmalıdır; çünkü, bu tasarı, gerçekten, bu insanları, 32 milyonu bulan bu kitleyi ilgilendiriyor. O 32 milyon insanın, sadece, gözlerini bağlama noktasında olaya bakmamak gerekir, onların duygularını sömürmemek gerekir, o insanların gelecekteki noktalarına sahip çıkmak gerekir; bu da, bugün atılmış bir adımdır. Bundan sonra, bu insanlar, meseleye dört dörtlük bakmak zorunda kaldıkları andan itibaren, gerçekten, yapılan bu tasarının, kanunun doğru olacağını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Bu tasarının, ileriye yönelik olarak bu memlekete hayırlı olacağı kanaati taşımaktayım.

Herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.

Şimdi, söz sırası, Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ta.

Buyurun Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Ali Sezal'a devrediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sezal. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, buraya çıkarken bir hazırlık yaptım; ama, sayın milletvekillerinin tamamı, söyleceklerimi söyledi. Birçoğumuz yeni milletvekiliyiz. Dün, güzel bir konsensüs yaşadık; hem tahkim konusunda hem Siyasî Partiler Yasa Tasarısı çıkarken...

Ülke, hepimizin ülkesi, bizim ülkemiz. Bu ülkeyi, inşallah, bizim kalkındırmamız gerekir. İktidarı devamlı devrediyoruz; bir parti diğer partiye... Hiç kimse enkaz satın almak, devralmak istemez. Gönül istiyor ki, ülkeyi hep beraber kalkındıralım. Yasa teklifleri önümüzde var; alıp, okuyoruz. Veriler sağlam değil. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerinden bahsediliyor. Bakıyorum, Devlet İstatistik Enstitüsüne güvenen bir kişi yok.

A.ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Allah Allah!...

ALİ SEZAL (Devamla) – Öyle efendim... Ticaret ve sanayi odaları başka bilgi veriyor, Devlet İstatistik Enstitüsü bir başka bilgi veriyor. Daha önce Devlet İstatistik Enstitüsünde görev yapmış bir arkadaşımız varsa; bilmiyorum. Örnek vereyim; şu anda 8 inci aydayız, akaryakıta gelen zam yüzde 90 küsur, yani, yüzde 100'ler civarında.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Devlet İstatistik Enstitüsüyle ne alakası var?!.

ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyurun.

Şu anda 8 inci aydayız, 12 nci aya kadar -kümülatif olarak alırsanız- yüzde 160'ı bulacak. Bu petrol, ana girdidir, ana girdi her şeye etki yapar; ama, enflasyon oranına bakıyoruz, enflasyonun yüzde 60'lar civarında olduğu söyleniyor.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – Doğru değil!..

ALİ SEZAL (Devamla) – Nasıl güveneceğiz?!.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – Doğru değil!..

ALİ SEZAL (Devamla) – Doğru değil tabiî!..

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – O kadar etki etmiyor; değerlendirmeniz yanlış.

ALİ SEZAL (Devamla) – Etmiyor mu efendim?!.. Diğer veriler de var elimizde; tek tek inceler, bakarız.

EMİN KARAA (Kütahya) – Maddeyle ilgili konuşun...

ALİ SEZAL (Devamla) – Şimdi, ülke, bizim diyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Kahramanmaraş Sanayi ve Ticaret Odasından bir bilgi geldi. Bu bilgide, 45 fabrika kapanmak üzere; bir kısmı kapandı, bir kısmı da kapanacak deniyor.

EMİN KARAA (Kütahya) – Maddeyle mi ilgili bunlar?!

ALİ SEZAL (Devamla) – Evet, efendim... Müsaade buyurursanız, geleceğim.

Şimdi, burada malullere aylık vereceğiz... Ne diyor? Şu anda Kahramanmaraş'taki fabrikalar kapanıyor, 5 bin, 6 bin kişi işsiz kalacak, fabrikalar sahipleri prim ödemeyecek; nasıl ödeyeceksiniz?.. Malullük aylığından bahsediliyor; konu o. Biraz önce söyledim, dedim ki, arkadaşlar değindiği için aynı konuya değinmeyeceğim; malullere aylık bağlayacağız; nasıl bağlayacağız? Bana göre, maluller diğerlerine göre şanslı insanlar. Niye? İşçiler, çalışanlar kaç yaşında emekli olacak; 50 yaşında, 60 yaşında emekli olacak; ama,  bir işçi, eğer, malulen emekli olursa, hiç olmazsa, mezara gitmeden emekli olacak. (FP sıralarından alkışlar)

Yine, sayın arkadaşlarım, hep bu kürsüye geliyor "kral çıplak" diyor. Nedense, kafamızı hep göğe kaldırıyoruz. Bana göre kral çıplak değil, halkımız çıplak. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım -saygılarımı arz ediyorum- Sigortanın battığından bahsediyor. Aslında, bütün devlet müesseleri batmış durumda. Bana göre idarenin yanlışı olduğundan batıyor. Halk, idareye güvenmiyor, idare halka güvenmiyor; onun için, vergiyi doğru toplayamıyoruz. Vatandaş gidiyor Sigortaya, anasının, babasının, dedesinin, akrabasının, komşusunun bile ilacını alıyor; tabiî batacağız. Eğer,  kanunları elbirliğiyle, hep beraber yaparsak -halk, bizim halkımız- bir uzlaşmaya varırsak -devlet, bizim devletimiz- devleti kalkındırmak için hep beraber çalışırsak, zannediyorum -bu ülke birçok imkânlara sahiptir- ülkeyi elbirliğiyle kalkındırırız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sezal.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Soru soracak milletvekillerinin isimlerini tespit ediyoruz...

Soru sormak isteyenlerin isimlerini okuyorum:

Fethullah Erbaş, Mehmet Bedri İncetahtacı, Ahmet Sünnetçioğlu, Mehmet Dönen, Ramazan Gül, Mehmet Zeki Okutan, Hüseyin Arı, Murat Akın, Mehmet Özyol, Nezir Aydın, Doğan Baran, Faruk Çelik, Suat Pamukçu, Ali Uzunırmak, M. Zeki Çelik, Mustafa Örs.

Sayın milletvekilleri, şimdi, soru sormak isteyenlere sırasıyla söz vereceğim.

Buyurun Sayın Fethullah Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Birinci sorum: 1997, 1998 ve 1999 yıllarında malulen emekli olan kaç kişi vardır? Yıllara göre, ödenen malulen emeklilik miktarı ne kadardır?

İkinci sorum: Bakanlığın, malulen emekli olmayı önleyici olarak aldığı tedbirler nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli milletvekilime çok teşekkür ediyorum; yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı, buyurun efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakana şu suali tevcih etmek istiyorum: Görüşülmekte olan yasanın 5 inci maddesi, malulen emekliliği düzenlemektedir. Burada, malullere haklarının verilmesi, devletin de elbette çıkarlarının korunması söz konusudur. Buradaki rakamların tespitinde, acaba Bakanlığımız, Bakanlık bünyesinin dışında, bu rakamları doğru tespit edebilmek için, başka kurumlarla işbirliği yapmış mıdır? Bu kurumlar, varsa, hangileridir ve bunlar yurt içinde mi mevcutturlar, yoksa başka ülkede de böyle birtakım kurumlardan faydalanılmış mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandırayım efendim.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Bakanıma, şu sorumu sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz 5 inci maddede "sigortalı, başka birinin bakımına muhtaç durumda ise, bu oran yüzde 60'dan yüzde 70'e çıkarılır" diyor. Burada, başka birinin bakımına muhtacın ölçüsü nedir?

İkincisi, gerçekten, bu yüzde 10'luk artış, bu muhtacın kendisine bakacak birini bulmasına yetecek mi, buna inanıyor musunuz?

Eğer yazılı cevap vereceğim diyecekseniz, teşekkür edip de zamanı kaybetmeyin diye tavsiye ediyorum efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı cevap vereceğim; size de çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Dönen, buyurun efendim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından yanıtlandırılmasını arz ediyorum.

Sayın Başkan, görülüyor ki, bu yasa çıktıktan ve yürürlüğe girdikten sonra, ülkemizde, malulen emekli olacakların da sayısı bir hayli artacaktır. Bunun için, Sayın Bakan, acaba, işyerlerindeki güvenceyi artırmak için hangi tedbirleri alacak? Özellikle, bacalarında sülfür tutma filtrasyon sistemleri olmayan, oksijen üfleme sistemleri olmayan, özellikle toz tutma sistemleri olmayan işyerlerine hangi kanalla teftiş yapıp, inceleme yapıp -ki, bu,  devletinse, bunlar, bugüne kadar yapılamadı- hangi uygulamaları getirecek? Bu uygulamalar konusunda acaba bizi bilgilendirebilir mi?

İkincisi, özellikle bu tür işyerlerinde çalışan işçilerimizin koruyucu hekimlikten yararlanması için, bölgelerde koruyucu hekimlik sistemini geliştirmeyi düşünüyorlar mı? Bunları hangi bölgelerde kurmak istiyorlar? Bu sorumun da yanıtlanmasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli arkadaşımızın sorusu, izin verirlerse, yazılı olarak cevaplandıracağım; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ramazan Gül, buyurun efendim.

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımdan şu sorularımı cevaplandırmasını istirham ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz malulen emeklilikle ilgili birinci sorum: "Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise, bu oran yüzde 70'e çıkarılır" denilmektedir. Bu muhtaçlık kriterlerini hangi esasa göre tespit ettiniz?

İkinci sorum: Malullük aylığı yüzde 70'ten yüzde 60'a çekilmiştir. Bunu hangi gerekçeyle çektiniz?

Üçüncü sorum: Bu maddeye göre bağlanacak aylık, bugünkü sisteme göre bağlanacak aylıktan daha mı düşüktür, yoksa daha mı yüksektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Zeki Okutan, buyurun efendim.

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımızca cevaplandırılmak üzere, aşağıdaki sorularımın kendine tevdi edilmesini hassaten arz ediyorum.

1- Emeklilik yaşının kadınlarda 58 olduğunu farz etsek, 57 yaşında malulen emekliye ayrılacak bir kişi için, yine yüzde 60 üzerinden mi malulen emeklilik maaşı bağlanacak? Çünkü, emekliliğine bir senesi kalmış, o kadar da prim yatırmış. Bununla ilgili bir oranlama getirilecek mi?

2- Diyelim ki, birisi 50 yaş civarında malulen emekliye ayrıldı. Halbuki, şimdiki, mevcut kanuna göre 50 yaşındaki kişi, emekli; hastalanmış, malul duruma düşmüş; onu bağlamaz; ancak, o, maaşını yüzde 100 üzerinden alırken, şimdi, 50 yaşında malulen emekliye ayrılan birisine yüzde 60'la emeklilik maaşının bağlanması ne kadar adil olur?

3- Yeni işe başlamış olan bir kişi, gerek iş kazası ve gerekse bir başka sebepten malulen emekliye ayrılmak zorunda kalsa, bunları halkın vicdanına mı bırakacaklar; yoksa, yeşil kart, Bağ-Kur veya 2022 sayılı Kanunla mı destekleyecekler? Bunların bakımını nasıl sağlayacaklar? Sosyal devlet ilkesiyle nasıl bağdaşır bir çözüm getirecekler? Bunları merak ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hüseyin Arı, buyurun.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımın cevaplandırması için şu sorumu soruyorum: Malullük aylığı hesaplaması, SSK'da, Emekli Sandığında ve Bağ-Kur'da ayrı ayrı hesaplamalarla neticelendiriliyor. Bu çeşitlilik, insanlarımız arasında sıkıntı ve farklılık yaratıyor. Bu 3 ayrı kurumun hesaplamasını bir kalem altında birleştirmeyi düşünmüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandırayım efendim.

BAŞKAN – Sayın Murat Akın, buyurun efendim.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, vasıtanızla, aşağıdaki sorumu, Sayın Bakanımıza tevcih ediyorum.

Son bir yılda, ekonomik koşullar nedeniyle, zor durum, iflas ve diğer yollarla kapanmış işyerlerine ait tahsili imkânsız olan veya icra yoluyla takipteki sigorta prim alacağı tutarı, aslî ve ferileri itibariyle ne kadardır?

Ayrıca, bu işyerlerinin kapanması sonucu işsiz kalan insanlardan dolayı, kurumun sigorta prim kaybı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Görüşülmekte olan maddeyle ilgili değil; ama, yazılı olarak cevaplandırayım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Mehmet Özyol, buyurun.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki sorunun cevaplandırılması için delaletinizi rica ediyorum.

5 inci maddede öngörülen değişiklikle, belki, malullere emekliliklerinde bir emeklilik maaşının ödenmesi öngörüldüğü halde, emekli olan bu kişinin emekli olduğu zaman aldığı emeklilik ücreti, mevcut hayat şartları içerisinde ve enflasyon oranları dahilinde, kendisinin ve ailesinin geçimine yetecek ölçüde midir?

Lütfeder de Sayın Bakanım, bu anda, yazılı olarak değil, sözlü olarak cevap verirse; bir oyalamanın sonucu değil; teknik olarak, benim kafamda beliren sorunun açıklanması bakımından özel bir anlam taşımaktadır.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Buyurun sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereyim efendim.

BAŞKAN – Sayın Nezir Aydın, buyurun.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakanıma 3 sözlü sorum olacak; ama, rica ediyorum; lütfen, ben, sözlü sorduğuma göre, sorularıma da sözlü cevap istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın, o, Sayın Bakanın tercihi efendim.

Siz, buyurun, sorun.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın Bakandan öğrenmek istediğim birinci soru, 1998 yılında malulen emekliliğini talep edenlerin sayısı ne kadardır, bunlardan kaç tanesi malulen emekli olabilmiştir?

