DÖNEM : 21 CİLT : 8 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

45 inci Birleşim

5 . 8 . 1999 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Yüksek Öğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/325)

2. —Türkiye Büyük Millet Meclisinde; Türkiye -Arnavutluk, Türkiye - Bosna -Hersek, Türkiye -Bulgaristan, Türkiye -Fransa, Türkiye -Hindistan, Türkiye-İngiltere, Türkiye -İran, Türkiye -İspanya, Türkiye - İtalya, Türkiye - Japonya, Türkiye - Kuveyt, Türkiye - Macaristan, Türkiye - Makedonya ve Türkiye - Mısır Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/326)

3. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, Almanya Federal Parlamentosunun ve Federal Konseyin 50 nci yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere vaki davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/327)

V.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. —Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş)’nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor ve Dışişleri komisyonları raporları (1/263) (S. Sayısı :23)

2. —EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonları raporları (1/339)(S. Sayısı :26)

3. —Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/278) (S. Sayısı :27)

4.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/282) (S. Sayısı :28)

5. —Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede Yapılan Değişikliğin OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı :30)

6. —Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı AnlaşmasınınOnaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/284) (S. Sayısı :31)

7.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/306) (S.Sayısı :32)

8.—Dünya Sağlık Teşkilâtı Ana Sözleşmesinin 24 ve 25 inci Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri komisyonları raporları (1/280) (S. Sayısı :33)

9.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadeniz’deki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/329) (S. Sayısı :36)

10.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/307) (S. Sayısı :34)

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Fethullah Gülen hakkında bir rapor olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/117)

2. —Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, M.G.K.’da Fethullah Gülen hakkında bir raporun görüşülüp görüşülmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/118)

3.—İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’nin, M.G.K.’na Fethullah Gülen hakkında bir rapor sunulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/119)

4.—Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın yazılı cevabı (7/149)

5.—Karabük Milletvekili Erol Karan’ın;

— Karabük-Bartın -Zonguldak İllerinde kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri üst birliğinin bazı uygulamalarına,

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in;

—Hatay İlindeki orman alanlarının meyveli ağaç ile ağaçlandırılması için bir çalışma yapılıp yapılmadığına,

—Hatay’daki tarımın geliştirilmesine ve seracılığın teşvik edilmesine,

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın;

—1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, yazılı cevabı (7/203, 207, 210, 223)

6.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/217)

7. —Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/218)

8. —Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın yazılı cevabı (7/222)

9. —Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı A. Mehmet Çay’ın yazılı cevabı (7/234)

10.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, buğday ve arpa taban fiyatlarının tespitindeki kriterlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/250)

11.—Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İli Turhal, Pazar ve Artova ilçelerinde meydana gelen dolu afetinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/298)

12. —Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, et ithalatının kaldırılıp kaldırılmayacağına ve Mera Kanununun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/304)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giden Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’e, Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın,

Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’a, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği ve

Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu ve 19 arkadaşının, Tokat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/54),

Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Türk aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/55),

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 25 arkadaşının, kültür politikalarının incelenmesi ve millî bir kültür politikası oluşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/56) ve

Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 33 arkadaşının, üniversite giriş sınav soru kitapçıklarının çalınması olayı ile bazı rektör, dekan ve öğretim üyelerinin istifaya zorlanmaları ve öğrencilerden “katkı payı” adıyla alınan harçların sosyal tesislere harcandığı iddialarını tespit etmek (10/57),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmelerin, sırası geldiğinde yapılacağı,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 24 üncü ve 52 nci sıralarında yer alan Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin (10/24), (10/50) konunun güncelliği ve önemi nedeniyle, 4.8.1999 tarihli birleşimde, birleştirilerek görüşülmesine ilişkin DYP ve FP Grup Başkanvekillerinin müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği,

Genel Kurulun 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü 15.00 -19.00, 20.00 -24.00; 5 Ağustos 1999 Perşembe, 6 Ağustos 1999 Cuma, 7 Ağustos 1999 Cumartesi günleri 14.00 -19.00, 20.00 -24.00 saatleri arasında çalışmasına; 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine, 6 Ağustos 1999 Cuma ve 7 Ağustos 1999 Cumartesi günlerinde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve

3 Ağustos 1999 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte bastırılıp dağıtılan 114 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasına alınarak, görüşmelerine 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü başlanmasına; görüşmelerinin 7 Ağustos 1999 Cumartesi günü saat 24.00’e kadar tamamlanamaması halinde, saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam edilerek, kanun tasarısının görüşmelerinin bitirilmesine,

İlişkin DSP, MHP ve ANAPGrup Başkanvekillerinin müşterek önerisi üzerinde yapılan görüşmelerden sonra, gündemin yeniden tanzimi konusunda TBMM’deki tüm siyasî parti grupları arasında yeni bir uzlaşma süreci başlatıldığına ve bu sürece katkı sağlamak amacıyla, vermiş oldukları önerilerini geri çektiklerine dair DSP, MHP ve ANAPGrup Başkanvekillerinin müşterek önerileri okundu; önerinin işlemden kaldırıldığı,

Açıklandı.

Manisa Milletvekili Bülent Arınç, İstanbul Milletvekili Beyhan Aslan’ın, konuşmasında isminden de bahsederek yanlış bilgiler verdiği iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan da, İstanbul Milletvekili BeyhanAslan’ın, konuşmasında, haksız ithamlarda bulunarak Grubuna sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 36 ncı sırasında yer alan 76 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 1 inci sırasına; 4.8.1999 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 124 sıra sayılı Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, aynı kısmın 2 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/480, 2/55, 2/89, 2/159) (S. Sayısı :76) yapılan görüşmelerden,

Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu HakkındaKanun Tasarısının (1/330) (S. Sayısı : 124) yapılan açık oylamadan,

Sonra, kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı.

5 Ağustos 1999 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.25’te son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Melda Bayer Mehmet Elkatmış

Ankara Nevşehir

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

5.8.1999 PERŞEMBE No. : 47

Rapor

1. — Türkiye Cumhuriyeti ile Slovenya Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/345) (S. Sayısı: 107) (Dağıtma tarihi : 5.8.1999) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Osmanlı Devletinin 700. kuruluşu etkinlikleri çerçevesinde Konya İlinde bir program yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/135) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, görevlerinden ayrılan kamu görevlilerinden, makam otosu, koruma, korumalı konut tahsisi devam edenlere ve kamuya ait lojman ve sosyal tesislerin özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/384) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

2. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa’da ishal hastalığına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/385) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

3. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, alkollü araç kullananlara verilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/386) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

4. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Kemik İliği Bankası kurulması amacıyla başlatılan kampanyaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/387) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

5. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1997-1998 yılları arasında bankalar tarafından satışı gerçekleştirilen tahvillere ve bankaların vergi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/388) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.8.1999)

6. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Yükseköğretim kurumlarındaki kılık kıyafet mevzuatına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/389) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.8.1999)

7. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, turizm sektöründe yaşanan krize karşı alınacak tedbirlere ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/390) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.8.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

5 Ağustos 1999 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Murat Sökmenoğlu

KÂTİP ÜYELER : Mehmet ELKATMIŞ (Nevşehir), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45 inci Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

"Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" vardır.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Yüksek Öğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/325)

4.8.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: 16/10/1998, 22/6/1999 tarihli ve B.02.0.KKG.0.11/101-512/5879,196-342/2695 sayılı yazılarımız.

"Yüksek Öğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bulunan tasarı hükümete geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

2. —Türkiye Büyük Millet Meclisinde; Türkiye -Arnavutluk, Türkiye - Bosna -Hersek, Türkiye -Bulgaristan, Türkiye -Fransa, Türkiye -Hindistan, Türkiye-İngiltere, Türkiye -İran, Türkiye -İspanya, Türkiye - İtalya, Türkiye - Japonya, Türkiye - Kuveyt, Türkiye - Macaristan, Türkiye - Makedonya ve Türkiye - Mısır Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/326)

5 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 20 Temmuz 1999 tarih ve 10 sayılı Kararıyla, Türkiye ile aşağıda belirtilen ülkeler arasında parlamentolararası dostluk gruplarının kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk gruplarının kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Türkiye - Arnavutluk

Türkiye - Bosna Hersek

Türkiye - Bulgaristan

Türkiye - Fransa

Türkiye - Hindistan

Türkiye - İngiltere

Türkiye - İran

Türkiye - İspanya

Türkiye - İtalya

Türkiye - Japonya

Türkiye - Kuveyt

Türkiye - Macaristan

Türkiye - Makedonya

Türkiye - Mısır

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, Almanya Federal Parlamentosunun ve Federal Konseyin 50 nci yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere vaki davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/327)

5 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 22 Haziran 1999 tarih ve AVGY-99-100.210-557 sayılı yazısında, Almanya Federal Parlamentosunun ve Federal Konseyinin kuruluşunun 50 nci yıldönümü vesilesiyle 5-7 Eylül 1999 tarihlerinde Bonn ve Berlin'de düzenlenecek kutlamalara katılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut'un davet edildiği bildirilmiştir.

Söz konusu etkinliklere TBMM Başkanınca katılınması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş)'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

V.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. —Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş)’nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor ve Dışişleri komisyonları raporları (1/263) (S. Sayısı :23) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde konuşmamı yapmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yeryüzünde belirli yerler vardır ki, bu yerler insanlık tarihi kadar eski olup, aynı zamanda da, insanlığın oluşturduğu medeniyetlerin bir belgesi ve bir tapusu şeklindedir. Bu cümleden olarak, işte, Türkiye Cumhuriyetinin bulunduğu yer de, dünyada benzeri olmayan, tarihî kronoloji içinde birçok medeniyetin sırasıyla oluştuğu ve sırasıyla tarihe mal olduğu yer olan Anadolu'dur.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz olan Anadolu'da, milattan önceki ve millattan sonraki dönemlerde, 15-16 adet devlet ve medeniyetler silsilesi kurulmuştur. Anadolumuzda kurulan ve yaşayan bu devletler, ülkemizde, yer altında ve yer üstünde birçok paha biçilmez tarihî eser bırakmışlardır. Bu eserler, âdeta, tüm insanlığın ortak bir mirası halindedir. İşte, bu mirasa sahip olmak için, tüm dünya ülkeleri, birbiriyle âdeta yarış halindedirler. Bu yüzden, binlerce savaş ve yüzyıllarca süren Haçlı Seferleri olmuştur. Halen de, kültürel anlamda bu savaşlar devam etmektedir. Bu yarış yeri ise, Türkiye Cumhuriyetinin bulunduğu yer olan Anadolu'dur.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, kutsal kitaplarda Yukarı Mezopotamya olarak bilinen, Dicle ve Fırat Nehirlerinin suladığı havza, tüm dünyada önemli bir yerdir. Dicle ve Fırat Nehirleri, Tevrat ve İncil'in en az yirmiye yakın bölümünde, bu kutsal kitaplarda zikredilmektedir. Bu havza da dünya literatüründe önemli bir yer işgal etmektedir.

Yine, hepimizin bildiği gibi, Hazreti Nuh'un tufanı da ilk önce Yukarı Mezopotamya'da başlamış ve Nuh'un gemisi de, Doğu Anadolu'daki Ağrı Dağında karaya oturmuştur. Bugün, Nuh'un gemisi, birçok batılı arkeolog tarafından Ağrı Dağında aranmaktadır. Yine, Hazreti Nuh'un mezarının ise Güneydoğu Anadolu'da Cizre yakınlarında olduğu düşüncesi mevcuttur.

İnanç ve arkeoloji bakımından, bir güneydoğu şehrimiz olan Şanlıurfa da çok önemli bir yerdir. Bildiğimiz gibi, Hazreti İbrahim'in yaşadığı ve İslam Dinine, Hıristiyanlık ve Musevilik Dinlerine göre de ateşe atıldığı yer, Şanlıurfa ve Harran bölgesidir. Bu bakımdan, Şanlıurfa ve bölgesi, yukarıdaki durumu nedeniyle, tüm dünyada, inançlar bakımından çok önemli bir yer işgal etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anadolu'da, arkeolojik, mitolojik ve tarihî değeri olan, insanlık tarihine mal olmuş çok değerli tarihî miraslarımız vardır. Bu tarihî arkeolojik miraslarımız arasında, İstanbul'u, Efes Antik Kentini, Bergama, Perge, Aspendos, Antalya, Nemrut Harabeleri, Harran Harabeleri, Kapadokya ve bunlar gibi binlerce diğer tarihî yerlerimizi sayabiliriz.

Değerli milletvekilleri, Avrupa, Amerika ve tüm Batı'nın dikkatlerini Anadolu ve Türkiye Cumhuriyetinin üzerine toplayan, Hıristiyanlık inancı yönünden önemli arkelolojik miraslarımız da vardır; bunlar arasında, Tarsus, Talas, Kapadokya, Antalya, Efes, Sumela Manastırını sayabiliriz. Bu tarihî yerlerden birçok arkeolojik eserler de çalınmıştır; çünkü, buralarda Romalıları, Bizanslıları Hıristiyanlaştıran Aziz Paulus, İncil yazarı Luca gibi ve birçok Hıristiyan misyonerler Anadolu'da buralarda yaşamışlardır.

Ülkemiz, bu yüzden, inanç turizmi bakımından çok önemlidir. Hele de Hz. İsa'nın doğumunun 2000 inci yılında inanç turizmi bakımından ve Batı'nın Haçlı düşünceleri bakımından yapılacak bazı şeyler için şimdiden hazır olmamız gerekliliğine inanıyorum.

Bu bağlamda, asırlarca önce yapılan savaşlarla alınamayan kutsal yerler kendiliğinden elimizden çıkmasın; bu gerçeği de bilmemizde yarar olduğunu vurgulamak istiyorum.

İşte, bu yüzden Anadolu, dünyanın diğer yerlerine benzemez. Anadolu bir Afrika ülkesi değildir, Anadolu bir Asya ülkesi değildir. Görüyoruz ki, Türkiye Cumhuriyetinin bulunduğu yer, tüm Batı'nın da inanç bakımından, medeniyetler silsilesi bakımından sahiplenmek istedikleri, en azından kontrol altında tutmak istedikleri yerdir. Batı, bu düşünceden hareket ederek, şu veya bu nedenlerle, arkeolojik miraslarımız ve ülkemiz üzerinde bazı emellerinin olduğunu, istek ve davranışlarıyla belli etmektedirler. Bu nedenlerle ülkemizde terörizm vardır. Terörizmi yapan ve organize eden dış güçler Anadolu'daki isteklerini gerçekleştirmek için terörizmi bir araç, bir metot olarak bu yüzden seçmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, İstanbul, Ağrı Dağı, Nemrut Dağı, Cudi Dağı, Meryem Ana, Sumela Manastırı, Mevlânâ, Hacı Bektaşı Veli Külliyeleri, Kahramanmaraş Afşin'de bulunan Yedi Uyurlar, Kapadokya, Bergama Harabeleri, Perge ve Aspendos, Çorum'daki Boğazköy gibi arkeolojik miraslarımız, inanç turizmi bakımından çok önemlidir. Görüldüğü gibi, Türkiye Cumhuriyeti arkeolojik miras bakımından dünyamızın en zengin ülkesidir. Bu durumları, ülkemiz çıkarları ve dinimiz bakımından taviz vermeden, tüm dünyaya icap ettiği şekilde anlatmamız, hepimizin, ülkemizin, bölgemizin ve tüm insanlığın çıkarına olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu Anadolu insanlık tarihi ve insanlığın yarattığı medeniyetler zinciri bakımından dünyanın tek ülkesidir. Anadolu'nun sahip olduğu yeraltı, yerüstü, canlı ve cansız tüm arkeolojik mirasların yegâne sahibi, koruyucusu ve mirasçısı Türkiye Cumhuriyetidir. Bunun en güzel ifadesi, Çanakkale'de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anzak askerleri için söylediği vecizede mevcuttur. Bu vecize şöyledir: "Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Siz, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlarda evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır; huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu topraklarda canlarını veren onlar, bizim de evlatlarımız olmuşlardır." İşte, bu düşünce, Anadolu topraklarının üstünün de, altının da Türkiye Cumhuriyetine ait olduğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti de insanlığa ait bu mirasların yegâne koruyucusu, emanetçisi ve sahibidir. Bu gerçekler de tüm dünya ülkeleri tarafından bilinmelidir.

Konuşmama son verirken, Yüce Meclise ve Aziz Türk Milletine saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ARKEOLOJİK MİRASIN KORUNMASINA İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ

(GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ)’NİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. — 16 Ocak 1992 tarihinde Valetta’da (Malta) imzalanan “Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş)”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Katılan : 279

Kabul : 274

Ret : 1

Çekimser : 3

Mükerrer : 1

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

2. —EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonları raporları (1/339)(S. Sayısı :26) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yerinde

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:

Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Coşkun söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ALİ COŞKUN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) bilindiği gibi, European Free Trade Association kelimelerinin baş harfleriyle anılmaktadır. Avrupa serbest ticaret bölgesi, dünyada kurulmuş bulunan serbest ticaret bölgeleri arasında en önemlilerinden biridir. İkinci Dünya Savaşını takiben yanmış, yıkılmış Avrupa'da yeni savaşları önlemek ve sıkıntıları gidermek için toplanan 6 Katolik Avrupa ülkesi, Roma Antlaşmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğunu kurmuşlar; ancak, hedef olarak, önce ekonomik entegrasyonu, sonra da siyasî entegrasyonu hedeflemişlerdir.

Bu EFTA anlaşmaları, ortak pazar ilkesi içerisinde, çok sıkı ekonomik ilişkiyi içeren bir ekonomik birleşmeyi öngörüyordu. İngiltere, eski kolonileriyle olan tercihli ilişkilerini koparmamak için Avrupa Ekonomik Topluluğuna katılmadı; ayrıca, Avrupa Ekonomik Topluluğunun ortak tarım politikası ile kendi tarım politikası çelişiyordu.

Bu şartlar altında, Avrupa Ekonomik Topluluğuna girmeyen 6 Avrupa devleti ve İngiltere, 21 Temmuz 1959 tarihinde yapılan bakanlar seviyesindeki bir konferansta, Avrupa'da bir serbest ticaret bölgesi kurulmasına karar verdiler ve 4 Ocak 1960 tarihinde, Stockholm'de EFTA Sözleşmesini imzaladılar. Sözleşme, İngiltere, Avusturya, İsveç, İsviçre, Danimarka, Norveç ve Portekiz arasında imzalanmış ve 3 Mayıs 1960 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Finlandiya, daha sonra, tam üye olarak ve Liechtenstein ise ek protokolle üyeliğe kabul edilmişlerdir.

EFTA Sözleşmesi, Avrupa Ekonomik Topluluğu Roma Antlaşmasında olduğu gibi, Avrupalı üyeler ile bunların kolonilerine de açıktır. Önceden haber vermek suretiyle EFTA'dan ayrılmak mümkündür. Nitekim, İngiltere ve Portekiz, EFTA'dan ayrılıp AET'ye katılmışlardır.

EFTA, tam istihdam sağlamak, hayat standardını yükseltmek, bölge ve dünya ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmak ve üye ülkeler arasında adil bir ticarî rekabet ortamını hazırlamak amaçlarını taşımaktadır; ayrıca, Avrupa Ekonomik Topluluğuyla iyi ilişkiler ve ticarette uygulanan engellerin kaldırılması da ilkeleri arasındadır.

EFTA'nın organlarını oluşturan konsey, komiteler ve sekretaryanın Avrupa Ekonomik Topluluğundaki gibi uluslararası statüsü yoktur. Konseyde, her üye ülkenin bir oy hakkı vardır. Konseyde, kararlar ve tavsiyeler genelde oybirliğiyle alınır ve bağlayıcıdır; bazı özel durumlarda basit çoğunluk da yeterli olmaktadır. Başkanlığın her altı ayda bir değiştiği EFTA Konseyi, yılda iki defa ticaret veya dışişleri bakanları seviyesinde toplanır.

EFTA'nın daimî komiteleri şunlardır: Ticaret Uzmanları Komitesi, Ekonomik Kalkınma Komitesi, Tarım ve Balıkçılık Komitesi, Ekonomik Komite, Gümrük Uzmanları ve Menşe Komitesi, Üye Ülkeler Parlamento Üyeleri Komitesi, Bütçe Komitesi, Ticarette Teknik Engeller Komitesi.

EFTA, Avrupa Ekonomik Topluluğundan farklı olarak, başlangıçta hizmet ve sermayenin serbest dolaşımıyla ortak gümrük birliğini öngörmemiştir. EFTA ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmalarıyla da serbest ticaret engellemeleri kaldırılmıştır. Örneğin, tarımsal ürünlerde, birçok malda Gümrük Vergileri düşürülmüş veya kotalar azaltılmıştır.

EFTA üye ülkeleri arasında oluşturulan serbest ticaret bölgesinde, üye ülkelerin mallarının serbest dolaşımı sağlanmakta, üçüncü ülke mallarına karşı ise ortak gümrük tarifesi değil, ulusal tarifeler uygulanmaktadır.

EFTA kurucusu İngiltere, sağladığı özel avantajlarla ticarî çıkarlarını artırmaya çalışmıştır. İngiltere, 1964 yılında, EFTA ülkelerinden yapılan ithalata bile yüzde 15 Gümrük Vergisi koyabilmiştir. EFTA'nın iç ticareti, bu nedenle Avrupa Ekonomik Topluluğu içi ticaretten daha az gelişmiştir. İngiltere'nin EFTA'dan ayrılmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğuyla Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmış ve böylece ticaret hızla gelişmiştir.

İki örgütün yakın ilişkileri sonucu "Avrupa Ekonomik Alanı" oluşturulması çalışmaları başlatılmıştır. Lüksemburg Bildirisi uyarınca, 1984 yılında başlayan Avrupa Ekonomik Alanı, görüşmeleri olumlu sonuçlanmıştır. 1984 Lüksemburg Bildirisinden sonra, Avrupa ekonomik alanı sanayi ürünlerinde serbest ticaret bölgesi olmanın da ötesine geçerek, sanayi dışındaki alanlarda da işbirliği yapılmasını, işgücü, mal, sermaye ve hizmetlerin serbest dolaşımı, araştırma-geliştirme, eğitim, tüketicinin korunması, çevre, sosyal politika gibi ekonomi dışı alanlarda da işbirliği yapılmasını hedeflemiştir. Bu hedefler doğrultusunda ilerleyen Avrupa Ekonomik Alanı süreci, 2 Mayıs 1992'de Porto'da imzalanan, 1 Ocak 1993'te yürürlüğe giren ve Avrupa Topluluğu ile EFTA ülkeleri tarafından imzalanan Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşmasına kadar gelişmiştir. Ancak, bu arada, EFTA ülkelerinin tam üyelik için birbiri ardına Avrupa Topluluğuna başvurmaları, EFTA'da bir çözülme sürecine yol açmıştır.

Türkiye'nin EFTA ülkeleriyle Serbest Ticaret Anlaşması 1970'li yılların başında gündeme gelmiştir; ancak, Türkiye'nin EFTA'yla Serbest Ticaret Anlaşması yapması konusunda somut adım, 1989 yılında merhum Özal'ın girişimleriyle başlamıştır; Avusturya'nın önerisiyle atılmıştır bu adım. Şubat 1990'da başlayan görüşmeler, 10.12.1991'de Türkiye-EFTA Serbest Ticaret ve İşbirliği Anlaşmasıyla sonuçlanmıştır.

