DÖNEM : 20 CİLT : 71 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 55 inci
Birleşim 16. 3 . 1999 Salı İ Ç İ N D E
K İ L E R I. –
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Sağlam’ın, küçük ve orta boy işletmelerin sorunları ile alınması gerekli
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hikmet Uluğbay’ın cevabı 2. – Uşak Milletvekili
Yıldırım Aktürk’ün, kamu görevlilerinin beyan ve tutumlarına ilişkin gündemdışı
konuşması 3. – İstanbul Milletvekili Mehmet
Ali Şahin’in, son günlerde tırmanan terör olaylarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın cevabı B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Monaco ve Fransa’ya gidecek
olan Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’a, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı
Cahit Bayar’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1916) 2. – Çek Cumhuriyetine gidecek
olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina
Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/1917) 3. – Filipinler’e gidecek olan
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in
vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1918) 4. – Filipinler’e gidecek olan
Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1919) 5. – Filipinler’e gidecek olan
Sanayi ve TicaretBakanı Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M.
İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1920) 6. – Filipinler’e gidecek olan
Turizm Bakanı Ahmet Tan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1921) 7. – İstifa eden ve istifası kabul
edilen Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Nami Çağan’ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1922) 8. – Maliye Bakanlığına atanan
Nami Çağan’dan boşalan Sosyal Güvenlik Bakanlığına İzmir Milletvekili Hakan
Tartan’ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1923) 9. – Bangladeş Halk Cumhuriyetine
gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı
Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1924) 10. – Amerika Birleşik
Devletlerine gidecek olan Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne
kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1925) 11. – Almanya’ya gidecek olan
Turizm Bakanı Ahmet Tan’a, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1926) 12. – Amerika Birleşik
Devletlerine gidecek olan DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’a,
dönüşüne kadar, DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı HasanHüsamettin Özkan’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1927) 13. – İtalya’ya gidecek olan Orman
Bakanı Arif Sezer’e, dönüşüne kadar, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1928) 14. – Romanya’ya gidecek olan
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Vekili Hasan
Korkmazcan’ın vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1929) 15. – İtalya’ya gidecek olan Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1930) 16. – Tunus’a gidecek olan Millî
Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1931) 17. – Türkmenistan Cumhuriyetine
gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı A. Ziya Aktaş’a, dönüşüne kadar,
Maliye Bakanı Nami Çağan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1932) 18. – Bahreyn’e gidecek olan
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1933) 19. – Romanya’ya gidecek olan
Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Aydın
Tümen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/1934) 20. – Romanya’ya gidecek olan
Turizm Bakanı Ahmet Tan’a, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1935) 21. – Özbekistan’a gidecek olan
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in
vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1936) 22. – İspanya’ya gidecek olan
Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mahmut Erdir’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1937) 23. – Özbekistan Cumhuriyetine
gidecek olan DevletBakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
Fikret Ünlü’nün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1938) 24. – Özbekistan Cumhuriyetine
gidecek olan Devlet Bakanı Aydın Tümen’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1939) 25. – İsrail’e gidecek olan Kültür
Bakanı M. İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1940) 26. – Mali Cumhuriyetine gidecek
olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1941) C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya ve 21 arkadaşının, Samsun ve Sinop İllerinde yaşanan göç olayının ve
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311) IV. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Çorum Milletvekili Mehmet
Aykaç’ın, Dünya Kadınlar Günü kutlamaları sırasında meydana gelen olaylara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/906) 2. – Trabzon Milletvekili İsmail
İlhan Sungur’un, bazı belediyelerin izinli hizmet aracı talebine cevap
verilmemesinin nedenine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Nami Çağan’ın cevabı
(6/907) 3. – Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül’ün, SEKA’ya ait bir arazinin özel bir firmaya satılacağı iddialarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/909) 4. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün, Konut Edindirme Fonuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/911) 5. – Sıvas Milletvekili Tahsin
Irmak’ın, Savarona Yatına İlişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/912) 6. – Konya Milletvekili Abdullah
Gencer’in, Eskişehir TÜLOMSAŞ’ta işten çıkarılan mevsimlik işçilere ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/916) 7. – Konya Milletvekili Abdullah
Gencer’in, irtica ile mücadele konusundaki bir beyanına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/917) 8. – Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül’ün, Denizcilik Müsteşarlığına alınan personele ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/918) 9. – Çorum Milletvekili Mehmet
Aykaç’ın, irtica nedeniyle hakkında soruşturma açılan vali ve kaymakamlara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/919) 10. – Kırşehir Milletvekili Cafer
Güneş’in, Batı Çalışma Grubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/921) 11. – Antalya Milletvekili Osman
Berberoğlu’nun, kumarhanelerin kapatılması sonucu işsiz kalan kişilere ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/922) 12. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Merkez ve Akçakale İlçelerine bağlı bazı
köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın
cevabı (6/923) 13. – Antalya Milletvekili
Osman Berberoğlu’nun, atari salonlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/924) 14. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Birecik İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/925) 15. – Konya Milletvekili
Abdullah Gencer’in bazı belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmalarının
nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/928) 16. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Harran-Küçük Yıldız ve Yasta köylerinin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/929) 17. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Hilvan İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/930) 18. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Bozova İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/931) 19. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Viranşehir İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/932) 20. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Suruç İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç ve
içme suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı
(6/933) 21. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Halfeti-Sütveren ve Kantarma köylerinin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/934) 22. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Siverek İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/935) 23. – Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Ceylanpınar İlçesine bağlı bazı köylerin dalgıç
ihtiyacına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/936) B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Erzincan Milletvekili Mustafa
Kul’un, Adapazarı, Ankara, İzmir ve Gebze doğal gaz santral ihalelerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6774) 2. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Bursa-Osmangazi-Demirtaş Beldesindeki “Yeşil Şehir Projesi”
inşaatına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı
cevabı (7/6795) V.
– OYLAMASI YAPILACAK İŞLER 1. – Bilecik Milletvekili Bahattin
Şeker’in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü maddesi
gereğince Türkiye Büyük MilletMeclisi üyeliğinin düşmesinin oylanması VI. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A)
ÖNGÖRÜŞMELER 1. – İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 12 arkadaşının, TRT ile ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını
araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/26) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te
açılarak iki oturum yaptı. Terör örgütü başının
yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin
görüşülmesi için 116 milletvekilince
verilen olağanüstü toplantı çağrı önergesi; Olağanüstü toplantı isteminin
Anayasa ve İçtüzük hükümlerine uygun bulunduğuna ve bu nedenle, TBMM Genel
Kurulunun 13 Mart 1999 Cumartesi günü saat 15.00'te olağanüstü toplantıya
çağrıldığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duyurusu; Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve
20 arkadaşının, terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/38); Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Olağanüstü toplantı konusu genel
görüşme açılmasına ilişkin önerge üzerinde yapılacak öngörüşmeler sonunda genel
görüşme açılmasına karar verildiği takdirde, genel görüşmenin, Genel Kurulun
16.3.1999 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve genel görüşme olağanüstü
toplantı konusu olduğundan, İçtüzüğün l03 üncü maddesindeki sürelere bağlı
kalınmamasına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına devama karar vermesi halinde; gündemin 67 nci sırasındaki 274
sıra sayılı kanun tasarısının gündemin 6 ncı, 14 üncü sırasındaki 634 sıra
sayılı kanun tasarısının 7 nci, 238
inci sırasındaki 657 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına alınmasına;
13.3.1999 Cumartesi, 14.3.1999 Pazar ve 15.3.1999 Pazartesi günleri Genel Kurul
çalışmalarının 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında yapılmasına,
13.3.1999 Cumartesi günü genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin
öngörüşmesinin tamamlanmasından sonra ve 14.3.1999 Pazar ile 15.3.1999 Pazartesi
günlerinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; İlişkin Fazilet Partisi Grubu
önerileri okundu. Başkanlıkça, bu önerilerden,
yalnızca, genel görüşme açılmasına karar verildiği takdirde, genel görüşmenin
yapılacağı güne ilişkin önerinin Danışma Kurulu toplantısına konu teşkil etmesi
nedeniyle oya sunulacağı; diğer önerilerin işleme konulmayacağı açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
olağanüstü toplantıya çağırıldığı konu görüşülüp, bu konu üzerindeki işlem
tamamlanıncaya kadar, Danışma Kurulunun toplantıya çağırılıp çağırılmayacağı; Danışma Kurulu toplantısının
yapılamaması durumunda, çağrı sahibi grubun önerilerinin Genel Kurulun onayına
sunulup sunulamayacağı; Hakkında bir usul görüşmesi
açıldı. Fazilet Partisi Grubunun birinci
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. Olağanüstü toplantı konusu olan
genel görüşme açılmasına ilişkin önerge üzerindeki öngörüşmeler tamamlandı;
yapılan oylamadan sonra, genel görüşme açılmasının kabul edilmediği açıklandı. Bazı kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülebilmesi ve denetim faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için, İçtüzüğün 7
nci maddesinin son fıkrası gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına devam olunmasına ilişkin, Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve
arkadaşları ile Uşak Milletvekili Yıldırım Aktürk ve arkadaşları tarafından
verilen önergelerin, birleştirilerek yapılan görüşmelerinden sonra kabul
edildiği açıklandı. Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami
Türk, Genel Kurul çalışmalarına devam olunmasına ilişkin önergelerin görüşmeleri
esnasında, Uşak Milletvekili Yıldırım Aktürk'ün, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle bir konuşma yaptı. Çalışmalara devam yönünde alınan
karar gereğince, gündemde yer alan konuları sırasıyla görüşmek için, 16 Mart
1999 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.00'de son verildi. Hikmet Çetin Başkan Hüseyin
Yıldız Abdulhaluk
Mutlu Mardin Bitlis Kâtip Üye Kâtip Üye Ahmet
Derin Kadir
Bozkurt Kütahya Sinop Kâtip Üye Kâtip Üye No
: 69 II. – GELEN KÂĞITLAR 16.3.1999 Salı Yazılı Soru Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Dış Ticaret Müsteşarlığında yabancı dil bilmeyen personelin yurt
dışına atanmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6908)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1999) 2. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, TEAŞ’ın TKİ’den yılda ne kadar kömür aldığına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.3.1999) 3. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, kömürle çalışan santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6910) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1999) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati : 15.00 16 Mart 1999 Salı BAŞKAN : Başkanvekili
Yasin HATİBOĞLU KÂTİP ÜYELER : Hüseyin
YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya) BAŞKAN – Çalışmalarımızın
hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 55 inci Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, anlaşılıyor
ki, toplantı yetersayımız vardır. Çalışmalara başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, gündemdışı
söz talebinde bulunan 3 değerli arkadaşıma sırasıyla söz vereceğim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim efendim? BAŞKAN – Buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, Fazilet Partisi Grubu olarak, bugün saat 9.00'da, Meclis
Başkanlığına, Danışma Kurulunun toplanmasıyla ilgili bir talepte bulunduk.
Üzülerek söyleyelim ki, Başkanlığa vekâlet eden değerli arkadaşımız Uluç Gürkan
Bey -ismini de özellikle vurgulayarak söylemek istiyorum ki- bu çağrımıza,
maalesef, kendisi yarın görevli olmadığı halde, Danışma Kurulu saati olarak,
bugünü geride bırakarak, yarın için saat vermiştir. Bu, göstermektedir ki,
değerli arkadaşımız, Meclis Başkanlık Divanını çağırarak, orada fikirlerini ve
düşüncelerini, doğru yapılanları veyahut da yanlış yapılanları tartışıp, bir
karar altına alma hak ve salahiyetleri olduğu halde, bunu, televizyon
televizyon gezerek, Başkanlığı ve Başkanı şikâyet ederek, tutumlarıyla ilgili
konuşarak, yanlış bir çığır açmıştır, yanlış bir yola girmiştir. Dolayısıyla,
ilk defa, bu Parlamento tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti dönemi itibariyle,
hiçbir zaman uygulamada olmayan, Danışma Kurulunun bir gün sonraya tehir
edilmesi, ki, ilginçtir, bugün saat 9.00'da yapılan müracaatı bir gün sonraki
saat 9.00'a vermek mecburiyetinde kalmıştır. Değerli gruplar çok iyi bilirler
ki, hiçbir gün, saat 9.00'da Danışma Kuruluna saat verilmemiştir. Bütün bunlar, tarafsızlığı ihlal
ettiğini, Sayın Başkanın, düşüncelerine esir olduğunu, hislerinin tesiri
altında kaldığını orta yere çıkarmaktadır ki, bunun, Genel Kurul tarafından
bilinmesinde ve zabıtlara geçirilmesinde fayda mülahaza ediyor, arz ediyor, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kapusuz...
Sayın Kapusuz... ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın
Başkan... BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim efendim. Sayın Kapusuz, Sayın Başkanların
veya Başkanvekillerinin neyi, nasıl takdir edeceği konusunda, bizim Başkanlığımızın
fikir yürütmesi mümkün de değildir, doğru da değildir. Buyurun efendim. ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan,
Grup Başkanvekili yersiz bir konuşma yapmıştır. İçtüzüğün 19 uncu maddesinin
dördüncü fıkrasına göre, Meclis Başkanı yirmidört saat içinde Danışma Kurulunu
toplantıya çağırabilir. Bugün de bu yapılmış; yarın saat 9.00'da toplantıya
çağrılmıştır. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu,
hakkın suiistimalidir işte... İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Hayır,
hayır, değildir... İçtüzüğün ta kendisidir. BAŞKAN – Efendim, bendeniz de onu
arz ettim, farklı bir şey söylemedim, ben de onu arz ettim efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın
Başkan "yirmidördüncü saatte toplanacak" demiyor "yirmidört saat
içinde" diyor. BAŞKAN – Buyurun efendim. ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın
Başkan, Meclis Başkanvekilinin yaptığı işlem doğrudur, İçtüzüğe de uygundur.
Bunu burada münakaşa etmek, sadece konuşmuş olmak için konuşmaktır. (FP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, seçimler
çok yakın, bizi de buradan izliyorlar, gözlüyorlar; işi, sükûnetle, sühuletle
ve usuletle götürelim diye düşünüyorum. Doğru Yol Partisi Grubundan Sayın
Sağlam, KOBİ'lerle ilgili olarak söz talebinde bulundular. Buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. –
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın, küçük ve orta boy işletmelerin
sorunları ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın cevabı MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, aylardır sıkıntı içinde olduğu
kamuoyuna yansıtılan, fakat, bugüne kadar dertlerine bir türlü çare bulunamayan
küçük ve orta boy işletmeler ile bazı işletmelerimizin çok acil olan
sorunlarını dile getirmek üzere huzurunuzdayım. Çok acil diyorum; çünkü,
ülkenin içinde bulunduğu bugünkü vaziyette, ekonomik istikrarı sağlayacak olan
bir hükümetin, bir an evvel seçimlerle ortaya çıkması aciliyeti karşısında,
milletin gündemiyle, milletin, fakrü zaruret içerisinde kendi ihtiyaçlarını
karşılamak üzere, işsizliğini gidermeye, bazı konulardaki sıkıntılarını
gidermeye yönelik talepleri karşısında, Yüce Meclisimizin başka konularla
meşgul olmasını da fırsat bilerek, milletin bu sıkıntılarını dile getirmek
istiyorum. Geçmiş hükümetler ve bugünkü
hükümet, küçük ve orta boy işletmelerle beraber, işsizliğe çare olan, ihracatı
artıracak ve sermayenin tabana yayılmasını sağlayacak olan işletmelerle ilgili
birçok tedbirler almıştır; ama, bugüne kadar, bu sıkıntılar ortadan kalkmış
değildir. Şimdi, acilen yapılması
gerekenleri bir kere daha tekrarda fayda görüyorum. Bunlardan birisi, özellikle
tekstildeki küçük ve orta boy işletmelerle ilgili olarak, pamuk konusundaki
politikamızın yanlışlığından dolayı, Suriye ve Yunanistan gibi ülkelerden pamuk
alma durumunda kalınmış, iplik ve kumaş ithalatına, özellikle damping ithalata
müsaade edilmiştir. Süratle, pamuk politikası düzene sokulmalı ve iplik ve
kumaş ithalatı durdurulmalıdır; çünkü, şimdi, yüzlerce küçük ve orta boy
işletme kapanırken, binlerce işçinin işine son verilirken, bizim dışımızdaki
ülkelerden yapılan ve özellikle kayıtdışı olarak yapılan iplik ve kumaş
ithalatı sonunda, kendi işçilerimiz işsiz kalmış, dışarıdaki insanlara,
dışarıdaki firmaların işçilerine iş sağlanmıştır. Bu durumdan bir an evvel
çıkmamız, iplik ve kumaş ithalatının durdurulmasına bağlıdır. İkinci olarak, ucuz enerji, bugün,
istihdam yaratan bütün sektörlerin büyük sorunu olmuştur. Dünyadaki kalitede ve
fiyatta mal üretirken, kendilerinden daha ucuz enerji kullanan firmalar
dolayısıyla, dünya rekabetine, küçük ve orta boy işletmelerimiz -özellikle
tekstil alanında- ulaşamaz hale gelmişlerdir. O kadar ki, örneğin,
Kahramanmaraş, Türkiye'nin elektriğinin yüzde 10'unu üretirken, buradaki
firmalarımız kendi imkânlarıyla enerji kaçaklarına mâni oldukları halde, onlar
ucuz enerjiden yararlanamamaktadır. Aynı şey, Malatya ve Gaziantep'teki
işletmeler için de söz konusudur. Üçüncü olarak, yine, aşağı yukarı
altı aylık süreyle pamuk tahsisi kararından, Türkiye'nin en büyük pamuk işleyen
ili olan Kahramanmaraş'taki 58 fabrika yararlanamamıştır; çünkü, bunlar 6 aylık
faizsiz pamuk tahsisinde istenilen teminat mektuplarını verememiştir; özellikle
küçük ve orta boy işletmeler. Bunun da kaldırılması gerekir. Dördüncü olarak, Eximbank
kredileri, çoğu zaman üretici ve ihracatçılara ulaşma yerine, aracı bankaların
kendi yan kuruluşlarına verilmekte, böylece de üretici ve istihdam yaratan,
ihracat yaratan firmalara ulaşamamaktadır. Dolayısıyla KOBİ'lere sırtını dönen
banka sisteminden süratle vazgeçilmesi ve özellikle teşviklerin, yalnız bölge
değil, sektör bazında da yapılması gerekir. Örneğin, son kararnameyle
güneydoğuya teşvikler getiriliyor; ama, özellikle tekstil alanında teşvikler
verilecek olursa, tekstilde esasen durma noktasına gelen başka kurulu
kuruluşlar büyük zarar göreceklerdir. Dolayısıyla yalnız bölge değil, sektör
bazında da teşviklerin düzenlenmesi gerekir. KDV oranları, bildiğiniz gibi
yüzde 14'tür, 15'tir; bunun kademeli olması gerekir. Mesela, yüzde 1 KDV ile
pamuk alan iplik üreticisi firmalar, bunu yüzde 15 KDV ile satmakta, yüzde 14
KDV'yi kendileri ödemektedir. Halbuki, bu oran pamukta yüzde 1 ise,
işlenmişiplikte 3-4, kumaşta 8-10 ve nihayet, nihai üründe, yani konfeksiyonda
yüzde 15 gibi kademeli yapılması gerekir. Aksi takdirde, olmamaktadır. BAŞKAN – Sayın Sağlam, zatıâlinize
2 dakika ilave süre verdim, tamamlayın. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Çok
teşekkür ederim efendim. Bunlara ilave olarak, ihracatta
navlun primi uygulaması şarttır. Daralan iç piyasa ve Laleli piyasasındaki
durulmadan sonra, özellikle kaliteli ve dünya fiyatlarında mal üreten
firmalarımız büyük sıkıntı içindedir. Son olarak, KOBİ'lerin yeniden
tanımı gerekir; yani, küçük ve orta boy işletmeler, bankalarca ayrı, esnaf ve
KOSGEB'ce ayrı tanımlanmaktadır. Bunların tanımına açıklık getirmek, özellikle
tekstil firmalarının büyük ölçüde bugünkü sıkıntılarını giderecektir. Son olarak, birçok yerde, bugün,
son kararnameyle, enerji fiyatları düşürülmüş; bazı illerimizde kişi başına
gayri safi millî hâsıla daha yüksek olmasına rağmen, daha düşük iller bundan
yararlanamaz duruma getirilmiştir. Değerli milletvekilleri, ekonomik
istikrar, halkın geçim sıkıntısı, işsizlikle mücadele; bütün bunlar siyasî
istikrar içerisinde güçlü bir hükümetle olur. Önümüzdeki 18 Nisanda, bu Yüce
Meclis büyük bir çoğunlukla seçim yapılmasına karar vermiştir. Son günlerde
bunun engellenmesine yönelik bazı teşebbüsleri, gerçekten, Yüce Meclisin,
halkın gündeminin dışına çıkması, halkın sıkıntılarına arkasını dönmesi
şeklinde yorumlamak mümkündür. Yüce Meclisin itibarını korumak, hepimiz için,
çok geç olmadan, düşünülmesi gereken ve mutlaka yapılması gereken bir işlem ve
eylemdir. Bu düşüncelerle, hepinizi, bir
kere daha Yüce Meclisin daha evvelki kararına saygılı olmaya ve önümüzdeki
seçimleri süratle yaparak, özel kesimin, kamu kesiminin, istifa eden
bürokratların, Yüksek Seçim Kurulunun büyük bir hazırlık içinde olduğu sonuca ulaşmak
üzere gayret göstermeye davet ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
efendim. (DYP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Sağlam, teşekkür
ediyorum. Sayın Uluğbay, hükümet adına
gündemdışı konuşmaya cevap vermek isterler. Sayın Uluğbay, buyurun efendim.
(DSP sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam'a, KOBİ'ler konusunu gündeme
getirdikleri için teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten, Türk ekonomisinin
bünyesinin sağlıklı bir analizini yaptığımız takdirde, KOBİ dediğimiz küçük ve
orta ölçekli işletmelerin ekonomimizin temel direği olduğu ve ekonomik
büyümemizde ve istihdamda son derece önemli rol oynadıklarını görürüz. Diğer taraftan, bugün, Anadolu'nun
birçok kentinin birer sanayi merkezi haline gelmekte olduğunu görmemizin
gerisinde de KOBİ'lerin yattığı bir gerçektir. Dolayısıyla, tüm hükümetlerimiz
gibi hükümetimiz de, KOBİ'lere gereken önemi vermektedir ve aldığı son
kararlarla da, bu konudaki vurgulamasını çok daha net bir biçimde ortaya
koymuştur. Herşeyden evvel Halk Bankasının sermayesi artırılmış; Halk
Bankasının kaynakları artırılmak suretiyle, ekonominin kaynaklarından küçük ve
orta ölçekli işletmelerin daha fazla kullanmaları zemini hazırlanmıştır. Buna
ek olarak, özellikle Halk Bankasının kredilerinin kullandırılmasındaki işlemler
kolaylaştırılmak suretiyle de, küçük ve orta ölçekli işletmelerin kredilere
ulaşması kadar kredileri kullanmaları da çok daha kolay hale getirilmiştir.
