DÖNEM : 21 CİLT : 6 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

35 inci Birleşim

20. 7. 1999 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, Kırıkkale’de meydana gelen sel felaketi ve tabiî afetlere karşı alınacak önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Yüksek İhtisas Hastanesinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, adlî tatilin başlamasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 20 arkadaşının, Doğu Anadolu’nun bölgesel kalkınması ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3)

2. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 50 arkadaşının, Türkiye’nin bilgi teknolojisi kaynaklarının etkin kullanımı amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

3. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Adana İlinin sınaî, tarımsal, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in (2/88) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/5)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/35) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)

3. – İstanbul Milletvetkili Şadan Tuzcu’nun, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/7)

4. – Ordu Milletvekili Şükrü Yürür’ün, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/8)

5. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye – Almanya, Türkiye – Avusturulya, Türkiye – Çin, Türkiye – İsrail, Türkiye – Pakistan, Türkiye – Rusya Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/289)

IV. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

2. – Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Taşıt Personelinin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık , Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri komisyonları raporları (1/301) (S. Sayısı : 22)

2. – İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/463) (S. Sayısı : 41)

VII.– SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, büyükşehirlerin telefon rehberi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün yazılı cevabı (7/67)

2. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sivil Havacılık Daire Başkanlığı Tescil Şube Müdürünün ihalelerde kardeşine ayrıcalık yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün yazılı cevabı (7/70)

3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Seyit Ömer TEAŞ ile SLİ Açık Ocak İşletmelerininin özelleştirilmesi için açılan ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/92)

4. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, “ Midnight Ekspress” filminin kadınlar hapishanesinde geçen yeni verisyonunun ABD’deki sinemalarda gösterime girdiği haberinin doğru olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/104)

5. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, bakanlık tarafından yayımlanacak eserlerde aranan kriterlere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/140)

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinin bakanlığa ve Şanlıurfa iline ayrılan miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/148)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığı ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun yazılı cevabı (7/150)

8. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/155)

9. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/156)

10. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun yazılı cevabı (7/162)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Spor – Toto Teşkilatına yapılan usulsüz atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı (7/164)

12. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir İlindeki zeytin sineği ile ilgili mücadeleye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/166)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Kıbrıs Barış Harekâtının 25 inci yıldönümü münasebetiyle özel gündemle toplanan Genel Kurulda Hükümet adına Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, MHPGrubu adına MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, FP Grubu adına FP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Mehmet Recai Kutan, ANAP Grubu adına ANAP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı A. Mesut Yılmaz, DYP Grubu adına DYP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Tansu Çiller; şahısları adına Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk ve Van Milletvekili Kâmran İnan birer konuşma yaptılar.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî parti gruplarınca verilen;

25 inci yıldönümünü idrak ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekâtının, Ada’daki Türk varlığına karşı senelerce sürdürülen dinî ve etnik temizlemeye, Kıbrıs Devletini ortadan kaldırarak Yunanistan’a bağlama teşebbüs ve darbesine karşı yapılmış olduğuna; yirmibeş yıl sonra, NATO’nun Kosova’da Sırplara karşı benzeri bir harekâta girişmiş bulunmasının, Kıbrıs Harekâtının ne derece isabetli olduğunu gösterdiğine;

Yirmibeş yıldan beri Kıbrıs’ta kan akmamasını sevindirici gerçeğinin bazı çevreleri âdeta rahatsız ettiğini görmenin üzücü olduğuna; bu çevrelerin, devamlı olarak tertipler geliştirdiğine tahriklere başvurduğuna; Türk tarafının, bütün tertip ve tahriklere karşı olumlu ve barışçı tutumunu devam ettireceğine;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, Türkiye ile beraber, Ada’daki her iki toplumun varlık ve güvenliğini teminat altına alacak, adil ve devamlı bir çözüm bulunması yolunda her türlü gayret ve iyiniyeti gösterdiğine; buna mukabil, Yunan – Rum tarafının, enosis emelinden, 20 Temmuz 1974 öncesine dönme politikasından vazgeçmediğine; meseleyi ilgili taraflar adına görüşmekten ziyade, dış güçlerin müdahelelerini davet ettiğine, her seferinde uzlaşmayı zorlaştırdığına;

Son olarak, Güney Kıbrıs Rum idaresinin, Avrupa Birliği tam üyeliğine başvurması ve bunun karşı tarafça kabul görmesinin çözüm yolunu tıkadığına; Avrupa Birliği çerçevesinde Yunanistan’ın Güney Kıbrıs’a yerleşmesi kapısını açtığına; bunun kabulunün mümkün olmadığına;

Yunanistan’ın, dış güçleri Kıbrıs meselesi içine çekme politika ve çabaları neticesi, son olarak G- 8’ler Köln Zirvesi nihai bildirisinde Kıbrıs konusuna yer verildiğine; Birleşmiş Milletlere âdeta talimat şeklinde bir çağrıda bulunduğuna; bunun tümüyle kınanıp reddedildiğine;

Bugün, Kıbrıs’ta, Rumların Zürih ve Londra Anlaşmalarını çiğnemeleri, Türk unsurunu yok etmeye çalışmaları neticesi doğmuş , iki ayrı devlet gerçeği bulunduğuna; bu gerçeği kabul etmeden her iki devlete eşit gözle bakmadan herhangi bir çözümü bulmanın mümkün olmadığına;

Güney Kıbrıs’ın tehlikeli bir şekilde silahlandırılmasının, Yunanistan’a tahsisli askerî hava ve deniz üsleri inşasının, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının terör örgütü PKK’ya verdiği desteğin, Ada’da ve bölgede barış ve istikrara yönelik tehdit olduğuna;

Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili garantörlük hakları ve stratejik mefaatlarının daima korunarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Devlet statüsü ve güvenliği dahil, meşru hak ve çıkarlarının aşındırılmasına hiç bir surette müsaade edilemeyeceğine;

Kıbrıs Barış Harekâtının bu anlamlı yıldönümünde, barışçıl, adil ve yaşayabilir bir çözüm için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sürdürdüğü kararlılığın takdirle karşılandığına ve desteklendiğine; millî bir dava olan Kıbrıs konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine tam desteğinin kesintisiz ve şartsız devam edeceğine; bunda en ufak bir şüpheye yer bulunmadığına;

İlişkin görüşlerin Türk ve dünya kamuoyuna duyurulmasına dair müşterek önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Türkiye Büyük Millet Meclisince ittifakla benimsenen önergenin gereğinin Başkanlıkça yerine getirileceği bildirildi.

20 Temmuz 1999 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.23’te son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Şadan Şimşek Mehmet Ay

Edirne Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

No. : 33

II. – GELEN KÂĞITLAR

16 . 7 . 1999 Cuma

Teklif

1. – Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş’ın; 26.5.1981 Tarihli 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/186) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.7.1999)

Tezkereler

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/275) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

2. – İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/276) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

3. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/277) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

4. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/278) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

5. – Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/279) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

6. – Kastamonu Milletvekili Muharrem Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/280) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

7. – Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/281) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

8. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/282) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

9. – Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/283) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

10. – Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/284) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

11. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/285) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

12. – Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/286) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

13. – Van Milletvekili Mustafa Bayram’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/287) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

14. – Yusuf Akbaba, Türkan İpek, Mehmet Darga, Celal Türk, Salih Gün, Zübeyir Paksoy ve Yusuf Çabuk Haklarındaki Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi(3/288) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

Rapor

1. – İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/463) (S.Sayısı : 41) (Dağıtma tarihi: 16.7.1999) (GÜNDEME)

 

 

No. : 34

19 . 7 . 1999 Pazartesi

Raporlar

1. – Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/337) (S.Sayısı : 45) (Dağıtma tarihi : 19.7.1999) (GÜNDEME)

2. – Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı; Bolu Milletvekili Avni Akyol’un, 22.6.1965 Tarihli ve 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Ek Bir Madde Eklenmesiyle İlgili Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair ve 22.6.1965 Tarihli ve 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Ek Bir Madde Eklenmesiyle İlgili Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/496, 2/177, 2/184, 2/185) (S.Sayısı : 51) (Dağıtma tarihi : 19.7.1999) (GÜNDEME)

3. – Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/429) (S.Sayısı: 52) (Dağıtma tarihi : 19.7.1999) (GÜNDEME)

4. – Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/435) (S.Sayısı : 54) (Dağıtma tarihi : 19.7.1999) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, hastanelerdeki ve sağlık ocaklarındaki personel açıklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/69)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Cumhuriyet Üniversitesinde görevli bir dekan ve bazı öğretim üyelerinin bölücü örgüt mensubu bir teröristin mezarını ziyaret ettikleri iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/70)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

3. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli Şeker Fabrikası arıtma tesisi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/71)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

4. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Ereğli’de yapımı devam eden hastane binası inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/72) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

5. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Karapınar-Ereğli karayolunun genişletilmesi ile ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/73)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

6. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, öpüşmenin halk sağlığını tehdit ettiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/74)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

7. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı Devlet Hastanesinin uzman doktor ve araç gereç ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/75)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

8. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı S.S.K. Hastanesinin uzman doktor, personel ve tıbbî cihaz ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/76)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

9. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı Organize Sanayi Bölgesi ile Patnos Küçük Sanayi Sitesi inşaatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/77) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

10. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Atatürk Üniversitesi’nin fakülte ve yüksekokul ihtiyacına ve Erzurum öğretmenevine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/78) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

11. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı İlinin kayak tesisi ve stadyum ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/79)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

12. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı İlinde hayvan hastalıkları ve toprak tahlil laboratuvarı kurulup kurulmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/80) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

13. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı İlinin doğal gazdan yararlanması için yapılacak çalışmalara ve bazı baraj projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/81) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

14. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 54-56 ncı hükümetler döneminde göreve başlayan işçi ve memurların bakanlıklara göre dağılımına ilişkin Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel) sözlü soru önergesi (6/82) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

15. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İlinin 4325 numaralı kanun kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/83) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

16. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, mukaddes değerlere hakaret niteliğindeki yayınlar hakkında yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/84) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

17. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Havaalanının isim ve sınır kapısı ilanının ne zaman yapılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/85) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

18. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İlindeki öğretmen açığına ve millî eğitim yatırım proğramına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/86) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

19. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, köy yolları yapımına ve Samsun İlindeki köy yolları çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/87) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

20. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun-Vezirköprü İlçesi köylerinde meydana gelen dolu afetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/88) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

21. – Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin’in, Avrupa ülkelerinden yapılacak et ve canlı hayvan ithaline ve hayvancılığın geliştirilmesi çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/89) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.7.1999)

22. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa İlinde yaşanan kuraklıktan zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/90) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

23. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, SSK’nun paralarını Ziraat Bankasına faizsiz olarak yatırdığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/91) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

24. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa İlindeki ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/92) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

25. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa’daki bazı hastalıklara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/93) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, buğday ve arpa taban fiyatlarının tesbitindeki kriterlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/250) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/251) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TEAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/252) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Orhaneli Termik Santrali ve Doğalgaz Kombine Çevrim Santraline ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/253) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Eskişehir-Bursa karayolu ve Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/254) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa İlindeki karayolları yatırımlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/255) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Asil Çelik Genel Müdürlüğünün yatırımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/256) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, DLH Genel Müdürlüğünün yatırım projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/257) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Uludağ Üniversitesi 1999 yılı yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/258) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Aşağı Susurluk-Manyas ve Yenişehir I. Merhale projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/259) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-İnegöl ve Bursa-İznik II. Merhale projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/260) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

12. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Emet-Orhaneli I. Merhale ile Çınarcık Barajı ve Uluabat Enerji Santrali projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/261) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, SHÇEK’a bağlı Ankara Gazi Kız Yurdunda meydana geldiği iddia edilen bir taciz olayına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/262) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

14. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Değirmendere Grup Suyu Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/263) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

15. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, İstanbul Atatürk Hava Limanından OTOGAR’a servis konulup konulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/264) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

16. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya İlinin kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/265) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

17. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, dini kavramları tahkir edici ve manevi duyguları rencide edici yayınlar konusunda işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan)yazılı soru önergesi (7/266) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

18. – Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın, pamuk taban fiyatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/267) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1999)

19. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, borsada vurgun haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/268) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

20. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Emlak Bankası’nın araç sayısına ve bunların tahsisine ilişkin Devlet Bakanından (Sadi Somuncuoğlu) yazılı soru önergesi (7/269) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

21. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, ilk defa memurluğa atanacaklar için açılan merkezî sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/270) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

22. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, medya kuruluşlarına verilen hibe ve kredi miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/271) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

23. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 1995-1999 yıllarında sosyal güvenlik kurumlarına bütçeden ayrılan paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/272) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

24. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, bazı imam hatip liselerinde görevli öğretmenlerin millî güvenlik derslerine girmediği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/273) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

25. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, ÖSS sonuçlarına göre illerin başarı durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/274) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

26. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’ı Mersin’e bağlayacak olan Mara yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/275) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.7.1999)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Mudanya Esnaf ve Sanatkârlar Odası üyelerinin İmralı’daki dava nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/51)

2. – Ankara Milletvekili Hayrettin Özdemir’in, Gazi Üniversitesinde meydana gelen iki ayrı olayla ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/57)

 

No. : 35

20.7.1999 Salı

Teklif

1.- Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Millîyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ve 282 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/187) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.07.1999)

Raporlar

1. – Türkiye Cumhuriyeti İle Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hong Kong Başkonsolosluğunun Yeni Hukukî Statüsünün Belirlenmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/304) (S.Sayısı : 42) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1998 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/1) (S.Sayısı : 56) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1999 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/2) (S.Sayısı: 57) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 1999 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/3) (S.Sayısı : 58) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

5. – Askerlik Kanunu ile Türk Silahları Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifi, Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma komisyonları raporları (1/437, 2/81, 1/452, 1/453) (S.Sayısı: 59) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

6. – Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleriyle Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı İle Aynı Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Millî Savunma komisyonları raporları (1/419, 1/438) (S.Sayısı: 60) (Dağıtma tarihi : 20.7.1999) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Marangozlar, Mobilyacılar ve Keresteciler Sanayi Sitesi inşaatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/94) (Başkanlığa geliş tarihi:16.7.1999)

2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van İlinde hayvancılığın geliştirilmesi için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/95) (Başkanlığa geliş tarihi:16.7.1999)

3. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Gölü çevresindeki yerleşim birimlerinin kanalizasyon sistemlerine ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/96) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

4. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van-İran arasında ekspres tren seferleri başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/97) (Başkanlığa geliş tarihi:16.7.1999)

5. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya Havaalanı inşaatı ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/98) (Başkanlığa geliş tarihi:16.7.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, kepek ve fenni yem borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/276) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

2. – Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ağır iş makinaları ihalesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)yazılı soru önergesi (7/277) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

3. – Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Balıkesir-Şamlı Beldesi ve Halkapınar Köyünde meydana gelen yangın afetinde zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/278) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

4. – Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, gazetelerden alınan posta taşıma ücretlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/279) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

5. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, ithal kömür kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/280) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

6. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya İli Emet İlçesi SSK Fizik Tedavi Hastanesi’nin doktor ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/281) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

7. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tavşanlı-Balıköy ve Tavşanlı-Domaniç yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/282) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

8. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, ülkemize kaçak olarak yapılan canlı hayvan girişlerinin önlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/283) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

9. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, et ithaline ilişkin Tarım ve köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/284) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

10. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Giresun Limanı bakım ve onarım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/285) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.7.1999)

Genel Görüşme Önergesi.

1. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 20 arkadaşının, Doğu Anadolu’nun bölgesel kalkınması ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.7.1999)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 50 arkadaşının, Türkiye’nin bilgi ve bilgi teknolojisi kaynaklarının etkin kullanımı konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması alçılmasına ilişkin önergesi (10/40) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.7.1999)

2. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Adana İlinin sınaî, tarımsal, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.7.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

20 Temmuz 1999 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER :Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 18.7.1999 tarihinde Kırıkkale'de meydana gelen sel felaketiyle ilgili olarak söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut'a aittir.

Buyurun Sayın Gökbulut. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Gökbulut.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, Kırıkkale’de meydana gelen sel felaketi ve tabiî afetlere karşı alınacak önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; 18 Temmuz Pazar akşamı Kırıkkale'de vuku bulan sel felaketi üzerinde gündemdışı konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, siz değerli Meclis üyelerini, aziz milletimi ve sel felaketine duçar kalmış Kırıkkaleli selzede vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Kırıkkale'den seçilen diğer milletvekili arkadaşlarımın da Kırıkkale'deki sel felaketi hakkındaki ortak duygu ve düşüncelerine tercüman olmaya çalışacağım.

18 Temmuz Pazar akşamı vuku bulan sel felaketinde, maalesef, 3 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir; ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm Kırıkkaleli vatandaşlarımıza da başsağlığı ve sabır niyaz ediyorum. İlk belirlemelere göre ölü sayısı 3, yaralı sayısı 8, açıkta kalan aile sayısı ise 200'dür. 500'e yakın konut ve işyeri hasar görmüştür. Şehir merkezinin içmesuyunu temin eden Çullu keson kuyularının tümü sel neticesinde fonksiyonlarını yitirmiştir. Şehrin içmesuyu şu anda sadece, münavebeli olarak, Kızılırmak'tan temin edilmektedir. Şehrin, Gündoğdu, Sanayi Mahalleleri ve Sanayi Çarşısında altyapı tamamıyla tahrip olmuştur. Ancak, felaketin olduğu andan itibaren Kırıkkale'ye gelen Sağlık ve Bayındırlık Bakanlarımıza, ilgisini esirgemeyen Enerji Bakanımıza ve günlük tedbirlerin alınmasında fedakârca çalışan ve çabalayan Sayın Valimize, Kırıkkale Belediye Başkanımıza ve tüm ilgililere, özellikle, felaketi vakur bir şekilde karşılayıp, mağdur olmalarına rağmen ilgililere yardım eden Kırıkkaleli hemşerilerime şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Kırıkkale'de vuku bulan ilk doğal afet bu değildir. Sırasıyla:

19 Haziran 1974'te çok büyük bir sel felaketi olmuş, şehrin altyapısı tamamıyla çökmüş ve bunun üzerine, Devlet Su İşleri tarafından, şu anda mevcut olan, ama maalesef çalışmayan sellikler yapılmıştır.

1986 yılında ise, Yahşihan mühimmat deposu ve bilahara, imla tesisleri patlamış, Ankara-Samsun karayolu bu patlama neticesinde kapatılmıştır.

Hatırlanacağı gibi, 10 Haziran 1997'de de yine büyük bir sel felaketi yaşanmış, 350 ev hasar görmüştür.

3 Temmuz 1997'de ise, Makine ve Kimya imla tesisleri patlamış, çoğunuzun hatırlayacağı gibi, şehir üç gün tamamıyla boşaltılmıştır.

Bugün ise, 3 kişinin ölümüyle neticelenen bir sel felaketiyle bütün Kırıkkale halkı karşı karşıya gelmiştir.

Tabiatıyla, bu afetler, ne Kırıkkale'nin ne de Türkiye'nin kaderi olamaz; çünkü, günümüzün teknolojik imkân ve bilgi birikimiyle, doğal afetlerin zararını en aza indirmek mümkündür; yeter ki, daha önceki felaketlerden ders alalım, ibret alalım, buna bağlı olarak önlemlerini alalım ve gerekli yatırımları yapalım.

Bugün, hidrometre ve hidroloji bilimlerinin verilerine göre arazinin jeolojik ve topografik haritalarına bağlı kalarak gerekli yatırımların yapılması neticesinde sel felaketi önlenmektedir. Sel felaketi Allah'tan; ama, sel felaketinin tedbirini almak insandandır. Şehrin kuzey istikametindeki dağlık alandan gelen sellerin, şehrin kuzeyine paralel selliklerle toplanıp, şehrin dışından, güneyindeki mevcut dereye bağlanması nihaî tek çözümdür.

BAŞKAN – Sayın Gökbulut, sürenize 1 dakika ilave ediyorum.

Buyurun.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) – Son yirmibeş yıl içerisinde 3 büyük sel felaketini, 3 büyük patlamayı yaşayan ve olumsuz tüm şartlarını hisseden Kırıkkale halkı, artık kalıcı çözüm yolları aramaktadır. Bunun için, öncelikle şehrin, tabiî afetlere karşı alınacak önlemlere bağlı olarak, master planı yapılmalıdır; merkez belediyemiz ve afete uğrayan diğer belde belediyelerimiz afet kapsamına alınmalı, İller Bankasının katkısı artırılmalıdır; çarpık kentleşmenin önüne geçilmeli ve dere ağızlarına ev yapılmasına mani olunmalıdır; Kırıkkale, makus kaderinin değişmesi ve her şeyin temel sebebi olan fukaralığın azaltılması için, özel teşvikli il kapsamına alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2000'li yıllara girerken, Atatürk'ün kurduğu Kırıkkale'nin ve Türkiye'nin kaderi doğal afetlere teslim olmamalıdır.

Bu duygu ve düşünceyle, tümünüzü saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökbulut.

Hükümet, gündemdışı konuşmaya cevap verecek mi efendim?

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (MHP sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut'un, Kırıkkale İlimizde meydana gelen üzücü sel felaketiyle ilgili yapmış oldukları gündemdışı konuşmasına cevap arz etmek üzere huzurunuzdayım. Bu konuşmayı, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın adına yapıyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekilleri hepinizi saygıyla selamlıyorum.

18 Temmuz 1999 Pazar günü saat 21.30'da başlayan şiddetli yağış, 22.30 civarında sele dönüşmüş ve bu arada, Kırıkkale il merkezi, Sanayi, Gündoğdu, Bahçelievler ve Kızılırmak Mahallelerini etkisi altına almıştır. Maalesef, bu olayda 4 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir, 2 vatandaşımız da yaralanmıştır. Olayın hemen akabinde valilikçe oluşturulan il kurtarma ve yardım komitesi, olaya anında müdahale ederek, can ve mal kaybının artmasını önlemiştir.

Su baskını nedeniyle bir süre trafiğe kapanan Ankara-Samsun yolu üç dört saat içinde, kontrollü olarak trafiğe açılmıştır. Bu sel felaketi il merkezinde 22 evin yıkılmasına, 10 ev ile 42 işyerinin orta hasar görmesine ve 350 civarında evin hafif hasar görmesine sebep olmuştur; ayrıca, 15 araç ve 12 arı kovanı selden zarar görmüştür; bu olaydan yaklaşık olarak 900 vatandaşımız da etkilenmiştir.

Olayın hemen ardından Sağlık Bakanımız Sayın Osman Durmuş gece saat 3 civarında olay mahalline gitmiş ve çalışmaları yerinde koordine etmiştir. 19 Temmuz 1999 Pazartesi günü sabahı da Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Koray Aydın ve diğer yetkililer Kırıkkale'ye ulaşarak çalışmaları mahallinde izlemişlerdir.

Şu durumda, bölgede açıkta kalan aileler, kamu lojmanları ile misafirhanelere yerleştirilerek, afetzede vatandaşlarımızın yiyecek, içecek ihtiyaçları karşılanmaktadır. İlk gün trafiğe kapanan Çelikli-Kırıkkale demiryolu ulaşıma açılmış ve taşkının yol açtığı moloz birikintileri büyük ölçüde temizlenmiştir.

Diğer taraftan, Belediye, Köy hizmetleri, Karayolları ve İller Bankası ekipleri, koordineli olarak, yol ve altyapılarda meydana gelen zararların acil onarımını yapmaktadırlar; Kırıkkale Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü personeliyle çalışan 11 kişilik heyet, ekipler halinde, önhasar tespit çalışmalarını bitirmek üzeredirler.

Çiftçi, esnaf, sanayici ve benzeri grupların uğradığı zararlar, diğer ilgili komisyonlarca tespit edilmektedir. Yasaların öngördüğü yardımlar, yapılan tespitler sonucuna göre, süratle değerlendirilecektir.

İl merkezinin su baskınlarından korunması amacıyla alınması gereken kalıcı tedbirlerin belirlenmesi için Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce etüt proje çalışmaları başlatılmıştır.

Kırıkkale İl merkezi ile Balışeyh, Delice, Sulakyurt, Irmak ve Yahşihan İlçeleri ve köylerindeki sel tahribatının giderilmesi için, 423 sayılı Yasanın 6 ncı maddesi uyarınca, İl Özel İdaresi ve Kırıkkale Belediyesinin gelirleri 3 kat artırılmaktadır. Bu arada, Kızılay Genel Müdürlüğünce, bölgeye, 20 adet çadır ve 1 seyyar mutfak gönderilmiştir.

Arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmaya cevap veren ve Yüce Heyeti bilgilendiren Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Gündemdışı ikinci söz, Van Yüksek İhtisas Hastanesi konusunda söz isteyen Van Milletvekili Hüseyin Çelik'e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Çelik.

2. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Van Yüksek İhtisas Hastanesinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada sizlere, devlet olarak niye iki yakayı bir araya getiremediğimizin tipik bir örneğini arz edeceğim.

Karayoluyla Van'a gidilirken, şehir merkezine 7-8 kilometre kala, yolun sağında, Edremit İlçemizin sınırları içerisinde haşmetli bir bina görülür. Üzerinde "Van Yüksek İhtisas Hastanesi" tabelası bulunan bu binanın çok ilginç bir serüveni vardır.

19 Şubat 1970'te ilk ihalesi yapılan ve 1970 yılının ilkbaharında inşaatına başlanan bina, başlangıçta gögüs hastalıkları hastanesi olarak tasarlanmış; inşaat, 1978'de tamamlanmıştır. İnşaat tamamlanmasına tamamlanır ama, müteahhitlik hatası vardır; bina kayıyor gerekçesiyle, kesin kabulü bir türlü yapılamaz.

1983 yılına kadar boş kalan bina, yapılan bir protokolle, Yüzüncü Yıl Üniversitesine geçici olarak tahsis edildi; Fen - Edebiyat, Ziraat, Veteriner Fakültelerinin burada bir süre eğitim yapmaları için gerekli tadilat yapıldı ve bir yığın para harcandı. 1987'de söz konusu fakültelerin üniversite kampusüne taşınmasından sonra, Sağlık Bakanlığının 27.12.1988 tarih ve 7372 sayılı emriyle, bina sağlık meslek lisesine dönüştürülmüş, tadilat projesi uygulanmasına rağmen, sağlık meslek lisesi olarak hizmete açılmamıştır.

Tekrar boş kalan bina, 6.2.1991 tarihli Sağlık Bakanlığı oluruyla akıl ve ruh sağlığı hastanesine dönüştürülmüş, ancak, bu yönde herhangi bir adım atılmamış, bina yine çürümeye terk edilmiştir.

22.5.1992 tarih ve 3936 sayılı Sağlık Bakanlığı oluruyla bu sefer binanın Van Yüksek ihtisas Hastanesine dönüştürülmesi kararlaştırılmıştır. İlki 15.6.1992'de olmak üzere 12 kere ihaleye çıkarılmış, 1998'e kadar, bugün 3 trilyonu aşan, yaklaşık 335 milyar Türk Lirası, tadilat ve restorasyonu için harcanmıştır.

Amerikan hastanelerindeki konforu aratmayan beş yıldızlı otel ayarında tadilatı ve restorasyonu yapılan binanın 14.11.1997 tarihinde geçici kabulü yapılmış, dönemin başbakanı tarafından 16.11.1997'de hastanenin açılışı yapılmıştır. İşte esas komedi buradadır, burada başlıyor: Hastaneler, faaliyete başlamak, sağlık hizmetleri vermek üzere açılır; ama, bizim hastane, o gün bugündür, tabelasıyla yetinmek zorunda kalmıştır!..

Sayın milletvekilleri, halkımızın çok büyük zorluklarla kazandığı gelirinden aldığımız vergileri bu kadar hoyratça harcama hakkını kim, kendisinde nasıl bulabiliyor?! Otuz yıldır, Kaygusuz Abdal'ın "kırk yıl vardır kaynatarım kaynamaz"ına dönen, sözümona Van Yüksek İhtisas Hastanesi daha kaç müteahhidi zengin edecektir?

Yüksek İhtisas Hastanemiz, üstelik kardiyoloji merkezi olmak üzere tadil edilmiştir. Hastanenin teknik donanımı ve tıbbî malzeme sağlanması için, halen, Hollanda Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında 72 milyon guldenlik ORET Projesi yürütülmektedir. Proje, akit aşamasına gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, söz konusu para sağlandıktan ve hastane gerekli donanıma kavuştuktan sonra, esas mesele, doktor teminidir. Van'da daimî görev yapacak yeterli sayıda kalp ve damar cerrahı temin edilmesi halinde, bölgede bir kalp ve damar cerrahisi merkezinin faaliyet göstermesi çok isabetli olacaktır; ancak, tıbbî cihaz ve teknik donanım sağlandıktan sonra doktor temininde problem yaşanırsa, bu sefer hastane, dışkrediyle temin edilmeye çalışılan trilyonluk cihazlarla birlikte çürümeye terk edilecek demektir.

BAŞKAN – Sayın Çelik, sürenize 1 dakika ilave ediyorum; lütfen tamamlayın.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Eğer bu noktada ciddî bir çalışma yoksa, en akılcı yol, standart kadro ve ihtiyaç listesi belirlenmiş olan hastanenin, bu ihtiyacı temin edildikten sonra, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesine devredilmesidir.

Aslında, kısa serüvenini anlatmaya çalıştığım Van Yüksek İhtisas Hastanesi bir sağlık skandalıdır. Yörede, insanlar şiddetli bir biçimde hastane ve doktor beklerken, otuz yıldır bir hastanenin faaliyete sokulamaması, devletimiz için bir ayıptır. Eğer bugün ekonomik durum böyle vahim bir noktaya gelmişse, bunda, devletteki akıl almaz savurganlığın ve bir örneğini nakletmeye çalıştığım hesapsızlığın, keyfîliğin çok büyük payı vardır.

Sayın Sağlık Bakanının bu meseleye el koyacağı ümidiyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Hükümet adına cevap verecek Sayın Bakan?..

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yazılı cevap vereceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz talebi, adlî tatilin başlangıcı dolayısıyla, Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal'a aittir.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim.

3. – Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, adlî tatilin başlamasına ilişkin gündemdışı konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında hepinizi saygıyla selamlıyor ve adlî tatilin başlaması nedeniyle bana konuşma imkânı sağlayan Sayın Başkana teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bu vesileyle, Kıbrıs Barış Harekâtının yıldönümü nedeniyle, kahraman ordumuzun mensuplarını ve Kıbrıslı soydaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir yıldır büyük bir fedakârlıkla adlî hizmeti yerine getirmek üzere çalışan Yargıtay üyelerimiz, hâkimlerimiz, cumhuriyet savcılarımız, bugün, 45 günlük bir tatile başlamışlardır. Bu tatilin, değerli adalet mensuplarının, yeni adlî yılda yapacakları başarılı çalışmalar öncesinde, dinlenebilmelerine imkân sağlamasını temenni ediyorum; ancak, biliyorum ki, hâkim ve savcılarımız ellerindeki dosyalarını tamamlamak üzere tatilden fedakârlık yaparak, yine, dairelerinin başında çalışmaya devam edeceklerdir.

Bu ifadeyi biraz açarsak; 1980'li yıllarda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun aldığı prensip kararına göre 3 hâkimin bakması gereken bir davaya, bugün, mahkemelerde 1 hâkim tarafından bakılmaktadır; yani, 250 veya 300 dosyaya 1 ağır ceza mahkemesinde bakılması gerekirken, bugün, 1 ağır ceza mahkemesine gelen dava dosyası, yaklaşık olarak 1 000 sayısı üzerinde toparlanmaktadır. Hatta, bu, Bakırköy ve İzmir Ağır Ceza Mahkemelerinde 1 300'e kadar yaklaşmıştır. Yine, 600 civarında dosyaya bakması gereken asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinde, özellikle büyük şehirlerde bu rakam 1 500 - 2 000'e kadar dayanmıştır.

Cumhuriyet savcılıklarında durum daha vahimdir. Yine, özellikle büyük şehirlerde 4 000-5 000 hazırlık evrakına 1 cumhuriyet savcısı tarafından bakılmaktadır. Dolayısıyla, adalet hizmetlerinde verim ve kalite oranı düşmektedir.

Büyük bir çoğunluğa ve geniş bir seçmen kitlesine dayanan 57 nci hükümetin Sayın Adalet Bakanının özveriyle bu problemleri çözebilmek için gayret sarf ettiği inancındayım.

Sayın Adalet Bakanına ve bu arada da Sayın İçişleri Bakanımıza, çalışmalarına katkı sağlayacağını umduğum için, aşağıdaki düşüncelerimi arz etmek istiyorum:

Bizim usul kanunumuz da, modern kanunlar gibi, hazırlık tahkikatı aşamasında önce delilleri bulup oradan sanığa ulaşma metodunu benimsediği halde, uygulamada çoğu defa, araç ve gereç yetersizliği sebebiyle, zanlı olan kişinin bulunmasından sonra, suç delillerinin tespiti için bu kişinin ifadesine başvurulduğu ve bu durumun da, netice itibariyle, önümüze, insan hakları ihlali olarak geldiği bir gerçektir. Her şeyden önce, bizim insanımız, tüm Batı kaynaklı kurum, kuruluş, sözleşme ve belgeden önce bizim insanımız olması hasebiyle, adil, dürüst ve güvenli bir yargılanma hakkına sahiptir. Bu düşünceden hareketle, emniyet teşkilatımıza, yani jandarma ve zabıtamıza, çok basit olarak değerlendirebileceğimiz alet ve edevatı emrine tevdi edersek, önemli olarak görülen insan hakları ihlallerini bu noktada çözme imkânımız vardır. Örneğin, olay yerinde tespit edilecek bir kılın, olay yerinde bulunabilecek bir kan lekesinin, bir elbise parçasının, bir doku parçasının, bir dişin veya olay yerindeki parmak izinin, ayak izinin tıbbî tahlilleri ve teknik tahlilleri sonunda sanığın kim olduğu inkar edilemeyecek şekilde tespiti bugün mümkün olduğu halde, biz bunlardan yararlanamıyoruz. O halde, emniyet ve jandarmamızın en uç noktalarda, karakollarda görev yapan bu mensuplarına, insan hakları ihlallerini de ortadan kaldırmak amacıyla, bir çanta içerisinde, büyüteç, cımbız, alkol, naylon torba, ayak ve parmak izi almaya yarayan fırça, pudra, alçı, maddî delilleri toplamaya yarayan dedektör, metre, pusula, fotoğraf makinesi, şerit ve hatta kamera gibi aletleri tevdi edebilirsek, bu araç ve gereçlerin kullanılması suretiyle elde edilecek deliller -kul hakkı dediğimiz, insan hakkı dediğimiz- suçluyu inkâr edilemeyecek bir şekilde tespite elverişli olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Bal, konuşma sürenize 1 dakika ilave ediyorum.

FARUK BAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, ayrıca, bu zabıta güçlerimizin, topladıkları delillerle karakola döndüklerinde, masalarına bir bilgisayar koyabilsek ve bu bilgisayarı da her suç tipinde ne gibi tahkikat yapılabileceğini gösteren bilgisayar programlarıyla donatabilsek, tahkikatın eksiksiz bir şekilde yapılmasına imkân vermiş olacağız.

Bu bilgisayarı cumhuriyet savcısının bilgisayarıyla, cumhuriyet savcısının bilgisayarını hâkimin bilgisayarıyla, hâkimin bilgisayarını da Yargıtayın bilgisayarıyla, arkasından Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün bilgisayarıyla entegre etmek suretiyle, neticede adlî sicilin silinmesi safhasına kadar otomasyona tabi tutabilirsek, bu şekilde, olayın başladığı andan sanığın cezasının silindiği ana kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlayacağım.

BAŞKAN – Sayın Bal, eğer toparlayacaksanız, konunun önemine binaen size 1 dakika daha süre vereceğim.

FARUK BAL (Devamla) – Lütfettiniz efendim; çok teşekkür ediyorum.

...bu otomasyona bağlanmış olan sistemin, adlî hizmetin sunulması sırasında ihtiyaç duyulan diğer devlet dairelerinin -örneğin, nüfus, tapu, vergi, adlî sicil ve emniyet güçlerinin- bilgisayarlarıyla entegre edebilirsek, sanıyorum ki, dünyanın en mükemmel sistemine kavuşmuş olacağız.

Bu çalışmaların hepsi, Adalet Bakanlığında, benim iki ayrı genel müdürlüğü ifa ettiğim dönemde başlamıştır. Sayın Adalet Bakanımızın bu çalışmalara destek vereceğine ve 21 inci Yüzyılda da Türkiye'yi dünya milletleri ailesinde adlî yönden en mükemmel noktaya ulaştırma çabası içerisinde olacağına inanıyorum.

Sayın Başkanım, affınıza sığınarak konuşmamı bir cümleyle sona erdiriyorum.

Ayrıca, adalet personeli, bugün, nakillerin açılmamasından dolayı çok büyük bir sıkıntı çekmektedir; 12 000 münhal kadro atama beklemektedir. Netice itibariyle, haklı nedenle tayin bekleyen adalet personeli çok büyük bir sıkıntı içerisindedir; hükümetimizin, buna, bir an önce çare bulabilmek için nakilleri açmasını temenni ediyorum.

Bu vesileyle, sorunlarına zaman nedeniyle değinemediğim savunma mensubu avukat arkadaşlarımızın, yardımcı personel olarak nitelendirdiğimiz yazı işleri müdürü, cezaevleri müdürü, kâtipler, mübaşirler, hizmetliler, velhasıl tüm adlî personelin adlî yılını tebrik ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sağ olun. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Değerli milletvekilleri, bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI ve MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 20 arkadaşının, Doğu Anadolu’nun bölgesel kalkınması ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Doğu Anadolunun bölgesel kalkınması ve Doğu Anadolu Projesi (DAP) hakkında, Anayasanın 98 inci, Meclis İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Lütfü Esengün (Erzurum)

2- İsmail Kahraman (İstanbul)

3- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

4- Aslan Polat (Erzurum)

5- Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

6- Osman Aslan (Diyarbakır)

7- Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

8- Sabahattin Yıldız (Muş)

9- Sacit Günbey (Diyarbakır)

10- Ahmet Demircan (Samsun)

11- Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman)

12- Bekir Sobacı (Tokat)

13- Musa Demirci (Sıvas)

14- Suat Pamukçu (Bayburt)

15- Yaşar Canbay (Malatya)

16- Mahfuz Güler (Bingöl)

17- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

18- Hüseyin Arı (Konya)

19- Fethullah Erbaş (Van)

20- Lütfi Doğan (Gümüşhane)

21- Hüseyin Kansu (İstanbul)

Gerekçe:

Ülkemizde, özellikle son yıllarda, bölgelerarası gelişmişlik farkları giderek artmıştır. DPT'nin resmî rakamları, doğunun sosyoekonomik gelişmişlik endeksinin eksi 1,3 olduğunu ortaya koymuştur. Ülkemizin bir diğer bölgesi Marmara'da aynı endeksin artı 1,19 olması aradaki fark açısından düşündürücüdür. Bu göstergeden anlaşılacağı gibi, doğu halkı, gelir, istihdam ve refah bakımından Türkiye'nin çok altında yaşamaktadır.

Devletin, süratle bölgelerarası dengesizliği gidermek, toplumsal ve ekonomik bütünleşmeyi sağlamak amacıyla, üretimi artıracak, doğu halkına yeni iş ve geçim imkânları sağlayacak tedbirler alması zaruret haline gelmiştir.

Türkiye nüfusunun 1/6'sının yaşadığı Doğu Anadolu'da, kişi başına düşen ortalama millî gelir 1 000 doların altındadır; tarım ve hayvancılık yok olmak üzeredir; boşaltılmış köyler, yoğun şekilde yaşanan göç, yoksulluk, işsizlik, dışlanma duygusu, gelecekten umutsuzluk, kötü yaşam koşulları, bu bölgedeki insanımız için yasadışı örgütleri çekim merkezi haline getirmektedir; eğitim-öğretim hizmetleri son derece kötü durumda olup, onbinlerce çocuk, yıllardır öğretmen yüzü görmemekedir.

Şimdiye kadar, bölgeye yönelik, değişik hükümetler tarafından 10 ayrı ekonomik paket açılmış; fakat, bunların hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu durum, merkezden, bölgeyi tanımadan üretilen çözüm önerilerinin bölge için bir fayda getirmeyeceğinin açık göstergesidir.

Aynı çerçevede, GAP ve bu projeyi uygulamak için oluşturulan uzman kuruluş, güneydoğunun ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli gelişmeler sağlayabilmiştir. Bu durum, Türkiye'nin geri kalmış bölgeleri için bölgesel kalkınma projeleri oluşturarak, bu projelerin, özel oluşturulmuş yetkili ihtisas kuruluşları tarafından yürütülmesi halinde olumlu sonuçlar alınabileceğinin açık göstergesidir.

Özellikle, sulama imkânlarının genişlemesiyle tarım sektöründe, enerji üretiminin artmasıyla da sanayi sektöründe sağlanacak büyük gelişme sonucunda, Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan şehir, kasaba ve köylerimiz, kısa zamanda, Türkiye'nin tarım, sanayi ve ticaret sektörleri bakımından gelişmiş bölgeleri arasına girecektir.

Doğunun makûs talihinin değişebilmesi için, proje kapsamına giren yörelerde, plan, altyapı, konut, sanayi, maden, tarım, enerji, ulaştırma ve eğitim gibi alanlarda hizmetlerin, uzman kuruluş tarafından bir program çerçevesinde koordine edilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Tüm bu hizmetleri yapmak ve yaptırmak, gerekli tedbirleri almak, kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere, hükmî şahsiyeti bulunan Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma İdaresi Teşkilatının kurulması gerekmektedir.

Bu gerçeklerden hareketle;

Kalkınma hedefleri ve planları çerçevesinde, bölgede sektörler arasında uyumu sağlayacak kalkınma planları ve yıllık programlar hazırlanmasında DPT ile işbirliği yapmak,

Bölge içi sosyoekonomik faaliyetleri yönlendirmek, uygulamak ve projeler geliştirmek,

Bölgeye, özel sektör ve yabancı sermaye yatırımlarını teşvik, takip ve koordine etmek, iş ve yatırım ortamları oluşturulmasını sağlamak ve yatırımcıları özendirmek,

Dışkredi taleplerini incelemek ve ilgili mercilere ulaştırmak, bölgenin tanıtımını sağlamak,

Bölgede kentsel gelişmeyi sağlamaya yönelik, altyapı, konut, turizm, kültür projeleri geliştirmek ve uygulanmasını koordine etmek,

Yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak,

Bölge halkının istihdam alanları da göz önüne alınarak her türlü eğitim ihtiyacının karşılanması için gerekli çalışmaları yapmak amacıyla, Doğu Anadolu'nun bölgesel kalkınması hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme yapılmasında büyük fayda ve zaruret vardır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

2. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 50 arkadaşının, Türkiye’nin bilgi ve bilgi teknolojisi kaynaklarının etkin kullanımı amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/40)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca, Türkiye'nin bilgi ve bilgi teknolojisi kaynaklarının etkin kullanımı konusunda bir Meclis araştırması açılması için gereğini bilgi ve onayınıza sunarız.

1- Ziya Aktaş (İstanbul)

2- Yekta Açıkgöz (Samsun)

3- Abdülkadir Akcan (Afyon)

4- Kemal Albayrak (Kırıkkale)

5- Saffet Başaran (İzmir)

6- Hasan Çalış (Karaman)

7- Mehmet Çümen (İzmir)

8- Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ)

9- Salih Dayıoğlu (İzmir)

10- Hasan Erçelebi (Denizli)

11- Abdulbaki Erdoğmuş (Diyarbakır)

12- Sevgi Esen (Kayseri)

13- Ali Gebeş (Konya)

14- Aydın Gökmen (Balıkesir)

15- Mustafa Sait Gönen (Konya)

16- M.Cengiz Güleç (Sıvas)

17- Tayyibe Gülek (Adana)

18- Zafer Güler (İstanbul)

19- Numan Gültekin (Balıkesir)

20- Sacit Günbey (Diyarbakır)

21- T. Rıza Güneri (Konya)

22- Mehmet Emrehan Halıcı (Konya)

23- Seyyit Haşim Haşimi (Diyarbakır)

24- Mustafa Haykır (Kırşehir)

25- Ediz Hun (İstanbul)

26- M. Turhan İmamoğlu (Kocaeli)

27- Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

28- Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

29- Metin Kocabaş (Kahramanmaraş)

30- Emre Kocaoğlu (İstanbul)

31- Abdurrahman Küçük (Ankara)

32- Hüseyin Mert (İstanbul)

33- Recep Önal (Bursa)

34- Ersoy Özcan (Bolu)

35- Ahmet Sancar Sayın (Antalya)

36- Süleyman Servet Sazak (Eskişehir)

37- Akif Serin (İçel)

38- Sebgetullah Seydaoğlu (Diyarbakır)

39- Arif Sezer (Adana)

40- Nevfel Şahin (Çanakkale)

41- Turhan Tayan (Bursa)

42- Necdet Tekin (Kırklareli)

43- Mehmet Telek (Afyon)

44- Nazif Topaloğlu (Muğla)

45- Aydın Tümen (Ankara)

46- Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri)

47- Kemal Vatan (İzmir)

48- Oktay Vural (İzmir)

49- Gaffar Yakın (Afyon)

50- Sabahattin Yıldız (Muş)

51- İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

Gerekçe:

Dünyada "endüstri ötesi" dediğimiz ülkeler, daha şimdiden yeni bir çağa, bilgi çağına girme yolunda, bilinçli ve planlı adımlar atmaya başlamışlardır. Bu ülkelerde, bireyin, ülke çıkarına veya başka bireylerin haklarına zarar vermediği sürece, istediği ve ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiye erişim hakkı, demokratik yaşamların en temel koşulu sayılır olmuştur. "Bilgi toplumu" denilen o toplumlardaki her düzey yöneticinin ve hatta bireyin karar alırken gerek duyduğu bilgiye gereken doğrulukta ve gereken zamanda erişir ve onu kullanır olması, alınan kararların sağlıklı olabilmesi için olmazsa olmaz koşulu haline gelmiştir.

Bilgi toplumlarında, bilgi ekonomisi veya yeni ekonomi, insan ve sosyal sermaye gibi soyut değerlerin yarattığı haber ve bilgi gibi soyut ürünlerin keşfi ve yayılmasıyla gelişmektedir. Kısaca "bilgi" dediğimiz şeyin, aslında, kullanıcıya ve zamana göre değişerek, veri, haber, bilgi (data, information, knowledge) olabileceği, ancak, son onbeş yıldan beri fark edilir olmuştur.

Bu yeni ekonomide ağırlık merkezi, klasik ekonominin temel değerleri olan toprak, işgücü, makine ve finans kaynağı yerine, rekabetin temel kaynağı olan bilgiye kaymaktadır. Daha da önemlisi, klasik ekonomi değerleri, bilgi ağırlıklı soyut değerlerle birleştirilmektedir. Örneğin, günümüzdeki modern bir otomobilin en değerli bölümü elektronik aksam ve bunun içindeki yazılımdır; yani, bilgidir. Geleceğin otomobillerinde, bilgi daha çok malzeme ise daha az değer taşıyacaktır. Nitekim, daha şimdiden, gelişmiş batı ekonomilerinde, mal ve hizmet üretiminin bilgiye dayalı katmadeğeri yüksek sektörlere yöneldiğini görüyoruz. Katmadeğerin yüksek olduğu tasarım, bilgi beceri (know how) lisans ve patent gibi bilgiye dayalı konular muhafaza edilerek, üretimin önemli bir bölümünün emeğin daha ucuz olduğu üçüncü dünya ülkelerine kaydırılması, bu ülkelerin gündemindedir.

Dünyamızın endüstri çağının ardından gireceği bilgi çağının bilgi tabanlı hizmet ekonomisi, milyonlarca insanımıza, yeni iş bulabilmek, yeni beceriler öğrenebilmek, yeni meslekler kazanabilmek, yeni işler kurabilmek veya mevcut işini geliştirmek olanağı sağlayacaktır. Kısacası, bir değişim yaşıyoruz, yaşayacağız. Bunu ülkemiz ve insanımız için olumluya dönüştürmek, gerekli önlemleri almak ve çalışmaları yapmak koşuluyla bizim elimizdedir.

