DÖNEM : 21 CİLT : 5 YASAMA YILI : 1

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

30 uncu Birleşim

7 . 7 . 1999 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, öğretmenlerin problemleri ve özlük haklarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

2. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, enerji ve irticaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

3. — İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Malatya Milletvekili Yaşar Canbay’ın, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/2)

2. — Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)

3. —Bazı milletvekillerinin, izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkereleri (3/262)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 23 arkadaşının, ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

2. — ErzincanMilletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, üniversite kurulacak illerin tespiti ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)

3. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, Erzincan İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. —Tarım, Orman ve Köyişleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında boş bulunan üyeliklere seçim

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının yurda giriş çıkışlarında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4)

2. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, iç ve dış borç miktarına ve iç borçlanma faiz oranlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/5)

3. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, eğitime katkı payı adı altında toplanan paranın miktarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/7)

4. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfikâr İzol’un, Şanlıurfa Şehir Stadyumu inşaatına ve şehrin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin DevletBakanından sözlü soru önergesi (6/8)

5. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfikâr İzol’un, Şanlıurfa’ya bağlı köy ve ilçelerin içme suyu ile yol ihtiyaçlarına ilişkin DevletBakanından sözlü soru önergesi (6/10)

6. —Şanlıurfa Milletvekili Zülfikâr İzol’un, Şanlıurfa İkinci Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/16)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın;

– Belçika’da hayvan yemlerine zehirli madde karıştığı iddiaları üzerine bu ülkeden et ve süt ithalatı yapılıp yapılmadığına,

– Türkiye’nin, tütün, domates ürünleri ve salatalık ihracatına,

İlişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı vekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun yazılı cevabı (7/63, 64)

VII. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S. Sayısı : 11)

2. — Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/295) (S. Sayısı : 12)

3. — Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı (EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/298) (S. Sayısı : 13)

4. — Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/309) (S. Sayısı : 14)

5. — Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S. Sayısı : 15)

6. — Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/348) (S. Sayısı : 16)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’de açıldı.

Konya Milletvekili Özkan Öksüz, çiftçilerimizin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere,

Balıkesir Milletvekili İlyasYılmazyıldız, zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere,

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, terörden zarar gören vatandaşların ve kurumların, şehit ailelerinin ve gazilerin, teröre destek veren ve teröristlere silah satan ülkeler aleyhine dava açabileceklerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun,

İngiltere’ye gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’e, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrukulu’nun,

Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan tasarının hükümete geri verildiği açıklandı.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 23 arkadaşının, Uluslararası Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI)’nin ülkemiz açısından doğabilecek etkilerini (10/27),

Konya Milletvekili Remzi Çetin ve 22 arkadaşının, üniversiteler ve YÖK hakkında ileri sürülen iddiaları (10/28) ve,

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 21 arkadaşının, ÖSS sorularının ihalesiz olarak bir firmaya verildiği ve bazı öğretim üyelerinin çocuklarının üniversitelerin yüksek puanlı bölümlerine yerleştirildikleri iddialarını (10/29),

Araştırmak amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/4),

2 nci sırasında bulunan (6/5),

3 üncü sırasında bulunan (6/7),

4 üncü sırasında bulunan (6/8),

6 ncı sırasında bulunan (6/10),

12 nci sırasında bulunan (6/16),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikâr İzol’un :

5 inci sırada bulunan, (6/9) esas numaralı sözlü sorusuna, Sağlık Bakanı Osman Durmuş,

7 nci sırada bulunan (6/11) esas numaralı sözlü sorusuna, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay,

8 inci sırada bulunan, (6/12) esas numaralı sözlü sorusuna, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

9 uncu sırada bulunan, (6/13) esas numaralı sözlü sorusuna, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz,

10 uncu sırada bulunan, (6/14) esas numaralı sözlü sorusuna, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın,

11 inci sırada bulunan, (6/15) esas numaralı sözlü sorusuna, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer,

Cevap verdi.

1.7.1999 tarihli 28 inci Birleşimde görüşmesi tamamlanan ve yapılan açık oylamasında toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşılan, Radyo ve Televizyon Verici Tesislerinin Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğüne Devredilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/376) (S. Sayısı : 10) elektronik cihazla yapılan açık oylamasından sonra kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının,

1 inci sırasında bulunan (10/1),

2 nci sırasında bulunan (10/2),

3 üncü sırasında bulunan (10/3),

Esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin öngörüşmeleri, Hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığı için, bir defaya mahsus olmak üzere ertelendi.

Grupların da görüşü alınarak, 7 Temmuz 1999 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 16.35’de son verildi.

Murat Sökmenoğlu Başkanvekili

Melda Bayer Mehmet Elkatmış Ankara Nevşehir Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

No. : 26

II. — GELEN KÂĞITLAR

7 . 7 . 1999 ÇARŞAMBA

Sözlü Soru Önergesi

1. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 53-56 ncı Hükümetler döneminde özelleştirmeden sağlanan gelire ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/43) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.7.1999)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, İslâmda örtünmeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/173) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.6.1999)

2. — Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, idam cezalarının infaz edilmeyeceğine dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine güvence verilip verilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/174) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.7.1999)

3. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, bu sene ilk defa yapılacak olan “Devlet Memurluğu Sınavı”na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/175) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.7.1999)

4. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmeden önce ve sonra ülke genelindeki Kur’an kursu, öğrenci ve öğretici sayılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/176) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.7.1999)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 23 arkadaşının, ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci , İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1999)

2. — Erzincan Milletvekil Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, üniversite kurulacak illerin tespiti ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1999)

3. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, Erzincan İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1999)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

7 Temmuz 1999 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER :Melda BAYER (Ankara), Mehmet ELKATMIŞ (Nevşehir)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşimini açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, müessif olay sonucu yaralanan Devlet Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a Başkanlık Divanımızın geçmiş olsun dileklerini sunuyor, acil şifalar diliyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, millî eğitim ve öğretmen sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, öğretmenlerin problemleri ve özlük haklarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim camiamızın fedakâr ordusu öğretmenlerimizin problemlerini ve özlük hakları konusunu dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

20 Mayıs 1999 gün ve 23700 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen ve yöneticilerinin ders ve ekders saatlerine ilişkin esaslar doğrultusunda, idarecilerimize ve öğretmenlerimize ekders ücreti ödenmektedir. Mevcut şartlarda, öğretmenlere ve idarecilere bir ders saati karşılığı, net 758 000 lira ücret ödenmektedir. Ödenen bu ücretin, günün şartlarına göre uyarlanması ve tüm öğretmenlerimizi tatmin edici rakamlara ulaştırılması gerekmektedir. Ekders ücretinin az olması, öğretmenlerimizin özel okullara transferine sebep olmaktadır. Bugün bazı özel okullarda ve dershanelerde ekders ücreti 10 milyon TL'yi bulmaktadır.

Okul idarecileri, okullarında uygulanan sınavların her türlü sorumluluk ve meşakkatini çektikleri halde, sınavda görevli değiller ise, sınav ücreti alamamaktadırlar. Bugüne kadar uygulanan tüm sınavlara, şimdi bir de memur alım sınavları eklenmektedir.

Öğretmenlere ödenen öğretim yılına hazırlık ödeneğinin de günün ekonomik şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Yapılan yardımla, öğretmenimiz, bugünkü şartlarda, kendisine ancak bir çift ayakkabı alabilmektedir. Bu yardımın yanında, öğretmenlerimize yaz tatili öncesi, bir maaş tutarı ikramiye verilmelidir.

Öğretmenlerimiz, eğitim alanında yaşanan teknolojik gelişmeler doğrultusunda, sürekli olarak hizmetiçi eğitimden geçirilmeli, kendilerini yenilemelerine imkân verilmelidir. Her yıl düzenlenen hizmetiçi kursları, çeşitli bahaneler gösterilerek iptal edilmektedir.

Öğretmenlerimiz için uygulanmakta olan zorunlu hizmet bölgeleri uygulaması, öğretmenlerimizin dengeli dağılımı için gereklidir. Zorunlu hizmet bölgeleri kapsamına, İstanbul'un dış ilçeleri; Tuzla, Pendik, Sultanbeyli, Ümraniye, Beykoz, Sarıyer, Kâğıthane, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Silivri, Çatalca ve Şile de dahil edilmelidir. Diğer zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere tanınan ek haklar, bu ilçelerde görev yapan öğretmenlere de tanınmalıdır. Eğer mümkünse, İstanbul'un bugünkü durumu göz önüne alınarak, burada görev yapan öğretmenler zorunlu hizmet bölgesinde görevlendirilmek amacıyla rotasyona tabi tutulmamalıdır. İstanbul'da görev yapan öğretmenlerin bazıları, zorunlu hizmet bölgelerine atanmaları halinde, özel okullara ve dershanelere transfer olmaktadırlar. Bu da, öğretmen açığının artışına hız kazandırmaktadır.

İlköğretim kurumlarında, altyapı yetersizliği nedeniyle, öğrenciye kazandırılması gereken davranışlar kazandırılamamaktadır. Sekiz yıllık mecburi eğitime, ülkemizde, altyapı tamamlanmadan, baskın bir şekilde geçilmiş; niyetten uzak olarak uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamada, özellikle, 7 yaşındaki bir çocukla, ergenlik dönemine giren 13 yaşındaki bir çocuğun aynı çatı altında bulunmalarının ortaya çıkaracağı psikolojik ve sosyolojik problemler gözönüne alınmalıdır.

Bunlara ilave olarak -öğretmen kökenli olmam nedeniyle- bazı öğretmenlerimiz ve idarecilerimiz, çeşitli asılsız ithamlar ve birtakım karalamalarla, yetişmiş, kalifiye, vatanperver öğretmen ve idarecilerimizin "sürgün" tabir edilen bir tarzda görevlerinden uzaklaştırıldıklarını bizzat şahsıma ifade etmektedirler. Son bir yıl içerisinde gerçekleştirilen bu tür uygulamaların sayısı 35 000'lerle ifade edilmektedir. Bakanlığın yapmış olduğu bu tür uygulamalar, öğretmenlerimizin hizmet aşkları ile şevk ve heyecanlarını yok etmektedir. Bu tür, keyfî, hukukdışı uygulamaların kesinlikle önlenmesi ve mağdurların haklarının, gecikmeye meydan verilmeksizin iade edilmesi gerekmektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Bakanımızın bu konudaki duyarlılığını biliyoruz; ancak, konunun hassasiyetle takipçisi olmasını da bekliyoruz. Son iki yılda yapılan istekdışı tayinler yeniden gözden geçirilmeli, idare mahkemesi kararları hemen uygulanmalıdır. İdare mahkemesi kararlarının uygulanmasını müteakiben, iki üç gün içerisinde, aynı öğretmen ya da idarecinin yeniden bir başka yere atandığı da görülmektedir; bunun önüne geçilmelidir.

Okul müdürlüklerine idareci olarak atanacaklar için yapılacak olan sınavın usul ve esaslarının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir; çünkü, yapılan sınavda idarecilikle ilgili ölçümleme yapılmadığı için, tecrübeli idarecilerimiz sınavı kaybetmektedir. Buna sebep, soruların idareciye yönelik sorular olmaması, sadece bilgiye dayalı olmasıdır. Halbuki, bu soruların içeriği hem meslekî hem de idarî alanlarla ilgili olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Şurayı bitirebilir miyim; 1 dakika müsaade eder misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun efendim, toparlayın.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesçe bilinen, ama, fazla dikkat edilmediğine inandığım, yabancı dille öğretim yapan okullarımızdaki ithal kitap konusunu da dile getirmek istiyorum. Bu kitaplar her yıl değişmektedir; bu da, ülkemizin döviz kaybına sebep olmaktadır. Bunlar genelde hikâye kitaplarıdır; hikâye konuları Türk kültüründen uzaktır, misyonerlik propagandası yapılmaktadır. Bu kitapların Bakanlığımızca basılmasında yarar görülmektedir.

Şimdi, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza süremin müsaade ettiği zaman içerisinde sormak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacını karşılamak üzere alınacak olan öğretmenler, devlet memurları için yapılacak olan sınava katılacaklardır. Bu sınav, öğretmenlerimizin ders yılı başında görevlerine başlayabilmelerine engel teşkil etmeyecek mi?

Büyük şehirlerde ikili öğretime ne zaman son verilecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, toparlar mısınız lütfen.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Birleştirilmiş sınıf uygulamasına ne zaman son verilecektir?

Traktörle taşımaya ne zaman son verilecektir?

Sekiz yıllık eğitimi desteklemek için Dünya Bankasından alınan destek ve toplanan katkı payları ne olmuştur?

Daha önce öğretmenlik müracaatında bulunan bazı öğretmen adaylarının atanmaları hangi gerekçelerle yapılmamıştır? Önümüzdeki ders yılında öğretmen açığının 65 000 olacağı tahmin edilmektedir; tedbir alındı mı?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özet olarak, Türk gençliği, okulunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (Devamla) – Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk'e gündeme getirdiği konulardan dolayı teşekkür ederim; bana da açıklama fırsatı verdiler.

Sözlerime, Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Yasasıyla birlikte, uygulamaya koyduğu tutarlı davranışlarıyla millî eğitime büyük hizmet vermiş olan Sayın Hikmet Uluğbay'ın bu üzücü olayından dolayı, bir an önce sağlığına kavuşup aramıza katılması dileğiyle başlamak istiyorum.

Türk memur hukukunda, memurlara yasalarla tanınan hakların dışında, 1997 yılında 4306 sayılı Yasa ve bu yasayla birlikte yapılan değişikliklerle sadece öğretmenlerin ücretlerine zam yapılmıştır; diğer memurların ücretlerine zam yapılmamışken, sadece öğretmenlerin ücretlerine zam yapılmıştır. Daha sonra yürürlüğe giren -ki, en son 23 Mayıs 1999 tarihinde benim imzamla yürürlüğe giren- Ekders Ücretleri Yönetmeliği ise, bütün öğretmenlerimiz tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Bu yönetmeliğe göre, sınıf öğretmenlerimiz haftada 15 saat, ayda 60 saat; kültür dersleri öğretmenlerimiz haftada 18 saat, ayda 72 saat; atölye ve laboratuvar öğretmenlerimiz ise haftada 28 saat, ayda 112 saat ekderse girmektedirler. Birim saat ücreti, yani ekders saat ücreti, brüt 897 750, net ise 758 778 liradır. Bu rakamlar izafîdir; neye göre çoktur neye göre azdır, konuşulabilir; ama, bu öğretmen arkadaşlarıma, eğitim ordusundaki arkadaşlarıma, gerek ücretlerinin artırılması gerekse ekders ücretlerinin artırılması konusunda, hükümetimiz ve 55 inci hükümet, bütün bütçe imkânlarını zorlayarak bu rakamları yukarı çekmiştir. 9 uncu derecenin 1 inci kademesindeki bir öğretmen arkadaşım 128 150 000, birinci derecenin 1 inci kademesindeki bir öğretmen arkadaşım 168 045 000 lira almaktadır; azdır; ama, içerisinde bulunduğumuz ve geçen aylarda birlikte yaptığımız bütçe imkânlarıyla bunlar sağlanmıştır.

Hazırlık ödeneğinin artırılması da, yine 55 inci hükümet döneminde olmuştur. 1999 yılı bütçesinin zamanında yapılmamış olması ve bu bütçenin haziran ayı içinde bitirilmiş olması karşısında, bu yıl için hazırlık ödeneğinin artırılması söz konusu değildir; ancak, hazırlık ödeneğinin artırılmasını da 2000 yılı bütçesiyle birlikte -ki, bu bütçeyi görüşmeye ekim ayında başlayacağız- gündemde tutacağım.

Hizmetiçi kurslar, Bakan olarak benim, Bakanlık olarak Millî Eğitim Bakanlığının da üzerinde önemle durduğu çalışma şeklidir. Eğitim, daha önceleri, ilköğretimle birlikte başlıyor olarak bilinirdi. Bu, ilköğretimin altında bir okulöncesi eğitim sınıfına çekildi. Hatta ve hatta, eğitim, doğumdan itibaren başlamaktadır. Doğumdan 6 yaşa kadar anne baba tarafından verilen eğitim, daha sonra okuldaki eğitim; ancak, arkadaşlar, ileri sürülen şu fikri de gözardı edemeyiz: Aslında, eğitim, ceninin ana rahmine düştüğü anda başlamaktadır ve ölüme kadar devam etmektedir. O nedenle, bizim eğitim anlayışımız tam gün, tam yıl ve ömür boyu eğitimdir.

Çok yakın zamanda Yüce Meclisin huzuruna eğitim akademisi kanun tasarısını getireceğiz. Hazırlıklar yapılmıştır, eğitim akademisinin fizikî gerçekleşmesi Hasanoğlan'da, Hasanoğlan'ın sınırları içerisinde, bina bitirilmeye çalışılmaktadır; huzurunuza getireceğiz.

Ülkemizin çeşitli yerlerinde eğitim merkezleri vardır. Eğitim merkezlerinde bölgelerden gelen öğretmen arkadaşlarımın eğitimi, eğitim akademisinde ise üst düzey yönetimin eğitimi gerçekleştirilecektir.

Zorunlu hizmet bölgeleri fikrine katılmış olmanızdan dolayı, Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk, size teşekkür ederim. Ülkenin fizikî yapısı nedeniyle, bu hizmet, bölgelere ayrılmıştır; 4 bölgedir; ancak, illeri de kendi içinde, ilçeleri itibariyle ayrı bölgelere ayırma imkânına şu anda sahip değiliz. Teşvik uygulamasında olduğu gibi, eğitimde de zorunlu bölgeler il çapında planlanmaktadır. Bir ilin birkaç ilçesini, saydığınız ilçeleri oraya aldığımızda, örneğin benim seçim bölgem olan Sinop'ta da Durağan, Boyabat, Saraydüzü, Dikmen, Türkeli'ni de bu şekilde almamız lazım. Her ilde bu var. İlçe bazına, hatta kasaba, belde bazına kadar inmek gerekir ki, büyük karışıklıklara sebep olacaktır; ancak, zorunlu hizmet bölgelerinde bu rotasyonu gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

Öğretmen yer değiştirmeleri hakkında bilgi vereyim. 35 000 öğretmenin yer değiştirdiği şeklindeki sözlerinizden, kesin bilgiye değil duyuma dayanarak konuştuğunuzu anladım.

Arkadaşlar, 1998 yılı içerisinde 41 765 öğretmenin yeri değişmiştir, 35 000 değil. Zorunlu rotasyon nedeniyle 10 093, isteğe bağlı olarak 18 593, özre dayalı olarak da 13 079 öğretmenin yeri değişmiştir.

Daha önceki konuşmamda da belirttim, hiç kimse de bunun aksini söyleyemez; Bakanlık görevine başladığımız ilk günden beri yargı kararlarını en titizlikle uygulayan kişilerden biriyim. Buna rağmen, bu kürsüde, yargı kararlarının uygulanmadığını söylemek, bana göre, doğru değil. Gelirsiniz... Bütün yargı kararları titizlikle uygulandığı gibi, daha sonra, o yargı kararını ortadan kaldıracak hiçbir karar da uygulanmamaktadır. Bunları kesin söylüyorum, kararlıyım. Ben otuz yıl Ankara'da avukatlık yaptım; devletin kapısına dayandım, hukuk devletinde yargı kararları uygulanır dedim. Bugün, uygulayan makamdayım. O nedenle, hiç kimsenin aklından yargı kararlarının Millî Eğitim Bakanlığında uygulanmadığı şeklinde bir düşünce geçmesin.

Bakanlığımız döneminde il ve ilçe yöneticilerinden 98 personel yargı kararıyla görevine iade edilmiştir. 98 personelin yargı kararıyla görevine dönmesinden dolayı, o mevkii işgal eden 98 arkadaş da geriye doğru gitmiştir. 27 personelin görevden alınması, yargı gereği, zorunlu olmuştur; daha sonra da, yürütmeyi durdurma kararı lehte çıkmış; fakat, nihaî karar, kesin karar aleyhte olduğundan o 27 kişi yeniden alınmıştır; yargı kararı gereğidir. 71 personel ise, yine, yargı kararı gereği, boş olan kadrolara atanmıştır.

Biraz önce belirttiğim bu hazırlık ödeneği konusunda da, eylül ayı içerisinde, Bakanlar Kurulunda bir düzenleme yapmayı planladığımızı bilmenizi isterim.

İptal edilen hiçbir hizmetiçi eğitim de yoktur. Bu kürsüde konuşulanlar tutanağa geçmektedir. Bakın, siz "hizmetiçi eğitim iptal ediliyor" diyorsunuz; ben de diyorum ki, böyle birşey yoktur, hiçbir hizmetiçi eğitim programı iptal edilmemiştir.

