Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 YASAMA YILI : 4

T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 63

 

2 nci Birleşim

6 . 10. 1998 Salı

 

 

İÇİNDEKİLER

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

2. – Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Kastamonu’da meydana gelen sel felâketi ve alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

3. – Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, üniversitelere girişte uygulanacak tek basamaklı sınav sistemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1649)

2. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Ahat Andican’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1650)

3. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1651)

4. – Şili ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’na, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1652)

5. – Almanya’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1653)

6. – Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1654)

7. – Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1655)

8. – Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1656)

9. – Ürdün ve İsrail’e gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1657)

10. – Portekiz’e gidecek olan Refaiddin Şahin’e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1658)

11. – Portekiz’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1659)

12. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1660)

13. – Lüksemburg’a gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, dönüşüne kadar, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1661)

14. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1662)

15. – Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1663)

16. – Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1664)

17. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1665)

18. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemiciy’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1666)

19. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1667)

20. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1668)

21. – İngiltere’ye gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı salih Yıldırım’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1669)

22. –  Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1670) 

23. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1671)

24. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1672)

25. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1673)

26. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi(3/1674)

27. – İngiltere’ye gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1675)

28. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1676)

29. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1677)

30. – Almanya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1678)

31. – İtalya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1697)

32. – Danimarka’ya gidecek olan Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Burhan Kara’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1680)

33. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğün ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1681)

34. – İran’a gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1682)

35. – Hollanda’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1683)

36. – Almanya ve İngiltere’ye gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1684)

37. – Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sinal Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1685)

38. – İtalya’ya gidecek olan İçşişleri Bakanı Kutlu Aktaş’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1686)

39. – İspanya’ya gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1687)

40. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1688)

41. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1689)

42. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1690)

43. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1691)

44. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına vekâlet eden Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin yurtdışına gittiğinden, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1692)

45. – Portekiz ve Makedonya’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1693)

46. – Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1694)

47. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1695)

48. – Makedonya Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet etmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1696)

49. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Eyüp Aşık’tan boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar, Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1697)

50. – İran’a gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’na, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1698)

51. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1699)

52. – Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1700)

53. – Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, dönüşüne kadar, Çevre Bakanı İmren Aykut’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1701)

54. – Makedonya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1702)

55. – Kanada’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, dönüşüne kadar, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1703)

56. – Açık bulunan Devlet Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Yıldırım Aktuna’nın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi(3/1704)

57. – Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un (6/1104) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/376)

58. – Pakistan Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini, Pakistan’a davet ettiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1705)

59. – Macaristan Meclis Başkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini Macaristan’a davet ettiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1707)

60. – TBMM Başkanlık Divanının kararıyla Türkiye-Litvanya Parlamentolararası Dostluk Grubu kurulmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1706)

61. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1709)

62. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1708)

63. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî zayirate katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1710)

64. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1711)

65. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1712)

66. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Arnavutluk’a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1713)

67. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Ürdün, İsrail ve Filistin’e yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1714)

68. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın Almanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1715)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – DYP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Avrupa Birliği, Kıbrıs ve başta Suriye olmak üzere komşu ülkelerle olan ilişkilerimiz ve dışpolitika konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25)

2. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 23 arkadaşının, Burdur Gölünde su seviyesinin azalması ve kirliliğe karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283)

3. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 38 arkadaşının, Adana İlinin ekonomik, sosyal, kültürüle ve kentsel sorunları ile Adana’ya göçün getirdiği sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/284)

4. – İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem ve 53 arkadaşının, İstanbul’da Dolmabahçe Stadyumu arkasında ruhsatsız olarak inşa edilmekte olan otelin bulunduğu alanın Beyoğlu İlçesinden Şişli İlçesi sınırına dahil edilmesiyle ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/285)

5. – Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 22 arkadaşının, İstanbul’da meydana gelen orman yangınlarının nedenlerinin araştırılarak kaçak yapılaşmanın önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)

6. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 44 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Mustafa Kul hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/34)

7. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 57 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 Aralık ayında yapılan sınav sonucunda göreve başlatılan personel hakkındaki hukuk dışı işlemlere göz yummak ve yanlı davranmak suretiyle görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/35)

8. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 54 arkadaşının, mezhepçiliğe ve bölgeciliğe dayalı kadrolaşmaya gittiği ve İSKİ skandalı nedeniyle hakkında fezleke düzenleyen cumhuriyet savcısı yerine başka bir cumhuriyet savcısının görevlendirilmesini temin etmek suretiyle hakkındaki iddiaları örtbas ederek görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 312 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/36)

9. – Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç ve 55 arkadaşının, Soma Elektrik Anonim Şirketi (SEAŞ) bünyesinde haksız ve partizanca atamalar yapmak ve yargı kararlarına uymamak suretiyle devleti zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/37)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (9/29), (9/31) ve (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 Arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi İhalesinde Mevzuata Aykırı Davranmak Suretiyle Usulsüzlük Yaptığı ve Devleti Zarara Uğrattığı İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu Hakkında Gensoru Açılmasına İlişkin Önergesi (11/18)

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 71 Arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğini 1050 Sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci Maddesine Aykırı Bir Şekilde Harcamak Suretiyle Hazineyi Zarara Uğratarak Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye Eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/27)

3. – Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 Arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya Ait Bir Araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne Bedelsiz Vermek Suretiyle Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez Haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/28)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Bolu’da başörtülü bir öğrencinin ÖYS sınav salonundan çıkarıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5647)

2. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, başörtülü öğrencilere yapılan uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5664)

3. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara-Gölbaşı İncek ve Hacılar köylerinin güzergahında istimlak edilen bir arazinin kullanılmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5679)

4. – Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, başörtüsü nedeniyle sınavlara alınmayan ve okuldan atılan öğrencilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5703)

5. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Sekiz Yıllık Eğitime Katkı Payı adı altında toplanan paraya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5707)

6. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir İmam Hatip Lisesi için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5732)

7. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın :

– Konya-Kaşınhanı-Çumra-Arıkören-Karaman Karayolu Hattı Projesine,

– Derebucak-Beşkonak yol projesine,

– Konya-Beyşehir-Derebucak yolu için ayrılan ödeneğe,

– Konya-Beyşehir Sanayi Çarşısı kavşak düzenlemesi için ayrılan ödeneğe,

– Konya-Beyşehir yolu için ayrılan ödeneğe,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5733, 5734, 5736, 5750, 5752)

8. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Çumra İmam Hatip Lisesi ek inşaatı için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5751)

9. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerinin UNICEF’e verildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5760)

10. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in;

– Karaman İlindeki yerleşim birimlerine tahsis edilen ödenek miktarına,

– Afet İşleri Genel Müdürlüğünce Karaman’a yardım yapılıp yapılmadığına,

– İller Bankası Genel Müdürlüğünce Karaman’a yapılan yardımlara,

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin;

– İzmit-Yalova arası yol yapımına,

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın;

– Bandırma-Erdek arası karayoluna ve köprü inşaatına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5770, 5778, 5779, 5785, 5787)

11. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, orta öğretim kurumlarında bütün derslerde “Atatürkçülük” konusunun okutulacağı haberine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5788)

12. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İzmit Körfez Geçiş ihalesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5833)

13. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın;

– Adana-Aladağ İlçesi Eğner Köprüsüne,

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın;

– Ankara-Adana arasındaki karayoluna,

– Ürgüp-Topuzdağı güzergâhından geçen yolun durumuna,

– Nevşehir-Kayseri devlet yolu üzerindeki bazı kavşaklara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5824, 5841, 5842, 5843)

14. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın;

– Ankara-Keçiören-Kanuni Mahallesinde heyelandan zarar görenlere yapılacak yardımlara,

Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın;

– İller Bankası Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen bir seminere,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5855, 5859)

15. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın;

– Mütahhitlik karnesi sahiplerine,

– Bölgelere göre birim fiyat uygulanmasına geçilip geçilmeyeceğine,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/5862, 5863)

16. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesinde şeriatçı bir yapılanmaya gidildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5885)

17. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek İlçesine bağlı bazı yerleşim birimlerindeki okulların ihata duvarlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5898)

18. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Çankaya Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezine ve Ahlatlıbel Tesislerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/5918)

19. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, sekiz yılık kesintisiz eğitim için toplanan katkı paylarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5922)

20. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya-Tavşanlı Anadolu Lisesi inşaatı için ayrılan ödeneğe ve Tavşanlı Çıraklık Eğitim Merkezi ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5928)

21. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya ve bazı ilçelerinin lise binası ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5930)

22. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat’a üniversite kurulmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5938)

23. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Marmara Ereğlisi Belediyesince bazı arsaların hak sahibi olmayanlara usulsüz olarak verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/5951)

24. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, görevden alınan il ve ilçe müdürü sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5959)

25. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, il ve ilçelerde görevden alınan şube müdürü ve müdür yardımcısı sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5965)

26. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın,Yozgat’a üniversite kurulması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5970)

27. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, vakıfların kurduğu ticaret şirketlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5993)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Dönem 4 üncü Yasama Yılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle saat 15.00’te açıldı.

Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in vefatına ilişkin Başkanlık tezkeresi okundu ve saygı duruşunda bulunuldu.

Açış konuşmasını yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanına, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

İstiklal Marşı okundu.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 20 nci Dönem 4 üncü Yasama Yılını açış konuşmasını yaptı.

Adalet Bakanlığına, İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu’nun,

İçişleri Bakanlığına, İstanbul Valisi Kutlu Aktaş’ın,

Ulaştırma Bakanlığına, Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un,

Başbakan tarafından atanmış olduklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Anayasanın 114 üncü maddesine göre atanmış bulunan İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş, andiçti.

Türkiye Büyük MilletMeclisinin 1 Ekim 1998 Perşembe günü başlayacak olan yeni yasama yılının ilk birleşiminde, Cumhurbaşkanının açış konuşmasından sonra başka konuların görüşülmemesine ve 2 Ekim 1998 Cuma günü Meclis çalışmalarına ara verilmesine;

27.7.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun 28.7.1998 tarihli 129 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki (11/18) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 6.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

Genel Kurulun 8.7.1998 tarihli 118 inci Birleşiminde okunmuş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkındaki (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer almasına ve Anayasının 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 6.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

Genel Kurulun 15.7.1998 tarihli 122 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez hakkındaki (9/28) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü sırasında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 6.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 272 nci sırasında yer alan Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli’nin yasam dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Anayasa ve Adalet Komisyonlarından Kurulu Karma Komisyonun 735 sıra sayılı raporunun bu kısmın 6 ncı sırasına, 273 üncü sırasında yer alan Isparta Milletvekili Ömer Bilgin’in yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Anayasa ve Adalet Komisyonlarından Kurulu Karma Komisyonun 742 sıra sayılı raporunun 7 nci sırasına alınmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önerileri kabul edildi.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmek için, 6 Ekim 1998 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 17.06’da son verildi.

Hikmet Çetin Başkan

Ünal Yaşar Levent Mıstıkoğlu Gaziantep Hatay Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KAĞITLAR No. : 2

6.10.1998 SALI

Sözlü Soru Önergeleri

1.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun-Merkez-Özören-Erikli yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1192) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

2.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun-Bafra ve Samsun Ünye yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1193) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

3.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun-Vezirköprü Devlet Hastanesine atanan göz doktorunun tayininin iptal edilmesinin nedenine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1194) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

4.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Eğitim Fakültelerinin sınıf öğretmenliği bölümlerinden mezun olan görme engelli öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1195) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

5.– Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi’nin, Hakkari’de bir vatandaş tarafından bulunan bazı tarihi eserlere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

6.– Edirne Milletvekili Evren Bulut’un, Edirne İlinde inşaatı devam eden kültür merkezlerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1197) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Ankara Trafik Hastanesinin temizlik ve güvenlik işlerini yürüten firma elemanlarının hasta ve yakınlarına kötü muamele yaptıkları iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172)(Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.1998)

2.– Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, mali milad nedeniyle bankalara yatırılan kıymetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6173)(Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.1998)

3.– Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Meteoroloji Meslek Lisesi’nin Giresun Bulancak’a taşınmasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.1998)

4.– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş’ın, Gaziantep SSK Teftiş Kurulu Grup Başkanlığının Adana Grup Başkanlığına bağlanacağı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6175)(Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

5.– Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş’in, gazilerin aylıkları hakkındaki kanun teklifine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6176) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

6.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Ayrancı-Böğecik Köyünün imam ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

7.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez ve Ayrancı’ya bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

8.– Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici’nin, İTO Başkanının ihalelerle ilgili bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

9.– Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici’nin, Emlakbank’ın konut satış kampanyasında usulsüzlükler yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

10.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt-Kurtalan ve Batman-Beşiri İlçelerine bağlı bazı köylerin boşaltıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

11.– İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Alaattin Çakıcı ile ilişkisi olduğu ileri sürülen kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6182) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

12.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir Eğitim Araçları ve Açık Öğretim Lisesi Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6183) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

13.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir-Dursunbey İlçe Millî Eğitim Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6184) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

14.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, başka kurumlardan T.B.M.M.’ye naklen gelen personelin emekliliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6185) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

15.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Emlak Bankası ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6186) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

16.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Kur’an kurslarının sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6187) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

17.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, İmam Hatip Okullarında öğrenim gören öğrencilerin sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6188) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.1998)

18.– Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, Maliye eski Bakanlarına araç tahsisi yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6189) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

19.– Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Karadeniz’de afet bölgesi ilan edilen bazı illerde sigara dağıtıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6190) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

20.– İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Tarsus’a TMO Ajansı açılıp açılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6191) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

21.– İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, TÖBANK, ODİBANK ve HİSARBANK’ın yöneticileri hakkında açılan davalara ve TÖBANK’ın tasviye işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6192) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

22.– İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, TRT Çukurova Radyosu ve Bölge Müdürlüğü’nün bina ihtiyacına ve haberlerin görüntülü olarak Ankara’ya gönderilmesi için link hattı kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Cavit Kavak) yazılı soru önergesi (7/6193) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

23.– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş’ın, ABD seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6194) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

24.– İçel Milletvekili Safet Benli’nin, İçel’in Mut İlçesindeki Gezende Hidroelektrik Santralinden enerji nakline ne zaman başlanacağına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6195)(Başkanlığa geliş tarihi: 2.10.1998)

Genel Görüşme Önergesi

1.– DYP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Avrupa Birliği, Kıbrıs ve başta Suriye olmak üzere komşu ülkelerle olan ilişkilerimiz ve dış politika konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

6 Ekim 1998 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2 nci Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Birinci söz, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan’ın.

Buyurun Sayın Topkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 20 nci Dönem 4 üncü Yasama Yılının, ulusumuza, halkımıza başarılar getirmesini dileyerek sözlerime başlıyorum. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla söz aldım; sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyetinin temeli 1923 yılında atılırken, genç cumhuriyetin kurucuları, cumhuriyetle birlikte, cumhuriyetin yeni kavramlarının topluma hızlıca taşınmasını hedef olarak almışlardı. Cumhuriyetle birlikte hedeflenen yeni toplumsal şekillenme, Türkiye toplumunun bireylerini özgür birer yurttaş olarak yetiştirmek, kul ve ümmete dayalı toplumsal bir yapılanmadan Türk Halkını hızlıca uzaklaştırmaktır. Bu değerlerle donanmış yeni nesiller yetiştirecek öğretmen tipi de tanımlanmıştır. Bu öğretmen, bilimsel doğruları ve gerçekleri öğreten, demokratik ve laik cumhuriyetin gereklerine göre davranmayı, aklını kullanmayı, hak ve özgürlüklerine sahip çıkmayı, bilimsel düşünceyi her türlü dogmatik inancın üstünde tutmayı bilen, çağdaş insanı yetiştiren öğretmen olacaktır.

Bu amaçla köy enstitüleri kurulmuş, cumhuriyetin öğretmenleri yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu okullarda yetiştirilen öğretmenler, genç cumhuriyeti hızla aydınlanma çağına taşımaya başlamışken, talihsiz bir şekilde, bu okullar 1950’den sonra kapatılmıştır. Ne acıdır ki, UNESCO 1997 yılında aldığı kararla, köy enstitüsü öğretim modelini geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere, halklarının hızlıca eğitilmesi için bir eğitim modeli olarak tavsiye etmiştir. Bu okulların kapatılması tesadüfî olmamıştır. Türk Halkının hızlıca aydınlanması, belli odakları rahatsız etmeye başlamıştır. Bu aydınlanmanın önünün hızlıca kesilmesi gerekir felsefesiyle, ilk olarak öğretmenlerden başlanmıştır. Öğretmen yetiştiren okullar bir bir kapatılmaya başlanmıştır. Öğretmenliğin, uzmanlık isteyen bir meslek olduğu bir kenara itilmeye başlanmıştır. Öğretmen yetiştirme işi, bu konuda hazırlığı ve birikimi olmayan, uygulama alanına sahip olmayan, öğretmen yetiştirecek yeteri kadar uzman eğitim elemanına sahip olmayan, aralarında eşgüdüm de bulunmayan üniversitelerin eğitim fakültelerine devredilmiştir. Bununla da yetinilmeyerek, herkesin kolay kolay yapamayacağı, özel bilgi, beceri ve özverilere dayalı bir meslek olan öğretmenlik, artık, her üniversite mezununun yapabileceği bir iş olarak görülmeye başlanmıştır. Yükseköğrenim görmüş işsizlerin işsizlik sorununu çözmek “hiçbir iş bulamadı, bari öğretmen olsun” mantığı, mesleğin kamusal saygınlığını ve toplumsal itibarını yok etmeye başlamıştır. Bilinçli ve amaçlı olarak yönlendirilen öğretmen yetiştirme politikasının sonucu, atandığı ili, ilçeyi beğenmeyen, okul beğenmeyen ve atandığı yerlere gitmeyen bu öğretmenin ne kendisinden feyz alacak olan çocuklar umurunda ne de ona emanet edilen cumhuriyet ve bu cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevlendirilen gençlerin eğitimi.

Öğretmene ve öğretmenlik mesleğine karşı sistematik bir bakışın sonucunda, öğretmen, yokluk ve yoksulluk içine itilmiştir. Geliri ancak yaşamını sürdürmeye yeten, yabancı dili öğrenemeyen, sınıfa girerken vücudu sınıfta, beyni dışarıda ikinci bir işi düşünen, meslekî yayınları takip edemeyen, sosyal aktivitelerin dışında kalan, pazarda maydanoz satan, toplumsal onuru elinden alınmış öğretmen... Elli yıldır öğretmene ve öğretmenlik mesleğine bakışın sonucu, öğretmen dinsiz, öğretmen tehlikeli kişi, öğretmen solcu, öğretmen komünist... Öyle ise öğretmeni sürdür, gözaltına al, tutukla, dışla, daha da ileri giderek, öğretmeni sakıncalı kişi ilan et; tüm bunları başarıyla uygula.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; halkının eğitimini ihmal eden toplumlarda, bir gün gelir, ahlak yozlaşması başlar, toplumsal değerler aşınmaya başlar, hukuk devletinin yerine başka kurumlar oluşur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topkan, 1 dakika içinde lütfen toparlayalım.

CELAL TOPKAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Mafyalar, çeteler toplumları yönetmeye başlar, çeteler ve mafyalar kültürü toplumda egemen olur. Halk, bilimadamları, bilimsel başarılar, sorunlarını çözmüş, halkını mutlu kılmış, başarılı siyaset adamları ile övüneceği yerde, çetebaşları, mafya liderleriyle övünmeye başlar. Eğer Türk Ulusunun ekonomik, sosyal, bilimsel başarılarla övünmesini istiyorsak, yetkililere seslenmek istiyorum, eğitimi düzeltmek mi istiyorsunuz, öğretmenlere ne yapılması gerektiğini sorun, söylediklerini tartışın. Öğretmenlere, eğitime katılma hakkını verin. Buradan bir başlayın, bakalım arkası nasıl gelecek, siz de bir görün, biz de görelim.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Topkan.

Gündemdışı konuşmayı yanıtlamak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Celal Topkan’a, Öğretmenler Günü vesilesiyle, bu gündemdışı konuşmayı yaptığı ve öğretmenlerimizin sorunlarını dile getirdiği için teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, bir hususun altını çizerek sözlerime başlamak istiyorum: Tarih boyunca hiçbir ulus ama hiçbir ulus, öğretmenlerinin topluma kazandırdıklarının borcunu ödeyebilmiş değildir; çünkü, her çağdaş toplum, bulunduğu konuma ancak ve ancak öğretmenlerinin özverili, vefakâr ve kendisini mesleğe adamışlık bilinciyle genç kuşakları yetirmesinin sonucu olarak gelebilmiştir. Bütün ülkeler, ulusal birliklerini öğretmenlere borçludur; çünkü, öğretmenler, sadece çağın bilgisini değil, aynı zamanda, vatana, millete bir bütünlük içinde bağlı kalmanın ilkelerini de öğretirler.

Türkiye Cumhuriyetinin öğretmenleri de, başından beri, genç kuşakları geleceğe hazırlarken, kendilerine temel ilke olarak Büyük Atatürk’ün hem cumhuriyetimize hem milletimize bıraktığı büyük armağanları göz önünde bulundurmuştur.

Büyük Atatürk ve silah arkadaşları, büyük mücadeleyi yaptıktan sonra cumhuriyetin geleceğini genç kuşaklara emanet etmiş, genç kuşaklar da cumhuriyet bilinciyle ve cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren ebediyete akan yıllarda, her yıl daha iyiye ve daha güzele götürmek; onun ötesinde Büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği Türkiye’yi ve Türk Ulusunu çağdaş uygarlığı belirleyen ülkelerden ve uluslardan biri konumuna taşımanın ancak ve ancak nitelikli eğitimden geçtiğini bilerek yıllardan beri büyük bir özveriyle çalışagelmişlerdir.

Bunun sonucu olarak, cumhuriyetimiz, içinde bulunduğumuz yılda 75 inci yılını idrak etmiş ve cumhuriyetimiz, her geçen yıl, giderek Atatürk ilke ve inkılaplarına, cumhuriyete sahip kuşakların yetişmesinin sonucu güçlenmekte ve dünyadaki yerini her gün pekiştirmektedir.

Bu bakımdan, öğretmenlerimize olan borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz. Ayrıca, öğretmenlik mesleği -izin verirseniz- diğer mesleklerden farklı bir meslektir. Niçin farklıdır; bugün bir hukukçu, günümüzün hukuk kurallarını bilmek suretiyle o davayı karara bağlayabilir; elbette ki bir operatör bundan onbeş sene sonrasının teknolojisini bilerek ameliyatını yapmak ister, ama, o teknoloji kendi emrinde değildir; buna karşılık, öğretmen, 6 yaşında aldığı çocuğu 22 yaşına geldiği vakit, topluma yararlı ve iş sahibi, toplumda üretken bir kişi konumuna getirebilmek için sadece gününün bilgilerini değil, geleceği görebilme yeteneğini de oluşturmak durumundadır. Bu nedenle, eğitim kurumları, diğer meslek kurumlarının yanında öğretmen yetiştirmede çok önemli rol oynar.

Cumhuriyet tarihimizi yakından incelediğimizde, öğretmen okulları, yetiştirdiği sayısız değerli öğretmenlerle cumhuriyet kuşaklarının oluşmasına çok büyük katkıda bulunmuştur. Aynı şekilde, köy enstitüleri, kuruldukları ve faaliyette bulundukları dönemlerde, yine çok nitelikli öğretmenler yetiştirmek suretiyle ülkemizin çocuklarını bugünlere hazırlamıştır. Ancak, bir hususu hatırda bulundurmamız gerekir ki, her alanda olduğu gibi, eğitim alanında da, gelişen teknolojiyi, gelişen bilgileri eğitim kurumlarımızda yenileyerek ve geliştirerek güne uyarlamamız ve geleceği görebilmeye hazırlamamız gerekir. İşte, bu nedenle, şu anda büyük bir kıvançla söyleyebiliyorum ki, millî eğitimin bünyesinde bulunan öğretmenlerimizin çok büyük bir bölümü dört yıllık üniversite mezunudur ve iki yıllık önlisans bitirenlerin de, yoğun bir şekilde, açık eğitim fakültelerinde dört yıllık lisan programlarını tamamlamakta olduklarını gururla ve iftiharla ifade edebilirim.

Buna ek olarak, Millî Eğitim Bakanlığının uyguladığı ücret politikaları ve ona ek olarak, öğretmenleri özendirme bakımından, artık, lisansüstü öğrenim gören öğretmenlere ayrıcalık verilmeye başlanmıştır. O nedenle, yeni eğitim kurumlarımız, çağın eğitim gereklerine uygun olarak, öğretmenlerimizi, artık sadece üniversite mezunu olarak öngörmüyor, mümkünse, üniversiteüstü öğrenim görmüş olsun istiyor ve buna yönelik de program hazırlıkları vardır.

Buna ek olarak, hepimizin kendi kuşağından hatırlayacağı üzere, bizim zamanımızda öğretmenlerimiz iki dersin öğretmeniydi; yani, coğrafya öğretmenimiz aynı zamanda tarih dersine gelirdi, fizik öğretmenimiz aynı zamanda kimya dersine gelirdi ve dolayısıyla öğretmenden yararlanma katsayımız çok yüksekti; fakat, maalesef, bir dönemde öğretmenlerimiz tek branşlı olmuştur ve 55 inci Hükümetin uygulamalarıyla birlikte, öğretmen yetiştiren fakülteler, yeniden, en az iki branşlı öğretmen yetiştirme sürecine başlamıştır.

Aynı şekilde ifade etmek istediğim diğer bir husus, 20 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihe, öğretmene ve eğitime verdiği büyük desteklerle de geçecektir; bundan dolayı, hepimiz, bu Meclisin üyesi olarak kıvanç duymalıyız. 20 nci Dönem Meclis, Sekiz Yıllık Temel Eğitim Yasasını çıkarma gururunu taşımaktadır. 20 nci Dönem Meclis, aynı zamanda öğretmenlerin özlük haklarını düzenleyen yasayı çıkarmanın gururunu taşımaktadır. Yine, 20 nci Dönem Meclis, 158 bin kadroyu ilave olarak çocuklarımızın emrine verme onur ve kıvancını taşımaktadır. Bütün bunlarla da yetinilmemiştir, yeni yasa tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde gerçekleşecek ve 20 nci Dönem, Türk millî eğitimine büyük hizmetler veren bir Meclis olarak tarihte layık olduğu yeri alacaktır.

Aynı şekilde, bu dönemde, hiçbir zaman, hiçbir yerde yeterli olduğunu iddia etmediğim şekilde, öğretmenlerimizin özlük haklarının, diğer meslek gruplarıyla giderek açılan boyutu daraltılabilmiştir. Buna ek olarak, kanun gerektirmeyen alanlarda, 55 inci Hükümet, gerek ders yılına hazırlık ödeneklerini gerekse güneydoğu tazminatlarını ve diğer alanlarda alabildiği tüm önlemleri almıştır ve almaya devam etmektedir.

Öğretmenlik mesleğinin yeniden cazip bir meslek olabilmesi için, eğitim fakültelerini, üniversiteye giriş sınavlarında ilk 5 tercihleri arasına yazanların bursu, şu anda diğer üniversite öğrencilerine nazaran yüzde 60 daha fazladır. Bütün bunlar, Sayın Topkan’ın da ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Hükümetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, asla yeterli olduğunu iddia edemeyeceğimiz; ama, elimizdeki imkânlar çerçevesinde yapabildiğimizin azamîsini yapma çabasında, öğretmenlere olan vefa borcumuzu ödeme girişimlerimizdir.

Bunun yanında, 5 Ekim tarihi, bir anlamda, Uluslararası Öğretmenler Günüdür; fakat, UNESCO, bu fikri, Türk Milletinden ödünç almıştır. Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti, 1981 yılında 24 Kasımı -24 Kasım, Büyük Atatürk’ün Başöğretmen sıfatını kabul ettiği gündür- Öğretmenler Günü olarak kabul etmiş ve yeryüzünde öğretmenlerine gün ayıran ve o günde, öğretmenlerine vefa borcunu bir günle değil, 365 gündür ödeyegeldiği borcu bir kez daha hatırlayan bir ulus olmuştur ve dünyaya önderlik yapmıştır.

İşte, Türkiye Cumhuriyetinin bu önderliği, neticede UNESCO’yu, uluslararası bir Öğretmenler Günü belirlemeye zorlamıştır ve UNESCO görüşmelerinde, Türkiye’de olduğu gibi, dünyada da, 24 Ekimin Öğretmenler Günü olması telkin edilmişse de; ancak, 5 Ekim tarihi kabul edilmiştir. 5 Ekimde Dünya Öğretmenler Gününü kutlarken, 24 Ekimde de, daima, Türkiye Cumhuriyetinde Öğretmenler Gününü kutlamaya devam edeceğiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan hepimiz, bugün buralara gelebildiysek, elbette ki anne ve babalarımızın katkısı vardır; ama, ben şuna eminim ki, her biriniz benimle mutlak olarak mutabıksınız; biz neysek, o kişiliğimizin oluşmasında öğretmenlerimizin katkısı, annemizden de, babamızdan da çok fazladır.

O nedenle, 20 nci Dönem Meclis ve bunu izleyecek Meclisler, öğretmenlerimize ve eğitime yönelik olarak, kısacası Türkiye’nin geleceğine yönelik olarak yapacağı yatırımlarla Türkiye’nin 21 inci Yüzyıldaki konumunu belirleyecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde gözlemlediğim irade, Büyük Atatürk’ün bize miras bıraktığı, çağdaş uygarlığı benimseyen ülkelerden birinin konumuna gelebilmek için, eğitime de, öğretmene de, Türkiye Büyük Millet Meclisleri bir numaralı önceliği vermeye devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Dünya Öğretmenler Gününün, öğretmenlerimize, eğitim camiamıza, tüm ulusumuza ve dünya öğretmenlerine mutluluklar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

2. – Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Kastamonu’da meydana gelen sel felaketi ve alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz, sel felaketleri ve alınan önlemler konusunda, Kastamonu Milletvekili Sayın Haluk Yıldız’ın.

Bu konuda, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın da bir talebi vardı; ancak, iki aynı konuda birlikte söz verme şansımız olmadı.

Buyurun Sayın Yıldız.

HALUK YILDIZ (Kastamonu) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kastamonu’nun tarıma elverişli en önemli arazilerinin bulunduğu Kastamonu Merkez, 7 ilçemiz ve 186 köyümüzde -Karabük, Zonguldak, Bartın, Bolu, Sinop ve Kastamonu’da olduğu gibi- 19.5.1998 - 21.5.1998 tarihleri arasında aşırı yağış ve dolu nedeniyle önemli derecede hasar meydana gelmiştir. Aşağı yukarı 215 bin dekar ekili alanın yarısı sel nedeniyle ve dolu nedeniyle büyük zarar görmüştür. Ayrıca, köprüler yıkılmış, yollar oldukça büyük hasar görmüştür.

Yukarıda belirttiğim gibi, Kastamonu’nun en verimli arazilerinin bulunduğu selden zarar gören alanlarda pancar, sarmısak, kendir, hububat ve sebze gibi ürünler yetiştirilmektedir. Bu saydığım tarım ürünleri çiftçilerimizin en önemli geçim kaynağını teşkil etmektedir.

Resmî rakamlara göre 10 trilyon liralık zarar meydana gelmiştir. Tabiî, resmî kayıtlara intikal etmeyenlerle birlikte 10 trilyonun çok çok üzerinde bir zarar meydana gelmiştir. Bu sel olayını yaşadığımız günlerde gerek valiliklerden, kaymakamlıklardan, muhtarlardan ve gerekse basından aldığım bilgileri derleyerek, o günkü kriz masası sorumlusu Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Ecevit’e bu dosyayı takdim etmiştim; ama, o günden bugüne kadar herhangi bir yardım yapılmadı. Sadece yapılan tek bir yardım var; tarım kredi borçları ertelendi. Sel olaylarının yaşandığı dönemlerde, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu bölgeye Sayın Cumhurbaşkanı gidiyor, Başbakan gidiyor, bakanlar gidiyor “her türlü devlet yardımı yapılacak” deniliyor; ama, ne hikmetse, lafta kalıyor.

Burada, yine çok önemli gördüğüm bir konu var: 20 köy ve mahallemizin faydalandığı bir köprü dahi, devlet tarafından yapılmadı; ancak, köylülerin, il genel meclisi üyelerinin ve kaymakamın büyük gayretleriyle yapımına yeni başlanabildi. Tespitlerime göre, 7 tane köprü yıkıldı; çiftçiler, köylüler, maalesef, bu köprülerden faydalanamıyorlar. “Önümüzdeki yıl programa girecek, önümüzdeki yıl yapılacak” deniliyor; önümüz kış, bu köprü olmayınca, vatandaşlar, ırmaktan, çaydan nasıl geçecek?!

Yine, Meclis tatile girdikten sonra, seçim bölgeme gittim. Tatilin aşağı yukarı 1,5 ayını bölgemde, 15 gününü de Partimin bana verdiği görev gereği değişik illerde geçirdim. Bu gezilerim esnasında, 17 Eylül 1998 Perşembe günü, Kastamonu ile Taşköprü arasında “Germeç” denilen yöremizde dolaşırken, çok enteresan bir yardım yapıldığını gördüm; “selden zarar görenlere tarım ilçe müdürlüğü elemanları yardım dağıtıyor” dediler. Çiftçilerimizin ve köylülerimizin uyarısıyla, ben de, yardım dağıtılan yere gittim; ama, ne yazık ki, yardımın sigara olduğunu gördüm. “New Blend” marka bu sigarayı -Tekelden sorumlu Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın herhalde son numarası bu- çiftçilere dağıtıyorlar. Çiftçilerimiz, o günkü tepkilerini dile getirmek için, bana “bunu Meclise götür” dediler. Ben de, götüreceğim dedim ve zaten bununla ilgili soru önergesi verdim; Başbakandan ve ilgili bakandan cevap bekliyorum. Devletin yaptığı yardım, maalesef, sigara... Bu Meclisten kanun çıkardık -Sayın Akarcalı burada mı bilmiyorum, çok uğraştı- sigaranın sağlığa zararlı olduğuna dair; ama, maalesef, devlet, çiftçimize sigara dağıtıyor. Artık, gazetelerin köşe yazılarına tefrika oldu. “Bu sigarayla beraber içki dağıtsaydınız, derdimizi unutsaydık” diyor çiftçilerimiz. Çok enteresan, sel mağdurlarıyla alay edercesine “yardım” diyorlar. “Bir dekara bir paket sigara...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, 1 dakika içinde toparlıyoruz.

Buyurun.

HALUK YILDIZ (Devamla) – Devlet çiftçileri unuttu, esnafı, işçiyi, memuru unuttu, köylüyü zaten unutmuştu; ama, unutmadığı kesimler var. Holdinglere, bazı müteahhitlere, kartel medyaya, bankalara, borsaya her türlü yardımı yapan devlet, her ne hikmetse, selden zarar görenlere de sigara yardımı yapıyor.

Yine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün geçici işçileri konusu var. Süre bir ay uzatıldı; daha önce “bir yıl uzatacağız, çalıştıracağız” diyorlardı; ama, maalesef, daha dört ay çalıştılar, beş ay çalıştırarak görevlerine son verecekler. Bu konuyu da Hükümet kanadının dikkatine sunuyorum: Sözlerinde dursunlar, yıl sonuna kadar bu geçici işçileri çalıştırsınlar.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Hükümet adına, gündemdışı sözü yanıtlamak üzere, Sayın Mustafa Taşar; buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Kastamonu Milletvekili Sayın Haluk Yıldız’a, bize bu konuşma imkânını verdiği için teşekkür ediyorum.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanan ve 5 Nisan 1998 tarih ve 23308 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Tabiî Afetten Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Karar ile 1998 yılında kuraklık, don, dolu, sel, taşkın, hastalık, zararlı ve herhangi bir tabiî afet sebebiyle ekilişleri, ürünleri veya hayvan varlıkları en az yüzde 40 oranında zarar gören ve bu durumları 5254 sayılı veya 2090 sayılı Kanunlar çerçevesinde ihtiyaç veya hasar tespit komisyonlarınca belirlenen üreticilerin, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve tarım kredi kooperatiflerine olan 1998 vadeli ve 1999 yılına sarkan ziraî kredi borçları, vade tarihinden itibaren bir yıl, faizsiz olarak ertelenmiştir.

Yine, Bakanlığımızca hazırlanan ve 31 Mayıs 1998 tarih ve 23358 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan, Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Dağıtılacak Tohumluk Hakkında Karar yürürlüğe konulmuş ve Bakanlığımız Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünce buğday, arpa, mısır, çeltik ve pamuk tohumluklarını, gerekirse piyasadan satınalmak kaydıyla, afetten zarar gören çiftçilere dağıtma imkânı getirilmiştir. Yine bu kararname, çiftçilerin tohumluk borçlarını 30.9.1999 tarihine kadar faizsiz ödeme imkânı getirmiştir.

Çiftçilerimizin 1999 yılında da ekilişleri ve ürünleri yüzde 40 oranında zarar gördüğü belirlenirse, ödemelerin bir yıl sonraya aktarılması ve böylelikle çiftçilerimizin gelecek yıllarda da muhtemel bir afetten mağdur olmaları da önlenmiştir. 27.5.1998 tarihli yazımız üzerine, 31.5.1998 tarih ve 23358 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kararnameyle de, Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Sakarya, Bolu, Hatay ve Karabük İllerinde meydana gelen tabiî afetler nedeniyle, mallarının yüzde 40’ı oranında zarar gören gerçek ve tüzelkişilerin, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve tarım kredi kooperatiflerine olan mevcut borçları, ilk yıl anapara ve faiz ödemesiz, müteakip iki yılda da dört eşit taksitte ödenmek üzere üç yıl ertelenmiştir.

Yukarıdaki izahlardan görüldüğü üzere, Hükümetimiz ve Bakanlığımız, geçmiş yıllardan çok daha titiz davranarak, afetlerden zarar gören çiftçilerin bütün borçlarını ertelediği gibi, yine bu ilde afetten zarar gören çiftçilere, (yani, Kastamonu’da afetten zarar gören çiftçilere) talep ettikleri 1 825 ton tohumun tamamı hiçbir kısıntı yapılmadan tahsis edilmiştir ve dağıtımı şu anda yapılmaktadır.

HALUK YILDIZ (Kastamonu) – Dağıtım yok... Yok öyle bir şey...

TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şehir merkezlerinde afet olmayıp, yalnız tarım kesiminde afet olduğundan, Tekel Genel Müdürlüğü tarafından Kastamonu Valiliğine tahsis edilen sigaranın dağıtım görevi, Valilikçe Tarım İl Müdürlüğüne verilmiştir. Tarım İl Müdürlüğü de, Tekel Genel Müdürlüğünün vermiş olduğu bu sigaraları çiftçilerimize dağıtmıştır. Hadise bundan ibarettir.

Bunun dışında, Dünya Bankası kredisiyle, menfez, köprü ve yol ihaleleri yapılmıştır ve bunların yer teslimleri de yapılarak, müteahhit çalışmaya başlamıştır. Sene sonu itibariyle de bunların tamamının bitmesi öngörülmektedir. Bu afetten sonra, Taşköprü ve Araç’ın bütün yolları asfaltlanmış, ayrıca, Tosya’da da asfalt çalışmaları başlamıştır.

Saygıyla bilgilerinize arz ederim.

HALUK YILDIZ (Kastamonu) – Sayın Bakanım, hangi yol asfaltlandı?! Biz görmedik o asfaltı...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

HALUK YILDIZ (Kastamonu) – Kim veriyor bu bilgileri size?!

3. – Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, üniversitelere girişte uygulanacak tek basamaklı sınav sistemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü söz, üniversite sınavlarının tek basamağa indirilmesi konusunda Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz’ın.

Buyurun Sayın Korkmaz. (FP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin açıldığı bugünlerde, bu kadar masraf yapıldıktan sonra konuşmaların dinlenemeyeceği, mikrofonların çalışmayacağı bir Meclisle karşılaşmak istemezdik; ama, kader bu! Varoşların paraları böyle harcanır; daha sonra bu konuşmaları yapamayız. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünlerde Türkiye’nin gündeminde, daha önce olduğu gibi, densizce, bilimsel verilerden uzak alınan bu kararların muhatabı ve şampiyonu YÖK’ten bahsedeceğim; Meclis diğer salonunda da aynı konuda konuşmuştum.

YÖK’ün, 27.11.1996’da aldığı bir kararla, ikinci aşama sınavları bazı illerden alınmış, bazı illere verilmişti. Bizim konuşmamızdan sonra, Sayın Millî Eğitim Bakanının ve Meclisin müdahalesiyle bundan vazgeçilmiş; mahkeme de bizi teyit etmişti. Yine, YÖK’ün 22.10.1997 tarihinde almış olduğu densiz bir karar neticesinde, daha önce üniversite sınavlarına giren kişiler, ikinci, üçüncü defa üniversite sınavına girdiklerinde bazı imkânlar ellerinden alınmıştı. Bizim konuşmalarımızdan sonra, Millî Eğitim Bakanlığının ve Meclisin manevî baskısı neticesinde, bu karardan vazgeçilmiş ve mahkeme de bizi teyit etmişti.

YÖK, bu sene yine bir karar almıştır. Bilmiyorum, biz kimin temsilcileriyiz! Biz, tüm Anadolunun temsilcileriyiz, 65 milyon insanın temsilcileriyiz, varoşların temsilcileriyiz, güneydoğunun temsilcileriyiz, orta Anadolunun temsilcileriyiz. Eğer, biz, yalnız mutlu bir azınlığın temsilciliğini yapmış olsaydık, YÖK’ün almış olduğu bu kararlar doğruydu; ama, 65 milyon insanın temsilcisi olan Millet Meclisine sorulmadan, hesabı, seçim meydanlarında milletvekilleri verdiği halde, YÖK, davulu milletvekillerine veriyor, çomağı da kendisi alıyor, o çalıyor, biz milletvekilleri de ses çıkarmadan, davulun ritmine uyarak çiftetelli oynamaya devam ediyoruz. Bu, nereye kadar devam edecek, görüşlerinize takdim ediyorum.

Eğer, dışarıdan bir düşman -ciddî olarak uyarıyorum- YÖK’e “siz bu kararları alın, uygulamaya koyun; alt kültür yapısı, Anadolu insanlarının çocukları üniversiteye girmesin” deseydi, bundan daha iyi karar alınmazdı.

Bir başka husus da, eskiden, bunları sosyal demokrat arkadaşlar savunuyordu; maalesef, bunları da savunmak yine Faziletçilere düştü; bu da ayrı bir kaderdir, bizim için şereftir. Onun için, sosyal demokrat arkadaşları uyarıyorum; tüm Meclisi uyardığım gibi, onları da uyarıyorum. YÖK’ün bu karardan acilen dönmesi lazım.

Kısaca bahsedeyim; diyelim ki, Mamak’ta, öğretmen kıtlığı olan Tunceli’de, Kırıkkale’nin bir kazasında veyahut da Kayseri’nin ücra bir köşesinde bir lise vardır, bu liseden mezun olan öğrenciler vardır. Sayın Bakanım, bu lisede 30 öğrenci vardır. 30 öğrencinin 5’i başarılıdır, 25’i başarısızdır. Diyelim ki, Ankara-Çankaya’da bir lise vardır, bu lisenin de başarı ortalaması yüksektir; okulun da öğrencilerin de başarı ortalaması yüksektir; ama, Kırıkkale’nin, Kayseri’nin veyahut da Tunceli’nin herhangi bir kazasında 30 öğrenciden 5’i, Çankaya’daki Anadolu lisesinde, Fen lisesinde okuyandan daha başarılıysa, Çankaya’daki Anadolu lisesinde, Fen lisesinde okuyan, fakat başarısı çok düşük olan, Anadolu’daki bir lise öğrencisinden daha düşük olan öğrenci, ondan daha başarılı oluyor. Bunu neyin adına yapıyorlar; sosyal adalet adına yapıyorlar. Şayet bu uygulamalar Robert Kolejinde, Kadıköy Lisesinde, Beşiktaş’taki bir Anadolu lisesinde veyahut da Çankaya’daki bir lisede olmuş olsaydı, siz, bakaydınız gümbürtüye. O zaman yer yerinden oynayacaktı, medya feryat edecekti, Millet Meclisi de -zannedersem- bunu gündeme getirecekti. Bunun için, ben, buradan sayın milletvekillerini uyarıyorum, YÖK Başkanını uyarıyorum. Anadolu insanının, varoşların insanının, vergiyi bizimle beraber veren insanın, askerliği bizimle beraber yapan insanın, bütün cephede, her türlü koşullarda Anadolu sevdası için çırpınan, garip Anadolu insanlarının çocukları maalesef köye mahkûm ediliyor.

Bununla birlikte meslek liseleri darbe yemiştir. Siz, bunları imam hatip liselerini kapatmak için yaptınız; gözünüz aydın, kapanmıştır, önü de kesilmiştir; ama, gün ola harman ola.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, 1 dakika içerisinde toparlıyorsunuz.

Buyurun.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Anadolu halkının menfaatlarına ters düşen, Anadolu halkını gerilere iten, YÖK’ün almış olduğu keyfî kararlarla garip Anadolu insanlarının kalplerini buruklaştıran bu sistemi elimizle tutup yerin altına sokacağız inşallah. O gün de Anadolu insanı, kendi temsilcilerinin YÖK’ün üstünde olduğunu, atanmışlar oligarşisinin tepetakla aşağıya doğru gittiğini görecek, hepimizi buna yardımcı olduğumuzdan dolayı alkışlayacaktır.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı yanıtlamak üzere, Hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz’a, üniversitenin yeni sınav sistemini açıklama fırsatını verdiği için teşekkürlerimi sunarak sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu son karar alınmadan önce, üniversite sınavına giren öğrencilerimizin, her yıl üniversiteye giriş boyutları hakkındaki durumu hatırlamakta fayda var; ki, bu bilgiler bazında, konuyu sağlıklı görüşelim.