Kimi ülkelerin, bu yeni gelişmeye ayak uydurabilmek için, ulusal politikalar saptayıp, bu politikalar uyarınca, gerekli adımları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının da katkı ve destekleriyle atabilmek için, kurumsal bir yapılanmayı tamamladıkları görülmektedir. Bu ülkelerde, ajans, enstitü veya kimi adlar altındaki bakanlıklarla böyle bir kurumsal yapıyı gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Böylesi bilinçli politikaların sonunda, Hindistan, İrlanda ve İsrail, yazılım üretiminden büyük kazançlar sağlarken, İngiltere, geçtiğimiz yıl, tüm kömür madenlerinden elde ettiği gelirin daha fazlasını yazılım üretiminden elde edebilmiştir.

Bu alanda Türkiye'ye baktığımızda bazı çabalar görmekteyiz. Ancak, bunlar birbirinden kopuk ve yetersizdir. Kurumsal bir yapı hâlâ yoktur. Veri ve bilgi paylaşımının sağlanabildiği ve yeterli olduğu söylenemez. Başta personel sorunu ve standartlar olmak üzere, çeşitli sorunlar hâlâ sahipsiz ve çözümsüzdür. Ulusal bir strateji ve politika yoktur. Ülkemizde, bilgisayar ve iletişim teknolojisi; yani, bilgi teknolojisi sektörünün GSMH'deki payı binde 7 dolayındadır. Bu oran Batı Avrupa'da yüzde 2, ABD'de yüzde 4'tür.

Yeni bir çağla beraber, ülkeler için en önemli kaynak konumuna gelen bilgi ve onun aracı olan bilgisayar ve iletişim araçları bakımından ülkemiz mevcut kaynaklarının incelenip, gelecek için ekonomi ve ticaret, hukuk, demokrasi, kültür ve eğitim açılarından taşıdığı olanakların veya risklerin saptanıp, gereken yasal önerilerin oluşturulması amacıyla, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması ülkemizin yararına olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci araştırma önergesini okutuyorum:

3. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 21 arkadaşının, Adana İlinin sınaî, tarımsal, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana İlinin sanayi, tarım, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Yakup Budak (Adana)

2- Ali Gören (Adana)

3- M.Zeki Çelik (Ankara)

4-Nezir Aydın (Sakarya)

5- Musa Uzunkaya (Samsun)

6- Sabahattin Yıldız (Muş)

7- Zeki Ergezen (Bitlis)

8- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

9- Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

10- İrfan Gündüz (İstanbul)

11- Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

12- Aslan Polat (Erzurum)

13- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

14- Yaşar Canbay (Malatya)

15- Ahmet Derin (Kütahya)

16- Oya Akgönenç Muğisuddin (Ankara)

17- Şükrü Ünal (Osmaniye)

18- Mustafa Geçer (Hatay)

19- Osman Aslan (Diyarbakır)

20- Ahmet Nurettin Aydın (Siirt)

21- Celal Esin (Ağrı)

22- Ali Oğuz (İstanbul)

Gerekçe:

Adana İlimiz, verimli toprakları sayesinde Türkiye'nin ilk sanayileşen illerinden biri olmuştur. 19 uncu Yüzyılın sonlarından başlamak üzere pamuk işlemeye dayalı tesisler kurulmuş olup, 1950'li yıllarda sanayileşme büyük bir hızla ilerlemiştir. 1970'li yıllarda tekstil, tarıma dayalı sanayi, kimya sanayii kollarında Türkiye'nin en önde gelen illeri arasına girmiştir.

Gelişen tarım ve sanayi bölgeyi zenginleştirmiş, halkın gelir seviyesini yükseltmiş, beraberinde kültürel faaliyetlerin artmasına neden olmuştur. Şu anda Türkiye'nin en ünlü sanayicilerinin ve sanatçılarının pek çoğu o dönemde yetişmiştir. Ancak, günümüzde Adana'nın o parlak geçmişindeki örneklerinden bahsetmek imkânsızdır.

1960 ve 1970'li yıllardaki sanayi hamlesi sonraki yıllarda duraklamış ve hızla düşüşe geçmiştir. Yeni yatırımlara ilgi azalmış ve 5 Nisan kararları ile yatırım trendi iyice düşmüştür. Adanalı sanayici gerekli yatırım teşviki alamadığı için, büyük işletmeler yatırımlarını Marmara Bölgesine kaydırmaktadır. Dünyada yaşanan global kriz, ağırlıklı sektör olan tekstil ve konfeksiyon sektörlerini büyük ölçüde olumsuz etkilemiştir.

Ayrıca, Adana'da 27 Haziran 1998'de yaşanan deprem, Adana Organize Sanayi Bölgesindeki çok sayıdaki sanayi tesisinde de ciddî hasarlara yol açmıştır. Adana sanayiinde yaşanan kriz nedeniyle işçi çıkarmalar, üretimde kısıtlamaya gitmeler had safhadadır. Zaten işsizlik sorunu fazla olan ilimizde, bu çıkarmalarla işsizler ordusuna yeni yeni katılımlar gerçekleşmektedir. İşsizliğin meydana getirdiği sosyal yaralar ve patlamalar her geçen gün artmaktadır.

Çukurovanın mümbit toprakları, imarsız yapılaşma ve bilinçsiz işlemlerle her geçen gün yok edilmektedir. Devlet, çiftçiyi eğiterek ve araştırmalar yaparak katma değeri yüksek ürün alternatifi sunmamaktadır. Denize kıyısı olmasına rağmen Adana'da balıkçılık gelişmemiştir. Toros Dağlarına dayanan ilçelerinde hayvancılık yok denecek kadar azdır. Adana, coğrafî konumu ve iklimi nedeniyle, tarım yönünden büyük avantajlar sağlamasına rağmen, Adana'da gıda sanayii, yatırım teşviki kapsamında değerlendirilmediğinden, Adana'da arzu edilen, ülke ekonomisine katkıda bulunulacak tarıma dayalı sanayi gelişmemiştir. Çiftçilerimiz zor günler yaşamaktadır.

Adana sanayii, tarımı ile bir çıkmazın içine sürüklenirken, 1990 yılının başından itibaren, bölgeye zorunlu ve gönüllü göçlerle, sorunları kat kat artmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca, Türkiye nüfusu 4 kat artmış, Adana'nın nüfusu ise 20 kat artmıştır. Bu nüfus artışı, Adana'nın kalkınmasıyla paralel gitmemektedir. Bu yoğun göçün sonucu plansız, projesiz, imarsız kurulan mahalleler mantar gibi bitivermektedir. Ortaya çarpık bir kentleşme çıkmıştır. Altyapı yetersizliği nedeniyle insanlarımız yol, su, elektrik, kanalizasyon, telefon gibi imkânlardan yoksun yaşamaktadır. Kent, her yeni gelenin maliyetini karşılayamaz bir haldedir.

Yeterli hastane, okul, ev gibi kentsel mekânlar olmadığından, kentin yüzde 60'ı gecekondularda yaşamaktadır. Sağlık hizmetleri çökmüş, derdine derman aramak için geldiği hastane ve sağlık ocaklarında daha da perişan olmaktadır.

Eğitim hizmetleri felç olmuştur. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yeterli eğitim alamamakta, kötü alışkanlıklar, uyuşturucu bağımlılığı ve suç işleme oranı her geçen gün artmaktadır. Bu vahim, tehlikeli gidişin bir an önce önlenmesi için tedbir alınmalıdır.

Bir zamanlar, Türkiye'nin gelişmiş 4 üncü ili olan Adana, bugün ilk 10'a dahi girememektedir. Bugün, kişi başına düşen gayri safî millî hâsılada 22 nci sırada yer almaktadır. Adana, bir çıkmazın içerisinde can çekişmektedir. Adana gelişmiş büyük bir vilayet olma özelliğini kaybetmiş, ekonomik gerileme ve bunun getirdiği sosyal sıkıntılarla boğuşmaktadır. Bütün bu sorunların getirdiği sıkıntılar nedeniyle, Adanalı esnafımız, sanayicimiz, küçük işletmecilerimiz ve çiftçilerimiz büyük bir darboğazın içerisinde kıvranmaktadır.

Adana'nın, içinde bulunduğu sorunlardan bir an önce kurtulması, Türkiyemizin huzur ve mutluluğuna katkıda bulunacaktır. Sorunların çözümü, sorunların yerinde tespitiyle mümkündür. Bu konuyla alakalı bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasının Adana ve bölgesi için faydalı olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in (2/88) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/5)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Özürlülerin sorunlarının giderilmesiyle ilgili vermiş olduğumuz 2/88 esas numaralı kanun teklifimizi bazı düzenlemeler yapacağımızdan dolayı geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Arıkan Bedük Nevzat Ercan Turhan Güven

Ankara Sakarya İçel

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan kanun teklifi geri verilmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/35) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 10 uncu sırasında yer alan (6/35) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Komisyonlardan istifa önergeleri vardır, okutuyorum:

3. – İstanbul Milletvekili Şadan Tuzcu’nun, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/7)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 15.07.1999

Şadan Tuzcu

İstanbul

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

4. – Ordu Milletvekili Şükrü Yürür’ün, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/8)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, Dilekçe Komisyonundaki görevimden ayrılmak istiyorum.

Gereğini emirlerinize arz ederim.

Saygılarımla. 15.07.1999

Şükrü Yürür

Ordu

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

5. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye – Almanya, Türkiye – Avusturalya, Türkiye – Çin, Türkiye – İsrail, Türkiye – Pakistan, Türkiye – Rusya Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/289)

20 Temmuz 1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Temmuz 1999 tarih ve 7 sayılı Kararı ile, Türkiye ile aşağıda sunulan ülkeler arasında Parlamentolararası Dostluk Gruplarının kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan Dostluk Gruplarının kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Türkiye-Almanya

Türkiye-Avusturalya

Türkiye-Çin

Türkiye-İsrail

Türkiye-Pakistan

Türkiye-Rusya

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının okunan tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Demokratik Sol Parti, Millîyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre müştereken verilmiş önerileri vardır. Önce okutup işleme alacağım, sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

IV. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 20 Temmuz 1999 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Ali Günay İsmail Köse Zeki Çakan

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1- Genel Kurulun 20.7.1999 Salı günü (bugün) 15.00-19.00, 20.00-22.00; 21.7.1999 Çarşamba, 22.7.1999 Perşembe ve 23.7.1999 Cuma günleri 14.00-19.00, 20.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; 20.7.1999 Salı ve 21.7.1999 Çarşamba günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi; 20.7.1999 Salı ve 23.7.1999 Cuma günlerinde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 10 uncu sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin 23.7.1999 Cuma günü saat 22.00'ye kadar bitirilememesi halinde saat 22.00'den sonra da çalışmalara devam edilerek, bu tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin bitirilmesi önerilmiştir.

2- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci sırasında bulunan 41 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına, 8 inci sırasında yer alan 29 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 39 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 19.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 51 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, 52 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 20.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 60 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 59 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına ve 19.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 54 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Okunan öneriler hakkında, aleyhte, Sayın Şener; Buyurun efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamadığı için, Demokratik Sol Parti, Millîyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri, önerilerini Genel Kurula getirdiler. Bu öneride, talep edilen iki temel husus vardır; bunlardan biri, çalışma gün ve saatlerinin uzatılmasıyla ilgilidir; ikincisiyse, gündemin yeniden tanzimidir.

Gündemin yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak, önce, salı günleri Genel Kurul çalışmaları denetim konularına ayrıldığı halde, salı günkü mesaiden denetim konularının çıkarılmasını, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesini öngörmektedirler. Bunun dışında, kanun tasarı ve tekliflerinin sıralamasında değişiklikler yapılmak suretiyle, ithalatta haksız rekabetin önlenmesi, askerlikle ilgili bazı kanunlar, Diyanet İşleri Başkanlığı Görevleri Hakkındaki Kanun ve Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili bir düzenleme, Genel Kurul gündeminin ön sıralarına çekilmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz, Genel Kurulun çalışmasını istiyoruz; devamlı çalışmalıdır, çok çalışmalıdır; ama, mesaisini, mümkün olduğunca verimli harcamalıdır diye düşünüyoruz. Gerçekten, bugün ülke gündeminde, son derece önemli konular vardır. Vatandaş perişandır, insanlar işsizlikle mücadele içerisindedirler, ekonomi bir darboğaza girmiştir, bu mevcut hükümetin ve daha önceki 55 ve 56 ncı hükümetlerin yanlış politikaları yüzünden, alınması gereken tedbirleri vaktiyle almamaları sebebiyle, hatta yanlış kararları, yanlış uygulamaları sonucunda, bugün, Türkiye, bir harabe haline gelmiştir, Türkiye bir yangın yerine dönmüştür; vatandaşın içi yanmaktadır, ciğeri yanmaktadır; ancak, gördüğümüz odur ki, Hükümetin bu konuda ya programı yok ya bilgisi yok ya becerisi yok veya düşündüğü tedbirler, uygulamaya çalıştığı tedbirler, ülkenin menfaatlarına değildir.

Ekonomide acil çözüm bekleyen meseleler bir dağ gibi yığılırken, maalesef, bunların çözümüyle ilgili somut öneriler, paketler, tedbirler -ne lazımsa- alınmamakta, Meclis gündemine de getirilmemektedir. Bakın, vergi reformu adı altına geçen dönemde çıkarılan Vergi Kanunu, Türkiye'de piyasayı altüst etmiştir, vatandaş bu yeni düzenlemeler sebebiyle ticaretini dahi yapamaz hale gelmiştir, ekonomi mefluç duruma düşmüştür. Çıkardıkları bu kanundan, o dönemdeki iktidarlar da, memnun olmadıklarını, mutlu olmadıklarını, hatta yanlış yaptıklarını itiraf etmişlerdir; ancak, yanlışlarını itiraf etmiş olmakla birlikte, Türkiye bir yıldan fazla süredir bu kanunun tahribatına maruz kaldığı halde, maalesef, nasıl değiştireceklerini, konuyu nasıl çözümleyeceklerini kendileri de bilemez durumdadırlar.

Diğer taraftan, sadece devlet bütçesindeki gelir gider dengeleri altüst olmuş değildir; aynı zamanda, yanlış uygulamaları, yanlış politikaları, bütçenin altını üstüne getirmeleri, vergi gelirlerini düşürmeleri sebepleriyle de, maalasef, Türkiye'deki bütün mahallî idareler zor durumdadır ve iş yapamaz hale gelmişlerdir.

Mahallî idareler reform yasa tasarısı, geçen dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından geçip Meclis Genel Kurul gündemine kadar gelmişti ve bu dönemde de, bu tasarının yasalaşması lüzumundan iktidar ortakları bahsettikleri halde, maalesef, şu ana kadar, bu konuda da somut bir adım atmış değillerdir.

Bunun ötesinde değerli arkadaşlarım, iktidar partilerinin bu grup önerisinde, salı günkü denetim konuları kaldırılmaktadır. Bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri vardır. Bu görevlerin bir ana bölümü yasama faaliyetleri ise, ikinci ana bölümü de denetim faaliyetleridir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, aslî görevlerinden biri olan denetim görevlerini özgürce ve etkin bir şekilde yerine getirmesi gerektiği konusunda da bütün milletvekilleri hemfikirdir. Ama, maalesef, iktidar, denetimden hoşlanmıyor; iktidar, muhalefetten hoşlanmıyor. Meydanlarda, memurlar isyan ediyor sefalet ücretlerine mahkûm edildikleri için, meydanlarda, sokaklarda işçiler isyan ediyor mezarda emeklilik getireceğiniz için ve sivil kitle örgütlerinin, sendikaların, vatandaşların bu tutumundan dolayı da memnun olmadığınız açıkça anlaşılmaktadır. Sayın Başbakan bile, bu eylemleri, neredeyse, provokatörlük olarak niteleyecek beyanatlarda bulunmuştur. Ama, bunun ötesinde, sokaklarda ve meydanlardaki muhalefet yanında, Meclisteki muhalefete de pek tahammül göstermediğiniz anlaşılmaktadır; bunun en açık örneği de, bu grup önerileridir.

Denetim görevi, iktidarın denetlenmesi, denetim konularının Meclis Genel Kurulunda tartışılması açısından, kamuoyuna mal edilmesi açısından son derecede önemlidir. Muhalefet olmanın ve Meclisteki denetim görevini yerine getirebilmenin bir gereği olarak, salı günkü denetim konularının görüşülmesine devam edilmesi zarureti vardır.

Bakın, bir intihar girişimi oldu bir Sayın Bakan tarafından. Borsadaki vurgundan bahsedildi, borsadaki spekülasyondan bahsedildi, manipülasyondan bahsedildi, milyarlarca doların veya trilyonlarca liranın vurulduğu ifade edildi, tartışıldı, söylendi; ama, maalesef, bu konuyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi verilmemiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konu tartışılmamıştır, bu konu Mecliste görüşülmemiştir.

Fazilet Partisi Grubunun konuyla ilgili olarak vermiş olduğu araştırma önergesi de Meclis gündemindedir. Bu önemli konunun, topluma mal olan bu konunun suskunlukla, unutturulmaya çalışılmakla geçiştirilmesi mümkün değildir; Meclisin konuya mutlaka el koyması, burada tartışılması, bütün değerli grupların görüşlerini ifade etmeleri, hatta bir Meclis araştırma komisyonu kurulması suretiyle de konunun enine boyuna bütün boyutlarıyla araştırılması lazımdır. Bunu niçin söylüyorum; evet, salı günleri, Genel Kurul çalışmalarının denetime ayrılan günüdür, denetim faaliyetlerini tamamiyle kaldıracaksınız "bir hafta boyu her gün kanun tasarı ve tekliflerini görüşelim" diyeceksiniz, üstelik, toplumun beklediği, kamuoyunun bir an önce yasalaşmasını beklediği kanun tasarı ve teklifleri yerine, sadece, Meclis gündeminde bulunan bazı rutin tasarı ve tekliflerle Meclis çalışmalarını sürdüreceksiniz. Bu talep, iktidar gruplarının bu beklentisi kabul edilebilir bir beklenti ve talep değildir; benim makul gördüğüm bir talep ve beklenti değildir.

Bu bakımdan, DSP, MHP ve Anavatan Partisi Gruplarının bu önerilerine ret oyu vereceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şener.

Önerinin aleyhinde, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Danışma Kurulu toplantısı yapıldı. Danışma Kuruluna iktidar partilerinin müşterek bir önerisi getirildi; Meclis Genel Kurulumuzun gündeminin yeniden tanzimi isteniyor. Ayrıca, önerinin ikinci bölümünde, çalışma saatlerinin yeniden tanzimi talep ediliyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclisi tatile sokmayarak çalışmalarını sürdürmesini oybirliğiyle karar altına aldı. Biz, Meclisin çalışmasını istiyoruz, Meclis gündüz de çalışsın gece de çalışsın; ancak, Meclisin gündemine getirilen tasarı ve tekliflerin bir oldubittiye getirilmeden, aceleye getirilmeden, sırasıyla, Meclis gündeminde ele alınarak görüşülmesi gibi bir usulün bu Genel Kurulda ittihaz edilmesi gereğine işaret ediyoruz. Meclis İçtüzük hükümleri cevaz veriyor zaman zaman; yani, öncelik gördüğünüz, basılı gündemdeki tasarı ve teklifler -ne ise o tasarı ve teklifler- Genel Kurul gündeminde öncelikle ele alınabilir. Danışma Kurulu bunu görüşür, oybirliğiyle kabul eder, Genel Kurula getirir; oybirliği sağlanamazsa, siyasî parti grupları Meclis gündeminin tanzimini isteyebilir. Arkadaşlarımız İçtüzük hükümlerine sığınarak, belki, bu bizim ikazlarımızı dikkate almıyor olabilirler; ama, zaman zaman, burada, iktidar partilerinden gelen, elden Danışma Kurulu taleplerine de biz olumlu yaklaştık; yani, çok acele, Danışma Kurulunun bir çağrıyla toplanmasına imkân bırakmadan, elden Danışma Kurulu taleplerini, isteklerini geri çevirmedik. Getirmek istediğiniz tasarı ve teklifler eğer ülkenin yararına ise, milletin yararına ise, onda bizim katkımız olsun istiyoruz ve bu sebeple de ivedilikle görüşülmesinden yanayız dedik. Arkadaşlarımız hatırlayacaklar, elden getirilen, çok sayıda Danışma Kurulu talebini geri çevirmedik, imzaladık. Genel Kurulda, Doğru Yol Partisi, getirilen bu tasarı ve tekliflere, gerçekten yapıcı bir tavır sergiledi, katkıda bulunmaya çalıştı ve tasarı ve tekliflerin Genel Kuruldan çıkarılması yönünde de olumlu oy kullandı. Bunları sayabilirim: Yani, anayasa değişikliği dahil, devlet güvenlik mahkemelerinin yapısının değiştirilmesine dair kendi yasasına ilişkin, vericilerin devrine ilişkin bir seri düzenleme... Burada, Genel Kurulda, gerçekten uygun bulduğumuz, ülke yararına gördüğümüz tasarılara ve tekliflere, DYP, katkı sağladı ve olumlu oy kullandı; bunlar var. Doğru Yol Partisi olarak, bundan böyle de yapmaya hazırız; ancak, gördük ki ve biliyoruz ki, acı tecrübeleriyle yaşadık ki, Genel Kurula çok acele getirilen tasarı ve tekliflerin, sakıncalarını, yanlışlarını, eksiklerini, zamanla, çok ağır bir biçimde milletçe ödedik. Bunlardan en çarpıcı olanı, Vergi Yasasıdır. Bankalar Yasasında da aynı ikazı yapmaya çalıştık, uyarıda bulunmaya çalıştık. Benzer şeyler olmasın istiyoruz. Burada, iktidar partileri "nasıl olsa, bu, muhalefet partisinden geliyor" diye kulaklarını tıkamak gibi bir alışkanlığı terk etsin. Bakınız, bugün, aynı noktaya gelindi; gmişte uyardığımız, ikaz ettiğimiz; ama, dikkate alınmayan tasarılardaki yanlışların, eksikliklerin, bugün, düzeltilmesi gereği noktasında da sizlerle hemfikiriz. Öyle açıklamalarınız da var. Aynı şeyler yaşanmasın.

Ne demek istiyorum; söylemek istediğim şu: Bugün ele alacağınız tasarı ve teklifler üzerinde, burada, Grubumuz adına sözcü olarak konuşacak arkadaşlarımızın katkıları olsun istiyorsanız, yararlı açıklamalar bekliyorsanız ve eğer burada verimli bir Genel Kurul çalışması istiyorsanız, bu tasarı ve teklifleri, süresinde, yani makul sürede, birlikte, Genel Kurul zemininde ele alalım. Bizler parti olarak, grup olarak sözcü arkadaşlarımızı belirleyelim, o arkadaşlarımıza da, o tasarılar, teklifler üzerinde verimli bir çalışma imkânını yaratabilmek için makul süre tanıyalım; önerimiz bu.

Bakınız, iktidar partilerinin bugün getirdiği öneride, bugün basılıp dağıtılan, daha henüz elimizdeki basılı gündemde bile olmayan tasarı ve teklifler var; yani açıp bakarsanız görürsünüz, bunların birkısmı basılı gündemde yer alıyor, birkısmı yer almıyor. Dolayısıyla, böyle, kovalamaca oynamak yerine, süratle, burada bir oldubittiye getirmek yerine, bunu bir ciddiyet içerisinde, birlikte ele alarak, iyi bir yasayı bu Genel Kuruldan çıkarmak ve faydalı olmak gibi bir niyetin içerisindeyiz, çabanın içerisindeyiz; her zaman da yapıcı olmaya çalışacağız. Muhalefet olarak büyük bir sorumluluk anlayışı içerisinde sizlere yardımcı olmak istiyoruz; güzel şeyler yapmak istiyoruz.

İkinci önemli bir öneriniz de sözlü soruların ve denetim konularının görüşülmemesi. Değerli arkadaşımız izah ettiler, şimdi, salı ve çarşamba günleri sözlü sorular ve denetim konuları görüşülmeyecek.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin iki önemli fonksiyonu var; bunlardan birisi yasama görevidir, en az yasama görevi kadar çok daha önemli saydığım denetim görevidir. Şimdi, salı, çarşamba, perşembe, cuma günü Meclis çalışacak; ama bu bir hafta boyunca, günün birinde sözlü sorular görüşülmeyecek, denetim konularını bu Genel Kurul ele almayacak; ama, bu Meclisin dışında hemen her kesimde, basında, medyada, belirli çevrelerde de bu Meclisin saygınlığına ve güvenilirliğine yönelik her türlü maksatlı ve sinsi kampanya sürdürülecek (FP sıralarından alkışlar) siz bunları görmemezlikten ve duymamazlıktan geleceksiniz... Olamaz böyle bir şey.

Değerli arkadaşlarım, aslında, Türkiye'nin gündeminde ve Meclisin gündeminde, süratle ve ivedilikle ele alınması gereken denetim konuları var. Bunlardan biri de, hiç şüphe yok, hiç tereddüt yok ki borsa olayı ve o olayla bağlantılı olarak yaşanan bir olay var, hepimizi üzen bir olay var. Ee, şimdi bunların üstünü örttük mü yani?! Borsada 176 trilyonluk bir vurgundan söz ediliyor; doğrudur, yanlıştır; ama, kamuoyunda çok yaygın bir kanaat var, o kanaati besleyen, doğrulayan, o olay sonrası bir gelişme var, olağanüstü bir gelişme var hem. Ee, bunun perde arkasında olup bitenleri ortaya koymak lazım, burada bunu açıklamak lazım, doğrusu neyse bunu hepimizin bilmesi lazım, bütün kamuoyunun bilmesi lazım, bunların burada konuşulması lazım. Bunlar önemsiz, bunların görüşülmemesi lazım; ama, burada, birtakım tasarı ve teklifleri peşpeşe, çok acele gündeme getirerek bir oldubittiye getirmek gibi bir gayreti, doğrusu ben doğru bulmuyorum.

Kaldı ki, size, Genel Kurul çalışmalarında, yasa çalışmalarında bu derece yardımcı olmaya çalışan muhalefetin bu kadar iyi niyetli yaklaşımına, olumlu katkısına sizin karşılığınız bu olmamalı; bu olmamalı; çünkü, hemen her getirilen tasarıda, size yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Kaldı ki, ben, geçtiğimiz hafta ve ondan önceki hafta, sizin, gece çalışmaları da dahil, bu Genel Kurul çalışmalarında, iktidar partilerinin ezici bir Meclis çoğunluğuna rağmen, burada, zaman zaman karar yetersayısı bulamadığınızı da biliyorum; yani, 351 sayınız var; ama, karar yetersayısını oluşturamıyorsunuz. Dolayısıyla, sizin, kamuoyuna, Genel Kurul çalışmıyor gibi bir mazerete sığınma hakkınız da yok; Genel Kurulu siz çalıştıracaksınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Size ne canım, biz çalıştırıyoruz, merak etmeyin.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Ee çalışıyoruz, çalışıyoruz, iyi niyetle çalışıyoruz!

Ben, birçok defa grup başkanvekilliği yaptım. Ben, bu Genel Kurul salonunda, 1991'den bu yana, o dönemde muhalefette olmuş siyasî partilerin...

BAŞKAN – Sayın Ercan, size 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayın

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

Yani, muhalefet olarak, iktidarın taleplerine, haklı isteklerine, sırf politik açıdan, o pencereden bakarak yaklaşanları da biliyoruz; ama, şimdi bu Mecliste böyle bir görüntü yok.

EROL AL (İstanbul) – Var var.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bu bakımdan da, Doğru Yol Partisinin ve diğer muhalefet partisinin, bu iyi niyetli yaklaşımını suiistimal etmeme gereğine bir kez daha işaret ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ercan.

Öneri üzerinde başka söz talebi?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Lehinde söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lehte, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli iki sözcü arkadaşımın da düşüncelerine saygı duyuyorum; ancak, bir hususu hatırlatmak istiyorum: Malumunuz, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, 18 Nisan seçimlerinden sonra teşekkül etmiştir ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çalışmasının sebebi de, seçimlerin, yasama yılının ortasında yapılmış olması ve gündemde bulunan konuların şu anda önümüze gelmesidir. Zamanı çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor; bu yasama döneminde çıkması gereken yasaların da bir an önce çıkması gerekiyor; ancak, sözcü arkadaşlarımızın denetimle ilgili ifadelerine gerçekten katılıyorum. Biz, hem muhalefeti olmayan demokrasinin sağlam bir demokrasi olmayacağına inanan bir siyasî partiyiz hem de diğer arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, konuları tartışarak ve tartıştıktan sonra daha güzel bir şekilde Meclisin ndemine getirmek, önemli bir olaydır. Ancak, yine İçtüzüğümüz gereği, iktidar partilerinin, çok acil konularda, muhakkak surette çıkarılmasını lüzumlu gördüğü yasaları, bu şekilde gündemler hazırlayarak, çıkarmak istemesi de doğaldır. Bunun örnekleri de 20 dönemden bu yana, bugüne kadar da yapılmıştır.

Bugün ne yapıyoruz; bugün, Türkiye'nin ekonomik yönden sıkıntı içerisinde olduğunu hepimiz söylüyoruz ve hepimiz de bu ülkenin kalkınması için, milletimizin daha iyi, mutlu yarınlara kavuşması konusundaki tedbirlerin alınmasında beraber olmamız için, iktidarıyla muhalefetiyle işbirliği içerisinde olduğumuzu ifade ediyoruz ve gerçekten de güzel örnekler olan bir dönem yaşıyoruz. Anayasamızda değişiklik yapıyoruz. Niçin yapacağız; işte, bu gündemin ortadan kalkması lazım ki -yani, bu yasalar çıkacak ki- önümüzdeki birkaç gün sonra Anayasada değişiklik yapalım. Türkiyemizi, enerji darboğazından çıkarmak için, ekonomimizi darboğazdan çıkarmak için, özellikle, onbeş yıldan bu yana yapılan özelleştirmelerin Danıştayda ve Anayasa Mahkemesinde, maalesef, iptal edilmesi suretiyle, Türkiye'nin bugünkü ekonomik krize girmesinin sebebini ortadan kaldırmak için bugünkü gündemi hazırladık Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri.

Öyleyse, bugün, 3 grup başkanvekilinin huzurunuza getirmiş olduğu gündemde yer alan, başta, ithalatta haksız rekabeti önleyen kanun tasarısının ithalatta yapılan damping dediğimiz haksız rekabeti ortadan kaldıran bu yasa tasarısının bir an önce çıkması gerekiyor.

Okullarımız tatil oldu; çocuklarımızın Kur'an kursuna gitmesi gerekiyor. Hep beraberce, yüce milletimize söylüyoruz "elhamdülillah Müslümanız" diyoruz. Peki, vatandaşımızın çocuğu, Kur'an kurslarını açmazsak, o kanunu çıkarmazsak, eğer, süratli bir şekilde bu gündemi yapmazsak, ne zaman Kur'an kursuna gidecek? Öyleyse, bir an önce bunun da çıkması gerekiyor.

Gündemde olan maddelerin bir kısmı da Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, malul ve gazilerimizi alakadar eden, bir taraftan millî, bir taraftan ekonomik, bir taraftan da manevî meselelerimizi ilgilendiren çok önemli yasa tasarılarıdır.

Şimdi, gündemde neyi konuşacağız; denetimi konuşacağız. Denetim nedir; denetim, yapılan yanlışlıkları içeren araştırma, soruşturma önergeleridir. Kesinlikle, bunu ortadan kaldırmak diye bir düşüncemizin olması mümkün değildir. Önümüzdeki hafta da buradayız, onbeş gün daha buradayız, bir ay daha buradayız. Tatil diye herhangi bir konuyu da konuşmuyoruz. Meclis çalışsın diyoruz. Ne zaman; gündüz ve gece çalışsın.

Türkiye'de, eğer milletimiz sıkıntı içerisindeyse, milletimizin ücretlerde yapılan herhangi bir şekilde yükselmenin tam manasıyla yapılmadığı konusunda bir sıkıntısı varsa, yüzde 20 azdır, doğrudur, iktidar da bunu söylemiştir. Üç partiden müteşekkil koalisyon "ücretlere yapılan yüzde 20 zam tatmin edici değildir; ama, elimizde olan imkânımız da budur" demiştir. Yüce milletimizin vicdanlarında, bu yerini bulacaktır. Olanı dağıtacağız, olmayan bir şeyi, afakî şeyleri dağıtmanın da manası yoktur. Öyleyse, yüzde 20'yi önümüzdeki sene yüzde 30'a çıkarmak için ya da enflasyonu aşağıya düşürüp, alım gücünü değerli bir şekilde o noktaya getirmemiz için, işte bu tasarıların bir an önce çıkması lazım.

Bunun en önemli gerekçesi, yasama yılının ortasında milletvekili genel seçimlerinin olması ve 21 inci Dönem Meclisin teşekkül zamanının bu devreye rastlamasıdır. O bakımdan, gündemin boşaltılması, tasarıların çıkması gerekiyor. Önümüzdeki günlerde, işte tahkim yasasını ortaya çıkaracak anayasa değişikliğindeki 3 madde önünüze gelecek, onlarla ilgili gerekli çalışmalarımız olacak ve diğer yasalarla ilgili çalışmalarımız olacaktır. Bugüne kadar, muhalefetle iktidarla beraber, uylaşma ve uzlaşma içerisinde bu meseleler halledilmiştir. Tabiî, muhalefetin de haklı tarafları olacaktır, onlar da sözlerini söyleyeceklerdir, katkılarda bulunacaklardır; ama, sorumlu hükümettir. Siyaseten sorumlu, Türk Milletine karşı sorumlu olan, bugün, o güzel oylarınızla destek vermiş olduğunuz, güvenoyu alan, 57 nci Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir. Öyleyse, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bu meseleleri halletmesi sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğunu nasıl yerine getirecektir; bu sorumluluğunu, bu kanunları çıkarmakla yerine getirecektir. Tıkanmıştır ekonominin önü; Bankalar Kanunu çıkarılmıştır, işte, bugün, bunlar çıkarılıyor; yarın, önünüze, Vergi Kanunundaki iyileştirmeyle ilgili düzenleme gelecektir, bu görüşülecektir ve ekonomik meselelerdeki bu iyileşme ortaya çıkarılacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle diyoruz ki, Meclisimizin çalışması faydalı olacaktır. Ekonomik meselelerimizle, millî meselelerimizle, manevi meselelerimizle ilgili tasarılar önümüze getirilmiştir ve her gün de bu meseleler tartışılıyor. Biraz da, bunların gündemden kaldırılması gerekiyor. Önümüzde, sosyal güvenlikle ilgili yasa tasarısı vardır, yarından sonra o tasarı gelecektir; Türkiye'nin, yıllardan bu yana birikmiş, çok önemli bir meselesidir, belki reform değil, ama çok önemli bir meselesidir, o gelecektir. Bunlar için zamana ihtiyacımız vardır.

Onun için, diyoruz ki, salı gününden başlamak suretiyle, gece saat 22.00'ye kadar -yarından itibaren de saat 14.00'te başlamak üzere- Yüce Meclisimizin çalışmasının ülkemize ve milletimize faydalı olacağı kanaatiyle, bu düşüncemizi, bu önerilerimizi götürdük Danışma Kuruluna. İki muhalefet partimize olan saygımızdan dolayı, dün, daha Danışma Kurulu toplanmadan, görüşeceğimiz kanun tasarıları da, iki değerli grubumuzun yetkililerine verilmiştir, ön bilgi arz edilmiştir. Bu da usul değildir; ama, usul olmalıdır -nezaketen, saygı duyduğumuz- bir hareket olmalıdır. Bir alışkanlık meydana getirilmiştir. Danışma Kurulunda uzlaşma teklif edilmiştir, beraber olalım, uzlaşalım, ittifakla götürelim denilmiştir. Tabiî, sayın muhalefet partileri yetkilileri, haklı iddialarla düşüncelerini ortaya koymak suretiyle kabul etmemişlerdir. İnanıyorum ki, şu anda, üç grup isabetli bir karar alacaktır.

Müspet oy kullanacağımızı arz ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Öneri üzerinde, şahsı adına, lehte, Hatay Milletvekili Ali Günay; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Günay, süreniz 10 dakikadır.

ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önce konuşan arkadaşlarımın da değindiği gibi, 1 Temmuzda Meclis tatile girecekken, bu tatile girmeme kararını hep birlikte verdik. Niye verdik; çünkü, çalışmamızın gereğine inandık, bu nedenle müşterek bir karara vardık. Peki, İçtüzüğümüze göre Meclisimiz hangi günler çalışıyor; bildiğiniz gibi, haftada üç gün çalışıyor, salı, çarşamba ve perşembe günleri; çalışma saatleri ise, 15.00 – 19.00 arası. Bu süre yeterli olmuyor, yeterli olduğunu hiç birimiz iddia edemeyiz.

Hepimizin bildiği gibi, 20 nci Dönemde görüşülemeyen, Genel Kurula gelmiş olmasına rağmen, zaman itibariyle görüşülemeyen birçok yasa tasarısı ve teklifi hükümsüz kalmıştır. Memleketin önünde birtakım engeller duruyorken, bizim gönlümüz hep birlikte tatile girmeye elvermediğinden, bugün buradayız.

Değerli arkadaşlar, koalisyon hükümetini oluşturan siyasî partilerin grup başkanlarının istemiş oldukları, Danışma Kurulu toplantısında önerdikleri iki husus var; bunlardan biri, çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesi; ikinci husus da, Meclis Genel Kurulu gündemine alınan birtakım yasa tasarılarının öncelikli olarak görüşülmesi ve henüz Meclis gündemine yeni alınacak olan birtakım tasarıların da İçtüzüğe göre 48 saat beklenmeden görüşülebilme imkânının sağlanması.

Burada, iktidar kanadının muhalefeti sıkıntıya sokma gibi herhangi bir amacı olmadığını, muhalefette bulunan siyasî partilerimizin değerli grup başkanvekilleri de bilmekte. Danışma Kurulu toplantısında bu hususları aramızda biraz önce tartışmıştık.

Şimdi, elbette ki, Meclis Genel Kurulu gündemine gelen yasa tasarılarının ve tekliflerinin görüşülmesinde olumlu katkı sağlayabilmek için bir hazırlık sürecine ihtiyaç var. Bizim getirdiğimiz o tekliflerde buna imkân veriliyor. Nedenini soracak olursanız; zaten, getirmiş olduğumuz teklifte, 1 inci, 2 nci, 3 ncü ve 4 üncü sıraya alınmasını istediğimiz yasa tasarıları geçen haftadan beri Meclis gündeminde var, yeni getirilmiyor. Bunlar için yeteri kadar hazırlık yapabilme imkânı, bütün arkadaşlarımızın, bütün partilerimizin önünde vardı. Bugün, getirmiş olduğumuz önerinin kabul edilmesi halinde, öyle sanıyorum ki, 1 inci, 2 nci, 3 üncü sıradaki kanun tasarıları ancak görüşülebilir; 4 üncü sıradaki yasa tasarısının görüşülmesi, zamanın yetmeyebileceği nedeniyle yarına kalabilir. O halde, en erken görüşebileceğimiz ve Meclis gündemine yeni gelen yasa tasarılarının görüşülme günü yarın. Peki, yarına kadar hazırlık yapamaz mıyız; bana göre yapabiliriz. Nedenini soracak olursanız, zaten fazla kapsamlı yasa tasarıları değil; üç maddelik, altı maddelik yasa tasarıları.

Bunun ötesinde, hepinizin bildiği gibi, bütün siyasî partilerinin komisyonlarda üyeleri var; siyasî partilerimizin komisyonlarda olan üyelerinin de, daha önce bu konulara ilişkin hazırlıkları, çalışmaları var. Elbette ki, bu arkadaşlarımıza, burada katkı sağlayabilecek görevler verebiliriz. Onun ötesinde, birtakım siyasî parti grup sözcülerinin söylemiş oldukları gibi, burada elbette ki, ülke yararları açısından faydalı olan ve gerekli olan yasa tasarılarını görüşmemiz lazım. Biz, görüştüğümüz bütün yasa tasarıları ve tekliflerinin ve Mecliste kabul edilenlerin ülke yararına olduğu inancındayız ve o şekilde bir zihniyetle, bir çalışma yaklaşımıyla konuyu ele alıyoruz. Bu nedenlerle, bütün siyasî partilerin yapılacak olan çalışmalara yararlı katkılar sağlayabilecek zamanının olduğuna inanıyoruz. Bildiğiniz gibi de, komisyonlarda görüşülmeyen ve Meclis Genel Kuruluna indirilemeyen herhangi bir tasarıyı veya teklifi görüşmek mümkün değil. Bugüne kadar Meclis gündemine getirilmiş olan tasarıları ancak görüşebiliriz. Bizim, Danışma Kurulunda öneri olarak getirdiğimiz ve görüşülmesini istediğimiz yasa tasarıları da, elbette komisyonlardan geçen yasa tasarıları olacak ve onları istedik. Daha önemli tasarılar yok mu; olabilir. Onlar da görüşülüyor; komisyonlarda görüşmeleri bittikten sonra, elbette ki Genel Kurul gündemine alınacak ve çalışmalara devam edilecek.

Şimdi, bugün, Genel Kurul çalışmaları saat 15.00'te başladı. Biz, çarşamba, perşembe ve cuma günleri 15.00 yerine, 14.00'te çalışmaya başlamayı önerdik. Buna herhangi bir kimsenin itirazı olabileceğini düşünmüyorum, inanmıyorum böyle bir itirazın olabileceğine.

Bunun ötesinde, 24.00 gibi bir saate kadar çalışalım diye de teklif getirmedik, 22.00'ye kadar çalışalım dedik. Bunu getirmemizin nedeni de gündeme gelen yasa tasarılarının tümünü görüşebilme imkânını bulmak ve 21 inci Dönem milletvekilleri olarak da, 20 nci Dönemde olduğu gibi, 22 nci Döneme hükümsüz kalan herhangi bir yasa tasarısını bırakmamış olmak.

Bu duygu ve düşüncelerle, önerilerimize olumlu oy vereceğinize inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günay.

Değerli milletvekilleri, önerileri ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

1 - Genel Kurulun 20.7.1999 Salı günü (bugün) 15.00-19.00, 20.00-22.00; 21.7.1999 Çarşamba, 22.7.1999 Perşembe ve 23.7.1999 Cuma günleri 14.00-19.00, 20.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; 20.7.1999 Salı ve 21.7.1999 Çarşamba günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi; 20.7.1999 Salı ve 23.7.1999 Cuma günlerinde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 10 uncu sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin 23.7.1999 Cuma günü saat 22.00'ye kadar bitirilememesi halinde saat 22.00'den sonra da çalışmalara devam edilerek, bu tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin bitirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2 - Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci sırasında bulunan 41 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına, 8 inci sırasında yer alan 29 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 39 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 19.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 51 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, 52 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 20.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 60 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 59 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına ve 19.7.1999 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 54 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ordu Milletvekili Şükrü Yürür aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. – Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul Milletvekili Şadan Tuzcu aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Taşıt Personelinin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Taşıt Personelinin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/301) (S.Sayısı : 22) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Geçen birleşimde, tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Gruplar adına, tasarının tümü üzerinde, başka söz isteyen var mı efendim? Yok.

Şahsı adına, Konya Milletvekili Veysel Candan; buyurun Sayın Candan.(FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, uluslararası karayolu taşımacılığı yapan taşıtlarda çalışanlarla ilgili 22 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası karayolu taşımacılığı yasası on yıla yakındır Avrupa Birliği ülkeleri tarafından uygulanmaktadır. Bizde de, Yedinci Beş Yıllık Plan içerisinde, kısa adıyla AETR Anlaşmasının onaylanması öngörülmüştür. Avrupa Birliğine girmek isteyen Türkiye için, gümrük birliği uygulayan Türkiye için bu yasayı da imzalamaktan başka çözüm yoktur.

Anlaşmanın özetinde, taşıtların, uluslararası karayollarında sürücüler tarafından kullanılma şart ve süreleri, karayollarının kontrol ve denetimi öngörülmektedir. Ancak, gelin görün ki, böyle uluslararası anlaşmalara imza atan ülkemizde, kötü yönetim ve ekonomik kriz neticesinde dışticaret gerilemiş, ihracat düşmüş, TIR filoları da boş beklemektedir.

İşsizlik, navlunu da düşürmüştür; Almanya'da geçen yıl 7 000 DM olan navlun ücretleri, bu yıl 5 000 DM'dir; Rusya için de, 7 000'den 5 000'e indiği gözlenmektedir.

Pazar payına bakıldığında, Ortadoğu yıllar önce kaybedilmiş, şimdi de Rusya kaybedilmiş ve Avrupa'ya yöneliş artmıştır; Avrupa'ya yönelme de, rekabeti artırmıştır. Sektörde 24 000 çekici bulunmaktadır, 28 000 treylerin 10 000 tanesi işsiz -10 000 aracın bedeli 1 milyar dolar- boş, atıl vaziyette beklemektedir.

Önerilerimiz, ithalat ve ihracatta kendi filolarımızın kullanılması, filonun belli bir kısmının içpazarda değerlendirilmesi, uluslararası taşımacılıkta kurallara uymayan ve ihlal eden taşıtların trafikten men edilmesi ve yeni pazarların ihdas edilmesidir.

Değerli arkadaşlar, hükümet, getirdiği her kanun tasarısını bir reform gibi takdim etmektedir. Ümit ediyorum ki, bir gün, gerçekten, bu ülke için reform yapmak lazım gelse, o zaman hükümetin ne yapacağını doğrusu merak ediyorum. Kanun tasarı ve teklifleri, maalesef, daha basılmadan ve dağıtılmadan, sanki, milletvekilleri -bir noktada Genel Kurul- by-pass edilerek kanun çıkarılmaya çalışılmaktadır. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, dayanışmayla değil, dayatmayla çıkarılıyor. Memur zamları... Yine, sokaklarda insanlarımız, birçok nahoş olayla karşı karşıya geliyorlar. Enerji ihaleleri için Tahkim Yasa Tasarısı, IMF talimatları doğrultusunda, alelacele hazırlanıp getiriliyor. Kanun tasarıları da, ifade ettiğim gibi, maalesef, basılmadan, dağıtılmadan getiriliyor; milletvekilleri, neye oy verdiklerini bile anlamadan oy vermek durumunda kalıyorlar.

(1) 22 S. Sayılı Basmayazı 14.7.1999 tarihli 33 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Değerli arkadaşlar, ülke kötü yönetiliyor dedim. Belki, merak edersiniz, bazı ciddî örnekler buldum; evvela, onları ifade edeyim. Hükümet, yıkım ekibi gibi çalışıyor; evvela, bu tespiti yapalım. Hükümet ortaklarından bir tanesi özellikle "uyumu bozmayalım, devleti tanıyalım..." Ama, buradan, açık ve net söylüyorum, devleti tanımada geç kalıyorsunuz, birileri devleti götürüyor; bunda dikkatli olmak lazım. Başbakan Sayın Ecevit'in ifade ettikleri "sosyal güvenlik çıkmasaydı, devlet yıkılırdı." Halbuki, Sosyal Güvenlik Yasası çıkmazsa, devlet yıkılmaz.

Bakın, devlet nasıl yıkılıyor? Hükümet ortaklarından müşahhas birtakım örnekler vermek istiyorum. Elimdeki rapor, Halk Bankasıyla ilgili, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun, 1997-1998 yıllarına ait raporu. DSP'li bakan döneminde verilen trilyonlarca kredi için Yüksek Denetleme Kurulunun yazdığı raporun sonuç bölümü şudur: "Bu krediler, tamamen siyasî amaçlıdır; mevzuat yok sayılmıştır; yolsuzluk dizboyudur." Rapor elimde. Yüksek Denetleme Kurulunun raporunu, DSP'nin siciline yazmak durumundayız.

