Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 65

 

14 üncü Birleşim

4 . 11 . 1998 Çarşamba

 

 

 

İÇİNDEKİLER

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon İli Beşköy beldesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

2. – Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı

3. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan İlindeki bazı projelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 53 arkadaşının, 55 inci Hükümet döneminde yapılan özelleştirme ihalelerine mafya ve çetelerin karıştığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/298)

V. – ÖNERİLER

A)SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 747 sıra sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemdeki yerine ilişkin DSP Grubu önerisi

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

2. – Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

3. – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

4. – İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

5. – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

6. – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

7. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

8. – Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

9. – Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

10. – Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

11. – Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

12. – (9/16) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

13. – (9/17) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

14. – (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

15. – (9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

16. – (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

B) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

17. – (10/24, 57) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı: 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı: 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plân ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı: 553)

4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu raporu (1/217) (S. Sayısı: 132)

5. – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan ve 7 Arkadaşının, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporu (2/376, 2/1113) (S. Sayısı: 747)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, kamu bankalarının toplam batık kredi miktarlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/6037)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a Merkez Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/6041)

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Side Belediye Başkanının mal bildirimlerini zamanında yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6226)

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu’nun, RTÜK’le,

Ardahan Milletvekili İsmet Atalay’ın, çiftçilerin Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesiyle,

İlgili gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar,

Batman Milletvekili Musa Okçu’nun, güneydoğuda bazı köylere rastgele top mermisi düşmesi ve tırmanmakta olduğu iddia edilen faili meçhul olaylarla ilgili gündemdışı konuşmasına da, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş,

Cevap verdiler.

Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’na,

Brezilya, Şili ve Arjantin’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e,

Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in,

Fransa’ya gidecek olan Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’na, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın,

Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin,

Irak’a gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Batallı’ya, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in,

Küba’ya gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez’e, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile; Şırnak Milletvekili Bayar Ökten ve 57 arkadaşının, güvenlik güçlerince hakkında düzenlenen operasyonları Alaattin Çakıcı’ya haber vermek suretiyle kaçmasını sağladıkları ve Hükümetin çeteler ve mafya ile mücadelede izlediği politikanın başarıya ulaşmasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 296 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık haklarında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/40),

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 27 arkadaşının, Gümrük Müsteşarlığında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/297) ve,

Van Milletvekili Fetullah Erbaş’ın, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis soruşturması önergesi için, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere, Danışma Kurulunca tespit edilecek görüşme gününün Genel Kurulun onayına sunulacağı, Meclis araştırması önergesinin de gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Konya Milletvekili Remzi Çetin’in, (6/1166) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

20.10.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun 20.10.1998 tarihli 9 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar hakkındaki (9/38);

27.10.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun 27.10.1998 tarihli 12 nci Birleşiminde okunmuş bulunan; Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki (9/39);

Esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer almasına ve görüşmelerinin Genel Kurulun 10.11.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi ile,

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 9 uncu sırasında bulunan 719 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına; 10 uncu sırasında bulunan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 12 nci sırasında bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 246 ncı sırasında bulunan 689 sıra sayılı kanun tasarısının da 9 uncu sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubunun önerisi,

Kabul edildi.

(9/38), (9/39) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleriyle ilgili söz alma konusunda yapılan kura çekimi sonuçları açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 272 nci sırasında bulunan 747 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 5 inci sırasında bulunan 663 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 9 uncu sırasında bulunan 719 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 10 uncu sırasında bulunan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 12 nci sırasında bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 246 ncı sırasında bulanan 689 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 63 üncü sırasında bulunan 412 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 273 üncü sırasında bulunan 748 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 212 nci sırasında bulunan 602 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 244 üncü sırasında bulunan 688 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 65 inci sırasında bulunan 274 sıra sayılı kanun tasarısı ve teklifinin 15 inci sırasına, 81 inci sırasında bulunan 55 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 82 nci sırasında bulunan 56 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına alınmasına ilişkin ANAP ve DSP gruplarının ortak önerileri ise yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İçel Milletvekili Oya Araslı ile İzmir Milletvekili Birgen Keleş ve 18 arkadaşının, Kadının Statüsünün Araştırılarak Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesinin yaşama geçirilmesi için alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/219) (S. Sayısı: 752) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Sıvas Milletvekili Abdüllatif Şener, CHP Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in, partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

4 Kasım 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.15’te son verildi.

Kamer Genç Başkanvekili Abdulhaluk Mutlu Ünal Yaşar Bitlis Gaziantep Kâtip Üye Kâtip Üye

No: 17

II. – GELEN KÂĞITLAR

4.11.1998 ÇARŞAMBA

Sözlü Soru Önergeleri

1.– Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, başörtülü öğrencilerin Uludağ Üniversitesi kampusuna alınmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1214) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

2.– Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, rektör atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1215) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

3.– Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Alaattin Çakıcı ile ilgili iş ve menfaat ilişkileri olduğu iddia edilen şahıslar hakkındaki işlemlere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1216) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– Ankara Milletvekili Mehmet Gölhan’ın, Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel ve heyelandan zarar görenlere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi(7/6410) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

2.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, OYAK İnşaat ile SSK arasında yapıldığı iddia edilen bir anlaşmaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6411) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

3.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, iç borç faizlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6412) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

4.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, başörtüsü nedeniyle işine son verildiği iddia edilen memurlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6413) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

5.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanının görevden alınmasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6414) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

6.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yasadışı örgütlerle ilişkisi tespit edilen emniyet ve MİT görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6415) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

7.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, hazinenin ödeyeceği iç ve dış borç anapara ve faizlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6416) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

8.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 55. Hükümet döneminde ortaya çıkarılan organize suç örgütlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6417) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

9.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, haftalık bir dergide yeralan bir bakanın rüşvet aldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6418) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

10.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Türkbank’ın özelleştirilme ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6419) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.1998)

11.– Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın’ın, Zonguldak ve Bartın’daki SSK hastanelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6420) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.1998)

12.– Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın’ın, Tekel’le ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6421) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.1998)

13.– Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, işaretle oylamada elektronik oylama sistemine başvurulmasının hukukî dayanağına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6422) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

14.– Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Malazgirt-Patnos arasındaki yol çalışmalarına ve Muş-Varto depreminden sonra yapılmayan konutlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6423) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

15.– Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, ihalesi yapılan ilköğretim okullarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6424) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

16.– Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, İran-Türkmenistan Doğalgaz Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6425) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

17.– Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde başörtülü öğrencilerin muayene edilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6426) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

18.– Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6427) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

19.– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bilgisayar ve sürücü kurslarına başörtüsüyle ilgili yazı gönderildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6428) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

20.– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı üniversite rektörlerinin istifaya zorlandığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6429) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

21.– Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, bir televizyon programında yeralan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6430) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

22.– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş’ın, Nesim Malki cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6431)( Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

23.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, vakıf ve derneklere yapılan para yardımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6432) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

24.– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, askerlik görevini yapmakta iken kaza sonucu gözünü kaybeden bir şahsa ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6433) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

25.– Ankara Milletvekili Ali Dinçer’in, Kore’ye giden askerî personele ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6434) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

26.– İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, mısır üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6435) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

27.– Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, bakan, bürokrat ve gazetecilerin bir araya geldiği bir toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6436) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.1998)

28.– Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz’ın, yapı işleri birim fiyat tarifeleri ekinde yeralan plastik malzemeye ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6437) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.1998)

29.– Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hüyük İlçesi Çamlıca Köyünün içme suyu depolarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6438) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

30.– Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hüyük İlçesi Çamlıca Köyünün sulama suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6439) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

31.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir-Gömeç İlçesinde sel felaketinden zarar görenlere yardım amacıyla gönderilen eşyanın başka amaçlarla kullanıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6440) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

32.– Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Alaaddin Çakıcı tarafından ileri sürülen iddialarla ilgili olarak yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6441) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

33.– Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, bir işadamının bazı bürokratlara değerinin çok altında konut sattığı yolundaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6442) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

34.– Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6443) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 53 arkadaşının, 55 inci Hükümet döneminde yapılan özelleştirme ihalelerine mafya ve çetelerin karıştığı iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/298) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.1998)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

4 Kasım 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 üncü Birleşimini açıyorum.

III.–Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 10 dakikalık süre belirliyorum. Bu süre içerisinde, sayın milletvekilleri, salonda olduklarını, elektronik cihazlara gerekli işlemi yapmak suretiyle belirtebilirler.

ÖNDER SAV (Ankara) – Hükümet partileri yok Sayın Başkan.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, öncelikle, dışarıdaki elektronik levhalarda, yoklama yapıldığının belirtilmesi gerekir.

BAŞKAN – Tamam efendim, zaten toplantıyı daha yeni açtık, yoklamaya geçeceğiz.

Süreyi başlatıyorum, yoklama işlemi başlamıştır.

Yoklama süresi içinde cihazda herhangi bir problemi olan arkadaşlar bize bildirirlerse, teknik elemanlar kendilerine yardımcı olabilirler.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Gruplara soruyorum; ne kadar ara verelim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 15 dakika ara verelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.13

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.30

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.– Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ilk oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı; şimdi, yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama için 10 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum; buyurun.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır. 10 dakikalık yoklama süresinin bitmesini beklemeye gerek yok; bundan sonra gelen sayın milletvekilleri yoklama kâğıdını gönderebilirler. Çalışmalarımıza başlıyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon İli Beşköy beldesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

BAŞKAN – Birinci gündemdışı söz, Trabzon ve çevresinde meydana gelen sel felaketiyle ilgili gündemdışı söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş'a verilmiştir.

Sayın Göktaş, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Hepinizin bildiği gibi, 7 Ağustos 1998 tarihinde, Trabzon bölgesinde büyük bir sel felaketi meydana gelmiştir. Bu sel felaketi; Sürmene, Çaykara, Of, Dernekpazarı, Hayrat, Arsin, Köprübaşı İlçelerinde büyük maddî hasara sebebiyet vermiş ve buna bağlı olarak da, Köprübaşı İlçemizin Beşköy beldesinde, maddî hasarın yanında, ölümler olmuştur, takriben 44 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu ölen vatandaşlarımızdan 5'inin cesedi bulunmuş, 39 vatandaşımızın cesetleri halen bulunamamıştır. Beşköy belde merkezi de haritadan tamamen silinmiştir.

Değerli arkadaşlar, afet sonrasında, devletimiz, Hükümetimiz, Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız, siyasilerimiz, genel başkanlarımız bölgeye hemen intikal etmiş, vatandaşlarımızla dertleşmiş, vatandaşlarımızın acı gününde yanında olmuştur.

Tabiî, bölgemiz olması hasebiyle, biz de bölgeye gittik. Tabiî, bu alaka bizleri son derece memnun etmiştir; ama, içimizde bir endişe vardı; bu ilginin, bu alakanın devam etmeyeceği konusunda endişeliydik.

Biz, o zamanlar, bölgeye gittiğimizde, yardımlarda olsun, hasar tespitinde olsun, ceset aramalarında olsun, büyük bir keşmekeşliğin, büyük bir kargaşanın olduğunu müşahede etmiştik; ama, o süre içerisinde, bunların, hemen, dört dörtlük olmayacağını da bildiğimiz için, hiçbir eleştiride bulunmadık, hiçbir uyarıda bulunmadık, felaketin ilk zamalarında bunların olabileceğini düşündük, Hükümetin olay anında göstermiş olduğu hassasiyeti ileride de gösterebileceğini düşündük; ama, gördük ki, aradan takriben dört ay geçti, Hükümet, o ilk günlerdeki hassasiyetini göstermemiştir.

Bakınız, arkadaşlar, burada, 62 konuttan 46'sı tamamen yıkılmış, kaybolmuş, seller altında kalmış; 59 işyeri tamamen yıkılmış, kaybolmuş; 5 resmî bina tamamen yıkılmış ve netice itibariyle de, devletin Bayındırlık Bakanlığına bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğündan 4 jeoloji mühendisi, bu konut sahiplerinin, işyeri sahiplerinin nakli gerekmektedir şeklinde bir rapor da tutmuşlardır.

Yine, aynı şekilde, bu jeoloji mühendisleri, raporlarında, belli bir bölgenin yapı ve ikamete yasaklı bölge olması kararının alınması gerektiğini belirtmişlerdir.

Yine, Hükümet, hakikaten, bu olaydan sonraki duyarsızlığını devam ettirmiştir. Henüz, Beşköy beldesine ait iki mahalleye merkezden ulaşılamamakta, dağ yoluyla ulaşılmaktadır ve önümüz kış olduğu için de, nasıl ulaşacağız diye, oradaki vatandaşların sıkıntısı, endişesi devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, olay mahalline gelen yetkililerin belirttikleri gibi, hakikaten, bu vatandaşlarımızın bir başka bölgeye göç ettirilmesi noktasında hemfikirdik; vatandaşlara, yok sizi Şanlıurfa'ya, yok Ceylanpınar'a, Gökçeada'ya veya Samsun'a diye birtakım yerlere göç ettireceğiz, nakledeceğiz diye vaatlerde bulundular, bugün yarın kararname çıktı çıkacak diye vaatlerde bulundular; ama, maalesef, bugüne kadar, bu vaatlerin hiçbiri yerine getirilmemiştir.

Yine, afet anında, Trabzon Valiliğine -bize, Trabzon Valiliğinin verdiği rapora göre; ki, bu rapor elimde vardır- o günkü tarihlerde, afet için 150 milyar lira civarında para gönderiliyor; ama, yine, bize Valiliğin verdiği rapora göre, vatandaşların felaketi için, sıkıntısı için gönderilen bu 150 milyar lira paradan 7,5 milyarı_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti, size 1 dakika daha süre veriyorum.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Valiliği gönderilen bu 150 milyar lira para, vatandaşlara daha ulaştırılmamış, bankada bekletilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu para niçin bankada bekletiliyor, niye gönderildi, niye yerine ulaştırılmadı; bunu bir türlü anlamak mümkün değil.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yine, Beşköy Belediyesi diye bir belediye kalmadı, bir çöp kutusu dahi kalmadı, bütün araçları tahrip oldu, 6 iş makinesi ve aracı seller altında kaldı. Belediyenin bir kalemi dahi kalmamıştır. Bu belediyenin hizmet yapması için prefabrik bina yapılsın diye Bayındırlık Bakanlığına müracaat edilmiş; hiçbir yardım yapılmamıştır. Bir araba alalım, araç alalım diye Çevre Bakanlığına gidilmiş; Çevre Bakanlığına "bize niye araç vermiyorsunuz?" diye sorulduğunda "hangi partidensin?" diye Belediye Başkanımıza sormuşlar ve netice itibariyle, partisi onların partisini tutmadığı için, Anavatan Partisinden olmadığı için, maalesef, Belediye Başkanımıza araç verilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Göktaş, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz efendim.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Söyleyeyim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, her şeyin bir ölçüye kadar politikası olabilir, biraz da hoşgörüyle karşılanabilir; ama, afete maruz kalmış, felakete maruz kalmış, bu kadar, canıyla uğraşan insanlara böyle politik yaklaşımları, doğrusu, ben, yadırgıyorum ve haklı bulmuyorum, çok yanlış buluyorum. Bu itibarla, bu Beşköy'deki hemşerilerimize ne yapılacağını, Hükümetten özellikle istiyorum, burada çıkıp açıklamalıdır. Devlet adabına yakışır bir şekilde, burada, halka "evet, biz, Beşköy'e, bugüne kadar şunları yaptık; bundan sonra, şu tarihe kadar bunları yapacağız" diye, lütfen, açıklasın; biz, bunu bekliyoruz.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Göktaş.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Topçu; buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; ağustos ayının başlarında, Doğu Karadeniz'de meydana gelen sel felaketinde, maalesef, Beşköy denilen ve 5 köyün birleşmesinden belediye haline dönüşmüş bir güzel beldemiz, yöremiz, tamamen heyelan altında kaldı, belde merkezi heyelan altında kaldı. Burada bulunan vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler; kendilerine, Allah'tan tekrar rahmet diliyorum. Maalesef, büyük bir çoğunluğunun cesetleri de çıkarılamadı, bulunamadı.

Bu belde -değerli arkadaşlarımızın anlamaları için söylüyorum- küçük bir çanakta, dar bir çanakta, sadece belediye merkezi oluşturmak üzere, âdeta bir pazaryeri gibi kurulmuş bir beldedir. Bu beş köy dağ yöresindedir. Bu çanağın içerisinde bulunan bütün binalar heyelan altında kaldı ve biraz evvel belirttiğim gibi, maalesef, can kaybı oldu.

Bu yörenin büyük bir kısmı, aslında, iskâna müsait değildir. İskâna müsait değilken, köy şartları içerisinde, burada yaşayan değerli vatandaşlarımız bu yöreye yerleşmişlerdir.

Biz, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak, burada, yıkılmış olan binaların yerine, yıkılan bina kadar afet konutu yapabilirdik, bunu düşündük -ki, yıkılan ve oturulamaz duruma gelen, toplam 79 konut ve 61 işyeridir- bu, işin köklü bir çözümünü ifade etmiyordu. Sonunda, bu Beşköy'de yaşayan vatandaşlarımızın, köy bölümlerinde yaşayan vatandaşlarımızın iskân bölgesinin tümünü incelemeye aldık, jeologları gönderdik ve tümü için "burası heyalan bölgesidir" raporunu aldık, tümünü kaldırmaya karar verdik.

Tabiî, aslında, Afetler Kanunu buna müsait değildir; ama, 7269 sayılı Kanunun 16 ncı maddesini kullanıp, tümü için rapor almak suretiyle, burada yaşayan vatandaşlarımızı, Gökçeada'da daha önce göçmen vatandaşlarımız için yapılmış olan birkısım -150 kadar- konuttan yararlandırmak ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, buraya gelecek göçmen vatandaşlar için ayırdığı, 6 800, takriben 7 000 dönüme yakın araziyi, bu Beşköy'deki vatandaşlarımıza tahsis etmek suretiyle, burada iskânlarına karar verildi.

Şimdi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün elemanları burada çalışmalarını sürdürüyor. Takriben, heyelan bölgesidir diye rapora bağlanan yörelerde oturan vatandaşlarımızı da içerisine alacak şekilde yeni bir hak sahipliği listesi düzenliyoruz; bunların kanunî süreleri var, onların geçmesini bekliyoruz. Bizim hesabımıza göre, Beşköy yöresindeki 1 000'e yakın vatandaşımızın -bu köyleri tamamen boşaltıp oradaki binaları da yıkmak suretiyle tekrar orada oturulmasına müsaade etmeyeceğiz- tümünü Gökçeada'ya taşıyacağız. Buradaki sorun, 7 000 dönüme yakın bu araziyi bu vatandaşlara dağıttığınız zaman, sulu tarım ve kuru tarım bakımından kanunların koyduğu ölçülerin belki tam olarak tutmamasıdır; ama, bu vatandaşlarımızı başka yerlere taşımak için, Türkiye'nin başka yerlerini de gözden geçirdik, Ceylanpınar'dan Kars'a kadar, birçok devlet üretme çiftliğini dahi, acaba oralara nakledebilir miyiz diye gözden geçirdik; sonunda, Gökçeada'ya nakillerinin daha doğru olacağına karar verdik. Böylece, Beşköy mıntıkasının tamamı, mevcut göçmen konutlarından da yararlanmak üzere -noksanları tamamlanarak- Gökçeada'ya nakledilmiş ve orada iskâna tabi tutulmuş olacaktır. Burada, Yüce Meclisin bilgisine şunu sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin afet haritasına baktığınız zaman, yerleşim birimleri çok sorunludur. Zaten, ufak bir afetde dahi büyük can kayıplarının oluşunun, çok sayıda binanın yıkılışının, hasar meydana gelmesinin sebebi budur. Vatandaşlarımız, maalesef, başta köyler olmak üzere, birçok yörelerimizde, jeolojik etütler yapılmadan yeni köy yerleşim yerleri kurmaktalar. Kasabalar daha önce böyle yerlerde kurulmuş bulunmakta, ırmak, dere, nehir gibi taşkın yatakları işgal edilmiş olmakta veya deprem kuşaklarında, depreme yeterince dayanıklı bina statüsü uygulaması şimdiye kadar tam olarak yapılmamış bulunmaktadır.

Bakanlık olarak bu konuda kesin kararlıyız. Şimdi, Devlet Su İşlerinin katkısıyla da, Türkiye'nin sel ve heyelan bölgelerinin haritalarını çıkarıyoruz. Buraları afet bölgesi ilan edeceğiz, oturulması, iskâna açılması yasak bölgeler ilan edeceğiz, bundan sonra buralarda yapılaşmayı devam ettirmeyeceğiz. Mevcut yapılaşmaya da, zaman içerisinde çözüm yolları aranacak ve bulunacaktır. Böylece, her afetten sonra, Türkiye'yi, büyük yaslara, büyük acılara gark olmaktan, duçar olmaktan zaman içerisinde kurtarma kararındayız. İlk tatbikatlardan birisi olarak Beşköy'de bunu yapmak istiyoruz. Sadece orada evleri yıkılanların değil, orada oturanların tümünü başka yerlere taşıyacağız; çünkü, Karadeniz Bölgesinin dağlık mıntıkalarının birçok yeri heyelan bölgesidir. Aslında, buralara bina yapılıp oturulmuş olmaması lazım; ama, maalesef, bu kontrolsüzlük nedeniyle, herkes, istediği yere, istediği şekilde binasını yapıyor. Zaten, bundan sonra, bilhassa konut yapımında, iskânda, jeolojik etüt mecburiyetini de getiriyoruz. Herkes, binasını yapmadan evvel zeminine -dünyanın bütün medenî ülkelerinde böyledir- bulunduğu yere bakmak durumunda, bakmak zorunda kalacaktır. Bu afetlerin önüne geçmek başka türlü mümkün değil.

Bu afetlerin önüne bu şekilde geçilemediği için, yıllar itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, bütün gücünü kullanmış olmasına rağmen, halen 40 binin üzerinde vatandaşımıza konut borcu bulunmaktadır. Bunlar tasfiye edilemiyor; maalesef, üzerine yenileri ekleniyor. Dünyada da afet konusunda yasal düzenlemesi olan 4 ülke vardır. Bunlardan biri Japonya'dır, biri Amerika'dır, biri İtalya'dır, biri de Türkiye'dir. Japonya ve Amerika afet sırasında gerekli yardımı yapıyor; afet sonrasında, afete uğrayan vatandaşları için bu tür yatırımlar yapmıyor; kendisine göre bir sistem kurmuş. Bu tür yardımların yapıldığı iki ülke var; birisi Türkiye, birisi İtalya. Onlar da altından kalkamaz hale gelmişler. Zaten, şimdi, Bakanlığımızda -bu vesileyle buradan ilan da etmiş olayım- bir çalışma var, sonuçlandırmak üzereyiz. Bu çalışmayı da Yüce Meclisin takdirine kanun olarak sunacağız. Bu çalışmamıza göre, bundan böyle, bütün resmî yapılar, bütün kooperatif yapıları ve belirli bir büyüklüğün üzerindeki yapıların kontrollüğünü mevcut kontrollük sisteminden çıkaracağız, sigorta sistemine bağlayacağız. Sigorta şirketleri, bu yapıların, özellikle büyük yapıların, kooperatiflerin, özel de olsa, yapımının kontrollüğünü üstlenecek, yapıldıktan sonra da on yıl süreyle bu binalar sigortalı kalacak; ki, bundan sonra Türkiye'de, yapı hatasından dolayı -bu, ister altyapı olsun ister üst yapı ister bina olsun- hem devletin hem de şahısların zarar görmelerinin, can kaybına uğramalarının önüne geçilmiş olacak. Yani, böyle, köklü bir çalışmamız da var. Bunu da kısa bir süre içerisinde, yasalaşmak üzere Yüce Meclisin takdirine sunmuş olacağız.

Arkadaşımız "parti ayırımı yapıldığını" söyledi. Bizim böyle bir davranışımız hiç olmamıştır. Hele, bunlar, benim, şahsen karakterime fevkalade terstir. Biz, orada afete uğrayan belediyelerin veya yörelerin hepsine...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Araç niye göndermediniz Sayın Bakan?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Hepsine para gönderdik, pul gönderdik, imkân gönderdik. Ben, bizzat görüştüm, aldılar. Beşköy Belediye Başkanının para almakta sıkıntısı oldu; çünkü, binası, her şeyi, defteri, temessükü, nesi varsa, hepsi kaybolmuştu, kendisinden başka belediye teşkilatı olarak kimse yoktu; ki, ona da para gönderdim; bankada duruyor; alamamış; ben gönderdim; ama, formalitesini tamamlayıp...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Tarabzon) – Afet'ten araç verilmedi...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Belediyelere, Afet'ten araç verilmez; böyle bir metot yok.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Hayır, Çevre Bakanlığından...

BAŞKAN – Rica ediyorum müdahale etmeyelim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Çünkü, belediye yok ortada. Yani, binasından personeline kadar hepsi dağılmış, ortada bir şey yok. Zaten, kaldırılacak; yani, ortada bir şey olsa ona vereceğiz. Bir masa ile bir sandalye bulsak, vereceğiz; ama, yok bir şey. Olmayan şeye ne verip de ne yapacaksınız?.. İstiyoruz ki, bunu buradan kaldıralım, götürelim. Ben hazırım, bir masa, bir sandalye, her şeyi vermeye hazırım; ama, yok ortada...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Bina yapın, bina...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Oraya da yapmayacağız... Oraya bina yapamayız; kaldırıyoruz. Onun için, bu tür değerlendirmelerinizi, ben, yine bir siyasî konuşma olarak kabul etmiş olayım, öyle diyelim; muhalefet milletvekili olarak bunları söylemek sizin hakkınızdır; ben de, bunu, alınganlık vesilesi yapmıyorum; ama, söylediğiniz tutum, bize yakışan bir şey değil, hiç kimseye yakışan bir şey değil. Benim yerimde kim oturursa otursun, afet konusunda partizanlık yapıyorsa, evvela, onu, ben kınarım; bu, vicdana sığmaz; afetin partizanlığı olmaz.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Bakan, Çevre Bakanlığından araç istendiğinde, partisini sormuşlar.

BAŞKAN – Sayın Göktaş, siz, konuşmanızı yaptınız, böyle bir usul yok, rica ediyorum...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Efendim, onu soran densiz kimse, o sözü ona sorun, benimle ilgili genel olarak konuşmayınız.

Hepinize saygı sunuyorum; teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır efendim.

2. – Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı

BAŞKAN – İkinci konuşma, sağlık sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Sıddık Altay'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Altay.(FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MEHMET SIDDIK ALTAY (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sağlık sorunları hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde sağlık sorunlarının yetersizliği bir gerçektir. Bu gerçeklik, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde had safhadadır. Özellikle seçim bölgem olan Ağrı'da, bu, açık bir şekilde daha çok görülmektedir. Acil çözüm bekleyen sağlık sorunlarını her vesileyle gündeme getirdik; fakat, bugüne kadar somut gelişmeler göremedik.

Bugün, Ağrı İlimizde, merkezde 1, ilçelerimizde -toplam 250 yatak kapasiteli- 5 hastane hizmet vermektedir. İlimizin nüfusu 500 bindir.

Ağrı İlimizde, 1991 yılında 5 hastanenin temeli atılmıştır. Bugüne kadar, yedi yıl geçmesine rağmen, bu hastane inşaatların bir kısmının yüzde 80'ler seviyesinde, bir kısmının da hâlâ yüzde 30'lar seviyesinde olması, gerek Sağlık Bakanlığı bakımından gerekse devlet bakımından utanç verici bir durumdur. Yedi yıldan beri bu hastanelerin bitirilmemiş olması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine, özellikle ilimize verilen kıymeti ve değeri göstermektedir.

Bugün, ilimizde açık olan hastanelerimiz, sağlık evleri, sağlık ocakları, bakımsız, sahipsiz, hemşiresiz, doktorsuz ve ebesizdir.