İstanbul'un öğretmen ihtiyacı, ayrıca değerlendirilmektedir. Zorunlu hizmete girecekler, ilin ihtiyacı dikkate alınarak belirlenecektir.

Son yapılacak devlet memurluğuna giriş sınavına gelince, devlet memurluğuna giriş sınavı, ülkemizde memur hukukunda yeni bir hukukî yapı yaratıyor. Biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak, bu sınavın dışına çıkmak istemiyoruz. Verilen karar doğrudur ve devlet memuriyetine ilk defa girecek olanlar bu sınavdan geçmelidir; ancak, bu sınavın yapılacağı tarih, önümüzdeki öğretim yılının açılmasından daha sonra olduğundan öğretmen eksiğinin tamamlanması yönünde mahzur yaratmaktadır. Buna çözüm olarak, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasında bulunan hükümler, Temeleğitim Yasamızda bulunan hükümler çerçevesinde ilköğretimlerde vekil öğretmen müessesi vardır, o müesseseyi çalıştıracağız; ayrıca, 657 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarına göre vekil, vekâleten veya sözleşmeli öğretmen istihdam edilecektir.

Türkiye'de eğitimin kalitesini yükseltme, çalışmalarımız devam etmektedir. Toplam kalite çalışmalarımız devam etmektedir. Okulun kalitesini yükseltme, öğretmenin eğitim seviyesini, kalitesini yükseltme, dolayısıyla, öğrencinin eğitim kalitesini yükseltme çalışmalarımız devam etmektedir. Bu nedenle, eskiden olduğu gibi öğretmenin, öğretmen olarak atanacak kişilerin eğitim seviyelerinde değişikliği asla düşünmüyoruz. Türkiye'de, eğitim fakülteleri ve diğer fakültelerin öğretmen yetiştiren bölümlerinden mezun olanlar öğretmen olacaktır. Vekil öğretmen alırken de buna, titizlikle dikkat edeceğiz. Vekil öğretmen ve sözleşmeli öğretmenlerde de, birinci sırada, mutlaka, eğitim fakültesi mezunları ve diğer fakültelerin öğretmen yetiştiren bölümlerinin mezunları olacaktır; bunlar yoksa, yine, üniversite mezunlarından, öğretmenlik formasyonu almış olanlar, öğretmenliğe müracaat ettiği takdirde, vekil öğretmen veya sözleşmeli öğretmen olacaklardır. Kararımız budur, öğretmenin seviyesini düşürmeyi asla düşünmüyoruz.

Genel olarak sorularınıza cevap verdim; ancak, bütçe görüşmelerinde de söylediğim gibi, Millî Eğitim Bakanlığını yalnız başıma yönetme fikrinde ve iddiasında değilim, hepinizin fikirlerine, görüşlerine, Yüce Meclisteki bütün arkadaşlarımın katkılarına ihtiyacım var; her zaman, ayrıca da bu konuları birlikte görüşürüz.

Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, enerji ve irtica hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'a aittir.

Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2. —İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, enerji ve irticaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bana tanınan 5 dakikalık süre içerisinde, satırbaşları halinde, birçok konuya temas etmek istiyorum.

Önce, dağıtım santrallarının devir sözleşmesi meselesine temas edeceğim. İki hafta önce, Rekabet Kurulunun iki şartının imtiyaz sözleşmesinde yer almadığını söyleyince, Sayın Aydın Ayaydın söz almış ve bu iki şartın devir sözleşmelerine konulacağını belirtmişti, sözleri halen zabıtlardadır. Biz, bu iki şart imtiyaz sözleşmesine konulmadığına göre, işin içinde bir bityeniği vardır diye düşündük ve bu bityeniği meydana çıktı. Rekabet Kuruluna baskı yapılmak suretiyle, bu iki şarttan Rekabet Kurulunun vazgeçmesi sağlandı. Neydi bu iki şart: 1 megavattan fazla elektrik tüketen şirketlerin, icap ederse, bir başka bölgeden elektrik satın alabilmeleri ve tek fiyattan vazgeçilmesi meselesiydi. Efendim, Türkiye'de bir âdet vardır: Biz şartlara uymuyorsak, şartlar bize uydurulmalı. Promosyonda bu oluyor, RTÜK'te bu oluyor; her zaman, medyaya bir hulûs çakılıyor. Rekabet Kurulu bu iki şartını geri aldığına göre, demek ki, Aydın Ayaydın'ın iddia ettiği gibi, devir sözleşmesinde bu iki şart yer almayacaktır.

Şimdi, Sayın Bakan, mutlaka, burada, çok güzel açıklamalarda bulunacak; ama, maalesef, mızrak çuvala sığmıyor; milyonla çalan, mesnedi izzette serefraz. Devletin malını yağma ettirenler, bu koltukları satışa çıkaranlar elleri kolları serbestçe aramızda dolaşabiliyorlar; ama, Hasan Celal Güzel gibi, bu koltukların itibarını korumaya çalışanlar, demokrasi mücadelesi verenler, maalesef, mahkûm oluyor. (FP sıralarından alkışlar) Otuz yıl, ülkesine, milletine hizmet eden, yıllarca ANAP sıralarında milletvekilliği ve bakanlık görevini yürüten Hasan Celal Güzel, acaba mürteci mi, 312 nci maddenin ikinci fıkrasına göre mahkûm edildi; hayır, sadece liberal bir demokrat.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sadece, devlet güvenlik mahkemelerinin askerî hâkimini hedef almadı; aynı zamanda, İncal davasında 312 nci maddenin uygulamasını da eleştirdi. Hasan Celal Güzel "laikçiler, başörtülü kızlar okuyacağına, cahil kalsın istiyor" dediği için, 312 nci maddenin ikinci fıkrasına göre mahkûm oldu; laikleri, laik olmayanlara karşı kışkırttığı için mahkûm oldu. Bu ayıptan kurtulmak, hepimizin elinde; yeter ki oturduğumuz koltukların hakkını verelim, yeter ki bir yerlerden işaret beklemeyelim, kendi irademize sahip çıkalım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir askerî bölge olduğunu seçilince fark ettim ve doğrusu, hayret ettim. Başörtülü bir hanımla, Meclis'teki çay bahçesine gittim, başı örtülü diye, o hanımı, o çay bahçesine almadılar; askerî bölge içinde kaldığı için almadılar. Milletin bir ferdi, milletin Meclisinin çay bahçesine giremedi. Bir er, utana sıkıla yanıma yaklaştı ve dedi ki; "o başörtüsünü eğer çenesinin altından düğümlerse bu bahçeye girebilir." Ben diyorum ki, haydi gelin arkadaşlar, böyle bir şerden, bir hayır istihsal edelim. Çay bahçesinin askerî kuralını, üniversitelerdeki hanım kızlarımıza da uygulayalım, onlar da saçlarını göstermemek şartıyla çenelerinin altından başörtülerini düğümlesinler, onlar da laik cumhuriyete aykırı bir davranış içinde addedilmesinler ve serbestçe üniversitelerde okuyabilsinler. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz haftalarda bir rapor meselesini tartıştık. Raporda, din düşmanlığı yapan cümleleri bizler eleştirdik; sadece biz değil, Türk Silahlı Kuvvetleri de raporu kaleme alanları telin etti. Ne tesadüf, bu defa da elime, Harp Akademileri Matbaasında basılan subay ve assubayların kullanımına sunulan "Laiklik mi Şeriat mı" isimli bir kitap geçti. Bu kitapta da, maalesef, dinimize küfrediliyor. 1995 yılında basılmış bu kitap. Tozlu raflardan hep kasetler inecek değil ya... Vaktim yok, ben, sadece bu kitaptan bir tek cümle okumak istiyorum. Kitabın kapağının fotokopisi burada. "Bir tespih, bir cüppe, birkaç ayet, üç beş sure bir de Muhammet'in hadisleri diye yutturulan bolca hurafe." Buna benzer çok sayıda cümle var bu kitapta; yazarı İlhan Uran. İşte, ben, esas bu kişiye mürteci derim. Adam... (FP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – Müsaade rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) – ...çünkü, İlhan Uran, çünkü cahiliye devrine geri dönmek istiyor veya modası geçmiş bir pozitivizme sarılıyor. Eğer, irtica avına çıkacaksak, bu gibilerin peşine düşmemiz gerekiyor.

Benim ufak bir teklifim olacak; Atatürk zamanında, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın talebi üzerine, Ahmet Hamdi Akseki'ye yazdırılan "Askere Din Kitabı" benzeri bir kitabın harp okullarında okunmasını sağlarsak, birçok sorunu kökünden halledebiliriz, birçok yanlış anlamaya son verebiliriz ve çok güzel bir uyumu sağlayabiliriz; devlet ve millet kucaklaşabilir. İşte, Fevzi Çakmak'ın talebi üzerine, Ahmet Hamdi Akseki'nin yazdığı "Askere Din Kitabı tarih 1925." Evet, Atatürkçülük budur arkadaşlar. (FP sıralarından alkışlar)

Çok teşekkür ediyorum, sevgiler ve saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcak.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, Sayın Ilıcak'ın bu konuşmasında, enerjiyle irticaın nasıl birleştirildiğini hep beraber izledik!.. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Aydın Doğan'a sor; o, daha iyi bilir...

BAŞKAN – Yerinizden konuşmayın efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – İyi de, müsaade edin, ben de fikrimi ifade edeyim sayın milletvekilim.

Türkiye'de ne iş yaparsanız yapın, ister gazetecilik yapın, ister gazetedeki köşenizde medyatörlük yapın, isterseniz Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği görevini deruhte etme çabası içinde bulunarak gündemdışı söz alın; ama, bir şeylere inanmanız lazım; yani, Türkiye'nin sosyal bir hukuk devleti olduğuna, Türk Devletine, yargıya, oluşturulan kurallara ve kurullara inanmanız lazım. Eğer siz, her verilen karar, sizin iddialarınızın aksini ispat edince "Rekabet Kuruluna baskı kurulmuştur" diyecekseniz, Danıştayın vermiş olduğu her kararın aleyhine "Danıştay yanıltılmıştır, baskı kurulmuştur" diyecekseniz, RTÜK'ün vermiş olduğu kararlarla ilgili de aynı şeyi söyleyecekseniz, ben şimdi size soruyorum; siz neye inanıyorsunuz? (ANAP sıralarından alkışlar) Yani, bu kurallara, bu kurumlara inanmıyorsanız, buna karşı fikirlerinizi ileri sürebilirsiniz; ama, bu kurullarda görev yapan pırıl pırıl, tertemiz insanları töhmet altında bırakamazsınız, buna hakkınız yok Sayın Ilıcak. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Rekabet Kurulu, kararını niye değiştirdi, onu söyleyin. Sayın Ayaydın'a sorun, Sayın Ayaydın'ın zabıtlardaki cümlelerine bakın... (Gürültüler)

BAŞKAN – Yerinizden konuşmayın efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ve BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Yaptığımız bütün işlemleri; yani, Rekabet Kurulundan çıkan kararları çok iyi biliyorsunuz...

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) – Siz de inanmıyorsunuz sözlerinize...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ve BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Hayır, hayır; gayet inanarak söylüyorum. Ben yaptığım her işe inanıyorum ve sonuna kadar da arkasında dururum yaptığım işlerin.

Rekabet Kurulunun vermiş olduğu kararı biliyorsunuz, bu kararın ne sonuç doğuracağını da çok iyi biliyorsunuz; ama, siz, bile bile, gelip, bunları kullanıp, burada siyaset yapıyorsunuz, enerji ile irticayı birleştirmeye kalkıyorsunuz; ama, yanlış yapıyorsunuz...

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Bakan, bir milletvekilinin görevi değil mi siyaset yapmak?..

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ve BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Ben de anlatmaya çalışacağım.

Sayın Ilıcak, kendisine ikram edilen köşesinde, fırsat buldukça yazıyor; "Cumhur Ersümer, enerji ihalelerini verdiği için Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı oldu" diyor, ses çıkarmadık. Arkadan, Rekabet Kurulundan kararı alınca da Başbakan Yardımcısı olmuşuz!.. Yani, bu değerlendirmelerin, bu nitelendirmelerin size yakıştığını buradan ifade etmem mümkün değil; ancak, ben sözlerime, yine, Tercüman Gazetesine ve rahmetliye duyduğumuz saygı sınırları içerisinde devam etmek istiyorum.

Burada bulunan bütün milletvekillerinin en ufak şek ve şüphesi olmasın ki, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak yaptığımız bütün işlemler, öncelikle Danıştayın, öncelikle yetkili ve yeterli bu kurulların denetiminden geçmektedir, Bakanlar Kurulu kararlarına sunulmaktadır, Bakanlar Kurulu kararlarıyla hayatiyet bulmaktadır ve enerji meselesinin böylesine hayatî bir ihtiyaç arz ettiği bir dönemde, böylesine boş, yersiz, mesnetsiz iddialarla yapılan saldırıları da kınadığımı belirtmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Balkanlardaki son gelişmeler ve Türkiye konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Kemal Vatan'a aittir.

Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. — İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Balkanlardaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

KEMAL VATAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Batı dillerinde "Balkanlaşma" diye bir kavram vardır. Bu kavram grift, çok boyutlu ve iç içe geçmiş problemler yumağı manasına gelmektedir. Balkanlar, 19 uncu Asrın ikinci yarısından beri isyanlar, ihtilaller, suikastler ve kıtallerle iç içedir. Yarımada, içerisinde yaşadığımız yüzyılda dünyanın en kanlı bölgelerinden birisidir.

Balkanlardaki çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapının, yarımada için bir renklilik ve zenginlik olarak algılandığı dönemler de olmuştur; Türklerin 500 yıldan fazla süren yönetimleri müddetince Balkanlar, bizim deyişimizle Rumeli, hoşgörünün ve farklılıkların korunarak bir arada yaşatıldığı yer olmuştur.

1980'li yıllarda Balkanlardaki irredantist milliyetçiliğin tipik örneği, Bulgaristan'daki milyonlarca Türkü ve Müslümanı bir gecede Bulgarlaştırmaya kalkışan Todor Jivkov rejimiydi. Yine Yunanistan'ın askerî cuntalardan geçtiğini, Romanya'daki ayaklanmalar ile Arnavutluk'taki karışıklıkların yaşandığını yakından bilmekteyiz.

1990'lı yıllarda Balkanlarda Jivkov anlayışının örneğini ise Yugoslavya'da Slobodan Miloşeviç vermektedir. Bu anlayışın takip ettiği her şeye tek başına sahip olmayı isteyen ırkçı politika sonucunda Yugoslavya dağılmış, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya ve Slovenya bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Küçülen Yugoslavya'da yönetimi ele geçiren Miloşeviç ve ekibi 1995 Dayton Antlaşması imzalanana kadar Bosna-Hersek'te, son aylarda da Kosova'da yüzbinlerce insanı öldürmüş, milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmiştir.

Gerek Bosna-Hersek'te gerekse Kosova'da işlenen cinayetlerin ve zulmün Sırplara da yararı olmamıştır. Belgrad başta olmak üzere Sırpların önemli şehirleri ve merkezleri NATO uçaklarıyla bomlanmıştır. Sırbistan ile birlikte yeni Yugoslavya'yı oluşturan Karadağ da bu birlikten ayrılarak bağımsızlığını ilan etme yolundadır. Hatta ve hatta, bu yapılanların Miloseviç yönetimine de faydası olmamıştır. Sırplar arasında, Vuk Draşkoviç liderliğinde Miloşeviç'e karşı başlayan muhalefet gittikçe büyümektedir. Muhtemelen Miloşeviç'in sonu da Jivkov'un sonu gibi olacaktır.

Kosova'da, NATO'nun müdahalesi sonucu Sırpların çekilmek zorunda kalışları memnuniyet verici bir gelişmedir. Şimdi, sıra, yaraların sarılmasındadır. Ancak, Kosova'dan canlarını kurtarmak için kaçan mültecilerin yurtlarına geri dönebilmeleriyle her şey bitmiş değildir. Görünen, Bosna-Hersek'te olduğu gibi, Kosova'nın da parçalanacağı şeklindedir. Kosova'da şehirler, köyler ortadan bölünmekte, Berlin'de yıkılan utanç duvarı Kosova'da inşa edilmektedir. Bosna-Hersek'ten Sırbistan'a gelen Sırp mülteciler, Arnavutluk ile Kosova arasındaki Kososka Mitroviça, Cakova gibi yerlere yerleştirilmekte, böylece, Arnavutluk ile Kosova arasında Sırplardan oluşan bir bölge yaratılmaktadır.

Kosova'nın yeni yapılanması konuşulurken, oradaki Türk kardeşlerimizin de varlığını, önce bizim hatırlamamız, daha sonra gerekli yerlerde bunu dile getirerek, haklarının koruyucusu ve takipçisi olmamız icap eder. Kosova'daki Türk varlığının devamı için, Türkiye'deki Kosovalı Türk mültecilerin, uygun koşullarda Kosova'ya gönderilmeleri gerekmektedir. Kosova'daki yeni yönetimde, oradaki Türklerin de söz sahibi kılınması ve eğitim, kültür vesaire alanlarda millî haklarının verilmesi, ancak Türkiye'nin onlara vereceği destekle mümkün olabilir.

Kosova'dan sonra, tek dişi kalmış Miloseviç canavarının, Sancak'ta, Bosna-Hersek ve Kosova'daki gibi hareketlere girememesini temin için, Türkiye'nin, üyesi bulunduğu NATO ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde gerekli teşebbüslerde bulunması şarttır.

2-3 Ekim 1998 tarihlerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın Makedonya'ya yaptıkları ve İzmir-Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneğinin Genel Başkanı olarak benim de katıldığım resmî ziyarette de gözleme imkânı bulduğumuz, Makedonya'nın güneydoğu bölgesindeki sefalet içinde olan ve yabancı misyon temsilcilerinin yakından ilgilendiği Yörük Türk köylerine maddî, manevî yardımların acilen yapılması gerekmektedir. Yardım ve ilgide gecikme olduğu takdirde, buralardan Türkiyemize yoğun göçler olacaktır. Balkanlar'da Türkiye Cumhuriyeti'nin nöbetçileri ve elçileri olan Türk kardeşlerimizin oralarda muhafazası, hem Türkiyemizin hem de oralardaki akraba ve soydaşlarımızın menfaatınadır.

Türkiye'ye her zaman gönülden bağlı olan Makedonya Türklerine maddî yardımların Kızılay tarafından doğrudan yapılması yolları bulunmalıdır; aksi halde, Kızılhaç, şimdiye kadar olduğu gibi, bu yardımları yine Türklere ulaştırmayacaktır.

Makedonya'da, Müslüman Arnavutların, son yıllarda, Türklere karşı olan ve İslam kardeşliğiyle bağdaşmayan soğuk tavırları devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

KEMAL VATAN (Devamla) – Kosova'da ise, Müslüman Arnavutların, savaştan önce de, Türkleri asimile etme uygulamaları ve bu baskı sonucu Türklerin Türkiye'ye göçe zorlanmaları olmuştur. Savaş biter bitmez, hemen, Arnavut ırkçılığı, yine Türkleri asimileye başlamıştır. Bu hususlarda tedbir alınması ve esas köklü tedbirin ise, daha çok sayıda Kosovalı ve Makedonyalı Müslüman Arnavut ve Türk öğrencilerin Türkiye'de okutulmalarıyla alacakları eğitim ve kültürle olabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu değerlendirmelerin ışığı altında, Türkiye'nin, gerek Kosova gerekse Balkanlardaki gelişmeleri daha yakından takip ederek, daha aktif bir rol oynaması gerekmektedir.

Saygılarımla. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vatan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; ancak, sunuşlar uzun olduğu için, Kâtip Üyenin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyondan istifa önergeleri vardır; okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Malatya Milletvekili Yaşar Canbay’ın, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim. 6.7.1999

Yaşar Canbay Malatya

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. — Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İnsan Hakları Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim. 6.7.1999

Musa Demirci Sıvas

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 23 arkadaşının, ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda uygulanan politikalar nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kriz ürkütücü bir şekilde sürmektedir.

