DÖNEM : 20 YASAMA
YILI : 4 T.B.M.M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 71 54 üncü
Birleşim 13 . 3 . 1999
Cumartesi (Olağanüstü) İÇİNDEKİLER I. –
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
YOKLAMA IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Terör örgütü başının
yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin
görüşülmesi için 116 milletvekilinin olağanüstü toplantı çağrı önergesi (4/428) 2. – Konya Milletvekili Ahmet
Alkan ve arkadaşları ile Uşak Milletvekili Yıldırım Aktürk ve arkadaşlarının,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam olunmasına ilişkin
önergeleri (4/429) B) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. – TBMMGenel Kurulunun 13 Mart
1999 Cumartesi günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duyurusu C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Konya Milletvekili Ahmet
Alkan ve 20 arkadaşının, terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana
gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda alınabilecek önlemler konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/38) V. – ÖNERİLER A) SİYASÎ PARTİ GRUBU
ÖNERİLERİ 1. – Olağanüstü toplantı konusu genel görüşmenin günü,
konuşma süreleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve çalışma gün
ve saatlerine ilişkin Fazilet Partisi Grubu önerisi VI. – USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER 1. – TBMM’nin olağanüstü toplantıya
çağrıldığı konu görüşülüp, bu konu üzerindeki işlem tamamlanıncaya kadar
Danışma Kurulunun toplantıya çağrılıp çağrılmayacağı; Danışma Kurulu
toplantısının yapılmaması durumunda, çağrı sahibi grubun önerilerinin Genel
Kurulun onayına sunulup sunulamayacağı hakkında VII. – GENSORU, GENEL
GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 20 arkadaşının,
terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler
ve bu konuda alınabilecek önlemler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/38) VIII. – SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, Uşak
Milletvekili Yıldırım Aktürk’ün, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması IX. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI 1. – Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, TEDAŞ
tarafından Malatya ve Elazığ’da yapılacak olan güvenlik görevlisi sınavına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı A. Ziya Aktaş’ın yazılı
cevabı (7/6652) 2. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Bursa
Valisinin İmam Hatip Lisesi öğretmen, öğrenci ve velileri üzerinde baskı
uyguladığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın
yazılı cevabı (7/6675) 3. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, kısa dönem
dövizle askerlik yapan kişilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet
Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6690) 4. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Bursa Valisinin
yayımladığı başörtüsü yasağı ile ilgili genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6699) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Çekiç Güç ile
Keşif Gücünün görevleri arasındaki farklara ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6720) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H.
Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/6721) 7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, T.S.K. için
alınacak kargo helikopter ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6722) 8. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Bursa
Valisinin İmam Hatip liseleriyle ilgili yayınladığı bir genelgeye ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6730) 9. – Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, TR rumuzlu
plaka zorunluluğuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı
cevabı (7/6736) 10. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, taşımalı sekiz
yıllık kesintisiz eğitim nedeniyle kapatılan okullara ve meydana gelen trafik
kazalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı
cevabı (7/6738) 11. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Mardin-Nusaybin-Akarsu Belediye Başkanı hakkındaki yolsuzluk iddialarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6740) 12. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İçişleri eski
Bakanı Meral Akşener tarafından açıklanan kasete ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6743) 13. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İzmir
Buca Cezaevinde yatan iki kişinin yeniden yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Selçuk Öztek’in yazılı cevabı (7/6745) 14. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Türkiye’de çalışacak yabancı öğretmenlere yurtdışı
temsilciliklerimizden çalışma izni alma zorunluluğu getirilmesine ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/6748) 15. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, TEDAŞ
alacaklarının tahsiline ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı A. Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6750) 16. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bursa Valiliği
tarafından yayımlanan ve İmam Hatip Lisesi öğrencilerine türbanla derse girme
yasağı getiren genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın
yazılı cevabı (7/6751) 17. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bursa Valiliği
tarafından yayımlanan ve İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin türbanla okula
girmelerini yasaklayan genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit
Bayar’ın yazılı cevabı (7/6752) 18. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Doğu ve
Güneydoğuda terör olaylarının yaşandığı bölgelerin turizme açılıp
açılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Turizm Bakanı Ahmet Tan’ın yazılı
cevabı (7/6754) 19. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, 1998’de
disiplin suçu nedeniyle hakkında işlem yapılan, görevden alınan ve ceza verilen
memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in
yazılı cevabı (7/6759) 20. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün,
Sarıkamış’ta Rus Savaşı sırasında ölenlerin hatırasına şehitlik yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami
Türk’ün yazılı cevabı (7/6758) 21. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın; – İP Genel Başkanının tutuklu bulunduğu Haymana
Cezaevinden sağlık kontrolüne kelepçeli olarak götürülmesine, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın; – Bingöl Özel Tip Cezaevinde koğuş sisteminden hücre
sistemine geçilmesine karşı çıkan mahkûmlara kötü muamele yapıldığı
iddialarına, İlişkin soruları ve Adalet Bakanı Selçuk Öztek’in yazılı
cevabı (7/6755, 6759) 22. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, orta
dereceli okullarda kullanılmak üzere alınacak bilgisayarlar için Dünya
Bankasından alınan krediye ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6760) 23. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın,
İnterbank’ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devriyle ilgili olarak ileri
sürülen iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/6761) 24. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Irak’a yapılan
bombardımanda İncirlik Hava Üssünün statüsüne ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün
yazılı cevabı (7/6762) 25. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat Sanayi
ve Ticaret İl Müdürlüğünde görev yapan müdür ve şube müdürü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6763) 26. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, tüm
okullarda karma sisteme geçilmesinin zorunlu hale getirileceği iddialarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı
(7/6764) 27. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın,
Ankara-Haymana’da işlenen cinayetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B.
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6765) 28. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Atom
Enerjisi Kurumuna ait binanın Dışişleri Bakanlığına verilip verilmeyeceğine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı
(7/6766) 29. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, bazı
bankaların vadesinden önce tahsilat konusunda işletmelere baskı yaptıkları
iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet
Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/6768) 30. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Irak’a yapılan
bombardımanda İncirlik Üssünün kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6770) 31. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Erzurum’da
afete maruz kalmış ilçelere yapılacak yardımlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Ali Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6771) 32. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6772) 33. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın,
Bursa-Yıldırım İlçesinde bulunan Mahfel adlı çay bahçesinde meydana gelen
yangına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın
yazılı cevabı (7/6775) 34. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, 1 inci Ordu
Komutanlığınca başörtüsüyle ilgili olarak valilere genelge gönderildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı
(7/6777) 35. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın; – Taksitli satış kampanyası biçiminde gerçekleştirilen
promosyon kampanyalarına, – Özelleştirilen SEK Burdur Fabrikasının başka bir yere
taşınarak arazisinin satıldığı iddiasına, İlişkin soruları ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin
Şahin’in yazılı cevabı (7/6780, 6781) 36. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bazı projelerin
durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın
yazılı cevabı (7/6782) 37. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, bazı belediye
başkanları hakkındaki dava dosyalarının bekletildiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Selçuk Öztek’in yazılı
cevabı (7/6785) 38. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa
Orhangazi Gedelek Köyü Asmatepe mevkiinde makilik fundalık olarak kullanılan
alanın sanayi alanına dönüştürülme nedenine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Ali Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6791) 39. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Gümrük
Müsteşarının basında yer alan bazı açıklamalarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/6793) 40. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Koç
Üniversitesine tahsis edilen orman arazisi için Bölge İdare Mahkemesi ve
Danıştaya açılan davalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Arif
Sezer’in yazılı cevabı (7/6796) 41. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın,
Çankaya-Mamak ve Yenimahalle belediyelerince sınırları dışında parselasyon
çalışması yaptırıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Aydın Tümen’in
yazılı cevabı (7/6798) 42. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, üzerinde çıplak
bir fotoğraf bulunduğu iddia edilen nüfus cüzdanına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6802) 43. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Berlin’de
organize edilen kültürel etkinliğe ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa
İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/6803) 44. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas ilindeki
belediyelerde çalışanlara geçici kadro verileceği iddialarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6805) 45. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’deki
elektrik enerjisi kayıplarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6809) 46. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
Karaman-Merkez-Burunoba Köyü üreticilerinin kantar ihtiyacına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6811) 47. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, İzmit
Büyükşehir Belediye Başkanının bir camide siyasî toplantı düzenlediği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı
(7/6812) 48. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İstanbul
Valisinin Boğaziçi İmar Kanunuyla ilgili bazı yetkilerini genelgeyle Tabiat
Varlıklarını Koruma Kuruluna devrettiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6815) 49. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, bakanlık
desteğiyle yayımlanan broşürde yer alan bir şiire ilişkin sorusu ve Kültür
Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/6817) 50. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TESK Başkanı
hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6818) 51. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın,
Erzurum-Palandöken-Konaklı bölgesinde yapımı durdurulan otellere ilişkin sorusu
ve Turizm Bakanı Ahmet Tan’ın yazılı cevabı (7/6819) 52. – Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, Bursa
Valisi hakkında bir soruşturma olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6821) 53. – Hatay Milletvekili Süleyman
Metin Kalkan’ın, bir işadamının ülkenin geleceğine yönelik ileri sürdüğü ve
basında yer alan iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın
yazılı cevabı (7/6822) 54. – Hatay Milletvekili Süleyman
Metin Kalkan’ın, dış hatlar “gidiş” terminallerinde görevli polis memurlarının,
rüşvet aldıkları iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit
Bayar’ın yazılı cevabı (7/6823) 55. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Irak’a düzenlenen hava saldırılarında İncirlik Üssünün amaç dışı
kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6828) 56. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan işçilere ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/6833) 57. – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesince kurulacak olan “BURGAZ” adlı bir
dağıtım şirketine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya
Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6837) 58. – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunun 700’üncü yılı kutlama
etkinliklerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın
yazılı cevabı (7/6838) 59. – Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, 1999 yılında Kırıkkale’de yapılacak pancar ekimine ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6839) 60. – Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, 1998 yılı yer fıstığı, mısır ve soya rekoltesine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in yazılı cevabı (7/6845) 61. – Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, şeker pancarı ve fındık üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6846) 62. – Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, çiftçilerin Bağ-Kur üyesi olup olamadıklarına ve sağlık
hizmetlerinden yararlanabilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hakan Tartan’ın yazılı cevabı (7/6847) 63. – Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet döneminde Rize ve Trabzon Merkez
belediyelerine ne kadar araç veya para gönderildiğine ilişkin sorusu ve Çevre
Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/6851) 64. – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa İlindeki organize sanayi projelerine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6858) 65. – Ankara Milletvekili Mehmet
Ekinci’nin, Etimesgut İlçesi Elvan Mahallesi Elvanköy gecekondu önleme
bölgesindeki telefon sorununa ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Hasan Basri
Aktan’ın yazılı cevabı (7/6862) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te
açılarak dört oturum yaptı. Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda, Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda ve
Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında boş bulunan ve
Demokratik Sol Parti Grubunca belirlenen milletvekillerine ilişkin TBMM Başkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmında bulunan, Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve
yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek
amacıyla kurulan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) (S. Sayısı : 743) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun görüşmesi yapıldı. Bilecik Milletvekili Bahattin
Şeker’in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü maddesi
gereğince TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin elektronik cihazla yapılan
oylamalar sonucunda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından; Alınan karar gereğince, 18 Nisan
1999 Pazar günü yapılması kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin
sonuçlarının Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye
Radyo ve Televizyonlarından ilanını takip eden beşinci günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşime 19.13’te son verildi. Hasan
Korkmazcan Başkanvekili Ahmet
Derin Kadir
Bozkurt Kütahya Sinop Kâtip
Üye Kâtip Üye Hüseyin
Yıldız Ali
Günaydın Mardin Konya Kâtip Üye Kâtip
Üye No.
: 67 II. – GELEN KÂĞITLAR 15 . 2 . 1999 PAZARTESİ Tasarı 1.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/876)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999) Teklifler 1.- Yozgat Milletvekili Lütfullah
Kayalar’ın; Nüfusu 20 000’i Geçmeyen İlçe Belediyeleri ile Belde
Belediyelerinin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Affına Dair Kanun
Teklifi (2/1359) (İçişleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999) 2.- Erzurum Milletvekili Lütfü
Esengün ve 35 Arkadaşının; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1360)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999) 3.- Adana Milletvekili Yakup
Budak’ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1361) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesince kurulacak olan “BURGAZ” adlı bir
dağıtım şirketine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6837) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1999) 2.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunun 700 üncü yılı kutlama
etkinliklerine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/6838) (Başkanlığa geliş tarihi :
10.2.1999) 3.- Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, 1999 yılında Kırıkkale’de yapılacak pancar ekimine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6839) (Başkanlığa geliş tarihi :
10.2.1999) 4 .- Kayseri Milletvekili Memduh
Büyükkılıç’ın, Meysu A.Ş.’de çalışan işçilerin grevine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6840) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1999) 5.- Konya Milletvekili Hüseyin
Arı’nın, camilere bağışlanan halılara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6841) (Başkanlığa geliş tarihi :
10.2.1999) 6.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, yeşil kart sahibi bir şahsa yapılan uygulamaya ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6842) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1999) 7.- Hatay Milletvekili Mehmet
Sılay’ın, Başbakanlığın 1999/21 sayılı genelgesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6843) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1999) 8.- Manisa Milletvekili Tevfik
Diker’in, hıristiyanlık propagandası yaptığı iddia edilen bir şirkete ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6844) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1999) 9.- Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, 1998 yılı yer fıstığı, mısır ve soya rekoltesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6845) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.1999) 10.- Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, şeker pancarı ve fındık üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6846) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.1999) 11.- Adana Milletvekili Orhan
Kavuncu’nun, çiftçilerin Bağ-Kur üyesi olup olamadıklarına ve sağlık
hizmetlerinden yararlanabilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6847) (Başkanlığa geliş tarihi
: 11.2.1999) 12.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa’da kamu kuruluşlarınca yürütülen projelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6848) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1999) 13.- Afyon Milletvekili Nuri
Yabuz’un, 1996 yılında pancar ekimi yapan üreticilere bu yıl pancar ekme izni
verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6849 )
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1999) 14.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, bir yönetmelik taslağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6850) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1999) 15.-Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet
döneminde Rize ve Trabzon Merkez Belediyelerine ne kadar araç veya para
gönderildiğine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/6851)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 16.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet döneminde Rize ve Trabzon Merkez
Belediyelerine gönderilen para miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6852) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 17.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet döneminde Acil Hizmet ve Destekleme
Fonu’ndan Rize ve Trabzon Belediyelerine gönderilen para miktarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6853) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 18.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet döneminde İller Bankası’ndan Rize ve
Trabzon Belediyelerine tahakkuk
ettirilen para miktarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6854) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 19.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın, Rize Belediyesine yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6855)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 20.- Trabzon Milletvekili
Kemalettin Göktaş’ın Belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6856) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.2.1999) 21.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, mevcut belediye sayısına ve bütçelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6857) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa İlindeki Organize
Sanayi Projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6858) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 23.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa’da SSK yatırımları ile ilgili projelere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6859) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.2.1999) 24.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Bursa İlindeki sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6860)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 25.- Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Anayasa ve İçtüzükte belirtilen kesin sürelere rağmen raporunu
veremeyen Meclis soruşturma komisyonlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/6861) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1999) 26.- Ankara Milletvekili Mehmet
Ekinci’nin, Etimesgut İlçesi Elvan Mahallesi Elvanköy Gecekondu Önleme
Bölgesindeki telefon sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6862) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.2.1999) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya’nın, Samsun ve Sinop İllerinde yaşanan göç olayının ve işsizlik
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/311) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.2.1999) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri l.- İstanbul Milletvekili Ahmet
Güryüz Ketenci’nin, İstanbul-Bakırköy Spor Kompleksinin kiraya verilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6593) 2.- Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un, Türkiye
Halk Bankasının siyasî otoritenin talimatları doğrultusunda kredi verdiği
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6612) 3.- Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un, Türkiye
Halk Bankasının açtığı personel sınavının iptal edilmesinin nedenine ilişkin
Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6613) 4.- İzmir Milletvekili Sabri
Ergül’ün, Almanya-Hannover Kenti Selimiye Camisinde meydana gelen bir olaya ve
Kur’an kurslarında Atatürk posteri asılma zorunluluğu olup olmadığına ilişkin
Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6623) 5.- Erzurum Milletvekili Aslan
Polat’ın, SSK Genel Müdürlüğü inşaatlarının OYAK inşaata verileceği iddialarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6653) 6.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, bisküvi sanayi ve diğer sektörlerde yaşanan sorunlara ve elma
ithalatının durdurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6655) 7.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Emlak Bankası Genel Müdürlüğünce Başbakanlık emrine tahsis edildiği
ileri sürülen araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6659) 8.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, danışmanlığını yapan Emekli Oramiral Güven Erkaya’nın bir
işadamından usulsüz konut aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6661) 9.-Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, Van Eczacılar Odasınca bir eczacı hakkında verilen mahkeme kararının
uygulanmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6663) 10.- Ankara Milletvekili Yılmaz
Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir kuruluşu olan BELMEK’e ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6665) 11.- Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Emlak Menkul Değerler tarafından Başbakanlık emrine tahsis edilmek
üzere araç satın alındığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6667) 12.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldı’nın, ilkokulu üç yıl önce bitiren çocukların altıncı sınıfa kayıtlarının
yapılmadığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6671) 13.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldı’nın, Konya-Akşehir Yayla Kasabası sağlık evinin personel ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6673) 14.- Konya Milletvekili Mustafa
Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı İlçesi Hacı Mehmetli Köyü Sağlık Evinin ne zaman
hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6676) 15.- Erzincan Milletvekili Mustafa
Kul’un, Meriç Deltasındaki Gala Gölü’nün korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6681) 16.- Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, TÜREV’in faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6682) 17.- Erzincan Milletvekili Mustafa
Kul’un, edebiyat fakültelerinden lisans diploması alan öğrencilerin lise
öğretmeni olmalarını engelleyen bir YÖK kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6687) 18.- Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey’in, üniversitelerden ilişiği kesilen öğretim üyelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6691) 19.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, yeni hizmete açılan okullara ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6693) 20.- Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün, doktorların çalışma şartlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6697) 21.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, başörtüsü nedeniyle idare aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6698) 22.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Başbakanlık Merkez Teşkilatında istisnai kadrolara atanan kişilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6702) 23.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, üniversitelerde yaşanan olaylara karşı alınan tedbirlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6703) 24.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, Yüksek Askerî Şûra kararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6705) 25.- Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey’in, İstanbul Üniversitesi ve YÖK hesaplarının bulunduğu bankalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6708) 26.- Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, BOTAŞ’ın mavi akım projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6712) 27.- Erzincan Milletvekili Mustafa
Yıldız’ın, Erzincan’da okulların çalışma saatlerinin iftar saatine göre
ayarlandığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6713) 28.- Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Emlak Menkul Değerler AŞ.’nde usulsüz kredi kullanıldığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hikmet
Uluğbay) yazılı soru önergesi (7/6717) 29.- Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, Karaman Doğumevi ve Çocuk Hastanesinin ikmaline ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6723) 30.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın elektrik borçlarının affını öngören Bakanlar Kurulu Kararına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6724) 31.- Hatay Milletvekili Süleyman
Metin Kalkan’ın, AÖF derslerinin TRT-4’te yayınlanmasına kısıtlama getirilip
getirilmediğine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi
(7/6725) 32.- Sıvas Milletvekili Tahsin
Irmak’ın, bir bankaya siyasî talimat ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan 30
trilyon TL. verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6726) 33.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Türk Hava Kurumu ve iştiraklerinin denetlenip denetlenmediğine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6728) 34.- Bolu Milletvekili Mustafa
Yünlüoğlu’nun, asgari ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6731) 35.- İçel Milletvekili Saffet
Benli’nin, açıkladığı enflasyon rakamına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6732) 36.- İstanbul Milletvekili Ercan
Karakaş’ın, İstanbul-Avcılar-Firuzköy-Balıkyolu mevkiinde vatandaşların
Belediye hizmetlerinden yararlanamadıkları iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6733) No.
: 68 13.3.1999 CUMARTESİ Tasarılar 1. – Hâkimler ve Savcılar
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/877)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.1999) 2. – Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/878)
(Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.3.1999) 3. – Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/879) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.1999) 4. – Karadeniz Ülkeleri Spor
Bakanları Toplantısı Tutanağı ile Karadeniz Oyunları Statüsünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/880) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.1999) 5. – Uzman Erbaş Kanununun 5 inci
Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/881) (Millî Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.1999) Teklifler 1. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin; Konya Ovası ve Orta Anadolu Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1362) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.1999) 2. – Kahramanmaraş Milletvekili
Mustafa Kamalak’ın; 13.5.1981 Tarih ve 2461 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Kanununun Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1363) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.1999) 3. – Fazilet Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, Anavatan Partisi Grup
Başkanvekili Bayburt Milletvekili Ülkü Güney, Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Demokratik Sol Parti Grup
Başkanvekili Hatay Milletvekili Ali Günay ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İçel Milletvekili Oya Araslı ile 25 Milletvekilinin; Türkiye’de
Yazılım Üretiminin ve Teknopark Kurulmasının Desteklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/1364) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.1999) Tezkereler 1. – Manisa Milletvekili Rıza
Akçalı, Konya Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya ve Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1906) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.2.1999) 2. – Aydın Milletvekili Muhammet
Polat’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1907) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.2.1999) 3. – Sinop Milletvekili Kadir
Bozkurt’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1908) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1999) 4. – Çorum Milletvekili Yasin
Hatiboğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1909) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.3.1999) 5. – İstanbul Milletvekili Mehmet
Ali Şahin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1910) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.3.1999) 6. – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Denetimine Tabi Kuruluşların 1997 Yılı Faaliyetleri, Bilanço, Kâr ve
Zarar Hesaplarına Ait Raporların Sunulduğuna İlişkin Başbakanlık Tezkeresi
(3/1911) (Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.3.1999) 7. – Konya Milletvekili Abdullah
Gencer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1912) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.3.1999) 8. – Gaziantep Milletvekili
Kahraman Emmioğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1913) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.3.1999) 9. – Bitlis Milletvekili
Abdulhaluk Mutlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1914) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.3.1999) 10. – Samsun Milletvekili Murat
Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1915) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.3.1999) Raporlar 1. – Uzman Jandarma Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/869) (S. Sayısı: 787) (Dağıtma tarihi: 13.3.1999) (GÜNDEME) 2. – İskân Kanunu Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve İçişleri Komisyonları Raporları
(1/444) (S. Sayısı: 788) (Dağıtma tarihi: 13.3.1999) (GÜNDEME) 3. – Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/855) (S. Sayısı: 790) (Dağıtma tarihi: 13.3.1999) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, sanayi kuşağına alınmadan önce ve alındıktan sonra Konya’ya
verilen teşviklere ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6863) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.2.1999) 2. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, Konya Doğalgaz İletim Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6864) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.1999) 3. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin Konya-Ankara Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6865) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 4. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, Konya Havaalanı’nın ne zaman bitirileceğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6866) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 5. – Konya Milletvekili Teoman Rıza
Güneri’nin, Konya İlindeki bazı yol projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6867) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 6. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, Konya Mevlâna Kültür Merkezi Projesine ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6868) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 7. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, Konya’da 1994-1998 yılları arasında yapılan köy yollarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6869)
(Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 8. – Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri’nin, Konya
Ovası’nın sulanmasına yönelik Mavi Tünel Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6870) (Başkanlığa geliş
tarihi:16.2.1999) 9. – Konya Milletvekili Teoman
Rıza Güneri’nin, Konya’daki sulama kuyularına 1996-1998 yılları arasında Yeşil
Hat kapsamında çekilen elektrik hattına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6871) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 10. – Burdur Milletvekili Yusuf
Ekinci’nin, Burdur SSK Hastanesi’nin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6872) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 11. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, İstanbul köprü geçişi ve otoyol giriş-çıkış gişelerinin bir
kısmının sürekli kapalı kalmasının nedenine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6873) (Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 12. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, kasa fişlerinin otomatik verilmesi için bir çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6874)
(Başkanlığa geliş tarihi:16.2.1999) 13. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, bazı emekli subayların TSK’ne ait
tesislere girmelerinin yasaklandığı iddiasına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6875) (Başkanlığa geliş tarihi:17.2.1999) 14. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Koç Üniversitesi’nin inşa edildiği ormanlık alana ilişkin Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6876) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 15. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, bazı kişilere golf sahası yapımı için orman arazisi tahsis edildiği
iddiasına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6877) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.2.1999) 16. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, nüfus cüzdanlarında başörtülü fotoğraf bulundurma zorunluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6878) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 17. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, sıvı domuz yağı ithalatının serbest bırakılmasının nedenine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6879) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 18. – Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Tasarrufu Teşvik Fonunda biriken paralara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6880) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 19.-Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Yeşil kart sahibi hastaların üniversite hastanelerinden
yararlanmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6881)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 20. – Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, irtica ile mücadele genelgesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6882) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 21. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Kütahya- Emet İlçesi SSK Fizik Tedavi Hastanesinin doktor ve personel
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6883) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 22. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Değirmisaz veya Balıköy istasyonundan Emet’e demiryolu hattı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.1999) 23. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, müze giriş
ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6885) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.2.1999) 24. – Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Mardin’de çalışan personelin seyyar görev tazminatlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.2.1999) 25. – Mardin Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Afyon cezaevinde meydana gelen silahlı saldırı olayına ve
cezaevlerinin durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.1999) 26. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Kütahya Sağlık Meslek Lisesinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6888) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.2.1999) 27. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, mahalli çevre kurullarının yakacak kömür konusunda iller bazında
aldıkları kararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.1999) 28. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Kütahya-Emet-Sarıayak Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6890) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.2.1999) 29. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Kütahya’ya bağlı bazı ilçelerin yol projeleri için ayrılacak ödeneğe
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6891) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.1999) 30. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Hayme Ana Törenlerine ilişkin
Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/6892) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.2.1999) 31. – Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin’in, Kütahya’ya bağlı bazı ilçelerin ziraat mühendisi ihtiyacına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6893) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.2.1999) 32. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Sarayını işletme hakkına sahip UKTAŞ’a
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6894) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.2.1999) 33. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, bakanlık yazışmalarında bir terörist için Mister-bay sıfatlarının
kullanıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.1999) 34. – İstanbul Mlilletvekili
Bülent Akarcalı’nın, Bulgaristan gümrüklerinde verilen transit vize
uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.1999) 35. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Antalya Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6897) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.1999) 36. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Bodrum’da yeni bir havaalanı inşaatı yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6898) ( Başkanlığa geliş
tarihi: 23.2.1999) 37. – Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, tasarruf mevduat sigorta fonu kaynaklarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6899) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.1999) 38. – Konya Milletvekili Lütfi
Yalman’ın, Kavaklıdere Rotary Kulübünün düzenlediği bir kokteyle ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6900) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.2.1999) 39. – Trabzon Milletvekili İsmail
İlhan Sungur’un, yassı hadde ürünleri ithalatına ilişkin Devlet Bakanından
(Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi
(7/6901) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.1999) 40. – Trabzon Milletvekili İsmail
İlhan Sungur’un, Güney Çevre Yolu Projesinin ihalesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6902) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.1999) 41. – Trabzon Milletvekili İsmail
İlhan Sungur’un, Trabzon-Hamzalı Köyü Muhtarı’nın jandarmalar tarafından
dövüldüğü iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6903)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.1999) 42. – Erzurum Milletvekili Aslan
Polat’ın, Erzurum II. Organize Sanayi Bölgesi için ek ödenek ayrılıp
ayrılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6904) (Başkanlığa geliş tarih: 4.3.1999) 43. – Erzurum Milletvekili Aslan
Polat’ın, Erzurum Et ve Balık Kombinasındaki günlük kesim kısıtlamalarına
ilişkin Devlet Bakanından (Hikmet Uluğbay) yazılı soru önergesi (7/6905) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.1999) 44. – İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen’in, gözaltında öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6906) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.1999) 45. – İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen’in, Antalya’da hastaneye giden bir aileye polislerce yapılan muameleye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6907) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.3.1999) Genel Görüşme Önergesi 1. – Konya Milletvekili Ahmet
Alkan ve 20 arkadaşının, terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana
gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda alınabilecek önlemler konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/38) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.3.1999) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 13 Mart 1999 Cumartesi (Olağanüstü) BAŞKAN : Hikmet ÇETİN KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Abdulhaluk MUTLU
(Bitlis) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 93 üncü, İçtüzüğün 7 nci maddelerine uygun olarak
116 milletvekili tarafından Başkanlığımıza verilen önerge üzerine, olağanüstü
toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54 üncü Birleşimini açıyorum. Elektronik sistemle
yoklama yapılacaktır. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin,
bu süre içerisinde, elektronik oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini rica ediyorum. Sayın milletvekilleri, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin
ise, bu teknik personel aracılığıyla yoklama pusulalarını, yoklama için öngörülen
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını önemle rica ediyorum. Yoklama süresinin
bitiminden sonra Başkanlığa ulaştırılacak pusulaların kabul edilemeyeceği ve
süresi içerisinde Başkanlığa ulaştırılan pusulaların işleme konulabilmesi için
de ilgili milletvekillerinin Genel Kurul salonunda hazır bulunduklarının
aranacağı hususunu bilgilerinize sunuyorum. Şimdi yoklamaya
başlıyorum. III.– YOKLAMA (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN – Yoklama süresi
bitmiştir. Sayın milletvekilleri,
tekerrür olmasın diye, bilgisayardan gelecek sonuçları bekliyorum; ama, zaten,
burada, bilgisayarla girenlerin sayısı 200'ü geçiyor, ayrıca, pusula
gönderenler var. (Alkışlar) Şimdi, kontrolünü
yapacağım. 202 katılan var, 24 tane de pusula gönderen var, 226 görünüyor;
pusula gönderenleri de kontrol ettikten sonra kesin sonucu söyleyeceğim. Sayın İsmail
Kalkandelen?.. Burada. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) –
Elektronik cihaza önce girememiştim, sonradan girdim; ayrıca pusula da
gönderdim, mükerrer oldu. BAŞKAN – Sayın Ömer
Bilgin?.. Burada. Sayın Yusuf Bacanlı?..
Burada. Sayın Hayri Doğan?..
Burada. Sayın Ömer Naimi Barım?..
Burada. Sayın Veli Andaç Durak?..
Burada. Sayın Necmettin Aydın?..
Burada. Sayın Abdulilah Fırat?..
Burada. Sayın Nedim İlci?..
Burada. Sayın Rıca Ulucak?..
Burada. Sayın Osman
Yumakoğulları?.. Burada. Sayın İsmail Coşar?..
Burada. Sayın Ahmet Çelik?..
Burada. Sayın Memet Emin Aydın?..
Burada. Sayın Yakup Hatipoğlu?..
Burada. Sayın Mahmut Duyan?..
Burada. Sayın Yıldırım Aktuna?..
Burada. Sayın Feridun Pehlivan?..
Burada. Sayın İbrahim Yılmaz?..
Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Abdullah Arslan?..
Burada. Sayın Mehmet Altınsoy?..
Burada. Sayın Murtaza Özkanlı?..
Burada. Sayın Hüseyin Yıldız?..
Burada. Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır. Gündeme geçiyoruz... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
– Kaç kişi? BAŞKAN – 226. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bu konuda bir usul tartışması açalım. Şimdi efendim, her zaman,
her seçim kararı sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tam seçime giderken,
devlet büyük masraflar yaparken, o zaman listeye girmeyenler... (Gürültüler) BAŞKAN – Bir dakika,
değerli arkadaşlarım... Bir dakika... FERİT BORA (Diyarbakır) –
Niye pişmiş aşa su katıyorsun! BAŞKAN – Sayın Bora, bir
dakika... Bir dinleyeceğim... FERİT BORA (Diyarbakır) –
Bu kadar terbiyesizlik olmaz! BAŞKAN – Bir dakika
efendim... Bir dakika... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, bu konuda, Meclis Başkanının Meclisi olağanüstü toplantıya
çağırma yetkisi var mıdır yok mudur konusunda, Anayasa ve İçtüzük konusunda,
müsaade ederseniz, usul tartışması yapalım. Bu usul tartışması sonunda
Meclisimizde oylanıp, bu oylama sonucunda bir karar verilecektir. Bana göre, bu
konuda en yetkilisi Anayasa Mahkemesi. Bu bir karardır, eylemli bir tüzük
değişikliğidir. Bunun bir Anayasa Mahkemesinin de kontrolünden geçmesinde yarar
var; memleketin geleceği bakımından da... Rica ediyorum Sayın Başkan,
isterseniz, bir usul tartışması açalım. Ben, aleyhte söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Genç, ben,
Anayasa ve İçtüzüğün çok açık hükümleri karşısında, Meclis Başkanının Meclisi
toplantıya çağırmama gibi bir yetkisi olmadığı görüşündeyim. Kaldı ki, bu benim
görüşüm değil, ben, Anayasa maddesini okuyorum. (Alkışlar) Ben, bu çağrı
kararını vermeden önce, bu konuda, ilgili kişilerden, gerekli bilgileri,
gerekli yorumları ve sonuçta da değerlendirmelerini aldım. O nedenle, Anayasa
ve İçtüzüğün çok açık hükümleri karşısında, ben, burada bir usulsüzlük
görmüyorum, bir usul müzakeresi açılmasına gerek duymuyorum. Şimdi, ben, Anayasanın
ilgili maddesini bir daha okuyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi, her yıl
Ekim ayının ilk günü kendiliğinden toplanır. Meclis, bir yasama yılında
en çok üç ay tatil yapabilir; ara verme veya tatil sırasında, doğrudan doğruya
veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, Cumhurbaşkanınca toplantıya çağrılır. Meclis Başkanı da doğrudan
doğruya veya üyelerin beşte birinin yazılı istemi üzerine, Meclisi toplantıya
çağırır." Burada "çağırabilir" değil "çağırır"
deniliyor. "Ara verme veya tatil
sırasında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinde, öncelikle bu toplantıyı
gerektiren konu görüşülmeden ara verme veya tatile devam edilemez." Şimdi, İçtüzüğün, aynı
konuyla ilgili 7 nci maddesini okuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, bu, onun devamı. Yalnız, benim itiraz ettiğim, orada "tatil ve
ara verme" deniliyor Sayın Başkan... (Gürültüler) BAŞKAN – Bir dakika... Bir
dakika... Sayın milletvekilleri,
İçtüzük daha sonra yapılmış ve daha sonra da gözden geçirilmiş; İçtüzük
yapılırken, değerlendirilirken, görüşülürken bunlar dikkate alınabilirdi.
İçtüzükte bu konuya daha da açıklık getirilmiş; şimdi, izninizle, onu da
okuyacağım: "Madde 7.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi, tatil veya ara verme sırasında Cumhurbaşkanı veya Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından toplantıya çağrılması halinde,
belirtilen gün ve saatte toplanır. Cumhurbaşkanı, toplantı
çağrısını doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine yapar. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı doğrudan gerek görürse toplantı çağrısına karar verebilir.
Üyelerin beşte birinin imzasını taşıyan gerekçeli önergedeki çağrı istemini ise
en geç yedi gün içinde yerine getirir. Bu çağrılarda, toplantı
gün ve saatinin ve bu toplantıyı gerektiren konunun belirtilmiş olması
şarttır." Değerli milletvekilleri,
başvuru istemi, gerek konu gerek içerik bakımından iki şey gerektiriyordu; bir,
bu İçtüzük ve Anayasaya göre, yeterli sayı var mı; yani, beşte bir imza var mı;
o da 110 kişidir, 110 kişiyi aşmıştır. İkinci aranan koşul,
gerekçeli bir konu ve istek var mı; gerekçeli bir konu var, istek var. O
bakımdan, ben, burada, bir usul meselesi görmüyorum, bir usul müzakeresi açmaya
da gerek görmüyorum efendim. (Alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) –
Ama, burada ince bir nokta var; orada "Meclis tatildeyse" deniliyor.
Burada, Meclis tatil kararı almamış. Tatilin ne olduğu İçtüzükte belirtilmiş;
tatil, çalışmaların ileri bir tarihe bırakılmasıdır; ama, bizim aldığımız erken
seçim kararı, tatil kararı değildir. VEYSEL CANDAN (Konya) –
Sayın Başkan, böyle bir usul yok... Kamer Bey, yerinize oturun lütfen. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu
Meclis yetkisini bırakmış, artık 18 Nisanda yeni bir Meclis geliyor. (DYP
sıralarından "Bravo" sesleri) ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) –
Doğrudur... ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Hayır; yok öyle bir şey. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkanım, bakın, her vesileyle gürültü oluyor; lütfen bir usul
tartışmasına açalım, bu konuda bir karar alalım. MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale)
– 18 Nisanda belediye seçimleri var, git çalış biraz. ABDULKADİR ÖNCEL
(Şanlıurfa) – Bu siyasî yorum; öyle bir şey yok. BAŞKAN – Hayır... Hayır...
Sayın milletvekilleri, ben... KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben
bunda ısrarlıyım; ama, siz bilirsiniz. BAŞKAN – Bir dakika
efendim... Ben, Parlamentonun eksik
yetkili, yarım yetkili olduğunu kabul edemem. Yani, seçim yapılıncaya kadar
Parlamento bazılarını görüşemez, bazılarını... Çünkü, o anlama geliyor. Yani,
bu tatil değil, ara verme değil... Peki, nedir bu?! Eğer kendisini feshedip bir
şey görüşemeyecekse, o zaman, Parlamento tam yetkisini kullanamıyor demektir.
Ben, bu süre içinde, ne milletvekillerimizi seçime kadar yetkilerini tam
kullanamaz kişiler olarak görüyorum ne de Parlamentoyu yetkilerini tam
kullanamaz parlamento olarak görüyorum. (FP sıralarından alkışlar) Anayasa bunu
açıkça ortaya koymuş. O nedenle, bu tatildir, başka bir şey değil; yani, ya
tatil ya ara verme... Anayasa başka bir şey öngörmemiş. Anayasa da öngörmemiş,
İçtüzük de öngörmemiş. Onun için... AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Sayın Başkanım... BAŞKAN
– Buyurun Sayın İyimaya. AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Bir hususun, Parlamento zabıtlarına intikalini istiyorum
efendim. Bir
hakkın, kamu alanında da olsa, kötüye kullanılma yasağı, supra pozitif bir
hukuk kuralıdır, anayasaüstü bir hukuk kuralıdır. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Doktrin... AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Bugün, 7 gün sonra Meclisi tekrar olağanüstü toplantıya, 8
gün sonra tekrar olağanüstü toplantıya... ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Boş konuşuyorsun, boş. AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Bu, hakkın kötüye kullanılmasının emsali vardır, yerine
getirilmemelidir diye düşünüyorum. Saygılar
sunarım. BAŞKAN
– Teşekkür ederim efendim. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun Sayın Güven. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sizin, Başkan olarak tutum ve davranışınız üzerinde konuşmak
istiyorum müsaade ederseniz. BAŞKAN
– Benim tutum ve davranışımda bir şey yok. (DYP sıralarından "Var,
var" sesleri) TURHAN
GÜVEN (İçel) – Var efendim... VEYSEL
CANDAN (Konya) – Böyle bir usul, böyle bir müzakere şekli yok Sayın Başkan. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Şurada, İçtüzüğün 19 uncu maddesi, zatıâliniz tarafından yanlış
yorumlanmıştır ve siz dahi buna inanmadığınız için iki ayrı yazıyla bizi davet
ediyorsunuz buraya. BAŞKAN
– Oraya gelince konuşuruz. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Hayır, şu anda konuşalım tabiî. BAŞKAN
– O konuya gelince konuşuruz. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Hayır, şimdi işte... BAŞKAN
– Efendim, ben o konuya gelince görüşürüz. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Meclisi fuzulî olarak işgal ediyorlar, biz işimize
bakalım. Gündeme geçelim. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Usul tartışmasında söz hakkı vermeniz gerekir. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, usul hakkında konuşmak isteyene söz vereceksiniz. BAŞKAN
– Şu anda usul meselesi yok efendim. (DYP sıralarından gürültüler) SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – O zaman, söz vermekten niye kaçıyorsunuz? BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, ben söz vermekten kaçmıyorum; hepiniz konuşacaksınız
şimdi. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – O zaman, usul tartışmasında söz verme mecburiyetiniz
vardır. BAŞKAN
– Olağanüstü toplantıya çağırma konusunda bir usulsüzlük yapılmamıştır... TURHAN
GÜVEN (İçel) – Yapılmıştır Sayın Başkan... BAŞKAN
– Yapılmamıştır; ben o konuda usul meselesi görmüyorum. Anayasa ve İçtüzük
gayet açık. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Aynı İçtüzüğün 19 uncu maddesini siz yanlış kullanıyorsunuz. 19
uncu madde çok açıktır Sayın Başkanım; siz yanlış kullanım içerisindesiniz. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, sadede gelelim. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sen konuşma! Sen anlamazsın! MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sen çok biliyorsun! BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım... Lütfen... Sayın
milletvekilleri, gündemimizin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları"
kısmında yer alan olağanüstü toplantı çağrı önergesini okutuyorum: IV.
– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.
– Terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler
ve bu konuda alınabilecek önlemler konusunda bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergenin görüşülmesi için 116 milletvekilinin olağanüstü toplantı
çağrı önergesi (4/428) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, erken seçim kararı alınışından itibaren içeride ve
dışarıda meydana gelen değişiklikleri yeterince değerlendirme fırsatı
bulamadığı ortadadır. Kamuoyunda
yoğun tartışmalara yol açan yasama alanındaki ihtiyaçlar yerine
getirilmemiştir. Son
olarak terörle mücadelenin hukukî boyutlarıyla ilgili uluslararası alanda
başlatılan tartışmalar TBMM'nin olağanüstü toplanmasını zorunlu hale
getirmiştir. Yukarıda
belirtilen gerekçelerden dolayı, Konya Milletvekili Doç. Dr. Ahmet Alkan ve
arkadaşları tarafından 8.3.1999 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan genel görüşme önergesinin görüşülmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 10.03.1999 Çarşamba günü saat 15.00'te olağanüstü toplantıya
çağrılmasını Anayasanın 93 üncü ve İçtüzüğün 7 nci maddesi uyarınca arz ve
talep ederiz. Saygılarımızla. 1.
Yıldırım Aktuna (İstanbul) 2.
Metin Emiroğlu (Malatya) 3.
Şaban Karataş (Ankara) 4.Şinasi
Altıner (Karabük) 5.
Demir Berberoğlu (Eskişehir)
6.
Ömer Demir (Kırşehir) 7.
Tekin Enerem (İstanbul) 8.
Turhan Arınç (İzmir) 9.
Nuri Yabuz (Afyon) 10.
Muzaffer Arslan (Diyarbakır) 11.
İrfan Köksalan (Ankara) 12.
Nabi Poyraz (Ordu) 13.
İrfan Demiralp (Samsun) 14.
Adem Yıldız (Samsun) 15.
Halil Cin (İçel) 16.
Mete Bülgün (Çankırı) 17.
Ali Uyar (Hatay) 18.
Ahmet Alkan (Konya) 19.
Hikmet Aydın (Çanakkale) 20.
Sami Küçükbaşkan (Antalya) 21.
Yıldırım Aktürk (Uşak) 22.
Bahri Kibar (Ordu) 23.Selahattin
Beyribey (Kars) 24.
Yavuz Köymen (Giresun) 25.
İbrahim Çebi (Trabzon) 26.
Halûk Müftüler (Denizli) 27.
Naim Geylani (Hakkâri) 28.
Feridun Pehlivan (Bursa) 29.
İbrahim Yılmaz (Kayseri) 30.
Gökhan Çapoğlu (Ankara) 31.
Hamdi Üçpınarlar (Çanakkale) 32.
Ferit Bora (Diyarbakır) 33.
Ayseli Göksoy (Manisa) 34.
Mehmet Korkmaz (Kütahya) 35.
Erdal Kesebir (Edirne) 36.
Mehmet Batallı (Gaziantep) 37.
Hasan Peker (Tekirdağ) 38.
Cefi Jozef Kamhi (İstanbul) 39.
Mahmut Yılbaş (Van) 40.
İsmet Sezgin (Aydın) 41.
İsmail Kalkandelen (Kocaeli) 42.
Esat Kıratlıoğlu (Nevşehir) 43.
Ömer Bilgin (Isparta) 44.
Ahmet Bilgiç (Balıkesir) 45.
Cemal Külahlı (Bursa) 46.
Müjdat Koç (Ordu) 47.
Yusuf Bacanlı (Yozgat) 48.Veli
Andaç Durak (Adana) 49.
Osman Berberoğlu (Antalya) 50.
Kubilay Uygun (Afyon) 51.
Muzaffer Arıkan (Mardin) 52.
Osman Çilsal (Kayseri) 53.
Hasan Karakaya (Uşak) 54.
Refaiddin Şahin (Ordu) 55.
Mustafa Zeydan (Hakkâri) 56.
Mustafa Çiloğlu (Burdur) 57.
E. Yalım Erez (Muğla) 58.
Bayar Ökten (Şırnak) 59.
Fevzi Arıcı (İçel) 60.
Mahmut Duyan (Mardin) 61.
Hayri Doğan (Antalya) 62.
Cemil Erhan (Ağrı) 63.
Ergun Özkan (Niğde) 64.
Mustafa Dedeoğlu (Muğla) 65.
Nevzat Köse (Aksaray) 66.
Necmettin Dede (Muş) 67.
Mehmet Tatar (Şırnak) 68.
Cemal Alişan (Samsun) 69.
Mahmut Işık (Sıvas) 70.
Ayhan Gürel (Samsun) 71.
Zerrin Yeniceli (İzmir) 72.
Nezir Büyükcengiz (Konya) 73.
Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul) 74.
Ali Dinçer (Ankara) 75.
Erdoğan Yetenç (Manisa) 76.
Ali Şahin (Kahramanmaraş) 77.
Ali Haydar Şahin (Çorum) 78.
Zeki Çakıroğlu (Muğla) 79.
Yahya Şimşek (Bursa) 80.
Mustafa Yıldız (Erzincan) 81.
Memet Emin Aydın (Siirt) 82.
Nedim İlci (Muş) 83.
Ramazan Yenidede (Denizli) 84.
Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa) 85.
M. Ziyattin Tokar (Ağrı) 86.
Abdulhaluk Mutlu (Bitlis) 87.
Cemalettin Lafçı (Amasya) 88.
Murtaza Özkanlı (Aksaray) 89.
Ömer Naimi Barım (Elazığ) 90.
Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır) 91.
Mehmet Sılay (Hatay) 92.
Ahmet Çelik (Adıyaman) 93.
Mikail Korkmaz (Kırıkkale) 94.
Ahmet Doğan (Adıyaman) 95.
İsmail Coşar (Çankırı) 96.
Abdullah Gencer (Konya) 97.
Abdullah Arslan (Tokat) 98.
Bahri Zengin (İstanbul) 99.
Kâzım Ataoğlu (Bingöl) 100.
Mehmet Altınsoy (Aksaray) 101.
Şaban Şevli (Van) 102.
Abdulilah Fırat (Erzurum) 103.
Hasan Dikici (Kahramanmaraş) 104.
M. Fuat Fırat (İstanbul) 105.
Şinasi Yavuz (Erzurum) 106.
Musa Okçu (Batman) 107.
Mehmet Emin Aydınbaş (İçel) 108.
Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat) 109.
Saffet Benli (İçel) 110.
Hasan Hüseyin Öz (Konya) 111.
Metin Perli (Kütahya) 112.
Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 113.
Mustafa Yünlüoğlu (Bolu) 114.
Kemalettin Göktaş (Trabzon) 115.
M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa) 116.
Mustafa Hasan Öz (Ordu) BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Başkanlığın
çağrı yazısını okutuyorum: B)
ÇEŞİTLİ İŞLER 1.
– TBMMGenel Kurulunun 13 Mart 1999 Cumartesi günü saat 15.00’te olağanüstü
toplantıya çağrıldığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
duyurusu Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığından Bildirilmiştir 116
milletvekili, Anayasanın 93 üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 7
nci maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya
çağrılmasını Başkanlığımızdan istemişlerdir. Başvuru
incelenmiş; istem, dayanılan Anayasa ve İçtüzük hükümlerine uygun bulunmuştur. Bu
nedenle; çağrı önergesinde istenen, Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 20
arkadaşının, terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış
gelişmeler ve bu konuda alınabilecek önlemler konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesini görüşmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisini 13 Mart 1999
Cumartesi günü saat 15.00'te toplantıya çağırıyorum. Sayın
milletvekillerinin belirtilen gün ve saatte Genel Kurul toplantısına
katılmasını rica ederim. Hikmet Çetin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Anayasanın 93 üncü ve İçtüzüğün 7 nci maddelerine
uygun olarak verilen olağanüstü toplantıya çağrı önergesi uyarınca görüşülmesi
gereken, Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 20 arkadaşının, terör örgütü başının
yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesini okutuyorum: C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.
– Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 20 arkadaşının, terör örgütü başının
yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/38) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Erken
seçim kararı alınışından bugüne kadar, Türkiye'nin iç ve dış koşullarında
önemli değişiklikler olmuş; ancak, özellikle, tekpartili Azınlık Hükümetinin
kuruluşundan itibaren, Meclisimiz, bu değişiklikler ışığında yeni bir durum
muhakemesi yapmak imkânını bulamamıştır. Oysa, olaylar ve en çok da
terörbaşının yakalanışından sonra ortaya çıkan gerçekler, ülkemizin, şimdiye
kadar düşünülenden çok daha ciddî bir komployla karşı karşıya bulunduğunu
göstermektedir. Dış çevrelerin, bundan böyle, dikkatleri hukuk düzenimizde hata
bulma noktasına yöneltmek niyetinde oldukları da gelişmelerden açıkça
anlaşılmaktadır. Bu
tablo karşısında, komplo çabalarını boşa çıkarma ve terörü bütünüyle sona
erdirme yönünde alınması gerekli önlemlerin neler olabileceğini tartışmak ve
acil olarak yapılabilecekler konusunda Hükümete ışık tutmak bakımından, halkımızca
da duyulan yeni ve etraflı değerlendirme ihtiyacını karşılamak amacıyla, bir
genel görüşme açılmasını zorunlu görmekteyiz. Bu
nedenle, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 99 uncu ve izleyen maddeleri uyarınca
genel görüşme açılmasını, genel görüşmenin yapılabilmesi için Anayasanın 93
üncü ve İçtüzüğün 7 nci maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
olağanüstü toplantıya çağrılmasını arz ve talep ederiz. Saygılarımızla.
1-
Ahmet Alkan (Konya) 2-
Mahmut Işık (Sıvas) 3-
Ayhan Gürel (Samsun) 4-
Ali Haydar Şahin (Çorum) 5-
Mahmut Duyan (Mardin) 6-
Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır) 7-
Murtaza Özkanlı (Aksaray) 8-
Cemalettin Lafçı (Amasya) 9-
İbrahim Yılmaz (Kayseri) 10-
Ahmet Çelik (Adıyaman) 11-
Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa) 12-
Memet Emin Aydın (Siirt) 13-
Mehmet Fuat Fırat (İstanbul) 14-
Hasan Dikici (Kahramanmaraş) 15-
İrfan Demiralp (Samsun) 16-
Feridun Pehlivan (Bursa) 17-
Gökhan Çapoğlu (Ankara) 18-
Muzaffer Arslan (Diyarbakır) 19-
Nabi Poyraz (Ordu) 20-
Ferit Bora (Diyarbakır) 21-
Fevzi Arıcı (İçel) Gerekçe: TBMM'nin,
erken seçim kararı alınışından itibaren, içeride ve dışarıda meydana gelen
değişiklikleri yeterince değerlendirme fırsatı bulamadığı ortadadır. Kamuoyunda
yoğun tartışmalara yol açan yasama alanındaki ihtiyaçlar yerine
getirilememiştir. Son
olarak, terörle mücadelenin hukukî boyutlarıyla ilgili uluslararası alanda
başlatılan tartışmalar, TBMM'nin olağanüstü toplanmasını zorunlu hale
getirmiştir. BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, olağanüstü toplantının konusunu oluşturan genel
görüşme önergesinin öngörüşmelerine başlayacağız; ancak, Fazilet Partisi
Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerileri bulunmaktadır.
Öngörüşmeye başlamadan önce bu önerilerden konuyla ilgili olanını, yani, genel
görüşme açılması kabul edildiği takdirde, genel görüşmenin ne gün yapılacağına
dair olanını okutup işlemini yapacağım. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Onu yapamazsınız. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Hayır, olmaz... ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Onu yapamazsınız efendim. BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Bitireyim, konuşacağız; her şeyi konuşuruz burada, her
şeye karar verebilirsiniz. Diğer
önerilerini, bu aşamada, Danışma Kurulu toplantısına konu teşkil etmediğinden,
işleme koymayacağım. Sayın
Güney, daha önce, 1992 yılında grup başkanvekili olarak sizin imzanızla bir
olağanüstü toplantı çağrısı olmuş. O olağanüstü toplantı sırasında, daha
olağanüstü toplantıya geçmeden, yani, o konu görüşülmeden bir Danışma Kurulu
toplantısı yapılmış, o Danışma Kurulu toplantısında bir karar alınmış ve o
karar oylandıktan sonra konuya geçilmiş. İstiyorsanız
onu da okuyabilirim, burada duruyor. O
nedenle, aslında, onu tam olarak örnek
almış olsaydım, Fazilet Partisi Grubunun tüm önerilerini oylamayı
düşünebilirdim; ama, ben, konuyla doğrudan ilgili olan, yani, genel görüşme
konusu dışındakileri bu aşamada görüşmeyi ve oylamayı uygun görmediğim için,
yalnızca genel görüşmeyle ilgili olan kısmını, o öneriyi oylayacağım diye
söyledim. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, şimdi, o getirmiş olduğunuz uygulamayı ifade
ettiniz, doğrudur; ancak, burada, benim
size ve Yüce Kurula söylemek istediğim şudur: Biz, öngörüşmeyi henüz daha
yapmadık. Öngörüşmeyi yapalım. Neticesinin ne olduğunu bilmediğimiz, oylamanın
ne şekilde tecelli edeceğini bilmediğimiz bir işlem için, şimdiden bir grup
önerisini oylamanız yanlıştır; İçtüzüğe göre de yanlıştır, burada yapmanız da
yanlıştır. Belki, bir yanlış uygulamayı örnek göstermeniz, sizin için, işte bu
böyle bir şey olmuştur; ama, evvela, biz bu işlemi yapalım. Burada görüşmeler
yapılsın, oylama yapılsın, ondan sonra bu kararı alırsınız; ama, daha
yapılmamış, neticesi istihsal edilmemiş bir konuda bir grup kararını
uygulatmanız yanlıştır efendim. BAŞKAN
– Efendim, tabiî, Meclisin bu uygulamalarının çoğu ilk defa olmaktadır.
Olağanüstü toplantı her zaman olmadığı için, değişik uygulamalar da olmuştur. O
nedenle, ben, 63 üncü maddeye göre bir usul müzakeresi açacağım. Belki o zaman,
arkadaşlarımız görüşlerini daha rahat ifade etme olanağını bulacaklardır. Siz,
önceden mi yoksa... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Usulde konuşacağım. BAŞKAN
– Usulde konuşacaksınız, aleyhinde... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Aleyhinde... BAŞKAN
– Öneriyi okutacağım, ondan sonra tabiî. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, öneriyle ilgili mi konuşuluyor? BAŞKAN
– Öneriyle ilgili. Önerileri okutacağım, ondan sonra. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Hayır efendim; usul tartışması açtınız. BAŞKAN
– Neyle ilgili ama? ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Bu öneriyi işleme koyup koyamayacağınıza... BAŞKAN
– İşte önerileri okuyacağım... Yani, Fazilet Partisinin verdiği önerilerin
işleme konulup konulmayacağı konusunda, 60 ncı maddeye göre usul müzakeresi
açacağım. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, öneriyi okuyup okuyamayacağınız konusunda bir
usul tartışması açtınız. BAŞKAN
– Hayır... Öneriyi okumadan tartışma açamazsınız efendim. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Beyanınız öyle efendim. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Hayır, okuyamazsınız... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Okumanız da yanlış... BAŞKAN
– Hayır efendim... Öneriyi okutacağım. V.
– ÖNERİLER A)
SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.
– Olağanüstü toplantı konusu genel görüşmenin günü, konuşma süreleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve çalışma gün ve saatlerine ilişkin
Fazilet Partisi Grubu önerisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma
Kurulunun 13.3.1999 günkü -bugünkü- toplantısına siyasî parti grupları
katılmadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerilerinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul onayına sunulmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Salih Kapusuz Kayseri FP Grup Başkanvekili Öneriler: 1-
Olağanüstü toplantı konusu genel görüşme önergesi üzerinde yapılacak
öngörüşmeler sonunda genel görüşme açılmasına karar verildiği takdirde, genel
görüşmenin Genel Kurulun 16.3.1999 Salı günkü birleşiminde yapılması, genel
görüşme olağanüstü toplantı konusu olduğundan, İçtüzüğün 103 üncü maddesindeki
sürelere bağlı kalınmaması önerilmiştir. 2-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma kararı alması halinde, gündemin 67 nci
sırasındaki 274 sıra sayılı kanun tasarısının gündemin 6 ncı, 14 üncü
sırasındaki 634 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci, 238 inci sırasındaki 657
sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına alınması; 13.3.1999 Cumartesi,
14.3.1999 Pazar ve 15.3.1999 Pazartesi günleri Genel Kurul çalışmalarının
15.00–19.00, 20.00–24.00 saatleri arasında yapılması, 13.3.1999 Cumartesi günü
genel görüşme önergesi görüşmelerinin tamamlanmasından sonra ve 14.3.1999 Pazar
ile 15.3.1999 Pazartesi günlerinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi
önerilmiştir. BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, bu ikinci önerinin son kısmını şöyle mi anlamak mümkün acaba:
15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında yapılması, 13.3.1999 Cumartesi günü
genel görüşme önergesi, görüşmeler sonunda reddedildiği takdirde... Böyle
olması şeklinde, ben... Yani, öyle midir?.. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Evet efendim. BAŞKAN
– Yani, reddedildiği takdirde... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Evet. BAŞKAN
– Öyle düzeltiyoruz. Öneriler
Genel Kurulun bilgisine sunulmuştur. VI.
– USUL HAKKINDA GÖRÜŞMLER 1.
– TBMM’nin olağanüstü toplantıya çağrıldığı konu görüşülüp, bu konu üzerindeki
işlem tamamlanıncaya kadar Danışma Kurulunun toplantıya çağrılıp
çağrılmayacağı; Danışma Kurulu toplantısının yapılmaması durumunda, çağrı
sahibi grubun önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulup sunulamayacağı
hakkında BAŞKAN
– Ben, bu önerilerden yalnızca birincisinin oylanabileceği görüşündeyim; ama,
arkadaşlarımın bir usul tartışması görüşünde olduğunu görüyorum, 63 üncü
maddeye göre de bir usul müzakeresi açıyorum. Aleyhinde,
Sayın Gürkan. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Aleyhinde Sayın Başkan. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Lehinde Sayın Başkan. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Lehinde Sayın Başkan. BAŞKAN
– Buyurun Sayın Gürkan. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün açtığımız usul
müzakeresi dahi usulsüz. Bu açıdan, Sayın Başkan, bugün itibariyle, üç konuda,
şu an açtığınız usul müzakeresinin biçimi de dahil olmak üzere, İçtüzüğü,
açıkça, okuyan herkesin anlayacağı biçimde ihlal ettiğinizi, yanlış
uyguladığınızı, üzülerek, sizi seven, sizi sayan birisi olarak, itiraf etmek
zorundayım. İçtüzüğün
7 nci maddesi, bugünkü toplantımızın düzenini belirliyor. İçtüzüğün 7 nci
maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağırıldığı konu
görüşülüp bu konu üzerindeki işlem tamamlanıncaya kadar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Danışma Kurulunun toplantıya çağırılması dahil hiçbir işlem
yapamayacağını; sizin de, İçtüzüğün 7 nci maddesi çerçevesinde, bırakın şimdi
konuyu, burada bir grup önerisini oylamaya sunma, Danışma Kurulunu dahi
toplantıya çağırma konusunda bir hakkınız olmadığını açıkça yazıyor. Dileyen
herkes İçtüzüğün 7 nci maddesini okuyabilir. İkinci
olay: Bu öneriyi, usule aykırı, İçtüzüğün 7 nci maddesini -deyim yerindeyse-
paspas gibi çiğneyerek çağırdığınız Danışma Kurulunun, olmamış, olmaması
gereken, Meclise, Meclisin kurallarına açık bir aykırılık, saygısızlık ifade
eden o sözde Danışma Kurulu toplantısını, yapılmamış, çağrı sahibi grubun
önerisini de -Danışma Kurulunda da tartışılmamış- burada okutmakla yeni bir
usul hatası yaptınız; çünkü, şimdi "genel görüşmenin açılması halinde
oylayacağım" dediğiniz "oylanabilir" dediğiniz konu, genel
görüşmenin yapılması halinde hangi gün yapılacak... Efendim, lütfedip İçtüzüğün
103 üncü maddesini okur musunuz: "Genel görüşme için özel gündem"
diyor. Şu an, biz, olağanüstü toplantı için yeterli olan sayıyı bulduk,
başladık; genel görüşmenin öngörüşmesine geçmek durumundayız. Usulümüzü,
uygulamamızı belirleyen, İçtüzüğün 103 üncü maddesidir. Madde aynen şöyle:
"Genel görüşme açılmasına karar verilirse, genel görüşme günü bir özel
gündem halinde Danışma Kurulunca tespit edilir." İçtüzüğün
bunu bu kadar açık ifade ettiği bir durumda, geçmişte -varsa- yapılmış bir
yanlış uygulamayı kendinize emsal alarak, Sayın Başkan, açılmamış bir genel
görüşmenin gününü, kime, hangi hakla tayin ettirmeye çalışıyorsunuz?! İçtüzüğün
ihlalidir, İçtüzüğü görmezden gelmektir, özel çıkarlar, özel beklentiler için
İçtüzüğü ihlal edip, bu Meclisi keyfî olarak yönetmek anlamına gelir bu. (DSP
sıralarından alkışlar, DYP sıralarından "Bravo" sesleri) Üç:
İçtüzüğün, açıkça, genel görüşmenin açılmasından sonra, yetkisini Danışma
Kuruluna verdiği bir sorumluluğu da, gün tayinini de, Genel Kurula, Türkiye'nin
en üstün yasama organı, karar belirleyici organı olan Genel Kurula yetkisinde
olmayan bir konuyu oylatmaya çalışarak da, İçtüzüğü yine ihlal etmeye
çalışıyorsunuz. Bu tutumunuz, yeni bir içtüzük ihdası anlamındadır; haksızdır,
yersizdir, usulsüzdür. İçtüzüğün
103 üncü maddesini, bizim bugünkü çalışma usulümüzü belirlemesi gereken
İçtüzüğün 103 üncü maddesini tekrar okuyorum. Bu usulsüzlüğü kimse savunmasın,
kimse uygulamasın. Bu Meclis hepimizin Meclisidir. Şu an görüşlerimiz farklı
olabilir; ama, farklı görüşlerimizi üstün kılacağız diye, İçtüzüğü, Anayasayı
ihlal edemeyiz. Buna ne hakkımız vardır ne de haddimiz vardır; kimsenin de
haddi olmaması gerekir. (DSP sıralarından alkışlar) "Genel görüşme
açılmasına karar verilirse, genel görüşme günü bir özel gündem halinde Danışma
Kurulunca tespit edilir." Genel Kurulun onayına gelir demiyor; Danışma
Kurulu tespit edecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygulamalarında
-varsa- yanlış olabilir; ama, yanlış,
İçtüzük ihlaline -İçtüzük ihlalleri bizi ileride Anayasa ihlaline
götürebilir- Anayasa ihlallerine çanak tutamaz, tutmamalıdır. Kimsenin de -bir
süre daha başka hesapları, her ne ise bundan sonrası için hesabı- Anayasayı ve
İçtüzüğü paspas gibi çiğneyip, ihlal etmeye hakkı yoktur, haddi yoktur. (DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar) Sayın
Başkan, sizi seven, size saygı duyan bir Başkanvekiliniz olarak öneriyorum; bu
yanlış usul tartışmasını burada kesin ve normal, İçtüzüğün emredici hükümlerine
göre, lüften, yönetiminizi sürdürün. Bu Meclisi daha fazla yıpratmaya, ikinci
bir Meclis Başkanı olarak, sizin hakkınız olmadığını, niyetiniz olmayacağını
düşünüyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Gürkan. Lehte,
Sayın Kapusuz. Buyurun
Sayın Kapusuz. (FP sıralarından alkışlar) SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bana göre, böyle bir tartışmaya ihtiyaç yoktu; çünkü,
her şey apaçık ortadadır. Biraz önce, bir değerli Başkanvekili arkadaşımın
değerlendirmesini dikkatle dinledim. Her şeyden önce, bir husus var ki, bütün
bu kuralları da ihtiva eden, hepimizin uymakla mükellef olduğu, hem Anayasa,
yasa ve İçtüzük bir hususu öne çıkarmaktadır ki, değerli arkadaşlarımızın
hepsinin bu konuda hemfikir oldukları kanaatindeyim; öncelikle, Genel Kurul,
gündemine hâkimdir. Bu, bir genel kuraldır. Şayet, Genel Kurul gündemini
yapamayacaksa, gündemiyle ilgili birtakım düzenlemeler yoksa, burada,
çalışmaları sanal bir ortamda devam ettirmek mümkün değildir. Burada fiilî bir
ortam vardır, kurallar vardır, bu kurallar da açıkça ortadadır. Her
şeyden önce, müzakere ve münakaşa konusu olan husus nedir; Danışma Kurulunun
toplantıya çağrılıp çağrılmaması, çağrılmışsa bu önerinin buraya getirilmesi
hususudur. Evet, değerli arkadaşım bir başka maddeyi okudular, ileri seviyede
uygulanacak bir başka maddeyi okudular; ama, ben kendilerini, Danışma Kuruluyla
ilgili -kendi çalışmaları doğrultusunda- İçtüzüğün 19 uncu maddesini okumaya
davet ediyorum ve dikkatle, bir hususu huzurlarınızda okumak istiyorum:
"Danışma Kurulu, Başkanın gerekli görmesi veya bir siyasî parti grubu
başkanlığının istemi üzerine en geç yirmidört saat içinde Başkan tarafından
toplantıya çağrılır." Meclis açık; olağanüstü toplantı da olsa, bugün,
Meclis çalışıyor. Meclis çalıştıktan... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Şu dakikadan sonra... SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Müsaade edin, onu arz edeceğim efendim. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Çalışmadan çağırdınız. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Arz edeceğim efendim. Meclis
çalıştığı gün itibariyle neye hâkimdir... Elbette, Danışma Kuruluyla ilgili
birtakım düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Şimdi, biz neyi yapıyoruz;
bir olağanüstü toplantıda, bir genel görüşmeyle ilgili olarak bir çalışma
yapılacak... Genel görüşmenin, hem Anayasada hem de İçtüzükte, iki grup halinde
çalışması kabul edilmiştir. Birincisi, deniliyor ki "öngörüşme
yapılacak." Öngörüşme, biraz sonra, bu Genel Kurulda yerine getirilecek.
Şayet bu genel görüşme... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Çok ayıp!.. Çok ayıp!.. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Hiçbir şey ayıp değil Sayın Başkan. Sizin oradan,
oturduğunuz yerden müdahaleniz hiç yakışmıyor. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Bu Mecliste ayıbı sen yapıyorsun. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Çok ayıp!.. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Evet, yakışmayan -bana kalırsa- o. Meclis
açılmış mı; açılmış. Çalışmalarına şu anda olağanüstü olarak devam ediyor mu;
ediyor. Devam ettiği konu ne; genel görüşme. Peki, biz, zaman yönünden çok
fazla imkâna sahip olan bir durumda bulunmamaktayız. Geçmişte, sadece 1992'de
değil, 1990'da da bununla ilgili uygulamalar söz konusudur. Yine, aynen, bugün
olduğu gibi, bir genel görüşme talebiyle Meclis toplanmış, aynen bizim istediğimiz
gibi Danışma Kurulunun toplanması istenmiş, orada birlik sağlanamamış, Genel
Kurulda öneri olarak gelmiş -lütfen dikkat buyurun, uygulama olarak söylüyorum
bunu size- genel görüşmenin öngörüşmesi yapılmış, esas görüşmesi yapılmış;
ayrıca, Genel Kurul, Körfez Savaşı münasebetiyle yurtdışına asker göndermekle
ilgili konuyu müzakere etmiş ve karar altına almış. Nasıl yapabilmiş bunu;
çünkü, Genel Kurul gündemine hâkimdir, onun için yapmıştır. Değerli
arkadaşlar, Danışma Kuruluna sunduğumuz talepler biraz önce huzurlarınıza
geldi. Sayın Başkanla mutabık olmadığımız husustan hareketle şunu vurgulamak
istiyorum: Bu öneriyi bölemezsiniz; yani, 1 inci maddesi uygulamaya konulur, 2
nci maddesi uygulamaya konulmaz diye bir uygulama söz konusu değildir; uygulamak
mecburiyetindesiniz. Şimdi,
istenilen şey açıkçası şu: Olağanüstü toplandık, genel görüşmenin öngörüşmesini
yapacağız. Öngörüşme yapılması kabul edildi. Peki, asıl görüşme ne zaman
yapılacak? Biz, tedbir olarak diyoruz ki, bunu, eğer bugün kabul edilecek
olursa, salı günü yapalım; şarta bağlamışız. Genel görüşmenin öngörüşmesinin
kabul edilmesi halinde, 48 saat öncesiyle 7 gün sonraya bırakılmaması ölçüleri
içerisinde, bu arada bir yerde genel görüşmenin esas görüşmesini yapmak
durumundayız. O zaman, biz diyoruz ki, bugün kabul edilmesi halinde esas
görüşme salı günü yapılsın. Açık ve net. Bunu engelleyen de hiçbir hüküm söz
konusu değil. Aslında,
bu önerilerle ilgili usul tartışmasından sonra, niçin bunları öneri olarak
getirdiğimizi de ayrıca izah etmek için huzurlarınızı işgal edeceğim. Peki,
ikinci önerimizle neyi getiriyoruz; ikinci getirdiğimiz husus şudur: Şayet,
Parlamentoda, bugünkü çalışma kararını alan bu heyet Parlamentonun tatil
kararını kaldırırsa, derse ki "biz tatil kararını kaldırıyoruz, çalışmaya
karar veriyoruz" o zaman, bu Parlamento neyi çalışacak, öncelikler neye
göre olacak? Biz, sorumluluğunu müdrik bir siyasî grup olarak, Fazilet Partisi
olarak, önceliklerimizi Danışma Kuruluna getirmek istedik. Üzülerek söyleyelim
ki, hiçbir siyasî partimiz Danışma Kuruluna katılmadı; ama, Danışma Kuruluna
katılmamaları, bizim bu önerimizi getirmeye mani teşkil etmediği için, şu anda
getirdik. İstediğimiz
şey şudur; Meclis çalışma kararı verirse, öncelikli olarak, bugünkü genel
görüşmeyle de yakından irtibatlı olarak: Uluslararası ilişkilerimiz açısından
bağımlı olduğumuz birtakım anlaşmaları da göz önünde bulundurduğumuz bir
ortamda -fevkalade önemli, kritik bir dönemde bulunuyoruz şu anda- devlet
güvenlik mahkemeleriyle ilgili ciddî bir sıkıntı yaşıyor bu ülke. (FP
sıralarından alkışlar) MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Yok, yok... SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Evet, evet, bununla ilgili ciddî bir sıkıntı yaşıyor bu
ülke. Bizim
gönlümüz şunu arzu ederdi: Başta, bu heyet, yani, Bakanlar Kurulu, derhal acil
bir toplantı talebinde bulunmalıdır. Şu anda, Apo'nun yargılama süreci
başlayacak. Bu süreçte, şimdiye kadar, devlet güvenlik mahkemesinden verilmiş
kararlarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilmiş, orada bu
kararların aleyhine karar alınmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti -neyle
mükellef kılınmıştır- cezaî müeyyideyle karşı karşıya kalmıştır, parasal ödeme
yapmak durumuyla karşı karşıya kalmıştır. AHMET
UYANIK (Çankırı) – Şehitler ne olacak, şehitler!.. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Birçok konular da, bundan sonra, peşpeşe gelecektir. Peki,
Apo'nun yargılanması hususunda, devlet güvenlik mahkemelerinin -yapısıyla
ilgili anayasal düzenlemeye, belki, şu anda zaman yetmeyebilir; ama- yapısıyla
ilgili kanunî düzenlemeleri yapmak için, Hükümet, derhal bir tasarı veyahut da
acil bir teklifle Parlamentoyu mutlaka toplantıya çağırmalıydı; ama, bunu
yapmadılar. Mademki bugün böyle bir toplantı fırsatı doğmuştur, Genel Kurul da
böyle bir karar alırsa, neyi öneriyoruz; bununla ilgili, derhal bir düzenleme
yapınız... Yine,
terörün belini kırmak ve yok etmek için, sizler tarafından, bizimle alakası
olmayan -birçok arkadaşımızın haklı, kendilerine göre eksikleri de olan- bir
pişmanlık yasası düzenlemesi söz konusudur. Bunu getirip konuşmak lazım. Yine,
aynı şekilde, bu çağda bir bin yıl geriye gidiyor, yeni bir bin yıl başlıyor ve
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de seçimleri yapmak üzere karar almış; 18 Nisanda
seçimler yapılacaktır. Biz, seçimlerin yapılması konusunda en ufak bir tereddüt
göstermiyoruz. Biz diyoruz ki, hem seçimler yapılmalı hem de bu düzenlemeler,
bu demokratik adımlar, Türkiye'nin ihtiyaçları, mutlaka ama mutlaka, Parlamento
çatısı altında çözüme kavuşturulmalıdır. (FP sıralarından alkışlar) Onun
için, devlet güvenlik mahkemeleri, pişmanlık yasası, Türk Ceza Kanununun 312
nci maddesi ve terörle mücadelenin 8 inci maddesi...(ANAP ve DYP sıralarından
gülüşmeler "Bravo" sesleri [!]) Evet... Aynı zamanda, Uyum
Komisyonundan çıkmış Siyasî Partiler Kanunu... BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, lütfen, konuşmanızı tamamlayın. NEJAT
ARSEVEN (Ankara) – Şimdiye kadar neredeydiniz? SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Güzel!.. Arkadaşlar, bakınız, konuştukça batıyorsunuz;
konuştukça, Sayın Arseven, batıyorsun. NEJAT
ARSEVEN (Ankara) – Meclis çalışırken ne işlerle meşguldünüz? SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Bakın, bu gündemde, bu kürsülerde, biz -54 üncü hükümet
döneminde de, 55 inci hükümet döneminde de- her zaman bu konuları dile
getirdik, Parlamentonun gündemine taşımaya davet ettik ve sizleri bu konuda
teste tabi tuttuk; ama, gördüğümüz ve yaşadığımız olay, bunlara yanaşmadınız.
Bakınız, bu tasarıları kim hazırlamış; şimdi, bu, sizin, biraz önce tenkit
ettiğiniz, uygun bulmadığınız 312 ile ilgili düzenlemeyi kim hazırlamış... BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, lütfen, sözlerinizi bağlayın. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Bunların öneriyle ne alakası var; hayalî konuşmalar... SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Bir defa, 18.3.1998 tarihinde, Mesut Yılmaz'ın, 634 sıra
sayılı Türk Ceza Kanununun bazı maddeleri ve Terörle Mücadele Kanununun bazı
maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili tasarıdır, bugüne kadar beklemiştir.
Yine, aynı şekilde, uyum yasası olarak gündeme getirilen, bütün siyasî
partilerin katılımıyla orta yere çıkmış olan, anayasa değişikliğinden sonra
çıkarılması mecburî olan bir tekliftir; bu da gündemde beklemektedir, sizlerin
katkılarıyla sağlanmıştır. Aynı şekilde, pişmanlık yasası, yine bir tasarıdır,
21.6.1996 tarihinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu bir dönemde Meclise
sevk edilmiş bir tasarıdır. BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, bağlayın lütfen. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bütün bunlarla şunu söylemek
istiyorum: Eğer, Genel Kurul böyle bir kararı vermişse, Fazilet Partisinin
öncelikleri bunları görüşmektir; bunları görüşelim, seçimimizi de yapalım
diyoruz; ama, siz, dün bundan kaçtınız, bugün de kaçarsanız, o, sizin
bileceğiniz bir iş. Son
kez ifade etmek istiyorum ki, evet, seçimler yapılmalıdır ve yapılacaktır. Bu
adımların atılması da, bu Parlamentodan beklenilen bir görevdir; bunu da yerine
getirmeye hepimiz mecburuz. Bu konuda, milletimiz bizi dikkatle takip edip,
bizlerin kararını görecektir ve değerlendirecektir. Elbette,
grup önerisiyle ilgili, geriye kalan kısmındaki ifade etmek istediğim diğer hususlar
saklı kalmak kaydıyla, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kapusuz . Aleyhte,
Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir partinin sözcüsünün
cümlelerini dinledikten sonra, 18 Nisan tarihinin değişmeyeceğini ifade
etmeleri üzerine, insanın ciddî endişelerinin olduğunu söylemek lazım. Bu kadar
engeli koyduktan sonra, siz, 18 Nisanda seçim mi yapmak istiyorsunuz?! (FP
sıralarından "Evet" sesleri) ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Hayalî bir şey... TURHAN
GÜVEN (Devamla) – Anayasa değişikliğini gündeme getireceksiniz, Türk Ceza
Kanununda değişikliği gündeme getireceksiniz, Terörle Mücadele Kanununu, Siyasî
Partiler Kanununu gündeme getirmek istiyorsunuz, çıkarmak istiyorsunuz daha
doğrusu ve ondan sonra da, sanki 486 milletvekili olarak siz burada bir karar
vermişcesine değil, o kararın aleyhine bir tutum ve davranış içinde olduğunuzu
da unutacaksınız ve Sayın Başkan, İçtüzük hükümlerini de gözardı edeceksiniz ve
bugün, gündemi kendiniz tespit etmeye çalışacaksınız; bu mümkün değildir. Şimdi,
bakınız, Meclisi davet ettiniz; doğru olabilir. Sayın Başkan da, yeterli imza
dışında -yani şekil unsuru dışında- hukukî değerlendirmeyi yapmaksızın, sadece
şekle dayanarak -bugüne kadar olduğu gibi, daha önceden de sadece şekle
dayanarak verdiği kararlar için de- bir davetiye çıkarmıştır. Peki, şurada
Anayasanın açık hükümlerini ve bunun yanında, İçtüzüğün "Genel görüşme
için özel gündem" diye üzerine vura vura tasrih ettiği hususu ne
yapacaksınız?! Sayın
Başkan, siz bir usul hatası içindesiniz. Siz, bugün, saat 15.00'te
görüşülmesine başlanacak olan; ama, saat 15.00'ten evvel de -daha evvel emsal
gösterdiğiniz yanlışlığı da göz önüne alarak- saat 13.30'da Danışma Kuruluna
çağrıda bulunuyorsunuz. Sizin buna yetkiniz yoktur; ama, siz bunu yaparak ne
yapıyorsunuz biliyor musunuz; işte, bir partinin -o zaman o konuda haklıdırlar-
doğrudan doğruya bir grup önerisi getirmesini sağlıyorsunuz. Sizin buna hakkınız
yoktur Sayın Başkan. Siz grup önerisinin gelmesini sağlamış oldunuz. Halbuki,
Danışma Kurulunu toplantıya çağırma yetkiniz yoktu. Şimdi, Anayasada var,
şurada var, burada var, ben usul tartışması açmıyorum diyorsunuz; arkasından
usul tartışması açıyorsunuz. Şimdi,
bu kadar açık hüküm var; İçtüzüğün 103 üncü maddesinde ne deniliyor:
"Genel görüşme açılmasına karar verilirse, genel görüşme günü bir özel
gündem halinde Danışma Kurulunca tespit edilir." Siz, Danışma Kurulunu yok
farz ediyorsunuz. Siz, burada, bu önergeyi okutarak, bir gün tespiti hususuna
girdiğiniz anda, açıkça İçtüzüğe aykırı davranış içinde bulunuyorsunuz ve
buradan, giderek de, Anayasanın tağyir ve tebdil hükmüne girersiniz. Hiç
kimsenin bir Anayasa hükmünü tağyir ve tebdil hakkında böyle bir işlem içinde
olmasına da gönlüm razı olmuyor; çünkü, ileride, birileri gelir, sizden bunun
hesabını sorar. Birileri gelir, sizin Anayasayı neden tağyir ve tebdil içinde
olduğunuzu sorar Sayın Başkan. Bakınız,
bir başka olay daha vardır: "Birleşim yeterli çoğunlukla açılabildiği
takdirde" diye başlayan 7 nci maddenin beşinci bendinin devamında
deniliyor ki: "Başkan, ilk önce çağrı yazısını okutur..."
Okutacaksınız, tamam. Sonra ne yapacaksınız; bu toplantıyı gerektiren konu görüşülür,
konu... Oysa, siz, konuya girmeden, konuyu görüştürmeden, konuyu tamamlamadan,
bir önergeyi gündeme getirmeye çalışıyorsunuz. Bunun neresinde hukuk var; bunun
neresinde anayasa var; bunun neresinde içtüzük var; size sormak da benim
hakkımdır Sayın Başkanım. "Konu üzerinde gerekli işlemler
tamamlanınca..." deniyor İçtüzükte. Konu üzerinde gerekli işlemler
tamamlanınca... Hangi işlemi tamamladınız siz? Konuşmalar yapıldı mı? Siz,
mümkün olabileni değil, mümkün olmayanı yeğliyorsunuz. Görüşmeler
tamamlandıktan sonra gün tespitinde Danışma Kuruluna verilen yetkiyle ilgili
hükmü gözardı ederek yaptığınız bu işlem, ileride fevkalade sıkıntı
yaratacaktır. Onun için -müsaade ederseniz- madem yetersayıyla bir toplantı
yapılmasına karar verilmiştir, şu anda siz, o konu üzerinde görüşme yaptırmak
mecburiyetindesiniz. Onun dışında, siz, önergenin ne birinci maddesini ne
ikinci maddesini görüştürme imkânına sahipsiniz. Kaldı ki, siz bile tereddüt
halindesiniz. Grubumuza
gönderilen yazılar burada, önümde duruyor. Siz, hukukî bir inceleme yaptırmadan
ilk yazıyı gönderiyorsunuz -sayıları aynı; her ikisinde de 17 289- ne
diyorsunuz: "Fazilet Partisi Grup Başkanlığının istem yazısındaki konuları
görüşmek üzere" diyorsunuz Sayın Başkan. Ondan sonra, değiştiriyorsunuz
-kimle görüştünüz, onu da bilmiyorum- bu defa, konulardan birincisi için
toplantıya çağırıyorsunuz. Bu yetkiyi nereden alıyorsunuz? Siz, eğer birinci
yazıya itibar ediyorsanız, bunu hukukî görüyorsanız, ikinci yazıya niye gerek
gördünüz; ikinci yazı doğruysa, birinci yazıdaki hukukî yanlışınızı nerede
çözeceksiniz? Nereden bakarsanız bakınız -elbette yetersayıdaki imzayla
Meclisin toplantıya çağrılmasını, ben, doğal karşılarım; bir şey demiyorum-
siz, 1992 yılında Anavatan Partisi Grup Başkanvekilinin getirdiği bir teklife
"evet" derken, yine, daha evvel Meclis Başkanı olan Sayın
Karaduman'ın yapmış olduğu işlemi niye gözardı ediyorsunuz? Teamülse, budur;
anayasaysa, budur... (DYP sıralarından alkışlar) Yani, bir Meclis Başkanı
gelecek, toplantıya çağırmayacak; bir başkası gelecek, çağıracak... O zaman,
oturalım, bu konuyu tartışalım. Sekiz
dokuz ay evvel verilen bir karar vardır. Bu karardan vazgeçmek mümkün değildir.
