DÖNEM : 21 YASAMA
YILI : 1
`
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 10
49 uncu Birleşim
13. 8 . 1999 Cuma
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMA
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet
Çay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun vekâlet etmesinin
uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/338)
2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in (6/101) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/17)
3. – Bangladeş Parlamento Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/339)
4. – İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki
davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/340)
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının 903 sayılı
Kanuna göre kurulan resmî vakıflarla ilgili yolsuzluk ve şikâyet iddiaları ile
bu vakıfların gelirlerinin nerelerde kullanıldığının tespiti ve faaliyetleriyle
ilgili alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili
Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili
Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut
Yılmaz ve 282 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
raporu (2/187) (S. Sayısı : 109 ve 109’a 1 inci ek)
2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu,
T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal SigortalarKanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen
Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması
ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114)
VI. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. – İşaretle oylamalarda Başkan ve kâtip üyeler arasında sayı
bakımından ihtilaf olmadığı hallerde oylamanın üyelerin sayılması tarzında
yapılıp yapılmayacağı hakkında
VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Afyon Milletvekili Gaffar
Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması
2. – İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman’ın, Afyon Milletvekili
Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması
VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez’in, Emniyet Genel
Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/305)
2. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün bütçesine ve Balıkesir İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/328)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 10.00’da açılarak üç oturum yaptı.
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa’nın, fındık üreticilerinin sorunlarına ve
fındık taban fiyatlarına,
Manisa Milletvekili M. Necati Çetinkaya’nın, Ege üzüm üreticilerinin
sorunlarına,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu cevap verdi;
Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk, çiftçilerin sorunlarına ve
zorunlu tarım sigortasına ilişkin bir gündemdışı konuşma yaptı.
Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 20 arkadaşının, Kuzey Irak’ta yaşanan
gelişmeler ve uygulanan politikalarla ilgili olarak genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/4) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında
kurulan Ortaklık Konseyinin 19 Temmuz 1999 tarihinde Lefkoşa’da yapılan üçüncü
toplantısına ve 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı 25 inci yıl kutlamalarına
katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapılan resmî ziyarete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, vaki davete icabetle,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 20-24 Temmuz 1999 tarihlerinde
Kırgızistan’a yaptığı resmî ziyarete Muğla Milletvekili Metin Ergun’un da dahil
edilmesine,
İlişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının:
2 nci sırasında bulunan, Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin, görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği
ve kanunlaştığı açıklandı;
3 üncü sırasında bulunan, İşsizlik Sigortası Kanunu Tasarısı (Sosyal
Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri ile İş Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik
Sigortası Kurulması, Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların
Değerlendirilmesine Dair Kanunun İki Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması ile
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı)’nın (1/495) (S. Sayısı : 114)
görüşmelerine başlanarak 3 üncü maddesine kadar kabul edildi; 3 üncü maddesi
bir süre görüşüldü.
İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle bir açıklamada bulundu.
Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in,
konuşmasında, partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.
Alınan karar gereğince, 13 Ağustos 1999 Cuma günü saat 10.00’da
toplanmak üzere, birleşime 23.56’da son verildi.
Mehmet Vecdi Gönül
Başkanvekili
Burhan Orhan Şadan Şimşek Bursa Edirne Kâtip Üye Kâtip
Üye
No. : 53
II. – GELEN
KÂĞITLAR
13.8.1999
CUMA
Raporlar
1. – Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı
Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma
komisyonları raporları (1/433) (S. Sayısı : 137) (Dağıtma tarihi :
12.8.1999) (GÜNDEME)
2. – Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/502) (S. Sayısı : 138)
(Dağıtma tarihi : 12.8.1999) (GÜNDEME)
3. – Topyekûn Savunma Sivil Hizmetleri Kanunu Tasarısı
ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/385) (S. Sayısı : 139) (Dağıtma tarihi :
13.8.1999) (GÜNDEME)
4. – Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonları raporları (1/468) (S. Sayısı : 140)
(Dağıtma tarihi : 12.8.1999) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19
arkadaşının, 903 sayılı Kanuna göre kurulan resmi vakıflarla ilgili yolsuzluk
ve şikâyet iddiaları ile bu vakıfların gelirlerinin nerelerde kullanıldığının
tespiti ve faaliyetleri ile ilgili alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60) (Başkanlığa geliş tarihi
: 14.8.1999)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
10.00
13 Ağustos
1999 Cuma
BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu
Birleşimini açıyorum.
III.
– YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, zaten, birkaç
oylama yapılacak; yoklamaya ne gerek var?
BAŞKAN – Sayın Genç, yoklama, herhalde, Başkanlığın
inisiyatifinde.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Akşama kadar oylama yapılacak
zaten.
BAŞKAN – Ben öyle lüzum görüyorum efendim. Siz
idare ettiğinizde, kendiniz yapsaydınız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak,
salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen sayın üyelerin, yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; gündeme geçiyoruz.
"Başkanlığın Genel Kurula sunuşları" vardır.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi var; okutuyorum:
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Rusya Federasyonuna gidecek olan
Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ramazan
Mirzaoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/338)
9 Ağustos 1999
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 10 Ağustos 1999 tarihinde
Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet
Çay'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan
Mirzaoğlu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergesinin gündemden çıkarılmasına ilişkin
bir önerge vardır; okutuyorum:
2. – Van
Milletvekili Hüseyin Çelik’in (6/101) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/17)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin 61 inci sırasında yer alan (6/101) esas nolu
sözlü soru önergeme, ilgili Devlet Bakanlığı tarafından yazılı cevap
verildiğinden, gündemden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. 11.08.1999
Hüseyin Çelik
Van
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya ve 19 arkadaşının 903 sayılı Kanuna göre kurulan resmî vakıflarla
ilgili yolsuzluk ve şikâyet iddiaları ile bu vakıfların gelirlerinin nerelerde
kullanıldığının tespiti ve faaliyetleriyle ilgili alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Medeni Kanununda değişiklik yapan 903 sayılı
Kanuna göre kurulan yeni devlet vakıflarıyla ilgili Anayasanın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddelerine göre ekte sunulan gerekçede gösterilen sebeplerden
dolayı Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.
1- Tevhit Karakaya (Erzincan)
2 - İsmail Kahraman (İstanbul)
3 - Faruk Çelik (Bursa)
4 - Nurettin Aktaş (Gaziantep)
5 - Turhan Alçelik (Giresun)
6 - Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)
7 - Hüseyin Kansu (İstanbul)
8 - Hüseyin Karagöz (Çankırı)
9 - Şükrü Ünal (Osmaniye)
10 - Mehmet Zeki Okutan (Antalya)
11 - Ahmet Demircan (Samsun)
12 - Yakup Budak (Adana)
13 - Hüseyin Arı (Konya)
14 - Veysel Candan (Konya)
15 - Mahmut Göksu (Adıyaman)
16 - Lütfi Yalman (Konya)
17 - Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)
18 - Şeref Malkoç (Trabzon)
19 - Ayşe Nazlı Ilıcak (İstanbul)
20 - Maliki Ejder Arvas (Van)
Gerekçe:
Medeniyetleri kalıcı kılan ve ebedileştiren iki ana
unsur vardır: Özgür düşünce ve sosyal yardımlaşma. Türk tarihini
ölümsüzleştiren ve bizlere ölümsüz bir kültür hazinesi bırakan atalarımızın
kendilerini dünyaya kabul ettirmelerinde bu iki hususun önemli bir yeri
bulunmaktadır.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya en güzel örnek vakıf
kurumudur. Kısa tanımı ile vakıf: Gerçek ve tüzelkişilerin, hiçbir tesir
altında kalmadan, kendi istekleriyle, kendilerine ait mallarını veya her türlü
ekonomik değerlerini ve haklarını mülkiyetlerinden çıkartıp, belirgin bir
amaçla, hayır ve hasenata, ebedî olarak tahsis etmesinden oluşan kişiliğe sahip
mal topluluğudur.
Vakıf kurumu, geçmişte ve günümüzde, milletimizin
sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında son derece önemli bir rolü olan dinî,
hukukî ve sosyal bir kurumdur. Bir kişi, sadece Allah'ın rızasını kazanmak
maksat ve niyetiyle, insanların herhangi bir ihtiyacını gidermek üzere dinî,
hayrî ve sosyal bir amaca müebbeden vakfı tahsis etmesidir. Vakfın amacı, temel
ilkesi budur.
Selçuklu ve Osmanlılar döneminde, ülkemizin her
bölgesinde, eğitim - öğretimden sağlığa, ulaşımdan kültürel iletişime, dinden
savunmaya, sanattan iktisada kadar bütün alanlarda, toplumun tüm ihtiyaçlarını
karşılamak için yüzlerce vakıf kurulduğunu bilmekteyiz. İnsanımızın ve bütün
insanlığın mutluluğu için bu karşılıksız hizmet ruhunun, bu önceliğin sürekli
canlı tutulması gerekmektedir.
Kısaca amacı ve tarihi yukarıda arz edilen vakıfların,
günümüz Türkiye'sinde yerini bilmekte fayda vardır.
Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü verilerine
göre, ülkemizde halen 4 çeşit vakıf bulunmaktadır.
2762 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre tüzelkişiliği
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, vakfiye hükümlerine göre yönetilen mazbut
vakıflar ve yine aynı kanun uyarınca, her biri ayrı hükmî şahsiyete sahip,
mütevelliler tarafından temsil ve idare edilen mülhak vakıflar, her biri ayrı
birer hükmî şahsiyet olup, yönetim kuruluyla yönetilen cemaat ve azınlık
vakıfları, Türk Medeni Kanununu Değiştiren 903 sayılı Kanuna göre kurulan ve
Vakıflar Genel Müdürlüğünce denetlenen yeni vakıflar.
Yine, Vakıflar Genel Müdürlüğü verilerine göre, 4530
adet yeni vakıf mevcuttur.
Bu tür vakıflardan, Başbakanlık ve bakanlıklar
bünyesinde 126, üniversite vakıfları 126, mahallî idare vakıfları 28, sağlıkla
ilgili kamu vakıfları 40, eğitimle ilgili kamu vakıfları 76 olmak üzere, 396
vakıf bulunmaktadır.
Basına yansıdığına göre, emniyet ve adliye
kayıtlarında, bu resmî vakıflarla ilgili çok sayıda yolsuzluk, şikâyet ve son
derece çirkin dedikodu haberleri yer almakta, devam etmektedir. Şikâyet ve
yolsuzluk iddiası olmasa da, bu tür vakıfların, devlet bütçesine müspet ve
menfi katkıları bilinmemektedir.
Amacı yukarıda zikredilen ve çok şerefli bir geçmişe
sahip vakıf kavramı ve vakıf müessesesi, bu tür spekülatif haberlerle
yıpratılmaktadır. Böylece, insanımızın, hayrî, hasbî, hamiyet duyguları yok
edilmektedir. Kaldı ki, vakıf, özünde "yardım etmek" amaçlı bir
kurumdur. Her ne ad altında olursa olsun, sadaka toplamak için bir kurum
değildir.
Bu sebeple, halen faaliyetlerini çeşitli bakanlık,
genel müdürlük, üniversite ve hastane çatısı altında sürdüren ve yönetim
kurullarını resmî görevlilerin oluşturduğu yeni vakıfların ne derece vakıf
ilkelerine uygun faaliyet gösterdikleri, zorla elde ettikleri gelirleri
nerelere harcadıkları, gerçek manada hayrî olup olmadıklarının Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından araştırılmasında zaruret vardır.
Bu konunun araştırılarak, alınması gerekli tedbirleri
belirlemek üzere, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine göre, konunun Yüce Meclis
tarafından mercek altına alınarak Meclis araştırması açılması yerinde
olacaktır.
BAŞKAN – Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri
vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
3.
– Bangladeş Parlamento Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/339)
12 Ağustos 1999
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dışişleri Bakanlığının 28 Temmuz 1999 tarih ve
PUGY-315.210-99/1146-342 sayılı yazısında, Bangladeş Parlamento Başkanının,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini, 31 Ağustos-4 Eylül
1999 tarihleri arasında Bangladeş'in başkenti Dakka'da düzenlenecek olan Barış
ve İşbirliği İçin Asya Parlamenterler Konferansına katılmaya davet ettiği
bildirilmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Yıldırım Akbulut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4. – İsrail Parlamentosu
Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının vaki davetine Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/340)
12 Ağustos 1999
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dışişleri Bakanlığının 4 Ağustos 1999 tarihli ve
OAGY-I/1311-352 sayılı yazısında, İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının 1998 Temmuz ayında
yaptığı daveti, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Uri Bar-ner'in yinelediği ve
İsrail Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanının, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini İsrail'e davet ettiği
bildirilmiştir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Yıldırım Akbulut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Demokratik Sol Parti Genel
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi
Genel Başkanı Rize Milletvekili Sayın Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun ikinci görüşmelerine
başlıyoruz.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. –
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli
ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282
Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/187)
(S.Sayısı: 109 ve 109’a 1 inci Ek) (1)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Sayın milletvekilleri, 10 Ağustos 1999 tarihli 46 ncı
Birleşimde başladığımız teklifin birinci görüşmelerini 11.8.1999 Çarşamba günü
saat 03.54'te tamamlamıştık. Bilindiği gibi, Anayasa değişiklik tekliflerinin
ikinci müzakerelerinde, gerek teklifin tümü üzerinde gerekse maddeleri üzerinde
görüşme açılmamakta, yalnızca, maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri
görüşülmekte, birinci görüşmede üzerinde değişiklik teklifi bulunmayan bir
madde hakkında ikinci görüşmede önerge verilmemektedir.
Şimdi, teklifin 1 inci maddesini okutup, gizli oya
sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 47 nci
maddesinin kenar başlığı, “E. Devletleştirme ve özelleştirme” şeklinde
değiştirilmiş ve bu maddeye ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
“Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu
tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine
ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.
Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel
hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya
devredilebileceği kanunla belirlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama başlamadan önce,
oylamanın yöntemiyle ilgili bazı açıklamalarda bulunacağım:
Anayasanın 175 inci ve İçtüzüğün 94 üncü maddeleri
gereğince, anayasa değişiklik tekliflerinin maddelerinin ve tümünün kabulü, üye
tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür; yani, teklifin
maddelerinin ve tümünün kabulü için en az 330 kabul oyu gerekmektedir.
(1) 109 S.Sayılı Basmayazı 10.8.1999 tarihli 46 ncı
Birleşim tutanağına; 109’a 1 inci Ek
S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Genel Kurulun 5.7.1995 tarihli 134 üncü Birleşiminde
oylanarak kabul edilen Başkanlık tezkeresi uyarınca, anayasa değişiklik
teklifinin ikinci görüşmelerinde;
1. Yapılan oylamada 330'un altında oy alan madde,
birinci oylamada aldığı oy ne olursa olsun, kesin olarak reddedilmiş olacak ve
düşecektir.
2. Yapılan oylamada 330'un üzerinde oy alan maddeler,
birinci oylamada aldığı oy 330'un altında da olsa kabul edilmiş olacaktır.
3. Yapılan oylamada, maddeler, 330'un ve 367'nin
üzerinde oy almış olsalar da, tümünün oylamasında 330'un altında oy alırsa,
teklifin tümü kesin olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.
4. Yapılan oylamada, maddelerin bir kısmı 330'un
üzerinde, fakat, 367'nin altında oy almış olsa, bir kısmı da 367'nin üzerinde
oy almış olsa, tümünün oylamasında, teklif, 367'nin üzerinde oyla kabul
edilirse, kanunun hiçbir maddesi kendiliğinden halk oylamasına sunulmayacaktır.
Aynı durumda, tümünün oylamasında, teklif, 367'nin altında oyla kabul edilirse,
kanunun tümü kendiliğinden halk oylamasına sunulacaktır.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını da şimdi size
arz etmek istiyorum: Komisyon sırasında yer alan Kâtip Üye, adı okunan
milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak
pul ile bir mühürlü zarf verecek, pul ve zarf veren milletvekilinin adı ad
defterinde işaretlenecektir. Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı da çekimser oy ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyelerden üç yuvarlak
pul ile bir mühürlü zarf aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra
oy hücresine girecek, oy olarak kullanacağı pulu, hücrede zarfın içerisine
koyarak zarfı yapıştıracak; diğer iki pulu ise, hücre içerisinde bulunan
ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, hücreden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne koyulan oy kutusuna
atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, 1 inci maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
Mehmet Gözlükaya?..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'in yerine, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz oy
kullanacaktır.
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın yerine,
Devlet Bakanı Sayın Tunca Toskay oy kullanacaktır.
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un yerine, Devlet Bakanı
Abdulhaluk Mehmet Çay oy kullanacaktır.
Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in yerine, Devlet Bakanı
Ramazan Mirzaoğlu oy kullanacaktır.
Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu'ya vekâleten, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan oy kullanacaktır.
Arz ederim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir; oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
1 inci maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Katılım: 494
Kabul: 432
Ret: 42
Çekimser: 16
Boş: 4
Böylece, madde kabul edilmiştir; memleketimize hayırlı
olsun. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci
maddesini okutuyorum:
MADDE 2. — Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125 inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki hükümler eklenmiştir.
“Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve
sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası
tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık
unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş
bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
109 sıra sayısıyla ikinci görüşmesi yapılmakta olan
teklifin çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ayşe Nazlı Ilıcak Ahmet Derin Mustafa
Kamalak
İstanbul Kütahya Kahramanmaraş
Aslan Polat Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Nurettin Aydın
Erzurum Bursa Siirt
"Ancak kamu hizmetlerine ilişkin imtiyaz şartlaşma
ve sözleşmelerinde millî veya milletlerarası tahkim öngörülebilir. Şu kadar ki,
yabancılık unsuru taşımayan imtiyaz uyuşmazlıklarında tahkime gidilemez."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.
Sayın Ilıcak, önergeniz hakkında konuşacak mısınız,
yoksa, önergenizin gerekçesini mi okutayım?
AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
Sayın Ilıcak, konuşma süreniz 5 dakikadır.
AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 109 sıra sayılı teklifin çerçeve 2 nci maddesine ilişkin
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Uluslararası rekabetten yararlanmak isteyen ülkeler
için tahkim şart; evet. Devletin dar imkânlarıyla gerçekleştiremediği kamu
hizmeti niteliğindeki yatırımlar, yabancı sermaye tarafından gerçekleştirilsin;
buna da katılıyoruz. Yabancı yatırımcı, yurdumuza gelirken tahkim şartını,
yani, hakeme gitme şartını koşuyor; ulusal yargı denetimi istemiyor. Bu, doğru;
ama, hal böyleyken ve tahkim, yabancı sermayeyi ülkemize çekmek için
getirilmişken, neden bu anayasa değişikliğiyle yüzde yüz yerli olan sermayeye
de tahkim imkânı verilmektedir? İki gün önce kabul edilen Sayın İyimaya'nın
önergesinde, yerli yatırımcının, sadece uluslararası tahkime gitmesinin yolu
kapanıyor; ama, yerli sermaye, uluslararası olmamakla birlikte, yerli hakeme
gidebilecek; bu, son derece tehlikeli ve ülkemiz açısından zararlı bir
yöntemdir.
Bakın, Fransa'da, sadece millî menfaatların
gerektirdiği zaman ve sadece yabancılarla imzalanan mukavelelerde tahkim var.
Biz ne yapıyoruz; hiçbir yabancılık unsuru taşımayan yerli sermayeye de tahkim
imkânı veriyoruz; böylece, Türkiye'nin egemenlerini sevindiriyoruz.
Yap-işlet-devlet mukavelelerini imzalayan, imzalamak üzere olan veyahut bir
yağmadan pay kapmak üzere alesta bekleyen bazı medya patronlarını
sevindiriyoruz. Tahkime evet; ama, sadece yabancılık unsuru taşıyan
yatırımlarda ve sadece millî menfaatımıza hizmet edecek büyük ölçekli
yatırımlarda tahkime evet. Üstelik, değerli arkadaşlar, Anayasanın 155 inci
maddesindeki değişiklikle, Danıştayın imtiyaz sözleşmeleri üzerindeki ön
incelemesini kaldırıyoruz. Bir yandan, yerli sermayeye tahkim hakkı tanıyoruz;
bir yandan, kanundaki açık yasağa rağmen, medya sermayesinin devlet ihalelerine
girmesini engelleyemiyoruz; diğer yandan, Danıştayın ön incelemesini
kaldırıyoruz 155 inci madde değişikliğiyle. Yağma Hasan'ın böreği... Danıştayın
ön incelemesinin kaldırılmasını yabancılar istemiyor ki, neden, bu, birden bire
gündeme geldi? Yabancılar, sadece diyor ki: "Biz, bir sözleşme
imzaladıktan sonra, bu mukavele tahakkuk ettikten sonra, oradan doğacak
ihtilaflarda tahkim yolu açılsın." Yoksa "Danıştayın ön incelemesi
kaldırılsın" demiyor.
Türkiye'de zaten tahkim var aldatmacasına karşı da bir
iki cümle söylemek istiyorum. Türkiye'de tahkim var; ama, imtiyaz niteliği
taşımayan sözleşmelerde var. İhaleye giriyorsunuz; köprü, yol, baraj inşaatı
alıyorsunuz; bunları siz işletmiyorsunuz, devlete devrediyorsunuz, devlete
bırakıyorsunuz. Evet, buralarda tahkim var. Buna mukabil, elektrik dağıtım
santrallarını yirmibeş otuz yıl için devrettiğiniz; yap-işlet-devret
formülüyle. Bir bölgede, sadece bir firma, elektriği belirli bir fiyattan
satıyor; para peşin, kâr garantili, rakip yok. Bakın, kamu, bugüne kadar
dağıtım için yaklaşık 35 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kamunun dağıtımdan,
elektrik dağıtımından elde ettiği kâr yılda 1 200 000 000 dolar; ama, devlet,
yaklaşık iki yıllık kârı karşılığında, dağıtım şirketlerine otuz yıllığına
devrediyor.
Bakın, cep telefonlarını, 500'er milyon dolar gibi son
derece ucuz fiyatlarla devrettiniz. Bir yılda 2 milyar dolar kâr ettiler. Peki,
o zaman, hiç değilse, Danıştay denetimi yerli yatırımcı için sürsün. Hiç
değilse, biz, Danıştay denetiminden, ulusal yargıdan, büyük bir menfaat elde
edeceksek, büyük ölçüde yabancı sermaye ülkemizde yatırım yapacaksa vazgeçelim.
Değerli arkadaşlar, RTÜK sınırlamasına rağmen, Danıştay
bile bunların devlet ihalesine girmesini engelleyemedi. Baskısıyla, Rekabet
Kurulunun şartlarını geri çektirdiler. Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu
kararına rağmen, orman içinde üniversite inşaatına devam ediyorlar. Tahkim
yolunu açalım derken, talanın yolunu açmayalım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Sayın Başkan, şimdi
bitiriyorum, çok az kaldı; yarım dakika yeterli.
BAŞKAN – Buyurun toparlayın efendim.
AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Ben, vicdanım
doğrultusunda, Yüce Meclisi uyarmayı bir görev addediyorum. Hiç değilse, 155
inci maddedeki Danıştay'ın ön incelemesini kaldırmayalım.
Saygılar sunuyorum efendim. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcak.
Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet
katılmamıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul
edenler... Önergeyi kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, anayasa değişikliği
teklifinin 2 nci maddesinin gizli oylamasına başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
Metin Şahin...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Orman Bakanı Sayın Nami
Çağan'ın yerine, Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz oy kullanacaklardır.
Arz ederim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Mustafa Güven Karahan...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın
Sadi Somuncuoğlu'nun yerine, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan
Tanrıkulu oy kullanacaklardır.
Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz'ın yerine de, Orman
Bakanı Sayın Nami Çağan oy kullacaklardır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
Osman Aslan...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın
Osman Durmuş'un yerine, Devlet Bakanı Sayın Abdulhaluk Mehmet Çay oy
kullanacaklardır.
Arz ederim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var
mı? Yok.
Oy verme işlemi bitmiştir.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
2 nci maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Katılım : 499
Kabul : 435
Ret : 52
Çekimser : 12
Böylece, madde kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun
efendim. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddenin oylaması şimdi
yapılsa dahi, vakit yetersizliğinden tamamlanamayacağı için ve madde üzerinde
önerge bulunduğundan, birleşime 14.00'e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 12.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati
: 14.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 2 nci maddesi daha önceki
oturumda kabul edilmişti.
V.
– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1. –
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli
ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282
Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/187) (S.
Sayısı : 109 ve 109’a 1 inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin 3 üncü maddesini okutuyorum:
MADDE 3. —Anayasanın 155 inci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar
Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz
şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük
tasarılarını incelemek, idarî uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer
işleri yapmakla görevlidir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş
bir önerge vardır; okutup işleme koyacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
109 sıra sayısıyla görüşülmekte olan teklifin çerçeve 3
üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mehmet
Sağlam Turhan Güven Sevgi Esen
Kahramanmaraş İçel Kayseri
Oğuz Tezmen Ali Şevki Erek Ali
Naci Tuncer
Bursa Tokat Trabzon
Ahmet
İyimaya Sebahattin Karakelle
Amasya Erzincan
"Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar
Kurulunca gönderilen kanun tasarıları ve ayrıca kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz
şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında en geç 2 ay içinde düşüncesini bildirmek,
tüzük tasarılarını incelemek, idarî uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen
diğer işleri yapmakla görevlidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa)
– Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge sahibi görüş bildirecek mi?
SEVGİ ESEN (Kayseri) – Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut teklif, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde
Danıştaya başvurmayı zorunlu olmaktan çıkarmakta, yürütme organının arzusuna
bırakmaktadır. Ancak kanunlar için öngörülebilecek tercih sistemi, tamamen
somut ve kamu yararını öne alan idare sözleşmeleri için benimsenemez. Tercihin
mahiyetine göre iktidarları yıpratan, keyfîlik ve yolsuzluk kaynağı olan böyle
bir sistem, Anayasaya eklemlenemez. Öte yandan Danıştay, devlet organı olarak
bu gibi önemli işlerde, denge ve süzgeç işlevi ile kamu yararı bakımından da
zorunluluk öğesidir. Danıştay
aşamasındaki problemler, organik kanundaki iyileştirmelerle aşılabilir.
Teklifimiz, belirtilen sakıncaları gidermeye yöneliktir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 3 üncü maddenin gizli oylamasına Adana İlinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanamayan
sayın üyemiz var mı?.. Yok.
Oy verme işlemi bitmiştir.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin 3 üncü
maddesinin gizli oylamasında kullanılan oyların sayımı devam ederken, 4 üncü
maddenin gizli oylamasına geçeceğim. Ancak, bir hususu sayın milletvekillerinin
bilgisine sunmak istiyorum: Teklifin 4 üncü maddesinin oylamasından sonra,
teklifin tümünün gizli oylamasını yapacağız. Bu son oylamanın çok önemli
olduğunu bilgilerinize sunmak isterim.
Önce, 4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. — Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer
ve halk oylamasına sunulması halinde 1 inci maddesi ayrı, 2 ve 3 üncü maddeleri
birlikte ayrı oylanır.
BAŞKAN – 4 üncü maddenin gizli oylamasına başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin 3 üncü maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Katılan üye sayısı: 509
Kabul: 437
Ret: 56
Çekimser: 12
Geçersiz: 4
Böylece, 3 üncü madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun
efendim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin 4 üncü
maddesinin gizli oylamasında kullanılan oyların sayımı devam ederken, teklifin
tümünün gizli oylaması yapacağız; ancak, bu son oylamanın çok önemli olduğunu,
bir kere daha bilgilerinize sunmak istiyorum.
Teklifin tümünün oylamasında, teklif 367'nin üzerinde
oyla kabul edilirse, kanunun hiçbir maddesi kendiliğinden halkoylamasına
sunulmayacaktır. Aynı durumda, tümünün oylamasında, teklif 367'nin altında oyla
kabul edilirse, kanunun tümü kendiliğinden halkoylamasına sunulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün gizli
oylamasına geçiyoruz.
Sayın Genel Başkanların öncelikleri vardır, arzu
ederlerse kullanabilirler.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
4 üncü maddesinin yapılan gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Katılan : 501
Kabul : 447
Ret : 39
Çekimser : 10
Geçersiz : 3
Boş : 2
Böylece, 4 üncü madde kabul edilmiştir; hayırlı olsun.
(Alkışlar)
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Salonda bulunup da, oyunu kullanmayan sayın
milletvekili var mı efendim? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin tümü üzerinde
yapılan gizli oylamanın sonucunu açıklıyorum:
Katılan üye : 506
Kabul : 448
Ret : 45
Çekimser : 11
Boş : 2
Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan beş siyasî partiye mensup
sayın milletvekillerinin sağladıkları konsensüsle, 21 inci Dönem Türkiye Büyük
Millet Meclisi, yeni bir çalışmayı, yani, yıllardır tartışılan Anayasadaki
değişikliği yapabilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin ihtiyacı olan birlik
ve beraberliğe de örnek teşkil edecek
bütün siyasî partilerin uzlaşarak ortaya koydukları bu çalışmanın devamı
beklenirken, söz konusu değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk
Milletine hayırlar vesile etmesini diliyorum.
Sayın milletvekilleri, saat 17.00'ye kadar birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 16.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 17.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER
: Melda BAYER (Ankara), Vedat ÇINAROĞLU (Samsun)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi
Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik
Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Sosyal
Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı
Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S.
Sayısı : 114) (Devam) (1)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Geçen birleşimde, tasarının 3 üncü maddesi üzerinde
müzakereler tamamlanmıştı.
Şimdi, madde üzerinde verilen önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Buyurun efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Turhan Güven Nevzat Ercan Sevgi
Esen
İçel Sakarya Kayseri
Yener Yıldırım Burhan İsen Doğan
Baran
Ordu Batman Niğde
Saffet Arıkan Bedük
Ankara
(1) 114 S. Sayılı Basmayazı 12.8.1999 tarihli 48 inci
Birleşim tutanağına eklidir.
"Sigortalıların, bu maddenin (A), (B) ve (D)
bentlerinde yazılı yardımlardan yararlanabilmeleri için, 60 günü hastalığın
teşhis edildiği tarihten önceki beş ay içinde olmak üzere toplam olarak 100 gün
hastalık sigortası primi ödemiş olmaları şarttır."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi ile 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesine eklenen
fıkrada yer alan "altı ay" ibaresinin "6 ay" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3 üncü maddesi ile değiştirilen 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin (B)
bendine eklenen alt bendin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş
Bingöl Tokat Van
Bekir Sobacı Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak Tokat Gaziantep Adana
Ali Coşkun Azmi Ateş Mehmet
Çiçek
İstanbul İstanbul Yozgat
Cevat Ayhan Zeki Ünal Ali
Gören
Sakarya Karaman Adana
Musa Demirci Mahmut Göksu Mehmet
Özyol
Sıvas
Adıyaman Adıyaman
Sait Açba Ramazan Toprak Akif
Gülle
Afyon Aksaray Amasya
Oya Akgönenç
Muğisuddin M. Zeki Çelik Cemil Çiçek
Ankara Ankara Ankara
Rıza Ulucak Mehmet Zeki Okutan İsmail Özgün
Ankara Antalya Balıkesir
Alaattin Sever
Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata
Batman Bayburt Bingöl
İsmail
Alptekin M. Altan Karapaşaoğlu Ahmet Sünnetçioğlu
Bolu Bursa Bursa
Hüseyin
Karagöz Yasin Hatiboğlu Sacit Günbey
Çankırı Çorum Diyarbakır
Ömer Vehbi
Hatipoğlu Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç
Diyarbakır Elazığ Elazığ
Tevhit
Karakaya Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı
Erzincan Erzurum Erzurum
Aslan Polat Nurettin Aktaş Turhan
Alçelik
Erzurum Gaziantep Giresun
Lütfi Doğan Mustafa Geçer Metin
Kalkan
Gümüşhane Hatay Hatay
Ali Güner Abdülkadir Aksu Azmi
Ateş
Iğdır İstanbul İstanbul
Mustafa Baş İrfan Gündüz İsmail
Kahraman
İstanbul İstanbul İstanbul
Hüseyin
Kansu Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin
İstanbul İstanbul İstanbul
Osman
Yumakoğulları Avni Doğan Mustafa Kamalak
İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş
Ali Sezal Zeki Ünal Abdullah
Gül
Kahramanmaraş Karaman Kayseri
Salih Kapusuz Kemal Albayrak Mehmet
Batuk
Kayseri Kırıkkale Kocaeli
Osman Pepe Hüseyin Arı Veysel
Candan
Kocaeli Konya Konya
Remzi Çetin Teoman Rıza Güneri Özkan Öksüz
Konya
Konya Konya
Ahmet Derin Yaşar Canbay Bülent
Arınç
Kütahya Malatya Manisa
Mehmet
Elkatmış Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu
Nevşehir Ordu Rize
Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa
Uzunkaya
Sakarya Samsun Samsun
Ahmet
Nurettin Aydın Temel
Karamollaoğlu Yahya Akman
Siirt Sıvas Şanlıurfa
Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdullah
Veli Seyda
Şanlıurfa Şanlıurfa Şırnak
Maliki Ejder
Arvas Fethullah Erbaş İlyas Arslan
Van Van Yozgat
Mehmet Çiçek
Yozgat
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Turhan Güven Doğan Baran Burhan
İsen
İçel Niğde Batman
Nevzat Ercan Sevgi Esen Yener
Yıldırım
Sakarya Kayseri Ordu
Saffet Arıkan Bedük
Ankara
"Protez araç ve gereç bedellerinin yüzde 15'ini
sigortalı öder. Ancak, ilgiliden alınacak katkı miktarı, ödeme tarihindeki
25.8.1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi
kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin
üç katından fazla olamaz."
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3 üncü maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin (B) bendine
eklenen alt bendin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeniz hakkında konuşacak mısınız efendim?
YAKUP BUDAK (Adana) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
malumlarınız olduğu üzere, sosyal güvenlik konusu 21 inci Yüzyıla giden
dünyada, çalışan ve çalışmayan bütün kesimleri ilgilendirmekte, özellikle,
sosyal güvenlik göstergeleri düzeyi, o ülkenin gelişmişliğiyle,
çağdaşlaşmasıyla ilgili bir durum arz etmektedir.
Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminin ve teşkilatının
kurulmuş olması kadar, o teşkilatın ilgililere vereceği hizmet de bir o kadar
önem arz etmektedir. Daha doğrusu, 21 inci Yüzyıla giderken, bütün ülkelerde ve
toplumlarda, hizmetin kalitesi, bilginin kalitesi önem kazanıyor ve kalite
toplumuna doğru gidiyoruz. Bu hizmetin sunumunda, bütün sosyal güvenlik
kurumlarımızda kalitenin artırılması, bütün kurumların en başta gelen
ödevlerinden olması gerekmektedir.
Bütün hükümetlerce hazırlanan beş yıllık kalkınma plan
ve programlarında da, toplam nüfusumuzun sosyal güvenlik şemsiyesi altına
alınması hedeflenmiştir. Bütün kalkınma
plan ve programlarında toplam nüfusun sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınması
hedeflenmişken, ne yazık ki, hükümetimizin getirmiş olduğu yasa tasarısıyla,
sosyal güvenlik sisteminden kaçışlar artacaktır. Hazırlanış biçimi itibariyle,
topluma yansıtılış biçimi itibariyle, bu tasarı yasalaştığında insanlar sosyal
güvenlik sisteminin dışına çıkmak isteyeceklerdir. İnsanların büyük bir bölümü
"ben 60 yaşına kadar yaşayacak mıyım, yaşayamayacak mıyım, niye bu kadar
parayı ödeyeyim" diyecekler ve dolayısıyla bu primleri ödememek için
sistemin dışına çıkacaklardır.
Bazı arkadaşlarımız tebessüm edebilirler; ama,
yaşadığımız gerçek budur; Türkiye'de, 4,5 milyonun üzerinde, bilinen sigortasız
vardır. Bunun yanında, göreceğiz ki, bu tasarıda yer alan işsizlik
sigortasından faydalanacak insanlar ile sosyal güvenlik kapsamı içerisine giren
insanlar noktasında da ciddî sıkıntılar yaşanacaktır. Onun için, toplumun,
sosyal güvenlik sisteminin dışına kaçmasını engellemek için birtakım
kolaylaştırıcı tedbirler alınması lazım gelirken, âdeta insanların sosyal
güvenlik kapsamı dışına kaçışını, işverenle işçinin anlaşma yapmaları
suretiyle, özel akitler suretiyle, ayrı, kendi aralarında oluşturdukları bir
akitleşmeye dayalı sosyal güvenlik sisteminin oluşmasına katkıda
bulunacaklardır.
Şimdi, üzerinde konuşmuş olduğumuz 3 üncü maddede ne
yapılmak istenmektedir: Bu madde gerçekleştiği takdirde, daha önceki sosyal
güvenlik kanunumuzda olmayacak şekilde, sigortalılar, Allah korusun, proteze
veya herhangi bir araç ve gerece ihtiyaçları olduğu zaman, bu araç ve gereç
bedellerinin yüzde 20'sini ödemek mecburiyetinde kalacaklar. Sigortalılar ne
yapacaklardır; elbette katkıda bulunacaklardır. Zaten, adam çalışıyor, her ay
primini ödüyor ve bir katkıda bulunuyor. Ayrıca bir hizmet alacağı zaman da,
yüzde 20 gibi bir rakamın hizmete katkı olarak alınması, üzerinde düşünülmesi
lazım gelen bir husustur. Getirilen yasa tasarısıyla ne denilmektedir: En az
120 gün sigorta primi ödenmiş olması, bunun 60 gününün de son altı ay
içerisinde ödenmiş olması lazım gelmektedir. Şöyle bir düşünelim, Allah,
kimsenin başına vermesin; çünkü, hastalık veya kaza, bela davetiyeyle gelmez
"60 gün sonra gel" veya "120 gün önce gel" de denilmez
"şu saatte, şu dakikada gel" de denilmez. Burada, milletvekili
arkadaşlarımızdan birisini düşünelim, torunu kucağında merdivenden inerken
ayağı kaydı -Allah, kimsenin başına vermesin- bir platin ihtiyacı hâsıl oldu, 1
milyar liranın üzerinde para ödeyecektir. Belki, milletvekili arkadaşımız,
bunun yüzde 20'sini çıkarıp verebilir; ama, 60 gün prim ödemiş, 120 gün prim
ödemiş, asgarî ücretle çalışan bir arkadaşımızın, bu 200 milyon liraya yaklaşan
miktarın -asgarî ücretin 1,5 katı olacak diye düşünülüyor; burada, öyle bir
öneri getirilmiş- yaklaşık 150 milyon lirasını ödemesi gerekiyor. Acaba, asgarî
ücretle çalışan, işe yeni girmiş arkadaşımızın, çalışanımızın, bu rakamı
ödemesi noktasında, hangi güçlüklerle karşılaşacağını düşünüyor muyuz? Bunun
neticesinde ne olacaktır: Vatandaşımız şöyle diyecektir...
