DÖNEM : 20 CİLT : 70 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 51 inci Birleşim 9 . 2
. 1999 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, süt
hayvancılığının sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in cevabı 2. – Adana Milletvekili İ. Ertan Yülek’in, telefonla
görüşmelerde meydana gelen aksaklıklara ilişkin gündemdışı konuşması ve
Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’ın cevabı 3. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun,
İznik Gölü civarındaki sanayileşmenin çevreye verdiği zarara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Ürdün’e gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e dönüşüne kadar TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1901) 2. – TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in, İngiliz
Parlamentosunca konuşma yapmak üzere davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1902) 3. – Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van
İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin, 30.3.1999 günü saat 17.00’den
geçerli olmak üzere 4 ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1903) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 19
arkadaşının, bölücü terör örgütü başının Suriye’yi terk etmesinden sonra millî
menfaatlarımıza uygun olarak izlenecek politika konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/36) 2. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 28
arkadaşının, ABD’nin Irak’a yaptığı hava harekatı konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/37) IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) GÖRÜŞMELER 1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13
arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya
Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve
23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili
Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22
arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme
uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması
gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis
araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 743) V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ 1. – (9/40, 41; 9/42 ve 9/43) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonlarına üye seçimi B) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim C) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Adalet; Millî Savunma; İçişleri, Dışişleri, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Çevre,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler, Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme; Dilekçe; Kamu İktisadî Teşebbüsleri; İnsan
Haklarını İnceleme komisyonlarında boş bulunan üyeliklere seçim VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Evrim Teorisi
ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı
cevabı (7/6657) 2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Devlet
birimlerince veya bunların dışındaki kişilerce dinlenen telefonların
kasetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı
(7/6670) 3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, TÜMTİS’in
aranmasına ve bazı yöneticilerin gözaltına alınmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6680) 4. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, gözaltındaki
bir işadamına işkence yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6692) 5. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın; – Konya-Akşehir-Polatlı karayolunda Karabulut Köyü
civarında meydana gelen kazalara, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un; – Erzincan İlinde yatırım programında yer alan yol
projelerine, İçel Milletvekili Saffet Benli’nin; – Samsun-Ankara karayolunda meydana gelen kazalara
karşı alınacak tedbirlere; İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Ali
Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6695, 6696, 6710) 6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın “ITU”nun
Türkiye’ye ayırdığı uydu yörüngelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Hasan
Basri Aktan’ın yazılı cevabı (7/6707) 7. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Ege
Üniversitesinde intihar ettiği bildirilen bir öğrencinin polis tarafından
öldürüldüğü iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı
cevabı (7/6734) 8. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Gemlik Gümrük
Müdürlüğünden sahte faturalarla ithalat yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/6744) 9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, personel
sayısına ve ücretlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/6747) 10. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun,
milletvekillerinin kullandıkları izin ve raporlara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük MilletMeclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/6753) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum
yaptı. Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz'ın, taşımalı eğitim
ve İlköğretim Kanununa ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu, Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, et
ithalatı ve hayvancılığın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Berlin'de
düzenlenen kültürel etkinliklere ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Kültür
Bakanı M.İstemihan Talay; Cevap verdiler. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı ile (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerine, (9/32) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun çalışma süresinin uzatılmasına; İlişkin tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz ve 19
arkadaşının, Tokat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/307), Batman Milletvekili Musa Okçu ve 41 arkadaşının, Doğu
ve Güneydoğu'da özellikle Batman'da yoğunlaşan faili meçhul olayların
araştırılması (10/308), Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 20 arkadaşının,
enerji dağıtım şebekelerinin ve santrallerinin özelleştirilmesiyle ilgili
iddiaların araştırılması (10/309); Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri okundu; önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı. İsrail Meclis Başkanının, TBMM Başkanı Hikmet Çetin'i
davetine bir parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık, Cezayir'e resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'e refakat eden heyete Samsun Milletvekili Murat Karayalçın'ın
da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık, Tezkereleri kabul edildi. Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında bulunan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun (S.Sayısı: 743) görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve DSP Grubuna düşen
iki üyeliğe, Hatay Milletvekili Ali Günay ile Kütahya Milletvekili Emin Karaa,
DSP Grubunca aday gösterilerek seçildiler. Adalet Komisyonunda boş bulunan ve DSP Grubuna düşen
bir üyelik için yapılan oylamalar sonucunda karar yetersayısı bulunamadığından,
9 Şubat 1999 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.58'de son
verildi. Kamer GENÇ Başkanvekili Abdulhaluk MUTLU Levent MISTIKOĞLU Bitlis Hatay Kâtip Üye Kâtip Üye Ali GÜNAYDIN Konya Kâtip Üye No
: 62 II. – GELEN KAĞITLAR 5.2.1999 CUMA Sözlü Soru Önergeleri 1. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in,
Şanlıurfa İlinde taşımalı eğitimin vatandaşları zor duruma düşürdüğü iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1255) (Başkanlığa geliş
tarihi : 29.1.1999) 2. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in,
Şanlıurfa Devlet Hastanesi Doğum ve Çocuk Bakımevinin sağlık personeli
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi(6/1256) (Başkanlığa
geliş tarihi : 29.1.1999) 3. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in,
Şanlıurfa-Suruç-Ayhan Köyünde meydana gelen çocuk ölümlerinin nedenine ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1257) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.2.1999) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın,
Başbakanlıktan burs alan bazı kız öğrencilerin bir kısmının burslarının
ödenmediği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru
önergesi (7/6787) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1999) 2. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Kredi ve
Yurtlar Kurumu’ndan burs alan bazı kız öğrencilerden bir kısmına burslarının
ödenmediği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6788) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1999) 3. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İstanbul
Gaziosmanpaşa Kazım Karabekir Kız İmam Hatip Lisesinde millî güvenlik dersi
veren kişiye ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi.(7/6789) (Başkanlığa geliş tarihi:28.1.1999) 4. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ve canlı
hayvan ithalinin serbest bırakılmasını öngören kararnameye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6790) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.1999) 5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa
Orhangazi Gedelek Köyü Asmatepe Mevkiinde makilik fundalık olarak kullanılan
alanın sanayi alanına dönüştürülme nedenine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6791) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.1999) 6. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın,
Kırıkkale İli Delice İlçesine bağlı Çerikli Kasabasının seçmen sayısının ilçe
nüfusundan fazla olduğu iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6792) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.1.1999) 7. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Gümrük
Müsteşarının basında yer alan bazı açıklamalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/6793) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.2.1999) 8. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, bazı
televizyonlarda yayınlanan yarışma programlarının toplum ve aile ahlakına ters
düştüğü iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru
önergesi (7/6794) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.1999) 9. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın,
Bursa-Osmangazi-Demirtaş Beldesindeki “Yeşil Şehir Projesi” inşaatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6795) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.1999) 10. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Koç
Üniversitesine tahsis edilen orman arazisi için Bölge İdare Mahkemesi ve
Danıştay’a açılan davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6796)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.1999) 11. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Çankaya,
Mamak ve Yenimahalle belediyelerince Mücavir alanlarda uygulanan imar
planlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6797)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.1999) 12. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Çankaya,
Mamak ve Yenimahalle Belediyelerince sınırları dışında parselasyon çalışması
yaptırıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Aydın Tümen) yazılı soru
önergesi (7/6798) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.2.1999) 13. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, enerji
dağıtım şebekelerinin ve santrallerinin özelleştirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6799) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.2.1999) 14. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bir şahsın
Konya SSK Hastanesinden aldığı iş göremezlik raporuna ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6800) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.2.1999) 15. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, süresi
içerisinde cevaplandırılmayan bir yazılı soru önergesine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6801) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.2.1999) 16. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, üzerinde çıplak bir fotoğraf bulunduğu iddia
edilen nüfus cüzdanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6802) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.2.1999) 17. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Berlin’de
organize edilen kültürel etkinliğe ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6803) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.2.1999) 18. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Sağlık
Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yayımladığı bir genelgeye
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6804) (Başkanlığa geliş
tarihi : 28.1.1999) 19. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas İlindeki
belediyelerde çalışan geçici işçilere kadro verileceği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6805) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.2.1999) 20. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
1980’den bugüne kadar kapatılan veya Hazinece el konulan bankalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6806) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.2.1999) 21. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Dışişleri
Bakanlığı yetkililerince bazı gazetecilere brifing verildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6807) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.2.1999) No
: 63 8.2.1999 PAZARTESİ Tasarı 1. – Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine
Dair Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/873)
(Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.2.1999) Teklif 1. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin; 2914 Sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1356) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.2.1999) No
: 64 9.2.1999 SALI Tezkereler 1 – Aydın
Milletvekili Yüksel Yalova’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1898) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.1999) 2 – İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1899) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.2.1999) 3 – Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1900) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.2.1999) Rapor 1 – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa Bir Ek
Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/665) (S. Sayısı : 789) (Dağıtma
Tarihi : 9.2.1999) (GÜNDEME) Genel Görüşme Önergeleri 1 – Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 19 arkadaşının,
bölücü terör örgütü başının Suriye’yi terketmesinden sonra millî
menfaatlerimize uygun olarak izlenecek politika konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi ( 8/36) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.2.1999) 2 – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 28 arkadaşının,
ABD’nin Irak’a yaptığı hava harekatı konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/37) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.2.1999) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 9 Şubat 1999 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN KÂTİP ÜYELER : Ahmet DERİN (Kütahya), Kadir
BOZKURT (Sinop) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci
Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Balıkesir Milletvekili
İsmail Özgün’ün, süt hayvancılığının sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in
cevabı BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz, Balıkesir Milletvekili
Sayın İsmail Özgün'ün. Sayın Özgün, süt hayvancılığının geliştirilmesi
konusunda gündemdışı söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; süt hayvancılığının geliştirilmesi ve hayvancılığımızın
sorunları konusunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, halkımızın beslenme
ihtiyaçlarını karşılaması, ortaya koyduğu katmadeğer, ülkemize sağladığı
istihdam gibi nedenlerle, hayvancılık, stratejik bir öneme sahiptir. Bu önemli
husus, üretim ve tüketimin artırılması yönünde temel tercihleri ve
yapılanmaları da gerektirmektedir. Ülkemizde, son yıllarda, hayvancılık,
yeterli tedbirlerin alınamaması ve özellikle terbiyevi ithalat anlayışının
ısrarla sürdürülmesi sonucu, Avrupa Birliğinin ihracat sübvansiyonlarıyla
desteklenen hayvan ve hayvansal ürünleri nedeniyle, üreticilerimizin para
kazanamaması sonucu yok olma noktasına gelmiştir. Bugüne kadar,
hayvancılığımızın geliştirilmesi amaçlı anlaşmalı çiftçi modeline göre ithal
edilen 293 000 adet damızlık gebe düvenin ancak 17 000 kadarının verim
kayıtları tutulabilmiş; çok büyük bir kısmı takip edilememiştir. Bakım ve
beslenme şartlarının yetersizliği süt piyasası ve yeterli süt fiyatı
oluşturulamaması ve istikrar sağlanamaması sonucu 300 milyon dolarlık damızlık
ithalatından amaçlanan fayda sağlanamamıştır. 1998 yılında uygulanmak istenilen
Türkiye hayvancılığını geliştirme projesinde öngörülen yüzde 30 ve yüzde 45'lik
faizli kredilendirmeler de tek başına yeterli olmayacaktır. Burada, üretici
açısından önemli olan, üretilen ürünün fiyatının olması, üreticinin para
kazanması ve istihdamıdır. Hayvancılığı gelişmiş ülkeler incelendiğinde,
kendilerine özel hayvancılık model ve politikalarının olduğu, stratejik önemi
haiz olduğu için istikrarı sağlamanın öncelikli olduğu görülmektedir. Örneğin,
Avrupa Birliği hayvansal üretimi artırarak en önemli önlem olan ürünün devamlı
fiyat istikrarını sağlayan mekanizmayı ortak tarım politikası çerçevesinde
kurmuştur ve her yıl sütün eşik fiyatını belirleyip bu fiyatın altında süt
satışına izin vermeyerek, üreticinin belirli bir gelir düzeyini garanti
etmekte, hayvancılık faaliyetinin sürdürülmesini sağlamaktadır. Üretim ve
ithalat aşamasındaki sübvansiyonlarla hem üretici hem de sanayici
korunmaktadır. 1994 yılında çiftçinin eline geçen paradaki sübvansiyon
Amerika'da yüzde 22, Avrupa Birliğinde yüzde 80, Japonya'da yüzde 46,
Türkiye'de ise sadece yüzde 7'dir. Gelişmiş ülkelerde üreticilerin tümü koruma
altında olup, o ülkelerdeki üreticilerin korunduğu kadar üreticilerimizin de
korunması gerekmektedir; ama, bir de bakıyoruz ki, bugün, tarım desteklerinin
kaldırılmasından, sübvansiyonların sıfırlanmasından söz edilmektedir. Nerede
söz edilmektedir; daha bugün yapılan bir toplantıda tarım desteklerinin
kesileceği, sübvansiyonların sıfırlanacağı, Hazine yetkilileri ve IMF
yetkilileri tarafından tartışılmaktadır. Aksine, tarım sektörü desteği bugün
için yetersizdir. Çiftçilerimiz son bir yıl içerisinde perişan olmuşlardır.
Büyük bir yaşam mücadelesi vermektedirler. Köylerimizi ziyaretlerimizde görüyoruz;
borcunu ödeyemeyen çiftçilerimizin, traktörlerini ve tarlalarını satar hale
geldiklerini üzülerek müşahede ediyoruz. O bakımdan, tarım sübvansiyonlarının
değil eksiltilmesi daha da artırılması gerekir düşüncesindeyiz. Değerli milletvekilleri, artık, ülkemizde bir süt
hayvancılığı modelinin oluşturulması ve bu konuda gerekli tedbirlerin
alınmasının zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bunun için, acilen bazı adımların
atılması gerekir. Öncelikle, süte taban fiyat uygulanmalıdır. Bu taban fiyatın
uygulanabilmesi için "süt hayvancılığı geliştirme ve istikrar fonu"
oluşturulmalıdır. Ulusal çapta süt hayvancılığı geliştirme programı
açıklanmalıdır. Süt tüketimini özendirecek reklam kampanyaları
yapılmalıdır. Sütün pazarlanması sonrası alıcı firmaların iflası ve
mücbir sebeplerle süt bedellerinin ödenememesi halinde, üreticilerin zarar
görmesi önlenmelidir. Sütün bol olduğu mevsimlerde, bu fazlalığın fiyat
istikrarını bozmaması için müdahale alımları yapılmalı veya prim sistemine
gidilmelidir. Üreticilerin kurduğu hayvancılık birliklerine
yürüttükleri projelere göre destek verilerek, demokratik örgütlenmenin
yaygınlaştırılması sağlanmalı; her türlü canlı hayvan, et, sakatat, peynir
ithali durdurulmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özgün, konuşma süreniz tamamlandı;
lütfen, konuşmanızı toparlayın efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, sonuç olarak şunu
söyleyebiliriz: Biraz önce ifade ettiğim tedbirler sonucunda hayvancılıkta
sağlanacak üretim, istihdam ve gelir artışı, hem üreticimizin yüzünü
güldürecek, çiftçi para kazanacak hem de ülkemiz insanı daha sağlıklı beslenme
imkânına kavuşmuş olacaktır. Bu düşüncelerle, hepinizi hürmetle selamlıyor,
saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Balıkesir Milletvekili
Sayın İsmail Özgün'e teşükkür ediyorum. Gündemdışı konuşmayı Hükümet adına cevaplamak üzere,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mahmut Erdir söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Özgün'e
teşekkür ediyorum; zira, iyi bir konuyu Meclisimize getirmiştir. Ülkemizde hayvancılık alt sektörü, gıda ihtiyacını
karşılamasının yanı sıra, yüzde 45 oranında bir nüfusa sahip olan kırsal kesime
istihdam sağlaması ve tarıma dayalı sanayii desteklemesi yönünden son derece
büyük önem arz etmektedir. Tarım sektörünün millî gelir içindeki payı yüzde
15'tir. Bu oranın yüzde 30-35'lik kısmı hayvansal üretimden gelmektedir.
Bilindiği gibi, bu oran, gelişmiş ülkelerde yüzde 70 civarındadır. Millî
gelirimiz içinde hayvansal üretimin payının yükseltilmesi başlıca hedeflerimiz
arasında olup, bunun sadece devletin çabalarıyla gerçekleştirilmesi mümkün
değildir. Bunun, özel yatırımcıların da yönlendirilmeleri ve teşvik
edilmeleriyle mümkün olabileceğine inanıyorum. Hayvancılığımızın gelişmesini engelleyen faktörlerin
başında tarımımızın anasorunu olan işletmelerin çok ve küçük ölçekli olmasını
görmekteyiz. Bugün, ülkemizde hayvancılık yapılan işletmelerin yüzde 68'i 10
başın altında sığıra sahiptir; yani, ekonomik büyüklükte işletmeler olmayıp,
daha ziyade aile ihtiyacını karışmaya yönelik işletmeler şeklindedir. İşletme
ölçeklerinin ve sürü boyutlarının bu kadar küçük olması, gelişmeyi önleyici en
önemli faktörlerden bir tanesidir. Şimdiye kadar uygulanan projelerden edinilen
tecrübelerin ışığı altında hayvancılığımızın gelişmesini engelleyen sorunların
çözümlenmesine yönelik olarak hayvancılığın geliştirilmesinde, üretimden
tüketime kadar olan zincir içerisinde hayvan ıslahı, yem üretiminin
artırılması, çayır meraların ıslahı, hayvanların bakım, beslenme ve
yetiştirilme şartlarının iyileştirilmesi, hayvan hastalıklarıyla mücadale,
üreticiye tatminkâr fiyat ve kredi verilmesiyle pazarlama organizasyonunun
kurulması hizmetlerini bir arada ele alan Türkiye hayvancılığını geliştirme
projesi, 31.12.1998 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Projenin uygulama esaslarının
hazırlanması konusunda gerekli çalışmalar yapılmış olup, Hazine Müsteşarlığı ve
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının görüşlerine sunulmuştur. Beş yıl süreli
olarak ve 1,3 milyar dolar bütçe öngörülerek hazırlanan bu projenin yüzde
69'luk bir kısmı damızlık süt sığırcılığının geliştirilmesi amacına yöneliktir.
Sözleşmeli çiftçilik modeli esasına göre seçilecek uygulayıcı kuruluşlar,
üreticinin üretimini, yapılacak sözleşmeler çerçevesinde almayı taahhüt edecek,
böylece üreticinin en önemli sorunu olan pazarlama sorunu da çözülmüş
olacaktır. Damızlık süt sığırı sayısının asgarî 10 olarak
sınırlanmasıyla da orta büyüklükteki işletmeler teşvik edilmektedir. Hayvan sağlığı, sunî tohumlama, embriyon transferi ve
boğa istasyonları, süt ve et işleme tesisleri kurulması, hayvancılığın
geliştirilmesi için kaçınılmazdır. Hayvancılığımızın yıllık ihtiyacı olan 50 milyon ton
kaliteli kabayemin, ancak yaklaşık 30 milyon tonunun içeriden karşılanabilmesi,
diğer önemli bir darboğazımızdır; ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen planlı
dönemlerde çeşitli iç ve dış kaynaklı projeler uygulamaya konulmuştur. 1987
yılından bu yana ise gerek Avrupa ülkelerinden gerekse Amerika Birleşik
Devletlerinden yaklaşık 270 000 baş damızlık süt sığırı ithal edilerek
yetiştiricilere dağıtılmıştır. Yapılan ithalat ve sunî tohumlama çalışmaları
sonucunda hayvan popülasyonumuzdaki kültür ırk ve melez sığır oranı 1980'li
yıllara göre yüzde 30'lar civarında iken, şu an yüzde 52'ye ulaşmış
bulunmaktadır. Özelleştirmeyi teşvik edici unsurlardan biri olan
üretici birliklerinin kurulmasına yönelik olarak 904 sayılı Islahı Hayvanat
Kanununda yapılan değişiklikle, yetiştirici birliklerinin kurulabilmesi için
gerekli hukukî ve idarî düzenlemeler yapılmıştır. Yetiştirici birliklerinin
teşvik edilmesiyle pilot olarak seçilen 31 ilimizde hayvan ıslahı konularında
önemli gelişmeler sağlanmıştır. Sübvansiyon olarak, ortalama 114 dolar veriyoruz, bu,
Avrupa Birliği ortalamasının altında. Biraz evvel bir toplantıdan bahsettiniz;
yanılmıyorsam, sabah, Ortadoğu'da yapılan toplantıydı. Ben, toplantıda
bulunamadım; fakat, sübvansiyonların kalkması mümkün değil, biz de, özellikle
tarımda -dünya ülkelerinde olduğu gibi- Türk çiftçisini daima sübvanse etme
durumundayız ve de bunu yapıyoruz. Bir yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyim. Ayrıca, sadece sığırcılığı değil, eti de birlikte almak
lazım hayvan ıslahı açısından, ülkemizde bunu barındırma açısından, ikame
edebilmek için_ Onun için de, gerçekten süt fiyatları konusundaki görüşünüze
ben de katılıyorum, bunun bir baza oturtulması gerekiyor, zira süt üreticisi
çiftçilerimizin bazen mağdur olduklarını da görüyoruz; ama, biraz evvel
belirttiğim gibi, kendileri aile işletmeleri tarzında çalışıyorlar,
birliklerini, kooperatiflerini kurabilirlerse, hatta entegrasyona
gidebilirlerse, kendi mamullerini kendilerinin değerlendirme imkânları
olacaktır. Sayın Özgün, bu açıdan size katılıyorum, çalışmalarda da değerli
görüşlerinizden yararlanacağımı ifade etmek istiyorum. Bakanlığımız, ülke hayvancılığının geliştirilmesi
amacıyla yapılacak her türlü projeli çalışmaya ve bu konuda yapılacak
işbirliğine son derece sıcak yaklaşmaktadır. Bu yönde, bakanlık olarak her
türlü desteği vermeye hazırız. Bu cümleden olarak, sunî tohumlama
faaliyetlerinin daha da geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması çalışmalarına
devam edilirken, hayvan popülasyonumuzun daha kısa sürede ıslahını
sağlayabilmek amacıyla embriyon transferi konusunda Bakanlığımda gerekli
çalışmalara başlanılmıştır, bunu da müjdelemek istiyorum. Böyle bir konuyu göndeme
getirdiğiniz için de size teşekkür etmek istiyorum Sayın Özgün. Saygılarımla. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın Mahmut Erdir'e teşekkür ediyorum. 2. – Adana Milletvekili İ. Ertan
Yülek’in, telefonla görüşmelerde meydana gelen aksaklıklara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’ın cevabı BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemdışı
ikinci konuşmayı, Adana Milletvekili Sayın Ertan Yülek yapacaklar. Sayın Yülek, son günlerde şehiriçi ve şehirlerarası
telefon görüşmelerinde meydana gelen sıkıntılar hakkında gündemdışı söz
istemişlerdir. Buyurun Sayın Yülek. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Yülek, konuşma süreniz 5 dakikadır. İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; gündemdışı konuşmamın konusu, biraz evvel Sayın
Başkanımızın da belirttiği gibi, son günlerde, halk arasında "telefonların
kilitlenmesi" diye tabir edilen ve teknik tabiriyle "aşırı yüklenme"
sonucu ortaya çıkan durumla alakalıdır. Esasında, telefon meselesi, Türkiye'de, bugünün
meselesi değil; benim yaşımda veya benden epeyce genç olanlar da hatırlarlar,
bir telefon aboneliği için müracaat edildiğinde yıllar geçerdi; hatta hatta,
bir kız çocuğu olduğu zaman, düğününde çeyiz olsun diye, doğduğunda müracaat
ederler ve gelin giderken de, telefonu da hazır derlerdi; bunu, herkes
hatırlıyor. İstanbul-Ankara arasında konuşma yapmak o kadar zaman alırdı ki,
iyisi mi, otobüsle veya arabayla İstanbul'a gidip işimizi halledelim; çünkü,
telefonla konuşmak mümkün değil diyorlardı. Şimdi, hal bu iken, 1980'lerin belki ilk yarısından
itibaren, gerçekten, telefon konusunda fevkalade önemli yatırımlar oldu; hatta,
o zamanda, çağ atlamaktan dahi bahsedildi ve Türkiye, teknik bakımdan da,
dijital telefona geçmek suretiyle, iyi bir performans göstermişti. Ben
hatırlıyorum; benim müsteşar olduğum dönemde, 1988'de, Türkiye'de 5 milyon
civarında hat vardı, 1,5 milyon abone ilave edecek kadar da büyük kapasiteye
kadar gelinmişti. Şimdiki duruma baktığımızda, bugün, 20 milyonun
üzerinde telefon abonesi var; ancak, telefon, bir şebekedir. Biz, şebekeyi de
üç kısma ayırırız: Birincisi, aboneyle alakalı olarak şehir içindeki şebeke;
ikinci önemli konusu, şehiriçi santrallar ve şehirlararası santrallar; üçüncüsü
de, şehirlerarası transmisyonu yapan nakil hatlarıdır. Eğer, bu üçü arasında
uygun bir denge kurulmaz, uygun bir planlama yapılmaz ise, işte, bugünkü durum
ortaya çıkar ve telefonlar kilitlenir. Bakın, ne olur; şehiriçi şebekeye abone
yaparsınız ve burada bire bir yatırım olduğu için, bire bir konuşma olduğu için
bir problem olmaz; ancak, o şebekenin santralına gelindiğinde, siz, santrallara
gerekli teçhizatı ilave etmezseniz, bir santraldan diğer santrala geçişte veya
şehirlerarası santrallarda geçişte, santralı şebekeye uygun olarak
dağıtmadığınız veyahut da genişletmediğiniz takdirde, telefon abonelerinin
konuşma sayısı arttıkça ve abonelerin sayısı arttıkça ne olur; o santral
üzerine aşırı bir yük gelir. Biz buna "overflow "diyoruz. İşte, o
aşırı yük anında, eğer siz iyi planlamazsanız ne olur; telefon santralı bu yükü
taşıyamaz, taşımadığı için ihtiyaca cevap veremez. İşte, halk arasında
"kilitlenme" denilen hadise budur. İkinci hadise nedir: Şehirlerarası iletim nakil hatları
konusunda, şehirlerarası telefonlar arasındaki nakillerde de aynı planlamayı
yapmadığınız takdirde, yani, telefon sayıları artmış, konuşma sayıları artmış;
ama, gerekli yatırımı zamanında yapmadığınız için, yine overflow, yani, aşırı
yüklenme ve kilitlenme olur. Şimdi, Türkiye'de, tabiî, bu mesele ihmal
edilmiştir. Santral sayısı artırılmış, abone sayısı artırılmış; ancak
santrallara ve santrallar arasındaki iletişimlere gerekli yatırım yapılmadığı
ve iyi bir planlama, programlama yapılamadığı için durum bugünkü hale
gelmiştir. Elbette, bu, bugünün meselesi değildir, yılların meselesidir, bir
günde ortaya çıkmaz bu hadise, yıllar sürer. Diğer bir hadise nedir: Eğer iyi bir işletmeci
olmazsanız, bakım ve onarım yapmazsanız, önceden tedbir alarak arızaları
giderici gerekli koruyucu bakımı
yapmazsanız, şehiriçi veya şehirlerarası herhangi bir santralda arıza meydana
gelir veya arıza olma ihtimali artar. Bu takdirde ne olur; yine, siz, gerekli
olan kapasiteyi yaratamadığınız için, sanki aşırı bir yüklenme ortaya çıkar,
belli yerdeki bozukluklar bu kilitlenmeyi meydana getirir. Tabiî, herkesin de sorduğu şudur şimdi: Efendim, bu
televizyonlardaki yarışmalar veyahut da hakikaten bir nevi kumar haline dönüşen
ve şans oyunu haline getirilen, kültüre hiçbir katkısı olmayan bu yarışmaların
etkisi var mı? Evet, belli saatlerde aşırı yüklenme sebebiyle, bunun tesiri
olabilir. Elbette, bunu yok sayamayız; ancak, mesela, hepimizin başına geldiği
gibi, saat 15.00'ten, 17.00'den sonra İstanbul'la veya kendi seçim bölgemizle
konuşmayı denediğimizde çektiğimiz müşkülatın, hiçbir zaman, akşam saat 7'den,
8'den sonra ortaya çıkan kilitlenmeyle alakası yoktur. BAŞKAN – Sayın Yülek, normal konuşma süreniz aslında
bitti; ama, sistem size yanlışlıkla 1 dakika fazla süre vermiş, onu da bitirmek
üzeresiniz. Konuşmanızı toparlayın efendim. İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Özet olarak söyleyeceğim şudur: Tabiî, hem abonelere
yapılan yatırım kadar planlı ve programlı bir şekilde santrallara yatırım
yapılmadığı için hem de santralların bakımı zamanında yapılamadığı için,
hakikaten hepimizde işkence haline gelen bugünkü durum ortaya çıkmıştır. Umut ediyorum ki, özelleştirme suretiyle ihmal edilen
bu yatırımlara bir an evvel başlanır ve Türkiye de bu işkenceden kurtulur. Saygılar sunuyorum . (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Adana Milletvekili Sayın
Ertan Yülek'e teşekkür ediyorum. Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Ulaştırma
Bakanı Sayın Hasan Basri Aktan; buyurun efendim. ULAŞTIRMA BAKANI HASAN BASRİ AKTAN – Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Adana Milletvekili Sayın Ertan Yülek'in
telekomünikasyon hizmetlerinde son günlerde yaşanan aksaklıklara ilişkin
gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, tekrar
saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, ülke bazındaki telekomünikasyon
hizmetleri, Bakanlığıma bağlı Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi tarafından
yürütülmektedir ve bu gerçekten de, çok önemli bir hizmet olan haberleşmenin en
önemli unsurlarından birini teşkil etmektedir. Bugün itibariyle Türkiye
genelinde 17 milyon dolayında telefon abonemiz bulunmaktadır ve bunun 3,5
milyonu İstanbul abonesidir. Buna karşın, telefon abone kapasitemiz 18,5 milyon
dolayındadır. Ancak, santralların bölgeler itibariyle dağılımından dolayı bazı
yerlerde hemen bugünden yarına abone ihtiyacı karşılanamamakta, buna karşın
bazı yerlerde de ihtiyacın üzerinde boş kapasite bulunmaktadır. Haberleşme
konusunda, telefon hizmetleri konusunda son günlerde yaşanan aksaklıkların asıl
sebebi, yapılan yatırımların veya bakımların yetersizliğinden ziyade, günlerin
ve dönemin özelliğinden kaynaklanan haberleşme hizmetlerindeki yoğunluktur.
