DÖNEM : 21 CİLT : 8 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

44 üncü Birleşim

4. 8. 1999 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbırıs Türk Cumhuriyetine giden Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/323)

2. – Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’na, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/324)

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/10)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 19 arkadaşının, Tokat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/54)

2. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Türk aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/55)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 25 arkadaşının, kültür politikalarının incelenmesi ve millî bir kültür politikası oluşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/56)

4. – Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 33 arkadaşının, üniversite giriş sınav soru kitapçıklarının çalınması olayı ile bazı rektör, dekan ve öğretim üyelerinin istifaya zorlanmaları ve öğrencilerden “katkı payı” adıyla alınan harçların sosyal tesislere harcandığı iddialarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57)

V. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – (10/24) ve (10/50) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin birleştirilmesine ve konunun güncelliği ve önemi nedeniyle, 4.8.1999 tarihli birleşimde görüşülmesine ilişkin DYP ve FP Grup Başkanvekillerinin müşterek önerisi

2. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Grupları müşterek önerisi

B) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemin 36 ncı sırasında yer alan 76 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 1 inci sırasına; 4.8.1999 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 124 sıra sayılı Kanun Tasarısının da 48 saat geçmeden, aynı kısmın 2 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, İstanbul Milletvekili Beyhan Aslan’ın isminden de bahsederek, Genel Kurula yanlış bilgileri verdiği iddiasıyla konuşması

2. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan’ın, İstanbul Milletvekili Beyhan Aslan’ın haksız ithamlarda bulunarak Grubuna sataştığı iddiasıyla konuşması

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480, 2/55, 2/89, 2/159) (S.Sayısı : 76)

2. – Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı : 124)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesini kalkındırma paketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/187)

2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay İlindeki orman alanlarının ve hazinenin tasarrufunda bulunan sahaların ağaçlandırılmasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/191)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/241)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan, yüzyılın son güneş tutulmasına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Manisa Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya’nın, Türk Turizminde darboğazlar ve çözüm önerileri hakkındaki gündemdışı konuşmasına, Turizm Bakanı Erkan Mumcu,

İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, tinerci çocuklar ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Devlet Bakanı Hasan Gemici ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş;

Cevap verdiler.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, özelleştirmelerle ilgili olarak ortaya atılan iddiaların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırasında yapılacağı açıklandı.

3.8.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan Sayıştayda boş bulunan üyeliklere seçim yapılmasına dair 110 ve 111 sıra sayılı raporların 48 saat geçmeden gündemin “Seçim” kısmına alınmasına ve üye seçiminin 3.8.1999 Salı günkü birleşimde yapılmasına, seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Sayıştay üyelikleri için yapılan seçimler sonucunda Ali Karamazakcadik, Aytek Kuşhan, Eşref Sürücü, Süleyman Öztürk, Hasan Fehmi Ezber, Feramuz Durmuşoğlu, İsmail Benhür, Ahmet Dal, Süleyman Topallar, İlker Ağca, Ömer Faruk Öztoprak ve Mehmet Dönmez’in seçildikleri açıklandı.

4 Ağustos 1999 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.45’te son verildi.

Murat Sökmenoğlu Başkanvekili

Mehmet Elkatmış Melda Bayer Nevşehir Ankara Kâtip Üye Kâtip Üye

No. : 46

II. – GELEN KÂĞITLAR

4.8.1999 ÇARŞAMBA

Teklifler

1. – İstanbul Milletvekili Nazire Karakuş’un; Çalışanlardan Yapılmakta Olan Tasarruf Kesintilerine Son Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/252) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.7.1999)

2. – İstanbul Milletvekili Nazire Karakuş’un; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 31 inci Maddesine Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/253) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.7.1999)

3. – İstanbul Milletvekili Nazire Karakuş’un; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 60 ıncı Maddesine Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/254) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.7.1999)

4. – İstanbul Milletvekili Nazire Karakuş’un; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 34 üncü Maddesine Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/255) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.7.1999)

5. – Yozgat Milletvekilleri Şuayip Üşenmez, Mesut Türker ve Ahmet Erol Ersoy ile 13 Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/256) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.7.1999)

Rapor

1. – Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S.Sayısı : 124) (Dağıtma tarihi : 4.8.1999) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. – Tokat Milletvekili M. Ergun Dağcıoğlu ve 19 arkadaşının, Tokat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/54) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.1999)

2. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Türk aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/55) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.8.1999)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 25 arkadaşının, kültür politikalarının incelenmesi ve milli bir kültür politikası oluşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/56) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.8.1999)

4. – Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 33 arkadaşının, üniversite giriş sınav soru kitapçıklarının çalınması olayını, bazı rektör, dekan ve öğretim üyelerinin istifaya zorlanmaları ile öğrencilerden katkı payı adıyla alınan harçların sosyal tesislere harcandığı iddialarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.8.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

4 Ağustos 1999 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet ELKATMIŞ (Nevşehir)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşimini açıyorum.

III.– YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giden Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Tunca Toskay’’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/323)

2 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Ağustos 1999 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giden Ulaştırma Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz'ün dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Tunca Toskay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

2. – Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’na, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/324)

2 Ağustos 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Doğu-Batı Koridoru 2 nci Kısım Progozhina Kara Yolu temel atma törenine katılmak üzere, 3 Ağustos 1999 tarihinde Arnavutluk'a gidecek olan Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu'nun dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şuayip Üşenmez'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/10)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 26 ncı sırasında yer alan (6/61) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Mehmet Sadri Yıldırım

Eskişehir

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis Araştırması önergeleri vardır; tek tek okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 19 arkadaşının, Tokat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/54)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat İlimizin ekonomik, sosyal, kültürel ve şehirleşme sorunları ile özellikle Tokat'ın kamu yatırımları, kamu hizmetleri ve özel sektörün teşvik edilmesi bakımından ihmal edilmesinin ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. 29.7.1999

1 – M. Ergün Dağcıoğlu (Tokat)

2 – Musa Demirci (Sıvas)

3 – Mehmet Çiçek (Yozgat)

4 – Mahfuz Güler (Bingöl)

5 – Özkan Öksüz (Konya)

6 – Hüseyin Karagöz (Çankırı)

7 – Akif Gülle (Amasya)

8 – Fethullah Erbaş (Van)

9 – Latif Öztek (Elazığ)

10 – İsmail Özgün (Balıkesir)

11 – Bülent Arınç (Manisa)

12 – Azmi Ateş (İstanbul)

13 – Abdullah Gül (Kayseri)

14 – Cemil Çiçek (Ankara)

15 – Nevzat Yalçıntaş (İstanbul)

16 – Mahmut Göksu (Adıyaman)

17 – Ali Oğuz (İstanbul)

18 – Ahmet Nurettin Aydın (Siirt)

19 – Hüseyin Kansu (İstanbul)

20 – M. Zeki Çelik (Ankara)

Gerekçe :

Tokat, coğrafî konumuyla, ülkemizin Karadeniz, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin kesiştiği ve yolların birbirine açıldığı bir noktada yer almaktadır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir yerleşim birimi durumunda olan Tokat, cumhuriyetimizin kuruluşunda ve millî mücadele tarihimiz içinde de haklı bir övgüye sahiptir.

Geleneksel ekonomik yapısı tarım ve hayvancılığa dayanmakta iken, son yıllarda, sanayileşme yönünde önemli sayılabilecek bazı atılımlar içine girmiştir; ancak, İşgücünün sektörel dağılımına bakıldığında, tarım ve ormancılık sektöründeki istihdam, hâlâ 1990 yılı itibariyle yüzde 75,57'dir. Türkiye ortalamasının yüzde 53,66 olduğu dikkate alındığında, bu rakam oldukça yüksek bulunmaktadır.

Turhal Şeker Fabrikasının kurulmasıyla, kamu eliyle başlatılan sanayileşme çabaları cılız kalmış, özel sektör yatırımlarında önemli bir artış kaydedilememiştir. Tokat'ta, ayrıca, sigara fabrikası, tuğla, un ve tekstil fabrikaları önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, gıda ve madencilik alanında küçük ve orta ölçekli işletmeler bulunmaktadır. Son yıllarda, turizm sektöründeki kıpırdanış, altyapı istenilen seviyede olmadığı için gelişememiştir. Yine, Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi eğitimde önemli bir boşluğu doldurmakla birlikte, büyük oranda altyapı ve araç gereç ihtiyacı içindedir. Ulaşım yönünden üç bölgeyi birbirine bağlayan yollar, gerek genişlik ve gerekse kalite yönünden daha da geliştirilmeye muhtaçtır. Özellikle, demiryolu ve otobana ihtiyaç vardır.

Tokat, OHAL ve kalkınmada öncelikli illere istihdam ve teşvik imkânları sağlayan 4325 sayılı Kanun kapsamına 1 500 dolar ve -0,5 gelişmişlik düzeyi kıstasları nedeniyle girememiştir. Diğer taraftan, Ordu ve Yozgat gibi komşu illerin, süper teşvikler yasası olarak da bilinen 4325 sayılı Yasa kapsamında yer almalarına rağmen, Tokat'ın şu anda içinde bulunduğu terör tehdidinin göz önüne alınmamış olması daha da büyük bir yanlış olmuştur.

Bugün, Tokat'ta 670 köyün 250'si terör örgütlerinin ciddî tehdidi altındadır. Bölgedeki terör olayları ve mera yasağı nedeniyle de bilhassa hayvancılık önemli ölçüde zarar görmüştür. Ayrıca, 1997 başında PKK'nın taciz ve eylemlere girişmesinin ardından tüm girişim ve yatırımların durduğu görülmektedir. Fabrikalar, Sıvas ve Yozgat'a taşınmakta, mevcut birçok işletme iflas etmekte ve yoğun olarak işçi çıkarmak suretiyle beklemeye geçmiş bulunmaktadır.

Özellikle, Tokat'ın OHAL ve 4325 sayılı Kanun kapsamına alınmaması, yeni yatırım bir tarafa, halen devam eden yatırımları da bitirmiştir. Tokat'ın bu kıskaçtan bir şekilde mutlaka kurtarılması gerekmektedir. Halbuki, ilimizin istenilen ekonomik düzeye çıkarılması ve yüksek işsizlik sorununun çözümü için, bölgede yatırımların teşvik ve canlandırılması ile yeni iş sahalarının açılması gerekmektedir. Ayrıca, gerek tarım ve gerekse hayvancılık alanında çiftçilerimiz ek imkân ve kredilerle desteklenmelidir.

Zaten ekonomisi durgun olan bu bölge, 20 Haziran 1999 tarihinde meydana gelen ve yaklaşık olarak 7,2 trilyon liralık ürün zararına sebep olan dolu afeti sebebiyle daha da büyük bir olumsuzluğun içine düşmüştür. Turhal, Pazar ve Artova İlçelerinde afete maruz kalan vatandaşlarımız, normal yaşamlarına dönmelerini sağlayacak ve yaralarını saracak tedbirlerin acil olarak alınmasını beklemektedirler.

Bugün, Tokat İlimiz ekonomik, sosyal, kültürel ve şehircilik açısından önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen Tokat, tarım, sanayi ve ticarette layık olduğu mevkie ulaşamamıştır. Ekonomik açıdan hızlı bir gelişme sürecine hazır ve kalkınma çabaları içindeki Tokat'ın, ilçeleriyle birlikte gelişmesi engellenmiş ve ekonomik yaşam neredeyse durmuştur.

Terör olaylarının doğurabileceği sonuçlar dikkate alındığında, bölgenin yeni bir güneydoğu olmaması için, konunun, Parlamento gündemine taşınıp, enine boyuna tartışılması ve kalıcı çözümler bulunması, aynı zamanda, ülkemiz içbarışı için de çok büyük bir önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum :

2. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Türk aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/55)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için, aile kurumunun temel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1 – Yakup Budak (Adana)

2 – Şükrü Ünal (Osmaniye)

3 – Eyüp Fatsa (Ordu)

4 – Mustafa Geçer (Hatay)

5 – Lütfi Doğan (Gümüşhane)

6 – Mahfuz Güler (Bingöl)

7 – Yahya Akman (Şanlıurfa)

8 – Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

9 – Ahmet Derin (Kütahya)

10 – Tevhit Karakaya (Erzincan)

11 – Avni Doğan (Kahramanmaraş)

12 – Fethullah Erbaş (Van)

13 – M. Zeki Çelik (Ankara)

14 – Mehmet Batuk (Kocaeli)

15 – Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

16 – Yasin Hatiboğlu (Çorum)

17 – Sabahattin Yıldız (Muş)

18 – Azmi Ateş (İstanbul)

19 – Latif Öztek (Elazığ)

20 – Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş)

21 – Salih Kapusuz (Kayseri)

22 – Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

Gerekçe :

Aile, her çağın ve her toplumun en temel sosyal bir kurumu olarak varlığını sürdürmektedir. Toplumların çekirdeğini oluşturan aile, bu nitelikleriyle, neslin devamı, çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, yeni nesillere kültürel kimliğin, dinî ve ahlakî değerlerin kazandırılması, tarihsel ve toplumsal bilincin aktarılması, sevgi, saygı ve hoşgörü esasına dayanan tutum ve değerlerin yerleştirilmesi gibi temel fonksiyonları üstlenen ve yerine getiren evrensel bir kurumdur.

Aile kurumunun önemi, üstlendiği fonksiyonları aile dışında başka bir kurum tarafından aile kadar başarılı ve istikrarlı bir şekilde yerine getirilemeyişindendir. Aile, niteliği ve işlevleriyle, toplumda ikamesi olmayan hayatî önemi haiz bir birimdir.

Millî ve manevî değerlerle donatılmış güçlü ve sağlıklı bir aile yapısına sahip olmak, bir toplumun huzurunun ve geleceğe umutla bakmasının teminatıdır.

Türkiyemiz, diğer ülkelere nazaran aile kurumu olarak oldukça sağlam bir yapıya sahiptir. Türk Milleti olarak, millî kültür ve geleneğimizde ve bunun tarihsel seyrinde aile kurumumuza verdiğimiz değer, güçlü aile yapısına sahip bir ülke olmamızı sağlamıştır. Aile yapımız, birçok Batılının gıpta ile baktığı, aile bakanlıklarının üzerinde çalıştığı ve hayallerinde yer alan aile anlayışıdır.

Ancak, sanayileşme, büyüyen şehirleşme, iç ve dış göç hareketleri, baş döndürücü hızla devam eden sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimler gibi birçok olguyu hazırlıksız yaşamamız, artık, ülkemizde de aile yapımızın yer yer zayıflamasına neden olmakta ve arzu edilmeyen parçalanma süreci yaşanmaktadır. Aile, temel fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar zayıfladığında, toplumda ciddî sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ailelerin parçalanması, tek ebeveynli ailelerin artması, boşanma oranlarının yükselmesi, evlilik dışı beraberliklerin çoğalması, nesebi gayrî sahih çocukların artması, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, kültürel ve ahlakî değerlerde yozlaşma, suç oranlarının artması, bireysel ve toplumsal şiddetin yaygınlaşması, kimlik bunalımı, millî ve manevî değerlerden yoksunluk, psikolojik rahatsızlıklar gibi, insanî, aileyi ve dolayısıyla toplumu tehdit eden sorunlar baş göstermiştir. Türk aile yapısı sahip olduğu geleneksel gücünü kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Bu yozlaşma, toplumun bütün kesimlerini bulaşıcı bir hastalık gibi sarmaktadır. Bu yozlaşmadan kaynaklanan huzursuzluklar, bütün kurumları etkisi altına almakta, sosyal çalkantılara sebep olmaktadır. Fertler, sosyal gruplar ve kurumlar arasındaki bu güvensizlik, toplumsal barışı bozmakta, huzursuzluk ve bunalımı yaygınlaştırmaktadır.