Anlaşma, EFTA ülkelerinin, anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, sanayi mallarına uyguladıkları Gümrük Vergilerini sıfırlaması ve miktar kısıtlamalarını kaldırması, tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde Gümrük Vergisi ve miktar kısıtlamalarının tedricen kaldırılması taahhüdünü; buna karşılık, Türkiye'nin, sanayi mallarında Avrupa Topluluğuna karşı Katma Protokelle üstlenmiş olduğu Gümrük Vergisi ve miktar kısıtlamalarına ilişkin yükümlülüklerini EFTA ülkelerinde uygulama taahhüdünü; ayrıca, EFTA ülkelerinin, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu alanına giren maddelerdeki Gümrük Vergilerinin sırfırlanması taahhüdünü kapsamaktadır. Anlaşma kapsamına su ürünleri de dahil edilmiş olup, bu alanda EFTA Türkiye'ye Gümrük Vergisi muafiyeti tanırken, Türkiye EFTA ülkelerine yüzde 60'lık bir indirim uygulamaktadır. Ayrıca, EFTA ülkeleri, Türkiye'den ithal edilen işlenmiş tarım ürünleri üzerinden tahsil edilen ithalat vergilerinin sabit unsurlarını da sıfırlayacaktır.

Anlaşma, kamu alımları, devlet tekelleri, fikrî mülkiyet hakları ve devlet yardımları gibi konuları da düzenlemiş olup, Türk müteahhitlik firmalarına, EFTA ülkelerinde, herhangi bir kısıtlama olmaksızın ihalelere katılabilme hakkını da tanımıştır.

Değerli milletvekilleri, çok önemli savaşların ve olayların yaşandığı bir asrı geride bırakmak üzereyiz. Bu asrın başlarından itibaren dünyaya hâkim olan siyasî ve ideolojik dengeler, asrın sonunda yerini ekonomik, teknolojik, kültürel ve bölge gücüne dayalı dengelere terk etmektedir. İşte, Avrupa Birliği, NAFTA, EFTA, Pasifik Birliği, Avrasya, ECO, EKİT, KEİB bu gelişmelerin mahsulleridir.

Türkiye'nin şansı, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan kültürel, sosyal, ekonomik ve jeopolitik bir köprü durumunda olması bakımından önemle değerlendirilmelidir.

Türkiye, bugün için, ekonomik ve teknolojik yönlerden, dünya politikalarını yönlendirmeye etkili bir durumda bulunmamaktadır. Türkiye'nin şansı, bölgesel gücü ve bin yılı aşkın süredir paylaştığı kültür zenginliğiyle, komşularıyla, İslam âlemiyle ve bağımsızlığına yeni kavuşan Türk cumhuriyetleriyle olan kültür zemininde dostlukları ve özellikle iktisadî işbirliğini geliştirerek, Batı'ya karşı, Avrupa Topluluğuna karşı pazarlık gücünü artırmasına bağlıdır. İşte bu kapsamda, yıllarca önce kurulmuş olan İslam Konferansı Teşkilatında, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinde ve "ECO" diye bilinen Ekonomik İşbirliği Anlaşmalarının gelişmesinde, üzülerek belirteyim ki, arzu edilen hedefe ulaşılamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bunun için Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde ciddî, kararlı, devamlı politikalar sürdürememiş, tamamen teslimiyetçi politikalar sürdürmüştür. 1960'lı yıllarda başlayan, ne pahasına olursa olsun teslimiyetçi politikalarla, sadece Avrupa Birliğine bağımlı kalmaktan kurtulmalıyız. Zira, bunun sonucunda, Türkiye, şimdiye kadar Batı ittifakları içerisinde yer alıp, en zor günlerinde vecibelerini yerine getirdiği halde, maalesef, kazanılmış haklarını bile savunamamaktadır.

Uzun yıllar, komünist blokla en uzun hududu paylaşan ve zengin Batı'nın fakir bekçiliğini yapan Türkiye, artık bu duruma son verme noktasına gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu sebepten, Türkiye, öncelikle komşularıyla ilişkilerini geliştirme mecburiyetindedir; İslam âlemiyle ve Türk cumhuriyetleriyle iktisadî ilişkilerini geliştirme durumundadır. Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" sözü Hariciye Bakanlığımızın belki tamamen hedefi olmuştur; ancak, bunu "yurtta sus, cihanda sus" anlayarak, yıllarca Türkiye'nin haklı davasını dünya kamuoyuna anlatamamıştır. Onun için, Türkiye, bundan sonra, kazanılmış haklarını savunurken bu suskunluktan vazgeçme durumundadır. İşte, gümrük birliği de bu suskunluğun bir neticesidir; çünkü, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla yeni bir sürece girilmiş durumdadır.

Birçok olumsuzluklar yanında bazı hususları hatırlatmayı görev biliyoruz. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla, Avrupa Birliğinin siyasî karar organlarında yer almadığı halde, o siyasî karar organlarının alacağı kararlara harfiyen uymayı kabullenmiştir. Bu çerçevede en önemli husus, üçüncü ülkelere karşı uygulama durumunda olduğumuz OGT diye bilinen ortak gümrük tarifeleridir. Bunu, Avrupa Birliği siyasî karar organı tespit etmektedir ve biz, hem komşularımıza hem Uzakdoğu ülkelerine hem de bütün üçüncü ülkelere karşı bu gümrük tarifelerine uyma durumundayız. Bu, bir nevi Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan egemenlik haklarının, özellikle Gümrük Vergileri konusunda haklarının Avrupa Birliğine tek taraflı olarak devri anlamına gelmektedir. Oysaki, bilindiği gibi, Avrupa Birliği, önce Avrupa Ekonomik Topluluğu, sonra Avrupa Topluluğu, şimdi de siyasî entegrasyon için Avrupa Birliğine dönüşmüş; ancak, Türkiye'ye olan taahhütlerini yerine getirmemiştir. Bunların bir tanesi de Dördüncü Malî Protokolle Türkiye'ye yapılacak yardımdır. Bunun miktarı 700 000 000 dolar civarındadır; Türkiye için çok önemli değildir; ama, bunu yapmamak için Türkiye'nin önüne birçok suni engeller konmaktadır.

Oysaki, bizim sıramız geldiği halde, bizim Avrupa Birliğine kabul edilmeyişimizden sonra Avrupa Birliğine alınan ülkelerden başta Portekiz, İspanya ve Yunanistan'da hem ekonomik hem sosyal hem diğer konular Türkiye'den çok daha çetrefilliydi ve Türkiye her bakımdan bunların önünde bir ülkeydi; ancak, çeşitli önyargılarla, Türkiye, Avrupa Birliğinden dışlanmış durumdadır.

Değerli arkadaşlar, görülüyor ki, yapılan anlaşmalar, yıllarca ya raflarda kalmıştır ya da kazanılmış haklarımız savunulamamıştır. Aslında ülke şartlarımıza en uygun anlaşmalar, ikili ve EFTA ülkeleriyle yaptığımız anlaşmalar gibi, serbest ticaret anlaşmalarıdır. Ancak, burada da görüldüğü gibi, çeşitli nedenlerle; fakat, en önemlisi, Avrupa Birliğine şirin gözükebilmek için, ta 1970 yıllarında başlayan EFTA ülkeleriyle işbirliği konusu ancak 1991 yılında yürürlüğe girebilmiş, bu anlaşma yirmibir yıl askıda bırakılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, ECO (Ekonomik İşbirliği) yani, önce Türkiye, Pakistan, İran arasında kurulan ve şimdi de Türk cumhuriyetlerinin katıldığı; Anadolu'yu ekonomik bakımdan Asya'yla bütünleştirecek ekonomik anlaşma, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde yapılan anlaşmalar da, böylece, arzu edilen hedeflere ulaşamamış, raflarda bekletilen ya da hükümetler tarafından gerekli önemin verilmediği anlaşmalar olarak hâlâ yaşamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, artık, önyargıdan uzak, çokyönlü politikalar geliştirmek ve şahsiyetli politikalar uygulamak mecburiyetindedir. Anlaşmalar raflarda kalmamalı, kazanılmış haklarımız ısrarla takip edilmelidir.

Bu düşünce ve temennilerle, EFTA'yla yapılmış olan anlaşmaya, uygulamada kolaylık sağlayıp zaman kaybını önleyeceği için tasarıya olumlu oy vereceğimizi beyanla, ülkemiz için hayırlı olması dileklerimle hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

EFTA DEVLETLERİ İLE TÜRKİYE ARASINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUNA BİR MADDE EKLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 24.3.1992 tarihli ve 3788 sayılı EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna aşağıdaki 2 nci madde eklenmiş, Kanunun 2 nci ve 3 üncü maddeleri 3 ve 4 üncü maddeler olarak teselsül ettirilmiştir.

“Madde 2. – Söz konusu Anlaşmaya ekli cetvellerde değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, ad ve soyadını, imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için verilen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının açık oylamasının neticesini veriyorum:

Katılan : 263

Kabul : 261

Çekimser : 2

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

3. —Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/278) (S. Sayısı :27) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:

Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı.

Buyurun Sayın İncetahtacı. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Fazilet Partisi Grubumuz adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dışişleri Komisyonunda geçen dönemden kalmış 120'ye yakın yasa tasarısı, Komisyonumuzun, hakikaten, birbuçuk aydan beri, çok hızlı çalışması neticesinde Genel Kurula inmiş bulunmaktadır. Bu tasarıların çok büyük bir kısmı, sadece 20 nci Dönemden kalan tasarılar değil, 19 uncu Dönemden bugüne kadar ertelenerek kalmış yasa tasarılarıdır.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta, bir vesileyle, yine bu konu gündeme geldiğinde belirtmiştim; bu tasarıları iki temel gruba ayırmak mümkün. Birincisi, gerçekten ülkemizin menfaatları açısından çok acil olarak çıkması gereken tasarılardır. Bunların büyük bir kısmı da, maalesef, Genel Kurulun gündeminde hep arka sıralara kalmış, başka kanun tasarı ve teklifleri öne geçmiş ve böylelikle, bu tasarılar ya kadük olmuş veya böyle çok nadir boş zamanlar olduğunda çıkarılmışlardır. İşte, bugün görüşeceğimiz, Türkiye ile Litvanya arasındaki hava taşımacılığıyla ilgili anlaşma, bana göre, Türkiye için ehemmiyet arz eden ve bir an evvel çıkmasında fayda olan bir anlaşmadır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, burada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kadar önemli olan -biraz sonra ehemmiyeti üzerinde duracağım- bu konu, 1994 tarihinde Vilnius’ta imzalanmış ve beş yıl geçmesine rağmen, hâlâ, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tasdik edilmemiştir.

Halbuki, Dışişleri Komisyonunda görüştüğümüz bir başka grup tasarılar var ki -bunlara bavul anlaşmaları denilmektedir- bir sayın bakanımızın, bir sayın başbakanımızın veya Sayın Cumhurbaşkanımızın bir ülkeye ziyareti sırasında, işte gidilmişken karşılıklı bazı anlaşmalar yapalım diye yapılan anlaşmalardır. Bunların bir kısmı karşılıklı kültür anlaşmalarıdır. İyiniyet gösterileri niteliğindeki bu anlaşmalar yapılmakta, bunlar büyük bir yekûn teşkil etmekte ve hiçbir şekilde de pratikte faydası olmamaktadır.

Değerli grup başkanvekillerimizden şunu rica ediyorum: Her ne kadar, Dışişleri Komisyonumuz, bu tür tasarıların acil olanlarını, öncelikli tasarılar olarak oylayıp, kabul edip, Genel Kurula indirmiş olsa da, grup başkanvekillerimizin, Meclisin gündemini belirlerken, Dışişleri Komisyonundan gelen yasa tasarılarını iki gruba ayırmalarında fayda var. Bunlardan bir kısmı, biraz sonra üzerinde duracağımız, gerçekten acil olan ve Türkiye için hakikaten ehemmiyeti olan tasarılardır. Diğerleri ise, şeklî olarak yapılmıştır. Bana göre, cumhuriyet tarihi boyunca, sayıları 6 bini bulan bu tasarıların-neye yaradıklarının tespiti dahi mümkün olmadığı halde, bunlardan bir kısmının Genel Kurul gündeminde bulunması bir fazlalık olmaktadır. Bu ikisinin ayrılmasında büyük ehemmiyet vardır.

Muhterem milletvekilleri, bu yasa tasarısı üzerinde bazı hususları belirtelim: 5 Haziran 1945 tarihli ve 4749 sayılı Kanunla tasdik olunan anlaşmaya binaen, 7 Aralık 1994 tarihinde Chicago'da Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata ulaşılamamıştır. Yani, sivil havacılık anlaşmalarının, bütün ülkelerde bir şemsiye şeklinde yapılması konusunda bir mutabakata varılamamıştır. Bunun üzerine, 11 Şubat 1946 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere, kendi aralarında Bermuda Anlaşmasını yapmışlardır.

Havacılık anlaşması, dünyada ilk defa Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında yapılmıştır. Bu anlaşmayı örnek alan diğer devletler de, kendi aralarında, havacılık ilişkilerini güçlendirmek, buna bağlı olarak, ekonomik, ticarî ilişkileri daha canlı hale getirmek için birtakım anlaşmalar yapmışlardır. İşte, bizim, 1994'te Litvanya ile yapmış olduğumuz anlaşma, bu nevi anlaşmadır. Bütün bu anlaşmaların temelinde, Amerika ile İngiltere'nin yapmış olduğu Bermuda Anlaşması temel baz olarak alınmakta ve oradaki bütün maddeler, bu anlaşmanın da geçerli maddeleri halinde kabul edilmektedir.

Türk Hükümeti, Türkiye'nin coğrafî durumunu, uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda, millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalamıştır. Türkiye'nin yaptığı bu anlaşmalar Bermuda tipine uygun olup, esas olarak, çerçeve anlaşma niteliğindedir ve karşılıklılık esasına dayanmaktadır.

Bu meyanda, Türk Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti arasında 11 Temmuz 1994 tarihinde Vilnius'da bir hava taşımacılığı anlaşması imzalanmıştır. Türkiye ile Litvanya arasında gelişmekte olan ilişkilere katkıda bulunmak gayesiyle imzalanan bu anlaşma, hava trafiğiyle ilgili millî kanun ve nizamlara uyulmak şartıyla, iki ülke arasında hava seferlerinin yapılmasını öngörmektedir.

Bu anlaşma, kültürel, ekonomik ve turizm alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir düzeye çıkarılması açısından da faydalı bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, burada, bir hususu dikkatlerinize arz etmek istiyorum ve Ulaştırma Bakanlığımızın da dikkatlerini çekmek istiyorum: Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda, kargo taşımacılığı her geçen gün biraz daha güçlendirilmekte ve orta seviyeli üretim yapan firmaların malları, bu kargo taşımacılığıyla, daha ucuz fiyatlarla, birtakım pazarlara ulaştırılmaktadır. Bunu, Türkiye'nin etrafındaki ülkeler yapmakta, hatta, Uzakdoğudaki ülkeler dahi bunu başarmaktadır.

Türkiye'nin bir büyük ekonomik krizden geçtiğini bilmekteyiz. İşte, serbest bölgeler kurmuş olduğumuz illerimiz başta olmak üzere, tespit edilecek bazı illerimizde kargo seferlerinin düzenlenmesinde büyük fayda vardır. Dışişleri Komisyonumuzda bu konu gündeme geldiğinde, Ulaştırma Bakanlığımızın yetkilileri, bize, böyle bir çalışma içerisinde olduklarını ve mesela, Gaziantep gibi, Mersin gibi ve buna benzer bazı liman şehirlerimizde, kargo seferleri yapacak birtakım havaalanları düzenlemelerinin yapıldığını söylemişlerdi. Bu, sevindirici bir gelişmedir; ama, vakit geçmektedir. Mesela, Türkiye'de bir tekstil krizi yaşanmaktadır, plastik ayakkabı üreten firmalarda -kendi bölgem için söylüyorum- bir kriz yaşanmaktadır. Bu firmaların kendi mallarının, daha ucuz bir şekilde, kargo uçaklarıyla diğer memleketlere götürülmesi sağlandığı zaman, hem o firmaların kazanması temin edilmiş olacak hem de ülke ekonomimize belli ölçülerde canlılık getirilmesi mümkün olacaktır.

Biz, Fazilet Partisi olarak, ülkemize bu nevi fayda getirecek anlaşmaları desteklediğimizi bir kez daha duyuruyor, Meclisinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İncetahtacı.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LİTVANYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 11 Temmuz 1994 tarihinde Vilnius’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa vermelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı soyadı ve imzasını da taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonuçlarını okuyorum:

Katılan : 238

Kabul : 236

Çekimser : 2

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

4.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/282) (S. Sayısı :28)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yerinde

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, söz isteyen Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanan hava taşımacılığı anlaşmasının onaylanmasının uygun olduğuna dair görüşlerimizi ortaya koymak için Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belarus; yani, Beyaz Rusya, 25 Ağustos 1997'de Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmıştır. Anayasasına göre Belarus, üniter, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Yönetim biçimi cumhuriyet ve başkanlık sistemine dayanmaktadır. Cumhurbaşkanı Lukaşenko'dur.

Yüzölçümü, 207 595 kilometrekaredir.

Komşuları Ukrayna, Polonya, Litvanya, Letonya ve Rusya Federasyonudur.

Nüfusu 10 milyondur. Nüfus yoğunluğu, kilometrekare başına 50 kişidir. Nüfusun yüzde 70'i kentlerde, yüzde 30'u da kırsal kesimlerde yaşamaktadır. Yüzde 80'i Belarus, yüzde 12'si Rus, yüzde 4'ü Polonyalı, yüzde 3'ü Ukraynalı olan Belarus'ta; yüzde 70 Belarusça, yüzde 28 Rusça, yüzde 1 de Ukraynaca konuşulmaktadır.

Belarus'un dinî yapısına baktığımızda ise, yüzde 66'sının Ortodoks, yüzde 20'sinin Katolik, yüzde 14'ünün de Protestan, Musevi ve Müslümanlardan meydana geldiğini görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belarus'ta kişi başına düşen gayri safi millî hâsıla 765 dolar, enflasyon 1997'de yüzde 180, ortalama ücret 1998 Haziran itibariyle 114 dolardır. Dış borcu 1,2 milyar dolar, iç borcu 994 milyon dolardır.

Gayri safi millî hâsılanın sektörlere dağılımı: Sanayi yüzde 26, tarım yüzde 12, hizmetler yüzde 47 olarak görülmektedir. İhracatı 6,4 milyar dolar, ithalatı 7,8 milyar dolardır.

Belarus'a yönelik ticaretimizde başlıca ihracat mallarımız, üzüm, incir, hurma, taze meyve, sebze, kuru meyveler, ayçiçek yağı, pamuk ipliği, sabun, deterjan, kumaş, tekstil ve konfeksiyon, akümülatör ve otomobil parçalarıdır.

Belarus'tan ithal edilen başlıca mallar ise, suni gübre, kimyasal maddeler, suni ve sentetik iplik ve elyaf, keten dokuma, torna tezgâhı, motosiklet, bisiklet, saat ve kerestedir.

Belarus'la, yani, Beyaz Rusya'yla ilişkilerimizin her düzeyde geliştirilmesi ülkemiz için bir kazançtır; çünkü, Belarus, hem stratejik konumu hem ekonomik yapısı ve hem de takip ettiği politikalar açısından, komşularıyla yapmış olduğu ikili anlaşmalardan, nüfusunun az olmasına rağmen yatırımlar ve özellikle Avrupalı yatırımcılar açısından cazip bir konumdadır.

Özellikle, Avrupa Birliği sınırlarının bittiği yerde Belarus sınırlarının başlaması ve Türkiye gibi, önemli jeopolitik ve jeostratejik konumu, Belarus'u bölge ülkeleri arasında önemli kılmaktadır.

Belarus, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, nükleer silahları barındıran dört yeni ülkeden birisidir. Belarus'taki nükleer silahlar, uluslararası ve ikili anlaşmalar neticesinde 1996 Kasım ayında Rusya Federasyonuna gönderilmişse de, Kosova krizi sırasında, Belarus Devlet Başkanı, silahların yeniden konuşlandırılmasını görüşebileceklerini beyan etmiştir.

Ülkeler, 11 Şubat 1946'da, ABD ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasını örnek alarak, hava taşımacılığı alanında ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna gitmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti de, coğrafî konumu ve uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak amacıyla bugüne kadar birçok ülke ile hava ulaştırma anlaşması imzalamıştır.

Ülkemiz ile Belarus Hükümeti arasında, 8 Ağustos 1995 tarihinde Minks'te, bir hava taşımacılığı anlaşması imzalanmıştır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden ülkelerle, Avrupa Birliğine üye ülkeler işbirliği potansiyelini genişletmek, bu ülkelerle diyaloglarını geliştirmek yönünden vakit geçirmeden bu ülkelere kapılarını açmışlardır.

Türkiye Cumhuriyetinin de, konumu itibariyle, bağımsızlıklarını ilan eden ülkelerle, her türlü işbirliğini ve özellikle dünyanın en ideal taşıma yolu olan hava taşımacılığı işbirliğini, şimdiye kadar tamamlamış olması gerekirdi diye düşünüyorum.

Belarus'un dış politikasını incelediğimiz zaman, Rusya'dan ayrılmış olmasına rağmen, Rusya'nın politikalarını takip ettiğini görmekteyiz. Rusya ile din, dil, ırk ve kültür bakımından benzerliğiyle Rusya'ya daha yakın olup, onun politikalarını güçlendirmektedir.

Özellikle NATO'ya ve ilişkide bulunduğu ülkelere, Rusya'nın politikaları çerçevesinde yaklaşmaktadır. Diğer bağımsız devletlerden olan Rusya Federasyonu ve Ukrayna'nın, NATO ile ikili temaslarda bulunacağının sinyalini alan Belarus, NATO'yla kendisinin de ikili temaslarda bulunabileceğini belirtmiştir.

Belarus'un, Rusya politikalarını aynen uyguladığını, Kosova krizinde de görmek mümkündür; çünkü, Rusya'nın yaptığı gibi, Sırpların, Kosovalı halkı acımasızca katletmesine göz yummuş, NATO harekâtını benimsememiş ve Sırplara silah yardımında bulunabileceğini beyan etmiştir. Bu nedenle, NATO'yla ilişkilerini askıya bile almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin Belarus'la ilişkilerine gelince: Türkiye Cumhuriyeti, Belarus'un bağımsızlığını ilk günden kabul eden ve ilk büyükelçi gönderen ülke olmuştur. 1994 yılı Kasım ayında iki diplomatımızın istenmeyen kişiler olarak ilan edilmesi, Belarus'la ikili ilişkilerimizi sıkıntıya sokmuştur.

1995 yılında, Belarus Dışişleri Bakanı ülkemizi ziyaret etmiş ve bu ziyaretten sonra ikili ilişkiler hız kazanmaya başlamıştır.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, 1997'de Belarus'taki demokratik gelişmeyi gözlemleyecek, AGİT'e uyum konusunda danışmanlık yapacak misyon kurulmasının önemini dile getirmiş ve 1998 yılında Danışma ve Gözetim Grubu adıyla bir büro kurmuştur.

Belarus, Türkiye dahil 22 ülkeye, onarım yapılacağı gerekçesiyle, 1998 yılında ikametgâhların tahliyesini istemiş; bu binaların oturulmaz hale gelmesi için elektrik ve sularını kesmiştir. Bu durum, Belarus ile bu ülkeler arasında sorun yaşanmasına sebep olmuştur.

Bu olaydan sonra, ABD ve Avrupa ülkeleri elçiliklerini geri çekmiş ve Belarus üst düzey yöneticilerine, ülkelerine giriş yasağı koymuştur.

1999 yılı Ocak ayında ABD hariç, diğer Avrupa ülkeleri, elçiliklerini geri göndermişlerdir. ABD ise halen elçilik göndermemiştir ve iki ülke arasındaki gerginlik devam etmektedir.

Ülkemize, 1998 yılı içerisinde, Belarus'tan 7 950 kişi gelmiş; bunların 2 300'ü karayolunu, 200'ü demiryolunu, 370'i denizyolunu, 5 060'ı da havayolunu tercih etmişlerdir.