Zaten, bu yasa tasarısının hazırlanmasının temel
sebeplerinden birisi de, çalışanları, âdeta özel sigortacılığın kucağına
itmektir. Yani, bu yasa tasarısıyla şu katkı yapılacak, bu katkı alınacak
denilmek suretiyle... Sigortalı olan insanımız "ya, ben, böyle Sosyal
Sigortalar Kurumuyla, Bağ-Kur'la, Emekli Sandığıyla uğraşacağıma, bu kadar
katkıda bulunacağıma, giderim, özel sigortanın özel imkânlarından ve
kaynaklarından daha fazla hizmet alırım" diye düşünecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın lütfen efendim.
YAKUP BUDAK (Devamla) – Dolayısıyla, getirilmiş olan bu
maddelerle, âdeta, insanları, sosyal güvenlik sisteminin dışına itmek suretiyle
de, sosyal güvenlik sistemimize en büyük darbeyi vurduğumuz kanaatini
taşıyorum. Onun için bu önergeyi verdik, desteğinizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, karar
yetersayısı arayalım.
BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Karar yetersayısı istedik...
BAŞKAN – Sayıyorum efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – 5.10.1998 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığında yapılan toplantıda alınan kararlar
elimdedir. Burada, 8 inci maddesinde "karar yetersayısının arandığı
durumlarda, oylama elektronik sistemle yapılır" deniliyor. Dolayısıyla,
bu, daha önce sizin aldığınız bir karar, Başkanlığın almış olduğu bir karar...
BAŞKAN – Sayın Şener, tereddüt edersek, buyurduğunuz
doğru.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – "Tereddüt" ifade
etmemişsiniz efendim. Bu kararı aldığınız zaman bir "tereddüt"
ifadesi yoktur.
BAŞKAN – Zaman açısından gereksiz...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Demişsiniz ki: "Karar
yetersayısının aranıldığı durumlarda elektronik sistemle oylama yapılır."
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, bir sayayım, bitireyim
de...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İşte, sayamazsınız Sayın
Başkan; daha önce, sizi bağlayıcı, kendinizi bağlayıcı bir karar almışsınız.
Sayın Başkan, uygulamayacağınız kararları niçin
aldınız?!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısının
aranılması istenmiş olduğundan, önergenin işaretle oylamasını elektronik
cihazla yapacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını taşıyan oy pusulasını, oylama süresi için öngörülen 5 dakika
içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yetersayısı vardır; önerge
reddedilmiştir efendim.
MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Sayın Başkan, önergemi geri
çekiyorum.
BAŞKAN – Peki, efendim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Turhan Güven (İçel) ve arkadaşları
"Protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 15'ini
sigortalı öder. Ancak, ilgiliden alınacak katkı miktarı, ödeme tarihindeki
25.8.1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre, sanayi
kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin
üç katından fazla olamaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, karar yetersayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Önerge sahibi, konuşacak mısınız, yoksa
gerekçeyi mi okutayım?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge içinde mündemiçtir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısı istemiştik
efendim.
BAŞKAN – Efendim, şimdi saydık karar yetersayısını.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Olsun efendim.
BAŞKAN – Olur mu efendim, kanaat var.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Şener, alınan karar, bundan evvelki
Başkanlık Divanında alınmıştır. Yeni Başkanlık Divanının böyle bir kararı
yoktur. Büyük Millet Meclisinin kararı değildir o.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, idarenin
devamlılığı esastır.
BAŞKAN – Hayır efendim, ne münasebet!..
Karar yetersayısını arayacağım zaten...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Şener, beni dinler misiniz. Bundan
evvelki Başkanlık Divanı üyelerinin almış oldukları bir karardır, Genel Kurulun
kararı değildir.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Genel Kurulun kararı
olmadığını biliyoruz.
BAŞKAN – Ama, şimdi karar yetersayısını zaten gördünüz;
bundan sonrakinde de karar yetersayısını arayacağım.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade
ederseniz. Bu karar, Başkanlık Divanının almış olduğu bir karardır; Başkanlık
Divanı üyelerinin değişmiş olması, bu kararın ortadan kalkmasını gerektirmez.
Dolayısıyla, idarenin devamlılığı esastır efendim.
BAŞKAN – Sayın Şener, okuyayım müsaade ederseniz...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İdarenin devamlılığı
esastır; ama...
BAŞKAN – Sayın Şener, dinler misiniz lütfen.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Buyurun.
BAŞKAN – 5.10.1998 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Başkanlığında, başkanvekilleriyle yapılan toplantıda, yeni
Genel Kurul salonunda, elektronik sistemle yapılacak çalışmalara ilişkin tespit
ve mutabakattır bu. Yeni Başkanlık Divanında böyle bir karar alınmamıştır.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Efendim, fark etmez,
idarenin devamlılığı esastır. Eğer, burada...
BAŞKAN – Siz, karar yetersayısının aranmasını istemiyor
musunuz efendim?
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının
aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – "Karar yetersayısını arayacağım"
diyorum zaten size.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – "Karar yetersayısını
arayacağım" diyorsunuz; ama, burada da "karar yetersayısının arandığı
durumlarda elektronik sistemle oy verilir" deniliyor. Bir toplantı
yaparsınız, bunu değiştirirsiniz; o zaman, burada, biz de ısrar etmeyiz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, olmaz bu!..
BAŞKAN – Niye olmuyor efendim?!
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Olmaz; çünkü...
BAŞKAN – Sayacağım efendim...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başkanlık Divanının aldığı
kararlar idarî kararlardır. İçtüzük açıktır; Başkanlık Divanının ve Başkanın
vermiş olduğu... Biraz önce karar yetersayısı istediler; aynı şekilde, aradan 3
dakika geçmeden karar yetersayısı istenmesi, bu işin engellenmesi demektir.
(ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)
Biz, burada, kanun çıkarırken, her türlü konuda,
iktidar partileri olarak, oraya komisyonu oturtmadık; yeter ki, iktidar,
önergeler hakkında gerek gerekçe okutsun gerekse gerekçesiyle ilgili, gelsin,
kürsüden bilgi versin; ama, engellemeyle ilgili, bu konuda, bu tavırlarını
sürdürürlerse, komisyonu oraya oturtacağız, komisyonla beraber, onlara söz
hakkı da tanımama konusunda, iktidar olarak... (ANAP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
ABBÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Çakan...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Burada, ANAP Grup
Başkanvekili isabet buyurdular.
BAŞKAN – Sayın Çakan, muhalefet, karar yetersayısı
aramakta haklıdır.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Biz, bunu engellemeye
çalışıyoruz; doğru söylüyorlar. Bunu engelleyeceğiz, engellemeye de
çalışıyoruz. İsabet buyurdular; ama, engellerken, İçtüzükteki hakkımızı ve
gerekli olan hususları da değerlendirmenizi isteme hakkına sahibiz.
BAŞKAN – Müsaade ederseniz, Sayın Çakan'a ben cevap
vereyim; siz, benim adıma avukatlık yapmayın.
Ben diyorum ki Sayın Çakan'a, muhalefetin, karar
yetersayısı istemek hakkıdır İçtüzüğe göre; ancak, ben, sayarak yapacağım
diyorum. Siz de bunu biliyorsunuz Sayın Şener.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, muhalefet,
Başkanlık Divanının aldığı kararın uygulanmasını isteme hakkına da sahiptir.
BAŞKAN – Başkanlık Divanı kararı değil; okudum size
efendim. Başkanvekillerinin almış olduğu...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet...
BAŞKAN – ...bundan evvelki Başkanvekillerinin almış
olduğu karardır bu.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu karar, sizi de bağlar
efendim.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Toplanırsınız, yeni bir
karar alırsınız, ona itirazımız olmaz.
BAŞKAN – Geçen hafta, Sayın Arseven aksini yaptı; niye
itiraz etmediniz efendim?! Sayım yoluyla yapıldı... Sayın Şener, yapmayın
lütfen!..
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır efendim...
BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, böyle önerge
oylanmaz. Bu önergenin böyle oylanması mümkün değildir.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Usul tartışması istiyoruz.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... (FP sıralarından, sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Karar yetersayısı vardır; önerge
reddedilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Diğer önergeyi okutuyorum efendim. (FP sıralarından,
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, biraz önce
ANAP Grup Başkanvekilinin de kendine göre açıklamaya çalıştığı husus... (DSP,
MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)
"Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun
Tasarısının..."
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – ... şunu ifade ediyor...
BAŞKAN – Yerinize oturur musunuz efendim.
"... 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının..."
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Oturmuyorum efendim.
BAŞKAN – Oturmayın, peki efendim.
"... aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz."
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Aldığınız karara aykırı
davranıyorsunuz; niçin oturacakmışım?!.
"... Saygılarımızla.
Turhan Güven (İçel) ve arkadaşları
"Sigortalıların, bu maddenin (A), (B) ve (D)
bentlerinde..."
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Sayın Üyenin
okuduğu anlaşılmıyor zaten.
"... yazılı yardımlardan yararlanabilmeleri için,
60 günü hastalığın teşhis edildiği tarihten önceki beş ay içinde olmak üzere
toplam olarak 100 olarak gün hastalık sigortası primi ödemiş olmaları
şarttır."
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, tutumunuz
yanlıştır. Tutumunuz hakkında usul tartışması istiyorum.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
– Katılmıyoruz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müzakere böyle
gitmez.
BAŞKAN – Önerge sahibi konuşmak istiyor mu efendim?
MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Önerge içinde mündemiçtir."
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısını arayacağım tabiî.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ama, makineyle arayacaksınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır efendim, mecbur değilim makineyle!..
İçtüzükte var mı böyle bir kaide?!
MEHMET BEKAROĞLU (Rize) – Teknolojiye uyum gerekiyor.
BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler... Önergeyi kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
Diğer önergeyi, önerge sahibi geri almıştır efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, uygulamanız
yanlıştır; tutumunuz hakkında usul tartışması istiyoruz 63 üncü maddeye göre.
Sayın Başkan, 63 üncü madde açıktır.
BAŞKAN – Benim tutumum İçtüzüğe aykırı değil efendim.
Sayın Şener, engellemeyi başka türlü yapsanız daha iyi
olmaz mı? (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, 63 üncü
maddeyi okursanız, tutumunuzun İçtüzüğe aykırı olup olmadığından bahsetmiyor.
63 üncü madde açıktır; deniliyor ki: "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı
gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya
davet..." (FP sıralarından "mikrofondan konuşsun" sesleri)
BAŞKAN – Usule göre yapıyorum efendim. Siz, karar
yetersayısının aranmasını istiyorsunuz, karar yetersayısını sayıp yapıyorum.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Ne demek "hayır" efendim?!.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, usulle
ilgili...
BAŞKAN – Maddenin açık oylama talebi vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, inisiyatif
sahibi değilsiniz. Usul tartışmasını açmak zorundasınız; bu tartışmayı açmak
zorundasınız Sayın Başkan.
ASLAN POLAT (Erzurum) – O zaman, biz, çıkıp gidelim
isterseniz Sayın Başkan.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğü ihlal
ediyorsunuz, 63 üncü madde ortada.
BAŞKAN – İçtüzüğü ihlal etmiyorum.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İhlal ediyorsunuz...
BAŞKAN – Hayır efendim, tutumum hakkında Genel Kurulun
kararını alıyorum.
Sayın milletvekilleri...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tutumunuz hakkında Genel
Kurulun kararını almadan önce, usul tartışmasını yapmak zorundasınız.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Beyefendi, oylamak için,
konuşma açmanız lazım, müzakere açmanız lazım. "Tutumumu tasdik ediyor
musunuz" diye sorun; önce, müzakere açılsın.
BAŞKAN – Maddeyle ilgili açık oy talebi vardır efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Müsaade ederseniz, o talebi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
Suat Pamukçu Ahmet Sünnetçioğlu
Bayburt Bursa
BAŞKAN – Sayın Pamukçu burada mı efendim?
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, usul
tartışması diğer konulardan önce görüşülür.
BAŞKAN – Oylamaya geçtik efendim, müsaade edin...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, niye mani
oluyorsunuz?!.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, soru
soramıyoruz...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzüğe uygun
davranmadığınız sürece burada çalışma yaptırmayız.
MEHMET BEKAROĞLU (Rize) – Sayın Başkanlık, muhalefeti
salondan çıkarın.
BAŞKAN – Sayın miletvekili, siz de biliyorsunuz ki,
soru işlemi maddenin görüşülmesinden sonra olur.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Hayır efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Görüşüldü işte.
BAŞKAN – Biz ise, önergeleri oylamaya tabi tuttuk.
Oylamaları bittikten sonra söz hakkınız olmadığını siz de biliyorsunuz.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Olur mu canım! Maddenin
oylamasından önce olur.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Okuyun efendim, devam edin.
Sayın Pamukçu burada mı efendim?.. Yok.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Burada.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bütün...
BAŞKAN – Ahmet Sünnetçioğlu?.. Yok.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN – Nezir Aydın?.. Burada.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, susarsanız, işlemleri doğru dürüst
yapacağız.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, soru sorma hakkı
vermediniz.
BAŞKAN – Soru sorma işlemi geçtiği için vermedim
efendim.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Maddenin oylamasından öncedir
efendim.
BAŞKAN – Azmi Ateş?.. Burada.
Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.
Faruk Çelik?.. Burada.
Hüseyin Arı?.. Burada.
Zeki Okutan?.. Burada.
Ahmet Karavar?.. Burada.
Zeki Ünal?.. Burada.
Kemal Albayrak?.. Burada.
Osman Pepe?.. Burada.
Sait Açba?..
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim, burada, tekabbül ediyor.
Nurettin Aktaş?.. Burada.
Mustafa Geçer?.. Burada.
Şükrü Ünal?.. Burada.
Mehmet Elkatmış?.. Burada.
Nazlı Ilıcak?.. Burada.
Sacit Günbey?.. Burada.
Zülfükar İzol?.. Burada.
Osman Aslan?.. Burada.
Ali Sezal?.. Burada.
Mehmet Özyol?.. Burada.
Latif Öztek?.. Burada.
Mehmet Çiçek?..
BAŞKAN – 20 üye vardır; açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık
oylama, elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 5 dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Önergeyi oylayalım, önergeyi...
BAŞKAN – Maddenin oylamasını yapıyoruz efendim. 3 üncü
maddenin oylamasını yapıyoruz.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa sunmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz,
buradan bir şey söylemek istiyorum, süreden tasarruf bakımından; Genel Kurul da
duysun.
Geçen dönem böyle bir uygulama yapıldığına göre, bir
İçtüzük uygulaması haline gelmiştir. Dört Başkanvekili yan yana geldik; dedik
ki, "yoklama, karar yetersayısı istenirse, elektronik cihazla
yapılsın."
Şimdi, tabiî, bir fiilî durum var; bir grup var 351
kişi, karşı taraf da 250 kişi...
Bana göre, bu uygulama, bir içtüzük uygulaması haline
gelmiştir. Onu değiştirmek için, bir usul tartışmasını açın, Genel Kurul karar
alsın; daha sağlıklı olur.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – 3 üncü madde kabul edilmiştir efendim.
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre usul
tartışması mı istiyorsunuz efendim?
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet.
BAŞKAN – Evet, onu yapacağım. Bir kerede bu işi
bitirelim efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Hangi işi bitiriyorsunuz?
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Nasıl bir kerede
bitiriyorsunuz?
BAŞKAN – Lehte veya aleyhte Genel Kurulun kararını
isteyeceğiz efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet efendim.
BAŞKAN – İçtüzük 63 değil mi efendim; arzu ettiğiniz o
değil mi Sayın Şener?
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet, tutumunuz hakkında
usul tartışmasının açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Lütfederseniz, oylamanın neticesini
açıklayayım; söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, maddenin
müzakeresi geçsin, önergelerin görüşülmesine gelince, usul tartışmasını o zaman
açın efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, istiyorlar efendim.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin yapılan açık oylaması sonucunu açıklıyorum:
Katılım : 347
Kabul : 257
Ret : 88
Çekimser : 1
Mükerrer : 1
Böylece, madde kabul edilmiştir efendim.
Şimdi, Sayın Şener, İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre
usul tartışması istemektedir.
İçtüzüğün 63 üncü maddesi şudur: "Görüşmeye yer
olup olmaması, Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait
konular, diğer işlerden önce konuşulur.
Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla
sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir."
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sizin
uygulamanızın aleyhinde konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Şener, talebiniz?..
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Aleyhte söz istiyorum.
ALİ GÜNAY (Hatay) – Lehinde söz talebimiz var.
İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Lehinde_
BAŞKAN – Sayın Şener, buyurun.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Kamer Beyin sırasıydı_
BAŞKAN – Ben, Sayın Şener'i çağırdım efendim; birinci o
istedi.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Genç istedi.
BAŞKAN – Sayın Şener, birinci siz istediniz. Rica
ederim, yapmayın_
Sayın Şener, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
VI. – USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. – İşaretle oylamalarda Başkan ve kâtip
üyeler arasında sayı bakımından ihtilaf olmadığı hallerde oylamanın üyelerin
sayılması tarzında yapılıp yapılmayacağı hakkında
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok önemli ve kamuoyunun dikkatle takip ettiği bir kanun
tasarısı üzerinde müzakereleri sürdüyoruz.
Bu müzakerelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi lazım
ve de iktidarın, bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu tasarıyı
geçirerek konuyu kapatma peşinde olduğu izlenimi burada ortaya çıkmış
durumdadır. Nitekim, bu anlayışın bir parçası olarak, Sayın Başkan, usul
hükümlerine uymadan, maddelerin oylanmasını mümkün olduğunca hızlandırarak
müzakereleri götürmeye çalışmaktadır.
Burada, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi
sırasında, milletvekillerinin de Sayın Başkanın da, İçtüzük ve diğer mevzuata
uygun olarak işlemleri yürütmesi bir zorunluluktur, bir gerekliliktir. Zaten,
belli düzenin kurulmuş olması, belli düzenlemelerin İçtüzükte veya diğer
metinlerde yapılmış olmasının sebebi, görüşmelerin sağlıklı bir şekilde
yürütülmesini temin maksadıyladır. Eğer, böyle bir ihtiyaç ortaya çıkmamış
olsaydı, Genel Kurulda kanun tasarı ve teklifleri hangi usullerle, hangi
esaslar çerçevesinde görüşülecek, bununla ilgili İçtüzükte bir hüküm bulamazdık.
Eğer belli kurallar ve usullerle kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine
ihtiyaç duyulmasaydı, bu konuda, zaman zaman, Başkanlık Divanında kararlar
alınmazdı, bu konuda, zaman zaman, hatta, Başkanlık sunuşlarıyla ilgili
yönlendirmeler yapılmazdı.
Dolayısıyla, burada, uymamız gereken temel kurallar
vardır. Bu ana kuralları İçtüzük belirlemiştir; ancak, Meclis Genel Kurul
salonundaki elektronik sistemin yerleştirilmesinden sonra, bu sistemle
oylamaların nasıl yapılacağıyla ilgili İçtüzük hükümlerinde yeterli ve
ayrıntılı bilgilerin bulunmaması üzerine, Meclis Başkanı, Meclis
Başkanvekillerinin birlikte düzenledikleri bir toplantıda konuyu belli esaslara
bağlama ihtiyacını hissetmişlerdir. Eğer bu arada bir İçtüzük değişikliği
yapılabilmiş olsaydı, elbette ki, bu hükümlerin, elektronik sistemle oylamanın
nasıl ve hangi hallerde yapılacağıyla ilgili kuralların İçtüzük değişikliğinde
belirlenmesi mümkündü; ama, bir İçtüzük değişikliğinin bu arada yapılmamış
olması sebebiyle, bu ihtiyaç var olduğu için ve bu ihtiyaç gerekli olduğu için
5.10.1998 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının başkanlığında,
Başkanvekilleriyle yapılan toplantıda belli tespit ve mutabakatlar
oluşturulmuştur. Bu tespit ve mutabakatlar 11 madde halinde düzenlenmiştir.
Sayın Meclis Başkanı da, Meclis Başkanvekilleri de "evet, bu elektronik
sistemle oy vermede başvurulacak temel esaslar ve hangi hallerde bu sistemle
oylamaya başvurulacağını belirleyelim; bunda mutabakatı sağlayalım ve bu konuda
da bir düzenlilik oluşturalım" demişlerdir ve altını imzalamışlardır; bu
kararı almışlardır.
5.10.1998 tarihli kararın 8 inci maddesi aynen
şöyledir: "İşaretle oylama, ihtilaflı ve itirazlı haller ile karar yetersayısının arandığı durumlarda
elektronik sistemle, diğer hallerde ise üyelerin el kaldırması suretiyle
yapılacaktır." Yani, hangi hallerde el kaldırma suretiyle oy verilecek,
hangi hallerde elektronik sistemle oy verilecek; bunu belirlerken, çok açık,
net ve tereddüte yer vermeksizin, karar yetersayısının arandığı hallerde
elektronik sistemle oy verileceğini belirlemişlerdir ve de 5.10.1998 tarihinden
sonra, bu konuda Meclis Genel Kurulunda yapılan oylamalarda, bu, düzenli bir
şekilde uygulanmıştır. Zaman zaman, belki, talep edilmeyen hallerde ve zühul
eseri olarak, elektronik sistemle oylamaya başvurulmamış olabilir; ama, bu
kararın uygulanmasının gerektiği, bu konuda düzenlilik ve istikrar gösterilmesi
gerektiği, 5.10.1998 tarihli alınan kararın bir gereğidir ve bu haliyle, o
günden bugüne kadar, bu uygulama bir İçtüzük ihdası haline dönüşmüştür.
Dolayısıyla "İçtüzükte böyle bir hüküm yoktur" demek, bu kararın
uygulanmamasını gerektirmez. Bu karar uygulanmalıdır; çünkü, çalışma usul ve
esaslarıyla ilgili bütün hususların İçtüzükte tek tek, maddeler halinde
düzenlenmesi gerektiğiyle ilgili bir iddiada bulunulamaz; zaman zaman İçtüzük
ihdası niteliğinde uygulamalar vardır ve o uygulamalardan biri de budur.
Nitekim, İçtüzük incelenecek olduğu takdirde, birçok
konuda Başkanlık Divanına ve diğer birimlere, kararlar alma, uygulamaya yön vermeyle
ilgili yetkiler, görevler ve sorumluluklar da yüklenmiştir. Dolayısıyla, bu
çerçeve içerisinde düşündüğümüz takdirde, Sayın Başkanın, bu, 5.10.1998 tarihli
karar beni bağlamaz demesinin izah edilebilecek, savunulabilecek hiçbir tarafı
yoktur. Sayın Başkan diyor ki: "Bu kararı ben almadım, o dönemdeki Meclis
Başkanı da ben değilim, başkanvekilleri arasında da ben yokum. O halde, ben
bulunmadığıma göre, bu karar beni bağlamaz." Hiçbir hukuk mantığıyla, bu
izah tarzının kabul edilebilirliğini düşünmek mümkün mü değerli arkadaşlarım?!
İdarede devamlılık var, idarede devamlılık esastır (FP sıralarından alkışlar)
Bir sayın bakan gelecek "eski bakan döneminde
alınan kararlar, eski bakanlar kurulunun almış olduğu kararlar beni bağlamaz;
çıkarılan yönetmelik, benden önce çıkarılmış, bu yönetmelik beni bağlamaz"
diyecek, bir başkası "çıkan kanunu ben çıkarmadım, benden önceki Meclis
çıkarmış" diyecek; böyle şey olur mu? İdarede ve devlet düzeninde bir
devamlılık vardır. Bu devamlılık, şahıslara bağlı bir devamlılık değil,
kurumsal bir devamlılıktır. Buna herkes uymak zorundadır ve Sayın Başkan da
uymak zorundadır. (FP sıralarından alkışlar)
Onun için, kamuoyunun yakinen takip ettiği ve izlediği
bu kanun tasarısının, usule, daha önce alınmış olan kurallara uygun olarak
Mecliste görüşülmesi, müzakeresinin devamı gereklidir.
Biz, bu müzakereleri bir an önce bitireceğiz. İşçiler
sokakta, Kızılay Meydanında, genel grevde; ama, bu önemli değil. Biz, ne
pahasına olursa olsun, bunu, bu mezarda emekliliği bir an önce Meclisten
geçireceğiz demek, toplumun
duygularıyla, duyarlılığıyla doğrudan doğruya alay etmek demektir ve de basit,
doğal usul hükümlerini bile, mezarda emeklilik uğruna çiğnemek anlamına gelir.
(FP sıralarından alkışlar)
Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur ve normal, aklıselim
sahibi insanların da, burada, müzakerelerin sağlıklı bir şekilde
yürütülmesinden yana tavır sergilemesi lazımdır.
Acele etmeye hiç gerek yok değerli arkadaşlarım.
Elektronik sistemle oylama 5 dakika sürüyor. Mezarda emekliliği getireceksiniz,
5 dakika önce geçsin diyeceksiniz; bunu nasıl izah ediyorsunuz?! (DSP
sıralarından gürültüler, FP sıralarından alkışlar)
Müsaade edin beyler... Müsaade edin beyler...
İşçiler mezarda emekliliği beklerken, siz niye 5
dakikayı beklemiyorsunuz? (FP sıralarından alkışlar) Niye beklemiyorsunuz?!
Bekleyin!..
TURAN BİLGE (Konya) – Bekliyoruz... Bekliyoruz...
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Şimdi, bu usul tartışması
sonucunda ret oyu vereceksiniz ve bu ret oyları çok çıktı diye de
alkışlayacaksınız!.. Aslında, ret çıktığı için sıkılmanız lazım, rahatsızlık
duymanız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika
eksüre verecek misiniz?
BAŞKAN – Buyurun.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
bu müzakereleri 5'er dakika kısaltalım, aman, süratli, jet hızıyla geçirelim,
nasıl tartışıldığı anlaşılmasın, maddelerin ne getirdiği anlaşılmasın diye
zorlamanın bir mantığı, bir anlamı yoktur; bırakın, 5 dakika da, elektronik
sistemle oy verirken geçsin; ama, hızlandırmayın, hızlandırmaya çalışmayın.
Neyi kaçırmaya çalışıyorsunuz değerli milletvekilleri?
CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) – Siyasî Partiler
Yasasında siz ne yapıyordunuz?!
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Haktan, doğrudan bir yana
oy verdiğiniz zaman, o oylar çok çıktığı zaman, alkışlayabilirsiniz; bunda sizi
haklı görebilirim; ama, doğru olmayan, bir hakkın gaspı anlamına gelecek bir
oylamada çoğunluğu sağladık diye alkışladığınız zaman, doğrusu sizin adınıza
üzüldüğümü ifade ediyorum, yanlış yaptığınızı ifade ediyorum ve Meclise
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
Buyurun Sayın Genç.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Peş peşe muhalefete söz
verilmez, bir müspet, bir menfi, ayrı ayrı verilir Sayın Başkan; usul yönünden
de bu böyle uygulanır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkan tutumuyla ilgili bir usul tartışması açtı. Usul
tartışmasının konusu şu: Bu salon biliyorsunuz, yeni yapıldı; ondan önce Senato
salonundaydık. Senato salonundaki sandalye ve koltuk sayılarını belirlemiştik;
muhalefetin oturduğu koltuk sayısı da belliydi, rahat tespit ediliyordu,
iktidarın oturduğu koltuk sayıları da rahat belli oluyordu; zaten böyle
elektronik cihaz da yoktu; o zaman mecburen sayıyorduk. Arkadaşlarımız
biliyorlardı, işte, iki Divan üyesi, bir başkan döne döne sayılıyordu
"aman yanlış oldu" hele sayılar bir fazla veya bir eksik olduğu zaman
döne döne sayılıyordu; belki 10 dakika değil, 20 dakika zaman kaybediliyordu;
dolayısıyla, hakikaten, bu sayım meselesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarında büyük zaman kaybı oluyordu.
Sonra bu salona geçip de elektronik cihaz kullanılmaya
başlanınca. dört başkanvekili arkadaşımız vardı; herbirisi, yine, karar
yetersayısı istendiği zaman "sayalım mı, yoksa elektronik cihazı mı
kullanalım..." "Mademki, devlet, buraya, bu kadar, bire on pahalı bir
sistem getirdi, yani bunun gerçek maliyeti şeydi... Yani, öyle büyük, astronomik
rakamlarla bu salon yapıldı ki, devlet, bu kadar büyük masraf yaparak bu
elektronik cihazı getirdiğine göre, bunun sağladığı zaman tasarrufunu da
kullanalım. Yine, karar yetersayısını parmak işaretiyle ararsak, bu salondaki
koltuk düzenini de kürsüden tespit etmek kolay olmuyor" dedik. Yani,
şurada, mesela kaç tane koltuk var, aslında belli; ama, arkadaşlarımız, bu
koltukları doldurmadan ara ara oturuyorlar, dolayısıyla, sağlıklı sayılmıyor.
"O zaman ne yapalım, eletronik cihazı kullanalım; süratle sayılıyor. Yani,
aslında, elektronik cihaz kullanılırken, 5 dakikada da olabiliyor, 3 dakikada
da olabiliyor; ama, bu elektronik cihazı muhakkak kullanalım" dedik.
Dolayısıyla, yani o zaman elektronik cihazın hilafı da ileri sürülmeyeceğine
göre "yok eksik saydı, yok yüksek saydı, yok düşük saydı" diye bir
münakaşa da söz konusu olmayacağına göre "elektronik cihaz
kullanalım" dedik. O zamanki Meclis Başkanı ve dört başkanvekili
arkadaşımız geldi, bu şekilde bir karar alındı ve bu karar, burada, bu salonun açıldığı
tarihten itibaren de uygulandı.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetimi Anayasa
ve İçtüzüğe göre yapılır. Eğer Anayasa ve İçtüzükte açık bir hüküm yoksa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçmişte yapılan uygulamalar bir teamül
teşekkül eder ve o teamüller devam ettirilir, hilafı Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilmedikçe. Onun için, geçmiş tarihlerde karar yetersayısı
istendiği takdirde, bunun muhakkak elektronik cihazla yapılması konusu, bu
Meclisin teamüllerine yerleşmiş, bir gelenek haline gelmiştir. Bunun aksini
uygulamak için, yeni bir İçtüzük düzenlemek lazım veyahut da Sayın Başkanın
açacağı bir usul tartışmasından sonra, yeni bir düzenlemeye gitmesi lazım.
Tabiî, bu düzenlemede de, evet, gözle bir şey görünüyor, koltuklar görünüyor
ama, burada karar yetersayısı isteyen arkadaşın da tatmin olması lazım.
Biz, Başkanlık Divanında, acaba, hakikaten yapılan
sayım doğru mudur değil midir, doğru sayılıyor mu sayılmıyor mu?.. Tabiî,
sayılır da, insan, göz aldanıyor değerli arkadaşlarım. Göz aldanmasın,
kafalarda şüphe uyanmasın diye, biz diyoruz ki, elektronik cihazla bu sayım
yapılsın ve herkes de bu sonuca katlansın.
Deniliyor ki, zaman kaybı var. Değerli milletvekilleri,
bu kanunu bu kadar aceleye getirmenin ne anlamı var? Yani, bu kanun bugün
çıktığı zaman, Türkiye bütçesine ne giriyor? Bu sene ne giriyor? Seneye ne
giriyor? Ondan sonraki seneye ne giriyor? Bir şey girmiyor, değil mi? Giriyor
diyen varsa; çıksın, burada, bunu ispat etsin.
Sonra, bakın, bazı çevrelerden aferin almak için de bu
Meclis çalıştırılmaz. Bu Meclis, kendi iradesiyle çalışmalıdır. Evet, ciddî bir
çalışma gösteriyor. Şimdi, bakın, okullar tatil, ağustos ayı, dışarıda sıcaklık
35 derece... Hiçbir şeyi fazla konuşmaya gerek yok; şurada, meydanda bekleyen polis
arkadaşlarımız var; 35 derece sıcaklık altında, sabahtan akşama kadar, bu
insanlar, dışarıda görev yapıyorlar. Bu insanların bu yaptıkları görev,
çekilemez bir eziyet haline gelmiştir. Ne ihtiyacı var; yani, bunun, çok, o
kadar... Bence, bu Meclisin tatil kararı alması lazım. Bakın, eğer zamanı
tasarruf etmek istiyorsa, tatil kararını almalıdır; Eylülün 15'inde veyahut
10'unda Meclis olağanüstü toplantıya çağrılır... Bakın, herkesin çocukları
tatildedir. Burada çalışan bürokratlar var. Ayrıca, kamu görevi yapan birçok
memur, Meclisin tatil olmaması dolayısıyla tatillerini de yapamamaktadırlar.
Dolayısıyla, Meclis tatile konulmalıdır. Ondan sonra, zaten, hakikaten, büyük
bir iktidar çoğunluğu var, bu kanunlar uzun uzun... Ayrıca, yaz tatilinin
yarattığı süre içinde, bu kanunlar, enine boyuna tartışılır ve ondan sonra,
gelir, burada çıkarılır. Biraz önce konuşan arkadaşımızın da dediği gibi,
mezarda emekliliğe bu kadar çok fazla heves etmeyin; siz bunu çıkarırsınız,
yarın birisi çıkar, der ki; kardeşim, bu 58-60 yaş çok fazla... Bunu bir seçim
propagandası yapar; gelir, bunu 50'ye indirir; yani, hiç merak etmeyin; onun
için, bu kadar fazla ısrar etmeye de gerek yok.
Bu konuların burada ihtilafsız çözümlenmesi lazım.
Sayın Başkan diyor ki: "Geçmiş Başkanlık Divanının aldığı karar bizi
bağlamaz." Tabiî, Sayın Şener de bahsetti, böyle bir mantık olmaz;
Meclisin çalışmalarında devamlılık vardır; devamlılığın olduğu yerde, Meclis
Başkanvekili eskiyi uygulamak zorundadır; eskiden bir sapma yapabilmesi için,
aksine bir karar alması, İçtüzük değişikliği getirmesi lazımdır.
Bence, bu Meclisin çalışma randımanı çok yüksek;
muhalefet de, Meclisin özellikle çalışmasını sağlayacak ve muhalefet de ciddî
engellemelere gitmiyor; bunu herkesin kabul etmesi lazım. Bakın, ben, Mecliste
çok uzun zaman bulunduğum için, bir kanun maddesinin üç ay çıkmadığını
biliyorum değerli milletvekilleri, yani, engelleme böyleydi. Bunlar geçti...
Şimdi, bakın, ben, sizin karar organlarınıza,
liderlerlerinize de özellikle şunu tavsiye ediyorum: Meclisi tatile soksunlar;
çok acil bir kanun da yok, belki bir af kanunu konusunda... Aslında, af
kanununu da çıkarılırsa... Böyle, aylarca, yıllarca önce deklare edilip de,
insanlar öldürülmeye teşvik edilmez; işte Şemsi Denizer'in öldürülmesi, bu af
kanunu lafının belki çok önceden ortaya atılmasından da kaynaklanmış olabilir.
O bakımdan, şimdi, eğer af çıkaracaksınız, bunu hiç uzatmaya gerek yok;
getirirsiniz, kuralını koyarsınız, çıkarırsınız; böyle, aylarca, yıllarca, af
çıkaracağız-çıkarmayacağız tartışması da yapılmaz. Eğer af da çıkaracaksanız,
onu getirin hemen, çıksın. Bu kanun da zaten uzun zaman burada müzakere
edilecektir. Eylülde geldikten sonra...
Arkadaşlar, bu Meclisin, bir kanun çıkaran makine
haline dönüştürülmemesi lazımdır. Çok acele çok kanun çıkarırsanız, çok hata
yaparsanız. Sonra, şu anda, memleketin de çok acil bir kanuna da ihtiyacı yok.