Anayasamızın 41 inci maddesinde "Ailenin korunması" başlığı adı altında "Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması.için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" hükmüyle, bu konunun önemi vurgulanmıştır. Anayasanın bu maddesinin gerekçesinde, ailenin sosyal yapısının yanı başında, bugün millet hayatında oynadığı rol, onun korunması yolunda bir hükmün Anayasada yer almasını zorunlu kıldığı ifade edilmektedir. Ayrıca, ailenin korunması ve güçlendirilmesi, aile fertleri arasında bağlılık ve dayanışmayı geliştirici ve özendirici politikalara ağırlık verileceği hususu Altıncı ve Yedinci kalkınma planlarımızda da hedef olarak belirlenmesi verilen önemi göstermektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere, ailenin, temel fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar zayıfladığından, toplumda ciddî sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ailedeki sorunlar artıkça, toplumda da sorunlar artmaktadır. Aile güçlü oldukça, toplum ve idare de güçlü olur. Ülkemiz ve milletimiz için, içinden çıkılmaz hal almadan, sorunların çözümüne yönelik aile politikaları geliştirme çalışmalarının bir an evvel yapılması, kutsal kabul ettiğimiz, içerisinde yer almakla mutlu olduğumuz aile yapısının korunması ve güçlenmesine katkı sağlayacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum :

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 25 arkadaşının, kültür politikalarının incelenmesi ve millî bir kültür politikası oluşturulması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/56)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bir ulusu millet yapan unsurlardan biri de kültürdür. Ülkemizde uygulanan kültür politikaları sayesinde millî kültürümüz yok olma aşamasına gelmiştir. Millî birlik ve beraberliğimizin devamını sağlamak açısından, ülkemizdeki kültür politikalarının incelenmesi ve millî bir kültür politikası oluşturulması için alınması gereken tedbirlerin araştırılması hususunda Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla. 30.7.1999

1 – Tevhit Karakaya (Erzincan)

2 – Bülent Arınç (Manisa)

3 – Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

4 – Suat Pamukçu (Bayburt)

5 – Yaşar Canbay (Malatya)

6 – Rıza Ulucak (Ankara)

7 – Mehmet Elkatmış (Nevşehir)

8 – Aslan Polat (Erzurum)

9 – Akif Gülle (Amasya)

10 – Osman Pepe (Kocaeli)

11 – Mehmet Zeki Okutan (Antalya)

12 – Nezir Aydın (Sakarya)

13 – Avni Doğan (Kahramanmaraş)

14 – Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

15 – Cemil Çiçek (Ankara)

16 – İlyas Arslan (Yozgat)

17 – Abdullah Gül (Kayseri)

18 – Yahya Akman (Şanlıurfa)

19 – Mehmet Özyol (Adıyaman)

20 – Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman)

21 – Hüseyin Arı (Konya)

22 – Özkan Öksüz (Konya)

23 – Ramazan Toprak (Aksaray)

24 – Kemal Albayrak (Kırıkkale)

25 – Şükrü Ünal (Osmaniye)

26 – Osman Yumakoğulları (İstanbul)

Gerekçe :

Kültür kavramı, 19 uncu Asırdan başlayarak, bilhassa çağımızın insanını en çok uğraştıran, üzerinde en çok münakaşa edilen meselelerden biri olmuştur. Her şeyden önce kelime olarak kültür, aşağı yukarı çağdaşı olan bir kelimeyle karışmaktadır; medeniyet.

Medeniyet/uygarlık ve kültür kavramları karıştırılsa da, dilimizde kültür, kavram olarak çok yeni, yarım asırdan biraz fazla; buna karşılık medeniyet kavramıyla tanışmamız birbuçuk asırdan fazla. Medeniyet, uluslararası bir kavram. Kültür millîdir.

Bu açıdan bakılınca kültür; bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden her türlü duygu, düşünce, dil, sanat ve yaşayış unsurlarının bütünü olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma dayalı olarak, toplumun bir bütünlük, millî bir devlet oluşturması halinde, bu kultüre, millî kültür denilmektedir. Bu yönüyle kültür, bir milleti millet yapan ırk, dil, toprak, ekonomi ve ideal birliği gibi unsurların arasında önplana çıkar veya bütün bu unsurları içine alan en önemli birleştirici faktör olur.

Gerek kültürün güncel anlamı ve gerekse bilimsel anlamı ile ele alınması ve incelenmesi sonunda bir çelişki söz konusu değildir.

Güçlü bir kültür potansiyeline ve hâlâ, geride bıraktığı eserleri ayakta duran ölmez menediyet eserlerine sahip ülkemizde, yetişmekte olan kuşaklar, kendi tarihi, öz kültür değerlerinden habersiz yetiştirilmektedir. Bu ise kültürel değerlerin yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması güçlü, kalıcı, akılcı ve bilimsel araştırmalara dayalı devlet politikalarıyla mümkün olmaktadır.

Uygulanan kültür politikaları, millî kültürü arka plana itmekte, başkalarına ait kültür değerleri, yeni kuşaklara, devlet eliyle empoze edilmektedir. En hafif deyimi ile millî kültür değerlerinin yeni nesillere aktarılması, âdeta devlet eliyle ihmal edilmektedir. Devleti yönetenlerin, millî kültürün yaşatılması için ellerinde bir program da bulunmamakta, en azından, millî kültürü yaşatmak için resmî bir doküman bulunmamaktadır.

Bunun sonunda insanımız, öncelikle yeni kuşaklar, yabancı kültür değerlerinin etkisinde kalmakta, geçmişine ve kendisine yabancılaşmaktadır. Üniversitelerimiz, gençliğe, kültür namına bir şey kazandıramıyor. Ne kendi millî sanatımıza ne de millî kültür değerlerimize aşina olunmadan en verimli gençlik yılları gelip geçmektedir. Her ne meslekten olursa olsun mimarî, resim, müzik ve edebiyat gibi, entelektüel bir insanın asla vazgeçemeyeceği güzel sanatların bir dalının, icrasını bırakın, seyircisi olarak nasibini almadan toplumda çoğunluk oluşturmaktadırlar.

Sonuç olarak, devlet eliyle, millî kültür heba edilmektedir. Kültür yozlaşmasının önüne geçmek için, ulusal düzeyde millî kültür politikalarının oluşması ve oluşturulması gerekmektedir.

Tarihin bütün hareketleriyle meydana gelmiş bulunan kültürümüz, bizim gerçek ruhumuzdur. Nasıl ki, bir insan başkalarının ruhuyla yaşayamazsa, bir millet de başka tarihlerin hadiseleriyle yaşatılamaz.

Ulusal kültür politikalarının oluşturulması ve alınması gereken tedbirleri belirlemek için, TBMM'nin konuya el atması ve Meclis araştırmasının açılmasında zaruret vardır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, son önergeyi, 4 üncü önergeyi okutuyorum:

4. – Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 33 arkadaşının, üniversite giriş sınav soru kitapçıklarının çalınması olayı ile bazı rektör, dekan ve öğretim üyelerinin istifaya zorlanmaları ve öğrencilerden “katkı payı” adıyla alınan harçların sosyal tesislere harcandığı iddialarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geleceğimizin garantisi olan gençlerimizin, eğitim sürecindeki en önemli aşamalarından biri olan üniversitelerimiz, uzun süredir sıkıntı içinde bulunmakta ve kan kaybetmeye devam etmektedir.

Üniversite sistemi, bilindiği gibi, üç ana saç ayağı üzerinde oturur: Birincisi eğitim kadroları; ikincisi, öğrenciler; üçüncüsü ise eğitim, öğretim kuralları ve araçları oluşturur. Ülkemizdeki üniversite sisteminin üç temel boyutunda, maalesef, çok ciddî sorunlar yaşanmakta, aksaklıklar ortaya çıkmaktadır.

Özellikle, sırasıyla 2 Mayıs 1999 tarihinde yapılması gereken üniversite seçme sınav sorularının çalınması, başta İstanbul ve Marmara Üniversitesinden olmak üzere, birçok üniversitemizden rektör, dekan ve öğretim üyelerinin antidemokratik yollarla istifa ettirilmesinin altında yatan mantığın araştırılması ve ortaya çıkarılması, varsa yanlışlıkların giderilmesi amacıyla ve son olarak da, öğrencilerden katkı payı adıyla alınan harçlardan, İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinin yararlandığı, boğaz ve Sapanca manzaralı sosyal tesislere harcanması iddialarının araştırılması ve ortaya çıkarılması için, Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1 – Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri)

2 – Ömer İzgi (Konya)

3 – İsmail Köse (Erzurum)

4 – Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep)

5 – Esat Öz (İstanbul)

6 – Mehmet Pak (İstanbul)

7 – Ali Serdengeçti (Manisa)

8 – Abbas Bozyel (Iğdır)

9 – Müjdat Kayayerli (Afyon)

10 – Şevkat Çetin (Ankara)

11 – Ali Işıklar (Ankara)

12 – Mehmet Şandır (Hatay)

13 – Hüseyin Akgül (Manisa)

14 – Nesrin Ünal (Antalya)

15 – Adnan Uçaş (Amasya)

16 – Osman Gazi Aksoy (Isparta)

17 – Metin Ergun (Muğla)

18 – Aydın Gökmen (Balıkesir)

19 – Birol Büyüköztürk (Osmaniye)

20 – Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

21 – Nidai Seven (Ağrı)

22 – Mehmet Kaya (Kahramanmaraş)

23 – İsmail Çevik (Nevşehir)

24 – Hayrettin Özdemir (Ankara)

25 – Osman Müderrisoğlu (Antalya)

26 – Hakkı Duran (Çankırı)

27 – Ali Halaman (Adana)

28 – Cahit Tekelioğlu (İçel)

29 – Süleyman Coşkuner (Burdur)

30 – Abdülkadir Akcan (Afyon)

31 – Ahmet Aydın (Samsun)

32 – Hasan Çalış (Karaman)

33 – Cumali Durmuş (Kocaeli)

34 – Cemal Enginyurt (Ordu)

Gerekçe :

Anayasamızın 42 nci maddesinin birinci fıkrasında "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" ve aynı maddenin sekizinci fıkrasında "eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez" denilmektedir.

Üniversitelerimizde öğrenim için ÖSS imtihanına giren 1,5 milyon öğrenciden ancak 150 000 kadarı 4 yıllık fakültelerde öğrenim hakkını kazanmaktadır; diğerleri, istemedikleri programlarda öğrenim görmektedirler. Bunun yanında, bazı rektör ve dekanlar bilim adamına yakışmayan tavır ve davranış içerisindedirler.

Öğretim üyeleri rahat çalışma ortamı bulamadıkları için yeterli bilimsel araştırma yapamamaktadırlar. Birkısım öğretim üyesi de üniversitelerden istifa etmiştir.

YÖK'ün çıkarmış olduğu yönetmeliklerle üniversite öğretim üyeleri üniversiteden uzaklaştırılabilmekte, üniversiteye yeni eleman alımında da keyfî uygulamalara yol açacak yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Üniversitelerde öğretim görevlisi, öğretim üyesi ve yardımcı doçent olabilmek için KPDS yabancı dil sınavını başarma şartı getirilmiştir. KPDS bir ölçü olarak kabul edilmemelidir. Bunun, dolaylı olarak Anayasamızın 42 nci maddesinin son paragrafına ters düştüğünü de düşünüyoruz.

Bütün bu nedenlerden dolayı, YÖK ve üniversitelerdeki olumsuzluk ve huzursuzlukların tespitinin yapılması, yanlış ve hatalı uygulamaların ortaya çıkarılması için Meclis araştırması açılmasının uygun ve faydalı olacağını düşünüyoruz.

Bilgilerinize ve takdirlerinize sunuyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önergeleri vardır; okutup, işleme alacağım, sonra da oylarınıza sunacağım:

V. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – (10/24) ve (10/50) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin birleştirilmesine ve konunun güncelliği ve önemi nedeniyle, 4.8.1999 tarihli birleşimde görüşülmesine ilişkin DYP ve FP Grup Başkanvekillerinin müşterek önerisi

Sayın Başkanlığa

Yazılı gündemin Meclis araştırmalarının 24 ve 52 nci sıralarında yer alan araştırma öngelerinin konunun güncelliği ve önemi ve Danışma Kurulunda beraberlik sağlanamadığından, 4.8.1999 günkü oturumda birleştirilerek görüşülmesini arz ve teklif ederiz.

Turhan Güven Bülent Arınç

Doğru Yol Partisi Fazilet Partisi

Grup Başkanvekili Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı çalışmalar diliyorum.

Bugün, muhalefet partileri olarak bir önergeyle huzurunuza geldik, grup önerisiyle. Dünden başlayarak kısaca bir izahta bulunmak istiyorum:

Dün, bendeniz, Fazilet Partisi Grubu adına basılı gündemin Meclis araştırmaları bölümünün 24 üncü sırasında bulunan, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Şahin ve arkadaşlarının, üniversite seçme ve yerleştirme sınavıyla ilgili olarak ve genelde YÖK'ü irdeleyen bir Meclis araştırması önergesi bulunduğunu, bu önergenin, bugün için kamuoyunu çok yakından ilgilendirdiğini, konunun fevkalade önemli olduğunu arz ettim ve bunun, dünkü birleşimde görüşülmesini talep ettim. Diğer grup temsilcisi arkadaşlarımız, salı günü Sayıştay seçimlerini planladıklarını, seçimlerin uzayabileceği düşüncesiyle, bunun yarın görüşülebileceğini ortaya attılar. Gerçekten, dün seçimler vardı, bu seçimler uzayabilir, hatta tekrarlanabilirdi. İktidar grubuna mensup grup başkanvekillerinden MHP temsilcisi değerli arkadaşımız, ANAP'la birlikte, hatta 5 partinin de birleşebileceği bu çok önemli konunun bugün için Danışma Kuruluna getirilmesi üzerinde mutabık kaldı.

Şu ana kadar, Meclis araştırmaları içerisinde 24 üncü sırada, biraz evvel ifade ettiğim, Mehmet Ali Şahin ve arkadaşlarının önergesi var; 28 inci sırada, Konya Milletvekilimiz Sayın Remzi Çetin ve arkadaşlarının önergesi var; 29 uncu sırada, Kırıkkale Milletvekilimiz Kemal Albayrak ve arkadaşlarının önergesi var, 52 nci sırada, Doğru Yol Partisi Ordu Milletvekili Yener Yıldırım ve arkadaşlarının önergesi var. Böylece, Meclis araştırmaları kısmında, bu konuyu yakından ilgilendiren 4 tane araştırma önergesi var. MHP temsilcisi arkadaşımız, kendilerinin de bu konuya sıcak baktıklarını, önemli bulduklarını ifade edip, hemen bir önerge vererek, yarın onu da birleştirerek topluca görüşülmesini arzu ettiler. Doğrusu, arkadaşlarımız da yakinen biliyor ki, bu konu, kamuoyunun hemen tamamını ilgilendirdiği için, Meclisin bir beraberlik içerisinde, bu konu üzerinde bir Meclis araştırması açılmasının halkımızı rahatlatacağı konusunda hemfikir olduk.

Dün, Sayıştay seçimleri yapıldı. Bugün, tekrar Danışma Kurulu toplantısına gittiğimizde, dünkü mutabakatımız üzerine bir karar alınacağını ümit ederken, maalesef şu oldu: Bugün, iktidar grubu mensubu arkadaşlarımız "evet, Meclis araştırması önergelerini konuşabiliriz birlikte, biz de önergemizi verdik, 56 ncı sıraya kaydolacak; ama, bunun arkasından da Gümrük Kanununun görüşülmesini istiyoruz" dediler. Şüphesiz, Gümrük Kanunu, hepinizin bildiği veya takip ettiği bir kanundur, 250'yi biraz daha geçen maddeleri vardır ve İçtüzükte tanınan bir imkândan istifade ederek -91 inci maddeye göre - bütün grupların mutabakatıyla, geneli üzerinde görüşme yapılabilir, maddelere geçilmeden oylanabilir.

Biz, bu konunun görüşülebileceğini; ama, Meclis tatile girinceye kadar hangi kanun tasarı ve tekliflerinin Genel Kurulun önüne geleceğinin bilinmesini istedik. Zaten, bu konuda, dün, Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan Beyefendinin de katkılarıyla böyle bir çalışmamız olmuştu. Bu çalışma, henüz sonuçlanmadı. "Paket belli olsun, Gümrük Kanununu da bu paketin içerisinde görüşeceğiz; bugün, sadece Meclis araştırmaları konusu etraflıca konuşulsun, hem teklif sahipleri hem de gruplar adına" diye beyanda bulunduk.

Şimdi, kendi önerimiz üzerinde konuşuyorum; biraz sonra İktidar gruplarının aykırı önerisi gelecek, onun üzerinde de aleyhte konuşacağız; ama, ümit ediyorum ki, şu izahatımla, önerilerimiz Genel Kurulda kabul görecek ve Türkiye, kamuoyunun bugünlerde çok hassas olduğu bir konuya, milletin temsilcileri el koyacak.

Ancak, uzun görüşmeler sonunda, bu konuda uzun süren müzakereler neticesinde, maalesef, İktidar grubunun bir dayatması ortaya çıktı; bu dayatma şuydu: "Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesini istiyor musunuz?" Evet. "Gümrük Kanununu da görüşürsek, kabul ediyoruz; ama, görüşmezseniz, biz, Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesine hayır diyeceğiz ve bugün sosyal güvenlik reformunu konuşmaya başlayacağız." Buna mutabakat göstermediğimiz için, bugün, ayrı ayrı önerilerle huzurlarınıza gelmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir defa, sözümüzde ısrarlı ve samimiyiz. Dün, Sayıştay seçimlerinin yapılmasına, elbette, ilgi ve alaka gösterdik, doğru bulduk; ama, bugün de Meclis araştırması önergelerinin tümünü birden görüşmek üzere sözleşmiştik. İktidar grubu, bunun arkasına bir kanunu eklemek konusunda bize sürekli ısrarda bulundu; kabul etmedik ve huzurlarınıza geldik.