Ülkemizden 1998 yılında çıkış yapan Belarus vatandaşı sayısı 6 017'dir; bunların 5 231'i havayolu, 163'ü demiryolu, 1 273'ü karayolu, 350'si de denizyolunu tercih etmişlerdir.

Belarus Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, Belavia Havayollarına ait uçaklar, Türkiye'ye, 30 Mart 1999-29 Ekim 1999 tarihleri arasında haftada iki sefer, salı ve cuma günleri uçmaktadır.

Türkiye, dışpolitika alanında belli başarılara imza atmışsa da, içpolitikalar yüzünden hem ekonomik, hem de kültürel sahalarda sesini pek duyuramamış, dar bir çerçeveye mahkûm bırakılmıştır.

Avrupa'nın yeniden kurulduğu, farklı güç merkezlerinin oluştuğu, ülkemiz için yeni fırsatların doğduğu bir ortamda, Türkiye için, bir şeylerin, bu meyanda yapılabileceği kanaatindeyim.

Türkiye, bu meyanda, tarihî bir rol üstlenecek, bağımsızlığını kabul ettiği devletlerle ikili ilişkilerini hızlandıracak ya da seyretmekle yetinecektir. Türkiye Cumhuriyetinin dış politikada söz sahibi olabilmesi için, geçmişiyle, geleneğiyle, kültürüyle, inançlarıyla barışması gerekmektedir. Güçlü bir ülke olmak için, farklı yaşam tarzı, kültür ve inançlara saygılı olmak durumundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin, bölgede örnek alınan bir ülke olarak, bölge ülkeleriyle var olan ilişkilerini daha da geliştirmesi gerekmektedir. Bu tür anlaşmalar, gecikmiş olmakla beraber, gözardı edilemeyecek kadar da önemlidir.

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, hava yoluyla, bölge ülkelerine olan yolcu ve yük taşımacılığı gözle görülür bir artış göstermiştir. İşadamlarımıza, yatırımcılarımıza yeni fırsatlar tanıyacağına, iktisadî ve politik açıdan da ülkemize büyük faydalar getireceğine inandığımız, Türkiye ile Belarus arasında imzalanan Hava Taşımacılığı Anlaşmasının, ülkemiz için hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karagöz.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BELARUS CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 8 Ağustos 1995 tarihinde Minsk’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, ad ve soyadını ve imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için verilen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının neticesini bildiriyorum :

Açık oylamaya 225 sayın üye katılmış ve 225 kabul oyu kullanılmıştır.

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz.

5. —Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede Yapılan Değişikliğin OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı :30) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli.

Buyurun Sayın Kayayerli (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çocuk Hakları Sözleşmesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Biliyorsunuz ki, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından 14 Eylül 1990 tarihinde imzalanmış, sözleşme, 13 Aralık 1994 tarihinde 6423 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, ülkemiz açısından, 4 Mayıs 1995 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, dünyadaki çocuklar hakkında bilgi vermek istiyorum:

Dünyada yaşayan 2 625 000 000 çocuktan 1 milyarı, maalesef, sağlıklı ev ortamından uzaktır. UNICEF, acil tedbirler alınmadığı takdirde, 2010 yılına kadar 850 000 çocuğun AIDS'ten ölebileceğini tespit etmiştir.

Başta beslenme olmak üzere, sağlık, eğitim yetersizliği çeken çocuklarımızın acılarına, her gün biraz daha artan şiddet, cinsel taciz ve uyuşturucu tehlikesi de eklenmektedir.

Sanayileşmiş ülkelerde bir çocuk için 6 000 dolar harcanırken, yoksul ülkelerde bu rakam 2 doları geçmemektedir. Her yıl 358 000 bebek dünyaya gelirken, ülkemizde bebek ölüm hızı binde 42.2; 5 yaş altı ölüm hızı ise binde 50'dir. Her 4 çocuktan biri, hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışmaktadır.

Çocuk krizinin sona erdirilmesi, nitelikli ve verimli bir eğitime bağlıdır.

Çağımızda, çocuklarımızın sömürülmesinin trajediye dönüştüğü problemi, mutlaka çözülmelidir. Bunun için, sesli, görüntülü ve basılı medyanın, çocuk programlarına itinayla yaklaşmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklemekteyiz.

Çocuklarımızın, küçük yaşlarda, sanayide ucuz işçi olarak çalıştırılması, ülkemizde de çok yaygındır. İşte, Cenevre'deki Milletler Cemiyetinin, 1924 yılında, çocuk haklarının korunması için karar almasından dört yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün de bu beyannameyi imzalaması, manidar bir harekettir.

Hepimizin bildiği gibi, 23 Nisan Çocuk Bayramında çocuk cumhurbaşkanı seçiyoruz, çocuk başbakan, çocuk bakan, çocuk parlamenterler, çocuk vali ve çocuk kaymakam adaylarının hak ve hukuklarını korumak, bütün Türk çocuklarının rahat bir ortamda yaşamalarını ve geleceğe güvenle bakabilmelerini sağlamak, Milliyetçi Hareket Partisinin ve bütün parlamenterlerin ilk görevidir.

Milliyetçi Hareket Partisi, çocuklarımızın, çağdaş ölçülere göre, millî ve manevî değerlere bağlı olarak yetişmeden, modern Türkiye'nin kurulamayacağı inancındadır. Millî kimliğini bozmamış, taklit etmeyen, düşünen, yorum yapan, üreten, geleceğe ümitle bakan ve çağa önderlik yapabilecek bir gençlik yetiştirmeliyiz. Kimliksiz ve benliksiz bir nesille 21 inci Yüzyılı yakalamak mümkün değildir.

Bu bakımdan, yetiştirilmesi hedeflenen çocuk ve gençlerimizin vasıflarını şöyle sıralamak istiyorum: Millî, manevî ve ahlakî değerlere bağlı, vatan ve millet kavramını iyi özümlemiş, anadili Türkçe'yi çok seven ve doğru olarak kullanabilen, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bütün diğer Türk büyüklerini seven ve onları istismarcılardan koruyan, bilgi toplumunun gereklerine cevap verecek nitelikleri taşıyan, yarışmayı ve yardımlaşmayı bilen, demokrasiyi, milletin huzuru ve menfaatlerinin korunması için savunan ve gelişmesine katkıda bulunan, Türk Milletinin menfaatlarını kendi menfaatları üzerinde tutan, kültür emperyalizmine karşı uyanık olan, Türk ve Türk dünyasındaki akraba topluluklarını tanıyan, onlara saygı ve sevgi besleyen, gerektiğinde işbirliği yapabilen, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü zedeleyecek düşünce ve görüşleri tanıyan ve bunlarla mücadele edebilecek şuura sahip bulunan; Türk toplumunda, ailenin yerini ve önemini kavrayan, çevrenin ve ekolojik dengenin insan hayatındaki önemini kavrayan ve onu koruyan, karşılaştığı bireysel ve toplumsal problemleri, bilimsel yaklaşımları kullanarak, gerekçeleriyle birlikte projelendiren ve çözebilen; en az bir Batı yabancı dilini ve Doğu yabancı dilini bilen ve kullanabilen; bilgisayar ve çağdaş teknolojileri tanıyan, ustalıkla kullanabilen ve ülkelerarası yarışta bu teknolojilerin önemini kavrayan bir gençlik yetiştirmeliyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi, her zaman olduğu gibi, Türkçe eğitim ve öğretimde ısrarlıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, eğitim ve öğretim, anadilimiz olan Türkçeyle yapılmıştır ve yapılmaya devam edecektir.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17 nci maddesinin (d) bendinde, "kitle iletişim araçlarını, azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler" denilmektedir. Yine, 29 uncu maddesinde ise, çocuğun, anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik ister ulusal ister dinî gruplardan isterse yerli halktan, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması yer almaktadır.

Yine, 29 uncu maddenin (e) bendinde, çocuğun, ana babasının kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşei ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi yer almaktadır.

30 uncu maddesinde ise "soya, dine, ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu devletlerde böyle bir azınlığına mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleriyle birlikte, kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz" denilmektedir. Bu ifadelerden, dil serbestliği sağlayan uluslararası sözleşmeye Türkiyemizin imza atması, Türkçe yerine başka dillerle eğitimi yeniden gündeme getirmesi şeklindeki bir ifade anlaşılmamalıdır.

Bu maddelerdeki ifadelerden, Avrupa'da yaşayan Türk çocuklarımız da faydalanacaktır.

Ayrıca, bu sözleşme metni, ihtirazi kayıtla, Türkiye tarafından imzalanmıştır. Metnin sonunda "Türkiye Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17 nci, 29 uncu ve 30 uncu maddeleri hükümlerini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını saklı tutmaktadır" denilmektedir.

Bu ifadeyle birlikte, bütün dünyadaki Türk çocuklarının haklarını korumak amacıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, bu sözleşmeye "evet" diyecektir.

Şu anda Mecliste görüştüğümüz, bu sözleşme metninin 43 üncü maddesinin ikinci paragrafında yer alan "10 uzmandan oluşur" ifadesinin "18 uzmandan oluşur" şeklinde değiştirilmesidir; başka da bir ifade yoktur.

Bu bakımdan, ben, sadece, bu sözleşmede çocuğun nasıl değerlendirildiğini sizlere aktarmak istiyorum.

Bu sözleşmede çocuğun tanımı, ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılmaktadır. Hakların hepsi, istisnasız, bütün çocuklar için geçerlidir.

Çocuğun, hangi biçimde olursa olsun, ayırımcılıktan korunması ve haklarının savunulması için yapıcı girişimlerde bulunulması devletin yükümlülüğüdür. Çocukla ilgili bütün girişimlerde, çocuğun yüksek yararı tam olarak gözetilecektir. Ana babalar ya da sorumluluk taşıyan diğer kişiler bu sorumluluğu yerine getiremedikleri takdirde, devlet, çocuğa yeterli dikkati ve desteği gösterecektir.

Devlet, sözleşmede yer alan hakların uygulanması için bütün imkânları kullanacaktır. Devlet, ana babaların ve geniş ailenin, çocuğun yeteneklerinin gelişmesi açısından uygun biçimde yönlendiricilik yapma hak ve sorumluluklarına saygı gösterecektir.

Her çocuk, temel yaşam hakkına sahiptir. Devlet, çocuğun yaşamını ve gelişmesini güvence altına almakla yükümlüdür. Devlet, çocuğun kimliğini korumakla, eğer gerekiyorsa, bu kimliğin temel öğelerini yeniden oluşturmakla yükümlüdür.

Yine, ailenin yeniden birleşmesi için, çocuk ile ana babası, yeniden birleşme ya da çocuk-ana baba ilişkisinin tesisi amacıyla, herhangi bir ülkeyi terk edip, kendi ülkelerine dönme hakkına sahiptirler.

Devlet, değişik kaynaklardan bilgilerin ve yayınların çocuklara ulaşmasını sağlayacak, kitle iletişim araçlarının çocuklar açısından sosyal ve kültürel yarar sağlayacak bilgiler yaymasını teşvik edecek, buna karşılık, çocukları zararlı yayınlardan koruyacaktır.

Devlet, aile ortamından yoksun çocuğu özel olarak korumak, bu tür durumlarda uygun alternatif aile bulmak ya da kurumlar aracılığıyla çocuğun bakımını sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmesi doğrultusundaki çabalarda, çocuğun kültürel kimliğine gerekli dikkat gösterilecektir.

Özürlü çocuk, saygınlık içerisinde, eksiksiz ve onurlu bir yaşantı sürdürmek için, özel bakım, eğitim ve kurs görme, mümkün olan en üst düzeyde özgüvene ve sosyal bütünleşmeye kavuşma hakkına sahiptir. Bu bakımdan, ülkemizde, aşağı yukarı 4,5-6 milyon civarında bulunan özürlü çocuklara gereken ihtimam gösterilmelidir.

Değerli milletvekilleri, çocuk, sosyal sigorta dahil, sosyal güvenlik imkânlarından yararlanma hakkına da sahiptir. Eğitim ise, çocuğun kişiliğinin, becerilerinin, zihinsel ve fiziksel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesini hedefleyecektir. Eğitim, çocuğu, özgür bir toplumda, faal bir yetişkin yaşam için hazırlayacak, ana babasına, kültürel kimliğine, kendi dili ve değerleri ile başkalarının kültürel kimliklerine ve değerlerine saygıyı geliştirecektir. Çocuk, dinlenme, boş zaman değerlendirme, oyun oynama, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılma hakkına da sahiptir. Çocuk, sağlığı, eğitimi ve gelişmesi açısından tehlike teşkil eden işlere karşı korunma hakkına sahiptir.

Devlet, işe kabul için asgarî bir yaş sınırı tespit etmek ve çalışma koşullarını da düzenlemek zorundadır. Çocukların, satışa, kaçırmaya ve fuhşa konu olmalarını önlemek üzere her tür çabayı göstermek, yine, devletin, bu sözleşmeye göre görevleri arasındadır.

Taraf devletler, 15 yaşından küçük çocukların çatışmalara katılmamalarını sağlamak için mümkün olan her tür önlemi alacaklardır. 15 yaşından küçük hiçbir çocuk askere alınmayacaktır. Devletler, ayrıca, silahlı çatışmaların etkilediği çocuklara, ilgili uluslararası yasada belirtilen şekillerde koruma ve bakım sağlayacaklardır. Yeniden sağlığa kavuşturucu bakım hususunda ise, devlet, silahlı çatışma, işkence, ihmal, kötü muamele ve sömürü mağduru çocukların sağlıklarına kavuşturulmaları ve toplumla bütünleşmelerini sağlama amacıyla uygun önlemleri almakla yükümlüdür.

Bu sözleşme, Kostarika'nın teklifiyle... Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul eden üye ülke sayısı 180'den 191'e çıkmıştır. Bu sözleşme, 191 ülkenin üçte 2'si tarafından, çoğunlukla kabul edildiği takdirde yürürlüğe girecektir.

Bu bakımdan, çocukların bakımı, korunması ve gelişmesine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özel önem vermesi gerektiğini vurgulayarak saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kayayerli.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk'ta.

Buyurun Sayın Batuk. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

z konusu sözleşmede yapılan değişiklik, 10 kişilik komiteyi 18 kişiye çıkarmaktadır. Bu yönüyle, Fazilet Partisi Grubumuzun bu değişiklikte itiraz ettiği herhangi bir yön bulunmamaktadır; bu sözleşmeyi onaylayacağız.

Sözleşme çerçevesinde söz ederken, ülkemizdeki çocuklarımızın durumunu Meclisimizin gündemine getirme ve Fazilet Partisinin görüşlerini açıklama fırsatı bulacağım. Bu yönüyle, bu hususu Meclis gündeminde müzakere etme imkânı elde etmiş olacağız.

Sayın milletvekilleri, sözleşme, 18 yaşından küçükleri çocuk olarak kabul etmektedir. 18 yaşından küçük bütün insanlar çocuk olarak kabul edildiğine göre, bunların velilerinin, kendi gelecekleriyle ilgili söz sahibi olması, devletin, bu çocuklar hakkında, fiziksel ve zihinsel gelişimlerini sağlayıcı ödevler yüklenmiş olması, elbette, ülkemiz için de kaçınılmaz bir gerekliliktir. Devletimiz, geleceğimiz olan çocuklarımızın hem eğitimini hem de gelişmelerini sağlama yükümlülüğü altındadır; Anayasamız, bu görevi devletimize yüklemiştir.

Değerli arkadaşlar, çocuklarımızın gelişimiyle ilgili, eğitim sorunlarından çok uzun uzun söz etmek mümkündür. Yalnız, birkaç noktayla, ben, satırbaşları şeklinde ifade edeceğim: Özellikle, sekiz yıllık zorunlu eğitimle birlikte başlayan taşımalı eğitimin getirdiği, 6-7 yaşındaki küçük çocuklarımızın, evlerinden uzak, 8-10 kilometreye, 15 kilometreye kadar, daha uzak mekânlara taşınarak, aile ortamından uzak, beslenmeden yoksun, kendi yaş seviyelerinin çok üstünde, 14-15 yaşına kadar tırmanmış, ilköğretimin son sınıfındaki çocukların ayakları altında kalmaları, onların hem zihinsel hem de bedensel gelişmeleri açısından önemli bir engel oluşturmaktadır. Bu, acil çözüm bulunması gereken hususlardan birisidir.

Çocuklarımızın, hiç değilse ilköğretimin birinci döneminde taşımalı eğitim dışında tutulmaları, ev ortamında, anne şefkatinden yararlanarak, eğitimlerini aile kontrolüne yakın yerlerde sürdürmelerinin sağlanması gerekir kanaatindeyim.

Ayrıca, özellikle, geçen hafta burada kabul edilmiş olan Kur'an kurslarıyla ilgili kanunda -uluslararası sözleşme, 18 yaşından küçükleri çocuk kabul eder- biz, 12 yaşından küçüklerin devletin eğitim ve geliştirmesinin sorumluluğu altında olduğunu bilmemize rağmen, Kur'an okumalarına engel koyduk; bu, Meclisimiz için, acil düzeltilmesi gereken hususlardan birisidir. Özellikle, insanın eğitiminde yasaklama unsurunu kabul etmek mümkün değildir. Çocuk sayılacak yaştaki insanların kanunî velileri, vasileri, bu hususta belki söz sahibi olabilirler. Devletin yasaklayıcı olmasını, eğitimi engelleyici bir etken olarak ortaya çıkmasını, Fazilet Partisi Grubu olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Yüce Meclisimizin de, bu hususta, düzenleyici olarak, yasaklayıcı pozisyonda bulunmasını, herhalde, tekrar gözden geçirmek ihtiyacı içinde olacağız.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki çocukların gelişimiyle ilgili başka sıkıntılarımız da var. Mesela, çocuklarımızın anneleri babaları bugünlerde sokaklarda. Çocuklarımızın gelişimini sağlayacak maddî imkânları sağlamıyoruz onlara, beslenme imkânlarını sağlamıyoruz, sıkıntıları çocuklara da taşıyoruz; değil babaları, dedeleri bile emekli olamayacak gündemdeki tasarılar kanunlaşırsa! Gelin, çocuklara acıyın da, dedeleriyle, nineleriyle sohbet imkânı bahşedin onlara, birkaç masal dinlesinler. Çocuklarımız, geçmişi dedelerinden, ninelerinden öğrenebilsinler. Siz, dedelerini, ninelerini işyerlerine hapsederek, çocuklarımızı bundan mahrum etmeyin.

Arkadaşlar, bakın, herhangi bir devlet memurunun bordrosunu elimize aldığımızda çok komik rakamlarla karşılaşırız. Şu anda, 2'den fazla çocuğa, devlet, çocuk yardımı ödemez. Hasbelkader bir çocuğumuz, bir babanın üçüncü veya dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldiyse -ne suçu var, ne kabahati var bilemiyoruz?!- devletimiz, ona çocuk yardımı ödemez. "Ödese ne olacak; ödediğinden ne hayır var" diyeceksiniz; ama, bu, bir anlayışı ortaya koyuyor; bu, çocuğa ve insana değer verilmediğini ifade ediyor arkadaşlar. Bu hususun da düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Verdiğimiz ne işe yarıyor? Çocuk yardımı 1 milyon lira. 1 milyon lirayla hangi çocuğumuzun, hangi ihtiyacını karşılayacağız? Bu, uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerimizden hangisini velileri, çocuklarına karşı 1 milyon lirayla gerçekleştirebilecek? Önce, kendi içimizdeki komikliklerimizi, yanlışlarımızı, kendi insanımıza değer vermek adına ortadan kaldıralım, sonra, uluslararası sözleşmelerdeki sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışalım diyorum.

Arkadaşlar, Batı medeniyeti, teknolojiye sahip, insanlarını maddî refaha kavuşturmuş; ama, insanî ögelerini öne çıkarmadığı için insanlar mutlu ve huzurlu değil. 2 milyara yakın çocuk, ya bulaşıcı hastalıkların acımasız pençesinde veya uyuşturucuyla karşı karşıya. Biz, çocuklarımıza, şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız; özellikle, ilköğretim çağındaki, lise çağındaki çocuklarımızı uyuşturucudan korumak için azamî gayret sarf etmemiz gerekiyor. Özellikle, büyük şehirlerimizde, bu, çok ciddî bir tehlike olarak, çocuklarımızın önünde bir tuzak olarak bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, anne ve çocuk sağlığı da ayrı bir facia ülkemizde. Bakın, doğum yapan bir annemize, hanesinde doğum gerçekleşen bir aileye 1 milyon lira civarında doğum yardımı yapıyoruz. Bununla hangi masrafını karşılayacağını varın düşünün arkadaşlar!

Biraz önce ifade ettiğim gibi, önce bu komikliklerin, önce bu yanlışlıkların düzeltilmesi lazım. Çocuğu geleceğimize hazırlamak için; yani, ülkemizi emanet edeceğimiz kimseler yetiştirmek için, bütün imkânlarla birlikte, maddî imkânları da seferber etmek lazım.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; tasarının hayırlı olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya'da.

Buyurun Sayın Çetinkaya. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, 12 Aralık 1995 tarihli toplantıda sözleşme denetim organı olarak Çocuk Hakları Komitesinin üye sayısı 10'dan 18'e çıkarılmış. Biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu sözleşmenin değişikliği konusunda olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz; ama, çocuk hakları ve çocuklarımız, hakikaten, bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yarını emanet edeceğimiz sevgili yavrularımız, yarınlarımızın teminatı.

Ülkemizin muasır medeniyet seviyesine yükselmesinin en önemli varlıkları olan bu yavrularımızı yetiştirmek ve onları güçlü, kudretli, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şekilde, çağa ayak uydurabilecek güçte ve kudrette yetiştirmek, devlet olarak, bizim, aslî görevimiz; tabiî, ilkin, onu sağlıklı yetiştirmek. Atalarımızın dediği gibi, "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur."

Çocuklarımız, o sağlıklı seviyeye ulaşmışlar mıdır? Türkiye'deki tarihî gelişimi incelediğimiz zaman göreceğiz ki, maalesef, bu konuda, devlet olarak, büyük ihmalimiz olmuştur. Hiç unutmuyorum; 1985 yılında, rahmetli Özal bizzat başkanlık yaptı ve Türkiye'de ilk olarak -o zaman 67 ilimiz vardı- 67 ilin valisini Ankara'da topladı ve "UNICEF'in de desteğiyle bir kampanya başlatıyoruz" dedi. Millî bir kampanyaydı bu. Neydi? 0-5 yaş grubu çocukların erken ölümünü önlemek üzere, çocuk aşısı kampanyası; çocuklarımızı sağlıklı yaşatmak ve yarınlara sağlıklı evlatlar yetiştirmek. Çünkü, o sırada, hakikaten, millet olarak, utanacağımız bir oran vardı. En beğenmediğimiz komşularımızda bile, erken ölümler, çocuk ölümleri oranları bizden daha düşüktü. Yanlış hatırlamıyorsam, binde 112 idi bizde. 67 ilin valileri, rahmetlinin başkanlığında toplandı, "bu, bizim için, bir millî hedeftir" dedi; çünkü, UNICEF'in Başkanı da gelmişti ve toplantıda şöyle söylemişti: "Güney Amerika'nın birkaç ülkesinde başlattık, destekledik; fakat, muvaffak olamadık. Türkiye, bu muvaffakıyetiyle dünyaya da ışık tutacak ve bütün dünya devletleri, eğer, bu millî kampanya başarıya ulaşırsa, çocuklar açısından, dünya çocuklarının ölümünü önlemek ve erken ölümlerine engel olmak bakımından fevkalade büyük bir ışık tutacaksınız, destek olacaksınız. Biz, o sırada, Sayın Başbakanın, rahmetle andığımız merhum Özal'ın direktifleriyle dedik ki, "biz, Türk valileri olarak, kendimize güveniyoruz ve bunu gerçekleştireceğiz." Hakikaten, 67 ilin valisi, illerine döner dönmez, bu kampanyayla âdeta iç içe oldular, bununla yattılar, bununla kalktılar. O zaman görev alan bütün sağlık teşkilatını, bütün değerli vali arkadaşlarımı ve destek olan bütün kurumları, bu Yüce Meclisin huzurunda saygıyla selamlıyorum. Hakikaten, büyük bir görevdi, üstün bir görevdi. Görev başarıyla neticelenmişti.