Sizlere bazı istatistikler vermek istiyorum. 1984 yılında, o yıl liseyi bitirip üniversiteyi kazanan öğrencilerin oranı yüzde 36,6 idi. 1997 yılında ise, o yıl liseyi bitirip üniversiteyi kazanabilenlerin oranı yüzde 17,6’ya inmiştir. Bunun ne anlama geldiği, mutlak sayıyla verdiğim takdirde, çok daha net görülecektir. 1984 yılında, liseyi yeni bitirip üniversite sınavına başvuran öğrenci sayısı 199 bin, yuvarlak hesap 200 bindir ve bunlardan 73 bini aynı yıl üniversiteye girebilmiştir. 1997 yılında liseyi bitiren öğrenci sayısı 520 bindi; yani, lise mezunlarımızın sayısı yüzde 150 artmıştır. Buna karşılık, o yıl liseyi bitirenlerden üniversiteye girenlerin sayısı 92 bine ulaşmıştır; yani, bir yanda lise mezunu öğrenci sayısı yüzde 150 artıyor, buna karşılık, üniversiteye girenlerin sayısında -73 binden 92 bine- 19 binlik artış var. Peki, aradaki fark nereden geliyor? Aradaki farka baktığımız vakit şunu görüyoruz: 1984 yılında, 147 bin öğrenci -liseyi daha önce bitirdiği için- yeniden üniversite sınavına giriyor, bunların yüzde 34’ü ikinci yıl kazanabiliyor. 1997 yılına geldiğimizde, daha önceki yıllarda mezun olmuş 609 bin öğrenci üniversite sınavına başvuruyor, kazanabilen 232 bin, oran yüzde 38. Yani, eğitim sistemimizi ve üniversiteye girişi öyle hale getirmişiz ki “ortaöğretim bir formalite yeridir, siz ortaöğretime bakmayın; gidin, onuncu sınıfta, son sınıfta dershanelere yazılmaya başlayın; onu da beceremediyseniz, liseyi bitirdikten sonra bir yıl daha devam edin, ananızın babanızın parası varsa onu sınava girmek için harcayın, yoksa da, kaderinize razı olun...” Artı, bunu tamamlayıcı bir bilgi daha vereyim: 1984’te, mezun olmuş, üniversiteye yerleşmiş insanlarımızın, çocuklarımızın yüzde 27’si, ertesi yıl yeniden üniversite sınavına giriyordu; 1997’de, bu oran yüzde 36’ya çıkmış durumda. Yani, üniversiteyi kazanmış, kazandığı yerden memnun değil, arayışı devam ediyor; çünkü, üniversiteye kapağı atayım da, nasıl atarsam atayım... Artı, üniversite sınavına girdiğim vakit ne alacağımı bilmeden, ne alabilirim hesabına göre, gireceğim yere gireyim de açıkta kalmayayım endişesiyle, öğrenci, simini yapıyordu. Herhalde, bu, hepimizin savunacağı ve gurur duyacağı bir tablo değildi.

Şimdi, yeni sistem ne getirmiştir... Yeni sistemin getirdiğini, eski sistemle karşılaştırmalı olarak anlatıyorum: Eski sistemde -iki aşamalı sınav- öğrenci seçme sınavı yetenek ölçmeyi yapıyordu; buna mukabil, öğrenci yerleştirme sınavı da bilgiyi ölçmeye ilişkin bir değerlendirmeydi. Yeni sınav sisteminde (tek aşamalıda) öğrenci seçme sınavı, eskiden olduğu gibi, öğrencinin yeteneğini tespit edecek. Eski sistemde, adaylar, ikinci sınav sonuçları alınmadan, daha girerken -biraz evvel söylediğim gibi- “ben olsa olsa şurayı tuttururum; şuraları işaret edeyim de açıkta kalmayayım” diyordu ve ona göre işaret ediyordu. O nedenle de, biraz evvel söylediğim gibi, yüzde 37’si ertesi sene tekrar sınava giriyordu. Yeni sınav sisteminde ise şöyle: Adaylar, sınav sonuçlarını, yani, ÖSS’nin sonuçlarını aldıktan sonra ve ortaöğretim başarı puanları buna eklendiği vakit tercihini yapacak. Bu durumda, öğrencinin önünde çok geniş bir yelpaze var. Birinci öğrenci seçme sınavında, sözgelimi, 160 puan aldım. Buna mukabil, ortaöğretim başarı puanım şu kadar. Bunların bir arada toplanmasının sonucunda, girebileceğim, sözgelimi, 12 tane fakülte var; ben, bu 12 fakülteden hangisini yeteneklerime uygun buluyorsam, hangisini daha iyi okuyabileceğime inanıyorsam onu seçme şansım var. Eskiden böyle bir şans yoktu; çocuk, tamamen, zar atarcasına, tutarsa deyip, işaretleyip giriyordu. Eski sistem mi çocuğa özgür iradesiyle okuyacağı yeri belirleme şansı veriyor, yenisi mi; bunu, bizi izleyen öğrencilerin ve vatandaşlarımın takdirine bırakıyorum.

Onun ötesinde, eski sistemde, yerleştirme sınavı puanına, ortaöğretim başarı puanı ekleniyordu eklenmesine, ama, çocuk, tercihini yapmıştı; o eklemenin, çocuğun girebileceği yeri etkileme şansı son derece sınırlıydı. Gireceği yerin puanını tutturmaya yardımcı oluyordu; yani, önceden belirlediği, önünde bilinmeyene göre verdiği bir karardı. Oysa, yeni sistemde, yerleştirme sınavı puanına, ağırlıklı olarak ortaöğretim başarı puanı ekleniyor; bunu ekledikten sonra, çocuğun önüne -10 tane mi, 8 tane mi, 7 tane mi, 15 tane mi- hangi yerlere girebileceği yelpazesi çıkıyor. Bu yelpaze içinde de “ben, şu alanda okumak istiyorum” diyecek ve o alanı seçecek. Bu mu çocuk için daha bilimsel, daha akılcı seçim imkânı veriyor, yoksa, geçmişteki sistem mi; bunun üzerinde de sizleri iki defa düşünmeye davet ediyorum.

Eski sistemin diğer bir özelliği, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı eski sistemde yoktu; ortaöğretim başarı puanı kullanılıyordu. Ortaöğretim başarı puanı da öyle kullanılıyordu ki, yıllarca, Türkiye’nin büyük paralar yatırarak oluşturduğu fen liseleri, anadolu liselerinde okuyan öğrencilere, “siz, burada okudunuz, avantajlısınız; o nedenle, biz, sizi cezalandırıyoruz, size 30 puan veriyoruz; ama, sıradan bir lise öğrencisine 68 puan veriyoruz” uygulaması vardı. Bunun sonucunun ne olduğunu, herhalde, sizler de, bizi izleyenler de gayet iyi biliyor: Fen liseleri, anadolu liseleri 10 uncu sınıftan itibaren boşalma ve öğrencisiz kalmaya başlamıştı. Bunun savunulacak neresi vardı... Biz, bu ülkenin kıt kaynaklarıyla, insan kaynaklarıyla, ekonomik kaynaklarıyla trilyonlar yatırdığımız güzide okullarımızı boş kalsın diye mi inşa ettik, oralara öğretmenlerimizi öğrencisiz kalsın diye mi gönderdik.

Şimdi, yeni sistemde, çocuğun ortaöğretim başarı puanı, ağırlıklı olarak kendi gireceği yeri belirliyor. Dolayısıyla, artık, çocuk, 10 uncu sınıftan itibaren dershane peşinde koşmayacak. Diyecek ki “benim, öğrenci seçme sınavında aldığım puan kadar kaderimi belirleyen unsur lise 1, lise 2, lise 3’te gösterdiğim başarıdır.” Dolayısıyla, okula da devam edecek, dersine de çalışacak.

Bunun faydası ne, diyeceksiniz; öğrenci seçme sınavının ikinci basamağında, belirli bir test tekniğini öğrenmek suretiyle, 40 saniyede, 5 seçenekten hangisi olsa olsa en doğrudur yeteneğinden başka hiçbir yetenek kazandırmayan bir deneyimden sonra, parasını, yıllarını verdikten sonra öğrendiği hiçbir şey, hiçbir üniversitede işine yaramazken, lisede öğrendiği her bilgi, her dersten öğrendiği ve başarılı olarak öğrendiği her şey üniversitedeki başarısına ve üniversiteyi zamanında bitirmesinde kendisine yardımcı olacak. Herhalde, bunlarla biz, çocuklara kötülük yapıyoruz(!)

Ortaöğretim başarı puanının girişteki payı eski sistemde yüzde 8,3’tü, yeni sistemde ağırlıklı öğretim başarı puanının girişteki payı, yüzde 17 ile yüzde 21 arasında değişiyor; yani, ekonomik olanağı olmadığı için dershaneye gitmeyen bir çocuk, ortaöğretim notu yüksek olduğu takdirde, eskisine nazaran 2kat daha fazla yerini belirleyebilme şansına sahip ve üstelik, ne kadar başarılıysa, önüne o kadar fazla seçebileceği bir alan çıkıyor. Bu mu çocuklara kötülük?!

Eski sistemin diğer bir özelliği; yalnızca meslek liselerindeki programlar doğrultusunda meslek yüksekokulları programlarını tercih edenlere, ortaöğretim başarı puanına ek puan veriliyordu. Fakülteler için ek puan sınırlıydı; yani, iki yıllık okullara veriliyordu. Şimdi, yeni sistemde, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı, aynı doğrultudaki yükseköğretim programları için yüzde 50 ile çarpılacak, diğer alanlar için yüzde 20 ile çarpılacak ve bu, öğrenci seçme sınavı puanına eklenecek.

Meslek lisesi mezunlarının aynı doğrultuda meslek yüksekokullarına girişlerinde, ayrıca, bütün bunlara ek olarak yüzde 15 daha puan eklenecek. Bunlar mı çocukların seçimine, üniversiteye sağlıklı yerleşmesine kötülükler, bir kendinize sormanızı isterim.

Yedinci unsur; öğrenci seçme sınavı sonuçları, sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı olarak belirleniyordu ve bunların sonuçları çocuğun kaderini etkiliyordu. Yeni sistemde, öğrenci seçme sınavı sonuçları, geçmiş yıllardaki gibi yine üç tür olarak belirleniyor, yükseköğrenim programları doğrultusunda bu türlerin her birine, ortaöğretim puanlarının türlerine göre, ağırlıklı olarak ortaöğretim başarı puanı ekleniyor.

Şimdi, kendinizi bir çocuğun yerine koyun; Türkçe-matematik bölümünü bitirmişsiniz, gönlünüzde de Türkçe-matematik çerçevesinde, öğretmen olmak yatıyor. Bir başkası, bir başka bölümü bitirmiş, geliyor, sizinle aynı şartlar içinde sınava giriyor; siz, niye üç sene süreyle Türkçe-matematiği okudunuz ve seçtiniz, siz niye fen branşını seçtiniz... Üç sene, dört sene bu imkânınızı veriyorsunuz, dirseğinizi çürütüyorsunuz, göznurunuzu harcıyorsunuz, ondan sonra “senin bütün bu yaptıkların, kardeşim, nazarı itibara alınmıyor...”

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, Mamak Lisesiyle Çankaya Lisesi aynı oluyor mu bu sistemde; ben onu soruyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Eskisinden çok daha iyi oluyor.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Hayır, öyle değil.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen, müdahale etmeyin...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Eskisinden çok daha iyi oluyor.

Sayın Korkmaz, lütfen, buraya çıkmadan evvel, alın bunları tetkik edin, öğrenin (DSP sıralarından alkışlar) ondan sonra gelin konuşun ki, vatandaşı yanlış yönlendirmeyin.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, ben onun içinden geldim; ömrümü verdim, yirmiiki yılımı verdim. Konuyu saptırıyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen, müdahale etmeyin...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Konuşma hakkınız var değerli milletvekilim, en az benim kadar var. Yalnız, en az benim kadar da konuyu tetkik edeceksiniz... Topluma siz de doğru bilgi vermek yükümlülüğündesiniz ben de; çünkü, toplum her ikimize de bakıyor. Toplumun zihnini karartmayacağız, yanlışlığa sevk etmeyeceğiz; çünkü, aileler ve çocukların kaderi üzerinde bu kararlar alınıyor. Alınan kararların da ülkeye hizmet edebilmesi için, muhalefet-iktidar ayırımına girmeyeceğiz. Siz eğer iyi bir ürün getiriyorsanız, ben onun altına mührümü basarım; ama, ben de getiriyorsam, sırf iktidardayım diyerek de kötülemeye kalkmayın.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, DSP’nin buna oy vermesi mümkün değil; bu, YÖK’ün kararı.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen, yerinizden müdahale etmeyin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bunun ötesinde üzerinde durmak istediğim bir başka boyut da, bütün bunlara ek olarak, bu sistem çerçevesinde öğrencinin psikolojik durumunda da büyük bir rahatlama var. Kendinizi bir düşünün, bir yandan lise son sınıf sınavlarına hazırlanıyorsunuz, okulu bitirme heyecanı ve stresini yaşıyorsunuz, bir taraftan bir imtihana girmişsiniz, onun sonucunu bekleme heyecanını yaşıyorsunuz; artı, bütün bunlar yetmemiş, bir sınava daha gireceksiniz diye bütün bu yorgunlukların üzerinde stres, heyecan... Ben şunu yapmak isterim elimde imkân olsa: Lise son sınıf öğrencilerinde ülser olanların sayısının kaç olduğunu bir araştırmak lazım ve göreceğiz ki, çoğu bu tür hastalıklardan etkilenmekte.

Değerli arkadaşlarım, Türk gençliği bu milletin geleceği. Bu kararları, hep birlikte sağlıklı almaya çalışıyoruz. O nedenle, lütfen, güzel bir şey yapıldığı vakit hep birlikte sahip çıkalım. Bakın, -biz bunu şunu söylemiyoruz- geçmişte de söylendi teke indirilecek diye. Evet, o tarihte o karar alınamamış; ama, biz iktidara geldik, sekiz ay uzmanları çalıştı, Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, oturdular bu sistemi oluşturdular. Sistemde hata belki sıfır değil; ama, eskiyle ölçtüğünüzde çok daha iyileştirildi, çok daha sağlıklı bir model ortaya çıktı.

Alınan bu kararların, ülkemiz gençliğine, ülkemiz üniversitelerine başarılar getirmesi, mutluluklar getirmesi dileğimle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Bakan konuşurken süreyi işaret eden sayın milletvekillerine anımsatayım: Gündemdışı sözleri 5 dakikayla sınırlayan İçtüzüğümüzde Hükümet adına yanıtlarla ilgili bir sınırlandırma yok. Hükümet adına yapılan konuşmalarda İçtüzüğümüzdeki en kısa söz 20 dakika; onun için, 20 dakikalık süresi içinde konuşan herhangi bir hükümet üyesine süreyle ilgili olarak müdahale etme şansımız yok.

Sayın milletvekilleri, sunuşlar, yaz ayları nedeniyle biriktiğinden, oldukça fazladır; Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sunuşlar oturarak okunacaktır.

56 adet Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okuturuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1649)

5 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6 Ağustos 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

2. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Ahat Andican’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1650)

5 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Ağustos 1998 tarihinde Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

3. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1651)

14 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14 Ağustos 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine giden Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

4. – Şili ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’na, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Güral’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1652)

17 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 18 Ağustos 1998 tarihinden itibaren Şili ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

5. – Almanya’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1653)

21 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

23 Ağustos 1998 tarihinde Almanya’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

6. – Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1654)

21 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 24 Ağustos 1998 tarihinde Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

7. – Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1655)

21 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24 Ağustos 1998 tarihinde Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’nın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

8. – Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1656)

25 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

EXPO-98 Dünya Fuarına katılmak üzere, 26 Ağustos 1998 tarihinde Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

9. – Ürdün ve İsrail’e gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1657)

27 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Ağustos 1998 tarihinden itibaren Ürdün ve İsrail’e gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

10. – Portekiz’e gidecek olan Refaiddin Şahin’e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1658)

27 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Ağustos 1998 tarihinde Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

11. – Portekiz’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1659)

27 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

EXPO-98 Dünya Fuarına katılmak üzere, 28 Ağustos 1998 tarihinde Portekiz’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

12. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1660)

28 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 29 Ağustos 1998 tarihinde Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

13. – Lüksemburg’a gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, dönüşüne kadar, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1661)

28 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 31 Ağustos 1998 tarihinde Lüksemburg’a gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan’ın dönüşüne kadar; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

14. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1662)

28 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 31 Ağustos 1998 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın dönüşüne kadar; Kültür Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

15. – Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1663)

31 Ağustos 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye-Arnavutluk Ekonomik, Ticaret, Sanayi ve Teknik İşbirliği Karma Ekonomik Komisyonu 5. Dönem Toplantısına katılmak üzere, 1 Eylül 1998 tarihinde Arnavutluk’a gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

16. – Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1664)

1 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 3 Eylül 1998 tarihinde Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

17. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1665)

1 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in daveti üzerine 7-8 Eylül 1998 tarihlerinde Bakü’de düzenlenecek olan İpek Yolu Zirvesine katılacağımdan, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

18. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1666)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 5 Eylül 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

19. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1667)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 5 Eylül 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

20. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1668)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 5 Eylül 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

21. – İngiltere’ye gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Salih Yıldırım’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1669)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Eylül 1998 tarihinde İngiltere’ye gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’un dönüşüne kadar; Çevre Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Salih Yıldırım’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

22. –  Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1670) 

3 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İpek Yolu Zirvesine katılmak üzere, 7 Eylül 1998 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

23. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1671)

3 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Eylül 1998 tarihinden itibaren Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

24. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1672)

3 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Eylül 1998 tarihinden itibaren Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

25. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1673)

3 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Eylül 1998 tarihinden itibaren Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

26. – Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi(3/1674)

3 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Eylül 1998 tarihinden itibaren Ürdün, İsrail ve Filistin’e gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın dönüşüne kadar; Başbakanlığa, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

27. – İngiltere’ye gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1675)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Farnborough Uluslararası Hava Gösterisine katılmak üzere, 8 Eylül 1998 tarihinde İngiltere’ye gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

28. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1676)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Eylül 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

29. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1677)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Eylül 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın dönüşüne kadar; Kültür Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

30. – Almanya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1678)

4 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 10 Eylül 1998 tarihinde Almanya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

31. – İtalya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1679)

9 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

“Akdeniz Kadını” konulu toplantıya katılmak üzere, 11 Eylül 1998 tarihinde İtalya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

32. – Danimarka’ya gidecek olan Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Burhan Kara’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1680)

11 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Komitesi 48. Dönem Toplantısına katılmak üzere, 13 Eylül 1998 tarihinde Danimarka’ya gidecek olan Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un dönüşüne kadar; Sağlık Bakanlığına, Devlet Bakanı Burhan Kara’nın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

33. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1681)

11 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17. Dünya Enerji Kongresine katılmak üzere, 12 Eylül 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

34. – İran’a gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1682)

11 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Eylül 1998 tarihinde İran’a gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

35. – Hollanda’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1683)

10 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

11 Eylül 1998 tarihinde Hollanda’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

36. – Almanya ve İngiltere’ye gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1684)

14 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 15 Eylül 1998 tarihinden itibaren Almanya ve İngiltere’ye gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

37. – Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1685)

17 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler (BM) 53 üncü Genel Kuruluna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 19 Eylül 1998 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

38. – İtalya’ya gidecek olan İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1686)

18 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 21 Eylül 1998 tarihinde İtalya’ya gidecek olan İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın dönüşüne kadar; İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

39. – İspanya’ya gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1687)

18 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 21 Eylül 1998 tarihinde İspanya’ya gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’un dönüşüne kadar; Çevre Bakanlığına, Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

40. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1688)

18 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler (BM) 53 üncü Genel Kuruluna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 22 Eylül 1998 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın dönüşüne kadar; Başbakanlığa, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

41. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1689)

18 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler (BM) 53 üncü Genel Kuruluna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 22 Eylül 1998 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

42. – Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1690)

18 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Birleşmiş Milletler (BM) 53 üncü Genel Kuruluna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 22 Eylül 1998 tarihinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

43. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1691)

21 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 21 Eylül 1998 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/17083 sayılı yazısı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar; Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

44. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına vekâlet eden Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin yurtdışına gittiğinden, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1692)

22 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 21 Eylül 1998 gün ve KAN. KAR: 39-08/F-1-98-617 sayılı yazımız.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Refaiddin Şahin’den boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar; Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 113 üncü maddesi gereğince, İlgi yazıyla uygun görülmüştü.

Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin, 23 Eylül 1998 tarihinde yurtdışına gideceğinden, bu tarihten itibaren dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

45. – Portekiz ve Makedonya’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1693)

22 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Savunma Bakanları Toplantılarına katılmak üzere, 23 Eylül 1998 tarihinden itibaren Portekiz ve Makedonya’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

46. – Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1694)

25 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Eylül 1998 tarihinde Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

47. – Bosna-Hersek’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1695)

25 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Eylül 1998 tarihinde Bosna-Hersek’e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

48. – Makedonya Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet etmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1696)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Makedonya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov’un davetlisi olarak 2-3 Ekim 1998 tarihlerinde Makedonya’ya resmî bir ziyarette bulunacağımdan, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

49. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Devlet Bakanı Eyüp Aşık’tan boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar, Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1697)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığın, 1 Ekim 1998 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/17800 sayılı yazısı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Eyüp Aşık’tan boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar; Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

50. – İran’a gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’na, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1698)

28 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24 üncü Uluslararası Tahran Fuarına katılmak üzere, 30 Eylül 1998 tarihinde İran’a gidecek olan Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

51. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1699)

28 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

7 nci Dünya Ekonomik Kalkınma Kongresine katılmak üzere, 29 Eylül 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

52. – Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1700)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2 Ekim 1998 tarihinde Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

53. – Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, dönüşüne kadar, Çevre Bakanı İmren Aykut’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1701)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Ekim 1998 tarihinde Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Çevre Bakanı İmren Aykut’un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

54. – Makedonya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1702)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Ekim 1998 tarihinde Makedonya’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

55. – Kanada’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, dönüşüne kadar, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1703)

1 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

“Sınırsız Dünya-Küresel Elektronik Ticaret Potansiyelinin Kavranması” konulu Bakanlar Konferansına katılmak üzere, 5 Ekim 1998 tarihinde Kanada’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

56. – Açık bulunan Devlet Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Yıldırım Aktuna’nın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi(3/1704)

5 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 5 Ekim 1998 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-300-02/17948 sayılı yazısı.

Açık bulunan Devlet Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Dr. Yıldırım Aktuna, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Cumhurbaşkanlığı tezkereleri bilgilerinize sunulmuştur.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – DYP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Avrupa Birliği, Kıbrıs ve başta Suriye olmak üzere komşu ülkelerle olan ilişkilerimiz ve dışpolitika konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/25)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin çevresinde muhtemel sonuçları itibariyle kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır.

Kıbrıs Rum kesiminin ağır silahlanma kampanyası ve gerginliği tırmandırmaya yönelik girişimleri, Ada’da ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarı tehdit etmeye devam etmektedir.

Yunanistan’ın, Ege adalarını aynı şekilde silahlandırma niyetini açıkça ortaya koyması, Türkiye’nin sadece yüksek çıkarlarını değil, aynı zamanda doğrudan güvenliğini de tehdit eden bir kuşatma şekline dönüşmektedir.

AB’nin genişleme sürecinden dışlanışımız, Türkiye’nin yalnızca 150 yıllık bir medeniyet projesinden koparılması anlamına gelmemektedir. Kıbrıs Rum kesimi genişleme süreci kapsamında değerlendirilirken, Türkiye’nin Avrupa dışında mütalaa edilmesi; gerek Kıbrıs meselesinde gerekse Türk-Yunan ilişkilerinde, Türkiye aleyhine vahim sonuçlar doğuracak bir gelişmedir.

Nitekim daha şimdiden, Almanya’nın bundan böyle PKK’yı terörist saymayacağını açıklaması, bazı Avrupa başkentlerinde Sevr’in yeniden tartışılmak istenmesi, AB’nin Türkiye’de yeni azınlıklar yaratmaya dönük yaklaşımları ciddî hassasiyet gerektiren tezahürler olarak ortaya çıkmıştır.

Yine Almanya’nın oradaki Türklere karşı tutumu ve Türklerin Avrupa Birliğiyle ilişkilerindeki fevkalade olumsuz davranışları bilinmektedir.

Sözde Kürt parlamentosuna ev sahipliği yapan Akdeniz komşumuz ve NATO müttefikimiz İtalya’nın Türkiye’ye karşı aldığı tavır son derece rahatsız edici ve düşündürücü bir gelişmedir. Esasen İtalya, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir teşebbüsün yanında yer almak suretiyle NATO prensiplerini de ihlal etmiştir.

Bir süre önce, Fransız Meclisinin Ermeni iddialarıyla ilgili kararı ortaya çıkmıştır. Yine Hollanda’da İtalya’nın yapmakta bulunduğuna benzer bazı durumlar ve davranışlar cereyan etmiştir.

İran, Ermenistan ve Yunanistan’ın katılımıyla Tahran’da gerçekleştirilen üçlü toplantının amacı ve birbirleriyle bağlantıları mutlaka tespit edilmelidir.

Güney komşumuz Suriye’nin ise, ondört yıldan beri PKK terör örgütüne her alanda destek vermek suretiyle Türkiye’ye karşı hasmane tutumu ve gizli operasyonları da devam etmektedir.

Türkiye çağdaş dünyadan hızla izole olmakta, dış itibarını ve hayatî çıkarlarını koruma noktasında gerekli hassasiyeti gösterememekte ve uluslararası camiada kendisini kronik bir şekilde etkisizleştirmektedir.

Bu bakımdan, Türkiye’nin AB, Kıbrıs, komşu ülkelerle ilişkileri ve tüm dışpolitikalarıyla ilgili olarak Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını DYP Grubu adına arz ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Arıkan Bedük Mehmet Gözlükaya Turhan Güven

Doğru Yol Partisi Doğru Yol Partisi Doğru Yol Partisi

Grup Başkanvekili Grup Başkanvekili Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler sırasında yapılacaktır.

Bu arada, bize ulaşan bilgilere göre, Hükümetimizin de bu konuda Meclisimizi bilgilendirme yönünde bir eğilimi vardır. Bu konuda, bugün yerine yarının tercih edilmesi de, bu bilgilendirmenin, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in yaptığı görüşmeleri içermesi ihtiyacıyla ilgilidir.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

2. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 23 arkadaşının, Burdur Gölünde su seviyesinin azalması ve kirliliğe karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Burdur İlinin kuzeyinde yer alan ve uzunluğu güneybatı-kuzeydoğu istikametinde 34 kilometre, yüzölçümü ise 180-186 kilometrekare kadar olan, yapı itibariyle de tektonik bir göl olan Burdur Gölünün suları giderek çekilmektedir.

Dünyada birkaç ülkede yaşayan Dikkuyruk kuşlarının ülkemizde sadece Burdur Gölünde yaşadıkları malumlarıdır.

Turizm güzelliği giderek azalmakta olan Burdur Gölünün problemlerinin belirlenmesi ve çözüm yollarının tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Yusuf Ekinci (Burdur)

2- Sadi Somuncuoğlu (Aksaray)

3- Ahmet Kabil (Rize)

4- Muzaffer Arslan (Diyarbakır)

5- Zeki Çakan (Bartın)

6- Refik Aras (İstanbul)

7- Bülent Atasayan (Kocaeli)

8- Ömer Ertaş (Mardin)

9- Y. Selahattin Beyribey (Kars)

10- Mustafa Balcılar (Eskişehir)

11- Cemal Külahlı (Bursa)

12-Yusuf Pamuk (İstanbul)

13- Recep Mızrak (Kırıkkale)

14- İbrahim Yılmaz (Kayseri)

15- Esat Bütün (Kahramanmaraş)

16- Emin Kul (İstanbul)

17- Yaşar Okuyan (Yalova)

18- Abdulkadir Baş (Nevşehir)

19- Adil Aşırım (Iğdır)

20- Şamil Ayrım (Iğdır)

21- Necati Güllülü (Erzurum)

22- Halit Dumankaya (İstanbul)

23- Metin Emiroğlu (Malatya)

24- Nabi Poyraz (Ordu)

Gerekçe:

Burdur Gölünün suları gün geçtikçe seviye kaybına uğramaktadır.

Zengin kültür varlığı ve güzel doğasıyla Batı Akdeniz Bölgesinin en güzel yörelerinden birisi olan Burdur, kuzeyinde bulunan ve şehre de coğrafî bir güzellik veren Burdur Gölünden, ekonomik, kültürel ve turizm açısından yeterince fayda görememektedir.

Bununla beraber, Burdur Gölü, coğrafî bir değer kaybına da uğramaktadır.

Bu olumsuz faktörler, dünyaca ünlü ve dünyanın sayılı yerlerinde bulunan Dikkuyruk kuşlarının giderek azalmasına da neden olmaktadır.

Bununla beraber;

1- Gölün son yıllardaki (sene itibariyle) seviye değişikliğinin,

2- Seviye kaybının tespiti ve giderilmesi amacıyla yapılan akademik çalışmaların olup olmadığının,

3- Gölde yaşayabilme ve ekonomik destek sağlayabilme ihtimali olan canlıların hangileri olduğunun,

4- Burdur Gölünün kirliliğinin en aza indirilmesi için ne tür önlemler alındığının belirlenmesi amacıyla, Burdur Gölünün problemlerinin incelenerek gerekli çözüm önerilerinin ortaya konulmasına aracı olacak olan bir Meclis araştırması komisyonu kurulmalıdır.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

3. – Adana Milletvekili Yakup Budak ve 38 arkadaşının, Adana İlinin ekonomik, sosyal, kültürel kentsel sorunları ile Adana’ya göçün getirdiği sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/284)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunları ile özellikle Adana’ya göçün meydana getirdiği sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 27.7.1998

1- Yakup Budak (Adana)

2- İ. Ertan Yülek (Adana)

3- Sıtkı Cengil (Adana)

4- Cevdet Akçalı (Adana)

5- Latif Öztek (Samsun)

6- Ahmet Demircan (Samsun)

7- Kâzım Arslan (Yozgat)

8- Naci Terzi (Erzincan)

9- Zeki Karabayır (Kars)

10- Aslan Polat (Erzurum)

11- Cafer Güneş (Kırşehir)

12- Hüseyin Kansu (İstanbul)

13- Ömer Özyılmaz (Erzurum)

14- Abdullah Arslan (Tokat)

15- Sacit Günbey (Diyarbakır)

16- Mustafa Kemal Ateş (Kilis)

17- Mehmet Aykaç (Çorum)

18- Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

19- Ramazan Yenidede (Denizli)

20- Nedim İlci (Muş)

21-Murtaza Özkanlı (Aksaray)

22- Abdulhaluk Mutlu (Bitlis)

23- Mehmet Emin Aydın (Siirt)

24- Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)

25- Turhan Alçelik (Giresun)

26- Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat)

27- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

28- Süleyman Metin Kalkan (Hatay)

29- Mehmet Sılay (Hatay)

30- Fikret Karabekmez (Malatya)

31- Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş)

32- Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır)

33- İlyas Arslan (Yozgat)

34- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

35- Mustafa Hasan Öz (Ordu)

36- Necati Çelik (Kocaeli)

37- Musa Okçu (Batman)

38- Celal Esin (Ağrı)

39- Saffet Benli (İçel)

Gerekçe:

Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin nüfusu 4 kat artmıştır. 1945 yılında nüfusumuzun yüzde 18,3’ü kentlerde yaşıyor iken, 1990 yılında bu oran yüzde 56,3’e çıkmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca şehir nüfusları 10 kat artarken, Adana’nın nüfusu 20 kat artmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre 1980-1985 yılları arasında Adana nüfus artış oranı 6,8 iken, 1985-1990 yılları arası 7,6 olmuştur. Asıl nüfus patlaması, göçün de etkisiyle, 1990’dan sonra gerçekleşmiştir. Bu nüfus artışı, Türkiye ortalamasının çok çok üstündedir.

Adana’ya nüfusun yığılmasına yol açan göçün birçok ekonomik, sosyal nedenleri vardır. 1980’den sonra ivme kazanan gönüllü ve zorunlu göçler Adana’nın sosyal ve ekonomik gelişmesiyle paralel gitmemiştir ve gitmemektedir de. Hem göçen vatandaşlarımızı hem de Adana’yı etkilemiş, toplumsal ve ekolojik pek çok sorunlar ortaya çıkmıştır. Ekonomik kalkınma ve gelişme sürecindeki Adana’ya olan yoğun göçler çeşitli sıkıntı ve problemlerin artmasına neden olmuş, gelişmişlik seviyesini olumsuz yönde etkilemiştir.

Bu yoğun göçün sonucu, plansız, projesiz, imarsız kurulan mahalleler şehrin hemen yanında mantar gibi bitivermiş, ortaya çarpık bir kentleşme çıkmıştır. Doğal afetlerde bu evlerin yıkıldığını, sel baskınına uğradığını ya da göçük altında kaldığını görünce millet olarak üzülüyoruz, asıl sorunu görmezlikten geliyoruz.

Adana İlimizdeki sanayi yatırımının yetersizliği hatta son yıllarda tamamen durması işsizliği artırmışken, göçler nedeniyle Adana’daki işsizler ordusu çığ gibi büyümektedir. Sosyal kalkınmadaki en büyük engellerden olan işsizliğin yol açtığı sosyal yaralar Adanamızda artmıştır, adlî vakalardaki artış tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.

Artan nüfusa göre sağlık tesisi ve elemanı yetersiz kaldığı için, insanımız derdine çare ararken hastane kapılarında perişan olmaktadır. Eğitim hizmetleri felç olmuştur. Sınıfların kalabalığı nedeniyle ders yapılamamakta, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yeterli eğitim alamamaktadırlar. Gençlerimizin kötü alışkanlıklara olan bağımlılıklarında artış gözlenmektedir. Bu tehlikeli gidişin bir an önce önlenmesi gerekmektedir.

Çukurova’nın mümbit toprakları, imarsız yapılaşmalarla, bilinçsiz işlemelerle gittikçe verimsizleşmektedir. Bu nedenlerle, çiftçilerimizin elde ettikleri ürün kalitesi azalmakta ve verim düşmektedir. Çiftçilerimiz zor günler yaşamaktadır. Sanayi ve ticaret alanında 1980’den sonra izlenen yanlış politikalar nedeniyle Adana ekonomik büyümesini sürdürememiş, aksine geriye gitmiştir; coğrafî konumu müsait olmasına rağmen istenilen kalkınma gerçekleştirilememiştir. 

Bir zamanlar Türkiye’nin gelişmiş dördüncü ili olan Adana, bugün ilk 10’a dahi girememektedir; bugün, kişi başına düşen gayri safî millî hâsılada 22 nci sırada yer almaktadır. Adana, bir çıkmazın içerisinde can çekişmektedir. Adana, gelişmiş büyük bir vilayet olma özelliğini kaybetmiş, ekonomik gerileme ve bunun getirdiği sosyal sıkıntılarla boğuşmaktadır. Bütün bu sorunların getirdiği sıkıntılar nedeniyle Adanalı esnafımız, sanayicimiz, ve küçük işletmecilerimiz büyük bir darboğazın içerisinde kıvranmaktadırlar. Özellikle, 27 Haziran 1998’de meydana gelen deprem Adanamızın sıkıntılarını artırmıştır.

Adana’nın içinde bulunduğu sorunlardan bir an önce kurtulması, Türkiyemizin huzur ve mutluluğuna katkıda bulunacaktır. Sorunların çözümü, sorunların yerinde tespitiyle mümkündür. Bu konuyla alakalı bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasının, Adana ve bölgesi için faydalı olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Diğer araştırma önergesini okutuyorum:

4. – İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem ve 53 arkadaşının, İstanbul’da Dolmabahçe Stadyumu arkasında ruhsatsız olarak inşa edilmekte olan otelin bulunduğu alanın Beyoğlu İlçesinden Şişli İlçesi sınırına dahil edilmesiyle ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/285)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul İli Beyoğlu İlçesinde Dolmabahçe Stadyumu arkasında yer alan ve kamuoyunda “gökkafes” olarak tanınan Dolmabahçe Turizm AŞ’ye ait otel inşaatında ve inşaat sahiplerinin talepleri doğrultusunda yapılan Beyoğlu-Şişli İlçeleri arasındaki sınır değişikliğiyle ilgili olarak kamuoyunda yer alan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının açıklığa kavuşturulması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması yapılmasını saygıyla arz ederiz.

1- Ekrem Erdem (İstanbul)

2- Azmi Ateş (İstanbul)

3- Musa Uzunkaya (Samsun)

4- Hüseyin Kansu (İstanbul)

5- Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

6- Bahri Zengin (İstanbul)

7- Ali Oğuz (İstanbul)

8- Süleyman Arif Emre (İstanbul)

9- İsmail Kahraman (İstanbul)

10- Ali Coşkun (İstanbul)

11- Osman Yumakoğulları (İstanbul)

12- Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

13- Abdullah Özbey (Karaman)

14- Fikret Karabekmez (Malatya)

15- Nurettin Kaldırımcı (Kayseri)

16- Temel Karamollaoğlu (Sıvas)

17- Yaşar Canbay (Malatya)

18- İ. Ertan Yülek (Adana)

19- Ömer Naimi Barım (Elazığ)

20- Musa Okçu (Batman)

21- Veysel Candan (Konya)

22- Şeref Malkoç (Trabzon)

23- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

24- Maliki Ejder Arvas (Van)

25- İsmail İlhan Sungur (Trabzon)

26- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

27- Mehmet Emin Aydınbaş (İçel)

28- Zülfikar Gazi (Çorum)

29- Ramazan Yenidede (Denizli)

30- Cafer Güneş (Kırşehir)

31- Cemalettin Lafçı (Amasya)

32- Murtaza Özkanlı (Aksaray)

33- Suat Pamukçu (Bayburt)

34- Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

35- Mehmet Sılay (Hatay)

36- Mustafa Köylü (Isparta)

37- Yakup Budak (Adana)

38- Fethi Acar (Kastamonu)

39- Feti Görür (Bolu)

40- Mehmet Elkatmış (Nevşehir)

41- Mehmet Fuat Fırat (İstanbul)

42- Ömer Özyılmaz (Erzurum)

43- Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

44- Mustafa Kemal Ateş (Kilis)

45- Rıza Ulucak (Ankara)

46- Şaban Şevli (Van)

47- Alaattin Sever Aydın (Batman)

48- Nedim İlci (Muş)

49- Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

50- Ahmet Derin (Kütahya)

51- İsmail Yılmaz (İzmir)

52- Mustafa Ünaldı (Konya)

53- İlyas Arslan (Yozgat)

54- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

Gerekçe:

İstanbul İli Beyoğlu İlçesinde Dolmabahçe Stadyumunun arkasında yer alan ve kamuoyunda “gökkafes” olarak tanınan ruhsatsız otel inşaatı, Beyoğlu Belediyesince bugüne kadar 6 defa mühürlenerek durdurulmasına ve hukuka uygunluğu Danıştayca sabit olan yıkım kararlarına rağmen yükselmeye devam etmektedir.

Dolmabahçe Turizm AŞ tarafından 1987 yılında temeli atılan bu inşaat, vakıf kökenli ve üzerinde “bina yapılamaz” kaydı bulunan, kırk yıldan fazla bir süredir imar planlarında park alanı olarak ayrılmış bir arazi üzerinde yükselmektedir.

Basında yer alan iddialara göre de, otel inşaatının bulunduğu arsa, 1984 yılında Dolmabahçe Turizm AŞ tarafından satın alındığında, tapu kaydında, üzerinde bina yapılamayacağına dair bir irtifak hakkı vardır; Dolmabahçe Turizm AŞ’nin talepleri doğrultusunda tapu grup sicil müdürü Mehmet Güven tarafından tapudan silinmiştir. “İnşaat yapılamaz” kaydının silinmesiyle, arsa, çok büyük bir değer kazanmıştır.

Mahkeme kararı olmadan, Mehmet Güven, bunu, ne karşılığında yapmıştır?

Danıştay kararlarına göre plansız ve ruhsatsız olduğu sabit olan bu inşaat, Beyoğlu Belediyesinin bütün gayretlerine rağmen durdurulamamıştır. Belediyenin en son Haziran 1997’deki durdurma girişimi, inşaat işçilerinin kazma kürek saldırıları yüzünden sonuçsuz kalırken, güvenlik güçleri desteğinde yapılacak yıkım için Çevik Kuvvet talebiyse, iddialara göre, İstanbul Valisi tarafından geri çevrilmiştir.

Belediyenin hukuka uygun kararlı tutumu karşısında, inşaat sahibi şirket, kurtuluşu sınır değişikliğinde bulmuştur; İstanbul Valiliğine verdiği dilekçelerle inşaat alanının Şişli İlçesi hudutları içerisine alınmasını talep etmiştir. Şirket sahibi, hukuk alanında kaybettiği haksız mücadeleyi siyasî alana çekerek devam ediyor. İstanbul Valiliği de, 1580 ve 5442 sayılı Kanunlardaki sınır ihtilafı ve sınır değişikliğiyle ilgili usullere aykırı olarak, bir çırpıda gökkafesin bulunduğu bölgeyi Şişli İlçesi hudutları içerisine dahil ediyor.

Sınır değişikliği, ruhsatsız otellere meşruluk kazandırmak için değil, kamu yararını gerektiren hallerde başvurulan ve çok uzun bir prosedür gerektiren işlemlerdir. Sınır değişikliği kararını Dolmabahçe Turizm AŞ’nin müracaatı üzerine yaptığını gizlemeyen İstanbul Valiliği, bu işlemde nasıl bir kamu yararı görmüştür?

Kamuoyu ve konuyla ilgili meslek odaları, şimdi, bu sorunların cevabını merakla bekliyor.

Belediyenin yıkım kararının hukuka uygun olduğu, Danıştayca, Kasım 1997’de karara bağlanmıştır. Dolmabahçe Turizm AŞ’nin sınır değişikliği talebi de aynı günlerde, Kasım 1997’de yapılmıştır. Danıştayın, bu kararı, takribi beş ay gibi bir süre sonunda, sınır değişikliği kararından bir hafta sonra Beyoğlu Belediyesine tebliğ edilmiştir.

Bütün bunlar bir tesadüf müdür; kamuoyundaki yerleşik kanaate göre, bunların hiçbirisi tesadüf olamaz ve tesadüf de değildir.

Basına da yansıyan iddialara göre, sınır değişikliğinden sonra Şişli Belediyesi 2 Haziran 1998 tarihinde 11 bodrum + zemin + 27 normal kat + 2 tesisat katı olarak inşaat ruhsatı vermiştir. Otelin planı ve ruhsatı bulunmadığı ve yıkım kararlarının Danıştayca hukuka uygun bulunduğu Beyoğlu Belediyesince Şişli Belediyesine bildirildiği halde, bu ruhsat alelacele İstanbul’un imar planına aykırı bir şekilde verilmiştir.

Eski Belediye Başkanı Sayın Aslıtürk zamanındaki yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı Şişli Belediyesinde bu son uygulama ile de hiçbir şeyin değişmediği iddialarına haklılık kazandırmaktadır.

Usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları ile kamuoyuna mal olmuş otel inşaatı ve otel sahiplerinin talepleri doğrultusunda yapılan sınır değişikliği ile ilgili iddiaların açıklığa kavuşturulması için Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

5. – Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 22 arkadaşının, İstanbul’da meydana gelen orman yangınlarının nedenlerinin araştırılarak kaçak yapılaşmanın önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul’da, göz göre göre, arka arkaya çıkan yangınlar, yakılan yerlerde daha sonra gerçekleşen kaçak yapılaşma, kamu makamlarının yeterli denetimi yapmaması, arazi mafyasıyla işbirliği yapan yönetici ve siyasetçilerin varlığı, orman alanlarının hızla azalması, konunun esaslı bir şekilde ele alınmasını, yeni tedbirlerin ve düzenlemelerin gerçekleşmesini ve Yüce Meclisin konuya el atmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu gerekçelerle, İstanbul’da meydana gelen orman yangınlarının nedenlerinin, ortaya atılan iddiaların araştırılması; orman alanlarında kaçak yapılaşmayı teşvik eden uygulama ve düzenlemeler ile sorumluların ortaya çıkarılması; bunları önleyecek tedbirlerin tespit edilmesi, yangınlar ve kaçak yapılaşmayla ilgili gerçeklerin açığa çıkarılması için Anayasanın 98 inci, Meclis İçtüzüğünün 103 ve 104 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Deniz Baykal (Antalya)

2- M. Cevdet Selvi (İstanbul)

3- İsmet Önder Kırlı (Balıkesir)

4- Mehmet Sevigen (İstanbul)

5- Yüksel Aksu (Bursa)

6- Ahmet Küçük (Çanakkale)

7- Atilâ Sav (Hatay)

8- Algan Hacaloğlu (İstanbul)

9- Eşref Erdem (Ankara)

10- Birgen Keleş (İzmir)

11- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

12- Fatih Atay (Aydın)

13- Ali Haydar Şahin (Çorum)

14- İsmet Atalay (Ardahan)

15- Yahya Şimşek (Bursa)

16- Mustafa Kul (Erzincan)

17- Ayhan Fırat (Malatya)

18- Tuncay Karaytuğ (Adana)

19- Haydar Oymak (Amasya)

20- Mehmet Moğultay (İstanbul)

21- Mustafa Yıldız (Erzincan)

22- M. Seyfi Oktay (Ankara)

23- Durmuş Fikri Sağlar (İçel)

Gerekçe:

Tarihî, doğal ve kültürel zenginlikler kenti İstanbul, ardı ardına meydana gelen orman yangınlarıyla alevler içerisinde kalmıştır.

3-4 Eylül 1998 tarihinde Beykoz, Çatalca ve Sarıyer bölgelerinde çıkan orman yangınları yaklaşık 75 bin hektar orman alanını tahrip etmiştir. Sadece Beykoz Yakacık’taki tahrip olan alan 55 hektardır.

Henüz bu yangınların söndürme, temizleme işlemleri devam ederken, 13 Eylülde İstanbul’un 10 ayrı yerinde orman yangını çıkmıştır. Bu yangınların yok ettiği orman alanı yaklaşık 100 hektar olmuştur.

Yangınların peşi peşine çıkarılması, aynı anda birden çok noktada başlaması, bu yangınların kasıtlı çıkarıldığı yönündeki kuşkuları artırmaktadır.

Yine, yangın çıkarılan yerlerin, kaçak yapılaşmaya izin verilen, imara açılmış, daha sonra tapu verilmiş kaçak yapılaşma bölgelerine yakın olması da bu ihtimali güçlendirmektedir.

Orman yangınlarının, ormanlık alanı yok ederek, yapılaşmaya açmak isteyen kişiler tarafından çıkarıldığı hemen herkesce kabul edilmektedir. Nitekim, yangın sonrası, İstanbul Valisinin ve Hükümet yetkililerinin açıklamaları da bu yöndedir.

Peki, arazi mafyası olarak adlandırılan bu kesimler, ormanları yapılaşmaya açmaya, rant sağlamaya dönük eylemleri gerçekleştirme cesaretini nereden bulmaktadırlar?

Bu sorunun ilk cevabı, önceki uygulamalar ve izlenen politikalardır.

Bu tabloda, mafyaya göz yuman, hatta kimi zaman mafya ile işbirliği yapan yerel yöneticilerin, siyasetçilerin yanı sıra, izlenen imar, kentleşme ve orman politikaları nedeniyle hükümetlerin de sorumluluğu büyüktür.

Orman alanlarını bir yük gibi görüp satmaya kalkışan, anlaşılmaz şekilde özelleştiren, orman yangınlarına hızla müdahale edecek araç, gereç ve ekipmanı sağlamayan, etkili denetim yapamayan, orman yangınlarına karşı şovdan öte tedbir geliştirmeyen hükümetler ve siyaset anlayışı bu tablonun esas sorumlusudur.

Bazı yöneticiler ve siyasîler, ormanlık alanların yapılaşmaya açılmasında arazi mafyasıyla işbirliği sergilemekten kaçınmamışlardır. Ormanları emanet ettiğimiz Bakan, kendisinin yakınlarının üyesi bulunduğu kooperatifler için ormanlık alanları imara açmaya çekinmemiştir.

Bu politikalar “yak-yap-sat” modelini teşvik etmiş, teşvik etmeyi de sürdürmektedir.

İstanbul’da son 15 yılda 44 bin hektar yeşilalan yok olmuş. Sadece 6831 sayılı Orman Kanunu 2/B -makilik ve bozuk alanları orman alanları dışına çıkaran- uygulamasıyla, 12 bin hektarlık alan, orman alanı dışına çıkarılmıştır.