Bizim görüşülmesini istediğimiz ve dünkü toplantıda iktidar grubu tarafından da benimsenen olay ne idi? Biraz evvel arz ettim; ayrı ayrı milletvekilleri tarafından verilmiş 5 adet Meclis araştırması önergesi var. Bunların 3 adedi Fazilet Partisi Grubuna aittir, 1 adedi Doğru Yol Partisi Grubuna aittir, 1 adedi de -biraz evvel okunmuştur- Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımıza aittir.

Şimdi, biz, burada 1 milyon aileyi, en azından 10 milyon kişiyi, dolayısıyla hepimizi ilgilendiren bir konuda hassasiyet gösteriyoruz. O da nedir? 2 Ağustos itibariyle gazete başlıklarını okursanız; “Türkiye’de hem öğrencilerin hem de onların velilerinin yaşadığı sıkıntıyı hissetmiyor olamazsanız; burada veliler isyan etti, tercih faciası 1 milyon öğrencinin ruh sağlığını bozdu; veliler ‘çocuklarımız intihar noktasında’ diye haykırıyor; meslek liselerinin öğrencileri şokta; meslek liselilere okudukları bölümle ilgili 2 yıllık okullar dışında üniversite kapıları kapatıldı; işkence sistemine dava üstüne dava yağıyor; iptal edilen ilk sınavın sorumluları bile belli değil, hırsızlık mı, değil mi, henüz aydınlatılmadı; yeni sistem skandal yarattı; sistemi değiştirenler hatayı kabul ediyorlar, kısık sesle ‘affedersiniz’ diyorlar.”

Bütün bunlar, kamuoyunda milyonlarca insanı ilgilendiren ve gerçekten çok üzen, hatta psikiyatristlere bile danışılacak bir noktaya gelinmiş bir facianın gazetelere yansımış haberleridir. Buna, Meclis olarak el konulmasını, bu konuda Meclisin duyarlı olduğunun gösterilmesini elbette istedik; bu talebimizde haklı idik.

Ancak, bugünkü görüşmelerde, iktidar grupları bunun konuşulmasını istemiyor. Bu konuya iktidar grupları sıcak bakmıyor ve alaka göstermiyor; sizlere şikâyet ediyorum. Bugün milyonlarca insanı ilgilendiren bu konu, 3 parti tarafından sosyal güvenlik reformunun görüşülmesi adına feda ediliyor. Sadece ÖSS skandalı ile ilgili değil; bugün YÖK’ün başında bulunan, devlet içinde devlet gibi sorumsuzca hareket eden bir kişi var. Bu kişi ile ilgili iddialar da gazete sütunlarından taştı, kahvehanelere kadar, sokaklara kadar tırmandı. Üniversite rektörleri şikâyet ediyor, veliler, öğrenciler şikâyet ediyor ve hatta, sadece uygulamalardan değil, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan şikâyet ediyor. Bugün gazete sütunlarına yansıyan -çok taze olduğu için- bir üniversite rektörünün, YÖK Başkanı hakkında alt alta sıraladığı şu iddiaların her birisi, Meclis tarafından el konulmasını gerektiren bir faciadır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Binlerce gözü yaşlı öğrencinin, üniversite mağduru binlerce insanın, onların anne ve babalarının; sokaklarda saçlarından sürüklenen, kıyafetlerinden dolayı mağdur edilen insanlar bir tarafa, devletin verdiği trilyonları kendi çevrelerine keyfe mayeşa saçan bu insandan Meclis hesap sormayacaksa, kim hesap soracak! (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Bununla da bitmiyor. İstanbul Üniversitesi Rektörü hakkında iddialar var. Üniversitelerin dekanları, bölüm başkanları, arka arkasına istifa ediyor. Bu kişinin yaptığı uygunsuz hareketler, bizzat üniversite dekanları tarafından, yolsuzluk iddialarıyla gündeme getiriliyor.

Biz burada, daha düne kadar, uluslararası sözleşmelerden, Kenya'yla, Mozambik'le, Belarus'la ilgili konuları görüşüyorduk. Bugün de, üzerinde tüm kamuoyunun hassasiyet gösterdiği, bütün çalışanların itiraz ettiği bir sosyal güvenlik reformu -kendilerine göre bu ismi takmışlar- üzerinde illa görüşeceğiz diyerek, bir üniversite, bir YÖK skandalını arka plana atıyorlar. Yarın sadece seçmenlerinize değil, Türk Milletini temsil ediyoruz ve ortada bir facia var ve bu facia konusunda, Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde YÖK'ü bizden çok daha iyi tanıyan ve duyarlı olduklarını bugüne kadar samimî beyanlarıyla ortaya koymuş çok değerli arkadaşlarımızın arka çıkmasını, destek olmasını beklerdik. Onlar, YÖK'e hayır, sosyal güvenliği konuşacağız diyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT ARINÇ (Devamla) – 1 dakika süre rica edebilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kendi önerimiz, bugünün en güncel konusuyla ilgili Meclis araştırmaları önerisinin Genel Kurulumuzca kabul edilmesi ve her siyasî parti grubunun ve her teklif sahibinin bu konudaki bilgilerini ortaya koymasıdır.

Sosyal güvenlik konusunda, çalışanların gösterdikleri hassasiyeti takdirle anıyoruz ve bu konuda, hükümetin, çalışanlarla bir uzlaşma içerisinde olacağını ümit ediyoruz; çok güncel olmadığını düşündüğümüz bu konunun, Genel Kurulumuzda şimdilik görüşülmemesinin daha yararlı olacağını düşünüyoruz.

Hepinizin takdirlerine sunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arınç.

Önerinin lehinde, aleyhinde başka söz isteyen var mı? Yok.

Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş oldukları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – (MHP sıralarına hitaben) Niye müdahale ediyorsunuz milletvekillerinin iradesine?!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

2. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Grupları müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Ali Günay İsmail Köse Beyhan Aslan

DSP Grup Başkanvekili MHP Grup Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili

Öneriler :

1- Genel Kurulun 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü (bugün) 15.00-19.00, 20.00-24.00; 5 Ağustos 1999 Perşembe, 6 Ağustos 1999 Cuma, 7 Ağustos 1999 Cumartesi günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi, 6 Ağustos 1999 Cuma ve 7 Ağustos 1999 Cumartesi günleri de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi;

2- 3 Ağustos 1999 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte bastırılıp dağıtılan 114 sıra sayılı kanun tasarısının, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasına 48 saat geçmeden alınarak, görüşmelerine 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü başlanması, 7 Ağustos 1999 Cumartesi günü saat 24.00'e kadar görüşmelerinin tamamlanmaması halinde, saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilerek, kanun tasarısının görüşmelerinin bitirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde aleyhte söz vereceğim.

Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç. (FP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Aleyhte söz istemiştim.

BAŞKAN – Sayın Güven, önce, Sayın Arınç söz istemiş; sırayla değil mi efendim?! İltimas yapacak değilim herhalde.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yapmazsınız biliyorum.

BAŞKAN – Sayın Arınç, süreniz 10 dakikadır.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Birbirine bağlı konular iki ayrı öneri olarak huzurlarınıza geliyor. Bizim önerimiz oylandı ve kabul edilmedi. Üzüldüğüm bir nokta var; bir sayın grup başkanvekili, önerimiz lehinde kendi partisinden oy kullanan bir değerli arkadaşımıza sözle baskıda bulundu; bunu yapan kimse, kendisini bilir. Bizim partimizde de olsa, böyle bir hareketin yanlış olduğunu Sayın Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.

Milletvekilleri... (ANAP sıralarından "Bırak avukatlığı" sesleri)

Avukatlık adına değil, sizin de haysiyetinizi korumak için konuşuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Burada, milletvekillerini kurşun askerler gibi görmeye kimsenin hakkı yok. (FP sıralarından alkışlar) Herkesin haysiyeti var, düşüncesi var, fikri var, inancı var. Grup kararının gerektiği noktalarda herkes itirazını yapar, ona göre oyunu kullanır; ama, hiç kimse, bir sayın milletvekiline, kaşla, gözle, elle, sözle "öyle yapma, böyle yap" diyemez; derse, dayatmacı olur, diktatör olur, totaliter bir düşünce olur ve yanlış olur. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 83 üncü maddesi bile bunu söylüyor. Bilmeyenler için söylüyorum, tekrar açıp okuyabilirler. Milletvekilleri, Meclisteki konuşmalarından, sözlerinden, davranışlarından, oylarının renginden bile sorumlu değillerdir; hele hele, onlara karşı, bir başkasının bu şekilde müdahale etmesi kesinlikle doğru değildir. Bunun, hepimiz adına bir örnek olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel söylediklerime çok fazla şey ilave etmeyeceğim; ama, görülüyor ki, iktidar, güç gösterisine girmiştir. Bir şeyi göstermek istiyorlar: Devlet mi güçlü, millet mi güçlü?.. İnanıyoruz ki, millet güçlüdür. (FP sıralarından alkışlar) İnanıyoruz ki, insan önemlidir. Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye vasiyetinde bir cümle var -yine, bugün, hatırlatmak için söylüyorum- "sen insanı yaşat ki, devlet yaşasın" diyor. (FP sıralarından alkışlar) Önce insan... Önce insanı konuşacağız. Hem YÖK'le ilgili olarak insandır temel süjemiz hem de sosyal güvenlikle ilgili.

Adına hep "reform" diyorsunuz; ama, sonunda "eyvah, yandık" feryatlarını duyuyoruz. Kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitimde, kocaman vergi reformunda, kocaman kocaman adına "reform" dediğiniz her şeyde "eyvah, yandık" diyoruz; getirmekte olduğunuz da onların bir benzeri.

Sosyal güvenlikte de konuşacağımız yine insandır. Dolayısıyla, bugün önümüze getirilen en güncel meselenin ne olduğuna Genel Kurul bir bakmalı. Biz, biraz evvel söyledik, Türkiye'de yükseköğretimi düşünen, planlayan bir Anayasa kuruluşunun, bugün içinde bulunduğu çıkmazlara bir bakın!.. Rektörler baskı görüyorlar ve bu baskı sonucunda, gözleri yaşlı öğrencilerin karşısında boyunları bükük, istifa ediyorlar. En son, Marmara Üniversitesinin başarılı Rektörü Prof. Ömer Faruk Batırel, bu baskılar karşısında istifa etmek zorunda kalmıştır, daha önce 5-6'ya yakın rektörün istifa ettiği gibi.

Bu kişi bu gücü nereden alıyor? YÖK Başkanı için söylüyorum. Daha evvel de konuşmuştuk. Bu kurumun iyi işlemediği, bu kurumda yanlışlıkların çok büyük ölçülerde yapıldığı, yanlışlıkların suç nispetine yükseldiği biliniyor. Bunları üniversite camiasında konuşmayan ve dile getirmeyen bir tek kişi artık kalmadı. İstanbul Üniversitesi Rektörü hakkında bile bugüne kadar alkış tutanların, şimdi, çok satan gazetelerin köşelerinde "eyvah, biz hata etmişiz" şeklindeki yazılarına dikkat etseniz yeter.

Bu konu görüşülmeli, bu konu geleceğimizi ilgilendiriyor. Gençler istikbalimizdir, geleceğimizdir, ümidimizdir; onu, hiç kimsenin kaprislerine feda edemeyiz; gençlik en büyük zenginliğimizdir.

Bugün görüşülmesi istenen konu -öneri açısından söylüyorum- sosyal güvenlikle ilgili bir tasarıdır; 60 maddesi var... Sayın Bakan kendini feda etti, ekran ekran koştu, anlattı, didindi, 2005 yılında maaş bile veremeyeceğiz diyecek hale geldi; ama, Türkiye'nin, bu hale niçin geldiğini anlatmadı, bir; ikincisi, Türkiye'yi bu hale getirenlerin içerisinde kendi sorumluluklarının ne kadar büyük olduğunu gördü ki, bu konuya hiç temas etmedi.

SSK'nın primlerini oraya buraya satanlar, dağıtanlar; SSK'nın bütün mal varlıklarını keyfe mayeşa kullananla; bugün, primleri bile tahsil edemeyip, topladıkları primleri verimli şekilde kullanamayanlar, işçilerin 60 yaşında emekli olmalarını bir baskıyla kabul ettirmeye çalışıyorlar ve örnek olarak Avrupa ülkelerini gösteriyorlar; ama, işsizlik sigortasından, iş güvencesinden, devletin sosyal güvenliğe katkısından da hiç bahsetmemek şartıyla... Avrupa'da bir işçinin aldığı ücretin ne olduğunu söylemeden, Türkiye'de asgarî ücretin 60-70 milyonlarda gezindiğini görmeden, o ülkelerdeki emeklilik yaşını önümüze getirerek "bunu kabul etmek zorundasınız" diyorlar.

Hayır! İşçiler ayakta; çalışanlar, memurlar, emekliler, neyse... Milyonlarca insan bunun yanlış olduğunu söylüyor. Konuşmalar, toplantılar... Ama, daha sonuçlanmadan, komisyon oldubittiye getirip, raporunu yazıp, önümüze gönderiyor.

Değerli arkadaşlar, bu konunun henüz olgunlaşmadığı, bütün kesimleri memnun edecek, en azından, onların mutabakatını sağlayacak bir hale gelmedikçe de, görüşülmemesi gerektiğini daha doğru buluyoruz.

Bugün çalışma saatleri buna uygun olarak değiştirilmiş olabilir; elbette, bu çalışma saatleri olağanüstü -daha doğrusu, bir tatilde- toplanan Meclis için makul ve haklı da olabilir; ama, bugün Genel Kurula şunu söylemek istiyorum: Biz, Meclisin tatile girmesine kadar hangi temel kanunları görüşeceğimizi, dün, müzakere etmeye başladık; bize el uzatan ve bu konuda yardım ve destek isteyen bir Sayın Başbakan Yardımcısıyla, henüz, bu çalışmalarımızı sonuçlandırmadan, paketi önümüze koymadan, iktidar grubunun grup başkanvekilleri "bunu görüşeceksiniz"diye önümüze getiriyorlar.

O zaman, mutabakat arayışlarının bozulduğuna hükmedebilirim; tahkim konusundan gümrük kanununa, ne görüşülmesi gerekiyordan ne görüşülmemesi gerektiğine kadar, muhalafete, sayın iktidarın bir ihtiyacı varsa, muhalefet, buna sessiz kalabilir; şimdiden söylemesi!.. Bu paket önümüze gelecek ve bunu çıkaracağız.

O yüzden, sosyal güvenlik meselesinin, bugün, bir oldubittiyle görüşülmesinin yanlış olacağını düşünüyorum. İşçi temsilcisi, sendika temsilcisi, platform temsilcileri, bugün, Meclisimizi ziyaret ettiler, Sayın Meclis Başkanıyla görüştüler; gruplara geldiler, onların bu konudaki duyarlılıklarını aynen paylaşıyoruz, onlarla birlikteyiz. Kabul eder, bu kanunu önümüze getirirseniz, Fazilet Partisi adına söylüyorum, bu kanunu engellemek için ne gerekiyorsa yapacağız.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arınç.

Söz sırası, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven'de; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; epeydir, söylemeye çalışıyoruz; niye insanlar Kızılay'da 200 bin kişi, 500 bin kişi, bir anda toplanabiliyor?

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – 5 bin kişi...

TURHAN GÜVEN (Devamla) –  Siz rakamları küçültün, önemli değil.

Bütün bu insanlar yanlış da, siz mi doğrusunuz?! Bunların hak arama hürriyeti içinde yaptıkları hareketlerin tamamı yanlış da, sizin getirdiğiniz kanun tasarısı mı doğru?

Bakınız, dün, Danışma Kurulu toplantıya çağrılıyor. Danışma Kurulunda, Türkiye'nin en güncel meselelerinden biri olan ve bütün partilerin de iştirak ettiği bir öğrenci meselesi, YÖK meselesi gündeme geliyor; araştırma önergeleri verilmiş; orada deniliyor ki "bu konuda birlik, beraberlik içinde mutabakatla yarın bunu gündeme almanın yollarını arayalım, bulalım. Meclis Başkanı da söz veriyor; iktidar partileri mensuplarına "siz, kabul etseniz de etmeseniz de, yarın, bunun için çağıracağım" diyor ve bugün, Sayın Meclis Başkanı, bu konuyla ilgili çağrı yapıyor, gidiyoruz Danışma Kuruluna ve bugün, iktidar ortağı MHP de bu konuda bir araştırma önergesi veriyor, tamam diyoruz, birleştirelim, görüşelim bunu; arkadan, hemen bir dayatma geliyor, bunu görüşelim; ama, arkasından da gümrük kanunu tasarısını görüşelim...

