Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

 DÖNEM : 20                                        CİLT : 70                                    YASAMA YILI : 4

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

53 üncü Birleşim

11. 2. 1999 Perşembe

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I . — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II . — BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

III . — GELEN KÂĞITLAR

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesi Türk Grubunda, Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubunca belirlenen üyeliklere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1905)

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — TBMM Başkanvekili Hasan Korkmazcan’ın, 20 nci Dönem çalışmalarının sona ermesi dolayısıyla konuşması

V. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile HatayMilletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 743)

VI . — OYLAMASI YAPILACAK İŞLER

1. — Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylaması.

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a doğalgaz boru hattı verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6654)

2. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Şûra Salonunda sergilenen bir tiyatro oyununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6660)

3. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Kredi ve Yurtlar Kurumu Muğla Erkek Öğrenci yurduna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6683)

4. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, üretim ve pazar kapasitesinin arttırılmasına yönelik önlemlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6700)

5. — Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, RTÜK tarafından iptal edilen yerel televizyonların frekans ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı (7/6706)

6. —Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, MKEK’nca kamu personeline tabanca ve av tüfeği satışının taksitle yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6714)


I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, pancar ekim alanlarının daraltılmasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin cevap verdi.

Adıyaman Milletvekili Ahmet Doğan, Adıyaman İlinin sorunlarına,

Erzurum Milletvekili İsmail Köse de Erzurum ve çevresindeki 17 ilin kalkınma sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, THY’nin zarar etmesinin nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/310) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 289 uncu sırasında bulunan 783 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasına;

Genel Kurulun 10.2.1999 Çarşamba günü 15.00 - 21.00 saatleri arasında çalışmasına; 11.2.1999 Perşembe günü çalışmalarına saat 15.00’te başlayarak, gündemin 7 nci sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışmalarına devam etmesine;

TBMM’nin, 18 Nisan 1999 Pazar günü yapılması kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve TBMMİçtüzüğünün 3 üncü maddesine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından ilânını takip eden 5 inci gün saat 15.00’te toplanmak üzere, 16.2.1999 Salı gününden itibaren tatile girmesine;

İlişkin ANAP Grup Başkanvekili Metin Öney ile DSP Grup Başkanvekili Ali Günay’ın müşterek grup önerileri kabul edildi.

Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/18),

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/19),

Esas numaralı Meclis Soruşturması komisyonları raporlarının, yapılan uyarılara rağmen Başkanlığa sunulmadığına; bu durumun, Anayasanın 100 üncü maddesinin ikinci fıkrası ile TBMMİçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olduğuna ve TBMM İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşme açılarak, Başkanlıkça izlenecek yöntemin saptanmasına ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bugüne kadar görev bölümü yapmamış bulunan :

(9/33) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 11.00’de,

(9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 12.00’de,

(9/40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 14.00’te,

Ana Bina birinci bodrum kat Genel Evrak karşısındaki 475 numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda;

(9/34) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 14.00’te,

(9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 11.00’te,

(9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 12.00’de.

Halkla İlişkiler Binası B-Blok Alt Zemin 6 ncı Banko karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda,

Toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmaları için Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla kurulan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince, TBMMüyeliğinin düşmesine ilişkin elektronik cihazla yapılan oylamalar sonucunda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu raporunu görüşmek; Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in Milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin oylamayı yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 11 Şubat 1999 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.40’ta son verildi.

 

                                                       Hasan KORKMAZCAN                                                                                           Başkanvekili

 

                      Ahmet DERİN                                                          Kadir BOZKURT                                     Kütahya                  Sinop                                       Kâtip Üye                               Kâtip Üye

 


 

II . — BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM GenelKurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamlesi Türk Grubunda, Kuzey Atlantik Asamlesi Türk Grubunda ve Türkiye-ABKarma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubunca belirlenen milletvekilliklerine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında bulunan, Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla kurulan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) (S. Sayısı : 743) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun görüşmesi yapıldı.

Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince TBMM üyeliğinin düşmesine ilişin elektronik cihazla yapılan oylamalar sonucunda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

Alınan karar gereğince, 18 Nisan 1999 Pazar günü yapılması kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından ilanını takip eden beşinci günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.13’te son verildi.

 

                                                       Hasan KORKMAZCAN                                                                                           Başkanvekili

 

                      Ahmet DERİN                                                          Kadir BOZKURT                                     Kütahya                  Sinop                                       Kâtip Üye                               Kâtip Üye

 

                     Hüseyin YILDIZ                                                         Ali GÜNAYDIN                                       Mardin                    Konya                                     Kâtip Üye                               Kâtip Üye


 

                                                                                                                                No. : 66

III. — GELEN KAĞITLAR

11.2.1999 PERŞEMBE

Tasarılar

 

1. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/874) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi : 9.2.1999)

2. — Türkiye Cumhuriyeti İle Makedonya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/875) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

 

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Türkiye’nin yıllık domuz yağı tüketimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1258) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

2. — Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin, dışardan lise bitirme diplomaları iptal edilen kişilerin durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1259) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

 

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, temeli atılan SSK sağlık tesislerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6808) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999)

2. — Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’deki elektrik enerjisi kayıplarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6809) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999)

3. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, malî krize giren bir bankanın tasarruf mevduat sigorta fonuna devredilmesi nedeniyle Devletin zarara uğradığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6810) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Burunoba Köyü pancar üreticilerinin kantar ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6811) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999)

5. — Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanının bir camide siyasî toplantı düzenlediği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6812) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999)

6. — Kahramanmaraş Milletvekili Esat Bütün’ün, Türkî Cumhuriyetlere kargo seferi yapılıp yapılmayacağına ve A.B.D. bilet fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6813) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

7. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Boğaziçi Tokmak Burnu’nda ruhsatsız olarak yapıldığı iddia edilen bir inşaata ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6814) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

8. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İstanbul Valisinin Boğaziçi İmar Kanunuyla ilgili bazı yetkilerini genelgeyle Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna devrettiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6815) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

9. — Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, emlak alım satım vergilerinin 1999 yılı artış oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6816) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

10. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Bakanlık desteğiyle yayımlanan broşürde yer alan bir şiire ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/6817) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

11. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TESK Başkanı hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6818) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

12. — Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Erzurum-Palandöken-Konaklı bölgesinde yapımı durdurulan otellere ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6819) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

13. — Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, Serinyol Huzurevi ve Çocuk Yuvasında meydana gelen bazı olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/6820) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

14. — Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, Bursa Valisi hakkında bir soruşturma olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6821) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

15. — Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, bir işadamının ülkenin geleceğine yönelik ileri sürdüğü ve basında yer alan iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6822) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

16. — Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, dış hatlar “gidiş” terminallerinde görevli polis memurlarının rüşvet aldıkları iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6823) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

17. — Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, TESK Başkanı hakkında ileri sürülen bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6824) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999)

18. — İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, ağırlıklandırılmış ortaöğretim başarı puanı uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6825) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

19. — İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, azınlık vakıflarının mülk edinmeleri ile ilgili mevzuata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6826) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

20. — Manisa  Milletvekili Tevfik Diker’in, İran’da bölücü terör örgütü üyeleri için bir sağlık merkezi kurulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6827) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

21. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İran’a düzenlenen hava saldırılarında İncirlik Üssü’nün amaç dışı kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6828) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

22. — Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, kamuoyunda irtica genelgesi adıyla bilinen belgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6829) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

23. — Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, evrim teorisinin ders kitaplarından çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6830) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

24. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, MİT Müsteşarının bazı köşe yazarlarına özel bilgiler verdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6831) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

25. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, “İrtica ve Seçimleri Takip Genelgesine” aykırı hareket edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6832) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

26. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6833) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

27. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Yalçın Küçük’ün Ana.P. Genel Başkanı hakkında basında yer alan iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6834) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

28. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde denetim amacıyla bir subay görevlendirildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6835) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

29. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’nce onaylanan veya TBMM’nin bilgisine sunulan milletlerarası andlaşmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6836) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1999)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

11 Şubat 1999 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DERİN (Kütahya), Kadir BOZKURT (Sinop)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Bugün, programımızın yüklü olması sebebiyle, gündemdışı söz isteminde bulunan arkadaşlarımın istemlerini karşılama imkânı bulamadım.

Görüşmelere, doğrudan doğruya "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmından başlayacağız; ancak, şu anda, Meclis Başkanlığının bir sunuşu Başkanlığımıza intikal etmiş bulunuyor; bunu okutacağım ve bilgilerinize sunacağım.

Buyurun.

 

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamlesi Türk Grubunda, Kuzey Atlantik Asamlesi Türk Grubunda ve Türkiye-ABKarma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubunca belirlenen üyeliklere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1905)

 

                                                                                                                     11.2.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca, boş bulunan üyelikler için Demokratik Sol Parti Grup Başkanlığınca, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubuna Ordu Milletvekili İhsan Çabuk, Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubuna Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli, Parlamentolararası Birlik Türk Grubuna Kocaeli Milletvekili Halil Çalık ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığına Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan'ın üyelikleri hususu Genel Kurulun bilgisine sunulur.

 

                                                                                                     Hikmet Çetin                                                             Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

 

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. — İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) Esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 743) (1)

BAŞKAN – Genel Kurulun 10.11.1998 tarihli 16 ncı Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın 1 inci sırasında yer alan özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 743 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Komisyon?..

Komisyon yerini almadığı için görüşme...

(10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET UYANIK (Çankırı) – Komisyon burada...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, işte, alıyor yerini...

BAŞKAN – Siz, Komisyon Başkanı mısınız efendim?

(10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET UYANIK (Çankırı) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

Hükümetin yerini almasını rica ediyorum. Hükümet temsil edilmediği takdirde de -17.11.1998 tarihli 19 uncu Birleşimde de hükümet temsil edilmediği için- görüşmelere devam etme imkânı vardır; onun için, Hükümetten bir arkadaşımızın yerini alması daha uygun olacaktır.

ÖNDER SAV (Ankara) – Almayın isterseniz [!]

BAŞKAN – Efendim, özel gündemin daima önceliği vardır. Bugüne kadar komisyon temsil edilmediği için bu görüşme ertelenmiş; tekrar erteleme imkânımız yok.

Görüşmeler tamamlandıktan sonra "Oylaması Yapılacak İşler" bölümü var ve ondan sonra, sıra, kanun tasarı ve tekliflerinin müzakeresine gelecek.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye; ayrıca, istemleri halinde komisyona ve hükümete de söz verilecektir. Bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu, 743 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Şimdi, rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Önerge sahibi olarak; Konya Milletvekili Veysel Candan, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık.

Grupları adına; Doğru Yol Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Ergun Özdemir, Demokratik Sol Parti Grubu adına Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık, Fazilet Partisi Grubu adına İçel Milletvekili Saffet Benli.

Şahısları adına; Zonguldak Milletvekili Mümtaz Soysal, Van Milletvekili Mahmut Yılbaş.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, CHP Grubu adına, Sayın Birgen Keleş konuşacak.

BAŞKAN – Başkanlığa bir yazı göndermenizi rica edeceğim; vaktimiz var efendim.

Şimdi, ilk sözü, önerge sahibi olarak Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a veriyorum.

Sayın Candan, süreniz 10 dakika; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; KİT Komisyonunda görüşmeler devam ederken, özelleştirmeyle ilgili olan uygulamadaki bazı aksaklıkları gündeme getirmek amacıyla, Petlas'ı örnek alarak, bir araştırma önergesi vermiştim. Aradan üç yıl geçtikten sonra, özelleştirmede bugün geldiğimiz nokta bizim haklı olduğumuzu ortaya çıkarmış ve çeşitli partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızın verdiği 4 önergeyle, bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon raporundaki çarpıcı örnekleri "özelleştirmenin neresindeyiz, özelleştirmede karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri" gibi hususları ifade etmeye çalışacağım.

4046 sayılı Özelleştirme Kanunu, 1984 yılında, verimliliği sağlamak, kamu giderlerini azaltmak, rekabete dayalı piyasa ekonomisi oluşturmak, KİT'lerin finans yükünü azaltmak, atıl tasarrufları ekonomiye kazandırmak ve böylece, elde edilen kaynakları altyapıda harcamak üzere hazırlanmıştır.

Özelleştirmenin, ülkemizdeki tarihçesine baktığımız zaman, onbeş yıla yakın bir geçmişi vardır; ancak, maalesef, yasal altyapıya kavuşturulamamıştır. Özelleştirmeyle ilgili 4046 sayılı Yasanın revize edilmesi gerekmektedir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus, ülkede yabancı nüfuzuna yol açılmamasıdır. Dış ülkelerdeki özelleştirmeye baktığımız zaman, Fransa'da yüzde 20, Belçika'da yüzde 20-25, İngiltere'de yüzde 10'la sınırlı olduğunu görmekteyiz.

Özelleştirmede, bugüne kadar 166 kuruluş özelleştirme kapsamına alınmıştır; 15'i, daha sonra çıkarılmıştır.

Özelleştirmede takip edilen prosedüre göre, özelleştirilecek kurum, malî ve idarî yönden incelenmektedir; statüsü anonim şirket haline getirilmektedir; İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına arz veya kısmî blok satış şartıyla arz edilmektedir.

Özelleştirmede, danışmanlık hizmetleri satın alınmaktadır; genellikle yabancı firmalar kullanılmaktadır. Bununla ilgili, bugüne kadar alınan kredi miktarı 100 milyon dolardır; yüzde 60'ı da danışman firmalara ödenmiştir.

Türkiye'de özelleştirme neden başarılı olmamıştır sorusunun cevabına baktığımız zaman görmekteyiz ki, mevzuat çiğnenmiştir, usulsüzlük ve yolsuzluk yapılmıştır, altyapı tam hazırlanamamıştır.

Özelleştirmede birkaç kötü örnek vermek gerekirse: ÇİTOSAN özelleştirilmiş; çimento sektörü, ülke çapında iki tekele teslim edilmiştir. 1989'da yapılan bu özelleştirmede -halka arz edilecek şartıyla verildiği halde- bugüne kadar, Özelleştirme İdaresi, halka arzı bu şirket bünyesinde gerçekleştirememiştir. Maalesef, bu da bir medya kuruluşunun patronudur ve bugün, hükümeti destekleyen bu medya kuruluşuyla bu kişinin yakın ilgisi olduğu kamuoyunda bilinmektedir.

Yine, KÜMAŞ AŞ değer tespiti açıklanmamıştır. Danışman firmanın bulduğu değerler 12 milyon dolar aşağıya indirilmiştir. Madenlerin işletme hakkı değerlendirmeye alınmamak suretiyle kötü bir örnek verilmiştir.

Yine, HAVAŞ ihalesinde, yüzde 60'ı Yazeks firmasına satılmıştır; hükümete yakınlığıyla bilinen kişiler devreye girmişlerdir; 10 milyon 780 bin dolarlık taksitler, icrayla ancak tahsil edilebilmiştir.

Yine, Türk Ticaret Bankasının, mafya-çete-siyaset üçgeninde, 600 milyon dolara satıldığı iddia edilmiştir; hükümet devrilmiştir; ancak, Başbakan, şu anda, bir partinin genel başkanıdır; bir diğeri, Korkmaz Yiğit tutuklanmıştır ve bir bakan da görevi iade etmek zorunda kalmıştır.

Yine, Petrol Ofisi ihalesinde, 1 milyar 160 milyon dolarla ihaleyi alan firma yerine üçüncü sıradaki firmaya verilmiş ve sonuçta, ihale iptal edilmiştir.

Ayrıca, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi ve Erdemir de yargıya intikal etmiş özelleştirmeler arasındadır.

Özetle söylemek gerekirse: Özelleştirme, son günlerde, mafya, hükümet ve siyasetçi ilişkisi üçgeninde, çarpık bir yapıya doğru hızla gitmektedir. Özelleştirme idealinden beklenenler; istihdam artırılacak, gelir dağılımı bozukluğu giderilecek, sermaye tabana yayılacak, serbest piyasa gelişecek, üretim artacak, yeni teknoloji gelişecek, rekabet ve kalite artacak, devlet ekonomiden çekilecekti. Şu ana kadar, maalesef, bunların hiçbiri olmamıştır.

