DÖNEM : 20 CİLT : 59 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

122 nci Birleşim

15 . 7 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Karadeniz Bölgesinde meydana gelen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

2. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas’ta meydana gelen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

3. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Başbakanlık Takip Kurulu raporlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

4. – İçişleri Bakanı MuratBaşesgioğlu’nun, Samsun Milletvekili Musa uzunkaya ve Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın terör olaylarına; Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün Başbakanlık Takip Kurulu raporlarına ilişkin gündem dışı konuşmalarına cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’te
SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotif Sanayi AŞ’ye bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A.Mesut Yılmaz ve Sanayi ve TicaretBakanı E. Yalım Erez haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/28)

2. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı ve 55 arkadaşının, Denizcilik Müsteşarlığına ait bazı işlerin ihalelerinde ve personel alımıyla ilgili konularda görevini kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve evrakta sahtecilik suçlarını işlediği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240, 339 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla DevletBakanı Burhan Kara hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/29)

3. – Konya Milletvekili Necati Çetinkaya ve 55 arkadaşının, Bursa -Karacabey yolunun ihalesinde usulsüzlük ve partizanlık yapmak suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/30)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin (6/1081, 1082, ve 1083 ve 1084) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/365)

2. – Cumhurbaşkanı SüleymanDemirel’in Moldova’ya yaptığı resmî ziya-
rete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezke-
resi (3/1613)

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşı, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşı, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 40 arkadaşı, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının, TBMM Genel Kurul Salonunun Yenilenmesiyle İlgili Olarak İleri Sürülen Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırmak Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergeleri ve (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı : 703)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın partisine sataşması nedeniyle konuşması

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney’in, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partisine sataşması nedeniyle konuşması

3. – Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz,Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi GenelBaşkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı YedekSubaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S.Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbulMilletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, YÖK Kanununun kılık kıyafeti serbest bırakan maddesinin uygulanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5510)

2. – İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’nin, başörtülü öğrencilere ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5533)

3. – Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın;

– Erzurum - Köprüköy İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum - Hınıs İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum - Tekman İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum - Karayazı İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum - Horasan İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum - Çat İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5477, 5478, 5479, 5480, 5481, 5482)

4. – Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez’in, Kahramanmaraş - Merkeze bağlı bazı köylerin telefon ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5499)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM GenelKurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın’ın, Karadeniz Bölgesi fındık üreticilerinin fındık ihracatında fon uygulamasından kaynaklanan sorunlarına ve

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Nevşehir organize sanayi bölgesinin kurulma aşamasında karşılaşılan sorunlara,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez,

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, TMO’nun buğday alım politikasından kaynaklanan sorunlarla, süne mücadelesinde kullanım süresi geçmiş ilaç uygulamasının yarattığı problemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar,

Cevap verdiler;

Sıvas Milletvekili Musa Demirci, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın konuşmasının kendi Bakanlık dönemine ilişkin kısmıyla ilgili açıklamada bulundu.

Arnavutluk’a gidecek olan :

Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin,

Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, DevletBakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, DevletBakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri GenelKurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Özel Gündeminde Yer Alacak İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak ve 54 arkadaşının, yeni turizm merkezlerinin tespitinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla TurizmBakanı İbrahim Gürdal hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/26) öngörüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmediği bildirildi;

2 nci sırasında bulunan, Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 60 arkadaşının, İzmit’te
SEKA’ya ait fidanlık bir araziyi bedelsiz olarak Ford -Koç Grubuna tahsis ettiği iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/17) gündeme alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği ve gensorunun görüşme gününün Danışma Kurulunca tespit edilerek daha sonra GenelKurulun onayına sunulacağı açıklandı.

TBMM GenelKurul Salonunun yenilenmesiyle ilgili 703 sıra sayılı rapor ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için alınan karar gereğince, 15 Temmuz 1998 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.21’de son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Haluk Yıldız Ali Günaydın

Kastamonu Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

Abdulhaluk Mutlu

Bitlis

Kâtip Üye

No: 178

II. – GELEN KÂĞITLAR

15 . 7 . 1998 ÇARŞAMBA

Teklif

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkındaki 2495 Sayılı Kanuna Bir Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1237) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.7.1998)

Tezkere

1. – İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur’un; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1612) (Anayasa ve AdaletKomisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.7.1998)

MeclisSoruşturması Önergeleri

1. – Kocaeli Milletvekili İsmailKalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve TicaretBakanı E. Yalım Erez haklarında anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/28) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.7.1998) (Dağıtma tarihi : 15.7.1998)

2. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı ve 55 arkadaşının, Denizcilik Müsteşarlığına ait bazı işlerin ihalelerinde ve personel alımıyla ilgili konularda görevini kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve evrakta sahtecilik suçlarını işlediği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240, 339 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet Bakanı BurhanKara hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca birMeclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/29) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.7.1998) (Dağıtma tarihi : 15.7.1998)

3. – Konya Milletvekili Necati Çetinkaya ve 55 arkadaşının, Bursa - Karacabey yolunun ihalesinde usulsüzlük ve partizanlık yapmak suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanı YaşarTopçu haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/30) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.7.1998) (Dağıtma tarihi : 15.7.1998)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

15 Temmuz 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın milletvekillerinin, yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletveklleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı görüşmeler vardır.

Üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Karadeniz Bölgesinde meydana gelen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz, Sayın Musa Uzunkaya'nın.

Karadeniz Bölgesinde tırmanan terör beliyyesiyle ilgili konuşmak üzere, Sayın Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde, Karadeniz Bölgesi dahil olmak üzere, ülkede tırmanan terör ve toplumsal bunalıma dönüşen ekonomik sıkıntılar üzerinde gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Muhterem Başkanı, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, biraz sonra, Meclis salonunun yeniden düzenlenmesinde yaşanan korkunç yolsuzluk gündeme gelecek. Onunla ilgili, kamuoyunun, başta Meclis olmak üzere birkısım kurum ve kuruluşlara olan güven zaafının hangi boyutlara ulaştığını farketmek, daha iyi anlamak durumundayız. Gün geçmiyor ki, bir yolsuzluk konusu, Meclis gündemine, gazete sütun ve televizyon ekranlarına yansımış olmasın. Bu derece güven bunalımına düşmüş toplumun, ekonomik yönden daha fazla perişan edilmeye elbette tahammülü yoktur; eğer, ülke kaynakları bu derece müsrifane kullanılıyor, bazı holdinglere, hergün, iç borçlanma faizlerinden bir çırpıda 27-30 trilyon transfer yapılıyor, mahkeme kararına rağmen, 1 600 dönümlük arazi üzerinde bugün hafriyat ve ağaç kıyımı devam ediyorsa ve buna rağmen, sevgili TEMA Vakfı yöneticileri bu yeşil katliamına seyirci kalıyorlarsa, yürütmenin durdurulması gözardı ediliyor "verdimse ben verdim, yaptımsa ben yaptım" mantığı hukuk devletinde hâlâ egemen görülüyorsa, toplumsal barış ve kardeşliği tesis etmek mümkün olmaz. Ülke olarak, ülkenin en önemli kurumu Parlamento olarak, sevgiyi, barışı, kardeşliği ekonomik, sosyal ve kültürel istikrar ve güven ortamını oluşturmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, ülkenin bir numaralı sorunu her ne kadar bazı şahıs ve kurumlarca "irtica" diye mevhum bir düşman ilan ediliyorsa da, toplumun en öncelikli gördüğü sorun, hiç şüphe yok ki, hâlâ kadın erkek, küçük büyük demeden insanların kanını emen, annelerin gözyaşlarının dinmemesine vesile olan terör belasıdır. Amasya'nın Taşova İlçesi Çakırlısu Köyüne kadar inip can alan, Sıvas'ta, Erzurum'da haneler söndüren bu belayı, öncelikle Karadeniz Bölgesinde, yayla mevsimi olması nedeniyle yakından izlemek, fındık bahçelerinin tabiî yapısından yararlanabilecek bu tür kötü niyetli insanların bölgeye sızmasını engelleyecek çalışmaların, değerli Hükümet üyeleri ve başta İçişleri Bakanı tarafından yakınen takip edilmesini talep ediyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, görülüyor ki, yakalanan bir iki av tüfeği vesaireyi ekranlarının abartılarıyla, bugüne kadar akrep dahi öldürmemiş insanların üzerine nazarları teksif etme veya ettirmenin ne derece doğru olduğunu sizin ve aziz milletimizin takdirlerine arz ediyor; medyanın, son günlerde bile, hâlâ, bütün bu tırmanan teröre rağmen, hedefleri Anadolu'nun belli bölgesinde hangi amaca yönelttiğini de yine milletin ibretle dikkat nazarlarına arz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, söz buraya gelmişken ve huzurlarınızı bu konuyla ilgili olarak işgal ederken, üst üste meydana gelen birkısım felaketlerin ülkemiz insanında millî birlik ve kardeşlik havası oluşturmasını dahi, bu Hükümetin değerlendiremediğini üzülerek görüyoruz.

Seçim bölgem olan Samsun İlinin Havza, Vezirköprü ve Tekkeköy İlçelerinde zarar gören insanlarımıza, henüz -Havza'ya 60 ve Tekkeköy'e de toplam 40 milyar olmak üzere- bugüne kadar toplam 100 milyar para gönderilebilmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Efendim, paragrafımı bitirmek üzere, lütfen...

BAŞKAN – Hayır, cümlenizi bitirmek üzere, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Ama, akşam, bir sayın bakan "Koç'a 10 trilyonluk bir arsa çok mudur" dercesine, bu onbinlerin, yüzbinlerin, hatta milyonların ıstırabıyla âdeta alay etmek durumuna girmiştir.