İkinci sorum, malulen emeklilik için belgelerini hazırlayıp müracaat eden SSK mensuplarına, ortalama ne kadar sürede cevap verilmektedir, lehte veya aleyhte?

Üçüncü sorum ise, uygulamada, malulen emeklilik talebi reddedilen bir sigortalının, tekrar müracaat etmek için herhangi bir süre beklemesi gerekir mi; çünkü, bildiğim kadarıyla, zaman zaman, iki yılı bulan müracaat sonuçları var. Örneğin, bir kalp ameliyatında, iki yıl önceki ameliyat, iki yıl sonra belirli bir noktaya gelmiştir, daha tehlikeli hale gelmiştir; ama, bu kişiye, zaman zaman, şu kadar süre geçmesi lazım, bu kadar süre geçmesi lazım gibi ifadelerle zorluk çıkarılmaktadır. Bunun için ne tür tedbirler vardır, böyle bir süre var mıdır?

Bir diğeri, Sayın Bakan, sosyal güvenlikle ilgili olduğuna göre, buna da cevap verirse memnun oluruz. Bu ülke, ne zaman, bazı insanların karnı doyması için suç işleyip hapishaneyi tercih edecek...

BAŞKAN – Sayın Aydın, maddeyle ilgili soru sorma hakkınız var.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Maddeyle ilgili efendim, ona geliyorum. Sayın Başkan, beklerseniz maddeyle ilgili.

... Ne zaman da, emekli olabilmek için –Allah kimseye göstermesin; ama- malul olmaya razı olacak veya rıza gösterecek? Ne zaman bu halden kurtulacağız; onu da merak ediyorum?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bu önemli soruları doğru cevaplayabilmek için, yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Doğan Baran, buyurun efendim.

DOĞAN BARAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana -yazılı olarak değil de sözlü olarak cevap vermesi dileğiyle– sorumu arz ediyorum.

Maddeyle ilgili olarak, mevcut düzenlemede, malullük aylığı, göstergenin katsayıyla çarpımının yüzde 70'i kadar olurken, 55 inci maddede yapılan değişiklikle yeni düzenlemede yerini alan 5 inci maddede ise, malullük aylığı, ortalama yıllık kazancın yüzde 60'ının 1/12'si olarak hesaplanmaktadır. Benim, şifahen öğrenmek istediğim hususlar şunlardır:

1. Ortalama yıllık kazancın hesabı nasıl yapılıyor?

2. Daha evvel mevcut yasada bu oran yüzde 70 iken, yeni düzenlenen yasada oranın yüzde 60'a indirilmesi, kazanılmış bir hakkın gaspı anlamına geliyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, izin verirseniz bunu yazılı olarak cevaplandırayım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sorunun, maddeyle ilgili olması gerekiyor; gerekçesiz, öz lütfen...

Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanım tarafından, iki sorumun cevaplandırılmasını istirham ediyorum.

Birincisi: 506 sayılı sayılı Kanunun 55 inci maddesi, bu tasarının 5 inci maddesiyle değiştiriliyor. Somut bir örnekle, halen yürürlükte bulunan 55 inci madde, malul sigortalıya ne veriyor? Yeni, tasarı, malul sigortalıya ne avantajlar getiriyor?

İkinci olarak, sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda ise, bu oran, 55 inci maddede yüzde 80 iken, yeni tasarıda yüzde 70'e indiriliyor. Bunu nasıl izah ediyorsunuz? Yani, malul, bakıma muhtaç sigortalıya, bu tasarı, yüzde 10 kayıp, yüzde 10 eksi getirirken, bunun savunmasını nasıl yapacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.

BAŞKAN – Sayın Suat Pamukçu...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi görüştüğümüz 5 inci maddeyle, 506 sayılı Yasanın 55 inci maddesi değiştiriliyor. Eski yasaya göre "Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, bu kanuna göre tespit edilen göstergesinin katsayı ile çarpımının % 70'i oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda ise, bu oran % 80'e çıkarılır.

Malullük aylığının hesabına esas alınacak gösterge, sigortalının işten ayrıldığı tarihten önceki malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarlarına göre bulunacak ortalama yıllık kazanç esas alınarak tespit edilir.

5 takvim yılından daha az takvim yılında prim ödemiş olan sigortalı için ortalama yıllık kazanç, prim ödediği takvim yılları esas alınmak suretiyle hesaplanır" deniliyor.

Şimdi, televizyon başında bizleri izleyen, onbinlerce, belki yüzbinlerce, malullük aylığı alan vatandaşımız var. Şimdi, yeni getirilen teklifte de ne deniliyor: "Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran yüzde 70'e çıkarılır. Buna göre hesaplanan malullük aylığı 61 inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre artırılır."

Şimdi, dinleyen vatandaş, görüştüğümüz 506 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde ne yazıyor, bunu bilmez ve şu anda, merakla "acaba, bu tasarı bize ne getiriyor, ne götürüyor" diye bizi izliyor.

Sayın Bakanımdan rica ediyorum. Şu anda, eski Kanuna göre 100 lira malullük aylığı alan bir vatandaşımız, bu yeni düzenlemeyle kaç lira alacak? Bunu lütfedip açıklarsanız, zannediyorum, yüzbinlerce malulümüzü de bu meraktan kurtarmış olursunuz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir kere daha ikaz edeyim, lütfen, gerekçeli, uzun sual değil, öz ve kısa diyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ali Uzunırmak, buyurun.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakanım, mevcut çalışanların temsilcileriyle birtakım konularda anlaşma olduğu basından öğrenildi. Birincisi, acaba, malulen emeklilik konusunda uzlaşma sağlandı mı?

İkincisi, çalışanların emekliliği konusunda çeşitli kademelerde uzlaşma sağlanıldı; 58-60 yaş şu anda hangi kesimi ilgilendiriyor? Sokakta yürüyenler, acaba, hangi yaş kesimi ve bu yürüyüş, maksat ve madde açısından neyi dikkate almanızı gerektiriyor?

Lütfederseniz memnun olurum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, bir defa, getirdiğimiz tasarıdaki 58-60 yaş, bu tasarı kanunlaştıktan sonra yeni işe gireceklerle ilgilidir; şu anda çalışanlarla ilgili bir yaş sınırı değildir.

Diğer konuları, izin verirlerse, yazılı olarak açıklayacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Zeki Çelik, buyurun.

M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

Tabiî, Türkiye, sosyal bir hukuk devleti; işsize iş bulacak, fakiri doyuracak. Bu maddeyle, malullük aylığıyla alakalı bir çalışma yapılmış. Malul olan insanın daha fazla bakıma ihtiyacı olduğu bir vakıadır. Bu durumda, alacağı aylığın yüzde 60'tan daha üst bir seviyeye, mesela, yüzde 80'lere çıkarılması mümkün değil mi?

İkincisi, malul, bir başkasının bakımına muhtaç olduğuna göre, tabiî, mutlaka ona bir bakıcı bakacak ve bu da, ayrı bir gelir kaybı demektir. Şu halde, bu insan, yüzde 70 maaşla nasıl geçinecektir?

Üçüncüsü, malule has olmak üzere, işçi emeklisi olarak malulen emekli olana ikramiye verilmesi mümkün değil midir?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Sayın Mustafa Örs, buyurun.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Başkanım, iktidar partisine mensup bir hatip, doktor sayısından bahisle yetersiz olduğundan söz ettiler. Sayın Bakan da aynı düşüncede midir?

BAŞKAN – Sayın Örs, bu 5 inci maddeyle ilgili soracaktınız.

MUSTAFA ÖRS ( Burdur) – Bu maddeyle ilgili konuştular sayın hatip burada. Eğer, Sayın Bakanımız da aynı düşüncede ise... Bu maddede bahsettiler...

BAŞKAN – Sayın hatip yanlış konuştu diye, sizin maddenin dışında sual sormaya hakkınız yok ki. Efendim, maddeyle ilgili sorun.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Bakan da aynı düşüncedeyse, bu yasayla üniversitelerden çıkacak olan doktor sayısını nasıl artırmayı düşünüyor?

Sorunun zor olmadığı kanaatindeyim. Şimdi, sözlü olarak cevap vermesi ümidiyle, Sayın Bakandan cevaplandırmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Deminki değerli konuşmacı arkadaşımızın kastettiği, SSK'da 66 000 personel ihtiyacına Sağlık Bakanlığı normlarıyla ilgiliydi. O, doktor olarak değil, sağlık personelidir. Zannediyorum, demin arkadaşımızın konuşması onunla ilgiliydi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sualler bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 4 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Mehmet Yaşar Ünal

                Uşak

"Madde 55.- Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre hesaplanacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran %70'e çıkarılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Mehmet Yaşar Ünal

                Uşak

"Madde 55.- Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda malul ise bu oran %70'e çıkarılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Mehmet Yaşar Ünal

                Uşak

"Madde 55 - Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının yüzde 60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise malullük aylığı, ortalama yıllık kazancının yüzde 70'i üzerinden hesaplanır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Doğan Baran Turhan Güven          Nevzat Ercan

               Niğde                          İçel                    Sakarya

Sevgi Esen Yener Yıldırım             Burhan İsen

            Kayseri                         Ordu                    Batman

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

"Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının yüzde 60'ının 1/2'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran yüzde 70'e çıkarılır. "

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı önerge budur.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Baran, önerge sahibi olarak konuşacak mısınız efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Sayın Güven, süreniz 5 dakika.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının başladığı dakikadan itibaren, biz, öncelikle, bu kanun tasarısının geri çekilmesini talep ettik. Hükümet de, ısrarla, bu kanunun çıkmasından yana bir tavır sergiliyor; ama, biz, hiç değilse, her madde üzerinde, iyileştirmek için, elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz. Hükümet ise, bir suskunluk içinde, yazılı cevaplar vermekle işi geçiştireceğini ve bu şekilde de, bu kanunun çıkabileceğinin umudunu halen taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu acelecilik niye? Meclisi seri imalat yapan bir imalathaneye çevirmek niyetinde değiliz; çünkü, bu şekilde devam ederse, bunun kalite belgesini arayacağız. Çok kanun çıkarmakla iyi sonuç alınacağını, milletin nef'îne hareket edileceğini ifade etmek yanlıştır. Bu kanun tasarısı çıktığı zaman uygulamasının ne olacağını kimse biliyor mu? Her ne kadar bazı arkadaşlarımız, diğer milletvekillerinin, bizim, bu kanunu hiç okumadığımızı ifade etmiş ise de, her milletvekilinin, bunu, en az onu ifade eden arkadaş kadar okuduğunun bilinci içindeyiz. Bu nedenle, 5 inci madde üzerinde de, yine, iyileştirmeye matuf bir önerge verdik.

Şimdi, bakınız, bu kanuna göre, yüzde 60'ın 1/12'sini alacak malul olan. Siz malul olan çalışanı, maluliyetinden sonra kendi kaderine terk ediyorsunuz. 1/12'si; yani, bugün verdiğiniz ücretin yıllık yüzde 60'ının 1/12'sini vereceksiniz... Bu, kendiliğinden mi malul oldu?! Kendi iradesi içinde mi iş kazasına sebebiyet verdi?! Yani, Türkiye'de hem bir sosyal hukuk devletinden bahsedeceksiniz ve devlet bu konuda gereğini yapar diyeceksiniz, Anayasa değişikliklerini peşi peşine getirdiğiniz zaman da, hep sosyal hukuk devleti içinde olduğumuzu, her dakika, her milletvekiline ifade etmeye çalışacaksınız; ama, bu arada, siz, sosyal hukuk devletinden uzaklaşacak maddeler getirmekle meşgulsünüz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bunu, 1/2; yani, yarısı kadar önergemizde öngörüyoruz. Hiç değilse, iş kazası geçirmiş olan bir insana, haysiyetli bir yaşamı sürdürecek kadar, hiç değilse evini, çoluğunu çocuğunu geçindirecek kadar bir ücret verilmesini, iş kazası sonunda, temin etmek mecburiyetindeyiz; sosyal hukuk devletinin görevi de budur. Siz, çalıştığı zaman istediğiniz gibi çalıştıracaksınız; ama, bir kazadan sonra, bir maluliyet halinde de kendi kaderine bırakacaksınız. Bunun ne sosyallikle ne hukuk devletiyle ne de -açıkça ifade ediyorum- insanî davranışla pek ilgisi yoktur. Bu nedenle, önergemizi, lütfen, dikkatle okursanız, incelerseniz, çok makul bir önerge olduğunu göreceksiniz ve bu düzeltme için de bu önergenin kabulünü özellikle istirham ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar suyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım efendim.

Zaten, açık oylama talebiniz de var.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – O ayrı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısı yok.

BAŞKAN – Var efendim, istirham ederim... Şimdi, maddeyi oylarken göreceksiniz.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Olur mu efendim?!

BAŞKAN – Buyurun kâtip üyelere sorun.

Başkanlığımıza itimat buyurun efendim. 139 kişi var burada.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, biraz önce, aynı şekilde sizler söylediniz, dediniz ki, bir önergeyi, karar yetersayısı istendiği zaman...

BAŞKAN – Ben öyle bir şey söylemedim. Sayın Kamer Genç, benim adıma konuşmuşsa efendim...  Demin oyladık, Genel Kurulun oylarıyla kabul ettik. Yapmayın, rica ederim...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Peki, Sayın Başkan, sizin dediğiniz olsun. 

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Diğer önergeler, önerge sahibi tarafından geri çekilmiştir efendim.

Şimdi, maddenin oylaması hakkında açık oylama talebi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Şimdi, önerge sahiplerinin burada olup olmadıklarını tespit edeceğim:

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Şeref Malkoç?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Zeki Çelik?.. Burada.