Özelleştirmede 123 kuruluş satılmıştır. 106'sı tamamen satılmıştır; ancak, 17'sinde hâlâ kamu hissesi vardır. Bugüne kadar, özelleştirmeden, toplam 3,5 milyar dolar gelir elde edilmiştir; bunun yanında da, 3,9 milyar dolar harcama yapılmıştır; bunun 76 trilyon lirası, kuruluşlara sermaye olarak verilmiştir. Özelleştirmede, gelirlerin yüzde 50'si Hazineye aktarılmıştır. Halbuki, 4046 sayılı Özelleştirme Yasasının 10 uncu maddesine göre, Hazineye ve diğer fonlara özelleştirmeden para aktarmak mümkün değildir. Yasayı aşmak için, Özelleştirme İdaresi dışarıdan kredi almak suretiyle borçlandırılmıştır. Böylece, Özelleştirme İdaresinin bizatihi kendisi, çalışanının çokluğuyla, kredi kullanımıyla ve de beceriksizliğiyle ayrıca bir KİT kuruluşu haline gelmiş, Özelleştirme İdaresinin de özelleştirilme gerçeği ortaya çıkmıştır.

Türkiye'de özelleştirmede karşılaşılan önemli sorunlara baktığımız zaman görmekteyiz ki, yasal düzenleme eksikliği vardır; mülkiyet devrine ağırlık verilmesi, yönetim devri dönemine geçmek lazımdır; özelleştirme yapan hükümetlere güvensizlik vardır; stratejik kurumlara gereği gibi hassasiyet yoktur; kartelleşmeye dikkat edilmemektedir; özelleştirmeyle elde edilen gelirler Hazine açığında kullanılmaktadır; çalışanlarla ilgili ciddî bir çözüm yoktur; özelleştirmede taraf olan esnaf devredışı bırakılmıştır; satışlar, genelde, küçük esnaf yerine, büyük şirket ve holdinglere yapılmıştır.

Özelleştirmede çözüm önerilerimizi şöylece toplamak mümkündür: Özelleştirme, belirli bir destek programıyla birlikte yapılmalıdır; özelleştirme sonrası verimlilik esas alınmalıdır; altyapısı hazır olmayan müesseseler özelleştirilmemelidir; esnaf ve sanatkârlar dikkate alınmalıdır; ayrıca, özelleştirilecek kurumları bizatihi kurumların kendisi özelleştirmeli ve tek tek ele alınmalıdır; ayrıca, doğru satış stratejileri tespit edilmelidir.

Sonuç olarak; özelleştirme önündeki engel, siyasî irade eksikliğidir; özelleştirmede, bazı çalışanlar tarafından baskı yapılmaktadır -bu haklıdır, değerlendirilmelidir- özelleştirme, gelir getirmek amacıyla yapılmamalıdır; çalışanlar mağdur edilmemelidir, üretim şartı konmalıdır ve mutlaka üretim devam etmelidir; yolsuzluk ve usulsüzlüğe meydan verilmemelidir. Ayrıca, 4046 sayılı Özelleştirme Yasası ve Rekabet Kurulu Kanununda değişiklik yapılmalıdır.

Petrol Ofisle ilgili Rekabet Kurulunun verdiği kararın tamamen siyasî olduğu anlaşılmaktadır. Bugün, Rekabet Kurulu Başkanı bir partiden milletvekili adayı olmuştur ve bu adaylığı karşılığı da bir rapor hazırlanmıştır.

Netice itibariyle, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, DPT ve Hazine arasında uyum sağlanmalıdır. Yani, bütün bunlara baktığımız zaman, özelleştirme yeniden masaya yatırılmalıdır.

Ben, özelleştirmeyle ilgili iki konuyu ifade etmek istiyorum. Bir tanesi, önümüzde bekleyen GSM 1800 cep telefonları; yani, Türk Telekomun, bir noktada, özelleştirilmesidir. Burada çok dikkatli davranılmalıdır. Daha önce, GSM 900'lerde büyük devlet kaybı söz konusuydu. Burada da, büyük bir holdingin, Türkiye'de söz sahibi büyük bir holdingin, ısrarla, GSM 1800'lerde talebi vardır. Bunu, gayet tüccarca, iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Ayrıca, TEAŞ ve TEDAŞ'ta, enerji santralları özelleştirilmesinde şu anda devir sözleşmesi aşamasına gelinmiştir ve burada -Sayın Başbakanımıza da rapor halinde ifade ettim- enerji tarifelerinin yapılmasında makul temettü ve diğer gelirlerle ilgili iki madde var ki -şu anda 2,4 milyar dolar, enerjiden beklenen özelleştirme- aslında, bu iki maddeyle, devletin 3 milyar dolar zararı söz konusudur.

BAŞKAN – Sayın Candan, 1 dakika süreniz kaldı.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bitiriyorum.

Dolayısıyla, yukarıdan aşağı verdiğimiz, gerek ulaştırmada gerek enerjide gerek diğer sanayi kuruluşlarında yapılan özelleştirme, âdeta, özelleştirme değil, özel işler cümlesine girmiş bulunmaktadır.

Bu itibarla, şimdi, biraz sonra görüşülecek olan bankalar yasası da, belki de... Devlet bankalarının süratle özelleştirilmesi lazım geldiği kanaatindeyim. Özellikle, Halk Bankasının KOBİ'lere, Emlak Bankasının inşaat kooperatiflerine, Ziraat Bankasının çiftçilere özelleştirilerek, devleti kaynak olmaktan çıkarmak lazım gelir diye düşünüyorum.

Aslında, dört milletvekili arkadaşımızın ayrı ayrı verdikleri bu araştırma önergesi, bundan sonra kurulacak hükümetin özelleştirmede takip edeceği yol hakkında ciddî ipuçları vermektedir. Ümit ediyoruz ki, yeni gelecek hükümet, süratle, bu rapordan istifade ederek, Türkiye'de özelleştirme sefaletinin, rezaletinin, yolsuzluğun ve hırsızlığın önüne geçecektir diye düşünüyorum.

Ayrıca, tekrar ifade ediyorum, TEAŞ özelleştirmesinde, şu anda, Bakanlar Kurulu, Danıştay kararları çıkmış bulunmaktadır; ancak, Başbakanın,  yetki devri, devirlerin yapılmasını durdurma yetkisi vardır, mevzuat bunu amirdir; Danıştayda altı üye bu oylamaya katılmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bunun yeniden incelenerek karara bağlanmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Tahsin Boray Baycık'ın söz istemi var. Sayın Baycık, aynı zamanda grup adına da söz talebinde bulunmuş.

Hangi konuşmayı tercih ediyorsunuz efendim?

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Şahsım adına, önerge sahibi olarak konuşacağım.

BAŞKAN– Önerge sahibi olarak konuşacaksınız.

Buyurun Sayın Baycık.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki özelleştirme kapsamında bulunan ve özelleştirilen kurumlarla ilgili yolsuzlukları araştırma konusunda verilen önergelerden birinin sahibi olarak, komisyonda yapılan çalışmaları çok takdirle karşılıyorum ve bu çalışmalara katkıda bulunan milletvekillerimize ve bürokratlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

Benim, şahsım olarak, özelleştirme konusunda, Ereğli Demir-Çelik fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili bir araştırma önergem vardı; bu konu üzerinde size bilgi aktarmak istiyorum.

Henüz daha özelleştirilemeyen Erdemir, yassı mamul üreten tek kuruluştur, özel yasayla kurulmuş bir anonim şirkettir ve özerk bir yapısı vardır; ancak, özelleştirme kapsamına alınmasının ardından özerkliğini kaybetmiş, kuruluşta siyasî iktidarın baskıları hissedilmeye başlanmıştır. Daha önce hisselerinin blok olarak satılmasıyla iki defa ihaleye çıkarılan Erdemir'in satılması için açılan ikinci ihale, Zonguldak Milletvekilleri olarak Sayın Mümtaz Soysal, Sayın Hasan Gemici ve benim açtığımız dava sonucu iptal edilmiştir.

Eski Genel Müdür Işık Eyüboğlu, özelleştirmeden yana olduğunu beyan etmesine rağmen, Erdemir'in devletin sırtında bir yük olmadığını; aksine, vergisini verdiğini, Türkiye ekonomisine katkıda bulunduğunu, zarar etmediğini ve stratejik bir kuruluş olduğunu, bölgede istihdam unsuru olduğunu beyan ederek "özelleştirme mutlaka yapılacaksa, en son Erdemir özelleştirilmelidir" demiştir.

Üretim kapasitesi 3 milyon ton/yıl olan Erdemir, Karadeniz'in en büyük limanı, kok fabrikası, oksijen fabrikası, yüksek fırın, çelikhane, sıcak ve soğuk haddehaneleriyle, cüruf değerlendirme tesislerinden oluşan dev bir kuruluştur. Türkiye pazarının yüzde 60'ına sahip ve sanayie hammadde sağlama gibi temel görevi yürüten, ülkemizin tek yassı ürün üreticisidir. Muhasebe sisteminin değişmesine ve Asya krizine karşın Türkiye'nin kârlı şirketlerinden de biridir.

Erdemir'in yeni Genel Müdürü Sayın Tanju Argun ile yaptığım görüşmede ise, Erdemir'in artık dünya piyasalarına girmesi gerektiğini, bu nedenle özelleştirilecek olan İsdemir'e talip olduklarını, eğer bu başarılırsa İsdemir'i yassı mamul üretimine geçireceklerini ifade etmişlerdir.

Bu konuda, komisyon çalışmaları esnasında, Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Sayın Nazime Gürkan da, İsdemir'in yassı mamul üretimine geçilerek Erdemir'e satılmasının uygun olacağını, KAM-3'e harcanacak meblağın, üçte 1'iyle İsdemir'in yassı mamul üretimine geçebileceğini ifade etmişlerdir.

Sayın Genel Müdür, diğer bir alternatif olarak da, Bulgaristan'da özelleştirilen bir fabrikaya teklif verdiklerini, bu fabrikaya sahip olabilirlerse, fabrikaya ait müşteri tabanına da sahip olacaklarını ve 2 milyon ton/yıl üretim artışı elde edecekleri gibi, Avrupa'ya entegre olmalarının söz konusu olduğunu ifade ederek, şu anda, bu iki işlemle KAM-3'e harcanacak meblağın yarı fiyatına Erdemir'in kapasitesinin yükseleceğini ifade etmişlerdir.

Sayın milletvekilleri, Erdemir'in kamunun elinde bulunan yüzde 51,66 oranındaki hissesinden, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı uhdesinde bulunan yüzde 20 hissenin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına satılacağını öğrenmiş bulunuyorum.

Hepimiz biliyoruz ki, Erdemir, Türkiye için stratejik bir kuruluştur. Bu nedenle, devletin, mutlaka, kuruluşta söz sahibi olacak kadar hisseye sahip olması gerekmektedir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında satılacak olan bu yüzde 20'lik hissenin öncelikle Erdemir çalışanlarına, daha sonra yöre halkına satılması, geriye kalan hisselerin ise, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında ve uluslararası borsalarda satılması uygun olacaktır. Bilhassa, Erdemir çalışanlarına ödeme kolaylığı getirilmelidir.

Erdemir, artık, demir - çelik sektöründe, dünya çapındaki fabrikalarla rekabet edebilmelidir. Bu nedenle, Erdemir, siyasî iktidarın güdümünden çıkarılmalı ve tam özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Partizanca uygulamalara son verilip, adama göre iş değil, işe uygun adam prensibi hayata geçirilmeli ve insanın üretici gücü en verimli biçimde değerlendirilmelidir. Erdemir Yönetim Kurulu da, demir - çelik sektörünü bilen, ağırlıklı olarak Erdemir'in kendi bünyesinden yetişmiş, deneyimli ve birikimli elemanlardan oluşturulmalıdır.

Benim, kendi önergemle ilgili belirteceğim hususlar bunlardır.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak söz alan Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Ergun Özdemir'in.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Arkadaşımız henüz gelmedi; konuşmasını bilahara yapmak üzere, diğer gruba geçebilirsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Tahsin Boray Baycık?..

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Benli; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Komisyon, çalışmalarına 19.11.1997 tarihinde başladı ve dört ay sürdü; 24.3.1998 tarihinde raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundu. 17 kez toplandı. Komisyon, Özelleştirme İdaresi Başkan ve yetkilileri, uzmanları, Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Hak-İş, Türk-İş, DİSK, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği temsilcilerinin bilgisine başvurdu.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin en büyük sorunlarından bir tanesi, özelleştirme ve uygulamalarıdır. Özelleştirmenin amaç ve ilkeleri nedir; devlet iktisadî işletmelerini satıp kurtulmak mı? Satılan işletmelerden ne beklenmektedir? Bugüne kadar ne kadar gelir elde edildi, ne kadar harcama yapıldı; ne kadar kuruluş özelleşti, daha ne kadar var; umulan fayda temin edilmiş midir? Bugüne kadar yapılan uygulamalardan ve görülen aksaklıklardan alınacak dersler nelerdir; bundan sonra ne yapılmalıdır; çetelerin ve mafyanın etkisi nedir? Özelleştirme, bir kaynak sağlama aracı olmuş mudur; özelleştirme, karapara aklama yeri midir?

Değerli milletvekilleri, "Özelleştirmenin temel amacı, nihaî olarak ekonomide verimlilik sağlamak ve kamu giderlerini azaltmaktır. Özelleştirmeyle rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması, bu yolla elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına kanalize edilebilmesi amaçlanmaktadır" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 1985 yılından itibaren 166 kuruluş özelleştirme kapsamına alınmış, bu kuruluşların -çeşitli nedenlerle- daha sonra 15 adedi özelleştirme kapsamından çıkarılmıştır. 1989 yılından itibaren, tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirilmesi çerçevesinde, 1997 yılı sonuna kadar 123 kuruluşun hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış, bu kuruluşlardan 106'sı tamamen özelleştirilmiştir; kalan çok önemli 45 kuruluş özelleştirme yolundadır.

1997 yılı itibariyle özelleştirme gelirleri 4 milyar 824 milyon dolar, harcamaları 4 milyar 470 milyon dolar olmuştur; bunun sadece Hazineye aktarılan kısmı 1 milyar 375 milyon dolardır; 3 milyar 105 milyon dolarlık kısmı özelleştirme harcamalarında kullanılmıştır.

Türkiye'de özelleştirme, istihdamı artıracaktı, gelir dağılımını düzenleyecekti, çalışanlar işini kaybetmeyecekti, serbest rekabeti geliştirecekti, üretimi artıracaktı; çağdaş teknoloji gelecekti ve gelişecekti, kalite artacaktı, verim yükselecekti, demokratikleşme artacaktı, devlet gelir elde edecekti, sermaye tabana yayılacaktı, ucuz mal ve hizmet sunulacaktı, ihracat artacaktı. Arzu edilen özelleştirmenin getirisi bunlar olacaktı.

Geldiğimiz noktada, yapılan özelleştirme uygulamalarını sorgulayacak olursak, maalesef, yukarıda sayılanların hiçbirisinin tam olarak gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir.

Ayrıca, karşılaşılan sorunlar; Özelleştirme İdaresinin hukukî altyapısının olmayışı, kamuoyunun yeteri kadar bilgilendirilememesi, teşvik sistemindeki eksiklikler, şeffaflık tanımındaki karışıklıklar, özelleştirmede fiyat ve ödeme koşulları, istihdam ve eğitime yönelik şartlar, planlamada var olan, fakat yapılmayan yatırımcı türü, muhtemel ortaklık yapısı, çalışanın ortak olması, kamu deneticilerinin denetleyebilmesidir.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme uygulamasını yerine getiren bir kurum olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının sorunları:

a) Ülkemizde sermaye birikiminin yetersiz olması, küçük kuruluşlar dışındaki özelleştirme uygulamalarına katılımı etkilemesi,

b) Enflasyonist bir ortamda yatırım yapmanın cazibesi olmaması,

c) Özelleştirme dışında her yeni yatırıma çeşitli teşvikler verilirken, özelleştirme uygulamalarına hiçbir teşvikin verilmemesi,

d) Siyasî istikrarsızlık,

e) Özelleştirme uygulamalarından doğrudan etkilenecek çalışanlar, sendikalar, bu kuruluşlarla menfaat ilişkisi içinde bulunanlar tarafından oluşturulan özelleştirme karşıtı baskılar,

f) Özelleştirme uygulamalarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkide bulunan kuruluşlarda yeterli desteğin verilmemesi,

g) Siyasetçilerin yöresel bazda gelen eleştirilerden etkilenmesi,

h) KİT teknolojilerinin eski ve yetersiz olmasının, satış tutarlarının düşüklüğüne yol açması ve bunun da oraya devlet tarafından aktarılan veya aktarılacak tutarların gözardı edilerek yalnızca satış tutarının düşüklüğü nedeniyle haksız eleştirilerle karşılaşılması,

ı) Bu haksız eleştirilerin özelleştirme karşıtı menfaat grupları tarafından medyanın yanlış yönlendirmesiyle kamuoyuna yansıtılması.