Türkiye'de siyasî istikrarı yakalamak istiyorsanız, neresinden bakarsanız
bakın, 18 Nisanda bu seçimler yapılacaktır. Bunun dışında, yapılmasını
istemeyenlerin, bazı yerlerde yerini bulamayanların... Sebep de araştırmıyorum,
gerekçe de göstermiyorum; ama, burada "aslolan iyi niyettir" hükmünü,
siz gözardı edebilecek misiniz Sayın Başkanım? Genellikle olan, aslolan,
burada, iyi niyet midir, suiniyet midir? Bu şartlar altında, sizin, bu
görüşmede, sadece görüşme yaptırmaktan başka yapacak bir işleminiz yoktur. O
yüzden, önergeyi işleme koyarsanız, fahiş bir hata değil, hatayı azîm içinde
olursunuz ve bu hatanız da bağışlanması mümkün olmayan bir durum arz eder. Hepinize
saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Güven. Lehte,
Sayın Yılbaş... Buyurun.
MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, şahsınızda Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Burada
konuşmamıza vesile olan konu, bir usul meselesidir. Usul, konuyla ilgili
hukukun ilgili maddelerini, herhangi bir yoruma tabi tutmadan, lafzıyla burada
tekrarlamadır. Aksi halde, hamasî söylevlerle bir usul tartışması yapmakla,
Meclisin çalışmasına yardımcı olunmaz. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Okuma yazması olan, İçtüzüğü iyi anlar. A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Kamer, oğlum, Tunceli'ye git! BAŞKAN
– Lütfen... Lütfen... FERİT
BORA (Diyarbakır) – Otur! Dinle! A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Otur! Öğren! MAHMUT
YILBAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, zatı âlinizin de hukukî incelemesi sonunda,
bugün, Genel Kurulumuzun olağanüstü toplanmasıyla görüşülmekte olan konu açık.
Bazı arkadaşlarımızın, burada, gruplarına bağlı olarak konuşma yaptıklarını
zannetmiyorum, kişisel konuşmalarıyla nereye varmak istediklerini de şahsen
kestiremiyorum. Acaba, arkadaşlarım, bugünkü toplantıyı, 1995'teki olağanüstü
toplantıyla mı karıştırıyorlar? 116 arkadaşın, Meclisin olağanüstü toplanması
için verdiği imza gayet açık. Ben, burada, neyin tartışıldığını anlamakta
güçlük çekiyorum. Demek ki, bir tarih saptırması var; tarihi geçmişe çekip,
1995'i, o günkü toplantıyı yaşıyorlar arkadaşlarımız. Hatta, 1995'te Meclisin
olağanüstü toplantısının ilk oturumuyla değil de -yukarıda, bir genel başkanın
odasında yapılmış olan pazarlık sonunda- ikinci oturumuyla karıştırıyorlar. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Ne ilgisi var yahu?!. Ne kadar ayıp!.. MAHMUT
YILBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarımız buraya geldiler -işin
aleyhinde olmak isteyenler- tuttular, projektörü Tüzüğün muayyen bir maddesine
çevirdiler "103 üncü madde" dediler; ama -konuyla ilgili maddeler,
sadece 103 üncü maddeden ibaret değil- İçtüzüğün 7 nci, 19 uncu, 49 uncu ve 103
üncü maddeleri, dördü bir arada mütalaa edildiğinde, Meclis Başkanlığının
tutumunun İçtüzük hükümlerine riayetkâr olduğu ortaya çıkmaktadır. 7 nci
maddenin bazı fıkraları okunuyor ve deniliyor ki: "Meclis Başkanı, bu
işte, nerededir?" Sadece, milletvekillerinin beşte 1'inin değil, Meclis
Başkanının da, tatil veya ara verme durumunda olan Meclisi olağanüstü
toplantıya çağırma yetkisi var; Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili... Bu, sadece
beşte 1 imzayla olağanüstü toplantıya çağrılma meselesi değil; Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanının buna yetkisi var. Bu yetkiyi, mevcudun beşte 1'iyle
bağdaştırdığınızda, birleştirdiğinizde, iki makamın, Genel Kurulun olağanüstü
toplantı yapması konusunda bir fikir birliğinin olduğunu göstermektedir. Değerli
arkadaşlarım, bundan sonra dikkat edilmesi gerekli olan madde ise, Danışma
Kuruluyla ilgili 19 uncu maddenin son fıkrasıdır. 7 nci maddeye biraz önce
yaptığımız atıfta da açıkladığımız gibi, Danışma Kurulu toplanmış ve son
fıkrada bulunan hüküm gereğince de, Sayın Başkanlık makamı, Danışma Kurulundaki
bir öneriyi Yüce Meclisin ıttılaına sunuyorlar. Ne deniliyor son fıkrada:
"...Genel Kurula sunabilirler. Bu durumda istemin oylanması ilk birleşimin
gündemindeki Başkanlık sunuşlarında yer alır ve Genel Kurul işaret oyuyla karar
verir." Bir
Danışma Kurulu toplantısı yapılmış, Danışma Kurulunda bir konu görüşülmüş ve
öneri katılanlar tarafından tümüyle onaylanmamış; bir parti grubu da bu öneriyi
Meclise getirmiş ve ilk toplantıda "Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları" bölümünde Genel Kurulun bilgisine sunulmak mecburiyetinde. Değerli
arkadaşlarım, bakınız, 49 uncu maddede ne deniliyor: "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun gündemi şu kısımlardan ibarettir. 1.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları." Demek ki, Genel Kurul açıldığında ilk
gündeme getirilecek ve konuşulacak konular, 1 inci kısımla ilgili konulardır.
Sayın Başkanvekillerimiz üç yıl içerisinde onlarca Genel Kurul toplantısına
başkanlık yaptılar ve uyguladıkları sistem, mekanizma bu, başka bir mekanizma
yok. "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması yapılmasına dair
öngörüşmeler" ise, gündemin 6 ncı kısmında. Yani, gündemin 1 inci
kısmındaki konuyu Meclis Genel Kurulu görüşüp karara bağlamadan gündemin 6 ncı
maddesine geçmesi ve orada genel görüşme önergesini Genel Kurulun bilgisine
sunması ve burada müzakereye açması söz konusu değildir. Niçin, arkadaşlarımız,
103 üncü maddeye gelmeden önce, İçtüzüğün biraz evvel sizlere arz ettiğim üç
maddesindeki hükümleri sizin bilgilerinize sunmuyorlar? Değerli
arkadaşlarım, burada herkesin, Türkiye'de kamuoyunun bildiği mesele, bir genel
görüşmedir. Gönül arzu ederdi ki, Meclis ister tatilde olsun ister ara
versin... Bir de, bazı arkadaşlarımızın, oradan, oturdukları yerden Başkanlık
makamına söz atmakla, "seçim için, Meclisin yenilenmesi için tatile giren
Meclisin bir daha toplanması söz konusu değildir, bu usulsüzdür"
demeleriyle, Anayasanın hükümlerini yakından takip etmedikleri orta yere
çıkmaktadır. Meclis, 1995 yılında yaptığı değişiklikle, kendisini yenilemeye
karar verdikten sonra da çalışmalarına devam eder. Meclis, yenileme kararıyla,
kendisini feshetmiş değildir; arifeye kadar, Meclis, arzu ederse, her konuda
burada çalışmasını sürdürür. Bugün,
Türk Milleti, Türk kamuoyu bir şeyi merak ediyor, bir şeyde bilgilenmek
istiyor; terör açısından, Türkiye, çok önemli olaylar yaşıyor ve ancak ve
ancak, çok kısmî olarak, Sayın Başbakanın zaman zaman verdiği bilgilerden
başka, Türk kamuoyunun mesele hakkında bilgisi yok. Gönül arzu ederdi ki, bu
genel görüşme talebi Hükümetten gelsin; Hükümet, gelsin buraya, Meclisi
toplasın ve bilgi versin. Bu ülke, hepimizin ülkesi; bu ülke, sadece bir
başbakanın veya hükümetinin yönetimiyle... Onun çok daha ilerisinde
sorumlulukları olan bir ülkede yaşıyoruz. Değerli
arkadaşlarım, onun için, burada, zaman zaman yapacağımız usul tartışmalarıyla,
Meclisin huzurunu meşgul etmekten fazla bir şey yapmamış oluruz. Eğer özel bir
maksat yoksa, eğer bu özel maksat... Hani, dervişin fikri neyse zikri odur;
bizim fikrimiz de bir, zikrimiz de. Eğer sizin fikrinizle zikriniz farklıysa,
onu da burada tartışırız. Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Yılbaş. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkanım, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, Sayın
Yılbaş, açıkladığım görüşten farklı bir görüş beyan etti. BAŞKAN
– Ne gibi? ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Efendim, İçtüzüğün maddelerini yerimden çok kısa olarak
açıklamak istiyorum. BAŞKAN
– Yerinizden söyleyeceksiniz; buyurun. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Efendim, dünyanın en zor işi, okuduğunu anlamayana,
yaşadığını bilmeyene laf anlatmaktır. (DYP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Biz, saat 15.10 itibariyle tatil kararının kaldırıldığı
bizzat sizin tarafınızdan ilan edilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir organının,
tatildeyken, hangi yetkiyle toplantıya çağrıldığını; hangi yetkiyle, olmayan
bir toplantıda, toplantının yapılmış varsayıldığını ve bir grubun önerisinin
buraya oylanmak üzere sunulduğunu ve bu öneriyle, İçtüzükte açıkça Danışma
Kuruluna verilmiş olan bir yetkiyi ve genel görüşmenin öngörüşmesinin
tamamlanmasından sonra belirlenmesi gereken gün tayininin, bugün, burada, Genel
Kurulun onayına sunulduğunu sorduk. Bundan ibaret Sayın Başkanım. BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, benim davranışlarımda, tutumlarımda, Anayasaya ve
İçtüzüğe aykırı bir durum söz konusu değildir... (ANAP, DYP ve DSP sıralarından
"Var, var" sesleri) ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Var, var. BAŞKAN
– Bir dakika... Değerli
arkadaşlarım, ben, geçmişe gidip, bu konuda söylenenleri burada okuyup, tartışma
konusu yapmak istemiyorum. Değerli
milletvekilleri, 1992 yılında bir olağanüstü toplantı çağrısı yapılmış. O
olağanüstü toplantı sırasında, toplantıya geçmeden önce, Danışma Kurulunun
kararı, Meclis kararı haline gelmiş. Şimdi,
Sayın Gürkan'a göre, Meclisin o kararı, bir karar değil; ama, burada Sayın
Gürkan'ın vereceği karar, karar... (FP
sıralarından alkışlar) Ben şimdi o kararı okuyorum... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Hayır efendim, İçtüzük.... BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Okuyacağım... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Okuyacağım... Bir dakika... Meclis kararını okuyacağım.... Sayın
milletvekilleri, ben, Meclisin o günkü kararını okuyacağım, yani, Danışma
Kurulunun değil... TURHAN
GÜVEN (İçel) – Yanlış... İçtüzük ihlal edilmiş o zaman efendim... BAŞKAN
– Meclisin kararı hepsinin üstünde... Bir dakika; okuyayım... Kararı
okuyayım... "27.8.1992
Perşembe günü saat 13.00'te olağanüstü toplanacak olan Genel Kurulun,
çalışmalarını saat 22.00'ye kadar sürdürmesi; genel görüşme açılması kabul
edildiği takdirde -bakınız, daha açılmamış; genel görüşme yine- genel görüşmenin olağanüstü toplantı konusu
olması nedeniyle -bakın, olağanüstü toplantı; yani, İçtüzüğün 103 üncü maddesi
normal zaman içindir- İçtüzüğün 101 inci -yani, bugünkü 103'üncü- maddesindeki
sürelere bağlı kalmaksızın, Genel Kurulun aynı günkü birleşiminde yapılması;
genel görüşmede hükümet ve gruplar adına yapılacak konuşmaların 45'er dakika
olması; genel görüşmenin bitiminde Meclis çalışmalarına devam edilmesi
kararlaştırıldığı takdirde -bakın, hiç daha kararlaştırılmamış- ekli listedeki
sıralamaya göre kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve bu görüşmelere 28
Ağustos 1992 Cuma günü de saat 13.00-22.00 arasında devam olunması önerilmiştir.
" Bu
öneri, Parlamentoda hiç itiraz edilmeden oylanmış, kabul edilmiş. Şimdi,
arkadaşlarımın, daha önce Parlamentonun kararı haline gelmiş, bir örnek diye
ortaya konulan ve o gün hiç kimsenin itiraz etmediği, belki de bugün itiraz
eden arkadaşlarımızın da çoğunun bulunduğu bir mecliste itiraz edilmeyen bir
konuda bugün benim yaptığım bir uygulamayı Anayasa ve İçtüzüğü aykırı
görmelerini anlayamıyorum. Benim yaptığım, İçtüzüğe de Anayasa da uygundur.
Daha önce Parlamentonun bu konuda vermiş olduğu karar var; sadece bir uygulama
değil, Parlamentonun verdiği bir karardır. O Yüce Parlamentonun verdiği bir
kararı örnek alarak, onu esas alarak, yine de ona bir yorum getirerek, sadece
birinci kısmı, yani "...genel görüşme açılması kabul edildiği takdirde"
diye başlayan, önerinin sadece birinci maddesini oylarınıza sunacağım. Bu
görüşmelerden sonra da benim düşüncem ve görüşüm değişmemiştir. Önerinin sadece
birinci maddesini oylayacağımş; ikinci maddesinin, sonraki aşamalarda, eğer
Meclis çalışmaları devam ederse, böyle bir durum ortaya çıkarsa, ancak o
aşamalarda gündeme gelebileceğini düşünüyorum; yalnızca birinci maddesini
oylayacağım. Buyurun
Sayın Yılbaş. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Gürkan konuşmasının başında aynen
şu şekilde bir ifadede bulundu: "Okuduğunu veya yaşadığını anlamayana laf
anlatmak çok zordur." Eğer bunu söylediğini kabul ediyorsa, tutanaklardan
sildirmek istemiyorsa, kendisi hakkında gereğini yerine getireceğim. Eğer bir
sürçülisan varsa, kendisinin burada açık olarak beyan etmesini istiyorum. MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Az bile... Az!.. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Aksi halde, hem hukuk karşısında hem de Yüce Meclisin huzurunda
kendisine aynen iade edeceğim. BAŞKAN
– Ben, sizi kastederek söylediğini kabul etmiyorum, sanmıyorum. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Kendisi söylesin Sayın Başkan!.. BAŞKAN
– Kendisi de söylesin. Buyurun. Ben,
Sayın Yılbaşı kastederek söylemediğinizi anladım... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Efendim, üstüne alınmak için bir gerekçesi varsa, o benim
sorunum değil. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, benim sözüm üzerine konuştular kendileri. Sayın
Gürkan, bu Meclisin defalarca başkanlığını yapmış olan bir kişiye o sözü
yakıştıramıyorum; yazıklar olsun size!.. BAŞKAN
– Sağ olun, çok teşekkür ederim. MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Az bile; az, az!.. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Hadi canım sende!.. V.
– ÖNERİLER (Devam) A)
SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam) 1.
– Olağanüstü toplantı konusu genel görüşmenin günü, konuşma süreleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve çalışma gün ve saatlerine ilişkin
Fazilet Partisi Grubu önerisi (Devam) BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi, önerilerden sadece birincisini okutarak
oylarınıza sunacağım. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi okutacaksanız, öneri aleyhinde söz
istiyorum. (Gürültüler) İSMET
ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Oylamaya geçin Sayın Başkan. BAŞKAN
– Yani, öneri üzerinde görüşme mi yapmak istiyorsunuz? KAMER
GENÇ (Tunceli) – Önerinin aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan. (Gürültüler) BAŞKAN
– Sayın Genç, bir dakika... Öneriyi okutayım, ondan sonra kürsüye çıkarsınız;
buyurun oturun. Öneriyi
okutuyorum: Öneriler: 1.
Olağanüstü toplantı konusu genel görüşme önergesi üzerinde yapılacak
öngörüşmeler sonunda genel görüşme açılmasına karar verildiği takdirde; genel
görüşmenin Genel Kurulun 16.3.1999 Salı günkü birleşiminde yapılması; genel
görüşme olağanüstü toplantı konusu olduğundan, İçtüzüğün 103 üncü maddesindeki
sürelere bağlı kalınmaması önerilmiştir. BAŞKAN
– Önerinin aleyhinde, buyurun Sayın Genç. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ancak, konuşmama başlamadan önce, iki temennim var. Bu
temennilerden birisi, İstanbul Emniyet Müdürünün bir uygulamasıyla ilgili
İstanbul Emniyet Müdürümüz, fakültelerin önünde zaman zaman çok sayıda
öğrencileri toplatmaktadır. (Gürültüler) Bir
dakika.... Efendim, bir dakika... Rica ediyorum... Bir temenni... Bir dakika
efendim... Bir temenni... Allah Allah... Akşam,
hukuk fakültesinde okuyan yeğenimi almışlardı içeriye... FERİT
BORA (Diyarbakır) – Ne alakası var! Burası Meclis. KAMER
GENÇ (Devamla) – Canım, niye alakası yok... Siz demokrasiden mi
anlıyorsunuz yani?!. BAŞKAN
– Sayın Genç... (Gürültüler) Bir dakika... Bir dakika... Sayın Genç... KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, bunları susturabilir misiniz. Ben bir temenniyle
konuşmaya başlıyorum. BAŞKAN
– Sayın Genç, ben size önerinin aleyhinde konuşmanız için söz verdim; o konuda
konuşun lütfen. KAMER
GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, ben bu Meclisin en deneyimli adamıyım; ben
nerede ne konuşulacağını da iyi biliyorum; tamam mı... ("Aa" sesleri, gürültüler) Lütfen,
sözümü kesmeyin. Yani,
benim temennim şudur: Bu gençlerimiz uluorta toplanıp içeriye alınmasın,
alındığı zaman da, ailelerine haber verilsin. Mesela, akşam benim yeğenim içeri
alınmıştı -Tuncelili başka çocuklar da alınmıştı- gece saat 2'de aradım...
İstanbul Emniyet Müdürünü terörle mücadele konusundaki gayretlerinden ötürü
tebrik ediyorum; ama, lütfen, bu gençlerimize de böyle muamele yapılmasın; bir.
NECMİ
HOŞVER (Bolu) – Tunceli'ye de selam gitti!.. KAMER
GENÇ (Devamla) – Beyler, zaman zaman söyledim, bazılarınız beşyıldızlı
otellerin orada politika yapıyorsunuz, biz terör bölgesinde politika yapıyoruz;
lütfen, dediklerimizi biraz bilin. İkinci
bir temennim var: Tunceli'de yaylalara çıkan hayvanlar için eskiden Tunceli'nin
yaylaları kapalıydı; geçen sene açılmıştı; fakat, temmuz ayında açıldı; temmuz
ayında açılınca da olmuyor; bunlar_ DEMİR
BERBEROĞLU (Eskişehir) – Ne alakası var Sayın Başkan!_ KAMER
GENÇ (Devamla) – Beyler, bu, bizim temel sorunumuzdur; onun için, bunu
Hükümetten rica ediyorum, lütfen, özellikle en son nisan ayında bunları açsın. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Konuyla ilgili konuş. KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, sizin hoşunuza gidecek konuşmaya başlayacağım, tamam
mı?!. Sayın
milletvekilleri, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir erken seçim kararı
almıştır. Bu erken seçim kararının anlamı nedir biliyor musunuz; bu erken seçim
kararında ne demişiz: Biz demişiz ki, bu Meclis, 18 Nisan tarihinde yapılacak
seçimin sonucunun Yüksek Seçim Kurulunca yayımlanmasından 5 gün sonra yeni
Meclis toplanıncaya kadar faaliyetini sona erdirmiştir. Şimdi,
24 Şubatta da bütün partiler, adaylarını Yüksek Seçim Kuruluna bildirmişlerdir.
Yüksek Seçim Kuruluna bu adaylar bildirildikten sonra, bugünkü Parlamentonun
içinde bulunan milletvekillerimizin, milletvekilliği sıfatı fiilen sona
ermiştir; hukuken devam edebilir. (FP ve DTP sıralarından "Oo"
sesleri) Beyler,
bir dakika... Hukuku benden öğreneceksiniz. Ben, bu insanlara daha çok şeyler
öğrettim. A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Sen nerenin milletvekilisin?.. Senin sözüne
göre, milletvekilliğin düştü!.. KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, böyle olunca_
(FP ve DTP sıralarından gürültüler) Bakın, çok olağan_ Bakın, Anayasanın
77 nci maddesinde_ (FP ve DTP sıralarından gürültüler) Sayın
Başkan, bir dinlesinler_ BAŞKAN
– Lütfen, müdahale etmeyelim. KAMER
GENÇ (Devamla) – Anayasanın 77 nci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçimlerinin beş yılda bir yapılacağını söylüyor; ama, burada diyor ki, beş yıl
dolmadan erken seçim kararı alabilir. Burada bizim aldığımız karar, beş yılın
dolduğu biçiminde bir karardır. O, 77 nci maddesinin son fıkrasındaki,
olağanüstü hallerde, harp ve belirli hallerde, Meclis seçimi bir yıl
erteleyebilir hükmü de, işte, Meclis erken seçim kararını aldıktan sonra, eğer
böyle olağanüstü bir hal çıkarsa, o zaman, Meclisin yetkisini tamamen
bitirmeyelim; ama, böyle, işte, yurtdışına bir asker gönderme olur veyahut da
işte, Allah korusun, bir silahlı saldırı olur, bunu önlemek için öyle
konulmuştur. Şimdi,
beyler, bakın, biz yarın halkın içine çıkamayız; bunu, her parlamenter
olarak... Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce bir kurumdur; bu yüce kurumun
değerini korumak hepimizin görevidir. Perde arkasında birtakım kirli
ilişkilerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı sarsılamaz, bu çatı altında
kimse komplo kuramaz. (DYP sıralarından alkışlar) Birtakım insanlar da, bu çatı
altındaki insanlarla birleşerek komplo kuramazlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi
yüce bir kurumdur, bu yüce kurumun çatısı altında birtakım komploları kurmaya
çalışanların kolları kırılacaktır, kafaları uçacaktır; bunu herkesin de
bilmesini istiyorum. (FP sıralarından "Oo" sesleri) Bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin itibarını korumak hepimizin görevidir. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Kafası uçurulacak biri varsa, o da sensin! KAMER
GENÇ (Devamla) – Eğer, bu Meclis, 488 oyla erken seçim kararını almış,
memleketimiz seçime bu kadar yaklaşmışken... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Kafalar nasıl uçurulacakmış, kollar nasıl kırılacakmış; onu bir
açıklasın Sayın Başkan. KAMER
GENÇ (Devamla) – ...ondan sonra, siz, çıkıp da burada... BAŞKAN
– Sayın Genç... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Yüce Meclisi tehdit ediyor bu adam... BAŞKAN
– Sayın Genç... KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika... BAŞKAN
– Sayın Genç, siz, Meclis Başkanvekilliği yapıyorsunuz; yani, başkasını gündeme
davet etmek durumunda olan bir kişisiniz. KAMER
GENÇ (Devamla) – Evet... BAŞKAN
– Söz aldığınız konuyla hiç ilgisi olmayan bir alanda konuşuyorsunuz. KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, oraya geleceğim, oraya geleceğim... BAŞKAN
– Süreniz bitti; nasıl geliyorsunuz oraya efendim?! KAMER
GENÇ (Devamla) – Tamam, geleceğim efendim. BAŞKAN
– Sayın Genç, lütfen, söz aldığınız konu üzerinde konuşun; yoksa, sözünüzü
keseceğim. KAMER
GENÇ (Devamla) – Tamam efendim, söz aldığım... Şimdi
efendim, bakın, 1991 yılında alınan bir olağanüstü toplantıya çağrı kararıyla,
bugünkü karar arasında çok fark var. O zamanın şartları... Her olağanüstü
toplantıya çağırmanın koşullarını, kendi özel koşulları içerisinde
değerlendirmek lazımdır. O gün, böyle bir acele belki... Ben, şu anda o
toplantının mahiyetini pek anlayamadım; yani, okumamıştım da; fakat, bugün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bir Danışma Kurulu kararı alarak çalışmasını
uzatmasına gerek yok. Zaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü var; buna
göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, salı, çarşamba, perşembe günleri toplanır
deniliyor. Eğer, bugünkü Genel Kurul toplantısında bu genel görüşme açılması
kabul edilirse, İçtüzüğümüze göre, salı günü bunun öngörüşmesi yapılmadan önce,
aynı gün, pekala -Meclis çalışması bugünden itibaren başladığına göre- Danışma
Kurulu öğleden evvel toplantıya çağrılır, sunuşlar bölümünde bu karar alınır ve
bu kadar gürültü de yapılmazdı. Yani, buradaki en büyük hata, bundan
kaynaklanıyor; çünkü, bugün, genel görüşmenin öngörüşmesi yapılacak, zaten,
İçtüzükte, şu kadar süre geçmeden ikinci görüşmesini yapamazsınız, yedi günü
geçiremezsiniz deniliyor. Mesele bundan ibarettir. Hep böyle, usuller birbirine
karıştırılıyor. İçtüzüğün
103 üncü maddesi, her aşamada uygulanan bir maddedir. Geçmişte bir Danışma
Kurulu kararı alınmış -İçtüzüğün 103 üncü maddesi değiştirilmemiştir; İçtüzüğün
103 üncü maddesi yürürlüktedir- o günkü şartlara göre alınmış bir Danışma
Kurulu kararıdır. O gün, Meclisin, olağanüstü toplantıyı gerektiren şartlarda,
öngörüşme ile son görüşmeyi peşpeşe yapma zorunluluğu varmış; ama, bugün öyle
bir şey yok. Onun için, bunları belirtmek istedim. Değerli
milletvekilleri, yine, şunu söylemek istiyorum: Bu yüce kurumun değerini
korumak hepimizin görevidir. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili olarak,
bu kurumu, hayatım kadar, onurum kadar, yüce bir kurum kabul ediyorum; herkes
de buna riayet etmelidir. Yarın, kamuoyunun desteği arkasında olmayan bir
parlamento çalışamaz. Bunu öncelikle belirtmek istiyorum. Hepinize
saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Genç. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN
– Sayın Öymen, buyurun efendim. AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan, Sayın Genç'in söyledikleriyle ilgili olarak
bir iki şey söylemek istiyorum. BAŞKAN
– Buyurun. AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Genç konuşurken "kollar kırılacak, kelleler,
kafalar uçacak" dedi. Sanıyorum, Sayın Genç, kendisini, Afrika
ormanlarında avlanıyorken gördü!.. Böyle bir düşünceyi, böyle bir anlayışı,
böyle bir zihniyeti kendisine yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben, Mecliste komplo yapanları dedim... AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Bu anlayışı, bu düşünceyi kınadığımı, protesto ettiğimi
ifade etmek istiyorum, belirtmek istiyorum. BAŞKAN
– Teşekkür ederim. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Zabıtlardan da çıkarılması lazım o sözlerin. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Zabıtlardan çıkarılsın... AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) – O sözlerin zabıtlardan da çıkarılmasını, kendilerinin de
sözünü düzeltmesini veya özür dilemesini istiyorum. BAŞKAN
– Sayın Genç'in kendisi düzeltsin; ama, buradaki arkadaşları kastettiğini
sanmıyorum; eğer öyle bir şeyse, tabiî... AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Kimi kastederse kastetsin... Kaldı ki, vatandaşı bile
kastetse... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Komplo kuranlar efendim; kirli menfaatları için bu
memlekete... BAŞKAN
– Buyurun Sayın Öymen. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; ben de bu önerinin
aleyhindeyim; yalnız, hemen belirteyim ki, daha önce konuşan Kamer Genç
arkadaşımın söylediği sözleri kınıyorum. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Burada, milletvekili arkadaşlarım bir önerge vermişlerdir;
daha önce bir Meclis çağrısı yapmışlardır; bu, onların hakkıdır. Bu hak
gereğince, şimdi ne yapılacak bundan sonra, onu konuşmak durumundayız; böyle,
fazla heyecana, birbirimizi itham etmeye hiç ihtiyaç yoktur. Şimdi,
gelelim meseleye. Burada, henüz görüşülmemiş, görüşülmesine de başlanılmamış
olan bir genel görüşme önergesinin kabul edilmesi halinde -eğer kabul edilirse-
ne zaman görüşüleceğinin tespiti talebi vardır. Arkadaşlarım anlattılar, bunun
İçtüzükle pek bağdaşır tarafı yok. Gerçi, geçmişte bir uygulama yapılmış ama, o
uygulamanın da İçtüzükle ve mantıkla ne kadar ilgili olduğu şüpheli; fakat,
daha da ilginç olan bir nokta var: Bu, verilmiş olan genel görüşme talebindeki
talebe aykırı bir taleptir. Şimdi, bir öneri verilmiştir, bunun arkasından da
diğer bir öneri daha vermişler, o öneriyi Başkan işleme koymuyor, Fazilet
Partisi Sözcüsü arkadaşım ise, o önerinin de görüşülmesi gerektiğini söylüyor.
O önerge ne; bundan sonra şu şu şu kanunların görüşülmesini istiyoruz. Yani,
belirli bir hareketin, siyasî hareketin aşamalarından birini şimdi görüşüyoruz,
bir başkasını daha sonra görüşeceğiz, şu şu şu kanunları görüşelim diye.
Halbuki, verilmiş olan genel görüşme önergesinin burada yazılı olan amacı o.
Genel görüşme önergesinde deniliyor ki, biz burada konuşalım, acaba bir tedbire
lüzum var mı ve hangi tedbirler alınacaktır onu görüşelim, tespit edelim. Arkadaşlarımız,
hangi tasarı ve tekliflerin görüşüleceğini çok daha önceden burada tespit
etmişler, bu genel görüşmeyi yapmadan peşin olarak kabul etmemizi istiyorlar. Genel
görüşme önergesinin o cümlesini okuyorum: "Bu tablo karşısında..."
Yani, yukarıda deniliyor ki, terör örgütünün başı yakalanmıştır, yeni bir durum
ortaya çıkmıştır falan... Daha sonra deniliyor ki "...komplo çabalarını
boşa çıkarma..." Yani, dışarıdan komplolar olduğunu söylüyor...
"...ve terörü bütünüyle sona erdirme yönünde alınması gerekli önlemlerin
neler olabileceğini tartışmak ve acil olarak yapılabilecekler konusunda
hükümete ışık tutmak bakımından, halkımızca da duyulan yeni ve etraflı
değerlendirme ihtiyacını karşılamak amacıyla bir genel görüşme açılmasını zorunlu
görmekteyiz." Yani, burada konuşulacak, denilecek ki hangi kanun tasarı ve
teklifini önce görüşelim; DGM Yasasını mı, yoksa ölüm cezasının kaldırılmasını
mı, yoksa Ceza Kanununun 125 inci maddesini mi, yoksa Türk Ceza Kanununun 312
nci maddesini mi? Böyle bir sıralama yapılacak, fikirler çıkacak ortaya,
hükümete ışık tutulmuş olacak. Hükümet "ben de şunu isterim" diye
elbette kendi görüşünü belirtecek ve ancak ondan sonra -eğer Meclisin
çalışmalarını uzatırsak- hangi kanunları görüşeceğimizi tespit edebileceğiz. Bu
açıdan bu, verilmiş olan genel görüşme önergesinin de mantığına tamamen
aykırıdır. Dediğim
gibi, bu, bir siyasî hareketin aşamalarından biridir. Meclis, daha önce,
usulüne uygun olarak toplantıya çağrılmış, Başkan da bunu tatbik etmiştir gayet
tabiî olarak. Şimdi, genel görüşmenin -genel görüşme daha görüşülmedi,
yapılmadı bu görüşmeler- gününü tayin edeceğiz, ondan sonra da görüşülmesi
istenen kanun tasarı ve tekliflerini tespit edeceğiz... Bu kanun tasarı ve
teklifleri de, maşallah, şimdi önerdiklerinin öyle birkaç gün içinde görüşülüp
bitirilmesi de kolay değil, hele bazısı -bahsedilenler- daha Meclise de gelmiş
değil; bunlar, fiilen yaklaşmakta olan seçimlerin geriye bırakılmasının
başlangıcı olmaktadır. Zaten,
bazı arkadaşlarımız bunu açıkladılar. Açıkça, seçimlerin geriye bırakılması
gerektiğini söylüyorlar. Tabiî, bu da onların hakkıdır; ama, herkes şunu
sormaktadır: O zaman, niçin, bu Meclis, bundan dokuz ay önce 11 oya karşı 486
oyla bu seçim kararını almıştır? YAHYA
ŞİMŞEK (Bursa) – Liderlere soralım... ALTAN
ÖYMEN (Devamla) – O zaman liderlerin her dediğine uyan arkadaşlarımız, şimdi
niye fikirlerini değiştirmişlerdir? Bütün bu sorular birbirini takip eder;
yani, 486 oyu kullanan arkadaşlarımız, o zaman "lider sultası"
denilen olgudan şikâyetçi değiller miydi de bunu ancak şimdi akıllarına
getirebilmişlerdir? Arkadaşlar,
bu şikâyetler üzerinde tartışılabilir, bunların bir kısmı haklı da olabilir.
Burada, bu siyasî hareketin içinde, zaten birkaç hedef bir araya gelmiş
bulunuyor. Hedeflerden biri, açıkça da beyan edildiğine göre, seçimin
ertelenmesidir. Bir diğeri, lider sultasının sona erdirilmesidir. Seçimin
ertelenmesi konusunda da haklı şeyler söylenebilir -epey gecikmiş olduğuna
işaret ediyorum- lider sultası açısından da haklı nedenler bulunabilir. Mesela,
ben, hâlâ hayret ediyorum, bir kısım partilerimizde sadece liderin kendi
kararıyla aday tespitine... Yani, benim mensup olduğum parti Allah'a şükür bir
önseçim yapmıştır; sonucunu da kimse değiştiremeyecek şekilde yapmıştır o
önseçimi. Yani, hâkim damgayı vurmuş, o damganın üstünde kimlerin isimleri
varsa, onların aday listesindeki değişmez yeri tespit edilmiştir; ama, bazı
partilerde gerçekten demokrasiyle pek bağdaşır görünmeyen hadiseler olmuştur.
Birçok değerli arkadaşımın, o partilerin liderlerinin süzgecinden nasıl olup da
geçmediğine ve buraya yeniden aday gösterilmediğine hayret ediyorum; orada arka
sırada oturan arkadaşlarımız var, bu Meclisin Meclis Başkanvekili var, bazı
partilerimizin grup başkanvekilleri var. Bu da doğru olabilir; ama, bunun yeri
de herhalde burası değildir, beş hafta kalmış olan seçimleri ertelemek
değildir. Bir
başka hedef, demokratikleşme adımları olarak ifade ediliyor. Burada, gazetelere
yansıdığına, zaten bizzat ifade edildiğine göre de, Sayın Erbakan ve
arkadaşlarının seçimlere katılabilmesini sağlama amacı vardır. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hiç alakası yok. ALTAN
ÖYMEN (Devamla) – Bu da normal bir amaçtır; elbette, bir demokraside yasakların
olmaması gerekir; ama, burada da, akla şu soru geliyor; şimdiye kadar
neredeydiniz? Burada,
bu Mecliste, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, müteaddit defa, bu gibi
demokratikleşme tedbirlerinin bir an önce görüşülmesi için elimizden geleni
yaptık. Önerilerimizden bir kısmı halen şu 287 maddelik gündemin içerisindedir.
Bunlar içerisinde Memurin Muhakematı Hakkında Kanundan, ölüm cezasının
kaldırılmasına kadar demokratikleşme yolunda atılması gereken bütün adımlar
vardır. Bunları buraya getirmek istediğimiz zaman hiçbir destek görmedik. Bir
başka konu: Mesela, bu Meclisi fevkalade ilgilendiren bir mesele var.
Anayasanın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi, yani dokunulmazlıkların
sınırlandırılması... Burada birinci görüşmesi yapıldı; iş, ikinci görüşmesi ve
bunun oylanmasına kaldı; bunu, burada görüşmeye, bu oylamayı yaptırmaya
muvaffak olamadık; bizzat bu arkadaşlarımızın da dahil olduğu gruplar
tarafından –Fazilet Partisi de dahil- şu denildi: "Artık, ok yaydan çıktı
seçime gidiliyor, başka bir şey görüşemeyiz" 83
üncü maddenin görüşülmesini sağlamak için arkadaşlarımız geceleri burada
kaldılar, eylem yaptılar; yine bir sonuç alınamadı. "Seçimler yaklaştı,
artık olmaz" denildi; bu önergede bizzat imzası bulunan bazı
arkadaşlarımız tarafından ve bizzat bu önergeyi buraya Danışma Kurulu yoluyla
getiren Fazilet Partisi Grubu tarafından... Bütün bunlar unutulmaz arkadaşlar. Dediğim
gibi, önergede, tek tek haklı olan taraflar bulunabilir. Bu harekette, bu
hareketin hedefleri arasında haklı olan taraflar bulunabilir; ama, arkadaşlar,
hareketin şekli, bu Meclise itibar kazandıracak nitelikte değildir "bu
terazi bu kadar sıkleti çekmez" denildiği gibi, bu Meclisin bu yasama
döneminin yapısı da bu kadar çok taktiği, bu kadar oportünizmi çekmez
arkadaşlar. Saygılarımı
sunarım. (DSP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Öymen. Lehinde,
Sayın Kapusuz. Buyurun
Sayın Kapusuz. (FP sıralarından alkışlar) SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekrar
huzurlarınızı işgal etmek mecburiyetinde kaldığım için özür dilerim; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Tabiî,
zatıâlinizin açmış olduğu bir usul müzakeresinden dolayı, birçok, konuyla
uzaktan yakından alakası olmayan hususlar bu kürsüden ifade edilmek durumuyla
bu Parlamento karşı karşıya kalmıştır. Her şeyden önce, değerli arkadaşlarımız
birtakım yaklaşımlarda bulunmuşlardır ki, bu konulara özellikle açıklık
getirmek istiyorum. Değerli
bir sözcü "seçim kararı, Meclisin feshi anlamına gelir" buyurdular.
Peki, bu Parlamento seçim kararını, Seçim Kanununu hangi tarihte çıkardı; tam 9
ay önce; 30.7.1998 tarihinde bu Parlamento seçim kararı aldı. MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – "Adaylar kesinleştikten sonra" diyor. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Peki, bu seçim kararı ve bu Seçim Kanunu çıktıktan sonra bu
Parlamento hiçbir faaliyet yapmayacak mıydı; yapmadı mı? Dikkat buyurun, biz,
30.7.1998'den bugüne kadar Parlamentonun çalışmalarına katıldık, hatta yeni
oluşan bu azınlık hükümeti bu karardan sonra ortaya çıkmış bir hükümettir.
Bunun altını çizmek istiyorum; bu bir. Değerli
arkadaşlar, bakınız, Parlamento, yeni bir Parlamento oluşuncaya kadar görevinin
başındadır; devlette devamlılık esastır, kurumlarda devamlılık esastır. Tabiî,
yine, diğer bir kararı, bir tartışma konusunu -anlayamadım veyahut da
arkadaşlarımız anlamak istemiyorlar- kamuoyuna ifade etmek istiyorum: Seçim
kararı başka, Meclisin toplanıp çalışması başkadır. Evet, Meclis karar aldı,
bugüne kadar da çalıştı. Şimdi, tatil kararından sonra bir grup değerli
arkadaşımız Meclisi toplantıya çağırdı. Bu Meclis olağanüstü toplantı yapıyor;
Meclisin çalışma kararı alıp, tatili kaldırması da mümkün, artık bundan sonra
çalışmaya ihtiyaç yok demesi de mümkün. Bu kadar açıkken, bu olağanüstü
toplantıdan sonra neyin nasıl olacağı konusunda hiçbir şey netleşmemişken
değerli arkadaşlarımızın ille de milletimizin, kamuoyunun kafasını karıştırmak
uğruna, seçim kararı ve seçim ile Meclisin toplanıp çalıştırılmasını niye
birbirine karıştırıyorlar; bunda da iyiniyet olmadığını ifade etmek isterim. Değerli
arkadaşlar, biz, Fazilet Partisi olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki, seçim
kararına -doğru- 486 kabul oya en çok katkısı olan siyasî partiyiz; bundan
dolayı da bir pişmanlığımız söz konusu değil, bu kararımızın arkasında da aynen
duruyoruz. Biz, seçimlerin yapılmasından yanayız ve inşallah, seçimler
yapılacaktır. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Ne zaman? SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Peki, seçimlerin yapılmasından endişe duymuyorsanız,
bendeniz, şu anda, huzurlarınızda, kamuoyunun huzurunda, bu heyete, Başbakan
başta olmak üzere Bakanlar Kuruluna bir davetiye de bulunuyorum ve diyorum ki:
Şu anda gündeme getirilmek istenen husus, olağanüstü toplantıdan sonra Meclis
çalışsın, şu yukarıdan aşağıdaki... Değerli
arkadaşım bizi tenkit etti; buna teşekkür etmeniz lazımdı. Bir grup, hazırlık
yapmış, bir heyetin toplantısına ilgi göstermiş, önceliklerin hangisi olduğu
hususunda, çıkıp -Hükümete yardımcı olmak adına mı dersiniz, Genel Kurula
yardımcı olmak adına mı dersiniz- bunları gündemine almış, getirmiş,
Parlamentoya taşımış ve fikrini orta yere koymuş, daha sonraki bir tarihe
bırakılmamış; bu, teşekkür konusudur, tenkit konusu olmaması lazım. Dolayısıyla,
biz, Fazilet Partisi Grubu olarak ne diyoruz: Evet, Türkiye terörden çok çekti,
terörün başı da Türkiye'nin eline geçti; ama, Türkiye, dünyada tek başına bir
ülke değildir. Dünya kamuoyunda çok önemli olan bu ülkenin, elbette, bu
yargılama süreci de tartışılmaya açıldı, kasten açıldı. Belki de birçok
noktalarda, Türkiye'nin bugüne kadar kendisi için, kendi milleti için yapması
gerekli olduğu düzenlemeler vardı, yapmadı. Bu hükümete diyoruz ki: Şayet bu
konuda bir sıkıntı varsa -ki, biz var olduğuna inanıyoruz- fikir olarak, devlet
güvenlik mahkemelerinin olmamasını düşünüyoruz; ama, mademki, bu, Anayasada bir
kurumdur, varlığı tartışılmaz; bugün yürürlükte olan bu hususlarda farklı bir
uygulamaya gitmemiz mümkün değil, belki yapısında değişikliğe ihtiyacınız
olacaktır; gelin, bununla ilgili bir hazırlığınız varsa, buna katkı sağlayalım. Yine,
terörün başının yakalanması, terörün sona ermesine tek başına yetmemektedir.
Dağlarda ve şehir içerisinde eşkıyalar can almaktadır, analarımızı ağlatmakta,
ciğerlerimizi dağlamaktadırlar. Bunları sona erdirmek uğruna "pişmanlık
yasası" diye -bizim hazırlayıp getirdiğimiz değil, bir değerli gruba
mensup arkadaşımızın hazırlayıp getirmiş olduğu- bir demet kanun teklifi var;
bunların suçlarını aza indirmek uğruna. Peki, bunlarla alakalı olarak bir
düzenlemeye ihtiyaç varsa "bu Parlamento üç gün gece gündüz çalışsın,
bunları düzenlesin" demek, acaba, bu memlekete hizmet midir, bir yanlışlık
mıdır? Biz, bunun için bunları gündeme getiriyoruz. (FP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Değerli
arkadaşlar, bakınız, bir kez daha ifade etmek istiyorum: Kanunlar şahıslar için
çıkmaz, kanunlar toplum için, ülkenin menfaatları için çıkar, buna da Genel
Kurul karar verir. Eğer, bir kanun Eşber Yağmurdereli'yi ilgilendiriyorsa
"o kullanmasın, o istifade etmesin" diye içinizden birkısım
arkadaşlarımızın tepkisi olabilir; ama, doğru değildir. Biz, bu kanun
tasarısının -Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesiyle ilgili olarak, Terörle
Mücadele Yasasının 8 inci maddesiyle ilgili olarak- hükümet tarafından
hazırlanış gerekçesini biliyoruz; ama, Türkiye'nin lehine olmadığı için, belki,
burada telaffuz etmek durumuyla karşı karşıya değiliz; ama, birileri dayattığı
için, birileri istediği için değil, bu memleketin insanlarının yararına,
demokrasi adına faydalı olduğu için, bu kanunlar çıksın diye, getirdiğiniz ilk
günden bu güne kadar gayret sarf ettik ve destek verdik. Bu konuda, bugün de, yarın
da, demokrasi, insan hakları ve özgürlük konusunda, ülkenin yararına olan her
konuda, sonuna kadar, en büyük Grup olarak destek vereceğimizi, bir kez daha
ifade ediyorum. (FP sıralarından "Bravo sesleri, alkışlar) Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu Pişmanlık Yasa Tasarısı, tamı tamına 4 maddedir; 2
maddedir 2 de yürürlük maddesi vardır. Bu tasarı, ben inanıyorum ki, böyle bir
konjonktürde, bu Parlamentonun ittifakla çıkaracağı bir kanun olacaktır. Aynı
şekilde, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasasının 8 inci maddesiyle
ilgili olan düzenleme ise, 2'si yürütme ve yürürlük maddesi olmak üzere 6
maddedir. Bir
de, yine, ittifakla, birtakım farklılıklarına rağmen, Parlamentoda grubu
bulunan bütün siyasî partiler ve hatta, temsilcisi bulunan partilerimiz, Meclis
Başkanlığımızın kurduğu uyum komisyonuna üye vermiş. Anayasa değişikliğinden
sonra Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili bir düzenleme yapılmamış. Yapılmadığı
için de, üzülerek söyleyelim ki, hukukun siyasallaştırdığı bir konjonktürel
atmosferden Türkiye büyük yaralar almıştır. Bu yaraların sarılması ve
Parlamentonun iradesini orta yere koyarak, bir kanunî düzenleme boşluğunu
ortadan kaldırmak için, Türkiye'nin çağdaşlığına, Türkiye'nin kendisine yakışır
bir Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili bir düzenleme hazırlanmış, gündemde. Bizim
öne çekilmesini istediğimiz bu teklif de 25 maddedir, yürürlük maddelerini
çıkarırsanız 23 maddedir. Topu topu 33 maddelik bu tasarıları, biz Fazilet
Partisi olarak diyoruz ki, bugün, gece 12.00'ye kadar, pazar 24.00'e kadar çalışalım,
sonuçlandıralım. Bizim değerli Hükümetimizden istediğimiz, buna katkı sağlayın.
Bu tasarıların ikisi de zatıâliniz Başbakan veyahut da Başbakan Yardımcısı
olduğunuz dönemde hazırlanan tasarılardır, diğeri ise bütün grupların ittifakla
getirmiş olduğu Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili tekliftir. Peki, bunların
görüşülmesini istemeyen arkadaşlarımız kendilerini haklı görüyorlar da,
bunların görüşülmesini isteyen bu grupları veyahut da bu arkadaşlarımızı nasıl
suçluyorlar, bu çağda bunları nasıl içlerine sindiriyorlar; doğrusu anlamış
değilim. (FP sıralarından alkışlar) Birçok
değerli bakanımız, birçok uluslararası toplantıya katılan değerli komisyon
üyesi arkadaşlarım var. Gittiğiniz her toplantıda Avrupa insan haklarıyla
ilgili olarak veyahut da Türkiye'deki demokrasiyle ilgili olarak önünüze
çıkarılan ilk husus nedir? Söyleyin bunu allahaşkına yahu! BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, toparlayın lütfen... SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım. Dolayısıyla,
bunlarla ilgili ne yapılması lazım; düzenleme yapılması lazım. Başkaları
istediği için değil, bizim ihtiyacımız olduğu için yapmalıyız. Değerli
arkadaşlar, biz, bunu, burada, ilk defa gündeme getirmiyoruz. Bakınız,
geçmişte, 54 üncü hükümet döneminde gündeme getirdik, arkadaşlarım şahittir,
siz şahitsiniz. 55 inci hükümet döneminde -Değerli Grup Başkanvekili Ülkü Bey
hatırlar- müteaddit defalar "55 inci hükümet bir azınlık hükümeti olduğu
için, katkımıza ihtiyaç duyduğunuz, demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle
ilgili yasalardaki düzenlemelerinize sonuna kadar katkı sağlayacağız"
dedik; ama, kendileri bir mazeretin arkasına sığındılar. Sığındıkları mazeret
şudur: "Bugünkü konjonktürde, biz, bunları getirdik; ama,
çıkaramayız." İşte,
demokrasiye inananlar, insan haklarına inanlar, bugün cesur olurlar, bugün!..
(FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yoksa, kapalı kapılar
arkasında cesaretle konuşursunuz, insan haklarından bahsedersiniz, demokrasi
havarisi kesilirsiniz; ama, bunun hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz. Bu
Parlamento, eğer, bugünkü şartlar içerisinde bunları başararak bu seçimlere
giderse, kendisini itham eden çevrelerin de altında kalacağı bir görevi yerine
getirmiş olur. Bundan neden korkuyorsunuz? Değerli
arkadaşlarım, özür dileyerek şunu söylemek istiyorum; bizim bu önerimizle
getirmek istediğimiz husus şudur: Değerli arkadaşlarımız farklı
yaklaşabilirler, farklı değerlendirebilirler; ben, kendilerine de saygı
gösteririm; ancak, biz, bu grup önerisini getirirken, bir usulî yaklaşım
getirdik. Geçmişte uygulanmış, bugün de uygulanabilir gördük; hiçbir engelle de
karşılaşmadık. Dedik ki: "Parlamento, çalışmalarını ne yapsın;
düzenlesin... Niye; çünkü, bir seçim kararı almışız. Aldığımız seçim kararından
dolayı, arkadaşlarımız, bölgelerinde çalışacaklar. Bir plan yapılsın, bir
program yapılsın, hangi gün hangi çalışmaların yapılıp yapılmayacağı hususu
bugünden belli olsun; biz de buna göre kendimizi ayarlayalım, Parlamento
çalışmalarına göre kendi programlarımızı revize edelim." Peki, bundan
dolayı, eğer, arkadaşlarımız bizi suçluyorlarsa, kendilerine havale ediyoruz. Son
kez ifade ediyor ve diyorum ki: Biz, Fazilet Partisi olarak seçimlerden
yanayız. Bu Parlamento, hem seçimlere gitme kararı almış olduğu için seçimlere
gitmeli hem de aynı zamanda, bu çalışmaları yapmalı. Sadece bizim teklif
ettiğimiz çalışmaları kastetmiyorum; devlet güvenlik mahkemeleri dahil, eğer,
Değerli Hükümetimizin önemli gördüğü başka tasarı ve teklifler varsa, bunlar da
dahil olmak üzere, getirin, çalışalım; hem buradaki görevimizi yapalım hem de
halkımızla beraber olup, seçimlere kardeşler olarak birlikte gidelim. BAŞKAN
– Son cümlenizi söyleyin lütfen efendim. SALİH
KAPUSUZ (Devamla) – Evet Sayın Başkanım. Bizim,
burada, birinci olarak getirmiş olduğumuz öneri, bu noktada, Parlamentoya ve
zatıâlinize yardımcı olmak içindir. İkinci önerimizi de, belki şimdi işleme
koymasanız bile, şayet karar alınırsa -ben, illa da karar alınsın demiyorum-
Parlamento çalışma kararı alırsa, önümüzdeki günleri programlayalım -bizim
önerdiğimiz hususlar da olabilir, başka hususlar da olabilir- yarın, öbür gün
aralıksız olarak çalışma programı dahilinde bu kanunlar üzerinde çalışalım
diyoruz. Onu da bu karar belli olduktan sonra işleme koyarsanız, memnun olur,
Değerli Heyete saygı ve hürmetlerimi arz ederim efendim. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Kapusuz. Şimdi,
önerilerden yalnızca birincisini oylarınıza sunacağım. Birinci
öneriyi tekrar okutuyorum: Öneriler: Olağanüstü
toplantı konusu genel görüşme önergesi üzerinde yapılacak öngörüşmeler sonunda
genel görüşme açılmasına karar verildiği takdirde, genel görüşmenin Genel
Kurulun 16.3.1999 Salı günkü birleşiminde yapılması, genel görüşme olağanüstü
toplantı konusu olduğundan, İçtüzüğün 103 üncü maddesindeki sürelere bağlı
kalınmaması önerilmiştir. BAŞKAN
– Öneriyi kabul edenler... SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Elektronik cihazla yapılması hakkında karar var Sayın
Başkan. BAŞKAN
– Tereddüt olursa, öyle oylayacağım... KADİR
BOZKURT (Sinop) – Elektronik cihazları niye yaptık Sayın Başkan?!. BAŞKAN
– Efendim, oylamanın elektronik cihazla yapılması isteniyor. Pekala... Yani,
ben, eğer tereddüt olursa, onu zaten öyle yapacaktım; madem talep var,
yapacağım..... Önergenin
oylaması için 5 dakika süre vereceğim. Oylamayı
başlatıyorum. Sayın
milletvekilleri, oylama için cihazı kullanamayanlar yardım istesinler; aksi
halde, bir pusulayla oylarının rengini belirtebilirler. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN
– Oylama işlemi bitmiştir. Sayın
milletvekilleri, öneri kabul edilmiştir. VII.
– GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI A)
ÖNGÖRÜŞMELER 1.
– Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 20 arkadaşının, terör örgütü başının
yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/38) BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, olağanüstü toplantı konusu genel görüşme önergesinin
öngörüşmelerine başlıyoruz. Hükümet?..
Burada. İçtüzüğümüze
göre, genel görüşme açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî
parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine ya da onun göstereceği bir
diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma
süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika; önerge sahibi için 10
dakikadır. Hükümet
adına, Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem... Buyurun
Sayın Cem. (DSP sıralarından alkışlar) DIŞİŞLERİ
BAKANI İSMAİL CEM (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarken, Hükümetimiz adına yapacağım konuşmayı, Meclisimize
sunulmuş önergedeki bazı kavramlar üzerine bina edeceğim. Burada, terörbaşının
yakalanışından sonra ortaya çıkan gerçekler, komplo, dış çevrelerin hukuk
düzenimizde hata bulmalarına ilişkin kaygılar ve bunları boşa çıkarma
yöntemlerinden ve bir durum muhakemesinden söz ediliyor; ben de Hükümetimiz
adına bu durum muhakemesini yapacağım. Önce
şunu belirteyim: Bu sözü edilen kavramlar ve sözü edilen konu, bir süreç
meselesidir, bir süreç içerisinde oluşmuştur ve bu sürece baktığımızda, dikkati
çeken iki tane nokta vardır: İlki, terörle mücadelede, Türkiye, ciddî mesafe
almıştır; ilk nokta budur. İkincisi, bu sonucu almamız, öncelikle, Türkiye için
hayatını verebilmiş şehitlerimiz sayesinde olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimizin,
güvenlik güçlerimizin ve tümüyle milletimizin kararlılığıyla, fedakârlığıyla ve
başarısıyla bu mesafe alınmıştır ve bu büyük mücadelede, hayatını bizler için
vermiş olan, sayın milletvekillerimiz için, bütün milletimiz için, hepimiz için
vermiş olanları rahmetle anıyorum. "Süreç"
dedim; terörbaşının yakalanışı, ciddî komplo, hukuk düzeni... Bir defa, bu
olaylar nasıl gelişti, nasıl bu noktaya vardık? Önce
şunu belirteyim: Sayın Yılmaz başkanlığındaki Anavatan-Demokratik Sol Parti
Koalisyonu döneminde ve Sayın Ecevit başkanlığındaki Demokratik Sol Parti
Hükümeti döneminde, terör ve terörle bağlantılı konularda fevkalade ciddî,
kararlı politikalar uygulanmıştır. Nereden başladık, nasıl yola çıktık, işin
siyasî boyutu?.. Bir
defa, Suriye olayı ve Suriye olayını mümkün kılan Hükümet politikaları...
Türkiye, bugün o mesafeyi almışsa -ki, almıştır- bu mesafenin alınmasındaki
temel etkendir. Bizim Hükümetlerimiz döneminde, Sayın Yılmaz'ın ve Sayın
Ecevit'in Hükümetleri döneminde Türkiye, geçmiş hükümetlerin büyük açığını
kapatarak, İslâm ülkeleriyle, Arap dünyasıyla, Ortadoğu'yla ilişkilerini düzgün
bir seviyeye çıkarmıştır ve Türkiye, artık, Ortadoğu'da bir seyirci, uzak bir
misafir, ilgili gibi değil, Ortadoğu'nun başlıca etkeni olan ülke kimliğiyle
politika yapmıştır, sözünü geçirmiştir, sözünü duyurmuştur. Bundan altı ay
önceki Arap Birliğinin Kahire Toplantısında, yıllardan beri ilk kez, o Arap
Birliği Konferansı, Türkiye'yi savunmuş, Türkiye aleyhine verilen önergeleri
reddetmiştir ve bütün bunların üzerine, Türkiye, yıllardan beri terör örgütünün
kullandığı, mekanizmalarını yerleştirdiği Suriye ile birlikte Teröre Karşı
Mücadele Anlaşması yapmıştır; olayın en önemli noktası budur, dönüm noktası
budur. Türkiye ve Suriye, birlikte teröre karşı mücadele kararını aldığında
-ki, bu elbette, devletimizin bütün birimlerinin, Hükümetimizin, Dışişleri
Bakanlığımızın katkısıyla, çabasıyla, Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle
gerçekleşmiştir- bu anlaşma imzalandığında, terörün, terör mekanizmalarının
etkisinden uzaklaştırılma süreci başlamış ve hızlanmıştır. Bugün her şey bitmiş
değildir; halen sıkıntılar, Suriye coğrafyasındaki terör mekanizmaları
konusunda halen sıkıntılarımız mevcuttur; fakat, büyük mesafe alınmıştır. Bunun
arkasından, malum, bir Avrupa olayı yaşandı. Durumu doğru değerlendirmek için
bunları hep dikkatle not etmek gerekir. Avrupa'da ne oldu? Türkiye nasıl bir
tutum gösterdi ve hangi sonucu elde etti? Hatırlar sayın milletvekillerimiz, bu
terör örgütü başının İtalya'ya ilk gittiği günlerdeki Avrupa kamuoyunu,
basınını, neler yazıldığını, nasıl bir karşılama yapıldığını; hepsini hatırlar
milletvekillerimiz. Bununla da kalınmadı o günlerde, hatırlayalım, efendim, bu
terörbaşı Türkiye'de yargılanamazmış, mutlaka bir uluslararası mahkeme
kurulacak ya da Lahey'deki Uluslararası Mahkemeye gidilecek, Türkiye ve terör
örgütü karşı karşıya tezlerini anlatacak, ondan sonra da yargılama yapılacak...
Türkiye'ye, önce bunun kabul ettirilmesi için çalışıldı. Bu bitmedi -yine o
günlerden bahsediyorum, bugünü anlamak için düne de bakmak icap ediyor- yine o
günlerde, Avrupa girişimi diye bir şey başlatılmak istenildi; amaç, Türkiye'nin
bir meselesini uluslararası platforma getirmek, orada tartışmak... Kim başlattı
bunu; sıradan ülkeler değil, Avrupa Birliğinin Dönem Başkanı Almanya'nın Sayın
Başbakanı ile İtalya'nın Sayın Başbakanı birlikte bu girişimi başlattı. Yine
aynı günlerde, bu konunun, bu meselenin, Avrupa Birliğinin Viyana'da toplanacak
zirvesine getirilmesi için Avrupa Birliği ülkeleri harekete geçti. Peki
ne oldu; şu oldu, Türkiye'nin, hükümetlerimizin, 55 ve 56 ncı Hükümetlerin,
ciddî, kararlı tutumu sonucunda bunların hepsi boşa çıkarıldı. Birincisi, bu
Avrupa girişimi denilen olaydan, ilgili ülkeler -tabiî, bizim de kendilerine
anlatmamızın etkisiyle- yanlış bir süreç olabileceğini gördüler ve vazgeçtiler;
uluslararası mahkemeye götürmek, olayı... Bu bitti, hukukî mücadelemiz
sonucunda bitti ve yine aynı şekilde, bundan iki ay önce yapılan Viyana
Zirvesine bu konu götürülmedi. Nasıl
oldu bunlar; Avrupa kamuoyu birdenbire nasıl, belki de tarihinde ilk kez bizim
düşüncelerimize de yer vermeye başladı? Türkiye'nin haklılıkları da yazılmaya,
çizilmeye, görülmeye başlandı ve biz bu noktaya şu şekilde ulaştık: -Bundan
sonrası komplo vesaire denildiği için anlatıyorum- Birincisi, kararlı durduk,
kararlı; biz kararlı durduk. İkincisi, ciddî durduk, ciddî... Ve nihayet, ilk
günden başlayarak hukuk dedik; hukukun dışında hiçbir yöntemde yokuz dedik.
Bize denildi ki, telkin edildi ki, işte, efendim, sizin mevzuatınızda bazı
özellikler var, dolayısıyla, bu kişi size iade edilmez; bu davadan vazgeçin,
bir ülke bulalım, o ülkeye gitsin, orada yargılansın. Biz, başta ne
söylemişsek, süreç boyunca ve sonunda aynı şeyi söyledik, hukuk; hukukun gereği
neyse o olur; eğer, o adil mahkeme -Türk mahkemesi, yabancı mahkeme- Türkiye'ye
iade etmeyeceğiz derse, o da hukuktur; ama, mahkeme toplanacaktır, hukukun
gereğini yapacaktır ve sonuca hukukla ulaşılacaktır. Bunu yaparken de ilk kez,
sesimiz, düşüncemiz, geçmişle kıyaslanmayacak kadar fazla duyuldu Batı
Avrupa'da. Şunu
da söyleyeyim: Evet, biz çok çaba sarf ettik, Batı Avrupa'da sesimizin bu
şekilde duyulmasında bizim çabalarımızın da etkisi mutlaka var; ama, sadece bu
değil; çünkü, Türkiye, her zaman kendi haklılığını Batı Avrupa'ya ulaştırmaya
çalışmıştır; ancak, Batı Avrupa, ilk defa, kendisini, terörle, terör örgütüyle
yüzyüze gördüğü için ciddî şekilde olayla ilgilenmiştir; olayla ilgilendiğinde
de, bizim doğru söylediklerimiz çok daha geniş yankı bulmuştur. Bir
de şundan bahsediliyor: Komplolar, Türkiye'nin bölünmesi, böldürülmesi... Bu
tarz düşüncelerden, bu tarz korkulardan, Türkiye olarak zaten bir korkumuz yok;
fakat, bunlara düşmemiz için de hiçbir neden yok. Elbette, Türkiye'ye karşı
birtakım yanlış hesaplar, emeller olmuştur; şunu bilelim, olacaktır. Türkiye,
bugünkü temposunu devam ettirirse, bugünkü gücünü muhafaza edip, yükseltirse,
hiç hayalci olmayalım, Türkiye'ye karşı bazı siyasî çevrelerin düşmanca
düşüncesi olacaktır, olmaya da devam edecektir. Mümkün
olan her şeyi yapalım; yapıyoruz; elimizden gelen mücadeleyi, tavrı gösterelim;
göstermekteyiz; fakat, şunu da bilelim: Öyle, Türkiye'yi bölmek, Sevr'i
canlandırmak kimsenin haddine düşmemiştir. 1920'lerin başında, yeni savaştan
çıkmış, ordusunun elindeki silahların büyük çoğunluğu alınmış, ekonomisi
perişan vaziyette, Türkiye'nin insanları neredeyse bir dilim ekmeğe muhtaç
durumda ve nüfusu 15 milyonu bile
bulmayan o günün Türkiyesine yedi düvelin bir araya gelip de kabul ettiremediği
bir Sevr anlayışını, bugünkü Türkiye'ye, 65 milyonu aşkın nüfusuyla,
Balkanlardan Ortaasya'ya, Ortadoğu'ya, Kafkasya'ya uzanan bir coğrafyada en
dinamik ekonomisiyle, yine, bu büyük coğrafyanın en etkili, en güçlü silahlı
kuvvetleriyle, bunca yetişmiş insanıyla, bu birikimiyle bu Türkiye'ye o tarz
anlaşmaları kabul ettirtmeyi hayal etmek dahi kimsenin haddine düşmemiştir.
(Alkışlar) KADİR
BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, genel görüşme isteyenler nerede; yoklar?!. DIŞİŞLERİ
BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Sayın milletvekilleri, ne olmuştur? Türkiye,
etkinliğini, gücünü ciddîyetle, sükûnetle, kararlılıkla kullanmıştır, öyle,
kamuoyu önünde, basın demeçleriyle falan değil ve gerçekten, Avrupa'nın
kapıları terörün temsilcisine kapatılmıştır; ama, bu noktaya da
kendiliklerinden gelmediler. Bu konuda ciddî davranan bütün bu ülkelere
teşekkür etmekteyim; ama, şunu da bilelim ki, kendiliğinden olmuş bir hadise
değildir bu. Bu, Türkiye'nin hukukla, uluslararası anlaşmalarla bağlantılı
politikalarının, sadece Hükümet, sadece Bakanlık değil, sendikalarımızın, özel
sektör temsilcilerimizin katıldığı, duyuru kampanyalarımızın, reklam
kampanyalarımızın, Meclisimizin komisyonlarında görev alan arkadaşlarımızın
Avrupa'da yaptığı temasların sonucunda, Batı Avrupa, kapılarını kapatmıştır. Bundan
sonrası ne oldu; bundan sonra, malum, Uzak Afrika'ya bir gidiş oldu ve
Türkiye'nin gücü, binlerce insanımızın öldürülmesinden sorumlu tuttuğumuz
kişiyi getirip Türk adaletine teslim etmeye yetti ve bu gücün bizde olduğu
bütün dünyaya ilan edildi. (DSP sıralarından alkışlar) Sonrasına
geliyorum; Hükümetin kurulmasından sonra bu konuları fazla konuşamadık
denmekte. Bir defa ne oldu: Birincisi; Avrupa, terörü tanıdı. Bunu hiç
unutmayalım, bu çok önemli. Avrupa, yakın tarihinde ilk kez terörist çetelerin,
nasıl, büyükelçilikleri bastığını, konsoloslukları bastığını gördü ve yaşadı.
Bunlar, Türkiye'nin büyükelçiliğine, Türkiye'nin konsolosluğuna geçmişte
yönlenmişken elini kolunu bağlayıp seyredenler, bu kez, bu acıyı kendi
yüreklerinde hissetmeye başladı. Bir defa, Batı Avrupa terörü tanımaya başladı. İkincisi;
-bu da ilginç bir konu- Avrupa'nın, Amerika'nın -ki, Amerika, terör konusunda
baştan beri çok ciddî, çok kararlı durmuştur- terör konusundaki tavrı,
Türkiye'nin terör konusunda sağladığı mesafeyi kolaylaştırmıştır. Bir
şey daha oldu; Yunanistan bu olaylarda suçüstü yakalandı; bu çok önemli.
Yıllardır anlatmaya çalışıyoruz, Bakanlığımız, yıllardır bütün belgeleri topluyor, yabancı gazeteleri
topluyor, bütün dünyaya anlatıyor, anlatmaya çalışıyor; ama, Avrupa, ilk kez, Yunanistan'ın terörle
bağlantısını, artık, reddedilmeyecek bir açıklıkla gördü. Ben
bu konuyu ele alırken, kendim bir şey söylemiyorum, Yunanistan'ın
söylediklerini tekrarlıyorum. "Yunanistan Başbakanı, terörbaşıyla ilgili
bütün gelişmelerin içindedir, onun bilgisi dahilinde yapılmıştır." Bunu söyleyen,
Dışişleri Bakanı Pangalos. Yunanistan, terörün içine öylesine batmıştır ki,
örneğin, Yunanistan'ın muhalefet liderlerinden, eski Başbakan Miçotakis diyor
ki: "Biz, bu olayda, Yunan yakın tarihinin, 1974'ten -yani, Barış
Harekâtından- sonraki ikinci haysiyet kaybını yaşadık ve bunun sebebi
Yunanistan'ın, Yunan Hükümetinin amatörce politikalarıdır." Bunu, kendi
parti liderleri, bir eski parti lideri söylüyor. Terörle olan ilişkisi
sonucunda, koskoca Pangalos devrildi gitti... Malum,
Yunanistan'da bu olayla ilgili dün bir soruşturma başlatıldı> o soruşturmada
savcının iddianamesi bugün elime geçti. Savcı, terörbaşıyla ilişkileri, bütün
bunları anlatıyor ve diyor ki: "Bu yukarıdaki eylemleri, Yunanistan'ın,
barışçıl ilişkiler ile müttefik ilişkileri içerisinde bulunduğu Türkiye'ye
karşı düşmanlık ve kin duyguları beslediğinin somut örneğidir" BAŞKAN
- Sayın Cem, size eksüre vereceğim. DIŞİŞLERİ
BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Lütfen efendim... Teşekkür ediyorum. Gene,
aynı savcı, iddianamenin bir başka yerinde diyor ki: "Öcalan'ın, özellikle
Yunanistan'a illegal olarak girişi, ülke içine sürülmesi, kendisine gizlenecek
yer sağlanması fiilleri -Yunanistan'ın bu fiilleri- somut olarak Türkiye'ye
karşı düşmanca hareketleri ifade etmekte olup, Türkiye tarafından, böyle bir
hareket, casusbelli (savaş nedeni) olarak tanımlanmıştır." İşte
bu noktalara geldik. Ne oldu, Hükümet ne yaptı, hangi sonuçlar alındı, nereye
vardık; işte buraya vardık. Buraya vardık ve biz, Türkiye olarak, elbette,
Yunanistan'ın, bir akıl çizgisine gelmesini isteriz. Yunanistan'da elbette
akılcı düşünenler, aklıbaşında insanlar mevcuttur; bizim dileğimiz budur; ama,
bugünkü günde, Yunanistan, Türkiye açısından, terörist bir ülkedir. Bunu
söylerken kamuoyunda bazı yanlış algılamalar oluyor. Efendim, Türkiye,
Yunanistan'ı terörist ülke ilan ettirtecek...Böyle bir şey yok; kimse kimseyi
ilan ettirtmez. Her ülke, belli bir tanım çerçevesinde bir başkasını terörist
ülke ilan edebilir. Amerika bazılarını etmiş, o kendi bileceği iş. Biz, Yunanistan'ın
terörist ülke olduğunu ilan ediyoruz ve bunu, kendi kafamıza takılıp da
yapmıyoruz; bunun ölçüsü var, tanımı var. Örneğin, Amerika Dışişleri Bakanlığı
Sözcüsünün bundan bir hafta önce tekrar ettiği, herkesin kabullendiği tanım
var. Bir ülke nasıl terörist oluyor: Eğer, o ülke, bir başka ülkenin içindeki
terörist grubu, terörist hareketi destekliyorsa, birinci koşul; eğer, o ülkenin
bir başka ülkedeki terörist harekete verdiği destek devamlılık arz ediyorsa
-bunu, ben söylemiyorum; yani, bu tanım Amerika Dışişleri Bakanlığının yaptığı
tanım- elbette, devamlılık arz ediyorsa ikinci koşul -sadece bu hükümet değil,
bundan önceki hükümet de, daha önceki de teröre o desteği veriyor- ve eğer,
başka ülkedeki terör eylemine verilen bu destek, devamlılık arz eden bu destek,
desteği veren ülkenin hükümeti tarafından, yöneticileri tarafından biliniyorsa,
bu da üçüncü koşul, o zaman, o ülke terörist ülkedir. Amerika Dışişleri
Bakanlığının, bundan bir hafta önce, yeniden, herkese hatırlattığı tanım. Şimdi,
bakıyoruz, Yunanistan bu eylemlerin hepsini tek tek yapmıştır. Türkiye'nin,
başkasının terörist demesine, başkasının tanımına, tanıtımına, tanıklığına
ihtiyacı yoktur ve Yunanistan, bizim açımızdan terörist bir ülkedir ve bu
niteliğiyle, herhangi bir ciddî sorunda, konuda, tarafımızdan muhatap kabul
edilebilme durumunu kaybetmiştir. Sayın
milletvekilleri, yapılabilecek olan, yapılan, hukuk... Bir defa, hukuku siyasî
tartışmanın dışında tutalım. Eğer, biz, bundan sonra, bu başarımızın devamını
istiyorsak, terörle mücadele bitmiş değildir elbette; ama, -mesafe kazanıyoruz-
daha fazla mesafe kazanmak istiyorsak, o zaman, hukuku siyasetin dışında
tutalım, kararlılıkla hareket edelim, ciddiyetle hareket edelim. Hiçbir zaman,
kamuoyu önünde prim yapmak için bu konuyu ele almayalım ve hep hukuku
savunalım; hep, hukuk diyelim. Şimdi,
adil yargılama ve hukuk düzenimize de kısaca değinip tamamlamak istiyorum. Bir
defa, Türkiye'nin adil yargılaması talebini biz kabul etmiyoruz Türkiye olarak,
bizim Bakanlığımız kabul etmiyor. Ne demektir, bu nereden kaynaklanıyor? Adil
yargılama istiyor... Terör örgütünün iki numarası neredeyse bir senedir
yargılanıyor, hiç öyle bir şey akıllarına gelmedi, kimsenin tek bir itirazı
yok, ne yargılama usulüne, ne yargılama biçimine. Şimdi,
bir defa, bu şüpheye hakkı yok. Eğer böyle bir şüphesi varsa, bunu, benzer
diğer yargılamalara da zamanında söylemesi lazımdı. İkincisi;
biz, öyle, gözlemci falan kabul etmiyoruz. İlk günden, ben muhatap oldum, hatta
telefonda da muhatap oldum, yazışmada da muhatap oldum. Efendim, Türkiye'ye
belli uluslararası kuruluşlar gözlemci yollayacaklarmış, Türkiye'deki
muhakemeyi gözlemciler vasıtasıyla izleyeceklermiş... İlk günden, kesin, hayır
dedik ve hiç bunun üzerine gelmeyin; yani, böyle saçma şey olmaz dedik. Peki,
biz bunu niye dedik, neye dayanarak dedik; gayet açık iki temele dayanarak:
Birincisi, millî hukukumuz. Kaldı ki, bizim usul hukukumuz, bundan iki üç sene
önce yapılan değişikliklerle fevkalade ileri bir usul hukuku ilgili bu konuda.
İkincisi, bizim, uluslararası antlaşmalarımızın hiçbirinde gözlemci diye bir
müessese yok ve nihayet Norveç Dışişleri Bakanının geçen gün bir demeci oldu ve
"işte, Türkiye eleştiriliyor, gözlemci kabul etmiyor diye, Norveç olarak
biz de kabul etmiyoruz" dedi. Böyle bir müessese Norveç hukukunda da yok,
Türkiye'nin hukukunda da yok. Biz, bir defa, kendimizi beğendirmek; böyle,
mahcubiyeti kabul etmek; ondan sonra, işte, bizim her şeyimiz kötü, mahkememiz
kötü, hâkimimiz kötü, sistemimiz kötü, biz, böyle mahcup, mahzun... Yok böyle
bir şey!.. Elbette eksiğimiz var, elbette düzelteceklerimiz var; ama, bu
görüntüden, bu anlayıştan, bu zihniyetten kendimizi kurtaralım bir defa; yani,
kimse, geçmişte o sömürgelerine... Türkiyemiz, Allah'a şükür hiç sömürge
olmadı, bu imaj da, bize yakın bir imaj değil; ama, bazıları, kendilerini, 18
inci Yüzyıldaki sömürgelerine gözlemci yollayan, sömürgelerini denetlemeye
çıkan sömürge valisi zannediyor. Kimse Türkiye'ye bu gözle bakmasın, biz
kimseye de bu gözle baktırtmayız. (Alkışlar) Şimdi,
anlaşmalarımız neyse o. Efendim, Türkiye bazı sözleşmeleri imzalamıştır. O
sözleşmelerin gereği, bütün o sözleşmedeki ülkeler gibi, Türkiye'ye de, belli
koşullarda, belli kişiler gelir, sistemimize bakar, geçenlerde olduğu gibi bir
sanıkla gidip görüşür, onun sağlığını kontrol eder. Neyse İngiltere'nin,
Fransa'nın, Almanya'nın, İsveç'in yükümlülüğü, bizimki de o kadar; ne eksiği ne
fazlası ... Efendim,
yabancı avukat gelecekmiş, yabancı avukat gelip savunmaya girecekmiş, görüşme
yapacakmış... Hayır, yok öyle şey; bir başka davayla ilgili, bir başka
uluslararası mahkemede, o ayrı konu; ama, Türkiye'de şu anda açılmış bulunan
veyahut açılmakta olan, başlayacak olan duruşmaya, Türk kanunları gereğince,
yabancı bir avukat gelip müdahil olamaz. Peki, bu sadece Türkiye'de mi böyle;
yoo, Batı Avrupa'nın büyük çoğunluğunda da bu böyle, ancak, kendi barona
kayıtlı olan avukat gelir ve savunmayı yapar. Şimdi,
bunlarda sıkı duralım, bunlar çok önemli. Bundan sonrasına dönük... Bir hanım,
bir kişi, aynı zamanda sanığın avukatı, Türkiye'ye başvurdu, dedi ki:
"Gelmek istiyorum, görüşmek istiyorum". Şimdi, biz ne yaptık burada;
o kişinin işiyle, mesleğiyle ilgisiz olarak -onun mesleğiyle hiç ilgisi yok-
ama, o kişinin kişiliği, Türkiyemiz açısından, Türkiye'ye sokulmasına olumlu
bakmadığımız bir kişi olduğu için, aynen, bizim insanlarımız, Avrupa'nın bir
ülkesine gittiğinde, nasıl o ülkenin egemenlik hakkının uzantısı olarak, bizim
insanımıza "evet, memleketimize girebilirsin" veya "hayır,
memleketimize giremezsin" deniyorsa; nasıl, bizim insanlarımıza, bu
nedenle vize uygulanmakta ise, biz de Türkiye olarak, bizim bilgilerimize göre,
geçmişteki eylemleri nedeniyle Türkiye'ye girmesini uygun görmediğimiz o
kimseyi, Türkiye'ye sokmadık; avukat olduğundan falan değil, o kişiliğinden
dolayı ve bu şöyle bir konuşulacak oldu, biz bunları söyledik. Yani,
birinci mesele hukuk; yapacaklarımızı, her zaman hukuka dayanarak yapacağız.
İkincisi, ciddî olacağız, kararlı olacağız ve olayı, bir siyasal konu haline
getirmeyeceğiz. Biz,
Türkiye olarak bunları yapabilecek güçteyiz. Biz, hükümetler olarak bunları
yaptık ve millet olarak çok önemli bazı başarıları, hükümetimizin ve bizden
önceki 55 inci hükümetin, Türkiye'de devleti işletebilmesi sayesinde,
Türkiye'de, bir hükümet, devleti ciddiyetle işletiyor ise, devlet birimlerinin
arasındaki koordinasyonu kurabiliyor ise, işte o zaman Türkiye'nin neler
yapabileceğini, başarabileceğini, hem kendi toplumumuza hem de dünyaya
gösterebildik. Bunun,
bundan sonra da böyle devam etmesi, kendi kendimize lüzumsuz engeller,
sıkıntılar, tartışmalar açmamamız dilekleriyle, hükümetimiz adına hepinize
saygılarımı, sevgilerimi, sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN
– Hükümet adına konuşan Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem'e teşekkür ediyorum. Şu
ana kadar gruplardan ya da önerge sahibinden bir talep gelmedi. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, DYP Grubu adına Hayri Kozakçıoğlu
konuşacak. BAŞKAN
– Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Hayri Kozakçıoğlu; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP
GRUBU ADINA HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplanması ve son günlerde meydana gelen
terör olaylarından sonraki durumun değerlendirilmesi konusunda Doğru Yol
Partisinin görüşlerini sizlere sunmaya çalışacağım. Her
iki önergede de, her iki istem yazısında da -incelediğimizde- genel temada şunu
görüyoruz: Terörbaşının yakalanmasından sonra veya kamuoyunda içeride ve
dışarıda meydana gelen olaylar konusunda ortaya çıkacak tereddütleri gidermek
için bu konunun görüşülmesi ve genel görüşme açılması isteniyor. Özellikle yurt
dışında oluşan ülkemize yönelik baskılar nedeniyle konunun acilen ele alınması
gerektiği dile getiriliyor. Özellikle
şunu belirtmek isterim ki, yalnız terör konusunda değil, yalnız terörle
mücadele konusunda değil, ülkemizi ilgilendiren ve millî nitelik taşıyan pek
çok meselede, dış ülkeler -ama, özellikle Avrupa- ülkemize yönelik baskı
sürdürmeyi âdet haline getirmiştir ve bunu uygulamak suretiyle, belki
Türkiye'den istediğini koparmak, belki Türkiye'yi istediği yöne sevk etmek,
belki Türkiye'nin, birkısım potansiyelini, gerektiği gibi kullanmasını önlemek
amacını gütmektedir. Bildiğiniz
gibi, 12 Eylül 1980'den sonra yurtdışına kaçan PKK teröristleri, Suriye'de
hazırlıklarını tamamlayıp ülkemize gelmişler ve 15 Ağustos 1984 günü, Eruh ve
Şemdinli İlçelerini basarak terörü başlatmışlardır; yani, terörü başlatan,
terör grubunun bizatihi kendisidir ve başlangıçta, gördüğümüzde, bu terörist
grup, normal propaganda yöntemiyle başarıya ulaşamayacağını anladığından, terör
literatüründeki ismiyle, silahlı propaganda yöntemini kullanmıştır; yani,
bebelere, dedelere, savunmasız bayanlara, kadınlara silahla, bombayla saldırma,
silahlı bir propaganda yöntemidir; kişileri sindirmek, kişileri korkutmak,
karşı çıkmayı önlemek ve hatta, onlarla mücadele edecek devlet güvenlik
güçlerini sindirmektir. Emekli olmuş, aradan yıllar geçmiş, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir generaline yapılan saldırı, genç subaya verilen mesajdır; sen
de teröre karşı direnme, bir gün sana da saldırırım demektir. İşte Türkiye'de
terör bu anlayışla başlamış ve tırmanarak devam etmiştir. Peki,
her gün pek çok kişimizin, görevlimizin hayatına mal olan bu konuyu, Avrupa,
Avrupa'daki kuruluşlar, Avrupa'nın demokrasisini savunan, insan haklarını
savunan yetkilileri nasıl yorumlamışlardır; olayın terör tarafını görmezden
gelmişlerdir, olayın insan hayatına kıyan tarafını görmezden gelmişlerdir ve
daima fikir ve düşünce hürriyetini savunarak bizim karşımıza çıkmışlardır.