Buna ek olarak, sanayileşmede KOBİ'lere verilen krediler kadar teşvik
uygulamalarının da son derece önemli bir rolü vardır. Yalnız, tabiatıyla, burada,
hepimizin bir hususun altını çizmemizde sayısız fayda vardır. Teşvikler
verildiği vakit, kuruluş safhasında ve işletme döneminin başlangıcında belirli
avantajları sağladıktan sonra, normal ekonomik koşullarda işletmelerin faaliyetlerine
devam edebilmesi gerekir. O bakımdan, verilen teşviklerde,
yatırım dönemi teşviklerine ek olarak, işletme döneminde de bazı ayrıcalıklar,
vergilerden başlayarak, kredi faizlerinin düşük olmasıyla sürdürülen; hatta ve
hatta, biraz sonra değineceğim gibi enerji gibi girdilerde sağlanan
ayrıcalıklarla da desteklenmektedir. Bu bağlamda da, hükümetimiz, KOBİ'leri ve
bu KOBİ'ler çerçevesinde, Güneydoğu Anadolu'da, teröristbaşının yakalanmasından
sonra, ülkemizdeki huzurun ve ekonomik gelişmenin, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde
de geliştirilebilmesi için, 26 ili kapsayan bir uygulamayı geliştirerek
sürdürmüştür. Bu bağlamda, daha önce teşvik uygulanan illere, bu 26 ile, ayrıca
şu ayrıcalıklar getirilmiştir: Yatırım dönemindeki enerjinin
yüzde 50 bedelle kullanılmasına ek olarak, ilk defa, bu dönemde, işletme
döneminin birinci yılında elektrik enerjisinin yüzde 50, ikinci yılında yüzde
40, üçüncü yılında da yüzde 25 düşük fiyatla satılması suretiyle, sadece yatırım
döneminde değil, işletmeye geçilen ilk üç yıl zarfında da, bu işletmelerin,
rekabet edebilecek gücü elde etmeleri ve elektrik enerjisini normal fiyatla
kullanmak suretiyle rekabet edebilecekleri bir ortama hazırlanmaları
öngörülmüştür. Bununla da yetinilmemiştir; aynı
zamanda, bölgede, diğer alanlardaki teşvik unsurları da takviye edilmiştir. Bu
bağlamda, bir yandan o bölgedeki ihracat potansiyelinin geliştirilebilmesi
için, Dış Ticaret Müsteşarlığı, bölgede, ihracat ve pazar araştırması konusunda
eğitici seminerlere başlarken, diğer taraftan Kalkınma Bankası ve diğer
kuruluşlar da, bölgedeki yatırımcıya hizmet vermeye başlamıştır. Buna ek
olarak, valiliklerin, bölgedeki KOBİ'lere destek olmaları konusunda da bir seri
önlem alınmıştır. Dolayısıyla, hükümetimiz,
KOBİ'lere, tüm yurt genelinde gereken önemi vermeyi sürdürmenin yanında,
özellikle, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik ve sosyal gelişmesinde büyük
bir atılımın da öncülüğünü yapacak önlemleri almıştır. Bu önlemlerin, Güneydoğu
Anadolu'ya olduğu gibi, tüm ülkemize de güzellikler, mutluluklar getirmesi
dileklerimle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum. Gündemdışı söz talebinde bulunan,
Anavatan Partisi Grubu üyesi Sayın Aktürk; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Konu, kamu görevlilerinin beyan ve
tutumlarıyla ilgili. 2. – Uşak
Milletvekili Yıldırım Aktürk’ün, kamu görevlilerinin beyan ve tutumlarına
ilişkin gündemdışı konuşması YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Muhterem arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 20 nci Dönem süresince, bir kere
bile gündemdışı söz talebim olmadı; bugün zamanı geldiğine inandığım için
huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım. Ben, cumartesi günü bu kürsüden
bir konuşma yaptım. Sadece, konuşmamdan bir pasajı Meclis tutanaklarından
okuyorum. Diyorum ki: "Sayın Mesut Yılmaz Sayın Vural Savaş'la
görüşmüş." Vural Savaş'ın sözleri; diyor ki: "O dört profesör ne
söylediklerini bilmiyorlar; çünkü, gerekçeli karar henüz yazılmadı. Yazılınca
görürler ki, şiirle irtibatı yoktur bu işin" vesaire vesaire. Bunu bir
kenara koyuyorum. Benden sonra söz alan Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk,
bu konuda, tekzip mahiyetinde herhangi bir şey söylememiştir; öncelikle bunu
dikkatinize arz ediyorum. Dün, Sayın Başsavcı bu konuyla
ilgili bir basın toplantısı yapıyor, bölücülerin ve dini istismar edenlerin,
şimdi de Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesini değiştirmek istediklerini
kaydediyor ve "vatana ihanet, anayasal düzeni koruyan yasaları değiştirmek
mi, yoksa bizim yaptığımız mı, kamuoyunun takdirine bırakıyorum" diyor.
Yani, bizi, neredeyse vatana ihanetle suçladığını söylüyor. Aynı zamanda diyor
ki: "ANAP milletvekili Aktürk konuşmanın yapıldığı yerde bulunmadığı için
konuşmayı çarpıtarak aktarmıştır, konuşmaları tamamen çarpıtmıştır ve bazı
siyasî mülahazalarla nakletmiştir." Akşam televizyonda yayınlanan VTR'den
bir alıntı yapıyorum; diyor ki: "Recep Tayyip Erdoğan'ın dosyasında
bilirkişi raporu olarak birkaç profesörün şeyi vardı. Efendim, onlar suç
oluşmamış diyorlar; ama dedim, ben, uygulamayı gayet iyi bilen bir kimse
olarak, şiirin dışında da tahrik edici unsurlar var, ben bu kararın bilirkişi
raporlarına rağmen onanacağına inanıyorum. Bakalım, Yargıtay ne karar verecek
dedim." Ben, Sayın Başsavcıyı bu sabah aradım ve kendisine dedim ki, benim
Meclis konuşmamla ilgili zabıtları alın, hafızanıza ve notlarınıza başvurun ve
dün yaptığınız basın toplantısındaki konuşmanızı gözden geçirin; ciddî bir
hukuk adamı olarak, yaptığınız ciddî hatayı size düzeltme fırsatı veriyorum bu
sabah; yoksa, öğleden sonra ben düzelteceğim. Zannediyorum, bu sabah böyle bir
düzeltme gelmedi; şimdi, düzeltiyorum efendim. Kısa karar, Diyarbakır 3 No'lu
DGM'sinde, 21 Nisanda verilmiştir; dikkatinizi çekerim. Bu görüşmeler, Sayın
Başsavcının Sayın Mesut Yılmaz'la ve Sayın Başsavcının, ondan sonra, Hikmet
Sami Türk'le ve Hikmet Sami Türk Hocanın Sayın Ecevit'le ve sonra dönüp de
Mesut Yılmaz'la görüşmeleri mayıs ayı içindedir. Gerekçeli karar, 11 Haziranda
postaya verilmiş, 22 Haziranda tarafın eline geçmiştir; yani, bu olaylar vuku
bulduğunda, gerekçeli karar yazılmamıştı. Burada hukukçu üstatlarımız var;
bunun ne anlama geldiğini, yasama, yürütme ve yargının ayrı olması gereken bir
ülkede bunun ne hazin bir tablo olduğunu yüce takdirlerinize arz ediyorum. (FP
sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Başsavcısı, sözde inkâr
havası içinde suçüstü yakalanmıştır. Başsavcı, hukuka en fazla uymak zorunda
olan hukuk adamıdır. Yargı bağımsızlığı, somut adalet içinde savcının
yönlendirmesini, tahminini ve dedikodusunu dışlayan bir anayasal kavramdır.
Üstelik, bu savcı, hukuk kuralını koyma sürecine telkinleriyle müdahale
ediyorsa, yasama organının, yani Yüce Meclisin yetkisine, hukukun üstünlüğüne
inanmamış bir kişi durumuna düşer. (FP sıralarından alkışlar) Savcılar hukukun
emrinde oldukları zaman yücelirler, güvenilirler ve adaletin vatanında saygı
görürler. Bu olay, adalet tarihimiz bakımından her yönüyle derinlemesine
değerlendirmeye muhtaçtır ve büyük yankılar uyandıracaktır. Temennim odur ki,
gereken yapılır ve Türkiye'de, yeni, güzel bir yasal hukuk düzeni kurulur. Sayın Başsavcının töhmet altında
bıraktığı kişiler arasında Sayın Mesut Yılmaz Hükümetinin Bakanlar Kurulu
vardır; çünkü, söz konusu yasa, Hükümet tasarısı olarak Meclise intikal
etmiştir. Burada bölücülerle işbirliği yapmaktan, vesaireden söz ediyor ve bir
noktada hıyanet kelimesini kullanmaktan da beis duymuyor. Bir hukuk adamının
-ben bir mühendisim- benden biraz daha dikkatli davranması lazım, benim
ağzımdan kaçabilir; ama, ona hiç yakışmıyor. Muhterem arkadaşlarım, Sayın Vural
Savaş'ın bu pozisyonunu enine boyuna, gerekirse bir Meclis araştırmasıyla
sonuna kadar irdelemeden Türk hukukçularımız rahat edemezler. (FP sıralarından
alkışlar) Eğer, bendenizin naçizane, karınca kararınca dikkatinizi çektiğim bu
hukuk cinayeti bundan evvelki çok ciddî olaylar gibi üzeri örtülerek
geçiştirilirse, bunun vebali hepimizin üzerindedir, bütün hukuk adamlarının
üzerindedir. Ben, bu arada, mademki vaktim var,
bir mühendis kafasıyla, bir dakikalığına da... BAŞKAN – Toparlarsanız iyi olur;
ilave süre verdim efendim. YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) –
Toparlıyorum efendim. Şimdi, maalesef, bir taraftan da
ortada bombalar ve yaygın bir şekilde terör faaliyetleri devam ediyor.
Dikkatinizden kaçmış olabilir, başka bir arkadaşım da bu yönde söz almamış
olabilir, biz cumartesi günkü toplantımızda da bunu yeterince dillendiremedik.
Ben, yanlış olabilir, yüzde yüz provokasyon olabilir, ama, Aydınlık
Mecmuasında, haftalık gazetede yayımlanan çok ciddî isnatlara, en azından,
böyle bir başhukuk adamının, bir başsavcının da eğilip araştırması gerektiğini
düşünüyorum. İşgüzarlığı başka yerlere yapacaklarına, başka türlü dosyalar
tanzim edeceklerine, hakikî cinayeti işleyenlerin (FP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) peşine düşerlerse, memlekete hakikî
hizmeti yapmış olurlar. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN – Sayın Aktürk, teşekkür
ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri, üçüncü
sırada gündemdışı söz talebinde bulunan Fazilet Partisi Grubuna mensup İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin, İstanbul'da tırmanan terör olaylarıyla
ilgili olarak Yüce Heyete bilgi arz edecekler. Sayın Şahin, buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) 3. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, son günlerde tırmanan terör
olaylarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın
cevabı MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) –
Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bugün,
insanlığın başına musallat olmuş belaların en büyüklerinden biri de, hiç
şüphesiz ki, terördür. Bu yüzden dünya devletleri, hem ülke hem dünya bazında
terörle mücadeleyi öncelikli görevleri ve hedefleri arasına almışlardır.
Ülkemiz, maalesef, terörden çok çekti; özellikle bölücü terör, ülkemize,
insanımıza büyük kayıplara ve acılara mal oldu. Binlerce insanımızı kaybettik
terör yüzünden. Uğradığımız maddî ve manevî kayıplarımızın hesabını yapmaya
kalkışsak içinden çıkmakta zorluk çekeriz. Ne ocaklar söndü, kaç ananın yüreği
yandı, dullarımızın, yetimlerimizin ve sakatlarımızın sayısını bilemiyoruz. Değerli arkadaşlarım, hiç şüphesiz
ki, terörle mücadelede güvenlik güçlerimizin onbeş yıldır ortaya koymuş olduğu
fedakârlık her türlü takdirin üstündedir. Bölücü terör başının yakalanmış
olması, terörle mücalede çok önemli bir adımdır; ama, şimdi, daha çok, daha
farklı tedbirlere ihtiyacımız vardır. Görüyoruz ki, acı şekilde müşahede
ediyoruz ki, terör, maalesef, büyük şehirlere indi. Çankırı Valisine suikast ve
4 insanımızın kaybı, terörün yeni boyutunu gösteren çarpıcı ve talihsiz bir
eylemdi. Şimdi de, maalesef, birkaç haftadır İstanbul'da terör eylemleri
birbirini takip ediyor. Bakırköy'de taksiye konan bomba ve bir gencin hayatını
kaybetmesini hatırlıyorsunuz. Göztepe'de daha dün bir alışveriş merkezine
atılan molotofkokteyli ve 13 vatandaşımızın hayatını kaybetmiş olması hâlâ
belleklerde ve hâlâ acılarını içimizde yaşıyoruz. Değerli arkadaşlarım, aşağı yukarı
her gün, bir veya birkaç bomba eylemi gerçekleşmeye başladı İstanbul'da ve
maalesef, şimdi, Ankara'ya da sıçradı. İstanbul'da vatandaşlarımız âdeta panik
içinde, sokağa çıkmaya, işine gitmeye korkar oldu. Geçtiğimiz çarşamba günü
Beşiktaş, Etiler, Nispetiye Caddesinde esnaf ziyareti yaparken esnaflara
"işler nasıl" diye sorduğumda bir vatandaşımızın verdiği cevap çok
enteresandı "terör yüzünden, insanlar sokağa çıkmaya korkar hale geldiler;
işlerimiz de yarı yarıya düşmeye başladı." Değerli arkadaşlarım, şimdi de,
yabancı ülkeler, vatandaşlarının mecbur olmadıkça Türkiye'ye gitmemelerini
tavsiyeye başladılar. İstanbul Valisi Sayın Çakır, bugün düzenlediği bir basın
toplantısında, İstanbul'da gelişen terör olaylarını önlemede, güvenlik
güçlerimizin sayısının yetersiz olduğunu söyleyerek vatandaşları yardıma
çağırdı. Vatandaşımız, değerli arkadaşlarım, devletine, milletine her zaman
canı pahasına yardımcı olmuştur ve hiç şüphesiz ki olacaktır; çünkü, terörle
mücadele, topyekûn bir mücadeledir. Bu konuda, ülkesini ve milletini seven
herkes kendisini görevli addedecektir. Ancak, yetkililerimizin, güvenlik
güçlerimizi zayıf göstermeye de hakları yoktur diye düşünüyorum. Her türlü
yasal tedbirler alınmalı, özellikle istihbarata çok büyük önem vermeliyiz.
Devletin güvenlik güçlerinin asıl görevi, bir olayın olmasını önlemektir,
olmadan önce gerekli tedbirleri almaktır, alabilmektir. Değerli arkadaşlarım, bunların
yanında, terörle mücadele, sadece güvenlik güçleriyle yapılarak sonuca
ulaşılamaz. Olayın, sosyoekonomik boyutu var, insan hakları boyutu var,
demokrasi boyutu var; terörle mücadelede başarılı olabilmek için bu alanlarda
da ciddî adımlar atmaya mecburuz. Hatta şunu kabul etmeliyiz, terörün bu
boyutlara gelmesinin baş sebeplerinden biri, bu alanlarda devletimizin,
yetkililerin yeterli tedbirleri alamamış, yeterli adımları atamamış olmasıdır.
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek şöyle der: Eğer hırsız ciğerini söküp almaya
gelmişse ciğerine soracaksın ne suç işledin diye. Kendimize de bir bakmak,
kusurlarımızı görmek, düzeltmek için de çaba harcamak mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlarım bilmeliyiz
ki, toplum huzursuz olursa terör de cesaret bulur; çünkü, onların tek gıdası
huzursuzluktur. Toplumu huzursuz edici davranış ve uygulamalardan yetkililer,
özellikle hükümetler uzak durmak zorundadırlar. Toplumumuzu potansiyel suçlu
gibi görerek, terörle mücadelede hedefe ulaşmak mümkün değildir. Sermayeyi
gittikçe belirli ellerde toplayarak, milyonlarca insanı her gün açlığa ve
sefalete terk edecek ekonomik tedbirlerle, terörle mücadelede hedefe ulaşmak
mümkün değildir. Demokrasinin zaten varolan dar kalıplarını daha da daraltarak
ve genişletme isteklerine kulak tıkayarak, terörle mücadelede hedefe ulaşmak
mümkün değildir. İnsan haklarının, siyasetin zaten dar olan sınırlarını daha da
daraltarak, terörle mücadelede hedefe varmak mümkün değildir. Sadece, bu tür
yanlışlıklarımız, teröre cesaret verir, güç verir. O halde, terörün istismar
edebileceği hiçbir alanı, yetkililer olarak açık bırakmamalıyız, her alanı,
ülkemiz insanı için iyileştirmeye mecburuz. Değerli arkadaşlarım, bunu
gerçekleştirecek olan organlarımızın başında Türkiye Büyük Millet Meclisi
geliyor. Peki, Meclisimiz bunları ne zaman yapacak? Bir İngiliz atasözü var;
İngilizler derler ki: "O kadar geç, o kadar geç ki, erken
sayabiliriz." Bu Parlamentoya, şu Türkiye Büyük Millet Meclisine, her
dönemde, her zamanda ve her mekanda bu konuda önemli görevler düştüğünü
belirtiyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum efendim. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür
ediyorum efendim. Anlaşılan o ki, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır. Önümüzde epeyce birikmiş tezkere
vardır; bir de araştırma_ İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR –
Sayın Başkanım, gündemdışı konuşmaya cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – Efendim, bendeniz takip
ettim; ama, zatıâliniz henüz mü teşrif ettiniz? İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR – Evet
efendim. BAŞKAN – Peki efendim. Sayın İçişleri Bakanımız, bu son
gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz talebinde bulundular. Ben
kendilerini aradım; ama, salonu henüz teşrif ettiklerini ifade ediyorlar. Sayın Bakan, buyurun efendim. İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygılarla
selamlıyorum. Biraz önce gündemdışı söz alan
arkadaşımız bana açıklama fırsatı verdiği için, kendilerine şükranlarımı
sunarım. Türkiyemiz, son günlerde, önemli
bir dönemeçten geçmektedir ve bunu, Büyük Meclisimiz de, bir önceki
toplantısında, genel görüşme talebiyle, Meclisin açılmasını istemek suretiyle
ortaya koymuş oldu. Apo'nun yakalanışından itibaren,
bir dizi asayiş olaylarının olacağını -temenni etmemekle beraber- biliyorduk ve
bununla ilgili, bilcümle ön tedbirleri de almıştık. Kısaca şöylece hulasa
edecek olursam, bu olayın hemen akabinde, bütün valiliklerimize, konuyla
ilgili, olabilecek bütün hadiseleri zikretmek suretiyle, çok detaylı bir tamim
hazırladık ve bu, valilerimizin bilmediği hususlar değildi; lakin,
hatırlamakta, derhatır etmekte yarar olacağını da biliyorduk. Bununla da
yetinmedik, bölge valileriyle sık sık toplantılar yaparak, kendilerini uyardık.
Biliyorsunuz, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, illerde asayişten sorumlu olarak
valiyi göstermiştir, valiyi yetkili kılmıştır. Bu itibarla, asayiş olaylarında,
bizim, İçişleri Bakanlığı olarak, tedbirleri onlara tavsiye etmek ve onları
desteklemek gibi bir görevimiz vardır ve bu görevi de yerine getirmek için,
azamî titizlik ve dikkati gösterdik. Hepinizin yüksek malumlarınızdır
ki, terör olayı, kısa vadeli bir olay değildir. Türkiye Cumhuriyeti, senelerce
terörle uğraşmıştır ve muhtemelen de, uğraşmaya devam edecektir. Bu konuda çok
önemli başarılar elde edilmiştir; ama, devletçe, milletçe, birlik içerisinde ve
hukukun üstünlüğü içerisinde bu meseleleri çözmek için daha çok gayrete
ihtiyacımız olduğunu da biliyorum, düşünüyorum. Ben, senelerce idareye hizmet
vermiş bir kardeşinizim. Binaenaleyh, biz, bu tabloları çok daha önce de
yaşadık; ama, neticede, yine galip gelen Türkiye Cumhuriyeti olmuştur, bundan
sonra da öyle olacaktır. Tabiatıyla, biz, ortaya çıkan zafiyetleri de her türlü
reyting düşüncesinden uzak bir şekilde değerlendiriyoruz ve bunların çarelerini
de arıyoruz. Bunun sonucu olarak, Türkiye'de, toplu olaylar, bugün vukua
gelmemektedir. Bunların tedbirleri başarıyla uygulanmaktadır; ama, ne var ki,
terörün bir vasfı da vur-kaç şeklindedir. Şimdi, o dönemi yaşamaktayız. Gayri
muayyen zamanlarda, gayri muayyen kişiler, bir yerlere saldırılar
düzenlemektedirler ve bu, toplumu son derece rahatsız etmektedir, biz
yöneticileri de son derece rahatsız etmektedir. Bunun için, emniyet güçlerimizi
devamlı takviye ediyoruz ve olayların da en yoğunlaştığı yer, bugün, İstanbul
Şehrimizdir. Gerek coğrafî vaziyeti gerek toplumsal yapısı itibariyle,
İstanbul, bu tür olaylara önemli bir zemin teşkil etmektedir. Nitekim, son
zamanlarda, jandarmamızı, emniyetimizi, hem sayı olarak güçlendirdik hem teçhizat
olarak güçlendirdik. Biliyorsunuz, çok üzücü olaylar yaşandı. Bunların failleri
konusunda da önemli ipuçları -ki, bu tabiri, lütfen, genel bir tabir olarak
değerlendirmeyiniz- elde edilmiştir ve bunların üzerinde titizlikle
durulmaktadır. Ben öyle inanıyorum ki, mevcut kadrolarımızla, biz, bu olayları
çözeceğiz; ancak, toplum olarak hepimize de birtakım görevler düşmektedir. Biliyorsunuz, bütün dünyada
senelerce süren asayişsizlikler, terör olayları da yaşanıyor; işte, IRA bunun
önemli bir misali; ETA'lar, Bask'lar, Sandinista'lar namütenahi... Terörden
yılmamak zorundayız, mücadeleyi bırakmamak zorundayız. Bugüne kadar, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetleri, bu konuda büyük bir azim ve kararlılık göstermişlerdir
ve Yüce Meclisimiz de bu kararları desteklemiştir. Şimdi, hukukî bakımdan bazı
enstrümanlara da ihtiyacımız olduğu düşünülebilir; ama, mevcut enstrümanlarla
da biz bunların üstesinden gelebiliriz değerli arkadaşlarım. Eksiklerimizi
biliyoruz, bunları tamamlamak gayreti içindeyiz. Ben, hepinizi saygılarla
selamlıyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum. Sayın milletvekilleri, tezkereler
vardır, bu tezkereleri sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım; ancak, Divan
Üyesi arkadaşımızın oturduğu yerden, bu tezkereleri arz ve takdim etmesini
onayınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun. B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Monako
ve Fransa’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’a, dönüşüne kadar,
İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1916) 12
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 14 Şubat 1999 tarihinden itibaren Monako ve Fransa'ya gidecek olan
Ulaştırma Bakanı H. Basri Aktan'ın dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına,
İçişleri Bakanı Cahit Bayar'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine,
uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Bir başka tezkere var; okutuyorum: 2. – Çek
Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar,
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1917) 16
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak üzere, 17
Şubat 1999 tarihinde Çek Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü
Sina Gürel'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi okutuyorum: 3. –
Filipinler’e gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar,
TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1918) 19
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Filipinler Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Joseph E. Estrada'nın davetlisi olarak 20-23 Şubat 1999
tarihlerinde Filipinler'e resmî bir ziyarette bulunacağımdan, dönüşüme kadar
Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 4. – Filipinler’e gidecek olan Millî Savunma Bakanı
Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar, DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet
Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1919) 18
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 20 Şubat 1999 tarihinde Filipinler'e gidecek olan Millî Savunma Bakanı
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın
teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 5. – Filipinler’e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı
Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1920) 18
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 20 Şubat 1999 tarihinde Filipinler'e gidecek olan Sanayi ve Ticaret
Bakanı Metin Şahin'in dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Kültür
Bakanı İstemihan Talay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 6. – Filipinler’e gidecek olan Turizm Bakanı Ahmet Tan’a,
dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1921) 18
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 20 Şubat 1999 tarihinde Filipinler'e gidecek olan Turizm Bakanı Ahmet
Tan'ın dönüşüne kadar; Turizm Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin
vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi okutuyorum: 7. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Maliye Bakanı
Zekeriya Temizel’in yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1922) 24
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: Başbakanlığın,
24.2.1999 tarih ve B.020.PPG.0.12-300-02/02917 sayılı yazısı. İstifa eden ve istifası
kabul edilen Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'den boşalan Maliye Bakanlığına,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 8. – Maliye Bakanlığına atanan Nami Çağan’ın boşalan
Sosyal Güvenlik Bakanlığına İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın atandığına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1923) 24
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: Başbakanlığın
24.2.1999 tarih ve B.020.PPG.0.12-300-02/02918 sayılı yazısı. Maliye Bakanlığına atanan
Prof. Dr. Nami Çağan'dan boşalan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, İzmir
Milletvekili Hakan Tartan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü
maddeleri gereğince atanmıştır. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 9. – Bangladeş Halk Cumhuriyetine gidecek olan
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in
vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1924) 26
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Bangladeş Halk
Cumhuriyetinin Başkenti Dakka'da yapılacak D-8 2 nci Zirve Toplantısına
katılmak üzere 28 Şubat-3 Mart 1999 tarihleri arasında adı geçen ülkeye
gideceğimden, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Hikmet Çetin vekâlet edecektir. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 10. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Millî
Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1925) 26
Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Transatlantik Forum
Konferansına katılmak üzere, 28 Şubat 1999 tarihinde Amerika Birleşik
Devletlerine gidecek olan Millî Savunma Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün
dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hikmet Uluğbay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 11. – Almanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı Ahmet Tan’a,
dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1926) 4
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına ITB'99 Berlin Turizm
Fuarına katılmak üzere, 5 Mart 1999 tarihinde Almanya'ya gidecek olan Turizm
Bakanı Ahmet Tan'ın dönüşüne kadar; Turizm Bakanlığına, Kültür Bakanı İstemihan
Talay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 12. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1927) 5
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 6 Mart 1999 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay'ın dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H.