Özelleştirmeden beklenen hedeflerin aksine;

a) Özelleştirmenin sadece gelir sağlamak amacıyla yapılmasının yanlış olduğu,

b) Özelleştirme sonucunda, özelleştirilen alanların hiçbirinde üretimin artmamış aksine azalmış, çimento gibi alanlarda bölgesel tekeller doğmuş olduğu,

c) İşçilerin çoğunlukla mağdur olduğu,

d) Özelleştirilen yerlerin tamamına yakınında sendikasızlaşma yaşandığı,

e) Özelleştirme İdaresinin, satış sözleşmelerine üç yıl üretim şartı koymasına karşın, üretim oranını belirtmediği üretim yapmamanın cezası olarak sözleşmenin feshini getirmiş olduğu,

f) KÜMAŞ gibi özelleştirme uygulamalarında yargıya intikal eden usulsüzlük ve yolsuzlukların yaşandığı,

g) Özelleştirme İdaresi Başkanlığının çalışanlarının da yeteri kadar deneyiminin oluşmadığı görülmüştür.

İlgili komisyon raporunda, özelleştirme kapsamına ve programına alınan kuruluşların özelleştirilmesinin çok gecikmesi durumunun kuruluşlarda olumsuz etkiler yarattığı; özelleştirme kapsamı ve programına alınan kuruluş için idarî, teknik, malî ve ticarî yönden alınabilecek tüm önlemlerin askıya alındığı; kuruluşların işletmecilik özelliğini kaybettiği görülmüştür.

Yatırımların yapılmaması, teknolojik olarak işletmenin geri kalması, işçilerin ve yöre halkının motivasyonunu kaybetmesi gibi olumsuz etkenlerden kurtulmak için, özelleştirme kapsamındaki kuruluşların bu statüde kalmaya devam etmelerinin doğru olup olmadığının incelenmesi ve 1999'u müteakip yıllar içinde özelleştirilmeyecek kuruluşların bu kapsamdan çıkarılması; özelleştirilecek tüm kuruluşların satış anına kadar bağlı bulunduğu müessesenin bünyesinde kalarak özelleştirmeye hazırlanmasının, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ihale aşamasında devredilmesinin ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının işlevinin özelleştirme işlemiyle sınırlı tutulmasının daha yararlı olduğu; özelleştirilecek kuruluşların değer tespit ve ihale komisyonlarında o kuruluşun en yetkililerinin de bulundurulmasının daha yararlı olacağı ve bu uzman personelin, danışman firmalardan daha işlevsel olacağı kanaatine varılmıştır. Bu konuda yasadan kaynaklanan bazı engellerin uygulamada aşılmasının da mümkün olduğu düşünülmüştür.

Özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlar hakkında karar verilmeden önce, belirli kriterlerin oluşturulması ve çok ciddî bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme uygulamalarının sonuçlarını izlemek üzere kurulan Özelleştirme Sonrası Takip Grup Başkanlığının daha işlevsel hale getirilmesi; özelleştirme uygulamaları hakkındaki iddiaları ve spekülasyon, arsa rantı ve benzeri gibi amaçlarla özelleştirmeye talip olunmasını önlemek için, satış sözleşmelerine para cezası yerine, doğrudan sözleşmenin feshi gibi yaptırımlar konulması zorunludur; arsalar ile tesislerin ayrılarak satılması daha doğru olacaktır.

Özelleştirme uygulamalarında yöre halkına ve çalışanlara öncelik verilmesi doğru bir uygulama olacaktır.

Rekabet Kurulu Başkanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında özelleştirilmelerden doğacak sorunların çözümlenebilmesi için, her iki kuruluşun kanunlarında gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlarda yıllık yatırımların ve yeni teknoloji takibinin yapılması hususlarında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığı arasında uyumsuzluk görülmekte olup, bu sebeple kuruluşlar uzun süre özelleştirme kapsamında kalmaktadır. Kuruluşlar, çeşitli nedenlerle yatırım ve yeni teknoloji yapma özelliklerini kaybetmektedir. Bu kurumlar arasındaki uyumsuzlukların giderilmesine yönelik tedbirler alınmalıdır. Tespit edilen bu hususlara ilaveten aşağıdaki belirteceğim hususlara da dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların yönetimi Özelleştirme İdaresi Başkanlığına geçiyor. Oradaki uzmanlar yönetim kurulu üyesi oluyor; ücret almasalar bile, yönetimde büyük boşluklar doğuyor; kuruluş, uzaktan kumanda edilir hale geliyor. Özelleştirme kapsamına alınıp, yıllar geçmesine rağmen özelleştirilemeyen kuruluşlar sahipsiz kalıyor; teknolojinin çok hızlı gelişip değiştiği günümüzde, kuruluş, rekabet şansını tamamen kaybediyor, batışa terk ediliyor, ki, 1987'den bu yana özelleştirilmeyi bekleyen, sipariş alamayan birçok kuruluş vardır.

Özelleştirme, bir ideoloji değil, bir vasıtadır. Bazı iktidar ve partiler, bu işi sanki bir ideoloji haline getirmiştir; ille satılmalıdır... Bu mantık yanlıştır. Özelleştirme, bir icra memuru veya müflis tüccar mantığıyla yapılmamalıdır. Her kuruluşun özelleştirme yöntemleri farklı olmalıdır. Bazı kuruluşların tüm mülkiyeti satılabilir; ancak, bazı kuruluşların da sadece yönetiminin ve işletmeciliğinin özelleştirilmesi gerekebilir. Ayrıca, bazı kuruluşlar da blok satış yapılabildiği gibi, bazıları da hisseler şekliyle özelleştirilmelidir. Yine bazı stratejik kuruluşlar vardır ki, devletin bu yükü her hal ve şartta taşıması gerekir. Bazı kuruluşlarda ise, altın hisse bırakılarak bir bölümünün özelleştirilmesi gerekebilir.

Özelleştirmeden gelen veya elde edilen paralar, yeni istihdam sağlayıcı, yeni üretim sağlayacak yatırımlara, teşviklere değil de, kamu borçlarına yatırılırsa, çok kısa bir sürede, Meksika ve Brezilya örneklerinde olduğu gibi, ekonomik krizlere duçar olabiliriz.

Özelleştirme sonucunu, beş on yıl takip edilmesi gerekir.

Yapılacak özelleştirmede kamu desteği alınmalı, çalışanların güvencesi sağlanmalı ve müşteri hedefi olarak yöre halkı ve çalışanlarına öncelik verilmelidir.

Bazı özelleştirmelerdeki şaibeler, meydana çıkan gizli pazarlık ve pazarlamalar, özelleştirmeye bakışı etkilemiştir. Bu bakışı haklı kılan örnekler oldukça çoktur.

Fiyat ve şartları ihale öncesi silahlı çeteler ile komisyoncu çeteler eliyle tespit edilen bir satışa özelleştirme demek mümkün olmadığı gibi, özelleştirmeye yapılan en büyük kötülük ve siyasete vurulmuş en büyük kara lekedir. Hele bu durum, 55 inci hükümet döneminde her ihalede ayyuka çıkmıştır; şaibesiz tek bir satış ve ihale mevcut değildir; çünkü, şaibeler Meclisçe de tespit edilmiş, her ihale ve satış hakkında bu hükümet soruşturma ve gensoruya muhatap olmuştur. O açıdan, onsekiz aydır yapılan tüm satışlar ve ihaleler iptal edilmelidir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bügün en büyük KİT olmuştur; önce bu kuruluş yeniden yapılandırılmalıdır, özelleştirilmelidir.

1998 bütçesinde 1 katrilyon yatırım planlanmıştı. Bu meblağın büyük bir bölümünün özelleştirme gelirlerinden aktarılması öngörülürken, hiç aktarılmadığı görülmektedir. Bu da, özelleştirme mantığına ters bir özellik arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Komisyon raporunun yetkililer ve gelecek hükümetler tarafından gözardı edilmeden dikkate alınması ve bundan sonraki özelleştirme uygulamalarında derc edilen hususlara dikkat edilmesini diler; raporun hazırlanmasında katkısı bulunan milletvekili arkadaşlarıma, kamu ve özel kuruluşlara teşekkür eder; hepinize saygılarımı sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan İçel Milletvekili Sayın Saffet Benli'ye teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Birgen Keleş'te.

Buyurun Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, özelleştirme konusunda kurulmuş olan komisyonun raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Aslında Komisyon, Temmuz 1997'de kuruldu. Sanırım, Meclis hemen tatile girdiği içindir ki, Komisyonla ilgili sürenin başlaması Kasım 1997'de oldu. Bu durumda, üç aylık sürenin bitmesi ve bütün diğer komisyonlarda olduğu gibi bir aylık eksüre alınmasını da hesaplarsak, komisyon raporunun Nisan 1998'de teslim edilmesi gerekirdi. Teslim tarihi, üçbuçuk ay gecikerek olmuştur. Ondan sonra, Meclisin gündemine gelmesi de sorun olmuş, uzun süre almıştır. Meclisin gündemine geldikten sonra da Komisyon Başkanımız uzun süre yerine oturmamış ve üç üçbuçuk ay gecikmeyle nihayet bugün rapor huzurunuza gelmiştir. Doğrusu ben umudumu kesmiştim. Rapor, bir anlamda özelleştirmeyi aklama raporu olduğu halde, bu tartışmanın geciktirilmesine bir anlam veremiyordum; ama, sürekli olarak da tartışmadan kaçınıldığı için, bu dönemde raporun tartışılmayabileceğini düşünüyordum.

Sayın milletvekilleri, rapor 8 önergeyi kapsamaktadır; önergeler de, sadece uygulamaları değil, özelleştirme ilke ve politikalarını da içermektedir. Raporun sonunda "yargıya intikal etmiş olanlar dışında, özelleştirmeyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük bulgusuna rastlanmamıştır" denilmektedir. Rapora yazmış olduğum muhalefet şerhinde, raporun yanlı, önyargılı ve gerçekleri yansıtmayan bir rapor olduğunu ileri sürmüştüm; bilgi, veri ve değerlendirmelerin, doğruları yansıtmayan bazı yorumlarla birlikte sunulduğunu ifade etmiştim. Normal olarak muhalefet şerhleri imzaların hemen arkasında yer aldığı halde, bu raporda Cumhuriyet Halk Partisi adına vermiş olduğum muhalefet şerhi, araya 29 sayfa tablo girdikten sonra verilmiştir. Böylece, bilerek veyahut da bilmeyerek, muhalefet şerhi  "acaba itiraz eden parti var mı" diye bakmak isteyenlerin akıllarına gelmeyecek bir yere itilmiş, belki de böylece, bu konuda bütün siyasî partilerin aynı görüşleri paylaştıkları izlenimi verilmek istenmiştir. Tabiî, bu durumu kınıyorum.

Özelleştirmeyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük söylentilerinin ayyuka çıktığı, özelleştirme uygulamalarının birbiri ardına iptal edildiği bir dönemde hazırlanan raporun, özelleştirmeyi aklama raporu haline dönüşmesini ise, takdirlerinize sunuyorum.

Rapor, büyük ölçüde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır; başkanlığın verdiği bilgi, veri ve değerlendirmelere dayanmaktadır. Bir araştırma raporunun, araştırmaya konu olan uygulamaları yapan kuruluşun bakış açısıyla, onun bilgi, veri ve değerlendirmeleri alt alta sıralanarak hazırlanması, bence doğru bir yaklaşım değildir. Görünürde başka kuruluşların görüşlerine de yer verilmiştir; ama, raporda bunlar öyle ifadelerle yer almıştır ki, rapora baktığınız zaman, konuşmacının bakış açısını, ana fikrini çıkarmak mümkün olmadığı gibi, Komisyonda yapılan konuşmaları tanımak da fevkalade güçtür.

Raporda, Komisyon üyelerinin üzerinde görüş birliği içerisinde oldukları konuların bile tam olarak yer aldığını söylemek mümkün değildir. Örneğin, özelleştirmeyle ilgili iptal kararlarının uygulanması konusunda, Komisyon üyeleri arasında bir görüş birliği olduğu halde, bu, rapora tam olarak yansımamıştır.

Yine, Komisyonda bulunan üyelerin, katılanların, geniş kamu arazilerinin özelleştirilen kuruluşlarla birlikte satılmaması gerektiğini, bunların özelleştirme kapsamı dışına çıkarılmasının doğru olacağını, belediye ihtiyaçları için veya eğitim ve sağlık tesislerinin yapımında kullanılabileceğini söyledikleri bir gerçektir ve belgelerde vardır; ama, bu da raporda, sadece, arazilerle tesislerin birbirlerinden ayrılarak satılmasının bir yöntem olarak düşünülebileceği söylenilerek geçiştirilmiştir.

Komisyona katılan arkadaşlarımızın ve diğer kuruluşlardan gelen temsilcilerin üzerinde görüş birliğine vardıkları bir diğer konu da, özelleştirme kararı alındıktan sonra, kuruluşların Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlanmasının çok yanlış sonuçlar doğurduğu noktasıydı. Özelleştirme kararıyla kuruluşların Özelleştirme İdaresine bağlanması, bunları iş göremez hale getiriyor, büyük bir belirsizlik yaratıyor ve bu belirsizlik, kuruluşların çöküşünü hazırlıyor; bir anlamda, özelleştirme kararı alınan kuruluşlar, âdeta, devlet eliyle çökertiliyor denilmişti. Özelleştirilen kuruluşların uğraş alanıyla ilgili olmayan, bu konularda bilgi birikimi olmayan Özelleştirme İdaresi mensupları, kuruluşların yatırımlarını, personel politikasını ve borçlanmalarını planlıyorlar, bu konuda kararlar veriyorlar; dolayısıyla, yanlış kararlar alabiliyorlar; kuruluşlar, yatırım yapamaz, teknoloji yenileyemez hale getiriliyor denilmişti. Bunlar da raporda yer almamaktadır; ama, buna karşılık, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, başka kuruluşlar ve politikalarla ilgili görüşleri ve suçlamaları raporda yer almaktadır.

Komisyonda çalışan arkadaşların sordukları sorulara çok doğru ve net yanıtlar aldıklarını da söylemek mümkün değildir değerli arkadaşlarım; çünkü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, kendi verilerini ve değerlendirmelerini savunma anlayışıyla hareket etmiştir. Örneğin, özelleştirilen kuruluşların üretimlerinin, yatırımlarının azaldığı, bu kuruluşlarda istihdamın azaldığı bir gerçektir; ama, bunlara, sadece "üretim artmamış, azalmıştır" denilmekle değinilmiştir. Değerli arkadaşlarım, eğer bir tesiste üretim 2 500 tondan 50 tona iniyorsa, burada, üretimin azalması değil, üretimin durması veya sembolik miktarlara inmesi söz konusudur. Yine, eğer bir tesiste yüzlerce işçi hemen kapının önüne konuluyorsa ve devlet bunların kıdem tazminatını üstleniyorsa veya bunları diğer devlet tesislerine kaydırıyorsa, tesisin yeni sahipleri yeni elemanlar alıyorsa, o zaman, bu durumu da "istihdam yüzde 57 azalmıştır" diye açıklamak mümkün değildir; çünkü, açıktır ki, işgücünün bütün yükü devletin üzerinde kalmaktadır ve diğer tesislerdeki personel politikası tamamıyla sarsıntı geçirmektedir ve o kuruluşların verimliliği, etkinliği olumsuz yönde etkilenmektedir. Bunların gerçekçi olarak yansıtılması gerekir. Çok sayıda bu tür çarpıtmaları ve gerçeklerden uzak değerlendirmeleri saymak mümkündür; ama, şimdi bunları yapmayacağım ve sadece bazı noktalara dikkatinizi çekmekle yetineceğim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de ve dünyada özelleştirme, bütçeye ekgelir sağlamak için yapılmamalıdır; ama, ne yazık ki, başlangıçta ileri sürülen argümanlar farklı olsa da, Türkiye'deki özelleştirme, sonunda bu noktaya gelmiştir. Dikkat ederseniz, her yıl, bütçe sırasında, özelleştirmeden ne kadar gelir beklendiği belirtilmekte ve ondan sonra da o gelir düzeyine ulaşmak için kârlı kuruluşların yatırımları gündeme getirilmektedir.