Oysaki, bu fikir ve düşünce özgürlüğünün arkasında çok daha başka şey
yatmaktadır. Evet, fikir ve düşünce özgürlüğü insanların hakkıdır; ama, ondan
önce gelen, insanın yaşama hakkıdır. İnsanın yaşama hakkına saldıran terörü
savunmaya kalkmışlardır ve uzun yıllar sonra, Türkiye'deki olayın terör
olduğunu, gönülsüz de olsa kabul etmişlerdir. Ancak,
şunu, şöyle değerlendirelim: Avrupa, yıllardan beri, bize nasıl bakıyor, Avrupa
bizi nasıl değerlendirmek istiyor ve Avrupa, terörle, bize neler yapmak
istiyor? Yakın hudutlarımızdaki ülkeleri bir tarafa bıraksak, Yunanistan'dan
itibaren batıya doğru gittiğimiz zaman, teröre, direkt veya endirekt destek
vermeyen ülke hemen hemen yok gibidir; altını çizerek söylüyorum, teröre,
direkt veya endirekt destek vermeyen ülke yok gibidir. Ne
yapmışlardır?.. Bunları, nazariye ve faraziye olsun diye söylemiyorum;
uygulamada yaşadığım olayların bir kısmını sizlere takdim ederek, konuyu
vurgulamaya çalışacağım. Ülkemizde terör olaylarına karışmış, ülkemizde
tutuklama kararı verilmiş, terörist olduğu sabit olan kişiler, pasaportsuz veya
sahte pasaportla Avrupa'ya gitmiş, Avrupa'da, yıllarca yaşamış, ikamet izinleri
verilmiş, ellerine geçici pasaportlar verilmiş, onların çalışmasına imkân
sağlanmıştır. Aynı kişiler, Yunanistan'a gelmiş, o günkü halle, Lavrion
Kampında eğitilmiş, Suriye'ye gönderilmiş, Suriye'den tekrar Bekaa Vadisine
kampa gönderilmiş, silahlandırılmış, ellerine "bu şahsa, devletin -yani,
Suriye'deki devlet güvenlik güçlerinin- yardım etmesi" diye belge
verilmiştir. Bu PKK teröristi, silahlı eğitim gördükten sonra, elini kolunu
sallaya sallaya, silahıyla birlikte ülkemize girmiştir. Ama, dikkat edin,
ülkemizden çıkıp, Avrupa üzerinden tur atıp, Suriye üzerinden ülkemize gelmesi,
belki dört yıl sürmüştür, belki üç yıl sürmüştür. Demek
istediğim şu: Avrupa, Türkiye'deki terörü, âdeta, avuçlarını birbirine sürterek
-açıkça göstermese dahi- memnuniyetle karşılamıştır. Şöyle
bir bakın: Ülkemiz, Türkiye, bütün gücüyle, güneydoğuda bir GAP Projesi
uyguluyor. GAP Projesinin en büyük yatırımı da Atatürk Barajıdır. Dünyada,
bütün barajlara kredi vermek için yarışan kredi kuruluşları, acaba GAP
Projemize ve özellikle Atatürk Barajına karşı nasıl bir tutum sergilemişlerdir.
O barajın yapılmaması için, o baraja destek verilmemesi için ellerinden gelen
gayreti göstermişlerdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesini gezmeye gelen pek çok
Batılı yetkili, pek çok heyet, bölgeyi dolaştıktan sonra şunu incelemişlerdir:
Türkiye bu bölgede ne yapıyor; GAP Türk ekonomisine ne getirecek; Türk
ekonomisi bu bölgede sanayi hammaddelerini ürettiği zaman, hangi oranda mamul
sanayi maddesi çıkaracak ve bu çıkaracağı sanayi maddesi kendi pazarlarını
nasıl olumsuz etkileyecek; GAP'a daima böyle bakmışlardır, güneydoğuya daima
böyle bakmışlardır. Bu
tavrını yıllarca sürdüren Avrupa, son yıllarda kurulmuş örgütleri kanalıyla
daha pek çok karar almaktan da çekinmemiştir. Kısa bir süre önce, bir-birbuçuk
yıl önce, Avrupa Parlamentosuna bağlı bir komisyonun aldığı bir karar vardır.
Diyor ki: "Türk Silahlı Kuvvetleri güneydoğudaki askerî operasyonlarını
durdursun; işgalci Türk Ordusu Kuzey Kıbrıs'tan çekilsin; Güney ve Kuzey Kıbrıs
hududunda meydana gelen olayda vurulan Kıbrıslı Rum gencin katili bulunsun ve yargılansın.
Bunun dışında, bağımsız Türk yargısında kesinleşen hükmüyle tevkif olunan bazı
kişiler de hemen çıkarılsın ve serbest bırakılsın." Bakın, Avrupa'nın
bizden istediği bu. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Kıbrıs'ta, ona göre işgalci;
Türk Silahlı Kuvvetleri, Güneydoğu Anadolu'da teröre karşı operasyon
yapmasın... İşte,
karşımızda böyle bir Avrupa var. Böyle bir Avrupa'nın şimdi bizden yeni
istekleri var. Avrupa yeni isteklerinde ne diyor: "Devlet güvenlik
mahkemesinin kuruluşunu değiştirin." Ne yapalım? "Devlet güvenlik
mahkemesinin kuruluşundaki askerî hâkimi kuruluştan çıkarın." Biz, siyasî
parti olarak bu görüşü savunuyoruz; siyasî parti olarak, devlet güvenlik
mahkemelerinin kuruluş kanununun değiştirilmesini savunuyoruz. Hatta, bir adım
daha ileri gidiyorum; biz, Anayasanın değiştirilmesini savunuyoruz; biz, daha
demokratik, daha çağdaş bir anayasanın getirilmesini savunuyoruz; ama, kişiye
özel hukuk yaratamayız. Biz, bunu, Abdullah Öcalan yakalanmadan önce
yapabilirdik. Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra, kişiye özel, devlet güvenlik
mahkemelerinin kuruluş kanununu değiştiremezsiniz. Abdullah Öcalan
yakalandıktan sonra, Anayasanın bu hükmünü değiştiremezsiniz; 143 üncü maddeyi
değiştiremezsiniz. Değiştirdiğiniz zaman bakın ne olur; henüz açıklanmış yeni
liste var; bu yeni listeye göre, Türk Silahlı Kuvvetleri 4 219 şehit vermiş,
korucular ve polisler 1 387 şehit vermiş; bölge halkı, bu saldırılardan dolayı
5 316 vatandaşını kaybetmiş; bunların yanında da 17 binden fazla yaralı var,
gazi var, hayatının bundan sonraki bölümünü büyük bir sıkıntı içerisinde
geçirecek olan insan var. Şimdi,
biz diyoruz ki, mevcut yasalara göre diğer teröristler nasıl yargılanmış ise,
Abdullah Öcalan da yargılanmalıdır; mevcut Anayasa, Abdullah Öcalan için
değiştirilemez. Biz, milletin vekiliyiz; biz, hesabımızı Avrupa'ya değil, biz,
hesabımızı Avrupa kamuoyuna ve Avrupa Parlamentosuna değil, kendi milletimize
vermek zorundayız. Bize, milletimiz "bu Anayasayı değiştirin" demeli;
milletimiz, bize "devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş kanununu
değiştirin" demeli; onu dedikten sonra değiştiririz. Aksi takdirde, toprak
altında yatan bu şehitlerimizin ruhları sızlar, kemikleri sızlar; onların
geride bıraktıklarına karşı da manevî hesabımızı veremeyiz. Bu nedenle, bu
yasalarda daha demokratik, daha çağdaş bir yola gideceksek, Abdullah Öcalan
yargılanır, yargılama safhası biter, cezasını alır, cezası kesinleşir; ondan
sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bana göre, bu konuyu gündeme alır ve bunu
görüşmeye başlar. Daha önce yaptığımız zaman, çıkacak bu kanunun adı, halk
arasında "Apo kanunu" olur. Bu Meclisten de Apo kanunu çıkamaz ve
çıkmamalıdır. ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) – Çok yanlış düşünüyorsunuz. AHMET
UYANIK (Çankırı) – Yanlış değil, değil; doğru. Sizin ailede hiç şehit yok
galiba. BAŞKAN
– Karşılıklı konuşmayalım lütfen. HAYRİ
KOZAKÇIOĞLU (Devamla) – Sayın parlamenterim, benim görüşümün yanlış olduğunu,
kürsüye geldiğiniz zaman anlatırsınız, izah edersiniz. Yüce Milletimiz herkesi
dinliyor; kimin haklı, kimin haksız olduğuna da karar verecek olan Yüce
Millettir. Ayrıca,
bir de şunu belirtmek istiyorum. Evet, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası
değiştirilsin, Anayasa değiştirilsin; ancak, şu anda, bizim hukukumuzu
savunabileceğimiz yönümüz yok mudur; vardır. Yine, Anayasaya göre, devlet
güvenlik mahkemesi kararları, temyiz için Yargıtaya gitmektedir. Yargıtay,
tamamen sivil hâkimlerden oluşmaktadır. O halde, devlet güvenlik mahkemelerinin
kuruluşunda üç hâkimden bir tanesi askerî hâkim diye, o kararı, olduğu gibi
hukuktan uzak saymak, hukukdışı saymak mümkün değildir. Eğer devlet güvenlik
mahkemeleri böyle bir karar alırsa, zaten Yargıtay, temyiz safhasında, bunu
mutlaka düzeltir. Biz, bugün, bu kararı aldığımız zaman, Avrupa'dan gelen baskı
karşısında bu kararı almış oluruz. Baskının sonu yoktur. Avrupalı bastırdıkça
geri çekilirsek, Türkiye, bu devlet, kendini mücadelede refleksini kaybeder; bu
devlet, kendini mücadelede, her şeyden önce, kendi elemanlarının güvenini
kaybeder. Arada
bir de şunu söylemek istiyorum. Benim konuşmamdan önce yapılan görüşmelerde, bu
genel görüşmeden sonra, daha pek çok yasanın da ele alınarak, süratle
kanunlaştırılması istendi. Değerli arkadaşlar, elimde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10 Şubat 1999 tarihli tutanağı var; yani, Meclisin 16 Şubat 1999
tarihinden itibaren seçimlerin sonucuna kadar tatile girmesine karar verildiği
toplantı tutanağı. Bu toplantıda, iki siyasî partinin teklifi, Danışma
Kurulundan geçtikten sonra Genel Kurula gelmiş. Genel Kurulda, 3 maddelik olan
bu önerinin 3 üncü maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 Şubattan
itibaren seçim ertesine kadar tatilini öngörüyor. Sayın parlamenterlerden
sadece bir parlamenter söz almış; o parlamenter de, bu süre içerisinde
yasaların çıkamayacağı üzerinde durmuş. Bir sayın parlamenter, karar konusunda,
karar yetersayısının aranmasını talep etmiş; bu da göz önüne alınmış. Başka hiç
kimse itiraz etmemiş. Başka hiçbir
parlamenter "hayır, önümüzde beş altı tane çok önemli yasa var; bu yasaları
çıkaralım, ondan sonra tatile gidelim" dememiş. Meclis, bu tarihteki -10
Şubattaki- kararından sonra altı gün daha toplanmaya çalışmış. Bugün Meclisin toplanmasını isteyen çok
değerli arkadaşlarımız, gelip Mecliste çoğunluk sağlamamışlar; isteselerdi,
karar yetersayıları da vardı, bu kararı değiştirebilirlerdi de; onu da
yapmamışlar. 10
Şubattan sonra ondört gün geçmiş, 25 Şubattan itibaren, bu kanunlar süratle
gündeme gelmeye başlamış. Ne olmuşsa, bu onbeş gün içerisinde olmuş. Bu onbeş
gün içerisinde Siyasî Partiler Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemesi Kanunu,
Pişmanlık Yasası, Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesi
çok büyük önem kazanmış ve ondan sonra, bu, gündeme gelmiş. Gönül
isterdi ki, bugün Meclisi olağanüstü toplantıya çağıran arkadaşlarımız, 10
Şubatta bu tatil kararına karşı çıkmalıydılar; 16 Şubata kadar çoğunluk
sağlayıp, bu Meclisi çalıştırıp, gerektiğinde, o kanunları o zaman
çıkarmalıydılar. O zaman, ben, şuna inanırdım; gerçekten, bu, seçimi bozmak
için değil; gerçekten, bu, ülkenin yararına olan bu kanunları çıkarmak içindir
derdim; ama, bu davranışı, ben, şimdi, böyle yorumlayamıyorum. Diyorum ki, bu,
bir parça, Nasrettin Hocanın oyununa benziyor. Biliyorsunuz, Hocanın
ayakkabısını çalmışlar, ondan sonra, Hocaya demişler ki "Hoca, senin
ayakkabını dana yedi." Hoca da demiş ki "bu oyundur, dana pabuç
yemez." İşte, şimdiki tablo da budur. Bu
nedenle, gelin, açık açık niyetimizi ortaya koyalım. Hiç diğer kanunlar değil
"Meclis 18 Nisan için aldığı kararı değiştirsin mi değiştirmesin mi"
bu görüşülür, Türkiye Büyük Millet Meclisi buna karar verir; ama, zaman çok
geçmiştir; artık, Türkiye seçim ortamına girmiştir, bu saatten sonra bu
yasaları çıkarıp seçime yetiştirme imkânı kalmamıştır; çünkü, devlet güvenlik
mahkemesi için Anayasayı değiştireceksiniz, belli bir çoğunluk sağlayacaksınız.
Devlet Güvenlik Mahkemesi Kanununu değiştireceksiniz; arkasından Terörle
Mücadele Yasası ve diğer yasalar... Ondan sonra da, sayın sözcü diyor ki:
"Efendim, yine de seçim yaparız." Hayır; bu kadar yasa değişikliği,
anayasa değişikliği bu süre içerisine sığmaz. Biz,
Doğru Yol Partisi olarak, özellikle son olaylardan sonra; yani, terör örgütünün
başının yakalanmasından sonra ortaya çıkan durum konusunda genel görüşme
açılmasının karşısındayız ve zaten, bugün bu konuda neler söylenecekse
söylenecektir; bundan sonra tekrar genel görüşme açılması, hem sakıncalıdır hem
de Anayasaya aykırıdır. Anayasamızın
138 inci maddesi var -bunu Yüce Meclisin takdirine sunuyorum- diyor ki:
"Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir
beyanda bulunulamaz." Şimdi,
Abdullah Öcalan yargılanmaktadır; yani, terörün başıyla ilgili yargı işlemi
başlamıştır; artık, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, yargıyla ilgili,
yargıyı etkileyecek daha fazla beyanda bulunmak, genel görüşme açıp saatlerce
bu konuda konuşmak, bana göre, Anayasaya aykırıdır; bir. İkincisi, daima
bağımsız kalmasını istediğimiz yargıya da, zımnen de olsa bazı şeyleri enjekte
etmektir; yani, yargı bağımsızlığını zedelemektir. Bu nedenle, biz, Doğru Yol
Partisi olarak diyoruz ki, genel görüşme açılmasına gerek yoktur. Bugün burada
söylenenler, zaten terör konusunda ve diğer konuda geçerlidir. Yeni kanunların
çıkması için zaman müsait değildir. Türkiye, Meclisiyle, Türkiye
Parlamentosuyla, Türkiye bütün kurumlarıyla bir seçim atmosferine girmiştir.
Bürokratlar istifa etmişlerdir. Partideki yöneticiler istifa etmişlerdir. Bundan sonra seçimin ertelenmesi,
pek çok konuda telafisi imkânsız zorluklar, sıkıntılar ve kaos yaratacaktır; bu
nedenle, bu olay bugün bitmeli, genel görüşme reddedilmeli ve rayına giren olay
devam etmelidir. 18 Nisanda yeni bir parlamento kurulacaktır. Yeni kurulacak
olan parlamentoya güvenelim. Daha kurulmamış bir parlamentoya güvensizlik izhar
ediyoruz; o parlamento bu kanunları çıkaramaz, ondan önce biz çıkaralım
diyoruz. Hayır, izin verelim, 18 Nisandan sonra kurulacak parlamento bu
kanunları incelesin değerlendirsin ve çıkarsın. Çok
teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN
– Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Hayri Kozakçıoğlu'na
teşekkür ediyorum. Fazilet
Partisi Grubu adına söz, Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı'nın. Buyurun
Sayın İncetahtacı. (FP sıralarından alkışlar) FP
GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Bugün, değerli
milletvekillerimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinden talep etmiş oldukları
genel görüşmenin öngörüşmesini yapıyoruz. Bu konuda, Fazilet Partisi Grubu
adına görüşlerimizi beyan etmeye gayret edeceğim. Elbette
terör meselesi, Türkiye'de yaşayan her insanı, dünüyle, bugünüyle, yarınıyla
çok yakinen alakadar eden bir meseledir. Dışişleri Bakanımızın görüşlerini
dikkatle takip ettim. Her şeyden evvel, bu görüşleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında bizatihi Sayın Bakandan öğrenmekten dolayı memnuniyetimi
arz etmek isterim. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarına -bu konuda veya bir başka konuda- devam etmesi,
şartların müsait olduğu zaman, her türlü konuyu gündeme getirmesi, bu millete
ancak fayda sağlayan, fayda getiren önemli bir imkândır. Dolayısıyla, terör
gibi çok önemli bir meseleyi bugün burada görüşmemiz, Türkiye'ye fayda
getirecek, birbirimizden müstefit olacağız. Anayasaya
göre, görülmekte olan bir davanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele
alınamayacağı konusundaki görüşe de katılmak mümkün değildir. Elbette, PKK'nın
başı Abdullah Öcalan yakalanmıştır, onunla ilgili dava devam etmektedir; ama,
biraz sonra da değineceğim gibi, terör, sadece Abdullah Öcalan'la sınırlı
değildir. Terör, Türkiye'nin iç ve dış şartlarında meydana gelmiş ve hâlâ aynı
şartlarda muhafaza edilen önemli bir faktördür. Sayın Dışişleri Bakanımız,
bunun, sadece dışdünyayla ilgili bölümüne değindiler; bana göre, bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak iç bünyemizde meydana gelen, terörü besleyen,
terörün devam etmesine imkân sağlayan zihniyeti de ele almak mecburiyetimiz
vardır. Acaba hangi zihniyettir ki, Türkiye'de onbeş seneden beri bu terörün
varolmasına izin vermiştir veya hangi zihniyettir ki, atması gereken önemli
adımları bugüne kadar atmamıştır! Bunların üzerinde de durmamız gerektiği
kanaatindeyim; ama, müsaade ederseniz, her şeyden evvel, içinde bulunduğumuz
durumun sorumluluk bilincine sahip olarak değerlendirme yapmamız gerektiğini
beyan ederek sözlerime girmek istiyorum. Türkiye'yi
beylik laflardan ve beylik siyasî uygulamalardan arındırılmış, demokratik
saydamlığı berrak, ekonomisi güçlü ve tutarlı, siyasî yapısı sağlam bir
geleceğe ulaştırmak zorundayız. Halkımızın şikâyet ettiği bütün meseleler,
hiçbirisi istisna bırakılmadan, ancak, yukarıda tadat ettiğimiz unsurların
Türkiye'ye egemen olmasıyla çözülebilir. Türkiye'nin içinde bulunduğu bütün
meseleler, ancak, bu menfi şartların müspete çevrilmesiyle çözülebilecektir.
Bunun da yeri, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Değerli
milletvekilleri, son bir haftadan beri Fazilet Partisi Grubumuz hakkında,
Partimiz hakkında çok çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Ben, üzülerek
burada şunu belirtmek isterim ki, bu spekülasyonların büyük bir kısmı bilgiye
dayalı değildir; daha çok, toplumu maniple edecek bir düşünce neticesinde
yapılmaktadır ve bununla, başka birtakım maksatlara hizmet edilmektedir. Konuşmamın
bu noktasında, altını çizerek beyan etmek isterim ki, Fazilet Partisi olarak,
Türkiye'de bir tek hedefimiz vardır: Türkiye'yi kâmil manada demokrat bir ülke
yapmak istiyoruz, Türkiye'yi kâmil manada özgürlüklerin doya doya teneffüs
edildiği bir ülke yapmak istiyoruz ve Türkiye'yi tam manasıyla bir hukuk
devleti yapmak istiyoruz; bunun dışında başka bir gayemiz yoktur ve bu gayeyle
bugün burada bulunuyoruz. (FP sıralarından alkışlar) Türkiye
Büyük Millet Meclisinin almış olduğu 18 Nisan kararlarını ertelemek gibi ne bir
düşüncemiz ne de bazı parlamenter arkadaşlarımızın üzülerek dile getirdiği
gibi, birtakım anlaşmalarımız söz konusudur. Sayın Grup Başkanvekilimizin de
burada beyan ettikleri gibi, biz, Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin,
Pişmanlık Yasasının ve buna benzer, Siyasî Partiler Yasasının Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmesini talep ediyoruz ve bunun dışında hiçbir başka
talebimiz olmadığını bir kez daha bütün açıklığımızla beyan ediyoruz. Değerli
milletvekilleri, bu hafta Türkiye'de yaşanan olaylara bigâne kalmamız mümkün
değildir. Bizi en çok üzen olay da, Sayın Başbakanın, Türkiye Büyük Millet
Meclisini arkadaşların toplantıya çağırması üzerine vermiş olduğu demeçtir. Bu
demeçte, rejim buhranından bahsetmiş ve daha ileriye giderek de, bir sivil
darbeden bahsetmiştir. Şimdi,
eğer müsaade ederseniz, Sayın Başbakanın, bu kavramları bundan çok zaman evvel
yine kullandığını; ama, hangi gayeyle kullandığını, tarihî bir örnek olması
açısından burada dile getirmeye çalışacağım. 1987 senesinde, yine bazı
milletvekilleri, zamanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Karaduman'a
olağanüstü toplantı çağrısını yaptıklarında, Sayın Karaduman Meclisi toplantıya
çağırmamıştı. İşte, Sayın Ecevit, Sayın Başbakanımız, bakın, o gün, bu çağrıyı
gerçekleştirmeyen Sayın Karaduman'la ilgili hangi demeci vermiştir. Bunu,
burada, Sayın Başbakanı karalamak ve değerli Demokratik Sol Partili
milletvekili arkadaşlarımızı üzmek için söylemiyorum. Türkiye'de istikrara
ihtiyacımız var ve Sayın Dışişleri Bakanının da söylediği gibi, hukuka
ihtiyacımız var. Hukuk, hepimiz için geçerlidir ve hukuk, her zaman için
geçerlidir. Belli zamanlar içinde belli insanlar için ve belli zamanlarda belli
dönemler için geçerli olan hukuk, hukuk olmaktan çıkar. Sayın
Başbakan, 1987'de aynen şunu söylüyor: "Beşte 1'in üzerinde imza
toplanıldığı ve bütün koşullar yerine getirildiği halde, Meclisi toplantıya
çağırmayacağını açıklamakla, Meclis Başkanı açık bir anayasa suçu işlemiştir.
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid bile, ilk Osmanlı Anayasasının uygulanmasını ve
Meclisin çalışmasını engellerken, o zamanki anayasayla hareket etmiş,
anayasanın kendisine tanıdığı yetkiyi kullanmıştır. 110 yıl önce, hiç değilse
bir anayasal yetkiye dayanılarak yapılan engelleme, Türkiye Cumhuriyetinde,
Meclis Başkanı tarafından yetkisizce yapılmaktadır" demekte ve şöyle devam
etmektedir: "Bu durumda, Türkiye'deki rejim bunalımına çok ağır, yeni bir
boyut eklenmiştir. Meclisin yasama ve denetim yetkileri büyük ölçüde işlemez
duruma getirilmiştir. Şimdi de, Anayasa ve İçtüzük kuralları
çiğnenmektedir." Sayın Ecevit şöyle devam ediyor: "Böylece,
Türkiye'de, zaman zaman askerî darbelerle karşılaşan çokpartili parlamenter
rejim, şimdi, ilk kez, bir sivil darbeyle karşılaşmış olmaktadır." Bu
tabir, üzülerek görüyoruz ki, tam oniki sene sonra, Sayın Ecevit'in sivil darbe
olarak nitelendirdiği bir işlemi ortadan kaldırmak gayesiyle yapılan bir
hareketin adına verilmektedir. Değerli
arkadaşlarım, işte, bizim en fazla hassas olmamız gereken husus burasıdır. Türkiye,
bir hukuk devletidir. Anayasamız, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu
"Cumhuriyetin nitelikleri" bölümünde açık bir şekilde beyan
etmektedir. Bizler de bunu korumak mecburiyetindeyiz. İçinde bulunduğumuz
siyasî konum bizi bunu korumaktan men etmemelidir. Sayın
Ecevit'in beyanatı üzerinde daha uzun durmak istemiyorum; sanıyorum maksat
hâsıl olmuştur; ama, Sayın Ecevit'in bunalım meselesine de kısaca değinmek ve
şunu hatırlatmak isterim ki; Türkiye'deki rejimin adı demokrasi rejimidir,
rejim bunalımı ancak demokrasi askıya alındığı zaman meydana gelir; eğer,
Türkiye'de demokrasi işliyorsa, orada bunalımdan söz etmek mümkün değildir.
Bunun dışında, Fazilet Partisiyle ilgili sözlerini burada değerlendirmeyi de
zait hissediyorum; kendisinin beyanları ortadadır. Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; terör konusuna tekrar dönerek sözlerime devam
edeceğim. Bilelim ki, terör, bir sonuçtur. Türkiye'de iki kavram birbirinin
yerine kullanılmaktadır; bu kavramlardan bir tanesi terör, diğeri ise
anarşidir. Anarşi, etimolojik olarak herhangi bir yapının orijinalitesinin
bozulmasıdır. Herhangi bir yapı, bir insan, bir devlet, devletin bir müessesesi
veya bir etnik grup veyaaklımıza gelen herhangi bir müessese, eğer, orijinalitesini muhafaza edemiyorsa,
fıtratını muhafaza edemiyorsa, sonuç itibariyle, orada terörün meydana gelmesi
kaçınılmazdır. Türkiye, üzülerek görüyoruz ki, bu konu üzerinde pek durmamakta
ve terörü meydana getiren şartları gözardı etmektedir. Halbuki, terör,
anarşiden meydana gelir, anarşi ise, demin söylediğim gibi, herhangi bir
müessesenin orijinalitesinin bozulmuş olmasıdır. Türkiye'de sosyal, kültürel ve
ekonomik olarak ciddî manada birtakım fıtrî bozulmaların meydana geldiğini
yakın tarihimizde müşahede ettik. İşte, bunun sonucu olarak, bugün, 1999 yılı
Türkiyesinde, yalnız Güneydoğu Anadolu Bölgesinde değil, Türkiye'nin bütün
noktalarında -Allah muhafaza eylesin- bir sosyal patlamanın olacağını,
olabileceğini uzmanlarımız endişeyle dile getirmektedirler. Bu nedir; işte bu
anarşidir, fıtratın bozulmasıdır, insanların insanca yaşayabilecekleri
imkânların ortadan kaldırılmasıdır. Seçim
bölgelerimizdeki çalışmalarımızdan geliyoruz, Gaziantep'te hangi arkadaşla,
hangi grupla beraber olsak, gündemde seçim yok; insanlar başka bir şeyden
bahsediyorlar. Neden bahsediyorlar; bugün Gaziantep'te kim iflas etti, hangi
sanayici iflas etti; hangi sanayici iflas etmek üzere veya hangi sanayici
konkordato ilan etti! Türkiye'de bu acı tablo bir realitedir; kimse bunu
görmemezlikten gelemez. Eğer, Türkiye'deki bu şartlar, herhangi başka bir
ülkede meydana gelseydi, elbette istenmeyen olayların bundan çok evvel meydana
gelmesi kaçınılmaz olacaktı; ama, milletimizin sağlam aile yapısı, sağlam
ilişkileri, maddeten sıkıntıda olan insanlara diğer ailelerin yardım etmesini
temin etmekte ve insanların hayatlarını idame ettirmesini sağlamaktadır. Ama,
öyle süratli bir ekonomik erozyon yaşanmakta olduğunu görüyoruz ki, kendi
yakınlarının ekonomik imkânsızlıklarını teminat altına almaya çalışan aileler
de, bırakın yakınlarını, artık kendi geçimlerini sağlamakta dahi zorluk
çekmektedirler. Değerli milletvekilleri, yine, bütün
Türkiye'de, kendi bölgemizde olduğu gibi -bunu abartarak söylemiyorum-
hakikaten hiç siftah etmeden kapanan kepenkler gündemi oluşturmaktadır ve yine
hepimizin bildiği gibi, işçilerimizin, memurlarımızın ekonomik buhran
yaşadıkları dile getirilmektedir. Bunları
uzun uzun anlatmak istemiyorum; ama, bir konuya da değinmek isterim:
Türkiye'nin bugün belli bir dönemde sıçrama yapmasını sağlayan sanayicilerimizdir.
Türkiye'de sanayiciler -değerli diğer bütün sektörler gibi- Türkiye'ye çok
değerli hizmetler yapan insanlardır. Bugün birçok insan, parasını bankaya
yatırıp onun geliriyle geçinirken, sanayicilerimiz, hâlâ fabrikalarını
çalıştırıp, oradaki insanlara iş verip, üretimi sağlayıp, ihracat
yapabiliyorlarsa, bunlara, bu ortamda, teşekkür etmemiz gerekirdi; ama,
maalesef, bugün, sanayicilerimiz de, gerek kendi bölgemizde gerek Türkiye'nin
her bölgesinde çok büyük bir sıkıntı içerisine girmişlerdir. Onlar da bu
sıkıntıyı yaşamaktadırlar, onların da bu sıkıntılarının toplumda diğer menfî
hususlara delalet etmesinden endişe ediyoruz. Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başına musallat olan ve
halkımıza büyük sıkıntılar yaşatan terör, Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla
yeni bir döneme girmiştir. Biz, bu yeni dönemi, Türkiye için bir milat kabul
etmeliyiz. Sayın Dışişleri Bakanımız, çok açık bir şekilde, bizim daha evvelki
dönemlerde dile getirdiğimiz bir gerçeği ortaya koydular ve dediler ki:
"Üzülerek görüyoruz ki, Avrupa'da ve başka ülkelerde teröre açıkça destek
verilmiştir." Bunu biliyoruz; ama, bu destek sadece bir silah yardımı veya
para yardımıyla sınırlı değildir. Bu destek, aynı zamanda, fikrî ve ideolojik
bir destektir. Bakınız, bugün Avrupa'da -bir zamanlar, yüz sene evvel yine
Avrupa'da olduğu gibi- "jön Kürtler" adı altında bir akım, bir
cemiyet kurulmuştur. Avrupa, "jön Kürtler" isimli bu cemiyeti
korumakta, onları beslemekte ve onlara yön vermektedir. Bu, şu gerçeği ortaya
koymaktadır ki; terör ve netice itibariyle, Türkiye'nin üzerinde birtakım emeli
olan gruplar ve devletler, sadece maddî lojistik destekle değil, kültürel
lojistik destekle de Türkiye'nin üzerindeki emellerini tahakkuk ettirmeye
gayret etmektedirler. Öyleyse, Türkiye ne yapacaktır; nasıl terörü önlemeyi,
silaha sarılanları engellemeyi güvenlik güçlerimiz en güzel şekilde
başarmışlarsa, aynı şekilde devletimiz, kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan bu bölgede atılması gereken adımları
atmalı ve gerçekten, bu bölgede bir kültürel tecavüze mahal bırakmamalıdır.
Bunlar birtakım hayalî paketlerle gerçekleşmez. Sayın Ecevit'in 40 trilyon
liralık paketine saygı duyuyorum. Bu bölgede atılacak her türlü müsbet adımı
saygıyla karşılarız. Bu memlekette bir taşın üzerine bir taş koyana saygı
duyarız; ama, gerçekleri de gözardı etme hakkına sahip değiliz. Güneydoğunun
gerçekleri, onbeş seneden beri yaşadığımız terörle ilgili gelişmeler, bugün, o
bölgedeki olayları önleme açısından atılmış adım olarak hiç de yeterli değildir,
hatta, yeterli kelimesi dahi, bu cümlede doğru değildir. Terörün
dış bağlantıları ve diğer yönleri üzerinde durduktan sonra, bir başka hususa da
kısaca değinerek sözlerimi tamamlamaya çalışacağım. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de fikrî değerler birliği yoktur. Türkiye'de fikrî
değerler birliği olmadığı için de, Türkiye'nin gerçeklerini hepimiz cesaretli
bir şekilde dile getirmekten imtina ediyoruz. Halbuki, Türkiye'nin meseleleri
bellidir ve aklî olarak, ilmî olarak bunların çözümleri de bellidir; ama, maalesef,
Türkiye, birtakım fikrî değerler birliğine sahip olmadığı için, bu hususları
cesurca dile getirmekten imtina etmektedir. Sanıyorum, bu konuyu aşmanın en
önemli imkânı, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde olacaktır. Terör
konusunda atılması gereken cesur adımları atabilmek için bütün partilerimizin
ilmin, aklın ve tecrübenin gerektirdiği birleştirdiği hususları dile
getirmekten imtina etmemeleri gerekir. Bu bölgede ve diğer bölgelerde yapılması
gereken şeyler bellidir; bu konuda, hepimizin hükümete destek olması gerekir;
hükümetin de, bunu, birtakım kaygılarla dile getirmekten imtina etmemesi
gerekir. Bu, Türkiye'nin geleceğiyle alakalı önemli bir virajdır, bu virajı
sağlıklı dönmek zorundayız. Eğer bunu dönersek, elbette -Sayın Dışişleri Bakanının
dediği gibi- dış yönlendirmelerden çekinmemiz söz konusu olamaz. Bize
müdahale edecek herhangi bir ülkenin, bu müdahale karşısında alacağı cevap tek
bir "hayır" olacaktır. Türkiye, tek bir ağızdan bu müdahalelere karşı
çıkacaktır; ama, bu, içerisinde sağlayacağı fikrî değerler birliğiyle mümkün
olacaktır. Siz, bir taraftan, bu noktada,Türkiye'nin birlikteliğini sağlamak
için gayret ediyorsunuz; ondan sonra, İncirlik'ten kalkan uçakların Türkiye'ye
petrol getiren boru hatlarını bombalamasına müsaade ediyorsunuz; böyle şey
olmaz. Bir taraftan tamir ederken, öbür taraftan yıkmak, Türkiye'nin
inandırıcılığını ortadan kaldırır. Türkiye, İncirlik Üssünden kalkan uçakların,
hiçbir şekilde, Türkiye'nin aleyhine oluşacak bir sonuca müdahele etmelerine
izin vermemelidir, hangisi olursa olursa olsun buna karşı çıkmak Türkiye'nin
bağımsızlığının gereğidir ve bu, gayet önemli bir meseledir. Değerli
milletvekilleri, hangi siyasî düşünceyi paylaşırsak paylaşalım, hangi şartlarda
siyaset yapmış olursak olalım, milletimizin bizden beklediği önemli bir şey
vardır; bu da, Birinci Meclisin göstermiş olduğu olgunluğu ve basireti bizim de
göstermemizdir. Her türlü yıpranmaya, her türlü yapılan yanlışlığa rağmen,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin önünde duran yegâne umut verici
müessesedir ve böyle kalmalıdır. Türkiye'nin
önünde duran yegâne umut verici müessese eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi ise,
bu müessesenin bize göstermiş olduğu istikamette, Türkiye'yi özgürleştirmek
için, Türkiye'yi kâmil manada demokrat bir ülke haline sokmak için, bir hukuk
devleti yapmak için hepimiz bütün çalışmalarımızı, gayretlerimizi ve
düşüncelerimizi bu noktaya teksif etmek mecburiyetindeyiz. Biz, Fazilet Partisi
olarak, bu noktada, bütün partilerle, Parlamentoda bulunan bütün parlamenterlerle
her türlü işbirliğine açığız. Bu işbirliğimiz, Türkiye'yi hukuk devleti yapmak,
Türkiye'yi demokrat yapmak ve Türkiye'yi özgürlükler içerisinde yaşayan bir
devlet haline sokmaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN
– Buyurun Sayın İncetahtacı, devam edin. MEHMET
BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Fazilet Partisinin, bunun dışında gizli bir
gündem maddesi olmamıştır; bugün de yoktur, yarın da olmayacaktır. Temenni
ederiz ki, bizi, bizim anlattığımız şekilde değerlendiriniz, Fazilet Partisi
hakkında söylenen spekülatif görüşlerin hiçbirisini ciddiye almayınız. Ben,
bu düşüncelerle, Türkiye'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan
parlamenterlerin kendi üzerlerine terettüp eden görevleri yaptıkları zaman
önünün açık olduğuna ve gerçekten, önümüzdeki yıllarda, halkımızı insanca,
müreffeh bir şekilde yaşatabileceğimiz imkânlara sahip olduğumuza inanıyorum;
bu konudaki bütün gayretlerimizin muvaffakıyetlerle sonuçlanmasını, 18 Nisanda
yapılacak genel ve yerel seçimlerin de milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Gaziantep Milletvekili Sayın Bedri
İncetahtacı'ya teşekkür ediyorum. Şimdi,
Anavatan Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili ve Bayburt Milletvekili Sayın
Ülkü Güney konuşacaklardır. Buyurun
Sayın Güney. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP
GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan ve 20 arkadaşı tarafından, terör örgütü
başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler ve bu konuda
alınabilecek önlemler konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca verilmiş olan genel görüşme önergesi üzerinde Anavatan Partisi
Grubu adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, genel görüşme önergesinin içeriğini incelediğimizde, amaç,
terör örgütü başının yakalanmasından sonra meydana gelen iç ve dış gelişmeler
ve değişiklikler hakkında yeni bir durum muhakemesi yapılması olarak ifade
edilmektedir. Geriye
dönüp baktığımızda, bugün gelinen nokta, milletimizin ve kamuoyunun çok iyi
bildiği gibi, 55 inci hükümet zamanında terörün kökünü kazıyacak kararların
alınmasıyla başlamıştır. Bunun en somut örneği, 55 inci hükümetin, yıllardır
Suriye'de barınan terör örgütü başının Suriye'den çıkarılması için gösterdiği
kesin irade ve kararlılıktır. 23 Temmuz 1998 tarihinde Hatay'ın kurtuluş
törenlerine katılan Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın yaptığı tarihî konuşmayla,
Suriye Hükümeti çok kararlı bir şekilde uyarılarak bu süreç başlatılmıştır.
İşte, o kararlılık sonucunda, terör örgütü başı Suriye'den çıkarılmış; ama,
yine, aynı hükümetin ciddî ve kararlı takibi sonucunda, örgüt başı, hiçbir
ülkede barınamamış, barındırılmamış ve bugünkü hükümet döneminde, hükümetin,
Genelkurmayın, emniyetin, istihbarat birimlerinin ciddî çalışmaları sonucunda
yakalanarak, Türkiye'ye getirilmiş, yüce adalete teslim edilmiştir. Terör
örgütünün başının yakalanışı, ülkemize getirilişi, bundan sonraki iç ve dış
siyasî gelişmeler, mevcut hükümet tarafından aynı kararlık ve ciddiyetle takip
edilmiş, kamuoyu, bu konularda açık ve şeffaf bir şekilde devamlı
aydınlatılmıştır. Hal
böyleyken, bugün, bazı milletvekillerinin, iç ve dış olaylarla ilgili genel
görüşme önergesini samimî bulmuyoruz. Zaten, biraz önce, hükümet tarafından,
yapılanların özeti Meclise sunuldu. Bu süreç içerisinde, hükümet, neler
yaptığını Yüce Meclise arz etti. Gönül isterdi ki, 16 Şubat 1999 tarihinde
yakalanarak Türkiye'ye getirilen bölücübaşı ve müteakiben içeride ve dışarıda
yaşanan sıcak gelişmeler esnasında bu genel görüşme önergesi verilsin. Bu
yapılmamış; bu önerge, milletvekili listelerinin kesinleşmesinden sonra
verilmiştir. Verilmesi icap eden tarihte verilmemiş; ama, milletvekili
listeleri kesinleştikten sonra, bu konu bahane edilerek, bu genel görüşme
önergesi verilmiştir. Bu, esef verici bir durumdur kanaatimce. Değerli
milletvekilleri, ayrıca, 55 inci hükümetin,
Suriye'ye karşı, gerekirse bölücü başının Suriye'den çıkarılması için
zor kullanacağını açıklamasından sonra -bunu çok iyi hatırlayacaksınız- bazı
partilerimiz, o günlerde, böyle bir girişimin, 18 Nisanda yapılacak seçimlerin
ertelenmesi için bir kılıf olduğunu muhtelif zeminlerde ifade etmişlerdi.
Bugün, görüyoruz ki, ne hazin bir tecellidir ki, bu gibi düşünceleri o gün serd
edenler, bugün, aynı bahaneyle, seçimleri ertelemek için, bu genel görüşme
önergesinin arkasına sığınmışlardır. Bunu, Yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum,
milletimizin takdirlerine sunuyorum. Genel
görüşme önergesi, aslında, bu gerekçe bahane edilerek, 31 Temmuz 1998 tarihinde
Yüce Meclis tarafından kabul edilen -ki, 486 oy verilmiştir- erken seçim
kararının ve kanununun değiştirilmesi amacını gütmektedir. Eğer bu öngörüşme
kabul edilirse, bunun arkasında yatan tuzağı hep birlikte göreceğiz. Bunu,
buradan, şimdiden ifade ediyorum. Bugün,
burada konuşan bazı milletvekilleri ve grup başkanvekilleri, ifadelerinde,
işte, biz, bu fırsattan istifade toplanalım, bir de, şu kanunları çıkaralım;
örneğin, pişmanlık yasası, Siyasî Partiler Yasası, Türk Ceza Kanununun 312 nci
maddesinin değiştirilmesi, anayasa değişiklikleri vesaire... Şimdi, buradan
sormak lazım: Biz, Anavatan Partisi olarak ve ben grup başkanvekili olarak,
sadece son birbuçuk yıl içerisinde, bu kanunları, en aşağı dört beş defa
Danışma Kuruluna götürdüm; hepsinde de, burada "bugün, bunu hemen
görüşelim" diyen parti ve gruplar tarafından reddedildi. Hepinize
soruyorum: Bunun, şu anda, 18 Nisanda seçime karar vermiş olan ve bu kanunu
çıkarmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkabileceğine, içtenlikle,
samimî olarak inanan kimse var mı? Değerli
milletvekilleri, mahallî idareler ve milletvekili genel seçimine sadece beş
haftalık bir süre kalmışken, seçim takviminin ortasına gelinmişken, Yüce
Meclisin aldığı erken seçim kararının çeşitli nedenlerle iptaline -bunu, artık
kamuoyu biliyor; milletvekili aday listesine girememe, bazı siyasilerin
yasaklarının kaldırılması vesaire gibi- dayandırıldığı bilinmektedir. Bu nedir;
bu, bir hakkın suiistimalidir. İçtüzüğe ve Anayasanın ilgili maddesine
sığınarak, burada yeterli 110 sayıyı, 116 sayıyı bularak Meclisi toplamak
"işte, topladık" dedikten sonra, göstermelik olarak da "işte,
terör konusunu getirdik; hele onu da bir konuşalım..." O arada, el
çabukluğu, bir de uzatma kararı; uzatma kararıyla birlikte "işte, şu
kanunları da çıkaracağız..." Onun arkasına sığınıp, bu seçimleri
erteletmektir. Hani,
bu yüce çatı altında, son iki yıldan beri burada konuşan -özellikle başta
Fazilet Partisi olmak üzere- her konuşmacı, her sözünün sonunda "hodri
meydan, haydi önseçime gidelim, bir an evvel seçimi yapalım" diyordu.
Bunlar, burada, bütün milletin gözü önünde söyleniliyordu. Acaba, ne oldu da,
bugün bu fikirlerinden döndüler ve muhtelif nedenlerle listelere giremeyen
arkadaşlarımızın vermiş oldukları bir önergenin arkasına sığınma ihtiyacını
duydular? Bu sualin cevabını mutlaka bulmak lazım. Umuyorum ki, bu önergeyi
veren milletvekili arkadaşlarımız, bu görüşmeden sonra önergelerini yeniden
gözden geçireceklerdir. Ülkenin girmiş olduğu bu seçim atmosferi ve artık
hiçbir şekilde geri dönülmesi mümkün olmayan seçimlerin 18 Nisanda yapılmasına,
bizim gibi, aynı içtenlikle katılacaklarına inanıyoruz. Geliniz, ülkemizi
esenliğe çıkarmak için, 18 Nisan seçimlerini yapalım. Henüz bütçesi bile
çıkmamış azınlık hükümetini, daha güçlü çoğunluk hükümetine dönüştürelim.
Millet, bizden bunu bekliyor. Ülkemizdeki istikrarın temeli, 18 Nisandaki bu
seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılmasına dayanmaktadır. Aksi halde,
yapılacak bir yanlış, ülkemizi belirsizliğe, kaosa sürükleyecektir. Bunun
vebali büyüktür; buna, vatansever hiçbir milletvekilinin katılacağına inanmak
istemiyorum. Değerli
milletvekilleri, kısaca izah etmeye çalıştığım nedenlerle ve genel görüşme
istemiyle ilgili konunun yeterli ve açık bir şekilde görüşüldüğünü, kamuoyunun
bilgilendirildiğini ve bu genel görüşme önergesinin altında yatan asıl
tehlikeli ve yanlış nedenler dolayısıyla, Anavatan Partisi Grubu olarak, bu
genel görüşme önergesine ret oyu vereceğimizi ifade ediyorum. Önergeyi veren
arkadaşlarımız dahil, bu oylamadan evvel, umuyorum ki, vicdanlarında,
akıllarında, ülkemizin geleceğini de düşünerek verecekleri kararda, yeni bir
düşünme ve o düşünmeye bağlı olarak da doğru olanı yapacaklarına inanıyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Sayın Ülkü Güney'e
teşekkür ediyorum. Şimdi,
söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın Fikret
Uzunhasan'da. Buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP
GRUBU ADINA FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bölücü örgüt başının yakalanmasıyla ortaya çıkan gelişmelerle ilgili genel
görüşme üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce şunu demek istiyorum. Genel görüşme talebinde bulunan
arkadaşlarımızın, bu taleplerinde ne kadar samimî oldukları, Genel Kuruldaki şu
görüntüden belli olmaktadır. Gönül isterdi ki, en azından, bu genel görüşmeyi
isteyenler, bu salonda bulunsalardı; ama, görüyorum ki, büyük çoğunlukla bu
arkadaşlar Genel Kurul salonunda yoklar. Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, insanın yaşama hakkına kasteden teröre
karşı azimli bir mücadele içinde olmuştur. Terörizme karşı mücadelede
uluslararası anlayış ve işbirliğinin geliştirilmesi çabalarının en önünde yer
alan Türkiye, bu çerçevede, gerek ikili gerek çok taraflı alanda, terörle
mücadele anlaşmalarına öncülük etmiş, bunlara destek vermiştir. Terörist
faaliyetler ve diğer örgütlü suçlarla mücadele amacıyla, bugüne kadar, başta
komşu ülkeler olmak üzere 30'u aşkın devletle ikili güvenlik ve işbirliği
anlaşması imzalanmış, birçok ülkeyle de, güvenlik ve işbirliği mekanizmaları
geliştirilmiştir. PKK,
herkesin bildiği gibi, yaş ve cinsiyet farkı gözetilmeden işlenmiş binlerce
cinayetten sorumlu bir terör örgütüdür. Bu konuda en ufak bir kuşkuya yer
yoktur. Bu cinayet şebekesi, birçok ülkenin resmî raporlarında da acımasız ve
kanlı bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Abdullah
Öcalan, bu terör örgütünün kurucusu, elebaşısı ve PKK'nın bütün cinayetlerinin,
terör ve şiddet eylemlerinin birinci derecedeki faili ve azmettiricisi olmaktan
sanık olarak, bağımsız Türk adaletine teslim edilmiştir. Ondört
yıldan fazla bir süredir bu terör örgütüne ve Öcalan'a ülkesinde barınma
olanağı tanıyan, silah ve lojistik yardım veren, terör kampları oluşturmasına
ve teröristlerin ülkemiz sınırlarından sızmalarına her türlü desteği sağlayan
Suriye'ye karşı izlenen kararlı politika sayesinde, terörist unsurların bu
ülkeden gördüğü desteğin kesilmesinde önemli bir aşama kaydedilmiştir. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütü başının önce Suriye'den
çıkarılması, sonra da ele geçirilerek ülkemize getirilmesi, 55 inci ve 56 ncı
cumhuriyet hükümetlerinin kararlı tutumlarıyla sağlanabilmiştir. 1998
Ekim ayında, onbeş yıldır barındığı Suriye'yi terk ederek Rusya'ya sığınmak
zorunda kalan Abdullah Öcalan, bu ülkede de barınamamış ve 12 Kasım 1998
tarihinde İtalya'ya giriş yaparken yakalanarak gözaltına alınmıştır. Yoğun ve
çok yönlü girişimler sonucunda terör örgütü elebaşısı Öcalan'ı ülkesinde
barındıramayacağını anlayan İtalya Hükümeti, 1998 yılı sonlarına doğru
başlattığı, Öcalan'a siyasî sığınma hakkı tanıyacak üçüncü bir ülke bulma
amacına yönelik arayışlarından da sonuç alamamıştır. Türkiye,
Suriye'yi terk ettiği 1998 Ekim ayından itibaren, Öcalan'ın, her suçlu gibi yakalanıp
adalete teslim edilmesini sağlamaya yönelik kararlı bir tutum izlemiştir. Bu
tutumumuz sonucunda, Öcalan, Yunan Hükümetince gönderildiği Kenya'da
yakalanarak, Türkiye'ye getirilmiştir. Bu
gelişmeler, dünyanın en zalim ve en tehlikeli terör örgütüne ülkemiz dışından
sağlanagelen desteğin boyutlarını da bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Özellikle, Suriye'yi terk etmesini izleyen günlerde, Öcalan'ın, en az üç kez
Yunanistan'a gittiğinin ve nihayet, Yunan makamlarının, adı geçeni, yasadışı
yollardan Kenya'ya soktuklarının ve Kenya makamlarına bilgi vermeksizin,
buradaki Yunanistan Büyükelçiliğinde 12 gün süreyle ağırladıklarının
anlaşılması, hükümetimizin ve halkımızın haklı tepkilerine neden olmuştur. Türkiye,
yıllardan beri, Yunanistan'ın ve güdümündeki Güney Kıbrıs Rum yönetiminin PKK
terörizmine verdiği desteği kanıtlarıyla dile getirmiş ve onları, bu insanlık
dışı tutumlarından vazgeçirmeye çağırmıştır. Öcalan
olayıyla gözler önüne serilen manzara, Yunanistan açısından dehşet vericidir.
Bu ülkenin, tahmin edilenin de ötesinde, boğazına kadar terör batağına
saplandığı, artık, herkes tarafından görülen bir gerçektir. Ülkemizdeki terör
eylemlerinde binlerce masum insanımızın hayatını kaybetmesinde Yunanistan'ın
büyük sorumluluk taşıdığı, böylece, kesinlik kazanmış olmaktadır.
Yunanistan'ın, terörün merkezi olduğunu suçüstü halinde tespit ve teşhir eden
bu olguya, başta Avrupa Birliği üyesi ülkeler olmak üzere, hiçbir ülke kayıtsız
kalamaz. Ancak, ne yazık ki, Yunanistan'ın, henüz bu olaylardan ders aldığını
ve tutumunun bedelini ödediğini söylemek mümkün değildir. Atina'daki siyasal
deprem Simitis Hükümetini sarstı; ama, bu, Yunanistan'ın, teröre destek
verirken suçüstü yakalanması yüzünden olmaktan çok, bu desteği beceriksizce
verdiğinin ortaya çıkması dolayısıyla oldu. Sayın
Başkan, Genel Kurulun değerli üyeleri; PKK terör örgütünün, başta bazı
komşularımız olmak üzere, çeşitli ülkelerdeki yuvalanma gayretlerine karşı
kararlı tutumumuzu sürdürerek, ülkemizin bütünlüğüne ve masum vatandaşlarımızın
hayatlarına kasteden terörist unsurlara hiçbir şekilde yuvalanma olanağı
verilmemesini sağlamak için gerekli girişimlerimizi hükümetimizin devam
ettireceğini özellikle vurgulamak isterim. Öcalan'ın,
bazı Avrupa ülkelerinde atıldığı macera sırasında binlerce vatandaşımızın
ölümünden sorumlu olan bu kişinin, Türkiye'de yargı önüne çıkarılabilmesi için,
ilgili Avrupa ülkelerinden, terörizmle mücadele çerçevesinde bir işbirliği
yaklaşımını görmedik; tersine, böyle bir yaklaşımdan ve uluslararası yükümlülükten
kaçınıldığını, dahası, terör örgütünü mazur göstermeye ve neredeyse
meşrulaştırmaya yönelik insafsız bir tutum içerisine girilmeye çalışıldığını
hayret ve üzüntüyle izledik. PKK'nın,
tehdit, sindirme ve şantaj yöntemlerinin de etkisi altında alınan bu tutumları
sergileyen ülkelerin başında Yunanistan ve İtalya'nın geldiğini herkes
bilmektedir. Söz konusu çevrelerin, Öcalan'ın tutuklanmasından bu yana, konuyu,
Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi platformlara taşımaya giriştikleri ve bu
bağlamda, Öcalan'ın adil bir şekilde yargılanmayacağı, DGM'lerin Avrupa
normlarına uygun olmadığı, Öcalan'ın sağlık durumundan endişe edildiği gibi
birtakım iddiaların yanı sıra, konuyu bir Kürt sorunu olarak ortaya atma çabası
içinde oldukları görülmektedir. Bir
terör sanığının yetkili mahkeme önüne çıkarılması, hukukun ve adaletin
üstünlüğünün gereğidir. Biz, buna en büyük önemi atfediyor ve başından beri
Öcalan'ın adaletten kaçamayacağını söylüyorduk; dediğimiz de olmuştur. Türkiye,
kuvvetler ayrılığı esasına dayalı bir hukuk devletidir. Yargı bağımsızdır ve
nereden gelirse gelsin her türlü müdahaleye kesin biçimde kapalıdır. Mahkemeler
kamuya açıktır; duruşmalar herkesin gözleri önünde yapılır. Her şey, taraf
olduğumuz anlaşmalarla üstlendiğimiz yükümlülüklerin gereklerine ve ulusal
hukukumuzun öngördüğü esaslara göre yapılır. Hiç kimse, bu kuralların
dışında bir işleme uğratılmaz. Aynı
durum, halen, İmralı'da bulunan tutuklu sanık Abdullah Öcalan için de
geçerlidir; o da, bağımsız yargıçlarımız tarafından, adil, objektif, şeffaf bir
yargılamaya tâbi tutulacaktır. Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bazı Avrupa ülkelerinin, terörizm ve bunun
arkasındaki örgütlü suçlarla mücadalede Türkiye ile işbirliği yapmaktan
kaçınmış olmasını derin bir üzüntüyle karşıladığımızı belirtmiştim. Bu davranış
Türk Halkını rencide etmiş, teröre evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini şehit
vermiş binlerce aileyi infiale sevk etmiştir. Bu nedenle, Avrupa'daki bazı kişi
ve çevreler bu en insanî duyguları pişkinlikle görmezlikten gelerek, olmayacak
işler peşinde, Türkiye'ye akıl öğretmeye kalkışmayı artık bir kenara
bırakmalıdırlar. Bu ülkelerin, bizce, yapmaları gereken, şimdi kendilerini esir
almaya başlayan PKK şiddet ve terörüne karşı kendi ülkelerinde ciddî bir
mücadeleye girişmeleridir. Ülkemizde,
şimdiye dek binlerce acımasız eylem gerçekleştirmiş olan bir terör örgütünün
çökertilmesi, yıllardan beri bu belayla mücadeleye yönlendirdiğimiz
kaynakların, yurdumuzun daha da gelişmesine, tüm bölgelerimizin dengeli bir
biçimde kalkındırılmasına yönlendirilmesi olanaklarını açmış bulunmaktadır.
Teröre karşı yaptığımız harcamaların, bundan sonra, insanlarımızın refah
seviyesinin daha yükseltilmesi yolunda kullanılması olanağını bulabileceğiz. Terör
ve insan haklarını birbirine karıştırmayan, bir bölgemizin göreli geri kalmışlığını yapay bir etnik
temele dayalı görmeyen Demokratik Sol Parti, öteden beri savunduğu ilkelere
uygun bir programı, şimdi, 56 ncı cumhuriyet hükümeti olarak yaşama geçirme
fırsatını elde etmiştir. Bu programın amacı, terörün denetlenebildiği ve sona
erdirilme aşamasına getirilebildiği şu sırada, bölge insanlarımızın acilen
gereksinim duyduğu ekonomik ve toplumsal yatırımları bir an önce
başlatabilmektir. Bölgedeki insanımıza iş olanakları yaratabilirsek, terörün
kaynaklarını kurutmamız da mümkün olacaktır. Sözlerime
son verirken, acımasız terör ortamının artık geride kalmasını, yurdumuzda
huzur, sükûn ve barış ortamının yeniden kurulmasını isteyen halkımızın
duygularına da tercüman olduğumu düşünüyor, Demokratik Sol Parti Grubu adına,
yeniden, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Grup Başkanvekili, Muğla
Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan'a teşekkür ediyorum. Grubu
adına başka söz isteyen ?..Yok. Önerge
sahipleri adına konuşmak isteyen ?.. AHMET
ALKAN (Konya) – Sayın Çapoğlu konuşacak efendim. BAŞKAN
– Önerge sahipleri adına, Sayın
Çapoğlu; buyurun. Süreniz
10 dakikadır. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Ankara) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün,
116 milletvekili arkadaşımızla birlikte yaptığımız genel görüşme açılması
talebini görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Anayasamızın
98 inci maddesine göre, genel görüşme, toplumu ve devlet faaliyetlerini
ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir. Genel görüşme talebi, milletvekillerinin bilgi edinme, denetim
için anayasal sorumluluklarını yerine getirmesi ve haklarını kullanmasıdır. Terör
örgütü başı Abdullah Öcalan, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde olduğu bir
sırada yakalanarak Türkiye'ye getirilmiştir. Terör örgütü başının
yakalanmasından sonra ortaya çıkan olağanüstü iç ve dış gelişmeleri
değerlendirmek, yurt dışında Türkiye'ye karşı geliştirilen oyunları boşa
çıkarmak ve terörü bütünüyle sona erdirmek için alınması gerekli acil önlemleri
tartışmak için, milletvekili arkadaşlarımız, Anayasanın 93 üncü maddesine
dayanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisini toplantıya çağırmışlardır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı, bu anayasal talebi, sorumluluğu ve hakkı yerinde
bularak Türkiye Büyük Millet Meclisini toplantıya çağırmıştır. Türkiye,
Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla büyük bir başarı kazanmış, bu vesileyle,
terör örgütüne destek veren Avrupa ülkelerinin ve de özellikle Yunanistan'ın
gerçek yüzü, çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Avrupa ülkeleri ve bütün dünya,
gözlerini Türkiye'deki yargılama sürecine çevirmiştir. Onbinlerce masum insanın
katledilmesinden sorumlu terörbaşı, dünyanın hangi ülkesinde yargılanırsa
yargılansın, o ülkede bulunan en ağır cezayla cezalandırılır. Haklı olduğumuz
bir konuda, hiç kimsenin, hele Hükümetin ve genel başkanların, seçim kaygısıyla
Türkiye'yi haksız duruma düşürme, Türkiye'yi yargılanır duruma düşürme hakkı
yoktur. Devlet güvenlik mahkemelerinin yapısı bir an önce sivilleştirilmelidir.
Bu sivilleştirilme, Türkiye'nin çağdaş ve evrensel hukuk düzeyine erişmesi için
çok önceden, zaten yapılmalıydı. Bunun
yanında, yıllardır, güvenlik güçlerimizin çabası sonucunda dağda yok edilen
terörün, terörbaşının yakalanmasından sonra şehir terörüne dünüşmesi konusunda
endişelerimiz söz konusuydu. Çankırı Valimize girişilen saldırı, İstanbul'da
meydana gelen bombalama olayları -ki, bugün, çok büyük üzüntüyle öğrenmiş
bulunuyoruz, İstanbul Göztepe'de bir mağazaya yapılan saldırıda birçok
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir- işte, bizim, bu endişelerimizi, maalesef,
doğrular nitelikteki alçakça girişimlerdir. Terörün
bütünüyle bitmesi için pişmanlık yasası ve diğer önlemlerin görüşülmesi, işte
bu genel görüşme çağrısının temel nedenleridir. Bu önlemlerin, görüşülmeyi
bekleyecek zamanı olmadığı gibi nedeni de olamaz. Zaten, birçok sözcü, bunun
hemen yaşama geçirilmesi konusunda görüş bildirdiler ve Millî Güvenlik Kurulu
ve Sayın Başbakan da, bu önlemlerin, vakit kaybedilmeden bir an önce alınması
konusunda iki hafta öncesinde görüş bildirmişlerdir. Genel
görüşme konusu bu kadar acil ve önemliyken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetim yolları ve çağrı yöntemi Anayasamızda açık bir şekilde belirtilmişken,
bu demokratik haklarını kullanan milletvekillerinin genel görüşme isteminin,
bazı yayın kuruluşları tarafından ve genel başkanlar tarafından istismar
edilmesi, zaman zaman hakaretlere varacak şekilde nitelendirilmesi, bu kişi ve
kuruluşların demokrasiyi hazmedemedikleri ve demokrasiyi sadece kendi
çıkarlarına hizmet ettiği sürece kabullenmelerinden başka bir şey değildir. (FP
sıralarından alkışlar) Ancak, bir Başbakanın, kendisine güvenoyu vermiş
milletvekillerinin anayasal haklarını kullanmalarını sivil darbe olarak
nitelemesi, demokrasi açısından çok büyük bir talihsizliktir. (FP sıralarından
alkışlar) Demokrasiyi ve Anayasayı içine sindirememiş bir kimsenin kendisine
güvenoyu verenlerin güvenini koruyor olması mümkün değildir, Başbakanlıktan
derhal istifa etmesi gereklidir. Biraz
önce bir arkadaşımızın da belirttiği gibi, 2 Ekim 1987 tarihli metinden okuduğu
gibi, Sayın Ecevit, 1987 yılında, Meclis Başkanının toplantı çağrısı yapmaması
üzerine, bunu, bir sivil darbe, Meclis Başkanının bir sivil darbesi ve rejim
bunalımı olarak nitelendirmiştir. Ben, şimdi, Sayın Ecevit'e sormak istiyorum:
Sayın Ecevit, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalıştırılması mı sivil darbedir,
rejim bunalımına yol açar, yoksa, çalıştırılmaması mı sivil darbedir, rejim
bunalımına yol açar; lütfen, bunu bize bildiriniz. (FP sıralarından alkışlar) Kaldı
ki, genel görüşme konuları, Başbakan Sayın Ecevit tarafından bundan 20 gün önce
gündeme getirilmiş, kendisi, Meclisin toplanamayacağı gerekçesiyle herhangi bir
girişimde bulunmamıştır. Yani, Sayın Ecevit samimiyetsizdir. ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) – Ayıp!.. Ayıp!.. Terbiyesizlik yapma!... Utan biraz!..
Yakışmıyor sana!.. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda toplanması
dileğini dile getirmiş hem hiçbir girişimde bulunmamış hem de girişimde bulunan
milletvekillerine teşekkür etmek yerine, sivil darbe yapmak ithamında
bulunmuştur. Arkadaşlar, başka detaya girmek istemiyorum. Bu, 1930'ların
Almanyasını hatırlatır bir geri değerlendirmedir. ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) – Fazla küçülme... Yakışmıyor!.. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Başbakan Sayın Ecevit'in samimiyetsiz olduğu gibi,
engelleme içinde bulunduğu da açık bir şekilde ortadadır. Abdullah Öcalan'ın
yakalanmasıyla prim yapmaya çalışan Sayın Başbakan, Abdullah Öcalan'ın nasıl
yakalandığını bilmediğini, bilmek istemediğini söylemiştir. Tüm dünya basını,
Abdullah Öcalan'ı, Amerikan yetkililerinin Kenya'da uçakta bekleyen Türk
yetkililere teslim ettiğini yazmıştır. PKK
terör örgütü karşısında ondört senedir suskun kalan Amerika Birleşik
Devletleri, niye, terör örgütü başını şimdi teslim etmiştir? 75 yıllık Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk defa olarak, Türkiye'nin egemenlik haklarından
vazgeçmesi sonucunu doğuran, Amerika Birleşik Devletlerinin İncirlik Üssünü
kendi toprakları gibi kullanması, komşu bir ülkeyi ve hatta kendi boru
hattımızı bombalaması ve Irak yönetimini devirmesi konusunda yapılan
görüşmeler, bunun bir maliyeti midir? Sayın Başbakan neleri Türkiye Büyük
Millet Meclisinden saklama çabası içindedir? Daha düne kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu konuda toplanmasını isteyenler -yayın kuruluşları dahil-
bu toplanma girişimini neden hakarete varan ölçülerle önlemeye çalışmışlardır?
Burada korkulan, seçim baskılarından kurtulmuş, lider baskılarını üstünden
atmış milletvekillerinin özgür iradesinin ortaya çıkmasıdır. Zaten, bu,
yıllardır beklenen ve özlenen bir tablo değil midir? Türkiye Büyük Millet
Meclisini çalıştırmayanların, başta Başbakan olmak üzere, genel başkanlar olduğu
ortaya çıkmamış mıdır? Genel başkanlar ve onların medyadaki bazı
destekçilerinin gerçek yüzü ortaya çıkmış ve suçüstü yakalanmışlardır. Genel
Başkanların ve onlardan yararlanan bazı medya kuruluşlarının korktuğu, ortaya
çıkan özgür iradenin, lider sultasına ve medya çıkarlarına set çekmesidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN
– Sayın Çapoğlu, size eksüre verdim, lütfen tamamlayın. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Sayın Ecevit, 24 Aralık 1995 seçimlerinden önce, 3 Kasım
1995'te, seçimlerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Sayın
Ecevit'in iptal gerekçeleri olan, Anayasaya uyum yasalarının çıkarılmamış
olması, yurt dışında bulunan vatandaşların oy kullanma haklarının sınırlanması,
yüzde 10 barajının temsilde adalet ilkesine aykırı olması, hâlâ geçerlidir. A.
TURAN BİLGE (Konya) – Kus bakalım, kus!.. Son kusuşun senin!.. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Sayın Ecevit 1995 Kasımında iptal davasıyla yetinmemiş, 4
Aralık 1995'te, yani, seçimlerden 19 gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin
seçimleri erteletmek amacıyla toplanmasına destek vermiştir. Yani, Sayın
Ecevit, seçimleri erteletmek için, seçimlerden sadece 19 gün önce, Meclisi
toplamaya çalışırken rejim bunalımı ve kaos olmuyor; ama, anayasal
sorumluluklarını yerine getirmek, haklarını kullanmak için ülkenin en acil
konusunda genel görüşme isteminde bulunan milletvekilleri sivil darbeyle
suçlanıyor... Eğer, Türkiye'de sivil darbe uzmanı birisi varsa, o da, 1978
yılında, başbakan olmak için 11 milletvekilini transfer ederek, transfer
pazarlarına öncülük eden... (DSP sıralarından gürültüler, FP sıralarından
alkışlar) A.
TURAN BİLGE (Konya) – Söylediklerinden utan! Yazıklar olsun sana! ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) – Ayıp, ayıp! BAŞKAN
– Sayın Çapoğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayın. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – ... 23 Kasım 1998'de Tansu Çiller'le Mesut Yılmaz'ı
aklayarak, sadece 61 milletvekiliyle onların ortak başbakan adayı olmayı
başaran, Cumhurbaşkanına aday olarak önerdiği bir kimseyi yarı yolda bırakarak
kendi hükümetini kuran Sayın Ecevit'tir. (DSP sıralarından gürültüler, FP
sıralarından alkışlar) A.
TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?! GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi, özgürleşmiş
milletvekillerinin girişimleriyle çalıştırılabiliyorsa, bırakınız, sadece
devlet güvenlik mahkemeleri değil, pişmanlık yasası değil, yıllardır
gerçekleştirilemeyen, demokrasi ve kalkınma alanındaki atılımlar bir an önce
gerçekleşsin, Türkiye'nin önü açılsın. Sayın genel başkanlar, lütfen, artık Türkiye'nin
önünü tıkamayınız. BAŞKAN
– Sayın Çapoğlu, lütfen konuşmanızı bağlayın. GÖKHAN
ÇAPOĞLU (Devamla) – Türkiye'de değişimin, demokratik değişimin zamanı artık
gelmiştir. Teşekkür
ederim. (FP ve CHP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN
– Önerge sahipleri adına konuşan Sayın Gökhan Çapoğlu'na teşekkür ediyorum. Sayın
milletvekilleri, bugün, İstanbul Kadıköy'de... (Gürültüler) (Konya
Milletvekili A. Turan Bilge ile Van Milletvekili Mahmut Yılbaş arasında
tartışma) Sayın
Yılbaş, Sayın Bilge, lütfen... (Gürültüler) Sayın
milletvekilleri, lütfen... Yerlerinize oturun, lütfen. Sayın
milletvekilleri, bu bir olağanüstü toplantı olmakla birlikte, geleneklerimize
ve İçtüzüğe göre, normal olarak çalışma süremiz saat 19.00'da bitmektedir ve
saat 19.00'u bulmuştur. Olağanüstü toplantı konusu olan genel görüşme
önergesinin öngörüşmeleri de tamamlanmak üzeredir. Bu nedenle, İçtüzüğün 55
inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, öngörüşmeyle ilgili işlemlerin
tamamlanmasına kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, olağanüstü toplantıda ihtiyaç yok... BAŞKAN
– Ben söyledim efendim; olağanüstü toplantı olmasına karşın, böyle bir gelenek
olduğu için süreyi uzatacağız. Her ne kadar "toplanmıyor" dendiyse
de, geçmişte, bunun için Danışma Kurulu toplanmış ve karar vermiştir. Ben yine
de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... AHMET
ALKAN (Konya) – Sayın Başkan, önergenin de oylanmasına kadar... BAŞKAN
– Hepsinin sonuna kadar, çalışmaların sonuna kadar efendim. Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, bugün, Kadıköy'de bir alışveriş merkezine, kimliği belirli
olmayan kişilerce atılan bir molotofkokteyliyle, şimdiye kadar belirlenen
duruma göre, 12 vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve birçok vatandaşımız da
yaralanmıştır. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Kahrolsunlar! BAŞKAN
– Yurdumuzda terör can almaya devam etmektedir. Vatandaşlarımızı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisini acı içinde bırakan bu tür olayları yapanları,
destekleyenleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, hepiniz adına, şiddetle,
nefretle kınıyorum. Yaşamını kaybedenlere Tanrıdan rahmet, yakınlarına ve tüm
ulusumuza başsağlığı diliyorum; yaralananlara da sağlık diliyorum. Sayın
milletvekilleri, genel görüşme önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştır. Şimdi,
oylama yapacağım. Oylamayı elektronik sistemle yapacağım; ancak, bir hatırlatma
daha yapmak istiyorum: Sayın
milletvekilleri, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, bu teknik personel aracılığıyla, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen süre içinde Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum. Tekrar
ediyorum, teknik personelin parafı olmayan oy pusulalarını kabul etmeyeceğim.
Onun için, teknik elemanlarımız mutlaka gelecek ve sistemin çalışmadığını
göreceklerdir; ancak, bu durumda onların parafıyla gelen oy pusulalarını kabul
edeceğim. Ayrıca,
oylama süresinin bitiminden sonra Başkanlığa ulaştırılacak pusulalar kabul
edilmeyecek ve süresi içinde Başkanlığa ulaştırılan pusulaların işleme
konulabilmesi için de mutlaka teknik personelin parafı olması gerekecektir. Arkadaşlarımızın
bir an önce parmak basmak için telaş etmesine gerek yok. Bu rahatlığı sağlamak
için de 10 dakikalık süre vereceğim. Arkadaşlarımız, bu 10 dakikalık süre
içerisinde oy kullanacaklardır ve kendilerinden, mutlaka teknik elemanların
yardımına başvurmalarını, özellikle, rica ediyorum. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun Sayın Öymen ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, bir hususun açıklığa kavuşması lazım.
İçtüzüğün 102 nci maddesinde, genel görüşme önergesiyle ilgili oylamaların
işaretle oylama suretiyle yapılması belirtilmiştir. Şimdi,
burada, elektronik sistemle yapılan oylama, işaret oylamasının yerine geçmez;
çünkü, işaret oylaması, İçtüzükte de yazılı olduğu gibi, belirli bir usule
tabidir; herkes elini kaldıracaktır; eğer, sonuç alınamazsa, ayağa
kalkılacaktır; bir usulü vardır. Bu şekilde yapılması, yani, elektronik
sistemin kullanılması, işaret oylamasını gizli oylama haline getirmektedir; bu,
son derece önemli bir noktadır. İşaret oylamasında, milletvekillerinin,
istenildiği takdirde, ne şekilde oy kullandığı görülür; yani, bir nevi yarı
açık oylamadır. İnsanlar başkalarının ne yaptığını görür; siz de oradan
görürsünüz. Halbuki, burada, hiçbir şey belli değildir. Bu suretle gizli
oylamaya döndürülmesi yanlış olacaktır. Eğer, takdir buyurursanız, 63 üncü
maddeye göre müzakare açarsınız; yoksa, bu konunun, benim öne sürdüğüm hususun
dikkate alınmasını rica ediyorum. BAŞKAN
– Sayın Öymen, İçtüzükte bunun işaret oyuyla yapılacağı yazılmakta. Daha
önceki birçok oylamalarda ve uygulamada, bu oylamanın da işaretle oylama
sayılacağı, açık olacağı ve kimin ne oy kullanacağı belli olacaktır. Herhangi
bir gizlilik söz konusu değil. Bundan önce
de, çok zaman, çok kere, bunun uygulaması, bu şekilde... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Tabiî efendim... BAŞKAN
– Uygulama yapıldı bu yönde... SALİH
SÜMER (Diyarbakır) – İşaretle oylama olsun Sayın Başkan. YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun efendim. YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) – Efendim, daha önce, zatıâlinizin Başkanlığında,
başkanvekillerinin yaptığı toplantıda bir prensip kararı alınmıştı ve bir
başkanvekili arkadaşımız da, yönetim esnasında bunları zabıtlara geçirdi;
işaretle oylamanın cihazla yapılacağı... İşaretle oylama da, kimin hangi yönde
oy kullandığının belli olmaması esasına dayanmaktadır, sadece, Genel Kurulun
bilgisine, lehte ne kadar, aleyhte ne kadar oy verildiğinin tespitinden
ibarettir. Arz
ediyorum. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Bu gizli oylama demektir. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Değil efendim, değil... Gizli oy başka bir şey. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Yani, işaretle oylama İçtüzükte açıkça belirtilmiştir.
Halbuki, burada tamamen gizli oluyor, gizli oylamadır. Kaldı ki, elektronik
oylama ayrı bir fıkra halindedir. Bu hususun vuzuha kavuşması için, bence, 63
üncü maddeye göre bir müzakere açmanızda fayda var. BAŞKAN
– Şimdi, arkadaşlarımız daha önce bu şekilde çok uyguladılar. Benim bildiğim
kadarıyla, başkanvekillerimiz birçok işaretle oylamayı elektronik cihazla
yaptılar; yani, böyle bir uygulama yapıldı daha önce. Bizim Başkanlık
Divanında... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, çok defa tekrar edildi bu uygulama. BAŞKAN
– Bu çok yapıldı... ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Ama, çok yapılması doğru olmasını gerektirmez efendim.
Burada sarih bir vaziyet var, bu nasıl oluyor da işaret oylaması yerine
geçiyor, gizli oylama haline geliyor?! SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Evet, bir şey olmaz. YASİN
HATİBOĞLU (Çorum) – Oylayın Sayın Başkan. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Bence 63 üncü maddeyi uygulayın efendim, herkes fikrini
söylesin. H.
AYSELİ GÖKSOY (Manisa) – Sayın Başkan, elektronik oylamada kod var, merak eden
gitsin baksın. BAŞKAN
– Efendim, başkanvekillerimizle beraber daha önce yaptığımız bir toplantıda,
elektronik cihaza geçilmesi nedeniyle, böyle bir uygulama yapacağımızı
kararlaştırdık ve zannediyorum, Genel Kurulun bilgisine de sunduk, yanlış
hatırlamıyorsam. O zaman da bir itiraz gelmedi. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Efendim... BAŞKAN
– Buyurun Sayın Gürkan. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, biraz evvel Sayın Öymen'in işaret ettiği konu
özünde haklıdır; çünkü, şu elektronik sistemin programında düzeltilmesi için
girişimde bulunduğumuz, bu tür oylamalarda kimin ne oy kullandığının belli
olması yolunda bizzat benim Siemens firmasından talebim var. Bu program
eksikliği tamamlanmadı; bu program eksikliği tamamlanmadığı için, Sayın
Öymen'in işaret ettiği biçimde, oylamayı, programın açık oylamaya göre
düzenlenmiş şeklini; yani, kimin ne oy kullandığının belli olacağı biçiminde
yapmanız İçtüzük hükümlerinin gereğidir, ruhunu yerine getirmenin önkoşuludur. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir şey arz edebilir miyim efendim? BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kapusuz. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, açık oylamayla işarî oylamanın bizim
İçtüzüğümüzde yeri farklıdır. Şayet açık oylama isteniliyor ise, 15 veya 20
arkadaşımızın müracaatı gerekmektedir. Ben, Sayın Başkanvekili arkadaşımıza
şunu sormanızı istiyorum: "Acaba, siz bu şekliyle, işaret oylamasıyla bu
cihazı kullanarak bugüne kadar kaç sefer oylama yaptınız?" Zatıâlileri,
müteaddit defa zapta geçecek şekilde bu kararı ilan ettiler ve fiilen de
uyguladılar. Dolayısıyla şu anda bunun müzakere edilecek bir tarafı yoktur.
Cihazla yapılan oylamaya önceden bir müracaat olmadığı için, işarî oylama bu
cihazla yapılarak gelmiştir ve yapılabilir. BAŞKAN
– Sayın Kapusuz, gerek Meclis Başkanvekili arkadaşlarım gerek ben yöntemi
söyledik; daha önce itiraz gelmediği için uygulanmış. Şimdi, bir arkadaşımızın,
İçtüzüğün ilgili maddesini okuyarak, bu konuda bir itirazı olduğu için konuyu
görüşüyoruz. Yoksa, bu, daha önce hiçbir itiraz olmadan defalarca
uygulanmıştır; onun için çözüm bulmaya çalışıyoruz. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bakınız, o zaman da bunun münakaşası
yapıldı; fakat, böyle bir uygulama konusu ittifakla devreye sokuldu ve tatbik
edildi. SUAT
PAMUKÇU (Bayburt) – Oylamanın sonucu önemli. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Evet efendim. Şimdi,
bugüne kadar tatbik ederek geldik. Şu anda, böyle bir uygulama anında, farklı
bir yöne girmek, bunu müzakere konusu yapmak, şu ana kadar yapılan uygulamalara
saygısızlık olur efendim. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun Sayın Gürkan, yerinizden ifade edebilirsiniz. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, işarî oylamanın Meclis uygulaması, kimin ne oy
kullandığı herkesin gözü önünde olması için gizli oy değildir; ancak, Siemens
firması bu programı, işarî oylamaları gizli oy anlamına gelecek şekilde
yapmıştır. Program eksiktir. Başkanlık Divanı, bu programın tamamlanması için
Siemens'e başvurmuştur. Şimdi, bunun gereğini yerine getirmemiz gerekir. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bir önerge var. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Program eksiktir ve program uygulaması gizli oy anlamına
getirmektedir işarî uygulamayı. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Yani, Siemens firmasını bekleyeceğiz; öyle mi?! SUAT
PAMUKÇU (Bayburt) – Netice önemli. Kimin ne verdiğini ne yapacaksınız? ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Verdiğiniz oyun hesabını veremeyeceksiniz ayrı bir şey. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır... Hayır... Sayın Başkan, uygulamayı siz yaptınız
müteaddit defa. Niye yaptınız o zaman? ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Gizli oy anlamına gelebilecek... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Niye yaptınız?.. Açık oylamanın yolu açıktır... BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, bir dakika... (FP sıralarından gürültüler) Sayın
milletvekilleri, İçtüzüğün -Sayın Öymen'in belirttiği- 102 nci maddesinin son
fıkrasında açıkça "Genel Kurul genel görüşme açılıp açılmamasına işaretle
oylama suretiyle karar verir" denildikten sonra, benim böyle bir önergeyi
işleme koymam da... Yani, başka bir şekilde oylama isteme önergesini işleme
koyamam. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Hayır, hayır, size demiyorum efendim. Bazı arkadaşlarımızın önergeleri var;
buradaki hüküm gayet açık. Yani, İçtüzüğün bu hükmü karşısında, ben başka bir
istemi oylayamam. (Gürültüler) ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Oylamayı el kaldırarak yapalım Sayın Başkan. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Açık oylamaya yönelik bir önergemiz var efendim. BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, tekrar ediyorum. Önemli bir konu olduğu için ve
İçtüzüğün -genelinde haklı olan- ilgili maddesi de dile getirildiği için, eğer,
gerekirse, ben, bunu işaret oyuyla da yapabilirim. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim... BAŞKAN
– İşaret oyuyla yapabilirim. Eğer, bir tereddüt çıkarsa, ona göre hareket ederim.
SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– İtiraz var. Önemli bir konu efendim. Sayın Kapusuz, tamam; ama, itiraz var ve
önemli bir konu; yani, ben, bunun tartışma konusu olmasını istemiyorum; yani,
bu konuda arkadaşlarımızın bu sonucu bir itiraz konusu yapmalarını istemiyorum.