Ha, ekonominin düzeltilmesi... Ekonomi eğer kötü idare ediliyorsa, ekonominin
başındaki insanların kötü yönetiminden ve bilgisizliğinden kaynaklanıyor. (DYP
sıralarından alkışlar) Eğer memlekette... Burada alınması gereken bir karar yok
ki... İşte, Vergi Kanununu çıkardınız. Onu da çıkarırken, holding
temsilcilerinin burada ne güzel önergeler dolaştırdıklarını da gördük!.. Yani,
holdingleri vergilerden muaf ettiniz, ondan sonra, esnafın vergisine 5 puan
fazla bindirdiniz, bilmem şeyin vergisine bindirdiniz; dolayısıyla, yine fakir
fukarının cebine el uzattınız, zenginlerin sırtını okşadınız; aferin!.. (DYP ve
FP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HASAN HÜSAMETTİN
ÖZKAN (İstanbul) – Usul hakkında konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, usul işte... Tamam,
usule geleceğim. Şimdi, bazen, usulle esas karışıyor. İşte, usulle esas
karışınca bunları ayırt etmek için, hem esası iyi izah etmek lazım hem usulü
iyi izah etmek lazım; o bakımdan, ben onu uyguluyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi Sayın Başkanın belki bir
haklı tarafı var; diyor ki: İşte, bir tarafta 351 milletvekili var, bir yerde
de 200 küsur milletvekili arkadaşım var, karar yetersayısı istenildiği zaman,
karar yetersayısı zaten 129, bunu görüyorum... Sayın Başkan, bakarsınız, işte,
göz aldanabilir. Onun için, bu salonda oturan milletvekili arkadaşlarımızın
hepsinin vicdanen müsterih olabilmesi için, yine elektronik cihazı kullanalım,
hiç olmazsa birinci önergede kullanalım, ondan sonra, peş peşe gelen
oylamalarda onu kullanmayabilirsiniz; ama, "efendim, benim işim
acele..." Senin işin acele; ama, işçinin bu konuda işi acele değil,
memurun işi acele değil; çünkü, belki, sonbahara bunu ertelersek, emeklilik
süresi dolan vatandaşlarımızdan birkısmı emekli olur; onların haklarını niye
gasp edelim. Onun için "acele işe şeytan karışır" derler. Bu memurun,
işçinin, yaşlının işini böyle biraz uzatırsanız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir toparlayın efendim.
Teşekkür ederim, benim lehimde konuşuyorsunuz, almış
olduğum kararın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabiî, bilmiyorum,
sizin anlayışınız oysa, tebrik ederim anlayışınızı!.. Fakat, ben, İçtüzüğün
uygulamasının, sizin uygulamalarınızın aksine olduğunu, teamülün, sizin
uygulamalarınızın aksine olduğunu, yani, burada her karar yetersayısı
istenildiğinde, bunun elektronik cihazla yapılması gerektiğini vurguladım;
bunun zaman kaybı olmadığını, bilakis, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tasarruflarında hiç hile ve desisenin dönmediği, herkesin ikna olduğu bir
elektronik cihazla tespit edilen rakamlar gerçeğine her beynin inandığını
belirtmek istedim. Yoksa ki, gözle yapılan sayımlarda insanlar aldanıyor,
sayıda aldanıyor; o itibarla, beni dinlerseniz; yani, burada ihtilaflar
yaratarak kavga çıkarmaktansa, hiç olmazsa birinci önergeyi elektronik cihazla,
ondan sonra da arkadaşlar arasında bir ihtilaf olmazsa, büyük bir sayı çıkarsa,
onu da karşılamak suretiyle, sonradan...
(Mikrofon elektronik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç...
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bitirdiniz mi süreyi?
Benim demek istediğim bunlar efendim.
Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Lehte Sayın Köse, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL KÖSE (Erzurum) –Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabah yapmış olduğumuz toplantıdan sonra, şu anda
ortaya koymuş olduğumuz davranışlarımız, bir öncekiyle tamamen tezat teşkil
ediyor. Yalnız, şunu ifade etmek istiyorum: 21 inci Dönem, bir ilkeyi
koymuştur; bu Yüce Mecliste, bu mukaddes çatı altında, Hazreti Peygamberimizin
de buyurduğu gibi "İslam, ahlak ve edeptir" ilkeleri, bütün
insanlarımızı, nasıl, inançları itibariyle davranışlarını yönlendirmişse, bu
Yüce Mecliste, 21 inci Dönemde kavga olmayacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
Evet, her şey, istişareyle ve tartışmayla olacaktır; ahlak ve edebimizi
bozmayacağız.
Sayın Başkan usule riayet etmiştir, bir yanlış
davranışta bulunmamıştır ve İçtüzük hükümlerini uygulamıştır. Hangi maddeyi
uygulamıştır? İçtüzüğün 87 nci maddesinin son fıkrasını, yani ‘önergeler
işaretle oylanır’ ilkesini, esas olduğu için uygulamıştır.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – İşaret bu değil.
İSMAİL KÖSE (Devamla) – Sayın sözcünün ifade ettiği,
bir istisna kaidesidir.
Devlet devamlıdır, devlet bakidir diyoruz. Yönetim
dediğimiz birimler, istediği anda, o günün şartlarına göre kararını alır; eğer
konjonktür değişmiş ise, yeniden müracaat eder, istişare eder. O gün geriye
takılıp kalırsak, o zaman 2000 yılını nasıl karşılayacağız ve SSK
hastanelerini, Ağrı'da, Van'da, Hakkâri'deki doktorsuz hastaneyi nasıl doktora
kavuşturacağız? İşte onun için sürat istiyoruz, zaman bizim için altın bir
fırsattır diyoruz. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) 21 inci Dönemin manası
ve önemi de budur; bunu anlatacağız inşallah bu sabırla; çünkü, hükümet,
sorumludur, siyasî sorumluluğu vardır; taşın altına elini koyan, hükümettir.
Tabiî, muhakkak surette muhalefetin de sorumluluğu var. Muhalefet de, Sayın
Başkanın ikazına rağmen, kendisinin kişisel yapısından kaynaklanan o tevazu
ilkelerine, ölçüsünün sınırlarını aşmak suretiyle, ta sınırları aşarak, Sayın
Başkana hakarete varan bir tavırla ileriye doğru gelmek demek değildir.
Dolayısıyla, usul ve esasları, hem davranışımızla hem konuşmamızla hem de
İçtüzükte yazılan hükümlere göre, bir de, elimizi vicdanımıza koyarak
yapmalıyız.
Niyetler bellidir. Niyet; hükümet bir tasarı
getirmiştir, güvenoyu veren hükümetin temsilcisi olan siyasî partilerimizin
grupları da hükümetin arkasındadır. Güvenoyu verdiğimiz bu hükümetimizin
isabetli yasalar getirdiğini ve bu yasaların da bir an önce çıkarılmasından yana
olduğumuzu ifade ediyoruz ve Sayın Başkanın da, bu zaman içerisinde, Tüzüğün de
kendisine vermiş olduğu yetki çerçevesinde, zamanı değerlendirerek, işaretle...
Özellikle, önergedir konuşulan. Önerge üzerinde konuşma engellenmemiştir,
önerge üzerinde tartışma konusunda herhangi bir problem yoktur. Sayın ANAP Grup
Başkanvekilinin de ifade ettiği gibi, iktidar çoğunluğunu suiistimal ederek
veya muhalefet sussun, biz tüm gücümüzü kullanarak, burada bu usulle bütün
kanunları çıkarırız diye bir hareketin içerisinde olmamışız, oraya Plan ve
Bütçe Komisyonu üyelerini de oturtmamışız. Neden; muhalefete de saygımız var.
Hiçbir şekilde, yalnız iktidar partisi mensuplarının, Meclisin bir kanadının
ortaya koymuş olduğu iradeyle, tartışmayla yasalar çıkmaz. Demokrasinin gereği
de, iktidarıyla-muhalefetiyle birlikte hareket etmektir ve muhalefetin de bu
kürsüden söyledikleriyle, muhakkak surette kamuoyunun bilgilenmesi lazımdır;
ancak, kamuoyunu bilgilendirirken, hiç alakası olmayan usul tartışması
yapıyoruz; usulle ilgisi olmayan, balkonlara selam vermekle veya kamuoyunu
yanıltmakla, hakikati hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
Burada, göz varsa, eğer gözümüzün önüne perde
inmemişse, baktığımızda, şurada ne kadar insan oturduğunu, sağ başta oturan
arkadaşımız da, ortadaki arkadaşımız da, bu tarafta oturan arkadaşımız da,
kesinlikle -eğer gözlerine perde gelmemişse- ne kadar insan olduğunu,
çoğunluğun olup olmadığını kestirirler; ancak, bir hakkı suiistimal etme
düşüncesindeysek, buna, Tüzüğün de, kanunun da ve Sayın Başkanımızın da gücü
yetmez; ama, bu milletin gücü yetmiştir. Bu millet, 18 Nisanda, bir irade
değişikliğiyle, bir karar değişikliğiyle "ben, Mecliste kavga istemiyorum,
istismar istemiyorum, ben, ülkemin gerçekleri istikametinde, realite
neyse..." Burada, 21 inci Dönemde buraya gelmiş olan milletvekillerimizin
hangisi, işçinin hakkının kesilmesinden yana parmak kaldıracaktır? Hangisi,
ayakları kesilmiş, bir proteze ihtiyacı olan, alınteri dökmüş bir işçinin
protezine engel olmak için el
kaldıracaktır?! Hangi vicdan bunu söyleyecektir?!. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Al işte! Bu kanun!
İSMAİL KÖSE (Devamla) – Onun için, değerli
milletvekilleri, meseleyi istismar etmeyelim.
İşte, şu anda, benim hemşerim, İzmir'de, iki ayağı
kesildi, protez takıldı; iki kolunun protezini, SSK, maddî imkânsızlıktan
dolayı vermiyor; Sayın Bakanımıza ismini vermişim; halen, bir aydan bu yana,
iki kolunun takılması için bekliyor. Düşünün, bir insan, iki bacağını
kaybetmiş, iki kolunu kaybetmiş ve mektup yazmış, Sayın Bakana vermişiz. Şimdi,
nasıl takacağız bu iki protezi? Bir kaynak bulacaksın; kaynağı bulmak için
kanun lazım, kanun! Kanunları çıkaracaksın ki, ondan sonra kaynağı bulalım. (FP
sıralarından "Ne alakası var" sesleri)
Tatil yok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin gündeminde tatil yok... (MHP sıralarından alkışlar) ...ülke
gerçekleri var, ülkenin sıkıntıları var, ülkenin ihtiyaçları var. İsterse, 37
derece değil, 47 derece sıcak olsun ya da soğuk olsun, bu ülkenin gerçeği, bu
ülkenin menfaatı neyi gerektiriyorsa, Türkiye'nin menfaatı neyi gerektiriyorsa,
biz onun için geldik. Onun için, meseleleri burada istismar etmeye, haklarımızı
suiistimal etmeye lüzum yok.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Siz hiç okudunuz mu?! Bunu hiç
okudunuz mu?! (MHP sıralarından "Otur" sesleri)
İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bir hak var, nedir o hak;
önerge konuşuluyor, önerge hakkında konuşmalar yapılıyor. Tartışma açıldı; usul
tartışmasını da, Sayın Başkan, isteseydi açmayabilirdi; çünkü, İçtüzük açık;
ama...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Mecbur açmaya...
İSMAİL KÖSE (Devamla) – Müsaade buyurun... Müsaade
buyurun...
Talep ettiniz, Sayın Başkan kabul etti; usul tartışması
açıldı.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Mecbur... Mecbur...
İSMAİL KÖSE (Devamla) – Şimdi, siz, kendi mantığınızla
algıladığınızı ifade ettiniz, biz de, kendi anladığımız manada doğruyu
söylüyoruz. Sayın Başkan İçtüzüğe uygun hareket etmiştir; ama, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak diyoruz ki, eğer Sayın Başkan bizden bir başka
destek istiyorsa, biz Grup olarak, İçtüzüğün 63 üncü maddesinin uygulanmasını
ve Genel Kurulun iradesine başvurulmasını da saygılarımızla arz ediyoruz
Teşekkür ediyorum; sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Köse, konuşmaları
sırasında, Sayın Başkana hakaret sadedinde bir davranış olarak nitelendirdi. Bu
ifade tarzı yanlıştır.
İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Hayır, hayır; öyle demedim.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Hayır; iftira ediyorsun.
BAŞKAN – Öyle bir şey demedi efendim. "Oraya
varabilecek" dedi. Bir nüans var.
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Her zaman, Sayın Başkana
saygımız vardır. Bir usul tartışması istemekle, saygısızlığın, istismarın
hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Eğer bir istismardan söz edecek olursak,
mezarda emekliliğin faturasını proteze yüklemektir; onu ifade ediyorum.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, yerinde konuşsun;
yerine geçsin de öyle konuşsun...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İkincisi, işaretle oylama,
elektronik sistemle de yapılır. 87 nci maddeyi Sayın Köse anlamamış. Elektronik
sistemle de işaretle oylama yapılabilir. İşaretle oylama, sadece, elleri
kaldırmak demek değildir; önce, İçtüzüğün hükmünün ne olduğunu anlaması, ondan
sonra konuşması, Genel Kurulu bilgilendirme açısından daha isabetli olur.
BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim; anlaşılmıştır
efendim.
Hareketinizin, tarafımdan hakaret gibi algılanmadığını
da arz edeyim size. Sizin nasafetiniz ve terbiyenizin buna müsait olmadığını
biliyorum.
Buyurun Sayın Günay. (DSP sıralarından alkışlar)
ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, 21 inci Dönemde, bugüne kadar,
iktidar kanadıyla olsun, muhalefet kanadıyla olsun, çok iyi bir çalışma
sergiledi; ancak, eskiden kalma bir alışkanlıktan, bir zayıflıktan, bazı
arkadaşlarımız, maalesef kendilerini kurtaramıyor; bu kürsüye çıktıkları zaman,
konuya bağlı kalmak ve konu üstünde konuşma yerine, maalesef, özellikle,
belirli bazı kesimlere yönelerek, belirli bazı yerlerden kendilerine sataşmada
bulunulmasını sağlayıcı türde kışkırtıcı konuşmalardan kendilerini
alıkoyamıyor.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Yanlış söylüyorsunuz; doğru değil.
ALİ GÜNAY (Devamla) – Dilerim ki, bugünden sonra, bu
konuşmalarımıza dikkat ederiz; kışkırtıcı konuşmadan, kendimize sataşmalarda
bulunulmaya davetiye çıkarmaktan kendimizi alıkoyarız.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, çalışmalarını, İçtüzük hükümlerine göre yürütür. Tartışma
konusu yaptığımız oylamalarla ilgili, İçtüzükte gayet açık düzenlemeler var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 139 uncu maddesine baktığımız zaman,
bu madde, oylamanın şekillerini gösteriyor. Bildiğiniz gibi, bu oylamalar üç
çeşittir; birincisi işaretle oylama, ikincisi açık oylama ve diğeri de gizli
oylama. Bu maddenin belirlediği işaretle oylama ise aynen şöyle yazılı:
"İşaretle oylama üyelerin el kaldırması; tereddüt halinde ayağa
kalkmaları; beş üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi halinde de salonda olumlu
ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle yapılır."
Değerli arkadaşlar, anımsayacağınız üzere, 20 nci
Dönemde, 55 inci ve 56 ncı hükümetler döneminde azınlık hükümetleri vardı; bu
nedenle, oylamalar yapıldığında olumlu ve olumsuz oyların birbirine çok yakın
olmaları nedeniyle, bu oyların sayılmasında tereddütler oluşuyordu ve
elektronik sisteme kavuştuğumuzda, evet, geçen dönemde bir karar aldık, karar
yetersayısı arandığında, elektronik sistemle oylama yapılıyordu; ancak, bu
aldığımız karar, bir İçtüzük hükmü değildir...
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Şimdiye kadar, bu sistemle
yapılan oylamalar boşa gitti o zaman...
ALİ GÜNAY (Devamla) – İçtüzük hükmüne göre, biraz
önce söylediğim gibi, işaretle oylama, üyelerin el kaldırması yoluyla yapılan
oylama şeklidir.
Bugün ise, 57 nci hükümet döneminde, bildiğiniz gibi,
iktidarın tereddütlere meydan vermeyecek kadar bir oy çoğunluğu vardır; o
nedenle, bu işaretle oylamaların, ellerin havaya kaldırılması şeklinde
yapılmasında tereddüde meydan vermeyecek sonuçların alınması, 57 nci hükümetin
kurulmasından bu yana hep karşımıza çıkan hal tarzı olmuştur.
Şimdi, bizlerin yapabileceği davranış şekli ne olmalı:
Bildiğiniz gibi, maddelerle ilgili, maddelerin her fıkrası için 4 önerge
verilebiliyor ve bu 4 önergenin tümünde karar yetersayısının aranmasının
istenmesi, bir hakkın kötüye kullanılmasından başka bir sonuç vermiyor.
Geçmişteki uygulamalarda olduğu gibi, bugün de uygulamalar arasında, bildiğiniz
gibi, yalnız karar yetersayısı yok, bazen de toplantı yetersayısı olup
olmadığını ararız ve toplantı yetersayısının olup olmadığının tespiti için bir
yoklama istendiği zaman, yerleşmiş uygulamalarımızda, eğer salonun normal görünümünde
toplantı yetersayısının olduğu sonucuna varılırsa, Sayın Başkan, o yoklama
istemini geri çevirebiliyor; burada da, karar yetersayısı arandığı zaman, eğer
salonun görüntüsünden karar yetersayısının olduğu açık bir şekilde
görülebiliyorsa, bu işaretle oylamanın elektronik sistemle yapılmasına gerek
olmadığına karar verebilmesi gayet doğal karşılanmalıdır.
Biz, şunu teklif ediyoruz: Eğer, işaretle oylamalarda,
ellerin havaya kaldırılması şekliyle yapılan oylama sonrasında Başkanlık Divanı bir tereddüde düşürse, bu tereddüt sonrasında -bu durumu onların
takdirine bırakalım- gerekirse
elektronik sistemle oylamaya karar verebilsinler ve yaptırsınlar; ancak, bu
tereddüt olayı yok ise, işaretle oylamanın, üyelerin el kaldırması şekliyle
yapılmasıyla yetinilebilsin.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ama, yeni bir Divan
kararı lazım.
ALİ GÜNAY (Devamla) – Yani, daha önce almış olduğumuz
karar, biraz önce de söylediğim gibi, bir
İçtüzük hükmü değildir. Başkanlık Divanı, elbette ki, İçtüzük
hükümlerini uygulayacaktır ve bu İçtüzük hükümlerinin 139 uncu maddesine göre
de, normal, olması gereken bir uygulama yapmıştır.
Konuşmacı arkadaşlarımızdan, özellikle aleyhte konuşan
arkadaşlarımızdan birisi dedi ki: "Tatile çıkalım." Evet, değerli
arkadaşlar; tatilde olmamız gereken bir tarihte Meclis çalışıyor,
hepimizin kararıyla Meclis çalışıyor. Sayın Genç eğer tatile çıkmak istiyorsa,
onu tutan yok, isterse tatile çıkabilir; ama, biz, çalışmak istediğimiz
konuların tamamını görüşüp karara bağlayıncaya kadar çalışmalara devam etmeye
kararlıyız. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günay.
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı istendiğinde,
Başkan ve kâtip üyeler arasında ihtilaf olmadığı takdirde, oylamanın işaretle,
yani elektronik cihaz kullanılmadan yapılabilmesi hususu hakkında az önce usul
tartışması açtım. Esasen, İçtüzüğün 87 nci maddesine göre, önergelerin işaret
oyuyla oylanması gerekir; 1998'de söz konusu yapılan, bir tespittir, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının kararı değildir.
Devlette devamlılığın esas olduğunu çok iyi bildiğimin
ve titizliğimin de altını çizmek isterim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)
Lehte ve aleyhte konuşmaları dinlediniz. Benim
tutumumun doğru olduğu kanaatini koruyorum. Bu konuda Genel Kurulun kararını
almayı uygun görüyorum. Bu nedenle, kararyetersayısı istenildiği takdirde,
Başkan ve Kâtip Üyeler arasında ihtilaf söz konusu olmadığı takdirde, oylamanın
işaretle yapılmasını oylarınıza sunacağım!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – El
kaldırmak suretiyle ama...
BAŞKAN – Evet, el kaldırmak suretiyle.
Oylamanın... (FP sıralarından gürültüler)
Müsaade eder misiniz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, oylamaya
geçmeden, bir şey arz edebilir miyim efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önceki
yaklaşımınızdan hareket ederek, şayet Başkanlık Divanı kararında, ihtilafsız
olmak şartını arayacak olursak, orada, muhalefetten bir arkadaşın bulunması
gerekir. Dikkat ederseniz, her üçünüz de iktidardansınız...
BAŞKAN – Karar değil efendim, tespitti o.
OĞUZ AYGÜN (Ankara) – Sayın Başkan, eksiksiz hakkınız
var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Divanda, muhalefetten de birinin
olması lazım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, arz edeceğim husus,
ikinci olarak da şudur: Sayın Kamer Genç söylemişti, şu anda zatıâliniz başta
olmak üzere, oraya hangi üyeyi çıkartırsanız çıkartın, şu Genel Kurulun
sayısını tespit etme şansı yoktur. Orada bulunan arkadaşlarımız çok iyi
bilirler. Hakikaten bu işi yapmak çok zor.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Onun için, bu konuyu
uzlaşarak bir noktaya taşımak isabetli olur kanaatindeyim.
Oylamadan önce değerlendirmeniz için söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Devam Başkan, devam...
BAŞKAN – Karar yetersayısı istendiğinde, Başkan ve
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olmadığı takdirde, oylamanın, elektronik cihaz
kullanılmadan işaretle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Neyin oylaması?!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, biraz
önce konuşma yapan sayın arkadaşımız...
BAŞKAN – Efendim 63'e göre tartıştık, karar aldık Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biraz önce konuşma yapan
arkadaşımız "Kamer Genç isterse tatile gitsin" dedi.
Bu, bir sataşmadır, iki cümleyle cevap vereyim müsaade
ederseniz.
BAŞKAN – Efendim, bunun sataşma olmadığını siz de
biliyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde en büyük çalışmayı gösteren benim, her kanun üzerinde çalışan benim.
Bu arkadaşlarımız, kanunların ne olduğunu bilmezler; öyle zannediyorlar ki,
birileri okuyor, getiriyor, talimatla parmak kaldırıyorlar. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından gürültüler) Halbuki, ben, hem Mecliste çalışıyorum hem de seçim
bölgeme gidiyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, yerinize oturur musunuz
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, benim dediğim tatil... Bu
Meclis yalnızca bu salonda çalışmaz ki!
BAŞKAN – Yerinize oturur musunuz efendim, böyle bir
usul olmadığını siz de biliyorusunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Milletvekillerinin seçim
bölgelerine gitmesi lazım; yani, ben, tatil derken, buradaki çalışmaları bir
süre tatil edelim de seçim bölgelerimize gidelim...
BAŞKAN – Efendim, maksat hâsıl olmuştur, yerinize
oturur musunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, kendilerinin karşıma çıkmaya
cesaretleri yoksa, günah bende değil.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal SigortalarKanunu, Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler
Eklenmesi, İşsizlik Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe komisyonları raporları (1/495) (S. Sayısı : 114) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:
AHMET İYİMAYA (Amasya) – Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bitti efendim!.. Sayın İyimaya, bitti, geçtik
artık!.. Rica ediyorum...
Buyurun efendim:
MADDE 4. – 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan
tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve
gereç bedellerinin %10' u kendilerince ödenir. Ancak protez, araç ve gereç bedelleri için alınacak katkı payı ödeme
tarihindeki 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine
göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan
aylık asgari ücret tutarını geçemez."
BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika efendim.
FP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 36 ncı
maddesi (b) bendinde değişiklik öngörmektedir. Mevcut 36 ncı madde, hastalık
sigortası hükümlerinin uygulanmasıyla alakalıdır. Bu madde ve ilgili maddeler,
sürekli iş göremez durumda olan malul ve yaşlılık statüsündeki sigortalılar ile
bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babalarına sağlanan yardımlarla
ilgilidir. Sigortalıya, iş kazaları ve meslek hastalıkları dışında kalan
hastalıklarda protez araç ve gereçlerinin sağlanması, takılması, onarılması ve
yenilenmesiyle ilgili geçici iş görmezlik hallerinde günlük ödenek verilmesi,
yurtiçi ve yurtdışı sevk ve nakiller ile tedavî giderlerinin ödenmesi
hususlarını içermektedir.
Değerli arkadaşlar, halen yürürlükte olan kanunla,
hastalara verilen protez araç ve gereçlerinde hastalardan katkı payı
alınmazken, bu maddeyle, biraz önce saydığım kitlelere, insanlarımıza yüzde
10'luk bir yük getirilmektedir. Yine, biraz önce kabul edilen maddeyle de,
çalışanlarımıza yüzde 20'lik bir ilave yük getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, halen yürürlükteki uygulamada,
ayaktan tedavilerde ilaç bedellerinin yüzde 10'u sigortalı tarafından
ödenirken, bu kanunla -tekrar ediyorum- çalışanlarımıza, protez araç ve
gereçlerinde yüzde 20, malul olan, sakat olan ve iş göremez durumda olanlara da
yüzde 10'luk bir ilave yük getirilmektedir; ancak, bir sınır konulmuştur ki, o
da, asgarî ücretin 1,5 mislini aşamayacağı. Bu teknik bilgileri arz ettikten
sonra, uygulamayla ilgili kısa bir değerlendirmeyi dikkatlerinize sunmak
istiyorum:
Değerli arkadaşlar, biraz önce, bu kürsüde, iki kolunu
kaybeden ve protez ihtiyacı olan bir hastadan, bir kardeşimizden bahsedildi ve
bir milletvekili arkadaşımızın bizzat bakanımızla irtibatta olduğu halde iki
aydır bunun temin edilemediğinden bahsedildi.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) – İçini boşaltmışsınız da ondan.
TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Şimdi, kimin içini
boşalttığını burada göreceksiniz. Bu ülkedeki sıkıntıların gerçek sebebini ve
yaşananları size arz ettiğim zaman, siz de, hissedeceksiniz, ümit ederim.
Biz, bu hastamıza acil şifalar dileriz. Ancak, burada
oturan arkadaşlarıma bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. İki aydır protezini
veremediğiniz bu arkadaşımıza, eğer, çalışıyorsa, yüzde 20'lik ilave bir yük
getirdiğinizin farkında mısınız? Ne gareziniz var bu arkadaşımıza; iki kolunu
kaybetmiş bu insanımıza? Eğer, protezleri 2 milyar liraysa, 400 milyon lira yük
getirdiğinizin farkında mısınız? Okudunuz mu bu tasarıyı? Tabiî, maaşının
birbuçuk mislini aşmamak kaydıyla; ancak, uygulamadan bahsediyorum ben.
Bir başka boyutu var: Bu ülkede milyonlarca sakat
insanımız var. Bakın, her birimiz şu anda çalışıyoruz; ama, birçok yakınımız,
çalışanımız tatilde, her gün onlarca trafik kazası yaşanıyor bu ülkede. Düşünün
ki, bir işçimiz, çalışanımız, emeklimiz, yaşlımız, tatile, izne giderken yolda
bir trafik kazası geçirdi -çünkü, günde onlarcasını yaşıyoruz bu ülkede-
kolunu, bacağını kaybetti veya bir gözünü kaybetti, bu insanımızın protezinin
en basiti 300 milyondan, 500 milyondan başlıyor. Bu ne demek? 100-110 milyon
lira alan bir insanımıza 150 milyon lira yük getirmek...
Arkadaşlar, insafınıza hitap etmek istiyorum; bu
insanımızın çocukları var, okula giden evlatları var, bir ay sonra da okul
dönemi başlıyor; eğer bu insanımız 150-200 milyon lirasını proteze vermek
zorunda kalırsa, çocuklarının okul masrafını nereden karşılayacak, yemesini
içmesini, geçinmesini nereden karşılayacak? Allah aşkına, sizleri yeniden
düşünmeye davet ediyorum.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Doktor, yapma!..
TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Bir doktor arkadaşım
yerinden söz attı. Evet, biz meslektaşız; bu söylediğim olayın yüzlercesini
bizzat ben yaşadım, ben inanıyorum, o söz söyleyen arkadaşım da yaşadı. Değerli
arkadaşlar, ülke gerçeklerimizi göz ardı etmeyelim.
Bu meselenin bir başka boyutu daha var; protezi satan
satıcıyla, kullanıcı hasta arasında geçebilecekleri bir düşünün lütfen, aradaki
pazarlıkları, göz yaşartan pazarlıkları bir düşünün; çünkü biz bunları yaşadık.
O zaman, bu kararı yeniden değerlendireceksiniz.
Değerli arkadaşlar, bu anlattıklarım size sinema filmi
gibi gelmesin; bunlar ülke gerçeklerimiz, hem de yüzbinlerce ailenin,
milyonlarca insanımızın yaşadığı hakikatler.
Hükümetten istirhamımız şu; gelin, mağdur olan, zaten
geçimini zor sağlayan bu insanlarımızı yeniden mağdur edecek bir adım
atmayalım. Burada önergeler verilecek; onları dikkate alalım, bu mağduriyetleri
önleyecek kararı hep birlikte verelim.
Değerli arkadaşlar, bakın, Sosyal Güvenlik Kanun
Tasarısının gündeme geldiği ilk günden itibaren toplumsal barış bozuldu; bugün
dahi insanlarımız sokaktaydı. İlk günden itibaren, Sayın Bakanımız,
-hoşgörsünler- televizyonlarda ballandıra ballandıra bu tasarıyı anlatırken,
sokakta, insanımızın gözyaşı vardı.
Değerli arkadaşlar, dün, bir haber okudum; bir IMF
yetkilisi, bu tasarıyla ilgili görüşlerini ifade ediyor. Burada, üzülerek ifade
edeceğim bir husus var. Hatırlayın, bu tasarı ilk gündeme geldiğinde, emeklilik
yaşıyla gündeme geldi; 62 yaşla başlandı, sonra 58'e düşürüldü. O IMF sözcüsü
"hayır, biz, kesinlikle 62 diye bir şey telaffuz etmedik; bizim talebimiz
58-60'tı" diyor. Bir başka şey daha söylüyor -lütfen, dikkat edin
arkadaşlar, eğer, bu, dikkatlerinizden kaçtıysa- "bu tasarının noktası
veya virgülü bile değişse kabulümüz değil" diyor IMF sözcüsü. Arkadaşlar,
eğer, yüzünüzü IMF'ye dönecekseniz, ona bir şey diyemem; ama, sizlerden bir
istirhamım var: Bakın, burada, şu anda bizleri localardan izleyen kardeşlerimiz
var; lütfen, yüzünüzü, biraz da o tarafa dönün. (FP sıralarından alkışlar)
Eğer, dönerseniz, bir şey olacak; bu kararınızı yeniden gözden geçirmeye mecbur
olacaksınız. Çünkü, onlar, hakikaten mağdurlar, hakikaten sıkıntı içerisindeler
ve onlar, sizden, gece yarılarına kadar bu kararınızı düzeltmenizi, hassaten
ülkesini seven insanlar olarak ve onlar adına, bizler, sizden istiyoruz;
hükümetten rica ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, bu hükümetin
temsilcilerince, birtakım reformlar yapıldı. Bu hükümetimizin, ağırlıklı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Alçelik, toparlar mısınız lütfen; size,
1 dakika süre veriyorum.
TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Peki efendim.
Neydi bu reformlar: Eğitim reformu... Sonuç:
İnsanlarımız memnun mu oldu? Gözyaşı var. (DSP sıralarından "Ne alakası
var?" sesleri)
Alakasını söyleyeceğim şimdi. Vergi reformu yaptınız,
vergi reformunu, daha dün değiştirdiniz. Biz, sizi bir sene önce uyarmıştık.
Şimdi, aynı olayı sosyal güvenlikte yaşıyoruz.
Değerli kardeşlerim, biz, bu ülkede atılacak her türlü
olumlu adımın yanındayız; ama, sizlerden hassaten rica ediyoruz, gelin,
toplumsal bir konsensüs sağlayalım. Biz bu adımları atarken konsensüsle attık,
bunu bilin lütfen. Gelin, yol yakınken, daha vakit varken bu yanlıştan dönün.
FARUK DEMİR (Ardahan) – Hangi adımı attınız, neyi
attınız?!
TURHAN ALÇELİK (Devamla) – Dargelirlilerimizi memnun
edecek bir karar alalım. Burada açıkça ilan ediyorum, eğer, siz, bu yanlışınızı
karar haline getirirseniz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ALÇELİK (Devamla) – ... biz, en kısa sürede, bu
yanlışı düzelteceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alçelik.
Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'da.
Buyurun Sayın Yıldırım. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika efendim.
DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, Yüce
Heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımı, işçi,
emekli ve memur kardeşlerimi saygılarımla selamlıyorum. Sosyal Güvenlik
Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Türkiye'nin baştan başa imarında, büyümesinde ve büyük
devlet olmasında emeği geçen, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin
işçisine, emeklisine, memuruna ve tüm çalışanlarına, hükümet tarafından reva
görülen, ancak, sosyal güvenlik reformundan, hak ve adaletten, eşitlikten uzak,
kazanılmış hakların çiğnendiği, mezarda ve ahrette emeklilik tasarısına,
memleketimizin, milletimizin şartlarına uygun olmadığından ve işçimizi,
emeklimizi, memurumuzu mağdur eden, insanca yaşama hakkını elinden alan bu
tasarıya, Doğru Yol Partisi olarak katılmıyoruz, kabul etmiyoruz ve katılmamız
da mümkün değildir. (DYP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Anayasamızda
anlamını bulan sosyal hukuk devleti ilkesine ters düşmektedir. Çalışanlarımızın
elinden, insanca yaşama hakkı alınmaktadır. Çalışanımıza, emekli olarak yaşama
hakkı verilmemektedir. Çalışanımızın müktesep hakları yok edilmektedir; yani,
elinden alınmaktadır. Bu tasarı, genel olarak, çalışanların, işçilerin,
emeklilerin aleyhine olup, hem yaş bakımından ve hem de diğer sosyal haklar
bakımından büyük darbe vurmaktadır.
Tasarının eksik ve yanlışları:
Yaş bakımından büyük mağduriyet vardır; çünkü, 58-60
yaşında işçi olarak çalışan yüzde 5'tir; zaten bunlardan verim de alamazsınız.
Sağlık bakımından büyük zarar vardır; 3 üncü ve 4 üncü
maddeler gayet açıktır.
Ayrıca, müktesep haklar hiç korunmamış, sosyal haklar
bakımından hiçbir yenilik yok, hatta mevcut haklar da ellerinden alınmaktadır.
Tasarıda, Sosyal Sigortalar Kurumunu kurtarma veya
iyileştirmeye dair hiçbir şey yoktur. Kayıtdışı çalışana bir çare veya öneri
yok. Prim toplamaya dair ciddî bir tedbir yok. İntibak Yasası için hiçbir şey
yok. Prim günü ile emekli yaşı arasında denge yok; çünkü, prim gününü dolduran
şahsın emekli olabilmesi için yaşını doldurmasını beklemesi gerekecek.
Bu tasarı kanunlaşırsa, kaçak işçi ordusu yaratacak,
kayıtdışı çalışan artacak.
İşsizlik sigortası konusunda ciddî bir şey yok, sadece
göstermelik; çünkü, kaynak yok.
Tasarı, özel sigortalara kapılarını açıyor; yani,
işçiyi özel sigortalara sevk ediyor.
Çalışanlardan, emeklilik hakkını kaldırıyor. Tarım
işçisinin emekli olması mümkün değil. Yine, geçici işçilerin emekli olması
mümkün değil.
Tasarıda, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar
Kurumu için yeni bir yapılanma -tek çatı altında toplanması gibi- yok.
Sayın milletvekilleri, çalışana en önemli unsur olan iş
güvencesi yok, iş güvencesi.
Kısacası, sosyal güvenlik sistemimiz çökmüştür; ancak,
çökerten işçiler, emekliler ve çalışanlar değildir. Hal böyle olmadığı halde,
sosyal güvenlik çöküşünün yükünü ve cezasını işçilere, emeklilere ve tüm
çalışanlara yüklemek haksızlık olur vicdansızlık olur.
Değerli milletvekilleri, bu Sosyal Güvenlik Tasarısı
çok önemlidir. Bilfiil çalışan ve emekli, dul ve yetimlerle birlikte 7,5 milyon
kişi olup... Ancak, ben, iddia ediyorum ki, bu tasarı, nüfusun yüzde 100'ünü;
yani, nüfusun tamamını ilgilendirmektedir. Çünkü, her hanede ve ailede işçi
var, emekli var, memur var veya emekli dul ve yetim var.
Öyleyse, Sayın Hükümet, tüm toplumu ilgilendiren bu
tasarıyı biraz daha titizlikle, dikkatlice inceleyerek ve düşünerek, devletin
imkânlarını kullanarak Meclise getirmeliydi.
Türkiye'de yoksulluk sınırı, bir ailede 300 milyon lira
civarındadır. Öyleyse, memleketimizde çalışan memur, emekli, işçi, dul ve
yetimler yoksuldur; yani, fakirdir. Bu durumda, her fedakârlığı çalışandan,
işçiden, memurdan ve emekliden istemek haksızlık olur.
87 milyon lira maaş alan memuru düşünün... Bu parayla
nasıl geçinecek; hesabını yapın!
Eskişehir'e gittiğimde, çalışanlar ve işçiler önümü
kestiler, dert yandılar; hatta, içlerinden biri 110 milyon lira maaş aldığını,
ev kirasının da 70 milyon lira olduğunu ve 2 çocuğu bulunduğunu, ağlayarak
anlattı.
İş isteyenleri; yani, işsizleri sayarsanız, Türkiye'de,
5 milyon kişidir.
Değerli milletvekilleri, bu duruma göre, bu işçinin
geçinmesi mümkün mü? Zaten, işçiler, emekli olmayı hayal bile edemiyorlar.
Öyleyse, uzlaşarak, bu insanların dertlerine çare bulalım. Hiç olmazsa, aileler
yıkılmasın, intiharlar olmasın. Gelin, bu insanları sokağa dökmeyelim. Kavga
etmeyelim, uzlaşalım. Demokrasinin temel unsurlarından biri de uzlaşmadır.