Fuat Fırat?..

VEYSEL CANDAN (Konya) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Tekabbül ettiler efendim. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Faruk Çelik?.. Burada.

Sait Açba?.. Burada.

Ahmet Derin?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

Yeterli sayıda üyemiz vardır efendim.

Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını, öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa sunmalarını rica ediyorum.

5 inci maddenin açık oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu okuyorum:

Katılım           :                          327

Kabul             :                          256

Ret                 :                            71

Böylece, 5 inci madde kabul edilmiştir efendim.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. –  506 Sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

A) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;

a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7 000 gün veya,

b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4 500 gün,

malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şarttır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'in.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Güler, süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu madde, tasarının en önemli maddesidir. Bildiğiniz gibi, sosyal güvenlik, sosyal adaleti sağlayarak, ekonomik krizlerin yol açtığı derin sosyal yaraların sarılması işlevini üstlenmektedir; sosyal adalet ise, toplumsal bütünleşmeyi sağlama ve dengeli bir toplum yaratma, giderek, ulusal ve uluslararası barışın anahtarını sunar. Bu nedenle, Anayasamızın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında "sosyal devlet" kavramını açıkça vurgulamıştır. Ayrıca, yine, Anayasanın 60 ıncı maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüyle, sosyal güvenliğin genel kapsamı belirlenmiştir. Ancak, bugün "sosyal güvenlik reformu" adı altında Meclis Genel Kuruluna gelen tasarı, sosyal devleti ve sosyal güvenlik kuruluşlarını çökertecek, mezarda emekliliği getirecek, kaçak işçiliği yaygınlaştıracak ve özellikle, özel sigortacılığı güçlendirecektir.

Üzülerek görüyoruz ki, Türkiye'de, bir yanlış, başka bir yanlışla düzeltilmek istenmektedir; sorunları çözmek yerine, kargaşayı artırıcı yollar tercih edilmektedir. 57 nci hükümet, toplumun ihtiyaçlarından ve Türkiye'nin gerçeklerinden uzak bir tasarıyı, çok dar bir süre içinde halka dayatmak istemektedir.

Mevcut sosyal güvenlik tasarısı, yalnızca kâr-zarar mantığıyla hazırlanmış, sosyal kaygılar dikkate alınmamıştır. Tasarı, zenginlikte değil, yoksullukta eşitlik sağlamaktadır. Oysa, sosyal güvenlik, yoksulluğu ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Yapılan hesaplamalar göstermektedir ki, yalnızca emeklilik yaşını yükseltmek, SSK'nın finansman sorunlarını çözemez. Sosyal güvenlik açıklarında asıl sorun, sayıları 4,5 milyonu bulan kaçak işçi sorunudur. Emeklilik yaşını yüksek tutmanın ekonomik getirisi vardır; ancak, bunun doğuracağı sosyal riskleri ve tahribatı da hesaba katmak zorundayız.

Hükümetin "hiçbir şekilde taviz vermem" dediği kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş sınırı, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu, yanlış bir limittir, yanlış bir tespittir; mutlak surette, indirilmesi gerektiği kanısını taşımaktayız. Peki, doğrusu nedir? Doğrusu, 54 üncü hükümet zamanında hazırlanan, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından geçen, Genel Kurula kadar gelen, ne yazık ki, genel seçim dolayısıyla kadük olan tasarıdaki, kadınlarda 50, erkeklerde 55 ve prim ödeme gün sayısı olarak belirlenen 5 000 gündür. Bu yaş limitleri, bütün işçi, işveren  ve diğer sivil toplum örgütlerinin uzlaştıkları bir yaş sınırıdır.

Kamuoyunda söylenenlerin aksine, Türkiye'de emeklilik yaşı kadınlarda 38, erkeklerde 43 değildir; Türkiye'de ortalama emekli aylığı bağlama yaşı 52'dir. Türkiye'de emeklilik yaşını 60'a, prim ödeme gün sayısını 7 000 güne çıkarmak demek, eksik bildirim, yoğun işten çıkarmalar, mevsimlik çalışmalar, geçici işçilik, grev ve lokavt hali, ücretsiz mazeret izni de dikkate alınırsa, çalışanların mezarda emekli olması demektir.

Yapılan araştırmalara göre, metal sektöründe çalışanların ortalama kıdem süresi 6 yıl iken, bu süre, tekstil sektöründe 5 yıldır.

Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de toplam istihdamın yüzde 13,1'lik bölümü, 35-39 yaş grubu etrafında toplanmaktadır. 50 yaş üstü istihdama bakıldığında ise, toplam istihdamın yüzde 6,1'i 50-54, yüzde 4,4'ünün 55-59 ve sadece yüzde 3,7'sinin 60-64 yaş grubunda yer aldığı görülmektedir. İstihdamın ağırlıklı olduğu yaş grupları, ticaret ve satış personeli için 30-34, hizmet işlerinde çalışanlar için 35-39, tarım dışı üretim faaliyetlerde çalışan ve ulaştırma makineleri kullananlar için 25-29'dur. Devletin resmî belgelerine bakıldığında, devletin de, 50 yaş üzerinde işçi çalıştırmak istemediği görülmektedir.

Çeşitli devlet kuruluşlarının temizlik işini verdikleri  firmalarla yaptıkları sözleşmelerde bile, bu yaşın çok altında anlaşmalar yapıldığı görülmüştür. Bunlardan birkaç örnek sunmak istiyorum:

Gülhane Askerî Tıp Akademisi 18-50 yaş, Posta İşletmeleri 18-45 yaş, Devlet Su İşleri 18-50 yaş, ETİ Holding 18-45 yaş. İller Bankası, çalıştırılacak temizlik işçileri için, 18 yaşından  küçük, 45 yaşından büyük olmamasını istemektedir.

Bu konuda en çarpıcı sözleşme, Başbakanlığın temizlik firmasıyla yaptığı sözleşmedir. Başbakanlık, söz konusu sözleşmeye "45 yaşından büyük işçi çalıştırılması halinde, kişi başına 1 milyon Türk Lirası ceza ödenir" şeklinde bir hüküm koymuştur. Bu, devletin bile, 45 yaşın üzerinde işçi çalıştırmak istemediğinin en bariz bir göstergesidir.

60 yaş ve daha üzerinde nüfusun toplam nüfusa oranı, OECD ülkelerinde yüzde 20 iken, Türkiye'de, sadece yüzde 7'dir. Türkiye'de, emeklilik yaşının OECD ülkelerindeki gibi 60 olarak belirlenmesi, OECD ülkelerinde her 5 kişiden 1'inin emekli olma imkânını elde edebilmesine karşılık, Türkiye'de, ancak 14 kişiden 1'inin emekli olma imkânını elde edeceği anlamına gelmektedir.

SSK istatistiklerine göre, emekli aylığı almaktayken ölenlerin yaş ortalaması, erkeklerde 65, kadınlarda ise 67'dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde, demin de söylediğim gibi, bu tasarının belkemiğidir. Bu, 58-60 yaş, mezarda emeklilik demektir. 58-60 yaşa evet diyenler, işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır. Bu maddeye evet diyenler, bu akşam, bu gece evlerine döndüklerinde, eşlerinin, çocuklarının gözlerinin içine bakamayacaklardır. 58-60 yaşa evet demek, zorbalığa evet demektir, IMF'ye evet demektir. Bütün milletvekili arkadaşlarımın vicdanlarına sesleniyorum: Gelin, bu önemli maddeyi, bu akşam önergelerle düzeltelim, kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaş olarak belirleyelim; prim ödeme gün sayısını 5 000 gün olarak düzeltelim ki, bu akşam hepimiz -hepiniz- evlerimize vicdanı rahat olarak dönelim. Ben inanıyorum ki, bu maddeyi dediğim şekilde düzeltirsek, diğer maddelerde hiçbir sıkıntı olmadan, bu yasa tasarısı, çok seri bir şekilde çıkacaktır.

Yine inanıyorum ki, hem Siyasî Partiler Yasasında sağlanan konsensüs, hem daha bugün tahkim yasasında sağlanan konsensüs bu yasa için de söz konusu olacaktır.

Bu vesileyle, son kez tekrarlamak istiyorum: Fırsat elimizdeyken, önergelerle, bu akşam, bu yaş sınırını düzeltelim. Bu sıkıntıdan, Türkiye'nin geldiği bu gerilim noktasından geri gidilsin; bütün Türkiye çalışanları rahat bir nefes alsın.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Şimdi, Doğru Yol Partisi adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye nüfusunun yüzde 85'ini ilgilendiren, bir başka ifadeyle, 52 milyon insanı doğrudan ilgilendiren çok önemli bir yasa tasarısını müzakere ediyoruz.

Doğru Yol Partisi, sadece bu tasarıya ilişkin değil, bugünkü hükümetin Genel Kurula indirdiği bütün tasarı ve tekliflerde, devlet ve millet yararına gördüğü bütün tasarı ve tekliflerde yapıcı olmuştur, yol gösterici olmuştur, pozitif siyaset izlemiştir, katkı sağlamaya çalışmıştır. Sosyal güvenlikle ilgili konu Türkiye'nin gündemine düştüğü gün, Doğru Yol Partisi aynı tavrı sergilemiştir. Evvela bir çağrıda bulunmuştur; demiştir ki: "52 milyon nüfusu doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir konuyu, geniş bir platformda, bilimsel bir bazda, işçi-işveren kesimiyle, çalışan kesimlerle, sosyal gruplarla bir araya gelin, parti temsilcileriyle bir araya gelin ve bir sosyal güvenlik şûrası adı altında bu konuyu ele alın, bilimsel bazda tartışın, sorun çözerken yeni sorunlar yaratmayın."

Biz, sizi çok iyi biliyoruz. Biliyoruz; çünkü, siz, sorunları çözelim derken, her defasında sorun yarattınız. (DYP sıralarından alkışlar) Sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili "büyük bir mega proje" diye Türkiye'nin gündemine girdiniz, bunu burada dayatarak çıkardınız ve en ilkel, geri kalmış, demokrat olmayan ülkelerde uygulanan bir eğitim modelini, Türk insanına layık gördünüz. Vardığımız nokta vahimdir.

Değerli milletvekilleri, yine, bir reform elbisesine giydirdiğiniz, vergi reformu diye takdim ettiğiniz bir düzenlemeyi, bu Meclisten, bütün uyarılarımıza rağmen, ikazlarımıza rağmen, iyiniyetli, yapıcı, yol gösterici tutumumuza rağmen muhalefeti gözardı ettiniz ve "biz biliriz, biz yaparız; muhalefete de ne oluyor" dediniz. Sonra, vergi yasasını çıkardınız ve vergi reformu diye bu Genel Kuruldan çıkardığınız bu yasayla, Türk ekonomisini çökerttiniz, perişan ettiniz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) İş âlemini çökerttiniz; fabrikalar kapandı, dükkânlar peşpeşe kepenk indirdi, köylü pazara inemez hale geldi; para ve finans kesimini çökerttiniz. O zaman telaşa kapıldınız. Bu defa, devletin kaynaklarını, çökerttiğiniz ekonominin belli kesimlerine aktarmak istediniz ve bir yıl sonra da, kendi yarattığınız sorunlara, önlemler paketi diye yeni paketler getirdiniz. Sorun yarat, sonra da bunlara çözüm getirmek için yeni projeler getir!..

Değerli milletvekilleri, yazboz tahtası değil Türkiye; Meclis de öyle değil. Burası çocuk oyuncağı değil. (DYP sıralarından alkışlar) 65 milyon insan sizin oyuncağınız değil.

Bakınız, bir düşünün; bir başbakan, hükümetin başı, diyebiliyor ki: Ben nadim oldum. Ben pişman oldum. Geçmişte hep yanlış şeyler söylemişim; birilerine kanmışım, aldanmışım. (DSP sıralarından "öyle bir şey söylemedi" sesleri)

O solculuk da ne menem bir şeymiş; köprüye hayır, fabrikaya hayır, sanayie hayır, kalkınmaya hayır!.. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından gürültüler)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Hayır, hayır, öyle bir şey söylemedi.

FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Öyle bir şey demedi.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben, bunları birilerinden duymadım.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Ayıp oluyor!

NEVZAT ERCAN (Devamla) – 1968-1969'da İstanbul Üniversitesinde talebe olduğumda...

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) – Anlayamıyorsunuz...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Yıl 1969... Birilerinden duymadım ben.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Devleti dolandıranlar sizde...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – "Zap Suyunun üstünde köprü yok" deyip, "ekonomik değil" deyip, o gün karşı çıkanların, otuz yıl sonra günah çıkardığını hepimiz görüyoruz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz günah çıkaracaksınız; iyi de, millet ne yapsın; millet inim inim inliyor!

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Yalan sizde, dolan sizde...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi, aynı şeyi vergi yasasında yaptınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Vatandaş ceza verdi, hâlâ bağırıyorsunuz.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Vergi yasasında yaptınız bunu; malî milat; pişman oldunuz, ertelediniz. Niye ertelediniz? Eğer doğru yaptıysanız, doğrunun arkasında durun; niye ertelediniz? Yani, malî milat dediniz; şimdi, geldiniz, ertelediniz. "Nereden buldun" diye sual açtınız, soru açtınız; vazgeçtiniz, ertelediniz. Niçin yapıyorsunuz bunları, yazboz tahtası mı? Sormak hakkım benim. (DSP sıralarından gürültüler)

Sayın Yılmaz burada olsaydı... Bu basit bir şey değil. Bunu, birkaç defa, arkadaşlarımız, özellikle, böyle gözlerinize, gözlerinize tuttu; ama, anlamazlıktan geldiniz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Genel Başkanın da öyle yapıyordu.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Nasıl takıyye yapıyorsunuz; nasıl dün başka, bugün başka politika yapıyorsunuz! (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bakınız, Doğru Yol Partisinin iktidar olduğu dönemde, Türkiye için, Türkiye gerçeklerine, çalışan kesimin şartlarına uygun bir yaş düzenlemesine, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına ilişkin, 50-55 yaş düzenlemesine, bir partinin Genel Başkanı, Başbakanlık yapmış Sayın Yılmaz ne diyor... Niye önemsemiyorsunuz bunları? Ucuz mu bunlar?..