Bu yıl İstanbul’da daha önce meydana gelen 60 orman yangınında 112 hektarlık alan hasar görmüştür.

Ormanlardaki kaçak yapılaşmayı bir nebze engelleyen SİT kararlarıyla oynanmıştır. Beykoz-Sarıyer bölgesindeki SİT kurulu, dönemin hükümeti tarafından dağıtılmış, yine aynı dönemde, Ömerli-Darlık SİT kararı da hükümet baskısıyla durdurulabilmiştir.

Yakılan yerlerin yerine dolan kaçak yapılar, bu yapılaşmaya göz yumulması, daha sonra tapu verilmesi ve imara açılması ormanların neden yakıldığının en açık göstergesidir.

Son yangınlarda gündeme gelen Beykoz’a bağlı Çavuşbaş yerleşim yerinin belediye yapılması, hem arazi yağmacılarını ödüllendiren hem de Elmalı su havzasındaki kaçak yapılaşmayı teşvik eden uygulamaların çarpıcı, üzücü bir örneğidir. Böylece, yakılan yerlerin imara açılmasıyla, orman yakan canilere, arazi mafyasına hedeflerine ulaşma olanağı verilmiştir.

Önümüzde yerel ve genel seçim olması, bu mafyanın daha büyük işlere kalkışacağı kaygısını da artırmaktadır. Ne yazık ki, geçmişte de görüldüğü gibi, seçim dönemleri, ormanların yok edilmesine uygun ortamı oluşturan çalışmalar ve propagandalara yer verilmesi nedeniyle yangınların, işgallerin, kaçak yapılaşmanın arttığı zamanlar olmaktadır.

İstanbul Belediyesi ve mevcut İktidar partisinin geçmiş uygulamaları, bu olumsuz tablonun değişmeyeceği yönündeki karamsarlığı artırmaktadır.

Beykoz bölgesindeki Belediye Başkanlığının ve Kaymakamlığın, kaçak yapılaşmayla mücadale etmediği, göz yumduğu iddiaları ayyuka çıkmıştır.

Göz göre göre çıkan yangınlar, yakılan yerlerde gerçekleşen kaçak yapılaşma, kamu makamlarının yeterli denetimi yapmaması, arazi mafyasıyla işbirliği yapan yönetici ve siyasetçilerin varlığı, orman alanlarının hızla azalması, konunun esaslı bir şekilde ele alınmasını, yeni tedbirlerin ve düzenlemelerin gerçekleşmesini ve Yüce Meclisin konuya el atmasını zorunlu kılmıştır.

BAŞKAN – Araştırma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur.

Araştırma önergeleri gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeleri, sırasında yapılacaktır.

Meclis soruşturması önergeleri vardır.

Soruşturma önergeleri bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Meclis soruşturması önergelerini okutuyorum:

6. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 44 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanı Mustafa Kul hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/34)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında sakatların devlet memurluğuna alınmasına dair eski bakan Mustafa Kul tarafından açılan sınavda usul ve mevzuata aykırı birçok işlemler yapılmış ve eski bakan Emin Kul zamanında konunun soruşturulmasına karar verilmiştir.

Yapılan soruşturma sonucu düzenlenen müfettiş raporunda bu yolsuz ve usulsüz işlemlerin gerçek olduğu kesinlik kazanmıştır.

Bu raporda;

Kurumun Ankara’da bulunan ünitelerinde istihdam edilecek 99 adet sakat personelin; yardımcı hizmetler sınıfından 59 hizmetli, 10 daktilograf ve 30 memur şeklinde alınmasının kararlaştırıldığı, bunun için kurumun Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan sınav kurulu tarafından 20.1.1996 tarihinde yapılan yazılı (test) sınav ve 23,24 ve 25.1.1996 tarihlerinde yapılan mülakat neticesinde sınavı kazandığı bildirilen adaylarla ilgili olarak yapılan incelemeler sonucunda;

Kurumun Personel Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde; sınavlarda değerlendirmelerin 100 tam not üzerinden yapılacağının, 70 puan alanlarının yazılı sınavı kazanmış sayılacaklarının, yazılı ve sözlü sınav ortalaması en az 70 puan olanların sınavı kazanmış sayılacaklarının belirtildiği, oysa Yurtdışı İşçi Hizmetleri Daire Başkanlığına daktilograf olarak atanan Özlem Nazenin, Erzincan Hastanesinde görev yapmak üzere Erzurum Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesine hizmetli olarak atanan Ali Ekber Yavuz, Ankara Doğum ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesinde görev yapmak üzere Gazi Mahallesi Dispanserine hizmetli olarak atanan Mesut Susuz ile Ankara Sigorta Müdürlüğüne hizmetli olarak atanan Yılmaz Kılınç’ın, yazılı sınav kâğıtlarına göre bu sınavı kazanmadıkları halde, adı geçenlere fazla puan verilmek suretiyle Personel Yönetmeliğine aykırı olarak sınav kazandırıldığı,

Sıvas Hastanesinde görev yapmak üzere Sıvas Merkez Dispanserine hizmetli olarak atanan 20.3.1978 doğumlu Suna Geyik’in, müracaat ve sınav tarihinde henüz 18 yaşını bitirmediği halde, usulsüz olarak müracaatının kabul edilerek sınava alındığı, ancak adı geçenin sınavı kazandığı ve 18 yaşını doldurmasına kısa bir süre kaldığı düşünülerek, dosyanın genel müdürlükte bekletildiği ve atamasının, 18 yaşını bitirdiği 20.3.1996 tarihinden sonra 28.3.1996 tarihinde gerçekleştirildiği, böylece, memuriyetinin geçerli hale geldiği,

Genel müdürlükçe ünitelere gönderilen sınav yapılması ile ilgili talimatlarda, istihdamı düşünülen personelin sakatlık oranlarının yüzde 40’dan az, yüzde 70’ten fazla olmaması gerektiğinin belirtildiği ve Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünce gazeteye bu şekilde sınav ilanı verildiği halde sakatlık oranı yüzde 90 olan ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Daire Başkanlığına atanan, bilahare Ankara Hukuk İşleri Sigorta Müdürlüğünde görevlendirilen hukuk fakültesi mezunu görme özürlü Ayhan Havuş, sakatlık oranı yüzde 85 olan ve Ankara İhtisas Hastanesinde hizmetli kadrosunda santralde çalıştırmak üzere atanan ortaokul mezunu görme özürlü Dursun Kangür ile sakatlık oranı yüzde 95 olan İdarî İşler Dairesi Başkanlığı santralinde çalıştırılmak üzere Ankara Eğitim Hastanesine atanan lise mezunu görme özürlü Ahmet Dumlupınar’ın müracaatlarının kabul edilerek, sınavı kazanmalarının akabinde işe alındıkları;

Kurum Personel Yönetmeliğine göre, sınavların adil ve eşit şartlar altında yapılmasının sağlanması, düzenli bir şekilde yürütülmesi ve sınav sonuçlarının özenle değerlendirilmesi ile görevli ve sorumlu olan sınav kurulunun; öngörülen şartları taşıyanların sınava katılmalarını sağlamak, adayların bir özlük hakkı elde edip etmemeleri gibi önemli bir hukukî sonuç doğuran sınavlarda gerekli dikkat ve özeni göstermek durumunda olduğu, oysa Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan sınav kurulunca yapılan sınavda, gerekli dikkat ve özen gösterilmeyerek, yazılı sınavı gerçekten kazanmadıkları halde; Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz ve Yılmaz Kılınç isimli adaylara fazla puan vermek suretiyle sınav kazandırıldığı, böylece, adı geçenlere mevzuata aykırı olarak hak etmedikleri memuriyet statüsü elde etmelerine imkân sağlandığı, bazı adayların usulsüz olarak müracaatlarının alındığı,

İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan sınav kurulunca;

Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmeliğin 2 nci maddesinde, sürekli olarak çalışma gücünden en az yüzde 40 oranında yoksun olanların bu Yönetmelik hükümlerinden yararlanacakları belirtildiği halde; Sigorta Teftiş Kurulu İstanbul 2 No’lu Grup Başkanlığında görev yapmak üzere Gaziosmanpaşa Sigorta Müdürlüğüne hizmetli olarak atanan ve sağlık kurulu raporunda sakatlık derecesi bu oranın altında yüzde 35 olduğu belirtilen Ali Gündoğan’ın, söz konusu yönetmeliğe aykırı olarak sınava kabul edildiği ve sınavı kazandıktan sonra atamasının yapıldığı,

Eyüp Hastanesine hizmetli olarak atanan ve yazılı sınav kâğıdına göre 4 doğru cevap karşılığı 40 puan alması gereken Tülin Kalın’a, 7 doğru cevap karşılığı olan 70 puan verilmek suretiyle, Kurum Personel Yönetmeliğine aykırı olarak bu sınavın kazandırıldığı,

Göztepe Eğitim Hastanesinde görev yapmak üzere Okmeydanı Eğitim Hastanesine hizmetli olarak atanan Medet Kalkan’ın adlî sicil kaydı ve dolayısıyla kesinleşmiş yargı kararlarına göre, para cezasına çevirilmiş hapis cezaları yanında Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinin 14.10.1993 tarihli, 65-82 sayılı kararıyla zorla kız kaçırma suçundan 10 ay ağır hapis cezasıyla hükümlü olduğunun anlaşıldığı, bu sebeple adı geçenin devlet memurluğuna alınma şartlarını ve kurumda işe alınacaklarda aranacak genel şartları taşımadığı,

Pendik Sigorta Müdürlüğünde görevlendirilmek üzere Gaziosmanpaşa Sigorta Müdürlüğüne hizmetli olarak atanan Hüseyin Kınalı’nın adlî sicil kaydına ve kuruma verdiği mahkeme kararına göre, Üsküdar Asliye 1. Ceza Mahkemesinin 25.9.1992 tarihli, 454-670 sayılı kararıyla tehdit suçundan 8 ay hapis cezasıyla cezalandırıldığı,

Kurum Personel Yönetmeliğine göre, sınavların düzenli bir şekilde yapılması ve sınav sonuçlarının özenle değerlendirilmesiyle görevli ve sorumlu olan İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan Sınav Kurulunun; mevzuatla kendilerine verilen görevlerinde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek, yukarıda açıklanan usulsüz işlemlerle Ali Gündoğan, Tülin Kalın ve Medet Kalkan isimli adayların atanmalarına ve hak etmedikleri memuriyet statüsü elde etmelerine imkân sağladığı,

Bunun yanında, sınavlarda müracaatların alınması ve adayların sınava giriş belgesi verilmesiyle görevli olan ilgili ünitenin Personel Servisi memurlarından Cavit Uysal ve Personel Servisi Şefi Mustafa Özdemir’in, Ali Gündoğan ile Medet Kalkan isimli adayların usulsüz olan müracaatlarını kabul ettikleri ve bu adayların atanmaları için mevzuata aykırı belgelerin Genel Müdürlüğe gönderilmesini sağladıkları,

Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan Sınav Kurulu Başkanı Dr. Yaşar Çalışkan ile sınav kurulu üyeleri Serpil Baran, Orhan Akçay, Aziz Demir ve İsa Bayram’ın,

İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünde oluşturulan Sınav Kurulu Başkanı Dr. Fevzi Sağıroğlu ile sınav kurulu üyeleri Dr. Abidin Özçelik, Gülay Özelgin, Eczacı Mine Eryüce ve Miraç Konuk’un,

Eylem ve işlemlerinin “görevi ihmal” suçu kapsamına girdiğinden haklarında Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesine göre işlem yapılabilmesi için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasının,

Ankara’da oluşturulan Sınav Kurulunun Başkanı Yaşar Çalışkan ile üyeleri Serpil Baran, Orhan Akçay, Aziz Demir ve İsa Bayram ile İstanbul’da oluşturulan Sınav Kurulu Başkanı Fevzi Sağıroğlu ile üyeleri Abidin Özçelik, Gülay Özelgin, Mine Eryüce ve Miraç Konuk’un; ayrıca, İstanbul’da ilgili ünitede görevli Cavit Uysal ve Mustafa Özdemir’in Kurum Personel Yönetmeliğinin 124 üncü maddesinin (B) bendinin (a) fıkrası uyarınca kınama cezası ile tecziye edilmelerinin,

Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünce yapılan sınavda, yazılı sınavı kazanmadıkları halde fazla puan verilmek suretiyle Kurum Personel Yönetmeliğine aykırı olarak bu sınavın kazandırıldığı anlaşılan; Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz ve Yılmaz Kılınç ile İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünce yapılan sınavda, yazılı sınavı kazanmadığı halde fazla puan verilerek sınav kazandırıldığı anlaşılan Tülin Kalın, sağlık kurulu raporuna göre sakatlık derecesi yüzde 35 olan ve çalışma gücünden en az yüzde 40 oranında yoksun olma şartını taşımayan Ali Gündoğan ve 10 ay ağır hapis cezası ile hükümlü bulunan Medet Kalkan’ın;

Memurluğa atanma ve dolayısıyla kurumda işe alınmada aranacak şartları taşımamaları sebebiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 98 inci maddesi ve Kurum Personel Yönetmeliğinin 77 nci maddesi uyarınca, memurluklarının sona erdirilmesi gerektiği,

Ayrıca, Ankara Sağlık İşleri Müdürlüğünce yapılan sınav sonucu Kırşehir Hastanesine hizmetli olarak atanan Çakır Türkkan ile İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünce yapılan sınav sonucu Okmeydanı Hastanesine hizmetli olarak atanan Duran Akgün ve Göztepe Eğitim Hastanesinde görevlendirilmek üzere Okmeydanı Eğitim Hastanesine hizmetli olarak atanan Erdal Kızılbuğa’nın kuruma verdikleri sağlık kurulu raporlarının, Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları İle Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmelikte öngörülen resmî sağlık kurulu raporları niteliğinde olmadığı, bu nedenle, adı geçenlerin bir devlet hastanesine sevk edilerek, sakatların işe girmelerinde aranan ve Yönetmeliğin öngördüğü hususları ihtiva eden sağlık kurulu raporu almalarının temin edilmesinin belirtildiği,

Ayrıca, sınavların adil ve eşit şartlar altında yapılması esastır. Kamu kurumları, açılan sınavla ilgili olarak ilanda bulunmak ve ilan ettiği kurallara uygun işlem yapmak zorundadır. Aksi halde, sınavların adil ve eşit şartlar altında gerekleşmesi mümkün olmaz. Örneğin, 18 yaşını doldurmuş olmak veya 30 yaşından büyük olmamak, sınav ilanında bir şart olarak belirtilmiş ise, bu şartı taşımayan adayların sınava başvurusu önceden önlenmiş olmaktadır. Burada kural değişikliği yapılsa bile, bunun yine, ilan edilmesi elzemdir. Böylece, adil ve eşit sınav yapma ilkesi gerçekleştirilebilir. Özel ve keyfî uygulamalar ile ilan şartlarını taşımayanların sınava aday olarak kabulü cezaî sorumluluğu gerektirir.

Sınavı kazandığı ilan edilen personelin atama işlemlerinde de mevzuatın öngördüğü diğer şartları taşıyıp taşımadıklarının araştırılması şarttır. Mevzuatın aradığı özellikleri taşımadığı anlaşılan adayların ise, atama işlemlerinin yapılması kabul edilemez. Çeşitli gerekçelerin yanı sıra, hele hele gelecekte 18 yaşını doldurur diye o tarihe kadar bekleyelim de atayalım gibi gerekçelerin kabulü düşünülemez. Mevzuata rağmen keyfî muamele yapmak veya görevin yerine getirilmesinde ihmalkâr davranmak, kanunlarımızda suç olarak yer almış bulunmaktadır.

Bu düşünceler ışığında;

Memurluğa atanmada ve dolayısıyla kurumda işe alınmada aranılan şartları taşımadığı tespit edilen,

Fazla puan verilerek kazandırılan; Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz, Yılmaz Kılıç, Tülin Kalın,

Sağlık kurulu raporuna göre belirlenen sakatlık derecesi itibariyle adaylarda aranılan niteliklere uygun olmayan; Ali Gündoğan,

Altı aydan fazla hapis cezası ile mahkûm olmaması gerektiği halde buna aykırı olarak daha uzun süreli hapis cezası ile hükümlü bulunan Medet Kalkan,

gibi adayların atanması,

Sınav ilanında sakatlık oranının yüzde 40, yüzde 70 arasında olması gerektiği belirtilmesine rağmen; Ayhan Havuş, Dursun Kangür ile Ahmet Dumlupınar’ın sakatlık oranları yüzde 90, yüzde 85, yüzde 95 olup, aranılan niteliklerin dışında olmasına rağmen, sınava başvurularının, eşitlik ilkelerine aykırı bir şekilde özel muamele sonucu, kabulünün sağlanmasına katkıda bulunulması ve bilahara, bu niteliklerine rağmen, atanmalarının gerçekleştirilmesi.

İşlemlerinde adayların evrakını gereğince tetkik etmeyerek keyfî muameleyle birilerinin lehine veya aleyhine işlem yapan, görevini ihmal veya kötüye kullanan, haksız ve usulsüz olarak birilerinin memurluğa atanmasına dair işlemleri tekemmül ettiren o tarihteki Personel Dairesi Başkanlığı personeli ile eski Başkanvekili Aziz Öztürk, eski Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Hatay Önen, eski Genel Müdür Kemal Kılıçdaroğlu hakkında da eylemlerine göre işlem yapılması için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması istenmiştir.

Ayrıca, yukarıda anılan yetkililerin bu eylemlerinin kişilerin yarar veya zararlarını hedef tutan davranışlar niteliğinde bulunması hususu göz önüne alınarak, adı geçen kişilerin bu fiillerinin karşılığının kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirmesi nedeniyle ilgili disiplin kurullarına dosyanın sevk edilmesi yolunda işlemler yapılmıştır.

Diğer taraftan sakat ve eski hükümlülerin kuruma alınması sırasında İş ve İşçi Bulma Kurumu mevzuatına aykırı işlemler yaptırılarak kaydı bulunmayan kişiler göreve başlatılmıştır.

Yine Bakan Mustafa Kul döneminde İş ve İşçi Bulma Kurumuna alınan kişilerin sınav işlemlerinde de usulsüzlükler yapıldığı, sınavı kazanamayan torpilli kişiler sınavı kazandırılarak atamaları yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Ayrıca, Bakan Mustafa Kul döneminde yasadışı örgütlere üye olan ve bu örgütlere yataklık yapan, silahlı örgüt kurup faaliyet gösterdiği, polis ve istihbarat raporlarıyla belirlenen ve hatta yapılan yargılamalarda bu nedenlerle mahkûmiyet kararı verilen kişilerin alındığı ortaya çıkmıştır. Bakan olarak bu konuda Mustafa Kul tedbir almamış ve ilgililer hakkında soruşturma dahi yaptırmamıştır.

Bakanlığa ve bağlı kuruluşlara atananların genellikle Bakan Mustafa Kul ve diğer yöneticilerin hemşerisi ve yakını olduğu ortaya çıkmıştır. İstanbul’da işe alınan 51 sakat ve hükümlüden 17’sinin Erzincanlı olması açıkça partizanlık ve bölgecilik yapıldığının bir kanıtıdır.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hususlar göz önüne alınarak, zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul hakkında, Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddesine uyan eylemlerinden dolayı Anayasanın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci ve sonraki maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Hüseyin Arı (Konya)

2- Lütfi Yalman (Konya)

3- Süleyman Arif Emre (İstanbul)

4- Ali Coşkun (İstanbul)

5- Ramazan Yenidede (Denizli)

6- Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)

7- İlyas Arslan (Yozgat)

8- Hüseyin Olgun Akın (Ordu)

9- Şinasi Yavuz (Erzurum)

10 - Temel Karamollaoğlu (Sıvas)

11 - Hüseyin Kansu (İstanbul)

12 - Yaşar Canbay (Malatya)

13 - İ. Ertan Yülek (Adana)

14 - Şeref Malkoç (Trabzon)

15 - Musa Okçu (Batman)

16 - Veysel Candan (Konya)

17 - Muhammet Polat (Aydın)

18 - Maliki Ejder Arvas (Van)

19 - M.Salih Katırcıoğlu (Niğde)

20 - Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

21 - Bahri Zengin (İstanbul)

22 - Abdullah Gül (Kayseri)

23 - Musa Demirci (Sıvas)

24 - Nurettin Aktaş (Gaziantep)

25 - Bülent Arınç (Manisa)

26 - Tevhit Karakaya (Erzincan)

27 - Zeki Karabayır (Kars)

28 - Ahmet Bilge (Ankara)

29 - Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

30 - Abdulilah Fırat (Erzurum)

31 - Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

32 - Mehmet Sılay (Hatay)

33 - Ziyattin Tokar (Ağrı)

34 - Fikret Karabekmez (Malatya)

35 - Nurettin Kaldırımcı (Kayseri)

36 - Alaattin Sever Aydın (Batman)

37 - Nezir Aydın (Sakarya)

38 - Suat Pamukçu (Bayburt)

39 - Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

40 - Ekrem Erdem (İstanbul)

41 - Ahmet Çelik (Adıyaman)

42 - İsmail Coşar (Çankırı)

43 - Aslan Polat (Erzurum)

44 - Kâzım Arslan (Yozgat)

45 - Ersönmez Yarbay (Ankara)

BAŞKAN - İkinci soruşturma önergesini okutuyorum:

7. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 57 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 Aralık ayında yapılan sınav sonucunda göreve başlatılan personel hakkındaki hukuk dışı işlemlere göz yummak ve yanlı davranmak suretiyle görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/35)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 yılı aralık ayında personel alımı için gerçekleştirilen sınavla ilgili olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan tarafından soruşturma açtırılmış ve üç bakanlık müfettişi ile üç Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişlerince;

Ön yargılarla,

Partizan bir anlayışla,

Memurlar, üç beş saat, hatta gün boyu odalara kapatılarak ve hiçbir zarurî ihtiyaçlarının karşılanmasına dahi müsaade edilmeyerek,

Yeniden sınava tabi tutularak,

Tehdit ve hakaret edilerek,

İşleri ile yalan beyan arasında tercihe zorlanarak,

Köy muhtarlarının ve dönemin Sayın Bakanının yakınlarının ve memur adaylarının yakınlarının ifadelerine başvurmaya kadar işi götüren bir rapor düzenlenmiştir.

Sınavlara ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığının bilirkişi raporuna dayanan kesinleşmiş takipsizlik kararı ile,

Ankara 1 inci ve 7 nci İdare Mahkemelerine yapılan, sınavların iptal ve yürütmenin durdurulması istemine dair itirazların reddine ilişkin yargı kararları görmezden gelinerek ve Anayasanın yargı kararlarının tüm kurum ve kişileri bağlayacağı ilkesi de çiğnenerek, düzenenlenen rapor, hiçbir haklı, objektif ve hukukî bir değerlendirmeye dayanmamaktadır.

Rapor hissidir ve düşmanca bir anlayışla hazırlanmıştır. Önce sınavların usule aykırı yapıldığına masa başında karar verilmiş, bu karara uygun bir rapor düzenlettirilmiştir.

Basında yer alan haberler ve yoğun şikâyetler üzerine, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın onayıyla önce işlemleri durdurmuş, rapora el koymuş ve dosyalar Başbakanlığa celpedilmiştir.

Daha sonra, Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlanan ve Sayın Başbakanın da oluru alınan rapor, gereği yapılmak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilmiştir.

Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda, özetle;

“Müfettişliklerince, soruşturma raporunda sınavın ilanı, yapılan başvurular, yazılı ve sözlü sınavın yapılmasıyla ilgili işlemlerin, Danıştay 12 nci Dairesinde görülmekte olan davaya konu olması nedeniyle, bu aşamada, bu konularda bir değerlendirme yapılmasının uygun olmayacağının düşünüldüğü, dava konusu olan sınav işlemlerine ilişkin idarî işlemler konusunda Danıştayda devam eden dava sonucuna göre işlem yapılmasının önerildiği,

Konunun disiplin boyutuyla ilgili olarak ise, raporda getirilen önerilerde haklarında işlem yapılması istenilenlerin aleyhine olmak üzere zorlama yorumlar yapılarak disiplin suçlarında cezaların ağırlaştırıldığı, önerilen disiplin cezalarına konu fiillerin disiplin yönetmeliklerindeki ilgili hükümlerle uyumsuz olduğu,

Raporda, sınavı kazandıktan sonra çeşitli siyasî partilere üyelikleri devam eden kişilerin işlerine son verilmesi şeklindeki önerinin ise, kesin tespitlere dayanmadığından, ileride haksız yere bu kişilerden bir kısmının mağdur olmasına neden olabileceği; bu nedenle, bu konuda kesin tespitler yapıldıktan sonra gerekli değerlendirmelerin yapılmasının uygun olacağı; yine, aynı şekilde, okur-yazar olmadıkları belirlenen kişilerin ise, ifadelerinde, ilkokul veya ortaokul diplomasına sahip olduklarını belirttikleri, bu konuda da bu kişilerin mağdur edilmemeleri bakımından diplomalarının teyidinin istenildiği,

Başkanlığımızca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince SSK sınavıyla ilgili olarak düzenlenen rapor konusunda, Bakanlık makamı ile Teftiş Kurulu Başkanlığının da söz konusu raporun birkısım önerilerini eksik bularak katılmamaları hususu ile Başbakanlık başmüfettişlerinin yukarıda zikredilen görüş yazıları değerlendirildiğinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince düzenlenen mezkûr raporun kısmen eksiklikler ve yanlış sonuçlar taşıdığının anlaşıldığı ve eksik işlemlere ve yanlış sonuçlara dayanılarak anılan soruşturma raporunun uygulanmasının ileride ilgili kişileri haksız yere mağdur edebileceği gibi yanlış verilen kararların idarî yargı mercilerince iptali halinde, kusurlu kişilerin, zamanaşımı nedeniyle, fiillerinin cezasız kalması ihtimali olduğu görülmektedir.

Bu itibarla;

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulunca düzenlenen soruşturma raporunun disiplin ve idarî önerilerinin eksik olması ve yanlış değerlendirmeler taşıması nedeniyle, kişilerin haksız yere mağdur edilmesini önlemek bakımından, konuların disiplin ve idarî boyutlarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Disiplin Kurullarında ve diğer mercilerdeki değerlendirmelerde dikkate alınmasını teminen, Başbakanlık başmüfettişlerinin, yukarıda muhteviyatı özetlenen görüşlerinin, makamları onayıyla birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilmesinin,

Raporda okur-yazar olmadıkları belirtilen kişilerin, öncelikle, diplomalarının gerçekliğinin tespit edilmesi gerekmekte olup, diplomalarının sahteliği veya diploma alabilecek seviyede olup olmadıklarının tespiti amacıyla, bu kişiler ve kendilerine diplomayı verenler hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı müfettişlerince müştereken inceleme ve gerekirse soruşturma yapılmasını,

Makamlarının 19.5.1998 tarih ve Teftiş M:053 sayılı olurlarında yer alan çalışmaların Başbakanlık başmüfettişlerince sürdürülmesine”

Yer verilmiştir.

Raporun içeriğinden de anlaşılacağı gibi, Bakanlık ve Sosyal Sigortalar Kurumunca düzenlenen raporun; kısmen eksiklikler, hatalı sonuçlar, zorlama yorumlar yapılarak düzenlendiği kesinleşmiştir.

Dolayısıyla, eksik işlemlere ve yanlış sonuçlara dayanılarak, anılan soruşturma raporunun, ileride, ilgili kişileri haksız yere mağdur edebileceği hususunu dikkate almayarak,

Ayrıca, Başbakan olurlu Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu, 3 Temmuz 1998 günü oluşturularak Bakanlığa gönderildiği halde, Başbakanlık talimatı dinlenmeyerek 8-9 Temmuz 1998 günleri işlem yürütülerek birkısım memurların işine son verilmek suretiyle, anılan işlemi yürütenler hem suç işlemişlerdir ve hem de görevlerini kötüye kullanmışlardır.

Sınava ilişkin lehlerine kesinleşmiş yargı kararları varken, ilgililerin memurluk sıfatları ellerinden alınarak, madden ve manen mağdur edilmiş, hukuk ve yasalar açıkça ihlal edilmiştir.

İşlemi yürütenlerin, işe son verme yazıları da dikkate alındığında “...izin ve rapor almalarına fırsat ve imkân verilmeden derhal tebliğ edilerek...” nedenli kin ve garezle amel ettikleri, böylece, keyfî davranarak görevlerini kötüye kullandıkları görülecektir.

Sayın Bakan, bütün bu hukukdışı işlemlere göz yumarak ve kimi zaman katılarak görevini ihmal etmiş ve kötüye kullanmıştır.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hususlar göz önüne alınarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan hakkında, Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddesine uyan eylemlerinden dolayı, Anayasanın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci ve sonraki maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

2- Alaattin Sever Aydın (Batman)

3- Ahmet Bilge (Ankara)

4- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

5- Hanifi Demirkol (Eskişehir)

6- Tevhit Karakaya (Erzincan)

7- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

8- Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır)

9- Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa)

10- Latif Öztek (Samsun)

11- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

12- Musa Demirci (Sıvas)

13- Abdullah Gül (Kayseri)

14- Ali Coşkun (İstanbul)

15- Bülent Arınç (Manisa)

16- Hüseyin Olgun Akın (Ordu)

17- Sabri Tekir (İzmir)

18- Osman Yumakoğulları (İstanbul)

19- Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

20- Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)

21- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

22- Maliki Ejder Arvas (Van)

23- Muhammet Polat (Aydın)

24- Veysel Candan (Konya)

25- Musa Okçu (Batman)

26- Şeref Malkoç (Trabzon)

27- İ. Ertan Yülek (Adana)

28- Yaşar Canbay (Malatya)

29- Hüseyin Kansu (İstanbul)

30- Temel Karamollaoğlu (Sıvas)

31- Lütfi Yalman (Konya)

32- Şinasi Yavuz (Erzurum)

33- Nurettin Kaldırımcı (Kayseri)

34- Fikret Karabekmez (Malatya)

35- M.Ziyattin Tokar (Ağrı)

36- Mehmet Sılay (Hatay)

37- Abdulilah Fırat (Erzurum)

38- Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

39- Ekrem Erdem (İstanbul)

40- Abdullah Arslan (Tokat)

41- Sıtkı Cengil (Adana)

42- Sacit Günbey (Diyarbakır)

43- Fethi Acar (Kastamonu)

44- Feti Görür (Bolu)

45- Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

46- Hüseyin Arı (Konya)

47- Cemalettin Lafçı (Amasya)

48- Suat Pamukçu (Bayburt)

49- Süleyman Metin Kalkan (Hatay)

50- Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat)

51- İsmail Yılmaz (İzmir)

52- İsmail Özgün (Balıkesir)

53- T. Rıza Güneri (Konya)

54- Ahmet Doğan (Adıyaman)

55- Abdullah Gencer (Konya)

56- Kâzım Ataoğlu (Bingöl)

57- Sıddık Altay (Ağrı)

58- Ahmet Çelik (Adıyaman)

BAŞKAN – Diğer soruşturma önergesini okutuyorum:

8. – Erzincan milletvekili Naci Terzi ve 54 arkadaşının, mezhepçiliğe ve bölgeciliğe dayalı kadrolaşmaya gittiği ve İSKİ skandalı nedeniyle hakkında fezleke düzenleyen cumhuriyet savcısı yerine başka bir cumhuriyet savcısının görevlendirilmesini temin etmek suretiyle hakkındaki iddiaları örtbas ederek görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 312 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/36)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, görevde bulunduğu süre içinde yoğun olarak mezhepçilik ve bölgeciliğe dayanan kadrolaşmada bulunmuştur. Bu durum, Türk Ceza Kanununun 312/2 nci maddesine göre suç teşkil etmektedir.

Ayrıca, Mehmet Moğultay’ın bakanlık yaptığı dönemde, İSKİ skandalı nedeniyle hakkında fezleke düzenleyen Fatih Cumhuriyet Savcısı Selim Ulaş’ın yerine Cumhuriyet Savcısı Cüneyt Kurt görevlendirilmiş, hakkındaki iddialar örtbas edilmiştir.

Bu nedenle, ekli gerekçede belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay hakkında, TCK’nın 312 nci ve 240 ıncı maddelerinden dolayı, Anayasanın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci ve sonraki maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Naci Terzi (Erzincan)

2- Ali Oğuz (İstanbul)

3- İsmail İlhan Sungur (Trabzon)

4- Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

5- Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)

6- Lütfü Esengün (Erzurum)

7- Şeref Malkoç (Trabzon)

8- Maliki Ejder Arvas (Van)

9- Veysel Candan (Konya)

10- Muhammet Polat (Aydın)

11- Abdullah Arslan (Tokat)

12- Sıtkı Cengil (Adana)

13- Ahmet Doğan (Adıyaman)

14- Zekir Karabayır (Kars)

15- Osman Hazer (Afyon)

16- Ekrem Erdem (İstanbul)

17- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

18- Ramazan Yenidede (Denizli)

19- Hayrettin Dilekcan (Karabük)

20- Ahmet Derin (Kütahya)

21- Şaban Şevli (Van)

22- Bekir Sobacı (Tokat)

23- Tevhit Karakaya (Erzincan)

24- Musa Demirci (Sıvas)

25- Mehmet Elkatmış (Nevşehir)

26- Hanifi Demirkol (Eskişehir)

27- Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

28- Mustafa Kemal Ateş (Kilis)

29- Suat Pamukçu (Bayburt)

30- Fikret Karabekmez (Malatya)

31- Yaşar Canbay (Malatya)

32- Rıza Ulucak (Ankara)

33- Ömer Naimi Barım (Elazığ)

34- Musa Okçu (Batman)

35- Şinasi Yavuz (Erzurum)

36- Cafer Güneş (Kırşehir)

37- Hüseyin Kansu (İstanbul)

38- Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa)

39- İsmail Özgün (Balıkesir)

40- Feti Görür (Bolu)

41- Hüseyin Arı (Konya)

42- İsmail Kahraman (İstanbul)

43- İ.Ertan Yülek (Adana)

44- Saffet Benli (İçel)

45- Mustafa Köylü (Isparta)

46- Murtaza Özkanlı (Aksaray)

47- Cemalettin Lafçı (Amasya)

48- Ahmet Demircan (Samsun)

49- Temel Karamollaoğlu (Sıvas)

50- Hüseyin Yıldız (Mardin)

51- Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

52- Necati Çelik (Kocaeli)

53- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

54- Aslan Polat (Erzurum)

55- Ersönmez Yarbay (Ankara)

Gerekçe:

Eski Adalet Bakanlarından Mehmet Moğultay, görevde bulunduğu süre içinde yoğun bir kadrolaşma hareketi gerçekleştirmiştir. Bakan Moğultay’ın kadrolaşmada gözettiği en önemli unsur, bölgecilik ve mezhepçilik olmuştur. Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, bölgeciliğe ve mezhepçiliğe dayanan kadrolaşmayı inkâr etmemiş, aksine, bunu, bütün içtenliğiyle savunmuştur. Mehmet Moğultay’ın “ben, Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP’lileri mi, RP’lileri mi alacaktım” sözlü savunması, Adalet Bakanlığındaki kadrolaşma hareketinin ve bugün, adalet mekanizmasının içinde sürüklendiği durumun vahametini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın mezhepçilik ve bölgeciliğe dayanan bu kadrolaşma hareketi, Türk Ceza Kanununun 312/2 nci maddesini alenen ihlaldir.

Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın günah dosyası yalnız bununla da sınırlı değildir. Mehmet Moğultay, İSKİ skandalına bulaşmış bir isimdir. Mehmet Moğultay’ın “Veznedar Ali” isimli mutemedi kanalıyla Çalışma Bakanlığı müteahhitlerinden rüşvet topladığı iddiaları yaygındır. Ne yazık ki, bunlar, yalnızca iddia da değildir. Fatih Savcısı Selim Ulaş tarafından Mehmet Moğultay hakkında 58 sayfalık bir fezleke hazırlanmış, Moğultay’ın dokunulmazlığının kaldırılması için bu fezleke Adalet Bakanlığına gönderilmiştir; fakat, dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay, her ne hikmetse, 58 sayfalık savcılığın fezlekesini tek sayfa halinde Meclise sevk etmiştir. Dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ise, tek sayfalık bu fezlekeyi “böyle ciddiyetsizlik olmaz” diyerek, şekil noksanlığı nedeniyle iade etmiştir.

Bu nedenle, Eyüp Aşık ve arkadaşları tarafından Mehmet Moğultay hakkında gensoru önergesi bile verilmiştir; ancak, 20.9.1994 tarihinde bu önerge reddedilmiştir.

Ayrıca, TBMM tarafından oluşturulan İSKİ İnceleme Komisyonu raporunda da, konuyla ilgili olarak Bakan Moğultay’ın ismi gündeme gelmiştir.

Daha sonra gerçekleştirilen kabine değişikliğiyle, İSKİ pisliğine bulaşmış Mehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuştur. Mehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı koltuğuna oturur oturmaz, İstanbul Adliyesinde İSKİ soruşturmasıyla bağlantılı atama ve tayinlerde bulunmuştur. Moğultay, bu çerçevede, nüfuzunu kullanarak, soruşturmayla, Fatih Cumhuriyet Savcısı Cüneyt Kurt’un görevlendirilmesini temin etmiştir. Bu görevlendirme sonunda da, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay hakkındaki iddialar örtbas edilmiştir.

Adalet Bakanlığı yapmış olan Mehmet Moğultay da, en az bizim kadar adaletin gerçekleşmesini ister sanıyoruz. Türkiye’de, artık, yapanın, yaptığı yanına kâr kalmamalıdır. “Gecikmiş adalet, adalet değildir” dense de, önünde sonunda adaletin tesisi önemlidir ve caydırıcı bir etkiye sahiptir. Adalet önünde bütün vatandaşlar eşit olduklarına göre, adalet, adalet bakanları için de yerini bulmalıdır.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hususlar göz önüne alınarak, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay hakkında TCK’nın 312 nci ve 240 ıncı maddelerinden dolayı, Anayasanın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci ve sonraki maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılması gerekmektedir.

Tüm bu gerekçelerle, eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay hakkında, ilgili, Anayasa ve İçtüzük hükümleri uyarınca Meclis soruşturması açılması Yüce Meclisin takdirlerine arz olunur.

BAŞKAN – Diğer soruşturma önergesini okutuyorum:

9. – Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç ve 55 arkadaşının, Soma Elektrik Anonim Şirketi (SEAŞ) bünyesinde haksız ve partizanca atamalar yapmak ve yargı kararlarına uymamak suretiyle devleti zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/37)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Soma (A) ve (B) termik santralları, Enerji Bakanlığına bağlı iken, özelleştirme kapsamına alındıktan sonra Özelleştirme İdaresine bağlı bir KİT (SEAŞ- Soma Elektrik Anonim Şirketi) ne dönüştürülmüştür. 1997 yılında 55 inci Hükümet kurulduktan sonra, ANAP Salihli İlçe Başkanı ile ANAP Selendi Belde Başkanı, yönetim kurulu üyeliğine atanmıştır.

Soma ANAP İlçe Başkanı, işletmeden bir sene önce ayrılmış olmasına rağmen, halen lojmanda oturmaya devam etmektedir.

Yine, SEAŞ bünyesinde yapılan üst derece sınavlarında unvan verilecek personelin kimler olacağı daha önceden belirlenmiştir. Bu durum, Soma Noterliğince tespit edilmiştir ve gerçekten, bu tespitin yüzde 80 oranında doğru olduğu sınav sonunda anlaşılmıştır.

Yine, buna benzer, daha önce yapılan partizanca kadrolaşma sonucu yerleştirilen yetersiz elemanların çalıştığı termik santralın dördüncü ünitesinde meydana gelen türbin arızasından (1998 yılı şubat ayı) dolayı, devlet, günlük 87 milyar, arıza gününden bugüne yaklaşık 15 trilyon zarara uğramıştır; arıza, halen tamir edilememiştir.

Yine, Soma’da bulunan TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) Genel Müdürlüğüne bağlı ELİ (Ege Linyit İşletmeleri) Bölge Müdürü olarak çalışan Rıfat Dağdelen, bir müddet önce, ANAP İlçe Başkanının kendisinden istediği talepleri yerine getirmediği için -ki, bu talep, işletmeye alınacak işçilerin kimler olacağına ANAP teşkilatının karar vereceği, bölge müdürünün de bunu onaylamasıdır- önce üç ay geçici görevle Ankara’ya gönderilmiş, bu süre üç ay daha uzatılmış, daha sonra da Yeniköy Linyit İşletmesi Bölge Müdürlüğüne atanmıştır. Bu geçici görevlendirme süresi içinde, ANAP İlçe Başkanının belirlediği 192 kişi işe alınmıştır.

Rıfat Dağdelen’in geçici süreli görev atamasının durdurulmasına 22.5.1998 gün ve Esas 1998/239 sayılı Manisa İdare Mahkemesince karar verilmiştir.

Yeniköy İşletmesine atanması sonrası, aynı İdare Mahkemesi, 30.6.1998 gün ve Esas 1998/530 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.

Yapılan tüm yanlışlıklar, yöre milletvekili Erdoğan Yetenç tarafından Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer’e sık sık söylendiği halde hiçbir tedbir alınmamıştır.

Anılan mahkeme kararlarının uygulanması için yasal başvuru yapılmasına, sık sık Sayın Bakandan mahkeme kararının uygulanması talep edilmesine rağmen, mahkeme kararı uygulanmamıştır.

Devletin uğradığı zararlar, haksız atamalar ve İdare Mahkemesi kararlarını uygulamamış olması nedeniyle, Enerji ve Tabiî Kaynakları Bakanı Cumhur Ersümer hakkında TCK’nın 240 ıncı maddesine uyan eylemlerinden dolayı, Anayasanın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci ve sonraki maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1. M. Erdoğan Yetenç (Manisa)

2. Mahmut Işık (Sıvas)

3. Şahin Ulusoy (Tokat)

4. Zeki Çakıroğlu (Muğla)

5. Ahmet Bilgiç (Balıkesir)

6. Ali Rıza Bodur (İzmir)

7. Metin Arifağaoğlu (Artvin)

8. Ayhan Fırat (Malatya)

9. Tuncay Karaytuğ (Adana)

10. Ali Dinçer (Ankara)

11. Hacı Filiz (Kırıkkale)

12. Erol Çevikçe (Adana)

13. Sabri Ergül (İzmir)

14. Mustafa Yıldız (Erzincan)

15. Fatih Atay (Aydın)

16. Haydar Oymak (Amasya)

17. Fuat Çay (Hatay)

18. Bekir Kumbul (Antalya)

19. Yusuf Öztop (Antalya)

20. Durmuş Fikri Sağlar (İçel)

21. Atilâ Sav (Hatay)

22. Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

23. Algan Hacaloğlu (İstanbul)

24. İsmet Önder Kırlı (Balıkesir)

25. Celal Topkan (Adıyaman)

26. Mehmet Sevigen (İstanbul)

27. Ercan Karakaş (İstanbul)

28. İsmet Atalay (Ardahan)

29. Birgen Keleş (İzmir)

30. Yahya Şimşek (Bursa)

31. Ali Topuz (İstanbul)

32. M. Cevdet Selvi (İstanbul)

33. Hilmi Develi (Denizli)

34. Ali Haydar Şahin (Çorum)

35. Nezir Büyükcengiz (Konya)

36. Yılmaz Ateş (Ankara)

37. Bülent H. Tanla (İstanbul)

38. Ahmet Küçük (Çanakkale)

39. İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

40. Ali Şahin (Kahramanmaraş)

41. Nevfel Şahin (Çanakkale)

42. Mustafa Kul (Erzincan)

43. İrfan Gürpınar (Kırklareli)

44. Faris Özdemir (Batman)

45. Abdülbaki Ataç (Balıkesir)

46. Nurhan Tekinel (Kastamonu)

47. Mehmet Ali Yavuz (Konya)

48. Tahsin Irmak (Sıvas)

49. Haluk Yıldız (Kastamonu)

50. Saffet Kaya (Ardahan)

51. Onur Kumbaracıbaşı (Kocaeli)

52. Eşref Erdem (Ankara)

53. Bekir Yurdagül (Kocaeli)

54. İ. Cevher Cevheri (Adana)

55. Yusuf Bahadır (Trabzon)

56. Veli Aksoy (İzmir)

BAŞKAN – Soruşturma önergeleri bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan “Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar” hükmü uyarınca, soruşturma önergelerinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisi, daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri verilmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

57. – Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’un (6/1104) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/376)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 183 üncü sırasında bulunan (6/1104) esas numaralı sözlü soru önergemi geri çekiyorum.

Bilgilerinize arz ederim.

Arif Ahmet Denizolgun

Antalya

Ulaştırma Bakanı

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

58. – Pakistan Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini, Pakistan’a davet ettiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1705)

24 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 15 Temmuz 1998 tarih ve PUGY - 1513 - 524 sayılı yazısında, Pakistan Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetini Pakistan’a davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

59. – Macaristan Meclis Başkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini Macaristan’a davet ettiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1707)

23 Eylül 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 7 Eylül 1998 tarih ve OABY - 98 - 300.210 - 1422 - 618 sayılı yazısında, Macaristan Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamento heyetini Macaristan’a davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

60. – TBMM Başkanlık Divanının kararıyla Türkiye-Litvanya Parlamentolararası Dostluk Grubu kurulmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1706)

6 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 2 Temmuz 1998 tarih ve 89 sayılı kararıyla, Türkiye - Litvanya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk grubunun kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

61. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1709)

30.7.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Görüşme ve incelemelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26 Haziran 1998 tarihinde Gürcistan’a yaptığım resmî ziyarete, Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu’nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

62. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1708)

31.7.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Vaki davete icabetle, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-7 Temmuz 1998 tarihlerinde Makedonya’ya yaptığım resmî ziyarete, Karabük Milletvekili Şinasi Altıner’in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

63. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1710)

25.8.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında kurulan Ortaklık Konseyinin 23.7.1998 tarihinde Lefkoşa’da yapılan 2 nci toplantısına katılmak üzere Devlet Bakanı Prof.Dr. Şükrü Sina Gürel’in başkanlığında bir heyetin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

Liste:

Ünal Erkan Ankara Milletvekili

Algan Hacaloğlu İstanbul Milletvekili

Hüseyin Arı Konya Milletvekili

Mümtaz Soysal Zonguldak Milletvekili

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

64. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1711)

24.8.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Vaki davete icabetle, 25 Temmuz 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e refakat eden heyete, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

65. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1712)

25.8.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına katılmak üzere bir heyetle birlikte 20 Temmuz 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

Liste:

Hasan Korkmazcan Denizli Milletvekili

Bülent Akarcalı İstanbul Milletvekili

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

66. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Arnavutluk’a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1713)

25.8.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Vaki davete icabetle, 14-15 Temmuz 1998 tarihlerinde Arnavutluk’a resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e refakat eden heyete, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Ürdün, İsrail ve Filistin’e yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1714)

28.9.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Temas ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-8 Eylül 1998 tarihlerinde Ürdün, İsrail ve Filistin’e yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

Liste:

İlhan Aküzüm Ankara Milletvekili

Ülkü Güney Bayburt Milletvekili

Ünal Yaşar Gaziantep Milletvekili

Abdulbaki Gökçel İçel Milletvekili

Cefi Jozef Kamhi İstanbul Milletvekili

Seyit Eyyüpoğlu Şanlıurfa Milletvekili

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

68. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın Almanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1715)

29.9.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar’ın, vaki davete icabetle, temaslarda bulunmak üzere 10-15 Eylül 1998 tarihleri arasında Federal Almanya’ya yaptığı resmî ziyarete, Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (9/29), (9/31) ve (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:132 Tarihi: 29.9.1998

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür. Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Salih Kapusuz Ülkü Güney

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Metin Bostancıoğlu

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap Mahmut Yılbaş

CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

Öneriler:

1- Genel Kurulun 15.7.1998 tarihli 122 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Devlet Bakanı Burhan Kara hakkındaki (9/29) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

2- Genel Kurulun 23.7.1998 tarihli 127 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Necati Çelik hakkındaki (9/31) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

3- Genel Kurulun 23.7.1998 tarihli 127 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz ve Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkındaki (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü Birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, Danışma Kurulu önerilerini ayrı ayrı okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

Öneriler:

1- Genel Kurulun 15.7.1998 tarihli 122 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Devlet Bakanı Burhan Kara hakkındaki (9/29) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2- Genel Kurulun 23.7.1998 tarihli 127 nci Birleşiminde okunmuş bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Necati Çelik hakkındaki (9/31) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3- Genel Kurulun 23.7.1998 tarihli 127 nci Birleşiminde okunmuş bulunan, Başbakan Mesut Yılmaz ve Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkındaki (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, görüşme gününü kabul ettiğimiz Meclis soruşturmaları konusunda söz talebi olan gruplar, lütfen, 10’ar kişilik listelerini, 1 Ekim Perşembe günü varılan mutabakat çerçevesinde, saat 17.45’e kadar Başkanlığımıza ulaştırsınlar; bu çerçevede, bu listelere göre, Başkanlığımız, konuşmalar için, huzurunuzda oy çekme işlemini yapacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu arada, basılı gündemde yazılı olmadığı için, bir hususu bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bugün, çalışma süremiz, basılı gündemde yazılan 3 maddenin de görüşmelerinin tamamlanmasına kadardır; bu nedenle, lokantada yemek çıkacaktır, çalışma süremiz içinde ara vermesek bile, arkadaşlarımız yemeğe gidebileceklerdir; bu tedbir de alınmıştır.