Sayın milletvekilleri, bugün, ilimizde, toplam 16 uzman hekim vardır. Dikkatinizi çekiyorum; 500 bin nüfusu olan ilimizde 16 uzman hekim bulunmaktadır. Bunun 13'ü il merkezinde, 3'ü de diğer ilçelerimizdedir. Biraz sonra, sizlere rakamlarla ifade edeceğim gibi, batı illerimizdeki Sağlık Bakanlığına bağlı uzman hekimlerin durumlarını gözlerinizin önüne sereceğim.

Bugün, toplam olarak, Türkiye'de 70 bin hekim bulunmaktadır. Bu 70 bin hekimin 30 bini uzmandır. Türkiye'de, 1997 yılında, uzmanlık belgesini 2 700 hekim almıştır. Bu 2 700 hekimden sadece 4'ü Ağrı'ya tayin edilmiştir. Aynı şekilde, 1997 yılında mezun olup da, Sayın Bakanımızın İli olan Afyon'a 39 uzman hekim ataması yapılmıştır. Bir tarafta 4 uzman hekim, bir tarafta 39 uzman hekim. Bugün, Ağrı İlimizde bulunan analarımızın, bacılarımızın, kızlarımızın yüzde 95'i kadın doğum uzmanı görmeden, ebe görmeden, hemşire görmeden doğum yapmaktadır. Doğan çocukların bir kısmı da, üzülerek belirteyim ki, ya sakat doğmakta veyahut başka hastalıklardan dolayı telef olup gitmektedir. Peki, bugün Ağrı'da yaşayan 500 bin insanımız, bu memleketin, bu milletin çocuğu değil midir?! Biz, millî bütçeden, şimdiye kadar, sağlık alanında olduğu gibi, birçok alanda eşit pay alamadık. İşte, size örneğini veriyorum; bugün, Sağlık Bakanımızın İli olan Afyon'da 133 uzman hekim vardır. Ben, bu konuşmamı yapmadan önce, Sayın Sağlık Bakanıma bir soru önergesi verdim, Türkiye'deki sağlık personelinin dağılımını belirttim. Bugün Ağrı'da sadece 16 uzman hekim varken, Afyon'da 133 uzman hekim vardır. Bugün Ağrımızda sadece 51 pratisyen hekim vardır; halbuki, aynı şekilde, Afyon'da pratisyen hekim sayısı 273'tür. Aynı şekilde, Afyon'da 436 hemşire varken, Ağrı'da 228 hemşire; Afyon'da 518 ebe varken, Ağrı'da 115 ebe vardır. Afyon'un nüfusu 800 bindir, Ağrı'nın nüfusu 500 bindir. Diyelim ki, yüzde 50 oranında bu sağlanabilirdi.

İşte sayın milletvekilleri, Ağrı'nın durumu gözler önündedir. Peki, bizler, Ağrılı olarak, bu memlekette, Kurtuluş Savaşında, Sakarya'da, Dumlupınar'da beraber olmadık mı?! Peki, ne zaman bu şartları sağlayacağız?

İşte, elimde, bugünkü bir gazetemiz var...

BAŞKAN – Sayın Altay, süreniz bitti; size, 1 dakika eksüre verdim.

MEHMET SIDDIK ALTAY (Devamla) – Gazetede deniliyor ki: "Sağlık Bakanının Memleketine Aslan Payı." Peki, bize hangi payı vereceksiniz? İnsanlarımız, doktor yüzü görmeden, hemşire yüzü görmeden ölüp gitmektedir. Zaten, ilimiz, 80 il içerisinde, millî gelir dağılımı bakımından en sonuncu durumdadır; bir de, büyük şehirlere tedavi için geldiklerinde, buna binen yol paralarının, masrafların da, zaten, halkımız altından kalkacak durumda değildir. Zaten, kuyruklarda, yollarda, sıralarda, otellerde beklemektedirler.

Ben, Sayın Sağlık Bakanıma diyorum ki: Eğer, siz, Türkiye Cumhuriyetinin bakanıysanız, Ağrı'nın sağlık sorunlarını mercek altına alın, ilimizin sorunlarını mercek altına alın. Sizi Ağrı'ya davet ediyorum; gelin, ilimizin durumunu görün. Halkımız çok perişan durumdadır. Biz, acil çözüm bekleyen sağlık sorunlarıyla baş başayız. Sayın milletvekilleri, şu anda, Ağrı'da, film çekecek bir uzman hekim yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, süreniz bitti efendim.

MEHMET SIDDIK ALTAY (Devamla) – Cümlemi bağlayayım.

BAŞKAN – Peki. Size 1 dakika eksüre verdim zaten; ama...

Buyurun.

MEHMET SIDDIK ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bugün sadece sağlık sorununu dile getirdiğim gibi, üzülerek söyleyeyim ki, ilimizin diğer konuları da aynıdır. Örnek olarak, bundan yirmi gün önce Gaziantep'e gittim. Bu sene Gaziantep'te yapılan köy yollarının uzunluğu 1 750 kilometredir. Neden; çünkü, Köy Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımız Gaziantepli. Bizim Ağrı'da 1 kilometre yol yapılmamıştır.

Durumları Yüce Meclise takdim ediyorum. Umuyorum ki, Bakanımız ve diğer bakanlarımız bundan bir pay çıkarırlar, ilimizi ve doğu ve güneydoğuyu göz önüne alırlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın Bakan, cevap vereceksiniz...

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Evet.

BAŞKAN – Yalnız, ben buraya gelmeden önce Tunceli Sağlık Müdürüne sordum, bir tek uzman doktor var, kadın doğumcu; onu da söyleyeyim size.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, 3 tane gönderdim.

BAŞKAN – Daha gidip göreve başlamamışlar; onu takdirlerinize arz ediyorum.

Tunceli silahlı eylemlerin en fazla olduğu ve silahla yaralanmanın fazla olduğu bir ilimiz. Hiçbir uzman doktor yok; onu takdirinize arz ediyorum.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – 3 tane gönderdim.

BAŞKAN – Daha başlamamışlar.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Size telefonla da arz ettim.

BAŞKAN – Peki efendim.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, arkadaşımız benimle ilgili bir söz kullandı, düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanımız konuşsun, ondan sonra Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Efendim, bir kelimeyle yerimden...

BAŞKAN – Peki.

Sayın Bakan, müsaadenizi rica ediyorum.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Sayın sözcü, Gaziantep'le ilgili bir cümle kullandı. Gaziantep'te hakikaten 1 750 kilometre asfalt yaptırmış olmayı gönül isterdi; ben bundan memnun olurdum; ama, burada yanlış bilgileri getirip bu kürsüden...

BAŞKAN – Kaç kilometre yaptınızsa onu söyleyin canım.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Efendim "1 750 kilometre asfalt" demekle, tamamını söylüyor; cumhuriyet tarihi boyunca yapılanı söylüyor. Eğer bütün araştırmaları böyleyse, Allah yardım etsin.

BAŞKAN – Peki, tamam. Yani, bir kilometre söyleseydiniz iyi olurdu; ama, neyse...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Söyledi ya Sayın Başkanım, bütün cumhuriyet tarihi boyunca 1 750 kilometre...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık sorunlarını Yüce Meclisin gündemine getirdiği için Ağrı Milletvekili Sayın Sıddık Altay'a teşekkürle sözlerime başlamak istiyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sağlık sorunu, sadece Sağlık Bakanlığının veya şunun bunun sorunu değil, herkesin sorunudur. Bugün bütün dünyada, gelişmiş ülkelerde de, gelişmekte olan ülkelerde de ve az gelişmiş ülkelerde de sağlık sorunu devam etmekte, her ülke kendi şartları içerisinde sağlık sorunlarını halletme çabasını göstermektedir.

Sayın Altay, özellikle benim seçim bölgem ile kendi seçim bölgesini kıyaslayarak bazı rakamlar verdiler. Yakınmakta haklı olabilirler; ama, Afyon'da 18 ilçenin olduğunu, her ilçesinde bir devlet hastanesi bulunduğunu, en küçük devlet hastanesinin de 100 yataklı olduğunu; uzmanların ise ancak yataklı tedavi kurumlarına tayin edildiklerini de bilmelerini ifade etmek isterim. Ayrıca, muhalefet partisi mensubu bir Afyon milletvekili de buraya çıksaydı, belki Ağrı kadar yakınmayacaktı; ama, Afyon'daki sağlık sorunlarını o da acı bir dille ifade etmeye çalışacaktı. Demek ki, Afyon'da da sağlık sorunları var, Ağrı'da da var. Ağrı ile Afyon'u ayırt etmemiz mümkün değildir; ancak, sağlıkta yaptığımız iyileştirmeler, halk tarafından günlük olay olarak kabul edilmekle beraber, sağlıktaki olumsuzluklar sansasyon yaratmaktadır. Bu da, ülkenin ve halkın, sağlığa olan hassasiyetini göstermektedir.

Sayın Sıddık Altay bazı hastanelerin yapımından bahsetti; doğrudur; sadece 1998 yılı içerisinde, Ağrı'daki Taşlıçay ve Patnos hastanelerinin devamı için Sağlık Bakanlığından gönderilen para 400 milyar liradır.

Ayrıca, Sayın Altay'a bazı rakamlar yanlış verilmiş herhalde. Bunlar, tamamdır demek istemiyorum, eksiktir, katılıyorum, gerekçelerini de biraz sonra arz edeceğim. Şu anda, Ağrı İlimizde, 20 uzman hekim vardır.

MEHMET SIDDIK ALTAY (Ağrı) – Hayır, 3 tane...

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Bunların 16'sı merkezde 4'ü ilçelerdedir. 89 pratisyen hekim, 139 ebe, 210 hemşire, 135 sağlık memuru vardır. Sadece 1998 senesi içerisinde, 8 uzman hekim ve 19 uzman hekim de rotasyonla gönderilmiş, 30 pratisyen hekim, kurayla, Ağrı İlini çekmiştir.

Ayrıca, sadece 23 ilimizde görevlendirilmek üzere, Maliye Bakanlığından aldığımız 5 270 kadroya karşılık, Ağrı'nın nüfusuna göre gönderdiğimiz ebe sayısı 41, hemşire sayısı 48, sağlık memuru sayısı 13'tür; Köy Hizmetlerinden imtihanla bize intikal eden 44 personel de, sağlık hizmetlerinde görevlendirilmiştir. Ayrıca, 112'lerde kullanılmak üzere 4 ambulans ve 1 binek arabası da Ağrılıların hizmetine sunulmuştur.

Bunlar yeterli midir; değildir. Türkiye'de sağlıktaki olumsuzlukların başlıca nedenlerinden birisi, fiziksel yetersizlik, ikincisi, teknolojide geri kalınma, üçüncüsü de, yetişmiş elemandaki eksikliktir. İşte, göreve geldiğimiz günden beri, gerek Maliye Bakanlığında gerekse Bakanlar Kurulunda ve gerekse kamuoyunda verdiğimiz mücadelenin neticesi olarak, Yüce Meclisin takdirlerine ve desteklerine sunduğumuz 35 614 yardımcı sağlık personeli, hekim, psikolog, diyetisyen, uzman hekim kadroları gündemde beklemektedir; eğer, Yüce Meclis destek verir, bunlar bu dönem çıkarılırsa, Ağrı'daki personel eksikliği de ortadan kalkacak, Ağrı milletvekillerinin kürsüye çıkıp bu sızlanmaları da sona erecektir.

Ayrıca, şunu ifade edeyim: Türkiye'de, 1995'e kadar hekimlere uygulanan bir devlet yükümlülük yasası vardı. 1995'te, önce pratisyenlerden, daha sonra da uzman hekimlerden, bu, kaldırıldı. Kaldırılınca, 1995'ten sonra, 1997'nin 1 Temmuzuna kadar, doğu ve güneydoğu illerinden, batıya, bir hekim ve uzman hekim göçü başladı. Biz göreve geldiğimiz zaman, sağlık evlerini, sağlık ocaklarını, hastaneleri boş bulduk. Dolayısıyla, batıdan, özellikle güneydoğuda ve doğuda çalışmamış, hekim ve uzmanları, oraya gönderme gayreti içine girdik; bu konuda, iki defa da tasarı hazırladık; oraları özendirici hale getirmeye çalıştık; fakat, her ikisi de Maliye Bakanlığının bütçe nedenleriyle geri çevrildi.

Türkiye'deki sağlık sorunlarını topyekûn görmek lazım; il il görmenin bir faydası yoktur.

Ağrı ihmal edilmemiştir. Ağrı, bizim gözbebeğimizdir; her türlü imkânla Ağrı'nın hizmetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Yine de, Sayın Altay'a, bu hatırlatmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Bütün Bakanlığın, Ağrı'da eksik olan her türlü ihtiyacı karşılamak için seferber olacağını ifade eder, hepinize sevgi ve saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Aslında, bu gündemdışı sözü, gerçekten, benim ilimle de çok yakından ilgili olduğu için verdim. Bakın, Tunceli'de, silahlı operasyonlar yapılıyor ve Tunceli'de bir tek uzman doktor var; o da, kadın doğumcu; yani, bunu söylemek bile insana çok büyük acı veriyor. Bunun bir çaresini bulmak lazım. Bu Meclis bunun çaresini bulmazsa, Sağlık Bakanlığı bunun çaresini bulmazsa... O insanlar silahlı eylemlerde yaralanıyor ve orada doktor yok; 150 kilometre uzaklıktaki Elazığ'a götürülünceye kadar, bu genç insanlar ölüyor. Bunun günahı kime ait oluyor? Yani rica ediyorum... Sayın Bakanım, ben, sizi tenkit etmek için demiyorum.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sağ olun.

BAŞKAN – Bir fiilî gerçeği söylemek istiyorum; rica ediyorum, bu sıkıntımızı gidermenizi istiyorum efendim.

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – Oradaki eylemi kimler yapıyor?

BAŞKAN – Efendim, dağdaki adam yapıyor. Buyurun, siz gidin dağdaki adamı indirin. Sizin memleketinize gelmiyor mu?

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – Geliyor.

BAŞKAN – Daha ne?!

Orada güvenlik görevi yapan arkadaşlarımız da işte ihmalkârlıktan şehit oluyor. O insanlara tıbbî müdahale edilse, kan verilse, yolda ölmezler; bu hepimizin görevi.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır efendim.

3. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan İlindeki bazı projelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un cevabı

BAŞKAN – Üçüncü gündemdışı söz, Ardahan İlimizin kalkınması için çok önemli olan büyük organize sanayii, havalimanı, Kuraneyri Projesinde olan barajları, Kars, Çıldır ve Tiflis hattı olan demiryolu projeleri hakkında gündemdışı söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya verilmiştir efendim.

Buyurun Sayın Kaya.

Süreniz 5 dakika efendim.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Parlamentoyu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, mazot ithaliyle ilgili olarak iki kez gündemdışı söz aldım ve mazot ithali konusunda, çok Değerli Bakanım Salih Yıldırım'a da, mazot ithalimizin Ardahan İlindeki sorunlarını samimî olarak gündeme getirmesinden dolayı burada kendisine şükranlarımı ifade etmeyi de bir borç biliyorum. Bana, kendisinin bir hafta önceki, Ardahan'daki, doğu ve güneydoğudaki mazot ithaline ilişkin sorunun çözülebileceğine dair sözü de, kendisinin bu konudaki hassasiyetini ortaya koymasının bir işaretidir.

Ardahan İlimizin, tabiî, doğumuzun en kuzey ili olması nedeniyle çok büyük problemlerinin olduğu aşikârdır. Ardahan İlimizde uzun yıllardan beri bekleyen, Çıldırımızın, Ardahanımızın ve Karsımızın umut kapısı olan Aktaş Sınır Kapısının açılmasıyla ilgili olarak, Dışişleri Bakanımıza, şifahen, sözlü önergeyle de defalarca "Aktaş Sınır Kapımız açılsın" diye ifadede bulunduğum halde, maalesef, bugün Aktaş Sınır Kapısının açılmasıyla ilgili herhangi bir çalışma söz konusu değildir.

Ardahanımızın kaderini etkileyecek, Ardahanımızı Kafkasya'ya bağlayacak, Ortaasya'ya bağlayacak olan Türközü Sınır Kapımızın bir an önce, açılması konusunda 55 inci Hükümetimizin, duyarlı davranarak, ciddî adımlar atmak, somut gerçekler ortaya koymak zorunluluğu vardır.

55 inci Hükümetle ilgili, bölgemizdeki yatırımlarda eleştireceğim çok şeyler var, bunları müteaddid defalar dile getirdim. Ardahanımızda, yine bizim dönemimizde, 54 üncü Hükümet döneminde gerçekleştirilmiş olan, Plan ve Bütçe Komisyonundan da yine kendi verdiğim önergeyle ve yasama emriyle kabul edilen stol tarzı havalimanımızın, bugün tüm projeleri bitmekle birlikte, halen, daha ödeneğinin konulmadığı; ancak, 1999 yılında konulabileceği Sayın Bakanımız tarafından söylenmiştir; Ardahan halkına, buradan bunu da müjdelemek istiyorum; çünkü, Ardahanımızın, stol tarzı havalimanına, bölgenin kalkınması açısından çok ciddî ihtiyacı vardır ve Sayın Bakana, bu konuda hassasiyet gösterebileceğini umarak, burada teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Yine, Ardahanımızda, göç, en başlarda gelen unsurdur ve en çok göç veren illerden birisidir Ardahan İlimiz. Bugün Ardahan İlimizde göçün durdurulması için, istihdam ve üretim sahalarının açılması mecburîdir.

Yine, organize sanayi sitemizin, bu sene, proje safhasının bitirildikten sonra ödenek konularak mutlaka başlatılması gerekmektedir. Organize sanayi sitesi, 54 üncü Hükümet döneminde, Plan ve Bütçe Komisyonunda bizzat önerge vererek hayatiyete geçirmeye çalıştığım bir projedir; 55 inci Hükümetten bu konuda destek bekliyoruz.

55 inci Hükümet, şüphesiz, birbuçuk yıllık iktidarı döneminde benim bölgeme bir çivi çakmadı; benim bölgeme hizmet gitmedi; benim bölgem, maalesef, üzülerek söylüyorum, 55 inci Hükümetten hiçbir hizmet almadı; eğer, bu hizmetin gittiğini söyleyen bir bakan, bir yetkili varsa, burada, Parlamentonun karşısına çıksın, biz 55 inci Hükümet olarak birbuçuk yıllık iktidarımız döneminde şunu yaptık diyebilsin. Üzülerek söylüyorum, burada muhalefet anlayışıyla hareket ettiğim için bunları seslendirmiyorum; gerçekten, 55 inci Hükümet -burada samimiyetlerinden dolayı iki bakanıma da teşekkür ettim- samimî olarak memleketime bir çivi çaksaydı, onları burada alkışlayacaktım ve kutlayacaktım; maalesef bu yapılmadı.

Benim Ardahanımda yıllardan beri bekleyen, 1977'den beri bekleyen, afakî tarzda kalan -eski adı "Sevimli Barajı" olan- Kuraneyri Projem var: dört tane sulama barajımız, bir elektrik barajımız, yine bizim dönemimizde -bakın, altını çiziyorum, yine bizim dönemimizde- Plan ve Bütçe Komisyonundan gönderdiğimiz ödenekle, yasamanın emri ve Yüksek Planlamanın kabulüyle Ardahan İline nasip ettiğimiz Kuraneyri projemiz, maalesef, daha sonuç alınacak ölçüde değildir.

Değerli bakanıma, bu konuda özellikle seslenmek istiyorum: Kuraneyri Projesi, Ardahan'ın kalkınması için en önemli hizmetlerden biri olacak, en önemli projelerden biri olacak; çünkü, bölgenin coğrafyası gereği, yüzde 65'i hayvancılıkla iştigal eden halkımızın, hem tarım uğraşısına faydası olacaktır hem de hayvancılığına faydası olacaktır. Bu noktada, 55 inci Hükümetin dikkatini çekmek istiyorum, sayın bakanlarımın dikkatini çekmek istiyorum; benim 55 inci Hükümetim, bölgenin makûs talihini yenmek zorundadır. Zorundadır; çünkü, bölge, işsizlik içindedir, göç halindedir, eğitimde en sonlardadır. Eğer, bu Hükümet, yalnızca birkaç ilin değil, tüm Türkiye'nin hükümetiyse, Ardahanımın sorunlarına mutlaka ciddî bir şekilde parmak basmak zorundadır. Ardahan İlimiz, artık, makûs talihini bu projelerle yenecektir.

Bu projeler, 55 inci Hükümet döneminde gerçekleşen projeler değil, bizatihi 54 üncü Hükümet döneminde bizim ortaya koyduğumuz projelerdir; ama, biz, 55 inci Hükümete, yeniden proje ihdas edin demiyoruz; 55 inci Hükümete söylediğimiz, gerçekleştirmiş olduğumuz bu projeleri lütfen hayata geçirin; lütfen, o bölgenin sorununu kendi sorunu diye kabul etmeyin, Türkiye'nin meselesi olarak kabul edin ve Ardahanımıza gerçekten şefkatli elinizi uzatın; birbuçuk yıldan beri uzatılmadı; bugün, benim Ardahanımda, doğumda, güneydoğumda çiftçim perişandır, esnafım perişandır.

Kredi faizlerini -geçenlerde burada seslendim- yüzde 40'lardan yüzde 80'lere çıkaran 55 inci Hükümettir. Bu, IMF'ye hesap vermek için yapılan bir uygulamadır; yanlıştır. Oradaki benim insanlarım perişandır. Hayvancılıkla uğraşan insanlarımız, bugün, maalesef, besicilik kredisinden yararlanamıyor. Geçen günlerde, burada, Tarım Bakanımıza seslendim, yine bir milletvekili arkadaşımız da gündeme getirdi; Bakanımızın, orada hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın Ziraat Bankasından aldıkları kredi faizlerinin erteleneceğine dair, çiftçilerimize, muhtarlaramıza gönderdiği bir yazısı var. Bu yazıda, borçlarınız ertelendi deniliyordu; fakat, maalesef, muhtarımız bankaya gittiği zaman "Bakanın böyle bir yazısı var, böyle bir mesajı var; ne diyorsunuz, benim borcumu ertelemek durumundasınız" dediğinde, maalesef, bankadan olumsuz bir cevap alıyor.

BAŞKAN – Sayın Kaya, size 1 dakika eksüre verdim ve yine, süreniz bitmek üzere.

SAFFET KAYA (Devamla) – Bu, halka rağmen, çiftçimizle alay etmektir. Eğer, siz, bu uygulamayı gerçekleştirmemişseniz, eğer, bu Bakanlar Kurulu kararını almamış iseniz, böyle bir mesajı çekemezsiniz; çekerseniz, halkla alay etmiş olursunuz. Devlet adamlığı ciddiyet ister, devlet adamlığı halka hizmet ister, devlet adamlığı 65 milyonun sorunlarının kendi imkânları içinde çözümünü gerektirir. Maalesef, bu sıkıntıların giderilmesi lazım.

Ardahan İlimizde, bu yıl yine yapılması beklenen çok programlı lisemiz, yatılı bölge okullarımız var. Bunları, yine, 54 üncü Hükümet döneminde -Sayın Bakanım buradaysa, çok iyi biliyordur- 40'a yakın okulumuzu gönderdik. Belki, Türkiye'de en şanslı il Ardahan oldu 54 üncü Hükümet döneminde; ama, bu yıl bir tane okul yapılmadı Ardahanımda, bir tane hastane projesi gündeme girmedi. Az önce de söyledim ve buradan haykırdım 55 inci Hükümete, özellikle sesleniyorum ve diyorum ki, birbuçuk yıllık iktidar döneminizde, bana, lütfen, söylesin bir bakanınız, desin ki: "Ardahan İline şu hizmeti, şu ödeneği koyduk." Bundan dolayı, kesinlikle, 55 inci Hükümeti eleştiriyorum; çünkü, benim bölgeme üvey evlat muamelesi göstermiştir ve bu üvey evlat muamelesi onlara, mutlaka, sandıkta çok ciddî şekilde yansıyacaktır.

Ardahan'ın hakkını soracağız. Ardahan'ın hakkını 55 inci Hükümetten soruyorum. Ardahan'da bu bahsettiğim projeleri bir an önce hayatiyete geçirsin ve Ardahanımızın kalkınmasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, bitti süreniz efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) – Kalkınmada öncelikli iller arasında olan Ardahan'a lütfen, şefkat elinizi uzatın.

BAŞKAN – 2 dakika eksüre verdim size...

SAFFET KAYA (Devamla) –. Sözlerimi tamamlıyorum.

BAŞKAN – 2 dakika eksüre verdim; yeter efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) - Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Gündemdışı konuşmayı Sayın Ulaştırma Bakanımız cevaplandıracak.

Buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI ARİF AHMET DENİZOLGUN (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya, bazı konularda bize cevap hakkı veyahut da yaptığımız icraatı anlatma konusunda fırsat verdiği için teşekkür ediyorum.

Öncelikle, değerli arkadaşım, yanlış bilgilendirmeler dolayısıyla, Ulaştırma Bakanlığını ilgilendiren, bazı konuları gündeme getirdi; o konuları düzeltmek istiyorum.

Ardahan Havaalanıyla ilgili yapmış olduğu değerlendirmelerde, zannediyorum, kendisinin bazı bilgi eksiklikleri var. Burada bir ödenek yetersizliğinden söz ettiler. Bir havaalanının gerçekleştirilmesi için teknik bazda yapılan çalışmalar konusunda açıklama yapmak istiyorum. Zira, kendisini, tüm Türkiye'yi, tüm bölgeyi, Ardahan'ı ilgilendirdiği için, bu teknik açıklamaları yapmak zorundayım.

Ardahan Valiliğinin talebi üzerine, Ulaştırma Bakanlığı olarak, kendisinin de bahsettiği gibi, buradaki hava ulaşım ihtiyacını karşılamak ve tabiî ki, Ardahan'ın diğer bölgelerle, dünyayla bağlantısını sağlayabilmek için burada bir çalışma başlatılmış ve RC-100 tipi uçakların inmesine gerekli şartları sağlayabilmek için, il merkezine 4 kilometre mesafede Sulakyurt Köyü sınırları içerisindeki bu mevki -çeşitli ekiplerin, değişik birimlerin yapmış olduğu değerlendirmeler sonucu- belirlenmiştir. Bu bölgedeki arazinin çoğunluğu hazine arazisidir ve buradaki kamulaştırma işleri Valilikçe yerine getirilecektir. Yörenin topografik yapısı ve rakımı dikkate alınarak -özellikle bunu belirmek istiyorum- pist boyu küçük gövdeli uçakların iniş ve kalkışına uygun olarak stol boyutlarda hesaplanmıştır; eğer, başka iklim ve coğrafî şartlarda olmuş olsaydı, aynı havaalanının konvansiyonel boyutlarda olması söz konusu olabilecekti; ama, bölgenin coğrafî şartları dikkate alındığı zaman, yani, 3 bin metreye 30 metrelik pist, aslında konvansiyonele uygun olmasına rağmen, bölgenin teknik, bölgesel şartlarından dolayı stol havaalanı uygun görülmüştür; ama, yine de RC-100 uçaklarının bölgeye inmesini temin edecek şekilde teknik çalışma yapılmıştır. Yine, diğer bir özelliği, 125'e 18 metrelik taksirut belirlenmiştir, yine, 80'e 50 metrelik apronluk bir alan, proje çalışmalarıyla, tüm altyapısıyla, bu ünitelerle birlikte hizmete verilmek üzere, gerekli değerlendirme çalışmaları yapılmıştır. Yine, buradaki arazi ve zemin etütleri yapılmış, proje çalışmaları tamamlanmıştır ve yapılan bu çalışmalar önümüzdeki günlerde -tüm değerlendirmelerle birlikte- Ardahan Valiliğine gönderilecektir.