Şöyle ki: Özellikle bayramın ilk günlerinde, normal günlerin birkaç katı
oranında bir telefon haberleşme hizmeti gündeme gelmiş ve santrallara aşırı bir
yüklenme yapılmıştır. Haliyle, bu talebin -teknik yönden- o anda hemen
karşılanıp da, sistemin normal devrede olması beklenemez. Bu aşırı -birkaç kat-
yoğunluktan dolayı bazı yörelerdeki telefon hizmetlerinde birtakım aksamalar
olmuştur. Ancak, yılın normal 360 günündeki iş hizmeti planlanarak yatırımlar
yapılmaktadır. Böyle olağanüstü günlerdeki talebi dikkate alarak yatırım
yaptığınızda, yılın 360 gününde atıl bir kapasite ortaya çıkacaktır ki, bunun
da, takdir edersiniz ki, rantabl bir tarafı olmaz. Ülkenin ihtiyaçlarını ve
önceliklerini doğru tespit ederek kaynaklarımızı o hizmetlere yöneltmek gibi
bir sorumluluğumuz olduğu kanaatindeyim. Öte yandan, yine, son günlerde, özellikle İstanbul ve
çevresinde telefon hizmetlerinde bazı aksaklıklar meydana gelmiştir. Bunun da
nerelerden kaynaklandığı, nasıl giderilebileceği ve çözüm yollarının ne olduğu
hususunda dün kapsamlı bir toplantı yaptık. Bu son günlerdeki aksaklık,
özellikle bazı televizyon kanallarının canlı yayın şeklinde düzenlediği
yarışmalara yoğun bir telefon talebinden kaynaklanıyor ve bilhassa İstanbul'da
bunun çok canlı bir şekilde gözlemlendiği ortaya çıktı. Bu bağlamda, ilgili
televizyon kuruluşları ile Bakanlığımın Türk Telekom Genel Müdürlüğü
yetkililerini dün bir araya getirdim, ben de bir süre bu toplantıya nezaret
ettim. Canlı yayın şeklinde televizyonda yarışma düzenleyen bu kuruluşların
telefon hizmetlerini aksatmaması için ne gibi tedbirler alınması gerektiği
tespit edildi ve hemen süratle harekete geçildi. Öncelikle, bu kuruluşlar,
canlı yayın saatlerinde, hiçbir şekilde, yarışmaya katılacak kişilerden telefon
kabul etmeyecekler, yarışmaya katılmak isteyenler, bu saatler dışında, gecenin
ilerleyen saatlerinde, telefonlaşma hizmetinin duraksadığı saatlere ve günün
diğer saatlerine yayılacak şekilde taleplerini bu kuruluşlara iletecekler ve bu
kuruluşların halen anında talepleri karşılama birimi, 30 birimden, ilk anda 500
birime çıkarıldı, iki üç gün içinde de bu 1 000 birime çıkarılacak.
Dolayısıyla, bir iki gün içinde, bu yarışmalara katılacak 1 000 kişi aynı anda
telefon ettiğinde, bu kuruluşlar otomasyon sistemini devreye sokarak
telefonları aksatmadan bunu bilgisayar yoluyla kaydedecekler ve daha sonra
kendileri yarışmacıları arayarak telefon hizmetlerinin aksamasına neden
olmayacaklar. Ayrıca, yine bu kuruluşlara, bedeli karşılığında,
Telekom Genel Müdürlüğü tarafından 300'lü hatlar tahsis edilecek ve
yarışmacılar, sadece bu hatları kullanarak yarışmaya katılacaklar. Dolayısıyla,
normal olarak, vatandaşlarımızın telefon hizmetlerinin yapıldığı hatları
kullanmayacaklar; ücretini ödeyecekler, münhasıran 300'lü hatları kullanacaklar
ve böylece, genelde bir kamu hizmeti niteliğinde olan telefonlaşma hizmetinin
aksamasına hiçbir şekilde neden olmayacaklar. Bu konuda gerekli ve kararlı
önlemleri almış durumdayız. Hemen akabinde daha kesin bir çözüm getirdik, o da
şudur: Bu gibi yarışmaların telefon kanallarıyla değil de, posta kanalıyla
yapılmasına yönelik bir önlem. Bu bağlamda da, gerektiğinde basın yoluyla bu
yarışmalara katılacaklara kupon doldurtularak, posta yoluyla gönderilmeleri...
Bu kuponlara, yarışmacıların adı, soyadı, adresi ve telefon numaraları
yazılacak; kuponlar, posta yoluyla, yarışmayı düzenleyen yayıncı kuruluşlara
gelecek; onlar, bunlar arasından, yarışmaya katılacak kişileri kurayla tespit
edecek ve yarışmaya katılacak sınırlı sayıda kişiyi, kendileri telefonla
arayarak, yarışma kapsamına alacaklar. Böylece, telefonlaşma yoluyla yapılan bu
hizmetler, belli bir dönemde tümden ortadan kaldırılıp, posta yoluyla yapılmaya
yöneltilecek. Yurt sathında yüzlerce postanemiz bu hizmeti rahatlıkla
karşılayacak durumda olduğu için, gerek yarışmaya katılacaklara bir külfet getirilmemesi
gerekse yarışmayı düzenleyenlerin fazla büyük bir maliyete katlanmaması ve
hatta, daha da önemlisi, vatandaşlarımızın telefonlaşma hizmetinin aksamaması
bakımından, böyle, daha kesin bir çözüme doğru yöneldik. Bu hususu özellikle
vurgulamak istiyorum... Tekraren belirteyim ki, bir kamu hizmeti niteliğinde
olan telekomünikasyon hizmeti konusunda Bakanlığımız, gerekli önlemleri
almaktadır. Geçtiğimiz yıl, bu alanda 180 trilyon lira dolayında yatırım
yapılmış, 1999 yılı yatırım programımızda, bunun, 250 trilyona çıkarılması için
gerekli planlama ve kaynaklar tespit edilmiştir. Hizmetlerin aksamadan
yürütülmesi için gerekli titizlik gösterilmiştir. Özellikle seçim döneminde
olduğumuz şu günlerde, Bakanlığımızın sorumluluğunda olan haberleşme ve ulaşım
hizmetlerinin aksamaması için gerekli önlemler alınmış; bu, bütün teşkilatımıza
da genelgeyle duyurulmuştur. Bu hususları Yüce Meclise arz etmek istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Ulaştırma
Bakanı Sayın Hasan Basri Aktan'a teşekkür ediyorum. 3. – Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu’nun, İznik Gölü civarındaki sanayileşmenin çevreye verdiği
zarara ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı BAŞKAN – Şimdi, son gündemdışı konuşmaya sıra geldi;
Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu, İznik Gölü çevresindeki
sanayileşmenin çevreye verdiği zarar konusunda söz istemişlerdir. Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Karapaşaoğlu. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 20 nci Dönem içerisinde, Bursa'da bulunan
İznik Gölü ve civarıyla ilgili olarak üçüncü konuşma yapılıyor bu kürsüden. Değerli arkadaşlarım, İznik Gölü çevresi, hepinizin
malumları olduğu üzere, Türkiye'nin en verimli arazilerini barındırıyor.
Ayrıca, bu yöre, Türkiye'de yegâne tatlı içmesuyu ve sulama suyu havzası olarak
bölgemizde bulunuyor. Ayrıca, üçbin yıllık geçmişi olan tarihî, kültürel
birikimleri bağrında barındırıyor. Ama, ne yazık ki, 20 nci Dönem içerisinde ve
bilhassa 55 inci hükümet döneminde bu göl etrafına sanayi tesisleri kurma
noktasında bir yarış başlatıldı. Zamanın Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut burada bir
konuşma yaptılar ve dediler ki "bu içmesuyu ülkemiz için çok kıymetlidir;
dolayısıyla, etrafında, belediyeleri de kapsayacak şekilde arıtma projeleri
yapıyoruz, gölü koruyacağız." Gerçekten takdirle karşıladık ve teşekkür
ettik kendilerine; ama, ne yazık ki, bir müddet sonra, İznik Gölü kenarında,
çevre bilincine ve Bursa 2020 Planına aykırı bir şekilde, Cargill adında bir
firmanın, çevreyi kirletecek ve sulanabilir tarım alanları ve hatta İznik
Sulama Projesinin başladığı ve birkısım yatırımın da yapıldığı alan üzerinde
büyük bir tesis kurmakta olduğunu, 23.7.1998 tarih ve 127 nci Birleşimde
gündemdışı bir konuşmayla Yüce Heyetinize arz etmiştik. Aynı anda, 8 Temmuz
1998 tarihinde, Bursa 2 nci İdare Mahkemesinin 98/508 sayılı kararıyla da
yürütmenin durdurulduğunu öğrendik ve bunu değerli heyetinize arz ettik. Ne
yazık ki, bu karara ve halen hukukî tartışmalar devam etmiş olmasına rağmen,
Cargill inşaatı devam etmekte, fabrika yapılmakta, sanki, hukukî mercilerden,
bu firmaya, siz merak etmeyen, siz yatırımınızı yapın, biz bu işleri düzeltiriz
dercesine, büyük bir cesaretle yatırımlar yapılmaya devam edilmektedir. Halkımızın, böyle bir yatırıma değil, yerine karşı
çıktığını, bu yatırıma izin verildiği takdirde, diğer yatırımları da
beraberinde getireceğini bu Yüce Mecliste ifade etmiştik. İşte, şimdi, size,
aynı mıntıkada bir çimento fabrikasının kurulmakta olduğunu duyuruyorum. Bursa 2020 Planı, Bursa'nın anayasası niteliğindedir.
Bu anayasa, Bayındırlık İl Müdürlüğü, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve
sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, 2020 yılı hedefleri dikkate alınarak
hazırlanmıştır. 19 Ocak 1998 tarihinde onaylanan 2020 Planı, katı
hükümlerine rağmen, bizim bu konuşmayı yaptığımız tarihten bir hafta sonra,
Çevre Bakanlığının bu konudaki hassasiyetine rağmen, 30 Temmuz 1998 tarihinde
yeniden bir çimento fabrikasının kurulması istenilmiş ve bu istek
doğrultusunda, 2020 Planı değiştirilerek, Orhangazi İlçesi Gedelek Köyü
Amaçtepe mevkii, çimento fabrikaları mevkii olarak, Bayındırlık ve İskân Bakanı
Yaşar Topçu tarafından tefrik edilmiştir. Değerli arkaşlarım, konumuz şikâyet değil, konumuz,
söylenilenlere itibar etmek, söylenilen sözleri yerine getirmektir. Bakınız,
ülkemizde birtakım değerler, artık, yozlaşmaya başlamıştır; hukuka saygı
kalmamıştır, çevreye saygı kalmamıştır, topluma saygı kalmamıştır. Evet,
ülkemizin yatırıma ihtiyacı vardır, yatırımlar yapılmalıdır; ama, çevre tahrip
edilmeden, insanların özgürlüklerine set vurulmadan bu yatırımlar yapılmalıdır.
Doğu Anadolumuzda yatırım bekleyen çok büyük alanlar
vardır, insanlar vardır. Yatırımların batıya kaydırılması, Doğu Anadolu'daki
insanların batıya göçlerine de vesile olmaktadır. Dolayısıyla, kültür
değişikliği, bölge değişikliği; değişik insanların, değişik kültürlerin bir
araya gelmesi, demografik yapıda birtakım sosyal sürtüşmelere de meydan
vermektedir; toplumda huzur bozulmaktadır, anarşi ve kargaşa sürüp gitmektedir;
hür teşebbüs kendine mekân bulamamaktadır. Dolayısıyla, bu konulara, bizim,
hassasiyet göstermemiz gerektiğine inanıyorum ve bilhassa, 21 inci Dönemde
Parlamentomuzu çok daha ciddî problemlerin beklediğine işaret etmek istiyorum.
Bu konularda daha hassas olmamız gerektiğini ve hükümetleri daha etkili bir
şekilde denetlememiz gerektiğini vurgulamak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, konumuz yatırımları engellemek
değil; ama, teşvik tedbirlerinden başlanılmak suretiyle, ülkemizde yapılacak
olan yatırımların iş hayatımıza etkilerinin daha kalıcı ve sürekli olmasını
temin etmek maksadıyla yatırım politikalarımızın da yeniden gözden geçirilmesi
gerektiğine inanıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, yeniden söz verme imkânım
yok; zaten, sistem size 1 dakika fazla söz süresi tanımış, ilave edemiyorum. Teşekkür ederim. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Saygılar
sunuyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Bursa Milletvekili Sayın
Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum. Gündemdışı konuşmayı, Hükümet adına cevaplamak üzere,
Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar) ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kıymetli Bursa Milletvekilimiz Sayın Karapaşaoğlu'na,
İznik Gölüyle ilgili gündemdışı söz alması ve bana da bu konuda cevap verme
olanağı sağlamasından dolayı teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, az önce, sayın
milletvekilimizin de söylediği gibi, mısır nişasta fabrikası, orada, maalesef,
Çevre Bakanlığının hiçbir görüşü olmadan, hatta, belki de sorulmadan, bizim
dışımızda; yani, Çevre Bakanlığının dışında gerçekleşmiş bir olay. Bu konuda,
benden önceki Sayın Bakanımız da olumsuz yanıt vermiş. Yani, bu fabrikanın
orada olmaması için kendisi de görüş bildirmiş. Benim bakanlığım dönemimde,
bana henüz bir müracaat yapılmadı. Biz de, az önce söylediğim gibi, bizden
önceki Bakanımız Sayın İmren Aykut Hanımefendinin doğrultusunda, herhangi bir
müracaat olursa, kesinlikle olumsuz raporumuzu bildireceğiz. Ayrıca, çimento fabrikasının da gündeme geldiği,
Bursa'da geçen hafta yaptığım toplantılarda bana da iletildi. Tabiî,
biliyorsunuz ki, İznik Gölü, bizim açımızdan veya Bursalılar açısından
gerçekten çok önemli. Bu konuda da, eğer bize bir müracaat olursa... Az önce de
söylediğim gibi, müracaat olmuş, Sayın İmren Aykut Hanımefendi de bu konuda ret
cevabı vermiş. Benim dönemimde buraya bir müracaat yapılmadı; ancak, sayın
milletvekilimin burada söylediği sözler doğrultusunda, bu konuda araştırma
yapacağımı da kendilerine bildirmiş oluyorum. Oradaki sulak alanların RAMSAR Sözleşmesi programına
alındığını hepimiz biliyoruz. Zaten, bu konuyla ilgili bir toplantı da yaptık.
Bu vesileyle, bizim, Bakanlık olarak, bu göllerin sulak alanlarının korunmasıyla
ilgili dış devletlerden kredi talebinde bulunurken, çevremizi, gölümüzü
kirletecek olumsuz hareketlerde bulunacak herhangi bir kuruluşa da müsaade
etmemiz biraz zor olur. O yüzden, oradaki kuruluşu yapmak isteyen bazı
şirketlerin, bunu göz önünde bulundurmalarını özellikle rica ediyorum. Bu vesileyle, bana, kısa da olsa, bu görüşlerimi
belirtme fırsatını veren sayın Bursa milletvekilime teşekkür ediyor; Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplandıran Çevre
Bakanı Sayın Fevzi Aytekin'e teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, böylece, gündemdışı konuşmalar
bölümümüzü tamamlamış oluyoruz. Şimdi, Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır;
okutuyorum. B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Ürdün’e gidecek olan
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e dönüşüne kadar TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in
vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1901) 7 Şubat 1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ürdün Kralı merhum Hüseyin Bin Tallal'ın cenaze
merasimine katılmak üzere 8 Şubat 1999 tarihinde Ürdün'e gideceğimden, dönüşüme
kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi
uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir. Bilgilerinize sunarım. Süleyman
Demirel Cumhurbaşkanı BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Genel görüşme önergeleri vardır; sırasıyla okutuyorum. C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Erzincan Milletvekili Naci
Terzi ve 19 arkadaşının, bölücü terör örgütü başının Suriye’yi terk etmesinden
sonra millî menfaatlarımıza uygun olarak izlenecek politika konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/36) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına PKK'nın ondört yıldır devam eden terör eylemlerinin
kanlı bilançosu ve ekonomik faturası o kadar ağırdır ki, acılarımızı kelimelere
dökmeye, kayıplarımızı rakamlara vurmaya imkân yoktur. Türk Milleti, PKK terör örgütünün her bir ferdine,
özellikle de terörist başı Apo'ya sabah akşam lanet okumaktadır. Tam, PKK'nın belini kırdığımızı sandığımız ve de terör
örgütünün çıkış aradığı, bunun için taktik ve strateji değişikliğine gittiği
bir sırada, Türk devletinin baskısı sonucu Apo Suriye'deki ininden kovulmuştur.
Fakat, şu aşamada durum hayli karışık ve çetrefillidir, üstelik zafer naraları
atmak için vakit erkendir. Türk Milletinin en hassas olduğu bir konuda, hükümetin
yaptığı açıklamalar tatmin edici olmaktan uzak olduğu gibi, çelişkilerle, yalan
yanlış ifadelerle doludur. Yetkililer bazı basın organlarına özel brifingler
verirken, Türkiye Büyük Millet Meclisini lütfen bilgilendirme gereği bile
duymamaktadır. Oysaki, TBMM'nin bu konuda kararlılığını ifade etmesi,
hem bu meselenin millî menfaatlarımıza en uygun biçimde sonuçlanması hem de
hükümetin işinin kolaylaşması açısından kaçınılmaz görünmektedir. Ekli gerekçelerle, konu ile ilgili olarak, İçtüzüğün
ilgili hükümleri uyarınca genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz. 1. Naci
Terzi (Erzincan) 2.
Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat) 3.
Kâzım Arslan (Yozgat) 4.
Mehmet Emin Aydınbaş (İçel) 5. Ömer
Özyılmaz (Erzurum) 6.
Hasan Hüseyin Öz (Konya) 7.
Turhan Alçelik (Giresun) 8.
Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır) 9.
Cemalettin Lafçı (Amasya) 10. Nurettin Kaldırımcı (Kayseri) 11. İsmail Coşar (Çankırı) 12. Avni Doğan (Kahramanmaraş) 13. Şinasi Yavuz (Erzurum) 14. Abdullah Örnek (Yozgat) 15. Veysel Candan (Konya) 16. Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 17. Hüseyin Kansu (İstanbul) 18. Sıtkı Cengil (Adana) 19. Ömer Faruk Ekinci (Ankara) 20. Latif Öztek (Samsun) Gerekçe: 1980 sonrasında terör örgütleri arasında yaşanan nöbet
değişikliği üzerine, PKK terör örgütü silah başı yapmıştır. PKK 1984'ten bu yana, özellikle Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde yoğunlaşmak suretiyle ve fakat yurdun dört bir yanına bu ateşi
sıçratarak kan akıtmaya aralıksız devam etmektedir. Sayısız kanlı vahşete imza
atan PKK, yaşlı-genç, çoluk çocuk, kadın-erkek, Kürt-Türk binlerce masum
insanın kanına girmiştir, binlerce ocak söndürmüştür, geride gözü yaşlı
binlerce dul kadın, öksüz ve yetim çocuk, evlat acısı çeken ana-baba
bırakmıştır. Resmî rakamlara göre, PKK terör örgütü, 14 yılda tam 16
427 terör olayı gerçekleştirmiştir. PKK ile 14 yıldır devam eden mücadele
sonunda, 243'ü subay, 221'i assubay, 3 526'sı uzman çavuş, er ve erbaş olmak
üzere 3 990 asker şehit olmuştur. Aynı dönem içerisinde, 157'si polis, 115'i
köy korucusu olmak üzere 1 272 güvenlik görevlisi de şehit düşmüştür. Terör
olaylarında yaşamını yitiren vatandaşlarımızın sayısı ise 5 238'dir. Terörle mücadele verilerine göre, bu dönem içinde
toplam 40 107 terörist etkisiz hale getirilmiştir. 1998 verilerine göre, PKK
terör örgütünün halen 5 350 militanı bulunduğu sanılmaktadır. PKK'nın,
yurtiçinde, dağlarda silah başı halindeki terörist sayısı ise 2 100'dür. OHAL Valisi Aydın Arslan'ın terörle mücadelenin
ekonomik faturasına ilişkin verdiği rakamlar da ilginçtir. Türkiye'nin, terörle
mücadele yüzünden 14 yılda uğradığı ekonomik kayıp tam 84 milyar dolardır. Vali
Arslan'ın ifadesine göre, bu parayla bölgeye 3 tane daha GAP yapmak mümkündür.
Türkiye Cumhuriyetinin 75 yıllık dışborçlanmasının 82 milyar dolar olduğu
düşünülecek olursa, PKK terör örgütünün 14 yılda ne kadar ağır bir fatura
çıkardığı daha iyi anlaşılacaktır. Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyetinin toplam 82
milyar dolarlık dışborçlanmasında da PKK terör örgütünün karşımıza çıkarmış
olduğu ağır faturanın payı vardır. Türkiye'nin, Apo'yu Suriye'den attırmakla ne kazandığı,
ne kaybettiği, iyi mi, kötü mü yaptığı şu aşamada belli değildir. Duruma göre,
Türkiye bu işten kârlı da çıkabilir, zararlı da. Türkiye, erken zafer naraları
atacağı yerde, uyanık olmak durumundadır. Şu aşamada Türkiye ne yaptığını, ne
istediğini çok net bir biçimde bilmelidir. Ancak, ne var ki, gerek Apo'nun yeri
gerekse ne yapılacağı konusunda Türkiye'nin kafası karışıktır. Biraz tuhaf,
ama, Türkiye, Apo'ya ikamet adresi bulmak için çaba harcayan ülkeler arasında
yerini almıştır. Hatta, Türkiye'nin, Apo'yu istediği de şüphelidir. Nasıl ki,
Avrupa ülkeleri Apo'yu istemiyorsa, Türkiye de istemiyor. Türkiye'nin tek
koşulu vardır: Bizden uzak olsun da ne olursa olsun... Elden gelse, Türkiye,
Apo'yu uzaya gönderecektir. Türkiye'nin en önemli sorunu konusunda, yetkili
ağızlar, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmaktan, nedense,
kaçınmaktadırlar. Yapılan açıklamaların ise, çok çelişkili ve yalan yanlış
şeyler olduğu açıktır. Hükümetler, bu meseleye, gündem değiştirme aracı olarak
bakmaktadır. Oysa, Hükümet, kamuoyu ve Parlamento desteğini arkasına
almak durumundadır. Ancak, ne var ki, Apo konusunda birkısım basın organlarına
özel brifingler verilmesine karşın, Parlamentonun, lütfen bilgilendirilmesine
bile tenezzül edilmemektedir. Her şeyden önce, parlamenter sistem içinde,
hükümetlerin, buna hakkı yoktur. Gerek meselenin millî menfaatlara en uygun biçimde
çözümlenmesi gerekse Hükümetin işinin kolaylaşması bakımından, Parlementonun
konuya müdahil olmasında yarar vardır. Bu gerekçelerle, genel görüşme açılmasını Yüce Meclisin
takdirlerine sunuyoruz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır. Diğer genel görüşme önergesini okutuyorum: 2. – Konya Milletvekili Veysel
Candan ve 28 arkadaşının, ABD’nin Irak’a yaptığı hava harekatı konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/37) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bilindiği üzere, ülkemizde, uzunca bir süredir,
İncirlik Üssünden kalkan uçaklar, komşu Irak'ta gözetim uçuşu yapmakta ve bu
arada, bazı gerekçelerle, Irak'taki hedefler vurulmaktadır. Bu hareketliliğin
yoğunluğu da, her gün, biraz daha artmaktadır. Adım adım, ülkemiz, sonucu belli
olmayan, kardeş bir ülke ile savaşa sürüklenmektedir. Bu arada, Sayın Başbakan
Bülent Ecevit'in açıklamaları da kaygı vericidir. "En azından, bölgede,
ABD'nin ne yapmak istediğini anlamış değiliz" diyerek, Hükümetin bilgisi
dışında birtakım olayların geliştiği anlaşılmaktadır. Durumun, TBMM'de, bir
genel görüşmeyle müzakere edilerek, Hükümetin alacağı kararlara yön vereceği ve
destek olacağı kanaatini taşıyoruz. Bu sebeple, Anayasanın 98, İçtüzüğün 101,
102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasını arz ederiz.