Örneğin, son zamanlarda gündemde olan kuruluşlardan bir tanesi PETKİM'dir. PETKİM, fevkalade rantabl çalışan, kârlı, canlı, dinamik bir kuruluştur ve özelleştirilmesini savunanlar, bu noktaları kabul etmektedirler; ama, bu alanda üretim fazlasına ihtiyaç olduğunu ileri sürerek, özelleştirilmesini gündeme getirmektedirler. Oysa, yapılacak olan şey, bu tür kuruluşları özelleştirme kapsamından çıkarmak, özel sektörün ve yabancıların mevcut tesisleri satın almak için ayırabilecekleri kaynakları üretimi artırmak için yeni tesisler kurmak üzere kullanmaktır. Mevcut tesislerin satın alınmasında kaynakların kullanılması ve özelleştirme kararıyla, mevcut tesislerin etkili bir şekilde çalışır halden çıkarılmaları, yatırım yapamaz, teknolojilerini yenileyemez halde tutulmaları, Türkiye gibi üretimini artırması gereken, yeni yatırımlar yapması gereken bir ülkede akılcı bir yaklaşım değildir; ama, ne yazık ki, Türkiye'de -santrallarda ve POAŞ'da olduğu gibi- bu bir gerçektir.

Yine, dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir nokta, Türkiye'de, özelleştirme sırasında yerli-yabancı ayırımı yapılmamasıdır. Sayın milletvekilleri, oysa, dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde, özelleştirme sırasında, kuruluşu kamu mülkiyetinden çıkarmamak için özel bir gayret sarf edilmekte, yönetimi kamuda kalacak şekilde özelleştirilecek kısmı belirlenmekte ve bunun içerisinde de, yabancılara satılabilecek oran saptanmaktadır. Oysa, Türkiye'de, yerli-yabancı ayırımı gözetmeden yönetimi ve tüm mülkiyeti şirketlere devretmek, âdeta bir meziyet sayılmaktadır. Kamu hizmeti yapan kuruluşlarda, stratejik önemi olan kuruluşlarda, temel sanayilerde, bu yaklaşım, ileride Türkiye açısından sorunlar yaratabilir.

Nitekim, OECD ülkelerinde, kısa bir süre önce "Çok Taraflı Yatırım Anlaşması" diye, uluslararası bir anlaşma müzakere edildi ve bu anlaşmanın onaylanarak yürürlüğe girmesi, Fransa'nın hadise çıkarması ve itiraz etmesi sonucunda yarım kaldı. Türkiye'de "MAI" diye bilinen Çok Taraflı Yatırım Anlaşması, aslında, yabancı sermayenin bulunduğu ülkelerde, hükümetleri kıskıvrak bağlayan, ülke yararına koşul ileri sürmelerini engelleyen bir anlaşma idi. Öyle ki, yürürlüğe girdikten sonra, hükümetlerin, belli oranda yerli girdi veyahut da belli oranda yerli işçi kullanmak gibi koşullar ileri sürme hakları bile ellerinden alınmaktadır. Dolayısıyla da, bu tür anlaşmaların olabildiği bir ortamda, küreselleşmenin, üretim ve istihdam açısından gelişmekte olan ülkelerde olumsuz sonuçlar yarattığı bir dönemde, zengin ülkelerle fakir ülkeler arasındaki farkın daha da açıldığı bir devirde, bu gelişmeleri dikkate almadan, yerli-yabancı farkı gözetmeden özelleştirme yapılması Türkiye'yi çok güç durumlarda bırakabilir; çünkü, hem yeni yatırımlarda koşul ileri süremezsiniz hem de mevcut tesisleri, stratejik kuruluşları ele geçiren yabancılar, mevcut bir krizden yararlanarak veyahut da yeni bir sunî kriz yaratarak, Türkiye gibi bir ülkede belli ödünler talep edebilirler ve hiç düşünülmeyecek ödünleri hükümetlere zorla kabul ettirme çabası içerisine girebilirler.

Sayın milletvekilleri, özelleştirmeyle ilgili son uygulamalar göstermektedir ki, Türkiye'de hangi hükümet işbaşına gelirse gelsin, bundan sonra hükümetler ve siyasî partiler, özelleştirmeyle ilgili politikalarını ciddî olarak gözden geçirmek durumundadırlar. Bugün gazetelerin sayfalarını süsleyen Aktaş'la ilgili yolsuzlukları dikkate almasak bile, özelleştirmenin üretim, yatırım, istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini, gelir dağılımındaki çarpıklığa olan katkısını bir kenara bıraksak bile, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının her geçen gün artması ve bunlara yenilerinin eklenmesi, yargı kararlarıyla özelleştirme uygulamalarının birbiri ardından iptal edilmesi ve çete, mafya, bürokrat, siyasetçi bağlantılarının özelleştirme nedeniyle gündeme gelmesi, bu konu üzerinde çok düşünmemizi gerektirmektedir. Özelleştirme konusunu ciddî olarak gözden geçirmeli ve ileriye dönük olan politikalarımızı değiştirmeliyiz diye düşünüyorum. Özelleştirmenin bir amaç olarak benimsenmesi, ne pahasına olursa olsun özelleştirme anlayışıyla hareket edilmesi ve özelleştirmenin rant ve haksız kazanç sağlayan bir mekanizmaya dönüşmesi mutlaka önlenmelidir.

Değerli milletvekilleri, kaldı ki,  demokratik kitle örgütleri, uygulamalar sonucunda görüşlerinde değişiklikler yapmışlardır. Sendikalar ve meslek odaları, özelleştirme konusunda bugün farklı bir noktadadırlar; özelleştirmede çok duyarlı davranılmasını talep etmekte; kamu hizmeti gören tesislerin, stratejik önemi ve değeri olan kuruluşların, ulusal ekonomimiz ve bağımsızlığımız açısından sembol haline gelmiş olan kamu kuruluşlarının ve kâr eden KİT'lerin özelleştirilmemesi gerektiği noktasında birleşmekte "kıyılar ve ormanlar devlet hüküm ve tasarrufu altında olmalıdır" demekte; özelleştirmenin endüstriyel demokrasinin önünde bir engel olduğunu ileri sürmekte ve özelleştirmenin spekülatif kazançlara yol açtığını, haksız kazanç imkânı sağladığını, üretimi, yatırımı, istihdamı azalttığını ve bunun da üretici, tüketici ve toplum ekonomisi açısından doğru olmadığını ileri sürmektedirler.

Yine meslek odaları, özelleştirmeyle, sermayenin tabana yayılmadığını, özelleştirmeyle, serbest piyasa mekanizmasına işlerlik de kazandırılmadığını, etkinlik ve verimliliğin artmadığını; tam tersine, işsizliğin arttığını, yatırımların azaldığını belirtmektedirler ve bunun, her vesileyle altını çizmektedirler.

Bu durumda, hükümetlere büyük görevler düştüğünü düşünüyorum. Hükümetler, demokratik kitle örgütlerinden gelen, meslek odalarından gelen bu tür seslere duyarsız kalmamalıdırlar. Bunların gereğinin yapılması ve özelleştirmeyle ilgili görüşlerin tekrar revize edilmesi, uygulamalardan sağlıklı sonuçlar çıkarılması ve bundan ders alınarak, yolsuzluğa, talana imkân vermeyen bir noktaya gelinmesi hem çoğulcu ve katılımcı demokrasinin bir gereğidir hem de ekonominin ortaya getirdiği bir zorunluluktur.

BAŞKAN – Sayın Keleş, konuşma sürenizin bitimine 1 dakika kaldı.

Buyurun efendim.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konulara çok duyarlı yaklaşıyoruz. Bir amaç olarak, hedef olarak benimsenmesini, ne pahasına olursa olsun özelleştirme anlayışıyla hareket edilmesini, tarihin en büyük yağmasına yol açılmasını kınıyoruz ve temel tesislerin, stratejik sanayilerin, kıyıların, ormanların, geniş kamu arazilerinin özelleştirme kapsamından çıkarılmasını, üretimi durdurulan kuruluşlarda tesislerin geri alınmasını, talana son verilmesini ve özelleştirmeyle ilgili yargı kararlarına uyulmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Sayın Birgen Keleş'e teşekkür ediyorum.

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli konuşmacının, konuşmasında yer verdiği "Aktaş", bildiğiniz gibi, İstanbul'da elektrik dağıtımı yapmakta olan bir şirkettir. Bu şirketle benim aramda, soyadı benzerliği dışında bir ilişki yoktur.

ÖNDER SAV (Ankara) – Öyle bir şey söylenmedi.

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Çok ince olduğunu bildiğim için sayın konuşmacının, herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmaması için böyle bir açıklama yapmayı yararlı gördüm.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Aktaş, zaten, bir tüzelkişiliğin adı; zatıâliniz ise, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir üyesi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygın bir üyesisiniz. O karışma herhangi bir zihinde, esasen, meydana gelmez.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına ilk söz Doğru Yol Partisi Grubu adına istenilmişti; ama, sözcü arkadaşımız o sırada Genel Kurul salonunda bulunmadığı için, şimdi, ben, son konuşmacı olarak kendisini kürsüye davet ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Ergun Özdemir; buyurun. (Doğru Yol Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın Özdemir, konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA ERGUN ÖZDEMİR (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu raporu üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Yüce Heyetinizin tespit etmiş olduğu araştırma komisyonu üyeleri çalışmalarını tamamlamış -hatta aylarca önce tamamlamış- raporunu hazırlamıştır. Komisyonca hazırlanan ve bizlere dağıtılan bu rapor incelendiğinde görülüyor ki, komisyon üyesi arkadaşlarımız vakit ve imkânların elverdiği ölçüde özelleşen kurumlardaki aksaklıkları tespit etmiş ve mevcut durumu değerlendirmişler ve yine, özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlarla ilgili gerekli incelemeleri yapmışlardır. Bu incelemeleri yaparken de, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, demokratik kitle örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ve çeşitli devlet kuruluşlarının da fikirlerini aldıkları, raporda açıkça görülmektedir. Burayı tekrar vurgulamak istiyorum: Bu incelemeleri yaparken de, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, demokratik kitle örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ve çeşitli devlet kuruluşlarının da fikirlerini almışlar, raporlarına derc etmişlerdir. Yani, bir sözcü arkadaşımın dediği gibi, alel usul hazırlanmış bir komisyon raporu değildir. Yoğun bir çaba ve büyük bir emeğin neticesinde hazırlandığına inandığım bu raporun sonuç bölümünde; özelleştirme uygulamasını yerine getiren bir kurum olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının sorunlarını 9 madde halinde tespit ettikleri görülmektedir.

Yine, özelleştirmeyi savunmakla birlikte, uygulamalara karşı çıkan, özelleştirmeden etkilenen ya da özelleştirmeye tamamen karşı olan kesimlerin görüşlerini de 6 madde halinde raporlarına derc etmişlerdir. Tüm bu tespitlerin neticesinde de, değerli komisyon, belirli sonuçlara ulaşmış ve bu sonuçları da maddeler halinde belirleyerek Yüce Heyetinize arz etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, araştırma komisyonunun 9 madde halinde tespit ettiği sonuçların 1 inci maddesini, müsaade ederseniz, aynen okumak istiyorum: "Komisyonumuz, halen yargıya intikal etmiş bulunan kurum, kuruluş ve kişilere isnat edilen suçlamalar dışında, genel bir kanaat olarak, herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlük bulgusuna rastlamamıştır."

Değerli arkadaşlarım, yalnız, dikkatinizi çekerim, zannediyorum bir yanlış anlaşılma var; yine bir değerli konuşmacı arkadaşım dönemleri karıştırdı. Araştırma komisyonunun araştırdığı dönemler DYP-SHP ve DYP-CHP dönemleridir; eğer, Sayın Konuşmacı Anasol-D dönemini kastediyorsa, o ayrı bir araştırma konusudur; o da, muhakkak ki araştırılmalıdır ve bir gün, onun da araştırılacağına inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu çok önemli tespitten sonra, komisyon, özelleştirme kapsamına ve programına alınan kuruluşların özelleştirilmesinin çok gecikmesi durumunun bu kuruluşlarda olumsuz etki yarattığını tespit etmiştir. Yine, komisyonumuz, ayrıca, özelleştirilecek tüm kuruluşların satış anına kadar bağlı bulunduğu müessesenin bünyesinde kalarak özelleştirilmeye hazırlanmasının ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ihale aşamasında devredilmesinin ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının işlevinin özelleştirme işlemiyle sınırlı tutulmasının daha yararlı olacağını  vurgulamıştır. Yine, komisyonumuz, özelleştirilecek kuruluşların değer tespit ve ihale komisyonlarında o kuruluş yetkililerinin de bulundurulmasının daha yararlı olacağı ve bu uzman personelin, danışman firmalardan daha işlevsel olacağı kanaatine de varmıştır. Yine, komisyonumuz, özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlar hakkında karar verilmeden önce belirli kriterlerin oluşturulması ve ciddî bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyulduğu sonucuna da varmıştır.

Değerli arkadaşlarım, yine, komisyonumuz, özelleştirme uygulamalarında yöre halkına ve çalışanlara öncelik verilmesinin doğru bir uygulama olduğu kanaatini de ayrıca raporuna derc etmiştir. Yine, komisyonumuz, Rekabet Kurulu Başkanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında özelleştirmelerden doğacak sorunların çözümlenebilmesi için her iki kuruluşun kanunlarında gerekli değişikliğin yapılması sonucuna varmış ve bu durumu da, ayrıca, raporlarında Yüce Meclise arz etmişlerdir.

Araştırma komisyonumuzun yapmış olduğu tüm bu tespit ve tavsiyelere aynen iştirak ediyoruz. Yalnız, ülkemizde, özelleştirme çalışmalarına 1984 yılından itibaren başlanmış olmasına ve aradan onbeş yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, maalesef ve maalesef, bu konuda, pek fazla bir mesafe alabilmiş de değiliz.

Günümüz dünyasında çoğulcu demokrasiyle idare edilen ve serbest pazar ekonomisi uygulayan ülkelerden devletin ekonomiye en fazla müdahale ettiği ülke Fransa'dır. Fransa'da devletin ekonomiye müdahalesi yüzde 14 civarındadır. Uzun müddet sosyal demokrasi ve demokratik solla idare edilen İsveç'te bu rakam yüzde 25, Norveç'te yüzde 20 civarındadır. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde ise, halen, devletin ekonomiye müdahalesi yüzde 65 civarındadır. Şimdi, bu tablo karşısında -Küba'yı saymazsanız- öyle zannediyorum ki, Türkiye, dünyada kalan tek sosyalist ülkedir.

Meclisin şu son günlerinde, özelleştirelim mi özelleştirmeyelim mi, niçin özelleştirelim tartışmasından ziyade, onbeş senedir neden geç kaldık meselesini tartışmalıydık. Rusya bile yüzde 90 özelleştirmeye muvaffak olmuş. Dün, Sovyetler Birliğinden ayrılan ülkeler, bizi, fersah fersah geçmiş, biz, hâlâ, özelleştirmeden yana değiliz, özelleştirilenleri geri alalım diyoruz. Örnek alınan İngiltere bile, demirini, çeliğini, kömürünü özelleştirmiş, adına, serbest pazar ekonomisi dememiş de, sosyal piyasa ekonomisi demiş; ama, piyasa ekonomisi demiş. Biz, neyin tartışmasını yapıyoruz?!.

Değerli arkadaşlarım, devletin ekonomiye yüzde 65 müdahale ettiği bu tablo karşısında, öncelikle sanayileşmeyi nasıl sağlayacağız; mal ve hizmetlerin miktar ve çeşitliliğini nasıl artıracağız ve en mühimi de, rekabeti ortaya koymazsak, kaliteyi nasıl artıracağız? Kaliteyi ortaya koymazsak -gümrük birliğine girdik diyoruz- Batıyla nasıl rekabet edeceğiz, malımızı nasıl satacağız? Her şeyi devletin eline teslim ederseniz, nasıl ihracat yapacağız?

KİT'ler bağımsızlığımızın sembolü de, özel sektör bağımsızlığımızın sembolü değil mi? (DYP sıralarından alkışlar) Özel sektör de bağımsızlığımızın sembolü... Türk bayrağı bağımsızlığımızın sembolü. Meseleyi, sadece KİT'ler bazında alarak "KİT'ler bağımsızlığımızın sembolüdür" demek çok yanlıştır kanaatindeyim; KİT'ler bağımsızlığımızın sembolü olduğu gibi, özel sektör de bağımsızlığımızın sembolüdür.

Değerli arkadaşlarım, bakınız "kaliteyi artırmazsak, rekabeti sağlamazsak, gümrük birliğine nasıl gireceğiz" dedim. Şu anda üzerimizde giydiğimiz elbiseden gömleğe, ayakkabıya, kravata, gözlüğe varana kadar, devlet imal etmektedir. Devlet, demirle, çimentoyla uğraşmakta; devlet, ferforje işçiliği (demir işçiliği) yapmaktadır; hatta, devlet, fındık, fıstık ticaretiyle uğraşmaktadır. Bakınız, devlet, tüm bu üretimleri -ayrıca, kendisi bu üretimle uğraştığı için- kendi kesesinden sübvanse etmektedir.