Şimdi, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 Arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi İhalesinde Mevzuata Aykırı Davranmak Suretiyle Usulsüzlük Yaptığı ve Devleti Zarara Uğrattığı İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu Hakkında Gensoru Açılmasına İlişkin Önergesi (11/18)

BAŞKAN – Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş İhalesinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle usulsüzlük yaptığı ve devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki (11/18) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmelere başlıyoruz.

Hükümet?.. Burada.

Önergeyi, daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve okunduğu için, tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99 uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasî parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri, önerge sahibi için 10 dakika, gruplar ve Hükümet için 20’şer dakikadır.

Şimdi, söz talebi bize ulaşan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahipleri adına, Sıvas Milletvekili Sayın Tahsin Irmak; grupları adına, Demokratik Sol Partiden Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz.

Buyurun Sayın Irmak. (DYP sıralarından alkışlar)

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekilimiz Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle usulsüzlük yaptığı ve devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmit Körfez Geçiş Projesi ülkemizin en önemli ve yatırım tutarı en yüksek projelerinden bir tanesidir. Yap-işlet-devret modeline göre gerçekleştirilecek bu projenin ihalesinde cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğunun yapıldığı iddiaları vardır. Bu ihalede cevaplandırılması gereken birçok soru ve aydınlatılması gereken birçok karanlık nokta mevcuttur. Ben bu sorulara ve karanlık noktalara, yap-işlet modeline göre yapılan bir ihalede uyulması gereken hususlara uyulmadığı hakkında bilgiler vermeye çalışacağım.

Böyle bir ihalede dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır: İhalenin şeffaf olması, ihalede rekabetin sağlanması, ihale öncesinde idarece yapılacak iyi bir önçalışma, kamu menfaatlarının gözetilmesi gibi şeylerin olması gerekirken -biraz önce de söylediğim gibi- Körfez Geçiş Projesine müracaat eden 6 firma olmuştur. Birkaç sefer iptal edilmesine ve yeniden ihaleye çıkarılmasına rağmen, bu işe en son 6 firma müracaat ediyor, bu 6 firmanın içerisinden 3’ü yeterli gözüküyor ve yeterlik alıyor. Bu 3 firma yeterli bulunduktan sonra, bunlardan teklif alınıyor. Teklif alınma esnasında, firmalarımızdan birinin ihaleye geç iştirak etmesi neticesinde, onun teklifi kabul edilmiyor, 2 firmanın teklifi değerlendirmeye alınıyor; fakat, ne yazık ki, değerlendirme sonucunda -biliyorsunuz, yap-işlet-devret modelinde devlete getireceği yük ve randıman açısından hesaplarının yapılması, devletin menfaatının düşünülmesi gerekirken- her nedense, burada, daha erken yapıp bitirmek ve ondokuz yıl işletmek suretiyle devlete teslim edilmesi gereken projeyi, daha fazla, yirmibeş yıl yahut da yirmiyedi yıl üzerinden hesaplanmak suretiyle daha geç işleten bir firmaya verilmek suretiyle burada bir suiistimal olduğu açık açık gözükmektedir.

Sayın milletvekilleri, İzmit Körfez Geçiş Projesiyle ilgili 20 Haziran 1995 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partili Bakan Sayın Erman Şahin zamanında alınan olurun 8 inci maddesi şöyle diyor: “Teklifler değerlendirilirken en kısa görev teklifini veren firma birinci öncelikle çağrılır, müzakere yapılarak anlaşılırsa ihale verilir, anlaşılamazsa ikinci çağrılır.” Fakat, biz, burada görüyoruz ki, en düşük teklifi veren firma, değil çağrılmak, hiç dikkate alınmamak suretiyle, ihale, en yüksek teklifi veren firmaya veriliyor. Daha yüksek teklifi veren ENKA Konsorsiyumu, devlette büyük maddî kayıplara sebebiyet veriyor.

Aslında, burada, şöyle bir hesaplama yapıldığı takdirde_ Alman BOUYGUES-VİNSAN Firmasının temsilcileri bunu gerçekten çok güzel bir şekilde -her ne kadar, basın ve Meclis, bunun üzerinde durmasa bile- Türkiye’nin gündemine soktular. BOUYGUES-VİNSAN Firmasının, biliyorsunuz, Türkiye’nin her tarafında yaptığını; 5 milyonluk banknotlar, 120 tonluk bir para, 6 tane TIR’a yükletilmek suretiyle, Türkiye’de kamuoyu yaratılmaya çalışılmıştır ve bunun üzerine Doğru Yol Partisi de, kamuoyundaki bu rahatsızlığı bu Meclise getirmek için, burada gensorusunu vermek zorunda kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki yolsuzluğun bedeli -biraz önce de söyledim- 5 milyonluk banknotlarla 120 ton paradır. Bunu, bilhassa Cumhuriyet Halk Partililerin duymasını istiyorum; çünkü, bunu, kamuoyunda en fazla ve en erken dillendiren parti Cumhuriyet Halk Partisi olduğu için; biraz sonra, oylarının rengini de burada görmek istiyoruz. Yani, Türk Milletine bunları söylemek başka; ama, buradaki oylarıyla burada yolsuzluk var mıdır yok mudur, bunu da açık açık söylemeleri gerekir.

Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Sekreteri, televizyonlara çıkıyor ve bunu, Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisinin çekişmesi gibi lanse etmeye çalışıyor.

Sayın milletvekilleri, burada, gerçekten büyük bir yolsuzluk vardır ve bunun tutarı da -biraz önce dediğim gibi- 5 milyonluk banknotlar halinde 6 TIR’a yüklenebilen, ağırlığı 120 ton civarında gelen, 501 trilyondur. 501 trilyonla neler yapılır; daha fazla, Cumhuriyet Halk Partililerin dinlemesi için söylüyorum: Bununla, 100 tane hastane yapılır; biliyorsunuz, bugün, Türkiye’de sağlık sektöründe sıkıntı vardır, bu parayla 100 tane hastane yapılır. Öğrencilerimiz yurt bulamıyorlar, yurtsuzluktan büyük sıkıntı içerisindeler; sekiz yıllık eğitimi yaptınız; fakat, yurt sorununu çözemediniz; 500 tane öğrenci yurdu yapılıyor, 500...

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Örtülü ödenekten...

TAHSİN IRMAK (Devamla) – Dinleyin, dinleyin!.. Örtülü ödenekle bunu kıyasladığın takdirde, o, bunun yanında gölgede kalır. İftiradan başka bir şey yapmıyorsun; gel, bir bildiğin varsa, bu kürsüye çık konuş; ben konuşuyorum, sen de konuş.

Türkiye’ye 200 tane fabrika yapılıyor beyler, 200 tane fabrika yapılıyor... Kendini zincire vuran emekli, dul, yetim, işçi ve memuru perişan eden yüzde 20 zammı onlara vermemek için elinizden gelen bütün gayreti gösterdiniz. Bu 501 trilyonu onlara verdiğiniz takdirde, emekliyi, dulu, yetimi, işçiyi, memuru ve esnafı rahatlatmış olacaktınız; fakat, siz, bunu yapmadınız. Ne yaptınız; bunu yapmadınız, götürdünüz bir kişiye... 501 trilyonluk bir zarara sebebiyet verdiniz.

Bunu, sizler daha iyi dinleyin sayın Cumhuriyet Halk Partililer; çünkü, buradaki şey sizin vicdanınıza kalmıştır; çünkü, buradaki yolsuzluğu siz dillendirdiniz, kamuoyunu da siz yarattınız; biz de, Cumhuriyet Halk Partisi madem rahatsız olmuştur, bu gensoru önergesini verelim, boylarının ölçüsünü bir görelim; vatandaşı mı kandırıyorlar, yoksa kendi kendilerini mi kandırıyorlar dedik!.. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan -belki, biraz sonra çıkıp buradan yine söyleyecek- basına açıklama yapıyor: “Biz, tüpgeçit istemedik, asma köprü istedik” diyorlar. Şimdi, burada, bu konular üzerinde durmak istiyorum. İzmit Körfez geçişiyle ilgili sözleşmeye 5 Ocak 1996 tarihinde ek bilgiyle eklenen zeyilnameyle, ek bir sözleşme yapılıyor. Bu sözleşmede, firmalar, Karayolları Genel Müdürlüğüne “Körfez geçişi sadece köprü mü olacak, yoksa yüzen köprü, derin tünel, batık tünel ya da yüzen tünel gibi seçenekler düşünülebilir mi” diye soruyorlar. Ek bilgide, Karayolları Genel Müdürlüğü şöyle diyor: “Körfez geçişinde, köprü ya da tünel gibi sabit bir yapı düşünülecektir.” Tekrar ediyorum; ek bilgide, Karayolları Genel Müdürlüğü şöyle diyor: “Körfez geçişinde, köprü ya da tünel gibi sabit yapı düşünülecektir.”

Aslında, konu mahkemeye intikal ettirilmiştir; mahkemeye intikal ettirilmesi sonucu, mahkeme, bu iş hususunda, gerçekten, bu işte yapılanların teknik açıdan doğruluğunun araştırılması hakkında bilirkişiler tespit etmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesinden 15’e yakın ilimadamı, bu hususta, acaba, tüpgeçit, Türkiye’ye ve İzmit Körfezine uygun mudur, değil midir diye bir inceleme, araştırma yapmıştır. Değerli milletvekilleri, bunların verdikleri raporda, dünyada, bu tip, 120 tüpgeçit uygulaması olduğu, bu tüpgeçitlerin hepsinden de randıman alındığı ve bu tüpgeçidin İzmit Körfez geçişine de uygun olacağı söylenmektedir.

Aslında, konu mahkemeye intikal ettirilmiştir. Mahkeme, olayı esastan inceliyor; Karayollarından, iki defa, detaylı, esas dosyayı istiyor; fakat her nedense...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Irmak, lütfen, 1 dakika içinde tamamlayalım konuşmayı.

TAHSİN IRMAK (Devamla) – Bir iki dakika verirseniz, bitireyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – 1 dakika efendim.

TAHSİN IRMAK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mahkeme, Karayollarından esas dosyayı istiyor; fakat, esas dosya verilmiyor; bunun yerine, bakanın baskısından mıdır, nedendir... Bizim bu gensoruyu vermemizdeki gaye, mahkemenin selameti açısındandır. Bakanın, Karadeniz otoyollarında yaptığı gibi, burada da bir baskı uyguladığı gözükmektedir.

Bundan dolayı, sizlerden -bilhassa Cumhuriyet Halk Partililerden- tarafsız mahkemelerde bu konunun sonucunun daha düzgün bir şekilde alınabilmesi için, bu gensoruyu kabul etmenizi, buna destek vermenizi rica ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Irmak.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hayati Korkmaz; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HAYATİ KORKMAZ (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi İhalesinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle usulsüzlük yaptığı ve devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlarım.

Yolsuzluk iddiaları, her hükümet döneminde gündeme gelmiştir. Bu yolsuzluk iddialarının boyutu, bazen bakanların Yüce Divanda yargılanmasına kadar gitmiştir. Yıllardır devam eden bu tür iddiaların bugün de devam etmesinin altında yatan esas neden, sorunun çözümünü kişilerde aramamızdadır; oysa, sorunun kaynağı kişilerden çok ihale sistemimizdedir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunuyla ilgili yetersizlikler, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yapan bütün bakanlar tarafından ileri sürülmüştür. İhalelerde birim fiyat yerine anahtar teslimi sistemine geçilmesi ve diğer yetersizliklerin giderilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması sıkça vurgulanmıştır; ancak, bugüne kadar, bu görüşler doğrultusunda somut adımlar atılamamıştır. Devlet İhale Kanunuyla ilgili durum ortadadır. 3996 ve 4180 sayılı Kanunlarla yürütülmeye çalışılan yap-işlet-devret modelinin tam olarak işletilebilmesi için ise, Anayasamızın bazı maddelerinin değiştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Tüm bunlar düşünüldüğünde, ihale sistemimizle ilgili bütün yasaların bir bütünlük içerisinde olmasının ayrı bir önem taşıdığı açıkça görülmektedir. Kısaca, yasalarımız, ihalelerin denetiminde yetersiz kalmaktadır; buna bir de siyasî yozlaşma eklendiğinde, birçok yolsuzluk iddiaları gündeme gelmektedir.

Diğer taraftan, ihalelere giren bazı firmaların, sistemin eksikliklerinden faydalanarak, büyük çıkarlar sağlamaya yönelik çabalara girdiklerini ve bunlara bazı kamu yetkililerinin de yardım ettiklerini ne yazık ki gözlemlemekteyiz. Örneğin, Bursa Ovaakça Kombine Çevrim Santralı ihalesine tek olarak giren firma, başlangıçta 960 milyon ABD Doları teklif vermiştir. Daha sonra kamuoyundan gelen haklı tepkiler sonucunda, yapılan yeni ihaleye birden fazla firma katılmış ve ihaleyi aynı firma ilk koşullarda 540 milyon ABD Doları + 3 trilyon TL karşılığında almıştır. Böylece yaklaşık 380 milyon dolar devletin kasasında kalmıştır.

Sonuç olarak, yolsuzluk iddialarını azaltmak için ihale yasalarında gerekli düzeltmeler yapılmalıdır. Bunun yanında müşavirlerin ve denetçilerin sorumluluklarını artıran düzenlemelerin de bir an önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İlgili bakanlığın, çalışmalarını yaparak en kısa sürede Meclis gündemine getirmesini diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz gensoruya konu olan İzmit Körfez Geçiş Projesi, 3996 sayılı Kanunun öngördüğü yap-işlet-devret modeliyle bugüne kadar gerçekleştirilmiş olan en büyük projedir. Proje, Bursa Çevre Yolu bağlantılı olarak Orhangazi Otoyolu, köprü geçişi ve Anadolu Otoyolu bağlantılarını içermektedir. Bu proje çalışmalarının uzun süredir devam ettiğini biliyoruz. Projeyle yapılacak yol, aslında bugüne kadar gerçekleştirilen birçok otoyol projesinden çok daha yoğun bir trafiğe sahiptir. Çok daha önce gerçekleştirilmesi gereken bu proje, bugün ancak ihale aşamasına gelebilmiştir. Özellikle yakın zamana kadar, Bursa Çevre Yoluyla birlikte değerlendirilen bu projenin gecikmesi nedeniyle Bursa Çevre Yolu da yapılamamıştır ve bu konu, bugün, Bursa’nın en önemli sorunu haline gelmiştir. Ancak, sorun sadece Bursalıları ilgilendirmemektedir; bunun, Bursa’dan transit geçiş yapan herkes için büyük bir külfet oluşturur hale geldiğini görmekteyiz. Bu nedenle, bütünlük arz eden Bursa Çevre Yolu ve Körfez Geçiş Projelerinin en kısa sürede yapılmasını destekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Sabri Güner ve arkadaşlarının Bayındırlık ve İskân Bakanı hakkında vermiş oldukları gensoru önergesinde yer alan bazı iddialar hakkındaki görüşlerimizi açıklamak istiyorum.

İzmit Körfez Geçiş Projesi, birçok hükümet ve beş bakan döneminde yürütülen çalışmalarla ihale aşamasına gelmiştir. 31.5.1994 tarih ve 1347 sayılı bakan oluruyla ilk kez ihale edilen proje için 10 firma başvurmuştur. Bu firmalardan sadece 3’ü, seçilen müşavir firma tarafından uygun bulunmuştur. Ancak, ihale teklifi için 6 firmaya davetiye gönderilmiştir. Oysa ilgili bakan olurunun 4 üncü maddesinde “önseçim dokümanlarında belirtilen kriterlere göre yapılan puanlama sonucunda en yüksek puanı alan en fazla 5 firmaya davet mektubu gönderilmesi” ifadesi yer almaktadır. Bu madde çok açık olmasına rağmen ihaleye neden 6 firmanın davet edildiği belli değildir.

Davet edilen firmalar, çalışmalarını Karayolları Genel Müdürlüğünün belirlemiş olduğu teklif verme süresi içerisinde tamamlayamamışlardır. Süre uzatımı isteyen ilk üç sıraya giren bazı firmaların, süre uzatma talepleri de kabul edilmemiş ve 14.2.1996 tarihinde yapılan ihaleye tek bir firma katılmıştır. Verilen bu tek teklif, Karayolları Genel Müdürlüğünce geçerli teklif sayılmış ve resmî kayıtlara geçirilmiştir. Ardından, tek firmayla ihale yapmanın yasalara aykırı olduğu ve yeterli rekabet ortamının sağlanamadığı gerekçesiyle ihale iptal edilmiştir. 4.12.1996 tarihinde ihale yenilenmiştir. Bu kez 3 firmanın teklif vermiş olduğunu görmekteyiz. Birinci ihalenin iptal edilerek yeni bir ihale yapılması tartışmalarına gelince: Yenilenen ihalenin kamu çıkarları açısından çok daha iyi koşullar içermesi, iptal gerekçesinin amacına ulaştığını gösterdiği kanısındayız.

İkinci ihaleye teklif veren firmalar, 54 üncü Hükümetin Bayındırlık ve İskân Bakanı olan Sayın Cevat Ayhan’ın onayıyla kurulmuş bir komisyon tarafından değerlendirilmiştir. Komisyon, çalışmalarını 12.6.1997 tarihinde tamamlamış ve projenin yapılabilirliği açısından bir sıralamaya gidilmiştir. Buna göre, AJTC-ENKA Konsorsiyumu birinci sırada, IBKO Konsorsiyumu ikinci sırada ve BOUYGUES-VINSAN Konsorsiyumu ise üçüncü sırada yer almıştır.

Konuya açıklık getirmek açısından, tüm kurumlarda önseçim çalışmalarının nasıl yapıldığı konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum. Öncelikle, değerlendirmenin yapılabilmesi için, kurum ve kuruluşlarca, firmanın önseçiminde kullanılmak üzere birtakım değerlendirme kıstasları belirlenir. İhaleye katılan firmalar, bunlara göre, ihale komisyonu tarafından incelenir. Bu değerlendirmede kıstaslar, teknik elemanın niteliğinden ekipmana, iş konusunda firmanın tecrübesine ve özsermayesine varıncaya kadar her şey olabilir. Firma seçimi, kurumun belirlediği teknik komisyonun sorumluluğundadır.

Bu ihale için oluşturulan komisyon da, 20.6.1995 tarihli ve 1674 sayılı bakan oluruyla, ihalede uygulanacak usul ve esaslara göre çalışmalarını yapmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, ortaya çıkan sıralamanın bakan olurunun 8 inci maddesine ters düştüğü görülmektedir. 12.6.1997 tarihli komisyon raporunda, bu konuyla ilgili teknik gerekçelerin açıklaması yapılmıştır. Sunulan gerekçelerin doğruluk derecesinin tartışmaya açık olduğu söylenebilir; ancak, yapılan bu değerlendirmenin birinci derecede sorumlularının da komisyon ve zamanın Bayındırlık ve İskân Bakanı olan Sayın Cevat Ayhan olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Bütün buraya kadar olan çalışmaların gerçekleştiği tarihleri incelediğimizde, bu çalışmaların çoğunun 55 inci Hükümetten önceki dönemlerde yapıldığını görmekteyiz; hatta, gensoru önergesini veren milletvekillerinin partisi -son hükümet hariç- bütün hükümetlerin koalisyon ortağı olarak, ihalede sorumluluk sahibidir; bunu kendilerine hatırlatmak isterim. 55 inci Hükümetin Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu, sadece, daha önce yapılan çalışmalar sonucunda belirlenmiş olan sıralamaya göre, ihalenin AJTC-ENKA konsorsiyumuna verilmesi yönünde karar vermiştir.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak, ihaleyle ilgili iddiaların çoğunun halihazırda görevde olan Bakanla ilgili olmamasına rağmen, kendisi hakkında gensoru önergesi verilmesini, siyaseten verilmiş bir önerge olarak algılıyor, Hükümeti yıpratmaya yönelik bir girişim olarak değerlendiriyoruz.

Ancak, ihaleyle ilgili bazı iddialara gelince: Partimiz, her türlü yolsuzluğun üzerine gidilmesinden yanadır; fakat, biz, öne sürülen iddiaların üzerine doğru yöntemlerle gidilmesi tezini savunuyoruz. Körfez geçiş ihalesiyle ilgili iddiaları ortaya çıkaracak bir Meclis araştırmasına konu edilebileceğini düşünüyor, gensoru verilmesini doğru bulmuyoruz. Bu nedenle, Demokratik Sol Parti olarak, gensorunun reddedilmesi yönünde oy kullanacağımızı bildirerek sözlerime son veriyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Topuz; buyurun efendim.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri; Kars Milletvekili Sayın Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçişi Projesi ihalesinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle usulsüzlük yaptığı ve devleti zarara uğrattığı iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında, Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğümüzün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin gündeme alınması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi en iyi dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yeni düzenlenmiş salonunda, böyle bir konuyla ilk konuşmaya başlamayı, hiç kuşkusuz istemezdim. Bir yolsuzluk meselesini, bir yolsuzluk iddiasını konuşmak yerine, ülkemizin daha önemli sorunlarını, ilk konuşma sırasında gündeme getirebilme imkânını elde etmiş olsaydım, kendimi daha mutlu sayacaktım.

Son yıllarda ve özellikle son aylarda, üst üste yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları, çeteleşme, mafyalaşma gibi iddialar, gelişmeler devletin ve toplumun derinden sarsılmasına neden olan yankılar yaratmıştır; böyle bir ortamda bu meseleyi konuşuyoruz. Ayrıca, son günlerde, Suriye’yle ilgili ortaya çıkan kriz ortamı içerisinde bu konuyu görüşüyoruz. Yine, hep beraber biliyoruz ki, Yüce Meclis, kısa bir süre önce seçimleri yenileme kararı almış; seçimlere giden bir süreçte böyle bir konuyu görüşüyoruz. O nedenle, izin verirseniz, böyle duyarlı bir ortamda, hepimize düşen serinkanlı davranma yolundan ayrılmamamız gerektiğini, akıl yolundan ayrılmamamız gerektiğini, gelişmeleri objektif değerlendirmeyle yorumlamamız gerektiğini kısaca hatırlatmak istiyorum. Duygusal nedenlerle veya salt siyasal çıkar beklentileriyle konuları kendi amaçlarının ötesinde sonuçlara taşıma yolunda bir gayret içerisinde olmamamız gerektiğini ve salimen seçimlere kadar giden dönemi, hep birlikte, ülke için yararlı bir biçimde değerlendirmemiz gerektiğini ifade etmeyi konuşmamın başında ortaya koymayı da, ayrıca gerekli gördüm.

Şimdi, biz, böyle bir ortamda, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasını konuşuyoruz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Tabiî ki alınmalı.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Bu konu, toplumumuzun gündemine yeni gelmiş bir konu değildir. Körfez geçişi, 1990’lı yıllardan beri Türkiye’nin gündemindedir. Zaten, biraz evvel konuşan arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, çeşitli dönemlerde çeşitli hükümetler tarafından bu konu gündeme getirilmiş ve belli bazı uygulamalar yapılmıştır; ama, uygulamanın asıl tedirginlik yaratan noktaya taşınması, birinci ihaleden önce, bu ihaleye katılması gereken firmaların tespit edilmesinden sonra, bu firmalarla ilgili değerlendirmelerin yapıldığı aşamada, bütün bakanların olurlarıyla ortaya konulmuş. Daha sonra gelen bakanların da o olurları değiştirmemiş olduğunu dikkate alarak o olurlar istikametinde düşündüklerini kabul edersek, bütün bakanların bu ihalenin ne biçimde yapılacağına ilişkin usul ve yöntemler konusunda ortaya koydukları kurallara ihale sırasında kesinlikle uyulmadığının ortaya çıktığını görüyoruz ve asıl bunalım, kriz de bu noktadan kaynaklanıyor.

Şimdi, yap-işlet modeliye yapılan ihalelerin kuralları da ilgili bakanlık tarafından, gerekiyorsa hükümet tarafından saptanarak açıklanıyor. “Görevlendirme Komisyonu” diye adlandırılan, teklifleri inceleyerek yap-işlet çerçevesinde o işi yapacak olan firmaların tespiti ve onları sıralandırmaya dönük değerlendirmeleri yapacak olan heyet, 30 Nisan 1997 tarihinde -yani, bundan önceki hükümet döneminde- verilen teklifleri incelemiş ve bunları incelemesi sonunda bir sıralamaya tabi tutmuştur. Bu sıralama, Bakanlık oluruyla ortaya konulan sıralamaya ilişkin kurallara kesinlikle uymamaktadır; çünkü, sıralamayı saptamaya ilişkin Bakanlık olurunun 8 inci maddesi çok açık bir tarif getirmiştir.

Önce, bu sıralamanın ne demek olduğunu kısaca bir değerlendirelim. Sıralama, işi birisine vermek anlamını taşımıyor; sıralama, müzakerelerin hangi sırayı takip ederek yapılması gerektiğini ifade ediyor. Olabilir ki, birinci sırada yer alan bir firma, müzakereler sırasında, uygun bir teklif vermediği anlaşıldığı için ihale dışı bırakılabilir, ikinci sıradaki firma müzakereye çağırılır ve konu onunla tartışılır; o da olmuyorsa, ondan sonraki devreye girer. Sıralamanın amacı budur. Nitekim, şimdiki Hükümet, Petrol Ofisiyle ilgili ihaleye bu usulle gitmiş; işin, sıralamanın birinci sırasında yer alan firmaya değil, ondan sonraki sırada yer alan bir firmaya verilmesine karar vermiştir.

Şimdi, burada, bu sıralama yapılırken, ilgili olurun 8 inci maddesinde açıkça şu ifade edilmiştir: “Teklifleri alacaksınız, işi devlete en kısa sürede teslim eden, yapıp işletip en erken teslim eden firma hangisiyse ondan başlayacaksınız.”

Aslında, yine bu değerlendirme, görevlendirme komisyonunun bir kararında da çok açıkça ifade edildiği gibi -erken teslim ve en ucuz maliyet teklif etmiş olan bir firma olarak üçüncü sıraya atılmış olan firmadan söz ediyorum- en erken tarihte teslim etmeyi ve en ucuz fiyatla işi gerçekleştireceğini ifade eden firmanın başka nedenlerle üçüncü sıraya atıldığı, o noktada, o kararda belirtilmiştir. Bu komisyonun böyle bir yetkisi yoktur. Böyle karar vermiş bir komisyonun kararına, ilgili bakanın veya daha sonra gelen bakanın uygulama sırasında kendisine bir sorumluluk getirip getirmediğini düşünerek -bu değerlendirme komisyonu kararına- yaklaşması gerekirken, Sayın Yaşar Topçu, kendisinden önceki dönemde yapılmış değerlendirmeyi, usullere uygun olup olmadığına bakmaksızın uygulamaya karar vermiştir ve o çerçevede ihaleyi sonuçlandırmıştır. İşte, Sayın Bakanın kusuru, yanlışı, bize göre, bu noktada başlamaktadır.

Bir kere, bir firmanın, kuralları ve yöntemleri belli eden bakanlık olurunda ortaya konulan iddiaya, kurala rağmen, üçüncü sıraya itilmesi için gösterilen gerekçeler teknik gerekçe olarak sıralanmıştır. Bu teknik gerekçelerin hiçbir kıymeti olmadığı, zaten, uzman kuruluşların daha sonra mahkeme kararıyla saptanmış raporlarından anlaşılmaktadır. Yani, Türkiye’nin dört büyük üniversitesinin, bir Amerikan üniversitesinin önde gelen uzmanlarının mahkeme kararıyla oluşturulan heyetler halinde yaptığı çalışmanın sonunda verilen raporlarda teknik olarak ortaya konulan eksikliklerin hiçbir kıymeti olmadığı ortaya konulmuş olmasına karşın, bunları Sayın Bakan dikkate almamıştır.

Ayrıca, bu ihale sırasında, talip olan müteahhitlerin bazı belirsizlikleri gidermek için yapmış oldukları itirazlar üzerine, Bakanlığın ilgili kurumlarının, bir zeyilnameyle, daha evvel açıklanan şartname, usul ve yöntemlerle ilgili ilave birtakım görüşleri de resmî belge haline dönüştürülmüştür. Bir müteahhidin sorusu üzerine, bu ihalede, yapılacak körfez geçişinin köprü olarak mı yoksa tünel olarak mı yapılacağı, her ikisinin olup olamayacağı konusunda fikir sorulmuş ve zeyilnamenin 35 inci maddesinde her ikisinin de olabileceği doğrultusunda cevap verilmiş olmasına rağmen, üçüncü sıraya itilen teklifin o sıraya itilme gerekçeleri arasında, bu şartnamenin köprüye göre yapılmış olduğu, köprüyü tarif ettiği, ama teklifin tünel biçiminde olduğu ifade edilmek suretiyle, bu meselede bir firmayı üçüncü sıraya itmek için kastî bir tavır içine girildiği de aşikâr görülmektedir. İşte, Sayın Bakanın, Sayın Topçu’nun bunu da dikkate almamış olması, bu konuya özen göstermemiş olması da, onun, bu konuyla ilgili kusurlu olduğunun bir başka delilidir.

Bir başka unsur: Sıralamanın biçimine daha evvel tespit edilen koşullara aykırı olarak karar verilmiş olması karşısında, üçüncü sıraya haksız olarak itildiğini gören firma, iyileştirme çerçevesinde, müzakereye katıldığı takdirde, orada, müzakere sırasında iyileştirme yapabileceği konularla ilgili önerilerini yazılı olarak Bakanlığa iletmiş olmasına karşın, Bakanlık bunları dikkate almamıştır.

Yap-işlet-devret modeliyle yapılan bir işte, birinci öncelikle, Bakanlığın, ilgili kurumun dikkat etmesi gereken konu, kamu yararını, hazine yararını gözetmek olmalıdır; kamu yararını, hazine yararını gözeten bir yaklaşım içerisinde hareket ederek uygun teklifi bulması gerekirdi; çünkü, belli bir sırayla müzakereye çağrılan firmalar, öncelikle erken teslime göre çağrıldığına göre, demek ki, kamu yönetimi, erken teslim etmeyi çok önemli bir unsur olarak ortaya koymuş ve ondan sonraki konuları masa başında müzakere etme anlayışını benimsemiş. Neden bunu benimsemiş; çünkü, idare, bütün teklifleri eline aldığı zaman, en erken teslimi teklif edecek firmaya, öteki firmalardan gelen, öteki konularla ilgili, idare yararına en iyi olabilecek biçimde, o konuları en erken teslim edecek firmaya kabul ettirmeyi denesin diye, onu onlara kabul ettirsin diye, öteki şartlarından o müteahhiti geri adım attırarak hazine yararını gözetsin diye bu usulü koymuştur. Oysa, bile bile, 2 milyar dolara varan bir fazla ödemeye neden olacak bir kamu ve devlet zararına, göz göre göre sebep olunmuştur.

Şimdi, Sayın Bakan, buraya çıkıp, ne yapalım, benden önceki dönemde başlayan bir sürece ben devam ettim diyemez. Onu diyecek olursa, o zaman, siz bakan olarak niçin orada duruyorsunuz derler insana. Siz geldiniz; sizden önce yapılmış bir yanlışlığı düzeltmek de sizin görevinizdir; bunun başka yolu yoktur.

Bu konuyla ilgili bilgileri ve belgeleri değerlendirirken, Sayın Bakanın yapmış olduğu yazılı açıklamaları ve bu konuya ilişkin olarak Bakanlığın gruplara görderdiği bilgileri derlerken, daha önce kafamda şekillenen ve bu konuyla ilgili kusurlu gördüğüm konuların daha da artmış olduğunu, o konuda, onu daha da perçinleyen ve meseleye kastî bir yaklaşım içinde yaklaşıldığının kuşkularını taşır hale geldiğimi de, burada, samimiyetle ifade etmek isterim. Çünkü, hiçbir devlet adamının düşmanlık esasına dayalı bir karar verme hakkı yoktur; hiç sevmediğiniz bir insanla bile, devlet adamı olarak muhatap olduğunuz zaman, sevdiğiniz bir insanla nasıl muhatap oluyorsanız öyle muhatap olmak mecburiyetindesiniz. Bu bir kamu görevidir. Bu kamu görevinde kişisel değerlendirmelere göre ayırım yapma hakkınız yoktur.

Bir bakan, çıkıp, basının önünde “ben, bu firmaya, hiçbir şekilde bu işin verilmesini kabul etmem” diye demeç veremez; eğer veriyorsa, o firmayla ilgili kişisel bir sürtüşmesine görevini alet ediyor demektir. Bunu kabul etmek mümkün değildir; ama, değerli arkadaşımız Sayın Topçu’nun, bazen ölçüyü taşan iddiaları olduğu biliniyor; bu, ilk de değildir. Bir karayolları bölge müdürleri toplantısında, Danıştay kararıyla göreve iade edilenlerin önünü kesmek için “ben bir hukukçuyum; ama, bu konuda hukuk mukuk dinlemem” diyen bir kişinin bunları yapmasını da, ben, çok fazla yadırgamıyorum; ama, değerli arkadaşlarım, kamu yönetiminde eğer hukuktan ayrılırsanız, ayrıldığınız anda meydana gelecek gelişmelerin hem sorumlusu olursunuz hem de o gelişmeleri önleme imkânına sahip olamazsınız.

Zamanımın azaldığını biliyorum; onun için, söyleyeceğim bazı şeyleri atlayarak sonuna gelmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Bayındırlık Bakanlığındaki ihale işlemleri konusunda -sadece bu değil, pek çok bakımdan da- bazı kaygılar, kuşkular, her dönemde taşıdık. Bakın, bundan bir sene kadar evvel Karadeniz sahil yoluyla ilgili ihale konusu yine gündeme geldiği zaman konuştuk. Aradan bir sene geçti. 750 milyon dolar krediye ihtiyaç duyulan bu işler için, şu ana kadar ancak 146 milyon dolarlık bir kredi sağlanabilmiş. Neydi aceleniz o zaman?! Kredisi mredisi ortaya çıkmadan niye ihale ettiniz bunları; aceleniz neydi?! Üstelik, bu 146 milyon dolarlık ihale libor artı 2,25 ile alınmıştır; bu dış kredi, libor artı 2,25’ten kabul edilmiştir. Hani, bizim Hazinemiz libor artı 1,5 veya 1,75’ten daha fazlasını vermeyecekti?! Benim aldığım bilgiye göre 2,25...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Gidiciler de ondan...

ALİ TOPUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, birkaç gün önce, yine, Pozantı civarında yapılacak olan karayoluyla ilgili otoyol ihaleleri yapıldı. Bu ne biçim kapalı zarf usulüyle ihaledir ki, ihaleye katılan firmaların hepsi, yüzde 20’nin üstünde, yüzde 21’in altında teklif vermiş ve işi almış; 20,1’le A; 20,2’yle B; 20,3’le C almış. Şimdi, beni kim inandırabilir, bu ihaleler önceden tespit edilmemiştir diye?! Kâğıt üzerinde her şeyi doğru yapabilirsiniz; ama -sesleniyorum- vicdanlarınızda bunun hesabını verebilir misiniz?! (CHP, FP ve DYP sıralarından alkışlar) Bunun hesabı vicdanlarda verilir mi?! Siz, yarışma koşullarını ortadan kaldırırsanız, rekabet koşullarını ortadan kaldırırsanız, bu memlekette meydana gelecek kötülükleri nasıl önlersiniz?!

Değerli arkadaşlarım, çetelerden bahsediliyor... İhale yolsuzlukları söz konusu olduğu zaman, bir tekerleme olarak şu söylenir: “İyi ama kardeşim, her ihalede müteahhitler bir araya gelerek anlaşıp devlete kazık atmıyorlar mı?” Doğru, böyle yaparlardı bir zamanlar; o, çeteydi, ihale çetesiydi. Nedir ihale çetesi, çete nedir; literatürde çete, kuraldışı hareket ederek çıkar sağlamak amacıyla bir araya gelen insanların oluşturduğu bir gruptur, bir teşkilattır; çetedir bu. Devletin görevi nedir; çetelerin o işi yapmasını önlemektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topuz, 1 dakika içinde toparlıyoruz efendim.

ALİ TOPUZ (Devamla) – İdarenin görevi, çetelerin ortadan kalkmasını sağlamaktır. Eskiden, idare, o çetelerin yaptığı anlaşmaları bozmak için çeşitli yöntemler uygulardı; hatta, ihale yöntemleri onun için değiştirildi; ama, şimdi görüyoruz ki, bu çeteler, kendi başlarına bunu yapmıyorlar; bunu, bazı devlet memurlarıyla, belki bazı siyasetçilerden aldıkları destekle yapıyorlar. İşte buna, literatürde, çete değil, mafya denir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer devlet kurumları da çetelerle işbirliği yapar hale gelirse, buna, çete değil, mafya denir.

Türkiye’de, geçmiş dönemlerde, inşaat ihaleleriyle ilgili çeteler vardı; ama, şimdi, ihaleyle ilgili mafyanın da oluşmuş olduğunu görüyoruz. Bu yanlış bir şeydir. Hep beraber bunu önlemek zorundayız ve buna sebep olabilecek davranışları ortadan kaldırmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu sorunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) – Oyunun rengi?..

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topuz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Nevfel Şahin; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kars Milletvekili Sabri Güner ve arkadaşlarının, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında verdiği -İzmit Körfezinde 500 trilyon liralık yolsuzluk yaptığı iddia edilen- gensoruyla ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına düşüncelerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Ali Topuz, bu ihalede yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığını, yüce milletimizin huzurunda açık seçik söylemiştir ve Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerini burada aktarmıştır. Oylamaya geldiğimizde, her zamanki gibi, Cumhuriyet Halk Partisi, bu salondan çıkarak yolsuzluk kokularından kurtulacak. Bunu, Yüce Meclisimizin burada ibretle takip ettiğini, milletimizin de ibretle izlediğini söylemek istiyorum.

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Herkes kendi işine baksın.

ÖNDER SAV (Ankara) – Kendinizle meşgul olun.

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – O zaman, konuşmayacaksınız.

ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Sizinkiler de gelecek...

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Yine, Demokratik Sol Parti konuşmacısı, soruşturma önergesi verilirse olumlu oy kullanacaklarını ifade ettiler. Başbakan hakkında, körfez geçişi yolsuzluğuyla ilgili soruşturma önergesi verdik. O zaman, yüce milletimiz, Demokratik Sol Partinin tavrını da ibretle izleyecektir.

Nedir bu yolsuzluk: 1993 yılında, İzmit körfez geçişi, yatırım programına alındı. Arkadaşlarımın anlattıklarını tekrar etmek istemiyorum. İzmit körfez geçişi, teklif edilen son üç projeye uygundur. Eğik askılı köprü bakımından, Karayollarının şartlarını sağlamaktadır. Yine, batık tip tünel bakımından, Karayollarının ihale ve usul esasları ile teknik şartlarını sağlamaktadır. Yine, asmaköprü bakımından da, İzmit körfez geçişi, Karayollarının ve o bölgenin coğrafyası bakımından, fevkalade uygundur. Şimdi, mühendislik bilimine göre bakıldığında, teklif edilen bu üç tip proje de uygundur; uygulanabilir, tatbik edilebilir projelerin içindedir. Şimdi, yap-işlet-devret modeline göre ihale edildiğinde, bazı şartları aramamız lazım. Evet, teknik bakımdan, coğrafya bakımından bu üç proje de uygundur; ama, peki, yap-işlet-devret modeline göre yapılan tesislerde idare neyi aramalıdır? Değerli arkadaşlar, idare şunları aramalıdır: Bir kere, yapıların ömrüne bakacak; yani, bu üç tane yapının, asma köprü, batık tünel ve eğik askılı köprülerin ömrü nedir... Yine, yatırımın tutarına bakacak; yine, bakım ve işletme masraflarına bakacak; yine, geçiş ücretlerine bakacak; yine, işletme resine bakacak; yine, devirden sonra idareye kalan süreye bakacak; yine, sigorta tutarlarına bakacak. Eğer, siz, yap-işlet-devret modeliyle, bu 7 kritere bakmadan bir işi veriyorsanız, işte o zaman yolsuzluk yapmış olursunuz.

Değerli arkadaşlar, yapının ömrüne baktığımızda, tüpgeçit, iki asma köprüyü eskitecek ömre sahiptir. Yine, yatırım tutarına baktığımızda, tüpgeçit, asma köprüden yüzde 24 daha ucuzdur. Yine, bakım ve işletme masraflarına baktığımızda, asma köprü, tüpgeçite nazaran yüzde 30 daha pahalıdır. İşletme süresine baktığımızda -mal sahibi, yani, idare aleyhine- asma köprünün işletme süresi yüzde 22 daha azdır. Sigorta tutarına baktığımızda, bütün dünyada asma köprüler tüpgeçite nazaran yüzde 40 daha pahalıdır. Geçiş ücretlerini biliyorsunuz; tüpgeçitte 9 dolar, işletme süresi yirmiiki yıl; asma köprüde işletme süresi yirmiyedi yıl, geçiş ücreti de 11 dolardır.

İşte bunları alt alta topladığınızda, İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde, 2 milyar dolar, yaklaşık 500 trilyon liraya yakın bir yolsuzluk var. Peki, tüpgeçidi reddeden maddelere baktığımızda, bu maddelerin, bilimle, teknolojiyle ve ilimle uzaktan yakından ilgisi yok ve burada, reddedilen bir maddeye bakarsanız, tüpgeçit, ülkemizde ilk defa yapılacağı gerekçesiyle seçici kurul tarafından reddedilmekte. Böyle mantık olur mu değerli milletvekilleri? Biz, eğer, böyle bir mantıkla tüpgeçidi reddedersek, o zaman İstanbul boğaz köprülerini yapamazdık, Türkiye iki tane asmaköprüye sahip olamazdı. Bilimi, teknolojiyi, ilk defa yapılacak diye reddedersek, o zaman kendimizi kuşa benzetiriz; kuşlar gibi, dünya kurulduğundan bu yana, aynı yuvayı yapar, aynı yuvada yaşarız. Onun için, bu gerekçeleri kabul etmek, bu gerekçeleri varsaymak, haklı bulmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, gerçekten de, 55 inci Hükümetin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve özellikle Karayolları Genel Müdürlüğü ihalelerinde usulsüzlükler, yolsuzluklar yapılmıştır...

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Bravo.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – ...kendi yaptıkları şartnamelere, usul ve esaslara uyulmamıştır.

Şimdi, insanın aklına şu geliyor: Acaba, bu 2 milyar dolar yolsuzluğu yaptıran güç, gazetelerde okuduğumuz ve bir çete reisinin, Bayındırlık ve İskân Bakanı için “ödünü patlattım” dediği bu iş miydi? (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Böyle bir şey olur mu? Ama, bakıyoruz, 55 inci Hükümet döneminde, hastanelerdeki ihalelerde çeteler var, hazine arazileri ihalelerinde çete var, orman arazileri ihalelerinde çete var, enerji santralı ihalelerinde çete var.

Çok üzülerek söylüyorum. Gerçekten de, 55 inci Hükümetin bir bakanı, bir çete reisiyle telefonla görüşüyor ve bunu inkâr etmiyor. Daha da acısı, Başbakan diyor ki: “Benim görüşmelerden haberim var.” Türk Milleti böyle bir Başbakana, böyle bir Hükümete layık değil. (DYP ve FP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Milletimiz bizi ibretle izlemektedir. Parlamentonun onurunu, gururunu korumak, yolsuzluklarla ve çetelerle mücadele etmeye bağlıdır. Eğer, yolsuzluklarla mücadele etmek istiyorsanız... Cumhuriyet Halk Partisine sesleniyorum. Bunları her yerde söylüyorsunuz, kürsüden söylüyorsunuz, Anadolu’da söylüyorsunuz; ama, Mecliste görev yapmaya geldiğiniz zaman, Meclisi terk ediyorsunuz. (DYP ve FP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

Çiftçi ezilmekte, esnaf ezilmekte, memur, işçi, emekli ezilmekte; Cumhuriyet Halk Partisi, bu esnaf, bu memur, bu emekli, bu köylü ezilirken ne yapıyor allahaşkına?! Ne yapıyorsunuz?!.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Siz, çiftçiden korkuyorsunuz...

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Dur, sana da gelecek... Dur, sana da gelecek...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerimizden hatibe müdahale etmeyelim.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Buradan Ecevit’e de seslenmek istiyorum.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Bravo!.. Bak, geldi.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Acele etmeyin canım, acele etmeyin. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Karahan... Sayın Gürel... Sayın Erdir... Lütfen müdahale etmeyin.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Buradan Sayın Ecevit’e de seslenmek istiyorum.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Çeteleri kim kurdu?!

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Aynayı al da yüzüne bak!

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Biz bakıyoruz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Çarpılırsın ha!

BAŞKAN – Sayın Karahan, lütfen, müdahale etmeyin.