4.2.1999 1. Veysel Candan (Konya) 2. İ. Ertan Yülek (Adana) 3. Ömer Faruk Ekinci (Ankara) 4. Metin Perli (Kütahya) 5. Bekir Sobacı (Tokat) 6. Saffet Benli (İçel) 7. Mikail Korkmaz (Kırıkkale) 8. Ahmet Karavar (Şanlıurfa) 9. Ahmet Çelik (Adıyaman) 10. Mehmet Sıddık Altay (Ağrı) 11. Memet Emin Aydın (Siirt) 12. Osman Yumakoğulları (İstanbul) 13. Musa Demirci (Sıvas) 14. Ömer Naimi Barım (Elazığ) 15. Hüseyin Olgun Akın (Ordu) 16. Osman Hazer (Afyon) 17. Hüseyin Arı (Konya) 18. Hasan Hüseyin Öz (Konya) 19. Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa) 20. Aslan Polat (Erzurum) 21. Sabri Tekir (İzmir) 22. Latif Öztek (Samsun) 23. Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 24. Mustafa Ünaldı (Konya) 25. Lütfi Yalman (Konya) 26. Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) 27. Cevat Ayhan (Sakarya) 28. Fethullah Erbaş (Van) 29. Musa Okçu (Batman) Gerekçe: Körfez kriziyle başlayan ABD-Irak gerginliği giderek
artmaktadır. Başlangıçta BM kararlarıyla birtakım yaptırımlara tabi tutulan ve
askerî hava harekâtına muhatap olan Irak, bugünlerde BM kararı alınmadan,
biyolojik ve kimyasal silahlarla bölgede tehdit unsuru olduğu, ayrıca Irak
halkının güvenliğinin tehlikede iddiasıyla ABD-İngiltere işbirliğiyle,
ülkemizde İncirlik Üssü ve hava sahamız da kullanılarak, bazı hedefler
bombalanmakta ve zaman zaman sivil hedefler de vurularak, suçsuz, masum
insanlar öldürülmektedir. Konu dikkatle takip edildiğinde, BM de devredışı
bırakılmış ve ABD-İngiliz keyfîliğiyle devletlerarası hukuk ihlali ortak devam
etmektedir. Bütün bu hukukdışı ihlaller devam ederken, Sayın Başbakan
"ABD'nin Irak'ta ne yapmak istediğini anlamış değiliz" derken, Millî
Savunma Bakanı "İncirlik'ten kalkan uçaklar meşru müdafaa yapmakta,
uçaksavar radarlarına kilitlenen ABD ve İngiliz uçakları bombalamak
mecburiyetinde kalmaktalar" gibi, ciddiyetten uzak açıklamalarda
bulunmaktadırlar. Gelişmeler öyle gösteriyor ki, ABD yetkilileri, Körfez
ülkelerini ikna turuna çıkmış olması; ABD ve İngiliz yetkililerinin, 97 milyon
dolar, Kongreden ödenek ayırıp Irak muhaliflerine vermeyi kabul etmeleri, ABD
ve İngiltere'nin, ülkemizi de kullanarak ileride kara harekâtı da dahil Irak'ta
Saddam rejimini devirmeyi ve ülkeyi parçalamayı düşünmektedirler. Gelişmeler
bunu açıkça göstermektedir. Ülkemiz bir oldubittiyle karşı karşıyadır. Hatırlanacağı üzere, Osmanlı Devletinin, Birinci Dünya
Savaşına, limanlarımıza sığınan Yavuz ve Midilli adlı iki Alman gemisinin,
Karadeniz'e girerek, hükümete rağmen Rusya'nın Sivastopol Limanını bombalaması
neden olmuştur. Şimdi de İncirlik Üssünün ABD ve İngiltere tarafından Irak'a
karşı kullanılması esas itibariyle aynıdır ve bizi bir ateş içine atabilir.
İncirlik Üssüne getirilen füzeler bizim bu düşüncelerimizi doğrulamaktadır. Bu
gelişmeler karşısında Irak Hükümeti, meşru müdafaa adı altında ülkemize karşı
yapacağı bir harekâtın izahı güçtür. Kaldı ki, bazı basında, Türkiye'ye uzun
menzilli füzeler fırlatıldığı ve bunların bazılarının karşı füzelerle havada
imha edildiği, bazılarının ise büyük yerleşim merkezlerinin yanına düştüğü
şeklindedir. Aynı kaynaklar, daha sonra "yanlış alarm olduğu, atılanların
sis bombası" gibi çelişkili haberler vermişlerdir. Her nereden bakılırsa bakılsın, gelişmeler, ülkemiz
ekonomisi açısından büyük bir kayıp söz konusu iken, şimdi de adım adım sıcak
bir çatışmaya itildiğini üzülerek gözlemekteyiz. Yine üzülerek ifade etmek
isteriz ki, 56 ncı hükümetin bu konuda Başbakan ve bakanları arasında çelişkili
açıklamaları, bazen suskunlukları, bazen de bilgileri olmadığı gibi haberler
kamuoyunu üzmektedir. Bu sebepler doğrultusunda konunun acilen Genel Kurulda
müzakere edilerek çıkacak sonuçların hükümetin önünü açacağı kanaatindeyiz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
(Devam) 2. – TBMM Başkanı Hikmet
Çetin’in, İngiliz Parlamentosunca konuşma yapmak üzere davetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1902) 12 Ocak 1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dışişleri Bakanlığının 24 Aralık 1998 ve
AVGY-98-110.210.2036-910 sayılı yazısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının, İngiliz Parlamentosunda bir
konuşma yapmak üzere, İngiltere'ye davet edildiği bildirilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Hikmet Çetin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 6 ilde uygulanmakta olan olağanüstü halin 4 ay süreyle
uzatılmasına ilişkin bir Başbakanlık tezkeresi vardır; okutuyorum: 3. – Diyarbakır, Hakkâri, Siirt,
Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin, 30.3.1999
günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere 4 ay süreyle uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1903) 9.2.1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24.11.1998 tarihli ve
611 sayılı Kararı uyarınca Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van
İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin, 30.3.1999 günü saat 17.00'den
geçerli olmak üzere 4 ay süreyle uzatılmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisine
arzı Bakanlar Kurulunca 5.2.1999 tarihinde kararlaştırılmıştır. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi
üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre görüşme açıyorum. Gruplara, Hükümete ve şahısları adına 2 üyeye söz
vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve hükümet için 20'şer dakika;
şahıslar için 10'ar dakikadır. Görüşmelerin sonunda, tezkere, Yüce Meclisin oylarına
sunulacaktır. Tezkere hakkında, öncelikle, Hükümet açıklamada
bulunmak istiyor mu? İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR – Evet. BAŞKAN – Olağanüstü halin 4 ay süreyle uzatılmasına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerinde, Hükümet adına açıklama yapmak üzere,
İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bayar. İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerimizde
uygulanmakta olan olağanüstü halin dört ay daha uzatılması yolundaki
Başbakanlık tezkeresi üzerinde, Hükümetimizin görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, sizleri şahsım ve Hükümetimiz adına saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
olağanüstü hal uygulamaları, ülkemizdeki bölücü terör ve buna dayalı şiddet
olaylarının ülkemizin bir bölümünde yaşayan vatandaşlarımızın mal ve can
emniyetini yok edecek derecede yaygınlaşması üzerine 1987 yılında
başlatılmıştır. Adına PKK denilen bölücü terör örgütü, özellikle Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, 1984 yılından beri vatandaşlarımızı kitleler
halinde öldürme, köyleri yakma, yol kesme, haraç toplama, özellikle bu
bölgelerimize hizmet götüren makine ve malzemeyi yakma şeklinde eylemlerde
bulunmuştur; imkân ve fırsat bulduğu ölçüde, bu eylemlerine devam etmek
istemektedir. Bölücü örgütün, eylemlerini, ülkemizin bir bölümünü
aziz vatanımızdan ayırarak bağımsız bir devlet kurmak için yaptığını; amacının,
yaratılan terör ortamıyla, aslında, bölgede yaşayan, vatan ve milletimize
sadakatle bağlı masum vatandaşlarımızı korkutup sindirerek kendi yanına almak,
böylece, topyekûn bir ayaklanma yaratarak, aziz vatanımızı bölmek olduğunu
hepimiz biliyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimizin
samimî dileği, bu bölgemizde, bir an önce olağan rejime geçilmesini
sağlamaktır. Biz, Hükümet olarak, ülkemizin her köşesinde yaşayan
vatandaşlarımızın, bu ülkenin bütün nimetlerinden faydalanmasını istiyoruz ve
bütün vatandaşlarımızı birinci sınıf vatandaş olarak görüyoruz. Bugün, bu
ülkede yaşayan vatandaşlar arasında ayırım gözeten hiçbir hukukî düzenleme
yoktur; hukuk devleti olmanın gereği de zaten budur. Bu bakımdan, bu bölgemizde yapılan uygulamalar, tamamen
yasal uygulamalardır; bunun aksini iddia etmek, bu uygulamanın niçin
başladığını gözardı etmek demektir. Bizden önceki hükümetler döneminde olduğu gibi, bizim
Hükümetimiz de, bölgedeki şartların, olağan rejime geçilmesi için müsait
olmadığı görüşündedir; şiddeti azalmış olmasına rağmen, bölücü terör tehdidi
hâlâ devam etmektedir; devletimizin aslî ve en önemli görevi, bu tehdidi
ortadan kaldırarak, vatanımızın huzur ve güvenliğini sağlamaktır. Bu cümleden
olarak, devletimizin, bütün organlarıyla yaptığı topyekûn mücadele sonucunda,
terör örgütü, bölgedeki inisiyatifini kaybetmiştir, eylem yapamaz durumdadır,
yurt içindeki lojistik desteği kesilmiştir, örgüte katılım asgarî düzeye
inmiştir. Örgütte, belli bir süreden beri görülen çözülme ve hizipleşmeler,
özellikle, bölücü başının Suriye'den ayrılmasından sonra daha da hızlanmış
durumdadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölücü terör olaylarına
kısaca baktığımızda, 1993 yılından sonra eylem sayılarında hızlı bir
gerilemenin olduğunu görüyoruz: Örneğin, olağanüstü hal uygulanan iller ile
mücavir illerimizde, 1993 yılında 3 993, 1994 yılında 3 809, 1995 yılında 2
118, 1996 yılında 1 941; 1997 yılında 1 300 ve 1998 yılında 977 terör nitelikli
olay meydana gelmiştir. 1999 yılına gelince -bu rakamları da şimdi arz etmek
istiyorum- olağanüstü hal uygulamasının son uzatıldığı tarih olan 30 Kasım 1998
tarihinden 9 Şubat 1999 tarihine kadar bu bölgemizde meydana gelen olay sayısı
88'dir. Bu arada, 24 askerimiz ve 2 geçici köy korucumuz şehit verilmiş ve
böylece, kaybımız 26 olmuştur. Bu dönemde 146 terörist etkisiz hale
getirilmiştir. Bu dönemde vatandaşlarımızdan 10'unun hayatını kaybettiğini üzülerek
belirtmek istiyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devletimizin son
günlerde sürdürdüğü kararlı tutum sonucunda, hepimizin bildiği gibi, bölücü
örgüt başı yakın bir tarihe kadar yaşadığı komşumuz Suriye'yi terk etmiş,
buradan, önce Rusya'ya, daha sonra da siyasî sığınma talebiyle İtalya'ya
gitmiştir. İtalya'da aylarca zorunlu ikamete tabi tutulan bu kişi, devletimizin
etkin girişimleri ve yürütülen diplomasi sonucu bu ülkeyi de terk etmiş,
sığınacak yer arar durumdadır ve hiçbir devlet tarafından kabul edilmemektedir.
Onbinlerce vatandaşımızın; çocuk, kadın, yaşlı, genç,
öğretmen, polis, asker demeden- en kutsal insan hakkı olan hayat haklarının
ellerinden alınmasının, onbinlerce vatandaşımızın sakat kalmasının ve
yüzbinlerce vatandaşımızın evlerini ve köylerini terk etmesinin sorumlusu,
azılı cani, bölücübaşının yüce Türk adaleti önünde hesap vermesi için bütün
yasal ve siyasal yolların kullanılacağından hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; PKK terör
örgütünün, başı koparılmıştır. Bu yapının daha uzun süre dayanamayacağı
muhakkaktır. Örgüt içindeki zafiyetin daha da hızlanarak devam edeceği
kesindir. Bu nedenle, alınan önlemlerde hiçbir gevşemenin olmaması gerekir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; terör olaylarındaki
azalmaya paralel olarak, bizden önceki hükümetler döneminde alınan ve bu
bölgemizin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden kalkınmasına yönelik tedbirler
yanında, Hükümetimiz, vatandaşımızın refah seviyesinin yükseltilmesi,
ekonominin canlanması ve özellikle işsizliğin azaltılması yolunda yeni
tedbirleri de yürürlüğe koymaya kararlıdır. Özellikle eğitim yatırımları
halkımızın da büyük katkılarıyla hızlandırılacak ve öğretmen açığının
kapatılması için bizden önceki hükümetler döneminde gösterilen çabalar
kararlılıkla sürdürülecektir. GAP'ın 2010 yılında bitirilmesi için alınan tedbirlerin
uygulanması, Hükümetimiz döneminde de takip edilecektir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, bugüne kadar, terörizmi insanlığın en büyük belası olarak
görmüş ve politikalarını da buna göre belirlemiştir. Biz de, hükümet olarak,
terörü, bertaraf edilmesi elzem büyük bir insanlık suçu olarak telakki
ediyoruz. Bugün, uluslararası boyut kazanan terörizmin karşılıklı
işbirliği ve dayanışmayla ortadan kaldırılabileceğine inanıyoruz. Özellikle,
terör gibi bir belanın devletlerin dış ilişkilerinde bir araç olarak
kullanılmasını şiddetle kınıyoruz. Terörist örgütlere ve terörist gruplara,
karşılarına almamak düşüncesiyle veya başka bir amaçla göz yuman ya da kucak
açan dost, komşu ve müttefikimiz olan ülkelerin bu tutumlarını da tasvip
etmiyoruz ve bu gibi tutumların terörizmi güçlendireceğine ve teröristlere
cesaret vereceğine inanıyoruz. Bu nedenle, terörizmle dünyada ortak bir
mücadele verilmesi gerektiğini her zeminde savunuyoruz. Bugüne kadar yaptığı uyuşturucu ticaretiyle insanlığa
da büyük zarar veren PKK terör örgütüyle verilen mücadele sürecinde, dost,
komşu ve müttefikimiz olan ülkelerin bu konudaki samimîyetlerine de inanmak
istiyoruz. Biz, bugüne kadar, onbinlerce masum vatandaşımızı katletme yanında,
elinde bulundurduğu uyuşturucu şebekeleriyle insanlığa karşı da büyük suçları
bulunan terör örgütü başına hiçbir ülkenin sığınma hakkı vermemesini talep
ediyoruz. Bu talebimizin dost, müttefik ve komşumuz olan ülkeler tarafından
anlayışla karşılandığını da biliyoruz. Hükümetimizin ve halkımızın samimî
dileği ve çabası, bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın bu suçlarından dolayı yüce Türk
adaleti önünde hesap vermesidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizden önceki
hükümetlerin olduğu gibi, Hükümetimizin de bütün çabası, 2000'li yıllara
ülkemizin terör ortamından kurtulmuş olarak çıkmasıdır. Terör örgütünün son
durumu göz önüne alındığında, bunu da devlet olarak başaracağımıza inanıyorum. Edindiği engin tecrübe ve halkımızdan aldığı büyük
destekle, kahraman güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesi başarıyla ve azimle
devam etmektedir. Terörle mücadelede sadece güvenlik güçlerinin çabası yetmez;
bu hususta herkesin ortak görev ve sorumlulukları vardır. Yüce Parlamentonun da
bugüne kadar verdiği desteğe devam etmesi gerekir. Yüce milletimizin ve
Parlamentomuzun güvenlik güçlerine verdiği desteğe de şükran borçluyuz. Terör tedirginliği ve kuşkusu devam ettiği müddetçe,
ülkemizin kalkınması, bilhassa doğu ve güneydoğu bölgelerimizin kalkınması
mümkün değildir. Huzur ve güven ortamının sağlanmasında kahraman güvenlik
güçleri, bugüne kadar, tarihî bir görevi başarıyla yerine getirmişlerdir.
Güvenlik güçlerimizin terörü bitirme kararlılığı aynen devam etmektedir.
Ayrıca, alınan ekonomik ve sosyal tedbirlerin uygulanmasında herhangi bir
aksamaya meydan verilmeyecektir. Bu nedenle, Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli
ve Van İllerimizde uygulanmakta olan olağanüstü halin, 30 Mart 1999 günü saat
17.00'den itibaren dört ay daha uzatılması için, Hükümetimizin tezkeresi Yüce
Meclisin takdirine sunulmuştur. Yüce Meclisin kararını şimdiden saygıyla karşıladığımı
ifade ediyor, bugüne kadar bu mücadelede hayatlarını kaybeden değerli
evlatlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımı
sunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Başbakanlık tezkeresi üzerinde konuşan
İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar'a teşekkür ediyorum. Olağanüstü halin dört ay daha uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi üzerindeki müzakerelere devam ediyoruz; ancak, şu ana
kadar, gruplar adına herhangi bir söz istemi gelmedi. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, Fazilet Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Bedri İncetahtacı konuşacak. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Doğru Yol
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Necati Çetinkaya konuşacak. OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ben konuşacağım. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şimdi, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına istenilmiştir; Gaziantep Milletvekili Sayın Bedri İncetahtacı
konuşacaktır. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Sayın İncetahtacı, konuşma süreniz 20 dakikadır. FP GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Fazilet Partisi Grubu adına, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün, dünlerden farklı bir ortamda, olağanüstü halin
dört ay daha, 34 üncü kez uzatılmasını görüşmekteyiz. Diyarbakır, Hakkâri,
Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van'da olağanüstü halin Bakanlar Kurulu kararı
gereğince yeniden uzatılması tartışma konumuz. 1984'ten bu yana yaşadığımız
dönemde gördüklerimizi, bölge halkının çektiği sıkıntıları, güvenlik
görevlilerimizin hakikaten çok büyük fedakârlıklarını, terörün acımasızlığını,
olağanüstü halle elde edilenleri veya elde edilemeyenleri, PKK'nın siyasallaşma
çabalarına karşı dışsiyasetimizdeki zafiyetleri ve benzeri konuları tartışmak
istemiyorum. Tutanaklara baktığımız zaman, bu konuların, yeterince,
detaylarıyla ele alındığını görmekteyiz. İzin verirseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
bu ve benzeri konularda üzerimize düşen bir vecibenin yerine getirilip
getirilemediğini, burada, bu zaman zarfında tartışmak istiyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; siyasette
ulaşılabilen en vahim noktalardan birisi, memleketimiz için çok büyük ehemmiyet
arz eden hususları sıradan bir mesele gibi ele almaktır. Bugün, Türkiye için,
Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgesi için insan hakları adına, demokrasi adına
ve Türkiye'nin geleceği adına çok büyük ehemmiyet arz eden bir meselenin; yani
olağanüstü halin devam etmesi veya sona erdirilmesi üzerinde tartışma
yapmaktayız; ama, Meclisin durumuna baktığımız zaman, kamuoyunun olaya bakışını
izlediğimiz zaman, medyanın olaya yaklaşımını gördüğümüz zaman, olağanüstü
halin çok sıradan bir meseleymiş gibi ele alındığını, çok sıradan bir mesele
gibi göründüğünü müşahede etmekteyiz. Halbuki, bırakın bu meseleye partilerin
ilgi göstermesini, hükümetin ilgi göstermesini; medyanın çok ağır bir şekilde,
çok ciddî bir şekilde önem vermesi gerekirdi, sivil toplum kuruluşlarının ilgi
göstermesi gerekirdi ve bizatihi halkımızın ilgi göstermesi gerekirdi; hem bu
bölgede yaşayan halkın hem de Türkiye'nin genelinde yaşayan insanların bu
olaya, bu gelişmelere, bugün bu meselenin oylanmasına ilgi göstermesi
gerekirdi. Acaba Türkiye'de ne olmuştur da, ne gelişme meydana
gelmiştir de bu olaylar sıradan olaylar şekline dönüşmüştür; bunu
anlayabilmemiz için, bazı sualleri kendimize tevcih etmemiz ve bu suallerin
cevaplarını aramamız gerekmektedir. Müsaade ederseniz, kısaca bu sualleri burada sıralamak
istiyorum ve mümkün olduğu kadar da cevaplamaya gayret edeceğim. Öncelikle şu
suali kendimize tevcih etmeliyiz. Acaba, olağanüstü halin, bölgede kalkmasıyla veya devam
etmesiyle, demokrasi adına, insan hakları adına, özgürlükler adına,
uygulamalarda hiçbir şey değişmeyecek midir? Böyle bir düşünce halkımızda
oluşmuş olabilir mi; yani, bunlar aynen devam edecektir, olağanüstü hal kalksa
da bir kalkmasa da bir gibi bir düşünce mi acaba milletimizin zihninde
oluşmuştur? İkinci bir suali müsaade ederseniz tevcih etmek
istiyorum: Acaba, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmelerin, burada
beyan edilen sözlerin, hükümetin ifadelerinin veya grupların ifadelerinin,
milletvekillerinin reyleri üzerinde menfi veya müspet bir tesiri olmayacağı mı
düşünülmektedir? Yine, acaba, muhal farz; altını çizerek söylüyorum,
muhal farz, önceden kararlaştırılan bir sonucun, sadece şeklen onaylanması gibi
bir icraatın mı bu Mecliste yapıldığı düşünülmektedir; böyle bir oturum olarak
mı bu oturum görülmektedir? Son bir suali de müsaade ederseniz tevcih etmek
istiyorum: Acaba, milletvekillerimizin, bu konuda derinlemesine bilgi sahibi
olmadığı mı düşünülmektedir? Milletvekillerimizin, olağanüstü hal ve benzeri
güvenlikle ilgili konularda yeterince bilgi sahibi olmadığı mı halkımız
tarafından veya ilgililer tarafından düşünülmektedir? Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; inanıyorum ki, bu
suallere cevap vermek veya bu suallere cevap vermeyi başarabilmek, bugün
yapacağımız oylamanın niteliği kadar büyük bir ehemmiyeti haizdir. Şimdi, kısaca bunların üzerinde durmaya çalışacağım.
Üzülerek görüyorum ki, sanıyorum sizler de müşahede ediyorsunuz ki, Türkiye'nin
her noktasında, bırakın olağanüstü hali, sıkıyönetim hali varmış gibi
uygulamalar yapılmaktadır. Türkiye'nin her yerinde, insan hakları konusunda,
demokrasi konusunda ve özgürlükler konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Bir misal arz etmek istiyorum; son Başbakanlık
genelgesinin değerlendirmesini, gelin vicdanlarımızda yapalım. Böyle bir
genelgenin yayımlanma şeklini ve bu genelgenin muhtevasını bir teemmül edelim.
Acaba, bunun, olağanüstü halle idare edilmeyen bir ülkede olması mümkün müdür?
Böyle bir genelgenin, bırakın olağanüstü hali, sıkıyönetimde ancak
yayımlanabileceği düşünülmemekte midir? Bunun üzerinde hepimizin düşünmesi
gerektiğine inanıyorum. Değerli milletvekilleri, yine, yaptığımız konuşmaların,
iki ayrı özelliği vardır, iki ayrı niteliği vardır. Bunlardan birincisi, sayın
milletvekillerinin reylerinin tespitine yardımcı olmaktır. Yani, biz burada
öyle bilgiler arz etmeliyiz ki, bu bilgilerin neticesinde değerli
milletvekilleri oylarının renklerini belirlesinler ve bu konuşmalarla bir
görevimiz de, tarihe belge bırakmaktır. Bizden sonra ülkeyi yöneteceklerin,
ülkenin güvenliğini temin edebilmeleri için bu kürsülerde yapılan konuşmaların
muhtevalarına, bu kürsülerde yapılan konuşmaların içeriğine tam manasıyla vâkıf
olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Sayın milletvekilleri, şimdi bu noktada bir tespit
yapmak istiyorum. Ben, bir milletvekili olarak oyumu, muhalefette veya
iktidarda olduğuma bakarak belirlemek istemiyorum; ben, oyumu, bilgiye
dayanarak belirlemek istiyorum; bu benim hakkımdır ve bu benim görevimdir.
Şimdi soruyorum: Olağanüstü hal uygulamalarıyla ilgili yaptığımız oylamalarda
hangimiz bilgiye dayanarak, hangimiz o bölgede olanları derinlemesine öğrenerek
oyumuzu kullanıyoruz?! İşte, Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi budur.
Devletimizin, bürokratlardan esirgemediği bilgileri, milletvekillerinden
esirgemesi kabul edilemez; çünkü, bizler sorumluyuz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi sorumludur. Burada oylarımızla olağanüstü hal kalkacak veya devam
edecektir. Sayın Bakanı dikkatle ve üzülerek dinledim; daha önceki
İçişleri Bakanlarımızın da yaptığı konuşmanın bir benzerini yaptı. Biz, bu
konuşmanın benzerlerini çeşitli yerlerden dinliyoruz veya okuyoruz. Bu tür
konuşmalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin oylarının renklerini
belirleyici bilgileri ihtiva etmemektedir. Ben, bu tür bilgilerle, bizlerin,
halkın karşısındaki yükümlülüğümüzü yerine getirebileceğimizi sanmıyorum. Onun
için, arkadaşlarımızın, burada, olağanüstü halin devam etmesi veya sona ermesinden
daha çok, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bilgilendirilmesi konusu
üzerinde durması gerektiğine inanıyorum. Ben inanıyorum ki, Türkiye'yi zayıflatacak, Türkiye'nin
güvenliğini sarsacak en ufak bir zafiyeti meydana getirecek bir durumda, hiçbir
milletvekilinin o paralelde oy kullanması mümkün değildir. Hepimiz, Türkiye'yi
güçlendirecek, Türkiye'yi ve Türkiye'de yaşayan insanları güvenlik içerisinde
yaşatacak politikaları desteklemekteyiz; burada bulunmamızın sebebi budur.