Bundan sonra, burayla ilgili, havaalanı ÇED (çevre etki değerlendirme) ve fizibilite etüdü Ardahan Valiliği tarafından yapılacaktır. Tabiî, bu yıl içerisinde bitirilmesi gerekiyor, valiliğin bu konuda hassasiyetle çalışarak, en kısa sürede bunu tamamlaması gerekiyor; bildiğiniz gibi, biz, Bakanlık olarak, bunları 1999 yılı ocak ayı içerisinde teklif ediyoruz. Bu teklifimizin değerlendirilmesi neticesinde, programımıza alarak, bu havaalanımızı, teknik imkânların elverdiği en kısa süre içerisinde hizmete açma, Ardahan'ın ve Türkiye'nin hizmetine açma çalışmalarını tamamladık. Burada bahsedildiği gibi, ödenekle ilgili bir problem yoktur; sadece belli teknik süreçlerden geçmesi zorunluluğu vardır. Biz, bu konuda kendi üzerimize düşeni yaptık ve en kısa sürede bu gerçekleşecektir; sayın milletvekilimin ve diğer milletvekili arkadaşlarımın da bu konuda bir endişeleri olmasın; 55 inci Hükümetin, Ulaştırma Bakanlığının, istediklerinden daha hızlı bir şekilde gerçekleştirmek üzere çok yoğun çalışmaları vardır. Bunu burada arz etmek istiyorum.

Sayın milletvekilimin, Kuraneyri Projesiyle ilgili yapmış olduğu değerlendirmeler hakkında -Enerji Bakanlığı adına- birkaç kelimeyle de olsa, kendisine bilgi vermek istiyorum. Tabiî ki, buradaki iş çok önemli bir iştir. Bu projenin önemli olması dolayısıyla, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce söz konusu olan çalışmanın daha kısa sürede yapılmasını temin etmek maksadıyla, master planın ihale yoluyla hazırlanmasına karar verilmiş ve "Kuraneyri Projesi master plan mühendislik hizmetleri işi" adı altında 137 milyar lira bedelle ihale edilmiştir ve 20 Mayıs 1998 tarihinde başlanan çalışmalara, şu anda, tüm hızıyla devam edilmektedir. Yine, ihale sözleşmesine göre, 2001 yılı şubat ayında tamamlanması öngörülmüş bulunmaktadır ve bu süre içerisinde de tamamlanacaktır; kimsenin de bundan şüphesi olmasın.

Yine, Doğu Anadolu'da, aynı projeyle ilgili olarak yer alan konuların, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilerek, öninceleme çalışmaları tamamlanmıştır. Ben, birkaç teknik bilgi vermek istiyorum: Bu kapsamda, 4 adet depolama tesisiyle, Durançan Barajından Göle Ovasında 24 800 hektarlık, yine, Beşikkaya Barajından Ardahan Ovasında 21 724 hektarlık ve Burmadere Barajından Hanak Ovasında 4 146 hektarlık saha olmak üzere, yörede 50 670 hektarlık sahanın sulanması için, buradaki Beşikkaya Barajından Çoruh havzasına derive edilecek, kanalize edilecek sularla, Köroğlu Barajıyla birlikte, hidroelektrik enerji üretilmesi, gereken ihtiyacı sağlamak bakımından öngörülmüş bulunmaktadır.

Yine, projenin öninceleme çalışmalarında, bu formülasyon gözönünde bulundurulduğu zaman, bu 4 adet depolama tesisi, biraz önce bahsetmiş olduğum yerlerde, gerekli büyüklükte, ihtiyaca cevap verecek şekilde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce, bu master plan çerçevesinde değerlendirilecektir.

Değerli arkadaşım, tabiî, bazı saptamalarda bulundu; ama, ben, onun aydınlatılması bakımından, Ardahan'ın, tüm bölgenin aydınlatılması bakımından, konuyla ilgili gerekli bilgileri kendilerine vermek istedim. Dolayısıyla, bir kere daha, bana, konuyla ilgili açıklama fırsatı verdikleri için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Şimdi, gündeme geçiyoruz.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 53 arkadaşının, 55 inci Hükümet döneminde yapılan özelleştirme ihalelerine mafya ve çetelerin karıştığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/298)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bugün ülkemizde, on milyon civarında insanımız açlık sınırında yaşamakta, bölgeler arasındaki gelir dağılımı dengesizliği her geçen gün daha da artmakta olup, korkunç boyutlara ulaşmaktadır.

Aslında, ülke kaynaklarımız, 65 milyon insanımızın insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için yeter de artar bile. Yeterki bu kaynaklar insanımızın emrine tahsis edilsin, hizmetinde kullanılsın.

Oysa, 55 inci Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde, ülke kaynaklarımız, özelleştirme adı altında mafya ve çetelere peşkeş çekilmekte, tüyü bitmemiş yetim hakkı gasp edildiği iddia edilmektedir.

Birkısım yöneticiler ise, bu soyguncuların, vurguncuların, yağmacıların bir parçası gibi hareket ederek, milletimizi katrilyonlarca lira zarara uğrattıkları, kamuoyunda yaygın haberler arasında yer almaktadır.

Uzun zamandan beri kamu vicdanını derinden yaralayan soygun, vurgun ve yağmalama olayları, siyaset, medya, mafya, çeteler, bazı işadamları, bazı sivil, resmî ve emekli bürokratlar arasındaki karanlık menfaat ilişkileri hakkındaki iddialar, son kaset savaşlarıyla da ayyuka çıkmıştır.

Bu pisliğin içindekilerden birisi olan Kürşat Yılmaz, "şu anda söylediklerimiz sadece hafif bir esinti; eğer rüzgarı estirirsek buna kimse dayanamaz. Kalkacak toz bulutu her yeri kasıp kavurur" demektedir.

Bundan dolayı, 55 nci Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde yapılmış olan tüm özelleştirme ihalelerinin bütün boyutlarıyla araştırılması gerekmektedir.

Bu vesileyle, Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 2.11.1998

1 - Azmi Ateş (İstanbul)

2 - Salih Kapusuz (Kayseri)

3 - Abdüllatif Şener (Sıvas)

4 - Mustafa Ünaldı (Konya)

5 - Lütfü Esengün (Erzurum)

6 - Feti Görür (Bolu)

7 - Musa Uzunkaya (Samsun)

8 - Hayrettin Dilekcan (Karabük)

9 - Ömer Özyılmaz (Erzurum)

10 - Cafer Güneş (Kırşehir)

11 - Sıtkı Cengil (Adana)

12 - Naci Terzi (Erzincan)

13 - Hasan Hüseyin Öz (Konya)

14 - Fikret Karabekmez (Malatya)

15 - Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)

16 - Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır)

17 - Fethullah Erbaş (Van)

18 - Fethi Acar (Kastamonu)

19 - İsmail İlhan Sungur (Trabzon)

20 - Saffet Benli (İçel)

21 - Kemal Albayrak (Kırıkkale)

22 - Osman Pepe (Kocaeli)

23 - Ramazan Yenidede (Denizli)

24 - Maliki Ejder Arvas (Van)

25 - Mehmet Sıddık Altay (Ağrı)

26 - Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

27 - Latif Öztek (Samsun)

28- Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

29- Murtaza Özkanlı (Aksaray)

30- Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

31- Memduh Büyükkılıç (Kayseri)

32- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

33- Remzi Çetin (Konya)

34- Abdullah Özbey (Karaman)

35- Nezir Aydın (Sakarya)

36- Ömer Faruk Ekinci (Ankara)

37- Ahmet Derin (Kütahya)

38- Şaban Şevli (Van)

39- Mustafa Baş (İstanbul)

40- Cemil Çiçek (Ankara)

41- Necati Çelik (Kocaeli)

42- Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

43- Bekir Sobacı (Tokat)

44- Turhan Alçelik (Giresun)

45- Ahmet Doğan (Adıyaman)

46- Musa Demirci (Sıvas)

47- Abdullah Gül (Kayseri)

48- Celal Esin (Ağrı)

49- Şeref Malkoç (Trabzon)

50- Hüseyin Yıldız (Mardin)

51- Ekrem Erdem (İstanbul)

52- İsmail Özgün (Balıkesir)

53- Zeki Ünal (Karaman)

54- Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş)

Gerekçe:

Son zamanlarda gelişen kaset savaşlarıyla müşahhas olarak ortaya çıkan mafya ve çete olayları, devlet imkânlarının nasıl yağmalanarak halkımızın sefil hale getirildiğini apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Devlete ait olan, başta Etibank ve Türkbank olmak üzere, enerji santralları, Millî Eğitim Bakanlığındaki ihaleler, diğer kurum ve müesseselerin, vesayet altında kurdurulan bu azınlık hükümeti tarafından, diyet borcu ödemek üzere mafya ve çetelere peşkeş çekildiği söylenmektedir.

Ayrıca, milletimizin malı olan bu kurum ve müesseselerin, mafya ve çeteler tarafından, yurt içindeki ve dışındaki İşbankası, Emlak Bankası gibi devlet bankalarından hileli yollarla temin edilen kredilerle, özelleştirme adına satın alındığı kamuoyunda yaygın bir kanaat haline gelmiştir.

Bu mafya ve çeteler, özelleştirmenin gerçekleştirilmesi karşılığında, yaptıkları ödemenin usulsüz olarak temin edilen kredilerden arta kalan kısmı için, bir taraftan karaparalarını aklamakta olup, diğer taraftan da insanımızın, özellikle de gençlerimizin uyuşturucu bataklığına sürüklenmesine sebep olmakta, böylece de, ülkemizin geleceğini karartmaktadırlar.

Bundan dolayı, bu ihalelere katılanların para kaynaklarının, servetlerinin, kullandıkları araçların, bu işe karışanların devlete verdikleri vergilerin ekonomiye müspet veya menfi katkılarının araştırılmasında fayda mülahaza ediyoruz.

Bu mafya ve çetelerle olan münasebetleri dolayısıyla, Sayın Eyüp Aşık, Bakanlık ve milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kaldı. Aynı zamanda, Sayın Başbakanın da bu mafya ve çetelerle konuştuğu, hatta karanlık ilişkiler yumağının içerisinde olduğu, diğer bazı bakanların da isminin geçtiği, kamuoyunda yaygın iddialar arasında yer almaktadır.

Ayrıca, Sayın Başbakanın Budapeşte'ye gidişini, otel rezervasyonunu, orada yumruk yemesi olayını, Macar polisine haber vermeden alelacele oteli terk etmesini, kendisini yumruklayan kişinin izahsız affetmesini, bütün yönleriyle aydınlatmak gerekmektedir.

Görünen odur ki, bu karanlık güçler, ellerindeki her türlü vasıta ve imkânları kullanarak milletimize dayatmayı, özgürlükleri kısıtlamayı, her zaman olduğu gibi irtica yaygaralarıyla gündemi değiştirmeyi, hatta demokrasiyi rafa kaldırmayı, soygunlarına, vurgunlarına ve yağmalamalarına kılıf yapmaktadırlar. Böylece de, bunlar, cumhuriyetimiz ve demokrasimiz için en büyük tehlikeyi oluşturmaktadırlar.

Bütün bu olup bitenler ise, ülkemizde toplumsal barışı zedelemekte, insanlarımızı güven bunalımına sürüklemekte, içte huzurun bozulmasına, dışta ülkemizin itibar kaybetmesine sebep olmaktadır.

Çağdaş demokratik bir ülke olabilmenin önşartı şeffaflıktan geçmektedir. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in de dediği gibi, açık rejimde hiçbir şeyin üstü örtülemez, hiçbir şey de gizli kalamaz, kalmamalıdır da.

Bu amaçla, ülkemizde temiz yönetim ve siyasetin önünün açılmasına vesile olacak böyle bir araştırma önergemizi Genel Kurulun takdirlerine arz ediyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler sırasında bu konu karara bağlanacaktır.

Demokratik Sol Parti Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme koyacağım:

V. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 747 Sıra Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemdeki yerine ilişkin DSP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu bir siyasî parti grubunun toplantıya katılmaması nedeniyle toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

DSP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 272 nci sırasında yer alan 747 sıra sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, bu kısmın 5 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN –  Öneri üzerinde söz isteyen var mı efendim?

ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – 5 inci sıraya alınması isteniyor.

Öneri üzerinde söz isteyen yok.

Oylarınıza...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Ortaya bakarsanız... Sayın Önder Sav söz istiyor efendim.

BAŞKAN – Efendim, zaten, dün bunun müzakeresini yaptık. Yani, bütün gruplar da...

ÖNDER SAV (Ankara) – Bakmadınız bile efendim.

BAŞKAN – Söz mü istiyorsunuz?

ÖNDER SAV (Ankara) – Evet efendim.

BAŞKAN – Lehte mi aleyhte mi Sayın Sav?

ÖNDER SAV (Ankara) – Önerinin hem lehinde hem aleyhinde, üzerinde...

BAŞKAN – Efendim, üzerinde yok; ya lehte ya aleyhte...

ÖNDER SAV (Ankara) – Lehte söz istiyorum.

METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Lehinde... Bir dakika Sayın Sav.

Sayın Metin Şahin de lehinde...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, 5 inci sıradaki kanun teklifi nereye gidiyor?

BAŞKAN – Neyse... Bu öneri kabul edilsin, ondan sonra...

Sayın Sav, süreniz 10 dakika.

Buyurun efendim.

ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; dün, Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Parti Gruplarının öneri demeti içerisinde gelen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ön sıraya alınması, gündemde değişiklik yapılması reddedilen bir kanun teklifinin tekrar gündemin ön sıralarına çekilmesi isteğini taşıyan bir öneriyi konuşuyoruz.

Dün, burada, Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkanvekili "diğerlerini çekiniz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerileriyle birlikte bunu da benimseyelim, 5 inci sıraya alalım" diye bir öneri getirdi; fakat, her nedense, öneri getiren iki siyasî parti grubu, bu önerinin de, o öneri demeti içerisinde arkalara kaymasına, arkalarda kalmasına neden olacak bir eylemde bulunarak, buradan, bu önerilerinin de gündemin ilk sıralarına alınmaması sonucunu yaratacak bir tavır takındılar. Bir defa, bunu, bir tespit edelim.

İkincisi, öneride öne alınması istenilen teklif, halen gündemin 272 nci sırasında bulunan bir kanun teklifidir. Dün, burada, öneri sahibi olarak, önerinin lehinde konuşan Demokratik Sol Parti Grubunun değerli grup başkanvekili, bu teklifin, sosyal devlet ilkesine uygun bir teklif olduğunu; devletin, kendi hesabına tarımda çalışanların sağlık sigortasını, sosyal devlet konsepti içerisinde, anlayışı içerisinde düşünmesi gerektiğini, bu teklifin de buna olanak tanıdığını anlattı.

Kuşkusuz, sosyal demokrat bir parti olarak, Anayasanın 2 nci maddesinde sayılan, devletin sosyal niteliğini tanımlayan, cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan maddesine sadık kalan bir parti olarak, biz, elbette, sosyal devlet ilkesi doğrultusunda getirilen hiçbir şeye "hayır" demeyiz. Biz, devletin, güçlüler karşısında, güçsüzlerin yanında yer tutmasını isteyen bir partiyiz, programında bu şekilde yazılmış olan bir partiyiz. Burada, bir tereddütümüz yok.

Tarımda kendi hesabına çalışanların sağlık sigortası kapsamına alınmasını isteyen bu teklifi için, iktidar partileri, dün bu kürsüde başlayan, bugün, maalesef, kimi görüntülü yayın organlarında dile getirilen, sanki bir Hükümet tasarısı biçiminde getirilmiş de, burada, diğer gruplar buna karşı çıkmış gibi sunulmaya çalışılan kimi değerlendirmeler yaptılar. İşin, iktidar partileri açısından üzücü, hüzün verici tablosu budur. Bir defa, bu resmi bir çekelim.

Bu teklif, 1 Ekim 1998 tarihinde dağıtılan metinler arasında yer alan bir tekliftir. O kadar içtenlikli idiyseniz, o kadar sosyal devlete aşık idiyseniz, niye Hükümet tasarısı olarak getirmediniz de, şimdi bunun edebiyatını yapıyorsunuz?! Hiç kimse bunları yutmaz, seçmen bunları yutmaz; seçmen, kimin nerede durduğunu, kimin kendi lehine çalıştığını çok iyi biliyor. Ucuz sosyal devlet edebiyatı yaparak, grubu olan kimi siyasî partileri bir köşeye sıkıştıracağınızı sanıyorsanız aldanıyorsunuz, yanılıyorsunuz. Bir defa, bu dili de, lütfen, bir değiştirelim.

Bir diğer konu: Konunun önemi anlatılmaya çalışılıyor. Bence, bu kanun teklifinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, o Millet Meclisine niyabeten görev yapan komisyonlar olarak ciddî bir yanlışlık yapılmıştır. Dikkat edecek olursanız, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun raporunun başlangıcında "Başkanlığınızca, esas komisyon olarak komisyonumuza havale edilen" ifadesi yer alıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, maalesef, her zaman düzgün havaleler yapmıyor; komisyonlarda, bu havaleler, düzgün komisyona, düzgün adrese gönderiliyor. Bu komisyon adresi düzgün değil. Bunu inceleyecek olan esas komisyon, Plan ve Bütçe Komisyonudur. Demin, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız Sayın Biltekin Özdemir'le görüştüm -bilmiyorum, şu anda salonda mı; göremiyorum- "çok haklısınız Sayın Başkan, 100 üzerinden 100'den fazla haklısınız; bu konunun görüşüleceği komisyon Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu değil, Plan ve Bütçe Komisyonu olması lazımdı" dedi. Neden Plan ve Bütçe Komisyonu olması lazım; Anayasanın 166 ncı maddesi çok açık: "Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızlı gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak devletin görevidir."

MUSTAFA İLİMEN (Edirne) – Ne alakası var?!

ÖNDER SAV (Devamla) – Ne alakası olduğunu anlayamadıysanız, ben size anlatamam; kusura bakmayın. Anayasayı, İçtüzüğü açın, biraz okuyun.

MUSTAFA İLİMEN (Edirne) – Sonuçta karşı çıkacak mısınız?

ÖNDER SAV (Devamla) – Sonuçta karşı olup olmayacağımızı, konuşmanın sonunda dinlersiniz. Oturduğunuz yerden laf atmak kolaydır; gelir, burada düşüncenizi söylersiniz, dağarcığınızda bir şey varsa.

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin. Rica ediyorum...

ÖNDER SAV (Devamla) – Şimdi, devletin bu görevini, Mecliste, komisyon olarak üstlenecek olan kimdir; Plan ve Bütçe Komisyonu. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüyor, kamuya trilyonlarca yük getiren bir teklif -tasarı da değil- bence, esas komisyon olmayan bir komisyonda görüşülüyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden de, 1 Ekim 1998 tarihinde, dağıtılan kâğıtlar arasında bizlere dağıtılıyor. Ondan sonra, birdenbire ne oluyor; Hükümet partileri bu teklife sarılıyorlar. Ne zaman; 18 Nisanda seçim yapılacağı belli olduğu zaman akıllarına geliyor, seçmene bir selam gönderme gerektiği zaman akıllarına geliyor. Bu lokmayı kimse yutmaz, bu ucuz edebiyatı kimse taşımaz; seçmen de bunları anlar, anlayışla da değerlendirir.

Şimdi, bu teklif, buraya gelse, 5 inci sıraya girse, yine Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi, devletin kaynaklarının çok düzgün bir şekilde yönlendirilmesi için ele alınıp ona göre düzenlenmesi gereken bir tekliftir. Önerinizi kabul etsek, bu öneri kabul edilse, doğu ve güneydoğudaki yatırımları teşvikle ilgili olan 5 inci sıradaki tasarının önüne geçse, konulsa dahi, bu teklifin karşılaşacağı sıkıntı budur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, önüne gelen yanlışlığı düzeltmekle yükümlüdür. Bir yanlışlıkla yüz yüzeyiz. Bunları, değerli arkadaşlarımıza bir türlü anlatamadık; ama, sanıyorum ki, bu öneri gerçekleşir de teklifin gündemdeki sırası 272'den 5'e gelirse, bunların tartışılmasına olanak tanınabilir.

Bütün bu yanlışlıklarına karşın, sizlerin, televizyon televizyon dolaşarak, gazete gazete dolaşarak, bu kürsülerde ucuz seçim edebiyatı yapmanıza fırsat vermeyeceğiz, önerinize katılacağız.

Saygılar, sevgiler... (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav.

Sayın Sav, aslında, İçtüzüğümüzün 73 üncü maddesi açık; deniliyor ki: Başkanlıkça komisyonlara havale edilen kanun tasarı ve tekliflerinde eğer bir yanlışlık varsa, herhangi bir milletvekili, bir orturumda söz alıp bunu dile getirebilir. Ama, milletvekilleri, o zaman görevlerini ihmal etmişlerdi. Yani, burada, Başkanlık, eğer bir yanlış işlem yapmışsa, sizler de kabul etmişsiniz. Kaldı ki, bu Tutanak Dergisine de ekleniyor ve ilan tahtasına da asılıyor. Her grubun da bu olayları yakından takip etmesi lazım; çünkü, önemli bir olay.

Sayın Metin Şahin ile Sayın Cevat Ayhan da lehte söz istemişlerdir.

Sayın Ayhan, siz mi konuşacaksınız?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Şahin, konuşsun.

BAŞKAN – Sayın Şahin sizden önce söz istemişlerdir.

Sayın Şahin, buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Şahin.

METİN ŞAHİN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ayrıca, Sayın Ayhan'a da teşekkür ediyorum. Benim söylemek istediklerime kendilerinin de katılacağını düşünüyorum; çünkü, bu konu, biraz önce konuşan arkadaşımızın ifade ettiği gibi, politik malzeme yapılma ihtiyacından buraya gelmiş değildir. Ben, bütün parlamenter arkadaşlarımızın bu düşüncede olduğunu düşünüyorum. Neden; çünkü, bu teklif, komisyon metni herkeste var; içinde, görüşen 21 arkadaşımızın da isimleri var; 21 arkadaşımız, oybirliğiyle bu metni kaleme almışlar, sonuçlandırmışlar. Burada, herhangi bir politik çıkar meselesi söz konusu değil; çünkü, komisyonda, sorumluluk alan tüm gruplarımızın temsilcileri var. Ben, parti isimleri saymadım; tüm parti gruplarımızın komisyonlarda görev yapan temsilci arkadaşları bu komisyonda da var. Dolayısıyla, ne şekil olarak ne usul olarak ne de içerik olarak herhangi bir itirazla karşılaşılmamış, oybirliğiyle geçmiş. Ayrıca, içine bir not da düşülmüş; Genel Kurulda da bunun olabildiğince erken sonuçlandırılması dileği metinde yer almış. Dolayısıyla, bunun, politik malzeme olarak yapılacağı düşüncesinin doğru olmadığı kanısındayım. Biz yapmıyoruz; hiç kimse için de böyle bir iddiamız yok, böyle bir değerlendirmemiz kesinlikle yok.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu konuyu niçin bu kadar erken ele alalım, bir an evvel görüşelim istiyoruz? Sanıyorum, buna, bu komisyonda görev yapan arkadaşlarımız en başta sarılacaklardır.

Bildiğiniz gibi, dün kabul edilen gündemdeki değişikliklerle ön sıralara, aslında, yine önde olan, ama, birer ikişer sıra atlatılarak öne getirilen ve yakında üzerinde tartışmasını yapacağımız kanun tasarıları, önemli olarak üç konuda yoğunlaşıyor. Bir tanesi, bu teşviklerle ilgili, olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili; bir diğeri, mahallî idarelerimizle ilgili; bir diğeri de, sermaye piyasasının düzenlenmesiyle ilgili tasarılar. Bunlar, çok kaba hatlarıyla, toplam 100 madde dolayında. Takdir edersiniz ki, bu üç tasarı da, Meclisimizin Genel Kurulunda hassasiyetle üzerinde durulacak, belki komisyondan gelen metin üzerinde değişiklik arzuları ortaya konulacak, yoğun tartışmalara yol açabilecek tasarılardır. Yaklaşık 100 maddeyi tartışmanın olabildiğince çok zaman alabileceğini hepinizin takdir edeceğini sanıyorum.

Şimdi, böyle bir değerlendirmeden yola çıkarsak, yaklaşık 100 maddeyi tartışmanın, Parlamentomuzda, 1999 yılı bütçe çalışmalarına kadar bitirilmesinin çok zor olacağını düşünüyorum; ama, bitirilmesi için, tabiî, çok çaba harcayacağız, beraber çaba harcayacağız. Halbuki, bu tasarı, hepinizin bildiği gibi, tek maddelik bir tasarı; yani, bu, bugün, şimdi, sizin oybirliğinizle, tasvibinizle gündeme alınması halinde, yine oybirliğiyle çıkarılabilecek, üzerinde ittifak da edilmiş bir tasarı. Dolayısıyla, yaklaşık 10 milyon dolayındaki üreticimiz, tarımda çalışanlarımız, hepinizin bildiği gibi, Bağ-Kurlu olsalar bile, sağlık sigortası haklarından yararlanamıyorlar. Bugün, Türkiye'de, diğer bütün kesimlerin yararlandığını düşünürsek; yani, işçilerimizin, kamu görevlilerimizin, esnaf ve sanatkârlarımızın, tümünün bu sağlık sigortasından yararlandığını düşünürsek, üreticilerimize önemli bir haksızlık yapmış olacağız diye düşünüyorum. Bunu gidermek hepimize düşüyor.

Bütün partili arkadaşlarımızın bu konuya çok olumlu yaklaşacaklarını düşünüyorum. Hiçbir siyasî amaç söz konusu değildir ve nitekim, benden önce konuşan arkadaş da bunu dile getirmiştir. Kendileri de siyaseten bakmadığına göre, lütfen, kabul buyursunlar. Biz, zaten, siyaseten bakmıyoruz. Bütün gruplarımızın desteğini alacağı ve olabildiğince erken, hemen sonuçlandırılacağı, hatta bugün sonuçlandırılacağı umuduyla, bunun Genel Kurulda tasvip göreceğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri, öneri üzerinde lehte iki tane konuşma yapılmıştır; aleyhte söz isteyen yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Bu teklif 5 inci sıraya gelmiştir; 6, 7, 8 ve 9 uncu sıra da dün belirlenmiştir. Gündem o şekilde gidecektir efendim.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, bir şey öğrenebilir miyim?

Efendim, 5 inci sıradaki...

BAŞKAN – O, 10 uncu sıraya gidecek efendim.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, 6 ncı sıraya gitmesi lazım.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, dünkü düzenleme kesinleşti. Bu 5 inci sıraya geldiğine göre, diğerleri 6, 7, 8, 9 ve 10 oluyor.

BAŞKAN – İyi; ama, o zaman, dün bu kadar tartışmaya ne gerek vardı?

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Maalesef, öyle oldu efendim.

BAŞKAN – Fazilet, Doğru Yol ve ANAP ile DSP grupları arasındaki durum, bugünkü hali gerektirdi; ama, olmaz ki...

Bakın, dün o kadar saat münakaşa ettik; 7, 8, 9 ve 10 uncu sıra bugünkü hale geldi. O zaman, dün niye o kadar itiraz ettiniz?

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Dünkü kesinleşmiştir efendim.

BAŞKAN – Peki, o zaman 6 ncı sıraya gelsin.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Bartın Milletvekili Köksal Toptan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. – Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ankara Milletvekili Rıza Ulucak, Doğru Yol Partisi Gurubuna düşen 1 üyelik için, Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3. – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4. – İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5. – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İzmir Milletvekili Ufuk Söylemez aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6. – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Eğitim, Kültür, Gençik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7. – Bayındırlık, imar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8. – Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9. – Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal işler Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10. – Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Yalova Milletvekili Cevdet Aydın aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11. – Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12. – (9/16) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Kanuna ve genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı iddasıyla Devlet eski Bakanı, Dışişleri eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve eski Başbakan Tansu Çiller hakkında kurulan (9/16) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Bu üyelik, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, ilgili siyasî parti tarafından üye sayısının 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle tespit edilecektir.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden 1 üyelik için üye sayısının 3 katı olarak gösterdiği adayları okuyorum:

Eşref Erdem (Ankara)

Önder Kırlı (Balıkesir)

Ahmet Küçük (Çanakkale)

Şimdi, açekme suretiyle üyeyi belirleyeceğiz.