Bakınız, 50-55 yaş düzenlemesine ne diyor Sayın Yılmaz: "Bu yasa, yani, bu yeni düzenleme, mezarlıktan önce emekli olmanın yolunu kapayan bir düzenlemedir. Eğer bu kanun çıkarsa, o bilhassa çalışma günü olarak 7 bin küsur günlük düzenleme kesinleşirse..."

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Sağ politikalar...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – "...belki bundan 10 yıl sonra, 20 yıl sonra insanların mezar taşlarına şöyle yazılacaktır: Eğer yaşasaydı, 15 sene sonra emekli olacaktı. Onun için, o tasarıya, bizim, o haliyle destek olmamız mümkün değildir."

HASAN GÜLAY (Manisa) – Onu söylediler.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 1995-1996'larda 50-55 yaş düzenlemesine böyle yaklaşan, Başbakanlık yapmış, bir partinin Genel Başkanı, bugün nasıl oluyor da, iktidarda olduğu 57 nci hükümetin içinde, 58-60 yaş düzenlemesini bizim çalışanlarımıza layık görebiliyor? (DYP ve FP sıralarından alkışlar) 5 000 gün prim ödeme süresini "mezarda emeklilik" diye nitelendiren bir Başbakan, nasıl oluyor da 7 000 prim gününü reva görebiliyor?

HASAN GÜLAY (Manisa) – Su iç.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Benim suya filan ihtiyacım yok. Sizin bir tek şeye ihtiyacınız var... (DSP sıralarından gülüşmeler, gürültüler)

Değerli milletvekilleri, bakın, ben size bir şey söyleyeyim. Doğru Yol Partisi, daima, milletin yanında olduğu şeyin arkasında oldu, helal ve meşru olmayan hiçbir şeye talip olmadı. Biz sizin geçmişinizi de biliyoruz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) O bakımdan, geçmişiniz aydınlık filan değil; biliyoruz bunları. (DSP sıralarından gürültüler)

HASAN AKGÜN (Giresun) – Hiçbir zaman işçi sınıfının yanında değilsiniz.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Ama, ders aldınız, nadim oldunuz. Bu da büyük bir erdemliliktir; onu da kabul ediyoruz. (DSP sıralarından gürültüler)

YÜCEL ERDENER (İstanbul) – Yok bizim veremeyecek hesabımız.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, her şeyi tartışırız sizinle, her şeyi tartışırız. (DSP sıralarından gürültüler)

Şimdi öyle anlaşılıyor ki, sizin... (DSP sıralarından gürültüler)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Su iç.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, karşılıklı konuşuluyor, hatibe konuşma imkânı verilmiyor. Lütfen...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi ben sormak istiyorum. Dün 50-55 yaş düzenlemesine karşı çıkan, bunu "mezarda emeklilik" diye nitelendiren Sayın Yılmaz bu kürsüye gelsin veya onun temsilcisi gelsin veya Sayın Bakan gelsin buraya; desin ki "o günkü Mesut Yılmaz doğru söylüyordu." Eğer o günkü Mesut Yılmaz doğru söylüyorsa, bugün yanlış söylüyor, yalan söylüyor. (DYP ve FP sıralarından alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler) Eğer bugün doğru söylüyorsa, dün yanlıştı muhalefette; onu söylesin.

Değerli milletvekilleri, biz, biliyoruz; dün başka, bugün başka.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz bir kere...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Şunu da biliyoruz: Sizleri...

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – U dönüşü yapıyorsunuz.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Hep U dönüşü yapıyorsunuz.

Sizleri tutup tutup uçuran, sizleri pazarlayan, "U dönüşü yaptı" diyecek dil ve kalem kuvveti kalmayan birkısım basın ve medyaya rağmen, eminim ki ve yürekten inanıyorum ki, millet biliyor ve millet sizi affetmeyecektir.  (DYP sıralarından alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler)

Öyle anlaşılıyor ki, siz, bu niyetinizden, ısrarınızdan vazgeçmeyeceksiniz. Çalışanları, IMF ve Dünya Bankasının dayatmalarına kurban edeceksiniz ve muhalefeti de gözardı ediyorsunuz, hiçe sayıyorsunuz. Size alet olmayacağız. Çalışanların haklarının arkasında olduğumuzu bir defa daha ifade etmek için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, toparlayın lütfen.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Çalışanların haklı davalarının arkasındayız; ama, sizlere alet olmayacağız. Siz, virgülüne, noktasına dokundurmadan, muhalefetin haklı taleplerine kulak vermeden, dayatmalara boyun eğiyorsunuz.

Bu bakımdan, Doğru Yol Partisi, bilhassa, çok önemli gördüğümüz bu 6 ncı maddeye ilişkin çok kesin, çok net bir tavır ortaya koyuyor ve çalışanlar adına -şu Yüce Meclisten, salondan- tasarının bu akşamki görüşmelerine katılmama kararını burada açıklıyor...

ALİ AHMET ERTÜRK (Edirne) – Bir dahaki seçimde zaten katılamayacaksınız.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Sizleri protesto ediyoruz. Sizi, bir defa daha düşünmeye davet ediyoruz... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Uykunuz mu geldi?!

BAŞKAN – Sayın Ercan, toparlar mısınız lütfen.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Aklıselimle, tarihî sorumluluktan kurtulmanızı ve vebalden kurtulmanızı sizlerden tekrar diliyoruz ve Doğru Yol Partisi olarak salonu boşaltıyoruz.

Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından ayakta alkışlar; DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar[!])

(Doğru Yol Partili milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk ettiler)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kaderinizle baş başa kalın.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Millete havale ettik sizi, millete!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Vebalinizle baş başa kalın. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu'unda.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Sayın Başkan, bir temsilcileri kalsın, dinlesinler; güzel şeyler söyleyecek arkadaşlarımız.

BAŞKAN – O onların işi, bizi alakadar etmiyor.

Buyurun.

ANAP GRUBU ADINA EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kendilerine cevap verileceğini duydukları için, çıkmayı tercih ettiler. O, onların tercihidir. Biz, görüşlerimizi arz ederiz, kanun metnini zaman bulup da okuyamadıkları için yanıldıklarını biliyoruz; belki zabıtlardan okurlar, cevabımızı duymuş olurlar.

Sayın milletvekilleri, gayet tabiî ki, az önce, bu kürsüden kullanılmış olan "yalan" kelimesi gibi, "pazarlama" kelimesi gibi bu yüce çatıya asla yakışmayan seviyesizlikleri benim tekrar etmemi, herhalde beklemiyorsunuz. (ANAP sıralarından alkışlar) Kem söz sahibine aittir deyip, kendisini parlamenter bir dil içinde savunmaktan aciz hisseden kişilere, elbette ki, onların bu seviyesiz lisanıyla cevap vermek bize yakışan bir şey değildir, bu çatıya yakışan bir şey değildir. Biz, kendi teknik meselelerimize eğilip, cevabımızı o şekilde vermeyi tercih edeceğiz. Ama, teknik meseleye gelince de bir şey dikkatimizi çekiyor. Az önce, yine bu kürsüden, bazı siyasîlerin fikir değiştirdiğinden bahsedildi; Sayın Başbakanımızın fikir değiştirdiğinden bahsedildi,benim, mensubu olmakla gurur duyduğum Anavatan Partisinin Sayın Genel Başkanının fikir değiştirdiğinden bahsedildi; hangi partinin sözcüsü tarafından?!.Değerli arkadaşlarım, 1992'deki popülizm darbesiyle SSK'yı yıkan ve daha sonra da yıktığı SSK'yı kurtarmak için fikrini değiştirip 1995'te 9 000 işgünü mecburiyeti getiren bir siyasî partinin sözcüsü tarafından bunlar söylendi. (ANAP sıralarından alkışlar)

Doğru Yol Partisi, 1992'deki popülizm darbesiyle, işçilerin sosyal güvenliğini yıkan, tahrip eden, perişan eden partidir; asıl günahkâr odur. O tarihteki Doğru Yol Partisi hükümetinin iktisattan sorumlu Sayın Devlet Bakanı, daha sonra Başbakan olduklarında, iktisattan sorumlu bakanken yıktığı SSK'yı gerçekten mezarda emeklilik kurumu haline getirmek için, 60 yaşını ve 9 000 işgününü getirmiştir değerli milletvekilleri. (ANAP sıralarından "Vay, vay, vay" sesleri) İşte, 9 000 işgününe denmiştir, mezarda emeklilik diye. Bunu neden getirmiştir? Vaktiyle yıktığını düzeltmek için getirmiştir; ama, onun yıktığını düzeltmek, yine, bu Yüce Meclise, 57 nci cumhuriyet hükümetine nasip olacaktır. Onların yıktığı pek çok şeyi düzeltmek gibi, bunu düzeltmek de bize nasip olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yaş konusunda birkaç örnek vermek istiyorum. Çok özür dileyerek, tekraren arz etmek istiyorum. Maalesef teknik bir konuyu konuşuyoruz, maalesef matematik bir konuyu konuşuyoruz. Onun için, siyasî sloganların, sendikal ve hissî sloganların geçerli olmadığı bir konuyu konuştuğumuzu tekraren hatırlatarak, bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum.

İki farklı ülke grubu seçtim. Bir tanesi, zengin, gelişmiş OECD ülkeleri; diğer ülke grubu, yine zengin, fakat, o kadar gelişmemiş, fakat bize bazı benzerlikleri olan İslam ülkeleri.

Bakınız değerli arkadaşlarım, önce, ortalama yaş, yani yaş beklentisini okuyacağım OECD grubundan: Avusturya 78, Belçika 77, Kanada 79, Danimarka 76, Amerika Birleşik Devletleri 79. Yani, bizim üstümüzde. Bunların hepsinde, zengin ülkeler oldukları için, emeklilik yaşı 60-65 civarında seyrediyor; yani, 60 ve üstü olarak seyrediyor. Tek tek ayrıntılara girmeyeyim.

Peki, denilebilir ki, iyi ama, oralarda yaş beklentisi yüksek, hayat hayat standardı yüksek; onun için oralarda emeklilik yaşı yüksek.

Peki, şimdi, ikinci ülkeler grubuna geliyoruz; İslam ülkelerinden seçtim: Afganistan, yaş ortalaması 62; Cezayir, yaş ortalaması 68; Mısır, yaş ortalaması 65; İran, yaş ortalaması 67; Suudi Arabistan, yaş ortalaması 70.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, son zamanlarda ortalıkta bir yığın istatistikî rakamlar uçuşuyor; hatta, büyük bir ihtimalle de, insanlar kendilerine göre istatistikî rakamlar elde ediyorlar. Ben, bütün bunlarda, Birleşmiş Milletlerin nüfus ve demografi işleriyle ilgili "UNFPA" denilen özel ajansının kaynaklarını tercih ettim ki, mukayesesi kolay olsun.

Sevgili arkadaşlarım, iki ayrı ülke grubundan bahsettik. Bir tanesi, gelişmiş ülke grubu, OECD ülkeleri, yaş ortalaması bizim üzerimizde; ikincisi, İslam ülkeleri, yaş ortalaması bizim altımızda. Türkiye'nin yaş ortalaması, muhtelif kaynaklarda 69 ile 71 arasında değişiyor, burada 69 görünüyor; Dünya Bankasının geçen hafta yayımladığı bir raporda 71 görünüyor, "The Economist"in geçenlerde yayımladığı yıllıkta 70 görünüyor, bu 60-70 arası... Peki, acaba, buralarda emeklilik yaşı kaç? İki ayrı ülke grubu: Zengin ülkeler, yaş beklentisi yüksek; yeterince gelişmemiş İslam ülkeleri, yaş beklentisi, yaş ortalaması düşük. Hepsinde ortak olan şey, emeklilik yaşı 60 ilâ 65...

Değerli arkadaşlarım, demek ki, sigortacılıkta, yaş beklentisiyle hayat standardıyla bağlı olmaksızın, emeklilik yaşı, matematik bir standart olarak 60-65 arasında bağlanıyor. Yani,  bir denklemden bahsediyoruz, iki kere iki dörtten bahsediyoruz, sigortacılıktan bahsediyoruz; particilikten veya sendikacılıktan bahsetmiyoruz. Tekrar ve tekrar bunun altını çizmemiz lazım. Eğer, sigortacılık gibi teknik-matematik işleri siyasî ve sendikal sloganlarla çözmek kolay olsaydı, Nobel ödüllerini sendikacılar ve politikacılar alırdı. Burada, lütfen, bu matematik realiteyi, evrensel realiteyi gözden kaçırmayalım. İki ayrı ülke grubunun da yaş ortalamaları çok farklı, biri bizim üzerimizde biri bizim altımızda; ama, hepsinde emeklilik yaşı 60-65 standardında cereyan ediyor. Bu realiteyi, tekraren, bilgilerinize arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, son bir hususu daha arz ederek, sözlerimi bağlamak istiyorum.