Hüsamettin Özkan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 13. – İtalya’ya gidecek olan Orman Bakanı Arif Sezer’e,
dönüşüne kadar, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1928) 5
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına "Ormancılıkta
Sürdürülebilirlik Konuları, Ulusal ve Uluslararası Sorunlar" konulu
toplantıya katılmak üzere, 6 Mart 1999 tarihinde İtalya'ya gidecek olan Orman
Bakanı Arif Sezer'in dönüşüne kadar; Orman Bakanlığına, Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 14. – Romanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Vekili Hasan Korkmazcan’ın vekâlet
edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1929) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Romanya'nın Sinaia
Şehrinde yapılacak Türkiye, Bulgaristan ve Romanya Cumhurbaşkanları Üçlü Zirve
Toplantısına katılmak üzere, 11-12 Mart 1999 tarihleri arasında adı geçen
ülkeye gideceğimden, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili Hasan Korkmazcan vekâlet edecektir. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 15. – İtalya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mahmut Erdir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1930) 8
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına "Sorumlu Balıkçılık
İçin Davranış Kodu" konulu toplantıya katılmak üzere, 9 Mart 1999
tarihinde İtalya'ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir'in
dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın
vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 16. – Tunus’a gidecek olan Millî Savunma Bakanı Hikmet
Sami Türk’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1931) 9
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye-Tunus Askerî Karma
Komisyonu Dördüncü Toplantısına katılmak üzere, 10 Mart 1999 tarihinde Tunus'a
gidecek olan Millî Savunma Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün dönüşüne kadar;
Millî Savunma Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun vekâlet
etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize
sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 17. – Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı A. Ziya Aktaş’a, dönüşüne kadar, Maliye Bakanı Nami
Çağan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/1932) 9
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 10 Mart 1999 tarihinde Türkmenistan Cumhuriyeti'ne gidecek olan Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Prof. Dr. A. Ziya Aktaş'ın dönüşüne kadar; Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Maliye Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan'ın vekâlet etmesinin,
Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 18. – Bahreyn’e gidecek olan DevletBakanı Şükrü Sina
Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1933) 9
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Merhum Bahreyn Emiri Şeyh
İsa Bin Salman El Halife'nin vefatı sebebiyle, 10 Mart 1999 tarihinde Bahreyn'e
gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in dönüşüne kadar; Devlet
Bakanlığına, Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün vekâlet etmesinin, Başbakanın
teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 19. – Romanya’ya gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı
Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, DevletBakanı Aydın Tümen’in vekâlet etmesinin
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1934) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 11 Mart 1999 tarihinde Romanya'ya gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı
Metin Şahin'in dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Devlet Bakanı
Aydın Tümen'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 20. – Romanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı Ahmet Tan’a,
dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1935) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Üçlü Turizm İşbirliği
Anlaşmasını imzalamak üzere, 11 Mart 1999 tarihinde Romanya'ya gidecek olan
Turizm Bakanı Ahmet Tan'ın dönüşüne kadar; Turizm Bakanlığına, Kültür Bakanı
İstemihan Talay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 21. – Özbekistan’a gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1936) 12
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Özbekistan Cumhurbaşkanı
İslam Kerimov'un davetlisi olarak 15-16 Mart 1999 tarihlerinde Özbekistan'a
resmî bir ziyarette bulunacağımdan, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 22. – İspanya’ya gidecek olan Sanayi ve Ticaret
Bakanı Metin Şahin’e, dönüşüne kadar, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1937) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türk İhraç Ürünleri
Fuarına katılmak üzere, 14 Mart 1999 tarihinde İspanya'ya gidecek olan Sanayi
ve Ticaret Bakanı Metin Şahin'in dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi
üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 23. – Özbekistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı
Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1938) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 15 Mart 1999 tarihinde Özbekistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet
Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet
Bakanı Fikret Ünlü'nün vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş
olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 24. – Özbekistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı
Aydın Tümen’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1939) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 15 Mart 1999 tarihinde Özbekistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet
Bakanı Aydın Tümen'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu
bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 25. – İsrail’e gidecek olan Kültür Bakanı M. İstemihan
Talay’a, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun vekâlet
etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1940) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Osmanlı-Türk Halıları
Sergisinin açılışına katılmak üzere, 15 Mart 1999 tarihinde İsrail'e gidecek
olan Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın dönüşüne kadar; Kültür Bakanlığına, Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi
üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 26. – Mali Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan
Gemici’ye, dönüşüne kadar, DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet
Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/1941) 10
Mart 1999 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak
üzere, 14 Mart 1999 tarihinde Mali Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı
Hasan Gemici'nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hikmet Uluğbay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun
görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, bir
Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 21 arkadaşının, Samsun ve Sinop İllerinde yaşanan
göç olayının ve işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Samsun ve Sinop İllerinde yaşanan
nüfusun azalması, bu illerin göçe maruz kalması olgusunun araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi ve bu bağlamda işsizlik sorununa
yönelik çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 1. Musa Uzunkaya (Samsun) 2. Ahmet Demircan (Samsun) 3. Latif Öztek (Samsun) 4. Aslan Polat (Erzurum) 5. Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 6. M.Ziyattin Tokar (Ağrı) 7. İsmail İlhan Sungur (Trabzon) 8. Naci Terzi (Erzincan) 9. İ. Ertan Yülek (Adana) 10. Musa Okçu (Batman) 11. Lütfi Yalman (Konya) 12. İsmail Özgün (Balıkesir) 13. Fethullah Erbaş (Van) 14. Alaattin Sever Aydın (Batman) 15. Ömer Faruk Ekinci (Ankara) 16. Osman Yumakoğulları (İstanbul) 17. Hüseyin Olgun Akın (Ordu) 18. Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat) 19. Turhan Alçelik (Giresun) 20. Cevat Ayhan (Sakarya) 21. Nezir Aydın (Sakarya) 22. İsmail Yılmaz (İzmir) Gerekçe: Hangi sebeple olursa olsun gerek
fertlerin gerekse toplumların yaşamlarını en çok etkileyen olayların başında da
göç gelir. Diyebiliriz ki, tarihin ana çizgilerini büyük göçler belirlemiştir.
Büyük göç dalgaları sonucunda Roma İmparatorluğunun yıkılması, Türklerin Orta
Asya'dan Anadolu'ya göçleri, Mekke'den Medine'ye göç sonucunda İslam'ın hızla
yayılması tarihin çağlarını oluşturan önemli değişimlere neden olmuştur. Toplumsal
yaşamda böylesine önemli bir olgu olan göç, bir toplumsal yerleşim biriminin
ekonomik ve sosyal dengelerini en çok altüst eden etkenlerin de şüphesiz en
başında gelir. Sanayileşme süreçinin kaçınılmaz
bir sonucu olarak yaşanan kırdan kente göç olgusu, yerleşim birimi açısından
bakıldığında, ister göç alıyor ister veriyor olsun, büyük bir sorunlar yumağını
beraberinde getirir. Şayet bir yerleşim birimi göç alıyorsa önemli altyapı
sorunlarıyla, veriyorsa bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya demektir. Özellikle 1950'lerden itibaren
ülkemizde hızlı bir kırdan kente göç olgusu yaşanmaktadır. Bu durum, hemen
hemen bütün illerimizi, yukarıda temas edilen göçün iki yüzüyle karşı karşıya
bırakmaktadır. Zira, bir yandan il ve ilçe merkezleri köylerden, diğer yandan
da metropol iller taşradan göç alarak hem önemli altyapı sorunlarıyla karşı
karşıya kalmakta hem de küçük yerleşim birimleri metropoller karşısında
ekonomik anlamda bir ölüm kalım mücadelesine girmektedirler. Göçün sebep olduğu ve sonuçlarının
araştırılması için önerge verdiğimiz Sinop ve Samsun İllerinin yer aldığı bölge
itibariyle bakıldığında, Karadeniz Bölgesi, şu anda, nüfusu azalan tek
bölgedir. Bu, son nüfus sayımından sonra bölge illerinin çıkaracağı milletvekili
sayısındaki düşüşle, bölge halkı tarafından da net bir biçimde hissedilmiştir.
Yine Karadeniz Bölgesi binde -54'lük yıllık net göç oranıyla tüm bölgelerimiz
içerisinde sondan ikincidir. Araştırma önergesi verdiğimiz
illerden özellikle Sinop'un durumu çok dramatiktir. 1980'de 247 422 olan İl
nüfusu, 1985'te 259 275'e çıkmış; fakat, 1990'da 243 144'e düşmüş, bu düşüş
devam ederek 1998'de İlin nüfusu 214 925'e düşmüştür. Karadeniz Bölgesinin
metropol kentlerinden biri olması dolayısıyla Samsun'un durumu biraz daha iyi
olsa da, durum pek iç açıcı değildir. İl nüfusu rakamları, sırasıyla; 886 968,
998 875, 1 058 963 ve 1 153 763'tür. Samsun'da, Sinop'ta olduğu gibi bir azalma
söz konusu değilse bile, artış, doğal artışın çok altındadır; üstelik de,
Samsun gibi bir metropol kent için. Rakamların da açıkça gösterdiği
gibi, her iki ilimizde de yaşanan göç olgusu, ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz
etkilemektedir. Bir yandan bu illerimiz büyük bir ekonomik durağanlık yaşarken,
diğer yandan, büyük kentlerimiz, altından kalkılamaz altyapı sorunlarıyla karşı
karşıya kalmaktadır. O halde, Yüce Heyetinizden istirhamımız, bu illerimizde
yaşanan göç olgusunun sebep ve sonuçlarını en ince ayrıntısına kadar
araştırılıp, alınması gereken tedbirlerin belirlenerek uygulanması, böylece de,
hem bu illerimizdeki ekonomik durgunluğun önüne geçilmesi hem de büyük
şehirlerimizde yaşanan devasa sorunların daha membaında çözüme
kavuşturulmasıdır. BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak,
Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırasında
yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" bölümüne geçiyoruz. Daha önce alınmış olan karar
gereğince, 1 saat boyunca sözlü sorular görüşülecektir. VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Çorum
Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, Dünya Kadınlar Günü kutlamaları sırasında meydana
gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/906) BAŞKAN – Basılı gündemin 1 inci
sırasında yer alan, Sayın Aykaç'a ait, Sayın İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi... Sayın Bakan hazır mı? Hazır
mısınız efendim? İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR –
Kaçıncı sırada efendim? BAŞKAN – 1 inci sıra efendim...
Basılı gündemin 1 inci sırasında, Sayın Aykaç'ın, Dünya Kadınlar Günü
dolayısıyla zatıâlinize yönelik sorusu var. İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR –
Bilahara cevaplandıracağım. BAŞKAN – Bilahara
cevaplandıracaksınız... Efendim, bu soru üçüncü kezdir
cevaplandırılmadığı için, yazılı soru haline dönüşmüştür; soru sahibinin söz
söyleme hakkı vardır. Tabiî, söz söyleme hakkı, isteme hakkını da içeriyor;
onun için, ben, söz söyleme hakkı vardır dedim. Buyurun efendim. MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın
Başkanı ve sayın milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. 8 Mart 1998 Dünya Kadınlar Günü
münasebetiyle, özellikle, İstanbul ve ülkemizin diğer yörelerinde düzenlenen
kanunsuz yürüyüş ve gösteriler olmuş, bu gösterilerde kamu binaları ve özel
işyerleri hasar görmüştür. Bu olay münasebetiyle İçişleri Bakanlığından
cevaplanmasını istediğimiz sözlü soru önergemiz bir yıl sonra burada
tartışılmak üzere gündeme gelmiştir; bu münasebetle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizin nüfusunun yüzde 25'ini 15 ilâ 49 yaş grubu kadınlar
oluşturmaktadır; bu ise yaklaşık 16,5 milyon insana tekabül etmektedir.
Kadınlarımızın bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden sağlıklı olmaları için
toplumdaki statülerinin yükseltilmesi, eğitim düzeylerinin geliştirilmesi,
yasalar karşısındaki eşitsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Kadınlarımıza
karşı her türlü ayırımcılık, eşitsizlik, şiddet ve engelleme, insanlık onurunun
zedelenmesi anlamını taşımaktadır. İşyerinde, eğitim kurumlarında ve başka
yerlerde kadına yönelik şiddet, Türkiye'de ciddî bir sorun haline gelmiştir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizde kadınların okuryazarlık oranı ve kız çocuklarının
okullaşma düzeyi, ne yazık ki, amaçlananın gerisindedir. Bugün ülkemizde her 4
kadından 1'i okuma yazma bilmemekte, doğu ve güneydoğuda ise 10 kadından 7'si
okuma yazma bilmemektedir. Kadının statüsüyle ilgili taraf
devletlerce imzalanan sözleşmenin 10 uncu maddesinde "taraf devletler,
kadın-erkek eşitliği esasına dayanarak, eğitimde erkeklerle eşit haklara sahip
olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayrımı önleyen uygun tedbirleri
alacaklardır" denilmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biz, sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde konuşmadan ileriye
geçmeyen kutlamalarla kadınlarımızı hatırlayan bir anlayışı kabul etmiyoruz;
onları, yaratılış ve fizikî yapılarına uygun olarak hayatın tüm kesitlerinde
bir hanımefendi, iş kadını, medya patronu, siyasî sahada temsilci olarak görmek
istiyoruz; onları, fabrika bacalarının altında ucuz işçi statüsünden çıkarmak,
medyanın öncülüğünde reklam metaı olmaktan kurtarmak istiyoruz. Gerek 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününde ve gerekse diğer bütün günlerde, Türk kadınının, toplumdaki layık
olduğu yere gelmesi için gayret göstermemiz gerektiğine inanıyoruz. Türk insanının ve bu arada Türk
kadınlarımızın maddî ve manevî alanda kalkınması için en büyük gayreti Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk göstermiştir. Ne yazıktır ki, 8
Mart 1998 Dünya Kadınlar Gününde kutlamalar esnasında kendini bilmez bazı
kişiler Mustafa Kemal Atatürk'ün heykeline saldırıda bulunmuşlar ve heykeli
tahrip etmişlerdir. Burada daha da manidar olan konu, medyanın, o günlerde bu
saldırıları gündeme getirmemiş olmasıdır. Belki de, bu sözlü soru önergesi
vermeye bizi sevk eden esas mesele, husus da budur. Sayın medyamız, Mustafa
Kemal'i ve onun heykellerini korumakta çok titiz davranmasına rağmen bu olayda
sessiz kalmıştır. Bu hususu Türk kamuoyunun takdirlerine, böylece bu sözlü soru
önergesiyle sunmak istedik ve Sayın İçişleri Bakanlığımızdan da, bu olaylara
karışanların kimler olduğunu ve arkalarında hangi örgütlerin bulunduğunun
tespit edilmesini istedik. İçişleri Bakanlığımız göndermiş olduğu yazılı
cevapta, konuyla ilgili, olaylarla ilgili 5 kişinin gözaltına alındığını,
sorgularının yapılıp serbest bırakıldıklarını... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET AYKAÇ (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Yani... Buyurun, toparlayın bakalım. MEHMET AYKAÇ (Devamla) –
...olaylara karışan 5 kişinin gözaltına alındığını ve hazırlık tahkikatından
sonra serbest bırakılıp 28.9.1998 günü yapılan duruşmada beraat ettiklerini
tarafıma bildirmiştir ve olaylarda meydana gelen maddî hasarın ise tespitine
çalışıldığını da tarafıma bildirmiştir. İçişleri Bakanlığının bu sözlü
soruma verdiği bu yazılı cevap dolayısıyla Bakanlığa teşekkür ediyorum, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Aykaç, teşekkür
ediyorum. Basılı gündemin 1 inci sırasındaki
bu soru, yazılı soruya dönüştürüldü; soru sahibi söz hakkını kullandı. 2. – Trabzon
Milletvekili İsmail İlhan Sungur’un, bazı belediyelerin izinli hizmet aracı
talebine cevap verilmemesinin nedenine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Nami
Çağan’ın cevabı (6/907) BAŞKAN – Şimdi, basılı gündemin 2
nci sırasında yer alan, Sayın İsmail İlhan Sungur'un Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi... Sayın Bakan?.. Hazır. Ben, şimdi, soruyu okutuyorum. Buyurunuz efendim, soruyu okur
musunuz: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sayın Maliye
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. 12.3.1998 Prof.
Dr. İ. İlhan Sungur Trabzon 1996 yılından beri belediyelerin
izinli hizmet aracı taleplerine Maliye Bakanlığı tarafından neden hiçbir cevap
verilmiyor? Halen, belediye başkanlarının bir kısmı, kamyonla dolaşıyor. 25
milyarlık iş makinesi talebine, hiç kontrol edilmeden olumlu cevap veriliyor;
ama, 2 milyarlık bir hizmet aracı için neden Bakanlık izin vermiyor? BAŞKAN – Sayın Bakan, cevaplamak
üzere buyurun efendim. MALİYE BAKANI NAMİ ÇAĞAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın
İsmail İlhan Sungur'un sözlü soru önergesine yanıt vermek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Belediyelerin, 1996 yılı içindeki
taşıt talepleri, Maliye Bakanlığınca değerlendirilmiştir; 23.7.1996 tarihinde,
Başbakanlığa, bu değerlendirme iletilmiştir. 54 üncü hükümet döneminde Bakanlar
Kuruluna sunulan bu kararname tasarısı, tekâmül edememiş; tasarı, 2 Ocak 1997
tarihinde iade edilmiştir. Belediyelerin, iade edilen tasarıda yer alan
taşıtları da dahil, 1997 yılı talepleri yeniden değerlendirilmiş ve Maliye
Bakanlığınca, 28.4.1997 tarihinde, bir defa daha, Bakanlar Kurulu kararı
çıkarılması için, Başbakanlığa gönderilmiştir; ancak, bu sırada, 54 üncü
hükümet dönemi sona erdiğinden, bu tasarı da tekâmül ettirilemeyerek, iade
edilmiştir. Sonuç olarak, belediyelerin 1996
ve 1997 yıllarına ait taşıt talepleri, 54 üncü hükümet tarafından da
sonuçlandırılamamıştır. 54 üncü hükümet tarafından sonuçlandırılamamış talepler
ile bunlara eklenen yeni talepler, 55 inci hükümet döneminde de titiz bir
biçimde değerlendirilmiştir; olumlu bulunanlar bir liste haline getirilmiştir
ve Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması için, 21.5.1998 tarihinde, Maliye
Bakanlığınca, Başbakanlığa sunulmuştur. Söz konusu Bakanlar Kurulu
kararname tasarısı, bakanların imzaları tamamlanamadığından, 55 nci hükümet
sona erdikten sonra çıkarılamamış durumdadır. 56 ncı hükümet döneminde gelen
talepler de, öncekilerle birlikte, tarafımızdan değerlendirmeye alınmıştır.
Bunların en kısa zamanda sonuçlandırılmasını umuyorum. Saygılar sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum. İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) –
Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurun efendim. İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) –
Ben de Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum. Belediyelerin hizmet aracı taleplerine
en kısa zamanda olumlu cevap vereceklerini ümit ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Ben de, zatıâlinize
teşekkür ediyorum efendim. 2 nci sıradaki sözlü soru
cevaplandırıldı. 3. – Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, SEKA’ya ait bir arazinin özel bir firmaya
satılacağı iddialarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/909) BAŞKAN – Basılı gündemin 3 üncü
sırasında yer alan, Sayın Ali Rıza Gönül'ün, Sanayi ve Ticaret Sayın Bakanından
sözlü soru önergesi... Sayın Bakan hazır mı? Yok. İçtüzüğün 98 inci maddesine göre,
bu sözlü soru önergesi, üçüncü kere Sayın Bakan aranildığı halde
cevaplandırılamadı; bu suretle, sözlü soru yazılı soruya dönüştürüldü. Sayın soru sahibi, söz istiyor
musunuz? ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Teşekkür
ederim. BAŞKAN – Söz istemiyorsunuz; peki.
Soru sahibi söz talebinde
bulunmadı; böylece, yazılı soru haline dönüşmüş oldu. 4. – Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün’ün, Konut Edindirme Fonuna ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/911) BAŞKAN – Basılı gündemin 4 üncü
sırasında yer alan, Sayın İsmail Özgün'ün, Sayın Başbakandan sözlü soru
önergesi... Sayın Başbakan ya da adına bir
sayın bakan hazır değil. Üçüncü kere Sayın Bakan aranıldı,
cevaplandırılamadı. Bu sözlü soru da yazılı soru haline dönüştü. Sözlü soru sahibi Sayın Özgün
hazır mı? Yok. Sayın soru sahibi salonda hazır
değil. 5. – Sıvas
Milletvekili Tahsin Irmak’ın, Savarona Yatına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/912) BAŞKAN – Basılı gündemin 5 inci
sırasında yer alan, Sayın Tahsin Irmak'ın, Sayın Başbakandan sözlü soru
önergesi... Sayın Başbakan ya da adına bir
sayın bakan hazır değil. Sayın Irmak hazır mı? Sayın Irmak
hazır değil. Böylece, sözlü soru önergesi,
yazılı soruya dönüştürülmüştür ve sözlü sorular bölümünden düşmüştür. 6. – Konya
Milletvekili Abdullah Gencer’in, Eskişehir TÜLOMSAŞ’ta işten çıkarılan
mevsimlik işçilere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/916) BAŞKAN – Basılı gündemin 6 ncı
sırasında yer alan, Sayın Gencer'in, Sayın Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi... Sayın Ulaştırma Bakanı?.. Hazır
değil. Müzakere ertelenmiştir. 7. – Konya
Milletvekili Abdullah Gencer’in, irtica ile mücadele konusundaki bir beyanına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) BAŞKAN – Basılı gündemin 7 nci
sırasında yer alan, Sayın Gencer'in, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi... Sayın Başbakan veya cevap verecek
Sayın Bakan?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. 8. – Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, Denizcilik Müsteşarlığına alınan personele
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/918) BAŞKAN – Basılı gündemin 8 inci
sırasında yer alan, Sayın Gönül'ün, Sayın Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi... Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Müzakere ertelenmiştir. 9. – Çorum
Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, irtica nedeniyle hakkında soruşturma açılan vali
ve kaymakamlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/919) BAŞKAN – Basılı gündemin 9 uncu
sırasında yer alan, Sayın Aykaç'ın, Sayın İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi... Sayın Bakan hazır mı? Sayın Bakan
hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. 10. –
Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş’in, Batı Çalışma Grubuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/921) BAŞKAN – Basılı gündemin 10 uncu
sırasında yer alan, Sayın Cafer Güneş'in, Sayın Başbakandan sözlü soru
önergesi... Sayın Başbakan ya da adına cevap
verecek bir Sayın Bakan?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. 11. –
Antalya Milletvekili Osman Berberoğlu’nun, kumarhanelerin kapatılması sonucu
işsiz kalan kişilere ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/922) BAŞKAN – Basılı gündemin 11 inci
sırasında yer alan, Sayın Berberoğlu'nun, Sayın Turizm Bakanından sözü soru
önergesi... Sayın Bakan?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. 12. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Merkez ve Akçakale
İlçelerine bağlı bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/923) BAŞKAN – Basılı gündemin 12 nci
sırasında yer alan, Sayın Abdulkadir Öncel'in, Sayın Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi... Sayın Bakan hazır mı? DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, kaçıncı sıradaki soruydu?.. BAŞKAN – Sayın Yılmaz, 12 nci sıra
efendim. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Soruyu bulamadım efendim!.. BAŞKAN – 12 nci sırada efendim;
sözlü sorular bölümü, yani 31 inci sayfanın 12 nci sırası... Efendim, bir de oradan duyarsam
uygun olur; takdir buyurursunuz... MEHMET BATALLI (Gaziantep) –
Mustafa Yılmaz, yazılı cevap vereceksin; değil mi? BAŞKAN – Bu, hemşerilik
dayanışması mı efendim? MEHMET BATALLI (Gaziantep) –
Hayır; Mustafa Bey yazılı cevap gönderecek... DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Yok, yok; cevap vereceğim. BAŞKAN – Cevap vereceksiniz; peki.