Ben, kendi bölgemin, 8,5 milyon nüfusu ilgilendiren fındık meselesine özellikle değinmek istiyorum. Serbest piyasada fındığın kilosu 750 bin lira. Fiskobirlik 750 bin liraya alıyor; 1,5 milyon liraya mal ediyor; ama, bir sanayie yarı mamul hale getiriyor, un, kıyma füre yapıyor. Yarı mamul hale getirirken üzerine yüzde 11 koysa -en rantabl işletmede yüzde 11,6'dır- bunu 1 670 000-1 680 000 liraya mal ediyor; üzerine yüzde 2 kâr koysa, 1 750 000'e satması lazım... Hayır; 1 400 000'e satıyor. Peki, zarar ne oluyor; devlet karşılıyor. Kim arıyor, kim soruyor ki?!. Bu takdirde, özel sektör Türkiye'de niye entegre tesis kursun? Nitekim de, kurmuyor. Son yıllara kadar, Türkiye'nin ihracat kaynağı, birinci ihraç kalemi fındıktı; halen, fındıktan 1 milyar dolar ihraç gelirimiz var; ama, fındığın halen yüzde 76'sını ham; yani, natürel olarak, işlenmemiş şekilde ihraç ediyoruz; yüzde 24'ünü işlenmiş olarak ihraç ediyoruz. Niye entegre tesisi kurulmuyor? Niye kursunlar ki; devlet 1 800 000'e satacağını, 1 400 000'e, 1 300 000'e satarsa, özel sektör, devlet rekabeti karşısında nasıl dayanacak; çocuklarına neyi devredecek; sanayii nasıl yaşatacak; rekabeti nasıl getirecek; kaliteyi nasıl getirecek; mümkün değil... Sadece fındıkta mı böyle; fıstıkta da böyle, diğer tüm üretimlerde de böyle. Kaldı ki, ülkemiz, dünya fındık üretiminin yüzde 70'ini sağlıyor. Kentalinin; yani 100 kilosunun entegre maliyeti ülkemizde 30-35 dolar, Avrupa'da ise 100 dolar; yine de yüzde 76'sını natürel olarak ihraç ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, acilen, fındık sanayii özelleştirilmelidir, serbest rekabete ve kaliteye açılmalıdır; Avrupa ile gümrük birliği ile dış dünyayla rekabet edebilmek için özel sektöre açmak mecburiyetindesiniz. Kaldı ki, fabrikalar kurulmayınca, kapanınca, özel sektör bu meseleye el atmayınca, katmadeğer de bizde kalmıyor; yüzde 24'ünü işlenmiş olarak ihraç ediyoruz, yüzde 76'sı dışarıda işleniyor, işçilik de onlarda kalıyor. Bugün, tek geçim kaynağı fındık olan Ordu, Giresun ve Trabzon'da entegre tesisleri açsanız, sadece benim ilimde 30 tane açar, 30 000 kişiye iş bulursunuz; ama, önce devleti bu işten çekeceksiniz, devleti sübvanse etmekten çekeceksiniz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce, kaldı ki, özelleştirme çalışmalarına 1984 yılından itibaren başlanmıştır dedim. Bakınız, 1985 yılında Devlet Planlama Teşkilatı özelleştirme master planı hazırlıyor ve bu master planın hazırlanması için de uluslararası bir ihale açıyor. Neticede Devlet Planlama Teşkilatı bu görevi, Morgan Guaranty Trust Company, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Sınai Yatırım ve Kredi Bankası, Yatırım Finansman AŞ ve Price Waterhouse Anonim Şirketlerine veriyor. Bu grup da, özelleştirme master planını hazırlayarak, 1986 yılının mayıs ve haziran aylarında -dikkatinizi çekerim, 1986 yılında, Türkiye'nin bütün meselelerini sektör bazında inceleyerek- 8 cilt halinde DPT'ye veriyor. Bir cildi benim yanımda.

Bakınız değerli arkadaşlarım, 1986 yılında hazırlanan bu master planda, özelleştirmenin amaçlarını önem sırasına göre 14 madde halinde topluyorlar:

"1. Pazar güçlerinin ekonomiyi canlandırmasını sağlamak.

2. Üretkenliği ve verimliliği artırmak.

3. Mal ve hizmetlerin kalitesini, miktarını ve çeşidini artırmak.

4. Hisse sahipliğini yaygınlaştırmak.

5. Sermaye piyasasının gelişmesini hızlandırmak.

6. KİT'lere Hazine desteğini en aza indirmek.

7. KİT'ler tarafından uygulanan tekelci fiyatlandırmayı ve dolaylı vergileri azaltmak.

8. Hükümet yöneticilerinin, politika ve düzenleyici konular üzerinde serbestçe çalışmasını temin etmek.

9. Modern teknoloji ve yönetim tekniklerini Türkiye'ye çekmek.

10. Çalışanlara hisse verilmesiyle, işgücü üretkenliğini artırmak.

11. Endüstrideki kamu ve özel mülkiyet dengesini değiştirmek.

12. Yabancı yatırımlar sayesinde, uluslararası ekonomik-politik bağları güçlendirmek.

13. Mevcut sermaye yatırımlarının getirilerini artırmak.

14. Devlete gelir sağlamak."

Değerli arkadaşlarım, bu master planda bu neticeye varıldıktan sonra, özellikle iki nokta vurgulanıyor: Özelleştirme programının en önemli amacı, endüstriyel verimliliği artırmak ve gerçek ekonomide büyümeyi sağlamaktır; ikinci en önemli amacı ise, sermaye piyasasının geliştirilmesidir.

Yine, hazırlanan bu master planda, özelleştirmenin, sadece amaçları izah edilmekle kalınmıyor, aynı zamanda, yine, özelleştirmeyle ilgili olarak, yabancı ülkelerdeki özelleştirme uygulamaları, özelleştirme metotları, özelleştirmeyle ilgili hukukî konular, sosyal konular, muhasebe konuları, özel aksiyon konuları ve hatta, satışı önerilen KİT'ler üzerinde ayrı ayrı sektör bazında incelemeler yapılarak, bu konularda da hedefler gösteriliyor. Bununla da kalınmıyor, Devlet Planlama Teşkilatımızın "1984 ile 1998 Yılları Arasında Türkiye'de Özelleştirme Uygulamaları" adı altında yaptığı araştırmalar da, ayrıca, yayımlanıyor. Devlet Planlama Teşkilatımız da, 1984 ile 1998 yılları arasındaki bütün özelleştirmeleri, ayrıca, sektör sektör inceleyerek yayımlıyor.

Şimdi ise, özelleştirmeyle ilgili olarak komisyon üyesi arkadaşlarım büyük bir çaba ve emek sarf ederek, bugün görüşmekte olduğumuz değerli raporlarını ortaya koyuyorlar. Bu iki önemli çabadan, emekten, gayretten sonra, değerli komisyon üyeleri, büyük bir çabayla, büyük bir gayretle özelleştirmeyle ilgili yeni bir araştırmayı da, Yüce Meclisin, değerli arkadaşlarım sizlerin huzurlarına getiriyorlar.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, konuşma sürenizin bitimine 2 dakika kaldı.

ERGUN ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hükümetlerin, baştan beri saymaya çalıştığım tüm bu araştırmalarını da göz önüne alarak, devletin ekonomiye olan müdahalesini, kısa bir müddet içerisinde yüzde 10'lara indireceği temennisi ve inancı içerisindeyim.

Yalnız, sözlerimi bağlamadan önce, araştırma komisyonunun hazırladığı raporun 102 nci sayfasına da dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanlığınca gönderilen yazının bir bölümünü aynen okuyorum: "Medya ve basından kamuoyuna, bazı KİT'lerin özelleştirilmesinde usulsüzlükler yapıldığı, bazı kesimlerin menfaatlarının gözetildiği şeklinde yayınlar yapılmaktadır. Bu da, kamuoyunun, özelleştirme konusunda, hükümete olan güveninin azalmasına neden olmaktadır."

Bir taraftan, okuduğum bu cümleler; diğer taraftan, basın ve televizyonlarımızda bu konudaki yayınlara baktığımızda, TESK Başkanlığına hak vermemek mümkün değil. Bakıyorsunuz, bir bankanın özelleştirme ihalesi nedeniyle, birileri ekranlara çıkıyor, banka karşılığı olarak kendisinden rüşvet istendiğini iddia edebiliyor ve bu rüşvetin peşin olarak istendiğini iddia edebiliyor "efendim rüşvet olarak bir televizyon kanalı verebildim" diyebiliyor.

Efendim, iddiası dahi korkunç. İddiası dahi korkunç olan bu söylentilerle, değil özelleştirme yapmak, ülkeyi bir yere götürmek de mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, ülkemizin tüm meselelerinde olduğu gibi, özelleştirme konusunda da muvaffak olabilmek için, bundan sonra gelecek olan sayın başbakanların, bakanların ve hükümetlerin bu iddialara muhatap olmamaları için, azamî dikkat, gayret ve itinayı göstereceklerine inanıyorum.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Giresun Milletvekili Sayın Ergun Özdemir'e teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar böylece tamamlanmıştır.

Şimdi, kişisel konuşmalara geçiyoruz.

İlk sırada, Zonguldak Milletvekili Sayın Mümtaz Soysal, buyurun.

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; galiba, sözlerime başlamadan önce Sayın Başkanı kutlamam lazım. Gerçi, âdetten değildir, zeminden, yukarısı kutlanmaz; ama, yine de, dört aydır bekleyen bir konuyu gündeme getirebildiği için -kimlerin himmetiyle olduğunu belki tahmin edebilirsiniz- bir kutlamaya hak kazanmıştır. Bu konuda dört ay önce hazırladığım konuşma notlarının kâğıdı bile sarardı.

1996'nın şubat ayında verilmiş bir önerge üzerine, biraz önce Sayın Birgen Keleş'in de açıkladığı gibi, geç kurulan ve geç çalışmaya başlayan bir komisyonun geçen temmuzda dikkatlerimize sunduğu bir rapor söz konusu ve onu tartışmaktayız. Aslında, medyada, bu kadar gecikmiş konu, genellikle, gazetelerin çöp kutusu dedikleri yere atılır; ama, bu konu, güncelliğini olanca şiddetiyle olanca dehşetiyle ve olanca kirliliğiyle muhafaza etmektedir. Onun için, yine de üzerinde durmakta yarar var.

Sayın Başkan, beni, bu bakımdan hem sevindiren hem de üzen bir nokta var. Bu rapor bile -ki, Sayın Birgen Keleş "bir aklama raporudur" dedi- bir aklama raporu bile, benim ve benimle birlikte bazı arkadaşlarımın bu konuda verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı olduğunu açıkça gösteriyor. Sanmıyorum ki, hiçbir kimse, böyle bir başarıya benim üzüldüğüm kadar üzülmüş olmasın. Çünkü, bu konularda haklı çıkmak, 1991'den beri bu Meclisin kürsüsünden savunduğum bir davada bütün bu süre boyunca haklı çıkmak, aslında, belki insanı sevindirmesi gereken bir durumdur; ama, beni üzüyor. Çünkü, bu kadar yıl boyunca Türkiye'nin hukuku yıpranmıştır, Türkiye'nin paraları israf edilmiştir, Türkiye'nin varlıkları peşkeş çekilmeye çalışılmıştır. Bereket, başarılı olamadı. Bazı arkadaşlarımızın "büyük başarısızlık" diye "niçin bitiremedik" diye "niçin tamamlayamadık" diye buraya getirdikleri konu, bu başarısızlığı dolayısıyla bizim sahip çıkmamız gereken bir başarıdır. Çok şükür ki, elimizde hâlâ kamu varlığı kaldı ve bizim amacımız, o kamu varlığını düzeltmek, daha verimli hale getirmek, muhafaza etmek ve bu ülkenin kalkınmasında kullanabilmektir. Biz kolayına kaçıyoruz; hâlâ, o kolaya kaçış sürüyor "satalım da kurtulalım" diyoruz. Oysa, ödevimiz, bize oy vermiş olan seçmenlerin bize verdikleri ödev bunları düzeltmek, çalıştırmaktır.

Şimdi, haklı çıktığım noktalar, gerçekten, üzücü noktalardır; bu rapor bile, Anayasa Mahkemesinden dönen yasaları sıralıyor; Anayasa Mahkemesinden dönen kararnameleri, Danıştaydan dönen kararları sıralıyor; bu rapor bile, bunlara uyulmadığını söylüyor. Özelleştirme konusu -öbür yanları, ekonomik, sosyal yanları bir tarafa- Türkiye'de hukukun yıpranmasında rol oynamıştır ve hukukun bu alanda yıpranması, öbür alanlarda da yıpranmasına yol açmıştır. Siz özelleştirmedir, malî konudur, ekonomik konudur diye Anayasa Mahkemesinin ya da idare mahkemelerinin kararlarına boşverirseniz, ondan sonra öbür mahkemelerin kararlarına da insanlar boşvermeye çalışırlar, başlarlar ve ondan sonra ihkakı hak modası başlar, insanlar birbirlerini öldürmeye başlarlar. Bu, birinci nokta.

Yine, raporun 33 üncü sayfasından 43 üncü sayfasına kadar olan kısımları, bazı konularda ne kadar haklı olduğumuzu göstermiştir. Çimento konusunda o kadar yanlış bir özelleştirme politikası izlenmiştir ki, bırakın fiyatların falan düşmesini, bundan yer yer bölgesel fiyat tekelleri oluşmuştur ve biraz önce konuşan arkadaşıma biraz gönderme yaparak şunu söyleyeyim: Bugün, Türkiye'nin en güzel, en verimli çimento fabrikaları bir Fransız kamu şirketinin, bir Fransız KİT'inin elindedir; Fransız KİT'i (Ciments Français) gelmiş Türkiye'de, sizin, benim ve babalarımızın çabalarıyla kurulmuş olan fabrikaları işletmektedir. Kim demiş oralarda, devlet sektörü azalmış da, bilmem, kamunun ekonomideki payı azalmış diye; hayır, tam tersine, onlar kendi çıkarlarına ustaca kullanmayı biliyorlar. Ben, burada, örneklere girmeyeceğim. KÜMAŞ'ın nasıl bir yolsuzluk -bu rapor, ona da dokunuyor- hikâyesi olduğunu, bir KİT'in kasalarının boşaltılıp, alıcı durumda olan Esbanka nasıl aktarıldığını -mahkemede olduğu için uzun boylu anlatmayacağım- Petlasta, birinci özelleştirme girişimi için verilen fiyatın altında, yarısı kadar fiyata nasıl bir satış yapıldığını, bunun bile nasıl 7 taksite bağlandığını falan da uzun boylu anlatmayacağım ve asıl, bu raporun da, yine, o bakımdan, arkadaşlarımın, bütün bu aklama çabalarına rağmen doğruları ortaya koyuşları açısından tebrike şayan olduklarını belirtmek isterim. Bu raporda bile, artık, bunlar iade edilsin, Süt Endüstrisi Kurumu gibi, Et ve Balık Kurumu gibi, Türkiye'de hayvancılığı öldürmüş olan Doğu Anadolu'nun, Kuzeydoğu Anadolu'nun meralarını boşaltmış olan satışlar için bundan vazgeçelim, verelim artık, yine, tekrar Et-Balık'a, SEK'e denilmekte; fabrikaların açılmasını, yeniden kamu kuruluşu olarak açılmasını öneren bu satırlar bakımından tebrik etmek gerekir.

Zannediyoruz ki, oralardaki oy kaymaları, sadece, insanların din duyguları ya da etnik duyguları dolayısıyla oluyor. Bütün bu yanlış kararların yarattığı sefalet, işsizlik, yalnız oralarda değil, Türkiye'nin büyük kentlerinin çevrelerinde, varoşlarda oy kaymalarına yol açıyor. Kızıyoruz, şundan dolayı, bundan dolayı diyoruz; ama, temelinde bu politikalar yatıyor ve bu politikaların tepkilerini toplayanlar da, gayet haklı olarak bundan yararlanıyorlar. Kimsenin onlara kızmaya hakkı yok.

Sayın Başkan, konu güncelleştiği için, bu vesileyle, bazı şeyleri, hiç olmazsa -bu rapor çok eski olaylara dokunuyor- bugüne ilişkin bazı noktaları dikkatinize getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Soysal, konuşma sürenizin bitimine 2 dakika kaldı.  2 dakika içinde toparlamaya çalışırsanız, memnun olurum.

Buyurun efendim.

MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – Hay hay Sayın Başkanım.