Tasarının hangi maddesini ele alırsanız alın,
iyileştirici, işçiden, emekliden ve
çalışandan yana hiçbir madde yoktur.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumunu
kurtarmanın çareleri nedir diye soracak olursanız, kaçak çalışan işçi
önlenmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumunun müfettiş sayısı artırılmalıdır. Kaçak
işçi çalıştırmanın cezası artırılmalıdır. Sosyal Sigortalar Kurumunun
alacakları tahsil edilmeli, prim borçlarının affı yoluna gidilmemelidir. Faiz
oranları yıllık yüzdesinin 100'lerde seyrettiği günümüzde, Sosyal Sigortalar
Kurumunun topladığı primler, bugün, Ziraat Bankasında yüzde sıfır faizle
tutulmakta, Sosyal Sigortalar Kurumunun aylık faiz kaybı 2 trilyon lirayı
bulmaktadır. Bu uygulamaya son verilmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumu, özerk ve
demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, işçi emeklisinin durumuna
bakalım. Toplumumuzun en mağdur kesimi işçi emeklisidir. İşçi emeklisinin
çeşitli vesilelerle ortaya koyduğu toplumsal tepkileri iktidar görmezden
gelerek, bu kesimi mağdur etmiştir. Millî gelirden, işçi emeklisinin,
devletten, şu anda, 1000 dolar alacağı bulunmaktadır. Emeklinin, enflasyon
altında ezilmesi, bir noktada gerçekleşmiştir. Kısacası, işçi emeklileri
bakımından, tasarıda, gösterge sistemine son veriliyor. Gösterge olmazsa
intibak yapılamaz. İşçi emeklisinin kurtaracak olan da, intibak yasasıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesiyle
506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin değiştirilmesi hususuna
gelince, evvelki maddede olmamasına rağmen tasarıda, işçi, çalışan, emekli
zaten bitmiş, evine ekmek götürecek gücü olmayanın yüzde 10 katkı payı yapması
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, memleketimizde ekonomik ve
siyasî kriz vardır; ancak, bu krizleri anlaşarak, uzlaşarak, sen-ben kavgasını
bırakarak, hep birlikte, memleketin gerçeklerini, işçinin, memurun, emeklinin
ve tüm çalışanların sıkıntılarını görerek, birlikte, yine memleketin şart ve
imkânları çerçevesinde çözmemiz gerekir.
Türkiye'de, bu sıkıntıların esas sebebi, siyasette ve
siyasetçide istikrarın olmamasıdır. Doğru Yol Partisi, daha evvel ne demişse,
yine aynı şeyleri söylemektedir.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, işçi
ve emeklilerimize, memurumuza sabır diliyor; sayın hükümetin, yol yakınken,
vakit geçirmeden dönmesi dileğiyle tasarıya ret oyu vereceğimizi bildiriyor;
Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok
az kalmıştır; onun için, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara),
Burhan ORHAN (Bursa)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Önceki oturumda, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesi
üzerinde Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C.Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak
Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik
Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(1/495) (S. Sayısı: 114) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Gaffar Yakın;
buyurun.
DSP GRUBU ADINA GAFFAR YAKIN (Afyon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, bence bir talihsizliği
var; bu talihsizliği de şu: Çok iyi maddeler olmasına rağmen, maalesef
-üzülerek söyleyeyim- milletvekili arkadaşlarımız ve incelemesi gereken
kamuoyundaki arkadaşlarımız yeterince incelemediklerinden dolayı, bilgi sahibi
olmamalarından kaynaklanan bu kanun tasarısı hakkında bir peşin yargıya
sahipler.
Düşünebiliyor musunuz ki, işçimiz, o kadar sene çalışmış, sakat kalmış,
onun bir kalça protezine, diz protezine veya bir kalp piline ihtiyacı olmuş ve
devletimiz, hizmet ettiği SSK diyor ki: "Kardeşim, sen, bu protezleri
alamazsın; bu protezleri alabilmek için yüzde 20'sini ödeyeceksin."
Değerli milletvekilleri, bu protezlerin maliyetleri çok yüksek oranda;
yani, bir diz protezinin, kalp pilinin maliyeti milyarlarla ifade edilen -3
milyar, 6 milyar- rakamlar... Bu,
sağlık sektörümüze, sadece Türkiye'de değil, dünyada da artı yükler
getirmektedir. Dünyadaki birçok ülke yeni prim esasını getirmekteler; fakat,
biz, Türkiye'de, sosyal devlet olmanın, çalışanları, işçiyi, tüm insanlarını
kucaklayan bir devlet olmanın gereği, diyoruz ki, bu protezlerin katkı payı
alınmasın, bu protezlerin katkı payı olmasın. İşçimiz, memurumuz, emeklimiz,
Bağ-Kur'lumuz ve onların yakınları, rahatlıkla hayatî önem taşıyan
protezlerini, hiçbir katkı payı ödeyerek almasınlar. Bu kanun tasarısı bunu
diyor sayın milletvekilleri; ama, kime diyor? Okuyana... Bu kanun tasarısını
baştan sonuna kadar okuyana diyor. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
SALİH ÇELEN (Antalya) – Bir tek sen mi okuyorsun kanun tasarısını?!.
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri "hafızai beşer
nisyan ile maluldür" derler; ama, kayıtlar ve belgeler hiçbir şeyi
unutturmaz. Şimdi, Sayın Refahyol Hükümetinin hazırlamış olduğu ve bol bol
propaganda etmiş olduğu tasarının 1 inci maddesi "bu fıkra uyarınca
sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 20'sini sigortalı öder"
diyor. Kim diyor efendim; arkasında imzalar var; Başbakan Sayın Prof. Dr.
Necmettin Erbakan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Prof. Dr.
Tansu Çiller diyor. İşte burada...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Yaşı kaç diyor?..
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Okuyun sayın milletvekilleri, okuyun!..
Şimdi, sayın milletvekilleri...
MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Yakın, yaşta ne diyor, ona bakın...
İşine geldiği gibi konuşuyorsun!..
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şimdi, tabiî gerçekler
acıtır biraz; ama, ne yapalım, okuyun da gelin efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Tamamını oku, tamamını...
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, böyle gayri insanî,
insan hak ve hukukuna aykırı bir kanun tasarısına, o zamanın Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu diyor ki "bu olamaz, Sayın Erbakan ve
Tansu Çiller." Bu olamaz. Oradaki komisyon, o zamanki komisyon "3
katından fazla yapamazsınız" diyor.
Değerli milletvekilleri, bu 1996-1997 yıllarında hazırlanmış
kanunlaşmamış tasarı; Meclis zabıtlarında bulunuyor, kütüphanesinde bulunuyor,
isteyen milletvekili arkadaşlarımız gider alır, okurlarsa, bir daha utanmak
durumunda, ben de utandırmak durumunda kalmam. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) Peki, bu yasa ne diyor?..
YAHYA ÇEVİK (Bitlis) – Cahilsin sen!
MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Önce sen utan, ondan sonra... İşine geldiği
gibi konuşuyorsun...
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri...
Bakın, dinlemesini öğrenin efendim. Ne yapayım ben, öğretmek zorunda
kalıyorum.
MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Biz dinlemesini biliyoruz; sen de alay etme
milletle. Yukarıdakilerle, izleyenlerle alay etme, düzgün konuş!..
GAFFAR YAKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bu kanun
tasarısında deniliyor ki...
Eğer, bu durumları okusaydınız... Ayrıca, değerli milletvekilleri,
bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir alt komisyon kuruldu ve bu alt komisyonda
DYP'den de, Fazilet Partisinden de ve diğer partilerden de temsilciler vardı;
çok güzel katkıları oldu. Eğer, konuşan milletvekilleri, partileri adına
konuşan milletvekilleri, o arkadaşlarımıza "kardeşim, siz bu protez
meselesini ne yaptınız, nasıl tartıştınız" deselerdi...
Değerli milletvekilleri, benim annem, şu anda kalça proteziyle dolaşan
bir kadın, iki teyzem de kötürüm vaziyette, dizlerinden dolayı. Bu
protezin, bizim Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelen tarzı şuydu: Yüzde 20'si ödenir, emekliler yüzde 10'unu öder;
ancak, katkı payı aylık asgarî ücretin 1,5 katından fazla olamazdı. Değerli
milletvekilleri, 1,5 saat tartışma yaptık ve sonucunda, eğer, okuma zahmetine
katlanmış olsaydınız, 62 nci maddede şunu dedik...
Bakın, tıpta devamlı değişiklikler oluyor, gelişmeler oluyor ve gelişen
tıbbın protez kabul ettiği aletler değişiyor. Biz, bir kanun yapıp da önünü
tıkamayalım. Bir komisyon, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı elamanlarından oluşan bir komisyon, her yıl
toplansın, hangi protezler insan sağlığı için lazımdır diye -buna, kalçadır,
dizdir, kalp pilidir- bunun önünü açık bıraktık; ki, insanlarımıza faydalı
olalım, insanlarımıza daha iyi, sağlıklı bir yaşam sunalım diye önünü açık
bıraktık. Eğer, okuma lütfunda bulunsaydınız, inceleme lütfunda bulunsaydınız
ve komisyona katılan arkadaşlarımıza sormak lütfunda bulunsaydınız, bunu şöyle
öğrenecektiniz...
SALİH ÇELEN (Antalya) – Burada bulunan bütün milletvekilleri okuyor
onu...
GAFFAR YAKIN (Devamla) – "Madde 62.- Bu Kanunun 3, 4, 5, 26 ve 36
ncı maddelerinde öngörülen protez, ortez, araç ve gereçlerinden hangilerinin
katılım payından muaf tutulacağına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığınca müştereken tespit
edilerek 1.1.2000 tarihine kadar resmî gazetede yayımlanır."
Değerli milletvekilleri, bu kanun, temel mantığı itibariyle, gerçekten,
devrim niteliğinde olan, reform niteliğinde olan bir kanundur ve bu kanun,
insanlarımıza çok daha iyi bir yaşam, çok daha iyi bir sağlık, çok daha iyi bir
gelecek vaat eden bir kanundur; ama, lütfen, inceleyelim, okuyalım, ondan sonra
konuşalım; ben de, bir daha çıkıp, bu eksiklikleri ve hataları göstermek zorunda
kalmayayım. Çok sıkılıyorum bunu yaparken.
Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaffar Yakın.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, şu anda, doğrudan doğruya, Doğru Yol
Partisine ve onun Genel Başkanına sataşma olmuştur. (DSP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Daha eksikleri var...
TURHAN GÜVEN (İçel) – Konuşmacı, baştan itibaren, yaptığı bütün konuşma
temposu içinde, hem millete hakaret etmiştir hem Doğru Yol Partisine; onun
için, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Hakaret etmediler; ama, sataştılar.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İçel Milletvekili Turhan Güven’in,
Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması nedeniyle konuşması
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela,
kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz... Birisi çıkıp da, burada, kelam
ediyorsa, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır.
BAŞKAN – Sayın Güven, bir dakika... Lütfen, yeni bir sataşmaya sebebiyet
vermeyin.
TURHAN GÜVEN (Devamla) – Ben sataşmıyorum, gerçekleri ifade ediyorum
Sayın Başkan.
Bir kere, bakınız, konuşmacı, sendikaları bilgisizlikle suçlamıştır.
Sendika yöneticilerine hakaret etmiştir; "okumuyorlar" demiştir,
"bilmiyorlar" demiştir. Kimin neyi bildiğini neyi bilmediğini
sokaklar söylüyor. Neler söylüyor... Bunun yanında, tüm milletvekillerine -siz
de dahilsiniz- okuyun diyor, bilmiyorsunuz diyor. Siz okumamışsanız, o zaman
size hitap etsin! Burada, her milletvekili, her kanun tasarısını bilir; en az
konuşmacı kadar bilir ve onun da dışında, neyi bilip bilmediğini de öğretecek
olan insan da, herhalde sayın konuşmacı değildir, Sayın Gaffar Yakın değildir.
Değerli arkadaşlarım, eğer burada utanacak bir şey varsa veya utanılacak
bir şey varsa, o, gözünü kapayan ve kulağını tıkayanlar için olmalıdır; onlar
utanmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, yine, sataşmadan dolayı söz
rica ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
2. – İstanbul Milletvekili İsmail
Kahraman’ın, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın’ın, partilerine sataşması
nedeniyle konuşması
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; DSP'li
sayın sözcünün, Refahyol Hükümetinin hazırlamış olduğu tasarıyı uygun
bulmasından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum öncelikle.
GAFFAR YAKIN (Afyon) – Neyi uygun buldum?
İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Uygun buldunuz; işte sizin tasarınız
dediniz.
Ben şunu ifade ediyorum: Madem ki bu konsensüsle ortaya konulmuş tasarı
uygun bir tasarıdır ve size emsal teşkil ediyor, o halde, neden, toplumu bu
kadar kargaşaya sürükleyen, toplumu sıkıntıya sokan, sosyal barışı zorlayan,
zedeleyen, meydanların yürüyüşlere sahne olmasına vesile olan bir tesarıyla
geldiniz?
Yani, buradaki tasarının tümünü ele almıyorsunuz, bir tek maddeyi ele
alıyorsunuz. Bu yüzde 20'yi giderecek olan diğer maddelerdeki hususları göz
önüne almıyorsunuz. Bu bir kanundur ve bir bütünü ifade eder. Bütün
maddeleriyle ele almayacaksınız, cımbızla içinden çekeceksiniz ve diyeceksiniz
ki bu böyle.
Bir diğer durum var, bu yüzde 20'lik katkı payının, eklentinin,
sigortalıya yüklenen yükün, kaldırılması hususunda alt komisyonun kararı vardı
ve bunun tamamen kalkması kararlaştırılmıştı. Yine komisyonda iktidarın
reyleriyle bu yüklendi. Biz, şimdi yine, bunun kaldırılmasına imkân sağlayacak
bir değişikliği yapabiliriz.
Tabiî, tasarılar görüşülürken, maddeler ele alınırken -ben, yakinen
tanıdığım değerli arkadaşımın alaycı üslubunu da kabul etmediğimizi ifade etmek
istiyorum- üslubumuza dikkat etmeliyiz ki, etki tepkiyi doğurmasın.
Hepinize hürmetler ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kahraman.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, T.C. Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak
Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi, İşsizlik
Sigortası Kurulması ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları
(1/495) (S. Sayısı: 114) (Devam)
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – İçtüzüğün 60 ncı maddesi gereğince Sayın
Bakana sorum var efendim; sözlü soru sormak istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, daha sorulara geçmedik; çünkü, grupları adına konuşma
şu anda bitti, şahsı adına konuşmalardan sonra sorabilirsiniz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Peki efendim, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Efendim, şahsı adına, Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli,
Bitlis Milletvekili Yahya Çevik, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Aslan Polat, Konya
Milletvekili Veysel Candan, İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak söz
istemişlerdir.
Şimdi, sırasıyla, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.
Görüşmekte olduğumuz Sosyal Güvenlik Tasarısının 4 üncü maddesiyle,
Sosyal Sigortalar Kurumunda sürekli iş görememezlik, geçici malullük ve
yaşlılık aylığı alanlara sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde
10'unun kendilerince karşılanması esası getirilmektedir.
Bu düzenlemeyle, söz konusu bedellere belli oranda katılım sağlanarak,
bu alandaki suiistimallerin önlenmesi amaçlanmıştır. Maddeyle, ayrıca,
ilgililerce karşılanacak olan bu katkı payı için, bir tavan sınırı
getirilmekte, böylece, emeklilerin mağduriyeti önlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bundan önceki maddelerde de, hepimizin şikâyet
ettiği kayıtdışı işçiliğin önlenmesi hususunda yapılan düzenlemeler, hiç
tartışmasız, mevcut duruma göre önemli iyileştirmeler getirmiştir. Bu tür
iyileştirmeleri açık yüreklilikle savunmaktan hiçbir zaman kaçınmamalıyız;
doğru olanı, hep birlikte savunmalıyız. Halkın yararına yapılan madde
düzenlemelerini savunanları eleştirenler, ancak, art niyetli kişiler olabilir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.
Şimdi, söz sırası, Bitlis Milletvekili Sayın Yahya Çevik'te.
Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
YAHYA ÇEVİK (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda
değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ülkemizde sosyal güvenlik harcamalarının gayri safî millî hâsılaya göre
oranı 1990'da yüzde 4,9 ve sonraki yıllar ve 1996'da bu oran yüzde 5,6
olmuştur; fakat "sosyal güvenlik reformu" diye adlandırılan bu sosyal
güvenlik felaketi ve deformun endekslenen Avrupa Birliği ülkeleriyle
kıyaslandığında, sosyal güvenlik harcamalarının gayri safî millî hâsılaya
oranı, 1990'da yüzde 25,4'ten 1996'da yüzde 28,7'ye çıkmıştır. Yine, bir başka
gösterge olarak eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut ve toplumun diğer
hizmetlerinin yer aldığı sosyal harcamalar açısından da Dünya Bankası
verilerine göre Türkiye en düşük oranda harcamaların yapıldığı bir ülke
durumundadır. Örneğin, sosyal harcamaların toplam bütçe içindeki payları, Türkiye'de
1990'da yüzde 23,8 oranında iken, bu oran 1996'da yüzde 19'a düşmüştür. Oysa,
Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüksektir; örneğin, Avusturya'da yüzde 70'e
vardığı gibi, başka Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer pek çok ülkede yüksek
oranlardadır; ancak, Türkiye ile kıyaslanabilecek, örneğin Arjantin'de 1990'da
yüzde 28,6'dan 1996'da yüzde 65,1'e, Brezilya'da yüzde 40'larda, Tunus‘ta yüzde
37,6'dan yüzde 47'ye, Endonezya'da yüzde 12,6'da... Yine, önemli bir gösterge
de, Türkiye'deki sosyal güvenlik alanına yapılan tüm harcamaların bütçe
içindeki payları, tabloda yer alan ülkeler ortalamasının ancak yarısı
durumundadır. Yine, Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başı sosyal güvenlik
harcaması 5 000 dolar, ülkemizde ise 222 dolardır.
Türkiye'de, devlet, aslî görevi sosyal güvenliğe düzenli bir şekilde,
işçi, işveren gibi katkıda bulunması gerekirken, hiçbir katkıda bulunmadığı
gibi, sigorta kapsamında bulunanların primlerini enflasyon karşısında
eritmektedir. Bakın, devletin katkıda bulunduğu ülkelerden bazılarını örnek
olarak vermek istiyorum: Danimarka'da devlet katkısı yüzde 71, İngiltere'de
yüzde 49,5, Kanada'da yüzde 36,2, Sri Lanka'da yüzde 26,2'dir.
Devletin aslî görevini yerine getirmeden, açlık sınırında bulunan
sigortalılardan da protez, araç ve gereç bedellerinin istenilmesi, sosyal
güvenliğin temel felsefe ve ilkesiyle bağdaşmaz; çünkü, hükümetin yanlış ve
taraflı ekonomik politikalarıyla açlık sınırına dayandırılarak inim inim
inleyen bugünkü sigortalıların bu sınırdan uzaklaştırılması gerekir; bunun için
de gerçek reform, yani, toplumun her kesiminin uzlaşması sonunda yapılan ve
kabul edilen sosyal güvenlik yasalarıdır. Yoksa, dayatmayı kendisine teamül
kabul eden birkaç partinin siyasal tercihleri reform kabul edilemez.
Sağlık yardımlarını konu alan bu maddede esas gerekçeyi üç başlık
altında toplamak mümkündür: Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan sağlık
yardımlarının amacı, çalışma gücünün yeniden kazanılması, sigortalının kendi
ihtiyaçlarını görme yeteneğinin artırılmasıdır.
Sağlığın korunması geniş bir anlama sahiptir. Sigortalının kazaya ya da
meslek hastalığına karşın sağlam kalabilmesi, sağlığındaki eksilmenin
olabildiği ölçüde azaltılması, eskisi gibi çalışabilme olanağına kavuşabilmesi,
ortaya çıkan zararlı sonucun giderilmesi kadar, sigortalının sağlık durumunun
daha da kötüleşmesini önlemek, sağlık yardımlarının kapsamı içinde
düşünülmelidir. Sağlık deyimi, hiç kuşkusuz, hem bedensel hem de ruhsal sağlığı
ifade eder. Estetik görünümünü etkileyen ve bu durumun giderilmesine yönelik
tıbbî müdahaleler de sağlığı koruma kapsamındadır. Bu genel çerçeve içinde,
sigortalının, kazadan önceki sağlık durumuna kavuşabilmesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, toparlayın efendim.
YAHYA ÇEVİK (Devamla) – Bu bağlamda, sigortalıya yapılacak yardımlar
karşılığında, katkıda bulunulmasını istemek, sosyal güvenliğin temel
ilkelerinden olan, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ile "olandan olmayana
transfer" ilkesini zedelemektedir.
Sağlık yardımları arasında yer alan protez araç ve gereç bedellerinin
emekliden talep edilmesi, enflasyon karşısında ezilen emekliyi büyük bir
yalnızlığa itmektir.
Bu bağlamda, biraz önce konuşan DSP'li arkadaşımın, nereden nereye
geldiğini onun terbiyesine bağışlıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çevik.
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin Bey sual sorma talebinde
bulunmuştu; ondan başka sual sormak isteyenler, lütfen, sırasıyla adlarını
kaydettirsinler efendim.
Soru sormak isteyenleri okuyorum: Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın Hüseyin
Karagöz, Sayın Fethullah Erbaş, Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, Sayın Faruk Çelik,
Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Zeki Okutan...
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, ismimizi bir türlü anlatamadık
size, dört defa bağırdım, Nezir Aydın, Sakarya milletvekili...
BAŞKAN – Sayın Nezir Aydın.
Sayın Aydın'dan başka var mı efendim?.. Yok.
Soru sormak için isim yazdırma işlemi bitmiştir.
Şimdi, sorulara başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, sorular maddeyle ilgili, gerekçesiz ve kısa
olacaktır.
Buyurun Sayın Mehmet Ali Şahin.
MEHMET ALİ ŞAHİN (istanbul) – Sayın Bakanımdan şunu öğrenmek istiyorum:
Biraz önce Sayın Köse, İzmir'de bir hemşerisinin kazaya uğradığından ve proteze
ihtiyacı olduğundan bahsetti ve SSK'nın parası olmadığından, aradan iki ayın geçtiğini, bu protezin
karşılanmadığını ifade etti; ben de bundan, gerçekten, bir milletvekili olarak
çok mütehassis oldum.
Şimdi, gerçekten, SSK bir sigortalının bir protez ihtiyacını
karşılayamayacak kadar güç durumda mıdır? Birinci sorum bu.
Hemen arkasından, onunla da bağlantılı olarak soruyorum: Şu andaki
mevcut yasaya göre, bir sigortalının, gerçekten, proteze ihtiyacı varsa ve
Sosyal Sigortalar Kurumu da bu protezi şimdi karşılayabiliyor ise, kendisinden
bir para alınıyor mu? Siz, bu, yeni tasarıyla yüzde 20, yüzde 10 gibi birtakım
payların alınmasını getiriyorsunuz; geçmişe nispetle, bu, reform açısından ne
ifade ediyor? Gerçekten, yani, daha önce, bir protez için sigortalının
cebinden para alınmazken, şimdi alınıyorsa, bunu reformla nasıl
bağdaştırıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sorunuz için
çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, demin bahsettiğiniz, Sayın Köse'nin de ifade ettiği şeyi
araştırıyorum. Bilmiyorum; o, doğrudur; mutlaka, bir sıkıntıdan dolayı öyle bir
şey gündeme gelmiştir; onu inceleteceğim.
Ancak, Sosyal Sigortalar Kurumunun son derece zor şartlar altında olduğu
da hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Bugün, 120 hastanemiz dahil olmak
üzere, 527 sağlık ünitemizde nüfusumuzun yüzde 32'sine hizmet verilmeye
çalışılıyor ki, personel itilbariyle de, aşağı yukarı, Sağlık Bakanlığının
normlarına göre değerlendirdiğimizde, yarıya yakın bir eksikliğimiz var ki, o
bir kısmını, hiç olmazsa, bu ek geçici maddeyle telafi etmek niyetindeyiz.
Sosyal Sigortalar Kurumunda, özellikle,
kendi imkânlarını aşarak diğer hastanelere sevk edilenlerden dolayı
da hayli birikmiş borçlar vardır.
Bunlar, tabiî, belli ölçüler içerisinde aylık periyotlarla ödenmeye
çalışılıyor. Sadece, SSK'da değil, Bağ-Kur'da da bu, had safhada.
Burada önemli olan, sosyal sigortalar hastanelerindeki, gerçekten,
insanca -altını çiziyorum- insanca bir sağlık hizmeti alımını hedeflememiz
lazım. Dün bir konuşmamda da kısaca değinmiştim; bu, SSK hastaneleriyle ilgili otuz yıldır, kırk yıldır süregelen
tartışmadır. O hastanelerde gece yarılarından başlayarak, sabahlara kadar çile
çeken insanlar, bizim insanlarımızdır. Getirmek istediğimiz, Sosyal Güvenlik
Reform Tasarısının, bu, birinci aşamasıdır. İkinci aşamasında, sosyal güvenlik
sisteminin bir çatı altında örgütlenmesi, prime muhatap olmayanların, sosyal
yardım amaçlı bir sistem içerisinde oluşturulması ve Sosyal Sigortalar
Kurumunun da yeniden yapılandırılmasıyla ilgili. Daha sonra, ekim ayında, kasım
ayında, yılbaşına kadar huzurunuza getireceğimiz diğer tasarılarla birlikte bu
reformun bütünlüğünü değerlendireceğiz ve amaç, mutlaka, o insanlarımıza daha
iyi, daha sağlıklı hizmet vermek.
Protezle ilgili hadise şudur. Bunun, esas, getirisi meselesinden ziyade,
maalesef, bu konu, hayli istismar edilmiştir.
Şimdi, bir şeyi arz edeyim: Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmeler ve ondan sonraki aşamada, çok ilginçtir; bize, vatandaştan, bu
konuda gelen itiraz yerine, vatandaşın böyle rahatsızlık duyacağını ifade eden
bazı doktor arkadaşlarımız, sadece bana değil, Komisyon Başkanımıza da
gelmişlerdir ve o arkadaşlarımıza: "Sizi neden ilgilendiriyor bu
acaba?" dediğimizde, o sorunun cevabını alamadık.
Protezin içerisine her şey giriyor; kullandığımız gözlük dahi giriyor.
Bir istismar olarak örneğini arz edeceğim: 0,50 miyop yazıyor, bir reçete
alınıyor -bunun örnekleri hayli fazla maalesef- ve gidiyor, o reçeteyle güneş
gözlüğü alabiliyor. Eğer çevremizde azıcık incelersek veya sorarsak görürüz ki,
bunun istismarı, hayli bir rakam tutuyor bu noktada.
Burada getirilmek istenen esas, özündeki hadise, istismarın
önlenmesiydi. Zaten, iş kazası pozisyonunda, meslekî bir hastalık, rahatsızlık
pozisyonunda olandan herhangi bir şey alınmıyor; o, demin maddede de izah
edildi. Burada aslolan, istismarın önlenmesidir.
Arz ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Peki, teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Hüseyin Karagöz.
Lütfen, şifrenizi girer misiniz efendim, mikrofonu açtıracağım.
Ondan sonra da, Sayın Fethullah Erbaş girerse...
Buyurun Sayın Karagöz.
HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan, iki hususu
öğrenmek istiyorum:
Birincisi, SSK'nın, 1998 yılında toplam sağlık harcamaları ne kadar
olmuştur; bu toplam sağlık harcamaları, SSK bütçesinin yüzde kaçıdır?
İkinci sorum şu: Sağlık harcamaları içinde protez araç ve gereçlere
ödenen harcamanın payı yüzde kaçtır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – 1998 yılında,
SSK'da, yaklaşık 389,4 trilyon liralık bir sağlık harcaması oldu. Bu yıl,
kurum, tahminî olarak 700 trilyon lira civarında bir sağlık gideri beklentisi
içerisinde.
Geçen yıl, 5,4 trilyon liralık protez ve benzeri gider harcaması
yapılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan
aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını istiyorum.
1– Protez araç ve gereçlerinin yüzde 10'unu ödeyecek durumda olmayan
sigortalıya ne yapılacaktır; protez takılacak mı, yoksa, ödeyemeyenlere devlet
yardım yapacak mı?
2– 1998 yılı itibariyle, sosyal güvenlik kapsamındaki kişilerin
ödedikleri yüzde 10 miktarı ne kadardır?
3– Protez ve diğer araç ve gereçler için ödenen meblağ nedir? Bu
maddeyle ne miktar tasarruf etmeyi düşünüyorsunuz?
4– Sosyal güvenlik kapsamındaki kişilerin ilaç ve malzeme alımlarında
ciddî yolsuzluk iddiaları vardır; ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Bunun nesini alkışlıyorsunuz?!
BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın
Bakanımdan bu sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarının 4 üncü maddesiyle, 506 sayılı Kanunun 36
ncı maddesinin (B) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: "B) Yukarıda
sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde verilen ilaçlar ile (A/a) bendi
uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç bedellerinin yüzde 10'u kendilerince
ödenir."
Takdir edersiniz ki, bazı protez, araç gereç ve ilaçlar Türkiye'den
temin edilememektedir; yurt dışından getirilmesi gerekmektedir. Burada,
yurtdışı kaydı belirtilmemiş. Acaba, Sayın Bakanım buraya "yurt dışından
veya yurt içinden" ibaresini eklemek isterler mi?
Bir de, çarpık dişlerin düzeltilmesiyle ilgili ortodonti dediğimiz bir
dal var diş hekimliğinde. Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde ortodonti
bölümü ya hiç çalışmamaktadır veyahut da yeterince görev yapamamaktadır. Bu
hastalarla ilgili fakülte hastanelerinde, fakülte diş kliniklerine sevkler
yapılmaktadır. Bu diş tedavilerinin süresi de iki yıldan aşağı olmamaktadır,
çok geniş bir zaman almaktadır. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorlar?
Teşekkür ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yurt dışından
getirilen ilaçlarda, böyle katkı payı tarzında bir alım olmadığı açık. Şu
andaki durum budur.
Diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – "Yurt dışından" ibaresini
eklemeyi düşünüyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı cevap
vereceğim.
BAŞKAN – Sayın Bakan yazılı cevap verecekler efendim.
Sayın Faruk Çelik; buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan şu
sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum.
Sosyal Sigortalar bünyesinde 1998 yılında ve 1999'un ilk yedi ayında,
protez araç ve gereçlerle ilgili, çalışanlar için ne kadar, emekliler için ne
kadar harcama yapılmıştır?
Teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereceğim efendim.
BAŞKAN – Sual sorma sırası Sayın Suat Pamukçu'da.
Buyurun Sayın Pamukçu.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Müsaadenizle Sayın Bakanımdan iki sorum olacak.
Birinci sorum şu: Bu kanun tasarısıyla -tabiî, daha önceki mevcut
kanunla da- sigortalılara sağlık yardımı yapılıyor, protez araç ve gereçlerinin
standartlara uygun olarak sağlanması, takılması, onarılması ve yenilenmesi
görevi yerine getiriliyor. Gerekli hallerde muayene ve tedavi için yurt içinde
başka bir yere gönderilmesi sağlanıyor. Sağlanıyor da, benim anlamadığım bir
husus var, burada deniyor ki "bu imkânların, bu yardımların yapılabilmesi
için, işçinin, hastalanmadan önce 60 gün prim ödemesi lazım" bunu
anlıyorum. Yani, siz, işçilere "60 gün hastalanmayın, yasak"
diyorsunuz, sonra da 120 gün prim ödeme
şartı getiriyorsunuz. Haydi, 60 gün hastalığını yasakladınız, hastalandıktan
sonra bu primleri 120 güne nasıl tamamlayacak?
İkinci sorum: Biraz önce bir arkadaşımızın sualine verdiğiniz cevapta bu
katkı paylarını, istismarı önlemek için alacağınızı belirttiniz. Şimdi, koskoca
bir kitleyi düşünün; içinde üç beş istismar eden çıkıyor diye bütün bir kitleyi
cezalandırmak doğru mudur? Bu soruma da cevap istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bir sorunuza
burada cevap vereceğim, diğerine ise yazılı cevap vereceğim.
Burada önemli olan, bir staj süresi konulmasındaki esas amaç, istismarın
önlenmesidir. Geçtiğimiz yıl itibariyle, 100 açık kalp ameliyatının 80'i SSK'lı
değildir; 100 kanserli hastaya yapılan tedavinin 90'ı SSK'lı değildir; diyaliz
tedavisine muhatap olan 100 hastanın 86'sı SSK'lı değildir. Nasıl oluyor;
herhangi birinin yanına giriyor, o gün işe girmiş gibi yapılıyor ve ertesi gün,
bu pahalı tedaviden istifade ettiriliyor; bunun önlenmesidir.
Şu akla gelebilir: Peki, bu durumda, parası olmayan yoksul insan ne
olacaktır? Onun için, biz, bundan sonra huzurunuza getireceğimiz diğer bir
kanunla sosyal yardım kurumu oluşturuyoruz ve prime muhatap olmayan bütün bu
faaliyetlerden yoksul olan insanların doğrudan doğruya istifade etmeleri
esasını getireceğiz; prim ödeyenin, sistemin içerisinde hizmet almasını
sağlayacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Zeki Okutan; buyurun.
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, aşağıdaki sorularımın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını
istiyorum.
1– İsmail Köse Bey, az önce, bir hastanın 4 uzvunun da olmadığını ve
bunlara protez gerektiğini belirttiler. Her protez için 1,5 asgarî ücret kadar
katılım payı alınacak mı?
2– Diyelim, protezi taktı ve bir ay sonra kırdı. O yeni yapılan
protezden de yine katılım payı alınacak mı?
3– 1,5 asgarî ücret tutarındaki katılım paylarıyla Sigorta kurtulur mu?
4– Katılım payını nasıl alacaksınız; peşin mi alacaksınız, senetle mi
alacaksınız, hastanede yatarken mi alacaksınız, kredi kartıyla mı alacaksınız,
yoksa bir yıl sonra mı alacaksınız? (ANAP, MHP ve DSP sıralarından gürültüler)
5– Hangi kalite de protez alınmasına müsaade ediyorsunuz? Protez var,
fiyatı şu kadar lira; protez var, bu kadar lira. Her ne kadar, 62 nci maddede
belirtildiği söyleniyorsa da, biz bundan pek fazla bir şey anlayamadık; özür
diliyorum.
Hürmetlerimi sunuyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli
arkadaşımızın sorusunu, izin verirlerse yazılı cevaplayayım; çünkü, önemli
sorular sordular, yanlışlık yapmak istemiyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın, buyurun.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana
birkaç soru sormak istiyordum; ancak, bir kısmını arkadaşlarımız sordu,
müsaadenizle 3 soru soracağım.
Sosyal sigortaların ürettiği ve emekli veya çalışan hastalara verdiği
ilaçların, piyasada yaygın bir kaanate göre, katkı maddelerinin az olduğu,
tesir güçlerinin az olduğu, hastaların da başka eczanelerden ilaç alma
imkânlarının olmadığı söyleniyor. Eğer, bu "şüyuu vukuundan beterdir"
meselesine girmiyor da doğruluk oranı varsa, bunun önlenmesi için ne
düşünüyorsunuz? Bu, birinci sorum.
Diğer bir sorum, bahsedilen protezlerle ilgili. Protezler, özellikle,
bir yurt içinde yapılıyor, bir de yurt dışından gelen protezler var. Şimdi,
birçok hekimin, tabiî, genellemek mümkün değil; ama, bazı hastanelerdeki
hekimlerin, bazı özel menfaatlar karşılığında, hastaları, belirli yerlere,
üretim firmalarına yönlendirdikleri ve özellikle, hastanın, protezi kullanacak
olanın lehine olmayan bazı durumların, daha pahalı şekilde ortaya çıktığı
söyleniyor. Bu noktada bilginiz var mı? Ne tedbir almayı düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum: Eğer, sorduğum bu sorulara, diğer arkadaşlarımın
sordukları sorulara dediğiniz gibi "yazılı cevap vereceğim" derseniz
-ki, buna hakkınız var- o zaman, bu, sizin ve bürokratlarınızın, bu konulara
hâkim olmadığınız veya yeterli bilgi sahibi olmadığınız anlamınına gelir mi?
Teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli
arkadaşımın sorularına çok teşekkür ediyorum.
Onlara yazılı olarak cevap vereceğim. Son sorunuza da yazılı olarak
cevap vereyim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4 adet önerge vardır; önergeleri, önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle
değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Ergün
Dağcıoğlu Fethullah Erbaş Ali Coşkun
Tokat Van İstanbul
Bekir Sobacı Yakup Budak Azmi
Ateş
Tokat Adana İstanbul
Musa Demirci Mahfuz Güler Mehmet
Bedri İncetahtacı Sıvas Bingöl Gaziantep
Ali Gören Mehmet Çiçek Cevat
Ayhan
Adana Yozgat Sakarya
Zeki Ünal Mahmut Göksu Mehmet
Özyol
Karaman Adıyaman Adıyaman
Sait Açba Ramazan Toprak Akif
Gülle
Afyon Aksaray Amasya
Oya Akgönenç Muğisuddin M. Zeki Çelik Rıza Ulucak
Ankara Ankara Ankara
Mehmet Zeki
Okutan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın
Antalya Balıkesir Batman
Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin
Bayburt Bingöl Bolu
M. Altan
Karapaşaoğlu Ahmet
Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz
Bursa Bursa Çankırı
Yasin
Hatiboğlu Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu
Çorum Diyarbakır Diyarbakır
Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya
Elazığ Elazığ Erzincan
Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat
Erzurum Erzurum Erzurum
Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Mustafa
Geçer
Gaziantep Giresun Hatay
Metin Kalkan Ali Güner Abdülkadir
Aksu
Hatay Iğdır İstanbul
Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan
Gündüz
İstanbul İstanbul İstanbul
İsmail
Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz
İstanbul İstanbul İstanbul
Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan
İstanbul İstanbul Kahramanmaraş
Mustafa Kamalak Ali Sezal Zeki
Ünal
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman
Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal
Albayrak
Kayseri Kayseri Kırıkkale
Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin
Arı
Kocaeli Kocaeli Konya
Veysel Candan Remzi Çetin Teoman
Rıza Güneri
Konya Konya Konya
Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar
Canbay
Konya Kütahya Malatya
Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış
Manisa Muş Nevşehir
Eyüp Fatsa Mehmet Bekaroğlu Nezir Aydın
Ordu Rize Sakarya
Ahmet
Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın
Samsun Samsun Siirt
Temel
Karamollaoğlu Yahya Akman Zülfükar İzol
Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa
Ahmet
Karavar Abdullah Veli Seyda Maliki Ejder Arvas
Şanlıurfa Şırnak Van
İlyas Aslan Mehmet Çiçek
Yozgat Yozgat
Önerilen Metin:
"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde
verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç
bedellerinin yüzde 10'u kendilerince ödenir. Ancak protez, araç ve gereç
bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki (sosyal yardım zammı
dahil) aylığını geçemez. "
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde
verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç
bedellerinin yüzde 10'u oranında kendilerince ödenir. Ancak protez, araç ve
gereç bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki 25.8.1971 tarihli
1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı
yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgarî ücret tutarını
geçemez."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesiyle değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendindeki
"onaltı" ibaresinin "16" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Turhan Güven Nevzat Ercan Sevgi
Esen
İçel Sakarya Kayseri
Doğan Baran Burhan İsen Yener
Yıldırım
Niğde Batman Ordu
Saffet Arıkan Bedük
Ankara
"B) Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde
verilen ilaçlarla (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç
bedellerinin yüzde 4'ü kendilerince ödenir. Ancak, protez araç ve gereç
bedelleri için alınacak katkı payı, ilgilinin sosyal yardım zammı dahil, ödeme
tarihindeki aylık miktarını geçemez"
BAŞKAN – En son okunan önerge, en aykırı önergedir.