Şimdi, bakınız, dün, bir bakan ve Başbakan Yardımcısı arkadaşımızla, bütün parti temsilcileri toplanmışlardır. Yani, şu Anayasa değişikliği, tahkim konusu ve arkadan da gündemin tespiti konusu. Yani, Meclis tatildedir aslında; ama, gayret gösteriliyor, mutabakat sağlansın, şu tatil kararına kadar neler çıkarabileceğiz, onları bir görüşelim deniliyor; daha bu iş kesinleşmeden, bugün deniliyor ki, görüşülecek kanun tasarıları arasında gümrük kanunu tasarısı da var, hemen bunu öğleden sonra görüşelim... Eğer, siz, bunu kabul etmezseniz, biz de bu araştırma önergelerini gündeme aldırmayız ve aldırmadınız; teşekkür ederiz; ama, çok acayip bir şey yaptınız...

Değerli arkadaşlarım, önerge sizin. Dünyanın neresinde bu kadar acayip şey görülür; önerge veriyorsunuz, sahip çıkmıyorsunuz!.. Peki, siz neye sahipsiniz?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Bunu söyleyin, siz neye sahipsiniz?! Eğer, bunun bir dert olduğunun, milyonlarca öğrencinin kaderinin, bir kişinin iki dudağı arasında olduğunun farkına varmışsanız -ki, vardınız; bu, çok güzel bir olay- peki, niye vazgeçiyorsunuz? Ortağımız istemezse!.. Yok böyle bir şey; devlet işinde bu kadar gayri ciddilik olmaz. Bir şeye karar vermişseniz, devam edin yahut da karar verinceye kadar iyice düşünün, sonra vazgeçin.

Peki, bu olmazsa neyi getiririz; sosyal güvenlik kanun tasarısını gündeme getiririz... Öyle kolay değil; bu kadar insanın bir gerekçesi var, sağlam, tutarlı bir gerekçesi var ki, bağırıyor, işi yavaşlatma kararı alıyor. Siz, daha, cuma gününü görmeden, niye bugünden karar veriyorsunuz?!

Yapacağınız bir şey var değerli arkadaşlarım; bu kanun tasarısını geri çekmek. Bu kanun tasarısını, bırakın hemen görüşmeye başlamayı, geri çekin. Zaten, reform falan da değil... Zaten, bu reform lafını, nedense, iki yıldan beri çok sevdiniz. Sözüm MHP'ye değil; ama, siz de benimsemiş görünüyorsunuz. Bu reform kelimesi yanlış, çok yanlış... Niye?.. Eğer, reformsa, bir süre sonra kendiniz değiştirmeye kalkmazsınız. Reformlar, köklü olur; reformlar, bir devletin geleceğinde yıllarını alır, yıllarca devam eden birtakım niteliklere sahip olur; yoksa, bir hafta kabul edip, bir hafta sonra kendiniz değiştirecekseniz, bunun adı reform falan olmaz; bunun adı, olsa olsa yazboz tahtası olur. Böyle yapıyorsunuz... Getirilmesi lazım gelen, fakat, geciken bir vergi kanununu getirmiyorsunuz; tatilden evvel çıkması lazım gelen kanunlar manzumesi içerisinde o da var -arkadaşlarımız dün onu da görüşmüşler- ama, onu hemen getirmiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, milletin çoğunluğu bunu istemiyorsa, siz, kanunu niye çıkaracaksınız?! Milletin nefi için kanun yapılır, millete yarar getireceği düşünülerek kanun yapılır. Burada, birey, kişi önemlidir. Kişileri mutlu etmek için kanun yapmıyorsanız, kimi mutlu etmek için kanun çıkarmaya çalışıyorsunuz; bunu bize anlatın evvela. Kimi mutlu etmeye çalışıyorsunuz; IMF'yi mi?! (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O, hiçbir zaman mutlu olmaz, merak etmeyin. O, kapınıza kadar gelirdi; şimdi, biz onların kapısına gitmeye başladık.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, siz, bu kanun tasarısını görüşmeye başlayacaksınız, siz ne derseniz deyin, biz de, muhalefet olarak, millet adına engellemeye çalışacağız. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Bunun arkasından, elbette, önemsediğimiz olaylar var; onlara, prensipte evet demiştik. Örneğin, bir gümrük kanunu tasarısına evet dedik. Niye evet demiştik, biliyor musunuz; çünkü, yapıcısı biziz. 1995'te gümrük birliğine girildi ve bu, onun uyum kanunu tasarısıdır da onun için evet diyoruz. Onun için, Türkiye'de, Atatürk döneminden bu tarafa, bakınız, hiç çıkmamış olan bir uygulamayı gündeme getirmek istiyorsunuz; ona, evet diyeceğiz. Ama, siz, böyle, milletin lehine olmayan, işçinin, emeklinin, memurun lehine olmayan kanun tasarılarını getirmeye çalıştığınız sürece, diğer kanun tasarılarını da tehlikeye atıyorsunuz. Tehlikeye atıyorsunuz.... Evet dediğimiz şeyde, bundan sonra, biz de düşünmeye başlayacağız.

Değerli arkadaşlarım, yapmayın... En kesin yol, çıkması, Türkiye'ye, millete yarar getirmeyeceği anlaşılan bu kanun tasarısı üzerinde, ince ince, derinden derine iyi çalışma yaparak, neyin iyi olduğunu, neyin kötü olduğunu düşünerek, komisyonun bu tasarıyı geri alması. Orada, bunun, hem bilim alanında hem çalışma alanında getirdiği bütün her şeyi tek tek düşünerek, ne getiriyor ne götürüyor iyice tespit ederek, ondan sonra buraya getirilmesi ve burada da, bir uyum sağlanması sonucunda çıkmasının çok iyi olacağını zannediyorum. Bu, hem size rahatlık verir hem -asıl- millete rahatlık verir, asıl çalışanlara, emekçilere rahatlık verir; ama, bize de rahatlık verir; çünkü, biz de, bu güzel kanun tasarısının iyileştirilmesi yanında, bir an evvel çıkması için sizlere yardım ederiz; ama, siz, "önce devlet, sonra millet" derseniz, biz de "hayır, yanlışınız var; önce millet, önce millet. Millet olmazsa, zaten, devlet olmaz" deriz.

Değerli arkadaşlarım, ne derseniz deyiniz; araştırma önergelerini reddedebilirsiniz; ama, daha sonra kendi önergeniz geldiği zaman da, biz, birleştirme talep ettik ki; kabul etmişlerdi... Zaten, Danışma Kurulunda kabul edilen bir şeyden, sonra niye vazgeçtiler; onu da anlamak mümkün değil. Yani, İçtüzük falan filan, çok şükür, bugünlerde pek mümkün değil... Kaldı ki, bakınız, çok enteresan bir olayı söyleyip, sözlerimi onunla bağlamak istiyorum. Koalisyon ortakları olarak üç grup başkanvekili değerli arkadaşımın yazısı şu kadar; okuyorum: "Gündemin tanzimiyle..." diye başlıyor.

Gündemi siz tanzim etmezsiniz efendim; gündemi Başkanlık tanzim eder de, siz gündemi değiştirirsiniz. Çoğunluğunuz olduğu için değiştirirsiniz. Peki, talebiniz ne? Talebiniz, işte, orada iki şey... Bir, bu araştırma önergelerinin -hiç yazmıyorsunuz da, çok büyük fehmiyet var- ikincisi de, gümrük kanunun tasarısının görüşülmesiydi; ama, şimdi, burada dayatma başlıyor: "Bunu kabul etmezseniz sosyal güvenlik yasa tasarısını getiririz..."

Değeri arkadaşlarım, yok böyle bir şey; ikilem olmaz. Gündemde neyi değiştirecekseniz, getirin; biz bilelim. Uygun gördüklerimize "evet" diyoruz zaten, "hayır" mı dedik?!. Çalışma sürelerini uzatıyorsunuz, "hayır" mı dedik?!. Hatta, arkadaşımız "biz, çalışmak istiyoruz, niye engelliyorsunuz?" dedi, "hayır" mı dedik?!. Ama, baktık ki, siz, çalışma süresini uzatırken, bir gün sonra kendiniz vazgeçiyorsunuz, "aman, bunu bitirelim bir an evvel" diyorsunuz. Bu aceleciliğe gerek yok. Hakka ve hukuka rağmen, acele işe şeytan karışır. Onun için, gelin, biraz evvel verdiğiniz şu önergeyi, lütfen geri çekin ve komisyon da bu kanun tasarısını geri çekmek durumunda olsun, o faziletli davranış içerisinde olsun, uygulamacısıyla, içinde yaşayanla ve üniversitesiyle, bilimle, hepsini beraber yoğuralım, doğrusu ne ise, tüm sendikaların görüşünü almadan... Niye bağırıyor acaba, dikkat edin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika lütfedecek misiniz...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Niye sendikalar bağırıyor? Şimdi, sendikayı kendinize göre tarif etmeyelim de... Yani, merkez sağda bulunan -siyasî görüş itibariyle söylüyorum- sendikalar bağırıyor, solda bulunanlar bağırıyor, ortada bulunanlar bağırıyor. Canım, bunların hiç mi hakkı yok? Bu arkadaşlarımız hiç mi bir şey bilmiyor? Bu kadar yılın tecrübesini, deneyimini yanında taşıyan sendikalara niye itibar etmiyorsunuz, niye fikirlerine iltifat etmiyorsunuz?

Bir yanlış var burada; yanlış, aceleciliğinizde. Aceleyle bir şeyler yapmak isterken, yanlış şeyler yapıyorsunuz. Bu yanlış size de hayır getirmez, millete de hayır getirmez, bize de hayır getirmez.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehinde, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Yüce Parlamentonun her bir üyesi, millî iradeyi temsil etmektedir. Bu Parlamentoda, devlet-millet kavgası değil, devlet-millet kaynaşmasını teşvik edici ve o noktada güçlendirici konuşmalar yapılmalıdır. Anavatan Partisinin programı "devlet, millet için vardır" diye başlar. Türk tarihini incelediğimizde, hiçbir zaman, Türk Milleti devletsiz olmamıştır, Türk Devletinin de elbette milleti vardır ve o millet, her zaman, bir mensubiyet şuuru içerisinde devletine bağlı kalmıştır. Bunu arz ederek sözlerime başlamak istiyorum. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Sayın Meclis Başkanımız Danışma Meclisini toplantıya çağırdı, araştırma önergelerini görüşmek için çağırdı; ama, biz üç grup başkanvekili olarak, üç siyasî parti grubu olarak Danışma Meclisini toplantıya çağırdık.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Danışma Kurulu!..

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Gündemi yeniden tanzim için çağırdık.

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Bu, hangi Danışma Meclisi sayın milletvekili!..

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Danışma Kurulunu çağırırken, tenkit ediyorlar; diyorlar ki, "gündemi tanzim için" şeklinde yazamazsınız. Şimdi, ben Sayın Turhan Güven'in 4.1.1998 tarihli Danışma Kuruluna müracaatını okuyacağım; neyi görüşeceğini Sayın Güven de belirtmemiş o zaman...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Kopya mı çektiniz?..

BEYHAN ASLAN (Devamla) – "5 Şubat 1999 Perşembe günü, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, toplantıya çağırılmasını arz ederim" diyor. İşte bu kadar... Sonra, yine aynı mahiyette, Grup Başkanvekili Sayın Gözlükaya'nın iki önerisi... Sonra, aynen bizim önergemizden sanki kopya edilmiş gibi "gündemin yeniden tanzimi için, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince toplanılması" diye başlıyor. Bu da, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Saffet Arıkan Bedük Bey'in önergesi. Sonra...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sizden öncekiler sizden kopya çekemez; siz kopya çekmişsiniz!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Sonra, Refah Partisi Grup Başkanvekili Salih Kapusuz Bey'in önergesi var. Meclis Başkanlığına hitaben verilen Danışma Kurulu toplantısına ilişkin bu önergede, yine, neyin görüşüleceği belirtilmeden, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, 1.8.1996 tarihinde Danışma Kurulunun toplanması isteniyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, biz, sayın muhalefet grup başkanvekilleriyle her zaman yüz yüze görüşüyoruz; Danışma Kurulunda neyi görüşeceğimiz, aşağı yukarı belli, hepimiz biliyoruz. Biz, gündemin tanzimi için Danışma Kurulunu topladık ve dedik ki, Meclisi çalıştıralım, Meclis çalışsın. Onun için de, öncelikle, 250'yi aşkın maddeden oluşan gümrük yasa tasarısını çıkaralım. Bu yasa tasarısı, beş yıldır Meclis gündeminde bekliyor ve bu yasa tasarısı, Türkiye için elzem olan ve şu anda, en acil ihtiyaçlar arasında olan bir yasa tasarısı. Bakın, bu yasa, 1334 tarihinde Osmanlı döneminde çıkarılmış. Gümrükler, doksanüç yıl önce çıkarılan bir kanunla idare ediliyor ve doksanüç yıl önce çıkarılan bu yasanın, ancak 5 maddesi yürürlükte.

Bu yasa tasarısını kim sevk etmiş Yüce Meclise; 21.9.1994 tarihinde Tansu Çiller sevk etmiş. Kadük olan yasa tasarısı, 13.10.1995 tarihinde, yine Sayın Çiller'in Başbakanlığı döneminde yenilenmiş ve daha sonra, 26.4.1996 tarihinde, Mesut Yılmaz, bu yasa tasarısını, tekrar Yüce Meclise sevk etmiş. En son da, 5.7.1999 tarihinde, bugünkü hükümet, yasa tasarısını Meclis gündemine getirmiş. Daha önce, bu yasa tasarısı hangi komisyonda oluşmuş? O zaman, Refah Partisinin sayın milletvekili Ertan Yülek'in, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı yaptığı komisyonda bu yasa tasarısı oluşmuş. Demek ki, bu yasa tasarısında herkesin payı var; sadece Meclise yeni giren Milliyetçi Hareket Partisi hariç, her birimizin bu yasa tasarısında tuzu var. Bugün de, Milliyetçi Hareket Partisi bu yasa tasarısını incelemiş ve bu yasa tasarısının elzem olduğu konusunda görüş birliğine varmış. Peki, sayın muhalefet, iktidarda başka, muhalefette başka mı düşünüyor? İktidarda programı başka, muhalefette başka mı oluyor? Bu nedenle, biz dedik ki, biz, araştırma önergelerine karşı değiliz...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Getirin, görüşelim.

BEYHAN ASLAN (Devamla) – ...elbette, üniversite görüşülecek, YÖK görüşülecek, ÖSS görüşülecek, üniversite sınavları görüşülecek; biz, buna karşı değiliz. Nitekim, bugün, bu önergeyi biz kabul ettik, beş grup başkanvekili bu araştırma önergesinin görüşülmesini kabul ettik; ama, maalesef, gümrük yasa tasarısını İçtüzüğün 91 inci maddesine göre görüşmemek uğruna, başka hesaplar uğruna, bu araştırma önergesinin görüşülmesi, maalesef, muhalefet tarafından, gümrük yasa tasarısı uğruna feda edildi. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Başka hesap ne?!.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ne münasebet! Ne alakası var!

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Hiç alakası yok!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Ben, tekrar ediyorum; beş adet araştırma önergesi verilmiştir ve ben, bu araştırma önergesi bugün görüşülecek diye, arkadaşımız Prof. Dr. Salih Yıldırım'a görev verdim, "bu konudaki görüşmeyi, konuşmayı sen yapacaksın" dedim. Biz, oraya, bu araştırma önergesini bugün konuşacağız niyetiyle gittik. (ANAP, DSP, MHP sıralarından alkışlar) Ama, ne oldu:

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Reddeddiniz; ne olacak!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – İçtüzüğün 91 inci maddesine göre gümrük yasa tasarısını görüşmemek uğruna, gümrüklerimizi üçkâğıtçılara peşkeş çekmek uğruna...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Niye pazarlık yapıyorsunuz?!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – ... gümrüklerimizi çağdaşlaştırmamak uğruna, Avrupa Birliğiyle, gümrük birliğiyle bütünleştirmemek uğruna, bu yasa tasarısını görüşmemek uğruna ve belki de bilemediğimiz hesaplar uğruna, bu araştırma önergesini esas bugün gündeme getirmeyen, Fazilet Partisi ile Doğru Yol Partisidir. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Bırak Allahaşkına yahu!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Olur mu canım... Teklif verdik... Teklifimiz var ya... Bu kadar da olmaz!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Ben, şunu demedim mi; iki grup başka, hep beraber... Ne söylediğimizi ben biliyorum. Dedim ki, önce araştırma önergelerini görüşelim. Arkasından, siz dediniz ki, sosyal güvenlik yasa tasarısını görüşelim. Ben de dedim ki, sosyal güvenlik yasa tasarısından sonra da, hangi gün olursa olsun, ister üç gün sonra, ister beş gün sonra -Plan ve Bütçe Komisyonunun 91 inci maddeye göre görüşülmesi konusunda tavsiye kararı vardır- gelin, bunu da görüşelim, gelin bunu imzalayın dedim; siz, imzalamaktan imtina ettiniz, kaçtınız.