2 dakika içinde toparlanacak kadar az rezalet yok; baştan aşağıya rezalet. Benim, kısaca, 2 dakikaya sığacak bir biçimde, olanca açıklığıyla söylemek istediğim şey şudur: Özelleştirme şöyle yapılsın, böyle yapılsın, bu kısmına karşıyız falan demenin de artık zamanı geçmiştir; özelleştirme durmalıdır, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı lağvedilmelidir. Kapsamda gözüken kuruluşlar, asıl sahiplerine, onları yönetmekte olan sahiplerine, dolayısıyla millete iade edilmelidir ve bizim de aklımızı başımıza toplayıp, bunları düzeltecek, kamunun elinde tutacak çareleri bulmamız gerekir.

Benim, 2 dakikaya sığdırabildiğim özet sonuç budur Sayın Başkan.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kişisel söz hakkını kullanan Zonguldak Milletvekili Sayın Mümtaz Soysal'a teşekkür ediyorum.

Şimdi son konuşmacı, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş.

Sayın Yılbaş, konuşma süreniz 10 dakikadır.

Buyurun.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, şahsınızda, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu Meclisin yapmış olduğu araştırma neticesinde düzenlenmiş olan raporu vesile ederek, özelleştirme konusunda şahsî düşüncelerimi ifade etmeye ve bunu da 10 dakikaya sığdırmaya çalışacağım.

Hocam kusura bakma, şu anda 5-2 yenik durumdayız; öyle ki, o 2 gol de, kişiler tarafından atılmaya çalışılıyor, özelleştirme taraftarı olanlara karşı; ama, öyle zannediyorum ki, Türkiye'de, halkın refahı, halkın huzuru dikkate alınmak suretiyle, zaman içerisinde, özelleştirmeyle ilgili daha değişik düşünceler kamuoyunda daha sıkça gündeme getirilecektir. Ben, kısaca, bu konuyla ilgili düşüncelerimi üç başlık altında toplamak istiyorum:

Birincisi, ekonomik model olarak özelleştirme ne?

Değerli milletvekilleri, dünyada, her tarafta, ekonomik rahatsızlıklarla ilgili meseleler gündeme geldiğinde, özelleştirme, bir zamanlar, gripin gibi, her türlü ekonomik hastalığa karşı -sadece Türkiye'de değil- tedavi metodu olarak orta yere konuluyor ve "siz, eğer, özelleştirmeyi yaparsanız, bundan sonra ne nezle olursunuz ne de grip olursunuz, hiçbir rahatsızlığa uğramazsınız" deniliyor. Tabiî, bazen, zaman zaman da talihsizlikler oluyor, Asya gripleri çıkıyor, arkasından Rusya salgınları çıkıyor ve bu, ta Arjantinlere kadar gidiyor. Bu nasıl oluyor, onu da bilemiyoruz... Demek ki, özelleştirme, her türlü ekonomik hastalığa, derde deva değilmiş.

Değerli arkadaşlarım, yine, son yıllarda, özelleştirmeyle beraber eşanlamlı olan kelimeler -Türkiye'de ve dünyada- bir mihraktan, bütün dünyaya basılmaya çalışılıyor. Nedir o; küreselleşme, globalleşme; özelleştirmeyle hemen hemen eşanlamlı veyahut da zaman zaman birbirlerinin araçlarıyla ilgili olarak kullanılıyor. Bunların altyapılarına baktığınızda, dünyada bir yerden, millî devletlerin, ulusal devletlerin dibine kibritsuyu dökmek için büyük gayretler olduğunu görüyorsunuz. Bunun için de, yine, sanki semavî bir inançmış gibi, özelleştirme misyonerlerinin dünyada yaygın hale getirildiğini görüyoruz.

Bu, Türkiye'de de var; siyasetçiler arasında hem de bol miktarda var; sadece siyasetçilerde değil, siyasî kurumlarda da var. Bugün, burada, sadece birkaç partinin grup sözcüsü lütfedip kürsüye kadar geldiler, raporu şeklî olarak, işte, şurasında şu var, burasında bu var, sonra, sonuç bölümünde de şunlar şunlar var, arkadaşlara çalışmalarından dolayı şükranlarımızı sunuyoruz deyip, ayrıldılar, gittiler. Diğerleri de, hiç önemsemediler, buraya sözcülerini çıkarıp, özelleştirme konusunda partilerinin görüşlerini aksettirme hususunda tenezzülde bile bulunmadılar.

Değerli arkadaşlarım, yıllardır, bu ülkede, siyaset yapıp, görüş farklılıklarından dolayı ülke insanını karşı kamplara bölenler oldu. Bu ülkede "toprak işleyenin, su kullananan" diyen insanların peşinden yıllardır milyonlarca insan gitti; ama, bugün, bakıyorsunuz ki, aynı kişilerin, özelleştirmede, bunu zamanında öngörmüş olanlardan daha önde koştuklarını görüyoruz ve maalesef, büyük bir talihsizlik olarak bunun altını çizmek mecburiyetinde kalıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, en büyük sıkıntılardan biri de, özelleştirme meselesinin her zeminde tartışılması meselesi. Bunu, yıllarca, Mümtaz Hocamız, elinden, dilinden geldiği kadar, kamuoyunda, arkadaşlarıyla beraber savunmaya kalktı. Ancak, özelleştirme konusunda farklı bir düşünce ortaya çıkarmaya kalktığınızda, bu misyonerler, bu semavî inanç sahipleri, her yerden üzerinize çullanmaktalar "dinazor" demekteler "ekonomi dinazorları", "çağdan haberleri yok", "ekonomiyle alakalı hiçbir bilgileri, çağdaş düşünceleri yok" diyerek insanın üzerine saldırmaktalar; ama, bugün, geldikleri noktalarda batağın içerisine, bu düşünce sahiplerinin, batmış olduğunu görüyorsunuz. Görüyorsunuz ki, özelleştirmeyi yaparken, artık, düşüncelerle değil, silah zoruyla özelleştirme yapıyorlar. Artık, bakıyorsunuz ki, özelleştirmeyi kamu kurum ve kuruluşlarında değil, otellerin özel lobilerinde yapıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme meselesi, bir ülkenin sadece ekonomik hayatıyla alakalı bir mesele değildir; üretimdir, sermaye piyasasının oluşturulmasıdır ve dünyada rekabettir deyip, bunu, bu dar zemine oturtamazsınız. Özelleştirme, bir ülkenin geleceğiyle ilgili bütün sosyal hayatı içine alan bir meseledir. Bugün içinde bulunulan sosyal ve ekonomik problemlerin derinlemesinde bu tür zihniyetlerin türevleri yatmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, ülke, bir borç batağındadır ve bu borç batağının sebebi olarak da "kara leke", "kara delik" denilerek KİT'ler gösterilmektedir; ama, işin ayrıntılarına inildiğinde, incelemeye başlanıldığında, kara lekelerin, kara deliklerin başka şeyler olduğu, bu KİT borçlarının birer nokta halinde kaldığı görülmekte; fakat, bunlar, maalesef, ifade edilmek istenilmemektedir.

Evet, KİT'lerin, ekonomiyle alakalı olarak sıkıntıları olmuştur; ama, hiç kimse siyasî parti olarak orta yere çıkıp, bunları kendi içerisinde daha verimli hale nasıl getirebiliriz, nasıl daha fazla rekabete açabiliriz ve üretimlerini nasıl daha fazla artırabiliriz gibi düşünce üretme konusunda zahmete girmemiştir. Bir rahatsızlığa yakalanmış gibi, hummaya tutulmuş gibi, satalım da satalım!.. Neyi sattınız ve sattıklarınızla neler yaptınız?!.

Değerli arkadaşlarım, Demokrat Türkiye Partisi olarak burada açıklıkla kamuoyuna sunuyoruz ve diyoruz ki: Demokrat Türkiye Partisi, iktidar ortağı veya iktidar olduğunda, özellikle, doğu ve güneydoğuda ve kalkınmada öncelikli yörelerde özelleştirme mutlaka sona erdirilecektir; bu birincisi.

İkincisi; hayvancılığımızın bu denli sıkıntıya düşmesinde önemli rolü olan, özellikle doğu ve güneydoğuda elden çıkarılmış olan Süt Kurumunun ve Et ve Balık Kurumunun kısa zamanda tekrar devlete kazandırılıp, Türk hayvancılığının inkişafı ve geliştirilmesi için lokomotif haline dönüştürülmesi sağlanacaktır. Bugün, Doğu Anadolu'da, özelleştirilmiş olan Et ve Balık Kurumu, maalesef, bunların daha çağdaş, daha verimli, daha üretken hale gelmesi için alınmış veya özelleştirilmiş değildir.Değerli arkadaşlarım, bunlar, arsaları için -Ankara'nın merkezindekinin arsası için özelleştirilmesi gibi, Van'dakinin arsası için özelleştirilmesi, Kars'ta ve Erzurum'dakilerin arsaları için özelleştirilmesi gibi- özelleştirilmektedir. Süre beklenmektedir; süre bittiğinde, Et ve Balık Kurumunun bu arazilerinde, arsalarında gökdelenler yükselecektir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Yılbaş, SEKA özelleştirilirken, o karar alınırken neredeydiniz?

BAŞKAN – Rapor üzerinde son kişisel konuşmayı yapan Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş'a teşekkür ediyorum.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, bir sataşma var mı yok mu?

BAŞKAN – Yok efendim. O konuşmalar kürsüden yapılmadıkça Meclisi ilgilendirmiyor; dışarıda tartışabilirsiniz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Muhatabım hanımefendi olduğu için, cevaplandırmayı da istemiyorum.

BAŞKAN – Tabiî... Bu konuyu dışarıda görüşebilirsiniz.

Şu ana kadar, Başkanlığa, Komisyon ve Hükümetin bir söz istemi gelmedi.

Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmına geçiyoruz.

VI. — OYLAMASI YAPILACAK İŞLER

1. — Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylaması,

BAŞKAN – Bu bölümde, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince üyeliğinin düşmesinin oylamasını yapacağız.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – İstifanın geçerli olduğu, Başkanlık Divanınca tespit edilmiştir.

İstifa önergesini dünkü birleşimde okutup oylarınıza sunmuş; ancak, karar yetersayısını bulamamıştık.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Dünkü gibi devam ediyor mu?

BAŞKAN – Hayır, dünkü gibi devam etmiyor. Şimdi, siz, oylamaya geçerken, yeniden, karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz. Oylama sırasında, bu isteminiz dikkate alınacaktır.

Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in üyeliğinin düşmesi için, Anayasanın 96 ncı ve İçtüzüğün 146 ncı maddeleri uyarınca, toplantıya katılanların salt çoğunluğunun kabul oyu gerekmektedir; yani, verilecek kabul oyları, milletvekilliğinin düşmesi anlamındadır; ret oyları, düşmenin reddedildiği anlamındadır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Oylama, karar yetersayının aranılması istenildiği için elektronik sistemle yapılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, önergeyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                                                                                                             Ankara

Gördüğüm lüzum üzerine milletvekilliğinden istifa ediyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 14.1.1999

                                                                                                         Bahattin Şeker                                                        Bilecik

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam efendim, üçüncü defa söylüyorsunuz, dikkate alacağım.

(DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sayın Başkan, açık oylama istiyoruz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Oylamaya geçtik efendim.

BAŞKAN – Daha geçmedim.

Sayıyorum efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, oylamaya geçtiğinizi söylediniz, onun için...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır hayır, geçmedi daha.

BAŞKAN – Efendim, cihazı henüz hazırlamadım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ama "oylamaya geçiyorum" dediniz, "cihazla yapacağınızı" söylediniz.

BAŞKAN – Cihazı hazırlamadım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, tutanaklar burada... "Oylamaya geçiyorum" dediniz "cihazla" dediniz "cihazla oylamaya geçiyorum" dediniz... Geçiyorum dedikten sonra dönüş yapamazsınız.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, esasen, tartışmaya gerek yok, arkadaşlar beni uyarıyorlar, açık oylamayla ilgili talebin yazılı olarak buraya intikal etmesi lazım oylamadan önce.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Var efendim.

BAŞKAN –Şu anda öyle bir önerge intikal etmediği için, işarî oy hazırlığını yapacağız.

Şimdi, işaretle oylamayı, karar yetersayısı istenildiği için, elektronik sistemle yapıyoruz.

Bildiğiniz gibi, oylamanın süresi 5 dakikadır.

Oylama hazırlıkları cihaz olarak tamamlandı; düğmeye basıyorum değerli arkadaşlarım; oylarınızı kullanmaya başlayabilirsiniz.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın bakanlardan bazıları yazılı olarak, vekâlet ettikleri bakan adına oy gönderiyorlar. İşaretle oylamada bu mümkündür, Genel Kurul salonunda hazır bulunmayan bakanlar adına vekâletle oy verilebilir.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, 12 bakan var burada, çift  kabul ederseniz, tamamı vekâletle temsil edilmiş olur.

BAŞKAN – Bakanların kendi oylarını sistemden takip etmek durumundayız, vekâleten kullanacakları oyları da yazılı olarak gönderirlerse, herhangi bir tartışmaya mahal kalmaz.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan oylama sonucunda karar yetersayısı bulunamamıştır. Birleşime bir süre ara vereceğim; ne kadar ara vermemi gruplarımız uygun bulurlar, önce bir fikir alayım.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 15 dakika efendim.

BAŞKAN – O zaman, 17.15'te tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.56


 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.15

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Kadir BOZKURT (Sinop)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Birinci Oturumda, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle milletvekilliğinin düşüp düşmediğini tespit amacıyla yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı.

V. — OYLAMASI YAPILACAK İŞLER (Devam)

1. — Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylaması, (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, oylamayı yeniden yapacağız ve karar yetersayısını arayacağız.

Oylamanın süresi 5 dakikadır.

Kabul oyları, milletvekilliğinin düşmesi doğrultusunda oy kullanıldığı anlamına gelir; ret oyları, düşmenin reddedildiği anlamına gelir.

Süresi içerisinde elektronik sisteme katılamayan arkadaşlarımızın, yazılı olarak oylarını Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum; vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar Kurulu üyelerinin de, hangi bakan için vekâleten oy kullandıklarını belirten bir yazıyı Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı, bu oylamada da bulunamamıştır.

Saat 18.00'de tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.22


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati :18.00

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Bundan önceki oturumda, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince üyeliğinin düşmesinin oylamasını yapmıştık; oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı.

 

VI. —OYLAMASI YAPILACAK İŞLER (Devam)

1. — Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylaması (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, oylamayı tekrarlayacağız, karar yetersayısını tekrar arayacağız.

Oylama süresi 5 dakikadır. Süresi içinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarım teknik servisten yardım isteyebilirler; yazılı olarak oylarını kullanabilirler.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu oylama sırasında da karar yetersayısı bulunamamıştır.

Şimdi, birleşime kısa bir süre ara versem, toplantı yetersayısını bulmakta yine güçlük olacak. Gruplarla da, aralarında görüşmeleri için, isterseniz, saat 20.00 civarına bırakayım, o arada...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanının bir kararı var; lütfen uygulayın.

BAŞKAN – Efendim, henüz o aşamaya gelmiş değiliz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Geldik efendim... Geldik...

BAŞKAN – O aşamaya gelmeden önce, Meclisi çalıştırmak bakımından yapabileceğimiz bir husus varsa, grupların görüşmelerine de fırsat vermek için, ara verme süresini uzun tutmak istiyorum.

ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, niçin ara veriyorsunuz?!.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Kapatmanız lazım Sayın Başkan. Birleşimi kapatın lütfen.

BAŞKAN – Grupların tavsiyesine göre bir karar alacağım; bekliyorum efendim... Görüşün...

ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sav.

ÖNDER SAV (Ankara) – Dün alınan karar, birleşim 15.00'te başlar ve gündemin 7 nci sırasına kadar olan işlerin görüşülmesinin bitimine kadar sürer şeklindeydi; yani, bir ara verme söz konusu değil. Zatıâliniz, bugün, üçüncü kez karar yetersayısını aradınız ve karar yetersayısı bulunamadı. Bundan önceki başkanvekillerinin uygulamalarında üç kez karar yetersayısı bulunamayınca birleşimi kapatmak söz konusuydu. Şimdi, o aşamaya gelmek istiyorum; kapatalım veya kapatmayalım anlamında bir şey söylemiyorum; ama, yanlış bir uygulama olmaması için anımsatıyorum.

BAŞKAN – Efenim, ben de, zaten o aşamaya gelmeden önce bir çözüm bulunabilecek mi onu arama bakımından, oturuma ara vermenin süresi konusunda takdir başkanlara bırakılmıştır; ama, ben bunu gruplarla da paylaşarak çözümlemek istiyorum.