Bahsedilen yaş, yarın, yani yasamız yürürlüğe girdikten itibaren işe girecek kişiler için, yirmi yirmibeş sene sonra belki sorun olacak bir konudur; bugün çalışanlar açısından böyle bir sorun yoktur; onlar için, geçiş, sendikaların taleplerine tamamen paralel şekilde düzenlenmiştir; yani "uzlaşma yok" diye şikâyet edenlere, saygıyla ithaf ediyorum. Bu konunun tarafı olan sendikalarla uzlaşarak, bugün çalışanlar için geçiş aşamaları düzenlenmiştir. Bahsedilen yaş ise, yarın işe gireceklerin yirmi yirmibeş sene sonra belki karşılaşacakları bir sorundur. Belki diyorum; çünkü, o tarihe kadar, Türkiye'de yaş ortalaması elbette yükselecektir, hayat standardı elbette yükselecektir, işsizlik elbette azalacaktır, çalışma saatleri elbette azalacaktır ve Türkiye, elbette, Avrupa Birliğine girip, o standartlara kavuşmuş olacaktır.

Dolayısıyla, bu yasayla getirilmiş olan yaş düzenlemesinin, Türkiye ve dünya gerçeklerine ve matematik realitelere uygun olduğu düşüncesiyle, hepinize, gecenin bu geç vaktinde beni dinlediğiniz için saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.

Şimdi, söz sırası, şahıslara gelmiştir.

Şahısları adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım söz istemişlerdir.

Şimdi, sırasıyla, sayın milletvekillerini çağırıyorum. 

İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu...

Süreniz 5 dakikadır efendim.

EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşlerimi az önce arz etmiştim; onları tekrarlayıp, zamanınızı daha fazla almak istemiyorum.

Huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum; hürmetle selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.

Şimdi, söz sırası, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'ta.

Buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, söz hakkımı Sayın Abdüllatif Şener'e devrediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şener. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüşmelerimizin devam ettiği bu kanun tasarısının bu maddesiyle, emeklilik yaşı 58-60 olarak belirlenmektedir. Emeklilik sistemiyle ilgili olarak getirmiş olduğunuz tasarıda, 58-60 yaş sınırı dışında, ayrıca 7 000 günlük prim ödeme zorunluluğu getirilmiştir.

Açıkça belirtmek istiyorum, bu düzenleme, Türkiye'nin koşullarına uygun değildir. Doğrudan doğruya, mezarda emekliliği düzenliyorsunuz. Çalışanlar emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama, emekliliği arzu ederlerse, mezar sonrasını düşünsünler diyorsunuz. Bu, mevcut hükümetin, çalışanlara bakış açısını gösteren açık düzenlemelerden biridir. Bu Mecliste, şu ana kadar görüşülen kanun tasarı ve tekliflerinin hiçbirinde, çalışanlardan yana, dar ve sabit gelirlilerden yana bir düzenleme yapılmamıştır; sürekli olarak rantçılar ve tekelci sermayeden yana düzenlemelerin peşinde bir iktidarla, bir hükümetle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, 58-60 yaşında emeklilik demek, bir kere, özel sektörde çalışanların emekliliği hayal bile etmemesi demektir. Pek çok firmada çalışanları görüyorsunuz; özel sektörde, nerede 50 yaşın üzerinde çalışan var diye baktığınızda kimseyi göremiyorsunuz. Bir kere, işin fiilî durumu, realitesi, özel sektörde, daha çok, genç işgücünün istihdam ediliyor olmasıdır. 50 yaşın üzerinde çalışanların sayısı, genel istihdam içerisinde önemsenemeyecek kadar azdır. O halde, vermediğiniz, fiilen sağlamadığınız bir hakkı gösteriyorsunuz "çalışsaydın emekli olabilirdin" diyorsunuz.

Diğer taraftan, 7 000 günlük prim ödeme gün sayısıyla birlikte düşündüğünüzde, daha korkunç  tablolar ortaya çıkmaktadır. Kamu kesiminde, mevsimlik işçiler vardır, geçici işçiler vardır; sizin getirdiğiniz bu tasarıyla, yılda üç ay çalışan bir mevsimlik işçinin, emekli olabilmek için yetmişbeş yıl çalışması lazımdır; eğer yılda altı ay çalışıyorsa, emeklilik için kırk yıl çalışması gerekmektedir.

Dolayısıyla, bu getirdiğiniz düzen, şu getirdiğiniz sistem, insanî değildir, Türkiye'nin ölçülerine ve özelliklerine de uygun değildir.

Hayretler içerisinde dinledim; biraz önce, iktidar partilerinden birine ait bir grup sözcüsü, kalktılar geldiler, bu kürsüden, Afganistan'daki ortalama ömürden, emeklilik sisteminden; Cezayir'deki ortalama ömürden, emeklilik sisteminden; Suudi Arabistan'daki ortalama ömürden, emeklilik sisteminden bahsettiler. Evet, bu iktidarın yapmak istediği ortadadır. Bir iktidar sözcüsünün ağzından yakalanmışlardır. Sizin yapmak istediğiniz, Afganistan'daki, Cezayir'deki, Suudi Arabistan'daki emeklilik sistemini Türkiye'ye taşımaktır. (FP sıralarından alkışlar) Bu çağdışı anlayışla, bir yere varamazsınız.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) – Gecenin bu saatinde felaket tellallığı yapma!

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Bu anlayışla bir yere varamazsınız değerli arkadaşlarım. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Gelip, bu kürsüden, Cezayir'i, Afganistan'ı örnek gösterebilmek için, izan ve insaf sahibi olmak lazım. Demek ki, bazen, bu insaf ve izan ortadan kalkıyor. (DSP sıralarından gürültüler)

Avrupa'dan bahsediyorsunuz, Batı ülkelerinden bahsediyorsunuz ve maalesef, böyle, tebessümlerinizi, kahkahalarınızı, deminden beri ibretle izliyorum. İşçilere mezarda emeklilik, çalışanlara mezarda emeklilik; iktidar partileri ve milletvekilleri de, burada, devamlı, bu tabloya kahkaha atıyorlar. (DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Kendine dikkat et, kendine dikkat...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Gülünecek yer vardır, ciddî durulacak yer vardır. (FP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şener, toparlar mısınız lütfen.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Eğer, Avrupa standartlarını, Batı standartlarını Türkiye'ye taşıyacaksanız, o zaman, ölçüler başka... (DSP sıralarından "Onu anlat, dinleriz" sesi)

Onu anlatalım...

Batı'da, ortalama ömür, Türkiye'dekiyle aynı değildir. (DSP sıralarından "Ne kadar" sesleri) Diğer taraftan, Batı'da, çalışanlara verilen ücret, Türkiye'dekiyle aynı değildir. (DSP sıralarından "Ne kadar" sesleri) 3 000 doları, 5 000 doları, 10 000 doları, siz, Türkiye'de de çalışanlara verin, ondan sonra, emeklilikte eşitlemeyi konuşma hakkını elde edin. (DSP sıralarından "At, at!.." sesleri, gürültüler)

Batı'daki işçi ücretlerinin onbeşte 1'i Türkiye'de verilirken, bazı alanlarda onda 1'i verilirken, ücretlere gelince eşitleme yok, sefalet ücretlerine, düşük ücretlere mahkûm edersiniz; ama, emeklilik yaşı söz konusu olunca, işte, Batı'da da böyle...

Diğer taraftan, Batı'da iş güvencesi var; siz, iş güvencesi sağlayabiliyor musunuz?

BURHAN BIÇAKÇIOĞLU (İzmir) – Var, var... Geliyor...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Nerede sağlıyorsunuz?! Gelmiyor. Bu tasarıda o yok. (DSP sıralarından gürültüler) İş güvencesi sağlayın, ondan sonra, Batı ile eşitlediğiniz noktayı gösterin.

ŞENEL KAPICI (Samsun) – Onu da engelleyeceksiniz, onu da engelleyeceksiniz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Eğer, sosyal güvenlikte Batı ile ortak ölçüler koymak istiyorsanız, o koymak isteyeceğiniz ölçüler farklı alanlardadır, refah düzeyindedir, iş garantisindedir, iş güvencesindedir; ama, maalesef, olumlu ve müspet alanlarda Batı standartlarına hiç yanaşmazken, sırtınızı dönerken, sosyal güvenlikle ilgili konular gündeme geldiğinde, hemen, bu kürsüden, Afganistan, Cezayir, Suudi Arabistan düzeyine Türkiye'yi indirmeyi marifet olarak görüyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Yanlış görüyorsunuz; bu, yolun sonu demektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şener.

Madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş, Sayın İncetahtacı...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şifrenizi girip talep ederseniz daha rahat olacak. Lütfen, şifrenizi girin; pratik yapalım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, karar yetersayısını ararken...

BAŞKAN – Niye itiraz ediyorsunuz Sayın Kapusuz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakınız, zaman kaybetmeyelim. Sizin şifreyi girip girmediğinizi nasıl bileceğiz?

BAŞKAN – Benim şifre girmeme lüzum yok. Siz şifre girdiğiniz zaman benim önümde yanıyor zaten Sayın Kapusuz. Bunu bir senedir kullanıyorsunuz. Rica ederim... Siz, grup başkanvekilliği yaptınız. 30 sayın milletvekili bu ekranda gözüküyor.

Sayın Alçelik, Sayın Okutan, Sayın Yıldız, Sayın Çelik, Sayın Aydın, Sayın Polat, Sayın Güler, Sayın Özyol, Sayın Sünnetçioğlu, Sayın Kukaracı, Sayın Gül, Sayın Aslan, Sayın Kapusuz, Sayın Çelik.

Sayın Alçelik, buyurun.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, itirazımızın haklılığını ortaya çıkaracağız.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, sizi yazdım, siz gözüküyorsunuz burada; niye itiraz ediyorsunuz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, benimki gözükmüyor.

BAŞKAN – Sayın Alçelik'e söz verdim efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, benimki de gözükmüyor.

BAŞKAN – Sayın Alçelik sualini sorsun efendim.

Telaşlanmayın sayın milletvekilim, sorarsınız; vakit kaybettiriyorsunuz...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Suat Pamukçu gözüküyor mu?

BAŞKAN – Sayın Alçelik, sual soracak mısınız?

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Soruyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan iki soruyu cevaplandırmasını rica ediyorum.

Birisi, ülkemizdeki ortalama yaşama süresi...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Pamukçu "gözüküyor" dedim ya, niye telaşlanıyorsunuz, celalleniyorsunuz?! Eğer adınızı okumazsam, itiraz edersiniz o zaman. Gecenin bu saatinde bu yapılır mı?!.

Buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan, şu anda çıkarılmak istenen kanunla, emekliliği hak edecek bir çalışanımızın ancak onyedi yıl sonra emekli olabilmesi söz konusu. Bu onyedi yılı düşündüğümüzde, ülkemizdeki ortalama yaşama süresi de bu kadar artmış mıdır? Sayın Bakanın böyle bir çalışması var mı? Bu konuda bizi bilgilendirmesini hassaten rica ediyorum.

İkinci sorum da şu: Biraz önce ve değişik vesilelerle ifade edildi; geçici statüde veya mevsimlik çalışan işçilerimizin emekli olabilmesi için, şu andaki uygulamayla, Türkiye'deki ortalama yaşama süresi kâfi değildir. Bu süreyi, yaşantılarında emekli olabilecek şekle getirmek için, Sayın Bakanın, mevsimlik işçilerimizi daimî statüye geçirmeye veya onlara ilave bir iş sağlamaya yönelik bir çalışması olmuş mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım efendim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun.

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan soracağım soruların cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Birinci sorum: 1995 yılında "mezarda emeklilik broşürü" Anavatan Partisi tarafından hazırlanmıştır. Doğru Yol ve CHP Hükümeti tarafından hazırlanan 55 ve 60 yaşları için "mezarda emeklilik" diyen Anavatan'ın Sayın Bakanı, 58 ve 60 yaşa ne isim koyacaktır acaba?

İkinci sorum: 1996 yılında, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan yaş konusunda hangi teklif yer almıştır? Geçiş dönemi kaç yıl olarak ve geçiş dönemi sonunda hangi yaş öngörülmüştü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, çok önemli sorular olduğu için (!) müsaadenizle, yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakandan üç sorunun cevabını istirham edeceğim.

Birinci olarak, genç bir nüfusa ve yetişmiş insan potansiyeline sahip olan ülkemizde bir işadamı olsanız, 25-30 yaşındakimi, yoksa 55-60 yaşındaki bir elemanı mı işletmenizde istihdam edersiniz?

İkinci olarak, 38-40 yaşında emekli olan kaç kişi vardır?

Üçüncü olarak, yaşam standardı 50-55 yaşında emekliliği gerekli kılarken, 58-60 üzerinde neden ısrar ediyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Fahrettin Kukaracı, buyurun efendim.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakan tarafından aşağıdaki sorularımın cevaplandırılması hususunda delaletinizi arz ederim.

1 - Kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş olarak kabul edilen ve yaygın tabiriyle "mezarda emeklilik" denilen bu karardan dönüş mümkün değil midir? Bu yaşın tespitinde IMF'in bir ilgisi var mıdır?

2 - Kaynak sıkıntısını gidermek için çıkarılan bu kanun çıktıktan sonra yılda ne kadar kaynak elde edilecektir? Bu meblağ, yüzbinleri sokağa dökmeye değer mi?

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – IMF'in herhangi bir etkisi yoktur.

Diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim. Zannediyorum, daha iyi açıklama yapmış olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Aydın, buyurun efendim.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum.

 Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan sorularımın cevabını öğrenmek istiyorum.