Sayın Şahin, lütfen Genel Kurula hitap edin.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Buradan Ecevit’e de seslenmek istiyorum. Toplumda Ecevit’in bir dürüstlük imajı var. Bu Hükümette yolsuzluklara, suiistimallere, vurgunlara karşı çıkmadığından dolayı, bu imaj da kaybolmakta. Bu imajınızı kaybedeceğinize, gelin, bu Hükümetten, bu yolsuzluk, bu soygun, bu vurgun ve çetelerle işbirliği yapan bakanları olan ve bu bakanlarla konuşan Başbakanı olan bu Hükümetten kurtulun.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir)– Koyup kaçtınız; kaçmasaydınız!..

BAŞKAN – Devam edin Sayın Şahin...

TAHSİN IRMAK (Sıvas)– Mesaj alınmıştır; devam et sen.

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gerçekten de, Karayolları Genel Müdürlüğünde yapılan bütün ihaleleri incelediğimizde, araştırdığımızda, hepsinde şaibe vardır, hepsinde yolsuzluk vardır. Sayın Ali Topuz Bey söyledi; bütün ihalelerde... Şu Meclis yolsuzluğunu yapan bir firma veya bu yolsuzlukta olan bir firma Adana’da bir iş alıyor. Şimdi, böyle bir mantık olur mu?!. Yani, şu Mecliste, hukukun karşısına çıkıp hesap vermeden, hukukun karşısına çıkıp hesabını vermeden, aynı Hükümet, bakıyorsunuz, Ankara–Adana otoyolu yapımında o firmaya 200 milyon dolarlık bir iş veriyor; hem de, ihale tenzilatlarına baktığınızda, yüzde 20, yüzde 20,01, yüzde 22, yüzde 21; bu şekilde... Bakın karayollarının yaptığı bütün ihalelere, bir yıllık ihalelerine; ortalama yüzde 20, hem de dolar bazında, bayındırlık birim fiyatını dolar kuruna bağlayarak yapılan ihalelerde ortalama yüzde 20; peki, geçen yılki ortalamalara bakın, yüzde 40... Peki, 5-6 milyar dolarlık ihale yaptınız; yüzde 20 tenzilatıyla, yaklaşık 1 katrilyon liralık bir fark var; eğer bütün baraj ihalelerine bakarsanız, karayolları ihalelerine bakarsanız, fark bu kadar.

O bakımdan, Yüce Meclisin, itibarını koruması için, yolsuzluğu, usulsüzlüğü kim yaparsa yapsın, gelip burada, ona göre... Hem yolsuzluğu kabul edeceksiniz hem de şikâyette bulunacaksınız, ondan sonra da oy kullanmayacaksınız; bu olmaz!.. Meclisin itibarı zedelenmektedir. Bugün siyasetçilere güven yoksa, işte, buraya gelip, yolsuzlukları kabul edip, yolsuzluklardan bahsedip, ondan sonra da oy kullanmayan siyasetçiler nedeniyle bu milletin güveni kalmamıştır.

Bütün yaz Anadolu’yu dolaştık; herkes, yolsuzlukların hesabını sormaktadır.

BÜLENT H. TANLA (İstanbul) – Hesap sandıkta!.. Hesap sandıkta!..

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – O zaman, buyurun seçime... Seçimden kaçmayın...

NEVFEL ŞAHİN (Devamla) – Ben inanıyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi bu tavrından vazgeçecek, yolsuzlukların hesabını Mecliste soracak.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim?

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli millletvekili arkadaşlarım; Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle usulsüzlük yaptığı ve devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasına ilişkin önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından “Duyamıyoruz” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Candan, biraz mikrofona yaklaşırsanız... Arkadaşlarımız duyamamaktan şikâyetçiler.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, konuya girmeden önce, birkaç hususun altını özellikle çizmek istiyorum.

Evvela, böyle bir projeye ihtiyaç var mıdır; elbette vardır, acilen yapılmalıdır; ancak, kaynak yoktur. O zaman, yapılacak işlem, yap-işlet-devret modeli olmalıdır ve bu, doğru seçimdir.

Bu işlem yapılırken dikkat edilecek hususlar; görevlendirme süresi kısa, geçiş ücretleri düşük tutulmalı, kaliteli, sağlam ve dayanıklı olmalı, hatta devlet demiryollarıyla entegre düşünülmeli ve bu işlem yapılırken, idarenin sağlıklı bir teklif hazırlığı olmalıdır.

Bunu yaparken, hukukî prosedür tam ve eksiksiz uygulanacak, firmalararası rekabet oluşturulacak, ihaleler şeffaf olacak ve böylece kamu vicdanı da tatmin olacaktır.

Özetle, yatırıma karşı çıkan hiç kimse yoktur, engelleyen de yoktur. Talebimiz; acaba daha iyisi nasıl yapılır?.. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu gensoruyla denetim görevini yapmaktadır.

Bunları niçin söylüyorum; Sayın Topçu biraz sonra çıkar “hizmet engelleniyor; buna kimsenin gücü yetmez, ne pahasına olursa olsun bunu yapacağız” der, konuyu ve gündemi saptırır. Hatırlarsanız, Karadeniz sahil yoluyla ilgili olarak, ilgisiz dosyaları getirmiş, eksik ve yanlış beyanda bulunmuş, kendisi dışında herkesi suçlamıştı; umarız ki, bu görüşmelerde aynı hataya düşmez.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sıkıntı nerede? Devletin ekonomik fotoğrafı çekildiği zaman, devlet devamlı soyuluyor. Devleti, kimler ve nasıl soyuyorlar? Sorunun cevabı; birkısım holdingler, birkısım medya patronları, birkısım müteahhitler ve kumarhane sahipleri. Peki, nasıl işliyor bu çark; haksız teşvik ve kredi alıyorlar, borçlarını ödemiyorlar, ihalelere fesat karıştırıyorlar, mafyayı kullanıyorlar, özel banka izni alıp, iflas ettirip kapatıyorlar, trilyonları Hazineye yatırıp faiz alıyorlar.

Peki, bu durumda yapılması gereken nedir; devlet parasını havuz sistemiyle kontrol etmek, ihalelerde bürokrat-siyasetçi-iş dünyası ilişkilerini kontrol altına almak, daha önce verilen kredileri geri döndürmek, yenilerini vermemek. Bunları niye söylüyorum; Hükümetin bu konularda notu maalesef çok zayıftır. 15 aylık Hükümetin 14 katrilyonluk 1998 bütçesinde soruşturmaya açık olan para miktarı 2 katrilyondur; bütçenin yaklaşık yüzde 15’inde yolsuzluk iddiaları vardır ve burada gensoru ve soruşturma önergeleri görüşülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu ihaleler neden çok önemlidir; bu tür ihalelerde, satın almalarda, kusur, ihmal ve suiistimal, ülke ekonomisini çok yakından ilgilendirmektedir. Yeri gelmişken hemen Hükümet yetkililerine sormak istiyorum; 1998’de yüzde 50 olan enflasyon hedefleri, 1999’da yüzde 20; yıl sonuna yaklaştığımız şu günlerde, hiçbir açıklamanız sağlıklı değil; içborç hızla artıyor, faizler yüksek, döviz yükselmektedir, günlük ödenen faiz saatte 1,5 trilyon liradır; yetkilileri, bu konuda biraz daha ciddî açıklamaya davet ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Hükümeti iki konuda uyarmak istiyorum:

Bakınız, şu anda dışborç miktarı 100 milyar dolara yaklaşmaktadır. Halbuki, bunun 10 milyar dolarında dönen dolabı, ekonomiden sorumlu ilgili devlet bakanlarına ifade etmek istiyorum. Şimdi, devlet bankalarının dış şubeleri yüzde 10’la döviz mevduatı topluyorlar; bu toplanan mevduatı, yüzde 4’le, müteahhit ve işadamlarına kredi olarak veriyorlar; dış kredi olarak gösterildiği için, yüzde 10 civarında vergi muafiyeti alıyorlar ve bugün, devletin, bu tür kredilerde yüzde 15 civarında -döviz bazında- zararı vardır ve dışborçlarımızın yaklaşık 10 milyar doları da, bu şekilde, sözümona sahtekâr müteahhit ve işadamları tarafından bu şekle sokulmuştur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, gene, Hükümetin dikkatini, Türk Ticaret Bankası özelleştirmesine çekmek istiyorum. Hazinece birkaç ay önce satılan Türk Ticaret Bankasına bir yıl önce devletin Hazineden, Sigorta Fonundan ödediği para miktarı 635 milyon dolardır; bir yıl sonraki satış miktarı ise 600 milyon dolardır ve maalesef, televizyonda yayınlanan bantlarda ismi geçen bakanların da bu satışlarla, mafyayla ilişkisi olduğu açık ve nettir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, çok önemli bir tablo ortaya koyacağım. Bir bakan düşünün, hakkında 4 gensoru önergesi veriliyor! Sayın Topçu hakkında:

l.- Sarıyer ormanlarının Bahçeköy Beldesi mücavir alanlarına -ki, ilçe belediyesi bırakılıyor, bir belde belediyesine devri konusunda usul ve esaslara hiçbir şekilde dayanmadan değişikliğe gidiliyor- dahil edilmesiyle,

2.- Karadeniz sahil yoluyla ilgili otoyol ihaleleriyle,

3.- Marmaris yeşil alanlarının usulsüz tahsisiyle,

4.- Körfez geçiş projesiyle,

İlgili olarak gensoru veriliyor.

Yine, Başbakan hakkında; mal varlığı, Kurtköy havaalanı ihalesinde protokol ihlali, İstanbul’da yeni turizm alanları açmak, usulsüz olarak üçüncüye verilen ve bütün yasaların ihlal edildiği Petrol Ofisi özelleştirilmesi konularında 4 soruşturma önergesi ve SEKA arazisiyle ilgili yine 1 gensoru; ayrıca, Sayın Taşar hakkında 2 adet olmak üzere, Ersin Taranoğlu, İbrahim Gürdal, Burhan Kara ve Işın Çelebi’yle ilgili soruşturma önergeleri...

Sayın Topçu’nun isminin Eyüp Aşık’la birlikte bant kayıtlarında geçmesi, bu ihaleler hakkında nasıl düşüneceğimiz konusunda bize net fikir verecektir.

Değerli arkadaşlar, 54 üncü Hükümet döneminde bir yılda yapılan ihale sayısı 35’tir; bunların 25’i ilanlı, 10’u davetli yapılmıştır ve ortalama tenzilat oranı yüzde 41,2’dir. 55 inci Hükümet döneminde yapılan 46 ihale vardır; 11 ilanlı, 29 davetli, 6 özel ihale yapılmıştır ve indirim oranı da yüzde 23,77’dir. İhalelerin davetli olması, istenilen insanlara kolayca kıyak geçilmesi anlamını taşımaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, konuya geliyorum. Buraya kadar, Hükümetin içinde bulunduğu şartlar ve ne yapmak istediği hakkında, kısa, özet bir bilgi vermeye çalıştım. Şimdi, burada, tekrar ifade ediyorum; bu proje, acilen yapılmalıdır; ama, en kısa zamanda, en iyisi, en hesaplısı; Sayın Topçu’nun yaptığı gibi değil. Biraz sonra açıklanınca görülecektir ki, Bakanlığın teklif isteme dosyaları yeterli değil; bakın, bunun altını çiziyorum: Bakanlığın teklif isteme dosyalarında ne istenildiği bilinmemektedir. Bunu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından bir yetkilinin ifadesi olarak buraya kayıtlara geçtim. Yönlendirme vardır, müzakereler kifayetsizdir, ihale usul ve esaslarının ihlali söz konusudur, rekabet ortamı oluşturulmamıştır, devlet zararı söz konusudur.

Sayın Bakan burada maalesef bilgi alımına da ambargo koymuştur; aradığımız kişiler, kendileriyle görüşmeden bize bilgi ulaştırmamışlardır; müteahhit firmalarla gazete sütunlarında hep kavgalıdır; suçluluk psikolojisi içindedir, kendisi dışında herkes suçludur; kendisi hakkında daha önce gensoru önergesi verilmiş, hatırlanacağı üzere, sonuçta güvensizlik çıkmasına rağmen, 276 oya ulaşılamadığı bahanesiyle görevinden ayrılmamıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, konuya geçiyorum: Ben, bu konuyu etüt ederken -açık ve samimiyetle ifade etmek istiyorum- Karayolları Genel Müdürlüğünden yetkililerle, ikinci sırada Doğuş Grubu yetkilisiyle, üçüncü sırada VİNSAN Grubunun hazırladığı raporla, Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Yaşar Topçu’yla uzun süren bir telefon görüşmesiyle, ayrıca, 54 üncü Hükümet döneminde ihale safhasında görev alan Sayın Cevat Ayhan’la ve gensoru önergesini veren Sabri Güner arkadaşımızın hazırladığı raporlarla konuyu tetkik ettim ve tarafsız olarak vardığım kanaat ve netice şudur:

Değerli arkadaşlar, işin mahiyeti; 1993 yılında başlamıştır, dört hükümeti ilgilendirmektedir; takribî 1-1,5 milyar dolarlık bir yatırımdır; köprü dahil otoyol uzunluğu 44 kilometredir. Köprü ve otoyolun 2x3=6 şerit olması öngörülmektedir; yapım süresi de dört yıl olarak programlanmıştır.

İhalenin kapsamı; Gebze köprülü kavşağından Ankara yönünde 2,5 kilometre sonra oluşturulacak bir köprü kavşakla başlayacak; İzmit Körfezini, Karaburun-Dilburnu arasını 3 kilometre uzunluğunda bir köprüyle geçecek; Yalova-Karamürsel devlet yolunu köprülü kavşakla aşarak, Orhangazi’de Orhangazi-Bursa devlet yoluna bağlanacak. Aslında, bütün bu yolların süratle yapılması, medeniyetin de bir ölçüsüdür.

İhale şekli; 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre gerçekleştirilmektedir. Uygulanacak usul ve esaslar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 20.6.1995 tarihli olurlarıyla belirlenmiştir.

Bu kronolojiyi vermemin nedeni, konuya daha rahat vâkıf olabilmek içindir.

İhalenin tarihî seyri şöyle cereyan etmiştir: İhaleye önseçim için 10 konsorsiyum başvurmuştur; 6 firma yeterli görülüp teklif için davet edilmişlerdir. Başlangıçta VİNSAN Grubu teklif vermiş, ayrıca, ENKA, ihaleye, hazırlık süresi yeterli olmadığı için katılmamıştır. VİNSAN Grubunun 14.2.1996 tarihinde ihaleye verdiği teklifi Karayolları Genel Müdürlüğü incelemiş, geçerli kabul edilmiş, ancak, ihale iptal edilmiştir. Bunun gerekçelerine baktığımız zaman, bu ihalenin de CHP sözcüsünün dediği gibi olmadığı ve haklı gerekçelerle iptal edilmesinin doğru olduğu kanaatindeyim. İhale, 14.1.1996’da yenilenmiş; yani, on ay sonra bu yenilenen ihalede önseçimi kazanan 6 firmadan ENKA, Tekfen ve VİNSAN grupları sıralanmışlardır.

Şimdi, burada üzerinde durulması gereken husus -bir arkadaşımız da ifade etti- 54 üncü Hükümetin sorumluluğu ve 55 inci Hükümetin sorumluluğu nedir? Şimdi, teklifler alındıktan sonra, Sayın Cevat Ayhan’ın 54 üncü Hükümet döneminde yaptığı, ihale kuruluna bu sıralamayı yaptırmasıdır; ancak, bu sıralama yapılması demek, ihalenin sonuçlanması anlamına gelmez; müzakereler yapılacaktır, müzakerelerden sonra Danıştaya gidilecektir ve oradan çıktıktan sonra ihale safhasına girilmiş olacaktır.

Şimdi, verilen tekliflerde üç konu, üç şekil, üç değişik çözüm ortaya çıkmıştır; tüpgeçit, eğik askılı köprü ve asma köprü. Bunun ilk iki tanesi VİNSAN Grubu tarafından verilmiş, asma köprü ise ENKA ve Doğuş Grubu tarafından verilmiştir. Kanımca, idare aslında burada hatalı; çünkü, seçimini zamanında asma köprü olarak veya değişik bir şekilde yapmadığı için, burada zamanın darlığından, ENKA’ya doğru kendiliğinden bir yönlendirme olmuştur. İhalenin usul ve esaslarının 8 inci maddesi, arkadaşımın da ifade ettiği gibi, yap-işlet-devret modelini öngörmüş olduğu için, burada esas olan, ihalenin 8 inci maddesine göre, süreyi kısa veren firmayla öngörüşme yapılacaktır ve çerçeve maddeler üzerinde anlaşma olmazsa, ikinci, daha sonra üçüncü firmaya geçilecektir. Burada böyle hüküm yer almasına rağmen, müzakereye davet edilen firmaların sıralamasında Karayolları Genel Müdürlüğünün bu temel hükme uymadığı noktasında birtakım itirazlar vardır. İkinci ve üçüncü firmalar, şu anda mahkemeye müracaat etmişlerdir. Ayrıca, görev süresinin ENKA için 25 yıl, VİNSAN için 18 yıl olduğu, VİNSAN’ın teklifinde geçiş ücretlerinin daha düşük olduğu ve bir firmanın iki çözüm önerisinin reddedildiği ortadadır. Burada, teklifler, rakamlar dikkatle takip edildiği zaman, VİNSAN firmasının sübvanse istediği doğrudur; ancak, öyle bile olsa, burada yapılacak iş, 8 inci madde istikametinde firmalarla ayrı ayrı tekrar görüşerek başa dönmekti ve idarenin en uygun olan rakamı yakalaması gerekmekteydi.

Şimdi, burada Sayın Bakanın belki biraz sonra çıkıp söyleyeceği “efendim, ben önümde bir sıralama buldum, bu sıralamayı da uygulamaya koydum...” Aslında, demin de ifade ettiğim gibi, sıralama demek, ihalenin bitmesi demek değildir, bu sıralamanın müzakeresi Sayın Topçu döneminde yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, ENKA Grubunun birinci olmasından sonra, aslında, ENKA’yla yapılan pazarlıklar da yeterli değildir. ENKA, ilk hedef olan, otoban yolun 30 kilometre uzunluğundaki D-130 Orhangazi otoyolunu kredili yapmayı teklif etmiştir; yani, fizibil olmadığı için, otoban yolları daha sonra yapmayı teklif etmiştir; ancak, pazarlıkla ihale içine alınmıştır.

Şu aşamada hukukî gelişmeler vardır; sıralama ve görevlendirmenin iptali davası, esastan incelenmek üzere Ankara 10 uncu İdare Mahkemesinde devam etmektedir. İkinci firma da davasını geri çekmiştir; yani, esas yönünden, sıralamada kanunî bir itiraz vardır.

Değerli arkadaşlarım, burada yapılan işlem, diğer devlet ihalelerine benzememektedir. Burada, herkes kendi sistemiyle geldiği için, yarım kalan bir işi diğer müteahhide devretmek söz konusu olmadığından, ben burada Hükümeti uyarmak istiyorum; eğer bu mahkeme devam ederken, sıralamayla ilgili dava devam ederken, temel atma noktasına gelinir, birtakım imalatlar yapılırsa ve mahkeme de aleyhte bir karar verirse, devlet bundan zarar eder, bakan da bunun altından kalkamaz.

Şimdi çok enteresan, Sayın Bakanımızla telefon görüşmemiz esnasında ben sordum kendisine, Danıştaya niye gittiniz, dedim; bana ifadesi şu: “Fiyat ve süreyi değiştirirseniz, ben bu projeyi uygulamaya koymam...” Peki, ben şimdi kendisine buradan soruyorum: Siz kim oluyorsunuz; Danıştaya böyle bir talimat ve emir verme yetkisini kimden alıyorsunuz?! Eğer, Danıştay sizin emrinizle... Fiyat ve süre dediğimiz, zaten ihalenin kendisidir; bunu değiştirme imkânına sahip değilseniz, Sayın Yaşar Topçu, siz kim oluyorsunuz da, Danıştaya talimat ve emir verebiliyorsunuz?! (FP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Bakan burada birtakım iddialarda bulunuyor. Sayın Bakanın muhatabı tamamen VİNSAN firmasıdır; yani, bir devlet ciddiyetine yakışmayacak şekilde, basında, her iki tarafın da çok ciddî, çok itham edici, ağır birtakım iddiaları vardır; ancak, demin de ifade ettiğim gibi, öyle zannediyorum ki, Sayın Topçu biraz sonra buraya çıkacak “efendim, ben bu anlaşmayı önümde buldum, zaten sıralama da buradaydı. Benim yapacağım neydi; ben bunun altını yazdım, Danıştaya gönderdim” diyecektir; bana böyle ifade etti. Konu öyle değil, bunu bir kere daha ifade etmiş olayım.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu ihalede cevaplandırılması gereken sorular var.

Bir: İhale bedeli 1,5 milyar dolar -dünyada bu tür ihale çok azdır- ama ihaleye giren firma iki tanedir. On tane konsorsiyumu, siz şöyle veya böyle elemişsiniz.

İki: Üçüncü sıradaki firmanın tüpgeçit ve eğik askılı köprü işine önce olur verilip sonra reddedilmesi, kanaatime göre, Bayındırlık Bakanlığı bürokratlarının veya idarenin bir hatasıdır.

Ayrıca, ENKA ile görüşmelerde, yüklenici firmanın, bende, bu ihaleyi çok az değişiklikle aldığı kanaati vardır. Bakın, tarafsız olarak konuşuyorum. Burada bütün mesele, devletin ve milletin menfaatıdır değerli arkadaşlarım. Yani, burada ENKA ne şart getirdiyse, aşağı yukarı hiçbir harfine dokunmadan kabul edilmiştir. Sadece o 130 kilometrelik yol, kredili olduğu için ve kredi de bulunamayacağı için, ihale içine alınmıştır.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, köprüler yapıldıktan sonra, diğer imalatların, otoyolun da 2010 yılına, yani 4 yılın dışına sarkması noktasında birtakım iddialar vardır.

Netice itibariyle, aslında burada yapılacak en doğru iş, belki de ihalenin usul ve esasları noktasında, 8 inci maddenin değiştirilmesi gerekirdi ve 1, 2, 3 diye sıralanan firmalarla ayrı ayrı müzakereler yapılmalıydı ve köprülü geçiş yapılacak ise, bunun için de tekrar ayrı ayrı firmalarla pazarlık yapılmalıydı. Bu konu yargıda da devam ettiğine göre, kanaatimce, bu ihalenin bir süre beklemeye alınması lazımdır; en azından yargının neticesini beklememiz lazımdır. Sayın Topçu’nun bu konudaki ifadesi çok enteresan “her ihalede birisi yargıya gider; bunu da mı bekleyeceğiz” diyor. Ben, kendisinin bu konudaki cesaretini tebrik ediyorum; ancak, keşke bu cesaretini iyiye kullanmış olsaydı.

Değerli arkadaşlar, kendisiyle yaptığımız telefon görüşmemizde, maalesef, bu sözleşmenin müzakeresiyle ilgili bize yanlış bilgi verdiği anlaşılmaktadır. Halbuki, müzakerelerin tamamen kendi döneminde ve ENKA istikametinde doğrulduğu ve yönlendiği görülmektedir.

Ayrıca, demin de ifade ettiğim gibi, Danıştaya, fiyat ve sürelerde değişme kararı geldiği taktirde projeyi uygulamama dayatmasını da anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, netice itibariyle, müzakerelerin sağlıklı yapılmadığı, rekabet ortamının oluşturulmadığı, devletin zararı söz konusu olduğu gerekçesiyle, görüşülmekte olan gensorunun kabulü istikametinde oy verildiği zaman, bu ihalenin daha detaylı müzakeresi imkânı sağlanacaktır diye düşünüyorum.

Konuşmamı tamamlarken, CHP’li arkadaşlarımın tutumunu kısaca ifade etmek istiyorum. Aslında, CHP’nin tutumuna halk alıştı; yani, Mecliste ayrı dışarıda ayrı söylediğini artık herkes biliyor; tekrar ifade etmeye gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, konuşmanızı 1 dakika içerisinde toparlamanızı rica ediyorum.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Hakikaten, eğer CHP burada aynı, dışarıda aynı olsa, zannediyorum, halk tarafından yadırganacak. İnşallah, en kısa zamanda, burada ne söylüyorlarsa, oyları da o istikamette cereyan etsin istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ben, konuya çok tarafsız ve araştırarak yaklaştığım kanaatindeyim; ama, size şunu kesinlikle ifade edeyim: Bu ihalelerinin tamamında mafya parmağının olduğu, yani birtakım pazarlıkların yapıldığına dair elimizde kesin birtakım belge ve deliller de vardır. Zamanı geldiği zaman... Özellikle son günlerde, gazete satın almalarda, banka satışlarında ve özelleştirmelerde, maalesef, Hükümet içinde birtakım arkadaşların bunlarla şöyle veya böyle ilişki içinde olduğunu görmek bizleri üzmektedir.

Öyle temenni ediyor ve düşünüyorum ki, gensoru kabul edilirse, ihale, daha detaylı, mahkeme bitimine kadar müzakere edilir ve doğru olanda karar verilir.

Yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Anavatan Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Cengiz Altınkaya; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesiyle ilgili Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında vermiş oldukları gensoruya ilişkin, Anavatan Partisinin görüşlerini iletmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizde otoyollar ve benzer büyük projeler artık Anavatan Partisiyle özdeşleşmiş durumdadır. Şu an hizmette olan ve inşa edilmekte olan tüm otoyolların ve Türkiye’nin prestiji olan tüm büyük projelerin, bundan önceki Anavatan İktidarında ihaleleri yapılmış, bir kısmı tamamlanmış ve 55 inci Hükümette Anavatan Partisi yeniden ağırlıklı bir şekilde iktidara gelince de böylesine büyük projeler, ülkenin istikbalini kuracak olan önemli altyapı hizmetlerinin ihaleleri, nihayet bu dönem yeniden başlamıştır. Anavatan Partisinin muhalefette olduğu dönemlerde, hiçbir bölümde, hiçbir kesimde otoyol ihalesi yapılamamıştır.

Değerli arkadaşlar, iş yapanı tenkit etmek, eleştirmek, iftira atmak, üzerine çamur atmak, Türkiye’de, her zaman, bazı siyasî partilerin, ne yazık ki şiarı olmuş, onların patenti olmuş. Gönül isterdi ki, bu eleştirdikleri, bu beğenmedikleri işlemlerin bir kısmını da onlar yapsınlar. İktidara gelmediniz mi, iktidarda kalmadınız mı; niye yapmadınız; bunlar memleketin ihtiyacı değil mi?! Türkiye, konumu itibariyle, kesinlikle, karayolu ulaştırmasında dünyanın en yüksek standardıyla ülkesini donatmak zorundadır; bunu yapmaktan hiç kimse kaçınamaz, kaçınmamalıyız. Memleketimiz, Asya ile Avrupa’yı bağlıyor, Ortadoğu ile Kafkaslar’ı bağlıyor; üç tarafı denizlerle çevrili. Anadolu’da ürettiğimiz, endüstriyle ihracata çevirdiğimiz mallarımızı limanlarımızı sevk etmek zorundayız. İthalat ve ihracat işlemlerini, Avrupa’dan Ortadoğu’ya, yani Cilvegözü’ne, Habur’a, Doğubeyazıt’a ve buradan Yunanistan, Bulgaristan hudutlarına bağlamak zorundayız ve bütün bu işlemleri Türkiye’nin sırtında yapacağız, en mükemmel ulaştırma sistemleriyle yapacağız.

Marmara ile Ege’yi ve İç Anadolu Bölgesinin bir kısmını bağlayacak olan önemli bir geçiş, İzmit Körfezi geçişidir. Bu konuda, 1994 yılında çıkarılan yasaya uygun olarak, ona bağlı olarak Bakanlar Kurulunun almış olduğu karar doğrultusunda görevlendirilen Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü, yap - işlet - devret modeliyle ihaleye çıkmıştır.

O konuya girmeden önce şunu belirteyim: Bir kere, hepimizin üzerinde andiçtiği, koruyacağımıza dair söz verdiğimız Anayasamızın 138 inci maddesini bir kere daha hatırlarsak, gensoru konusu olan bu ihaleyle ilgili işlemler, şu anda Türk yargısındadır; adlî yargıda, ihale işlemlerinin iptali, yürütmelerin durdurulmasıyla ilgili davalar açılmıştır; Ankara 4 nolu, 10 nolu İdare Mahkemelerinde davalar sürmektedir ve sürmekte olan davalarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılamayacağı da Anayasamızın kesin hükmüdür. Burada, şu ana kadar konuşan sözcüler, önerge sahipleri ve bütün grupların sözcüleri, Anayasanın 138 inci maddesini ihlal etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün yönetimini yürütmekte olan Başkanlık Divanı da, aynı şekilde, 138 inci maddeye rağmen bu konunun görüşülmesine olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla, en son söz alan grup sözcüsü olarak, mademki 138 inci madde, Anayasada varlığı yokluğu ciddîye alınmayacak bir hükümdür, o zaman, ben de sözlerime devam ediyorum.

İkincisi, bu ihale işlemleri henüz tamamlanmamıştır. Sayın Yaşar Topçu, bir silsilenin bir aşamasında göreve gelmiştir ve ihale, başladığı noktadan itibaren henüz sonuçlanmamıştır. Yürürlükteki yasalara, Bakanlar Kurulu kararları ve bakan olurlarına dayanılarak, Hazinenin, Devlet Planlamanın görüşleri alınarak Danıştaya sunulmuş bir tasarı vardır, taslak vardır; oranın uygun görüşü geldiği takdirde, sözleşme bağıtlanacaktır. Dolayısıyla, ortada bitmiş bir işlem de yoktur. Bunları kısaca aktarmak istedim.

Ayrıca, bu ihalelere -ki, birkaç defa ihale olmuştur- firmalar konsorsiyum halinde başvurmuşlardır ve şu anda da, o konsorsiyumlardan bir tanesinin bir ortağı işi sürdürmektedir, takip etmektedir, davaları da o açmaktadır. Yani, konsorsiyum haline gelmiş firmaların teklifleri değerlendirilmiş, sıralamalar yapılmış, üçüncü sırada değerlendirilmiş olan konsorsiyum yerine, o konsorsiyumu teşkil eden firmalardan sadece yerli ortak yürütmenin durdurulması için dava açmıştır, işi takip etmektedir ve büyük bir kulis kampanyasıyla, bütün milletvekillerine, çok kalın dosyalar halinde de olayı aksettirmiştir.

Hadise, İzmit Körfezini geçmek ihtiyacıdır ve İzmit Körfezini geçmek üzere, Karayolları Genel Müdürlüğü şartnamelerini hazırlamış, ihale ilanını yapmış, bu ara 10 firma -Türkiye’den ve dünyadan çeşitli firmalar- 10 grup halinde, Karayolları Genel Müdürlüğüne başvurmuşlardır. Bu işlemler, 14 Şubat 1996 tarihinde yapılacak olan ilk ihale için yapılan işlemlerdir. Bu 10 gruptan 6’sı o zaman uygun görülmüş. Aslında, ilk ihalede -14 Şubat 1996’da yapılacak olan ihalede- firmaların alt baraj puanı 70 olarak ilan edilmiş. Müşavir firmaya göre, bugün için, bu ihaleye giremediği için dava açarak işi takip etmekte olan firma, bu 70 barajının altında kalmış; 61,6 puan almış. Şu anda, ikinci ihaleden sonra birinci sıraya yerleşmiş olan firma, yine, o zaman da, 95,8 puanla birinci olmuş. İBKO konsorsiyumu 84, İzmit Körfez Geçişi Otoyol AŞ adında bir grup 80 puan almış ve Bouygues-Vinsan konsorsiyumu da 61,6 puanda kalmış.

Bu firmanın teklif yeterliliği alabilmesi için, onun da altında bir puana sahip olan İzmit Bay Crossing Group adında bir firma daha, 57,5 puan aldığı halde yeterli bulunmuş ve 6 firmadan teklif alınması kabul edilmiş. Tabiî ki, buna, hiç kimsenin itiraz etmesi düşünülemez. İhaleye ne kadar çok firma katılıyorsa, rekabet ortamı o kadar çok sağlanacağı için, bu firmaların puanı düşük olduğu halde neden çağırıldığı konusu o zamanlar görüşülmemiş, dikkate alınmamış. Nihayet, teklifler aşamasında ise, ne yazık ki, bu 6 firmadan sadece bir tek firma teklif vermiş; o da, Bouygues-Vinsan grubu. Diğer firmalar süreyi uygun bulmamış veya başka şeylerden şüphelenmiş ve teklif vermemişler.

Bu aşamada meşhur tartışmalar var; Körfezi köprüyle mi geçecektik, tüpgeçitle mi, tünelle mi... Bu tür ihalelerde uygulanan bir yöntemde, firmalar, idareye, akıllarına takılan her türlü soruyu sorarlar; yazılı olarak, idareye onlarca soru yöneltirler; malî yönden, teknik yönden, idarî yönden, hukukî yönden akla ne gelirse ne endişeleri varsa sorarlar. Daha sonra, claim dediğimiz iddialarla davalarda herhangi bir boşluk doğmaması için de, sözleşmenin tam bağıtlanması için de faydalıdır. İdare, çeşitli firmaların sorduğu soruların cevaplarını yeterlik almış tüm firmalara aynı şekilde bildirir. Dolayısıyla, ilk şartnameler yerine bu sorulara verilen cevaplar da artık zeyilname adı altında yeni bir şartname oluşturur. Bu soru cevap faslında, bir firma, biz, tünel yapabilir miyiz, tüpgeçit yapabilir miyiz, eğik halatlı asma köprü yapabilir miyiz, hepsini sorar ve idare de tüm firmalara gönderdiği cevaplarda, sabit tünel ve köprü olmak şartıyla bunun olabileceğini ifade eder. Dolayısıyla, tünel midir, köprü müdür tartışması biter.

Bir firmanın dikkat çekici sorusu vardır, malum, burası donanmamızın gelip geçtiği bir güzergâhtır. Burada, seyir açıklığının, seyir yüksekliğinin, seyir derinliğinin ne olması gerektiği sorulur ve alınan bilgiler doğrultusunda, özellikle deniz kuvvetlerinden gelen bilgiler doğrultusunda 35 metrelik derinlikte bir seyir kanalının 800 metre, tercihan 1 kilometre eninde olması icap ettiği bildirilir. Yine, köprü olması halinde de, seyir kanalının 800 metre boyunca 65 metrelik yüksekliği sağlaması icap ettiği firmalara bildirilir. Bu, sözü edilen, itiraz eden firmanın projelerine baktığımız zaman, onların, deniz kuvvetlerinin ihtiyacı olan gabarileri sağlamayacak bir teknik noksanlık içerdiğini hemen görmekteyiz. Oralarda verilen kesitlerde, 800 metre yerine 400 metrelik bir seyir kanalında 64 metrelik yükseklik sağlamaktadır teklif edilen köprüleri. Yine, tüpgeçitte de 800 metre yerine 400 metrelik bir seyir kanalı ancak 35 metrelik bir derinliği sağlamaktadır.

Bütün bu tekliflerin toplanmasından sonra, yine Bakanlar Kurulunun kararı doğrultusunda, Bakan olurlarına dayanılarak kurulmuş olan değerlendirme komisyonu toplanır ve firmaların tekliflerini değerlendirir.

Değerli arkadaşlar, demin bir noktada kaldık. 14 Şubat 1996’da tek firma teklif verdi ve idare, tek firma teklifini değerlendirip neticeye gitmemeye karar veriyor. Çok haklı bir işlem yapıyor; çünkü, ortada rekabet yok ve söz konusu firmanın o günkü teklifi, komisyona havale edilmiyor. Daha sonra bu firmalardan yeniden teklif istendiğinde tarih 4 Aralık 1996 ve teklif değerlendirme olurunu imzalayan Bakan, Sayın Erman Şahin. Gensoru önergesinde “o olurun 8 inci maddesine aykırı işlemler yapıldı” diye ileri sürülmektedir. Bu oluru veren Erman Şahin’dir; oluru teklif eden de zamanın Genel Müdürü Dinçer Yiğit’tir. Burada, olurun 8 inci maddesinde “tekliflerin görev sürelerine göre sıralanması, en kısa görev süresini teklif eden istekli ile çerçeve sözleşme şartlarının görüşülmesi ve görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması halinde uygulama sözleşmesinin imzalanması” şeklinde bir hüküm var. Bütün gensorunun dayandığı hüküm bu; ancak, unutulan bir şey var ki, bu, Bakan olurundan ayrı; 3996 sayılı Kanunu yürütmek için yayımlanmış olan 94/5907 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 15 inci maddesi var. Bu 15 inci madde, sadece zaman açısından değerlendirmenin doğru olmadığını vurgulamakta; Hazineye en az külfet getirecek olan teklifin 1 inci sıraya alınmasını ve ondan sonrakilerin buna göre sıralanmasını öngörmektedir. Doğrusu da budur. Aslında, yap-işlet-devret formülünde, ihalelerinde zamanın nakitten hiçbir farkı yoktur. Kamu, tesisi ne kadar erken, devralırsa, Hazine o kadar erken gelire kavuşacaktır; yani, burada, zaman eşittir nakittir. Dolayısıyla, bakan olurundaki 8 inci maddede ifadesini bulan, ifadesini bulmasına çalışılan en kısa sürenin altında yatan şey, esasında, Hazinenin en az külfete girdiği teklif olması gerekir. Bu ifade yanlıştır; yani, bakan olurunda bir yanlışlık vardır. Gaye bu değildir; gaye, kanunda da, Bakanlar Kurulu kararında da öngörülen Hazinemizi en az külfete sokacak olan teklifin birinci sıraya yerleştirilmesidir. Teknik yeterlilikler eşitse, diğer her şey eşitse, burada, en önemli hadise Hazineye en az yük getirecek olan tekliftir. Bu da, elbette ki, zamanla da ilgilidir, ödemelerle de ilgilidir. Bunları değerlendiren komisyon... Ki, hep o firmanın ismini anmak devletin kürsüsüne yakışmaz; ama, üzerinde tartışma yaratılan olayı ileri süren firmanın tekliflerinin içerisinde hiçbir başka grupta olmayan, devletten para talep eden formüller vardır.

Şimdi, burada, idare, iyice bir rahatlık sağlamak için, firmaları, isterseniz sadece köprü veya geçişi, isterseniz sadece devamı olan otoyolu, isterseniz ikisini aynı anda yapabilmek üzere teklif verebilirsiniz diye serbest bırakmıştır.

Şimdi, firmanın bazı teklifleri var tüpgeçitli, bazı teklifleri var kanallı, bazı teklifleri var “otoyolu ben 10 kilometre yaparım” diyor, bazı teklifleri var “ben 40 kilometre yaparım” diyor. Her birinin içinde de Hazineden, şu formülde 19 milyon dolar, bir başka formülde -gitgide büyüyen- 350 milyon dolara varan talepleri var. Yap-işlet-devret formülünde kamu -yani devlet- para verecek olduktan sonra niye yap-işlet-devlet formülüyle ihaleye çıksın? Bunları hesaba vurduğunuz zaman, bu inşaatın başında bu paraları firmaya ödediğiniz zaman ve devir müddetince orada kalacak tesisi devredeceğiniz süre boyunca hesapları yaptığınız zaman, siz ne 500 trilyon ne başka dolarlarla bu işi mukayese edemezsiniz.

İkincisi, firmanın tartıştığı teklifler, 4 Aralık 1996’da verilen teklifler değil. Teklifler verilmiş, kapalı zarflar verilmiş, açılmış, incelenmiş, herkes birbirinin teklifini öğrenmiş ve iddiaları ileri süren firma, üç ay sonra, dört ay sonra geçiş ücretlerinden yüzde 25 tenzilat yaptığını, devir süresini azalttığını noter yazıları vasıtasıyla idareye bildiriyor. Şimdi tartışma onun üzerine yapılıyor.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır, ihale sırasında o. Yanlış bilgi veriyorsunuz.

CENGİZ ALTINKAYA (Devamla) – Efendim, bir başka konu...

Şimdi, herkesi dikkatli dinlemeye davet ediyorum. Bakınız, bu değerlendirme komisyonu raporunu hazırladıktan sonra zamanın bakanının oluruna sunuyor. Bugün, siz önergeyi veriyorsunuz “Sayın Yaşar Topçu bakan olurunun 8 inci maddesine aykırı işlem yaptı” diye. İşlemi yapan Sayın Yaşar Topçu değil ki; işlemi yapan, Sayın Cevat Ayhan. O günkü Refahyol Hükümetinde Bayındırlık Bakanı olan Sayın Cevat Ayhan bu işlemi yapmış; yani, sıralama işlemini neticeye bağlayan bakan, Sayın Yaşar Topçu değil, Sayın Cevat Ayhan. Öyleyse bu önergenin adresi yanlış. Bu önergenin soruşturma önergesi olarak Sayın Cevat Ayhan’a yöneltilmesi lazım.

Esasında, tabiî, neresinden bakarsak bakalım bu işlem külliyen yanlış bir işlem; yani, şu önerge tamamen yanlış bir işlem; bu Meclisin kürsüsünü, bu yüce müesseseyi bazı emeller uğruna kullanmak, müesseseyi yıpratmak, gensoru müessesesini zayıflatmak için yapılmış olan büyük bir hatadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altınkaya, 1 dakika içinde toparlayınız efendim.

CENGİZ ALTINKAYA (Devamla) – Burada sizlere sadece, İzmit körfez geçişi yap-işlet-devret ihalesiyle ilgili işlemler üzerinde fikir vermeye çalıştım, gerçekleri söylemeye çalıştım. Ne mücavir alan meselesi ne Karadeniz karayolu ihaleleri ne kaset meseleleri bu önergenin kapsamında değildir; yani, sizin önergeyi neden vermiş olduğunuzun manası işte burada da ortaya çıkıyor. Siz meselelerin kendisini konuşmuyorsunuz, siz kürsüye gelip olabildiğince, güncel ne kadar yıpratıcı şey varsa -kurumu yıpratacak, Hükümeti yıpratacak, rejimi yıpratacak- onları söylemek üzere hakkınızı suiistimal ediyorsunuz ve işi, gerçekten, hiçbir saptırmaya hiçbir polemiğe meydan vermeyecek şekilde ben size satır satır anlattım.

Burada, Doğru Yol Partisine küçük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Sözü edilen bütün işlemlerde Doğru Yol Partisi de iktidardadır ve Başbakanlık da onlardadır. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altınkaya teşekkür ediyorum.

Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.

Hükümet adına, Sayın Yaşar Topçu; buyurun efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Burada, hakkımda verilen gensoruyla ilgili olarak söylenecek çok şey var; ama, zaman kısa olduğu için bazı şeyleri biraz çabuk söyleyeceğim ve bazı şeylere de buradan cevap vereceğim. Değerli Ali Topuz arkadaşımız, bir sürü yanlış şeyler anlattı, Sayın Candan bir sürü yanlış şeyler anlattı, Doğru Yol Partisi sözcüsü bir sürü yanlış şeyler anlattı, onları da düzelteceğim.

Şimdi, isterseniz, şöyle bir metot izleyelim; ben, benden önce ne olmuş, bunu kısaca, yanlışları da düzelterek Yüce Meclisin bilgisine sunayım, sonra, bu gensoru ne, onu konuşalım.

Değerli milletvekilleri, İstanbul-İzmit Anadolu Otoyolunun Dilovası kavşağından başlayıp, İzmit tarafından, Karaburun-Yalova tarafından Hersek Burnuna bağlayan köprüyle geçiş ve Orhangazi’de bitecek olan 50 kilometrelik otoyolun, Sayın Onur Kumbaracıbaşı zamanında, 1993 yılının Mayıs ayında yapılmasına karar veriliyor, onaylanıyor ve buna göre Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü hazırlığa başlıyor. Hazırlıklar devam ederken, 31 Mayıs 1994 tarihinde, yani, bu karardan bir sene sonra, Sayın Onur Kumbaracıbaşı’ndan ihale usul ve esaslarını düzenleyen bir onay alınıyor. Burada deniliyor ki, işte şu usul ve esaslar takip edilecektir, burada da, ihaleye girmek isteyen firmalardan, en çok 5 tanesi çağrılacaktır. Bunun için de, ihaleyi ve önseçimi yapmak üzere bir müşavir firmayla anlaşma yapılıyor. Önseçim için, 13.6.1994 ve 18.7.1994 tarihlerinde, iki defa Resmî Gazeteye ilan veriliyor. 10 firma grubu başvuruyor. İlandan yedibuçuk ay sonra, önseçim kurulu kararını açıklıyor.

Önseçim için, ihale için önceden tayin edilen müşavir firma değerlendirme yapıyor, Karayolları Genel Müdürlüğü değerlendirme yapıyor. Müşavir firmanın değerlendirmesinden, bugün burada sözcülüğü yapılan, menfaatları korunmaya çalışılan VİNSAN Grubu, 500 üzerinden 225 puan alıyor; ortalamanın altında. Buna karşılık, Karayolları Genel Müdürlüğünün yaptığı değerlendirmeden de 61,6 puan alıyor. Değerlendirmede birinci gelen, en yüksek puanı alan firma, bugün ihaleyi kazanan firmadır. AJTC 95,8 puan alıyor; ikinci gelen firma, İBKO 84,1 puan alıyor; İzmit Körfez Geçişi Otoyolu Anonim Şirketi isminde bir firma da 80,80 puan alıyor.

Müşavir firmaya söyleniyor; müşavir firma diyor ki “bu değerlendirmeye göre, burada 3 firma çağırılabilir.” Zaten, en çok da 5 firmanın çağırılması lazım. Velakin, beşinci firma VİNSAN’dır. VİNSAN’ın buraya çağırılabilmesi için Bakandan bir onay alınıyor, 6 firma çağırılıyor. Çağırılan bu firmalardan -söyledim- VİNSAN’ın puanı 61,6’dır, birinciyle arada 30 puan fark var; altıncı firmanın puanı 57’dir.

Şimdi, 14 Mart 1995 tarihinde bu 6 firmaya yazı yazılarak, önseçimi kazandıkları bildiriliyor. Sayın Ali Topuz dedi ki: “Eski bakanlar burada bir sürü onay vermiş, bu onaylar hep devam etmiş; kimse bir şey değiştirmemiş.” Sayın Ali Topuz, ben, buradan size okuyuvereyim. Deniliyor ki: “20.6.1995” Yani, önseçimi kazanan firmalar belli olduktan sonra. Deniliyor ki: “31 5.1994” Yani, Sayın Onur Kumbaracıbaşı’nın verdiği onayda -Bakan olurunda belirtilen usul ve esaslara ilaveten- ilave getiriliyor. Bu ilavede deniliyor ki: “İlişikte sunulan teklif verme şartnamesi, çerçeve sözleşmedeki teknik şartnamelerin (c) bölümünde, geometrik standartları idarece kabul edilebilecek alternatif tekliflere açık olmak üzere...” Yani, burada, tüpgeçiş yapılabileceği, Bakan onayına dahil ediliyor. Yalnız, bu dahil edilmenin, söylediğim gibi özelliği var; katılacak olan firmalar belli olduktan sonra bu oluyor. Katılacak olan firmaların içerisinde, tüpgeçiş deneyimi olan bir tane firma var; o da VİNSAN; işin aksiliği, yani tesadüfü. Sonra da, ilk askılı köprü...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Zeyilname hangi tarihte?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Efendim, zeyilname daha sonra. Bu firmalara, aynı gün...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Zeyilname hangi tarihte?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben okuyorum burada; sabırlı ol.