Sayın Bakan, hazır. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın, Devlet
Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Merkeze bağlı
Aslıhan, Kabahayhar (Tekelli Mezrası), Çamlıdere (İbrik) Köylerine dalgıç
verilmesi, 1994 yılından beri Yatırım Programında olduğu halde, neden hâlâ
verilmemektedir? 2. Şanlıurfa İli Merkeze bağlı 30
köye dalgıç verilmesi, 1997 yılı ve daha önceki yıllarda yatırım programında
yer aldığı halde, bugüne kadar, niçin söz konusu köylerin dalgıçları
verilmemektedir? 3. Şanlıurfa İli Akçakale İlçesine
bağlı Pekmezci Grb. Konuklu Grb. Kardeşler Aş. Beğdeş Uğraklı, Kş. İstanbul,
Göktaş, Alatlar Köyleri, Köy Hizmetlerinin 1995 ve 1997 Yatırım Programında yer
aldığı halde, niçin bugüne kadar dalgıçları karşılanmamaktadır? Söz konusu
köylerin mağduriyetleri nasıl giderilecektir? Geçmişe dönük mağduriyetleri için
herhangi bir çalışma yapılacak mıdır? BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın
Mustafa Yılmaz, sözlü soruyu cevaplandırmak üzere, buyurunuz efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Şanlıurfa Milletvekilimiz
Abdulkadir Öncel'in sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bunlarla ilgili daha önce de sayın
milletvekilimizle görüştük. Ben, 1997 bütçesi hazırlanırken bakan değildim,
sonradan bakanlık görevine geldik. 1998 bütçesinde bununla ilgili çalışma
yapıldı. Eğer, bu sene 55 inci hükümet düşürülmeseydi, düşürüldükten sonra da
bütçemiz çıkmış olsaydı, bununla ilgili 17 trilyonluk parayı bütçeye
koymuştuk... Plan ve Bütçe Komisyonundan bu para geçti. Eğer, Yüce Meclisten de
geçseydi, değil Şanlıurfa'nın bu sayılan köylerinin dalgıç ihtiyaçlarını,
Türkiye'nin birçok köyünün hem dalgıç ihtiyaçlarını hem de içmesuyu sorunlarını çözecektik; ama, bütçeyi
çıkaramadık. Eğer, isterseniz,
Meclisimiz elindeki gündemi bırakarak
1999 bütçesini ele alır ve çıkarırsa, bunların hepsini hemen yapacağıma söz
veriyorum. Hepinize saygılar sunarım;
sağolun, varolun. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum. Sayın Öncel?..Yok. Sözlü soru cevaplandırılmış oldu. 13. –
Antalya Milletvekili Osman Berberoğlu’nun, atari salonlarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/924) BAŞKAN – Basılı gündemin 13 üncü sırasında yer alan, Antalya Milletvekili
Sayın Osman Berberoğlu'nun, Sayın İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi... Sayın Bakan?.. Hazır değil. Önergenin müzakeresi ertelenmiştir. 14.
– Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Birecik İlçesine
bağlı bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/925) BAŞKAN – Basılı gündemin 14 üncü
sırasında Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdülkadir Öncel'in, Sayın Devlet
Bakanından sorusu vardır. Sayın Bakan, cevaplayacak mısınız? DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Evet. BAŞKAN – Sayın Bakan
cevaplayacağını ifade etti. Sözlü soru önergesini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Birecik İlçesine
bağlı Alahacı, Akarca, Namazlı Grb. Mrk. Aslanlı, Böğürtlen, Sehili köylerinin
dalgıç ihtiyacı Köy Hizmetlerinin yatırım programında 1993 yılından beri yer
almaktadır. Bugüne kadar neden dalgıçlar verilemedi? 2. Söz konusu köylerin
mağduriyetleri nasıl giderilecektir? Geçmişe dönük mağduriyetleri için nasıl
bir çalışmanız olacaktır? BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz
efendim. 14 üncü sıradaki soruyu
cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Yılmaz. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Sorulara baktım da, hepsi aynı anlamda. BAŞKAN – Efendim, siz, takdir
buyurursunuz cevabın muhtevasını, içeriğini... DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu soru da, aşağı yukarı 12 nci
soruya yakın, aynı anlamda. Değerli Milletvekilimiz, başka
köylerimizin yine ihtiyaçlarını söylüyor Köy Hizmetleriyle ilgili. Aynı cevabı
vereceğim. Daha arkada birçok soru var, aynı anlamı taşıyor. Başka köylülerimiz
de aynı ihtiyaç durumunda. Köy hizmetlerinden sorumlu Bakan
olarak, bütçemiz çıkmadığı için, ancak yedek bütçeyle, eski bütçeye dayalı bir
çalışma yapıyoruz. Şu anda yeni iş yapmamız mümkün değil bütçe çıkmadığı için. Buradan tekrar ediyorum:
Türkiye'nin, köy hizmetleriyle ilgili büyük sorunları var önümüzde, bu
sorunları çözmemiz gerekiyor. Arkadaşlarımız şuraya toplanmışken; yine, tekrar
ediyorum, Meclis bir araya gelmişken, şu 1999 bütçesini gelin, getirin, getirelim;
köylümüzün bu tür ihtiyaçlarını ben veya benden sonra gelecek bakan arkadaşımız
-burada kim olursa olsun- bu bütçe çıktığı zaman, bunu yerine getirecektir.
Bunlar çok kolay işler; ama, şu anda bütçemiz olmadığı için elimiz kolumuz
bağlı, onun için yapamıyoruz. MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Bütçenin
ödenekleri bundan fazla mıydı Sayın Bakan?! DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Devamla) – İnşallah, bundan sonraki yakın zamanda seçim olursa, seçimden sonra
yeni bütçe çıktığında, bu görevde bulunan bakan arkadaşımız -ben veya başka
biri- bu tür ihtiyaçları giderecektir. Teşekkür ederim Sayın Başkanım;
sağ olun. BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür
ediyorum. Sayın Öncel hazır değil. Soru cevaplandırıldı. 15. – Konya
Milletvekili Abdullah Gencer’in bazı belediye başkanlarının görevden
uzaklaştırılmalarının nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/928) BAŞKAN – Basılı gündemin 15 inci
sırasında yer alan, Sayın Gencer'in Sayın İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi... Sayın Bakan?.. Hazır değil. Müzakere ertelenmiştir. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, 23 üncü sıraya kadarki sözlü sorular aynı
arkadaşımızın bana sorduğu sorulardır; eğer uygun görürseniz, hepsi birden
okunursa -aynı anlamı taşıyor- toptan cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan, takip
buyurunuz, soruları okutturacağım, sizi bir defa davet edeceğim. Soruları sırayla okutuyorum. Buyurun. 16. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Harran-Küçük
Yıldız ve Yasta köylerinin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve DevletBakanı
Mustafa Yılmaz’ın cevabı (6/929) 17. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Hilvan İlçesine bağlı
bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/930) 18. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Bozova İlçesine bağlı
bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/931) 19. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Viranşehir İlçesine bağlı
bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/932) 20. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Suruç İlçesine bağlı bazı
köylerin dalgıç ve içme suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/933) 21. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Halfeti-Sütveren ve
Kantarma köylerinin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/934) 22. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Siverek İlçesine bağlı
bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/935) 23. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa-Ceylanpınar İlçesine
bağlı bazı köylerin dalgıç ihtiyacına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mustafa
Yılmaz’ın cevabı (6/936) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Harran
İlçesine bağlı Küçük Yıldız ve Yasta Köylerinin dalgıç ihtiyaçları 1993 ve 1997
yıllarında tahsis edildiği, Köy Hizmetleri yatırım programında yer aldığı
halde, bugüne kadar niçin verilmemiştir? Söz konusu iki köyün
dalgıç ihtiyacı bugüne kadar karşılanmadığı için, geçmişe yönelik
mağduriyetleri nasıl giderilecektir? 2. Bu iki köyün dalgıçları
ne zaman verilecektir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1– Şanlıurfa İli Hilvan İlçesine
bağlı Yuvacık (Çakır Mezrası), Ovacık (Aydınlı Mezrası), Gölcük Mandarlık,
Sındırgı, Malören, Akıncılı, Güzel Bulak ve Çamurlu Köylerinin dalgıç
ihtiyaçları 1990, 1994, 1995, 1997 yıllarında tahsis edildiği, Köy Hizmetleri
yatırım programında yer aldığı halde, bugüne kadar neden verilmemiştir? Söz konusu köylerin geçmiş yıllara
yönelik maddî mağduriyetlerini nasıl karşılamayı düşünüyorsunuz? 2. Bu köylerin dalgıçları ne zaman
verilecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1- Şanlıurfa İli Bozova
İlçesine bağlı Kanlıavşar, Kanlıavşar (Sızan Mah.), Bağışlı, Taşan (Belören
Mezrası), Irmakboyu ve Özgören köylerinin dalgıç ihtiyaçları 1993, 1997
yıllarında tahsis edildiği, Köy Hizmetleri yatırım programında yer aldığı halde
bugüne kadar niçin verilmemiştir? Söz konusu 6 köyün dalgıç
ihtiyacı bugüne kadar karşılanmadığı için geçmişe yönelik mağduriyet nasıl
giderilecektir? 2- Bu 6 köyün dalgıçları
ne zaman verilecektir? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1- Şanlıurfa İli
Viranşehir İlçesine bağlı Kınalı, Güleryüz, Tepeyolu, Pınarlar, Üçgöl, By.
Çavuşlu, Yenice, Demirci, Dinçkök (Çıralı Mz.), Demirci (Yk. Çökelge Mz.),
Yarpuz (Başköy Mz.) ve Karakuzu (Tomurcuk Mz.) köylerinin dalgıç ihtiyaçları
1997 yılı Köy Hizmetleri Yatırım Programında tahsis edildiği halde, neden
bugüne kadar verilmemiştir? Söz konusu köylerin, bir
yıldır, dalgıçlarının verilmemesinden kaynaklanan maddî kaybı nasıl karşılamayı
düşünüyorsunuz? 2- Bu köylerin dalgıçları
ne zaman verilecektir? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Suruç İlçesine
bağlı Özlüce Belirti Grb., Çemlik, Karaköy ve Uysallı-Dobalak köylerinin dalgıç
ihtiyaçları 1990 yılından beri Köy Hizmetleri yatırım programında tahsis
edildiği halde, neden bugüne kadar verilmemiştir? Söz konusu köylerin geçmişe
yönelik mağduriyetlerinin giderilmesi için herhangi bir çalışma yapılacak
mıdır? 2. Bu köylerin dalgıçları ne zaman
verilecektir? 3. Şanlıurfa İli Suruç İlçesine
bağlı Üçpınar Köyünün içmesuyu tesis ve montajı 1986 yılından beri Köy
Hizmetleri Yatırım Programında tahsisi yapıldığı halde, neden hizmet
verilmemiştir? Söz konusu köyün 12 yıllık tahsisi
olmasına rağmen, bugüne kadar yapılmaması sonucu mağdur olan köylümüz için
nasıl bir çalışma yapılacaktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet
Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Halfeti
İlçesine bağlı Sütveren ve Kantarma Köylerinin dalgıç ihtiyaçları, 1997 yılında
tahsis edildiği, Köy Hizmetleri Yatırım Programında yer aldığı halde, bugüne
kadar niçin verilmemiştir? Söz konusu iki köyün bir
yıllık maddî mağduriyetleri nasıl giderilecektir? 2. Bu iki köyün dalgıçları
ne zaman verilecektir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli Siverek
İlçesine bağlı 25 köyün dalgıç ihtiyacı, 1992, 1993, 1994, 1997 yıllarının Köy
Hizmetleri Yatırım Programlarında yer aldığı halde, bugüne kadar neden bu
hizmet verilmemiştir? 2. Söz konusu köylerin
bugüne kadarki mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl bir çalışma
yapacaksınız? Bu dalgıçlar ne zaman verilecektir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir
Öncel Şanlıurfa 1. Şanlıurfa İli
Ceylanpınar İlçesine bağlı araştırma istasyonu ve Yalçınkaya Köylerinin 1994 ve
1997 yıllarında dalgıç ihtiyaçları tahsis edildiği, Köy Hizmetleri Yatırım
Programında yer aldığı halde, bugüne kadar niçin verilmemiştir? Söz konusu iki köyün
dalgıç ihtiyaçları bugüne kadar karşılanmadığı için, geçmişe yönelik
mağduriyetleri nasıl giderilecektir? 2. Bu iki köyün dalgıçları
ne zaman verilecektir? BAŞKAN – Sayın Bakan, zatıâlinizin
de talebi üzerine, 8 sözlü soru önergesini birlikte okuttuk; şimdi, cevabınızı
almak üzere, buyurun efendim. DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Türkiye'de, şu anda, 10 000 civarında yerleşim birimimizin içmesuyu yeterli
değil veya içmeye müsait olmayan bir şekilde. Üzülürek söylüyorum ki, köy
demiyorum; ama, yerleşim birimi olarak 10 000 yerleşim biriminin içmesuyu
sorunu devam etmektedir. Buradaki köylerimizin bir kısmının çok yakınında su
olmaması, bir kısmının, tabiî, sondaj makinesiyle çalışma yapmamıza rağmen, çok
yakın civarında yeraltında da suyun bulunmaması dolayısıyla, bunların suları şu
ana kadar temin edilememiştir. Buradaki olay şudur: Bu mezralara, yerleşim
birimlerine çok uzaktan su getirmek gerekiyor, o da devlet için çok pahalıya
mal oluyor. Kilometrelerce öteden, borularla su getirip, bir depoya koyup,
oradan köylüye vermek çok masraflı olduğu için, bunlar bu zamana kadar
kalmıştır. İnşallah, bundan sonra, diğer köylerimizin içmesuyu sorunu
hallolduğu için, bu yerleşim birimlerimizin de sorununu -pahalı da olsa,
içmesuyu insanlarımız için çok önemli bir olaydır- devletimiz, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti çözecektir. Biz, 55 inci hükümet
olarak, iktidara geldikten sonra bütçe yapmadık; yani, son bütçeyi yapamadık.
Bütçe yapılıyordu -daha önceki konuşmalarımda söylediğim için yine tekrar
ediyorum; önemli bir konu- bütçeye, köylerle ilgili, çok yüksek rakamda bir
para koymuştuk. Arkadaşımız Sayın Öncel'in bahsettiği konular ya devlet
tarafından, yani Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından alınarak, köylüye
verilir ve içmesuyu temin edilir ya da özel idareler tarafından, valiler
tarafından alınarak... İki kademede de bunu çözmek mümkün. Bütçemiz çıkmadığı
için, Türkiye'nin genel bütçesi çıkmadığı için, şu an için, biz, buradan,
bunları veremiyoruz. Dedikleri konu haklıdır; köylülerimiz de bunları büyük
ölçüde bekliyor. Bu dalgıç pompalar sayesinde yeraltından su çekilecek ve
köylümüze içmesuyu olarak verilecek; köylülerimiz bu konuda haklı. Ayrıca, buradan, Köy
Hizmetlerinden, 17 trilyonluk bir kısmı da, özel idarelerde, valilerimizle
birlikte kullanmak üzere ayırmıştık. Yine, bütçemiz çıkmadığı için, 55 inci
hükümetin düşürülmesinden sonra, o iş geçti; ama, biz -hükümet düşmüş; o,
Meclisin kararıdır, saygı duyarız, Meclisin çoğunluğu bu kararı vermiştir- hiç
olmazsa şu bütçeyi geçirelim diye çok çabaladık, Demokratik Sol Parti olarak,
bütçenin çıkmasını isteyen diğer partili arkadaşlarımızla birlikte (Anavatan
Partisi ve Doğru Yol Partisi) çok çabaladık; fakat, üzülerek söylüyorum, şu ana
kadar, bu bütçemiz çıkmamıştır. Ondan dolayı, bu arkadaşımın isteklerine cevap
veremiyorum; fakat, şurada bir şey kalmadı, seçimlere 30 gün gibi bir zaman
kaldı. Seçimden sonra, yeni gelecek Parlamento üyeleri, içinden yeni bir
hükümet oluşturacak ve herhalde, böyle, geçici bütçeyle çalışmayacak;
yapacakları bütçe sayesinde Şanlıurfamızın, diğer illerimizin ve memleketimizin
diğer yörelerindeki köylülerimizin bekleyen sorunlarının tamamını çözeceklerdir. Burada, bizim yapmak
istediğimiz şuydu: Bunları, paradan ziyade, mevsimlik işçilerle yapmak
istiyorduk. Çünkü, biz, işlerimizin aşağı yukarı yüzde 50'sini püremanet olarak
yaparız; bir kısmını müteahhide veririz, bir kısmını Köy Hizmetleri olarak biz
yaparız. Biz, buradaki 42 000
mevsimlik işçimizin aşağı yukarı 12 000'ini Sağlık Bakanlığına, Beden Terbiyesi
Genel Müdürlüğüne ve Millî Eğitim Bakanlığına kadrolu olarak gönderdikten
sonra, geriye kalan, yaklaşık 30 000 kişiyi de şu anda Köy Hizmetlerinde
çalıştırıyoruz. Buradan, elime fırsat
geçmişken şunu da söylemek istiyorum: Mevsimlik işçi arkadaşlarımız, siyasetçi
arkadaşlarımıza, sendikacılara ve başkalarına, her gittiklerinde, bizim paramız
niye altı aylık konmuş diye soruyorlar. Hükümetin aldığı bir karar
vardır, mevsimlik işçi arkadaşlarımız 12 ay çalışacaklar. Bütçemiz 6 aylık
olduğu için onlar da 6 ay çalışacaklar; çünkü, o bütçede 6 aylık para vardır. O
bütçede, Cumhurbaşkanının maaşı da 6 aylıktır, memurun maaşı da 6 aylıktır,
başka birisinin maaşı da 6 aylıktır; çünkü, bütçe 6 aylıktır. Onun için,
mevsimlik işçilerimizin de parası 6 aylık konmuştur. İnşallah, ikinci bütçe
çıktığında diğer 6 ay da konulacak ve mevsimlik işçi arkadaşlarımız,
kendilerinin beklediği gibi, şimdiden sonra, işlerinde, 12 ay, çıkmadan
çalışacaklardır; çünkü, bu, sekiz yıllık eğitime de katkı oluyor. Sayın Başkanım, sorulan
işlerin bir kısmını, içmesuyu konularını, bu işçi arkadaşlarımız vasıtasıyla
püremanet olarak yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca, Köy Hizmetlerine
makine kazandırmak için 171 milyon dolarlık bir makine ihalesi yaptık; çünkü,
Köy Hizmetlerindeki makinelerin, hem arkadaşımızın sorduğu konularda hem de
içmesuyu konularında artık iş yapamaz hale geldiğini görüyorduk. Yine, 55 inci
hükümetin verdiği çok önemli bir karar sonucunda, bir ihale yapıldı. Burada,
171 milyon dolarlık ihale gerçekleşti; Maliyeden geçti, Sayıştaydan geçti, şu
anda Hazinede. Hazineden sorumlu Bakanımız Sayın Hikmet Uluğbay da -geçen gün
aldığım bilgiye göre, son aşamaya geldi- çoğunu bitirdi. Çok yakın zamanda,
köylümüzün emrine, Türk köylüsünün emrine 171 milyon dolarlık iş makinelerini
de sunarak, bu sorulan sorular içerisindeki suyla ilgili kısımların birçoğunu
ve diğer, yolla ilgili kısımları yapacağız. Bana bu fırsatı verdiği
için Sayın Öncel'e çok teşekkür ediyorum. Köylülerinin sorunlarını dinlemiş,
buralara kadar getirmiş, zahmet çekmiş; kendisine teşekkür ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Devamla) – İnşallah, çok yakın zaman içerisinde, seçimden sonra,
gelecek hükümetler döneminde, bu sorunlar da çok kısa zaman içerisinde
çözülecektir. Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurunuz
efendim. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, aslında, suallerimin ayrı ayrı okunup cevaplanması
gerekirdi; çünkü, değişik konular, değişik ilçelerle ilgili konulardı; ama,
zatıâliniz öyle tensip buyurdunuz; teşekkür ediyorum. Verilen bilgiler tamam
olmadığı, birtakım konular, açıklanmadığı için, yerimden, müsaadenizle, kısa
olarak cevaplamak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
efendim, o hakkınız var. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Sayın Bakana, çok geç de olsa cevap verdiği için teşekkür
ediyorum. Sorularımız çok uzun zamandan beri gündemde bekliyor; ancak, cevap
verme zahmetinde bugün bulundular, teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Şanlıurfa'nın ilçelerine ait köylerin ihtiyacı okundu tek tek.
Bunlar, 1990'dan, 1992, 1993, 1994 yıllarından beri programda olduğu halde, bir
türlü yerine getirilmemiştir. Bu asırda, maalesef, 21 inci Asra girerken,
Şanlıurfa'nın 2 000 ünitesinden 630 tanesinde içmesuyu halen yoktur. Bu,
Türkiye için yüzkarası bir olaydır. GAP'ta dünyanın masrafı yapılıyor,
milyarlarca metreküp su hazır; ancak, sulanabilir arazinin sadece yüzde 10'u
sulanıyor ve köylerimiz halen içmesuyundan mahrum durumdadır. Sayın Bakan bütçenin çıkarılmadığından
bahsediyor. Bütçenin çıkarılmamasının sorumlusu elbette biz değiliz. Şayet,
Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve 56 ncı hükümet bir gün daha zahmet
edip çalışsaydı, şu anda 1999 yılı bütçesi çıkmış olacaktı; ama, bir gün kala
geri çektiler, bugün Türkiye bütçesiz; bunun sorumlusu, hiç şüphesiz, Sayın
Bakanın mensup olduğu 56 ncı hükümettir. Bunu, böylece zabıtlara geçirmek
istiyorum. Bugüne kadar bu köylere bu
hizmetlerin götürülmemesinin nedenini Yüce Mecliste ve millet huzurunda arz ediyorum.
Üzülerek ifade ediyorum
ki, Köy Hizmetleri teşkilatı, bütün Türkiye'de ve Şanlıurfa'da, siyasî
partilerin, başkanların emrinde hizmet etmektedirler. O teşkilatları
kınamıyorum, teşkilatlara mensup insanlar görevini yapıyor; ancak, siyasî
iktidarlar... NECATİ ALBAY (Eskişehir) –
Sayın Başkan, kürsüden söz verin. BAŞKAN – Sayın Albay, izin
verin efendim... Bakın, 16 sorusu var, her bir soru için kısa birer konuşma
yapsa, ikişer dakika yapsa... Müsaade buyurun; usulü o efendim; yerinden kısa
bir açıklaması varsa, ifade eder diyor. Arkasından, ben, Sayın Bakanı kürsüye
çağıracağım. Tüzük, sayın üyeye öyle imkân veriyor, orada konuşturuyorum; Sayın
Bakana da böyle imkân veriyor, buraya çağırıyorum. Sayın Albay, izin veriniz
efendim. Buyurun efendim. Efendim, siz de kısa
konuşmanızı toparlarsanız... ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Evet efendim. Şimdi, Köy Hizmetleri
personelini ve Genel Müdürlüğü suçlamıyorum; Türkiye'deki acı bir gerçeği ifade
etmek istiyorum. Maalesef, Köy Hizmetleri teşkilatı, iktidardaki siyasî
partinin veya ortaklarının il başkanlarının emriyle hareket etmektedir. Bir
pompaj, bir köy çalışması yapılacaksa, mutlaka o siyasî partiye oy veren yer
tercih ediliyor. Biz diyoruz ki, Türkiye'de hizmet ihtiyacı olan köylere hizmet
gitsin, o partilere verilen oylara göre hizmet gitmesin. Maalesef, bu acı
gerçeği zabıtlara geçsin diye belirtiyorum. Hangi parti iktidarda ise, o
partinin il başkanı köy hizmetlerinin başında duruyor, hizmeti progam dışı
yaptırıyor. Bu acı gerçeği dile getirerek, hiç olmazsa bundan sonrası için,
bunun önlenmesini rica ediyorum sayın bakanlarımızdan. Mağduriyetlerin
giderilmesi gerekir diyorum. Elbette, insanlar susuz, perişan durumda. Bu
talebimizde hâlâ ısrar ediyorum. Sayın Başbakan, en son
görüşmelerinde, güneydoğuya yardım paketi adı altında birtakım şeyler ifade
buyurdular; fakat, bu, sözde kalan ifadeler... Güneydoğuya bir şey gitmemiştir.