Samsun'da yapılmakta olan havalimanının bugüne kadar geciktirilmesi veya yapılması gereken tesislerinin yapılamaması bir eksikliktir. Özellikle bölgenin ve ülke insanının ekonomik sıkıntılarına, belki müstahsil açısından deva olabilecek, hassaten bu bölgede 1998 ürünü olarak piyasaya çıkacak fındığın iyi değerlendirilmesi konusunda, Hazinenin, mutlaka fındık üreticilerini desteklemesi ve şu anda devam eden alım -yani 660 bin lira civarında seyreden- fiyatlarının düşürülmemesi için, Fiskobirlik'in, mutlaka, Hazinece desteklenmesini umuyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, teşekkür ediyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, bugünkü gündemdışı konuşmalara da ben cevap vereceğim.

BAŞKAN – Hayhay Sayın Bakan.

2. – Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas’ta meydana gelen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Sayın Mahmut Işık, yine, Sıvas'ta meydana gelen terör olaylarıyla ilgili olarak gündemdışı söz talebiniz var; buyurun, söz sizin.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkanım, önce, söz verdiğiniz için, zatıâlinize teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Haziran 1998 tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanına, Başbakana, Başbakan Yardımcısına, İçişleri Bakanına, Genelkurmay Başkanına ve tüm siyasî parti genel başkanlarına Sıvas ve Erzincan İlleri ve çevresindeki terör hareketleriyle ilgili olarak sunduğum raporda, Sıvas'a Elbistan ve İliç ilçelerinden 30-40 kişilik bir PKK terör grubunun girdiğini, özellikle İliç, Divriği, İmranlı ve Zara İlçelerinin köylerini son derece rahatsız ettiğini, terör gruplarının girdiği köylerin ertesi gün komple göç ettiğini, bölgede müthiş bir otorite boşluğunun bulunduğunu acele ve önemlidir kaydıyla bildirerek, acilen tedbir alınmasını istemiştim.

Bu bölgede son derece güçsüz olan örgüt, varlığını ispatlamak için savunmasız halka kötülük ediyor. Ne yazık ki, bugüne kadar, bölgede hiçbir tedbir alınmamıştır. Bu boşluktan yararlanan örgüt, nitekim, 8.7.1998 akşamı saat 20.30 sıralarında Zara-Kuruköprü köyüne gelerek, önce köyün 16 milyar liraya yapılan telefon santralını yakıyor, daha sonra da Sancakkale Köyünün Alevî ve Kürt kökenli muhtarını Boruklar Mezrasında silahla tarıyarak öldürüyor. 1996-1997 yıllarında da, önce Alevî kökenli 7 köyün muhtarını öldürürek, Alevî ve Kürt köylerinde baskı uyguladılar, arkasından da karşı gelenleri öldürdüler, Alevî ve Kürt köylerini sindirince, Sünnî kökenli köyleri taradılar. Bölgede yaşayan insanlarımız barış ve dostluk içinde en iyi şekilde yaşarken, aralarında en ufak bir ayırım yokken, ne yazık ki, barış içinde yaşamak isteyen halkımızı "Alevîler ve Kürtler, PKK'yı besliyor; onlar da Sünnî köylüleri öldürüyor" mantığıyla insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. Şimdi, aynı yöntemle tekrar işe başladılar. Önce, Alevî ve Kürt köylerini baskı altında tutarak onları sindiriyorlar, 9.7.1998'de muhtarın öldürülmesi böyle bir olayın başlangıcıydı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi ise, 9.7.1998 tarihinde Alevî ve Kürt kökenli Zara-Sancakkale Köyü muhtarının öldürülmesinden üç gün sonra, aynı bölgeye yakın olan Divriği-Çayözü Köyü basılıyor. Köyden, Zeki Boztepe, Sinan Türkmen, Recep Türkmen ve bayan olan Perihan Türkmen çocuğunun gözü önünde, çocuğuyla birlikte öldürülüyor ve köye onbeş yıldan beri yapılan, müteahhit hatasından mahkemeler sonucu yıkılan ve tekrar yapılmaya çalışılan köprünün bir ayağı da yıkılarak, köyden alınan 2 katırla, köydeki evlerde bulunan yiyecek malzemeleri gasp edilen katırlara yüklenerek götürülüyor. Sünnî kökenli olan bu köyümüz, nitekim bir başka köyün karıştırılması için âdeta kullandırılıyor.

Öldürülen bayan Perihan Türkmen iki üç ay önce bana geldi. İşsiz ve yoksul bir yurttaşımızdı. Kendisine kaymakamlıkça Sosyal Dayanışma Fonundan yapılan yardımla geçiniyordu. Köyüne kış için bir şeyler ekmek için gitmişti; ama, ne yazık ki, çocuğuyla birlikte orada öldürüldü.

Olay, 12.7.1998 tarihinde, saat 20.30'da meydana geliyor. Teröristler köyden gece 2'de ayrılıyorlar. Olay, Divriği İlçesinde 13.7.1998 sabahı saat 10.30'da ancak duyulabiliyor. Olayın Sıvas'a intikal etmesi ve Sıvas Valisi ile Jandarma Merkez Komutanının Divriği'ye varmaları saat 15.30'da ancak gerçekleşebiliyor. Görüleceği üzere, bu bölgedeki otorite boşluğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Divriği İlçesinin Sıvas'a uzaklığı 188 kilometredir. İlçenin de dağlık olması nedeniyle -devlet, bırakınız vatandaşı korumayı- vatandaş, ölüsünü almaya bile 15 saat sonra ancak varabiliyor.

30 Haziran 1998 tarihinde belirttiğim, Sayın Cumhurbaşkanı ve diğer yetkililere sunduğum "acele ve önemlidir" kaydı taşıyan raporum ciddiye alınarak tedbir alınmış olsaydı, muhtar ve bu 4 vatandaşımız belki öldürülmeyecekti.

En üst düzeyde devletin tüm birimlerine ve siyasî parti başkanlarına, milletvekili olarak sunduğum ve ciddî şekilde uyarılarda bulunduğum rapor ve benzer uyarılar dikkate alınmıyor veya devletin, hantal ve işlemeyen yapısından dolayı geç kalınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık, toparlayın efendim...

MAHMUT IŞIK (Devamla) – Peki efendim.

Böyle şey olur mu; hayır, bu, dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Bunu yapan devlet, vatandaşına güven veremez, sosyal devlet de olamaz.

30.6.1998 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanına, Başbakana sunduğum raporumu dikkate almayarak, bu vatandaşlarımızın ölümüne sebebiyet veren, -hangi mevkide olursa olsun- bu kişilere derhal soruşturma açılmalıdır.

Ayrıca, Sıvas'ın Divriği, Zara ve İmranlı İlçeleri otorite boşluğundan yangın yerine çevrilmiştir. Köyler komple göç etmekte, insanlar acımasızca öldürülmektedir. Bölgeden yeni döndüm, insanlar umutsuz, tedirgin ve resmen göçe zorlanmaktadırlar. Yıkılan her şey, yeniden ve derhal yapılmalıdır.

Bu nedenlerle, bölgede, derhal gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması kaçınılmazdır; otorite boşluğunun giderilmesi kaçınılmazdır.

Ayrıca, Sıvas çok büyük bir ildir; Divriği ve Suşehri il yapılmalıdır; kalıcı birlik ve güvenlik birimleri hiç vakit geçirilmeden takviye edilmelidir. Diğer taraftan, terör Sıvas'tan, Tokat, Amasya, Giresun ve Ordu İllerine sıçramak üzeredir; bu, bir tesadüf değildir; çünkü, haklarında sayfalar dolusu yazılan, iddialar bulunan Veli Küçük Giresun da, Hakkâri çetesinden Mehmet Emin Yurdakul'u da Sıvas'tadır.

Denenmiş, haklarında bir yığın iddia ve tepki bulunan bu ve benzer yöneticiler de derhal görevlerinden alınmalıdırlar. Aksi takdirde, bu gruplar, bölgeyi daha da zorlayacak, göç tek çare olacaktır; terör de, bir kaç güne kadar Sıvas'tan takviyeli olarak Karadenize ulaşacaktır. Kaldı ki, şu anda Karadenizde çeşitli faaliyetleri bulunmaktadır.

Bölgedeki otorite boşluğu derhal doldurulmazsa, vurdumduymazlık böyle devam ederse, eylemler, kaza içlerine sıçrayacak ve telafisi mümkün olmayan yaralar açılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi söyler misiniz efendim.

MAHMUT IŞIK (Devamla) – Devletin anayasal ve aslî görevi, vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Ne yazık ki, bu görev, bugün ihlal ediliyor. Sıvas karıştırılırsa, bilmiş olunuz ki Türkiye karıştırılır.

Bu vesileyle, ölen yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyor. Sayın Meclise ve Sayın Başkan zatıâlinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Işık teşekkür ediyorum.

Teröre maruz ölen yurttaşlarımıza rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum.

Sayın Bakan, bu noktada mı cevaplayacaksınız; diğeri de mi sizi ilgilendiriyor?

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Üçüncü gündemdışı konuşmadan sonra cevaplayacağım.

3. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Başbakanlık Takip Kurulu raporlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Üçüncü sırada, Sayın Abdullah Gül, Başbakanlık Takip Kuruluyla ilgili olarak söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Gül. (FP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; son günlerde bazı gazetelere sızdırılan raporlar, verilen bilgiler, maalesef, eski komünist ülkeleri veyahut da askerî cuntalarla idare edilen ülkeleri andırmaya başladı.

Başbakanlık Takip Kurulu, Sayın Başbakanın mesuliyetinde bir kuruldur. Sözde, bu Kurulun yayımladığı raporlar, gazetelere belli ki veriliyor ve yazdırılıyor. Şimdi, bunlara baktığımızda, insanı dehşete düşürücü, insanın -gerçekten- tüylerini diken diken kaldırıcı ve isyan ettirici manşetler görüyoruz. Bakın, en büyük gazetelerimizden birinde çıkan başlık şu: "Başbakanlık Takip Kurulunun hazırladığı raporda 40'a yakın valinin, 100'e yakın vali yardımcısının, 300 civarında kaymakam ile 100'den fazla hâkim ve savcının adı geçiyor deniliyor ve içine baktığımızda da, 500'e yakın profesörün, yüzlerce kamu görevlisinin, Hazinede ve diğer genel müdürlüklerimizde çalışan birçok genel müdürün adı, bu şekilde, yani, mürteci olarak, irticaî faaliyetlere katılıyor diye anlatılıyor.