ANAP'la ilgili bir iki misal vermek istiyorum. Şimdi, özellikle, Tahkim Yasası çıkarılmak isteniyor. Bakın, aynen burada "Uzan Grubuna -yani, Star Grubuna- yetmiş yıllığına, elektriğin üretiminin, iletiminin, dağıtımının verilmesi kamu menfaatına değildir. Şirketlerin elindeki mevcut tesisler için işletme hakkı devir bedeli ödenmemesi hukuka aykırıdır" denilmektedir. Bunu da ANAP için söylüyoruz. Hani, hükümet hep soruyor "yüzde 20'den fazlayı nereden bulup da verelim?" İşte, size kaynaklarını gösteriyorum: Halk Bankası kredilerinde yolsuzluk yapmasaydınız, enerji ihalelerini 3,1 milyar dolara verseydiniz... (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Candan, bir dakika dinler misiniz lütfen.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tabiî, ben biliyorum rahatsız olacağınızı da...

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen, söz aldığınız kanun tasarısıyla ilgili, konuşmanıza devam edin, yoksa, sözünüzü kesmek zorunda kalacağım; çünkü, tasarıyla hiç alakası olmayan konulardan bahsediyorsunuz.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Biraz önce, grup önerisi olarak buraya birtakım öneriler getirildi; hükümetin denetimini kaldırdınız, şimdi de söyleyeceklerime denetim getiriyorsunuz... Bırakın... Ben, size kaynak öneriyorum; memura yüzde 30 vermenin yolunu söylüyorum; karayolu taşımacılığında batmışsınız diyorum, daha ne söyleyeceğim; konu dışına çıkma... Konu dışına çıkma... Askerî inzibat mısınız siz burada, milletvekilinin konuşmasını kesiyorsunuz? (FP sıralarından alkışlar) Yanlış bir şey söylemiyorum, ne diyorum; Halk Bankasından sorumlu devlet bakanı işine baksın. Devletin raporlarına sahip çıkın... Bunun gündemle ilgisi, konuşmayla ilgisi yok da nedir? Bugün, madem öyle, memurlarımız neden sokaklara döküldü; az para için. Siz, çok para verme...

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen, konuyla ilgili konuşmanızı sürdürün.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ne yapalım ki, ben, konuşmayı hazırlarken sizin memnun olmayacağınızı biliyordum; yani, bu müdahalelerin olacağını biliyordum. Sizin hatırınız olsun diye de eksik konuşmayacağım.

Değerli arkadaşlar, bir kere, uluslararası yapılan anlaşmalarda genelde teamül şu: Hazır bir metin on yıl önce Avrupa'da hazırlanmış, bize de on yıl sonra getiriliyor, belki de hiçbir incelemeye tabi tutulmadan. Bakın, biraz sonra gündeme geleceği söylenilen Tahkim Yasa Tasarısı da aynıdır. Burada, ülkenin yönetiminde, ha kara taşımacılığında yanlış yapmışsınız ha içerideki Tahkim Yasa Tasarısında yanlış yapmışsınız; bir yanlışlar manzumesini anlatmaya çalışıyorum. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Akbulut, yeğeni Polat Akbulut'u Millî Saraylar Dairesine getiriyor. Diyorsunuz ki, bunu niye gündeme getiriyorsunuz? Karayolu taşımacığında meydana gelen sıkıntı burayı da vuruyor. İşte, bakın, biri Şahap Alp, diğer biri, ANAP eski Genel Sekreteri Orhan Demirtaş, Vahit Erdem... Yani, Meclis, bir taraftan batarken, personel sayısı artarken, uluslararası taşımacılıkta kriz varken, siz, bir taraftan Meclisi dolduruyorsunuz; aynı özelleştirmede, aynen Türk Havayollarında...

Bakın, bir rapordan bahsedeceğim, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporu. Raporda aynen deniliyor ki, "1994, 1995, 1996 yıllarına ait Türk Havayollarının gelir-gider bilançosu sağlıklı değildir, yanlıştır, düzmecedir." Buna itiraz etmenize gerek yok, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu yazmış.

Değerli arkadaşlar, şimdi, ben şunu ifade etmeye çalışıyorum: Buraya bir kanun tasarısı getiriliyor ise, milletvekili arkadaşlarımızın, bu işin mesuliyetini müdrik olarak konuyu tam anlamıyla bilmeleri ve inanarak oy vermeleri lazım; öyle, gelişigüzel, birtakım...

Hükümetle ilgili icraatı tenkit ettiğiniz zaman "efendim, sizin bu söylediklerinizin kanunla ne ilgisi var, söylediklerinizin yeri burası değil..." Peki; size soruyorum şimdi: Neresi yeri? Gündemdışı konuşma yapacaksınız, altı ayda bir defa, size 5 dakikalık sıra gelecek; madde üzerinde söz alacaksınız, iki senede bir defa sıra gelecek ve siz, burada, bizim size uyarı mahiyetinde... Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi personelini ANAP'laştırmışsınız, yapmayın; gelin, Halk Bankasındaki yolsuzluklarda komisyon raporlarını dikkate alın; veyahut, gelin, enerji...

BAŞKAN – Sayın Candan, sizi bir kere daha, İçtüzüğe uymaya davet ediyorum. Eğer, bir kere daha konunun dışına çıkarsanız sözünü keserim.

HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, kesemezsiniz...

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Gerekeni yapacaksınız; muhakkak öyledir.

BAŞKAN – İçtüzüğün 66 ncı maddesini bilmiyorsanız eğer okuyayım.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – En asgarîden, bir milletvekili olarak bilmeniz gerektiğini düşündüğüm için okumuyorum.

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, nasıl yönetim bu?! Ne yapmak istiyorsunuz?!

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, netice itibariyle, özetlemek gerekirse, uluslararası anlaşmalarda, karayolu taşımacılığında, hükümet aldığı kararlarla aslında iflas etmiştir. Uluslararası taşımacılıkta çalışan personelin, sadece, göstermelik olarak, sağlığıyla ilgili, uzun yol taşımacılığıyla ilgili birtakım tedbirleri almak kâfi değildir. Ümit ediyoruz ki, 10 000 civarında boş bekleyen aracı faal hale getirmek, dışticaret açığımızı hareketli hale getirmek ve hükümetin, aslında toplumun bütün bireyleri için sağlıklı birtakım tasarı ve teklifleri getirmesi lazım gelir diye düşünüyorum.

Ümit ediyoruz ki, uluslararası yapılan bu anlaşmalar, tatbikat sahasında da ülkenin menfaatlarını koruyacak niteliktedir. Çünkü, hazırlanan raporlarda, uluslararası taşımacılığı yabancı şirketlerin ihlal ettiği ve bu ihlallerin de, taşımacılık sektörümüzü, ciddi miktarda, ciddi oranda tehdit ettiği, zarara soktuğu görülmektedir.

Ümit ediyoruz ki, tenkit ettiklerimizi, tenkit ettiğimiz konuları dikkate almasanız bile, hiç olmazsa madde tasarısı içerisinde, ulaştırmada, karayolculuğu taşımacılığı yapan vatandaşlarımızın dertlerine, bir nebze olsun -problem olması noktasında- yardımcı olacağı düşüncesiyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz talebi, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a aittir.

Sayın Polat?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, komisyonda.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ULUSLARARASI KARAYOLU TAŞIMACILIĞI YAPAN TAŞITLARDA ÇALIŞAN

TAŞIT PERSONELİNİN ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN AVRUPA ANLAŞMASINA

KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — 1 Temmuz 1970 tarihinde Cenevre’de düzenlenen ve 5 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Taşıt Personelinin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşması (AETR)” na katılmamız uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Daha oylamaya geçmedik efendim.

HACI FİLİZ (Kırakkale) – Bilginiz olsun.

BAŞKAN – Bilgimiz var efendim.

Şahısları adına?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde şahsı adına Sayın Kapusuz.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde ülkemizde meydana gelen tabiî afetler sonucu hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, maddî hasar gören bütün vatandaşlarımıza da geçmiş olsun diyorum. Tabiî, değerli Hükümete de, bu konuya öncelikli olarak duyarlılık göstermek kaydıyla, bu zararları en kısa zamanda telafi etme gayretinde bulunmalarını tavsiye ediyoruz.

Bugün, Kıbrıs Barış Harekâtımızın 25 inci yıl kutlamaları yapılmaktadır; canı gönülden bu kutlamalara katılıyoruz. Dünya için, ülkemiz için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için, 25 inci yıl kutlamalarının mutluluğa vesile olmasını, huzur getirmesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanımızdan, yeni dönemde, yeni Başkanvekili olması münasebetiyle, gelişen şartlara göre, biraz daha geniş bir üslupla konuşmaları takip edeceğini bekliyorum; çünkü, bu kürsü, elbette, bürokratik bir anlayışla, sadece teknik konuların konuşulduğu bir kürsü değildir. Bu kürsü, herkesin rahatlıkla, meseleleri istediği açıdan, istediği şekilde değerlendirebileceği bir kürsüdür. (FP sıralarından alkışlar)

Elbette, iktidara mensup olabilirsiniz, iktidar partisinden bir milletvekili olarak da görev yapabilirsiniz, hepimizi bağlayan İçtüzüğün, elbette, ilgili hükümleri de mevcuttur, onları yok kabul etmek için söylemiyorum bunları; ama, konuları birbirleriyle irtibatlandırmak, kendi penceresinden, kendi görüşünden olayları takdim etmek, elbette, bir değerli milletvekilinin sonsuza kadar hakkıdır; bu yetkiyi millet vermiştir. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bendeniz, kürsüyü çok fazla meşgul etmeden, birkaç hususu da, bugünün gündeminde yer aldığı için ifade etmek istiyorum. Bugün, kararlaştırılmış olan, Danışma Kurulu önerisi olarak getirilemeyip, gruplarımızın önerisi olarak getirilen hususlarda, değerli grup başkanvekillerimiz görüşlerini ifade ettiler; ancak, ben, burada, önceliklerin doğru tespit edilmesinin, ülkenin âli menfaatları açısından önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Hükümetin de, azamî olarak buna dikkat etmesinde zaruret olduğu kanaatindeyim; çünkü, işçisi, memuru, çiftçisi, esnafı, sanayicisi, köylüsü perişan duruma getirilmiş ülke insanlarının, her türlü huzursuzluğu zirvede yaşadığı bir dönemde, dayatma ve baskılardan dolayı insanların âdeta isyanları oynadığı bir günde, önceliklerin, millet öncelikleriyle örtüşmesinde büyük yarar ve fayda olduğunu buradan hatırlatmak istiyorum. Eğer, bu Meclis, bu önceliklere göre çalıştırılır, bu hükümet, bu öncelikleri doğru tespit edebilirse, elbette, bunda, ülke için de, hükümet için de çok ciddî faydalar olduğu kanaatini taşımaktayım.

Değerli arkadaşlar, bugün görüştüğümüz konu, elbette önemli bir konudur. Bildiğiniz gibi, bugün, tasarı olarak önümüze getirilen uluslararası anlaşmanın onaylanmasıyla ilgili görüşümü, Türkiye'de en ciddî kesimi ilgilendiren, hakikaten perişan bir pozisyonda bulunan taşımacı esnafımızın da problemleriyle ilişkilendirerek ifade etmekte yarar görmekteyim.

Ulusalararası karayolu taşımacılığı yapan taşıtlarda çalışanların, çalışmalarında birtakım sıkıntıların olduğunu hepimiz biliyoruz. Kapılarda çekilen sıkıntıları, bu meslekle uzaktan yakından ilişkisi olan insanlar yakînen bilmektedirler. Dolayısıyla, çalışma koşullarının düzgün bir hale getirilmesi, güvenli bir taşımacılığın sağlanması elbette ticaret için, ithalat ve ihracat için fevkalade önem arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, size, 1 dakika ilave süre veriyorum efendim.

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, gündemimizde görüşmekte olduğumuz bu anlaşma 1970 yılında düzenleniyor, imzaya açılıyor, 1976 yılında da yürürlüğe giriyor. Türkiye, bu anlaşmayı ancak bugün onaylama fırsatını, özellikle çalışanlar açısından yapılan değişiklikler doğrultusunda bir fırsat olarak ele geçirmiş bulunmaktadır. Elbette, Parlamentomuzun ve Fazilet Partisi olarak bizim buna desteğimiz sonuna kadar devam etmektedir; ancak, anlaşmaların kâğıt üstünde, satırlar arasında kalmasının bir anlamı yoktur. Buna anlam yükleyen değer, onun uygulamada verimli hale gelmesidir. Bu, çalışan kesimlerin problemlerine, bir nevi son vermek anlamında önemli bir anlaşmadır.

Sayın Başkanın anlayışını istismar etmek istemiyorum, lütfettiler 1 dakika eksüre verdiler. Bildiğiniz gibi, anlaşmalar önemli. Bir sonraki maddeyle ilgili bölümde de söz alacağım ve orada da ifade edeceğim gibi, bu anlaşma faydalıdır, yerindedir, en kısa zamanda yürürlüğe girmesi uygundur diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

1 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri daha önce karar yetersayısı istenmiş olduğundan, 1 inci maddenin işaretle oylamasını elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına söz talebi ?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Yapan Taşıtlarda Çalışan Taşıt Personelinin Çalışmalarına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan oylamasına 217 sayın üye katılmış; 209 kabul, 7 ret, 1 çekimser oy kullanılmıştır. Dolayısıyla, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

2 nci sırada yer alan, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının müzakerelerine başlıyoruz.

2.– İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/463) (S.Sayısı: 41) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Değerli milletvekilleri, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz talebi?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Altan Karapaşaoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesiyle İlgili 41 sıra sayılı yasa tasarısıyla ilgili olarak Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın ilk bölümünde, mevcut İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun hazırlandığı döneme ve bu kanunun gerekçesine değinmek istiyorum.

Malumları olduğu üzere, 1980'li yılların başlarında, ithalatın serbestleştirilmesi politikası uygulanmaya başlanılmış ve politikanın boyutları kademeli bir şekilde genişletilmiştir. Bu politika değişikliğinin öncesine tekabül eden dönemde, sanayimizin, yüksek oranlı gümrük vergileri ve kapsamı geniş olan yasak ve müsaadeye tabi maddeler listesi uygulamalarıyla korunmasının tabiî bir sonucu olarak, sanayimiz, ne dış rekabet ne de dış rekabetin haksız şekillerinden olan dampingli ve sübvansiyonlu ithalatın oluşturduğu zararlarla karşılaşmamıştır.

Temel politika değişikliği olarak ülkemizin, iktisadî tarihinin kayıtlarına geçen dış ticarette serbestleşme dönemiyle birlikte, yerli sanayiin etkisini hissettiği tarife ve fon uygulamalarıyla, haksız rekabete karşı arzu edildiği şekilde korunamadığı görülmüştür.

Bilindiği üzere, 14.6.1989'da kabul edilen ve 1.10.1989 tarihinde yürürlüğe girmiş bulanan 3577 sayılı Kanun, 89/14506 sayılı kararla ilgili yönetmelikten oluşan ithalatta haksız rekabetin önlenmesi hakkında mevzuat, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın yerli üretim dalına verdiği zararın önlenmesine ilişkin idarî ve teknik prosedürü düzenlemektedir. Bu noktada, anılan mevzuatın etkin bir şekilde uygulandığı, gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında, ülkemiz uygulamalarının müspet yankı oluşturduğu şeklindeki görüşü paylaşmakla birlikte, yetersiz olduğunu da belirtmekte yarar vardır.

Yaklaşık bir asırdan beri dampingli veya sübvansiyonlu ithalatla mücadele amacıyla dampinge karşı vergi veya telafi edici vergi uygulayan ülkelerle kıyaslandığında, ülkemiz, hiç de küçümsenmeyecek konumdadır. Zira, uygulanan dampinge karşı vergilerin sayısı bakımından, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avusturalya, Avrupa Birliği, Meksika, Türkiye ve Arjantin'in dünyada ilk sıralarda yer aldığını görmekle beraber, küreselleşmenin somut bir göstergesi olan Uruguay turu müzakerelerinin sonuçlarıyla birlikte, anılan mevzuat açısından yeni bir dönemin başladığını vurgulamak gerekir. Bu cümleden olmak üzere, 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ekinde yer alan GATT 1994'ün 6 ncı maddesinin uygulanmasına ilişkin anlaşmayla Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşmasının incelenmesi sonucunda şu neticelere varılmıştır:

1- Damping ve sübvansiyon kavramının yeniden ve kapsamlı bir şekilde ele alınması gerekmektedir ve ele alınmıştır.

2- Sübvansiyonlar, yasak, önlem alınabilen ve önleme konu olmayan şeklinde üçlü sınıflandırmaya tabi tutulduğu,

3- Ülkelerin dampingli veya sübvansiyonlu ithalata karşı önlemlerini düzenleyen mevcut mevzuatlarını bahis konusu anlaşmaların hükümlerine uygun hale getirme yükümlülüğünün hükme bağlandığı,

4- Ülkelerin sübvansiyon programlarının ilgili anlaşmada öngörülen kurallara göre yeniden düzenlenmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlar, uluslararası alandaki bu temel değişikliğin, ülkemiz mevzuatına da etki yaptığı muhakkaktır. Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarına uyumun sağlanması, beraberinde, Avrupa Birliği mevzuatı açısından da gerekli uyumu kendiliğinden sağlayacaktır. Bu vesileyle, Avrupa Birliğine karşı üstlenilen yükümlülüğümüzü de bugün tartışmak gerekmektedir.

Hal böyle olmakla birlikte, söz konusu mevzuat uyumunun bugüne kadar sağlanamamış olması, sırasıyla arz etmeye çalışacağım şu sakıncaların zuhur etmesine neden olmuştur:

Ülkemizin bu alanda Dünya Ticaret Örgütü platformundaki konumu menfi yönde etkilenmiştir.

İç mevzuat ile uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan tenakuzun bir sonucu olarak, yerli sanayiin bu konuda ne yapmaları gerektiğini açık olarak bilememesinden doğan sorunlar yaşanmıştır.

Meslekî teşekküller, problemlerini dile getirmekle beraber, hareketleri sınırlı kalmaktadır. Bu konuda bir örnek verirsek; son yıllarda, biliyorsunuz, Uzakdoğu'dan, gerek kaçak yollarla ve gerekse sübvanse edilmiş, resmî yollardan çok ucuz olarak ülkemize giren sentetik, pamuk ve ipek tekstil ürünleri nedeniyle dokumacılığımız ölmüş, bu konuyla geçimini temin eden binlerce esnaf ve sanatkârımız, makinelerini hurdacıya vermek ya da sökerek dağıtmak suretiyle, iş kaybına ve büyük zararlara uğramışlardır.

Dış Ticaret Müsteşarlığı çalışanlarının hem meri mevzuat hem de uluslararası anlaşmaların eşanlamlı olarak geçerli olduğu bu dönem içerisinde soruşturma yürütmeleri ve sonuçlandırmaları birtakım sorunların ortaya çıkmasına da sebebiyet vermiştir. Buna ilave olarak, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tarifelerde yapılan indirimler sonucu tarife bazlı korumanın azaltıldığı ve yerli sanayimizin, gümrük birliğine geçişle birlikte oldukça kapsamlı dış rekabetle karşılaştığı bir dönemde, en azından, ithalatta haksız rekabete karşı korunmasının en tabiî hakkı olduğunu da düşünmekteyiz.

Yerli sanayiin haksız rekabete karşı korunmasının, sadece antidampingin ve sübvansiyonun önlenmesine dönük tedbirlerle sağlanamayacağı da aşikârdır.

Sanayicilerimizin, her kademedeki üreticilerimizin girdi kullanımında karşılaştıkları problemlerin ve zorlukların giderilmesi de gerekmektedir. Ayrıca, bu çerçevede, kaçak ithalatı önlemek, ihtisas gümrükleri kurulmak suretiyle ülkeye giren malların keyfiyet ve kemiyeti hakkında çok süratli bilgi edinmek, ucuz ve kaliteli girdi ithalatına da kolaylıklar sağlanması gerekmektedir. Bu konuda çeşitli örnekler vermek mümkündür; ancak, biz, Amerika Birleşik Devletlerinden çarpıcı bir örnek olarak, Washington'ın, tüm dünya tekstil ve giyim ticaretinin denetimini kontrol etmesini gösterebiliriz.

1993 yılında kurulan ve yürürlük süresi 2005 yılına kadar uzatılan Multi-Faybır Arajman Anlaşmasıyla 3 000 kategoride sınıflandırılan tekstil ve konfeksiyon ürünleri denetim altına alınmıştır. Örneğin, bir ülkenin Amerika Birleşik Devletleri'ne ihracatı, Amerika'nın üretiminin belirlenen bir yüzdesini aşarsa, hemen o dalda kota konur ve o işkolu korumaya alınır. Amerika Birleşik Devletleri, dünya piyasalarına hiç duyurmadan da kotalar koyabilmektedir. Buna, Washington'un, eski Sovyetler Birliğinin serbest piyasa ekonomisi kurmasına yardımcı olduğunu bütün dünyaya bir taraftan duyururken, Sovyetler'in en büyük ekonomik kurtuluş umudu olan alüminyuma kota koymasını örnek olarak gösterebiliriz. Yine, bu konuda, Avrupa Topluluğu ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan tarım ürünleri ticareti savaşını da bir başka örnek olarak gösterebiliriz.

Avrupa Topluluğu, bütçesinin üçte 2'sini tarımsal pazar desteklemesine, sübvansiyonlara harcamıştır. 1964 yılında kurulan Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (FEOGA) 1988 yılında fonun yarısından fazlasını, üretim fazlasının stoklanması ve elden çıkarılmasına harcamıştır. Bu rakamın yüzde 37'si sübvansiyonlara, yüzde 17'si de stoklama yönünde harcanmıştır.

Avrupa Topluluğu, tarımsal stoklarını eritmek için ihracat sübvansiyonlarını giderek artırmıştır. İç piyasalarda uygulanan devlet destekli yüksek fiyat uygulamalarını gizleyecek tarzda, tarım ürünleri ihracatçısına ihracatı teşvik iadesi sistemini geliştirmiş ve bu konuda giderek artan bir oranda sübvansiyon uygulamıştır. Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Topluluğu arasında yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamayınca, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Topluluğunun verdiği ihracat sübvansiyonlarına karşılık olarak, tarım ürünleri için özel bir ihracatı geliştirme programı uygulamaya koymuştur. Topluluk üyelerinin karşı çıkmalarına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri, Topluluğun geleneksel pazarı olan Fas'a uzun dönemli ve negatif faizli kredi vererek, 2 milyon ton tahıl ihraç etmiştir. Şubat 1983'te, yani, GATT konferansından birkaç ay sonra ise, Mısır'a tonu 25 dolardan 1 milyon ton tahıl ihraç etmiştir. Oysa, bu dönemde dünya piyasalarında buğday ununun tonu 150 doların üzerinde seyretmekteydi. Dampinge karşı önlemler ile sübvansiyonun yürürlüğe konulan telafi edici tedbirlerin iki tarafının keskin kılıç görünümünde olduğunu belirtmekte de yarar var. Zira, zikredilen tedbirler, bir yandan, dampingli ve sübvansiyonlu ithalatın yerli sanayimize verdiği zararın veya zarar tehdidinin bertaraf edilmesine imkân verirken, öte yandan, diğer ülkelerce alınan tedbirlerin, ihraç ürünlerine karşı yürürlüğe konulması, ihracatımızı engelleyebilmektedir.

Bu itibarla, dışticaret açısından meselenin küllî bir yaklaşımla ele alınması zarureti de bulunmaktadır.

Bu noktada, ihraç ürünlerimizin sübvansiyonlu olduğu iddiasıyla diğer ülkeler tarafından başlatılabilecek soruşturmalara konu olmasının da önlenmesi için çaba sarfedilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Kanaatimize göre, bu çerçevede, öncelikli olarak, vergi yasaları da dahil, teşvik düzenlemelerinin, altına imza koyduğumuz sübvansiyonlar ve telafi edici tedbirler anlaşmasıyla getirilen hükümlere uygunluğunun sağlanması zarureti de bulunmaktadır.

Bu bağlamda, uluslararası alanda ülkemize mükellefiyetler yükleyen anlaşmaları imzaladıktan sonra içe kapanarak ve gereğini yapmadan varlığımızı sürdürmenin mümkün olmadığını artık anlıyoruz.

Diğer bir ifadeyle, küreselleşmenin ve dışa açılmanın getirdiği müşahhas mecburiyet "oyunu kurallarına göre ve zamanlamasını iyi yaparak oynamaktır" diye düşünebiliriz. Aksi takdirde, itibar kaybıyla medenî dünyadan koptuğumuz gibi, bu türden gecikmeler neticesinde, reel ekonominin de telafisi güç olan olumsuzluklarla karşılaşmasına sebebiyet vermiş oluruz.

Bu noktada, 4-7 Haziran 1992'de İzmir'de yapılan 3 üncü İktisat Kongresinde üzerinde en çok durulan konuları da göz önünde bulundurmak sorumluluğumuz vardır. Bunlar, sırasıyla şöyledir:

Dünyanın ve Türkiye'nin önümüzdeki on yılda en önemli konuları; yoksulluk, kalkınma, çevre ile pazarlama olacaktır diyebiliriz.

Günümüzde küreselleşme çok büyük önem kazanmıştır. Üretimin ve ekonomik sistemlerin ve bilgi iletişiminin de küreselleşmesi söz konusudur.

Dünyada, dünya ekonomisinde entegrasyonlar oluşmaktadır. Avrupa Birliği, Kuzey Amerika'da NAFTA ve Pasifikte oluşmakta olan iki ayrı entegrasyon AREC ve MERCASUR gibi, ASEM gibi, Asya-Avrupa Zirvesi sayılabilir. Türkiye, bu entegrasyonlarla ticarî ilişkileri yanında, yeni ve başında bulunabileceği entegrasyonları oluşturmalıdır.

Dünya ticaretinde artma gözlenmektedir. Türkiye, bu konuda payını almalıdır.

Bloklariçi ticaret artmaktadır. Türkiye, yeni bloklar oluşturabilir ve oluşturmalıdır.

Dışticaretin daha serbestleşeceği beklenmektedir. Dışticarette, bir taraftan gümrük vergileri düşürülürken, diğer taraftan, bu gelişmenin aksine, özellikle gelişmiş ülkelerde tarifedışı engellerin arttığı gözlenmektedir.

Firmalar, küreselleşmeyle birlikte, dünyayı tek bir pazar olarak görmekte ve rekabet stratejilerini buna göre belirlemektedirler. Uluslararası yarışta, rekabet gücü, belirleyici en temel unsur olarak görülmektedir.

Ucuz kaynaklara yönelinmiştir; dolayısıyla, ucuz kaynaklara bizim de yönelmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla, dış yatırımlara yeterli güvenceler verilerek, yatırımların öncelikli yörelere yapılması mutlaka teşvik edilmelidir.

Bu tespitlere rağmen, ülkenin bugün içinde bulunduğu durum, maalesef, yüksek enflasyon oranı, yüksek faiz oranları, çok düşük yatırım düzeyi, yetersiz teşvikler, oldukça yetersiz büyüme hızı, kamuya sağlam kaynaklar temin edilememiş olması ve kaynakların adil kullanılamaması, tevzi edilememesi, kamu yönetiminin bozularak, sosyal yapıda olumsuz etkilenme gibi olumsuzluklar, ülkede, bir taraftan, demokratikleşmenin, bir taraftan, insan haklarının ve hukukun ihlallerini ve hukuka müdahaleleri gündeme getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu tespitlerin ışığında, yerli sanayimizin dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalata karşı korunmasını, zafiyete uğratılmasını bertaraf edecek ve ülkemizin mezkûr mükellefiyetlerinin yerine getirilmesine imkân verecek değişiklik kanun tasarısının mutlaka yasalaşması, yasalaştırılması gerektiğine inanıyor; bu duygu ve düşüncelerle, ilgili müsteşarlığımızın, ilgili bakanlığımızın, bu konunun içeriğine daha değişik yorumlar getirmek suretiyle, bir taraftan, dünya ticaretine uyum sağlamamızı, bir taraftan da, iç bünyemizdeki -hele şu son günlerde içinde bulunduğumuz konum da gözönüne alınarak- sanayiin desteklenmesi gerektiği düşüncesiyle hareket edeceğine inanıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen; buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin 1980'den sonra dışa açılmasıyla, uluslararası ticaretteki bir çok terim gündemimize girmiştir. Türkiye'nin, uluslararası ticarette payının daha da artmasıyla, dünyanın öteden beri uyguladığı birtakım önlemler, kendi sanayiini korumaya yönelik önlemler, ülkemiz için de önemli hale gelmeye başlamış. Özellikle, 1980 yılı 24 Ocak kararlarından sonra, ülkenin ithal ikamesinden çıkarılıp, dışa açık bir yapının hedeflenmesi ve buna ilişkin tedbirler alınarak ithalat ve ihracatın liberalleştirmesi yönündeki çalışmalar, bir taraftan ekonomiyi geliştirirken, diğer taraftan da dünya ticaretiyle karşı karşıya gelen sanayiin nasıl korunacağı konusunu gündeme getirmiş ve 1989 yılında bir yasa çıkarılarak, ilk etapta damping uygulaması, sübvansiyon uygulamasına karşı birtakım önlemlerin alınması gündeme getirilmiştir.

Ancak, tabiî, 1989'dan sonra dünyada birçok gelişmeler oldu. 1947'de kurulan GATT'ın sekiz round (sekiz tur) görüşmelerinden sonra, 1994 GATT Anlaşması ve bu GATT Anlaşmasının 6 ncı maddesi ve buna bağlı Dünya Ticaret Örgütünün kurulmasıyla, bu alandaki düzenlemeler de yeni bir veçheye kavuşmuş durumdadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin, Avrupa Topluluğuyla gümrük birliği işbirliğine girmesi, ayrıca GATT'ın 6 ncı maddesini de içeren Dünya Ticaret Örgütüne 31.12.1994'ten itibaren üye sıfatıyla katılması, bizim mevzuatımızda da bazı düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu nedenle, Anti-Damping ile Sübvansiyonlar ve Diğer Telafi Edici Tedbirler Anlaşması çerçevesinde bu mevzuatın düzenlenmesi gerekiyordu. Bu tasarı, 28 Ekim 1995'te, o zamanın Başbakanı Sayın Tansu Çiller'in başında olduğu hükümet tarafından sevk edilmiş; ancak, ne yazık ki, bugüne kadar Meclis tarafından gündeme alınamamıştır.

Tabiî, bu tedbirleri almazsanız, uluslararası uygulamalarla, uluslararası normlarla aynı standartları gündeme getirmezseniz, dünyadan etkinlik olarak uzaklaşırsınız. O nedenle, bu tasarının gündeme gelmesi olumlu bir çabadır. Biz, bunun destekçisi olduk. Tasarı, gerçekten, komisyonlarımızda daha da geliştirilerek, işlerliği olan bir hale getirildi.

Tabiî, damping nedir, sübvansiyon nedir; bunlar teknik terimler. Aslında damping "bir malın Türkiye'ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olmasını" sübvansiyon ise "menşe veya ihracatçı ülkenin fayda sağlayan, doğrudan veya dolaylı malî katkısını veya GATT 1994'ün 16 ncı maddesi çerçevesinde herhangi bir gelir veya fiyat desteğini" ifade eder deniliyor; bu tanımlar, uluslararası tanımlara uyuyor.

Tabiî, burada önemli olan unsur, bu tedbirlerin denetlenmesi ve bir de uygulanması. Acaba, Türkiye olarak, biz, 1989'da çıkardığımız bu mevzuat çerçevesinde neler yaptık, neler yapamadık; bunlara da bir bakmak lazım.

Türkiye, aslında, bu GATT çerçevesindeki damping soruşturmalarını etkili uygulayan ülkeler arasında sayılabilir. Şimdiye kadar 102 soruşturma yürütülmüş ve 46'sı önlemle sonuçlanmış; yani, biz, bir telafi edici vergi koymuşuz, önlem almışız. Şu anda, 21 ülkeye yönelik de soruşturmayı sürdürüyoruz. Bu kapsamda 33 mal grubu var, bununla ilgili soruşturmalar yürütülüyor. Ancak, tabiî, bu arada da, özellikle, Güneydoğu Asya'da yaşanan birtakım krizler sonucunda, Türkiye'ye Uzakdoğu'dan, özellikle, sentetik iplik ya da sentetik elyaf maddesi gelmekte. Poliyester, poliyester tekstüre ve poliyester devamsız lifler konusunda, Türkiye, ciddî bir tehdit altında. Damping tehdidi soruşturması yürütülmekte bugün birçok ülkeye karşı; özellikle, Uzakdoğu'daki ülkelere.

Bu soruşturma niçin yürütülüyor? Çünkü, gerçekten, özellikle, Bursa'daki poliyester sanayimiz ciddî sıkıntılar içine girmiş durumda. Uzakdoğu'dan çok ucuz fiyatlarla gelen poliyester iplikler ve hammaddeler endüstrinin kapanmasına da yol açmıştı; bazı sanayi dallarımızı, bazı fabrikalarımızı çok ciddî sıkıntıya sokmuştur. Dolayısıyla, bu tedbirlerin ispatlanmasında birtakım zorlukları kabul etmekle beraber, biz, bu soruşturmaların süratlendirilmesi ve süratle karşı tedbirlerin alınarak, ülkemizde sanayimizin haksız rekabete karşı ciddî bir şekilde korunmasını talep ediyoruz. Dış Ticaret Müsteşarlığımız bu konuda gerekli çabayı gösteriyor; ama, bunun arkasına siyasî desteğin de verilmesi ve takip edilmesi çok önem arz ediyor.

Tabiî, sadece, uluslararası anlaşma yapmak suretiyle dampingi önlemek çok zor. Bunun yanında, ülkeler, dünya ticaretinden pay alabilmek için normal ihracat, ithalat mekanizmaları yanında normal olmayan mekanizmaları da çalıştırıyorlar. Bir kere kaçak ya da kayıt dışında ülkeye ciddî mal girişi söz konusu. Bunun da, ülkemizde kayıtlı olarak üretim yapan sanayici üzerinde, ticaret yapan insanlar üzerinde ciddî sonuçları vardır. O nedenle, biz, bu alanda da ciddî önlemler almak ve önlemleri geliştirmek durumundayız. O nedenle, Gümrükler Genel Müdürlüğünün yürütmekte olduğu gümrük otomasyonu projesi bu kapsamda önem arz ediyor. Bilgi akışının Dış Ticaret Müsteşarlığına devamlı olarak sağlanması çok önemli; çünkü, bilgi vermezseniz kuruluşlar harekete geçemezler. O nedenle, Türkiye'de haksız dışticaretten dolayı, haksız rekabetten dolayı sıkıntıya giren sanayicilerimizin de gerekli tedbirleri alarak, gerekli duyumları süresi içinde ve gecikmeden yapmaları da önem taşıyor ki, bugün kabul edeceğimiz bu uygulamalar hayata geçirilebilsin. Aksi takdirde, birtakım mevzuatı düzenlersiniz, herkes bildiğini okur. Tabiî, bu sübvansiyonlar ya da sübvansiyonlu mal ithal etmek belki ilk bakışta cazip gibi gözükebilir; niye derseniz; çünkü, adam, ürettiği maliyetinden, kendi insanına sattığından daha düşük fiyata bütçesinden üzerine katkı yaparak malı gönderiyor, biz de dünyadaki fiyatın altında bir fiyatla alıyoruz; ne güzel, ucuz girdi temin ediyoruz diye bir yaklaşım olabilir. Bu tamamen yanlış; çünkü, bu dampingler sonucunda, sizin sanayiniz, bir süre sonra üretim yapamaz hale geliyor, rekabet edemez hale geliyor ve arkasından kapanmaya doğru gidiyor. Kapandıktan sonra, sanayinizi çökerttikten sonra, aynı üreticiler, sübvansiyonla sattıkları malların fiyatını kat kat artırarak ülkeye sokma yoluna gidebiliyorlar.

O nedenle, bu önlemlerin çok duyarlı ve titizlikle izlenmesi, buna ilişkin örgütlenmelerin iyi yapılması lazım, yurt dışındaki dışticaret müşavirliklerimizin çok ciddî ve çok etkili çalışması lazım. Globalleşen dünyada, ülkeler, ticareti serbestleştiriyoruz diyorlar; ama, örtülü ya da açık ciddî desteklerle sanayilerini koruyorlar, ticaretten daha fazla pay almaya çalışıyorlar. O nedenle, uyanık olup, gerekli tedbirleri alırsak, kendimizi koruyabiliriz. Aksi takdirde, ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalıp, kurduğumuz bu sanayileri nasıl ayakta tutacağız endişesini taşırız.

Tabiî, bunun yanında, rekabet edebilir bir kur politikasının ne kadar önemli olduğuna da değinmeden geçemeyeceğim; çünkü, ekonomik gereklere uygun kur politikalarının belirlenmemesi durumunda, bir taraftan, sübvansiyon ya da damping gözükmese bile, döviz kurunuzu gerçekçi belirlemediğiniz takdirde, gerçekçi belirleyen ülkelerden gelen mallara karşı, üretim girdilerinin pahalılığı nedeniyle, sanayiniz rekabet edemez; bunun sonucunda da çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu nedenle, gerekli tedbirlerin, sadece bu kanun tasarısı kapsamında değil, genel ekonomik politikalar kapsamında ele alınması ve değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Dediğim gibi, bu tasarı, hem Avrupa Birliğiyle olan gümrük işbirliğimizin hem de tarafı olduğumuz Dünya Ticaret Örgütünün GATT 1994 Anlaşmasının antidamping kodunun ve sübvansiyonlar kodunun gereği olarak önümüze gelmiştir. Bu tasarının yasalaşması için, Doğru Yol Partisi olarak destek veriyoruz. Bu tasarının yasalaşması yanında, dediğim gibi, çok ciddî, etkili önlemlerle desteklenmesi ve bunun takip edilmesi de çok büyük önem arz ediyor. Bu kanunu çıkarmak yeterli değil, çok etkili uygulamak durumundayız.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA GAFFAR YAKIN (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatın, öncelikli olarak, Dünya Ticaret Örgütü Antidamping Anlaşması ile Sübvansiyonlar Anlaşmasına; ayrıca, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tesis edilen gümrük birliği kapsamında, Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda, anılan mevzuat uyumumun gerçekleştirilmesi;

1- Ülkemizin, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği nezdinde üstlendiği ve sırasıyla, en geç 26 Mart 1995 ve 1 Ocak 1996 tarihlerine kadar karşılamak zorunda olduğu yükümlülüklerinin yerine getirilmesi,

2- Yerli üretim dallarının, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalata karşı etkin bir şekilde korunabilmeleri,

3- Halen yürütülen soruşturmalarla ilgili hukukî itiraz noktalarının giderilmesi,

4- Uluslararası platformda önlemlerin uygulanma imkânını yok edebilecek potansiyel tehlikenin bertaraf edilebilmesi,

Açısından zorunluluk arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün içinde yaşadığımız dünyanın siyasal ve ekonomik açıdan oluşması, şekillenmesi ve temellerinin atılması, İkinci Dünya Harbinin, yani bu yüzyılda yaşadığımız en büyük harbin devam ettiği sırada atılmıştır. Dünya, bir noktada, siyasal olarak Yalta'da şekillenirken ve bugüne kadar gelirken, demokratikleşmenin, insan haklarının yükseldiği, demokratik değerlerin yükseldiği bir siyasal yapı izlenirken, ekonomik yapıda da, dünya, globalleşmeye giden bir köy ve kendi içerisinde ticaretin bütünleştiği bir seyir takip etmektedir.

Bugün, aslında, görüşmüş olduğumuz bu kanun tasarısının temelinde, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi kavramı yatmaktadır. İkinci Dünya Savaşından sonra, dünya ticaretini serbestleştirmek amacıyla başlatılan girişimler giderek hız kazanmıştır. Bugün, ekonomik ve malî ilişkilerin serbestleştirilmesi ve böylece ülkelerin daha çok birbirlerine yaklaştırılmaları, dünya ekonomisinin başlıca konuları arasında yer alır. Bu gelişmeye küreselleşme (globalizasyon) diyoruz.

Dünya ticaretindeki serbestleştirme faaliyetleri iki ana doğrultuda gelişmektedir. Bunlardan birisi "evrensel yaklaşım" adı verilen gelişmedir. Bu yaklaşım, GATT çerçevesinde, tüm üye ülkeler arasında gümrük tarifeleri ve öteki ticaret kısıtlamalarının kaldırılması veya azaltılmasına dayanır. İkinci yaklaşım ise daha sınırlı nitelikte olup, genellikle, belirli bir coğrafî bölgede yerleşik ve yakın ekonomik ilişki içerisinde olan ülkeler arasındaki ticaret ve diğer ekonomik akımların serbestleştirilmesini öngörür. Bir süreden beri, bölgesel iktisadî gelişmelerin sayı ve kapsamında çok büyük artışlar görülmektedir, Avrupa Birliği, ASEAN, NAFTA örneklerinde olduğu gibi.

Değerli milletvekilleri, bugün, GATT'a üye olan ülke sayısı 120 dolayında olup, bu ülkelerin dünya ticaretindeki payları yüzde 90'ın üzerindedir. Doğu Avrupa'daki demokratikleşme ve piyasa ekonomisine geçiş süreciyle birlikte Polonya, Macaristan, Romanya, Çek ve Slovak Cumhuriyeti gibi devletler de GATT'a üye olmuşlardır. Eski Sovyetler Birliğine tanınmış olan gözlemci statüsü, şimdi Rusya'ya verilmiştir. Diğer yandan, Rusya ile Çin ve Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan cumhuriyetler de üye olma süreci içindedirler.

Dünya ticaretini serbestleştirme çabası, sanayileşmiş ülkeler arasında ortaya çıkmıştır. Ancak, giderek, az gelişmiş ülkeler de bu akıma katılmışlardır. Bu gelişmeler, temelde, 1930'larda dünya ekonomisinde görülen yoğun koruyuculuk ve iktisadî milliyetçilik hareketlerine bir tepki olarak düşünülebilir. Gerçekten de, büyük depresyonu izleyen yıllarda, dünya ticaretinde uluslararası işbirliğinden tümüyle uzak bir dönem yaşanmıştı. Ülkeler, içinde bulundukları dış ödemeler dengesi ve işsizlik sorunlarını çözümlemek için bireysel hareket etmekte, bu da rekabetçi devalüasyonlara ve karşılıklı tarife yükselmelerine yol açmaktaydı. Böylece dışticaret ikili anlaşmalar kanalıyla yürütülüyor ve uluslararası ticaret de en düşük düzeylere inmiş bulunuyordu.

Gerçekte, iki dünya savaşı arasındaki bu dönemde, ülkelerin gümrük tarifelerini aşırı ölçüde yükseltmelerinin yanı sıra, tarife uygulamalarında da önemli farklılıklar görülüyordu. Şöyle ki: Bazı ülkeler, gümrük tarifelerini ayırım gözetici şekilde uyguluyorlardı; yani, belirli bir mala uygulanan tarife oranları ithal edilen ülkeye göre değişik oluyordu. Bu ise, dünya kaynaklarının dağılımının bozulması ve uluslararası ticarette haksız rekabet koşullarının ortaya çıkmasına yol açıyordu.

Bu iki savaş dönemi arasında ticarette görülen bu kısıtlamalardan, özellikle gelişmiş sanayi ülkeleri şikâyetçiydiler; çünkü, sanayi üretiminin hızla geliştiği bu ülkelerde ekonomik hayatın canlılığı, büyük ölçüde geniş dış piyasaların varlığına bağlı bulunuyordu. O nedenle, Batılı ülkeler, daha İkinci Dünya Savaşı sona ermeden veya savaşın hemen sonrasında, çok yanlı bir uluslararası ticaret ve ödeme sistemini gerçekleştirmek için harekete geçmişlerdir.

Birinci evrensel yaklaşım GATT'ın doğmasına yol açmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonraki uluslarası ekonomik ve malî sistemin temeli, bugün içinde yaşadığımız malî sistemin temeli, 1944'te toplanan Bretton Woods Konferanslarında atılmıştır. Konferansların sonucunda kurulmasına karar verilen iki örgütten birisi olan Dünya Bankası, Avrupa ekonomilerinin onarımına katkıda bulunmak, daha sonraları ise, az gelişmiş ülkelere kalkınma yardımı sağlamak; ikincisi olan Uluslararası Para Fonu da, uluslararası parasal ve malî sistemlerin düzenli biçimde işlemesini sağlamakla görevliydi.

Uluslararası para sistemi ve dünya sanayi üretim alanlarında sağlanan işbirliği karşısında, uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yönünde de benzer girişimlere şiddetle gerek doğmuştu. Bu nedenle, bugün içinde yaşadığımız prosesin başlangıcı, 1947-1948 yıllarında Havana'da (Küba'da) toplanan elli kadar ülkenin temsilcileri, Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO) adı verilen bir örgütün kurulmasını kararlaştırdılar.

ITO Yasasında, örgütün temel görevinin, uluslararası ticarette gümrük tarifeleri ve öteki kısıtlamaları kaldırarak, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi olduğu açıkça belirtiliyordu; ancak, görevleri, ülkelerin iç ekonomik politikalarına karışma niteliği taşıdığı gerekçesiyle, ITO Sözleşmesi, başta ABD olmak üzere, bazı sanayileşmiş ülkelerin yasama organları tarafından onaylanmamıştır. Gerçek neden ise, serbestleştirmeden zarara uğrayacak yerli sanayii temsilcilerinin yaptıkları siyasal baskılar idi.

Böylece, büyük ülkelerin onaylamamaları nedeniyle, ITO'nun kuruluş girişimi, daha baştan suya düşmüş oldu; fakat, diğer yandan da, ülkeler, dünya ticaretinin serbestleştirilmesine büyük ilgi duymaktaydılar. Bu nedenle, ITO'nun kuruluş görüşmeleri tamamlanmadan, belirli mallar üzerine tarife indirimlerinde bulunmak için birbirleriyle anlaşmışlardı.

ITO'nun, ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasına kadar geçecek sürede, bu indirimleri uygulamaya koymak için bir genel anlaşma yapılmış ve indirimler, üyelerin tümüne yaygınlaştırılmıştı. Bu anlaşmanın, üye ülke parlamentolarınca onaylanması gerekmiyordu. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) işte böyle doğmuştur.

Bir tarife sözleşmesi olan GATT, 1948 yılında faaliyete geçti. Geçici olması öngörülmekle birlikte, giderek süreklilik kazanmıştır.

GATT, dünya ticaretini serbestleştirme çabalarını, üye ülkeler arasında belirli aralıklarla yapılan çok yanlı görüşmeler yoluyla sürdürmüştür. Görüşme tekniği ise, karşılıklı ödün prensibidir. Şöyle ki: Belirli malların önemli ihracatçısı olan ülke veya ülke grupları, başlıca ticaret ortaklarından, onlara sattıkları mallar üzerinde gümrük indirimleri talep ederler. Karşı tarafa, onlar da kendi mallarından ödün verirler. Bu karşılıklı ödün ve talepler, ülkeler arasında dengeli bir pazarlık ortamı yaratmakta ve sonuçta, her taraf, bir diğerine, bir dizi mal üzerinde tarife indirimlerini uygulamayı kabul etmektedir.

Karşılıklı ödün ilkesinin bir istisnası, az gelişmiş ülkelerle ilgiliydi. Bu ülkeler, son yapılan Uruguay toplantılarına kadar, karşılık olarak bir tarife indiriminde bulunmadan, ödünlerden yararlanıyorlardı; ancak, sözü edilen son GATT toplantısında alınan kararlarla, azgelişmiş ülkelerin tarife indirimlerine katılmaları gerekmektedir.

Bugün, GATT'ın temel prensiplerini, kısaca özetleyecek olursak:

1- Üye ülkeler arasındaki ticarette ayırımcılık yapmamak.

Yani, üye ülkeler, gümrük tarifelerini birbirlerine karşı farklı biçimde uygulayamazlar. Bir başkasına bir tarife indirimi tanınmışsa, diğer bütün üye ülkeler de bundan yararlandırılırlar.

2- Koruma aracı olarak yalnızca gümrük tarifelerinin kullanılabilmesi.

GATT, korumanın zorunlu olduğu durumlarda, gümrük tarifelerini kotalardan üstün tutar; çünkü, tarifeler hem daha saydam hem de piyasa mekanizmasıyla daha uyumlu araçlardır.

3- Görüşmelerde üyeler arasında karşılıklı ödün ilkesi geçerlidir.

Ülkeler, verdikleri ödünleri diğerlerinden sağladıkları karşılıklı ödünlerle dengelemektedirler.