Peki, o zaman, ben öneriyorum, gelin, bunu kabul edin, gümrük yasa tasarısını, Plan ve Bütçe Komisyonunun tavsiyesi yönünde görüşmeyi kabul edin. Üniversiteyi de, YÖK'ü de, seçme sınavlarını da, öğrencinin problemlerini de, velinin problemlerini de görüşmeye, bu Meclis her zaman hazırdır.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Şantajla mı görüşeceksin?!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Biz, araştırmadan kaçmıyoruz, araştırmadan zevk duyuyoruz, bu araştırmalara da sıcak bakıyoruz; ama, siz, Meclisin önünü tıkamak isterseniz, Meclisi çalıştırmaya engel koymak isterseniz, o zaman, işte, biz de, Meclisi çalıştırmak noktasında karar alırız. Bizim aldığımız karar, Meclisin çalışmasına dair karardır.

Sonra, kamuoyuna şöyle deklare etmeyin; sanki, siz sosyal güvenlik yasa tasarısını görüşmek istemiyorsunuz da, biz bunu getirdik... Biz, beş grup başkanvekili, hep beraber, sosyal güvenlik yasa tasarısını görüşmek üzere fikir birliğine vardık.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Ne zaman?!. Bırak Allahaşkına!..

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Bugün... Bugün, Danışma Kurulunda, Sayın Arınç'ın bulunduğu toplantıda, Sayın Güven'in bulunduğu toplantıda, sayın arkadaşlarımızın bulunduğu toplantıda ...

M. ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) – Eğer inanıyorsan, niye pazarlık yapıyorsun?!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Ama, ne yaptık sonra; arkadaş, üç gün sonra, beş gün sonra, on gün sonra, Türkiye için elzem bulunan gümrük yasa tasarısını görüşelim dedik. Niçin görüşmüyorsunuz, niçin engelliyorsunuz?! Gümrüklerdeki yolsuzluklar, hırsızlıklar, üçkâğıtçılar hoşunuza mı gidiyor?! (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Gümrüklerdeki teknolojik geri kalmışlık hoşunuza mı gidiyor?! Gümrüklerdeki yolsuzluklar, gümrüklerin yol geçen hanı olması hoşunuza mı gidiyor?!

Bunu niye görüşmüyoruz?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Getirin, görüşelim kardeşim.

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Ben diyorum ki, bunun için hiç hesap yapmaya gerek yok; gelin, Meclis araştırmasını da görüşelim, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun tavsiyesi doğrultusunda gümrük yasa tasarısını da konuşalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Sonra; biz ikinci önerimizde paket sunmadık mı? Meclisin tatile girmesi konusunda milletvekillerimizi belirsizlik içerisinde bırakmayalım; tahkimi konuşalım, sosyal güvenlikle ilgili tasarıyı çıkaralım, vergi kanunuyla ilgili değişiklikleri konuşalım, gümrük yasa tasarısını çıkaralım, araştırma önergesini görüşelim ve sonunda da Meclisi tatile sokalım demedik mi?.. Paket öneri sunmadık mı?.. Ama, bu konuda karar veremediniz; çünkü, pazarlık ve hesaplar bu konuda karar vermenizi engelledi; ama, biz, açık söylüyorum, bu konuda her türlü görüşmeye açığız. İçtüzüğün 91 inci maddesine göre, gümrük kanunu tasarısını da görüşeceğiz, araştırma önergelerini de görüşeceğiz; ama, bu araştırma önergeleri zamanı geldiğinde görüşülecektir.

Sonra; bizler, milletin vekilleriyiz; bizi, devletin kurum ve kuruluşları buraya göndermedi, bizi Yüce Millet gönderdi. İkide bir, biz, millî iradenin temsilcileri değilmişiz gibi, muhalefet partisine mensup hatiplerin iddia ve ithamlarına muhatap olmamız, bu Meclisi yaralıyor, bu milletvekillerinin gönüllerini yaralıyor. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

21 inci Dönem Parlamentosu, beş yıldır çıkmamış, beş yıldır raflarda sürünen gümrük yasa tasarısını çıkarmaya kararlıdır. Ne yaparsınız; engel olmak istersiniz; İçtüzüğü değiştirir, görüşürüz; olmadı, madde madde görüşürüz, beş ay dahi görüşürüz; ama, biz, bu gümrük yasa tasarısını da çıkarırız. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

AHMET İYİMAYA (Amasya) – Diktatör müsün kardeşim!

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Biz istiyoruz ki, iktidarıyla muhalefetiyle, gelin, uzlaşma içerisinde olalım; gelin, her konuyu, her türlü araştırmayı, her türlü soruşturmayı bu Mecliste konuşalım; ama, bu Mecliste, yıllardır çıkmayan, raflarda sürünen ve bu millet için elzem olan yasa tasarılarını hep beraber çıkaralım.

Türk Ceza Yasası niçin gelmiyor; Türk Medenî Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasıyla ilgili değişiklikler niçin gelmiyor; çünkü, 457 maddelik yasayı burada görüşmenin usullerini bulmadan, kimse, buraya getirmeye cesaret edemiyor da ondan.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, 15 dakika oldu. Ne oluyor?..

BEYHAN ASLAN (Devamla) – İşte, İçtüzüğü de değiştirerek, inşallah, bu Meclis, bu yasa tasarılarının tümünü çıkaracak ve 21 inci Dönem, 21 inci Yüzyıla açılan, atılım yapan, dinamizm içerisinde olan bir Meclis olacak ve saygıdeğer muhalefetten tekrar rica ediyoruz; hiçbir zaman, köprüleri atmak, muhalefetle kavga etmek niyetinde değiliz.

BAŞKAN – Sayın Aslan, toparlar mısınız lütfen.

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Araştırmaya, soruşturmaya her zaman, ama her zaman hazırız; ancak, biz, hesapla, pazarlıkla, kitapla değil, ancak ve ancak hüsnüniyetle bu yolda varız.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arınç.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, değerli konuşmacı, hem ismimi zikrederek hem de birtakım yanlış malumatlar vererek, Genel Kurulu yanılttı. Bir kaç dakika içerisinde, bu konuda cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden lütfen.

Buyurun efendim.

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, İstanbul Milletvekili Beyhan Aslan’ın isminden de bahsederek, Genel Kurula yanlış bilgiler verdiği iddiasıyla konuşması

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşımız iki konuya temas etti. Birisi gümrük kanunu tasarısıyla ilgili konudur. Sayın Bakanlardan Keçeciler, bu konuda, 250'yi aşkın madde olduğu düşüncesiyle -biraz evvel konuşmamda da ifade ettim- bütün grupların mutabakatıyla, özel bir gündem talep etmişti. Biz de bunu, belirlenecek paket içerisinde, bu şekilde görüşmeyi kabul ettiğimizi kendisine bildirdik; ancak, bugün, yine, biraz evvel söylediğim gibi, sadece Meclis araştırması önergelerinin görüşüleceğini düşünürken ve dünkü mutabakatımız bu çerçevedeyken, iktidar kanadı, araştırma önergelerinin arkasına gümrük kanunu tasarısını getirmek istedi. Bize göre haklı gerekçelerle buna itiraz etmiştik ve sonunda, Sayın Meclis Başkanımızın önündeki kâğıtta şu yazıyor; iki saatlik görüşmenin sonunda vardığımız mutabakat şu oldu: Bugün, 5 adet Meclis araştırması birleştirilerek görüşülecek. Onun arkasından, 36 ncı sırada bulunan, İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Şeref Aylığı Bağlanmasına Dair Kanun Tasarısı ve ayrıca da, kendisinden rica edilmiş; henüz gündeme girmeyen, çocukların velayetinin tanınması hakkında bir uluslararası sözleşmenin tasdikine ait kanun tasarısı. Bütün grup başkanvekilleri olarak bunu kabul etmiştik. Daha sonra, MHP temsilcisi ve ANAP temsilcisi, biraz sonra da DSP temsilcisi tekrar geriye döndüler; tekrar araştırma, artı gümrük yasa tasarısı denilince, huzurlarınıza, bu şekilde, ayrı ayrı öneriler geldi.

Biz, bugün, araştırmaların arkasından, sosyal güvenlik reformunun, bilmem neyin konuşulmasını değil; Sayın Meclis Başkanının yazdığı yazıda da çok açık görüleceği gibi, Meclis araştırmasının arkasından, 36 ncı sıradaki kanun tasarısı ile bir uluslararası sözleşmenin görüşülmesini kabul etmiştik. Cayan taraf, karşı taraf oldu.

Arkadaşımızın bu yanıltmaya matuf konuşmasından üzüldüğümü ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arınç.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Efendim, sayın sözcü, Grubumuza ilişkin... (DYP sıralarından "mikrofonu açın Sayın Başkan" sesleri)

Ben, sizden söz isteyeceğim efendim; yalnız, kürsüden istiyorum; çünkü, sayın sözcü, Grubumuza sataştı, çok ağır ithamlarda da bulundu. "Hırsızlık ve yolsuzluklar hoşunuza gidiyor" tarzında, Grubumuzu da itham altında bırakacak bir suçlamada bulundu.

Ben, bunları ifade etmek için kürsüden söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkan, 5 parti grubunun, müşterek ara verme istemi var...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Ben, ifade edeyim efendim...

BAŞKAN – Yerinizden, çok kısa olarak...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Müsaade ederseniz, kürsüden ifade edeyim efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, sataşma var; sataşma olduğu için, müsaade ederseniz, kısa süre içerisinde açıklama yapsın... İçtüzüğe göre efendim...

BAŞKAN – Yerinizden cevap verir misiniz efendim...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkanım, müsaade edin efendim... Söylediği şeyler yenilir yutulur cinsten şeyler değil...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Felaket şeyler efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Müsaade edin, kürsü hakkımı kullanayım.

BAŞKAN – Buyurun efendim; peki. (DYP sıralarından alkışlar)

2. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan’ın, İstanbul Milletvekili Beyhan Aslan’ın haksız ithamlarda bulunarak Grubuna sataştığı iddiasıyla konuşması

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek söylüyorum; çok zorda olduğunuzu da biliyorum. Ben, her defasında söylüyorum; rahatsızlık duyuyorsunuz; ama, dayatmalara teslim olmuş bir grubun, partilerin, bu kürsülerden kolay kolay bir şey söylemesi mümkün değil. O kadar rahat değilsiniz. (DYP sıralarından alkışlar)

Bakın, Allah için söylüyorum, dünkü Danışma Kurulu toplantısına ben katıldım -burada, grupları adına katılan arkadaşlarımız var- ne önerdim ben Grubum adına? Dedim ki, üniversitelerde yaşanan olaylar, bilhassa İstanbul Üniversitesinde yaşanan olaylar ve bu üniversite sınavlarıyla ilgili yaşanan sorunlar, sıkıntılar çok önemlidir, çok günceldir; gelin, birlikte, Meclis olarak bir duyarlılık sergileyelim, bunu müşterek ele alalım ve görüşelim. Ne zaman görüşelim dedim? Dün, Salı idi, denetim günü idi, Salı günü itibariyle görüşelim; eğer, Salı günü, Sayıştay seçimleri -tasnif vesaire falan, bu sebeple- uzun bir vakit alacaksa, mutlaka, bunu Çarşamba günü görüşelim dedim. Öyle dedik mi? Burada grup başkanvekili arkadaşlarım var.

Şimdi, bu kürsüye geliyorsunuz sayın sözcü, diyorsunuz ki, araştırmayı biz istedik... Bizim araştırma önergelerimiz -basılı gündemi açın, bakın- 52 nci sırada yer almış, Fazilet Partisininki de 24 üncü sırada yer almış. "Hadi görüşelim bugün" dedik. İstemiyorsunuz bunları görüşmeyi. Neden istemiyorsunuz; çünkü, tutarlılığınız yok. Sayın Başbakan diyor ki: "Bu, benim işim değil; bu, hükümetin boyunu aşar; bu, YÖK'ün meselesi." Binlerce öğrencinin haklı talepleri karşısında hükümet diyor ki: "Ben, yetkili değilim, görevli değilim ve sorumluluğum da yok." Gelin, burada anlatın, bu kürsüden söyleyin. Sonra, Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı, bir keskin kılıç gibi, kendi üslubuna, tavırlarına yakışır tarzda "iki günde bu biter" diyor.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Onu ağzınıza alamazsınız!..

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Keşke bitseydi iki günde, keşke bitseydi... Ne oldu? Yüzüstü bıraktınız. "Hükümetin işi değil" diyorsunuz. Bunu, gelip, bu kürsüden de söyleyin de, millet dinlesin sizi.

Sonra, gümrük kanunu tasarısına geliyorsunuz. Gümrükten falan sınıfta kalırsınız siz. Türkiye, 1995 yılının son aylarında gümrük birliğine girerken, sizin ne söylediğiniz arşivlerde, millet de biliyor bunları. (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ne söylediğiniz arşivlerde. O günlerde, Gümrük Kanununu falan da Sayın Çiller ekibi hazırladı. Doğrudur; satırına, virgülüne dokunmadan da getirdiniz. Getirin; ülke için de gerekli. Ne istiyorsunuz siz bizden; bu kanunu burada görüşelim. Hemen görüşelim, bugün görüşelim; bugün değil, yarın görüşelim. Hemen söz veriyoruz burada grup başkanvekili olarak, her maddesine de olumlu oy vereceğiz. Gümrük Kanunu geçsin; ama, bizden bir şey istiyorsunuz siz; diyorsunuz ki, İçtüzüğün 91 inci maddesine göre, gelin, 250 maddelik bu tasarıyı madde madde görüşmeyelim, çarçabuk -işiniz böyle, tavrınız, tarzınız buna elveriyor sizin- hemen bir oldubittiye getirelim, bunları görüşelim.

Değerli arkadaşlar, henüz, geçen üç yıl içerisinde -işte, 1995'ten bu yana kaç yıl geçmişse- dört yıl içerisinde, Gümrük Birliğine ilişkin müspet, olumlu şeyler edindiğiniz izlenimini taşımıyoruz. Sınava tabi tutmak istiyoruz, siz gelin bu kürsüye bakalım. Bizim dediklerimizi geçmişte yanlış bulanlar, bu kürsüden, bugün, doğrudur diye söylesinler bir bakalım hele; gelin bakalım, buradan bir söyleyin. Seçim öncesi, bunları çok istismar ettiniz; ama, siz, şimdi, bugün, o Gümrük Kanununu tartışmak istemiyorsunuz; burada çok haklı, çok doğru olan şeylerden de belki söz etmekten kaçınıyorsunuz; geçmişle ilgili çelişkileriniz ortaya çıkacak, birçok yasada öyle olduğu gibi...

BAŞKAN – Sayın Ercan, toparlar mısınız lütfen.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Gümrük Kanununu da hemen getirin, görüşelim; her maddesinde olumlu oy vereceğiz, gelin görüşelim.

Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlikle ilgili, büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket ettik Doğru Yol Partisi olarak. Nasıl? Sosyal güvenlik Türkiye'nin gündemine düştüğü gün, hemen kendimizi ödevli saydık, görevli saydık ve evvela siyasî partileri, sendikalarımızı, sivil toplum örgütlerini ziyaret ettik ve olaya partilerüstü baktık; çünkü, aslında, bu, 30 milyonu doğrudan ilgilendiren bir tasarıydı, çok önemli bir tasarıydı.

BAŞKAN – Sayın Ercan, toparlar mısınız lütfen.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bununla ilgili olarak, sizden istediğimiz şuydu: Dedik ki -sosyal güvenlik şûrası mı dersiniz, ne derseniz deyin- bunu, geniş bir platformda ele alın. Çalışan, sosyal hayatın taraflarını çağırın, sivil toplum örgütlerinin başkanlarını çağırın, bilim adamlarını çağırın, üniversitelerden çağırın, siyasî parti gruplarından ilgilileri çağırın; geniş bir platformda ele alın, tartışın, şekillendirin; toplumsal barışı bozmadan, bu tasarıyı Meclisin gündemine indirin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 1 dakika daha verin Sayın Başkan; cümlesini bitirsin.

BAŞKAN – 5 dakika verdim.

Sayın Ercan, toparlayın dedim ama...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – 400 000 kişiyi Kızılay'da topladınız; iyi mi ettiniz, güzel mi ettiniz, toplumun huzurunu bozacak tarzda?!. Sonra, geliyorsunuz buraya, sosyal güvenlik yasa tasarısını bu şekliyle muhalefet istedi gibi, olayı çarpıtmaya çalışıyorsunuz. Çekin bu tasarıyı hemen, derhal ve toplumsal barışı bozmayın. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Bir tarihte, 54 üncü hükümet döneminde, bütün çalışanlarla, sosyal taraflarla, sendikalarla uzlaşarak bir noktaya getirdiğimiz tasarıyı getirin tekrar Meclisin gündemine ve destekleyelim.