İtiraz edilmiştir, tutanaklara geçmiştir. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, o itiraz itiraz da, sayın üyenin yapmış
olduğu itiraz da, bu kadar heyetin yaptığı itiraz değil mi efendim? BAŞKAN
– Ama, İçtüzük... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Müsaade eder misiniz... Sayın
Başkan, herşeyden önce, bulunduğunuz makamın gereği olarak bir karar
alıyorsunuz, Genel Kurula duyuruyorsunuz ve bu, uygulanıyor. Bugüne kadar
yapılan bu uygulama karşısında ses çıkmıyor, bugün için ses çıkıyor. Bunu doğru
bulmuyorum efendim. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, işaretle oylama, elektronik cihazla da yapılır,
el kaldırarak da yapılır. Bu kadar kritik bir oylamada, bütün bu grupların
istediği bu isteme uymanız bana göre doğaldır ve doğrudur. İşaretle oylamanın
yapılmasını arz ediyorum. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, arkadaşların, başkanvekillerinin aldığı kararı
da bir okursanız, doğru olarak anlaşılabilir. Başkanvekilleri olarak, biz,
işaret oyunun elle yapılacağını; elektronik sistemin, ancak karar
yetersayısının istenilmesi veya itiraz olması halinde yapılacağını karara
bağladık. Onun için, peşin olarak elektronik sistem çalıştırılacaktır demeleri,
zaten, başkanvekilleri olarak bizim aldığımız karara aykırı. BAŞKAN
– Değerli milletvekilleri, İçtüzüğün maddesi açık. Esas olan, işaret oyuyla
yapılmasıdır. İtiraz da olduğuna göre, önemli bir konu da olduğuna göre, bunun
ileride tartışma konusu yapılmasını istemediğim için, işaret... (Gürültüler) Şimdi,
genel görüşme açılıp açılmamasını oylarınıza sunacağım. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Elektronik cihazla mı? BAŞKAN
– Hayır, işaretle. İtiraz
gelmiştir, önemli bir konudur. Genel
görüşme açılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Genel görüşme açılması kabul
edilmemiştir. Niye bu kadar itiraz ediyordunuz. (Gülüşmeler) Böylece,
olağanüstü toplantı konusunun görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır. Sayın
milletvekilleri, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam
etmesine ilişkin, İçtüzüğün 7 nci maddesine göre verilmiş önergeler vardır;
sırasıyla okutuyorum ... (ANAP, DYP ve DSP sıralarından gürültüler) KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir dakika efendim... Siz süre uzatma kararını
önergenin sonucu alınıncaya kadar aldınız. Okutamazsınız Sayın Başkan; gündem
bitti. BAŞKAN
– Hayır efendim... Hayır efendim, hayır efendim, karışmayın. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Devam edemezsiniz Sayın Başkan. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, alınan karar genel görüşmenin bitimine kadardı... BAŞKAN
– Hayır efendim, çalışmanın sonuna kadardı. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Çalışma süresi bitti. BAŞKAN
– Çalışmaların sonuna kadardı efendim. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Genel görüşme önergesiyle ilgili görüşmeler bitti;
devam edemezsiniz... Usul yaratıyorsunuz. Sizin kararınızla ilgili çalışma
süresi bitti. (Gürültüler) BAŞKAN
– Oturun yerinize efendim... SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – "Oturun" diyemezsiniz Sayın Başkan. BAŞKAN
– O zaman "hepiniz ayağa kalkın" diyeyim!.. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Zabıtları getirtin Sayın Başkan. BAŞKAN
– Tek tek konuşun efendim. (Gürültüler) SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, çalışma süresi bitti. BAŞKAN
– Çalışma süresi yok... Değerli
arkadaşlarım "çalışma süresi" diye, olağanüstü bir durumda
olmayacağını da düşündüm, onu da söyledim, onu da ifade ettim; ancak, bütün
bunlara rağmen, sonuna kadar çalışma süresini
uzattım. (ANAP, DYP ve DSP sıralarından gürültüler) KAMER
GENÇ (Tunceli) – Genel görüşmeyle ilgili söylediniz. Bir ara verin, tutanağı
getirtelim Sayın Başkan. SAFFET
ARIKAN BEDÜK ( Ankara) – Ara verin, tutanağı getirtin. AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Bitti efendim... BAŞKAN
– Bir dakika... Bir dakika efendim... Değerli
arkadaşlarım, öyle, hep beraber ayağa kalkarsanız, bu görüşme bitmez. (ANAP,
DYP ve DSP sıralarından gürültüler) KAMER
GENÇ (Tunceli) – Tutanağı getirtin... BAŞKAN
– Yapacağım efendim... Bir dakika efendim... Değerli arkadaşlarım, bir
dakika... Ben okuyayım... Değerli
arkadaşlarım, müsaade edin, evvela İçtüzüğü okuyayım; nasıl anlıyorsanız onu
konuşalım. (ANAP, DYP ve DSP sıralarından gürültüler) SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Parlamento tarihine farklı bir uygulama
getiriyorsunuz. BAŞKAN
– Hayır efendim, uygulamıyorum... (Gürültüler) Değerli
arkadaşlarım, böyle sonuç alamayız; yani, böyle yaparak beni uygulamadan
vazgeçiremezsiniz; oturun, konuşacağız. (ANAP, DYP ve DSP sıralarından
gürültüler) MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Konuşalım efendim; ama, söz verin... BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Bir dakika efendim... Bir dakika, okuyacağım efendim. MUSTAFA
RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu konudaki görüşmeler bitinceye kadar
uzattınız; görüşmeler bitmiştir. BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, sürenin uzatılmasına bile ihtiyaç yoktu. Bu bir
olağanüstü toplantıdır, onu da söyledim. Şimdi,
İçtüzüğün 7 nci maddesinin son fıkrasını okuyorum... (Gürültüler) NEVFEL
ŞAHİN (Çanakkale) – Olağanüstü toplantı bitti. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim "önergeler tamamlanıncaya kadar" dedi. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, olağanüstü toplantı bitti. MUSTAFA
RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Bitti efendim... Süreyi bitirdiniz... (Gürültüler) BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, bakın.... Sayın milletvekilleri, böyle yapmakla beni
vazgeçiremezsiniz. Oturun, beraber halledeceğiz. Böyle yapmakla
vazgeçiremezsiniz beni. (Gürültüler) NEVFEL
ŞAHİN (Çanakkale) – Kapatın... BAŞKAN
– Senin kapat demenle de kapanmaz! NEVFEL
ŞAHİN (Çanakkale) – Olur mu canım, toplantı bitti.(Gürültüler) BAŞKAN
– Bir dakika... Okuyacağım efendim... İçtüzüğün... (Gürültüler) Bir dakika
efendim... Herkes ayağa kalkınca ben bu işi çözemem. Grup başkanvekilleri var
değerli arkadaşlarım... Oturun yerinize evvela. NECMİ
HOŞVER (Bolu) – Sayın Başkan, ara verin de grup başkanvekilleriyle beş dakika
konuşun. BAŞKAN
– Hayır efendim... (Gürültüler) Bir dakika efendim... İçtüzüğün
7 nci maddesinin son fıkrasını okuyorum: "Birleşim yeterli çoğunlukla
açılabildiği takdirde, Başkan, ilk önce çağrı yazısını okutur ve bu toplantıyı
gerektiren konu görüşülür. Konu üzerinde gerekli işlemler tamamlanınca -ki,
tamamlandı- Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına devama karar vermediği
takdirde, tatile veya ara vermeye devam olunur." Vermediniz karar efendim... ÖMER
BARUTÇU (Zonguldak) – Toplantı bitti Sayın Başkan. BAŞKAN
– Bu tamamlanıncaya kadar efendim. (Gürültüler) İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, aldığınız yetki oylama sonucuna
kadar... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, ya itiraz edenleri yerlerine oturtun ya da
gereğini yapın. (Gürültüler) BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, böyle ayağa kalkarsanız bu işi çözemezsiniz, oturun
efendim. Grup başkanvekilleri var, onlarla konuşuyorum efendim. Hep ayağa
kalkarsanız bu işi çözemem. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Karar verdiniz... İş bitti... BAŞKAN
– Bitmedi efendim... Ona ben karar veririm.
Hayır efendim... (Gürültüler) İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) – Sayın Başkan, oylama bitinceye kadar uzattınız, oylama da
bitti. (Gürültüler) FERİDUN
PEHLİVAN (Bursa) – Oylama yapın Sayın Başkan... HALİL
CİN (Konya) – Oylama yapın Sayın Başkan. ASLAN
ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Kayıtları çıkartın... BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, ben size tekrar söylüyorum; bu, bir olağanüstü
toplantı. Olağanüstü toplantıda sürenin uzatılmasına da gerek yoktu aslında.
(DYP sıralarından gürültüler) Sabaha kadar da böyle olsanız, beni
susturamazsınız. Oturun yerinize efendim... Oturun yerinize efendim... (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Oturun... Grup başkanvekilleriyle
konuşacağım efendim. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Özel gündemle Meclisi topladınız. Genel görüşme yapıldı,
bitti; bunun ötesinde, artık, başka bir işlem yapamazsınız, mümkün değil. BAŞKAN
– Olur mu efendim; geçmişte de var süresi, olmaz... ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Bu, tamamen yanlış olur, külliyen yanlış olur. Arkadaşlar
yeniden isterler, başka bir gün toplanırız; ama, bugün gündemimiz bitmiştir. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir defa, siz, bir oylama yaptınız. Oylama
yaparken, arkadaşlarımız "önergelerimiz var" dediler. BAŞKAN
– Tabiî, ben de "önergeler oylanacak" dedim. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Siz "bu önergeler dahil, işler bitinceye kadar çalışma
süresini uzatıyorum" dediniz, oyladınız; bu bir. BAŞKAN
– Evet "onlar dahil" dedim. (Gürültüler) Getirteceğim şimdi
tutanakları... Getirteceğim şimdi... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Getirin zapta bakın, demedi öyle bir şey. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – İkincisi, biraz önce okuduğunuz önerge açıktır, hüküm
açıktır, o açık olan hükme göre icra yaparsınız, hiç mahzuru yok. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Önerge... BAŞKAN
– Var... Önerge var. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – O önerge işleme konulamaz. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Konur efendim, konur. İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) – Zabıtlara bakın Sayın Başkanım, zabıtlara... MUSTAFA
RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Olağanüstü toplantıdır bu. Saat 19.00'a kadar
uzattığınızı bu konu için izah ettiniz; mesele bitmiştir. İBRAHİM
GÜRDAL (Antalya) – Zabıtları getirin, zabıtları... BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, hem arkadaşlarla geçmiş uygulamalara bakmak hem de
geçmiş görüşmelerin durumlarını görmek için saat 19.45'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati: 19.25 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati : 19.45 BAŞKAN
: Hikmet ÇETİN KÂTİP
ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis) BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 54 üncü Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın
milletvekilleri, bundan önceki oturumda genel görüşmeyle ilgili önerge
reddedilmişti ve ben önergeler olduğunu söylediğim bir anda, arkadaşların
itirazı geldi. Kimi arkadaşımız "işte, siz, uzatırken oylamanın sonuna
kadar dediniz" dediler, kimisi "çalışmaların sonuna kadar"
dediler, kimisi "oylayamazsınız" dediler. Şimdi,
evvela, ben, bir iki işi açıklığa kavuşturayım. Bir kere, olağanüstü
toplantıda, eğer aksi bir karar alınmamışsa, böyle süre de söz konusu değil;
bir. Nitekim, ben, sabahleyin saat 10.00'da da çağırabilirdim. O zaman, saat
19.00'a kadar çalışmalar devam edebilirdi. Onun için, ben konuşmamım başında
"böyle bir kural yoktur, aslında olağanüstü toplantı için buna gerek de
yoktur; ama, yine de ben uzatılmasını oylarınıza sunuyorum" dedim ve
şimdi, getirdiğim tutanaklarda da -tabiî, kesik kesik söyleniyor, kaldı ki,
tutanakların o kısmını- okuyorum: "Çalışmaların
sonuna kadar" deyince, Sayın Ahmet Alkan yerinden müdahale etmiş tutanakta
"Sayın Başkan, önergenin oylanmasına kadar... Başkan
– Hepsinin sonuna kadar, çalışmaların sonuna kadar efendim. Kabul
edenler... Etmeyenler " diye söylemişim efendim. (FP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; DYP sıralarından gürültüler) AHMET
UYANIK (Çankırı) – İki tane tutanak var!.. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, çok özür dileyerek bir şey söyleyeceğim.
Şimdi, bizim önümüzdeki tutanağı da okumak istiyorum. BAŞKAN
– Sayın Gözlükaya, öyle de olsa... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Müsaade edin, zabıtlara geçsin efendim. BAŞKAN
– Öyle de olsa, olağanüstü toplantıdır. Ben, şimdi, tekrar İçtüzüğün... (DYP
sıralarından gürültüler) MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ayrı bir konu; ama, zabıtlara geçsin efendim. Bir tutanak
nasıl yarım saatte değişiyor. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan... Sayın Başkan... BAŞKAN
– İçtüzüğün 7 nci maddesini okuyayım, vereceğim efendim... SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bizi dinlemek mecburiyetindesiniz Sayın Başkan. BAŞKAN
– Kardeşim, bir dakika... Otur bir kere yerine... Bana da dinlemiyor
diyorsanız... SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, grup başkanvekilleri olarak lütfen bizi
dinleyin. BAŞKAN
– Vereceğim efendim, bir dakika... AHMET
UYANIK (Çankırı) – Başkan talimat almış bir yerden... BAŞKAN
– Ben, hayatımda kimseden talimat almadım. Sen, onu kendine sor... Ben
hayatımda babamdan talimat almadım. (FP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) AHMET
UYANIK (Çankırı) – Öyle görünüyor Sayın Başkan... BAŞKAN
– Şimdi, 7 nci maddenin son fıkrasını okuyorum; tereddüt olmasın diye okuyorum:
"Birleşim yeterli çoğunlukla açılabildiği takdirde, Başkan, ilk önce çağrı
yazısını okutur ve bu toplantıyı gerektiren konu görüşülür. Konu üzerinde
gerekli işlemler tamamlanınca -tamamlandı- Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına devama karar vermediği takdirde, tatile veya ara vermeye devam
olunur. " Çalışmaya
devam için bende iki önerge var. Ben, bu önergeleri, İçtüzüğün bu maddelerine
göre oylamak zorundayım. (FP sıralarından alkışlar; DYP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) TURHAN
GÜVEN (İçel) – Usul hakkında, Sayın Başkan... Müsaade eder misiniz. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... (Gürültüler) BAŞKAN
– Buyurun... Buyurun, dinliyorum efendim. Bir
dakika efendim... Bir dakika... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Burada mı konuşayım, orada mı? (Gürültüler) BAŞKAN
– Burada... Burada... Hayır... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Efendim, önerge üzerinde arkadaşlar düşüncelerini açıklasınlar. BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Bir dakika... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Olağanüstü meseleyi görüşmek için toplandık. 15.00'te
başladık. Toplantı devam ederken siz "saat 19.00'a gelindi, her ne kadar
gerek yoktur; ama, bu işlemler bitinceye kadar -yani, görüştüğümüz konu
bitinceye kadar, genel görüşme bitinceye kadar- süreyi uzatıyorum"
dediniz. Aynen okuyorum: "Sayın
milletvekilleri, bu bir olağanüstü toplantı olmakla birlikte, geleneklerimize
ve İçtüzüğe göre, normal olarak çalışma süremiz saat 19.00'da bitmektedir ve
saat 19.00'u bulmuştur. Olağanüstü toplantı konusu olan genel görüşme
önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmak üzeredir. Bu nedenle, İçtüzüğün 55 inci
maddesinin ikinci fıkrası gereğince, öngörüşmeyle ilgili işlemlerin
tamamlanmasına kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum... Salih
Kapusuz (Kayseri) – Sayın Başkan" Cevap
yok, devamı yok. "Başkan
– Olağanüstü toplantı olmasına karşın, böyle bir gelenek olduğu için süreyi
uzatacağız. Her ne kadar 'toplanmaz' dendiyse de, geçmişte, bunun için Danışma
Kurulu toplanmış ve karar vermiştir. Ben, yine de oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Ahmet
Alkan (Konya) – Önerge oylanmasına kadar..." demiş. "Başkan
– Çalışmaların sonuna kadar efendim." Şimdi,
bu şartlar içerisinde, sizin elinizdeki tutanak ile bunun arasında büyük fark
var. AHMET
UYANIK (Çankırı) – Bir sahtekârlık var yani. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bunu anlamak istiyorum. İşte,
bu şartlar içerisinde önergeye geçemezsiniz; toplantı bitmiştir. BAŞKAN
– Kaldı ki, efendim, benim "çalışmaların sonuna kadar" ifadesinden
anladığım olay, İçtüzüğün 7 nci maddesine göre sonuna kadardır. (Gürültüler) ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, şu an uygulanan usul yanlışlığı, sadece Sayın
Grup Başkanvekilinin belirttiği konudan ibaret değildir. Sizin görüşmelerin
tamamlandığı yolundaki beyanınız, İçtüzüğün âmir hükümlerine, genel görüşmeyle
ilgili İçtüzüğün çeşitli maddelerinde ve -İçtüzük ihlallerinden kaçınılmadığını
anlıyoruz; ama- Anayasanın 98 inci maddesinde yazılı genel görüşme tarifine
aykırıdır; olağanüstü toplantı çağrısı tamamlanmamıştır. Olağanüstü toplantı
çağrısı, Yüce Meclisin kararıyla reddedilmiştir. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Doğrudur. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Dolayısıyla, çağrı düşmüştür İçtüzüğün 7 nci maddesinin son
cümlesiyle. Ben,
eğer bunu kabul etmiyor, hayır tamamlanmıştır diyorsanız, İçtüzüğün 63 üncü
maddesine göre, sizi İçtüzüğe uymaya davet etmek üzere usul görüşmesi açmanızı
talep ediyorum. BAŞKAN
– Açmayacağım... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Açmaya mecbursunuz efendim. BAŞKAN
– Açmayacağım efendim. (FP sıralarından "Bravo" sesleri) ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sadece İçtüzüğe aykırı değil, dediğiniz, aynı zaman da
Anayasaya aykırıdır. BAŞKAN
– Sayın Gürkan, her şeyi kendinize göre yorumluyorsunuz. Siz sabahleyin... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Hayır efendim. BAŞKAN
– Bir dakika... Bir dakika... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, burada kendine göre yorumu yapan,
maalesef, üzülerek beyan ediyorum, sizsiniz. BAŞKAN
– Bir dakika... Sabahleyin siz dediniz ki: 'Saat 15.00 olmadan hiçbir şekilde
Danışma Kurulu toplanamaz, Anayasaya aykırıdır." Şimdiye kadar 15 tane
toplantı yapılmış burada, 15 tane toplantı yapılmış. Yapmayın... (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, o toplantılar olağanüstü toplantı
çağrısıyla ilgili değil. BAŞKAN
– Olağanüstü... Bir dakika... Bir dakika... O zaman söylüyorum. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – İzin verin Sayın Başkan, izin verin. Verdiğiniz örnek, 1992
yılında Körfeze asker sevkiyle ilgili bir genel görüşmedir; bütün grupların
mutabakatı vardır. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır, hayır... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Türkiye Büyük Millet Meclisi konsensüsle, tam uzlaşmayla
dediğinizi yapabilir; ama, dört grubun iradesine karşı bir gruba burada korsan
önerge verdirme hakkını vermez... BAŞKAN
– Sayın Gürkan, Körfez kriziyle falan ilgisi yok. İstiyorsanız size tarihleri
okuyayım. 15 tane, değişik tarihlerde, sabahları saat 10.30'da Danışma Kurulu
toplantısı yapılmış, öğleden sonra Genel Kurul yapılmış. (Gürültüler) Efendim,
ben, önergeleri okutup, oylarınıza sunacağım. (Gürültüler) IV.
– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 2.
– Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve arkadaşları ile Uşak Milletvekili Yıldırım
Aktürk ve arkadaşlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam
olunmasına ilişkin önergeleri (4/429) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına... (ANAP, DYP ve DSP sıralarından gürültüler;
DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Hayır efendim, okutamazsınız. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sizin tutumunuz hakkında söz istiyoruz Sayın Başkan. Söz vermeye
mecbursunuz; yoksa, o zaman, siz, İçtüzüğü tanımıyorsunuz. SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, tutanaklarda farklılıklar var. Bu nereden
kaynaklanıyor araştırdınız mı? Bizdeki tutanaklar farklı, sizdeki tutanaklar
farklı; bunu araştırdınız mı? BAŞKAN
– Devam edin. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Olağanüstü
toplanmış bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplantıyı gerektiren konu
üzerindeki görüşme ve işlemler tamamlandığından, bazı kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülebilmesi için, İçtüzüğün 7 nci maddesinin son fıkrası
gereğince çalışmalarının devamını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Ahmet Alkan Feridun Pehlivan Halil Cin Konya Bursa İçel Yıldırım Aktürk Mahmut Duyan Ahmet Güryüz Ketenci Uşak Mardin İstanbul Gökhan Çapoğlu Yusuf Bacanlı Ömer Bilgin Ankara Yozgat Isparta Fevzi Arıcı Cemal Alişan Veli Andaç Durak İçel Samsun Adana Nevzat Köse Bahattin Yücel Ömer Demir Aksaray İstanbul Kırşehir Osman Çilsal Ali Uyar Mustafa Zeydan Kayseri Hatay Hakkari Cemil Erhan Mehmet Tatar Ağrı Şırnak TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, bunu görüşemezsiniz. Sizin tutumunuz hakkında söz
istiyorum. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Birleşime ara vermekle, zaten süre bitti. BAŞKAN
– İkinci önerge var, onu da okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Olağanüstü
toplantıyı gerektiren konu üzerindeki işlemler tamamlandıktan sonra, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışmalarının yasama ve denetim faaliyetlerinin
sürdürülmesine karar verilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Yıldırım Aktürk Feridun Pehlivan Halil Cin Uşak Bursa İçel Ahmet Alkan Yahya Şimşek İbrahim Yılmaz Konya Bursa Kayseri Selahattin Beyribey İbrahim Çebi Nabi Poyraz Kars Trabzon Ordu Muzaffer Arslan Naim Geylani Diyarbakır Hakkari Gerekçe:
Yapılan görüşmeler, içinden geçmekte olduğumuz dönemin hassasiyetini ve ülke
olarak karşı karşıya bulunduğumuz sorunları bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu
değerlendirmeler ışığında, devlet güvenlik mahkemelerinin sivilleştirilmesine,
terörle daha etkin mücadeleye, milletvekili dokunulmazlığının
sınırlandırılmasına, Anayasanın 83 ve 100 üncü maddelerini kapsayan Anayasaya
uyum kanunlarına, siyasî partiler ve seçim kanunlarına ilişkin yasal
düzenlemelerin acilen yapılmasına ihtiyaç olduğu kanaatine varılmıştır. Bu
nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına aralıksız devam etmesi
gerekmektedir. BAŞKAN
– Efendim, iki önergenin de mahiyeti aynı; onun için, birlikte oylayacağım.
(DYP sıralarından gürültüler) TURHAN
GÜVEN (İçel) – Oylayamazsınız Sayın Başkan. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– İçtüzük gayet açık. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Efendim, İçtüzüğü sabahtan beri ihlal ediyorsunuz. BAŞKAN
– İçtüzük gayet açık efendim. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, önergeyi oylayamazsınız. BAŞKAN
– Açık oylama yapacağım... İşaret oylaması yapacağım... TURHAN
GÜVEN (İçel) – Oylayamazsınız Sayın Başkan. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Önergeler üzerinde konuşulmasını da mı engelliyorsunuz Sayın
Başkan?! BAŞKAN
– Tamam. Önerge üzerinde söz isteyen var mı? ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Var efendim. BAŞKAN
– Lehinde, aleyhinde?.. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Aleyhinde... BAŞKAN
– Aleyhinde, Sayın Gürkan; buyurun. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutanaklara, bu
konuşmamı, önerge üzerinde değil, gasp edilen Meclis çalışma usullerinin... (FP
sıralarından gürültüler) ...yerine getirilebilmesi için uygulanan işlemlerin
usulsüzlüğü bağlamında yaptığımı özellikle vurgulayarak başlamak istiyorum. Değerli
milletvekilleri... KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) – Önerge hakkında konuşması lazım Sayın Başkan. ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, zaten, önerge usulsüz olduğu için,
hiç merak etmeyin, önerge üzerinde konuşulacaktır. Değerli
milletvekilleri, bugün, maalesef hüzünle, İçtüzük ve Meclis çalışma
usullerinin, hangi nedenle bilmiyorum... MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Talimatla!.. ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – ...kimseye kondurmak istemediğim özel nedenlerle, birer
birer çiğnendiğini yaşıyoruz, görüyoruz. Bahsedilen,
saat 15.00'ten önceki Danışma Kurulu toplantıları, Meclisin tam mutabakatıyla
yapılmış toplantılardır. Meclis, İçtüzük uygulamalarından doğan sıkıntılarını,
eğer, tam mutabakatı, yabancı deyimiyle konsensüsü, uzlaşması varsa, emsal
olmamak üzere, belli uygulamalarla götürebilir; bu nedenle, İçtüzükteki yazılı
hükümler değişmez; ama, bugünkü uygulama, saat 13.30'da toplanan Danışma
Kurulunun, dört grubun muhalefetine, haksızlık, yersizlik, İçtüzüğe aykırılık
iddialarına rağmen, bir gruba, buraya önergeleri sunma fırsatı verilmek üzere
ortaya getirilmesi, sadece ve sadece, bu Meclise olan saygınlığı, bu çerçevede,
bu Meclisi oluşturan bizlerin, kendimize olan saygısını yitirmesine sebep
olabilir, başka hiçbir sonuç vermez. BEKİR
SOBACI (Tokat) – Ne demek o? ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – Şimdi, bu önergelerin oylanıp oylanamayacağına gelince:
Meclisin çalışma süresinin ne şekilde uzatıldığı belli; ama, her nedense, her
şey o kadar aceleye getirilmek isteniyor ki, yaygın Türkçe deyimiyle, acele işe
şeytan karışıyor. İki tane şeytan karıştı: Bir tanesi tutanaklarda -biraz önce
sayın grup başkanvekilim okudu net olarak- bir şeytan karıştı oraya. İkinci
karışan şeytan, arkadaşlarımızın acelesi var; genel görüşme önerisini, yani
Meclisin olağanüstü toplantıya çağrılma gerekçesini reddettiler. Reddettiler;
acele işe şeytan karıştı; yani, kendileri yaptı, kendileri reddetti. Onun için
direndiler, aman kimin ne oy kullandığı belli olmasın diye; ama, hangi oy
-Sayın Öymen'in haklı itirazıyla- kimin hangi oyu kullandığı belli olmasına
rağmen, bir garip acele var, anlaşılması güç bir acele var. MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Talimat var... ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – Reddettikleri çağrıyı, şimdi, o çağrıyla ilgili işlemin
tamamlanması olarak sayıyorlar. Sayın
milletvekilleri, bu Meclis olağanüstü toplanmıştır; hiçbir zaman, çağrısıyla
ilgili işlemleri bütünüyle tamamlamadan tatile gireceğini beyan etmek ya da
tatilden vazgeçmek, çalışmaya devam etmek gibi bir kararı uygulayamamıştır. Bakın,
İçtüzüğümüz yetmediği için -İçtüzüğü çiğnemeyi göze almışız; öyle anlaşılıyor-
ben, genel görüşmenin tarifini Anayasadan okuyacağım. Dilerim, İçtüzüğü
çiğnemeyi göze alanlar, Anayasayı çiğneme konusunda biraz düşünürler, biraz
ölçülü olurlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve halkımıza karşı biraz saygılı
olurlar. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Anayasanın
98 inci maddesinin dördüncü fıkrasında "Genel görüşme, toplumu ve Devlet
faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda görüşülmesidir" deniliyor. Görüştük mü? Kim
"görüştük" diyorsa, biraz önce "öngörüşmeyle yetinelim"
dediği oya hiç saygısı yoktur; kendine saygısı yoktur. Genel görüşme,
Anayasadaki tarifiyle, öngörüşmeden sonra, kendi oylarınızla "salı günü
yapalım" diye İçtüzüğe aykırı şekilde karar verdiğiniz genel görüşmenin
yapılmasını gerektirirdi; ama, bir aceleniz var, salıyı bile bekleyemiyorsunuz,
genel görüşmenin bütün unsurlarıyla tamamlanmasını bile göze alamıyorsunuz. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Seçim var, seçim var... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ne seçimi yahu! Kimi kandırıyorsunuz?!. ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – Sayın Kapusuz, o zaman koyardınız yüreğinizi, Meclisi hangi
gerekçeyle toplamak istiyorsanız o gerekçeyle toplardınız, genel görüşmenin
arkasına sığınmazdınız. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Eğer bir genel görüşmenin arkasına sığındıysanız, onun gereğini yerine getirip,
bir olağanüstü toplantı çağrısı yaptığınız talebin dahi gereğini yerine
getiremiyorsanız... MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Biz yapmadık... ULUÇ
GÜRKAN (Devamla) – ...siz, neyi, nerede, nasıl savunacaksınız?!. Değerli
arkadaşlarım, benim, bu konuda, acelesi olan çeşitli gruplar, partiler
bakımından, insan olarak anlamaya çalışabileceğim bazı gerekçeler olabilir;
ama, Meclis Başkanlığı adına kendi bireysel ve siyasî çıkarlarım aleyhine de
uygulama yapmış birisi olarak, Meclisi yönetmiş biri olarak, Meclis
Başkanlığının Anayasayı ve İçtüzüğü ihlal etmesini, göz göre göre gündemden
kaldırmasını içime sindiremediğimi vurgulamak istiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gürkan. Değerli
milletvekilleri... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yerimden bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN
– Bir dakika efendim... Bir dakika... Cevap vereceğim. Sayın
milletvekilleri, Sayın Gürkan şimdi yine dedi ki: "O, olağanüstü
toplantıydı, oybirliği vardı, onun için..." Madem o konuya girdi -çünkü,
konusu değildi- şimdi size okuyorum... (Gürültüler) Bir
dakika efendim... 10.7.1986,
olağanüstü toplantı; saat 10.30'da Danışma Kurulu toplanmış, çoğunluk
sağlanamamış, grup önerisi olarak Meclise gelmiş. Devam
ediyorum: 17.7.1987, olağanüstü toplantı; saat 10.30'da toplanmış, Danışma
Kurulu önerisi gelmiş. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Ama, Sayın Başkan... BAŞKAN
– Sayın Gürkan, bana diyorsunuz ki: "Anayasayı çiğniyorsunuz."
Çünkü... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – O ayrı Sayın Başkan... BAŞKAN
– Tekrarladınız Sayın Gürkan. Sabahleyinde şimdi de "Meclis Başkanı
olarak, saat 15.00'te Meclis açılmadan Danışma Kurulunu topladığınız için
Anayasayı çiğnediniz" diyorsunuz. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Evet. BAŞKAN
– Ben de diyorum ki, 15 tane örnek var... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – O örnekler bu örneğe uymuyor Sayın Başkan... Lütfen!.. (Gürültüler) BAŞKAN
– Yapmayın efendim!.. Belki de bunların altında sizin imzanız vardı. (Gürültüler)
ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Lütfen!.. Lütfen!.. Size yakışmıyor Sayın Başkan... Başkasını
bilmem ama, size yakışmıyor... BAŞKAN
– Kişisel yorum yapmayın o konuda. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Buyurun efendim. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İçtüzüğün 54 üncü maddesider ki, Türkiye Büyük
Millet Meclisi 15.00'te toplanır, saat 19.00'da sona erer çalışması, Danışma
Kurulunca aksi karar alınmadıkça. Şimdi siz diyorsunuz ki, bu işi... Süreyi
uzatabilmemiz için, Danışma Kurulundan karar almamız lazım; bu karar alınmadı
ve saat 19.00'da bitti. Ayrıca,
siz bir süre uzatma kararı aldınız -dediniz ki, bu işlemler diyelim hadi- ondan
sonra da ara verdiniz. Bu arayla, zaten çalışma süremiz bitti, birleşim
kapandı. Bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. BAŞKAN
– Götürün efendim. (Gürültüler) KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim bir dakika... Ama, bunları söyleyelim ki, arkadaşlar,
tutanaklara geçsin ki, Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. (Gürültüler) BAŞKAN
– Önerge üzerinde başka söz isteyen var mı? YILDIRIM
AKTÜRK (Uşak) – Var Sayın Başkan. BAŞKAN
– Lehinde, aleyhinde?.. YILDIRIM
AKTÜRK (Uşak) – Lehinde. BAŞKAN
– Lehinde; buyurun Sayın Aktürk. YILDIRIM
AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; hepinizi bu tarihî günde
saygıyla selamlıyorum. Sayın
Uluç Gürkan, sevgili kardeşim, okuduğunu anlama özrü olanların burada yeri
olmadığını işaret etti. Bugünün içinde ben de aynı düşüncedeyim ve kuvvetle şu
inancımı tekrarlamak istiyorum: Burada veyahut da komisyonlarda ne zaman söz
aldıysam, hiçbir şekilde parti çizgisi düşünmeden, bir hakem sıfatıyla doğruyu
dile getirmeye gayret ettim, Grupta da yüzlerce arkadaşım şahit. Benim
şahsî görüşüm olarak, sizlerle bir iki şey paylaşmak istiyorum. Birincisi,
temmuz ayında erken seçim kararı alındığında evet ben de elimi kaldırdım, bu
erken seçime "evet" dedim; çünkü, Grup çalışmalarımızda bize verilen
hava, en azından yedi sekiz tane kritik kanunun seçimden önce geçirilecek
noktaya getirilmesi yönünde komisyonların olgunlaştırılmış eserlerinin nihaî
ürünü haline getirileceği teminatıydı. Mahallî idareler reformu da vardı bunun
içinde, bankacılık reformu da vardı ve demokratikleşme paketi de vardı. Ben
vaktinizi fazla almamak için, sadece "312" diye bilinen Eşber
yasasıyla ilgili bir tarihçe çizeceğim. "Eşber yasası" diye bildiğimiz 312
nci madde gündemin 10 uncu sırasına yerleşmişti. Ondan sonra, bir Tayyip
Erdoğan'ın konuşması olayı oldu güneydoğuda ve biraz başka rüzgârlar esti,
kişiye göre sanki bir servis yapma zihniyetiyle düşünen bazı arkadaşlarımız
bazı çekinceler işaret etmeye başladılar; ama, bu arada, insan haklarından
sorumlu Devlet Bakanımız Hikmet Sami Türk "bu yasa bu şekliyle çıkmazsa,
ben Avrupa'ya söz verdim, istifa edeceğim" noktasına geldi. (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) KAHRAMAN
EMMİOĞLU (Gaziantep) – Evet... Evet... YILDIRIM
AKTÜRK (Devamla) – Bu sözleri sarf ettiği için de, bir hükümet krizinin
aşılması için yollar arandı, biz de, bu konuda, Gruptaki çalışmalarımızda bir
arayış içerisine girdik. Ben
şahsen, gerek Fazilet Grubuyla gerek Doğru Yol Grubuyla "bir ara çözüm
bulanabilir mi" diye diyaloglarımda ve bir de "uzlaşmayla neler
yapılabilir bu ortamda, seçim kararı alındıktan sonra" diye
çalışmalarımızda şu noktaya geldik: Herkes biliyor ki, Fazilet Partisi dedi ki:
"Sadece 312'yi geçirirseniz, diğer bu 10-12 maddelik listede kürseye bile
çıkmayalım; bir noktada, burada, fotokopi makinesi gibi kanunları çıkaralım,
üretelim." Böyle bir teminat alıp, gelip Sayın Genel Başkanıma bu müjdeyi
verdiğimde, uzun bir konuşmamız oldu; bunun, o gün için mahrem bir tarafı
olabilir; ama, tarihî bir gün olduğu için bugün şerefle açıklıyorum; kendisi de
teyit edecektir. Genel
Başkanım Sayın Mesut Yılmaz dediler ki: "Hikmet Sami Türk Hoca istifanın
eşiğinde; ama, geçen gün bana Vural Savaş geldi -Başsavcı- ve mahkemenin Tayyip
için mahkûmiyet kararı verdiğini; ancak, dört profesörün de, bir nevi, bu
görüşte olmadıklarını da bildiğini işaret etti..." Bu tartışmanın sonunda
Vural Savaş'ın sözleri; diyor ki: "O dört profesör ne söylediklerini
bilmiyorlar; çünkü, gerekçeli karar henüz yazılmadı; yazılınca görürler ki,
şiirle irtibatı yoktur bu işin..." İkinci söylediği: "141, 142, 163'ü
ANAP kaldırdı; eğer, 312'yi de kaldırırsa, iddia ediyorum, eğer, ANAP iktidardaysa,
iki veya üç sene sonra 163'ten daha ağır bir maddeyi kendi elleriyle
getirecektir; bu ikazı da yapıyorum ben, vicdanlı bir insan olarak, bir
bürokrat olarak." Bunun
üzerine Sayın Mesut Yılmaz, Hikmet Sami Türk Hocayla kendisinin buluşmasını
telkin ediyor; o görüşmeden sonra şu noktaya geliniyor: Sayın Türk, Sayın
Yılmaz'a raporlarken diyor ki: "İyi oldu görüştüğümüz; ben istifanın
eşiğindeydim, eski haliyle çıkmazsa diye; ama, görüşmeden sonra şuna inandım
ki, suç unsuru olmaktan kaldırmadan, indirimli bir ceza sistemiyle, belki daha
iyi bir şık, formül buluyoruz." Sayın Ecevit'e bunu arz ettiğimde,
kendileri de dediler ki: "Siyasî Partiler Yasasında da 312'den
mahkûmiyetin -siyasî yasak olması maddesi- kaldırılması kaydıyla biz de buna taraftarız
Grup olarak." Ben de, Allah razı olsun, ağzınıza sağlık, en güzel çözümü
bulmuşsunuz memleket için dedim ve bu ferahlıkla, tahminim Fazilet Partisi
Grubu ve Doğru Yol Partisi Grubu da buna katılır ve 8-10 maddelik, hayatî
olarak gördüğümüz diğer kanunları da bu Meclisten geçiririz ve 20 nci Dönem
yüzünün akıyla seçime gider intibaıyla yanından ayrıldım. Ondan
sonra -sözü kısaltmak için sonuna geleyim- Bankalar Yasasında değişikliğe
ihtiyaç olduğu için- çünkü, çoğunluk sağlanamadığından Meclis toplanamıyordu,
Fazilet'in önüne yine 7-8 maddelik bir liste konuldu "işte şunları
geçireceğiz, içinde 312 de var..." Bir nevi yemlik!.. "Peki, hadi
buyurun..." "Onu yapamayacağız..." Çünkü, başka yerden belki
başka bir sinyal geliyor, bilmiyorum. Onun
için, ben, arada kalmış bir arkadaşınız olarak ve vicdanen, bunun doğrusunun,
memleket için de, dünya için de, milletimiz için de bunun indirimli ceza
sistemiyle güzel formülasyonuyla buradan geçmesinin hepimizin boynunun borcu
olduğunu düşünüyorum ve bunu yapmadan da buradan ayrılırsak, bu milletvekilliği
görevimizi yerine getirmediğimizi düşünüyorum. Bundan bizi alıkoyacak olanların
da, neredeyse hıyanet içinde olduğunu iddia ediyorum. Teşekkür
ediyorum. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aktürk. VIII.
– SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.
– Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, Uşak Milletvekili Yıldırım
Aktürk’ün, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması MİLLî
SAVUNMA BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Önergenin lehinde, aleyhinde söz verdiniz; bu konuşmalar ne?! MİLLî
SAVUNMA BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Aktürk'ün konuşmasında benim tutumumla ilgili bazı
iddialar yer aldığı için söz almış bulunuyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminde bir ara 10 uncu sıraya da alınan Türk Ceza
Kanununun Bazı Maddeleriyle Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, İnsan Hakları Koordinatör Üst
Kurulunun, Türkiye'de demokratikleşme yolunda, özellikle düşünce özgürlüğünün
genişletilmesi yolunda yasal düzenlemeler yapmak amacıyla hazırlamış olduğu bir
taslaktı. Bu taslak, Bakanlar Kurulunca benimsendi, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunuldu, Adalet Komisyonunca -bazı değişikliklerle- kabul edildi ve
Genel Kurul gündemine girdi. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sonra geri çektiniz. MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Hiçbir zaman geri çekilmedi. Ancak,
tasarının hazırlandığı sırada, tasarının içerdiği değişiklikler konusunda genel
bir mutabakat vardı. O tasarı, sadece 312 nci maddenin değiştirilmesiyle ilgili
değil; tasarıda, Türk Ceza Kanununun 17 nci, 159 uncu ve 312 nci maddeleri ile
Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Ancak,
biraz önce ifade ettiğim gibi, tasarının hazırlanması sırasında var olan
mutabakat daha sonra kaybolmuştur ve bunda da, biraz önce Sayın Aktürk'ün ifade
ettiği gibi, Tayyip Erdoğan ile ilgili kararın verilmiş olması önemli rol
oynamıştır. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunu söylemek
gerekir. Bazı
arkadaşlarımız daha önce tasarının çıkması yönünde tavır alırken, Tayyip
Erdoğan ile ilgili kararın açıklanmasından sonra, bu tutumlarında değişiklik
görülmüştür; bu, basında da yer alan yazılardan anlaşılabilir. Daha önce bu
tasarıyı destekleme yönünde görüş açıklayan bazı yazarlar, daha sonra,
İktidarın Tayyip Erdoğan'ı affetme yolunda tasarı hazırladığını ve bu tasarının
arkasında DSP'li bakan Hikmet Sami Türk'ün yer aldığını söylemişlerdir; bu
çeşit yazılar basında yer almıştır. O nedenle, tasarının hazırlanıp Mecliste
görüşülmesine sıra geldiği zaman, var olan tutumlar değişmiştir. Bu değişiklik,
tasarının, daha sonra, Meclis gündeminde yer aldığı sıralardan arka planda
kalmasına veya o konunun görüşülmesine hiç sıra gelmemesine neden olmuştur;
bunu belirtmekte yarar vardır; ancak, ben, ne o zamanki Başbakanım Sayın Mesut
Yılmaz'a ne de başka bir kimseye, bundan dolayı istifa edeceğimi ifade etmiş
değilim; burada bir yanlış anlama söz konusudur. O tasarı Meclisin
gündemindedir ve Meclisin takdirindedir. Ben, o tasarının kabul edilmemesi
durumunda istifa edeceğim yolunda bir beyanda bulunmadım. O tasarının, ülke
koşullarında, Yüce Meclis tarafından değerlendirileceği düşüncesindeyim, bu
düşüncemi her zaman koruyorum. Bu
düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bakan. IV.
– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 2.
– Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve arkadaşları ile Uşak Milletvekili Yıldırım
Aktürk ve arkadaşlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına devam
olunmasına ilişkin önergeleri (4/429)
(Devam) BAŞKAN
– Önergenin aleyhinde Sayın Topçu... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu ne konuşması, ben anlayamadım. BAŞKAN
– Önergeler üzerinde. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, bizim usulümüzde yok böyle bir şey; önergenin
lehinde, aleyhinde diye bir şey yok İçtüzükte; açın bakın. BAŞKAN
– Buyurun Sayın Topçu. YAŞAR
TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Saat
15.00'te toplanan Yüce Meclisimizde, birbiriyle pek bağdaşmayan, oldukça
tutarsız, herkesin yaptığı işe geçmişten bir şahit aramaya kalktığı, gerçekten
fevkalade yadırgadığım acayip bir oturum ortaya çıktı. Şimdi,
önce Meclis olağanüstü toplantıya çağrıldı; Başkan, toplantıçağrısını,
gerekçesini okudu; sükûnetle dinledik; bu konuda arkadaşlarımız görüşlerini
ifade ettiler, Meclis İçtüzüğüne göre, genel görüşmenin öngörüşmeleri yapıldı.
Öngörüşmeler yapılırken, burada, Meclisin olağanüstü toplantıya çağrılmasını
savunan arkadaşlarımızı dinleyenler, gerçekten sebebin bu olduğu, yani PKK'nın
başının, terör örgütünün başının yakalanmasından sonra ortaya çıkan çok önemli
bir durumun Parlamentomuz tarafından vazıyet edilerek değerlendirmesi
yapılacak; böyle algılandı. Değişik tartışmalar oldu, ben onları önemsemiyorum.
O tartışmaların içerisinde, dediğim gibi, herkes kendi fikrini tanıklandırmaya,
geçmişe dayandırmaya kalktı acayip bir şekilde, ama, onları fazla
önemsemiyorum. Burada önemsediğim, altını çizmek istediğim bir şey var: Bu
önergenin verilmesini doğru bulan, gerekli bulan, hatta gecikmiş bulan
arkadaşlarımızın da parmağıyla, önergenin esasına girilip bu önergenin
görüşülmesi reddedildi. Şimdi,
esasen, bu Parlamentodaki herkes, bu önergenin, gösterilen amaçla değil de
başka bir amaçla, seçimlerin üzerinde oynamak, seçimlerin tarihi üzerinde
oynamak için verildiğinde hemen hemen hemfikirdi, bunu kamuoyu da biliyordu. Şimdi,
burada bir şeyin altını çizmek istiyorum. Bakınız, sırayla bütün partiler
burada; Doğru Yol Partisi, Fazilet Partisi... Cumhuriyet Halk Partisinden bazı
arkadaşlarımız var; Cumhuriyet Halk Partisi girmeme kararı almış, Parti olarak
yok, münferit arkadaşlarımız var. ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partili değil miyiz biz burada?! AHMET
UYANIK (Çankırı) – 4 kişi var... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Yok efendim... ALTAN
ÖYMEN (İstanbul) – Bizler buradayız... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Efendim, sizi sayıyorum, bazı arkadaşlarımız var diyorum; ben
kimsenin hakkını yemem. Parti olarak yok... Bir şeyi çizeceğim. ...Anavatan
Partisi var, Demokratik Sol Parti var, Demokrat Türkiye Partisi var, DEPAR var,
Milliyetçi Hareket Partisi var, var... HASAN
ÇAĞLAYAN (Çorum) – Büyük Birlik Partisi de var. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Büyük Birlik Partisi var. Bir
parti yok; o parti -hükmî şahsiyeti burada; söylendi "biz
katılmıyoruz" her zaman yaptıkları taktik- CHP... Yalnız,
bunun altını şunun için çiziyorum: Bu Hükümeti, ağustos ayında, 18 Nisanda
seçime zorlayan parti, Cumhuriyet Halk Partisiydi. AHMET
UYANIK (Çankırı) – Yok şimdi. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Şimdi, bu iradesi duruyor idiyse, kendisi nerede? (ANAP
sıralarından alkışlar) Arkadaşlarımız bunu bırakmak istiyorlar... Bu iradesi
duruyorsa, kendisi nerede? Durmuyorsa, o zaman, bu insanları, böyle, birbirini
çok seven insanları -bu önergede imzası bulunan arkadaşlarım, benim yakın
dostlarım- niye birbirine yan bakacak hale getirip de, bu Parlamentoyu bugünkü
bu muameleye duçar kıldı; bunu anlamakta sıkıntım var. Gelelim
önergeye... Şimdi, önerge lehinde konuşan arkadaşımızı dinledik, önergenin
kendisini dinledik. Zaten, daha evvel, Fazilet Partisinin değerli Grup
Başkanvekili çıkıp "bunların görüşülmesi lazım" diye, 312'den, 2820
sayılı Siyasî Partiler Kanunundan, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanunundan,
Terör Yasasından, Pişmanlık Yasasından bahsetti. O zaman, derler ki: Meclisi
böyle tartışmalara ve işin, olayın arkasından dolaşmak gibi fevkalade yanlış
bir uygulamaya ve zemine, bir hakkın suiistimaline itmek yerine, bunları
gerekçe göstererek -bunlar da gerekçe gösterilebilirdi- Parlamentoyu
toplardınız; bunlarla Parlamento toplandıktan sonra, Sayın Başkan da ikidebir
değindiği 107 nci maddedeki işlemi onun üzerine yapardı. Şimdi,
geldi, bu önergeyi veren arkadaşlarımızın oyuyla reddedildi. Arkadaşlarımız
diyorlar ki: "Bizim amacımız, bu ortaya çıkan fevkalade durumu görüşmek
değildi." Ya neydi?.. "Bu yasaları görüşecektik, bu yasaların
arkasından da seçim meselesi görüşülecekti." Olabilir; ben, saygıyla
karşılarım; bu fikirdir, düşüncedir, arkadaşımız öyle uygun görmüştür;
parlamenterdir, iradesi özgürdür, öyle karar vermiştir; bir şey söylemiyorum.
Yalnız, Başkanın tutumunu kabul etmek mümkün değil. AHMET
UYANIK (Çankırı) – Tabiî... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Neden değil; buradan, zabıttan okuyorum. Şimdi, Başkan diyor
ki: "Efendim, biz olağanüstü toplantı yaptık, saat 15.00'te toplandık; bu
Meclisin geleneği var; bu geleneğe göre 19.00'da çalışma bitiyor..."
Gelenek!.. "Biz bu geleneği çiğnememiş olmak için, ben, gerekmediği halde,
çalışma süremizi, olağanüstü toplantı konusu olan genel görüşme önergesinin
öngörüşmeleri tamamlanmak üzeredir, bu işlemin tamamlanmasına kadar uzatmayı
oylarınıza sunuyorum..." MEHMET
ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Devamı var, devamı; oku!.. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Doğru; oya sundu, kabul edildi; yani, Parlamento, çalışma süresini,
gerekmediği halde kendisi sınırladı; kendi iradesini koydu, sınırladı. Şimdi,
Başkan burada bir şeye sığınıyor. Sayın Alkan, sevgili Alkan, oturduğu yerden
-bir söz- oradan bağırmış öyle deyince: "Sayın Başkan, önergenin
oylanmasına kadar..." MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – O yok zabıtlarda... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Bir dakika... Beyefendiler,
değerli arkadaşlarım; bu önergenin, oylanan önergenin -şimdi değil, demin
oylanan önergenin- sahibi Sayın Ahmet Alkan'dır. "Önergenin oylaması"
deyince, herkes bunu, o önerge anladı. (Gürültüler) ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Bu önerge için... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – İzin veriniz... İzin veriniz efendim... Ne kadar
sabırsızsınız!.. Zabıtları getirtin, tüm zabıtları getirtin. Sayın Başkanın
Yüce Mecliste bu önergenin öngörüşmelerini oylamaktan başka, önünde, Parlamento
çalışmasının uzatılmasına dair iki tane önerge bulunduğu, bunları da
oylayacağına dair hiçbir bilgisi olmadı... ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Saat 15.10'da verilmiş önerge, 15.10'da... YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Sizin haberiniz varsa, özel ilişkiniz sebebiyle haberiniz
var; benim yok, burada oturanların yok; Divanda böyle bir önerge olduğu
resmiyette yok, resmiyette yok. Başkan çıkarsın desin ki, böyle iki tane önerge
var, bilginize sundum. Hayır... Zaten bu önerge, yani öngörüşmesi yapılan
önerge kabul edilseydi, o zaman ne olacaktı; Sayın Başkanın söylediği önergeler
-Sayın Gürkan doğru söylüyor- yani, Meclisin çalışmaya devam edip etmeyeceğiyle
ilgili önergeler salı günü işleme konulacaktı. Onun için söylemedi.
Söylememesinin sebebi o. Şimdi
Meclisin bilgisi dışında bir önerge çıkıyor. Sayın Başkan, bunu, zühulen, şöyle
veya böyle söylemeyi unutuyor, sonra başka şeylere sığınıyor, diyor ki, efendim, öngörüşme... Öngörüşme,
işlemin tamamı değildir Sayın Başkanım. Bir olağanüstü toplantı iki sebeple
reddedilir. Çok güzel izah etti Sayın Başkan. Bir; çoğunluğu bulamazsınız...
İkinci defa da bulamasaydınız ne yapacaktınız?.. İkinci yoklamada da
bulamasaydınız ne yapacaktınız?.. MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Bitecekti. ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – İkinci yoklama yok ki zaten. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Çoğunluğu buldunuz; yani, toplantı yetersayısını buldunuz.
Öngörüşme yapıldı, önerge reddedildi. Olay bitmiştir. Parlamento çalışmak
istemiyor, reddetti. Eğer devamı çıksaydı -ki, salı günü yapılması için,
burada, siz, peşin peşin, bir oylamayla gün tayin ettiniz- o zaman işte o
önergeyi oylayacaktınız. ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Mesele bu. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Mesele budur, yaptığınız yanlış da budur. Şimdi, siz,
yaptığınız yanlışı, arkadaşlarımıza karşı yaptığınız yanlışı dolambaçlı yoldan
düzeltmenin çarelerini arıyorsunuz; efendim, ne var sanki bunda; işte,
İçtüzükte böyle bir hüküm var. Canım, İçtüzükte bir sürü hüküm var. Öyle her
istediğiniz zaman uygulayamazsınız. BAŞKAN
– Tamam, bitirin efendim. YAŞAR
TOPÇU (Devamla) – Tamamlıyorum. Tabiî,
siz buraya çok nadirattan çıkıyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse değerli
Başkan, bir eski dostunuz da olarak, sizi seven, sayan eski bir dostunuz da
olarak, bu kadar Meclis başkanvekili varken, üstelik, buraya oturabilecek başka
Meclis başkanvekilleri varken, böyle bir olağanüstü toplantıya neden Meclis
Başkanının Başkanlık ettiğini de anlamakta güçlük çektim. Saygı
sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Bugün tarihî bir gün. BAŞKAN
– Sayın Topçu, ben sizi çok yadırgadım. Benim öyle bir kişi olmayacağımı
bilirsiniz; fakat, benim Meclis başkanvekillerimden bazıları günlerdir
televizyonlarda fikir beyan etmişlerdir, bazı arkadaşlarımız, imza vermemekle
birlikte bir anlamda taraf olmuşlardır. Ben bunları dikkate alarak kendim
çıktım, başka bir şey aramanızı çok yadırgadım Sayın Yaşar Topçu. (FP
sıralarından alkışlar) Lehte,
Sayın Üçpınarlar. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Kaç kişi; 4 kişi mi? BAŞKAN
– Evet, 2 kişi aleyhte, 2 kişi lehte... A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Sayın Gözlükaya, 2 kişi aleyhte konuştu. Lehte
ikinci kişi de ben konuşuyorum müsaade buyurun. BAŞKAN
– Bir dakika... Aleyhte 2 kişi konuştu. 2 kişi lehte... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, arkadaşın önergede imzası var mı? A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım... KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bu arkadaşımızın imzası var mı; varsa söyleyin Sayın Başkan.
Bu arkadaşımızın önergede imzası yoktur. Önergede imzası olan kişiler konuşsun.
A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bugün bütün milletin zamanı
şu Meclis çalışmalarını takip etmekle geçiyor. O nedenle, arkadaşlarıma benim
tavsiyem, biraz sükûneti ve olgunluğu muhafaza etmeleridir. Her şeyi, bu Meclis
çalışmalarını, alışılagelmiş itirazlarla eğer bu vatandaşın önünde sergilersek,
bu Meclisin itibarını kurtarmak için yaptığımız bütün çalışmaların hepsi heba
olur gider. Değerli
arkadaşlarım, verilmiş olan önergede, lütfen, maddelere dikkat ediniz. Burada
ne deniliyor: "1-
Siyasî Partiler Yasası. 2-
Yurt dışındaki vatandaşların oy kullanma hakkının Seçim Kanununda yapılacak
değişiklikle verilmesi. 3-
Dokunulmazlıkların sınırlandırılması. 4-
Devlet güvenlik mahkemelerinin sivilleştirilmesi. 5-
Düşünce ve fikir özgürlüğünün sağlanması." Şimdi,
bunlar, bugüne kadar bütün siyasî parti genel başkanları ve siyasî parti
sözcüleri tarafından hep söylenegelmiş olan ve kanunlaşması istenilen şeylerdi.
1995
yılında erken seçim kararı alındı. Erken seçim kararı alındığında, bu erken
seçimin bu ülkeye bir yarar sağlayamayacağı ifade edildiği zaman, o zamanki
genel başkanlar "efendim, bu 1995 yılındaki Meclis görevini yapamıyor,
yeni Meclis bu görevleri yapsın" dediler. 1999 yılı içerisindeyiz; ama,
1995 yılında yenilenmiş olan o Meclis, hâlâ aynı şeyleri kanunlaştıramamış bir
pozisyonda, halkın önüne, seçimlere gidiyor. Hangi hakla gidiyoruz; soruyorum
size. Bu millete söz vermişiz bunları yasalaştıracağız diye; soruyorum şimdi
sizlere, benim eski arkadaşlarıma: 1995 yılında yapılmış olan anayasa
değişikliğiyle Siyasî Partiler Kanununda ve Anayasada bulunan, gençlik
teşkilatlarının ve kadın teşkilatlarının kuruluşunu yasaklayan anayasa yasağını
kaldırmamıza rağmen, Siyasî Partiler Kanunundaki uyum yasasını niçin
çıkaramadık? Bunun hesabını gençlere ve kadınlara nasıl vereceğiz? Nasıl
vereceğiz?!. TURHAN
GÜVEN (İçel) – 18 ay içerisinde yapsaydınız! A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Soruyorum şimdi sizlere: Kamuoyunun büyük bir
merakla beklediği, ey milletvekilleri, şu dokunulmazlık zırhına bürünerek
olmadık şeylere girmeyiniz, şunu bir sınırlandıralım diye hepimiz söz verdik;
imza kampanyası açtık; bu sınırlandırmayı yapmadan bu milletin huzuruna nasıl
çıkacağız? Değerli
arkadaşlarım, vatandaş, bizi, bugün, büyük bir dikkatle dinliyor; bu Meclis
niçin olağanüstü toplantıya çağrıldı; acaba, Meclis görevini yapabilecek mi
diye de büyük bir merakla bekliyor. Seçimlerin
18 Nisanda yapılması kararı alınmıştır. Bunların ikisinin ayrılması veya
ertelenmesi, vesaire, yorumlardan uzak tutulmalı. Bir kere, Anayasa gereği,
yerel seçimleri erteleme imkânınız da yok; ama, basında, medyanın desteğiyle
birlikte, sanki, sırf bu seçimleri ertelemek için bu arkadaşlarımız bu Meclisin
toplanmasını istiyormuş diye yaygara koparıyorsunuz. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Doğru... Doğrusu o... A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Buna kimsenin hakkı yok; kimsenin hakkı yok
buna... Peki,
1995'te, sırf, sadece seçimler ertelensin diye bu Meclise gelen kişiler, bugün
niçin isyan ediyorlar? Evet, o günkü zabıtları açıp bakınız; onlara girmek
istemiyorum; ama, değerli arkadaşlarım, bir görev yapalım. Bakınız,
1995 yılında erken seçime giderken, bu millete, yeni oluşacak olan Meclis bu kanunları
çıkaracak dedik; ama, maalesef çıkaramadık. Şimdi, aynı terane okunuyor. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan kaç dakika konuşacak? A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Efendim, yeni gelen Meclis bunları
çıkarsınmış... Çıkaramayacaksınız!.. Yeni gelecek olan Meclis, bundan daha
fazla tembel bir Meclis olacak... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, 5 dakika dolmadı mı? A.
HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – ...daha başka genel başkanlar ve liderler
demokrasisi içerisinde yürüyecek. O
nedenle, geliniz arkadaşlarım, bu millete, bu Meclisin, artık, görevi sona
ermek üzere de olsa, toplumun yararına olan bazı yasaları çıkarma düşüncesinde
olduğunu, bu gayret içerisinde olduğunu gösterelim ve bu yasaları çıkarmak
suretiyle de, hiç olmazsa, temsilcisi olduğumuz bu milletin karşısına, onların
yüzüne çıkma imkânına sahip olalım. Bu
duygu ve düşünceler içerisinde, verilmiş olan bu önergeyi desteklediğimizi
belirtiyor, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (DTP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Üçpınarlar. Ben,
63 üncü maddeye göre bu görüşmeyi açtım; lehte ve aleyhte 2'şer kişiye... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Bir açıklama yapmak istiyorum. (FP sıralarından gürültüler) BAŞKAN
– Yerinizden... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Arkadaşlarımızın da duymasını istediğim için kürsüden
konuşmak istemiştim. Başkanvekillerinin
taraf olduğunu söylediniz. Bu beyanınızı kınıyorum. BAŞKAN
– "Bazı" dedim... ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Bir dakika efendim. Biz,
televizyonlarda sorulduğu zaman, sadece ve sadece, İçtüzük hükümlerini
uygulamayı açıkladık. Hangi olayda -ben kendi payıma, diğer arkadaşlarım için
de aynını söyleyebilirim- biz veya partimiz neye taraf olursa olsun, bu Meclisi
bu güne kadar tam bir tarafsızlıkla yönettik. Onun için, sorun... BAŞKAN
– Ona hiçbir itirazım yok. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – O zaman, bu beyanınız çok yakışık almadı. BAŞKAN
– Efendim, ben tekrar söyleyeyim. Arkadaşlarımın, Meclisi yönetirken tarafsız
davranmadığı konusunda hiçbir şüphem yok, hep tarafsız davranmışlardır, en iyi
şekilde yönetmişlerdir; fakat, bu konuda bir tartışma çıktığı için, o
tartışmalardan arkadaşlarımı uzak tutmak için, arkadaşlarımı o tartışmaların
içine sokmamak için ben bu oturumu yönetme kararı aldım. Teşekkür
ediyorum. ULUÇ
GÜRKAN (Ankara) – Sayın Başkan, daha büyük tartışma çıkardınız. BAŞKAN
– Şimdi, aynı mahiyette olduğu için bu iki önergeyi birlikte işleme koyacağım.
(Gürültüler) TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz efendim. Beyanlarınıza
göre konuşacağım için affınızı diliyorum. Sayın Başkan, siz, 63 üncü maddeye göre 2
lehte 2 aleyhte söz vereceğinizi söylediniz -zabıtları lütfen dikkatle
okuyunuz- siz, önergeler üzerinde söz verdiniz. BAŞKAN
– Önergeler konusunda... TURHAN
GÜVEN (İçel) – O zaman, size itimatsızlık falan mı vardı ki usul hakkında söz
verdiniz?!. Siz, usul hakkında söz vermediniz, önerge üzerinde söz verdiniz.
Bizim itirazımız bunaydı. Usul hakkında başka şey, önerge hakkında başka şey. BAŞKAN
– Şimdi, Büyük Millet Meclisinin, çalışmalarının devamına dair aynı mahiyette
olan iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına devamını kabul edenler... ÜLKÜ
GÜNEY (Bayburt) – Neyi oyluyoruz?!. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Üzerinde görüşmedik ki, Sayın Başkan!.. MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Sabahtan beri neyi görüşüyoruz?!. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Önerge sahibi konuşmadı daha; konuşacak mı, yoksa, gerekçeyi mi
okutacak Başkanım?.. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Önergeler görüşülmedi daha... MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Onbaşı, bugün Refahlılarla beraber hareket ediyor... MAHMUT
YILBAŞ (Van) – Onbaşılar, çavuşlar... Ayıp değil mi bir hanımefendiye?!. FERİT
BORA (Diyarbakır) – Ayıp!.. Ayıp!.. Size yakışmaz, bir hanımefendiye... H.
AYSELİ GÖKSOY (Manisa) – Onbaşı adını ağzına alamazsın sen!.. MUSTAFA
KEMAL AYKURT (Denizli) – Ağzıma almıyorum zaten... H.
AYSELİ GÖKSOY (Manisa) – Sen kim, askerden bahsetmek kim!.. Zavallı bir adamsın
sen!.. Hadi sus!.. Pis!.. Kıytırık!.. Hadi, karafatma!.. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, iki kâtip üye de aynı partiden; nasıl oluyor?!.
Başka kâtip çıkarın. (Kütahya
Milletvekili Ahmet Derin Başkanlık Divanı kürsüsünü terk etti; Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt kürsüde
yerini aldı) BAŞKAN
– Zor oluyor; yani, saymak çok güç tabiî, kolay değil... (Gürültüler) ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Cihazı kullanalım Sayın Başkan. BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, öyle görülüyor ki, bu şekilde saymak çok güç olacak.
Yani, bunu aletle... (Gürültüler) Çaresi yok... Mümkün değil... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Cihazı kullanalım... BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, şöyle yapalım: Önce, şu üç sıradan kabul eden
arkadaşlarımız lütfen ayağa kalksınlar. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, cihaz var, cihaz... ABDULKADİR
ÖNCEL (Şanlıurfa) – Cihazı kullanalım Sayın Başkan. BAŞKAN
– Siz oturabilirsiniz değerli arkadaşlarım. Şimdi,
sadece bir sıra... ABDÜLLATİF
ŞENER (Sıvas) – Birleşiyor sıra... BAŞKAN
– Hayır... Bir sıra... Sayın Asiltürk'le... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Cihazla yapsak ne fark eder? SÜLEYMAN
HATİNOĞLU (Artvin) – Yer değiştiriyorlar Başkan!.. BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, o sıralarda boşluk var mı? SÜLEYMAN
HATİNOĞLU (Artvin) – Yer değiştiriyorlar... Hop, hop!... BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, siz de oturabilirsiniz. Buradaki
arkadaşlarımız... Siz
oturun, siz oturun. MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Karışma var, cihazla yapalım... BAŞKAN
– Kabul etmeyenler... Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarının devamına dair
önerge kabul edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar) Gündemde
yer alan... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, devam edelim, gece yarısına kadar
çalışalım... TURHAN
GÜVEN (İçel) – Devam edelim Sayın Başkan, Anayasadan başlayalım, 83'ten
başlayalım... BAŞKAN
– Efendim, Fazilet Partisi Grubunun bir önergesi var. Grubun, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi uyarınca verilmiş bir önerisi intikal etmiştir. Bu öneri, birleşimin
başında işleme koymayacağımı ifade ettiğim önerinin aynısıdır. Bu nedenle, bu
aşamada, bu öneriyi işleme koymuyorum. TURHAN
GÜVEN (İçel) – Onu da işleme koyalım Sayın Başkan. SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan... BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, gündemde yer alan konuları sırasıyla görüşmek için... SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... BAŞKAN
– ...16 Mart 1999 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Kapanma
Saati : 21.00 IX.
– SORULAR VE CEVAPLAR A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.
– Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, TEDAŞ tarafından Malatya ve Elazığ’da
yapılacak olan güvenlik görevlisi sınavına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı A. Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6652) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim. Ayhan Fırat Malatya Daha
önce Elazığ’da toplu olarak yapılan TEDAŞ koruma güvenlik görevlisi imtihanının
iptalini müteakip, bu defa Malatya-Elazığ-Bingöl-Muş ve Hakkâri illerinde ayrı
ayrı yapılacağı Resmî Gazetede yeralmıştır. Buna
göre; Malatya
İli; Elazığ, Muş ve Bingöl’den daha büyük ve abone sayısı da daha çok olduğu
halde, neden Elazığ’da 34, Malatya’da ise yalnızca 9 güvenlik görevlisi
alınması için sınav açılmaktadır? Bu fark nereden kaynaklanmaktadır? T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 12.2.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı Sayı
: B.15.0.APK.0.23-300-170/2319 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:TBMM Başkanlığının 26 Aralık 1998 gün ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-16675 sayılı yazısı. Malatya
Milletvekili Sayın Ayhan Fırat’ın tarafıma tevcih ettiği 7/6652-16562 esas
no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. A.
Ziya Aktaş Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Malatya
Milletvekili Sayın Ayhan Fırat’ın yazılı soru önergesi ve cevabı (7/6652-16562) Daha
önce Elazığ’da toplu olarak yapılan TEDAŞ koruma güvenlik görevlisi imtihanının
iptalini müteakip, bu defa Malatya-Elazığ-Bingöl-Muş ve Hakkâri illerinde ayrı
ayrı yapılacağı Resmî Gazetede yeralmıştır. Buna
göre; Soru
: Malatya
İli; Elazığ, Muş ve Bingöl’den daha büyük ve abone sayısı da daha çok olduğu
halde, neden Elazığ’da 34, Malatya’da ise yalnızca 9 güvenlik görevlisi
alınması için sınav açılmaktadır? Bu fark nereden kaynaklanmaktadır? Cevap
: Bazı Kurum ve Kuruluşlarının Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması
Hakkındaki 2495 Sayılı Kanun kapsamına giren tesislerin korunması için Özel
Güvenlik Teşkilatı kurulması ve hangi
sayıda personel çalıştırılması gerekliliği, İllerde Vali Başkanlığında
oluşturulacak “Özel Güvenlik Teşkilatı İl Koordinasyon Kurulu” tarafından
tespit edilmektedir. Buna
göre; İl Koordinasyon Kurulu kararında Malatya Elektrik Dağıtım Müessesesi için
toplam 41 Özel Güvenlik Teşkilatı personelinin görevlendirilmesinin uygun
görüldüğünün bildirilmesi üzerine; TEDAŞ Genel Müdürlüğü Malatya Elektrik
Dağıtım Müessesesi emrinde görev yapan (23) sözleşmeli, (6) 1475 sayılı Yasaya
tabi koruma güvenlik görevlisi, yine 1475 sayılı Yasaya tabi (3) bekçi olmak
üzere toplam (32) mevcut kadronun düşülerek, eksik bulunan (9) koruma güvenlik
görevlisinin açıktan sözleşmeli olarak atanmasını teminen Başbakanlık Devlet
Personel Başkanlığından müsaade alınmak suretiyle sınav yapılmış ve başarılı
bulunanların ataması gerçekleştirilmiştir. Yine,
İl Koordinasyon Kurulu kararında Elazığ Elektrik Dağıtım Müessesesi için toplam
84 Özel Güvenlik Teşkilatı personelinin görevlendirilmesinin uygun görüldüğünün
bildirilmesi üzerine; TEDAŞ Genel Müdürlüğü Elazığ Elektrik Dağıtım Müessesesi
emrinde görev yapan (31)Sözleşmeli Koruma Güvenlik görevlisi, 1475 sayılı
Yasaya tabi (19) bekçi olmak üzere toplam (50) mevcut kadronun düşülerek, eksik
bulunan (34) koruma güvenlik görevlisinin açıktan sözleşmeli olarak atanmasını
teminen Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığından müsaade alınmak suretiyle
sınav yapılmış ve başarılı bulunanların ataması gerçekleştirilmiştir. 2.
– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Bursa Valisinin İmam Hatip
Lisesi öğretmen, öğrenci ve velileri üzerinde baskı uyguladığı iddialarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6675) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim. 23.12.1998 Tevhit Karakaya Erzincan Vali
Orhan Taşanlar’ın, uygulamaları ile Bursa halkının huzurunu bozduğu, bir
idareci gibi davranmadığı basında çıkan haberlerden anlaşılmaktadır. Vali
Taşanlar’ın emriyle; 1. Bursa
İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinden 5 kişinin gözaltına alınarak işkence edildiği
doğru mudur? 2. İmam-Hatip
Lisesi öğretmen, öğrenci ve velileri üzerinde valilik emriyle emniyetçe baskı
uygulandığı doğru mudur? 3. Valinin
son günlerdeki yasal olmayan uygulamaları ile ilgili hakkında yasal bir işlem
yapılmakta mıdır? Görevden almayı düşünüyor musunuz? T.C. İçişleri
Bakanlığı 12.2.1999 Emniyet Genel
Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01/038004 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a)TBMM Başkanlığının 4.1.1999 tarih ve
A.01-5.O.GNS.0.10.00.02-7/6675-16619/38286 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 07.01.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-905-7/96 sayılı yazısı. Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve Sayın
Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan
cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla
ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır. 1. 16.12.1998
günü saat 01.00 sıralarında Bursa’da çeşitli İmam Hatip Liselerine afiş
yapıştırmak isterken yakalanan (4) öğrenci, raporları alındıktan sonra
hazırlanan tahkikat evrakı ile birlikte Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına sevk
edilmiş, Cumhuriyet Başsavcılığı da 1998/Hz.47465 sayı ile 1 inci Sulh Ceza
Mahkemesine dava açmış, sözkonusu mahkeme tarafından görülen dava sonucunda,
sanıkların 1998/472 sayılı yazı ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest
kalmalarına karar verilmiştir. Aynı
olayda firari sanık olarak aranan bir şahıs 14.1.1999 günü yakalanarak, doktor
raporu alındıktan sonra tanzim edilen tahkikat evrakı ile birlikte aynı gün
Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilerek Cumhuriyet Başsavcılığının aynı
sayısına kayden serbest bırakılmıştır. 2. İmam-Hatip
Lisesi öğretmen, öğrenci ve velileri üzerinde valilik emriyle emniyetçe baskı
uygulanması sözkonusu değildir. 3. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar hakkında açılmış herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 3.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, kısa dönem dövizle askerlik yapan
kişilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı
cevabı (7/6690) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1. Ekli
listede adı geçen şahıslar kısa dönem dövizle askerlik hizmetinden
yararlanmışlar mıdır? 2. Kısa
dönem dövizle askerlik hizmetinden yararlanmışlar ise hangi ülkelerde fiilen
ikamet etmişler, işçi veya işveren sıfatıyla ne gibi işlerde çalışmışlardır? 3. Bahse
konu kişiler yurt dışında olduklarını iddia ettikleri dönemde Türkiye’de
herhangi bir sebeple bulunmuşlar mıdır? Bulunmuşlarsa tarihleri ve süresi
nedir? 4. Türkiye’nin
meşhur siyasetçi, bürokrat, üst düzey komutan, işadamı ve medya patronlarının
çocukları yurt dışında olmaları nedeni ile dövizleaskerlikten istifade ettiler
ise, şu anda adı geçenler nerede ikâmet ediyorlar? 5. Bu
kişilerle ilgili dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak için temel şartlar
tam olarak oluşmuş mudur? ASAL tarafından gerekli inceleme ve araştırmalar
yapılmış mıdır, dövizle askerlik yapmaları hukuken mümkün olmayanlardan tespit
ettikleriniz var mı? Var ise haklarında ne işlem yaptınız? Yeterince inceleme
ve araştırma yapmadığını tespit ettiğiniz yetkililer hakkında ne gibi işlem
yaptınız? Oğlu
Askerlik Yapmayanlar Adı
ve Soyadı Unvanı Necip
Torumtay Orgeneral
(Eski) Tahsin
Şahinkaya Orgeneral
(Eski) Kemal
Yamak Orgeneral
(Eski) Haydar
Saltık Orgeneral
(Eski) Sabri
Dalıç Orgeneral
(Eski) Hasan
Sağlam Orgeneral
(Eski) Hasan
Muratlı Tümgeneral Türkan
Akyol Sağlık-Devlet
Bakanı (Eski) Ali
Bozer Devlet
Bakanı (Eski) Turgut
Özal Başbakan-Cumhurbaşkanı
(Eski) Korkut
Özal İçişleri
Bakanı (Eski) Cevher
Özden İşadamı-Banker Çeşitli
Nedenlerle Askerlik Yapmayanlar 1.
Murat Yalçıntaş 31. Osman Ekşioğlu 2.
Mehmet Bozbeyli 32. H. Berk
Ekşioğlu 3.
Fatih Bilici 33.
Ekin Ekşioğlu 4.
M. Hakan Örüç 34. Mehmet Yazıcı 5.
Murat Utku 35. Alp
Karaağaç 6.
Şahin Ceylan 36.
Ertuğrul Balcı 7.
Aydın Ceylan 37. Ahmet
Aldıkaçtı 8.
Ayhan Ceylan 38. Murat
Beyazıt 9.
Haluk Bayraktar 39. Onursal
Alver 10.
Mehmet Bayraktar 40. Erol
Erkohen 11.
Recep Kalkavan 41. Yiğit
Şardan 12.
Göksel Kalkavan 42.
Hayrettin Özaltın 13.
Yılmaz Kalkavan 43. Nurettin
Özaltın 14.
Can Has 44.
Emin Eralp 15.
Rıza Namık Uras 45. Murat
Altınyıldız 16.
Burak Talu 46. Emin
Behzat Kölün 17.
Mehmet Talu 47. İzzet
Bülent Osma 18.
Uğur Talu 48.
Murat Mermer 19.
Haluk Talu 49.
Selim Asena 20.
Ahmet E. Talu 50. Mülayim
Bayraktar 21.
Emin Hattat 51.
Necdet Bayraktar 22.
Süreyya Pekuysal 52. Görhan
Çarmıklı 23.
Enis Pekuysal 53. Sedat
Aloğlu 24.
Ergün Pekuysal 54. Atilla Kösematoğlu 25.
Erkut Soyak 55. Emin
Kösematoğlu 26.
Cenk Soyak 56. Faruk
Keçeli 27.
Rıza Soyak 57.
Çetin Keçeli 28.
Bülent Saraylı 58. Selim
Müftügil 29.
Murat Saraylı 59. Emre
Aygen 30.
Uğur Işık 6. Bu
kişiler arasında yurt dışında öğrenimlerini sürdürdükleri dönemde ASAL’a
müracaat edip kısa dönem dövizle askerlik hizmetinden yararlananlar var mıdır? 7.
1982-1998 yılları arasında Almanya, Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika ile
diğer Avrupa ülkeleri ile K.K.T.C., Suudi Arabistan, Irak ve Libya’dan müracaat
edip kısa dönem dövizle askerlik hizmetinden yararlananlar kimlerdir? 8.
Aydın, Rize, Trabzon, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Isparta,
Malatya, Samsun, Mersin illerinden 1982-1998 yılları arasında dövizleaskerlik
hizmetinden yararlananlar kimlerdir? 9.
Orhan Aslıtürk, Erol Evcil, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Cem Özer isimli
şahısların “Askerliğe elverişli değildir” diye sağlık kurulu raporları var
mıdır?Var ise, bu sağlık kurulu raporları tam teşekküllü hastaneden alınmış
mıdır? Raporlarda hangi tanılar konulmuştur? Askerliğe elverişsiz olmalarının
daha başka nedenleri de var mıdır? Sanatçı ve işadamlarından başka “Askerliğe
elverişli değildir” diye çürük raporu alan var mıdır? 10. 1980-1998
yılları arasında İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Adana, Aydın, Rize,
Diyarbakır, Gaziantep, Denizli ve daha başka illerinden sağlık sorunları
nedeniyleaskerliğe elverişli olmadığı belirlenen şahısların isimleri ve sağlık
sorunları nelerdir? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 11.2.1999 Ankara Kanun : 1999/7005-TÖ Konu
:Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Bşk. lığının 5 Ocak 1999 tarihli ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6690-16600/3825 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek
cevaplandırılması istenen 7/6690 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te
sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından verilen 7/6690 sayılı yazılı soru
önergesinin cevabı 1. Yurt
sathına yayılmış 20 askerlik dairesi, 647’si açık, 297’si bünyede olmak üzere
toplam 924 askerlik şubesinde, her erkek Türk vatandaşının askerlik
yükümlülüğüne ilişkin işlemleri yürütülmekte ve kayıtları tutulmaktadır.
Askerlik şubelerinde, askerlik çağı dışında olanların kayıtlarının sayısı on
milyonlara ulaşmaktadır. Bu yüksek sayıdaki kayıt içinde aynı ad ve soyadlı çok
sayıda vatandaşımız bulunmaktadır. Bu nedenle askerlik durumu sorulanların ad
ve soyadları, doğum tarihleri, baba adları, nüfusa kayıtlı olduğu il, ilçeler
ve köy veya mahallelerin bilinmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde
durumu sorulanların kayıtlarının tespiti mümkün olamayacak veya yanlış kişi
hakkında bilgi verilebilecektir. 2. Soru
önergesine konu edilenlerin yukarıda belirtilen kimlik bilgilerinin
bildirilmesi halinde, durumları kayıtlı bulundukları askerlik şubelerinden
araştırılacak, dövizle askerlik hizmetinden yararlanıp yararlanmadıkları,
yararlanmış iseler hangi ülkede ve hangi statüde (işçi, işveren ya da bir
meslek veya sanat mensubu) bulundukları bildirilebilecektir. 3. Yabancı
ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın erteleme ve dövizle askerlik hizmetine
ilişkin bütün işlemleri, dış temsilciliklerimizin haklarında düzenleyip
gönderdikleri belgelere istinaden yapılmaktadır. Bunların; gerçeği
yansıtmadığı, yanlış bilgi ve beyanlara dayalı olarak düzenlendiğinin somut
bilgi ve belgelerleiddia ve ihbar edilmesi halinde, Millî Savunma Bakanlığı ve
Dışişleri Bakanlığınca yurt içi ve yurt dışında gerekli araştırma ve inceleme
yapılmakta, iddia ve ihbarın doğruluğunun anlaşılması durumunda ertelemesi
iptal edilmekte veya dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılmakta, ayrıca
haklarında Askerlik Kanunu ve Askerî Ceza Kanunu gereğince işlem yapılmaktadır.
Bu nedenle önergede sözü edilen kişilerin, birinci maddede belirtildiği şekilde
kimliklerinin bildirilmesi ve belgelerinin gerçeği yansıtmadığı, yabancı ülkede
bulunmaları gereken sürede yurt içinde bulundukları konusunda, yer ve zaman
belirtilerek belgeye dayalı somut ve ciddî iddialarda bulunulması ve ihbarların
yapılması halinde gerekli araştırma ve incelemeleri müteakip iddia ve
ihbarların doğruluğu tespit edildiği takdirde, işlemleri iptal edilecek ve
haklarında gerekli idarî ve adlî işlemler başlatılacaktır. 4. Anayasamızın
10 uncu maddesinde yazılı “Kanun önünde eşitlik” ilkesi gereğince bütün
kanunlarımızın, her vatandaşımızı kapsayacak şekilde genellik ve eşitlik
esasına uygun olarak düzenlenmesi ve uygulanması zorunludur. Bu bağlamda,
yürürlükteki bir kanun hükmünden her sosyal statü ve gelir grubundaki vatandaşlarımızın
yararlanması tabiidir. Bir kanunda yazılı şartları yerine getirenlerin, o kanun
hükümlerinden yararlanmalarını önlemek, hukuk devleti kuralları içinde mümkün
değildir. Önemli olan, kanuna karşı hile yoluna sapmamak, gerçeği yansıtmayan bilgi
ve belgeler sunmamak, hile ve desise yapmamaktadır. Yine
1111 Sayılı Askerlik Kanununun dövizle askerlik hizmeti esaslarını düzenleyen
EK-1 inci maddesi ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararı gereğince, dövizle
askerlik hizmetinden yararlanan vatandaşlarımızın, ödeme ve temel askerlik
eğitimlerini tamamladıktan sonra yurda kesin dönüş yaparak yurt içinde ikâmet
etmelerine bir engelbulunmamaktadır. 5. Daha
önce de belirtildiği gibi MillîSavunma Bakanlığında yapılan bütün işlemler ve
kontroller, dış temsilciliklerimizin vatandaşlarımız hakkında düzenlenmiş
olduğu belgeler üzerinden yürütülmektedir. Şartları oluşmayan hiçbir kimsenin,
sosyal statü ve ekonomik konumu nedeniyle erteleme ve dövizle askerlik
hizmetinden yararlandırılması mümkün değildir. Asker
Alma Dairesi Başkanlığı ve askerlik
şubeleri tarafından dış temsilciliklerimizce vatandaşlarımız hakkında
düzenlenen her türlü belge büyük bir özenle incelenmekte, kanun ve
yönetmeliklere uygun olmayanlar kabul edilmemektedir. Buna rağmen hakkında
somut iddia ve ihbar bulunanların durumları, yukarıda belirtildiği şekilde
incelenip araştırılmakta ve sonucuna göre işlem yapılmaktadır. Bu araştırma ve
incelemeler sonunda, erteleme işlemleri iptal edilen ve dövizle askerlik
hizmeti kapsamından çıkarılan çok sayıda yükümlü bulunmaktadır. 6. Yabancı
ülkelere başlangıçta öğrenci olarak giden ancak daha sonra öğrenciliğinden
bağımsız olarak işçi, işveren veya bir meslek ya da sanat mensubu olarak oturma
veya çalışma izni alanlar da, fiilen yabancı ülkelerde bulunmaları kaydıyla
1111 Sayılı Askerlik Kanununun 35/G veya Ek-1 inci maddesi gereğince erteleme
ve dövizle askerlik hizmetinden yararlanabilmektedirler. 7.
Dövizle askerlik hizmeti yapanlar hakkında müracaat ettikleri ülkeye göre
düzenlenmiş istatistiki bilgi veya liste bulunmamaktadır. 8.
Dövizle askerlik yapanlara ait her türlü kayıt, dış temsilciliklerimiz ve
askerlik şubelerinde tutulmakta olup, Millî Savunma Bakanlığı merkez
teşkilatında bunların kayıtları ve kimlikleri bulunmamaktadır. Bilgisayar
ortamında tutulmamış bu kayıtların 627 askerlik şubesinden talep edilerek
derlenmesi, zaten az sayıda personel ile görevlerini sürdürmekte olan askerlik
şubelerinin aslî görevlerini aksatacak, ilave zaman, iş gücü ile maddî kaynağı
gerektirecektir. Bunun yerine durumlarının araştırılması istenen kişilerin açık
kimlikleri ve haklarında belgeye dayalı somut iddiaların ortaya konması halinde
gerekli araştırma ve inceleme yapılacaktır. 9.
Orhan Aslıtürk, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Cem özer; haklarında asker
hastaneleri tarafından düzenlenmiş “Askerliğe elverişli değildir” raporlarına
istinaden, askerlik hizmetine alınmamışlardır. Bunlardan Zeki Alasya, Metin
Akpınar ve Cem Özer; ilk raporlarını müteakip değişik hastanelerde kontrol ve
hekim muayenelerine tabi tutulmuş ve muayenelerde de haklarında aynı kararlar
verilmiştir. Orhan Aslıtürk’ün kontrol muayenesine sevki için emir verilmiş
olup, güvenlik güçlerince şubesine müracaatı sağlandığında yeniden muayeneye
gönderilecektir. Erol Evcil hakkında “Askerliğe elverişli değildir” şeklinde
bir karar yoktur. Ele geçtiğinde, askere sevki yapılacaktır. Askerliğe
elverişli olmayanların hastalık ve arızalarının kendi istek ve iradelerinin
dışında açıklanmasının ise, özel hayatın gizliliği prensibine aykırı olacağı
değerlendirilmektedir. 10. Yükümlülerin
askerlik işlemlerine ait her türlü kayıt, askerlik şubelerince tutulmaktadır.
Millî Savunma Bakanlığı merkez teşkilatında askerliğe elverişli olmayanlara ait
hazır bir liste bulunmamaktadır. Bu kayıtların 627 askerlik şubesinden talep
edilerek derlenmesi de, kısa sürede mümkün ve gerekli görülmemektedir. Yine bu
konuda somut belgelere dayalı iddia ve ihbarların yapılması halinde, gerekli
araştırma ve incelemelerin sonucunda ilgililer kontrol ve hekim muayenelerine
sevkedileceğini ve suiistimal tespit edildiğinde de idarî ve adlî işlemlerin
başlatılacağını arz ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 4.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Bursa Valisinin yayımladığı
başörtüsü yasağı ile ilgili genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B.