Ekonomik kriz ve bu konuyla ilgili alınması gerekli tedbirleri görüşmek üzere Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

1. Tevhit Karakaya (Erzincan)

2. Abdüllatif Şener (Sıvas)

3. Veysel Candan (Konya)

4. M. Zeki Çelik (Ankara)

5. Ali Sezal (Kahramanmaraş)

6. Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

7. Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

8. Osman Yumakoğulları (İstanbul)

9. Ali Güner (Iğdır)

10. Mehmet Batuk (Kocaeli)

11. Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

12. Hüseyin Arı (Konya)

13. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

14. Seyyit Haşim Haşimi (Diyarbakır)

15. Özkan Öksüz (Konya)

16. Avni Doğan (Kahramanmaraş)

17. Süleyman Arif Emre (İstanbul)

18. Suat Pamukçu (Bayburt)

19. Bekir Sobacı (Tokat)

20. Ahmet Demircan (Samsun)

21. Lütfü Esengün (Erzurum)

22. İrfan Gündüz (İstanbul)

23. Mahmut Göksu (Adıyaman)

24. Mukadder Başeğmez (İstanbul)

Gerekçe :

Türkiye, 1999 yılına, Uzakdoğu Asya krizinin olumsuz etkilerinin devam ettiği, önemli bir ticaret ortağımız olan Rusya'daki krizin derinleştiği ve glabol krizin Güney Amerika'ya sıçrama ihtimalinin olduğu bir ortamda girmiştir. Rusya krizinin ardından önemli ölçüde yükselen faiz oranlarının yanı sıra erken seçim kararının getirdiği belirsizlik ortamı, 1998 yılının ikinci yarısında yoğunlaşan yurtiçi talep ve üretimdeki daralmanın 1999 yılının ilk yarısında da devam etmesine sebep olmuştur.

Aylık sanayi üretim endeksi verilerine göre, sanayi sektöründe 1998 yılının ekim ayında başlayan daralma 1999 yılının ilk yarısında da devam etmiştir. Ocak-mart dönemi itibariyle sanayi üretimi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,6 oranında gerilemiştir.

1999 yılının ocak-şubat dönemi itibariyle ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,7 oranında azalarak 3,8 milyar dolar olmuştur. İhracatçı birliklerinin kayıtlarına göre ise, ihracat 1999 yılı ocak-nisan döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,5 azalarak 8,5 milyar dolara gerilemiştir. 1999 yılının ocak-şubat döneminde ithalat yüzde 29,2 oranında azalarak 4,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler sonucunda, 1999 yılı ocak-şubat döneminde dışticaret açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 59,7 oranında azalarak 1,1 milyar dolara gerilemiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise, 1998 yılının ocak-şubat döneminde yüzde 61 olan seviyesinden, bu yıl yüzde 77,8'e yükselmiştir.

Türkiye'nin, durgunluk içinde yüksek enflasyon baskısından kurtulamayışı, ithalat ve ihracattaki sürekli düşüşün, vergi gelirlerindeki dikkat çekici gerileme ve giderek büyüyen bütçe açığı yanı sıra yatırımlardaki durgunluğun ve üretimdeki hızlı düşüş sonucu çığ gibi artan işsizlik, ekonomimizin darboğazlara sürüklendiğini ve ekonomik dengelerin bozulduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye ekonomisi, cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik bunalımlarından birini yaşamaktadır.

Uygulanan yanlış politikalar, müdahaleci uygulamalar ve yolsuzluklar sonucu, arzulanan serbest piyasa modeli içinde ekonomi kendi dinamiklerini oluşturamamaktadır. Hükümetlerin ilkesiz ve temelsiz ekonomik uygulamalarının sonunda fatura Türk Halkına çıkarılmaktadır. Bu sorumsuz ve başıboş ilkesizlik politikaları sürdürüldüğü takdirde, tedbiri imkânsız durumlar ortaya çıkacaktır. 1999 yılının ilk yarısında sayıları yüzlerle ifade edilen işletme kapanmıştır. Bunun sonunda işsizler ordusu büyümüştür.

Türkiye, yıllardır uygulanan yanlış ve tutarsız politikalar sebebiyle ciddî bir ekonomik darboğaz yaşarken, aynı zamanda dünya gündeminden de uzaklaşmaktadır. Globalleşme, dünyayla entegrasyon, küresel sermayeden pay alma, kritik teknolojileri geliştirme, eğitim, sosyo-ekonomik parametreleri düzeltme gibi kavramlar, maalesef, ülkemizin gündeminde yer almamaktadır.

Ekonomide çözüm bekleyen acil nitelikli sorunlar başlıklar halinde aşağıda sunulmuştur:

- İç piyasalardaki durgunluk ve buna paralel olarak üretim azalması, şirket iflasları ve işçi çıkarmaları.

- İhracat ve ithalattaki büyük düşüşle beraber dışticaretin daralması.

- Kamu finansman dengesizliğinin giderek daha fazla bozulması.

- İç borçlanmanın cazibesi ve rant ekonomisinin teşviki.

- Sosyal güvenlik kuruluşlarının giderek artan açıkları ekonomideki diğer bir kronik ve yapısal bir sorunu oluşturmaktadır.

- Yüksek enflasyon.

- Bankacılık sisteminin içinde bulunduğu durum.

- Gelir dağılımındaki dengesizlik.

- Özelleştirmenin durma noktasına gelmesi.

- Siyasî ve ekonomik istikrarsızlık yabancı sermayenin önünü kesmektedir.

Çok ayrıntılara girmeden bile, ekonomik hayatın darboğazda olduğu görülmektedir. Türk ekonomisinin darboğazdan kurtarılması ve alınması gerekli tedbirlerin görüşülmesi, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen bir görevdir.

Bu sebeple, Türkiye'de cereyan etmekte olan ekonomik krizin görüşülmesi ve alınması gereken tedbirleri görüşmek üzere Meclis araştırması açılması zaruret halini almıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, üniversite kurulacak illerin tespiti ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Altyapısı hazırlanmış; ancak, üniversite kurulması yasal yönden gerçekleşmemiş illerimiz bulunmaktadır.

Altyapısı mevcut ve üniversite kurulması talebi bulunan illerimizin tespiti ve bu konuda alınması gereken tedbirler için, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

1. Tevhit Karakaya (Erzincan)

2. Abdüllatif Şener (Sıvas)

3. Veysel Candan (Konya)

4. M. Zeki Çelik (Ankara)

5. Ali Sezal (Kahramanmaraş)

6. Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

7. Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

8. Osman Yumakoğulları (İstanbul)

9. Mehmet Batuk (Kocaeli)

10. Hüseyin Arı (Konya)

11. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

12. Özkan Öksüz (Konya)

13. Süleyman Arif Emre (İstanbul)

14. Suat Pamukçu (Bayburt)

15. Bekir Sobacı (Tokat)

16. Lütfü Esengün (Erzurum)

17. İrfan Gündüz (İstanbul)

18. Mahmut Göksu (Adıyaman)

19. Avni Doğan (Kahramanmaraş)

20. Azmi Ateş (İstanbul)

Gerekçe :

Toplumlar, ekonomik, kültürel, sosyal alanlarda başarılı olabildikleri ölçüde varlıklarını sağlıklı bir biçimde sürdürmektedirler.

Bu nedenle, bu alanlardaki projelere, çalışmalara destek vermek, bilimsel ve çağdaş imkânları kullanmakla mümkündür.

Üniversiteler, bu bağlamda, sosyal, ekonomik araştırmalar yaparak, projeler üreterek ülkelerin önünü açan, çağdaş, bilimsel kurumların başında gelmektedir.

Gerek ülkemizin geleceği ve gerekse bölgesel kalkınma açısından üniversitelerimize önemli görevler düşmektedir.

Üniversiteler, yaptıkları araştırmalar ve ürettikleri projelerle bulundukları il ve bölgeye, gerek ekonomik gerekse sosyal ve kültürel açıdan öncülük ederek bölgeye canlılık kazandırmaktadırlar.

Bu nedenle, bugün, çeşitli illerimizde üniversite kurulmasıyla ilgili olarak pek çok kanun teklifi verilmiştir. Bu kanun teklifleri, şüphesiz, gerekçeleriyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınacak ve değerlendirilecektir.

Ne var ki, bu noktada üniversitenin altyapısını tamamlamış, yalnızca tabelasını ve kuruluş müjdesini bekleyen illerimize öncelik vermek, bu illerimizin taleplerini acilen değerlendirmek gerekmektedir. Bu konuda hangi illerimiz üniversitelerinin altyapılarının tamamlandığı, hangi illerimize ve hangi kıstaslarla öncelik verileceğinin araştırılması ve değerlendirmelerin, belirlenen kıstaslar doğrultusunda yapılması gibi hususlar şüphesiz dikkate alınacaktır.

Mesela, Erzincan'da 2 fakülte ve 6 yüksekokul, 3 000'den fazla öğrenci, 200 akademik ve bir o kadar da idarî personelle eğitim ve öğretim hizmeti sürdürülmektedir. Üniversiteye bağlı araştırma hastanesi inşaatı devam etmektedir. Halihazır, yurt, eğitim binası, kütüphane vb. birimlere ilaveten özelleştirilen Erzincan Sümerbank Müessesesinin 12 dairenin yer aldığı 2 adet 3 katlı apartman, 48 adet tek katlı müstakil bahçeli lojman, misafirhane, 6 odalı bekârevi, 250 kişilik yemekhane, ambar, bahçeli lokal, 50 araçlık garaj, 2 konukevi, Özelleştirme Yüksek Kurulunca bedelsiz olarak üniversiteye devredilmiştir. Bütün Erzincanlılar, fizikî imkânları ve tamamlanmış altyapısıyla Erzincan üniversitesinin açılmasını beklemektedir.

Erzincan gibi, altyapısını tamamlayan ve üniversitesinin kurulmasını bekleyen illerimiz ve henüz altyapısını yeterli düzeye ulaştıramamış illerimizin tekliflerinin, belirlenen ya da belirlenecek kıstasların göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi, hangi illere ne zaman üniversite kurulması hususlarının araştırılması ve gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bu Meclis araştırma önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

3. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, Erzincan İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Erzincan İlinin, ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1. Tevhit Karakaya (Erzincan)

2. Veysel Candan (Konya)

3. M. Zeki Çelik (Ankara)

4. Ali Sezal (Kahramanmaraş)

5. Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

6. Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

7. Osman Yumakoğulları (İstanbul)

8. Ali Güner (Iğdır)

9. Mehmet Batuk (Kocaeli)

10. Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

11. Hüseyin Arı (Konya)

12. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

13. Süleyman Arif Emre (İstanbul)

14. Suat Pamukçu (Bayburt)

15. Bekir Sobacı (Tokat)

16. Lütfü Esengün (Erzurum)

17. İrfan Gündüz (İstanbul)

18. Avni Doğan (Kahramanmaraş)

19. Azmi Ateş (İstanbul)

20. Abdullatif Şener (Sıvas)

Gerekçe:

Doğu Anadolu Bölgemizin batısında, 11 903 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Erzincan İlimizin çözüm bekleyen yığınla sorunu bulunmaktadır.

1939 yılında vuku bulan depremle Erzincan yerle bir olmuştur. Yerleşim alanı değiştirilen Erzincan, tam toparlanmışken, 13 Mart 1992 tarihinde yeniden deprem felaketine maruz kalmış ve 653 evladını kaybetmiştir. Ekonomik ve sosyal şartların yetersizliği, binlerce Erzincanlıyı, başta İstanbul olmak üzere, Ankara, izmir, Bursa gibi kentlere göçe zorlamıştır.

Erzincan, göç veren bir ilimizdir. Bu göç, hem nüfus azalmasına hem de beraberinde beyin ve sermaye göçüne de sebep olmuştur. Böylece, ekonomik durgunluk, işsizlik had safhaya gelmiştir.

İklim ve arazi bakımından her türlü tarım işletmeciliğine müsait olan Erzincan, göç yüzünden, tarımda ve öteki alanlarda geri kalmıştır.

Dünya Bankasından 1992 depremi sonrasında sağlanan kredi ve yatırımlarla Erzincan Organize Sanayi Bölgesi tamamlanmıştır; ama, göç nedeniyle ticarî ve sanayi gelişememiştir.

Erzincan, OHAL ve kalkınmada öncelikli yörelere istihdam ve teşvik imkanları sağlayan 21.01.1998 tarih ve 4325 sayılı Kanun kapsamına da (getirilen bazı kıstaslar nedeniyle) dahil edilmemiştir.

Doğu Anadolu'da E-80 Karayolu üzerinde hava ve demiryolu ulaşımıyla merkezî bir konumda bulunan ve her türlü yatırıma müsait, tarım, hayvancılık ve sanayi alanında önemli adımlar atmaya müsait Erzincan İlimizin, mevcut ekonomik potansiyelinin ve imkânlarının araştırılarak, sorunlarının ve çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla bu Meclis araştırma önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. — Bazı milletvekillerin, izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/262)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 2.7.1999 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

"Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen; hastalığı nedeniyle 10.6.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş; hastalığı nedeniyle 21.6.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — Tarım, Orman ve Köyişleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen (1) üyelik için Sıvas Milletvekili Musa Demirci aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen (1) üyelik için Malatya Milletvekili Yaşar Canbay aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının yurda giriş çıkışlarında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4) (2)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının yurda giriş çıkışlarında karşılaştıkları sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

2. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, iç ve dışborç miktarına ve iç borçlanma faiz oranlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/5) (2)

BAŞKAN – 2 nci sıradaki, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, İç ve dışborç miktarlarına ve iç borçlanma faiz oranlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

2 nci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın bu soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, eğitime katkı payı adı altında toplanan paranın miktarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/7)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, eğitime katkı payı adı altında toplanan paranın miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Osman Yumakoğulları İstanbul

Soru 1. Zorunlu eğitimin kesintisiz sekiz yıla çıkarılmasından bu yana "eğitime katkı payı" adı altında toplanan paranın miktarı, yıllar itibariyle ne kadardır?

Soru 2. Kesintisiz sekiz yıllık eğitime "yardım ve bağış" adı altında toplanan para miktarı, yıllar itibariyle ne kadardır?

Soru 3. "Eğitime katkı payı" adı altında toplanan paranın, ne kadarı, hangi ilde yatırıma harcanmıştır? Kalan para, nerede, ne şekilde muhafaza edilmektedir?

Soru 4. Kesintisiz sekiz yıllık eğitime "yardım ve bağış" adı altında toplanan paranın, ne kadarı, hangi yatırımlara harcanmıştır? Bu paranın yatırımlara harcanmayan kısmı, nerede, ne şekilde muhafaza edilmektedir?

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz 5 dakikadır efendim.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Osman Yumakoğulları'nın birinci sorusuna cevap veriyorum: 4306 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesiyle, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere, 1.9.1997 ile 31.12.2000 tarihleri arasında, çeşitli işlem ve kâğıtlardan eğitime katkı payı alınması hükmü getirilmiştir.

Bu hüküm gereğince, 1997 yılında 52 647 000 000 000; 1998 yılında 215 066 000 000 000, 1999 yılının ilk beş ayında ise 93 396 000 000 000 lira olmak üzere, yirmi ayda 362 473 000 000 000 lira gelir sağlanmıştır.

İkinci soruya cevap veriyorum: 4306 sayılı Yasa uyarınca, sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulamasıyla ilgili bağış ve yardımlar, Ziraat Bankası ve Halk Bankası merkez şubelerinde açılan hesaplarda toplanmaktadır. Bu hesaplarda bugüne kadar toplanan bağış ve nema tutarı 4 038 046 345 518 liradır. Bu miktarın 300 milyar lirası 1997 yılında, 3 682 509 513 686 lirası 1998 yılında bütçeye özel gelir ve ödenek kaydedilmiştir. 2 Temmuz 1999 tarihi itibariyle iki bankada toplam 55 536 831 832 lira bakiye bulunmaktadır.

3 üncü sorunun cevabı: Eğitime katkı payı olarak toplanan gelirler Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarına aktarılmakta, bu hesapta toplanan gelirler ve yapılan harcamalar her altı ayda bir Maliye Bakanlığı ve Millî Eğtim Bakanlığı denetim elemanlarınca denetlenmektedir. Bugüne kadar yapılan üç denetimin sonuç raporları basına ve kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Eğitime katkı payından 1997 yılında 3,585 trilyon lira taşımalı eğitime, 7,165 trilyon lira yapıma olmak üzere toplam 10,750 trilyon lira; 1998 yılında 249,991 milyon lira proje giderlerine, 1,477 trilyon lira ilköğretim okulları ders kitapları basımına, 18,660 trilyon lira taşımalı eğitime, 7,835 trilyon lira ilköğretim okullarının donatımına, 131,402 trilyon lira yapıma ve 14,135 trilyon lira arsa kamulaştırma giderlerine olmak üzere toplam 173,760 trilyon lira harcanmıştır.

1999 yılında ise, 2 Temmuz 1999 tarihi itibariyle eğitime katkı payından 100 milyon lira proje giderlerine, 20,500 trilyon lira taşımalı eğitime, 4 trilyon lira ilköğretim okullarının donatımına, 95 trilyon lira yapım giderlerinde kullanılmak üzere, toplam 119,600 trilyon lira, ödeme emrine bağlanmıştır.

Mayıs ayı geliri olan 25,273 trilyon liranın, Maliye Bakanlığınca, bütçeye özel ödenek kaydı işlemleri devam etmektedir. 37,072 trilyon lira, halen, Hazine Müsteşarlığından Merkez Saymanlığı hesaplarına nakit olarak aktarılmamıştır.

Açıklandığı gibi, toplanan katkı paylarından en büyük miktar olan 233,567 trilyon lira, yapım için kullanılmıştır. Bu ödenek, öncelikle, ülke genelinde, geçen yıllarda programa alınan sürüncemede kalmış ilköğretim okulları inşaatlarının ikmalinde, mevcut okulların ekderslik, kat ilavesi, bakım ve onarımlarında, ayrıca, merkezden ihale edilen 343 okulun yapım giderlerinde kullanılmıştır.

Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim için yapılan bağış ve yardımlar 4306 sayılı Yasa gereğince açılan iki hesapta toplanmaktadır. Daha önce de açıkladığım gibi, bu hesapta toplanan tutarlar, uygun zamanlarda özel ödenek kaydedilmek üzere Merkez Saymanlık hesaplarımıza aktarılmakta; dolayısıyla, bütçeleştirilerek, diğer gelirlerle birleştirilmektedir. Daha sonra da Ziraat Bankası ve Halk Bankasında toplanan miktarlar, Bakanlığımıza ödenek kaydedilmektedir. Ziraat Bankası ve Halk Bankasında toplam bakiye hesap tutarı 55,536 milyar liradır.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

4.- Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa şehir stadyumu inşaatına ve şehrin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin devlet bakanından sözlü soru önergesi (6/8)

BAŞKAN – Şimdi, 4 üncü sıradaki, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa şehir stadyumu inşaatına ve şehrin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin devlet bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

5. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'ya bağlı köy ve ilçelerin içmesuyu ile yol ihtiyaçlarına ilişkin devlet bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/10)

BAŞKAN – 5 inci sıradaki, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un Şanlıurfa'ya bağlı köy ve ilçelerin içmesuyu ile yol ihtiyaçlarına ilişkin devlet bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

6. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa İkinci Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/16)

BAŞKAN – 6 ncı sıradaki, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un Şanlıurfa İkinci Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1 inci sırada yer alan, İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz.

VII. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. — İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S.Sayısı: 11) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, İzmir Antlaşmasıyla ilgili, öncelikle, bu antlaşmanın süreci hakkında bilgi vermek istiyorum:

İzmir Antlaşması, 1964 yılında, Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulan Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatının, 14 Eylül 1996 tarihinde, İzmir'deki toplantısı sonucunda yeniden tadil edilmiş şeklidir. 1964 yılında kurulan bu teşkilat, 1985 yılında şekil ve içerik değişiklikleri yapılarak "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı" adını almıştır. 1992 yılında Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan'ın da dahil edilmesiyle, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, 10 üyeli ve 300 milyon insanın yaşadığı bir topluluk halini almıştır.

14 Eylül 1996 tarihinde, İzmir'de yapılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Bakanlar Konseyi toplantısı sonucunda, Ekonomik İşbirliği Teşkilatının hukukî temeli oluşturulmuştur.

Kısa adı "EİT" olan Ekonomik İşbirliği Teşkilatının üye ülkeler arasında işbirliğinin gerçekleşmesine yönelik seçtiği hedefler, ticaret, ulaştırma, haberleşme ve enerji sektörlerine ağırlık verilmesidir.

Teşkilat, özellikle, denize çıkışı olmayan üye ülkelerin uluslararası limanlara ve pazarlara ulaşmalarını mümkün kılacak bölgenin altyapısının geliştirilmesini kararlaştırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinde ticaretin geliştirilmesi için tarife ve tarife dışı engellerin azaltılması, serbest pazar ekonomisinin işlemesi, ticaret rejimlerinin şeffaflaştırılarak, Dünya Ticaret Örgütü kural ve standartlarıyla uyumlaştırılması amaçlanmıştır.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatının ulaştırma ve haberleşme alanındaki hedefleri ise; denize çıkışı olmayan örgüt üyelerinin ihtiyaçlarına cevap verecek uluslararası limanlara ve pazarlara ulaşmalarını mümkün kılacak şekilde bölgenin altyapısını geliştirmeyi, eksikliklerini tamamlamayı; ayrıca, iletişim ağını, günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geliştirmeyi amaçlamıştır.