Komisyon, Sayın Güven'in önergesine katılıyor musunuz efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)
– Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Güven, söz istiyor musunuz?
TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır efendim, gerekçesini okuyun, tek
cümledir.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe: Önerge içinde mündemiçtir"
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir
efendim.
MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Sayın Başkan, önergelerimi geri
çekiyorum.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle
değiştirilen 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin (B) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları.
Önerilen metin:
"B) – Yukarıda sözü edilen kimselerin ayakta yapılan tedavilerinde
verilen ilaçlar ile (A/a) bendi uyarınca sağlanan protez, araç ve gereç
bedellerinin yüzde 10'u kendilerince ödenir. Ancak, protez, araç ve gereç
bedelleri için alınacak katkı payı, ödeme tarihindeki (sosyal yardım zammı
dahil) aylığını geçemez."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız
efendim?
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Şükrü Ünal konuşacaklar efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda
görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 4 üncü
maddesi maddesiyle ilgili verilmiş önerge hakkında konuşmak istiyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorm.
Sözlerime, bir değerli genel başkanın güzel bir sözüyle başlamak
istiyorum. "Sevgide mecburiyet, saygıda serbestiyet vardır" diyor bir
genel başkanım. (MHP sıralarından "ters söyledin" sesleri)
Sevgide mecburiyet, saygıda serbestiyet vardır. Herhalde doğru oldu.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Evet...
"Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet vardır" diyor bir
genel başkanımız. (MHP sıralarından alkışlar)
Ancak, bazen, birtakım yerlerden "otur" ve "kalk"
gibi komutlar geliyor ve bu da bize 12 Eylülün karar dönemini, 28 Şubatın da
sarı sürecini hatırlatıyor. Dolayısıyla, bir müddet sonra da -korkuyoruz-
"yat" ve "sürün" komutları gelir; bu sefer de, daha kötü
bir durum ortaya çıkar diye düşünüyorum. (FP sıralarından alkışlar)
Tabiî, birbirimize saygıda sonsuz davrandığımızı burada ifade etmek istiyorum
ve şu güzel manzaranın da devam etmesini arzu ediyorum.
Şu anda, elimde, bir konfederasyonumuzun, bu konuyla ilgili hazırladığı
metinler var. Burada, bir tek maddeyi hatırlatmak istiyorum; deniyor ki:
"Sigortasız işçi çalıştırılmasının önlenmesi amacıyla, tasarının 2 nci
maddesiyle getirilen düzenlemeye işlerlik kazandırılabilmesi için işyerinin
kuruma bildirilmesinde bir aylık süre kaldırılarak, işverenin işyeri
bildirgesini de işçi çalıştırmaya başlayacağı tarihten önce kuruma vermesi
zorunluluğu getirilmesi olumlu bir düzenlemedir."
Bunu, şunun için okudum: Konfederasyonlarımız, kendi aralarında
birleşmişler ve hükümet tasarısının belli ve uygun yerlerini ortaya koymuşlar;
ancak, bunun yanında, bir diğer yerde, yine emeklilik yaşı konusunda
"kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 5 000 gün
veya kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları, onbeş yıldan beri
sigortalı bulunmaları ve en az 3 600 gün prim ödemiş olmaları kabul
edilebilir" diyorlar.
Bir tarafta, tasarı kabul ediliyor -konfederasyonumuz tarafından bir
maddesi- bir diğer yerde de, bir madde teklif ediliyor. Şu anda, burada, en
büyük sıkıntı emeklilik yaşı ise -ki, öyle- Sayın Bakanımız, biz, ısrar
ediyoruz veyahut da yaş konusunda taviz vermeyiz demesin; hükümetimiz, yaş
konusundaki şu teklifi de kabul etsin, diğerlerini zaten konfederasyonlar kabul
ediyorlar, yaş konusunda da şu ısrarı bıraksınlar; dolayısıyla, bir bütünlük
arz etsin, bir görüş birliği ortaya konulmuş olsun, hem işçilerimiz memnun olsun
hem halkımız memnun olsun ve işverenimiz de memnun olsun.
Bir konuya daha değinmek istiyorum, o da şudur: Sayın Bakanımız, burada,
bir konuya değindiler, dediler ki "Maliyecilere işyerlerini denetleterek
bir otokontrol sistemi kuracağız." Zaten işverenlerimizle Maliyecilerimiz
arasındaki diyaloğun ne derece ve ne durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir
de, Maliyecilere, sigorta konusunu denetletmeye kalktığımızda, ortaya nasıl bir
manzara çıkar, bunu hesap etmemiz lazım.
Madem, biz, her işverenin, çalıştırdığı her işçiyi sigortalı yapmasını
arzu ediyoruz; işçilerimizin hakları saklı kalmak şartıyla, o zaman, biraz da
işverenlerimizi düşünmemiz lazım. Onların da sigortalı işçi çalıştırdıkları
sürece veyahut da ne kadar çok sigortalı işçi çalıştırıyorlarsa, bunu, onlara
biraz daha kolay hale getirmenin yollarını aramamız ve bunu avantajlı hale
getirmemiz lazım ki, hem işçilerimiz memnun olsun ve mağdur olmasın hem
işverenimiz memnun olsun ve mağdur olmasın. Yoksa, bugüne kadar ve şu yaşına
kadar, yanında 10 tane bile işçi çalıştırmamış bir insanın, işçi çalıştırmanın
ne demek olduğunu birazcık olsun kavraması lazım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlar mısınız Sayın Ünal.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.
Yani, hem işçilerimizi düşünelim hem işverenimizi düşünelim;
dolayısıyla, toplumumuzda huzurlu bir ortamı yeniden sağlama gayreti içerisinde
olalım.
Hepinize saygılar sunuyorum; bu kanunun da, milletimize, halkımıza,
işçimize, işverenimize hayırlı olmasını diliyorum efendim. (FP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
Diğer iki önerge sahibi, önergelerini geri çekmiştir.
Şimdi, Hükümetin katılmadığı, Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Önergeyi kabul edenler...
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Efendim, karar yetersayısının aranılmasını
istemiştim.
BAŞKAN – Oylamaya geçtikten sonra söylediniz efendim.
Maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, bir açık oylama talebi vardır;
önce okutacağım; sonra, imza sahiplerini arayacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin
oylamasının, açık oyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Fethullah Erbaş?.. Burada.
Mahfuz Güler?.. Burada.
Yakup Budak?..
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Takabbül ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Veysel Candan?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Ali Oğuz?.. Burada.
Cevat Ayhan?.. Burada.
Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.
Mehmet Batuk?.. Burada.
Niyazi Yanmaz?.. Burada.
Mehmet Ali Şahin?.. Burada.
İsmail Kahraman?.. Burada.
Hüseyin Karagöz?.. Burada.
Nezir Aydın?.. Burada.
Mustafa Geçer?.. Burada.
Faruk Çelik?.. Burada.
Nurettin Aktaş?.. Burada.
Aslan Polat?.. Burada.
Rıza Ulucak?.. Burada.
Sacit Günbey?.. Burada.
Yeterli sayıda imza vardır efendim.
Şimdi, açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama, elektronik
cihazla yapılacaktır.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim; bu süre içinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulasını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak Sayın Bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun
rengini, kendisinin ad ve soyadını ve imzasını taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 3 dakika içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4
üncü maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu bildiriyorum:
Katılım : 310
Kabul : 249
Ret : 59
Çekimser : 1
Mükerrer : 1
Böylece, madde kabul edilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
Müteakip maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. – 506 sayılı Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Malüllük aylığının hesaplanması
Madde 55. – Malüllük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu
Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının
1/12' si oranında malüllük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına
muhtaç durumda ise bu oran % 70'e çıkarılır. Buna göre hesaplanan malüllük aylığı 61 inci maddenin
son fıkrası hükümlerine göre artırılır."
BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Candan. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır efendim.
FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasa
Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Sayın Bakanın, sorulara yazılı değil, bizzat cevap vermesi
aslında beklenmektedir. TV başında binlerce insan, bu cevapları sabırsızlıkla
beklemektedir; ancak, Sayın Bakan da pişkinlikle konuyu atlatmaya
çalışmaktadır. Samimî bir kanaatimi ifade edeyim; gerek Sayın Bakan gerekse
bürokratları, bu konuda hazırlıklı değillerdir; dolayısıyla, hazırlıksız bir
yönetimin ciddî bir tasarıyı da ortaya koyması mümkün değildir.
Yine, samimî bir kanaatimi ifade etmek istiyorum: Biz, bu tasarının bu
haliyle çıkmaması için, sorularla, önergelerle, karar yetersayılarıyla
engellemeye çalışacağız; işi, sonuna kadar götüreceğiz.
Mesai bitimi -hükümete tavsiyemiz odur- oturun, taraflarla görüşün. Biz
uzlaşma istiyoruz; grev de istemiyoruz, hükümetin dayatmasından da yana
değiliz. (FP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakanı ben dikkatle takip ettim; iki
ayda sosyal güvenlik uzmanı oldu, kesildi! Televizyon televizyon, kanal kanal
dolaştı; derdini anlatamadı. Bakan yetersizdi, tasarı da yetersizdi; netice
alınamadı; yoksa, bir uzlaşma olması lazımdı.
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Sosyal güvenlikte her iş iyi
gidiyordu da, biz, kendi kendimize iş mi çıkardık?" Tabiî çıkardınız!
Eğer, doğru dürüst bir tasarı gelseydi, iş çıkmazdı, anlaşılırdı. Devam ediyor:
"Bütün hükümetler olarak yapılmaması gerekenleri yaptık." Bu
doğrudur. Bu, aslında, Sayın Bakanın kendi hükümetinin de bir suç itirafıdır
aynı zamanda. Sayın Bakan konuya yaklaşırken diyor ki "baş başa gelecek
bir düzenleme yapıyoruz." Yani, burası sanki bir işletme, dükkân, ticarî
işletme; onun için "kâr zarar hesabı yapıyoruz, baş başa getirelim"
diyor! Bu da, çok yanlış bir yaklaşım sosyal güvenliğe.
Yine, Sayın Bakan, konuyu çok değişik bazda ele alıyor. Aslında, dünya
literatürüne baktığımız zaman, sosyal güvenlik denildiği zaman, devletin buna
katılım miktarının müzakere edilmesi gerekir. Sayın Bakan, hep, televizyon
programlarında "kral çıplak, kral çıplak..." Aslında, belki de,
reklamın kötüsü de iyi bir reklam dedi, kendi reklamını yaptı; ama, iş,
uzlaşılmayan bir noktaya geldi.
Değerli arkadaşlar, aslında, kanaatimi açık söyleyeyim: Şu anda,
hükümetin yaptığı bu iş, işçilere yönelik bir konsolidasyon olayıdır. Neden
diyeceksiniz; çünkü, zorunlu tasarrufta biriken paralar da uzatmaya gidiyor.
Dolayısıyla, hükümetin bu anlayışını kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Şimdi, maddeyle ilgili çok önemli gördüğüm birkaç hususu ifade edeceğim:
5 inci madde, malüllük aylığını gündeme getirmektedir; yani, malüller nasıl
emekli olacaklardır? Katsayı ve gösterge sistemi yerine, burada, sistemde bir
değişiklik yapılmaktadır. "Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı
tüketici fiyat değişim oranı, bir önceki yıl gayri safî yurtiçi hâsıla ile
sabit fiyatlarla gelişme hızına göre güncelleştirilmiş kazanç esas alınır"
denilmektedir. Yani, burada, yine, bu maddeyle "kazancın 1/12
ortalamasının yüzde 60'ı, eğer
başkasının yardıma muhtaç birisiyse, bu malüle, o zaman, yüzde 70
verilecek" denilmektedir.
Bu maddenin sıkıntısı nedir? Evvela, Devlet İstatistik Enstitüsünün
açıkladığı rakamların ciddî olduğuna inanmak mümkün değil, TÜFE'ye inanmak
mümkün değil. Herkes ayrı bir tüketici fiyatları endeksi açıklamaktadır.
Hükümetin, enflasyonu açıkladığı gibi, Devlet İstatistik Enstitüsünün
açıkladığı enflasyon oranı ayrıdır, İstanbul Ticaret Odasının açıkladığı oran
ayrıdır, sanayi odasının açıkladığı oran ayrıdır. Dolayısıyla, böyle bir
endeksi getirdiğiniz zaman, sağlıklı netice almanız mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, bir araştırma raporunun sonucunu size vermek
istiyorum. "55-60 yaşında emekli olanlar -bir araştırma raporunun sonuç
bölümü- kadınlarda yüzde 4,9, erkeklerde 14,7'si emekli maaşı alabilir ancak,
geri kalanlar emekli maaşı almadan ölürler." Yine, 58-60 yaş arasında bunu
düşünürseniz -hükümetin getirdiği tasarıda- kadınların yüzde 25'i emekli
olabilirler, erkeklerin de yüzde 32,8'i emekli olabilirler; yani, geri
kalanların emekli maaşı almaları mümkün değildir.
Dolayısıyla, hükümete tavsiyemiz, bu raporu geriye çekmek en uygunu veya
da hiç olmayacaksa, ümit haline getirmeyin, emeklilik yaşını kadınlarda 70,
erkeklerde 80'e çıkarın; netice olsun bitsin.
Şimdi, siyasîlerin en büyük sıkıntısı, tahmin ediyorum ki, hükümette
ayrı konuşmak, muhalefetteyken ayrı konuşmak. Değerli bir milletvekili
arkadaşım burada bir bilgi arz etti, ben de sizlere bir bilgi notu arz
edeceğim: Yıl 1995; hükümet, CHP-DYP koalisyonu; sosyal güvenlik tasarısında
düşünülen emeklilik yaşı kadınlarda 55, erkeklerde 60. O hükümet bunu düşünüyor
ve bu tasarıyı müzakereye açıyor. Tarih, 20 Mayıs 1995. ANAP bir broşür
yayınlıyor. Broşürdeki şu cümleler, ANAP Lideri Sayın Yılmaz'a ait; Sayın
Yılmaz da dinliyorlar... Broşürde aynen şu cümleler var efendim:
"İşçilerin, emeklilerin, onların eş ve çocuklarının haklarına,
geleceklerine acımasızca bu saldırıyı yansıtan bu tasarının sahibi hükümeti ve
onun IMF'den kumandalı şaşkın Başbakanını -herhalde Çiller'i kastediyor- siz
işçilere havale ediyoruz; siz, ne yapacağınızı iyi bilirsiniz." Şimdi ben
de, bu hükümeti aynı işçilere havale ediyorum. Bu işçiler de, bu hükümeti ne
yapacağını iyi bilir! (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Efendim, şimdi, aslında, siyasî literatürümüze giren "mezarda
emeklilik" kavramı da, Sayın Yılmaz'a aittir; çünkü, o cümlelerin sonunda
-ondan evvel mezarda emekliliği fazla bilen yok- Mesut Yılmaz şunları söylüyor:
"Eğer bu kanun çıkarsa, 7 000 küsur günlük düzenleme kesinleşirse, belki
bundan on yıl sonra, yirmi yıl sonra insanların mezar taşlarına şöyle
yazacaklardır -bu cümleler Sayın Yılmaz'a aittir- 'eğer yaşasaydı onbeş sene
sonra emekli olacaktı.'" İşte, iktidarda ayrı, muhalefette ayrı!..
Efendim, ben, burada, kimseyi suçlamak istemiyorum. Hükümeti zorluyorum;
diyorum ki, bugün mesai 24.00'te bitecek; oturun, taraflar olarak uzlaşın, biz
bunların hiçbirini engellemeyiz, hiçbir tanesinde söz almamayı taahhüt
ediyoruz. Yeter ki uzlaşılsın, memlekete huzur gelsin. (FP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakınız, hükümetin konuya yaklaşımı yanlış dedim.
Ben, raporları okumayı ve raporlardan istifade etmeyi çok seven bir insanım.
1999 bütçe açığı, sosyal güvenlikte 2 katrilyon 450 trilyondur. Bunun dolar
bazında değeri 5,8 milyar dolardır; o günkü dolar, 428 000 lira olarak
yapılmıştır bu hesap. Ulusal gelirimiz 204 milyar dolardır. Devlet katkısı
yüzde 2,8'dir. Şimdi, OECD ülkeleri içinde resmî devlet katkısı olmayan tek
ülke Türkiye'dir. Yani, bütün bu harcadığınız paralar zarardır, batıyoruz
mantığı yanlıştır; buraya, ticarî olarak yaklaşamazsınız. Ben, bunu vurgulamak
istiyorum.
Sosyal güvenliğe katkısı olan ülkelerin rakamlarına bakın: ABD yüzde
15,64; İngiltere, yüzde 23,42; İsveç, yüzde 38,03; Hollanda, yüzde 30,2; bizde
yüzde 2,8. Sayın Bakan diyor ki "battık." Ben bir şey ifade edeyim
Sayın Bakan için; bu 5,8 milyar doların yarısından fazlası -kendileri de ifade
ettiler- usulsüzlük, hırsızlık ve yolsuzluktur; kötü yönetimdir. (FP
sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Ben bunu açık söyleyeyim. Eğer
Sayın Bakan isterse, KİT komisyonunun 1997 raporlarını alır kendisine takdim
ederim. Ben söylemiyorum...
Değerli arkadaşlar, geçen yasama döneminde, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve
SSK'yla ilgili araştırma önergeleri vermiştim. Bu Meclisin gündeminde üç yıl
bekledi ve bu dönemde yenileme mecburiyeti hâsıl oldu. Açın bakın elinizdeki
gündemlerde, ben diyorum ki, SSK batıyor. Ne zaman demişim, dört yıl önce
söylemişim.
Değerli arkadaşlar, şimdi bakınız, Sayın Bakan diyor ki, "biz bu
yasa tasarısıyla üç mühim yenilik getirdik." Keşke isterdik ki dört
gelsin, beş gelsin; çünkü, 50 milyon insana hizmet verecek. Diyor ki Sayın
Bakan "iş güvencesi." Hayır, böyle bir şey yok burada; yani, sureta
yazılmış; böyle bir şey yok. İş güvencesinin Avrupa standardında ne olduğunu
herkes biliyor; bürokratları da biliyor; belki, Sayın Bakan Çalışma Bakanlığına
daha adapte olamadı, iki ayda Bakanlığın giriş çıkışı zor öğrenilir; o
doğrudur, ben ona itiraz etmiyorum; ama, Sayın Bakan bütün kameralar karşısında
"kral çıplak, ben bu işi en iyi bilirim" diyor. Ben de diyorum ki,
Sayın Bakan bu işi en iyi bilmez; bilmesi de mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, işsizlik sigortası için getirilen olay da komiktir.
Bakın, sosyal demokrat arkadaşlarım maddeyi okudularsa görecekler; üç yıl, en
az 600 gün prim, işten çıkmadan, kesintisiz son 120 gün prim öderse_
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bu şekliyle,
dünyanın hiçbir yerinde işsizlik sigortası yoktur ve bu şartlarda, sigortalı
sayısında, işsiz kalanların yüzde 1'i bile istifade edemez. Açın, bakın
notlarınıza.
Şimdi, diğer bir olay da "kayıtdışı sigortalıyı kapsam içine
alacağız" diyor. Halbuki, bu işi en iyi bilen uzmanlar, sendikacılar ne
diyor: "Polisiye tedbirlerle sigortacılık olmaz."
Ben, Sayın Bakanın bir daha dikkatini çekmek istiyorum; kamuoyunda şu
tartışılıyor ve "yaştan taviz vermemenin bir tek nedeni; özel
sigortacılığı teşvik edip, 50 milyar dolarlık -yanlış telaffuz etmiyorum, doğru
söylüyorum 50 milyar dolarlık- bir pazarın birtakım şirketlerce paylaşılmasının
söz konusu olması" deniliyor. Bir kere, bu konunun araştırılması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu işin uzmanları ne diyor, bakın: Siz, şimdi
sendikayla anlaşmamışsınız, işverenlerle anlaşmamışsınız, muhataplarınızla
anlaşmamışsınız, böyle tasarı olur mu? Muhalefet milletvekilleriyle, hükümetle
anlaşmamışsınız. Tahkimde nasıl anlaşıyorsanız, Siyasî Partiler Kanununda nasıl
anlaşıyorsanız, aklın yolu bir, doğrunun yolu bir. Gelin, oturun, işte, saat
24.00'ten sonra oturun çözün, beraber çözelim. Biz, bir olmaya, beraber olmaya
gayret ediyoruz.
BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bakın arkadaşlar, ifade şu: Bu tasarı,
kanunlaşsa bile, ilk seçimde çöpe atılır. Eğer, bu yasa Meclisten geçerse, ilk
seçimlerde kesinlikle çöpe atılacaktır. Siyasîler, seçimde yasağı delmeye
başlayacaklar "oyunuzu bize verirseniz, yaş haddini düşüreceğiz"
diyeceklerdir. Buna gerek var mı değerli arkadaşlar? Mademki, partiler, burada
diğer konularda anlaşıyorlar, gelin, burada doğru olanı yapalım.
Muhterem Heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili
Sayın Oğuz Tezmen'de. (DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Tezmen, süreniz 10 dakika.
DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gerçekten, çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Önemli;
çünkü, 53 milyon insanı yakından ilgilendiriyor, 53 milyonun geleceğini
yakından ilgilendiriyor. Çok önemli; çünkü, Türkiye'de "sosyal
devlet" kavramının çöpe atılmasına yol açabilecek tehlikeler taşıyan bir
tasarıyı görüşüyoruz. Niye "sosyal devlet" kavramının çöpe atılmasına
yol açacaktır? Çünkü, bu tasarıyla getirilen birçok hüküm, aslında, Türk
çalışma hayatının gerçekleriyle bağdaşmadığı için, Türk çalışma hayatının
özellikleri dikkate alınmadığı için çok sayıda kişinin işsiz kalması
tehlikesini ortaya çıkaracaktır. O yüzden çalışan insanlar bugün sokaklardadır
ve çatışmalara varacak ölçüde gösteriler yapılmaktadır. Aslında, basiret,
toplum bu noktaya gelmeden uzlaşma sağlayarak yumuşak geçişleri
gerçekleştirmektedir. Aslında, iktidarın böyle bir basireti göstermesi halinde,
çok sorunun rahatlıkla çözülebileceği ortadayken, inatlaşmaya gidilmiştir,
tartışma yöntemi seçilmiştir ve bunun sonucunda da toplum gitgide
gerilmektedir.
İnsanlar, özellikle çalışan kesimler, hükümetin her getirdiği kanunla
bir şeyler kaybettiklerini görüyorlar. İnsanlar, hergün alınan -akaryakıta zam
başta olmak üzere- her alandaki zamlarla gelirlerinin gitgide azaldığını
hissediyorlar. Kaybeden kesimin gitgide arttığı ve bundan dolayı da ciddî
tepkilerin oluştuğu bir ortama girmiş bulunuyoruz. Aslında, sosyal devlet
demek, çalışan kesimlere toplumun üst kademelerinden gelir aktarılması
demektir. Bu olayların içinde, devletin sosyal güvenlik kuruluşlarına yaptığı
transfer, aslında, üst gelir gruplarından muhtaç durumda olan kişilere transfer
niteliğindedir. Dolayısıyla, sosyal adaleti sağlayıcı fonksiyonu vardır
ekonomik olarak.
Tabiî, kimse, 38-43 yaşında emekliliğin savunucusu değil. Türkiye'de
sosyal güvenlik sisteminin gerçekten revizyona ihtiyacı var ve bu konuda
toplumun çok kesiminde de bir uzlaşma sağlanmış durumda. İşveren kesimine
bakıyorsunuz, gerçekten, onlar da, 50-55 yaşın sağlıklı bir tercih
olabileceğini dile getiriyorlar; 6 400 işgünü prim ödenmesi halinde daha iyi
bir sonucun elde edilebileceğini, Türkiye gerçeklerine uygun olabileceğini dile
getiriyorlar. Muhalefet 50-55 yaşta bir uzlaşmaya sıcak bakıyor. İşçi kesimi,
memur kesimi 50-55 yaşa olumlu yaklaşırken; hükümetin tek itirazı "ben bu
konuda taviz vermem" oluyor. Peki, taviz vermezseniz ne olacaktır?
Türkiye, yangın yerine çevrilecektir. Huzuru arayan bir ortamda Türkiye; düşünebiliyor
musunuz, sokakları yangın yerine çeviriyorsunuz! Televizyonda biraz önce belki
seyretmişsinizdir yaşanan olayları; polislerin üzerine şişeler atılıyor... Bu
tırmanma nereye kadar gidecek?! Aslında, gayet rahatlıkla bu sorunu çözme
imkânı varken, hükümet, zor yolu tercih etmiştir.
Niye Türkiye gerçeklerine uygun değildir bu tasarı? Çünkü, Türkiye'de
nüfus piramidi Avrupa ülkelerinin tam tersinedir. Türkiye'de genç nüfus
fazladır, yaşlı nüfus azdır; Avrupa'da ise tersine. O yüzden, Avrupa ülkeleri,
çalışma sürelerini, emeklilik sürelerini, hizmet süresini uzatma yolunu tercih
ediyorlar ki, boşluk doğmasın, işgücü açığı ortaya çıkmasın. Halbuki bizde öyle
değil, her boş bir işçi postu için, kadrosu için en az on kişi sırada bekliyor.
Böyle bir toplumda, inatla "bu yaşı daha yukarı çekeceğim" demek, hem
insanların iş bulma ümidini tehlikeye atmak demektir hem de emeklilik hakkının
yok olmasına yol açmaktır; çünkü, Türkiye'de iş güvencesi yok biliyorsunuz. İş
güvencesi olmayan bir ülkede, işçiler, kısa süre içinde işten çıkmak zorunda
kalıyorlar; çünkü, işveren işçiyi çıkarıyor. Özellikle kalifiye olmayan
işçileri bir iki sene çalıştırdıktan sonra çıkarıyor; çünkü, kıdem tazminatı
yükü ödemekten korkuyor. O nedenle, yerine, asgarî ücretten birisini alıyor.
Çünkü, iki üç sene çalıştırsa, her yıl bir kıdem zammı da alacak işçiden; o
yüzden, o yükten de kurtuluyor, yerine asgarî ücretten bir kişiyi alıyor.
İnsanların, böyle bir iş güvencesi olmayan bir ortam içinde tek sığınacakları
sosyal güvenlik hakkından da yoksun kalmalarıyla sonuçlanacak bir durumla
karşılaşmaları halinde tepki göstermeleri gayet doğal; bunun yadırganacak
hiçbir yönü yok. O nedenle, bir daha düşünüp, basirete davet ediyorum hükümeti.
Gerçekten, toplumun daha fazla gerilmeye tahammülü yok. Türkiye, çok yönlü
sıkıntılar içinde; bir de, kendi çalışanımızla, insanlarımızı birbirine
düşürmeyin. Polisler, her gün sokaklarda gösterileri önlemek için... İnsanları
da birbirleriyle karşı karşıya getirmeyin.
Türkiye, bu sıkıntıyı rahatlıkla çözebilecek durumda. IMF'e taahhüt
varsa, o da ikna edilir; çünkü, IMF, makro dengelere bakar. Yaş sınırına
takılıp kalmamak lazım.
Tabiî, kanun tasarısında görüştüğümüz bu 5 inci maddede de aslında ciddî
kayıplar var; çünkü, eskiden belli bir süre hizmet eden kişi malulen emekli
olma hakkına sahip olmak için, en son prim ödediği barem üzerinden emekli
oluyordu; getirilen yeni düzenlemeyle ise, tüm geçmiş dönemin ortalaması
alınacak. Bu demektir ki, uzun yıllar asgarî ücretten prim ödeyen insanın,
hiçbir zaman üst seviyeden emekli olma olanağı olmayacaktır. Bu bir kayıptır.
Ayrıca, bu maddeyle, daha önce yüzde 70 olarak bağlanan emekli aylığı,
yüzde 60'a düşürülüyor; eskiden yüzde 80 olarak bağlanan muhtaçlık aylığı, aynı
şekilde, yüzde 70'e düşürülüyor. Düşünün ki, bu kanun tasarısının kabul
edilmesi durumunda, bu uygulama derhal yürürlüğe girecek, 2000 yılından
itibaren yürürlüğe girecek. Yani düşünebiliyor musunuz; malul olan bir insan,
hem oransal olarak kayba uğrayacak hem de miktarsal olarak kayba uğrayacak; çünkü,
ta işe ilk girdiği tarihten emekli olacağı tarihe kadar olan bütün primleri
hesaplanacak ve o baz alınacak. Türkiye'de insanların çoğu -hepimiz biliyoruz-
asgarî ücretten gösteriliyor. İşverenler, emekliliği yaklaştığı zaman, gerçek
ücret ödemelerine yaklaştırıyorlar. Şimdi, insanların iradesi dışında, asgarî
ücretten on sene prim ödemiş gösterilmişlerse, bu insanların hiçbir zaman
asgarî ücretin üzerinde bir emeklilik aylığına sahip olmaları mümkün olmayacak; onun da yüzde 60'ı verilecek.
Gerçekten, ciddî kayıptır; ülkedeki, özellikle, malul durumda olan insanlar
için de ciddî bir kayıptır.
Olayın teknik yönünde de ciddî sakıncalar var. O nedenle, bu konuların
daha farklı bir yaklaşım içinde ele alınması lazım. İnsanlar, her tasarıyla bir
şeyler kaybediyorlar; vergi tasarısı diyorsunuz, bir şeyler kaybediyorlar;
sosyal güvenlik tasarısı diyorsunuz; gerçekten, en son sığınacakları emeklilik
hakları da kayboluyor.
Bugün, erken emeklilik diyoruz; ama, sosyal barışa hizmet ediyor. Çünkü,
40 yaşında, 45 yaşında emekli olan insanlar, yeni bir işe girme şansına sahip
değiller. Bu insanlar, az da olsa, ortalama 180 dolar civarında olan emekli
aylığını alıp, köyünden gelen birtakım şeylerle idare ederek, sosyal barışta
bir sorun haline gelmiyorlar. Ancak, düşünün, 40 yaşında, 45 yaşında işsiz
kalmış bir insanın, iş bulma şansı hemen hemen yok. Hiçbir özel sektör, iş
güvencesi olmayan bir ortamda, 40 yaşına kadar kimseyi çalıştırmıyor. Çıkardığı
insanın, 40 yaşında, başka bir işte iş sahibi olması da mümkün değil. Peki, bu
insan ne yapacak? Şimdi, kendinizi onun yerine koyun; 40 yaşında, 45 yaşında
işsiz kaldınız... İşsizlik sigortası diyorsunuz, işsizlik sigortası en çok 300
gün. Peki, 300 gün ödeme yapıldıktan sonra ne olacak bu insanlar?.. 300 günden
sonra silah takıp sokağa mı çıkacaklar?!. Düşünün ki, bu insan, kadınsa 58,
erkekse 60 yaşına kadar bekleyecek.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Çare ne?!.
OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Bunun çaresi, daha makul sınırlara getirmektir.
Çareyi devamlı söylüyoruz. Yaşı, daha makul seviyelere getireceksiniz ve zaten,
Türkiye'de yapılan geçiş uygulamalarıyla, bütçe sıkıntısı çözülmüş durumda
değil. Bunun faydası, 2010 yılında, 2020 yılında ortaya çıkacak. 2020 yılına
kadar, Türkiye'de... Dünyadaki çalışma koşullarında, emeklilik sistemlerinde,
gerçekten çok ciddî değişiklikler oluyor. Dünyanın gidişatı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika süre verebilir
misiniz.
BAŞKAN – Tabiî, buyurun Sayın Tezmen.
OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Dünyadaki gidişat, farklı emeklilik
yöntemlerinde gelişiyor, bireysel emeklilik sistemlerine, bireysel emeklilik
hesaplarına dönüşüyor.
Bu nedenle, bu olaya, farklı bir gözle bakmakta faylda var. Olay, sadece
matematik değildir, sosyal barıştır. Biz, burada, sosyal barışı da
görüşüyoruz, sosyal barışı da
tartışıyoruz ve Sayın Bakanın dediği gibi, rakamlar da öyle dendiği gibi değil;
çünkü, sağlık sisteminin açığı, burada, giderilmiyor, sadece aktüer dengede bazı
düzenlemeler yapılıyor.
Aslında, bu, iddia edilen fon açıklarının çok büyük kısmı, sağlıktan
kaynaklanıyor ve bu, gitgide de büyüyor. Bu gelen tasarıda, buna ilişkin ciddî
hiçbir düzenleme yok. Aktüer dengeye takılıp kalmışız. Gündemde olan, matematik
değil, sosyal ilimdir, sosyal barıştır
O nedenle, benim tavsiyem, bu konuda ciddî olarak bir daha düşünüp, konuyu tekrar ele alarak, daha
yumuşak çözümlerle toplumu rahatlatmak yönünde olmaktır.
İnşallah, basiretin egemen olacağını düşünerek, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezmen.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai
Seven, Van Milletvekili Sayın Fetullah Erbaş, Kayseri Milletvekili Sayın Salih
Kapusuz, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili
Sayın Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, İstanbul
Milletvekili Sayın Rıdvan Budak söz istemişlerdir.
Şimdi, sırasıyla söz vereceğim.
Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır efendim.
NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli bir milletvekili kardeşimiz "sevgide serbestiyet,
saygıda mecburiyet" konusunu getirdi. Biz, Genel Kurulda otururken, bu iki
kurala özellikle riayet ediyoruz; sevseniz de sevmeseniz de, saygıda, herkesin,
birbirine, gerçek manada değer göstermesi gerekir, bunu da arz etmek istiyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu kanunla ilgili, yıllardır sıkıntılar mevcuttur. Yani, hep
sonuçlar üzerinde duruyoruz; bir de sebepler üzerinde durmamız gerekmiyor mu?
Yani, bu kanun... Ödemeler dengesi 1991 senesinde 128 milyar fazla verirken,
neden 1992'de eksi veriyor? Neden 1996 senesinde 144 trilyon eksi veriyor?
Neden 1997 senesinde 336 trilyon bir eksi veriyor? Neden, bugünkü tarih
itibariyle, 2,2 katrilyon bir ödemeler açığı vardır? Bu nedir? Bu, bugüne kadar
dükkânda bulunan mevcut terzinin, elbiseyi iyi dikememesinden
kaynaklanmaktadır.
Yine, anlatıyoruz, Türkiye'de, bugün, hastalar, kuyruklarda ölüyor;
bunların çarelerini arıyor musunuz?.. Bakın, benim, Ağrı Devlet Hastanesinde...
Uzun zamandır bağırıyorum, Sayın Bakanım, 600 bin insanım orada perişan,
Ankara'ya geliyor, ineğini satıp geliyor, lütfen, SSK'ya doktor gönderin; ama,
yok; çünkü, diyor ki, Türkiye'de olması gereken doktor sayısı 66 000, mevcut
olan doktor sayısı 44 000... 22 000 açık mevcut. Ben de, o zaman, Sayın Bakana
bir şey diyemiyorum.
İşte, bu noktadan baktığınız zaman, Türkiye'de, bazı sıkıntılar vardır.
Bugün, malullük için meseleye baktığınız zaman -madde üzerinde konuşmak
istiyorum- herkes, sadece, efendim, 58-60 yaş meselesi üzerinde duruyor. Ben
sizlere soruyorum; yıllardır, seçim meydanlarında "işsizlik sigortasını
getireceğiz" dediniz; neden başaramadınız, neden?.. Ama, buralarda el
sallamakla olmayacağını sizler de biliyorsunuz. Duygu sömürüsü yapmak güzel bir
olay değildir. Meselelerin çözülmesi noktasında, meselelerin üzerine, hep
beraber, ciddî manada gidelim; çünkü, Türk Milleti, milletvekillerinin
hepsinden, ellerini taşın altına sokmasını bekliyor.