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6699) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Kutlu Aktaş tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 23.12.1998 Lütfi Yalman Konya 1. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar’ın yayınlamış olduğu bir yasaklama genelgesinin ardından,
Bursa’da halk arasında oluşan infial nedenleri araştırılıp adıgeçen Vali
hakkında gerekli soruşturma başlatılmış mıdır? 2. Orhan
Taşanlar’ın genelgesiyle Bursa merkezdeki İmam Hatip Lisesi kız öğrencileri
için getirilen başörtüsü yasağına karşı tepki gösterenlerden gözaltına
alınanlar var mıdır? 3. Öğrencilerin
güvenlik tedbiri olarak okullara alınmaması “Ceza yerine geçen güvenlik
tedbiri” olup, Anayasamızın 38 inci maddesine göre ancak Kanunla konulabilecek
bir tedbiri genelge ile uygulamaya koyan Sayın Vali Türk Ceza Kanununun 188/6
ncı maddesine göre suç takibi gerektiren bir suç işlemiş midir? 4. Gözaltına
alınan dört öğrenciye gözaltı süresince Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü
tarafından işkence edildikleri doğru mudur? İşkenceci polisler hakkında
herhangi kanunî işlem yapılmış mıdır? 5. Kanunlara
aykırı olarak, usulsüzce hazırlanan genelge kaldırılmış mıdır? Kaldırılmadıysa
ne zaman kaldırılacaktır? 6. Huzuru
ve barışı bozabilecek keyfi icraatların önüne geçilebilmesi için bu
gibiyanlışların bir daha yapılmaması için ne gibi idarî tedbirler almayı
düşünüyorsunuz? T.C. İçişleri
Bakanlığı 11.2.1999 Personel Genel
Müdürlüğü Sayı
: B050PGM0710001-Ş/3015 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 5.1.1999 tarih ve Kan. Kar. Md. A. 01.0.GNS.0.10.00.02-16736 sayılı yazınız. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın, tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/6699) ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru
önergesindeki konularla ilgili olarak Bursa Valiliğinden alınan yazıdan;bahse
konu uygulamaların dayanağının Millî Eğitim Bakanlığının 12.1.1998 tarih ve
B.08.0.APK.03.01.00-360/105 sayılı ve Millî Eğitim Bakanlığının 1998/04 nolu
genelgesinin hükümlerinin olduğu, 5.12.1998
tarihinde saat 19.00 sıralarında Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu önünde türban
olaylarını bahane ederek “mum yakma ve özgürlük marşı söyleyerek” oturma eylemi
yapan topluluğa yaptıkları eylemin kanunsuz olduğunun anons edilmesine rağmen
dağılmayıp oturma eylemine devam eden 102 kişinin 2911 sayılı Kanuna muhalefet
etmekten Bursa Emniyet Müdürlüğü görevlilerince göz altına alındığı, Göz
altına alınan bu şahısların Adlî Tabiplikçe göz altına alınış ve savcılığa
çıkarılışlarında yapılan muayenelerinde darp ve cebir izine rastlanmadığına
dair doktor raporlarının alındığı, 6.12.1998 tarihinde haklarında tanzim edilen
Hz.1998/45438 sayıya kayden serbest bırakıldıkları, 2.1.1999 tarihinde saat
20.00 sıralarında türban olaylarını bahane ederek yaklaşık 100 kişilik grubun
Tayyare Kültür Merkezi önünde toplanarak düdük çalmaya ve slogan atarak Ahmet
Vefik Paşa Tiyatrosu önüne doğru yürümeleri üzerine topluluğa destek vererek
protestolarına katılan bazı grupların dağılmamakta ısrar etmeleri üzerine zor
kullanılarak dağıtılmaya çalışıldığı, buna rağmen dağılmayarak direnen 4’ü
bayan toplam 28 kişinin emniyet görevlileri tarafından gözaltına alındığı, Gözaltına
alınan bu şahısların Cumhuriyet Başsavcılığına sevkleri yapılmadan önce alınan
doktor raporlarında “yeni darp ve cebir izine rastlanmamıştır” şeklinde ibare
bulunduğu, 3.1.1999 tarihinde haklarında tanzim edilen evraklar ile birlikte
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilen bu şahısların aynı gün Cumhuriyet
Başsavcılığının Hz. 1999/789 sayılı yazısına kayden serbest bırakıldıkları,
konu ile ilgili her türlü yasal tedbirin alınmaya devam edildiği anlaşılmıştır. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar hakkında Bakanlık Makamınca herhangi bir soruşturma
açılmamıştır. 5.
– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Çekiç Güç ile Keşif Gücünün görevleri
arasındaki farklara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün
yazılı cevabı (7/6720) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.12.1998 Zeki Ünal Karaman Çekiç
Güç’ün 54 üncü Hükümet döneminde kaldırılarak yerine Keşif Gücünün konduğu
beyan edilmiştir. Sorularım
şunlardır: 1.
Bu iki güç arasında görev itibariyle ne gibi farklar vardır? 2. Keşif
Gücü hangi ülkelerin askerlerinden oluşmaktadır ve sayıları nedir? 3. Keşif
Gücün; askeri gücü (uçak, helikopter, araç-gereç, personel v.s.) nedir? 4. Keşif
Gücün komuta kademesi Türk Genelkurmay Başkanlığına mı bağlıdır? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 16.2.1999 Kanun :
1999/7007.TÖ Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Bşk. lığının 6 Ocak1999 tarihli ve Kan. Kar. Md.: A.01.0.GNS.
0.10.00.02.7/6720-16692/38456 sayılı yazısı. Karaman
Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen ve ilgi Ek’indegönderilerek
cevaplandırılması istenilen “Çekiç Güç
ile Keşif Gücün görevleri arasındaki farklara ilişkin” 7/6720 sayılı yazılı
soru önergesinin cevabı Ek’te gönderilmiştir. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Karaman
Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen 7/6720 sayılı yazılı soru önergesinin
cevabı 1. Bugünkü
adı “Kuzeyden Keşif Harekâtı” olan güç, görevini, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 688 sayılı kararı ve Anayasanın 92 nci maddesi çerçevesinde alınan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı ile 28.12.1996
tarihli ve 477 sayılı Kararlarına dayanarak Nisan 1991 tarihinden bu yana
sürdürmekte ve kamuoyunda bilinen adlarıyla “Çekiç Güç” ile “Keşif Güç”ün
görevleri arasında bir farklılık bulunmamaktadır. 2. Gelişen
ve değişen şartlara uygun olarak kuvvetin tertibi ve terkibi değişmiştir.
Başlangıçta söz konusu güce kara ve hava unsurları dahil edilmişken, halen
sadece hava unsurları görev yapmaktadır. 3. Türk,
ABD ve İngiliz askerlerinden oluşan güç; yaklaşık 1 500 personel ile 60 kadar
uçak ve helikopteri bünyesinde bulundurmaktadır. 4.
Kuzeyden Keşif Harekâtı, Türk ve ABD eş komutanların sevk ve idaresinde,
Genelkurmay Başkanlığının kontrolünde görevini sürdürmektedir. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 6.
– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın
yazılı cevabı (7/6721) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorumun Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.12.1998 Zeki Ünal Karaman 1998
Bütçesinden 2.5 trilyon TL. yardım yapılan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ne
zaman, ne amaçla ve kimler tarafından kurulmuştur? Bugüne kadar ne gibi
etkinliklerde bulunmuştur? T.C. Başbakanlık 9.2.1999 Vakıflar Genel
Müdürlüğü Sayı
: B.02.1.VGM.0.12.00.02.171.34/111.1-466/2104 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 6.1.1999 gün, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6721-16693/38457 sayılı yazınız. Türk
Medeni Kanununa göre kurulmuş olan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı hakkında
Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 28.12.1998 gün, 7/6721-16693 sayılı soru
önergesinde yer alan hususlarla ilgili bilgi ve belgeler ilişiktedir. Bilgilerinize
arz ederim. H. Hüsamettin
Özkan Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayfa
284’den 342’ye kadar olan kısım
orijinalden filme alınacak 7.
– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, T.S.K. için alınacak kargo helikopter
ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı
cevabı (7/6722) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.12.1998 Zeki Ünal Karaman 1. T.S.K.’nin
kargo helikopteri ihtiyacının karşılanması amacıyla açılan ihalenin tutarı
nedir? 2. İhaleye
hangi firmalar katılmışlardır? Katılan firmaların indirim oranları nedir? 3. Alınacak
Skorsky helikopterlerinin pahalı ve dünyada tutulmayan marka olduğu iddiaları
vardır. Bu iddialar doğru mudur? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 26.2.1999 Kanun :
1999/7006.TÖ Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Bşk. lığının 6.1.1999 tarihli ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6722-16694/38458 sayılı yazısı. Karaman
Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek
cevaplandırılması istenilen “Türk Silahlı Kuvvetleri için alınacak kargo
helikopter ihalesine ilişkin” 7/6722 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı
Ek’te sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Karaman
Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen 7/6722 sayılı yazılı soru önergesinin
cevabı 1. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kargo helikopteri ihtiyacının karşılanması amacıyla
açılan ihalenin tahmini tutarı 225 milyon Dolardır. 2. İhale
ilan safhasında olduğundan bu aşamada kimlerin katılacağı bilinmemektedir. 3. Skorsky,
yük helikopteri ihalesine katılacak muhtemel aday helikopterlerden biridir. Kullanıcının
ihtiyaçlarına cevap veren, teknik özellikleri, fiyatı en uygun olan ve Dünya
standartlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacını en uygun şekilde
karşılayacak bir firma üretimi helikopterin seçiminin yapılması, idarenin ana
amacıdır. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 8.
– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Bursa Valisinin İmam Hatip
Liseleriyle ilgili yayınladığı bir genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6730) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. Hüseyin Yıldız Mardin Sorular
: 1. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar tarafından İmam-Hatip liselerinde okuyan kız öğrencilerin
derslere başörtülü olarak girmemesi yönündeki genelgenin yayınlanmasından
sonra, öğrencilerin sadece inançlarından dolayı örttükleri başörtülerini açmak
istememeleri üzerine derse alınmadıkları ve okul yönetimiyle karşı karşıya
getirildiği doğru mu? Daha düne kadar derslere başörtülü olarak giren ve
Türkiye’nin her tarafındaki İmam-Hatip liselerinde de uygulama bu yöndeyken ne
değişmiştir de bu genelge yayınlanmıştır? 2. Kimsenin
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılmayacağına ilişkin Anayasa hükmü
bulunmasına rağmen valinin böyle bir genelge yayınlayarak öğrencileri derslere
almaması Anayasanın ihlali değil midir? 3. Asayişi,
huzur ve istikrarı sağlamakla görevli valinin böyle bir genelge yayınlayarak
İmam-Hatip liselerinde okuyan kız öğrencilerin derse alınmaması için bütün
mesaisini ve gücünü bu yönde sarfetmesi, derse alınmayan bu öğrencilerin
velileriyle birlikte demokratik tepkilerini ifade etmek için yaptıkları
eylemlerde coplarla, tehditlerle, gözaltılarla, tartaklamalarla sindirilmeye
çalışılması hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşır mı? Bu valinin görevden alınması
için bir girişiminiz olacak mı? 4. Basına
da yansıyan iddialara göre öğrencilere yönelik maddî müeyyidelerin yanısıra
sınıflarda müfettişler tarafından tehditle başlarının açılmaya çalışıldığı
doğru mudur? 5. Yaşları
11 ila 18 arasında değişen bu öğrencilere yumruklarla, küfürlerle saldırılarak
gözaltına alındığına ilişkin basına da yansıyan iddialar doğru mu? Gözaltına
alınan bu öğrencilere elektrik ve cop
ile işkence yapıldığı doğru mudur? Halkı sokağa döken, insan haklarını çiğneyen
bu vali hakkında herhangi bir soruşturma açtınız mı? 6. Elektrik
şoku verilmesi gibi en ağır işkencelere maruz kalan bu öğrencilerin suçu nedir?
Yapılan istatistikler neticesi İmam-Hatip liselerinden mezun olan öğrencilerin
vatanı ve milleti için canla başla çalışan başarılı kişiler olduğu tespit edilirken
bu okul mensuplarına potansiyel suçlu muamelesi yapılarak öğrenim haklarının
elinden alınması bu öğrencilerin devlete olan güvenlerini sarsmaz mı? T.C. İçişleri
Bakanlığı 11.2.1999 Personel Genel
Müdürlüğü Sayı
: B050PGM0710001-Ş/3014 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 17.1.1999 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-16763 sayılı yazınız. Mardin
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’ın tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/6730) ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru
önergesindeki konularla ilgili olarak Bursa Valiliğinden alınan yazıdan; bahse
konu uygulamaların dayanağının Millî Eğitim Bakanlığının 12.1.1998 tarih ve
B.08.0.APK.03.01.00-360/105 sayılı ve Millî Eğitim Bakanlığının 1998/04 nolu
Genelgesinin hükümlerinin olduğu, Müfettişler
ve yöneticiler tarafından öğrencilerin soru odalarına alınıp, meslek
derslerinde başlarını açmaları için yönlendirme işlemine tabi tutulmadıkları,
sadece Genelgenin uygulanması ile birlikte başörtüsünü açarak sınıflara girmek
istemeyen öğrencilerin ileri tarihlerde ilgili mevzuat çerçevesinde
uğrayacakları mağduriyetlerinin giderilebilmesi amacıyla tüm öğrencilerin okula
ve sınıflara alınarak uygulama hakkında İl Millî Eğitim Müdürlüğü görevlileri
tarafından bilgilendirildikleri anlaşıldığı, 5.12.1998
tarihinde saat 19.00 sıralarında Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu önünde türban
olaylarını bahane ederek “mum yakma ve özgürlük marşı söyleyerek” oturma eylemi
yapan topluluğa yaptıkları eylemin kanunsuz olduğunun anons edilmesine rağmen
dağılmayıp oturma eylemine devam eden 102 kişinin 2911 sayılı Kanuna muhalefet
etmekten Bursa Emniyet Müdürlüğü görevlilerince göz altına alındığı, Göz
altına alınan bu şahısların Adlî Tabiplikçe göz altına alınış ve savcılığa
çıkarılışlarında yapılan muayenelerinde darp ve cebir izine rastlanmadığına
dair doktor raporlarının alındığı, 6.12.1998 tarihinde haklarında tanzim edilen
Hz. 1998/45438 sayıya kayden serbest bırakıldıkları, 2.1.1999 tarihinde saat
20.00 sıralarında türban olaylarını bahane ederek yaklaşık 100 kişilik grubun
Tayyare Kültür Merkezi önünde toplanarak düdük çalmaya ve slogan atarak Ahmet
Vefik Paşa Tiyatrosu önüne doğru yürümeleri üzerine topluluğa destek vererek
protestolarına katılan bazı grupların dağılmamakta ısrar etmeleri üzerine zor
kullanılarak dağıtılmaya çalışıldığı, buna rağmen dağılmayarak direnen 4’ü
bayan toplam 28 kişinin Emniyet görevlileri tarafından göz altına alındığı, Göz
altına alınan bu şahısların Cumhuriyet Başsavcılığına sevkleri yapılmadan önce
alınan doktor raporlarında “yeni darp ve cebir izine rastlanmamıştır” şeklinde
ibare bulunduğu, 3.1.1999 tarihinde haklarında tanzim edilen evraklar ile
birlikte Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilen bu şahısların aynı gün
Cumhuriyet Başsavcılığının Hz. 1999/789 sayılı yazısına kayden serbest
bırakıldıkları, konu ile ilgili her türlü yasal tedbirin alınmaya devam
edildiği anlaşılmıştır. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar hakkında Bakanlık makamınca herhangi bir soruşturma
açılmamıştır. İl
Valileri 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 6 ncı maddesi uyarınca Bakanlar
Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanmaktadırlar. 9.
– Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, TR rumuzlu plaka zorunluluğuna
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6736) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanına yazılı olarak cevaplandırılmak üzere sorulması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
31.12.1998 Prof. Dr. Orhan
Kavuncu BBP
Adana 1. TR
rumuzlu plaka değişikliğine niçin ihtiyaç duyulmuştur? Sadece birilerinin
kazanç sağlaması için bu değişikliğe gidildiği söylentilerine karşı ne yapmayı
düşünüyorsunuz? 2. Bu
konuda piyasa araştırması yapacak bir komisyon kurulduğunu açıkladınız. Bu
komisyon çalışmasını tamamladıktan sonra TR rumuzlu plaka taşımak herkes için
bir mecburiyet mi olacaktır? 3. Plaka
tescil bürolarının önünde oluşan kalabalıkların sebebi nedir? T.C. İçişleri
Bakanlığı 12.2.1999 Emniyet Genel
Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01/038003 Konu
: Yazılı soru önergesi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMMBaşkanlığının 7.1.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/6736-16722/38521
sayılı yazısı. Adana
Milletvekili Orhan Kavuncu tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır. 1.
3. Motorlu araçlara takılmakta olan tescil plakalarının nitelikleri 13
Eylül 1995 gün ve 22403 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Karayolları Trafik
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le yeni standartlar
belirlenmiş ve yeni tip plakaların taktırılmasına 4.12.1995 tarihinden itibaren
başlanmıştır. Araç
plakalarında yeknesaklığın temin edilmesi ve sahte plaka kullanılmasının
önlenmesi amacıyla, 1.1.1999 tarihinden itibaren üzerinde eski tip tescil
plakası bulunan araç sahiplerinin, taşıtlarına ait plakalarını folye kaplamalı,
“TR” rumuzlu tescil plakası ile değiştirdikten sonra periyodik fenni
muayenelerinin yapılacağı 8.12.1998 gün ve 237 sayılı genelgemiz ile valiliklerimizden
istenmişti. Ancak,
plaka tescil bürolarının önünde meydana gelen izdihamlar sebebiyle, sözkonusu
genelgenin uygulanmaması konusunda 29.12.1998 gün ve 312949 sayılı genelgemiz
ile valiliklerimiz talimatlandırılmıştır. 2. Tescil
plakalarının maliyetini bir esasa bağlamak üzere oluşturulan komisyon,
çalışmalarını halen sürdürmektedir. Komisyon çalışmaları sonrasında eski tip
plakaların değiştirilmesi sözkonusu değildir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 10.
– Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, taşımalı sekiz yıllık kesintisiz
eğitim nedeniyle kapatılan okullara ve meydana gelen trafik kazalarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6738) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından açık ve net
bir şekilde yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. Mehmet Sılay Hatay 1. Taşımalı
sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi nedeni ile kapatılan okul sayısı
kaçtır? 2. Sekiz
yıllık kesintisiz eğitim nedeni ile şu an kaç köyümüzde okul bulunmamaktadır? 3. Taşımalı
sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçildikten sonra bu taşıma olaylarında kaç
trafik kazası meydana gelmiştir? Bu trafik kazalarındaki ölü ve yaralı öğrenci
sayısı kaçtır? 4. Bu
ölü ve yaralı öğrencilerle ilgili olarak ne yapılmıştır? 5. Bu
kazaları önlemek için Bakanlığınızca herhangi bir önlem alınmış mıdır? 6. Öğrencilerimizin
taşımalı eğitim nedeni ile meydana gelen kazalarla ölmesi ve yaralanmasından
Bakanlığınız sorumlu değil midir? T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı 4.3.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu Başkanlığı Sayı
: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/612 Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:TBMM Başkanlığının 13.1.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6738-16741/38650
sayılı yazısı. Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Sılay’ın “Taşımalı sekiz yıllık kesintisiz eğitim
nedeniyle kapatılan okullara ve meydana gelen trafik kazalarına ilişkin” yazılı
soru önergesi incelenmiştir. 1.-2. Taşımalı ilköğretim
uygulamasına geçilmesi nedeniyle 1 Ekim 1998 tarihi itibariyle 9
157 okul kapanmıştır. 3. Taşımalı
ilköğretim uygulamasının başlamasından bugüne kadar Edirne ve Sıvas illerinde
kaza olmuştur. Edirne İlindeki kazada altı öğrenci hayatını kaybetmiş, 28
öğrenci yaralanmıştır. Sıvas İlindeki kazada ise bir öğrenci hayatını kaybetmiş
14 öğrenci yaralanmıştır. 4. Yaralı
öğrencilerin tedavileri yapılmış, taburcu olmuşlardır. Kazalarla ilgili açılan
soruşturma sürmektedir. 5. Taşımalı
ilköğretim uygulamasından yararlandırılan öğrencilerimizin güvenli bir şekilde
taşınmaları için öğrenci servis araçlarının bakım ve kontrollerinin sürekli
yapılması, servis araçlarına kapasitenin üzerinde öğrenci alınmaması,
sürücülerin trafik kurallarına uymalarının ve öğrencilerin araçlara biniş ve
inişlerinin güvenli bir şekilde yapmalarının sağlanması gerekmektedir. Bunu
gerçekleştirmek için öğrenci servis araçları ve sürücülerinin; trafik görevlileri,
okul yöneticileri, il ve ilçe millî eğitim
müdürlükleri, müfettişler ve diğer yetkililer tarafından ilgili mevzuat
hükümleri çerçevesinde sürekli denetimlerinin yapılması, her türlü önlemin
alınması konusunda daha titiz davranılması için Valilikler uyarılmıştır. 6. Okul
Servis Araçları Yönetmeliği ve Taşımalı İlköğretim Yönergesi gereğince taşıyıcı
firma veya şahısların takip ve kontrolü valiliklerce yapılmaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 11.
– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin-Nusaybin-Akarsu Belediye
Başkanı hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B.
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6740) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. Hüseyin Yıldız Mardin Sorular
: 1. Mardin-Nusaybin
İlçesi Akarsu Belediyesi hizmet binası inşaatında usulsüzlük ve yolsuzluk
yapıldığı iddiasıyla Nusaybin Kaymakamlığına 9.11.1998’de yapılan şikâyet
gereği yerine getirilmiş midir? Yapıldıysa iddia edilen usulsüzlük ve
yolsuzluğun gerçek payı nedir? Bu konuda herhangi bir işlem yapıldı mı?
Yapıldıysa sonucu nedir? 2. Aynı
belediyede 5.12.1998’de yapılan personel alımının ilansız ve kamuoyundan
gizlenerek yapıldığı yolundaki iddialar doğru mudur?Bu sınavın iptali için
beldedeki üç siyasî parti başkanından ilçe kaymakamlığına yaptıkları müracaat
değerlendirmeye alınmış mıdır? Alındıysa neticesi ne oldu? 3. T.C.
Maliye ve Gümrük Bakanlığının 5655999 no.lu Habur Gümrüğü vezne alındı belgesi
ile aynı belediyeye teslim edilen mazotun belediye harcamaları için
kullanılmadığı yolundaki iddialar ve bu meyanda basına intikal eden haberlerin
gerçeklik payı nedir? Bu konuda herhangi bir araştırma veya soruşturma yapılmış
mıdır? Yapılmışsa neticesi ne oldu? 4. Yukarıda
zikredilen hususlar ve benzeri uygulamalarda yapmış olduğu icraatından dolayı
kamuoyu nezdinde yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla itham olunan Akarsu
Belediye Başkanı hakkında bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
Yapılmışsa neticesi ne oldu? T.C. İçişleri
Bakanlığı 24.2.1999 Mahallî İdareler
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.0.MAH.0.65.00.002/80134 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığının 13.1.1999 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.
01.0.GNS.0.10.00.02-7/6740/16743/38652 sayılı yazısı. İlgi
yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenen Mardin Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın “Mardin-Akarsu Belediye Başkanı hakkındaki yolsuzluk
iddiaları”na ilişkin yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Mardin Valiliğinden
alınan 2.2.1999 tarihli ve 65 sayılı yazı ile 17.2.1999 tarihli ve 118 sayılı
yazıda; 1. Fazilet
Partisi Akarsu Belde Başkanı Zeyni Aydeniz tarafından Nusaybin Kaymakamlığına
verilen Akarsu Belediyesi hizmet binası inşaatında usulsüzlük ve yolsuzluk
yapıldığı iddiasıyla ilgili 9.11.1998 tarihli şikâyet dilekçesinin, İl
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne incelenmek üzere gönderildiği, Akarsu
Belediyesi hizmet binası inşaatı ile ilgili ihale duyurusunun 19 Temmuz 1998
tarihli Resmî Gazetede yayımlandığı, ihalenin ilandan 10 gün sonra 29 Temmuz
1998 günü duyuruda belirtilen yer ve saatte 2886 sayılı Kanunun 35/a maddesine
göre yapıldığı, İhaleyi,
başvuruda bulunan ve katılması uygun olan 3 müteahhit firmadan alınan kapalı
teklifler sonucunda % 2,60 kırımla Öz-Tunç İnş. San. Tic. ve Turizm Ltd.
Şirketinin kazandığı, Söz
konusu ihalenin usulüne uygun olarak yapıldığı, bu konuda herhangi bir
yolsuzluğun tespit edilmediği, İl Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce kontrollüğü
yapılacak olan ihale ile ilgili olarak yer teslimi yapıldığı, halen herhangi
bir ödemede bulunulmadığı, 2. Akarsu
Belediyesince 5.12.1998 tarihinde açılan sınavın ilansız ve kamuoyundan
gizlenerek yapıldığı iddiası hakkında üç parti başkanının şikâyeti üzerine
Nusaybin Kaymakamlığınca yapılan inceleme neticesinde; sınavla ilgili ilanın
23.11.1998-3.12.1998 tarihleri arasında belediye hoparlörleriyle halka
duyurulduğu, ayrıca il genelindeki belediyelere ilan edilmek üzere
gönderildiği, bu nedenle sınavın iptalinin gerekmediğinin anlaşıldığı ve
durumun dilekçe sahiplerine bildirildiği, 3. Maliye
Bakanlığının 5655999 no.lu Habur Gümrüğü vezne alındı belgesi ile Akarsu
Belediyesine teslim edilen mazotun belediye harcamaları için kullanılmadığı
yolundaki iddialar ile bu konuda basına intikal eden haberler üzerine Valilikçe
Nusaybin Kaymakamlığına yaptırılan inceleme neticesinde düzenlenen raporda,
“söz konusu motorinin belediye hizmetlerinde kullanıldığı ve Akarsu Belediye
Başkanının görevini kötüye kullanmadığı” tespit edildiğinden, soruşturma
dosyasının işlemden kaldırıldığı, 4. Akarsu
Belediye Başkanı Fevzi Arslan hakkında görevi süresince yapılan tüm
şikâyetlerin değerlendirilmeye alınarak, inceleme veya soruşturma açıldığı,
ancak adı geçen hakkında suç teşkil edebilecek herhangi bir işlem veya emareye
rastlanılmadığı, belirtilmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 12.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İçişleri eski Bakanı Meral Akşener
tarafından açıklanan kasete ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı B.
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6743) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim. 28.12.1998 Lütfi Yalman Konya 1. Bir
süre önce eski İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından açıklanan kasette
ortaya konan kirli ilişkilerin kimler tarafından ne amaçla kaydedildiği
araştırılmış mıdır? Kasetin MİT tarafından kayda alınıp gönderildiği doğru
mudur? 2. Kasetin
içeriğinde ortaya çıkan medya-hükümet ve medya-yargı çıkar ilişkilerinin
muhatablarıyla ilgili herhangi bir yasal işlem başlatılmış mıdır? 3. Kasette
yer alan menfaat talepleriyle ilgili resmî onaylar gerçekleşmiş midir? Bahse
konu olan medya sahipleri herhangi bir menfaat elde etmiş midir? 4. Kasette
ele alınan kirli ilişkiler neticesinde taraflar herhangi bir menfaat elde
etmişler ise bu menfaatlerin geri alınması, idarenin işleminin iptal
ettirilmesi veya durdurulması düşünülmekte midir? Bu konuda herhangi bir
girişiminiz var mıdır? 5. Şahsınıza
hakaret niteliği taşıyan konuşmalara ilişkin şahsî tepkiniz ne olmuştur? T.C. İçişleri
Bakanlığı 18.2.1999 Emniyet Genel
Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01/043652 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMMBaşkanlığının 13.1.1999 tarih ve
A.01-O.GNS.0.10.00.02-7/6743-16746/38655 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 28.1.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-910-5/446 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın
Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan
cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla
ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır. 1. Önergede
bahsedilen kasetle ilgili MİT Müsteşarlığının kayıtlarında herhangi bir bilgiye
rastlanılmadığı bildirilmiştir. 2. Bakanlığımca,
kamuoyuna açıklanan ses kasetleri ile ilgili gerekli inceleme ve araştırma
yapılmaktadır. 3. Yapılan
araştırmalarda sözkonusu kayıtların Devlet organlarındaki görevliler tarafından
yapılmadığı anlaşılmıştır. 4.-5. İşlenen
suç ile ilgili olarak yargı denetiminin dışında idare tarafından gerekli
araştırmalar sürdürülmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 13.
– İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İzmir Buca Cezaevinde yatan iki
kişinin yeniden yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Selçuk Öztek’in yazılı cevabı (7/6745) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hasan Denizkurdu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul İzmir’de
Barış Yıldırım ve Ümit Kanlı adında 23 yaşında iki genç, duvara yazı yazmak ve
bir banka otomatını yakmakla suçlandılar. Otomatı yakmaktan beraat ettiler, ama
üç yıldır Buca Cezaevinde yatmaktalar. Ümit Kanlı, cezaevi baskınında belinden
yaralanmış, ancak tomografi çekilmesi lazımken izin verilmiyormuş. Barış
Yıldırım ise Buca’da kulağından rahatsızlanıp yürüme dengesini kaybetmiş. 1.
Bu iki gencin davalarını yeniden gördürmek imkânı var mıdır? 2.
Varsa böyle bir girişimi düşünür müsünüz? 3.
Bu iki gencin rahatsızlıkları doğru mudur? 4.
Doğruysa tedavilerine neden imkân verilmediğini araştırıp sorumlular hakkında
soruşturma başlatmayı düşünür müsünüz? T.C. Adalet
Bakanlığı 17.2.1999 Bakan
: 286 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 13.1.1999 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.-10.00.02-7/6745-16757/38688 sayılı yazınız. İlgi
yazınız ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından
Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen
7/6745-16757 Esas No’lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde
ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı Sayın
Bülent
Akarcalı İstanbul
Milletvekili TBMM Bakanlığıma
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/6745-16757
Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir. Soru
önergesinde adı geçenlerden; –
Barış Yıldırım’ın izinsiz siyasi içerikli pankart asmak suçundan Bornova Sulh
Ceza Mahkemesinin 13.9.1994 tarih ve Esas : 1994/296, Karar : 1994/796 sayılı
kararı ile Türk Ceza Kanununun 537 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sonuç
olarak 1 yıl 8 ay hafif hapis ve 275 000 TL. hafif para cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiği ve bu cezasının Yargıtay 9 uncu Ceza
Dairesinin incelemesinden geçerek 21.11.1995 tarihinde kesinleşmesi sonucu
infaz edildiği, –
Ümit Kanlı hakkında yasadışı örgüt adına pankart asmak ve yazılama yapmak
suçundan İzmir 6 ncı Sulh Ceza Mahkemesine açılan davanın yapılan yargılanması
sonunda 12.6.1996 tarih ve Esas : 1995/1187, Karar : 1996/1240 sayı ile berâet
kararı verildiği ve kararın 13.6.1996 tarihinde kesinleştiği, –
Diğer yandan adı geçen kişilerin içinde bulunduğu bir kısım kişiler hakkında
İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 17.12.1996 tarih ve Esas : 1995/105
ve Karar : 251 sayılı hükmün Yargıtay 9 uncu Ceza Dairesinin 21.1.1998 tarih ve
Esas : 1997/1988 ve Karar : 1997/6092 sayılı ilâmı ile bozulması üzerine, aynı
mahkemenin 1998/28 Esasına kaydı yapılarak yapılan yargılama sonunda 11.6.1998
tarih ve 1998/110 sayılı karar ile söz konusu kişilerin Türk Ceza Kanununun 168
inci maddesinin ikinci fıkrası ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5 inci
maddesi uyarınca sonuç olarak 12 yıl 6’şar ay ağır hapis cezası ile
cezalandırılmalarına ve tutuk hâllerinin devamına karar verildiği, dosyanın
halen Yargıtay incelemesinde olduğu, –
Barış Yıldırım’ın İzmir Buca Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunduğu ve bazı
rahatsızlıkları nedeniyle cezaevi revirine çeşitli defalar müracaat ettiği ve
burada yapılan muayenelerden sonra ileri tetkik ve tedavisi için İzmir Atatürk
Eğitim Hastanesinin 20.2.1998 tarihinde Kulak-Boğaz-Burun Hastalıkları,
24.6.1998 tarihinde Göz Hastalıkları ve 7.7.1998 tarihinde de Nöroloji Bölümlerine
sevk edildiği, yapılan muayenelerde adı geçen kişinin tedavi ve ileri tetkik
gerektiren herhangi bir kronik rahatsızlığının bulunmadığı rapor edilerek
cezaevine geri gönderildiği, ayrıca cezaevi doktorlarınca düzenlenen 28.1.1999
tarih ve 1999/25 protokol nolu raporla bu kişinin myopi ve astigmat dışında
herhangi bir ilerleyici rahatsızlığının bulunmadığının bildirildiği, –
Diğer tutuklu Ümit Kanlı’nın ise 6.5.1997 tarihinde İzmir Buca Kapalı
Cezaevinden Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevine, 20.3.1998 tarihinde de Bergama
Özel Tip Kapalı Cezaevine nakledildiği ve halen bu cezaevinde bulunduğu,
Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevindeyken 13.1.1998 tarihinde gripal enfeksiyon
teşhisiyle ilaç tedavisi gördüğü, Bergama Özel Tip Kapalı Cezaevindeyken
cezaevi tabipliğine lumbalji şikayetiyle başvurduğu, yapılan muayenesinden
sonra tedaviye başlandığı, ancak rahatsızlığının geçmemesi üzerine tedavi ve
tetkik amacıyla Bergama Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Polikliniğine sevk edildiği ve uzman hekim tarafından 22.4.1998 tarih ve
1998/188 protokol numarasıyla muayenesinin yapıldığı ve lumbalji tanısıyla
tedavi altına alındığı, tedavisinin cezaevi tabipliğince de takip edildiği, bu
rahatsızlığı nedeniyle cezaevi revirinde semptomatolojik tedavisi uygulamakta
olduğu ve halen almakta olduğu ilaç tedavisi ve öneriler ışığında şikayetinin
tetkikine devam edildiği ve cezaevi tabipliği tarafından yeniden Devlet
Hastanesine sevk edilmesine rağmen adı geçen kişinin hastaneye gitmeyi kabul
etmediği, her iki kişinin de rahatsızlıklarıyla yakından ilgilenildiği, gerekli
teşhis ve tedavilerinin yaptırıldığı, bu nedenle tedavilerinin
geciktirilmesinin söz konusu olmadığı, İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığının 26.1.1999 tarih ve B. Tel. 1999/85 sayılı yazısı ile
1.2.1999 tarih ve B. Tel. 1999/108 sayılı yazısı ve ekleri, Çanakkale E Tipi
Kapalı Cezaevi Müdürlüğünün 3.2.1999 tarih ve 1999/419 sayılı yazısı ile
Bergama Özel Tip Kapalı Cezaevi Müdürlüğünün 3.2.1999 tarih ve 1999/403 sayılı
yazısından anlaşılmıştır. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı 14.
– İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Türkiye’de çalışacak yabancı
öğretmenlere yurtdışı temsilciliklerimizden çalışma izni alma zorunluluğu
getirilmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı
(7/6748) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 1.
Bakanlığınızın talebi üzerine, Türkiye’de çalışacak yabancı öğretmenlere
yurtdışı temsilciliklerimizden çalışma izni alma zorunluluğu getirildiği doğru
mudur? 2.
Başka ülkelerde uygulama böyledir anlayışı ile, zaten öğretmen sıkıntısı çeken
Türk Eğitim Sektörüne bu uygulama ile darbe vurulduğunu Bakanlığınız araştırmış
mıdır? 3.
Demokratik anlayışın gereği olarak bu uygulamaya geçmeden önde Türk Eğitim
Sektörü temsilcileri ile Bakanlığınızın bir görüşmesi olmuş mudur? 4.
Bakanlığınız, bu uygulamanın yararsız, eğitim sektörümüzü zarara sokan,
gereksiz para ve zaman külfetine yol açtığını kabul edip, aldığı kararı gözden
geçirmeyi düşünür mü? T.C. Dışişleri
Bakanlığı 23.2.1999 Siyaset
Planlama Genel Müdürlüğü Sayı
: SPGM/84 Konu
: İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın yazılı soru önergesine cevap Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 27 Ocak 1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6748-16767/38698 sayılı
yazıları. İstanbul
Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın, ilgide kayıtlı soru önergesinin cevabı
ilişikte sunulmaktadır. Saygılarımla
arz ederim. İsmail Cem Dışişleri
Bakanı Yabancıların
Türkiye’ye gelişleri ve Türkiye’de ikametlerini düzenleyen temel kanunlar 5682
sayılı Pasaport Kanunu ile 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve
Seyahatlerine Dair Kanundur. 5682
sayılı Pasaport Kanununun giriş vizesi mecburiyetini düzenleyen 5 inci maddesi,
Kanunda belirtilen istisnalar dışında yabancıların Türkiye sınırlarından içeri
girebilmeleri için vize almak zorunda olduklarını hükme bağlamaktadır. 5683
sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatlerine Dair Kanunun 3 üncü
maddesi uyarınca iş tutmak maksadıyla Türkiye’ye gelen yabancıların geldikleri
tarihten itibaren 1 ay zarfında ve herhalde çalışmaya başlamazdan evvel ikamet
tezkeresi almış bulunmaları gerekmektedir. Ülkemiz
ile yabancı devletler arasında imzalanan Vize Muafiyet Anlaşmaları münhasıran
turistik amaçlı ve kısa süreli seyahatlere dair olup, turizm amacıyla yapılan
seyahatler dışında Türkiye’de iş tutmak, öğrenim görmek ve uzun süreli ikamet
etmek maksatlarıyla gelecek yabancıların Dış Temsilciliklerimizden amaçlarına
uygun vize alarak gelmelerini şart koşmaktadır. Türkiye’de
çalışmak isteyen yabancıların ülkemize geliş amaçlarına uygun çalışma vizesi
alarak giriş yapmaları, imzaladığımız ikili Vize Anlaşmalarının, taraf
olduğumuz Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında kişilerin seyahatleriyle
ilgili sözleşmenin, mütekabiliyet ilkesinin, uluslararası teamül kurallarının
ve millî mevzuatımızın bir gereği olup, Türkiye’deki yabancıların denetlenmesi,
vatandaşlarımızın haklarının korunması kamu düzeni ve ülke güvenliği açısından
büyük bir önem taşımaktadır. Bu
çerçevede halihazırda yürürlükte bulunan mevzuatımızın uygulanmasında ilgili
tüm Bakanlıklarımız ve kuruluşlarımızın, mutabakatı sağlanarak tespit edilen
yöntem uyarınca ülkemize çalışmak veya öğrenim görmek amacıyla gelmek isteyen
yabancıların girişlerinde önce Dış Temsilciliklerimizden amaçlarına uygun vize
almaları ve ülkemize gelişlerini takibeden 1 ay içinde Emniyet Müdürlüklerimize
müracaat ederek ikamet tezkeresi almaları gerekmektedir. Dış
Temsilciliklerimize vize müracaatında bulunan yabancıların istizan bilgileri
Bakanlığımız aracılığı ile İçişleri Bakanlığına ve Millî İstihbarat Teşkilâtına
iletilerek, yapılan soruşturmaları takiben alınan cevaplar Dış
Temsilciliklerimize vize talimatı olarak gönderilmektedir. Çalışma
vizesi için izlenmesi gereken prosedür ilgili eğitim kuruluşlarımız tarafından
bilinmektedir. Bakanlığımıza bu konuda intikal eden az sayıdaki şikayetlerin
sektöre yeni giren bazı Kurumların deneyim eksikliğinden kaynaklandığı izlenimi
mevcuttur. 15.
– Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, TEDAŞ alacaklarının tahsiline ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı A. Ziya Aktaş’ın yazılı
cevabı (7/6750) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın, delaletinizle Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Hasan Hüseyin Öz Konya Sorular
: Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) ve bağlı ortaklıkları ile
müesseselerinin elektrik abonelerinden 1997 yılının sonuna kadar birikmiş
enerji bedeli anapara alacaklarının tahsiline ilişkin Bakanlar Kurulunca
26.10.1998 tarihinde kararlaştırılan ve 4.12.1998 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan karar ile ilgili olarak basında birtakım iddialar yer almıştır. Bu
çerçevede; 1.
Bu kararname hangi ihtiyaca binaen ve hangi maksatla hazırlanmıştır? 2.
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’in Başkent
EDAŞ’a olan yaklaşık 100 milyar liraya yakın elektrik borcundan dolayı, Sayın
Cumhurbaşkanının da etkisiyle bu kararnamenin hazırlandığı şeklindeki iddia
doğru mudur? 3.
Hacı Ali Demirel’in bu borcundan dolayı, sahibi olduğu Yükseliş Kolejine haciz
konduğu ve hakkında yasal takibat sürecinin başlatıldığı iddiasının doğruluk
payı nedir? Bu iddia şayet doğru ise bu süreç ne şekilde neticelenmiştir veya
neticelenmemişse hangi noktadadır? 4.
Sayın Haci Ali Demirel’in 1997 yılı sonuna kadar Başkent EDAŞ’a ve TEDAŞ’ın
diğer şubelerine olan toplam elektrik borcu ne kadardır? 1998 yılı sonu
itibariyle bu borçların ne kadarı ödenmiştir? 5.
Kararnamede geçen kararın uygulanmasından doğacak zarar ve mahrum kalınan kârın
Hazine tarafından ödenmesi; devlete olan elektrik borcunu ödemediği iddia
edilen Haci Ali Demirel gibi devlete elektrik borcu olanların faturalarının,
devlete, dolayısıyla halka kesilmesi demek değil midir? 6.
Kararname ile karar kapsamına alınan alacakların 20 Aralık 1998 tarihine kadar
ödenmesi halinde asıl borçluları ve kefilleri hakkındaki kanunî takibatların
durdurulacağı kararı hangi amaçla alınmıştır? Kanunî takibat altına alınan
borçluların ve kefillerin borçlarının miktarına göre sıralaması yapılırsa, ilk
10 sırada kimler ya da hangi kurum ve kuruluşlar yer almaktadır. 7.
Bu kararname kapsamında, 20 Aralık 1998 tarihine kadar ülke genelinde ne
kadarlık tahsilat yapılmıştır? T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 1.3.1999 Araştırma,
Plânlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.15.O.APK.0.23.300-248-3488 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 27.1.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6750-16769/38715 sayılı yazısı. b)
Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 3.2.1999 tarih ve
B.02.0.KKG.0.12/106-911-2/589 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün 55 inci Hükümetin Başbakanı Sayın Mesut
Yılmaz’a tevcih ettiği ve Başbakanlıkça, Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması
tensip olunan, 7/6750-16769 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99
uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. A.
Ziya Aktaş Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Konya
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün yazılı
soru önergesi ve cevabı (7/6750-16769) Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) ve bağlı ortaklıkları ile
müesseselerinin elektrik abonelerinden 1997 yılının sonuna kadar birikmiş
enerji bedeli anapara alacaklarının tahsiline ilişkin Bakanlar Kurulunca
26.10.1998 tarihinde kararlaştırılan ve 4.12.1998 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan karar ile ilgili olarak basında birtakım iddialar yer almıştır. Bu
çerçevede; Soru
1. Bu kararname hangi ihtiyaca binaen ve hangi maksatla hazırlanmıştır? Cevap
1. 26.10.1998 tarih 98/1232 sayılı Kararname, 1997 yılı sonuna kadar TEDAŞ
Genel Müdürlüğünün 60 trilyon TL.’ye ulaşan birikmiş alacaklarının özelleştirme
aşamasında tahsilini hızlandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Özelleştirmeden
sonra alacakların tahsili daha da güçleşecektir. Soru
2. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’in Başkent
EDAŞ’a olan yaklaşık 100 milyar liraya yakın elektrik borcundan dolayı, Sayın
Cumhurbaşkanının etkisiyle bu kararnamenin hazırlandığı şeklindeki iddia doğru
mudur? Cevap
2. Kararnamenin hazırlanış amacı, TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 60 trilyon TL.’ye
ulaşan ana para alacaklarının özelleşme öncesinde tahsiline yöneliktir. Çünkü,
İşletme Haklarının Devrini alan şirketin geçmiş alacakları tahsil etme
zorunluluğu yoktur. TEDAŞ’ın da devir olan bölgelerde tahsilata devam etme
imkânı olamayacağı için bir defaya mahsus olmak üzere bu yola baş vurulmuştur.
Böyle bir iddianın kararnameyle ilgisi bulunmamaktadır. Soru
3. Hacı Ali Demirel’in bu borcundan dolayı, sahibi olduğu Yükseliş Kolejine
haciz konduğu ve hakkında yasal takibat sürecinin başlatıldığı iddiasının
doğruluk payı nedir? Bu iddia şayet doğru ise bu süreç ne şekilde
neticelenmiştir veya neticelenmemişse hangi noktadadır? Cevap
3. Özel Yükseliş Kolejinin birikmiş Elektrik Tüketim borçları için onaltı (16)
adet icra takibi yapılmıştır. Bu
takiplere dayalı olarak Özel Yükseliş Kolejinin tapu kaydına haciz konulmuş,
menkul haczi yoluyla da dosya alacaklarının tahsilini sağlamak üzere sair yasal
işlemler yapılmıştır. Haciz
işlemleri sonucu dört (4) adet dosya borcunun tamamı 4.12.1998 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlanan 98/12032 sayılı Bakanlar Kurulu Kararından önce tahsil
edilmiş, iki (2) adet dosyaya kısmi ödeme yapılmıştır. Sair
üç (3) dosya için yapılan menkul haczi nedeniyle ödeme taahhüdünde
bulunulmuştur. Ödeme taahhüdünün yerine getirilmemesi üzerine, Ağustos 1998
tarihinde İcra Tetkik Mercii Hâkimliğinde taahhüdü ihlalden dolayı dava
açılmıştır. Bu üç dosya borcu 98/12032 sayılı BakanlarKurulu Kararına
istinaden, 19.12.1998 tarihinde ödenmiştir. Diğer icra takip dosyalarının borcu
ödenmemiş olup, bu dosya alacaklarının tahsili için gerekli yasal işlemlere
devam edilmektedir. Soru
4. Sayın Haci Ali Demirel’in 1997 yılı sonuna kadar Başkent EDAŞ’a ve TEDAŞ’ın
diğer şubelerine olan toplam elektrik borcu ne kadardır? 1998 yılı sonu
itibariyle bu borçların ne kadarı ödenmiştir? Cevap
4. A)
Özel Yükseliş Kolejinin 31.12.1997 tarihi itibariyle birikmiş Elektrik Tüketim
borcu (Gecikme zammı+KDV hariç) 14 596 784 509 TL. dır. Bu borçları için Özel
Yükseliş Koleji aleyhine yapılan icra takipleri sonucunda 4.12.1998 tarihli
Resmi Gazete’de yayımlanan 98/12032 sayılı Bakanlar Kurulu Kararından önce dört
(4) dosya borcu tahsil edilmiştir. B)
Tahsil edilen dört (4) adet dosyanın; a)
Ana para borcu tutarı : 1 499 849 000 TL. b)
Gecikme zammı+KDV+Yargı gideri tutarı :+ 4 957 876 292 TL. 6 457 675 292
TL.’dır. C)
Takip dosyalarından iki (2) adedi için; a)
17.3.1998 tarihinde : 2 000 000 000 TL. b)
5.5.1998 tarihinde : + 600 000 000 TL. 2 600 000 000
TL. olmak
üzere kısmi ödeme yapılmıştır. D)
98/12032 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden 19.12.1998 tarihinde üç (3)
adet icra takip dosyası borcu ödenmiştir. a)
Üç adet icra takip dosyasının ana para borcu toplamı 3 889 648 000 TL.’dir. b)
19.12.1998 tarihi itibariyle üç adet icra takip dosyasının gecikme
zammı+KDV+Yargı gideri toplamı 20 014 980 449 TL.’dır. c)
Anılan Kararname gereği, bu üç dosya borcu için 19.12.1998 tarihinde Anapara+G.
zammı+ Yargı gideri olarak 7 882 827 491 TL. ödenmiştir. E)
Yukarıda belirtilen ödemeler dışında Özel Yükseliş Koleji aleyhine yapılan icra
takip dosyalarının 31.12.1998 tarihi itibariyle; a)
Elektrik Tüketim Bedeli (Anapara) borcu : 9 207 287 592 TL. b)
G. Zammı+KDV+Yargı gideri borcu : 30 121 688 241 TL. olmak
üzere TOPLAM : 39 328 975 831 TL.’dır. Soru
5. Kararnamede geçen kararın uygulanmasından doğacak zarar ve mahrum kalınan
kârın Hazine tarafından ödenmesi; devlete olan elektrik borcunu ödemediği iddia
edilen Haci Ali Demirel gibi devlete elektrik borcu olanların faturalarının,
devlete dolayısıyla halka kesilmesi demek değil midir? Cevap
5. TEDAŞ’ın Türkiye genelinde abonelerden alacağı olan 60 trilyon TL.’nın
yıllardan beri tahsil edilemeyen alacaklar olduğu için sürekli cezalı duruma
düşerek katlandığı ve kangren haline geldiği TEDAŞ Genel Müdürlüğünce
bilinmektedir. İşletme Hakkının Devrinden sonraki tahsilat problemleri de göz
önüne alındığında bu borçların hiç tahsil edilememektense aboneye böyle bir
kolaylığın sağlanması halinde ana paranın önemli bir kısmının tahsil edilmesi
düşünülmüştür. Burada şahısların borcu dikkate alınmadan genel bir
değerlendirme yapılmıştır. Soru
6. Kararname ile karar kapsamına alınan alacakların 20 Aralık 1998 tarihine
kadar ödenmesi halinde asıl borçluları ve kefilleri hakkındaki kanunî
takibatların durdurulacağı kararı hangi amaçla alınmıştır? Kanunî takibat
altına alınan borçluların ve kefillerin borçlarının miktarına göre sıralaması
yapılırsa, ilk 10 sırada kimler ya da hangi kurum ve kuruluşlar yer almaktadır. Cevap
6. Kararname ile karar kapsamına alınan alacakların 20 Aralık 1998 tarihine
kadar ödenmesi halinde asıl borçluları ve kefilleri hakkındaki kanunî
takibatların durdurulacağı konusunda, icrai takibatta olan alacaklarının
takibi, TEDAŞ Genel Müdürlüğünün büyük iş kaybına neden olmasından dolayı
kararname kapsamına alınmıştır. TEDAŞ
Genel Müdürlüğünün 19 000 000 civarında abonesi bulunmaktadır. Bu kararnameden
faydalanan ilk on (10) aboneyi şu anda belirlemek mümkün değildir. Soru
7. Bu kararname kapsamında, 20 Aralık 1998 tarihine kadar ülke genelinde ne
kadarlık tahsilat yapılmıştır? Cevap
7. Bu kararname kapsamında ülke genelindeki abonelerden birikmiş borçlara
karşılık 5 trilyon civarında tahsilat yapılmıştır. 16.
– Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bursa Valiliği tarafından yayımlanan ve
imam hatip lisesi öğrencilerine türbanla derse girme yasağı getiren genelgeye
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6751) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Kutlu Aktaş tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 5.1.1999 Veysel Candan Konya Bursa
Valisi Orhan Taşanlar’ın Millî Eğitim Bakanlığının 12.1.1998 tarih ve 1998/04
sayılı öğrencilerin kılık kıyafetlerine dair yönetmelik esas gösterilerek
yayınladığı genelgeyi farklı yorumlayarak 2.12.1998 tarih ve 105 sayılı yazısı
ile öğrencileri derslere almayarak ve zor kullanarak Anayasa suçu işlemektedir.
Çünkü, Anayasanın 42 nci maddesi “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz” denmektedir. Bu sebeple; 1.
Bakanlığınıza bağlı bir kamu görevlisi valinin öğrencileri başörtülü olan imam
hatipli kızları başörtülerinden dolayı derslere almama yönünde genelge
yayınlama yetkisi var mıdır? 2.
Anayasa tarafından güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkı Vali Taşanlar
tarafından öğrencilerin elinden alınabilir mi? 3.
Millî Eğitim Bakanlığının yayınladığı genelge kılık kıyafetleri uygun hale
gelmelerini sağlayın demek, okula almamak anlamına mı gelir? 4.
Aylardır süren, öğrenci ve velilerin sıkıntıya düşmesine sebep olan, bu hukuk
dışı genelgeyi yayınlayan vali hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? 5.
Bursa imam hatip okullarıda devam eden bu gerginliğin giderilmesi için hukuk
dışı uygulama yapan Vali Taşanlar’ı görevden almayı düşünüyor musunuz? T.C. İçişleri
Bakanlığı 16.2.1999 Personel
Genel Müdürlüğü Sayı
: B050PGM0710001-Ş/3053 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 27.10.1999 tarih ve Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-16879 sayılı yazınız. Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/6751) ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru
önergesindeki konularla ilgili olarak Bursa Valiliğinden alınan 10.2.1999
tarihli yazıdan; Bursa Valiliğinin 2.12.1998 tarih ve 662 sayılı yazısının
“Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle
Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik” ve “Kamu Kurum ve
Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” ile
Millî Eğitim Bakanlığının 12.1.1998 tarih ve 1998/4 sayılı Genelgelerinin
uygulanmasını esas alan bir yazı olduğu, Anayasa
tarafından güvence altına alınan kişilerin eğitim öğretim hakkının
kullanılmasına ve korunmasına Bursa Valiliğince özen gösterildiği, Millî
Eğitim Bakanlığının, Kılık-Kıyafet Yönetmeliğinin uygulanmasını esas alan
genelgeleri üzerine, okula alınmayan herhangi bir öğrencinin söz konusu
olmadığı, ancak, bazı öğrenci gruplarının kurallara uymamakta ısrarlı
davranarak okula gelmemelerinin kendi iradeleri ve dışarıdan grupların
yönlendirmesiyle oluştuğu, kurallara uyan tüm öğrencilerin okullarına devam
ettiği ve eğitim-öğretimlerini sürdürdükleri anlaşılmıştır. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar hakkında Bakanlık makamınca herhangi bir soruşturma
açılmamıştır. İl
Valileri 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 6 ncı maddesi uyarınca Bakanlar
Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanmaktadırlar. 17.
– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bursa Valiliği tarafından yayımlanan ve
imam hatip lisesi öğrencilerinin türbanla okula girmelerini yasaklayan
genelgeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı
(7/6752) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Kutlu Aktaş tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 5.1.1999 Zeki Ünal Karaman Bursa
Valisi Orhan Taşanlar bir genelge yayımlayarak, başlarını açmadıkları için İHL
öğrencilerinin okullarına girmelerini yasakladı. Sorularım
şunlardır: 1.
Bu yasak yasal mıdır? 2.
Öğrencilerin eğitim ve öğrenim hakları Anayasa ve yasalarımızca güvence altına
alınmış değil midir? 3.
Okullarına girmek isteyen öğrencilerin polislerce coplanmasını normal
karşılıyor musunuz? T.C. İçişleri
Bakanlığı 16.2.1999 Personel
GenelMüdürlüğü Sayı
: B050PGM0710001-Ş/3055 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 27.10.1999 tarih Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-16879 sayılı yazınız. Karaman
Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediği soru önergesine (7/6752) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru
önergesindeki konularla ilgili olarak Bursa Valiliğinden alınan 10.2.1999
tarihli yazıdan; Bursa Valiliğinin 2.12.1998 tarih ve 662 sayılı yazısının
“Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle
Öğrencilerin Kılık-Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik” ve “Kamu Kurum ve
Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” ile
Millî Eğitim Bakanlığının 12.1.1998 tarih ve 1998/4 sayılı Genelgelerinin
uygulanmasını esas alan bir yazı olduğu öğrencilerin okula girmelerini
yasaklamadığı, yapılan uygulamaların, mevcut yasa, yönetmelik ve genelgelerin
gereği olduğu, Valiliğin keyfi ve özel bir yaptırımı olmadığı, Anayasa
tarafından güvence altına alınan kişilerin eğitim öğretim hakkının
kullanılmasına ve korunmasına Bursa Valiliğince özen gösterildiği, Hiç
bir öğrencinin polisler tarafından coplanarak okullarına girmelerine engel
olunmadığı, tam aksine okula girmelerinin güvenlik altında sağlandığı
anlaşılmıştır. 18.
– Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Doğu ve Güneydoğuda terör olaylarının
yaşandığı bölgelerin turizme açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Turizm Bakanı Ahmet Tan’ın yazılı cevabı (7/6754) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. Mahmut Işık Sıvas Yaklaşık
15 yıldan bu yana devam eden Doğu ve Güneydoğudaki PKK terörü; 30 bin
insanımızın ölümüne, 100 milyon dolar paramızında yok olmasına neden olmuştur.
Terörün verdiği tahribat köylerimizi boşaltmış, insanlarımızı yoksullaştırarak
çok acı çekmesine neden olmuştur. Gelinen
noktada, terör örgütüne ait bir çok sığınak su yüzüne çıkarılmış, sayısız silah
ve mühimat ele geçirilmiştir. Bu gerekçeler gözönünde bulundurularak; 1.
Doğu ve Güneydoğudaki terör bölgelerinde bulunan sığınaklar, buralardan
yakalanan silahlar, şehit olan güvenlik kuvvetleri sayısı ve başka her türlü
çatışma olaylarının olduğu yerlerin aynen ihdası ile doğal güzelliklerde
dikkate alınarak bu bölgeleri iç ve dış turizme açmayı düşünüyor musunuz? 2.
Böyle bir organizasyonda, bütün turizm şirketlerinin bölgeye özendirilerek akın
edeceği düşünülürse, hem bölgenin kalkınması, hem de gelecek turist gruplarının
ağırlanması için bir mastır plan uygulayarak yatırıma hemen başlamayı düşünüyor
musunuz? 3.
Bölgede, 30 bin kişinin öldüğü ya da şehit edildiği düşünülürse, bir anda bu
bölgeye en az ölenlerin birinci derece yakınlarından 60-70 bin kişinin ziyaret
edeceği gerçeğinden hareketle alt yapı yatırımlarını kaç yılda bitirmeyi
düşünüyorsunuz? 4.
Bütün dünyanın yakından izlediği PKK hareketi ve terörün verdiği tahribat ve
acıları, dünya insanlarının yerinde görmesi için 1999 yılında bir reklam
kampanyası yapmayı düşünüyor musunuz? 5.
Böyle bir projede dünya turizm desteğide sağlanarak temsili çatışmalar ile
Irak’taki PKK kamplarına yapılan baskınları da içerecek şekilde; bir turizm
potansiyeli oluşacağına ve bölgenin kısa sürede kalkınacağına ve teröründe
işsizliğin önlenmesi nedeniyle daha da gerileyeceğine ve zamanla biteceğine
inanıyor musunuz? T.C. Turizm
Bakanlığı 12.2.1999 Hukuk
Müşavirliği Sayı
: B.170.HKM.0.00.00.00./261-4132 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) 27.1.1999 tarih ve Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6754-16783/38746
sayılı yazınız, b)
Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 3.2.1999 tarih ve
B.02.0.KKG.0.12/106-911-5/590 sayılı yazısı, İlgi
(b) yazı ekinde Bakanlığıma gönderilen Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut Işık’ın
Sayın Başbakanımıza yönelttiği yazılı soru önergesine, Sayın Başbakanımızın
tensipleri gereğince tarafımdan yanıt verilmiştir. 1.
Doğu ve Güneydoğu’da bugüne kadar süregelen terör olaylarının geçtiği
mekanların, kullanılan silahların, şehit olan insanlarımızın durumları
elbetteki çok önemli bir ibret vesikası olabilir ancak, bunların iç ve dış
turizmde malzeme olarak değerlendirilmesinin bir yararı olacağı
düşünülmemektedir. Bu
durumu, tarihin ve insanlığın yargısına bırakıp, bölgenin diğer tarihî,
kültürel, doğal özelliklerini ve güzelliklerini ön plana çıkaran turizm tanıtım
projeleri yapmakta ve uygulamaktayız. 2.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi “GAP”ın turizme açılması projesi kapsamında
düşünülmüş olup, bu konuda geniş çaplı envanter çalışmaları yapılmaktadır.
Terörle turizm arasında bir bağlantının varlığı söz konusu edilemez. 3.
Bölgenin doğa ve kültür turizmi açısından önemli bir potansiyeli bulunduğu
gözönünde bulundurularak Bakanlığımızca uygulanmakta olan projeler bu
bölgelerde seyahat ve konaklama olanaklarını artırmaktadır. Ancak,
turizm faaliyetleri ve tanıtım çalışmalarının kesinlikle terör ve savaş
dönemini çağrıştıracak gösterilerle bağdaşmayacağı gözönünde bulundurularak,
bölgeye yönelik tüm turizm faaliyetleri turizmin esas amacı olan dostluk,
kardeşlik duygularını içte ve dışta artırmaya yönelik şekilde, bölgemiz ve
insanının sosyal, kültürel, ekonomik kalkınmasını en iyi şekilde
etkileyebilmesini ön plana alarak yapılacaktır. Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin turizm potansiyelinin değerlendirilmesi, iç ve dış turizme
açılması ve bölgede turizm sektörünün uygulayacağı politika ve stratejileri
saptamak amacıyla 1998 yılı içerisinde “GAP Bölgesi Turizm Gelişme Planı”
Bakanlığımızca ihale edilmiş olup, proje çalışmaları halen devam etmektedir. Projenin
sonuçlanmasıyla, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde izlenecek turizm politikaları,
yöre insanının turizme özendirilmesine yönelik malî ve idarî tedbirler,
örgütlenme şeması ve öncelikle gelişmesi öngörülen alanlar tespit edilerek bu
kararlar doğrultusunda yatırımlar projede önerilen dönemler içerisinde
başlatılacaktır. 4.
Soru önergesinde ifade edilen bütün dünyanın yakından izlediği PKK terörünün
verdiği tahribat ve acıları, reklam aracı olarak kullanmak yerine, yörenin
tarihi, kültürel ve doğal özelliklerini belirten kampanyalar yapılması doğru
olacaktır. 5.
Türkiye genelinde, il sınırları dahilinde turizm ve rekreasyon amaçlı
kullanılabilecek kaynakların tespiti, daha başarılı kullanılabilmesi,
kullanılmayan kaynakların da devreye girebilmesi için teknik düzeyde öneriler
geliştirilmesi amacı ile il turizm envanteri ve turizmi geliştirme planları
iller bazında yaptırılmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi illeri için de (Bingöl ve
Tunceli hariç) bu çalışmalar tamamlanmıştır. Önümüzdeki yıllarda da yukarıda
belirtilen “GAP Bölgesel Turizm Gelişme Planı” örneğinde olduğu gibi, bölgesel
ölçekte çalışmalar tamamlanacaktır. Bunu takiben gerekli yatırımlara
başlanabilecektir. Bilgilerinize
arz ederim. Ahmet Tan Turizm
Bakanı 19.
– Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, 1998’de disiplin suçu nedeniyle hakkında
işlem yapılan, görevden alınan ve ceza verilen memurlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/6759) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorumun Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından açık ve net bir şekilde yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Dr. Mehmet Sılay Hatay 1998
yılı içinde, hangi disiplin suçu nedeniyle hakkında işlem yapılan, görevden
alınan ve ceza verilen devlet memurlarının sayısı kaçtır? T.C. Devlet
Bakanlığı 17.2.1999 Sayı
: B.02.0.003/0272 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 27.1.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6756-16785/38750 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 3.2.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-911-7/582 sayılı yazısı. Hatay
Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın
Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde
cevaplandırılmasını istediği 7/6756-16785 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı
ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Prof. Dr. Şükrü
S. Gürel DevletBakanı 1998
yılı içinde kamu kurum ve kuruluşlarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
göre haklarında disiplin işlemi yapılan personel sayısı: Tablo
1 Uyarma
(657/125-A) 6729 Kınama
(657/125-B) 3556 Aylıktan
kesme (657/125-C) 2818 Kademe
iler. durdurma (657-125-D) 953 Dev.
memur. çıkarma (657/125-E) 414 Toplam 14 470 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun disiplin hükümleri dışında, çeşitli
kurumlarda kendi mevzuatlarına göre haklarında disiplin işlemi yapılan personel
sayısı: Tablo
2 Çeşitli
disiplin cezaları 10 865 Meslekten
çıkarma 152 Toplam 11 017 20.
– Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Sarıkamış’ta Rus Savaşı sırasında
ölenlerin hatırasına şehitlik yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6758) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın, delaletinizle Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Hasan Hüseyin Öz Konya Sorular
: 84
yıl önce vatan topraklarını müdafaa etmek ve Rus ordularının saldırılarını
püskürtmek gayesi ile sefere çıkan 110 bin askerimizden 90 bininin Sarıkamış’ta
donarak şehit olduğu müessif hadise, maalesef tarihin derinliklerinde unutulmuş
gözükmektedir. Bugün
hür ve bağımsız bir şekilde üzerinde yaşadığımız ülke topraklarının kıymetinin
bilinmesi maksadıyla, gençlerimize, çocuklarımıza, ecdadımızın göstermiş olduğu
bu fedakarlığın anlatılması büyük bir vazife olarak karşımızda durmaktadır. Bu
çerçevede; 1.
Sarıkamış’ta yaşanan bu hadisedeki tarihi gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması ve
insanımıza sıhhatli bir şekilde iletilmesi açısından yapılmış herhangi bir
çalışma var mıdır? Şayet yok ise, bu yönde yapılması düşünülen çalışmalar nelerdir? 2.
Hadisenin geçtiği Sarıkamış’ta dahi, özellikle yeni kuşaktan orada yaşananları
bilen kimselerin olmaması; eğitim kurumlarımızın tarihimizi genç kuşaklara
aktarma sorumluluğundaki bir eksikliğini göstermez mi? 3.
Tarihten ders alınması açısından da önemli bir örnek teşkil eden bu dramın
bilinmesi ve genç kuşaklara aktarılması amacıyla bu hadiseye ders kitaplarında
yer verilmesi düşünülmekte midir? 4.
Sarıkamış’ta 90 bin şehidimize layık bir şehitlik yapmayı düşünüyor musunuz? 5.
Söz konusu tarihi günümüze taşıyıp, o günleri anlatacak ve hatırlatacak bir
müze kurma çalışması var mıdır? 6.
Bu hususlarla ilgili herhangi bir çalışma yapılmamış veya yapılmayacak ise bu
durum; vatan toprakları için yola çıkmış ve talihsiz bir şekilde bu yolda
hayatını kaybetmiş 90 bin şehidimizin kemiklerini sızlatmaz mı? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 17.2.1999 Ankara Kanun : 1999/7003-TÖ Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 27.1.1999 tarihli ve
Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6758-16787/38752 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 3.2.1999 tarihli ve KKG.0.12/106-911-9/584 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Hasan Hüseyin Öz tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen ve İlgi
(a) üzerine İlgi (b) ile tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/6758
sayılı yazısı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Konya
Milletvekili Hasan Hüseyin Öz tarafından verilen 7/6758
sayılı yazılı soru önergesinin cevabı 1.
Birinci Dünya Harbinde Doğu Cephesinde cereyan eden ve Türk askerî tarihinde
önemli bir yeri olan Sarıkamış Harekâtı hakkında şimdiye kadar yerli ve yabancı
pek çok eser yayınlanmıştır. Genelkurmay
Başkanlığınca yayımlanan “Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi 3
üncü Ordu Harekatı” adlı eserde konuyla ilgili geniş bilgi mevcut olup,
kitapta; herakâtın hazırlık safhası, harekât plânları, taarruz ve çekilme
safhası, harekâtın sonuçları, harekâttan çıkarılacak dersler ve iki tarafın
kayıpları başlıkları altında ayrıntılı bir şekilde arşiv kaynaklarına dayalı
olarak bilgi verilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile tarih
araştırmacılarının ve okuyucuların istifadelerine sunulmuştur. 2.
Konuyla ilgili diğer kaynakların önemlileri kitap halinde yayınlanmış olup,
bunlardan bazıları şunlardır. –
Hakkı Kır, Naci Altınbilek; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi,
3 üncü Ordu Harekâtı, C II, Kitap : 1, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik
Etüt Başkanlığı, Yayınları; Ankara 1993. –
Hakkı Kır, Naci Altınbilek; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi 3
üncü Ordu Harekâtı, C.II/II, Kitap II, Gnkur. ATASE Başkanlığı Yay., Ankara
1993. –
Nikolski, Sarıkamış Harekâtı, (Çev : Yzb. Nazmi), Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yay.,
Ankara 1990. –
(Kaymakam) Salâhaddin; “Büyük Harpte 10 uncu Kolordu ve Sarıkamış Muharebeleri
Hakkında Bir Konferans”, Askerî Mecmua, s. 22, Askerî Matbaa, İstanbul 1931. –
(Kaymakam) Salâhaddin; “Kafkas Cephesinde 10 uncu Kolordunun Büyük Harbin
İptidasından Sarıkamış Muharebeleri Nihayetine Kadar Harekâtı”, I. Kısım,
Askerî Mecmua s. 24, Askerî Matbaa, İstanbul 1931. –
(Kaymakam) Salâhaddin; “Kafkas Cephesinde 10 uncu Kolordunun Büyük Harbin
İptadisinden Sarıkamış Muharebeleri Nihayetine Kadar Harekâtı”. II. Kısım,
Askerî Mecmua s. 29, Askerî Matbaa, İstanbul 1933. 3.
Genelkurmay Başkanlığının bu konudaki yayınları TSK bünyesindeki askerî
birlikler ile eğitim ve öğretim kurumlarının kütüphanelerine gönderilmekte ve
öğrenciler bu konuda bilgilendirilmektedir. 4.
Sarıkamış’ta 90 bin şehidimizi temsilen, Millî Savunma Bakanlığına tahsisli
Batıkışla Şehitliği, Hazine’ye tahsisli arazide İstasyon Mahallesi Şehitliği,
Harmanlı Köyü Şehitliği ve Allahüekber Şehitlikleri ile Anıtları mevcut olup,
Sarıkamış Altınbulak Köyünde Maliye Bakanlığından tahsis alınmasını müteakip
yeni bir şehitlik yaptırılması hususu inşaat yatırım programına alınacaktır. Bilgilerine
arz ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 21.
– İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın; –
İP Genel Başkanının tutuklu bulunduğu Haymana Cezaevinden sağlık kontrolüne
kelepçeli olarak götürülmesine, Mardin
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın; –
Bingöl Özel Tip Cezaevinde koğuş sisteminden hücre sistemine geçilmesine karşı
çıkan mahkûmlara kötü muamele yapıldığı iddialarına, İlişkin
soruları ve Adalet Bakanı Selçuk Öztek’in yazılı cevabı (7/6755, 6759) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda
yer alan sorularımın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz
ederim. Ercan Karakaş İstanbul 1.
Haymana cezaevinde tutuklu bulunan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e
sağlık kontrolü için Yüksek İhtisas Hastanesine götürülüşünde kelepçe vurulması
hukukla bağdaşmakta mıdır? 2.
Fikirlerinden dolayı tutuklu bulunan ve bir partinin genel başkanlık görevini
yürüten bir kimsenin bileklerine hem de sağlık kontrolüne götürülürken zincirli
kelepçe takılmasını doğru buluyor musunuz? 3.
Bu gibi çağdışı uygulamaların ortadan kaldırılması için ne gibi önlemler almayı
düşünüyorsunuz? 4.
Doğu Perinçek’in sağlık kontrolü için Yüksek İhtisas Hastanesine sevk sürecinin
hem de “hızlandırılmış” olarak 15 günde tamamlanabildiği doğru mudur? 5.
Bu son derece bürokratik ve uzun sevk sürecinin daha makul bir sürede
tamamlanabilmesi için tedbir almayı düşünüyor musunuz? 6.
Ülkemizin “düşünce suçu” ayıbından kurtulması için önümüzdeki süreçte ne gibi
girişimlerde bulunacaksınız? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hasan Denizkurdu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. Hüseyin Yıldız Mardin Sorular
: 1.
Bingöl Özel Tip Cezaevinde koğuş sisteminden hücre sistemine geçilmesine karşı
çıkan tutuklulara, cezaevi yönetiminin akıl almaz uygulamalarla baskı yaptığı
muhtelif cezalara çarptırdığına ilişkin basına yansıyan iddialar doğru mu? 2.
Cezaevinde siyasî ve adî suçluların bulunduğu başka koğuş ve bölümlere hücre
sistemi getirilmezken bir kısım mahkûmlara, aralarında mahkemesi devam eden
(henüz suçluluğu sübuta ermemiş) mahkûmların da bulunduğu tutuklulara hücre
sisteminin getirilmesiyle mahkûmlar arasında ayrımcılık, bölücülük yapılmış
olmuyor mu? Bu ayrımcılık mahkûmlar arasında bir kamplaşma oluşturmaz mı? Bu
ayrımcılığı önlemek cezaevinde sükûnet ve istikrarı sağlamak için hücre
sisteminin geri alınması konusunda herhangi bir girişiminiz olacak mı? 3.
Hücre sistemine karşı çıkan mahkûmların askerlerce tartaklanarak, hücrelerine
zorla sokulduğu ve bu mahkûmlara on günden bu yana ceza alarak yemek
verilmediğine ilişkin iddialar doğru mu? İlgililer hakkında soruşturma
başlatmayı düşünüyor musunuz? 4.
Yemek verilmeyen birçok mahkûmun fenalaşarak hastaneye kaldırıldığı yoğun
bakımda olduklarına ilişkin haberlerin gerçeklik payı nedir? Kanunlarımızda
yemek verilmemesine ilişkin bir ceza düzenlenmiş midir? Eğer böyle bir ceza
kanunlarımızda yer almıyorsa bu durum Anayasa ve Ceza Kanunumuz tarafından
kabul edilmiş bulunan cezaların kanuniliği ilkesiyle bağdaşır mı? Bunun yanında
Anayasamızın “kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye
tabi tutulamaz” ilkesinin ihlali söz konusu değil midir? 5.
Mahkûmlara yemek vermeyerek cezalandırmak yaşama hakkının da ihlali anlamını
taşımıyor mu? Cezaevindeki tutukluların topluma kazandırılması bu yönde eğitsel
çalışmaların yapılması gerekirken bunun aksine tutuklular arasında ayırım
yapılması tutukluların insan onuruyla bağdaşmayan cezalara mâruz bırakılması
onları sistemin dışına itmez mi? Bu durumda ne gibi önlemler almayı
düşünüyorsunuz? 6.
Görüşme günleri olarak daha önceden tespit edilen pazartesi ve perşembe
günlerinde mahkûmların yakınlarıyla görüştürülmediği doğru mu? Mahkûm ve
yakınlarının görüştürülmemesi onların kazanılmış haklarının ihlali değil mi? Bu
hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır mı? Mahkûmlarla görüşemeyen yakınları,
mahkûmların durumunun ne boyutta olduğuna ilişkin bir bilgi elde edemiyorlar
mahkûmların yakınlarından gizlenen açığa çıkması istenmeyen birtakım olaylar mı
vardır? Görüşmelerinin sağlanması hususunda bir girişiminiz olacak mı? T.C. Adalet
Bakanlığı Bakan
: 318 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 27.10.1999 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-16880 sayılı yazınız. İlgi
yazınız ekinde alınan, Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın 7/6755-16784
ve Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 7/6759-16788 Esas No’lu soru
önergelerine verilen cevap örnekleri ikişer nüsha halinde ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı Sayın Ercan
Karakaş İstanbul
Milletvekili TBMM Bakanlığıma
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/6755-16784
Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir. Bilindiği
üzere, 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve bu
Kanun uyarınca çıkarılan 15 Ocak 1987 tarih JT.1 sayılı Jandarma Talimatnamesi
gereğince, tutuklu ve hükümlülerin sağlık kuruluşlarına sevklerinde görev ve
sorumluluk Jandarma Genel Komutanlığına verilmiştir. Dolayısıyla, soru
önergesinin (1), (2) ve (3) numaralı bölümünde yer alan hususlar İçişleri
Bakanlığını ilgilendirmektedir. Diğer
yandan hasta mahkûmlar, acil sevklerde izin alınmasına gerek olmadığından aynı
gün sağlık kuruluşlarına sevk edilmekte, bunun haricinde kalan sevklerde
mevzuat gereği ilgili makamlardan sevk izni alınmaktadır. Haymana Kapalı
Cezaevinde hükümlü bulunan soru önergesinde adı geçen kişi, rahatsızlığının
teşhis ve tedavisi için 17.12.1998 tarihinde Haymana Devlet Hastanesine
gönderilmiş ve bu hastanece verilen rapor gereğince de ileri tetkik ve tedavi
yapılması amacıyla Ankara Yüksek İhtisas Hastanesine sevk edilmiştir.
Hükümlünün Ankara Yüksek İhtisas Hastanesine sevkine esas olan Haymana Devlet
Hastanesi sağlık raporunda “acil” kaydı yer almamaktadır. Bu itibarla, adı
geçen kişinin ilgili hastaneye sevki normal bir süreçte gerçekleştirilmiş
bulunmaktadır. Soru
önergesinin (6) numaralı bölümüyle ilgili olarak ise, çalışmalarımız 56 ncı
Hükümetin Programında belirtilen hususlara yönelik olarak sürdürülecektir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı Sayın Hüseyin
Yıldız Mardin
Milletvekili TBMM Bakanlığıma
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/6759-16788
Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir. Kalabalık
koğuş sistemine göre inşa olunan cezaevlerinde; kanun, tüzük ve yönetmeliklerin
uygulanması imkânsız hale geldiği gibi, mahkûmun can, mal ve ırz güvenliklerini
de korunması mümkün olmamaktadır. Bu nedenlerle, 1997 yılında başlatılan bir
çalışma ile ülkemizdeki yüksek kapasiteli tüm E ve Özel Tip kapalı cezaevleri
6-8 kişilik küçük koğuşlara (oda sistemine) dönüştürülmeye başlanmıştır. Bugüne
kadar 40 değişik cezaevinde tadilat tamamlanmış ve mahkûmlar bu odalara
yerleştirilmiştir. Halen, 19 cezaevinde de tadilat devam etmektedir. Küçük
koğuş (oda) sisteminin, hücre sistemiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bilindiği
üzere hücre sistemi; bir mahkûmun hiç kimseyle görüştürülmeden 24 saat boyunca
dar bir mekânda tek başına tutulmasıdır. Tadilatla “oda” veya “küçük koğuşlara”
dönüştürülen bu yeni sistemde ise; 6-8 mahkûm beraberce kalmakta, birlikte
havalandırmaya çıkmakta, ziyaret ve diğer tüm haklarını rahatlıkla
kullanabilmektedirler. Yapılan iş sadece, 20 ilâ 80 kişi arasında değişen koğuş
mevcutlarının 6 ilâ 8 kişiye indirilmesidir. Bingöl
Özel Tip Kapalı Cezaevi de yukarıda belirtilen amaç doğrultusunda tadilat
programına alınmış ve 1998 yılı içerisinde onarım çalışmalarına başlanmıştır.
Aynı yılın aralık ayında boşaltılan sol bloğun onarımı tamamlanmıştır. Sağ
bloğun da onarımının yapılabilmesi için, burada bulunan tüm tutuklu ve
hükümlülerin sol bloğa taşınması gerekmiştir. Herhangi bir olay olmaması için
yetkililer tutuklu ve hükümlülere gerekli açıklamaları yapmışlardır. 26 Aralık
1998 tarihinde, bir olaya sebebiyet verilmeden sağ bloktaki tutuklu ve
hükümlüler onarımı tamamlanan sol bloğa taşınmışlardır. Ancak
bir tutuklunun 28 Aralık 1998 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak
duruşmasına götürülmek üzere bulunduğu odadan alınması sırasında, bu tutuklunun
kışkırtıcı tavırları nedeniyle bazı olaylar çıkmış ve iki gün önce rızalarıyla
küçük koğuşlara geçen bazı tutuklular örgütlü bir halde topluca isyana
kalkışmışlardır. Koğuş arkalarına dolap ve ranzalarla barikat kurmuşlar, 28
Aralık 1998 tarihinden 12 Ocak 1999 tarihine kadar da bu fiilî işgal durumunu
devam ettirmişlerdir. Yapılan tüm telkin ve tavsiyelere rağmen 41 kişi bu
eylemlerinden 15 gün süreyle vazgeçmemişlerdir. Bu süre içinde kendileri ikna
edilmeye çalışılmış, süre sonunda güvenlik güçleri devreye sokulmadan direniş
ikna yoluyla sona erdirilmiştir. Şu anda da cezaevinde bir sükûnet ortamı
mevcuttur. Yukarıda
açıklandığı üzere, Bingöl Özel Tip Kapalı Cezaevinin tüm bölümleri tadilat
projesine dahildir. Tadil edilen diğer cezaevlerinde olduğu gibi tüm cezaevi
onarımdan geçirilecektir. Kalabalık koğuşları, oda sistemine dönüştürme
çabaları 21.5.1997 tarihli Bakan Olur’u ile başlamış ve hâlihazırda büyük
oranda da tamamlanmıştır. Bugünün ihtiyaçlarına cevap vermeyen ve büyük
sakıncalar doğuran koğuş sistemine geri dönülmesi düşünülmemektedir. Cezaevlerinde
tutuklu ve hükümlülerin hak ve sorumlulukları kanun, tüzük, yönetmelik ve
genelgelerle belirlenmiştir. Bir grup tutuklu 28 Aralık 1998-12 Ocak 1999
tarihleri arasında Bingöl Özel Tip Kapalı Cezaevinin bir bölümünü işgal
etmişlerdir. Buna rağmen kendilerine karşı zor kullanılmamıştır. Yemekler
düzenli olarak çıkarılmış, ancak oda kapılarına barikat kurarak, giriş ve
çıkışlara izin vermeyen tutuklularca yemek verilmesi engellenmiştir.
Tutukluların kendi yasa dışı davranışları sonucu yemek verilmesi hizmeti
aksamıştır. İşgal
eyleminin devam ettiği 28 Aralık 1998 - 12 Ocak 1999 tarihleri arasında iki
tutuklu, tutuklanmadan önceki rahatsızlıklarının nüksetmesinden dolayı Bingöl
Devlet Hastanesine kaldırılmışlar ve burada tedavi ettirilmişlerdir. İnfaz
mevzuatımızda “yemek vermeme cezası” biçiminde bir ceza olmayıp, Bingöl Özel
Tip Kapalı Cezaevinde de böyle bir uygulama yapılmamıştır. Aksine yemek alımına
oda kapılarını kapatmak suretiyle, tutukluların kendileri engel olmuşlardır. Bingöl
Özel Tip Kapalı Cezaevinde 1998 yılında başlatılan ve halen de devam eden
tadilat çalışmalarının aksamaması ve cezaevinde kalan farklı yapıdaki tutuklu
ve hükümlülerin can güvenliklerinin sağlanabilmesi için kapalı görüş günlerinde
Aralık ayında bir değişiklik yapılmıştır. Bu yeni düzenlemeye göre; haftanın
salı, çarşamba, perşembe ve cuma günleri kapalı görüşler yaptırılmaktadır.
Hâlen tutuklu ve hükümlülerin aileleriyle görüşmeleri düzenli olarak
yürütülmekte, bu konuda da herhangi bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı 22.
– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, orta dereceli okullarda
kullanılmak üzere alınacak bilgisayarlar için Dünya Bankasından alınan krediye
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı
cevabı (7/6760) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim. 13.1.1999 Tevhit Karakaya Erzincan 1.
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı orta dereceli okullarda kullanılmak üzere
alınacak bilgisayar için Dünya Bankasından hangi şartlarda ne kadar kredi
alınmıştır? 2.
Bilgisayar alımı için ihaleye kaç şirket müracaat etmiştir? 3.
İhale şartnamesinin Vestel ve Koç grubunun istekleri doğrultusunda hazırlandığı
doğru mudur? T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı 24.2.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/521 Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 29.1.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6760-16841/38833 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 3.2.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-913/588 sayılı yazısı. Erzincan
Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
ortaöğretim kurumlarında kullanılmak üzere bilgisayar alımı için, Dünya
Bankasından kredi alındığı ve bilgisayar ihalesine çıkıldığı iddiasına ilişkin
yazılı soru önergesi incelenmiştir. Millî
Eğitim Bakanlığı, 1998 yılında, ortaöğretim kurumlarında kullanılmak üzere
bilgisayar alımı için, Dünya Bankası ile kredi anlaşması yapmamış, bilgisayar
ihalesine çıkmamıştır. Bilgilerinize
arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 23.
– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, İnterbank’ın, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devriyle ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın
yazılı cevabı (7/6761) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim. 13.1.1999 Tevhit Karakaya Erzincan Bağımsız
Bursa Milletvekili Cavit Çağlar’a ait İnterbank’ın Tasarruf Mevduat Sigorta
Fonuna devrine dair basında çeşitli haberler yer almıştır. Buna göre: 1.
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonundan Bursa Bağımsız Milletvekili Cavit Çağlar’a
ait şirketlere şahsi borçlar karşılığı 80 trilyon liralık kredi açıldığı ve
bunun 23 trilyonun kullandırıldığı, böylece fonun zarara uğratıldığı doğru
mudur? Böyle bir uygulamanın daha önce örneği var mıdır? 2.
İnterbank’ın devlete maliyetinin 2 milyar dolar olduğu doğru mudur? 3.
T.C. Merkez Bankasının İnterbank’a 100 milyon dolar aktardığı doğru mudur? 4.
Söz konusu ödeme yapılırken bankanın bağlı olduğu Nergis Şirketinin son altı ay
içinde ödeme zorluğu içinde olduğu ilgili müfettişlerce ibraz edildiği halde
ödemenin yapılması için kim emir verdi? 5.
İnterbank’ın fona devrinden önce, son altı ay içinde Cavit Çağlar’a ait
şirketlere ne kadar ödeme yapmıştır? Bu ödemelerin bankanın öz kaynaklarına
göre oranı nedir? 6.
İnterbank’ın sahibi Cavit Çağlar’ın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından
korunduğu doğru mudur? T.C. Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığı 18.2.1999 Banka
ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sayı
: B.02.1.HM.0.BAK.02.02./33-2-11933 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 3.2.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12.106-913-1/581 sayılı yazınız. Erzincan
Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgide
kayıtlı yazınız eki soru önergesine ilişkin cevaplar aşağıda verilmiştir: 1.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından banka hissedarlarına kullandırılan
kredi bulunmamaktadır. 2.
Bankalar Kanununun 65 inci maddesi ile kurulan ve ayrı bir tüzel kişiliği
bulunan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun amaçları; bankacılıkta güven ve
istikrarı korumak ve bankaların malî bünyelerini güçlendirmek, gerektiğinde
yeniden yapılandırmak ve tasarruf mevduatını sigorta etmektir. Bu çerçevede
İnterbank A.Ş.’nin fona devredilmesinin, fonun kuruluş amaçları kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu işlemin tesisi sayesinde bankacılık
sisteminde meydana gelebilecek ciddi problemler ve bunların ekonomiye olan
olumsuz yansımaları da engellenmiştir. 3,
4, 5. Bankalar Kanununun “Sırların Saklanması” başlıklı 83 üncü maddesi hükmü
uyarınca, bankalara ya da müşterilerine ilişkin bilgilerin, kanunen açıkça
yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklanması mümkün bulunmamaktadır. Öte
yandan bankalar yaptıkları kredi sözleşmelerinin muhatabını ve şartlarını
Bankalar Kanununda belirtilen risk sınırlarını aşmamak kaydıyla özel hukuk
hükümleri çerçevesinde serbestçe belirlemektedirler. Diğer
taraftan, İnterbank A.Ş.’nin Bankalar Kanununun 64 üncü maddesinin birinci
fıkrası uyarınca alınması istenilen tedbirleri almayarak banka malî bünyesini
zaafa uğratan ve bankanın günlük işlemlerinden doğan nakit ihtiyacını
karşılayamayacak düzeye getiren ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye
düşüren işlemlerin sorumluları hakkında Şişli Cumhuriyet Savcılığına Bankalar
Kanunu hükümleri çerçevesinde suç duyurusunda bulunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Hikmet Uluğbay Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı 24.
– Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Irak’a yapılan bombardımanda İncirlik
Hava Üssünün statüsüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6762) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 14.1.1999 Veysel Candan Konya ABD
ve İngiliz uçakları Birleşmiş Milletler kararı olmadan, İncirlik Üssünü devamlı
kullanarak Irak’ı bombalamaktadır. Bu konu ile ilgili olarak BM Genel Sekreteri
bir açıklamasında bu uygulamanın hukuk dışı olduğunu, ayrıca Irak’ta biyolojik
ve kimyasal silah araştırması yapan heyetin ABD adına casusluk yaptığını
belirtmektedir. Bu ifadelerden de anlaşılıyor ki ABD ve İngiltere’nin Birleşmiş
Milletler kararlarına uymadığı gibi İncirlik Üssünü de statüsü dışında
kullanmaktadırlar. Bu
sebeple; 1.
İncirlik Hava Üssünün statüsü nedir? Üssün kullanımında anlaşma ihlalleri söz
konusu mudur? 2.
Anlaşmalar ihlal edilerek yapılan bu tür hukuk dışı uygulamalar T.C. Devletini
Dünya kamuoyu önünde küçük düşürmeyecek midir? 3.
ABD ve İngiltere’nin İncirlik Üssünü kullanması hakkında hükümete bilgi
verilmekte midir? 4.
İncirlik Üssü ile ilgili anlaşmada ülke aleyhine bir durum varsa düzeltmeyi
düşünüyor musunuz? 5.
ABD ve İngiltere’nin hukuk dışı bu uygulaması ne kadar süre daha devam edecek
ve ne zaman bu konuyla ilgili girişimde bulunmayı düşünüyorsunuz? 6.
Bu uygulama Irak’la ve diğer İslam ülkeleri ile münasebetlerimizi menfi yönde
etkileyecek midir? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 17.2.1999 Ankara Kanun : 1999/7002-TÖ Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 29.1.1999 tarihli ve
Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6762-16853/38866 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 3.2.1999 tarihli ve KKG.0.12/106-913-9/585 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Veysel Candan tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen ve İlgi (a)
üzerine İlgi (b) ile tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/6762 sayılı
yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Konya
Milletvekili Veysel Candan tarafından verilen 7/6762
sayılı yazılı soru önergesinin cevabı 1.
İncirlik Hava Üssü bir Türk Silâhlı Kuvvetleri tesisi olup, Türkiye ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümetleri arasında 29 Mart 1980 tarihinde imzalanan
Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA) esaslarına göre, Amerika
Birleşik Devletlerinin İncirlik Üssünde müşterek savunma tedbirlerine
katılmasına izin verilmiştir. İncirlik
Üssünün faaliyeti ve teknik işletmesi karşılıklı mutabık kalınmış amaçlara ve
programlara uygun olarak yürütülmekte ve SEİA’da öngörülen Savunma İşbirliğinin
şümulü Kuzey Atlantik Antlaşmasından doğan yükümlülüklerle sınırlı
bulunmaktadır. Körfez
krizi sonrası Irak’la ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını
desteklemek üzere TBMM’nin almış olduğu karar ile çok uluslu bir gücün
topraklarımızda geçici olarak bulundurulmasına izin verilmiştir. İncirlik Üssü
bu kapsamda, 1991 yılından bugüne kadar önce huzuru temin, takiben de kuzeyden
keşif harekâtı için TBMM tarafından alınan kararlar ve verilen izinler
doğrultusunda koalisyon ülkeleri hava unsurlarınca kullanılmakta olup, SEİA bu
harekatta tatbik edilmemektedir. 2.
TBMM izni ile İncirlik Üssünde konuşlandırılan ABD ve İngiliz hava unsurlarınca
icra edilen kuzeyden keşif harekatı TBMM kararları ve Türkiye tarafından
belirlenen ilke ve kurallara uygun olarak icra edilmekte ve tüm uçuş
faaliyetleri Türk Silahlı Kuvvetlerince takip ve kontrol edilmektedir. 3.
İncirlik Üssü ABD ve İngiltere tarafından TBMM izni ile kullanılmakta olup,
kuzeyden keşif harekatı kapsamında yapılan uçuş faaliyetleri hakkında hükümete
sürekli bilgi verilmektedir. 4.
İncirlik’in statüsünü belirleyen savunma ve ekonomik işbirliği anlaşması
halihazırda İncirlik Üssünden TBMM izni ile gerçekleştirilmekte olan Kuzeyden
Keşif Harekâtına tatbik edilmemekte olup, SEİA’na ilişkin ülkemiz aleyhine bir
durum söz konusu değildir. 5.
Kuzeyden Keşif Harekatı, TBMM tarafından kararlaştırılan süre dahilinde icra
edilmektedir. Türkiye, harekatın süresini, kapsamına ve lüzumunu tayin etme
hakkına sahip olup, gerekli görmesi halinde bu hakkını kullanabilecektir. 6.
Türkiye’nin, Irak ve diğer islâm ülkeleri ile dostluk, iyi niyet ve
karşılıklılık prensipleri çerçevesinde ilişkilerini sürdürmek için gereken
gayreti gösterdiğini bilgilerine arz ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 25.
– Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünde
görev yapan müdür ve şube müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6763) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Metin Şahin tarafından yazılı
cevaplandırılmasını arz ederim. İlyas Arslan Yozgat 1.
Yozgat Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan Galip
Özeren’in 1996 yılından bugüne kadar hiç göreve gelmediği halde İstanbul
Bostancı Ziraat Bankası Şubesinden maaşlarını aldığı, Yozgat Mahallî Gazete ve
Televizyonlarında yayınlanmıştır. Bu olay hakkında soruşturma açmayı düşünüyor
musunuz? 2.
Yozgat Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Sayın Yurdal Akkuş’un il müdürü sıfatıyla
şirket ve kooperatif toplantılarına Hükümet Komiseri olarak kendisinin
katılması ve harcırah alması hususunun mevzuatınıza uygun olup olmadığının, il
müdürünün partizanca tavırlar içinde davrandığının ve dairesinde huzursuzluğun
olduğunun gazete ve televizyona kadar yansıyan il müdürü hakkında soruşurma
açmayı düşünüyor musunuz? 3.
Yozgat Sanayi ve Ticaret İlMüdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan Sayın
Tahir Akçan’ın soruşturmanın selameti açısından açığa alınmasının, iddialarla
ilgisinin araştırılması için soruşturma açmayı düşünüyor musunuz? T.C. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 22.2.1999 Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı
: B14.0.BHİ01-62 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 29.1.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6763-16854/38867 sayılı yazınız. Yozgat
Milletvekili İlyas Arslan’ın “Yozgat Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünde görev
yapan müdür ve şube müdürü hakkındaki bazı iddialara” ilişkin olarak tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği (7/6763) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili
cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi
ve Ticaret Bakanı Yozgat
Milletvekili İlyas Arslan’ın yazılı
sorularına ilişkin cevaplarımız Cevap
1, 3. Galip Özeren, Bakanlığım İstanbul İli Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü emrinde
il müdür yardımcısı olarak çalışmakta iken İstanbul İli dışından başka bir
yerde çalıştırılmasına yönelik olarak İstanbul Valiliğinin alınan 31.7.1996
tarih ve 63644 sayılı yazıya istinaden 2.8.1996 tarih ve 1147 sayılı Onayla
Yozgat İli Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü emrinde açık bulunan 1 inci dereceli
şube müdürü kadrosuna naklen tayin edilmiştir. Bu
işlemin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle adı geçen tarafından
İstanbul 3. İdare Mahkemesi nezdinde Bakanlığım aleyhine açılan davada; mezkur
mahkemece verilen 16.1.1997 günlü E: 1996/1008 sayılı yürütmeyi durdurma kararı
gereğince 19.2.1997 tarih ve 249 sayılı onayla eski görevine iade edilmiş
bilaharede; anılan mahkemenin 6.11.1997 tarih ve E: 1996/1008, K: 1997/1348
sayılı ilamıyla da dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Yargı
kararı gereğince görev iadesinden sonra İstanbul Valiliğinden Bakanlığıma
intikal eden 25.12.1997 tarih ve 223504 sayılı yazıya istinaden adı geçen
30.12.1997 tarih ve 1524 sayılı Onayla İstanbul İl Sanayi ve Ticaret Müdür
Yardımcılığı görevinden alınarak Yozgat İli Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü emrinde
boş bulunan 1 inci dereceli şube müdürü kadrosuna yeniden tayin edilmiş ayrıca;
İstanbul Valiliğinin söz konusu yazılarında ilgili hakkında öne sürülen
iddiaların incelenmesi ve gerektiğinde soruşturulması uygun görülerek konu
Bakanlığım Teftiş Kurulu Başkanlığına intikal ettirilmiştir. Bu
arada; İstanbul İl Müdür Yardımcılığı görevinden ilk kez alınması işlemin
iptaline yönelik İstanbul 3. İdare Mahkemesince verilen 6.11.1997 gün ve
1997/1348 sayılı kararın Bakanlığımca temyiz edilmesi üzerine Danıştay 5.
Dairesince verilen 20.8.1998 tarih ve E: 1998/731 sayılı kararla, İstanbul 3.
İdare Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürütülmesinin durdurulmasına
karar verilmiş, ayrıca Danıştay 5. Dairesi, 6.11.1997 tarih ve E: 1996/1008, K:
1997/1348 sayılı ilamıyla da İstanbul 3. İdare Mahkemesinin söz konusu iptal
kararının bozulmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye
gönderilmesine karar vermiştir. Galip
Özeren’in T. Ticaret Sicili Gazetesinin 3.11.1997 gün ve 4410 sayılı nüshasında
yayımlanan tescilde “Makro Yapıştırma ve Sıvı Conta Tekniği Sanayi ve Limited
Şirketi” ortağı olduğuna ilişkin iddiaları inceleyen Bakanlık Başmüfettişi
Mehmet Çakanlar tarafından düzenlenen ve Teftiş Kurulu Başkanlığınca Personel
Dairesi Başkanlığına intikal ettirilen 5.2.1998 tarih ve 1 sayılı Raporda; adı
geçenin il müdür yardımcılığı kadrosunda görev yaptığı sırada 26.2.1997 tarihinde
Makro Yapıştırma ve Sıvı Conta Tekniği Sanayi ve Limited Şirketine ortak olması
ve ortaklığın 7.11.1997 tarihine kadar devam etmiş olmasına rağmen, ortaklar
kurulu kararı ile kendisine idare ve temsil konusunda yetki verilmediği;
dolayısıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinde
belirtilen hükmün ihlal edilmemiş olduğu sonucuna varıldığı ifade edilmiş
olduğundan hakkında başlatılan inceleme soruşturmaya dönüştürülmemiştir. Adı
geçen, İstanbul İli Sanayi ve Ticaret Yardımcılığı görevinden ikinci kez
alınarak Yozgat İli Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü emrine şube müdürü olarak
atanmasına ilişkin olarak yürütülen işlemin iptali ve yürütülmesinin
durdurulması istemiyle 1998/17 esas sayılı dosya ile İstanbul 3. İdare
Mahkemesi nezdinde Bakanlığım aleyhine dava açmış ise de söz konusu dava henüz
sonuçlanmamıştır. Özlük
dosyası üzerinde yapılan incelemeden; 14.10.1996 tarihinden bu yana
rahatsızlığı nedeniyle çeşitli sağlık kuruluşlarından toplam 275 gün rapor
aldığı, ayrıca 16.6.1997-15.2.1997 tarihleri arasında da 6 ay süre ile ücretsiz
izne ayrıldığı tespit edilmiştir. Bu arada adı geçen Yozgat Valiliğinin
22.12.1998 tarih ve 1698 sayılı yazıları ekinde Bakanlığa intikal ettirdiği
dilekçesine istinaden 4.1.1999 tarih ve 02 sayılı Onayla emekliye sevki uygun
görülmüş ve keyfiyet Valilik kanalıyla kendisine tebliğ edilerek 15.1.1999
tarihinde Bakanlığımla ilişiği kesilmiştir. Ayrıca,
Yozgat Valiliğinden alınan 15.1.1999 tarih ve 96 yazılı yazı ve eklerinin
incelenmesinden; Yozgat İli Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü emrinde şube müdürü
olarak görev yapan Tahir Akçan’ın, Yozgat Valiliğinin 7.1.1999 tarih ve 09/15
sayılı yazılarıyla anılan müdürlükle ilgili olarak basında yer alan ve
Valiliklerine intikal eden bazı duyumlar üzerine Vali Yardımcısı Cevdet Can
tarafından yapılan inceleme ve soruşturmanın selameti açısından 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 137 ve 138 inci maddeleri gereğince görevinden
uzaklaştırıldığı, Şube Müdürü Tahir Akçan’ın aynı gün keyfiyeti tebellüğ ettiği
anlaşılmıştır. Söz
konusu yazı ve ekleri 1.2.1999 tarih ve 551 sayılı yazıyla, Bakanlık Teftiş
Kurulu Başkanlığına intikal ettirilmiş. Ayrıca, Yozgat Valiliğinden alınan
7.1.1999 tarih ve 9/14 sayılı yazıda, Yozgat Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü ile
ilgili olarak bir takım iddialara yer verilmesi nedeniyle konu 25.1.1999 tarih
ve 405 sayılı yazıyla Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilmiştir. Sonuç
olarak; İstediği
üzerine emekliye sevk edilen adı geçenle ilgili olarak ileri sürülen iddialar
bakımından yapılan incelemeden; 1996 yılından bu yana resmî sağlık
kurumlarından aldığı raporlar üzerine kullandığı sağlık izinleri ile senelik ve
ücretsiz izinleri dışında, göreve gelmediği sürelerin tespiti ve yazılı soru
önergesinde İl Müdürü Yurdal Akkuş ile aynı yerde şube müdürü olan Tahir Akçan
hakkında yer alan sorularla ilgili iddia ve olayların incelenmesi ve
soruşturulması amacıyla konu Bakanlık Müfettişlerince incelemeye alınmıştır.
Sürdürülen bu inceleme ve soruşturma ortaya çıkacak sonuçlar bakımından işlem
yapılacaktır. Cevap
2. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 87 nci maddesi uyarınca kooperatifler ve
üst kuruluşlarının genel kurul toplantılarına, yapılan sınavda başarılı olan ve
deneyimi bulunan İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü elemanları “Bakanlık
Temsilcisi” olarak görevlendirilmekte; genel kurul toplantılarının “Kooperatif
ve Üst Kuruluşlarının Genel Kurullarında Bulundurulacak Ticaret Bakanlığı
Temsilcisinin Nitelik ve Görevleri Hakkında Tüzük” hükümleri ile Kanun ve
anasözleşmede belirlenen esaslara göre yapılmasına yardımcısı olmaktadır. Bakanlık
makamından alınan 21.2.1994 günlü 17 sayılı onay uyarınca, bazı genel kurul
toplantılarının önem ve özellikleri dikkate alınarak, zaman zaman ortaya çıkan
sorunların mahallinde çözümlenmesi amacıyla İl Sanayi ve Ticaret Müdürlerinin
de gerektiğinde kooperatiflerinin genel kurul toplantılarına “Bakanlık
Temsilcisi” olarak görevlendirilmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca
anonim şirket genel kurul toplantılarına 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun
26.4.1995 tarih ve 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 274 maddesi
ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri hakkında
kanunun 2 ve 33 üncü maddelerine istinaden hazırlanan 7.8.1996 tarihli ve 22720
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Sermaye Şirketlerinin Genel Kurul
Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulunacak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Komiserleri Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre Bakanlık Komiseri
görevlendirilmektedir. Bu yönetmelikte il müdürlerinin komiser olarak
görevlendirilmelerine engel bir hüküm bulunmamaktadır. 26.
– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, tüm okullarda karma sisteme
geçilmesinin zorunlu hale getirileceği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6764) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. Hüseyin Yıldız Mardin Sorular
: 1.
Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünün gerçekleştirmiş olduğu yönetmelik
değişikliği ile kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı yapılan eğitim
kurumlarında karma sisteme geçilmediği taktirde kapatılacağına ilişkin basına
da yansıyan iddiaların gerçeklik payı nedir? 2.
Karma sisteme geçilmesinin temelinde yatan sebep nedir? Kız ve erkek
öğrencilerin ayrı eğitim gördüğü ve velilerin ve öğrencilerin isteği
doğrultusunda gittikleri bu okullarda karma sisteme geçilmesiyle ailelerin ve
öğrencilerin tercihleri hiçe sayılmış olmuyor mu? Bunun demokrasi ile bağdaşır
bir yanı var mı? 3.
Batı Avrupa ülkelerinde eğitimin kalitesini artırdığı gerekçesiyle, özel kız ve
erkek liselerinin yaygınlaştırıldığını öğrenmekteyiz. Bizim ülkemizde de özel
kız ve erkek liselerinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin çok başarılı olduğu
ülkemizi yurtdışında başarıyla temsil ettikleri herkesin malûmudur. Bu
okulların başarısı ortadayken detaylı bir inceleme ve araştırma yapılmadan
bilimsellikten çok uzak sırf siyasi saiklerle karma sisteme geçilmesi
öğrencilerin birlikte okumaya zorlanması hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşır mı? 4.
Bilgi ve modernleşme çağında ülkemizde hâlâ öğretmensiz, okulsuz yerleşim
birimlerinin mevcut olması, ahırların boşaltılarak okul yapılması ve bütün
öğrencilerin bir odada ders görmesi olgusu karşısında ciddi bir eğitim reformu
yapılmazken, eğitimde kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmazken
başarısını kanıtlamış okulların kapatılması eğitim sistemimizi felç etmez mi? 5.
Ülkemizi 2000’li yıllarda temsil edecek olan ve emaneti devralacak olan
ülkemizin dört bir tarafındaki çocukların batı standartlarında eğitim almasının
sağlanması gerekirken bunun aksine mevcut okulların siyasi saiklerle
yozlaştırılmasının önlenebilmesi için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Bu genelgenin geri alınması için bir girişiminiz olacak mı? 6.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana ülkemize hizmet veren kız ve erkek
öğrencilerin ayrı okullarda gördüğü çok başarılı siyasilerimizin ve
bürokratlarımızın yetiştiği halkın da takdirini kazanmış bulunan öğretmen
liselerinin kapatılmasını nasıl açıklarsınız? Kız ve erkek öğrencilerin farklı
branşlarda eğitim gördüğü kız meslek liseleri ile endüstri meslek liselerinin
akıbeti hususunda ne düşünüyorsunuz? T.C. Millî
Eğitim Bakanlığı 24.2.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.08.0.APK.0.03.05.00.03/523 Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığının 29.1.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6764-16855/38868 sayılı yazısı. Mardin
Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’ın “Tüm okullarda karma sisteme geçilmesinin
zorunlu hale getirileceği iddialarına ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir. 1,
2. Okullarımızda karma eğitim yapılması 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununun 15 inci Maddesi hükmü gereğidir. Bu maddenin madde başlığı “Karma
Eğitim” olup madde hükmü de; “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması
esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorluluklara göre bazı okullar
yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir.” şeklindedir. Henüz
sonuçlanmamış olan, “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” değişikliğinde de
“Açılacak özel öğretim kurumlarında karma eğitim yapılır.” hükmüne yer
verilmektedir. Bu hüküm de yukarıda adı geçen Kanun hükmü doğrultusundadır. Karma
eğitim yapılmayan, yalnız kız veya erkek öğrencilere eğitim-öğretim veren özel
öğretim kurumlarının kapatılacağı iddiası gerçekleri yansıtmamaktadır. 3.
Verilecek eğitimin türü, imkânı ve zorunlulukları yalnız kız veya yalnız erkek
öğrencilerle yapılmasını gerektirmesi halinde, bu tür resmî ve özel okullar
yukarıda anılan Kanun hükmüne göre açılmaktadır. Bilgi
yarışmalarında elde edilen başarılar, okulların yalnız kız, yalnız erkek
öğrencilere ayrılmış olmasıyla veya karma eğitim yapılmasıyla ilgili olmayıp,
öğrencilere sağlanan olanaklar ve yarışmalara katılanların özellikleriyle
ilgilidir. 4.
Millî Eğitim Bakanlığı, bütçesi çerçevesinde, eğitimde nitel ve nicel yönden
gelişmelerin sağlanması için gerekli çalışmaları sürdürmektedir. Yönetmelik
değişikliğiyle herhangi bir özel öğretim kurumunun kapatılması söz konusu
olmayacaktır. 5.
Özel öğretim kurumları; resmî okullar statüsünde olup Bakanlığımızın denetim ve
gözetimi altında hizmet sunmaktadır. Bu nedenle yürürlükteki yasa ve
yönetmeliklere aykırı şekilde faaliyet gösterilmesine, siyasî amaçlarla
istismar edilmesine veya yozlaştırılmalarına fırsat ve imkân verilmesi söz
konusu olamaz. 6.
Öğretmen liseleri, öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarına kaynak
oluşturmak amacıyla açılan Anadolu öğretmen liseleri olarak varlığını
sürdürmektedir. Kapatılması söz konusu değildir. Erkek
Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ile Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı
okullar mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde eğitim-öğretimini
sürdürmektedir. 1998-1999 öğretim yılı itibariyle Erkek Teknik Öğretim Genel
Müdürlüğüne bağlı okullarda 36 555 kız öğrenci erkek öğrencilerle birlikte
eğtiim görmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 27.
– Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara-Haymana’da işlenen cinayetlere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6765) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim. 15.1.1999 Ersönmez Yarbay Ankara Sorular
: Haymana’da
son iki ay içerisinde evkadını Ayşe Sevinç ve öğretmen müdüre Birsel Kirdeci
isimli vatandaşlarımız evde yalnız oldukları sırada hunharca katledilmişlerdir. Haymana
halkı bu cinayetlerin faillerinin bulunması konusunda, ciddî çalışılmadığı
konusunda kuşkuları vardır. 1. Bu
cinayetlerin benzer yönleri ve ayrılan yönleri nelerdir? 2. Kanıtlar
aynı kişi veya kişiler tarafından işlendiğini mi gösteriyor? 3. Her
iki olayla ilgili olarak bugüne kadar gözaltına alınan veya tutuklanan var
mıdır? 4. Bu
olaylarla ilgili Haymana İlçe Emniyetine takviye olarak uzman personel
gönderilmiş midir? T.C. İçişleri
Bakanlığı 18.2.1999 Emniyet
GenelMüdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.0.1.01/043654 Konu
: Yazılı soru önergesi. Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığının 29.1.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/6765-16859/38895
sayılı yazısı. Ankara
Milletvekili Ersönmez Yarbay tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır. 1.
2. 20.11.1998 ve 10.1.1999 günü Ankara İli Haymana İlçesinde meydana gelen
her iki olay, öldürülen şahısların cinsiyeti, kullanılan suç aletleri ve
çalınan eşyalar açısından benzerlik göstermekte, Ayşe Sevinç’in öldürülmesinden
sonra olay yerinde yangın çıkarılması ile diğerinden ayrılmaktadır. 3.
Birinci olayla ilgili, şüpheli görülen 21 kişinin ifadesinin alındığı, 19
kişinin de kan örneğinin alınarak olay yerinden elde edilen delillerle
karşılaştırmak için ilgili birimlere gönderildiği, İkinci
olayla ilgili, şüpheli görülen 27 kişinin ifadesi alındığı, (63) kişinin de
parmak izi alınarak olay yerinden elde edilen delillerle karşılaştırmak için
ilgili birimlere gönderildiği ve cinayet faillerinin belirlenip yakalanması
için gerekli çalışmaların sürdürüldüğü anlaşılmıştır. 4.
Bu olayların faillerinin tespiti ve yakalanabilmeleri için, yeterince uzman
ekip görevlendirilmiştir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 28.
– İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Atom Enerjisi Kurumuna ait binanın
Dışişleri Bakanlığına verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve
DevletBakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı (7/6766) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul Bilindiği
gibi Dışişleri Bakanlığı binası son derece yetersizdir.Dolayısıyla Bakanlık
ülkenin en hayatî meselelerine el atarken gerek insan, gerek donanım açısından
yetersiz mekanda çalışmak zorunda kalmaktadır. Öte yandan Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu için yapılmış olan son derece lüks ve büyük bir bina bomboş bir durumda
ve atıl bir kapasitede durmaktadır. 1. Dışişleri
Bakanlığının bina ihtiyacına cevap vermek için ve atıl duran bir tesisi
değerlendirmek için Atom Enerjisi Kurumuna ait binayı Dışişleri Bakanlığına
vermeyi düşünmez misiniz? T.C. DevletBakanlığı 4.3.1999 Sayı
: B.02.0.006/00009 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 29.1.1999 tarih ve KAN.KAR.MD.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6766-16869/38935 sayılı yazısı. İstanbul
Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı
soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. Fikret Ünlü DevletBakanı Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu Sayı : B.021.TAE.001/0521-20-99 Konu
: TAEK Hakkında Bilgiler. DevletBakanlığı İlgi
: 22 Şubat 1999 tarih ve B.02.0.006/00007 sayılı yazınız. İstanbul
Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Sayın Başbakana tevcih ettiği ilgi
yazıya ilişkin Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun cevabı aşağıda belirtilmiştir. Türkiye’nin
bilimsel, teknik ve ekonomik kalkınmasında atom enerjisinden yararlanılmasını
mümkün kılacak her türlü araştırma-geliştirme, inceleme ve çalışmayı yapmak
üzere ilk adım 1956 yılında atılmış ve 6821 sayılı Yasa ile Başbakanlığa bağlı
Atom Enerjisi Komisyonu (AEK) kurulmuştur. 1982 tarihinde de 2690 sayılı
Kanunla Başbakanlığa bağlı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) kurulmuştur. Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu, gelişmiş ülkelerdeki benzeri kuruluşlarda olduğu gibi
temel görevi, ülkenin nükleer teknoloji ve onun çeşitli türevlerinden,
radyasyon güvenliği altında yararlanmasını sağlamaktır. Geliştirmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin yaşamını bilim ve teknoloji derinden etkilemektedir.
Yakın bir gelecekte toplumlar, endüstri ve endüstri ötesi olmak üzere
sınıflandırılacaktır. Nükleer teknoloji, böyle bir sosyal kuvvetin oluşmasında
katkı yapan temel olgulardan biridir. Her geçen gün sosyal yaşam, bu
teknolojinin çeşitli uygulamaları ile iç içe girmektedir. Nükleer teknolojinin
tıpta ve sanayide kullanımı, Türkiye Atom Enerji Kurumunun, radyasyon
güvenliğini sağlanması bakımından, ne kadar önemli bir görev üstlendiğini
ortaya koymaktadır. İyonlaştırıcı
radyasyon cihazlarının ülkemize ithali, gümrüklenmesi, ruhsata bağlanması,
denetlenmesi sorumluluğu 2690 sayılı Yasa ile Türkiye Atom Enerji Kurumuna verilmiştir. Ülkemizde radyasyon cihazları,
radyoterapi, nükleer tıp ve radyoloji birimlerinde yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır. Bunların kontrol altına alınmasının önemi, 8 Ocakta İstanbul
İkitelli’de meydana gelen olayda ortaya çıkmıştır. Edirne’den Hakkâri’ye kadar,
çok değişik yörelerde bulunan birimlerin, ruhsatlama ve denetimini yapmak,
ancak belli ve yeterli sayıda uzmana sahip olmakla mümkündür. Aynı
şekilde iyonlaştırıcı radyasyon tıpta olduğu gibi sanayide de çok yaygın bir
şekilde kullanılmaktadır. Tıpta kullanılan radyasyon cihazları ve
radyonüklitler için tanımlanan sorumluluk, sanayi uygulamalarında da aynen
geçerlidir. Ülkemizin çağdaş toplum standartlarına sahip olması isteniyorsa ki,
bundan hiç şüphemiz yoktur, ülkenin radyasyon güvenliğini kontrol altına almak,
büyük bir önem taşır. Bu görev yukarıda belirttiğimiz gibi ancak yeterli sayıda
uzman personele sahip olmak ile yerine getirilir. Ülkemiz
çok büyük bir olasılıkla, yakın bir gelecekte, enerjisinin belli bir miktarını
nükleer kaynaklardan sağlayacaktır. Ülkemizde kurulacak nükleer güç
santrallarının, yer seçiminden başlayarak elektriği enterkonnekte sisteme
verene kadar geçecek tüm aşamalardaki ruhsatlama işlemleri Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu tarafından yapılacaktır.Bir nükleer güç reaktörüne çalışma
ruhsatı vermek, en az o güç reaktörünü toparlayıp inşa etmek kadar ileri
teknoloji bilgisi gerektirir. Kurulup çalışmakta olan güç reaktörlerinin,
Nükleer Güvenlik altında çalıştırılmasından da Kurumumuz sorumludur. Bu
sorumluluk yalnız ülkemize karşı değil, komşu ülkeler topluluğuna da
karşıdır.Reaktörlerin inşası sürecinde kalite kontrolu ve güvencesini de yine
kurumumuz yapacaktır. Endüstri
ötesi toplum diğer adı ile bilgi toplumu, bilgi üreten, bilgiye ulaşan, bilgiyi
depolayan, bilgiyi dağıtan ve bilgiyi kullanan bireylerden oluşacaktır.
Bilginin yukarıda bahsettiğimiz işlem süreçlerinde en önemli etkinlik araştırma
ve geliştirmedir.Kuruluş Kanunu TAEK’e nükleer alanlarda araştırma görevi de
vermiştir. Her çağdaş ülke gibi Türkiye beyin enerjisinin önemli bir kısmını
araştırmaya ayırmak zorundadır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ülkemizin zaten
çok az sayıda bulunan araştırma terminallerinden biridir. Avrupa
Topluluğuna girmeyi dış politikasının temel hedeflerinden biri olarak
benimsemiş bir ülkenin, ülkelerin gelişmişlik ölçütü olan araştırma kurumlarına
gereken desteği vermesi doğaldır. Avrupa küçük veya büyük önemli veya önemsiz
bir takım bilimsel ve teknolojik problemlerin Türkiye’de çözüldüğünü görürse bu
topluluk ile birleşme siyasî bir zorlamanın sonucu olarak değil, kendiliğinden
gelişen bu olguya dönüşür. Ülkemizdeki tüm devlet ve özel sektör kurumları,
Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecine katkı yapmak durumundadır. Atom Enerjisi
Kurumu bu politikanın gerçekleştirilmesi bağlamında, Türk dış politika
tasarımcılarının yararlanabileceği önemli bir kuruluştur. Bunun yollarını tüm
siyaset adamlarına aktarmak da Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun görevleri
arasındadır. Araştırma
ve enerji uluslararası bir olgudur. Bunun neticesi olarak her iki etkinlik de
kendisine özgü bir diplomasi oluşturmuştur. TAEK uluslararası ilişkileri çok
yoğun olan bir kurumdur. Dış ilişkilerini, Birleşmiş Milletlere bağlı olarak
çalışan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve (OECD) ile yürütür. Bu
kuruluşların toplantılarına seminer ve eğitim çalışmalarına katılır. Bunlardan
bazılarını da Ülkemizde düzenler. TAEK’e bilimsel amaçlı çok sık gelen yabancı
uzman ve bilim adamlarıyla yapılacak toplantılarda bir toplantı salonunun
yokluğunun sıkıntısını yönetici ve araştırıcılar yıllarca taşımışlardır. Yukarıda
çok kabaca açıklamaya çalıştığım nedenlerden ötürü Kurumumuz Kanunun ve çağdaş
toplum olgusunun kendisine verdiği görevleri yerine getirebilmesi için, belli
sayıda uzmana sahip olmak zorundadır. Bugün sahip olduğumuz bina ancak ve ancak
bu işlevleri yerine getirebilecek bir büyüklüktedir. Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu kurulduğu yıldan itibaren eleman yetiştirme ve tesisleri
kurma çabası içerisinde olmuş, fakat kanunî ve maddî sıkıntıları aşacak siyasî
otorite desteğinden yoksun kalmıştır. Araştırma ve geliştirme için yeterli
desteği bulamadığı gibi elemanlarını istihdam edecek bir binadan da mahrum
bırakılmıştır. Dolayısıyla doğrudan Başbakana bağlı Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu yıllarca konumuna uygun olmayan mahalle aralarında dar apartman
dairelerinde faaliyetini sürdürmek mecburiyetinde bırakılmıştır. 43
yıldan beri bütün bu imkânsızlıklara rağmen TAEK faaliyetlerini başarılı bir
şekilde sürdürmüş ve bugün bu binaya sahip olabilmiştir. TAEK’in
Başkanlık Binası bünyesinde, a) Başkan
ve Başkan Yardımcıları, b) Hukuk
Müşavirliği, c) Danışmanlar, d) Radyasyon
Sağlığı ve Güvenliği Dairesi (RSGD), e) Nükleer
Güvenlik Dairesi (NGD) f) Teknoloji
Dairesi (TD), g) Araştırma
Geliştirme ve Koordinasyon Dairesi (AGK), h) İdarî
ve Malî İşlerDairesi bulunmaktadır. Ayrıca
Başkanlık binasında Türk Cumhuriyetleri ile nükleer alanda işbirliği yapmak
üzere bir merkez kurulmuş olup faaliyetlerine başlamıştır. Gelişmekte
olan birçok ülke gibi Türkiye de atom enerjisinin ülke yararına kullanılmasında
erken adım atan ve gelişmiş ülkeleri örnek almaya çalışan bir ülke olmakla
beraber sözkonusu imkânsızlıklar nedeniyle büyümesini istenilen düzeyde
gerçekleştirememiştir. Son
yıllardaki hükümet politikaları sebebiyle Kurumumuza yeni eleman tahsis
edilememiş, iş hacminin artması nedeniyle de personel sıkıntısı had safhaya
ulaşmıştır. Mevcut kadro sayısı 939 olup, çalışan eleman sayısı 650’dir. TAEK
benzeri kuruluşlar içerisinde en fazla sayıda nitelikli personeli bünyesinde
bulunduran kurumlardan biri olmakla beraber ne yazık ki bu nitelikli
elemanların çalışma koşullarının istenilen seviyede olamamasından eleman
kayıpları kaçınılmaz hale gelmiştir. Türkiye’nin
radyasyon güvenliğinden sorumlu Radyasyon Sağlığı ve Güvenliği Dairesi ile
nükleer reaktörlerin gündeme gelmesinden itibaren, nükleer reaktörün
lisanslanmasından doğrudan sorumlu olan Kurumumuzun Nükleer Güvenlik ve
Teknoloji Dairelerinin eleman sayılarının da en az mevcudun üç katına
çıkarılması gerekmektedir. Belirtilen
nedenlerden dolayı, mevcut bina ancak yeterli olmaktadır. Gelişim planlarına
bağlı olarak ikinci binanın yapımı dahi gündeme gelebilecektir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Cengiz
Yalçın Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu Başkanı 29.
– İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, bazı bankaların vadesinden önce
tahsilat konusunda işletmelere baskı yaptıkları iddiasına ilişkin sorusu ve
DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/6768) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıda
yer alan sorularımın Ekonomiden sorumlu DevletBakanı Sayın Hikmet Uluğbay
tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Ercan Karakaş İstanbul Yaşanılan
ekonomik kriz sürecinde bazı bankaların vadesinden önce tahsilat konusunda
işletmelere baskı yapıyor olması çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmeyi son
derece zor durumda bırakmaktadır. Bankaların
bu uygulamalarının üretimi daha da daralttığı, yaşanan ekonomik krizi
derinleştirdiği ve işsizliği artırdığı açık bir gerçektir. Diğer
bir gerçek de yüksek faizle para toplayan bazı bankaların bunları kendi
şirketlerine aktardıktan sonra faturayı devlete ödetmeleridir. Cumhurbaşkanı
geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada vadesinden önce tahsilat için
firmalara baskı yapılmasına ve uygulanan yüksek kredi faizlerine yönelik olarak
“bu bir soygundur” demiştir. Sorular 1. Bu
soyguna son verilmesi için hangi tedbirleri alacaksınız? 2. Vadesinden
önce tahsilat için baskı yapılıyor olmasını nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz? 3. Bankaların
içlerinin boşaltılıp, faturasının devlete ödetilmesine karşı hangi
düzenlemeleri getirmeyi düşünüyorsunuz? 4. Bütün
bunlar ne zaman yapılacaktır? T.C. Başbakanlık 16.2.1999 Hazine Müsteşarlığı Banka
ve Kambiyo GenelMüdürlüğü Sayı
: B.02.1.HM.0.BAK.02.02./BG/10662 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: 29.1.1999 tarih ve A.02.0.GNS.0.10.01-7/6768-16861/38918 sayılı yazınız. İstanbul
Milletvekili Sayın Ercan Karakaş’ın ilgide kayıtlı yazınız eki soru önergesine
ilişkin cevaplar aşağıdadır : 1-2.
Bilindiği üzere, bankalarla müşterileri arasında akdolunan kredi sözleşmeleri
özel hukuk hükümleri çerçevesinde yapılmaktadır. Borçlar Kanununun 19 uncu
maddesi ile sözleşmenin konusunun serbestçe tayin olabileceği hükme
bağlandığından kredinin geri çağrılma hususu da dahil krediye ilişkin her türlü
şart sözleşmede tarafların özgür iradeleri ile belirlenmektedir. Diğer
taraftan, kredi işlemlerinde alınacak azamî faiz sınırının tespiti, bunların
kısmen veya tamamen serbest bırakılmasına ilişkin yetki 3182 sayılı Bankalar
Kanununun ve 1211 sayılı Merkez Bankası Kanununun 40 ıncı maddelerine istinaden
BakanlarKuruluna verilmiştir. BakanlarKurulu 1.7.1987 tarih ve 19504 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanmış olan 87/11921 sayılı kararının 3 üncü maddesi ile
T.C. Emekli Sandığınca verilen emekli çeklerinin iskontosu suretiyle
kullandırılan krediler ve reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere
uygulanacak faiz oranlarının bankalarca serbest olarak belirleneceğini hüküm
altına almıştır. 3-4. 3182
sayılı Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi malî bünyesi bozulan bankalara
ilişkin olarak alınacak tedbirleri düzenlemiştir.Bu tedbirler arasında Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının görüşü alınarak banka yönetiminin Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna (Fon) tevdi edilmesi de yeralmaktadır. Bu çerçevede,
Fon bankanın devir tarihi itibariyle malî durumuna bakarak ya bankanın zararını
sigorta kapsamındaki mevduatı aşmamak ve sermayenin asgarî % 51’ine sahip olmak
kaydıyla devralarak bankayı rehabilite etmek ya da banka hakkında aynı Kanunun
68 inci madde kapsamında tasfiye kararı alınmasını istemekle yükümlüdür. Halihazırda
Türkiye Büyük MilletMeclisi Genel Kurulunda görüşülmeyi bekleyen Bankalar
Kanunu tasarısında ise, aynı maddeler 14 üncü ve 15 inci maddeler olarak
düzenlenmiş ve tasarının 17 nci maddesi ile banka kaynaklarını bankanın emin
bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde kendi lehlerine kullanan ve
bankayı bu suretle zarara uğratan ortakların ya da kanuna aykırı karar ve
işlemleri nedeniyle bankanın iflasına neden olan banka yönetim kurulu, kredi
komitesi başkan ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ve imzaları bankayı
ilzam eden memurların, yaratılan zarar ölçüsünde şahsî sorumlu olmaları,
gerektiği takdirde kurulca sözkonusu kişilerin istifasının istenebileceği hükme
bağlanmıştır. Bankacılık
sisteminin daha etkin bir şekilde denetlenmesini, yetki yasasının iptal edilmiş
olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından şekil yönünden iptal edilen yasa
hükümlerinin yeniden yürürlüğe konulabilmesini teminen hazırlanan Bankalar
Kanunu tasarısında kötü niyetli kişilerin Türk bankacılık sistemine,
dolayısıyla ekonomiye verdikleri zararların asgariye indirilmesine yönelik
caydırıcı hükümler ağırlaştırılmıştır. Bilgilerine
arz ederim. Hikmet Uluğbay Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı 30.
– Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Irak’a yapılan bombardımanda İncirlik
Üssünün kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6770) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından açık ve net bir şekilde
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. Dr. Mehmet Sılay Hatay 1. Adana
İncirlik Hava Üssünden IrakDevlet topraklarını bombalamak üzere savaş uçağı
kalkmış mıdır? 2. Bu
olaydan Devletimizin haberi var mıdır? Haberi varsa bu bir bilgilendirme
şeklinde mi, yoksa izin şeklinde midir? 3. Türkiye’nin
topraklarından kalkan ABD’ye ait uçakların komşu bir ülkeyi bombalaması,
bağımsızlığımızla ne ölçüde bağdaşmaktadır? 4. Bu
olay sonucunda kardeş Irak halkıyla olan tarihî ve ticarî ilişkilerimiz ve Irak
Devleti ile olan diplomatik ilişkilerimizin boyutu nedir? 5. Irak
Devletinin Ülkemizden kalkan uçaklarla Musul semalarını bombalaması sonucunda
ölenlerin arasında, Kuzey Irak Türkmenlerinin de bulunması karşısında
Devletimizin tavrı ne olmuştur? 6. Bir
çok Avrupa ülkesi ve İslam ülkeleri bu harekâta karşı tepkisini gösterirken
Türkiye Cumhuriyeti tepkisini neden açık bir şekilde ortaya koymamıştır? Yoksa
tepkimiz Amerikan uçaklarının Ülkemizden kalkıp Irak’ı bombalamasını haklı mı
bulmaktadır? T.C. Millî
Savunma Bakanlığı 17.2.1999 Kanun
: 1999/7004-TÖ Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: (a) TBMM Bşk.lığının 29.1.1999 tarihli ve
KAN.KAR.MD.A.0.1.0.GNS.0.10.00.02-7/6770-16864/38926 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
3.2.1999 tarihli ve KKG.012/106-913-9/586 sayılı yazısı. HatayMilletvekili
Mehmet Sılay tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen ve İlgi (a) üzerine İlgi
(b) ile tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/6770 sayılı yazılı soru
önergesinin cevabı ekte sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı Hatay
Milletvekili MehmetSılay Tarafından Verilen 7/6770
Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı 1. Kuzeyden
keşif harekâtı için İncirlik’te konuşlu bulunan ABD ve İngiltere’ye ait
uçaklar; TBMM’nin 26 Aralık 1996 gün ve 477 sayılı kararına istinaden, Türkiye
tarafından belirlenen ilke ve kurallar doğrultusunda sadece keşif ve
gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunmaktadırlar.
Sözkonusu harekât kapsamında icra edilen uçuşlarda taşınan tüm silahlar ilgili
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması ve meşru müdafaa
için gerekli olanlarla sınırlıdır. ABD
ve İngiltere’nin Aralık 1998 ayında Irak’a karşı giriştiği hava harekâtına
kadar, Irak’ın ABD ve İngiltere uçaklarına yönelik hasmane bir tutumu
olmamıştır. Ancak harekâtın hemen sonrasında Irak’ın 36 ncı paralelin
kuzeyindeki hava sahası ihlalleri ve uçaklara karşı hava savunma silah
sistemleri ile tehdit teşkil etmesi sonucu ABD uçakları da kendilerine angaje
olmuş sam ve uçaksavar sistemlerine karşı meşru müdafaa kapsamında müdahalede
bulunmuşlardır. Kamuoyunda ve basın yayın organlarında “İncirlik’ten havalanan
ABD uçaklarının Irak’taki hedefleri bombaladığı veya hava savunma sistemlerine
taarruz ettiği” şeklinde yer alan ifadeler gerçekleri yansıtmamakta ve
sözkonusu müdahalelerin meşru müdafaa kapsamında yapıldığı hususu gözardı
edilmektedir. 2. Kuzeyden
keşif harekâtı, TBMM’nin 26 Aralık 1996 gün ve 477 sayılı kararı gereği keşif
ve gerektiğinde önleme görevleri ile sınırlı olup, taarruzi bir niteliği
bulunmamaktadır.Türk toprakları ve hava sahasının Irak’a karşı taarruzi amaçlı
kullanılamayacağı Bakanlar Kurulunun 3. Belirtilen
çerçeve dışında Türkiye topraklarından kalkan ABD’ye ait uçakların komşu bir
ülkeyi bombalaması sözkonusu değildir. 4. Irak
Devleti ile olan ilişkilerimizin her alanda geliştirilmesi yönünde azamî çaba
gösterilmektedir. 5. Ülkemizden
kalkan uçaklarla Musul semalarının bombalanması sözkonusu olmayıp ABD
uçaklarınca Irak hava savunma sistemlerinin reaksiyonuna karşılık meşru müdafaa
kapsamında yapılan müdahaleler sonucunda meydana gelen insan kayıpları ve
bunların içinde Irak Türkmenlerinin de olduğuna dair herhangi bir bilgi
kayıtlarımızda bulunmamaktadır. 6. Türkiye
körfez krizinin başlangıcından bu yana gerek ABD ve gerekse Irak nezdinde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda sorunun
çözümlenmesi yönünde açık bir tavır sergilemiş ve bunu devam ettirmektedir.
Irak’a yönelik son ABD ve İngiltere hava harekâtı sonrasında da Türkiye’nin
kaygıları açık bir şekilde ortaya konmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî
Savunma Bakanı 31.
– Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Erzurum’da afete maruz kalmış ilçelere
yapılacak yardımlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Ali
Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6771) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Ali Ilıksoy tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Aslan Polat Erzurum 31.12.1998
tarihli Resmî Gazetede yayınlanan deprem, su baskını, heyelan, çığ, kaya
düşmesi, fırtına gibi tabiî afetler nedeniyle 1998 yılı gelir kaybına ve
altyapı hasarına uğrayan belediyelerin 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanuna
ve Bütçe Kanunundaki hükümlere göre tahakkuk edecek paylarında artış yapılacak
ilçelerin listesi yayınlanmış, bu listede Erzurum İlimize ait yalnız Uzundere
İlçesinin ismi geçmektedir. Erzurum
İlimizin afete maruz ilçelerinden mesela; Narman
İlçesi : 1.10 İspir-Madenköprübaşı
Beldesi : 1.60 İspir-Çamlıkaya
Beldesi : 1.92 Afet
katsayısı olmasına rağmen 55 inci Hükümetin aldığı tüm ülke çapında 2.00
katsayısının altında olan belediyelerin bu liste dışında tutulması yolundaki
karar gereği listeye girememişlerdir. Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi zaten yaradılıştan tabiî afete maruz bölgelerdir.
Örneğin Erzurum İlimizin 2 000 metre rakımda bulunması, kışın 6 ay bu
belediyelerin kar ile mücadele etmeleri ve bölgenin büyük bir bölümünün terör
belâsına maruz kalması yanında yukarıda ismi geçen İspir İlçemizin iki
beldesinin arazisi dahi gerçekte yoktur. Takriben 6 civarında birbiri ile 3 ila
10 km mesafede bulunan köyler belde adı altında birleştirilmişler ve yanlarından
akan Çoruh Nehri her an bu beldelere taşkın afeti yaşatmaktadır. Sayın
Bakanın net olarak cevaplandırmasını arzu ettiğim sorum şudur; –
Hükümet Programınızın 6 ncı sayfasında aynen belirttiğiniz gibi “Güneydoğu ve
Doğu Bölgelerimizin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak için başlatmış
olduğumuz tüm programlar ve teşvikler kararlılıkla sürdürülecek” dediğiniz o
mesaja uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki zaten sürekli afete maruz
olan bu bölgelerin ilave olarak maruz kaldıkları bu afetlerde katsayıları 1’den
büyük olduğu an teşvik kavramının ruhuna uygun olarak bu listelere ek bir
kararname ile dahil edilmelerini düşünüyor musunuz? T.C. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 16.2.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.09.0.APK.0.22.00.00.17/145 Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 29.1.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6771-16865/38927 sayılı yazınız. Erzurum
Milletvekili Aslan Polat’ın (7/6771-16865) EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesi
incelenmiş olup, cevabımız ekte sunulmuştur. Bilginize
arz ederim. Ali Ilıksoy Bayındırlık
ve İskân Bakanı Erzurum
Milletvekili Aslan
Polat’ın, (7/6771-16865) Esas
No.lu Yazılı Soru Önergesi Soru
ve Cevabı : Soru
: Hükümet
Programınızın 6 ncı sayfasında aynen belirttiğiniz gibi “Güneydoğu ve Doğu
Bölgelerimizin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak için başlatmış
olduğumuz tüm programlar ve teşvikler kararlılıkla sürdürülecek” dediğiniz o
mesaja uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki zaten sürekli afete maruz
kalan bu bölgelerin ilave olarak maruz kaldıkları bu afetlerde katsayıları
1’den büyük olduğu an teşvik kavramının ruhuna uygun olarak bu listelere ek bir
kararname ile dahil edilmelerini düşünüyor musunuz? Cevap
: 23.7.1995
tarihli ve 4123 sayılı “Tabiî Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata
İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanunun 6 ncı Maddesinin Üçüncü Fıkrası
“Tabiî afete maruz kalan yörelerdeki Belediyeler ve Özel İdarelere 2380 sayılı
Kanuna ve ilgili yıllar bütçe kanunlarındaki hükümlere göre tahakkuk eden
paylar Bakanlar Kurulunca azamî 5 katına kadar artırılabilir. Bu uygulamalanın
süresi BakanlarKurulunca belirlenir.” hükmü nedeniyle yılı içinde tabiî afete
uğrayan Belediye ve Özel İdarelerin payları, Bakanlar Kurulunca tasvip edilen
süre ve katsayı oranında artırılmaktadır. 31.12.1998 gün ve 23570 (mükerrer)
sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 98/12228 sayılı BakanlarKurulu Kararına ek
olarak yayınlanacak bir kararname ile bahse konu katsayı; 1,25 olarak
değerlendirilmektedir. 32.
– Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
KaynaklarBakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6772) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. Mustafa Kul Erzincan Elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi uygulamalarının sonuçlandırılması, 56
ncı DSP azınlık Hükümetine kalmış görünmektedir.Son derece stratejik ve
özelleştirilmesi yanlış olan bu sektördeki uygulamalar, yasalara da
aykırılıklar taşımaktadır.Son olarak, Rekabet Kurulunun, Enerji Bakanlığı ile
ihaleleri alan şirketler arasında yapılan sözleşmelere konulmasını istediği
koşullar, sözleşmelerde yer almadığı için, sözleşmelerin iptali sözkonusu
olmuştur. 56 ncı Hükümet ise eski sözleşmeleri iptal etmeden Rekabet Kurulunun
istediği koşulları sözleşmelere ekleyerek Danıştaya göndermiştir. 1. Elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sonrasında, tekellerin oluşma olasılığı
var mıdır; böyle bir olasılık karşısında ne tür önlemler alınmıştır? 2. Dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesi sonrasında, fiyatlandırmada birkaç kademenin
oluşması durumunda, tüketici ve sanayicinin mağduriyetini önlemek için ne tür
önlemler alınmıştır? 3. Özelleştirme
sonrası, elektrik dağıtımı hizmetinde yaşanabilecek olası olumsuzluklar
karşısında, tüketicilerin ve sanayicilerin haklarının korunması için ne tür
yasal yaptırımlar uygulanacaktır? 4. Özelleştirme
sonrası, bu şirketlerde çalışanların iş güvenceleri, malî ve özlük haklarında
bir sorunla karşılaşmamaları için önlem alınmış mıdır? T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 19.2.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.15.0.APK.0.23-300-209/2859 Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığının 2.2.1999 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-16968
sayılı yazısı. Erzincan
Milletvekili Sayın Mustafa Kul’un tarafıma tevcih ettiği ve 7/6772-16881 Esas
No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. A.
Ziya Aktaş Enerji
ve Tabiî KaynaklarBakanı ErzincanMilletvekili
Sayın Mustafa Kul’un Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı (7/6772-16881) Elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi uygulamalarının sonuçlandırılması, 56
ncı DSP azınlık Hükümetine kalmış görünmektedir.Son derece stratejik ve
özelleştirilmesi yanlış olan bu sektördeki uygulamalar, yasalara da
aykırılıklar taşımaktadır. Son olarak, RekabetKurulunun, Enerji Bakanlığı ile
ihaleleri alan şirketler arasında yapılan sözleşmelere konulmasını istediği
koşullar, sözleşmelerde yer almadığı için, sözleşmelerin iptali sözkonusu
olmuştur. 56 ncı Hükümet ise eski sözleşmeleri iptal etmeden Rekabet Kurulunun
istediği koşulları sözleşmelere ekleyerek Danıştaya göndermiştir. Sorular
: 1. Elektrik
dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sonrasında, tekellerin oluşma olasılığı
var mıdır; böyle bir olasılık karşısında ne tür önlemler alınmıştır? 2. Dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesi sonrasında, fiyatlandırmada birkaç kademenin
oluşması durumunda, tüketici ve sanayicinin mağduriyetini önlemek için ne tür
önlemler alınmıştır? 3. Özelleştirme
sonrası, elektrik dağıtım hizmetinde yaşanabilecek olası olumsuzluklar
karşısında, tüketicilerin ve sanayicilerin haklarının korunması için ne tür
yasal yaptırımlar uygulanacaktır? 4. Özelleştirme
sonrası, bu şirketlerde çalışanların iş güvenceleri, malî ve özlük haklarında
bir sorunla karşılaşmamaları için önlem alınmış mıdır? Cevaplar
: 1. 3096
sayılı Yasa uyarınca görevlendirilen sermaye şirketlerinin ortaklık yapıları
görevlendirme işlemi öncesinde Bakanlığımca incelenmektedir. Aynı şahıs, şirket
ve bunların ortaklıkları (A) grubu Görev Bölgelerinden 1, (B) grubu Görev
Bölgelerinden en çok 2 olmak üzere toplam 2. Dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesi sonrasında, tüketici bazında Bakanlığımca Ülke
genelinde tek tip tarife uygulandığından farklı fiyatlandırma sözkonusu
değildir. Bakanlığımca
uygulamaya konulan sistem, ileriki yıllarda Bölgesel tarifeye geçildiği takdirde,
tüketici bazında farklı fiyat tarifeleri oluşmasını önleyecek şekilde
düzenlenmiştir. 3. Elektrik
Dağıtım Tesislerinin İşletme Haklarının özel sektöre devredilmesi halinde,
mevcut duruma göre herhangi bir olumsuzluk sözkonusu olmayacaktır.Bu konuda
İmtiyazSözleşmesinde gerekli tüm düzenlemeler yapılmıştır. 4. Özel
sektöre devredilecek 1475 sayılı Yasaya tabi personel ile kendi istekleri
halinde devredilecek memur ve sözleşmeli personelin devir öncesi tüm malî ve
özlük haklarında herhangi bir eksiltme ve kısıtlama yapılmaması ve işçi
personelinin 1475 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesi dışında işten
çıkartılmamaları için Danıştay Onayından geçen İmtiyaz Sözleşmesinde gerekli
düzenlemeler yapılmıştır. 33.
– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Yıldırım İlçesinde
bulunan Mahfel adlı çay bahçesinde meydana gelen yangına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/6775) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Sorular
: Bursa
İli, Yıldırım İlçesi, Setbaşı Mevkiinde bulunan, mülkiyeti SSK’ya ait olup, 18
Ocak 1999 günü yanan ve halk arasında Mahfel (Mahfil) diye bilinen Çay Bahçesi
ile ilgili olarak : 1. Mahfel
(Eser) 2863 Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu kapsamında mıdır? 2. Eserin
tarihî ve kültürel niteliği nedir? 3. Yangın
sonucu tutulan itfaiye zaptına göre binanın yanma sebebini açıklar mısınız? 4.
Yangında sabotaj iddiaları üzerine ne gibi adlî, idarî ve hukukî çalışmalarınız
olmuştur veya olacaktır? 5. Eseri
korumakta ihmal veya dikkatsizliği veya kasdı varsa Mahfel’in müsteciri ile
akdettiğiniz kira akdini akde muhalefet veya başka bir sebeple sona erdirmeyi
düşünüyor musunuz? 6. Eserin
yeniden yapımı ile ilgili çalışma takviminiz nedir? Eseri aslına uygun yapmak
için elinizde veriler var mıdır? 7. Mahfel’i
talep vukuunda Bursa Büyükşehir Belediyesine uzun süreli tahsis eder misiniz? T.C. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 24.2.1999 Sosyal
GüvenlikKuruluşları GenelMüdürlüğü Sayı
: B.13.0.SGK.0.13.00.01/946-004608 Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: 5.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6775-16892/39078 sayılı yazınız. Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından hazırlanan “Bursa-Yıldırım
İlçesinde bulunan Mahfel adlı çay bahçesinde meydana gelen yangına ilişkin”
7/6775 Esas No.’lu yazılı soru önergesi 4792 sayılı kuruluş Kanunu gereğince
idarî ve malî bakımdan özerk bulunan Sosyal SigortalarKurumu GenelMüdürlüğüne
incelettirilmiş olup, konu ile ilgili olarak alınan cevabî yazıda; Bursa
setbaşı mevkiinde 107 yıllık geçmişi bulunan ve sivil mimarî örneği olması
nedeniyle Anıtlar YüksekKurulunca yıkılamaz kararı verilen ve tamamen ahşap
yapıya sahip bulunan Mahfel Kıraathanesinin 1969 yılından beri kiracı Osman
Enver Özer tarafından kullanıldığı, Kiracının
7.5.1996 tarihli onarım talebinin, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulunun
4.12.1997 tarih, 5103 sayılı kararı ile; Restorasyon
projelerinin adıgeçen kiracı tarafından hazırlanarak Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu ile ilgili Belediyenin onayı alındıktan sonra proje,
ruhsat ve restorasyon uygulaması işlerinin tüm masraflarının hiçbir şart
koşulmaksızın kiracı tarafından karşılanması ve uygulamanın, Kurumun teknik
elemanları denetiminde sürdürülmesi, Restorasyon
neticesinde, binanın fonksiyonel özelliğini bozmayacak şekilde hizmete açıl- kaydıyla
uygun bulunduğu, Kiracının
SosyalSigortalarKurumuna verdiği taahhütname doğrultusunda inşaata
başlanılmasında sakınca olmadığının görüldüğü, Bursa Sigorta Müdürlüğü, onarım
işinin Sosyal SigortalarKurumu teknik elemanlarının kontrolü altında
sürdürülmesinin talimatlandırıldığı ve 5.11.1998 tarihinde inşaata başlanması
için yer teslimi yapıldığı, Setbaşındaki
sözkonusu kıraathanenin, 18.1.1999 tarihindeki yangından sonra durum ve
zararının yerinde tespiti için Sosyal Sigortalar Kurumu GenelMüdürlüğünce
Bursa’ya bir heyet gönderildiği, Heyet
tarafından düzenlenen 29.1.1999 tarihli raporun, yangın haberlerinin
yayınlandığı gazeteler ve haber kasetleri ile birlikte, SosyalSigortalarKurumu
ile kiracının hak ve sorumluluklarının tespiti için Hukuk Müşavirliğine intikal
ettirildiği, Ayrıca
itfaiye raporlarında, yangının kundaklama sonucu çıktığının belirtilmesi
üzerine, konunun Bursa Cumhuriyet Savcılığınca Mahkemeye intikal ettirildiği, Mahkemenin
vereceği karar sonucu, yangının kiracı tarafından çıkarıldığının tespit
edilmesi halinde, kiracı aleyhine tahliye davası açılacağı, Yangında
kiracının herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespiti halinde, kıraathanenin
kiracı tarafından, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun onayladığı
proje doğrultusunda aslına uygun olarak onarılacağı ve kiracılığının devam
edeceği, Diğer
taraftan; Bursa BüyükşehirBelediye Başkanlığının 11.3.1996 tarihli yazısı ile
Mahfel Kıraathanesinin SosyalSigortalarKurumunca onarılmasının mümkün olmaması
halinde, proje ve restorasyonu Belediyeye ait olmak üzere 20 yıl süre ile
Belediyeye tahsis edilmesinin istendiği, Belediyenin takas önerisinde
bulunacağı yeni taşınmazların arsa ile eşdeğerde olmayacağı, bu konuda
yapılacak incelemenin de zaman kaybı yaratacağı, önerilerinin de yasal
haklarını kısıtlayıcı nitelikte olduğunun gerek yazılı, gerekse yerinde yapılan
temaslardan anlaşıldığı, Belediyenin teklifinin GenelMüdürlüklerince uygun
görülmediği, Ayrıca,
adıgeçen kiracının kiracılık sıfatı sona ermeden, sözkonusu yerin,
SosyalSigortalar Kurumu Taşınmaz Mallar Yönetmeliğine göre Bursa Belediyesine
tahsis edilmesi olanağının bulunmadığı, bildirilmiştir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Nami
Çağan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı 34.
– Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, 1 inci Ordu Komutanlığınca başörtüsüyle
ilgili olarak valilere genelge gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6777) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 27.1.1999 Veysel Candan Konya 1
inci Ordu Komutanlığının 10.11.1998 gün ve 92-87 sayılı yazılarında, Millî
Güvenlik Bilgisi öğretmenlerinden alınan raporlarla, bazı İmam-Hatiplerde kız
öğrencilerin derslere başörtülü girdikleri, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı
eğitim yaptıkları gibi gerekçelerle valilere sözkonusu genelgenin gönderildiği,
valilerin de bu genelgeyi esas alarak, Millî EğitimMüdürlüklerine başörtülü
kızların derslere alınmaması talimatı verdiği, bunun sonucunda da Anayasal bir
hak olan eğitim hakkının başörtülü kızların elinden alınarak derslere
sokulmadıkları anlaşılmaktadır. Bu sebeple; 1. Birinci
Ordu Komutanlığının valilere böyle bir genelge gönderme yetkisi var mıdır?
Varsa hangi yasada yazılıdır? 2. Valilerin
böyle yasadışı bir genelgeyle işlem yapması suç değil midir? 3. Orta
ve yüksek öğrenimde okuyanlar devlet memuru olmadıkları halde, memurlar
hakkında uygulanan kılık-kıyafet yönetmeliği uygulayarak eğitim hakları neden
engelleniyor? 4. Bu
uygulama sivil-asker kargaşası getirmeyecek midir? 5. İlgililerin
öğrencileri okula almamaları suç değil midir? Disiplin cezası almayan bir
öğrenci doğrudan okula neden alınmamakta? Böyle yapılarak mesele provake
edilmiş olmuyor mu? 6. İçişleri
Bakanlığı olarak yasadışı bu uygulamayı yaptıran valiler hakkında soruşturma
açmayı düşünüyor musunuz? T.C. İçişleri
Bakanlığı 24.2.1999 Personel
Genel Müdürlüğü Sayı
: B050PGM071001-Ş/3089 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: 5.2.1999 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-17012 sayılı yazınız. Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/6777) ait cevap aşağıya
çıkarılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 1. Ordu
Komutanlığının 10.11.1998 tarih ve 92/87 sayılı yazısı Bakanlığıma intikal
etmemiş olduğundan soru önergesindeki sorulara cevap verilememektedir. 35.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın; –
Taksitli satış kampanyası biçiminde gerçekleştirilen promosyon kampanyalarına, –
Özelleştirilen SEK Burdur Fabrikasının başka bir yere taşınarak arazisinin
satıldığı iddiasına, İlişkin
soruları ve Sanayi ve TicaretBakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6780, 6781) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve TicaretBakanı Sayın Metin Şahin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Lütfi Yalman Konya Basın-Yayın
kuruluşlarının promosyon adı altında taksitli satış kampanyası uygulamalarına
sınırlama getiren “Promosyon Yasası”nın kesinleşmiş hükümlerine göre “Kültürel
Hizmet” içerikli promosyon dışında herhangi bir promosyon verme imkânı
bulunmadığı halde; 1. Bir
kısım medyanın hâlâ taksitli satış kampanyası şeklinde cereyan eden promosyon
kampanyalarıyla ilgili herhangi bir yasal soruşturma başlatılmış mıdır? 2. Haklarında
yasal soruşturma başlatılan veya yasayı ihlalden dolayı mahkeme kararı bulunan
medya kuruluşları hangileridir? 3.
Haklarında yasal işlem yapıldığı halde kanunsuz promosyon uygulamasını sürdüren
medya kuruluşları hangileridir? 4. Herşeye
rağmen kanunsuz uygulamalarını sürdürmekte ısrarlı görünen medya kuruluşları bu
güçlerini nereden almaktadırlar? Asıl güçlü olması gereken devletin yetkili
temsilcisi olarak ilgili kuruluşlar hakkında ne gibi yasal işlemler yapmayı
düşünüyorsunuz? Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve TicaretBakanı Sayın Metin Şahin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Lütfi Yalman Konya Özelleştirme
kapsamında ihaleye çıkarılan SEK Burdur Fabrikası 121 milyar liraya daha önce
Feyyaz Berker’e satılarak özelleştirilmiş idi. Bir kısım medya organlarında yer
alan haberlerde olduğu gibi; 1. Feyyaz
Berker tarafından satınalınan SEK Fabrikasının buradan sökülerek başka bir yere
taşındığı doğru mudur? 2. Fabrikanın
taşınmasıyla birlikte kaç kişi işten çıkarılmıştır? Kaç kişi bu uygulamadan
dolayı işsiz kalmıştır? 3. Fabrikanın
taşınmasıyla boş kalan arazinin rant maksadıyla parsellenerek satıldığı ve
üzerine lüks villalar yapılarak satışa sunulduğu doğru mudur? 4.
Fabrikanın kapatılarak insanların mağdur edilmesi, arazinin rant elde etmek
maksadıyla amacı dışında kullanılması, ilgili yasalar nezdinde suç sayılmakta
mıdır? 5. Eğer
yapılan iş suç kapsamında ise gerekli yasal soruşturmayı başlattınız mı? 6. Mağdur
olan işçiler ve çalışanların mağduriyetinin giderilmesi amacıyla herhangi bir
önlem düşünüyor musunuz? T.C. Sanayi
ve TicaretBakanlığı 19.2.1999 Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı
: B.14.0.BHİ.01-59 Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: 5.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6780-16903/39099 ve 5.2.1999 tarih
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6781-16904/39100 sayılı yazılarınız. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın, tarafımca cevaplandırılmasını istediği (7/6781)
Esas No.lu yazılı soru önergesinde; bahse konu olan Süt Endüstrisi Kurumunun
(Burdur Fabrikası) Bakanlığımla bir ilişkisi bulunmamaktadır. Öte
yandan daha önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı bulunan Süt Endüstrisi
Kurumu ise, halen özelleştirme kapsamındadır. Konya
Milletvekili Sayın Yalman’ın “Taksitli satış kampanyası biçiminde
gerçekleştirilen promosyon kampanyalarına” ilişkin olarak tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği (7/6780) Esas No.lu yazılı soru önergesiyle ilgili
cevabımız ise, ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi
ve Ticaret Bakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın Yazılı
Sorularına İlişkin Cevaplarımız Cevap
1. Bir kısım medya kuruluşu tarafından 4226 sayılı Kanunla getirilen yeni
düzenleme ve kuralları aşmak amacıyla gerçekleştirilen promosyon kampanyaları
gazete tarafından değil dağıtım şirketi tarafından düzenlendiği ileri sürülerek
uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamanın Kanuna karşı hile mahiyetinde bir işlem
olduğu düşünüldüğünden; Bakanlığım kanundan aldığı yetkiye dayanarak bu
uygulamaları yapan süreli yayın kuruluşlarının promosyon uygulamalarının
durdurulması istemiyle Ankara 8 inci Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açmıştır. Cevap
2. Dava 20 Kasım 1998 tarihinde sonuçlanmış, Hürriyet, Milliyet ve Sabah
gazetelerinin yaptığı promosyon uygulamalarının 4226 sayılı Kanuna
aykırılığının tespiti ile durdurulmasına karar verilmiştir. Cevap
3. Adı geçen gazetelerin uygulamalarına devam etmeleri üzerine Bakanlığım,
sözkonusu mahkeme kararının uygulanması için (Ankara 10 uncu İcra Dairesinde)
icra başvurusunda bulunmuştur.Bunun üzerine süreli yayın kuruluşları bir yandan
mahkeme kararının temyizi yoluna giderken bir yandan da tehir-i icra talebinde
bulunmuşlardır. Cevap
4. Bu konuda, Yargıtaydan çıkacak karara göre işlem yapılacaktır. Bakanlığım,
4226 sayılı Kanun uygulamalarında bugüne değin göstermiş olduğu hassasiyeti
bundan böyle de sürdürmeye devam edecektir. 36. –
Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bazı projelerin durumuna ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6782) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı Sayın Prof. Dr. A. Ziya Aktaş
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.1.1999 Zeki Ünal Karaman 1. Türkiye’nin
yılda kullandığı doğalgaz miktarı nedir? Bunun yüzde kaçı dışarıdan ve hangi
ülkelerden karşılanmaktadır? 2. İç
Anadoluyu içine alan bir doğalgaz dağıtım projeniz var mıdır? Varsa; bir sanayi
şehri olan Karaman’ın bu projedeki yeri nedir? Karaman hangi yılda doğalgaza
kavuşacaktır? 3. KOP
projesi çerçevesinde; Göksu Nehri üzerine kaç baraj yapılacaktır? Bu barajların
yapımı ile ilgili çalışmalar hangi safhadadır? 4. Mavi
Tünelin 54 üncü Hükümet döneminde ihale edildiği halde, sonradan iptal edildiği
iddia edildi. İddia doğru mudur? Doğru ise iptalin sebebi nedir? Mavi Tünel
tekrar ne zaman ihale edilecektir? Keşif tutarı ne olacaktır? 5.
Mavi Tünel’in realize edilmesi halinde, toplam kaç hektar arazi sulanacaktır?
Sulanacak sahada; Karaman arazileri de var mıdır? Varsa Karaman’ın hangi köy
veya belde arazilerini kapsamaktadır? Miktarı nedir? 6.
Hışılayk projesi hangi safhadadır? Derivasyon kanalı ile birlikte proje ne
zaman bitirilecektir? 1999’da konulan ödenek miktarı nedir? 7. İbrala
Barajı, Deliçay Barajı ve Güneyyurt sulaması ne zaman bitirilecektir? 1999’da
konulan ödenek miktarları nedir? 8. Ermenek
Barajı hangi safhadadır? 9. Sarıveliler
İlçesinde yapılması düşünülen gölet hangi safhadadır? T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 5.3.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.15.0.APK.0.23.300-282/4081 Konu
: Yazılı Soru Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığının 5 Şubat 1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6782-16906/39102 sayılı yazısı. Karaman
Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye
BüyükMilletMeclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması
istenen 7/6782-16906 Esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler
hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof.
Dr. Ziya Aktaş Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı KaramanMilletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı (7/6782-16906) Soru
1. Türkiye’nin yılda kullandığı doğalgaz miktarı nedir? Bunun yüzde kaçı
dışarıdan ve hangi ülkelerden karşılanmaktadır? Cevap
1. Türkiye’nin 1998 yılında kullandığı doğalgaz miktarı, 10,2 milyar Sm3
olup, bunun yaklaşık 10 milyar Sm3’ü ithal edilmiştir.Doğalgaz arzının ülkeler
bazında yüzde dağılımı ile TPAO payı aşağıdaki gibidir. Rusya Federasyonu Mevcut
(Gazexport) % 60 Rusya Federasyonu İlave
(Turusgaz) % 5 Cezayir LNG (Soatrach) % 28 Spot LNG (Sonatrach+Katar) % 6 TPAO % 1 Soru
2. İç Anadoluyu içine alan bir doğalgaz dağıtım projeniz var mıdır? Varsa;
bir sanayi şehri olan Karaman’ın bu projedeki yeri nedir? Karaman hangi yılda
doğalgaza kavuşacaktır? Cevap
2. Karaman İli BOTAŞ tarafından beş bölüm halinde ihalesine çıkalan Doğu
Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattının Kayseri-Konya-Seydişehir bölümünde yer
almaktadır.Sözkonusu bölümün yapım ihalesi sonuçlanmış olup, hattın 2000’li
yıllarda tamamlanması planlanmaktadır. Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı
ile İçanadolu Bölgesindeki bazı illeri de kapsayan bir çok şehre doğalgaz arzı
planlanmaktadır. Ayrıca,
BOTAŞ, doğalgaz alım miktarının artırılması ve kaynaklarının çeşitlendirilmesi
politikaları doğrultusunda, doğalgaz ve LNG satıcı konumundaki ülkeler ile
görüşmelerini sürdürmektedir. Doğu
Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı inşasının planlanan zamanda tamamlanması için
çalışmalar yoğun olarak sürdürülmekte olup, yeterli miktarda gaz arzının temini
ve devreye giriş yıllarına göre yeni ve ilave yatırımların tamamlanması ve
özellikle kentlerde kış-yaz dönemi çekiş farklılıklarının dengelenebilmesi için
gerekli olan yeraltı depolama tesislerinin inşa edilmesine paralel olarak,
Karaman İline doğalgaz arzı mümkün olabilecektir. Soru
3. KOP projesi çerçevesinde; Göksu Nehri üzerine kaç baraj yapılacaktır?
Bu barajların yapımı ile ilgili çalışmalar hangi safhadadır? Cevap
3. “Konya Ovaları Projeleri” kapsamında önemli bir yere sahip olan
Konya-Çumra Proje
kapsamındaki Mavi Tünel İşi inşaatının uzun süreli olması nedeniyle 1994
yılında TBMM Plan-Bütçe Komisyonunda verilen önerge ile “Bağbaşı Barajı ve Mavi
Tüneli Projesi” kapsamında, Bozkır Barajı da 1995 yılında “Göksu-Bozkır
Projesi” kapsamında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yatırım programına
alınmıştır. Soru
4. Mavi Tünelin 54 üncü Hükümet döneminde ihale edildiği halde, sonradan
iptal edildiği iddia edildi. İddia doğru mudur? Doğru ise iptalin sebebi nedir?
Mavi Tünel tekrar ne zaman ihale edilecektir? Keşif tutarı ne olacaktır? Cevap
4. Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünün Yatırım programında yer alan Bağbaşı
Barajı ve Mavi Tünel Projesi kapsamındaki Bağbaşı Barajı ile Mavi Boğaz
arasında bulunan 17 km. uzunluğundaki Mavi Tünel işinin bünyesinde 530 m, 800
m, 3 200 m ve 300 m. uzunluğundaki dört adet yaklaşım tüneli, tünel girişinde
kapak şaftı, 1 adet denge bacası ve 11 adet havalandırma bacası yapılacak olup,
sözkonusu işin 23,5 trilyon TL. üzerinden ihale ilanı 15.8.1997 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanmış ve 3.10.1997 tarihine kadar teklif alınmıştır. 13.2.1998
tarihinde de ihalesi yapılmak üzere yeterlik belgesi verilen 30 firmaya
davetiye gönderilmiş ve 2.3.1998 tarihinde sonuçlanarak % 49,59 tenzilat ile
11,846 trilyon TL.’ye ihale edilmiştir.Bunu müteakip ihale şartnamesinde
“teklif edilen kredinin T.C. Hazine Müsteşarlığınca kabul edilmesi zorunludur”
hükmü bulunduğundan yüklenici firmanın dış kredi teklifi Hazine Müsteşarlığına
sunulmuş, ancak, Müsteşarlıktan kredi teklifinin kabul edilebilir bulunmadığı
bildirilmiştir. Bu nedenle işin sözleşmesi akdedilmemiş olup, çözüm yolları
aranmaktadır. Soru
5. Mavi Tünel’in realize edilmesi halinde, toplam kaç hektar arazi sulanacaktır?
Sulanacak sahada; Karaman arazileri de var mıdır? Varsa Karaman’ın hangi köy
veya belde arazilerini kapsamaktadır? Miktarı nedir? Cevap
5. Mavi Tünel’in realize edilmesi halinde, 43 540 hektarı Karaman
Havzası’nda olmak üzere Konya ve Karaman Ovaları’nda toplam 194 380 hektarlık
alan sulanabilecektir. Soru
6. Hışılayk projesi hangi safhadadır? Derivasyon kanalı ile birlikte proje ne
zaman bitirilecektir? 1999’da konulan ödenek miktarı nedir? Cevap
6. DevletSu İşleri Genel Müdürlüğünün yatırım programında küçük su işleri
kapsamındaki yeraltı suyu sulamaları arasında yürütülen Karaman-Ayrancı
Hışılayk Mağarası kaynak geliştirilmesi içinde toplam 1 292 m.’lik tünel
vasıtasıyla yüzeye çıkartılacak suyun Hışılayk Derivasyon Tüneli ile Ayrancı
Barajına aktarılması amaçlanmakta olup, 1998 yılı sonu itibariyle tünelin 1 286
m.’lik kısmı açılmış ve 660 m.’sinin beton kaplaması yapılmıştır. Hışılayk
Derivasyon Tüneli işi de 12.8.1998 tarihinde 433 125 milyar TL.’ye ihale
edilmiştir. İnşaat kapsamında 195 m. ve 140 m. uzunluklarında 2 adet sifon ile
190 m. ve 850 m. uzunluklarında 2 adet tünel ve 9 470 km. uzunluğunda kanal
bulunmaktadır. İşin mukavelesine göre 2001 yılında bitirilmesi planlanmıştır. 1999
yılı için geçici bütçe uygulamasına göre, Hışılayk projesinin 114 milyar TL.
ödeneği mevcuttur. Soru
7. İbrala Barajı, Deliçay Barajı ve Güneyyurt sulaması ne zaman
bitirilecektir? 1999’da konulan ödenek miktarları nedir? Cevap
7. DevletSu İşleri GenelMüdürlüğünce yürütülen Karaman 2 nci merhale
projesi kapsamında İbrala Deresi üzerinde inşa edilecek olan İbrala Barajında
depolanacak 134 milyon m3 su ile Konya Kapalı Havzasının güneyindeki 13 000
hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup, 19.12.1997 tarihinde 6 253
trilyon TL.’ye ihale edilen İbrala Barajı inşaatında 10.2.1998 tarihinde işe
başlanılmıştır.Mukavelesine göre de 15.1.2003 tarihinde ikmali
programlanmıştır. Yine
Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünce yürütülen projelerden 1 inci merhale projesi
kapsamındaki Gödet ve Deliçay Barajlarında toplam 183,6 milyon m3 su ile 16 000
hektarlık alanın sulanması sağlanacak olup, Gödet Barajı 1988 yılında işletmeye
açılmıştır. Deliçay Barajı da 28.9.1990 tarihinde ihale edilmiştir. 1998 yılı
sonu itibariyle fizikî gerçekleşme % 46’dır. Halen inşaatı sürdürülen sözkonusu
işin mukavelesine göre iş bitim tarihi 2.9.2000’dir. Küçük
su işleri kapsamındaki yerüstü suyu sulamaları kapsamında yürütülen 1 210
hektarlık Karaman-Güneyyurt sulaması 1997 yılında DevletSu İşleri Genel
Müdürlüğü yatırım programına alınmış ve % 61’lik kısmı yapılmıştır. Kalan
kısmının da Karaman-Ermenek-Güneyyurt sulaması ana kanal ikmali ve şebeke
inşaatı adı altında 15.12.1998 tarihinde 451,6 milyar TL.’ye ihale
edilmiştir.Sözleşmesi imza aşamasındadır. 1999
yılı için geçici bütçe uygulamasına göre Karaman 2 nci merhale projesinin 30
milyar TL. Karaman 1 inci merhale projesinin 240 milyar TL. Karaman-Güneyyurt
sulaması işinin de 15 milyar TL. ödenekleri mevcuttur. Soru
8. Ermenek Barajı hangi safhadadır? Cevap
8. Ermenek Barajı ve HES işi Türk-Avusturya Protokolu çerçevesinde Türk ve
Avusturya firmaları konsorsiyumunca gerçekleştirilecek olup, bu hususta
konsorsiyumla ilk toplantı 18.2.1998 tarihinde yapılmıştır. Teknik teklifin ve
şartnamelerin sunulmasını takiben teknik müzakerelere başlanacaktır. Soru
9. Sarıveliler İlçesinde yapılması düşünülen gölet hangi safhadadır? Cevap
9. Karaman-Sarıveliler Göleti Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünün etüt
programında yer almakta olup, planlama aşamasındaki çalışmaları sürdürülen
sözkonusu gölet bu çalışmaların ikmalini müteakip teknik ve ekonomik yönden
yapılabilir bulunduğu takdirde bütçe imkânlarına bağlı olarak ileriki yıllar
yatırım programlarına teklif edilecektir. 37. –
Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, bazı belediye başkanları hakkındaki dava
dosyalarının bekletildiği iddiasına ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Selçuk
Öztek’in yazılı cevabı (7/6785) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın, aracılığınız ile AdaletBakanı Sayın Selçuk Öztek tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Feti Görür Bolu Kamuoyuna
sızan ve halkımızı derinden yaralayan, özellikle adalet ve yargının
tartışıldığı şu günlerde bağımsız bir bakan sıfatıyla meselenin üzerine giderek
vuzuha kavuşturacağınıza inanarak aşağıdaki sorularıma açıklık getirmenizi
istirham ediyorum. İstanbul
Eski Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Kayseri Eski
Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, Sincan Eski Belediye Başkanı Bekir Yıldız
hakkında yargı sürecinin olağanüstü bir hızla yürüdüğünü gördük. Soru
1. Kamuoyuna intikal eden bilgilere göre, Adana İli, Seyhan İlçesinin
ANAP’lı Belediye Başkanı, Sayın Ahmet Cevdet Yağ hakkında Danıştay’da 3 yıldır
bekleyen 3 adet dosya bulunduğu iddia edilmektedir. Bu bilgiler doğru mudur? Soru
2. Bu dosyalar 3 yıldır saklanıyorsa bunları saklayanlar kimdir? Ve ne
sebeple bu konuya alet olmaktadırlar? Soru
3. Ülkemizde yargı siyasallaşmış mıdır ki, partilere göre ayrı muamele mi
yapılmaktadır? T.C. Adalet
Bakanlığı 22.2.1999 Bakan
: 317 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: Kanunlar ve KararlarDairesi Başkanlığı ifadeli, 5.2.1999 tarihli ve
A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/6785-16965/39202 sayılı yazınız. İlgi
yazınız ekinde alınan,Bolu Milletvekili Feti Görür tarafından Bakanlığıma
yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/6785-16965 Esas
No.’lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte
sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek AdaletBakanı Sayın Feti
Görür Bolu
Milletvekili TBMM Bakanlığıma
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/6785-16965
Esas No.’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir. Bilindiği
üzere, 2575 sayılı DanıştayKanununun 2 nci maddesinde, Danıştayın hükümetle
ilgili işlerinin Başbakanlık aracılığıyla yürütüleceği hükmü yer almaktadır. Diğer
yandan “Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve
Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde KararnameninBazı
MaddelerininKaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
sayılı Kanun Hükmünde KararnameninDeğiştirilerekKabulü Hakkında” 3046 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinde, Başbakan Yardımcılığı ve DevletBakanlarının
görevlendirilebilmelerine ilişkin esaslar öngörülmekte ve buna göre
oluşturulanDevletBakanı ve Başbakan Yardımcılığı ile DevletBakanlıkları ve
diğer Bakanlıklara verilen görevler ile Başbakana doğrudan bağlı ve ilgili
kuruluşlardan hangilerinin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve
DevletBakanları tarafından yönetileceği hususları Başbakanlıkça
belirlenmektedir. Yukarıda
açıklandığı üzere, Danıştay’ın hükümetle ilişkileri, bir DevletBakanlığı
aracılığı ile yürütülmekte olduğundan, bahse konu soru önergesinde sözü edilen
hususlar Danıştay ile ilişkilere ilişkin DevletBakanını ilgilendirmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Selçuk
Öztek Adalet
Bakanı 38.
– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Orhangazi Gedelek Köyü
Asmatepe mevkiinde makilik-fundalık olarak kullanılan alanın sanayi alanına
dönüştürülme nedenine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Ali
Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6791) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanına
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Sorular
: Bursa
İli Orhangazi İlçesi Gedelek Köyü Asmatepe mevkiinde çimento fabrikası
kurulması hususunda daha önce Çevre Bakanlığına sunulan ÇED raporu; “ön
inceleme sonucu, bölgenin tarım toprağı ve zeytinlik olması nedeniyle yasal
olarak sanayi tesisi kurulmasının mümkün olmadığı belirtilerek iade edildiği
öğrenilmiştir.” Gerekçesi ile reddedilmiştir.Keyfiyet Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 13.2.1998 gün ve 116 sayılı Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın 7/4150E. yazılı soru önergesine verilen cevaptan
anlaşılmaktadır. Ancak, 19.1.1998
tasdik tarihli Bursa 2020 yılı 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “İznik-Orhangazi
Planlama Bölgesi” sınırları içinde ve bu sınırlar içinde geçerli olan
19.11.1990 tasdik tarihli 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni İmar
Planında Makilik-Fundalık kullanımında kalan Orhangazi İlçesi, Gedelek Köyü,
Açmatepe mevkiindeki alanın sanayi alanına (Çimento Fabrikası Alanına)
dönüştürülmesi hakkındaki değişiklik teklifi Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
uygun görülerek onanmıştır. Plan
değişikliği ile ilgili olarak : 1. Bursa
2020 Planı Bakanlık, YerelYönetimler ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılımıyla
hazırlanmış olmasına rağmen plan değişikliğinde aynı yöntemin uygulanmamasının
sebebi nedir? 2. Çevre
Bakanlığının Çimento Fabrikası ile ilgili ÇED olumsuz raporu ile Çevre
Bakanlığından olumlu görüş alınmadan imar planlarının idarece onaylanmayacağına
dair “Plan Değişikliği” yapılması mümkün müdür? 3. Plan
notları arasında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde belirtilen
esaslara uyulacaktır.” hükmü bulunmaktadır. ÇED
raporu alamayan bir yer için plan değişikliği yapılmasının sebebi nedir? 4. Plan
değişikliği kararını geri alıp planı eski haline döndürecek misiniz? T.C. Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2.3.1999 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.09.0.APK.0.22.00.00.17/178 Konu
: Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın yazılı soru önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi
: 11.2.1999 gün ve A.0.10.GNS.0.10.00.02-39105 sayılı yazınız. İlgi
yazınız ilişiğinde alınan; Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın
“Bursa-Orhangazi GedelekKöyü Asmatepe Mevkiinde makilik-fundalık olarak
kullanılan alanın sanayi alanına dönüştürülmesi” konusunda Bakanlığımıza
yönelttiği 7/6791-16939 Esas Sayılı yazılı soru önergesi incelenmiş olup,
konuya ilişkin cevabımız ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Ali Ilıksoy Bayındırlık
ve İskân Bakanı Bursa
Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, (7/6791-16939) Esas
Sayılı Yazılı Soru Önergesine Dair
Sorular ve Cevapları : Sorular
: Bursa
İli Orhangazi İlçesi Gedelek Köyü Asmatepe mevkiinde çimento fabrikası
kurulması hususunda daha önce Çevre Bakanlığına sunulan ÇED raporu; “ön
inceleme sonucu, bölgenin tarım toprağı ve zeytinlik olması nedeniyle yasal
olarak sanayi tesisi kurulmasının mümkün olmadığı belirtilerek iade edildiği
öğrenilmiştir.” Gerekçesi ile reddedilmiştir.Keyfiyet Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 13.2.1998 gün ve 116 sayılı Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın 7/4150E. yazılı soru önergesine verilen cevaptan anlaşılmaktadır. Ancak, 19.1.1998
tasdik tarihli Bursa 2020 yılı 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planında
“İznik-Orhangazi Planlama Bölgesi” sınırları içinde ve bu sınırlar içinde
geçerli olan 19.11.1990 tasdik tarihli 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni
İmar Planında Makilik-Fundalık kullanımında kalan (Orhangazi İlçesi, Gedelek
Köyü, Açmatepe mevkiindeki alanın sanayi alanına (Çimento Fabrikası Alanına)
dönüştürülmesi hakkındaki değişiklik teklifi Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
uygun görülerek onanmıştır. Plan
değişikliği ile ilgili olarak : 1. Bursa
2020 Planı Bakanlık, YerelYönetimler ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılımıyla
hazırlanmış olmasına rağmen plan değişikliğinde aynı yöntemin uygulanmamasının
sebebi nedir? 2. Çevre
Bakanlığının Çimento Fabrikası ile ilgili ÇED olumsuz raporu ile Çevre
Bakanlığından olumlu görüş alınmadan imar planlarının idarece onaylanmayacağına
dair “Plan Değişikliği” yapılması mümkün müdür? 3. Plan
notları arasında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde belirtilen
esaslara uyulacaktır.” hükmü bulunmaktadır. ÇED
raporu alamayan bir yer için plan değişikliği yapılmasının sebebi nedir? 4. Plan
değişikliği kararını geri alıp planı eski haline döndürecek misiniz? Cevaplar
: Sözkonusu
alanda 19.12.1990 onanlı 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni İmar
Planında; DevletSu İşleri GenelMüdürlüğünün 22.7.1997 gün ve 563-6425 sayılı,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının (Maden İşleri GenelMüdürlüğü) 15.8.1997
gün ve 25702 sayılı, Orman Bakanlığının (Bursa Orman Bölge Müdürlüğü) 15.8.1997
gün ve 25702 sayılı, Köy Hizmetleri GenelMüdürlüğünün 14.8.1997 gün ve
194-7312/3812 sayılı, Sağlık Bakanlığının (Bursa İlMüdürlüğü) günsüz 15906
sayılı, Kültür Bakanlığının (Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
Müdürlüğü) 4.8.1997 gün ve 720/1284 sayılı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
1.12.1998 gün ve 760-01412-8872 sayılı yazılarındaki olumlu görüşlerin
yanısıra, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca “Özel Önem Taşıyan” sektör kodu
ile 27.12.1996 gün ve 48975 sayılı teşvik belgesinin verilmiş olması, yatırımın
ülke ekonomisine yapacağı katkı ve aynı yerde halen faal olan çimento fabrikası
hammadde ocaklarının bulunması durumu da dikkate alındığında; 1. İlgili
tüm kurum ve kuruluşların (DevletSu İşleri Genel Müdürlüğünden, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığından (Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün), Köy Hizmetleri
GenelMüdürlüğünden, Çevre Bakanlığından, Kültür Bakanlığından, Enerji ve Tabiî
KaynaklarBakanlığından (Maden İşleri GenelMüdürlüğü), SağlıkBakanlığından,
OrmanBakanlığından, Jeolojik Etüt Raporu v.b. gibi) olumlu görüşleri alınmadan
1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli nazım ve uygulama imar planları ilgili idarece
onaylanmayacaktır. 2. 1/5
000 ve 1/1 000 ölçekli nazım ve uygulama imar planları onaylanmadan inşaat
uygulamasına geçilemez. 3. Girişimci
tarafından sözkonusu alanda yapılacak sanayi tesislerinden kimyasal atık
toz-duman ihraç etmeyen ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesini engelleyecek
ileri teknoloji sistemi kullanılacak ve her türlü önlemin alınacağına dair
noter tasdikli taahhütname verilmeden inşaat uygulamasına geçilmeyecektir. 4. Çevresel
Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde belirtilen esaslara uyulacaktır. 5. 1/5
000 ve 1/1 000 ölçekli nazım ve uygulama imar planları onaylanmadan inşaat
uygulamasına geçilemez. 6. Çevresel
Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliğinde belirtilen esaslara uyulacaktır. 7. Diğer
hususlarda 19.1.1998 tasdik tarihli Bursa 2020 Yılı/100 000 ölçekli Çevre
Düzeni Planı ve 19.12.1990 tasdik tarihli 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre
Düzeni İmar Planı plan notları geçerlidir. Bu
çerçevede, mevcut plan notlarının düzenlenmesi suretiyle yapılan ve
Bakanlığımızca 19.12.1990 onaylanmış olan 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre
Düzeni İmar Planına ilişkin Teknik Araştırma ve Uygulama GenelMüdürlüğümüzün
21.12.1998 gün ve 25059/18291 sayılı yazısı ile gerçekleştirilen plan
değişikliği işleminde, şehircilik ilkelerine ve mevzuata aykırı herhangi bir
husus bulunmamaktadır. Diğer
taraftan,Bakanlığımızca yapılan onama 1/25 000 ölçekli çevre düzeni plan
değişikliği olup, 1/5 000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1 000 ölçekli uygulama
imar planı 1/25 000 ölçekli plan koşullarına göre tüm ilgili kurum ve
kuruluşların görüşleri alınmak suretiyle Valilikçe onaylanması gerekmektedir. 39. –
Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Gümrük Müsteşarının basında yer alan bazı
açıklamalarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı
(7/6793) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımınDevletBakanı Sayın Şükrü Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1. Bazı
Medya organlarında açıklamaları yer alan Gümrük Müsteşarı Ramazan Uludağ’ın
iddia ettiği Türkiye’nin gümrük sisteminde hiçbir aksaklığın olmadığı, işlerin
kanuna uygun olarak aksamadan yürütüldüğü doğru mudur? 2. Medya
organlarına yansıdığı kadarıyla özellikle Bursa gümrüğünde çeşitli
usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların yaşandığı araştırılmış mıdır? 3. İddia
edilen yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili ne gibi yasal işlemler yapılmıştır? 4. GümrükMüsteşarı
Ramazan Uludağ’ın daha önce hakkında çıkan birtakım iddialarla ilgili herhangi
bir müfettiş raporu var mıdır? Varsa eğer bu rapor kapsamında herhangi bir
soruşturma açılmış mıdır? 5. Açılan
soruşturmalar sonucunda ne gibi yasal işlemler yapılmıştır? T.C. Başbakanlık 23.2.1999 Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler
GenelMüdürlüğü Sayı
: B.02.1.GÜM.0.06.00.02-44-GENEL/004670 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına GenelSekreterliğine (Kanunlar
ve KararlarDairesi Başkanlığı) İlgi
: 11.2.1999 günlü, 7/6793-16972/39235 sayılı yazınız. İlgide
kayıtlı yazınız ekinde alınan Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın 7/6793-16972
sayılı yazılı soru önergesine ilişkin cevaplarımız ilişikte sunulmuştur. Bilgilerine
arz ederim. Prof. Dr. Şükrü
Sina Gürel DevletBakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın 7/6793-16972 Esas No.lu 1. Gümrük
işlemleri Gümrük Müsteşarlığının Merkez ve Taşra teşkilatında yer alan
birimlerce ilgili kanun ve mevzuat hükümleri çerçevesinde yürütülmekte, aksayan
hususların tespiti halinde, yine kanun ve mevzuat hükümleri dahilinde gereğine
tevessül edilmektedir. 2-3. a) 1997
yılı sonunda Bursa Gümrükleri Başmüdürlüğü bağlantısı Çanakkale Gümrük
Müdürlüğünden gerçekleştirilmek istenilen hayalî ihracat olayı; Çanakkale
Gümrük Müdürlüğü tarafından mahallinde tespit edilerek açığa çıkarılmış ve
anılan Gümrük Müdürlüğünün 30.12.1997 tarihli 11927 sayılı yazısı ile Çanakkale
Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmiştir. b) Avman
Deniz Acentalığına bağlı “Forest 1” gemisi ile Şark İthalat ve Tic. San. A.Ş.
adına kayıtlı 53 000 torbadan ibaret 2 650.M/Ton kristal şeker olayı Bursa
Gümrükleri Başmüdürlüğü bağlantısı Gemlik Gümrük Müdürlüğü tarafından ortaya
çıkarılmış ve 10 Şubat 1998 gün ve 2525 sayılı yazıları ile 1918 sayılı
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun ilgili maddeleri gereğince takibatta
bulunulması mütalaasıyla Gemlik Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilmiştir. c) Kavsal
İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin Gümrükler Genel Müdürlüğü
Gümrük Kontrolörleri Birim Başkanlığına yönelik 28.7.1998 tarihli ihbar
mektubunda İstanbul’da yerleşik Akenez Turizm San. Taşımacılık ve Tic. A.Ş.
firmasının düşük kıymet beyanı ile AIWA marka elektronik eşya ithal ettiği ve Devletibüyük
miktarda zarara uğrattığını belirtmesi üzerine anılan Birim Başkanlığınca
Gümrükler GenelMüdürlüğü Makamından alınan 30.7.1998 tarihli Onayla soruşturma
başlatılmıştır. Soruşturmayı
yürüten Gümrük Kontrolörlerinin (Tevfik Usta-Fahri Paslı) İstanbul Gümrükleri
Başmüdürlüğüne muhatap 31.7.1998 tarihli yazılarında Akenez firmasının
bilgileri dışında Aıwa marka (Yumatu) elektronik eşya ithalatını
gerçekleştirmemeleri talep edilmiştir. Alınan
bu tedbir üzerine İstanbul’dan bu ithalatı gerçekleştiremeyeceğini anlayan
firma adresi İstanbul olmasına rağmen bir başka gümrüğe yönelmiş bu defa anılan
Gümrük Kontrolörlüklerine mezkûr firmanın 25 konteyner dolusu AIWA marka
televizyon ve müzik setini Gemlik Gümrüğünden düşük kıymetle ithal edeceği
yönünde ihbarlar gelmiştir. Bu
ihbarlar üzerine Gümrük Kontrolörleri, 8.9.1998 tarihinde Gemlik Gümrük
Müdürlüğüne çektikleri faks yazı ile AIWA marka elektronik eşyaya ilişkin bir
gümrük işlemi yapılmak istenilmesi halinde kendilerinin bilgisi dışında ithalat
işleminin tekemmül ettirilmemesi yönünde talimat vermişlerdir. Daha
sonra ihbar edilen Akenez Turizm San.Taşımacılık ve Ticaret A.Ş.’nin Gemlik
Gümrük Müdürlüğüne bahis konusu eşyanın ithalatı için müracaat etmesi üzerine
GümrükKontrolörleri bilgilendirilmiştir. GümrükKontrolörleri
yaptıkları incelemede, Akenez firmasına ait elektronik eşyayı taşıyan gemi
acentasının Gemlik Gümrük Müdürlüğüne 10.8.1998 tarihinde giriş deniz
manifestosu verdiğini yani mezkûr eşyayı taşıyan geminin bu tarihte Gemlik
Limanına geldiğini tespit etmişlerdir. Gümrük
Kontrolörlerinin Gemlik Gümrük Müdürlüğüne yönelik daha önce bahsi geçen yazısı
üzerine bu eşyanın ithalatı gerçekleştirilememiş ve yine anılan kontrölerlerce
ihbarcı firma ile temas kurularak bu mallara ait gerçek futaraların ibrazı
istenilmiş ise de ihbarca firma tarafından gönderilen faks yazıda eşyaya ait
gerçek faturaların temin edilemediği bildirilmiştir.Bunun üzerine olayın tüm
netliği ile ortaya çıkarılabilmesi için Hollanda ve Finlandiya resmî makamları
ile yurtdışı fiyat araştırması bakımından yazışma cihetine gidilmiştir. Bu
arada ithalatçı firmanın talebi üzerine ileride doğabilecek devlet alacağı ve
bundan kaynaklanabilecek para cezaları tutarı, 1615 sayılı Gümrük Kanunu
hükümleri doğrultusunda teminata bağlanarak ithalata izin verilmiştir. Daha
sonra mezkûr eşyaların gönderildiği yer olan Finlandiya resmî makamlarından
alınan dökümanların 5.1.1999 tarihinde Gümrük Kontrolörlerine intikal etmesi ve
bu belgeler üzerinde yapılan inceleme neticesinde ithalatçının Gemlik Gümrük
Müdürlüğüne ibraz ettiği bir adet düşük kıymetli faturaya karşın 25 adet yüksek
kıymetli faturanın olduğu tespit edilmiştir. Aynı
gün Gümrük Kontrolörlerince konuya ilişkin olarak tanzim edilen raporda Gemlik
Gümrük Müdürlüğünce eksik alınan fark vergilerin tahsili ile Gümrük Kanununa
göre ceza uygulanması istenilmiştir. Bu arada 6.1.1999 tarihinde İstanbul’a
hareket eden kontrolörler İstanbul’a vardıkları 7.1.1999 tarihinde İstanbul
Gümrükleri Muhafaza Başmüdürlüğünden herhangi bir mukavemete karşı silahlı
eleman temin ederek anılan ithalatçı firmanın Koçman Caddesi No : 19 Güneşli -
İstanbul (Yu-Ma-Tu isimli bina) adresindeki merkezine gitmişler ve kaçak eşya
araması yapmışlardır. Yaptıkları
arama neticesinde; buldukları 1 984 adet televizyon ile 4 843 adet müzik seti
ve bunlara ait 4 892 adet kolonu 1918 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
zaptetmişlerdir. Eşyanın çokluğu nedeniyle derhal taşınması mümkün olmadığından
Gümrük Kontrolörlerince İstanbul Gümrükleri Muhafaza Başmüdürlüğünden temin
edilen iki Gümrük Muhafaza memurunun kaçak eşyanın bulunduğu mahalde daimî
surette gözetim görevi yapmaları sağlanmış ve eşyanın bulunduğu mahallin tüm
giriş-çıkış noktaları kilit ve mühür altına alınmıştır. Eşyalar Maliye
Bakanlığı TASİŞ Erenköy İşletme Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Gümrük
Kontrolörlerince konu ile ilgili olarak yazılan 11.1.1999 tarihli 152/1, 81/1
sayılı Soruşturma Raporu Gemlik Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilmiştir. d) 4
Ocak 1999 tarihli Akit Gazetesinde yer alan “Bursa Kaçakçı Cenneti” başlıklı
haber ile aynı konuda anılan Gazetenin 5 Ocak 1999 tarihli nüshasında yeralan
iddialardan Gümrük Müsteşarlığını ilgilendiren hususlar incelenmek ve
soruşturulmak üzere 5.1.1999 tarih ve 1999/2 sayılı Onayla Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu Başkanlığına intikal ettirilmiş, keza 15 Ocak 1999 tarihli Olay
Gazetesinde yayımlanan “Trilyonluk Kaçakçılık” başlıklı haber aynı Onay
kapsamında değerlendirilmek üzere Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilmiştir. Müfettişlerce
yapılacak inceleme ve soruşturma sonucuna göre olayda ihmali görülen personel
bulunması halinde derhal gereği yapılacaktır. 4-5. Gümrük
Müsteşarı Ramazan Uludağ hakkında daha önce çıkan birtakım iddialar ile ilgili
olarak herhangi bir müfettiş raporunun olup olmadığı, varsa bu rapora göre
soruşturma açılıp, sonucuna göre ne gibi yasal işlemler yapıldığı sorulmakta
ise de “birtakım iddialar” tabiri ile neyin kastedildiğinin açıklanması halinde
gereğine tevessül edilebilecektir. Prof. Dr. Şükrü
Sina Gürel Devlet
Bakanı 40.
— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Koç Üniversitesine tahsis edilen orman
arazisi için Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştaya açılan davalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Arif Sezer’in yazılı cevabı (7/6796) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımınBaşbakan SayınBülent Ecevit tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1.
Koç Üniversitesi’nin devletçe tahsis edilen orman arazisi üzerinde inşa
edilmesini durdurmak maksadıyla Bölge İdarî Mahkemelerine ve Danıştaya açılan
davalar sonucunda ilgili mahkemelerce inşaatın durdurulması kararı alınmış
mıdır? 2.
İnşaatın durdurulmasıyla ilgili karar alındıysa sözkonusu inşaatın durdurulması
yönünde ne gibi işlem yapılmıştır? İnşaat devam etmekte midir? Devam ediyorsa
karara rağmen nasıl devam etmektedir? 3.
Koç Üniversitesi’nin özellikle orman tahribine ve çevre katliamına yol açan
inşaatın durdurulması ile ilgili tedbir düşünüyor musunuz? Ne gibi tedbirler
düşünülmektedir? 4.
Basına yansıdığı kadarıyla gerek mahkeme kararları üzerinde, gerek karara
rağmen inşaatın devam etmesi yönünde Koç grubu tarafından baskılar yapıldığı
doğru mudur? Bu baskılar neler olmuştur? Koç Grubunu ayrıcalıklı kılan ne gibi
özellikleri vardır? T.C. Orman
Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon
ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 12.3.1999 Sayı
: KM.1.SOR/122-557 Konu
: Sn. Lütfi Yalman’ın yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığı) İlgi
: a) Başbakanlığın 16.2.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-918-9/828 sayılı
yazısı. b)
TBMM’nin 11.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6796-16975/39238 sayılı
yazısı. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve
tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/6796 esas no.lu yazılı soru
önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabi yazımız ilişikte
gönderilmektedir. Arz
ederim. Arif Sezer Orman
Bakanı Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakan’a Tevcih Ettiği 1.
Bakanlar Kurulunun 26.4.1992 tarihli ve 92/2938 sayılı Kararında; Koç
Üniversitesi kurulması amacıyla İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Rumelifeneri Köyü
hudutlarında 160 hektar ormanlık sahanın 49 yıl süre ile tahsis edilmesi
kararlaştırılmış ve bu karara dayanılarak Bakanlığımızca 2.12.1993 gün ve 833
sayılı olur ve 160 hektar ormanlık sahada Koç Üniversitesi kurulması gayesiyle
Millî Eğitim Bakanlığı adına ön izin verilmiş daha sonra ön izin müddetinde
mevzuatımıza göre yapılması gerekli iş ve işlemlerin tamamlanması üzerine
Bakanlığımızca 14.3.1995 gün ve 130 sayılı olurla önce 72,3 hektar, daha sonra
22.3.1995 gün ve 144 sayılı olurla 87,7 hektar ve son olarak da 3.8.1995 gün ve
434 sayılı olurla 32 hektar olmak üzere toplam 192 hektarlık ormanlık sahada
Millî Eğitim Bakanlığı adına kesin izin verilmiştir. Bu
kararla tahsis edilen saha, T.M.M.O.B. Mimarlar Odası ve Orman Mühendisleri
Odası tarafından Danıştay nezdinde dava konusu edilmiştir. Davaların
gelişimi aşağıdaki şekildedir. a)
T.M.M.O.B. Mimarlar Odasının açtığı dava : Davalı
: Orman Bakanlığı, Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Sarıyer
Belediye Başkanlığı Müdahil
: Koç Üniversitesi ve Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığı Tahsise
ilişkin Bakanlar Kurulunun 26.4.1992 tarih ve 92/2938 sayılı kararı ile Orman
Bakanlığının 14.3.1995, 22.3.1995 ve 3.8.1995 günlü kesin izin ve tahsis
kararları dava konusu edilmiştir. Danıştay
6 ve 8 inci Daireler müşterek kurulunca verilen 30.6.1997 günlü 1996/2067 E.
1997/2331 sayılı kararla, davanın Bakanlar Kurulu Kararı ve Orman Bakanlığının
işlemine yönelik kısmının Reddine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı işlevine
yönelik kısmı hakkında konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
Sarıyer Belediye Başkanlığı işleminin iptaline karar verilmiştir. Davacı taraf
bu kararı yürütmeyi durdurma talepli temyiz etmiştir. Danıştay
İdarî Dava Daireleri GenelKurulu 3.10.1997 günlü 1997/432 E. Sayılı kararla
yürütmeyi durdurma talebini reddetmiş ancak 3.7.1998 günlü işlemlerinde bedel
konusunun dikkate alınmamış olması nedeniyle 6831 sayılı Orman Kanununa
uyarlılık bulunmamaktadır gerekçesiyle davacının temyiz istemi kabul edilmiştir. Yapılan
temyiz incelemesi sonucunda; Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu
3.7.1998 tarih ve 1997/432 E. 1998/297 S. kararı ile Bakanlığımızca verilen
izin işleminin yasal dayanağından birini oluşturan 3708 sayılı Kanunla değişik
2547 sayılı YÖK Kanununun ek 18 inci Maddesinin Anayasa Mahkemesince Anayasanın
130 uncu Maddesine aykırı bulunarak iptal edildiği, Anayasa Mahkemesi kararında
da belirtildiği üzere; vakıf yüksek öğretim kurumlarına yapılacak arazi ve
tesislerin tahsisi dahil, Devlet yardımlarının gerekleri, koşulları ve
sınırlarının bir kanunla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle iptali gerekeceği
bu nedenle, dava konusu BakanlarKurulu Kararının 2547 sayılı Kanunun ek 18 inci
Maddesinin Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle işlemin hukukî dayanağı
kalmadığı, Diğer
taraftan 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci Maddesinde Turizm alan ve merkezi
dışında kalan devlet ormanlarında kamu yararına olan her türlü bina ve tesisler
için gerçek ve tüzel kişilere Tarım, OrmanKöyişleri Bakanlığınca bedeli
karşılığı izin verebileceği hükme bağlanmış, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı
ve Orman Bakanlığı işlemlerinde bedel konusunun dikkate alınmamış olması
nedeniyle 6831 sayılı Kanuna uyarlık bulunmamaktadır gerekçesiyle bozulmuştur. Bakanlığımız
Danıştayın bu kararı üzerine yürütmeyi durdurma talepli olarak tashih-i karar
istemiştir. Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulunca 9.10.1998 gün ve
1998/537 sayılı kararla yürütmeyi durdurma talebimiz reddedilmiştir. b)Orman
Mühendisleri Odasının Açtığı Dava Davalı:
Orman Bakanlığı, Başbakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Sarıyer Belediye
Başkanlığı Müdahil
: Koç Üniversitesi ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı Danıştay
6 ncı Dairesinin 1996/5795 E. 1997/4888 S. 11.11.1997 günlü kararı ile tahsis
edilen orman alanında Üniversite kurulmasına, Bölgede kaçak yapılaşma ve
gecekondulaşmanın önlenmesi, böylece orman varlığının sağlanması, Üniversitenin
Yüksek Öğretime ve topluma yapacağı katkılar yönünden tahsise ilişkin Bakanlar
Kurulu Kararı ve Orman Bakanlığınca verilen kesin izin işlemlerinde kamu yararı
açısından hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu yönlerden davanın reddine karar
verilmiştir. Davacı taraf bu kararı yürütmeyi durdurma talepli temyiz etmiştir. Danıştay
İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu 17.4.1998 gün ve 1998/131 E. Sayılı kararla
yürütmeyi durdurma talebini reddetmiş 3.7.1998 günlü 1998/131 E. 1998/296
sayılı kararla T.M.M.O.B. Mimarlar Odasının davasındaki aynı gerekçelerle
temyiz istemi kabul edilmiş ve Mahkeme kararı bozulmuştur. Bakanlığımız
Danıştayın bu kararı üzerine yürütmeyi durdurma talepli olarak tashih-i karar
istemiş, Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulunca 9.10.1998 gün 1998/544
E. Sayılı kararla yürütmeyi durdurma talebimiz reddedilmiştir. Ancak,
sözkonusu mahkeme kararlarının henüz netleşmediği ve kesinleşmediği dikkate
alınarak ve Mahkemece verilecek kararın kesinleşmesi halinde ona göre işlem
tesis etmek şartıyla Bakanlığımızca 3.12.1998 gün ve 1018 sayılı olur ile 192
hektarlık saha izni, 24.9 hektara düşürülerek bedelliye çevrilmiştir. Danıştay
6 ve 8 inci Daireleri ortak kurulunun verdiği kararın Danıştay İdarî Dava
Daireleri Genel Kurulunca bozulması üzerine yapılan karar düzeltme talebimizin
reddine ilişkin Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu Kararı 2.2.1999
tarihinde Bakanlığımıza tebliğ edilmiştir. Bu
aşamadan sonra, 2577 sayılı İdarî Yargılama UsulKanununun 49 uncu Maddesi
gereğince bahsi geçen bu kararın “Kararı veren Mahkemeye (Danıştay 6 ncı ve 8
inci Dairelerinden oluşan müşterek heyete) gönderilmesi gerekmekte olup,
Bakanlığımız açısından davanın sonuçlanması ancak Danıştayın müşterek heyetinin
kararının Bakanlığımıza tebliği ile mümkün olacaktır. 2577
Sayılı İdarî Yargılama Usul Kanununun 28 inci Maddesine göre bu kararın tebliği
tarihinden itibaren 30 gün içinde uygulanması mecburiyeti bulunmaktadır. 2,3
Davalar henüz kesinleşmediğinden inşaatların durdurulması yönünde bir işlem
yapılmamıştır. 4.
Koç Grubu 1 inci ve 2 nci Maddede belirtilen davalara müdahil olarak
katılmaktadır. Herhangi bir baskı veya ayrıcalıklı işlem sözkonusu değildir. 41.
— Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Çankaya-Mamak ve Yenimahalle
belediyelerince sınırları dışında parselasyon çalışması yaptırıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Aydın Tümen’in yazılı cevabı (7/6798) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Devlet Bakanı Sayın
Aydın Tümen tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi
saygılarımla arz ederim. 2.2.1999 Ersönmez
Yarbay Ankara Sorular
: Çankaya,
Mamak,Yenimahalle Belediye Encümen Kararlarına istinaden; 1.
Belediye sınırları dışında İlçe Belediyelerinin hiçbir yetkisi olmadığı halde
mücavir alan sınırları içinde Ankara İlçe Kadastro Müdürlüklerince hangi köye
ait hangi ada ve parsellerde parselasyon planları, ifraz-tevhid dosyaları kabul
edilmiş, bunların hangileri onanmıştır? Tek tek listeleri nedir? 2.
Yasal olmayan bu işlemler Kadastro Müdürlüklerinden Tapu Sicil Müdürlüklerine
intikal ettirilerek tapu tescil işlemleri gerçekleştirilmiş midir? 3.
Kanunî dayanağı bulunmayan bu işi ve işlemleri yapan ilgililer hakkında ne gibi
bir işlem yapılmıştır? 4.
Yasa dışı işlemleri yapanlara gerekli ikazın yapılması düşünülmekte midir? 5.
Yasa dışı işlemleri yapan kişiler hakkında soruşturma açılacak mıdır? T.C. Devlet
Bakanlığı 25.2.1999 Sayı
: B.02.0.007/01319 Konu
: Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) Kanunlar ve Kararlar DairesiBaşkanlığına ait 11 Şubat 1999 tarih,
A.01.0.GNS.0.10.0002- 7/6798-16978/39242
sayılı yazı. b)
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının (Teknik Araştırma ve Uygulama Genel
Müdürlüğü) 27 Ocak 1998 gün ve B.09.0.TAU.0.15.00.00-96-060193403/1099 sayılı
yazısı. c)
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 29 Ocak 1999 tarih,
B021TKG0100001-18013/355-169 sayılı yazısı. Çankaya,
Mamak ve Yenimahalle Belediyesince sınırları dışında parselasyon çalışması
yaptırıldığı iddiasına ilişkin ilgi (a) yazınız eki yazılı soru önergesinin
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne incelettirilmesi sonucu; Mücavir
alan sınırları dahilinde kalan alanlarda yapılacak imar uygulamalarında hangi
birimin yetkili olduğu ve hangi belediyenin encümen kararının esas alınacağı
hususunda İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına muhtelif
yazılar yazıldığı ve son olarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınan
ilgili (b) yazıda, mücavir alanlarda imar uygulamaları yapma yetkisine yönelik
olarak Bakanlıklarının 25 Aralık 1995 tarih, 17587/2657 sayılı genelgesinde
belirtilen hususların geçerli olduğunun belirtildiği, Ayrıca,
3194 ve 3030 sayılı Kanunlar kapsamında yeralan “mücavir alan” tanımlamasının
Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin 18 inci maddesinin 14 üncü
fıkrasının 18 Mart 1997 gün 113 sayılı belediye meclis kararı ile
değiştirilmesi üzerine, sözkonusu kararın iptali istemiyle Ankara 6 ncı İdare
Mahkemesinde açılan davanın reddedilmesine karşın, bir örneği ekli Danıştay 6
ncı Dairesinin 18 Kasım 1998 gün, E : 1998/3096 K : 1998/5593 sayılı kararı
ile, mücavir alanlarla ilgili olarak yönetmelik çıkarmaya Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının yetkili olduğu gerekçesiyle bahse konu İdare Mahkemesi kararının
bozulduğu, Anlaşılmıştır. Bu
nedenle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce 3194 sayılı İmar Kanununun 15, 16
ve 18 inci maddeleri uyarınca yapılarak tescilleri talep edilen imar
uygulamalarına konu yerlerin, hangi belediye mücavir alanı dahilinde kaldığının
Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüklerinden sorulmak suretiyle alınacak cevap
doğrultusunda ilgili belediye encümen kararına istinaden işlemler
yönlendirilmekte olup, bu doğrultuda uygulamayı yönlendiren ilgili (c) yazının
bir örneği ile Çankaya, Mamak ve Yenimahalle Kadastro Müdürlüklerince bu
kapsamda sonuçlandırılan işlemlere ait listeler ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize
arzederim. Aydın Tümen Devlet
Bakanı T.C. Başbakanlık Tapu
ve Kadastro Genelge Müdürlüğü Tasarruf
İşlemleri Dairesi Başkanlığı 29.1.1999 Sayı
: B021TKG0100001-18013/355-169 Konu
: Mücavir alan Ankara
Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğüne İlgi
: a) 4 Şubat 1997 gün ve B021TKG1010002-2115-0689/72 sayılı yazınız. b)
7 Ağustos 1997 gün ve B021TKG0100001-18013/355-2761 sayılı yazımız. c)
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının (Teknik Araştırma ve Uygulama Genel
Müdürlüğü) 27 Ocak 1998 gün ve B.09.0.TAU.0.15.00.00-96-060193403/1099 sayılı
yazısı. d)
16 Mart 1998 gün ve B021TKG1010002-18013-0689/100 sayılı yazınız. e)
27 Mayıs 1998 gün ve B021TKG1010002-292/227 sayılı yazınız. İlgi
(a, d ve e) yazı konuları ile ekleri incelendi. İlgi
(b) yazımız ile, mücavir alanlarda hangi birimin yetkili olduğu hususunun
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına intikal ettirilmesi üzerine cevaben alınan
ilgi (c) yazıda; “...
25 Aralık 1995 tarih, 17587/2657 sayılı Genelgemizde; 3194 sayılı İmar
Kanununun 45 inci maddesi uyarınca Bakanlığımızca büyükşehir belediyesi mücavir
alanı olarak onaylanan alan, hangi ilçe sınırları içinde kalıyor ise o ilçe
sınırları içinde kalan büyükşehir belediyesine bağlı ilçe belediyesinin mücavir
alanı olup, bu alanlarda da anılan genelgenin (B) maddesinde belirtilen
hususların geçerli olduğu...” nun açıklandığı belirtilmiştir. Sözü
edilen genelgenin (B) maddesinde ise; “B-
İlçe belediyesinin (alt kademe belediyesi); Bahsi
geçen uygulama imar planlarını hazırlamak ve büyükşehir belediyesince
onaylandıktan sonra bu plana göre imar uygulamalarını gerçekleştirmek (ifraz,
tevhid, yapı, inşaat ve kullanma izinleri) vb. yetkileri...” nin bulunduğu
ifade edilmiştir. 3194
sayılı İmar Kanununun 16/1 inci maddesi de; “Belediye ve mücavir alan hudutları
içindeki gayrimenkullerin re’sen veya müracaat üzerine tevhid veya ifrazı,
bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkini, bu Kanun ve
Yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurullarınca
onaylanır.” hükmünü içermektedir. Diğer
taraftan, aynı Kanunun 18 inci maddesi kapsamında yapılan İmar uygulamasında
belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler, dışında ise valilikler
yetkili kılınmıştır. Bu
itibarla, öncelikle ilgi (a,d ve e) yazı konularında 3194 sayılı İmar Kanununun
15, 16 ve 18 inci maddeleri kapsamında yapılarak tescilleri talep edilen imar
uygulamalarına konu yerlerin, hangi belediye mücavir alanı dahilinde kaldığının
Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğünden sorularak alınacak cevap doğrultusunda
ilgili belediye encümen kararına istinaden işlemlerin yönlendirilmesi, Öte
yandan, ilgi (a) yazı ile soru konusu edilen işleme yönelik olarak, Ankara İl
İdare Kurulunun 24 Eylül 1996 gün, 1777 Esas 4/K-214 sayılı kararından, Çayyolu
Köyü 45 ada 1 ve 46 ada 1 No.lu parsellerin “mevzii imar planı” kapsamında
kaldığı anlaşıldığından ve (benzer konuda Bayındırlık ve İskân Bakanlığından
alınan 5 Haziran 1995 gün ve B.09.0.TAU.0.15.00.00.1263-062993023/-07437 sayılı
yazısında da belirtildiği üzere) 3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci Maddesinin
1/1000 ölçekli uygulama imar planı olan alanlarda uygulanması gerekeceğinden
dolayısıyla, sözkonusu parsellerde yapılan 18 inci maddenin uygulanması mümkün
olmadığından; 45 ada 1 ve 46 ada 1 No.lu parsellerde uygulama ile yapılmak
istenilen işlem, parseller arasındaki 847 m2 miktarındaki yerin ihdasen her iki
parsele dahil edilerek tek parsel oluşturulması ve ihdasen tevhit edilen yere
karşılık parselin kuzey-doğu yönünden 847 m2 lik kısmın terk edilmesinden
ibaret bulunduğundan, taşınmaz malların bulunduğu konuma göre mevcut mevzii
imar planına uygunluğu sağlanarak (Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğünden
alınacak cevap doğrultusunda) bu işleme ilişkin alınacak ilgili belediye
encümen kararı doğrultusunda ihdas, tevhit ve terk taleplerinin karşılanması, Gerekmektedir. Bilgilerinizi
ve bildiriş doğrultusunda işleme yön verilmesinin temini ile benzer konudaki
taleplerin bu talimatta belirtilen kriterler doğrultusunda Merkeze intikal
ettirilmeden yönlendirilmesini rica ederim. Talat Erdoğan Genel
Müdür Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu DevletBakanı Sayın
Aydın Tümen tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi
saygılarımla arz ederim. 2.2.1999 Ersönmez
Yarbay Ankara Sorular
: Çankaya,
Mamak, Yenimahalle Belediye Encümen Kararlarına istinaden; 1.
Belediye sınırları dışında İlçe Belediyelerinin hiçbir yetkisi olmadığı halde
mücavir alan sınırları içinde Ankara İlçe Kadastro Müdürlüklerince hangi köye
ait hangi ada ve parsellerde parselasyon planları, ifraz-tevhid dosyaları kabul
edilmiş, bunların hangileri onanmıştır? Tek tek listeleri nedir? 2.
Yasal olmayan bu işlemler Kadastro Müdürlüklerinden Tapu Sicil Müdürlüklerine
intikal ettirilerek tapu tescil işlemleri gerçekleştirilmiş midir? 3.
Kanunî dayanağı bulunmayan bu işi ve işlemleri yapan ilgililer hakkında ne gibi
bir işlem yapılmıştır? 4.
Yasadışı işlemleri yapanlara gerekli ikazın yapılması düşünülmekte midir? 5.
Yasadışı işlemleri yapan kişiler hakkında soruşturma açılacak mıdır? Danıştay Altıncı
Daire Esas
No : 1998/3096 Karar
No : 1998/5593 Temyiz
İsteminde Bulunan : Çankaya Belediye Başkanlığı Vekili : Av. Muzaffer Yılmaz Mithatpaşa Cad. No : 52
Kızılay-Ankara Karşı
Taraf : Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı Vekili : Av. Daniye Öztürk (Aynı Yerde) İstemin
özeti : Ankara 6 ncı İdare Mahkemesinin 25.12.1997 günlü, E : 1997/529 K :
1997/1455 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması
istenilmektedir. Savunmanın
Özeti : Savunma verilmemiştir. Tetkik
Hâkimi Elif Emel Çelik’in Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme
kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. Savcı
Habibe Ünal’ın Düşüncesi : Ankara Büyükşehir Belediye İmar Yönetmeliğinin 18
inci maddesinin 4 üncü fıkrasında değişiklik yapılmasına ilişkin 18.3.1997
günlü, 113 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararının iptali dileğiyle
açılan davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması
istenilmektedir. T.C.
Anayasasının 124 üncü maddesinde; Başbakanlık bakanlıklar ve kamu tüzel
kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla Yönetmelikler
çıkarabilecekleri kurala bağlanmıştır. Dava
konusu işlemle Yönetmeliğin 18 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında değişiklik
yapılarak “mücavir alan” ın tanımlandığı anlaşılmaktadır. Oysa
3194 sayılı İmar Kanununun 5 inci maddesinde “mücavir alan” ın tanımı yapılmış
ve bu konuda Yönetmelik çıkarma yetkisi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verilmiştir. Belirtilen
konuyla ilgili olarak Yasa ile Büyükşehir Belediyelerine düzenleme yetkisi
verilmemiş olduğundan dava konusu işlemin iptali gerektiren, davanın reddine
ilişkin olarak İdare Mahkemesine verilen kararda isabet görülmemiştir. Açıklanan
nedenle temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür. Türk
Milleti Adına Karar
veren Danıştay Altınca Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve
dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği düşünüldü : Dava,
Ankara BüyükşehirBelediyesi İmar Yönetmeliğinin 18 inci maddesinin 14 üncü
fıkrasının yeniden düzenlenmesine ilişkin 18.3.1997 günlü, 113 sayılı belediye
meclisi kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; uyuşmazlığa
konu belediye meclisi kararı ile yapılan büyükşehir belediyesi mücavir alan
tanımının özü itibariyle yasal mücavir alan tanımından farklı olmadığı,
açıklayıcı mahiyette olduğu, ilçe belediyelerinin kendi sınırları ve mücavir
alanları dışında büyükşehir belediye mücavir alanı olarak belirlenen yerlerde
herhangi bir görev ve yetkileri bulunduğundan söz edilemeyeceğinden bu
alanlarda imar yetkilerinin büyükşehir belediye meclisi ve ilgili organlarınca
kullanılacağı şeklindeki düzenleme 3194 ve 3030 sayılı Yasalara aykırılık
görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı idare
tarafından temyiz edilmiştir. Anayasanın
124 üncü maddesinde, Başbakanlık, Bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi
görev alanlarını ilgilendiren Kanunların ve Tüzüklerin uygulanmasını sağlamak
üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla Yönetmelikler çıkarabilecekleri, hükme
bağlanmış, 3194 sayılı Yasanın 44 üncü maddesinin 1/f maddesinde de, imar planı
yapımı ve değişiklikleri ile ilgili kriterlerin tespiti ve imarla ilgili diğer
hususların Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca çıkartılacak Yönetmelikle
belirleneceği, öngörülmüştür. Aynı Yasanın 5 inci maddesinde, mücavir alan,
imar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrolü ve sorumluluğu altına verilmiş
olan alanlar şeklinde tanımlanmış, 45 inci maddesinde de, mücavir alan
sınırlarının belediye meclisi ve il idare kurulu kararına dayanarak
vilayetlerce Bakanlığa gönderileceği, Bakanlığın bunları inceleyerek aynen veya
değiştirerek tasdik etmeye veya değiştirilmek üzere iadeye yetkili olduğu,
mücavir alanın ilgili belediye sınırına bitişik olması gerekmediği, ayrıca bu
alanların köyleri de ihtiva edebileceği, mücavir alandan çıkarılmanın da aynı
usule tabi olduğu, Bakanlığın gerekli gördüğü hallerde mücavir alana alma ve
çıkarma hususunda re’sen karar verebileceği belirtilmiştir. Yukarıda
anılan hükümler uyarınca mücavir alanların belirlenmesiyle ilgili görev ve
yetkilerin Bakanlığa ait olması ayrıca 3194 sayılı Yasanın 44 üncü maddesinin
1/f maddesindeki düzenlemenin bulunması nedeniyle mücavir alanla ilgili
yönetmelik çıkarmaya Bakanlığın yetkili olduğu açıktır. Öte
yandan, 3030 sayılı Yasanın 5 inci maddesinde, büyükşehir belediyelerinin
sınırlarının ismini aldıkları büyükşehirlerin belediye sınırları, ilçe
belediyelerinin sınırlarının, bu ilçelerin büyükşehir belediyesi içinde kalan
kısımlarının sınırları olduğu, aynı Yasanın Uygulanması ile ilgili
Yönetmelik’in 7 nci maddesinde de, Yasanın 5 inci maddesi doğrultusunda bir
düzenlemeyle, büyükşehir dahilinde kurulan ilçe belediyelerinin sınırlarının,
bu ilçelerin büyükşehir belediyesi içinde kalan kısımlarının mülkî sınırları
olduğu, aynı mülkî sınırlar içinde merkezden çevreye doğru genişleme ve
katılmalar suretiyle ve usulüne göre ilçe belediyeleri sınırlarında yapılan
değişiklik sonucu ortaya çıkan yeni sınırın, büyükşehir belediyesinin de yeni
sınırı olacağı, mücavir alanlar ve sınırlarının, büyükşehir bütünlüğü için imar
mevzuatı hükümlerine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Sözü
edilen hükümler uyarınca büyükşehir belediyelerinin sınırlarının bağlı olan
ilçe belediyelerinin sınırları ve mücavir alanından oluştuğu, büyükşehir
belediyelerinin ayrıca mücavir alanının olamayacağı sonucuna varılmıştır. Öte
yandan, büyükşehir belediyelerinin görevleri 3030 sayılı Yasanın 6 ncı
maddesinin A fıkrasında ayrıntılı olarak sayılmış, aynı maddenin B fıkrasında
da A fıkrası dışında kalan ve yürürlükteki mevzuatla belediyelere verilen bütün
görevlerin ilçe belediyelerince yürütüleceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda,
büyükşehir belediyelerine 3030 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin A fıkrasında
belirtilenler dışında imar ile ilgili konularda düzenleme yapma yetkisi
verilmediğinden büyükşehir belediyesi mücavir alanı tanımlamasına ve bu
alanlardaki imar yetkilerinin büyükşehir belediyesine ait olduğuna ilişkin
işlemin 3030 sayılı Yasaya aykırı olduğu açıktır. Bu
nedenlerle, uyuşmazlığa konu Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin
18 inci maddesinin 14 üncü fıkrasının değiştirilmesi yolundaki belediye meclisi
kararında hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemin iptali
gerektiğinden aksi yöndeki mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Açıklanan
nedenlerle, Ankara 6 ncı İdare Mahkemesinin 25.12.1997 günlü E : 1997/529, K :
1997/1455 sayılı kararının bozulmasına, 1 569 400.- lira karar harcı ile
fazladan yatırılan 1 172 000.- lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine,
dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 18.11.1998 gününde oybirliğiyle
karar verildi. Başkan Üye Üye Üye Üye Gürbüz Önbilgin Salim Tansuk Acar Oltulu Bekir
Aksoylu Faruk Öztürk T.C. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliği Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 11.2.1999 KAN.KAR.MD : Sayı
: A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6798-16978/39242 Devlet
Bakanlığına (Sayın
Aydın Tümen) Aşağıda
sahibi ve özeti belirtilen yazılı soru önergesinin bir örneği ilişikte
gönderilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi
gereğince 15 gün içinde cevaplandırılmasını rica ederim. Saygılarımla. Hikmet Çetin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı T.C. Başbakanlık Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Mamak
Kadastro Müdürlüğü 18.2.1999 Sayı
: B021TKO4067420-290/229 Konu
: Mücavir alan Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğüne (Kadastro
Daire Başkanlığı) TBMM
Başkanlığı Genel Sekreterliği tarafından DevletBakanlığımıza iletilen 11.2.1999
gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6798-16978/39242 sayılı yazı konusu
müdürlüğümüzce incelenmiştir. Yapılan
inceleme sonucunda Mamak ilçe belediye sınırlarının dışında kalıp Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca tespit edilen mücavir alan sınırları içinde bugüne kadar
müdürlüğümüze Kıbrıs Köyünde 1994 yılında Mamak Belediyesince yapılmış imar
uygulama planı intikal etmiş olup bu plan daha sonra yapılan revizyon sonucunda
4.11.1997 tarihinde müdürlüğümüzce kontrol edilip tescile gönderilmiştir. Bu
plan haricinde mücavir alan içinde kalan Mamak İlçesi, Kızılca Köyü 548, 948,
960, 961, 988 ve 999 no.lu parsellerin tevhitleri için 9.10.1997 tarihinde
talep yapılmış ve bu talep Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleri
arasındaki uyuşmazlık nedeni ile bekletilmekte iken Genel Müdürlüğümüzün Ankara
1 inci Bölge Müdürlüğüne yazdığı 29.2.1999 gün ve B021TKG01.00001-18013/335-169
sayılı yazıları üzerine 15.2.1999 gün ve 209 sayılı yazımızla Bayındırlık ve
İskân İl Müdürlüğüne hangi belediye mücavir alanı içinde kaldığı sorulmuş ve
alınacak cevaba göre işlem yapılacaktır. Müdürlüğümüze
bu işlemlerin dışında bahse konu herhangi bir işlem intikal etmemiş ve
sonuçlandırılmamıştır. Gereği
için bilgilerinize arz ederim. Alaattin Ulucan Kadastro
Müdürü Ankara
Büyükşehir Belediyesinin Mücavir Alanında Olup,Yalnızca İlçe Belediyelerinin
Encümen Kararı ile Tescile Gönderilen Dosyalar Encümen Kararını Yapılan İşlemin Tapuya Gönderildiği Veren İlçe
Belediyesi Köyü Cinsi Parsel
No Tarih 1.
Çankaya Belediyesi Beytepe İfraz 4772 17.2.1999 2.
Gölbaşı Belediyesi Yağlıpınar İfraz 533 7.1.1999 3.
Gölbaşı Belediyesi Gerder İfraz 159 8.1.1999 4.
Gölbaşı Belediyesi Ballıkpınar Parselasyon Planı 13, 15, 20, 21 vs. 8.1.1999 5.
Gölbaşı Belediyesi Hacılar Parselasyon Planı 849, 850 vs. 28.1.1999 6.
Gölbaşı Belediyesi Oğulbey İfraz 1202 2.2.1999 7.
Gölbaşı Belediyesi Hacılar Parselasyon Planı 148 ile 158 ada 9.2.1999 8.
Gölbaşı Belediyesi Oğulbey Tevhid 63/3-4 22.12.1998 9.
Gölbaşı Belediyesi Karaoğlan İfraz 747 26.11.1998 10. Gölbaşı Belediyesi Karaoğlan İfraz 725 27.11.1998 11. Gölbaşı Belediyesi Çerkezhöyük İfraz 68 17.11.1998 NOT
: Mücavir alan çekişmesi nedeniyle Müdürlüğümüzde bekleyen dosya
bulunmamaktadır. Köy/Mah. İşlemin Cinsi Müd Müd. İlçe
Belediyesi Büyükşehir Belediyesi Geliş
Tarihi Gönderiliş Tarihi Encümen Kararı Encümen Kararı Tarihi Nosu Tarihi Nosu Şehitali
7
ve 655 İfraz 19.10.1998 13.11.1998 8.10.1998 2595 26.3.1998 1348 Parsel Dodurga 1274 İfraz 4.12.1998 17.12.1998 26.11.1998 2963 26.3.1998 1349 Parsel İlyakut 883
ve 940 İfraz 8.12.1998 17.12.1998 19.11.1998 1331 13.10.1998 3797 parseller Yapkacık 84166 18 uygulama 1.2.1999 10.2.1999 1.12.1998 2982 25.8.1998 3293 plan Yapracık 822 İfraz 10.9.1998 14.9.1998 30.6.1998 627/637 27.8.1998 3332 parsel Yenikayı 1883 İfraz 11.5.1998 20.5.1998 12.3.1998 314 6.11.1997 4762 Köy/Mah. İşlemin Cinsi Müd Müd. İlçe
Belediyesi Büyükşehir Belediyesi Geliş
Tarihi Gönderiliş Tarihi Encümen Kararı Encümen Kararı Tarihi Nosu Tarihi Nosu parsel Susuz 84152 18 uygulama 20.4.1998 30.4.1998 24.2.1998 460 7.8.1997 3055 plan Yenikayı 1559 İfraz 11.5.1998 20.5.1998 12.3.1998 315 28.10.1997 4556 parsel Yenikayı 1553 İfraz 11.5.1998 20.5.1998 12.3.1998 313 28.10.1997 4557 Parsel Yenikayı 1556 İfraz 11.5.1999 20.5.1998 12.3.1998 312 28.10.1997 4555 Parsel Alacatlı 199
Ada 14-15 İfraz 11.5.1999 20.5.1998 12.3.1998 312 28.10.1997 4555 Parsel Alacatlı 199
Ada 8-9 Tevhit 18.2.1998 7.1.1999 1.12.1998 3004 13.1.1998 100 Parsel Alacatlı 198
Ada 11-12 Tevhit 18.2.1998 7.1.1999 1.12.1998 3004 13.1.1998 100 Parsel Alacatlı 195
Ada 8-9 Tevhit 18.2.1998 7.1.1999 1.12.1998 3004 13.1.1998 100 Parsel Alacatlı 195
Ada 12-13 Tevhit 18.2.1998 7.1.1999 1.12.1998 3003 13.1.1998 100 Parsel Not
: İşlemlere ilişkin iki Belediyenin encümen kararı bulunmasına rağmen, ilçe
belediyesi encümen kararı esas alınarak işlemler sonuçlandırılmıştır. 42.
— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, üzerinde çıplak bir fotoğraf bulunduğu
iddia edilen nüfus cüzdanına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit
Bayar’ın yazılı cevabı (7/6802) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri GenelMüdürlüğü kayıtlarında G 06 Seri 618211
numaralı Nüfus cüzdanı var mıdır? Varsa kime aittir? 2.
Gerçek bir nüfus cüzdanı üzerine, çıplak bir kadın fotoğrafının yapıştırılarak
herhangi sanat icra etme adına da olsa Bakanlığınızca izin verilmesi mümkün
müdür? 3.
Bakanlığınızın izni olmadığı halde bir başka isme ait nüfus cüzdanına,
cüzdandaki isimle ilgisi olmayan birisinin resminin yapıştırılması suç mudur?
Suç ise, bunu yapanlar hakkında ne gibi işlem yapılır? 4.
G 06 Seri 618211 numaralı Ela Çekin adına kayıtlı olduğu tarafımızca tespit
edilen bir nüfus cüzdanının, üstüne çıplak bir kadın fotoğrafı yapıştırarak,
sanat icra etmek maksadı ile Almanya’nın Berlin şehrinde “Türk Kültürünü
Tanıtma” etkinliği kapsamında bir sergide teşhir edildiği tespit edilmiştir.
Cüzdan üzerinde değişiklik yaparak sergileyenler, destek sağlayanlar ve diğer
sorumlular hakkında herhangi bir yasal soruşturma başlatılmış mıdır? T.C. İçişleri
Bakanlığı Nüfus
ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü 26.2.1999 Sayı
: B050NÜV0080003.226/8525 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Bşk. 11.2.1999 günlü ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-17082 sayılı yazı. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın
Bakanımız tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istenilen yazılı soru
önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya çıkarılmıştır. Konu
ile ilgili olarak İstanbul Valiliğince yaptırılan inceleme sonucunda;
“G06618211 seri numaralı nüfus cüzdanının İstanbul İli Ümraniye İlçesi Nüfus
Müdürlüğünce, 17.10.1995 tarihinde Ela Çekin isimli vatandaşımıza Ümraniye
İlçesi, Atatürk Mahallesi Muhtarlığınca düzenlenen 14.10.1995 tarihli
fotoğraflı nüfus cüzdanı kayıp ve değiştirme belgesine istinaden kayıptan
verildiği, nüfus cüzdanına yapıştırılan fotoğraf ile Berlin’de sergilenen nüfus
cüzdanındaki fotoğrafın farklı kişilere ait olduğu ve Ela Çekin’in nüfus
cüzdanına farklı resim yapıştırarak sergileyen hakkında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına
Ümraniye Kaymakamlığınca 11.2.1999 gün ve 945/135 sayılı yazı ile suç
duyurusunda bulunulduğu” anlaşılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri
Bakanı 43.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Berlin’de organize edilen kültürel
etkinliğe ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı
cevabı (7/6803) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığa Aşağıdaki
sorularımın Kültür Bakanı Sayın M. İstemihan Talay tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1. 1
Ekim-15 Kasım 1998 tarihleri arasında Berlin Bilim Araştırma ve Kültür
Senatörlüğü tarafından Berlin’de organize edilen kültürel etkinliğe, Türkiye
Cumhuriyetini temsilen katılan sanatçıları herhangi bir yolluk veya her ne ad
altında olursa olsun herhangi bir ödeme yapılmış mıdır? 2. Ödeme
yapılmış ise kimlere hangi miktarlarda ödemeler yapılmıştır? 3. Özel
bir Alman organizasyonu tarafından organize edilen bu organizeye hangi yasa
veya yönetmelikler gereği destek sağlandı? 4. Tanıtım
broşürünü gördüğünüz zaman çıplak resimli nüfus cüzdanına ve diğer Türkiye’yi
küçük düşüren sergi veya gösterimlere niçin tepki göstermediniz? 5. Bu
organizasyona katılan Devlet Sanatçıları, Kültür Bakanlığının elemanı olan
sanatçıların isim listesi var mıdır? T.C. Kültür
Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 24.2.1999 Sayı
: B.16.0.APK.0.12.00.01.940-60 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığa İlgi
: TBMMBaşkanlığı KAN.KAR.MÜD’nün 11 Şubat 1999 gün ve A.01.0.GNS. 0. 10.
00. 02-39256 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın “Berlin’de organize edilen kültürel
etkinliğe ilişkin” 7/6803-16995 esas no.’lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte
gönderilmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. M. İstemihan
Talay Kültür
Bakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından TBMM’ne verilen 7/6853-16993 esas no.’lu
soru önergesinin cevapları Soru
1. 1 Ekim 1998-15 Kasım 1998 tarihleri arasında Berlin Bilim Araştırma ve
Kültür Senatörlüğü tarafından Berlin’de organize edilen kültürel etkinliğe,
Türkiye Cumhuriyetini temsilen katılan sanatçılara herhangi bir yolluk veya her
ne ad altında olursa olsun herhangi bir ödeme yapılmış mıdır? Cevap
1. Türkiye’den Berlin’e giden ve Türkiye Cumhuriyetini temsilen giden
sanatçılardan yalnız Bakanlığımız sanatçılarına; 6245 sayılı Harcırah Kanununun
öngördüğü oranda yolluk ödenmiştir. Bunların dışında kalan sanatçılara hiçbir
surette herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Soru
2. Ödeme yapılmış ise kimlere hangi miktarlarda ödemeler yapılmıştır? Cevap
2. Harcırah Kanununun öngördüğü oranda yolluk ödenen Bakanlığımız
sanatçılarının isim listesi ve ödenen miktarları gösterir çizelge ektedir.
(Ek-1) Soru
3. Özel bir Alman organizasyonu tarafından organize edilen bu organizeye
hangi yasa ve yönetmelikler gereği destek sağlandı? Cevap
3. Türkiye’nin yurtdışında tanıtımı amacıyla Başbakanlık Tanıtma Fonunca
Dışişleri Bakanlığına aktarılan ödenek; 28.6.1985 tarih ve 18795 Sayılı Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 10.6.1985 kabul tarihli ve 3230 no.’lu
“Tanıtma Fonununun Teşkili ile 11.7.1939 tarihli ve 3670 Sayılı Millî Piyango
Teşkiline Dair Kanunun 4 üncü Maddesine bir bend eklenmesi hakkında kanun” ile
bu kanuna göre çıkartılan “Tanıtma Fonu Kurulunun Teşkili İle Çalışma ve
Harcama Esas ve Usullerine Dair Yönetmelik” gereğince tahsis edilmiştir. Soru
4. Tanıtım broşürünü gördüğünüz zaman çıplak resimli nüfus cüzdanına ve
diğer Türkiye’yi küçük düşüren sergi veya gösterimlere niçin tepki göstermediniz? Cevap
4. Berlin’deki sergi; Türkiye’yi küçük düşürücü mahiyette olmayıp sanat
içeriklidir. Soru
5. Bu organizasyona katılan Devlet Sanatçıları, Kültür Bakanlığının
elemanı olan sanatçıların isim listesi var mıdır? Cevap
5. Bu festivalde Devlet Sanatçısı olarak herhangi bir katılım olmamıştır.
Kültür Bakanlığını temsilen Bakanlığımız kadrolu sanatçılar katılmış olup
Berlin’e giden sanatçıların isim listesi Ek-1’dedir. TEMSİLEN
BERLİN’E GİDEN VE HARCIRAH ALAN SANATÇILARIN İSİM LİSTESİ Devl.
Opera ve Balesi Katılanlar Görevi Gidiş Dönüş Uçuş Harcırah
DM. 1. Beyhan Murphy Koreograf 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 2. Tacettin Uyanık Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 3. Salima Sökmez Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 4. Alpaslan Karaduman Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 5. Yener Turan Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 6. İhsan Bengier Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 7. Sergil Bengier Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 8. Uğurum Özorhan Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 9. Didem Kılıç Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 10. Cengiz
Kılıç Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 11. Bürge
Öztürk Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 12. Özge
Altuğ Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 13. Ejder
Keskin Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 14. Müge
G. Raman Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 15. Devrim
İleri Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 16. Cem
Görk Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 17. Deniz
Alp Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 18. Yıldız
Kaplan Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 19. Özerk
Tozkoparan Bale Sanatçısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 20. Ali
Balakbabalar Müzisyen 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 21. Emin
Seyfelioğlu Müzisyen 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 22. Selçuk
Sipahioğlu Müzisyen 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 23. Kemal
Çiloğlu Masör 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. Katılanlar Görevi Gidiş Dönüş Uçuş Harcırah
DM. 24. Tuncay
Kalyon Dekoratör 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 25. İlhami
Söğüncü Sahne Makinisti 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 26. Fuat
Gök Işık Şefi 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 27. Mustafa
Bozkırlı Işık Şefi Yrd. 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 1002 DM. 28. Uzay
Özhan Seslendirme şef 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 29. Mehmet
Yolcu Aksesuar şefi 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 30. Halil
Ceylan Gardrop şefi 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. İstanbul
Op. ve Balesi Katılanlar Görevi Gidiş Dönüş Uçuş Harcırah
DM. 1. Hülya
Aksular Bale Sanatçısı 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 751.5 DM. 2. Sibel
Sürel Bale Sanatçısı 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 630 DM. 3. Barış
Adikti Bale Sanatçısı 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 630 DM. 4. Ahmet
Eroğlu Bale Sanatçısı 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 630 DM. 5. Alim
Günay Bale Sanatçısı 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 751.5 DM. 6. İsmet
Tosun Şef Yardımcısı 29.Eki.98 3.Kas.98 Ankara/İstan. Berlin İstanb/Ankara 840 DM. 7. Meziyet
Uzar Terzi 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 630
DM. 8. Yakup
Çartık Işık Teknisyeni 27.Eki.98 31.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 500
DM. İstanbul
Devlet Tiyatrosu Katılanlar Görevi Gidiş Dönüş Uçuş 1. Metin
İbrahim Belgin Rejisör 8.Eki.98 12.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 2. Ali
Sürmeli Tiyatro Sanatçısı 8.Eki.98 12.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 3. Kâzım
Öztürk Aksesuar-Deko 8.Eki.98 12.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 4. Enver
Başar Işıkçı 8.Eki.98 12.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul 5. Ülkü
Gökseven Tiyatro Sanatçısı 2.Eki.98 12.Eki.98 İstanbul Berlin İstanbul NOT : İstanbul Devlet Tiyatrosu
Sanatçılarının harcırahları kendi kurumlarınca karşılanmıştır. 44.
– Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas ilindeki belediyelerde
çalışanlara geçici kadro verileceği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6805) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığa Aşağıdaki
sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. Mahmut Işık Sıvas Malumunuz
olduğu üzere çeşitli belediyelerce, belediyelerde bulunan geçici işçilere kadro
vaadinde bulunulmak suretiyle tarafsız bir seçim yapılmasına gölge düşürülmek
istenmektedir. Bu
itibarla; 1. Sıvas
İline bağlı; Kangal, Gürün, Zara, Şarkışla ve İmranlı belediyelerinde kaç
işçiye kadro tahsis edilmiştir? 2. Sözü
edilen 5 ilçe belediyesine tahsis edilen bu işçi kadrolarından kaç tanesi boş
bulunmaktadır? 3. Kangal-Gürün-Zara-Şarkışla
ve İmranlı İlçeleri belediyelerinde kaç geçici işçi çalışmaktadır? Çalışan
geçici işçilere 18 Nisan 1999 tarihine kadar kadro verilmesi ya da kadro sınavı
açılması mümkün müdür? Yasal mıdır? T.C. İçişleri
Bakanlığı Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü 3.3.1999 Sayı
: B.05.0.MAH.0.65.00.002/80166 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığa İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 11.2.1999 tarih ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6805-17002/39317 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
15.2.1999 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-818-18/808 sayılı yazısı. Sıvas
Milletvekili Mahmut Işık tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen ve Başbakan
adına tarafımdan cevaplandırılması tensip buyurulan “Sıvas İline bağlı Kangal,
Gürün, Zara, Şarkışla ve İmranlı Belediyelerinde kaç işçiye kadro tahsis
edildiğine ilişkin” yazılı soru önergesi ile ilgili olarak; Sıvas
İline bağlı Kangal, İmranlı, Şarkışla, Zara ve Gürün Belediyelerinin; mevcut
işçi kadroları, bu kadroların tahsis tarihleri, dolu-boş durumları ile
valilikçe 1999 yılı için vize edilen geçici adam/ay miktarını gösterir liste
ekte sunulmuştur. Başbakanlık
Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı
genelgesi uyarınca açıktan atamalar durdurulduğundan, geçici işçiler arasından
mevcut daimî işçi kadrolarına atama yapılması mümkün bulunmamaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı Mevcut işçi kadrosu En son sürekli işçi 1999 yılı için vize edilen Belediyesi Dolu Boş Toplam Kadrosu tahsis tarihi Adam/Ay miktarı Kangal
Belediyesi 30 30 30.3.1993 570 Adam/Ay İmranlı
Belediyesi Sürekli işçi kadrosu
bulunmamaktadır 336
Adam/Ay Şarkışla
Belediyesi 35 48 83 9.9.1986 Zara
Belediyesi Sürekli işçi kadrosu
bulunmamaktadır 708
Adam/Ay Gürün
Belediyesi 9 2 11 31.8.1987 Geçici işçi vizesi almıyor NOT İçişleri
Bakanlığının 10.2.1999 tarih
ve 10047 sayılı genelgeleri uyarınca
sadece 1/3’ünün kullanıl- masına
izin verilmiştir. TOPLAM 44 80 124 45.
– Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’deki elektrik enerjisi
kayıplarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın
yazılı cevabı (7/6809) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Ziya Aktaş tarafından yazılı
olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 5.2.1999 Hilmi Develi Denizli Konu:
Denizli İlindeki elektrik kayıplarının tespiti için yapılan çalışmaların
sonuçları hakkında. Soru
1. Denizli ilinde 1996 yılı elektrik kayıplarının bir önceki yıla göre %
2,7’lik artış gösterdiği doğru mudur? Soru
2. Bu yıldaki kayıpların büyük bir bölümünün Sarayköy ilçesi Kuyucak fiderinden
oluştuğu doğru mudur? Soru
3. TEAŞ Göller Bölgesi Şebeke İşletme Grup Müdürlüğü elemanları ile TEDAŞ
Denizli Müessese Müdürlüğü elemanları müştereken yaptığı testte Sarayköy İm
anabara, Kuyucak fideri, kök ve Menderes Karboğaz tesislerinde yanlış sayaç
bağlantıları ve sayaçların kabul edilebilir sınırlarda çalışıp çalışmadığı
tespit edilmiş midir? Soru
4. Bu sayaçlar kabul edilebilir sınırlar içinde çalışıyorsa, TEDAŞ
yetkililerince 3.5.1998 tarihinde alınan değerler ile, 14.5.1998 tarihinde
alınan değerler karşılaştırıldığında endeks geriye gitmiş midir? Soru
5. Sarayköy İM’den bir kaçağın oluştuğunun anlaşılması üzerine bu kök kabini
denetime alınmış mıdır? Alınmışsa bu kök kabinine dışardan sonradan bir
müdahaleye rastlanılmış mıdır? Soru
6. Kök kabininin denetime alınmasından sonra gerek kabin girişindeki gerekse
gerilim trafosundaki mühür ve işaretlerin yerinde olmadığı tespit edilmiş
midir? Soru
7. Menderes Tekstil A.Ş. adına bu işin yapıldığı TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım
Müessesi Müdürlüğünün 6.7.1998 tarih ve B.15.2.TED.4.20.00/12/457/2894 sayılı
yazısı ekindeki Denizli TEDAŞ Müessesesinin analizlerinden açıkça anlaşılmakta
mıdır? Soru
8. TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlüğünün 6.7.1998 tarih ve
B.15.2.TED.4.20.00/12/457/2894 sayılı yazısında belirtilen Menderes Tekstil
Trafo merkezindeki sayaç ile kök kabinindeki sayaçlar arasındaki fark, kök
kabinindeki sayaç kabul edilebilir değerler arasında çalıştığına göre nasıl
oluşmuştur? Soru
9. Kuruluşların kendi sınırları içinde kuracakları Trafo merkezlerine ulaşım ve
dışarıdan TEDAŞ elemanlarınca müdahalenin rahatça yapılması gerektiği halde,
Menderes Tekstil’in kendi trafo binasına TEDAŞ yetkililerinin fabrika
yetkililerinden izin almadan giremedikleri doğru mudur? Soru
10. Trafo binasına TEDAŞ yetkilileri giremiyorsa bu trafonun TEDAŞ
yetkililerince serbestçe girip trafonun rahatlıkla denetlenebileceği bir alana
kurulması için bir tedbir alınması düşünülmekte midir? Soru
11. Denizli Valiliğince 29.1.1999 tarihinde yapılan basın açıklamasında
20.8.1998 tarihinde TEDAŞ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu müfettişlerince yapılan
kontrolde tespit edilen eksik tüketim miktarı, kayıp enerji miktarını ne oranda
karşılamaktadır? Soru
12. TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım Müessesesinin Valilik makamına verdiği
29.1.1999 tarih ve 01/293 sayılı yazısı ile TEDAŞ Genel Müdürlüğüne gönderilen
6.7.1998 tarih ve 12/457/2894 sayılı yazılarından hangisi yanıltıcıdır?
Yanıltıcı rapor verenler hakkında yasal işlem yapılmış mıdır? T.C. Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 9.3.1999 Araştırma,
Plânlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı:
B.15.0.APK.0.23.300-299/4302 Konu:
Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi:
TBMM Başkanlığı’nın 15.2.1999 tarih ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6809-17014/39347 sayılı yazısı. Denizli
Milletvekili Sayın Hilmi Develi’nin tarafıma tevcih ettiği 7/6809-17014 esas
no.lu yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereği
hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. A.
Ziya Aktaş Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Denizli
Milletvekili Sayın Hilmi Develi’nin yazılı soru önergesi ve cevabı
(7/6809-17014) Konu:
Denizli İlindeki elektrik kayıplarının tespiti için yapılan çalışmaların
sonuçları hakkında Soru
1. Denizli ilinde 1996 yılı elektrik kayıplarının bir önceki yıla göre %
2,7’lik artış gösterdiği doğru mudur? Cevap
1. 1995 yılı kaybı % 9.23, 1996 yılı kaybı % 11.99 olup, kayıplar bir önceki
yıla göre % 2.76’lık bir artış göstermiştir. Soru
2. Bu yıldaki kayıpların büyük bir bölümünün Sarayköy ilçesi Kuyucak fiderinden
oluştuğu doğru mudur? Cevap
2. 1996 yılı kaybımız 125.041.115 kWh olup, bunun 21.717.642 kWh’lık kısmı
Kuyucak fideri üzerinde oluşmuştur. Soru
3. TEAŞ Göller Bölgesi Şebeke İşletme Grup Müdürlüğü elemanları ile TEDAŞ
Denizli Müessese Müdürlüğü elemanları müştereken yaptığı testte Sarayköy İm
anabara, Kuyucak fideri, kök ve Menderes Karboğaz tesislerinde yanlış sayaç
bağlantıları ve sayaçların kabul edilebilir sınırlarda çalışıp çalışmadığı
tespit edilmiş midir? Cevap
3. TEAŞ Göller Bölgesi Şebeke İşletme Grup Müdürlüğü elemanları ile TEDAŞ Genel
Müdürlüğü elemanlarının müştereken Sarayköy 154/31.5 kV İM anabara, Kuyucak
fideri, KÖK ve Menderes ile Karboğaz tesislerindeki sayaçlarda yaptıkları
çalışmalar sonucunda, sayaç ve devrelerinin normal ve hata oranlarının kabul
edilebilir sınırlar içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Soru
4. Bu sayaçlar kabul edilebilir sınırlar içinde çalışıyorsa, TEDAŞ
yetkililerince 3.5.1998 tarihinde alınan değerler ile, 14.5.1998 tarihinde
alınan değerler karşılaştırıldığında endeks geriye gitmiş midir? Cevap
4. 3.5.1998 tarihinde KÖK’te Menderes Tekstil endeksi 1929.96 iken, 14.5.1998
tarihinde (TEAŞ Yatağan R.Ö.A. (Röle Ölçü Aletleri) ekibi ile) alınan endeksin
1807.93 olduğu tespit edilmiştir. Soru
5,6. Sarayköy İM’den kaçağın oluştuğunun anlaşılması üzerine bu kök kabini
denetime alınmış mıdır? Alınmışsa bu kök kabinine dışardan sonradan bir
müdahaleye rastlanılmış mıdır? –
Kök Kabininin denetime alınmasından sonra gerek kabin girişindeki gerekse
gerilim trafosundaki mühür ve işaretlerin yerinde olmadığı tespit edilmiş
midir? Cevap
5,6. Sarayköy İM’den beslenen Kuyucak fideri üzerinde bir kaybın oluştuğunun
anlaşılması üzerine, jeotermal santral yakınında bulunan KÖK denetime
alınmıştır. Denetimden sonra bu KÖK’e girilerek müdahalede bulunulduğu, mühür
ve işaretlerin yerinde olmamasından, içeride fazladan bir ayırıcı manevra
demiri bulunmasından ve sayaçların bir müddet geriye doğru değer kaydetmesinden
anlaşılmıştır. Soru
7. Menderes Tekstil A.Ş. adına işin yapıldığı TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım
Müessesesi Müdürlüğünün 6.7.1998 tarih ve B.15.2.TED.4.20.00/12/457/2894 sayılı
yazısı ekindeki Denizli TEDAŞ Müessesesinin analizlerinden açıkça anlaşılmakta
mıdır? Cevap
7. Fider üzerinde bulunan iki adet müşterinin güçleri gözönüne alındığında
oluşan kaybın Menderes Tekstil tarafında olabileceği kanaati ağır basmaktadır. Soru
8. TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlüğünün 6.7.1998 tarih ve
B.15.2.TED.4.20.00/12/457/2894 sayılı yazısında belirtilen Menderes Tekstil
Trafo merkezindeki sayaç ile kök kabinindeki sayaçlar arasındaki fark, kök
kabinindeki sayaç kabul edilebilir değerler arasında çalıştığına göre nasıl
oluşmuştur? Cevap
8. Menderes Tekstil tesislerindeki sayaçlar ile KÖK’teki sayaçlar arasında
oluşan farkın, TEDAŞ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Müfettişlerince 20.8.1998
tarihinde yapılan kontrolde, terbiye ünitesine ait mühürlü bölmede bulunan ölçü
düzenindeki aktif sayacın B fazına ait gerilim ucundaki gevşeklikten
kaynaklandığı anlaşılmıştır. Soru
9. Kuruluşların kendi sınırları içinde kuracakları Trafo merkezlerine ulaşım ve
dışarıdan TEDAŞ elemanlarınca müdahalenin rahatça yapılması gerektiği halde,
Menderes Tekstil’in kendi trafo binasına TEDAŞ yetkililerinin fabrika
yetkililerinden izin almadan giremedikleri doğru mudur? Cevap
9. Anılan tesisler geniş bir arazi üzerinde kurulmuş olup, ünitelerin trafoları
da kendi bünyesindedir. Tek bir nizamiyeden girilip değişik noktalardaki
trafolara ulaşma gereği vardır. Bu manada girişte güvenlik görevlilerinin,
ilgililere haber vermesinin beklenmesi gerekmektedir. Soru
10. Trafo binasına TEDAŞ yetkilileri giremiyorsa bu trafonun TEDAŞ yetkililerince
serbestçe girip trafonun rahatlıkla denetlenebileceği bir alana kurulması için
bir tedbir alınması düşünülmekte midir? Cevap
10. Anılan tesisler için jeotermal santral yakınındaki KÖK’e, satışa esas ölçü
düzeni kurdurulmak suretiyle tedbir alınmıştır. Soru
11. Denizli Valiliğince 29.1.1999 tarihinde yapılan basın açıklamasında
20.8.1998 tarihinde TEDAŞ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu müfettişlerince yapılan
kontrolde tespit edilen eksik tüketim miktarı, kayıp enerji miktarını ne oranda
karşılamaktadır? Cevap
11. Tespit edilen eksik tüketim miktarı, kayıp enerji miktarının % 3.66’sını
karşılamaktadır. Soru
12. TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım Müessesesinin Valilik makamına verdiği
29.1.1999 tarih ve 01/293 sayılı yazısı ile TEDAŞ Genel Müdürlüğüne gönderilen
6.7.1998 tarih ve 12/457/2894 sayılı yazılarından hangisi yanıltıcıdır?
Yanıltıcı rapor verenler hakkında yasal işlem yapılmış mıdır? Cevap
12. TEDAŞ Denizli Elektrik Dağıtım Müessesesinin Valilik Makamı’na verdiği
29.1.1999 tarih ve 01/293 sayılı yazısı ile TEDAŞ Genel Müdürlüğüne gönderilen
6.7.1998 tarih ve 12/457/2894 sayılı yazıların her ikisi de yanıltıcı değildir. 46.
– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Burunoba Köyü
üreticilerinin kantar ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6811) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mahmut Erdir tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 5.2.1999 Zeki Ünal Karaman Karaman-Merkez-Burunoaba
Köyü pancar üreticileri, pancarlarını yıllardan beri köylerinden 28 km.
mesafede bulunan Konya-Karapınar İlçesine bağlı Hotamış kantarına verdiklerini,
ancak 1995 yılında köylerinden 17 km. mesafede olan Kılbasan beldesinde de pancar
kantarı açıldığını ve pancarlarını buraya vermek istediklerini ifade
etmektedirler. Sorum
şudur : Burunoba
çiftçilerinin bu talepleri ne zaman gerçekleştirilecektir? T.C. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı Bağlı
ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlığı 5.3.1999 Sayı
: B.140/BİK-0000003/SÖ-2/387 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 15.2.1999 tarih ve 39353 sayılı yazınız. Karaman
Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Burunoba Köyü pancar çiftçilerinin Karapınar
Bölgesi Kılbasan kantarına bağlanması ile ilgili yazılı soru önergesi ilgili
kuruluşumuz Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğüne iletilmiştir.
Kuruluşunuzdan alınan 26.2.1999 tarih ve 3107 sayılı yazıda, konunun Ereğli
Şeker Fabrikasınca ekonomik ve ziraî yönden incelenmekte olduğu, sonucundan
Bakanlığımıza bilgi verileceği belirtilmiştir. Bilgilerinize
arz ederim. Metin Şahin Sanayi
ve Ticaret Bakanı 47.