Görevin hitamında, tekrar, Ankara'da, 67 ilin valisi, Sayın Başbakanın ve Sayın Cumhurbaşkanının başkanlığında toplandılar. O sırada, UNICEF'in Başkanı dedi ki: "Ben, bu kampanya başlarken hayretle ve teenniyle bu konuya yaklaştım." Güney Latin Amerika'yı örnek olarak gösterdi ve "başaramamışlardır; ama, siz, başardınız, yüzde 100'ün üzerine çıktınız. Bunun hikmeti nedir? Bu kadar büyük bir başarı nasıl oldu? Çünkü, bu, bir insanlık göreviydi. Bu, yalnız Türkiye'nin meselesi değildi; dünyanın meselesiydi. Dünyaya ışık tutacaktık Dünya Sağlık Teşkilatı olarak. Bunu nasıl başardınız?" dedi.

Tabiî, bu kampanyada, millî eğitimden tutunuz, basınından, sağlık teşkilatından, köy muhtarından, cami imamına kadar herkes üzerine düşen bütün görevi bihakkın ifa etti. Toplum ve cennetin ayakları altında olduğunu müjdelediği o büyük varlık anneler de fevkalade güzel bir şekilde bu kampanyaya iştirak ettiler ve yaklaştılar. Türk Milleti, zorlukları başarmada, dünyada, Allah'ın o büyük niteliklerle yaratmış olduğu bir millettir. Millî birlik ve beraberlik bahis konusu olduğu zaman, insanlık meselesi bahis konusu olduğu zaman, Türk insanının yapamayacağı ve başaramayacağı bir şey yoktur. İşte, biz, zorlukları başaran, Çanakkale'de, Galiçya'da, Kafkasya'da harikalar, zaferler yaratan bir milletin evlatları, bugün de burada, o büyük şehitlerin kanları pahasına emanet edilen bu güzel cennet vatanın evlatlarını yarına sağlıklı olarak yetiştirmek ve yarının büyük Türkiyesinin, 21 inci Asra girerken, o büyük beyinlerini vatan hizmetine sevk edebilmek için, işte, bu büyük gayreti, bu büyük dayanışmayı, bu millî birlik ve beraberliği gösterek yekvücut olmuştur ve bu başarıyı göstermiştir. Bu, dünyaya bir örnekti. Kısa zamanda, o kampanyanın neticesinde, binde 112 oranı binde 44'e düştü, şu anda binde 42'dir. Bu, büyük bir başarıdır.

Değerli arkadaşlar, şu anda, dünyada, çocuklarımızı tehdit eden büyük bir tehlike daha vardır -Batılıların drug dedikleri- beyaz zehir tehlikesi. 1986 yılında Amerika'da yaptığımız incelemede, bize verilen rakam, beyaz zehir kullanan çocukların yaş ortalaması 16 idi. 1995 yılında, Amerika'da, yine bu konuyla ilgili yaptığımız incelemede -bizzat o incelemede görevli arkadaşınızdım- gördük ki, maalesef, bu, 11 ve 12 yaşa düşmüştü.

En son olarak, bu çalışmalarımızın neticesinde, muvasalasında, Colorado Eyaletinin başşehri Denver'da, eyalet meclisinde yaptığımız toplantıda bir konuşma yapmıştım ve dedim ki: "Bakınız, biz, dünyada, uyuşturucuyla en fazla mücadele eden bir milletiz. Benim evlatlarım, şu anda, sizin evlatlarınız kadar uyuşturucu tehlikesiyle karşı karşıya değildir; ama, gelin görün ki, bu kadar büyük bir mücadele_

Nedir mücadele? O beyaz zehirin korkunç öldürücü pençesinden evlatlarımızı kurtarmak ve sağlıklı bir nesil olarak yetiştirmek ve yalnız Türkiye'de değil dünyada da bunu sağlamak; çünkü, biz, biliyoruz ki, bütün dünya insanları, yaratılan varlıklar olarak en şerefli, en kutsal varlıklar. Yalnız benim evlatlarımı değil, bütün dünya evlatlarını, bu korkunç beyaz zehir tehlikesi karşısında korumak ve kollamak, bizim, aslî görevimiz. Biz, hep böyle yapmışızdır; bu, bizim insanlığa saygımızdır; ama, gelin görün ki, bugün, siz, bizi, bu konuda yeteri derecede desteklemiyorsunuz" dedim Amerikalı eyalet meclisi üyelerine.

Niye desteklemiyorsunuz? Bugün, benim yaptığım mücadelede, terörle yapılan mücadelenin içinde, bugün, eğer, beyaz zehirden almış oldukları, uyuşturucudan almış oldukları korkunç paralar olmasaydı ve bizim yaptığımız bu mücadeleye mümasil olarak -Batı dünyası da şu anda bağırıp çağırıyor-eğer, Batı dünyası da benim kadar ciddiyetle bu meselenin üzerine yaklaşmış olsaydı, size samimî olarak söylüyorum, bütün dünya insanlığını ve çocuklarını tehdit eden bu korkunç tufana karşı, biz, muvaffak olurduk; ama, gelin görün ki, muvaffak olamadık.

"Niye?" diyeceksiniz_ Ben, orada bir örnek verdim, bakınız dedim, görev yaptığım güney illerinde, hudutta yakaladığımız, en fazla, asitanhidrit; çünkü, bazmorfinin ve eroinin hammaddesidir asitanhidrit. Asitanhidritin üzerinde Batı Almanya damgası var. Asitanhidrit olmazsa, uyuşturucuyu, yani beyaz zehirin en korkuncu olan bazmorfini ve eroini yapamazsınız ve dünya çocuklarını, dünya insanlarını da bu beyaz zehirle ölüme mahkûm edemezsiniz. Peki, bu nasıl geliyor? Bunu, siz gönderiyorsunuz ve ondan sonra da "Türkiye, uyuşturucunun trafiğidir" diyorsunuz. Olabilir, Türkiye üzerinden uyuşturucu trafiği, o altın üçgen dediğimiz, Laos bölgesinde ve ondan sonra, Afganistan ve Uzak Doğu'daki, o, afyonun en fazla yetiştiği ülkelerden, haşhaşın yetiştiği ülkelerden gelir; ama, devamlı, en fazla yakalayan ülke de biziz.

Bu kürsüden, Türk polisini ve Türk güvenlik güçlerini takdir ediyorum ve onları kutluyorum; çünkü, hakikaten, göreceksiniz ki, dünyada, uyuşturucu mücadeledesinde en fazla -istatistikî rakamlar vardı, bilseydim, buraya getirirdim- başarı kazanan, Türk güvenlik güçleridir ve Türk polisidir. O sebeple, önceki sene, Roma ve Antalya'da yapılan Interpol toplantılarında, benim polisim, bu mücadeleden alnının akıyla çıkmış ve Interpol, benim polisime bu konuda altın madalya vermiştir. Bu, ne içindir? Bu, insanlığa saygımız içindir. Onun için, bütün dünyaya sesleniyor ve diyoruz ki: Geliniz, bu konuda samimî olalım. İşte, benim terörle mücadelemin içerisinde, uyuşturucu mücadelesi de vardır; onu yok ettiğimiz zaman, onun da kökünü kazırız.

Değerli arkadaşlarım, bununla birlikte, gururla ifade edeyim ki, Büyük Atatürk'ün dâhiyane buluşu olarak, kendi gençliğine, kendi çocuklarına -dünyada başka bir örnek gösteremezsiniz- 23 Nisan Çocuk Bayramı olan; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, şu anda, içinde Türkiye'nin en önemli meselelerinin çözüm kaynağı olan, demokrasinin mabedi olarak gurur duyduğumuz ve üzerine titrediğimiz bu büyük Meclisin, hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu bu Yüce Meclisin, o bayram olarak açılışının, bayram olarak kabul edildiği günü, işte, Büyük Atatürk, çocuk bayramı olarak çocuklara emanet etmiştir. Bunun altında bir sır var, bir hikmet var; nedir o sır, hikmet?.. Diyor ki, "yarının güçlü yetişen nesilleri, evlatları, büyük Türkiye'yi, o, Onuncu Yıl Nutkunda hedeflenen muasır medeniyet seviyesine çıkaracaktır." Onun için, diyor ki, "cumhuriyeti biz kurduk, onu koruyacak, güçlendirecek ve atiye taşıyacak sizlersiniz." Bu evlatlar, işte onun emaneti. Cumhuriyeti kuran; ama, cumhuriyetin devamını, idamesini sağlayacak yegâne varlık, benim güçlü olarak yetiştireceğim evlatlarım; Türk çocuğu, Türk evladı. Kimliğiyle, millî harsıyla, tarihiyle, kültürüyle, millî, ahlakî, manevî ve kültürel değerleriyle dopdolu olan ve 21 inci Asra girerken, dünyada en büyük medeniyetin koruyucusu olacak, kurucusu olacak ve Türkiye'yi yeniden o muasır medeniyet seviyesine yükseltecek büyük medeniyet güneşini doğurmanın gücü ve kudretine sahip olacak büyük varlık, benim evlatlarım; yarının büyük Türk evlatları... (Alkışlar) Ve onlar, bu medeniyet güneşini doğuracaklardır. Yine, o yönünü birçoğumuz bilmiyoruz, komutan olarak görüyoruz; ama, Kâzım Karabekir, aynı zamanda da büyük bir mütefekkir, öyle diyor. "Çocuklarını güçlü yetiştiren milletler, yarının büyük medeniyet güneşinin doğuşunda bütün dünya devletlerine faik bir rol oynacaklardır, üstün bir rol oynayacaklardır ve o zaman, ulaşmış oldukları o asır, boğuşmaların, kan gütmelerin, yakıp, yıkıp, mahvetmelerin, sarhoşluk devridir diye tarihe yazdırıldığı bir asır olacak ve o zaman, o güçlü evlatların büyük kimlikleriyle, atalarından tevarüs eden, o büyük medeniyetle, büyük kültür güneşiyle önleri aydınlanacak ve doğacak büyük güneş, bütün insanlığın hasretle beklediği büyük Türk medeniyet güneşi olacaktır ve bir daha inşallah batmayacaktır." ("Bravo" sesleri, alkışlar)

Öyleyse, biz, devlet olarak ne yapmalıyız? Yapacağımız şey, işte, bilgi çağında bilgisayarlarla donatılmış olan gençlik, sağlıklı yetişen gençlik...

Spastik özürlüler, doğuştan özürlü çocuklarımız, görme özürlü çocuklarımız, sakat çocuklarımız, maalesef, bugün, tamamı devletçe himaye edilecek ve eğitilebilecek bir duruma ulaşmamıştır. Çocuklarımız yeteri derecede oyun sahalarına kavuşmamış ve çocuk oyun bahçeleri, Batı'da olduğu gibi, aynı orana, aynı seviyeye ulaşmamıştır.

İşte, 23 Nisan bayramlarında, birisi vali, birisi başbakan, birisi cumhurbaşkanı olarak göstermelik olarak hatırlanan değil; gerçek manada, her birisi bir Enderun ruhuyla, bir cumhuriyet fikriyle güçlü olarak yetişecek bir nesil. İşte o nesil, benim altın neslim, Türk evladı ve Türkün medeniyet güneşini doğuracak evlat. (Alkışlar)

Sekiz yaşındaki çocuğu alıp, Drina Nehrinin kıyılarında çobanlık yapan Sokullu Mehmet'i getirip, 24 600 000 kilometrekarelik bir imparatorluğa başbakan, veziriazam yapan başka bir ülke, başka bir millet yok.

Namı, Çoban Mehmet'tir. Hayvan sırtında sepet, sepetin bir tarafında Sokullu Mehmet, diğer tarafında başka bir çocuk. Enderunda yetişmiş bir çoban, başbakan olmuş ve kırkaltı yıl bu büyük imparatorluğu yönetmiştir. İşte, bu millet, böyle bir millettir; bu millet, evlatlarını iyi yetiştirme hususunda bütçesinde göstereceği en yüksek rakam bile, onun için azdır.

Bugün, bilgi çağında, bilgisayarıyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çetinkaya.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; geliniz, elbirliğiyle, gönül birliğiyle, yarını emanet edeceğimiz, yarının büyük mirasçıları, mirasın esas sahibi, mülkün esas sahibi olan bu sevgili yavrularımızı...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Mülkün sahibi Allah'tır.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Evet, mülkün sahibi Allah; fakat, O'nun yeryüzündeki mirasçısı benim evlatlarımı 21 inci Asra taşırken, güçlü bir beyin ve sağlam bir yapıyla onları yetiştirmek, korumak, kollamak ve bütün dünya gençliği içinde en nadide çiçek olarak dünyaya takdim etmek görevimizdir.

Bu konuda gayret gösteren bütün görevlileri saygıyla selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEDE YAPILAN DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 43 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında yapılan değişikliğin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN– 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy verecek sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu arz ediyorum: Oylamaya 218 sayın üye katılmış; 216 kabul, 2 ret oyu kullanılmıştır.

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporlarının görüşülmelerine başlıyoruz.

6. —Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı AnlaşmasınınOnaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/284) (S. Sayısı :31) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Partim adına söz almış bulunuyorum; Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.

Daha önceki yasama döneminde hazırlanan; fakat, bir türlü görüşülemeyerek kadük olan ve şimdi, hükümetin önümüze getirdiği bu hava taşımacılığı anlaşması, aynı zamanda, Türkiye'de, bürokrasinin ve Meclisimizin nasıl çalıştığını göstermesi açısından da ilginçtir. 1995 yılında anlaşma imzalanmış, ancak 1999 yılında Meclisin huzuruna getirilebilmiştir.

Bundan şunu ifade etmek istiyorum: Bilhassa, özellikle dış ilişkilerimizde atak yapmak mecburiyetindeyiz, ilişkilerimizi geliştirmek mecburiyetindeyiz. Bu gelişmenin sağlanabilmesi için de, bürokrasimizin hızlandırılmasında ve Dışişleri Bakanlığımızın daha atak bir hale getirilmesinde büyük faydalar mülahaza ediyorum.

Neden böyle yapılmaktadır; çünkü, bu zamana kadar iktidarda bulunan partiler, esas meselelerle uğraşacakları yerde, ülkemizin sorunlarını ve uluslararası platformlardaki haklarını savunacakları yerde, kısır döngüler içerisinde, sunî gündemlerle Meclisimizi oyalamış, dolayısıyla, hakikî meselelere, öz meselelere, Türkiye'nin dışarıda temsil edilmesiyle ilgili konulara, maalesef sıra gelememiştir.

Atalarımızın güzel bir sözü var: "Erken davranan yol alır" veya "erken kalkan yol alır" derler. Bu noktada, maalesef, Dışişleri Bakanlığımız ve misyonumuz, ayak sürümektedir. Onun için, uluslararası ilişkilerimizin düzenlenmesinde önemli rolü olan Dışişleri Bakanlığımızın esnek bir yapıya kavuşturulması, ileriye dönük projeksiyonlarda elemanların yetiştirilmesi, değişen şartlara, dünyanın konjonktürüne göre adımlar atılabilecek bir yapıya kavuşturulması lazım gelir. Maalesef, Türkiye, Dışişleri Bakanlığımız, Rusya'nın dağılmasını çok geç görmüştür. Dolayısıyla, Türkî Cumhuriyetlere ulaşma noktasında olduğu gibi, aynı zamanda, Baltık Cumhuriyetlerine, üzerinde konuştuğumuz Letonya'ya ulaşma noktasında da oldukça geç davranmışızdır. Dolayısıyla, bu ülkeler kurulurken, bu ülkelerle ticarî bağlar yapılırken, bu ülkelerdeki ticarî hacim ortada pasta gibi paylaşılırken, maalesef, Türkiye geç kalmıştır, pazar payları azaltılmıştır, hacim düşürülmüştür; dolayısıyla, Türkiye'nin yatırımcı firmalarına, işadamlarına, sanayicimize yol bulma noktasında, yatırım alanı bulma noktasında büyük sıkıntılarla karşılaşılmıştır. Dolayısıyla, kendi millî menfaatlarımızın korunması ve kollanması noktasında, Dışişleri Bakanlığımızın daha iyi elemanlarla donatılması, soğuk savaş döneminin misyonunu üzerinden atmak suretiyle, bu dönemde daha hareketli bir tarzda politika uygulaması gerekmektedir; bunun için, Meclisimize de büyük görevler düşmektedir.

Üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı Letonya'yla ilgilidir. Letonya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinden bağımsızlığına ilk kavuşan 3 Baltık ülkesinden birisidir. Küçük bir ülkedir; ama, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği döneminde, gerçekten, sanayi yatırımlarının ağır olduğu bir ülkedir; dolayısıyla, ticarî hacmi oldukça fazladır, yeraltı kaynakları ve yerüstü servetleri oldukça fazladır. Türkiye, buraya da gitmekte, maalesef, oldukça geç kalmıştır. Bu ülke bağımsızlığını kazanalı on yıla yakın bir zaman olmasına rağmen, hâlâ, diplomatik anlamda bir misyon teşkil edilememiştir, Letonya ile Türkiye arasındaki ilişkiler fahrî konsoloslar aracılığıyla yürütülmektedir; bu da, dış ilişkilerimizde ve oraya gidecek müteşebbislerimizin, orada yatırım yapacak işadamlarımızın yol bulmasında, ilişki kurmasında güçlüklere ve gecikmelere neden olmaktadır.

Öyle umuyoruz ve bekliyoruz ki, inşallah, üzerinde konuştuğumuz hava taşımacılığı konusunda yapılan bu tasarıyla, bu gidişler ve gelişler kolaylaşacak ve Türkiye'nin, Letonya'nın ticaret hacminden alacağı pay oldukça fazlalaşacaktır. Bunun için, Türkiye'nin atması lazım gelen daha birçok adım bulunmaktadır; bunların başında da, işbirliğimizi en azından resmî bir diplomatik misyona ulaştırmak gelmektedir.

Gelişmiş ülkeler hergün biraz daha geniş pazarlar bulurken, yatırım ağını artırırken, maalesef, biz, bu noktalara, Dışişleri Bakanlığımızın ve ülkemizin bu olaylara bakışının darlığı nedeniyle, kısır çekişmeler nedeniyle, sunî gündemler nedeniyle ulaşamamışız.

Letonya'ya bazı işadamlarımız gitmiştir. Letonya, dış yatırımlara oldukça açık bir ülkedir. Yaklaşık 5 000 Alman, İngiliz, Fransız, Rus işadamı ve yatırımcı şirketin burada yer almasına rağmen, bizim işadamlarımızın, yatırım yapan firmalarımızın sayısı, maalesef, bir elin parmaklarına ulaşacak sayıda değildir.

Bunun yanında, Letonya'nın geniş turizm potansiyeli vardır. Türkiye, bu geniş turizm potansiyelinden de istifade edememektedir. Bu havayolu taşımacılığı, umuyoruz ki, turistlerin Türkiyemize gelmesi noktasında ciddî bir adıma vesile olacaktır.

Son zamanlarda Rusya'ya bağlı cumhuriyetlerin dağılmasıyla, özellikle Estonya, Letonya gibi ülkelerle bavul ticareti artacaktır. Özellikle Letonya'daki sosyal yaşamın ve insanların tüketim alışkanlıklarının temelinde, deriye ve tekstile karşı büyük bir zaaf vardır. Bundan dolayı da, bavul ticaretinin artması, inşallah, bavul ticaretinin arkasından, daha köklü yatırımların, ticarî bağlantıların ve ticaret hacminin de gelişmesine vesile olacaktır.

Burada, Letonya'nın ticarî öneminin yanında, ağır sanayi yatırımlarının da önemi vardır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği döneminde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinde kullanılan motorlu araçların, özellikle ağır vasıtaların -kamyon gibi, otobüs gibi araçların- yüzde 90'ına yakını burada imal ediliyordu. Bunun yanında, elektronik aletlerin de büyük bir bölümü yine burada imal ediliyordu. Halbuki, içpazar itibariyle, yatırımlar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerine yönelik olduğu için, sonradan pazar daralması olmuştur. Maalesef, Letonya, bu pazar daralmasında ve hammadde noktasında büyük ölçüde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri ülkelerine bağlı kaldığı için de, hammadde temin etme noktasında, Türkiye, Batılı ülkeler kadar atak davranamamıştır.

İşte, bu anlaşmalarla, bu adımlar daha güzel bir şekilde atılacak; İnşallah, bunun yolu açılacaktır. Nakliyecilerimizin ciddî sorunları vardır, yatırımcılarımızın ciddî sorunları vardır. Bunun yanında, Letonya ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi -Letonya’nın toprak bütünlüğü ve fiziki yapısını düşündüğümüzde, Türkiye’nin cesametini düşündüğümüzde- bir hiç denecek mesabededir ki, telaffuz etmekte büyük güçlük çekiyorum. İşadamlarımız kendileri giderek, 100 milyon dolar yatırıp birtakım yatırımlar yapmış olmalarına rağmen, Türkiye ile Letonya arasındaki ticaret hacmi 15 milyon dolar civarındadır ki, bunun milyar dolarlara çıkarılması işten bile değildir. Maalesef, bu noktada oldukça geri kalmışız.

Muhterem arkadaşlar, iki ülke arasındaki ticarî ilişkilerin, sosyal ilişkilerin, diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi, biraz önce de ifade etmeye çalıştığım gibi, diplomatik ilişkilerin kurulmasına bağlıdır. Bu diplomatik ilişki kurulamamıştır. Letonya ile Türkiye arasındaki bağı kuran fahrî konsoloslardır; dolayısıyla, bunlar, işadamlarımıza, oraya gidecek turistlerimize, oradan gelecek turistlere ciddî sıkıntılar çıkarmaktalar ve aynı zamanda ilişkilerin gelişmesine olumsuz yönde etki ettikleri gibi, gelişmesini de aksi yönde etkilemektedirler.

Bu noktada yapılması lazım gelen şudur: Türkiye’nin ticarî ilişkilerinin geliştirilmesi noktasında nakliyeciliğin tekrar gözden geçirilmesi ve nakliyeci firmalarımıza uygulanan kotaların tekrar gözden geçirilmesi ve artık, Letonya’nın da bir ülke olarak tanınarak, sanki eski Sovyetler dönemindeki gibi, Sovyetlerin özerk bir cumhuriyeti gibi değerlendirilmeyip, başlıbaşına bir ülke, Türkiye’nin ticarî bir partneri olabileceği düşünülerek, kararların alınması, Türkiye - Letonya ilişkilerine böylesine geniş bir açıdan bakılması, Türkiye’nin ticarî ilişkilerinin gelişmesine ve Baltık cumhuriyetleri üzerinde ağırlığının artmasına vesile olacaktır.

Şunu da ifade ederek kürsüden ayrılmak istiyorum: Nasıl ki, Avrupa ülkeleri ile Amerika, Türkî cumhuriyetlere ulaşma noktasında Türkiye’yi bir köprü olarak görüyorlarsa, Letonya’nın yapısı, karayolu taşımacılığı, havayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı ve eskiden yüklendiği görev itibariyle de, Avrupa ile Rusya arasındaki ilişkiler noktasında Letonya bir köprü görevi görecektir. Türkiye, bu köprüde rol alacak olursa, görev alacak olursa, buraya ulaşacak olursa, öyle bekliyoruz ki, öyle düşünüyoruz ki, Avrupa ile Rusya ticareti arasındaki ticarî ilişkilerden de kazanç temin edecektir.