Balıkesir Milletvekili Sayın Önder Kırlı bu komisyona üye olarak seçilmiştir.

Böylece, (9/16) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.

13. – (9/17) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Kanuna ve genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Turizm eski Bakanı ve Başbakan Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/17) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Cumhuriyet Halk Partisinin 1 üyelik için, 3 katı olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Metin Arifağaoğlu (Artvin)

Yahya Şimşek (Bursa)

Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)

Adçekme işlemi sonucu, Sayın Yahya Şimşek, bu komisyona üye olarak seçilmiştir.

Böylece, (9/17) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonunun üye seçimi de bu şekilde tamamlanmıştır.

14. – (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – İstanbul Kurtköy Havaalanı ihalesi için hazırlanmış olan protokol hükümlerini dikkate almadan, ihalenin NATO ENF Dairesi tarafından gerçekleştirilmesini sağlamak suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi, bu üyelik için, Anayasa göre, 3 katı aday göstermiştir; adayların isimlerini okuyorum:

İsmet Atalay (Ardahan)

Ayhan Fırat (Malatya)

Erdoğan Yetenç (Manisa)

Adçekme işlemi sonucu, Sayın Erdoğan Yetenç'in ismi çıkmıştır.

Böylece, (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonuna Sayın Erdoğan Yetenç üye seçilmek suretiyle, bu komisyonun üye sayısı tamamlanmıştır.

15. – (9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Karadeniz sahil yolunun devamı olan yolların ihalesinde usulsüzlük yaparak devleti zarara uğrattı iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisine düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Cumhuriyet Halk Partisinin 1 üyelik için, 3 katı olarak aday gösterdiği milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Ali Dinçer (Ankara)

Fuat Çay (Hatay)

Nezir Büyükcengiz (Konya)

Adçekme işlemi sonucunda, Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz bu komisyona seçilmiştir.

Böylece, (9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi de tamamlanmıştır.

16.– (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Mevzuata aykırı bir şekilde İstanbul'da yeni turizm merkezleri ilan ettiği ve bu suretle partizanlık yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi Gruplarına düşen 1'er üyelik için seçim yapacağız.

Anavatan Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin 1'er üyelik için 3 katı olarak gösterdikleri adayların isimlerini okuyorum:

Anavatan Partisi:

Bülent Akarcalı (İstanbul)

Refik Aras (İstanbul)

Halit Dumankaya (İstanbul)

Anavatan Partisine ait üyenin ismini çekiyorum: Sayın Halit Dumankaya bu komisyona seçilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi:

Fatih Atay (Aydın)

İrfan Gürpınar (Kırklareli)

Şahin Ulusoy (Tokat)

Cumhuriyet Halk Partisine ait üyenin ismini çekiyorum: Sayın Fatih Atay bu komisyona seçilmiştir.

Böylece, (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.

B) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (10/24, 57) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

BAŞKAN – İç ve dış borçlar ile alınan kredilerin nerelerde kullanıldığının tespiti amacıyla Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli ve 107 nci Birleşiminde kurulan (10/24,57) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

İç ve Dış Borçlar ile Alınan Kredilerin Nerelerde Kullanıldığının Tespiti Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/24,57):

(13)

Adı, Soyadı Seçim Çevresi

FP (4)

Saffet Benli (İçel)

Azmi Ateş (İstanbul)

Sabri Tekir (izmir)

Bekir Sobacı (Tokat)

ANAP (4)

Refik Aras (İstanbul)

Yaman Törüner (Afyon)

Ekrem Pakdemirli (Manisa)

Yıldırım Aktürk (Uşak)

DYP (2)

Ayfer Yılmaz (İçel)

Ufuk Söylemez (İzmir)

DSP (2)

Osman Kılıç (İstanbul)

Teoman Akgür (Sakarya)

CHP (1)

Haydar Oymak (Amasya)

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Araştırma komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 5.11.1998 Perşembe günü saat 13.30'da, baştabipliğin bulunduğu personel binası 4 üncü kat 403 numaralı Meclis araştırma komisyonu toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçmelerini rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca ilan tahtalarına da asılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı: 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı: 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti. Komisyon raporunu henüz vermediğinden teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plân ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı: 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu raporu (1/217) (S. Sayısı: 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5. – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan ve 7 Arkadaşının, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporu (2/376, 2/1113) (S. Sayısı: 747) (1)

BAŞKAN – Biraz önce kabul edilen grup önerisi üzerine gündemin 5 inci sırasına geçen, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan ve 7 arkadaşının, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekilli Mehmet Korkmaz'ın Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Kanun teklifinin tümü üzerinde söz isteyenler, lütfen, isimlerini yazdırsınlar efendim.

Şu ana kadar, şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan ve Sayın Sıtkı Cengil söz istemişlerdir.

Grupları adına söz isteyen var mı?

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Necati Çelik konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Necati Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Çelik, size, 21 dakika konuşma süresi veriyorum; zaten süreniz 20 dakika, 1 dakika da fazla süre veriyorum ki, zamanınızı bir daha uzatmayayım.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Tarımda Kendi Nam ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yürürlüğe girdiği 1983 yılından bu yana, tarımda kendi nam ve hesabına çalışan sigortalılarla ilgili 2926 sayılı Kanunda, ne yazık ki, ciddî bir değişiklik yapılamamıştır. Konuya, ilk defa Bakanlığım sırasında el atılmış, kanun tasarısı taslağı hazırlanmış ve 8 Ekim 1996 tarihinde Başbakanlığa sunulmuştur; ne var ki, hem hükümetin ömrü hem de o günkü siyasî istikrarsızlık, bu kanun tasarısının Meclise gelmesini ve yasalaşmasını mümkün kılmamıştır. Öncelikle bu hususu Muhterem Heyetinizin bilgilerine sunmak istedim.

Değerli arkadaşlarım, önemle bilgilerinize sunmak istediğim ikinci husus şudur: Böylesi önemli bir konunun bir teklif olarak değil, Hükümet tasarısı olarak Meclise gelmesi gerekirken, Hükümet partileri, ne yazık ki, çok erken seçim yarışına girmişler ve neredeyse arkadan dolanarak puan almaya çalışmaktadırlar.

Bir üçüncü husus da, bu teklif, çok alelacele, çok ayaküstü hazırlanmıştır; teklif eksiktir.

Değerli arkadaşlarım, burada, bu kanun teklifini getirenlerin tribünlere oynadığını, üzülerek, sözlerimin yine başında ifade etmek istiyorum. Şayet Demokratik Sol Partinin tarımda çalışan sigortalılara bir hassasiyeti olsa idi, bu hassasiyetini emekli maaşlarında da gösterirdi.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakınız, 54 üncü Hükümet döneminde, benim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduğum dönemde tarımda kendi hesabına çalışan sigortalılara, sigortalı emeklilere yapılan 11 aylık maaş artışı yüzde 213'tür; 11 aylık tüketici endeksine göre enflasyon yüzde 73,1'dir; tarım sigortalılarına yapılan maaş artışı ise yüzde 213'tür -zabıtlara geçmesi bakımından ifade ediyorum- aynı şekilde, Bağ-Kur emeklilerine yapılan maaş artışı yüzde 211'dir, işçi emeklilerinde yüzde 123'tür, memur emeklilerinde yüzde 110'dur ve memurlarda da yüzde 122'dir.

Şimdi, bu teklifi hazırlayan arkadaşlarıma ve DSP'li değerli arkadaşlarıma şunu söylüyorum; içtenlikli olsaydınız, hem tarım sigortalısına hem Bağ-Kur sigortalısına hem işçi sigortalısına ve emeklisine enflasyonun yarısı kadar maaş artışı öngörmezdiniz. Burada seçimin yaklaştığını görerek ve Hükümet ortaklarınızı da aşarak, yok farz ederek bir kanun teklifini Meclise getirdiniz ve görüşülmesini hep birlikte sağladık, bu sözün altını çiziyorum. Bu kanun teklifinin görüşülmesini Mecliste bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızın katkılarıyla sağladığımızı da altını çizerek ifade etmek istiyorum; çünkü, benim de kanaatim odur ki, gecikilerek bu husus Yüce Mecliste görüşülmektedir; bugüne kadar bu konu görüşülmeliydi ve tarımda kendi nam ve hesabına çalışan 10 milyon insan sağlık sigortasından yararlandırılmalıydı; ne yazık ki, bugüne değin bu sağlanamamıştır.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimin başında, Fazilet Partisi olarak bu kanun teklifini desteklediğimizi, yine ifade etmek istiyorum; ancak, bu teklifin alelacele hazırlandığını, eksik hazırlandığını da ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, burada, bir yerde, Hükümeti ve bu teklifi hazırlayanları da vereceğimiz önergelerle sınamış olacağımızı da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu teklifin yasalaşmasıyla, Fazilet Partisi olarak kanaatimiz odur ki, hem mağduriyet ortadan kaldırılacak hem de 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu emeklileriyle ve 1479 sayılı Bağ-Kur sigortalısı emeklileriyle uyum sağlanacaktır; uyum açısından, çıkarılmasında zaruret vardır.

Değerli arkadaşlarım, yine, esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlara tanınmış olan sağlık sigortası, basamak yükseltme -ki, teklifte yoktur- sosyal yardım zammı -diğer emeklilerde vardır, burada yoktur- askerlik borçlanması gibi hakların da, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlara da tanınarak norm ve standart birliği sağlanmalıdır ve bu teklif, vereceğimiz önergelerle desteklenerek, geliştirilerek, behemahal, hiç vakit kaybedilmeden çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu teklifin, vereceğimiz önergelerle geliştirilerek yasalaştırılması halinde, hem kesimlerarası eşitsizlik ortadan kaldırılmış olacak ve hem de çiftçilerimizin gerek Bağ–Kura kaydolmalarını ve gerekse primlerini düzenli olarak ödemelerini sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifleriyle, mutlaka, çiftçilerimize maaş bağlama üst sınırı yüzde 90'dan yüzde 100'e çıkarılmalı; ayrıca, tarım sigortasında 25 yıldan az prim ödenen her tam yıl için aylık bağlama oranında yüzde 2 yerine yüzde 1 indirim yapılmalıdır. Yine, otomatik olarak basamak yükseltme sınırı 6'dan 13'e çıkarılmalı; dolayısıyla, sigortalıya daha yüksek basamaklardan emekli olabilme imkânı sağlanmalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, madem tarımda kendi nam ve hesabına çalışan yaklaşık 3 milyon sigortalı -eş ve çocuklarıyla 10 milyon- insana bir hak tanınacak, geliniz, yeniden kanun yapma zorluğunu da dikkate alarak, ifade ettiğim eksiklikleri önergelerle gidererek, bu önergeleri müşterek hazırlayarak bu kanun teklifini geliştirelim ve bu kanun teklifinin çıkmasını bekleyen insanları daha geniş anlamda rahatlatalım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yine, aynen otomatik basamak yükseltme gibi, isteğe bağlı basamak yükseltme sistemlerinde de, altı aydan fazla prim borcu olmama şartı, bu vesileyle kanundan çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Fazilet Partisi olarak kanun teklifini desteklediğimizi, ancak, bu eksikliklerinin giderilmesinin de gerekliliğini bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bir başka eksik gördüğümüz husus, askerlik borçlanmasıyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasıdır. Madem bir kanun teklifi görüşüyoruz, bu kanun teklifini, geliniz, bir oldubittiyle alelacele geçirmek yerine, ifade ettiğim bu eksiklikleri gidererek geçirelim. Nedir bu eksiklikler; izin verirseniz, tekrar saymakta fayda görüyorum -bu eksikliklerle ilgili önergelerimiz hazırdır ve sizlerle birlikte vermeye de hazır olduğumuzu ifade ediyoruz- sağlık sigortası yanında, basamak yükseltme hakkı getirelim, sosyal yardım zammı getirelim, askerlik borçlanması hakkı getirelim ki, diğer emeklilerle bir eşitlik de sağlanmış olsun diyorum. Bu eksiklikleri giderme yönünde vereceğimiz önergeleri de destekleyeceğinize yürekten inanıyorum.

Bu eksiklikleri tamamlayarak, sağlanacak bütünlük içerisinde, bu kanun teklifinin Yüce Meclisin onayından geçerek kanunlaşmasının sağlanmasına Fazilet Partili milletvekilleri olarak destek vereceğimizi ifade ediyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Yalnız, önergeleri verirken, lütfen, İçtüzüğün 87 nci maddesindeki durumları dikkate alın da, bizi Başkanlık olarak zora sokmayın; çünkü, önergelerin işleme konulabilecek nitelikte olması lazım, bunu genel olarak söylüyorum. Zaman zaman, belli bir grubun veya belli bir kitlenin menfaatına verilen, ama, Anayasaya ve içtüzüğe aykırı olan önergeler Başkanlık tarafından işleme konulmayınca, bu defa sorumlu Başkanlık oluyor. Burada önerge verirken -artık, dördüncü yasama yılına girdik- İçtüzüğe uygun önerge verilmesini özellikle rica ediyorum efendim.

Efendim, ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Bekir Kumbul'un.

Buyurun efendim.(CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kumbul, konuşma süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA BEKİR KUMBUL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımda kendi hesabına çalışanların sağlık hizmetlerinden yararlanmasıyla ilgili Bağ-Kur Yasasına bir madde eklenmesi hakkındaki kanun teklifi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu eklediğimiz madde, Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçti; evet, doğrudur; biz de o Komisyonun bir üyesiyiz, biz de bunun altına imza attık.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik, her şeyden önce, nedir, ne anlama geliyor, ne olmalı, ülkemizde ne durumdadır; önce, isterseniz ona bir bakalım:

Sosyal Güvenlik, her şeyden önce, kişinin ve bakmakla yükümlü olduklarının bugününü ve yarınını garanti altına veya güvence altına alması anlamına gelmektedir; ama, ülkemizde, bu konuda gerçekten bir karmaşa vardır, ciddî bir sıkıntı vardır. Bakıyoruz, bugün, nüfusu 62 milyonu geçen ülkemizde 42 milyon kişi sosyal güvenlikten yararlanıyor; ama, 2000'li yıllara girdiğimiz bugünlerde, 20 milyonu aşkın insanımız, hâla, sosyal güvenlik kapsamından mahrumdur. Kimdir bu 20 milyon kişi diye baktığımız zaman; işte, bunların çoğunluğu, kendi hesabına çalışan çiftçilerimiz, üreticilerimiz. Bu 20 milyon kişinin sosyal güvenlik kapsamına şimdiye kadar çoktan alınması gerekirdi. Çağdaş dünya bunu çoktan aşmış; ama, biz, hâlâ, tüm insanlarımızı sosyal güvenlik kapsamına alamamışız.

Bakıyoruz, ülkemizde var olan sosyal güvenlik sistemleri de, maalesef, sıkıntılı durumda, daha onları yerli yerine oturtamamışız; ama, geriye dönüp baktığımız zaman, bu konuda, elli yıllık da bir deneyimimiz var. Sosyal Sigortalar Kurumu 1950'lerde kurulmuş, geçen kırksekiz elli yıla karşın ciddî sıkıntılar içerisinde. Yine, Emekli Sandığı aynı konumda. 1973'te çıkarılan bir yasayla, esnaf, sanatkâr ve kendi adına çalışanlar, yani, diğer adıyla Bağ-Kurlular sosyal güvenlik kapsamına alınmış; ancak, her nedense, o dönemlerde, tarımda kendi hesabına çalışanlar bu kapsamdan ayrı tutulmuş; bunları görüyoruz.

1983 yılında çıkarılan 2926 sayılı Yasayla, tarımda kendi hesabına çalışanlar bu kapsama alınmış; ancak, uzun vadeli sigorta kollarına dahil edilmiş. Yani, nedir onlar; yaşlılık, emeklilik, ölüm sigortalarına alınmış. Ancak, her nedense, sağlıktan yararlanamaz durumdaydılar. Tabiî, bunlar, bir an önce sağlık hizmetleri kapsamına alınmalıydı. İşin diğer bir yönü var; bu sistemler primli sistemler; yani, prim karşılığında, vatandaşlarımız, bu sosyal güvenlik kapsamından yararlanır duruma gelecek; tarımda kendi adına çalışanlar da öyle olacak. Şimdi, elbette, bu vatandaşlarımız, çiftçilerimiz sağlık hizmetlerinden yararlanmalıdır; zaten, komisyona geldiğinde, onun için buna oy verdik.

Bugün, ülkemizde sağlık sorunu çok ciddî boyutlarda, bunu görüyoruz, pahalı da bir hizmet, bunu da görüyoruz. Ancak, bunun karşılığı nerede olabilir? Çiftçilerden kesilen yüzde 1'lik stopajla bunu çevireceğiz diyorsak, bununla olması pek mümkün gözükmüyor.

Peki, o zaman ne olmalı: Son yıllarda, çiftçilerin, gerçekten, her geçen gün, özellikle enflasyonun altında ezildiğini biliyoruz. Özellikle şu son yirmi sene içerisinde, çiftçilerin, yani tarımda kendi hesabına çalışanların gayri safî millî hâsıladan aldıkları payın yüzde 34-35'lerden yüzde 14'lere doğru düştüğünü de biliyoruz. Ekonomik açıdan gerçekten çok zor durumdalar. Peki, yarın, bu hizmeti verme karşılığında o insanlara prim koyduğunuz zaman, bunu ödeyemez durumda olurlarsa, kapsamdan mı çıkarılacaklar veya bunun karşılığı hükümet tarafından ödenecek mi; bunun açıklık kazanması gerekiyor.

Şimdi, bu teklif, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçti. Biraz önce Sayın Sav'ın da bahsettiği gibi, keşke, Plan ve Bütçe Komisyonundan da geçseydi, bunun aktuaryel hesabı yapılmış olsaydı, ondan sonra buraya gelseydi, o zaman, hiçbirimizin buna hayır demesi mümkün değildi. Yine de hayır demeyeceğiz; ama, Hükümete büyük yük getireceği kanısındayım. Hele hele -geçen yıl öyledi, bu yıl yine öyle olacağı kanısındayım- eğer, siz, sağlığa ayırdığınız payı yüzde 2,6'lara, yüzde 2,5'lere düşürürseniz, bununla, gerçekten sağlığı çözebilmeniz mümkün değil. O zaman, bu yük tamamen tarımda kendi hesabına çalışanların üzerine yüklenirse, onlara iyilik yapmış olmazsınız, hatta, bunu ödeyemez durumda da olurlar.

Değerli arkadaşlar, işte o zaman bunu şöyle algılamalıyız: Bir kere, tüm insanlarımızı sosyal güvenlik kapsamına almalıyız; bu konuda hemfikiriz. Hatta, tarımda kendi hesabına çalışanlar kapsama alındıktan sonra, geriye kalan 8-10 milyon kişinin -ki, bunlar, tarif edemediğimiz, yani, işsiz kesim- primlerinin de devlet tarafından yatırılarak bir kasa oluşturmak, bir fon oluşturmak durumundayız; ama, burada gerçekten devlet sosyal devletse, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti diyorsak, devletin katkısını artırmak zorundayız. Yani, bugünkü gibi, yüzde 2,5'lerle bunu çözebilmemiz mümkün değil. Eğer bunu getirmezsek, yarın, inanın, bu, fiyaskoyla neticelenebilir; bunu şimdiden bilmemizde yarar var. O nedenle, gelecekte tüm insanlarımızın sosyal güvenlik kapsamına alınması yolunda geliştirilmiş bir tekliftir diye yorumluyorum, bir; ama, bundan sonra sağlık sistemimizi gerçekten yerli yerine oturtacaksak, tüm insanlarımızın bundan yararlanacağı bir yapı oluşturacaksak, gerçekten, devletin kendisi sağlığa daha fazla pay ayırmak zorundadır. İşte o zaman da, bunun, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçip, aktuaryel hesabının yapılıp, ne kadar katkı konulacağının belirlenmesi gerekirdi. Burada eksik olan odur. O nedenle, biz bunun eksikliğinden bahsediyoruz. Ona karşın, gene de, çiftçilerimize, köylülerimize bu teklifin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumbul.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Necati Çetinkaya; buyurun.

Süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz -şu andaki global rakam itibariyle- nüfusunun yüzde 45'inin ve dolayısıyla, tarımla uğraşan 20 milyonu aşan bu insanlarımızın, gayet tabiî ki, sosyal güvenceye kavuşması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük hedefidir. 75 inci yıldönümünü gururla kutladığımız cumhuriyetimizin bu gelişmesinde, eğer, bu insanlarımıza bu imkânı sağlamamışsak, bu, gayet tabiî ki, bizim ayıbımız olsa gerek.

Düşünün ki, ömrünü, çoluğuyla çocuğuyla, tarlasında, bağında, bahçesinde geçiren, tarımla uğraşarak kendi rızklarını, kendi maişetlerini tarımla sağladıkları gibi, ülkesinin de büyük ihtiyacını karşılayarak, ihracatta da fevkalade önemli girdilerin sağlanmasına sebep olan, fedakâr, vatanperver, ülkesini, bayrağını, devamlı olarak sevmekte hemen hemen herkesle yarışabilecek durumda olan tarım kesimindeki bu insanlarımızın, şimdiye kadar bu güvenceye kavuşmaması, hakikaten büyük bir noksanlıktır.

Değerli arkadaşlar, bugün, dünyada yaptığımız incelemelerde görüyoruz ki, artık, bırakın tarım kesimini, bütün insanlar sosyal güvenceye kavuşmuştur. Avrupa Birliğine girmekte hepimizin büyük bir gayret ve çaba sarfettiğimiz ve dolayısıyla, Avrupa Birliğine girmenin, bence, Türkiye için önemli bir hedef olduğu bir dönemde, Avrupa Birliği ülkelerini incelediğimiz zaman, Avrupa Birliği ülkeleri, bütün insanlarını sosyal güvenceye kavuşturmuştur. Japonya, yıllar önce, bütün insanlarını sosyal güvenceye ve sağlık sigortasına kavuşturmuş ve dolayısıyla, insanlarına, insanca yaşama imkânını bahş etmiştir.

Anayasamızın hazırlık safhasında, bu konular, uzun uzun tartışılmış ve Anayasa metnine konulmuş. Anayasamızda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşayan bütün insanların, sosyal güvenceye kavuşturulması, devletin aslî bir görevi olarak kabul edilmiştir; ama, gelin görün ki, devlet, hâlâ, bu imkânı sağlamamıştır.

Malumunuz olduğu üzere, 1984 yılında hazırlanan kanun tasarısının Meclisten geçmesi neticesinde, 2926 sayılı Kanunla, tarım kesiminin de sosyal güvenliğe kavuşması hususunun ilk adımı atılmış; ama, bunlar, yaşlılık ve malullük aylığının dışında, yeteri derecede bir güvenceye, şimdiye kadar kavuşmamış. Şimdi gündemde olan, tarımda kendi adına ve hesabına çalışan bu insanlarımızın da, bu kanun teklifiyle, sağlık güvencesine, sağlık sigortasına kavuşturulması hedeflenmekte.

Gayet tabiî, tarım kesiminin, sosyal güvenceye ve sağlık güvencesine kavuşması, bu Yüce Meclisin üyesi olan her arkadaşımızın ve bütün partililerin kabul etmiş olduğu ve tasvip etmiş olduğu bir husustur. Doğru Yol Partisi olarak, bu konuda, bizim de hazırladığımız bir teklif vardı; ama, biz, Mecliste grubu bulunan partilerdeki bütün arkadaşlarımızla bir araya gelerek, bir konsensus sağlanarak daha mükemmel bir metin hazırlamak istemiştik, yarın "efendim, şu sebepten dolayı, şu noksanlıktan dolayı bunun karşılığı bulunmadı" şeklinde bir durumla karşı karşıya kalmayalım ve korkulu rüya görmeyelim diye.

Ben biliyorum ki, bu kanun teklifi, komisyonda görüşülürken, malî yöne taalluk ettiği halde Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmedi. Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmediğine göre, bunun ödeneğini, karşılığını nasıl bulacaksınız?! Tamam, Bağ-Kur bünyesine dahil ediyoruz; ama, bunu nasıl sağlayacağız?!

Arkadaşlar, bakınız, şimdiden sorularla karşı karşıya kalıyoruz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – SSK primiyle...

M. NECATİ ÇEKİNKAYA (Devamla) – Efendim, siz diyorsunuz ki: "Tarım kesiminden, tespit edilen primleri alalım." Şimdi, SSK kendisi muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayrihimmet dede... SSK'nın pürmelâl halini hepimiz biliyoruz. Şimdi, bunun üzerine yeni bir yük getireceksiniz. Onun için, bütçede, bunun karşılığını koymak mecburiyetindeyiz; yapmadığımız takdirde, yarın bu kanun topallar...

Değerli arkadaşlarım, bu konuda bu güvenceye en fazla layık olan kesimlerden birisi -konuşmamın başında söyledim- gayet tabiî ki, tarım kesimidir. Vatanında yaşayan insanını doyurmak için, gecesini gündüzüne katan, karda kışta, yazın kavurucu sıcağı altında devamlı olarak tarlasında alın teri dökenk bütün bir aile, bir aile ekonomisinin en güzel örneğini vererek, dinmeden, usanmadan, gece gündüz ailesi ve vatanı için çalışan, gayret gösteren bu vefakâr, çalışkan insanlarımıza bu güvenceyi vermek, bu Meclisin, cumhuriyet Türkiyesinin aslî görevidir; ama, bunu yaparken de, bütçede karşılığını göstermek mecburiyetindeyiz, bu kanunu çıkarırken, bütçede karşılığını göstermediğimiz takdirde, o zaman, o güvence, maalesef, yeteri derecede işleyemez. Bakınız, bugün -uygulamadan gelen bir insanım- seçim bölgelerimize gittiğimiz zaman, devamlı olarak Bağ-Kurlulardan şikâyet işitiyoruz ve bugün hepinize aynı şikâyetler geliyor "efendim, ben gidiyorum, bana, sigorta doktoru ilaç vermiyor, başka hastaneye göndermiyor, eczaneye göndermiyor veyahut da eczaneler ilacımı vermiyor" diyor. Eczacıya ben bizzat sordum "efendim, ödenekleri yok ki" diyor. Öyleyse, arkadaşlar, bakınız, Bağ-Kurlulara yapıldığı gibi primden, çiftçiden alacağınız primle... Zaten, adamdan prim alıyorsunuz! Eğer, şimdiye kadar bu imkânı sağlamış olsaydınız, o primle, o imkânı kendisine vermiş olurdunuz. O primle malullük maaşını doğru dürüst karşılayamıyorsunuz. Biz, o konuyu çok daha iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, daha dün, gelirken, Kulu'da, benim vatandaşım diyor ki: "Efendim, ben, Bağ-Kurlu esnafım; eczaneye gittim, eczacı bana ilaç vermedi. Niye diyorum 'efendim, ödenek yok, paramızı alamıyoruz' ve dolayısıyla yüzgeri edildim; ne yapacağım?!" Bu durumu, özellikle Sayın Bakana da intikal ettiriyorum. Sayın Bakanım, hakikaten, şu anda, Bağ-Kurlu esnaf, sigorta hastanelerinden gönderilen reçetenin karşılığı ilacı eczanelerden doğru dürüst alamıyor. Eczacı ilaç vermiyor. Vermeyişinin sebebine de "ödenek yok" diyor. Bunu, sizlere duyurmayı özellikle bir görev kabul ediyorum ve dolayısıyla, o esnafımızın bu şikâyetinin bir an önce giderilmesi...