Şimdi, bu, çok tehlikeli bir şey. Bunu, kimler yapıyor, niçin yapıyor biliyoruz; ama, gücümüzün yettiği yerler var, gücümüzün yetmediği yerler var. Başbakanlık içerisinde yapılan şeylere gücümüzün yetmesi gerekir. Şimdi, bir ülkede, 80 tane vilayeti ve valisi olan bir ülkede, eğer, Başbakanlıkta yayımlanan bir rapor -ki, bunlar, tabiî ki, Başbakanın sorumluluğu içerisine girecek nihayette- bu valilerden 40 tanesini bu şekilde damgalarsa, gerici, mürteci, irticaî faaliyetlere katıldı derse, zaten her şey bitmiştir. Bu suçlamalara baktığınızda, bunlar, bölücülük... Bunlar hakkında dava açılırsa, bölücülükle ilgili, cumhuriyetin temel ilkelerini yok etmekle ilgili iddialar ileri sürülüyor; yani, bunlar, çok ağır cezaları gerektiriyor. Hatta, 125 inci maddeye giriyor ki, idam cezası gerektiriyor. Bu kadar dehşet, sorumsuz ve mesuliyetsizce raporlar yazılıyor -devletin, Başbakanlık antetlerini taşıyan raporlar- ve gazetelere sızdırılıyor.

İşin bir başka yanı da şu: Bu 80 valinin kararnamelerine bakarsanız, en az 70'inin altında, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz'ın imzası vardır.

DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Vali değil kaymakam...

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Vali... Vali...

80 valinin 40 tanesi mürtecidir ve takip ediliyor deniliyor. Demek ki, altları, kendilerinin mahiyetinde çalışan insanlar tarafından fişlenmişler.

Şimdi, böyle bir ülke düşünebilir miyiz ve bu 80 valinin 70 tanesinin kararnamesinin altında, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz'ın imzası var ve hatta, isim vermek istemiyorum, gazetelerde isimleri geçen bu valilerin içerisinde 3 tanesi, Anavatan Partisinden son seçimlerde aday oldular.

Böyle bir gelişme, gerçekten, ülkeyi tehdit edici, halkı sindirici, yüksek seviyedeki bürokratları sindirici, onları lekeleyici, onların elini, kolunu bağlayıcı bir davranıştır. Gücümüzün yetmediklerine bir şey demiyorum; ama, gücümüzün yettikleri için konuşuyorum; Başbakanın ve sayın bakanların direkt kontrolü altında olan şeylerden bahsediyorum.

Bildiğiniz gibi, bir de, bir komisyonda, şu anda, bir kanun tasarısı görüşüyoruz; kerhen de olsa, Anavatan Partili arkadaşlarım oy vererek, ısrarla oy vererek çıkardılar komisyondan. Nedir; İçişleri Bakanlığındaki veya diğer bakanlıklardaki memurların -aynı, YAŞ kararlarında olduğu gibi- tasfiye edilmeleri. Buna, her ne kadar, irticayla mücadele falan deniliyorsa da, biliyoruz ki, bu bir tasfiye kanunu. Yani, çok açık söylüyorum, devletin içerisindeki dindar, milliyetçi, mukaddesatçı bürokratların tasfiyesidir bu. (FP sıralarından alkışlar) Buna alet olduk, yukarıdan geçirdik. Şimdi ne olacak?

Başbakanlığın yayımladığı raporda, kimdir arkadaş bu 40 vali, kimdir arkadaş bu 300'e yakın kaymakam, kimdir bu 500'e yakın profesör, kimdir bu 100'den fazla hâkim? Aynı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, hemen bağlıyorum sözümü.

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Aynı orduda yapıldığı gibi, YAŞ kararlarını... Çünkü, Sayın Başbakan, siz YAŞ kararlarına güveniyorsunuz ve gönderebiliyorsunuz, tasfiye edebiliyorsunuz; ama, bizim elimiz kolumuz bağlı dedi ve bunun üzerine, bildiğiniz gibi, bu kanun tasarısı getirildi.

Şimdi, aynı şey olacak; yani, Sayın Başbakanın imza atıp güvendiği 70 valinin en azından 40'ı, 300'e yakın kaymakam, şu kadar profesör, bunlar aynı şekilde tasfiye edilecek. Bu, çok tehlikeli bir gelişmedir. Bu, bir ülkeyi içinden yıkan bir olaydır. Bu valilerin, bu kaymakamların, bu profesörlerin yerinde olun... Şimdi, kim bunlar, kim hazırladı bunlar hakkında raporu, kim bunları basına sızdırdı ve kim bunları bu şekilde tehdit altında tutuyor? Bunları çözmezsek değerli arkadaşlarım, her türlü particilik ve kendi görüşlerimizin dışında, Türkiye'nin çıkarı için, bu ülkenin çıkarı için, bunları halletmezsek, zaten dışarıyla yeteri kadar uğraşan bir ülke, içerisinde daha da bölünmüşlüğe gider, daha da tehlikeli hale gelir. Ben, inanıyorum ki, Sayın Bakan ve Sayın Başbakan bu konulara açıklık getirecek ve bu tip mesuliyetsiz, sorumsuz gidişata son vereceklerdir.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül, bir dakikanızı rica edeyim.

Parlamentonun Başkanı olarak, bir hususu düzeltmek istiyorum. Demokratik parlamenter sistemlerde, parlamentonun gücünün yetmeyeceği hiçbir eylem ve hiçbir işlem olamaz. Zannediyorum "bazılarına bizim gücümüz yetmez; ama, bazılarına yetebilir" gibi bir ifade kullandınız. Zannediyorum, siz de, benim bu hissiyatımı belki bir başka şekilde ifade etmek istediniz. Parlamentonun yöneticisi, Başkanı olarak, bunu ifade etmeye kendimi sorumlu hissettim.

Teşekkür ederim.

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, ben de öyle olmasını arzu ederim, öyle de olacaktır. Bunu söylerken, Meclisi değil, Hükümeti kastederek söylemiştim. O açıdan, Hükümetimizin de, muhakkak buna gücü yetecektir. Hükümet de, muhakkak ki, kendi sorumluluk alanlarına giren konularda tam hâkimiyetini gösterecektir. Bundan da eminim.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

4. – İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın terör olaylarına; Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün Başbakanlık Takip Kurulu raporlarına ilişkin gündem dışı konuşmalarına cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, İçişleri Bakanımız Sayın Başesgioğlu, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kayseri Milletvekilimiz Sayın Abdullah Gül'ün, Sıvas Milletvekilimiz Sayın Mahmut Işık'ın ve Samsun Milletvekili değerli arkadaşımızın gündemdışı yaptıkları konuşmalara Hükümet adına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Yine, hemen sözlerimin başında, Hakkâri Yüksekova'da hain bölücü örgüt tarafından şehit edilen asteğmenlerimize, erlerimize ve korucularımıza Tanrıdan rahmet diliyorum. Yine, diğer bölgelerde teröre şehit verdiğimiz bütün vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu sayın arkadaşlarımıza, terör konusunda, kısa da olsa, genel bir değerlendirme yapma imkânı verdikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.

Hepinizin bildiği gibi, devlet olarak 14 yıldır bölücü terörle mücadele etmekteyiz. Bölücü terörün kastettiği kutsal değerler bellidir. Ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelmiş, hem içeriden hem dışarıdan destek gören, bu, hain plana karşı devlet olarak 14 yıldır mücadele ediyoruz.

1997-1998 yılları itibariyle bu konuda gelinen noktayı değerlendirdiğimizde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde güvenlik güçlerimizin tamamıyla inisiyatifinde sürdürülmekte olan bir mücadeleyi görüyoruz.

Yine, bu örgütün lider kadrosundaki kişilerin, özellikle yurt dışından başarılı operasyonlarla ülkeye getirilerek, örgütün çözülmesine, örgütün çökmesine büyük bir ivme kazandırıldığını, bu harekâttan sonra da birçok PKK militanının güvenlik güçlerimize teslim olduğunu görüyoruz.

Hulasa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ve sınırötesinde yapılan operasyonlar, bölücü örgüte büyük darbeler vurmuştur. Örgüt, bu alanda sıkıştığı için Türkiye'nin muhtelif yörelerine "açılım" dediği yeni bir stratejiyi kendine tayin etmiştir. Bu sebeple de, Tunceli, Erzincan kırsalından başlamak üzere, Sıvas, Tokat, Amasya gibi illerimizde münferit eylemler yapmayı kendine hedef seçmiştir. Hepinizin de bildiği gibi, buradaki amacı, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da sıkışan bu yoğunlaşmayı Türkiye'nin muhtelif yörelerine taşımaktır. Böylece hem güvenlik güçlerimizin dikkatini bu bölgelerde yoğunlaştırmak hem de kendi tabanlarına, kendi militanlarına, var olduklarını, bu mücadeleye devam ettiklerini ispatlamak için bir gayret içerisindedirler.

Geçen yıl itibariyle -yine Yüce Meclisimizin değerli üyeleri hatırlayacaklardır- Ordu'da, Sıvas'ta, Tokat'ta, Amasya'da ve diğer yörelerde yapılan başarılı operasyonlar neticesi, bölücü örgütün bu bölgedeki militanları tamamen temizlenmişti. Ancak, yaz mevsimi olması hasebiyle, genellikle terör olaylarının yoğunlaştığı bu aylarda, demin ifade etmeye çalıştığım hattan, yeni geçişler, yeni sızma teşebbüsleri söz konusudur. Şu anda, muhtelif illerimizde -Mahmut Beyin de ifade ettiği gibi- Sıvas'ta, Tokat'ta, Amasya'da, örgütün yapmaya çalıştığı bu münferit eylemler de, bunun göstergesidir.