Meclisimizin bu konulara gösterdiği duyarlılıktan dolayı ve Dışişleri Komisyonumuzun, son dönemlerde, Meclisimize, dış ilişkilerin artması noktasında gösterdiği gayretten dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.

Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya'da.

Buyurun Sayın Çetinkaya.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, malumunuz olduğu üzere, Chicago'da 1945 yılında yapılan anlaşma, daha doğrusu, kanun konusunda mutabakata varılmayınca, Bermuda'da 1946 yılında ikili anlaşmalar yoluna gidilmiş ve bu şekilde her ülke sivil havacılıkta, hava taşımacılığında, diğer bir ülkeyle, bu konuda özel anlaşmalar, paket anlaşmalar -Bermuda'ya uygun olarak- hazırlamıştır ve bu anlaşmaları onaylamıştır. Türkiye ile Letonya arasında da bu anlaşma imzalanmış; fakat, Meclisimizce şimdiye kadar onaylanmamıştı. Şimdi Meclisimiz, bu onaylamayı bugün yapacaktır ve Doğru Yol Partisi olarak, bizim de, bu konuda olumlu oy vereceğimizi açıklamak isterim.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, sivil havacılık bakımından bir ülke, Bermuda Anlaşmasının esaslarına uygun olarak, ne kadar, diğer ülkelerle anlaşma yapmışsa, bu, o ülkenin, gerek ticarî gerek turizm gerek ülkenin tanıtımı bakımından fevkalade önemli ve yararlı roller oynar. Bakınız, dünyayı incelediğimiz zaman, hava trafiğinin en yoğun olduğu ülkeler, gerek ekonomik bakımdan gerek kültürel bakımdan gerek turizm bakımından, her bakımdan fevkalade ilerleme kaydetmiş olan ülkelerdir.

Şimdi, esas itibariyle, bu konudaki anlaşma zaten gecikmişti; bir an önce, Meclisimizin, bunu onaylaması, bir görev niteliği arz etme durumuyla karşı karşıya. Bunu, bugün, Meclisimiz onaylayacaktır inşallah.

Yalnız, burada, bizim sivil havacılığımızla ilgili birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Uluslararası hukukî düzenlemeler gereği, bizim sivil havacılık şirketlerimizin uçuş noktaları, sadece Türkiye inişli uçuş gerçekleştirebilmektedir. Dolayısıyla, bu şirketler, yurt dışından Türkiye'ye yolcu getirmek zorundadırlar. Bu yolcuların küçük bir kısmı işçi, büyük bir çoğunluğu ise yabancı turisttir; ama, bu, bu seneye kadar böyleydi ve bu sayede, turist potansiyelinin kontrolü büyük oranda Türk firmalarında kaldığı gibi, turistin uçak için ödediği döviz de, Türkiye'ye girmekteydi. Altın yumurtlayan bu firmalar, bugün darboğazdadır; maalesef, hepsi, filolarını küçültme planları yapmaktadır.

Özel uçak şirketlerinin toplam uçuş maliyetlerinin yüzde 10'unu teşkil eden, üst geçiş, üzerinden uçulan diğer ülkelere olan borçlarının devlet garantisiyle ertelenmesi mutlaka sağlanmalıdır.

Ayakbastı ve havaalanı vergilerinin, kalıcı bir şekilde, makul seviyelere indirilmesi gerekir. İspanya, Mısır, Tunus, Yunanistan gibi ülkelerde, bu rakam, bizden daha düşüktür.

Uçaklara indirimli yakıt uygulaması, hâlâ işlerlik kazanamamıştır; Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü, bu uygulamayı henüz hayata geçirememiştir.

Özel uçak şirketleri, filolarını, leasing yöntemiyle oluşturmaktadırlar. Leasing firmalarına taahhüt edilen ödemeler, bu seneki kriz nedeniyle büyük güçlüklerle yapılmaktadır; gerek bu konuda gerekse acentelerin işletme sermayesi sıkıntıları konusunda, Türk Eximbank acilen devreye girmelidir.

Özel uçak şirketlerinin Devlet Hava Meydanları İşletmesine ödemekle mükellef olduğu oranlar düşürülmelidir. Arkadaşlar, bakınız, bu çok önemlidir. Örneğin, acentelerce kullanılan binlerce apron kimlik kartı, Almanya'da 8 dolarken, Türkiye'de 60 dolardır. Farka bakınız, Almanya'da 8 dolar, Türkiye'de 60 dolar!.. Ondan sonra, siz, Türkiye'ye daha fazla turist getirelim, daha fazla turist koltuğu satalım diye uğraş gösteriyorsunuz. Bu, büyük bir engeldir; rekabet gücümüzü kırmaktadır.

Devlet Hava Meydanları İşletmesinin, Türk Hava Yollarına, alacakları için, gerçekleştirdiği tolerans, Türk menşeli özel uçak şirketlerine de uygulanmalıdır ve bu konuda göstereceğimiz her türlü destek, sivil havacılığın, aynı zamanda turizmin gelişmesine, Türkiye'ye yabancı insanların daha fazla gelmesine ve Türkiye'nin tanıtımına, Türkiye'nin ekonomik bakımdan gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Bu konuda göstereceğiniz gayretlerden dolayı şimdiden teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LETONYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 15 Eylül 1995 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa göndermelerini rica ederim.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendisinin adı soyadı ve imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonuçlarını bildiriyorum:

Kullanılan oy sayısı : 229

Kabul : 222

Ret : 1

Çekimser : 1

Mükerrer : 5

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayırdırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

7.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/306) (S.Sayısı :32) (1)

BAŞKAN – Komisyon ?..Burada.

Hükümet ?..Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Fazilet Partisi Grubu adına, Siirt Milletvekili Sayın Ahmet Nurettin Aydın; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AHMET NURETTİN AYDIN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz kardeş Azerbaycan'la hava taşımacılığı anlaşmasına ek olan bu protokolün, ülkemiz ve kardeş Azerbaycan halkına hayırlı olması temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.

Aslında, Türkiye - Azerbaycan ilişkileri söz konusu olduğunda, ilişkileri geliştirme adına atılacak her yeni adımın, geç kalmış bir adım olduğunun bilincinde olmamız gerektiğini önemle vurgulamak istiyorum. Et tırnaktan ayrılmayacağına göre, yetmiş sene boyunca komünist Sovyet idaresinin, eti tırnaktan ayırma çabaları beyhude kalmakla beraber, birkısım yaralara da sebebiyet vermiştir.

Azerbaycan Cumhuriyeti, coğrafî konumu itibariyle, kuzeyden Dağıstan Özerk Cumhuriyeti, kuzeybatıdan Gürcistan, güneybatıdan Ermenistan ve Türkiye, güneyden İran, doğudan Hazar Deniziyle sınırlanmış. Azerbaycan'ın, Türkiye ile doğrudan sınırı ancak Nahcivan Özerk Bölgesiyle olan 12 kilometrelik bir bölgedir. Başkenti Bakü, 2 milyon nüfusuyla, İstanbul, Ankara ve Taşkent'ten sonra dünyanın en büyük Türk şehridir. 1989 yılı verilerine göre, 7 021 000 olan Azerbaycan nüfusunun yaklaşık yüzde 90'ı Azerî Türküdür.

Mazlum Azerbaycan, 30 Eylül 1991'de ilan ettiği bağımsızlığına kadar, maalesef, dış dünyaya kapalı, ufuksuz yöneticilerin hâkim olduğu Türkiyemiz tarafından yeterince tanınmamaktaydı. O kadar ki, birçoğumuz hemen yanı başımızdaki, neredeyse bizim Türkçemizle konuşan 7,5 milyon insanın varlığından son yedi sekiz yıldan beri haberdar olabildik. Sonra "eğer çok büyük hatalar yapmazsak, 21 inci Yüzyıl, Türk asrı olacaktır" diyen Turgut Özal adında ufuklu bir liderimiz oldu; her fırsatta, uçağına yüzlerce işadamını dolduruyor, yanına gazetecileri de takıyor, Türk illerine seferler düzenliyordu; böylelikle, tanıma fırsatı bulduk Ortaasya'daki kardeşlerimizi.

Öte yandan, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla ve çok zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip Türk cumhuriyetlerinin ortaya çıkmasıyla, Türkiye'nin önünde, tecrübeli ve güçlü bir ağabeylik imkânı belirmişti. İşte, bu noktada, Batılıların korkuları başlıyordu: Ya Türkiye Cumhurbaşkanı Özal'ın dediği gibi, bu yeni cumhuriyetlerle 21 inci Yüzyıla damgasını vuracak olursa!.. Derhal önlemlerini almalıydılar; aldılar da; Bakü-Ceyhan boru hattı gibi konularda örneği görüleceği gibi, ilişkilerimizi kendi tekellerine mahkûm ettiler. Bu, onlar için çok kolay oldu. Zira, etkenliği değil, edilgenliği gelenek haline getirmiş bir Türk hariciyesi vardı karşılarında.

Türk hariciyesinin edilgen ve bir o kadar da tutarsız politikasına örnek olsun diye, 10 Temmuz günlü Milliyet Gazetesinde Yağmur Atsız adlı köşeyazarının bir yazısının muhtevasına değinmek istiyorum; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ortaasya Türk cumhuriyetleriyle ilgili politikasının isabetsizliğini, şu ifadelerle dile getiriyor: "Bir taraftan Özbekistan, öbür taraftan Azerbaycan'da Ebulfeyz Elçibey'e karşı politbüro üyesi Sayın Aliyev'i sürekli bir biçimde destekledik. Özbek politikasında, yıllar yılı, İslam Kerimov, 1996'da, çok açık ve net bir biçimde, Almanya'da, Alman Parlamentosunda, parlamenterler karşısında 'biz, dedemiz Timur, Osmanlıları yenerek, Avrupalıları Türklerden kurtarmıştır' ifadesinde bulunmuş. Zaman gelmiş, Özbek semasını, Özbekistan hava sahasını Türk Hava Yollarına kapatabilmiş, bizim Kıbrıs'la ihtilafımızda, muvazaalı konularda Denktaş'ı dışlayarak Klerides'ten yana tavır almış bir Kerimov'u fütursuz bir biçimde destekleyebilmişizdir ve işin en garibi, Türk dünyasını çok iyi tanıdığını iddia eden Milliyetçi Hareket Partisinin bu formasyona ortak olmasıdır." Bunu ben söylemiyorum. Tabiî, bunu, Milliyet Gazetesinin köşeyazarı Yağmur Atsız ifade ediyor.

Kardeş cumhuriyetlerle olan ilişkilerimizde, her geçen gün bir önceki günü aratmaktadır. Rahmetli Özal'ın "çok büyük yanlışlıklar yapılmazsa" şeklindeki öngörüsü, maalesef, gerçekleşmiştir. Millî olduğu söylenen dış politikada gayri millî kararlar alabilen ve kardeş ülkelerle ilişkileri gerileten, tarih önünde mutlaka hesap verecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, taraflarca, 5 Mayıs 1997 tarihinde -yani, bundan 2 yıl üç ay önce- imzalanmış; fakat, ancak bugün kanunlaşma imkânı bulabilmiştir. Uluslararası anlaşmalarda ülkemizin lehine olanlarının, Meclisimizin ağır çalışmasından etkilenmeyecek bir prosedüre tabi tutulması gerekmektedir. Bu gecikmeler, ülkemiz menfaatlarını zedelediği gibi, uluslararası itibarımız açısından da hoş bir durum arz etmemektedir.

Bağımsızlıktan bu yana 8 yıl geçmesine rağmen rublenin egemenliğinden kurtulamayan Azerbaycan, geçiş döneminden bu yana, ekonomik faaliyetlerde önemli düşüşler, fiyatlarda büyük oranda artışlar ve gerçek gelirlerin azalması gibi ciddî sorunlarla karşılaşmıştır.

Azerbaycan ile 19 Eylül 1990 tarihinde imzalanan bir anlaşma uyarınca, Türk Hava Yolları, Bakü–İstanbul hattında tarifeli seferler yapmaya başlamıştır. Bağımsızlıktan sonra da, 2 Mayıs 1992 tarihinde bir hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştır.

Türk Hava Yollarının, Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetlerinde o ülkelerin vatandaşlarına bilet satışı büyük bir problem arz etmektedir. Zira, o ülkelerin yolcularının dolar temini çok zor ve pahalı olduğundan, Azerbaycanlı yolculara bilet temini imkânsız olmaktadır âdeta. Bu konuda, kardeş Azerbaycan yönetimi, Türk Hava Yollarından yardım ve anlayış beklemektedir.

Ülkemizin dışpolitikada içine düştüğü durumu, yurtdışına gitmek zorunda kalan vatandaşlarımıza uygulanan vizeler açıkça ortaya koymaktadır. Kardeş Azerbaycan bile, maalesef, vatandaşlarımıza vize uygulamakta ve 40 dolar vize ücreti ödemek zorunda kalan vatandaşlarımız, kardeş Azerbaycan sınırında bile mağdur bırakılmaktadır.

Azerbaycan, çok büyük bir ekonomik potansiyele sahip olmasına rağmen, maalesef, hâlâ piyasa ekonomisine geçememiş ve Rusya'ya bağımlı olmaktan kurtulamamıştır. Petrol kaynakları rasyonel işletilememekte ve petrol teknolojisi giderek yetersiz kalmaktadır.

Konumuz özelinde Azerbaycan'la, genelde ise bütün dışpolitikasında ciddî sorunlar içinde yaşayan ülkemiz, içeride nasıl bir çıkmazda?! Tecrübeli politikacılar bilirler ki, gücünü halkından alamayan ve iç huzurunu yakalayamayan ülkeler, dışpolitikada da asla başarılı olamazlar. Özellikle, son üç yıldır, arkasına sunî gündemlerin rüzgârını alarak halkını ekonomik ve sosyal açıdan ezen hükümetlere şahit oluyoruz. Bir ay içerisinde temel ihtiyaç maddesi olan akaryakıta yüzde 26 zam yapan, 6 ay için bütün memurlarına yüzde 20 zam verebilen bir hükümetin, mezarda emekliliği dayatmaktan vazgeçeceğine inanıyoruz. Dün, burada alınan kararla, ümit ediyoruz ki, emeklilerimiz rahat bir nefes, rahat bir soluk alacaklardır.

BAŞKAN – Sayın Aydın, konu üzerinde konuşur musunuz efendim.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Sayın Başkan, 57 nci Milliyetçi Anasol Hükümeti kurulurken, bir güneydoğu milletvekili olarak, bazı milletvekili arkadaşlarımla beraber, biz bir...

BAŞKAN – Affedersiniz... Gündemdışı söz alırsınız, konuşursunuz. Biz, bugün, bir uluslararası anlaşmayı tartışıyoruz. Onun için...

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Uluslararası anlaşmaları buraya getirirken, ülkemizin... (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, Azerbaycan'la yapılan anlaşmayla işçilerimizin sorunları aynı mı?!. Siz konuya gelin, bitirin efendim.

Teşekkür ederim.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Peki efendim.

Biraz sonra onaylanacak olan Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bu anlaşma, inşallah, bu iki halk için hayırlara vesile olacaktır.

Bu vesileyle saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASINA EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — 5 Mayıs 1997 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen sisteme giremeyen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde, Başkanlığa takdim etmelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy verecek bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendi ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde, Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Taşımacılığı Anlaşmasına Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylaması sonucunu arz ediyorum: Oylamaya 208 sayın milletvekili katılmış; 208 kabul oyu çıkmıştır.

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Dünya Sağlık Teşkilatı Anasözleşmesinin 24 ve 25 inci Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

8.—Dünya Sağlık Teşkilâtı Ana Sözleşmesinin 24 ve 25 inci Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri komisyonları raporları (1/280) (S. Sayısı :33) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Fazilet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler.

Buyurun Sayın Güler.

FP GRUBU ADINA MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Sağlık Teşkilatı Anayasasının 24 ve 25 inci Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önceki yıllarda hazırlanıp bu Dönemde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuzca da onaylanan bu tasarıyla Dünya Sağlık Örgütü Anayasasının 24 üncü ve 25 inci maddelerinde yapılan değişiklikle, İcra Kurulu üye sayısı 31'den 32'ye çıkarılmaktadır. Bu artışın nedeni, Batı Pasifik Bölgesi üyesi ülkelerin İcra Kurulundaki üye sayısının artırılarak 3'ten 4'e çıkarılmasıdır.

Dünya Sağlık Örgütü Anayasası hükümleri uyarınca, değişiklikler, üye devletlerin üçte 2'si tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, sözleşmesi 7 Nisan 1948'de Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler arasında gerekli 26 oyu alarak kurulmuş; ilk Dünya Sağlık Asamblesinin açılışında 48 olan üye ülke sayısı, Asamble, bir ay sonra çalışmalarını tamamladığında, 55'e çıkarılmıştır. Daha sonra, örgüte birçok katılım olmuş ve üye sayısı, 1 Ocak 1998 tarihi itibariyle, 191'e çıkmıştır. Türkiye de, birçok ülke gibi, 1948 yılında üye olmuştur.

Dünya Sağlık Örgütü, birçok amacı gözeterek, dünyanın her yanında, ulusal sağlık hizmetlerine ve bireylere doğrudan bir yaklaşım içerisinde olmuştur. Örgütün kuruluş sözleşmesinde yer alan ilkelerin, tüm dünyada hüküm süren gerçek yaşam koşullarına uygulanmasına ve yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır.

1960'lı yıllarda, kolera, veba ve sarı humma varlığını sürdürüyor; bu hastalıklar, potansiyel birer tehlike oluşturma özelliğini koruyordu. Kitlesel kampanyalar ve yeni yöntemlerin geliştirilmesiyle, sıtma, tropikal frambezi, çocuk felci, sarı humma, verem ve tifüs gibi hastalıkların yayılması sınırlandırılmıştır.

1970'li yıllarda ise, kadınların hakları, statüsü ve rolü alanında yeni bir bilinç ve duyarlık düzeyinin oluşumuna fırsat tanınmıştır.

Sağlıkta gelişme kavramı, tıbbi bakım sağlanmasından ayrı olarak, son dönemdeki politika geliştirme düşüncelerinin birer ürünü olmuştur. Ülkeler, özellikle Dünya Sağlık Örgütünün desteğiyle, sağlıkta gelişmeyle ilgili bir dizi temel ilke oluşturmuşlardır.

Sağlık politikalarının gelişiminde en önemli dönemeci, 1978 yılında, Alma-Ata'da toplanan Uluslararası Temel Sağlık Konferansı oluşturmaktadır. Konferans, dünyamızda yaşayan yüzmilyonlarca insanın sağlık koşullarının kabul edilemez düzeyde olduğunu saptadıktan sonra, sağlığa ve sağlık hizmetlerine ilişkin yeni bir yaklaşımın geliştirilmesi çağrısında bulunmuştur. Bu yaklaşıma göre, zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum kapatılacak, sağlık kaynakları daha adil bir dağılıma kavuşturulacak ve dünyada yaşayan bütün insanlar, toplumsal ve ekonomik anlamda üretken bir yaşam sürdürebilecekleri sağlık düzeyine kavuşturulacaktı.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından geliştirilen uluslararası normlar ve standartlar, tanı ve tedaviyle ilgili usulleri kaynaştırarak, araştırma verilerinin karşılaştırılmasını sağlayarak, hastalıkların yaygınlaşmasını sınırlandırmak ve yiyeceklerin, içmesuyunun, eczacılık ürünlerinin kalitesini gözeterek, halk sağlığına katkıda bulunmuştur.

1970'li ve 1980'li yıllarda Dünya Sağlık Örgütü, gelişmekte olan ülkeler arasındaki teknik işbirliğini giderek yaygınlaştırmıştır. Çiçek hastalığının eradikasyonu 1977 yılında gerçekleştirilmiştir ve bu çalışmalardan edinilen deneyimler, diğer bulaşıcı hastalıkların eradikasyonu, eliminasyonu ya da kontrolünde kullanılmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütünün kuruluş sözleşmesinde "Kamunun gerekli bilgi temeline dayalı görüşleri ve aktif işbirliği, sağlığın iyileştirilmesinde son derece önemli bir faktördür" denilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, daha en başından, elindeki bilgileri tüm dünyaya yaymak için var olan her tür iletişim aracını kullanmıştır. Aradan geçen elli yıl içerisinde, Dünya Sağlık Örgütü, sağlık ve hastalıklarla ilgili bilgileri düzenli olarak kendi veri bankalarına aktaran kapsamlı şebekeler oluşturmuştur.

Dünya Sağlık Örgütü Anayasasında, sağlık şu şekilde tanımlanmaktadır: "Sağlık, yalnızca bir hastalığın ya da sakatlığın olmaması değil; fiziksel, mental ve toplumsal anlamda tam bir iyilik halidir."

2000 yılında herkes için sağlık küresel stratejisi (HİS 2000) şu hedefleri belirlemiştir:

Doğumda yaşam beklentisinin 60 yılın üzerine çıkarılması,

Bebek ölüm hızının, 1 000 canlı doğumda 50'nin altına düşmesi,

5 yaşından küçüklerde ölüm hızının, 1 000 canlı doğumda 70'in altına düşürülmesi,

Doğumda yaşam beklentisi, 1955 yılında 48 iken, 17 yıllık bir artış göstererek, 1995 yılında 65'e çıkmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü, eldeki mevcut bilgilere dayanarak, 1997 yılında, tüm dünyada meydana gelen 50 milyonu aşkın ölümden yaklaşık üçte 1'inin akut alt solunum yolu enfeksiyonları, verem, ishal, AIDS ve sıtma gibi bulaşıcı ve paraziter hastalıklar yüzünden ortaya çıktığını tahmin etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Türkiye gerçeklerine dönelim. Türkiye, sağlık harcamalarına -gayri safî millî hâsılaya oranı olarak- yüzde 0,81 ayırırken, Avustusya yüzde 9,2, Almanya yüzde 8,6, İspanya yüzde 7,7 ayırmıştır. Bütçeden sağlığa ayrılan payın toplam içindeki oranı ise, yine, İspanya'da yüzde 13,7, Avusturya'da yüzde 12,7, Almanya'da yüzde 18,1, Guatemala'da yüzde 9,9, El Salvador'da yüzde 7,7, Kostarika'da yüzde 3,2; Türkiye'de ise, maalesef, yaklaşık olarak yüzde 2,5'tir.

1000 kişiye düşen hasta yatak sayısı, Amerika Birleşik Devletlerinde 5,7, Japonya'da 11,6, Almanya'da 11,5 iken, Türkiye'de, bu rakam, sadece 2,4'tür. Yine, 1000 kişiye düşen doktor sayısı, İspanya'da 4,1, Belçika'da 3,7, Yunanistan'da 3,8 iken, Türkiye'de, bu, sadece 1'dir; yani, 1000 kişiye 1 doktor düşmektedir.

Sağlık sistemindeki gelişmişlik göstergesi olarak, Türkiye'deki bebek ölüm oranı binde 53, gelişmiş ülkelerdeki bebek ölüm oranı onbinde 6'dır.

Türkiye'de, ortalama yaşam süresi 55 yıl, gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam süresi 76 ilâ 79 yıldır.

Görüldüğü gibi, Dünya Sağlık Örgütü verilerinde, doğumda yaşam beklentisi 65 yaş iken, hükümetin, getirdiği Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısında, emeklilik yaşını bayanlarda 58, erkeklerde ise 60 olarak dayatmaya çalışması, Dünya Sağlık Örgütü verilerine ters düşmektedir. Kaldı ki, Türkiye'de ortalama yaşam süresi, 65 yıl değil, yapılan bütün araştırmalarda, 55 ile 60 yaş arasında olduğu tespit edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, hükümetin hazırladığı ve adına da "sosyal güvenlik reformu" dediği bu tasarının, hem Türkiye gerçeklerine uymadığı hem de Dünya Sağlık Örgütü ilkelerine ters düştüğü ortadadır.