BAŞKAN – Sayın miletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Aynı gün, yani, Sayın Erman Şahin’den bu onayın alındığı gün, firmalara yazı yazılarak teklif vermeleri isteniyor.

Sayın Ali Topuz’un verdiği bilgi yanlıştır; teknik şartnamede yalnız köprü şartnamesi yoktur, tüpgeçiş şartnamesi de vardır. Zaten, Sayın Erman Şahin’in onayını okusaydı... Ek 4; diğer şartlar: Otoyol yapım teknik şartnamesi, otoyol köprü projesi, otoyol köprü yapım projesi, tünel teknik şartnamesi, burada; bunlar tamam mı; tamam.

Şimdi, bütün bu işler oluyor; bu arada, Anayasa Mahkemesi, yap-işlet-devret modeliyle ilgili kanunun 5 inci maddesini iptal etmiş; buradan sonra ne geleceğini, gerekçeyi ve hükmü açıklamamış. 5 inci madde, bu insanlarla yapılacak olan sözleşmenin özel hukuk hükümleri cümlesinden sayılacağını belirtirken, Anayasa Mahkemesinin iptaliyle bu imkân kaybolmuş, yerine ne geleceği belli değil. Firmalar ile Karayolları bir oturum yapıyor, bu oturumda deniliyor ki: “Anayasa Mahkemesinin kararı açıklanıncaya kadar bunu ertele.” İhale, 14.2.1995 tarihine erteleniyor; fakat, bu arada da, Anayasa Mahkemesinin kararı gelmiyor; gelmeyince, firmalar, bu defa yazılı olarak başvuruyorlar. Karayolları Genel Müdürü, şifahen, bu firmalara, bu sürenin tekrar uzatılacağını söylüyor; ama, gelin, görün ki, ihaleye 36 saat kala, 12 Şubat 1995 tarihinde, saat 22.33’te, Karayolları Genel Müdürlüğünün özel kalem faksları çalıştırılarak firmalara faks çekiliyor ve “uzatma talebiniz kabul edilmemiştir” deniliyor. Kaçta; mesaiden 7-8 saat sonra; saat 22.33’te; firmalar kapalıyken...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Nereden biliyorsun?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Burada belgesi; bende belgesiz iş yok.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – İkinci uzatma talebi...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Hayır efendim... İyi ya işte... İkinci uzatma verileceği söylenmiş, yani insanlar oyalanmış; ama, geceyarısı operasyonu yapılarak firmalara faks çekilmiş. Sabahleyin, firmalar faksta bir yazı görüyor; ihale uzatılmıyor, bir gün sonra teklif vermek zorunda. VİNSAN hariç, kimse teklif veremiyor. Burada, sözcülüğünü yaptığınız firmanın ne olduğunu öğrenesiniz diye söylüyorum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Bir kere, burada, kimse kimsenin sözcülüğünü yapmıyor.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Evet, evet, yaptınız. Bakın, şimdi, yapıldığını söyleyeceğim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Bakan doğru konuşsun, doğru...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Evet, aynen... Bakın şimdi...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Terbiye hudutları içerisinde konuşsun...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Daha nasıl konuşayım Sayın Ali Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Hayır... Kimse kimsenin sözcüsü değil. O zaman, siz kimin sözcüsüsünüz?!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben, devletin, kamunun...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Ne demek firmanın sözcüsü?! Söyleyemezsiniz...

Sataşma var; söz istiyorum Sayın Başkan. Sözcü olup olmadığımı açıklayacağım.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Şimdi, dinleyin beni, ben sizi dinledim.

Şimdi, burada, altını çizerek bir şey söyleyeceğim. Veziroğlu firması, tek başına kaldığı bu ihaleye geçerli bir teklif veriyor; yani, bir köprü için veriyor, bir de tüp için veriyor. Köprü için verdiği teklifin işletme süresi, görev süresi “onayda işletme süresi dikkate alınacaktır” denilmiş olmasına rağmen, köprüde 34 yıl, tünelde de 33,5 yıldır. Şimdi, kendi yaptıkları işi bana savunduruyorlar. Hale bakın!.. Söylediğim zaman, Ali Bey kızıyor. Ben, sözü size söylemedim; size taviz vermek için söylemiyorum. Buradan, gensoru önergesini ve VİNSAN’ın dava dilekçesini okuyacağım; ikisinin arasında virgül farkı varsa, istediğiniz özrü dileyeceğim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Benden dileyin yeter.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Bunu, getirene söylüyorum. Ben, sözcülük derken, bir şey söylüyorum; lafım size değil. Burada, önümde dilekçe var; VİNSAN’ın dava dilekçesini okuyacağım; meraklıları, buradan, önlerindeki gensoru önergesinden takip ederler ve virgül hatası var derlerse, istenilen cezaya razıyım.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Neyi anlatır ki? Bir şey anlatmaz...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Çok şey anlatır.

Şimdi, bir yere geliyorum. VİNSAN’ın mantığına göre, bugünkü geçiş ücretinden 1 dolardan fazla da VİNSAN’ın o zaman teklif ettiği geçiş parası var; 12 dolar teklif etmiş. Geçiş parasındaki fark, 7 sene de, görev farkından VİNSAN’ın hesabını yaparsanız, bu ihale sonuçlanmış olsa idi, devlet 1 katrilyon lira –onların hesabıyla söylüyorum- zarar görmüş olacaktı. Ama -karayollarında hep olmuştur, daima da olacaktır- karayollarında bütün bu şeylere razı olmayan değerli bürokratlar vardır, vicdanları vardır, memleketi severler. O komisyon diyor ki: “Ben, bu tek adama ihale yapmam, bu tek...” Sonra, yazışmalar sürüyor, diyorlar ki: “İhaleye devam edin.” İhaleye devam edince, bu işin bazı noktalarının fizibl olmadığı, mesela Orhangazi’nin fizibl olmadığı anlaşılıyor “bunların hepsine teklif alamazsınız, bunları parçalayın” diyorlar. Karayolları Genel Müdürlüğü parçalıyor, bu altı müteahhide diyor ki “sizlerden üç ayrı teklif istiyorum; biri tümü için -Dilovası’ndan Orhangazi’ye kadar, köprü veya tünel dahil- ikincisi Dilovası’ndan Yalova’ya kadar, üçüncüsü de Yalova’dan Orhangazi’ye kadar.

Şimdi, burada bir noktaya daha dikkatinizi çekiyorum. Geçen defa sadece bir teklif veren; yani, 1 köprü, 1 tüp için teklif veren VİNSAN Firması, bu davet üzerine 15 ayrı teklif veriyor. Bir firmanın kapalı zarf usulü bir ihalede 15 ayrı teklif verdiğini duyan varsa parmağını kaldırsın. Yani, siz bir ihale yapacaksınız, bir firma 15 zarfla, diğer firmalar 1’er zarfla ihaleye girecek... Böyle bir usül var mı; yok. Yalnız, sadece bu kadar teklif verse bir şey değil.

Sayın Ali Topuz burada dedi ki: “Efendim, teklif bahane edilmesin.” Biz bahane etmiyoruz. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı diyor ki: “Benim Gölcük’te üssüm var, buradan denizaltılarım gelip geçecek. Yarın savaş çıkar bilmem ne yapar, burada bana 35 metre derinlikte 800 metre boyunda asgarî yer temin edececeksiniz” öyle mi; öyle. Peki, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının isteğine uyuluyor.

Şimdi, buyurunuz; bunu, ben yapmadım Sayın Topuz. Bu, VİNSAN BOUYGUER damgalı Tüp Geçit Projesi, burada, kendileri yazmışlar “400 metre mesafede 35 metre” halbuki, bunun, 800 metre mesafede 35 metre olması lazım. Şimdi, siz ya da benden önce Sayın Cevat Ayhan yahut oradaki bakan, bunu görmezlikten gelerek “biz, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacını dinlemeyiz, bu tüp geçiş daha ucuz, daha kısa, bunu, yapacağız” diyebilir miydiniz? Diyemezdiniz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Müzakerelerden sonra...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Oraya geleceğim.

Bakınız, burada köprü -ben uydurmadım bunları, her iki firmanın orjinal çizimleri- buyurunuz, şurada görülüyor. 65 metre gabari ki -Boğaz köprülerinde bile bundan daha uzundur; burası, daha büyük bir köprü, daha geniş bir mesafe- 800 metrede sağlayacağına 400 metrede sağlıyor; şimdi, firma da yaptığı hatayı anlıyor, bakınız, sonra üzerinde BOUYGUER’in damgası bulunmayan, bu defa, sadece VİNSAN’ın kendi damgası bulunan, noterden yeni bir köprü projesi gönderiyor, burada 800 gösteriyor, tüpü değiştiriyor -bakın, yine BOUYGUER’in, yani ortağının damgası yok- yine bir tüp projesi gönderiyor; burada da 800 gösteriyor. Demek ki, firma, yaptığı hatayı anlamış; bunu ne zaman gönderiyor; ihale bittikten 4 ay sonra, yani 2 Nisanda...

Şimdi gelelim işin öbür boyutuna: Ben, 30 Haziranda geldim -size dağıttığım gibi- ihale benden önce sonuçlanmış -yani firma sıralaması sonuçlanmış, birinci AJTC, ikincisi İBKO, üçüncüsü VİNSAN- benim önüme gelmiş; bundan sonraki safha nedir; sözleşme safhası kime gidecek; Danıştaya gidecek.

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Müzakereler?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Müzakereler, teklif sırasında verilir; kanunu iyi okuyun. Teklif sırasında hepsiyle müzakere yapılmıştır. Bakınız, onlara girmedim; vaktim çok dar, önümde çok az bir zaman kaldı. Müzakeler... Bunların hepsine VİNSAN’ın adamları çağırılmıştır, onları söylersem daha başka şey söylerim...

Sayın Candan -çok merak ettiniz- diyor ki, tüm tekliflerinde sübvansiyon talebi vardır, şart vardır, bu 15 teklifin... Kendilerinin ifadesi var bizde, müzakerede; diyor ki “bizim bu şartlarımıza uyulmazsa, yani, Hazine bize bunları yapmazsa, biz, kredi paketi oluşturamayız.” VİNSAN’ın beyanı var dosyada “biz, kredi paketi oluşturamayız, bizim şartlarımızı kabul ederseniz oluşturacağız.” Kendisinin beyanı var.

Kanun diyor ki, “sözleşme görüşmesi birinci gelenle yapılır.” Biz, birinci gelenle sözleşme görüşmesini yaptık, Danıştay’a gönderdik, sözleşmeyi Danıştay yapacak. Eğer, oradan gelen sözleşmeyi birinci imzalamaktan imtina ederse, o zaman ikinciyi çağıracağım. Diyeceğim ki, gel kardeşim buraya, birinci imtina etti, şimdi sen imzala. O da imtina ederse, üçüncüyü çağırmak lazım. Yalnız, burada, üçüncünün noter kanalıyla gönderdiği, yani, ihale açılıp, her şey belli olduktan sonra gönderdiği teklifler geçerli olmadığından -işte sözüm odur- üçüncüyle görüşme yapma imkânı yoktur. Çünkü, üçüncünün, bütün, nasıl ki, baştan 15 teklif... Birincisinde rakipsiz kalacağını anlamış, tek teklif veriyor; 34 yıl... Bu, bu kadar vatanseverdi de, niye o zaman 19 yıl vermemiş?!

Şimdi, ikinci ihalede başkalarının da teklif vereceğini anlayınca, ortalığı karıştırmak, kafaları bulandırmak için 15 teklif veriyor; böyle bir usul yok. Bu bitiyor, noterden, 2 Nisan 1997 -ben daha Bakan değilim- Sayın Cevat Ayhan’a şey gönderiyor, al bunları incele falan diye.

Sayın Ali Topuz’u düzelteyim, görülmekte olan davada, mahkeme, bilirkişi falan tayin etmiş değil. VİNSAN, kendisi gitmiş, birtakım insanları bulmuş, tespit için mahkemede sulh hâkiminden bilirkişi istemiş... O kendi tespiti Sayın Topuz, bizi muhatap alarak, Karayolları olarak, Bakanlık olarak, bizim, taraf olduğumuz davada -Doğru Yol Partisinin sözcüsü de yanlış ifade etti, VİNSAN’ın böyle iddiası var; yalandır- mahkeme, bizden -bu sıralama için yürütmeyi durdurma talebi vardı- dosyaları istedi; gönderdik. Üç defa, idare mahkemesi, yürütmeyi durdurma talebini reddetti, üç defa... Burada duruyor. Bu müteahhit de zaten bana “sen niye acele edip de, bunu Danıştaya gönderip de sözleşme yapıyorsun, bu davayı bekle” diyor. Ben de diyorum ki, kardeşim, her ihalenin sonunda, müteahhit, bir dava açarsa, acaba bu dava şöyle mi olur böyle mi olur diye, Türkiye Cumhuriyeti hiçbir işini, programını yürütmeden bekleyecek mi, böyle şey olur mu?! Yürütmeyi durdurma istemişsin, üç defa reddedilmiş, yolumuza devam ediyoruz. Şimdi, olay bu aşamada. Yani, eğer bu ihaleye...

Şimdi, burada bir komedi var, Doğru Yol Partisi, daha önceki ortağına -kendisinin, hükümette Başbakan olduğu döneme- “vallahi, bizim dönemde bu ihalede 500 trilyonluk Türkiye Cumhuriyetinin en büyük yolsuzluğu yapıldı” diyor; sonra, dönüyor, bunu Refah Partili ortağına söylüyor.(ANAP sıralarından alkışlar) Eğer bu ihalede bu yolsuzluklar yapıldıysa, ben yokum... Ben gelmişim 30 Haziranda, her şey bitmiş... Sayın Cevat Ayhan burada; kendisine sonsuz saygım ve güvenim var; kendisi hayır derse, bir diyeceğim yok; hayır demez. Kendisine, siz bunu bizzat incelemişsiniz, altında imzanız var -işte örneğini dağıttım- sıralamayı onaylamışsınız; benim size güvenim var, bu sıralama doğru mu dedim, kendileri, bana “Yaşar Bey, tamamen doğrudur” dedi. Ben de baktım, devam ettim. Başüstüne, ben de yoluma devam ettim. Veysel Candan çıktı, benim şu anda söylediğimi söyleyemedi bu kürsüden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topçu, lütfen 1 dakika içerisinde toparlayın.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Efendim, çok özür diliyorum, ben beş kişiye cevap veriyorum; sadece 3 dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Süre başladı efendim, lütfen...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sayın Başkanım, konuşmayayım o zaman... 3 dakika...

BAŞKAN – Lütfen efendim...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – İstirham ediyorum efendim... Bakın, bütün arkadaşlarım...

BAŞKAN – Efendim, ilk defa uygulamıyoruz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Efendim, istirham ediyorum, yalvarıyorum size...(DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, efendim...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen birkaç dakika... Sayın Başkanım, 1 dakikada... (DYP sıralarından gürültüler; ANAP sıralarından “verin” sesleri)

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Bakın...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sizi üzmek istemiyorum, tövbeler olsun, kesinlikle... Sizden istirham ediyorum...

BAŞKAN – Yani, ilk defa... Anlıyorum... (ANAP ve FP sıralarından “Sayın Başkan, konuşsun” sesleri) Herkes razı olduğu için 3 dakika eksüre veriyorum.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben burada, Sayın Candan’dan “bu ihalenin önseçimini yapan benim bakanımdır, benim ona güvenim vardır, onun yaptığı iş doğrudur, burada bir suiistimal olamaz” demesini beklerdim. Çıktı, burada lafı geveledi, benim üzerime attı. Sayın Ali Topuz dedi ki, “bunlar diyorlar ki, yahu, sizden evvel bizim hükümet büyük bir yolsuzluk yapmış, böyle bir ihaleyle Türkiye’yi 500 trilyon lira zarara sokmuş.” Sayın Ali Topuz’un söylediğinden o çıkıyor. “Sen niye buna bakmadın, sen bunu niye fark etmedin” diye, şimdi, burada benim hakkımda gensoru veriliyor; sıygaya çekiliyorum. Daha önceki hükümetin yaptığı... Türkiye Cumhuriyetinde, ilk defa, bir grup, kendi hükümetini, 500 trilyon lira Türkiye’yi zarara sokarak, yolsuzluk yapmakla suçluyor. Ben diyorum ki; bunda bu kadar samimiyseniz, o zaman, daha önceki bakanlar -benim bu işte bir dahlim yok, bu işte bir imzam yok, herhangi bir şekilde bu işe katılmış değilim- hakkında bir soruşturma önergesi verin, bu mesele çıksın ortaya.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İptal etseydin o zaman.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Dava dilekçesi ile gensoru önergesi arasında virgül farkı varsa, ben, vereceğiniz her türlü cezaya razıyım; zaman kalmadığı için okuyamıyorum; arkadaşlarım istiyorsa vereceğim. Yani, VİNSAN, bu Mecliste, kendisini savunacak adam buldurmuştur. Sayın Ali Topuz’un demin alındığı sözün esası budur. (ANAP sıralarından alkışlar) Milletin vekilleri, burada, çıkıp firma kavgası yapmaz. Bu Meclis, firma kavgası yapmaktan vazgeçmelidir; işte, bu, firma kavgasıdır.

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Çetelerden bahset, çetelerden...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Şimdi onu da söyleyeyim; oradaki Topçu ben değilim, bir futbolcu. Benim o tür adamlarla ilişkim yoktur. Sayın Nevfel Şahin ile Fazilet Partisi sözcüsü Sayın Konya Milletvekiline söylüyorum; Evcil’i ben tanımam, Çakıcı’yı da tanımam; tanıyan adam buluyorsanız, siz “enişte” dediklerine bakın.

Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cevat Ayhan...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, bürokratların Meclisteki tavırları doğru değil.

BAŞKAN – Anlamıyorum efendim...

ABDULLAH ÖZBEY (Karaman) – Sayın Başkan, bürokratlar burada alkışlayamaz!

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Bürokratlar müdahale edemez! Onların yaptığı terbiyesizlik! (FP sıralarından alkışlar[!])

ABDULLAH ÖZBEY (Karaman) – Dışarıya çıksınlar efendim...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bürokrat arkadaşların alkışladığı yolunda kürsüde bir gözlemimiz yok.

ABDULLAH ÖZBEY (Karaman) – Yalan mı söylüyoruz Sayın Başkan?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşımızın beyanı, bir tokalaşma olayı olduğu yolunda. Görmedik... Bunların olmayacağı, olmaması gerektiği doğrudur. (FP sıralarından gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sizi duymuyoruz Sayın Başkan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, bir şey arz edebilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Bürokratlar için söylediğim sözlerden dolayı “teşekkür ederiz efendim” dediler; bundan ibaret.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Böyle bir usul mü var Sayın Başkan?..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Böyle bir usul var mı?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir şey arz edebilir miyim efendim...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, Sayın Cevat Ayhan’ın ve Sayın Ali Topuz’un bir talepleri var. Onların gereklerini yerine getireceğiz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın biraz önceki söyleyiş tarzına da dikkat buyurmuşsanız, Sayın Bakan “bürokratlar teşekkür etmiş” diyor. Buradaki milletvekili arkadaşlarımız da “böyle bir usul yok, bürokratlar alkış çalamazlar” diyorlar; ama, zatıâliniz müdahale etmiyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – “Teşekkür ederiz” diyorlar, bir şey demiyorlar.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Arkadaşlarımızın müdahalesini nasıl görüyorsunuz Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Sayın Kapusuz... Sayın Kapusuz, karşılıklı konuşmazsanız...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Biz, sizinle konuşuyoruz.

BAŞKAN – Bir dakika... Lütfen, yerinize oturun... Benim de söylediğim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Şu önümüzdeki mikrofonun sesini açabiliyor musunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Açamıyoruz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Konuşulan belli değil, konuşulanı anlama fırsatı yok... Bir yol, bir imkân bulalım efendim...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, benim de söylediğim, bürokrat arkadaşlarımızın, bir işarette, bir müdahalede bulunamayacakları...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bulundular canım.

BAŞKAN – ...ancak, Sayın Bakana yasama çalışmaları sırasında kurmay hizmeti verebilecekleri yolundadır. Ben bunu söyledikten sonra, sanıyorum, sizin tekraren bunu ifade etmenizin de çok anlamı yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, nasıl anlamı yok?!

VI. — SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. — Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Sayın Cevat Ayhan, kürsüye buyurun. Adınız zikredildi, sizden açıklama istendi. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan, tahmin ediyorum 3 dakika içerisinde toparlayabilirsiniz.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; İzmit Körfez Geçiş Projesiyle ilgili olarak, gensoru müzakereleri sırasında, muhtelif hatipler, benim de ismimi zikrederek atıfta bulundukları için, bir tavzihte bulunmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bakanlığım sırasında, 1993’ten beri başlayıp devam eden İzmit Körfez Köprüsüyle ilgili ikinci defa ihale çalışmaları başlatıldı, teklifler alındı, ön değerlendirmeler yapıldı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün komisyonu tarafından sıralama kararı verildi; 30 Nisan 1997’de önüme getirildi.

Karayolları komisyonunun sıralamasında, sıralamaya esas; teknik, hukukî ve malî özellikleri sebebiyle firmalar arasında bir sıralama yapıldı ve ben, bunu imzaladım; ama, ondan sonra -değerli Karayolları mensubu arkadaşlar bilirler; zannederim, Muhterem Bakana da ifade etmişlerdir, edilmiş olması lazım- firmalarla teke tek müzakere safhası başlar; yani, bu yap-işlet-devrette takip edecekleri usul budur; bana da söyledikleri budur. “Hay hay, firmalarla müzakere edin” dedim.

İhale benim dönemimde değildir; yani, işi bağlama, hangi firmanın işi yapacağı, benden sonraki 55 inci Hükümet dönemindedir. Tabiî, birinci firmayla mutabık kalınmazsa, ikinci firmaya geçilir; onunla mutabık kalınmazsa, üçüncü firmaya geçilir ve müzakere edilir; yani, sıralamanın mahiyeti budur.

Değerli Bakanın bir ifadesini de netleştireyim. Kendisi Bakan olduktan sonra -tarihini hatırlamıyorum- kuliste bana rastladığında “biz, sizin bu sıralamaya göre müzakere ettik; birinci firmanın fiyatında, geçiş ücretlerinde değişiklik yaptırdık” dediler. Başka değişiklik var mıydı, hatırlamıyorum; ama, benim hafızamda bu kaldı; bunu ifade ettiler. “Hayırlı olsun” dedim; benim de ifadem budur; yani, meselenin içinde bulunuş tarzım budur. Değerli hatip Ali Topuz Bey de ifade ettiler; sıralama, işi bağlamak demek değildir; müzakereler sırasında ortaya çıkan bir takdirdir, Karayolları Komisyonunun ve Bakanın bir takdiridir. Tabiî, yargıya da intikal ettiğine göre, Türkiye’de bu iş bu kadar da çalkalandığına göre, belki -tabiî, bu, benim şeyimde; ama, temenni olarak ifade ediyorum- meseleyi tehir edip, yargıda neticelenmesini beklemekte fayda vardır. Zira, yargı değişik bir karar verirse, halen yapılmış olan ihaleye ters bir...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen toparlayın.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

...değişik bir karar verirse, ileride telafisi mümkün olmayan hukukî ve malî sıkıntılar çıkar. Devletin ihalelerinde bu tip hadiseler geçmişte olmuştur. Benim de tavsiyem, yer teslimi ve ihalenin, inşaatın başlamasını geçiştirmek, yargıyı beklemekte fayda var.

Hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Sayın Topuz, bir şirketin sözcülüğünü yapma yolunda bir ithamda kaldınız...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkanım, hayır... “Size demiyorum” dedim.

BAŞKAN – Efendim, o diyalogda benim anladığım da o oldu, izin verirseniz...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Hayır “size demiyorum” dedim...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Kime dediniz peki Sayın Bakan?!.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Öyle şey yok... Öyle şey yok... Bırak, söyledin; şimdi, geri alıyorsun...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Hayır efendim, tekrar söylüyorum; onun için söz aldıysa... Kesinlikle... Ali Topuz’a öyle bir şey söylemedim. Ben söyledim, dedim ki “dava dilekçesi ile şey birbirine karışmış...”

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

Sayın Topuz, ben de doğrudan muhatap olduğunuz için öyle anlamıştım; ama, Sayın Bakan, size böyle bir şey yöneltmediğini söylüyor. Acaba, amaca uygun mu?

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Eğer, kendisi beni kastetmediğini söylüyorsa, ben, ısrar etmeyeceğim. Eğer, gensoru açılırsa, ikinci konuşmada söylediklerinin yanlışlıklarını ortaya çıkaracağım.

BAŞKAN – Kendileri çok açık olarak sizi kastetmediğini beyan ediyorlar efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Hayır efendim, size söylemedim; dilekçe ile gensoru birbirine...

BAŞKAN – Sayın Topçu, lütfen...

ALİ TOPUZ (İstanbul) – Peki efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, hiçbir tereddüdünüz olmasın. Sayın bürokratların alkış eylemini görmedik; görseydik, yapacağımız işlem... (DYP sıralarından “Biz gördük” sesleri)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, milletvekiline inanmıyor musunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ne diyeceğimi dinlemeden niçin tepki gösteriyorsunuz.

Efendim, arkadaşlarıma da sordum. Burada, şu oluyor, bu oluyor diyen herkese göre işlem yapamayız; bizim somut olarak görmemiz lazım. Herhangi bir alkış görseydik, İçtüzüğümüzün amir hükmünü uygulardım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Kendilerine sor.

BAŞKAN – Efendim, kendileri de bir açıklama getirdiler. Yani, siz de... Bu taraftan gelen seslere bir cevap vermek istiyorum. Oradaki arkadaşlarımız uyarmadan sesiniz çıkmıyordu. Lütfen, germeyelim ortalığı.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Kars Milletvekili Sabri Güner ve 26 Arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi İhalesinde Mevzuata Aykırı Davranmak Suretiyle Usulsüzlük Yaptığı ve Devleti Zarara Uğrattığı İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu Hakkında Gensoru Açılmasına İlişkin Önergesi (11/18) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım. Yalnız, bu konuda, biliyorsunuz, Anayasamızın 96 ncı maddesi ve İçtüzüğümüzün 146 ncı maddesi, kararların salt çoğunlukla alınmasını öngörüyor ve İçtüzüğümüzün 146 ncı maddesi, toplantıda bulunup da oy kullanmayanların yetersayıya dahil edilmelerini öngörüyor. (FP sıralarından “CHP kaçıyor” sesleri; alkışlar[!]) Bu koşullarda, eğer Genel Kurul salonunda toplantıya katılıp da oy kullanmayan olur ise, onları toplantı yetersayısına dahil edeceğiz. Oy kullanmayanların tespitinde bir zorluk çekmemiz halinde, kimlerin çekimser olduğunu da kendilerine sormak durumunda kalacağız.

Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler... Sayın milletvekilleri, lütfen, kimse ayakta kalmasın. Boş yerlerimiz var... (DYP sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen, sayım problemi çıkarmayalım.

Ayaktakileri saymayacağız sayın milletvekilleri... Buyurun...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Olur mu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sağlıklı sayamıyoruz efendim. Lütfen oturun...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, yer yok.

BAŞKAN –Var efendim.

Efendim, tereddüt olmasın diye, Başkan, Genel Kurul salonunu ikiye ayırabilir. Lütfen, oturmanızı istirham ediyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – O kadar yer yok ki, nereye otursun?

BAŞKAN – Oturun...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Niye CHP’lilerin yerine otursun efendim!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yani, bunu problem yapmayın; arkadaşlar sayamıyor. Lütfen oturun!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, salon o kadar kötü hazırlanmış ki, sesimiz bile duyulmuyor.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Salondaki oturuş şekli yeniden ele alınmalı. Burası bize tahsis edildiğine göre, sayımız kadar yer verilsin.

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Ayakta kalmayalım...

Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmiştir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Gensorunun görüşme günü Danışma Kurulunca tespit edilerek, daha sonra onayınıza sunulacaktır.

IV. – ÖNERİLER (Devam)

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)

1. – (9/29), (9/31) ve (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, gündemimize devam etmeden önce, biraz önce okunan ve görüşme günü belli olan Meclis soruşturması önergeleriyle ilgili söz alma konusunda yaptığımız kura çekiminin sonuçlarını bildiriyorum:

Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara hakkındaki (9/29) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi için Doğru Yol Partisinden 10 sayın üye, Anavatan Partisinden 10 sayın üye söz talebinde bulunmuştur.

Çekilen kura sonucuna göre belirlenen ilk 3 üye:

1. Iğdır Milletvekili Şamil Ayrım.

2. Muğla Milletvekili İrfettin Akar.

3. Rize Milletvekili Ahmet Kabil.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Necati Çelik hakkındaki (9/31) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi için Demokratik Sol Partiden 10, Cumhuriyet Halk Partisinden 3, Fazilet Partisinden 10, Doğru Yol Partisinden 10 üye söz talebinde bulunmuştur.

Çekilen kura sonucuna göre belirlenen ilk 3 üye:

1. Niğde Milletvekili Doğan Baran.

2. Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan.

3. Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu.

Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet Bakanı Işın Çelebi haklarındaki (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi, Anavatan Partisinden 10, Doğru Yol Partisinden 10 üyenin söz talebine konu olmuştur.

Çekilen kura sonucuna göre belirlenen ilk 3 üye:

1. Giresun Milletvekili Yavuz Köymen.

2. Ankara Milletveki Saffet Arıkan Bedük.

3. İstanbul Milletvekili Refik Aras.

V. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 71 Arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğini 1050 Sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci Maddesine Aykırı Bir Şekilde Harcamak Suretiyle Hazineyi Zarara Uğratarak Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye Eski Bakanı İsmet Attila Haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/27)

BAŞKAN – Şimdi, Genel Kurulun 01.10.1998 tarihli 1 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın 2 nci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 71 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğini 1050 Sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı bir şekilde harcamak suretiyle Hazineyi zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine; şahısları adına 3 üyeye ve son olarak da, haklarında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila’ya söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10’ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 8.7.1998 tarihli 118 inci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak, sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşeceğimiz bu Meclis soruşturması önergesi üzerinde söz alan üyeler, Genel Kurulun 1.10.1998 tarihli 1 inci Birleşiminde belirtildiği üzere, grup başkanvekillerince aynı gün saat 18.00’e kadar Başkanlığımıza bildirilen 10 Anavatan Partili ve 10 Doğru Yol Partili üye arasından kurayla belirlenmiştir.

Şimdi, yapılan devirler sonucu, ilk üç sırayı okuyorum: Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Nevşehir Milletvekili Abdulkadir Baş, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam.

İlk söz, önerge sahibi olarak, Sayın Halit Dumankaya’nın.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, bizleri, televizyonları başında izleyen aziz vatandaşlarım; eski Başbakan Sayın Tansu Çİller hakkında, örtülü ödenekten yapılan yolsuzluklarla ilgili olarak vermiş olduğumuz soruşturma önergesi üzerinde, önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, seçim meydanlarında, her parti ve onun lideri, “temiz toplum” diye halktan oy istemişlerdir. Bu, temiz toplum diye oy isteyenler arasında Sayın Tansu Çiller de bulunmaktadır.

Hakkında soruşturma önergesi verdiğimiz Çiller’in örtülü ödenekteki yolsuzluğu, artık, bir iddia değil, bir gazete haberi değil, mahkeme kararıyla kesinleşmiştir. Verdiğimiz soruşturma önergesi, Sayın Çiller tarafından, o günün parasıyla yirmi günde örtülü ödenekten harcanan 500 milyar; bugünün parasıyla, 3 trilyonun hesabının soruşturulması değildir. Verdiğimiz soruşturma önergesi, başbakanlığı Sayın Mesut Yılmaz’a devredeceği günün akşamı, gece banka açtırılarak çekilen, o günün parasıyla 65 milyar liranın hesabının soruşturulması için verilmemiştir. Bu soruşturma önergesini, bir dolandırıcıya örtülü ödenekten iki taksit halinde verilen milyarlarca liranın hesabını sormak için vermiş bulunuyoruz.

Bu dolandırıcılar, Başbakanlıktan, bu parayı, zorla, baskınla, topla, tüfekle almamışlardır; bu parayı, onlara, kendi rızasıyla, birileri vermiştir. Bu parayı aldıklarında, bu kişiler, dörder yıl cezaya çarptırılmışlardır.

Şimdi bu parayı verenler, Mecliste dokunulmazlık zırhına bürünmüş olarak, ellerini kollarını sallayarak gezmektedir. Dönemin Başbakanı Sayın Çiller, yasaları hiçe sayarak, bir dolandırıcıya, Hazinenin milyarlarını veriyor, yasalara aykırı olarak veriyor; soruşturulmasına gelince, çiğnediği yasaya sığınarak “örtülü ödeneğin hesabı soruşturulmaz” diyor.

Değerli milletvekilleri, kanunda, örtülü ödenek soruşturulmaz diye bir hüküm ve kaide yoktur; yasalara aykırı her uygulama, her davranış soruşturulur. Bu konuda arkadaşlarımızca daha önce de bir soruşturma önergesi verilmiş ve iktidar ortaklarının çoğunluk oylarıyla reddedilmiştir. DYP Grup Başkanvekillerinin imzalarını taşıyan ve odalarımıza gönderilen yazılar, bu soruşturmanın tekrar açılamayacağı iddialarını taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, reddedilen o soruşturma önergesinden sonra yeni bir durum ortaya çıkmıştır: Artık elimizde, örtülü ödenek yolsuzluğuyla ilgili olarak kesinleşen ve parayı alanları mahkûm eden bir mahkeme kararı vardır. Örtülü ödenek yolsuzluğuyla ilgili olarak, savcılık, Sayın Çiller’le ilgili olarak takipsizlik kararı vermiştir. Savcılığın verdiği takipsizlik kararında, Sayın Çiller’in suçsuz olduğu yazılmamaktadır; ne yazılmaktadır; Sayın Çiller, Başbakandır, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanıdır, o nedenle, bunun hakkında Meclis karar verecektir ve Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, temiz toplum özleminde olan halkımıza karşı sorumluluğumuz vardır. Eğer bizler, çeşitli nedenlerle örtülü ödenek soruşturmasını açmazsak, halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız ve hem de bu Yüce Meclisi töhmet altında bırakmış oluruz. O nedenledir ki, biz, bu soruşturma önergesini, halkımıza olan sorumluluğumuzun bir sonucu olarak yeterli imzayla Başkanlığa verdik.

Değerli milletvekilleri, Anayasa ve İçtüzüğümüze uygun olarak arkadaşlarımla birlikte, yeterli imzayla verdiğimiz bu önerge Sayın Tansu Çiller üzerinde panik yarattı. Bu soruşturma önergesinin Genel Kurulda görüşülmemesi için çeşitli varsayımlara başvurdular. Sayın Meclis Başkanımızın Ankara dışında bulunduğu bir sırada Meclis Başkanlığına vekâlet eden DYP’li Meclis Başkanvekili Sayın Kamer Genç, hiçbir gerekçeye dayanmadan, yasalara aykırı olarak, soruşturma önergemi Genel Kurula indireceği yerde, tarafıma iade etmiştir.

Değerli milletvekilleri, böyle bir olay Meclis tarihinde eşine rastlanmayan bir olaydır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın kendisine emanet ettiği vekâlet müessesesi, DYP’li Başkanvekili Sayın Kamer Genç tarafından kötü niyetli olarak kullanılmış ve vekâlet müessesesi zedelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, Meclis Başkanlığına vekâlet eden DYP’li Sayın Kamer Genç, Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller’i kurtarmak için yasalara ve Meclis İçtüzüğüne aykırı olan bir yol denemiş ve Meclis Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünün karşı çıkmasına rağmen, önergem bana iade edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, bu gibi konular hep Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. Yasalara aykırı olan bu iade işlemini Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü imza etmemiş ve kaydına almamıştır.

Aynı şekilde, Özel Kalem Müdürüne gitmiştir. Özel Kalem Müdürü, Meclis Başkanının uçakla Ankara’ya gelmekte olduğunu kendisine söylemiş ve Meclis Başkanını karşılamaya gitmiştir. Bunu fırsat bilen Sayın Genç, oradaki memurlara baskı yaparak bu önergeyi tarafıma iade etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, biz, buna itiraz ettik. İtirazımız incelendi, bundan önceki olaylar da vardı ve soruşturma önergemiz kabul edildi.

Üç DYP’li Grup Başkanvekilinin hazırladıkları bir yazıya, mahallî mahkemenin verdiği yargı kararına Yargıtay 6. Hukuk Dairesinde eklenen “yasa maddesinde öngörülen haksız menfaatın hangi amaç ileri sürülerek sağlandığı dosya içeriğine göre kesinlikle tespit edilememiştir” cümlesinin yazılması bir zorlama gereğidir. Bu cümleden, bilfarz kabul etsek dahi, karşı tarafa bir haksız menfaat sağlanmış olduğu, haksız menfaatın, örtülü ödeneği harcama yetkisi olanların sağladığı ödemenin Hazineyi zarara uğrattığı kabul edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, 6. Dairede muhalefet şerhi veren Şener Güngör bakın ne diyor: “Yüksek 6. Ceza Dairesi, itiraza konu edilen kararın, dosyanın müdahili olan Hazinenin veya sanıkların gerekçeye yönelik bir itirazları bulunmadığı aşamada ‘haksız menfaatın hangi amaç ileri sürülerek sağlandığı dosya içeriğine göre kesinlikle tespit edilememiş ise de’ sözcüğü konularak, mahallî mahkemenin oluşan kanıtlara, hükme uygun oluşturduğu mahkûmiyet gerekçesini sakatlamıştır.” Demek ki, bu karar, bu cümle buraya zorla yazdırılmıştır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yargıya hakaret ediyor Sayın Başkan.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, örtülü ödenek, devletin harcamalarını düzenleyen temel yasa olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Yasasının 77 nci maddesiyle düzenlenmiştir. Yasanın bu maddesiyle, örtülü ödenekten Başbakana harcama yetkisi verilirken, keyfî harcamaları yasaklamıştır. Kanun, örtülü ödeneğin harcanacağı yerleri belirlerken, harcanmayacağı yerleri de belirlemiştir. Örtülü ödenek, başbakanların şahsî ve aile efradına harcanamaz; siyasî partilerin propagandalarına, merkez ve taşra teşkilatlarına da harcanmaları kanunen yasaklanmıştır. Yine, yasa “Devlet bütçesinin başka bir bölümünden açıkça yapılmasına imkân olan, gerek devletin yüksek güvenliği ve gerekse menfaatı için ve gerekse hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler için gizlilik gerektirmeyen yerlere de harcanamaz” diyor; yani, özellikle, gizlilik gerektirecektir.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, konuşma süresi 20 dakika mıdır, 10 dakika mıdır?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Başbakanın, örtülü ödeneği harcamanın...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, şuradaki süreye bakıyorum.

BAŞKAN – Efendim, şu an otomatik ayarlayamıyor, bir program sorunu var. Sizin kendinizi 10 dakikaya göre ayarlamanız lazım.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – 12 dakika oldu Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, 20 dakikadan başladık; onun için, lütfen, konuşmanızı 1 dakika içinde tamamlayın.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Ben arkama, süreyi gösteren panoya bakıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen bu tarafa bakıyorsun, nasıl arkaya bakarsın, arkanda gözün mü var; yok...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Size ne, istediği yere bakar, Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, arkasında gözü varsa, oraya bakar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dumankaya.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, burada şunu belirtmek istiyorum. Bu örtülü ödeneği harcama konusunda Maliye Bakanının da imzasının olması lazım; yani, bunun harcandığı yerleri bilmemesi... Fezlekeye imzası olması lazım; o nedenle, Maliye Bakanını buraya ilave etmişiz.

Değerli milletvekilleri, 10 dakikada bu dosyaları anlatmak mümkün değildir; ama, son olarak bir konuya değinmek istiyorum ki, burada biraz önce konuşan Doğru Yol Partili milletvekilleri, çetelerden, yolsuzluklardan bahsetti, halbuki, biz o çeteleri, sizin mantar gibi bıraktığınız çeteleri topluyoruz...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Özel uçakla geliyor hepsi!...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – ...yolsuzlukların üzerine gidiyoruz... Buna Flash Televizyonu çetesi de dahil. O çetede sıvacıları alıp getirdiniz, bir Yönetim Kurulu üyeniz şu anda içeridedir, mahkemesi devam etmektedir.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan.... Sayın Başkan...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Zaten konuşacaksınız...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sataşmaya karşı da cevap verme hakkımız var.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Konuşmanızda cevap verirsiniz.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sataşma ayrı bir olay.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, bırakın da onu Sayın Başkan takdir etsin. Sayın Başkan, onu takdirden aciz değil herhalde değil mi?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkanım, şahsı adına konuşan Sayın Dumankaya...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, önerge sahibi olarak konuştu.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Ama, önerge sahibi de yine şahsı adına konuşuyor; çünkü, önergede her imza ayrı ayrı şahıstır efendim.

Sayın Dumankaya konuşmasında birtakım elfazda bulundu. Bu, hem Doğru Yol Partisine karşı yapılmış, iftira niteliği taşıyan birtakım cümleleri ihtiva etmektedir hem de hukuka ve yargıya karşı hakaret ihtiva eden cümleleri ihtiva etmektedir. Bu nedenle, müsaade ederseniz yerimden ifade etmeye çalışayım.

Zorla verilmiş hiçbir yargı kararından bahsetmek mümkün değildir, olamaz.

BAŞKAN – Sayın Güven bir dakika... Ben talebinizi aldım.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Kaldı ki, tabiî, Sayın Dumankaya hukuktan bihaber ve nasibini almadığı için, 6 ncı Hukuku, 6 ncı Cezayı, Ceza Genel Kurulunu karıştırmıştır.

BAŞKAN – Sayın Güven, talebinizi aldım. Bir dakikanızı istirham edeceğim.

VI. — SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorsunuz, bizlerin söz hakkımız...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşma var efendim.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Sayın Güven’e cevabımı vereyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bana dedi ki: “Emanet edilen Başkanvekilliğini kötüye kullandı.” Ben onu cevaplandırmak zorundayım.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika... Sayın Güven’e cevap vereyim.

Sayın Güven, yargıya sataşmayla ilgili -eski, saygın bir yargı mensubu olmanıza rağmen- burada, İçtüzüğümüzdeki şahsî sataşma hükümlerine göre, yargıya sataşma gerekçesiyle cevap hakkı veremem. Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilisiniz; ama, Sayın Bedük...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Şahsım adına konuşacağım.

BAŞKAN – Biliyorum efendim.

Eğer, uygun görürseniz, bu konuda, Sayın Bedük konuştuktan sonra talebinizi ayrıca değerlendirelim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Ayrı değerlendireceğinizi söylüyorsanız, Sayın Bedük konuşsun, ondan sonra gerekirse ben de söz isteyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Bedük konuştuktan sonra belki hepimiz tatmin olacağız efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorum; yani, geleceğim.

Başkanlığa vekâlet ettiğiniz dönem itibariyle, bu suçlamayla ilgili, lütfen, üç dakika içinde buna, kürsüden istiyorsanız, yanıtınızı verin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, eğer uygun görürseniz, belki başka bir arkadaş da aynı konuda sataşma yapar, ondan sonra cevap vereyim... (Gülüşmeler)

Peki, şimdi cevap vereyim.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, bu salonumuzun Türk Milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve halkımıza yararlı bir salon olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi yüce bir Meclistir. Bakın, burası büyük bir kurum. Bu kurumun işlemlerini, icraatlarını, geleceğe ışık tutacak bir düzeyde kullanmak zorundayız.

Şimdi, Sayın Tansu Çiller hakkında örtülü ödenekle ilgili olarak verilen önergeyi –benim Meclis Başkanına vekâlet ettiğim bir sırada– ya gündeme koymak zorundaydım ya da bir işleme tabi tutmak zorundaydım.

Ben, Danıştayda onsekiz sene hâkimlik ve savcılık yapmış ve Danıştaydaki ta 1966’lardaki kararlarıyla, orada tesis ettiği içtihatlarıyla bugün Danıştayda hâkimlik yapan, özellikle taşrada hâkimlik yapan insanlara idarî yargıda içtihat tesis edebilecek nitelik ve içerikte kararlar tesis etmiş bir insanım.

Şimdi, Halit Dumankaya gibi, gelmiş, ticaretten başka kafası bir şeye ermeyen, getirip otoyolun göbeğine 300-500 milyarlık binasını kuran ve Kartal’da...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, size yakışmıyor bunlar!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika...Bir dakika efendim...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Size yakışmıyor böyle şeyler, çok ayıp oluyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Belediye meclis üyesi görevindeyken, getirip Kartal İstasyonuna bina kuran, otoyolun kavşağına büyük apartmanlar kuran bir kişi tabiî menfaatını düşünür.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Doğrusu öyle değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben hukukçu bir insanım. Benim hukuk anlayışıma göre, biz, öyle işlemler tesis etmeliyiz ki, burada herkes bunun karşısında şapka çıkarmalıdır.

Şimdi, olay nedir? Sayın Tansu Çiller hakkında örtülü ödenekle ilgili olarak verilen önerge, daha önce Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşları tarafından Genel Kurulda verilmiş ve bu Yüce Genel Kurul bunu reddetmiştir. Arkasından Yargıtay bir karar vermiştir. Yargıtay burada “olayda bir suç unsuru yok” demiştir.

Şimdi, bizim İçtüzüğe ve Anayasaya göre olayı incelediğiniz zaman, ben burada şekil unsuru görmedim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, şekil unsuru olmayan bir soruşturma önergesini işleme koyamaz. Bence, burada şekil unsuru şu: Soruşturma önergesinde, hangi kanunun hangi maddesine açıkça aykırı olduğunun belirtilmesi; yani, suç unsurunun, hangi kanunun hangi maddesine aykırı olduğunun belirtilmesi lazım. Olayda Yargıtay 6. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulu bir karar vermiş. Burada hangi amaçla bu paranın verildiği konusunda bir işlem yok ve ceza yok diyor. Dolayısıyla, suç unsuru yok; yani, yargı kararında, en yüce yargı kararında burada bir suç unsuru olmadığı belirtildiğine göre...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

KAMER GENÇ (Devamla) – ...ortada soruşturma önergesi niteliğinde bir önerge yok. Dolayısıyla...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, şimdi...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika... Bir dinleyin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Siz, burada, karar verme merciinde değilsiniz; siz, burada, sataşmadan söz aldınız.

BAŞKAN – Sayın Güney...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hem arkadaşımıza hakaret ettiniz hem de burada yorum yapıyorsunuz; lütfen, sataşmaya cevap verin!..

BAŞKAN – Sayın Güney... Sayın Güney, lüften...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, tatil edin lütfen; böyle şey olur mu?!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, burada, Meclis Başkanına vekâlet eden...

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen...

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yorum yapıyor_ Olur mu öyle şey! Sataşmadan dolayı söz aldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Müdahale ediyor...

BAŞKAN – Müdahale etmediler; süre bittiği zaman müdahale ettiler efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – O zaman, cümlemi tamamlayayım efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç... Lütfen, istirham ediyorum...