Geçmiş yıllardaki yapıya ilaveten, bu dönemde bölücü örgüt, Türkiye'deki diğer yıkıcı ve bölücü örgütlerle işbirliği içerisine girmiştir; birlikte imzaladıkları protokolle, eylem birliği kararı almışlardır ve çeşitli izler, çeşitli emareler, PKK ile birlikte diğer yıkıcı ve bölücü örgütlerin de birlikte hareket ettiğini göstermektedir.

Şu an itibariyle, bu saydığımız bölgelerde, başta mülki amirlerimiz olmak üzere, valilerimiz olmak üzere, güvenlik güçlerimizin yetkilileri ve devletimizin bu konuyla ilgili bütün görevlileri, hepsi, teyakkuz halindedir, hepsi, kırsal kesimdedir; kendilerinin arzu ettiği -gerek lojistik açısından gerekse personel açısından- takviyeler peyderpey yapılmaya başlanmıştır, bölgeye intikal eden yardımlar söz konusudur.

Şunu hepimiz biliyoruz ki, aziz vatanımızın bu bölgelerinde veyahut da hiçbir bölgesinde, terör örgütünün yapılanmasına, bu devletin asla müsaade etmesi mümkün değildir.

PKK'nın bu bölgelerde yapılanma gayreti, kendilerine göre sözde Koçgiri eyaleti yapılanma faaliyetleri, hepinizin bildiği gibi, 1992-1993 yıllarında başlayan bir faaliyettir; ama, devletimizin, güvenlik güçlerimizin kararlı tutumu neticesinde, bölücü örgüt, bu yapılanmaya muvaffak olamamıştır. Demin de ifade ettiğim gibi, 1997 yılı itibariyle, bu bölgedeki bütün militan unsurlar temizlenmiştir. Şu anda, bir sızma hareketi söz konusudur. Yaptığımız mücadelenin çerçevesi bu şekildedir.

Tabiî, coğrafî şartların çok değişik olması, militan grupların, üçer kişilik, beşer kişilik, en fazla sekizer kişilik küçük gruplar halinde bölgeye sızma gayretleri, bu mücadelenin zor taraflarından biridir; ama, ne olursa olsun, kesinlikle ifade ediyoruz ki -hepimizin inancı da o noktadadır- bu ülkeyi bölmeye yönelmiş, milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelmiş her türlü tehdidi bertaraf etmek için, bütün güvenlik güçlerimiz, devletimizin ilgili birimleri görevleri başındadır. Önümüzdeki günlerde, bu faaliyetlerin semeresini hep birlikte alacağız; geçen yılda olduğu gibi, bu bölgelerimizi, bütün militan unsurlardan temizleyeceğiz.

Tabiî, bu mücadeleyi yaparken, çok hassas olacağımız noktalar var. Mahmut Bey burada çok güzel değindi; oradaki vatandaşlarımızın çeşitli inanışlarını -tabiri caizse- kaşıyarak, bir Alevî-Sünnî meselesi yaratarak, bir kez Alevî köyümüzü basıp oradaki muhtarı öldürerek, öbür gün Sünnî köye gidip oradaki vatandaşları katlederek, sanki, yıllardır, asırlardır, o bölgede kardeşçe yaşamış, iyi günde kötü günde birlikte sevinmiş, birlikte ağlamış bu vatanımızın aziz evlatlarını birbirine kışkırtmak gibi bir senaryo içindedirler. Memnuniyet vericidir ki, vatandaşlarımız -gerek Alevî vatandaşlarımız gerekse Sünnî vatandaşlarımız- hiçbir zaman, bu tezgâha, bu hainliğe, bu oyuna gelmemişlerdir; önümüzdeki süreç içerisinde de gelmeyeceklerdir. Örgütün, bu konuda, kadrolarına devamlı verdiği talimat vardır; ama, vatandaşlarımızın aklıselimi ve sağduyusu, bu tezgâhı, bu oyunu bozacak güçtedir.

Burada, yine, Sayın Milletvekilimiz Mahmut Işık, o bölgedeki görevlilerimizle ilgili bir konuyu dile getirdiler. Her şeyden önce, bu kürsüde kendini savunma imkânı olmayan kişiler hakkında sözler söylemenin, onları itham etmenin doğru olmadığı kanaatındayım. Adı geçtiği için ifade ediyorum; Veli Küçük, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk jandarmasının, şu anda, o bölgede, kendisine, terörle mücadele sorumluluğunu verdiğimiz değerli bir generalidir. Yine, Sıvas'ta görev yapan arkadaşımız da Türk Silahlı Kuvvetlerimizin değerli bir mensubudur. Şu anda -görevleri ifade etmeye çalıştığım tarzda- terörle mücadele konusunda kendi üzerlerine düşen görevi cansiparane bir şekilde yerine getirmektedirler. Bunu söylerken, eğer, haklarında bir iddia olursa, bu araştırılmayacak, bu istisna tutulacak manasına değildir. Bakanlığımız, sorumluluk sahasında olan her konuda -bu konuda duyarlı olduğumuz gibi- gelecek ciddî iddiaları da bu bağlamda araştırmaya her zaman hazırdır; ancak, şu günlerde terörle mücadele eden, terörle boğuşan güvenlik güçlerimizin komuta kademesindeki değerli mensuplarının bu şevklerini, bu azimlerini kıracak beyanlardan kaçınmamız gerekir. Yüce Parlamentodan veyahut da bu konuyu dile getiren değerli arkadaşlarımızdan benim ricam budur.

Muhterem milletvekilleri, terörün, iç boyutu olduğu kadar, elbette dış boyutu var. Bana göre, belki de önümüzdeki süreçte en çok yoğunlaşacağımız, en çok mücadele edeceğimiz alanlardan birisi terörün dış boyutudur. Bugün, maalesef, aynı ittifak içinde olduğumuz bazı ülkeler veyahut da bize komşu olan, sınırdaş olan bazı ülkeler, bu terör örgütlerine açıktan destek vermektedirler; kendi ülkelerindeki açmış oldukları kamplarda bu örgüt militanlarının yetişmesine, onların barınmasına kucak açmaktadırlar. Bugün Türkiye'de yakalanan, bomba eylemine karışmış birçok militanın bir komşu ülkede eğitildiği çok açık ve net şekilde ortaya çıkmıştır.

Biz, Hükümet olarak, dış platformlarda bu ülkelerle ilgili çekincelerimizi, itirazlarımızı devamlı olarak dile getiriyoruz. Ancak, maalesef, bazı önyargılı davranışlar nedeniyle, bu ülkelere yaptırım uygulama konusunda Avrupa'daki çeşitli kuruluşlar, devletler hâlâ çekimser kalmaktadırlar. Ülke içinde yaptığımız mücadele kadar, yurt dışında da teröre destek veren ülke ve odaklara karşı da, bu mücadeleyi, önümüzdeki dönemde yoğun bir şekilde yürütmemiz gerektiği kanaatimizi Yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.

Bu konudaki sözlerimi toparlamak istersem: Şu anda münferit olarak, saydığım illerimizde bir hareketlenme vardır. Ancak, devlet olarak, güvenlik güçleri olarak tüm bu münferit hadiselerin en kısa zamanda üstesinden gelecek ve o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın huzurunu, güvenini en kısa zamanda temin ederek, tedirginliğini gidereceğiz. Bu konuda tabiî, terör örgütünün de propaganda amacına hizmet edilmemesi gerekir veyahut da hizmet edilmemesi -bu tabir biraz ağır oldu, özür dilerim- onların propaganda konusuna yardımcı olunmaması gerekir. Bu konuda, herkesin, duyarlı olmasında fayda mülahaza ediyoruz.

Konuşmamın bu bölümünde Sayın Abdullah Gül'ün, Başbakanlık Takip Kurulunca yayımlanan bir rapora ilişkin konuşmasına cevap vermek istiyorum; hemen ifade edeyim: Başbakanlık Takip Kurulunca veyahut da Başbakanlığın herhangi bir birimince valiler hakkında, kaymakamlar hakkında bu şekilde yazılmış, hazırlanmış resmî bir rapor yoktur. (FP sıralarından alkışlar) İçişleri Bakanlığına da, bu şekilde bir rapor verilmesi söz konusu değildir; hemen ifade ediyorum: Şu anda, valilerimiz hakkında, kaymakamlarımız hakkında meri mevzuatın dışında, herhangi bir yoldan, herhangi bir yönlendirmeden dolayı bir soruşturma ve işlem yapmayacağımı da huzurlarınızda çok açık ifade ediyorum. (ANAP ve FP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekileri...

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – O haberi yazan gazete hakkında...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Basın her gün bir şey söylüyor...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Evet, her gün basında yazılıyor; ama, umarım, hepimizin paylaşacağı -Sayın Gül de gayet güzel ifade ettiler- üzerinde birleşeceği gerçekler var. Valiler, kaymakamlar ve diğer bürokratlar, "devlet" dediğimiz büyük bir mekanizmayı şu anda ayakta tutan, cumhuriyet ilkelerine bağlı, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne iman etmiş görevlilerimizdir. Terör bölgelerinden bahsettik. Şu anda hiçbir valimiz makamında rahat oturmuyor gece-gündüz güvenlik güçlerimizin yanında, onlarla birlikte terörle mücadeleye katkı veriyor. Bu şekilde çalışan arkadaşlarımıza, şu veya bu şekilde, onların hizmet aşkını etkileyecek davranışlardan, beyanlardan kaçınılması gerektiğini ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 28 Şubatta başlayan bir süreç var. 28 Şubata nasıl gelindi, 28 Şubat Kararlarının altında kimin imzası var; geriye dönüp, bu lüzumsuz tartışmalara girmek istemiyorum; ama, hükümetlerin ve idarenin devamlılığı ilkesi gereği, 28 Şubatta alınan kararları da, 55 inci Hükümet, o çerçeve içerisinde titizlikle uygulamaya devam etmektedir.

Bu konuda yapılan araştırmalar ve soruşturmalar, yıkıcı, bölücü ve irticaî faaliyetlere ilişkindir. Sadece burada bu mücadelenin bir kesitini öne çıkarıp diğer boyutlarını devlet olarak ihmal edemeyiz; o zaman, bu işten, devlet aleyhine faaliyet yürüten diğer gruplar ve kesimler menfaat elde etmiş olurlar.