Bugün, Türkiye'de, 13 milyon insanımız açlık sınırındadır. Memura, emekliye, işçiye verilen düşük zamlarla, bu kesim giderek fakirleşmiştir; gelişmiş ülkelerdeki norm ve standart yaşam şartlarının altına düşmüştür. Bu kadar zor şartlarda yaşamaya çalışan insanlarımız, memurlarımız, işçilerimiz, ilaç alırken bile, yüzde 20'lik katkı payını ödemekte zorlanmaktadırlar.

2000'li yıllara birkaç ay kala, Türkiye'de yaşayan insanlarımızın da gelişmiş ülkelerdeki gibi sağlık ve beslenme şartlarına kavuşturulmaları dileğiyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güler.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ekrem Pakdemirli'de.

Buyurun Sayın Pakdemirli.

ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu anlaşma, 1986 yılında imzaya açılmış, ama, bir türlü, bizde yasalaşacak bir zaman aralığı bulamamış; Dünya Sağlık Teşkilatının ana sözleşmesinin 24 ve 25 inci maddelerini değiştiriyor. Çok basit bir değişiklik; ancak, bu değişiklik, mumzı ülkelerin üçte 2'si tarafından kabul edilmedikçe yürürlüğe girmiyordu. Tabiî, bu yürürlüğe girdi. Bizim şimdi bu anlaşmayı onaylamamız veya yasalaştırmamız, sadece istatistikî bir anlam taşıyor. Ben, genelde bazı fikirlerimi burada sizinle paylaşmak için söz aldım; çünkü, aslında, bu yasalaşsa da, yasalaşmasa da, yapılacak bir şey yok.

Bir uluslararası sözleşmeyi geçirdiğimiz zaman, bu sözleşmenin, hem icrayı hem yargıyı hem de yasamayı bağlaması lazım. Görüyorum ki, bunları hiç bağlamıyor. Yani, biz buradan anlaşmaları geçiriyoruz, icrayı bir miktar bağlıyor, uluslararası ilişkiden dolayı. Orada söylüyorlar, diyorlar ki: "Bak, burada, böyle bir anlaşmanın altında imzan var; sen, bunu böyle değil de şöyle yap." Ama, yargı, hiç oralı bile olmuyor. Bizde de, yasama yönünden bu anlaşmaların takip edilip, burada çıkarılacak olan bir kanunla ilgili "beyler, böyle bir kanun teklifi var; ama, filanca zaman yaptığımız anlaşmaya da ters düşüyor" diye bizi uyaracak bir müessese görmüyorum.

Burada teklifim şudur: Adalet Bakanlığının, yasama organından geçen bir uluslararası sözleşme, Ceza Kanunumuz olsun, Medenî Kanunumuz olsun, borçlar hukuku olsun, hangi yargı alt sektörünü ilgilendiriyorsa, bununla ilgili değişiklikleri bildirmesi veya bu değişiklikler yapılmıyorsa askıya alınması lazım.

Bakın, İngiltere'de Hyde Park'ta bir ağaç kesmenin cezası ölüm veya bir tersanede yangın çıkarmanın cezası ölüm; ama, İngiltere, idama karşı olan bir ülke ve Avrupa sözleşmesini de imzalamış. Orada hiçbir yargıç "ben bunu yakaladım; bu, tersanede yangın çıkarmış; bunu, ben, kendi iç hukukuma göre cezalandıracağım, bunu idam edeceğim" demiyor. Bizdeki yargının eksikliği burada. Yargımız "ben iç hukukumu bilirim, yaptığınız anlaşma beni ilgilendirmiyor" diyor. Neden; yargı bağımsızlığı diyoruz. Hayır, Adalet Bakanlığı, yapılan her anlaşmanın gereği olan değişiklikleri veya bu değişiklikler -Mecliste yapılmalı tabiî- yapılamıyorsa, yargının kendisi, otomatikman bunları yürütmemelidir. Biz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atıyoruz; sonra, fikir hürriyetleriyle ilgili garanti maddesi olan 10 uncu maddeyi dikkate almadan, bizim yargıcımız, 312'yi uyguluyor; 312'yi uygulamaması lazım.

Ondan sonra, yine, yaptığımız bu sözleşme gereği, devlet güvenlik mahkemelerinin, insan haklarını böyle çiğnememesi lazım; ama, yargı bağımsızlığı diyoruz. Yargıçlara kimse karışmıyor; doğru, karışmıyor, ama, kendi içlerinde bir otokontrol yaratmaları ve yaratılan bu otokontrolle meseleyi götürmeleri lazım.

Bakın, bu sözleşmeyle basit bir idarî düzenleme yapılıyor; yani, 31 olan üye sayısı 32'ye çıkarılıyor; 1 üye de Pasifik ülkelerine kota olarak veriliyor. Bizim ülkeden gönderdiğimiz, icraya bağlı olan, Dışişlerinden giden bir arkadaşımız "vallahi, bizim iç hukuk hükümlerine göre, biz bu anlaşmayı daha onaylamadık; ben de bu arkadaşın oyunu kabul etmiyorum" dese, ne kadar sakil düşer, ne kadar yanlış olur; üçte 2'si imzalamış, yürürlüğe girmiş "benim iç hukukumda bu daha yürürlüğe girmedi" dese yanlış olur. 13 yıl sonra bu anlaşma bizim karşımıza gelmemeli, çok daha önce olmalıydı.

Tabiî ki, ben, biliyorum, bu anlaşmanın yürürlüğe girmemesine rağmen, Türkiye'de, bizim Dışişlerimiz bunu uyguluyor, yürütüyor. İşte, bu olgunluğu, hem yasama hem de yargı yapmalı.

Bunun için söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Pakdemirli, teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

DÜNYA SAĞLIK TEŞKİLATI ANASÖZLEŞMESİNİN 24 VE 25 İNCİ MADDELERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 39 uncu Dünya Sağlık Asamblesinde, Dünya Sağlık Teşkilatı Anasözleşmesinin 24 ve 25 inci maddelerinde yapılan değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardım istemelerine rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ederim.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını havi oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa sunmasını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Dünya Sağlık Teşkilatı Anasözleşmesinin 24 ve 25 inci Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının neticesini açıklıyorum:

Katılım : 192

Kabul : 187

Ret : 1

Çekimser : 1

Mükerrer : 3

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadenizdeki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

9.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadenizdeki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/329) (S. Sayısı :36) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadenizdeki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Partim ve Şahsım adına, Yüce Heyetinizi ve bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, daha önce gündeme geldiği halde burada kanunlaşamamış olan şimdi görüştüğümüz tasarı, inşallah, bu görüşmeden sonra kanunlaşacak ve bu şekilde de, Ukrayna Hükümeti ile aramızdaki ticarî işbirliği belli bir mesafe ve ivme kazanacaktır.

Gelişmiş dünya ülkeleri her geçen gün yeni yeni pazarlar bulup yatırım ağlarını artırmak için yeni arayışlar içindeyken, işbaşındaki hükümetlerimiz, basit ve kısır çekişmeleri bir tarafa bırakmak suretiyle, gerek komşularımız arasındaki gerekse uzak ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğini daha sıcak ve daha güzel bir hale getirmek suretiyle, dışticaretimizi, Türkiyemiz açısından, ihracatçımız, esnafımız açısında daha verimli bir hale getirmenin arayışı ve gayreti içerisinde olmalıdır.

Ukrayna, Karadeniz ülkesi olması bakımından aynı zamanda da bir komşu ülke durumundadır. Dolayısıyla, ihracatçılarımızı, üretim yapan esnafımızı buraya taşımak, hükümetimizin başta gelen görevleri arasında olmalıdır; çünkü, bilhassa, ürettiğimiz malı satamayacak duruma geldiğimiz bir dönemde, yeni pazarların oluşması ve bu pazarlara, ürettiğimiz malları satmamız, herhalde, içerideki ekonomimizin daha dinamik, daha verimli ve güzel bir hale gelmesini sağlayacaktır.

Ayrıca, Ukrayna. bir diğer bakımdan da, bizim için, bir başka önem arz etmektedir. Orada yaşayan ve bizim gibi düşünen, bizim gibi yaşayan ve bizim gibi inanan Türk kardeşlerimizin belli problemleri de bu arada halledilme yoluna gidecek ve Ukrayna'ya dönmek, daha doğrusu Kırım'a dönmek isteyen, Kırım'dan uzaklaştırılmış olan Türklerin öz vatanlarına dönmesi konusunda da gayret sarf etmek, yine, hükümetimizin görevi olmalıdır.

Elimizdeki belgelere baktığımızda, Ukrayna'yla olan ikili ticaretimizin gerektiği yerde ve gerektiği kadar olmadığını müşahede ediyor ve görüyoruz. Halbuki, birazcık gayret, birazcık ticaretimizin veyahut da sanayicimizin önüne düşmekle, bu potansiyelin daha verimli ve daha güzel bir hale gelmesini temin etmek, bizim için gerçekten mümkün olacak. Bunun için de, şu tasarının kanunlaşmasından sonra, hükümetimize, gerek Ticaret Bakanılığımıza gerek Dışişleri Bakanlığımıza, büyük gayretlerin düştüğü inancındayız. İnşallah, bu tasarının kanunlaşmasından sonra, bu gayreti gösterirler ve dolayısıyla, Ukrayna'yla aramızdaki ticaret hacmimiz de, bu oranda artmış olur ve artı olarak da, iki ülke insanları, birbirlerine gelip gitmek, turizmi de canlandırmak suretiyle, daha sıcak ilişkiler içerisine girmiş oluruz ve bunun da ülkemize çok büyük faydalar temin edeceğine inanıyoruz.

Muhterem Başkan, kıymetli milletvekilleri; Ukrayna'yla ticarî ilişkilerimizin dışpolitikamız açısından da büyük önem arz edeceğine inanıyorum; şöyle ki: Yalnızlığa itilmekten kurtulmamız gerektiği bir dönemde, Ukrayna gibi ve diğer ülkeleri de yanımıza almak suretiyle, beynelmilel ortamda, haklarımızı ve hukuklarımızı savunma noktasında, bu ülkeleri de aramıza, yanımıza, arkamıza almak suretiyle, haklarımızı daha güzel savunacağımıza inanıyoruz.

Ukrayna'yla yaptığımız ve kanunlaşacak şu anlaşmanın, ülkemize, halkımıza, hükümetlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA KARADENİZ’DEKİ DENİZ ALANLARINDAN SORUMLU YETKİLİ MAKAMLARIN İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 12 Şubat 1998 tarihinde Kiev’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadeniz’deki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde, Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendi ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde, Başkanlığa vermesini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının oylama sürecini beklerken, diğer tasarıya geçiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporlarının görüşülmesine başlıyoruz.

10.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/307) (S. Sayısı :34) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, saat 19.00 olmadı mı?

BAŞKAN – Çalışma süremizin dolmasına 5 dakika var efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Saat 19.00 oldu efendim.

BAŞKAN – Bizim saatimize göre, çalışma süremizin dolmasına 5 dakika var.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, saat 19.00 oldu, dikkatlerinizi çekiyorum; karar geçerli değil.

BAŞKAN – Sayın Çelik, bir dakika...

Sayın Bedük, bizim saatimizle başladık; 3 dakika var; ama, Genel Kurulun oyuna sunacağım.

Bu tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 1965 yılında Pakistan ile Hindistan arasında cereyan eden bir savaş neticesinde, iki ülke arasında beş yıllık bir sükûnet dönemi yaşandıktan sonra, 1971 yılında Pakistan ile Hindistan arasında tekrar bir savaş başladı. Bu savaşın başlamasının sebebi, Doğu Pakistan'da ayaklanmaların olması ve bu ayaklanmaları da Hindistan'ın desteklemesidir. Bunun neticesinde, 16 Aralık 1971 tarihinde Pakistan birliklerinin Doğu Pakistan'dan çekilmesiyle Bangladeş Devleti resmen kurulmuş oldu. Yeni kurulan Bangladeş Devletini, Amerika, Sovyetler Birliği ve Çin hemen tanıdılar; fakat, nedense, Türkiye, bu dost ülkeyi tanımak için 1974 yılına kadar beklemeyi tercih etti. Yaklaşık otuz yıllık geçmişi olan Bangladeş'in, bu otuz yıllık geçmişi çok önemli siyasî çekişmelerle, iktidar çekişmeleriyle doludur.

Bangladeş'in yüzölçümü 143 999 kilometrekare, takriben Türkiye'nin beşte 1'i büyüklüğünde; nüfusu 130 milyon, Türkiye'nin 2 katı nüfusa sahip; okur yazar oranı yüzde 35; başkenti 9 milyon nüfuslu Dakka; nüfusun yüzde 86'sı Müslüman, yüzde 12'si Hindu, yüzde 2'si ise diğer dinlere mensuptur.

Gayri safî millî hâsılası 1996 yılı itibariyle 32 milyar dolar; fert başına düşen millî geliri 300 dolar; içborç tutarı 1 milyar dolar; dışborç tutarı 15 milyar dolar; döviz rezervi 3 milyar dolar; ihracatı 4,4 milyar dolar; ithalatı ise 6 milyar dolar civarındadır. Bu tablo, maalesef, geri kalmış bir ülkenin tipik örneğini teşkil etmektedir.

Bangladeş, bağımsızlığını kazandığı tarihten bugüne kadar, Türkiye'nin ulusal meselelerini ulusal meselelerini, neredeyse, kendi meselesiymiş gibi savunmuş, uluslararası tüm platformlarda ülkemizle aynı doğrultuda oy kullanmıştır. Bağlantısızlar Hareketi gibi ülkemizin üye olmadığı örgütlerde, Kıbrıs konusunda olduğu gibi, Türkiye aleyhine çıkarılan tüm kararlara çekince koymuştur. Bangladeş'in dış politikası, işbaşına gelen kişi veya hükümetlere göre değişmemektedir, özellikle Türkiye açısından.

Yukarıda belirtilen durumlara rağmen, Türkiye'nin 22 Şubat 1974 tarihinde tanıdığı Bangladeş'le ilişkilerinin arzulanan düzeyde olduğunu söylemek de, maalesef, mümkün değildir. İki ülke arasında son siyasî istişare toplantısı 1996 yılında Ankara'da gerçekleştirilmiştir.

İki ülke arasında birçok sahada ikili anlaşmalar mevcuttur. Bunlardan biri de, 6 Aralık 1944 tarihli Şikago Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata ulaşılamamış; bu nedenle, ticarî hakların ikili sözleşmelerle düzenlenmesi gereği doğmuştur.

Gerek Türkiye gerekse diğer devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak, ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna gitmişlerdir. Ülkemiz, Bermuda tipine uygun birçok ülke ile ikili hava taşıma anlaşması imzalamıştır.

Bu meyanda, 25 Mart 1997 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti arasında Dakka'da bir hava taşımacılığı anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma, Türkiye ile Bangladeş arasında gelişmekte olan ilişkilere önemli ölçüde katkıda bulunacaktır inancındayız.

Özellikle ekonomik, kültürel ve turizm alanında işbirliğinin daha ileri bir düzeye ulaşmasına katkıda bulunacak olan D-8 Anlaşmasının da geliştirilmesi ve ilişkilerin her yönde sıcak tutulması, bu dost ülke ile ilişkilerde ayrıca çok önem arz etmektedir.

Avrupa Topluluğunun kapısında bekletildiğimiz, G-8'lerin bizleri dikkate almadığı bir ortamda, Türkiye'nin öncülüğünde kurulan Bangladeş'in de içerisinde bulunduğu D-8'lerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. D-8'ler dünya ekonomisine ve barışa hizmet edecek bir oluşum olup, aynı zamanda, uluslararası ilişkilerde ülkemize güç katacak bir organizasyondur. Bundan dolayı, 54 üncü hükümetin öncülüğünde kurulan D-8'lerin en önemli ilkesi, bilindiği gibi, etkinliktir. Bu oluşumun öncüsü olan Türkiye'nin, kardeş ülkeler arasında her sahadaki işbirliğini yaygınlaştırması gerekmektedir.

Bu vesileyle, her iki ülke halkına bu anlaşmanın hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BANGLADEŞ HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — 25 Mart 1997 tarihinde Dakka’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN– 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa bildirmelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

(MHP sıralarından "sisteme giremiyoruz" sesleri)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sistemin arızası giderilmiştir. Salonda bulunan sayın üyelerin elektronik cihazla tekrar oy kullanmalarını rica ediyorum.

Biraz evvel verdiğiniz oyların hiçbirisini sistem vermiyor; vermediği için tekrar oy kullanacaksınız. Olmazsa, başka bir oturumda yaparız.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Başkanım, kullananlar da tekrar oy kullanacak mı efendim?

BAŞKAN – Tabiî efendim; onun için rica ediyorum zaten.

Sayın milletvekilleri, son oylamanın sonucunu,cihazın bozulması nedeniyle alamadık. Bu nedenle, bu tasarının, sadece açık oylaması yenilenecektir.

9.—Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadenizdeki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/329) (S. Sayısı :36) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bundan evvel oyladığımız, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadeniz'deki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarının açık oylamasının neticesini veriyorum:

Katılan : 212

Kabul : 207

Mükerrer : 5

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, çeşitli ülkelerle yapılan 10 anlaşmayı kanunlaştırmış bulunmaktadır.

Bu verimli çalışmanın bundan sonraki birleşimlerde de devam edeceğine inancımı ifade etmek istiyor; sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 10 Ağustos 1999 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.13

 

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Fethullah Gülen hakkında bir rapor olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/117)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Nurettin Aydın

Siirt

Son günlerde bütün yazılı ve sözlü basın organlarında, Allah’a, Peygamberine, İslam Büyüklerine ve günümüzde bir kısım vatandaşlarımız nezdinde itibar gören bazı şahıslara yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanan bir rapordan söz edilmektedir. 18 sayfadan oluşan ve “Fethullah Gülen, Dünü, Bugünü Hedefi” adını taşıdığı söylenen bu raporun MGK’da görüşüldüğü ifade edilmektedir.

Adı geçen raporda, İslam Dininin Peygamberi Hz. Muhammed’e “Arap Hikayecisi” sıfatı kullanılarak hakaret edildiği, daha da ileri gidilerek “Muhammed, Allah denilen kutsal bir varlıkla görüşüp konuşmuştur. (Allah, mensubu olduğu kabilenin baş putuydu.)” denilerek alemlerin yaratıcısı olan Allah’a çirkin saldırılarda bulunulduğu ifade edilmektedir.

Sorular :

1. İslam’a ve onun Mukaddesatına hakaretler içeren ve “Fethullah Gülen, Dünü, Bugünü Hedefi” adını taşıyan bu rapordan hükümetinizin bilgisi var mıdır?

2. Bu rapor kim veya kimler tarafından hazırlanmıştır? Kamuoyunda bu raporun BÇG (Batı Çalışma Grubu)tarafından kaleme alındığı söyleniyor. Bu doğru mudur?

3. Hükümetiniz BÇG’nin tasfiye edildiğini açıklamıştı; ancak bu rapor BÇG’nin faaliyetlerinin hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Kamuoyunun endişeli beklentisine son verecek bir açıklama gereği hissediyor musunuz?

4. MGK’ya sunulduğu söylenen bu rapor, MGK’da görüşüldü mü?

5. Hükümetiniz, bu raporun ayrıntıları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeyi düşünüyor mu?

6. Bu raporun irtica ile mücadele çerçevesinde hazırlatıldığı vurgulanıyor. Eğer bu doğru ise, “İrtica ile mücadele İslam’ın mukaddesatına hakaret etmekle” mi yürütülmeye çalışılmaktadır?

7. Dindar kesimi rencide eden bu rapor hakkında herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?

8. Türk Ceza Kanununun 175 inci maddesine göre, dinî değerlere hakaretin suç sayıldığı dikkate alınırsa, raporu hazırlayanlar hakkında savcıları harekete geçirecek misiniz?

9. Bu rapor basında sansürlenerek yayınlandığı gibi, Millî Güvenlik Kuruluna da sansürlenerek mi geldi?MGK Genel Sekreteri bu konuda hükümetinizi bilgilendirdi mi?

10. Hükümetiniz, “İrtica” kavramını bütün vatandaşlarımızın anlayacağı tarzda tarif edip Anayasa ve kanunlarımıza derc edecek bir çalışma başlatmayı düşünüyor mu?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 4.8.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/179969

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMMBaşkanlığının 7.7.1999 tarih ve A.01-O.GNS.0.10.00.02-7/117-519/1923 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 12.7.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-21/12/3167 sayılı yazısı.

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 1999/38369 ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 2.7.1999 tarihinden itibaren 1999/1598 hazırlık sayılarına istinaden soruşturmaların sürdürüldüğü anlaşılmış olup, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 143 üncü maddesinde yer alan hazırlık soruşturmasının gizliliği kuralının ihlal edilmemesi açısından bilgi vermek mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

2. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, M.G.K.’da Fethullah Gülen hakkında bir raporun görüşülüp görüşülmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/118)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına dalelat etmenizi saygılarımla arz ederim.

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Diyarbakır

Sorular :

1. 23.6.1999 tarihinde toplanan Millî Güvenlik Kuruluna Fethullah Gülen ile ilgili olarak bir rapor sunulduğu basına yansımıştır. Sözkonusu raporda Dinimize, Peygamberimize ve diğer semavî dinlere hakaretler bulunduğu; bu cümleden olarak Peygamberimize Muhammed adlı Arap bir hikayeci, hayalperest dengesiz vs. gibi söylemeye dilimizin varmadığı ibareler, keza Dinimiz ve diğer semavî dinler hakkında benzer hakaretamiz ifadelerin de bulunduğu basında yer almıştır. Bu iddialar doğru mudur.

2. Eğer doğruysa, bu çirkin ifadelerin, yüzde doksan dokuzu müslüman olan milletimizce kutsal sayılan değerlere bu şekilde hakaret edilmesinin toplumda infiale yol açabileceği düşünüldü mü?

3. Devletimiz nazarında böyle asılsız, hezeyanlarla dolu bir raporun kabul görmesinin hatta müzakereye değer bulunmasının dahi halkımızı nasıl vicdanen yaralayacağını ve devlet ciddiyetini sarsacağı düşünülmedi mi?

4. Eğer bu iddialar doğru değilse, Devlet-millet kaynaşmasını zedeleyen ve Anayasal Kuruluşları yıpratmaya matuf bu gibi iddia ve ithamları yalanlamayı ve diğer gerekli işlemler yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 4.8.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/179970

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMMBaşkanlığının 7.7.1999 tarih ve A.01-O.GNS.0.10.00.02-7/118-520/1924 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 12.7.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-21/13/3166 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır.

1.2.3.4. Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 1999/38369 ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 2.7.1999 tarihinden itibaren 1999/1598 hazırlık sayılarına istinaden soruşturmaların sürdürüldüğü anlaşılmış olup, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 143 üncü maddesinde yer alan hazırlık soruşturmasının gizliliği kuralının ihlal edilmemesi açısından bilgi vermek mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

3. – İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’nin, M.G.K.’na Fethullah Gülen hakkında bir rapor sunulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yazılı cevabı (7/119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda arz ettiğim soru önergemin Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delalet buyurulmasını arz ederim. 25.6.1999

Süleyman Arif Emre

İstanbul

Soru önergesi :

23.6.1999 tarihinde yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısından sonra tarafınızdan yapılan ve 28 Şubat kararlarının kaldığı yerden Hükümetinizce aynen uygulanacağına dair açıklama, kamuoyumuzda hayal kırıklığı uyanmasına sebebiyet vermiş, üstü kapalı bir müdahale dönemi olarak nitelendirilen 28 Şubat sürecinin devam etmekte olduğu izlenimini uyandırmıştır.