Peki, güvenliği ilgilendiren bir meselede, ne olmaktadır ki, muhalefetteyken
olağanüstü halin devamına karşı çıkılmakta, iktidara gelindiği zaman da bunun
devam etmesi temin edilmektedir? Bu, gayrı ciddî bir davranış biçimidir. Ben inanıyorum ki, 21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en önemli görevlerinden birisi, bu Meclisi, sözde değil gerçekten,
her konuda, bütün iradelerin üstünde bir konuma getirmek olmalıdır ve 21 inci
Dönem Meclisin, milletimiz tarafından, bu şekilde düşünen siyasetçilerce
meydana getirilmesinin temin edileceğine inanıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; halkımızla
paylaşmak zorunda olduğumuz, halkımıza anlatmak zorunda olduğumuz meseleleri bu
kürsüden dile getirmeliyiz. Bilmeliyiz ve bildirmeliyiz ki, PKK terör örgütünün
yayılması, ortaya çıkışı ve Batı ülkelerinin desteğiyle bugün gelmiş olduğu
noktaya ulaşması olağanüstü halin devamıyla irtibatlı bir mesele olmaktan
çıkmıştır. Bunun, burada, daha detaylarıyla tartışılabilmesi için, bu konuda,
Sayın Bakanımızın bilgi vermesini temenni ederdim ve konuşmalarını bu nokta
üzerinde yoğunlaştırmasını temenni ederdim. Yani, yeni bir anlayışa geçildiği
bir dönemde, terörün yeni bir hal aldığı dönemde, olağanüstü halin, niçin bu
yeni hale rağmen devam etmesi gerektiğine dair bir bilgiye ulaşmak isterdim;
ama, buna ulaşamadığımızı halkımızla paylaşmak istiyorum; bunu, bölge
halkımızla ve Türkiye'de yaşayan insanlarla paylaşmak istiyorum ve bu konuda
görevimizi doğru yapamamanın ezikliğini de, burada dile getirmek istiyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk
dışpolitikasının içerisinde bulunduğu durum, maalesef, terörle mücadelede
kalıcı bir çözümü ortaya çıkaramamaktadır. İşte son bir yıldan beri
yaşadıklarımız, bunun açık bir delilidir. Terör örgütünün başı Abdullah
Öcalan'ın, Suriye'den çıkarıldığı günden bugüne kadar geçirmiş olduğu süreçte,
Türkiye'nin gündemini nasıl belirlediğini ve Türkiye'nin, bunun önünde gündem
belirleme gücü olduğu halde, âdeta belirlenen gündeme tabi kılındığını ibretle
seyrettik. Halbuki, basiretli ve güçlü bir dışpolitikanın, bitmekte olan bir
terör örgütü karşısında, belirlenen gündeme tabi olmak gibi bir noktada
bulunması söz konusu olmayacaktı; ama, bu durumu, bugün üzülerek yaşamaktayız. Yine önemli bir gelişmeyi halkımızla paylaşmak istiyor
ve Sayın İçişleri Bakanımızdan -eğer İçtüzüğümüz uygunsa- bu dile getireceğim
konuda bilgi vermesini rica ediyorum. Son günlerde, bilhassa Van, Batman ve
Diyarbakır'da, faili meçhul cinayetlerin sayısında bir artış meydana
gelmektedir. Uzun bir dönemden beri sona ermiş olan bu cinayetler yeniden
başlamıştır. Çok spesifik olmakla beraber, Diyarbakır için önem arz ettiğinden
dile getirmek istiyorum; Diyarbakır Tıp Fakültesinin Sekreteri İbrahim Sarı
isimli vatandaş, bölgede tanınan, bölgede rağbet gören değerli bir bürokrat
olduğu halde, uzun bir zamandan beri, sanıyorum bir haftaya yakın bir zamandan
beri kayıptır. Bölge halkı bu konuda mustariptir. Gerek Diyarbakır milletvekili
arkadaşlarımız gerek diğer milletvekili arkadaşlarımız, bu ve benzeri
kayıpların bir an evvel bulunması için ilgilileri uyarmışlardır. Ben de,
burada, Sayın İçişleri Bakanımızın -üzerine düşen görevi yerine getirdiğinden
eminim- belli bir noktaya gelinip gelinmediği konusunda bilgi vermesini rica
ediyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu noktaya
dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Terör ve benzeri güvenlik meselelerinin halli
için, siyasîlerin, inisiyatifi ellerine almaları gerekmektedir. Güvenlik
görevlilerimiz, hakikaten, üzerlerine düşen görevi en güzel şekilde yerine
getirmişlerdir. Bundan sonra, siyasete yönelen her türlü manipüle edici
cereyana Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak engel olmalıyız. Türkiye Büyük
Millet Meclisi siyaseti manipüle edici cereyanlara engel olduğu zaman,
iradesiyle, Türkiye üzerinde, içpolitikada ve güvenlik meselelerinde menfi
tesir meydana getirici bütün cereyanları engelleyebilecektir. Bu, konu üzerinde
durulması gereken en önemli, bariz noktalardan birisidir. Yine, artık,
olağanüstü halin yerini olağanüstü hizmetlerin alması gerektiğini de
unutmamalıyız. Bölge halkı olağanüstü hizmetlerin gelmesini istemekte ve bunu
her vesileyle dile getirmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bunlar nelerdir
diye soracak olursanız, kısaca, hepinizin bildiği şeyleri, zabıtlara geçmesi
açısından tekrarlamakta fayda mülahaza ediyorum. Her şeyden evvel, artık, özel
yatırımları teşvik edici uygulamalara geçilmelidir. Bunlar kâğıt üzerinde
vardır; ama, uygulamaya geçilmemiştir, henüz orada ciddî bir yatırımdan
bahsetmek söz konusu değildir. Dolayısıyla, devlet, yapması gerekeni yapmadığı
zaman, özel sektörden oraya, birkaç istisna dışında, bir yönelişin olmasını
beklememiz söz konusu değildir. Yine, hayvancılığın güçlendirilmesi için, otlaklara ve
meralara çıkışın serbest bırakılması gerekmektedir. Hâlâ bu konuda engelleyici
uygulamalar vardır. Türkiye'de hayvancılığımızın gelmiş olduğu acıklı durumu
hepimiz bilmekteyiz. Burada herhangi bir hükümeti suçlamak istemiyorum; bu,
hepimizin ortak bir meselesidir. Bu konuda güvenlikle ilgili tedbirler
alınmalıdır ve bölge halkının hayvancılığı yapabileceği vasatın sağlanması için
gerekli tedbirler alınmalıdır. Bir önemli nokta daha vardır. Bu ondört senelik zaman
zarfında bir şeyi müşahede ettik; güneydoğudaki terörü ve güneydoğudaki
yoksulluğu sektör haline getirenler vardır. Bunların kimler olduğunu burada
uzun uzun anlatmak istemiyorum. Hükümetimizin en aslî görevlerinden birisi,
terörü sektör haline getirerek, âdeta, onunla geçimini sağlayan, belli yerlere
temerküz etmiş organizasyonları kamuoyuna açıklamak ve daha sonra bunların bu
faaliyetlerini önlemektir. Sanıyorum, olağanüstü hali uzatmak kadar önemli bir
görevdir bu; terörü sektör haline getirenleri teşhis edip, onların önüne
geçilmesi. Yine, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da tahsil
edilen vergilerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Öyle bölgeler
biliyoruz ki, tahsil edilen vergiler, o bölgedeki vergi dairelerinin
masraflarını dahi karşılamamaktadır; bunları biliyoruz. Vergi Kanunu çıkarken,
55 inci hükümet döneminde, Sayın Maliye Bakanımızın huzurunda bu konular uzun
uzun dile getirilmişti; fakat, sanıyorum, bu konuyla ilgili bir düzenleme henüz
yapılmadı. Eğer, bu konuya dikkat edilirse faydalı olacağı kanatindeyim. Kısaca, değerli milletvekilleri, hepimizin asıl
görevinin, hayatı ve Türkiye'deki tüm müesseseleri normalleştirmek; sadece ve
sadece, Türkiye'yi, Türkiye'deki hayatı ve Türkiye'deki müesseseleri
normalleştirmek olduğunu unutmamamız gerektiğini beyan ediyor; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan, Gaziantep
Milletvekili Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı'ya teşekkür ediyorum. İkinci konuşmacı, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, bölgede terörle mücadele çalışmaları,
bölücü terör örgütünün 1984 yılı ağustos ayında başlayan silahlı eylem ve
faaliyetlerinin önlenmesi amacıyla, 19 Temmuz 1987'ye kadar sıkıyönetim
uygulamasıyla devam etmiş, bu tarihten sonra da olağanüstü hal uygulaması
kapsamına alınmış ve bu çalışma devam etmektedir. Değerli arkadaşlar, onbeş yıldır, ülkenin bölünmez bütünlüğüne
kasteden, 30 000 insanımızın hunharca kanını döken ve ülkesinin bölünmez
bütünlüğü uğruna seve seve şahadet şerbeti içen değerli evlatlarımızın bu
mücadelesinin, gerçek manada, içyüzünü, tahmin ediyorum ki, yeteri derecede
dünyaya anlatamadık. Terör örgütünün onbeş seneden beri devam eden bu terör
örgütünün bir vahşet olduğunu, kundaktaki bebeğinden tutun ölüm döşeğindeki
yaşlı güneydoğulu vatandaşımızın canına kasteden, kadınını erkeğini ayırt
etmeksizin, onların, hemen hemen dünyanın çok az yerinde görülen vahşi
katliamlarına başvurarak canlarını alan bu vatan düşmanlarını yeteri derecede
dünyaya anlatamadık. Eğer anlatabilmiş olsaydık, bugün, bu canibaşı için,
yıllarca müttefiklerimiz ve dostlarımız olan Avrupalı dostlarımızın vatanları,
herhalde, bir melce olmazdı. Gelin görün ki, ilkin, yıllarca Suriye'den
yönettiği bu katliamları, bilahara Rusya'ya, oradan İtalya'ya geçerek orada bir
melce bulmuş. Hatırlıyorum, İtalya'ya gittiğinde, ilk olarak,
yetkililerimiz "yakalandı" diye basına açıklama yaptılar. Bir gün
geçtikten sonra gördük ki, canibaşı yakalanmamış; fakat, bizzat İtalyan
parlamenter tarafından Moskova'da saklandığı yere gidilerek, beraber, refakatte
Roma Havaalanına getirilmiş ve orada geçici bir süre, bir sağlık merkezinde
âdeta misafir edilmiş; arkasından, Almanlara yakalandığı bildirilmiş ve Emniyet
Genel Müdürümüzün tesadüfen başka bir konuyla ilgili olarak orada bulunduğu bir
sırada, Alman Emniyet Genel Müdürüne gelen haberle, ülkemizde, bunun orada
bulunduğu haberi alınmış. Değerli arkadaşlar, o ana kadar Interpol kayıtlarında
ve kırmızı bültenle aranan cani, suçlu olarak Almanların kayıtlarında var.
Tabiî, bu, Roma'ya gelmeden önce çok önemli olaylar cereyan etmiş.
Hatırlarsınız, ondan önce, bizzat, yine bu bölücü örgütün yönlendirdiği ve onun
nezaret ve kontrolünde, kaçak yollarla, İtalya'nın Adriyatik sahillerine,
devamlı olarak "mülteci" adı altında kişiler, PKK'lılar ve
sempatizanları götürülüyordu. Bunlar, orada,
Avrupa'nın değişik ülkelerinde âdeta modern bir köle gibi çalıştırılıyor
ve orada aldıkları paranın tamamına yakınını, yine, örgüt ellerinden alıyordu.
Adriyatik sahillerindeki İtalyan limanları, bu olaydan kısa süre önce, âdeta,
bu uydurma iltica olaylarıyla yığılmalara sebep oldu. Hemen hemen, gün aşırı bu
tür olayları görmeye başladık. Dünya televizyonlarında, bizzat İtalya'nın bazı
yetkilileri tarafından bunların karşılandığını ve bunların da, gittikleri o
gemiler üzerine bölücü terörün işaretini yaptıklarını, hep birlikte biz de
seyrettik. Ondan sonra çok önemli bir olay daha cereyan etti.
Neydi o önemli olay; uydurma
"sürgündeki parlamento" adı altında Roma Parlamentosunda, bizzat
bizim müttefikimiz olan Roma Parlamentosunda toplantı yapıldı. Bu, bizim için, bize
karşı yapılan, herhalde dostlukla bağdaşmayan ve demokratik bir ülkenin
yapmaması gereken bir olaydı. Bu konuda tepkilerimizi göstermek üzere, İtalyan
Büyükelçisine Dostluk Grubu olarak gittik. İtalyan Büyükelçisi "efendim,
ülkemizin yasalarına göre, herhangi bir parlamenter bu konuda talepte bulunursa,
bu toplantı yapılabilir" diye cevap verdi. İtalyan yetkililer de buna, bu
şekilde cevap verdi; ama, ben inanıyorum ki, bu konu, eğer yurt dışında yeteri
derecede anlatılabilmiş olsaydı; şehitlerimizin, vatandaşlarımızın dökülen
kanları, hunharlığın ve vahşetin içyüzü, kundaktaki bebeklerin vahşice
katledilişi, o zalimane tablolar, eğer, orada yeteri derecede anlatılabilmiş
olsaydı, tahmin ediyorum ki, bu olay, orada, bu kadar kolay cerayan etmezdi;
çünkü, yetkililerden de, aynı, buna benzer cevaplar aldık. Arkasından, bu
olayın, daha büyük bir fırtınanın habercisi olacağının endişesi içindeyken,
nihayet gördük ki, bu teröristbaşı, İtalya'ya, bizzat İtalyan parlamenterin
refaketinde geldi ve günlerce yapılan diplomatik temaslarımız ve
mücadelelerimiz, maalesef, netice vermedi. Netice ne oldu; istinaf mahkemesi
toplandı ve bize "sizin, bizden, bunun kırmızı bültenle aranan bir kişi
olarak iadesi konusunda talebiniz yok; yalnız Almanların talebi var" dedi.
Gelin görün ki, dostumuz Almanlar da, istinaf mahkemesinin karar verdiği günün
14.30'unda -çünkü, elimde resmî belge var- bizzat İtalyan yetkililerine,
İtalyan yetkilileriyle birlikte 17 Interpol üyesi ülkeye "bugünden
itibaren arananlar listesinden çıkarılmıştır ve tarafımızdan aranmamaktadır;
kırmızı bülten kayıtlarından düşürülmüştür, gereğini rica" diye bir yazı
gönderdi. Aynı yazı oraya da gitti ve istinaf mahkemesi "artık, bu, aranan
bir kişi değildir" dedi, bırakıldı ve hepiniz biliyorsunuz, Roma
banliyölerinin birisinde bir villada günlerce misafir edildi ve bir süre sonra
bir haber geldi; bunun, meçhul, bilinmeyen bir yere gittiği_ Değerli arkadaşlar, günlerdir biz bu bilgiden mahrumuz,
toplumumuz mahrum, Meclimiz bu bilgiden yoksun ve hepimiz yoksunuz. Nedir konu;
nereye gittiğini bilemiyoruz_ Şimdi, İtalyan yetkilileri ve diğer ülkelerin
yetkilileri diyor ki, efendim, nereye gittiğini bilemiyoruz. Değerli arkadaşlar, havacılık konusunda bilgi sahibi
olmayan kişi de bilir ki, havayollarıyla seyrüsefer yapan kişi bilir ki, bir
uçak bir yerden bir yere iniş ve kalkış yaptığı zaman, müsaadeye tabidir.
Kesinlikle, müsaadesiz bir uçağın bir yerden bir yere inmesi veyahut da
kalkması bahis konusu değildir. Bu, dünya havacılık hukukunda geçerlidir. Benim
de fakültedeki seçmeli dersim sivil havacılık konusuydu ve kesinlikle, müsaade
olmadan, bir kere, hava sahasına giremezsiniz, FIR hattını kullanamazsınız;
ama, gelin görün ki, dünyaya soruyoruz, ama, dünya diyor ki, efendim, nereye
gittiğinden haberimiz yok. Bu uçak, herhalde, havada devamlı olarak kalmıyor;
inecek, ikmalini yapacak, tekrar bir yere gidecek; yani, bu, herhalde, mucizevî
bir uçak değil; ama, şimdiye kadar, maalesef, hâlâ, izine rastlanmış değildir. Bunları niçin anlatıyorum değerli arkadaşlar; onbeş
yıldan beri, işte, bölgede, ülkenin birlik ve bütünlüğüne kasteden bu caninin
ve onun emriyle cinayetleri işleyen bu zavallıların, bu vatan hainlerinin
yaptıkları eylemler, öldürme, hunharca, vahşice katliamlar, ülkenin o
bölgesindeki insanların ekonomik çıkarlarını tamamen altüst etmeleri, ülkenin o
bölgesinde hayvancılığın, bir zaman dünyanın en ileri gelen bölgelerinden biri
iken sonradan tamamen sıfıra müncer olması ve devlet olarak, bu konuda, hâlâ,
oradaki hayvancılığı destekleyecek, problemi çözecek bir politika takip
etmeyişimiz... Yalnız öldürmekle kalmamış, beyaz zehirle de bütün
insanlığı zehirlemek için bu ticareti de ele geçirmiş. Ta, o altın üçgen
dediğimiz, Kamboçya'dan, Afganistan'dan, Hindistan'dan başlayarak gelen beyaz
zehiri, dünyanın özellikle zengin ülkelerine, Avrupa'ya, Amerika'ya gönderen,
oradaki insanları zehirlemek için bu trafiği yönlendiren yine bu terör örgütü. O bölgedeki insanların cahil kalmasını sağlamak için
okulları yakan, öğretmenleri öldüren, o bölgedeki insanların sağlığını korumak,
orada sağlık yönünde hizmet vermek için yapılan sağlıkevlerini, hastanelerini
yakan bu terör örgütü. Yapılan o yolları tahrip eden, o yolları yapan yol
makinelerini tahrip eden ve dolayısıyla, bölgeye düşman olan bu örgüt; ama,
gelin görün ki, Batılı dostlarımıza
bunu yeteri derecede anlatamamışız. Değerli arkadaşlar, bu Meclisin ve devletimizin, bu konudaki siyasî mülahazaları bir tarafa
bırakarak, aklıselimle, akıl ve mantık çerçevesinde bu meseleyi değerlendirmesi
lazım. Bu mesele, şu partinin, bu partinin meselesi değildir; bu mesele,
topyekûn Türkiye'nin meselesidir. Bu mesele, millî meseledir ve dolayısıyla,
bir millî politika tesis edilmeli, bu millî politika neticesinde bu meseleyi
çözüme kavuşturmalıyız; çünkü, ülkenin bölünmez bütünlüğüne kasteden bir
mesele, ancak değişmeyen millî politikalarla çözüme kavuşturulur. Mesele,
aklıselimle değerlendirilirse, mantık süzgecinden geçirilerek, hislerimizden
arınmış olarak, meseleyi çözüme kavuşturmak için çareler araştırırsak, o zaman,
doğruyu buluruz. Onun için, bu konuda, hepimiz, aynı birlik ve beraberlik ve
aynı millî ruh ve şuurla hareket ederek, yapılması gereken neyse, bu Yüce
Meclisin çatısı altında, doğruyu bularak ve o doğru, bir daha hiç
değiştirilmeyecek bir şekilde, bir mücadele ve bir hedef noktası şeklinde tespit
edilerek, ona göre mücadelemizi yapmak mecburiyetindeyiz. BAŞKAN – Sayın Çetinkaya, konuşma sürenizin bitimine 2
dakika kalmıştır. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Anlaşıldı Sayın
Başkanım. Değerli arkadaşlarım, onun için, yalnız 1998 yılı
içerisindeki rakamları, konunun, hâlâ, son derece önemle üzerinde durmamız ve
mücadele etmemiz gereken bir husus olduğunu, sizi bilgilendirme bakımından arz
etmek istiyorum: Bakınız, 1998 yılı içerisinde, güvenlik kuvvetlerimizden 343
şehit, 680 yaralı, vatandaşlarımızdan da 88 ölü ve 145 yaralı... Terör
örgütünden de, bir yıl içerisinde, 1 914'ü ölü olmak üzere, toplam 2 233 kişi
yakalanmış. Şimdiye kadar ele geçirilen teröristlerin -ölü ve yaralı- sayısı 27
435'tir. İşte, bu korkunç mücadelede, oradaki insanlarımızı
huzura ve güvene kavuşturmanın yolu, bir kere, güvenliği sağlamakla birlikte,
bu mücadeleyi devam ettirmekle birlikte, ekonomik tedbirleri alarak, oradaki
insanlarımızın işi ve aşı için de bir çare bulmamızdır. Sağlık konusunu
çözmemiz lazım, millî eğitim konusunu tam ciddiyetle çözmemiz lazım ve ülkeyi
huzura kavuşturmakla birlikte, GAP bölgesinde, artık, insanlarımızın en önemli
problemi olan işsizlik problemini, eğitim problemini, sağlık problemini ve
bölgedeki sanayileşmeyi, şimdiye kadar, devletimizin, kendi aslî problemi
olarak kabul edip çözmesi gerekirdi. Gelin görün ki... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – 1 dakika süre rica
edebilir miyim Sayın Başkan... BAŞKAN – Yeni ilave süre verme imkânım yok Sayın
Çetinkaya; teşekkür ederim. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Bu konuda şehitlerimizi
rahmetle anıyor, geride kalanlara sabır diliyor ve herkese saygılar sunuyorum.
(DYP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Dileklerinize katılıyorum Sayın Çetinkaya. Teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili
Sayın Oya Araslı konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Araslı. Konuşma süreniz 20 dakikadır. CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlar Kurulunun, Diyarbakır, Hakkâri, Siirt,
Şırnak, Tunceli ve Van'da devam etmekte olan olağünüstü halin, 30.3.1999 saat
17.00'den geçerli olmak üzere, 4 ay süreyle uzatılmasına ilişkin istemi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sizleri,
Grubum ve kendim adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bundan önce de, aynı bölgede,
olağanüstü halin uzatılmasına ilişkin istemlerle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi görüşlerini dile getirdi; aradan geçen zaman içerisinde bu görüşleri
değiştirmemizi gerektirecek herhangi bir durum ortaya çıkmadı. Bu nedenle, ben,
daha baştan, Cumhuriyet Halk Partisinin, OHAL'in uzatılmasına olumlu
bakmadığını, bu konuda olumlu oy kullanmayacağını bildirerek sözlerime başlamak
istiyorum. Değerli milletvekillerimiz, bu illerimizde, insafsızca
bir terör ortamında 30 000'e yakın yaşamın söndüğünü biliyoruz. Ülkemizin
bölünmez bütünlüğünü savunmak için 5 000'i aşkın gencecik evladımızı bu
topraklarda şehit verdik, 15 000'e yakın güvenlik mensubumuz yaralandı; bir
kısmı vatan uğruna yapılan bir mücadelenin onurunu, gururunu, bir daha belki
günışığını göremeyecekleri gözlerinin ıstırabıyla, belki bir daha dünyaya
dokunamayacakları ellerinin ıstırabıyla, belki bir daha yeryüzüne basamayacak
eksik bacaklarının ıstırabıyla birlikte taşıyorlar. Bebesiyle, kadınıyla,
yaşlısıyla, genciyle, öğretmeniyle, savcısıyla 5 000'i aşkın masum yurttaşımız,
bu topraklarda acımasızca katledildi. Güneydoğu Anadolu'daki kimi çocuklarımızı
terör örgütlerine kaptırdık. Çocuk yaştaki binlerce gencimizi bu kanlı terör
örgütleri kandırdı, kendi karanlık dünyalarının girdabında yok etti. Değerli milletvekilleri, bu Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin sorunları bunlarla da bitmiyor. Güneydoğu Anadolu'daki sağlık
ocaklarımızın dörtte 3'ü kapalı, orada açılmış olan ilköğretim okullarının üçte
1'ine yakınında şu anda ders yapılacak durumun olmadığını biliyoruz,
boşaltılmış köylerin sayısını ise defaatle burada dile getirmekten, neredeyse
bunları dinleyenler usandı. Bu köylerin göç etmiş olan insanları, şimdi,
Türkiye'nin pek çok kentinin kenarlarında, yoklukla mücadele ederek bir yaşam
savaşı veriyorlar. Aslında, göç etmiş insanlarımızın paylaşmakta olduğu sorun,
şu anda Güneydoğu Anadolu'da yaşamını sürdürmekte olan insanların mücadele
etmekte olduğu koşullardan çok farklı değil; çünkü, Güneydoğu Anadolu'da kalmış
olan, orada yaşamını sürdürmekte olan insanlarımız da, açlık derdi çekiyor,
işsizlik derdi çekiyor, sefaletle boğuşuyor, kamu hizmetlerine ulaşmakta
zorlanıyor. Bu bölgelerimizde tarım yapılamıyor, bu bölgelerimizde
temel gelir kaynağı olan hayvancılık şu anda yok olmuş durumda ve bu
bölgelerde, hâlâ, bu sorunları çözecek, bu sancıyı dindirecek, huzuru
sağlayacak bir ortama geçilememiş durumda; çünkü, olağanüstü hal, bu sorunları
çözmek için bugüne kadar tek yol olarak görülmüş ve bunun dışında, olağanüstü
hal ilanına gitmekten, olağanüstü hali uzatmaktan başka herhangi bir çözüm,
gündeme getirilmemiş durumda. Aslında, bu sorunları çözebilmek için olağanüstü hali
tek çare olarak gören anlayışın ne kadar yanlış olduğunu, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu kürsülerde defaatle dile getirdik. OHAL ilanına yol
açan koşulları ortadan kaldıracak çalışmalar yapılmadıkça, bu çalışmalar
tamamlanmadıkça, yalnız olağanüstü hali uzatmakla hiçbir çözüme
ulaşılamayacağını defaatle ifade ettik. OHAL'in tek başına sorun çözmeye
yetmeyeceğini; aksine, sorun yaratacağını, burada, kaç kere söylediğimizin
sayısını bile unutmuş durumdayım. Aslında, alınması gereken köklü önlemleri bir an önce
almadığımız takdirde, hiçbirimiz, olağanüstü halle, olağanüstü bir rejimle bu
sorunları çözebilme umuduna hiçbir zaman kapılmamalıyız; çünkü, bu, boş bir
hayalden öteye gidemez. Bölgede işsizliğin, geri kalmışlığın, eşitsizliğin
kaynakları kurutulmadığı takdirde, çekilmekte olan sorunların hiçbirisinin
sürekli bir biçimde dindirilmesinin mümkün olamayacağı gerçeğini hepimiz kabul
etmeliyiz ve vakit çok geç olmadan bir an önce bu sorunları çözecek önlemleri
almalıyız; görüyorum ki, aradan geçen zamanlarda, olağanüstü halin her
uzatıldığı sırada, bu konuları çözmek için birtakım düzenlemelerin yapılması
gereğine dikkat çekiliyor "bu son defa olur, bu önlemleri aldığımız zaman
artık olağanüstü hal ortadan kalkar" deniliyor; ama, olağanüstü hal; hâlâ,
uzatılmaya devam ediliyor, olağanüstü halin uzatılmasıyla ilgili istemler hâlâ
gündeme geliyor; ama, bu gereği ortadan kaldıracak önlemleri almak, gerekli
düzenlemeleri yapmak için hükümetin attığı hiçbir adım yok. Örneğin, Cumhuriyet
Halk Partisinin her zaman önerdiği gibi, bölgesel kalkınmayla ilgili bir plan,
bir özel düzenleme bir an önce yapılabilir ve ilgili sorunlar çözülebilir; ama,
görüyoruz ki, bu konuda yaptığımız tüm bu yoldaki uyarılar amacına ulaşmamıştır
ve yine tek çözüm olarak olağanüstü hal önümüze çıkarılmaktadır, onun
uzatılması istenmektedir. Değerli milletvekilleri, 1984'ten bu yana süren
olağanüstü hal uygulamaları nedeniyle, Türkiye'de, birbirinden farklı iki
anayasanın uygulanır hale geldiğine dikkatlerinizi çekmek isterim. Bunlardan
birincisi olağan rejim anayasasıdır. Yani, insan haklarına saygılı, özgürlükçü,
hukuk devleti ilkesini kabul eden, devletin yaptığı her işlemi, anayasa ve
diğer yargı organlarının denetimine açık tutan bir anayasa rejimidir. İkincisi ise, olağanüstü hal rejimidir ve bu rejimin
anayasasıdır. Bu anayasanın, olağan anayasadan ve olağan rejimden farkı nedir? Değerli milletvekilleri, bu olağanüstü hal rejimi,
Anayasanın da getirdiği hükümler çerçevesinde, hak ve özgürlüklerde sınırlama
yapılmasına imkân veren, hatta onların yer yer durdurulması imkânına kapıyı
açan ve birtakım devlet işlemlerini de, hükümet işlemlerini de yargı denetimi
dışında tutan bir rejimdir. Bu rejim, hepimizin bildiği gibi, 1984'ten bu yana,
Türkiye'nin bazı yöreleri için artık olağan bir rejim haline dönüşmüştür. Bu
olağanüstü rejimde gözlerini açmış olan çocuklarımız, bugün, yörelerinde birer
yetişkin olmanın yolundadırlar; ama, henüz, Anayasanın olağan rejiminin
kendilerine sunduğu nimetlerin farkına bile varamamışlardır; çünkü, o
nimetlerle yüz yüze gelmemişlerdir. Değerli milletvekilleri, acaba, bu çocuklarımızı,
Anayasanın olağan rejimiyle tanıştırmak, yüz yüze getirmek zamanı gelmemiş
midir artık? Bu çocuklarımız, ne zaman, Anayasanın olağan rejimi içerisinde
yaşamaya başlayacaklardır, bu rejim içerisinde yerlerini alacaklardır? Değerli milletvekilleri, çözemediğimiz sorunlardan,
onların dile getirilmesini önleyecek rejimleri yürürlüğe koymak suretiyle
kurtulamayız. Güneydoğudaki sorunları da, buradaki hak ve özgürlükleri
kısıtlama imkânını getiren, buradaki birtakım işlemleri yargı denetimi dışına
çıkaran birtakım rejimleri uygulamaya sokmakla çözemeyiz, onları ortadan da
kaldıramayız; ama, yıllardan beri, biz, bunu yapıyoruz; olağanüstü hali
uzatmakla, bu olağanüstü hal bölgesindeki bütün sorunları çözdüğümüzü, en
azından, onları, gözden uzak tutabildiğimizi sanıyoruz. Bu, yanlıştır; bu,
sorunlarla mücadelede bizi doğrulara ve ulaşmayı istediğimizi söylediğimiz
amaçlara ulaştıracak bir yöntem değildir. Şimdi, biz, olağanüstü halin uzatılması çare değildir,
buna karşıyız dediğimiz zaman, bazı arkadaşlarımız "peki, siz, terörle
mücadele edilmesini istemiyor musunuz, ülkemizin bütünlüğünün korunmasını
istemiyor musunuz" diyorlar; değerli arkadaşlarım, en çok istediğimiz
budur Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne çok
saygılıyız, bunun, sonuna kadar savunulmasından yanayız, korunması gereken en
büyük değerlerimizden birisi olduğuna inanıyoruz. Terörle mücadele edilmesini,
belki, herkesten fazla istiyoruz; ama, bu isteklerimizin ancak doğru ve etkin
yollarla amacına ulaşabileceğinin, gerçekleşebileceğinin de bilinci
içerisindeyiz. Yanlış seçilecek yöntemler, mücadele ettiğimiz olayları daha da
şiddetli tehlikeler olarak karşımıza çıkarır; bunun bilinci içerisindeyiz ve
bir an önce yanlış yöntemlerden vazgeçilmesini istiyoruz. Bugüne kadar hep
olağanüstü hal uzatıldı; ama, biraz önce söylediğim gibi, her uzatmada da
"gereken önlemleri alacağız" vaadi hükümetler tarafından yapıldı.