Birincisi, 506 sayılı Yasanın 60 ıncı maddesi değiştiriliyor ve 58-60 yaş sınırı ve 7 000 gün prim ödeme şartı getiriliyor. Şimdi, 7 000 gün prim ödemek, yaklaşık 19,5 yıl ve 233 ay yapıyor Sayın Bakanım. Temmuz ayında yürürlüğe giren asgarî ücrete göre ve Türkiye'de enflasyonun da sıfır olduğunu varsaysak, bu 233 ay boyunca hiç bu rakamlar değişmese, 1.7'den itibaren işe başlayan bir kişinin -işveren katkısı dahil- SSK kasasına yatıracağı para, 40 363 500 liradır. Şimdi, öyle varsayıyoruz, 233 ay bu prim devamlı ödenecektir -dolar bazında cevap verirseniz daha gerçekçi olur; sizin tercihinize bırakıyorum- 233 ay sonra bu para, normal reel faize göre bileşik faiziyle birlikte neye baliğ olmaktadır? Acaba sizler veya SSK'nın yetkilileri veya bu tasarıyı hazırlayanlar bunu hiç hesap ettiler mi?

Buna bağlı olarak ikinci sorumu soruyorum: Ortaya çıkan rakamla Temmuz 99 ayı ortalamalarına göre, Sosyal Sigortalar Kurumu, bir mensubuna -genel olarak soruyorum- sağlık hizmetleri ve sair, ortalama ne kadar masraf yapmaktadır? Yani, buradan şuraya varıyoruz: 233 ay ödedikleriyle SSK'dan aldıkları arasındaki fark nedir; bunu merak ediyorum.

Üçüncüsü, SSK'nın prim alacaklarının bir hayli çok olduğunu biliyoruz; zaten, sizler de, bu nedenle SSK'nın zor durumda kaldığını kabul ediyorsunuz ve söylüyorsunuz. Şimdi, burada merak ediyorum. Nasıl olsa yazılı cevap vereceksiniz; vaktiniz bol, istediğiniz kadar araştırma yapabilirsiniz; ama, benim istediğim şu: Gecikme zammı ve faizleriyle birlikte SSK'nın şu ana kadarki toplam alacağı nedir ve bu alacakların içerisinde ilk 100'e giren kamu veya tüzelkişilerin veya özel kişilerin isimleri ve her birinin toplam borç miktarları -SSK'ya- ne kadardır?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şunu sormak istiyorum.

Birinci sorum: Bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldikten sonra, birtakım konularda işçilerle görüşüp, prim günleri ve geçiş sürelerinde esneklik göstermelerine rağmen, nedense, 58-60 yaşta, Sayın Bakan bir türlü esneklik göstermedi. Ben şunu merak ediyorum: 50-55 yaş, Türkiye'de ittifak edilen yaş. 50-55 yaşa göre 58-60 yaşın ilk on yıldaki nakit farkı ne kadar oluyor? Bir de, Türk-İş, 2003 yılından sonra 53-58 yaşını uygulamak istediğine göre, 53-58 ile 58-60 arasında ilk on yılda bizim bütçemizde ne kadar fark olacak? Bunları bir karşılaştırmak istiyorum. Yalnız karşılaştırırken, Sayın Bakanımız, sadece bu yıl, 40 bin kişiye faiz olarak 10,3 katrilyon ödediğinizi unutmamanızı arz edeceğim.

İkinci sorum da şu olacak: Siz emekli oldunuz mu? Gazetelerde, emekli olduğunuz söyleniyor. Eğer siz, hakikaten, gazetelerde denildiği gibi genç yaşta emekli olduysanız, bu haktan, milyonlarca işçiyi neden yararlandırmak istemiyorsunuz? Eğer olmadıysanız, siz bu kanunu çıkaran ve 60 yaşında emekliliği savunan birisi olarak, 60 yaşından önce emekli olacak mısınız?

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Polat, kişisel sualler yok dedik. Madde üzerinde...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Ama, Sayın Bakan kişisel sayılmaz.

BAŞKAN –Hayır efendim, kişisel sual.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) –

Yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Gül, buyurun.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istediğim soru şudur: Sayın Bakan, benim de içinde üyesi olduğum Refahyol dönemindeki hükümetimiz de, Türkiye'de bir sosyal güvenlik yasası çıkarma, bir reform yapma ihtiyacını duymuştu ve o zaman, ekonomiden sorumlu olan bürokratlarımız -Hazineden, Devlet Planlama Teşkilatından, Çalışma Bakanlığından- hesaplar  yaptılar, ekonominin dengesini ortaya koydular ve hanımlarda 50 yaş, erkeklerde de  55 yaşı uygun buldular. Dolayısıyla, 50-55 yaş, ek aktuaryel dengeler açısından yeterli görülmüştü o zaman.

Şimdi, geçen bu iki sene içerisinde neler değişti, neler oldu ki Türk ekonomisinde -ki, Türk ekonomisinden sorumlu olan ekip de, şu anda sizsiniz- bu bürokratlarımız, şimdi, 58 ve 60 yaşların ancak ek aktuaryel dengeyi sağlayacağını söylüyorlar? Sorum bu efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, Refahyol döneminde hazırlanan tasarı ile bugün bizim huzurunuza getirdiğimiz tasarı arasında hayli farklılıklar var. Bir örnek olarak ifade edeyim; mesela, 2050 yılı projeksiyonu itibariyle düşündüğümüzde, gayri safî millî hâsıla içerisindeki açık, mevcut durumda yüzde 16,22; Refahyol dönemindeki -demin sizin bahsettiğiniz- reform tasarısını aynen alsanız, bu açık, ancak yüzde 14,46'ya iniyor. Dolayısıyla, bu, ciddîye alınabilecek, o tarzda bir açığın kapanması söz konusu değil.

Teşekkür ediyorum.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bakan aslında benim soruma cevap vermedi.

BAŞKAN – O, Sayın Bakanın takdiri efendim.

Sayın Aslan_

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, aşağıdaki sorularıma, delaletinizle, Sayın Bakanın cevap vermesini istiyorum.

Soru 1 : Kadınlar ile erkekler arasındaki bu yaş tespiti ve sınırlaması ile aradaki rakam farkı, hangi kıstaslara göre yapılmıştır?

Soru 2 : Çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışan bu insanların emeklilik yaşları uzatılıp, bu kadrolar tutulurken, çığ gibi büyüyen ve iş arayan gençlere iş veremeyince artacak işsizlik sayısına ne gibi tedbirler alınmaktadır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereceğim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Çelik, buyurun.

M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Bakandan sorum şu: 65 yaşın üzerindekilerin oranı -dünya nüfusunun- gelişmiş ülkelerde yüzde 14'üdür; yapılan hesaplamalara göre, bu oran, 2030 yılında yüzde 25'i olacak. Yaşlanan toplumlarda ise, bazı sektörler normalden hızlı bir gelişme göstermektedir; mesela, yatırım danışmanlığı, sağlık sektörü...

BAŞKAN – Sayın Çelik, gerekçe değil efendim; az ve öz sual soracaksınız, lütfen... Gerekçe okumayın.

M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – 1965 ve 1993 yılları arasında, devlet, bankalardan çok yüksek faizle borçlanırken, SSK'nın fonları çok düşük faizlerle kapatılmış. Acaba, bu geç emeklilikle, ilerisi için hesaplanan ve 50 milyar dolarlık bir özel sigortacılığın altyapısı mı hazırlanıyor?

Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Herhangi bir ilgi ve irtibatı yoktur efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arınç, buyurun.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakandan şunu sormak istiyorum: Anayasanın 10 uncu maddesi, kanun önünde eşitlik prensibini getirmiş: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet ..... ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir diyor. Burada kadınlar için 58, erkekler için 60 yaş şartı var. Hanımlar için bir şey demiyorum da, 60 yaş şartı, erkeklerin aleyhine bir düzenleme değil mi? Sayın Bakan, bu tasarıyla bir ayırımcılık yapmış olmuyorlar mı? Anayasaya aykırılık iddiasında acaba ne diyecekler?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli arkadaşımızın takdirlerine ve değerlendirmelerine bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Fethullah Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, delaletlerinizle Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorumun cevaplanmasını istirham ediyorum.

Türkiye'de yıllardan beri yüzde 100'lerin üzerinde devam eden enflasyon kontrol altına alınamazken, rantiyeye kaynak aktaran ekonomik politikalardan vazgeçmeden, sadece yaşı 58-60 olarak yükseltmekle, çalışanların sosyal durumlarının yükseleceğine ve sosyal güvenlik kurumlarının kurtulacağına inanıyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereyim efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sanay.

EYÜP SANAY (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan şu sorularımın cevaplanmasını arz ediyorum.

Soru 1: Verimlilik ile yaş arasında sıkı bir ilinti vardır. Nitekim, gelişmiş Batı ülkelerinde bile, 40 yaşından sonra işsiz kalan insanların iş bulma riski fazladır. Bizde böyle bir durum olduğunda, işsizlik sigortasıyla belli bir süre bu insanlar geçimini temin edeceklerdir; fakat, işsizlik sigortası bittikten sonra ve 40 yaşını aşmış olan bu insanlar iş bulamadığı takdirde 60 yaşına kadar geçimlerini neyle temin edecekler; bunun için bir önlem düşünüldü mü?

Soru 2: Bu yaş oranlarının, gerçekten, Türkiye'nin sosyodemografik, sosyokültürel, sosyoekonomik, sosyopsikolojik durumlarına uyduğuna samimiyetle Sayın Bakan inanıyor mu? Samimiyetle?..

Soru 3: Ülkemizdeki yıllık gelişme oranı yüzde 0 civarında ve her sene de yaklaşık 500 000 civarında insan işsizler ordusuna katılıyor; insanlar 60 yaşına kadar da çalışacağına göre, yeni iş imkânları da hazırlanmadığına göre, işsizlere yeni katılan bu gençlere çalışabilmeleri için imkânlar hazırlandı mı; önlemler alındı mı?

Bunları Sayın Bakanın cevaplamasını arz ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak takdim edeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Sünnetçioğlu, buyurun efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Lütfen, İçtüzüğün 96 ncı maddesini ihlal etmeyin efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla aşağıdaki sorumun Sayın Çalışma Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ve talep ediyorum.

Gönül isterdi ki, en ihtilaflı olan bu madde, bir uzlaşma metni olarak geçsin; ancak, görülüyor ki, bütün tepkilere rağmen bu şekilde geçirmeye ısrarlısınız Sayın Bakanım. Hiç olmazsa, bütün dünyada geç emeklilik için düşünülen geç emeklilik ikramiyesi; belli bir yaştan sonra ücretlerden Gelir Vergisi kesintisinin kaldırılması, yalnızca emeklilik kesintisinin sürdürülmesi; belli bir süreden sonra part-time çalışarak emekliye ayrılma, işverenlerin, yaşlılara karşı önyargılı olmalarından vazgeçirilmeleri, çalışan nüfus sayısının artırılması, yetişkin çocukların, yaşlı anne ve babalarının bakımını üstlenmeye teşvik edilmesi gibi, dünyada uygulanan ve uygulanması düşünülen tedbirleri almayı düşünüyor musunuz?

Sayın Bakanım, bu soruya, isteseniz de yazılı cevap veremezsiniz; zira, madde oylandıktan sonra sorunun hükmü kalmaz. Eğer cevabınız müspet ise, maddede değişiklik gerekecektir; onun için, lütfen, şimdi istirham ediyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sorunuzun cevabı, tasarımızın tamamını incelediğimizde, gayet açık bir şekilde ifade edilmektedir.

Teşekkür ederim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sadece bir örnek istiyorum; bir örnek verebilir misiniz?..

BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır efendim.

Sayın Geçer, buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumun, Sayın Çalışma Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Mevcut tasarını 6 ncı maddesiyle, 506 sayılı Yasanın 60 ıncı maddesi, değiştirilmektedir. Bu maddeye göre, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurması şartı aranırken, prim ödeme gün sayısı da 7 000 güne çıkarılmaktadır. Daha önce yürürlükte olan yasada, kadında 50, erkekte 55 yaşını doldurmuş olma şartıyla, 5 000 gün prim ödeme şartı aranmaktaydı. Bu 7 000 gün, fiilen, yaklaşık olarak 20 yıla tekabül etmektedir. Türkiye'de, daha çok, asgarî ücretle çalışan ve mağdur olan işçilerimizin veya part-time çalışan işçilerin bu 20 yılı doldurmaları, belki de, ancak 60 yılda mümkün olacaktır. Bu yasayla daha da mağdur edilecek olan bu işçiler hakkında daha değişik bir uygulamayı düşünüyor musunuz? Bunu rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Okutan, buyurun.

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Burada çıkan kanunlar, keşke, sadece muhalefet partilerini ilgilendirseydi; ama, bütün Türkiye'yi, şu anda oylama verecekk olan partileri de ilgilendiriyor; buna müspet oy verecek partili arkadaşlarımızı da ilgilendiriyor.

Sorum: İşçiler, çeşitli işlerde çalışıyor; kömür ocaklarında, demir dökümhanelerinde çalışan işçiler için yıpranma payı veriliyor mu? Bu bir...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Başkan, sorular...

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Analık süresi içerisinde, kadınlarımızın primlerini ödeyecek bir fon oluşturuldu mu? İki.

Üçüncüsü; 58 yaşına bir senesi kalmış, gözünde gözlüğüyle çalışan bir hemşire hanımdan komadaki bir hastanın damarını bulmasını isteyebilecek miyiz; ayrıca, 59 yaşındaki bir erkekten de kömür ocağında çalışmasını isteyecek miyiz? Bunu merak ediyorum... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, sorular maddeyle ilgili değil...

BAŞKAN – Sayın Okutan, sual soruyor efendim; müsaade edin, takdir kendilerinin; tatmin olmak istiyor.