4- Üyeler arasındaki ticarî anlaşmazlıklarda arabuluculuk görevi.

Üye ülkeler arasındaki bir anlaşmazlık durumunda, sert ticarî önlemlere başvurmadan GATT'ın arabuluculuk yapması istenebilir.

5- Tarife indirimlerinin bağlayıcılığı.

GATT'ın tarife indirimlerinde bağlayıcılık ilkesi geçerlidir. Diğer bir deyişle, GATT çerçevesindeki görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılan tarife indirimleri, üye ülkeler bakımından geri dönülemez bir nitelik taşır.

Böylece, bugün, GATT Anlaşması, Uruguay görüşmeleriyle birlikte, Dünya Ticaret Örgütünün kapsamına alınmış ve bu ilkelerin geçerliliği devam etmektedir.

GATT'ın, bugün onaylayacağımız anlaşmaları, çok uzun 8 konferansın sonucunda, bütün dünya milletlerinin üzerinde anlaşmış oldukları görüşmeler sonucunda gerçekleşmiştir.

Bugün, daha fazla üzerinde duracağımız antidamping ve sübvansiyonlarla ilgili GATT görüşmeleridir.

Damping konusu, Kennedy görüşmeleriyle başlamıştır. Kennedy görüşmeleriyle, tarife indirimleri konusunda yeni bir yaklaşım uygulanmaya başlanmıştır. Daha önceki toplantılarda görüşmeler, tek tek maddeler üzerinde tarifelerin indirilmesi biçiminde yapılıyordu. Oysa, Kennedy görüşmeleriyle, ABD ve Batılı sanayileşmiş ülkeler, tarifelerin bir bütün olarak görüşülmesi ve tümü üzerinden belirli oranlarda indirim yapılması yöntemini benimsediler. Kuşkusuz, görüşmelerden sonuç alınması bakımından daha etkili bir yoldu.

Kennedy görüşmelerinde, bir haksız rekabet uygulaması sayılan dampinge karşı antidamping kodu benimsenmiştir. Tokyo görüşmelerinde de tarife dışı engeller konusu ele alınmıştır.

GATT görüşmelerinin en kapsamlısı Uruguay görüşmeleridir. Bu görüşmelerde, mal ticaretine ek olarak hizmet ticareti de konu edilmiş, sınaî mülkiyet haklarının korunması ve tarımsal sübvansiyonlar ile diğer tarife dışı araçlar tartışılmıştır. Bu toplantılarda, ilk kez, az gelişmiş ülkelerin de ticaretin serbestleştirilme sürecine katılarak, bazı tarife indirimlerinde bulunmaları gündeme gelmiştir. Tarımsal sübvansiyonlar ise, diğer önemli bir konu idi ve bu alanda, ABD ile Avrupa Birliği arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle toplantılar çok uzun sürmüştür.

Uruguay görüşmelerinin, bugün, bizim onayladığımız en önemli sonuçları şunlar olmuştur:

Gümrük tarifeleri:

Gelişmiş ülkeler, sanayi malları üzerindeki tarifeleri yüzde 40 dolayında indireceklerdir. Böylece, gelişmiş ülkelerde sanayi ürünleri üzerindeki ağırlıklı tarife oranı yüzde 4,7'den yüzde 3'e düşürülmüş olacaktır.

Gönüllü ihracat kısıtlamaları:

Genellikle "gri alan önlemleri" denilen gönüllü ihracat kısıtlamaları veya iç piyasa düzenlemesi anlaşmaları gibi önlemler, dört yıllık bir süre içerisinde kaldırılacaktır.

Az gelişmiş ülkeler:

Uruguay görüşmelerinin bir özelliği de, az gelişmiş ülkelere bağlayıcı tarife indirimleri öngörmüş olmasıdır. Böylece, az gelişmiş ülkeler de tarifelerini artıramayacak ve mevcut tarifelerini zaman içerisinde azaltacaklardır.

Tarımsal sübvansiyonlar:

Uruguay görüşmeleri sırasında, Avrupa Birliği ile ABD arasında en önemli görüş ayrılığını oluşturmuştur. Sonunda bulunan bir uzlaşmayla, tarımın da Dünya Ticaret Örgütü kapsamına alınması ve sübvansiyonların yüzde 20 dolayında indirilmesi kabul edilmiştir.

Tekstil ve giyim sektörü:

Tekstil ve giyim üzerindeki Çok Elyaflılar Anlaşmasına dayanılarak konulan ihracat kotaları, on yıllık bir süre içerisinde, daha az kısıtlayıcı olan tarifelere dönüştürülecek ve bu süre içerisinde tarifeler de yüzde 25 oranına indirilecektir.

Fikrî mülkiyet hakları:

İlk defa, bu Uruguay görüşmelerinde kabul edilmiş ve benimsenmiştir.

Ticaretle ilgili yatırım önlemleri:

Anlaşmayla, örneğin, otomobil gibi imalat sanayiindeki yabancı sermaye işletmelerinin uymak zorunda oldukları yerel malzeme kullanma veya ihracat yapma gibi zorunlulukları aşamalı biçimde kaldırılmaktadır.

İthalattan zarar gören yerli üreticiyi korumak için uygulanacak geçici ithalat kısıtlamaları daha sıkı bir disiplin altına alınmış, antidamping ve telafi edici vergi anlaşmazlıklarını daha kesin ve hızlı biçimde çözecek hükümlere yer verilmiştir.

Uruguay görüşmeleriyle, tarifelerin ve tarife dışı engellerin önemli ölçüde azaltılması, dünya ticareti üzerindeki çok yanlı disiplinin güçlendirilmesi ve iş çevrelerinde artan bir güven ve verimlilik doğması ümit edilmiştir.

Yapılan uygulamalı çalışmalar, Uruguay kararlarını uygulamanın, dünya ticaret hacmini, yılda, 270 milyar dolar artıracağını göstermiştir. Bunun, emek, sermaye ve doğal kaynak etkinliğini yükselterek, tüm ülkeleri yararlandırması bekleniyor.

Serbestleşmeden, dünya ticaretinde sözü geçen gelişmiş ülkeler kadar, az gelişmiş ülkelerin de yararlanacakları belirtilebilir. Bununla birlikte, özellikle gelişmenin başlangıç düzeyindeki bazı az gelişmiş ülkelerin, dünya ticaretindeki serbestleşmeden olumsuz yönde etkilenmeleri de beklenmelidir.

Ülkemizde, 1980 yılından sonra, ithalatta liberasyon politikasının benimsenmesi sonucu ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda, ilk defa, 1.10.1989 tarihinde 3577 sayılı Kanun ve 14506 sayılı Karar ve Yönetmelikten oluşan ve konuya ilişkin idarî ve teknik prosedürü düzenleyen İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat yürürlüğe konulmuştur. İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatın, gerek Uruguay Round sonucunda ortaya çıkan yeni anlaşmalara gerekse Türkiye - Avrupa Birliği gümrük birliğini düzenleyen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının 12 nci maddesine göre, ilgili Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale getirilmesi mecburiyeti vardır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bugün, Türkiye, 2000'li yıllara girmektedir. 2000'li yılların bilgi çağı olduğu, globalleşmenin olduğu ve artık, dünyanın bir köy haline dönüştüğü bir ekonomik ve sosyal düzene doğru gidiyoruz. Bu sosyal düzen içerisinde, Birleşmiş Milletler çerçevesinde, Helsinki görüşmeleri çerçevesinde, sosyal ve siyasal yapımızı o standartlara getirme mecburiyetimiz olduğu gibi, ekonomimizi de, dünya ekonomisiyle işbirliği içerisinde, daha fazla refahı, daha fazla kalkınmayı gerçekleştirebilecek standartlara getirme mecburiyetimiz vardır; fakat, bunu yaparken, kendi sanayicimizi, insanımızı, köylümüzü, tarımda çalışan insanlarımızı koruyacak tedbirleri, bir arada ve birlikte almamız mecburiyeti vardır.

Bu görüş ve düşüncelerle, üç yıllık bir gecikmeyle de olsa, böyle bir anlaşmanın, böyle bir yasanın kabulünün, ülkemizin çağdaşlaşması noktasında önemli bir aşama teşkil edeceğine inandığımı belirtir, hepinize saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yakın.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Nidai Seven; buyurun efendim.

Sayın Seven, süreniz 20 dakikadır efendim.

MHP GRUBU ADINA NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi arz etmek istiyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya ticaretinin küreselleştiği, internet bağlarının dünyanın her tarafına gittiği, bilgisayar ağının her yönüyle insanları ilgilendirdiği, ticareti insanların ayağına kadar getirdiği bu dünyada, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi noktasında, bu kanunda değişiklikliklerin yapılması, çok elzem ve gereklidir.

Bu manada, dünyada boyutları hızla genişleyen ticaretle birlikte, damping ve sübvansiyon uygulamalarının arttığı; buna çözüm arayan ithalatçı ülkelerin zaman zaman yetersiz araştırma ve çalışmalar sonucu sert tedbirler almalarına gerek duyulduğu ve bunun da dünya ticaretini fevkalade olumsuz etkilediği; bu olumsuzlukların önlenmesi için zaman zaman bazı çözümler araştırıldığı; bu çözümlerin içerisinde en önemli meseleyi GATT'ın Uruguay Round ticaret müzakereleri sonucunda ülkemizde de imzalanan Nihaî Senet kapsamındaki Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının, ülkemizce de 31.12.1994 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanmasıyla, ülkemizde İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatın, anılan Antidamping Anlaşması ve Sübvansiyonlar Anlaşmasına işlerlik kazandıracak şekilde uyumlu hale gelmesinin gerektiği; ayrıca, Türkiye-Avrupa Birliği arasında gümrük birliğinin tamamlanmasına ilişkin 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının 6.3.1995 tarihi itibariyle alındığı ve Türkiye'nin konuya ilişkin mevzuatının önemli ölçüde uyumlaştırılması gerektiğinden, yürürlükte bulunan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulama sürecinde bazı hükümlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiği ve bu ihtiyaçtan dolayı, ülkemizin, mevcut idarî, hukukî ve ekonomik yapısına uygun ve dışticaret politikalarıyla aynı doğrultuda bir mevzuatın ortaya konulmasının gerektiği noktasında, damping veya sübvansiyonlarla ilgili bir çalışmanın gerektiği; Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının, ülkemizde, biliyorsunuz, 31.12.1994 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanması sebebiyle, ülkemiz İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatının, anılan Antidamping Anlaşması ve Sübvansiyonlar Anlaşmasına işlerlik kazandıracak şekilde uyumlu bir hale getirilmesi gerektiği, hepinizce bilinmektedir.

İşte, bu noktada, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalat, piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde, pazar fiyatlarının normal rekabet şartlarına göre oluşumunu engellemekte ve yerli sanayi üzerinde olumsuz etkiler yaratarak, piyasasına girdiği ülkenin ekonomisini zayıflatıcı unsurlar teşkil etmektedir. Bu nedenle, piyasa ekonomisi uygulayan ülkeler, dampinge veya sübvansiyona konu ürün ithalatının yerli sanayiler üzerinde oluşturduğu haksız rekabetle mücadele etmek üzere hukukî düzenlemelere başvurmakta ve bu şekilde özel bir önlem prosedürü işletmektedir.

İşte, bu konular değerlendirildiğinde, dünyada hızla boyutları genişleyen ticaretle birlikte damping ve sübvansiyon uygulamalarının arttığı, buna çözüm arayan ithalatçı ülkelerin, zaman zaman, yetersiz araştırma ve çalışmalar sonucu gereğinden sert tedbirler alması sebebiyle dünya ticaretinin olumsuzluklara yön verdiği görüldüğünde, bunlarla ilgili tedbirlerin alınması gerektiği noktasında, haksız rekabetin önlenmesinin çok önemli olduğu görülmektedir.

Bu çerçevede, artan sorunlara daha etkin çözümler bulmak amacıyla, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) Uruguay Raund Ticaret Müzakereleri sonucunda; ülkemizce de imzalanan Nihaî Senet kapsamındaki Dünya ticaret örgütü Kuruluş Anlaşması Ek 1'de yer alan "GATT 1994'ün 6 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma" (Antidamping Anlaşması) ile "Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması" formüle edilmiştir. Antidamping Anlaşması ve Sübvansiyonlar Anlaşması, önceki kodların ana prensibini taşıma yanında, yapılacak uygulamalarda taraflararası şeffaflığa yer vermekte, müzakereleri daha sistemli hale getirmekte ve teknik çalışmalara belirgin bir çerçeve çizmektedir.

Bu, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması dediğimiz GATT, 1947 yılında, Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO) çatısı altında, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi amacıyla gümrük tarifelerinin azaltılması, tarife dışı engellerin kaldırılması, dışticaretin serbestleştirilmesi konularında, akit devletler arasında müzakerelerin yapıldığı bir uluslararası forum haline gelmiştir. GATT çerçevesinde, 1947 ve 1994 yılları arasında sekiz müzakere yapılmış, bu müzakerelerin sonucunda, Uruguay Raund kapsamında Nihaî Senet hazırlanmıştır. Bu senet kapsamında, öncelikle, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ile bu anlaşmaya ekli olarak "GATT, 1994'ün 6 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma" ve "Sübvansiyonlar Anlaşması" formüle edilmiştir. Bu anlaşmayla, GATT ayrı bir kurum olmaktan çıkarak Dünya Ticaret Örgütünün bir parçası haline gelmiştir. Çok taraflı ticaret kurallarının uygulanış ve işleyişini yürütmekle yükümlü olan Dünya Ticaret Örgütü, dünya kaynaklarının en iyi şekilde kullanımıyla, gelişmekte olan ülkelerin, özellikle bunların içinde azgelişmiş olanlarının uluslararası ticaretten daha fazla pay almasını sağlayacak mekanizmaların GATT çerçevesi içerisinde oluşturulmasını, oluşmuş olanların da etkin bir hale getirilmesini amaçlamaktadır.

Üye ülkelerin -hepinizin bildiği üzere, bu 125 âkit tarafın ve 124 ülke ve AB'nin- onay işlemlerinden sonra, 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının, ülkemizce 31.12.1994 tarihinde kabulünden sonra, dünyayla entegre olma noktasında, haksız rekabetin önlenmesi noktasında fevkalade çalışmalar yapılmış; ama, 1994 ve 1999 yılları arasında geçen süreler içerisinde, dünyada meydana gelen gelişmelerin, bazı ülkelerdeki ekonomik problemlerin, krizlerin ve dünya ekonomi uzmanlarının ileriye yönelik yapmış oldukları çalışmaların sonucunda ortaya çıkardıkları önerilerle, ülkemiz, bu konuları araştırmış, değerlendirmiş; bugün, gümrük konuları da ele alınarak, Avrupa Birliği ülkeleri de ele alınarak, bu çerçevede memleketimizde de kanun üzerinde çalışmaların yapılıp, gerekli olan kanunların iyileştirilmesi, ilgili maddelerinin iyileştirilmesi, gereksiz olanların da çıkarılarak daha etkin bir hale getirilmesi noktasında çalışmalar yapılmış ve bugün, bu müsteşarlığın ön çalışmaları neticesinde, öncelikle altkomisyonlarda görüşülüp, daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen, bu, haksız rekabetle ilgili kanun maddelerinin Türkiye için önemli olduğu, dünya ticareti için önemli olduğu görülmektedir.

Dünya ticaretine, haksız rekabetin kaldırılması noktasında bakıldığı zaman, bakın tahkim yasasından bahsediyoruz; 30 milyar dolar civarındaki paranın Türkiye'ye getirilmesi noktasında değerlendirmeler yapıyoruz. İşte, bu dünya serbest ticaretinin bunlardan ayrı görülmesi mümkün değildir. Dünya küreselleşmiştir, ekonomi bir bütündür, ekonominin bir sesi vardır, mübadele amacı paradır. Paranın gittiği her yerde ekonomistler vardır. Dünya ülkeleri birbirleriyle beraberdirler. Dünya ülkelerinin çalışmaları, artık, din, ırk, mezhep meselesi yapmadan, hedefe doğru, amaca doğru "money, money" deyip gitmektedir.

Onun için, Dünya Ticaret Örgütünün ve dünya ticaretinin serbestleştirilmesi noktasında, Türkiye'nin, üzerine düşmesi gereken, rekabet şartlarındaki değerlendirmeyi yaparak -bu, sadece iktidardaki partilerin genel bir değerlendirmesi değildir- Türkiye'nin, ihracatını, ithalatını... Evet, ismi "ithalatta haksız rekabetin önlenmesi" olmakla birlikte, sadece ithalatını etkilememektedir, ihracatını da etkilemektedir; bunun, mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir. Biliyorsunuz, sanayicinin zor duruma düşmesi, zaman zaman, haksız ithalatın ortaya koyduğu sonuçlardan kaynaklanmaktadır.

İşte, bu değişiklik tasarısının hazırlanmasında, yürürlükteki İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun, gerek uluslararası platformda benimsenen normlar gerekse ülkemiz dışticaretindeki gelişmeler ışığında daha kapsamlı hale getirilmesi gereği göz önüne alınmış; bu doğrultuda, ülkemizin mevcut idarî, hukukî ve ekonomik yapısına uygun ve dışticaret politikalarıyla aynı doğrultuda bir mevzuatın ortaya konulmasına gereklilik duyulmuştur. Bu gereklilik, dünya piyasalarını, dünya ticaretini yakinen takip etmek, onlara entegre olmak, onlarla aynı piyasa şartlarını birlikte taşımak noktasında ileriye yönelik çalışmaların bir ürünüdür. İşte, bu Antidamping Anlaşması ile Sübvansiyonlar Anlaşması ve konuya ilişkin Avrupa Birliği mevzuatının içerdiği hükümlerin çok detaylı olması nedeniyle, mevzuatımıza doğrudan yansıtılmalarının hukukî ve teknik işleyişte aksaklıklara yol açabileceğinden hareketle, uygulamada esneklik sağlanabilmesini teminen, bu hükümlerin genel mantığının yansıtılması ve aykırı hükümlere yer verilmemesi noktasında da ithalatta haksız rekabetin önlenmesi noktalarındaki değerlendirmeler çok önemli görülmektedir.

1.10.1989 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulamasında çeşitli problemler yaratan olaylar olmuş olabilir; yorumlar olmuş olabilir. İşte, dünya ile Türkiye arasında mevcut olan yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak, bu yorum farklılıklarından kaynaklanan sıkıntıları, problemleri gerek ülkemize ve gerekse ticaret bakımından bizimle işbirliği yapan ülkeler arasında olayları sıkıntıya düşürmemek açısından çok önemli bir konu olarak görülmektedir. İşte, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalata karşı Türk sanayiinin etkin bir şekilde korunması bu kanun tasarısıyla amaçlanmaktadır. Bu, Türkiye'nin sadece sanayiiyle ilgili değildir, bunun hayvancılıkla ilgisi de mevcuttur; Türkiye'nin, hayvansal ürün ithalatına karşı herhangi bir antidamping düzenlemesine gitmediği; bunun, hayvancılığımızın gelişmesinde engel teşkil ettiği; hükümetimizin zaman geçirmeden gerekli tedbirleri almasının, hayvancılığımızın gelişmesine katkı sağlayacağı noktalarında da önemlidir.

Dünya serbest ticaretinin gelişmesi noktasında, kanunda yapılacak değişiklikle, 3577 sayılı bu Kanunda, yani, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda, uygulamadan doğan problemlerin giderilmesi, gerek uluslararası platformda benimsenen normlar ve gerekse ülkemiz dışticaretindeki gelişmeler ışığında daha kapsamlı düzenlemeler yapılması, GATT Antidamping ve Sübvansiyonlar Anlaşmalarından kaynaklanan uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi doğrultusunda mevzuatımızda gerekli değişiklikler ile damping ve sübvansiyona konu ithalata karşı, Türk sanayiinin etkin bir yere getirilmesi noktasında, sanayicinin yapacağı ithalat ve ihracat noktasında -evet, ismi sadece ithalatta haksız rekabetin ortadan kaldırılması olmakla birlikte, biliyorsunuz, ithalat ve ihracat birbirini tamamlayıcı unsurlardır; bir taraftan ithalatınızı yaparsınız, bir taraftan ihracatınızı yaparsanız- işte bu noktada, Türk sanayicisinin korunması noktasında, bu kanunda değişikliğin mutlaka yapılması gerekmektedir.

Tabiî, konu biraz tekniktir. Ben bankacı olduğum için, bazı teknik konuları da genelleştirmeye, getirmeye çalışıyorum; ama, bu teknik konunun, Türkiye'de uzmanlar tarafından değerlendirilerek, yetkili ve etkili merciler nezdine getirilip, en yetkili ve en etkili merci de Türkiye Büyük Millet Meclisi, siz sayın üyeler olduğuna göre, bu memleket ve Dünya Ticaret Örgütü, dünya ile ülkemiz arasındaki ticarî manadaki entegrasyonun sağlanması noktasında hukukî bazı düzenlemelerin de mutlaka yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, bugüne kadar Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde mevzuat uyumu hususunda gerçekleştirilen toplantılar, ülkemiz açısından başarılı bir şekilde sonuçlandırılmış olmakla birlikte, Antidamping ile Sübvansiyonlar Anlaşmalarına uyumlu mevzuatın bir an önce yürürlüğe konulması, anlaşmalardan doğan yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi, ülkemiz uygulamalarının hukukî açıdan tartışma konusu olmaması ve uzun dönemde, yerli sanayiin korunmadan yoksun bırakılmaması için, Türkiye'nin geleceği, dünyayla entegrasyonu bakımından çok önemlidir.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kanunun değişebilecek maddeleri noktasında lehte oy kullanacağımızı belirtir, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın; buyurun.

Süreniz 20 dakikadır efendim.

ANAP GRUBU ADINA AYDIN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurul gündeminde görüşülmekte olan, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Malumları olduğu üzere, Anavatan Partisinin önderliğini yaptığı piyasa ekonomisinin gerçekleştirilmesi ve ithalatta liberasyon politikasının benimsenmesi sonucunda, 1 Ekim 1989 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiş ve halen de yürürlükte olan 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun, ülkemiz ekonomisinin dışa açılmasında ve uluslararası ticaretin rekabetçi bir ortamda geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, tarafı olduğu Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmaları (GATT) çerçevesinde, piyasa ekonomisini uygulayan diğer ülkeler gibi, bir yandan uluslararası ticaretteki suni engelleri ortadan kaldırarak piyasasını ithal imkânlarına açarken, öte yandan da dampinge ve sübvansiyona konu olan ürünlerin ithalatının yerli sanayiciler üzerinde ölümcül ve zararlı etkiler yaratmasına imkân vermemek üzere gerekli tedbirleri alacak hukukî düzenlemelerini yapmıştır. O tarihte, kanun çıkarılırken, elbette ulusal çıkar ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda, GATT Tokyo Round müzakereleri sonucunda formüle edilen ve ülkemizin de gözlemci statüsünü taşıdığı GATT'ın 6 ncı Maddesinin Yürütülmesine Dair Anlaşma, kısaca antidamping kodu ile taraf statüsünü taşıdığı GATT'ın 6, 16 ve 23 üncü Maddelerinin Tefsiri ve Uygulamasıyla İlgili Anlaşma, kısaca sübvansiyonlar ve telafi edici vergiler kodu hükümleri esas alınmıştı. Dünya ticaret hacmindeki genişlemeye ve gelişmeye paralel olarak damping ve sübvansiyon uygulamasında da artış görülmüş ve bu artışın dünya ticaretindeki rekabetçi yapıyı bozması karşısında, bir yandan, bazı ithalatçı ülkelerin zaman zaman yetersiz araştırma ve çalışmalar sonucu gereğinden sert tedbirler alması nedeniyle, dünya ticaretinin bundan olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir. Bu da, takdir edersiniz ki, dünya ticaretinin rekabetçi bir ortamda gelişmesi amacıyla getirilmiş olan hukukî düzenlemelerin de bu amaca hizmet edememesi gibi bir sonuca varmıştır.

Bu çerçevede, artan sorunlara daha kalıcı ve etkin çözümler bulmak amacıyla sürdürülen GATT Uruguay Round müzakereleri sonucunda, ülkemizce de imzalanan nihaî senet kapsamında, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ek 1'de yer alan GATT 1994'ün 6 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma olan Antidamping Anlaşması ile Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması (Sübvansiyonlar Anlaşması) yeniden formüle edilmiştir. Yeniden formüle edilen her iki anlaşma da prensip olarak, 3577 sayılı Kanuna hâkim olan temel ilkeleri taşımakla birlikte, taraf ülkelerin yapacakları uygulamalarda şeffaflığa riayet etmelerini, müzakerelerin daha sistematik bir şekilde yürütülmesini ve teknik çalışmaların çerçevesini belirlemeyi hedef almıştır.

Söz konusu Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması, bilindiği gibi, 26 Ocak 1995 tarihli ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunarak, 31.12.1994 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanmış bulunmaktadır. Bu nedenle, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun, bu yeni onaylanan anlaşmaya uyumlu hale getirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Diğer taraftan, Avrupa Birliğiyle gerçekleştirdiğimiz gümrük birliğinin bir sonucu olarak da antidamping ve sübvansiyon konusundaki mevzuatın Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması ekindeki anlaşmalara uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Avrupa Birliğiyle siyasî ilişkilerimiz durma noktasına gelmiş olsa bile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, uluslararası hukukî yükümlülüklerimizin yerine getirilmesine, siyasî gelişmelerden etkilenmeksizin, özen gösterdiğimizin delili olarak bu kanun tasarısının hükümetimiz tarafından Parlamentonun huzuruna getirilmesini doğru bulduğumuzu Anavatan Partisi Grubu adına ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya kadar sayılan hukukî gelişmeler karşısında, 57 nci cumhuriyet hükümeti tarafından huzurunuza getirilmiş olan anılan kanun tasarısıyla 3577 sayılı Kanunda yapılmak istenen değişikliklere de kısaca değinmek istiyorum. Sadece uluslararası hukukî yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi için değil, aynı zamanda, ülkemiz için artık millî bir politika haline geldiğine inandığımız serbest piyasa ekonomisinin bütün gerekleriyle uygulanması için de önemli olan, bir yandan Türk sanayicisi ve üreticilerini diğer devletlerin haksız ve hukuka aykırı ticaret uygulamalarından korurken, öte yandan ihracatçılarımızın dünya ticaretindeki rekabet gücünü artırabilmelerini temin etmek üzere, kendilerine karşı diğer devletlerce haksız ve adalete aykırı tedbir alınmaması için, 3577 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerle şu yararlar sağlanmaktadır:

1- Damping ve sübvansiyona konu olan ithalata karşı Türk sanayicisinin daha etkin bir şekilde korunması hedeflenmiştir.

Bilindiği gibi, yurt dışından ithal edilen birçok ürün, çeşitli ülkelerden alınmaktadır. Özellikle tekstil ürünlerinde damping uygulanmakta ve bu dampingli ürünler, özellikle Güneydoğu Asya ülkelerinden ve başka birçok ülkeden Türkiye'ye ithal edilmektedir; bu da, aynı malı üreten Türk tekstil sanayiini büyük ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir. İlk bakışta ucuz bir girdi gibi görülen bu olay, Türkiye'de aynı malı üreten firmaların batma noktasına getirilmesinin ardından, daha sonra, çok daha yüksek fiyatlarla aynı mallar Türkiye'ye satılacak ve Türk sanayiini olumsuz yönde etkileyecektir.

2- Ülkemizin dünya ticaretine hâkim olan uluslararası hukuk kurallarına uyumlu bir mevzuata sahip olmasından doğacak avantajını kullanabilmesi.

3- Uluslararası ticaretteki gelişmelere paralel olarak, ülke ekonomisindeki gerçek rekabeti bozabilecek diğer devlet ve teşebbüslerin damping ve sübvansiyon eylemlerine karşı alınacak tedbirlerde daha süratli ve etkin bir usulün belirlenmesi.

4- 1989 yılından beri yürürlükte olan 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi.

5- Dünya Ticaret Örgütüne üye olan ülkelere örnek bir ülke olarak, Türk ihracatçılarına karşı haksız tedbirlerde bulunulmasını engellemek suretiyle ihracat imkânlarını ve hacmini artırmayı öngörmektedir.

3577 sayılı Kanunun uygulandığı 1989 yılından bugüne kadar 102 damping soruşturması başlatılmıştır; bunlardan 46 adedinde, dampinge karşı vergilerin uygulanmaya konulması kararlaştırılmıştır. Halen, 21 ülkeye karşı da 33 maddenin ithalinde dampinge karşı vergi şeklinde kesin önlem uygulanmaktadır. Bugün itibariyle ülkemizde 8 damping soruşturması devam etmektedir. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, Türkiye, dampinge karşı önlem uygulamaları açısından dünyada 6 ncı sırada yer almaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu, hükümetimiz tarafından huzurunuza getirilmiş Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonumuzda incelenerek kabul edilmiş bulunan 41 sıra sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının, hükümet gerekçesinde de belirtilmiş olan, biraz evvel saydığım amaçlara hizmet edebileceği düşüncesindedir. Bu mülahazalarla, Türk sanayicilerine ve ekonomisine yararlı olacağına inandığımız ve Türk sanayicilerinin rekabet gücünü artıracak bu kanun tasarısını desteklediğimizi ve olumlu oy vereceğimizi huzurunuzda ifade eder, şahsım ve Grubum adına en derin saygılarımı sunarım.

Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan?.. Yok.

Şahsı adına başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İTHALATTA HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1 – 14.6.1989 tarihli ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Amaç ve kapsam

Madde 1 – Bu kanun, ithalatta haksız rekabet hallerinden dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak önlemlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir Kurul oluşturulmasına ve bunun görevlerine ilişkin usul ve esasları kapsar.”

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sait Açba; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına görüşlerimi ifade ederken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya ticaretinde, uluslararası ticarette serbestleşme eğilimlerinin İkinci inci Dünya Savaşında başladığı hepinizin malumudur. İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası ticarette serbestleşme eğilimlerinin öncelikle bloklar arasında başladığı görülür. İkinci Dünya Savaşında, dünya ülkelerinin, bir taraftan Batı Bloku şeklinde, diğer taraftan Doğu Bloku şeklinde iki gruba ayrıldığını ve ticaretin de, önce iki blok içerisinde gelişmiş olduğunu görüyoruz.

Batı Bloku çerçevesinde tesis edilmiş olan, bilhassa Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında tesis edilmiş olan uluslararası nitelikteki iktisadî ve malî kuruluşlarla birlikte dünya ticaretinde oldukça büyük serbestleşme eğilimleri ortaya çıkar. Diğer taraftan, Avrupa eksenli, Avrupa Ekonomik Topluluğu tarzındaki bir örgütlenme yapısı içerisinde, entegrasyon hareketi içerisinde ve bu entegrasyon şemsiyesi altındaki uluslararası nitelikte kuruluşlar vasıtasıyla da, yine, Batı Blokundaki serbestleşme hareketlerinin yoğunlaştığını görürüz.

Tabiî, serbestleşme hareketlerinin küresel ölçekte yoğunlaşması, küreselleşme olgusunun ortaya çıkması, ancak, Doğu Blokunun, Sovyet Blokunun çökmesiyle birlikte ortaya çıkar ki, bu eğilimlerin, 1990'lı yıllardan itibaren hızla ortaya çıktığını ve Doğu Avrupa'da başlamak suretiyle, diğer Sovyet Blokunda da uluslararası ticarette serbestleşme eğilimlerinin ortaya çıktığını 1990'lı yıllardan sonra görürüz ve 1990'lı yıllardan sonra da, zaten, dünyada, uluslararası alanda küreselleşme olgusundan sık sık bahsedildiğini de görebiliriz.

Ülkemizdeki serbestleşme eğilimlerinin İkinci Dünya Savaşı sonrası yavaş yavaş geliştiğini; ancak, hâkim olan faktörün, başlangıçta tamamıyla devletçi faktör olduğunu, daha sonra karma ekonomik yapı içinde serbestleşme eğilimlerinin yavaş yavaş geliştiğini, ancak 1980 yılından sonra liberasyon uygulamalarının oldukça hızlandığını görürüz. Dolayısıyla, 1980 yılı sonrası, ithalattaki liberalleşme eğilimleri çerçevesinde, pek çok yasal düzenlemelerin ortaya çıktığını, bu yasal düzenlemeler çerçevesinde de ithalatta haksız rekabetin ortadan kaldırılmasıyla ilgili olarak bir kanunî düzenlemenin yapıldığını görürüz ki, bu kanunî düzenlemenin yapıldığı tarih 14 Haziran 1989; 3577 sayılı, ithalatta haksız rekabetin önlenmesiyle ilgili bir kanun çıkarılmıştır ve şu anda görüştüğümüz tasarı da, bu kanunda yapılacak değişiklikleri içermektedir.

Uluslararası alanda, ithalattaki haksız rekabet karşısında, ülkelerin zarar görmemeleri açısından, uluslararası alanda üye oldukları kuruluşlara ilişkin olarak yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve mevzuatlarını, uluslararası alanda üye oldukları kuruluşların mevzuatlarıyla veya entegrasyon hareketlerindeki mevzuatla uyumlaştırmaları zorunluluğu vardır. Bu nedenle, Türkiye'nin de, bir taraftan Dünya Ticaret Örgütü, diğer taraftan da Avrupa Birliği mevzuatı ile iç mevzuatını uyumlaştırma zorunluluğu vardır ki, bu görüştüğümüz tasarıda bu uyumlaştırma meselesi de bir bakıma halledilmiş olacaktır.

Uluslararası piyasada ithalatta haksız rekabet, daha çok, damping ve sübvansiyon alanında ortaya çıkmaktadır. Bu uygulamalar, ülkenin rekabet şartlarını olumsuz bir biçimde etkilemektedir; yerli sanayi zarar görmektedir. Bunun önlenmesi açısından, damping ve sübvansiyonla ilgili olarak, mevzuatın uluslararası mevzuatla bütünleştirilmesine ihtiyaç vardır. Avrupa Birliği mevzuatında da şirketlerin damping yapması, rekabeti bozucu nitelikte olduğu için, yasaklanmış bulunmaktadır. Damping, uluslararası pazarları ele geçirmek açısından, dışfiyatların içfiyatlara göre düşürülmesi olayıdır. Dampinglerle, şüphesiz, karteller arasında çok yakın ilişki vardır.

GATT kuralları uyarınca, antidamping önlemlerin uygulanabilmesi için bazı şartlar gereklidir. Bu şartlardan birincisi, dampingli satışın yapılmış ya da halen yapılıyor olması; ikincisi, ithalatçı ülkede yerli sanayie yönelik maddî zarar ya da maddî zarar tehdidi oluşturması; üçüncüsü de, zararın dampingten kaynaklanması şartıdır. Zarar gören ülkenin, soruşturma sonucunda ülke sanayiinin dampingten zarar gördüğü tespit edilirse, antidamping vergisi koyma hakkı doğmaktadır.

Antidamping soruşturmaları ve antidamping vergiler, daha çok, gelişmiş ülkelerin, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Avustralya, Kanada, Arjantin gibi ülkelerin başvurdukları bir yöntem olmaktadır; gelişmekte olan ülkeler, mevzuatları yeterli olmadığı için, bu alanda gerekli önlemlere nadiren başvurmaktadırlar.

İthalatta haksız rekabetin önlenmesi mevzuatının yürürlüğe girdiği 1989 yılından itibaren, ülkemizde, toplam 122 damping soruşturması başlatılmıştır; bunların 46'sı sonuçlanmıştır. Halen, 21 ülkeye karşı 33 maddede ithalatta damping vergisi uygulamaları devam etmektedir; 8 madde de soruşturma konusu çerçevesinde yer almaktadır.

Diğer taraftan, sübvansiyona gelince. Sübvansiyon, bilindiği gibi, herhangi bir ürünün ihracatını artırmak açısından, ithalatını azaltmak açısından, hükümetlerce sağlanan gelir ve fiyat destekleri olmaktadır. Açılacak soruşturma sonucunda sübvansiyonlu malların ithali nedeniyle maddî zarar veya maddî zarar tehdidi ortaya çıktığı tespit edildiğinde, sübvansiyonu dengeleyen özel bir vergi olarak telafi edici vergi konulabilmektedir.

Sübvansiyonlar koduna taraf olan ülkeler, uyguladıkları sübvansiyonlar konusundaki bilgileri GATT'a bildirmek ve ilgili mevzuatlarını kod hükümleri çerçevesinde gözden geçirip düzenlemek ve GATT'ı haberdar etmek zorundadırlar. Ayrıca, telafi edici vergi uygulamasını da, bu ülkeler, GATT'a bildirmek zorundadırlar.

Roma Anlaşmasıyla birlikte, rekabeti bozan devletin teşvik ve yardımlarını, ilke olarak, Avrupa Birliğinin yasaklamış olduğunu görüyoruz. Avrupa Birliğinde, topluluk amaçlarına ters düşmeyen sübvansiyonların da açıkça belirlendiğini görüyoruz ki, bu sübvansiyonlardan birincisi, topluluğun, az gelişmiş bölgelerin teşvik edilmesine yönelik, sektörel ve bölgesel nitelikteki sübvansiyonlarıdır; ikincisi, komisyonun teklifi ve konseyin yapacağı yardımlardır; üçüncüsü de, topluluğun ortak çıkarları ve üyelerden birinin ekonomisini düzeltmek için yapılan yardımlardır.

Yine, topluluk içinde, genel teşvik ve yardımlar yasaklanmamıştır, komisyon tarafından sıkı bir şekilde denetlenmektedir. Başlıca genel teşvik ve yardımlar, daha çok, yatırım ve ihracat ve KOBİ'ler, istihdam, enerji tasarrufu, şirket kurtarılması, çevre koruma yönünde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Yardım araçlarına bakılınca; daha çok, nakdî yardım araçları yaygındır. Bunun yanı sıra, devletin, işletmelerin sermayesine hisse senediyle katılımı; yine, düşük faizli krediler, devlet garantileri, vergi muafiyeti garantileri, vergi muafiyeti ve indirimi şeklindeki yardım ve teşvikler de oldukça yaygın olan yardım ve teşviklerdir.

Topluluk, sosyal sübvansiyon niteliğinde olan yardımları da yasakdışı bırakmış bulunmaktadır. İstihdam, meslekiçi eğitim, sosyal güvenlik, işçi sağlığı, meslek hastalıklarından ve kazalardan korunma ile işçi ve işverenler arasındaki toplusözleşmeler çerçevesinde sosyal yardımlar, yine, sübvansiyon olarak değerlendirilmektedir.

Ben, tasarının ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Açba.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın.

Buyurun Sayın Akın. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bilindiği üzere, bu maddede amaçlanan husus, bu madde çerçevesinde kurulacak olan bir kurulla, yerli sanayiin haksız rekabete karşı korunmasının sadece antidamping ve sübvansiyonun önlenmesine dönük tedbirlerle yerine getirilmeyeceği; ayrıca, sanayimizin girdi kullanımında karşılaştığı meselelerin halledilmesinde, bu çerçevede kaçak ithalatın önlenerek iç üretimin artırılmasına dönük, ucuz ve kaliteli girdilerin temin edilmesi suretiyle yerli sanayimizin korunmasını hedeflemektedir. Bunu sağlayacak olan da, bu madde çerçevesinde kurulacak olan bir kuruldur.

Değerli milletvekilleri, korunacak olan sanayimize son üç yıl içerisinde baktığımız zaman -hele bir yıl içerisinde- oldukça büyük sıkıntılar içerisinde -tabiri caizse- kıvranmaktadır. Ekonomimiz, bir nevi, siyasî bir suikaste uğramıştır.

Sanayimize ve sanayimize destek sağlayacak, sanayimizi moralize edecek bütçemize şöyle baktığımız zaman, beş ayda, bütçemizin, her dakika 20 milyar açık verdiği görülmektedir. Yani, bütçe açığı, dakikaya 20 milyar düşmektedir ki, bu beş ay içerisinde bütçe açığımız 5 katrilyonu bulmuştur. Faizler yüzde 100'lerde seyretmekte, dışkredi faizlerde artık libor + (artı) yerine libor x (çarpı) uygulanmaktadır.

Sonuç olarak, ekonomi -bilhassa sanayi kuruluşlarının ifade ettiği cümleyi kullanmak istiyorum; Ankara Sanayi Odasının kullanmış olduğu cümleyi burada ifade etmek istiyorum- bu haliyle "imdat!.. Kurtaran yok mu; boğuluyoruz" anlamında SOS vermektedir. Şimdi, bu sanayiin dampingle ve sübvansiyonla korunma durumu, acaba ne derece mümkün olacaktır; yani, çökmüş bir sanayii antidampingle koruyabilecek miyiz?!

İçinde bulunduğumuz ekonomik meselelerin ulaştığı boyutları ve bilhassa, kaybettiğimiz son bir yılın maliyetini gözler önüne sermek için, sizlere, 1998 ve 1999 yıllarının ilk çeyreğinden bazı rakamları örnek olarak vermek istiyorum. 1998 yılında, ekonomi yüzde 3,8 olarak büyümüştür. Halbuki, son on yıl içerisinde, hiçbir zaman, ekonomimizin büyüme hızı yüzde 5'lerin altına düşmemiştir. Sanayi sektöründe ise, bu büyüme 1,8 noktasında kalmıştır. Aslında, özel sektör için, bu, rakamların gösterdiğinden daha vahimdir; çünkü, sanayi üretimindeki yüzde 1,8'lik artış daha çok kamu kesiminden gelmektedir; özel sektörde ise büyüme binde 4'tür.

1998 yılı, sanayi sektörü açısından tamamen kayıp bir yıldır. Hızlı bir biçimde sanayileşmesi gereken Türkiye için, sanayide binde 4'lük büyüme büyük bir ayıptır.

Bilhassa, kamu harcamalarına ilişkin bir reformun olmaması, bütçe açıklarının bu çerçevede ziyadeleşmesi, şöyle baktığımız zaman, gelirimizdeki düşüşün yanında, harcamalarımızda da, ona kıyasla daha ziyade, daha fazla olmaktadır. Popülist politikalar da, kamu harcamalarının artmasına, bu bütçe açığının büyümesine neden olmaktadır. Eğer bu popülist politikalar sürdürülürse, vergi gelirleri, ne kadar artarsa artsın, harcamaları karşılamaya yetmeyecektir.

Şöyle bir baktığımız zaman, 56 ncı hükümette bakan sayısı 25 iken, 57 nci hükümette bakan sayısı 35 olmuştur. Şimdi, vergi gelirlerindeki bir önceki yıla istinaden yüzde 44'lük artış, harcamalardaki artışı karşılamamaktadır. Sadece Bakanlar Kurulundaki bu artış, genel müdür ve müsteşarlardaki artış, çaycı ve buna benzer destek birimlerindeki artış, düşünün artık, bütçedeki açıklığı hangi noktalara getiriyor.

Şöyle bir baktığımız zaman, ABD, bize göre, nüfus bakımından 4-4,5 kat fazla olmasına rağmen, bakan sayısı 14'tür. Yine, bize göre millî geliri 20 kat fazla olmasına rağmen, Japonya'da bakan sayısı, bizdeki bakan sayısının üçte 1'i noktasındadır.

Esas olan, sanayiin duraklamasına, gerilemesine, hatta batmasına sebep, öncelikle çıkması gereken bazı kanunların çıkmamasıdır. O hazırlanan kanun tasarıları burada görüşülüp çıkarılmış olsaydı, yerli sanayimiz, canlanmak suretiyle, ayağa kalkmak suretiyle, Damping Yasasının da desteğiyle ve sübvansiyonla bu sanayimiz dışa karşı rekabet edebilirdi. Ancak, öncelikli olan, Vergi Kanunundaki mali miladın değişmesi, peşin verginin kalkması, üçer aylık beyan döneminin hiç değilse altı aylık bir döneme çıkarılması, maliyet muhasebesinin, enflasyon muhasebesinin tutulmasına yönelik değişiklikler burada müzakere edilmiş olsaydı, hiç değilse sanayimizin önü açılmış olacaktı.

Şimdi, şöyle bir baktığımız zaman, talebi artırıcı, talebi ziyadeleştirici ve bunu önleyici bazı maddeler vardır. Vergi kanunlarına baktığımız zaman, bu yıl için baz alınan 3,5 milyar liranın üzerindeki bir gelirin, kaynağı belli değilse, yastık altındaki 3,5 milyar liralık bir gelirin ispat külfetinin getirilmesi, bu gelirin talebe dönüşmemesi suretiyle sanayie, dolayısıyla üretime, reel sektöre büyük bir sekte vurmaktadır.

Şimdi, 3,5 miyar lirayla ne alınır diye sizlere soruyorum: 3,5 milyar lirayla bir otomobil alınabilir mi?! Ev alınabilir mi?! Bunun neticesi olarak, otomobil piyasası yüzde 40, inşaat piyasası ise yüzde 11-12 noktalarında daralmıştır.

Değerli arkadaşlar, ekonomideki durgunluk nedeniyle, bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme hızının sıfır ya da negatif olma durumu mevcuttur. Şimdi, sanayideki kalkınmayı... Sanayideki mamullerin haksız rekabete karşı desteklenmesi bir yana, haklı rekabet yapacak bir sanayimiz kalmamıştır. Kendi ilim Aksaray'dan örnek veriyorum: Aksaray İlinde ihracata yönelik iki büyük firma vardı; bu firmalardan dolayı da, Aksaray İlinde gümrük müdürlüğü kurulmuştu. Şimdi, bakıyoruz, son iki yıl içerisinde, hele bir yıl içerisinde, bu malların ihracatı şöyle dursun, üretim yapan...

BAŞKAN – Sayın Akın, size 1 dakika ilave süre veriyorum, lütfen toparlayın.

MURAT AKIN (Devamla) – ...firmalardan bir tanesi -ihracat yapan firmalar- birkaç el değiştirdikten sonra, şimdi, üretimi durdurma noktasına gelmiştir. Dolayısıyla, devletin kurmuş olduğu gümrük müdürlüğü, bilhassa, ihracata yönelik gümrük müdürlüğü de, hiçbir iş yapamaz halde beklemektedir.

Yine, organize sanayideki, küçük sanayideki işletmelerin büyük bir kısmı, çalışanlarını işten çıkarmak suretiyle... Çünkü, bu firmalar, işletmeler, iki büyük kuruluşu destekleyici yansanayi durumunda üretim yapmaktaydı. Ana sanayiin ihracat yapmayıp üretimini kesme noktasına gelmesi nedeniyle, yansanayide çalışan insanlarımızın da büyük bir kısmı, işsiz halde, aç ve açıktadır. İlk önce...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) – Sayın Başkan, bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Şahsı adına, madde üzerinde, Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 41 sıra sayılı ithalatta haksız rekabetin önlenmesiyle ilgili kanun tasarısının 1 inci maddesinde söz aldım.

Daha önce, geneli üzerinde ve madde üzerinde konuşan arkadaşlar, bu anlaşmanın dayanağı olan GATT anlaşmaları hakkında geniş bilgiler verdiler. Tasarı, 1994'de Uruguay Round'la yapılan, GATT Anlaşmasında yapılan değişikliklere uyum sağlamak için getirilmiş olan bir tasarıdır. Daha önce, 1989'da, 3577 sayılı kanun olarak çıkarılmıştı, şimdi değiştirilmektedir ve 89/14506 sayılı Kararnameyle de desteklenen bir uygulamadır.

Damping, bildiğiniz gibi, maliyetin altında bir satıştır; sübvansiyon da, maliyeti düşürücü, üretim safhasında, ülkelerin verdikleri birtakım desteklerdir. Uluslararası ticarette rekabetin bozulmaması için GATT çerçevesinde gerek Tokyo Round'da gerekse Uruguay Round'da geliştirilen birtakım müeyyideler, prensipler uygulatılmak için gayret edilmektedir. Daha çok, gelişmiş ülkelerin kendi ticarî mallarının gelişmekte olan ülkelere ve geri kalmış ülkelere girişlerinde engelleyici birtakım tedbirlerle karşılaşmaması için, bu tedbirler geliştirilmektedir.

Sistemin çalışması, bildiğiniz gibi, şikâyet halinde veya ilgili kurumun ithalat genel müdürlüğü bünyesindeki İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun tespiti halinde, inceleme, soruşturma yapılmakta ve buna karşı da, bir damping varsa dampinge karşı vergi getirilmekte, sübvansiyon varsa da ona karşı telafi edici bir vergi ihdas edilmektedir.