Bugüne kadar, bu konuda, herhangi bir tatminkâr adım atılmamış olduğu
gerçeğinden hareket ediyoruz ve belki, biraz da, bu önlemleri bir an önce
almaya hükümeti zorlayabilmek için, yasama organını zorlayabilmek için, OHAL
uzatılmasın diyoruz; belki, itici bir güç olur ve belki, güneydoğuda kanayan
yara bir an önce sarılır, bu konuda gerekli hareketi gerçekleştiririz. Niçin olağanüstü hal uygun değil; bunu, bir kere daha
burada dile getirdim, çok kısa olarak, son bir kere daha size söylemek
istiyorum: Olağanüstü hal, Anayasamızın çok olağanüstü bir rejimidir; böyle,
onbeş yılı, onaltı yılı aşkın bir süre, kesinti vermeden kullanılsın diye
Anayasaya getirilmiş olan bir rejim değildir. Eğer böyle bir uygulama
yaparsanız, bu kadar uzun süre bir olağanüstü rejimi uygulamaya sokarsanız,
konuşmamın başlangıcında da dediğim gibi, olağanüstü hal rejimi, bütün
kısıtlamalarıyla, olağan bir rejime dönüşür o bölge için, bizim anayasal
sistemimizin bunu kabul etmeye tahammülü yoktur. Olağanüstü hal rejimi, hak ve özgürlüklerin
sınırlandığı, hatta, biraz önce söylediğim gibi, askıya alınabildiği bir
rejimdir. Eğer bu olağanüstü hal rejimini -bu bölgede uygulanmakta olduğu gibi-
uzun süreler uygulayacak olursanız, o takdirde, hak ve özgürlükler de -insan
haklarına saygılı Anayasamızın bu ilkesiyle bağdaşamayacak bir biçimde-
daraltılmış olur; bu açıdan da sakıncalıdır. Olağanüstü hal, birkısım hukukî işlemleri yargı
denetiminden çıkaran ve bu nedenle, yönetimde keyfîliğe kapıyı ardına kadar
açabilecek bir rejimdir, toplumumuzu, bu tür eğilim ve uygulamalardan
kurtarabilmek için de, olağanüstü hal rejimini, çok uzunca bir süre aynı
bölgede uygulamada tutmak doğru değildir. Ben, olağanüstü hal ilanına neden olan koşulların
kökenindeki sorunlar çözülmeden, hep olağanüstü hal yöntemine gitmenin
sakıncalı olduğunu bir kere daha yineliyorum ve bu konuda daha önce
söylenenlere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ekleyebilecek bir şeyimiz
olmadığı için, vaktinizi de almamak üzere, sözlerime burada son vermek
istiyorum. Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
Grup Başkanvekili Sayın Oya Araslı'ya teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası Demokratik Sol Parti Grubunda. Hatay Milletvekili Sayın Ali Günay söz istemişlerdir.
(DSP sıralarından alkışlar) Sayın Günay, konuşma süreniz 20 dakikadır. DSP GRUBU ADINA ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van
İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin dört ay süreyle uzatılmasına
ilişkin Bakanlar Kurulu tezkeresi üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızdayım; Demokratik Sol Parti Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Anayasamızda düzenlenmiş olan
şekliyle, olağanüstü halin, hangi durumlarda, nasıl ve hangi merciler
tarafından ilan edilebileceği hususunda kısaca bilgi vermekte yarar görüyorum. Bilindiği üzere, Anayasamızın 119 uncu ve 120 nci
maddelerine göre, tabiî afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle veya şiddet
olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması
sebepleriyle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir
veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere,
olağanüstü hal ilan edebilir ve yine, Anayasamızın 121 inci maddesine göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında
dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki bazı illerimizde,
ülkemizin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik terör olaylarının ve şiddet
hareketlerinin kamu düzenini ciddî biçimde bozmaya yönelik olarak artması
üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 120 nci maddesine göre, olağanüstü
hal ilan edilmiş ve olağanüstü hal oniki yılı aşkın bir süredir bazı
illerimizde devam edegelmiştir. Geçen süre içinde, alınan önlemlerle, bölgedeki
terör olayları gittikçe gerileme göstermiş ve bu sayede, Batman, Bingöl, Bitlis
ve Mardin İllerimizdeki olağanüstü hal uygulaması kaldırılmıştı. Olağanüstü hal
uygulamasının devam ettiği illerimizde de huzur ve güvenliğin sağlanarak en
kısa sürede olağanüstü hal uygulamasının kaldırılacağına inanıyoruz ve bunu
diliyoruz. Sayın milletvekilleri, olağanüstü hal uygulamasının
başladığı günden bugüne kadar geçen uzun zaman içerisinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan bütün siyasî partiler kurulan hükümetlerde yer
almışlar, olağanüstü hal süresinin uzatılması yönünde oy kullanmışlardır; biraz
önceki değerli siyasî parti grup temsilcimiz de bunların arasındadır. Tüm ülke
genelinde kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanmasına kadar aynı duyarlılığın
gösterilmesini beklemekteyiz. Elbette ki, olağanüstü hal, normal hal değildir ve
uygulandığı yerlerde temel hak ve hürriyetler sınırlanmaktadır. İsteğimiz,
temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması değil, ülkemizin hiçbir yerinde
olağanüstü hali gerektiren koşulların kalmaması ve olağanüstü halin bir daha
uzatılmasının gerekmeyeceği bir ortama bir an önce kavuşulmasıdır. Bilindiği gibi, uzun yıllar boyunca, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerimiz, ülkemizin, ekonomik ve sosyal bakımdan en sorunlu, en
geri kalmış bölgeleri olmuştur. Bu bölgelerimiz, öteden beri, yoksulluğun,
işsizliğin, gelir ve toprak dağılımı adaletsizliğinin en ileri ölçülere vardığı
bölgelerimizdir. Bu sorunlara 1984 yılından itibaren bir de terör sorunu
eklenmiş ve bölgenin sorunları terör nedeniyle bir kat daha fazlalaşmıştır.
Bölücü terör örgütü, silahsız, savunmasız sivil vatandaşlara, o bölgeye hizmet
götüren kamu görevlilerine, ekonomik tesislere saldırılarını 1984'ten itibaren
yoğunlaştırmıştır. Bölücü terör eylemleri dışarıdan desteklenmiş ve
beslenmiş, bölgedeki ekonomik durum da, bölücü terörün daha da tırmanmasına yol
açmış, Körfez krizi ve savaşının ardından Irak'ın fiilen bölünmesi, bu
bölgelerimizde terörü daha da yaygınlaştırmıştır. Bu arada, binlerce köy ve
mezra boşaltılmış veya kendiliğinden boşalmıştır; binlerce yurttaşımız evsiz ve
işsiz kalmış, birçok okul kapanmış, öğretmen açığı çok ileri boyutlara varmış,
yatırımlar durmuş, tarım ve özellikle de hayvancılık çok gerilemiştir. Yalnızca güvenlik önlemleriyle sınırlı olarak terörü
önlemek mümkün değildir. Güneydoğu sorunu ve kısmen Doğu Anadolu sorunu,
özellikle ekonomideki gerilikten, yapısal bozukluktan ve bunun neden olduğu
sosyal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Terörün yaygın olduğu bölgelerimiz için, etkin ekonomik
ve sosyal tedbirler alınarak, uygulamaya konulmalıdır. Güneydoğu ve Doğu
Anadolu'da hızlı bir kalkınma atılımı başlatılmalı, tüm bölge halkı, maddî ve
manevî huzura kavuşturulmalı, halkımızın devlete güveni sağlanmalıdır; öyle ki,
bu bölgede yaşayan tüm yurttaşlarımız, Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları ve
Türk Ulusunun ayırımsız bir unsuru olmaktan mutluluk ve kıvanç duymalıdır. Görüleceği üzere, güneydoğu sorunu, yalnızca bir
güvenlik sorunu veya bazılarının dediği gibi, bir etnik sorun değildir.
Bölgenin sorunları, temelde, o bölgenin çağdışı feodal yapısından
kaynaklanmaktadır. Sorunun kökeni, bu çağdışı feodal yapının varlığını
sürdürmesidir. O bölgenin sanayileşmesini, ekonomik ve kültürel anlamda başka
bölgelerle bütünleşmesini önleyen feodal yapı ve bu yapıya dayalı üretim
ilişkileri değişmediği, kalıcı, yapıcı ve hukuka uygun çözümler üretilmediği
sürece, sorunlar çözüme kavuşturulamayacağı gibi, daha da ağırlaşacaktır. İlk kez, geçen hükümet döneminde, bir yandan bölücü
teröre karşı güvenlik önlemleri kararlılıkla sürdürülürken, terör yüzünden
köyünden olmuş, evsiz, işsiz ve eğitimsiz kalmış milyonlarca yurttaşımızın
sorunlarına öncelik verilmiştir. Bu bölgemizde, sanayileşmeyi, kalkınmayı ve
üretken yatırımları özendirmek için kapsamlı teşvik önlemleri alınmıştır. Bir
yandan güvenlik güçlerimizin özverili çabasıyla bölücü terör örgütü büyük
ölçüde çökertilirken, bir yandan da, bölge halkını işsizlikten, yoksulluktan ve
çaresizlikten kurtarmaya yönelik atılımlar ve teşvikler belirlenmiştir. Bu
teşviklerin uygulamaya girmesiyle, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da hızlı
yatırımlar başlayabilecektir; işsizliğe son verme olanağı büyük ölçüde elde
edilmiş olacağı gibi, terörün kaynağı da kurutulmuş olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle
mücadelede, özellikle güvenlik boyutu açısından gelinen nokta başarılıdır.
Bugün, gerek ülkenin bütününde gerekse olağanüstü halin uygulandığı bölgede
güvenlik ve kanun hâkimiyeti önemli ölçüde sağlanmıştır. Bu arada, hükümetin
başlattığı süreç, bölücü terör örgütünün başı Apo'nun Suriye'den kovulmasını,
Rusya'dan dışlanmasını ve kaçtığı İtalya'dan sınır dışı edilmesini sağladı.
Apo'nun, dünyada kolay kolay sığınacak bir yer bulamayacağı ortaya çıktı ve
Avrupa kamuoyu, PKK'nın bir bölücü terörist örgüt olduğunu görmezden
gelemeyecek duruma geldi. Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın Suriye'den
kovulmasıyla başlayan süreç, 30 000'i aşkın cana kıyan bir azılı teröristin,
bugün sığınacak bir ülke arar duruma gelmesine kadar varmıştır. Terör örgütü,
bugün, elebaşısının uğradığı akıbeti de görerek, dağılma sürecine girmiş,
bölücü akımın ve terörün beli kırılmıştır. Devletimiz, bu konudaki
kararlılığını, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da sürdürecektir. Sayın milletvekilleri, Güneydoğu ve Doğu Anadolu
Bölgelerimizde yoksulluğun, işsizliğin, sömürünün giderileceği; bölücü akımın o
yoldan kökünün kurutulacağı; güvenlik ve huzurun sağlanacağı; olağanüstü halin
uzatılmasına ilişkin tezkerelerin bir daha görüşülmesine gerek kalmayacağı ve
kısa süre içinde olağanüstü halin kaldırılacağı dilek ve inacıyla hepinize
saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Grup
Başkanvekili Sayın Ali Günay'a teşekkür ediyorum. Şimdi, son konuşmaya sıra geldi. Anavatan Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Sayın
Ülkü Güney; buyurunuz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır Sayın Güney. ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulunun tavsiyesi ve Başbakanlık
tezkeresi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu tezkere, Diyarbakır, Hakkâri,
Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin,
30.3.1999 günü saat 17.00'den geçerli olmak üzere, dört ay süreyle uzatılmasını
öngörmektedir. Bu tezkere üzerinde şahsım ve Grubum adına fikirlerimi çok kısa
olarak ifade etmek istiyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün olağanüstü halin
uzatılmasına ilişkin görüşmelerin 34 üncüsünü yapmaktayız. Yani, olağanüstü
halin uzatılması konusu 34 defa Yüce Meclisin gündemine gelmiş. Acaba, bu süre, biraz önce burada konuşan çok değerli
arkadaşlarımın ifade ettiği gibi "bu kadar uzun olmalı mıydı ve niçin
oldu" sorularını her an sorabiliriz; ama, bir şeyi de belirtmemiz lazım;
yani, olağanüstü halin uzatılması, inanıyorum ki, hiçbir hükümetin kendi isteği
ve arzusuyla olan bir olgu değildir; bu, bir zaruret sonucu ortaya gelmiştir. Şimdi, 1984 yılında 2 kasabadaki baskınlarla
başlayarak, güneydoğuyu tamamen etkisi altına alan terör olayları, 1987'de,
Anayasamızın 120 nci maddesinde ifade edildiği gibi, şiddet olaylarının
yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması sebebiyle olağanüstü
hal ilan edilmiştir; yani, Anayasanın bir emri olarak ilan edilmiştir ve
mutlaka gerekli olan bir işlemdi. O günlere döndüğümüz zaman ve hatta, o
günlerden bugüne kadar gelen süreci bir analiz ettiğimiz zaman, biraz evvel
ifade ettiğim gibi, hükümetlerin istemeyerek, zaruret sonucu kabul etmiş
oldukları olağanüstü halin mutlaka bu bölgelerde uygulanması gerekiyordu; başka
çare yoktu. Bu, kademeli olarak olmuştur; biliyorsunuz, bugün, 6 ile inmiştir;
zaman gelmiştir ki, 10 ile, mücavir alanları saydığınız zaman, 16 ile kadar
çıkmış idi. Muhterem milletvekilleri, onbir yılı aşan bu süre
içerisinde ülkemizin güneydoğusunda PKK örgütünün vermiş olduğu zararlara, bu
bölgenin ekonomisini ve dolayısıyla ülkemizin ekonomisini temelden sarsan bu
şiddet eylemlerinin bize nelere mal olduğuna, satırbaşlarıyla çok kısa birkaç
hatırlatma yaparak, şöyle kısaca bir göz atalım: 30 000'in üzerinde
vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Aynı zamanda, 5 000'in üzerinde güvenlik
görevlimiz şehit olmuş. Okullar, hastaneler, Köy Hizmetlerine ait araçlar
gereçler yakılmış yıkılmış, eğitim yapılamaz hale gelmiş; zaman gelmiş, 3 000-3
500 okul boşaltılmış, insanların en temel hakkı olan eğitim bile uygulanamaz
olmuş ve bu işlemleri yahut da bu iradeyi gösteren, bu terörü getiren bu örgüt
ve başta bu örgütün başı, bölgede huzuru tamamen bozmuş, bölgede insanlar,
artık, bulundukları tarlalarından, meralarından başka yerlere göç etmek
mecburiyetinde kalmışlar, köyler boşalmıştır. Burada, o insanların can güvenliğini sağlayabilmek için yapılacak
işlem, devletin gücünü ve iradesini ortaya koymaktır; bu da, ancak ve ancak,
olağanüstü halle mümkün olmuştur; başka türlü olmuyor, yürümüyor. Şimdi, bu eylemlerin amacı ne: Bu eylemlerin amacı,
öyle birtakım bahanelerin arkasına sığınarak, işte, biz kimlik istiyoruz
vesaire değil. Bu eylemlerin amacı üniter yapımızı bozmak, ülkeyi parçalamak,
bölmek. İşte, bu teşhis konulduğu günden itibaren, bölücü örgütün, terörün
üzerine ciddî olarak gidilmiştir. Anavatan Partisinin iktidarı döneminde, olağanüstü
halle birlikte olağanüstü bölge valiliği kurulmuş, korucu sistemi getirilmiş ve
getirdiğimiz bu ciddî tedbirler, ne yazık ki, iktidarda olduğumuz dönemde, o
zamanki muhalefet partileri tarafından hem eleştirilmiş hem de "biz
iktidara gelirsek, koruculuk sistemini kaldıracağız; olağanüstü hali
kaldıracağız, olağanüstü hal bölge valiliğini kaldıracağız" denilmiştir.
Bunlar Meclis zabıtlarında vardır. Şu kadar hükümet değişmiştir, muhtelif
partiler iktidara gelmiştir; ama, hiçbiri, bizim, zamanında almış olduğumuz bu
tedbirleri kaldırmak durumunda kalmamışlardır veya böyle bir işleme
girişmemişlerdir; çünkü, yapılan iş doğruydu, bugüne kadar da gelmiştir bu.
Efendim, bugüne kadar geldi de ne oldu; bugüne kadar geldi, işte terörün beli
kırıldı. Bugün, güneydoğuda terörün beli kırılmıştır. Bütün hükümetler bu konuda gayretli davranmışlardır;
ama, 55 inci cumhuriyet hükümetinin bu konudaki olağanüstü gayretini burada
ifade etmek mecburiyetindeyim. Bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan,
Suriye'de yıllarca barınmıştır ve militanlarını sınırımızın bitişiğinde
yıllarca eğitmiştir, onlara lojistik destek vermiştir ve onların giriş ve
çıkışlarını organize etmiştir; ama, 55 inci cumhuriyet hükümetinin döneminde,
Suriye'ye karşı, ilk defa, ciddî tedbirler, önlemler, hatta ültimatoma varan
dayatmalar ortaya çıkmış, hükümet, üzerine kararlı olarak gitmiş ve bölücü
terör örgütünün başı, Suriye'yi terk etmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Bu,
büyük bir başarıdır. Bu başarıyı, burada, huzurlarınızda iftiharla ifade
ediyorum. Değerli milletvekilleri, bugün, bölücü terör örgütünün
başı, ilk zaman ülkemizde endişeye kapıldığımız siyasî bir kimlik veya olayı
siyasî sahaya çekme konumundan da tamamen uzaklaşmıştır. Bugün, artık, bu örgüt
başı, bir saatli bomba gibi, hangi ülkeye yaklaşırsa patlamasından korkulan,
tehlikeli bir madde olarak ortada kalmıştır; diğer bir tarifle, tabirle, havada
kalmıştır; ne bir siyasî kimlik kazanabilmiştir ne de olay, siyasî arenaya
götürülebilmiştir, çekilebilmiştir. Bu da, bugünkü hükümetin ve yine 55 inci
cumhuriyet hükümetinin dirayetinin, bu konunun üzerine ciddiyetle gidişinin ve
özellikle diğer ülkelerle yapmış olduğu girişimlerin sonucudur. Değerli milletvekilleri, umuyorum ki, 30 Mart 1999'dan
itibaren geçerli olmak üzere alacağımız bu uzatma kararı son olur; çünkü,
bugün, elimizdeki son bilgilere göre, artık, bölücü terör örgütünün başının
yapacağı bir şey kalmamıştır; elindeki bütün imkânları kullanmıştır, artık
sığınacak bir limanı kalmamıştır. Bütün dünya, özellikle Batı ülkeleri, bu
örgütün bir terör örgütü olduğunu kabul etmişler, özellikle uyuşturucu
trafiğini ve uyuşturucuyu bunların yönlendirdiğini yeni yeni anlamışlardır. Bu
örgüt, hem insanları, Kürt kökenli vatandaşlarımızı köle olarak kullanmış, Batı
ülkelerinde kaçak işçi olarak çalıştırmış ve onları yanlarında zorla tutmuştur
ve hem de Batı ülkelerindeki uyuşturucu kaçakçılığının hem trafiğinde hem
alınmasında hem satılmasında etkin bir rol oynamış ve buradan kazandıkları
rantlarla işlerini görmeye çalışmışlardır. Bunlar, artık, Batılı ülkeler
tarafından da bilinmektedir. Bu terör örgütünün yüzünün bütün çıplaklığıyla bu
şekilde ortaya çıkması, artık içeride de destek bulamaması ve yapılan ciddî
operasyonlarla, artık, bunların, ofansif durumdan çıkıp tamamen defansa
çekilmesi, küçük küçük birimlerde vurkaç sistemine kadar inmiş olması, bunun
sonunun geldiğinin bir işaretidir. Tabiî ki, rehavete kapılmamak lazım. Onbeş
yılı aşan bir süre bu ülkeyi kana boğan, ülkeye maddî manevî büyük zararlar
veren böyle bir örgütün sıfırlanabileceğini ve bu terörizmin tamamen
kalkacağını, her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşünmek mümkün değil; ama,
mutlaka ve mutlaka, bu gidiş, bunların sonunun geldiğini göstermektedir. Bu bakımdan, Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye ettiği,
hükümetin Yüce Meclise sunduğu bu 4 aylık sürenin, bu örgütle ilgili mevcut
kalıntıların, artıkların temizlenebilmesi için gerekliliğine inanmaktayız.
Demin de ifade ettiğim gibi, inşallah, bu son uzatma olur, bu süre içerisinde
gerekli işlemler yapılır, bu bölgemiz ve bu bölgemizdeki insanlar da olağan bir
düzen içine girerler diye düşünüyorum. Bu nedenlerle, Anavatan Partisi Grubu olarak, hükümet
tezkeresine olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Bayburt
Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Ülkü Güney'e teşekkür ediyorum. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, kişisel söz isteyen milletvekili arkadaşlarıma
söz vereceğim. Birinci sırada, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse
söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Köse. Sayın Köse, konuşma süreniz 10 dakikadır. İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama
başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Benim de, konuşmacı arkadaşlarım gibi, en büyük
temennim, olağanüstü halin devam etmemesidir; ancak, üzülerek ifade ediyorum
ki, meselenin içerisinden gelen bir kişiliğe sahip olan Değerli Bakanımız,
çeşitli müesseselerimizden aldığı bilgiler tahtında, bu kürsüden, olağanüstü
halin devamının milletimiz ve devletimiz için önemli olduğunu söyledi. Bu
bakımdan, bu bilgiler ışığında, ben de, şahsım itibariyle, gerçekten, olağanüstü
halin kalkmasından yana olmamıza rağmen, şu andaki uygulamanın muayyen bir süre
daha devam etmesi gerekmekte olduğunu görmekteyim. Tabiî, hiçbir devletin, kendi vatandaşına muayyen
yerlerde olağan kuralları uygulamaya, muayyen yerlerde de olağanüstü kuralları
uygulamaya, herhangi bir şekilde bir keyfîlik getirmeye hakkı yoktur; ancak
-Türkiye, olağanüstü hal uygulamasına neden lüzum görmüştür, niçin bugünlere
gelinmiştir; aradan geçen onbeş yıllık bu süre içerisinde, bu terör örgütü
PKK'nın mesafe almasına sebep olan hadiseler nelerdir; hangi siyasî
iktidarların döneminde bu olaylar boyut kazanmıştır, ortadan kaldırılamamıştır-
başlangıcı ile bugüne kadar olan hadiseler içerisindeki, bu süreçteki
yanlışları, ihmalleri burada tartışmayacağız. İnşallah, PKK sıfırlandıktan
sonra ki, gerçekten, Türkiye'nin ülkesiyle milletiyle bölünmez bir bütün
olduğunun ortaya çıkarıldığı, psikolojik, siyasî ve askerî bütün gücüyle büyük
bir devlet olduğu imajının ortaya çıkarılacağı siyasî ortam geldiği zaman, bu
mesele de tartışılacaktır; çünkü, arada geçen bu süre içerisinde -konuşmacı
arkadaşlarımızın da satır aralarında söylediği gibi- bazıları çanak tutmuştur,
ama, bunlardan hesap sorulmamıştır; bazıları bilfiil para yardımında
bulunmuştur, bunlardan hesap sorulmamıştır; bazıları yardım ve yataklıkta
bulunmuştur, bunlardan hesap sorulmadığı gibi -bir milletvekili olarak
üzülüyorum- milletin temsil edildiği bu Yüce Meclise, PKK'ya yardım ve yataklık
yapanların affı için, maalesef, kanun teklifi verilmiştir. O bölgede bu bölgede, Türkiyemizin çeşitli yerlerinde,
ekonomik ve sosyal yönüyle geri kalmış, işsiz insanlarımız vardır. Onların
kalkınmasını sağlamak, onların refah seviyesini yükseltmek için buralara yasa
teklifi getirilmeli, onlar tartışılmalıydı. Gündemde kanunlarımız duruyor. Doğu
Anadolu Bölgesinin topyekûn kalkınması için, 17 ilimizin kalkınmasını içeren
"DAP Kanunu" dediğimiz ve altı yıl önce vermiş olduğum, -ama, hâlâ
gündemde bekleyen- kanunun çıkmasını sağlamalıydık; ancak, böyle kanunlarla
vakit geçirmekten daha çok, maalesef, PKK'ya yardım ve yataklık yapanlara af
kanunu teklifleri getiriliyor bu Yüce Meclise. İnsan haklarından bahsediyoruz değerli milletvekilleri.
Bakın, eğer insan haklarından bahsedeceksek, bir sıralamaya koyacaksak,
köylerimizde, o dağların başında, güvenlik güçlerimizin kavuşması anına kadar
PKK terör örgütü mensupları tarafından öldürülen insanlarımız birinci sırada
olmalıdır, onların çocukları olmalıdır, onların haklarını aramalıyız. Yine, o
bölgedeki insanlarımızın veya tüm Türkiyemizdeki insanlarımızın güvenliğini
sağlamak maksadıyla dağların başında, kırlarda, şehirlerde güvenlik hizmeti
yapıp görevi başında şehit olan insanlarımızın ailelerinin insan haklarını
gündeme getirmeliyiz. Onların hakkıdır insan hakları. Yine, Gülhane
Hastanesinde yatan, bacağı kopmuş, kolu kopmuş, gözü çıkmış o gazilerimizin ve
yine onların yakınlarının haklarını, insan haklarını gündeme getirmeliyiz.
Hangi insan haklarından bahsediyoruz!.. İşte, bu insan haklarından bahsedenler, şu anda Apo'yu
misafir eden, maalesef, aynı ittifak içerisinde olduğumuz, o dost gözüküp
düşmanca hareket eden devletlerle aynı düşüncededir. O itibarla, buradaki
konuşmalarında, arkadaşlarımız çok dikkatli konuşmalıdırlar. Buradaki bütün
konuşmalar -siyasî partiler olsun, şahıslar olsun- bunların tüm zabıtları
Avrupaya gidiyor. İşte, o içimizdeki fitneyi bölme noktasına getirme
düşüncesinde olan, şu anda da silah olarak Apo'yu kullanma noktasında olan ve
"insan hakları vardır, kimlik bunalımı vardır" demek suretiyle
Türkiye'ye baskı yapma noktasında olan o düşmanlara, maalesef, çanak
tutulduğunun farkında olunmalıdır. Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın her gün bir
beyanatına rastlıyoruz. Abdullah Öcalan soruluyor "şu anda aldığımız
bilgiye göre, Rusya'nın şu noktasındadır" diyor, ertesi gün "henüz
sağlam ve sağlıklı bir haber alamadık; ama, herhalde tekrar İtalya'ya
dönmüş..." Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletini
temsil eden, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin başındaki Sayın Başbakan, bir defa
konuşmalı, öz ve ciddî konuşmalı. Bu, ciddî bir meseledir, millî bir meseledir.