Sayın milletvekilleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, üye ülkelerin çok zengin enerji kaynaklarının akılcı bir şekilde kullanılması ve uluslararası pazarlara ulaştırılmasını da hedeflemiştir. 1993 yılında İstanbul'da yapılan 2 nci EİT Zirvesi sonucunda, İstanbul Deklarasyonu isimli bir belge imzalanmıştır. Bu belge sonucunda, kültür enstitüsü kurulması kararı verilmiştir; 1999 yılı içerisinde faaliyete geçirilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Temennimiz, kültür enstitüsünün bir an önce hizmet vermesidir.

Değerli milletvekilleri, 1994 yılı ekim ayında Aşkabat'ta yapılan Bakanlar Konseyinde, EİT Vakfı kurulması benimsenmiş, 1995 yılı mart ayında EİT 3 üncü Zirvesinde üye ülkeler tarafından da imzalanmıştır.

1977 yılında kurulan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üye ülkeler haber ajanslarını bir araya getirecek bir oluşum daha gerçekleştirilmiştir; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Haber Ajansı, yani ECONA kurulmuştur. ECONA haberleri internet aracılığıyla bir havuzda oluşturulmuş ve üye ülkeler arasında haber ağı kurulması gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ekonomik İşbirliği Teşkilatının 1999 yılı mayıs ayında Bakü'de toplanan Bakanlar Konseyi Toplantısı sonucunda önemli kararlar alınmıştır: Ulaştırma güzergâhları ile petrol boru hatları projelerinin önemi, bölgeiçi ticaretin geliştirilmesinin gerekliliği, EİT ihtisas kuruluşlarının aktif hale getirilmesi hususlarında öneriler benimsenmiştir.

Sayın milletvekilleri, İzmir Antlaşmasının 2 nci maddesinde, Ekonomik İşbirliği Teşkilatının hedefleri 14 anabaşlık altında toplanmıştır.

Bu antlaşma, ekonomik alanda bölgesel işbirliği ana hedefleri arasında gösterildiği halde, üye ülkeler arasındaki ticaret hacmindeki düşüş ve dengesizliğe anlam vermek çok zordur.

Nitekim, 1964 yılında bu örgütün temelini atan iki ülke olan Türkiye ve İran arasındaki ticaret hacmine baktığımızda şaşırtıcı rakamlar görmekteyiz. 1996 yılında, Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi 1 milyar 100 milyon dolar civarındayken, bu, 1998 yılında 625 milyon dolara düşmüştür.

Yine, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Kazakistan'la ticarî ilişkilerimiz çok kötü durumdadır. Kazakistan'ın ithalat yaptığı ülkeler, sırasıyla; birinci sırada Rusya, ikinci sırada Almanya, üçüncü sırada Amerika Birleşik Devletleridir ve Türkiye ancak dördüncü sıradadır. İhracat sıralamasındaysa, Türkiye yedinci sırada yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, üye ülkelerden Kırgızistan'ın ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında ülkemiz altıncı sıradayken, ihracat yok denecek kadar azdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bağımsızlıklarını daha yeni kazanan Türkî cumhuriyetlerdeki enflasyon oranları oldukça ders alınacak bir konumdadır: Kazakistan'da, 1998 yılı itibariyle yüzde 2, Özbekistan'da yüzde 29, Tacikistan'da yüzde 3, Türkmenistan'da yüzde 24. Bu enflasyon oranları karşısında bizde yüzde 70'ler seviyesindeki enflasyon oranı, Türkiye'yi idare edenler açısından utanılacak bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, EİT'ye üye ülkeler, uluslararası teşkilat nezdinde işbirliğini öngörmektedir.

Türkiye, idam kararı verilen bir dava nedeniyle, dış ülkeler ve özellikle, Avrupa ülkeleri nezdinde yalnızlığa itilmiştir.

Yine, Türkiye, bu yıl turizmde şok bir dönem yaşamaktadır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ülkeleri arasında turizm alanında da işbirliği ilkeleri benimsenmiş olmasına rağmen, maalesef, değerlendirilememiştir.

İzmir Antlaşmasının 3 üncü maddesi, 7 ana işbirliği ilkesini içermektedir. Bu ilkelerden birisi, eğitim, bilim, teknik ve kültür alanlarında müdahaleler ilkesidir. Özellikle, sonradan dahil edilen 5 Türk cumhuriyetinde eğitim faaliyetlerinde bulunan kişi ve kuruluşlara destek olunması gerekirken, bazıları tarafından, maalesef, linç edilmek istenilmektedir.

Üye ülkeler olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan'da eğitim ve öğretim faaliyetleri yaparak kültür alanında Türk eğitim ve kültür yapısını bu ülkelere götüren kurumlara Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak maddî ve manevî desteklerimizi artırmamız gerekmektedir. Bu 5 üye devlete gereken eğitim, bilim ve kültür faaliyetleri devlet adına yok denilecek kadar azdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kuruluş, Türkiye'nin Ortaasya cumhuriyetleriyle birlikte üye oldukları tek bölgesel ekonomik kuruluştur. Yıllarca kapalı ekonomi düzeni yaşayan bu kardeş topluluklarla her alanda işbirliği yapmak bizim için büyük bir fırsattır.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 300 milyon nüfuslu büyük bir ekonomik pazardır.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İzmir Antlaşması ile orta ve uzun vadeli hedeflerini belirlemiştir. Orta vadede, birinci sırada ticaret, ikinci sırada ulaştırma, üçüncü sırada haberleşme, dördüncü sırada enerji sektörlerine ağırlık verilmesini; uzun vadede, altyapının geliştirilmesi, bölgesel ticaretin serbestleştirilmesi çerçevesinde mal, hizmet ve sermayenin engelsiz dolaşımının sağlanması hedeflenmiştir.

Bu hedeflerin bir an önce hayata geçirilmesi temennisiyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, bu antlaşmanın hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yumakoğulları.

Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı, buyurun efendim.

Sayın Sobacı, süreniz 10 dakika.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Giderek küçülen dünyamızda uluslararası antlaşmaların ve örgütlenmelerin önemi, elbette her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde sosyal çalkantıların, büyük olayların ve savaşların yeni organizasyonlar doğurduğunu da biliyoruz. İşte, bu noktadan baktığımızda, bu coğrafya, 30 milyon kilometrekareden kalan 700 000 kilometrekarelik bir çekirdek coğrafya. Bu bakımdan, Birinci Dünya Savaşı, aslında, bizim kıyametimizdi; ama, bu coğrafya mahşeri yaşamadı. Avrupa İkinci Dünya Savaşıyla gerçek manada bir içsavaş ve bir yönüyle de dünya savaşı olması bakımından kıyametini yaşadı ve peşinden de mahşer ve muhasebesini yaşadı, ondan sonra yaptığı örgütlenmelerle de, bugün, dünya siyasetinde ana ağırlık merkezlerinden biri haline geldi.

Türkiye, yıllardır, tek yönlü dışpolitika uygulamaları ve birilerinin gözüne bakarak icazet alma mantığıyla hareket ettiği için ve âdeta kurtlar sofrasından arta kalana razı olan çakal mantığıyla bir hariciye politikası bizi bugünlere getirmiştir ve Tükiye bugün yanlızlaşmanın eşiğindedir. İşte, bu açıdan bakıldığı zaman, 1964'te, o günkü Batı'nın tek gücü olan Amerika'nın kontrolünde, belki başka niyetlerle oluşturulan RCD ismiyle bu örgütlenmenin 1977 yılında imzalanan İzmir Antlaşmasıyla bir tashih ve hayra yönelik bir çalışma sonucu bugün gelinen noktada, Türkiye'yi, lider olma ve yöneten olma noktasına getirmede hayırlı bir adımdır İzmir Antlaşması. Tabiî, onun, 1990, 1992'de protokollerle tadili var ve en son 1996 yılındaki imzayla, İzmir Antlaşması sadeleştiriliyor.

Burada önemli olan, antlaşmaları imzalamak değil, yürütmektir. 1964'te imzalanan, temeli atılan RCD, tam otuzbir sene sonra bankasını kuruyor. Niye böyle karınca hızıyla gidiyor bizim uluslararası -özellikle Ortadoğu'ya dönük, İslam ülkelerine dönük- antlaşmalarımız? İşte, bu manada baktığımız zaman, İslam Konferansına tam üyeliğin tartışıldığı 1970'li yıllardaki tartışmalara baktığımızda, bazı siyasî misyonların, o hayırlı çalışmaları gerçekleştiren siyasî misyonların Arapçılıkla itham edildiğini görüyoruz; ama, bugün anlıyoruz ki, o kartlara bugün Türkiye daha çok ihtiyaç hissediyor, daha kuvvetle muhtaç durumdadır.

İşte, bu antlaşma çerçevesinde, İzmir Antlaşmasının çok hayırlı sonuçları çıkacaktır; ama, onu aktif hale getiren, çekirdeğinde, merkezinde Türkiye'nin olması lazım ve bu hızlandırılmış çalışmalarla da, önümüzdeki 21 inci Yüzyılda, gelişecek Asya'da, Türkiye, önemli bir konuma kavuşacaktır.

Bu noktada, bu antlaşma, Türkiye ile beraber Türkî cumhuriyetlerin içerisinde yer aldığı tek antlaşmadır ve 300 milyonluk nüfusu, 7 milyon kilometrekarelik bir coğrafî alanı kapsıyor.

Burada hedefler gerçekten güzel seçilmiştir; ama, o hedefleri gerçekleştirmek lazım.

"Doğal kaynakların, ham ve mamul maddelerin diğer bölgesel işbirliklerine, diğer bölgelere ticaretini ve pazarlamasını yapmak" gibi önemli bir madde var. Burada, önemli bir pamuk üreticisi olan Özbekistan, Türkiye ve diğer ülkelerin ve değerli bir meslek kuruluşumuz olan MÜSİAD'ın önerdiği Pamuk Birliğinin önemine dikkat çekmek istiyorum. Ayrıca, önümüzdeki yüzyıl, yapacağımız projeksiyonlarla, doğalgaz ve petrol boru hatlarının yanında, su boru hatlarının önem kazanacağı bir yüzyıl olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bugün Kıta Çinini baştan başa geçen Sarı Nehrin, her geçen sene, denize ulaşamayan gün sayısı artmaktadır ve şu anda ayları bulmuştur. Onun için, önümüzdeki yüzyılda su savaşının ve suyun stratejik bir madde olduğunu göreceğiz. Bu noktada da Ortaasya ve Önasya önem arz etmektedir. Burada, Türkiye, İran gibi önemli bir ülkeyle rekabet eden değil, işbirliği içerisinde geleceğini planlayan ve önemli diplomatik atak yapacak bir imkâna kavuşacaktır diye düşünüyorum.

Yine, burada, hedefler içerisinde, beşerî kaynakların geliştirilmesi var. Şimdi, Türkiye, Türkî cumhuriyetlerle -affedersiniz, özür diliyorum- ensest ilişkiden vazgeçmelidir. Burada, bu anlaşmaya imza atmış, onaylayacağız; ama, hâlâ Özbekistan'la, Azerbaycan'la kavgalarımız var. Niye; muhalif lideri istiyor İslam Kerimov, Türkiye vermiyor. İslam Kerimov o lideri istemekte haklı. Niye; Türkiye'de sistem kendi muhaliflerini hapse atmaktadır. Bunu, Türkiye, dış dünyada ve şu imza altına alınan anlaşmalarda Türkî cumhuriyetlerdeki o liderlere nasıl izah edecek? Onun için, Türkiye, bu çelişkiden kurtulmalıdır diyorum.

H. TAYFUN İÇLİ (Ankara) – Erbakan'a bak sen!

BEKİR SOBACI (Devamla) – Siz, o isimlerin kıymetini bilemezsiniz. Onu, 70'li yıllardaki Başbakanınıza sorun.

Şunu ifade etmek istiyorum: Bu siyasî misyona, şu anda, Türkiye'nin ihtiyacı vardır ve şuradan seslenmek istiyorum, bu siyasî misyonu hukuk oyunlarıyla, ayak oyunlarıyla Türk siyasî hayatından dışlamaya çalışanlar, âdeta bu memlekete ihanet etmektedirler.

Değerli arkadaşlar, yine bu noktada, uyuşturucu madde kullanımının önlenmesiyle ilgili bize düşen çok önemli görev var. Bu, bir insanî görevdir, insanlık görevidir. Bu konuda, İran, belki kabul etmesek bile, uyuşturucu kaçakçılarını yakaladığında idam ediyor, belki Batılı ülkelerden teşekkür bile almıyor. Biz de mücadele ediyoruz -teşekkür ediyorum güvenlik kuvvetlerimize- ama, Afganistan'ı geri kalmışlıktan kurtaramazsanız, Pakistan'ın bazı bölgelerini geri kalmışlıktan kurtaramazsanız uyuşturucu trafiğini önleyemezsiniz. İşte, o noktadan da önem arz ediyor bu anlaşma ve bir insanlık görevi olarak bir yüzü de odur diyorum.

Bir diğer konu da, bu Ekonomik İşbirliği Teşkilatına üye ülkelerin kültür ve turizm bağlarının, tarihî bağlarının kuvvetlendirilmesidir.

Değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar; bizim hariciyemiz, coğrafî bölünmelerin, ekonomik ve hatta, tarih ve kültürel bölünmelere sebep olmadığını ne zaman anlayacak?! Bakın, bugün, Almanya, Berlin'i başkent yapıyor; kararını aldı. İşte, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesi şunu gösterdi ki, coğrafî bölünmeler, tarihî ve kültürel bölünmelere sebep olmuyor; tarih ve kültür devam ediyor. İşte, bizim, dışpolitikamızı bu ana mihver üzerine oturtmamız lazım.

Beşerî kaynakların geliştirilmesinde çok hayırlı hizmetler yapan, gönüllü kuruluşlar olarak, üçüncü sektör olarak, o ülkelerde, Türkî cumhuriyetlerde, ismini hiç duymadığımız ülkelerde ve hatta bundan beşyüz sene önce, ecdadımızın ticaret yaparak o günkü şartlarda ulaştığı ülkelerde, bugün, işadamlarımız çantayla ihracat yapıyor diye seviniyoruz. İşte, o ülkelerde, Türkî cumhuriyetlerde okullar açarak, orada, bizim gelecekte lobimiz olan modern bir devşirmecilik anlayışıyla, bu ülke için, bu ülke insanı için hayırlı çalışmalar yapan insanları linç ediyoruz. Bu linçleri, zamanında Lawrence yapıyordu; ama, şimdi, Lawrence'lar, medya plazalarında, holding plazalarında... Biz, Lawrence'ları kovduk diye sevinirken, şimdi Lawrence'ın döllerinin gelişip serpildiğini görüyoruz.

İşte, Türkiye, bu süreci kaldıramaz ve bu, sürdürülebilir bir süreç değildir. İşte, bu sürecin arkasına sığınarak, referans olarak gösterdikleri laikliği, Atatürkçülüğü ve çağdaşlığı da tüketenler, bu ülkeye ihanet içindedirler; özür dileyecekler, itiraf edecekler ve bu ülkenin geleceğiyle ilgili siyasî misyonlara bu ülkeyi teslim edeceklerdir; başka da çıkış yolu yoktur kardeşlerim, değerli arkadaşlar.

İşte, bu noktada, İzmir Antlaşması 16 maddeye düşürülüyor. 1977'de imzalanan maddelerde çok güzel şeyler var; haber ajanslarının işbirliği var; kurulmuş; ama, biz gördük ki, şu PKK belası devam ettiği müddetçe, onbeş sene, İran hakkında, olur olmaz ajanslarda, sürekli yargısız infazlar yapıldı. En son Apo açıkladı, işte, mahkemede, ifadesinde "İran'da bir hastanemiz var" dedi; o da tartışılır... Ama, gerçek PKK'yı ve bu hareketi destekleyenin Batı dünyası olduğunu, bugün, apaçık öğrendik; ama, onbeş sene, bu ülkede, İran suçlandı; bu satrançta piyon olan Suriye suçlandı.

BAŞKAN – Sayın Sobacı, sürenizin bitmesine 1 dakika var...

BEKİR SOBACI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşte, bu noktada da, haber ajanslarının işbirliğinin, sıhhatli bilginin üye ülkeler arasında cereyan etmesinin çok büyük önemi haiz olduğunu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, burada, yine, çevre ve ekolojik şartlarla ilgili işbirliği var. Maalesef, bugün, Kazakistan, senelerce Rusya'nın nükleer denemelerine muhatap oldu. Hâlâ, Türkistan, oradaki kardeşlerimiz, Çin'in, Kızıl Çin'in nükleer denemeleriyle, kalıtımsal, nesilleri mahveden bir hastalıkla karşı karşıyadırlar. İşte, Türkiye, gerçekten, içten ve samimî olarak, bu antlaşma aktif hale geçirildiği ve antlaşmanın takipçisi olduğu zaman, hem insanlık camiası için çok faydalı sonuçlar elde edeceğiz hem Türkî cumhuriyetler ve hem de üyesi olduğumuz bu teşkilatlarda etkin bir konuma geldiğimizi göreceğiz diyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Komisyonun söz talebi vardır; buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın hatip, konuşmalarında, Türk dışpolitikası için "artanla yetinen bir çakal" ifadesini kullandılar. Bunu, teessüfle karşıladım ve zannediyorum, bu ifade, kendilerinin niyetlerini de aşmıştır. Bunu, düzeltmek nezaketini gösterirlerse minnettar olurum. Türk dışpolitikası, millî bir politikadır; bunu, çakala benzetmek, bir sayın parlamentere ve bu Yüce Meclise yakışmaz.

Arz ediyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkanım, şimdi, benzetmede hata olabilir, özür diliyorum; ama, Türkiye'nin, sonuçları itibariyle, yıllardır uyguladığı dışpolitikada, bağımlılık ve dışa açık etkileşmelerin olduğu da bir vakıadır.

Arz eder; teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

İZMİR ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. — Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı (EİT)’nin temel hukukî belgesi olan ve 14 Eylül 1996 tarihinde İzmir’de yapılan EİT Olağanüstü Bakanlar Konseyi Toplantısında imzalanan “İzmir Antlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 2.– Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamaya başlıyoruz.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama süresi bitmiştir.

Oylamanın neticesini alıncaya kadar, diğer tasarının müzakeresini yapmak mümkündür; onun için, 2 nci sıradaki tasarıya geçiyorum.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

2. — Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/295) (S.Sayısı: 12) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günümüzde, küreselleşme, uluslararası ilişkilerin en önemli olgusu haline gelmiştir. Artık, dünyada, hiçbir ülke kalmamıştır ki, bu olguyu gözardı ederek dışpolitikasını yürütebilsin. Küreselleşmeyi, sosyal, siyasî ve ekonomik faaliyetlerin yerkürenin her köşesine yayılması ve böylece, dünyanın herhangi bir yerindeki olaylar, kararlar ve faaliyetlerin küresel sistemin çok uzak köşelerindeki bireyler ve topluluklar için çok önemli hale gelmesi, kısaca, dünyanın, tek bir mahal haline gelmesi şeklinde de tanımlayabiliriz.

Genelde, birçoklarının, küreselleşmeyle çeliştiğini düşündüğü bölgeselleşme veya bölgesel bütünleşmeler ise, yukarıdaki tanım çerçevesinde düşünüldüğünde, küreselleşmenin önemli bir adımını teşkil eder; çünkü, dünyadaki, hatta, devletlerin kendi içindeki bazı bölgeler, diğerlerine göre, küresel süreçle daha az bütünleşmiştir. Her bölgeselleşme hareketi, o bölgeyi, küresel süreçle daha fazla bütünleştirir.

İşte, Ekonomik İşbirliği Örgütü, Avrasya'da, küreselleşme ve bölgesel bütünleşme alanındaki boşluğu doldurma amacına matuf bir örgüt olarak, ülkemiz açısından, her geçen gün artan bir öneme sahiptir.

Gelinen son noktada, Avrupa Birliğiyle ilişkilerin çıkmaza girdiği ve yakın bir gelecekte de arzu edilen sonuca ulaşmanın mümkün gözükmediği düşünülerek, Türkiye'nin politika seçeneklerini artırması, bu bağlamda da Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) gibi bölgesel örgütlenmelere büyük önem vermesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ekonomik İşbirliği Örgütü, İran, Pakistan ve Türkiye tarafından 1964 yılında kurulan, Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatının şekil ve içerik değiştirmiş bir devamı olarak, yine, bu 3 ülke tarafından, 1977 yılında, İzmir Antlaşmasını tadil eden bir protokolle, 1985 yılında kurulmuştur. 1992 yılında ise, Afganistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan'ın da katılımıyla, 7 milyon kilometrekarelik devasa bir alanda, 300 milyonluk bir nüfus barındıran, 10 üyeli bir örgüt haline gelmiştir.