Tabiî, soruşturma sırasında bir taahhüt verildiği takdirde, ihracatı yapan ülke veya menşe ülke veya iihracatçı tarafından bir taahhüt verildiği takdirde damping, sübvansiyondan doğan zararın telafisine karşı bir taahhüt verildiği takdirde ona göre işlem yapılmaktadır ve tetkik ve soruşturma neticesinde, geçici tedbir alınabilmekte, teminat alınmaktadır veya kesin tedbirlere gidilmekte, dampinge karşı vergi, sübvansiyona karşı da telafi edici vergi getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, tabiî, 1980 sonrası dönemde korumaları kaldırıp, ithalatta, yerli sanayide koruma tedbirlerini kaldırıp dış rekabete açılırken, kendi pazarını da haksız ithalata karşı korumak için bu tedbirleri almak durumundaydı. Nitekim, kanun getirilmiş ve bunda da ihtiyaca göre düzenlemeler yapılmaktadır.

Tabiî, pazarı korurken, karşımızdaki rakip ülkelerin, özellikle gelişmiş olan ülkelerin, kalite bakımından, maliyet bakımından fevkalade üstün vasıflara sahip olduklarını, bunların, kendi mallarını -gerek tarım ürünlerinde gerekse sınaî mamullerde- dış rekabete hazırlamak için uzun dönem destekler verdiklerini bilmemiz gerekir. Yani, bizim kendi sanayi mamullerimizi, tarım ürünlerimizi uluslararası rekabette koruyabilmek için, karşı tarafın damping yapması veya sübvansiyonda bulunmasına karşı alınacak tedbirler yetersizdi. Eğer, sizin, iç maliyetleriniz rekabet edecek şartlara haiz değilse, kaliteniz rekabet edecek şartlara haiz değilse, karşı tarafla rekabet etmeniz mümkün değil.

Avrupa Topluluğu olsun diğer sanayileşmiş ülkeler olsun, çok uzun dönem, kendi sanayilerini, geliştirmek için, her bakımdan desteklemişlerdir; kendi tarımlarını, geliştirmek için, her bakımdan desteklemişlerdir. Bugün, Avrupa Topluluğunda tarım ürünlerine olan destek, 100 milyar doların üzerinde değişmekte, üretici ve tüketici desteği olarak 120 ile 160 milyar dolar arasında değişmektedir. Yani, bu kadar...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, sürenize 1 dakika ilave ediyorum efendim; buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu şekilde geniş destek vermektedir. Aynı şekilde, sanayiine de destek vermekte, ticaretine de destek vermektedir. Kredi maliyetlerine baktığınız zaman, enerji maliyetlerine baktığınız zaman, hammadde ve yarı mamul maliyetlerine baktığınız zaman, gelişmiş ülkeler, daima, ticarette birtakım üstünlüklere sahip bulunmaktadır. Şimdi biz, bu, ithalatta haksız rekabetin önlenmesiyle ilgili kanun tasarısını burada müzakere ederken, bilmemiz gerekir ki, sanayimizi ve tarımımızı, arkasından hizmet sektörü de dahil olmak üzere, uluslararası rekabete hazırlayacak olan, uluslararası rekabette destekleyecek olan köklü tedbirleri almadığımız takdirde, bu sübvansiyon ve dampinge karşı olan tedbirlerle bir yere gitmemizin mümkün olmadığını bilmemiz gerekir. Nitekim, Türkiye'nin dışticaret açıkları, yıllar yılı tırmanarak gelmektedir; halen 20 milyar dolar mertebesinde olan bu açığın, dışticaret arttıkça, hacim büyüdükçe daha da artacağı görülmektedir.

Teşekkür ederim. (FP; MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2.— 3577 sayılı Kanunun ikinci maddesinin (a), (b), (d), (e), (f), (h), (i) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye (l) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (m), (n), (o) bentleri eklenmiştir.

“a) Damping : Bir malın Türkiye’ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olmasını,”

“b) Sübvansiyon : Menşe veya ihracatçı ülkenin fayda sağlayan, doğrudan veya dolaylı malî katkısını veya GATT 1994’ün XVI ncı maddesi çerçevesinde herhangi bir gelir veya fiyat desteğini,”

“d) Benzer Mal : Dampinge veya sübvansiyona konu mal ile aynı özellikleri taşıyan bir malı, böyle bir malın bulunmaması halinde ise benzer özellikleri taşıyan başka bir malı,”

“e) Normal Değer :

1. İhracatçı veya menşe ülkede tüketime konu olan benzer mal için normal ticarî işlemler sonucunda fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyatı,

2. İhracatçı ülke veya menşe ülkenin iç piyasasında normal ticarî işlemler çerçevesinde benzer malın satışlarının olmaması ya da bu satışların uygun bir karşılaştırma yapılmasına elverişli bulunmaması durumunda, benzer malın üçüncü bir ülkeye ihracatında temsil niteliğini haiz karşılaştırılabilir fiyatı veya menşe ülkedeki maliyetine makul bir kâr marjının eklenmesiyle tespit edilen fiyatı,”

“f) Yönetmelik : İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliği,”

“h) Sübvansiyon Miktarı : Menşe veya ihracatçı ülke tarafından ihraç edilen malın imal, üretim, ihracat veya taşınma aşamasında sağlanan, doğrudan veya dolaylı malî katkı veya GATT 1994’ün XVI ncı Maddesi çerçevesinde herhangi bir gelir veya fiyat desteği şeklindeki faydaların tutarını,”

“i) Zarar : Bir üretim dalında maddî zararı, maddî zarar tehdidini veya bir üretim dalının kurulmasının fizikî olarak gecikmesini,”

“m) GATT 1994 : Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 1994’ü,”

“n) Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması : 26.1.1995 tarih ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 3.2.1995 tarih ve 95/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Ek 1’de yer alan Anlaşmayı,”

“o) GATT 1994’ün VI ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma : 26.1.1995 tarih ve 4067 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 3.2.1995 tarih ve 95/6525 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması Ek 1’de yer alan Anlaşmayı,”

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı üzerindeki görüşmelere devam etmek için, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.57

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER :Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2 - İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/463) (S.Sayısı: 41) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Önceki oturumda tasarının 2 nci maddesini okutmuştum.

Şimdi, 2 nci madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Ayhan.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 2 nci maddesi tariflerle ilgilidir ve bu kanunda geçen deyimleri değiştirmektedir. Kanunda geçen, 2 nci maddedeki a, b, d, e, f, h ve i bentleri değişmekte ve bunlara m, n, o bentleri ilave edilmektedir. "Damping, sübvansiyon, ihraç fiyatı, benzer mal" gibi, kanunda geçen bazı deyimler bu maddede tarif edilmektedir, kanunun uygulanmasında esas olmak üzere.

Değerli arkadaşlar, tabiî, damping ve sübvansiyonun tespiti ve ona karşı da tedbir alınabilmesi için, İthalat Genel Müdürlüğünün ve İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun çok aktif bir şekilde meseleleri takip etmesi lazım. Bu aktiviteden kastım, sadece sektör bazında değil, mal grubu bazında değil, mal seviyesinde ithal fiyatlarını ve menşe ülkedeki veya ihracatçı ülkedeki fiyatları takip etmesi lazım, firma bazında takip etmesi lazım. Yani, imalatçı firmanın -ki, ihracatçı olarak karşımıza gelen- mallarının kendi pazarlarına kaça arz edildiği mühimdir. Yani, damping veya sübvansiyon olup olmadığını bilebilmek için, bunların, İthalat Genel Müdürlüğü ve Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun uzmanları tarafından yakın takip edilmesi lazım. Tabiî, bu takip için de, bu kurulun bu takibi yapabilecek kabiliyette yetişmiş elemanlara, yeterli miktarda elemanlara sahip olması lazım. Bu damping ve sübvansiyona karşı tedbir alınabilmesi için, ya firmalar şikâyette bulunacaklar veya kurul ve genel müdürlük elemanları tespit yapacak. Firmaların şikâyet etmesi halinde, tabiî, bu şikâyet üzerine "belge getirin" denilir. Şikâyet konusu olan, size zararlı olan ithal malının kendi ülkesinde daha yüksek fiyatla satıldığını, bizim piyasamıza damping ve sübvansiyonla ucuza geldiğini ifade etmesi yetmez; belge istenmesi gerekir; ama, bu belgeyi de orta ve küçük işletmelerin temin etmesi mümkün değil. İş hayatında genellikle bu şikâyetleri alıyoruz biz. Türkiye, büyük ölçüde damping ve sübvansiyonlu malların ihracına maruz kalan bir pazardır. Onun için, kurumun ve genel müdürlüğün, yerli firmalardan bu işaretleri alır almaz, derhal bunu değerlendirebilecek mekanizmaları harekete geçirebilmesi lazım, bu bilgileri toparlayabilmesi lazım.

İkinci bir husus da, ithalat değerlerinin günü gününe takip edilebilmesi lazım; yani, sektör bazında, mal grubu bazında, hatta mal seviyesinde, gümrük tarife istatistik pozisyon numaralarına bakarak, bir malın ithalatında miktar artışı varsa, fiyatlarda düşüş varsa, bunlara derhal el koyabilmek lazım; ama, bunların yapılabilmesi için de, ithalatla ilgili bilgilerin, kısa sürede genel müdürlüğe intikal etmesi lazım. Gümrüklerde, Dünya Bankası kredisiyle, otomasyonla ilgili bir proje başlatılmış olmasına rağmen, maalesef, bugüne kadar bu mesele çözülmedi. Bendeniz, ithalat rakamlarını -geçmiş dönemlerde- yakın takip ederim. Bu rakamlar, İthalat Genel Müdürlüğünden, Dış Ticaret Genel Müdürlüğünden, nihayet müteakip ayın 20'sinde, 25'inde, ay sonuna kadar elimize ulaşırdı. Tabiî, onlar da bu rakamları gümrüklerden alıyorlar; ama, son üç senedir, aşağı yukarı 1995'ten sonra, 1996, 1997, 1998 yıllarında, yani üç dört seneye şamil bir süredir bu rakamlar iki üç ay gecikmeyle geliyor. Ancak ihracatçı firmalardan ihracat rakamlarını alabiliyoruz; İhracatı Geliştirme Merkezinden, TİM'den ve diğer birtakım meslek kuruluşlarından, bölgeler itibariyle, mal grupları itibariyle alabiliyoruz; ama, ithalata ait rakamları alamıyoruz. Dış Ticaret Müsteşarlığı veya İthalat Genel Müdürlüğü de, mal istediğinizde, kendilerine gümrüklerden gelmediğini ifade ediyorlar; Devlet İstatistik Enstitüsüne de gümrüklerden gelmediği için, bu bilgiler, hem imalatçılar tarafından, yani rekabete maruz olan yerli imalatçılar tarafından takip edilemiyor hem de İthalat Genel Müdürlüğü ve İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu tarafından takip edilemiyor.

Biz, bu kanunu çıkarmakla güzel bir iş yapıyoruz; ama, eğer, gümrüklerdeki bu otomasyon meselesi, bir yılan hikâyesine dönen bu otomasyon meselesi çok süratli şekilde tamamlanmazsa, Türkiye, bu kanunla hiçbir yere gidemez, onu ifade etmek istiyorum; yani, burada, dinamik bir yaklaşım ve takip olması lazım ki, netice alasınız.

Zaten, bu mevzuatlar, GATT bünyesinde, Dünya Ticaret Teşkilatı bünyesinde geliştirilen bu mevzuatlar, gelişmiş ülkelerin kendi ticaretlerinin, sirkülasyonlarının tıkanmaması ve kanalların açık tutulması için dikkatlice geliştirdikleri ve kendi menfaatlarına olan mevzuatlardır. Biz, tabiî, uluslararası anlaşmalar içinde bunlara uyma mecburiyetindeyiz, uymakta fayda da var; ama, eğer kendimizi rekabete hazırlayamazsak, karşı tarafın haksız rekabetine karşı koruyucu tedbirler bakımından da, kendi mallarımızı rekabet edebilir seviyede geliştirme bakımından da gerekli tedbirleri alamazsak, bir yere gidemeyiz.

Biraz önceki konuşmamda da bir vesileyle arz etmiştim, Avrupa Topluluğu, otuz seneden beri takip ettiği tarımdaki modernizasyon, araştırma geliştirme, sübvansiyon ve desteklerle, bugün, bütün tarım ürünlerinde fazlası olan, yani kendine yeterlilik bakımından baktığınız zaman bütün tarım ürünlerinde -ette, sütte, şekerde, hatta buğdayda, hepsinde- fazlası olan ihracatçı bir topluluk haline gelmiştir. Tabiî, bu noktaya gelinceye kadar da, 1960'lı, 1970'li, 1980'li yıllarda, tarımın desteklenmesi, genel olarak tarım politikaları çerçevesinde, üretici desteği ve tüketici desteği olarak, tarıma çok büyük kaynaklar aktarmıştır. Bazı yıllarda bu kaynağın, üreticinin desteklenmesi, üretimin desteklenmesi meyanında 80 - 85 milyar dolara ulaştığını, tüketicinin desteklenmesi -ki o da bir tarım desteğidir- yani tarım ürünlerinin tüketiciye fahiş olmayan fiyatlarla intikali bakımından, orada da 50 milyar dolara, 60 - 70 milyar dolara yaklaşan destekler olduğunu görüyoruz; bunu, OECD yayımlarında, Topluluk yayımlarında açıkça görüyorsunuz.

Filvaki, bu rakamlar giderek azalmaktadır; yani, 160 milyar dolar mertebesinde üretici ve tüketici desteklerinin bugün aşağı yukarı 120 - 130 milyar dolar mertebesine indiğini görüyoruz; Toplulukta, tarım destekleri enine boyuna tartışılmaktadır; ama, şunu arz etmek istiyorum. Kendileri, tarım altyapısını, üretim teknikleri bakımından, maliyetleri bakımından, kalitesi bakımından fevkalade geliştirmiş bulunmaktadır. Tabiî, Türkiye, bugün tarım ürünlerinde de rekabete maruzdur; mesela, canlı hayvan ve ette, diğer birtakım gıda maddelerinde, bilhassa işlenmiş olan, sanayi mamulü sayılan tarım ürünlerinde Topluluğun ve diğer gelişmiş ülkelerin rekabetini haizdir.

Önümüzde, kendi tarım sektörünü, sanayi sektöründe olduğu gibi enine boyuna destekleyecek mekanizmalar çok değil; parasal destekleri, malî destekleri yapamıyorsunuz. Bu Uruguay anlaşmaları sebebiyle, gümrük birliği sebebiyle, uluslararası birtakım anlaşmalar sebebiyle bunları uygulamada elinizde çok çeşitli aletler yok ve maalesef, tabiî, kaynaklarımız da yok esas itibariyle; yani, biz, bir taraftan ithalatta haksız rekabeti önlemek için kanunlarımızı düzenliyoruz, en iyi şekle getirmeye gayret ediyoruz ama, eğer kendi ürünlerimizi, hem iç pazarımızda rekabete karşı, rekabet edebilecek seviyeye çıkaramaz isek...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, gruplar adına başka söz talebi yok; şahsınız adına da söz talebiniz var; isterseniz, şahsınız adına da devam edebilirsiniz.

Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Muhterem Başkan.

...hem de iç pazarda olduğu gibi dış pazarlarda da rekabet edebilir bir seviyede güçlendiremezsek, dışticaret açıklarımız devam eder, büyür ve Türkiye, maalesef, bugün 20-22 milyar dolar mertebesinde olan dışticaret açığını daha da büyütmüş bir noktaya doğru gider.

Biz, bu dışticaret açıklarını çok pahalı olarak finanse ediyoruz. Dışarıdan gelen krediler, Türkiye için çok pahalı kredilerdir; şu veya bu şekilde, devletin müşterisi olduğu veya iş hayatının müşterisi olduğu bu krediler, çok pahalı kredilerdir. Nedir bu kredilerin maliyeti; libor artı yüzde 15-20 mertebesindedir; yani, bu maliyetler, aynı zamanda, Türkiye'den kaynak transferidir; yani, bir taraftan, siz, dışticaret açıklarımızla dışarıya kaynak transfer ediyorsunuz, öbür taraftan da pahalı kredilerle kaynak transfer ediyorsunuz.

Yani, Türkiye'nin önündeki temel mesele, süratle ihracatı artırmak, ihracatı da, ithalatı karşılayacak mertebeye getirmektir. Halen, biliyorsunuz, maalesef, bizim ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 48 ile 50 arasında değişmektedir, yüzde 60'ın üzerine bir türlü çıkamamaktadır; yani, ihracatımızın ithalatı karşılama oranı fevkalade düşüktür ve giderek de daha düşük seviyeye doğru inmektedir. Gerek kredi maliyetleri gerek enerji maliyetleri gerekse hammadde maliyetleri bakımından, bunların dikkatle üzerinde durulması gerekir.

Türkiye'nin büyümesi, ihracatın artmasına bağlıdır. İhracat artmadan Türkiye'yi büyütemezsiniz. Gelir artışı da, refah artışı da, birtakım altyapı hizmetlerine kaynak bulmak bakımından da, mutlaka, ihracatı artırıcı tedbirleri ortaya koymamız gerekmektedir.

Malumunuz olduğu üzere, 1998 yılında ihracatımız gerilemiş, 1999 yılında da gerilemeye devam etmektedir. En son haziran ayı rakamlarını, geçici rakamları aldığınız zaman, ihracatta yüzde 8 mertebesinde gerileme olduğunu görüyoruz; yani, biz, bu yaz mesaisini burada yaparken Meclis olarak, ekonomiyi bu durgunluktan, gerilemeden kurtaracak olan ve ihracatın önünü açacak olan politikaları, tedbirleri buraya getirip -kanunsa kanun, bilgiyse bilgi- tartışmamız ve önümüzü görmemiz gerekmektedir. Taşraya çıktığınız zaman göreceksiniz ki, kapanan fabrikalar artan işsizlik ve gerileyen üretim, milletin her kesimine sıkıntı vermektedir. Türkiye'nin, bu şartları uzun re taşıması mümkün değildir.

Bakınız, bugün, haziran ayı itibariyle konsolide bütçeyle ilgili gelişmeleri aldım. Faiz giderlerimizin vergi gelirlerindeki payı, maalesef giderek büyümektedir; yüzde 72, yüzde 73 mertebesindedir. Toplanan bütün vergilerin yüzde 72'si, 73'ü faize gitmektedir. Geriye kalan hizmetlere, yüzde 25-28 mertebesinde bir para kalmaktadır. Yani, malî yapı bu şekilde bozulurken, ihracat bu şekilde bozulurken, üretim bu şekilde gerilerken, bu temel meseleleri getirip burada görüşmekte fayda vardır. Yeni hükümetimizin bununla ilgili tedbirlerini, şahsen ben milletvekili olarak dinlemek isterim. Millet yarına nasıl ümitle bakacak, gelişmelerden nasıl ümitvar olacak; bunların üzerinde durmamızda fayda vardır.

Teşekkür eder, hepinizi hürmetle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Değerli milletvekilleri, 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır; ancak, 2 nci maddeyle değiştirilen (n) ve (o) bentlerinde geçen "tarih" ibaresinin "tarihli" şeklinde olmasının, kanun yazım tekniği açısından daha uygun olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, maddeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 – 3577 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Önlem alınmasını gerektiren haller

Madde 3 – Önlem alınmasını gerektiren haller, dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın Türkiye’de bir üretim dalında maddî zarara yol açması veya maddî zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fizikî olarak geciktirmesidir. Ancak, sübvansiyona konu ithalata karşı önlem alınabilmesi için, sübvansiyonun Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşması’nın 2 nci Maddesi çerçevesinde bir firma/firma grubu veya bir üretim dalı/üretim dalı grubuna yönelik olduğunun da tespit edilmiş olması gerekir.”

BAŞKAN– 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 41 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü madde "Önlem Alınmasını Gerektiren Haller" başlığını taşımakta ve "önlem alınmasını gerektiren haller, dampinge ve sübvansiyona konu olan ithalatın Türkiye'de bir üretim dalında maddî zarara yol açması veya maddî zarar tehdidi oluşturması veya bir üretim dalının kurulmasını fizikî olarak geciktirmesidir. Ancak, sübvansiyona konu ithalata karşı önlem alınabilmesi için, sübvansiyonun Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşmasının 2 nci maddesi çerçevesinde bir firma/firma grubu veya bir üretim dalı/üretim dalı grubuna yönelik olduğunun da tespit edilmiş olması gerekir" şeklinde değerlenmektedir.

Damping ve sübvansiyonun tanımını şu şekilde yapabiliriz:

Damping, bir ürünün ihraç fiyatının benzer ürünün normal değerinin altında olması, başka bir ifadeyle, ihracat endüstrisindeki bir firmanın malını dış piyasada iç piyasadan daha düşük bir fiyattan satma uygulamasıdır.

Damping deyimi, başlangıçta, üreticilerin, yurt içinde satamadıkları malları, iç fiyatları kırmamak için dünya pazarlarına boşaltmaları anlamında kullanılmış; ancak, giderek değişik şekiller ve farklı amaçlar ortaya çıkmıştır.

Sübvansiyon ise, menşe veya ihracatçı ülkenin fayda sağlayan doğrudan veya dolaylı maddî katkısı veya GATT 1994'ün 16 ncı maddesi çerçevesinde herhangi bir gelir ve fiyat desteği şeklinde tanımlanmaktadır.

Dampinge veya sübvansiyona konu ithalat, piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde pazar fiyatlarının normal rekabet şartlarına göre oluşumunu engellemekte ve yerli sanayi üzerinde olumsuz etkiler yaratarak, piyasasına girdiği ülkenin ekonomisini zayıflatıcı unsur teşkil etmektedir. İhracatçı firmaların mallarını yurt dışında iç pazarlardan daha düşük fiyatla satmaları, uluslararası ticarette bir haksız rekabet uygulaması olup, iç piyasasında damping yapılan ülkede üreticiler bundan büyük zarara uğramakta, bu nedenle, piyasa ekonomisi uygulayan ülkeler, dampinge veya sübvansiyona konu ürün ithalatının yerli sanayileri üzerinde oluşturduğu haksız rekabetle mücadele etmek üzere hukukî düzenlemelere başvurmakta ve bu şekilde özel bir önlem prosedürü işletmektedirler.

Ulusal piyasaların aralarındaki fiyat farklılıklarının devam etmesi için, iktisadi olarak önemli derecede yalıtılmış olmaları gerekir. Bu yalıtım, taşıma maliyetlerinin yanı sıra dampingli malın üreticilerine sağlanan gümrük korumasından kaynaklanabilir. Sonuçta, ihraç edilen malın geri ithali mümkün olmaz ve farklı piyasalarda geçerli olacak farklı rekabet koşulları ortaya çıkar.

Jacob Viner, dampingi, tekelci yapıya bağlamaktadır. Sistematik bir uygulama olarak, dampinge, normalde tekeller sebep olmaktadır. Viner'e göre damping, özellikle büyük üretim birimlerinde ve pahalı makine-teçhizatla üretim yapan, dolayısıyla sabit maliyetlerin toplam üretim maliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturduğu sanayilere kârlı gözükecektir.

Bu sanayiler için malî ve bazen teknolojik nedenlerle maksimuma yakın kapasite kullanımı büyük önem taşımaktadır. Bu açılardan, doğrudan maliyetlerin üzerinde herhangi bir fiyattan ilave siparişler başka türlü elde edilemiyorsa ve bunlar olmadan tam kapasitede üretim sağlanamayacaksa, kabul edilebilmelidir.

Damping çeşitleri genel olarak üç kategoriye ayrılmaktadır:

1. Arada bir yapılan damping.

2. Yıkıcı damping.

3. Sürekli damping.

Arada bir yapılan damping, bir firmanın, iç satışlarının azalması sonucu biriken stoklarını eritmek için, yalnızca dış değişken maliyetlerini karşılayacak bir fiyattan dış piyasalarda satmayı denemesi yoludur.

Yıkıcı damping ise, bir firmanın, dış piyasadaki rakiplerini ortadan kaldırarak monopol duruma gelebilmek amacıyla fiyatlarını onların dayanamayacağı kadar düşürmesi sonucu, rakiplerinin endüstri dışı kalması neticesinde, fiyatını aşırı şekilde yükseltmesi şeklinde ifade edilmektedir. Yerli sanayilerin bu türlü zararlı dampingin etkilerine karşı korunmasında kesin bir zorluk vardır.

Bir firmanın, malını, dış piyasalarda, sürekli olarak içeriden daha düşük fiyatlardan satmayı planlayarak, monopolcü özelliğinden faydalanarak, kâr maksimizasyonu sonucu, bir çeşit uluslararası fiyat farklılaştırmasına gitmesi de, sürekli damping olarak adlandırılmaktadır.

Niteliği ne olursa olsun, ülkelerin, dışticaret rejimlerinde, aralarında bir ayırım gözetmeksizin, tüm damping uygulamalarına karşı sıkı bir biçimde koruyucu önlemler alınmakta, ihracatın özendirilmesi amacıyla alınan vergi iadesi, ihracat sübvansiyonu gibi önlemler de ithalatçı durumundaki ülkeler tarafından çoğunlukla damping olarak kabul edilmekte, sonuçta, bu tür mal ihraç eden ülkeler hakkında, ilgili uluslararası anlaşmalar ve yasalar çerçevesinde soruşturma açılmakta ve eğer damping yapıldığı sonucuna ulaşılırsa, bir antidamping vergisi yürürlüğe konulmaktadır.

Sübvansiyonlar ve telafi edici tedbirler anlaşmasında ise, sübvansiyonun özgül olması halinde önlemler alınmaktadır.

Özgüllük: Bir sübvansiyonun, sübvansiyonu veren merciin yetki alanı içerisindeki bir işletmeye veya işletme veya sanayi grubuna özgü olup olmadığını belirlemek için şu ilkeler uygulanmaktadır:

a) Sübvansiyonu veren merci ve sübvansiyonu veren merciin faaliyetlerinin tabi olduğu mevzuat, sübvansiyona erişim olanağını açıkça belirli işletmelerle sınırladığı takdirde, bu sübvansiyon özgül olacaktır.

b) Sübvansiyonu veren merci veya sübvansiyonu veren merciin faaliyetlerinin tabi olduğu mevzuata uygun olması ve bu ölçüt ve koşullara kesin uyulması şartıyla özgüllük söz konusu olmayacaktır.

c) Sübvansiyonun esasen özgül olabileceğine inanmak için geçerli nedenler de var ise, başka etkenler de dikkate alınabilir. Bu etkenler, bir sübvansiyon programının sınırlı sayıda belirli işletme tarafından kullanılması, sübvansiyonun çoğunlukla belirli işletmeler tarafından kullanılması, nispetsiz büyük tutarlarda sübvansiyonun belirli işletmelere verilmesi ve sübvansiyonu veren makamın sübvansiyonu verme kararını alırken takdir yetkisini nasıl kullandığıdır.

15 Aralık 1993 günü 117 ülkenin delegeleri, tarihin en kapsamlı ticaret anlaşması olan Uruguay Round nihaî senedini imzaladılar. Tarım malları ticaret anlaşmasıyla ilk defa olarak Uruguay Round sonunda çok taraflı ticaret kurallarına tabi tutulmuştur. İhracat sübvansiyonları altı yıl içinde yüzde 36, sübvanse edilen ihraç malları miktarı ise yüzde 21 oranında azaltılacak ve azaltma, ihraç edilen her bir tarım malı için ayrı ayrı yapılacaktır. Anlaşma, piyasaya girişi kolaylaştırmak için değişken vergi ithalat yasakları, gönüllü ihracat kısıtlamaları ile miktar kısıtlama uygulamalarına son vermekte ve bu tür tarife dışı engellerin 1 Temmuz 1995 tarihi itibariyle aynı derecede koruma sağlayan gümrük vergilerine dönüştürülmesini öngörmektedir.

Bu süreç "tarifeleşme" olarak adlandırılmaktadır. Tarifeleşmenin söz konusu olduğu mallarda mevcut giriş imkânları korunacak ve ithalatın toplam mal tüketiminin yüzde 5'inden az miktarını oluşturduğu mallarda minimum giriş kota oranları korunacaktır. Bu minimum oran, başlangıçta yurtiçi tüketimin yüzde 3'ü olacak ve oran zamanla yüzde 5'e çıkarılacaktır. Tarifeleşme sonucunda elde edilen gümrük tarife oranları, gelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 36, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 24 oranında azaltılacaktır. İndirimler, gelişmiş ülkelerde 6 yıl, gelişmekte olan ülkelerde 10 yıl içerisinde gerçekleştirilecektir; çok az gelişmiş ülkelerden gümrük vergisi indirimi istenmeyecektir. Yurtiçi sübvansiyonlarla ilgili olarak anlaşma, bu tür sübvansiyonların yüzde 20 oranında azaltılmasını öngörmektedir. Bu maddeyi iyi kullanabilirsek, tarım ürünleri ihracatımızı önemli ölçüde artırabiliriz.

Ülkelerin dışticaret ve iç rekabet politikalarının uyumu sorunuyla ilgilenen GATT, uzun süredir bu konuda düzenlemeler getirmeye çalışmaktadır. Maalesef, dışticaret konusunda serbestlik ilkesi güden metinlere imza koyan ülkeler, diğer taraftan, ulusal firmalara yabancı firmalar karşısında avantaj sağlayan uluslararası serbest rekabet anlayışıyla tamamen çelişen politikalar gütmektedir. Örnek olarak, yabancı firmaların pazar girişimlerini çeşitli yöntemlerle kısıtlamak, birden büyük artış gösteren dışalımlar kalemlerini azaltmak amacıyla yerli üreticilere teşvik vermek ve buna bağlı olarak stratejik öneme sahip olduğu iddia edilen sektörlerin gelişmelerini sağlamaya yönelik prim sistemi düzenlemek gösterilebilir. Teknolojik üstünlük sağlama yarışındaki ülkelerin yerli firmalarına araştırma ve geliştirme kapsamında verdikleri teşvikler de maliyetleri düşürdüğü için, bir ölçüde, haksız dış rekabete yol açabilmektedir.

GATT'ın 6 ncı maddesi, taraflara, eğer, dampingli ithalat, ithalat yapan ülkelerde yerel sanayiin zarar görmesine neden olursa antidamping önlemleri uygulama hakkı tanımaktadır. Bu önlemlerin uygulanmasıyla ilgili daha ayrıntılı hükümler, Tokyo-Turu sonunda varılan Antidamping Anlaşmasında yer almaktadır. Uruguay Round Anlaşması, bir ürünün dampingli olduğunu belirleme yöntemi konusunda daha açık ve ayrıntılı hükümler, dampingli ithalatın yerel sanayii zarara uğratıp uğratmadığını belirlemekte kullanılacak kriterler, antidamping soruşturmalarının başlamasında ve yürütülmesinde izlenecek yollar ve antidamping önlemlerinin uygulanması ve süresiyle ilgili hükümler getirmektedir.

Uruguay Round Anlaşması, teşvikleri üç grupta toplamıştır. İlk olarak, anlaşma şu teşvikleri yasak saymaktadır: Teş başına ya da diğer birkaç koşuldan biri olarak ihracat performansına göre yasa ile ya da fiilen verilen koşullu teşvikler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika ilave ediyorum.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) – ...tek başına ya da diğer birkaç koşuldan biri olarak ithal mal yerine yerli mal kullanımına bağlı olarak verilen koşullu teşviklerdir.

İkinci kategori, dava edilebilir teşviklerdir. Anlaşma, hiçbir üyenin teşvikleri kullanarak diğer tarafların çıkarlarını olumsuz etkilememesini, yani diğer bir tarafın yerli sanayiine zarar vermemesini, genel anlaşma kapsamındaki diğer tarafların çıkarlarını gözardı etmemesini veya doğrudan ya da dolaylı olarak engellememesini ve diğer bir üyenin çıkarlarına karşı ciddî haksızlık yapılmamasını hükme bağlar. Bir ürünün toplam değerine göre sübvansiyonu yüzde 5'i aşması dahil bazı teşviklerde ciddî zararların ortaya çıkacağını varsaymaktadır. Böyle bir durumda, söz konusu teşviklerin, şikâyeti yapan tarafta ciddî zararlara yol açmadığını kanıtlama sorumluluğu teşvik yapan tarafa aittir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, benim şahsım adına da söz talebim var; onu da beraber verirseniz, ancak bitiririm.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – Üçüncü kategori, dava edilemeyen teşvikleri kapsamaktadır. Bunlar, ya özel olmayan teşvikler ya da sınaî araştırmalara ve zarara uğramış bölgelere yapılan rekabeti geliştirme yardımları ya da mevcut tesisleri yasa veya yönetmeliklerle getirilen yeni çerçevesel hükümlere adapte etmek için yapılan yardımlar gibi özel teşviklerdir.

GATT 1994'ün 6 ncı maddesiyle, Antidamping Anlaşması düzenlenmiştir. Bu anlaşmaya göre, ancak yeterli içerikteki bir başvuru sonucunda ya da resen açılan bir soruşturma ile dampingli olarak ihraç edildiği ve bu nedenle yerli üretim dalında zarara neden olduğu belirlenen ürünün ithalinde dampinge karşı vergi alınabilmektedir. Böylece, söz konusu ürün ithalatının yerli üretim dalı üzerinde neden olduğu zararın telafisi amaçlanmaktadır. Ancak, ihracatçı veya tüketici firmalar, yerli üretim dalına zarar veren ihracatlarını yapmaya devam etmelerine rağmen maruz kaldıkları dampinge karşı, vergiyi başvurdukları çeşitli yöntemler vasıtasıyla ödemeyerek söz konusu önlemleri etkisiz kılma yolunu tercih edebilmektedirler. Bu şekilde yerli üretim dalında görülen zarar giderilememekte ve yürürlüğe konulan önlem amacına ulaşamamaktadır.

Dampinge karşı önlemler hakkındaki Avrupa Birliğinin 384/96 sayılı Konsey Yönetmeliği ile telafi önlemleri konu edinen 3284/94 sayılı Konsey Yönetmeliğinde circumvention, verginin iyileştirici etkisinin başka geçerli nedeni ya da ekonomik izahı olmayan uygulama süreç veya işleme tabi tutularak ortadan kaldırılması amacıyla üçüncü ülkelerle yapılan ticaretin yapısının değişmesi şeklinde tanımlanmaktadır.

Verginin uygulandığı ülkeden ithal edilen vergiye konu ürüne ilişkin aksam parçalarının ithalatçı ülkede tamamlanması veya montajının yapılmasıyla, söz konusu ürünün üçüncü bir ülkede tamamlanarak veya montajının yapılarak ithalatçı ülkeye ihraç edilmesi, önlemin etkisiz kılınması yöntemleri arasında klasik circumvention olarak anılmaktadır. Bu girişimlerin yanı sıra, ürün üzerinde küçük değişiklikler yapılması veya önlem uygulanan ürünün özelliklerinin geliştirilmesi, önlemin etkisiz kılınmasına yönelik diğer yöntemler arasında kabul edilmektedir.

Bu önlemlere ilave olarak, verginin yanlış beyan yoluyla ödenmemesi ve ürünün tam olarak imal edilmeden veya montajı tamamlanmadan knock down kit olarak anılan parçalar halinde ithal edilmesi de önlemin etkisiz kılınması yöntemi olarak değerlendirilmektedir.

Dampinge karşı önlem, ancak Antidamping Anlaşmasında yer alan şartlara uygun yürütülmüş bir soruşturma sonucunda dampingli olduğu ve zarara yol açtığı belirtilen ürünün kaynağına karşı uygulanabilmektedir. Eğer ürünün kaynağı tam olarak belirlenemiyorsa, söz konusu önlemin ilgili tedarikçi ülkeye uygulanması mümkündür.

Avrupa Birliğinin 384/96 sayılı dampinge karşı önlemlere ilişkin mevzuatında açıklanan işlemlere göre, Topluluk ya da üçüncü ülkelerde:

1 - Soruşturmanın açılmasıyla veya soruşturmanın açılmasından az bir zaman önce montaj işleminin başlaması veya büyük ölçüde artması ve bu işlemde kullanılan parçaların önlem uygulanan ülkeden gelmesi,

2 - Tamamlanması veya montajın yapılması sonucunda ortaya çıkan katmadeğerin üretim maliyetine oranının yüzde 25'ten daha fazla olması durumu hariç, önlemi etkisiz kılmak amacıyla kullanılan parçalar ürün montajında kullanılan parçaların toplam değerinin yüzde 60'ını ya da daha fazlasını içeriyorsa,

3 - Montajı yapılmış ürünün fiyat veya miktarının, önlemin iyileştirici etkisinin ortadan kaldırılması ve benzer ürün için daha önce belirlenmiş olması normal değere göre damping varlığına ilişkin deliller içeriyorsa, yürürlükteki önlemin etkisiz kılınmasına çalışıldığı kabul edilmektedir.

Avrupa Birliğinin telafi edici vergilerle ilgili 3284/94 sayılı yönetmeliğinde ise yukarıda belirtilen bu belirlemelere yer verilmemiştir. Diğer taraftan, gümrük mevzuatlarının, önlemlerin etkisiz kılınması girişimlerine karşı engelleyici nitelik taşıdığı iddia edilmektedir. Bu kapsamda özellikle ürünün niteliğinin veya menşeinin yanlış beyanı yoluyla önlemden kaçılmasıyla ürünün tam olarak imal edilmeden veya montajının tamamlanmadan "knock down kit" olarak anılan parçalar halinde ithal edilmesi yoluyla yapılan önlemin etkisiz kılınması girişimlerine karşı konulabileceği ifade edilmektedir. Bu konuda en önemli nokta da, önlemin etkisiz kılınması girişimlerinin acil şekilde önlenmesi ve bu tür girişimlerin etkisinin en aza indirilmesidir. Bu mevzuda ürünün geliştirilmesi ve değişiklik yapılması yoluyla yapılan önlemin etkisiz kılınması girişimlerinin gümrük mevzuatlarına göre incelenerek bulunmasıyla bunların dampingli olduğu belirlenen ürünle ilişkilendirilmesi ve zarar incelemesi yapılmasına olanak vermemektedir.

Sonuç olarak, yürürlükteki önlemin kapsamının objektif ve standart kriterlerce değerlendirme yapılmadan önlemin etkisiz kılınması hakkındaki iddiayla genişletilerek, yeni ürün gruplarına uygulanması veya bu önlemin diğer ülkelere karşı uygulanması bu nitelikteki önlemlerin korumacı yalaşımın yeni bir aracı olması yolunda endişe yaratmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ne kadar eksüre istiyorsunuz Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) – 1 dakika yeter efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – Netice olarak şunları söylemek isteriz ki, dampinge karşı vergi şeklinde önlem uygulanan maddelerden 6 tanesi Çin Halk Cumhuriyetine, 5 tanesi Romanya'ya, 5 tanesi Rusya Federasyonuna, 3 tanesi Tayvan'a karşı uygulanmakta olup, halen uygulanan 3 üncü maddeye ilişkin vergi Avrupa Birliği üyesi ülkelerden İtalya, Finlandiya ve Hollanda'ya karşıdır. Türkiye menşeli ürünlere karşı dampinge karşı vergi uygulayan ülkeler ise, 4 ürünle, Amerika Birleşik Devletlerinde ki bunlar, aspirin, makarna, dikişli ve dikişsiz borular ile inşaat demiridir. Avrupa Birliğinde ise poliyester iplik başta olmak üzere çeşitli ürünlere karşı olmaktadır.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Ayhan...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 4.—3577 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“Genel Müdürlük şikâyet üzerine veya gerektiğinde res’en damping veya sübvansiyon incelemesi yapabilir. Dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalattan maddî zarar gördüğünü veya maddî zarar tehdidi altında bulunduğunu veya bu tür ithalatın bir üretim dalının kurulmasını fizikî olarak geciktirdiğini iddia eden üreticiler veya üretim dalı adına hareket eden gerçek veya tüzelkişi veya kuruluşlar Genel Müdürlüğe yazılı olarak başvuruda bulunabilirler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, daha ziyade, madde üzerinde teknik bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.

4 üncü maddede, daha önceki yasada "zarar tehdidi altında bulunduğunu veya maddî zarar gördüğünü veya piyasasının bozulduğunu" ifadesi yer alıyordu; ama, yeni düzenlenen maddede "piyasa" sözcüğü kaldırıldı. Onun yerine, doğrudan doğruya "ithalattan maddî zarar gördüğünü ve maddî zarar tehdidi altında bulunduğunu veya bu tür ithalatın bir üretim dalının kurulmasını fizikî olarak geciktirdiğini iddia eden üreticiler veya üretim dalı adına hareket eden gerçek veya tüzelkişi veya kuruluşlar Genel Müdürlüğe yazılı olarak başvuruda bulunabilirler" ifadesi yer aldı.

Değerli arkadaşlar, biz, tabiî, daima, seçim bölgemizden örnekler vermek durumundayız. Bursa'da bu konuda vuku bulan olayların başında, biliyorsunuz, daha önce, damping uygulaması soruşturması yapılan konular vardı; bunlardan bir tanesi de, iplik ve ipliğin hammaddesini teşkil eden sentetik tops gibi ürünlerdi. Tabiî, ipliğin girişinde, poliyester elyafın girişinde, poliyester topsun girişinde, iplik üretim tesislerinin rekabetten zarar görmemesi için, dampinge karşı vergi oranı tespit edilmişti. Bu vergi oranlarından sonra, bu defa, tabiî konfeksiyon ihracatçılarımızın da zorlamasıyla, gümrüklerimize, iplik yerine kumaşlar girmeye başladı. Dolayısıyla, üretim dalı değil ama, üretimin piyasası zarar görmeye başladı. Dolayısıyla, buradan piyasa tabirinin kaldırılması, belki, yapmış olduğumuz anlaşma gereği, anlaşma metninde bulunmamasından ileri geliyor; ama, Müsteşarlığımızın bu konuda özel olarak bir hassasiyet göstermesi gerektiğine inanıyorum.

Mesela -yine tekstilden örnek vereyim- bir üretim dalının başında elyaf geliyor, bilahara iplik geliyor, bilahara dokuma-kumaş-geliyor, bilahara konfeksiyon geliyor. Eğer, iplik konusunda bir araştırma, bir tedbir, bir önlem, vergi artırıcı bir unsur gündeme getiriliyorsa, hemen akabinde, ihbar beklemeden veya o üretim dalının insanlarının faaliyete geçmesini beklemeden, Müsteşarlığımızın, otomatikman devreye girmek suretiyle, o üretim dalında, o piyasada meydana gelecek olan zararları da tespit ederek, hiç olmazsa bir önleme mahiyetinde, konuyu daha başından göğüslemek için tedbir alması gerekiyor.

Tabiî, bu arada, piyasa tabirinin olması güzel olurdu; ancak, piyasa tabiri maalesef konulamıyor kendilerinden aldığım bilgiye göre; ama, o piyasanın denetlenmesi, o piyasanın kontrol altında bulundurulması, şu madde açısından çok önemli hale gelmiş bulunuyor. Bundan önceki ve sonraki maddelerde de buna benzer birtakım düzenlemeler var; önergeler hazırlamıştık vermek üzere. Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Bakanımızla görüştük; ancak, önergelerin anlaşmanın içeriğine aykırı olduğu gerekçesiyle gündeme alınamayacağını ifade ettiler; ama, üretim dalının mutlaka bir ihbar gerektirmeden de denetim altına alınabileceğini bize ifade ettiler. Bu hassasiyetin özellikle yaşadığımız olaylardan sonra devam ettirilmesi kanaatini taşıyorum ve Sayın Müsteşarlığımızdan, Sayın Bakanlığımızdan bu konuda bir hassasiyet bekliyorum efendim.

Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz maddeyle ilgili olarak bir konuya dikkat çekmek, öneminin altını çizerek vurgulamak için söz aldım.

Şimdi, dampingle ilgili mevzuatı düzenliyoruz; ancak, dampingin ispatlanması çok zor ve uzun bir süreç. Kanunu çıkarmakla dampingi ispatlayamıyorsunuz. Dampingin ispatlanması için önce bir malın düşük fiyatla Türkiye'ye ithal edildiğini ispatlamak lazım. Onun için, belge tespit edilmesi lazım, belgelendirmek suretiyle ispatlamak lazım. Belgelendirmek de öyle kolay bir iş değil. Özellikle, KOBİ niteliği taşıyan küçük ve orta boy işletmelerin böyle bir dampingin olduğunu ya da sübvansiyonun uygulandığını ispatlaması gerçekten çok zor.

O zaman ne olacak? İşte, bu maddedeki espri şudur: Firmaların ya da üretim dalı adına hareket eden kişilerin, grupların, gerçek ve tüzelkişilerin bunu ispatla ilgili çalışmaları yürütmesi ve Genel Müdürlüğe bir inceleme başlatılması için başvuruda bulunmaları lazım. Bunun tercümesi de üretici birliklerinin ve meslek kuruluşlarının rolünü ortaya koyuyor. Yani, meslek kuruluşları ya da üretici birlikleri, sektörü korumak için, içeride ve dışarıda devamlı piyasa analizleri yaparak, bir sübvansiyonun olup olmadığını, dampingli bir ithalatın gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak durumundalar; aksi takdirde, küçük bir işletmenin bu tespitleri yapmak için uğraşması, haberdar olması bile çok zordur. Onun için, ekonomide, üreticilerin örgütlenmeleri çok büyük önem arz ediyor ve bu kuruluşlara da büyük rol düşüyor. Bu kuruluşların etkili bir şekilde çalışması durumunda, Genel Müdürlüğe başvurarak, Dış Ticaret Müsteşarlığının yurtdışı teşkilatını da harekete geçirerek, veri toplamada bir imkânı oluşturabilirler; ancak, bu mekanizmayı çalıştırmadığımız takdirde, bu kanuna koyduğumuz bütün hükümler havada kalacaktır.

Onun için benim tavsiyem, özellikle küçük ve orta boy işletmelerin bu örgütlenmeyi daha da güçlendirmesi ve örgütlerini, yurtiçinde ve yurtdışında devamlı fiyat analizlerini, fiyat takiplerini gerçekleştirecek şekilde çalışmaya sevk etmeleri ve bunun sonucunda da, dampingli bir ithalat ya da sübvansiyona konu olan bir ithalat olup olmadığını inceleyerek, vakit kaybetmeden sistemi hareket geçirmeleri lazım. Aksi takdirde, haberdar olana kadar, dışarıdan damping yapmak isteyen firmalar büyük ölçekli ithalatı yaparlar; ondan sonra, piyasayı bozduktan, firmaları batırdıktan sonra, siz ne kadar şikâyet etseniz de iş işten geçmiş olur.

Onun için, her kademe ithalatın, hatta bırakın ithalatın gerçekleşmesini, daha hazırlık aşamasındayken, teklif aşamasındayken bile müdahale edeceği düzenlemeler vardır ve gelişmiş ülkeler, daha teklif aşamasındayken, bir fiyat teklifi verildiği ahvalde bile harekete geçerek damping incelemesi başlatabiliyorlar.

Çok bilinçli olmamız lazım; çıkacak kanunun bu hükmünü çok ciddî bir şekilde takip edip çalıştırmak durumundayız; bunun için meslek kuruluşlarına büyük rol düşüyor. Ben, bu konuyla ilgili olarak dikkat çekmek için bunu vurgulamak istiyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Madde üzerinde şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu maddede "Genel Müdürlük şikâyet üzerine veya gerektiğinde resen damping veya sübvansiyon incelemesi yapabilir. Dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalattan maddî zarar gördüğünü veya maddî zarar tehdidi altında bulunduğunu veya bu tür ithalatın bir üretim dalının kurulmasını fizikî olarak geciktirdiğini iddia eden" deniliyor.

Sayın Başkanım, bu madde üzerinde söz almamın sebebi, iki günden beri gündemdışı söz almak istedim, alamadım, o vesileyle konuşmak istiyorum; o da, et ithaliyle ilgili konudur, Doğu Anadolu'nun candamarı.