Ben, maddenin, bir önceki durumu ile şimdiki durumu arasındaki
değerlendirmeyi arz etmek istiyorum. Daha önce, 506 sayılı Kanunda, malullük
aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalının aylığının hesaplanmasında katsayı
ve gösterge olayı vardı. Bu göstergenin katsayı ile çarpımının yüzde 70'i
oranında malullük aylığı söz konusuydu. Burada, 5 yıllık prim ödemesi ele
alınır ve bunun ortalaması alındıktan sonra, gereken yıllık kazancı tespit
edilir ve bunun üzerinden malullük aylığı bağlanırdı. Ama, bugünkü şartlarda,
Türkiye'nin de, dünyanın da, gerçekten, çalışmalar noktasında, her şeye ayak
uydurması noktasında, bir sistemin getirilmesi gerekirdi. Bu sistem, bugünkü
şartlarda dört dörtlük olmayabilir; ama, Türkiye'nin sosyal yapısı, ekonomik
durumu, kültürel yapısı göz önüne alınarak, bugünkü şartlarda mevcut olan
sıkıntılar varsa, daha iyiye götürmek için yeni sistemler de getirilir. İşte,
malullük aylıklarının hesaplanmasında, bu katsayı ve gösterge olayının yerine,
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan kentsel yerler tüketici
fiyatları endeksinde meydana gelen değişim oranları ile önceki yılın gayri safî
yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarının gelişme hızına göre tespit edilmesi noktası
ele alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seven, lütfen toparlayın.
NİDAİ SEVEN (Devamla) – İşte, ekonominin düzelmesi noktasında,
insanların hak ettiği noktaya gelmesi noktasında bakıldığı zaman, Türkiye'de,
bu insanların alınteri kurumadan emeğinin karşılığının verilmesi noktasında,
bütün işçilere sahip çıkılmalıdır; çünkü, bu tasarı, gerçekten, bu insanları,
32 milyonu bulan bu kitleyi ilgilendiriyor. O 32 milyon insanın, sadece,
gözlerini bağlama noktasında olaya bakmamak gerekir, onların duygularını
sömürmemek gerekir, o insanların gelecekteki noktalarına sahip çıkmak gerekir;
bu da, bugün atılmış bir adımdır. Bundan sonra, bu insanlar, meseleye dört
dörtlük bakmak zorunda kaldıkları andan itibaren, gerçekten, yapılan bu
tasarının, kanunun doğru olacağını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİDAİ SEVEN (Devamla) – Bu tasarının, ileriye yönelik olarak bu
memlekete hayırlı olacağı kanaati taşımaktayım.
Herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.
Şimdi, söz sırası, Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ta.
Buyurun Sayın Erbaş.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Ali Sezal'a devrediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sezal. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buraya çıkarken bir hazırlık yaptım; ama, sayın
milletvekillerinin tamamı, söyleceklerimi söyledi. Birçoğumuz yeni
milletvekiliyiz. Dün, güzel bir konsensüs yaşadık; hem tahkim konusunda hem
Siyasî Partiler Yasa Tasarısı çıkarken...
Ülke, hepimizin ülkesi, bizim ülkemiz. Bu ülkeyi, inşallah, bizim
kalkındırmamız gerekir. İktidarı devamlı devrediyoruz; bir parti diğer
partiye... Hiç kimse enkaz satın almak, devralmak istemez. Gönül istiyor ki,
ülkeyi hep beraber kalkındıralım. Yasa teklifleri önümüzde var; alıp, okuyoruz.
Veriler sağlam değil. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerinden bahsediliyor.
Bakıyorum, Devlet İstatistik Enstitüsüne güvenen bir kişi yok.
A.ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Allah Allah!...
ALİ SEZAL (Devamla) – Öyle efendim... Ticaret ve sanayi odaları başka
bilgi veriyor, Devlet İstatistik Enstitüsü bir başka bilgi veriyor. Daha önce
Devlet İstatistik Enstitüsünde görev yapmış bir arkadaşımız varsa; bilmiyorum.
Örnek vereyim; şu anda 8 inci aydayız, akaryakıta gelen zam yüzde 90 küsur,
yani, yüzde 100'ler civarında.
A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Devlet İstatistik Enstitüsüyle ne alakası
var?!.
ALİ SEZAL (Devamla) – Müsaade buyurun.
Şu anda 8 inci aydayız, 12 nci aya kadar -kümülatif olarak alırsanız-
yüzde 160'ı bulacak. Bu petrol, ana girdidir, ana girdi her şeye etki yapar;
ama, enflasyon oranına bakıyoruz, enflasyonun yüzde 60'lar civarında olduğu
söyleniyor.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – Doğru değil!..
ALİ SEZAL (Devamla) – Nasıl güveneceğiz?!.
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – Doğru değil!..
ALİ SEZAL (Devamla) – Doğru değil tabiî!..
MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) – O kadar etki etmiyor; değerlendirmeniz
yanlış.
ALİ SEZAL (Devamla) – Etmiyor mu efendim?!.. Diğer veriler de var
elimizde; tek tek inceler, bakarız.
EMİN KARAA (Kütahya) – Maddeyle ilgili konuşun...
ALİ SEZAL (Devamla) – Şimdi, ülke, bizim diyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Kahramanmaraş Sanayi ve Ticaret Odasından
bir bilgi geldi. Bu bilgide, 45 fabrika kapanmak üzere; bir kısmı kapandı, bir
kısmı da kapanacak deniyor.
EMİN KARAA (Kütahya) – Maddeyle mi ilgili bunlar?!
ALİ SEZAL (Devamla) – Evet, efendim... Müsaade buyurursanız, geleceğim.
Şimdi, burada malullere aylık vereceğiz... Ne diyor? Şu anda
Kahramanmaraş'taki fabrikalar kapanıyor, 5 bin, 6 bin kişi işsiz kalacak,
fabrikalar sahipleri prim ödemeyecek; nasıl ödeyeceksiniz?.. Malullük
aylığından bahsediliyor; konu o. Biraz önce söyledim, dedim ki, arkadaşlar
değindiği için aynı konuya değinmeyeceğim; malullere aylık bağlayacağız; nasıl
bağlayacağız? Bana göre, maluller diğerlerine göre şanslı insanlar. Niye?
İşçiler, çalışanlar kaç yaşında emekli olacak; 50 yaşında, 60 yaşında emekli
olacak; ama, bir işçi, eğer, malulen
emekli olursa, hiç olmazsa, mezara gitmeden emekli olacak. (FP sıralarından
alkışlar)
Yine, sayın arkadaşlarım, hep bu kürsüye geliyor "kral çıplak"
diyor. Nedense, kafamızı hep göğe kaldırıyoruz. Bana göre kral çıplak değil,
halkımız çıplak. (FP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım -saygılarımı arz ediyorum-
Sigortanın battığından bahsediyor. Aslında, bütün devlet müesseleri batmış
durumda. Bana göre idarenin yanlışı olduğundan batıyor. Halk, idareye
güvenmiyor, idare halka güvenmiyor; onun için, vergiyi doğru toplayamıyoruz.
Vatandaş gidiyor Sigortaya, anasının, babasının, dedesinin, akrabasının,
komşusunun bile ilacını alıyor; tabiî batacağız. Eğer, kanunları elbirliğiyle, hep beraber yaparsak
-halk, bizim halkımız- bir uzlaşmaya varırsak -devlet, bizim devletimiz-
devleti kalkındırmak için hep beraber çalışırsak, zannediyorum -bu ülke birçok
imkânlara sahiptir- ülkeyi elbirliğiyle kalkındırırız diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sezal.
Madde üzerinde 4 adet önerge vardır...
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum...
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Soru sormak istiyorum.
BAŞKAN – Soru soracak milletvekillerinin isimlerini tespit ediyoruz...
Soru sormak isteyenlerin isimlerini okuyorum:
Fethullah Erbaş, Mehmet Bedri İncetahtacı, Ahmet Sünnetçioğlu, Mehmet
Dönen, Ramazan Gül, Mehmet Zeki Okutan, Hüseyin Arı, Murat Akın, Mehmet Özyol,
Nezir Aydın, Doğan Baran, Faruk Çelik, Suat Pamukçu, Ali Uzunırmak, M. Zeki
Çelik, Mustafa Örs.
Sayın milletvekilleri, şimdi, soru sormak isteyenlere sırasıyla söz
vereceğim.
Buyurun Sayın Fethullah Erbaş.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın
Bakanımdan, aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.
Birinci sorum: 1997, 1998 ve 1999 yıllarında malulen emekli olan kaç
kişi vardır? Yıllara göre, ödenen malulen emeklilik miktarı ne kadardır?
İkinci sorum: Bakanlığın, malulen emekli olmayı önleyici olarak aldığı
tedbirler nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli
milletvekilime çok teşekkür ediyorum; yazılı olarak cevaplandıracağım efendim.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı, buyurun efendim.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın
Bakana şu suali tevcih etmek istiyorum: Görüşülmekte olan yasanın 5 inci
maddesi, malulen emekliliği düzenlemektedir. Burada, malullere haklarının
verilmesi, devletin de elbette çıkarlarının korunması söz konusudur. Buradaki
rakamların tespitinde, acaba Bakanlığımız, Bakanlık bünyesinin dışında, bu
rakamları doğru tespit edebilmek için, başka kurumlarla işbirliği yapmış mıdır?
Bu kurumlar, varsa, hangileridir ve bunlar yurt içinde mi mevcutturlar, yoksa
başka ülkede de böyle birtakım kurumlardan faydalanılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandırayım efendim.
BAŞKAN – Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, buyurun.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Bakanıma,
şu sorumu sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz 5 inci maddede
"sigortalı, başka birinin bakımına muhtaç durumda ise, bu oran yüzde
60'dan yüzde 70'e çıkarılır" diyor. Burada, başka birinin bakımına
muhtacın ölçüsü nedir?
İkincisi, gerçekten, bu yüzde 10'luk artış, bu muhtacın kendisine
bakacak birini bulmasına yetecek mi, buna inanıyor musunuz?
Eğer yazılı cevap vereceğim diyecekseniz, teşekkür edip de zamanı
kaybetmeyin diye tavsiye ediyorum efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı cevap
vereceğim; size de çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Dönen, buyurun efendim.
MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, aracılığınızla aşağıdaki
sorularımın Sayın Bakan tarafından yanıtlandırılmasını arz ediyorum.
Sayın Başkan, görülüyor ki, bu yasa çıktıktan ve yürürlüğe girdikten
sonra, ülkemizde, malulen emekli olacakların da sayısı bir hayli artacaktır.
Bunun için, Sayın Bakan, acaba, işyerlerindeki güvenceyi artırmak için hangi
tedbirleri alacak? Özellikle, bacalarında sülfür tutma filtrasyon sistemleri
olmayan, oksijen üfleme sistemleri olmayan, özellikle toz tutma sistemleri
olmayan işyerlerine hangi kanalla teftiş yapıp, inceleme yapıp -ki, bu, devletinse, bunlar, bugüne kadar yapılamadı-
hangi uygulamaları getirecek? Bu uygulamalar konusunda acaba bizi
bilgilendirebilir mi?
İkincisi, özellikle bu tür işyerlerinde çalışan işçilerimizin koruyucu
hekimlikten yararlanması için, bölgelerde koruyucu hekimlik sistemini
geliştirmeyi düşünüyorlar mı? Bunları hangi bölgelerde kurmak istiyorlar? Bu
sorumun da yanıtlanmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli
arkadaşımızın sorusu, izin verirlerse, yazılı olarak cevaplandıracağım;
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ramazan Gül, buyurun efendim.
RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımdan
şu sorularımı cevaplandırmasını istirham ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz malulen emeklilikle ilgili birinci sorum:
"Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise, bu oran yüzde 70'e
çıkarılır" denilmektedir. Bu muhtaçlık kriterlerini hangi esasa göre
tespit ettiniz?
İkinci sorum: Malullük aylığı yüzde 70'ten yüzde 60'a çekilmiştir. Bunu
hangi gerekçeyle çektiniz?
Üçüncü sorum: Bu maddeye göre bağlanacak aylık, bugünkü sisteme göre
bağlanacak aylıktan daha mı düşüktür, yoksa daha mı yüksektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı
olarak cevaplandıracağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Mehmet Zeki Okutan, buyurun efendim.
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımızca
cevaplandırılmak üzere, aşağıdaki sorularımın kendine tevdi edilmesini hassaten
arz ediyorum.
1- Emeklilik yaşının kadınlarda 58 olduğunu farz etsek, 57 yaşında
malulen emekliye ayrılacak bir kişi için, yine yüzde 60 üzerinden mi malulen
emeklilik maaşı bağlanacak? Çünkü, emekliliğine bir senesi kalmış, o kadar da
prim yatırmış. Bununla ilgili bir oranlama getirilecek mi?
2- Diyelim ki, birisi 50 yaş civarında malulen emekliye ayrıldı.
Halbuki, şimdiki, mevcut kanuna göre 50 yaşındaki kişi, emekli; hastalanmış,
malul duruma düşmüş; onu bağlamaz; ancak, o, maaşını yüzde 100 üzerinden
alırken, şimdi, 50 yaşında malulen emekliye ayrılan birisine yüzde 60'la
emeklilik maaşının bağlanması ne kadar adil olur?
3- Yeni işe başlamış olan bir kişi, gerek iş kazası ve gerekse bir başka
sebepten malulen emekliye ayrılmak zorunda kalsa, bunları halkın vicdanına mı
bırakacaklar; yoksa, yeşil kart, Bağ-Kur veya 2022 sayılı Kanunla mı
destekleyecekler? Bunların bakımını nasıl sağlayacaklar? Sosyal devlet
ilkesiyle nasıl bağdaşır bir çözüm getirecekler? Bunları merak ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hüseyin Arı, buyurun.
HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımın
cevaplandırması için şu sorumu soruyorum: Malullük aylığı hesaplaması, SSK'da,
Emekli Sandığında ve Bağ-Kur'da ayrı ayrı hesaplamalarla neticelendiriliyor. Bu
çeşitlilik, insanlarımız arasında sıkıntı ve farklılık yaratıyor. Bu 3 ayrı
kurumun hesaplamasını bir kalem altında birleştirmeyi düşünmüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandırayım efendim.
BAŞKAN – Sayın Murat Akın, buyurun efendim.
MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, vasıtanızla, aşağıdaki sorumu,
Sayın Bakanımıza tevcih ediyorum.
Son bir yılda, ekonomik koşullar nedeniyle, zor durum, iflas ve diğer
yollarla kapanmış işyerlerine ait tahsili imkânsız olan veya icra yoluyla
takipteki sigorta prim alacağı tutarı, aslî ve ferileri itibariyle ne kadardır?
Ayrıca, bu işyerlerinin kapanması sonucu işsiz kalan insanlardan dolayı,
kurumun sigorta prim kaybı ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Görüşülmekte
olan maddeyle ilgili değil; ama, yazılı olarak cevaplandırayım efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Mehmet Özyol, buyurun.
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki
sorunun cevaplandırılması için delaletinizi rica ediyorum.
5 inci maddede öngörülen değişiklikle, belki, malullere emekliliklerinde
bir emeklilik maaşının ödenmesi öngörüldüğü halde, emekli olan bu kişinin
emekli olduğu zaman aldığı emeklilik ücreti, mevcut hayat şartları içerisinde
ve enflasyon oranları dahilinde, kendisinin ve ailesinin geçimine yetecek
ölçüde midir?
Lütfeder de Sayın Bakanım, bu anda, yazılı olarak değil, sözlü olarak
cevap verirse; bir oyalamanın sonucu değil; teknik olarak, benim kafamda
beliren sorunun açıklanması bakımından özel bir anlam taşımaktadır.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Buyurun sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereyim efendim.
BAŞKAN – Sayın Nezir Aydın, buyurun.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın Bakanıma 3 sözlü sorum olacak; ama, rica ediyorum;
lütfen, ben, sözlü sorduğuma göre, sorularıma da sözlü cevap istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydın, o, Sayın Bakanın tercihi efendim.
Siz, buyurun, sorun.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın Bakandan öğrenmek istediğim
birinci soru, 1998 yılında malulen emekliliğini talep edenlerin sayısı ne
kadardır, bunlardan kaç tanesi malulen emekli olabilmiştir?
İkinci sorum, malulen emeklilik için belgelerini hazırlayıp müracaat
eden SSK mensuplarına, ortalama ne kadar sürede cevap verilmektedir, lehte veya
aleyhte?
Üçüncü sorum ise, uygulamada, malulen emeklilik talebi reddedilen bir
sigortalının, tekrar müracaat etmek için herhangi bir süre beklemesi gerekir
mi; çünkü, bildiğim kadarıyla, zaman zaman, iki yılı bulan müracaat sonuçları
var. Örneğin, bir kalp ameliyatında, iki yıl önceki ameliyat, iki yıl sonra
belirli bir noktaya gelmiştir, daha tehlikeli hale gelmiştir; ama, bu kişiye,
zaman zaman, şu kadar süre geçmesi lazım, bu kadar süre geçmesi lazım gibi
ifadelerle zorluk çıkarılmaktadır. Bunun için ne tür tedbirler vardır, böyle
bir süre var mıdır?
Bir diğeri, Sayın Bakan, sosyal güvenlikle ilgili olduğuna göre, buna da
cevap verirse memnun oluruz. Bu ülke, ne zaman, bazı insanların karnı doyması
için suç işleyip hapishaneyi tercih edecek...
BAŞKAN – Sayın Aydın, maddeyle ilgili soru sorma hakkınız var.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Maddeyle ilgili efendim, ona geliyorum. Sayın
Başkan, beklerseniz maddeyle ilgili.
... Ne zaman da, emekli olabilmek için –Allah kimseye göstermesin; ama-
malul olmaya razı olacak veya rıza gösterecek? Ne zaman bu halden kurtulacağız;
onu da merak ediyorum?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bu önemli
soruları doğru cevaplayabilmek için, yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN – Sayın Doğan Baran, buyurun efendim.
DOĞAN BARAN (Niğde) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana -yazılı
olarak değil de sözlü olarak cevap vermesi dileğiyle– sorumu arz ediyorum.
Maddeyle ilgili olarak, mevcut düzenlemede, malullük aylığı, göstergenin
katsayıyla çarpımının yüzde 70'i kadar olurken, 55 inci maddede yapılan
değişiklikle yeni düzenlemede yerini alan 5 inci maddede ise, malullük aylığı,
ortalama yıllık kazancın yüzde 60'ının 1/12'si olarak hesaplanmaktadır. Benim,
şifahen öğrenmek istediğim hususlar şunlardır:
1. Ortalama yıllık kazancın hesabı nasıl yapılıyor?
2. Daha evvel mevcut yasada bu oran yüzde 70 iken, yeni düzenlenen
yasada oranın yüzde 60'a indirilmesi, kazanılmış bir hakkın gaspı anlamına
geliyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, izin
verirseniz bunu yazılı olarak cevaplandırayım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sorunun, maddeyle ilgili olması
gerekiyor; gerekçesiz, öz lütfen...
Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanım
tarafından, iki sorumun cevaplandırılmasını istirham ediyorum.
Birincisi: 506 sayılı sayılı Kanunun 55 inci maddesi, bu tasarının 5
inci maddesiyle değiştiriliyor. Somut bir örnekle, halen yürürlükte bulunan 55
inci madde, malul sigortalıya ne veriyor? Yeni, tasarı, malul sigortalıya ne
avantajlar getiriyor?
İkinci olarak, sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda
ise, bu oran, 55 inci maddede yüzde 80 iken, yeni tasarıda yüzde 70'e
indiriliyor. Bunu nasıl izah ediyorsunuz? Yani, malul, bakıma muhtaç
sigortalıya, bu tasarı, yüzde 10 kayıp, yüzde 10 eksi getirirken, bunun
savunmasını nasıl yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım efendim.
BAŞKAN – Sayın Suat Pamukçu...
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi görüştüğümüz 5 inci maddeyle, 506 sayılı Yasanın 55 inci maddesi
değiştiriliyor. Eski yasaya göre "Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan
sigortalıya, bu kanuna göre tespit edilen göstergesinin katsayı ile çarpımının
% 70'i oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı, başka birinin sürekli
bakımına muhtaç durumda ise, bu oran % 80'e çıkarılır.
Malullük aylığının hesabına esas alınacak gösterge, sigortalının işten
ayrıldığı tarihten önceki malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş
son 5 takvim yılının prim hesabına esas tutulan kazanç tutarlarına göre
bulunacak ortalama yıllık kazanç esas alınarak tespit edilir.
5 takvim yılından daha az takvim yılında prim ödemiş olan sigortalı için
ortalama yıllık kazanç, prim ödediği takvim yılları esas alınmak suretiyle
hesaplanır" deniliyor.
Şimdi, televizyon başında bizleri izleyen, onbinlerce, belki
yüzbinlerce, malullük aylığı alan vatandaşımız var. Şimdi, yeni getirilen
teklifte de ne deniliyor: "Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan
sigortalıya bu kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık
kazancının % 60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka
birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran yüzde 70'e çıkarılır. Buna göre
hesaplanan malullük aylığı 61 inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre
artırılır."
Şimdi, dinleyen vatandaş, görüştüğümüz 506 sayılı Kanunun 61 inci
maddesinde ne yazıyor, bunu bilmez ve şu anda, merakla "acaba, bu tasarı
bize ne getiriyor, ne götürüyor" diye bizi izliyor.
Sayın Bakanımdan rica ediyorum. Şu anda, eski Kanuna göre 100 lira
malullük aylığı alan bir vatandaşımız, bu yeni düzenlemeyle kaç lira alacak?
Bunu lütfedip açıklarsanız, zannediyorum, yüzbinlerce malulümüzü de bu meraktan
kurtarmış olursunuz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir kere daha ikaz edeyim, lütfen,
gerekçeli, uzun sual değil, öz ve kısa diyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Ali Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Bakanım, mevcut çalışanların
temsilcileriyle birtakım konularda anlaşma olduğu basından öğrenildi.
Birincisi, acaba, malulen emeklilik konusunda uzlaşma sağlandı mı?
İkincisi, çalışanların emekliliği konusunda çeşitli kademelerde uzlaşma
sağlanıldı; 58-60 yaş şu anda hangi kesimi ilgilendiriyor? Sokakta yürüyenler,
acaba, hangi yaş kesimi ve bu yürüyüş, maksat ve madde açısından neyi dikkate
almanızı gerektiriyor?
Lütfederseniz memnun olurum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, bir
defa, getirdiğimiz tasarıdaki 58-60 yaş, bu tasarı kanunlaştıktan sonra yeni
işe gireceklerle ilgilidir; şu anda çalışanlarla ilgili bir yaş sınırı
değildir.
Diğer konuları, izin verirlerse, yazılı olarak açıklayacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Zeki Çelik, buyurun.
M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma
aşağıdaki soruları sormak istiyorum.
Tabiî, Türkiye, sosyal bir hukuk devleti; işsize iş bulacak, fakiri
doyuracak. Bu maddeyle, malullük aylığıyla alakalı bir çalışma yapılmış. Malul
olan insanın daha fazla bakıma ihtiyacı olduğu bir vakıadır. Bu durumda,
alacağı aylığın yüzde 60'tan daha üst bir seviyeye, mesela, yüzde 80'lere
çıkarılması mümkün değil mi?
İkincisi, malul, bir başkasının bakımına muhtaç olduğuna göre, tabiî,
mutlaka ona bir bakıcı bakacak ve bu da, ayrı bir gelir kaybı demektir. Şu
halde, bu insan, yüzde 70 maaşla nasıl geçinecektir?
Üçüncüsü, malule has olmak üzere, işçi emeklisi olarak malulen emekli
olana ikramiye verilmesi mümkün değil midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereceğim efendim.
BAŞKAN – Sayın Mustafa Örs, buyurun.
MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Başkanım, iktidar partisine mensup bir
hatip, doktor sayısından bahisle yetersiz olduğundan söz ettiler. Sayın Bakan
da aynı düşüncede midir?
BAŞKAN – Sayın Örs, bu 5 inci maddeyle ilgili soracaktınız.
MUSTAFA ÖRS ( Burdur) – Bu maddeyle ilgili konuştular sayın hatip
burada. Eğer, Sayın Bakanımız da aynı düşüncede ise... Bu maddede
bahsettiler...
BAŞKAN – Sayın hatip yanlış konuştu diye, sizin maddenin dışında sual
sormaya hakkınız yok ki. Efendim, maddeyle ilgili sorun.
MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Bakan da aynı düşüncedeyse, bu yasayla
üniversitelerden çıkacak olan doktor sayısını nasıl artırmayı düşünüyor?
Sorunun zor olmadığı kanaatindeyim. Şimdi, sözlü olarak cevap vermesi
ümidiyle, Sayın Bakandan cevaplandırmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Deminki
değerli konuşmacı arkadaşımızın kastettiği, SSK'da 66 000 personel ihtiyacına
Sağlık Bakanlığı normlarıyla ilgiliydi. O, doktor olarak değil, sağlık
personelidir. Zannediyorum, demin arkadaşımızın konuşması onunla ilgiliydi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sualler bitmiştir.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 4 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
"Madde 55.- Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu
Kanunun 61 inci maddesine göre hesaplanacak ortalama yıllık kazancının %
60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin
bakımına muhtaç durumda ise bu oran %70'e çıkarılır."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
"Madde 55.- Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu
Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60'ının
1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına
muhtaç durumda malul ise bu oran %70'e çıkarılır."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yaşar Ünal
Uşak
"Madde 55 - Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu
Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının yüzde
60'ının 1/12'si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin
bakımına muhtaç durumda ise malullük aylığı, ortalama yıllık kazancının yüzde
70'i üzerinden hesaplanır."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Doğan Baran Turhan Güven Nevzat
Ercan
Niğde İçel Sakarya
Sevgi Esen Yener Yıldırım Burhan
İsen
Kayseri
Ordu Batman
Saffet Arıkan Bedük
Ankara
"Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61
inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının yüzde 60'ının 1/2'si
oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç
durumda ise bu oran yüzde 70'e çıkarılır. "
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı önerge budur.
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Baran, önerge sahibi olarak konuşacak mısınız efendim?
TURHAN GÜVEN (İçel) – Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
Sayın Güven, süreniz 5 dakika.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının başladığı dakikadan itibaren,
biz, öncelikle, bu kanun tasarısının geri çekilmesini talep ettik. Hükümet de,
ısrarla, bu kanunun çıkmasından yana bir tavır sergiliyor; ama, biz, hiç
değilse, her madde üzerinde, iyileştirmek için, elimizden gelen gayreti sarf
ediyoruz. Hükümet ise, bir suskunluk içinde, yazılı cevaplar vermekle işi
geçiştireceğini ve bu şekilde de, bu kanunun çıkabileceğinin umudunu halen
taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu acelecilik niye? Meclisi seri imalat yapan bir
imalathaneye çevirmek niyetinde değiliz; çünkü, bu şekilde devam ederse, bunun
kalite belgesini arayacağız. Çok kanun çıkarmakla iyi sonuç alınacağını,
milletin nef'îne hareket edileceğini ifade etmek yanlıştır. Bu kanun tasarısı
çıktığı zaman uygulamasının ne olacağını kimse biliyor mu? Her ne kadar bazı
arkadaşlarımız, diğer milletvekillerinin, bizim, bu kanunu hiç okumadığımızı
ifade etmiş ise de, her milletvekilinin, bunu, en az onu ifade eden arkadaş
kadar okuduğunun bilinci içindeyiz. Bu nedenle, 5 inci madde üzerinde de, yine,
iyileştirmeye matuf bir önerge verdik.
Şimdi, bakınız, bu kanuna göre, yüzde 60'ın 1/12'sini alacak malul olan.
Siz malul olan çalışanı, maluliyetinden sonra kendi kaderine terk ediyorsunuz.
1/12'si; yani, bugün verdiğiniz ücretin yıllık yüzde 60'ının 1/12'sini
vereceksiniz... Bu, kendiliğinden mi malul oldu?! Kendi iradesi içinde mi iş
kazasına sebebiyet verdi?! Yani, Türkiye'de hem bir sosyal hukuk devletinden
bahsedeceksiniz ve devlet bu konuda gereğini yapar diyeceksiniz, Anayasa
değişikliklerini peşi peşine getirdiğiniz zaman da, hep sosyal hukuk devleti
içinde olduğumuzu, her dakika, her milletvekiline ifade etmeye çalışacaksınız;
ama, bu arada, siz, sosyal hukuk devletinden uzaklaşacak maddeler getirmekle
meşgulsünüz.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bunu, 1/2; yani, yarısı kadar önergemizde
öngörüyoruz. Hiç değilse, iş kazası geçirmiş olan bir insana, haysiyetli bir
yaşamı sürdürecek kadar, hiç değilse evini, çoluğunu çocuğunu geçindirecek
kadar bir ücret verilmesini, iş kazası sonunda, temin etmek mecburiyetindeyiz;
sosyal hukuk devletinin görevi de budur. Siz, çalıştığı zaman istediğiniz gibi
çalıştıracaksınız; ama, bir kazadan sonra, bir maluliyet halinde de kendi
kaderine bırakacaksınız. Bunun ne sosyallikle ne hukuk devletiyle ne de -açıkça
ifade ediyorum- insanî davranışla pek ilgisi yoktur. Bu nedenle, önergemizi,
lütfen, dikkatle okursanız, incelerseniz, çok makul bir önerge olduğunu
göreceksiniz ve bu düzeltme için de bu önergenin kabulünü özellikle istirham
ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar suyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum...
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım efendim.
Zaten, açık oylama talebiniz de var.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – O ayrı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısı yok.
BAŞKAN – Var efendim, istirham ederim... Şimdi, maddeyi oylarken
göreceksiniz.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Olur mu efendim?!
BAŞKAN – Buyurun kâtip üyelere sorun.
Başkanlığımıza itimat buyurun efendim. 139 kişi var burada.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, biraz önce, aynı şekilde sizler
söylediniz, dediniz ki, bir önergeyi, karar yetersayısı istendiği zaman...
BAŞKAN – Ben öyle bir şey söylemedim. Sayın Kamer Genç, benim adıma
konuşmuşsa efendim... Demin oyladık,
Genel Kurulun oylarıyla kabul ettik. Yapmayın, rica ederim...
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Peki, Sayın Başkan, sizin dediğiniz
olsun.
MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN – Diğer önergeler, önerge sahibi tarafından geri çekilmiştir
efendim.
Şimdi, maddenin oylaması hakkında açık oylama talebi vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin
oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, önerge sahiplerinin burada olup olmadıklarını tespit
edeceğim:
Fethullah Erbaş?.. Burada.
Mahfuz Güler?.. Burada.
Bedri İncetahtacı?.. Burada.
Şeref Malkoç?.. Burada.
Yakup Budak?.. Burada.
Hüseyin Arı?.. Burada.
Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.
Zeki Çelik?.. Burada.
Fuat Fırat?..
VEYSEL CANDAN (Konya) – Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN – Tekabbül ettiler efendim. Burada.
Niyazi Yanmaz?.. Burada.
Yasin Hatiboğlu?.. Burada.
Yahya Akman?.. Burada.
Nezir Aydın?.. Burada.
Mehmet Özyol?.. Burada.
Faruk Çelik?.. Burada.
Sait Açba?.. Burada.
Ahmet Derin?.. Burada.
Suat Pamukçu?.. Burada.
Aslan Polat?.. Burada.
Cevat Ayhan?.. Burada.
Latif Öztek?.. Burada.
Sacit Günbey?.. Burada.
Mehmet Batuk?.. Burada.
Yeterli sayıda üyemiz vardır efendim.
Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını, öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa sunmalarını rica
ediyorum.
5 inci maddenin açık oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 5
inci maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu okuyorum:
Katılım : 327
Kabul : 256
Ret : 71
Böylece, 5 inci madde kabul edilmiştir efendim.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. – 506 Sayılı Kanunun 60
ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
A) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak
çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7 000 gün
veya,
b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 4 500 gün,
malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şarttır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, Fazilet Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'in.
Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)
Sayın Güler, süreniz 10 dakikadır.
FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu madde, tasarının en önemli
maddesidir. Bildiğiniz gibi, sosyal güvenlik, sosyal adaleti sağlayarak,
ekonomik krizlerin yol açtığı derin sosyal yaraların sarılması işlevini
üstlenmektedir; sosyal adalet ise, toplumsal bütünleşmeyi sağlama ve dengeli
bir toplum yaratma, giderek, ulusal ve uluslararası barışın anahtarını sunar.
Bu nedenle, Anayasamızın 2 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında
"sosyal devlet" kavramını açıkça vurgulamıştır. Ayrıca, yine,
Anayasanın 60 ıncı maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir" hükmüyle, sosyal güvenliğin genel kapsamı belirlenmiştir. Ancak,
bugün "sosyal güvenlik reformu" adı altında Meclis Genel Kuruluna
gelen tasarı, sosyal devleti ve sosyal güvenlik kuruluşlarını çökertecek,
mezarda emekliliği getirecek, kaçak işçiliği yaygınlaştıracak ve özellikle,
özel sigortacılığı güçlendirecektir.
Üzülerek görüyoruz ki, Türkiye'de, bir yanlış, başka bir yanlışla
düzeltilmek istenmektedir; sorunları çözmek yerine, kargaşayı artırıcı yollar
tercih edilmektedir. 57 nci hükümet, toplumun ihtiyaçlarından ve Türkiye'nin
gerçeklerinden uzak bir tasarıyı, çok dar bir süre içinde halka dayatmak
istemektedir.
Mevcut sosyal güvenlik tasarısı, yalnızca kâr-zarar mantığıyla
hazırlanmış, sosyal kaygılar dikkate alınmamıştır. Tasarı, zenginlikte değil,
yoksullukta eşitlik sağlamaktadır. Oysa, sosyal güvenlik, yoksulluğu ortadan
kaldırmayı hedeflemektedir.
Yapılan hesaplamalar göstermektedir ki, yalnızca emeklilik yaşını
yükseltmek, SSK'nın finansman sorunlarını çözemez. Sosyal güvenlik açıklarında
asıl sorun, sayıları 4,5 milyonu bulan kaçak işçi sorunudur. Emeklilik yaşını
yüksek tutmanın ekonomik getirisi vardır; ancak, bunun doğuracağı sosyal
riskleri ve tahribatı da hesaba katmak zorundayız.
Hükümetin "hiçbir şekilde taviz vermem" dediği kadınlarda 58,
erkeklerde 60 yaş sınırı, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Bu, yanlış
bir limittir, yanlış bir tespittir; mutlak surette, indirilmesi gerektiği
kanısını taşımaktayız. Peki, doğrusu nedir? Doğrusu, 54 üncü hükümet zamanında
hazırlanan, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından geçen, Genel Kurula
kadar gelen, ne yazık ki, genel seçim dolayısıyla kadük olan tasarıdaki,
kadınlarda 50, erkeklerde 55 ve prim ödeme gün sayısı olarak belirlenen 5 000
gündür. Bu yaş limitleri, bütün işçi, işveren
ve diğer sivil toplum örgütlerinin uzlaştıkları bir yaş sınırıdır.
Kamuoyunda söylenenlerin aksine, Türkiye'de emeklilik yaşı kadınlarda
38, erkeklerde 43 değildir; Türkiye'de ortalama emekli aylığı bağlama yaşı
52'dir. Türkiye'de emeklilik yaşını 60'a, prim ödeme gün sayısını 7 000 güne
çıkarmak demek, eksik bildirim, yoğun işten çıkarmalar, mevsimlik çalışmalar,
geçici işçilik, grev ve lokavt hali, ücretsiz mazeret izni de dikkate alınırsa,
çalışanların mezarda emekli olması demektir.
Yapılan araştırmalara göre, metal sektöründe çalışanların ortalama kıdem
süresi 6 yıl iken, bu süre, tekstil sektöründe 5 yıldır.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de toplam
istihdamın yüzde 13,1'lik bölümü, 35-39 yaş grubu etrafında toplanmaktadır. 50
yaş üstü istihdama bakıldığında ise, toplam istihdamın yüzde 6,1'i 50-54, yüzde
4,4'ünün 55-59 ve sadece yüzde 3,7'sinin 60-64 yaş grubunda yer aldığı
görülmektedir. İstihdamın ağırlıklı olduğu yaş grupları, ticaret ve satış
personeli için 30-34, hizmet işlerinde çalışanlar için 35-39, tarım dışı üretim
faaliyetlerde çalışan ve ulaştırma makineleri kullananlar için 25-29'dur.
Devletin resmî belgelerine bakıldığında, devletin de, 50 yaş üzerinde işçi
çalıştırmak istemediği görülmektedir.
Çeşitli devlet kuruluşlarının temizlik işini verdikleri firmalarla yaptıkları sözleşmelerde bile, bu
yaşın çok altında anlaşmalar yapıldığı görülmüştür. Bunlardan birkaç örnek
sunmak istiyorum:
Gülhane Askerî Tıp Akademisi 18-50 yaş, Posta İşletmeleri 18-45 yaş,
Devlet Su İşleri 18-50 yaş, ETİ Holding 18-45 yaş. İller Bankası,
çalıştırılacak temizlik işçileri için, 18 yaşından küçük, 45 yaşından büyük olmamasını istemektedir.
Bu konuda en çarpıcı sözleşme, Başbakanlığın temizlik firmasıyla yaptığı
sözleşmedir. Başbakanlık, söz konusu sözleşmeye "45 yaşından büyük işçi
çalıştırılması halinde, kişi başına 1 milyon Türk Lirası ceza ödenir"
şeklinde bir hüküm koymuştur. Bu, devletin bile, 45 yaşın üzerinde işçi
çalıştırmak istemediğinin en bariz bir göstergesidir.
60 yaş ve daha üzerinde nüfusun toplam nüfusa oranı, OECD ülkelerinde
yüzde 20 iken, Türkiye'de, sadece yüzde 7'dir. Türkiye'de, emeklilik yaşının
OECD ülkelerindeki gibi 60 olarak belirlenmesi, OECD ülkelerinde her 5 kişiden
1'inin emekli olma imkânını elde edebilmesine karşılık, Türkiye'de, ancak 14
kişiden 1'inin emekli olma imkânını elde edeceği anlamına gelmektedir.
SSK istatistiklerine göre, emekli aylığı almaktayken ölenlerin yaş
ortalaması, erkeklerde 65, kadınlarda ise 67'dir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde, demin de söylediğim
gibi, bu tasarının belkemiğidir. Bu, 58-60 yaş, mezarda emeklilik demektir.