Onun için, değerli arkadaşlarım, şu Mecliste konsensüs sağlandığı zaman, gördük ki, fevkalade güzel neticeler aldık. Bu Meclis, Trafik Kanununu, büyük bir çalışma ortaya koyarak en güzel bir şekilde çıkardı. Birçok konuda, yaptığımız ittifak neticesinde ve çalışmalarımızı birleştirerek doğruyu bulduğumuz zaman, gördük ki, bu ülkeye fevkalade güzel hizmetler verdik. Grubu bulunan bütün siyasî parti grup başkanvekilleri bir araya gelsinler -zaten bir araya gelmişsiniz, diğer arkadaşlarımız da bir araya gelsinler- daha mükemmel bir metin hazırlasınlar ve mükemmeli yakalayalım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Komisyonda ne yapmışlar?

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Komisyonda da bu mükemmeliyeti yakalayamadınız işte.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Devri iktidarınızda ne yapıldı?..

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Devri iktidarımızda yapılan güzel bir iş...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yapılan iş ortada...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Yapılan iş bizim zamanımızda yapılmış; ama, şu anda sağlık güvencesine kavuşturulması...

O sebeple değerli arkadaşlarım, benim sizden ricam, istirhamım, güzel, mükemmel bir metin üzerinde, geliniz, birleşelim ve dolayısıyla, bu konuda mükemmeliyeti yakalayalım ve tarım kesiminde kendi adına çalışan bu vatandaşlarımızın -20 milyonu aşkın vatandaşımızın- bu güvenceye bir an önce kavuşturulması için bütçeden kaynağını da bulalalım. Yoksa, onların karşısına çıktığımız zaman, yapmacık bir şekilde "efendim, biz, sizin için sağlık sigortasını çıkardık" diyerek meseleyi geçiştiremeyiz. Öyleyse ne yapalım? İşte, buyurun: "Kanunu çıkardık; ama, bütçede kaynağını da bulduk" diyebilelim. Mesele budur. Onun için, ben Sayın Bakandan da, Sayın Komisyondan da bunu rica ediyorum. Geliniz, bu kanun teklifini geri çekelim ve önümüzdeki hafta, hemen müşterek metni hazırlayalım ve güzeli yakalayalım ve bütün gruplar bir araya gelsin, bütçe ve kaynak bulsun ve dolayısıyla, daha mükemmel bir metin hazırlayarak, önümüzdeki hafta Meclisimizden bu kanunu bir an önce çıkaralım.

Bu duygu ve düşüncelerle, bütün arkadaşlarıma beni dinlemek lütfunda bulundukları için teşekkür ediyor; Sayın Başkanı ve değerli arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahıslar adına, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Zerrin Yeniceli, Sayın İlyas Yılmazyıldız söz istemişlerdir.

Sayın Cevat Ayhan, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; müzakeresi devam eden 747 sıra sayılı çiftçilere sağlık sigortası hizmetlerini getiren fevkalade hayırlı bir kanun teklifi üzerinde konuşmak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifiyle, Türkiye nüfusunun yarısını teşkil eden -ki, bu tespit doğrudur, istatistiklerde her ne kadar köy nüfusu yüzde 37, yüzde 38 mertebesinde gösterilse de, bugün kasaba dediğimiz 2 bin beldede ve birçok ilçede yaşayan insanlar da yine tarımla geçinmekte, ziraî meşguliyetle geçimlerini sağlamaktadırlar; onun için Türkiye nüfusunun yarısı bugün tarıma bağlıdır- bu zümreye, vatandaşlarımızın yarısına sağlık hizmetlerini götürüyoruz. Bu hizmet, çok talep edilen bir hizmettir. Bendeniz muhtelif zamanlarda köyleri sık sık ziyaret ederim -Fazilet Partisi olarak 145 milletvekiliyle Tükiye taraması yapmıştık ve 80 ili, 800 ilçeyi taramıştık- en son eylül ayında Kocaeli'nde ve Yalova'da bazı köyleri ziyaret etmiştim. Gittiğim köylerde ve en son da geçtiğimiz ekim ayı içinde kendi ilimde, Sakarya'da ziyaret ettiğim 25 köyün hemen hemen hepsinde önüme getirilen mesele "sayın milletvekilim, bizim sağlık sigortamızı ne zaman getireceksiniz" sorusu olmuştur. Hatta şunu da söylemiştir çiftçi vatandaşlarımız "Ben, geçimimi şöyle veya böyle sağlıyorum, geçiniyorum; ama, bir ameliyata veya ağır bir sağlık tedavisine ben veya aile efradımdan biri maruz kaldığı zaman bunun altından kalkamıyorum."

Şimdi, geriye dönüp hatırlıyorum, geçmiş yıllarda yine, bilhassa çiftçi çevrelerinden, sosyal güvenlikte sağlık hizmetlerinden fayadalanamayan çevrelerden gelip, oğlunun ameliyatı için, kalp ameliyatı için veya aile efradından birinin ameliyatı için "ben ne yapayım, tarlalarımı satsam para yetiştiremem, ineklerimi satsam para yetiştirimem" diye fevkalade sıkıntıya düşen vatandaşlarımızla karşılaşmışızdır, bazı hastaneleri aramışızdır, Vakıf Gurabayı aramışızdır; acaba oradan -bir hayır kurumundan- bunlara destek olur mu diye. Tabiî, yeşil kart yeni geldi ve yeşil kartın da herkese teşmil edilecek şekilde, geniş şekilde uygulandığını ve bütün dertlere deva olduğunu söylemek mümkün değil.

Bu zümrenin bir kısmı ne yapıyor; eğer sosyal güvenliği yoksa, sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorsa, ilaçlarını, sosyal güvenliği olan bir komşusuna veya arkadaşına yazdırıyor. Bu çok yaygındır, bunu SSK ve Emekli Sandığı yöneticileri bilirler. Bu, âdeta bir sosyal dayanışma olarak görülüyor ve sosyal güvenliği olanlar, sosyal güvenliği olmayanların ilaçlarını kendi reçetelerine yazdırıp, temin etmeye çalışıyorlar; ama, bir ameliyat olduğu zaman veya ağır bir hastane tedavisi olduğu zaman, bunun altından kalkmaları mümkün olmuyor.

Onun için, getirilen bu teklif fevkalade hayırlıdır ve memleketimiz nüfusunun yarısını teşkil eden çiftçilerimizin acil ihtiyacıdır. Herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkarmış olduğu -inşallah kısa zamanda çıkarırız- en hayırlı kanunlardan biri olacaktır. Hepsi hayırlıdır; ama, acil ihtiyaç bakımından, beklenen bir kanun olduğu için bunu söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, burada çiftçilerin iktisadî ve sosyal durumunu dikkate almaya mecburuz. Bugün memleketimizde, çiftçiler, en fakir zümredir. Bakın, elimde istatistikler var; bunlara baktığınız zaman -bir ara merak ettim, çıkardım- bizde çiftçilerin durumu nedir, Avrupa Topluluğunda çiftçilerin durumu nedir: Avrupa Topluluğunda, 372 milyon nüfusta 21 milyon çiftçi vardır, Türkiye'de ise, 63 milyon nüfusta -aşağı yukarı yarısı çiftçidir- sadece köy nüfusunu alsanız bile 27 milyon çiftçi vardır. Avrupa Topluluğu kendi çiftçilerine çeşitli kaynaklardan destek vermektedir. Bizim çiftçilerimizin millî gelirini hesapladığınız zaman, fert başına millî gelir -tarımda çalışanlar için söylüyorum- bizde bin dolardır. Genel ortalama 3 bin dolar olduğu halde, Türkiye ortalamasının üçte biridir; yani, çiftçiler, memleket ortalamasının üç misli daha fakir zümresidir, üç defa daha fakir zümresidir. Buna rağmen, biz, çiftçilere fazla bir yardım yapamıyoruz. Avrupa Topluluğunda çiftçilerin millî gelirden aldığı payı hesapladığınız zaman, bunun, çok yüksek mertebede, 20-30 bin dolar mertebesinde olduğunu görmektesiniz.

Bu nasıl sağlanıyor: Topluluğun bütçesinden, çok ciddî miktarda kaynak -aşağı yukarı 130-140 milyar dolar- birkısmı tüketici desteği, birkısmı üretici desteği olmak üzere 130 küsur milyar dolar mertebesinde kaynak çiftçilere transfer ediliyor. Çiftçilerde maliyet yüksekse, onların pazarda mallarını satabilmek için, yüksek maliyeti rekabet şartlarına getirebilmek için sübvansiyonla destekleniyorlar. Tüketiciler de, tüketim maddelerini pahalı almasın diye, aynı şekilde, yine, çiftçilerin mallarının ucuz satılabilmesi için sübvanse edilmektedir.

Bu rakamlara baktığınız zaman -hemen ifade edeyim- Türkiye'de nüfus başına, gerek üretici desteği gerek tüketici desteği olarak bizim çiftçilere verdiğimiz devlet yardımı -zaman zaman etrafında gürültü koparılan, piyasa ekonomisine uymuyor, çiftçilere fazla destek oluyorsunuz, ürün desteği diye gürültü koparılan bu meselede- verdiğimiz bütün para, yılda, çiftçi nüfusu başına 243 dolardır. Avrupa Topluluğunda ise bu, 5 700 dolardır; yani, bizim yaptığımız yardımın 20 mislidir.

Şimdi, benim çiftçim, faraza Sakarya'da veya Samsun'da veya Adana'da mısır üretmiş. Mısır, piyasada 30 bin lira, onun maliyeti 60 bin lira. Ne yapacak bu çiftçi: Seneye mısır ekmeyecek veya zarar edecek. Mazot parasını, gübre parasını, masrafını çıkaramazsa çiftçilik ayakta durabilir mi? Onun için, çiftçilere götürdüğümüz sağlık hizmeti, fevkalade isabetli bir sağlık hizmetidir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, köyde yaşayan insanlar geçimlerini ziraattan, çiftçilikten çıkaracaklar, onlara, şehirdeki insanlar gibi sosyal güvenliği temin edemezsek, köyde yaşayan insanın içmesuyunu, kullanma suyunu, üzerinde gelip gideceği yolunu, arazisinin sulamasını, drenajını birtakım projelerle önplanda ele alıp, onları geçinecek seviyeye getiremezsek, onların içtimai seviyelerini, sosyal seviyelerini memleket ortalama seviyesine yaklaştıramazsak, bu insanlar devlete de Meclise de küserler; onun için bunlara yardım etmeye mecburuz; ama, ben bunu söylerken, hemen dönüp, dünkü büe müzakerelerinde köy hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımızın feryadını burada dile getirme durumundayım, bakın köy hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanı "bana, 1998'de verilen para bu sene veriliyor; bu, 1998'de verilen paranın yarı yarıya inmesi demektir, ben hiçbir köyün suyunu, hiçbir köyün yolunu yapamam, başlamış olan projeleri devam ettiremem, yeni projelere başlayamam, hatta makinelerin bakımını dahi yapamam" diye feryat etmiştir. Zannederim önergeyle kendilerine 17 trilyon mertebesinde bir destek sağlanmıştır; ama bu sadra şifa değildir.

Değerli arkadaşlar, köye giden hizmetleri entegre olarak ele almak, hatta bir köylü bakanlığı kurmak Türkiye'nin yıllardan beri konuştuğu meseledir. Bu bakanlığın içinde, tarımla ilgili hizmetleri de, altyapıyla ilgili hizmetleri de, bütününü birleştirirsiniz ve kabinede köylünün meselelerinden sorumlu tek bir bakan, Türkiye'nin yarısının meselelerini takip eder ve değerlendirir. Evet, köylerde yaşayan insanların eğer geçim seviyelerini dikkate alacak, sosyal şartlarını dikkate alacak olan projeleri süratle ele alıp da bunları geliştirmezsek, köyler, şehirlerin banliyölerine gecekondu bölgeleri olarak gelirler, bunun maliyeti de memleket ekonomisine çok daha fazla olur. Onun için, akıllı yol şudur:

19 uncu Dönemde de kendi 500 köyümü gezdim, şimdi de ziyaret ediyorum, gördüğüm manzara şudur. Biz, eğer memleketin yarısı geçinecekse, yaşayacaksa, yiyecekse, içecekse, giyinecekse ya bunları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti.

Size 1 dakika daha eksüre veriyorum.

CEVAT AYHAN (Devamla) – ... çalışmadan yaşatacağız veya bunları, ekime dikime, tarıma özendirecek şekilde, gerek sağlık hizmetlerinde gerek yollarında, sularında, tarım altyapılarında ve taban fiyatlarında destekleyeceğiz ve bunlar çalışmaya özenecekler.

Burada iftiharla ifade edeyim ki, 54 üncü Hükümet zamanında, biz, fındığa da, pancara da, tütüne de, bütün tarım ürünlerine fevkalade iyi destek verdik. Köy Hizmetleri Bakanlığının raporunda da, 1997 yılında köy altyapısına en büyük yatırım verildiği ifade edilmektedir. Diğer yıllara baktığınız zaman, bütçenin tamamı maaşlara gidiyor ve yatırıma giden pay yüzde 20-30 mertebesindedir. İnşallah, bu Hükümet ve gelecek hükümetler de, köylünün meselesini dikkatle ele alırlar, acil olarak ele alırlar ve bu vatandaşlarımızın da yüzü güler, devletinden, Meclisinden, hükümetinden memnun hale gelirler.

Sözlerimi bitirir, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Efendim, Sayın Hükümet ve Komisyonun söz talebi var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümetin söz talebi var; buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 20 dakika efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önce konuşan Sayın Cevat Ayhan'ın, konunun önemini çok güzel ortaya koyan konuşmasında da belirttiği gibi, Türkiye'de, nüfusun çok önemli bir bölümü kırsal kesimde, köylerde yaşamaktadır ve bu kesim, tarımsal faaliyetlerle uğraşmaktadır.

Tarım işletmelerinde işçi olarak faaliyet gösterenlerin sosyal güvenliği, 2925 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından; tarımda kendi adına ve hesabına çalışanların sosyal güvenliği ise, 2926 sayılı Kanun uyarınca, esnaf, sanatkâr ve diğer bağımsız çalışanların sosyal güvenliğini sağlamak üzere 1479 sayılı Kanunla kurulan Bağ-Kur tarafından sağlanmaktadır.

2926 sayılı Kanunla ilgili uygulama, 29.5.1984 tarihinde başlatılmış olup, bu Kanuna tabi sigortalılara, sadece yaşlılık, malullük ve ölüm sigortası yardımı yapılmaktadır. Oysa, sağlık sigortası yardımlarını da kapsamayan bir sigortacılık uygulamasını, çağdaş sosyal güvenlik uygulaması anlayışı içinde değerlendirmek mümkün değildir.

Öte yandan, tarım işçileriyle ilgili 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalılara, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılara ve bunların hak sahiplerine ise, Bağ-Kur tarafından sağlık sigortası yardımları yapılırken, uygulaması Bağ-Kur tarafından yapılan 2926 sayılı Kanuna tabi tarım sigortalılarına sağlık yardımı verilmiyor olması, bir başka haksızlığı ve eşitsizliği gündeme getirmektedir.

Sağlık sigortasının tarım kesiminde uygulanmıyor olması, haksızlık ve eşitsizlik yaratmakta ve bu kesimin sigorta kapsamına girmekten kaçınmasına ya da primlerini geciktirmelerine veya hiç ödememelerine yol açmaktadır. Yani, bir haksızlık, sonuçta, devletin önemli ölçüde zarar görmesi sonucunu da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla tarımda, kendi adına ve hesabına çalışanların, 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalı olmaları zorunlu olmasına karşın, bu kesimde çalışanların henüz, ancak yüzde 20'si kavranabilmiştir; çünkü, Devlet İstatistik Enstitüsünün 1991 yılı tarım sayımı sonuçlarına göre, Türkiye'de tarım işletmesi sayısı 4 milyondur. Bugün itibariyle Bağ-Kur'a tabi aktif tarım sigortalı sayısı ise 800 bin dolayındadır. Buradan da anlaşılıyor ki, 2926 sayılı Kanunda yer alan zorunlulukla ilgili hüküm, bu Kanuna tabi sigortalı olması gerekenlerin sisteme dahil edilebilmesi için tek başına yeterli olmamakta; bu Kanuna tabi sigortalılığı özendirici ve cazip kılacak bazı ek düzenlemelere yer verilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Teklifin yasalaşması halinde, tarım sigortalıları, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun sağlık sigortası yardımlarına ilişkin hükümleri çerçevesinde sağlık sigortası yardımlarından yararlanabilecektir, buna göre, sağlık sigortası zorunlu olacaktır. Sigortalılar, bulundukları basamakların gösterge rakamlarının yüzde 12'si oranında ayrıca sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. Sağlık sigortasından yararlanabilmek için, sigortalıların 8 ay sağlık sigortası primi, staj süresiyle diğer prim borçlarını ödemiş olmaları gereklidir. Sayın Bekir Kumbul, konuşmasında, ya ödemezlerse; devlet mi ödeyecek diye sordu; hayır, ödemezlerse, sağlık sigortası yardımlarından yararlanamayacaklardır. Sağlık sigortası yardımlarından tarım sigortalıları ile bunların eşleri, çocukları ve anne-babaları, ölüm aylığı alanlar yararlanabileceklerdir.

Bağ-Kur tarafından verilen sağlık hizmetleri, halen, Sağlık Bakanlığına bağlı bütün hastanelerle bazı Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneleri, 21 adet üniversite hastanesi, KİT ve belediye hastaneleri, meslek odaları tabiplikleri, Kızılay dispanserleri ve vakıf hastanelerinden, tüm teşhis ve tedavi dalında, ayrıca 9 özel hastaneyle kalp ve damar cerrahisi alanında, 44 diyaliz merkeziyle de diyaliz tedavisi konusunda paket programlar çerçevesinde yapılan protokollerle hizmet satın almak suretiyle yürütülmektedir.

Ayrıca, Bağ-Kurla anlaşması olmayan bütün resmî kurum ve kuruluşlarda yapılan tedavi bedelleri, sigortalılar tarafından ibraz edilen faturalara göre Sağlık Bakanlığı fiyat tarifesi üzerinden karşılanmakta; anlaşması bulunmayan özel sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavi bedelleriyse, tedavinin aciliyetinin Bağ-Kur sağlık kurulunca kabulü halinde, yine Sağlık Bakanlığı fiyat tarifeleri esas alınarak karşılanmaktadır. Bu hizmetlerin kapsamını ise ayakta ve yatarak yapılan tedavi, tüm teşhis ve tedavilerin ortez, protez bedellerinin gözlük cam ve çerçeve bedellerinin, diş protez bedellerinin ve tedavi için gerekli iyileştirme vasıtalarının bedellerinin karşılanması oluşturmaktadır.

Teklifin yasalaşması halinde 2926 Sayılı Kanuna tabi sigortalılara da, yukarıda belirtilen çerçevede sağlık yardımı verileceğinden, bu kanuna tabi mevcut sigortalılara prim ödeme alışkanlığı kazandırılacak, sigortalı olması gerekenlerin sisteme dahil olmaları özendirici hale getirilerek sigortalı sayısı artırılacak ve sonuçta, diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi sigortalılarla, bu kanuna tabi sigortalılar arasında mevcut olan eşitsizlik de giderilmiş olacaktır.

Önceki konuşmacılar tarafından aktuaryel hesabı yapıldı mı, yapılmadı mı gibi bazı tereddütler ortaya konuldu. Tam olarak aktuaryel hesabı yapılmıştır, üzerinde çok titiz bir çalışma yapılmıştır. Bu titiz çalışmanın sonuçları, hazırladığımız iki yasa tasarısının içerisinde zaten var; fakat, konu o kadar önemli ki, arkadaşlarımız, bu hükümleri çekerek, teklif haline getirdiler. Konu son derece önemli. Bu kanun tasarılarının çıkıp çıkmayacağı, önümüzdeki yasama takvimi, erken gelen erken seçim... O bakımdan, bu önemli düzenlemenin yasalaşması gerekiyordu.

1999 yılında, Bağ-Kur bütçesine hiçbir yük gelmeyecektir; çünkü, belli bir staj süresi vardır. Bunu izleyen yıllarda, ortalama 2 milyon lira prim karşılığı, kişi başına ortalama 3 milyon liralık sağlık sigortası yardımı yapılıyor. Bunun hesabı yapıldı; fakat, Bağ-Kurla ilgili çok ciddî hazırlanmış, ciddî çalışılmış bir reform tasarımız var. Bu yasama döneminde bu reform çıkmayabilir; çünkü, yasamanın gündemi ortadadır, bellidir; ama, seçimden sonra kim iktidar olursa olsun, bu hazırlıklar muhakkak değerlendirilecektir; yani, 1999 yılı içerisinde bu reform gerçekleştirilecektir.

Dolayısıyla, buradan gelecek yükü, yük saymamak da gerekiyor. Bağ-Kur'un finansman açığı verdiği gerekçesiyle, Bağ-Kur tarım sigortalılarına sağlık sigortası hakkı tanınmasına karşı çıkılmasını, doğru bir yaklaşım olarak da görmüyoruz. Her şeyden önce, emeklilik sigortasıyla sağlık sigortasını da birbirinden ayrı düşünmek gerekir.

Bugün, sağlık sigortası bakımından, ülkemizdeki genel duruma baktığımızda, şöyle bir durumla karşılaşıyoruz: Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur, üyelerinden sağlık sigortası primi alarak, yaklaşık 35 milyon vatandaşımıza sağlık hizmeti vermektedir. 1998 yılında, her iki kurumun toplayacağı sağlık sigortası primi toplamı 404,1 trilyon lira olacaktır; bu kurumların yapacağı sağlık harcaması ise, 552 trilyon liradır. Böylece, 35 milyon vatandaşımızın sağlık hizmetleri için, devlet, sadece 148,6 trilyon liralık sağlık sigortası açığını kapatmak suretiyle katkıda bulunmaktadır; yani, sağlık anlamında, 35 milyon yurttaşımıza devletin katkısı 148,6 trilyon liradır. Buna karşılık, devlet, sağlık primi almadığı memurlar, bunların emeklileri ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlardan -yani, yeşil kartlılardan- oluşan yaklaşık 25 milyon yurttaşımız için, bu yıl, 800 trilyon lira dolayında sağlık harcaması yapmıştır -1998 yılı bütçesinden çıkan rakamlara göre- yani, bir yandan siz, 35 milyon yurttaştan prim alıyorsunuz ve yaklaşık 150 trilyon liralık bir katkıda bulunuyorsunuz, diğer yandan, geriye kalan 25 milyon yurttaştan hiç prim almıyorsunuz, 800 trilyon lira katkıda bulunuyorsunuz!

Devlet, elbette, memuruna ve sosyal güvencesiz yurttaşına bakmalıdır; ancak, aynı zamanda, sosyal güvenlik kuruluşlarına "kara delik" zihniyetiyle de yaklaşmamalıdır.

Sosyal güvenlik, esasında, gelirin yeniden dağılımını sağlayan en etkili araçlardan biridir; dolayısıyla, sosyal güvenlik kuruluşlarına devlet katkısı, toplumun gelir düzeyi en düşük kesimlerine yapılan bir gelir transferinden ibarettir. Gelişmiş bütün Batı ülkelerinde devlet, sosyal güvenlik sistemine, düzenli olarak, önemli miktarlarda katkıda bulunmaktadır. Belirtmek gerekir ki, sağlık sigortası uygulamasında, uzun vadeli sigorta kollarını oluşturan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalılığından farklı olarak, insanlar, ödedikleri primlerin karşılığını derhal alabilmekte, sağladığı yararları somut olarak görebilmektedir. Bu da, sosyal güvenlik kuruluşlarına, yurttaşların ilgisini artırmaktadır. Nitekim, 1984 yılında başlatılan ve 1994 yılından bu yana bütün yurtta uygulanan Bağ-Kur tarım sigortasıyla, bugüne kadar 800 bin kadar çiftçimiz sosyal güvenlik kapsamına alınabilmiştir. Bağ-Kur tarım sigortası emeklilerinin sayısı ise 80 bin kadardır. Oysa, Bağ-Kur tarım sigortası kapsamına girmesi gereken çiftçi sayısının 3 milyondan fazla olduğu hesaplanmaktadır. Öte yandan, Bağ-Kur tarım sigortalılarının yaklaşık yüzde 60'ı hiç prim ödemeyenlerden oluşmaktadır; Bağ-Kur'a hiç prim borcu bulunmayan çiftçi sigortalıların oranı sadece yüzde 2,5 dolayındadır. Çiftçilerimiz, Bağ-Kura, aspirin dahi alamadıkları bir sosyal güvenlik kuruluşu olarak bakmaktadır bugüne kadar. Bu asıl kara lekeyi bugün kaldırıyoruz ortadan.

Sağlık sigortası hakkının tanınmasıyla, Bağ-Kur tarım sigortalılarının sayısında artış olacağı gibi, tarım sigortalılarından yapılan prim tahsilatının artacağı, çiftçilerimizin Bağ-Kura daha fazla ilgi göstereceği tahmin edilmektedir.

21 inci Yüzyıla yaklaştığımız şu yıllarda, esasen, bir ülkede geniş bir kesimin sağlık sigortası kapsamı dışında olması, sosyal devlet anlayışı ve dünyanın ulaştığı sosyal güvenlik düzeyiyle bağdaşan bir durum değildir. 1996 yılı itibariyle, ülkemizde 42 milyon 400 bin kadar vatandaşımız, yani, nüfusumuzun yüzde 68,1'i sağlık hizmetleri kapsamında bulunmaktadır. Bağ-Kur tarım sigortalıları için sağlık sigortası uygulanmasına başlanmasıyla, zaman içinde, tarım sigortalı sayısının 3 milyonu aşacağı, bunların aile bireyleriyle birlikte, yaklaşık 10 milyonluk bir nüfus kesiminin daha, sağlık hizmetleri kapsamına alınmış olacağı hesaplanmaktadır. Böylece, sağlık hizmetleri kapsamındaki nüfusun oranı yüzde 84,2'ye yükselecektir.

Bu şekilde, sosyal güvenliğin kapsamını artıran bir yasayı çıkarmanın şerefi de, bütün partileriyle Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Komisyon herhalde konuşmayacak, değil mi efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – İkinci kişisel söz, Adana Milletvekili Sayın Sıtkı Cengil'e ait.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 747 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hemen sözlerimin başında, bu düzenlemenin, hayırlı bir düzenleme, çiftçimizin beklediği bir düzenleme olduğunu peşinen belirtmek istiyorum. Dolayısıyla, vesile olan bütün arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

Tabiî, bununla beraber, birkaç tespiti yapmakta da fayda mülahaza ediyorum. Benden önce konuşan arkadaşlarımın da belirttiği gibi, nüfusumuzun takriben yüzde 45'i tarımla uğraşmaktadır. Halbuki, gelişmiş ülkelere baktığımız zaman, bu oran, yüzde 10'lar civarındadır. Maalesef, ülkemizde, tarımla uğraşan insanlar sosyal güvenceden de yoksundurlar. Tabiî, sadece sosyal güvenceden yoksun değiller; millî gelirden en az pay alan kesim, maalesef, çiftçi kesimidir, köylü kesimidir. Fert başına ortalama 3 bin dolar düşerken, çiftçinin bundan aldığı pay 1 000 dolar civarındadır.

Ülkemizde, sulanabilir arazinin bugüne kadar ancak yarısına su götürülebilmiş; ama, o yarısı da -maalesef, çiftçimiz bilinçlendirilmemiştir- bilinçsiz bir şekilde sulanmaktadır.

5 milyon ton kimyevî gübre kullanılıyor ülkemizde; ama, 10 seneden beri bu 5 milyon ton kimyevî gübrede bir değişiklik olmamış, ufak tefek değişiklikler olmuş; fakat, normalde herhangi bir değişiklik olmamış; halbuki, gelişmiş dünya ülkelerinde, bu, çok daha fazladır.