Ekonomik İşbirliği Örgütü, mevcut yapısıyla, hem Ortaasya ülkeleri ve Azerbaycan'ın denize çıkışları açısından önemli bir işlev üstlenmiş hem de Türkiye'nin bu ülkelere ulaşabilmesi ve önüne çıkan engelleri aşabilmesi için büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bu yönüyle, ECO bünyesinde yürütülen çalışmaların daha da hızlandırılarak yürütülmesi, hem bölgeye hem de Türkiyemize büyük katkılar sağlayacaktır.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Ticaret Anlaşmasıyla, üye ülkeler arasında ticaretin ve transit taşımacılığın geliştirilmesi, gümrük formalitelerinin azaltılması ve uyumlu hale getirilmesi ve sınır geçişleri kolaylaştırılacaktır. Ayrıca, Transit Ticaret Anlaşması, ECO'ya üye olan ülkeler arasındaki dışticaret hacminin artışına da, şüphesiz katkıda bulunacaktır.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Transit Ticaret Anlaşmasının, ülkemiz ve diğer üye ülkelere hayırlı olmasını diliyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kansu.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, soru sormama izin verebilir misiniz; bir soru sorabilir miyim?

BAŞKAN – Konuşmalar tamamlandıktan sonra, mümkün efendim.

Şahsı adına, tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Yine, Ekonomik İşbirliği Teşkilatının bünyesi içerisinde -İzmir Antlaşmasının, 1977'deki kapsamlı antlaşmanın madde metinlerinde- komiteler kurulacağı ifade edilmişti. Bu çok detaylı antlaşma 16 maddeye düşürüldüğü için, tabiî, genel ifadeler içerisinde de bir transit ticaret anlaşması ve komitesinin kurulması öneriliyor.

Transit ticaret, günümüz dünyasında, gerçekten, geleceği, ufku çok açık olan bir olgudur ve jeostratejik önemi bakımından, ülkemiz de, transit ticarete konu olan dünyanın önemli ülkelerinden birisidir; ama -Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülürken de ifade etmiştim- bir ülkenin stratejik konumda olması, onu, ilanihaye, sonsuza kadar önemli kılmıyor; keşifler, yatırımlar, bu stratejik önemi azaltabiliyor.

İşte, bu noktada, ülkeler arasındaki transit ticarette, kolaylaştırıcı ve zaman kazanımını hedefleyen faydalı bir anlaşmadır; fakat, transit ticaretin altyapısının, ulaşım yatırımlarının, mutlaka, planlanan, projeksiyonu olan ve fizibilitesi gerçekten yüksek olan yatırımlar olması lazımdır. Bu noktada, İzmir Antlaşması bünyesinde oluşturulacak komitelerde, Türkiye, etkin rol almalıdır diye düşünüyorum.

Bu manada -Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşmelerde de ifade etmiştim- İran, Benderabbas'tan Meşhed'e bağlanan demiryoluyla, maalesef, bizi geride bıraktı bu konuda. İşte, Türkiye'nin Kars - Tiflis demiryolu ve yine Türkiye içerisinden Avrupa'ya bağlanacak bir transit demiryolunu düşünmek zorundayız.

Ayrıca, bu transit ticareti güçlendirecek yatırımlar noktasında da, yine, İzmir Antlaşmasının bünyesinde olan, mamul, yarımamul ve hammaddelerin, ticarî işbirliği içerisinde yer alan diğer ülkelere pazarlanması noktasında, Türkiye'nin çok büyük stratejik önemi var. Bunu da şöyle ifade etmek istiyorum ki, bu 10 ülkenin, bu anlaşma çerçevesinde, uygun bir coğrafî noktada seçeceği uluslararası çok büyük ölçekli bir serbest bölge çalışmasının transit ticareti hızlandıracağı ve ülkemize de çok büyük döviz kazandıracağını düşünüyorum. Bugün, Dubai'deki bir Cebel Ali Serbest Bölgesini bütün dünya biliyor, Türk işadamları da yeni yeni keşfettiler; ama, bugün, Dubai, kendi sanayileşmesi olmadığı halde, gerçekten, dünya ticaretinin en önemli noktalarından biri olmuştur.

İşte, burada, yine diyorum, yine tekrarlamak istiyorum, İran'ı rakip görmenin hiçbir anlamı yok. Türkiye'nin, çekirdeğini oluşturduğu bu anlaşma ve işbirliği içerisinde, seçilecek iyi bir coğrafî noktada, Türkiye'nin sanayileşmesi, bugün, bütün üye ülkeler içerisinde en öndedir. Bu avantajımızı iyi kullanmak zorundayız ve Avrupa'dan, 21 inci Yüzyılda Asya'da oluşacak üretim ve dolayısıyla tüketimi de getireceği için... Çünkü, Çin'in son on yılda büyüme hızında elde ettiği rakamlar, o Asya'da çok büyük bir tüketim ve üretimin oluşacağını göstermektedir. İşte, bu noktada da, transit ticaret anlaşmasının bir altyapı oluşturmasını diliyorum; ama, bu, tek başına yetmez; Türkiye, geciktirmeden, yatırımları da mutlaka başlatmalıdır ve bu yatırımların, kendini ödeyen, kısa sürede amorti eden yatırımlar olacağını da düşünüyorum.

Bu anlaşma çerçevesinde, Transit Ticaret Anlaşmasının onaylanmasının ülkemiz için yararlı olacağını ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Tasarının tümü üzerinde konuşmalar bitmiştir.

Bir soru gelmişti... Sayın Aktaş, yerinizden, buyurun.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; az önce oylarımızla kabul ettiğimiz İzmir Antlaşmasının metnine baktığımız zaman, burada "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT)" ifadesi yer alıyor; bu, geçti.

Şu anda üzerinde konuştuğumuz 12 sıra sayılı kanun tasarısına baktığımız zaman "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı" dedikten sonra, yanında, bunun İngilizce karşılığı olan "ECO" sözcüğü yer alıyor.

Sıra sayısı 13 olan bir sonraki metne baktığımızda, orada, başlıkta, yine "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı" var; parantez içinde, Türkçe kısaltma olan "EİT" var.

Üç yasa tasarısı; fakat, bu üç yasa tasarısından ikisinde -veya birisinin başlığında- Türkçe kısaltma var, diğerinde ise İngilizce kısaltma var. Bunlar peşpeşe geldiği için pek de uygun görünmüyor. Benim dileğim, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet uygun görürlerse, "ECO" yerine "EİT" ibaresinin kanun tasarısı başlığının içinde yer almasıdır.

Bunu arz etmek istedim Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aktaş.

Komisyon, buyurun efendim.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan tespitlerinde haklılar; ince, ama, usule dair bir noktayı bulmuşlar. Aslında, bu, şekli etkileyen; ama, mahiyet bakımından hiçbir etkisi olmayan bir hadisedir. Biz, komisyonda incelerken, gerekçeler arasındaki ahengi temin ettik; fakat, bu, başlıklarda, emrettiğiniz husus kaldı. Şekilden ibarettir. Aslında, bunun resmî kullanılış dili, on devlet arasında ECO'dur; ama, Türkçe ifadesi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatıdır. Eğer, tensip buyurursanız, bunun burada kalması bir zarar doğurmaz. O bakımdan, bir değişikliği gerektirecek mahiyette değildir.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1.- 15 Mart 1995 tarihinde İslamabad'da yapılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Üçüncü Zirvesinde imzalanan "Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulularını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama işlemi sona ermiştir.

Oylamanın neticesini alıncaya kadar, diğer tasarının müzakeresini yapmak mümkündür; onun için 3 üncü sıradaki, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3. — Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/298) (S.Sayısı : 13) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Fazilet Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Abdullah Gül; buyurun efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, Türkiye'yi yakından ilgilendiren önemli uluslararası anlaşmalarla ilgili kanunları çıkarmak için burada bulunuyoruz.

Aslında bu konu epey eski bir konu. Arkadaşlarım da kısaca tarihine değindiler ben de değineceğim. Yalnız, sevindirici olan bir şey şu ki, buna ister demokrasinin iyi taraflarından birine şahit oluyoruz diyelim isterseniz devletin, ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda devamlılıktan bahsedelim, 54 üncü hükümet zamanında, Sayın Necmettin Erbakan'ın başbakan olduğu, benim de üyesi bulunduğum hükümet tarafından hükümet teklifi şeklinde Meclise sevk edilen bu kanunların bugünkü hükümetimiz tarafından da Mecliste onaylandığı anlaşılmaktadır; komisyonda görüşülmüştür ve sevk edilmiştir.

Şimdi, bildiğiniz gibi, Türkiye, İran ve Pakistan arasındaki işbirliği çok eskidir aslında. Bu, bir bakıma, RCD dediğimiz Bölgesel Kalkınma İşbirliği Teşkilatı, diğer yandan da, o zaman CENTO vardı, arkadaşlarımız bileceklerdir, askerî kanadı. CENTO, o zaman birçok işlere karışmıştı ve bildiğiniz gibi, sonra devam etmedi.

RCD dirilmedi; ama, tamamen ölmedi de, uzun süre kadük bir teşkilat şeklinde kaldı. Daha sonra, bunun faydalı olacağına inanıldığı için, üye ülkeler, bunun diriltilmesi yönünde görüş beyan ettiler. Gerçekten, ortada bir potansiyel vardı. Sadece Ortadoğu'nun değil, dünyanın önemli üç büyük ülkesi, Türkiye, İran ve Pakistan'ın müşterek teşkilatları RCD. 1985 yılında, bunun böyle gitmeyeceği görülünce, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı şekline çevrildi; ama, esas, 1992 yılında Sovyetler yıkılıp, Türk cumhuriyetleri kendi özgürlüklerine kavuşunca, kendi kendilerine karar verme yeteneğine ulaşınca, onlar da, bu teşkilata girdiler ve bugün 10 üyesi var; Afganistan da dahil; ama, çoğunluğu Türk cumhuriyetleri.

Tabiî, Türkiye olarak bize, burada büyük bir görev düşmektedir ister istemez. Bu ülkelere baktığımızda, gerek insan birikimi gerek teknoloji birikimi gerekse devlet tecrübesi ve bürokrasideki, hukuktaki gelişme açısından, şüphesiz ki Türkiye'nin ayrı bir ayrıcalığı var. O açıdan, bu bölgeye, Türkiye'nin bir nüfuz sahası da diyebiliriz. Türkiye'nin dışpolitikadaki bir alternatifi veyahut da işte, burası Türkiye'ye yeter anlamına kesinlikle gelmez şüphesiz; ama, Türkiye için de önemli bir bölge burası, siyasî açıdan önemli bir bölge, yine, ekonomik açıdan da önemli bir bölge. Tabiî, böyle bir teşkilatın genel sekreterliği var, uzun yıllardan beri Tahran'da. Biraz sonra görüşülecek başka bir kanun tasarısıyla da, ECO Ticaret ve Kalkınma Bankasının kuruluşu söz konusu olacak, böyle bir teşkilatta çalışan uluslararası memurlar olacak, uluslararası temsilciler olacak; şüphesiz, bunların Birleşmiş Milletlerle sözleşmelerinden doğan çeşitli ayrıcalıkları, imtiyazları var. Dolayısıyla, bu kanun tasarısı bununla ilgili.

Şüphesiz ki, bizim bunu desteklememiz ve onaylamamız gerekmektedir. Bu teşkilata canlılık ve itibar kazandırmak ve bu teşkilatın fonksiyonel hale gelmesi... Aslında, banka kurulduktan sonra esas, teşkilatın önemi duyulacaktır. Yoksa, birçok bölgesel teşkilat vardır, birçok ülkenin ortak olduğu; ama, işin içerisine iktisadî hayat, daha doğrusu, banka, bankacılık, finans sektörü girmezse, bunlar, ismi olan, fakat bir fonksiyonu olmayan teşkilatlar şeklinde kalmaktadır; ECO da uzun yıllar böyle olmuştur.

Şimdi, bu bankanın kurulması... Uzun çalışmalardan sonra bu banka nihayette bu kuruluş aşamasına geldi; çünkü, üye ülkelerin farklı farklı rejimleri ve farklı farklı siyasetleri, maalesef, birçok şeyi geciktirdi. Sevinilecek başka bir nokta da şudur: Bu bankanın -biraz sonra kanun tasarısında da görülecek tabiî- esas merkezinin Türkiye'de kuruluyor olmasıdır; bundan doğan da çeşitli ayrıcalıklar gelecektir. Yine, üye ülkelerden gelen memurlar, üst düzey yöneticiler, bütün bunlara uluslararası memur niteliği kazandırmak için bazı imtiyazların verilmesi gerekiyor; bunları, biz birçok kuruma vermişiz; dolayısıyla, herhangi bir sakınca tabiî ki söz konusu olmayacaktır burada.

Önemli olan nokta, Türkiye'nin yeni açılımlar almasıdır. Türkiye'nin büyüklüğünü, Türkiye'nin potansiyelini yeri geldiğinde görüyoruz; işte, iki gün önce Kosova'da gördüğümüz gibi. Kosova'ya neredeyse en son giden askerî birlik, bizim birliğimiz oldu. Bizden önce, birçok ülkenin askerî birlikleri gitti; fakat, mehmetçiğe gösterilen sevgi, mehmetçiğe gösterilen alaka, hiçbir ülkeye gösterilmedi. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk askeri, mehmetçik, sadece Kosova'da değil, Malezya'ya da gitse, Türk cumhuriyetlerine de gitse, Somali'ye de gitse, Afrika'nın herhangi bir yerine de gitse, bu sevgiyi ve bu coşkuyu orada da göreceğiz ve görmüşüzdür.

O açıdan, Türkiye'nin bu potansiyelinin varlığının şuurunda olarak hareket etmemiz gerekir. Türkiye, böyle bir teşkilattan, uzun süreler, siyasî amaçlardan dolayı kendisini uzakta tuttu; halbuki, kendisini uzakta tutmaması gerekir; bu teşkilatların içinde çok aktif rol alması gerekir; en üst düzeydeki yöneticileri Türkiye'den göndermesi gerekir. Zaten bunu yapabilecek tek ülkedir, bu potansiyeli olan, bu insan birikimi olan tek ülke Türkiye'dir bunların içerisinde; bunu, seve seve ve isteyerek yapması gerekir, kurulacak bankada çok önemli görevleri alması gerekir ve Türkiye'nin, gücünü buralarda gösterdiği gibi, oralardan da kendisine güç alması gerekir. Eminim ki, işin içerisine girilince, bu en iyi şekilde yapılacaktır. Türkiye'de hangi hükümetler söz konusu olursa olsun, Türkiye'nin çıkarları söz konusu olduğunda, siyasî parti, hükümet ayırımı yapılmadan gerekler yerine getirilecektir. O açıdan, burada da gördüğümüz gibi, bütün siyasî partilerimiz, böyle hayırlı bir işi, böyle, Türkiye'nin çıkarlarına hizmet edecek bir teşkilatı hep beraber desteklemekteyiz. Biz de, Fazilet Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısına evet diyeceğiz ve desteğimizi göstereceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gül.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ( EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal
Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı

MADDE 1. — 14 Eylül 1996 tarihinde İzmir’de imzalanan “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşma” nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. —Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum; ayrıca, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakika süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama işlemi bitmiştir.

Oylama neticesini alana kadar diğer tasarının müzakerelerini yapmak mümkün olduğu için, 4 üncü sırada yer alan, Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

4. — Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/309) (S.Sayısı : 14) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1964 yılında Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (RCD) adı altında Türkiye, İran ve Pakistan'ın katılımıyla bölgedeki ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla kurulmuştur. 1985 yılında yine bu 3 ülke tarafından, 1977 tarihli İzmir Antlaşmasıyla tadil eden bir protokolün imzalanmasıyla yeniden hız kazanmıştır. 1992 yılında Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Afganistan'ın da katılımıyla yeni bir boyut kazanan teşkilatın çalışmaları bugünkü gelinen noktada sevindirici; fakat, yeterli görülmemesi gereken bir aşamadadır.

Dünyada bölgesel bütünleşmelerin üye olan ülkelere sağladığı avantajlar bilinmektedir. Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerin bireysel ilişkileri aşarak, ECO çerçevesinde yürütülmesi de Türkiye'nin önüne yeni ufuklar açacaktır. Bölgesel ulaştırma güzergâhları ile petrol ve doğalgaz boru hatları projelerinin ülkemiz açısından önemi göz önüne alındığında, ECO içinde ülkemizin daha aktif rol almasının gereği aşikâr hale gelmektedir.

Türkiye, coğrafî konumu, gelişmişlik düzeyi ve dünyayla olan ilişkileri gözönüne alındığında, ECO'ya lider olma ve yönlendirme durumundadır. Böyle bir bölgesel örgütlenmenin önemini göstermenin en iyi yollarından biri de dışticaret rakamlarına bakmaktır.

Türkiye'nin üye ülkelerle olan ihracat ve ithalatı sürekli bir gelişme göstermiştir. Henüz 7 ülkenin ECO'ya üye olmadığı 1989 yılında, bugün ECO bünyesinde olan 10 ülkeye olan toplam ihracatımız 11 624 000 dolar iken, ithalatımız ise 15 792 000 dolar idi. Bu rakamlar, 7 yeni ülkenin katılımıyla 1992 yılında sırasıyla ihracatımız 14 714 000 dolara, ithalatımız da 22 871 000 dolara çıkmıştır. Aradan 6 yıl geçtikten sonra, yani 1998'de ise, ECO üyesi ülkelere olan toplam ihracatımız 26 881 000 dolara, ithalatımız da 45 921 000 dolara yükselmiştir. Görülüyor ki, örgüt kurulduktan sonra, ülkemizin, üye ülkelerle olan dışticaretinde mütemadi bir artış vardır. Bu trendin bundan sonra da yükselerek devam edeceği söylenebilir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle değinmek istediğim bir diğer konu da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ECO bünyesindeki statüsüyle ilgilidir. Bilindiği gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ECO bünyesinde bazı üye ülkelerin itirazları nedeniyle, Kıbrıs Müslüman Türk Toplumu adı altında sadece komite çalışmalarına katılmakta olup, daha üst organların faaliyetlerinde bu aşamada temsil edilememektedir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki, Türkiye, Meclisimiz tarafından biraz önce kabul edilen Yeni İzmir Antlaşmasıyla, ECO bünyesine katılan gözlemci üyelik statüsüne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de kabul edilmesi yönünde gerekli bütün çabayı sarf etmelidir. Bu çaba, aynı zamanda, Kıbrıs üzerinde değişik oyunların oynanmak istendiği şu günlerde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması yönünde önemli bir adım teşkil edecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölge ve ülkemiz için önemini yukarıda dile getirmeye çalıştığım Ekonomik İşbirliği Örgütü içindeki en önemli projelerden biri, merkezi İstanbul'da kurulacak olan Ticaret ve Kalkınma Bankasıdır. Bankanın kuruluş amacı, üye ülkelerin ekonomik kalkınmasını hızlandırmak, üye ülkeler ve bölgelerarası ticareti geliştirmek, ECO ülkelerindeki kalkınma projelerini geliştirmek ve bunlara finansman sağlamak ile bölgelerarası ticareti finanse etmek ve kaynakların mobilizasyonu için gerekli bankacılık hizmetlerini sağlamaktır. Gerek diğer üye ülkelerle olan ticaretimize yapacağı olumlu katkılar ve gerekse merkezinin Türkiye'de kurulması dolayısıyla, bankanın faaliyetlerini amaçları doğrultusunda yönlendirme imkânımız düşünüldüğünde, bankanın bir an önce hayata geçirilmesi, ülkemiz ekonomik ve siyasî menfaatları açısından büyük önem taşımaktadır. Daha önce, Karadeniz Ekonomik İşbirliği bünyesinde Selanik'te kurulan benzer bir bankanın merkezini ülkemize alamayarak yaşadığımız başarısızlığı burada bir nebze olsun telafi etmiş olacağımızı düşünüyorum.

Banka merkezinin İstanbul'a alınmasında emeği geçen ve böylece, ülkemiz menfaatlarını koruma noktasında azamî hassasiyeti gösteren tüm ilgililere burada teşekkürü borç biliyorum.

ECO bünyesinde öncelikli alanlar olarak belirlenen, ulaşım, enerji ve tarım konularında da benzer somut projelerin geliştirilerek hayata geçirilmesinin büyük önemi vardır. ECO'nun daha önceki toplantılarında kurulması kararlaştırılan, kültür enstitüsü, bilim vakfı ve eğitim enstitüsü gibi kuruluşların da, gerekli çalışmaların tamamlanarak, bir an önce hayata geçirilmesinde sayısız faydalar vardır.

Unutmamak gerekir ki, üye ülkelerin, ortak siyasî, sosyal, kültürel ve iktisadî değerler ile ortak hedefler ve çıkarları paylaştığı hallerde, bölgesel bütünleşme hareketleri daha başarılı olmaktadır. Avrupa Birliği örneğinin gösterdiği gibi, böyle bir bütünleşmeye ekonomik alandan başlamak, üye ülkeler arasındaki ilişkilerin önünün tıkanmasını önleyecektir. Görüşmekte olduğumuz tasarı tam da böyle bir fonksiyona sahiptir.