58-60 yaşa evet diyenler, işçimizin, memurumuzun yüzüne bakamayacaklardır. Bu
maddeye evet diyenler, bu akşam, bu gece evlerine döndüklerinde, eşlerinin,
çocuklarının gözlerinin içine bakamayacaklardır. 58-60 yaşa evet demek,
zorbalığa evet demektir, IMF'ye evet demektir. Bütün milletvekili
arkadaşlarımın vicdanlarına sesleniyorum: Gelin, bu önemli maddeyi, bu akşam
önergelerle düzeltelim, kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaş olarak belirleyelim;
prim ödeme gün sayısını 5 000 gün olarak düzeltelim ki, bu akşam hepimiz
-hepiniz- evlerimize vicdanı rahat olarak dönelim. Ben inanıyorum ki, bu
maddeyi dediğim şekilde düzeltirsek, diğer maddelerde hiçbir sıkıntı olmadan,
bu yasa tasarısı, çok seri bir şekilde çıkacaktır.
Yine inanıyorum ki, hem Siyasî Partiler Yasasında sağlanan konsensüs,
hem daha bugün tahkim yasasında sağlanan konsensüs bu yasa için de söz konusu
olacaktır.
Bu vesileyle, son kez tekrarlamak istiyorum: Fırsat elimizdeyken,
önergelerle, bu akşam, bu yaş sınırını düzeltelim. Bu sıkıntıdan, Türkiye'nin
geldiği bu gerilim noktasından geri gidilsin; bütün Türkiye çalışanları rahat
bir nefes alsın.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Şimdi, Doğru Yol Partisi adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan.
Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye nüfusunun yüzde 85'ini ilgilendiren,
bir başka ifadeyle, 52 milyon insanı doğrudan ilgilendiren çok önemli bir yasa
tasarısını müzakere ediyoruz.
Doğru Yol Partisi, sadece bu tasarıya ilişkin değil, bugünkü hükümetin
Genel Kurula indirdiği bütün tasarı ve tekliflerde, devlet ve millet yararına
gördüğü bütün tasarı ve tekliflerde yapıcı olmuştur, yol gösterici olmuştur,
pozitif siyaset izlemiştir, katkı sağlamaya çalışmıştır. Sosyal güvenlikle
ilgili konu Türkiye'nin gündemine düştüğü gün, Doğru Yol Partisi aynı tavrı
sergilemiştir. Evvela bir çağrıda bulunmuştur; demiştir ki: "52 milyon
nüfusu doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir konuyu, geniş bir platformda,
bilimsel bir bazda, işçi-işveren kesimiyle, çalışan kesimlerle, sosyal
gruplarla bir araya gelin, parti temsilcileriyle bir araya gelin ve bir sosyal
güvenlik şûrası adı altında bu konuyu ele alın, bilimsel bazda tartışın, sorun
çözerken yeni sorunlar yaratmayın."
Biz, sizi çok iyi biliyoruz. Biliyoruz; çünkü, siz, sorunları çözelim
derken, her defasında sorun yarattınız. (DYP sıralarından alkışlar) Sekiz
yıllık kesintisiz eğitimle ilgili "büyük bir mega proje" diye
Türkiye'nin gündemine girdiniz, bunu burada dayatarak çıkardınız ve en ilkel,
geri kalmış, demokrat olmayan ülkelerde uygulanan bir eğitim modelini, Türk
insanına layık gördünüz. Vardığımız nokta vahimdir.
Değerli milletvekilleri, yine, bir reform elbisesine giydirdiğiniz,
vergi reformu diye takdim ettiğiniz bir düzenlemeyi, bu Meclisten, bütün
uyarılarımıza rağmen, ikazlarımıza rağmen, iyiniyetli, yapıcı, yol gösterici
tutumumuza rağmen muhalefeti gözardı ettiniz ve "biz biliriz, biz yaparız;
muhalefete de ne oluyor" dediniz. Sonra, vergi yasasını çıkardınız ve
vergi reformu diye bu Genel Kuruldan çıkardığınız bu yasayla, Türk ekonomisini
çökerttiniz, perişan ettiniz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) İş âlemini
çökerttiniz; fabrikalar kapandı, dükkânlar peşpeşe kepenk indirdi, köylü pazara
inemez hale geldi; para ve finans kesimini çökerttiniz. O zaman telaşa
kapıldınız. Bu defa, devletin kaynaklarını, çökerttiğiniz ekonominin belli
kesimlerine aktarmak istediniz ve bir yıl sonra da, kendi yarattığınız
sorunlara, önlemler paketi diye yeni paketler getirdiniz. Sorun yarat, sonra da
bunlara çözüm getirmek için yeni projeler getir!..
Değerli milletvekilleri, yazboz tahtası değil Türkiye; Meclis de öyle
değil. Burası çocuk oyuncağı değil. (DYP sıralarından alkışlar) 65 milyon insan
sizin oyuncağınız değil.
Bakınız, bir düşünün; bir başbakan, hükümetin başı, diyebiliyor ki: Ben
nadim oldum. Ben pişman oldum. Geçmişte hep yanlış şeyler söylemişim;
birilerine kanmışım, aldanmışım. (DSP sıralarından "öyle bir şey
söylemedi" sesleri)
O solculuk da ne menem bir şeymiş; köprüye hayır, fabrikaya hayır,
sanayie hayır, kalkınmaya hayır!.. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; DSP
sıralarından gürültüler)
HASAN GÜLAY (Manisa) – Hayır, hayır, öyle bir şey söylemedi.
FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Öyle bir şey demedi.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben, bunları
birilerinden duymadım.
İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Ayıp oluyor!
NEVZAT ERCAN (Devamla) – 1968-1969'da İstanbul Üniversitesinde talebe
olduğumda...
SALİH DAYIOĞLU (İzmir) – Anlayamıyorsunuz...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Yıl 1969... Birilerinden duymadım ben.
İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Devleti dolandıranlar sizde...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – "Zap Suyunun üstünde köprü yok"
deyip, "ekonomik değil" deyip, o gün karşı çıkanların, otuz yıl sonra
günah çıkardığını hepimiz görüyoruz. (DYP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Siz günah çıkaracaksınız; iyi de, millet ne yapsın; millet
inim inim inliyor!
İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Yalan sizde, dolan sizde...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi, aynı şeyi vergi
yasasında yaptınız.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Vatandaş ceza verdi, hâlâ
bağırıyorsunuz.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Vergi yasasında yaptınız bunu; malî milat;
pişman oldunuz, ertelediniz. Niye ertelediniz? Eğer doğru yaptıysanız, doğrunun
arkasında durun; niye ertelediniz? Yani, malî milat dediniz; şimdi, geldiniz,
ertelediniz. "Nereden buldun" diye sual açtınız, soru açtınız;
vazgeçtiniz, ertelediniz. Niçin yapıyorsunuz bunları, yazboz tahtası mı? Sormak
hakkım benim. (DSP sıralarından gürültüler)
Sayın Yılmaz burada olsaydı... Bu basit bir şey değil. Bunu, birkaç
defa, arkadaşlarımız, özellikle, böyle gözlerinize, gözlerinize tuttu; ama,
anlamazlıktan geldiniz.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Genel Başkanın da öyle yapıyordu.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Nasıl takıyye yapıyorsunuz; nasıl dün başka,
bugün başka politika yapıyorsunuz! (DYP ve FP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bakınız, Doğru Yol Partisinin iktidar olduğu
dönemde, Türkiye için, Türkiye gerçeklerine, çalışan kesimin şartlarına uygun
bir yaş düzenlemesine, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına ilişkin, 50-55 yaş
düzenlemesine, bir partinin Genel Başkanı, Başbakanlık yapmış Sayın Yılmaz ne
diyor... Niye önemsemiyorsunuz bunları? Ucuz mu bunlar?..
Bakınız, 50-55 yaş düzenlemesine ne diyor Sayın Yılmaz: "Bu yasa,
yani, bu yeni düzenleme, mezarlıktan önce emekli olmanın yolunu kapayan bir
düzenlemedir. Eğer bu kanun çıkarsa, o bilhassa çalışma günü olarak 7 bin küsur
günlük düzenleme kesinleşirse..."
İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Sağ politikalar...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – "...belki bundan 10 yıl sonra, 20 yıl
sonra insanların mezar taşlarına şöyle yazılacaktır: Eğer yaşasaydı, 15 sene
sonra emekli olacaktı. Onun için, o tasarıya, bizim, o haliyle destek olmamız
mümkün değildir."
HASAN GÜLAY (Manisa) – Onu söylediler.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 1995-1996'larda 50-55
yaş düzenlemesine böyle yaklaşan, Başbakanlık yapmış, bir partinin Genel
Başkanı, bugün nasıl oluyor da, iktidarda olduğu 57 nci hükümetin içinde, 58-60
yaş düzenlemesini bizim çalışanlarımıza layık görebiliyor? (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) 5 000 gün prim ödeme süresini "mezarda
emeklilik" diye nitelendiren bir Başbakan, nasıl oluyor da 7 000 prim
gününü reva görebiliyor?
HASAN GÜLAY (Manisa) – Su iç.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Benim suya filan ihtiyacım yok. Sizin bir tek
şeye ihtiyacınız var... (DSP sıralarından gülüşmeler, gürültüler)
Değerli milletvekilleri, bakın, ben size bir şey söyleyeyim. Doğru Yol
Partisi, daima, milletin yanında olduğu şeyin arkasında oldu, helal ve meşru
olmayan hiçbir şeye talip olmadı. Biz sizin geçmişinizi de biliyoruz. (DYP ve
FP sıralarından alkışlar) O bakımdan, geçmişiniz aydınlık filan değil;
biliyoruz bunları. (DSP sıralarından gürültüler)
HASAN AKGÜN (Giresun) – Hiçbir zaman işçi sınıfının yanında değilsiniz.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Ama, ders aldınız, nadim oldunuz. Bu da büyük
bir erdemliliktir; onu da kabul ediyoruz. (DSP sıralarından gürültüler)
YÜCEL ERDENER (İstanbul) – Yok bizim veremeyecek hesabımız.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, her şeyi tartışırız
sizinle, her şeyi tartışırız. (DSP sıralarından gürültüler)
Şimdi öyle anlaşılıyor ki, sizin... (DSP sıralarından gürültüler)
HASAN GÜLAY (Manisa) – Su iç.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, karşılıklı konuşuluyor, hatibe
konuşma imkânı verilmiyor. Lütfen...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi ben sormak
istiyorum. Dün 50-55 yaş düzenlemesine karşı çıkan, bunu "mezarda
emeklilik" diye nitelendiren Sayın Yılmaz bu kürsüye gelsin veya onun
temsilcisi gelsin veya Sayın Bakan gelsin buraya; desin ki "o günkü Mesut
Yılmaz doğru söylüyordu." Eğer o günkü Mesut Yılmaz doğru söylüyorsa,
bugün yanlış söylüyor, yalan söylüyor. (DYP ve FP sıralarından alkışlar, ANAP
sıralarından gürültüler) Eğer bugün doğru söylüyorsa, dün yanlıştı muhalefette;
onu söylesin.
Değerli milletvekilleri, biz, biliyoruz; dün başka, bugün başka.
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz bir kere...
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Şunu da biliyoruz: Sizleri...
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – U dönüşü yapıyorsunuz.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Hep U dönüşü yapıyorsunuz.
Sizleri tutup tutup uçuran, sizleri pazarlayan, "U dönüşü
yaptı" diyecek dil ve kalem kuvveti kalmayan birkısım basın ve medyaya
rağmen, eminim ki ve yürekten inanıyorum ki, millet biliyor ve millet sizi
affetmeyecektir. (DYP sıralarından
alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler)
Öyle anlaşılıyor ki, siz, bu niyetinizden, ısrarınızdan
vazgeçmeyeceksiniz. Çalışanları, IMF ve Dünya Bankasının dayatmalarına kurban
edeceksiniz ve muhalefeti de gözardı ediyorsunuz, hiçe sayıyorsunuz. Size alet
olmayacağız. Çalışanların haklarının arkasında olduğumuzu bir defa daha ifade
etmek için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, toparlayın lütfen.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Çalışanların haklı davalarının arkasındayız;
ama, sizlere alet olmayacağız. Siz, virgülüne, noktasına dokundurmadan,
muhalefetin haklı taleplerine kulak vermeden, dayatmalara boyun eğiyorsunuz.
Bu bakımdan, Doğru Yol Partisi, bilhassa, çok önemli gördüğümüz bu 6 ncı
maddeye ilişkin çok kesin, çok net bir tavır ortaya koyuyor ve çalışanlar adına
-şu Yüce Meclisten, salondan- tasarının bu akşamki görüşmelerine katılmama
kararını burada açıklıyor...
ALİ AHMET ERTÜRK (Edirne) – Bir dahaki seçimde zaten katılamayacaksınız.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Sizleri protesto ediyoruz. Sizi, bir defa daha
düşünmeye davet ediyoruz... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Uykunuz mu geldi?!
BAŞKAN – Sayın Ercan, toparlar mısınız lütfen.
NEVZAT ERCAN (Devamla) – Aklıselimle, tarihî sorumluluktan kurtulmanızı
ve vebalden kurtulmanızı sizlerden tekrar diliyoruz ve Doğru Yol Partisi olarak
salonu boşaltıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından ayakta alkışlar; DSP, MHP
ve ANAP sıralarından alkışlar[!])
(Doğru Yol Partili milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk ettiler)
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kaderinizle baş başa kalın.
MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Millete havale ettik sizi, millete!
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Vebalinizle baş başa kalın. (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu'unda.
Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Sayın Başkan, bir temsilcileri kalsın,
dinlesinler; güzel şeyler söyleyecek arkadaşlarımız.
BAŞKAN – O onların işi, bizi alakadar etmiyor.
Buyurun.
ANAP GRUBU ADINA EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Kendilerine cevap verileceğini duydukları için, çıkmayı tercih ettiler.
O, onların tercihidir. Biz, görüşlerimizi arz ederiz, kanun metnini zaman bulup
da okuyamadıkları için yanıldıklarını biliyoruz; belki zabıtlardan okurlar,
cevabımızı duymuş olurlar.
Sayın milletvekilleri, gayet tabiî ki, az önce, bu kürsüden kullanılmış
olan "yalan" kelimesi gibi, "pazarlama" kelimesi gibi bu
yüce çatıya asla yakışmayan seviyesizlikleri benim tekrar etmemi, herhalde
beklemiyorsunuz. (ANAP sıralarından alkışlar) Kem söz sahibine aittir deyip,
kendisini parlamenter bir dil içinde savunmaktan aciz hisseden kişilere,
elbette ki, onların bu seviyesiz lisanıyla cevap vermek bize yakışan bir şey
değildir, bu çatıya yakışan bir şey değildir. Biz, kendi teknik meselelerimize
eğilip, cevabımızı o şekilde vermeyi tercih edeceğiz. Ama, teknik meseleye
gelince de bir şey dikkatimizi çekiyor. Az önce, yine bu kürsüden, bazı
siyasîlerin fikir değiştirdiğinden bahsedildi; Sayın Başbakanımızın fikir
değiştirdiğinden bahsedildi,benim, mensubu olmakla gurur duyduğum Anavatan
Partisinin Sayın Genel Başkanının fikir değiştirdiğinden bahsedildi; hangi
partinin sözcüsü tarafından?!.Değerli arkadaşlarım, 1992'deki popülizm darbesiyle
SSK'yı yıkan ve daha sonra da yıktığı SSK'yı kurtarmak için fikrini değiştirip
1995'te 9 000 işgünü mecburiyeti getiren bir siyasî partinin sözcüsü tarafından
bunlar söylendi. (ANAP sıralarından alkışlar)
Doğru Yol Partisi, 1992'deki popülizm darbesiyle, işçilerin sosyal
güvenliğini yıkan, tahrip eden, perişan eden partidir; asıl günahkâr odur. O
tarihteki Doğru Yol Partisi hükümetinin iktisattan sorumlu Sayın Devlet Bakanı,
daha sonra Başbakan olduklarında, iktisattan sorumlu bakanken yıktığı SSK'yı gerçekten
mezarda emeklilik kurumu haline getirmek için, 60 yaşını ve 9 000 işgününü
getirmiştir değerli milletvekilleri. (ANAP sıralarından "Vay, vay,
vay" sesleri) İşte, 9 000 işgününe denmiştir, mezarda emeklilik diye. Bunu
neden getirmiştir? Vaktiyle yıktığını düzeltmek için getirmiştir; ama, onun
yıktığını düzeltmek, yine, bu Yüce Meclise, 57 nci cumhuriyet hükümetine nasip
olacaktır. Onların yıktığı pek çok şeyi düzeltmek gibi, bunu düzeltmek de bize
nasip olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yaş konusunda birkaç örnek vermek istiyorum. Çok
özür dileyerek, tekraren arz etmek istiyorum. Maalesef teknik bir konuyu
konuşuyoruz, maalesef matematik bir konuyu konuşuyoruz. Onun için, siyasî
sloganların, sendikal ve hissî sloganların geçerli olmadığı bir konuyu konuştuğumuzu
tekraren hatırlatarak, bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum.
İki farklı ülke grubu seçtim. Bir tanesi, zengin, gelişmiş OECD
ülkeleri; diğer ülke grubu, yine zengin, fakat, o kadar gelişmemiş, fakat bize
bazı benzerlikleri olan İslam ülkeleri.
Bakınız değerli arkadaşlarım, önce, ortalama yaş, yani yaş beklentisini
okuyacağım OECD grubundan: Avusturya 78, Belçika 77, Kanada 79, Danimarka 76,
Amerika Birleşik Devletleri 79. Yani, bizim üstümüzde. Bunların hepsinde,
zengin ülkeler oldukları için, emeklilik yaşı 60-65 civarında seyrediyor; yani,
60 ve üstü olarak seyrediyor. Tek tek ayrıntılara girmeyeyim.
Peki, denilebilir ki, iyi ama, oralarda yaş beklentisi yüksek, hayat
hayat standardı yüksek; onun için oralarda emeklilik yaşı yüksek.
Peki, şimdi, ikinci ülkeler grubuna geliyoruz; İslam ülkelerinden
seçtim: Afganistan, yaş ortalaması 62; Cezayir, yaş ortalaması 68; Mısır, yaş
ortalaması 65; İran, yaş ortalaması 67; Suudi Arabistan, yaş ortalaması 70.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, son zamanlarda ortalıkta bir yığın
istatistikî rakamlar uçuşuyor; hatta, büyük bir ihtimalle de, insanlar
kendilerine göre istatistikî rakamlar elde ediyorlar. Ben, bütün bunlarda,
Birleşmiş Milletlerin nüfus ve demografi işleriyle ilgili "UNFPA"
denilen özel ajansının kaynaklarını tercih ettim ki, mukayesesi kolay olsun.
Sevgili arkadaşlarım, iki ayrı ülke grubundan bahsettik. Bir tanesi,
gelişmiş ülke grubu, OECD ülkeleri, yaş ortalaması bizim üzerimizde; ikincisi,
İslam ülkeleri, yaş ortalaması bizim altımızda. Türkiye'nin yaş ortalaması,
muhtelif kaynaklarda 69 ile 71 arasında değişiyor, burada 69 görünüyor; Dünya
Bankasının geçen hafta yayımladığı bir raporda 71 görünüyor, "The
Economist"in geçenlerde yayımladığı yıllıkta 70 görünüyor, bu 60-70 arası...
Peki, acaba, buralarda emeklilik yaşı kaç? İki ayrı ülke grubu: Zengin ülkeler,
yaş beklentisi yüksek; yeterince gelişmemiş İslam ülkeleri, yaş beklentisi, yaş
ortalaması düşük. Hepsinde ortak olan şey, emeklilik yaşı 60 ilâ 65...
Değerli arkadaşlarım, demek ki, sigortacılıkta, yaş beklentisiyle hayat
standardıyla bağlı olmaksızın, emeklilik yaşı, matematik bir standart olarak
60-65 arasında bağlanıyor. Yani, bir
denklemden bahsediyoruz, iki kere iki dörtten bahsediyoruz, sigortacılıktan
bahsediyoruz; particilikten veya sendikacılıktan bahsetmiyoruz. Tekrar ve
tekrar bunun altını çizmemiz lazım. Eğer, sigortacılık gibi teknik-matematik
işleri siyasî ve sendikal sloganlarla çözmek kolay olsaydı, Nobel ödüllerini
sendikacılar ve politikacılar alırdı. Burada, lütfen, bu matematik realiteyi,
evrensel realiteyi gözden kaçırmayalım. İki ayrı ülke grubunun da yaş
ortalamaları çok farklı, biri bizim üzerimizde biri bizim altımızda; ama,
hepsinde emeklilik yaşı 60-65 standardında cereyan ediyor. Bu realiteyi,
tekraren, bilgilerinize arz ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, son bir hususu daha arz ederek, sözlerimi bağlamak
istiyorum.
Bahsedilen yaş, yarın, yani yasamız yürürlüğe girdikten itibaren işe
girecek kişiler için, yirmi yirmibeş sene sonra belki sorun olacak bir konudur;
bugün çalışanlar açısından böyle bir sorun yoktur; onlar için, geçiş,
sendikaların taleplerine tamamen paralel şekilde düzenlenmiştir; yani
"uzlaşma yok" diye şikâyet edenlere, saygıyla ithaf ediyorum. Bu
konunun tarafı olan sendikalarla uzlaşarak, bugün çalışanlar için geçiş
aşamaları düzenlenmiştir. Bahsedilen yaş ise, yarın işe gireceklerin yirmi
yirmibeş sene sonra belki karşılaşacakları bir sorundur. Belki diyorum; çünkü,
o tarihe kadar, Türkiye'de yaş ortalaması elbette yükselecektir, hayat standardı
elbette yükselecektir, işsizlik elbette azalacaktır, çalışma saatleri elbette
azalacaktır ve Türkiye, elbette, Avrupa Birliğine girip, o standartlara
kavuşmuş olacaktır.
Dolayısıyla, bu yasayla getirilmiş olan yaş düzenlemesinin, Türkiye ve
dünya gerçeklerine ve matematik realitelere uygun olduğu düşüncesiyle,
hepinize, gecenin bu geç vaktinde beni dinlediğiniz için saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.
Şimdi, söz sırası, şahıslara gelmiştir.
Şahısları adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu, Manisa
Milletvekili Sayın Bülent Arınç, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz,
Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız, Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, İstanbul Milletvekili
Sayın Rıdvan Budak, Ordu Milletvekili Sayın Yener Yıldırım söz istemişlerdir.
Şimdi, sırasıyla, sayın milletvekillerini çağırıyorum.
İstanbul Milletvekili Sayın Emre Kocaoğlu...
Süreniz 5 dakikadır efendim.
EMRE KOCAOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
görüşlerimi az önce arz etmiştim; onları tekrarlayıp, zamanınızı daha fazla
almak istemiyorum.
Huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum; hürmetle selamlıyorum. (ANAP, DSP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kocaoğlu.
Şimdi, söz sırası, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'ta.
Buyurun efendim.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, söz hakkımı Sayın Abdüllatif
Şener'e devrediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Şener. (FP sıralarından alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde görüşmelerimizin devam ettiği bu kanun tasarısının bu maddesiyle,
emeklilik yaşı 58-60 olarak belirlenmektedir. Emeklilik sistemiyle ilgili
olarak getirmiş olduğunuz tasarıda, 58-60 yaş sınırı dışında, ayrıca 7 000
günlük prim ödeme zorunluluğu getirilmiştir.
Açıkça belirtmek istiyorum, bu düzenleme, Türkiye'nin koşullarına uygun
değildir. Doğrudan doğruya, mezarda emekliliği düzenliyorsunuz. Çalışanlar
emekli olmasınlar, devamlı çalışsınlar; ama, emekliliği arzu ederlerse, mezar
sonrasını düşünsünler diyorsunuz. Bu, mevcut hükümetin, çalışanlara bakış
açısını gösteren açık düzenlemelerden biridir. Bu Mecliste, şu ana kadar
görüşülen kanun tasarı ve tekliflerinin hiçbirinde, çalışanlardan yana, dar ve
sabit gelirlilerden yana bir düzenleme yapılmamıştır; sürekli olarak rantçılar
ve tekelci sermayeden yana düzenlemelerin peşinde bir iktidarla, bir hükümetle
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım, 58-60 yaşında emeklilik demek, bir kere, özel
sektörde çalışanların emekliliği hayal bile etmemesi demektir. Pek çok firmada
çalışanları görüyorsunuz; özel sektörde, nerede 50 yaşın üzerinde çalışan var
diye baktığınızda kimseyi göremiyorsunuz. Bir kere, işin fiilî durumu,
realitesi, özel sektörde, daha çok, genç işgücünün istihdam ediliyor olmasıdır.
50 yaşın üzerinde çalışanların sayısı, genel istihdam içerisinde
önemsenemeyecek kadar azdır. O halde, vermediğiniz, fiilen sağlamadığınız bir
hakkı gösteriyorsunuz "çalışsaydın emekli olabilirdin" diyorsunuz.
Diğer taraftan, 7 000 günlük prim ödeme gün sayısıyla birlikte
düşündüğünüzde, daha korkunç tablolar
ortaya çıkmaktadır. Kamu kesiminde, mevsimlik işçiler vardır, geçici işçiler
vardır; sizin getirdiğiniz bu tasarıyla, yılda üç ay çalışan bir mevsimlik
işçinin, emekli olabilmek için yetmişbeş yıl çalışması lazımdır; eğer yılda
altı ay çalışıyorsa, emeklilik için kırk yıl çalışması gerekmektedir.
Dolayısıyla, bu getirdiğiniz düzen, şu getirdiğiniz sistem, insanî
değildir, Türkiye'nin ölçülerine ve özelliklerine de uygun değildir.
Hayretler içerisinde dinledim; biraz önce, iktidar partilerinden birine
ait bir grup sözcüsü, kalktılar geldiler, bu kürsüden, Afganistan'daki ortalama
ömürden, emeklilik sisteminden; Cezayir'deki ortalama ömürden, emeklilik
sisteminden; Suudi Arabistan'daki ortalama ömürden, emeklilik sisteminden
bahsettiler. Evet, bu iktidarın yapmak istediği ortadadır. Bir iktidar
sözcüsünün ağzından yakalanmışlardır. Sizin yapmak istediğiniz,
Afganistan'daki, Cezayir'deki, Suudi Arabistan'daki emeklilik sistemini
Türkiye'ye taşımaktır. (FP sıralarından alkışlar) Bu çağdışı anlayışla, bir
yere varamazsınız.
MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) – Gecenin bu saatinde felaket
tellallığı yapma!
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Bu anlayışla bir yere varamazsınız değerli
arkadaşlarım. (DSP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri...
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Gelip, bu kürsüden, Cezayir'i, Afganistan'ı
örnek gösterebilmek için, izan ve insaf sahibi olmak lazım. Demek ki, bazen, bu
insaf ve izan ortadan kalkıyor. (DSP sıralarından gürültüler)
Avrupa'dan bahsediyorsunuz, Batı ülkelerinden bahsediyorsunuz ve
maalesef, böyle, tebessümlerinizi, kahkahalarınızı, deminden beri ibretle
izliyorum. İşçilere mezarda emeklilik, çalışanlara mezarda emeklilik; iktidar
partileri ve milletvekilleri de, burada, devamlı, bu tabloya kahkaha atıyorlar.
(DSP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Kendine dikkat et, kendine dikkat...
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Gülünecek yer vardır, ciddî durulacak yer
vardır. (FP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şener, toparlar mısınız lütfen.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Eğer, Avrupa standartlarını, Batı
standartlarını Türkiye'ye taşıyacaksanız, o zaman, ölçüler başka... (DSP
sıralarından "Onu anlat, dinleriz" sesi)
Onu anlatalım...
Batı'da, ortalama ömür, Türkiye'dekiyle aynı değildir. (DSP sıralarından
"Ne kadar" sesleri) Diğer taraftan, Batı'da, çalışanlara verilen
ücret, Türkiye'dekiyle aynı değildir. (DSP sıralarından "Ne kadar"
sesleri) 3 000 doları, 5 000 doları, 10 000 doları, siz, Türkiye'de de
çalışanlara verin, ondan sonra, emeklilikte eşitlemeyi konuşma hakkını elde
edin. (DSP sıralarından "At, at!.." sesleri, gürültüler)
Batı'daki işçi ücretlerinin onbeşte 1'i Türkiye'de verilirken, bazı
alanlarda onda 1'i verilirken, ücretlere gelince eşitleme yok, sefalet
ücretlerine, düşük ücretlere mahkûm edersiniz; ama, emeklilik yaşı söz konusu
olunca, işte, Batı'da da böyle...
Diğer taraftan, Batı'da iş güvencesi var; siz, iş güvencesi
sağlayabiliyor musunuz?
BURHAN BIÇAKÇIOĞLU (İzmir) – Var, var... Geliyor...
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Nerede sağlıyorsunuz?! Gelmiyor. Bu
tasarıda o yok. (DSP sıralarından gürültüler) İş güvencesi sağlayın, ondan
sonra, Batı ile eşitlediğiniz noktayı gösterin.
ŞENEL KAPICI (Samsun) – Onu da engelleyeceksiniz, onu da
engelleyeceksiniz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Eğer, sosyal güvenlikte Batı ile ortak
ölçüler koymak istiyorsanız, o koymak isteyeceğiniz ölçüler farklı
alanlardadır, refah düzeyindedir, iş garantisindedir, iş güvencesindedir; ama,
maalesef, olumlu ve müspet alanlarda Batı standartlarına hiç yanaşmazken, sırtınızı
dönerken, sosyal güvenlikle ilgili konular gündeme geldiğinde, hemen, bu
kürsüden, Afganistan, Cezayir, Suudi Arabistan düzeyine Türkiye'yi indirmeyi
marifet olarak görüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Yanlış görüyorsunuz; bu, yolun sonu
demektir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şener.
Madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.
MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, soru sormak
istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş, Sayın İncetahtacı...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şifrenizi girip talep ederseniz daha
rahat olacak. Lütfen, şifrenizi girin; pratik yapalım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, karar yetersayısını ararken...
BAŞKAN – Niye itiraz ediyorsunuz Sayın Kapusuz?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakınız, zaman kaybetmeyelim.
Sizin şifreyi girip girmediğinizi nasıl bileceğiz?
BAŞKAN – Benim şifre girmeme lüzum yok. Siz şifre girdiğiniz zaman benim
önümde yanıyor zaten Sayın Kapusuz. Bunu bir senedir kullanıyorsunuz. Rica
ederim... Siz, grup başkanvekilliği yaptınız. 30 sayın milletvekili bu ekranda
gözüküyor.
Sayın Alçelik, Sayın Okutan, Sayın Yıldız, Sayın Çelik, Sayın Aydın,
Sayın Polat, Sayın Güler, Sayın Özyol, Sayın Sünnetçioğlu, Sayın Kukaracı,
Sayın Gül, Sayın Aslan, Sayın Kapusuz, Sayın Çelik.
Sayın Alçelik, buyurun.
TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, itirazımızın haklılığını ortaya
çıkaracağız.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, sizi yazdım, siz gözüküyorsunuz burada; niye
itiraz ediyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, benimki gözükmüyor.
BAŞKAN – Sayın Alçelik'e söz verdim efendim.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, benimki de gözükmüyor.
BAŞKAN – Sayın Alçelik sualini sorsun efendim.
Telaşlanmayın sayın milletvekilim, sorarsınız; vakit
kaybettiriyorsunuz...
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Suat Pamukçu gözüküyor mu?
BAŞKAN – Sayın Alçelik, sual soracak mısınız?
TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Soruyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen.
TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkanım, Sayın Bakandan iki soruyu
cevaplandırmasını rica ediyorum.
Birisi, ülkemizdeki ortalama yaşama süresi...
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Pamukçu "gözüküyor" dedim ya, niye
telaşlanıyorsunuz, celalleniyorsunuz?! Eğer adınızı okumazsam, itiraz edersiniz
o zaman. Gecenin bu saatinde bu yapılır mı?!.
Buyurun efendim.
TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkan, şu anda çıkarılmak istenen
kanunla, emekliliği hak edecek bir çalışanımızın ancak onyedi yıl sonra emekli
olabilmesi söz konusu. Bu onyedi yılı düşündüğümüzde, ülkemizdeki ortalama
yaşama süresi de bu kadar artmış mıdır? Sayın Bakanın böyle bir çalışması var
mı? Bu konuda bizi bilgilendirmesini hassaten rica ediyorum.
İkinci sorum da şu: Biraz önce ve değişik vesilelerle ifade edildi;
geçici statüde veya mevsimlik çalışan işçilerimizin emekli olabilmesi için, şu
andaki uygulamayla, Türkiye'deki ortalama yaşama süresi kâfi değildir. Bu
süreyi, yaşantılarında emekli olabilecek şekle getirmek için, Sayın Bakanın,
mevsimlik işçilerimizi daimî statüye geçirmeye veya onlara ilave bir iş
sağlamaya yönelik bir çalışması olmuş mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım efendim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun.
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın
Bakanımdan soracağım soruların cevaplandırılmasını arz ediyorum.
Birinci sorum: 1995 yılında "mezarda emeklilik broşürü"
Anavatan Partisi tarafından hazırlanmıştır. Doğru Yol ve CHP Hükümeti
tarafından hazırlanan 55 ve 60 yaşları için "mezarda emeklilik" diyen
Anavatan'ın Sayın Bakanı, 58 ve 60 yaşa ne isim koyacaktır acaba?
İkinci sorum: 1996 yılında, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından
hazırlanan yaş konusunda hangi teklif yer almıştır? Geçiş dönemi kaç yıl olarak
ve geçiş dönemi sonunda hangi yaş öngörülmüştü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, çok
önemli sorular olduğu için (!) müsaadenizle, yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakandan üç
sorunun cevabını istirham edeceğim.
Birinci olarak, genç bir nüfusa ve yetişmiş insan potansiyeline sahip
olan ülkemizde bir işadamı olsanız, 25-30 yaşındakimi, yoksa 55-60 yaşındaki
bir elemanı mı işletmenizde istihdam edersiniz?
İkinci olarak, 38-40 yaşında emekli olan kaç kişi vardır?
Üçüncü olarak, yaşam standardı 50-55 yaşında emekliliği gerekli
kılarken, 58-60 üzerinde neden ısrar ediyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Fahrettin Kukaracı, buyurun efendim.
FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakan tarafından
aşağıdaki sorularımın cevaplandırılması hususunda delaletinizi arz ederim.
1 - Kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş olarak kabul edilen ve yaygın
tabiriyle "mezarda emeklilik" denilen bu karardan dönüş mümkün değil
midir? Bu yaşın tespitinde IMF'in bir ilgisi var mıdır?
2 - Kaynak sıkıntısını gidermek için çıkarılan bu kanun çıktıktan sonra
yılda ne kadar kaynak elde edilecektir? Bu meblağ, yüzbinleri sokağa dökmeye
değer mi?
Arz ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – IMF'in
herhangi bir etkisi yoktur.
Diğerlerine yazılı olarak cevap vereceğim. Zannediyorum, daha iyi
açıklama yapmış olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Aydın, buyurun efendim.
NEZİR AYDIN (Sakarya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakandan sorularımın cevabını öğrenmek istiyorum.
Birincisi, 506 sayılı Yasanın 60 ıncı maddesi değiştiriliyor ve 58-60
yaş sınırı ve 7 000 gün prim ödeme şartı getiriliyor. Şimdi, 7 000 gün prim
ödemek, yaklaşık 19,5 yıl ve 233 ay yapıyor Sayın Bakanım. Temmuz ayında
yürürlüğe giren asgarî ücrete göre ve Türkiye'de enflasyonun da sıfır olduğunu
varsaysak, bu 233 ay boyunca hiç bu rakamlar değişmese, 1.7'den itibaren işe
başlayan bir kişinin -işveren katkısı dahil- SSK kasasına yatıracağı para, 40
363 500 liradır. Şimdi, öyle varsayıyoruz, 233 ay bu prim devamlı ödenecektir
-dolar bazında cevap verirseniz daha gerçekçi olur; sizin tercihinize
bırakıyorum- 233 ay sonra bu para, normal reel faize göre bileşik faiziyle
birlikte neye baliğ olmaktadır? Acaba sizler veya SSK'nın yetkilileri veya bu
tasarıyı hazırlayanlar bunu hiç hesap ettiler mi?
Buna bağlı olarak ikinci sorumu soruyorum: Ortaya çıkan rakamla Temmuz
99 ayı ortalamalarına göre, Sosyal Sigortalar Kurumu, bir mensubuna -genel
olarak soruyorum- sağlık hizmetleri ve sair, ortalama ne kadar masraf
yapmaktadır? Yani, buradan şuraya varıyoruz: 233 ay ödedikleriyle SSK'dan
aldıkları arasındaki fark nedir; bunu merak ediyorum.
Üçüncüsü, SSK'nın prim alacaklarının bir hayli çok olduğunu biliyoruz;
zaten, sizler de, bu nedenle SSK'nın zor durumda kaldığını kabul ediyorsunuz ve
söylüyorsunuz. Şimdi, burada merak ediyorum. Nasıl olsa yazılı cevap
vereceksiniz; vaktiniz bol, istediğiniz kadar araştırma yapabilirsiniz; ama,
benim istediğim şu: Gecikme zammı ve faizleriyle birlikte SSK'nın şu ana kadarki
toplam alacağı nedir ve bu alacakların içerisinde ilk 100'e giren kamu veya
tüzelkişilerin veya özel kişilerin isimleri ve her birinin toplam borç
miktarları -SSK'ya- ne kadardır?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şunu
sormak istiyorum.