Tarımdaki büyüme hızı da diğer sektörlere göre maalesef oldukça düşüktür; hatta, 1999 programına baktığımız zaman, genelde yüzde 3 büyüme hızı tespit edilirken, öngörülürken, tarımdaki büyüme hızı yüzde 1 civarında tespit edilmiştir, yüzde 1 civarında öngörülmektedir. Tabiî, bunun açıkça manası şudur: Geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de çiftçimiz ezilecek, bu sene de çiftçimiz millî gelirden en az pay alan kesim olacaktır; bu, açıkça bunu göstermektedir, bütçedeki düzenleme de bunun açık kanıtıdır.

Değerli arkadaşlar, çiftçi, bir sene boyunca uğraşır, didinir, yaz kış demeden çalışır ve tabiri caizse, hasat mevsimini bir bayram günü olarak bekler; ama, maalesef, hükümetlerin uygulamış oldukları yanlış politikalardan dolayı, o bayram günü çiftçimize, köylümüze zehir edilmekte ve çiftçimiz, köylümüz o günde sevinmesi gerekirken, hasada başlarken kara kara düşünmekte, ürettiğini ne yapacağının, nereye satacağının sıkıntısı çekmektedir.

İşte, geziyoruz, görüyoruz, domatesi tarlada kalıyor, pamuğu tarlada kalıyor, pancarı tarlada kalıyor, buğdayı tarlada kalıyor. Ben, bunun açık örneğini kendi seçim bölgemden vermek istiyorum. Bugünlerde Adana'ya yolu düşen arkadaşlarımız şu manzarayla karşılaşırlar; ofislerin önünde yüzlerce kamyon sıra beklemektedir. Pamukçu arkadaşımız Çukobirlik'in önünde beklemekte, esnafın kapısında beklemekte, ürettiği malını satamamaktadır. Hatta, geçen gün, Ceyhan İlçemizi dolaşıyordum; Ceyhan İlçemizin şehir merkezi kamyonlarla dolmuş. Oradaki arkadaşlara dedim ki "Nedir bu kamyonlar, şehir içinde ne arıyor, çarşı ortasında bu kamyonlar ne arıyor?" Dediler ki "Efendim, köylü, biçtiği mısırını Ofise satabilmek için günlerce sıra bekliyor; günlerce kamyonlar burada yatıyor ve köylü, bu yatan kamyona da ne yapıyor; milyonlarca lira gece yatma parası ödüyor."

Değerli arkadaşlar, 55 inci Hükümetin çiftçiyi getirdiği durum budur. Pamuk üreticisinin durumu bundan daha iç açıcı değildir, pancar üteticisinin durumu bundan daha iç açıcı değildir. Pamuğa -Çukurova pamuğu için söylüyorum, diğer bölgeler değişikti- 160 bin lira taban fiyat verildi; ama, Çukurova'da Allah'ın hiçbir kulu pamuğunu 160 bin liraya satamadı. Hatta, geçen sene, pamuk 120 bin liraya satılıyordu. Bu sene ne yaptılar; 120 bin liraya bile satamadılar.

GAP Bölgesinde de durum öyledir. Geçen günlerde, Partimizin düzenlemiş olduğu bir yurt taraması vesilesiyle GAP Bölgesine gittim. GAP'a suyu yeni götürmüşüz; övünç vesilemiz ve çiftçi de pamuk ekmiş; ama, sayın milletvekilim, GAP'taki insanların bize söylediği şu: "Biz, bu pamuğu ektik; ama, bu pamuğu nereye satacağız, nereye vereceğiz, bunu kim alacak bilemiyoruz ve bir dahaki seneye de pamuk ekmeyeceğiz, ne ekeceğimizi de bilemiyoruz." Değerli arkadaşlar, bu insanları suyla yeni tanıştırmışsınız, su götürmüşsünüz. GAP, evet, övünç vesilemizdir; ama, yanlış politikalarınızdan dolayı ne yapmışsınız; bu insanları bin pişman etmişsiniz. Bunlar bütün çiftçilerin sıkıntıları.

Yine, başka bir örnek: İşbaşına geldiğiniz gün, kredi faizleri yüzde 45 civarındaydı; siz geldiniz, bunu, yüzde 80'lere çıkardınız. Peki, bu çiftçinin, bu faizi karşılayabilecek durumu var mıdır?

Yapılan bir başka yanlış -zaman zaman burada görüyorum- ilgili sayın Bakan, her ne zaman, konuyla ilgili gündemdışı konuşma yapıldıysa veyahut da taban fiyatlarıyla ilgili konu gündeme geldiyse, çıkıyor şunu söylüyor: "Dünya piyasasında bu ürünün fiyatı şudur, falan ülkede bu ürünün fiyatı şudur, biz de şu kadar dolar vermişiz." Bu, doğrudur; ama, bir başka doğru daha var; o doğruyu niye göremiyorsunuz? O doğru da şudur: Çiftçimiz de dönüp, böyle konuşanlara diyor ki "efendim, dünyadan örnek verdiğiniz o insanların, tarımda bir birim fiyatına elde ettikleri hasadı, elde ettikleri kazancı, acaba, Türkiye'dekilerle karşılaştırdığınız zaman vicdanen rahat mısınız, değil misiniz? Bunun tespitini yapmak lazım. Şunu ylemek kolaydır: Efendim, Avrupa Birliği çiftçisinin, işte, pamuğu şu kadar dolardır, buğdayı şu kadar dolardır; ama, o kadar dolardır da, bunu söylüyorsunuz, bunu açık açık ortaya koyuyorsunuz da, bir birimin maliyetini niye ortaya koyamıyorsunuz, girdi fiyatlarını niye ortaya koyamıyorsunuz vehayut da o çiftçinin bir birimden elde ettiği gelirle, Türkiye'deki benim çiftçimin bir birimden elde ettiği geliri niye karşılaştırmıyorsunuz? Bunu da karşılaştıracak olursanız, dürüst davranmış olursunuz.

Yine, zaman zaman, burada, değişik arkadaşlarımız, Çukurova çiftçisinin derdini dile getirirken, pamuk üreticisinin derdini dile getirirken, hep gördüğüm, Sayın Sanayi Bakanı çıkıp konuşuyor. Sanayi Bakanı açısından yahut da sanayici açısından çiftçinin derdini o arkadaşlarımız dile getirmiyor ki, çiftçi açısından, tarım açısından dile getiriyorlar. Sayın Tarım Bakanı niye çıkıp da konuşmuyor? Sayın Tarım Bakanı çıkıp, niye, yaptıklarını müdafaa edemiyor, bir şey söyleyemiyor?

Değerli arkadaşlar, bütün bunlar Türkiye'nin gerçekleridir. Eğer Türkiye'nin kalkınmasını istiyorsak, eğer Türkiye'nin yüzünün gülmesini istiyorsak, bu alanda faaliyet gösteren, bu alanda ekmek yiyen yüzde 45 civarındaki insanımızı gözardı etmemiz mümkün değildir. Bugüne kadar sağlık hizmetlerinden de yoksundular. İnşallah, bu kanunun çıkmasıyla, bu düzenlemeyle, bu insanlarımız, hiç olmazsa sağlık güvencesine kavuşurlar. Tabiî, sağlık güvencesine kavuşurken de, bugün Sosyal Sigortalarda, bugün Bağ-Kur kuyruklarında çekilen sıkıntıların, bu insanların başına da gelmemesini özellikle temenni ediyoruz ve bununla ilgili önlemlerin de alınması lazım.

Bir başka hususu daha belirterek konuşmamı noktalayacağım; o da şudur: Çiftçimizin bir sıkıntısı. Çiftçinin götürdüğü ürün ne olursa olsun, Bağ-Kur primi ne olursa olsun, götürdüğünüz her üründen yüzde 1 Bağ-Kur primi kesiliyor; bu da yanlıştır. Belki "efendim, ürününü satarken kesiliyor, sonra, Bağ-Kur'a gittiği zaman borcu yoksa iade ediliyor" denilebilir; fakat, o iadeyi alana kadar bir sürü zaman geçiyor, bu geçen zaman zarfındaki kayıptan dolayı da kendisine herhangi bir şey ödenmiyor. Bunun da, Hükümet tarafından düzeltilmesini ümit ediyorum.

Bu kanunun çiftçimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor ve hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TARIMDA KENDİ ADINA VE HESABINA ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. – 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Sağlık sigortası kapsamı

EK MADDE 1. – Sağlık sigortası yardımlarından bu Kanuna tabi;

a) Sigortalılar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, anne ve babaları,

b)Yaşlılık ve malûllük aylığı alanlar ile eş ve bakmakla yükümlü oldukları çocukları, anne ve babaları,

c) Ölüm aylığı almakta olanlar,

Yararlanırlar.

Bu Kanuna tabi olarak sağlık sigortası yardımlarından yararlanacaklar hakkında; 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanunun; ek 11 inci maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü fıkraları, ek 12 nci, ek 13 üncü, ek 14 üncü, ek 15 inci, ek 16 ncı, ek 17 nci, ek 18 inci ve geçici 7 nci maddelerinin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Veysel Candan; şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın İlyas Yılmazyıldız, Sayın Zerrin Yeniceli, Sayın İsmail Özgün söz istemişlerdir.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 747 sıra sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela, teklifin hazırlanmasında emeği geçen ve biraz sonra da oylarıyla -öyle tahmin ediyorum ki- onay verecek olan değerli milletvekili arkadaşlarımı Türk çiftçisi adına şimdiden tebrik etmek istiyorum.

Aslında tasarı, 8 Ekim 1996 tarihi itibariyle Bakanlar Kuruluna 54 üncü Hükümet döneminde sevk edilmiş, yeni Hükümet de çiftçilerimizin lehine olduğu düşüncesiyle getirmiştir. Ben, daha önce konuşan arkadaşlarımın söyledikleriyle tekrara girmemek üzere çok kısa özet bilgi arz edeceğim efendim.

Kanun, şüphesiz ki birtakım eksiklikleri içermektedir. Özelikle, basamak yükseltme, askerlik borçlanması ve sosyal yardım zammı gibi konularda eksikliği olmasına rağmen, aslında bu teklifin genel sağlık sigortası içerisinde ele alınması gerekirdi diye düşünüyorum.

Türkiye'de sağlık reformuyla ilgili birçok yasa tasarısı vardır; bunlara baktığımız zaman, 1479 sayılı Bağ-Kur, 2926 sayılı bu görüştüğümüz Kanun, 5434 sayılı Emekli Sandığı ve 506 sayılı SSK Kanunu; dolayısıyla, sağlıkta, bu kadar çok sosyal güvenlik kanunu olan bir ülke daha zannediyorum yoktur. Öyle temenni ediyoruz ki, zaman içerisinde bunlar birleştirilerek, Anayasanın da amir hükmü gereğince bütün insanlarımızın sağlıklarıyla yakından ilgilenmek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, evvela, sağlık hizmetleri çok pahalı hizmetlerdir. Çiftçimizin istediği, emekli maaşından önce, o zamana kadar, hastalandığında sağlık hizmetlerinden istifade etmektir. Düşününüz ki, nefritten, böbrek hastalığından diyalizde yatan bir hasta veya ömür boyu ilaca bağlı bir hastanın, tarımda çalışan bir şeker hastasının durumu çok önemlidir. O itibarla da, mutlaka bu kanun teklifinin ivedilikle çıkması lazım.

Şimdi, 1999 yılı bütçe taslağını dikkatle takip ettiğimiz zaman görülen manzara şudur: 23,6 katrilyonluk 1999 bütçesi içerisinde 9 katrilyon faiz, 5,3 katrilyon açık ve sosyal güvenliklere, yani, biraz önce konuştuğumuz 63 milyon insanın sağlık hizmetleri için ayrılan para 2,8 katrilyondur. Bu da, 1999 bütçesinin çok çarpık olduğunu ve gerçekçi olmadığını ifade etmektedir.

Ranta giden 9 katrilyon faiz, açık borçlanmada 5,3 katrilyonluk açığı da faizle ödediğimizi hesap ettiğimiz zaman, içborcun süratle artığını ve geçen yıl 6 katrilyon olan faizin bu yıl 9 katrilyona çıktığını ve sosyal güvenlik kurumlarımıza gidecek paraları tehdit eder noktaya ulaştığını üzüntüyle görmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Bağ-Kur Yasası uygulamalarına baktığımız zaman -ben 1996 sonu itibariyle rakamlar vereceğim- toplam Bağ-Kurlu sayımız 1 854 160, tarımda çalışan sigortalı sayımız 796 805, Bağ-Kurdan emekli olan sayımız da 741 601. Türkiye şartlarında, bir emekli maaşı için 2,5 kişi çalışmak durumundadır.

Şimdi, acaba, tarımda sigortalı olan bir kimsenin primi nasıl hesaplanmaktadır; bu da, aslında konumuzun temel özelliğini arz etmektedir. Aynen Bağ-Kurda olduğu gibi 1'den 12'ye kadar basamaklar var, bu basamaklar memur katsayısıyla çarpılmakta ve o katsayıya göre de prim bulunmaktadır. Bugün itibariyle, bir katsayı için, bu basamak ve memur maaş katsayısının çarpımının yüzde 15'i primi teşkil etmektedir ve dolayısıyla, bugünkü rakamlarla, birinci basamaktaki bir tarım işçisinin ödediği sigorta primi miktarı 2 476 125 liradır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, nasıl, getirdiği kanun teklifi nedeniyle Hükümeti tebrik ediyorsak, burada gördüğümüz birçok eksik ve yanlışı da ifade etmemiz gerekir.

1996 yılı itibariyle, konuştuğumuz kanunla ilgilenen kişi sayısı 796 805'tir; ancak, bunlardan 777 598'i kuruma borçlu durumdadır; yani, aslında bu kanun çıkmasına rağmen hiç uygulama görmemiş ve maalesef, doğru dürüst de hiç prim toplanmamıştır. Dolayısıyla, bakınız, 1996 yılı itibariyle, 5 trilyon 602 milyar lira prim toplanmış; alacağı miktar 49 trilyon 866 milyar lira. Şimdi, bu kanun teklifi veya bu rakamlarla bir sosyal güvenlikten bahsetmek mümkün değil; çünkü, alacağınız prim ödeneklerinin ancak yüzde 10'u tahsil edilebilmiş. Ben, burada, 1996 yılı sonu itibariyle rakamlar verdim; 1997 ve 1998'de de rakamların fazlaca değiştiğini tahmin etmiyorum.

Dolayısıyla, burada yapılacak bir işlem var: Ya bu borçlar bir defaya mahsus silinecektir... Bunlara, primlerin gecikmelerinde zam da uygulamak mümkün değildir; ancak, basamak hesaplamasında, yıllara göre memur maaş katsayıları arttıkça, artarak hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, burada yapılacak en iyi iş.. Acaba, Hükümet şunun üzerinde duruyor mu: Normal, kendini sigortalı kabul eden kişiler primlerini niye ödemiyorlar veya niye ödeyemiyorlar; yani, birtakım problemler mi var; Hükümet bu tasarıyla ilgili kendini anlatamadı mı; prim ödenmesi gereğini vurgulayamadı mı veya tahsil etmedi mi veya çiftçimizin bunu ödeme gücü yok mu. İşte, bu üç sorunun üzerinde dikkatle durup, bu teklifle birlikte buna da çözüm getirmek lazım.

Siz, şimdi, 55 trilyonluk alacağınızın 5 trilyonu tahsil edebiliyor, 50 trilyonunu almıyorsanız, alamıyorsanız, buraya teklif getirmenin de bir manası kalmaz; ancak, konuşmamın başında ifade ettim, bu teklifte emeği geçen herkese, biraz sonra oy verecek milletvekili arkadaşlarım da dahil, teşekkür ediyorum. En azından, bu teklif burada kanunlaştıktan sonra, bizi izleyen, Parlamentomuzu izleyen çiftçilerimizin, hiç olmazsa, çok acil vakalarda -bir şeker hastalığı, bir kalp hastalığı gibi- sağlık hizmeti vermeye çalıştığımız durumlarda sağlık sorunları giderilmiş olacak diye düşünüyorum.

Aslında, şüphesiz ki, en uygun olanı, yapılması en gerekli olanı, Türkiye'de sağlık reformunun tam yapılması, özel hastanelere, vakıf hastanelerine ağırlık verilmesidir.

Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığındaki tasarruf tedbirlerinin ne olduğunu Sayın Bakan çıkıp burada açıklamalıydı. Yani, bu millete sağlık hizmeti neden gitmiyor; primlerimizi zamanında neden tahsil edemiyoruz, hastanelerin durumu nedir, üniversitelerde sağlık hizmetlerinde ne tür aksamalar var, bunların ortaya konulması gerekirdi ve yargı reformu gibi, eğitim reformu gibi burada da büyük bir sağlık reformundan bahsetmek daha uygun olurdu kanaatindeyim.

Aslında, hiç yoktan iyidir mantığıyla hareket ettiğimiz zaman, inşallah, bu tek maddelik teklifin -aslında, tasarı, teklif diyoruz da, hep tek maddeyle gelip geçiyor- tek madde de olsa, 10 milyon çiftçimizi ve ailemizi ilgilendiren bu teklifin ülkemize, memleketimize ve çiftçilerimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni eder, hepinize saygılar arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Candan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Nihat Matkap.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 747 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Grubumuzun düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin sosyal güvenlik alanında karşı karşıya bulunduğu sorunların kısmen aşılması konusunda çok önemli yararlar sağlayacağına inandığım bu düzenlemenin 1 inci maddesi, bugüne kadar, tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlara, bir diğer ifadeyle, Bağ-Kura kayıtlı çiftçilere çok önemli yararlar sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Sayın Bakan, konuşmasında ifade etti; 4 milyona yakın tarım işletmesi varken, ne yazık ki, bugüne kadar, bu Kanuna tabi sigortalı sayısı 800 bin dolayındadır. Bu 800 bin dolayındaki üye de, kendi iradesiyle Bağ-Kura kaydını yaptırmamış; çoğu zaman, kendi adına düzenlenmiş olan müstahsil makbuzundan yapılan kesintiler nedeniyle, Bağ-Kur tarafından resen üye edilmiştir ve biraz önce Sayın Bakan söyledi, kendi iradesiyle prim ödeyenlerin sayısı da yüzde 10'un altındadır. Şimdi, bu kanun teklifinin yasalaşmasıyla beraber, kendi adına çalışan çiftçilerimizin Bağ-Kura kayıt yaptırmaları, eskisine oranla çok daha cazip hale gelecektir.

Eğer, çiftçilerimiz bizi dinliyorsa, bu kanun teklifinin neler getirdiğini daha açık bir biçimde, şöyle açıklayabiliriz: Aktif sigortalı dediğimiz, yani, şu an itibariyle Bağ-Kura kayıtlı çiftçilerin, hem kendileri hem eşleri hem çocukları hem de bakmakla yükümlü oldukları anne ve babaları, hiçbir bedel ödemeksizin doğrudan sağlık sigortasından yararlanacaklar, her türlü tedaviyi hiçbir bedel ödemeksizin yaptıracaklardır. Bu da, tarım kesiminde çalışan yurttaşlarımız adına çok önemli bir gelişmedir; çünkü, en ufak bir hastalık halinde, bu kadar yoksulluk çekmelerine rağmen, çoğu zaman, çiftçilerimiz, tarlalarını, traktörlerini satmak durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Yine 1 inci maddeyle, yaşlılık ve malullük aylığı alanlar ile eş ve çocukları ile bakmakla yükümlü olduğu anne ve babaları da sağlık sigortası kapsamı içerisine alınmıştır. Ayrıca, ölüm aylığı almakta olanlar da, bu kapsama dahil edilmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, gittiğimiz köylerde, bütün bunları, orada yaşayan çiftçilerimize açıklamalıyız; çünkü, ne yazık ki, tarım kesiminde yaşayan yurttaşlarımız arasında sosyal güvenlik bilinci gelişmemiştir. Bakınız, şu an kayıtdışı istihdam sayısı 4 milyonlarla tarif edilmektedir. Sosyal güvenlik bilincinin bu kadar yüksek olduğu sanayi kesiminde dahi kayıtdışı istihdama rastlanıyorsa, bunu, tarım kesiminde çalışanlara anlatmanın çok büyük güçlükleri vardır. Bu konuda bizlere de büyük görev düşmektedir. Arkadaşlarımız, kırsal kesimlere yaptıkları gezilerde, özellikle bu tekilfin getirdiklerini mutlaka anlatmalılar.

Değerli arkadaşlarım, peki, bu düzenlemeyle çok ciddî bir külfetle mi karşılaşacağız? Bakınız, 1977 yılında tarım kesiminin millî gelirden aldığı pay yüzde 26 düzeyinde idi. Yirmi yıldır uygulanan bu politikalar, tarıma aktarılan geliri önemli ölçüde azalttı. Bugün itibariyle tarım kesiminde yaşayanların millî gelirden aldığı pay yüzde 16'lar düzeyine düşmüştür. Konuyu bir diğer açıdan ele aldığınızda, gelişmiş Avrupa ülkelerinde devletin sosyal güvenliğe yaptığı katkı yüzde 25-30 dolayındadır. O nedenle, ne kadar külfetle karşılaşırsak karşılaşalım, bunu bir külfet olarak kesinlikle görmemek gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki, kendi adına çiftçilik yapan ve Bağ-Kur'a kayıtlı olan yurttaşlarımız, bu düzenlemeden haberdar olduktan sonra, Bağ-Kur'a kendi istekleriyle kayıtlarını yaptıracaklar; hatta, bugüne kadar, prim ödemeyenler de prim ödemek için gerekli gayreti harcayacaklar. Bu, Bağ-Kur'un malî yapısını da güçlendirecek bir düzenleme olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu önemli yasa teklifini görüşürken, sayın Hükümete söylememiz gereken bir husus, tarım kesimine ilişkin politikaların bir bütün olarak ele alınması gereğidir. Bakınız, 1998 yılında çiftçilerimiz, hiçbir dönemde yaşamadıkları sıkıntıları yaşamaktadırlar. Kendi bölgemden örnekler vereyim: Geçen sene, pamuk üreticisi kütlü pamuğunu 115 bin-120 bin liradan teslim etmişti. Ne yazık ki, bu sene de 110 bin, 115 bin liradan satmakla karşı karşıya kalmıştır. Geçen seneden bu seneye, tüm girdilerde yüzde 100'lük artış olmasına rağmen, ne yazık ki, çiftçilerimiz, bu sene, ürünlerini, geçen senenin fiyatıyla satmakla karşı karşıyadırlar ve hiçbiri kredisini zamanında ödeyememektedir.

Bundan, yaklaşık, bir hafta-on gün önce, bu konu, gündemdışı söz talebiyle dile getirildi; ben, yerimden söz alarak, bu sene, sayın Hükümetimizin pamuk üreticilerine yapmayı düşündüğü 10 sentlik destekleme priminin 20 sente çıkarılması için bir teklifte bulundum. Sayın Hükümet bu konuyu görüşüyor; sanıyorum, Maliye Bakanımız da kendi olanaklarını araştırıyor; ancak, bu hafta yaptığımız ziyaretlerde, artık, bunun vazgeçilmez bir beklenti haline dönüştüğünü de ifade etmek isterim. Çünkü, geçen hafta yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, Bakanlar Kurulunun aldığı kararları ifade etmek üzere açıklama yapan sayın bakan, bu konudaki çalışmaların başladığını, çalışmalar bitince bu konuda açıklamalar yapılacağını da ifade etti. Çiftçilerimiz, büyük bir beklenti içerisinde. Bu 10 sentlik destekleme priminin, mutlaka 20 sente çıkarılması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, bu, bir tercih meselesi; finans kesiminin, geçenlerde düzenlemiş olduğumuz vergi yasasıyla ilgili itirazı oldu; Hükümetimiz, 800 trilyonluk bir geliri bir anda yok sayacak düzenlemeye kabul oyu verdi ve bütçe yasa tasarısına o düzenleme geliyor.

Değerli arkadaşlarım, sesi çıkmayan bu büyük topluluğa da muhakkak sahip çıkmak zorundayız. Hükümet, ne yapıp yapıp çiftçilerimizin bu mağduriyetini gidermek için, bu 10 sentlik destekleme primini 20 sente çıkarmalı; ayrıca, bu sene kredi faizlerini ertelemelidir. Yoksa, tamamı, ya traktörünü satacak ya da tarlasını satmakla karşı karşıya kalacaktır.

O nedenle, bu teklifle beraber, Sayın Bakanın açıklamalarının bütününe katıldığımı da ifade ediyorum; ama, burada bulunan Sayın Bakanlarımızdan da, şu an kanayan yara olan pamuk üreticilerinin, mısır üreticilerinin durumuna sahip çıkmalarını bekliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Matkap.

Efendim, gruplar adına başka söz talebi var mı?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Yalnız, bu arada, Sayın Sağlık Bakanımız gönderdiği bir pusulada "her konuşmacı, sağlık reformu ve sağlık tasarısından bahsediyor, bu konuda bir yanlış anlama var" diyorlar ve bu konuda kısa bir açıklama yapmak istiyorlar.

Kısa bir açıklama yapmak üzere, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin tartışılması sırasında, değerli konuşmacılar, sık sık, bütün ülkeyi kapsayacak geniş bir sağlık reformundan bahsettiler ve bugüne kadar Meclise getirilemediğini ifade etmeye çalıştılar.

Bugün, dünyada ve Türkiye'de sağlık sistemleri sorgulanmaktadır. Türkiye'de 1989'lu yıllardan itibaren sağlık sistemi sorgulanmış, kurtuluş yolu olarak sağlık reformu ortaya atılmıştır, o günkü hükümet "Sağ-Kur" adıyla, genel sağlık sigortasını gerçekleştirmek için çalışmalar yapmış, bu yönde pekçok çalışma, medya ve basın vasıtasıyla kamuoyuna aktarılmıştır. Daha sonraki hükümetler de, ulusal sağlık kongreleri yapmak suretiyle, tüm sivil toplum örgütlerinin ve bu konuyla ilgili kurum ve kuruluşların fikirlerini de almak suretiyle bir sağlık reformu tasarısı hazırlamaya çalışmışlardır. Bu sağlık reformu tasarısı, medya ve basın vasıtasıyla o şekilde kamuoyuna anlatılmıştır ki, kanun çıktığı takdirde, mucize olarak "bütün ülkedeki sağlık sorunları bir anda bitecek" şeklinde beklenti haline sokulmuştur.

Aslında, insan unsurunun olduğu her yerde sağlık sorunu devam edecektir; teknoloji geliştikçe sağlık sorunu devam edecektir; ancak, burada altını çizmek gereken bir husus vardır ki, o da, vatandaşların sağlık güvencesine sahip olmaları konusudur. İşte, biz, bundan hareketle... Türkiye'de 62 milyon 400 bin kişi yaşamaktadır, bunun yüzde 65'i, Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK mensubu ve bunların bakmakla mükellef oldukları vatandaşları ihtiva etmektedir; geriye kalan yüzde 35'lik kesim -ki, 21,4 milyon kişi- nasıl bir sağlık güvencesi satın almaktadır, bilinmemektedir. 1994'te çıkarılan ve halk arasında Yeşilkart Kanunu adıyla anılan, ayakta tedaviye nelik bir kanunla, bu 21,4 milyon kişinin 6,8 milyonu da, şu veya bu şekilde, bir sağlık güvencesine kavuşmuştur. Bunun dışındaki vatandaşların nasıl sağlık hizmeti aldığı bilinmemektedir. O yüzden, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan -şu veya bu kesimi ayırdetmeden- bütün kesimlerin bir sağlık güvencesine kavuşturulma zamanı gelmiştir. Bu yüzden de, sağlık reformunun ilk adımı olarak, 55 inci Hükümet olarak, sosyal devlet gereği olarak, herkese bir sağlık güvencesi verebilmek için kişisel sağlık sigortası adı altında kanun tasarısı hazırlanmış, Bakanlar Kurulundan geçirilmiş ve Meclisin komisyonlarına getirilmiştir.