Alınan istihbarî değerler, Alman istihbaratından değil, İsrail istihbaratından
ya da CIA'den değil... Türk Millî İstihbaratı çalışmalıdır. Oradan aldığımız
bilgiler belgelendirilmeli, Türk Milletinin önüne, kamuoyunun önüne ciddî bir
şekilde konulmalıdır; yoksa, meseleyi sulandırmanın, meseleyi hafife almanın da
manası yoktur. İşte, bu hafife almamızdandır ki, Yunanistan'dan başlayarak,
Rusya'ya ve İtalya'ya gitme noktasına gelen Apo, hâlâ Türkiye'ye teslim
edilmemiştir. Evet, niçin Suriye'den çıkarılmıştır, zamanlama doğru mudur,
Suriye'den çıkması sonucunda bir zafiyete uğramış mıdır, siyaseten hangi
boyutlara gelecektirin tartışması da, önümüzdeki günlerde, aylarda ve yıllarda
yapılacaktır. Allah razı olsun, bir yiğit komutanın Hatay'dan
seslenmesi sonucunda, hükümetin de bu sese sahip çıkması sonucunda, belki bir
güç kullanma sonucunda, Suriye'den çıkarılmasına vesile olmuştur; ancak,
siyaseten boyut kazanmasında ihmaller vardır. O, o sınırda teslim alınmalıydı;
o hain, o bölücübaşı, o katil, Türk sınırlarının çok yakınından uçağa bindiği
bir noktada teslim alınmalıydı. Şimdi, Yunanistan NATO ittifakında, İtalya NATO
ittifakında; her iki devlet de, maalesef, Apo'ya ev sahipliği yapıyor. Türkiye
Cumhuriyetinin dışpolitikası biraz daha aktif, biraz daha agresif olmalıdır.
Yani, itidalle yaklaşalım, bunu insanlık boyutlarıyla anlatmaya çalışalım, işte
o devletlere meselelerimizi anlattığımız takdirde, belki, zaman içerisinde bu
meseleyi halledeceklerdir diye baktığımızda, zaman aleyhimize çalışacaktır;
çünkü, bugüne kadar zaten anlatılmıştır. Onbeş seneden bu yana, o bölgedeki
insanlarımızın ne kimlik problemi var ne lisan problemi var ne de toprak
meselesi var. BAŞKAN – Sayın Köse, konuşmanızın 1,5 dakikalık süresi
kaldı, toparlayın lütfen. İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bitiriyorum Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum. O insanların hepimizin parçası olduğunu oradaki de
biliyor, biz de biliyoruz; onları parçalamak isteyen siyasî düşünceye sahip
olan o melun ve fitne düşünceyi de herkes biliyor. Onun için, işe siyasî boyut
kazandırma noktasında olunduğu şu dönemde, bu meselenin millî bir mesele
olduğunu yeniden tekrarlamalıyız ve hükümetle beraber, ciddî, samimi ve çok
süratli politikalarla, bir an önce, bu hain, Türk Devletince teslim alınmalı ve
Türk adliyesine teslim edilerek cezaevine konulmalı; şehitlerimizin ahı
çıkmalı, gazilerimizin de yürekleri ferahlamalıdır değerli milletvekilleri. Bu bakımdan, tabiî, bölgede işsizlik olabilir, ekonomik
sıkıntılar olabilir -çok şeyler konuşuldu- ama, bu sıkıntı her yerde vardır.
Bu, topyekûn sıkıntının bir parçasıdır; ama, bu parçayı alıp yalnız güneydoğuya
monte etmek yanlış olur. Bu mesele farklıdır, güneydoğu meselesi farklıdır.
Demokrasi ve insan haklarını getirip PKK'nın önüne koymak suretiyle PKK'ya
boyut kazandırma, siyasî kimlik kazandırma noktasındaki düşünceyi ortadan
kaldırmamız gerekiyor. Biz bu yanlışı yaparsak, dışarıdaki zaten bunun
peşindedir, onu bir bahane olarak ele alacaktır. O nedenle, biz, şahsımız itibariyle de siyasî
düşüncemiz itibariyle de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, birlik ve
bütünlüğümüzü tesis ettiğimizi düşünüyoruz. Bu konuda bir tereddüt olmadığını,
burada konuşan arkadaşlarımız da ortaya koymuşlardır. Apo'nun bir an önce getirilmesini ve PKK'nın da sonunun
getirilmesinden yana olduğumuzu ifade ediyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyor, orada çalışan güvenlik güçlerimize, canını feda eden kardeşlerimize,
her türlü fedakârlığı yapan bu millî güçlerimize moral vermek amacıyla
olağanüstü halin devamından yana olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Hükümet tezkeresi üzerinde kişisel olarak
konuşan Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse'ye teşekkür ediyorum. Hükümet adına eleştirilere cevap verilmek isteniliyor
mu efendim? İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR – Evet efendim. BAŞKAN – Hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Cahit
Bayar, yapılan eleştirilerle ilgili cevap konuşması yapacaklardır. Buyurun Sayın Bakan. Konuşma süreniz 20 dakikadır. İÇİŞLERİ BAKANI CAHİT BAYAR – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, çok genel anlamda bazı izahatlarda bulunmak, bu arada da
bazı spesifik konulara değinmek istiyorum. Müsaade ederseniz, özellikle, Sayın Bedri
İncetahtacı'dan başlamak isterim. Sayın Bedri İncetahtacı, olağanüstü hali,
âdeta, yasal dayanağı, anayasal dayanağı olmayan bir rejim gibi niteledi. Oysa,
biraz önce, çeşitli konuşmacılar, Anayasanın ilgili maddelerini teker teker
saydılar, Türkiye'nin içerisine düştüğü tehlikeyi bütün boyutlarıyla ortaya
koydular. Onun için, ben, bunları tekrarlamayacağım. Keza, Olağanüstü Hal
Kanunu, bu Yüce Meclisimizin kabul ettiği bir kanundur. Bu itibarla, konu hem
anayasaldır hem yasaldır ve olağanüstü hal, yine, Yüce Meclisimizin oylarıyla,
kabulleriyle devam edip gitmektedir. Biraz önce de ifade edildiği gibi, biz, hükümet olarak,
olağanüstü halin devamından yana olmayız; ama, bu bir zarurettir. Türkiye
Cumhuriyeti çok büyük bir tehdit altında kalmıştır ve bu tehdidin boyutları her
gün giderek daha da büyüklük arz etmektedir; öylesine büyüklük arz etmektedir
ki, tehdit, bir taraftan içerimizde mevcut gibi görünürken dış destekleri
itibariyle de fevkalede güçlü olduğu ortaya çıkmıştır; ama, milletimizin
müttehit, güçlü ve kararlı davranışıyla bu olay geriletilmiştir ve şu noktalara
kadar gelmiştir. Bu kanunun uygulanmasında işkenceden falan da söz
edildi. Halbuki, artık, biz, şeffaf bir devlet haline geldik; milletlerarası
kuruluşlar, bütün fiillerimizi her yerde izlemekteler. Nitekim, Birleşmiş
Milletlerin bir heyeti, işkenceyi önleme heyeti gelmiş, güneydoğuda
araştırmalar yapmıştır ve bununla ilgili olarak da teşekkür mesajları
Bakanlığımıza iletilmiştir. Biz, şunu söylemek istemiyoruz: Ortada çok büyük bir
olay vardır. Birtakım usulsüzlükler yahut insan haklarına yönelik ufak tefek
hadiseler olabilir; ama, bizim amacımız bunları asgarîye indirmek, mümkün
olduğu takdirde de, en kısa sürede ortadan kaldırmaktır. Ancak, dediğimiz gibi,
bu ortam içerisinde bazı hatalarımızın olabileceğini de kabul ederim. Yine, burada, konuşulurken, Yüce Meclise gerekli
bilgiler verilmedi tarzında bir söz söylenildi. Yüce Meclis, bunu 1987'den beri
görüşüyor; her türlü konu, Meclisimizin huzurunda arz edildi. Biz, bunları, tekrarlamayalım,
zamanınızı israf etmeyelim diye söylemiyoruz. Faili meçhul cinayetlerde artış olduğu söylenildi.
Yani, bugüne kadar, bizim elimizdeki belgelere göre, 13 ölüm olayı vardır, 13
vatandaşımız ölmüştür; ama, bunların hepsi faili meçhul değildir ve Hizbullah
örgütüyle ilgili 575 kişi de yakalanmıştır, adliyenin huzuruna çıkarılacaktır. Efendim, Apo konusu çokça konuşuldu ve şu gerçek ortaya
çıkmış oldu: Apo, gerçekten bu örgütün lideri, başı; fakat, gücü, örgütten
gelmekle beraber dış desteklere de istinat ediyor. Dış ülkeler, egemenlik
hakları itibariyle bize tabi devletler değildir, onlara her istediğimizi
yaptıramayacağımız da kesindir; ama, görülmüştür ki, Suriye'den Apo
kovdurulmuştur. Bu iyi mi olmuştur, kötü mü olmuştur tartışmasını akademik
anlamda da, siyasî anlamda da yapmak mümkündür; ama, barındırılmamıştır. Bu,
bir gerçektir. Bunu hulusi kalple kabul edelim ve iyi bir şey olduğunu da kabul
edelim. Diğer taraftan, âdeta -benzetmek pek doğru olmaz-
seyyaha dönmüştür Apo. Hiçbir yerde barınamamaktadır; oradan oraya, oradan
oraya gitmektedir. Aya mı göndeririz... Başka yere göndermeyi söylemek bana
uygun düşmemekte burada; biz istiyoruz ki, adaletin önüne gönderelim ve bunun
da tedbirleri inşallah olacaktır. Yalnız, şunu hemen belirtmek isterim,
hariciyemiz bu konuda çok ciddî bir imtihan da vermiştir. Biraz önce konuşuldu; tabiî, istihbaratlar, çeşitli
kaynaklardan alınır. Bu kaynakların hiçbirini bertaraf edemeyiz. Elimize gelen
bütün belgeleri inceleriz, bilgileri inceleriz ve istihbaratların gerçekliğini
bir ölçüde tespit ettiğimizde, bunları ifade etmek de mümkündür. Biraz önce de
söyledim; Apo artık seyyar hale gelmiştir. Bu itibarla, yerini doğru tespit
etmek tabiî mümkün; ama, şu anda, biz, bunu, kesinlikle bilemiyoruz. Yalnız, izini
takip ettiğimizi ve peşini bırakmadığımızı da burada ifade etmek isterim. Efendim, güneydoğu, memleketimizin bir parçasıdır ve
orada yaşayanlar, bizim, kendi, öz insanlarımızdır; ben de, naçizane, o
bölgelerde hizmet vermiş bir arkadaşınızım ve katiyyen, hiçbir dönemde, o
bölgeler için geri bırakılma statüsü düşünülmemiştir. Hiçbir Türk hükümeti,
bunu aklından dahi geçirmez. Oraya daima hizmet etmek istenmiştir, daima kaynak
aktarılmak istenmiştir; ama, tabiatın vermediğini, Allah'ın vermediğini kullarının
vermesi biraz zor olmaktadır. Bu terör olayında da, ister istemez birtakım
noksanlıklar... Ekonomi okuyanlar, ekonomi tahsil edenler bunu çok iyi
bilirler; o güven ortamını ihdas etmediğiniz, kurmadığınız takdirde, yatırım da
oraya zor gider. Yine, bakıyorum, burada "tedbirler alınmıyor"
falan gibi genel anlamda sözler var. Doğrudur, birkısım tedbirleri almak ve
uygulamak zordur; ama, 4325 sayılı Kanun sizin oylarınızla çıkmış bir kanundur
ve 55 inci hükümet de, 56 ncı hükümet de bunu uygulamaktadır. Şunu da söylemek
mümkün: Yoksulluk, terör için iyi bir ortam yaratabilir; ama, bizim
vatandaşlarımızın bir bölümünün teröre katılması, yoksulluktan ziyade, silahlı
propaganda dediğimiz olay nedeniyle olmaktadır. Yani, onların evleri basılmakta,
evleri yakılmakta, öldürülmektedirler ve bu sebepler silahlı propaganda olarak
nitelendirilir. Bu itibarla, Millet Meclisinin değerli üyeleri, biz, buraya,
hükümet olarak elimizden gelen bütün yardımları yapacağız ve bundan sonraki
hükümetler de yapmaya devam edeceklerdir. Yine, Sayın İncetahtacı'nın spesifik olarak sorduğu bir
İbrahim Sarı olayı vardır. Bu, Diyarbakır Tıp Fakültesinde sekreter olarak
görev yapan bir kişidir ve kendisi, şu anda kayıp durumdadır. 4.2.1999
tarihinde, otomobiliyle giderken kaybolmuştur; ama, konunun bize intikali
ertesi sabahtır; yani, olaydan takriben oniki saat sonra bizim güvenlik
güçlerimize bildirilmiştir. Biz, konuyu hem biliyoruz hem takip ediyoruz; diğer
faili meçhuller gibi, bunların da önünü alacağız. Batı, uzunca bir süre, PKK olayını gözardı etmiştir ve
bunu bir istismar konusu haline getirmiştir, Türkiye'nin bölünmesi amacıyla
kullanmak istemiştir; ama, şunu söylemek mecburiyetindeyim: Apo'nun uyuşturucu
ticaretiyle meşgul olması, onun için bir handikap teşkil etmiştir ve Batı, bu
yönden PKK'yı istemez hale gelmiştir. Sayın Ülkü Güney de bunu ifade etmiş
oldu. Keza, bir daha tekrarlamak isterim; bizim
istihbaratımızın kaynağı kendi kuruluşlarımızdır ve bunların getirdiği
bilgileri de, biz, sağlıklı bir biçimde değerlendiririz. Ekonomik, sosyal problemler için, gayet tabiî, elden
gelen her şey yapılacaktır. Efendim, şimdi, Sayın Necati Çetinkaya'nın değindiği
bir hususa ben de değinmek istiyorum; yani "biz durumumuzu yeterince
anlatamadık mı" şeklinde bir düşüncesi vardı. Durumumuzu yeterince
anlattık; bütün belgeleriyle, bilgileriyle, resimleriyle -vahşet resimleriyle
özellikle- önlerine koyduk; ama, bir söz vardır: Anlamayanı hiçbir husus ikna
edemez. Şimdi, Apo'nun uçağının nereye indiğini, indiği ülkeler de bilmektedir,
o uçağın kalktığı ülkeler de bilmektedir; ama, o bilgileri bize vermek
niyetinde olmadıkları görülmektedir. Benim kısaca söylemek istediğim bunlar. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – İçişleri Bakanı Sayın Cahit Bayar'a teşekkür
ediyorum. MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurun Sayın İncetahtacı. MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Bakanım
benim konuşmamla ilgili bazı hususları dile getirdiler; sanıyorum, düzeltmem
gereken birkaç noktası var. Müsaade ederseniz söz almak istiyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan eleştirilere cevap verirken, kendi
takdirleri içerisinde beyanda bulunurlar; bunları ancak sataşma olarak
nitelendirdiğimiz takdirde, adı geçen milletvekiline söz verebiliriz. Böyle bir
talebiniz yok zannediyorum. MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sataşma yok
Sayın Başkanım; fakat, yanlış anlaşılma var. Müsaade ederseniz, yerimden de
düzeltebilirim. BAŞKAN – Buyurun; yerinizden düzeltin. MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Bakanımız
konuşmasında, benim konuşmama istinaden, olağanüstü halin anayasal ve hukukî
dayanaktan mahrum olduğuna dair bir beyanım olduğunu ifade ettiler. Kesinlikle
böyle bir ifadem de yoktur, böyle bir kastım da yoktur. Elbette, olağanüstü
hal, hukukîdir, anayasal bir kurumdur. Burada üzerinde durduğumuz husus, bu
kurumun tatbikatı, sosyal ve içerik açısından boyutlarıdır; bunu tavzih eder,
saygılar sunarım efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncetahtacı. Değerli arkadaşlarım, olağanüstü halin dört ay daha
uzatılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, tezkereyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım: 9.2.1999 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24.11.1998 tarihli ve
611 sayılı Kararı uyarınca Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van
İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin, 30.3.1999 günü saat 17.00'den
geçerli olmak üzere dört ay süreyle uzatılmasının, Türkiye Büyük Millet
Meclisine arzı Bakanlar Kurulunca 5.2.1999 tarihinde kararlaştırılmıştır. Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, oylamaya geçeceğiz. Bu oylama, işaretle oylama usulüyle yapılacaktır; el
kaldırmak suretiyle yapıyoruz bu konudaki oylamayı; eğer sayımda bir sorun
çıkarsa, elektronik cihazla da onu denetleyebiliriz, tekrarlayabiliriz. Şimdi, önce, fazla vaktinizi almamak bakımından,
gündemde henüz görüşmediğimiz konular bulunduğu için -süremiz de az kaldı-
işaretle oylamayı, bildiğimiz klasik usulle yapalım; eğer sonuçta bir sorun
çıkarsa, elektronik cihazla oylamayı tekrarlatacağım. Başbakanlık tezkeresini kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Değerli arkadaşlarım, karar yetersayısı bulunmamaktadır;
birleşime bir süre ara vereceğim. Saat 18.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 18.20 BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Kadir
BOZKURT (Sinop) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Birinci Oturumda
Başbakanlık tezkeresinin oylamasını yaparken karar yetersayısının aranılması
istenilmişti; birinci oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı ve birleşime ara
vermiştik. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam) B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
(Devam) 3. – Diyarbakır, Hakkâri, Siirt,
Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin, 30.3.1999
günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere 4 ay süreyle uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1903) (Devam) BAŞKAN – Şimdi, oylamayı tekrarlayacağız ve karar
yetersayısını yine arayacağız. Değerli arkadaşlarım, oylamayı, işaretle oylama
usulüyle yapacağım. Bakanlar Kurulu üyelerinin el kaldırmasına gerek yok.
Bakanlar Kurulu üyelerini -Genel Kurul sıralarında olmamaları kaydıyla- 22
olarak dikkate alacağım. Başbakanlık tezkeresini tekrar oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; kabul
edilmiştir. Değerli arkadaşlarım, şimdi, gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz. IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) GÖRÜŞMELER 1. – İstanbul Milletvekili Halit
Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19
arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili
Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı,
İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin
Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının,
özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını
araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150,
166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 743) BAŞKAN – Genel Kurulun 10.11.1998 tarihli 16 ncı
Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın birinci sırasında yer alan,
özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını
araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/19, 29,
40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 743
sıra sayılı raporu üzerindeki görüşmeye başlayacağız. Komisyon?.. Yok. Görüşme ertelenmiştir. Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. Bu kısımda, önce, bazı soruşturma komisyonlarına üye
seçimi yapacağız. V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ 1. – (9/40, 41; 9/42 ve 9/43)
esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarına üye seçimi BAŞKAN – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten ve 57 arkadaşı
ile Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan ve 71 arkadaşının, yasadışı
örgütlerle ve mensuplarıyla birlikte hareket ettikleri, örgüt mensuplarının
işledikleri suçların ortaya çıkarılmasını engelledikleri ve suçluları himaye
ettikleri, devlet ihalelerinde çetelerle işbirliği yaptıkları, hükümetin
çeteler ve mafya ile mücadelede izlediği politikanın başarıya ulaşmasını
engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 230, 240, 296 ve 314 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan
Mesut Yılmaz, Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık ve Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Yaşar Topçu haklarında Genel Kurulun 26.11.1998 tarihli 25 inci Birleşiminde
kurulması kabul edilen (9/40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna
üye seçimine başlıyoruz. Meclis soruşturmasını yürütecek komisyonların üyeleri,
Anayasanın 100 üncü maddesine göre siyasî partilerin güçleri oranında
verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından adçekme
suretiyle tespit edilecektir. Bu soruşturma komisyonunda, Fazilet Partisi ve Anavatan
Partisi 4'er, Doğru Yol Partisi 3, Demokratik Sol Parti ve Cumhuriyet Halk
Partisi 2'şer üyelikle temsil edilecektir. Şimdi, siyasî parti gruplarının kendilerine düşen
üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum: (9/40,41)
Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Aday
Listesi (45) Adı
Soyadı Seçim Çevresi Fazilet Partisi (12) Sait
Açba Afyon Cemalettin
Lafçı Amasya Zeki
Ergezen Bitlis Ahmet
Cemil Tunç Elazığ Ömer
Özyılmaz Erzurum Hanifi
Demirkol Eskişehir Bahri
Zengin İstanbul Ahmet
Dökülmez Kahramanmaraş Abdullah
Özbey Karaman Hüseyin
Arı Konya Mehmet
Elkatmış Nevşehir Mustafa
Bayram Van Anavatan Partisi (12) Yüksel
Yalova Aydın Demir
Berberoğlu Eskişehir Necati
Güllülü Erzurum Yavuz
Köymen Giresun Şamil
Ayrım Iğdır Refik
Aras İstanbul Yılmaz
Karakoyunlu İstanbul Yusuf
Namoğlu İstanbul Şadan
Tuzcu İstanbul Metin
Emiroğlu Malatya Enis
Sülün Tekirdağ Yaşar
Okuyan Yalova Doğru Yol Partisi (9) Nevzat
Köse Aksaray Ahmet
İyimaya Amasya Ali
Rıza Gönül Aydın Necmi
Hoşver Bolu Mustafa
Kemal Aykurt Denizli H.
Ufuk Söylemez İzmir Sabri
Güner Kars Necati
Çetinkaya Konya Ömer
Barutçu Zonguldak Demokratik Sol Parti (6) Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın Hayati
Korkmaz Bursa Hadi
Dilekçi Kastamonu Çetin
Bilgir Kars Emin
Karaa Kütahya Bayram
Fırat Dayanıklı Tekirdağ Cumhuriyet Halk Partisi (6) Tuncay
Karaytuğ Adana Yusuf
Öztop Antalya Atilâ
Sav Hatay M.
Cevdet Selvi İstanbul Zeki
Çakıroğlu Muğla Orhan
Veli Yıldırım Tunceli BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, siyasî
partilerin gösterdikleri adayların adlarını 5 ayrı torbaya koyduk; her
torbadan, gösterilen aday sayısının üçte 1'i kadar isim çekeceğiz. Adçekmeye Fazilet Partisi Grubundan başlıyoruz;
4 üye belirleyeceğiz. Cemalettin
Lafçı Amasya Bahri
Zengin İstanbul Sait
Açba Afyon Abdullah
Özbey Karaman Şimdi, Anavatan Partisi Grubunca gösterilen
adayların kura çekimini yapacağız; Anavatan Partisinden de 4 isim çekilecektir: Şamil
Ayrım Iğdır Enis
Sülün Tekirdağ Yüksel
Yalova Aydın Demir
Berberoğlu Eskişehir Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubunun aday
gösterdiği milletvekilleri arasından kura çekimini yapacağız; 3 isim
belirleyeceğiz: Ufuk
Söylemez İzmir Kemal
Aykurt Denizli Ahmet
İyimaya Amasya Demokratik Sol Parti Grubunun adayları
arasından kurayla 2 üyenin ismini çekeceğiz: Bayram
Fırat Dayanıklı Tekirdağ Cafer
Tufan Yazıcıoğlu Bartın Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
adayları arasından kurayla 2 isim belirleyeceğiz: Zeki
Çakıroğlu Muğla Cevdet
Selvi İstanbul Sayın milletvekilleri (9/40, 41) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır. Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin,
10 Şubat 1999 Çarşamba günü saat 14.00'te Ana Bina Birinci Bodrum Genel Evrak
karşısı 475 numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Şimdi, bir başka soruşturma komisyonunun üye
seçimine geçiyoruz. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 61
arkadaşının Telsim ve Türkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelere ve 4046
numaralı Özelleştirme Kanunu hükümlerine aykırı davranmak suretiyle devleti
gelir kaybına uğratarak, görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, eski Başbakan Mesut
Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Necdet Menzir haklarında, Genel Kurulun
26.11.1998 tarihli 25 inci Birleşiminde açılması kabul edilen (9/42) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz. Şimdi, siyasî parti gruplarının, kendilerine
düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum.