Grup olarak, önümüze gelecek bu tür projelere her zaman azamî katkı ve desteği sağlayacağımızı belirtiyor, anlaşmanın ülkemiz ve üye ülkeler için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kansu.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı'da.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatının bünyesinde, kuruluşundan, çekirdeğinin oluşmasından otuzbir sene sonra da olsa, bir kalkınma bankasının kurulmuş olması sevindiricidir.

Malumlarınızdır ki, finans, günümüzde, uluslararası insanlık camiasında ve ekonomilerde en önemli araçtır, enstrümandır. Bir düşünür "dünyada, üçüncü dünya savaşı bir malî savaş olacaktır ve bu savaş da başlamıştır" diyor. İşte, dünyada cereyan eden finans savaşlarına baktığımız zaman, çöken borsalara, çökertilen piyasalara baktığımız zaman da, bu savaşın çok acımasız şekilde devam ettiğini görüyoruz. İşte, bu bakımdan, bu bankanın kurulması, Türkiye'nin manyetik etki alanının, tarihî ve kültürel hinterlandının genişletilmesi bakımından önemli bir adımdır ve olumlu bir adımdır.

Yine, daha önce kurulan İslam Kalkınma Bankasına, Türkiye'nin ortak olarak katılmasıyla, bugün, birçok projenin finansmanında bu bankanın olumlu katkılarını görüyoruz. Burada oluşacak bu ekonomik birlikteliğin -banka aracılığıyla mütevazı bir başlangıç da olsa- bir ekonomik birlikteliğin, işbirliğinin, bir ortak para biriminin çekirdeği ve başlangıç noktası olmasını temenni ediyorum. Elbette, bu süreç uzun bir süreç, zor bir süreç; ama, biliyoruz ki, Avrupa Birliği, bugün, elli yılın sonunda bir EURO ortak para birimine kavuşabildi. Onun için, sabır gerekir, iyi niyet gerekir ve ısrarla takipçisi olmak gerekir diye düşünüyorum.

Türkiye, bu tip işbirlikleri ve kurulacak teşkilatların öncüsü olmasıyla dışpolitikada kendi kartlarını, kendi elini kuvvetlendirmek zorundadır. Bu manada, 54 üncü hükümet döneminde oluşturulan D-8 çalışması da çok ilginç bir örnektir. İşte, bugün, Uzakdoğu'da, Malezya, Endonezya ve diğer ülkelerde oluşan sermaye birikimi bir gerçektir ve çoğu finans çevrelerinin de dikkatini çekmiştir; ama, çok enteresandır, D-8 çalışması başladığında, Türkiye'de 28 Şubat sürecinin de başlatıldığını gördük ve çok enteresandır, tesadüf değildir değerli arkadaşlar, Endonezya'nın etnik çatışmalara, dinsel farklılık çatışmalarına itilmesi, Malezya'nın ekonomisinin çökertilmeye çalışılması ve Türkiye'de 28 Şubat sürecinin başlangıç tarihleri aynıdır. İşte, birilerini, bu tip işbirlikleri ve yapılanmalar rahatsız etmiştir; ama, kesinlikle yılmak yok, Türkiye, bu konuda ümitsiz olmamalıdır, ısrarla bu konunun takipçisi olmalıdır.

Bizler, Türkiye olarak, evet, çok ümitlendik. Beyrut, uluslararası finans merkezlerinden biriydi. Beyrut tahrip olduktan sonra çok bekledik ki, İstanbul uluslararası finans merkezi olacak diye. Uzakdoğu krizi patladığında, Rusya krizi patladığında, sayın bakanlarımız, o günkü sorumlularımız, İstanbul'un bir finans merkezi olabileceğini işaret ettiler; ama, krizin, aynı zamanda bir fırsat olduğunu bildiğimiz halde, maalesef, bu krizlerden kendimize bir fırsat oluşturamadık. İşte, bu bir fırsattır diyorum. İstanbul'da merkezinin kurulmuş olması, bu bankanın mütevazı bir başlangıçla başlamış olması bizim için ümit vericidir. Bu manada, uzun bir süreç olan finans çalışmalarının bütün üye ülkelere katkılarının da çok büyük olacağına inanıyorum.

Bakın, Özbekistan'da iş yapan firmaların -en büyük holdingimiz dahil- konverte edememesi sebebiyle, Sayın Cumhurbaşkanımız nezdinde, biz, tavassut çalışmalarına girdik. Niye; işte, orada meydana gelen birtakım yanlış anlamalar, birtakım istismarlar... Daha önceki konuşmamda da söyledim; Türkî cumhuriyetlere giden işadamlarımızın, maalesef -Özbekistan'da, Kazakistan'da- oradaki mevcut mevzuatı istismar ederek çok haksız kazançlar, resmî kur ile serbest piyasa kuru arasındaki çok büyük boyutlu farklılıkları istismar ederek, Türkiye'ye, oradan, bir gasp ifade edebileceğim -belki ağır kaçıyor ama- yaptıkları çalışmalar sebebiyle, bugün, Özbekistan, çoğu Türk firmalarının konverte hakkını ve transfer hakkını dondurdu. İşte, bu tip çalışmalar...

İran'ın da birtakım sıkıntıları var; hâlâ, resmî kur ile serbest piyasa kuru arasındaki makası kapatabilmiş değildir. Bu banka çalışmasıyla hem Türkî cumhuriyetlerde hem İran'da ve üye ülkelerde, inşallah, serbest piyasa ekonomisine geçiş ve onlara da hayırlı bir katkının olacağına inanıyorum ve bu noktada da, Türkiye'nin ve İstanbul'un, bu mütevazı başlangıçlarla bir finans merkezi olacağını düşünüyorum ve ümit ediyorum.

İşte, D-8 çalışmasında oralarda yaşanan finans savaşlarını gördükten sonra, Türkiye'nin de, artık, tarihî ve kültürel hinterlantını da kullanarak, bu finans dünyasında kendisine yer açması gerektiğine inanıyorum ve istikbalimizin de, ülke olarak, toplum olarak aydınlık olduğuna inanıyor; hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Komisyon söz istemiştir.

Buyurun efendim.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, sırf Yüce Meclisi ve sayın hatibi bilgilendirmek bakımından... D-8 yürümektedir. İcra Sekreterliği İstanbul'da bulunmaktadır ve anlaşması da, çok yakın zamanda Yüksek Heyetin huzurlarına gelecektir. Bu alanda devletin devamlılığı esastır. Bundan endişeniz olmasın.

Arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Söz sırası, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da.

Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 14 sıra sayılı Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile anlaşmada tadilat metninin Meclis tarafından onaylanmasıyla ilgili kanun tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) bünyesinde bir bankanın kurulmuş olması, mühim bir adımdır. Mühim adım olması, Türkiye'nin bu bölgede ticaretini geliştirecek ve bölgeiçi ticaret hacmini artıracak bir adım olması itibariyledir. Ticaretin gelişmesi, haberleşmeye, ulaşıma ve bankacılık sektörünün gelişmesine bağlıdır. Bu bakımdan, 10 ülke arasındaki Ekonomik İşbirliği Örgütü, bu bankayla mühim bir adımı atmış olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ise, ihracatının artırılmasına ihtiyaç var. Türkiye gibi nüfusu 70 milyona yaklaşan bir ülkenin, bugün, dışticaret hacmi 80 milyar doların altındadır; 48-49 milyar dolar ithalat, 28-29 milyar dolar mertebesinde ihracat, 80 milyar doların altındadır. 10 milyon nüfuslu Belçika'nın, bugün, sadece ihracatı 200 milyar dolar mertebesindedir. Baktığınız zaman, yani, katmadeğeri yüksek mallar üreterek, daha fazla ihracat yaparak Türkiye'nin kalkınmasına hizmet etmeye mecburuz. Zaten, Türkiye'nin aşağı yukarı 150 yıllık tarihine baktığınız zaman, temel meselesi, devamlı döviz olmuştur, ihracat gelirleri olmuştur ve ödemeler dengesi problemi olmuştur. Filvaki, son on senede Türkiye'nin döviz sıkıntısı yoktur, döviz bulunabilmektedir; ama, buna rağmen, dışticaret açıkları, yine 20-22 milyar dolar mertebesinde bulunmaktadır. İşte, onun için, dışticaretimizin artması gerekmektedir. Türkiye'de refahın artması da, kalkınmanın olması da ihracatın artmasına bağlıdır; Türkiye'ye kaynak aktarmanın yolu da ihracatın artmasıdır, artmasına bağlıdır. Onun için, bu bankanın kuruluşunu memnuniyetle karşılıyoruz.

Bölge ülkeler arasında ulaşım ve haberleşmenin de geliştirilmesi ve bölge ülkelerinde pazar ekonomisinin yerleşmesi ve gelişmesi de, yine, ticaretin artması bakımından mühim olacaktır. Tabiî, Türkiye'nin hedefi, umudu, sadece bu Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) değildir; bölgede kurulmuş olan, yine 1980'li yıllarda, fevkalade mühim Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı vardır. Bu teşkilat bünyesinde, bu örgüt bünyesinde, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü bünyesinde 200 milyona yakın, Rusya ve Ukrayna'yla, diğer ülkelerle beraber, aşağı yukarı 400 milyon bir nüfus, bölgede bir pazardır. Türkiye'nin bu pazarda da genişleyecek şekilde dışticaret politikasını, bölgeyle münasebetlerini geliştirici, mühim adımlar atması gerekmektedir.

Netice itibariyle, bizim, dışticaretimize, yapıya baktığımız zaman, genellikle Avrupa Topluluğuna ve OECD ülkelerine bağımlı bir dışticaret yapımız var. Bunun, dikkatle altını çizmekte fayda var. Bugün, yüzde 50'nin üzerinde Avrupa Topluluğuyla ticaret hacmimiz var, yüzde 70-80 mertebesinde de OECD ülkeleri genelinde... Elbette, bu kalkınmış ülkelerle millî geliri çok yüksek, tüketim seviyesi çok yüksek olan bu pazarla çok yakın münasebetlerimizi geliştirmemiz, ihracatımızı daha da artırmamız gerekmektedir; ama, dışticarette de dengeli bir dağılımı esas alacaksak -siyasî bakımdan da, iktisadî bakımdan da bunun bir hedef olması gerektiğine inandığım için ifade ediyorum- dışticaretin, pazarlar bakımından da çeşitlendirilmesi gerekmektedir; Afrika'da, Asya'da, Amerika'da -Güney Amerika da dahil olmak üzere- ürün bazında her pazarın analiz edilmesi, hangi ülkeye giriş şansımızın olduğunun, mukayeseli üstünlük bakımından hangi mamüllerde o pazarlara ulaşabileceğimizin dikkatle değerlendirilmesi, o istikamette desteklerin verilmesi ve o pazarlarda geniş yer edinilmesi gerekmektedir. Bu, bir taraftan Türkiye'nin dışticaret hacminin artması bakımından zarurî olduğu gibi, aynı zamanda, belirli politik riskler önümüze çıktığı zaman dışticaretimizin riski olmaması bakımından ve belli hacmin muhafaza edilmesi bakımından da dikkatle üzerinde durulması gereken bir husustur.

İzninizle, bu bankanın kuruluşuyla ilgili şunu da ifade etmek istiyorum: Tabiî, bu banka, bölgede ticareti ve kalkınmayı, sermayesi ölçüsünde finanse edecektir. Türkiye'nin de takip etmesi gereken bir husus, bu banka kanalıyla bölgeye proje destekleri vermek; hibe şeklinde vermek, kredi şeklinde vermek, düşük maliyetli krediler şeklinde vermek. Bu sayede, Türkiye'deki müteahhitler, Türkiye'de sınaî tesis sahibi olanlar, bu tesisleri kurma kabiliyeti olan mühendislik grupları, bölgeye, önce fikrî hizmet planında, mühendislik hizmeti planında, iktisadî birtakım hizmetler planında gidecek; arkasından da, bölgeye bizim müteahhitlerimizi, bölgeye bizim insangücümüzü, bölgeye bizim malzeme gücümüzü, malzemelerimizi de götürecek ve Türkiye bölgede genişleyecektir. Nitekim, kalkınmış ülkeler dahi, bugün -Almanya, Amerika, Japonya- çeşitli kuruluşlarıyla, üçüncü dünya ülkelerine, gelişmekte olan ülkelere belli miktarlarda proje kredileri vermekte, bu proje kredilerinin arkasından da hibe şeklinde vermekte; Japon firmaları, Japon yatırımcıları veya Alman firmaları, Fransız firmaları, müteahhit olarak, tesis kurucu olarak o ülkelere gitmekte, kendi ülkelerinin ekonomisi için daha geniş bir pazara yerleşme imkânını bulmaktadır. Hükümetin, Devlet Planlama Teşkilatımızın, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın da bu pazarlara bu gözle bakması, Türkiye'nin sınaî mamullerine, tarım ürünlerine, işgücüne, vasıflı işgücüne ve sermayesine yeni pazarlar açmak için bu gayretleri göstermesi gerekmektedir.

Tabiî, yine, bu ülkelerde, Türkiye'nin, kendi ihraç ürünleriyle ilgili, o pazarlarda mukayeseli üstünlüğe sahip olabilecek olan kendi mamulleriyle ilgili daimi sergiler açması, geçici fuarlara katılması ve aynı zamanda, oralarda, teşhir evlerinin ve müsait yerlerin, mekânların düzenlenmesine ve üreticilerimizin, o yerlerde, o bölge tüccarlarına, o bölge tüketicilerine hizmet edebilecekleri şekilde, mallarını teşhir edip müşteri bulabilecekleri şekilde, o bölgeyle münasebetler kurmalarına yardımcı olunması gerekir.

Ben, bu vesileyle, bu anlaşmanın hayırlı olmasını ve Türkiye için de güzel neticeler vermesini temenni ediyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ TİCARET VE KALKINMA BANKASI KURULUŞ
ANLAŞMASI İLE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ TİCARET VE KALKINMA BANKASI
KURULUŞ ANLAŞMASINI TADİL METNİNİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — Türkiye tarafından 15.3.1995 tarihinde imzalanan “Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması” ile 4.3.1997 tarihinde imzalanan “ECO Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metni”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. — Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankasına yapılması gereken ödemeler gelecek yıllar bütçesine konulacak ödeneklerden mahsup edilmek üzere avans olarak yerine getirilebilir. Bu avansın toplamı Türkiye Cumhuriyetinin sermaye iştirak taahhüdü olan 100 milyon Özel Çekme Hakkı (SDR) karşılığını geçemez.

Bakanlar Kurulu, bu miktarı gerektiğinde beş katına kadar artırmaya yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankasına katılmak için gerekli olan diğer işlemleri yapmak ve Anlaşma hükümlerinin gerektirdiği tedbirleri almak üzere Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oy verme işlemi bitmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5. — Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S.Sayısı: 15) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Fazilet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Haşim Haşimi; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SEYYİT HAŞİM HAŞİMİ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti arasında imzalanan dostluk ve işbirliği antlaşmasının uygun olduğuna dair görüşümü ortaya koymak için, şahsım ve grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Belarus, yani, Beyaz Rusya, özellikle son dönemde adını sıkça duyduğumuz ülkelerden biridir; buna rağmen, ülkemizde Belarus Cumhuriyeti fazla bilinmemektedir. Bu sebeple, hem stratejik konumu hem ekonomik yapısı hem de takip ettiği politikalar açısından bizim için kritik bir pozisyona sahip olduğuna inandığım bu ülkeyle ilgili temel bilgileri aktarmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, Belarus, soğuksavaş sonrasında ortaya çıkan yeni sınırlarda istikrarın ve huzurun sağlanması açısından kritik bir jeopolitik konuma sahiptir. Kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke konumunda olması, hem Rusya Federasyonuyla girdiği ilişkilerin niteliği açısından hem de bölgedeki dengelerin korunması açısından önemlidir. Güçlü bir sınaî altyapıya ve eğitilmiş bir nüfusa sahip olması, Belarus'un ciddîye alınması gereken özelliklerindendir. Bütün bunlarla birlikte, nüfusu az olmasına rağmen, yatırımlar açısından cazip bir konumdadır ve önemli bir pazarı teşkil etmektedir. Avrupa Birliği sınırlarının bittiği yerde oldukça iyi bir iletişim ağına sahip olması da, Belarus'u önemli kılmaktadır.

Bütün bunların ötesinde, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte, bu ülkeden kalan nükleer silahları barındıran dört ülkeden biri olması da dikkate alınmalıdır. Her ne kadar ülkedeki son nükleer silahlar, uluslararası ve ikili anlaşmalar neticesinde, Kasım 1996'da Rusya Federasyonu'na gönderilmişse de, silahların yeniden konuşlandırılması gündeme gelebilir. Nitekim, Belarus Devlet Başkanı, Kosova krizi sırasında, silahların yeniden konuşlandırılması konusunda görüşmelerde bulunmaktan söz edebilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, Belarus, Sovyetler Birliğinin dağılması sürecinde kurulmuştur; 27 Temmuz 1990'da egemenliğini, 25 Ağustos 1991 tarihinde de bağımsızlığını ilan etmiştir. 10 milyonluk bir nüfusa sahip olan ülkenin yüzde 70'i kentlerde yaşamaktadır. Etnik yapı olarak yüzde 80'e yakın bir kısmı Beyaz Rus, yüzde 12'ye yakın bir kısmı Rus, geriye kalanları da, sırasıyla, Polonya, Ukrayna ve Yahudi kökenliler oluşturmaktadır; sayıları 13 000'i bulan bir Tatar nüfusun olduğu da bilinmektedir. 77 000 kişilik bir mevcudiyete sahip ordusundaki subayların yarıdan fazlası, Rus ve Ukrayna asıllıdır. Resmî diller Belarusça ve Rusça olmakla birlikte, nüfusun yüzde 70'e yakın bir kısmı, Belarusça, yüzde 28'i Rusça, yüzde 1'i Ukraynaca konuşmaktadır. Belarus halkının yüzde 66 gibi büyük bir kısmı Ortodoks inancına sahiptir; benzer bir şekilde, yüzde 20'lik bir oran da Katolik inancına bağlıdır; geriye kalanlar ise, Protestan, Musevi ve Müslümanlardır.

Değerli arkadaşlar, erklerin ayırımı ilkesine dayalı bir siyasî yapıya sahip olmasına rağmen Belarus, zamanla, otoriter, katı merkeziyetçi ve antidemokratik bir yapıya evrilmiştir. Bu süreçte, Cumhurbaşkanı Lukaşenko, oldukça önemli aktörlerden birisidir. Belarus, demokratikleşme sürecinde ciddî sorunlarla karşılaşmıştır ve hâlâ, bunların büyük kısmı devam etmektedir.

1994'ten itibaren iç siyasî yapıda takip edilen uygulamalar Belarus'u totaliter, antidemokratik bir pozisyona ittiği gibi, dış ilişkilerini de sorunlu hale getirmiştir.

1996'da yapılan referandumla parlamentonun yetkileri büyük ölçüde budanmış, cumhurbaşkanı bütün kurumlar üzerinde geniş bir kontrol ve yetki hakkına sahip olmuştur. Bundan daha da önemlisi, referandum, hazırlanan birçok raporun bildirdiğine göre, önemli usulsüzlüklerle yapılmıştır. Bu durum, ülke içinde ciddî gerginlikler yaratmış, Rusya Federasyonu aracılığıyla Anayasa Mahkemesi Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Yüksek Sovyet Başkanı arasında bir anlaşma imzalanmışsa da, kriz sona erdirilememiştir.

Cumhurbaşkanı, iştişarî nitelikte olan referandum sonuçlarının bağlayıcı olarak uygulamaya konulması yönünde kararname çıkarmıştır. Bunun üzerine, Yüksek Sovyet tarafından Cumhurbaşkanının azil süreci başlatılmıştır. Buna rağmen, yeni anayasa 27 Kasım 1996 itibariyle yürürlüğe girmiş ve Lukaşenko yanlısı milletvekillerinin çabalarıyla azil işlemi durdurulmuştur.

1999 yılı itibariyle, Belarus'un iç siyasî durumu yeniden gerginleşmiştir. Bunun sebebi ise, eski anayasaya göre cumhurbaşkanının görev süresinin bitmesi gerektiğidir. Lağvedilen eski Yüksek Sovyet, 1996 referandumunu ve yeni anayasayı tanımadığını ve seçimlerin eski anayasaya göre 16 Mayıs 1999 tarihinde yapılacağını açıklamıştır. Bu amaçla, bir gölge merkezî seçim komitesi kurulmuştur.