Şimdi, eğer uzlaşabileceğiniz bir süre varsa, saat 19.00'dan önce de toplanabiliriz ya da -daha sonra- saat 20.00'de de toplanmayı düşünebiliriz diyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güney.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Lütfen, saat 19.00'a kadar ara verin. Zaten, çalışmak isteyen ve anayasa değişikliğini görüşmek isteyen gruplar var, arkadaşlarımız var; o saate kadar taparlanılabilir diye düşünüyorum. Saat 19.00 bizim için uygundur.

BAŞKAN – Saat 19.00'da tekrar toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.12


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.00

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, bundan önceki oturumda, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince, üyeliğinin düşmesi oylamasını yapmıştık; bu oylamada karar yetersayısı bulunamadığı için, birleşime son defa ara vermiştim.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. — OYLAMASI YAPILACAK İŞLER (Devam)

1. — Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Anayasanın 84 üncü maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylaması, (Devam)

BAŞKAN – Oylamayı tekrarlarken, karar yetersayısını arayacağım.

Oylama süresi 5 dakikadır.

Oylama işlemine başlıyoruz.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan bu oylama sonucunda da karar yetersayısı bulunamamıştır.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — TBMM Başkanvekili Hasan Korkmazcan’ın, 20 nci Dönem çalışmalarının sona ermesi dolayısıyla konuşması

BAŞKAN – 20 nci Dönemin son birleşiminin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yerimizi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 inci Dönem üyelerine bırakacağımız süreç, şu anda başlamış bulunmaktadır. 21 inci Dönemin, Türkiye'yi, 21 inci Yüzyılın başlangıcında, uluslararası yarışta daha ileriye götüreceğine inanıyorum.

Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni üyelerine ülkemizin sorumluluğunu devretmeye hazırlanırken, hepimiz, huzur ve güven duygularıyla doluyuz.

Dönemin şartları gereği, bazı alanlarda eksik bıraktığımız önemli çalışmalar bulunmaktadır. Bununla beraber, 1920'den beri sönmeden tüten millî irade ocağını, milletimiz için ayakta tutmayı başardık.

Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, tüm dünyaya, bir kere daha kanıtladık.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin ebedîliğini gelecek kuşaklara taşıyacak bilinci, üstün bir sorumlulukla yaşattık.

Kurucusu ve ilk Başkanı Büyük Atatürk'ün milletimiz için belirlediği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma doğrultusunda tarihî adımlar attık.

19 uncu Dönemdeki katılımcı demokrasiyi geliştirici doğrultudaki anayasa değişikliklerinin hayata geçebilmesi için devraldığımız sorumluluğu, uyum kanunlarını çıkararak yerine getirdik.

Toplumumuzun daha huzurlu, daha güvenli ve daha umutlu bir döneme geçebilmesinin şartlarını hazırlama yolunda önemli adımlar attık.

Bütün bu çabalarda, bizlerle birlikte bu kutsal çatı altında görev yapan arkadaşlarımızdan ebediyete geçenleri rahmetle anıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına katkı sağlayan tüm personelimize ve yasama çalışmalarını kamuoyuna duyuran basın ve medya mensuplarına, siyasî partilerimizin ve parti gruplarımızın yöneticilerine, Başkanlık Divanı üyesi arkadaşlarıma, hepiniz adına teşekkür ediyorum.

Sizlere, hem 18 Nisandaki seçimlerde hem de 18 Nisan sonrası çalışmalarınızda başarılar ve esenlikler diliyorum.

Başkanlık Divanı adına, sizlerle birlikte yürüttüğümüz çalışmalardaki eksikliklerimiz ve kaçınamadığımız yanlışlıklar için hoşgörünüze sığınıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Alınan karar gereğince, 18 Nisan 1999 Pazar günü yapılması kararlaştırılan milletvekili genel seçiminin kesin sonuçlarının, Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddelerine göre, Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye radyo ve televizyonlarından ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. (Alkışlar)

 

Kapanma Saati: 19.13

 

 

 

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a doğalgaz boru hattı verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6654)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın M. Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.           17.12.1998                                                                                  Zeki Ünal                                                                                                            Karaman

Kayseri-Konya-Seydişehir doğalgaz boru hattından, bir sanayi şehri olan Karaman’a da hat verilecek midir? Verilecekse bu ne zaman gerçekleşecektir?

                                 T.C.                                                                                                                                Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı                                                       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı                                                           10.2.1999                                                                Sayı : B.15.O.APK.0.23-300-147.2081

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 28 Aralık 1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-

16675 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Bakanlığıma tevcih etmiş olduğu 7/6654-16565 esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                             Prof. Dr. A. Ziya Aktaş                                                     Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

 

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/6654-16565 esas No.lu)

Soru :

Kayseri-Konya-Seydişehir doğalgaz boru hattından, bir sanayi şehri olan Karaman’a hat verilecek midir? Verilecekse bu ne zaman gerçekleşecektir?

Cevap :

Karaman İli, BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından beş bölüm halinde inşa edilmesi planlanan Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı’nın Kayseri-Konya-Seydişehir bölümünde yer almaktadır. Sözkonusu bölümün yapım ihalesi sonuçlanmış olup, hattın 2000’li yıllarda tamamlanması öngörülmektedir. Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı ile bu hat güzergâhındaki kentlerde de doğalgaz kullanımının sağlanması düşünülmektedir.

Ayrıca, BOTAŞ’ca doğalgaz alım miktarının artırılması ve kaynaklarının çeşitlendirilmesi politikaları doğrultusunda doğalgaz ve LNG satıcısı konumundaki ülkeler ile görüşmeler sürdürülmektedir.

Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı inşaasının planlanan zamanda tamamlanması için çalışmalar yoğun olarak sürdürülmekte olup, yeterli miktarda gaz arzının temini, devreye giriş yıllarına göre yeni ve ilave yatırımların tamamlanması ve özellikle kentlerde kış-yaz dönemi çekiş farklılıklarının dengelenebilmesi için gerekli olan yeraltı gaz depolama tesislerinin inşa edilmesine paralel olarak, Karaman İline doğalgaz arzı mümkün olabilecektir.

 

2. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Şûra Salonunda sergilenen bir tiyatro oyununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6660)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

                                                                                                      Lütfi Yalman                                                              Konya

 

1. Dormen Tiyatrosu tarafından 6 Kasım’dan itibaren Popcorn adıyla, iki bölüm halinde sergilenen oyunun afişlerinde, sakıncalı olduğu için (müstehcen) 16 yaşından küçüklerin izlemesi yasak sayılan bir uyarının olduğu oyunun, adı “millî” olan ve daha çok zikredilen yaş kuşağının eğitimini üstlenen Millî Eğitim Bakanlığının Şûra Salonunda, üstelik amacına aykırı olduğu halde sergileme imkânı tanıdığınız, medya organlarına yansıdığı biçimiyle, doğru mudur?

2. 16 yaşından küçüklere izlenmesi yasaklanan bir tiyatroya Millî Eğitim Bakanlığı Şûra Salonunu tahsis etmenize imkân tanıyan yasal dayanağınız var mıdır? Bu dayanağınız hangi yasal dayanaktır? 16 yaşında küçükler için yasak çerçevesine alınan bir afişi hangi gerekçelerle M.E.B. Şûra Salonuna astırdınız?

3. Onaltı yaşından küçüklerin, müstehcen olduğu için izlenmesi yasak sayılan böyle bir tiyatronun desteklenmesinin “Millî Eğitim Politikanızla” ilgisi var mıdır?

                                 T.C.                                                                                                                                Millî Eğitim Bakanlığı                                                             Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı                                                            8.2.1999                                                 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/322

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.12.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-16676-7/6660-16579/38158 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın “Şûra Salonunda sergilenen bir tiyatro oyununa ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımıza ait Şûra Salonu, kurum ve kuruluşlarca yapılan çeşitli toplantılar, dernek, vakıf ve benzeri kuruluşların etkinliklerine ücret karşılığı belirli sürelerle tahsis edilmektedir.

1. Dormen Tiyatrosu Ankara turnesi için Şûra Salonunu kiralamış, genel hükümler çerçevesinde kullanmıştır.

2. Tahsis ve kiralama işlemi ile tahsis yönergesinin uygulaması Bakanlığımız İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığınca yapılmaktadır.

3. Şûra Salonu Dormen Tiyatrosundan önce 15-21 Mart 1997’de Beşiktaş Kültür Merkezi’nin gösterisi kapsamında Cem Yılmaz’a, 28-29 Kasım 1997’de Virgül Tiyatrosuna, 9 Ocak-8 Şubat 1998 tarihinde ise Yılmaz Erdoğan’a ücret karşılığında tahsis edilmiştir. Ankara Sanat Festivali de her yıl Şûra Salonunda yapılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                Metin Bostancıoğlu                                                        Millî Eğitim Bakanı

 

3. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Kredi ve Yurtlar Kurumu Muğla Erkek Öğrenci yurduna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevabı (7/6683)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Mustafa Kul                                                              Erzincan

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu Muğla Erkek Öğrenci Yurdunda, öğrenciler son derece sağlıksız koşullarda barınmaktadırlar. Musluklardan akan suyun çamurlu olması, temizlik ve içme amaçlı kullanılması durumunda son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilecektir. Yatak sayısı ve çalışma odalarının da yetersiz olduğu yurtta öğrencilerin şikâyetleri dikkate alınmamaktadır.

1. Yurt idaresinin bütçesi bu sorunlara çözüm bulmak için yeterli değil midir?

2. Yurdun sorunlarına dair yurt idaresinden size herhangi bir talep gelmiş midir?

3. Yurdun su sorununun çözümü için herhangi bir girişimde bulunulmuş mudur?

4. Yurtta salgın hastalıklara karşı herhangi bir önlem alınmış mıdır?

5. Bu sorunlar yaşanırken yurt idaresinin yurdun çervesine duvar ördürdüğü, ellerindeki bütçeyi bu işlere kullandığı doğru mudur?

 

                                 T.C.                                                                                                                                Millî Eğitim Bakanlığı                                                             Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı                                                            8.2.1999                                                 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/321

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 4.1.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-16726-7/6683-16628/38295 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul’un “Muğla Erkek Öğrenci Yurduna ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu GenelMüdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren Muğla Erkek Öğrenci Yurdu, şehir merkezine 6-7 km. uzaklıkta, Kötekli Köyündeki Muğla Üniversitesi kampus alanı içerisindedir.

Muğla Üniversitesi’nin öğrenci sayısında zaman içindeki artış yurda olan talebi de artırmaktadır. 1998-1999 öğretim yılında 638 öğrenci yurta barınmak için başvurmuş, Kasım 1998 itibariyle tamamı yerleştirilmiştir.

1. Öğrencilere daha uygun barınma ortamı sağlamak amacıyla mevcut yurt binasının bulunduğu alana 1000 kişilik yurt yapımı ihale edilmiş olup, en kısa sürede inşaata başlanacaktır.

2. Yurtlar, GenelMüdürlük yetkilileri, Kurum Müfettişleri ve bağlı oldukları bölge müdürlüklerince denetlenmekte, karşılaşılan sorunların imkânlar dahilinde giderilmesine çalışılmaktadır.

3. Muğla Erkek Öğrenci Yurdu’nun içme suyu, şehir merkezinden uzak olması nedeniyle Kötekli Köyündeki su kuyularından sağlanmaktadır. Muğla Üniversitesi, Üniversite tarafından işletilen kız yurdu, özel bir hastane ile bölgede bulunan turistik tesisler de aynı suyu kullanmaktadır.

Muğla Belediye Başkanlığına, yurdun suyunun Belediye tarafından karşılanması için teklifte bulunulmuş, ancak mümkün olmayacağı bildirilmiştir.

4. Su kuyularının bakımı, onarımı, ilaçlanması ve tahlili ilgili köy muhtarlığınca yapılmaktadır. Yurt yönetimince de zaman zaman yurt blok ve eklentilerinden su numuneleri alınarak tahlil yaptırılmakta, temiz ve sağlıklı olduğu neticesi alınmaktadır. 1990 yılından beri hizmet veren yurtta şimdiye kadar sudan dolayı sağlık sorunu olmamıştır.

5. Yurtlarda ihata duvarı öğrencilerin güvenliğinin sağlanması açısından gerekmektedir. Sözkonusu yurt hizmete girdiğinden beri ihata duvarının açık olan bölümü yaptırılarak, yurda giriş ve çıkışlar kontrol altına alınmış, kim olduğu bilinmeyen kişilerin yurt alanına girerek çıkarabileceği muhtemel olaylar önlenmiş, öğrencilere rahat ve huzurlu bir barınma ortamı sağlanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                Metin Bostancıoğlu                                                        Millî Eğitim Bakanı

 

4. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, üretim ve pazar kapasitesinin artırılmasına yönelik önlemlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6700)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.        23.12.1998                                                              Lütfi Yalman                                                                                                                                                Konya

1. 1 Temmuz 1997 - 23 Aralık 1998 tarihleri arasında kaç şirket kapanmış, kaç esnaf ve sanayici işyerini kapatmıştır?

2. 1 Temmuz 1997 ile 23 Aralık 1998 tarihleri arasında kaç işçi işten çıkarıldı? İşsiz kalan insanların yeniden iş bulmasını sağlayıcı nitelikte tedbirler alınmış mıdır? Bu tedbirler nelerdir?

3. Üretimin ve Pazar kapasitesinin artırılmasına dönük önlemleriniz var mıdır? Bu önlemleriniz nelerdir?

                                 T.C.                                                                                                                                Sanayi ve TicaretBakanlığı                                                                      Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği     10.2.1999                                                                                                            Sayı : B.14.BHİ.01-51

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.1.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.-7/6700-16646/38344 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6700) esas nulu yazılı soru önergesinde 1 inci ve 3 üncü sorulara ilişkin cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Sözkonusu önergede 2 nci soru ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının faaliyet alanına girmekte olup, Bakanlığımla bir ilgisi bulunmamaktadır.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                                                                                                      Metin Şahin                                                              Sanayi ve Ticaret Bakanı

 

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1. Temmuz 1997-23 Aralık 1998 tarihleri arasında 814 adet Anonim Şirket, 1697 adet Limited şirket olmak üzere toplam 2511 adet şirket kapanmıştır.

Cevap 3. Bilindiği üzere, ülkemizde doğrudan devlet müdahalesinden uzak bir uygulama olan serbest piyasa ekonomisi uygulanmaktadır. Ancak, üretimin ve Pazar kapasitesinin artırılmasına yönelik gelişmeler ve sorunlar Bakanlığım Kuruluş kanunu ile verilen yetkiler çerçevesinde izlenmektedir. Sanayicilerimizin ve iş adamlarımızın herhangi bir engelle karşılaşmamalarını temin amacıyla, Bakanlığımın yetki alanına giren konularda her türlü destek ve kolaylık sağlanmaktadır.

Bu çalışmaların daha verimli ve etkin olması amacıyla TSEile yapılan protokol çerçevesinde ISO 9000 Kalite Güvencesi Sistem Belgesi alınmıştır. Bu sayede, Bürokratik engellerin asgariye indirilmesi ve hizmette kalitenin sağlanması gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca Bakanlığıma bağlı “Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı” (KOSGEB) aracılığıyla, gerek üretimin ve gerekse Pazar kapasitesinin artırılmasına yönelik gerekli önlemler alınmıştır.

Bu önlemler;

– Danışmanlık hizmetleri

– Laboratuvar destekli belgelendirme hizmetleri

– ISO 9000 Belgesi alacak firmaları yatırıma yönlendirme, yurtdışı ihtisas fuarına destek.

– Tezgâhların % 50’si KOSGEBtarafından karşılanarak ortak kullanım atölyeleri kurmak.

– Bilgilendirme programı

– Doğu Anadolu ve G.D. Anadolu Bölgesine yönelik özgün projeler hazırlamak ve uygulamak.

Ayrıca Bakanlığım Sanayi Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, yerine getirdiği görevlerin birçoğu ülkemizde sanayinin geliştirilmesine, bunun sonucu olarak da sanayi üretiminin ve sanayi ürünlerin iç Pazar paylarının artırılmasına yöneliktir.

Bu görevler ve gerçekleştiriliş amaçları aşağıda belirtilmiştir.

1. Sanayi Potansiyeli ve Yatırım Alanları Araştırmaları

İllerimizin mevcut yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tespit ederek bu potansiyele dayalı olarak illerde gerçekleştirilebilecek sanayi yatırımlarının tespitine yönelik bu araştırmalar ile yatırımcılarımıza, hangi ilde hangi yatırımları gerçekleştirebilecekleri konusunda ışık tutulmaktadır.