Öyle umuyorum ki, sizlerin de yüksek desteğiyle bu tasarı kanunlaştığı takdirde, vatandaşın hiçbiri, 24 saat, sağlık güvencesinden yoksun olmayacak; ayrıca, devlet, parası olmayan veya primini ödeyemeyen vatandaşını da sübvanse edecektir.

İnşallah, bu, bir kesimi rahatlatacaktır; ama, çare değildir. Bütün kesimleri rahatlatacak ve Türkiye'deki bütün bu sağlık güvencesi sorununu ortadan kaldıracak kanun tasarısı komisyonlarda beklemektedir. Gönlümüz, arzumuz, dileğimiz, bu kanun tasarısının bir an evvel kanunlaşması ve her Türk vatandaşının, devlet kontrolü altında, sağlık güvencesine kavuşmasıdır.

Saygıyla arz ederim.(Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Ercan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır efendim.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, tarım sektörü, temel sektörlerdendir. Bilhassa, Türkiye'de yaşayan nüfusun önemli bir bölümünün tarımla iştigal etmekte olduğunu da dikkate alacak olursak ve bu tarım sektörünün, aynı zamanda, gerek istihdam açısından gerek hizmet sektörü açısından önem arz ettiğini de vurgulayacak olursak, bu sektörün hemen her alanda devlet desteğine ihtiyaç duyduğu hususu tartışmasız bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, günümüzde, dünyada tarım sektörü giderek önem kazanmaktadır; hatta, öylesine önem kazanmaktadır ki, bilim adamları, gerek uzayda gerekse okyanusun derinliklerinde, giderek artan dünya nüfusunu beslemek bakımından, birtakım yeni arayışlar, ilmî araştırmalar yapmaktadırlar, yeni buluşlar peşindedirler.

Düşününüz ki, dünya nüfusu giderek artıyor; ama, ekilebilen arazi birçok nedenlerden dolayı giderek azalmakta. Bugün, açlıktan ölen veya yeterli beslenemeyen insan sayısının -dünyadaki rakamlara bakıldığında- ürkütücü boyutta olduğu görülmektedir. Her yıl 500 bin insanın -bilhassa çocukların- açlıktan öldüğü, yeterli beslenemediği bilinen bir gerçektir. Bu bakımdan, gelişmiş ülkeler dahi, sanayileşmiş ülkeler dahi, kalkınmış ülkeler dahi tarım sektörünü, hemen her alanda desteklemektedirler; ama, bilhassa, Türkiye'de, bu son dönemde, bu Hükümet döneminde, 55 inci Hükümet döneminde; yani, son birbuçuk yıllık dönemde uygulanan yanlış politikalar sonucu, tarım sektöründe önemli bir kriz noktasına gelinmiş, çiftçi mağdur edilmiş, perişen edilmiş, hatta, çiftçi, tarlasını süremez, ekemez hale gelmiş, elde ettiği ürününü değer fiyata satamaz duruma düşürülmüş, mağdur edilmiş, sattığının parasını aylarca alamaz hale getirilmiş...

Sizin bir itirazınız var galiba?.. O zaman, benim bölgemde, fındık üreticisinden isterseniz bir örnek verelim. Geçtiğimiz yıl 2 dolardı; biliyorsunuz, fındık taban fiyatı, o tarihte, dolara endeksli olarak ilan edilmişti, 2 dolar olarak; 54 üncü Hükümet döneminde. Bu Hükümet döneminde, bu yıl, 2 dolar 26 sent; ama, fındık üreticisi, ürününü, fındığını 480 bin liradan, 490 bin liradan tüccara teslim etmek zorunda bırakıldı.

Burada, kendi ilimden DSP'li milletvekili arkadaşım var, bu rakamlar yanlışsa, söylesin; 480 bin liradan satmak zorunda bırakıldı. Fiskobirlik'e 2 dolar 26 sentten fındığını teslim eden üretici de iki aydır parasını alamıyor.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) – Alıyor şimdi.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Parasını alamıyor; ama, tarım krediye olan borcuna da faiz işliyor; gübresini almış, faiz işliyor. Dışarıda borçlanmış çiftçi, onun...

YAVUZ KÖYMEN (Giresun) – 6 aydır ödüyoruz biz.

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – Sizin ödediğinizin 4 katını ödedik şimdiye kadar.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Şimdi, pamuk üreticisi öyle, fındık üreticisi öyle, zeytinyağı üreticisi öyle. Zeytinyağı üreticisine verdiğiniz nedir allahaşkına, söyler misiniz; gelin, bu kürsüde söyleyin?

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – 15 trilyonu bir ayda ödedik.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Yani, hükümet olduğumuz dönemde, zeytinyağı üreticisine, 140 bin liradan 280 bin liraya, yüzde 100'lük bir artış getirdik; siz, bu Hükümet olarak, 55 inci Hükümet olarak, yüzde 3'lük bir artış getirdiniz, yüzde 4 değil...

Mazot fiyatı öyle.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Nevzat Bey, pancar, pancar... Pancara baksın...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Tarım girdilerinde, gübresinde, ilacında, yüzde 300'lük bir artış; ama, çiftçinin ürün bedeline gelindiğinde ise yüzde 3'lük artışlarla çiftçiyi perişan ettiniz, onu, fukaralığın pençesine düşürdünüz. (ANAP ve DYP sıralarından karşılıklı konuşmalar)

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – 4 binden 11 bine çıktı, 11 binden 16 bine çıktı, pancarın parası alınamadı...

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin... Rica ediyorum... Karşılıklı konuşmayın...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bakınız pancar üreticisine... Hangi ürünü alırsanız alın... Pancar fiyatı 4 500 liraydı; biz hükümetken, pancarın taban fiyatını 11 bin lira olarak verdik; yüzde 100'ün üzerinde bir artış, yüzde 100'ün üzerinde bir artış...

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Onsekiz ay sonra ne verildi?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Enflasyon yüzde 150'ydi.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bakınız, aradan geçen birbuçuk sene sonra pancar üreticisine verdiğiniz 16 500 lira.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – 20 bin lira para geçiyor ellerine.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Pancar üreticisine 16 500 lira...

Mısır üreticisine gelelim. Mısır üreticisi, bir yıl evvel mısırını 38 bin liraya sattı, bu yıl mısır 30 bin lira...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Biz, bu sene çiftçiye 750 trilyon lira para ödedik.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – ...maliyet; maliyet 60 bin lira.

Değerli arkadaşlar, ya siz gerçekten çiftçiyi anlıyor değilsiniz veya çiftçinin sorunları sizin sorunlarınız değil, ilgilenmiyorsunuz.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Biz, çiftçinin kendisiyiz.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bakınız, siz ne yaptınız: Bu Hükümet döneminde, Romanya'yla bir ticaret anlaşması imzaladınız, 100 çeşit tarım ürününe, hayvansal ve bitkisel ürüne ithalat kapılarını açtınız. Orada iş yapan müteahhitlerin, işadamlarının ödenmeyen alacaklarını ödeyebilmek için -canlı hayvan dahil, dondurulmuş et dahil, sirke dahil, bal dahil- aşağı yukarı 100 çeşit tarım ürünü ve hayvansal ürün ithalatının kapılarını açtınız, çiftçiyi mağdur ettiniz; bal ithal ettiniz, sirke ithal ettiniz, elma ithal ettiniz; çiftçinin ürettiği bütün ürünleri ithal ettiniz. Türkiye'de bunlar var elhamdülillah; ama, birilerine yaranmak için, birilerine olan diyet borcunuzu ödemek için, çiftçinin haklarını gasp ederek, ithalatın kapılarını sonuna kadar açarak, tarım ürünlerine ithalat yolunu açarak, çiftçiyi mağdur ettiniz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sizin döneminizde ithalat yasak mıydı?

BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Çiftçiyi sizden kurtardık.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Yazık, yazık...

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin; rica ediyorum...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Çiftçi gerçekten sizi çok iyi biliyor, sizi ilk defa filan tanıyor değil. Siz ne zaman iktidar olduysanız, çiftçi ezildi, çiftçi fukaralaştı.

Şimdi, fındık üreticisi soruyor: Nerede benim param iki aydır? Siz daha güvenoyu almadan, güvenoyu almamış bir hükümet olarak, birtakım holdinglere trilyonlarca lirayı bastınız; onun bunun arazisini, devlet arazilerini bedava birilerine peşkeş çektiniz...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – 750 trilyon para ödedik; tıkır tıkır ödüyoruz, tıkır tıkır.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – ...ama, çiftçinin alacağına gelince, orada yoksunuz.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Varız, varız.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Fazla şov yapma!

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Siz, seçim bölgelerinize herhalde gidiyorsunuz değil mi?!

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Bütün bölgelere gidiyoruz.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Benim seçim bölgeme bakanınız da geldi...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sizin bölgenize de gidiyoruz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Ama, gerçekten, halkın arasına çıkacak yüzleri yok.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Aynada kendinizi görüyorsunuz herhalde.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Şimdi, hiç olmazsa, sağlık sigortasından mahrum çiftçimize, Bağ-Kur'luya olduğu gibi, sağlık sigortasından yararlanması gibi bir teklif geldi, onu görüşüyoruz. Belki, bu, bir ölçüde çiftçiye bir nefes aldırır hiç olmazsa. O bakımdan olumlu buluyoruz bunu ve Doğru Yol Partisi olarak bu kanun teklifine olumlu oy vereceğimizi burada ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ercan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine az bir zaman kalmış. Tabiî, daha kişisel konuşmalar var, önergeler var; bu kanun teklifinin müzakeresi bitinceye kadar öğleden sonraki mesaimizi uzatalım.

Bu kanun teklifinin oylaması bitinceye kadar öğleden sonraki çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Maç var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Canım, maç beni ilgilendirmez; sizi ilgilendirirse gidersiniz maça. Beni, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması ilgilendirir. (Alkışlar)

Şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 747 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Kanun teklifi, zaten 1 maddelik bir kanun teklifidir, diğerleri yürürlük maddeleridir. Geneli üzerinde de ifade edildiği üzere, bu madde, çiftçilerimizin sağlık hizmetlerinden faydalanması için, sağlık sigortasının çiftçilerimize teşmil edilmesi hükmünü getirmektedir; memnuniyet verici bir husustur.

Önümdeki istatistiklere bakıyorum. Muhterem Bakan da konuşmalarında bilgi vermişlerdi. 1996 yılında, tarımdaki aktif sigortalı sayısı 797 bin, yani, yuvarlak hesapla 800 bindir. 4 milyon çiftçi işletmesi vardır ve bu kanun teklifi çıkınca, bunlar, süratle tarım Bağ-Kuruna gireceklerdir; yani, şimdiye kadar girmemelerinin sebebi, "aldığımız emekli maaşı mühim bir rakam değil, niye boşuna prim ödeyeyim" düşüncesidir. Üye olanlar da prim ödemekte biraz gevşek davranmaktadır. Nitekim, primini muntazam ödeyenlerin nispetinin de çok düşük olduğunu, Muhterem Bakan ifade etmişlerdir. Şimdi, hem üye olanlar primlerini ödeyecekler hem de yeni üyeler gelecek. Burada, takriben 4 milyon çiftçi işletmesinin 250 bini Sosyal Sigortalar Kurumunda görünüyor, oradan sigortalı olmuşlar; yani, aşağı yukarı, 3 milyonun üzerinde yeni üye olacak veya 2 milyonun üzerinde yeni üye olacak, 800 bin de mevcut üye var; 3 milyonun üzerinde üye olacak.

Tabiî, bunlara sağlık hizmetlerinin yapılabilmesi mühim. Sigortayı ödüyoruz, primi de alıyoruz; ama, bugün Sosyal Sigortalarda da aynı şikâyet var; vatandaş hastaneye gidiyor, üç ay sonraya fizik tedavisi için gün veriliyor, şu kadar gün sonraya tomografi filminin çekilmesi için gün veriliyor. Hastanelerde bu hizmetler çok zor, yürümüyor ve sabahın erken saatlerinde illerimizdeki hastanelere gidersek, muayene için saat 5'te, 6'da, 8'de, 9'da kuyruğa giren insanları görürüz. Bunlar, insanlara eza cefa veriyor. Hakikaten, bunlar, sevimli olmayan memleket manzaralarıdır. Bu manzaraların değişmesi lazım. Nasıl değişir? Bana, kendi ilimde, sağlık hizmetinden faydalanan bir sigortalıdan bir şikâyet geldi "fizik tedaviye gittim; bana, aylar sonraya gün verdiler" dedi. Başhekimi aradım "niye böyle" diye "efendim, zaten bizim fizik tedavi uzmanımız yok; vali beyin gayretiyle, devlet hastanesindeki fizik tedavi uzmanı bize tahsis edildi, ondan faydalanıyoruz; o da yıllık izne çıktı; onun için, bir ay bu hizmet yok" dedi. "Peki, ilde bu kadar fizik tedavi uzmanı var, bunlardan biriyle sözleşme yapsanız da, bunlar gelip hizmet etse ne olur; ille de 657'ye tabi kadrolu bir doktor şart mı yani tedavi için" dedim. "Biz, buna, hazırız; ama, Genel Müdürlüğümüz izin vermiyor" dedi. Ben de Meclise dönünce, hemen, Muhterem Bakanımızı buldum "böyle böyle bir talep var" dedim. "Ah, ne kadar iyi olur, ben de arzu ediyorum bu yolun açılmasını. SSK Genel Müdürlüğünü, SSK Yönetim Kurulunu ikna edemiyorum; inşallah edeceğim ve çözeceğim" dedi. Bugün, kendilerinden -lütfettiler- bilgi aldım; bugün yarın, bu mesele, Türkiye genelinde çözülecek.

Şimdi, sözü toparlayıp şuraya getirmek istiyorum. Tabiî, üç milyonun üzerinde Bağ-Kur üyesi çiftçi, sağlık hizmetine girecek. Şimdi, tabiî, bunu, genelinde çözmek lazım; Bağ-Kur için de, hepsi için de çözmek lazım. Devlet, ticaret yapamıyor; devlet, sanayi de yapamıyor; bunu KİT'lerde gördük. Çok idealist, iyiniyetli -Mahmut Bey de oradan başını sallıyor, beraber çalıştık uzun zaman- kadrolar getirdiğiniz zaman, eh, başarılı bir dönem geçiriyorsunuz; hastanede de bu böyle...

BAŞKAN – Süreniz bitti efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Müteakip maddede maruzatımı tamamlarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın Demir Berberoğlu ve arkadaşları, Divana arkanızı dönerek oturamazsınız; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonudur; burada herkes, Başkanlık Divanına ve Genel Kurula saygı göstermek zorundadır. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) – Affedersiniz...

BAŞKAN – Affetmem. Bir daha da böyle hata yapmayın. Rica ediyorum... Buraya gelmişsiniz, sabahtan beri, kahvehanede oturur gibi, arkanızı Divana çevirmişsiniz sohbet ediyorsunuz...

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) – Siz affetmeme hakkına sahip değilsiniz.

BAŞKAN – Efendim...

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) – Özür diledik...

BAŞKAN – Özür dileyeceğinize o hareketlerde bulunmayın. Burada ciddiyetinizi koruyun. Rica ediyorum...

Efendim, Sayın Sıtkı Cengil, söz hakkını Sayın İsmal Özgün'e devretmiş.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 747 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin hemen başında şunu ifade etmek istiyorum. Bu kanun teklifi, fevkalade olumlu bir kanun teklifidir. Uzun yıllardan beri, özellikle çiftçilerimizin, sağlık hizmetlerinden, sağlık sigortasından istifade edemiyor olmaları hakikaten büyük sıkıntıydı. Bu getirilen teklifle, inşallah, bu konu çözümlenmiş olacak.

Halen mevcut mevzuata göre, 1479 sayılı Kanun gereği, esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar sağlık sigortasından istifade etmekte; ancak, tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar ise bundan yararlanamamakta. Tabiî, bu, elbette önemli bir haksızlıktı. Ekonomik bakımdan hayatlarını binbir güçlükle sürdürmekte olan Bağ-Kurlu çiftçilerin, tıpkı diğer Bağ-Kurlular gibi hastalık ve iş kazası hallerini kapsayacak sağlık sigortasından faydalanması hem eşitliği sağlayacak hem de önemli bir toplumsal problemi çözmüş olacaktır. Milletimizin hayrına olduğuna inandığım bu teklifin kanunlaşmasıyla, yaklaşık 10 milyon kişi, bu sağlık sigortası kapsamına girmiş olacak ve buradan istifade etmiş olacaktır.

Aslında, tarımda çalışan, çiftçilikle iştigal eden bu insanlarımızın problemlerine daha kapsamlı çözümler getirmek durumundayız. Gerçekten, tarımda çalışanlar, özellikle son 1 yıl içerisinde fevkalade büyük sıkıntılarla karşı karşıya kaldılar. Fert başına düşen millî gelirin 3 000 dolar olduğu; ama, bunun, tarım kesiminde 1 000 dolar civarında olduğu düşünülürse, bugün ürettiği malın bedelini alamamanın sıkıntısı, satamamanın sıkıntısı ve üzüntüsü içerisinde olduğunu düşünürsek, elbette, tarım kesimine, dargelirli ve sabit gelirlilere, yaptığımız bütçelerden daha çok kaynak aktarmak mecburiyetinde olduğumuzu burada düşünmemiz lazım.

Geçtiğimiz sezonda, hangi tarım ürününe bakarsak bakalım, bizim Balıkesir bölgesinde, özellikle buğdayda çok büyük problem yaşandı, bir hastalık söz konusu oldu ve bu bahane edilerek, hastalıklı olmayan buğdaylar da aynı muameleye tabi tutularak, gerçekten, buğday üreticileri bugüne kadar karşılaşmadıkları büyük bir sıkıntıyla karşılaştılar ve mağdur edildiler.

Aynı şekilde, pancar üreticisi mağdur oldu -biraz önce burada konuşuldu- pamuk üreticisi de şu anda mağdur durumdadır; bırakınız, verilen fiyattan malını satmayı, şu anda piyasada, o fiyatın çok altında pamuğunu satmak mecburiyetinde kaldılar.

Şu zeytin üreticisinin, zeytinyağı üreticisinin haline, hakikaten acımamak elde değil. Geçtiğimiz yıl yüzde 3 gibi bir zam verilerek, 280 bin lira olan fiyat, 290 bin lira yapılmış, şimdi var yılını yaşayacağı zeytinde, zeytinyağı ve zeytin üreticileri, dört gözle ne fiyat verileceğini bekliyor.

Ümit ederim ki, Hükümet, geçtiğimiz yıl yaptığı bu ayıbı bu sene kaldırır, zeytinyağı üreticilerini bu mağduriyetten kurtarır ve hak ettikleri, bekledikleri, ümit ettikleri fiyatı verir diyorum.

Yine, bu yıl, domates üreticilerimiz fevkalade büyük mağduriyetle karşılaştılar; geçen yıl 25 bin liraya verdikleri domatesi bu yıl 15-16 bin liraya vermek durumunda kalmışlardır.

Tarımda çalışan, çiftçilikle uğraşan insanlarımız, gerçekten, bugün tarım kredi borçlarını bile ödeyemez durumdadırlar.

Şu anda, 1999 yılı bütçesini görüşüyoruz. Görüşmelerden gördüğümüz kadarıyla, önümüzdeki yıl, yine, çiftçilerimiz, tarımla uğraşan insanlarımız fevkalade büyük sıkıntı çekecekler; çünkü, bütçenin hemen hemen yarıya yakın kısmı borç faizlerine ayrılmış durumdadır.

Bu borç faizleri mutlaka aşağıya çekilerek, dargelirli, sabit gelirli insanlarımıza, çiftçilerimize daha çok pay ayırmak durumundayız; çünkü, çiftçilerimiz, bunu bizden istiyor. Köylerimizi gezdiğimiz zaman, onları ziyaret ettiğimiz zaman, karşılaştığımız manzara, hakikaten, hiç iç açıcı değil; kendilerine verilen tabanfiyatların, kendilerine verilen kaynakların fevkalade yetersiz olduğunu duyuyoruz ve görüyoruz.

Daha geçen gün -üç gün önce- Balıkesirimizin bazı köylerini ziyaret ettim. Mesela, Gökköy, Çayırhisar ve Karaman Köylerini ziyaret ettim; oralarda da aynı sorunları...

BAŞKAN – Sayın Özgün, süreniz bitti efendim, 1 dakika da fazla verdim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Selam vereyim...

BAŞKAN – Hayır, hayır, yok artık... Bu saatten sonra ne konuşacaksanız... Konuya bağlı konuşsanız... Zaten belli; olay, çok rahat, açık, berrak...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Teklifi olumlu karşılıyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Sağ olun.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili, Sayın Necati Çelik ve arkadaşlarının verdiği bir önerge vardır. Bu, önerge vasfını haiz değil; birçok kanunlarda değişiklik yapan bir önergedir. İşte, aylık bağlıyor, üst sınırını 90'dan 100'e çıkarıyor ve bunlara, askerliklerinin sayılmasını getiriyor. Bu, ayrı bir kanun teklifini gerektirir; onun için işleme koymuyorum efendim.

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Önerge, Anayasaya ve İçtüzüğün 87 nci maddesine aykırıdır; işleme koymuyorum.

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, 2926 sayılı Kanunda yapılacak değişikliklerle ilgilidir.

BAŞKAN– Tamam da bu maddeyle ilgisi yok; yani, burası, çiftçilere sigorta...

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Görüştüğümüz konuyla ilgilidir.

BAŞKAN – Beyefendi, bu madde, çiftçilere sağlık sigortası verilmesiyle ilgili.

İçtüzüğün 87 nci maddesini okursanız, "Görüşülmekte olan kanunun başka bir maddesinde değişiklik yapılmasını isteyen önergelerin işleme konulabilmesi için -ve konuya da yakın olması lazım; konuya da yakınlığı yok- Genel Kurulda Komisyon çoğunluğunun olması lazım" deniliyor. Komisyon çoğunluğu yok; yani, bunu tartışmaya da gerek yok...

Sayın Çelik, zaten, siz de bilirsiniz ki...

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Efendim, ben derdimi bir söyleyeyim de...

BAŞKAN – Hayır, derdinizi söylemeye gerek yok; boşuna Meclisin...

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Olur mu efendim!..

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Önergeyi, işleme konulacak nitelikte bir önerge olarak görmüyorum.

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgilidir önergem; nasıl ilgisi yok efendim?

BAŞKAN – Ama, siz, bakın, kavramamışsınız 87 nci maddenin ne anlama geldiğini.

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Ne münasebet!..

BAŞKAN – Görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili; ama, görüştüğümüz konuyla ilgili değil.

NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Konuyla ilgisi...

BAŞKAN – Efendim, bakın, 87 nci maddeye göre, önergeler verilirken, görüşülmekte olan tasarı veya teklifle ilgisi olmayan önergeler hiç nazara alınmaz. Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin başka bir maddesinde değişiklik yapılmasını öngören önergelerin aynı zamanda da konuya yakın olmaları koşuluyla, Genel Kurulda görüşülebilmesi için, komisyon çoğunluğunun komisyon sırasında oturması lazım.

Komisyon sırasında çoğunluk yok; onun için işleme koymuyorum.

Yeni bir önerge daha gönderildi. işte, aşağı yukarı dört saattir kanun teklifini müzakere ediyoruz; ama, arkadaşlarımız son anda böyle önerge gönderiyorlar...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale ) – Normal, Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Önergeyi inceleyeyim, bakalım konuyla ilgisi var mı...

Efendim, bahse konu prim nedir, hangi primden bahsediyorsunuz?

Sayın Feyzi İnceöz, Sayın Muhammet Polat, önergenizdeki "bahse konu primlerin yüzde 10'unu geçmemek koşuluyla devlet katkı sağlar" ibaresinden hangi primi kastediyorsunuz?

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Çiftçilerden alınacak primi, sağlık primini kastediyoruz.

BAŞKAN – Burada çiftçiden prim almıyor ki, burada sağlık sigortasına bağlıyor çiftçileri. Bunu da önerge niteliğinde görmüyorum ve işleme koymuyorum. (RP sıralarıdan "olur mu?" sesleri, gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Bunun için prim alınacak.

BAŞKAN – Rica ediyorum, arkadaşlar, bizimle alay etmeyin.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, burada kanun teklifinin başlığında var...

BAŞKAN – Efendim, konuyla ilgisi yok; prim yok ortada...

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Sayın Başkan, bu prim oranlarını...

BAŞKAN – Efendim, zaten bunun hepsini devlet ödüyor.

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Efendim, lütfen... Komisyonda bu teklifi ben vermiştim.

BAŞKAN – Siz komisyon üyesiyseniz önerge veremezsiniz, çünkü, rapora muhalif değilsiniz.

Rica ediyorum, İçtüzüğü okuyarak gelirseniz, Divanın da işini kolaylaştırırsınız.

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Hayır, hayır, komisyonda biz bunları zaten müzakere ettik, lütfen, siz de iyi değerlendirin.

BAŞKAN – Peki efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun 1.1.1999 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, kişisel söz mü istiyorsunuz?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Hayır, grup adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki, efendim.

Yalnız, Sayın Ayhan, rica ediyorum, konuya bağlı konuşun. Yani, bu kanun şu tarihte yürürlüğe girer... Eğer, bize başka tarihleri öneriyorsanız, o tarihleri söyleyin.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, ben hep konu üzerinde konuşurum, biz, sizlerle beraber çalışıyoruz.

BAŞKAN – Ben bu konuda çok müsamahalı davranıyorum; ama, rica ediyorum, konuya bağlı konuşursanız daha iyi olur.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 747 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinde grup adına söz almış bulunuyorum.

Biraz önce 1 inci madde üzerinde yaptığım şahsî konuşmamda, 3 milyonun üzerinde çiftçinin sağlık sigortasından faydalanacağını, bunlarla ilgili hizmetler için de altyapının hazırlanması gerektiğini ifade etmiştim. O meyanda da, gerek SSK'da gerekse Bağ-Kur'da, devlet hastanelerinin işletilmesinde ve sigortalılara sağlık hizmetleri verilmesinde, bakanlığın ve ilgili kurumlarının yeni bir yaklaşım içinde olduğunu, bunun müspet bir yaklaşım olduğunu, bu yaklaşımın esasının da, kadrolu hekim olmayan yerlerde sözleşmeli hekimlerden faydalanmak olduğunu; devletin ticarette de, sanayide de başarılı olmasının çok zor olduğunu; çok idealist bir yönetimle başarılı olsanız bile, nihayet normal şartlar avdet ettiğinde, tekrar verimsiz bir yönetime dönüştüğünü; genellikle, bu hizmetlerin özel teşebbüs eliyle yapılmasının -iyi denetim, kalite denetimi, standart denetimi olmak şartıyla- uygun olacağını ifade etmiştim.

Sağlık hizmetleri içinde gördüğüm eksiklikleri, bu, sağlıkla ilgili bir husus olduğu için ve hemen yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği için; tabiî, yayımı tarihini, yürürlüğe girme tarihini geciktirmenin, bu hizmeti bekleyen çiftçiler için de fevkalade haksızlık olacağını bilerek, yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi; ama, süratle altyapının geliştirilmesi için bazı hususları kısaca ifade etmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi; gerek SSK'da gerek Bağ-Kurda gerekse Emekli Sandığında, sosyal güvenlik hizmetlerinden faydalanma hakkı olan üyelerin, özel sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesine imkân verecek şekilde mevzuat düzenlemelerinin yapılması gerekir. Bu yapılabilirse, inanıyorum ki, sağlık hizmetlerinin maliyeti çok daha düşük olur.