On gün boyunca sürdürülen oy verme işleminde, katılım, yüzde 53,1 oranında olmuştur. ABD'ye iltica etmiş olan ve seçime aday gösterilen Belarus Halk Cephesi Lideri Pozniyak, oy verme işleminin devam ettiği 14 Mayıs günü, çekildiğini açıklamıştır. Seçimi, tek aday olarak kalan ve seçime, yolsuzluk suçlamaları sebebiyle tutuklu giren eski başbakanlardan Chigir, oyların yüzde 83'ünü almıştır.

Değerli arkadaşlar, öte yandan, bu dönemde Belarus'ta bulunan bir AGİT çalışma grubu, seçimlerin AGİT standartlarına uymadığını açıklamıştır. Bununla birlikte, seçimlerin, hükümet ve muhalefet arasında bir görüşme zemini oluşturulmasının gerekliliğini ortaya koyduğunu ve haziran ayında Bükreş'te görüşmeler yapılması konusunda mutabakata varıldığını açıklamıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Belarus'un dışpolitikası ve ilişkilerine gelince, ben şunu vurgulamak istiyorum: Sovyet sonrası dönemin bağımsız devletlerinden olan Belarus'un dışpolitikası, âdeta, Rusya ve ötekiler ayırımı üzerine kurulmuş; hem dışpolitika hem ekonomi alanında, her geçen gün Rusya Federasyonuna daha da bağlı bir konuma gitmiş; sadece bu alanlarla sınırlı kalmamış, güvenlik alanında da benzer tavırlar sergilemiştir.

Rusya ile ırk, kültür, din ve dil bakımdan yakınlığını, bağımsızlığına rağmen, Rusya'ya daha da yakınlaşmakta kullanmakta ve Rusya merkezli politikalarını güçlendirmektedir. Bu yüzden, ekonomik ve sosyal bunalımlardan çıkış umudunu Rusya'ya bağlamıştır.

NATO'ya ve diğer birçok soruna, Rusya'nın politikaları çerçevesinde yaklaşmaktadır. Rusya ve Ukrayna'nın NATO'yla ikili işbirliği anlaşması imzalayacağını görünce, Cumhurbaşkanı Lukaşenko da benzeri bir anlaşma imzalamak istediklerini söylemiştir. NATO'nun şimdilik yanıtsız bıraktığı bireysel ortaklık planını da, ancak 20 Mayıs 1997'de sunmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Belarus, Kosova krizi sırasında, tıpkı Rusya gibi çok net bir şekilde Sırpların tarafını tutmuştur. NATO harekâtını eleştirmiş, bununla da kalmayarak, Yugoslavya'ya silah yardımı yapabileceğini açıklamıştır. Bu süreçte NATO'yla olan programını dondurmuş ve üye ülkelerle ikili askerî temaslarını askıya almıştır.

Sonuç olarak, özellikle son dönemde, Beyaz Rusya, dışpolitikada da, âdeta küçük bir Rusya olarak faaliyet göstermiştir.

Rusya dışında diğer ülkelerle kurduğu ilişkilerde iki ayrı dönüm noktası söz konusu olmuştur:

Birincisi, 1996'da yapılan referandum ile sonrasında ortaya çıkan durum; ikincisi, Drazdi sorunuyla yaratılan gerilimdir.

Bunların dışında, ülkemizle ilgili olarak, 1994 Kasım ayında, iki diplomatımızın "persona non grata" (istenmeyen kişi) ilan edilmesi sonrasında yaşanan birtakım sıkıntılar söz konusu olmuştur.

Referandum öncesinde Belarus'daki Avrupa Birliği büyükelçileri, yayımladıkları bildiride, uluslararası standartlara uygun anayasa yapılması yönünde uyarılarda bulunmuşlardır.

Avrupa Birliği de, Ocak 1997'de Belarus'a bir heyet göndererek inceleme yaptırmıştır. Heyet, raporunda, yeni Anayasanın değil, 1994 Anayasasının geçerli sayılması gerektiğini, referandumda birçok hata olduğunu, devlet erkleri arasındaki dengenin yürütmeye aşırı yetkiler verilerek ortadan kaldırıldığını ifade etmiştir. Yöneticilerin sorunların giderileceği beyanı kâğıt üzerinde kalmış ve Avrupa Birliği de, Nisan 1997'de bir bildiriyle, verilen taahhütler ve yaşanan gelişmeler arasında ciddî farklılıklar olduğunu açıklamıştır.

Bu dönemde, 1997'de, AGİT, Belarus'ta demokratik gelişmeleri gözlemleyecek, AGİT'e uyum konusunda danışmanlık yapacak bir AGİT misyonu kurulmasını önermiştir. Yöneticiler, bunu, diğer uluslararası örgütlerin de varlığı koşuluyla kabul etmiş ve sonuç olarak, 1998 Şubatında "Danışma ve Gözetim Grubu" adıyla bir büro kurulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24-27 Kasım 1996'da Belarus'u ziyaret eden Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi heyeti, yeni Anayasayı gayrimeşru olarak nitelemiş ve seçimle gelmemiş olan yeni Parlamentonun muhatap alınmaması gerektiğini ifade etmiştir. Bunun sonucunda, yaşanan sürecin antidemokratik olduğunu düşünen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Belarus'un özel davetli statüsünü 1997 yılında askıya almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Birlik, Nisan 1997'de yapılan 97 nci Dönem toplantısında, Belarus Temsilciler Meclisinin oluşma tarzının parlamentolararası birlik standartlarına uymadığı gerekçesiyle, Belarus'un üyeliğini askıya almaya karar vermiştir. Birlik, Eylül 1997 tarihinde ise, en azından, Belarus'un üyeliğinin muhafazası yönünde karar almıştır.

Diğer ülkelerle ilişkilerinde yaşanan ikinci bir dönem noktasını da Drazdi sorunu oluşturmuştur. Bu sorun, Nisan 1998'de, Türkiye dahil 22 yabancı misyondan, onarım yapılacağı gerekçesiyle, uluslararası hukuka ve diplomatik kurallara aykırı bir şekilde, ikâmetgâhlarının tahliyesini istemesiyle ortaya çıkmıştır. Hatta, Belarus bu binaların su ve elektriğini kesmiş, böylece, sorun ciddî bir kirize dönüşmüştür.

Sonuçta, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri, elçiliklerini süresiz olarak merkeze çekmiş ve Belarus üst düzey yöneticilerine kendi ülkelerine giriş yasağı koymuşlardır. Ocak 1999'da ise, Avrupa Birliği büyükelçileri geri dönmüş ve Şubat 1999'da da vize yasağı kaldırılmıştır. Öte yandan, ABD tutumunu değiştirmemiş ve büyükelçisini hâlâ geri göndermemiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler oldukça kopuk bir düzeyde olup, gerginlikler devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Beyaz Rusya'nın (Belarus'un) ülkemizle ilgili ilişkilerine gelince:

Hepimizin bildiği gibi, Türkiye, Belarus'u bağımsızlığı ertesinde ilk tanıyan ve ilk büyükelçi gönderen ülke olmuştur. Ülkemiz ve Belarus arasında ilk üst düzey temas, 1992 yılında Yüksek Sovyet Başkanının ülkemizi ziyaret etmesiyle gerçekleşmiştir; 1993 yılında da Dışişleri Bakanları düzeyinde ziyaretler ve görüşmeler gerçekleşmiştir.

Bu dönemde iki ülke arasında en ciddî sorun, 1994 Kasım ayında iki diplomatımızın istenmeyen kişi ilan edilmesiyle yaşanmıştır. 1995 Haziran ayında Belarus Dışişleri Bakanının açıklamalarıyla ilişkilerdeki durgunluk dönemi sona ermiş ve dönemin Dışişleri Bakanı Belarus'u ziyaret etmiştir.

Cumhurbaşkanı Lukaşenko'nun ülkemizi ziyaretiyle, 1996 tarihinden itibaren ilişkiler hız kazanmış ve birçok antlaşma imzalanmıştır. Bu dönemde, dostluk ve işbirliği gibi birçok antlaşma ve mutabakat metni imzalanmıştır. Bundan sonra, 1997 ve 1998 yıllarında, karşılıklı ziyaret ve görüşmelerin ciddî bir yoğunluk kazandığını söyleyebiliriz.

Öte yandan, iki ülke arasındaki ticaret hacmi düşük bir düzeyde seyretmekte olup, mevcut potansiyeli yansıtmamaktadır. Bağımsız Devletler Topluluğu içinde, ticaret hacmimizin düşük olduğu ülkelerden birisidir. Kayıtlı ticaret yoluyla bu ülkeye girmekte zorlanan bazı ürünlerimiz, bavul ticareti yoluyla ülkeye giriş yapmakta ve pazarda satılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, son yıllara kadar ikili ilişkilerde, uzun süreli, doğrudan bir sorunun bulunmayışı ve Belarus'un ülkemizi dışpolitikada öncelikili ülkeler arasında görmesi gibi sebeplerden dolayı, ilişkiler dostane bir tarzda yürütülmektedir. Buna rağmen, uluslararası düzeyde yaşanan gelişmelere paralel olarak, Belarus'un aldığı tutumlar, son dönemde, daha ince, rasyonel ve sonuç alıcı politikaların yürütülmesi gerektiğini göstermektedir. En azından, belli alanlarda, mesela Belarus'un Rusya yanlısı tutumu ve giderek Rusyalaşmasının getirebileceği sonuçlar göz önüne alınarak, yeni ve aktif politikalar geliştirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, dışpolitika alanında nasıl bir vizyona sahip olmamız gerektiği konusuna birkaç cümleyle değinmek istiyorum:

Ülkemiz, dışpolitika alanında belli başarıların altına imza atmışsa da, uzun süreden beri dar bir çerçeveye mahkûm kalmıştır. Yaşanan birçok olayı yönlendirme potansiyelinden yoksun bir şekilde, çoğunlukla bir maruz kalma pozisyonundan, olayları anlamlandırabiliyoruz.

Hem tarihi hem de konumu itibariyle Ortadoğu'da öncü bir rol oynaması gereken Türkiye, ABD , Avrupa ve Ortadoğu ülkeleriyle, kendi potansiyelini gözardı eden vizyonlarla ilişki kurmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYYİT HAŞİM HAŞİMİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SEYYİT HAŞİM HAŞİMİ (Devamla) – Bir biçimde devam ettirilen bu politika, özellikle son dönemde, iç sorunlarımızın daha da ağırlaşmasıyla, âdeta çıkmaza girmiştir.

Avrupa'nın yeniden kurulduğu, farklı güç merkezlerinin dünyayı biçimlendirmek için kıyasıya mücadele ettiği, ülkemizin hassasiyetlerine aykırı birçok gelişmenin yaşandığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu dönem, kendi içinde birçok farklı ihtimali barındıran, köklü dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir.

Uluslararası arenada tarihî miraslarımıza sahip çıkmak ve Ortadoğu'da öncü bir rol almak üzere ciddî potansiyeller barındıran bu konjonktürde, yapay gündemlerle, bu şansımız âdeta harap edilmektedir.

Artık, basit reflekslerin ötesinde, ciddî bir siyasal akılla yönlendirilmesi gereken bir vizyona ihtiyacımız vardır. Ya tarihî bir rol üstlenmek için geniş bir vizyona sahip aktif bir ülke olacağız ya da seyirci konumunda kalacağız. Tarihî bir misyonu ve öncü bir konumu elde etmek ise, geçmişimizle, geleneğimizle, kültürümüzle, inançlarımızla barışmaktan geçer. Bu anlamıyla güçlü bir ülke olmak, farklı yaşam tarzlarına, kültürlere ve inançlara saygılı olmayı gerektirir.

Geniş bir vizyon, yapay gündemlerle uğraşmayan, sorumluluk sahibi halkımızın taşıdığı hassasiyetleri taşıyan bir anlayışla kurulabilir. Ancak ve ancak böyle zeminde inşa edilen bir anlayış ve siyasal akıl, ülkemizin sonuç alıcı, rasyonel ve anlamlı dışpolitikalar geliştirmesinin imkânlarını sağlar.

Saygı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Haşimi.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BELARUS CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK VE
İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI

MADDE 1. — 24 Temmuz 1996 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşması” nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. —Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. —Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında, Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Oylama işlemi bitmiştir.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

6. — Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/348) (S.Sayısı : 16) (1)

BAŞKAN – Komisyon?..Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..

Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Azmi Ateş; buyurun. (Alkışlar)

FP GRUBU ADINA AZMİ ATEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde, FP Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

1991 yılı ağustos ayında Sovyetler Birliğinden bağımsızlığını kazanan Ukrayna, Karadeniz'in kuzeyindeki bir komşumuzdur. Ukrayna, kuzeyde Belarus, batıda Polonya, Slovakya, Macaristan, güneyde Romanya, Moldavya, doğu ve kuzeydoğuda Rusya Federasyonuyla çevrili bir ülkedir. 603 700 kilometrekare yüzölçüme sahip olan Ukrayna'nın nüfusu yaklaşık olarak 52 milyon civarındadır; bunun yüzde 72'si Ukrayna asıllı, yüzde 22'si Rus, yüzde 1 civarındakiler Yahudi'dir, Kırım tatarları ise binde 5 civarında, yani 250 000 civarındadır, geri kalan kısmı, Belarus, Moldavyalı, Bulgar, Polonyalı, Macar ve Romanyalılardan oluşmaktadır.

Ayrıca, Ukrayna nüfusunun yüzde 85'i Ortodoks, yüzde 10'u Grek-Katolik Kilisesine bağlı Katolik, yüzde 3'ü Protestan, yüzde 1,3'ü Yahudi ve binde 5'i de Müslümanlardan oluşmaktadır.

Resmî dili Ukraynaca olup, Kırım'da, doğu ve merkezî Ukrayna'da, Rusça, çok yaygın olarak konuşulmaktadır.

İdarî yapı olarak, 24 bölge ve Kırım Özerk Cumhuriyetinden meydana gelen Ukrayna'da, idare şekli cumhuriyet olup, tekmeclisli başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.

Kişi ve vatandaş hak ve özgürlüklerine geniş yer veren yeni Anayasası, Haziran 1996'da kabul edilmiştir. Ülkede devlet başkanlığı seçimi 5 yılda bir, milletvekilliği seçimi ise 4 yılda bir yapılmaktadır. Meclis, 450 milletvekilinden oluşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ukrayna'yı stratejik açıdan değerlendirecek olursak, Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasında bir köprü konumundadır. Jeopolitik olarak ise, Avrasya kıtasının hayatî önemi haiz bir bölgesinde bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizle bir paralellik arz etmektedir.

Bugün, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 75'i Avrasya'da yaşamaktadır. Ayrıca, Avrasya, dünya gayri safî millî hâsılasının yüzde 60'ına ve bilinen enerji kaynaklarının dörtte 3'üne sahiptir.

Bu meyanda, Amerika Birleşik Devletleri, 1970'li yıllarda, ihtiyacı olan petrolün yüzde 8'ini ithal ederken, bugün bu rakam yüzde 55'lere çıkmış bulunmaktadır. Japonya, petrol ihtiyacının yüzde 90'ını, Almanya ise yüzde 100'ünü ithal etmektedir.

İsmini zikrettiğimiz bu ülkeler ve diğer merkezî devletler için, bu bölge, vazgeçilmez bir cazibe odağı olmaya, artarak devam etmektedir. Bundan dolayı, bu kadar zengin kaynaklara sahip olan Avrasya'yı kontrol eden gücün veya güçlerin dünyayı da kontrol edeceği aşikârdır.

Bir zamanlar Napolyon "bir ulusun coğrafyasını bilmenin, onun dışpolitikasını bilmek olduğunu" söylemişti. Bu münasebetle, Avrasya'nın merkezinde bulunan Türkiye ve Ukrayna'nın jeostratejik ve jeopolitik konumları çok önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ukrayna'nın ekonomik durumuna bir göz atacak olursak :

1997 yılı rakamlarıyla gayri safî millî hâsılası 48,7 milyar dolar olan Ukrayna ekonomisinin, aynı yılda büyüme hızı yüzde eksi 3,2, 1998 yılında yüzde eksi 1,7 olmuştur. Buna mukabil, işsizlik oranı, Aralık 1998 başında, çalışabilir nüfusun yüzde 3,5'idir. Gizli işsizliğin yüzde 30 dolayında olduğu ileri sürülmektedir. 1998 yılı eylül sonu itibariyle içborcu 14,9 milyar dolar, dışborcu ise 1998 sonu itibariyle 11,5 milyar dolardır. Döviz rezervi, Aralık 1998 sonu itibariyle 1,080 milyar dolar, yabancı sermaye girdisi ise Eylül 1998 sonu itibariyle 2,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Enflasyon, 1997 yılında yüzde 10,1 iken, 1998'de yüzde 20 olmuştur. Ukrayna'nın toplam dışticaret hacmi, 1997 yılında 31,359 milyar dolardır. Bu dışticaret hacmi içinde ihracatın payı 14,31 milyar dolar, ithalatın payı ise 17,127 milyar dolardır. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 83 olarak tahakkuk etmiştir.

Bu verilerden anlaşılacağı üzere, Ukrayna ekonomisi, coğrafî konumu ve potansiyeliyle orantılı bir şekilde gelişmemektedir. Ayrıca, Rusya ve dünyada vuku bulan kriz, Ukrayna ekonomisini ciddî bir şekilde etkilemiştir. Bunun nedeni ise, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde planlı bir şekilde uygulanan politikalar yüzünden Ukrayna'nın Rusya'ya olan ekonomik bağımlılığının enerji ve hammadde konusuyla âdeta özdeş hale gelmesindendir; üstelik bu bağımlılığın, siyasî yaptırımlar gibi, ekonomi ötesi sonuçları da olmuştur.

Ukrayna'nın dış ticaretinde rakipsiz konumda olan Rusya Federasyonunu, sırasıyla, Almanya, Çin Halk Cumhuriyeti, Belarus, Türkmenistan, Amerika Birleşik Devletleri, Polonya, Türkiye ve İtalya takip etmektedir. Bundan dolayı, bugün, Ukrayna için, daha uzun bir süre Rusya'dan kopuşun söz konusu olamayacağı görülmektedir. Kiev, Avrupa'ya dönüşün ağır ve problemli olacağı düşüncesiyle, Bağımsız Devletler Topluluğuna, güney komşularına ve kalkınmakta olan ülkelere yeniden ilgi göstermeye başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ile Ukrayna arasında, bağımsızlığına kavuştuktan sonra, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve üst düzey askerî yetkililer seviyesinde, karşılıklı olarak, sık sık ziyaretler ve görüşmeler yapılmaktadır; bunun neticesinde, çeşitli sahalarda anlaşmalar imzalanmıştır.

İki ülke arasındaki bu münasebetleri geliştirme gayretlerine rağmen, dışticaret hacminde arzu edilen seviyeye henüz ulaşılamamıştır; bugün, bu rakam, Ukrayna dışticaretinin ancak yüzde 3'leri seviyesinde seyretmektedir; bu ise, çok yetersiz bir miktarı ifade etmektedir.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan ülkelerle, konsolosluk, adlî yardımlaşma ve vize konularındaki ilişkilerimizin ahdî esaslara dayandırılması, bu ülkeler arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesini olumlu olarak etkileyecektir. Ümit edelim, arzu edelim ki, Ukrayna ile yapılan bu konsolosluk anlaşması, iki ülke arasındaki siyasî, ekonomik münasebetlerin gelişmesine katkı sağlasın.

Diğer bir açıdan, Türkiye'nin çok aktif bir konumda olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü üyelerinden birisi de Ukrayna'dır. Bu bölgesel avantajımızı da iyi değerlendirerek, Ukrayna'nın ihtiyacı olan, bizim de ihracatında iddialı olduğumuz pamuk, gıda maddeleri, her çeşit tüketim mamulleri, makine, cihaz ve nakil vasıtaları vesaire gibi kalemlerin bu ülkeye ihracatını çok daha fazla artırmalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ukrayna ile her sahadaki münasebetlerin geliştirilmesi, bir taraftan dışpolitikadaki alternatiflerimizi zenginleştirirken, diğer taraftan da, Kırım Tatarlarının durumlarının iyileştirilmesine ve yaşadıkları problemlerin çözümüne çok daha büyük katkı sağlayacaktır.

Bilindiği gibi, Kırım Tatarları, Kırım Hanlığının 1783 yılında yıkılıp, Rusya'ya bağlanmasından itibaren sistemli bir şekilde göçe zorlanmışlar ve bunun sonucu olarak da, bu yüzyılın başlarında, kendi topraklarında azınlık konumuna düşmüşlerdir. 1921 - 1923 yıllarında vukubulan açlık felaketinden sonra, 1930'lu yıllarda yaşanan tasfiye döneminde 50 000 kişi Sibirya'ya sürülmüştür. Ayrıca, geri kalanların da yüzde 40'ından fazlasının ölümüne yol açan 1944 sürgün ve soykırımıyla, Kırım Tatarlarının kendi topraklarında yaşamasına imkân verilmemiştir. 1954 yılında Ukrayna ile Rusya'yı, 1654 yılında birleştiren Pereyaslav Anlaşmasının 300 üncü yılı hediyesi olarak, Kırım, Kruşçev tarafından Ukrayna'ya verilmiştir; sürgün edilen Tatarların mülkleri de, Kırım'a yerleştirilen Rus, Ukraynalı ve diğer yerleşimcilere tahsis edilmiştir.