Hepinize teşekkür ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, beş parti grubunun istemi doğrultusunda, saat 16.45'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.05

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet ELKATMIŞ (Nevşehir)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. – ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

2. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve 4 Ağustos 1999 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Grupları müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde lehte söz talebi vardır.

Kastamonu Milletvekili Sayın Murat Başesgioğlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gruplarımızın sunmuş olduğu öneri hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel, burada, grup önerisi hakkında konuşan değerli konuşmacıları dinledik ve Sayın Başkanın vermiş olduğu ara süresince de, içeride, bütün siyasî parti gruplarını temsilen arkadaşlarımızla bir istişarede, bir görüşmede bulunduk. Hükümet olarak, iktidar grupları olarak, Meclis çalışmalarına mutlaka ve mutlaka muhalefetin katkısını her zaman önplanda tutan bir anlayışla, hükümet ve siyasî parti gruplarımız, göreve başladığımız ilk günden itibaren bu anlayışlarını devam ettirmekteler.

Şimdi, YÖK'le ilgili Meclis araştırma önergesi burada tartışıldı; görüşülsün, görüşülmesin; biz istiyoruz, onlar istemiyor gibi filan... YÖK konusu, önemli bir konudur, Türkiye'nin gündemine oturmuş bir konudur; elbette, görüşülmesinde fayda vardır. Burada, Anavatan Partisinin de, diğer grupların da, bu konuda, elbette, söyleyeceği çok sözler, görüşler mutlaka vardır.

Yine, sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili tasarı konusunda da gruplarımızın ifade edecekleri birtakım önemli görüşler vardır. Hemen şunu ifade edeyim: Sosyal güvenlik tasarısı, artık Türkiye Büyük Millet Meclisine mal olmuştur, Genel Kurula mal olmuştur; bir partinin, bir bakanın şahsî malı veyahut da, sadece onun, üzerinde şahsî tasarrufta bulunacağı bir tasarı değildir; sevk edildiği andan itibaren Genel Kurulun malı olmuştur. Burada, değerli milletvekillerimizin, değerli gruplarımızın katkılarıyla, hem ülkemizin gerçekleri doğrultusunda hem de bu kurumun bulunduğu konum itibariyle en güzel düzenleme yapılacaktır.

Sözlerimi uzatmak istemiyorum. Netice olarak ifade etmek istediğim husus şudur: Beş siyasî parti grubumuz, önümüzdeki günler içerisinde, Genel Kurul tatile girinceye kadar, Meclis gündeminin yeniden düzenlenmesi ve bu gündem içerisine hangi tasarıların, hangi tekliflerin dahil edileceği konusunda bir görüşme süreci başlatmış bulunmaktadırlar. İnşallah yarına kadar, siyasî parti gruplarımız bu konudaki görüşlerini bildirirler. Yine, temenni ediyorum ki olumlu bir noktaya gelir. Bu Meclisimiz tatile girinceye kadar görüşeceğimiz kanun tasarılarını ve tekliflerini, muhalefetimizin de katkıkısıyla, ülkemizin yararına olacak şekilde, en iyi olacak şekilde çıkarmanın başarısını, mutluluğunu birlikte paylaşacağız. Bu sebeple, üç grup olarak verilmiş grup önerisini, yarınki görüşmelerin, başlatılmış olan sürecin neticelenmesine kadar, bugünlük geri çekiyoruz. (FP sıralarından alkışlar) Meclisimiz normal gündemine devam edecektir. Yarına kadar, belirlenen saate kadar bir uzlaşma olursa, o uzlaşmanın çizdiği çerçeve içerisinde Genel Kurulumuz çalışmalarına devam edecektir.

Sözlerimin başında dediğim gibi, hiçbir zaman, muhalefeti, bu yasa görüşmelerinden, Parlamento çalışmalarından dışlamak gibi bir anlayış kesinlikle söz konusu değildir. İktidar partisi grupları olarak, bu anlayışı sonuna kadar devam ettireceğiz; umarım, muhalefet grupları da, bu anlayışa saygı göstererek, ülkemizin yararına gördüğümüz yasaların, halkımızın bizden beklediği yasa tasarılarının bir an önce kanunlaşması için iktidar gruplarına yardımcı olurlar, katkıda bulunurlar, Parlamento çalışmalarına yardımcı olurlar.

Evet, bu duygular içerisinde, bu yeni başlatılmış olan uzlaşma sürecinin, hem Parlamentomuz açısından hem de halkımız açısından hayırlara vesile olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başesgioğlu.

Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, gündemin yeniden tanzimi konusunda yeni bir uzlaşma süreci başladığına dair bir önergeleri vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin yeniden tanzimi konusunda siyasî parti grupları arasında yeni bir uzlaşma süreci başlatıldığından, müşterek grup önerimizi, bu sürece katkı sağlamak amacıyla geri çekiyoruz.

Saygılarımızla.

Ali Günay Ömer İzgi

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

Beyhan Aslan

ANAP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının vermiş oldukları öneri, geri çekildiğinden, işlemden kaldırılmıştır.

Şimdi, Danışma Kurulunun yeni bir önerisi vardır; okutuyorum :

B) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gündemin 36 ncı sırasında yer alan 76 sıra sayılı Kanun Tasarısının, bu kısmın 1 inci sırasına; 4.8.1999 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 124 sıra sayılı Kanun Tasarısının da 48 saat geçmeden, aynı kısmın 2 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 17 Tarih : 4.8.1999

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı sırasında yer alan 76 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 1 inci sırasına, 4.8.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 124 sıra sayılı, Çocukların Velayetine İlişkin Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, 2 nci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Yıldırım Akbulut Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Ali Günay Ömer İzgi DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili Bülent Arınç Beyhan Aslan FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Turhan Güven DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu ve 9 Arkadaşının, İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşülmesine başlıyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480, 2/55, 2/89, 2/159) (S.Sayısı : 76) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Fazilet Partisi Grubu adına, Altan Karapaşaoğlu...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altan Karapaşaoğlu. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 76 olan, İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda yapılmak istenilen değişiklikleri görüşmek üzere, Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu, ülkemizin bugüne kadar ele almakta geciktiği bir tekliftir aslında. Bu vatan için canlarını, bedenlerini, her türlü varlığını feda etmiş olan insanlara karşı, elbette, ülkemizin yapması gereken birtakım görevler vardır. Bu tasarıda getirilen yenilikle, kendilerine bağlanmakta olan aylığın gösterge rakamının yükseltilmesi konusu gündeme gelmişti; ancak, gönül arzu eder ki, şehitlerimizin ailelerine, onların evladı ve ayaline, 4 000 göstergesi üzerinden değil de, hiç olmazsa güncelleştirilmiş asgarî ücret üzerinden bir aylık bağlanabilseydi. Gerçi, diyeceksiniz ki,

(1) 76 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

tamamen bu aylıkla mı geçiniyorlar, bu aylığa ihtiyaçları mı var? Ama, dikkat ederseniz, yasatasarısının üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir konumunu belirten ifade var: "Şeref aylığı." Şeref aylığı, elbette maddî değerlerle ölçülemez; ancak, şeref aylığının da, hiç olmazsa, ülke insanımızın geçimi için düşünülmüş asgarî ücretin de altında düşünülemez olması gerekirdi.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bu yasa tasarısında, hak sahibinin vefatından sonra, eşlerinin tekrar evlenmesi halinde ödemenin kesilmesi öngörülüyor; yani, bir şehidimizin eşi tekrar evlenme ihtiyacı hissediyorsa kendisine bağlanacak olan aylığı kesilecek. Tabiî, burada, birtakım konuları gündeme getirmenin, öyle zannediyorum ki, faydası vardır.

Değerli arkadaşlar, şehitlerimizin, şehit olmadan önce evlenmiş olanlarını, ailelerini bir düşünelim: Kendileri evleniyorlar, hayatlarını birlikte sürdürüyorlar ve o hanımefendi, beyini savaşa gönderiyor, mücadeleye gönderiyor, ülke menfaatlarını korumaya gönderiyor ve beyi şehit oluyor.

Değerli arkadaşlar, bu konumda olanların, hiç olmazsa, yani, şehitliğinden önce evlenmiş olanların ailelerinin tekrar evlenmesi durumunda, ailelerine bu yardımın kesilmemesi gerekir kanaatini taşıyorum. Hiç olmazsa, hissî bağlarının devamı konusunda eşlerine yardımcı olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, gerekli bir tasarıdır; bu kanun maddesindeki bu değişiklik gerekli bir değişikliktir; ancak, biz, grup olarak, bu değişiklikle getirilen, daha doğrusu, ülkemizin imkânları nispetinde getirildiği ifade edilen bu iyileştirmenin de yetersiz olduğu kanaatindeyiz.

Bu yasayla, bu düzenlemeyle, bütçemiz üzerine 28 trilyonluk bir yük geleceği ifade ediliyor. Şehitlerimizin eş ve çocuklarıyla ilgili 28 trilyon lira gibi bir rakamdan, bir yükten bahsedilmesi, bu bütçe olanakları içerisinde aslında komik. Faiz harcamalarına 12 katrilyon lira harcayabilen bir ülkede, şehit ailelerine 28 trilyon değil, 128 trilyon dahi verilse azdır kanaatimizi belirtiyorum. Aslında, bu yasa teklifini destekleyeceğimizi belirtiyorum; ama, bunun yetersiz olduğunu, ileri kigünlerde, bunun tekrar gözden geçirilmesini, yeni düzenlemeler yapılmasını teklif ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'te.

Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasını öngören kanun tekliflerinin tümü üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, milletleri millet yapan temel ilkeleri, millî ve manevî değerleri ve kültürü, tarihi vardır. Türk Milleti olarak, çok zengin bir kültürümüz ve her zaman gurur duyduğumuz, altın sayfalarla dolu, başarılarla dolu tarihe sahip olan bir milletiz.

Türk Milleti olarak, geçmişimizle ne kadar övünsek azdır; çünkü, bizim geçmişimizde, bizim tarihimizde, tüm insanlığa, dünya insanlığına ders verecek, insan hak ve hürriyetlerini koruyan, devlet kurmak isteyen topluluklara devlet kurma anlayışını, temel felsefesini veren çok önemli sayfalarımız vardır, tarihte de çok önemli yerimiz vardır. O sebeple, tarihimizle ne kadar övünsek azdır, kökümüze ne kadar güvensek azdır ve dolayısıyla, kökümüze ve tarihimize yaraşır bir şekilde de geleceğe hazırlanmak, gelecek toplumlarla yarışmak, çağdaş dünyada yerimizi almamız için gerekli olan her türlü şartları hazırlamak, hepimizin boynunun borcudur.

Bu ülke, kolay kolay vatan olmadı; bu ülke, kolay kolay devlet olmadı. Onun için, o kolay olmayan devleti devam ettirmek, ebet müddet yaşaması gereken bir devlet niteliğini muhafaza ettirebilmek, çağın şartlarına uygun niteliklerini mutlak surette yaşatmakla mümkündür.

Değerli milletvekilleri, Ahmed Yesevî Hazretlerinden itibaren Anadolu'yu Anadolu yapanlar, Alperenler, Hacı Bektaş Veliler, Mevlânâlar, Abdal Musalar bütün hepsini bir bütün olarak ele aldığımızda, Türk Milleti olarak, dünya insanlığına ders vermiş olan bir hoşgörü ve insanlığa karşı sevgi, saygı dolu bir anlayışı, bir felsefeyi yaşatmışız ve nihayet "bu topraklar bizim" demişiz. Şairin dediği gibi:

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."

İşte, bu vatan uğruna şehit olma pahasına dahi olsa mücadele vermiş olan bütün dedelerimizi, büyüklerimizi, atalarımızı minnetle ve şükranla anıyoruz. Ayrıca, yine, bu vatanı bize emanet eden Selçukludan Osmanlıya ve nihayet cumhuriyete kadarki olan her safhada, bu ülkeye liderlik yapmış olanlara teşekkür borcumuz vardır; cumhuriyetin kurucusu Büyük Önder Atatürk başta olmak üzere, bütün silah arkadaşlarına şükran borcumuz vardır ve nihayet, bu ülkeyi kurtaran ve bu ülke için millî mücadeleye katılmış olanlara teşekkür borcumuz vardır. Şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz, gazilerimizi de şükranla yâd ediyoruz ve nihayet, bugün, günümüzde, ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen hainlere karşı mücadele eden aziz Türk Milletinin evlatlarını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarını ve bütün güvenlik görevlilerini, Emniyet Teşkilatının, yapmış olduğu mücadelelerde, şehit olanlarını, yine, rahmetle, şu anda, gazilerimizi de minnetle anıyoruz.

İşte bu noktadan hareket etmek suretiyle, şunu ifade etmek istiyorum değerli milletvekilleri: Türk Milleti olarak biz, vefakâr... Türk Milleti olarak bizim, tarihimizle gurur duyduğumuz kadar, tarihimize gurur sayfalarını ekleyen insanlara karşı da vazifemizi yapmamızın, görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmemizin de o nispette önemli olduğunu bilhassa belirtmek istiyorum. İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanuna göre şeref aylığı bağlanmasına karar verilmiş insanlarımız vardır. Sadece İstiklal Harbinde millî mücadeleye iştirak edenleri değil; aynı zamanda, dünya tarihine altın sayfa eklemiş olan Türk Mehmetçiğinin Kore şehitlerini, keza, aynı şekilde, Kıbrıs'ta, Kıbrıs'ı Kıbrıs yapan ve Türkiye'yle bütünleştiren o Mehmetçiklerimizi, o şehitlerimizi de rahmetle anıyoruz. İşte bunların hepsini bir bütün olarak ele aldığımızda, gerek millî mücadelede gerek Kore'de gerek Kıbrıs'ta bu kadar büyük görevler yapmış ve Türk Milletinin gururu olmuş olan o şehitlerimizi, o gazilerimizi hem anacağız hem de onların hatıralarına, onların çoluk çocuklarına, onların bize bıraktığı emanetlere mutlak surette gözümüz gibi bakarak, devlet olarak gerekli hassasiyeti göstermek suretiyle, onların hayat standardını artıracak bir ekonomik ve sosyal desteği yapmak mecburiyetinde olduğumuzu da hatırdan çıkarmayacağız.

İşte bu sebepledir ki, daha evvelden çıkarılmış ve 4 000 gösterge üzerinden kendilerine maaş bağlanmış olan bu değerli kişilere, ailelerine, dul ve yetimlerine, bu getirilen kanun teklifiyle 7 500 gösterge katsayısı üzerinden maaş bağlanması öngörülmektedir. Bu, önemli bir görevdir; yeterli midir; değildir. İnşallah, daha sonraki yıllarda bunun çok daha fazlasını verme imkânını elde edecek ve bu suretle, bu değerli insanların, hayat standardının üstünde yaşamasını temin etme gayreti içerisinde olacağız.

İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle, kanunla muharip gazilere tanınan sosyal hakların, aynı zamanda -aynen- eş ve çocuklarına, dul ve yetimlerine de aynı şekilde verilmesi temin edilmiş olmaktadır. Bu çok büyük bir eksiklikti; bu eksiklik giderilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, biraz evvel ifade ettiğim gibi, tarihinden güç ve ilham alarak, kültürüne ve inancına güven duyarak, geleceğini teminat altına almak suretiyle geçmişine saygı duyması ve geleceğine ışık tutması gerektiği noktasından hareket etmek suretiyle, mutlak surette bu gibi sosyal aktiviteleri, sosyal devlet olma anlayışını gerçekleştirecek yasal düzenlemeleri mutlaka yapmak durumundadır ve yapacaktır.

Bu çok önemli bir eksiklikti; bu eksiklik giderilmektedir. Bundan dolayı, tasarının görüşülmesini temin eden, başta ilgili komisyonun başkanı ve üyeleri olmak üzere, bu tasarıyı destekleyen bütün siyasî parti gruplarına, bütün milletvekillerine özellikle teşekkür ediyor, hepinizi şahsım ve Grubum adına, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Şükrü Yürür'de.

Buyurun Sayın Yürür.

ANAP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu ve 9 Arkadaşının, İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün Aynı Mahiyetteki Kanun Tekliflerini görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Malumlarınız olduğu üzere, İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanmasına Dair Kanun 1005 sayılı Kanun olup, 1968 yılında ihtiyacı hissedilmiş, o günkü Meclise getirilerek kanunlaşması sağlanmış -biraz evvel konuşan arkadaşlarımın hissiyatına katılıyorum- ve büyük bir ihtiyaca cevap vermiştir. Bu kanunu o gün hazırlayan ve bugün Parlamentoda olmayan saygıdeğer eski milletvekili arkadaşlarımıza da, Partimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, vatanî hizmetler, malumlarınız, nişan için, madalya için yapılmaz. Bu hizmeti maddî şeylerle takdir etmek mümkün değildir. Vatanî hizmetin karşılığı manevîdir, vicdanîdir. Hiç kimse "ben gazi olmak için veya şehit olmak için gidiyorum" demez; görevlendirirseniz, savaşa bile gönderirsiniz. Vatan için, ülke ve idealleri için çarpışır, gazi olur, şehit olur; geride "vatan sağolsun" diyerek acılarını yüreklerine gömen, ancak, şehitlik ve gazilik onurunu her şeyin üstünde tutan acılı aileler kalır.