(9/42) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Aday Listesi (45) Adı
Soyadı Seçim Çevresi Fazilet Partisi (12) Ziyattin
Tokar Ağrı Ersönmez
Yarbay Ankara Suat
Pamukçu Bayburt Hüsamettin
Korkutata Bingöl Zeki
Ergezen Bitlis Ömer
Vehbi Hatipoğlu Diyarbakır Aslan
Polat Erzurum Azmi
Ateş İstanbul İsmail
Kahraman İstanbul Osman
Yumakoğulları İstanbul Sabri
Tekir İzmir Musa
Uzunkaya Samsun Anavatan Partisi (12) Süleyman
Hatinoğlu Artvin Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Halûk
Müftüler Denizli Mustafa
Balcılar Eskişehir Yaşar
Dedelek Eskişehir Adil
Aşırım Iğdır Emin
Kul İstanbul Yusuf
Pamuk İstanbul Bülent
Atasayan Kocaeli Metin
Emiroğlu Malatya Tevfik
Diker Manisa Süleyman
Çelebi Mardin Doğru Yol Partisi (9) Ali
Rıza Gönül Aydın Abdülbaki
Ataç Balıkesir İlyas
Yılmazyıldız Balıkesir Ergun
Özdemir Giresun Fevzi
Arıcı İçel Mehmet
Sağlam Kahramanmaraş Nafiz
Kurt Samsun Kadir
Bozkurt Sinop Ömer
Barutçu Zongulduk Demokratik Sol Parti (6) Mehmet
Büyükyılmaz Adana Ali
Rahmi Beyreli Bursa Mustafa
İlimen Edirne Abdulbaki
Gökçel İçel Teoman
Akgür Sakarya Yalçın
Gürtan Samsun Cumhuriyet Halk Partisi (6) Ali
Dinçer Ankara Metin
Arifağaoğlu Artvin Ali
Haydar Şahin Çorum Mustafa
Kul Erzincan Ayhan
Fırat Malatya Mahmut
Işık Sıvas BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, siyasî parti
gruplarının gösterdikleri adayların adları 5 ayrı torbaya konulmuştur. Her
torbadan üçte 1 isim çekeceğiz. Ad çekmeye Fazilet Partisi Grubunca gösterilen
adaylardan başlıyoruz. Fazilet Partisine bu komisyonda 4 üyelik
düşmektedir. Hüsamettin
Korkutata Bingöl Ersönmez
Yarbay Ankara Aslan
Polat Erzurum Zeki
Ergezen Bitlis Şimdi, Anavatan Partisi Grubunca gösterilen
adaylar arasından 4 isim belirleyeceğiz: Süleyman
Hatinoğlu Artvin İbrahim
Yaşar Dedelek Eskişehir Halûk
Müftüler Denizli Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubundan kurayla 3
üye belirleyeceğiz: İlyas
Yılmazyıldız Balıkesir Abdülbaki
Ataç Balıkesir Kadir
Bozkurt Sinop Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubundan 2 isim
belirleyeceğiz: Ali
Rahmi Beyreli Bursa Teoman
Akgür Sakarya Sıra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca
gösterilen adaylar arasından belirlenecek isimlere geldi. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna da bu komisyonda 2 üyelik düşmektedir. Metin
Arifağaoğlu Artvin Ali
Dinçer Ankara Değerli arkadaşlarım, (9/42) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi böylece tamamlanmıştır. Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin,
10 Şubat 1999 Çarşamba günü saat 12.00'de, Halkla İlişkiler Binası (B) Blok Alt
Zemin 6 ncı Banko karşısı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda
toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica
ediyorum. Yeni bir komisyonun üyelerinin belirlenmesine
geçiyoruz. Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 57
arkadaşının, Türk Ticaret Bankasının satışı ihalesiyle ilgili olarak ortaya
atılan yolsuzluk iddiaları konusunda gerekli tedbirleri almayarak, görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine
uyduğu iddasıyla Devlet eski Bakanı Güneş Taner ve eski Başbakan Mesut Yılmaz
haklarında Genel Kurulun 26.11.1998 tarihli 25 inci Birleşiminde açılması kabul
edilen (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimine
başlıyoruz. Şimdi, siyasî parti gruplarının kendilerine
düşen üyelikler için 3 kat olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum: Aday Listesi Adı Soyadı Seçim
Çevresi Fazilet Partisi (12) Abdulhaluk Mutlu Bitlis Naci Terzi Erzincan Kahraman Emmioğlu Gaziantep Mustafa Kamalak Kahramanmaraş Hayrettin Dilekcan Karabük Fethi Acar Kastamonu Rıza Güneri Konya Musa Demirci Sıvas Abdullah Arslan Tokat İsmail İlhan Sungur Trabzon Mustafa Bayram Van Abdullah Örnek Yozgat Anavatan Partisi (12) Süleyman Hatinoğlu Artvin Edip Safder Gaydalı Bitlis Mete Bülgün Çankırı Refik Aras İstanbul Yılmaz Karakoyunlu İstanbul Şadan Tuzcu İstanbul Selahattin Beyribey Kars Ahmet Alkan Konya Ömer Ertaş Mardin Şükrü Yürür Ordu Ahmet Kabil Rize Ali Kemal Başaran Trabzon Doğru Yol Partisi (9) Ahmet İyimaya Amasya Ahmet Uyanık Çankırı Ümran Akkan Edirne Ergun Özdemir Giresun Metin Işık İstanbul Sezal Özbek Kırklareli İrfettin Akar Muğla Ertuğrul Eryılmaz Sakarya Nafiz Kurt Samsun Demokratik Sol Parti (6) Mehmet Büyükyılmaz Adana Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Hayati Korkmaz Bursa Hadi Dilekçi Kastamonu Teoman Akgür Sakarya Mehmet Yaşar Ünal Uşak Cumhuriyet Halk Partisi (6) Tuncay Karaytuğ Adana Eşref Erdem Ankara İsmet Atalay Ardahan Ercan Karakaş İstanbul Ahmet Güryüz Ketenci İstanbul Birgen Keleş İzmir BAŞKAN – Siyasî parti gruplarının gösterdikleri
adayların adları 5 ayrı torbaya konulmuştur. Her torbadan üçte 1 isim
çekeceğiz. Adçekmeye, Fazilet Partisi Grubunca gösterilen
adaylardan başlıyoruz: Fazilet Partisi Grubundan bu komisyon için de 4
üye belirlenecektir. Abdullah Arslan Tokat Abdulhaluk Mutlu Bitlis Hayrettin Dilekcan Karabük Mustafa Kamalak Kahramanmaraş Anavatan Partisi Grubunun gösterdiği adaylar
arasından da 4 isim belirleyeceğiz: Yılmaz Karakoyunlu İstanbul Ali Kemal Başaran Trabzon Ömer Ertaş Mardin Ahmet Kabil Rize Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubunun gösterdiği
adaylar arasından kurayla 3 isim belirleyeceğiz: Ahmet İyimaya Amasya Ümran Akkan Edirne Ergun Özdemir Giresun Demokratik Sol Parti Grubunun gösterdiği
adaylar arasından 2 ismi kurayla belirleyeceğiz: Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Hayati Korkmaz Bursa Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun gösterdiği
adaylar arasından da 2 üyeyi kurayla belirliyoruz: İsmet Atalay Ardahan Birgen Keleş İzmir (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır. Bu Komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin,
10 Şubat 1999 Çarşamba günü saat 14.00'te Halkla İlişkiler Binası A Blok Alt
Zemin 6 ncı Banko karşısı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda
toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica
ediyorum. Şimdi, sıra, yeni bir komisyonun üyelerini
belirlemeye geldi. B)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. –
(9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere
seçim BAŞKAN – İzmit'te SEKA'ya ait bir araziyi Ford
Otomotiv Sanayii Anonim Şirketine bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye
kullandıkları iddiasıyla, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret eski
Bakanı Yalım Erez haklarında kurulan (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için
seçim yapacağız. Demokratik Sol Parti Grubunun 2 üyelik için 3
kat olarak gösterdiği 6 adayın adlarını okuyorum: Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın Mustafa İlimen Edirne Abdulbaki Gökçel İçel Mehmet Tahir Köse İstanbul Hadi Dilekçi Kastamonu Ayhan Gürel Samsun Bu adayların adları torbaya konulmuştur; şimdi,
2 isim, kurayla belirlenecektir: Mehmet Tahir Köse İstanbul Ayhan Gürel Samsun (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun
da üye seçimi böylece tamamlanmıştır; hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri, İzmit Körfez Geçiş Projesi
ihalesinde ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını
önlediği, firma seçiminde yanlı davranarak devleti zarara uğratmak suretiyle
görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar
Topçu hakkında kurulan (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
bugüne kadar görev bölümü yapamamıştır. Bu Komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin 10 Şubat
1999 Çarşamba günü saat 12.00'de Ana Bina 1 inci Bodrum Genel Evrak karşısı 475
nolu Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devletin zarara
uğratılmasına göz yumarak görevini
kötüye kullandığı iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/33)
esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu da bugüne kadar görev bölümü
yapamamıştır. Bu Komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin 10 Şubat
1999 Çarşamba günü saat 11.00'de Ana Bina 1 inci Bodrum Genel Evrak karşısı 475
nolu Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996
yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı ve
usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye
kullandığı iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Mustafa Kul
hakkında kurulan (9/34) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu da bugüne
kadar görev bölümü yapamamıştır. Bu komisyona seçilmiş sayın üyelerin 10 Şubat 1999
Çarşamba günü saat 11.00'de Halkla İlişkiler Binası B Blok Alt Zemin 6 ncı
Banko karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda
toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica
ediyorum. Meclis soruşturması komisyonlarının toplantı gün ve
saatleri ayrıca ilan tahtalarına da asılmıştır. C) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN
ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Adalet; Millî Savunma;
İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Çevre, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler, Tarım, Orman
ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme; Dilekçe; Kamu İktisadî
Teşebbüsleri; İnsan Haklarını İnceleme komisyonlarında boş bulunan üyeliklere
seçim BAŞKAN – Şimdi de, bazı komisyonlarda boş bulunan ve
Demokratik Sol Parti Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız. Adalet Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Samsun
Milletvekili Yalçın Gürtan aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Yalçın Gürtan'a başarılar diliyorum. Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan 3 üyelik için,
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Sakarya Milletvekili Teoman Akgür, Muğla
Milletvekili Fikret Uzunhasan aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Millî Savunma Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma
da komisyondaki çalışmalarında başarılar diliyorum. İçişleri Komisyonunda boş bulunan 3 üyelik için,
Eskişehir Milletvekili Necati Albay, Hatay Milletvekili Ali Günay, Samsun
Milletvekili Yalçın Gürtan aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. İçişleri Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma
başarılar diliyorum. Dışişleri Komisyonunda boş bulunan 2 üyelik için,
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan aday
gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Dışişleri Komisyonuna seçilen değerli milletvekili
arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş
bulunan 3 üyelik için, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, Kütahya Milletvekili
Emin Karaa, Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş
bulunan üyeliklere seçilen değerli milletvekili arkadaşlarıma da başarılar
diliyorum. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş
bulunan 2 üyelik için, Konya Milletvekili Turan Bilge, Sakarya Milletvekili
Teoman Akgür aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
üyeliklerine seçilen arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar diliyorum. Çevre Komisyonunda boş bulunan 3 üyelik için, İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak, Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan, Sakarya
Milletvekili Teoman Akgür aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çevre Komisyonuna seçilen değerli arkadaşlarıma,
komisyondaki çalışmalarında başarılar diliyorum. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş
bulunan 3 üyelik için, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, Eskişehir
Milletvekili Necati Albay, Ordu Milletvekili İhsan Çabuk aday
gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna
seçilen arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan 2
üyelik için, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, Ordu Milletvekili İhsan Çabuk
aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna seçilen
arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonunda boş bulunan 3 üyelik için, İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak, Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan, Sakarya Milletvekili Teoman Akgür
aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonuna seçilen arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için, Ordu Milletvekili İhsan Çabuk aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın İhsan Çabuk'a, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonunda başarılar diliyorum. Dilekçe Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için, İzmir
Milletvekili Ahmet Piriştina aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Piriştina'ya, Dilekçe Komisyonundaki
çalışmalarında başarılar diliyorum. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan 3
üyelik için, Eskişehir Milletvekili Necati Albay, Konya Milletvekili Turan
Bilge, Ordu Milletvekili İhsan Çabuk aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna seçilen
arkadaşlarıma başarılar diliyorum. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan 1
üyelik için, Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Gürtan'a başarılar diliyorum. Sayın milletvekilleri, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunda boş bulunan ve bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday
olmak isteyen bağımsız üyelerin 15 Şubat 1999 Pazartesi günü saat 18.00'e kadar
Başkanlığımıza yazılı olarak başvurmalarını rica ederim. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçeceğiz;
ancak, çalışma süremiz tamamlanmak üzeredir. Bu sebeple, özelleştirme
uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırmak amacıyla
kurulan Meclis araştırması komisyonunun 743 sıra sayılı raporunu görüşmek,
Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in milletvekilliğinden istifa etmesi
nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylamasını yapmak
ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Şubat 1999 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 18.57 VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Hatay Milletvekili Mehmet
Sılay’ın, Evrim Teorisi ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6657) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Kutlu Aktaş
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Dr. Mehmet Sılay Hatay 1. Evrim teorisi, ortaya çıkan tüm bilimsel
veriler tarafından çürütülmüş olan, sadece ideolojik maksatlarla komünist ve
bölücü odaklar tarafından ayakta tutulmaya çalışılan mesnetsiz bir teoridir.
Nitekim Karl Marx’ın “bizim görüşlerimizin doğal tarih temelini içeren kitap,
işte bu kitaptır” (Friedrich Engels’e yazdığı 19.12.1880 tarihli mektup)
sözleriyle açıkça ifade ettiği gibi, komünizm temel fikri dayanağı evrim
teorisidir. Bunun doğal sonucu olarak, evrim teorisi, komünizmi ideoloji olarak
benimseyen bölücü terörün de temel fikri dayanağını teşkil etmektedir. Buna göre, evrim teorisinin yıkılması komünist
ve bölücü ideolojilerin fikren yıkılması anlamına geleceğinden, yıkıcı ve
bölücü akımlar ile teröre karşı fiili ve ideolojik mücadeleyi yürütmekte olan
Bakanlığınızın (Millî Eğitim Bakanlığından ayrı olarak) kamuoyuna evrim
teorisinin asılsızlığını anlatmaya yönelik bir çalışması var mıdır? 2. Bölücü örgütün propagandalarının etkisinde
kalan bölgelerde, Bakanlığınızın karşı propaganda faaliyetleri hangi fikri
unsurlara dayanmaktadır? Evrim teorisiyle ilgili araştırmalar yapmakta olan bilimsel
kurum ve kuruluşların yayınlarından, Bakanlığınızın terörle çalışmaları
kapsamında faydalanmayı düşünmekte misiniz? 3. Evrim teorisi, Türk Milletinin “aşağı ırk”
olduğunu belirtmekte ve Avrupa ırkları tarafından yok edileceğini kabul
etmektedir. Türk ırkının yok edilmesini tavsiye eden bir teorinin gençlerimize
ders olarak anlatılmasının kamu güvenliğimiz açısından ne gibi sonuçlar
doğuracağı, Bakanlığınızca (Millî Eğitim Bakanlığından ayrı olarak) ayrıntılı
biçimde araştırılmış mıdır? 4. Evrim teorisinin ortaöğretim ders
kitaplarında bilimsel bir gerçekmiş gibi okutulması, gençlerimizi komünist,
bölücü ve Türklük düşmanı propagandalara karşı savunmasız bırakmaktadır.
Ülkemizin iç güvenliğinin tehlikeye atılması manasına gelen bu durum sonuçları itibariyle
Bakanlığınızı da ilgilendirmektedir. Bu nedenle, Bakanlığınızın, gerek Millî
Eğitim Bakanlığı ve gerekse diğer yetkili makamlar nezdinde, evrim teorisinin
ders kitaplarından çıkarılması veya en azından bu teoriyle birlikte teorinin
geçersizliğini belgeleyen bilimsel kanıtların da öğretilmesi yönünde bir
girişimi olacak mıdır? T.C. İçişleri Bakanlığı 5.2.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.033071 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 28.12.1998 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/6657-16568/38124 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Mehmet Sılay tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen
soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1, 2, 3, 4. Bakanlığımızca terör örgütlerinin
çeşitli propaganda faaliyetlerine karşı propaganda faaliyetleri, Anayasamız ve
bu doğrultuda hazırlanan yasalarımızın verdiği yetkiler çerçevesinde
yapılmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 2. –
İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Devlet birimlerince veya bunların dışındaki
kişilerce dinlenen telefonların kasetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6670) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı
tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arz ederim. Saygılarımla. Metin Öney İzmir Sorular : 1. Bugünkü teknolojide telefonları devletin
hangi birimleri, hangi şartlarda dinlemekte ve kasete çekmektedirler? 2. Varsa bu kasetler nerede, kimlerin
sorumluluğundadır? Her olasılık araştırılmakta mıdır? 3. Varsa ve böyle bir kaset dışarı verilmişse,
bunu kimler verebilir? Soruşturma açılmış mıdır? 4. Devlet dışında teknolojik olarak telefon
dinleyecek kimler ve hangi kurumlar vardır?Varsa ifadeleri alınmış mıdır? 5. Neden tüm kasetler Meral Akşener’e
gitmektedir? Bu kişinin devlet içinde veya dışında gizli bir örgütü var mıdır?
Bu husus Bakanlıkça araştırılmakta mıdır? 6. Bundan sonra buna benzer olaylar olmaması
için Bakanlık ne gibi tedbirler almıştır? T.C. İçişleri Bakanlığı 5.2.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.033069 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 4.1.1999 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/6670-16612/38272 sayılı yazısı. İzmir Milletvekili Metin Öney tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen
soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1. Yasa dışı faaliyetlerde bulunduğuna dair
kesin bilgi ve belge bulunan şahısların telefoları, CMUK’da belirtilen
şartlarda Bakanlığıma bağlı kurumlardan Emniyet Genel Müdürlüğünce, mahkeme
kararı alınmak suretiyle, mahkemenin verdiği yasal süre çerçevesinde
dinlenmektedir. 2. Bu kasetlerin sanıkları yakalanmadan öncesi
muhafazası, sanıklar yakalandıktan sonra yargıya sunulması olasılıkları
düşünülerek bir sisteme bağlanmıştır. 3. Yapılan dinlemelerle ilgili olarak şimdiye
kadar hiçbir kaset ilgisiz kişi veya kurumlara verilmemiştir, bu konuda açılmış
herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır. 5. Eski İçişleri Bakanı Meral Akşener
tarafından kamuoyuna açıklanan ses kasetleri ile ilgili Bakanlığımca gerekli
inceleme ve araştırma yapılmaktadır. 6. Bakanlığıma bağlı yetkili birimlerce İKK
(İstihbarata Karşı Koyma) tedbirleri uygulanmakta ve titizlikle
yürütülmektedir. Bilgilerinize arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 3. –
Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, TÜMTİS’in aranmasına ve bazı
yöneticilerin gözaltına alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri
Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6680) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından
yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. Mustafa Kul Erzincan Türk-İş’e bağlı TÜMTİS (Türkiye Motorlu Taşıt
İşçileri Sendikası) Genel Merkezi ve İstanbul Şubesi, 15 Aralık’ta polis
tarafından aranmış ve TÜMTİS’in 9 yöneticisi gözaltına alınmıştır. TÜMTİS
yöneticileri DGM tarafından sorgulanmışlardır. Sendika baskını ve yöneticilerin
gözaltına alınmaları, savcının ifadesine göre bir işverenin şikayeti üzerine
yapılmıştır. Şikayet nedeninin asılsız olması ve kamuoyunun yoğun tepkisinin de
etkisiyle 18 Aralıkta TÜMTİS yöneticileri serbest bırakılmıştır. 1. TÜMTİS hangi gerekçelerle basılmış ve
yöneticileri gözaltına alınmıştır? 2. Bugüne kadar işveren sendikalarına, herhangi
bir şikayet durumunda, böylesi bir baskın yapılmış ve yöneticileri gözaltına
alınmış mıdır? T.C. İçişleri Bakanlığı 5.2.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.033068 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM Başkanlığının 4.1.1999 tarih ve
A.01-O.GNS.0.10.00.02-7/6680-16625/38292 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın 7.1.1999 tarih ve
B.02.KKG.0.12/106-905-12/97 sayılı yazısı. Erzincan Milletvekili Mustafa Kul tarafından
TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca
da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru
önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili yanıt aşağıya çıkarılmıştır. 1. Bazı işadamlarınca verilen İstanbul Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının Hz. 1998/2195 sayı ile İstanbul
Emniyet Müdürlüğüne havale etmiş olduğu şikayet dilekçesinde; “TÜM-TİS (Türkiye
Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası) yöneticilerinin Topkapı Nakliyecilik
sitesindeki bazı faaliyetleri ile ilgili (9) kişi gözaltına alınarak 18.12.1998
günü 98/Cr.265 sayı ile İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiş ve Hz.98/2195 sayıya kayden serbest bırakılmıştır. 2. İşveren sendikaları hakkında herhangi bir
şikayet söz konusu olmadığı gibi yöneticileri hakkında da herhangi bir işlem
yapılmadığı arşiv tetkikinden anlaşılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 4. –
Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, gözaltındaki bir işadamına işkence
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı
cevabı (7/6692) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca
aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Naci Terzi Erzincan Sorular : 1. Türkbank ihalesi ile ilgili Başbakan Mesut
Yılmaz ve Devlet Bakanı Güneş Taner’le olan bağlantılarını anlatan bir kaset
dolduran ve Kanal 6 televizyonundan yayınlatan işadamı Korkmaz Yiğit’e,
gözaltında tutulduğu sırada, Adil Serdar Saçan tarafından işkence yapılmış
mıdır? Yapılmışsa, Yiğit üzerinde hangi işkence metodları uygulanmıştır? 2. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir’in,
Korkmaz Yiğit’e işkence yapılmasından haberi var mıdır? Korkmaz Yiğit’e
işkence, yoksa Hasan Özdemir’in talimatı ile mi yapılmıştır? 3. Korkmaz Yiğit’e işkence yapılmasının
gerekçeleri nedir? Türkbank kaseti ile Anasol-D hükümetinin sonunu
hazırlamasının, işkence görmesinde önemi ve etkisi var mıdır? Korkmaz Yiğit’in
işkence görmesi yönünde, herhangi bir siyasî baskı ve yönlendirme olmuş mudur? 4. Ne tür bilgilere ulaşmak için Korkmaz
Yiğit’e işkence yapılmıştır? Yiğit’in elinde var olduğu ileri sürülen ikinci
kasetin, işkence yapılmasında etkisi olmuş mudur? Korkmaz Yiğit’ten baskı ve
işkence ile ne şekilde ifade vermesi istenmiştir? Korkmaz Yiğit’in, gerek
kendisinin açıkladığı, gerekse kamuoyuna çeşitli şekillerde yansıyan
ilişkilerine dair bilgiler dışında, başkaca bir bilgiye ulaşılmış mıdır? 5. Korkmaz Yiğit, Türkbank ihalesi bağlamındaki
ilişkilerini kasetle kendisi açıkladığına göre, neden uzun süre gözaltında
tutulmuştur? Halen neden tutukluluğu devam etmektedir? Gerek gözaltına
alınması, gerekse halen tutukluluğunun devam etmesi mevzuata uygun mudur? 6. KorkmazYiğit gözaltına alınıp işkence
görürken, Türkbank ihalesine, bir çok safhada müdahalesi görülen Kâmuran
Çörtük’ün, neden gözaltına alınıp ifadesine başvurulmamaktadır? 7. İşkence yasak değil midir? İşkencenin bazı
durumlarda yapılabileceğine dair istisnalar var mıdır? Korkmaz Yiğit’e yapılan
işkence nedeni ile, İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezdinde herhangi bir soruşturma
başlatılmış mıdır? T.C. İçişleri Bakanlığı 5.2.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.033070 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 5.1.1999 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/6692-16602/38253 sayılı yazısı. Erzincan Milletvekili Naci Terzi tarafından
TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. 9.11.1998 günü “Cürüm
işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak ve resmî ihaleye fesat karıştırmak”
suçlarından İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerince gözaltına alınan Korkmaz
Yiğit, hazırlanan tahkikat evrakı ile 13.11.1998 günü 98/Cr.247 sayı ile
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığına sevk edilmiş olup, Hz.
1997/666 sayısına kayden tutuklanarak Kırklareli Merkez (E) tipi kapalı
cezaevine teslim edilmiştir. Söz konusu, gözetim altında bulunduğu süre
içersinde, herhangi bir darp ve cebir izine rastlanılmadığı ve kötü muamelede
bulunulmadığı günlük olarak alınan doktor raporlarından ve kendi beyanlarından
anlaşılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 5. –
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın; – Konya-Akşehir-Polatlı
karayolunda Karabulut Köyü civarında meydana gelen kazalara, Erzincan
Milletvekili Mustafa Kul’un; –
Erzincan İlinde yatırım programında yer alan yol projelerine, İçel
Milletvekili Saffet Benli’nin; –
Samsun-Ankara karayolunda meydana gelen kazalara karşı alınacak tedbirlere; İlişkin
soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Ali Ilıksoy’un yazılı cevabı (7/6695,
6696, 6710) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Bayındırlık Bakanı
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. Saygılarımla. Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Konya Sorular : Konya/Akşehir-Polatlı karayolu üzerinde bulunan
Akşehir’in Karabulut Köyünün yolun iki yanında da yerleşim yeri vardır. Köylülerin iddialarına göre yolun köyden geçen
kısmında çok sayıda kaza olmaktadır. 1. İddia doğru mudur? 2. Doğru ise bir çözüm düşünmüyor musunuz? Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. Mustafa Kul Erzincan Erzincan İlinin dağlık olması ve yoğun geçen
kış koşulları nedeniyle, kentte mevcut yollar kısa zamanda tahrip olmaktadır.
Bu nedenle en önemli altyapı problemlerinin başında ulaşım gelmektedir. Erzincan-Pülümün ayrımı 12. Bölge hududu yolu,
1986 yılından beri 1 milyon TL. sembolik ödeneklerle yatırım programlarında yer
almış olup, 1997 yılı sonlarına doğru Karayolları Genel Müdürlüğünce ihale
edilmiş, ancak yeterli ödenek sağlanamadığından 1998 yılında önemli bir çalışma
yapılamamıştır. Bu proje, uluslararası yolun, Mutu kavşağından-Erzurum sınırına
kadar dar, virajlı ve kazalara neden olan Sansa Boğazının yeniden yapımını
içeren önemli bir projedir. Erzincan çevre yolu ise yıllardır projesi hazır
olmasına rağmen, 1998 yılı programına sembolik ödeneklerle alınmıştır. Kemah, İliç, Divriği projesi ise İliç’e kadar
tamamlanmış olup, İliç-Divriği arasındaki yolun kısmen bitirilmesi önemli
avantajlar sağlayacaktır. 1. Erzincan-Pülümür ayrımı 12. Bölge sınır yol
yapımı 1999 yılı yatırım programında yer almış mıdır; yatırım programına alındı
ise, bu proje için ne kadar ödenek ayrılmıştır? 2. 1998 programında sembolik ödeneklerle yer
alan Erzincan çevre yolu 1999 yılı programında var mıdır ve projesi hazır olan
çevre yolunun yapılması için yeterli ödenek ayrılmış mıdır? 3. Kemah-İliç-Divriği projesine 1999 yılı
programında yer verilmiş midir, programda var ise ne kadar ödenek ayrılmıştır? 4. Mercan-Çayırlı ayrımı-Otlukbeli arası ve
Refahiye-Erzincan ayrımı-Çatalarmut arası yollarının onarımı projesi ile düşük
yoğunluklu yollardan olan Ulalar geçişi projesi için gerekli ödeneğe 1999 yılı
yatırım programında yer verilecek midir? 5. Refahiye-Gümüşakar-Kuruçay arası,
Kemaliye-Ilıç-Bağıştaş arası yolların astarlı sathi kaplama yapımı ve agrega
ihrazatı projeleri ve ödenekleri 1999 yılı yatırım programında yer alacak
mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 23 Aralık günü 20 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesi ve bir o kadarının da yaralanmasına sebep olan trafik kazası ve bu
kazanın meydana geldiği Samsun-Ankara devlet karayolu ile ilgili olarak; 1. Söz konusu karayolu mevcut yolcu yük araç
trafiğini kaldırabilecek kapasiteye sahip midir? 2. Dünya standartlarına göre bu yol hangi
özelliklere sahip olmalıdır? 3. Bu kazanın, örneğin bölünmüş bir yolda
meydana gelme ihtimali var mıdır? 4. Bölgede bu güne kadar gerekli standartlara
sahip karayolu inşaasını gerçekleştirmeyen devletin meydana gelen kazalarda
açık bir kusuru söz konusu mudur? Bir trafik kazasında açık kusurlu tarafın
kazadan zarar görenlere tazminat ödemesi gerekmez mi? Bakan olarak söz konusu karayolunun
standartının iyileştirilmesi yönünde herhangi bir girişiminiz olmadığına göre
bu kazadan sizin de sorumlu tutulabileceğinizi kabul ediyor musunuz? T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 5.2.1999 Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Ankara Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/105 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 5.1.1999 gün ve
Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02/16735 sayılı yazınız. Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı
(7/6695-16624), Erzincan Milletvekili Mustafa Kul (7/6696-16634) ve İçel
Milletvekili Saffet Benli’nin (7/6710-16661) esas nolu yazılı soru önergeleri
incelenmiş olup, cevabımız ekte sunulmuştur. Bilginize arz ederim. Ali Ilıksoy Bayındırlık ve İskân Bakanı Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, (7/6695-16624) Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesi Sorular ve Cevapları : Sorular : Konya/Akşehir-Polatlı karayolu üzerinde bulunan
Akşehir’in Karabulut Köyünün yolun iki yanında da yerleşim yeri vardır. Köylülerin iddialarına göre yolun köyden geçen
kısmında çok sayıda kaza olmaktadır. 1. İddia doğru mudur? 2. Doğru ise bir çözüm düşünmüyor musunuz? Cevaplar : Yunak-Akşehir Devlet yolunun km: 13+000-15+000
arasındaki Karabulut Köyü geçişinde 1996 yılında meydana gelen kazalarda toplam
7 yaralanma olmuştur. 1997 yılında hiç kaza olmamış, 1998 yılında ise sadece
maddî hasarlı 8 kaza meydana gelmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğünce, yolun 1997 yılı
sayımlarına göre YOGT (Yıllık Ortalama Günlük Trafik Değeri) 881’dir. Söz
konusu Devlet yolu sathi kaplamalı olup, 7,50 m. genişliğindedir. Meydana gelen
trafik kazaları sonucunda 2 km.lik bu kesime gerekli trafik işaretlemesi
yapılmıştır. Yayaların ve sürücülerin bu işaretlerin verdiği mesajlara
titizlikle uymaları halinde kazalar önlenebilecektir. Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, (7/6696-16634) Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine Dair Sorular ve Cevapları : Sorular : Erzincan İlinin dağlık olması ve yoğun geçen
kış koşulları nedeniyle, kentte mevcut yollar kısa zamanda tahrip olmaktadır.