KAMER GENÇ (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım efendim.

Şimdi, Meclis Başkanına vekâlet eden vekil, Başkanın yetkilerine sahiptir. Ben, bu önergeyi reddetmişim; bu önerge reddedildikten sonra, yeniden bir önerge verilmesi lazım. Aksi takdirde, buna birtakım insanlar itiraz etmişler -30 kişi- önergenin de yenilenmesi için 55 imza var; burada da büyük bir hata var; dolayısıyla, bu soruşturma önergesi usulüne göre verilmemiştir.

BAŞKAN – Sayın Genç, Meclis Başkanına cevap hakkı doğuracak bir ifadede bulunmayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir usul tespit edilmesi...

BAŞKAN – Sayın Genç, mikrofon kapalı... Lüften!..

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın...

BAŞKAN – Sayın Genç, lüften!.. Lütfen!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yanlış verilen bir kararı düzeltmişler.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben amacımı anlatamadım.

BAŞKAN – Ama, şu an Meclis Başkanının bir işlemini yargılamaya başladınız cevap hakkını kullanmanın ötesinde.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, ben de Meclis Başkanlığına vekâlet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, vekâletinizle ilgili işleminizi anlattınız; ama, şu an, vekâlet sonrasında Meclis Başkanının tasarrufunu eleştirmeye başladınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Usule aykırı...

BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz Sayın Genç!

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada önergeyi işleme almamamız ve tartışmamız...

BAŞKAN – Sayın Genç, mikrofon kapalı; lütfen yerinize oturur musunuz!..

KAMER GENÇ (Devamla) – Geçmişte oldu...

BAŞKAN – Sayın Genç!.. Sayın Genç, lütfen yerinize geçer misiniz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, ama, bakın, ben meramımı anlatamadım.

BAŞKAN – Sayın Genç, siz, bugüne kadar, sataşmada, meramını anlatmak için kime 3 dakikadan fazla söz verdiniz ki?!

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Arkadaşımıza iftira edinceye kadar, anlatsaydın!..

BAŞKAN – Sayın Bedük, buyurun lütfen. (DYP sıralarından alkışlar)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika.. Sonra alacağım efendim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bana ağır ithamlarda bulunmuştur; dolayısıyla, zabıtları getirip bakarsanız şey yapacağız...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yolsuzluk ithamında bulunmuştur. Hiç yakışıyor mu?!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Otoyolun başına getirip apartman kurmadın mı?!

BAŞKAN – Sayın Dumankaya... Sayın Genç... Lütfen, yerinizden karşılıklı konuşmayın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O apartmanın fotoğrafını getirip burada gösteririm.

BAŞKAN – Sayın Genç... Lütfen...

V. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 71 Arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğini 1050 Sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci Maddesine Aykırı Bir Şekilde Harcamak Suretiyle Hazineyi Zarara Uğratarak Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye Eski Bakanı İsmet Attila Haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/27) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Bedük, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık örtülü ödeneğinden kanuna aykırı şekilde harcama yapıldığı iddiasıyla eski Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya ve arkadaşları tarafından verilmiş olan soruşturma önergesiyle ilgili şahsî görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hatırlanacağı üzere, aynı konuda, daha önce İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşları tarafından verilen (9/8) esas numaralı Meclis soruşturma önergesi görüşülmüş ve 19.6.1996 tarihinde, 64 üncü Birleşimde reddedilmiştir. Şimdi, aynı konu, yeni bir soruşturma önergesiyle Yüce Meclisin önüne getirilmeye çalışılmaktadır. Oysa, Anayasamızın 138 inci maddesinde ve diğer maddelerinde de ifade edildiği üzere, Yüce Meclisin kabul etmiş olduğu kararların -bu önergenin- kesin hüküm engeli sebebiyle, hukuken, yeniden görüşülmesi mümkün değildir; çünkü, (9/8) esas numaralı Meclis soruşturma önergesinin reddi hakkındaki Meclis kararıyla, bu konu da, kesin hüküm altına alınmıştır.

Yeni verilen soruşturma önergesinde, kesin hüküm engelini bertaraf etmek üzere, örtülü ödeneği dolandırdığı iddia edilen Selçuk Parsadan ve arkadaşları hakkında verilen ve kesinleşen mahkûmiyet kararı, bir yeni vakıa olarak ortaya atılmaya çalışılmaktadır. Oysa, söz konusu karar incelendiğinde, bu karar, eski Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller ile Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasını mümkün kılacak bir niteliğe sahip değildir. Şöyle ki, her şeyden önce, ne Sayın Çiller’in ne Sayın Attila’nın, söz konusu ceza davasında, ne tanık ne mağdur ve ne de bir sanık olarak ifadeleri alınmıştır.

İkincisi, Sayın Halit Dumankaya ve arkadaşları tarafından verilen soruşturma önergesinde, örtülü ödeneğin amacı dışında kullanıldığı mahkeme kararıyla sabit olduğu iddia edilerek, bu kararla ortaya çıkan adlî gerçek çarpıtılmıştır. Bakın, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin kararı elimde ve “Yasa maddesinde öngörülen haksız menfaatın hangi amaç ileri sürülerek sağlandığı dosya içeriğine göre kesinlikle tespit edilmemiş ise de” diyor ve dolayısıyla sanıkları doğrudan doğruya dolandırıcılıktan dolayı mahkûm ediyor ve burada oybirliği kararı var, burada muhalefet şerhi yok -işte, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin kararı elimde- ve bu karar, 6. Ceza Dairesinin vermiş olduğu karar, Ceza Genel Kurulunda onanıyor. Ceza Genel Kurulundaki bir başka üyenin beyanına atıf yapıyor; ama koskoca bir Yargıtay kararına, Ceza Genel Kurulu kararına ve Yargıtay 6. Ceza Dairesinin vermiş olduğu karara itibar etmiyor arkadaşımız. Fevkalade tehlikeli bir şekilde yargıya bir saygısızlık söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere, Yargıtayın kesin hüküm halini almış olan bu kararında Sayın Tansu Çiller’in partisine oy sağlamak veya bir başka maksatla, seçim ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla kullanıldığına dair bir hüküm yok. Bir yanlışlık yapılmasın. Yine, bir siyasî toplum mühendisliğinin ortaya attığı bir projeyi uygulamaya kalkmayın; yazık olur!

O halde, bakın, şimdi size şunu açıklayayım: 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde düzenlenmiş bulunan örtülü ödeneğin, bu maddede yasaklanan amaçlar için sarf edildiğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü, Yargıtayın kesinleşen kararı, bu yöndeki iddiayı kesin olarak reddetmiştir; yani örtülü ödenekten yapılacak olan harcamaları düzenleyen özel norma aykırı bir durumun söz konusu olmadığı kesin olarak ortaya çıkmış, bir hükme bağlanmıştır. Anayasanın 138 inci maddesine göre yargı kararlarına yasama ve yürütme organının uyma zorunluluğu vardır, saygı gösterme zorunluluğu vardır. Siz kalkıp da ikide bir yeni önergeler getirmek suretiyle Yargıtayın vermiş olduğu bir kararı ortadan kaldırmaya yönelik bir davranışı sergileyemezsiniz; Anayasayı çiğnemiş olursunuz.

Yine, şunu açıklıkla ifade edeyim; Sayın Çiller ve İsmet Attila’nın, söz konusu dolandırıcılık fiilinin yol açabileceği herhangi bir suçu işlemeleri hukuken de mümkün değildir. Soruşturma önergesindeki isnat, Sayın Çiller ve Sayın Attila’nın, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinde yazılı görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri yolundadır.

Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinde yazılı “görevi kötüye kullanma” ve 230 uncu maddesindeki “görevi ihmal” suçlarında kasıt unsuru aranır, kasıt yoksa, bu fiilden dolayı kimseyi suçlayamazsınız.

Bilindiği üzere, hukuka aykırı bir fiilin bilerek veya istenerek işlenmesine “kasıt” denir, kasıt. Kastın ne olduğunu bilin_

Dolandırıcılık nedir?..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hazinenin parasını dağıt...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Dolandırıcılık, karşı tarafın hulus ve saffetinden istifade etmek suretiyle, onu yanlış yönlendirerek ondan menfaat sağlamaktır. Dolandırıcılığın tarifi budur. İnceleyin, görün, orada, kesinlikle, hiçbir surette bir kasıt bulamazsınız.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hazinenin parasını kim verecek hazineye?..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Dolandırıcılık suçu mademki kesinleşmiş, o zaman, buradaki ana hüküm şudur; yani, öbür tarafın, karşı tarafın kastı yoktur, bilerek veya isteyerek yapmamıştır diye, açık olarak bunu kabul etmek durumundasınız.

Kusurun ikinci türü taksirdir. Kastî suçlar olduğu için, bunlar taksirle işlenemez suçlardır diyoruz size.

Netice olarak, soruşturma önergesinde, Sayın Çiller ve Sayın Attila’ya isnat edilen fiilin belirtilen suçları oluşturması gerek hukuka aykırılık unsurunun ve gerekse manevî unsurun oluşmaması sebebiyle mümkün değildir. Yanlışlık yapmayın, gelecekte bazı kapıları tekrar açarsınız, buradan herkesin girmesine neden olursunuz.

Yargıtay kararından çıkan sonuç şudur: Bu karara dayanarak, eski Başbakan Çiller ve Maliye eski Bakanı Attila hakkında ikinci kez Meclis soruşturması açılıyor ve ona neden olunuyor. Siyasî etiği bir tarafa bırakalım, burada, ya bir hukuk tanımazlık vardır ya da bir hukuk bilmemezlik vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Selçuk Parsadan ve arkadaşları hakkında açılan davada, Yargıtayın verdiği karar, belli bazı medya grubunda “bir hukuk rezaleti” şeklinde tarif edildi. Şimdi, o medya grubuna sesleniyoruz: Eğer, gerçekten ortada bir rezalet söz konusu ise ve bu anlamda da ifade ediliyorsa, Parsadan davası, başından sonuna kadar dikkatlice hazırlanmış bir siyasî komplonun izlerini adım adım taşımaktadır; inceleyin, bakın_

Aslında, Yargıtayın verdiği karar, bir yerde, hukukun daha fazla çiğnenmesini önlemiştir. Hukuku ve adaleti, siyasetin acımasız aracı olarak kullananların, hukuku siyasallaştıranların, gerçeğin dersini alamadıkları görülüyor. Adalet üstünde kurulan siyaset mühendislerinin hesapları, bir falcının kurgusundan daha zayıf çıkmıştır. Çiller üzerinde kurulan imha hayalleri bir testi gibi kırılıyor ve testinin içerisindeki o kirli su, maalesef, kendilerine dönüyor. Ürettiğiniz silahlar sizi vuruyor sizi... (DYP sıralarından alkışlar) Kurduğunuz tuzaklar sizi avlıyor. Siyaseti, temizlik perdesi altında, kavganın, kirliliğin aracı olmaktan çıkaralım. Büyük millet, merkez partilerin aşiret savaşlarına son verilmesini istiyor ve gerçek gücün Meclise bırakılmasını istiyor. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bakın, özellikle altını çizerek belirtiyorum, şu andaki Sayın Başbakanımız, Sayın Elkatmış’ın ve Sayın Şener’in sormuş olduğu soruya, örtülü ödenekle ilgili soru sorulamayacağını ve bu konuda hiçbir cevap verilemeyeceğini, net ve açık olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirmiştir. Halbuki, biraz evvel, Sayın Dumankaya, bunun mutlak surette açıklanması gerektiğini söylüyor. Gelin, Sayın Dumankaya, yapmayın bunu_ Yani, Çiller olduğu zaman bunu gelip söylüyorsunuz, kabul etmiyorsunuz; ama, Sayın Yılmaz, bunu, resmen, yazılı olarak açıklıyor. Böylesine peşin hükümlü hareket etmeyin.

Size bir şey daha açıklayayım: Başbakanlığa tahsis edilen bu yılki ödenek, geçmiş ödenekten 28 kat daha fazladır. Bunların soruları sorulur, sorulur; ama, biraz evvel söylediğim gibi, Başbakanımız Sayın Yılmaz’ın ifade ettiği gibi, bu konuda soru sorulamaz, cevap verilemez. Halbuki, burada Anayasaya ve ilgili kanun hükümlerine rağmen cevap verilmesi isteniyor.

Değerli milletvekilleri, işte, arz etmeye çalıştığım bu hukukî durum karşısında, kesin hüküm ilkesine aykırı olan ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bedük, lütfen, 1 dakika içerisinde konuşmamızı toparlayalım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – ...kesinleşmiş yargı kararlarıyla ortaya çıkan adlî gerçeği çarpıtan bu soruşturma önergesi, öyle ümit ediyorum ki, eğer, parmaklar, vicdanlara; eğer, yürekler, gerçekten kafayla birlikte, Anayasa ve hukuka uygun hareket ederse reddedilir; çünkü, Anayasa bunu emrediyor; çünkü, İçtüzük bunu emrediyor; çünkü, kanunlar bunu emrediyor.

Ben, bu duygular içerisinde, bu önergeye, sırf millî menfaatları gerektiren belli konularda harcanması öngörülen ve açıklanması gizli olan ve bunu da, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın kendi yazısıyla teyit ettiği, bu tipteki bir önergeye “hayır” oyu vereceğimi belirtiyor ve Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Sayın Abdulkadir Baş; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR BAŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Halit Dumankaya ve arkadaşları tarafından, Başbakanlık örtülü ödeneğinin amaç dışı kullanılmasından dolayı verilen soruşturma önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve Sayın Başkanı saygıyla selamlıyorum.

Bugün, yeniden Yüce Heyetin huzuruna gelen soruşturma konusu olayla ilgili olarak Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşları tarafından verilen soruşturma önergesi 19.6.1996 tarihli oturumda tartışılırken henüz kesinleşmiş bir yargı kararı yoktu. Ortada yalnızca ciddî bir iddia vardı, kamuoyu bu iddiadan fevkalade rahatsızdı ve yürütme organına karşı da, bu iddia bir bunalım yaratmıştı.

19.6.1996 tarihli soruşturmada söz alan DYP’li sayın milletvekili, bu derece ciddî ve çirkin bir iddianın, sadece dedikodu ve şayiaya dayanarak, bu haberlere dayanarak açılamayacağını burada ifade etmişti.

Sayın Sağlam, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa atfen soruşturma açılması için kuvvetli belirti veya muteber delil olması şartını ileri sürüyordu ve önerge sahiplerini kastederek “arkadaşlarımız iki muteber delil sundu; biri Nafiye Yöney’in ifadesi, diğeri de Hürriyet Gazetesinde ‘5,5 milyar belgelendi’ başlıklı yazı” diye ifade ediyordu ve bunu, oturduğu sıradan, başka bir DYP’li milletvekili “bir de dolandırıcının ifadesi” diye destekliyordu.

Yüce Heyetin bu savunmaları göz önünde bulundurması ve o dönemde Refah Partisi-DYP işbirliğinin bozulmaması düşüncesi, bu soruşturmanın ret ile sonuçlanmasına sebep olmuştu.

Değerli milletvekilleri, aradan iki sene geçti. Sayın Çiller, o gün için soruşturma açılmasından kurtuldu; ancak, olay sebebiyle, kamuoyu vicdanında hep yargılandı. Bugün, olay, Yüce Heyetinizin huzuruna tekrar geldi, hem de kesinleşmiş yargı kararına bağlanmış olarak. Artık, ortada bir iddia yok, bir iddianın şüyuu da söz konusu değil. Yargıtaydan, hatta Ceza Genel Kurulundan geçmiş kesin bir hüküm var ortada. Bu itibarla, yeni bir durumun, yeni bir delilin söz konusu olduğu ortamda, soruşturma açılması talebinin reddine dair kararın kesin hüküm olmayacağı, elbette ki, bütün hukukçular tarafından kabul edilen açık bir durumdur.

Burada, kimse, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin “yasa maddesinde öngörülen haksız menfaatın hangi amaç ileri sürülerek sağlandığı, dosya içeriğine göre kesinlikle tespit edilememiştir” beyanının arkasına sığınmasın. Ceza Genel Kurulu buna açıklık getirmiştir “çoğunluk görüşünde, olayın gerçekleşme biçimine ilişkin olarak, yerel mahkeme, özel daire ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kabulleri arasında hiçbir farklılık söz konusu değildir” denilmiştir ve devamla “örtülü ödenekten para verdikleri ileri sürülen kişi veya kişiler ile onların amaçları bu davanın kapsamı dışında kalmaktadır” denilerek, olayın gerçekleşme biçiminde yerel mahkemenin kabulüne dikkat çekilmiştir.

Ayrıca, yerel mahkeme kararının gerekçesinde, Akın İstanbullu’nun “davayı, suçluluğunun telaşı içerisinde özel bir ilgiyle takip ettiğine” dikkat çekilmiş “kendisini ve başkalarını sorumluluktan kurtarma çabası içinde olduğu izlenimini vermiştir” denilerek, Sayın Çiller’in, olaydan dolayı sorumluluğu gerekçe kapsamına alınmıştır.

Sayın milletvekilleri, Selçuk Parsadan’ın, 27.5.1996 tarihli ifadesinin bazı cümlelerini Heyetinize aktarmak istiyorum. Selçuk Parsadan diyor ki...

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Bırak; şu sahtekârın isminden bahsetme!

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Bakın, burada, Sayın Halit Dumankaya, mahkemenin bir cümlesini tenkit ederken “nasıl yüce mahkemenin bir cümlesini, bir kararını tenkit ediyor” diyordunuz; ama, ondan sonra çıktınız, mahkemenin esas hükmünü burada tenkit konusu yaptınız.

Bakın, ne diyor Selçuk Parsadan: “Necdet Öztorun Paşa’nın, Başbakan Tansu Çiller’le görüşmek istediğini hatırlatıp, beklediğini bildirdim...”

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – O, dolandırıcının ifadesi; yargı kararı değil.

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Tabiî, bu cümleler sizi rahatsız edecek; bu tabiîdir. (DYP sıralarından gürültüler)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Niye bizi etsin; seni etsin_

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – “_Başbakan Tansu Çiller hemen bağlandı, karşılıklı konuşmaya başladık. Konu, seçimlere ve politik olaylara geçti. ANAP döneminde benim Genelkurmay Başkanlığımın resmen gasp edildiğinden söz edip, Süleyman Demirel’in buna müdahale etmeyip seyirci kaldığını belirtti. Beni destekleyen tüm subay ve assubayların arkamda olduklarını belirterek, ANAP’ın 30-35 bin oyunu DYP’ye aktarmak için çalışacağımı; ancak, bu konuda tek eksiğimizin parasızlık olduğunu anlattım. Başbakan Tansu Çiller sevinç çığlığı atarak ‘gönül hazinemden ne istersiniz’ şeklinde cevap verdi.”

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bunu bir dolandırıcı söylüyor, bir sahtekâr...

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu ifadesinin devamında, 1995 seçimlerine kadar, haftalığı 3 milyar liradan, 8 hafta için 24 milyar liraya anlaştığını, Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu’ya verilen emirle 5,5 milyar lirayı aldığını, ancak, bakiyesini ödemediğini ifade etmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu hususun, bazı arkadaşlarımızı rencide etmesi, rahatsız etmesi doğrudur.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Niye rahatsız edecek be!..

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Bu olaydan, bu olayın meydana çıkmamasından, aydınlanmamasından kamuoyu da rahatsızdır.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Niye rahatsız edecek!.. Bir sahtekârdan bahsediyorsun; niye rahatsız edecek!..

BAŞKAN – Sayın Hoşver, lütfen, yerinizden müdahale etmeyin.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Niye rahatsız edecek!.. Burada bir sahtekârın sözlerini ifade ediyorsun.

BAŞKAN – Sayın Hoşver, lütfen...

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Konutla ve Başbakanlık telefonlarıyla yapılan konuşma kayıtlarıyla ve banka dekontlarıyla doğruluğu teyit edilen bu olay bütün çıplaklığıyla ortada. Sayın Çiller, devletin yüce menfaatları ve kapalı işler için namus ve haysiyetine tevdi edilen örtülü ödeneği, annesinin çıkınından çıkan paradan verir gibi “dile, gönül hazinemden ne dilersen” diye Selçuk Parsadan’a teslim etmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi huzurunuza gelen bu soruşturma önergesine konu olan olayın doğruluğu, kesinleşmiş bir yargı kararına dayanmaktadır. Bu karar, Sayın Çiller’in, örtülü ödeneği amacı dışında kullandığının belgesidir. Bu ödeneği, Tansu Çiller’i “sana siyasî rant sağlayacağız” diye aldatarak alanlar, bugün, hükümlü olarak cezaevindedir, 6 sene 3 ay ceza almışlardır. Olayın diğer kahramanları ise pişkinlik içerisinde gelişmeleri takip etmektedirler.

Ben, bunu, kimsenin mahkûmiyetini istediğim için söylemiyorum; ancak, olay doğruysa -ki, kesin hüküm vardır- faillerinin bir kısmının yargılanıp, bir kısmının yargılanmaması adil değildir. Farzımuhal, olay doğru değilse, o zaman, bugün içeride olanların vebali, dokunulmazlık zırhına bürünüp adalete yardımcı olmayanların boynunda olduğu kadar, bu imkânı onlara tanıyanlara da ait olacaktır. Ben, diyorum ki, gelin, bu vebale ortak olmayalım.

Sayın milletvekileri, bu durum, kamuoyunu ve hükmü kuran hâkimleri de rencide etmiştir. Bakınız, dosyadan bazı örnekler vereceğim. Olayın sanıklarından Mukadder Balkan, 11.9.1996 tarihli ifadesinde “bize isnat edilen suç, devleti dolandırmaktır; dolandırılma olayında ismi geçen Tansu Çiller ve Akın İstanbullu, benimle birlikte yargılanmadığı sürece ifade vermeyeceğim” demiştir.

Parsadan’ın avukatı Levent Yurdakul, savunmasında şöyle diyor: “Bu davada maddî gerçeğe ulaşmak, buraya gerçek sanıkları çıkarmakla mümkün olabilecektir. Bu dava yanlış açılmıştır; burada açılması gereken asıl dava zimmet suçudur ve bu suçun sanığı Tansu Çiller’dir. Benim müvekkilimin bu suça dahli, ancak iştirak şeklinde olabilir.”

Tansu Çiller’in sanığı olduğu zimmet suçuyla ilgili dosyada, Cumhuriyet Savcısı Sayın Yücel İldeniz, takipsizlik kararını, sanık Tansu Çiller hakkında, halen Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve milletvekili olması nedenine dayanarak vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baş, sözünüzü 1 dakika içerisinde toparlayınız.

ABDULKADİR BAŞ (Devamla) – Başbakanlık adına, Hazine vekilleri, Başbakanlığın dolandırıldığı gerekçesiyle davaya müdahil sıfatıyla katılmışlardır.

Sayın milletvekilleri, kesin hükme bağlanmış bu gerçekler karşısında yapılacak tek şey, adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmaktır. Olayın taraflarından bir kısmının soruşturmasının yapılmasına da imkân vererek kamu vicdanını rahatlatmalıyız. Bir ay arayla, örtülü ödenekten iki defa para çekiyor. Bunun kim olduğunun araştırılmaması mümkün değildir.

Akın İstanbullu, 11.9.1996 tarihli ifadesinde “Başbakanlığa yapılan müracaatlarla ilgili olarak taleplerin gerçekliğini araştırmaktayız” diyor. Eğer, bunu yapmadılarsa, en azından, ortada bir görevi ihmal söz konusudur. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine göre, örtülü ödeneğin amaç dışında kullanılması, Başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına harcanması yasaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baş, konuşma süreniz doldu efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Parsadan sana hayırlı olsun!..

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baş. (ANAP sıralarından alkışlar)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Anavatan Partisi bir sahtekârın ifadesine kaldıysa yandınız_

BAŞKAN – Sayın Mehmet Sağlam; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Halit Dumankaya ve arkadaşlarının vermiş oldukları, örtülü ödenekle ilgili soruşturma önergesi hakkında şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Baş da söylediler, iki yıl önce, bu Yüce Meclis, yine böyle bir önergeyle tartışma açtı ve orada, benim, “dolandırıcının ifadesiyle, gazete havadisi dışında, ceza soruşturması için iki önemli şartı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu şart koşuyor “ sözlerimi burada tekrarladılar. Yine tekrar ediyorum, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, kuvvetli belirti ve yeterli delil ister.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel, Sayın Dumankaya ve arkasından Sayın Baş, hâlâ, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulunun kesin hükmüyle dolandırıcılıktan içeri atılan bir adamın ifadesini burada tekrar ediyorlar. Hâlâ, delil olarak ileri sürdükleri, dolandırıcılıktan mahkûm olmuş bir adamın ifadesidir.

Bir de, bugünkü, yani bu yeni önergede, Sayın Dumankaya “Selçuk Parsadan, İstanbul Kadıköy’de Doğru Yol Partisinin başarılı olması için bu parayı aldığını ifade ediyor” diyor; yine delillerinden birisi bu. İkincisi de “Akın İstanbullu, siyasî amaçlarla partizanca kullanıldığını, gazetelere yansıyan demeçleriyle -burasına dikkat edin- ima ediyor” diyor. Şimdi, tasavvur buyurun; bir dolandırıcının ifadesi, bir arkadaşımızın da gazetelere yansıyan demeçleriyle ima etmesi!.. İşte, Yüce Meclisin, hangi delil, hangi kuvvetli belirtiyle, yine bir soruşturma önergesini tartışmaya başladığının manzarası, görünümü bu.

Değerli arkadaşlarım, bir kere Mecliste görüşülmüş ve bu Yüce Mecliste soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verilmiş... Her zaman bu Yüce Mecliste bir çoğunluk bulunur; bu çoğunluk iktidar olur. Çoğunluğu elde edenler, iktidar olanlar, her seferinde, bu tip ifadelerle, dolandırıcı ifadesiyle, imalarla, gazete havadisleriyle bu Meclise soruşturma önergesi getirirlerse, gerçekten nasıl çalışırız; nasıl çalışırız, soruyorum_ Her zaman çoğunluk olacaktır. Şimdi, çoğunluğun ifadesi veya oy sayısıyla soruşturma açılırsa... Hele şimdiki manzaraya bir bakınız. Soruyorum bütün hukukçu milletvekili arkadaşlarıma, Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek yargı organı Yargıtay değil mi?.. Ceza muhakemelerinde, ceza hukukunda, özellikle en uzman kuruluş olarak Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu kabul edilmemiş mi?..

Arkadaşlarım, 6. Ceza Dairesi oybirliğiyle bir karar veriyor. Değerli arkadaşımız çıkıyor “zorlama oldu” diyor. Hâlâ, elinde tutuyor; hâlâ, şunu anlayamadı: Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu ayrı, Yargıtay 6. Dairesi ayrı. Yargıtay 6. Dairesi bu kararı ittifakla verdi, oybirliğiyle verdi.

Değerli arkadaşlarım, oybirliğiyle alınan bir kararda zorlamadan söz edebilir misiniz; söz etsek bile, bu, yüce yargı hakkında en azından şüphe uyandırmaz mı?

Şimdi, 6. Ceza Dairesi oybirliğiyle karar vermiş. Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu, oturmuş bunu tasdik etmiş. Yüce Meclis, Anayasanın 138 inci maddesi karşısında bunu nasıl tartışır? Eğer, tartışırsa, gerçekten, 138 inci maddeyle bu tartışma bağdaşır mı?

Değerli arkadaşlarım “bir yeni delil ortaya çıktı” deniliyor. Gerek Sayın Baş, gerek Sayın Dumankaya dediler ki: “Yeni bir durum ortaya çıktı.” Ortaya çıkan yeni durum şu: Yargıtay 6. Ceza Dairesi, mahallî mahkemenin verdiği kararı düzelterek kabul ediyor. Burada, yine, hukukçu arkadaşlarım var, bu olağandışı bir olay değil; yani, mahallî mahkemelerin kararlarını, Yargıtay daireleri her zaman düzelterek de kabul ederler.

Şimdi, buna cumhuriyet başsavcılığının bir itirazı var; diyor ki: “Sen, bu tümceyi buradan çıkaramazsın; bu, yanlış.” Oturuyor Ceza Daireleri Genel Kurulu diyor ki: “Hayır, bu yanlış değil.” Bu cümlenin burada olmasını tasdik ediyor.

Şimdi, Sayın Baş, genel kurulun kararını burada ayrı bir biçimde yorumlamaya kalktı. Aynen okuyorum: “Sonuç: Özel daire onama kararında yer alan bir tümcenin karardan çıkarılması için itirazda bulunulamayacağından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine...” Beyler, Türkçe konuşuyoruz. “reddine...”

ABDULKADİR BAŞ (Nevşehir) – Benim okuduğum onun gerekçesi.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Tekrar okuyorum; Sayın Baş, tekrar okuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) “Onama kararında yer alan bir tümcenin karardan çıkarılması için itirazda bulunamayacağından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine...”

ABDULKADİR BAŞ (Nevşehir) – Her hukukçu bilir, gerekçe karara dahildir.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – “...17.3 günü yapılan ikinci müzakere sonunda oyçokluğuyla karar verildi.” (DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi, siz, gerekçedeki mütalaaları yahut Sayın Dumankaya’nın yaptığı gibi azınlık görüşünden bir görüşü alıp buraya getirirseniz, bu, hukuk mudur; bu, Yargıtay kararını doğru tefsir midir? Bir de diyorsunuz ki: “Yurttaşlarımız bilsin, kamuoyu bilsin, doğru bilgi alsın.” İşte, kamuoyu şimdi doğru bilgi alıyor. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, bu paranın “siyasî maksatla verildiğine dair” olan tümceyi karardan çıkarıyor ve Ceza Daireleri Genel Kurulu da bunu onaylıyor; bunun tartışması yok.

Değerli arkadaşlarım, bunu, bir yargı kararı, kesin karar olarak kabul ediyorsanız -bunda bir şüphe yok- öyleyse gelin, yargının meselelerini yargıya bırakalım. Gelin, yargının işini üstlenmeyelim. Gelin, yargıya itimat edelim. Gelin, savcıya itimat edelim. Gelin, emniyet güçlerine itimat edelim. Cumhuriyetin kurumlarına saygı duyalım.

Milletvekilleri hafiyeliğe soyunursa, yanlış olur. Bakanlar hafiyeliğe soyunursa, sonları hüsran olur. Hafiyeliği yapacak olan Anayasada belli, Anayasada görevler belirlenmiş, kurumların görevleri belirlenmiş. Yüce Meclisin görevi, bu kadar sorunları olan bir ülkede, bu sorunları çözmek üzere yasama görevi yapmaktır. Denetim görevleri belirlenmiş. Soru önergesi verirsiniz, arkasından genel görüşme dersiniz, arkasından gensoru verirsiniz ve nihayet soruşturma önergesi... Dikkat buyurulursa, Anayasa, diğer üç denetim mekanizmasından gensoru önergesini ayırmış, kendisi düzenlemiştir. Öyleyse, bizim, şimdi, durup dururken, Anayasada çok açık bir biçimde belirtildiği gibi ve Meclis İçtüzüğünde de ortaya konulduğu gibi, Meclisin bir kere görüşüp karar verdiği bir şeyi, iki sene sonra tekrar getiriyoruz. Şimdi diyoruz ki, bir yargı kararı var ve bu yargı kararını doğru yorumlayalım. Yargı kararında, eğer, Sayın Tansu Çiller veya Sayın İsmet Attila’nın bu parayı partizan maksatla verdiğine dair bir hüküm varsa söyleyeceğimiz bir şey yok; ama, böyle bir şey yok. Hatta, bu, tartışma konusu yapılmış, cumhuriyet başsavcılığı itiraz etmiş ve yargıtay “hayır, böyle bir şey yok” demiş.

Değerli arkadaşlarım, öyleyse, Yüce Meclis, devletin gelenek ve göreneklerine saygı göstermeli, adaletin hassas terazisini bozmamalı. Bakın, iki sene evvel ne demişim: “Arkadaşlar, bin yıllık Türk devlet geleneğini bozmayalım, Türk töresini, örfünü bozmayalım” ve demişimki “Ak saçlı bir Türkmen, Türklerin destanı Manasta şunu diyor: Türk devletlerinin ayakta kalmasının dört sırrı var:

1- Bilginlere saygı,

2- Cömertlerin cömertliğinin devam etmesi,

3- Sofilerin duası,

4 - Adaletin hassas terazisiyle oynanmaması.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sağlam, lütfen, 1 dakika içinde toparlayınız.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, önümüzde kesinleşmiş bir yüksek mahkeme kararı var. Türkiye’nin en uzman cezacıları, oturmuşlar, ceza genel kurulunda bir karar vermişler, Meclis olarak bize düşen, buna saygı göstermektir ve bu soruşturma önergesinin açılmasına ret oyu vermektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sağlam.

Sayın milletvekilleri, son söz, haklarında soruşturma istenen eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila’ya aittir.

Sayın Attila, söz talebiniz var mı?

İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkanım, uygun görürseniz yerimden birkaç şey söyleyemek istiyorum.

BAŞKAN – İsterseniz, kürsüye de buyurabilirsiniz efendim.

İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; huzurunuza, bu konuyu savunmak üzere çıkmadım, sadece, örtülü ödeneğin sarfının, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun hükümlerine göre yapıldığını, bu Yüce Meclisin kürsüsünden ifade etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Attila.

Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, pusulanızı aldım; tutanağı getirteceğim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ben, baştan söyledim_

BAŞKAN – Efendim, iddianızla ilgili olarak, tutanağı getirteceğim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ama, bir saat evvel söyledim.

BAŞKAN – Efendim, tutanak gelmedi.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hakaret edildi_

BAŞKAN – Efendim, tutanak daha gelmedi.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hakaret etti, siz de duydunuz. İkaz ettik sizi.

BAŞKAN – Efendim, birleşimi kapamadan evvel değerlendireceğim.

Eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılmasını kabul edenler_

Sayın milletvekilleri, bir dakika ellerinizi indirin.

Sayın milletvekilleri, lütfen, bizi anlayışla karşılayın. Bu salonda sayım yapmak, elektronik sisteme geçmeden önce, böyle bir kalabalıkta maddeten imkânsız.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Geçici kabulü niye yaptınız o zaman?

BAŞKAN – Bir dakika...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Niye geçtiniz o zaman bu salona?

BAŞKAN – Onun için...

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Eski salona geçelim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, salonu yarıya ayırma yöntemine peşinen başvurmak zorunda kalacağım.

KADİR BOZKURT (Sinop) – Niye açtınız o zaman salonu Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Soruşturma önergesinin açılmasını kabul için oy kullanacak olanların, lütfen, bizim solumuzdan başlayarak, bloklara doğru sıraları doldurmalarını rica ediyorum. Sayım yapmamızın fiilen imkânı yok. Lütfen, şuraya doğru...

Sayın Bakanlar da yerlerine geçsinler lütfen.

Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızdan da rica edeceğim... Gerçekten, sayım yapma imkânımız yok.

Efendim, oy kullanacak arkadaşlar, soldan başlayarak, lütfen, parti ayırımı gözetmeden, boş sıraları dolduralım; sandalyeleri blok olarak saymaktan başka hiçbir şansımız yok.

Efendim, oy kullanacaksak, lütfen, orta sırayı boşaltalım, oy kullanmayacaksak orada kalalım.

Sayın Kırlı, Sayın Çay; eğer oy kullanacaksanız, lütfen, orada oturmayın.

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Ne demek oy kullanacaksanız!..

BAŞKAN – Efendim, sayamıyorum diyorum... Ne “ne demek?”

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Nereye oturacağım?!. Yere mi oturacağım?!.

BAŞKAN – “Sayamıyorum” diyorum... İçtüzükteki bir hakkımı kullanıyorum efendim, salonu ayırmak durumundayım. Lütfen...

Sayın Kırlı, sizin yardımcı olmanız lazım; İdare Amirisiniz...

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – İdare Amiriyim; ama...

BAŞKAN – Sayamıyoruz efendim... Arkadaşlarımız da sayamıyor...

Meclis soruşturması açılmasını kabul edenler...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, bakanların iki ellerini birden kaldırmalarına gerek yok; o zaman 48 falan olur_ Bakanlar Kurulunu mevcut sayarsınız, olur biter.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler...

Lütfen, ayakta kalmayın efendim.

Meclis soruşturması açılması kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu bir kapris değil; gerçekten, salonda el kaldırarak saymanın başka bir yöntemi yok sağlıklı olabilmesi bakımından_

Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.

Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3. – Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 Arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya Ait Bir Araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne Bedelsiz Vermek Suretiyle Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez Haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/28)

BAŞKAN – Şimdi, Genel Kurulun 1.10.1998 tarihli 1 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın 3 üncü sırasında yer alan, Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’de SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş’e bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da, haklarında soruşturma açılması istenilmiş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’e söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10’ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi Genel Kurulun 15.7.1998 tarihli 122 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşeceğimiz bu Meclis soruşturması önergesi üzerinde söz alan üyeler, Genel Kurulun 1.10.1998 tarihli 1 inci Birleşiminde belirtildiği üzere, gurup başkanvekillerince aynı gün saat 18.00’e kadar Başkanlığımıza bildirilen 10 Fazilet Partili, 10 Anavatan Partili ve 10 Doğru Yol Partili üye arasından kura ile belirlenmiştir.

Şimdi, şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Devirler sonundaki ilk 3 üye; Konya Milletvekili Sayın Mehmet Keçeciler, Adana Milletvekili Sayın Sıtkı Cengil, Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan.

VI. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. — İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Görüşmelere geçmeden önce, bir önceki soruşturma önergesiyle ilgili olarak Sayın Halit Dumankaya söz istemiştir; lütfen, Sayın Kamer Genç tarafından yapılan konuşmada size yöneltilen suçlamayla ilgili olarak 3 dakikayı aşmamak üzere cevap hakkınızı kullanın.

Buyurun

KAMER GENÇ (Tunceli) – Suçlama değil Sayın Başkan...

BAŞKAN – Baktım efendim...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yazılı bildirdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, binaların yerini söylesin otoyolu kaplamış mı kaplamamış mı? Bir de, Kartal Belediyesinde Meclis Üyesi iken yaptırdığı bir bina var; esas onun araştırılması lazım...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bakalım öyle mi değil mi? Şimdi, o, onun cevabını verecek.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Veremezse, böyle getirip yüzüne şey edeceğim senin...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, sataşmaya yol açmayacaksınız. lütfen... Sataşmaya yol açacak şekilde bir üslup kullanırsanız, hemen sözünüzü keseceğim, bunu da söyleyeyim.

Buyurun.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kamer Genç’i, Türkiye tanıyor...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hemen sözünü kesin...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, bir daha ihtarda bulunmayacağım... Bir daha ihtarda bulunmayacağım, hemen sözünüzü keseceğim.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Bu bakımdan Sayın Kamer Genç’e cevap vermeyeceğim; onunla, bu konuda mahkemede hesaplaşacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Otoyolun başında var mı?..

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Şimdi, yalnız şunu söyleyeceğim: Devri iktidarınızda, aylarca, senelerce müfettişleri işyerlerimize oturttunuz; ama, her birinin verdiği rapor, yüzünüze böyle ters çarpılmıştır; o raporlar hazırdır.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, lütfen, size yönelik sataşmaya cevap verin.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada çıktı -bilemiyorum Sayın Kamer Genç’in hangi fakülteden mezun olduğunu- “hukukçuyum” dedi. İyi hukukçu olsaydı, esasında, Sayın Hikmet Çetin uçakla Ankara’ya gelirken, bu önergeyi reddetmezdi; bu bir. Eğer, iyi hukukçuysa çok yanlış.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, sataşmaya cevap vermezseniz sözünüzü keseceğim.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – İki; şimdi, burada tartışma konusu şu: Sayın Tansu Çiller, bu şeyle yargılanmamıştır; oradaki, yani, burada hukukçu olarak dosyayı incelediğiniz zaman, Tansu Çiller yargılanmamış, Tansu Çiller için takipsiz kararı verilmiş.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya...

NECMİ HOŞVER (Bolu) – O pek anlamaz sizin söylediğinizi Başkan!..

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, ben, size “otoyolun göbeğine 300-500 milyar liralık binasını kuran” lafı üzerine söz verdim. Lütfen genel konuşmayın, buna verecek bir cevabınız varsa verin, yoksa sözü keseceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir bina var mı yok mu?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, bana oradan, o kadar hakareti ederken niye kesmediniz sözünü?

BAŞKAN – Efendim, bakın, size söz verdim... O kadar hakaret değil... Bir cümle var; cevap verecekseniz verin buna.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Şimdi, şudur: Milletin parası, beytülmalin parası iyi niyetle verilmez.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vakfın arazisine niye bina yaptın?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Beytülmalin parası...

KAMER GENÇ (Tunceli) – O vakfın ne kadar arazisini işgal ettin?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Eğer, Sayın Çiller kendi parasını vermiş olsa, biz ona bir şey demezdik.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, ne alakası var?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Hazinenin zararını kim ödeyecek?

BAŞKAN – Sayın Dumankaya...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Dolayısıyla, hiçbir surette, bu örtülü ödeneğin hesabını vermeden...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, ne zaman keseceksiniz sözünü?

BAŞKAN – Sayın Dumankaya... Sayın Dumankaya, lütfen... Süreniz de doldu, yerinize oturmanızı rica ediyorum.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, esasında, bu konuya siz sebep oldunuz. Demin hakaret ederken niye...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, yerinize geçer misiniz? (DYP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Sayın Dumankaya, lütfen yerinize geçin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında, arkadaş, Kartal otoyolunun başına iki üç sene önce 300 milyar lira...

BAŞKAN – Sayın Genç, bakın...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yerimden konuşuyorum.

BAŞKAN – Yerinizden de olsa, yeniden sataşma için, beni, söz vermeye mecbur etmeyin. Ben, gerekeni söyledim, hangi gerekçeyle söz istiyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaşımız, vakıf arazisi üzerinde kaçak bina yapmış.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen oturur musunuz yerinize.

V. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

3. – Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 Arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya Ait Bir Araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne Bedelsiz Vermek Suretiyle Görevlerini Kötüye Kullandıkları ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez Haklarında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/28) (Devam)

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına söz talebi var mı efendim?

ERGUN ÖZDEMİR (Giresun) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Sayın Ergun Özdemir, buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar)

ERGUN ÖZDEMİR (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmit’te SEKA’ya ait bir arazinin Ford-Koç ortaklığına bedelsiz satışıyla ilgili olarak verilen soruşturma önergesi üzerinde önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, SEKA, ülkemizde altmışiki yıldır kâğıt üreten bir kuruluştur; 2’si gazete kâğıdı olmak üzere 9 adet kâğıt fabrikası olan bir iktisadî devlet teşekkülüdür; yani, SEKA, devletin ve milletin malıdır. Genel Müdürlüğü Kocaeli’ndedir, deniz kenarında da 2 500 dönüm bir arazisi vardır. Bu arazi, ikinci sınıf tarım arazisi olup, İzmitlinin soluklanabildiği temiz kalabilmiş tek sahil şerididir ve bu arazinin üzerinde 75 bini kavak, 2 500’ü çam olmak üzere 80 bin ağaç bulunmaktadır. İzmit’te, aynı bölgede Yarımca Porselen Fabrikasının 330 dönümlük arazisi EVYAP Firmasına daha dün 8 trilyon liraya satılmıştır. Bu değer ölçülerine göre, SEKA arazisinin değeri 60 trilyon liranın üzerindedir, sadece üzerindeki kavakların değeri ise 1,5 trilyon liradır.

Değerli milletvekilleri, işte SEKA’ya ait olan bu arazinin 1 600 dönümlük bölümü geçtiğimiz temmuz ayında, aceleyle, yangından mal kaçırırcasına, Bakanlar Kurulu kararıyla, Ford-Koç ortaklığına bağışlanmış, kanunî bir dayanağı olmaksızın, âdeta peşkeş çekilmiştir. Nasıl mı?.. Önce, bu arazinin satışı için Yüksek Planlama Kurulundan 20 Mayıs 1998 tarihinde bir karar alınmıştır. Bununla, 1 milyon 600 bin metrekarelik alanın Ford Otomotiv Anonim Şirketine rayiç bedelle ve peşin parayla satılması kararı alınmıştır; karar da buradadır değerli milletvekilleri. Alınan bu karara rağmen, 8 Haziran 1998 tarihinde, daha aradan onbeş gün geçmeden, Bakanlar Kurulunca tam tersi ikinci bir karar daha alınmıştır. İşte, bu karara göre de, 1 milyon 600 bin metrekarelik arazinin Ford Otomotiv Anonim Şirketine, bu defa, bedelsiz olarak satışına karar verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, kısacası, Yüksek Planlama Kurulunda peşin parayla ve rayiç bedelle satılmasına karar verilen arazi, Bakanlar Kurulunun bu kararıyla bedava verilmiştir. Yüksek Planlama Kurulunda karar başka, Bakanlar Kurulunda daha başkadır. Kimin malını kime bedava veriyorlar? Başbakan, 2 başbakan yardımcısının ve 8 bakanın imzasının bulunduğu Yüksek Planlama Kurulunun ilk kararı, nasıl oluyor da, daha aradan onbeş gün geçmeden Bakanlar Kurulunda değişebiliyor? Hangi pazarlıklar yapılıyor? Neden böyle oluyor? Patron mu böyle istiyor, yoksa, patronun patronu mu böyle istiyor?!.

Kanunsuzluk bununla da bitmiyor. Ford-Koç grubuna bedava verilen bu arazi, ikinci sınıf tarım arazisidir. 11.3.1989 tarih ve 21005 sayılı Bakanlar Kurulu kararına göre, tarım alanları, tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu noktada da yasaları çiğniyorlar. Kaldı ki, arazinin ÇED raporu halen yok. Arazinin 2 kilometre doğusunda, Genelkurmay, başka bir konuda, emsal olur gerekçesiyle ÇED raporu vermiyor; Genelkurmayın verdiği rapor da buradadır değerli arkadaşlarım.

Değerli milletvekilleri, bu bağışın hukukî mesnedi olmadığı gibi, geleneklerimizde de böyle bir teamül yoktur. 75 yıllık cumhuriyet tarihinde, bir özel kuruluşa, hem de deniz kenarında 1 600 dönümlük kamu arazisi bedava verilmemiştir. Netice olarak, bu olay, hukuka da, vicdana da, teamüllere de uymamaktadır. Bunu sadece biz mi söylüyoruz; hayır. Bakınız, bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sayın Onur Kumbaracıbaşı 24 Temmuz 1998 günü Anadolu Ajansına verdiği demeçte “bu bir rezalettir; devletin malını peşkeş çekmektir. Kitabına uydurulmuş bir yolsuzluktur” diyor ve “bu arazinin bedava verilmesi, dehşet verici, inanılmaz bir cüret ve gözükaralıktır” diye devam ediyor. CHP’liler her ne kadar böyle diyorlarsa da, gensoruda Genel Kurulu terk ediyorlar. Sözleri başka, icraatları başka!