Bu araştırmalar, başta araştırma yapılan illerdeki kamu kurum ve kuruluşları ile sanayi ve ticaret odalarına, Başbakanlık, DPT, Kalkınma Bankası, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları ile üyelerine duyurulmak üzere, Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli vb. gibi geliştirilmiş illerin sanayi ve ticaret odalarına gönderilmektedir.

2. Yarım Kalmış Yatırımlar ve Darboğazda bulunan işletmeler araştırması

İllerimizde herhangi bir konuda fizikî yatırıma başladığı halde değişik sebeple yarım kalmış yatırımlar ile işletme aşamasında darboğazı bulunan işletmeler tespit edilerek, rehabilitasyonla üretime geçirilebilecek yatırımlar ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu yatırımların Kalkınma Bankası vb. gibi kuruluşların kredi desteği ile üretime geçebilmeleri için gerekli alt yapı oluşturulmaktadır.

Dar boğazda olan işletmelerin daboğazda oldukları sorunların giderilmesi için yapılması gereken idarî, teknik ve malî desteklerin sağlanmasına yönelik tedbirler alınmaktadır.

3. Sektör Araştırmaları

Sektörlerin bugünkü durumlarını sorun ve darboğazlarını ortaya koymak ve sorun ve darboğazların giderilmesi için alınması gereken tedbirlerin tespitine yönelik bu araştırmalar ile sektörel sorun ve darboğazların çözümü için politikalar oluşturulmaya çalışılmaktadır.

4. Fizibilite Etütleri

Bakanlığımca, çok ortaklı şirketler ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Faaliyette bulunacak diğer şirketlerin fizibilite etütleri ücretsiz olarak hazırlanarak, fizibilite hazırlama için ödeyecekleri ücreti yatırma kanalize etmeleri sağlanmaktadır.

5. Sanayi Profilleri

Birer fizibilite özeti niteliğinde olan sanayi profilleri ile, profil konusu yatırım hakkında yatırımcıya kısa teknik ekonomik ve malî bilgiler verilerek, yatırımlar tanıtılmakta ve yatırımcı bilgilendirmeye çalışılmaktadır.

6. Üniversite-Sanayi ve Teknoloji Geliştirme Merkezine Mevzuat Çalışmaları

Sanayimizin sağlıklı gelişmesini temin etmek amacıyla üniversitelerimizin bilim potansiyelinden faydalanılmasını ve üniversite sanayi işbirliğinin sağlanmasına yönelik kanundaki sorunları giderecek düzenlemeler gerçekleştirilmiş, ülkemizin teknoloji üreten ülkeler arasında yer almasını sağlayacak teknoloji geliştirme bölgeleri kanun tasarısı ise sonuçlanma aşamasına getirilmiştir.

7. Teknoloji Destekleri

Yeni teknoloji geliştiren firmalara maddî imkân sağlamak amacıyla teşvikler sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla TUSAŞ’a 19 kişilik yolcu uçağı ve zirai mücadele projelerini geliştirmesi için maddî destek sağlanmaktadır.

 

5. — Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, RTÜK tarafından iptal edilen yerel televizyonların frekans ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün yazılı cevabı (7/6706)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                 HasanHüseyin Öz                                                         Konya

Sorular :

1. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, geçen yıl yapılan yerel televizyonların frekans ihalesini iptal etmiştir. Bu çerçevede :

a) Kanunlar çerçevesinde yapılan, itiraz süresi geçmiş ve RTÜK tarafından resmî yazıyla tescillenmiş yerel televizyonların frekans ihaleleri, şimdi hangi gerekçeyle iptal edilmiştir.

b) Bu iptal kararı, kazanılmış bir hakkın gaspı değil midir?

c) Bu karar, hangi hukukî dayanaktan haraket edilerek alınmıştır?

d) RTÜK yasası çerçevesinde kurulan televizyonlardan şimdi ihaleye girebilmeleri için “güvenlik soruşturması” istenmektedir. Hem 3984 sayılı yasa, hem de basın kanunu kapsamında kuruluş ve işleyişi denetim altında tutulan televizyonlarda, şimdi ek olarak hangi sebepten dolayı “güvenlik soruşturması” istenmektedir? Bu güvenlik soruşturması, hangi merci tarafından ve hangi kriterler gözönünde bulundurularak yapılacaktır?

2. RTÜK, kablolu yayın lisansı olan bazı TVkanallarının lisansını 31 Aralık 1998 tarihi itibariyle neden iptal etmektedir? Mesele Türk Telekom’daki kablolu kapasite yetersizliğinden kaynaklandığı halde, niçin televizyonlar cezalandırılmaktadır?

3. Tüm bu gelişmeler, basının en önemli teminatı olan ve anayasada da ifadesini bulan “basın özgürlüğü” ilkesini tehlike altına sokmaz mı?

 

                                 T.C.                                                                                                                                Devlet Bakanlığı      9.2.1999                                                  Sayı : B.02.0.006/00005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 8.1.1999 gün ve B.02.0.KKG.0.12/06-907-16/117 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/6706-16653 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                       Fikret Ünlü                                                               Devlet Bakanı

 

                                 T.C.                                                                                                                                Radyo ve Televizyon Üst Kurulu                                                                          Başhukuk Müşavirliği                  26.1.1999                                                                                                            Sayı : A.01.1.RTÜ.0.01.02.99/85/599

 

Sayın Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

İlgi : T.C. Devlet Bakanlığının 11.1.1998 tarihli ve B.02.0.017.800/(08)32 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde Üst Kurulumuza gönderilen ve Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafınızdan cevaplandırılmasının tensip edildiği belirtilen yazılı soru önergesine ilişkin değerlendirmemiz şöyledir;

1. a) 3984 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinde kanal ve frekans tahsisi şartları ile ihale usullerinin Üst Kurul tarafından hazırlanacak Yönetmelik ile düzenleneceği hükmü yer almaktadır. Ancak bugüne kadar, Kanunun amir hükmü gereğince sadece kanal ve frekans tahsisine inhisar eden bir Yönetmelik yapılmamıştır. Bu boşluğu ortadan kaldırmak ve kamu malı niteliğinde olan kanal ve frekansların kullanımındaki kargaşayı ve hiçbir bedel ödenmeden kullanımını önlemek maksadıyla ulusal, bölgesel ve yerel radyo ve televizyon kuruluşlarına yayın lisansı ve izni vermeye yönelik usul ve esasları düzenleyen yeni bir yönetmelik hazırlanması amacıyla yapılan çalışmalar nihayet tamamlanmış olup; Yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmak üzere 29 Aralık 1998 tarihinde Başbakanlığa sunulmuştur.

Buna göre; 10.3.1995 tarih ve 22223 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girenRadyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans Yönetmeliği, başlığı da dahil olmak üzere kapsamlı hükümlerle değiştirilmiş ve yeni hükümler eklenmiştir.

Yukarıda da açıklandığı gibi, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesini müteakip kanal ve frekans tahsisi için ihaleler yapılacak ve yayın lisansı ve yayın izni işlemleri süratle tamamlanacaktır.

b-c) Özel radyo ve televizyon kuruluşlarına frekans tahsis işlemlerinde devletin Anayasamızda belirtilen vazgeçilmez niteliklerine ve bu konuda uyulması zorunlu hükümlerine aykırı yayın yapan kuruluşlara karşı gerekli önlemlerin alınması ve kanal ve frekans tahsisi şartları ile bunlara ilişkin ihale usulleri ile ilgili yeni düzenlemeler getirilmesi 3984 sayılı Kanunun amir hükmüne ve amacına uygun olup, yayın kuruluşları açısından bir hak kaybı ya da diğerleri lehine yeni bir hakkın doğumu da sözkonusu değildir.

Kaldı ki; yapılan ihalelerin o tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve şartnamede öngörülen süreler içinde onanmamış olması ve 1 yılı aşkın süre içinde yayın kuruluşları ile karşılıklı olarak ihale sözleşmesinin imzalanmamış olması sebebiyle bu durumun zımni bir iptal süresi sayılması ve ayrıca yeni hazırlanan Yönetmeliğe göre ihaleye katılacak kuruluşlar için öngörülen şartların değişik olduğu gözönüne alınarak idarenin aynı konu ile ilgili yaptığı düzenlemelerde istikrarın ve insicamın sağlanması öngörülmüştür.

d) Yazılı Soru Önergesinde sözü edilen “güvenlik soruşturması” adı altında bir tanım, hazırlanan Yönetmelikte yer almamıştır. Kastedilen, yayın kuruluşlarının ortaklarıyla Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri hakkında Başbakanlıktan alınacak olan ve ulusal güvenlik açısından sakınca bulunmadığını gösterir belge” ise bunun istenmesi radyo ve televizyon yayıncılığının gücü ve özelliği gereği Anayasal zorunluluktur. Şöyle ki;

Başbakanlık ile varılan mutabakat çerçevesinde, RTÜK’ün istihbarat kuruluşlarına talimat verme yetkisi olmadığından, bu belgenin Başbakanlıktan alınması öngörülmüştür.

1982 Anayasası ile 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Anayasa ve İdare Hukuku açısından incelendiğinde;

T.C. 1982 Anayasasının “Başlangıç”ı ve 1,2 ve 3.” Maddeleri bütün kurumları ve kişileri bağlar.

T.C. Devletinin Ülkesinde, hiçbir örgüt, hiçbir kişi; millî güvenlik, toplum bütünlüğü, kamu düzeni kavramlarının özünü, esasını oluşturan, Anayasa’nın sözü edilen maddelerini asla ihlal edemez. Hiçbir siyasî, iktisadî, hukukî, toplumsal kültürel faaliyet, ne ad altında olursa olsun bu hükümlerin etkinliğini azaltıcı bir biçimde sürdürülemez. Bunun açık kanıtı, Anayasanın 14 üncü maddesidir.Bu ilke “Anayasanın hiç bir hükmünün, Anayasada yeralan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamayacağı” hükmüdür.

Anayasanın 1, 2 ve 3 üncü maddeleri Türk Hukuk Düzeni’nin temel normlarıdır. Bu temeli çökertmeye matuf idarî faaliyetler, hangi kurum, kuruluş veya organ tarafından yapılırsa yapılsın daha “bastırma tedbirlerine” gidilmeden önce “önleme tedbirleri” almak, bu konuda idareyi oluşturan tüm kurum ve kuruluşlara emirler vermek gerekli uyarıları yapmak; emir veya uyarıların yerine getirilip getirilmediğini izlemek “Hükümetin” aslî ve zorunlu görevidir.

Radyo ve Televizyon Üstkurulu tarafından, sözü edilen mevzuat hazırlanırken şirketlere, değerlendirmede teknik ve ekonomik kıstasların yanında “ulusal güvenlik gereklerinin” de gözönünde bulundurulacağının işin başında bildirilmesi amaçlanmıştır.

2. 30 Aralık 1998 tarih ve 98/47 No.lu Üstkurul toplantısında alınan 9 sayılı kararla;

a) Muhtelif tarihlerde kablolu yayın ortamında yayın yapmak üzere yayın lisansı almış olan yayın kuruluşlarından “Radyo ve Televizyon Üstkurulu Kablolu Yayın Lisans ve İzin Yönetmeliği”nin 24 üncü maddesi gereğince yayın lisansının veriliş tarihinden itibaren altı ay geçmiş olmasına rağmen 31.12.1998 tarihine kadar Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile sözleşme akdedememiş olan yayın kuruluşlarının, Üstkurulumuza müracaat ile lisans aldıkları tarihlere ilişkin sıra hakları saklı kalmak kaydıyla 9 Aralık 1998 tarih ve 98/44-3 sayılı kararımız gereğince sözkonusu lisanslarının iptal edilmesine,

b) Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile en geç 31.12.1998 tarihi itibariyle sözleşme yapmış olanlar varsa bunların teknik denetim raporlarının olumlu olması halinde yayın izinlerinin verilmesine, bu tarihten sonra sözleşme yapacak yayın kuruluşlarına da (a) bendi gereğince düzenlenecek sicil sıra numarasına göre ve gerekli şartları taşımaları halinde yayın izni verilmesine,

c) Kurulumuzdan yayın lisansı almış olmakla birlikte halen Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile sözleşme yapamamış olan yayın kuruluşlarından sıra ve haklarından tümüyle vazgeçmek isteyen kuruluşlara yatırmış oldukları paralarının tamamının, sırada kalmak isteyenlere de talepleri üzerine 500 000 000.- TL’nin bloke edilerek bakiye 4 500 000 000.- TL’nin iade edilmesine,

d) (a), (b) ve (c) bentlerindeki hususları gerçekleştirmek ve ilerideki uygulamaları kolaylaştırmak amacıyla “Radyo ve Televizyon Üstkurulu Kablolu YayınLisans ve İzin Yönetmeliği”nde gerekli değişiklik ve düzenlemelerin yapılmasına karar verilmiştir.

Kararda da değinildiği gibi “Radyo ve Televizyon Üstkurulu Kablolu Yayın Lisans ve İzin Yönetmeliği”nin 24 üncü maddesinde “Kablolu Yayın Lisansı verildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde kablo işletmecisiyle yayın iletimi sözleşmesi akdetmeyen ve/veya yayın izni alma şartlarını yerine getirmeyen...” kuruluşlara verilen kablo yayın lisanslarının iptal edileceği hükmü öngörülmüş olup, yapılan işlem yönetmelik hükmü gereğinin yerine getirilmesidir.

3. Bütün bu açıklamalara ilave olarak kanal ve frekans bandı tahsisi ile yayın izni ve lisansı vermek ve bütün bunları iptal etmek yetkisi Üstkurul’a aittir. Yapılanlar “basın hürriyeti” kavramı ile ilgili bir olay değildir. “Kamu yararı ve hizmet gerekleri” çerçevesinde düzenleme yapılmıştır.

Sonuç olarak; burada yapılan yayın engellemesi veya yayına sansür getirilmesi değildir. Bir frekans tahsisidir. Bu da bir idarî işlemdir. İdare tahsisi işleminde kamuya ait bir hakkı veya bir imtiyazı, belirli şartlar çerçevesinde özel bir şahsa vermekte olup; kamu düzenini koruyacak Anayasal tedbirleri almakla yükümlüdür.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                      Kutlu Savaş                                                               Radyo ve Televizyon Üstkurulu Başkanı

 

6. — Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, MKEK’nca kamu personeline tabanca ve av tüfeği satışının taksitle yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Metin Şahin’in yazılı cevabı (7/6714)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

                                                                                              Cafer Tufan Yazıcıoğlu                                                      Bartın

 

Soru : Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunca üretilen Kırıkkale tabancalar ile av çiftelerinin kamu sektöründe çalışan personele taksitle satışı yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise silahlanmayı teşvik eden ve de özellikle bu silahın alınıp devir edilmesi yoluyla kamu personeli dışında silahlanma yaratan bu uygulamadan dönülmesi düşünülüyor mu?

                                 T.C.                                                                                                                                Sanayi ve Ticaret Bakanlığı                                                                     Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği     10.2.1999                                                                                                            Sayı : B.14.0.BHİ.01-52

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 6.1.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6714-16683/38420 sayılı yazısı.

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun “MKEK’nca kamu personeline tabanca ve av tüfeği satışının taksitle yapılıp yapılmayacağına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/6714) esas no.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                                                                                                      Metin Şahin                                                              Sanayi ve Ticaret Bakanı

 

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

 

M.K.E. Genel Müdürlüğünce üretilmekte olan Kırıkkale marka tabanca ve av çiftesi Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer yetkili makamlardan silah satın alma belgesi temin etmiş olan kamu sektörü personeline kredili olarak satılabilmektedir. Daha önceki yıllarda da av tüfeklerinin taksitle piyasaya satışları yapılmıştır. Bu uygulamanın amacı herhangi bir şekilde silahlanmayı teşvik olmayıp silah satın alma yetkisine sahip bulunan kamu personeline ödeme kolaylığı sağlamakla sınırlıdır.

Kırıkkale tipi tabanca ve av çifteleri M.K.E. Genel Müdürlüğü satış ünitelerinde sıra beklemeden pazarlanmakta olduğundan, rant temini amacıyla devredilmeleri de bahis konusu olmamaktadır.

Ayrıca M.K.E. Genel Müdürlüğünde şu anda kredili satış kapsamına dahil edilmeden sıra beklemeksizin pazarlanmakta olan çeşitli tip ithal malı tabanca ve av tüfekleri, Karadeniz Silah Projesi çerçevesinde üretilen tabancalar, sarsılmaz imalatı tabancalar ve zor alım silahların satış miktarları ile karşılaştırıldığında, kamu görevlilerine taksitle satılmakta olan Kırıkkale tipi tabanca ve av tüfeklerinin çok küçük bir miktar oluşturduğu görülecektir.

 

 

 

BİRLEŞİM 53’ÜN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.