Bu nedenle en önemli altyapı problemlerinin başında ulaşım gelmektedir. Erzincan-Pülümür ayrımı 12. Bölge hududu yolu,
1986 yılından beri 1 milyon TL. sembolik ödeneklerle yatırım programlarında yer
almış olup, 1997 yılı sonlarına doğru Karayolları Genel Müdürlüğünce ihale
edilmiş, ancak yeterli ödenek sağlanamadığından 1998 yılında önemli bir çalışma
yapılamamıştır. Bu proje, uluslararası yolun, Mutu kavşağından-Erzurum sınırına
kadar dar, virajlı ve kazalara neden olan Sansa Boğazının yeniden yapımını içeren
önemli bir projedir. Erzincan çevre yolu ise yıllardır projesi hazır
olmasına rağmen, 1998 yılı programına sembolik ödeneklerle alınmıştır. Kemah, İliç, Divriği projesi ise İliç’e kadar
tamamlanmış olup, İliç-Divriği arasındaki yolun kısmen bitirilmesi önemli
avantajlar sağlayacaktır. 1. Erzincan-Pülümür ayrımı 12. Bölge sınır yol
yapımı 1999 yılı yatırım programında yer almış mıdır; yatırım programına alındı
ise, bu proje için ne kadar ödenek ayrılmıştır? 2. 1998 programında sembolik ödeneklerle yer
alan Erzincan çevre yolu 1999 yılı programında var mıdır ve projesi hazır olan
çevre yolunun yapılması için yeterli ödenek ayrılmış mıdır? 3. Kemah-İliç-Divriği projesine 1999 yılı
programında yer verilmiş midir, programda var ise ne kadar ödenek ayrılmıştır? 4. Mercan-Çayırlı ayrımı-Otlukbeli arası ve
Refahiye-Erzincan ayrımı-Çatalarmut arası yollarının onarımı projesi ile düşük
yoğunluklu yollardan olan Ulalar geçişi projesi için gerekli ödeneğe 1999 yılı
yatırım programında yer verilecek midir? 5. Refahiye-Gümüşakar-Kuruçay arası,
Kemaliye-İliç-Bağıştay arası yolların astarlı sathi kaplama yapımı ve agrega
ihrazatı projeleri ve ödenekleri 1999 yılı yatırım programında yer alacak
mıdır? Cevaplar : Karayolları Genel Müdürlüğümüzce
(Erzincan-Pülümür) Ayr.-12.Bl.Hd., Erzincan Çevre Yolu ve Kemah-İliç-Divriği
yolları devam eden işler arasında olup, her üç yolda 1999 yılı Yatırım
Programında yer almaktadır. Ancak 1999 yılında yatırımlar geçici bütçe
kapsamında ele alınacağından proje bazında ödenek dağılımı henüz yapılmamıştır. Ulalar Geçişi projesi devam eden projeler
arasında olup, 1999 yılında küçük şehir geçişleri global projesi kapsamında
yapımı sürdürülecektir. Mercan-Çayırlı Ayr.-Otlukbeli yolu ile
(Refahiye-Erzincan) Ayr.-Çatalarmut yolu 1999 yılı Yatırım Programında yer
almamaktadır. Ancak normal bakım ve onarım çalışmaları yapılmaktadır. 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri
Kanunlaşıncaya kadar geçici bütçe uygulaması sürdürüleceği için yeni iş olarak
da programa alınamamaktadır. Programa yeni iş alınabilmesi konusunda
imkânlar oluşması halinde söz konusu projeler de değerlendirmeye
alınabilecektir. Refahiye-Gümüşakar-Kuruçay Yolu, yatırım
programımızda yer almamaktadır. (Refahiye-Kemah) Ayr.-Gümüşakar arası (21 km.)
asfalttır. Ayrıca Kuruçay-İliç arasındaki 24 km.lik kesimde, geçmiş yıllarda
projeli olarak yapılarak asfaltlanmıştır. 5 km.si sathi kaplama, 26 km.si
stabilize olmak üzere toplam 31 km.lik Gümüşakar-Kuruçay arasının rutin bakım
hizmetleri sürekli olarak yapılmaktadır. Ancak yatay ve düşey standardı
yetersiz olan bu güzergâhın Refahiye-Kuruçay arasının etüt-proje mühendislik
hizmetleri ihalesinin 1999 yılında yapılması planlanmaktadır. Projesinin
bitimini müteakip ileriki yıllarda temin edilebilecek ödenekler nispetinde
yatırım programına alınarak yapımı mümkün olabilecektir. Kemaliye-Bağıştaş-İliç yolu da yatırım
programımızda yer almamaktadır. Ancak, yolun Bağıştaş-İliç arasındaki 12 km.lik
kesimi Devlet Demir Yolları ile üç yerde hemzemin kesişmektedir. Standardı
yetersiz olan mevcut yolu devre dışı bırakarak, yapımı devam eden İliç-Divriği
yoluna, Bağıştaş mevkiinde bağlantı kuran yaklaşık 2,5 km.lik yeni bir proje
güzergâhı belirlenmiş ve çalışmalara başlanmıştır. Ancak bağlantı kurulacak bu
alanda, Fırat Nehri üzerinde Bağıştaş 1 ve 2 barajlarının ileriki yıllarda
yapılabileceği öğrenilmiştir. Bu durumda, barajların proje durumları netlik
kazanıncaya kadar, proje çalışmaları askıya alınmıştır. Bu arada mevcut 12
km.lik yolun rutin bakım hizmetleri sürekli olarak yürütülmektedir. 1999 ve
ileriki yıllarda yeterli ödenek temin edilebildiği taktirde mevcut yolun
iyileştirilmesi çalışmalarına başlanabilecektir. Söz konusu yolun devamı olan km. 16-28 arasının
etüdü alınmış olup, proje çalışmalarına başlanmıştır. Projenin 2000 yılında
bitirilmesi programlanmıştır. Proje ve kamulaştırma çalışmaları
tamamlandıktan sonra yatırım programına alınarak yapımına çalışılacaktır. Projeli yol yapılıncaya kadar mevcut yolun
bakım ve onarımı verilecek ödenekler çerçevesinde yapılabilecektir. İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, (7/6710-16661) Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesi Sorular ve Cevaplar : Sorular : 23 Aralık günü 20 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesi ve bir o kadarının da yaralanmasına sebep olan trafik kazası ve bu
kazanın meydana geldiği Samsun-Ankara devlet karayolu ile ilgili olarak; 1. Söz konusu karayolu mevcut yolcu-yük-araç
trafiğini kaldırabilecek kapasiteye sahip midir? 2. Dünya standartlarına göre bu yol hangi
özelliklere sahip olmalıdır? 3. Bu kazanın, örneğin bölünmüş bir yolda
meydana gelme ihtimali var mıdır? 4. Bölgede bu güne kadar gerekli standartlara
sahip karayolu inşaasını gerçekleştirmeyen devletin meydana gelen kazalarda
açık bir kusuru söz konusu mudur? Bir trafik kazasında açık kusurlu tarafın
kazadan zarar görenlere tazminat ödemesi gerekmez mi? Bakan olarak söz konusu karayolunun
standartının iyileştirilmesi yönünde herhangi bir girişiminiz olmadığına göre
bu kazadan sizin de sorumlu tutulabileceğinizi kabul ediyor musunuz? Cevaplar : – Samsun-Ankara yolunun yıllık ortalama günlük
trafik değeri 6 500 olup, 12 m. platform genişliğindedir. Sıcak karışım kaplama
olan yol 1. sınıf Devlet yoludur. – Söz konusu yolda bölünmüş yol proje
çalışmaları Karayolları Genel Müdürlüğümüzce yer yer devam etmektedir. Projesi
biten Samsun-Kavak ve Çorum çevre yolunda yapım çalışmaları devam etmektedir.
Yine projesi biten “Delice-Sungurlu” arasının ihalesi 25.12.1998 tarihinde
ihale edilmiş olup, iş mevsiminde çalışmalara başlanacaktır.
Sungurlu-Merzifon-Kavak arasının proje çalışmaları da büyük oranda
tamamlanmıştır. En kısa zamanda ihalesinin yapılmasına çalışılacaktır. – Kazanın meydana geldiği yerde yol görüşe açık
bir yoldur. Karayolları Genel Müdürlüğümüz hem trafik
konforunu hem de trafik emniyetini artırmak için verilen ödeneklerle yapım,
bakım, trafik hizmetleri ve onarım işlerini eksiksiz olarak yerine getirmeye
çalışmaktadır. 6. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın “ITU”nun Türkiye’ye ayırdığı uydu
yörüngelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Hasan Basri Aktan’ın yazılı
cevabı (7/6707) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın
Arif Ahmet Denizolgun tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 1. Türkiye’nin de üyesi olduğu ve atmosferde
bulunan 900 kadar kullanılabilir uydu yörüngesinin kontrolünü elinde
bulunduran, International Telecommunication Union’un (ITU), Türkiye’ye ayırdığı
11 boş uydu yörüngesi için tanınan süre 1999’un Nisan ayından itibaren dolmaya
başlıyor. Ulaştırma Bakanlığı, bu tarihe kadar, sahip olduğu yörüngeleri
kullanacağına dair somut projeler göstermediği taktirde Türkiye’ye tahsis
edilen yörüngeler bu tarihten itibaren 16 ay içinde yörünge ihtiyacı olan ITU
üyesi ülke ve özel şirketlere mi verilecektir? 2. Daha önce bu uydu yörüngelere ait tahsis
süresini Türkiye’nin iki defa uzattığı doğru mudur? 3. Bu uzatmalar süresince ne yapılmıştır? 4. Bakanlığınızda bu yörüngeler için ne gibi
somut projeler vardır? 5. Hayatî öneme haiz bu yörüngelere ait tahsis
haklarının kaybolmaması için ne gibi tedbirler almaktasınız? T.C. Ulaştırma Bakanlığı 8.2.1999 Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-126-3258 Konu : İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı’nın yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 5.1.1999 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6707-16658/38368 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın
7/6707-16658 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Hasan Basri Aktan Ulaştırma Bakanı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın
7/6707-16658 sayılı yazılı soru önergesi ve cevabı Sorular : 1. Türkiye’nin de üyesi olduğu ve atmosferde
bulunan 900 kadar kullanılabilir uydu yörüngesinin kontrolünü elinde
bulunduran, International Telecommunication Union’un (ITU), Türkiye’ye ayırdığı
11 boş uydu yörüngesi için tanınan süre 1999’un Nisan ayından itibaren dolmaya
başlıyor. Ulaştırma Bakanlığı, bu tarihe kadar, sahip olduğu yörüngeleri
kullanacağına dair somut projeler göstermediği taktirde Türkiye’ye tahsis
edilen yörüngeler bu tarihten itibaren 16 ay içinde yörünge ihtiyacı olan ITU
üyesi ülke ve özel şirketlere mi verilecektir? 2. Daha önce bu uydu yörüngelere ait tahsis
süresini Türkiye’nin iki defa uzattığı doğru mudur? 3. Bu uzatmalar süresince ne yapılmıştır? 4. Bakanlığınızda bu yörüngeler için ne gibi
somut projeler vardır? 5. Hayatî öneme haiz bu yörüngelere ait tahsis
haklarının kaybolmaması için ne gibi tedbirler almaktasınız? Cevap : Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU),
sadece uyduların frekans koordinasyonu işlemlerinde ülkeler arasında
denetleyici, kural koruyucu ve frekans tahsis fonksiyonlarını yürütmektedir.
ITU’nun herhangi bir ülkeye başvurusu olmadan ve frekans koordinasyon
çalışmasını tamamlamadan bir uydu yörüngesinde frekans tahsis etmesi söz konusu
değildir, bu itibarla da ülkemiz adına 11 adet veya herhangi bir miktarda önceden
yapılmış tahsisat bulunmamaktadır. ITU, bir pozisyonu bir ülke adına kaydetmek
yerine bir uydunun bir pozisyonda belirli teknik özellikler çerçevesinde
çalışmasını onaylamaktadır. Diğer yandan uzayda kullanım açısından 4 farklı
uydu yörüngesi bulunmakta olup bunlar, Alçak, Orta, Yüksek ve Jeosenkron
yörüngelerdir. Halen haberleşme uyduları açısından Türk Telekom sadece
Jeosenkron yörüngeyi kullanmaktadır. Uydular bu yörüngede belirli frekans
bandlarında, belirli pozisyonlara yerleştirilerek çalıştırılmaktadır. Türk Telekomun kullanımındaki hiçbir uydu
yörüngesi için tahsis süresi uzatımı yapılmamıştır. Millî uydu projemiz Türksat
için, Türk Telekomca frekans koordinasyonu amacıyla Jeosenkron yörüngede 6
değişik pozisyona 4 farklı frekans bandında, 1990 yılından itibaren muhtelif
tarihlerde ITU’ya başvuruda bulunulmuştur. Bu başvuruları müteakip yapılan
frekans koordinasyonu çalışmaları neticesinde, 31 ve 42 derece doğu
pozisyonlarına sırasıyla Türksat 1B (1994 yılında) ve 1C (1996 yılında)
uyduları yerleştirilerek servise verilmiştir. Ayrıca 50 derece doğu pozisyonu
için yörüngede mevcut bir uydu kiralanmış ve bu uydu 29 Aralık 1998 tarihinde
bu pozisyona yerleştirilmiştir. Buna göre 31, 42 ve 50 derece doğu pozisyonları
için Ku frekans bandında ülkemizin uydu işletmesi yapmasına izin alınmıştır.
Diğer pozisyonlar ve frekans bandlarında ise gerekli frekans koordinasyonuna
ilişkin çalışmalar sürdürülmekte olup bu çalışmaların en geç 2005 yılına kadar
tamamlanması gerekmektedir. 7. –
İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Ege Üniversitesinde intihar ettiği
bildirilen bir öğrencinin polis tarafından öldürüldüğü iddialarına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Cahit Bayar’ın yazılı cevabı (7/6734) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda yeralan sorularımın İçişleri Bakanı
tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Ercan Karakaş İstanbul Bilindiği gibi Ege Üniversitesi öğrencisi
Serkan Eroğlu 24 Aralık 1997 tarihinde üniversitesi tuvaletinde asılı olarak
bulunmuştu. Zamanının İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir olaydan hemen sonra bir
açıklama yaparak Serkan’ın intihar ettiğini açıklamıştı. Ailesinin ısrarıyla
yapılan kan tahlili sonucunda Serkan’ın kanında insanı bayıltacak ölçünün
üzerinde kloroform olduğu saptanmıştı. Böylece Serkan’ın önce kloroformla
bayıltılmış olduğu ve daha sonra asıldığı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine
savcılık geçtiğimiz Ekim ayından bu yana cinayet soruşturması başlattı. Serkan Eroğlu olaydan bir ay önce İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı yazılı başvuruda büyük bir tehdit altında
olduğunu belirterek “eğer başıma bir şey gelirse bunun sorumlusu Terörle
Mücadele Şubesine bağlı polislerdir” demişti. Sorular : 1. Serkan Eroğlu’nun savcılığa yaptığı
başvurunun içeriğine ilişkin olarak bakanlığınız olay gününden önce ya da sonra
herhangi bir soruşturma yaptırmış mıdır? 2. Yaptırmadıysa niçin yaptırmamıştır? 3. Serkan’ın “beni öldürebilirler” dediği bir
kuruma cinayeti aydınlatma görevi verilmesi normal karşılanabilir mi? 4. Zamanın Emniyet Müdürü Ahmet Demir’in
Serkan’ın öldürülmesinin ardından dosyanın kapatılması için çaba sarfettiği
doğru mudur? 5. Bu husus araştırılmış mıdır? 6. Bu cinayetin aydınlatılması için emniyet
hangi çalışmaları yürütmektedir? 7. Bu cinayet de binlercesi gibi “faili meçhul”
olarak mı kalacaktır? T.C. İçişleri Bakanlığı 5.2.1999 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.033067 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 7.1.1999 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/6734-16709/38505 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş tarafından
TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması
istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1, 2. Ali Serkan Eroğlu’nun ölümünden önce İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığına 4.12.1997 tarihli vermiş olduğu dilekçe aynı makam
tarafından 9.12.1997 gün ve Hz. 1997/60762 sayı ile görevsizlik kararı
verilerek İzmir Valiliğine gönderilmiştir. İzmir Valiliğince de muhakkik tayin edilerek
soruşturma başlatılmış, soruşturma neticesinde adı geçen şahsın gözaltına
alınmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, konuyla ilgili olarak gerekli inceleme
ve soruşturmayı yapmak üzere Mülkiye Müfettişi görevlendirilmiş, müfettişlerce
düzenlenen 11.1.1999 gün ve 99/02 sayılı fezlekeli tahkikat evrakında ilgililer
hakkında ihmalden işlem yapılmasına gerek olmadığı görüşü ve kanaatine
varılmıştır. 3. Asayişe müessir ve adlî konuların
araştırılması ve aydınlığa çıkartılması görevi Cumhuriyet Başsavcısı adına
mahallî zabıtanın görevi alanına girdiğinden iddianın araştırılmasının da
emniyet teşkilâtı birimlerine verilmesi doğaldır. 4, 5. İzmir Eski Emniyet Müdürü Ahmet Demir’in
Ali Serkan Eroğlu’nun ölümü ile ilgili dosyanın kapatılması için çaba
sarfetmesi söz konusu değildir. 6, 7. Olayla ilgili tahkikat devam etmekte
olup, cinayet olduğunun tespiti halinde failleri de belirlendikten sonra
haklarında gerekli yasal işlem yapılacaktır. Bilgilerinize arz ederim. B. Cahit Bayar İçişleri Bakanı 8. –
Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Gemlik Gümrük Müdürlüğünden sahte
faturalarla ithalat yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/6744) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Rıfat
Serdaroğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 28.12.1998 Lütfi Yalman Konya 1. Akenez Şirketince gerçek dışı beyanlarda
bulunarak, sahte faturalarla Gemlik Giriş Gümrüğünden trilyonluk ithalat
yapıldığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise konu ile ilgili hangi önlemi
aldınız? 2. Adıgeçen şirketin gümrüğe sunduğu teklif
mektubu üzerinde satış sözleşmesi yapıldığı doğru mu? 3. Sahte beyandan dolayı 1918 sayılı Kanunun 20
nci maddesine göre değerlendirilmesi gereken işlemde, “Vergi farkı kadar ceza
öngören 1615 sayılı Kanun hükümleri” kapsamına alındı mı? 4. İkametgâhı İstanbul’da olan adıgeçen şirket,
Gemlik Gümrük Müdürlüğünden ithalat yapması hangi nedene dayanmaktadır? 5. Bahse konu uygulamada ihmali görülenler
hakkında herhangi yasal bir işlem yaptınız mı? T.C. Başbakanlık 5.2.1999 Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.GÜM.0.06.00.02.002677 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine (Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı) İlgi : 27.1.1999 günlü, 7/6744-16752/38661
sayılı yazınız. İlgide kayıtlı yazınız ekinde alınan Konya
Milletvekili Lütfi Yalman’ın 7/6744-16752 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin
cevaplarımız ilişikte sunulmuştur. Bilgilerine arz ederim. Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel Devlet Bakanı Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın 7/6744-16752
EsasNo’lu yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar 1. Akenez Turizm San. Taş. A.Ş. firmasının
düşük fiyatlarla AIWA marka elektronik eşya ithal ettiğine ilişkin müsteşarlığımıza
intikal eden 28.7.1998 tarihli yazılı ve telefon ihbarı üzerine konu Gümrük
Kontrolörleri Tevfik Usta ve Fahri Paslı tarafından tetkik ve tahkik edilerek
düzenlenen 11.1.1999 tarihli 152/1, 81/1 sayılı Soruşturma Raporu ile teşekkül
oluşturmak suretiyle çok miktarda televizyon ve müzik seti cinsi eşyaya eksik
vergi ödemek amacıyla sahte fatura ibrazı ile gümrük muamelesi yaptıran
ilgililer hakkında Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunulmuştur. 2. Söz konusu raporda kontrolörlerce, her ne
kadar ithalatçı firma yetkililerinin verdikleri ifadelerde AIWA Nederland BV
firması ile herhangi bir ticarî münasebetleri olmadıklarını belirtmelerine
rağmen anılan firma ile Mayıs 1998’de imzalanan “Bir Distribütörlük Anlaşmasına
Varmak İçin Niyet Mektubu”nda açıkça Akenez A.Ş.’nin AIWA Nederland BV
firmasından satın alınan ürünlerin satış sonrası hizmetini sağlayacağı, yine
Flaying Eagle firması ile yapılmış sözleşme olarak ibraz edilen belgede Akenez
SA ile AIWA Hollanda arasında 4.5.1998 tarihinde yapılan distribütörlük
anlaşmasına istinaden Akenez Firmasının 30.8.1998 tarihine kadar 200 000
dolarlık AIWA ürünü ithal edileceğini belirtmesinin dahi ithalatçının AIWA
Nederland BV ile ticarî ilişkisi olduğunu açık ve net bir şekilde göstermekte
olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. 3. Adı geçen firma yetkilileri hakkında 1918
sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 20, 26 ve 27/1 maddelerine,
aynı Kanunun 31 inci maddesi delaletiyle 765 sayılı Türk Ceza Kanununun evrakta
sahtekârlık fiillerini düzenleyen hükümlerine göre takibatta bulunulması
mütalaasıyla konu Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmekle
birlikte, elde edilen yurt dışı belgelere nazaran eksik alındığı anlaşılan
vergilerin 1615 sayılı Gümrük Kanununun 86 ncı, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 48 inci maddelerine göre ikmalen tahsili ile 1615 sayılı Kanunun 146
ncı maddesi, 3065 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin tatbiki ve tahsil edilecek
para cezaları hakkında Gümrük Yönetmeliğinin 445 inci maddesine göre işlem
yapılmak üzere adı geçen kontrolörlerce 5.1.1999 tarihli 151/1, 80/1 sayılı
cevaplı rapor düzenlenmiştir. 4. Anılan soruşturma raporunda, adı geçen
şirket yetkililerinin ifadelerindeki; “firmalarının İstanbul’da faaliyet
göstermesine ve eşyanın konşimentosunda varış yeri İstanbul olarak kayıtlı
olmasına rağmen eşyanın Gemlik’e getirilmesinin taşıyıcıdan kaynaklanan bir
durum olduğu”na ilişkin beyanlarına istinaden nakliyeci firma nezdinde gerekli
yazışmaların yapıldığı, sonuçlandığında cevapların süratle adlî mercilere
intikal ettirileceği belirtilmektedir. 5. 4.1.1999 tarihli “Akit” gazetesinde
yayımlanan “Bursa Kaçakçı Cenneti” başlıklı yazıda yer alan müsteşarlığımızla
ilgili iddialar, 5.1.1999 günlü 1999/2 sayılı Onay ile, aynı konuda, 15.1.1999
tarihli “Olay” Gazetesinde yayımlanan müsteşarlığımızla ilgili iddialar
5.1.1999 günlü 1999/2 sayılı onay kapsamında değerlendirilmek üzere, yine aynı
konu ile ilgili olarak müsteşarlığımıza intikal eden isimsiz, imzasız ve
tarihsiz dilekçede yer alan iddialar 29.1.1999 günlü, 1998/78 sayılı Onay ile
incelenip soruşturulmak üzere müsteşarlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığına
intikal ettirilmiştir. Müfettişlerce yapılacak inceleme ve soruşturma
sonucuna göre olayda ihmali görülen personel bulunması halinde derhal gereğine
tevessül edilecektir. Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel Devlet Bakanı 9. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, personel sayısına ve ücretlerine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı
(7/6747) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Başkanlığınızca yazılı
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla. Musa Uzunkaya Samsun 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde
çalışmakta olan kadrolu memur, geçici görevli, sözleşmeli, işçi ve danışman
statüsündeki personelin (Millî Saraylarda çalışan personel de dahil)
konumlarına göre aldıkları maaş tutarları nedir? 2. Çalışan personelin toplam sayısı nedir? T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 9.2.1999 Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6747-16761/38694 Sayın Musa Uzunkaya Samsun Milletvekili İlgi : 6.1.1999 tarihli yazılı soru önergeniz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği
Teşkilâtında (Millî Saraylar dahil) çeşitli statülerde çalışan personele,
konumlarına göre ödenen aylık ve ücret tutarları ile çalışan toplam personel
sayısına ilişkin ilgi önergemizde yer alan sorularınıza cevap teşkil etmek
üzere hazırlanan cetveller ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı TBMM Genel
Sekreterliği Teşkilâtı Merkez/M.
Saraylar Statüler
İtibariyle Dağılımı Millî Statüsü Merkez Saraylar Yıldız Hereke Toplam Kadrolu Personel (657 S.K. 4/A MD.Tabi) 2182 446 168 64 2860 Sözleşmeli Personel (657 S.K. 4/A MD.Tabi) 43 6 – – 49 Sözleşmeli Personel (2919 S.K. EK 1/2 MD. Tabi) 6 – – – 6 Geçici Görevli Personel (2919 S.K. 12/3 MD. Tabi) 651 4 – – 655 Milletvekili Yrd. Pers. Geçici Görevli (2919 S.K. 12/3 MD. Tabi) 288 – – – 288 Milletvekili Yrd. Pers. Sözleşmeli (Bşk. Divanı Kar. Gereği) 99 – – – 99 Danışman (2547 S.K. 38. MD. Tabi) 2 2 – – 4 Mevsimlik İşçi 330 601 – – 931
Toplam 3601 1059 168 64 4892 TBMM Genel Sekreterliği Personelinin Çeşitli
Statü ve Unvanlar İtibariyle Aylık Durumlarını Gösterir
Cetvel (28.1.1999 tarihi itibariyle) Brüt Ücret Net
Ücret Statü Unvan (Bin TL.) (Bin
TL.) 2919 Sayılı Kanunun Genel Sekreter 1 141 397 877 851 Ek 1/1 Mad. Göre Gen. Sekr. Yrd. 987 296 743 115 Kadro Karşılığı Daire
Başkanı 916
147 687 880 Sözleşmeli Personel Müdür 856
895 640 536 Müdür
Yrd. 793
175 592 676 Uzman-Sten.
(1. Der.) 728
448 503 186
(*) Uzman-Sten
(6. Der.) 627
803 460 879 Kadrolu Personel Başkan Müşaviri 678 553 517 373 Müşavir
(1. Der.) 568
021 427 324 Baştabip 642 716 491 867 Uzm.
Doktor (1. Der.) 568
305 428 974 Şef
(1. Der.) 483
784 352 149 Memur
(2. Der.) 393
781 284 308 Memur
(4. Der.) 357
722 275 187 Memur
(7. Der.) 312
864 252 598 Memur
(12. Der.) 306
020 246 845 Uzman
Yrd. (8. Der.) 353
807 290 760 2919 12/3 Göre En
çok (1. Der.) fark 160 147 fark 152 019 Geçici Görevli Per. En az (12. Der.) fark 18 952 fark 18 864 Milletvekili Yard. 2919 12/3 göre fark
160 147 fark 152 019 Personel Sözleşmeli 174 176 128 627 2547 Sayılı Kan. Profesör 93 234 78 802 38. Mad. Göre Araşt.
Görevlisi 41
022 34 672 657 Say. Kanunun Mimar-Mühendis 405 405 290 943 4/B Mad. Göre Teknisyen 346 500 246 398 Sözleşmeli Per. Doktor
(Part-Time) 251
930 194 793 2919 Ek 1/2 Göre Siyasî Parti Grup Sözleşmeli Per. Başkanlığı Ekonomi
Danış. 302
316 212 986 Hukuk
Danış. 285
520 200 286 Mevsimlik İşçi Vasıflı
İşçi 202
188 151 828 Vasıfsız
İşçi 192
444 143 758 Emniyet Personeli Polis Mem. (2. Der.) fark 81 495 fark 81 103 Polis
Mem. (8. Der.) fark
88 129 fark
87 706 (*) Kadro Karşılığı Sözleşmeli Personelin
Ücretleri; A) Sözleşme ücreti, B) 1 aya isabet eden ikramiye tutarı, C) Makam tazminatı, D) Fazla çalışma ücreti, E) Özel hizmet tazminatı,
Dahil edilerek hesaplanmıştır. 10. –
Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, milletvekillerinin kullandıkları izin ve
raporlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet
Çetin’in yazılı cevabı (7/6753) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. 7.1.1999 Yüksel Aksu Bursa 1. Milletvekillerinin Genel Kurul
toplantılarına katılamama gerekçesi olarak bildirdikleri mazeretlerden, şu ana
dek hangi milletvekilleri ne kadar süre ile izin ve rapor kullanmış ve kaç
birleşime katılamamıştır? T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 9.2.1999 Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6753-16782/38743 Sayın Yüksel Aksu Bursa Milletvekili İlgi : 7.1.1999 tarihli yazılı soru önergeniz. 20 nci dönemde (8.1.1996 tarihinden 8.1.1999
tarihine kadar) milletvekillerinin izinli ve raporlu oldukları günlere ve
devamsızlıklarına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorulara cevap oluşturan
liste ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 197 – 213 sayfaları filme alınacak! 197 – 103 198 – 104 199 – 105 200 – 106 201 – 107 202 – 108 203 – 109 204 – 110 205 – 111 206 – 112 207 – 113 208 – 114 209 – 115 210 – 116 211 – 117 212-118 213-119 BİRLEŞİM 51’İN SONU |
|