Bu noktada sözlerimi toparlarken, şunu da ifade etmek istiyorum: Bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyacımız var; birçok suni gündem maddelerini, bu toplumun gündemine sokarak, lüzumsuz tartışmalarla toplumu, siyasal partilerimizi çeşitli kamplaşmalara bölmenin hiç faydası olmadığı inancındayım.

Bugün Türkiye, çok büyük problemlerle, devasa problemlerle karşı karşıyadır. Demin ifade etmeye çalıştım; birçok ülke, terör kartını Türkiye'ye karşı kullanarak, bizden, geçmişteki menfaat çatışmalarından fayda ummaktadır; tarihte yarım kalmış hesaplaşmalarını, terör kartını kullanarak, Türkiye'den taviz koparmaya çalışmaktadır.

Bugün, yine -bazı mihraklar da- Lozan Antlaşması masaya yatırılıp, Lozan Antlaşması tartışmaya açılmak istenmektedir. Kıbrıs'la ilgili gelişmeleri Yüce Meclisimiz yakından bilmektedir. Dolayısıyla, bunun gibi, Türkiye'nin, devletimizin ve milletimizin bekasını yakından ilgilendiren dev problemlerle karşı karşıya olduğumuz bir süreçte, her şeyden önce, Parlamentomuzda bir uzlaşmanın sağlanmasını, bundan sonra da, bu sağlanmış olan uzlaşmanın toplumun bütün katmanlarına yansımasını istiyoruz. Bunun için de, siyasî görüşümüz, siyasî yelpazedeki yerimiz ne olursa olsun, mutlaka, bu ana fikirler etrafında birleşmemiz ve bu birleştiğimiz noktayı da, hem ülke içinde hem de tüm dünyaya karşı savunmamız gerektiği inancındayım.

Geriye dönmek istemiyorum; ama, önemsediğim için ifade etmek istiyorum. Sayın Gül dediler ki: "YAŞ kararları gibi, bir tasfiye söz konusudur." Demin ifade etmeye çalıştım; kesinlikle, Hükümetimizin, bu şekilde, bürokratlar üzerinde bir tasfiyesi, bir şeyi söz konusu değildir.

1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunundan bahsettiniz. 1700 sayılı Dahiliye Memurları Yasası, 1930 yılında çıkarılmış bir yasadır, yapılan düzenlemede sadece "Cumhuriyetin temel nitelikleri" ibaresi eklenmiştir.

AHMET İYİMAYA (Amasya) –Yargının konusu...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – İzah edeyim: Burada, iki ayrı müfettiş raporları çakışmak suretiyle, bir görevli hakkında, iki ayrı müfettişin, değişik zamanlarda belli bir rapor vermesi lazım; bunlar kâfi değil; iki ayrı sicil memurunun, yine, o görevli hakkında, bunun görüşü şudur şeklinde devletin bölünmez bütünlüğüne, devletin temel niteliklerine karşı davranışını tespit etmesi lazım.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Demokrasinin temel niteliklerinin...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Artı, bakanlık merkez disiplin komisyonu karar verecektir ve artı, bakanın kararı olacaktır. Bütün bunlar, bu süzgeçten geçti, bu derecattan geçti, her eylem ve işlemin idarî yargıya tabi olduğu gibi, bu görevli hakkında da verilmiş olan karar, idarî yargı denetimine tabidir. Dolayısıyla, böyle, kestirmeci, toptancı bir tasfiye anlayışı söz konusu değildir.

Değerli arkadaşlarım, bir yıldır İçişleri Bakanlığında görev yapıyorum, mülkî amirlerimizi, mümkün olduğu kadar, her türlü baskıdan, her türlü haksız saldırıdan korumaya çalışıyorum, bu konuda değerli gruplarımızın, Parlamentomuzun verdiği desteğe de çok teşekkür ederim. Bu anlayışımız bu şekilde devam edecektir; ama, demin ifade ettiğim gibi, ufak tefek sürtüşmeleri, sunî gündemleri bırakarak, ülkenin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.

Sabrınız için çok teşekkür ederim, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Soruşturma ve araştırma önergeleri vardır, biraz da hamuleli yazılardır. Sayın Divan Üyesinin oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 adet Meclis soruşturması önergesi vardır, bu önergeler bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır. Meclis soruşturması önergelerini okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Kocaeli Milletvekili İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotif Sanayi AŞ’ye bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/28)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası (SEKA) Genel Müdürlüğünün İzmit-Gölcük arasında, İhsaniye ve Yeniköy Belediyeleri sınırları içinde, iki parça halinde toplam 2 313 666 metrekare arazisi vardır.

Başbakan A. Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcıları Bülent Ecevit, İsmet Sezgin, Devlet Bakanları Güneş Taner, H. Hüsamettin Özkan, Işın Çelebi, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu, Tarım ve Köyişleri Bakanı R. Mustafa Taşar, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer, Devlet Planlama Müsteşarı Prof. Dr. Orhan Güvener tarafından imzalanmış bulunan Yüksek Planlama Kurulunun 20.5.1998 tarih ve 98/T-22 sayılı kararında aynen:

"Mülkiyeti Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları (SEKA) Genel Müdürlüğüne ait Kocaeli İli, Gölcük İlçesi, İhsaniye Köyü tapuya 4 pafta, 1 454 parsel no ile kayıtlı 787 249 metrekarelik alan ile adı geçen il, İzmit İlçesi, Yeniköy, tapuya 36 pafta 3 420 parsel no ile kayıtlı 1 526 417 metrekarelik alanın (toplam 2 313 666 metrekare) 1 600 000 metrekarelik bölümünün; Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. (Ford Otosan)'ne:

a) Bataklık ve ıslahı gereken alanlar dikkate alınarak rayiç bedelle,

b) Adıgeçen şirketin talep ve taahhütleri doğrultusunda kullanılmak üzere,

c) Sözkonusu alanlardaki bataklıkların kurutulması ve çevre koşullarının yerine getirilmesi,

d) Arazi üzerinde bulunan kavaklık bitki ve mevcut yapıların SEKA'ya bedelsiz verilmesi,

e) Ödemenin peşin olarak yapılması,

kayıtlarıyla satılmasına ve işlemlerin SEKA Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu tarafından yürütülmesine, 540 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesine göre karar verilmiştir." dendiği halde, bu hususlardan tamamen sarfınazar edilerek, anlaşılması imkânsız bir değişiklik ile Bakanlar Kurulunca bu sahanın aynı şirkete bedelsiz olarak verilmesi kararlaştırılmıştır. (Ek No: 1)

Bakanlar Kurulunun bu konudaki 8.6.1998 tarihli ve 98/11163 sayılı kararında:

(Ekli "Teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıklara konuları ile ilgili görev verilmesi, doğan zarar ve mahrum kalınan kârın hazinece karşılanması hakkında karar"ın yürürlüğe konulması 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 8.6.1998 tarihinde kararlaştırılmıştır.) denilmektedir.

Ekli karar metninde ise;

1. Tükiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası (SEKA) Genel Müdürlüğü, mülkiyetinde olan Kocaeli İli, Gölcük İlçesi, İhsaniye Köyü, tapuya 4 pafta, 1454 parsel no ile kayıtlı 787 249 metrekare alan ile adı geçen il, İzmit İlçesi, Yeniköy, tapuya 36 pafta , 3420 parsel no ile kayıtlı 1 526 417 metrekarelik alanın (toplam 2 313 666 metrekare) 1 600 000 metrekarelik bölümünü Ford Otomotiv Sanayi AŞ'ne bedelsiz olarak (söz konusu yerde 55 milyon ABD Doları tutarında yatırım yapılması, yatırım sonucunda yıllık 700 milyon-1 milyar ABD Doları ihracat gerçekleştirilmesi, 2 bin kişi civarında ek istihdam yaratılması, yılda yaklaşık 120 bin adet üretilmesi ve bölge üniversitelerinden biri için bir eğitim tesisi "fakülte, bölüm veya kuruluşlar" kurulması kaydıyla) satışı konusunda görevlendirilmiştir.

2. Adı geçen genel müdürlüğün bu görevlendirme sonucu doğacak zararı, görev zararı sayılır ve Hazinece karşılanır.

3. Bu karar kabulü tarihinde yürürlüğe girer.

4. Bu kararı Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür denmektedir. (Ek No:2.3)

Bu kararname olayın kamuoyu gözünden kaçırılmak maksadı ile Resmî Gazetede yayımlanmamıştır.

Her ne kadar kararname 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine dayandırılmış ise de, bu maddeyi teşebbüslerin gayrimenkullerinin satışlarına ve bedelsiz olarak özel kuruluşlara verilmesine teşmil etmek mümkün değildir.

Zira, bu madde iktisadî devlet teşebbüslerinin konusuna giren üretim ve hizmetlerin fiyat ve tarifeleri ile Bakanlar Kurulunca görevlendirilmelerinde mal ve hizmet satışlarından uğrayacakları zararlara ait bulunmaktadır.

Madde şöyledir:

"Teşebbüslerin fiyat tarifeleri:

Madde 35.1. – Teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıklar, işletmelerinde üretilen mal ve hizmet fiyatlarını tespitte serbesttirler.

2. Üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları, gerektiğinde Bakanlar Kurulunca tespit edilebilir.

3. Bakanlar Kurulunca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde;

a) Zarar ile birlikte mahrum kalınan kâr ait olduğu yılın veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır.

b) Mahrum kalınan kâr miktarı mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden yüzde 10 kâr payı tahakkuk ettiririlerek belirlenir.

c) Zararın miktarı ilgili bakanlık ve Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca teşebbüs muhasebe kayıtları esas alınarak birlikte tespit edilir.

4. Teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıklara konuları ile ilgili olarak Bakanlar Kurulunca görev verilebilir. Gerektiğinde bu görev için yapılacak ödeme miktarları Bakanlar Kurulu kararında belirtilir. Bu görevden doğan zarar ve mahrum kalınan kâr, yukarıdaki esaslar dahilinde Hazinece karşılanır."

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 57 nci maddesi hükmüne göre; teşebbüslerin, müesseselerin, işletmelerin ve bağlı ortaklıkların malları ve her çeşit mevcutları aleyhine işlenen suçlar devlet malı aleyhine işlenmiş sayılır.

Aynı KHK'nin 40 ıncı maddesine ve bu KHK eki listeye göre SEKA, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının gözetin ve denetimi altındadır.

Görülüyor ki, SEKA'nın mülkiyetinde bulunan 2 313 666 metrekarelik kavaklık sahasından 1600 000 metrekarelik kısmının, hiçbir kanunî mesnede dayanmaksızın Ford Otomotiv Sanayi AŞ'ne bedelsiz olarak verilmesi kararlaştırılmış bulunmaktadır. Buna dair 8.6.1998 tarih ve 98/11163 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına mesnet gösterilen 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi, konu ile hiçbir ilgisi olmayan üretim ve hizmet fiyatlarının tespiti ve zararına satış emri verildiğinde görev zararının ve kârdan mahrumiyetin Hazinece ödeneceğine dairdir.

Bakanlar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulu kararına aykırı ve yetkisi dahilinde olmayan bir karar vererek ve firmaya, hiçbir otomobil fabrikasına tanınmamış büyük avantaj sağlamıştır.

Kararda bahsedilen 2 bin civarındaki ek istihdam, 120 bin oto imali ve yıllık 700 milyon-1 milyar ABD Doları ihracat ve bölge üniversitelerinden biri için eğitim tesisi kurulması hususları, bedava yer temini için konmuş, tamamen subjektif ve belirsiz kamufle vaatlerinden ibarettir.

Bataklık olduğu belirtilen sahanın, İzmit Kent Kurultayınca yapılan müracaat üzerine 25.5.1998 günü Kocaeli 3 üncü Asliye Hukuk Hâkimliğince yaptırılan bilirkişi incelemesiyle, I inci sınıf tarım arazisi olması gerektiği tespit edilmiştir.

11 Mart 1989 tarih ve 20105 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye ile Kullanılmasına Dair Yönetmeliğin 3/b 1 inci maddesine göre, bu saha orman sınırları dışında kalan ve üzerinde kültür bitkileri yetiştirilen ..... toprak işlemeli tarıma elverişli, I, II, III, IV. sınıf arazilerdendir.

Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesine göre, I ve II nci sınıf tarım arazisi olan bu sahanın, tarım dışı maksatlarla kullanmaya tahsis edilmesi mümkün değildir.

Bütün bunlara rağmen, istenecek bir iznin, aynı Yönetmeliğin 11, 12, 13 ve 14 üncü maddeleri gereğince, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmesi ve karara bağlanması gerekir ki, bu hususa da riyaet edilmemiştir.

Ford Otomotiv A.Ş.'ne bedava verilen bu sahanın üzerindeki kavak ormanının ne suretle değerlendirileceği; bunlardan, SEKA'nın faydalanıp faydalanmayacağı kararnamede açıklanmamıştır.

Mahallî gazetelerde henüz SEKA'nın tapulu malı olan sahada Ford KOÇ grubunca ağaçların sökülmesine başlandığı, SEKA Yönetim Kurulunun bu arazinin Ford-KOÇ A.Ş.'ne bedava verilmesi hakkında bir kararı ve teşebbüsü bulunmadığı ve Yüksek Planlama Kurulunca, bedeli ödenmek kaydı konmasına rağmen, bedelsiz olarak bu şirkete tahsis edildiği belirtilmektedir.

7 Şubat 1993 tarih ve 21489 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği hükümlerine göre yapılması zarurî olan inceleme yapılmamış ve bahis konusu saha için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu alınmadan ağaçların sökümüne ve kesimine başlanmıştır.

Türkiye'de, otomotiv sanayi, muhtelif firmaların yıllardır kurdukları fabrikalarla bir hayli gelişmiş durumdadır.

Yani, Ford Otomotiv A.Ş. ülkede bu sanayinin ilk kurucusu olmadığı ve özel bir muameleye ve korumaya gerek bulunmadığı halde, hiçbir otomotiv sanayi kuruluşuna gösterilmemiş olan özel himaye için herhangi bir sebep de mevcut değildir.

Buna rağmen, bu firmanın, söz konusu arazinin bedelsiz olarak tahsisi ile Hükümetin kanunsuz ve izahı imkânsız bir surette özel himayesine mazhar olduğu kanaati hâsıl olmaktadır.

Netice olarak:

Yukarıda etraflıca arz ve izah edildiği veçhile, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan SEKA arazisinin 1 600 000 metrekaresinin Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.'ne, Yüksek Planlama Kurulu kararı gereğince, peşin olarak, rayiç bedelle ve sıralanan şartlarla satılması yerine, bu karardan ve şartlardan tamamen sırfınazar edilerek, mezkûr firmaya, özel bir muamele ile ve herhangi bir kanunî dayanağı olmaksızın bedelsiz verilmesinde görevlerini kötüye kullandıkları anlaşılan Başbakan A. Mesut Yılmaz ile Sanayi ve Ticaret Bakanı E.Yalım Erez haklarında Türk Ceza Kanununun 240 ıncı, Anayasanın 100 üncü ve TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

İsmail Kalkandelen Ergun Özdemir

Kocaeli Giresun

İsmet Attila Hayri Doğan

Afyon Antalya

Meral Akşener Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu

İstanbul Şanlıurfa

Yusuf Bahadır Tahsin Irmak

Trabzon Sıvas

Halil Yıldız Ahmet Bilgiç

Isparta Balıkesir

Mustafa Kemal Aykurt Nevzat Köse

Denizli Aksaray

Ayfer Yılmaz Şerif Çim

İçel Bilecik

Cevdet Aydın Mustafa Cihan Paçacı

Yalova Elazığ

Nihan İlgün Ergun Özkan

Tekirdağ Niğde

M. Sabri Güner Hacı Filiz

Kars Kırıkkale

Veli Andaç Durak Mahmut Nedim Bilgiç

Adana Adıyaman

MehmetSağlam Zeki Ertugay

Kahramanmaraş Erzurum

Tayyar Altıkulaç Ümran Akkan

İstanbul Edirne

Haluk Yıldız Mehmet Ali Yavuz

Kastamonu Konya

İsmail Karakuyu Bayar Ökten

Kütahya Şırnak

Bekir Aksoy NurhanTekinel

Çorum Kastamonu

İrfettin Akar Rıza Akçalı

Muğla Manisa

Mustafa Dedeoğlu Hayri Kozakçıoğlu

Muğla İstanbul

Ünal Erkan H. Ufuk Söylemez

Ankara İzmir

M. Necati Çetinkaya Y. Fevzi Arıcı

Konya İçel

Mustafa Çiloğlu Doğan Baran

Burdur Niğde

Abdulkadir Akgöl Nevzat Ercan

Hatay Sakarya

MehmetHalitDağlı Mehmet Gözlükaya

Adana Denizli

Turhan Tayan Ayvaz Gökdemir

Bursa Kayseri

Ömer Barutçu Nevfel Şahin

Zonguldak Çanakkale

Osman Çilsal Kadir Bozkurt

Kayseri Sinop

Ömer Bilgin Saffet Arıkan Bedük

Isparta Ankara

Turhan Güven İlyas Yılmazyıldız

İçel Balıkesir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı ve 55 arkadaşının, Denizcilik Müsteşarlığına ait bazı işlerin ihalelerinde ve personel alımıyla ilgili konularda görevini kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve evrakta sahtecilik suçlarını işlediği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240, 339 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla DevletBakanı Burhan Kara hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/29)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

27 Mayıs 1998 tarihinde Lizbon'da düzenlenen Uluslararası Denizcilik Fuarında kurulacak Türk pavyonuyla ilgili ihale denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından Ocak 1998 tarihinde yapılmıştır.

Fuar organizasyonuyla, önce Dışişleri Bakanlığı görevlendirilmiş, daha sonra fuarla ilgili çalışmalar Ekim 1997 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığına devredilmiştir. Fuar organizasyonunun devrinden sonra, Bakan Burhan Kara'ya bağlı Denizcilik Müsteşarlığında çalışmalar başlatılmıştır. Denizcilik Müsteşarlığının bütçesi 1 trilyon TL olmasına rağmen, 8 milyon dolarlık (2 trilyonluk) fuar ihalesi Ocak 1998 tarihinde yapılmıştır ve ihale, denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Burhan Kara'nın iş ortağı olduğu söylenen arkadaşı ve Giresunlu hemşerisinin sahip olduğu, 10 milyon lira sermayeli ARGE Şirketine usulsüz ve kanunsuz şekilde verilmiştir.

Şöyle ki:

I. ARGE Şirketinin bu konuda hiçbir tecrübesi olmadığı gibi bu boyutta hiçbir iş bitirmesi de yoktur.

Devlet Bakanı Burhan Kara, işin ARGE Şirketine verilmesinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun pazarlık usulü şartlarını düzenleyen 51 inci maddesini uygulamıştır. Sözkonusu maddenin (c) bendinde "Önceden düşünülmesi mümkün olmayan, ani ve beklenmeyen olayların ortaya çıkması üzerine acele olarak yapılması gereken kapalı veya açık teklif usulünün uygulanmasına yeterli süre bulunmayan, diğer ihale usulleriyle temin edilemeyeceği açıkça belli olan işler" denilmektedir.

İhale 1997 Ekim ayında denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığına devredilmiş ve ihalesi Ocak 1998'de yapılmıştır. Fuar ise, 22 Mayıs 1998'de açılmıştır. Bu durumda organizasyonun denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığına devri ile fuarın başladığı tarih arasında 8 ay, ihale tarihiyle fuarın başladığı tarih arasında da 6 ay vardır. İhalenin acil olarak yapılmasını gerektiren bir durum yoktur. Bu nedenle kapalı ve açık teklif usulüne yeterli zaman yoktur tezi doğru değildir. İhalenin kapalı ve açık teklif usulüyle yapılabilmesi için yeterli zaman mevcuttur.