Benim Anadolu'daki, güneydoğudaki insanım, doğudaki insanım, hâlâ içmesuyuna
muhtaçtır. Bu bahsettikleri yardımın bir semeresini görebilsek de sevinsek
köylümüz adına; ama, maalesef göremiyoruz. Bütün bu yardımlar
yapılsa, Sayın Başbakan 40 trilyondan bahsediyor, oysa, bugün Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinin, maalesef, günlük faiz borç ödemesi 31 trilyondur. Bir
günlük faiz borç ödemesi ertelense, güneydoğunun hizmetleri tamamlanacaktır. BAŞKAN – Sayın Öncel,
efendim, lütfen... ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, yani, 16 sorunun karşılığı 1 dakikadan olsa, 16
dakika yapardı. BAŞKAN – Sayın Öncel,
ondan önce de sorularınız cevaplandı, geçti, cevap verme talebinde
bulunmadınız... ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Efendim, bir soru okundu, ben, ondan sonra... BAŞKAN – Efendim,
buyurun... Lütfen, iki cümleyle
toparlayın efendim. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Efendim, toparlıyorum. BAŞKAN – Yani, Başkanlık
Kürsüsünü lütfen düşününüz. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Evet efendim, teşekkür ediyorum. Bu, hizmete muhtaç
köylerimiz, devletin hizmetini bekliyorlar, içmesuyuna kavuşmak en doğal
haklarıdır. Bu hükümetten veya gelecek hükümetlerden, bu, ihtiyacı olan
köylülerin su ihtiyacının karşılanmasını talep ediyorum. Güneydoğuya sözle
değil, gerçek yardımcı olalım, köylünün sesine kulak verelim, hizmet gitsin,
sözde yardım paketi gitmesin. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan, arzu
buyurursanız, buyurun efendim. DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Gaziantep) – Evet efendim. BAŞKAN – Sayın Bakan,
ikinci cevap hakkını kullanmak üzere, buyurun. DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; milletvekili arkadaşım, tabiî, çoğu konuda haklı; ancak, ben,
daha onsekiz aydan beri bakanlık yapıyorum; bu konuda, Şanlıurfa'ya
-kendilerinin de milletvekili olarak bilmeleri gerekir ki- çok hizmetler verdik;
ama, bunların hepsini çözememiş olabiliriz. Benim, kendisinden, daha
çok, öğrenmek istediğim konu şu: Bizden önceki hükümetin içerisinde, aşağı
yukarı bir yılın üzerinde kaldınız; yani, bir yıl mı kaldınız, daha fazla mı
kaldınız, tam bilemiyorum; ama, en aşağı bir yıl civarında hükümette kaldınız. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Onbir ay... DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Devamla) – Onbir ay kaldınız. Tabiî, bu onbir ay zarfında kendi
yörenizin bu kadar bir pompa işini niye çözemediniz, tabiî, o da beni
meraklandırıyor. Yani, diğer hükümetler tarafından yapılmayan işlerin hesabını
da herhalde benden, onsekiz aylık bakandan sormaya hakkınızın olmadığını
düşünüyorum. Bütçe konusuna gelince:
Hükümeti düşüren partilerden birisiniz. Elbette, hükümeti düşürebilirsiniz,
demokratik hakkınızı kullandınız, ona kimsenin bir şey dediği yok; ama,
hükümeti düşürdükten sonra, herhalde, o düşmüş hükümetten yeni bir bütçe yapıp
da getirmesini beklemeniz uygun olmaz, kimsenin beklemesi uygun olmaz. Plan ve Bütçe Komisyonunda
bütçe üzerinde çalışılmıştı... ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Plan ve Bütçe Komisyonu bir gün daha çalışsaydı, bütçe
çıkmış olacaktı. DEVLET BAKANI MUSTAFA
YILMAZ (Devamla) – Evet, bütçenin bitirilmesine iki gün kalmıştı; ama,
hükümet düştü. Herhalde, bunun da sorumlusu, hükümeti düşürenler olması
gerekir. Herhalde, düşmüş bir hükümetin Türkiye Cumhuriyetinin bütçesini
yapması çok uygun olmazdı. Ben onu kabullenmek istemiyorum. Sayın Başbakanın güneydoğu
ve doğu için ayırdığı 40 trilyon lira az bir para olabilir; ama, şurada bizim
bir aylık bir süremiz kaldı; biz, bu projeyi anlatırken, güneydoğuyla ilgili
cümleleri söylerken, başka hükümetler gibi, başka şahıslar gibi "bir
dereden yağ akıtacağız, bir dereden bal akıtacağız, güneydoğu, işte size
geliyoruz..." gibi sözler söylemedik. Biz, bir ay içerisinde
yapabileceğimiz küçük işleri söyleyerek, Halk Bankasıyla, KOBİ'siyle, Kalkınma
Bankasıyla bir şeyler ortaya koyduk, 40 trilyon liralık bir nakit ortaya
konuldu; ama, bunun yan gelirleriyle beraber -bir günde 15 000 kamyonun girip
çıkacağı Irak'tan yapılan petrol taşımacılığı nedeniyle ve işadamlarımızın alamadığı paralarla ilgili
anlaşmaların yapılmasıyla- bu rakam herhalde 200-300 trilyon lirayı bulacaktır.
Dediğim gibi, bu, kısa bir süre için yapılmış bir programdır; çünkü, bu hükümet
seçim için geldi, seçimi yapmak için geldi; bir ay sonra da bu görevimiz
bitiyor. Seçim bittikten sonra, halkımız kimi uygun görürse, hangi partimizi
uygun görürse, o gelip bu hükümet görevine devam edecektir. Onun için,
inşallah, bizden sonra gelenler bu 200-300 trilyon lirayı az görerek, daha
büyük yatırımlar yaparlar; Şanlıurfa Milletvekili olarak siz ve Gaziantep
Milletvekili olarak ben de bundan memun olurum. Saygılarımı sunarım; sağ
olun, var olun. (DSP sıralarından alkışlar) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Bakan,
teşekür ediyorum. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan; yalnız, asıl soruma cevap
vermediniz... Partizanca davranılıyor; ona cevap vermenizi beklerdim. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sözlü sorularla ilgili müzakereler tamamlanmıştır. Saat 17.00'de toplanmak
üzere, birleşime kısa bir ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.48 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 17.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya) BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. V. – OYLAMASI YAPILACAK İŞLER 1. – Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in
milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü maddesi
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylanması BAŞKAN – Gündemin
seçimlerle ilgili bölümüne, oylamayla ilgili... Oylama da netice itibariyle bir
seçim demektir; ama, yine de düzelteyim; oylamayla ilgili bölümüne geçiyoruz
gündemin. Sayın milletvekilleri, bu
kısımda, Bilecik Milletvekili Sayın Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden
istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri
gereğince üyeliğinin düşmesinin oylaması yer almaktadır. İstifanın geçerli olduğu
Başkanlık Divanınca tespit edilmiş, istifa önergesi Genel Kurulun 52 ve 53 üncü
Birleşiminde oylanmış; ancak, karar yetersayısı bulunamamıştır. Şimdi, istifa önergesini
tekrar okutup, oylarınıza sunacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gördüğüm lüzum üzerine
milletvekilliğinden istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 14.1.1999
Bahattin
Şeker Bilecik BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi, istifa önergesini oylarınıza sunacağım. Sayın milletvekilleri,
oylamaya geçeceğiz. Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde,
mümkündür ki, herhangi bir sayın üye cihaza girememiş olabilir. Bu durumda olan
arkadaşımız, lütfen, teknik yardım talebinde bulunsun. Teknik yardıma rağmen
cihaza girilememişse, cihaza giremeyen sayın üye, oyunun rengini bir boş kâğıda
yazarak -kabul, ret, çekimser biçiminde yazarak- bölgesini, adını soyadını ve
imzasını da kullanmak suretiyle, kendisine yardımda bulunan teknik eleman
aracılığıyla bize göndersin, rica ediyorum. Efendim, 5 dakikalık
süremiz başladı. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN – Oylama işlemi
tamamlanmıştır. Pusula, beyan ve parmak
izi almıyorum artık. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Mahmut Duyan?..
Burada. Sayın Ökten?.. Burada. Sayın Demiralp?.. Burada. Sayın Barım?.. Burada. Sayın Gencer?.. Burada. Sayın İbrahim Yazıcı?..
Burada. Sayın Kıratlıoğlu?..
Burada. Sayın Bahadır?.. Burada. Sayın Necmettin Dede?..
Burada. Sayın Fırat?.. Burada. Sayın Gökdemir?.. Burada. Sayın Soysal?.. Burada. Sayın Akarcalı?.. Burada. Sayın İlhan Kesici?..
Burada. Sayın milletvekilleri,
istifayla ilgili yapılan oylamaya cihazla 281 sayın üye katılmış; pusulayla da
ayrıca katılınmıştır. Bu işaretle oylama olduğu için sayıları ifade etmiyorum;
ama, istifa talebi reddedilmiştir. Bu sonuca göre, Bilecik
Milletvekili Sayın Bahattin Şeker'in Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin
düşmesi hususu kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri,
gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz. VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 12
arkadaşının, TRT ile ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırmak
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/26) BAŞKAN – Şimdi, bu kısmın
1 inci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya ve 12
arkadaşının, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuyla ilgili usulsüzlük ve
yolsuzluk iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmesine başlıyoruz. Sayın Hükümet, bu konuda
hazır mı efendim? Sayın milletvekilleri, bu
araştırmayla ilgili olarak Hükümet 27.10.1998 tarihli 12 nci Birleşimde de
temsil edilmediğinden, bu defa, temsil edilip edilmemesine bakılmaksızın
görüşmelere başlıyoruz. DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ
(Karaman) – Hükümet hazır... BAŞKAN – Hükümet de
hazırmış efendim. Önerge daha önce okunduğu
için, tekrar okutmuyorum. İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza
sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri, Hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır; ama, bu
sürelerin mutlaka kullanılması ve mutlaka sonuna kadar kullanılması diye bir
zorlayıcı İçtüzük hükmü de yoktur. Şu ana kadar söz talebinde
bulunan olmadı. Sayın Hükümet arzu
buyuruyor mu, konuşacak mı bu konuda efendim? DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ
(Karaman) – Konuşmayacağız efendim. BAŞKAN – Peki, Sayın
Hükümetimiz konuşmuyor. Sayın gruplar adına söz,
bu TRT ile ilgili?.. TRT programları galiba hep
hoşumuza gidiyor; ama, Sayın Bildik, Klasik Türk Musikisine yeterince yer
vermiyor; onun için, konuşmak lazım. HALİT DUMANKAYA (İstanbul)
– Sayın Başkan... BAŞKAN – Sayın Dumankaya,
talebiniz ne; ben, onu alayım. HALİT DUMANKAYA (İstanbul)
– Grup adına konuşacağım. BAŞKAN – Grup adına mı?.. Siz önerge sahibi
olduğunuz için, zannettim ki önerge sahibi sıfatıyla söz istiyorsunuz. HALİT DUMANKAYA (İstanbul)
– Hayır; grup adına... BAŞKAN – Grup adına... Anavatan Partisi Grubunu
temsilen Sayın Dumankaya; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA HALİT
DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Geçen gün İstanbul
Göztepe'de menfur bir olayda şehit olan 12 vatandaşımıza Allah'tan rahmet
diliyorum. Bu olayı meydana getirenleri de şiddetle kınıyorum. Bunları bir an
önce bulup, gerekli cezayı vermenlerini de Hükümetten bekliyorum. Değerli milletvekilleri,
bundan tam dört sene evvel; yani, seçildikten hemen yirmi gün sonra TRT ile
ilgili bu araştırma önergesini vermiştim. Bununla beraber, şu anda, gündemin 14
üncü, 15 inci, 22 nci, 53 üncü, 54 üncü, 55 inci, 56 ncı, 84 üncü, 105 inci,
112 nci ve 113 üncü sıralarında bekleyen araştırma önergelerim vardır ve bu
önergelerin de birçoğu usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgilidir; ama, ne çare ki,
bu İçtüzük sayesinde bunları görüşme fırsatı bulamadık. Daha önce, bunların
önünde verdiğimiz TURBAN yolsuzluğu, Sait Halim Paşa Yalısı, Toprak Mahsulleri
Ofisindeki yolsuzluk, Petrol Ofisindeki yolsuzlukla ilgili önergeler görüşülmüş
ve bunlarda trilyonlarca liralık yolsuzluk tespit edilmiştir; bir kısmındaki
suçlular şu anda mahkemelerdedir. Maalesef, İçtüzük bu Meclisi iyi işletmiyor;
ama, mahkemeler de, maalesef, yavaş işliyor. Şu ana kadar neticelenen bir
mahkeme yok; ama, 30-40 tane mahkeme devam etmektedir. Bu önergeyi görüşürken,
seçim kararı alınmış, Meclis paydos etmiş, tatil olmuştu. Ben de milletvekili
olmayacağımı söylemiş, milletvekilliğine müracaat etmemiştim. Dolayısıyla, yine
bu kürsüde konuşma fırsatı oldu; ama, dilerim ki, bu neticeler Türk Milletinin
lehine olur, kamunun lehine olur. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, 7 Kasım 1982 tarihli Anayasamızdaki radyo
ve televizyon kurumunun devlet eliyle kurulması hükmü, 19 uncu Dönem
Meclisimizden geçen değişiklikle, Anayasamızdaki bu tekel kaldırılmıştır.
Ancak, idarenin tarafsızlığı, her türlü radyo ve televizyon yayınlarının
tarafsızlık ilkesini gözeteceği, cumhuriyetin temel niteliklerini, Türk
devletinin bağımsızlık ve varlığının ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü,
toplumun huzurunu ve genel ahlakı koruyacak tarzda yayın yapılması hükmü yasa
gereğidir. Günümüzde görsel basın,
artık, insan hayatında önemli bir yer almaktadır. Ailelerimizin hemen hemen
tamamının evinde renkli televizyon bulunmaktadır, bazı evlerin yatak odalarına
dahi ikinci bir televizyonla, 9 kanalla aile hayatımızın içine girmektedir;
tabiî bu kanalların sayısı bugün daha da artmıştır. Televizyon, ailelerimizin
kültürel gelişmesinde, eğitilmesinde, birçok ailenin eğlence kaynağı
olmaktadır. Radyo Tekeli: 7 Temmuz
1993 tarihinde, Anayasanın 133 üncü maddesi değiştirilmiş, özel televizyonlar
yasal hale getirilerek, bunları denetleyecek bir kurum olan RTÜK kurulmuştur.
Tabiî, bu nedenle, TRT'den yetişen insanların bu özel televizyonların kurulmasında
büyük emeği olmuş, yani, TRT, âdeta bir okul haline gelmiştir. TRT'de, yetişmiş kadrolar
boş otururken, eski Genel Müdür Sayın Tayfun Akgüner ve ekibi, kurum
programlarını, astronomik rakamlarla kurum dışında yaptırarak, kurumu, telafisi
mümkün olmayan zararlara uğratmıştır. 1992 yılında dışarıya yaptırılan
programlar, 1993 yılında yüzde 115 artarak, 100 milyarı geçmiştir. Değerli milletvekilleri,
bu paranın dörtte 1'i harcanarak kurumda çalışanların işgücü, teknik donanım
değerlense, daha ciddî programların yapılacağına inanıyorum. Bu şekilde de,
kurumda çalışanlar, kendilerine güven ve çalışma şevkine kavuşurlardı, kurumda
çalışanların şevki kırılmamış olurdu. Yine, 1993, 1994, 1995
yıllarında, kurumun dışarıdan kiraladığı programlarda da büyük artışlar vardır.
Bir önceki yıla göre yüzde 120 artışla 340 milyara varmış, bunun 317 milyarlık
bölümü yurtdışı kaynaklardan, 24 milyarlık bölümü de yurtiçi kaynaklardan
kiralanan programlardır. Bu artışın nedenleri, sorumsuz kişilerin, tutarsız bir
tedarik politikası oluşturmadığından kaynaklanmıştır. Değerli milletvekilleri,
TRT kurumunca satın alınan, 1 ile 5 yıl arasında değişen süreler içinde
yayınlanmadığı nedeniyle ödediğiniz lisans bedeli iade edilmediğinden, kurum,
1991-1994 yılları arasında, 3 869 340 dolar tutarında bir kayba uğramıştır.
Bugünkü kurla yaklaşık 1 trilyon lirayı geçmektedir. 1994-1995 yıllarında ise,
kayıplar çok daha fazladır. Gelişen dünyamızda ve
ülkemizde bir bakkal dahi hesaplarını bilgisayarla tutarken, TRT, o zamanki bu
alımları, düzenli bir bilgisayar sistemiyle değil, birkaç kişinin hafızasına
güvenerek yaptığı için, mükerrer alımlar yapmıştır. TRT Yönetmeliğinin 35 inci
maddesi gereğince, drama türü yapımlar için teklif alma veya teklif usullerini
kullanabileceğine cevap veriyor ise de, bugüne kadar, yalnız, alımlar, hep
teklif alma usulüyle yapılmıştır. Bu demektir ki, firmalar, ellerindeki
projeleri TRT'ye vermekte; TRT'nin istediğini değil de, kendi ellerindekini
vermektedirler. Yönetim Kurulu, 8.8.1991
tarih, 144 sayılı kararı gereğince, kurum dışı gerçek ve tüzelkişilere drama
türü yapımların sipariş edilmesinde, bunların yüzde 60'ı için teklif etme,
yüzde 40'ı için de teklif alma yöntemiyle yapılması yönünde karar almışken, bu
ilkeyi koymuşken, sadece teklif alınarak sipariş verilmesi, Yönetim Kurulunun
bu kararına aykırıdır. Burada, ağır bir ihmal vardır. İhmalden öte de, elbette
ki, burada, bazı şüpheler akla gelmektedir. TRT Kurumunun yerli
filmleri aldığı Kervan Limitet Şirketinin "eser işletme belgesi"
fotokopi yoluyla çoğaltılarak, asıl belgedeki eserin adı, sanatçıları, eserin
denetim ve kayıt numaralarına ait bölümler bantlanarak, kopyaların bu bölümleri
boş hale getirilmiş, satış yapılırken, aslına sahip olmayan gösteri haklarının
kuruma alınarak, asıl hak sahipleri, yani, eser sahipleri zarar görürken, bu
kopyalamayı yapan satıcı ile alım yapan TRT sorumluları karşılıklı kâr etmiş
veya zan altında kalmışlardır. Eserler üzerinde tahribat
yapıp filmleri TRT'ye satanlar, 1992 yılında milyarlarca lira kâr etmiş; 1993
yılında da aynı şekilde devam etmiştir. Bu filmleri kurumlara satıp para kazanarak,
taklit yoluyla kasasını dolduran taklitçiler ve onlara göz yuman o zamanki TRT
yöneticileri, kurumu zarara sokmuş, asıl hak sahipleri TRT'yi mahkemeye
vererek, kurumdan tazminat talebinde bulunmuşlardır. Değerli milletvekilleri,
TRT Kurumu ile kanal France International arasında 25.3.1991 tarihinde bir
protokol imzalanmıştır. Bu protokole göre, karşılıklı programlar birbirlerine
geçilecekti. Kanal France International, 1992 yılında 251 programı, 1993 yılında
233 programı, 1994 yılında da 300 programı TRT'ye gönderirken, bizim TRT,
Fransız kanalına bir program dahi göndermemiş; böylece, kültürümüzü, ülkemizin
tanıtılması fırsatını elden kaçırmışız. 1992-1994 yılları arasında, Fransız
televizyonlarına hiçbir program satılmamıştır. Yurtdışına geçici personel
gönderilmesinde, harcırahların hesaplanmasında 6245 sayılı Harcırah Kanunu
hükümleri uygulanır. Bu, yasa hükmüdür. Bizim TRT'nin kanun, nizam tanımaz
tutumları burada kendini gösterir; devletin malı deniz, yemeyen domuz parolasıyla
hareket edilir. Harcırah Kanunu gereği
ödenecek gündeliklerin miktarları, gidilecek ülkeye, aylık ve ücret tutarları,
ayrıca görevin niteliği de göz önüne alınır. Giden personele, ulaşım,
haberleşme, hulasa, zorunlu harcamalar için avans verilir. Alınan bu avanstan,
yatma ve yeme giderleri karşılanmaz; çünkü, onlar için harcanan para, alınan
harcırahın içinde vardır. Normalde, alınan iş avanslarının görev bitince
kapatılması lazım; para kalırsa iade edilir, fazla harcanırsa alınır. Normal
yol budur. Değerli milletvekilleri,
bizim TRT'de, o zamanın idarecileri, işleri böyle yürütmez. TRT'nin diğer
işlemlerinde olduğu gibi, usulsüzlükler, yolsuzluklar burada da yapılır. Giden
belli personelin yatma ve yeme giderleri "büro ve ikram giderleri"
adı altında TRT kasasından; yani, devletin kesesinden alınan avanslardan,
usulsüz karşılanır. Görev biter gibi görünür; ama, TRT'den alınan avansların
hesapları bir türlü ilgililerce kapatılmaz. Örnek mi istiyorsunuz; o zamanın
Genel Müdürü Tayfun Hoca'dan başlayalım. TRT Genel Müdürlüğü danışmanları -bir
danışman ordusu- koruma polis memuru, 1993 yılı Kasım-Aralık ayları,
Almanya-Belçika seyahatleri sırasında ses Royal Hotelde kalırlar. İsterseniz,
aldıkları odaların numaraları da bizde mevcut. Otele ödedikleri 116 446 Belçika
Frangını ve Boçk Hotelde kaldıkları ve aldıkları faturaların bedeli olan 2 037
Doyçe Mark, iş avansından, 10.12.1993 tarih ve 3537 sayılı Genel Müdürlük
oluruyla iş avansından ödenmiştir. Sayın milletvekilleri, TRT
Genel Müdürlüğü danışmanları -isimlerini saymıyorum- Yayın Denetleme Kurulu
üyesi, Haber Müdür Yardımcısı, 11-15 Kasım 1993 tarihinde Bükreş'e bir seyahate
giderler; harcırahlarını yasa gereği alırlar. Buraya kadar normal. Kişisel
harcama yapıp, yaptıkları harcamalarını, kendileri, ceplerinden ödemesi
gerekirken, mevzuata aykırı olarak "büro gideri" diyerek TRT'den
alırlar; aldıkları iş avanslarından karşılarlar. Bunun miktarı da 1 410 ABD
Dolarıdır. Katıldıkları Balkan Kadınlar Birliğince düzenlenen toplantı da, büro
kiralamasını gerektirecek nitelikte bir toplantı değildir. O nedenle, 16 Kasım
1993 tarihinde biten bu toplantıdan üzerlerinde kalan iş avansları, ancak
16.8.1994 tarihinde; yani, altı ay sonra kapatılır. Genel Müdür Danışmanı,
14.2.1994 tarihinde Genel Müdürün 378 sayılı oluruyla Almanya'ya gidiyor,
başkonsoloslar toplantısına katılıyor, harcırahını alıyor; ayrıca, yaptığı
kişisel masrafları -890 DM- yine, büro kiralaması aldatmacasıyla alıyor. Bu
onaylar, hep, o zamanın Genel Müdürü tarafından veriliyor. Değerli milletvekilleri,
konsoloslarla yaptığı toplantının büro kiralamasıyla alakası yoktur; ama, bu
yolu deniyor, bu usulsüzlükleri bu yolla yapıyor. 1-5 Mayıs 1994 tarihinde
Atlanta'da CNN'in bir toplantısına katılan Genel Müdür Sayın Tayfun Akgüner,
özel harcamalarını, büro kirası ve ikram giderini; ayrıca, TRT dışından bu
seyahate katılan Kadır Özen'in telefon görüşmelerini de, haberleşme gideri olarak
-yaklaşık 2 064 dolar tutarındaki meblâğı- iş avansından TRT'ye ödettirir. Bu,
Harcırah Kanunuyla bağdaşmıyor. Genel Müdür ve
danışmanları bu hileli yolu açınca, arkasından gidenler de aynı yolla devam
ediyorlar. Devlet Bakanlarının haberlerini izlemek üzere, 10 Ocak 1994
tarihinde ABD'ye gönderilen Dış Haberler Müdürü Yardımcısı ve Başkameraman da,
o günkü Genel Müdürün yolunu takip ederek, kaldıkları özel odalarını büro
tutulmuş gibi göstererek 1 840 doları, yine devlete ödettiriyorlar. Boşuna
dememişler "balık baştan kokar." Sayın Tayfun Akgüner'in
korumasının yurtdışına gönderilmesine bakanlık izin vermemiştir. Buna rağmen,
Genel Müdür, korumasını, izinsiz olarak Almanya ve Belçika seyahatine götürmüş,
yasal dışgörev yevmiyeleri, Ankara-İstanbul-Brüksel-Frankfurt gidiş-dönüş uçak
biletleri, Konut Fonu gideri, pasafort ve vize masraflarının hepsi usulsüz
olarak TRT tarafından karşılanmıştır. Hukuk devletinde yaşayacaksın; ama,
hukuku tanımayacaksın, hukuku ayaklar altına alacaksın. Sayın Genel Müdür,
İstanbul'dan getirdiği özel ve genel danışmanlar ordusuna, geçici ve süreli
çalışan personele, kurumun soysal tesislerini sonuna kadar açmış; 22.7.1993
sayılı talimatlarıyla da, adı geçen kişiler başta olmak üzere, başta
danışmanları, uzmanları bu tesislerde misafir edilip, sabah, öğle, akşam
yemeklerini yemişler ve gecenin geç vakitlerine kadar uygunsuz davranışlarda
bulunmuşlardır. TRT temsil gideri faslıyla ilgili olmayan bu harcamaları,
TRT'den bazılarıyla yakın ve gizli ilişkileri olduğu iddia edilen bu kişilerin
masraflarını TRT'nin kasasından ödetmiş, TRT'den yandaşlarına haksız çıkar
sağlatmıştır. Sayın Genel Müdür Tayfun
Akgüner, geçen sene KİT Komisyonunda yönelttiğimiz sorulara bu konuyla ilgili
olarak verdiği cevaplarda, üyeleri yanıltıcı şekilde, doğru cevap vermemiş,
üyeleri aldatmıştır; yani, komisyon üyelerinden gerçekleri saklamıştır. Sadece
bu konu, başlıbaşına bir olaydır. İzah edildiği gibi,
tamamen yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak kullandırılan bu tesislerle ilgili
gelen cevabında "TRT'nin sosyal tesislerinden yararlanma koşullarına uygun
olarak kalındığı, misafirlerin paralarını ödediği, TRT'nin herhangi bir grubu
veya kişiyi parasız yatırmadığı, ödemelerin yapıldığı..." şeklinde cevap
göndererek, komisyon üyelerine yanıltıcı bilgi vererek doğru söylememiş,
üyeleri yanıltmıştır. Bu şekilde gerçekleri tahrif ederek komisyon üyelerini
kasıtlı olarak yanıltan bu güzide kurumun Sayın eski Genel Müdürü, hukuku
ayaklar altına almıştır. Değerli üyeler, TRT'nin
harcamalarında cömert olarak davranan Sayın eski Genel Müdür, alacaklarına aynı
titizliği göstermemiş, özel elektrik kurumlarından dört yıldır alacağı olan
paraları da maalesef alamamış, bu konuda titiz davranmamıştır. Eski Genel Müdür Sayın
Tayfun Akgüner, TRT'nin televizyon programlarında kullanılan logo, jenerik ve
müzik yayınlarını beğenmemiş, bu çalışmaların kurum bünyesinde ve Anadolu
Üniversitesi stüdyolarında çok ucuz bir bedelle ve kaliteli olarak yapılacağı kurum
içinden teknik kişilerce kendisine söylenmiş, kurumun bu teknik kişilerine
itibar etmeyen Sayın Genel Müdür, Plato Film Limitet Şirketi yetkilileri Bilal
Çetin'e bu konularla ilgili yapım çalışmaları talimatını vermiş ve bu kişiye
210 bin dolar vermiştir. Bu yapım istisna sözleşmesinin 37 ve 38 inci maddeleri
usul ve esaslara uymamaktadır. Yapılan bu usulsüzlükleri kitabına uydurmak
için, bu işi alan şirketin ortağı bir firma ile muhtemelen dostlukları olan bir
firmadan teklif alınmış; ama, daha sonra alınan bu tekliflere kayıt numarası
verilmeyerek yönetim kuruluna sunulmuştur. BAŞKAN – Sayın Dumankaya,
birbuçuk dakikanız var; toparlarsanız... HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– Bu gelişmelerden haberi olmayan yönetim kurulu, bir çekimser oyla, bu konuda
eski Genel Müdüre yetki vermiştir. Sayın eski Genel Müdür, yönetim kurulu
üyelerini yanıltıyor, bir çekimser oya mukabil yetki alıyor. İşin garip yönü, 8
Mart 1994 tarihinde iş ihale ediliyor, 11 Mart 1994 tarihinde -yani üç günde-
iş bitiriliyor, fatura kesiliyor, para alınıyor. İşin neresinden bakarsanız
bakın, bir kokulu işlemdir. Belli ki, iş yönetim
kurulu kararından önce verilmiş, islim arkadan gelsin mantığıyla sözleşme
yönetim kurulu kararından sonra hazırlanmış, ilgililerce paraflanmış, Sayın
Genel Müdür Akgüner tarafından imzalanmıştır. Müfettişler incelemeleri
sırasında firmaların teklif mektuplarının kayıp olduğu, Teftiş Kurulunun
raporuna göre dosyanın Genel Müdürlükte kalmış olduğu yazılmış. Reklamlar Konusu: Değerli milletvekilleri,
kamunun diğer kurumlarında olduğu gibi, bankanın reklamlarını da Jenajans-Gry
Şirketi yürütmektedir. Genel Müdür Diyarbakır'dan verdiği talimatla -telefonla-
ve bilahara yazılı teyitle bankanın reklamları 4 Ocak 1994 tarihinde ve
TRT-1'de ücretsiz olarak yayınlanmıştır. 2954 sayılı TRT Kanununun
46 ncı maddesinde ilan ve reklamlarda indirimli tarifenin uygulanmasının
yönetim kurulu kararıyla mümkün olabileceği hükmü vardır. Yine, buna bağlı olarak,
TRT-1'de verilen ücretsiz ilanların sadece TRT-2'de bir kez yayınlanmasına dair
yönetim kurulu kararı 1.1.1993 tarihinde geçerli iken, Sayın Genel Müdürün
kanun, yönetmenlik tanımaz tutumu burada da kendini göstermiş, yasal yetkisini
aşarak, yönetim kurulu kararlarını hiçe sayarak, keyfî idaresini sorumsuzca
devam ettirmiştir. Kurtuluş dizisi ekranda
gösterime girmeden tanıtımı amaçlanır. Sayın eski Genel Müdür,
piyasa araştırması yapmadan, firmalardan teklif almadan, İstanbul Üniversitesi
İşletme Fakültesinde dışarıdan ders veren Ayşegül Dora'yla bağlantı kurmuş
-kendisi de bu okulun dekanıymış- bu kişinin ortağı olduğu Pen Ajanstan dizinin
tanıtımını istemiş, bu firmayla... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Oraya bakmayın;
sürenizi ben bir defa uzattım. Size 1 dakika daha süre vereyim... HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– ... ve daha sonra, basın ilanları ve kokteylle ilgili önerisine itibar
edilmiş, 9 Mart 1994'de de yönetim kuruluna getirilmiş; 20-21-22 Mart 1994
günlerinde ilan verilmesi kararlaştırılmış, ilgili firmaya teslim edilmiştir. Değerli arkadaşlarım,
yine, önerge sahibi olarak konuşacağım; zamanım bitmiş; bundan sonraki
bölümünü, önerge sahibi olarak izah edeceğim. Teşekkür ederim. (ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Dumankaya,
teşekkür ediyorum. Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere, Bayburt Milletvekili Sayın Pamukçu; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA SUAT
PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TRT'yle ilgili
usulsüzlük ve yolsuzlukları araştırmak amacıyla bir araştırma önergesi
verilmesi üzerine, Grubumuz adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz aldım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu konunun,
bugün gündeme gelmiş olmasından duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
Neden diye soracak olursanız, bugün konuştuğumuz, sadece TRT'yle ilgili bir
yolsuzluk; ancak, Türkiye Cumhuriyetinin şu anda içinde bulunduğu duruma
baktığımız zaman, özellikle geçmiş hükümetin, 55 inci hükümetin düşürülmesi
gerekçesine baktığımız zaman, Türkiye'de yolsuzlukların nerelere vardığı
konusunda, zannediyorum, hepiniz hemfikirsiniz. Bu konuya tekrar
döneceğim; ancak, TRT'yle ilgili hususlarda birkaç şey söylemek istiyorum. Şu
anda TRT'nin yayınlarından memnun olan vatandaşların sayısı konusunda,
zannediyorum, sizler de bir şeyler biliyorsunuz; izlenme oranlarına baktığınız
zaman, bu konuda somut bir rakamı elde etmek mümkün. Bir kere, TRT, tarafsızlık
konusunda tamamen güvenini yitirmiş bir durumdadır. TRT, sadece, mevcut
iktidarın borazanı olmaktan öteye herhangi bir fonksiyon icra etmemektedir.