Soru 1. 55 inci Hükümetin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz’ın sona erdiğini ilan ettiği 28 Şubat süreci size göre devam etmekte midir?

Soru 2. 28 Şubat süreci devam ediyorsa sona erdirilmesi için Hükümetiniz hangi tedbirleri alacaktır?

Soru 3. Meclisimizin egemenliği ve hükümetlerimizin etkinliğini, Millî Güvenlik Kurulu karşısında tartışmalı hale getiren bu Kurul ile ilgili Anayasanın 118 inci maddesinin değiştirilmesi ve demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirilmesi düşünülüyor mu?

Soru 4. Basınımıza yansıyan haberlere göre Millî Güvenlik Kurulu veya makamınıza “Fethullah Gülen” raporu adı altında sunulan raporda bütün dinlere ve peygamberlere, bu meyanda dinimize ve muhterem peygamberimize galiz hakaretlerde bulunulduğu ileri sürülmüştür.

a)Millî Güvenlik Kuruluna böyle bir rapor sunulmuş mudur?

b) Sunulmuş ise bu hakaretamiz rapor niçin ciddiye alınarak işleme konulmuştur?

c) Raporu hazırlayanların yaptığı bu hakaretler Türkiye Cumhuriyeti Kanununun 175 inci maddesine göre suç teşkil ettiği cihetle suçlular hakkında niçin şimdiye kadar gereken kanunî işlemler yapılmamıştır?

d) Milletimiz üzerinde büyük infial ve nefret uyandıran bu olay hakkında suitefehhümleri ortadan kaldırmak için makamınızca niçin gereken açıklama yapılmamaktadır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 4.8.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/179971

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMMBaşkanlığının 7.7.1999 tarih ve A.01-O.GNS.0.10.00.02-7/119-521/1925 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 12.7.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-21/14/3165 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır.

Sözkonusu rapor ile ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 1999/38369 ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 2.7.1999 tarihinden itibaren 1999/1598 hazırlık sayılarına istinaden soruşturmaların sürdürüldüğü anlaşılmış olup, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 143 üncü maddesinde yer alan hazırlık soruşturmasının gizliliği kuralının ihlal edilmemesi açısından bilgi vermek mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın yazılı cevabı (7/149)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 24.6.1999

Zülfikar İzol

Şanlıurfa

Sorular :

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar-projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 4.8.1999

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/577

Konu :Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMGenel Sekreterliğinin, 7.7.1999 gün ve Kan. Kar. Md. A.01.0.BNS.0.10.00.02-7/149-624/2140 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, Bakanlığımızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ile Şanlıurfa İline ayrılan miktarlar konusunda, Bakanlığımıza yöneltmiş olduğu TBMM7/149 esas sayılı yazılı soru önergesine dair cevabımız ekte sunulmuştur.

Bilginize arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, TBMM7/149 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Cevap 1. Bakanlığımızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerine ilişkin, Merkez Teşkilâtımız ile Bağlı ve İlgili Kuruluşlarımızı kapsayan kaynaklar özet halinde ekli çizelgede sunulmuştur.

Soru 2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeler itibariyle ne kadardır?

Cevap 2. Bakanlığımızın 1999 Malî Yılı Yatırım Programında Şanlıurfa İli için, öngörülen ve sektörler bazında Kuruluşlarımızca ele alınacak olan projelere ilişkin çalışmalar ekli çizelgede gösterilmiştir.

Soru 3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

Cevap 3. Sözkonusu projelerin hayata geçirilmesi, öncelikle bütçe imkânlarına bağlı bulunmakta olup, yapılacak işlerin konumu itibariyle belirlenen plan ilkeleri ile çalışma takviminde öngörülen süreçler dahilinde ve şartların elverdiği ölçüde çalışmalar sürdürülecektir.

 

 

5. – Karabük Milletvekili Erol Karan’ın;

– Karabük-Bartın-Zonguldak İllerinde kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri üst birliğinin bazı uygulamalarına,

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in;

– Hatay İlindeki orman alanlarının meyveli ağaçla ağaçlandırılması için bir çalışma yapılıp yapılmadığına,

– Hatay İlindeki tarımın geliştirilmesine ve seracılığın teşvik edilmesine,

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın;

– 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/203, 207, 210, 223)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Dr. Erol Karan

Karabük

Karabük-Yenice İlçemiz orman yoğunluğuyla ülkemizin önde gelen yörelerinden biridir. Bu yörede yaşayan halkın geçimi büyük oranda ormana dayalı olup gerek ilçe merkezi mahallelerinde gerekse köylerde kurulan 39 civarında tarımsal kalkınma kooperatifleri vasıtasıyla ormanda çalışmaktadırlar. Ancak kurulu bulunan bu kooperatiflerden ve uygulamalardan doğan sorunlar tüm Yenice halkını tedirgin etmekte, Yenice adliyesi görevlileri de bu kooperatiflerle ilgili davaların yoğunluğundan şikâyet etmektedirler. Uzun yıllardır gerek idarî gerekse adlî yönden sıkıntılar yaratan bu Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin yasadışı uygulamaları konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının İl ve İlçe Müdürlükleri de yeterli davranmamışlar, çoğu zaman olanlara göz yummuşlardır.

Bütün bu uygulamalar ve gelişmeler sonucu mağdur olan orman köylerimiz yoğun bir şekilde göç vermektedir. Kurulu bulunan Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin çoğu amacından saptırılmış ve rant aracı olarak kullanılmaktadır.

Yenice İlçe merkezi mahallelerinde kurulu bulunan ormanla ve tarımla hiçbir ilgisi olmayan 10 kadar Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin ülkemizin hiçbir yerinde bir örneği daha yoktur. Sözkonusu kooperatiflerin üyeleri de şaibeli olup; genellikle köyde yaşamayan, çevre illerde ve ilçelerde görev yapan ve oralarda ikamet eden kamu çalışanları da üye olup seçimlerde oy kullanmaktadırlar. Bunun sonucunda orman köylerinde yaşayan köylülerimizin önemli bir kısmı en doğal hakları olan ormanda çalışmaktan alıkonmaktadırlar.

Yine yörede kurulu kooperatiflerin oluşturduğu Üst Birlik’in sahte belgelerle % 25 payları aldığı söylentisi çok yaygındır.

Bütün bu bilgiler doğrultusunda;

1. İlçe merkez mahallelerinde ormanla ve tarımla bir ilgisi olmayan 10 kadar kooperatifin kurulması ve ormandan iş alması yasal mıdır?

2. İlçede kurulu bulunan bu kooperatiflerin kuruluşunda ve sonrasında ikametgâh konusunda sorunlar yaşanmakta mıdır?

3. Kooperatiflerin % 25 hakları konusunda çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Karabük-Bartın-Zonguldak illerinde kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin oluşturduğu Üst Birliğin % 25’ler konusunda yasal olmayan işlemleri var mıdır?

4. Araştırmalar sonucunda iddialar doğru çıktığında bu kooperatifler hakkında yeniden yapılanmaya gitmeyi düşünür müsünüz?

5. Sonuç olarak bu konuda geniş kapsamlı bir araştırma ve soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz?

Saygılarımla.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer

Hatay

Hatay İlimizde, gerek Orman alanlarının gerekse Hazinenin tasarrufunda bulunan sahalardan yöre halkımız gereği gibi istifade edememektedir.

Adı geçen yerlerin meyveli ağaç ile ağaçlandırılması özellikle zeytin ormanlarının yapılması İlimiz ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Soru 1. Bahsedilen yerlerin ağaçlandırılması ile ilgili herhangi bir projeniz var mı? Yoksa böyle bir proje yapmayı düşünüyor musunuz?

Soru 2. Bu konuda İl Özel idaresinin kendi çapında yaptığı çalışmaları destekleyecek misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer

Hatay

Hatay İlimizde sebze ziraati yapabilecek çok geniş alanların olmasına rağmen, yörede tarımda en az on misli artışın olabileceği tahmin edilen örtü altında (Serada) sebze tarımına gerekli destek sağlanmamaktadır.

Bunun içinde İl Özel İdare kaynakları ile yapılan demonstratif çalışmalar yeterli olmamaktadır.

Soru 1. Yöremiz insanına ve ülke kalkınmasına büyük katkı sağlayacak olan sebze ziraatının geliştirilmesi için herhangi bir çalışmanız var mı?

Soru 2. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan sera yapımını teşvik edilmesi için bir çalışmanız var mı?

Soru 3. Tarla bazında yağmurlama ve damlama sulama sistemine geçmeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 4.8.1999

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ-2-01/1728

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 19.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-1021 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Karabük Milletvekili Sayın Erol Karan’a ait 7/203-763 Esas No’lu, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’e ait 7/207-818 ve 7/210-822 Esas No’lu, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’ya ait 7/223-866 Esas No’lu yazılı soru önergelerine ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Dr. Erol Karan

Karabük Milletvekili

Esas No. : 7/203-763

Soru 1. İlçe merkez mahallelerinde ormanla ve tarımla bir ilgisi olmayan 10 kadar kooperatifin kurulması ve ormandan iş alması yasal mıdır?

Cevap 1. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan, Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin ana sözleşmelerindeki çalışma konuları tarım, hayvancılık, ormancılık, arıcılık, elsanatları (vb.) faaliyetleri ile ilgili konuları içerdiğinden bakanlığımızca kurulan bu tür kooperatifler ana sözleşme gereği ormancılık işleri ile de iştigal edebilmektedirler. Ormancılık işi ile iştigal eden kooperatiflerin ise, Orman Kanununa (6831 Sayılı Kanun) göre ormandan iş almaları mümkündür.

Soru 2. İlçede kurulu bulunan bu kooperatiflerin kuruluşunda ve sonrasında ikametgâh konusunda sorunlar yaşanmakta mıdır?

Cevap 2. İlçede kurulu bulunan tarımsal kalkınma kooperatiflerinin kuruluşunda ikametgâh istenmekte, kurulduktan sonra ortaklık şartlarında bu konuya da yer verilmekte olup, bu şartları yitirenlerin ortak olamayacağı hususu Ana Sözleşmede belirtilmiştir.

Soru 3. Kooperatiflerin % 25 hakları konusunda çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Karabük-Bartın-Zonguldak illerinde kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin oluşturduğu Üst Birliğin % 25’ler konusunda yasal olmayan işlemleri var mıdır?

Cevap 3. Kooperatiflerin orman istihsalinden dolayı aldıkları % 25 hakları konusu Orman Kanunundan (6831 Sayılı Kanun) gelen bir hak olup, bu konu Orman Bakanlığınca değerlendirilmektedir.

Soru 4. Araştırmalar sonucunda iddialar doğru çıktığında bu kooperatifler hakkında yeniden yapılanmaya gitmeyi düşünür müsünüz?

Cevap 4. Yeniden yapılanma konusu 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda yapılacak olan değişiklik ile mümkündür.

Soru 5. Sonuç olarak bu konuda geniş kapsamlı bir araştırma ve soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 5. Araştırmalar sonucu suç unsuru olan iddiaların doğruluğu sözkonusu olduğunda veya herhangi bir ortağın şikâyetinin İl Müdürlüklerimize intikal ettirilmesinde Bakanlık Teftiş Kurulunca veya Teşkilâtlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü Denetleme Dairesince gerekli inceleme ve soruşturma yapılmakta olup, suçlular hakkında gerekli yasal işlemler yapılmaktadır.

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Mustafa Geçer

Hatay Milletvekili

Esas No. : 7/207-818

Hatay İlimizde gerek orman alanlarının gerekse Hazinenin tasarrufunda bulunan sahalardan yöre halkımız gereği gibi istifade edememektedir.

Adı geçen yerlerin meyveli ağaç ile ağaçlandırılması özellikle zeytin ormanlarının yapılması ilimiz ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Soru 1. Bahsedilen yerlerin ağaçlandırılması ile ilgili herhangi bir projeniz var mı? Yoksa böyle bir proje yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 1. Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü ile Bakanlığımız arasında Hazine arazilerinin ağaçlandırılmak üzere kiraya verilmesi hakkında çalışmalar başlatılmış olup, protokol aşamasına gelinmiştir. Sözkonusu protokol ile Hazinenin tasarrufunda bulunan yerlerin kamu kurum ve kuruluşlarına tahsisi yapılarak gerçek ve tüzelkişilere sembolik bedellerle kiraya verilmesi amaçlanmıştır.

Bu uygulama öncelikle ibreli ve yapraklı orman ağacı türleri ile ceviz, kestane, badem ve iğde gibi türleri kapsamaktadır. Ancak ülkemizde başta bağcılık olmak üzere narenciye, kayısı, şeftali gibi üretiminde gerileme görülen meyve türlerini de özendirmek veya çiftçilerimize alternatif bir gelir kaynağı yaratmak suretiyle özellikle Hazinenin tasarrufunda bulunan atıl sahaların bu amaçlara yönelik olmak üzere azamî ölçüde değerlendirilmesine yöneliktir.

Soru 2. Bu konuda İl Özel İdaresinin kendi çapında yaptığı çalışmaları destekleyecek misiniz?

Cevap 2. İl Özel İdaresinin illerimizde yapacağı ağaçlandırma çalışmalarına talep gelmesi halinde teknik yönden destek sağlanacaktır.

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Mustafa Geçer

Hatay Milletvekili

Esas No. : 7/210-822

Hatay İlimizde sebze ziraati yapılabilecek çok geniş alanların olmasına rağmen, yörede tarımda en az on misli artışın olabileceği tahmin edilen örtü altında (Serada) sebze tarımına gerekli destek sağlanmamaktadır.

Soru 1. Yöremiz insanına ve ülke kalkınmasına büyük katkı sağlayacak olan sebze ziraatının geliştirilmesi için herhangi bir çalışmanız var mı?

Cevap 1. Ülkemiz örtü altı varlığını tespit etmek amacıyla, 80 il üzerinde Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüz tarafndan bir anket çalışması yapılmıştır. Ankete göre Hatay İlinde toplam 21 123 da. örtü altı varlığının olduğu, bunun önemli bir kısmını alçak plastik tünellerin oluşturduğu tespit edilmiştir.

Bu çalışmalar sonucunda, ülkemiz örtü altı yetiştiriciliğinin günümüz şartlarına göre teknik olarak yeniden disipline edilmesi, geliştirilmesi ve teşvik kapsamına alınması amacı ile “Seracılık Proje Taslağı” hazırlanmıştır. Hatay İli de sözkonusu proje uygulama alanı içinde bulunmaktadır.

Soru 2. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan sera yapımının teşvik edilmesi için bir çalışmanız var mı?

Cevap 2. Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüzce seracılığın Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu veya benzeri bir teşvik kapsamına alınması için çalışmalar sürdürülmektedir.

Soru 3. Tarla bazında yağmurlama ve damlama sulama sistemine geçmeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 3. Ülkemizin belirli bölgelerinde açıkta sebze yetiştiriciliğinde yağmurlama sulama yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bakanlığımız Hatay İl Müdürlüğünden bu konuda teknik yardım alınabilir.

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Tevhit Karakaya

Erzincan Milletvekili

Esas No. : 7/223-866

Soru 1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Soru 2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

Soru 3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

Cevap :Bakanlığımız 1999 yılı bütçe yatırım ödenekleri ve Erzincan İline ayrılan ödenekleri gösteren tablolar ilişikte gönderilmiştir.

Bakanlığımız yatırımları ekli cetvellerde görüldüğü gibi fizikî yatırımlardan ziyade, araştırma ve yayım hizmetleri gibi projeler olup, her yıl bütçeye konulan ödenekler çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Tablo 3 - 1999

1999 Yılı Yatırımlarının Sektörel Dağılımı

Milyon TL.

Sektörü 100 200 300 400 500 600 700 800 Toplam

Tarım İç 0 1 095 775 1 526 100 4 674 590 37 695 2 103 100 2 177 540 290 200 11 905 000

Dış 0 52 000 42 000 64 000 0 292 000 0 0 450 000

Toplam 0 1 147 775 1 568 100 4 738 590 37 695 2 395 100 2 177 540 290 200 12 355 000

Gıda 0 41 200 69 300 304 500 0 30 000 155 000 0 600 000

Eğitim 0 0 0 0 0 150 000 200 000 0 350 000

Konut 0 0 0 0 0 0 250 000 0 250 000

Sektörü 100 200 300 400 500 600 700 800 Toplam

Dokuma 0 0 0 0 0 0 5 000 0 5 000

K. Sanayii 0 9 900 105 200 274 500 10 700 24 700 75 000 0 500 000

S. Altyapı 0 0 0 0 0 0 0 0 0

Dericilik 0 300 600 2 100 0 5 000 7 000 0 15 000

Tek-Araşt. 0 1 000 0 9 000 0 0 0 0 10 000

İç 1 148 175 1 701 200 5 264 690 48 395 2 312 800 2 869 540 290 200 13 635 000

Dış 52 000 42 000 64 000 0 292 000 0 0 450 000

Toplam 1 200 175 1 743 200 5 328 690 48 395 2 604 800 2 869 540 290 200 14 085 000

Döner Sermaye 1 515 000

Kamulaştırma (Tarım) 100 000

Genel Toplam 15 700 000

Erzincan İli 1999 Yılı Program ve Giden Ödenekleri Bin TL.

1999 Yılı Bütçesi

Gerçekleşme

Program Giden

Proje Adı Ödeneği Ödenek %

Merkez dışı yönetim hiz. (Cari-Taşra) 7 560 000 5 325 988 70.45

Tarım ve hay. okulları cari hizmetleri 21 451 000 15 625 065 72.84

Taşıt kira bakım-onar. ve işl. gid. cari 3 364 000 2 634 613 78.32

Lojmanların kira bak. onar. ve işle. gider. 0 2 000 000

Taşıtların kira bak. onar. ve işl. gid. (Yat) 24 442 000 14 597 541 59.72

Bitkisel üretimi geliştirme projesi 2 200 000 1 240 561 56.39

II Tarımsal yayım ve uygul. araş. projesi 2 400 000 1 457 407 60.73

Çayır-mer’a, yem bitkileri ve hay. projesi 1 450 000 864 604 58.39

Erzincan Sıvas kırsal kalkınma projesi 2 000 000 1 284 390 64.22

Hayvancılığı geliştirme projesi 2 200 000 1 389 108 63.14

Dış kaynaklı hayvancılık projesi 280 000 175 388 62.64

Su ürünleri üretimi geliştirme projesi 450 000 282 707 62.82

Bitki hast. ve zarar. ile mücadele projesi 5 000 000 6 390 725 127.81

Hayvan Hast. ve zarar. ile mücadele proj. 13 225 000 10 477 361 79.22

Su ürünleri kir. ve koruma kont. hiz. proj. 145 000 113 275 78.12

Gıda denetim hizmet. geliştirme projesi 5 330 000 4 896 084 91.86

Bitkisel araştırma projesi 900 000 456 996 50.78

Bitkisel mücadele araştırma projesi 1 350 000 680 536 50.41

Okullarda üretimi geliştirme projesi 3 180 000 1 846 109 58.05

Okulların makine teçhizat alımı 8 000 000 7 600 000 95.00

Okulların büyük onarım projesi 10 000 000 9 490 500 94.91

Kooperatif sürvey projesi 60 000 35 043 58.41

Merkez ve taşra teşkilâtı medernz. proj. 0 6 000 000

Ekolojik tarımın yaygın. ve kont. proj. 200 000 150 000 75.00

115 187 000 94 996 001 82.47

Not : Müesseseler dahildir.

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/217)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Orman Bakanlığı 5.8.1999

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı

Sayı : KM.1.SOR./341-1772

Konu :Sayın Tevhit Karakaya’nın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 19.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/217-860/02638 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın “1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Orman Bakanı

Ek-1

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın 7/217 Esas No’lu Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Bakanlığımız 1999 Yılı Bütçe Yatırım Programı (EK-2/A) nolu cetvelde gösterilmiştir.

2. 1999 yılı içerisinde Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri bütçe ve fonlar itibariyle ayrı ayrı (EK-2/B) nolu cetvelde belirtilmiştir.

3. Programlanan yatırımlar yılı içinde bitirilecektir.

Ek-2/A

Orman Bakanlığı 1999 Yılı Yatırım Programı

(Bütçeler ve Sektörler itibariyle)

Milyon TL.

Dış Toplam

Ormancılık sektörü (Genel Bütçe) 375 000 6 450 000

Turizm sektörü 200 000 1 250 000

Eğitim sektörü 64 000

Genel bütçe toplamı 575 000 7 764 000

Ormancılık sektörü (Döner Sermaye) 0 4 500 000

Döner sermaye toplamı 0 4 500 000

Bakanlık toplamı 575 000 12 264 000

Orman Genel Müdürlüğü

Dış Toplam

Katma bütçe 2 500 000

Döner sermaye 429 000 16 000 000

Orman Genel Müdürlüğü Toplamı 429 000 18 500 000

 

 

 

Orman Bakanlığınca 1999 Yılında Erzincan İlinde Gerçekleştirilecek Yatırımlar

Ek-2/B

Genel Bütçe Milyon TL.

Proje adı Faaliyet Birimi Miktarı Ödeneği

Ağaç. ve Eroz. a) Tohum üretimi Ton 0.250 700

Kontrolu Proj. b) Fidan üretimi Milyon/Adet 0.400 1 650

Orman içi dinl. yeri Orman içi dinlenme yeri 3 265

Orman köyleri Etüd-planlama 1 710

Etüd-planlama

Genel Bütçe Toplamı 7 325

Döner Sermaye Milyon TL.

Ağaç. Eroz.Kont. Proj. a) Tohum üretimi Ton 0.500 2 000

b) Fidan üretimi Milyon/Adet 0.800 42 000

Orman yolları Sanat yapısı Km. 3 4 500

Döner Sermaye Toplamı 48 500

Ağaçlandırma Fonu Milyon TL.

Proje adı Faaliyet Birimi Miktarı Ödeneği

Ağaçlandırma ve Eroz. a) Erozyon Knt.

Kontrolu projesi Tesis............ Ha............ ............450 .........90 000

b) Erozyon Kont.

Bakım.......... Ha............ .........2 600 .......104 000

c) Ağaçlandırma

Tesis............ Ha............ ............100 .........20 000

d) Ağaçlandırma

Bakım.......... Ha............ .........1 018 .........40 720

Ağaçlandırma Fonu Toplamı 254 720

Orman Köylüleri Kalkınma Fonu Milyon TL.

Üzümlü İlçesi Ocakbaşı

Köyü fenni arıcılık Fenni arıcılık Ünite 7 4 550

Orman Köylüleri Kalkınma Fonu Toplamı 4 550

Katma Bütçe Milyon TL.

Orman kadastrosu Orman kadastro Ha. 3 000 2 000

Katma Bütçe Toplamı 2 000

Yatırım Toplamı 317 095

Not : Programlanan yatırımlar yılı içinde bitirilecektir.

7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/218)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

 

T.C.

Çevre Bakanlığı 3.8.1999

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.19.0.APK.0.20.00.01/0012/722-6310

Konu :Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 19.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/218-861/02639 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’ya ait yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Cevap 1. 1999 Malî Yılı Bütçesinden Bakanlığımız yatırımlarına 1 010 000 000 000 TL. (Bir Trilyon On Milyar) ödenek ayrılmıştır.

Soru 2, 3. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

Cevap 2, 3. Bakanlığımıza ayrılan yatırım ödeneği içerisinde, Erzincan İline ait herhangi bir yatırım projesi ve ödeneği bulunmamaktadır.