Kaldı ki, ihale 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun pazarlık usulüyle yapılacak işleri belirleyen 51 inci maddesinin sadece (c) bendine değil, hiçbir bendine de uygun değildir.

İhalenin yetersiz ve deneyimsiz ARGE AŞ'ye verilmesi için 51 inci madde uygulanmaya çalışılmış, yeterli zaman olmasına rağmen görev kötüye kullanılmış ve tüm bu nedenlerle çıkar sağlanmıştır.

Kapalı veya açık teklif usulü uygulanmış olsaydı en fazla 1 milyon dolara mal olacak organizasyon, 8 milyon dolara ihale edilmez ve böylece devlet 7 milyon dolar zarara uğratılmazdı.

II – Lizbon'da yapılan Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonu için hemşerisi ve yakın arkadaşının sahibi olduğu ARGE firmasına 8 milyon dolar veren Devlet Bakanı Burhan Kara, aynı şahsın başka bir şirketine de Denizcilik Şûrası için yapılan göstermelik bir ihaleyle usulsüz ve kanunsuz bir şekilde 100 milyar liranın üzerinde menfaat sağlamıştır.

Denizcilik Şûrası 25 - 30 Eylül 1997 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Şûranın organizasyonu için, şûradan oniki saat önce düzmece bir ihale yapılmıştır.

İhaleyi alan Yeni Ajans Şirketi, henüz ihaleyi almadan önce şûra için çalışmalara başlamış ve İstanbul Conrad Otelinin salonunu kiralamış, Müsteşarlık personeli için de faksla yer ayırtılmiştir. Rezervasyon belgeleri (Ek:1) İstanbul caddeleri bez afişlerle donatılmış ve bu harcamalar şûra masrafları arasında gösterilmiştir; ancak, şûradan bir gün öncesine kadar yapılmış bir ihale yoktur; yani, ihaleden on onbeş gün önce, ihaleyi alan firma çalışma yapıyor. Sayıştay bu ihaleyi daha onaylamış değil.

Yapılan ihaleyle ilgili olarak, ihale komisyonu üyeleri, 375 bin dolarlık bu ihalenin yapılış biçimine karşı çıkarak bir tutanakla itirazlarını şöyle sıralamışlardır:

1. Firmalar, şûra organizasyonunu gerçekleştirmek için deneyimsizdir.

2. İhale için fiyat analizi yapılmamıştır. Firmaların teklifleri fiyat olarak kabul edilemez.

3. Böyle bir organizasyon için Denizcilik Müsteşarlığının bütçesinde 20 milyar liralık bir ödenek var. Bunun üzerindeki bir miktara mal olacak ihale yapılamaz.

İhale komisyonunun bu itirazlı kaydına rağmen, Müsteşar Yardımcısı Ergun Acar'ın yazılı talimatıyla, ihale Yeni Ajans Tanıtım Hizmetleri Limited Şirketine verilmiştir. (EK:2)

III - Denizcilik Müsteşarlığının A Blok teras çatı yalıtımı ile 3 ve 4 üncü kat onarım işi 24.10.1997 tarihinde ORTAŞ Firmasına ihale edilerek sözleşme yapılmıştır. 31.10.1997 tarihinde işe başlamaları için yer teslimi yapılmıştır. Bayındırlık Bakanlığının imzalı belgesi (Ek:3); ancak, A Blok 3 üncü kat bakım ve onarım işinin sözleşmesi 24.10.1997 tarihinde imzalanmasına rağmen, bu tarihten yaklaşık üç ay önce, 18.7.1997 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığınca firmaya yer teslimi yapılmıştır (Ek:4); yani, ihaleden üç ay önce, ilgili firma orada çalışmaya başlamıştır.

Yine, 4 üncü katın bakım ve onarım işinin yer teslimi de sözleşme tarihinden 14 gün evvel ilgili firmaya teslim edilmiştir. (Ek:5) Sözleşme ve işyeri teslim tutanağında üç ay önce firmanın çalıştığını belgeleyen Denizcilik Müsteşarlığı yer teslim tutanakları (Ek:4 ve Ek:5) bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Kaldı ki, (Ek:4)'te 18.7.1997 tarihinde yer teslimi yapılan 3 üncü katın onarımı ihale izni, Bakanın imzasıyla 25.8.1997 tarihinde onaylanmıştır. (Ek:6); yani, firma çalışmaya başladıktan 28 gün sonra, ihaleye çıkma kararı ilgili Bakan tarafından onaylanmıştır.

Aynı durum, 5, 6, 7 ve 8 inci katlarda tekrar edilmiştir. İhale yapılmadan önce, ihaleyi alacak ORTAŞ Firmasına yer teslimi yapılmıştır. (Ek: 7, 8, 9, 10)

Bu nevi işler, yüzde 40'ın üzerinde tenzilatla verilirken, ORTAŞ Şirketine yüzde 0,4 tenzilatla verilmiştir.

Ayrıca, Bakan Burhan Kara, İstanbul Kavaklı Belde Belediyesinin (Büyükçekmece) ANAP'lı Belediye Başkanına özel talimatlar vererek, kardeşleri ve yakınlarına usulsüz şekilde arsa ve kooperatif kanalıyla menfaat temin ettiği de iddia edilmektedir.

IV. – Yine, Devlet Bakanı Burhan Kara ile ilgili, evrakta tahribat ve evrak sahteciliği iddiaları da mevcuttur. Evrak sahteciliği, geçen yıl Denizcilik Müsteşarlığına personel alımı için açılan sınav öncesinde gerçekleşmiştir. Müsteşarlık, 14 Ekim 1997 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ilan ile personel alımı için sınav açılacağını duyurmuş ve ilanda, sınav için son başvuru tarihi geçtikten sonra, işe alınmak istenen bazı elemanlar ortaya çıkınca işler karışmış; bu sorunu aşmak için de evraklarda oynama yoluna gidilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı arşivinde yer alan başvuru süresi içerisindeki, eski tarihli bazı evraklar dosyalardan çıkarılarak, yerlerine sınav giriş başvuruları konulmuştur. Bu amaçla da, İzmir Bölge Müdürlüğünden gönderilen bazı personelin görevden ayrılış ya da göreve başlaması belgeleri seçilmiştir.

İzmir Bölge Müdürlüğünden 21 Ekim 1997'de gönderilen ve kayıtlara 27 Ekim 1997 tarih ve 12390 sayısı ile giren evrak dosyasından çıkarılmış, dosyaya Abdurrahman Hakan Çoban adına sınava giriş başvurusu konulmuştur. 24 Ekim 1997'de İzmir Bölge Müdürlüğünden gönderilerek, 27 Ekim 1997 tarih ve 12392 sayı ile giren evrak ise Ümit Kabil adına yazılmış, sınava giriş başvurusuyla değiştirilmiştir. Aynı şekilde, yine İzmir Bölge Müdürlüğünden 24 Ekim 1997'de gönderilen ve kayıtlara 27 Ekim 1997 tarih ve 12393 sayı ile giren evrakın yerine de Soner Şen adına sınava giriş başvurusu konulmuştur.

Netice olarak; denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Burhan Kara, ihaleleri, önceden belirlenen şekilde, kanunlar hilafına sonuçlandırmakla görevini kötüye kullanmış, ayrıca sahtecilik, çıkar sağlama suçlarını da işlemiştir.

Yukarıda işleniş tarihleri belirtilerek anlatılan fiiller TCK'nin görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve evratta sahtecilik suçlarını oluşturmaktadır.

TCK'nın 240, 339 ve 366 ncı maddelerinde tanımı yapılan suçlar sebebiyle, Anayasanın 100, İçtüzğün 107 ve devamı maddelerince Devlet Bakanı Burhan Kara hakkında Meclis soruşturması açılmasını arz ve talep ederiz.

Yusuf Bacanlı Saffet Arıkan Bedük

Yozgat Ankara

Ufuk Söylemez Turhan Güven

İzmir İçel

Mehmet Gözlükaya İsmail Kalkandelen

Denizli Kocaeli

M. Halit Dağlı İsmet Attila

Adana Afyon

Fevzi Arıcı Nevzat Köse

İçel Aksaray

MehmetSağlam Necati Çetinkaya

Kahramanmaraş Konya

Saffet Kaya Necmi Hoşver

Ardahan Bolu

Nevfel Şahin Haci Filiz

Çanakkale Kırıkkale

M. Salim Ensarioğlu Salih Sümer

Diyarbakır Diyarbakır

Şerif Çim Yusuf Bahadır

Bilecik Trabzon

Turhan Tayan Ümran Akkan

Bursa Edirne

M. Fevzi Şihanlıoğlu Rıza Akçalı

Şanlıurfa Manisa

Mustafa Çiloğlu Tahsin Irmak

Burdur Sıvas

Mehmet Ali Yavuz Mehmet Gölhan

Konya Ankara

Mehmet Tatar İrfettin Akar

Şırnak Muğla

Ertuğrul Eryılmaz Ünal Erkan

Sakarya Ankara

Sabri GÜner Nahit Menteşe

Kars Aydın

Tayyar Altıkulaç Meral Akşener

İstanbul İstanbul

Ayfer Yılmaz Necmettin Cevheri

İçel Şanlıurfa

DoğanBaran Hayri Kozakçıoğlu

Niğde İstanbul

Ergun Özkan Cevdet Aydın

Niğde Yalova

Bekir Aksoy Mahmut Nedim Bilgiç

Çorum Adıyaman

Halil Yıldız Mustafa Dedeoğlu

Isparta Muğla

M.Kemal Aykurt Nurhan Tekinel

Denizli Kastamonu

Sedat Edip Bucak Abdulkadir Akgöl

Şanlıurfa Hatay

İlyas Yılmazyıldız Hasan Karakaya

Balıkesir Uşak

İ. Cevher Cevheri Ömer Bilgin

Adana Isparta

Osman Çilsal Faris Özdemir

Kayseri Batman

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü ve son önergeyi okutuyorum:

3. – Konya Milletvekili Necati Çetinkaya ve 55 arkadaşının, Bursa -Karacabey yolunun ihalesinde usulsüzlük ve partizanlık yapmak suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/30)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bir süre önce, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünün, önceden tespit edilen ve kendilerine yakın olan firmalara davet mektubu göndererek, 30 Eylül 1997 ile 2 Ekim 1997 tarihleri arasında, yaptırdığı Karadeniz Sahil Yolunun devamı olan yolların ihalesini, kanunlara ve teamüllere aykırı biçimde gerçekleştirdiği, ihale öncesi 29 Eylül 1997 tarih ve 20849 sayılı, Ankara 7 nci Noterliğince yapılan tespitle, işin, adı geçen firmaların üzerinde kalacağı hususu tespit edilmiş ve bu durum, ilgili Bakan hakkında gensoru önergesi verilerek Meclis Genel Kurul gündemine getirilmişti.