Her medenî ve demokratik ülke, göğsünde kahramanlığının bir iftihar ve gurur nişanesi olarak sakladığı İstiklal Madalyasını taşıyan bu insanlara saygı duyar ve bu gazileri, toplumun içerisinde, hak ettiği yerde tutmaya çalışır. Vatan aşkı ve onun müdafaası için evini ve çocuklarını terk edip milis kuvvetlerine katılarak, millî orduya katılarak düşmanla her türlü yokluk içerisinde savaşmış bu kahramanlarımızın, Kurtuluş Savaşında, Kore'de, Kıbrıs Savaşında ve daha sonraki vatan müdafaasında bulunan kahramanlarımızın geride bıraktıkları eşlerinin mağduriyetini, kısmen de olsa, önlemek düşüncesiyle hazırlanan bu kanun tasarısını, Anavatan Partisi Grubu olarak tasvip ediyoruz, takdir ediyoruz; ancak, bir noksanı olduğunu da ifade etmek istiyorum. "Eş ve çocukları" ibaresinin de olması gerekirdi. İnşallah gruplarımız anlaşır, sayın Doğru Yol Partisi sözcüsünün de ifade ettiği gibi, buna "eş ve çocukları" ibaresini ilave edersek, bir noksanlığı gidermiş oluruz.

Bildiğiniz gibi, 20 nci Dönem çalışmaları esnasında, Yüce Meclisimiz, er olarak muvazzaf askerliğe alınan vatan evlatlarının geride bırakmış oldukları ihtiyaç sahibi eş ve çocuklarına, vatan hizmetinde bulundukları muvazzaf askerlikleri süresince, üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri ve askerî hastanelerde tedavi olmaları imkânını getirmişti. Bu kanun teklifini, 20 nci Dönemde, ben ve arkadaşlarım vermiştik. Bir yıl geçti. İncelediğimizde, elli bine yakın ailenin bundan istifade ettiğini duymak ve istatistikleri görmek, beni ziyadesiyle memnun etmiştir. Bunu, sizleri de memnun edeceğini bildiğim için ifade ediyor; saygılar sunuyorum. (ANAP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Milletimizin bu konuda her şeyi yapmayı kutsal bir ödev bildiğini, seve seve yaptığını ifade ederken, bu duygu ve düşüncelerle, bu kanun tasarısına Anavatan Partisi Grubumuz adına olumlu oy vereceğimizi, Yüce Heyetinize en derin saygılarımla sunuyorum. İnanıyorum ki, sayın grup başkanvekillerimiz "eş ve çocukları" ibaresini de ilgili maddeye ilave edeceklerdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yürür.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bilecik Milletvekili Sayın Hüseyin Arabacı'da.

Buyurun Sayın Arabacı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARABACI (Bilecik) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 24.2.1968 tarih ve 1005 sayılı İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Aziz Türk Milletinin ve Devletinin bekası için canlarını seve seve feda eden şehitlerimizi rahmetle anarken, İstiklal Harbinde, Kore'de, Kıbrıs Barış Harekâtında ve terörle mücadelede sürdürülen içgüvenlik operasyonlarında destanlar yazan kahramanlarımızı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarını ve gazilerimizi, ayrıca, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İstiklal Harbinde, 1950 yılında ekim ayında Kore'de, 1974 yılında Kıbrıs'ta ve içgüvenlik operasyonlarında Türk Devlet ve Milletinin istiklali için, dünya barışının sağlanması ve korunması için evini, ocağını ve çocuklarını bırakıp cepheye giden ve muharebeler sonunda gazi olarak geri gelen Mehmetçiklerimizin ve çocuklarının başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilmeleri, en temel hakları olsa gerektir. Devletimizin de, bu insanlarımıza onurlu bir şekilde hayatlarını sürdürme imkânı vermesi de, devletin temel vazifelerinden olsa gerektir. Bu, aynı zamanda, devletin ve milletin, gazilerine karşı vefa borcu da olsa gerektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin de bildiği gibi "gazi" unvanı, fiilen muharebeye katılmış olanlara verilen ve dinimizde, şehitlik mertebesiyle birlikte, en yüksek mertebelerden kabul edilmiştir. Bu nedenle, milletimizce büyük manevî önem taşıyan bu unvan, tarihimizin birçok kahramanına verildiği gibi, Kurtuluş Savaşımızın Büyük Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e de verilmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ifa ettiği görevler neticesinde bu unvanı almayı hak eden Mehmetçiğimize hayatının daha sonraki dönemlerinde de sahip çıkmak, Türk Milletini diğer milletlerden ayıran özelliklerden biri olan kadirşinaslık özelliğinin bir gereği olduğu gibi, Anayasamızın 61 inci maddesinde yer alan "devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar" hükmünün de bir gereğidir.

Anma törenlerinde, kutlamalarda, cenaze törenlerinde, anlamlı ve övgü dolu sözcüklerle onurlandırdığımız, ancak, kendileri için maddî anlamda fazla bir şey yapamadığımız ve açıkçası, biraz da ihmal ettiğimiz gazilerimiz ile vefat eden gazilerimizin bize emaneti olan dul eşlerinin, toplum içinde, kendilerine yaraşır, onurlu bir hayat sürmelerinin temini için gerekli önlemleri almak, önceliklerimiz arasındadır. Gazilerimizin ve dul eşlerinin toplum içerisinde onurlu bir hayat sürmeleri, kimseye muhtaç olmadan yaşamaları ve çocuklarının geleceğe hazırlanmaları aşamasında onlara gerekli desteği vermek, tarihi boyunca hür ve bağımsız yaşamış, ilelebet hür ve bağımsız yaşayacak olan Yüce Türk Milletinin en büyük teminatı, düşmana korku, dosta güven veren kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını ve gelecekte burada görev alacak olan insanlarımızı motive edici, bu vatana karşı besledikleri sevgi ve saygı ile devletimizin onları sahipsiz bırakmayacağı duygusuna sahip olmaları açısından da önemli bir adımdır.

Üzerinde görüş beyan ettiğimiz 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, bu maksada yöneliktir. Bilindiği gibi, 1005 sayılı Yasanın gereği olarak millî mücadeleye katılmış olmaları nedeniyle kendilerine İstiklal Madalyası verilmiş bulunan vatandaşlarımız ile Türk tugayının Kore'ye ayak bastığı 1950 yılı ekim ayından başlamak üzere 1953 yılındaki Panmunjom Ateşkes Anlaşmasına kadar geçen süre zarfında fiilen savaşa katılmış olanlar ve 1974 yılında düzenlenen 1 inci ve 2 nci Barış Harekâtları sebebiyle Kıbrıs'ta fiilen görev almış olan vatandaşlarımıza, hayatta oldukları sürece, 1 500 gösterge rakamının her yıl bütçe kanununda belirtilen memur maaş katsayısıyla çarpımı neticesinde bulunacak miktarda şeref aylığı bağlanmakta; ayrıca, bu vatandaşlarımız, Devlet Demiryolları ve Denizcilik İşletmeleri ile belediye vasıtalarında bedel ödemeden seyahat edebilmektedirler.

Bu tasarıyla, Anayasamızda da ifadesini bulan sosyal devlet olma ilkesinin ve gazilerimize verdiğimiz önemin bir gereği olarak, söz konusu savaşlara katılmış olan ve bugün hayatta olmayan yaklaşık 18 000 gazimizin hayatta olan dul eşleri de aynı imkânlardan yararlanacaklardır. Bunun yanında, sadece gazi aylığıyla geçinen ailelerin bulunduğu da gözardı edilemeyecek bir gerçektir. Gazilerin ölümü halinde aylıkları kesilecek olan bu ailelerin, sosyal ve ekonomik yönden desteklenmelerini sağlamak gerekmektedir. Yapılan düzenlemeyle, tekrar evlenmiş olmamaları şartıyla dul eşlerin de aynı haklardan yararlanmasının devamını sağlamak için, şeref aylığı alan gazilerimizin vefatı halinde dul eşlerin de söz konusu aylığın yüzde 75'ini almalarının yanında, karşılıksız seyahat hakkından faydalanmaları sağlanmaktadır. Gazilerimize ödenen şeref aylığının 1999 Malî Yılı Bütçe Kanunuyla yüzde 106 oranında artırılarak 48 milyon liraya çıkarılması nedeniyle, söz konusu kanunda 1 500 olan gösterge rakamı 4 000'e çıkarılarak yapılan düzenlemenin uyumluluğu sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bu kanunun, gazilerimiz ve aileleri ile onların bize emaneti olan dul eşlerine hayırlı olmasını diler; Yüce Heyetinizi, Grubum adına, tekrar, saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arabacı.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Tarık Cengiz'de.

Buyurun Sayın Cengiz. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA TARIK CENGİZ (Samsun) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 76 sıra sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizleri, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanuna göre, millî mücadeleye iştirak eden ve bu sebeple kendilerine İstiklal Madalyası verilmiş bulunan Türk vatandaşları ile 1950 yılında Türk tugayının Kore'ye ayak bastığı ekim ayından başlamak ve 1953 yılındaki Pan-Munjon Ateşkes Anlaşmasına kadar Kore'de fiilen savaşa katılmış olan Türk vatandaşlarına ve ayrıca, 1974 yılında temmuz 1 inci ve ağustos 2 nci Barış Harekâtında Kıbrıs'ta fiilen savaşa katılmış olan Türk vatandaşlarına, hayatta bulundukları sürece, vatanî hizmet tertibinden memur maaş katsayısı çarpılmasından bulunacak miktarda aylık bağlanmakta, yine, adı geçen gazilerimize, Devlet Demiryolları ile Denizcilik İşletmelerinin içhatları vasıtalarında birinci mevkide ve belediye vasıtalarında karşılıksız seyahat etme imkânı sağlanmakta idi.

Toplam 26 000 kişi civarında olduğu bilinen Kore gazilerinin tahminî 12 000'i ve toplam 38 884 kişi olan Kıbrıs gazilerinin tahminî 32 000'i hayatta bulunmaktadır. Kıbrıs ve Kore gazilerinden bugüne kadar ölmüş olan yaklaşık 20 000 gazinin hayatta olan dul eşlerinin de, bu gazilerin faydalanmış olduğu aylıktan ve Denizcilik İşletmesi ile Devlet Demiryolları içhatları vasıtalarından ve belediye vasıtalarından herhangi bir bedel ödemeksizin yararlandırılması, toplumun gazilerine verdiği önemin bir göstergesidir.

Ayrıca, gazilerin ölümünden sonra, bazılarının dul eşleri ekonomik olarak mağdur olmakta ve sadece gazi aylığıyla geçinen gazi aileleri bulunmaktadır. Gazinin ölümüyle aylıkları kesildiğinden dolayı ekonomik ve sosyal yoksulluk içine düşen dul eşlerinin de desteklenmesi, Anayasamız tarafından teminat altına alınan sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun 1968 yılından beri yürürlüktedir. 1005 sayılı bu Kanuna göre, gösterge rakamı çarpı katsayı formülüne göre o tarihten beri ödemeler yapılmaktadır. Arada, şu şekilde bir kesinti dönemi olmuştur: 1982 yılında Kore ve Kıbrıs gazilerine toplu bir ödeme yapılarak, maaş ödenmesine son verilmiştir. İstiklal madalyası verilmiş bulunanlar, bu son vermeden hariç tutulmuşlardır. 1990'lı yılların başında, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmamak kaydıyla, Kore ve Kıbrıs gazilerine yeniden bir maaş bağlanmıştır. Tabiî olarak, bu, diğer gazilerimizde bir tartışma yaratmış ve kısa bir süre sonra, maaş bağlanmasında, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmama şartı kaldırılmıştır. Bugün üzerinde konuştuğumuz 76 sıra sayılı kanun tasarısının getirdiği esas yenilik, hak sahibi gazilerin vefatı halinde dul eşlerine de maaşlarının yüzde 75'inin bağlanması konusunu düzenlemesidir.

Değerli milletvekilleri, gazilerimizle ne kadar övünsek ve onlar için ne yapsak azdır. Bu yasa tasarısının, tüm gazi ve gazi eşlerine bir nebze olsun rahatlama ve mutluluk getireceğini düşünerek hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cengiz teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

İSTİKLAL MADALYASI VERİLMİŞ BULUNANLARA VATANÎ HİZMET TERTİBİNDEN

ŞEREF AYLIĞI BAĞLANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 24.2.1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki 1500 rakamı 4000 olarak değiştirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Hak sahibinin ölümü halinde bu aylık dul eşe % 75 oranında bağlanır, ancak dul eşin tekrar evlenmesi halinde kesilir.”

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. – 1005 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“ Bu Kanunun 1 inci maddesine göre kendilerine aylık bağlanan dul eş de bu haklardan yararlanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 1. – Bu Kanunun yayımı tarihine kadar ölmüş olanların dul eşlerine de Kanunun yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren aynı esaslara göre aylık bağlanır. Ancak, bunlara Kanunun yayımı tarihinden önceki süre için herhangi bir ödeme yapılmaz.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkanım, oylamadan önce, Sayın Bakana bir soru yöneltebilir miyiz efendim?

BAŞKAN – Hay hay, buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Bakanım, bu kanun tasarısı, zannediyorum ve inanıyorum, biraz sonra kanunlaşacak. Kanunlaştıktan sonra, bu kanundan istifade edecek kaç şehit yakınımız var efendim; öğrenebilir miyim?

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Başkan, konuyu inceletip, yazılı cevap vereceğiz.

BAŞKAN – Sayın Bakan yazılı cevap verecekler efendim.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun efendim.

Alınan karar gereğince, Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

2. – Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı : 124) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Fazilet Partisi Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Lütfi Doğan.

Buyurun Sayın Doğan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarı ve Dışişleri Komisyonu raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına düşüncelerimizi arz etmek üzere yüksek huzurunuza çıkmış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Efendim, bu kanun tasarısının, bir bakıma, çok geç kalmış olduğu söylenebilir. Çocukların hak ve hukuklarının en iyi şekilde korunması ve bunların, sadece Avrupa değil, bütün devletlerce teminat altına alınması; onların, insanlığa yararlı olacak şekilde gelişmeleri, hayatlarını idame ettirmeleri, gerçekten, çok önemlidir. Bu bakımdan, oldukça geç kalmış olduğunu sizlere arz etmiş bulunuyorum.

Müsaade buyurursanız, bu madde gerekçesiyle alakalı bir paragrafı, sizlere arz etmek istiyorum; mesele, bu konuyla ilgili düşüncelerimizi sizlere daha açık arz edebilmek:

"Sözleşme, velayete ait kararlardaki en önemli unsurun, çocuğun menfaatı olduğu noktasından hareket etmekte ve çocuğun menfaatlarının en iyi şekilde korunması için velayete ve şahsî ilişki kurulmasına ilişkin kararların, taraf ülkelerde tanınmasını ve tenfizinin kolaylaştırmasını öngörmekte, taraf ülkeden bir başka taraf ülkeye haksız olarak götürülen çocuğun velayet hakkına sahip kişiye teslimini ve şahsî ilişkinin uygulanmasını düzenlemektedir."

(1) 124 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu bölüm de, şimdi üzerinde durduğumuz maddenin muhtevası hakkında oldukça fikir vermektedir. Demek ki, zaman zaman, belli ülkelerde, belli yerlerde, çocukların, bazı menfi düşünceli kimseler tarafından alındığı, götürüldüğü ve çocuk üzerinden birtakım menfaatlar temin edildiği, maalesef, dünyada yaşanan acı gerçeklerden biridir.

Dün akşam, bir televizyon kanalında, hepimizi müteessir eden, fakat sonunda da sevindiren bir durumla karşılaştık. Maalesef, bilgisiz, cahil bir şahıs, bir başka şahsın dört ya da beş yaşındaki evladını götürüyor, fidye istiyor; sonra -Allah razı olsun- emniyet güçlerimiz harekete geçiyor, çocuğu sağ salim buluyor ve suçluyu da yakalıyor, çocuğu babasına teslim ediyorlar. Şimdi, çocuğun babasına teslim edildiği an, o çocuk ile babanın kucaklaşmasını, hakikaten, insanlar müşahede ettiği zaman, bendeniz ne kadar bir derin duyguya daldım; şöyle ki: Adamcağız yavrusuna kavuşunca, dünyada en büyük varlığına kavuşmuş oluyor; tasavvurların fevkinde bir sevinç, bir neşe içerisinde kalıyor; sevinçten, âdeta gözyaşı dökülecek hale geliyor.