– Konya Milletvekili HasanHüseyin Öz’ün, İzmit Büyükşehir Belediye
Başkanının bir camide siyasî toplantı düzenlediği iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6812) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın, delaletinizle Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Hasan Hüseyin Öz Konya Sorular
: CHP’nin
seçim barajı endişesi taşıdığı ve bu sebeple de muhafazakâr kesimin oylarına
göz diktiği, bu maksatla da çeşitli gayrî kanunî yollara başvurduğu şeklinde
muhtelif basın yayın organlarında birtakım haberler yer almıştır. Bu çerçevede 1. Anayasamızın
24 üncü maddesindeki “... Kimse dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez,
kötüye kullanamaz.” ibaresini ve 2.2.1999 tarih ve 1999/21 sayılı Başbakanlık
genelgesindeki dini siyasete alet edenlerin takibi ve tespiti yönündeki
talimatınızı da dikkate aldığımızda; CHPİzmit
Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen’in İzmit Seyit Battalgazi Camiinde
toplantı düzenleyerek, -hem de yatsı namazını toplantı bitmediği için bir saat
ertelettirerek- seçim propagandası yapması ve CHP Genel Başkanı Yardımcısı Onur
Kumbaracıbaşı’nın bir parti toplantısında “Şimdi savaş zamanı, kılıçları,
silahları yağlayın, taarruza hazırlanalım...” sözleriyle ilgili olarak gerekli
yasal takibat başlatılmış mıdır? 2. Bir
kanunî takibat başlatılmışsa, bu yasal takibat süreci hangi aşamadadır? 3.Şayet
yasal takibat yapılmamışsa neden ve hangi gerekçeyle yapılmamıştır? Yoksa
kanunların uygulanmasında bir çifte standart mı gözetilmektedir? 4. Sayın
Onur Kumbaracıbaşı’nın sözkonusu sözlerinden dolayı sorgulanması yapıldıysa
şayet; hangi savaştan ve taarruzdan bahsetmiş ve silahları kime karşı yağlamayı
düşünmüştür? T.C. İçişleri
Bakanlığı Emniyet
Genel Müdürlüğü 10.3.1999 Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01/062452 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: a) TBMM Başkanlığının 15.2.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.00.10.00.02-7/6812-17018/39354 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
19.2.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-919-4/921 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Hasan Hüseyin Öz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın
Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan
cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla
ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır. 1.2.3. Kocaeli
Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen’in 29.1.1999 günü saat 18.00’de Seyit
Battalgazi Camiinde yapmış olduğu toplantı ile ilgili Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş olup, Hz. 1999/1516 sayı ile
tahkikatın yürütüldüğü anlaşılmıştır. 4. CHP
Genel Başkan Yardımcısı Onur Kumbaracıbaşı’nın 11.2.1999 günü yapmış olduğu
toplantı ile ilgili Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş
olup, tahkikat devam etmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 48.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İstanbul Valisinin Boğaziçi İmar
Kanunuyla ilgili bazı yetkilerini genelgeyle Tabiat Varlıklarını Koruma
Kuruluna devrettiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı B. Cahit
Bayar’ın yazılı cevabı (7/6815) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 4.2.1999 Lütfi Yalman Konya 1. Boğaziçindeki
yapılaşmanın kontrol altına alınabilmesi için Boğaziçi İmar Kanunuyla İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Boğaziçi İmar Müdürlüğünün görevlendirildiği bilinmesine
rağmen Vali Erol Çakır’ın 11.12.1998 tarihinde yayınladığı genelgeyle bu yetkileri
büyük oranda Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna devrettiği doğru mudur? 2. Eğer
doğru ise, sayın valinin bir genelgeyle bu yetkileri bir başka kurula aktarması
hukuka uygun işlem midir? Hukuka uygun değil ise vali hakkında herhangi bir
işlem yapılmış mıdır? 3. Daha
önce de İstanbul Büyükşehir eski belediye Başkanı R. Tayyip Erdoğan’ı usulsüz
bir şekilde görevden aldığı yargı kararlarıyla tespit edilen bir valinin,
ısrarla hukuksuz işlemleri sürdürme gayreti soruşturulmuş mudur? 4. Bir
valinin İstanbul gibi büyük bir şehrimizde bu tarz hukuka aykırı
uygulamalarının, istismarcılar tarafından kullanılabileceği ve İstanbul’un
kanunsuzlar şehri haline gelebileceği bilinmekte midir? T.C. İçişleri
Bakanlığı Personel
Müdürlüğü 8.3.1999 Sayı : B.05.0.PGM.071.0001-Ş/4716 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 15.2.1999 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-17129 sayılı
yazınız. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediği soru önergesine (7/6815) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır. Arz
ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı Soru
önergesinde bahsedilen İstanbul Valiliğinin 11.12.1998 tarihli yazısında; “...
1983 yılında yürürlüğe giren 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu ile 1974 yılında sit
alanı olarak ilan edilen Boğaziçi Öngörüm Bölgesinin her türlü kültürel ve
tarihî değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve
geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak
ve yine bu alanlardaki imar yetki ve görev sorumluluğunu kullanmak üzere
Boğaziçi İmar Müdürlüğü kurulmuştur. Kanunun 9 uncu Maddesinin 2 nci Fıkrası;
Boğaziçi alanında bu kanunun amacına uygun olarak faaliyetlerin
planlanmasından, koordinesinden ve uygulamasından Boğaziçi alanının genel
görünüm ve estetiğinin, tarihî ve doğal mimarî özelliklerinin korunmasından (d)
ve (e) fıkrası ise; Boğaziçi alanında yapıları ve inşaatları kontrol etmek,
mevcut dışı yapılanmalara engel olmak, imar mevzuatına aykırı yapılar hakkında
yıkma kararlarını almak ve uygulamakla yine Boğaziçi İmar Müdürlüğünü sorumlu
ve yetkili kılmıştır....” amir hükmüne göre; Boğaziçi
İmar Müdürlüğünün Kanundan doğan yetkilerinin kullanılması için İstanbul
Valiliğince 11.12.1998 tarih ve 970 sayılı yazının çıkarıldığı, ilgili
valiliğin sözkonusu yazı ile Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna bu konu ile
ilgili olarak bir yetki devrinin olmadığı anlaşılmıştır. 49.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, bakanlık desteğiyle yayımlanan
broşürde yer alan bir şiire ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan
Talay’ın yazılı cevabı (7/6817) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 4.2.1999 Lütfi Yalman Konya 1. Türk
Devrim Kurumunun Kültür Bakanlığının desteğiyle İsmet İnönü’yü tanıtıcı
maksatlı bir broşürde Tuna Delikan’lı imzasıyla ve ‘Paşa Baba” adıyla
yayınlanan bir şiirde 27 Mayıs ihtilâlinin methedildiği, askerî ihtilâllere
övgüler yağdırıldığı iddiaları araştırılmış mıdır? 2. Demokrasi
ve halk iradesine dayalı yönetimimize büyük darbeler indiren askerî ihtilâller
ve ihtilâl çığırtkanlığı Anayasamızca suç sayıldığı halde böyle bir broşürde
ihtilâl övgüleri sıralanmasını hangi anlayışla uygun görmektesiniz? 3. İhtilâllere
övgü yağdıran bir anlayışın Anayasamızca ve yasalarca suç sayılmasına rağmen,
böyle bir şiirin broşürde yer almasına niçin müsaade edilmiştir? 4. Broşürü
hazırlayanlar hakkında herhangi bir yasal işlem başlatılmış mıdır? T.C. Kültür
Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı 2.3.1999 Sayı
: B.16.0.APK.0.12.00.01.940-67 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 15 Şubat 1999 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.
00. 02-39405 sayılı yazısı. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın “Bakanlık desteğiyle yayımlanan broşürde yer
alan bir şiire ilişkin” 7/6817-17034 esas no.’lu yazılı soru önergesinin cevabı
ekte gönderilmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. M. İstemihan Talay Kültür Bakanı Cevap
– Türk Devrim Kurumunca 2 nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün 25 inci
ölüm yıl dönümü olması nedeniyle, Bakanlığımız Millî Kütüphane Başkanlığı
Konferans Salonunda 25.2.1998 Cuma günü saat 15.00’de düzenlenen anma
toplantısı için Türk Devrim Kurumuna Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmeleri
Merkez Müdürlüğünün 1998 Malî Yılı Bütçesinden 900 000 000 (Dokuzyüzmilyon) TL
maddî destek sağlanması, Döner Sermaye İşletmeleri MerkezMüdürlüğünün Yönetim
Kurulu Kararı ile alınmıştır. T.C.
Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Başkanlığı ile Türk Devrim Kurumu arasında
yapılan “İsmet İnönü’yü anma toplantısı protokolü” ektedir. (Ek-2) Yukarıda
belirtilen ödenek İsmet İnönü’yü anma toplantısı için tahsis edilmiştir. Adıgeçen
kurumun bu etkinliğinin dışındaki faaliyetlerinin denetlenmesi veya yasal işlem
başlatılması hususları Bakanlığımız görev alanına girmemektedir. T.C.
KÜLTÜR BAKANLIĞI - MİLLÎ KÜTÜPHANE BAŞKANLIĞI İLE TÜRK DEVRİM KURUMU ARASINDA
YAPILAN İSMET İNÖNÜ’YÜ ANMA TOPLANTISI PROTOKOLÜ Taraflar
: Madde
1. Bu protokol T.C. Kültür Bakanlığı-Millî Kütüphane Başkanlığı ile Türk
Devrim Kurumu arasında aşağıda ayrıntısı yazılı şartlarda imza edilmiştir. Tanımlar
: Madde
2. Bu protokolde Kültür Bakanlığı-Millî Kütüphane Başkanlığı “Başkanlık”,
Türk Devrim Kurumu “Kurum” olarak adlandırılmıştır. Amaç
: Madde
3. Bu protokolün amacı, 25 Aralık 1998 tarihinde Millî Kütüphane Konferans
Salonunda Türk Devrim Kurumunca düzenlenecek olan İsmet İnönü’yü anma
toplantısının gerçekleşmesi için gerekli olan giderlerin karşılanması. Süresi
: Madde
4. Bu protokolün imzalandığı tarihten itibaren 31.12.1998 tarihine
kadardır. Malî
Hükümler : Madde
5. Başkanlık yukarıda belirtilen amaç doğrultusunda yapılacak işler için
Bakanlığımız Döner Sermaye ve İşletmeleri Merkez Müdürlüğünün 1998 Malî Yılı
Bütçesinden Millî Kütüphene Başkanlığı adına T.C. Ziraat Bankası Bahçelievler
Şubesine aktarılan 900 000 000 TL (Dokuzyüzmilyon Türk Lirası) ödeneği Türk Devrim
Kurumuna transfer edecektir. Madde
6. Bu protokolün 3 üncü maddesinde belirtilen amacı gerçekleştirmede
transfer edilen ödenekten kullanılmayan miktar protokolün süresinin bitiminden
sonra 10 (on) gün içerisinde Bakanlığımız Döner Sermaye ve İşletmeleri Merkez
Müdürlüğüne yatırılarak iade edilecektir. Süresi içinde iade edilmediği
takdirde yasal faiz işlemleri uygulanacaktır. Denetim
: Madde
7. Başkanlık Türk Devrim Kurumunun bu ödenekle gerçekleştireceği hizmet ve
faaliyetlerini gösteren plan ve iş programını istemek, bunlar üzerinde gerekli
incelemeyi yapmak, plan ve iş programlarının gerçekleştirme durumlarını
izlemekle yetkilidir. Kurum süre bitiminden sonra 10 (on) gün içinde yaptığı
tüm harcamalara ilişkin belgelerin tasdikli birer suretini Başkanlığa
gönderecektir. Protokolün
Feshi : Madde
8. Başkanlık transfer edilen ödeneğin amacına uygun olarak kullanılmaması
halinde protokolü feshetme yetkisine haizdir. Bu durumda transfer edilen ödenek
Maliye Hazinesine ödenir. Kanunî
İkametgâhlar : Madde
9. Tarafların aşağıda verilen adresleri kanunî ikametgâhları olarak tasdik
edilmiştir. Taraflar bu adreslere yapılacak her türlü yazışmanın kendilerine
yapılmış sayılacağını kabul ederler. Başkanlık
: Millî Kütüphane Başkanlığı, 06490 Bahçelievler - Ankara Kurum : Türk Devrim Kurumu, Necatibey Cad.,
40/10 - Ankara Tel : 232 46 14
– 232 46 27 Madde
10. Herhangi bir itilaf vukuunda konuyla ilgili Ankara Mahkemeleri
yetkilidir. Madde
11. İş bu protokol 11 maddeden ibaret olup ..../..../1998 tarihinde iki
nüsha olarak tanzim ve imza edilmiştir. T.C. Kültür Bakanlığı Türk Devrim Kurumu adına Millî Kütüphane Başkanlığı adına Gönül Büyüklimanlı Ziya G. Moğulkoç Millî
Kütüphane Başkan Yrd. Türk
Devrim Kurumu Genel
Başkanı 50.
– Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TESK Başkanı hakkında ileri sürülen
iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6818) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Metin Şahin tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 4.2.1999 Lütfi
Yalman Konya 1.
TESK Başkanı Derviş Günday’la ilgili olarak bir kısım medyada uzun zamandan
beri gündeme getirilen iddialar hakkında herhangi bir araştırma yapılmış mıdır? 2.
Malvarlığıyla ilgili olarak ortaya atılan iddialar araştırılmış mıdır?Araştırma
yapıldıysa iddialarla ilgili tespitleriniz nelerdir? 3.
TESK bünyesinde üyeliği bulunan esnafla ilgili olarak keyfi ihraçların ve
üyelikten çıkarmaların yapıldığı, bu uygulamayla seçimlere gölge düşürüldüğü
araştırılmış mıdır? 4.
TESK Başkanı Derviş Günday’ın üyeleri arasında mezhep ayrımcılığı yaptığı, laik
antilaik kutuplaşmasını teşvik ettiği ve bu nedenle üyeler arasında barış ve
hoşgörü anlayışının zarar gördüğü iddialarıyla ilgili ne gibi işlemler
yapılmıştır? T.C. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 3.3.1999 Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı:
B.14.0.BHİ.01-84 Konu:
Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi:
15.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6818-17035/39406 sayılı yazınız. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın “TESKBaşkanı hakkında ileri sürülen bazı
iddialara” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6818) esas
nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi
ve Ticaret Bakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın yazılı sorularına ilişkin cevaplarımız TESK
Başkanı Derviş Günday ile ilgili soru önergesinde yöneltilen ve aynı zamanda
medyada yer alan iddiaların incelenmesi amacıyla 5 Ocak 1999 tarihinde
Bakanlığım üç Müfettişi görevlendirilmiş olup, denetim çalışmaları devam
etmektedir. 51.
– Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Erzurum-Palandöken-Konaklı bölgesinde
yapımı durdurulan otellere ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Ahmet Tan’ın yazılı
cevabı (7/6819) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Turizm Bakanı Sayın Ahmet Tan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Aslan Polat Erzurum Doğu
Anadolu Bölgesi kış turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Kalkınma
plânı hedeflerine uygun olarak Devlet Plânlama Teşkilâtı tarafından 1993
yılında Erzurum-Palandöken Kış Sporları Merkezi ve Turizm Master Plânı
çalışması yaptırılmış ve uygulamaya konulmuştur. Master
Plâna göre, önümüzdeki 10 yılı aşkın süre içerisinde aşamalı olarak yapılacak
olan yatırımlar ile Palandöken bir uluslararası kış sporları ve turizm merkezi
olabilecektir. Palandöken’de
yatırımlar; 1.
Hınıs (Erzurum) Boğazı, 2.
Konaklı Bölgesi, 3.
Gez Yaylası, bölgelerinde
yapılmaları plânlanmıştır. Bu
bölgelerden Hınıs (Erzurum) Boğazı otel yatırımları bakımından dolduğundan
yatırımların 14 otelin yer aldığı Konaklı Bölgesinde başlaması plânlanmış,
Erzurum Valiliği Özel İdare Müdürlüğünce bu bölgeye kadar olan altyapı
yatırımlarını götürmüş, bölge için altyapı yatırımlar ile mekanik tesislerin
belirtilen esaslar dahilinde 14 otelce ortaklaşa yapılması kararlaştırılmıştır. 14
otelden 5’inin tahsisi yapıldıktan sonra diğer 9 adet yer tahsisi yapılacakken
(bu bölgede arsalar ihale ile verilemeyip ancak tahsis ile verilebilmektedir)
Bakanlar Kurulunca yayınlanan 6 Ocak 1998 tarih ve 98/10496 Sayılı Kararname
ekinde yer alan 20 nci Grup Turizm Merkezleri; a)
Yeni ilâve edilen yerler, b)
Tevsii ve tedil edilen yerler ile ilgili dağıtıma bir grup Milletvekilince
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce verilen ‘Başbakan Mesut Yılmaz hakkında
Soruşturma Açılmasına İlişkin’ önergesi üzerine bu listelerde yer almamasına
rağmen, Erzurum Palandöken Konaklı Bölgesindeki arsa tahsisleri de Turizm
Bakanınca durdurulmuştur. Bu
konuyu TBMM’de, 29.12.1998 günü gündem dışı konuşma yaparak yine 29.12.1998
günü Geçici Bütçe üzerinde yaptığım konuşmalar ile dile getirmeme rağmen, şu
ana kadar somut bir sonuç alamadık. Sayın
Bakan’dan net olarak cevaplandırmasını istediğim sorum şudur; –
İnşaat mevsiminin başlamasına çok az bir zaman kaldığı ve inşaat mevsiminin çok
kısa olduğu bölgemizde, 1999 yılını da kaybetmemek için sadece Bakan Talimatı
ile durdurulan Konaklı Bölgesi otel tahsislerini vakit geçirmeden, hemen
başlatacak mısınız? T.C. Turizm
Bakanlığı 22.2.1999 Hukuk
Müşavirliği Sayı: B.170.HKM.0.00.00.00/304 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığına İlgi:
15.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/6819-17036/39407 sayılı yazınız, İlgi
yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a
ait soru önergesi incelenmiştir. Kamu
arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik gereği tahsise
hazır hale getirilen Erzurum ili, Palandöken-Konaklı Yerleşmesi Kış Sporları
Turizm Merkezi, Konaklı mevkiinde bulunan 9 adet parsel, üzerlerinde turistik
tesis gerçekleştirmek üzere 30.12.1997 gün ve 23216 sayılı Resmî Gazete ve bazı
günlük gazetelerde ilan edilerek kamuya duyurulmuştur. Konaklı
mevkiine ilişkin Bakanlığıma verilen müracaat dosyaları üzerinde yapılan
değerlendirme sonucu; .
3 özel parsel nolu taşınmaz için Nurol İnş. ve Tic. A.Ş.’ye .
4 özel parsel nolu taşınmaz için Zeynep Tur. ve San. A.Ş.’ye .
6 özel parsel nolu taşınmaz için Ceytur Ceylan Tur. İşl. San. ve Tic. A.Ş.’ye .
12 özel parsel nolu taşınmaz için Palan Otelcilik Tur. Yat. ve İşl. A.Ş.’ye ön
izin verilmesi uygun görülmüştür. 6
nolu parselde ön izin alan Ceylan Tur. İşl. San. ve Tic. A.Ş.’ye 9 nolu
parselin ek alan olarak tahsisi uygun görülmüştür. İlan
şartnamesi ve ön izin şartı gereği yöredeki ön izinli firmalar ortak
kullanımları ve altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek üzere, birlik
oluşturmuşlar ve 21.10.1998 tarihinde “Konaklı Otelcilik Turizm İnşaat Yatırım
ve Ticaret A.Ş.”yi kurmuşlardır. İl
Özel İdaresi mülkiyetinde bulunan ve ekli krokiye göre; 1,
2, 5, 10 ve 13 numaralı parseller ile Hazine’ye ait 8 ve 11 nolu parsellerin
ilan çalışmaları devam ettirilmektedir. Gereğini
bilgilerinize arz ederim. Ahmet Tan Turizm
Bakanı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. S. Metin Kalkan Hatay 1.
Bursa Valisi Orhan Taşanlar hakkında başlatılmış herhangi bir soruşturma var
mıdır? Varsa, hangi konularda açılmıştır? 2.
Taşanlar’ın Nesin Malki cinayeti yada soruşturmasıyla ilgisi var mıdır? 3.
Bursa gümrüklerindeki kaçakçılık olaylarında Taşanlar döneminde büyük bir artış
görüldüğü doğru mudur? 4.
Bazı siyasilerin dile getirdiği ve medyaya da yansıyan sözkonusu iddialarla
ilgili bugüne kadar Taşanlar hakkında Bakanlık’ça bir işlem yapılmış mıdır? T.C. İçişleri
Bakanlığı 8.3.1999 Personel Genel
Müdürlüğü Sayı: B050PGM0710001-Ş/4715 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi:
5.2.1999 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-17012 sayılı yazınız. Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediği soru önergesine (7/6821) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır. Arz
ederim. B.
Cahit Bayar İçişleri
Bakanı Soru
önergesindeki konularla ilgili olarak Bursa Valiliğinden alınan 20.2.1999
tarihli yazıdan; Amerikan
Şirketi Cargıll’ın Orhangazi İlçesine bağlı Gemiç ve Gürle Köyleri Karapınar
mevkii 1310, 1318 ve 31 parsellerde mısır işleme fabrikası kurulmak üzere
1.7.1997 tarihinde inşaat ön izin talebiyle başvuruda bulunduğu, İnşaat
yapılmak istenilen alanın 1/25.000 ölçekli İznik Gölü çevre düzeni imar planı
içerisinde kaldığı, adı geçen firmanın inşaat ön izin talebine cevap verilmeden
önce ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurulduğu bu kuruluşlardan Köy
Hizmetleri 17. Bölge Müdürlüğünün söz konusu alanın 2. ve 3. Sınıf tarım
toprağı niteliğinde olduğunu bildirdiği, ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
5.12.1997 tarih ve 11924 sayılı 97/T-89 sayılı kararı ile 6 parselden oluşan bu
alanın Cargıll Tarım San. Tic. AŞ.’nce yapılacak tarımsal yatırım kuruluş yeri
olarak belirlendiği, DSİ
Genel Müdürlüğünün 23.2.1998 tarih ve 563.16/687 sayılı yazısı ile Y.P.K.’nın
kararı doğrultusunda yatırımın yapılacağı bölgede mevcut sulama projesine
gerekli revizyonun yapılacağının belirtildiği, burada inşaata mani bir durum
olmadığının Bursa Valiliğine bildirildiği, Bu
aşamada bölgede yapılan Devlet yatırımlarının heba olmaması, bölgenin coğrafi
özellikleri ve yapılmak istenilen tesisin çevreyi olumsuz etkileyeceği
öngörülerek, 10.2.1998 tarih ve 904 sayılı yazı ile bizzat Bursa Valisi
tarafından D.P.T. Müsteşarlığı ve Y.P.K.’na verilen kararın yeniden gözden
geçirilmesi talebi ile başvuruda bulunulduğu, Ancak
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 14.8.1998 tarih ve 1322 sayılı yazısı ile
nişasta fabrikası yapılmasına imkân sağlayan 1/25 000 ölçekli İznik Gölü Çevre
Düzeni İmar Planı değişikliğinin onaylandığı ve Bursa Valiliğine uygulanmak
üzere gönderildiği, Y.P.K. kararı ve “Tarım Alanlarının Tarım Dışı Amaçla
Düzenlenmesine ilişkin Yönetmelik” değiştirilmesine dair Başbakanlık Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün 26.3.1998 tarihli yazısı neticesinde, 1/25 000 ölçekli İznik
Gölü Çevre Düzeni İmar Planı doğrultusunda Bursa İdare Kurulunun 30.4.1998
tarih ve 4-118 sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli mevzii imar planı
uyarınca gerekli inşaat ruhsatının 17.6.1998 tarihinde verildiği, konu ile
ilgili olarak Bursa Barosu Başkanlığı ve diğer Sivil Toplum Örgütleri
tarafından Bursa 2. İdare Mahkemesinde açılan dava sonucu 8.7.1998 tarih ve
1998/508 sayılı ile yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, Bursa
Valiliğince mahkeme kararının elden tebliği sağlanarak aynı gün inşaat
mahalline gidilmek suretiyle, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü teknik
elemanlarınca düzenlenen tutanakla inşaatın mühürlendiği ve durdurulduğu, Bursa
2. İdare Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararının, Başbakanlığın,
karara yazılı itirazları üzerine, mahkeme heyetince keşif ve bilirkişi
incelemesi yapıldıktan sonra incelenmesine karar verilerek aynı mahkemenin daha
önce vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararının kaldırıldığı, mahkemece
alınan ilk kararda 30 günlük yasal süre olmasına rağmen Bursa Valiliğince
itiraz dahi edilmediği, Danıştay
6 ncı Dairesinin 1998/6701 sayılı esas no ile 11.11.1998 tarihinde vermiş
olduğu yürütmeyi durdurma kararının ise Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 1/25
000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni İmar Planında sonradan yaptığı değişiklikle
ilgili olduğu, bu kararın Cargııl Firmasına inşaat ruhsatı verilmesi ile direkt
veya endirekt hiç bir bağlantısının bulunmadığı anlaşılmıştır. Bursa
Valisi Orhan Taşanlar hakkında Bakanlığımca herhangi bir soruşturma
başlatılmamıştır. 53.
—Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, bir işadamının ülkenin geleceğine
yönelik ileri sürdüğü ve basında yeralan iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6822) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. S. Metin Kalkan Hatay Gazeteci
Yazar Yaşar Kaplan, Akit’teki 26 Ocak 1999 tarihli köşe yazısında; Türkiye’de
ismi herkes tarafından çok iyi bilinen, hatta kendisine suikast bile
düzenlenmiş olan TCvatandaşı bir Yahudi işadamının, Türkiye’yi merak edenlere,
Paris’te Yahudilere ait ünlü, bir mağazanın tezgahı başında kendisine yakın
bulduğu dostlarına şu sözü söylediğini ifade ediyor “Türkiye’yi merak etmeyin,
yakında Türkiye’de çok önemli gelişmeler olacak. Biz gerekli tedbiri aldık.
...lara 5 milyar dolar ödedik.” Yaşar Kaplan, Yahudi işadamının bu parayı,
“ismini ve sıfatlarını yazamayacağı “çalışkan” gruplara ödediğini” ifade
ediyor. Bu olayın 28 Şubat 1998 öncesi gerçekleştiğine dikkat çekiyor. 1.
Kasdedilen Yahudi işadamı Jack Kamhi midir? 2.
Sözü edilen 5 milyar dolar, kim tarafından, hangi “çalışkan” gruba ne için
verilmiştir? 3.
Bu olayın 28 Şubat süreci ile bir ilgisi var mıdır? 4.
Jack Kamhi’nin, Parlamenato’yu ıskat ederek demokrasiye ara vermek isteyen
gruplarla bir ilgisi var mıdır? 5.
Kamhi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
hazırlanan raporlar var mıdır? T. C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 9.3.1999 Sayı :B.05.EGM.0.12.01.01-061684 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:TBMM Başkanlığının 15.2.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/6822-17039/39410
sayılı yazısı. Hatay
Milletvekili Süleyman Metin Kalkan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır. Sözkonusu
önergede ileri sürülen hususlarla ilgili olarak Bakanlığıma intikal etmiş
herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 54.—Hatay
Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, dış hatlar “gidiş” terminallerinde
görevli polis memurlarının, rüşvet aldıkları iddialarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı B. Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6823) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Cahit Bayar tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. S. Metin Kalkan Hatay Gurbetçi
vatandaşlarımız “pasaport kontrol”deki polis memurlarının “sudan bahaneler”le
kendilerinden rüşvet istediklerinden yakınmaktadırlar. Bu şikâyetler, özellikle
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar “gidiş” terminalindeki “pasaport kontrol”de
görevli polis memurları hakkında yoğunlaşmış durumdadır. 1.
Atatürk Havalimanında “pasaport kontrol”de görevli polis memurlarının,
yolculardan rüşvet almayı adet haline getirdikleri doğru mudur? 2.
Polis memurlarının, “yurt dışına çıkışta acemi” gözüyle baktıkları
gurbetçilerimiz ve turistlere, “pasaportunla, oturma izni belgendeki fotoğraf
birbirine benzemiyor”, “oturma iznin yok”, gibi bahaneler ve “evrakların eksik
ama, ben sana yardımcı olayım. Yok istemezsen, seni karakola çekerim, derdini
amirlere anlatırsın” gibi tehditlerle rüşvet istedikleri doğru mudur? 3.
Bugüne kadar İçişleri Bakanlığına veya Emniyet Müdürlüklerine bu konuda bir
şikâyet olmuş mudur? Varsa kaç adettir ve iddialarla ilgili ne çalışma
yapılmıştır? 4.
Atatürk Havalimanındaki “pasaport kontrol”de görevli memurlar amirlerince
denetlenmekte midir? Bu memurların rüşvete yatkın olup olmadıkları ya da rüşvet
alıp almadıkları konusunda bir test yapılmış mıdır? 5.
Emniyet camiamızı şüphe altında bırakan işler yaptıklarından endişe duyulan bu
polis memurları hakkında bir çalışma başlatılacak mıdır? 6.
Pasaport Kontrolde görev yapan memurların, burada göreve başlamadan önceki mal
varlıkları ile bugünkü mal varlıkları arasında bir fark var mıdır? Teşkilatça
böyle bir araştırma yapılmış mıdır? T. C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 10.3.1999 Sayı
:B.05.1.EGM.0.12.01.01-062453 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:TBMM Başkanlığının 15.2.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/6823-17040/39411
sayılı yazısı. Hatay
Milletvekili Süleyman Metin Kalkan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır. 1.
Atatürk Havalimanında pasaport kontrolünde görevli polis memurlarının rüşvet
aldıklarına dair bir tespit yoktur. 2.
Atatürk Havalimanında pasaport kontuarlarının şeffaf olması, işlemlerin bir
sonraki yolcunun önünde yapılması ve ayrıca kapalı devre güvenlik kameraları
ile izleme olanağının bulunmasından dolayı rüşvet olayının olması fiilen mümkün
değildir. 3.
Bugüne kadar, Atatürk Havalimanında görevli bir memur hakkında rüşvet alma
konusunda şikayet dilekçesi mevcut olup, tahkikatı devam etmektedir. 4.
Pasaport kontrolünde görevli polis memurları sıralı amirlerce denetlenmekte ve
kapalı devre sistem güvenlik kameraları ile de izlenmektedir. 5.
Emniyet Teşkilatını yıpratan ve ülke güvenliğini riske sokan suçlarla ilişiği
görülen personel hakkında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada gereken adlî,
idarî ve inzibati işlemler yapılacaktır. 6.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 10.12.1996 tarihli olurlarına istinaden, Polis
Müfettişlerinden oluşan bir komisyon tarafından tüm teşkilat mensuplarının mal
bildirimleri yasa gereğince incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 55.
—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Irak’a düzenlenen hava saldırılarında
İncirlik Üssünün amaç dışı kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/6828) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1.
Bir kısım medya organlarında yer aldığı kadarıyla, Amerika ve İngiltere’nin
Irak’a gerçekleştirdiği hava saldırılarını İncirlik üssünden kalkan uçaklarla
gerçekleştirdiği doğru mudur? 2.
Eğer doğru ise bunun iki komşu ülke arasında doğabilecek bir savaşa neden
olacağı bilinmekte midir? Biliniyorsa İncirlik üssünün amaç dışı kullanımına
niçin müsaade edilmektedir? 3.
İncirlik üssü ve Amerika Birleşik Devletlerinin ‘Irak saldırılarına ilişkin
Meclisi bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz? 4.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir çok millî meselede olduğu gibi, Amerika
Birleşik Devletlerinin Irak üzerinde gerçekleştirmeyi planladığı ve kısmen
Türkiye’yi de ilgilendiren bazı amaçlarının (Kuzeyde bir kürt devleti kurma
amacı olduğu gibi) varlığı bilindiği halde Meclisin izin vermesi gerektiği
meselelerde dahi bir emri vaki ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin saf dışı
bırakılması, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaz mı? 5.
Bundan sonra gerek Irak ile olan diyaloğumuzu ve Amerika Birleşik Devletleri
ile olan diyaloğumuzu, gerek Ortadoğu Politikanızı hangi esaslar üzerine bina
ederek sürdürmeyi düşünüyorsunuz? 6.
Tarihî ve ticarî bağlarımız olan, komşumuz Irak’a karşı ABD’nin çıkarlarına
hizmet eden bir harekatta Türkiye’nin izni olmadan Türkiye’yi üs olarak
kullanmasına nasıl müsaade edilmiştir? T. C. Millî Savunma Bakanlığı 26.2.1999 Kanun :1999/7010-TÖ Konu
:Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:a) TBMMBaşkanlığının 15.2.1999 tarihli ve Kan. Kar. Md.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6828-17055/39449 sayılı yazısı. b)
Başbakanlığın 19.2.1999 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-919-20/920 sayılı
yazısı. Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen ve ilgi (a)
üzerine ilgi (b) ile tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen, 7/6828 sayılı
yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî Savunma
Bakanı Konya
Milletvekili Lütfi Yalman tarafından verilen 7/6828
sayılı yazılı soru önergesinin cevabı 1.
Amerika ve İngiltere tarafından 36 ncı paralelin kuzeyinde 1991 yılından bu
yana uygulanan Harekât, Kuzey Irak’ta meydana gelen kargaşa ve otorite boşluğu
sonucunda ortaya çıkan toplu göç hareketlerinin tekrarlanmasını önlemek ve
bölgede tesis edilmiş bulunan sükunetin devamını sağlamak amacıyla, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 6 Nisan 1991 tarihinde kabul ettiği 688 sayılı
Karar gereğince icra edilmektedir. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin bu Kararı çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17 Ocak 1991 tarihli ve 126 numaralı Kararı ile Huzuru Temin
Harekâtı (Operation Provide Comfort) adı altında çok uluslu bir gücün
topraklarımızda geçici olarak bulundurulması, Bakanlar Kurulunca 12 Temmuz 1991
tarihinde kararlaştırılmıştır. 31
Aralık 1996 tarihinde süresi tamamlanan Huzuru Temin Harekâtı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 26 Aralık 1996 tarihinde aldığı 477 numaralı Karara istinaden
Bakanlar Kurulunun 10 Ocak 1997 tarihli ve 97/9052 sayılı Kararı ile, 1 Ocak
1997 tarihinden itibaren yerini; Türkiye, ABD ve İngiltere’nin oluşturduğu
koalisyon güçlerinin sadece hava gücü unsurlarının iştirak ettiği Kuzeyden
Keşif Harekâtına (Operation Northern Watch) bırakmıştır. 2.
Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresi, 24 Aralık 1998 tarihinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 621 numaralı Kararı ile 31 Temmuz 1999 tarihine kadar
uzatılmış olup, harekâtın amacı; Kuzey Irak üzerinde Irak hava unsurlarının
faaliyetlerinin gözetlenmesi ve 36 ncı paralelin kuzeyinde olabilecek hava
ihlâllerinin önlenmesi için keşif ve gerektiğinde önleme uçuşları icra
etmektir. 3.
Kuzeyden Keşif Harekâtında, 1998 Aralık ayı sonunda ABD ve İngiltere’nin Irak’a
karşı giriştiği harekâta kadar,Irak’ın koalisyon uçaklarına yönelik hasmane bir
tutumu olmamış ve Türkiye’nin verdiği destek ile Harekât başarılı bir şekilde
şürdürülmüştür. Ancak
Harekâtın hemen sonrasında, Irak Yönetimi uçuşa yasak bölgeleri tanımadığını
beyan etmiş ve bu beyanı müteakip, 36 ncı paralelin kuzeyinde bugüne kadar 25
Ocak ile 13 kez hava sahası ihlâli yapmış, Bölgede keşif uçuşları icra eden
koalisyon uçaklarına uçaksavar ateşi açmış, 14 kez füze atmış ve düşmanca
hareket sayılan 35 defa radar kilitlemesi yapmıştır. Buna
karşılık koalisyon uçakları kendilerine ateş açılması veya radar kilitlemesi
durumlarında “Kendini Savunma” çerçevesinde 85 adet füze atmışlardır.
Kendilerine bir tehdit gelmediği müddetçe, koalisyon uçakları tarafından hiçbir
şekilde ateş açılmamaktadır. 4.
Kuzeyden Keşif Harekâtı Türkiye ve ABD arasında imzalanan angajman kuralları
belgesi çerçevesinde yürütülmektedir. Angajman kuralları belgesine göre; —Kuzeyden
Keşif Harekâtı kapsamındaki uçuşlar, 36 ncı paralelin Kuzeyi ile
sınırlandırılmış, kendini savunma amacıyla bile olsa bu hattın güneyi ile
Suriye ve İran hava sahasına geçişlere yer verilmemiştir. —
Kendini savunmanın ötesinde taarruzî, cezalandırıcı ve misillemeye yönelik bir
harekâta izin verilmemiştir. —
Komuta ve kontrol tesisleri ile askerî hava alanları, sivil uçak ve
helikopterlere ateş açılmasına izin verilmemiştir. Bu
çerçevede, ABD ve İngiltere’ye ait uçaklar sadece kendini savunma kapsamında
kendilerine yönelen tehditlere karşılık vermektedirler. 5.
İncirlik Hava Üssü, bir Türk Silahlı Kuvvetleri tesisi olup, Türkiye ile
ABDHükümetleri arasında 29 Mart 1980 tarihinde imzalanan Savunma ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşması (SEİA) esaslarına göre, ABD’nin İncirlik Üssünde müşterek
savunma tedbirlerine katılmasına izin verilmiştir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi izni ile İncirlik Üssünde konuşlandırılan ABDve İngiltere
hava unsurlarınca icra edilen Kuzeyden Keşif Harekâtı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararları ve Türkiye tarafından belirlenen ilke ve kurallara uygun
olarak yürütülmekte ve tüm uçuş faaliyetleri Türk Silahlı Kuvvetlerince takip
ve kontrol edilmektedir. Arz
ederim. Prof. Dr. Hikmet
Sami Türk Millî Savunma
Bakanı 56.—Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan işçilere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı
(7/6833) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Lütfi Yalman Konya 1.
Gazeteler aracılığı ile yaptığınız iddia edilen açıklamanıza göre, ülkemizde
var olduğu söylenen ekonomik kriz dolayısıyla 98 yılı itibariyle 22 000 işçinin
işten çıkarıldığı doğru mudur? 2.
İşten çıkarıldığı iddia edilen bu işçilerin işten çıkarılma biçiminin hukuka
uygunluk şekli araştırılmış mıdır? 3.
Eğer hukuka uygun ve geçerli mazerete binaen işçi çıkarılma tespit edildiyse,
sorumlular hakkında ne gibi yasal işlem başlattınız? 4.
İşverenlerin keyfi işten çıkarma uygulamalarını ortadan kaldırabilmek için
Bakanlığınızın aldığı tedbirler nelerdir? Bu tedbirlerin işten çıkarımları
durdurabileceği veya azaltabileceği düşünülüyor mu? 5.
İşten çıkarılan işçilerin mağduriyetlerini gidermeye ve sosyal güvencelerini
devam ettirmeye dönük olarak herhangi bir tedbir düşünüyor musunuz? Bu
tedbirleriniz nelerdir? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü 25.2.1999 Sayı
:B.13.0.ÇGM.0.11.00.01-618/2384-004769 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:T.B.M.M. Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi
Başkanlığının 15.2.1999 tarih A.01.0.GNS.0.10.00.02-17128 sayılı yazısı. İlgi
yazı ekinde alınan Konya Milletvekili Lütfi Yalman tarafından hazırlanan
“Ekonomik Kriz Nedeniyle İşten Çıkarılan İşçilere İlişkin” 7/6833 Esas No.’lu
yazılı soru önergesi incelenmiş, ilgili bilgiler aşağıda belirtilmiştir. Sözkonusu
yazılı soru önergesinde de belirtildiği gibi, ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik kriz nedeniyle 1998 yılı içerisinde 22 000 işçi işten çıkarılmıştır. Son
günlerde çeşitli sektörlerde “toplu işten çıkarma” eğilimlerinin gözlenmesi
üzerine Bakanlığımca toplu işten çıkarmalarla ilgili 1998/15 sayılı genelge
ilgili Bölge Müdürlüklerine ve Bağlı Kuruluşlara gönderilmiştir. Sözkonusu
genelgeye göre; Bakanlığımın
teşkilât ve görevlerini belirleyen 3146 sayılı Kanunla çalışma hayatını
düzenleyici, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirleri almak, çalışma hayatındaki mevcut ve
muhtemel meseleleri ve çözüm yollarını araştırmak ve çalışma hayatını denetlemek
görevlerinin Bakanlığıma verildiği, Bu
itibarla, Bakanlığım merkez ve taşra birimlerine, sendikalar ve işçilerce
yapılacak “işten çıkarmalara ilişkin” başvurular süratle denetime alınarak
sonuçlandırılacağı, basına yansıyan bu yöndeki haberler de ihbar kabul edilerek
değerlendirileceği, 1475 sayılı İş Kanunu ile ilgili mevzuat ile yürürlükte
bulunan toplu iş sözleşmelerinin “hizmet akitlerinin feshine ilişkin”
hükümlerine uyulup uyulmadığının titizlikle inceleneceği, Ayrıca,
Bölge Müdürlükleri bünyesinde İş Teftiş Grup Başkanlıkları ile İş ve İşçi Bulma
Kurumu bölge ve şube müdürlüklerinden temsilciler alınmak suretiyle birer
izleme komitesinin oluşturulacağı bu komitelerce, işçi ve işveren sendikaları
ile işbirliğine gitmek suretiyle başta tekstil olmak üzere ilgili sektörlerin
durumlarını, sorunlarını ve işten çıkarmaları belirleyerek ve haftalık
raporlarla Bakanlığıma bildirecekleri öngörülmüştür. Bu
genelge çerçevesinde, Bakanlığım İş Müfettişlerince toplu işçi çıkaran
işyerlerinde gerekli denetimler yapılmakta, yasaya aykırı işlem yapan
işyerlerine idarî para cezası uygulanmakta, böylece keyfi işten çıkarma
uygulamalarının azalması sağlanılmaya çalışılmaktadır. Diğer
yandan, İş Kanunu ile Deniz İş Kanununda öngörülen para cezalarının günümüz
koşullarına uygun olarak artırılmasına ilişkin “İş Kanunu ve Deniz İş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” T.B.M.M. Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunda 22.10.1998 tarihinde görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Ayrıca
Bakanlığımca hazırlanan tarım işçilerini İş Kanunu kapsamına almayı ve işçilere
kısmî iş güvencesini sağlamayı amaçlayan “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt
Kanununun Bir Maddesi ile İş Kanununun İki Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı” da Başbakanlığa sunulmuştur. Sözkonusu
Tasarıların yasalaşması halinde, işten çıkarmalarla ilgili sorunların bir
ölçüde giderilebileceği, para cezalarının artırılması nedeniyle de, yasaya
aykırı uygulamalarda caydırıcı olması bakımından, azalma olacağı düşünülmektedir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Nami
Çağan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı 57.—Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesince kurulacak
olan “Burgaz” adlı bir dağıtım şirketine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya
Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6837) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. Ertuğrul Yalçınbayır Bursa Sorular
: Bursa
Büyükşehir Belediyesi, şehrin mevcut projelendirilmiş bölgesi dışında kalan
yerleşimlerin doğalgaza kavuşturulmasını sağlamak için daha önce Dünya Bankası
kredisi ile yaptırılmış fizibilite doğrultusunda “Doğalgaz Şebeke Tesisi ve Gaz
Dağıtım Şirketi” (BURGAZ) kurma girişiminde bulunmuştur. Bu
şirkete BOTAŞ’ın da hissedar olarak katılmasına ne dersiniz? Şirket
kurulması için Bakanlar Kurulunca izin verilmesi hususundaki prosedürü
işletecek misiniz? T. C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon 5.3.1999 Kurulu Başkanlığı Sayı
:B.15.0.APK.0.23.300-280-4082 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:T.B.M.M. Başkanlığının 18.2.1999 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6837-17071/39484 sayılı yazısı. Bursa
Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın, tarafıma tevcih ettiği 7/6837-17071
esas no.lu yazılı soru önergesi, T.B.M.M. İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği
cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize
arz ederim. Prof. Dr. Ziya
Aktaş Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Bursa
Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın yazılı soru önergesi ve cevabı (7/6837-17071) Sorular
: Bursa
Büyükşehir Belediyesi, şehrin mevcut projelendirilmiş bölgesi dışında kalan
yerleşimlerin doğalgaza kavuşturulmasını sağlamak için daha önce Dünya Bankası
kredisi ile yaptırılmış fizibilite doğrultusunda “Doğalgaz Şebeke Tesisi ve Gaz
Dağıtım Şirketi” (BURGAZ) kurma girişiminde bulunmuştur. Bu
şirkete BOTAŞ’ın da hissedar olarak katılmasına ne dersiniz? Şirket
kurulması için Bakanlar Kurulunca izin verilmesi hususundaki prosedürü
işletecek misiniz? Cevaplar
: Bursa
Doğalgaz Dağıtım Şebekesinin yapımı, Bakanlar Kurulu Kararı ile BOTAŞGenel
Müdürlüğünün 1990 Yılı Yatırım Programına alınmış olup, proje kapsamında
çalışmalara devam edilmektedir. Diğer taraftan 397 sayılı KHK’nin 2 nci
maddesine göre şehirlerde doğalgaz dağıtım izni için Bakanlar Kurulu Kararı
gerekmektedir. Şehirlerde, şirketlere doğalgaz dağıtım yetkisi verilmesi
hususunda gerekli şartların belirlenmesi konusunda Bakanlığım bünyesinde
başlatılan çalışmalar sürdürülmektedir. Bursa
Büyükşehir Belediyesinin kurma girişimi içinde bulunduğu “Doğalgaz Şebeke
Tesisi ve Gaz Dağıtımı Şirketi” ne ilişkin bölgesel faaliyet sınırları,
yapılması öngörülen yatırımlar ve yatırım programının BOTAŞGenel Müdürlüğüne
bildirilmesi halinde BOTAŞ’ın bu şirkete ortak olması konusu incelenecektir. 58.
—Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunun
700 üncü yılı kutlama etkinliklerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa
İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/6838) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Kültür Bakanına yöneltilmesi
hususunu arz ve talep ederim. Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Sorular
: Bilindiği
gibi 1999 yılı 700 üncü Kuruluş Yılıdır. Bu yılla ilgili olarak : 1.
700 üncü Yıl Kutlama Etkinlikleri Bütçesi ve Türkiye Eylem Planınız bulunmakta
mıdır? 2.
Kuruluşun başlangıcı olan 6 Nisan 1299 Bursa’nın Fethinin 700 üncü yılı
nedeniyle Fetih Günü ve 700 üncü Yıl Bursa Eylem Planı nedir ve bu planın
bütçesi ne kadardır? T. C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon 26.2.1999 Kurulu Başkanlığı Sayı
:B.16.0.APK.0.12.00.01.940-62 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
:T.B.M.M. Başkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 18 Şubat 1999 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02 -39485 sayılı yazısı. Bursa
Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Osmanlı İmparatorluğunun
kuruluşunun 700 üncü yılı kutlama etkinliklerine ilişkin” 7/6838-17072 esas
no’lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. M. İstemihan
Talay Kültür Bakanı Soru
1. 700 üncü Yıl Kutlama Etkinlikleri Bütçesi ve Türkiye Eylem Planınız
bulunmakta mıdır? Cevap
1. 700 üncü Yıl Anma Programı Etkinlikleri Bütçesi :Bakanlığımız Geçici
Bütçesinin 900.04.3.445/900 Harcama Tertibinden “Osmanlı Kültür ve Bilim
Mirasının 700 üncü Yıldönümü Anma Programı” giderlerinde kullanılmak üzere” ilk
altı ay için toplam 210 milyar TL. ödenek bulunmaktadır. Ancak, bu ödeneğin
etkinliklerimizle karşılaştırıldığında çok yetersiz olduğu görülecektir. Konu
ile ilgili olarak hazırlanan Bakanlığımızın tüm etkinlikleri projelendirilmiş
ve Başbakanlıkta oluşturulan “700 üncü Yıl Koordinasyon Kurulu”na sunulmuştur.
Kurulun değerlendirme neticesinde Bakanlığımız etkinliklerinin
gerçekleştirilebilmesi için bir bütçe tahsis edilecektir. Şu ana kadar
kesinleşmiş bir bütçe mevcut değildir. Bakanlığımızca
planlanan etkinlikler ise özet olarak aşağıda belirtilmiştir. 1.
Logo Çalışması : Bakanlığımızca
hazırlatılan logo örnekleri arasından bir ön eleme sonrasında Başbakanlık
Koordinasyon Kurulu ve Cumhurbaşkanlığınca değerlendirilen ve örneği ekte
sunulan logo kabul edilmiştir. (Ek: 1) 2.
Açılış ve Törenler : —Osmanlı
Devletinin 700 üncü Kuruluş Yıldönümü Açılış Konseri :Sultan Bestecilerin
eserlerinden oluşan bir konser Mart 1999 başında Ankara’da Opera Binasında düzenlenecektir.
Konseri TRT TV’den canlı olarak yayınlayacaktır. Konser ile ilgili program ekte
sunulmaktadır. (Ek :2) —Aynı
gün Osmanlı Dönemi ressamlarının eserlerinden oluşan bir resim sergisi
Ankara’da Bakanlığımıza ait bir sanat galerisinde düzenlenecektir. Devlet
töreni 5 Eylül 1999 tarihinde Dolmabahçe ve Topkapı Sarayları ve çevresinde
görkemli bir şekilde düzenlenecektir.Osmanlının hüküm sürdüğü topraklarda
bulunan ve şu anda bağımsız olan ülkelerin devlet başkanlarının da katılımı
sağlanacaktır. 3.
—Sergiler : —“Topkapı’dan
Versailles’a :Osmanlı Saraylarının Hazineleri” adlı sergi 6 Mayıs -15 Ağustos
1999 tarihleri arasında Fransa’da Versailles Sarayında
düzenlenecektir.Hazırlıklar son aşamasına gelmiş olup, organizasyon protokolü
bazı idarî sorunların giderilmesinden sonra imzalanacaktır.Serginin açılışına
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel
katılacaklardır. —
The Blace Age (Saray Devri Sergisi) Hırvatistan ile Türkiye arasındaki dostluk
ilişkilerini geliştirmek, kültür mirasımızı tanıtmak amacıyla düzenlenecektir. — Osmanlı
İpek Kumaşları Sergisi (Topkapı Sarayında Ekim-Aralık 1999 tarihleri arasında
düzenlenecektir. — Osmanlı
Padişah Portreleri Sergisi — Osmanlı
Saray Mutfağı Sergisi — Osmanlı
Kültür ve Mimari Mirasını Tanıtan Sergi —Karma
Türk El Sanatları, Türk Halk Kültürü, Fotoğraflar, Karagöz Tasvirleri Sergileri
(Sögüt, Bursa, İstanbul, Edirne) —
Geçmişten Geleceğe Konut ve Mimar Sinan Eserleri Sergisi (yurt içinde) —
Türk Süsleme Sanatları Sergileri (yurtiçi ve yurtdışında) —
El Sanatları Sergileri —
Osmanlı Dönemi Müzikleri ve Çalgıları Gezici Sergisi 4.
Konserler : —
Osmanlı Dönemi Bestecileri Konseri 5.
Opera, Bale, Tiyatro, Film ve Geleneksel Kukla Gösterileri : —
Saraydan Kız Kaçırma Operası (yurtiçi ve yurtdışında) —
Üç Silahşörler Balesi (Yurtdışında) —
Yunus Emre Oratoryası ve Çeşmebaşı Balesi (yurtiçinde ve yurtdışında) —
Afife Balesi (yurtdışında) —
Anma programına uygun iki adet tiyatro oyunu siparişi ve sahneye konulması —
Çeşitli opera ve balelerin yurtiçi turnelerle halka gösterilmesi —
Karagöz ve kukla gösterileri (yurtiçinde ve yurtdışında) —
Bakanlık arşivinde bulunan değişik filmler yurtiçi ve yurtdışında gösterime
sunulacaktır. —
Yazma eser, hat, tezhip, minyatür, ebru çalışmalarından seçilmiş eserlerden
oluşan slayt hazırlanması ve gösterime sunulması —
“Osmanlıda Sinemanın Serüveni” adlı bir belgesel hazırlanması. 6.
Yayın Faaliyetleri : Amaca
uygun çeşitli eserler yayınlanmış olup (Ek :3) yıl içinde de yayınlanmaya devam
edilecektir. Bunlar; —
Türkiye’de Müzeler Katalogu —
Bir Osmanlı Hoşgörüsü İkonalar —
Geleneksel Mimarimiz —
Minyatürler Albümü —
Osmanlı Devleti ile ilgili Türkiye’de yayınlanmış eserlerin bibliyografyasının
hazırlanması —
Mimar Sinan ve Eserleri Albümü —
Anadolu Sanatında Bin Yıl —
Türk Mutfağı Prestij Kitabı —
Osmanlı Anıt Eserlerinin Belgelenmesi —
Gravürlerle Türkiye —
Osmanlı Başkentleri —
Müstakim-zade Süleyman Sa’deddin Efendi’nin “Mecelletü’n-nisab” isimli eserinin
tercümesi ve tıpkı basımı —
Osmanlı Dönemi kitap ve hat sanatının özgün örneklerini içeren yazma eserlerle
hat, minyatür gibi seçilmiş eserlerin CD’ye aktarılması —
Üç Kıtada Okunan Türkülerimizin CD yapımı ve kasetlerinin hazırlanması —
Yunus Emre Oratoryosu CDyapımı 7.
Anıt-Büst Yapımı Restorasyon ve Onarımları : —
Topkapı Sarayı Müzesi Hazinesi, Topkapı Sarayı Müzesi Çin ve Japon Porselenleri
teşhirinin yenilenmesi —
Topkapı Sarayı Müzesi mermer sofa ve buna bağlı köşklerin ziyarete açılması —
Osmanlı şair, bestekâr ve diğer sanatçıların mezarlarının onarımı ve tanıtımı —
Yurtiçi ve yurtdışındaki şehitlik anıt ve türbelerin onarımı ve bakımı —
700 üncü Yıl Anıt ve Büstleri —
Osmanlı Mimari Mirası yerleşimlerin korunmasında sokak sağlıklaştırma
çalışmaları 8.
Bilimsel Toplantılar : —
Osmanlı Devletinde Kültür ve Sanat Konulu Konferanslar —
Osmanlı Saray Kültürünün Türk Kültürüne Etkilerinin Değerlendirilmesi Paneli —
2. Uluslararası Ahilik Sempozyumu —
Osmanlı’da kitap, kütüphane, hat konulu toplantı 9.
Yarışmalar : —
Osmanlı Devlet Adamlarının, sanatkârlarının, bilim adamlarının vb. hayatlarını,
başarılarını, eserlerini konu alan resimli çocuk kitapları, roman, öykü,
tiyatro, biyografi ve araştırma dallarında Türkiye genelinde ödüllü eser
yarışması —
Osmanlı Devletinin Türk ve Dünya Tarihindeki Yeri ve Önemi Konulu Kompozisyon
Yarışmaları (İlköğretim 6, 7 ve 8 inci sınıf öğrencileri) 10.Kültürel
Geziler : —
Osmanlı Devletinin kurulduğu topraklardan başlayarak Osmanlı Devletine
Başkentlik yapmış Bilecik, Bursa, Edirne ve İstanbul şehirlerindeki Osmanlı
kültür ve sanat eserlerinin yerinde görülerek tanıtılması amacıyla 20 ilden
seçilerek öğrenci ve öğretmenlerden oluşacak bir grubun gezdirilmesi. Soru
2. Kuruluşunun başlangıcı olan 6 Nisan 1299 Bursa’nın Fethinin 700 üncü Yılı
nedeniyle Fetih Günü ve 700 üncü Yılı Bursa Eylem Planı nedir ve bu planın
bütçesi ne kadardır? Cevap
2. Bu ad altında Bakanlığımıza intikal ettirilen bir proje bulunmamaktadır. Ek
- 3 1299
- 1999 OSMANLI
DEVLETİNİN KURULUŞUNUN 700.
YILDÖNÜMÜ AÇILIŞ TÖRENİ Yer : Devlet Opera ve Balesi Salonu (Büyük
Tiyatro) Tarih
: Mart 1999 Program
: 1.
Saygı Duruşu ve İstiklâl Marşı 2.
Sultan Besteciler Konseri İstanbul Devlet Tarihi Türk Müziği
Topluluğu 3.
Konuşmalar 4.
Üç Kıtada Yaşayan Türkülerimiz Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korosu 5.
Osmanlı’dan Esintiler Defile 6.
Senfonik Konser Türk Marşı - Mozart/Anadolu’dan Esintiler
- Ferit Tüzün C.S.O. Süre : 1.5 saat (90 dakika) SULTAN
BESTECİLER KONSERİNDE SUNULACAK ESERLERİN
LİSTESİ *
Sultan I. Mahmud Beyâtî
Peşrevi (Hâvî usûlünde) *
Sultan IV. Murad Beyâtî Yürük Semâî (Gelse nesîm–i subh ile müjde
şâh-ı bahârdan) *
Sultan II. Bâyezid Evo Saz
Semâî (Aksak Semâî usûlünde) *
Sultan II. Mahmud Hicaz
Kalender (Aksak usûlünde) *
Sultan Abdülaziz Hicaz Sirto (Nîm Sofyan usûlünde) *
Şehzâde Seyfeddin Efendi Sofyan
usûlünde (Şehnaz İlâhî) (Lâ mevcûde illâ Hû, Lâ ilâhe
illâ Hû) *
Sultan VI. Mehmed Vahideddin Hüzzam
İlâhî (Devr-î hindî usûlünde) (Gel vücûdun âteş-i aşk-ı
Habîbullâh’a yak) *
Sultan III. Selim Bûselik Şarkı (Evfer usulûnde) (Bir pür-cefâ hoş dilberdir) *
Sultan III. Selim Hüzzam şarkı (Aksak usûlünde) (Gönül verdim bir civane) *
Sultan III. Selim Şehnaz Şarkı Aksak usûlünde (Bir nev-civâne ril müptelâdır) ÜÇ
KITADA YAŞAYAN TÜRKÜLERİMİZİN OKUNDUĞU
ÜLKELER * Kosova * Bulgaristan * Yunanistan * Kıbrıs * Makedonya * Saray Bosna * Romanya * Cezayir * Tunus * Kırım * Kerkük * Gagavuz * Türkiye YAYIN
FAALİYETLERİ YAYINLANMIŞ
ESERLER a)
Prejtij Kitaplar : 1. “L’Archıtecture Ottomane”-“Osmanlı
Mirasi” (İngilizce-Türkçe-Almanca-Fransızca) 2. “Süleymanname veya Tarih-i Feth-i Sikloş,
Estergon ve İstolni Belgrad” (Türkçe-İngilizce) 3. “Tarih-i Hindi Garbi veya Hadis-i New”
(Türkçe-İngilizce) 4. Kıyafet-ül İnsaniye Fi Şemaili’l Osmaniye
(Türkçe-İngilizce) 5. “Türk Kabarma Haritaları”
(Türkçe-İngilizce) 6. Minyatür ve Gravürlerle Osmanlı
İmparatorluğu” (Türkçe-İngilizce) 7. Türk Ev Geleneği ve Safranbolu
Evleri-Türkçe 8. Türk Ev Geleneği ve Safranbolu
Evleri-İngilizce 9. Mimar Sinan ve Eserleri 10.
İstanbul Yazıları 11.
Eski Yapıların Yeniden Kullanımı 12.
Türk Tiyatrosu Prestij Kitabı 13.
“Halk Ozanları Albümü” b)
Diğer Kitaplar : 1. Osmanlı Devleti Tarihi I (Siyasî Tarih) 2. Osmanlı Devleti Tarihi II (Medeniyet
Tarih) 3. Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri 4. Mohaç Esiri Bartholamasus Geoegeviç’in
Anıları (1505-1566) 5. Minyatürlerle Mevlana ve Mevlevilik 6. Minyatürlerle Gemiler 7. Minyatürlerle Anadolu’dan Efsaneler 8. İstanbul Lalesi 9. Osmanlı Çadır Sanatı 10.
Hindistan’da Gelişen Türk Edebiyatı 11.
İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu 12.
19. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara 13.
Koca Ragıp Paşa 14.
Mektuplarım -Muallim Naci 15.
Ömer Ferit Kam ve Asar-ı Edebiye Tetkikatı 16.
Ankara Cenabi Ahmet Paşa Camii 17.
Ankara Karacabey Külliyesi 18.
Ankara Hacı Bayram Veli Camii ve Türbesi 19.
Yavuz Sultan Selim (Tiyatro) 20.
Aşk Hastası (Şeyh Galib’in Hayat Hikayesi) 21.
Esrar Dede Hayatı - Eserleri 22.
Türk El Sanatları 23.
Tanzimat Dönemi Basınında Sosyo - Ekonomik Fikir Hareketleri 24.
Türk Edebiyatında Türkçe Fütüvvetnameler YAYINLANACAK
ESERLER 1.
16. Yüzyıl Osmanlı Devrinde Cülüs ve Cenaze Törenleri (Dr. Zeynep TARIM ERTUĞ) 2.
Belgelerle Çırağan Sarayı (Dr. Selman CAN) 3.
Yıldız Sarayında Müzik (Nihat ERGİN) 4.
Osmanlı Kadın Giysisi (Dr. Sevgi GÜRTUNA) 5.
Kilis’teki Osmanlı Devri Mimari Eserleri (Abdülkadir DÜNDAR) 6.
Ortaçağdan Osmanlı Dönemi Sonuna Kadar Artvin’deki Mimari Eserler (Doç. Dr. Osman AYTEKİN) 7.
Takiyüddin - Işığın Niteliği ve Görmenin Oluşumu (Yard. Doç. Dr. H. Gazi TOPDEMİR) 59.
– Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, 1999 yılında Kırıkkale’de yapılacak
pancar ekimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6839) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayii ve Ticaret Bakanı Sayın Metin Şahin tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 10.2.1999 Kemal Albayrak Kırıkkale 1.
Kırıkkale İline 1999 yılında pancar ekimi için ne kadar ekim yapılması
belirtilmiştir? 2.
Talep fazla olduğundan 1998’e nazaran ekimin artırılması mümkün mü? 3.
1999’da Kırıkkale’de pancar ekim alanı ne kadar artırılacaktır? T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 8.3.1999 Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği Sayı : B.14.0.BHİ.01-93 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6839-17073/39493 sayılı yazınız. Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak’ın “1999 yılında Kırıkkale de yapılacak pancar
ekimine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6839) esas
nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi ve
Ticaret Bakanı Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız Kırıkkale
Ziraat Bölge Şefliği çiftçilerine 1999 yılı için 66 000 ton pancar üretim iş
programı verilmiş bulunmaktadır. Şeker
Pancarı üretiminde 3 yıllık münavebe uygulamasıyla ilgili olarak, 1996 yılı
üretimi baz alınmış olup, bu üretime % 14,81 oranında bir ilave yapılarak 1999
yılı programı 66 000 tona çıkarılmıştır. 1999
yılı için şeker pancarı üretim iş programın artırılmasıyla ilgili yapılan
çalışmalar sürdürülmektedir. 60.
– Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, 1998 yılı yer fıstığı, mısır ve soya
rekoltesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in yazılı
cevabı (7/6845) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla. 11.2.1999 Prof. Dr. Orhan
Kavuncu Adana 1.
1998 yılında yer fıstığı, mısır ve soya rekoltesi ne kadardır? 2.
TMO veya devletin başka kuruluşları bu ürünlerden ne kadar satın almıştır? Bu
ürünlere ne kadar fiyat verilmiştir? 3.
1998 yılında bu ürünlerin hasat mevsiminden önce TMO bu ürünlerden ithal etmiş
midir? Veya ithal eden şirketlerden bu ürünü satın almış mıdır?İthal ürünlere
ne kadar fiyat verilmiştir?TMO bu ürünleri satın aldığı şirketlere şu anda
borçlu mudur? 4.
Çiftçiden alınan ürünün parası ödenmiş midir? Ödenmediyse ne zaman ödenecektir? T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 9.3.1999 Araştırma Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD-SÖ.1.02-531 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6845-17086/39500 sayılı yazınız. İlgide
kayıtlı yazınız ekinde gönderilen; Adana Milletvekili Sayın Prof. Dr. Orhan
Kavuncu’ya ait 7/6845-17086 esas no’lu yazılı soru önergesine ilişkin
Bakanlığımızla ilgili bilgiler ek’te gönderilmiştir. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı görevleri içinde yer alan diğer bilgiler ise ilgili
Bakanlıktan temin edildiğinde iletilecektir. Bilgilerinize
arz ederim. Mahmut Erdir Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sözlü
Soru Önergesi Önerge
Sahibi Milletvekili :Prof. Dr. Orhan Kavuncu Adana Milletvekili Esas
No. : 7/6845-17086 Soru
1. 1998 yılında yer fıstığı, mısır ve soya rekoltesi ne kadardır? Cevap
1. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Genel Müdürlüğünce Türkiye’nin 1998
yılı mısır üretiminin 2 300 000 ton olarak gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Soru
2. TMO veya Devletin başka kuruluşları bu ürünlerden ne kadar satın almıştır?
Bu ürünlere ne kadar fiyat verilmiştir? Cevap
2. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 1998 yılı ürünü 643 103
ton mısır satın alınmıştır. 1998
Yılı Mısır Destekleme Alım Fiyatları : –
Ağustos-Eylül ayları 47 700 TL./Kg. –
Ekim ayı 49 200 TL./Kg. –
Kasım ayı ve sonrası 50 700 TL./Kg. Soru
3. 1998 yılında bu ürünlerin hasat mevsiminden önce TMO bu ürünlerden ithal
etmiş midir? Veya ithal eden şirketlerden bu ürünü satın almış mıdır? İthal
ürünlere ne kadar fiyat verilmiştir? TMO bu ürünleri satın aldığı şirketlere şu
anda borçlu mudur? Cevap
3. TMO tarafından 1998 yılı içerisinde mısır ithalatı yapılmamıştır.
Dolayısiyle TMO’nun mısır ithal eden şirketlere borcu bulunmamaktadır. Soru
4. Çiftçilerden alınan ürünün parası ödenmiş midir? Ödenmediyse ne zaman
ödenecektir? Cevap
4. TMO’nun 1998-1999 kampanya döneminde çiftçiden satın aldığı ürünlerin
tamamının parası ödenmiştir. 61.
– Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, şeker pancarı ve fındık üreticilerinin
bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6846) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ederim. Saygılarımla. 11.2.1999 Prof. Dr. Orhan
Kavuncu Adana 1.
Kamuoyunda “Şeker Kanunu” diye bilinen yasa ile ilgili bir çalışma önceki
hükümetler döneminde yapılmış mıdır? Yapılmışsa hangi safhadadır? 2.
Şeker pancarı üreticisi bu yıl Şeker Şirketine Türkiye genelinde ne kadar şeker
pancarı vermiştir?Bundan doğan alacağının ne kadarı ödenmiştir? 3.
Şeker pancarına kaç lira fiyat verilmiştir?Bu fiyatla dünyanın çeşitli
ülkelerince verilen fiyatlar arasında ne kadar fark vardır? 4.
Bu yıl fındık üreticisinin 500 milyon avans alarak ürününü Birliğe verdiği,
ancak ekim 1998’den bu tarafa geri kalan alacağını alamadığı bildirilmektedir.
Üreticinin alacağını ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 8.3.1999 Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği Sayı : B.14.0.BHİ.01-91 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6846-17087/39501 sayılı yazınız. Adana
Milletvekili Orhan Kavuncu’nun “Şeker pancarı ve fındık üreticilerinin bazı
sorunlarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6846)
esas no’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi ve
Ticaret Bakanı Adana
Milletvekili Orhan Kavuncu’nun Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız Cevap
1. 7. Beş Yıllık Kalkınma Planında, 1996-2000 yıllarında “Tarımsal Politikalar
ile İlgili Yapısal Değişim Projesi” kapsamında Şeker Yasasının geçerliliğini
kaybeden maddelerinin kaldırılması ve günün koşullarına göre yeniden
düzenlenmesi öngörülmektedir. Düzenleme çerçevesinde şeker pancarı ve şeker
fiyatlarında Devlet müdahalesinin azaltılması, şeker sanayiinin
özelleştirilmesi için imkân yaratılması hedeflenmektedir. 7.
Beş Yıllık Kalkınma Planı ilke ve hedefleri doğrultusunda, sözkonusu
düzenlemeye ilişkin çalışmalara 1995 yılı sonunda, 52 nci Hükümet döneminde
başlanmış, hazırlanan taslak Ocak 1996’da Bakanlığıma gönderilmiştir.
Bakanlığımca resmî ve özel kuruluşlarla bazı üniversitelerin görüşleri alınmış
ve değerlendirilmiştir. Bakanlığımın katkılarıyla ve sektörlerle ilgili resmî
ve özel kuruluşların görüşleri dikkate alınarak taslak revize edilmiş ve Mart
1998’de, 55 inci Hükümet Döneminde Başbakanlığa iletilmek üzere Bakanlığıma
gönderilmiştir. Bakanlığımın
28.7.1998 tarih, 1236 sayılı yazısı ile taslak Başbakanlığa iletilmiş, ancak
Başbakanlıktan alınan 4.8.1998 tarih, 4430 sayılı yazıda, taslak ile ilgili
Bakanlık görüşlerinin 54 üncü Hükümet dönemine ait olması gerekçesiyle resmî
kuruluş görüşlerinin yeniden alınması ve mutabakat sağlanması istenmiştir.
İlgili görüşler alınmış ve değerlendirmeler devam etmektedir. Cevap
2. Şeker pancarı üreticisi 1998 yılında, T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel
Müdürlüğüne yaklaşık 17 Milyon 619 bin ton pancar teslim etmiş, buna karşılık
315.2 trilyon TL. pancar bedeli tahakkuk etmiştir. Bugüne kadar pancar
üreticisine 40.1 trilyon TL. aynî, 44.8 trilyon TL. nakdî avans olarak toplam
84.9 trilyon TL. ödeme yapılmıştır. Çiftçiye ödenecek bakiye bedel ise 230.3
trilyon TL.’dir. Cevap
3. 1998 yılında; % 16 polar şeker ihtiva eden firesi düşürülmüş 1 kg. pancarın
fiyatı, bir önceki yıla göre % 50 artışla 16 500 TL. olarak belirlenmiştir.
Prim, tazminat ve şeker varlığı dikkate alındığında ortalama pancar fiyatının
17 893 TL./kg. olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Pancar
şekeri üreticisi çeşitli ülkelerde 1998/99 pazarlama yılı için pancar fiyatları
ECU/ton olarak aşağıda verilmiştir. Ülkeler A Kotası B
Kotası Almanya 46.72 28.84 Fransa 46.72 28.84 İngiltere 48.62 30.74 İtalya 49.76 31.88 İspanya
48.92 31.04 Türkiye
58.11 (Taban Fiyat) Cevap
4. Fiskobirlik, 1998/99 ürün sezonunda 24.2.1999 tarihi itibariyle toplam 236
813 ton kabuklu fındık almış ve böylece üreticilerin ve fındık fiyat
istikrarının korunmasına büyük katkı sağlamıştır. Fiskobirliğin
alım tutarı olan 179 trilyonun 134 trilyonluk kısmı ticarî banka kredileri de
kullanılarak üreticilere ödenmiştir. Kalan 45 trilyon civarındaki borcun da
kısa sürede ödenmesi amacıyla girişimler sürdürülmektedir. Ayrıca
fındık alımlarında Fiskobirlikce kademeli fiyat uygulanarak aylar itibariyle
alım fiyatı artırılmakta ve üreticinin fındık bedeli, ödemenin yapıldığı ayda
uygulanan fiyattan ödenmektedir. Bu nedenle, üreticinin fındık bedelini geç
almaktan dolayı kaybı olmamaktadır. 62.
– Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, çiftçilerin Bağ-Kur üyesi olup
olamadıklarına ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hakan Tartan’ın
yazılı cevabı (7/6847) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla. 11.2.1999 Prof. Dr. Orhan
Kavuncu Adana 1.
Tarımla uğraşan insanlar Bağ-Kur üyesi olabilmekte midir? 2.
Bu vatandaşlarımız diğer Bağ-Kur üyelerine verilen sağlık hizmetlerinden
yararlanmakta mıdır? Yararlanmıyorlarsa niçin? 3.
Çiftçilerimizin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamak için ne gibi
girişimlerde bulunulmuştur?Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2.3.1999 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı :
B.13.0.SGK.0.13.00.01/1067/005234 Konu
:Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-17174 sayılı yazınız. Adana
Milletvekili Orhan Kavuncu tarafından hazırlanan 7/6847 esas no’lu yazılı soru
önergesi Bakanlığımca incelenmiştir. Bilindiği
üzere; 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu, 17.10.1983 tarihinde kabul edilerek 1.1.1984 tarihinden itibaren
yürürlüğe girmiştir. Ülkemizde
sosyal güvenlik şemsiyesi dışında bulunan ve nüfusun önemli bir bölümünü teşkil
eden tarım kesiminin sosyal güvenliğinin sağlanması görevi bu kanunla Bağ-Kur’a
verilerek, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar, Bağ-Kur çatısı
altında sosyal güvenliğe kavuşturulmuştur. 2926
sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu
uyarınca, kendi adına çalışan çiftçilerimizin Bağ-Kur kapsamında sosyal
güvenlik şemsiyesi altına alınmaları 1984 yılında kademeli olarak başlatılmış,
en son 29.12.1992 tarihli ve 92/4016 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, 1
Temmuz 1993 tarihinden itibaren kalan 20 ilin de kapsama alınmasıyla, ülke
çapında tarım sigortası uygulamasına geçiş tamamlanmıştır. Öte
yandan; 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa tabi sigortalılar 8 Kasım 1998 tarih ve 23517 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan, 4.11.1998 tarihli ve 4386 sayılı Kanun ile 1.1.1999
tarihinden itibaren sağlık sigortası kapsamına alınmışlardır. Bu Kanun ile,
Bağ-Kur’un sosyal güvenlik hizmetlerini bütünleştiren ve etkinleştiren önemli
bir adım atılmıştır. Böylece,
2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılar ile eşleri ve bakmakla yükümlü oldukları
çocukları, ana ve babaları, yaşlılık ve malûllük aylığı almakta olanlar ile eş
ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, ana ve babaları ile ölüm aylığı
almakta olanlar sağlık sigortası yardımlarından yararlanmaya başlamışlardır. Sağlık
sigortası yardımları hastalık ve iş kazası halinde hastanın hekime muayene
ettirilmesi, hekimin göstereceği lüzum üzerine teşhis için gerekli laboratuvar
tetkiklerinin yaptırılması, tedavilerinin sağlanması, tedavi süresince gerekli
ilaç ve iyileştirme vasıtalarının sağlanması hallerini kapsamaktadır. Bilgilerinize
arz ederim. Hakan Tartan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı 63.
– Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, 55 inci Hükümet döneminde Rize ve
Trabzon Merkez Belediyelerine ne kadar araç veya para gönderildiğine ilişkin
sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in yazılı cevabı (7/6851) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın delaletlerinizle Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim. Kemalettin
Göktaş Trabzon 1.
55 inci Hükümet döneminde Rize Merkez Belediyesine araç veya karşılığı para
gönderildi mi?Gönderildiyse toplam ne kadar gönderildi? 2.
55 inci Hükümet döneminde Trabzon Merkez Belediyesine araç veya karşılığı para
gönderildi mi? Gönderildiyse toplam ne kadar gönderildi? T.C. Çevre Bakanlığı 3.3.1999 Araştırma Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.19.0.APK.0.20.00.01/0012/196-1508 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/17112/39548 sayılı yazınız. İlgide
kayıtlı yazınız eki, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın “55 inci
Hükümet döneminde Rize ve Trabzon Merkez Belediyelerine ne kadar araç veya para
gönderildiğine” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur. 1.
55 inci Hükümet döneminde Rize Merkez Belediyesine iki adet şasi kamyon
verilmiştir. 2.
Trabzon Merkez Belediyesine herhangi bir yardım yapılmamıştır. Bilgilerinize
arz ederim. Fevzi Aytekin Çevre Bakanı 64.
– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa İlindeki organize sanayi
projelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı
cevabı (7/6858) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Sanyi ve Ticaret Bakanına
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Sorular
: 1.
Bursa İlinde mevcut Organize Sanayi Bölgeleri (Etüd Proje dahil) projelerinin
her biri hangi aşamadadır? 2.
Projelerin gerçekleşme oranı nedir? Projelere 1998 yılında hangi ne kadar
harcanmıştır? 3.
Bursa İli Organize Sanayi Bölgeleri Projelerine 1999 yılında ne kadar ödenek
ayrılmıştır? T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 3.3.1999 Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği Sayı : B.14.0.BHİ.01-86 Konu
: Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi
: 18.2.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6858-17119/39556 sayılı yazınız. Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Bursa İlindeki Organize Sanayi
Projelerine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6858)
esas no’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi
ve gereğini arz ederim. Metin Şahin Sanayi ve
Ticaret Bakanı Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız A)
Biten Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), –
150 hektar büyüklüğündeki Bursa OSB 1966 ve 300 hektar büyüklüğündeki
Bursa-İnegöl B)
1999 Yatırım Programında Yer Alan Organize Sanayi Bölgeleri I.
Altyapı İnşaatı Devam Edenler, –
Bursa - Demirtaş OSB, inşaat aşamasında olup 2000 yılında bitirilmesi
planlanmıştır. Müteşebbis Teşekkül imkânlarıyla yapılmaktadır. –
Bursa - M.K. Paşa I OSB’nin altyapı inşaatı devam etmekte olup, 2000 yılında
bitirilmesi planlanmıştır. 1998
yılında 10 milyar TL harcama yapılmış olan sözkonusu projeye, 22.2.1999 tarihi
itibariyle cari fiyatlarla toplam 238 milyar TL (1998 yılı fiyatlarıyla
karşılığı 579 milyar TL) kredi kullandırılmıştır. Fiziki gerçekleşmesi %
66’dır. Adıgeçen
Projeye, 1999 yılında 6 milyar TL Geçici Bütçe Ödeneği ayrılmıştır. Verilen
119,4 milyar TL ek ödenekle 1999 yılı Revize Ödeneği 125,4 milyar TL’ye
çıkarılmıştır. –
Bursa - Merkez Deri OSB (Arıtma dahil), inşaat aşamasında olup, 2002 yılında
bitirilmesi planlanmıştır. Sözkonusu
Projeye, 22.2.1999 tarihi itibariyle cari fiyatlarla toplam 25 milyar TL (1998
yılı fiyatlarıyla karşılığı 74 milyar TL) kredi kullandırılmıştır. Fizikî
gerçekleşmesi % 2’dir. Adıgeçen
Proje için, 1998 yılında harcama yapılmamış olup, 1999 yılında 65,4 milyar TL
Geçici Bütçe ödeneği ayrılmıştır. –
Bursa - İnegöl I OSB Arıtma Projesinin, etüd çalışmaları devam etmektedir.
Müteşebbis Teşekkül imkânlarıyla yapılacaktır. II.
Etüd Safhasında Olanlar, M.
Kemalpaşa II, M. Kemalpaşa Mermer, İnegöl II (Yenice) ve Karacabey Organize
Sanayi Bölgelerinin etüd çalışmaları devam etmektedir. (M. Kemalpaşa II ve M.
Kemalpaşa Mermer OSB Müteşebbis Teşekkül imkânlarıyla yapılacaktır.) 65.
– Ankara Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Etimesgut İlçesi Elvan Mahallesi
Elvanköy gecekondu önleme bölgesindeki telefon sorununa ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’ın yazılı cevabı (7/6862) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Hasan Basri Aktan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince arz
ederim. 15.2.1999 Mehmet
Ekici Ankara Başkentimiz
Ankara’nın metropol ilçelerinden olan Etimesgut ilçemizin Elvan mahallesi,
Topçu mahallesi ve Saraycık sınırları içerisinde olan Elvanköy Gecekondu Önleme
Bölgesindeki yapı kooperatifleri hizmetlerini kısmi olarak tamamlamış yaklaşık
1996 yılı ortalarından buyana üye sakinler konutlarına yerleşmişlerdir. Zor
şartlarla ev sahibi olup konutlarına yerleşen üyeler (yaklaşık 3500 aile) gerek
telefon nakli yaptırmalarına gerekse yeni telefon tesisi istemelerine rağmen,
yaklaşık 2 senedir telefonsuz konutlarında yaşamaktadırlar. 1.
Çağdaş yaşamın gereği olan ve ayrıca Anayasal bir hak olan haberleşme imkânı,
bölge halkının hizmetine bugüne kadar niçin sunulmamıştır? 2.
Gecekondu önleme bölgesi olan mezkûr yerlerde, telefonla ilgili altyapı
çalışması, inşaatlar başlamadan evvel bitirilmesi gerekirken, halen yapılmaması
hakkında düşünceleriniz nelerdir? 3.
Bu bölge halkının siyasi tercihinin genelde Büyük Birlik Partisi olması, bu
yatırımın yapılmamak suretiyle tarafınızdan bir cezalandırma yöntemi midir? T.C. Ulaştırma
Bakanlığı 5.3.1999 Araştırma Plânlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı:
B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/233-5684 Konu:
Ankara Milletvekili Mehmet Ekici’nin yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi:
TBMM Başkanlığının 18.2.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6862-17135/39646
sayılı yazısı. Ankara
Milletvekili Sayın Mehmet Ekici’nin 7/6862-17135 sayılı yazılı soru önergesinin
cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize
arz ederim. Hasan Basri
Aktan Ulaştırma
Bakanı Ankara
Milletvekili Sayın Mehmet Ekici’nin 7/6862-17135 Sayılı Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı Başkentimiz
Ankara’nın metropol ilçelerinden olan Etimesgut ilçemizin Elvan mahallesi,
Topçu mahallesi ve Saraycık sınırları içerisinde olan Elvanköy Gecekondu Önleme
Bölgesindeki yapı kooperatifleri hizmetleri kısmi olarak tamamlanmış yaklaşık
1996 yılı ortalarından buyana üye sakinler konutlarına yerleşmişlerdir. Zor
şartlarla ev sahibi olup konutlarına yerleşen üyeler (yaklaşık 3500 aile) gerek
telefon nakli yaptırmalarına gerekse yeni telefon tesisi istemelerine rağmen,
yaklaşık 2 senedir telefonsuz konutlarında yaşamaktadırlar. 1.
Çağdaş yaşamın gereği olan ve ayrıca Anayasal bir hak olan haberleşme imkânı,
bölge halkının hizmetine bugüne kadar niçin sunulmamıştır? 2.
Gecekondu önleme bölgesi olan mezkûr yerlerde, telefonla ilgili altyapı
çalışması, inşaatlar başlamadan evvel bitirilmesi gerekirken, halen yapılmaması
hakkında düşünceleriniz nelerdir? 3.
Bu bölge halkının siyasi tercihinin genelde Büyük Birlik Partisi olması, bu
yatırımın yapılmamak suretiyle tarafınızdan bir cezalandırma yöntemi midir? Cevap
: Elvanköy
Gecekondu Önleme Bölgesi, Elvan ve Saraycık santral sahalarından oluşmaktadır. A)
Elvan Santral Hizmet Sahası Elvan
santral hizmet sahası, Topçu Mahallesi ve Elvan Mahallesi’ni kapsamaktadır.
Elvan santralı geçici olarak Emlâk Bankası konutlarında hizmet vermektedir.
Mevcut geçici binada santral ilavesi ve telefon dağıtım şebekesi ilave
imkânları bulunmamaktadır. Elvan’da santral binası arsası mevcut olup, bina,
telefon santralı ve telefon dağıtım şebekesi gelir paylaşımı kapsamında ihale
edilmiştir. Telefon şebekesi altyapı tesisleri mevcut olup, 1999 yılı ilk altı
aylık dönemde hizmete verilebilmesi için çalışmaktadır. Söz konusu telefon
talepleri 1999 yılı ilk altı aylık dönemde karşılanabilecektir. B)
Saraycık Santral Hizmet Sahası Saraycık
mevkiinde 1994 yılında kapsamlı planlama çalışması sonucunda ayrı bir santral
hizmet sahası oluşturulmuştur. Yapılan planlama çalışmaları sonucu santral bina
arsası temin edilmeye çalışılmış, ancak Ankara Büyükşehir Belediyesi ile
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı arasında idari, sosyal, kültürel ve yeşil
alanların kullanımı konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık nedeniyle konu mahkemeye
intikal etmiş, bu nedenle arsanın Türk Telekomünikasyon A.Ş.’ye devri mümkün
olamamıştır. Bunun üzerine Saraycık santral sahasında iskân etmekte olan
nüfusun mağdur olmaması için Türk Telekom’a devri talep edilen arsa üzerine
1998 yılında geçici konteyner kurulmuş, santral teçhizatı temin edilerek yer
altı telefon dağıtım şebekesi tamamlanmış, kablo projesinin bir kısmının
tatbikatı bitirilmiştir. Saraycık santral sahasında numara verilmek suretiyle
talepler karşılanmaya başlanmıştır. Bekleyen taleplerin tamamı 1999 yılı ilk
altı aylık döneminde karşılanacaktır. BİRLEŞİM
54’ÜN SONU |
|