Sayın Başkanım, 1996 yılında -ki, Refah Yol Hükümeti döneminde- et ithali, bilhassa şap hastalığı bahane edilerek durdurulmuştu. Et ithalinin durdurulmasındaki en büyük sebep de, et ithalinden dolayı Doğu Anadolu'daki üreticilerin rekabet edememesi, et fiyatlarının anormal şekilde düşmesi idi. Dolayısıyla bilhassa Doğu Anadolu'da teröre açık yerlerde, üzerine basarak konuşuyorum, 2 000-2 500 metre rakımda kurulmuş olan köylerde başka hiçbir üretim yapılamadığı için, yalnız hayvancılıkla geçinildiği için, et fiyatlarının düşmesi sonucu buradaki köyler boşalmıştı. Bu boşalan köyleri teröristler doldurdu ve on onbeş seneden beri ülkemizin en büyük sıkıntısı olan terörün baş sebebi de budur.

Şimdi, bunun önlenmesi için, et ithali yasağının devam etmesi gerekmektedir ve 1996 yılından bugüne kadar da devam etmiştir hükümetlerce. Yalnız, biraz önceki maddede de belirttiğimiz gibi, Avrupa Topluluğu ile yapılan 95 inci madde hükümleri gereğince gıda ürünlerine yapacağımız engellemeler karşısında, karşı ülkelerin karşı tedbir almalarından dolayı ülkemizin zarara uğradığı bahane gösterilerek, bu yılın 30 Ağustosundan itibaren et ithali yasağı kaldırılarak, ülkemize, ilk etapta 19 bin ton et ithali yapılacağı öğrenilmiştir. Şimdi, bu konu, doğuda çok büyük huzursuzluğa sebep olmuştur. Eğer, doğudaki bütün mahallî televizyonları ve gazeteleri izlerseniz, son bir haftadan beri yayınlarının yarısında bunu teşhir etmektedirler. Sürekli olarak üreticilerle konuşmaktadırlar, köylülerle konuşmaktadırlar; et ithalinin meydana getirdiği huzursuzluğu, burada, bütün halk yaşamaktadır.

Burada, ayrıca bir konu daha vardır, o da şu: Et ithaliyle ilgili Avrupa ülkelerinde önemli ölçüde sübvansiyon uygulanmaktadır. Mesela önümüzde bir cetvel var. Bu cetvelde deniliyor ki: "Ziraî nüfus başına Avrupa ülkelerinde toplam 5 373 dolar sübvansiyon ödenirken, bu, Türkiye'de 366 dolar." Hemen hemen onbeşte birine yakın bir miktar. Dolayısıyla, Avrupa Birliğindeki ülkelere göre, son derece düşük sübvanse edilen hayvansal ürünler, ülkemize geldiği zaman, üreticilerimiz bunlarla rekabet edememekte, dolayısıyla, buralarda hayvan üretimi yapılamamakta, yapılamayınca bu yöreler boşalmakta, boşalınca da, buralarda, terör bir türlü bitirilememektedir.

Sayın Başkanım, burada, Sayın Bakan -gazetelere de yansıdı- Plan ve Bütçe Komisyonunda da "biz, eğer, Hazineden 16 trilyon lira para alabilirsek, bu ithal edilen eti Türkiye'ye sokmayacağız. Bunları, Kosova'da veya Azerbaycan'daki halka yedirerek, bu durum karşısında Türkiye'deki üreticilerin mağdur olmasını önleyeceğiz" dediler; bunun, geçerliliği gerçekten yok. Eğer, Türkiye'nin, yurt dışındaki fakir insanlara16 trilyon liralık et yedirecek kadar parası var ise, o zaman, biz de, 1999 yılında geçici bütçede ülkemizdeki hayvancılığı teşvik için neden ancak 5 trilyon lira ayırabildik diye sormaz mıyız. "16 trilyon lira parayı, Kosova'da veya Azerbaycan'daki fakir halka et yedirmek için ayıracağız" demenin, ne kadar gerçekçiliği var, bunu, sormak isterim bir.

İkinci olarak şunu söylemekteyim: Bunu, bizzat Tarım Bakanı da itiraf etmişlerdir. Hayvancılık konusunda hükümetlerin kaçakçılığa karşı önlem almaları lazımdır. Türkiye'ye, sınırlarımızdan, her gün 3 milyon kaçak hayvan girerse, siz, et ithalini yasaklasanız bile, fiili olarak ihracat yapılmaktadır. Gidin Doğu Anadolu'ya, bütün hayvan pazarlarında, kaçak hayvanlar satılmakta ve bu satımlardan dolayı da, üreticiler, korkunç zarar görmektedirler.

Bakınız bir misal vereyim: Erzurum et kombinasında 6 ayda, ete, yalnız 55 bin lira zam yapılmıştır. Düşünebiliyor musunuz, akaryakıta aynı dönemde yüzde 60'ın üzerinde zam yapılırken, ete yapılan zam 55 000 liradır. Burada ödemeler 20 günden 40 güne çıkarılmıştır ve şu arada da peşincide yüzde 10'a düşürülmüştür ve bu durum karşısında da, hayvan üreticileri korkunç bir mağduriyet içerisindedir ve artık, hayvancılık sektörü bitmektedir. Onun için, bu maddeye dayanarak, et ithali yasağının, en azından bu üreticiler kendilerini toplayıncaya kadar, kendilerine yeter hale gelinceye kadar devam etmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıraların alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.—3577 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (a) ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Şikâyet üzerine veya gerektiğinde re’sen, verilen bilgi ve belgeler veya mevcut diğer bilgilerin ışığı altında ön incelemeyi yapmak,”

“c) Soruşturma açılması halinde, soruşturmayı yürütmek ve önlemlerle ilgili olarak Kurula teklif sunmak,”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında, yaptığımız uluslararası anlaşmalara aykırı düşen hükümler... Bunlar önergelerle düzeltilemiyor; bunların düzeltilmesi mümkün değil; ama, bu tenkitleri burada yapmamızın amacı, bu tenkitlerimiz tutanaklara geçsin, Sayın Bakanlığımızın, ilgili daire başkanlarımızın bu konulara biraz özel hassasiyet göstermelerini temin içindir. Dolayısıyla, niye durmadan tenkitler yapılıyor denmesin diye bu izahatı veriyorum.

Biraz önce belirttiğimiz konu vardı; diyorduk ki, bir üretim dalının bütünü yerine, bir üretim dalını ilgilendiren piyasanın da inceleme altında tutulması gerekiyor. Bakın, 5 inci maddede "şikâyet üzerine veya gerektiğinde resen, verilen bilgi ve belgeler veya mevcut diğer bilgilerin ışığı altında ön incelemeyi yapmak" denilmektedir. Demek oluyor ki, burada, bir konu hakkında inceleme talep edildiği zaman, onu takip eden bir başka konu hakkında da resen ön inceleme yapmak mümkündür. Bu maddeler, bize, öyle zannediyorum ki, -bilemiyorum, yanlış mı düşünüyorum- bu imkânları da veriyor ve bu imkânları kullanmak gereğini hissediyoruz. Çünkü, Türkiye ekonomisinin belli sıkıntıları var, sanayinin belli sıkıntıları var. Sanayisi gelişmiş, ekonomisi gelişmiş ülkelerle bizim aynı bazda rekabet edebilmemiz, herhalde, takdir ederseniz, mümkün değildir; ama, buna da uyum sağlamak mecburiyetimizin olduğunu kabul etmemiz lazım. Dünyada yalnız başına yaşamamız da mümkün değildir, onlara uyum sağlamamız lazım, onların birtakım imkânlarını almamız, ülkemize getirmemiz gerekiyor.

Tekstilden bir örnek vereceğim -bu bir gerçek- bakın, dünyada öyle tesisler var ki, öyle üretim tesisleri var ki sentetik iplikte, petrokimya tesisinden pipe line, yani, boru hatlarıyla ana hammaddelerini doğrudan doğruya fabrikaya iletmek suretiyle, iplik üretimi yapılıyor. Halbuki, bizde, işte, ATAŞ'tan veya diğer rafinerilerden hammaddeler alınacak, tankerlerle taşınacak, cips haline getirilecek, o cipsler eritilmek suretiyle iplik haline getirilecek.

Burada, sübvansiyonlar incelenirken, teknik düzeyde bizim dezavantajlı durumumuzun da gözönüne alınması gerekiyor; bu tip imalatlarda mutlaka maliyet farklılıklarımız olacak. Bu maliyet farklılıklarımızın bir şekilde giderilmesi lazım. O bir şekilde giderilme de, işte Avrupa Topluluğunun uyguladığı gibi, Amerika Birleşik Devletlerinin uyguladığı gibi, bir yolla, bu sanayi kolu, bu işkolu, bu piyasa denetim altına alınmak suretiyle, zararın asgarîye indirilmesiyle olur. Bu düşüncelerimiz, herhalde, zannediyorum ki, itibar görecektir ve uygulamalarda, araştırmalarda baz olarak alınacaktır.

Saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ufuk Söylemez; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısının 5 inci maddesi hakkında, Doğru Yol Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten de, Türkiye'de, bugün, gümrük birliğinden sonra, hem yasal mevzuata uyum sağlamak hem uluslararası anlaşmalardaki gerekleri yerine getirmek hem de gelişen uluslararası rekabet koşullarında zorunlu olan, -Gümrük Kanunu gibi, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Kanunu gibi- uyum kanunlarını çıkarmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bana göre, son derece gecikmiş de olsa, isabetlidir.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, Türkiye'yi haklı rekabete, şeffaflığa sokarken, aynı zamanda, haksız rekabete karşı da, ülkemiz ekonomisinin, sanayinin korunması için, bu uyum yasalarını da hazırlamıştık. Hepinizin bileceği ve hatırlayacağı üzere, 28 Ekim 1995'te, yani, 1995 erken genel seçimlerinden az bir süre önce, biz, bu ithalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin yasa tasarısını da, Yüce Meclise sevk etmiştik; fakat, hepinizin bildiği gibi, erken seçimler ve üst üste gelen hükümet değişiklikleri ve siyasal istikrarsızlık, bir türlü, ne Gümrük Kanununu ne de bugün görüşmekte olduğumuz İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının görüşülüp, yasalaşmasına imkân vermedi. Bu gecikmeden dolayı gerçekten üzgünüz; ama, geç de olsa, bugün buraya gelmiş olmasını, Doğru Yol Partisi Grubu olarak mutlulukla karşılıyoruz. Biz, siyasette, 21 inci Dönemde, yepyeni bir bakış açısıyla, yapıcı, olumlu katkı ve eleştirilerle beraber, doğru olan, Türk ekonomisi için, Türkiye için, Türkiye'nin önünü açacak her yasanın yanında, aktif katılımla destek vereceğimizi çeşitli defalar beyan etmiştik. Bu yasa tasarısı vesilesiyle de bir kez daha beyan ediyoruz ki, Türkiye'nin gümrük birliğine girmesiyle, rekabete açılmasıyla, gerekli olan bu İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve Gümrük Kanunu gibi kanunlarda yapılacak değişikliklerle ilgili tasarılara biz, DYP olarak müspet katkı ve destekte bulunmaya her zaman devam edeceğiz; bugün de, aynı düşüncelerle huzurunuzdayız.

Gerçekten, bu kanun tasarısı, dünyada, 1997'de başlayan, artık, bugünlerde biraz da sona eren -Türkiye'de de halen hüküm süren, çeşitli iç ve dış sebeplerle- krizin, ekonomide rekabetin son derece keskinleştiği bir dönemde önem kazanıyor. Tabiî, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Kanununu çıkararak, antidamping ve sübvansiyonlarla ilgili olarak soruşturmaları ve takipleri hızlandırarak elbette birtakım önlemleri almamız mümkündür; ama, şunu da kabul etmek gerekir ki, her şey yasayla düzenlenemez; yani, gümrüklerimizi otomasyona geçiremez isek, buradan giriş ve çıkışları, ihtisas gümrüklerini, sağlıklı istatistikî verileri alamaz isek, doğru kur politikalarını uygulayamaz isek, dışticarette hem ihracatın hem ithalatın dengelerini bozar isek, ne kadar bu uyum yasalarını çıkarırsak çıkaralım, ne kadar ithalatta haksız rekabeti önlemeye yönelik olarak önlemler alırsak alalım, yine de eksik kalır, yanlış kalır.

Yapılan soruşturmalara baktığımız zaman, gerçekten, şu anda, 21 ülkeye yönelik olarak soruşturmaların devam ettiğini görüyoruz. Geçmiş hükümetler döneminde, Doğru Yol Partisinin içerisinde bulunduğu hükümetler döneminde, biz, bu soruşturmalara çok büyük hassasiyet gösterdik. Daha önce de arkadaşlarımız beyan etmiş olabilirler; 102 soruşturma yürütülmüş ve 46'sında önlem alınmış ya da telafi edici vergi uygulanmıştır, kalan soruşturmaların da süratle yapılması lazım. Bugün, en çok tekstil sanayimizde ciddî sıkıntı vardır. Tekstil sanayimizin teşvik gibi, doğru kur politikaları gibi, doğru finansman politikaları gibi birçok makro ekonomik politikalara ihtiyacı vardır; ama, aynı zamanda haksız rekabete karşı da bu anlamda bir korumaya da ihtiyaç vardır. Biz, korumacılık ve kayırmacılığın, tam rekabet, haklı rekabet ortamında ortadan kalkmasını düşünüyoruz; ama, yerli sanayimizin, haksız rekabete karşı da, mutlaka, o anlamda korunması ve dengelenmesi gerekir. Poliyester, poliyesterden mamul iplikler ve buna benzer lifler gibi konularda, özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri krize girdikten sonra gerçek anlamda dampingli mal satışında bulunmaktadırlar. Bu, yerli sanayimizi vurmuştur. Zaten, içeride, Vergi Yasası gibi birtakım haksızlığa yol açan yanlış makro ekonomik politikalar gibi, kur politikası gibi problemlerle tüm sanayi krize girmiş, ciddî bir resesyon yaşarken, bir de buna Güneydoğu Asya ülkelerinden gelen dampingli malların satışı ve ülkeye girişi eklenince, tekstil sanayiinde özellikle poliyester konusunda, poliyester iplik konusunda çok ciddî kriz yaşanmaktadır. Biz, bu soruşturmaların da bir an önce bitirilmesi ve tekstil sanayimizin de bu anlamda haksız rekabetten korunması gerektiği kanaatindeyiz. Türkiye, gümrük birliğinden sonra, inşallah, gümrük kanununu da çıkaracaktır. İthalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin kanunda değişiklik yapan bu tasarıya da, biz DYP olarak aktif katkıda bulunacağız. Tekrar ediyorum: Önemli olan kanunların çıkması değil; çünkü, kanunlar tek başına ekonomide her şeyi düzeltemez, kanunlarla ekonomiyi yönetmemiz mümkün değildir; bu, ancak, düzenleme, regülasyon görevi görür. Önemli olan, doğru ve sağlıklı makro politikalarla bunların uyumlu götürülmesidir; ihracat politikası gibi, vergi politikası gibi, hatta Bankalar Kanunumuz gibi kanunların uyumlu ve organize olması halinde, ekonominin önü açılabilir.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, ithalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin kanunda değişiklik yapan bu tasarının, Türkiye'ye, Türk sanayiine, ekonomisine yararlı olacağını düşünüyor ve diğer maddelerde de görüleceği üzere, aktif katılımla müspet destek vereceğimizi beyan ediyoruz.

Hepinize, nezaket ve sabrınızdan ötürü, dinlediğiniz için teşekkür eder; saygılarımı sunarım.

Sağ olun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Söylemez.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 6 – 3577 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (b), (c) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurul, İthalat Genel Müdürünün veya görevlendireceği genel müdür yardımcısının başkanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin birer yetkili temsilcisi ile İthalat Genel Müdürlüğünün ilgili daire başkanınından teşekkül eder.”

“b) Soruşturma sırasında yeterli delil olması halinde geçici önlem kararını Bakanlığın onayına sunmak,”

“c) Soruşturma sonuçlarını değerlendirmek, bunun gerektireceği tedbirleri almak ve kesin önlem kararını Bakanlığın onayına sunmak,”

“d) Soruşturma sırasında taahhütte bulunulmasını önermek ve taahhütte bulunulması halinde, taahhüdü kabul edip etmemek hususunda karar vermek ve taahhütlerin yerine getirilmemesi durumunda gerekli önlemleri almak.”

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

İthalatta haksız rekabetin oluşup oluşmadığını inceleyen kurulun oluşumunu içeren bu maddenin birinci paragrafı "Kurul, İthalat Genel Müdürünün veya görevlendireceği genel müdür yardımcısının başkanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Tİcaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin birer yetkili temsilcisi ile İthalat Genel Müdürlüğünün ilgili daire başkanından teşekkül eder" şeklinde ifade edilmektedir.

Birinci olarak, bir ürünün maliyet hesabını bilen ve piyasa mekanizması içerisinde önemli görev ifa eden TÜRMOB, yani, Türkiye Serbest Muhasebeciler, Mali Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odasından bir yetkilinin bu kurulda olmasını uygun bulmaktayız; eğer, olsaydı, uygun olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, bu kurul bir üstkurul. Tabiî, bu üstkurulu besleyen iyi bir teknisyen kadroya da ihtiyaç vardır; bu, teknisyen kadroyla donatılmalıdır düşüncesindeyiz.

İkinci olarak, kurul içinde Gümrük Müsteşarlığı bulunmaktadır. Gümrük Müsteşarlığının da, tabiî ki, bu kurul içerisinde olması gerekli; ancak, gümrüklerimizin bu kurula sağlıklı bilgi verebilmesi için bilgisayarlı teknik donanıma sahip olmaları gerekir. Oysaki, gümrüklerimizin bugünkü hali ortadadır. Gümrüklerden sorumlu ilgili bakanlık, teknik donanım çalışmalarını bir an önce ikmal etmelidir temennisinde bulunuyoruz. Aksi halde, bilgi edinmedeki aksaklıklar, kararların alınmasını da geciktirecektir.

Benim de seçim bölgem olan Bursa'da, Uzakdoğu'dan kumaş girdileri, bildiğiniz gibi, piyasayı allak bullak etti; dokumacı esnafı iflas etti diyemiyoruz; dokumacı esnafı battı; teknolojiyi yenileyebilen tekstilci arkadaşlarımız, borçtan ve iş bulamamaktan yakınıyorlar; teknolojiyi yenileyemeyenler ise, hurdacı bulamamaktan sıkıntı çekiyorlar ve tekstil sektöründe aile dramlarının yaşandığını burada ifade etmek istiyorum.

Dokumacı esnafı battı diyoruz; ama, aylar sonra, sadra şifa olmayan çareler aranmaya başlandı; fakat, ortada bir çözüm de yok. Dolayısıyla, gümrüklerden bilgi akışı hızlandırılmalı ve gerekli altyapı çalışmaları tamamlanmalıdır diyorum.

Son olarak da, ithalatta haksız rekabetin oluşup oluşmadığıyla ilgili bilgileri gümrükler temin edeceğine göre, ihtisas gümrüklerinin kurulması zarureti ortaya çıkmaktadır. İhtisas gümrükleriyle, gümrüklerden giren ve çıkan malların kemiyet ve keyfiyeti daha sağlıklı tespit edilecektir; dolayısıyla, kurula da, sağlıklı bilgiler en kısa zamanda ulaşmış olacaktır diyor, Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın...

Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 ncı maddede, kurulun kimlerden teşekkül ettiği tadat edilmiştir: "Kurul, İthalat Genel Müdürünün veya görevlendireceği genel müdür yardımcısının başkanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin birer yetkili temsilcisi ile İthalat Genel Müdürlüğünün ilgili daire başkanından teşekkül eder."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilhassa, bu kurul üyelerinden Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, kendileri, mevcut bir ekonomik krizde, üyeleriyle beraber bunun mücadelesini verme süreci içerisindedirler.

Şöyle baktığımız zaman, haksız rekabete karşı en iyi mücadele, bilindiği gibi, işletmelerde marjinal verimliliği sağlamakla mümkün olur. İşletmelerin marjinal verimliliği sağlayabilmeleri, optimum üretim seviyesini yakalayabilmeleriyle mümkün olur. 1998 ve 1999 yılının ilk beş ayı içerisinde, sanayi işletmesinde, imalatta, büyük bir daralma gözükmektedir. 1997 yılıyla kıyas ettiğimiz zaman, bilhassa, imalat sanayiinde 4,6'lık büyümeye karşın -ocak-mart döneminde- 1999 yılında, 7,8'lik bir daralma gözükmektedir. Yine, enerji sektörüne baktığımızda, madencilik sektörüne baktığımızda, 1997 yılının ilk üç ayındaki 2,7'lik büyümeye karşılık, 1999 yılında 10,9'luk gerileme mevcuttur.

Şimdi, marjinal verimliliği sağlamak için, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, optimum üretim seviyesini yakalamak gerekir. Optimum üretim seviyesi ise, işletmelerde kârlılık oranının belirlendiği nokta olmaktadır. Bizim, dampingle, antidamping yasasıyla ve sübvansiyonla koruyacağımız sanayimiz, kendi içerisinde, geçmiş üç yıl içerisinde, bilhassa 1998 yılının son çeyreğinde ve 1999 yılının ilk çeyreğinde, tamamen, üretim seviyesinden, üretimden çekilmiş bir noktada, dinlenme noktasındadır; yani -tabiri caizse- sanayici yorgun, ekonomi durgun vaziyettedir. Bu ekonomiyi canlandırmak için, biraz önce Sayın eski Bakanımız Ufuk Söylemez Beyin de ifade ettiği gibi, daha, çok mühim yasaların çıkarılması gerekir.

Burada ekonomiyi konuşuyoruz; bakıyoruz şöyle, ekonomiden sorumlu bakan yok meydanda. Yine, malî konuları konuşuyoruz, maliyeden sorumlu bakan yok ve bu kurulun oluşacağı ilgili bakanlıklardan kuruluşlar yok, kendi kendimize konuşuyoruz. Kalkıp da bir yetkiliden, konuşmamızın fazlası, noksanı veya tamamlanacağı hususunda bir açıklama yok. Şimdi, bu şekilde, acaba, ekonomi nereye varır, soruyorum size?

Değerli milletvekilleri, 1998 yılının tamamı itibariyle toplam sanayi üretim artış hızında, 1997 yılına göre yüzde 9,7 gerileme olmuştur. 1998 yılında, sanayi üretim artış hızı, kamu kesiminde yüzde 5, özel kesimde ise binde 4 seviyesinde gerçekleşmiş; bu büyüme global olarak değerlendirildiğinde yüzde 1,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. 1998 yılının ilk beş ayında tekstil sektöründe gözlenen özel üretim azalması, bu uygulananın ciddî bir enflasyonla mücadele şekli olmamasından kaynaklanmıştır. 1998 yılında, tekstil ihracatı, miktar olarak önemli ölçüde azalmasına karşın, Uzakdoğu Asya ülkelerinin yaptığı devalüasyon sonucu uluslararası pazarlardaki fiyatlarda gözlenen düşüş, tekstil ihracatının, o ülkeler nezdinde, artmasını sağlamıştır. Biz ise, halen, o ülkelerdeki krizi esas almak suretiyle, ihracatımızda daralmanın, sanayide ve imalatta daralmanın olduğunu ifade ediyoruz. O ülkeler ise, bugünkü ve bundan üç beş ay önceki tarih itibariyle, eksiden artı noktasına geçmiştir.

Bizim ihracat kalemlerimizden birisini tarım sektörü oluşturmaktadır. Tarım sektörüne baktığımız zaman, bilhassa, sübvanse edilen tarım sektörü can çekişiyor. Şu anda, müstahsil, mahsullerini Toprak Mahsulleri Ofisine vermiş, parasını, bedelini ne zaman alacağını bilmiyor; ama, müstahsilin teslim etmiş olduğu mallar üzerinde, devlet, vergisini, tevkifatını, stopajını almak suretiyle, vergi gelirlerinin biraz olsun arttığını kâğıt üzerinde göstermektedir.

Halbuki, çıkmış olan uyum yasalarının bir kısmını oluşturan vergi kanunları ve çıkacak olan uyum yasaları, bu kanundan, damping yasasından daha önce gelmiş olsa, hiç değilse, rekabet yapacak müesseseler, üretimlerini iyi bir şekilde yapmak suretiyle piyasaya açılabilirler.

Ben, size, geçmişle ilgili bir örnek vermek istiyorum: Osmanlı döneminde İstanbul'da olan Birinci Ordu Halep'e yerleştirilmiş -işte, malum, o mücadele için orada bulunduruluyor- ama, kurmay sınıfı tamamen İstanbul'da. Birinci ordu, şeklen baktığınız zaman, kurmay sınıfı olarak İstanbul'da, yalnız, muharip sınıfından bir kişi yok; muharibin tamamı Halep'te. Şimdi, biz, damping yasası çıkarıyoruz; işletmeleri, müesseseleri sübvanse edeceğiz; yalnız, meydanda işletme kalmamış, müessese kalmamış; işletmeler, tek tek, icra, haciz şekliyle satılmış, satılmak üzere. Makineler sökülmüş; kimisini bankalar ambarlarına atmış, kimisini alacaklı almış ve neticede, o güzelim makineler, imalat yapacak olan makineler çürümeye terk edilmiştir.

Bu yasa tasarısı görüşülecek ve yasalaşacak; bundan sonra, hiç değilse, sanayii engelleyen, üretimi engelleyen Vergi Kanunundaki gerekli değişiklikleri yapalım. Hiçbir vergi kanunu, toplanan vergiyi azaltmak için çıkarılmaz. Baktığımız zaman, güya, vergi artışını sağlayacak, bütçede daha fazla vergi gelirine dayalı ve açığı azaltacak şekilde çıkarılan vergi kanunları, bütçe açığının daha da fazlalaşmasını sağlamış vaziyettedir.

Bu nedenle, bilhassa sübvanse edeceğimiz müesseseleri, daha önceden, daha iyi bir şekilde üretim yapacak seviyeye getirici tedbirleri alıp, onları kendi ayakları üzerinde durduracak bir noktaya ulaştırmamızın daha faydalı olacağı kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Sayın milletvekilimizin "herhangi bir konuda görüş bildirilmiyor" demesine dayalı olarak ifade etmek istiyorum ki, bu hazırlanan yasa tasarısı, kendi sanayimizi sübvanse etmek için değil, başka ülkelerin, kendi sanayilerini sübvanse ederek bizim sanayimiz üzerinde haksız rekabet uygulamasını önlemek açısından getirilen bir tasarıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Açıklamanız için teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MURAT AKIN (Aksaray) – Biz de antidamping yapacağız...

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir soru tevcih etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkanım, 6 ncı maddenin (b) bendinde, soruşturma sırasında yeterli delil olması halinde geçici önlem kararının bakanlığın onayına sunulmasından bahsedilmektedir. Burada bir açıklık yok; burada hangi kıstasın uygulanacağını öğrenmek istiyorum, müsaadenizle.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Bu, gayet açık görünüyor...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Kıstas ne burada; hangi ölçütlere göre uyguluyorsunuz; yani, delilin yeterli olup olmadığını nasıl anlıyorsunuz?

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Yani, yeterli delili tayin ve tespit etmek, kurulun kendi arasında yaptığı müzakere sonucunda ortaya çıkacaktır ve bu konuda bir görüş birliği doğduğu zaman da, bakana sunacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.—3577 sayılı Kanunun 7 nci ve 8 inci maddelerinde mevcut “ve/veya” ibareleri “veya” olarak değiştirilmiş ve kanunun 7 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan "fiilî" ibareleri çıkarılmıştır. .

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Ayhan?.. O da, zannediyorum, salonda yok.

Madde üzerindeki...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısının aranması istenmiş olduğundan, maddenin işaretle oylamasını elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim; bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanıldığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.— 3577 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Resen veya şikâyet üzerine yapılan inceleme sonucunda dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın ve bu ithalattan kaynaklanan zararın varlığı konusunda yeterli delillerin bulunması durumunda soruşturma açılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Şener; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır Sayın Şener.

FP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 41 sıra sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Bu maddede, damping ve sübvansiyona konu ithalattan kaynaklanan zararın varlığı halinde soruşturma açılacağı hükme bağlanmıştır. Dikkat edilecek olursa, burada, uluslararası dışticarette tam rekabetin sağlanabilmesi, haksız rekabetin önlenebilmesi amacıyla damping ve sübvansiyon hallerinde soruşturma açılması öngörütmektedir.

Richardo'nun "karşılaştırmalı üstünlükler" teorisine göre iki ülke arasında dışticarette serbest piyasa ekonomisi koşulları tam anlamıyla uygulanırsa bu ilişkilerden her iki ülke de kârlı çıkar, kazançlı çıkar, her iki ülke de kendi alanlarında uzmanlaşır, en düşük maliyetlerle üretim yapan ülkeler mallarını diğer ülkelere satma imkânı elde ederler. Böylece, uluslararası maksimum fayda elde edilmiş olur.

Yalnız, üzerinde tartıştığımız, görüştüğümüz kanun tasarısı da dahil olmak üzere, uluslararası ticartten, uluslararası ekonomik ilişkilerden bütün ülkelerin kârlı çıkması mümkün değildir. Şu anda dünyanın içinde bulunduğu durumu, ülkelerin gelişmişlik durumunu incelediğimiz takdirde bu ilişkilerin eşitler arası ilişkiler olmadığını ve karşılıklı menfaata ve karşılıklı çıkarların elde edilmesine dayanmadığını hemen görür ve tespit ederiz. Çünkü, mevcut dünya düzeninde ülkeler iki ana gruba ayrılmaktadırlar. Bu ülkelerden bir grubu gelişmiş ülkelerdir, millî gelirin daha büyük payını almaktadırlar, dünya millî hâsılasının büyük bir bölümüne elkoymaktadırlar. Buna karşılık, diğer bir grup ülke ise, nüfusları dünyanın daha büyük bir kesimini ifade ettiği halde, gelişmekte olan ülkelerdir veya daha önceleri kullanılan tabirle "az gelişmiş" ülkelerdir. Az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki ticareti, ekonomik ilişkileri incelediğimizde, mekanizmanın sürekli olarak gelişmiş ülkeler lehine işlediğini görmekteyiz ve bu ticaretten, bu ekonomik ilişkiler bağlantısından, sürekli olarak gelişmiş ülkeler yararlanmakta; ama, az gelişmiş ülkeler bu ilişkilerden zarar görmektedirler.

1960'lı yıllarda, iktisatçılar arasında çok yaygın kabul gören bir teori vardı. Bu teoriye göre "dünya kapitalist sistemi içerisine az gelişmiş olarak giren bir ülkenin gelişmesi mümkün değildir; yani, az gelişmişlik süreklidir" deniliyordu. Daha sonraki yıllarda, özellikle 1980'li yıllarda, bu teori, Asya kaplanları ile ilgili ekonomik gelişmeler sonrasında tartışılmaya başlanmıştır; ama, buna rağmen yine de bu teorinin gerçek boyutları, üzerinde durulması gereken boyutları olduğu da bugün halen kabul edilmektedir.

Bu teoriye göre, az gelişmişlik süreklidir ve dünya kapitalist sistemi içerisine az gelişmiş olarak giren bir ülkenin gelişmesi mümkün değildir. Bunun iki sebebi vardır; bunlardan birincisi, yapılanma kavramıyla ifade edilir; yani, az gelişmiş ülkelerdeki ekonomik, siyasal ve kültürel kurumlar, gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmektedir; ikincisi ise, kaynak transferidir. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler, sürekli olarak, az gelişmiş dünyadan, gelişmiş ülkelere doğru kaynak transferini sağlamaktadır. Yani, gelişmiş ülkeler, bir yandan kendi kaynaklarını kullanırken, diğer taraftan da, dünyanın az gelişmiş ülkelerinden transfer ettikleri kaynakları kullanmaktadırlar. Buna karşılık, az gelişmiş ülkeler, kendi kaynaklarının bir kısmını gelişmiş ülkelere transfer ettikten sonra, sadece ve sadece, ellerinde kalan kaynaklarla kalkınma yarışı içerisine girmektedirler. Bu mekanizma sebebiyledir ki, zaman ilerliyor, yıllar, on yıllar geçiyor; ama, bakıyoruz ki, dünyanın bu iki kesimi arasındaki gelişmişlik farkı, refah düzeyi, millî hâsıladan pay alma seviyesi kapanmıyor, aradaki fark kaybolmuyor; ama, sürekli olarak artıyor.

Kaynak transferinin değişik yolları ve mekanizmaları mevcuttur. Dünya ekonomik sistemi işlerken, dönemden döneme, devirden devire, zamandan zamana bu değişik mekanizmalar devreye girmektedir. 15, 16 ve 17 nci Yüzyıllara baktığınız zaman, dünya kaynakları, ekonomidışı faktörlerle, gelişmiş ülke merkezlerine akmıştır; korsanlıkla, yağmayla, köleleştirmeyle, soykırımla, bütün dünya kaynakları Batı merkezlerine akmıştır. 1880'li yıllarda, yani 19 uncu Yüzyılda, devreye daha başka değişik mekanizmalar girmiştir. Bu mekanizmalar içerisinde, 18 inci Yüzyılın ortalarında, portföy yatırımlar devreye girmiştir. Son çeyreğinde ise, doğrudan yatırımlar, başta demiryolu yatırımları olmak üzere, devreye girmiştir; ama, özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra, ticarette kullanılan, dış ticarette de kullanılan, mübadele aracı olan paranın özelliklerinin, niteliklerinin ve fonksiyonlarının değişmesiyle birlikte daha büyük bir kaynak transferi mekanizması kurulmuş bulunmaktadır. Bu mekanizma, gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş ülkeler arasında, millî paralar açısından görünen farka dayanmaktadır. Az gelişmiş ülkelerin paraları konvertibl sayılsa dahi, dünyada diğer piyasalarda geçerliliği olmayan paralardır, sadece ulusal sınırlar içerisinde işlerliği bulunan paralardır. Hatta, günümüzde, ulusal (millî) sınırlar içerisinde dahi yerini gelişmiş ülkelerin paralarına terk etmeye hazırlanan paralar kabilindedir.

Bu niteliği sebebiyledir ki, gelişmiş ülkeler, eğer az gelişmiş ülkelerden herhangi bir mal alma ihtiyacını duyarlarsa, yeterli ihraç edecek malları bulunmasa bile, herhangi bir yerden kaynak temin edebilecek güçleri bulunması bile, kendi banknot matbaalarını işletmektedirler ve aslında kâğıt parçasından başka bir anlamı olmayan bu değerler, banknot matbaalarında paraya dönüşmekte, dolara, marka dönüşmekte ve az gelişmiş ülkelere verilen bu kâğıtlar, çok büyük değerlerde malların ve kaynakların gelişmiş ülkelere akmasını sağlamaktadır.

Dolayısıyla, bu mekanizmayı düşünecek olursak, ortada görünen tablo şudur: Parası, uluslararası ticarette kullanılamayan ülkelerin ne kadar döviz rezervleri varsa veya kendi aralarında yaptıkları ticarette kullandıkları para varsa, bu para stoku kadar bir değer, az gelişmiş ülkelerden, gelişmiş, kalkınmış ülkelere, karşılıksız olarak akmıştır ve gitmiştir.

BAŞKAN – Sayın Şener, 1 dakika ilave ediyorum; buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, biz, burada, GATT sonucunda ortaya çıkan bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz. Avrupa Birliğine uyum bağlantısında yürürlüğe sokmaya çalıştığımız bir kanun tasarısı üzerinde konuşuyoruz, görüşüyoruz; ama, tüm bu ayrıntıların ötesinde, dünya ticaretindeki genel mekanizmaların bizim lehimize mi işlediğini, aleyhimize mi işlediğini araştırmamız, düşünmemiz, tartışmamız, sorgulamamız ve çıkış yolları aramamız gerektiğine inanıyorum ve bu duygular içerisinde, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, MHP, ANAP, DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şener.

Aynı madde, yani 8 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmuş olduğum maddeyle ilgili, Sayın Bakanımız, ben yerime oturduktan sonra, karşı ülkelerde yapılan damping ve sübvansiyonla ilgili düzenleme olduğunu ifade etti. Bir yanlışlığın tutanaklarda yer almaması açısından, bu ifadeyi düzeltmek istiyorum.

Kanun tasarısının gerekçe kısmında da görüldüğü üzere "yerli sanayinin haksız rekabete karşı korunmasının, sadece antidamping ve sübvansiyonun önlenmesine yönelik tedbirlerle"... Yani, bu kanun tasarısının gerekçesinde, dampinge karşı bir antidamping yasası olduğunu ve sübvansiyona karşı da alınması gereken tedbirleri düzenleyici hükümler olduğu belirtilmiştir; yani, konuşmamızda bir yanlışlık yoktur. Bunun önlemleri de -ileriki maddelere bakıldığı zaman- hangi şekilde antidamping ve sübvansiyon yapılacağı da belirtilmiştir, 10 uncu maddede bu görülmektedir; "...Kurulca belirlenen ve Bakanlıkça onaylanarak kesinleşen damping marjı veya sübvansiyon miktarı kadar..." Yani, bize ihracat yapan, bizim, mal ithal ettiğimiz ülkenin yapmış olduğu dampinge ve sübvansiyona mukabil veya onların ülkede doğurmuş olduğu zararı ortadan kaldıracak daha az bir oran veya miktarda dampinge karşı telafi edici vergi alınır, demek suretiyle çözümünü de belirlemiştir.

Şimdi, ben özür diliyorum, bu konunun üzerinde sık sık durmak istemiyorum. İşte, bilhassa dış ticareti ilgilendiren bir tasarı görüşülürken, ekonomiden sorumlu bir bakan olmazsa -tabiî ki, Kültür Bakanımız kendi konusunu biliyordur, okulunda okumuştur- dışticaretten sorumlu bir bakan olmazsa, tabiî ki, bir milletvekili ile konuyu şu an için burada takip eden Sayın Bakanımız arasında bir kopukluk olacaktır. Ben, bu hususu tekrar tekrar açığa vurmak suretiyle herhangi bir kişiyi mahcup etmek istemiyorum; ama, tutanaklarda da bir şeylerin düzelmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, sanayimiz, optimum üretim seviyesini yakalamadığı müddetçe, hiçbir şekilde dışarıyla rekabet etmemiz mümkün değildir; çünkü, optimum üretim seviyesi, imal edilen, istihsal edilen bir mamulde, maliyetin asgarî noktaya düşmesini, bu vesileyle kârlılık oranının yükselmesi ve dışa karşı rekabetin kendiliğinden oluşması şeklinde tahakkuk edecektir.

Damping ve sübvanse etme şekli, bir nevi geçici önlemdir. Düşünebiliyor musunuz; bugün bu kurulun alacağı tedbirler, bu kurulun getireceği önlemler, acaba gecikmeler olduğu zaman nasıl telafi edilecektir? Ülkemizdeki çeşitli kurulların çalışma şekillerini hep birlikte müşahede ediyoruz; ama, bugün, sanayi, acil alınması gereken kararları beklemektedir. Bu kararlarda ufak bir gecikme, hiç şüphesiz ki, işletmelerin silinmesi noktasına kadar gelmektedir. Kaldı ki, herhangi bir damping ve sübvansiyon durumuyla karşılaşmadığımız halde, kendimiz ekonomik idareyi beceremediğimizden dolayı, son iki yılda, ihracat yapan işletmeler, kâr eden işletmeler ve yüzlerce, binlerce işçi istihdam eden müesseseler kapatılmış, müessesenin başındakiler, kendileri, bizatihi aş peşine, ekmek peşine düşmüşlerdir.

Bu vesileyle, bilhassa, tekstil sektöründe, yine, rekabet yapacağımız turizm sektöründe binlerce insanımız işsiz haldedir. İlk önce, bu müesseseleri ayağa kaldırıcı tedbirleri almamızda fayda olacağı kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Madde üzerinde, şahsı adına Sayın Ayhan?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Vazgeçiyorsunuz.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.—3577 sayılı Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Taahhütler

Madde 11. —Soruşturma sırasında menşe ülke, ihracatçı ülke veya ihracatçı, soruşturma konusu dampingli veya sübvansiyonlu ithalattan kaynaklanan zararı ortadan kaldıracak şekilde kendiliğinden veya Kurulun önerisi üzerine taahhütte bulunabilir. Kurulun taahhüdü kabul etmesi halinde soruşturma, geçici veya kesin önlem alınmaksızın durdurulabilir veya sonuçlandırılabilir. Soruşturmanın sonuçlandırılmış olması, taahhüdün yürürlüğe girmesine kadar uygulanmış olan geçici önlemlerin gerekli kıldığı tahsilatı engellemez. Taahhütlerin yerine getirilmemesi halinde, Kurulca mevcut verilere dayalı olarak geçici veya kesin önlem alınabilir. Taahhütler ile ilgili usul veya esaslar Bakanlıkça çıkarılacak Yönetmelikte, taahhütlerin geçerlilik süresi ve gözden geçirilme esasları ise Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Bedri İncetahtacı; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları üzerinde görüşüyoruz. 9 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, 9 uncu maddenin gerekçesi "Madde, Antidamping Anlaşmasının 8 inci maddesi ve Sübvansiyonlar Anlaşmasının 18 inci maddesi hükümleri esasında taahhütlerle ilgili uygulamaya açıklama getirecek şekilde düzenlenmiştir. Dampinge veya sübvansiyona konu ithalatın zarar verici etkisinin kalmaması ve şikâyet konusunun ortadan kalkması hususlarında kapatma kavramına ilişkin olmaları nedeniyle soruşturmanın Kapatılması ve Durdurulması diye düzenlenmiştir" şeklindedir, gerekçe böyle gösterilmiştir.

Baktığımız zaman, tasarının bu maddesi, rekabette meydana gelecek problemlerin, ithalatın oluşumundan sonra çözülmesiyle ilgili bir düzenleme getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, haddizatında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak görevimiz, gerek bu kanunda gerek buna benzer çıkaracağımız kanunlarda, ithalatçıya, güveni çok önceden vermektir. Bunun için, bu kanunun ve benzeri kanunların, iktidar partileri tarafından, gerek komisyonda gerek Genel Kurulda detaylarınca ele alınması, gerek milletvekillerine gerekse kamuoyumuza anlatılması gerekmektedir.

8 inci madde konuşulurken, Değerli Grup Başkanvekilimiz Abdüllatif Şener Bey, maddenin ve tasarının arkaplanında, hadisenin felsefî boyutu ve dünyadaki mekanizmanın işleyişi hakkında bize bilgiler verdi. Temenni ederdik ki, bu bilgileri, bu tasarıyı hazırlayan hükümetin değerli üyeleri de bize aktarsınlar; fakat, madde üzerinde çalışma yaparken, baktım ki, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda, bu tasarı üzerinde, iktidar partileri herhangi bir görüş ileri sürmemişler. Değerli milletvekilleri, bu eksikliktir. Bir yasanın -ne kadar iyi olursa olsun- faydalı olabilmesi için, o yasanın, bizler tarafından ve kamuoyu tarafından sindirilmesi gerekmektedir. Eğer bir kişi, ülkede lehinde ve aleyhinde olan kanunlardan haberdar değilse, neyin olup bittiğini bilmiyorsa, o kanunun ruhuna uygun hareket etme imkânı bulamayacaktır. Ben yakinen biliyorum ki, bölgem Gaziantep'te, nice büyük ithalatçılar, sanayiciler, çıkan kanunları doğru takip edemedikleri için çok büyük cezalara muhatap olmuşlardır, çok büyük miktarda ithal ettikleri mallar gümrükte kalmıştır.

Biraz evvel, Değerli Bakanımız, 6 ncı maddeyle ilgili bir sual tevcih ettiğimde, bir milletvekili olarak beni tatmin edici cevap verememiştir. Ben, ilgili bakan arkadaşımızın, mesela, gümrükten sorumlu Devlet Bakanımızın veya Maliye Bakanımızın burada bulunup, bu konuyu daha detaylı bir şekilde bize açıklamasını temenni ederdim. Bunu, sakın ola ki, vakit geçirmek için veya sizleri gecenin bu vaktinde burada tutmak için yaptığımızı zannetmeyin. Bu, muhalefet partisi olarak bizim görevimizdir, bunu yapmak zorundayız; bunu yapmadığımız zaman, Meclisin rantabl çalışmasına, faydalı olmasına izin vermemiş olur, görevimizi yapmamış oluruz.

Dolayısıyla, ben temenni ediyorum ki, bundan sonraki yasaların çıkarılmasında -biraz vakit geçmesi önemli değil- değerli milletvekillerimiz, değerli gruplarımız bize bilgi versinler, bizi aydınlatsınlar. Burada yapılan her konuşma, milletvekilinin oyunu belirleyen konuşmadır. Buraya, hiçbirimiz, önyargılı olarak, bir kanun hakkında belirli kanaatlere sahip olarak gelmemeliyiz. Öyle durumlar olmalı ki, değerli milletvekillerinin konuşmaları, bizim kanaatlerimizi değiştirmeli, ret oyu verecekken, müspet oy verebilmeliyiz. Bu mekanizma bunun için kurulmuştur.

Bu vesileyle, bu yasanın ülkemize ve ithalatçılara hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İncetahtacı.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Ayhan...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, kanun tekniği açısından, maddede geçen "usul veya esaslar" ibaresini "usul ve esaslar" olarak değiştirmek suretiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE10.—3577 sayılı Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Geçici önlemler

Madde 12. —Şikâyet konusu ithalata ilişkin soruşturma sırasında, dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın varlığı ve bu ithalatın zarara neden olduğu konusunda ön belirlemeler yapılması halinde, soruşturma süresince zararın önlenmesi amacıyla, Kurulca belirlenen damping marjı veya sübvansiyon miktarı kadar veya zararı ortadan kaldırmaya yetecek daha az bir oran veya miktarda teminat şeklinde geçici önlem uygulanması Bakanlık makamının onayı ile kararlaştırılabilir. Bu durum Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle ilgililere duyurulur. Soruşturmanın açılması tarihinden itibaren altmış gün içerisinde geçici önlem uygulanmaz.Geçici önlemlerin geçerlilik süresi dört aydır. Ancak, damping soruşturmasına konu malın Türkiye’ye ihracatının önemli bir kısmını gerçekleştiren ihracatçıların talebi halinde, bu süre, Kurulun kararı üzerine Bakanlık onayı ile altı aya kadar çıkarılabilir.Damping soruşturması sırasında, zararın önlenmesi için damping marjından daha düşük oranda bir kesin önlemin yeterli olup olmadığının incelenmesi amacıyla, bu süreler sırasıyla altı ve dokuz ay olarak belirlenebilir.Geçici önlemlerin uygulama esasları Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; ithalatta haksız rekabetin önlenmesiyle ilgili 41 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinde söz almış bulunmaktayım.

Tasarının 10 uncu maddesi, 3577 sayılı Kanunun 12 nci maddesini değiştirmektedir. 12 nci madde ise geçici önlemlerle ilgilidir. Damping veya sübvansiyonun tespiti halinde bunun zararlarını gidermek için kurula geçici tedbirler alma yetkisi vermektedir. İhtiyaçlara göre yeni bir düzenleme getirilmiştir.

Muhterem üyeler, ben, bu maddenin müzakeresinde bir hususu dikkatinize arz etmek istiyorum. Tabiî, ithalatta haksız rekabetin önlenmesi, Türkiye ekonomisinin gelişmesi için üretimin haksız rekabet karşısında korunması, üretimin artması, hem iç pazara hem de dış pazara yönelik kapasitelerin gelişmesi, kalitenin gelişmesi, bu maksada matuftur. Tabiî, biz, ithalatta haksız rekabeti, kendi üretimimiz zarar görmesin, yeni üretim konularına geçmemizi engelleyen damping ithalatını önleyelim diye düşünüyoruz. Nitekim, kanun tasarısının amaç ve kapsam kısmında da, maddelerinde de bu ifade edilmektedir; yani, kanunun hedefi, Türkiye'de üretimi korumak, üretimi geliştirmektir.

Değerli arkadaşlar, dikkatinize bir hususu arz edeceğim. Önümde 23 Haziran 1999 tarihli Resmî Gazete var. Hazine Müsteşarlığından bir tebliğdir bu: "Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ. Tebliğ numarası 99/1." Resmî Gazete, sayfa 44'ü açıyoruz. Burada, 19 uncu madde, tebliğde, yani esas olan tebliğde tadilat yapıyor. "Aynı Tebliğin 32 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" deniliyor. Şimdi, dikkatinize arz ediyorum: Teşvik kimlere verilmeyecek, teşvikten kimler faydalanamayacak bunu tarif ediyor.