Siyasî partilerle ilgili haberlerde, yorumlarda denge gözetilmemektedir. Anamuhalefet
partisine veya diyelim, daha büyük bir grubu olan Anavatan Partisine ayrılan
süre ile 61 üyeli bir gruba ayrılan süre arasındaki farka baktığınız zaman,
bize hak vereceğinizi umuyorum, buna inanıyorum. Bugün, TRT, sadece,
bakanların ne yaptıklarını, nereye gittiklerini anlatmaktan başka bir şey
yapmıyor; neredeyse, bakanların özel odalarına kadar çalışmalarını millete
yansıtmaktan başka bir fonksiyon icra etmemektedir ve halkımız da, bu tür
yayınları kınamaktadır, bıkkınlık getirmiştir. Biraz önce Sayın Dumankaya
detaylarıyla üzerinde durdu; TRT'nin, program yaptırılma sırasındaki
davranışlarını, usulsüzlüklerini, geziler tertipleyerek devletin, milletin
parasını çarçur etmelerini... Bunların hepsini anlattı; bunlar üzerinde duracak
değilim. TRT'nin yayınlarına
baktığımız zaman, mesela, hükümetin olumsuz icraatlarıyla ilgili yayınları
verirken, nedense, hep gecenin geç saatlerini ya da sabahın erken saatlerini
seçiyor. Mevcut 56 ncı hükümet birbuçuk ayda yüzde 30 akaryakıt zammı yapmış,
TRT'de bunun haberini sadece gece saat 12'den sonra duyuyorsunuz. Bu, sadece,
hükümetin icraatlarını, özellikle olumsuz icraatlarını halkın gözünden
kaçırmaya yönelik bir anlayış değil, aynı zamanda, millete de yapılan bir
haksızlıktır. TRT'de yayınlanan
yayınlardan, mesela, dinî ve ahlakî yayınlara bakıyorsunuz; bunlar da, ne
hikmetse, gecenin saat 12'sinden sonra yayınlanıyor. Bildiğiniz üzere, TRT,
Diyanet İşleri Başkanlığıyla bir anlaşma yapmış ve birtakım dinî yayınlara
geçmişti; ancak -halkımızdan gelen şikâyetleri de ben burada dile getirmek
durumundayım- halkımız, bu yayınların çok geç saatte yayınlanmış olmasından
dolayı huzursuzdur ve bunun, mutlaka düzeltilmesini istemektedir. Bunun dışında, mesela,
TRT, önemli icraatları, olumsuz icraatları, nedense, hep, poşet içerisinde
yayınlamaktadır. Bir TRT-Int kanalımız var, biliyorsunuz; özellikle Avrupa'da
izleniyor. Bu kanaldan yapılan yayınlar Avrupalıları bile utandıracak durumdadır.
Avrupalılar bile, bizlere "bizim televizyonlarımızda bu tür yayınlar, gece
saat 12'den sonra, hatta, şifreli olarak yayınlanırken, sizin TRT-Int'iniz,
maalesef, özellikle çocukların ve gençlerin televizyon karşısında oturdukları
bir saatte..." Erken saatlerde bunların yayınlanmış olmasından kendileri
de utanmaktadır. Bugün, tabiî, TRT
yolsuzluğunu konuşuyoruz da... Sözümün başında da söylediğim gibi, 55 inci
hükümet, yolsuzluklar nedeniyle düşürülmüş bir hükümettir. Türkiye'de, 55 inci
hükümet döneminde yapılan yolsuzluklardan dolayı birçok insan, bugün, hâkimler
karşısında hesap vermektedir; ancak, bu yolsuzluklardan birinci derecede
sorumlu olan 55 inci hükümetin Başbakanı ve o günkü hükümetin Başbakan
Yardımcısı, bugün, sorumluluktan kaçmanın çabası içerisindedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi TRT'yle ilgili yolsuzlukları konuşurken, geçmiş hükümetin uygulamaları
üzerinde de durmamız gerekir. Geçmiş hükümetle ilgili usulsüzlük ve
yolsuzlukları anlatırken insanın tüyleri ürperiyor. Bakınız, Bayburt'a, yatırım
için 1 trilyon lira ayrılıyor; bir kişi, kalkıyor, devleti 175 milyon dolar
dolandırıyor; yani, yaklaşık 80 katı... Sonra da, kalkıyorsunuz "efendim,
güneydoğuya 40 trilyon liralık paket açtık" diyorsunuz; bunun 2 katını bir
kişi dolandırıyor. Türkiye'de para var, Türkiye'de kaynak var; ancak, bu
kaynaklar, maalesef, yolsuzluklarla, suiistimallerle çarçur ediliyor, milletin
perişan hali unutuluyor. Bütün bunlar olup
biterken, geçmiş hükümet, yolsuzluklarına kılıf aramak için büyük çabalar
içerisine girmiştir. Bunları unutmadık. Bir RTÜK yasası buradan geçirilmek için
ne kadar gayret edilmiştir, hepimiz biliyoruz; ama, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, böyle bir geçide imkân vermemiştir ve gerekli olan adımını atmış,
görevini yerine getirmiştir. Efendim, bununla ne
yapılmak istenmiştir; herkesin malumudur. Türkiye'de enerji ihalelerinin belli
birtakım medya çevrelerine kotarılması için bu kanun getirilmişti,
biliyorsunuz; ancak, Meclisten geçmemiştir. Fakat, hükümet, bu çabalarının
hesabını henüz vermemiştir ve umuyorum, inanıyorum ki, önümüzdeki seçimde,
millet, bunlardan hesabını soracaktır. MUSA UZUNKAYA (Samsun) –
56 ncı hükümetin günahı yok efendim; 55'in, 55'in... SUAT PAMUKÇU (Devamla) –
Bugün, bu konuyu konuşurken, biraz önce, buraya gelmeden önce, hep şöyle
düşündüm; dedim ki: Yahu, bu imzacılar bu Meclisi toplamasa idi, cumartesi günü
yaşadıklarımızı, bugün, biraz önce, burada yaşadıklarımızı yaşamayacaktık. Ben,
imzacı milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum; hiç olmazsa,
cumartesi ve bugünkü yaşadığımız olayların millet tarafından görülmesine vesile
olmuşlardır. Bu arada, değerli
arkadaşımız Sayın Yıldırım Aktürk'e de ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Sizin olsun... SUAT PAMUKÇU (Devamla) –
Herkesin bildiği birtakım gerçeklerin daha somut bir şekilde ortaya konulmasına
vesile olmuşlardır. Kendilerini bu açıdan tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum. Efendim, seçimler
yapılacak, bunda hepimiz kararlıyız. Demin onu düşündüm; dedim ki: Bu
yaşadıklarımızı insan düşününce, burada oturmanın ne anlamı var, siyasî parti
olmanın ne anlamı var, hükümet olmanın ne anlamı var, seçim yapmanın ne anlamı
var. Türkiye'de halk bir tarafa bırakılmış, milletin dertleri unutulmuş,
birtakım rant çevrelerinin, birtakım mafyanın çıkarları için gece gündüz
çalışılmış; sonunda da, seçime kaçarak paçayı kurtarmak istiyoruz. Sanki, böyle
bir durum var. Arkadaşlar, bu seçimin
anlamlı olmasının bir tek yolu var; o da, Türkiye'de, demokratik ortamın, insan
haklarına uygun demokratik bir ortamın öncelikle oluşturulmasıdır. Bakınız,
bizim geçen cumartesi günü verdiğimiz; ancak, görüşülmeyen önergemiz, umuyorum,
yarın görüşülür, kabul edilir. Bir an önce, gerek Türk Ceza Kanununun 312 nci
maddesi gerek Siyasî Partiler Kanunu gerek DGM'lerle ilgili düzenleme ve
gerekse Pişmanlık Yasası konusunda, bu Meclis, gerekli adımları atarak seçime
giderse, gerçekten görevini yapmış olur. Aksi halde, millet, bu görevin nasıl
yapılacağı, nasıl yapılması gerektiği hususunda kararını verecektir ve
inanıyorum ki, önümüzdeki seçimlerden sonra oluşacak Meclis, büyük bir
ekseriyetle, ilk iş olarak demokratikleşmeye ve insan haklarına uygun yasaları
çıkarmaya gayret edecektir. Ben, istiyorum ki ve
diliyorum ki, Partimiz Grubu adına da diliyorum ki, bugünkü -yani, 20 nci
Dönem, bu- Meclis, bu yasaları bir an önce çıkarsın ve bu şerefi kendisi
taşısın; yoksa, hakikaten, yapılacak seçimin de, propagandanın da birtakım
manasızlıkları karşısında halkımıza ne diyeceğimizi ben kestiremiyorum. Bir
genelge yayımlanıyor; siyasî ortam geriliyor, birtakım davalar açılıyor. Böyle
bir ortamda seçimi yapmanın ne manası var. Bunu birtakım arkadaşlarımıza hep
soruyorum, herkes de diyor ki: Evet, böyle bir ortamda seçimin ne manası var.
Gelin, bu seçimi manalı bir hale getirelim ve önerdiğimiz kanunları birlikte
çıkaralım. Bu konuda, tabiî,
geçmişte, geçmiş hükümetle ilgili yolsuzlukları uzun uzun anlatacak değilim;
bunlar, herkesin gözü önünde cereyan etmiş olaylardır ve inanıyorum ki, Sayın
Dumankaya'nın böyle bir konuyu gündeme getirmiş olması da bir hatırlatmaya
vesile olmuştur; kendilerine teşekkür ediyorum. Bu araştırma önergesinin
kabulü yönünde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Pamukçu'ya
teşekkür ediyorum efendim. Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Tekirdağ Milletvekili Sayın Dayanıklı;
buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA BAYRAM
FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TRT'yle
ilgili olarak verilmiş bulunan Meclis araştırması önergesi üzerinde Demokratik
Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, daha çok, konuya
sadakat göstererek, konu üzerinde konuşacağım ve her zamanki kürsü adabımızı
sürdürmeye gayret edeceğim. Çok değerli arkadaşlarım,
çağdaş teknolojik gelişmelerin televizyon yayıncılığı alanında yarattığı köklü
değişikliklere rağmen, kamu televizyon yayıncılığı önemini yitirmemiş, aksine,
daha da artırmıştır. Özel ve ticarî televizyonların birbirleriyle rekabetleri
ve malum deyimiyle, reyting kavgaları, yayın kalitesiyle ilgili tartışmalara
yol açmıştır. Bu durumda, kamu hizmeti yapan TRT'nin önemi yeniden gündemdedir.
Var olan rekabet ortamında yaşayabilmek için, elbette, kamu yayıncılığının,
katılımcı demokrasiye, cumhuriyet ilkelerine ve Anayasaya saygıyı önplanda
tutması ve kendisini kitlelere benimsetmesi gerekir. Sayın milletvekilleri,
kamu yayıncılığı, çok karmaşık, çok yönlü, çok boyutlu ve çok çeşitli iletişim
ortamında varlığını sürdürmek durumundadır; ayrıca, sorumlu yayıncılık anlayışı
içerisinde kamu yararını gözetmek, çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerine
özen göstermek durumundadır. Böylesine çok boyutlu bir işlevi yerine getiren
kamu hizmeti yayıncılığını, ülkemizde daha kaliteli ve daha verimli bir temele
oturtmak konusunda hepimizin ulusal bir görevi ve sorumluluğu bulunmaktadır. Sayın milletvekilleri, söz
konusu önerge 1996 yılında verilmiştir ve 55 inci cumhuriyet hükümeti, önceki
dönemde TRT'ye yöneltilen çeşitli eleştiriler ve üzerinde konuştuğumuz
araştırma önergesi iddiaları nedeniyle, TRT yönetimini o zaman değiştirmiştir.
Bu değişiklik sonucu, TRT'de yeniden bir yapılanma süreci başlamıştır ve bu
yeni yapılanma sürecinde, TRT'nin, gerçekten bağımsız bir kamu kuruluşu haline
getirilmesi gayretleri sürmektedir ve TRT'nin, mutlaka bir bağımsız kamu
kuruluşu haline getirilmesi zorunludur; çünkü, TRT, artık, yalnızca ulusal
ölçekte yarışmamakta, sınır ötesi yayınlar nedeniyle diğer ülkelere de
yayıncılık alanında hizmet vermek ve rekabet etmek zorundadır. Kamu yayıncılığı yapan
kurumlar için reyting kavgası öncelikli amaç değildir ve olmamalıdır; tüm
izleyici gruplarının gereksinmelerini göz önünde bulundurarak, eğitim,
bilgilendirme ve eğlendirme olarak kısaca ifade edilebilecek amaçlarını yerine
getirme çabaları göstermelidir. Kamusal yayın kurumlarının
temel amaçlarından birisi de, izleyicilerin ulusal kimliklerini ve içinde
yaşadıkları toplumla bütünleşmelerini sağlamaktır. Sayın milletvekilleri,
ülkemizde kamu yayıncılığı yapan kurum olan TRT'nin, bu amaçları yerine
getirebilmesi için, bugüne kadar olan birikmiş sorunlarının bir an önce çözülmesi,
ulusal ve uluslararası alanda kamu hizmeti anlayışından ödün vermeden diğer
yayın kuruluşlarıyla rekabet edebilecek bir yapıya kavuşturulması için devlet
de üzerine düşeni yapmalıdır ve yapmaktadır. Yeni dönemde, TRT
yayınlarındaki rekabetçi yaklaşım ve kalite artışı açıkça görülmektedir.
Özellikle özel kanalların eğitim, kültür, tarih ve belgesel nitelikte
programları ihmal ettikleri görüldükçe, TRT'ye olan gereksinme bariz bir
biçimde ortaya çıkmıştır. TRT, yalnızca yurt içinde
değil, Avrupa'da ve Ortaasya'da yaşayan yurttaşlarımıza ve soydaşlarımıza da
aydınlatıcı programlarıyla büyük bir kamu hizmeti sunmaktadır. Bu nedenle,
TRT'nin, en son teknolojilerden yararlanıp en iyi şekilde hizmet veren bir
kurum haline gelerek varlığını sürdürmesi gerekmektedir. Sayın milletvekilleri,
özellikle kamu sektöründe uygulamakta çok geç kaldığımız toplam kalite yöntemi
veya yönetimi anlayışının, bütün kamu kurumlarımıza, en başta TRT'ye
getirilmesinde büyük yarar vardır. Son yıllarda özel sektör kuruluşlarımızın
Avrupa'da aldığı kalite ödülleri düşünüldüğünde, hizmette etkinlik ve
verimlilik sağlayacak bu yönetim anlayışını özel sektörde çok başarılı bir
biçimde uygulayan kadrolarımızın, benzer başarıyı kamu yayın kurumlarında da
göstermemesi için hiçbir neden yoktur; yeter ki, TRT, üzerindeki baskıları
azaltsın, bu kurum bir istihdam kapısı olarak görülmesin, TRT'nin eksiklikleri
süratle giderilip çağdaş bir yayın kurumu haline getirilebilsin. Burada şükranla belirtmek
istiyorum ki, TRT, ayrıca, çağdaş iletişim teknolojisini yaygınlaştırarak
açıköğretim öğrencilerine de hizmet sunmaktadır. Açıköğretimin bu yolla daha da
çok vatandaşımıza sunulması, gerçekten takdir edilecek bir yaklaşımdır. Sayın milletvekilleri,
gündeme gelen bu Meclis araştırması önergesinde ortaya konulan yolsuzluk
iddiaları, aradan geçen uzun sürede, söz konusu kamu görevlilerinin bu görevden
uzaklaştırılması nedeniyle, güncelliğini yitirmiştir; konu, yargıya intikal etmiştir.
Bu iddialarla ilgili yargı yolunun açık olduğunu dikkate alarak, söz konusu
kamu görevlileriyle ilgili her türlü yasal işlemin başlatılması için ayrıca bir
Meclis araştırma önergesine gerek olmadığını düşünüyoruz. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Dayanıklı,
teşekkür ediyorum efendim; kısa bir sürede çok güzel şeyler söylediğiniz için,
ayrıca teşekkür ediyorum. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Allah için!.. BAŞKAN – Evet efendim;
süreyi kim ne kadar kısaltırsa, teşekkürümüz daha çok artacak. Sayın Yılmazyıldız, Doğru
Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere... Ama, arz ve ifade ettiğim
gibi, 20 dakikayı kullanmaya mecbur değilsiniz; Tüzükte öyle zorlayıcı bir
hüküm yok. Buyurun. DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Dumankaya ve arkadaşlarının, TRT'de yapılan işlemlerle ilgili olarak, TRT
yönetimi hakkında verdikleri araştırma önergesi üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini dile getirmek için söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Şimdi, tabiî, ben şöyle
bir imzalara bakıyorum; bu imzaların hâlâ daha ne kadarı bunun arkasında; acaba
ne kadarı "küskünler" veya "bağımsızlar, özgürler" denilen
milletvekillerinin arasında veya ne kadarı eski partisinin içinde ve ne kadarı
geçerli, çok merak etmekteyim. Yani, artık şunu görmek lazım: Parlamento,
Meclis, kendini tatile soktuktan veya ara verdikten sonra, ülke seçim sathı
mailine girmiş, her tarafta seçim çalışmaları yürütülürken, burada bu araştırma
önergesinin de ne kadar etkili ve yetkili olacağını anlamak güç. Özellikle, bir
de tarihe baktığımızda, 1996 yılının şubat ayı; yani, dört yıl geçmiş. Mevcut
genel müdür yok; yeni gelen genel müdür, bakıyoruz, bütün kadroları tasfiye
etmiş. Hele de TRT Yasasını düşündüğünüzde -TRT'nin düzenlediği bir açık
oturuma konuşmacı olarak katıldığımda hatırlıyorum- orada, genel müdürün bütün
atamaları tek imzayla yapmak için yetkisi var; belki bu yetki Başbakanda bile
yok. Belli genel müdürlüklere, daire başkanlıklarına, Başbakan, en az üç
imzayla, yani ilgili bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzasıyla atama
yaparken, ne hikmetse, Başbakanda olmayan bir yetki, TRT Genel Müdürüne
verilmiş. Şimdi, ben, Sayın
Dumankaya'nın KİT Komisyonunda birlikte çalıştığımız dönemlerde yaptığı bu
eleştirilerin çoğuna katılıyorum; ama, bakıyoruz, aynı eleştiriler yeni dönem
için de geçerli; sadece isimler değişik, zamanlar değişik, görevliler değişik.