İkinci bir husus; kamu kuruluşlarında sağlık hizmetleri verirken, mutlaka, tamgün çalışma esasını getirmek lazım. Geçmişte bu bir ara denendi, sonra nedense kaldırıldı. Bendeniz, bir yakınımın bazı tedavileri vesilesiyle Almanya'da bulundum, müşahede ettim, sordum, üniversite hastaneleriyle görüştüm; orada bir hekim, devlete ait, kamu kuruluşuna ait veya vakfa ait bir hastanede tamgün çalışır; yani, yarım gün muayenehanede, yarım gün hastanede çalışıp da, hadi, yetişmedi, hastanede muayene edemedim, öğleden sonra gel, özel muayenehanemde muayene edeyim diye çift tarife yoktur. Bu, Türkiye'de, maalesef, doktorlarımızı da şaibe altında bırakmakta, hastaları da mağdur etmekte, fevkalade yanlış münasebetlere sebep olmakta ve vatandaşın da bu kurumlara olan güvenini sarsmaktadır. Yani, bizim, SSK gibi, Bağ-Kur gibi kamu kuruluşlarında, varsa sağlık hizmeti -ki vardır- tamgün çalışmaya gitmek; ama, ona paralel olarak da, özel sağlık hizmetlerinden, gerek hastane olarak gerek poliklinik olarak gerekse muayenehane olarak faydalanacak bir düzeni getirmemiz lazım.

Muhterem Çalışma Bakanımızın, bu kurumlarda sözleşmeli hekimliğe yolu açarken, bu istikamette de çalışma yapmasında fayda görüyorum. Aksi takdirde, 4 milyona yakın çiftçi ailesine getirilen bu sağlık hizmetleri, eğer, uygulamada, pratikte istenen neticeyi vermezse, yine, şikâyetler devam edecektir. Sosyal Sigortalar Kurumunun hastaneleriyle ilgili olan şikâyetler burada da devam edecektir ve biz de, milletin vekili olarak, bu çıkarmış olduğumuz kanunun başarılı şekilde uygulanamamış olmasından üzüntü duyacağız.

Ben, tekrar, kanunun hayırlı olmasını diler, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2926 sayılı Kanuna bir madde eklenmesiyle ilgili kanun teklifi üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, fevkalade önemli bir kanun teklifinin üzerinde müzakere yapmaktayız; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en önemli niteliklerinin bir tanesi, sosyal devlet anlayışı içerisinde olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir devlettir. Bu niteliğiyle, kamu hizmetlerini, tüm toplum kesimlerine eşit ve adil bir şekilde götürmek ve tüm toplum kesimlerini kucaklamak Anayasamızın da amir hükmüdür. Ülkemizde, toplumun bir kesimi her türlü imkânlardan yararlanırken, diğer bir kesimi ise ihtiyaçlarını giderememekte ve en önemlisi de hayat hakkını, yaşama hakkını, sağlıklı bir yaşama hakkını elde edemeyecek kadar da güç durumda bulunmakta idi. Bu suretle, Anayasamız, her ne kadar, devletin temel nizamını esas alarak hüküm altına aldığı düzenlemeyle bunu öngörmüş ise de, bugüne kadar, bu, getirilmemiş bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 54 üncü Hükümet zamanında da benzeri bir kanun tasarısı, taslağı hazırlanmış; ancak, daha sonra 54 üncü Hükümetin görevden ayrılması sebebiyle görüşülmesi imkânı sağlanamamış ve Meclise getirilememiştir. Bu sebeble, Türkiye Büyük Millet Meclisi, böylesine önemli bir konuyu gündeme almakla, konunun hassasiyetini dikkate almak suretiyle, üzerine düşen görevi de yerine getirmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın "Üçüncü Bölüm" başlığı altındaki 41 inci maddeden itibaren, vatandaşın haklarını sıralamakta ve bu arada da devletin ödevleri nelerdir, bunları tadat etmektedir. İşte, bu bölümde, altını çizerek belirtmek istediğim 56 ncı maddede "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir."

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." ve yine hemen altında "Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir" deniliyor.

Değerli milletvekilleri, işte, bugün, getirdiğimiz bu kanun teklifiyle, özellikle, Türkiye'de yaşayan nüfusun yüzde 40'ının kırsalda ve köylerde yaşadığını hesaba katarsak ve yine nüfusu itibariyle yüzde 10'unun da köy niteliğinde olan beldelerde yaşadığını dikkate alırsak, hemen hemen, nüfusumuzun yüzde 50'sine hitap edecek bir kitlenin, fevkalade önemli bir sağlık ihtiyacını gidermeye yönelik bir gayretin içerisinde olduğumuzu görüyoruz ve yine, şehirlerde yaşayan nüfusun yüzde 10'unun da tarım sektörüyle ilişkili olduğunu varsayarsak -ki, öyledir- nüfusumuzun yüzde 60'ını ilgilendiren, tarım sektörüyle bağlantılı olan vatandaşlarımızın, fevkalade önemli bir sorununu gidermeye çalışmaktayız.

Değerli milletvekilleri, tarlada, kırda, büyük zorluklar içerisinde ve büyük meşakkatlerle, eli nasır tutmak suretiyle tarım sektöründe çalışan köylümüzü ve çiftçimizi korumak, herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri arasında olması gerekir.

Köylü ve çiftçi, gerçekten, bu toplumun en önemli kesimidir. Eğer, bu milletin, sağlıklı bir şekilde yaşamasını ve gelişmesini istiyorsak, tarım sektörüne önem vermek gerekir ve tarım sektöründe yaşayan bu insanların, köylümüzün ve çiftçimizin, sağlıklı bir şekilde yaşamasını temin etmek gerekir.

Bir taraftan, köylünün, çiftçinin, Türk Milletinin efendisi olduğunu söylerken -doğrudur- bir taraftan da, bu efendilere, mutlak surette, toplumun en modern, en çağdaş, en sosyal hakları nelerse, onların hepsinin verilmesi gerekir. Sadece bu kadarla da değil, daha fazla ürün elde edebilmesi için, daha sağlıklı bir toplum olabilmek için ve kalite ve standardını yükseltecek ürünleri elde edebilmek için, onların desteklenmesi lazımdır.

Sadece sağlık bakımından söylemiyorum bunları. Bakın, krediler bakımıdan da, Ziraat Bankası kredilerinin faizlerinin artırılması fevkalade yanlış olmuştur. O kredilerin faizlerini düşürmek lazım. O toplumu, sadece sağlık bakımından değil, kredi bazında da desteklemek suretiyle, daha sağlıklı bir şekilde ve daha iyi ürün elde edebilecek bir konuma getirmek lazım.

İşte, bu eksiklikleri de, ben, özellikle Hükümete hatırlatmak istiyorum.

Bu yasa, gerçekten, köylümüze en güzel hizmet olacaktır.

Sivil toplum örgütlerinden en önemlisi olan Ziraat Odalarının da, fevkalade ehemmiyetle üzerinde durduğu ve Komisyonda da gelip fikirlerini söyleyerek katkıda bulunduğu bu yasa teklifinin yasalaşmak üzere olmasından, Doğru Yol Partisi Grubu büyük bir mutluluk duymaktadır.

2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunundan 10 milyon kişinin istifade etmesi gerekirken, maalesef, bugün 400 bin kişi istifade etmektedir; ancak, getirilen bu yenilikle ve yasalaşacak olan bu teklifle, 10 milyon nüfus bundan yararlanabilecektir. Bu, fevkalade önemli bir hizmettir.

Değerli milletvekilleri, bu hizmeti fevkalade olumlu karşılamakla birlikte, Hükümete şöyle bir serzenişte bulunmak istiyorum: SSK ve Bağ-Kurluların bugün sağlık hizmeti aldıkları kurum ve kuruluşların mutlak surette desteklenmesi şarttır; personel bakımından desteklenmesi şarttır, araç gereç bakımından desteklenmesi şarttır, binaları itibariyle desteklenmesi şarttır, esnaf ve sanatkârların en fazla istifade ettiği böylesine önemli kurumları, biraz daha geliştirerek -özellikle tarım sektöründe çalışanları da buraya ilave ettiğimize göre- daha büyük yatırımların yapılması şarttır.

Yine, birkısım iş çevrelerinin, işadamlarının, bugün eğitim için yapmakta oldukları bağış ve destekleri, özellikle bu konuda da gösterecekleri inancını, bilhassa taşıyorum ve ümit ediyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu çerçeve içerisinde, köylümüzün ve çiftçimizin baştacı edildiği bir dönemde, özellikle bizler, Doğru Yol Partisi olarak, böyle bir teklifin yasalaşmasından duyduğumuz memnuniyeti belirtiyor ve bunu olumlu karşıladığımızı yine ifade ediyorum.

Bu duygular içerisinde, çıkacak olan bu yasanın, bütün köylü vatandaşlarımıza, çiftçilerimize ve büyük milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan, Sayın İlyas Yılmazyıldız, Sayın İsmail Özgün, Sayın Zerrin Yeniceli ve Sayın Ahmet Feyzi İnceöz söz istemişlerdir.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Cevat Ayhan burada da söz istemiyor...

BAŞKAN – Tabiî, söz istemiyorsunuz. Biraz önce konuştunuz Sayın Ayhan; siz her zaman buradasınız.

Sayın İlyas Yılmazyıldız, buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2926 sayılı Kanunda tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlarla ilgili olarak sağlık sigortası getirmek için düzenlenen tek maddelik kanun teklifi hakkında kişisel söz almış bulunmaktayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Öncelikle, bu teklif, gerçekten çiftçimizin, köylümüzün özlemle beklediği bir kanun teklifiydi; nitekim, köylerimizi gezdiğimizde her köyde dile getirilmekteydi. Bugün, en basit bir ameliyatın maliyeti bile 1 milyar lirayı bulmuştur. Çok basit bir hastalığa yakalansa, birkaç gün hastanede yatmak zorunda kalsa, birkaç yüz milyon liraya mal olan, kısacası çiftçimizin, köylümüzün altından kalkamayacağı maliyetlere ulaşmış bir sağlık gideri var.

İşte, 24 Şubatta gündemdışı konuşmamda bu konuyu dile getirmiştim. O zamanki Sayın Bakan da bu konuyla ilgileneceklerini ifade etmişti. Bu dönemde, böyle önemli bir kanun teklifinin çıkarılmasına katkıda bulunma imkânı bulduğumuz için kendimizi mutlu sayıyoruz. Bu teklifin Meclise kadar gelmesi aşamasında emek verenleri de kutluyorum; oyumun da olumlu olacağını ifade etmek istiyorum.

Bu kanun yeterli midir; bu kanun yeterli değildir. İlk etapta, kısa vadede ihtiyaçları karşılayacaktır; yani, bütün çiftçilerimizin sağlık sigortasına kavuşmasını sağlayacaktır. Artık, torpil aramak gibi veya bir milletvekilinden tavassut talep etmek gibi bir durum yaşamayacaktır; ama, yetmekte midir; yetmemektedir.

Bu vesileyle, özellikle 2926 sayılı Yasada aksayan yönleri ve düzeltilmesi gereken noktaları da belirtmek istiyorum. Bir kere, 2926 sayılı Yasaya göre ceza ödemek zorunda kalan bir Bağ-Kurluyu, 1479 sayılı Yasaya göre ceza ödemek zorunda kalan bir Bağ-Kurluyla kıyasladığımızda, bir haksızlık olduğu görülür. 1479 sayılı Yasaya göre; yani, normal Bağ-Kurlu, yirmi yıl süreyle prim ödemediği zaman ödeyeceği ceza tutarı 260 milyon lira iken, tarım Bağ-Kurlularının yedi yıl süreyle prim ödemediği zaman, ödemesi gereken ceza miktarı hemen hemen aynıdır; yani, 240 milyon liradır. Bu ceza sisteminin öncelikle düzeltilmesi lazımdır, eşitlenmesi lazımdır.

Diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında uygulanan askerlik borçlanması, mutlaka, tarım Bağ-Kurlularına, çiftçilerimize de sağlanmalıdır.

Tarım Bağ-Kurlularının basamak düzeltilmesi işlemleri, 1479 sayılı Kanuna benzer hale getirilmelidir; yani, yılda bir kez değil, müracaatı takip eden ayda olmalıdır ve herşeyden önce, bugün, biliyoruz ki, çiftçimizin sattığı etinden, sütünden, buğdayından, pamuğundan otomatik olarak kesilen, yapılan tevkifatlar bir türlü hesaplarına aktarılamamaktadır; çünkü, bilgisayar altyapısı yetersizdir, eleman altyapısı yetersizdir. Tarım ürünlerinden kesilen tarım tevkifatlarının şahıs hesaplarına zamanında aktarılabilmesi için, tarım servisinde görev yapan personel ve bilgisayar sayısının, bizim yaptığımız hesaplara göre, en az 4 kat artırılması gerekmektedir. Bu personel açığının kapatılamaması halinde, tevkifat, kesinti uygulaması, maalesef aktarılamayacağı için bir haksızlık doğmaktadır; hatta, devlet, hesaplarına geçiremediği için cezalı prim kesmekte, bunu gösterdiğiniz zaman da aylar, yıllar sonra çok düşük faizle iade etmektedir.

Onun için, böyle önemli bir yasanın, bu değişikliklerle desteklenmesi lazım. Belki, bu teklifin kanunlaşması sayesinde, bu Hükümetin tarım politikalarıyla ezilen çiftçilerimiz, bir nebze olsun ferahlayabilirler, rahata kavuşabilirler.

Bakınız, çok enteresan; bu Hükümet, buğday üretildiği sezonda buğday ithal etmektedir. Şu anda zeytinyağı hasat dönemidir; eminim ki, geçen yılki gibi zeytinyağı ithalatına müsaade edilecektir. Pamuk hasat döneminde pamuk ithal edilmektedir. Ben, tekrar, bu Hükümeti sağduyuya çağırıyorum; böyle yanlış uygulamalardan vazgeçiniz. Bakınız, zeytin hasadının olduğu bu dönemde, zeytin üreticisi, hâlâ, zeytinyağının kaç lira edeceğini bilmemektedir. Bir an önce, bunun, açıklanması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, süreniz bitti efendim; lütfen son cümlenizi söyler misiniz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Kısacası, çiftçiyi ezen, bir yerlere diyet ödeyen politikalarınızdan vazgeçiniz ve zeytinyağı fiyatlarını da, lütfen, bir an önce açıklayınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

Söz sırası Sayın İsmail Özgün'de; kendisi, söz hakkını Ahmet Feyzi İnceöz'e devretmişlerdir.

Buyurun Sayın İnceöz.

Sayın İnceöz, süreniz 5 dakikadır.

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde, şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elbette, prensip olarak hepimizin tasvip ettiği ve bir an önce yasalaşması için benim de içinde bulunduğum Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Komisyonundan bir an evvel geçmesi yönünde gayretimizin olduğu bu teklif, kanunlaştığında, inşallah çiftçilerimize çok önemli bir katkıda bulunacaktır. Buna inancımız tamdır.

Yalnız, bu konuda, Komisyondaki görüşmelerimiz esnasında, ödenecek primler konusunda sıkıntılarımız, yani, endişelerimiz vardı. Malum; ekonomik sıkıntı içerisinde olan köylülerin primleri, yetkililerden öğrendiğimiz şekliyle, ayda 2 milyon olmak üzere -ki, yılda 24 milyon eder- bayağı bir rakam; bazı yerler için, bazı çiftçilerimiz için. Düşünün... İşte, soğanın para etmediği, pancarın para etmediği, hep biraz önce söylendi. 54 üncü Hükümet döneminde pancara verilen 3 misli fiyata karşılık, şu andaki Hükümet tarafından üçte 1 oranında bir destek sağlanması ve mevcut enflasyon karşısında, vatandaşın -normal hayatını idamesi konusunda bile zorlanırken- böylesine bir prim ödemede sıkıntılar çekeceği muhakkak.

Elbette, nimet-külfet dengesinde, külfete mutlaka katlanmak gerekiyor. Şu anda, ülkemizde, sağlık güvencesinden, sosyal güvenceden yoksun 20,5 milyonluk bir kesim var. Bu kesimi, biz arzu ederdik ki, devletin katkılarıyla, yine, Anayasanın amir hükümleri içerisinde "devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü" esası doğrultusunda, yine, vatandaşımızın, olandan alarak, olmayandan ise, kendi gücüne göre bir kademeleşme tarzında, komisyonda bazı tartışmalarımız olmuştu.

Biraz önce de, özellikle, bu veremeyecek, hiç ödeyemeyecek güçte olanlar bakımından yüzde 10'unun devlet katkısı şeklinde olması için -bu, ödenebilecek, ödenmesi gereken primler konusunda- teklifte bulunmuştum; ama, maalesef, gündeme alınmadı; daha doğrusu, bu konuda önergemiz sıraya konulmadı.

Şu anda, çiftçinin halini anlatmaya gerek yok; onu, benden önceki tüm değerli arkadaşlarımız ifade ettiler.

Sağlık, kişinin, sadece hasta olmama hali değildir; onun, bedenen, ruhen ve sosyal yönden de tam bir iyilik hali içerisinde olmasıdır ve biz arzu ediyoruz ki, halin mutlaka teessüsü konusunda, devlet ve devletin temsilcisi olan hükümetler ve Hükümete şu anda yardımcı olmakta olan siyasî partiler, üzerlerine düşeni yapsınlar; bu mükemmelliği sağlayalım.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (FP, DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.

Madde üzerindeki konuşmalar bitti.

Sayın İnceöz, siz, gönderdiğiniz önergede diyorsunuz ki "buraya (d) bendinin ilave edilmesi..." Bu aidatların yüzde 10'unu devlet öder." Bakın, madde diyor ki, sağlık sigortası yardımlarından bu Kanuna tabi; şunların ana babaları, şu kişiler ve ölüm aylığı almakta olanlar yararlanırlar... Burada aidat yok ki, yüzde 10'u devlet katkısı olsun. Sizin bahsettiğiniz, başka bir kanunun başka bir maddesi veya bu kanunun başka bir maddesi. Rica ediyorum... Evvela, hem önergeyi usulüne göre vermiyorsunuz hem de Başkanlık Divanını töhmet altında bırakıyorsunuz; bu, olmaz.

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Ek madde (c) fıkrasında bunlar belirtiliyor efendim.

BAŞKAN – Bakın, biz, burada, Divan olarak, konulara çok hâkim olarak görev yapıyoruz; bunu bilesiniz. Burada en ufak hata yapmamaya çalışıyoruz; tamam mı...

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

Madde 3.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, şahısları adına Sayın Cevat Ayhan, Sayın İsmail Özgün, Sayın Zerrin Yeniceli, Sayın İlyas Yılmazyıldız söz istemişlerdir. Herhalde, herkes vazgeçti değil mi efendim?!. Peki, teşekkür ederim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Ben, Zerrin Hanıma devretmiştim.

BAŞKAN – Zaten, siz konuşmazsanız, Zerrin Hanıma sıra geliyor.

Buyurun Sayın Zerrin Yeniceli. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ZERRİN YENİCELİ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde kişisel olarak söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili Güven Karahan ve diğer arkadaşlarımla vermiş olduğumuz kanun teklifinin, bugün Genel Kurulda ön sıraya alınarak görüşmeye başlanmış olmasından dolayı çok mutluyum; hepinize teşekkür ederim.

Çiftçilerimiz, sattıkları her üründen yüzde 1 oranında Bağ-Kura prim ödemekte; ama, sağlık hizmetinden yararlanamamaktadırlar; sadece emeklilik hakkına kavuşmakta; ancak, emekli olsa dahi sağlık hizmetinden faydalanması mümkün olamamaktadır. İşte, bu çarpık uygulama, bugün, bu yasayla ortadan kaldırılmış olacaktır. Böylece, sağlık yönünden sanki ikinci sınıf vatandaşmış gibi işlem gören çiftçilerimiz bu sıkıntıdan kurtulmuş olacaklardır; yeşilkart almak için kapı kapı dolaşmaktan, ameliyat parası için geçimini sağladığı hayvanlarını, tarlasını satmaktan, hastanede rehin kalmaktan kurtulacaklar ve hastaneden kaçmak zorunda kalmayacaklardır. Çiftçilerin yıllardır sabırsızlıkla beklediği yasadan 10 milyonu aşkın çiftçimiz yararlanacaktır.

Çiftçilerimize ve kendi adına tarımla uğraşanlara hayırlı uğurlu olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniceli.

Madde üzerinde başka söz isteyen yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü üzerinde son söz olarak, lehte, Sayın Zeki Çakıroğlu ve Cevat Ayhan söz istemişlerdir; ikisinden birisine söz vereceğim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çok kısa bir konuşma yapmanızı diliyorum efendim.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; bütün çiftçilerimizin, köylülerimizin hasretle beklediği bir kanun, Mecliste bulunan bütün siyasî parti gruplarının ve grubu olmayan milletvekillerinin de hep beraber, elbirliğiyle dayanışması halinde çıkarılmış bulunmaktadır. İnşallah, kanun uygulamasında da ilgili kurumlar süratle tedbir alırlar. Kanunla beraber hizmetler de yürürse memnuniyet had safhada olacaktır; aksi takdirde, kanun çıktı; ama, hizmet yok diye tekrar şikâyetler olacaktır.

Burada şunu da ifade etmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyaset ve milletvekilleri çok tenkit edilmekte; ama, görülüyor ki, uzlaşmayla teklifler getirilirse ve herkesin mutabık kalacağı bir anlayışla da müzakere zeminine indirilirse, milletvekilleri, milletimizin hayrına, bütün zümrelerin faydasına, hayrına olan hususlarda elbirliği yapmakta ve en güzel şekilde kanunları çıkarmaktadır. Zaman zaman ortaya çıkan uzlaşmazlıklarda, belki, kanunlar Genel Kurul zeminine gelmeden önce, grup yöneticilerinin ve kanunları takip eden hükümet üyelerinin bu mutabakat zeminini aramalarının fevkalade gerekli olduğunu, bu misalle de görmüş oluyor.

Ben, bundan sonraki müzakerelerimizde, Mahallî İdareler Kanununun, Sermaye Piyasası Kanununun ve diğer kanunların da böyle elbirliğiyle çıkarılması için gayret edeceğimizi umut ediyorum ve başarılar diliyorum. Fazilet Partisi olarak da, kanunun, çiftçilerimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Efendim, Sayın Zeki Çakıroğlu ve Sayın Cevat Ayhan lehte söz istemişlerdi; ama, sizin grupta aleyhte söz isteyen olursa veririm, lehte söz veremem.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Aleyhte olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aleyhte konuşun...

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

Efendim, teklifin tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Teklifi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiştir; böylece yasalaşmıştır; memleketimize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah, böyle güzel kanunlarla, insanlarımıza, halkımıza hizmet edeceğiz.

Komisyona, Hükümete ve tüm Meclise, bu kanun dolayısıyla gösterdikleri anlayış için teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, öğleden sonraki çalışma mesaimiz bitmiştir. Aldığımız karar gereğince, tekrar toplanacağız; yalnız, grup başkanvekillerinin bize intikal eden bir önerisi var: "Gündemdeki bundan sonra görüşülecek kanun konusunda gruplar arasında bir uzlaşmazlık var. Yarına, gruplar arasında bir uzlaşmayı sağlayalım, bunu, ondan sonra müzakere edelim" diyorlar.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Doğru.

BAŞKAN – O bakımdan, gruplardan bir şikâyet olmadığına göre birleşimi kapatmak istiyorum.

Bu itibarla, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Kasım 1998 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.45

 

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, kamu bankalarının toplam batık kredi miktarlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/6037)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.7.1998

Zeki Ünal Karaman

1. 1983’den günümüze kadar yıllar itibariyle kamu bankalarının toplam batık kredi miktarı ne kadardır?

2. Bu batık kredilere sebep olan şirket, firma veya şahıslar kimlerdir?

3. Verdiği krediyi tahsil edemeyen bu sebeple, hazineyi zarara sokan banka yöneticileri hakkında herhangi bir soruşturma açıldı mı? Açıldıysa ne zaman açıldı ve ne gibi işlemler yapıldı? Açılmadıysa niçin açılmadı?

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 27.10.1998 Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sayı: B.02.1.HM.0.BAK.02.04/52121-1.72387

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 8.10.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6037-14825/34298 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Karaman Milletvekili Zeki Ünal’a ait soru önergesinde yer alan hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda verilmiştir.

Bilindiği üzere, Türkiye’de faaliyet gösteren bütün bankaların denetim ve gözetimleri başta Bankalar Kanunu olmak üzere tabi oldukları yasal düzenlemeler çerçevesinde yetkili kamu otoritelerince yapılmaktadır. Yapılan denetimler sonucunda tespit edilen mevzuata aykırılıkların sorumluları hakkında da ilgili işlemler eksiksiz uygulanmaktadır.

Diğer taraftan, Bankaların sorunlu kredilerine ilişkin bilgilerin, Bankalar Kanunu’nun “sırların saklanması” başlıklı 83 üncü maddesi hükmü uyarınca kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklanması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner Devlet Bakanı

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a Merkez Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/6041)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.7.1998

Zeki Ünal Karaman

Kambiyo işlemlerinin kolaylığı açısından yılda yaklaşık 400 milyon $’a yakın ihracat yapan Karaman’a Merkez Bankası Şubesi açmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.11.1998 Sayı: B.02.0.003(16) 2649

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 8.10.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/6041-14830/34303 sayılı yazısı,

b) Başbakanlığın 16.10.1998 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-855-15/5821 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip olunan 7/6041-14830 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/6041-14830 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin cevap;

Bilindiği üzere, 1980’den itibaren ekonomik alanda uygulanan yeniden yapılanma sonucu, Merkez Bankasının işlemlerinin büyük bir kısmı Ticarî Bankalara devredilmiştir. Halen Merkez Bankası şube teşkilâtı etkin olarak yeterli hizmet vermektedir.

Diğer taraftan, ticarî işlem hacminin yoğun olduğu İllerde Bankaların para hareketlerinden kaynaklanan sorunları Merkez Bankasının yurtiçi muhabiri olan diğer ticarî Bankalar nezdinde giderilmektedir.

Karaman İlinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Konya şubesi reeskont bölgesi içinde olması ve yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı bu ilde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası şubesi açılması bu aşamada prensip olarak düşünülmemektedir.

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Side Belediye Başkanının mal bildirimlerini zamanında yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6226)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Antalya ili Manavgat İlçesi Side Belediye Başkanı Turgut Şen 3628 sayılı yasa gereğince vermek durumunda bulunduğu Mal Bildirimlerini zamanında, usulüne uygun ve eksiksiz olarak vermiş midir?

2. Yine aynı yasa gereğince bu Mal Bildirimlerinin mukayesesi yapılmış ve Belediye Başkanı ve Başkanın Mal Beyanı kapsamında yer alan yakınlarının mal varlıkları yasal ve meşru gelirleriyle uygun bulunmuş mudur?

3. Hakkında bir çok iddia, suç duyurusu ve soruşturma olduğu ileri sürülen Belediye Başkanı Turgut Şen’in mal bildirimlerinin usulüne uygun, sağlıklı ve doğru bilgileri içerip içermediğini incellettirmeyi düşünüyor musunuz?

 

T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 4.11.1998 Sayı: B.05.0.MAH.0.65.00.002/80875

Konu: Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 19.10.1998 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6226-15389/35826 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün “Antalya-Side Belediye Başkanının mal bildirimlerini zamanında yapıp yapmadığı” konusundaki yazılı soru önergesi ile ilgili olarak;

Yapılan incelemede, Antalya İli Manavgat İlçesi Side Belediye Başkanı Turgut Şen’in kendisine ait 1990, kendisi ve eşine ait 1994, 1995 yılları mal bildirim beyannamelerini zamanında, usulüne uygun ve eksiksiz olarak verdiği anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Kutlu Aktaş İçişleri Bakanı

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.