"20.2.1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna,

1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanuna,

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa,

213 sayılı Vergi Usul Kanununa,

1615 sayılı Gümrük Kanununa,

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa,

3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa,

2886 sayılı Devlet İhale Kanununa,

4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarına Dair Kanuna,

4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanuna,

90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye,

83/7506 sayılı Özel Finans Kurumlarının Kurulması, Faaliyetleri ve Tasfiyelerine İlişkin Esas ve Usullere Dair Karara

ve benzeri malî mevzuat hükümlerine -çok açık, önü açık bir ibare bu- aykırılık teşkil eden fiillerde bulundukları, mahkeme kararlarıyla tespit edilerek ilgili kurum ve kuruluşlarca durumları Müsteşarlığa bildirilen yatırımcılara, Müsteşarlıkça yapılacak değerlendirme neticesinde süreli veya süresiz yeni teşvik belgesi verilmeyebilir." Yani, bunlar teşvik belgesi alamaz diyor; yani, yatırım yapamaz diyor.

Aynı şekilde devam ediyor. Yukarıdaki fıkrada mahkeme kararına bağlamıştı, şimdi onu takip eden fıkraya bakıyoruz: "Yukarıda belirtilen malî mevzuata -ve benzeri diye de önünü açmış- aykırı davrandığına ilişkin inceleme başlatıldığı, ilgili kurum ve kuruşlarca Müsteşarlığa bildirilen yatırımcıların yeni teşvik belgesi ve/veya mevcut teşvik belgeleriyle ilgili müracaat konusu her türlü talepleri söz konusu inceleme sonuçlanıncaya kadar değerlendirmeye alınmayarak işlemden kaldırılır." Yani, yukarıdaki malî mevzuatlardan biriyle ilgili, birinci fıkrada mahkûmiyet, mahkeme kararı idarî yargı veya adlî yargıda. Bu fıkrada ise, bu kanunlarla ilgili herhangi bir tahkikat konusuna maruz kalan bir firma, şahıs, tüzelkişi, neyse, bunlara teşvik belgeleri verilmez; verilmişse yürürlükten kaldırılır diyor ve müteakip fıkrada da "Müsteşarlık, yukarıda belirtilen haller dışında millî menfaatların ve önceliklerin gerektirdiği durumlarda da aynı şekilde hareket etmeye yetkilidir" diyor.

Otuz yıldır, Türkiye'de teşvik mevzuatı uygulanır, şimdiye kadar hiç böyle bir karar gelmedi. Yani, bu sayılan kanunlarla ilgili -vergi kanunlarıdır; Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, İhale Kanunu vesaire- hakkınızda, firmanız hakkında herhangi bir tahkikat başladıysa, siz, teşvik belgesi alamazsınız; aldığınız teşvik belgesi de işlemden kaldırılır ve durdurulur.

Şimdi ben hükümete soruyorum: Bir Vergi Kanunu getirdiniz, Türkiye'yi allak bullak ettiniz; şimdi düzeltmeye çalışıyorsunuz. Daralan ekonomi, kapanan fabrikalar, yüzbinlerce insan işsiz... Şimdi, yatırımların teşvikiyle ilgili mevzuatta bir değişiklik yapmışsınız -Hazineden sorumlu Bakan arkadaşımızın yaptığı bir değişiliktir bu- yatırımları menediyorsunuz. Vergi kanunlarıyla ihtilafı olmayan firma var mı, bana gösterebilir misiniz? Bu nasıl bir mantıktır; yani, biz, Türkiye'de yatırım yapalım mı yapmayalım mı?

Bakın, size bir hatıramı anlatayım: 1976-1978 Türkiye Zirai Donatım Kurumu Genel Müdürüyüm; o zaman, 4 milyon ton gübre kullanılırdı ve bunun yüzde 60'ı, 70'i ithal edilirdi. Bu, 100 milyonlarca dolarlık gübre ithalatını da, hep Yunan armatörler, İtalyan armatörler ve yabancılar yapar. Bizim Armatörler Birliğini çağırdık -Ziya Kalkavan da içlerinde- "taşıyın bu malları" dedik; onlar da "taşıyalım" dediler ve tabiî, önümüze şu çıktı, efendim armatörlerin bir kısmı mafyadır, şudur budur diye birtakım ifadeler... Söylediğim şudur Genel müdür olarak "armatörlerin içinde mafya varsa, bunlarla güvenlik güçleri mücadele eder; benim işim, gübreyi taşıtmaktır." Şimdi hükümete dönüp söylüyorum; Vergi Kanunuyla ihtilafı olan firma varsa, yatırımcı varsa, bununla uğraşmak ilgili dairenin işidir, Maliye Bakanlığının işidir. Mahkemeye verir, vergisini alır, almaz, ihtilafı çözer, uzlaşır; ama, siz, Vergi Kanunuyla, Devlet İhale Kanunuyla, Kurumlar Vergisi Kanunuyla, şununla, bununla, burada saydığım -önü de açık "ve benzeri malî mevzuat hükümlerine aykırılık" deniliyor; önünü de açmış- herhangi bir takanağı olan, ilişkisi olan, takıntısı olan firmaya teşvik belgesi vermezseniz, yatırım yapmasına izin vermezseniz, kime yatırım yaptıracaksınız?! Türkiye'yi sadece fukaralığa mahkûm edersiniz.

Bu mantıkla, bu zihniyetle, Türkiye kalkınmaz; onu söylemek istiyorum. Bu mantıkla, bu zihniyetle, Türkiye devletçi bir ekonomiye döner; Rusya'da olduğu gibi, Türkiye de batar. Onun için, hükümetin dikkatini çekiyorum. Belki de, Değerli Bakanımız bunu görmemiştir bile, bilmiyorum; ama, bu, bürokratların hazırladığı bir şeydir, derhal bunun değiştirilmesi lazım.

Bazı şeylerin şüyuu, vukuundan beterdir. Yani, siz, piyasaya böyle yaklaşırsanız, bir polis gözüyle yaklaşırsanız, jandarma gözüyle yaklaşırsanız, piyasayı ürkütürsünüz. İş hayatının kendine göre şartları vardır. Bırakın, üretim olsun. Cezası olanın cezasını verin, borcu olanın borcunu alın; ama, üretimi aksatmayın. Üretimi aksatmanın neticesi, Türkiye'yi fakirleştirmektir.

Bakın, Vergi Kanununda da aynı mantık oldu. Bendeniz, o zaman söyledim, öbür salonda, müzakerede. Hatta, şunu da söyledim: Ey Anavatan Partisi, -o zaman, iktidarın birinci partisiydi- siz, liberal bir ekonomiden geliyorsunuz, şimdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, bir dakikanızı rica ediyorum.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Şahsî söz hakkım da vardı...

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, saat 22.00 itibariyle, çalışma süremiz bitmektedir; ancak, sadece bu maddeyle ilgili olmak üzere, bu madde bitinceye kadar çalışma süremizin uzatılmasını değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Ayhan, size 1 dakika eksüre veriyorum.

CEVAT AYHAN (Devamla) – O zaman, söylediğimiz şu oldu: "Bakın Anavatan, siz, Türkiye'de, 1980 sonrası liberalleşmede öncülük yapmış olan bir partisiniz; katıldığımız, katılmadığımız taraflarınız olur; ama, Türkiye'nin dışarıya açılmasında, piyasa ekonomisinin gelişmesinde, yerleşmesinde büyük katkılarınız var Rahmetli Turgut Beyin önderliğinde. Şimdi, bu Vergi Kanunuyla piyasayı altüst edeceksiniz, bunun altında kalacaksınız" Bunları o zaman ifade ettik. Bu DSP'nin bürokratlarının getirdiği kanunların tesirinde kalmayın, bu arkadaşlar iyi arkadaşlardır, konularını bilir arkadaşlardır, iyi teknisyendir; ama, meseleye, piyasa yönünden de bakın, iş hayatı yönünden bakın dedik. Şimdi, tabiî, Türkiye, bu tuzağın içerisine düştü ve 1998'te, o kanunu -100 küsur maddeyi- bu aylarda, bugünlerde, bu sıcak günlerde, birbuçuk ay, bu Mecliste müzakere ettiğimiz zaman, hep uyarmaya çalıştık, ikaz etmeye çalıştık, düzeltmeye çalıştık; ama, kanun, bir malî milat rüzgârı estirdi piyasada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Sayın Başkan, 5 dakika şahsî konuşma hakkım vardı...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Sözümü tamamlayayım.

Yani, bir malî milat fırtınası esti.

Aslında, 1994'te, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin yedinci fıkrasında yapılan değişiklik, zaten, Maliye yetkililerine, isterse, harcama ve tasarruflarla ilgili olarak mükelleflere soru sorma hakkını getiriyor; ama, malî milat nereden çıktıysa, sanki 1942'nin, 1943'ün Varlık Vergisi geri geliyor diye, bir ürküntü hâkim oldu; Türkiye, bu iktisadî sıkıntıların içerisine düştü.

Şimdi, benim ricam; bunun süratle değerlendirilip, bu tebliğin değiştirilmesi gerekir.

Bu vesileyle, hepinize hürmetlerimi arz eder, hayırlı geceler dilerim.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Madde üzerinde başka söz talebi olmadığına göre, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Temmuz 1999 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.02

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, büyükşehirlerin telefon rehberi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün yazılı cevabı (7/67)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

Uzun yıllardır özellikle büyükşehirlerimizin telefon rehberi yoktur. Telefon rehberi eksikliğinde dünyanın en geri ülkesi konumundayız.

1. Bu eksiklik ne zaman giderilebilecektir?

2. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Adana gibi şehirler en erken ne zaman telefon rehberlerine kavuşabilecektir?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü 15.7.1999 Sayı : B.11.0.HGM.0.00.00.9.1.3/1012.15931

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : a) 24.6.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-473 sayılı,

b) 13.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-894 sayılı yazılarınız.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın 7/67 esas, 370/1533 kayıt no.lu önergesinde büyükşehirlerin telefon rehberi ihtiyacının ne zaman karşılanacağı sorulmaktadır.

Bilindiği üzere rehber basımı, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun bir maddesinin değiştirilmesi ve bu Kanuna ek ve geçici maddeler eklenmesine dair 10.6.1994 tarih 4000 sayılı Kanunun Ek 18 inci Maddesine göre Katma Değerli Telekomünikasyon hizmetleri kapsamındadır.

Katma Değerli Telekomünikasyon Lisans Yönetmeliğine ek olarak rehber basımı hizmeti lisanslarına ilişkin özel hükümler hazırlanarak 14.10.1998 tarih ve 23493 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Rehber basımı ile ilgili ihale hazırlık işlemleri devam etmekte olup, mümkün olan en kısa sürede ihale aşamasına getirilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

2. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,SivilHavacılık Daire Başkanlığı Tescil Şube Müdürünün ihalelerde kardeşine ayrıcalık yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün yazılı cevabı (7/70)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1. Hasan Sarıdağ, Bakanlık Sivil Havacılık Daire Başkanı Tescil Şube Müdürlüğü görevini yürütür iken, kardeşi Hüseyin Sarıdağ’ın iş adamı olarak sivil havacılıkla ilgili işler ve temsilcilikler yaptığı doğru mudur?

2. Doğruysa bu kişinin Şube Müdürlüğünü sürdürdüğü tarihlerde yapılan ihalelerde, kardeşine bir imtiyaz sağlayıp sağlamadığı ve ihalelerde haksız rekabete yol açıp açmadığı konusunda bir araştırma yapmayı düşünür müsünüz?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 15.7.1999 Sayı : B.11.0.SHG.0.10.00.00/33-84

Konu : Sn. Bülent Akarcalı’nın 7/70 Esas No.lu Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği’nin 24 Haziran 1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.-473 sayılı yazısı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği’nin ilgi’de kayıtlı yazısı eki’nde alınan İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 7/70 Esas ve 388/1610 Kayıt No.lu Soru Önergesinde yeralan sorularına ilişkin açıklamalar aşağıda sunulmaktadır.

Cevaplar

1. Bakanlığımız SivilHavacılık Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görevli Hasan Sarıdağ’ın kardeşi Hüseyin Sarıdağ’ın ortağı olduğu ve şirket müdürü olarak görev yaptığı Güneydoğu Havacılık İşletmesi Ltd. Şti., ticarî hava taşıma faaliyetinde bulunmak üzere, bakanlığımızdan 18/1996 sayı ve 6.8.1996 tarihli Ticarî Hava Taşıma İşletme Ruhsatı almıştır.

2. Hasan Sarıdağ’ın Bakanlığımızda çalıştığı süre içinde, Bakanlığımızın konuyla ilgili herhangi bir ihalesi olmamıştır. Ancak, sözkonusu kişinin, Orman Bakanlığının açmış olduğu Orman Yangını Söndürme İhalesinde, Bakanlığımızdan almış olduğu 6 aylık ücretsiz iznini kullandığı esnada, kardeşlerinin ortak olduğu “Güneydoğu Havacılık İşletmesi Ltd. Şti.”nin vekili olarak Orman Bakanlığı ile görüşmelerde bulunduğunun öğrenilmesi üzerine, konuyla ilgili olarak Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca soruşturma başlatılmıştır. Ayrıca, anılan şahıs, SivilHavacılık Genel Müdürlüğündeki Şube Müdürlüğü görevinden alınarak, Bakanlığımızın başka bir biriminde Diyarbakır Bölge Müdürlüğüne şef kadrosu ile atanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz Ulaştırma Bakanı

3. — Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Seyit Ömer TEAŞ ile SLİ Açık Ocak İşletmelerinin özelleştirilmesi için açılan ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/92)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı A. Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 23.6.1999

Ahmet Derin Kütahya

Seyit Ömer TEAŞ ile SLİ Açık Ocak İşletmelerinin özelleştirilmesi hususunda :

1. Fiyat açısından, 4 üncü sırada teklif veren, Koç Holding, NRG, PEA-BODY,Egem Enerji ve Demirexport Konsorsivyumuna verilmesinin gerekçesi nedir?

2. Geniş halk tabanı olan, yörede kurulan, çalışan işçilerinde ortak olduğu KEMTAŞ Şirketi için niçin tercih edilmemiştir?

3. İşletme hakkı devri kesinleşmeden ihaleye iştirak eden tüm firmalardan tekrar niçin teklif alınmamıştır?

4. Devre konu olan işletmelerden SLİ Açık Ocak İşletmelerinin :

a) 168 milyon ton görünen kömür rezervi olduğu,

b) İşletmenin 1998 kârının 13.8 trilyon TL. olduğu,

c) 320 adedin üzerinde lojman ve sosyal tesislerin olduğu,

d) 20 milyon ton üzeri açılmış, hazır kömürünün bulunduğu gözönüne alınmış mıdır?

5. Santralin en verimli santrallerden biri olduğu, devlet eliyle işletilirken bile, kömürsüz 2.7 cent civarında maliyeti olmasına rağmen devredilen konsorsiyumun 3.678 cent olan teklifinin ihaleye katılan VİNSAN, ZORLU Holding, HEMA, TEKSER gibi firmaların fiyatından yüksek değil midir?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 19.7.1999 Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-887.12677

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29 Haziran 1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/92-450/01790 sayılı yazısı.

Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/92-450 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in
Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/92-450)

Seyitömer TEAŞ ile SLİ Açık Ocak İşletmelerinin özelleştirilmesi hususunda :

Soru 1 : Fiyat açısından, 4 üncü sırada teklif veren, Koç Holding, NRG, PEA-BODY, Egem Enerji ve Demirexport Konsorsiyumuna verilmesinin gerekçesi nedir?

Cevap 1 : Bilindiği üzere, Seyitömer Termik Santrali İşletme Hakkı Devri için 28 Ağustos 1997 tarihinde 11 firmadan teklif alınmış olup, aynı gün, verilen fiyatlar kamuoyuna açıklanmıştır. Sözkonusu teklifler Bakanlığımız, TEAŞ ve TKİ elemanlarından oluşan teklif değerlendirme alt komisyonu tarafından incelenmiş olup, bu incelemede yalnızca açılış fiyatları değil, toplam yatırım tutarları, kredi faiz oranları, özsermaye kredi miktarları, Bakanlığımızca yapılması istenen yenileme yatırımlarının tekliflerde bulunup bulunmadığı, tekliflerde öngörülen 20 yıllık üretimler, fiyatların net bugünkü değerleri ve bu fiyatları etkilebilecek karşıt şartlarla firmaların finansal durumları ve referansları dikkate alınarak detaylı bir rapor hazırlanmıştır.

Sözkonusu rapor, firma seçimi yapılmak amacıyla, üstkomisyona sevk edilmiştir. Bu noktada Vinsan Veziroğlu, Zorlu Holding ve Süzer Holding verdikleri teklifleri geri çektiklerini belirtmişlerdir. Üstkomisyonca yapılan inceleme değerlendirme sonucunda Seyitömer Termik Santralı ve Maden Sahasının İşletme Hakkı Devri ile ilgili olarak Koç Holding-NRG-Peabody-Demir Export-Egem Enerjiden oluşan konsorsiyumun teklifi en uygun teklif seçilmiştir.

Öte yandan 1998 yılında Seyitömer Termik Santralı net üretimi 3 681 956 236 kwh iken konsorsiyumun teklifinde net çalışma saati 7820,3 ortalama 20 yıllık enerji üretimi net 4 262 450 000 kwh olarak verilmiştir. Firma ayrıca yaptığı yenileme çalışmaları ile kurulu gücü 623 MW’a çıkarmayı taahhüt etmektedir.

Soru 2 : Geniş hak tabanı olan, yörede kurulan, çalışan işçilerinde ortak olduğu Kemtaş Şirketi niçin tercih edilmemiştir?

Cevap 2 : Kemtaş firmasının verdiği teklif bakanlığımız tarafından firmalara verilen “Fizibilite Hazırlama Esasları Dosyası”na (malî tablolar dahil) uygun olarak hazırlanmamış olup, teklif fiyatında belirsizlikler mevcut olduğundan ve ayrıca fiyatın da oldukça pahalı olmasından dolayı teklif değerlendirme üst komisyonunca uygun bulunmamıştır.

Soru 3 : İşletme hakkı devri kesinleşmeden ihaleye iştirak eden tüm firmalardan tekrar niçin teklif alınmamıştır?

Cevap 3 : Seyitömer Termik Santralı işletme hakkı devri için 28 Ağustos 1997 tarihinde tekliflerin alınacağı duyurulmuş olmasına rağmen sözkonusu tarihte Bakanlığımıza yalnızca 11 firma teklif vermiş olup, sözkonusu teklifler Bakanlığımızca kabul edilerek değerlendirmeye alınmıştır.

Soru 4 : Devre konu olan işletmelerden SLİ Açık Ocak İşletmelerinin :

a) 168 Milyon Ton görünen kömür rezervi olduğu,

b) İşletmenin 1998 kârının 13.8 Trilyon TL. olduğu,

c) 320 adedin üzerinde lojman ve sosyal tesislerin olduğu,

d) 20 milyon Ton üzeri açılmış, hazır kömürün bulunduğu gözönüne alınmış mıdır?

Cevap 4 : a) Görünür kömür rezervi miktarı 156 856 000 ton olduğu bilinmekle birlikte santralde kullanılacak kömürün karıştırılarak kullanılacağı firma taahhüdündedir ve maden sahasındaki çevre etki değerlendirme sorumluluğu firmaya aittir.

b) İşletmenin vergi öncesi kârı 13 747 milyon TL’dir.

c) Lojman sayısı 321 adettir.

d) Hazır kömür miktarı 8 600 000 ton olup, kömür sahası ile birlikte işletme hakkı devri yapılacak diğer termik santralların imtiyaz sözleşmelerinde olduğu gibi bu santralın imtiyaz sözleşmesinde de aşağıdaki madde uygulanacaktır.

“Kömür sahasında şirkete devredilmiş bulunan dekapajla üzeri tamamen açılmış hazır kömür inceltme dekapajı yapılmış kömür ve ayrıca stok kömür tesislerinin geri dönüşünde aynı miktar ve vasıfta olmak kaydıyla şirket tarafından Bakanlığa ve Bakanlığın belirlediği kuruluşa iade edilecek ya da geri dönüş gününün rayiç bedelleri üzerinden ödemesi yapılacaktır.”

Soru 5 : Santralın en verimli santrallerden biri olduğu, devlet eliyle işletilirken bile, kömürsüz 2.7 cent civarında maliyeti olmasına rağmen devredilen konsorsiyumun 3 678 cent olan teklifinin ihaleye katılan Vinsan, Zorlu Holding, Hema, Tekser gibi firmaların fiyatından yüksek değil midir?

Cevap 5 : Yukarıda bahsedildiği gibi; Vinsan Veziroğlu, Zorlu Holding ve Süzer Holding firmaları tekliflerini geri çektiklerini belirtmişlerdir. Değerlendirme 1 no.lu cevapta belirtilen bütün veriler dikkate alınarak yapılmış ve en uygun teklif seçilmiştir.

4. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, “Midnight Ekspress” filminin kadınlar hapishanesinde geçen yeni versiyonunun ABD’deki sinemalarda gösterime girdiği haberinin doğru olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/104)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1. Erkekler hapishanesinde geçen “Midnight Ekspress” filminin bir benzerinin, bu kez kadınlar hapishanesinde geçeninin ABD’de sinemalarda gösterildiği doğru mudur?

2. Doğru ise Bakanlığınız bu konuda ne gibi bir tedbir almayı düşünmektedir?

T.C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 14.7.1999 Sayı : SPGY/430-311

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 1.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/104-488/01867 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın ilgide kayıtlı yazılı soru önergesinin yanıtı ilişikte sunulmuştur.

Gereğini izinlerine saygılarımla arzederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

Soru : 1. Erkekler hapishanesinde geçen “Midnight Express” filminin bir benzerinin, bu kez kadınlar hapishanesinde geçeninin ABD’de sinamalarda gösterildiği doğru mudur?

2. Doğru ise bakanlığınız bu konuda ne gibi bir tedbir almayı düşünmektedir?

Cevap : “Midnight Express” benzeri kadınlar hapishanesinde geçen bir filmin ABD’nde sinemalarda gösterimde bulunduğu yolunda Vaşington Büyükelçiliğimizde herhangi bir bilgi mevcut değildir. Öte yandan, soru önergesindeki tarife uyan 1992 İsrail yapımı “Prison Heat” adlı televizyon filmi, özel abonman ücreti ödeyenler tarafından seydilebilen 67 no.lu televizyon kanalında sırasıyla 5 ve 30 Haziran 1999 tarihlerinde gösterilmiş, 81 no.lu televizyon kanalında da 4 ve 28 Temmuz 1999 tarihleri için programa alınmıştır. Sözkonusu kanallar abonman ücreti gerektirdiği cihetle sınırlı sayıda seyirci tarafından izlenebilmektedir.

Bu arada, sözkonusu film ABD’nde ilk olarak 1998 yılında yine sadece aboneleri tarafından izlenebilen Movie Channel’de gösterime girmiş, ancak 1992 yılından bu yana hiçbir isim yapamamış olan, televizyonda da çok geç saatlerde çok az sayıda kişi tarafından ve Türkiye aleyhtarlığından ziyade içerdiği mestehcen sahnelerden dolayı seyredildiği anlaşılan sözkonusu filmle ilgili olarak ABD resmî makamları ve/veya özel televizyon kanalları nezdinde yapılabilecek resmî girişimlerden, vaktiyle “Midnight Express” örneğinde yaşanmış olduğu üzere, filme “fublicity” vermek amacıyla istismar edilebileceği düşüncesiyle sarfinazar edilmiştir. Bununla birlikte, geçen yıl bu husustaki hoşnutsuzluğumuz Vaşhington Büyükelçiliğimiz aracılığıyla son dönemde yakın ilişki kurduğumuz ABD’de yerleşik bazı yahudi kuruluşlarına iletilmiş ve Türk dernek ve kuruluşlarınca anılan televizyon kanallarında protesto mektupları gönderilmesi sağlanmıştır.

Yukarıda arzedildiği üzere, bu yıl ABD’nde tekrar gösterilen “Prison Heat” adlı film ile ilgili olarak, geçen yıl olduğu gibi, Türk dernek ve kuruluşlarınca ilgili televizyon kanallarına protesto mektupları gönderilmesi için Vaşington Büyükelçiliğimiz tarafından gerekli tertipler alınmaktadır.

Saygılarımla arzederim.

5. — Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, bakanlık tarafından yayımlanacak eserlerde aranan kriterlere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/140)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arz ederim.

Suat Pamukçu Bayburt

Sorular :

1 Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan eserlerde hangi ölçüler aranmaktadır?

2. Eserler yayınlanmadan önce herhangi bir araştırma ve incelemeye tabi tutulmakta mıdır?

3. Bakanlığınız döneminde yayınlanan eserlerin ve yazarlarının adı nedir?

T.C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 19.7.1999 Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-287

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 7 Temmuz 1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-

02070 sayılı yazısı.

Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu’nun “Bakanlık tarafından yayımlanacak eserlerde aranan kriterlere ilişkin” 7/140-597 esas no.lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay Kültür Bakanı

Cevap 1 : Bakanlığımızın yayın politikasını ana hatlarıyla şöyle ifade edebiliriz.

Toplumun çağdaşlaşma ve demokratikleşme konusundaki çabalarına katkıda bulunarak; demokrasi kültürünü ve özgür düşünceyi geliştirmek, millî kültürü evrensel boyuta ulaştıracak yayınlar yapmak,

Millî kültürümüzün ve kültür-sanat hayatımızın önemli yönlerini ele alan fakat özel yayınevlerince basılması kârlı görülmeyerek basılmayan yayınlara öncelik vermek,

Özellikle çocuklara yönelik olarak Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini işleyen, Atatürk İlke ve İnkılâplarını toplumun her kesimine vazgeçilmez bir kural olarak yaymayı amaç edinen yayınlara ağırlık vermek,

Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarıyla kültürel ilişkilerimizi geliştirmeye yönelik yayınlara ağırlık vermek.

Cevap 2 : Bakanlığımız Yayımlar Dairesi Başkanlığı bünyesinde görev yapmakta olan :

a) Kültür ve Sanat Eserleri Yayın Danışma Kurulu

b) Edebiyat Eserleri Yayın Danışma Kurulu

c) Osmanlı Devletinin 700 üncü Yıl Yayın Danışma Kurulu

d) Bilim Tarihi Eserleri Yayın Danışma Kurulu

e) Dünya Klasikleri Yayın Danışma Kurulu

f) Çocuk Kitapları Yayın Danışma Kurulu

bulunmaktadır.

Bu kurullar sahasında uzmanlığı herkesçe kabul edilmiş öğretim üyeleri, yazar, şair ve sanatçılardan oluşmaktadır. Kurulların ön elemesinden geçen eserler daha sonra ilgili sahanın uzman bir kişisine incelemeye gönderilerek daha ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmaktadır. İnceleme raporunun sonucu Yayın Kurullarında tekrar değerlendirilmekte ve kitabın yayınlanıp yayınlanmama kararı bundan sonra verilmektedir.

Cevap 3 : Bakanlığım döneminde yayınlanan eserlerin ve yazarlarının adları ekteki listelerde belirtilmiştir.

1999 Yılı Yayın Listesi

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

1 Abdülhamit II. Dönemi Nihat Ergin

Yıldız Sarayında Müzik

2 Kilis’teki Osmanlı Devri Mimarî Eserleri Abdülkadir Dündar

3 5. İstanbul Türk Müziği Günleri Türk

Müziğinde Eğitim Sempozyumu Yrd. Doç. Dr. Gökten

AY

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

4 Oyun İçinde Oyun Hasan Erkek

5 Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Yeni

Oluşumlar Ayhan Doğan

6 Roma Yazınının Sürgün Ozları Nevius

ve Ovidius Prof. Dr. Mehmet Özaktürk

7 Doğumunun 250 nci Yılında Geothe Haz : Prof. Dr. Gürsel Aytaç

8 Düşünceler ve Sohbetler Epiktetos/Sad : Mehmet Aydın

Çev : Bur. Toprak

9 Bilge Nathan (2. Baskı) E. Lessıng/Çev : Hayrullah ÖRS Sad :

DR. Mahmure Kahraman

10 Lukianos’tan Seçme Yazılar I-II-III Samsatlı Lukianos/Sad :

M. Şerif Onaran/Çev : Nurullah Ataç

11 Işığın Niteliği ve Görmenin Oluşumu Takiyüddin/Haz :

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir

12 Atatürk’ün Dönüşü Nuran Turan/Res : Nazan Erkmen

13 Radyo Çocuk Oyunları Hasan Erkek

14 Yaşasın Cumhuriyet Fikret Terzi

15 Vıve La Paix (Fransızca) (Yaşasın Barış) Hasan Erkek/Çev : Jean Louis Mattei

16 Belgelerle Çırağan Sarayı Dr. Selma Can

17 Les Angoisses Du Deuxieme Garde (İkinci

Muhafızın Sıkıntıları) (Fransız) Orhan Güner/Çev : Jean Louis Mattei

18 L’epopee D’Ali De Kechan (Keşanlı Ali

Destanı) (Fr.) Haldun Taner/Çev : Jean Louis Mattei

19 XVI. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Cülus

ve Cenaze Törenleri Dr. Zeynep Tarım Ertuğ

20 Die Vılla am Bosporus (Almanca) Sigrid Weıner

21 Ortaçağdan Osmanlı Dönemi Sonuna Kadar

Artvin’deki Mimarî Eserleri Yrd. Doç. Dr. Osman Aytekin

22 Garip Anne Olacak Vedat Yazıcı/Res : Ahmet Yozgat

23 Eğitmenler : Öğrenmeyi Öğretme Ustaları Feridun Bayram

24 Efhy Bries Theodor Fontane/Çev : Nijad Akipek/

Sad : Mehmet Aydın

25 Altın İkizler Tacim Çiçek

26 Osmanlı Kadın Giysisi Sevgi Gürtuna

27 Türk Bilmeceleri Andreas Tıetze/İlhan Başgöz

28 Karanlıkta Bir Işık Dr. Alper Akçam

29 Onurlu Direniş “Kuvayı Milliye” Mustafa Asoğlu

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

30 Yaşadıklarım Yazdıklarım Kemal Ocak

31 Eksi Beş Kelaynak Şemsettin Ünlü

32 Gölgeden Akan Işık İbrahim Dizman

33 Acının Askerleri Burhan Günel

34 Kırık Su Arif Berberoğlu

35 Kutsal Kristal Çiler Ertün

36 Emir Yaman Zeynep Bassa

37 Akça Bebek Hollanda’da Hüseyin Güney

38 Karartmayın Renkleri Rahmi Özen

39 23 Nisan-Dayanışmaya Çağrı Okuma

ve Boyama Nuran Turan/Res : Nazan Erkmen

40 Özgürlüğün Bedeli Halil Oran

41 Karikatür Sanatı İsmail Kar

42 Çürüme Hasan Öztürk

43 Yollar ve Zaman Nuri Güngör

44 Bir Meddah Hikayesi : Börekçi Güzeli Ünver Oral

45 Bir Ömrün Akşamında Orhan Asena

46 Yerli Filim-Tatil Köyü (İki Oyun Bir Arada) Kandemir Konduk

47 Cumhuriyet Dönemi Çocuk ve Gençlik

Öyküleri Seçkisi I Gülten Dayıoğlu

Meral Alpay

Hülya Dilek

Fatih Erdoğan

48 Cumhuriyet Dönemi Çocuk ve Gençlik

Öyküleri Seçkisi II Gülten Dayıoğlu

Meral Alpay

Hülya Dilek

Fatih Erdoğan

49 Ankaram Şeref Erdoğdu

50 Lacivert Leylak Sema İşisağ

51 Dizelerden Denizlere Abdülkadir Paksoy

52 Kuğular Şarkı Söylemez Ferdi Merter

53 Bir Zamanlar Ordu-Anılar Fevzi Güvemli

Yay. Haz. İbrahim Dilman

54 Türkiye’nin İlk Köy Gazetesi : Güzel Ordu

ve Bilal Köyden İbrahim Dilman

55 Eşrefoğlu Rumi Hayatı Eserleri ve

Divanından Seçmeler Yrd. Doç. Dr. Mustafa Güneş

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

56 Ziver Bey Tarihi (K. K. T. C.) Harid Fedai

57 Ömer Faruk Toprak’ın Kaleminden Portreler Füruzan Toprak

58 Tunuslu Hayreddin Paşa Prof. Dr. Attilla Çetin

59 Dünya Çocukları Albümü Mahmut Turgut

60 Erken Dönem Osmanlı Medreseleri Yekta Demiralp

61 Kosova’da Osmanlı Mimarî Eserleri Raif Vırmıça

62 İki Çırpı Kiraz Kız İnci Gürbüzatık

63 Zor Günler Nurettin İğci

64 Şiirler Gaius Valerius Catullu

65 Doktor Murke’nin Suskunluk Külliyatı Heıntıch BOLL/Çev.

(2. Bsk.) Doç. Dr. Rezzan Kızıltan

66 Peçevi Tarihi I Prof. Dr. Bekir Sıtkı Baykal

67 Peçevi Tarihi II Prof. Dr. Bekir Sıtkı Baykal

68 Tacü’t Tevarih I (4 üncü Bsk.) İsmet Parmaksızoğlu

69 Tacü’t Tevarih II (4 üncü Bsk.) İsmet Parmaksızoğlu

70 Tacü’t Tevarih III (4 üncü Bsk.) İsmet Parmaksızoğlu

71 Tacü’t Tevarih IV (4 üncü Bsk.) İsmet Parmaksızoğlu

72 Tacü’t Tevarih V (4 üncü Bsk.) İsmet Parmaksızoğlu

Baskı

S.N. Kitabın Adı Yazarı/ Hazırlayan Adedi Dizisi

73 İznik Çinileri ve Gülben-kyan Yrd. Doç. Dr. Sitare

Koleksiyonu Turan Bakır 3 000 Osmanlı

74 Hamdullah Hamdi ve Divanı Ali Emre Özyıldırım 3 000 Kültür

75 Tarih-i Cihan Guşa Alaaddin Ata Melik/Çev

(2. Baskı) Prof. Dr. Gürsel Öztürk 3 000 Kültür

76 IV. Sultan Murad’ın Revam ve

Tebriz Seferi Yunus Zeyrek 3 000 Osmanlı

77 Yaşam Öyküm Nüzhet İstimyeli 3 000 Sanat

78 Divan-ı Kebir 9 uncu Cilt Mevlana Celaleddin Rumi 650 Ortak Yay.

79 Divan-ı Kebir 10 uncu Cilt Mevlana Celaleddin Rumi 650 Ortak Yay.

80 Divan-ı Kebir 11 inci Cilt Mevlana Celaleddin Rumi 650 Ortak Yay.

Vakıf ve Derneklere Maddî Katkı Yapılarak Bastırılan Kitaplar

S.N. Kitabın Adı Yayımlanan Kuruluş

81 Minyatür ve Gravürlerle İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dökü-

Osmanlı İmparatorluğu (2. Baskı) mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

S.N. Kitabın Adı Yayımlanan Kuruluş

82 Kıyafet’ül İnsaniyye Fi Şemail-i İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dokü-

Osmaniyye (2. Baskı) mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

83 Tarihi Kabartma Haritaları İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dokü-

(2. Baskı) mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

84 Tarih-i Feth-i Sikloş İstolni Belgrad İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dokü-

(Süleymanname) (2. Baskı) mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

85 Tarih-i Hind-i Garbi veya Hadis-i Nev İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dokü-

(2. Baskı) mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

86 Padişah Portreleri (2. Baskı) İstanbul-Tarihi Araştırmalar ve Dokü-

mantasyon kurma ve Geliştirme Vakfı

87 Geçmişten Bugüne Kurucaşile Bartın-Kurucaşile Kaymakamlığı

88 Karikatür Albümü Ankara-Karikatürcüler Derneği

89 Türkiye Kadın Atlası Ankara-Kadının Sosyal Hayatını

Araştırma ve İnceleme Derneği

90 Türkçe Sözlük (2. Cilt) Ankara Dil Derneği

91 Osmanlı Devletinin Kuruluşunun 700. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Yılında Türk Dış Politikası Fakültesi

92 Kafkaslar Ankara-Çankaya Vakfı

93 Osmanlı’nın İlk Başkenti-Bursa İstanbul Mimarlık Vakfı

94 Osmanlı’nın İlk Başkenti-Bursa (İngilizce) İstanbul Mimarlık Vakfı

95 Osmanlı’nın İkinci Başkenti-Edirne İstanbul Mimarlık Vakfı

96 Osmanlı’nın İkinci Başkenti-Edirne İstanbul Mimarlık Vakfı

(İngilizce)

97 Osmanlı’nın Son Başkenti-İstanbul İstanbul Mimarlık Vakfı

98 Osmanlı’nın Son Başkenti-İstanbul İstanbul Mimarlık Vakfı

(İngilizce)

99 Çeşmeler İstanbul Mimarlık Vakfı

100 Çeşmeler (İngilizce) İstanbul Mimarlık Vakfı

101 Lale Devrinin Ünlü Sanatçısı Levni İstanbul Topkapı Sarayı Müzesini

Sevenler Derneği

102 Lale Devrinin Ünlü Sanatçısı Levni İstanbul Topkapı Sarayı Müzesini

(İngilizce) Sevenler Derneği

103 Türkiye’de Yaygın Tarikat Giyim Tarihi İstanbul Topkapı Sarayı Müzesini

Sevenler Derneği

104 Osmanlılarda Yemek Kültürü (14.-19. YY.) İstanbul Topkapı Sarayı Müzesini

Sevenler Derneği

105 Osmanlılarda Yemek Kültürü (14.-19. YY.) İstanbul Topkapı Sarayı Müzesini

(İngilizce) Sevenler Derneği

1998 Yılında Bastırılan Kitaplar

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

1 60 Yıl Almanya Prof. Dr. Ahmet Temir

2 Türk Edebiyatında Türkçe Fütüvvetnameler Ali Torun

3 Azadlıg (Şiirler) H. R. Ulutürk/S. Altaylı

4 Hamdi Ragıp Atademir (Hataylı ve Eserleri) Dr. Mustafa Arıkan

5 Gülistan (Poemalar) Bahtiyar Vahapzade

6 Esrar Dede Hayatı-Eserleri Şiir Dünyası Yrd. Doç. Dr. O. Horata

7 Türkistan Notları Ertuğrul Yaman

8 Hindistanda Gel. Türk Edeb. Ali Fuat Bilkan

9 Yayın Kataloğu Mehmet Toprak

10 Bilinmeyen Tarsus Hikmet Öz

11 Alevi Bektaşi Şiir. Ant. I İsmail Özmen

12 Alevi Bektaşi Şiir. Ant. II İsmail Özmen

13 Alevi Bektaşi Şiir. Ant. III İsmail Özmen

14 Alevi Bektaşi Şiir. Ant. IV İsmail Özmen

15 Alevi Bektaşi Şiir. Ant. V İsmail Özmen

16 Hoşaptaki Mahmudi Beylerine Ait Mimarî

Eserleri Mehmet Top

17 Gönüller Işığı Mevlana Semih Sergen

18 19. YY İlk Yarısında Ankara Rıfat Özdemir

19 Osmanlı Devleti Tarihi I Dr. Yılmaz Öztuna

20 Osmanlı Devleti Tarihi II Dr. Yılmaz Öztuna

21 Osmanlı Çadır Sanatı Prof. Dr. Taciser Onuk

22 Karagöz ve Hacivat Bekir Sıtkı Turhan

23 Orta Asya Türk Mimarisinde İzlenimler Gözde Ramazanoğlu

24 Kurtuluş Savaşı ve Ali Anadolu Üniversitesi

25 Nutuk Anadolu Üniversitesi

26 Bönevşeler Üste Gözyaşları Mirvarid Dilbazı

27 Söyleşiler İ. Agah Çubukçu

28 İşgal Yıllarında İst. Durumu Mehmet Temel

29 Ermeniler ve Bingöl’de Ermeni Tehcirleri Yılmaz Akbulut

30 Özbekistanlı Şair Nurali Kabul’ün

Şiirlerinden Seç. Ertuğrul Yaman

31 Hızır Doktor Ergan Bener

32 Ermeni Sorununun Doğuşu Kı Young Lee

33 Kurtuluş Savaşı Günlüğü A. G. Gençoğlu/E. Palabı

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

34 Halkevleri Tiyatro Çalışma. Prof. Dr. Nurhan Karadağ

35 İst. Buharlı Bir Mutasavvıf EmirBuhari C. Kurnaz/M. Tatçı

36 Mektuplarım (Muallim Naci) Doç. Dr. Ramazan Kaplan

37 Koca Ragıp Paşa Hüseyin Yorulmaz

38 Köprüler ve İnsanlar Ümit Sarıaslan

39 Gazi ile Latife (2. Bas.) Halit Refiğ

40 Atatürk Şiirleri Antolojisi Vecihi Timiroğlu

41 Zafer Gaye Değildir (2. Bas.) Tarık Buğra

42 Çağ. Uygur Türklerinin Edeb. S. Mahmut Kaşgarlı

43 Millî Eğitim ile İlgili Söylev ve Demeçler

(2. Bas.) Hasan Ali Yücel

44 Büyük Hun Kağanı Atilla Prof. Dr. Şerif Baştan

45 Nora Bebekevi H. Ibsen/A. S. Ersin

46 İnsanın Trajedisi İ. Madach/G. Bederi

47 Tükenen Karanlıklar Necati Özsu

48 Mütarekeden Büy. Taar. (2. B.) Turan Oflazoğlu

49 Metamorfoz Bir Sürat Reko. Hikayesi

(2. Bas.) Refik Erduran

50 Akil Koyuncu Hayatı-Edebi Şahsiyeti

ve Eserleri Mustafa Kahya

51 The Father Of Modern Turkey M. Emin Hekimoğlu

52 Osmanlı Kara ve Den. Kuv. (2. Bas.) Prof. Dr. Aydın Taneri

53 Mukaddes Ankaradan Mek. (2. Bas.) K. Hüseyin/S. Silan

54 Ankara ve Çevresi Mil. Faal. Bayram Sakallı

55 Kitap ve Şiir Antolojisi Veysel Usta

56 Birleşmiş Milletler Gözetiminde Kıbrıs

Sorunu Zehra Cerrahoğlu

57 Prof. Dr. Ö. Ferit Kam ve Asar Edebiye

Tedkikatı Halil Çeltik

58 Bağımsızlık Ya Da Ölüm (2. Bas.) Necati Cumalı

59 Ankara Aslanhane Camii (2. Bas.) Prof. Dr. Gönül Öney

60 Ank. Cenabı Ahmet Paşa Cam. 3. Seyfi Başkan

61 Ankara Karacabey Kül. (2. Bas.) Doç. Dr. İ. N. Aslanoğlu

62 İnatçı Kız (Alm.-Türkçe) Rıza Akdemir

63 Altay Türklerinin Kah. Destan (Alp Manas) Metin Ergun

64 Gelincik (Komedi) Mehmet Esin

65 Yaşayan Mizah Nasreddin Hoca Sezer Odabaşıoğlu

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

66 Mohaç Esiri Barthholamaeus Georgieviç

(1505-1566) Yr. Doç. Dr. Melek Aksulu

67 IV. İst. Türk Müziği Günleri Gökten Ay

68 Çığlık Kad. Sos. Hay. Araş. Vak.

69 Kösedağı’nın Köprüsü Kad. Sos. Hay. Araş. Vak.

70 Mutsuz Anneler Kulubü Kad. Sos. Hay. Araş. Vak.

71 Ecce Poeta Catullus/ M. Erim

72 Bürokratlar I Erhan Bener

73 Bürokratlar II Erhan Bener

74 Ank. Hacı Bayram-ı Veli Camii ve Türbesi Seyfi Başkan

75 Zaferden Sonra (2. Bas.) RecepBilginer

76 Yarınlar Daha Güzel M. Halistin Kukul

77 Bir Başka Açı. Kutadgu Bilig Dr. Mehmet Kara

78 Samim Kocagöz Yazar-Es-Üslüp Dr. Songül Taş

79 Şair Hayredi’nin Dini ve Tasavvufi Dünyası Yr. Doç. Dr. M. Tatçı

80 Niyazi Mısri ve Tas. Anlayışı Dr. Mustafa Akşar

81 Bozkırda Bir Yalnız Adam

82 Candan Can Koparmak (2. Bas.) Dr. Orhan Asena

83 Türgişler Doç. Dr. Hüseyin Salman

84 Çalışan Kadın. İkili Rolleri İsmail Sandıkçıoğlu

85 Atatürk’ün İslam dini Anla. Doç. Dr. Osman Zümrüt

86 Asker Yaz. ve Ozanlarımız Yılmaz Çongar

87 Anayurttan Anadoluya (2. Bas.) Hanife Altay

88 Bir Kırmızı Gül (2. Bas.) Nezihe Araz

89 İnsanlar ve Hayvanlar J. Bruller/E. Bener

90 Uzun Çorap Pippi Gürhan Uçkan

91 Pazartesi Konuşmaları Hasan Ali Yücel

92 Dinle Benden Hasan Ali Yücel

93 Samsun’a Doğru (Senaryo) Güngör Dilmen

94 Tarihi Kadim Doksan Beşe Doğ. Hasan Ali Yücel

95 Yahudilik’te, Hıristiyanlık ve İslam’da

Evlilik Asife Ünal

96 Bir Sevgi’nin Öyküsü A. Mümtaz İdil

97 Elif Kızın Elleri T. Apaydın/Y. Cıbıroğlu

98 Ozan’ın Düşü Nurettin İğci

99 Çocuklara Karagöz ve Kukla Şiirleri Ünver Oral

100 Kördüğüm (Oyun) Hidayet Sayın

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

101 Alo Çocuklar T. Apaydın/S. Ural

102 Çıkmaz Sokak T. Cücenoğlu/Z. Laçin

103 Sizin İçin (Resimli) Hasan Ali Yücel

104 Sizin İçin Hasan Ali Yücel

105 Makadon Dram Eserlerinde Türk İzleri

ve Türkler Melahat Hamza

106 Tıpkı ve Benzeri Türk-İng., İng. -Türk

Atasözleri Aydın Dağpınar

107 Romanya/Dobruca Türkleri (Doğum-

Evlenme ve Öl. Ad.) M. Necati Önel

108 Anadoluda Aleviler ve Tah. Dr. Turhan Yörükhan

109 Müslümanlık ve Kuran-ı Ker. Ayetlerle

İslam Esasları Prof. Dr. Z. Yörükhan

Haz. Turhan Yörükhan

110 Hürriyet Gene Hürriyet I Hasan Ali Yücel

111 Hürriyet Gene Hürriyet II Hasan Ali Yücel

112 Hürriyet Gene Hürriyet III Hasan Ali Yücel

113 İlişkiler Arasından Bir Gezinti Muzaffer Buyrukçu

114 Ah Şu İnsanlar (Piyes) Ünver Oral

115 Süleyman Uluçamgil-Bütün Eserleri Orbay Deliceırmak

116 İlk Başbakan Serpil Ural

117 Çağdaş Türk Şiirinden Örn. PEN Yazarlar Derneği

118 İstanbul Lalesi (2. Bas.) Prof. Dr. Turhan Baytop

119 50. Frankfurt Kit. Fuarı Kat. Yayımlar Dairesi Bşk.