Bakıyorsunuz, biri genel müdür oluyor "TRT'de çok fazla eleman var; işte
benim bunu şu kadar azaltmam lazım" diyor, 1 500 kişi daha alıyor!.. Biz TRT'nin eleman
almasına itiraz etmiyoruz. Alınan elemanların çoğu da işe yaramıyor; yani,
bakıyorsunuz, orada sözleşmeli çalışan, kadroya geçmek için sıra bekleyen
insanlar var; bunlar dururken, bakıyorsunuz, tümüyle, işte hemen, bir şekilde
sözleşme uydurulup, haftasına tekrar işe alınıyor. Bu tür olumsuzluklar var.
Onun için, bence, genel müdürün öncelikle bu yetkilerinin ciddî şekilde gözden
geçirilmesi lazım, TRT Yasasının gözden geçirilmesi lazım; yani, bir kere, TRT
ne olmalı, ona bakmamız lazım. TRT'nin, hür ve demokratik
bir sistemi savunan, demokratik rejmin, parlamenter rejimin temeli olan bütün
partilerin sesini rahat duyurabildiği, sadece Sayın Cumhurbaşkanından
başlayarak Başbakan ve bakanlara kadar devam eden protokol haberleri yapan veya
protokol programları yapan -mesela, özellikle Sayın Altuğ'un programı çok
enteresandır- bir kurum olmaktan kurtulması lazım. Eğer biz, TRT'yi bu
özelliklerinden kurtaramazsak, ne kadar araştırırsak araştıralım, bunlar da
gidecektir, yerlerine yenileri gelecektir ve aynı sistem devam edecektir. Bir kere, ben, TRT'nin
yetkileri az, özerkliği az, gibi algılamıyorum. Biraz, bizim insanlarımız,
özellikle bürokratlarımız, nedense, iktidar erkine karşı, belki o günkü
Başbakana karşı elindeki yetkileri kullanmakta ciddî şekilde endişe ediyor.
Eleman almakta sınırsız yetkiniz olacak, istediğiniz insana görev dağıtmakta
sınırsız yetkiniz olacak, istediğiniz kuruluşa program yaptırmakta sınırsız
yetkiniz olacak, hele hele Sayın Dumankaya'nın burada anlattığı harcamaları
yapabilecek kadar yetkiniz olacak... Bu kurum özerk; ama, bu kurumda belki bunu
doğru kullanacak, belki bu yetkileri hür ve demokratik parlamenter sistemin
gelişmesi yönünde, milletin kültür seviyesinin gelişmesi yönünde, insanımızın
gelişmesi yönünde saygın, eğitici programların daha da fazla olduğu, izlenme
oranının yüksek olduğu programların yapıldığı bir kurum haline getirmek
istiyorsak, mutlaka bunların yeniden düzenlenmesi lazım. Bir başka şey, özellikle -belki
araştırmanın konusu değil ama, önemli bir problem olduğu için söylemek
istiyorum- Türkiye'nin pek çok yerinden TRT yayınları -televizyon veya radyo
yayınları- çok rahat alınamıyor. Örnek vereyim -her hafta gittiğim için ve ana
bir yol olduğu için söylüyorum- Ankara'dan Bursa'ya, Balıkesir'e kadar gidin
-yani, Eskişehir-Bursa-Balıkesir yolu, ana bir yoldur- bu yolda, kesintisiz,
TRT-FM radyosunu dinleyemezsiniz; trafiğin son derece yoğun olduğu bir yoldur.
Türkiye'nin anaarterlerinde TRT'nin herhangi bir radyosunu rahat
dinleyemezsiniz veyahut televizyon yayınlarını doğru dürüst izleyemezsiniz.
Özellikle, açıköğretim yayınlarını ciddî şekilde, açıköğretim fakültesinin
öğrencilerinin sayısının yüzbinleri bulduğu ülkemizde, bunun derslerini takip
etmek isteyen, yani TRT-4 aracılığıyla takip etmek isteyen yüzbinlerce
insanımız, bu yayınları bir türlü alamaz, büyük şehirlerimizde alamaz. Örnek
vereyim: Örneğin, Balıkesir'in Susurluk İlçesinde alamaz veyahut Kepsut
İlçesinde alamaz, Bigadiç'inde alamaz, Savaştepe'sinde alamaz, hatta ve hatta,
TRT-1 yayınlarını bile net alamaz. Ha, alır da, doğal olarak, bir tarafta cam
gibi pırıl pırıl görüntü, diğer tarafta karlı, kayık, ikide bir cazırtılı,
gürültülü bir görüntü... Bunu kimse izlemek istemiyor. O zaman, siz hangi iyi
programı yapmak isterseniz isteyin, hangi hükümeti nasıl takdim etmek
isterseniz isteyin, zaten izletemiyorsunuz. Onun için, mutlaka, TRT
altyapısının hızla geliştirilmesi lazım. Belki bunun için de en önemlisi,
bence, TRT vericilerinin Türk Telekom'dan -ki, Anayasa Mahkemesinin
emridir- TRT'ye devrini öngören yasanın
çıkması lazım; maalesef, bu yasayı hâlâ çıkaramadık. Bakın, bu, bu kadar önemli
bir yasa. Belki mevcut hengâme içinde başka yasalar öne çıkmış görünüyor; ama,
bu yasa bile, milyonlarca insanımızı direkt ilgilendiriyor, milyonlarca
insanımızın eğitimini doğrudan ilgilendiriyor. İşte, bu yasa görüşülürken
veya diğer yasalar görüşülürken, gözlemledik ki, artık, denildi ki, bu dönem
Meclis, devrini tamamlamıştır, tekrar millete başvurarak yenilenmelidir; 486
parlamenter arkadaşın oylarıyla bu kararı vermiştir. Ancak, sonradan gördük ki
-üzülerek söyüyorum- maalesef, demokrasimizi veya parlamenter sistemimizi
geliştirmek amacıyla değil, milletimizin
önünü açmak için değil, ama bazı kişisel kaygılar, bu süreci tekrar sekteye
uğratmaya çalışmaktadır. Bunun ise, ülkemize vereceği bir şey yoktur. Bu,
tümüyle bir kaos yaratacaktır -bu, benim şahsî kanaatim- ekonomide sıkıntı
yaratacaktır. Örneğin, biliyoruz ki, IMF heyetinin seçimlerden sonra tekrar
Türkiye'ye gelip bir anlaşma yapıp, bazı kredilerin alınmasıyla ilgili yeşil ışık yakacağına dair söylemleri vardı;
bütün bunların aylar sonrasına aktarılması demektir. Bunlar da, Türkiye'nin iç
ve dış borçlarında daha büyük büyüme demektir; bu, milletimizin sırtına
vurulacak bir yüktür. İkide bir kararını değiştiren bir Parlamento, ayrıca,
kanımca, milletvekilliğinin ve Parlamentonun da saygınlığının ciddî şekilde
sorgulanmasına sebep olmaktadır. Onun için, böyle bir
ortamda, dediğim gibi, bu araştırma önergesi, en azından, TRT'yle ilgili
görüşlerimizi tekrar ifade edebilmek açısından yararlı olmuştur, faydalı
olmuştur; ben, teşekkür ediyorum. Burada yapılması gereken
şey: Mutlaka, TRT'nin teknik altyapısının geliştirilmesi lazım, milletin
beğenisini kazanan yayınların devamının sağlanması lazım. Öyle programlar var,
reytingi güzel, millet izliyor, bir şeyler öğreniyor, kendini buluyor; ama, ondan
sonra bakıyoruz, bu program özel bir kanala kaptırılmış. Bunun devamının
sağlanması lazım. Bunun yanında, sadece
popüler kültür vererek milletin kültür seviyesini yükseltmek mümkün değil.
Zaman zaman, milletin eğitilebilmesi açısından, genel kültürel seviyesinin
yükseltilmesi açısından da, yararlı programların, daha fazla izlenme oranına
bakılmaksızın, bu fayda gözetilerek, mutlaka takip edilmesi lazımdır. Diğer bir olay, gerçekten,
TRT, Türkiye'deki özel kanalların, televizyon yayını yapan pek çok kanalın
âdeta teknik eleman yetiştiren okulu olmuştur. Maalesef, kendi elemanlarına
yeterli ücret veremediği için, bunların herbiri birer birer elinden kayıp
gitmiştir; milyonluk, hatta trilyonluk stüdyolar, çok verimsiz bir şekilde atıl
olarak durmaktadır. İşte bu stüdyoları kullanacak teknik elemanlarla TRT'nin
takviye edilmesi lazımdır. Bu elemanları elinde tutacak gerekli desteği,
personel politikasıyla verebilmek lazımdır; onları maddî açıdan tatmin
edebilmek lazımdır ve her şeyden önce de, atıl olarak duran bu stüdyoları,
program yapımı için, TRT, hem bir şeyler kazanmak, kuruma kazandırmak hem de verimli
programların yapılabilmesi için daha etkin kullanmalıdır diyorum. Değerli arkadaşlar, eğer
biz, dediğim gibi, TRT Yasasında, TRT'de çalışanlarla ilgili yasalarda olması
gereken değişiklikleri yapmazsak, bu yetkiyi tek kişiye verirsek, bu araştırma
önergelerinin sonucundan da çok fazla bir şey çıkacağı kanaatinde değilim; ama,
araştırılması lazım mı; tabiî ki buna, Yüksek Meclisimiz, Yüksek Parlamento
Heyetimiz karar verecektir. Eğer Parlamento bu yönde bir karar verirse -ki,
takdirlerine sunuyoruz- eminim ki, sadece dört yıl önceki durumu değil, şimdiki
durumu da karşılaştırıldığında, hiçbir şeyin değişmediğini... YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Çok fark var... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Yok... Yok... YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Yeni genel müdür çok farklı. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Bakın, ben... Burada örnekler var, girmek istemedim; yani, bu tür
bir polemiğe girmek istemedim. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
İkisi arasında çok fark var. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Mesela, Sayın Yener, TRT'de 1 500'ü aşkın tayin yapmış, 1 500'ü
aşkın... Kimseye haber vermeden, hafta sonlarında 30 saniyelik -ben bunu KİT
Komisyonunda söyledim- sözlü sınavlarla bir sürü eleman almış. MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana)
– 30 saniye mi?!. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – 30 saniyelik sınavlarla. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Hiç öyle bir şey yok. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Belli kişiler... Yok... Yok... Yani,
Sayın... Bakın... BAŞKAN – Sayın
Yılmazyıldız, Sayın Yalova ile özel görüşmenizi sonra yaparsınız; lütfen, Genel
Kurula ifade buyurun. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
– Yalova sataşıyor. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Bakınız, ben şunu söyleyeyim... YÜKSEL YALOVA (Aydın) – 30
saniye olur mu?!. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Yalova'nın da dahli var. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – 2 Haziran 1998 tarihinde -elimdeki bilgiye göre- KİT Komisyonu
öncesinde, TRT Genel Müdürlüğüne son on ay içerisinde açıktan atama ve nakil
yoluyla olmak üzere, hafta sonları oluşturulan kişiye özel sınav
komisyonlarıyla, üçer beşer gruplar halinde 600'ü aşkın yeni personel
alındığına dair duyumlar vardır. Şimdi, olmaz... Şimdi burada söylemek
istemiyorum... Neyse... MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana)
– Bizim hiç haberimiz yok. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Yok... Yok... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Söyle, söyle; niye söylemiyorsun?! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Sayın Kavak'ın dahliyle, sicili yetmediği halde, sırf genel müdürün
talebiyle ve yönetim kurulunun özel kararıyla işe alınan insanlar var. Zaten,
bu araştırma yapıldığında, herhalde sırf o dönem değil, bugüne kadar hepsi
araştırılacağına göre, görüldüğü gibi... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Yalova'nın da dahli var. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Yok... Yok... NECMİ HOŞVER (Bolu) –
Sayın Yalova'ya haber vermemişler; bir dahaki sefer haber verirsiniz. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Bir dahaki sefer veririm... Artı, bakın şu kadarını
söyleyeyim; TRT Genel Müdürü Sayın Yener'in yakın akrabalarının son durumunu
söylüyorum: Birinci eşi Asuman Yener seslendirme yönetmeniymiş -eski görevi- şu
andaki görevi seslendirme müdürü; ikinci eşi Belma Yener memurmuş... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
– Denetçi... Denetçi... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – ...şu andaki görevi denetçi ve bu denetçilik kadrosu da,
enteresandır, denetçi görevine atandıktan sonra iptal ediliyor. Kızı Aylin
Yener işsizmiş, açıktan atamayla TRT'ye devlet memuru olmuş; kardeşi Göksel
Yener müdür yardımcısıymış, genel müdür müşaviri olmuş... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Maşallah!.. Maşallah!.. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Kardeşi Ayşe Örf şefmiş, denetçi olmuş -bu kadroda- ve ömür boyu
gazeteciliğin bütün haklarından istifade ediyor. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Ne güzel!.. Hiçbir şey yok daha!.. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Kardeşi Mustafa Yener genel müdür danışmanı olmuş; dayısı Kenan
Değerli -değerli biri olduğu için- emeklilikten, TRT Antalya Bölge Müdürlüğüne
atanmış. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – Maşallah!.. Maşallah!.. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
– Allah allah! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Kuzeni Yıldız Özdemir uzmanmış, Alım İkmal Daire Başkan Yardımcısı
olmuş; hala oğlu Fırat Arısoy yayın şefiymiş, Diyarbakır Bölge Müdürü olmuş;
teyze oğlu Erşan Başbuğ prodüktörmüş, İstanbul Bölge Müdür Yardımcısı olmuş. Burada yaklaşık 36 tane
falan var; 20 dakika da yetmez, ben o kadarına girmeyeceğim. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Var; daha çok var... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Ben bunu, siz söylediğiniz için söylüyorum. Eğer sistemi
düzeltmezseniz, bir kişiye yetkiyi bu kadar çok verirseniz, o da, normal, bunu
sonuna kadar suiistimal ediyor. Ben diyorum ki, TRT'nin, mutlaka bu personel
politikalarını da içerecek şekilde, genel müdürünün yetkileri ciddî şekilde
gözden geçirilmeli; belki, yönetim kurulu onayı olmadan, bu kadar rahat
davranamamalı. Tekrar ediyorum, bu araştırma mutlaka yapılmalı; fakat,
Parlamentonun, daha doğrusu ülkenin seçim sathı mailine girdiği, seçim
atmosferine girdiği bir ortamda da kimsenin bu araştırmayla pek ilgili
olacağını zannetmiyorum. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
18'inden sonra hepsini halledeceğiz. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) – 18'inden sonra siz yoksunuz ki!.. Allah rahmet eylesin!... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) – Onun için diyorum ki, bir an önce gelin şu seçimleri yapalım da,
milletimiz huzur bulsun. Yeni Parlamento bu işleri gayet güzel araştırır, hiç
merak etmeyin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum. Gruplar adına başka söz
talebi?.. Yok. Önerge sahibi sıfatıyla,
Sayın Dumankaya, söz talebiniz var mı? Sayın Dumankaya?.. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Umumî arzu üzerine var efendim. BAŞKAN – Ha, umumî arzu
üzerine!.. Çünkü, kendilerinden ses duyamadık. Buyurun efendim. HALİT DUMANKAYA (İstanbul)
– Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; önerge sahibi olarak yeniden söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, belki de burada son
konuşmam olacaktır; çünkü, Meclis tatil olursa, aday değilim -Sayın
Yılmazyıldız'ın dediği gibi- fazla da üzmek ve kırmak istemiyorum; ama, Bayburt
milletvekili sevgili arkadaşım burada seçmene selam gönderdi... Bir azınlık hükümetini,
istediğiniz bir önergeyle, ismini ne olsa koyarsınız ve düşürürsünüz, daha
başka çirkin şey koyar, düşürürsünüz; çünkü, azınlık hükümeti. Ama, ben 54 üncü
Hükümetin bir tek şeyini söyleyeceğim -çünkü, ben hep belgeyle konuşurum ve bu
belgeyi de Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a vermişim- bakınız, bedelsiz
oto ithalinde, 3,5 milyon dolar yurt dışında, 750 milyon dolar yurt içinde,
kendi yandaşlarınızın televizyonuna para verdiniz. İ. ERTAN YÜLEK (Adana) –
750 milyon dolar ne kadar yapar biliyor musun?!. HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– 750 000 dolar... İ. ERTAN YÜLEK (Adana) -
Bine düştü; tamam... HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– Biri, 3,5 milyon dolar, 1 trilyondan fazla yapar; öbürü de, işte, 250-300
milyar eder; demek ki, bu da büyük bir yolsuzluktur ve bakın, mahkemeye intikal
etmiştir. Listelere fazla girmiyorum; çünkü, bu benim saham ve biliyorsunuz,
hep belgeli konuşurum. Bakın, burada şunu
söylemek istiyorum: Bu söylediklerimi KİT Komisyonunda da söyledik ve Devlet
Denetleme Kurulu şu raporu hazırladı. Bizim dediklerimizin aynısı bu raporda
vardır; yani, ben, hiçbir zaman belgesiz konuşmuyorum. Buraya verdiğim 14
araştırma önergesi kalmıştır ve bunların her birinin arkasında iki üç klasör dosya
vardır; yani, ben, bir suçlamayı yaparken, bir olayı ortaya koyarken, muhakkak
ki, belgeye dayandırıyorum. Bu dediklerim de, şurada belgeye dayanmıştır. Şimdi, şu zaman oldu, bu
zaman oldu; kimin zamanında olursa olsun, yolsuzluğu kim yaparsa onun üzerine
gidilmesi lazım. O 3,5 milyon doları kim verdiyse onun hesabını burada
sormalıyız, öbürünü de kim vermişse; yani, bu milletin parasının hesabını
soruyoruz. Değerli arkadaşlarım, yine
konuya geliyorum ve konu da şu: Devlet Denetleme Kurulu, denetleme yaparken, bu
eski genel müdür tarafından iki İngiliz firmasına, iki kişiye bir rapor
hazırlatma parası verildiğini, parayla bir rapor hazırlatıldığını ve buna 63
milyar lira verildiğini görüyor. Bu raporu Devlet Denetleme Kurulu istiyor;
yasa gereğince en yüksek organ olan Devlet Denetleme Kuruluna bunu vermesi
gerekiyor; fakat, "bu gizlidir, bu raporu ben vermem" diyor. Aynı şekilde, reklamların
yapılmasını üç seneliğine bir Fransız şirketine veriyor. Fransız şirketine bu
reklamları verirken, TRT'nin içerisinde bu şirkete bir de oda veriliyor.