Birinci sorum: Bu Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı Plan ve Bütçe
Komisyonuna geldikten sonra, birtakım konularda işçilerle görüşüp, prim günleri
ve geçiş sürelerinde esneklik göstermelerine rağmen, nedense, 58-60 yaşta,
Sayın Bakan bir türlü esneklik göstermedi. Ben şunu merak ediyorum: 50-55 yaş,
Türkiye'de ittifak edilen yaş. 50-55 yaşa göre 58-60 yaşın ilk on yıldaki nakit
farkı ne kadar oluyor? Bir de, Türk-İş, 2003 yılından sonra 53-58 yaşını
uygulamak istediğine göre, 53-58 ile 58-60 arasında ilk on yılda bizim
bütçemizde ne kadar fark olacak? Bunları bir karşılaştırmak istiyorum. Yalnız
karşılaştırırken, Sayın Bakanımız, sadece bu yıl, 40 bin kişiye faiz olarak
10,3 katrilyon ödediğinizi unutmamanızı arz edeceğim.
İkinci sorum da şu olacak: Siz emekli oldunuz mu? Gazetelerde, emekli
olduğunuz söyleniyor. Eğer siz, hakikaten, gazetelerde denildiği gibi genç
yaşta emekli olduysanız, bu haktan, milyonlarca işçiyi neden yararlandırmak
istemiyorsunuz? Eğer olmadıysanız, siz bu kanunu çıkaran ve 60 yaşında emekliliği
savunan birisi olarak, 60 yaşından önce emekli olacak mısınız?
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Sayın Polat, kişisel sualler yok dedik. Madde üzerinde...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Ama, Sayın Bakan kişisel sayılmaz.
BAŞKAN –Hayır efendim, kişisel sual.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) –
Yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Gül, buyurun.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istediğim soru şudur: Sayın Bakan, benim de içinde
üyesi olduğum Refahyol dönemindeki hükümetimiz de, Türkiye'de bir sosyal
güvenlik yasası çıkarma, bir reform yapma ihtiyacını duymuştu ve o zaman,
ekonomiden sorumlu olan bürokratlarımız -Hazineden, Devlet Planlama
Teşkilatından, Çalışma Bakanlığından- hesaplar
yaptılar, ekonominin dengesini ortaya koydular ve hanımlarda 50 yaş,
erkeklerde de 55 yaşı uygun buldular.
Dolayısıyla, 50-55 yaş, ek aktuaryel dengeler açısından yeterli görülmüştü o
zaman.
Şimdi, geçen bu iki sene içerisinde neler değişti, neler oldu ki Türk
ekonomisinde -ki, Türk ekonomisinden sorumlu olan ekip de, şu anda sizsiniz- bu
bürokratlarımız, şimdi, 58 ve 60 yaşların ancak ek aktuaryel dengeyi
sağlayacağını söylüyorlar? Sorum bu efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim,
Refahyol döneminde hazırlanan tasarı ile bugün bizim huzurunuza getirdiğimiz
tasarı arasında hayli farklılıklar var. Bir örnek olarak ifade edeyim; mesela,
2050 yılı projeksiyonu itibariyle düşündüğümüzde, gayri safî millî hâsıla
içerisindeki açık, mevcut durumda yüzde 16,22; Refahyol dönemindeki -demin
sizin bahsettiğiniz- reform tasarısını aynen alsanız, bu açık, ancak yüzde
14,46'ya iniyor. Dolayısıyla, bu, ciddîye alınabilecek, o tarzda bir açığın
kapanması söz konusu değil.
Teşekkür ediyorum.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bakan aslında benim soruma
cevap vermedi.
BAŞKAN – O, Sayın Bakanın takdiri efendim.
Sayın Aslan_
OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, aşağıdaki sorularıma,
delaletinizle, Sayın Bakanın cevap vermesini istiyorum.
Soru 1 : Kadınlar ile erkekler arasındaki bu yaş tespiti ve sınırlaması
ile aradaki rakam farkı, hangi kıstaslara göre yapılmıştır?
Soru 2 : Çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışan bu insanların emeklilik
yaşları uzatılıp, bu kadrolar tutulurken, çığ gibi büyüyen ve iş arayan
gençlere iş veremeyince artacak işsizlik sayısına ne gibi tedbirler
alınmaktadır?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereceğim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Çelik, buyurun.
M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Bakandan sorum şu: 65 yaşın
üzerindekilerin oranı -dünya nüfusunun- gelişmiş ülkelerde yüzde 14'üdür;
yapılan hesaplamalara göre, bu oran, 2030 yılında yüzde 25'i olacak. Yaşlanan
toplumlarda ise, bazı sektörler normalden hızlı bir gelişme göstermektedir;
mesela, yatırım danışmanlığı, sağlık sektörü...
BAŞKAN – Sayın Çelik, gerekçe değil efendim; az ve öz sual
soracaksınız, lütfen... Gerekçe okumayın.
M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – 1965 ve 1993 yılları arasında, devlet,
bankalardan çok yüksek faizle borçlanırken, SSK'nın fonları çok düşük faizlerle
kapatılmış. Acaba, bu geç emeklilikle, ilerisi için hesaplanan ve 50 milyar
dolarlık bir özel sigortacılığın altyapısı mı hazırlanıyor?
Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Herhangi
bir ilgi ve irtibatı yoktur efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Arınç, buyurun.
BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakandan şunu sormak istiyorum: Anayasanın 10 uncu maddesi, kanun
önünde eşitlik prensibini getirmiş: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet ..... ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir diyor. Burada
kadınlar için 58, erkekler için 60 yaş şartı var. Hanımlar için bir şey
demiyorum da, 60 yaş şartı, erkeklerin aleyhine bir düzenleme değil mi? Sayın
Bakan, bu tasarıyla bir ayırımcılık yapmış olmuyorlar mı? Anayasaya aykırılık
iddiasında acaba ne diyecekler?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Değerli
arkadaşımızın takdirlerine ve değerlendirmelerine bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Fethullah Erbaş, buyurun.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, delaletlerinizle Sayın
Bakanımdan aşağıdaki sorumun cevaplanmasını istirham ediyorum.
Türkiye'de yıllardan beri yüzde 100'lerin üzerinde devam eden enflasyon
kontrol altına alınamazken, rantiyeye kaynak aktaran ekonomik politikalardan
vazgeçmeden, sadece yaşı 58-60 olarak yükseltmekle, çalışanların sosyal
durumlarının yükseleceğine ve sosyal güvenlik kurumlarının kurtulacağına
inanıyor musunuz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereyim efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sanay.
EYÜP SANAY (Ankara) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan şu sorularımın cevaplanmasını
arz ediyorum.
Soru 1: Verimlilik ile yaş arasında sıkı bir ilinti vardır. Nitekim,
gelişmiş Batı ülkelerinde bile, 40 yaşından sonra işsiz kalan insanların iş
bulma riski fazladır. Bizde böyle bir durum olduğunda, işsizlik sigortasıyla
belli bir süre bu insanlar geçimini temin edeceklerdir; fakat, işsizlik
sigortası bittikten sonra ve 40 yaşını aşmış olan bu insanlar iş bulamadığı
takdirde 60 yaşına kadar geçimlerini neyle temin edecekler; bunun için bir
önlem düşünüldü mü?
Soru 2: Bu yaş oranlarının, gerçekten, Türkiye'nin sosyodemografik,
sosyokültürel, sosyoekonomik, sosyopsikolojik durumlarına uyduğuna samimiyetle
Sayın Bakan inanıyor mu? Samimiyetle?..
Soru 3: Ülkemizdeki yıllık gelişme oranı yüzde 0 civarında ve her sene
de yaklaşık 500 000 civarında insan işsizler ordusuna katılıyor; insanlar 60
yaşına kadar da çalışacağına göre, yeni iş imkânları da hazırlanmadığına göre,
işsizlere yeni katılan bu gençlere çalışabilmeleri için imkânlar hazırlandı mı;
önlemler alındı mı?
Bunları Sayın Bakanın cevaplamasını arz ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
takdim edeyim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Sünnetçioğlu, buyurun efendim.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Lütfen, İçtüzüğün 96 ncı maddesini ihlal etmeyin efendim.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla aşağıdaki
sorumun Sayın Çalışma Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ve talep
ediyorum.
Gönül isterdi ki, en ihtilaflı olan bu madde, bir uzlaşma metni olarak
geçsin; ancak, görülüyor ki, bütün tepkilere rağmen bu şekilde geçirmeye
ısrarlısınız Sayın Bakanım. Hiç olmazsa, bütün dünyada geç emeklilik için
düşünülen geç emeklilik ikramiyesi; belli bir yaştan sonra ücretlerden Gelir
Vergisi kesintisinin kaldırılması, yalnızca emeklilik kesintisinin
sürdürülmesi; belli bir süreden sonra part-time çalışarak emekliye ayrılma,
işverenlerin, yaşlılara karşı önyargılı olmalarından vazgeçirilmeleri, çalışan
nüfus sayısının artırılması, yetişkin çocukların, yaşlı anne ve babalarının
bakımını üstlenmeye teşvik edilmesi gibi, dünyada uygulanan ve uygulanması
düşünülen tedbirleri almayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakanım, bu soruya, isteseniz de yazılı cevap veremezsiniz; zira,
madde oylandıktan sonra sorunun hükmü kalmaz. Eğer cevabınız müspet ise,
maddede değişiklik gerekecektir; onun için, lütfen, şimdi istirham ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sorunuzun
cevabı, tasarımızın tamamını incelediğimizde, gayet açık bir şekilde ifade
edilmektedir.
Teşekkür ederim.
AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) – Sadece bir örnek istiyorum; bir örnek
verebilir misiniz?..
BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır efendim.
Sayın Geçer, buyurun.
MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumun,
Sayın Çalışma Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Mevcut tasarını 6 ncı maddesiyle, 506 sayılı Yasanın 60 ıncı maddesi,
değiştirilmektedir. Bu maddeye göre, kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını
doldurması şartı aranırken, prim ödeme gün sayısı da 7 000 güne
çıkarılmaktadır. Daha önce yürürlükte olan yasada, kadında 50, erkekte 55
yaşını doldurmuş olma şartıyla, 5 000 gün prim ödeme şartı aranmaktaydı. Bu 7
000 gün, fiilen, yaklaşık olarak 20 yıla tekabül etmektedir. Türkiye'de, daha
çok, asgarî ücretle çalışan ve mağdur olan işçilerimizin veya part-time çalışan
işçilerin bu 20 yılı doldurmaları, belki de, ancak 60 yılda mümkün olacaktır.
Bu yasayla daha da mağdur edilecek olan bu işçiler hakkında daha değişik bir
uygulamayı düşünüyor musunuz? Bunu rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevap vereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Okutan, buyurun.
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Burada çıkan kanunlar, keşke, sadece muhalefet partilerini
ilgilendirseydi; ama, bütün Türkiye'yi, şu anda oylama verecekk olan partileri
de ilgilendiriyor; buna müspet oy verecek partili arkadaşlarımızı da
ilgilendiriyor.
Sorum: İşçiler, çeşitli işlerde çalışıyor; kömür ocaklarında, demir dökümhanelerinde
çalışan işçiler için yıpranma payı veriliyor mu? Bu bir...
ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Başkan, sorular...
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Analık süresi içerisinde, kadınlarımızın
primlerini ödeyecek bir fon oluşturuldu mu? İki.
Üçüncüsü; 58 yaşına bir senesi kalmış, gözünde gözlüğüyle çalışan bir
hemşire hanımdan komadaki bir hastanın damarını bulmasını isteyebilecek miyiz;
ayrıca, 59 yaşındaki bir erkekten de kömür ocağında çalışmasını isteyecek
miyiz? Bunu merak ediyorum... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)
HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, sorular maddeyle ilgili
değil...
BAŞKAN – Sayın Okutan, sual soruyor efendim; müsaade edin, takdir
kendilerinin; tatmin olmak istiyor.
Buyurun Sayın Okutan.
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Emeklilik prim gün sayısı 7 000 güne
çıkarılmış; 7 000 günü tamamlayamadan veya tamamlamak sıkıntısında bulunan
mevsimlik işçilerimiz...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı anda cep telefonuyla
konuşuyorsunuz; elektronik aletten ses çıkmıyor; bozuluyor; lütfen, cep
telefonuyla konuşan milletvekili dışarı çıksın efendim. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Efendim, müsaade ederseniz, soruma devam
etmek istiyorum.
7 000 işgününü tamamlamak için çalışan mevsimlik işçi, işten çıktığı
zaman primini ödeyemeyecek...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın
Başkan, 5 dakikadır konuşuyor; soru sormuyor...
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – Halbuki, 43 üncü maddede sigorta
primlerini ödeyemeyen işçilerin direkt kendilerinden primlerin alınması Amme
Alacakları Kanununa göre yapılacak deniliyor...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Maddeyle
hiç ilgisi yok...
MEHMET ZEKİ OKUTAN (Antalya) – ...bunların televizyonlarını,
buzdolaplarını mı sattırıp, primlerini tahsil edeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Okutan, sualiniz, maddeyle hiç ilişkili değil.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandırılacak efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Esengün, buyurun.
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, gördüğüm kadarıyla, Sayın Bakan
sorulara cevap verememekte veya vermek istememektedir. Cevabını almayacağım bir
soruyu sormaktan istinkâf ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar!)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Esengün.
Sayın Kapusuz, buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri)– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana aşağıdaki sualleri tevcih etmek istiyorum:
6 ncı maddenin ihtiva etmiş olduğu kadının 58, erkeğin 60 yaşını
doldurmuş olması, en az 7 000 bin gün prim ödeme hükmünden hareketle, yılı, 365
gün olarak değil 360 gün kabul ederek, çalışıyor kabul etsek, varsayım olarak
böyle kabul etsek, 20 yıl aralıksız çalışan erkek bir vatandaşımız 20 yaşında
işe başlamış olsa, 40 yaşında emeklilik hakkını elde edecek ve 40 ncı yaşından
sonra da işsiz kalsa, bu insanın 20 yıl beklemesi halinde, işsiz kalmasının
bedelini ve geçimini nasıl temin edeceği konusu Sayın Bakan tarafından
açıklanmalı. Bir.
İkincisi, 10 aylık İşsizlik Sigorta Fonundan ödeme yapacaksınız.
Türkiye'de her geçen gün işsizler ordusu büyüdüğüne göre, başından beri
yakındığınız kaynak yetersizliği ve sıkıntılardan dolayı, acaba, bu ilave yükü,
bu kurum nasıl taşıyabilecek?
Üçüncü sual olarak da şunu sormak istiyorum. İktidar partisi mensubu
arkadaşımız "bugün için bir sorun yoktur; ancak, belki, 20 veya 25 yıl
sonrasında sorun olabilir " diyor. O halde, bugün sokaklardaki kavganın,
huzursuzluğun, her türlü sıkıntının zirveye çıktığı bir anda, mezarda emeklilik getiren bu tasarıyı,
acaba, beş yıl tehir etmek, Vergi Yasasında olduğu gibi, mümkün değil mi?
Şurada, şu Mecliste bu sayıları 50-55 olarak değiştirerek, hep birlikte,
gönül huzuru içerisinde uzlaşarak bu yasayı tadil edip çıkarmak, acaba, sizin
şu anda verebileceğiniz bir karar mıdır; yoksa, bir yerlerden talimat mı
bekliyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinin bir bakanı, hiçbir yerden talimat almaz. (ANAP, DSP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir bakan, genel başkanından
talimat alabilir.
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, Sayın Bakanın takdirinde.
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım, usul hakkında bir şey söylemek
istiyorum.
BAŞKAN – Bitiyor efendim, lütfen oturur musunuz yerinize.
Sayın Çakan, bitiyor; rica ediyorum, yeni bir tartışma çıkarmayalım.
Sayın Güler buyurun.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza şu soruyu sormak
istiyorum: Önceki tasarıda yaş sınırını, hem bayanlarda hem de erkeklerde 62
olarak getirdiniz ve prim ödeme gün sayısını 10 300 olarak sundunuz. Tasarının
bugünkü halinde ise, yaşı, bayanlarda 58, erkeklerde 60 olarak; pirim ödeme gün
sayısını ise 7 000 olarak getirdiniz. Her iki haldeki yaş ve prim ödeme gün
sayılarının, aktuaryel dengeyi nasıl etkilediği hesaplanmış mıdır? Böyle bir
hesaplamanın sonucu nedir?
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandıracağım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Canbay buyurun.
YAŞAR CANBAY (Malatya) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki
sorularımı Sayın Bakana yöneltmek istiyorum:
1- Bu madde kabul edilirse, mevsimlik işçiler kaç yaşında emekli
olabilecektir?
2- Bu madde kanunlaşırsa, inşaat söktüründe gündelikli olarak çalışanlar
kaç yaşında emekli olabileceklerdir? Bu sektörlerde çalışan işçilerin,
çalışmaya güçleri, emekli olmaya ömürleri yetecek midir?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Soruların
cevabı, incelendiğinde tasarının içerisinde mevcuttur.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Karavar, buyurun.
AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakanımıza
aşağıdaki sorumu arz etmek istiyorum, eğer sözlü cevap verirse daha iyi olur.
Soru şudur: İstatistikî bilgilere göre, SSK emeklilerinin ortalama
yaşama süresi 61 yıldır, SSK'dan ortalama emekli olma yaşı 57'dir. Bu maddeyle,
emeklilik yaşı 58, 60 olarak düzenlenmektedir. Gerçekten, SSK'nın aktuaryel
dengesinin bu düzenlemeyle sağlanacağına inanıyor musunuz?
SSK yeniden yapılanmadan, genel ekonomik dengeler kurulmadan, bu
aktuaryel denge nasıl sağlanacaktır?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Amacımız da bu
aktuaryel dengenin kurulmasıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Sayın Pamukçu, buyurun.
SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkanım, bir önceki maddeden itibaren
bize telefonla ulaşan vatandaşlarımızın iletmek istedikleri suali, müsaadenizle
Sayın Bakana iletmek istiyorum. Vatandaşlarımız bize şunu soruyor:
"Sizler, vekillerimiz olarak, milletvekillerimiz olarak, millet adına
Sayın Bakana sorular yöneltiyorsunuz; ancak, Sayın Bakan, millet adına
yöneltilen bu soruları, bir nevi ciddiye almayarak, çok basit sorulara dahi
'yazılı cevap vereceğim' diyor. Bu durumda soru sormayı sürdürmenin anlamı
nedir? Bakandan bunu öğrenmek istiyoruz" diyorlar.
Ben de, millete tercüman olarak bu suali iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Milletimiz bu
görüşmeleri takip ediyor. Demin, bazı arkadaşlarımız, kendilerinin, bu
sorularla ve konuşmalarla engellemeyi amaçladığını ifade ettiler. Onun için,
aziz milletimiz, bizi de, iktidarı da, muhalefeti de gayet iyi takdir
edecektir.
Aziz milletimize hürmetlerimizi sunuyoruz. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, son söz, Sayın Özyol'undur.
Buyurun.
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Bakanım, size iki soru tevcih ediyorum.
1.- 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin birinci fıkrasına (a) bendinde
yapılan değişiklik, Türkiye gerçeğini uymakta mıdır?
2.- Serbest mesleğe ait işyerlerinde çalışan kadınların 58 yaşına kadar
çalıştırılması biyolojik olarak mümkün müdür? Piyasada bu konuda bilimsel bir
araştırma verisi elinizde var mıdır? Böyle bir belgeyi ibraz edebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazılı olarak
cevaplandırılacaktır.
MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, ben de söz talep
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 önerge...
Sayın milletvekilleri, çok medenî bir şekilde bu aletlerin
kullanılmasına imkân tanımak istedim. Bir yere kadar yazdırdık; ama, devamlı
sinyal veriyorsunuz. Onun için, lüften, suiistimal etmeyin...
MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Teknik elemanları çağırmıştım.
BAŞKAN – Rica ederim sayın milletvekilim, ben farkındayım...
Madde üzerinde 4 önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Turhan Güven Nevzat Ercan Kemal
Kabataş
İçel Sakarya Samsun
Sevgi Esen Yener Yıldırım Burhan
İsen
Kayseri Ordu Batman
Saffet Kaya Saffet Arıkan Bedük
Ardahan Ankara
MADDE 6.- 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin (A) fıkrası değiştirilmiş
ve (B/b) bendindeki "25 yılı doldurmuş ve" ibaresi kaldırılmıştır.
"A) Sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün
veya,
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün,
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş olması
şarttır."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına az bir zaman
kalmıştır.
Görüşülmekte olan tasarının 6 ncı maddesinin bitimine kadar çalışmalara
devam edilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesiyle
değiştirilen 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahfuz Güler M. Ergün Dağcıoğlu Fethullah Erbaş
Bingöl Tokat Van
Cevat Ayhan Mehmet Bedri İncetahtacı Yakup Budak
Sakarya Gaziantep Adana
Bekir Sobacı Mehmet Çiçek Musa
Demirci
Tokat Yozgat Sıvas
Zeki Ünal Ali Gören Mahmut
Göksu
Karaman Adana Adıyaman
Mehmet
Özyol Sait Açba Celal Esin
Adıyaman Afyon Ağrı
Ramazan
Toprak Akif Gülle Oya Akgönenç Muğisuddin
Aksaray Amasya Ankara
M. Zeki Çelik Cemil Çicek Rıza
Ulucak
Ankara Ankara Ankara
Mehmet Zeki
Okutan İsmail Özgün Alaattin Sever Aydın
Antalya Balıkesir Batman
Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata İsmail Alptekin
Bayburt Bingöl Bolu
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu Ahmet
Sünnetçioğlu Hüseyin Karagöz
Bursa Bursa Çankırı
Yasin
Hatiboğlu Sacit Günbey Ömer Vehbi Hatipoğlu
Çorum Diyarbakır Diyarbakır
Latif Öztek Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya
Elazığ Elazığ Erzincan
Lütfü Esengün Fahrettin Kukaracı Aslan Polat
Erzurum Erzurum Erzurum
Nurettin Aktaş Turhan Alçelik Lütfi
Doğan
Gaziantep Giresun Gümüşhane
Mustafa Geçer Süleyman Metin Kalkan Ali Güner
Hatay Hatay Iğdır
Azmi Ateş Mustafa Baş İrfan
Gündüz
İstanbul İstanbul İstanbul
İsmail
Kahraman Hüseyin Kansu Ali Oğuz
İstanbul İstanbul İstanbul
Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Avni Doğan
İstanbul İstanbul Kahramanmaraş
Mustafa
Kamalak Ali Sezal Zeki Ünal
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman
Abdullah Gül Salih Kapusuz Kemal
Albayrak
Kayseri Kayseri Kırıkkale
Mehmet Batuk Osman Pepe Hüseyin
Arı
Kocaeli Kocaeli Konya
Veysel Candan Remzi Çetin T.
Rıza Güneri
Konya Konya Konya
Özkan Öksüz Ahmet Derin Yaşar
Canbay
Konya Kütahya Malatya
Bülent Arınç Sabahattin Yıldız Mehmet Elkatmış
Manisa Muş Nevşehir
Eyüp Fatsa Şükrü Ünal Mehmet
Bekaroğlu
Ordu Osmaniye Rize
Nezir Aydın Ahmet Demircan
Sakarya Samsun
Musa
Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamolloğlu
Samsun Siirt Sıvas
Yahya Akman Zülfükar İzol Ahmet
Karavar
Şanlıurfa Şanlıurfa Şanlıurfa
Abdullah Veli
Seyda Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan
Şırnak Van Yozgat
Mehmet Çiçek
Yozgat
Önerilen Metin:
"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı
olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için,
a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün
veya
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması
şarttır."
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinde geçen "doldurmuş" ibarelerinin "tamamlanmış"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nihat
Gökbulut Mehmet Yaşar Ünal
Kırıkkale Uşak
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Reformu Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin (A) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nihat
Gökbulut Mehmet Yaşar Ünal
Kırıkkale Uşak
"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalı olarak
ilk defa çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi
için;"
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 114 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle
değiştirilen 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin birinci fıkrasının (A)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahfuz Güler
(Bingöl) ve arkadaşları
Önerilen Metin:
"A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı
olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için,
a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün
veya
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması
şarttır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı?
M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika efendim.
M. ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısının 6 ncı maddesiyle ilgili
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Tabiî, burada, malum olan konu, emeklilik yaşı; ama, emeklilik yaşının
yükseltilmesi meselesi, siyasî bir meseledir; siyasî bir mesele olarak da
kalmaya devam edecektir. Bundan önce olduğu gibi, bundan sonraki dönemlerde de,
maalesef, kıyısından köşesinden tırtıklanmak suretiyle, yeniden aşınma sürecine
girecektir. Nasıl ki, 1950 yılında çıkarılan emeklilik kanununda kadın da,
erkek de 60 yaşında emekli olabilecekken, özellikle Demirel hükümetleri
zamanında, yaş sınırı sürekli olarak aşağı çekilmek suretiyle siyasî çıkar
sağlanması hedeflenmiştir. Bu konu, bundan sonra da, gayri samimî bir şeklide
siyasetçilerin elinde oyuncak olmaya devam edecektir ve mahkûmdur. Eski bir siyasetçi, milleti 38 yaşında emekli
olmaya sevk ederken, kendisi 75 yaşında emekli olmam diye ısrar ediyor. Eski
bir Planlama müsteşarı da "bugün, devlet kadrolarında yerleşmiş ve maaş
alan 800 000 dolayında aylak karga var" diyor. Bunlar, yemini yiyor; ama,
üretimleri sıfır.
Şimdi, emeklilik yaşını yükseltmek, devletin çalışana olan borcunun
üzerine yatmasından başka bir şey değildir arkadaşlar. Buna, kibarca
"konsolidasyon" diyorlar; gavurca bir isim olsun da anlaşılmasın
manasına geliyor. Tabiî, burada, çalışanın hakkı da gasp edilmeye çalışılıyor.
Çünkü, çalışana olan borcunu ertelemek yerine, sermayeye olan borcunu
ertelemeye kalksa, işte, o zaman, bankalar batacak ve maalesef, rantiyeciler
isyan edecek; asıl kıyamet de o zaman kopacak. Tabiî, hükümet reform yapacağım
diyor; ama sosyal güvenlik kurumlarının asıl batış nedenlerini; yani Emekli
Sandığının parasının çarçur edilmesini, Bağ-Kur primlerinin toplanmamasını,
asıl önemlisi işverenin SSK primlerinin üzerine yatmış olmalarını görmüyor,
görmek de, dillendirmek de istemiyor ve tasarıda da bu konuda hiçbir önlem de
görülmemektedir. Yani ortada reform meform yok arkadaşlar. Ama, asıl hazin
gelen, daha doğrusu hem ağlatan, hem güldüren ise, maalesef, söz konusu sosyal
reform yapacağım diyen partinin adının Demokratik Sol Parti olmasıdır. Halkçı
liderlerinin de, geçmişte bu konuda yapmış oldukları konuşmaların aşinasıyız.
1970'li yıllarda "Karaoğlan" menkıbeleriyle birçok hususlarda
yer alan Sayın, şu anki Hükümetin...
BAŞKAN – Sayın Çelik, lütfen önergeniz üzerinde konuşur musunuz?
M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Önerge üzerinde konuşuyorum.
BAŞKAN – Sataşmaya mahal vereceksiniz... Rica ederim...
Buyurun efendim.
M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Bilgisini ve görgüsünü artırmak üzere
Amerika'ya gitti, bu, o zamanki menkıbelerde anlatılıyor; ama orada parası
bittiği için saatini sattığı ve karnını bu şekilde doyurduğu ve bir müddet
geçimini temin ettiği. Ama, o tarihte bunlar yazılırken, bir köşe yazarı, şu
anda TRT'den emekli olan bir arkadaşımız bir köşe yazısında diyor ki:
"Keşke saatini satarak orada karnını doyuracağına, alınteri ne imiş
anlasaydı da gidip lokantada bulaşıkçılık yaparak hayatını kazansaydı daha
verimli olacaktı."
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Efendi ol yahu... Çok ayıp, yakışmıyor.
M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Şimdi, bugünkü şartlarda emeğin, alınterinin
ne olduğunu bilmeyenlerin bu yasayı getirmiş olmasını biz de hazin olarak
karşılıyoruz ve buradan da milletimizin bir fayda elde etmeyeceğini hep beraber
göreceğiz.
Bu konuda biz üzerimize düşeni milletin huzurunda yapmaya hazırız,
sizlerin de bu konuda bu tasarıyı çekmek suretiyle, yaş konusunda gerekli
iyileştirmeleri yapmak suretiyle; bu gece düşünmenizi ve yarın bu kararı
vermenizi diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Kemal Kabataş
(Samsun) ve arkadaşları
"MADDE 6.– 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin (A) fıkrası
değiştirilmiş ve (B/b) bendindeki "25 yılı doldurmuş ve" ibaresi kaldırılmıştır.
A) Sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
a) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 5 000 gün
veya,
b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 3 600 gün,
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş olması
şarttır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi?.. Yoklar efendim.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Gerekçesini okuyun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Tabiî, gerekçesini dinleyelim efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
506 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığına hak kazanılmasında, emeklilik
yaşı kadın ise 50, erkek ise 55 olarak belirlenmekte ve en az prim ödeme gün
sayısı 5 000 gün olarak tespit edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyor.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) – Önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN – Diğer iki önergeyi, önerge sahibi geri çekmiştir efendim.
Şimdi, maddenin oylamasının açık oylamayla yapılmasıyla ilgili bir talep
vardır; okutuyorum:
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısı...
BAŞKAN – Karar yetersayısı oradan çıkacak.
FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Var mı?
BAŞKAN – Hiç merak etmeyin...
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 114 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesinin
oylamasının açık oylamayla yapılmasını saygıyla arz ederiz.
Fethullah Erbaş ?.. Burada.
Mahfuz Güler?.. Burada.
Yakup Budak?.. Burada.
Veysel Candan?.. Burada.
İsmail Özgün?.. Burada.
Bedri İncetahtacı?.. Burada.
Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Rıza Ulucak?.. Burada.
Ali Oğuz?.. Burada.
Zülfikar İzol?.. Burada.
Ahmet Karavar?.. Burada.
Şükrü Ünal?.. Burada.
Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.
Cevat Ayhan?.. Burada.
Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.
Yaşar Canbay?.. Burada.
Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.
Faruk Çelik?.. Burada.
Mehmet Özyol?.. Burada.
Mehmet Batuk?.. Burada.
BAŞKAN – Yeterli imza sayısı vardır efendim.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 2 dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
almalarını... (FP sıralarından "1 dakika olsun Sayın Başkan, 2 dakika
fazla!" sesleri) Niye itiraz ediyorsunuzuz; takdir benim.
... bu yardıma rağmen, sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 2 dakika içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullanıldığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadını,
imzasını taşıyan oy pusulasını, öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – 2 dakika yetmez Sayın Başkan.
BAŞKAN – O benim takdirim efendim.
Rica ederim Sayın Başkan...
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının 6
ncı maddesinin yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy : 282
Kabul :
239
Ret :
42
Mükerrer : 1
Böylece, 6 ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için,
alınan karar gereğince 14 Ağustos 1999 Cumartesi günü saat 10.00'da toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 00.05
VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Mukadder
Başeğmez’in, Emniyet Genel Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlara ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/305)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletinizi arz ederim.
Mukadder Başeğmez İstanbul
Sorular
1. Emniyet Genel Müdürlüğünün kullandığı zırhlı araçlar
(Panzer vs.) nerelerden ve hangi firmalardan temin edilmektedir?
2. Bu araçların teknik ve kullanım uygunluğu açısından
verimlilik durumu nedir?
3. Bakım, tamir ve yedek parça temini açısından
sıkıntılar var mıdır?
4. a) Bu alanda yerli üretim var mıdır?
b) Varsa yerli üretimden faydalanılması düşünülmekte
midir?
T.C. İçişleri Bakanlığı 11.8.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-186076
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 29.7.1999 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/305-1121/3179 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen
soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
1. Emniyet Genel Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta
olan Cadillac Gage marka panzerler ABD’de yerleşik Cadillac Gage Texron
firmasından, Ragon marka panzerler ABD’de yerleşik AV Technology firmasından,
Land Rover marka zırhlı araçlar ise Türkiye’de yerleşik Otokar A.Ş. firmasından
satın alınmaktadır.
2. Kullanılan zırhlı araçlar teknik açıdan uygun olarak
üretilmiş olup, terörle mücadele ile her türlü asayiş olaylarında verimli bir
şekilde kullanılmaktadır.
3. Araçların tamir ve bakımı, Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesindeki bakım ve onarım kademelerinde yapılmaktadır. Gerekli olan yedek
parçalar yıllık olarak yapılan ihaleler ile yurtiçi ve yurtdışından temin
edilmekte olup, yedek parça konusunda herhangi bir sıkıntı yoktur.
4. Panzer sınıfındaki zırhlı araçların halen yerli
üretimi bulunmamaktadır. Teşkilâtımız hizmetlerinde kullanılmaya uygun
özelliklerde Türkiye’de üretilecek zırhlı araçlardan faydanılması düşünülmekte
olup, Land Rover marka zırhlı araçlar sınıfındaki yerli üretim yapan Otokar
A.Ş. firmasından satın alınmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Sadettin Tantan İçişleri Bakanı
2. – Balıkesir
Milletvekili İlyaz Yılmazyıldız’ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesine
ve Balıkesir İlinde yapılacak yarıtımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/328)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
İlyaz Yılmazyıldız Balıkesir
Sorular :
1. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 1999 yılı bütçesi
ne kadardır? Bunun yüzde kaçı yatırım için ayrılmıştır?
2. 1999 yılı itibariyle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
tarafından bakım, onarım çalışmaları ve yeni köy yolu yapımı için her bir
ilimize (80 il ayrı ayrı belirtilmek üzere) ne kadar (kaç TL.) ödenek
ayrılmıştır? Balıkesir İli 907 köy ve 5 637 kilometre köy yolu ağı itibariyle
ülkemizin en geniş hinterlandına sahiptir. Balıkesir İline ayrılan ödenek
toplam ödenek miktarının yüzde kaçıdır?
3. Tarım ve hayvancılık sektörleri itibariyle etkili
faaliyetlerin sürdürüldüğü Balıkesir İlimizde köy yollarında yeni yapım,
sürekli bakım ve özellikle zirai üretim yolları ile ilimizde başarı ile
sürdürülen 8 yıllık taşımalı eğitimde merkezi köylere ulaşan grup köy
yollarının devamlı açık tutulması zorunluluğu vardır. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün Hazine garantili dış kredi onaylı alınacak olan ağır iş
makinalarından Balıkesir İline kaç adet vermeyi düşünüyorsunuz?
4. Balıkesir İli Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün
ihtiyacı olan 30 kamyon, 15 greyder, 6 loder ile 2 dozer ve taşıyıcı 1
treylerin karşılanması için Bakanılğınıza bağlı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün bir çalışması var mıdır? Böyle bir çalışma varsa ihtiyaç duyulan
bu makinalar ne zaman Balıkesir’e teslim edilecektir?
T.C. Devlet Bakanlığı 12.8.1999 Sayı : B.02.0.010/031.4373
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.8.1999
gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/328-1238/3402 sayılı yazısı.
Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız’ın soru
önergesi incelenmiştir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 1999 yılı kesintili
toplam bütçesi 269 trilyon 780 milyar 892 milyon TL.’dir. Bunun % 31’i yatırım
için ayrılmıştır.
Köy yolları yapım, bakım, asfalt ve beton yapımı, köprü
yapımı içi 12 534 500 000 000 TL. ödenek ayrılmıştır.
Balıkesir İlinin köy yolu ödeneğine göre oranı % 1’dir.
İllere göre dağılım tablosu ilişikte sunulmuştur.
Makine yenileme ve dengeleme projesi kapsamında
ihaleler yapılmıştır. Makinelerin teslim alınmasını müteakip, illerin mevcut
köy yolu ağları dikkate alınmak suretiyle dağıtımları adil bir şekilde
yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı
Köy Yolu Yapımı İçin İllere Göre Ödenek Dağılım Tablosu
İlin Adı Gönderilen
Ödenek(10)6
Ankara 49 543
Bolu 50 543
Çankırı 138 043
Kırıkkale 120 543
Konya 44 543
Aksaray 50 543
Karaman 50 543
Niğde 31 043
Adana 113 043
Gaziantep 62 543
Hatay 35 543
İçel 62 543
Kahramanmaraş 121 043
Kilis 106 543
Osmaniye 92 043
Kayseri 63 043
Kırşehir 35 543
Nevşehir 31 043
Yozgat 109 043
Sıvas 220 043
Tokat 144 543
Malatya 60 043
Adıyaman 105 543
Elazığ 136 043
Bingöl 162 543
Tunceli 97 043
Diyarbakır 195 843
Batman 96 543
Siirt 123 543
Şırnak 223 543
Van 55 043
Bitlis 73 543
Hakkâri 162 043
Muş 135 543
Erzurum 97 043
Ağrı 125 543
Ardahan 41 543
İlin Adı Gönderilen
Ödenek(10)6
Erzincan 208 543
Iğdır 41 543
Kars 61 543
Trabzon 2 000 543
Artvin 489 543
Bayburt 107 543
Giresun 1 003 043
Gümüşhane 292 043
Rize 939 543
Samsun 49 043
Amasya 104 543
Çorum 218 543
Ordu 186 543
Kastamonu 162 543
Bartın 185 543
Karabük 133 543
Sinop 180 043
Zonguldak 62 243
Eskişehir 280 043
Afyon 45 543
Kütahya 55 043
Uşak 40 043
Antalya 60 543
Burdur 44 543
Isparta 58 043
İzmir 85 543
Aydın 59 543
Denizli 83 043
Manisa 105 043
Muğla 73 043
Bursa 40 043
Balıkesir 124 043
Bilecik 46 043
Çanakkale 195 543
Yalova 59 043
İstanbul –
Edirne 70 543
Kırklareli 190 043
Kocaeli 50 043
Sakarya 126 543
Tekirdağ 90 043
Şanlıurfa 205 043
Mardin 288 103
Toplam : 12 534 500
Not
: Balıkesir’in köy yolu ödeneğine göre oranı % 1’dir.
BİRLEŞİM 49’UN SONU