120 Harf Devrimi ve Sonuçları İsa Öztürk

121 Foto Bahar (Oyun) Özer Arabul

122 Merdiven T. Apaydın/S. Vural

123 T. C. Hük. Prog. Kültür Selçuk Kantarcıoğlu

124 Masallar (Fabl) Phaedrus/G. Varinlioğlu

125 Özümüzü Kesen Kılıç Göktürkler Bahtiyar Vahapzade

126 Türk Ellerinde Hatıraların Fahrettin Erdoğan

127 Nay Üfleme Metodu Fevzi Halıcı

128 Eski Saat Falih Rıfkı Atay

129 Atatürk’ü Anlamak ve Anlatmak İhsan Peker

130 Gülten Dayıoğlunun Çocuk Romanları Dr. Kemal Ataş

131 Ankara’da Cum. Dön. Mim. İki Ör. Etnog.

Müz. ve Eski Türk Ocağı Merkez Binası Dr. Nurcan İnci Fırat

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

132 Hoş Geldin Mustafa Kemal Fehmi Salık

133 Şiirli Tren-Tren Şiirleri Antolojisi Cemil Sönmez

134 O Güzel İnsanlar Talip Apaydın Res. Mustafa Delioğlu

135 Çağdaş Uygur Şiiri Antolojisi Yrd. Doç. Dr. Erkin Emet

136 Sen Bir Yana Can Bir Yana Tülay Arıcı

137 Abdülhak Şinasi Hisar’ın Eserlerinde

Geçmiş Zaman ve İstanbul Nesrin Tagızade Karaca

138 Atatürk’üm Türkan Aydın

139 Şimdi Çevre Zamanı Muhuttin Köroğlu

140 Türkmenistan’da Toplum ve Kültür Hayatı Büşra Ersanlı Behar

141 Düşler Yaşam Olsa İbram Erdem

142 Mekadonya Türk Öyküsünde Kimlik Sorunu Çiğdem Ülker

143 Geleneksel Kültüre Göre Türkiye’de Çocuk

Eğitimi Üzerine Bir Araştırma Cavit Binbaşıoğlu

144 Millî Mücadele Anıları Ahmet Kasaboğlu

145 Ankara İli Ağzı Sözlüğü A. Esat Bozyiğit

146 Biz Varız Talip Apaydın/Res : Serpil Ural

147 Türk El Sanatları Yrd. Doç. Dr. H. Örçün Barışta

148 Nutuk (Fransızca) İkram Saraç

149 Ebuzziya Tevfik’in Hayatı, Dili,

Edebiyatı, Yayın ve Yrd. Doç. Dr. Alim Gür

150 Ankara Rüzgarı Hüseyin Atabaş

151 Ankara’dan 20 Şair (Türkçe-Fransızca) A. Demir/Ece Korkut

S. Labrusse/C. Postacı

152 Türkiye’de Dil Planlaması Türk Dil Devrimi Kalime İmer

153 Atatürk’te Edebiyat Sevgisi Cemil Sönmez

154 Türk Siyasal Hayatında Recep Peker Teoman Gül

155 Topuzlu Hidayet Sayın

156 Pembe Kadın Hidayet Sayın

157 Kutlu Melek Nezihe Araz

158 Boyacı/The Painter (İng.) Tuncer Cücenoğlu

159 Matrushka (İng.) Y. Emre İzat/A. İzat

160 Sevgi ve Barış Recep Bilginer

161 Yavuz Selim Turan Oflazoğlu

162 Aşk Hastası (Şeyh Galip’in Hayat Hikayesi) Y. Kenan Işık

163 Yemenimin Uçları Refik Erduran

164 Kültür Gençlik Dergisi Makaleler

Bibliyografyası Mehmet Toprak

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

165 Anında Görüntü T. Basım Muzaffer Buyrukçu

166 Dillerinde Dünya T. Basım Muzaffer Buyrukçu

167 Sıcak İlişkiler T. Basım Muzaffer Buyrukçu

168 Barok’tan Günümüze Alman Yazınında Şiir Mustafa Çolak

169 Cumhuriyet Dönemi Düşünce Yazıları Seçkisi Konur Ertop

170 Çocuklar Varken Ahmet Özer/Res : Yıldız Cıbıroğlu

171 Troyalı Kadınlar Seneca Çev : H. Dönmez

172 Cumhuriyet Dönemi Çocuk Şiirleri Seçkisi Ergun Evren/A. Özer

M. Kaplan/V. Yazıcı

173 Tusunami Lütfiye Aydın

174 Cum. Döneminde Edebi Eleş.

(Atatürk Dön. Edebi Eleş.) 1923-1938 Betül-Hüseyin Özçelebi

175 Cum. Döneminde Edebi Eleş.

Atatürk Dön. Edebi Eleş.) 1939-1950 Betül-Hüseyin Özçelebi

176 Cum. 75. Yılında 75 Yılın Tanığı Bir

Yazar Orhan Asena Doç. Dr. Hülya Nutku

177 Erteleme Oyunu Ahmet Önel

178 İnsan İnsana Eklene Eklene Osman Bolulu

179 Yeşil Bisiklet Sait Munzur

180 Yeşil Adanın Çocukları Havva Tekin

181 Benim Güzel Pabuçlarım Dersu Yavuz Altan

182 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları

Antolojisi 10. Cilt Siam-Söğüt Yayıncılık

183 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları

Antolojisi 11. Cilt Siam-Söğüt Yayıncılık

184 Divan-ı Kebir 8. Cilt (8-a) Mevlana Celaleddin Rumi

185 Divan-ı Kebir 8. Cilt (8-b) Mevlana Celaleddin Rumi

Osmanlı Devletinin 700. Yılı Kutlama Etkinlikleri Çerçevesinde Vakıf ve Derneklerle

İşbirliği Yapılarak Basılan Kitaplar

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

186 Tarih-i Hindi Garbi veya Hadis-i New İst. Tarihi Araştırmalar Vakfı

İşletmesi ile Bakanlığımızın İşbirliği

187 Kıyafet’ül İnsaniye Fi Şemaili’l Osmaniye İst. Tarihi Araştırmalar Vakfı

İşletmesi ile Bakanlığımızın İşbirliği

188 Türk Kabartma Haritaları İst. Tarihi Araştırmalar Vakfı

İşletmesi ile Bakanlığımızın İşbirliği

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

189 Minyatür ve Gravürlerle Osmanlı İst. Tarihi Araştırmalar Vakfı

İmparatorluğu İşletmesi ile Bakanlığımızın İşbirliği

190 Süleymanname veya Tarih-i Fet-i Siklos, İst. Tarihi Araştırmalar Vakfı

Estergon ve İstolni Belgrad İşletmesi ile Bakanlığımızın İşbirliği

191 L’Achıtecture Ottomane Osmanlı Mimarisi İst. Tarihi Araştırmalar ve Doküman-

tasyon Merkezi Kurma ve Geliştirme

Vakfı ile Bakanlığımızın İşbirliği

192 Padişah Portreleri İst. Tarihi Araştırmalar ve Doküman-

tasyon Merkezi Kurma ve Geliştirme

Vakfı ile Bakanlığımızın İşbirliği

193 Türk Ev Geleneği ve Safranbolu Evleri İstanbul Mimarlık Vakfı

194 Türk Ev Geleneği ve Safranbolu Evleri (İng.) İstanbul Mimarlık Vakfı

195 Mimar Sinan ve Eserleri (İngilizce) İstanbul Mimarlık Vakfı

196 İstanbul Yazıları İstanbul Mimarlık Vakfı

197 Eski Yapıların Yeniden Kullanımı İstanbul Mimarlık Vakfı

198 Nasreddin Hoca Ank. Yusufeli Kültür ve Turizm

Dayanışma Vakfı ile Bakanlığımızın

İşbirliği

199 Osmanlı Eğitim Sisteminden Cumhuriyete Ankara Türk Kültürünü Araştırma ve

Tanıtma Vakfı ile Bakanlığımızın

İşbirliği

200 Türk Tiyatrosu Ankara Türk Kültürünü Araştırma ve

Tanıtma Vakfı ile Bakanlığımızın

İşbirliği

201 Müzik Sanatçılarının Temel Yasal Hakları Ank. Müzik ve Sahne Sanatçıları

ve Uygulamalar Sendikası

202 Hacı Bektaş Veli Monografi Gazi Üniversitesi Kültür ve Hacı Bektaş

Veli Araştırma Merkezi Başkanlığı

203 Hacı Bektaş Veli Hakkında Yazılan Maka- Gazi Üniversitesi Kültür ve Hacı Bektaş

leler Ant. Veli Araştırma Merkezi Başkanlığı

204 Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi Gazi Üniversitesi Kültür ve Hacı Bektaş

Veli Araştırma Merkezi Başkanlığı

205 Mustafa Ekmekçi’nin Hayatı Çağdaş Gazeteciler Derneği

206 Halk Ozanları Albümü Ank. Türk Kültürünü Araştırma Vakfı

207 Artvin’de Turizm Ank.-Yusufeli Kültür ve Dayanışma

Derneği

208 Karadeniz’de Cumhuriyetle 75 Yıl Arhavililer Vakfı

209 Amasra’nın 3000 Yılı Amasra Kaymakamlığı

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

1 Türk Hekimlik Dili Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu

2 Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye’de Resim Seyfi Başkan

3 Sihirli İnci Zebercet Coşkun

4 YıldızDede’den Masallar Ahmet Yıldız Yaşaroğlu

5 Geceleri Akvaryumda Uyuyorum Oğuz Budak

6 Rüyalarım Ebru Petek Şengül

7 Kıbrıs Sanayi Mektebi Mustafa H. Altan/Harid Fedai

8 Öykülerim Güneş Özcan

9 Kültür Dergisi Makaleleri Bibliyograf. Mehmet Toprak

10 Ağıtlar Dr. Muhan Bali

11 Divan-ı Lügat-it Türk’ten Derlemeler ve

Uyarlamalar Fikri Silahdaroğlu

12 Gökkuşağında Salınan Çocuk Zeynel Beksaç

13 Biz Almanya’dayken M. Bedri Kanok

14 Sanayileşme ve Uluslaşma Sürecinde Toprak

Reformundan Köy Enstitülerine (1923-1950) Necdet Ekinci

15 Kargadan Korkan Korkuluk Pınar Gerikalmaz

16 Orfoz Kıymet Pur

17 Dr. Parkplatz (Parkyeri) Orhan Özdemir

18 Vatan Deyip Gece Gündüz Ağlaram Dr. Habib İdrisi

19 Kurtuluşa Kaçış (KKTC) Bener Hakkı Hakeri

20 Halkbilim Sempozyumları (KKTC) Kani Kanol

21 Adsız Kitap (KKTC) Harid Fedai

22 Kıbrıs Türk Halkbiliminde ölüm (KKTC) Tuncer Bağışkan

23 Kıbrıs Ağızında Edatların, Bağlaçların ve

Ünlemlerin Kullanım Özellikleri Ali Gürkan

24 Atatürk Devrimlerinin Kıbrıs Türk

Toplumuna Yansıması Mustafa H. Altan

25 Lefkoşe Mevlevihanesi Mustafa H. Altan/Harid Fedai

26 Halikarnas Balıkçısı Hatice Önal

27 Kıbrıs’ta Türkçe Basılmış Kitaplar

Listesi (1878-1994) Ahmet An

28 Yine Bir Gülnihal (Dede Efendi) Turan Oflasoğlu

29 Sigara ve Gençlik Prof. Dr. Y. İzettin Barış

30 Önce İnsan (Mithat Paşa) Yılmaz Karakoyunlu

31 Kuzguncuklu Fazilet Yılmaz Karakoyunlu

32 Minyatürlerle Anadolu Efsaneleri Ülker Erke

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

33 Minyatürlerle Mevlana ve Mevlevilik Ülker Erke

34 Minyatürlerde Gemiler Ülker Erke

35 Atatürk’ün Hayatı ve Üstün Kişiliği Prof. Dr. Hamza Eroğlu

36 Uşak Evleri Arş. Gör. Yüksel Sayan

37 Yanyalı Esat Efendi Kazım Sarıkavak

38 Türk Kişiliği ve Kültür Kişilik İlişkileri Prof. Dr. Mahmut Tezcan

39 Fıtrat ve Eserleri Dr. Yusuf Avcı

40 Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Kırkpınar

Güreşleri M. Atıf Kahraman

41 Bizim Sokak Bekir Sıtkı Turhan

42 Mehmet Ali Ayni’nin Düşünce Dünyası Abamüslim Akdemir

43 Türkiye’de Kırsal Kesimde Kente Göç ve

Bölgeler Arası Dengesizlikler Dr. Zeynep Gökçe

44 Vatandan Güzel Yar Olmaz N. Ali Kabul/Çev : Hüseyin Özbay

45 Tanzimat Dönemi Basınında Sosyo Ekonomik

Fikir Hareketleri Necdet Kurdakul

46 Nasreddin Hoca Hikâyeleri (Hoca ile Dilenci) Hatice Gülensoy

47 Keloğlan (Üç Açgözlü) Orhan-Erhan Dündar

48 Keloğlan (Değirmenin Cinleri) Orhan-Erhan Dündar

49 Keloğlan (Nar Tanesi) Orhan-Erhan Dündar

50 Keloğlan (Kırkharamiler) Orhan-Erhan Dündar

51 Üniversite Gençliğinde Anomi ve

Yabancılaşma Yrd. Doç. Dr. Vehbi Bayhan

52 Akşemseddin Cemal Anadol/Res : Ahmet Acıduman

53 Kaçak Kerem ( )

Çev : Dr. Yusuf Gedikli

54 Yunus Emre (Tiyatro) Sebahat Emir

55 Çengi Ahmet Mithat Efendi/

Sad : Mustafa Miyasoğlu

56 Kültürel Antropoloji Prof. Dr. Mahmut Tezcan

57 Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu’nun Folklor ve

Halk Edebiyatı ile ilgili Çalışmaları Yrd. Doç. Dr. Dilaver Düzgün

58 Anadolu’da Orta Asyalı Şairler Prof. Dr. Cemal Kurnaz

59 İbn-i Sina Metafiziği Prof. Dr. Hayrani Altıntaş

60 Yunus Emre’den Güldeste (Arapça) Cengiz Ketene

61 Behçet Necatigil Hayatı Sanatı ve Eseri Haz : Doç. Dr. Nurullah Çetin

62 Kıbrıs Tarihi Harid Fedai/Arif Dede

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

63 İslamda Kamuoyu Oluşumu Dr. Osman Zümrüt

64 Eski Fotoğraflar (Türk.) Dinçer Sümer

65 Eski Fotoğraflar (İng.) Dinçer Sümer

66 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolo-

jisi 8. Cilt (Bulgaristan, Edebiyatı) Kültür Bakanlığı

67 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolo-

jisi 9. Cilt (Bulgaristan, Trakya ve Kıbrıs Edeb.) Kültür Bakanlığı

68 Kıskanç Recep Bilginer

69 Atatürk Aydınlığı Kemal Kahramanoğlu

70 Masallar Eflatun Cem Güney

71 Türk Masalları I Naki Tezel

72 Türk Masalları II Naki Tezel

73 Destanlar B. Kemal Çağlar

74 Yaşar Kemal Yazar - Eser Dr. Ramazan Çiftlikçi

75 Çocuk ve Doğa Dr. Orhan Asena

76 Oktay Lernt Atatürk Yüksel Pazarkaya

77 Dağdaki Kaynak Talip Apaydın

78 Lades “Alamancı Metin” Habib Bektaş

79 Truva Savaşı Olmayacak Jean Gıhaudoux

81 Yıldırım Beyazıt Hidayet Sayın

82 Cumhuriyet Dönemi Adana Nurhan Tekerek

83 Can’ın Kuşları Nazan Özen Uçak

84 Nem Alacak Felek Benim Hasan Turan

85 Türk Tiyatrosunda Komedyanın Evrimi Prof. Dr. Sevinç Sokullu

86 Sarı Naciye Recep Bilginer

87 İsyancılar Recep Bilginer

88 Düş Yüklü Bulutlar Hidayet Sayın

89 Dünden Bugüne Muzaffer Buyrukçu

90 1980-1990 Dönemi Ankara Cankut Ünal

91 Ankara’da Dans Yrd. Doç. Dr. Necla

92 Türkiye Sevdası Şinasi Özdenoğlu

93 Müzelerdeki Eserlerin Ayhan Yücel/A. Sevda

94 Candan Can Koparmak Dr. Orhan Asena

95 Şirin Hayvanlar Nurettin İşçi

96 Kırk Yılın Sesi Önder Kütahyalı

97 Önce Kendime Gülümsedim Aynalarda

Sonra Dünyaya Tülay Arıcı

S.N. Kitabın Adı Yazarı/Hazırlayan

98 Cumhuriyet Çınarı Prof. Dr. Özer Ozankaya

99 El Yazmaları Dünyasında Türkiye’nin Yeri Hasan Duman

100 Mevlana Celalettin Rumi (İngilizce) Dr. Mehmet Önder

101 Ahmet Rasim’in Eserleri Prof. Dr. Şerif Aktaş

102 Mısralarda Gezinti Mehmet Çınarlı

103 Demokrasi Örgütlenme Özgürlüğü ve

İsveç Örneği Ahmet Erol

104 Dörtlemeler Fevzi Halıcı

105 Atatürk Tarsus’ta Hikmet Öz

106 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları

Antolojisi 6. Cilt Azerbaycan Edeb. Irak-

Türkmen Edeb. (20. YY. Yakın Dönem Türk

Edeb. 1920’den Günümüze 2. Bölüm; Irak

(Kerkük) Türk Edebiyatı) Kültür Bakanlığı

107 Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolo-

jisi 7. Cilt (Makedonya Türk Edebiyatı) Kültür Bakanlığı

108 Gravürlerle Türkiye 4. Cilt (Anadolu Şehirleri

ve Günlük Hayat) Kültür Bakanlığı

109 Gravürlerle Türkiye 5. Cilt (Anadolu Şehirleri

ve Günlük Hayat) Kültür Bakanlığı

110 Gravürlerle Türkiye 6. Cilt (Anadolu Şehirleri

ve Günlük Hayat) Kültür Bakanlığı

111 Gravürlerle Türkiye 7. Cilt (Anadolu Şehirleri

ve Günlük Hayat) Kültür Bakanlığı

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinin bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/148)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

24.6.1999 Zülfükar İzol Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 7.7.1999 Sayı : KDD.SÖ.1.01/1553

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 7.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/148-623/2139 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’a ait 7/148-623 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı

1997-1999 Yılları Genel Bütçe Mukayesesi

TABLO 1 (MİLYON TL.)

1997 yılı 1998 Yılı % 1999 Yılı % 1999 Yılı %

Bütçe Nevi Program Program Artış Teklif Artış Verilen Artış

(1) (2) (2/1) (3) (3/2) (4) (4/2)

Cari 3 339 100 70 249 000 110 134 803 734 92 119 250 000 70

Yatırım Tarım 7 086 850 10 052 000 42 126 089 891 1154 12 355 000 23

Gıda 208 500 400 000 92 1 844 582 361 600 000 50

Eğitim 224 150 250 000 12 1 000 000 300 350 000 40

Konut 204 000 225 000 10 371 280 65 250 000 11

Dokuma 3 000 5 000 67 4 000 -20 5 000 0

T. Sanayi 166 800 350 000 110 600 000 71 500 000 43

S. Alt. Y. 330 000 441 000 34 1 402 000 218 0 -100

Dericilik 6 000 10 000 67 30 000 200 15 000 50

Bil-Tekno 23 000 10 000 -57 50 000 400 10 000 0

Toplam 8 252 300 11 743 000 42 131 391 753 1 019 14 085 000 20

Transferler 2 159 102 2 435 603 13 42 794 287 1657 4 128 003 69

Genel Bütçe Toplamı 43 802 402 84 427 603 93 308 989 774 266 137 463 003 63

Şanlıurfa İli 1999 Yılı Program ve Giden Ödenekleri Bin. TL.

1999 Yılı Bütçesi

Gerçekleşme

Proje adı Program Ödeneği Giden ödenek %

Merkez Dışı Yönetim Hiz. (Cari-Taşra) 16 110 000 7 754 741 48.14

Taşıt Kira Bakım-Onar. ve İşl. Gid. Cari 7 851 000 4 950 527 63.06

Taşıtların Kira Bak. Onar. ve İşl. Gıd (YAT) 34 272 000 9 589 159 27.98

II. Ürün Araştırma ve Yayım Projesi 6 600 000 2 487 119 37.68

Çayır-Mer’a, Yem Bitkileri ve Hay. Projesi 1 600 000 576 517 36.03

D. Anadolu Su Havzası Rehab. Projesi 16 200 000 5 269 281 32.53

Hayvancılığı Geliştirme Projesi 1 900 000 731 386 38.49

Dış Kaynaklı Hayvancılık Projesi 320 000 120 092 37.53

Su Ürünleri Üretimi Geliştirme Projesi 1 100 000 418 370 38.03

Bitki Hast. ve Zarar. ile Mücadele Projesi 6 000 000 8 250 972 137.52

Hayvan Hast. ve Zarar. İle Mücadele Projesi 4 725 000 2 925 058 61.91

Su Ürünleri Kir. ve Koruma Kont. Hiz. Projesi 135 000 39 941 29.59

Gıda Denetim Hizmet. Geliştirme Projesi 5 200 000 2 555 854 49.15

Bitkisel Araştırma Projesi 1 400 000 409 319 29.24

Kooperatif Sürvey Projesi 60 000 17 602 29.34

GD. Anadolu Böl. Sulu Tarım Alan. Sulama P. 25 640 000 0 0.00

Ekolojik Tarımın Yaygın. ve Kont. Proj. 5 500 000 4 198 939 76.34

134 613 000 50 294 877 37.36

Not: Müesseseler dahildir.

(30.6.1999 Tarihi itibariyle)

Şanlıurfa İli 1999 Yılı Program ve Giden Ödenekleri Bin. TL.

1999 Yılı Bütçesi

Gerçekleşme

Proje adı Program Ödeneği Giden ödenek %

Merkez Dışı Yönetim Hiz. (Cari-Taşra) 16 110 000 11 192 871 69.48

Taşıt Kira Bakım-Onar. ve İşl. Gid. Cari 7 851 000 6 944 916 88.46

Taşıtların Kira Bak. Onar. ve İşl. Gıd (YAT) 34 272 000 20 444 062 59.65

II. Ürün Araştırma ve Yayım Projesi 6 600 000 4 124 334 62.49

Çayır-Mer’a, Yem Bitkileri ve Hay. Projesi 1 600 000 972 788 60.80

D. Anadolu Su Havzası Rehab. Projesi 16 200 000 8 446 738 52.14

Hayvancılığı Geliştirme Projesi 1 900 000 1 202 985 63.32

Dış Kaynaklı Hayvancılık Projesi 320 000 199 446 62.33

Su Ürünleri Üretimi Geliştirme Projesi 1 100 000 691 410 62.86

Bitki Hast. ve Zarar. ile Mücadele Projesi 6 000 000 11 168 870 186.15

Hayvan Hast. ve Zarar. İle Mücadele Projesi 4 725 000 4 790 606 101.39

Proje adı Program Ödeneği Giden ödenek %

Su Ürünleri Kir. ve Koruma Kont. Hiz. Projesi 135 000 105 430 78.10

Gıda Denetim Hizmet. Geliştirme Projesi 5 200 000 4 793 971 92.19

Bitkisel Araştırma Projesi 1 400 000 894 670 63.91

Kooperatif Sürvey Projesi 60 000 35 043 58.41

GD. Anadolu Böl. Sulu Tarım Alan. Sulama P. 25 640 000 17 424 980 67.96

Ekolojik Tarımın Yaygın. ve Kont. Proj. 5 500 000 4 777 682 86.87

134 613 000 98 210 802 72.96

Not: Müesseseler dahildir.

(Temmuz 20’de gönderilecek Program ödenekleri dahil edilerek İl’in ödenek durumu)

Ayrıca Bakanlığımız yatırımları devamlı hizmeti gerektirdiğinden, her yıl için ayrılan ödenekler çerçevesinde Yayım, Araştırma ve Geliştirme hizmetleri sürdürülmektedir.

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığı ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun yazılı cevabı (7/150)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 24.6.1999

Zülfükar İzol Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 16.7.1999 Kanun: 1999/7016-TÖ

Konu: Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Bşk. lığının 7 Temmuz 1999 tarihli ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/150-625/2141 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol tarafından verilen ve İlgi Ekinde gönderilerek cevaplandırılması istenilen 7/150 sayılı “1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa iline ayrılan miktara ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

Sabahattin Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanı

Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol Tarafından Verilen 7/150 Sayılı
Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Millî Savunma Bakanlığının 1999 Malî Yılı Bütçesinde ve 1999 Yılı Yatırım Programında yeralan yatırım ödeneği tutarı 1 Trilyon 534,25 milyar TL.dır.

Bu ödenek;

– Şehitlerimizin araştırılması ve tespiti,

– Şehitliklerimizin bakımı ve onarımı,

– Bir adet teknolojik araştırma projesi ve

– Taşıt alımları,

için planlanmıştır.

2. Anılan yatırımların Şanlıurfa ilimizle doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.

3. Cari nitelikli ödenekler içerisinde, Şanlıurfa’da konuşlu Askerî Birliklerin Personel, işletme, bakım ve idame giderlerinin Şanlıurfa piyasasından karşılanması ile sözkonusu ilimizin ekonomisine katkıda bulunulacağı değerlendirilmektedir.

Arz ederim.

Sabahattin Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanı

8. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/155)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

 

T.C. Çevre Bakanlığı 15.7.1999 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı: B.19.0.APK.0.20.00.02/0012/639-5715

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 7.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/155-630/2146 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol’un “1999 Malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa iline ayrılan miktara” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin Çevre Bakanı

Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un 7/155-630 Esas Numaralı yazılı soru önergesinin cevabı

Soru 1. Bakanlığınız 1999 Malî Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Cevap 1. Bakanlığımız 1999 Malî Yılı Bütçe Yatırım ödeneği 1 010 000 000 000 (Birtrilyononmilyar) TL.’dir.

Soru 2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

Cevap 2. Şanlıurfa iline ilişkin “İçmesuyu Kaynağı olarak Atatürk Barajının Korunması Projesi” yürütülmektedir. Projenin 1999 yılı ödeneği 5 000 000 000 (Beşmilyar) TL.’dir.

Soru 3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir.

Cevap 3. Yukarıda belirtilen proje çalışmalarının 1999 yılı sonu itibariyle tamamlanması öngörülmektedir.

9. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/156)

24.6.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Orman Bakanlığı 19.7.1999 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı Sayı : KM.1.SOR/313-1630

Konu : Sn. Zülfikar İzol’un Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 7.7.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/156-631/2147 sayılı yazısı

İlgi yazı ekinde alınan eki, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfikar İzol’un “1999 Malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden Bakanlığa ve Şanlıurfa iline ayrılan miktara ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabi yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Orman Bakanı

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un 7/156 Esas Numaralı yazılı soru önergesi hakkında Orman Bakanlığı’nın cevabı

1. Bakanlığınız 1999 Malî Bütçe yatırım ödenekleri (EK-2/A)no.lu cetvelde gösterilmiştir.

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri bütçe ve fonlar itibariyle ayrı ayrı (EK-2/B) no.lu cetvelde belirtilmiştir.

3. Programlanan yatırımlar yılı içinde bitirilecektir.

Orman Bakanlığı 1999 Yılı Yatırım Programı Özeti

(Bütçeler ve Sektörler itibariyle) Milyon TL.

Dış Toplam

Ormancılık Sektörü (Genel Bütçe) 375 000 6 450 000

Turizm Sektörü 200 000 1 250 000

Eğitim Söktörü 64 000

Genel Bütçe Toplamı 575 000 7 764 000

Ormancılık Söktörü (Döner Sermaye) 0 4 500 000

Döner Sermayi Toplamı 0 4 500 000

Bakanlık Toplamı 575 000 12 264 000

Orman Genel Müdürlüğü

Dış Toplam

Katma Bütçe 2 500 000

Döner Sermaye 429 000 16 000 000

Orman Genel Müdürlüğü Toplamı 429 000 18 500 000

EK. 2/B

Orman Bakanlığınca 1999 Yılında Şanlıurfa İlinde Gerçekleştirilebilecek Yatırımlar

Genel Bütçe Milyon TL

Proje Adı Faaliyet Birimi Miktarı Ödeneği

1. Doğu Anadolu Su Havzası

Geliştirme Projesi a-Erozyon Kontrolu Tesis Ha 300 600 000

2. Ağaçlandırma ve Erozyon a-Ağaçlandırma Bakım Ha 100 4 000

Kontrolu Projesi b- Mera ıslahı Ha 1 750 70 000

c- Tohum Üretimi Ton 1 560

d- Fidan Üretimi (1000 Adet) 790 30 665

3. Millî Park ve Av Yaban

Hayatı Projesi Alan düzenleme ve Alt yapı 2 000

Genel Bütçe Toplamı 707 225

 

Döner Sermaye Milyon TL

Proje Adı Faaliyet Birimi Miktarı Ödeneği

1. Fidan Üretim a-Tohum Üretimi Ton 5 6 000

Projesi b- Fidan Üretimi (Bin Adet) 1.271 48 335

2. Millî Park Profesi Koruma-Bakım onarım 14 800

Döner Sermaye Toplamı 69 135

 

Ağaçlandırma Fonu Milyon TL

Proje Adı Faaliyet Birimi Miktarı Ödeneği

1. Ağaçlandırma ve Erozyon

Kontrolu Projesi a-Ağaçlandırma Bakım Ha 1.991 79 640

Yatırım Toplamı 856 000

Not: 1 Programlanan yatırımlar yıl içinde bitirilecektir.

10. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, 1999 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerinden bakanlığı ve Şanlıurfa İline ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun yazılı cevabı (7/162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 24.6.1999

Zülfükar İzol Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 1999 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1999 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Turizm Bakanlığı 19.7.1999 Hukuk Müşavirliği Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/1415-19935

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 7.7.1999 tarih ve 2-7/162-637/2153 sayılı yazısı

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfikar İzol’a ait yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1999 Malî Yılı Bütçe Kanununda Bakanlığımızın 1999 Malî Yılı Yatırım ödeneği 5 300 000 000 000 TL. olarak tespit edilmiştir.

2. Eyüp Nebi Köyünde bulunan Hz. Eyüp, Hz. Elyasa ve Rahime Hatun Türbeleri çevre düzenlemesi projesi için 10 000 000 000 TL. Harran İlçesi - Antik Kent arasındaki yolun iyileştirilmesi içinde 5 000 000 000 TL. ödenek ayrılmıştır.

3. Yukarıda açıklanan yatırımların gerçekleştirilmesi Valiliğin sorumluluğunda olduğundan ve Valiliğin ne kadar katkıda bulunduğu bilinmediğinden yatırımın ne zaman sonuçlanacağı bilinmemektedir. Ayrıca 2000 yılında da ödenek katkılarımız sürecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Erkan Mumcu Turizm Bakanı

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Spor-Toto teşkilâtına yapılan usulsüz atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı (7/164)

30.6.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak, cevaplandırılması istemiyle Spordan Sorumlu Devlet Bakanına yöneltilmesini saygılarımla arzederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular

Spor Toto Teşkilatı ile ilgili olarak:

1. Başkanlığın 13.1.1999 tarih ve 1062 sayılı Genelgesinde atamalar ikinci bir emre kadar durdurulmuş olmasına rağmen Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünde atama yapılmış mıdır?

2. Atama yetkisi alınarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün talepte bulunmamış olmasına rağmen mevcut unvanlı kadrolu personelden bir kısmı bu atama onayına ilgi tutularak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde görevlendirilmiş midir? Görevlendirilenler kimlerdir?

3. Mevcut Başbakanlık Genelgesine rağmen unvanlı kadrolara yapılan atamalar Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünün Personel Yönetmeliği hükümlerine uygun yapılmış mıdır?

4. Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünde Torba İhdası var mıdır? Biri “Teşkilât Müdür Yardımcısı” olmak üzere Torba kadro ile atama yapılmış mıdır?

5. Spor Toto Teşkilâtı Müdürlüğü görevine 7.4.1999 tarihi itibariyle atanan Erdenay Oflaz aynı tarihte Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’ndeki görevinden ayrılmış mıdır?

6. Spor Toto Teşkilât Müdürlüğündeki unvanlı kadrolara yapılan atamalarla birlikte 18.5.1999 tarihinde imzalanan Toplu İş Sözleşmesinin 34 üncü maddesine ilave edilen hükümle yeni atanan unvanlı personele herhangi bir hak sağlanmış mıdır?

7. Teşkilât personelinin Toplu İş Sözleşmesinden doğan ücret farkları ödenmiş midir?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.7.1999 Sayı: B.02.0.0.16/01299

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 7.7.1999 tarih ve KAN. KAR. MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/164-644/2155 sayılı yazısı,

İlgi yazı ekinde alınan Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a ait 30.6.1999 tarihli yazılı soru önergesinin cevabı ektedir.

Bilgilerinizi arz ederim.

Fikret Ünlü Devlet Bakanı

T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 13.7.1999 Sayı: B.02.1.GSM.0.65.00.00/MZ/462

Konu : Soru Önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Fikret Ünlü)

İlgi : 8.7.1999 tarih ve B.02.0.0.16/01255 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü ile ilgili sorularına esas olmak üzere görüşlerimiz aşağıda belirtilmiştir.

Spor Toto eski Teşkilât Müdürü Erdenay Oflas tarafından hizmet sözleşmesinin fesh edilerek görevine son verilmesi ve yerine başkasının atanması yolundaki işlemlerin iptali talebi ile Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı davada verilen iptal kararı Danıştay 12 nci Dairece verilen 31.12.1998 tarih ve E.1997/1461, K.1998/3247 Sayılı Karar ile kesinleşmiş olup, bu karara binaen 2577 sayısı yasanın 28 inci maddesi uyarınca Spor Toto Teşkilât Müdürü Abdullah Topaloğlu’nun hizmet sözleşmesi işçi statüsünde olması nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle fesh edilerek bu suretle boşalan Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü görevine Bakanlık Makamının 24.3.1999 tarih ve 3503 sayılı olurlar gereğince Erdenay Oflas’ın atanması uygun görülmüştür. Teşkilât Müdürü Erdenay Oflas Bakanlık Makamının atama onayını 7.4.1999 tarihi itibariyle tebellüğ ederek görevine başlamıştır.

14.4.1999 tarihinde Teşkilât Müdür Yardımcısının emeklilik nedeniyle görevinden ayrılışı, bu kadroda bir boşluk yaratmıştır. Ayrıca uzun süredir Teşkilâtın gerek personel konusunda gerekse maddi sıkıntılar içinde bulunduğu zor bir dönemde olduğu bilindiğinden bu sıkıntıların giderilmesi ve bazı çalışmaların yapılabilmesi için yeni düzenlemelere gerek görülmüştür.

Teşkilât Müdürlüğü 7258 Sayılı Kanun çerçevesinde yürütülmekte olup, Kanun’da bir çok boşlukların bulunması Teşkilâtın tüm işlerinin Tüzük doğrultusunda yürütülmesine neden olmaktadır. Bir çok konularda karar alma yetkisi Yönetim Kurulunun, Yönetim Kurulu Kararlarının ise Genel Müdürün Onayından sonra kesinleşir.

Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü Personel Yönetmeliğinin M.25-b bendi unvanlı kadrolara atamayı düzenlemiştir. Bu maddede “ataması yapılacak kişiler Yönetim kuruluna havale edilir, Yönetim Kurulunun vereceği karara dayanarak Teşkilât Müdürünün teklifi ve Genel Müdürün Onayı ile atama işlemi tamamlanır” denilmektedir.

Mevcut bu Yönetmelik çerçevesinde Yönetim Kurulunun 21.4.1999 tarih ve 14-A sayılı toplantısında Teşkilât Müdürlüğünde yapılacak yeni düzenlemeler doğrultusunda bazı personelin unvan, görev ve yer değişikliklerinin yapılması kararı alınmış olup, aynı tarihte Genel Müdürün Onayına sunularak karar kesinleştirilmiştir.

Bu Kararda; 1. Teşkilât Müdürlüğünde yapılacak yeni düzenlemeler doğrultusunda bazı personelin unvan, görev ve yer değişikliklerinin aşağıdaki gibi yapılmasına;

a) Teşkilât Müdürlüğünde İç Hizmetler Şube Müdürlüğünde Müdür kadrosunda görev yapan Nejat Rıza Tetik’in Teşkilât Müdür Yardımcısı kadrosuna, Personel ve Tahakkuk Şube Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı kadrosu ile görev yapan Nihal Güngör’ün Personel ve Tahakkuk Şube Müdürü kadrosuna, Şef kadrosunda bulunan Emine Burhan’ın Müdür Yardımcısı kadrosuna, Memur kadrosunda bulunan Nilgün Çetin’in Müdür Yardımcısı kadrosuna, Memur Ayten Ercan’ın Şef kadrosuna, Memur Kadriye Özcan’ın Şef kadrosuna, Memur Ayşe Alemdar’ın Şef kadrosuna, Değerlendirme Memuru kadrosunda görev yapan Mukadder Aydın’ın Şef kadrosuna atanmalarına,

b) Boş kadro bulunmaması nedeniyle Başkontrolör kadrosunda bulunan Sunar Turfanda’nın aynı kadrosu ile Teşkilât Müdür Yardımcısı, Müdür Yardımcısı kadrosunda bulunan Gülin Alkış’ın aynı kadrosu ile Muhasebe Şube Müdürü, Şef kadrosunda bulunan Arife Turhan’ın aynı kadrosu ile Müdür Yardımcısı, Memur kadrosunda bulunan Deniz Yılmaz’ın aynı kadrosu ile Şef olarak görevlendirilmelerine, Şube Müdürü kadrosunda bulunan Yalçın Kuşçu, Ömer Aksoy ve Müdür Yardımcısı kadrosunda bulunan Sevinç Anagür’ün Genel Müdürlük bünyesinde aynı kadroları ile görevlendirilmelerine, oy birliği ile karar verilmiştir.

Bu karar neticesinde Genel Müdürlük makamının 26.4.1999 tarih ve 761-485 sayılı, bu personelin görevlere atanmaları ile ilgili onay alınmıştır.

Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünün 1998 yılında Bilgisayar Sistemine geçerek kuponların bilgisayar sistemiyle değerlendirilmesi neticesinde, tüm yapılanmasında bazı değişikliklere gerek görülmüş, kurumda yeni birimler kurulmuş, mevcut bazı birimler yönetmeliklerle ortadan kaldırılmıştır.

Bayilik Takip Kontrol Şube Müdürlüğü oluşturularak daha önce bu görevi yürüten Kontrolörlük Birimi 8.1.1999 tarih ve 23577 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Kuruluş Görev Yetki ve Sorumluluk Yönetmeliği gereğince ortadan kaldırılmıştır. Aynı nedenle 27.12.1998 tarih ve 23566 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Personel Yönetmeliğinde, kaldırılan bu birimde bulunan Başkontrolör ve Kontrolör unvanları da kaldırılmış bulunmaktadır. Başkontrolör unvanının kalkması nedeniyle bu görevi yapan kişinin Teşkilât içi yapılanmada Teşkilât Müdür Yardımcısı kadrosunun tek olmasından dolayı ve bulunduğu görev itibariyle eş değer bulunan bu kadroda görevlendirilmesinin Yönetim Kurulunca ve Genel Müdürlük makamınca uygun görülmesi neticesi adı geçenin bu kadroda görevlendirilmesi yapılmıştır. Ayrıca bu kadronun mevcut ücretini de alamamaktadır. Yine aynı Kuruluş Görev Yetki ve Sorumluluk Yönetmeliği mevcut Değerlendirme Şube Müdürlüğünde ortadan kaldırmıştır bulunmaktadır. Dolayısı ile elcil sistemle değerlendirme yapan Değerlendirme Memuru kadrosundaki personel ve diğer ilgili kadrolar, şubenin işlerliğinin kalmaması nedeniyle Genel Müdürlüğün çeşitli birimlerine dağıtılmışlardır.

Spor Toto Teşkilât 1475 sayılı İş Kanununa tabi olarak çalışmakta olup, bugüne kadar personel kadroların tespiti ve vizeleme işlerini Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü ile birlikte yapmış olmakla birlikte, yapılan yazışmalar neticesinde her iki Kurum da 13.12.1983 tarih ve 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin genel ve katma bütçeli kuruluşlarla bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunlarla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları (mahallî idareler dahil) ile özel kanunla kurulan kuruluş ve teşekküller ve hizmetlerinin genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden aldıkları ödeneklerle yürütülen kamu kurum ve kuruluşları hakkında uygulanabilmesine cevaz vermekte olduğunu, bu kapsamdaki kurum ve kuruluşların memur ve işçi kadrolarına ilişkin işlemleri yürüttüğünü, Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünün bu kapsama dahil olmaması nedeniyle şimdiye kadar yapılan tüm işlerin hatalı olduğunu, tüm teşkilâtlanma ve kadrolama işlemlerinin mevcut meri mevzuatı çerçevesinde uygulama yapmasının uygun olacağı görüşünde olup, bu mevcut meri mevzuatta Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü Tüzüğüdür. Bu Tüzüğün 4 üncü maddesi Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce müşterek bahis işlerini yürütmek üzere kurulacak Teşkilât, Yönetim Kurulu, Müdür, Müdür Yardımcısı, Müşavirler ve Şube Müdürleri ile Kontrolörler, Servis Şefleri ve diğer personelden ibaret olacağını belirtmiş, 7 nci maddenin h fıkrası da Teşkilâtın personel kadrolarını tespit etmeye Yönetim Kurulunu yetkili kılmış ve Kurul kararlarının Genel Müdür onayı ile kesinleşeceği vurgulanmıştır.

Bu görüşler çerçevesinde Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü kadroları ve atamalarını tamamen kendi mevcut iç düzeni içinde Yönetim Kurulu Kararı ile belirleyebilmektedir.

Spor Toto Teşkilât Müdürü Erdanay Oflas 7.4.1999 tarihi itibariyle mahkeme kararı neticesi ve bu göreve Bakanlık Makamının onayı ile görevlendirilmiş olup, Ereğli Demir Çelik İşletmelerindeki görevinden ayrılmış bulunmaktadır, bugüne kadar da Teşkilât Müdürlüğünden yaptığı görev karşılığı aylık ücret almamıştır.

Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri İşletme Toplu İş Sözleşmesi, Kamu İşverenleri Sendikası ve Tez-Koop İş Sendikası ile bağıtlanmış olup başlangıç 1.3.1999 tarihini kapsamaktadır. Oluşan maddeler Sendika ve Kamu-İş tarafından gerekli görüşmeler neticesinde kabul edilerek Toplu İş Sözleşmesinde yer alır.

Teşkilât personelinin Toplu İş Sözleşmesinden doğan ücret farkları 13.7.1999 tarihi itibariyle Spor Totonun içinde bulunduğu maddî sıkıntılar nedeniyle henüz ödenememiş bulunmaktadır. Toplu İş Sözleşmesinin geçici madde 2’de “farkları ödeme zamanı imkânlar ölçüsünde en kısa süre içerisinde ödenecektir” demekle birlikte ödemeler, Spor Totonun imkânsızlıkları nedeniyle henüz gerçekleştirilememiştir.

Spor Toto Teşkilât Müdürlüğünde Sn. Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün döneminde açıktan ve naklen atama yapılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Kemal Mutlu

Genel Müdür V.

12. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir İlindeki zeytin sineği ile ilgili mücadeleye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in yazılı cevabı (7/166)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

İlyas Yılmazyıldız Balıkesir

Sorular :

1. Balıkesir İlinde Haziran sonlarında görülmeye başlayan zeytin sineği ile mücadele için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı fonlarından ödenek ayrılmış mıdır? Ayrılmış ise ne kadardır?

2. 1998-1999 yılı mahsulünde zeytinyağı 380 000 TL.’ye üreticilerden satın alınmış, daha sonra 800 000 TL.’ye çıkarılarak üreticiler mağdur edilmiştir. 1999-2000 yılında zeytin üreticilerinin tekrar mağdur edilmemesi için zeytin üretiminde % 25 zarara sebep olan zeytin sineği ile mücadele ne zaman yapılacaktır? İlaçlamanın yapılabilmesi için uçak kiralama ihalesi açılmış mıdır?

3. Türkiye’de üretilen yemeklik zeytinyağının % 95’i körfez bölgesinde üretilmektedir. 1999-2000 yılında tüketilecek zeytinyağının kalitesinin korunması için zeytin zararlıları ile ne gibi mücadeleler yapılmaktadır?

4. Zeytinyağımız Ülkemiz ve dünyada artan önemi, zeytinyağı alım-satım piyasasında da yeni yasal düzenlemeler yapılması zaruretini doğurmaktadır. Zeytinyağı üreticileri için büyük önemi olan “Zeytinyağı Borsası”nı kurmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 8.7.1999 Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD-SÖ.1.01/1554

Konu : Yazılı soru

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/166-664/02190 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen; Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’a ait 7/166-664 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru 1. Balıkesir İlinde Haziran sonlarında görülmeye başlayan zeytin sineği ile mücadele için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı fonlarından ödenek ayrılmış mıdır? Ayrılmış ise ne kadardır?

Cevap 1. Ekim 1998’de Bakanlığımız, Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü uzmanları ve Tarım İl Müdürlüklerinden yetkililerin katılımı ile yapılan değerlendirme ve program toplantılarında zeytin sineği mücadelesi yönetimli çiftçi mücadelesi şeklinde (çiftçinin kendi uygulaması) karara bağlanarak yıllık programa devlet mücadelesi olarak alınmamış ve 1999 bütçesinde ödenek tefrik edilmemiştir.

Soru 2. 1998-1999 yılı mahsulünde zeytinyağı 380 000 TL.’ye üreticilerden satın alınmış, daha sonra 800 000 TL.’ye çıkarılarak üreticiler mağdur edilmiştir. 1999-2000 yılında zeytin üreticilerinin tekrar mağdur edilmemesi için zeytin üretiminde % 25 zarara sebep olan zeytin sineği ile mücadele ne zaman yapılacaktır? İlaçlama yapılabilmesi için uçak kiralama ihalesi açılmış mıdır?

Cevap 2. 1998 yılında 19 milyon adet ağaçta zeytin sineği mücadelesi yapılmış olup bitki koruma yönünden başarılı bir yıl geçirilmiştir. Çiftçi açısından herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Zeytin fiyatlarındaki dalgalanmalar pazardaki diğer gelişmelerin etkisiyle meydana gelmiş olup, zeytin sineği mücadelesi ile ilgisi bulunmamaktadır. 1999 yılında zeytin sineği yönetimli çiftçi mücadelesi olarak programlandığından uçak kiralama ihalesi açılmamıştır.

Soru 3. Türkiye’de üretilen yemeklik zeytinyağının % 95’i körfez bölgesinde üretilmektedir. 1999-2000 yılında tüketilecek zeytinyağının kalitesinin korunması için zeytin zararlıları ile ne gibi mücadeleler yapılmaktadır?

Cevap 3. Daha önceki yıllarda olduğu gibi 1999 yılında da zeytinliklerde; zeytin halkalı leke hastalığı, zeytin dal kanseri, zeytinde bor noksanlığı, zeytin sineği, zeytin güvesi, zeytin kızıl kurdu, ağaç sarı kurdu, zeytin kara koşnili, zeytin kabuklu biti, zeytin virgül kabuklu biti, zeytin pamuklu biti, zeytin çiçek sap sokanı, dal kurutan, filiz kıran, zeytinde vertiçillium solgunluğu konularında teknik elemanlarımız kontrol ve denetiminde yönetimli çiftçi mücadelesi yapılacaktır.

Soru 4. Zeytinyağımız Ülkemiz ve dünyada artan önemi, zeytinyağı alım-satım piyasasında da yeni yasal düzenlemeler yapılması zaruretini doğurmaktadır. Zeytinyağı üreticileri için büyük önemi olan “Zeytinyağı Borsası”nı kurmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 4. Ticaret Borsalarının ülkemizdeki geçmişi yaklaşık yüz yıldır. Doksanın üzerinde borsada tescil işlemleri yürütülmektedir. Kotasyonda zeytinyağı olan 31 Ticaret Borsası mevcuttur. Çağdaş anlamda ürün borsalarının oluşturulması çerçevesinde Bakanlığımız girişimlerde bulunarak FAO destekli Borsa Projesi hazırlanmıştır. Hazırlanan proje ilk etapta 18 ilde 9 üründe borsa kurulması hedeflenmişti. Borsaların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sorumluluğu altında olması nedeniyle proje Sanayi ve Ticaret Bakanlığına devredilmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Dünya Bankası katkısıyla pilot olarak 2 üründe borsa oluşturma çalışmalarını sürdürmektedir.

Şu anda pamuk ve buğday ihtisas borsaları için çalışmalar devam etmektedir. Alınacak sonuçlara göre zeytinyağı başta olmak üzere diğer ürün ihtisas borsalarınında kurulması hedeflenmektedir.

 

 

 

 

BİRLEŞİM 35 İN SONU