Kırım Tatarları, 1954 yılından itibaren, aktif olarak vatanlarına dönmek ve haklarını elde etmek için yeniden mücadeleye başlamışlardır. Dönemin Sovyet yönetimi, Kırım Tatarlarının Sovyet vatandaşları olduğunu ilan eden göstermelik bir karar almıştır. Hemen, bu kararın akabinde de, Kırım'a göç eden binlerce aile tekrar sürgün edilmiştir. 1967-1987 yılları arasında, ancak 10 000 kadar Kırım Tatarı geri dönebilmiştir; bu süre zarfında ise, bu topraklara yerleştirilen Rus ve Ukraynalıların sayısı yarım milyonu geçmiştir.

Mustafa Cemiloğlu'nun öncülüğünde kurulan Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı, Kırım'a göçü hızlandırmıştır. 1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Ukrayna'nın bağımsızlığını ilan etmesi, Kırım Tatarlarının kitleler halinde Kırım'a dönüşlerine denk gelmiştir. Bu zamana kadar Kırım Tatarlarının sayısı 120 000'e ulaşmıştır. Kırım'a dönen Kırım Tatarlarının iskân, istihdam, çalışma, sağlık, eğitim alanında karşılaştıkları problemlerin yanı sıra, diğer büyük sorunları da, statü, temsil ve vatandaşlık meselesidir. Kırım Tatarları bir yandan ekonomik zorluklarla başa çıkmaya ve kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışırlarken, diğer taraftan da, siyasî haklarını elde etme mücadelesini yıllardır kararlı bir şekilde sürdürmektedirler. Bugün, Kırım Tatarları ve Ukrayna yetkililerinin verileri farklılık göstermekle birlikte, henüz Ukrayna vatandaşlığını kazanamamış 93 000 ilâ 110 000 Kırım Tatarı bulunmaktadır; bu durum ise, Kırım Tatarlarını özellikle temsil açısından etkileyen bir problem olarak orta yerde durmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasî ve sosyal hakları elde etme mücadelesi sürecinde, 1998 yılı içerisinde, siyasî hakları ve Kırım Parlamentosunda temsil edilmeleriyle ilgili iki önemli ve olumsuz gelişme yaşanmıştır. Bunlardan birisi, oluşturulan yeni seçim yasa tasarısıyla, tamamen temsil haklarının ellerinden alınmak istenmesi -ki, bu tasarı, 1998 Şubatında kabul edilmiştir- ikincisi ise, 1998 Aralığında kabul edilen yeni Kırım Anayasasıdır. Tepkiyle karşılanan bu anayasa, zaten Kırım Parlamentosunda temsilleri zorlaşan Tatarların konumunu daha da zorlaştırmıştır. Bu zorluklar karşısında tepkilerini dile getirmeye devam eden Tatarlar, Ukrayna Cumhuriyeti Parlamentosunda konuyu görüşmeleri hususunda yetkilileri ikna etmişlerdir.

18 Mayıs 1999 tarihli cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, devlet başkanına danışmanlık hizmeti vermek üzere Kırım Tatar Halkı Temsilciler Konseyi kurulmuş ve Kırım Tatar Millî Meclisinin tüm üyelerinin söz konusu konseyde yer alması kararlaştırılmıştır. Böylece, Millî Meclisin yasal olarak tanınması sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Kırım dışında yaşamakta olan 1 milyona yakın Tatarın 500 000'i Kırım'a dönme arzusu içerisinde olup, geri kalan kısmı da dönmek için şartların düzelmesini beklemektedir. Bugün Kırım'da yaşamakta olan 2,5 milyonluk nüfusun yüzde 10'unu Kırım Tatarları, geri kalan yüzde 65'ini Ruslar, yüzde 25'ini de Ukraynalılar oluşturmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın, 21-23 Mayıs 1998 tarihleri arasında Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyaretin son günü Kırım'a geçerek Kırım Tatar toplumu liderleriyle görüşmesi, Kırım Tatarları arasında büyük coşkuyla karşılanmıştır. Bu ziyarette, Kırım Tatarlarının yerleşmeleri için Türkiye'nin taahhüt ettiği 1 000 konutun 140'ının sahiplerine teslim edilmesi, ayrıca bir sevinç kaynağı olmuştur. Başlangıç olarak takdirle karşıladığımız bu girişimi yeterli bulmamaktayız. Bu yardımların artırılarak sistemli bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğine inanmaktayız. Bu hususta, kısaca TİKA diye anılan ve bölgeye yönelik çalışmalarını takdirle takip ettiğimiz Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansına çok iş düşmektedir. Bu girişimler, bir taraftan Ukrayna ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirirken, diğer taraftan da Kırım Tatarlarının yaşadıkları problemlerin çözümünü kolaylaştırıp, geleceğe ümitle bakmalarını sağlayacaktır.

Sonuç olarak, ülkemizin Kırım Tatarlarına göstermekte olduğu ve göstereceği yakın ilgi, çok güçlü tarihî, kültürel ve komşuluk bağlarımız olan bölge insanının huzurlu bir hayata kavuşması yönündeki ümit ışığını ateşleyecektir.

Netice olarak, bütün bu izahlarımızın ışığı altında, Türkiye, jeostratejik ve jeopolitik konumunun sağladığı avantajlarını çok iyi kullanarak, Türk cumhuriyetlerini de kuşatacak şekilde ekonomik ve siyasî münasebetlerini daha da geliştirererek, potansiyeline uygun olarak dünyaya açılmalıdır. Dış siyaseti mutlaka dışticaretle beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bugün, bunun, ülkemizde koordineli bir şekilde ve birlikte yürütüldüğünü söyleyemeyiz.

Ayrıca, bugün, Türkiye'nin dışticaret hacmi olması gereken yerde değildir. Komşularımızın dışticaretimizdeki payı, ancak yüzde 15'ler gibi çok düşük bir seviyede seyretmektedir. Oysa, Avrupa Birliğini oluşturan onbeş ülkenin kendi aralarındaki ticaretin toplam dışticaretlerine oranı, bugün, yüzde 60'ların üzerine çıkmaktadır. Avrupa Birliğini meydana getiren ülkeler, ekonomik münasebetlerini artırırken, bunun tabiî neticesi olarak siyasî münasebetlerini de geliştirmektedirler. Böylece, Avrupa Birliği, birliğe katılan ülke sayısını çoğaltarak Rusya'nın hareket alanını daraltmakta ve kendi hareket sahalarını genişletmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye de böyle bir örnekten hareketle, komşularıyla olan ticarî münasebetlerini çok daha fazla geliştirerek, dışticaret hacminin yüzde 50'sinden fazlasını teşkil eden Avrupa Birliği ülkelerine bağımlı olmaktan mutlaka kurtarılmalıdır. Aksi takdirde, Avrupa Birliği ülkelerinde meydana gelebilecek herhangi bir kriz veya münasebetlerimizin bozulması halinde, ülkemizde vuku bulacak ekonomik çöküntü kaçınılmaz olacaktır. Türkiye, bugünden tezi yok bunun önlemlerini almak zorundadır. Ayrıca, Türkiye olarak biz, çok zengin tarihî ve kültürel birikimimizin bize sağladığı imkân ve avantajları da dışpolitikamızda çok iyi kullanmak mecuburiyetindeyiz.

Biraz önce arz ettiğim değerlendirmelerin ışığı altında, komşularımızla olan münasebetlerimizin yakın gelecekte çok daha iyi olacağına inancımız tamdır. Böylece, kendi insanıyla barışık, komşularıyla uyumlu hale gelmiş olan bir Türkiye, ekonomik sınırların kalktığı, mal mübadelesinin yerini sınır tanımaz bilgi mübadelesine bırakmakta olduğu, her geçen gün daha da küçülen dünyaya rahatlıkla açılabilir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayınız efendim.

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Böylelikle, ülkemizin 21 inci Yüzyılın şafağında dünyadaki misyonuna uygun saygın yerini alacaktır. Bunu hep birlikte göreceğimizi ümit ve arzu etmekteyim. Yeter ki, önceliğimiz egemen güçlerin arzu ve dayatmaları değil, milletimizin problemlerinin çözümü olsun. Yeter ki, millet, yönetimin nesnesi değil öznesi olsun. Evet, yeter ki, ülkemizdeki temel hak ve hürriyetlerin önündeki engeller, yasaklar kaldırılsın. Yeter ki, sıradanlaşan insan hakları ihlalleri son bulsun. Evet, yeter ki, milletimizin mukaddesleri üzerindeki baskılar, tahakkümler ve dayatmalar son bulsun. Yeter ki, ülkemizde girişimci, müteşebbis ruhun önündeki engeller kaldırılsın, sermaye yeşil, sarı ve kırmızı diye renk ayırımına tabi tutulmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Son cümlemi bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen...

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Böylelikle problemlerimizi sevgi, dostluk ve kardeşlik duygularının ışığı altında, ilmin rehberliğinde ve yol göstericiliğinde çözme gayreti hepimizde olsun.

Yeter ki, ülkemizin çağdaş hukuk devleti olmasının önündeki engeller kaldırılsın ve bütün bunların neticesinde, ülkemiz, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye ve demokratik bir yönetime kavuşsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Artık toparlarsınız değil mi?! Lütfen...

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, anlaşmanın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor; tekrar, hepinize, selam ve saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Komisyon söz istemiştir.

Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) – Sayın Başkan, sayın anamuhalefet partisinin milletlerarası anlaşmalara karşı gösterdiği ilgi ve kullandığı olumlu oylardan dolayı, Komisyonumuzun takdir ve teşekkürlerini sunuyorum efendim. (ANAP, DSP, MHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Tasarının tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE UKRAYNA ARASINDA KONSOLOSLUK SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — 21 Mayıs 1998 tarihinde Kiev’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesi”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kuruldan karar alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâlaten oy kullandığını, oyunun rengini, kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama işlemi tamamlanmıştır; ancak, biraz evvel oylamasını yaptığımız tasarıların tek tek neticelerini arz edeceğim.

1. — İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S.Sayısı : 11) (Devam)

BAŞKAN – İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum :

Kullanılan oy sayısı : 236

Kabul : 234

Ret : 1

Çekimser : 1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

2. —Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/295) (S.Sayısı : 12) (Devam)

BAŞKAN – Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 245

Kabul : 244

Ret : 1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

3. — Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/298) (S.Sayısı : 13) (Devam)

BAŞKAN – Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum :

Kullanılan oy sayısı : 252

Kabul : 250

Ret : 2

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

4. — Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/309) (S.Sayısı : 14) (Devam)

BAŞKAN – Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşması ile Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret ve Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasını Tadil Metninin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 247

Kabul : 245

Ret : 2

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

5. — Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/292) (S.Sayısı : 15) (Devam)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 218

Kabul : 217

Ret : 1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

6. — Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/348) (S.Sayısı : 16) (Devam)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 198

Kabul : 198

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için, 8 Temmuz 1999 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.53

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın;

— Belçika’da hayvan yemlerine zehirli madde karıştığı iddiaları üzerine bu ülkeden et ve süt ithalatı yapılıp yapılmadığına,

— Türkiye’nin, tütün, domates ürünleri ve salatalık ihracatına,

İlişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı ve Tarım veKöyişleri Bakanı vekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun yazılı cevabı (7/63, 64)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak, cevaplandırılması istemiyle Tarım ve Köyişleri Bakanına yöneltilmesi hususunu saygılarımla arzederim. 15.6.1999 Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

1. Belçika’da hayvan yemlerine zehirli madde karışması nedeniyle bu ülkede başta tavuk ve ürünleri olmak üzere et ve süt ürünlerinin sağlık açısından tehlikeli olduğu iddiaları doğru mudur? Tehlikenin boyutları ve etkileri nedir?

2. Anılan ürünleri Belçika’dan ithal eden ülkeler ithalatlarını durdurmuş mudur?

3. Türkiye yukarıda yazılı ürünleri Belçika’dan ithal etmekte midir? Olayın çıkmasından bu yana Türkiye ne kadar mal ithal etmiştir? Kısıtlama veya durdurma sözkonusu mudur? Alınan önlemler nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak, cevaplandırılması istemiyle Tarım ve Köyişleri Bakanına yöneltilmesi hususunu saygılarımla arzederim. 15.6.1999 Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

1. Türkiye’nin tütün, domates mamulleri, salatalık, turşu ve küçük salatalık üretim ve ihracatı ile bunlardan elde ettiği döviz miktarı ne kadardır?

2. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkelerine yapmakta olduğu tütün, domates mamulleri ve salatalık turşu ihracatına yaptırımlar uygulamasına dair çalışmalar var mıdır?

3. Türkiye’nin tütün, domates mamulleri ve salatalık turşu ihracatına yaptırımlar uygulandığı takdirde bunun tarım sektörü, gıda sanayii ve ülke ekonomisine olumsuz etkileri ve sektör temsilcilerinin istemleri dikkate alınarak anılan yaptırımların önlenmesi düşünülmekte midir? Bu konuda neler yapılmıştır?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 7.7.1999 Sayı : KDD.BŞV.SÖ.1.01/1383

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 21.6.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.397 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’a ait 7/63-333 ve 7/64-334 Esas No.lu yazılı soru önergelerine ilişkin bakanlığımız görüşü ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu Sanayi ve Ticaret Bakanı Tarım ve Köyişleri Bakanı V.

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

Esas No : 7/63-333

Soru 1. Belçika’da hayvan yemlerine zehirli madde karışması nedeniyle bu ülkede başta tavuk ve ürünleri olmak üzere et ve süt ürünlerinin sağlık açısından tehlikeli olduğu iddiaları doğru mudur? Tehlikenin boyutları ve etkileri nedir?

Cevap 1. Avrupa Birliği Nezdindeki Daimi Temsilciliğimizden 2.6.1999 tarihinde alınan yazıda; Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, Belçika orijinli tavuk ve tavuk ürünleri üretim ve ticaretine karşı dioksin ile kontamine olduğu bildirilmiştir.

Bunu müteakiben 9.6.1999 tarihinde alınan yazıdan; kontamine yemlerin sadece tavuk işletmelerinde değil, domuz ve sığır eti ve süt üreten diğer işletmeler tarafından da tüketildiğine dair bilgiler doğrultusunda, yasaklama kararına domuz ve sığır eti, süt ve mamullerinin de ilave edildiği öğrenilmiştir.

Konu ile ilgili olarak bakanlığımız tarafından anında önleyici tedbirler alınmıştır. Bu kapsamda;

Bu konu ile ilgili olarak AB Komisyonunun 3.6.1999 ve 4.6.1999 tarihli kararları incelenerek buna göre risk altında bulunan tüm ürünlerin Belçika’dan ithalatını durdurmak üzere önlem alınmıştır.

Belçika orijinli tavuk ve tavuk mamulleri ile birlikte, sığır ve domuz eti ürünleri, süt ürünlerinin ve bileşimlerinde anılan maddeleri bulunduran diğer ürünlerin ithalatı, kontrol belgesi düzenlenmesi işlemleri 2.6.1999 tarihinden itibaren durdurulmuştur.

Konu ile ilgili olarak il müdürlüklerine ve gümrük kapılarına fax talimatı gönderilmiştir. Sağlık Bakanlığına konu bildirilmiştir.

2.6.1999 tarihinden önce ithalatı yapılmış olan ürünlerin satışının önlenmesi için il müdürlüklerine talimat verilmiştir. Bu maddelerde dioksin analizi yapılacak ve analiz sonucuna göre karar verilecektir.

Yasaklamadan önce ülkemize ithal edilen risk taşıyan hayvansal ürünleri dioksin maddesi ile kontamine olup olmadığının tespiti için Ankara, İstanbul ve İzmir laboratuvar müdürlüklerimizde yoğun olarak çalışmalar yapılmaktadır.

Ülkemizde dioksin ruhsatlı ilaç bulunmamaktadır.

Bu yıl içerisinde Belçika’dan yem, taze kırmızı et ve tavuk eti ithalatı yapılmamıştır. Dolayısıyla halkımız dioksin bakımından risk altında değildir. Bundan sonraki uygulamalarda Avrupa Birliği Komisyonu tarafından alınacak kararlar ve önlemler doğrultusunda konu ile düzenlemeler yapılmasına devam edilecektir.

Soru 2. Anılan ürünleri Belçika’dan ithal eden ülkeler ithalatlarını durdurmuş mudur?

Cevap 2. Anılan ürünleri Belçika’dan ithal eden bazı ülkeler (ABD, Bulgaristan, vb) ithalatlarını durdurmuştur.

Soru 3. Türkiye yukarıda yazılı ürünleri Belçika’dan ithal etmekte midir? Olayın çıkmasından bu yana Türkiye ne kadar mal ithal etmiştir? Kısıtlama veya durdurma sözkonusu mudur? Alınan önlemler nelerdir?

Cevap 3. Türkiye anılan ürünlerin Belçika’dan ithalatını durdurmuştur. Şu an ithalat yapılmamaktadır.

Olayın çıkmasından bu yana anında önlem alınmış ve bu ürünlerin ithalatı 2.6.1999 tarihinden itibaren durdurulmuştur Ancak 15 Ocak tarihinden sonra ülkemize ithal edilmiş olan ürünlerin piyasaya arzını ve satışını önleyici tedbirlerin uygulanmasına devam edilmektedir.

Bu itibarla;

Risk grubu ürünlerin pazarlanmasını önleyici çalışmalar yapılmaktadır.

Anılan ürünleri ithal eden firmalar konu ile ilgili olarak uyarılmıştır.

Anılan ürünlere ilişkin stoklar tespit edilmekte ve yediemine aldırılmaktadır.

Stok altında alınan ürünlerin dioksin kontrolleri açısından çalışmalar yapılmaktadır. Analiz sonucunda dioksin bulunmayan ürünlerin satışına müsaade edilecektir. Konu ile ilgili gelişmeler yakınen takip edilmektedir. Gerektiğinde yeni önlemler alınacaktır.

Yazı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

Esas No : 7/64-334

Soru 1. Türkiye’nin tütün, domates mamulleri, salatalık, turşu ve küçük salatalık ürütim ve ihracatı ile bunlardan elde ettiği döviz miktarı ne kadardır?

Cevap 1. Türkiye’nin AB’ne İhracatı

Birim Fiyatı

1997 1998 $/Ton

Ürün Adı 1000 $ Ton 1000 $ Ton (3 yılın ortalaması)

S. Turşusu 49 203 70 233 44 943 62 938 722

Tütün 166 039 48 316 126 868 31 096 3 728

D. Salçası 28 202 34 033 26 960 35 965 750

Soru 2. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkelerine yapmakta olduğu tütün, domates mamulleri ve salatalık turşu ihracatına yaptırımlar uygulamasına dair çalışmalar var mıdır?

Cevap 2. AB Nezdindeki Daimi Temsilciliğimizden alınan bilgilere göre, 27 Mayıs 1999 tarih ve Com (259) 1999 işaretli “Konsey Yönetmeliği Taslağı” ile topluluk Türkiye menşeli salatalık turşuları, tütün ve domates salçasında ülkemize tanınan tavirlerin askıya alınmasıın öngördüğü anlaşılmaktadır. Bu karşı tedbirlerin ülkemizce canlı hayvan ve et ithalatında uygulanan kısıtlamaların kaldırılması durumunda, uygulamadan kaldırılacağı da belirtilmektedir.

Soru 3. Türkiye’nin tütün, domates mamulleri ve salatalık turşu ihracatına yaptırımlar uygulandığı takdirde bunun tarım sektörü, gıda sanayii ve ülke ekonomisine olumsuz etkileri ve sektör temsilcilerinin istemleri dikkate alınarak anılan yaptırımların önlenmesi düşünülmekte midir? Bu konuda neler yapılmıştır?

Cevap 3. AB’nin misilleme girişiminin haber alınmasından sonra Dış Ticaret Müsteşarlığı ve bakanlığımız ilgili birimleri ile bir çalışma grubu oluşturularak doğabilecek ekonomik kaybımızın hesaplanabilmesi için çalışmalara başlanılmıştır. Yine ülkemizin uyguladığı kısıtlamaların kaldırılması durumunda sözkonusu kısıtlama kapsamındaki ürünlerin ithalatında aranacak sağlık, hijyen ve teknik şartların detaylandırma çalışmaları da devam etmektedir.

 

BİRLEŞİM 30’UN SONU