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın yazılı cevabı (7/222)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 4.8.1999

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/4338/018747

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 19.7.1999 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/222-865/02643 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından hazırlanan “Bakanlığımızın ve bağlı kuruluşlarının 1999 Malî Yılı Bütçesinden Erzincan İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin” 7/222 Esas No’lu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bilindiği üzere; 1999 Yılı Yatırım Programı 10.7.1999 tarih ve 23751 Mükerrer Sayılı Resmî Gazetede “1999 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair” 98/11844 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki olarak yayımlanmıştır.

Buna göre, Bakanlığımız merkez birimlerinin 1999 Yılı Yatırım Programında yer alan projelerin toplam ödenek miktarı 320 milyar TL. olup, Erzincan İlinde yatırım projesi bulunmamaktadır.

Bakanlığım bağlı kuruluşlarından Sosyal Sigortalar Kurumunun 1999 Yılı Yatırım Programında Erzincan İlinde yapımı planlanan herhangi bir projesi bulunmamaktadır.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün 1999 Yılı Yatırım Programında yer alan yatırım projeleri içerisinde, Erzincan hizmet binası inşaatı da yer almaktadır. Kurumun Erzincan hizmet binası inşaatı proje tutarı 290 milyar TL., 1999 yılı ödenek miktarı ise 100 milyar TL. olup, sözkonusu projenin programına göre 2000 yılında tamamlanması öngörülmektedir.

İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünün ise 1999 Yılı Yatırım Programında Erzincan İline ait herhangi bir yatırım projesi bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı A. Mehmet Çay’ın yazılı cevabı (7/234)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın A. Mehmet Çay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 4.8.1999

Sayı : B.02.0.017/00533

Konu :Yazılı Soru Önergesi Hakkında.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 19.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/234-876/02654 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Bakanlığımca yazılı olarak cevaplanmasını talep ettiği soru önergesi ilgide kayıtlı yazıları ile Bakanlığıma ulaşmıştır. 29.5.1999 tarih ve 1999/35 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Bakanlığım uhdesine, Parlamento ile ilişkiler, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları ile Kardeş Topluluklarla ilişkiler, bunlarla ilgili araştırma, planlama ve eşgüdümün sağlanması, Bulgaristan’dan gelen göçmenlerle ilgili eşgüdüm ve Ahıska Türklerinin Türkiye’ye kabulü ile ilgili eşgüdüm verilmiş olup; Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı (TİKA) Bakanlığıma bağlanmıştır.

Bakanlığım görev alanına giren Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak ülkemize gelen soydaşlarımıza konut temini kapsamında, bugüne kadar Türkiye genelinde 15 ilde toplam 23 417 soydaşımız konut sahibi yapılmıştır.

Bakanlığım bağlı kuruluşu Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı (TİKA), başta Türk dilinin konuşulduğu Cumhuriyetler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere, gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, ticarî, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarındaki işbirliğini projeler ve programlar aracılığıyla gerçekleştirmek, bu yoldan, gelişme yolundaki ülkelere yapılacak yardımlarla ilgili işlemleri yürütmek amacıyla kurulmuş olup, sözkonusu kuruluşun 1999 yılına ait faaliyet programı çerçevesinde toplam 1 160 000 ABD Doları Kazakistan’daki Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarımı için tahsis edilmiştir.

Diğer taraftan, Erzincan’daki yatırımların durumları ve yatırım ödenekleri konusuyla ilgili olarak Bakanlığım sorumluluk alanına giren hiçbir çalışma bulunmamaktadır.

Bilgilerine saygıyla arz olunur.

Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay

Devlet Bakanı

10. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, buğday ve arpa taban fiyatlarının tespitindeki kriterlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/250)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Saffet Arıkan Bedük

Ankara

DYP Grup Başkan Vekili

1. 1998 yılı Buğday ve Arpa girdileri ile 1999 yılı buğday ve arpa girdileri arasındaki fark ne kadardır?Sözkonusu Buğday ve Arpanın taban fiyatlarının tespitinde baz alınan ölçü nedir?

2. Hükümetiniz 1999 yılı buğday taban fiyatı 85 000 TL./Kg. arpa taban fiyatı 65 000 TL./Kg., ödemelerinde peşin olacağını kamuoyuna açıkladınız. Bu doğru mudur? Ödenmesi gerek ürün bedelleri 20 günü geçmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmayan çiftçiye bu alacaklarını ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?Bu ve daha sonraki gecikmelerden kaynaklanan çiftçinin mağduriyetini nasıl, ne ölçüde ve ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?

3. Gecikmeden dolayı tüccarın, buğdayı 1998 yılı fiyatlarından olan buğdayı 53 000 TL./Kg., arpayı 45 000 TL./Kg. aldığını biliyor musunuz? Bu aradaki, buğdayda 32 000 TL./Kg. arpada 20 000 TL./Kg. çiftçinin kaybını kimlere aktarmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 5.8.1999

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/1745

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 27.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/250-929/2784 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’e ait 7/250 Esas No’lu soru önergesine ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Saffet Arıkan Bedük

Ankara Milletvekili

Esas No. : 7/250-929

Soru 1. 1998 yılı buğday ve arpa girdileri ile 1999 yılı buğday ve arpa girdileri arasındaki fark ne kadardır? Sözkonusu buğday ve arpanın taban fiyatlarının tespitinde baz alınan ölçü nedir?

Cevap 1. 1998-1999 yılları buğday ve arpa girdileri arasındaki fark konusu Ofisimizi doğrudan ilgilendirmemekle birlikte sözkonusu girdi maliyetleri kampanya hazırlık çalışmalarımızda ilgili kuruluşlardan temin edilmekte ve hububat destekleme fiyatlarının tespitinde kullanılmaktadır.

Gübre ve ilaç fiyatları Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinden, tohumluk fiyatları Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünden, akaryakıt fiyatları da Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğünden alınarak, girdilerde geçen yıla göre gübrede % 39.6, akaryakıtta % 46.3, tohumlukta % 47.6, ilaçta % 21.2 oranında artış olduğu belirlenmiştir.

Buğday destekleme alım fiyatlarının belirlenmesinde ise üretim maliyeti, yıllık enflasyon oranı, borsa fiyatları ve dünya ticarî fiyatları (FOB) esas alınmaktadır.

Buna göre ikinci grup ekmeklik buğday fiyatlarının % 30 kârlı üretim maliyetine göre (kuru tarım şartlarında) % 40.3, toptan eşya fiyat endeksine göre % 44.4, borsa fiyatlarına göre % 41.2 oranında artış yapılması gerektiği bulunmuştur.

Diğer taraftan dünya ticarî fiyatları incelendiğinde ise Mayıs ayında No. : 2 HRW buğdayın FOB dünya fiyatı 110 $/ton seviyelerinde iken No. : 2 HRW buğdaya eşdeğer Anadolu kırmızı sert buğdaylara 80 000 TL./Kg. fiyat verilmek suretiyle üreticiye 193 $/ton verilerek dünya fiyatlarından 83 $/ton daha fazla fiyat verilmiştir.

Bu durumda 1999 yılında belirlenen 80 000 TL./Kg.’lık baz buğdaya, geçen yılki 53 000 TL./Kg.’lık fiyata göre % 50.9’luk bir artış yapılmak suretiyle maliyetler, enflasyon oranı, borsa fiyatları ve dünya fiyatlarının çok üzerinde fiyat verilmiş olmaktadır.

Arpa destekleme fiyatlarında da benzer bir yaklaşımla 1998 yılındaki 39 750 TL./Kg.’lık fiyat yerine % 50.9 artışla 60 000 TL./Kg. olarak belirlenmiştir.

Soru 2. Hükümetiniz 1999 yılı buğday taban fiyatı 85 000 TL./Kg., arpa taban fiyatı 65 000 TL./Kg, ödemelerinde peşin olacağını kamuoyuna açıkladınız. Bu doğru mudur? Ödenmesi gerek ürün bedelleri 20 günü geçmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmayan çiftçiye bu alacaklarını ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Bu ve daha sonraki gecikmelerden kaynaklanan çiftçinin mağduriyetini nasıl, ne ölçüde ve ne zaman gidermeyi düşünüyorsunuz?

Cevap 2. 1999 yılı Haziran ayı için açıklanan hububat fiyatları aşağıda çıkartılmıştır.

Haziran fiyatı

(TL./Kg.)

1. Makarnalık buğdaylar

a) Anadolu durum Buğdaylar 92 000

b)Diğer durum buğdaylar 84 000

2. Ekmeklik buğdaylar

a) Beyaz sert buğdaylar 80 000

b)Anadolu kırmızı sert buğdaylar 80 000

c) Kırmızı yarı sert buğdaylar 72 000

d) Beyaz yarı sert buğdaylar 72 000

e) Diğer kırmızı ve beyaz buğdaylar 64 000

3. Arpalar

a) Beyaz arpalar 60 000

b) Siyah ve çakır arpalar 56 000

4. Çavdar ve yulaf 56 000

Ayrıca bu fiyatlara Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında her ay 2 000 TL./Kg. arpa, çavdar ve yulafta her ay 1 250 TL./Kg. artış getirilmiştir.

Soru 3. Gecikmeden dolay tüccarın, buğdayı 1998 yılı fiyatlarından olan buğdayı 53 000 TL./Kg., arpayı 45 000 TL./Kg.aldığını biliyor musunuz? Bu aradaki, buğdayda 32 000 TL./Kg., arpada 20 000 TL./Kg. çiftçinin kaybını kimlere aktarmayı düşünüyorsunuz?

Cevap 3. Baz buğday olan Anadolu kırmızı sert buğdayları Ofisimizce Temmuz ayı fiyatı olarak 82 000 TL./Kg. ödenirken aynı kalitedeki buğdaylara 28 Temmuz 1999 tarihi itibariyle Eskişehir ve Konya borsasında 68 000 TL./Kg., Polatlı borsasında 75 050 TL./Kg. ortalama fiyat verilmektedir.

Bu durumda üreticinin 2 nci maddede açıklanan fiyatlar gözönüne alınarak tüccara yönelmeleri sözkonusu olamayacaktır.

27 Temmuz tarihi itibariyle; 2 878 141 ton buğday, 735 965 ton arpa, 45 524 ton çavdar, yulaf olmak üzere toplam 3 662 633 ton hububat alımı yapılmış olup, alımlar ve ödemeler hızla devam etmektedir.

1999-2000 dönemi hububat destekleme alım kampanyasına ilişkin kararname 1.7.1999 tarihinde yayımlanmıştır. Sözkonusu kararnamenin ürün bedelleri ödemelerine ilişkin bölümünde “ürün bedellerinin % 50’si ise 45 gün sonra ödenir” denilmektedir.

Yayımlanan kararname doğrultusunda, alım ödemelerine başlanarak haftalık bazda alım ödemeleri gerçekleştirilmektedir. En son 26/27 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilen alım havalesi ile 14 Temmuz 1999 tarihine kadar gerçekleştirilmiş bulunan alımın % 50’lik peşin kısmına ilişkin ürün bedellerinin ve 26 Temmuz’a kadar 45 günlük vadesi gelen ürün bedellerinin tamamı ödenmiştir. Finansman imkânlarımız doğrultusunda bundan sonra da her zaman olduğu gibi üreticilerin mağdur edilmemesi yönünde azamî gayret sarf edilerek ödemelere devam edilecektir.

11. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İli Turhal, Pazar ve Artova ilçelerinde meydana gelen dolu afetinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/298)

20.7.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

M. Ergun Dağcıoğlu

Tokat

20 Haziran 1999 Pazar gecesi Tokat İli Turhal, Pazar ve Artova ilçelerinde meydana gelen çok iri taneli dolu yağışı sebebiyle yöre halkımızın ve çiftçilerimizin büyük bir mağduriyet içine düştükleri bizzat yerinde yaptığım incelemelerde tarafımdan tespit edilmiştir.

1. Sözkonusu afetten zarar gören köy adedi, hane sayısı, hasar oranları ve toplam zarar ne olmuştur?

2. Bu afet sebebiyle hükümetinizce bugüne kadar hangi tedbirler alınmış ve ne gibi çalışmalar yapılmıştır?

3. Bölgeye nakdî ve aynî olarak herhangi bir yardım yapılmış mıdır?Şayet yapılmışsa hangi kaynaktan, nerelere ve ne miktarda yapılmıştır?

4. Bölgenin süratle afet bölgesi ilan edilmesi hususunda hükümetinizin bir çalışması olmuş mudur, olmuşsa hangi aşamadadır?

5. Zarar gören çiftçilerimize faizsiz tohumluk temini, Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçların ertelenmesi ve yeni ekim yapacaklar için kredi verilmesi düşünülmekte midir?

6. Afet nedeniyle bu tip felaketlerde tarım zararlarının tazmini için “Tarım afetleri sigorta fonu” oluşturulması hususunda hükümetiniz ne düşünmektedir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/1744

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 27.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/298-1094/3080 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Tokat Milletvekili Sayın M. Ergün Dağcıoğlu’na ait 7/298-1094 Esas No’lu yazılı soru önergesine ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : M. Ergün Dağcıoğlu

Tokat Milletvekili

Esas No. : 7/298-1094

20 Haziran 1999 Pazar gecesi Tokat İli, Turhal, Pazar ve Artova ilçelerinde meydana gelen çok iri taneli dolu yağışı sebebiyle yöre halkımızın ve çiftçilerimizin büyük bir mağduriyet içine düştükleri bizzat yerinde yaptığım incelemelerde tarafımdan tespit edilmiştir.

Soru 1. Sözkonusu afetten zarar gören köy adedi, hane sayısı, hasar oranları ve toplam zarar ne olmuştur?

Cevap 1. Toplam 25 köyde 2 562 çiftçi ailesine ait 47 963 dekar ekili ve dikili alan zarar görmüş olup, 3 ilçeye ait hasar ortalaması % 40’ın üzerindedir. Pazar, Artova ve Turhal ilçelerinde meydana gelen afetin maddî bedeli ise 4 303 144 408 TL.’dir.

Soru 2. Bu afet sebebiyle hükümetinizce bugüne kadar hangi tedbirler alınmış ve ne gibi çalışmalar yapılmıştır?

Soru 3. Bölgeye nakdî ve aynî olarak herhangi bir yardım yapılmış mıdır? Şayet yapılmışsa hangi kaynaktan, nerelere ve ne miktarda yapılmıştır?

Soru 5. Zarar gören çiftçilerimize faizsiz tohumluk temini, Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesi ve yeni ekim yapacaklar için kredi verilmesi düşünülmekte midir?

Cevap 2, 3, 5. İl Komisyon Kararları Bakanlığımıza intikal ettiği takdirde 5254 sayılı Kanuna göre, ekiliş ve ürünleri % 40’ın üzerinde zarar gören çiftçilerin hububat ekilişleri için tohumluk yardımı yapılabilmesi için 30 trilyonluk Tohumluk Kararnamesi Taslağı hazırlanmış ve Başbakanlığa iletilmiştir. Ayrıca tabiî afetten zarar gören çiftçilerin ziraî kredi kuruluşlarına olan tohumluk borçları da 10.4.1999 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 12637 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre ertelenebilecektir.

Soru 4. Bölgenin süratle afet bölgesi ilan edilmesi hususunda hükümetinizin bir çalışması olmuş mudur, olmuşsa hangi aşamadadır?

Cevap 4. Bir bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi hususu Bayındırlık ve İskân Bakanlığının görev ve yetkileri dahilinde olduğundan Bakanlığımızca bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Soru 6. Afet nedeniyle bu tip felaketlerde tarım zararlarının tazmini için “Tarım Afetleri Sigorta Fonu” oluşturulması hususunda hükümetiniz ne düşünmektedir?

Cevap 6. Tarım Sigortaları Kanun Taslağı çalışmaları tamamlanmış olup, bu kanun hükümetimiz döneminde çıkarılacaktır.

12. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, et ithalatının kaldırılıp kaldırılmayacağına ve mera kanununun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/304)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

M. Ejder Arvas

Van

Ülke ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olan hayvancılık sektörü et ithalatı ve yem fiyatlarının yüksek olması nedeniyle büyük bir kriz içerisindedir. Buna rağmen sorunların çözümüne yönelik reel politikalar üretilememiş veya uygulanmamıştır. Sayın Bakan, basında yeralan bir beyanında et ithalatının geçici olarak durdurulacağını ve sonra da kaldırılacağını belirtmişlerdir.

1. Et ithalatında sektörün içinde bulunduğu sorunlar göze alınarak yeni düzenlemeler yapılacak mıdır?Et ithalatı kaldırılacak mı?

2. Önceki yıllarda ithal edilen damızlıkların hastalıklı çıkması ve büyük oranda maddî zarar edilmesinin sorumluları araştırıldı mı?

3. Ülkenin damızlık açığı tespit edildi mi?Böyle bir çalışma yapılacak mı?

4. Damızlık ithal edilirken kontrol mekanizmasının geliştirilmesi düşünülüyor mu?

5. Hayvancılıkta % 70’lik bir girdi, olan yem fiyatlarının düşürülmesi için çalışmalar var mı? İthal edilen yem fiyatlarının dünya fiyatlarından yüksek olmasının nedeni nedir?

6. Mera Kanunu uygulama noktasında hangi aşamadadır?Ayrıca kanuna göre oluşturulması planlanan fonda biriken para nasıl değerlendirilecek?

7. Mera Kanununun uygulanması Tarım Bakanlığı eliyle mi yoksa başka birimler tarafından mı yapılacak?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 5.8.1999

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/1746

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Genel Sekreterliğinin 29.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/304-1120/3178 sayılı yazısı ve eki.

İlgi yazı ekinde bakanlığımıza intikal eden ve Van Milletvekili Sayın M. Ejder Arvas’a ait olan 22.7.1999 tarih ve 7/304-1120 sayılı yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler aşağıya çıkarılmıştır :

Soru 1. Et ithalatında, sektörün içinde bulunduğu sorunlar gözönünde bulundurularak, yeni düzenlemeler yapılacak ve et ithalatı kaldırılacak mıdır?

Cevap 1. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar gereği, yurt dışından et ithalatının kaldırılması imkânı bulunmamaktadır. Ancak şu ana kadar, bakanlığımızca et ithali ile ilgili belge düzenlenmemiştir.

Soru 2. Önceki yıllarda ithal edilen damızlıkların hastalıklı çıkmasının ve büyük oranda maddî zarar edilmesinin sorumluları araştırıldı mı?

Cevap 2. Daha önceki yıllarda, gerek bakanlığımız ve gerekse özel sektör tarafından yapılan damızlık sığır ithalatı, belirli teknik ve sağlık şartnameler çerçevesinde yapılmakta idi. Ancak 1995-96 yıllarında, özellikle kooperatiflerin ihtiyacı olan damızlık gebe düve miktarlarının çok fazla olması ve kısa sürede önemli miktarlarda ithalat yapılması, hayvan ithalatında, önceki yıllara oranla kalitede bir düşme yaratmıştır. Yurdumuzda, hayvan hastalıklarının artması sonucu, 1996 yılı Ağustos ayında hayvan ithalatı durdurulmuştur.

Soru 3. Ülkenin damızlık açığı tespit edildi mi?Böyle bir çalışma yapılacak mı?

Cevap 3. Bakanlığımızca uygulanmaya başlanan Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi kapsamında kurulacak damızlık süt sığırcılığı işletmelerinin ihtiyacı olan damızlık gebe düveler, öncelikle yurt içinde yetiştirilen damızlıklardan temin edilmeye çalışılacaktır. Yurt içi kaynaklar ihtiyacı karşılamadığı takdirde, ithalat yurt dışından sağlanacak kredi ile çiftçilerin talepleri doğrultusunda yapılacaktır. Sözkonusu damızlıkların ithalatı, proje ihtiyacı olan hayvanların sağlanmasına yönelik olacağından, bakanlığımızca, çiftçilerden gelen talep miktarlarına göre, kontrollü ve sınırlı olarak yapılacaktır.

Soru 4. Damızlık ithal edilirken, kontrol mekanizmasının geliştirilmesi düşünülüyor mu?

Cevap 4. Damızlık sığır ithalatı yapılırken, yeniden düzenlenen teknik ve sağlık şartları esas alınacak ve gerekli kontrol mekanizması kurulacaktır.

Soru 5. Hayvancılıkta % 70’lik bir girdi olan yem fiyatlarının düşürülmesi için çalışmalar var mıdır? İthal edilen yem fiyatlarının, dünya fiyatlarından yüksek olmasının nedeni nedir?

Cevap 5. Hayvancılık sektörünün önemli girdilerinden olan karma yem fiyatlarının düşürülmesi yolunda, Hayvancılık Kongresinin karma yemlere uygulanan KDV’nin % 8’den % 1’e düşürülmesi ve karma yemlere yüzde düzeyinde iade verilmesi kararları doğrultusunda, çalışmalar devam etmektedir. Yem ve yem ham maddeleri, dünya fiyatlarından ithal edilmekte olup, maliyete gümrük vergisi ve diğer masraflar eklenmektedir.

Soru 6. Mera Kanunu, uygulama noktasında hangi aşamadadır? Kanuna göre, oluşturulması planlanan fonda biriken para, nasıl değerlendirilecektir?

Cevap 6. Mera Kanunu, 28.2.1998 tarih ve 23272 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı şekilde, Mera Kanununun uygulama usul ve esaslarını belirleyen Mera Yönetmeliği ile Mera Fonunun uygulama usul ve esaslarını belirleyen Mera Fon Yönetmeliği, 31.7.1998 tarih ve 23419 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Mera Kanunu ile ilgili uygulamaların başarılı bir şekilde uygulamasını sağlamak amacıyla illerde mera komisyonları ve teknik ekipler oluşturulmuştur. Mera komisyonlarında görev alan elemanlar için, üniversite öğretim üyelerinin katılımıyla eğitim seminerleri düzenlenmiştir. Mera Fonu Yönetmeliğinin tanıtılması, uygulayıcılar ile çiftçilerin bilgilendirilmesi amacıyla bölge toplantıları yapılmıştır. 18-19 Aralık 1998 tarihlerinde, fon saymanları için eğitim semineri düzenlenmiştir.

Mera Kanununun yayım tarihinden bugüne kadar, 400 adet tahsis amacı değişikliğinde bulunulmuş, bunların 170 adedi iade edilmiş, 5 adet tahsis amacı değişikliği yapılmış olup, 225 adet başvuru ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Ayrıca şikâyet dilekçeleri değerlendirilerek, işgalin önlenmesi yönünde girişimlerde bulunulmuştur.

Mera Kanununun 7 nci maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hususların yerine getirilmesi amacıyla bakanlığımızla Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arasında 23 Mayıs 1998 tarihinde çalışma protokolü imzalanmıştır. 4342 sayılı Mera Kanunu çerçevesinde yapılacak aplikasyon, sayısallaştırma, harita yapımı ile ilgili faaliyetlerin daha hızlı yürütülmesi ve çalışmaların süratle sonuçlandırılması amacıyla da, ikinci bir protokol imzalanmıştır.

Mera Kanununun uygulanmasında kaynak oluşturmak amacıyla kurulan Mera Fonu için, T.C. Ziraat Bankasında Mera Fonu hesabı açılmış ve fon kaynaklarının bu hesaba yatırılması temin edilmiştir. Ayrıca, sayman ve tahakkuk memuru ataması yapılarak saymanlık oluşturulmuştur.

İllerde oluşturulan mera komisyonları ve teknik ekip üyeleri; mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditi ve tahsisi işlemlerine başlamış olup, yapılan çalışmaların giderleri, mera alanlarının bakım ve ıslahları, koruma giderleri mera fonundan karşılanmaktadır.

Soru 7. Mera Kanununun uygulanması, Tarım Bakanlığı eliyle mi yoksa başka birimler tarafından mı yapılacak?

Cevap 7. 4342 sayılı Mera Kanunu ile mera, kışlak ve yaylaklar, umuma ait otlak ve çayırlarda tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

 

BİRLEŞİM 45’İN SONU