Buyurun Sayın Okutan.

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Emeklilik prim gün sayısı 7 000 güne çıkarılmış; 7 000 günü tamamlayamadan veya tamamlamak sıkıntısında bulunan mevsimlik işçilerimiz...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı anda cep telefonuyla konuşuyorsunuz; elektronik aletten ses çıkmıyor; bozuluyor; lütfen, cep telefonuyla konuşan milletvekili dışarı çıksın efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Efendim, müsaade ederseniz, soruma devam etmek istiyorum.

7 000 işgününü tamamlamak için çalışan mevsimlik işçi, işten çıktığı zaman primini ödeyemeyecek...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, 5 dakikadır konuşuyor; soru sormuyor...

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Halbuki, 43 üncü maddede sigorta primlerini ödeyemeyen işçilerin direkt kendilerinden primlerin alınması Amme Alacakları Kanununa göre yapılacak deniliyor...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Maddeyle hiç ilgisi yok...

MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – ...bunların televizyonlarını, buzdolaplarını mı sattırıp, primlerini tahsil edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Okutan, sualiniz, maddeyle hiç ilişkili değil.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandırılacak efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Esengün, buyurun.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, gördüğüm kadarıyla, Sayın Bakan sorulara cevap verememekte veya vermek istememektedir. Cevabını almayacağım bir soruyu sormaktan istinkâf ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar!)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Esengün.

 Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana aşağıdaki sualleri tevcih etmek istiyorum:

6 ncı maddenin ihtiva etmiş olduğu kadının 58, erkeğin 60 yaşını doldurmuş olması, en az 7 000 bin gün prim ödeme hükmünden hareketle, yılı, 365 gün olarak değil 360 gün kabul ederek, çalışıyor kabul etsek, varsayım olarak böyle kabul etsek, 20 yıl aralıksız çalışan erkek bir vatandaşımız 20 yaşında işe başlamış olsa, 40 yaşında emeklilik hakkını elde edecek ve 40 ncı yaşından sonra da işsiz kalsa, bu insanın 20 yıl beklemesi halinde, işsiz kalmasının bedelini ve geçimini nasıl temin edeceği konusu Sayın Bakan tarafından açıklanmalı. Bir.

İkincisi, 10 aylık İşsizlik Sigorta Fonundan ödeme yapacaksınız. Türkiye'de her geçen gün işsizler ordusu büyüdüğüne göre, başından beri yakındığınız kaynak yetersizliği ve sıkıntılardan dolayı, acaba, bu ilave yükü, bu kurum nasıl taşıyabilecek?

Üçüncü sual olarak da şunu sormak istiyorum. İktidar partisi mensubu arkadaşımız "bugün için bir sorun yoktur; ancak, belki, 20 veya 25 yıl sonrasında sorun olabilir " diyor. O halde, bugün sokaklardaki kavganın, huzursuzluğun, her türlü sıkıntının zirveye çıktığı bir anda,  mezarda emeklilik getiren bu tasarıyı, acaba, beş yıl tehir etmek, Vergi Yasasında olduğu gibi, mümkün değil mi?

Şurada, şu Mecliste bu sayıları 50-55 olarak değiştirerek, hep birlikte, gönül huzuru içerisinde uzlaşarak bu yasayı tadil edip çıkarmak, acaba, sizin şu anda verebileceğiniz bir karar mıdır; yoksa, bir yerlerden talimat mı bekliyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir bakanı, hiçbir yerden talimat almaz. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir bakan, genel başkanından talimat alabilir.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, Sayın Bakanın takdirinde.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım, usul hakkında bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Bitiyor efendim, lütfen oturur musunuz yerinize.

Sayın Çakan, bitiyor; rica ediyorum, yeni bir tartışma çıkarmayalım.

Sayın Güler buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza şu soruyu sormak istiyorum: Önceki tasarıda yaş sınırını, hem bayanlarda hem de erkeklerde 62 olarak getirdiniz ve prim ödeme gün sayısını 10 300 olarak sundunuz. Tasarının bugünkü halinde ise, yaşı, bayanlarda 58, erkeklerde 60 olarak; pirim ödeme gün sayısını ise 7 000 olarak getirdiniz. Her iki haldeki yaş ve prim ödeme gün sayılarının, aktuaryel dengeyi nasıl etkilediği hesaplanmış mıdır? Böyle bir hesaplamanın sonucu nedir?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Canbay buyurun.

YAŞAR CANBAY (Malatya) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki sorularımı Sayın Bakana yöneltmek istiyorum:

1- Bu madde kabul edilirse, mevsimlik işçiler kaç yaşında emekli olabilecektir?

2- Bu madde kanunlaşırsa, inşaat söktüründe gündelikli olarak çalışanlar kaç yaşında emekli olabileceklerdir? Bu sektörlerde çalışan işçilerin, çalışmaya güçleri, emekli olmaya ömürleri yetecek midir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Soruların cevabı, incelendiğinde tasarının içerisinde mevcuttur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Karavar, buyurun.

AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorumu arz etmek istiyorum, eğer sözlü cevap verirse daha iyi olur.

Soru şudur: İstatistikî bilgilere göre, SSK emeklilerinin ortalama yaşama süresi 61 yıldır, SSK'dan ortalama emekli olma yaşı 57'dir. Bu maddeyle, emeklilik yaşı 58, 60 olarak düzenlenmektedir. Gerçekten, SSK'nın aktuaryel dengesinin bu düzenlemeyle sağlanacağına inanıyor musunuz?

SSK yeniden yapılanmadan, genel ekonomik dengeler kurulmadan, bu aktuaryel denge nasıl sağlanacaktır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Amacımız da bu aktuaryel dengenin kurulmasıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Pamukçu, buyurun.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkanım, bir önceki maddeden itibaren bize telefonla ulaşan vatandaşlarımızın iletmek istedikleri suali, müsaadenizle Sayın Bakana iletmek istiyorum. Vatandaşlarımız bize şunu soruyor: "Sizler, vekillerimiz olarak, milletvekillerimiz olarak, millet adına Sayın Bakana sorular yöneltiyorsunuz; ancak, Sayın Bakan, millet adına yöneltilen bu soruları, bir nevi ciddiye almayarak, çok basit sorulara dahi 'yazılı cevap vereceğim' diyor. Bu durumda soru sormayı sürdürmenin anlamı nedir? Bakandan bunu öğrenmek istiyoruz" diyorlar.

Ben de, millete tercüman olarak bu suali iletiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Milletimiz bu görüşmeleri takip ediyor. Demin, bazı arkadaşlarımız, kendilerinin, bu sorularla ve konuşmalarla engellemeyi amaçladığını ifade ettiler. Onun için, aziz milletimiz, bizi de, iktidarı da, muhalefeti de gayet iyi takdir edecektir.

Aziz milletimize hürmetlerimizi sunuyoruz. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, son söz, Sayın Özyol'undur.

Buyurun.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Bakanım, size iki soru tevcih ediyorum.

1.- 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin birinci fıkrasına (a) bendinde yapılan değişiklik, Türkiye gerçeğini uymakta mıdır?

2.- Serbest mesleğe ait işyerlerinde çalışan kadınların 58 yaşına kadar çalıştırılması biyolojik olarak mümkün müdür? Piyasada bu konuda bilimsel bir araştırma verisi elinizde var mıdır? Böyle bir belgeyi ibraz edebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak cevaplandırılacaktır.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, ben de söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 önerge...

Sayın milletvekilleri, çok medenî bir şekilde bu aletlerin kullanılmasına imkân tanımak istedim. Bir yere kadar yazdırdık; ama, devamlı sinyal veriyorsunuz. Onun için, lüften, suiistimal etmeyin...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Teknik elemanları çağırmıştım.

BAŞKAN – Rica ederim sayın milletvekilim, ben farkındayım...

Madde üzerinde 4 önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Nevzat Ercan        Kemal Kabataş

                   İçel                   Sakarya                    Samsun

Sevgi Esen Yener Yıldırım             Burhan İsen

            Kayseri                        Ordu                    Batman

Saffet Kaya Saffet Arıkan Bedük

           Ardahan                    Ankara

MADDE 6.- 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin (A) fıkrası değiştirilmiş ve (B/b) bendindeki "25 yılı doldurmuş ve" ibaresi kaldırılmıştır.

"A) Sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;

a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün veya,

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün,

malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş olması şarttır."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına az bir zaman kalmıştır.

Görüşülmekte olan tasarının 6 ncı maddesinin bitimine kadar çalışmalara devam edilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu        Fethullah Erbaş

              Bingöl                      Tokat                          Van

Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı    Yakup Budak

            Sakarya               Gaziantep                      Adana

Bekir Sobacı Mehmet Çiçek         Musa Demirci

               Tokat                     Yozgat                        Sıvas

Zeki Ünal Ali Gören      Mahmut Göksu

          Karaman                      Adana               Adıyaman

           Mehmet Özyol Sait Açba                Celal Esin

        Adıyaman                     Afyon                         Ağrı

          Ramazan Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin

           Aksaray                   Amasya                    Ankara

M. Zeki Çelik Cemil Çicek            Rıza Ulucak

             Ankara                    Ankara                    Ankara

Mehmet Zeki Okutan          İsmail Özgün        Alaattin Sever Aydın

           Antalya                  Balıkesir                    Batman

Suat Pamukçu             Hüsamettin Korkutata      İsmail Alptekin

           Bayburt                      Bingöl                        Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu                     Ahmet Sünnetçioğlu    Hüseyin Karagöz

               Bursa                       Bursa                    Çankırı

               Yasin Hatiboğlu         Sacit Günbey          Ömer Vehbi Hatipoğlu

             Çorum               Diyarbakır               Diyarbakır

Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç     Tevhit Karakaya

               Elazığ                      Elazığ                  Erzincan

Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı             Aslan Polat

          Erzurum                  Erzurum                  Erzurum

Nurettin Aktaş Turhan Alçelik             Lütfi Doğan

        Gaziantep                   Giresun             Gümüşhane

Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan     Ali Güner

              Hatay                      Hatay                         Iğdır

Azmi Ateş Mustafa Baş          İrfan Gündüz

           İstanbul                   İstanbul                   İstanbul

               İsmail Kahraman  Hüseyin Kansu       Ali Oğuz

           İstanbul                   İstanbul                   İstanbul

Mehmet Ali Şahin            Osman Yumakoğulları Avni Doğan

           İstanbul                   İstanbul      Kahramanmaraş

           Mustafa Kamalak Ali Sezal                Zeki Ünal

Kahramanmaraş     Kahramanmaraş                  Karaman

Abdullah Gül Salih Kapusuz      Kemal Albayrak

            Kayseri                   Kayseri                 Kırıkkale

Mehmet Batuk Osman Pepe            Hüseyin Arı

            Kocaeli                    Kocaeli                     Konya

Veysel Candan Remzi Çetin        T. Rıza Güneri

             Konya                     Konya                     Konya

Özkan Öksüz Ahmet Derin          Yaşar Canbay

             Konya                  Kütahya                  Malatya

Bülent Arınç Sabahattin Yıldız   Mehmet Elkatmış

            Manisa                        Muş                  Nevşehir

Eyüp Fatsa Şükrü Ünal Mehmet Bekaroğlu

                Ordu                Osmaniye                         Rize

Nezir Aydın Ahmet Demircan                               

            Sakarya                    Samsun                               

               Musa Uzunkaya    Ahmet Nurettin Aydın                      Temel Karamolloğlu

            Samsun                         Siirt                        Sıvas

Yahya Akman Zülfükar İzol       Ahmet Karavar

          Şanlıurfa                  Şanlıurfa                  Şanlıurfa

Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas   İlyas Arslan

              Şırnak                          Van                     Yozgat

                                Mehmet Çiçek

                                             Yozgat

Önerilen Metin:

"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için,

a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün veya

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün

malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinde geçen "doldurmuş" ibarelerinin "tamamlanmış" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Nihat Gökbulut   Mehmet Yaşar Ünal

          Kırıkkale                        Uşak

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (A) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Nihat Gökbulut   Mehmet Yaşar Ünal

          Kırıkkale                        Uşak

"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;"

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl)                             ve arkadaşları

Önerilen Metin:

"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için,

a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün veya

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün

malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı?

M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 6 ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Tabiî, burada, malum olan konu, emeklilik yaşı; ama, emeklilik yaşının yükseltilmesi meselesi, siyasî bir meseledir; siyasî bir mesele olarak da kalmaya devam edecektir. Bundan önce olduğu gibi, bundan sonraki dönemlerde de, maalesef, kıyısından köşesinden tırtıklanmak suretiyle, yeniden aşınma sürecine girecektir. Nasıl ki, 1950 yılında çıkarılan emeklilik kanununda kadın da, erkek de 60 yaşında emekli olabilecekken, özellikle Demirel hükümetleri zamanında, yaş sınırı sürekli olarak aşağı çekilmek suretiyle siyasî çıkar sağlanması hedeflenmiştir. Bu konu, bundan sonra da, gayri samimî bir şeklide siyasetçilerin elinde oyuncak olmaya devam edecektir  ve mahkûmdur. Eski bir siyasetçi, milleti 38 yaşında emekli olmaya sevk ederken, kendisi 75 yaşında emekli olmam diye ısrar ediyor. Eski bir Planlama müsteşarı da "bugün, devlet kadrolarında yerleşmiş ve maaş alan 800 000 dolayında aylak karga var" diyor. Bunlar, yemini yiyor; ama, üretimleri sıfır.