Değerli dostlarım, burada yapılması gereken, zaten özelleştirme kapsamında olan SEKA’nın 4046’ya göre modernize edildikten, tam kapasiteyle çalışır hale getirildikten ve çalışanların mağduriyeti önlendikten sonra, Özelleştirme İdaresince şeffaf bir ihaleyle satılmasıydı. Öyleyse, tüm bunlara rağmen neden böyle dolambaçlı yollara başvurulmuştur; bu satış olayı, sahneye konulan bir planın, bir programın parçasıdır da ondan. Bu plan, bu Hükümetin diyet borcunu ödeme planıdır. Bundan sonra asıl hedef ise, bu milletin malı olan 9 adet kâğıt fabrikasını ucuza kapatarak birilerine peşkeş çekmektir. Dikkatinizi çekerim değerli milletvekilleri, asıl hedef, 9 adet kâğıt fabrikasını ucuza kapatarak birilerine peşkeş çekmektir. Yapabilirler mi, becerebilirler mi; becerebileceklerini zannetmiyorum. Tüm bu olaylar Yüce Milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Halk işin farkındadır. Bugün, SEKA çalışanları, kendilerini, haklı olarak, İzmit’te fabrikalarına kilitlemişlerdir. Yarın Giresun’da, öbür gün Balıkesir’de olmak üzere tüm SEKA çalışanları bu duruma isyan edeceklerdir, bu peşkeşe dur diyeceklerdir. Bunun karşısında bu Hükümetin dayanması mümkün değildir. Kaldı ki, DYP olarak iktidar olduğumuz gün bunu yapanlardan bu peşkeşin hesabını sorarız.

Değerli milletvekilleri, SEKA’nın 2 adet gazete kâğıdı fabrikasından biri seçim bölgem olan Giresun’dadır. Ekonomik açıdan Giresun’un can damarıdır. 1 000 işçi çalışmaktadır. Yan sanayiiyle 20 bin kişinin ekmek kapısıdır. Bu fabrika dört aydır kapalıdır, hem de gülünç bir gerekçeyle kapatılmıştır; 1,5 trilyon liralık elektrik borcu bahanesiyle kapatılmıştır. 20 bin kişi perişandır. Buna rağmen, fabrika, böyle bir gerekçeyle kapatılabilmektedir.

Bir taraftan 1,5 trilyon lira borcu var diye fabrikaları kapatacaksınız, diğer taraftan, sadece bağışladığınız arazinin üzerindeki kavakların değeri 1,5 trilyon lira olacak.

Bir taraftan, kâğıt fabrikalarının tümünün modernizasyonu için 30 trilyon liraya ihtiyaç olacak ve bu para için “maalesef, yok” diyeceksiniz, diğer taraftan, Koç Grubuna bağışladığınız SEKA arazisinin değeri 40 trilyon lira olacak.

Yine, bir taraftan, SEKA’nın arazisi üzerinde kurulacak otomobil fabrikasında 4 bin işçinin istihdam edileceğini, yan sanayiiyle birlikte 20 bin kişiye iş sahası açılacağını söyleyeceksiniz, diğer taraftan, şu haliyle bile -ama, şu haliyle bile- SEKA’da 9 bin işçi çalıştığını, yan sanayiiyle birlikte 150 bin kişiye ekmek kapısı olduğunu görmezden geleceksiniz.

Bakınız değerli arkadaşlarım, 14.7.1998 tarihinde bu konuyla ilgili gensoru verildiğinde, konu görüşülürken, bir Sayın Devlet Bakanı bu kürsüden neler diyor; zaman darlığı nedeniyle, bir kısmını, Meclis tutanaklarından, aynen okuyorum: Sayın Bakan “bu SEKA arsasıyla ilgili yapılan tartışmalara saygı duymakla beraber, şundan emin olmanızı rica ediyorum: Burada, varsayalım ki, arsanın bedeli maksimum 25 milyon dolar olsa bile, bedelsiz bir uygulama yapılmamıştır; 17 milyon dolarlık bir kazık çakma işlemi vardır” diyor.

Sayın Bakan, soruyoruz: Ford Koç Grubuna 40 trilyonluk araziyi bedava verdiniz, yetmedi mi? 300 trilyonluk -1 milyar 100 milyon dolarlık- teşvik verdiniz, yetmedi mi? Hâlâ kazık atmaya mı uğraşıyorsunuz? Bu millete çaktığınız kazıklar yetmedi mi? Oldu olacak, arazinin 17 milyon dolarlık inşaat kazığını da çakıp verseydiniz ya!..

Değerli milletvekilleri, halkımızın güzel bir deyimi vardır: Ateş düştüğü yeri yakar. Bu arazi bağışında da, ateş, önce düştüğü yeri yakmıştır. Ateş, önce İzmitliyi yakmıştır. Bu satış söylentileri çıktıktan sonra, Kocaeli halkı, basınıyla, medyasıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla ayağa kalkmıştır; sesini, Meclise ve tüm Türkiye’ye duyurmaya çalışmıştır.

Bakınız, bu söylenti üzerine İzmitliler ne diyor: 18 Mayısta, basında “Ford’a arsa bedava mı” diye soruyor. 21 Mayısta, basında “Ford kimleri aracı tuttu” diyor; 1 Haziranda “bakalım, fidanlık Ford’a kaç paraya satılacak” diyor; 6 Haziranda, fidanlık için, savcılığa suç duyurusunda bulunuyor: “Fidanlık Ford’a, hem de bedava” diyor ve en sonunda da Kocaelili soruyor, İzmitli soruyor: “Sayın Başbakana soruyoruz...” diyorlar.

21 Haziran 1998 tarihli Özgür Kocaeli Gazetesinde madde madde verilmiş:

“1- Ford-Koç ortaklığına bilabedel bağışladığınız SEKA fidanlığı babanızın malı mıdır?

2- İzmit Körfezinin en değerli arazisini bedava sunduğunuz Koç Holdinge iktidarınızı borçlu olduğunuz konusundaki iddialar doğru mudur?

3- Vatandaş olarak gelip sizin Bordum’daki villanızı istesek, onu da bedava verir misiniz?

4- Yarın bir başka uluslararası kuruluş veya Türk holding patronu size gelip fabrika kurmak için Hazine arazisi isterse, yine bedava verecek misiniz?

5- SEKA fidanlığıyla ilgili bu inanılmaz kararı alırken en büyük güvenceniz Türk basınının Koç Holdinge tartışılmaz bağlılığı mıdır?”

6- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir özel kuruluşa Marmara Bölgesinde, hem de deniz kenarında, 2 500 dönümlük kamu arazisinin bedava verildiği başka bir örnek var mıdır?

7- Çetelerle mücadele, irticayla mücadele konularında olduğu gibi yolsuzluklarla mücadele konusundaki söylemleriniz de bir palavra mı?”

Kim soruyor; İzmitli soruyor. Kim soruyor; tüm SEKA çalışanları soruyor. Kim soruyor; Türk Milleti soruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, 1 dakika içinde toparlayın lütfen.

ERGUN ÖZDEMİR (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım; teşekkür ederim.

Ben de bu sorulara aynen iştirak ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saydığım tüm bu nedenlerle, oyumuz, önergenin kabulü yönünde olacaktır.

Bilgilerinize arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Sayın Mehmet Keçeciler; buyurun efendim.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kocaeli Milletvekili Sayın İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayiine bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez hakkında verdikleri Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge üzerinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, konunun esasına girmeden evvel, usulüne ilişkin birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Bir kere, bu konu, Meclisimizin 20 Temmuz 1998 tarihli oturumunda, aynı konuda, aynı mevzuda Sayın Osman Pepe’nin verdiği bir gensoru münasebetiyle enine boyuna müzakere edilmiş ve Yüce Meclis, o gensoru vesilesiyle, gerekli anayasal çoğunlukla Hükümeti siyaseten sorumlu görmemiştir, reddetmiştir.

Bugün, daha ağır bir sorumluluğu, cezaî sorumluluğu burada müzakere ediyoruz. Yani, Meclis, hafif olan sorumluluğu reddetmiş, daha ağırını getiriyoruz “cezaî sorumlulukları var” diyoruz; ama, bunu derken de, genel hukuk kurallarına ve Meclis İçtüzüğümüzün soruşturma önergesiyle ilgili hükümlerine hiç sadık kalmamışız. Niçin diyeceksiniz. Bir kere, niçin acaba Sayın Başbakan ve Sanayi Bakanı; ikisi niçin seçilmiş?.. Buna bakarsanız, sanki, Sanayi Bakanı teklif etmiş, Başbakan olur vermiş, bu arazi tahsisi olmuş. Böyle bir şey yok. Önergenize bakıyorum, Yüksek Planlama Kurulu kararından bahsediyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararından bahsediyorsunuz. Böyle bir tahsisin yapılabilmesi için, mutlaka, Bakanlar Kurulu kararı çıkması lazım. Anayasanın 112 nci maddesi, Bakanlar Kurulunun müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu gösteriyor. Eğer bir Bakanlar Kurulu kararını soruşturma mevzuu yapıyorsanız, Bakanlar Kurulunun içerisinden sadece Başbakan ile Sanayi Bakanını seçip buraya getiremezsiniz efendim. Bakanlar Kurulunun tamamını getirmeniz lazımdı, Bakanlar Kurulunun tümünü getirmeniz lazımdı. Eğer soruşturmaya mevzu...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, sözcü salona konuşsun.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Elbette ki, önergeyi verenlere konuşacağım, elbette ki, yanlışı yapanlara söyleyeceğim; elbette ki, aziz milletimize sesimizi duyuracağız. (ANAP sıralarından alkışlar) Müdahale ederek zamanımı almayın, zamanım sınırlı.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Niçin orada Hükümet yok, yalnız Maliye Bakanı var?!.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Yani, şimdi, siz, durup dururken diyorsunuz ki, YPK kararı_ YPK’nın 2 üyesi mi var?! Yüksek Planlama Kurulunun sadece Başbakan ve Sanayi Bakanı mı üyesi?! Başka üyeleri var; yazmışsınız_ Eğer, YPK kararını bu önergeye esas aldıysanız, önergeyi YPK üyelerinin tümü hakkında vermeniz lazımdı. Bakanlar Kurulunu esas aldıysanız, Bakanlar Kurulu üyelerinin tamamı hakkında bu önergeyi vermeniz lazımdı. Hulasa, önergeniz, hukukî dayanaktan mahrumdur; önergeniz siyasîdir, siyasî amaçla verilmiş bir önergedir. Yalım Erez’e kastınız var, Başbakana kastınız var, onu, özellikle seçip getiriyorsunuz.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Ne kastımız var!

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Anayasa burada; Anayasanın 112 nci maddesini açalım, okuyalım. Ne deniliyor Anayasanın 112 nci maddesinde; Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur. Bir Bakanlar Kurulu kararını soruşturma mevzuu yapıyorsanız... Velev ki, dedikleriniz esas bakımından doğru; velev ki, bu konuda, siz dediniz ki, efendim, bedelsiz verdiler, görevlerini kötüye kullandılar. Başbakanın onayıyla verilebiliyor mu; hayır. Sanayi Bakanının teklifiyle verilebiliyor mu; hayır. Bu, ancak, nasıl verilebiliyor; Bakanlar Kurulu kararıyla. Bu Bakanlar Kurulu kararını herkes imzalamış mı, bütün bakanlar imzalamışlar mı; imzalamışlar. Önergenizi, bütün bakanlar üzerine vermeniz lazımdı. Usulen yanlış bir önergedir.

Meclis Başkanlığına da bir sitemim var; böylesine yanlış bir önergeyi, hakikaten hukuken dayanağı olmayan, sadece siyasî dayanağı olan bir önergeyi Yüce Meclisin huzuruna getirmiş olmakla, bizi, lüzumsuz bir işle meşgul etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, aziz milletvekilleri, bu önerge bir bakımdan daha yanlıştır. Nedir o yanlış; CHP Kocaeli Milletvekili arkadaşımız bu konuyu -aynı konuyu, aynı Bakanlar Kurulu kararını- Danıştaya götürmüştür. Danıştay, 9 Temmuzda yürütmeyi durdurma kararı vermiş, 17 Temmuzda bu yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştır; ama, dava, derdesti rüyettir; yani, görülmekte olan, görüşülmekte olan bir davadır ve Danıştayda görüşülmektedir.

Bakın, Anayasanın 138 inci maddesinde ne deniliyor: “Görülmekte olan bir dava hakkında, Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla igili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.” Konu, aynı konudur...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Evet, konu aynı...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Aynı konudur, aynı Bakanlar Kurulu kararıdır ve siz, bu Bakanlar Kurulu kararını, buraya, soruşturma önergesi olarak veriyorsunuz; biz de, ister istemez, bunun üzerinde beyanda bulunuyoruz.

Şimdi -zabıtlara geçsin diye söylüyorum- Anayasayı çiğniyorsam, Meclis Başkanlığının bu meseleyi buraya getirmesi sebebiyledir; ileride benden sual sorulursa, Meclis Başkanlığı bunun hesabını verecektir.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Fark etmez, bir defa çiğnemeniz yeterli!

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ortada bir diğer yanlışlığınız var, o da şuradadır: Bakın, aynı araziden (SEKA’dan) 1994 yılında, Yeniköy Belediyesine, arıtma tesisi kurulması için 150 bin metrekare arazi verilmiştir.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Belediye, devlet kardeşim!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – 1995 yılında Gölcük Küçük Sanayi Sitesi kurulması için 200 bin metrekare arazi verilmiştir; aynı araziden, SEKA’nın arazisinden...

VEYSEL CANDAN (Konya) – Devlet veriyor kardeşim...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Şimdi, küçük sanayie verilince, verilir; ama, büyük sanayie verilince, vatan hainliği olur, peşkeş çekme olur. Bu mantık mıdır?!.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Bedava veriyorsunuz, bedava!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bu, mantıklı mıdır?! Böyle mantık olur mu?!.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Parasıyla, parasıyla!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, aziz arkadaşlarım; şimdi, burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da şu: Önergede “bedelsiz verildi” diyorsunuz. Böyle bir şey yok. Eklediğiniz Bakanlar Kurulu kararını dikkatlice okursanız, o kararın ekinde, bu arsa bedeline mukabil, bölgede, eğitimle ilgili, bilabedel devlete terk edilmek üzere, ilgili kuruluş tarafından yatırımlar yapılacağı hükme bağlanmıştır. Şimdi, sizin aklınız bu meselelere ters çalışıyor.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Siz ters çalışıyorsunuz!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Vaktiyle Kızıl Çin dediğimiz Çin Halk Cumhuriyetinde bile, senelik 50 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi var. Bunlar, yatırım yapılacak birçok arsaları bedelsiz veriyorlar.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) – Bedava mı vermişler!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Biz, bu Mecliste, 1998 yılında kanun kabul ettik; 22 vilayette, 10 kişilik işçi çalıştıracak atölye kurarsan, Hazineye ait araziyi sana bedelsiz vereceğiz dedik. Peşkeş mi çektik; hayır.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – İstanbul ona dahil miydi?.. İnsaf yahu!

İLYAS ARSLAN (Yozgat) – Boş araziler vardı Sayın Keçeciler.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sanayii kalkındırmanın, memleketi ileriye götürmenin, yabancı sermayeyi çekmenin başka yolu yok. Eğer, siz, hâlâ, bu memlekette, yabancı sermayeyi, dış sermayeyi “yeşil sermaye”, “kırmızı sermaye” diye ayırmaya kalkarsanız, dışarıdan gelen yatırımın önüne engel koymaya çalışırsanız, bu memleket sanayi kalkınmasını nasıl sağlayacak?!. (DYP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Siz ayırıyorsunuz, siz!

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Ayıp ya!.. Ayıp!.. Bırak Allah aşkına!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Utan!.. Utan!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, bu konudaki fikri, bunu, Türkiye’ye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Keçeciler, 1 dakika içinde toparlayacaksınız.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Bu kadar da savunulmaz! (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen... Sayın hatip 1 dakikalık eksüresini kullanacak.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Özel sektörü ekonominin first motoristi yapan ve yatırımlara ülkeyi açan, az gelişmişlik zincirini kıran anlayışı, Anavatan Partisi 1983 yılında bu memlekete getirmiştir.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) – Özal getirdi Sayın Keçeciler.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bundan geriye dönüş yoktur. Sizin gibi düşünenler Küba’da bile kalmamıştır, Kızıl Çin’de bile kalmamıştır; sadece müzelerdedir ve kitaplardadır; bu anlayışınızı mutlaka değiştireceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Keçeciler.

Sayın Keçeciler’e, Başkanlığa yönelttiği sitem konusunda bir açıklama yapmak zorundayım.

Başkanlık Divanının, Meclisin denetim etkinlikleriyle ilgili yetkisi esasa ait değildir, şekil şartlarını kontrolden ibarettir. Bir önceki soruşturmada olduğu gibi, bu konuda sitemin konusu, herhangi bir farklı oylama çıkarsa Yüce Meclisin oyları olacaktır. Başkanlık, şekil şartlarına bakmıştır. Şekil şartlarının uygunluğunu gördüğü, tespit ettiği zaman da, bir önceki önergede olduğu gibi, Yüce Meclisin takdirine sunmuştur.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Anayasadan anlamaz efendim; yorulmayın.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sıtkı Cengil.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez hakkında verilen soruşturma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle bir hususu belirtmekte fayda mülahaza ediyorum. Biraz önce Sayın Keçeciler’in konuşmasında da açıkça gördük, daha önce, gensoru görüşülürken de iktidar partilerine mensup arkadaşlarımız konuşurken bunu çok açık bir şekilde gördük; Sayın Keçeciler, yapılan yanlışı savunamadığı için, olayın altından kalkamadığı için, süresini, “usul yanlışlığı yapılmış” la doldurdu. Daha önce konuşan arkadaşlarımız da, efendim, işte, üzerinde tartıştığımız konunun esasını, aslını gözden kaçırabilmek için “siz yatırımları istemiyor musunuz, siz sermayeye karşı mısınız? Bu yatırım şu kadar istihdam sağlayacak, şu kadar ihracat yapılacak” gibi ifadelerle meseleyi geçiştirdiler.

Ayrıca, olayı o kadar ballandıra ballandıra anlattılar ki, zannedersiniz, yetmiş yıllık cumhuriyet döneminde yapılanlar bir tarafa, şimdi, Koç’un yapacağı bir tarafa.

Değerli arkadaşlar, bunca çabanın altında yatan gerçek, yapılan peşkeşi gözardı etmektir; ama, ne kadar gayret ederseniz edin, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, bunu milletin gözünden kaçıramazsınız. Türkiye’de otomobil sanayiinde yatırım yapan yabancı sermaye, sadece Koç-Ford ortaklığı değildir, başkaları da var. Koç’a tanınan ayrıcalık, diğerlerine acaba niye tanınmadı?.. Bir Proton Firmasına niye ayrıcalık tanınmıyor?.. Hem de başka yerlerde, ülkenin, yatırıma ihtiyacı olduğu yerlerde yatırım yapmak istiyor; ama, önüne birsürü engel koyuyorsunuz. Madem, sermaye bu kadar önemli -ki, önemlidir- peki, o zaman, Anadolu sermayesi üzerindeki baskılarınız, önüne koyduğunuz engeller neyin nesi?.. Bunlar niye?..

Yanlış politikalarınız yüzünden, yerli sermaye bile dışarı kaçmaya başladı değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz sermayeye, biz yatırımlara karşı değiliz; biz, peşkeşe karşıyız, biz, sermaye-siyaset kirli ilişkisine karşıyız. Burada sorguladığımız da filanın sermayesi veyahut da falanın yatırımı değildir; bedava verilen ve halkın malı olan 20 trilyon lira değerindeki 1 600 dönümlük arazinin hesabını soruyoruz.

Önergede de belirtildiği gibi, daha önce Yüksek Planlama Kurulunca alınan karar gereği, SEKA’ya ait 1 600 dönümlük arazinin, rayiç bedeli üzerinden, peşin parayla, Koç-Ford ortaklığına satılması kararlaştırılıyor. Fakat, her ne hikmetse, kısa bir süre sonra, Bakanlar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulunun kararını gözardı ederek, bu arazinin Koç-Ford ortaklığına bedava verilmesini kararlaştırıyor.

Peki, Bakanlar Kurulu bu kararı alırken neye dayanıyor; Bakanlar Kurulu, bu kararı alırken, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine dayandığını belirtiyor. O 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine bakalım, acaba, Bakanlar Kurulu, buna göre böyle bir karar alabilir mi_ Elimde, ilgili Kanun Hükmündeki Kararname var; fakat, zamanım olmadığı için okuyamıyorum. Yalnız, burada, ilgili maddede söylenen şey şudur: “İlgili kuruluşun konusuyla ilgili görev verebilir” deniyor.

Peki, o zaman, size soruyorum: SEKA’nın görev konusu içerisinde, Koç-Ford grubuna, 20 trilyonluk, 1 600 dönüm araziyi bedeva verecek ve dönüp bunun bedelini de asgarî ücretlinin ödediği vergiden alacak diye bir husus var mıdır?.. Hangi mantıkla böyle bir karar alabilirsiniz?.. Hangi hükümet böyle bir karar alabilir?..

Değerli arkadaşlar, bu gerçekler karşısında, ancak, diyet ödemek mecburiyetinde olan bir hükümet böyle bir karar alabilir. (FP sıralarından “Bravo” sesleri)

“Efendim, bu arazi bedeva verilmeseydi, yatırım başka yerlere kaçacaktı” sözü de, aslında, akılla, mantıkla bağdaşabilecek veyahut da mazeret olarak kabul edilebilecek bir söz değildir.

Zaten, Vergi Yasasıyla yüzde 200 teşvik verdiniz. Ayrıca, bu tür yatırımlarda Türkiye’yi seçmelerinin önemli sebeplerinden biri, Türkiye’nin stratejik durumu ve Türkiye’deki işgücünün ucuz olmasıdır.

Peki, soruyorum: Velev ki, bu iddianızda samimî olsanız bile, Koç Üniversitesi nereye kaçıyordu ki, Sarıyer ormanlarını peşkeş çektiniz?.. Bunun cevabını verin. Bunun cevabını da veremediniz.

Bunu hangi mantıkla peşkeş çektiyseniz, İzmit’deki SEKA arazisini de aynı mantıkla, aynı diyet ödeme mecburiyetiyle peşkeş çektiniz değerli arkadaşlar. Orada binlerce ağaç, katledildi. Bir orman köylüsü, bir ağacın dalını kesse, başına ne geldiğini hep beraber görüyoruz, biliyoruz.

Ben, kendi bölgemden bir örnek vereyim. Pozantı İlçemizde, senelerce kullandığı tapulu arazisinde ki bir ağacın dallarını kestiği için “siz ormanı katlettiniz, ormanı kestiniz” diye köylüye 18 ay hapis cezası verildi ve 18 ay hapiste yattı bu insan; ama, sıra yandaşlarınıza gelince -çevre katliamlarını- ne yapıyorsunuz; devlet törenleriyle, maalesef, taltif ediyorsunuz.

Bu konuda, maalesef -bir durumu daha özellikle arz etmek istiyorum- Sayın Çevre Bakanımızın da hiç sesi çıkmadı. Bir kaplumbağa ölüsüne gösterdiği duyarlılığı, o ince kalpli, o zarif Sayın Bakanımızın bu konuda da göstermesini beklerdik; ama, maalesef gösteremedi değerli arkadaşlar.

Kararda bahsedilen 2 bin civarında istihdam, 700 milyon veyahut da 1 milyar dolarlık ihracat, bölge üniversitelerinden herhangi biri ve eğitim tesisleriyle ilgili bahsedilen hususlar, aslında, bu haksız kararı, bu haksız peşkeşi kamufle etmek içindir. Zaten, şu anda da, durumun böyle olmayacağı ortaya çıkmış durumdadır.

A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Peşkeş peşkeş diyorsun; nedir bu peşkeş, izah etsene!

BAŞKAN – Sayın Üçpınarlar, lütfen...

SITKI CENGİL (Devamla) – Siz, çok iyi biliyorsunuz. Süremi alma... Konuşmamdan sonra, müsait bir zamanda gelin, izah edeyim.

BAŞKAN – Sayın Cengil, lütfen, Genel Kurula...

SITKI CENGİL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şu anda, Koç Grubu, İstanbul’daki fabrikasını da ne yapmaya başlamıştır; İzmit’e taşımaya başlamıştır. Dolayısıyla, öyle ek istihdam falan da sağlanmayacak ve beklediğiniz o ihracat, şu bu da olmayacak. Bunlar olmadığı zaman ne olacak?.. Kararda, bununla alakalı da hiçbir şey yoktur.

Şu anda, o SEKA işçileri, kendi iş güvenceleri tehlikede olduğu için birkaç gündür galeyandaydılar, ayaktaydılar; ama, seçim yaklaştığı için, seçim atmosferine girildiği için, kamuoyu baskısından çekinildiği için, belki birkaç günlüğüne “işte burayı özelleştirmiyoruz, vazgeçiyoruz” denildi.

Değerli arkadaşlar, bir hususu daha özellikle arz etmek istiyorum: Sayın Keçeciler biraz önce dedi ki: “Biz, ülkemizin başka yerlerinde de yatırım olsun diye teşvikler verdik, bedava araziler verdik.” Doğrudur, bedava arazi de verdik, teşvik de verdik, bu Meclisten çıktı, çıkması da gerekirdi; ama, uyguladığınız yanlış politikalardan sonra, acaba, o teşvik verdiğiniz yerlerde, acaba, o bedava arazi verdiğiniz yerlerde kim bir çivi çakabiliyor, kim bir çivi çaktı; çakmaz, niye; çünkü, siz ona verdiğinizin daha fazlasını denize nazır arsalara, arazilere veriyorsunuz. Bu durumda o insanları da boşu boşuna kandırıyorsunuz, o insanları da boşu boşuna beklenti içerisine sokuyorsunuz. Kanunen onu çıkarıyorsunuz; ama, fiilen, çıkardığınız kanunu, ne yapıyorsunuz; ihlal ediyorsunuz; ihlal ettiğinizden dolayı da kimse gidip oraya yatırım yapmıyor, yapamıyor.

Bir hususa daha değinmek istiyorum; buna da, özellikle kamuoyumuzda rahatsızlık meydana getirdiği için değinmek istiyorum. Aslında, bu konuyu gündeme getirmek istemezdim; fakat, kamuoyumuzda büyük rahatsızlık meydana getirdi. Böyle tartışmalı bir durumda, Sayın Cumhurbaşkanımızın temel atma törenine katılmış olması da hakikaten, vatandaşımızı üzmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, konuşmanızı 1 dakikalık eksüreniz içerisinde lütfen toparlayınız.

SITKI CENGİL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Hatta, İzmit’ten gelen fakslar, İzmit’ten gelen telefonlarda -ki, ben, bunu, bir milletvekili olarak gördüğümde, duyduğumda üzüldüm- Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkünü verecekse, kendi kardeşlerinin hemen o yakında arazisi var, onu verse, herhalde, daha halel bir yeri vermiş olur, hem de tasarrufunda olan bir yeri vermiş olur diye de vatandaşlarımız ifade ettiler.

Hepinize saygılar sunuyor, soruşturmanın açılması yönünde oy kullanacağımı belirtiyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cengil.

Sayın Yaşar Okuyan, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; SEKA’ya ait arazinin Ford Otomotiv Sanayii Anonim Şirketine tahsis edilmesiyle ilgili olarak verilen Meclis soruşturması konusunda şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekileri, dünya, hızla değişiyor, yeni bir yüzyıla girmemize çok az bir süre kaldı; 21 inci Asrın eşiğindeyiz ve değişen dünyanın, değişen şartlarına uymak zorundayız. Değişen şartlar ve durumlar, her alanda olduğu gibi ekonomide de yeni yöntemler, yeni çözümler üretilmesini, getirilmesini gerektirmektedir. Bazı muhalefet partisi mensuplarının, değişen ekonomi ve dünya şartları doğrultusunda ülkemizin geleceğine ve ekonomisine ilişkin katkılarda bulunmaları gerekirken, bugün, muhalefet partilerine baktığımızda, kendilerini, klasik muhalefet darkalıplarından, birtakım sloganlardan kurtaramadıklarını görmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, Avrupa nereye gidiyor, dünya ekonomisi nereye gidiyor, dünyadaki değişiklikler Türkiye’yi nasıl etkileyebilir; biz, Türkiye’yi, bu gelişmeler içerisinde millî menfaatlarımız doğrultusunda nasıl yönlendirebiliriz; bu konuda neler yapılmalıdır, nasıl bir politika izlenmelidir? konularını tartışmamız gerekirken, biz, hâlâ, siyasetin kısır çekişmeleriyle uğraşmaktayız.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, dünya otomotiv sektörünün devlerinden biri olan Amerikan Ford firması, yatırım yapmak üzere ülkemizi seçti. Aday ülkeler arasında, Türkiye’den başka, Almanya, İspanya ve Portekiz gibi güçlü ülkeler de vardı. Dünyanın üç büyük otomotiv şirketinden biri olan Amerikan Ford firması, Almanya, İspanya ve Portekiz’i eleyerek, bu büyük proje için ülkemizi seçti.

Değerli milletvekilleri, bu seçim durup dururken olmadı. Bu seçim yapılırken en önemli etkenlerden birisi de, bizim, SEKA’ya ait arazinin bir kısmını bu firmaya tahsis etmemizdi.

Değerli milletvekilleri hatırlayacaklardır, yakın geçmişte buna benzer bir olay daha yaşanmıştı. O günlerde, Japon otomotiv devi Toyota ülkemizde yatırım yapmak için girişimde bulunmuş; ancak, Fransa’nın bu firmaya bedelsiz arazi tahsis etmesi üzerine bu ülkeyi seçmişti. Bu defa, böyle bir durumun önüne geçmek için büyük bir çaba sarf edilmiş ve yatırımın ülkemizde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. İktidarıyla muhalefetiyle, bu yatırımın ülkemizde gerçekleştirilmesinde emeği olan insanları ayakta alkışlamamız gerekirken, biz, olayı kamuoyuna farklı açılardan yansıtarak, bilerek veya bilmeyerek ülke menfaatlarını hiçe saymaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, soruşturma önergesine konu olan 20-25 milyon dolarlık SEKA’ya ait arazide gerçekleştirilecek yatırım neyi öngörmüş:

Gerçekleştirilecek yatırım 550 milyon dolar ve yılda 1 milyar dolarlık ihracat yapılması öngörülüyor.

Bu yatırım, Türkiye’de bir defada gerçekleştirilen en büyük otomotiv yatırımıdır.

Bu yatırımla, Türk otomotiv endüstrisindeki en büyük tasarım ve araştırma-geliştirme yatırımı yapılarak, Türkiye’ye, bedelsiz olarak yüksek teknolojinin transferi de gerçekleştirilmiş olacaktır.

Bu yatırım, Türkiye’ye iki yılda giren sermayenin toplamına eşit büyüklüktedir ve yatırımla öngörülen ihracat ise, Türkiye’deki tüm otomotiv sektörünün ihracatını katlayacak bir miktardadır; yan sanayii hariç, 1997’deki toplam otomotiv ihracatının tam 2 katı değerindedir.

Bugün -daha önce de ifade edildi- 2 bin kişilik ek istihdam yaratan ve yan sanayiiyle birlikte 8 bin kişiye istihdam yaratacak olan bu projenin, 2000’li yılların en modern üretim, yönetim ve çevre teknolojisi kullanılarak, fabrika tesislerinin çevreyle tam bir uyum içinde olması sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, biz, bugün, burada, bu gibi kısır tartışmalarla uğraşırken, diğer ülkeler, yabancı sermayeyi ülkelerine çekebilmek için neler yapıyorlar:

Geçen yıl, Brezilya, Ford’a, 8 milyon metrekarelik araziyi sembolik bir fiyata (5 milyon dolara) vermiş ve buna ilaveten 75 milyon dolarlık altyapı (liman, yollar, enerji, vs.) bu ülke tarafından finanse edilmiştir. Bu proje 200 bin araç kapasitelidir.

İki sene önce, Hindistan’da, 1 milyon metrekarelik arazi, yine, içpazara dönük kurulacak bir fabrika için, Ford’a sembolik bir fiyata verilmiştir.

Rusya’da, 300 bin metrekarelik arazi üzerinde 52 bin metrekarelik bina, Ford’un kuracağı bir fabrika için sembolik bir fiyatla verilmiştir.

Portekiz’de, 1,5 milyon metrekarelik bir arazi, Ford-Wolksvagen’in ortak kuruluşu olan Europa’ya, dört sene önce bedelsiz olarak verilmiştir.

Yakın bir tarihte, Jaguar’a, İngiltere, çok müsait şartlarda, aynı şekilde arazi tahsis etmiştir.

Türkiye’nin kaçırdığı Toyota’ya, bu sene, Fransa, muazzam teşvikler verip, ülkesine çekmiştir.

Gerçekler bütün dünyada böyle iken, bir bardak suda fırtına koparılmak istenmesi, cidden ilginçtir, ibret vericidir.

Peki, konunun yasal yönü nedir, ne yapılmıştır:

Kısaca özetlemek gerekirse: Yüksek Planlama Kurulunun görevlerini düzenleyen 540 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesine göre, Yüksek Planlama Kurulu, ülkenin yurtiçi ve yurtdışı ekonomik hayatıyla ilgili konularda KİT’lerle ilgili her türlü kararları almakla görevlidir. İşte, bu kanun hükümlerine dayanılarak, Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, SEKA’nın ana statüsü değiştirilmiş ve mülkiyetindeki ihtiyaç fazlası gayrimenkullere ilişkin satımda bulunma, ana faaliyet alanına getirilmiştir. Daha sonra, Bakanlar Kurulu kararıyla da, SEKA’ya ait 1 milyon 600 bin metrekarelik arazi, ülke menfaatları göz önünde bulundurularak, 550 milyon dolarlık bir yatırım yapılması, bu yatırımla yılda 1 milyar dolar tutarında ihracat yapılması, 2 bin kişiye ek istihdam sağlanması ve yan sanayiiyle birlikte bu rakamın 8 bine ulaştırılması, yılda yaklaşık 120 bin adet araç üretilmesi, bölge üniversitelerinden biri için eğitim tesisi yapılması kaydıyla, işte, SEKA’ya ait arazinin 1 milyon 600 bin metrekarelik kısmı Ford Otomotiv Sanayi Anonim Şirketine, şartlı, bedelsiz olarak tahsis edilmiştir.

Görüldüğü gibi, yapılan işlem tamamen hukuka uygundur, önergedeki iddialar hukukî mesnetten yoksundur.

Değerli milletvekilleri, burada buna karşı fikir ortaya koyan muhalefet partisine mensup değerli arkadaşlarımızın dikkatlerini, özellikle bu fabrikanın yapıldığı İhsaniye’nin Belediye Başkanının kamuoyuna yaptığı açıklamalara çekmek isterim. İhsaniye Belediye Başkanı “Ford’u kucaklıyorum” diye art arda demeçler vermiş ve kamuoyunda ki bu yöndeki spekülasyonların karşısına çıktığını ifade etmiştir. İhsaniye Belediye Başkanı Fazilet Partili bir belediye başkanıdır. Demek ki, burada işin siyaseti öne çıkarılıyor. Oysa, bölge halkı, işin siyasetinden çok, geçime, insanlarına istihdam yaratılmasına önem veriyor.

İşte, bu nedenlerle, soruşturma önergesine şahsen “hayır” oyu vereceğimi ifade ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Okuyan.

Sayın milletvekilleri, son söz, haklarında soruşturma istenen Başbakan Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’e aittir.

Sayın Erez, son söz hakkını kullanacak.

Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayii Anonim Şirketine bedelsiz vermek suretiyle görevimizi kötüye kullandığımız savıyla bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Saat 15.00’te başlayan Meclis toplantımız -ki, yeni yasama döneminin, açılıştan sonraki ilk toplantısı oluyor- yedi saattir, ara vermeden devam ediyor. Televizyonlarının başında bizi izleyen vatandaşlarımız, yarın gazetelerini açıp okuyacak olan vatandaşlarımız, Türkiye bu kadar önemli olayları yaşarken, Suriye ile gerginlik bu noktaya gelmişken, yanımızda zannettiğimiz Araplar, haksız olarak Suriye’nin etrafında yer almışken, Yüce Meclisin ilgilendiği konulara bakıp, hakkımızdaki kararlarını vereceklerdir; hiç merak etmeyin. (DYP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, denetim görevi Meclisin en kutsal ve en önemli görevidir. Meclis, bu görevini yapmalıdır; ama, bu görevi yaparken, eğer bunu sulandırırsak, yozlaştırırsak bu göreve gölge düşürürüz. Sonra, bu görevi yaparken, Yüce Meclis inandırıcılığını kaybeder, itibarını kaybeder.

O nedenle, soruşturma önergesi verilmelidir; ama, iyi araştırılmalıdır, bu bir kin, bu bir karşılıklı hesaplaşma şekline gelmemelidir.

Şimdi, aslında söz almamın nedeni, herhangi bir müdafaa düşüncesi içinde olarak söz almak değil; böyle elli tane karar gelse, ellisine de gönül rahatlığıyla imza basarım. Bazı hakikatler ortaya çıksın, hem arkadaşlarımız yaptıkları yanlışı görsünler hem Türk Halkı neler oluyor onu bilsin hem de söylediklerimiz zabıtlara geçsin diye söz aldım.

Biraz evvel, Sayın Keçeciler, anayasal açıdan bu önergenin olmaması gerektiğini ifade etti. Ben de bir diğer açıdan ifade etmek istiyorum. Biraz evvel burada önerge sahibi arkadaşlarım ve şahsı adına söz alan arkadaşım konuştu. Önergeyi de okudum, önümde. Bu önergedeki gerekçelere göre bizim yaptığımız işlemle soruşturma açılmaması lazım.

Ben, Doğru Yol Partisi Grubu içinde onurla bir müddet görev yaptım. Orada bu işi çok iyi bilen arkadaşlarımızın, hukukçuların olduğunu biliyorum. Eğer, onlar bu önergeyi görselerdi, inanıyorum ki, böyle bir önerge vermezlerdi. Biraz aceleye gelmiş, biraz yanlış bilgiden kaynaklanmış bir önerge.

Şimdi, gerek önergede gerek arkadaşlarımın ifadesinde söylenen iki şey var. 25 Mayıs tarihli bir YPK kararı var. Daha sonra 8 Haziran tarihli bir Bakanlar Kurulu kararı var. Bakanlar Kurulu kararı, YPK’nın 25 Mayıs tarihli kararına ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin de 35 inci maddesinin dördüncü bendine uygun değil. O nedenle, böyle bir kararı aldığı için Sayın Başbakan ve benim hakkımda önerge veriyorsunuz.

Şimdi, Bakanlar Kurulu kararı için benim hakkımda önerge veriyorsunuz. Ben, Bakanlar Kurulunda her üye kadar sorumluyum; ama, Kültür Bakanı ne kadar sorumluysa, Sağlık Bakanı, Millî Eğitim Bakanı ne kadar sorumluysa ben o kadar sorumluyum.

Şimdi, gelelim işin yanlışına. Bunu veriyorsunuz; ama, bir YPK kararı daha olduğunu iyi araştırmamışsınız, bilmiyorsunuz; bir YPK kararı daha var, bir de 4 Haziran günlü bir YPK kararı var. Bakın, 4 Haziran günlü Yüksek Planlama Kurulu kararı ne: Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları Genel Müdürlüğü ana statüsünde değişiklik yapan bir karar. Ne yapılmış; 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine şu bent ilave edilmiş: “Ülkenin ekonomik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, mülkiyetindeki ihtiyaç fazlası gayrimenkullere ilişkin satımda bulunmak.” 35 inci maddenin dördüncü bendi ne; Bakanlar Kurulu, KİT’e bu konuda yetki veriyor; işte, bu nedenle yapıldı bu iş. O nedenle, 4 Haziran günlü Yüksek Planlama Kurulu kararıyla kendi gerekçeniz ortadan kalkmış, kendi gerekçeniz yok, ortadan kalkmış gerekçeniz bakın söylüyorum. (DYP sıralarından gürültüler)

Eğer şey yapmadınızsa bir daha okuyayım. Bakın, iddianız şu sayın Doğru Yol Partililer, iddianız şu: 25 Mayıs günlü bir Yüksek Planlama Kurulu kararı var ve bu kararda bedeli mukabili satış varken, 8 Haziran günü, Bakanlar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulunun bu kararının aleyhine ve 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 35 inci maddesinde olmayan bir hususla SEKA’yı görevlendiriyor diyorsunuz, görevini kötüye kullanıyor diyorsunuz, soruşturma istiyorsunuz; ama, 4 Haziran günlü Yüksek Planlama kurulu kararından haberiniz yok.

ERGUN ÖZDEMİR (Giresun) – Var, var Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – 4 Haziran günü, Yüksek Planlama Kurulu, 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 35 inci maddesinin dördüncü bendinde, Bakanlar Kuruluna SEKA’ya bu görevi verme yetkisini veriyor ve Bakanlar Kurulu da kararı böylece alıyor. O nedenle, önergenizin gerekçesi ortadan kalkıyor. (DYP sıralarından gürültüler)

Şimdi, bir dakika... Hayır, ama bilmediğiniz şeyi söyleyeceğim de öğreneceksiniz; yoksa aynı yanlışta devam edersiniz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) – Bedava değil, parayla, parayla...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, demin de ifade ettim, bu, bir Bakanlar Kurulu kararıdır; bu Bakanlar Kurulu kararına da ben imza atmışım; bunun sorumluluğunu her zaman alırım. Tekrar ediyorum, bakın, keşke, siz gelip bize deseydiniz de, önergeyi şöyle verseydiniz: Niye böyle bir tane yatırımı teşvik ettiniz de her yıl on tane yatırım getirmediniz; niye daha çok çalışmadınız? Onun hakkında soruşturma verin. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, ben, Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak, Bakanlar Kurulunun aldığı bu kararı SEKA’ya iletmekle görevliyim, başka bir görevim yok benim; ama, sizin gayeniz üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse, ama, bilin ki, zaman zaman bağcıyı dövmeye giden bağcıdan dayak da yer. (ANAP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Türkiye, çok önemli sorunları olan bir ülke. Türkiye’nin temel sorunu, nüfusunun neredeyse yarısının tarımla geçiniyor olmasıdır. Nüfusunun yarısı tarımla geçinen, fert başına düşen millî geliri 3 bin dolar olan ve 10 milyona yakın işsizi olan bir ülke fakir ülkedir; gelişmiş ülke değildir. Türkiye ne yapmalıdır: Türkiye, hızla sanayileşmelidir. Türkiye’nin başka çaresi yoktur. Tarımda çalışan nüfusunu gelişmiş ülkeler seviyesine indirerek, hızla sanayileşerek, daha fazla ihracat yaparak, daha fazla üretim yaparak, daha fazla katmadeğer yaratarak ve fert başına düşen millî gelirini artırarak zengin bir ülke olmak mecburiyetindedir. Bunu nasıl yapacaksınız: Bunu, her gelişmiş ülkenin, her gelişmekte olan ülkenin denediği yollarla yapacaksınız; Amerika’yı yeniden keşfe muhtaç değiliz.

Türkiye’nin temel sorunu nedir: Türkiye, ihtiyaçları fazla, kaynakları az olan bir ülkedir. O nedenle, yapılacak şey, daha fazla yabancı sermayeyi ülkemize nasıl çekeriz; yapılacak olan şey budur. Bakın, dünyadaki 300 milyar dolarlık yabancı sermaye pazarından Türkiye’nin aldığı pay yüzde 0,4’tür; bu pastadan İspanya’nın aldığı pay yüzde 8’dir.

Şimdi, bu yatırım nedir -biraz evvel arkadaşlarım izah ettiler- bir kere, bu yatırım, bundan evvel yapılan otomotiv yatırımları gibi değildir; yani, daha evvel kendi ülkelerinde imal edilen bir otomobili getirip de Türkiye’de yapmayacaktır bu firma. Dünyada, ilk defa, yeni bir model üretilecektir. İç pazara mı yöneltilecektir; hayır, dış pazara yöneltilecektir. 120 bin adet otomobil üretilecektir, hedef pazar Almanya’dır ve yılda 700 milyon dolar ilâ 1 milyar dolar arasında bir ihracatı garanti etmektir. Şimdi, keşke, biz, her yıl böyle beş altı tane, on tane yatırımcıya müsaade edebilsek, bu teşvikleri versek de ülkemize gelse. Gelse ne olur: Her yıl 300 bin kişiye iş temin ederiz, her yıl ihracatımızı 10 milyar dolar artırırız, eğer beş altı sene bu politikayı takip etsek, Türkiye, 3 - 4 milyon işsizine iş bulan ve ihracatını 100 milyar dolara, dolayısıyla fert başına düşen millî gelirini de 10 bin dolara çıkaran bir ülke olur; gelin bunu tartışalım. Bunu yapmayan hükümetleri, bunu yapmayan başbakanları yerelim, onlardan hesap soralım; hesabı niye bizden soruyorsunuz.

Şimdi, kaldı ki, efendim bu fabrika yeşil bir alanda kurulmuş. Biraz evvel Sayın Yaşar Okuyan söyledi, o beldenin Sayın Belediye Başkanı -ki, iktidar partilerine mensup değil, bir muhalefet partisinin belediye başkanı- açılışta kalktı şunu söyledi: “Bugüne kadar sivrisinek üreten ve bu belde insanını rahatsız eden bu bataklığın yerinde, şimdi yılda 120 bin tane araba üretilecek.” Yani o belediye başkanı mı doğru diyor, siz mi doğru diyorsunuz? (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye nereden nereye geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erez, 1 dakika içerisinde toparlıyoruz efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – 1960’lı yıllarda Avrupaya, Almanya’ya işgücü ihraç eden, işçi ihraç eden bir Türkiye, şimdi Türkiye’de, Türk işçisi, Türk mühendisinin ürettiği arabaları ihraç edecek. Biz, 1960’lı yıllarda o işçilerin tasarruflarıyla Almanya’dan araba ithal ederken, şimdi Almanya’ya, Alman vatandaşları binsin diye araba ihraç edeceğiz; bundan mutlu olmak lazım. Artık, bu komünistlerin geçmişte yaptığı gibi “yabancı sermayeyi istemeyiz” faslı bitmeli.

Şimdi, bu firmaya niye verilmiş: Beyler, devlet adamlığının vasfı, firmanın sahibine göre karar vermek olmamalı. Şimdi, o firmanın sahibiyle bugün iyi olmayabilirsiniz; ama geçmişte o firmaya danışmanlık da yapmış olabilirsiniz. Bugün, o firmayla iyi olmayabilirsiniz, yarın o firmayla iyi olabilirsiniz. O nedenle, firmanın sahibi ile teşviki birbirine karıştırmayın, gelin, devlet adamlığı vasfımızı kaybetmeyelim, tarafsızlığımızı kaybetmeyelim; yanlış bir iş varsa yanlış yapandan hesabını soralım; ama, bu Meclisin yüce görevi olan denetim görevini sulandırmayalım.

Ben, sözlerime son verirken, gerek vicdanlarınıza danışarak gerek başka yerlerden talimat alarak, müspet veya menfî, bu önergeye nasıl oy verirseniz verin, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erez.

Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Başbakan Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis soruşturması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması açılması kabul edilmiştir.

Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.

Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 7 Ekim 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.17

 

NOT : YAZILI SORULAR AYNEN FİLME ALINDI

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.