Şimdi, bunu arz etmedeki ana maksadım şudur: Demek ki, ana baba şefkati çocuğa karşı o kadar derin ki, dünyalar, bir ana veya baba için, çocuğun yanında bir değer taşımıyor; en büyük varlığı çocuk oluyor. Bu son derece haklıdır. Yaratılışta, Cenabı Hak, insana bu duyguyu vermiştir; insanda vardır, bütün canlılarda vardır; kendisini korur, evladını korur. Yani, bu, yaratılışta, Yüce Yaratıcının, Allahü Tealâ'nın, hayatta olana, insana verdiği bir tabiî duygudur.

Buradan şu noktaya gelmek istiyorum: Çocuklar mutlaka korunmalıdır. Ebeveyni, zaten çocuğunu korur; cemiyetimiz de korur. Devlet de, manevî bir baba olarak, manevî bir büyük olarak, elbette, çocuğu korur; ama, kimsesiz çocukların durumu nedir? Bizim kültürümüzde, bunlara "yetim, öksüz" adı veriyoruz. O halde, ebeveyni evladını koruyor; ama, ebeveynden yoksun veya kimsesiz kalan öksüz yavruların korunması nedir, nasıl olacaktır? İşte, bu son derece önemlidir.

Allah'a çok şükür, memleketimizde, bu kimsesiz çocukları da, öksüzleri de, bu yavruları da koruyan, insanımızın hemen hepsidir; devletin müesseseleri de vardır, kurumlarımız da vardır. Eskiden, Darülaceze olduğu gibi, Darüleytam vardı; şimdi, Çocuk Esirgeme Kurumumuz var. Elbette hizmet veriyor; ama, bütününe veriyor mu? İşte, bunun üzerinde biraz durmak lazım.

Değerli arkadaşlarım, önce, şu noktaya, yüksek dikkatlerinizi teksif buyurmanızı arz ediyorum: İnsanların en hayırlısı, onlara en çok yararlı olanıdır. Bu, bizim bir kültürümüzdür, irfanımızdır, inancımızdır. Bu bakımdan, Türkiyemiz, bana göre, dünya milletlerine örnek bir ülke demeye hakkımız vardır, buna layıktır.

İkinci bir husus, insanların büyüklerine hürmet edildiği gibi, kadın erkek hepsine hürmet edildiği gibi, çocuklar daha çok esirgenmeli, daha çok korunmalı ve onlara daha çok ihtimam gösterilmesi bir zarurettir. Dünyanın bunu anladığını görüyoruz. Bunun içindir ki, Avrupa, çocukların haklarını ve menfaatlarını koruma yönünde epey önce bir karar almış, sonra 1997 yılında Strazburg'ta imzalanmış ve şimdi, biz de, inşallah, sizlerin yüksek tasvipleriyle bunu onaylamış olacağız.

Müsaade ederseniz şunu arz etmek istiyorum -zannediyorum bir defa daha Yüce Meclisimize arz etmiştim- Alman bilgini Leibniz'in bir sözü var, diyor ki: "Çocukların eğitimini bana verirseniz, dünyanın gidişatını değiştirebilirim; yani, iyi yöne değiştirebilirim." O halde, ebeveyn, çocuklarını elbette yetiştiriyor, eğitiyor; ama, kimsesiz çocukların yetiştirilmesi nasıl olacaktır; işte bunun üzerinde, millet olarak, devlet olarak çok ciddî durmamızda zaruret vardır.

İzin verirseniz, hepinizin inancına tercüman olarak bir hususu belirtmek istiyorum. Resulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz: "Bir insanın 3 kız çocuğu olur veya 2 kız çocuğu olur veya 1 kız çocuğu olur; onun talim terbiyesine önem verir, yaşamına önem verir, onu yetiştirir, hayata eriştirirse, o kimse ile ben, cennette, şu iki parmağın birbirlerine yakın olduğu kadar yakın olacağız."

İkinci bir maruzatım, yine aynı; yine Resulü Ekrem Efendimiz: "Yetimin umurunu görüp gözeten kimse ile ben, cennette, şu kadar birbirimize yakın olacağız."

Onun içindir ki, kimsesiz çocukları, yetim çocukları, görüp gözetmek, onların yaşamını kolaylaştırmak, onlara eğitim-öğretimde bulunmak ve onları, kendi cemiyetimizde ise, cemiyetimizin en yararlı, en hayırlı üyelerinden birisi haline getirmek, dünya çocuklarındansa, insanlığın en hayırlı, en yararlı üyelerinden birisi haline getirmek, bizim için hem manevî borçtur hem insanî bir borçtur ve bunu yerine getirmek, insana dünya mutluluğu kazandırdığı gibi, ebedî saadeti de kazandırabilir.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bizleri bu konuda o kadar yükümlü tutuyor ki, mesela, Et-Tahrim Suresinden, yüksek müsamahanıza güvenerek, bir ayet-i celilenin kısaca mealini ifade etmek istiyorum: "Ey insanlar, kendinizi, aile fertlerinizi, çocuklarınızı, dünyanın ve ahiretin ateşinden, eleminden koruyunuz." Nasıl koruyabiliriz: Onlara güzel bir eğitim vermekle, onları bilgilendirmekle, onları eğitmekle, onların maddî ihtiyaçlarını, manevî ihtiyaçlarını karşılamış olmakla. Değil mi ki, bu çocuk insandır; insansa, yaratılmışların en üstünüdür; o halde, insana hürmet eden, insana ilgi gösteren, insanı Allah için seven kimse, insanı yaratan hâlike tazim etmiş olur.

Sonuç olarak, arzu ederim ki, grup olarak da, Büyük Millet Meclisi olarak da bu kanun tasarısını onaylayalım ve bir bakıma, bundan sonraki çocukların eğitim ve öğretimi için gösterilmesi lazım gelen ihtimamda, Türkiyemizi, dünya milletlerine örnek hale getirelim; inşallah, bunda hepinizin katkı payı, kazanacağınız manevî ecir büyük olacaktır.

Burada şu husus son derece önemlidir: Çocuğun, her bakımdan ihtimama, itinaya ihtiyacı vardır; çünkü, kendi varlığını, kendi faydasını düşünecek durumda değildir. Kimler düşünecek onu; aklı eren insanlar; ana-baba mevcut değilse, cemiyet, devlet, devletler, bu yavruların hukukunu korudukları ölçüde, hakikaten insanlığa büyük hizmet etmiş olacaklardır.

Ben, tekrar, bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getiren yetkilileri tebrik ediyor ve sizlerden de bu hususta lütfedip tasvip buyurmanızı rica ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Tasarının tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

ÇOCUKLARIN VELAYETİNE İLİŞKİN KARARLARIN TANINMASI VE TENFİZİ İLE ÇOCUKLARIN VELAYETİNİN YENİDEN TESİSİNE İLİŞKİN AVRUPA

SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE 1. – 20 Ekim 1997 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesi” nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir; açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, açık oylama, elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Katılan : 251

Kabul : 240

Mükerrer : 11

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına az bir zaman kalmıştır; başka bir tasarının görüşülmesine başlasak bile, tamamlamamız mümkün bulunmamaktadır.

Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 5 Ağustos 1999 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.25

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesini kalkındırma paketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/187)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması konusunda delaletlerinizi arz ederim. 9.7.1999

Saygılarımla. Prof. Dr. Sacit Günbey Diyarbakır

56. Hükümet Döneminde Sayın Başbakanın ve bazı bakanların Diyarbakır’da yaptıkları incelemeler sonunda açıklamış bulundukları “40 trilyon lira değerinde yeni yatırım ve yarım kalmış yatırımların bitirilerek işletmeye açılması” ifadelerini kapsayan Güneydoğu Anadolu Bölgesini kalkındırma paketiyle ilgili olarak aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arzederim.

1. Bu paketin ne kadarlık bölümü uygulandı? Uygulandıysa bu paket çerçevesinde nereye, hangi tarihte, ne kadar yatırım yapıldı?

2. Yarım kalmış işletmelerin bitirilmesi için hangi işletmeye, hangi tarihte, ne kadar destek verildi, kaç tanesi işletmeye açıldı?

T.C. Devlet Bakanlığı Sayı : B.02.0.010/031.4305 3.8.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 16.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/187 - 813/2545 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey’in soru önergesi incelenmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce Güney Doğu Anadolu Bölgesinin kalkındırılmasına yönelik çalışmalar şunlardır;

İskân ve köy sosyal tesisleri; devam eden 7 adet iskân projesine 1999 yılında toplam 1 920 000 000 000 TL. ödenek tahsis edilmiş olup, bunun 509 500 000 000 TL. si 1.1.1999 ile 30.6.1999 tarihleri arasında kullanılmıştır. Geriye kalan 1 410 500 000 000 TL. sı da 1999 yılının ikinci yarısında kullanılacaktır. Projelerle ilgili ödenek ve harcama tablosu yazımız ekinde sunulmuştur.

Yol ve ulaştırma hizmetleri çerçevesinde bölge için ayrılan 40 trilyon liralık yatırım ödeneğinden Diyarbakır Bölge Müdürlüğüne bağlı Şırnak İlinde yapımı devam eden sınır güvenlik ve kontrol sistemi yollarının yapımı için 10 trilyon liralık dilimi bu iş için ayrılmıştır.

Tarla içi geliştirme hizmetlerinde Şanlıurfa ve Harran Ovalarında arazi tesviyesi ve tarla içi yolları yapımı için 2 trilyon 536 milyar TL. ödenek ayrılmış olup, bu ödenek ile 15607 Ha alana hizmet götürülmektedir.

Gaziantep İlinde; Hancağız Barajı sulama sahası Kavacık Barajı sulama sahası ve Nurdağ - Gedikli Köyünde 465 Ha alanda arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri için 144 Milyar TL. ödenek ayrılmış ve çalışmalar devam etmektedir.

Sulama suyu temin hizmetlerinde 1999 yılı yatırım programında uygulanan projeler icmali tablo halinde ilişiktedir.

Makine ve yedek parça giderleri için Diyarbakır Bölge Müdürlüğüne 634 000 000 000 TL. ödenek gönderilmiş ayrıca merkez ambar stoklarından 110 000 000 000 TL. tutarında yedek parça transferi yapılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

MustafaYılmaz Devlet Bakanı

GAP İllerinde 1999 Yılı Yatırım Programında Uygulanan Projeler İcmali

Sektör : Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Havza Islahı ve Göletler Dairesi Başkanlığı

Proje Türü

Yer Üstü Suyu Yer Altı Suyu Sulama Göleti His Göleti Toprak Koruma Doğ. And. Hav. İyl.

Harcama Harcama Harcama Harcama Harcama Harcama

İli Prj. Ad. Saha (Ha) (Milyon TL.) Prj. Ad. (Saha (Ha) (Milyon TL) Proj. Ad. Saha (Ha) (Milyon TL.) Prj. Ad. Hayv. Say. (Milyon TL.) Prj. Ad. Saha (Ha) (Milyon TL.) Prj. Ad. Saha (Ha) (Milyon TL..

Adıyaman 8 — — — — — — — — — — — — — — 1 — —

Batman 1 4 2 600 — — — — — — 2 — — — — — — — —

Diyarbakır 1 — — — — — 3 — — 9 — — — — — — — —

Gaziantep 34 63 30 339 3 — 29 483 2 — — — — — 38 273 38 926 — — —

Mardin 1 — — — — — — — — — — — 1 — — — — —

Siirt — — — — — — — — — — — — — — — — — —

Ş. Urfa 1 — — — — — 4 — — 2 — — 1 — — 1 —

Şırnak — — — — — — — — — — — — — — — — — —

Kilis — — — — — — 1 — 44 400 — — — — — — — — —

Toplam 46 67 32 939 3 0 29 483 10 0 44 400 13 0 0 40 273 38 926 2 0 0

Güneydoğu Projesi İskân Yatırımları Ödenek ve Harcama Özet Tablosu

1.1.1999 - 30.6.1999 Yıl Sonuna Kadar

Proje Adı Yeri Karakteristiği 1999 Yılı Ödeneği Gönderilen Gönderilecek

Batman Barajı İskânı Batman 132 Aile/Şehirsel 250 000 100 000 150 000

Cemkari Göçb. İskânı Şırnak - Cizre 196 Aile/Şehirsel 500 000 55 000 445 000

Beritanlı Göçb. İskânı Diyarbakır - Bismil 150 Aile/Tarımsal 220 000 36 000 184 000

Beritanlı Göç. Dicle - Batman Diyarbakır - Bismil 224 Aile/Tarımsal 350 000 150 000 200 000

Barajı İskânı I. Kısım

Beritanlı Göç. Dicle - Batman Diyarbakır - Bismil 220 Aile/Tarımsal 350 000 150 000 200 000

Barajı İskânı II. Kısım

Kavunlu Köyü İskânı Gaziantep - Nizip 24 Aile/Tarımsal 100 000 17 000 83 000

Batman Barajı İskânı Diyarbakır - Bismil 66 Aile/Tarımsal 150 000 1 500 148 500

TOPLAM : 1 920 000 509 500 1 410 500

 

2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay İlindeki orman alanlarının ve hazinenin tasarrufunda bulunan sahaların ağaçlandırılmasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/191)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Orman Bakanı Sayın Nami Çağan’ın yazılı olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer Hatay

Hatay İlimizde gerek Orman alanlarının gerekse Hazinenin tasaruffunda bulunan sahalarda yöre halkımız gereği gibi istifade edememektedir.

Adı geçen yerlerin meyveli ağaç ile ağaçlandırılması özellikle Zeytin Ormanlarının yapılması İlimiz ve Ülke Ekonomisine büyük katkı sağlayacağına inanmaktayız.

S – 1. Bahsedilen yerlerin ağaçlandırılması ile ilgili her hangi bir projeniz var mı? Yoksa böyle bir projeyi yapmayı düşünüyor musunuz?

S – 2. Bu konuda İl Özel İdaresinin kendi çapında yaptığı çalışmaları destekleyecek misiniz?

T.C.

Orman Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KM.1.SOR./340 - 1760 4.8.1999

Konu : Sn. Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 16.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02 - /191 - 817/2549 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/191 esas no. lu “Hatay İlindeki orman alanlarının ve hazinenin tasarrufunda bulunan sahaların ağaçlandırılmasına ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabi yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Orman Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/91 Esas No. lu Yazılı Soru Önergesi Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

1. Hatay İlimizde bugüne kadar 27 376 hektar alanda ağaçlandırma gerçekleştirilmiştir. Toplam alanı 8209 hektar olan 3 adet proje sahasında (Belen, Akgedik, Akbez) halen ağaçlandırma çalışmaları devam etmektedir. Ağaçlandırma veya erozyon kontrolü çalışmalarına uygun 30 743 hektar büyüklüğündeki potansiyel alanda, Bakanlığımız bütçe imkânları dahilinde ve yıllık programlar çerçevesinde ağaçlandırma çalışmalarına devam edilmektedir.

2. Bilindiği üzere Devlet Ormanı, Hazine Arazisi veya özel mülkiyete ait alanlarda yapılacak özel ağaçlandırma çalışmaları Bakanlığımızca desteklenmektedir. İlgili mevzuatta yapılan, değişiklik sonucu; başta köy tüzel kişilikleri olmak üzere, zeytin ağaçlandırması yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, Ağaçlandırma Fonundan verilen krediler ile desteklenmektedirler.

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999 Malî Yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Erzincan İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.7.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.010/031.4306 3.8.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 19.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02 - 7/241 - 883/02662 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın soru önergesi incelenmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün 1999 yılı bütçesi 87 trilyon 910 milyar TL. olup bundan % 5 (0.05) kesinti uygulanmaktadır. Başka bir ifade ile bütçe rakamını % 9,5 (0.95) ile çarptığımızda başlangıç bütçesi 83 trilyon 514 milyar 500 milyon TL.dir.

1999 yılı yatırım programında Erzincan İline ayrılan ödeneklerin dağılımı şöyledir. İçme suyu için 57 600 000 000 TL. 8 köy sağlıklı içme suyuna kavuşacaktır. İskân ve köy sosyal tesisleri için 5 600 000 000 TL., yol ulaştırma hizmetleri için 744 000 000 000 TL., sulama suyu temin hizmetleri için (101 hektar, 10 proje) 208 503 000 000 TL., makine ve yedek parça ihtiyacı merkez stoklarımızdan karşılanmakta olup, piyasadan temin edilecek yedek parça alımları için her ay Bölge Müdürlüklerine yeterli miktarda ödenek gönderilmektedir.

1999 yılı yatırım programında öngörülen ödenekler yılı içinde harcanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

 

 

BİRLEŞİM 44’ÜN SONU