TRT'nin yasasına göre dışarıdan hiçbir kimsenin, hiçbir yabancının TRT'nin içinde
bir yeri olması mümkün değildir. Bu şirketle üç yıllığına mukavele yapılıyor ve
reklamları artırması için hiçbir şey yok; mevcut reklamları artırmasa dahi,
aynı parayı alıyor. Sonra mahkemeye veriliyor, Danıştay'a gidiliyor ve Danıştay
bu mukaveleyi ancak bir birbuçuk sene sonra iptal ediyor. YÜKSEL YALOVA (Aydın) –
Hangi genel müdür döneminde?.. HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– Eski Genel Müdür Tayfun Akgüner döneminde. Değerli arkadaşlarım, biz
bu önergeyi verdiğimizde, KİT Komisyonunda -tabiî, bu önerge verileli dört sene
oldu, İçtüzük gereğince burada beklediği için- uzun uzun görüşmeler yaptık,
olayları eleştirdik, bütün olayları tutanaklara geçirdik ve bunun hesaplarını
aklamadık. Dolayısıyla, bu, şimdi, mahkemeye gidip hesap vermektedir; ama,
diyebilirsiniz ki, bugüne kadar KİT Komisyonunda aklanmayıp da mahkemeye giden
ve mahkûm olan kim var; o da doğru. O nedenle, verilen bu
önergelerin her biri -benim verdiğim önergeler- hiçbir zaman için belgesiz
verilmemiştir. Tabiî, burası küçük olduğu için dosyaları da masanın üzerine
bıraktım. Burada da büyük yolsuzluklar, usulsüzlükler, adam kayırmalar
olmuştur. İnşallah, KİT Komisyonundan mahkemeye intikal eden bu dosyanın
neticesinde, burada devletin parasını haksız olarak yiyenler, haksız olarak
gasp edenler, hak ettikleri cezayı bulurlar. Bu duygularla, bu
araştırma önergesini kabul etsek dahi, artık Meclis tatile girecektir, komisyon
kurulamayacaktır, yine bu tozlu raflarda kalacaktır. İnşallah, 21 inci Dönem
milletvekili arkadaşlarım buraya gelirler, öncelikle güzel bir seçim kanunu yaparlar
-bundan sonra, artık seçim yapılacak, belli- ilk geldiklerinde, güzel bir seçim
kanunu yaparlar, tercihli sistemi getirirler. Tercihli sistem geldiğinde
göreceksiniz ki, buraya halka daha yakın insanlar gelecektir. Bunun dışında, İçtüzüğü
değiştirirler. Bakınız, bu İçtüzük, Meclisi çalıştırmamak içindir. Benim 14
tane önergem var; şu anda, seçim yapıldığı zaman, artık kadük olacak, rafa
kalkacaktır; ama, eğer İçtüzük değiştirilirse... Bizim yaptığımız İçtüzüğe, biz
mahkûm oluyoruz. Buraya gelenle, kim geliyorsa onunla, Meclis açılmalıdır. Eğer
Meclis onunla açılırsa, iktidar partisi girmek zorundadır; çünkü, getirdiği
önergeyi kabul ettirmek için; muhalefet partisi girmek zorundadır; çünkü, karşı
olduğu kanunu reddettirmek için. O zaman göreceksiniz ki, Meclisin itibarı daha
çok artacaktır. Değerli arkadaşlarım, bir
başka konu da, Meclisimize, milletvekillerine çok haksız eleştirilerde
bulunuyorlar. Geçen gün bir televizyon programında, 3 gazeteci oturmuş,
gazetecinin birisi "işte, bu 550 tellağın -tellak diyor- üçte 2'si
gelmeyecektir" diyor. Yani, bu kadar ağır, bu kadar seviyesiz bir lafı
kabul etmemiz mümkün değildir. O bakımdan, inşallah, bir
dahaki dönemde seçilecek Meclis Başkanı da bu kişilere gerekli cevabı verir ve
bu Meclis, layık olduğu yere oturur ve Türk Milletini en iyi şekilde temsil
eder. Bu duygularla, eğer
bilmeyerek sizleri kırmışsam, sizlerden özür diliyorum. Bu konudaki araştırmanın
yapılmasında da fayda vardır. Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Dumankaya,
efendim bu konuşma, biraz da veda konuşmasına benzedi. HALİT DUMANKAYA (Devamla)
– Evet, Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayırlı uğurlu
olsun; üzülmeyesiniz ve kesin bilesiniz ki, sizden sonra da bu çalışmalar devam
edecektir. Size, hayırlı gelecekler
diliyoruz. Evet, başka söz
talebi?..Yok. İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkanım, eğer imkân varsa ben de konuşmak istiyorum. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) –
Bir veda konuşması daha yapmak isteyen var herhalde! BAŞKAN - Efendim,
arkadaşımız, önerge sahibi sıfatıyla en son konuşmayı yaptı; ama, eğer
yerinizden kısa bir şey ifade edecekseniz,
buyurun; çünkü, siz de böyle veda konuşması yapacak durumda
olanlardansınız. Yalnız her vedacı söz istemesin. İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Bir tane daha var! BAŞKAN – Her vedacı söz
istemesin diye onu peşin söyledim. NECMİ HOŞVER (Bolu) –
Belli olmaz, toptan veda edebiliriz yani Sayın Başkan. İ.ERTAN YÜLEK (Adana) –
Sayın Başkanım, zannediyorum bir konunun-ki, bilahara düzeltti ama- kamuoyuna
açıklanmasında fayda var. 750 milyon dolarla 750 000 dolar arasında çok büyük
fark var. Dolayısıyla, bu, 750 000 dolar olabilir. BAŞKAN – Düzelttiler
efendim. İ.ERTAN YÜLEK (Adana)
– Evet, doğrusu o, ben onu söylüyorum. İkincisi, 54 üncü hükümet
zamanında, kaynak tedariki yönünde yapılan gayretler sonucu, 2 milyar dolarlık
bir kaynak sağlanmıştır ve kaynağın maliyeti de bugüne göre beşte bir
nispetindedir. Dolayısıyla, 2 milyar
dolarlık kaynak temini için 3 750 000 dolarlık bir reklam yapılmasının -ki, bu
aşağı yukarı binde 12-15 yapar-hiçbir kıymeti yoktur. Burada da herhangi bir
suiistimal olmadığını birçok defalar beyan ettik. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
efendim. Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması hususu kabul
edilmiştir. Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 13 üyeden oluşmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Komisyonun çalışma süresinin
başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç
ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Evet, daha nice böyle
verimli günlere. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Mart 1999 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum ve hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati : 18.34 IV. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam) B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Adapazarı,
Ankara, İzmir ve Gebze doğalgaz santral ihalelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6774) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim. Mustafa
Kul Erzincan 8 Ekim 1998 tarihinde, 4 tane
doğal gaz santralinin sözleşmesi, törenle imzalanmıştır. Yap İşlet modeline
göre yapılacak olan Adapazarı, Ankara, İzmir ve Gebze’deki doğal gaz santral
ihalelerini alan şirketler arasında, uluslararası konsorsiyumlar da
bulunmaktadır. Isınma dışında
kullanılacak doğal gaz oldukça pahalıya mal olmaktadır. Bu santrallerde doğal
gazın kullanılması dışa bağımlılığı artıracak, ulusal gelirimizi çok uluslu
şirketlerin kasasına gönderecektir. İmza törenine Mesut Yılmaz’ın da katıldığı
dört doğal gaz santralinin yapımı ile ilgili anlaşma için TEAŞ’ın önceden
imzaladığı protokol geçerli kabul edilmiştir. 1. TEAŞ’ın önceden
imzaladığı protokolde, anlaşmazlık durumlarında uluslararası tahkime
gidilmesinin öngörüldüğü iddiaları söz konusudur. Bu iddialar doğru mudur? 2. Anlaşmazlık
durumlarında niçin ulusal yargı sistemimizin dışına çıkılarak uluslararası
tahkim gereği duyulmuştur? 3. Bu sözleşmelerle
Anayasa ve Danıştay devre dışı mı bırakılacaktır? 4. Ülkemize gelen doğal
gaz, bu santralleri çalıştıracak miktarda mıdır? 5. Bu santrallerin doğal
gazla çalıştırılması elektriğin maliyetine ne şekilde etki edecektir? 6. Elektrik üretiminin bir
kamu hizmeti olmasından dolayı, özel sektöre devri imtiyaz sözleşmesini
gerektirir. Buna bağlı olarak, Yap İşlet yöntemi Anayasaya aykırılık
içerdiğinden, yapılan sözleşmeler de hukukî dayanaktan yoksun değil midir? T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 15.3.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.15.O.APK.0.23-300-338-4845 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
2.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-16968 sayılı yazısı. Erzincan Milletvekili
Sayın Mustafa Kul’un, Bakanlığıma tevcih ettiği 7/6774-16883 esas no.lu yazılı
soru önergesi, TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte
gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. A. Ziya Aktaş Bakan Erzincan Milletvekili
Sayın Mustafa Kul’un Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/6774-16883) Soru 1 : TEAŞ’ın önceden
imzaladığı protokolde, anlaşmazlık durumlarında uluslararası tahkime
gidilmesinin öngörüldüğü iddiaları söz konusudur. Bu iddialar doğru mudur? Cevap 1 : Yap-İşlet modeli
kapsamında 4 doğal gaz santralının yapımı için imzalanan anlaşmalar ile ilgili
olarak; TEAŞ tarafından daha önceden imzalanmış anlaşmazlık durumlarında
uluslararası tahkime gidilmesinin öngörüldüğü herhangi bir protokol bulunmamaktadır. Soru 2 : Anlaşmazlık
durumlarında niçin ulusal yargı sistemimizin dışına çıkılarak uluslararası
tahkim gereği duyulmuştur? Cevap 2 : 4283 sayılı
Yasaya dayalı olarak imzalanan ve yürürlüğe giren Yap-İşlet sözleşmelerinde
tahkim öngörülmüştür. Sözleşmelerde tahkim yeri Ankara’dır. Yani Hakemler
Ankara’da toplanacaklar ve yargılama Ankara’da yürütülecektir. Tahkim lisanı
Türkçe ve İngilizce olacaktır. Bu sözleşmelerde
sözleşmeye ilişkin olarak doğabilecek her türlü uyuşmazlığın, Devlet ve Diğer
Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıkların Çözümlenmesi
Hakkında Sözleşme “Konvansiyon” (ICSID) uyarınca tahkim yoluyla çözümlenmek
üzere Yatırım Uyuşmazlıklarının çözümü İçin Uluslararası Merkez’e (“Merkez”)
götürülmesi öngörülmüştür. Ancak bu, yukarıda da
ifade edildiği ve aşağıda açıklandığı üzere, “Uluslararası Tahkim”in kabul
edildiği anlamına gelmemektedir. Şirketle TEAŞ Genel
Müdürlüğü arasında çıkabilecek bir uyuşmazlıkta, uyuşmazlığı hangi taraf
çıkarmışsa, o taraf bir hakem tespit ederek, ismini ICSID Konvansiyonunun 36/1
maddesi gereği ICSID Genel Sekreterliğine bildirecektir. ICSID Genel
Sekreterliği bu bildirimi karşı tarafa iletecektir. Karşı tarafta bir hakem
ismi belirleyip yine ICSID Genel Sekreterliği aracılığıyla uyuşmazlığı çıkaran
tarafa bildirecektir. Seçilen bu iki hakem 3 üncü hakemi tespit edecekler ve bu
şekilde Hakem Heyeti oluşturulacaktır. Hakem Heyeti, yine ICSID
Konvansiyonunun 42/1 maddesi gereği anlaşmazlığa taraflarca üzerinde
anlaşılacak hukuk kuralları çerçevesinde karar verecektir. Anlaşma
sağlanamaması halinde Heyet, anlaşmazlığa âkit ülkenin hukukunun (usul hukuk
kuralları da dahil olmak üzere) ve uygulanabilir olduğu sürece uluslararası
hukukun kurallarını uygulayacaktır. Verilmiş olan hakem
kararının tanınması veya yürütümünün sağlanması ICSID Konvansiyonunun 54 üncü
maddesinin 2 nci bendinde açıklanmıştır. Buna göre, bir âkit ülkenin sınırları
içerisinde bu kararın tanınmasını veya yürütümünün sağlanmasını isteyen taraf,
âkit devletin bu amaçla atayacağı uygun bir mahkeme veya otoriteyi Genel
Sekreterce onaylanmış kararın bir örneği ile donatacaktır. Her âkit devlet bu
amaçla atayacağı uygun bir mahkemeyi veya diğer otoriteyi ve daha sonra bu
atamada yapılacak değişikliği Genel Sekretere bildirecektir. Görüleceği üzere bu
sistemde uluslararası bir kuruluşun gözetimi söz konusudur. Verilecek olan bu
kararın ulusal veya uluslararası bir hakem kararı mı olduğu konusu ise, belirli
kriterlere göre tespit edilecektir. Ancak hangi kriter kabul edilirse edilsin
Yap-İşlet projelerinde uluslararası hakem kararı (ya da güncel deyimle
uluslararası tahkim) sözkonusu değildir. Bu hakem kararının ulusal
bir hakem kararı mı yoksa uluslararası bir hakem kararı mı olduğu konusunda
başlıca iki kriter bulunmaktadır. Bunlardan birincisi toprak esası, diğeri ise
usul esasıdır. Toprak esasına göre, bir
hakem kararı hangi ülkenin topraklarında verildi ise bu hakem kararı o ülkenin
hakem kurulu kararıdır ve o ülkenin kanunları çerçevesinde nihayetlendirilir ve
icra edilir. Usul esasına göre ise; bir
hakem kararı hangi ülkenin usul hukuku kuralları uygulanarak verilir ise, bu
hakem kararı o ülkenin hakem kurulu kararıdır ve yine o ülkenin kanunları
çerçevesinde nihayetlendirilir ve icra edilir. Konumuz ihtiyari tahkimdir
ve ihtiyari tahkim bir tahkim sözleşmesine veya olayımızda olduğu gibi tahkim
şartına dayanır. Tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesi olup, yapılması
Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Buna göre hakem kararının ve tahkim
usulünün hangi kanuna tabi olduğu tarafların iradesine göre belirlenir. Hele ki
yukarıda ifade ettiğimiz üzere, ICSID Konvansiyonunun 42/1 maddesi gözönünde
bulundurulduğunda taraflarca bu konuda anlaşma sağlanamaması halinde dahi âkit
ülkenin hukukunun (yani Türk hukukunun) uygulanacağı da unutulmamalıdır. Dolayısıyla yukarıdaki
açıklamalarımız ışığı altında, Yap-İşlet modeline dayalı olarak imzalanan
sözleşmelerde getirilen düzenlemelere bakıldığında her iki halde de, bu
sözleşmelere dayalı olarak çıkan bir uyuşmazlıkta verilecek hakem kurulu kararı
ulusal bir karardır ve kararın icraî nitelik alması tamamen Türk hukuk kuralları
çerçevesinde gerçekleşecektir. Dolayısıyla Yap-İşlet sözleşmelerinde
uluslararası tahkimin kabul edildiği iddiası doğru değildir. Soru 3 : Bu sözleşmelerle
Anayasa ve Danıştay devre dışı mı bırakılacaktır? Cevap 3 : Bu sözleşmelerde
Anayasa ve Danıştayın devre dışı bırakılması söz konusu olmayıp konu ile ilgili
yasal düzenlemeler cevap 6’da verilmiştir. Soru 4 : Ülkemize gelen
doğal gaz, bu santralleri çalıştıracak miktarda mıdır? Cevap 4 : Yap-İşlet
modeliyle gerçekleştirilecek santrallar Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
koordinasyonunda TEAŞ, BOTAŞ ve diğer ilgili kuruluşların katılımıyla
gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda belirlenmiştir. Anahtar teslimi ile TEAŞ
tarafından gerçekleştirilen doğal gaz santralları gibi hem elektrik enerjisi
hem de doğal gaz açısından santrallar
planlara uygun olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla da bu santrallar için gerekli
doğal gaz, BOTAŞ’ın uluslararası anlaşmalarına ve alt yapı planlarına uygundur
ve plan çerçevesinde belirlenen bu santrallar için gerekli doğal gazın
bulunmaması gibi bir sorun olması beklenmemektedir. Soru 5 : Bu santrallerin
doğal gazla çalıştırılması elektriğin maliyetine ne şekilde etki edecektir? Cevap 5 : Yap-İşlet
modeliyle gerçekleştirilecek santralların kapasitesi günümüz teknolojisine
uygun olacak şekilde belirlenmiştir. Bir başka deyişle günümüz
teknolojisinde verimi en yüksek olan santralların gücü esas alınmış ve Resmî
Gazetede yayımlanmış olan ilan yoluyla uluslararası rekabete açık bir ihale
yoluyla gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla en son
teknolojinin kullanılacağı bu santrallarda üretilen elektrik enerjisi,
ülkemizde yakıt payı açısından doğal gaz ile üretilen en ucuz enerji olacaktır. Ayrıca Yap-İşlet modelinde
elektrik enerjisi alım garantisi % 85 olarak belirlenmiş olduğundan sistem
ihtiyacı olmadığından ürettirilmeyen enerji karşılığı yakılmamış doğal gaz için
ödenecek tutar mümkün olan en alt düzeyde tutulduğundan elektrik enerjisi
fiyatında beklenmeyen artışlar söz konusu olmayacaktır. Soru 6 : Elektrik
üretiminin bir kamu hizmeti olmasından dolayı, özel sektöre devri imtiyaz
sözleşmesini gerektirir. Buna bağlı olarak, Yap İşlet yöntemi Anayasaya
aykırılık içerdiğinden, yapılan sözleşmeler de hukukî dayanaktan yoksun değil
midir? Cevap 6 : 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasına göre; İktisadî Devlet
Teşekkülleri; sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadî alanda ticarî esaslara
göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadî teşebbüsleridir. Ayrıca, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesi ise; “Teşebbüsler tüzelkişiliğe
sahiptir. Teşebbüsler bu Kanun
Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine
tabidir. Teşebbüsler Genel Muhasebe
Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştayın denetimine tabi
değildir.” hükmünü amirdir. İktisadî Devlet
Teşekkülleri, iktisadî alanda ticarî esaslara göre faaliyet göstermek üzere
kurulduklarından, bunlar, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörüldüğü
şekilde, kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda çalışırlar. Amaçları
kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda çalışarak sermaye birikimine
yardım etmek ve böylece daha fazla yatırım kaynağı yaratmaktır. Bu nedenle
İktisadî Devlet Teşekküllerinin dışa yönelik faaliyet ve işlemlerinin tümü özel
hukuk hükümlerine tabidir. 4283 sayılı Kanuna dayalı
olarak TEAŞ ile özel şirket arasında imzalanan sözleşme bir ihalenin sonucudur
ve bu sözleşme TEAŞ’ın kamu hizmeti imtiyazını kendi isteği ile bir özel hukuk
kişisine bırakmasını sağlayan bir imtiyaz sözleşmesi olmayıp, bir özel hukuk
kişisiyle elektrik alış verişine ilişkin bir sözleşmedir. Bu sözleşme özel bir
yasa ile Bakanlığımız tarafından verilen termik santral kurma ve işletme
ruhsatı sonucunda, özel hukuk tüzelkişisinin ürettiği malın alım-satımı için
yapılan ve sadece teknik ve malî konuları düzenleyen bir özel hukuk
sözleşmesidir. Ancak, herhangi bir yanlış
anlamaya mahal vermemek amacıyla belirtilmesi gerekir ki, sözleşmelerin idarî
yargı denetimi dışında olması, projelerin idarî yargı denetiminden kaçırılması
gibi bir anlam taşımamaktadır. Kuşkusuz, dava açmakta hukukî menfaati olan bir
üçüncü şahıs, Bakanlık tarafından üretim şirketine verilen “elektrik üretim
tesisi kurma ve işletme ruhsatı”na karşı iptal davası açabilir ve idarî yargı
denetimi sağlanabilir. Böyle bir davanın idarî yargıda görüleceği konusunda da
herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Elektrik üretimi,
özellikle de 4283 sayılı Yasada belirtilen tarz ve şekildeki elektrik üretimi,
kamuya verilen bir hizmet niteliğini taşımamakta, üretim şirketinin kamuya bir
elektrik hizmeti sunmasını öngörmemektedir. Bu şirketler ürettikleri elektriği
gene kanun hükümleri gereği TEAŞ’a satacaklardır. Kanunun öngördüğü sisteme
göre, önce özel şirketlere elektrik üretim tesisi kurmak üzere izin ve tesisin
işletilmesi için ruhsat verilmekte ve son aşamada TEAŞ’ın üretilen elektriğin
dağıtımını yapabilmesi amacıyla, TEAŞ ile özel şirketler arasında enerji
satışını düzenleyen bir sözleşme imzalanmaktadır. Gerçekten de, 4283 sayılı
Kanun, tamamen TEAŞ ile şirket arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Bu yasada
şirketin 3 üncü şahıslara elektrik satmasına izin verilmemiştir. Şirket
yalnızca enerji üretecek ve ürettiği bu enerjiyi yalnızca TEAŞ’a satacaktır.
Dolayısıyla tanım olarak kamunun dolayısıyla toplumun olmadığı bir yerde kamuya
hizmetten de sözedilmeyeceği aşikârdır. Şirketlerin kamuya
(tüketiciye) direkt elektrik satmaması, tüketiciden bir bedel almaması, kamuya
verilen hizmetin TEAŞ tarafından sürdürülmesi ve yine kamuya (tüketiciye)
satılacak enerjinin dolayısıyla hizmetin bedelinin gerek 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi ve gerekse Tarifeler Yönetmeliği
hükümlerine göre TEAŞ Yönetim Kurulunca tespit edilmesi şirketler ile TEAŞ
arasında imzalanan sözleşmeye dayalı olarak özel sermayenin elektrik
üretmesinin kamu hizmeti sayılmaması gerektiğinin temel kriterleridir. Bu anlamda, kamu hizmeti
niteliği ifade edilen elektrikle ilgili olarak; ülkemizin hızla artan enerji
talebinin karşılanmasında son yıllarda meydana gelen santral tesislerindeki
gecikmeler nedeniyle, yabancı ülkelerden elektrik ithal edilmek zorunda
kalınmaktadır. Esasen bu yeni bir uygulama değildir. 1970’li yıllardan beri bu
uygulama zaman zaman sürdürülmektedir. Burada da bir kamu hizmeti sözkonusudur,
bu nedenle bir kamu hizmetinin yabancı ülkelerin tekelinde olması düşünülemez
denilebilecektir. Bunun olmazlığı ise ortadadır. Bugüne kadar bu uygulama ile
ilgili olarak tek bir hukukî uyuşmazlık mevcut değildir. Yabancı ülkelerden
elektrik ithal edilerek tüketicinin hizmetine sunulması yerine, ülkemizde,
tamamen sistemimize uygun, karşılıklı yaptırımlarla desteklenmiş bir proje ile
kaliteli ve ucuz elektrik ürettirerek, tüketicilerin hizmetine sunulması ve
buna her iki durumda da TEAŞ’ın aracılık etmesi arasında herhangi bir fark
bulunmamaktadır. Hatta öyle ki; Yap-İşlet modeli ile gerçekleştirilecek santral
projelerinde ibre, kalite, güvenilirlik ve maliyet yönünden tartışmasız kamu
düzeni ve kamu yararından yana ülke lehine ağır basmaktadır. Zira; elektrik
ithalinde satın alınan elektrik karşılığı ödenen bedelin tamamı döviz olarak
yurt dışına gitmektedir. Oysa ki; Yap-İşlet modelinde; santral gibi istihdam
olanakları yaratan önemli bir tesisin ülkemizde gerçekleştirilmesi ve enerji
için ödenen bedelin içinde yer alan sabit ve değişken giderlerin büyük bir
bölümü ile vergilerin ülkemizde kalması sağlanmıştır. Kısaca Türkiye için Katma
Değer yaratılması bu modelle gerçekleştirilmiştir. Ayrıca enerji ithal ederken
yabancı kuruluş ve şirketlere otomatik olarak tanınan hakların, Türkiye’deki
elektrik üretimi yapacak şirketlere
Yap-İşlet projesi ile daha kontrollü ve ülke yararı gözetilerek verilmesi
sözkonusudur. Teklif aldığımız şirketler çeşitli görüşmelerde komşu ülkelerde
örneğin Bulgaristan veya Gürcistan’da santral kurarak ülkemize elektrik
enerjisi satmayı da önermektedirler. Gürcistan ya da Bulgaristan’da tesis
kurdurarak oradan elektrik ithal etmenin mi, yoksa kendi topraklarımızda ve
kontrolümüzde santral kurdurarak yaratılacak istihdam ve katma değerden
yararlanmanın mı kamu yararına daha çok hizmet edeceğinin takdirine herkes
muktedir olmalıdır. 4283 sayılı Yasa
çerçevesindeki üretim şirketleri, Bakanlığımdan aldıkları izinle elektrik
üretimi faaliyetine girişebilmektedirler. Dolayısıyla, 4283 sayılı Yasada salt
belli özellikleri olan elektrik üretim hizmetinin ruhsat usulü ile özel sektöre
gördürülmesini içerdiği için Anayasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Başka bir alandan örnekle,
sağlık hizmetlerinin kamu hizmeti olduğu tartışmasız olmakla birlikte, ilaç ya
da tıbbî cihaz veya malzeme üreten şirketlerin, kamu ya da özel sektör sağlık
kuruluşlarına ilaç ya da tıbbî cihaz veya malzeme satması, bunlarla ilgili
(doğrudan halka hizmet vermeksizin) salt bu sağlık kuruluşlarına hizmet vermesini
konu alan sözleşmeler, hukukî nitelikleri ve süreleri tartışma konusu
olmaksızın, özel hukuka tabi sözleşmeler olarak kabul edilmektedir. Diğer bir
örnek de, savunma araç gereçlerin (tank, uçak vb.) uzun süreli yedek parça
temini ile bakım ve modernizasyonunu konu alan yine özel hukuka tabi
sözleşmelerdir. Dolayısıyla, TEAŞ ile
şirketler arasında 4283 sayılı Yasaya tabi olarak imzalanan Yap-İşlet
sözleşmeleri, imtiyaz sözleşmesi olmayıp, özel hukuk sözleşmeleri olmaları
nedeniyle Anayasanın 155 inci maddesinde düzenlenen imtiyaz şözleşme ve
şartnamelerinin Danıştay denetimine tabi olacağına ilişkin hüküm bu sözleşmeler
için uygulanmamaktadır. 2. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın,
Bursa-Osmangazi-Demirtaş Beldesindeki “Yeşil Şehir Projesi” inşaatına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6795) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Lütfi
Yalman Konya 1. Bursa Bağımsız
Milletvekili Cavit Çağlar tarafından Osmangazi İlçesi Demirtaş Beldesinde
yaptırdığı “Yeşil Şehir Projesi” inşaatı ile ilgili olarak inşaatın
durdurulması yönünde mahkeme kararlarının olduğu doğru mudur? 2. Bu kararlara rağmen Bursa
Valiliğinin inşaatın yapımına müsaade ettiği iddiası doğru mudur? 3. Basına yansıdığı kadarı
ile Cavit Çağlar’ın inşaatın temelini attırdığı Cumhurbaşkanının referansı ile
kendisine imtiyaz temin ettirdiği ve bu imtiyazla, Demirtaş Belediye Meclisine,
yetkisiz oldukları halde İmar Planına aykırı bir şekilde tarım alanlarını
iskâna açacak kararlar aldırdıkları ve inşaatın durdurulması ile ilgili mahkeme
kararına rağmen Valiliğin müsaadesi ile inşaatı devam ettirdikleri araştırılmış
mıdır? 4. Mahkeme kararlarına
aykırı işlemlerinden dolayı Vali Orhan Taşanlar hakkında ne gibi yasal işlem
yapılmıştır? 5. Yetkileri dahilinde
olmayan işlemleri yapıyor olmalarından dolayı Demirtaş Belediye Başkanı ve
Meclis Üyeleri hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır? 6. Bir kısım merci ve güç
odaklarını arkasına alarak kanunsuz bir inşaatı sürdürmek isteyen Cavit Çağlar
hakkında ne gibi işlemler başlatmayı düşünüyorsunuz? İnşaatın durdurulmasıyla
ilgili tedbirleriniz nelerdir. T.C. İçişleri
Bakanlığı 16.3.1999 Personel
Genel Müdürlüğü Sayı
: B050PGM0710001-Ş/4760 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İLGİ : 11.2.1999 tarih ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6795-16974/39237 sayılı yazınız. Konya Milletvekili Sayın
Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması tensip edilen soru önergesine (7/6795) ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır. Arz ederim. B.
Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru önergesindeki
konuların incelenmesi sonucunda; Bursa-Osmangazi İlçesine bağlı Demirtaş
Beldesinde yapılmakta olan “Yeşilşehir” isimli proje hakkında Bursa 2 nci İdare
Mahkemesinin, hem inşaat ruhsatının hem de ruhsatların dayanağı olan belediye
meclis kararı ve imar planı hakkında iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarının
mevcut olduğu, Söz konusu mahkeme
kararının uygulanması için Demirtaş Belediyesine yazı yazıldığı ayrıca yapılan
imar planı değişikliği ve inşaat izinleri için de İl İdare Kurulunun 19.6.1998
tarih ve 59/248 sayılı yazısı ile soruşturma açıldığı, bu soruşturmanın halen
devam ettiği, Demirtaş Belediyesinin daha önce onayladığı ve mahkemenin
yürütmeyi durdurma kararı verdiği planları yürürlükten kaldırdığı, Bahse konu inşaat alanının
Belediye sınırları içerisinde bulunduğu, 3194 sayılı İmar Kanununun 8 inci
maddesine göre yerel yönetimin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlaması
yapma-yaptırma ve onama yetkisine sahip oldukları, Demirtaş Belediye Meclisinin
22.10.1998 tarih ve 73 sayılı Kararı ile Yeşilşehir Konut Alanına ait 1/1000
ölçekli planları revize ederek yeniden onayladığı, bu planın halen yürürlükte
olduğu, bu planlarda ve uygulamalarda Valiliğin herhangi bir onama ve reddetme
yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bakanlığıma bağlı Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğünün 23.2.1999 tarihli yazısında ise Bursa Milletvekili
Sayın Cavit Çağlar tarafından Demirtaş Belediyesinde yaptırılan “Yeşil Şehir
Projesi” inşaatına ilişkin herhangi bir müracaat yapılmadığı bununla birlikte,
ilgili Belediye Başkanlığı hakkında; belediye sınırları dahilindeki hazine
adına kayıtlı taşınmazların satışı konusunun incelenmesi ve soruşturulması için
24.4.1998 tarihinde Bakanlık onayı alındığı, Bursa Valiliğine tevdî edilen
16.6.1998 tarih ve 85/14 sayılı Raporun sonucunun Bursa Valiliğince takip
edildiği anlaşılmıştır. BİRLEŞİM 55’İN SONU |
|