Şimdi, emeklilik yaşını yükseltmek, devletin çalışana olan borcunun üzerine yatmasından başka bir şey değildir arkadaşlar. Buna, kibarca "konsolidasyon" diyorlar; gavurca bir isim olsun da anlaşılmasın manasına geliyor. Tabiî, burada, çalışanın hakkı da gasp edilmeye çalışılıyor. Çünkü, çalışana olan borcunu ertelemek yerine, sermayeye olan borcunu ertelemeye kalksa, işte, o zaman, bankalar batacak ve maalesef, rantiyeciler isyan edecek; asıl kıyamet de o zaman kopacak. Tabiî, hükümet reform yapacağım diyor; ama sosyal güvenlik kurumlarının asıl batış nedenlerini; yani Emekli Sandığının parasının çarçur edilmesini, Bağ-Kur primlerinin toplanmamasını, asıl önemlisi işverenin SSK primlerinin üzerine yatmış olmalarını görmüyor, görmek de, dillendirmek de istemiyor ve tasarıda da bu konuda hiçbir önlem de görülmemektedir. Yani ortada reform meform yok arkadaşlar. Ama, asıl hazin gelen, daha doğrusu hem ağlatan, hem güldüren ise, maalesef, söz konusu sosyal reform yapacağım diyen partinin adının Demokratik Sol Parti olmasıdır. Halkçı liderlerinin de, geçmişte bu konuda yapmış oldukları konuşmaların aşinasıyız.

1970'li yıllarda "Karaoğlan" menkıbeleriyle birçok hususlarda yer alan Sayın, şu anki Hükümetin...

BAŞKAN – Sayın Çelik, lütfen önergeniz üzerinde konuşur musunuz?

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Önerge üzerinde konuşuyorum.

BAŞKAN – Sataşmaya mahal vereceksiniz... Rica ederim...

Buyurun efendim.

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Bilgisini ve görgüsünü artırmak üzere Amerika'ya gitti, bu, o zamanki menkıbelerde anlatılıyor; ama orada parası bittiği için saatini sattığı ve karnını bu şekilde doyurduğu ve bir müddet geçimini temin ettiği. Ama, o tarihte bunlar yazılırken, bir köşe yazarı, şu anda TRT'den emekli olan bir arkadaşımız bir köşe yazısında diyor ki: "Keşke saatini satarak orada karnını doyuracağına, alınteri ne imiş anlasaydı da gidip lokantada bulaşıkçılık yaparak hayatını kazansaydı daha verimli olacaktı."

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Efendi ol yahu... Çok ayıp, yakışmıyor.

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Şimdi, bugünkü şartlarda emeğin, alınterinin ne olduğunu bilmeyenlerin bu yasayı getirmiş olmasını biz de hazin olarak karşılıyoruz ve buradan da milletimizin bir fayda elde etmeyeceğini hep beraber göreceğiz.

Bu konuda biz üzerimize düşeni milletin huzurunda yapmaya hazırız, sizlerin de bu konuda bu tasarıyı çekmek suretiyle, yaş konusunda gerekli iyileştirmeleri yapmak suretiyle; bu gece düşünmenizi ve yarın bu kararı vermenizi diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Kemal Kabataş (Samsun)                           ve arkadaşları

"MADDE 6.– 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin (A) fıkrası değiştirilmiş ve (B/b) bendindeki "25 yılı  doldurmuş ve" ibaresi kaldırılmıştır.

A) Sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;

a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün veya,

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün,

malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş olması şarttır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibi?.. Yoklar efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Gerekçesini okuyun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Tabiî, gerekçesini dinleyelim efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

506 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığına hak kazanılmasında, emeklilik yaşı kadın ise 50, erkek ise 55 olarak belirlenmekte ve en az prim ödeme gün sayısı 5 000 gün olarak tespit edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Diğer iki önergeyi, önerge sahibi geri çekmiştir efendim.

Şimdi, maddenin oylamasının açık oylamayla yapılmasıyla ilgili bir talep vardır; okutuyorum:

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısı...

BAŞKAN – Karar yetersayısı oradan çıkacak.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Var mı?

BAŞKAN – Hiç merak etmeyin...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesinin oylamasının açık oylamayla yapılmasını saygıyla arz ederiz.

Fethullah Erbaş ?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Veysel Candan?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Zülfikar İzol?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Faruk Çelik?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Mehmet Batuk?.. Burada.

BAŞKAN – Yeterli imza sayısı vardır efendim.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için 2 dakika süre vereceğim.  Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım almalarını... (FP sıralarından "1 dakika olsun Sayın Başkan, 2 dakika fazla!" sesleri) Niye itiraz ediyorsunuzuz; takdir benim.

... bu yardıma rağmen, sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 2 dakika içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadını, imzasını taşıyan oy pusulasını, öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – 2 dakika yetmez Sayın Başkan.

BAŞKAN – O benim takdirim efendim.

Rica ederim Sayın Başkan...

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy :                           282

Kabul             :                           239

Ret                 :                             42

Mükerrer        :                               1

Böylece, 6 ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, alınan karar gereğince 14 Ağustos 1999 Cumartesi günü saat 10.00'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 00.05

 


VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez’in, Emniyet Genel Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/305)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletinizi arz ederim.

                                       Mukadder Başeğmez                                                                                                   İstanbul

Sorular

1. Emniyet Genel Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlar (Panzer vs.) nerelerden ve hangi firmalardan temin edilmektedir?

2. Bu araçların teknik ve kullanım uygunluğu açısından verimlilik durumu nedir?

3. Bakım, tamir ve yedek parça temini açısından sıkıntılar var mıdır?

4. a) Bu alanda yerli üretim var mıdır?

b) Varsa yerli üretimden faydalanılması düşünülmekte midir?

                 T.C.                                                                                                                                İçişleri Bakanlığı                11.8.1999                                                                Emniyet Genel Müdürlüğü                                                                                                              Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-186076

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.7.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/305-1121/3179 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Emniyet Genel Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan Cadillac Gage marka panzerler ABD’de yerleşik Cadillac Gage Texron firmasından, Ragon marka panzerler ABD’de yerleşik AV Technology firmasından, Land Rover marka zırhlı araçlar ise Türkiye’de yerleşik Otokar A.Ş. firmasından satın alınmaktadır.

2. Kullanılan zırhlı araçlar teknik açıdan uygun olarak üretilmiş olup, terörle mücadele ile her türlü asayiş olaylarında verimli bir şekilde kullanılmaktadır.

3. Araçların tamir ve bakımı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki bakım ve onarım kademelerinde yapılmaktadır. Gerekli olan yedek parçalar yıllık olarak yapılan ihaleler ile yurtiçi ve yurtdışından temin edilmekte olup, yedek parça konusunda herhangi bir sıkıntı yoktur.

4. Panzer sınıfındaki zırhlı araçların halen yerli üretimi bulunmamaktadır. Teşkilâtımız hizmetlerinde kullanılmaya uygun özelliklerde Türkiye’de üretilecek zırhlı araçlardan faydanılması düşünülmekte olup, Land Rover marka zırhlı araçlar sınıfındaki yerli üretim yapan Otokar A.Ş. firmasından satın alınmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Sadettin Tantan                                                                                                         İçişleri Bakanı

2. – Balıkesir Milletvekili İlyaz Yılmazyıldız’ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesine ve Balıkesir İlinde yapılacak yarıtımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/328)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                        İlyaz Yılmazyıldız                                                                                                                  Balıkesir

Sorular :

1. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 1999 yılı bütçesi ne kadardır? Bunun yüzde kaçı yatırım için ayrılmıştır?

2. 1999 yılı itibariyle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bakım, onarım çalışmaları ve yeni köy yolu yapımı için her bir ilimize (80 il ayrı ayrı belirtilmek üzere) ne kadar (kaç TL.) ödenek ayrılmıştır? Balıkesir İli 907 köy ve 5 637 kilometre köy yolu ağı itibariyle ülkemizin en geniş hinterlandına sahiptir. Balıkesir İline ayrılan ödenek toplam ödenek miktarının yüzde kaçıdır?

3. Tarım ve hayvancılık sektörleri itibariyle etkili faaliyetlerin sürdürüldüğü Balıkesir İlimizde köy yollarında yeni yapım, sürekli bakım ve özellikle zirai üretim yolları ile ilimizde başarı ile sürdürülen 8 yıllık taşımalı eğitimde merkezi köylere ulaşan grup köy yollarının devamlı açık tutulması zorunluluğu vardır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Hazine garantili dış kredi onaylı alınacak olan ağır iş makinalarından Balıkesir İline kaç adet vermeyi düşünüyorsunuz?

4. Balıkesir İli Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün ihtiyacı olan 30 kamyon, 15 greyder, 6 loder ile 2 dozer ve taşıyıcı 1 treylerin karşılanması için Bakanılğınıza bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bir çalışması var mıdır? Böyle bir çalışma varsa ihtiyaç duyulan bu makinalar ne zaman Balıkesir’e teslim edilecektir?

                 T.C.                                                                                                                                Devlet Bakanlığı                12.8.1999                                                                Sayı : B.02.0.010/031.4373

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.8.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/328-1238/3402 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız’ın soru önergesi incelenmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 1999 yılı kesintili toplam bütçesi 269 trilyon 780 milyar 892 milyon TL.’dir. Bunun % 31’i yatırım için ayrılmıştır.

Köy yolları yapım, bakım, asfalt ve beton yapımı, köprü yapımı içi 12 534 500 000 000 TL. ödenek ayrılmıştır.

Balıkesir İlinin köy yolu ödeneğine göre oranı % 1’dir. İllere göre dağılım tablosu ilişikte sunulmuştur.

Makine yenileme ve dengeleme projesi kapsamında ihaleler yapılmıştır. Makinelerin teslim alınmasını müteakip, illerin mevcut köy yolu ağları dikkate alınmak suretiyle dağıtımları adil bir şekilde yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Mustafa Yılmaz                                                                                                         Devlet Bakanı

 

Köy Yolu Yapımı İçin İllere Göre Ödenek  Dağılım Tablosu

İlin Adı                                 Gönderilen Ödenek(10)6

Ankara                                                                                                                                         49 543

Bolu                                                                                                                                             50 543

Çankırı                                                                                                                                       138 043

Kırıkkale                                                                                                                                    120 543

Konya                                                                                                                                          44 543

Aksaray                                                                                                                                       50 543

Karaman                                                                                                                                      50 543

Niğde                                                                                                                                           31 043

Adana                                                                                                                                        113 043

Gaziantep                                                                                                                                    62 543

Hatay                                                                                                                                           35 543

İçel                                                                                                                                               62 543

Kahramanmaraş                                                                                                                         121 043

Kilis                                                                                                                                           106 543

Osmaniye                                                                                                                                    92 043

Kayseri                                                                                                                                        63 043

Kırşehir                                                                                                                                        35 543

Nevşehir                                                                                                                                      31 043

Yozgat                                                                                                                                       109 043

Sıvas                                                                                                                                          220 043

Tokat                                                                                                                                         144 543

Malatya                                                                                                                                       60 043

Adıyaman                                                                                                               105 543                                                               

Elazığ                                                                                                                                         136 043

Bingöl                                                                                                                                        162 543

Tunceli                                                                                                                                         97 043

Diyarbakır                                                                                                                                 195 843

Batman                                                                                                                                        96 543

Siirt                                                                                                                                            123 543

Şırnak                                                                                                                                         223 543

Van                                                                                                                                              55 043

Bitlis                                                                                                                                            73 543

Hakkâri                                                                                                                                      162 043

Muş                                                                                                                                           135 543

Erzurum                                                                                                                                       97 043

Ağrı                                                                                                                                            125 543

Ardahan                                                                                                                                       41 543

İlin Adı                                 Gönderilen Ödenek(10)6

Erzincan                                                                                                                                     208 543

Iğdır                                                                                                                                             41 543

Kars                                                                                                                                             61 543

Trabzon                                                                                                                                  2 000 543

Artvin                                                                                                                                        489 543

Bayburt                                                                                                                                     107 543

Giresun                                                                                                                                   1 003 043

Gümüşhane                                                                                                                                292 043

Rize                                                                                                                                           939 543

Samsun                                                                                                                                        49 043

Amasya                                                                                                                                     104 543

Çorum                                                                                                                                        218 543

Ordu                                                                                                                                          186 543

Kastamonu                                                                                                                                162 543

Bartın                                                                                                                                         185 543

Karabük                                                                                                                                     133 543

Sinop                                                                                                                                         180 043

Zonguldak                                                                                                                                    62 243

Eskişehir                                                                                                                                    280 043

Afyon                                                                                                                                          45 543

Kütahya                                                                                                                                       55 043

Uşak                                                                                                                                            40 043

Antalya                                                                                                                                        60 543

Burdur                                                                                                                                         44 543

Isparta                                                                                                                                         58 043

İzmir                                                                                                                                            85 543

Aydın                                                                                                                                          59 543

Denizli                                                                                                                                         83 043

Manisa                                                                                                                                       105 043

Muğla                                                                                                                                          73 043

Bursa                                                                                                                                           40 043

Balıkesir                                                                                                                                     124 043

Bilecik                                                                                                                                          46 043

Çanakkale                                                                                                                                  195 543

Yalova                                                                                                                                          59 043

İstanbul                                                                                                                                                          

Edirne                                                                                                                                          70 543

Kırklareli                                                                                                                                    190 043

Kocaeli                                                                                                                                         50 043

Sakarya                                                                                                                                      126 543

Tekirdağ                                                                                                                                       90 043

Şanlıurfa                                                                                                                                     205 043

Mardin                                                                                                                                       288 103

                                                                Toplam   :                                              12 534 500

 

Not : Balıkesir’in köy yolu ödeneğine göre oranı % 1’dir.

 

BİRLEŞİM 49’UN SONU