Gensoru önergesinin gündeme alınması hususu, Genel Kurulun, 2.12.1997 Salı günkü 21 inci Birleşimde görüşülmüş ve gündeme alınması kabul edilmiş olup, önerge, 8.12.1997 Pazartesi, 24 üncü Birleşimde görüşülmüş ve 10.12.1997 Çarşamba günü 26 ncı Birleşimde güvensizlik önergesinin oylaması yapılmış idi.

Gensoru önergesinin müzakeresi sırasında, Koalisyon Hükümetini oluşturan siyasî partilerin sözcüleri, önergenin, Doğru Yol Partisince siyasî amaçla verildiğini, ihalede herhangi bir suiistimalin yapılmadığını açıklamışlardı.

Bu defa, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü, Bursa-Karacabey arasındaki yolun yapımı için ihaleye çıkmıştır. Bu ihale için 20 firma davet edilmiştir.

Bu süreç devam ederken, Denizli Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Adnan Keskin, kendisine yapılan ihbarlar üzerine, ihale öncesi; yani, 15.5.1998 tarih ve 18797 sayılı Ankara 30 uncu Noterliğince yapılan tespitle, bu ihalenin, davet edilen 20 firmadan birisi olan GÜRİŞ firmasına verileceğini, ihaleden sonra, adı geçen firmanın da, işi, Refah Partisinden Anavatan Partisine geçen Bursa Milletvekili Cemal Külahlı'nın oğluna ait K.C.K. firmasına devredileceğini belirlemiştir.

Nitekim, Bursa-Karacabey arasındaki yolun yapım işi, noter tespitinde de belirtildiği gibi, GÜRİŞ firmasına verilmiştir.

Bu ihalelerle ilgili olarak ciddî kuşku ve endişelerimiz vardır.

55 inci Hükümet tarafından bugüne kadar yapılan karayolu ihaleleri göstermiştir ki; ihaleler, kamu yararı ve Hazinenin menfaatına uygun olan en iyi teklifi verene değil, ondan çok daha aşağıda teklif vermiş olan firmaya ihale verilmiştir.

Açıkça, Bursa-Karacabey yolunun ihalesinde iş önceden paylaştırılmış, fiyat teklifleri ayarlanmış ve rekabete meydan verilmeyerek devlet zarara sokulmuştur.

Bu itibarla, Başbakan Mesut Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu haklarında, T.C.K.'nun 240 ıncı maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan eylemlerinden dolayı, Anayasanın 100 üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Necati Çetinkaya Zeki Ertugay

Konya Erzurum

Tayyar Altıkulaç Yusuf Bahadır

İstanbul Trabzon

İsmail Karakuyu Mehmet Ali Yavuz

Kütahya Konya

Bayar Ökten Ümran Akkan

Şırnak Edirne

İrfettin Akar Mustafa Dedeoğlu

Muğla Muğla

Ufuk Söylemez Bekir Aksoy

İzmir Çorum

Mustafa Çiloğlu Fevzi Arıcı

Burdur İçel

Rıza Akçalı Abdulkadir Akgöl

Manisa Hatay

TurhanTayan Doğan Baran

Bursa Niğde

Nevzat Ercan M. Halit Dağlı

Sakarya Adana

NevfelŞahin Ünal Erkan

Çanakkale Ankara

Mustafa Kemal Aykurt Ayvaz Gökdemir

Denizli Kayseri

Osman Çilsal Kadir Bozkurt

Kayseri Sinop

Ömer Bilgin Mehmet Gözlükaya

Isparta Denizli

Turhan Güven Saffet Arıkan Bedük

İçel Ankara

İlyas Yılmazyıldız Ergun Özdemir

Balıkesir Giresun

İsmat Attila Hayri Doğan

Afyon Antalya

Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu Meral Akşener

Şanlıufar İstanbul

Tahsin Irmak AhmetBilgiç

Sıvas Balıkesir

Nevzat Köse NurhanTekinel

Aksaray Kastamonu

Şerif Çim Ömer Barutçu

Bilecik Zonguldak

Cihan Paçacı Ahmet Sezal Özbek

Elazığ Kırklareli

Cevdet Aydın Ertuğrul Eryılmaz

Yalova Sakarya

Hacı Filiz Veli Andaç Durak

Kırıkkale Adana

Nihan İlgün Ergun Özkan

Tekirdağ Niğde

MahmutNedim Bilgiç Ali Şevki Erek

Adıyaman Tokat

İsmail Kalkandelen Sabri Güner

Kocaeli Kars

MehmetSağlam Haluk Yıldız

Kahramanmaraş Kastamonu

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergelerinin görüşülme günlerine dair Danışma Kurulu önerisi, daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önerge vardır, okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci'nin (6/1081, 1082, 1083 ve 1084) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/365)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Basılı gündemin 164, 165, 166, 167 nci sıralarında bulunan (6/1081, 1082, 1083 ve 1084) esas numaralı sözlü sorularıma Millî Savunma Bakanı tarafından yazılı olarak cevap verildiği için sözlü sorularımı geri almak istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                Ömer Faruk Ekinci

               Ankara

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

2. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Moldova'ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1613)

13.7.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25-26 Haziran 1998 tarihlerinde Moldova'ya resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'e refakat eden heyete, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz

Başbakan

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Grup başkanvekillerinden rica ediyorum; lütfen, salondaki arkadaşlarımızı uyarsınlar.

Saat 16.00'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.48

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.00

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Moldova’ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1613) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir tezkerenin oylamasını yenileyeceğim ve karar yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayımız yoktur.

Kaç dakika ara vereyim Sayın Güney?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yarım saat ara verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Saat 16.35'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.05

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 16.35

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Moldova’ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1613) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar oylayacağım, karar yetersayısını arayacağım.

Okunan Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayımız vardır; tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan önce iki oylama yapmış, karar yetersayısı olmadığı için ara vermiştim. Bir yanlış anlaşılmayı önlemek için açıklama ihtiyacı hissediyorum: İki aramada da yetersayı yoksa birleşim kapatılır... Bu, yoklamayla ilgilidir ve İçtüzüğün 57 nci maddesinde düzenlenmiştir. Karar yetersayısı değil, toplantı yetersayısı bulunmadığı ve yoklama talebi üzerine bulunmadığı takdirde, ikinci bulunmayıştan sonra birleşim kapatılır. Karar yetersayıları öyle değildir.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkanım, bu açıklamanıza katılmak mümkün değil.

BAŞKAN – Neden mümkün değil efendim?

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – İfade ettiğiniz o konuda İçtüzükte herhangi bir hüküm yok. İçtüzükte bunun yasal dayanağı da yok. Tamamen, sizin kendi takdirinizle yapılan bir uygulama. Onun için, uygulamanız yanlıştır; İçtüzüğe aykırıdır.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, izninizi rica edeyim... Bir dakika...

Sayın milletvekilleri, 57 nci maddede deniliyor ki: "Başkan birleşimi açtıktan sonra tereddüte düşerse yoklama yapar.

Görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken, yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir.

Yoklama, elektronik oy düğmelerine basmak veya Başkan lüzum gördüğü zaman ad okunmak suretiyle yapılır.

Yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa -ad okunmak suretiyle yapılan yoklama sonunda- oturum en geç bir saat sonrasına ertelenebilir. Bu oturumda da toplantı yetersayısı yoksa, birleşim kapatılır." Bu, çok açık ve net.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, toplantı yetersayısının olmadığı yerde karar yetersayısı zaten yoktur.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Olur mu öyle şey?!.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Olur mu öyle şey demeyin; 184 mü büyük 139 mu?..

BAŞKAN – Sayın Esengün, zatıâlinizin mantığını ben anlıyorum; ama, çok açık bir ifade var orada. Benim uygulamam yerindedir.

Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Kesinlikle yanlış...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, vaktinizi almak istemiyorum; Yüce Kurulun da vaktini almak istemiyorum. Karar yetersayısıyla ilgili uygulamanız doğrudur. Burada, herhangi bir yorum yapmanıza ve İçtüzüğü okumayan arkadaşlara da zorla anlatmanıza gerek yoktur. Bu, bilinen bir şeydir. Bunlar için zaman kaybetmenin de anlamı yoktur.

BAŞKAN – Sayın Güney, kürsü arkasına...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ama, herkese de öğretmek mecburiyetinde değilsiniz.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yaptığınız yanlış...

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

Sayın Güney, ben, bütün grupların, sukûnet ve sühuletle bu işi yürütmesini arzu ediyorum. Kürsü arkasına gelen bazı arkadaşlarımız oldu da, o bakımdan açıklama ihtiyacı hissettim.

Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak işler" kısmına geçiyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşı, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşı, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 40 arkadaşı, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının, TBMM Genel Kurul Salonunun Yenilenmesiyle İlgili Olarak İleri Sürülen Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırma Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergeleri ve (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı : 703) (1)

BAŞKAN – Genel Kurulun 8 Temmuz 1998 tarihli 118 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunun Yenilenmesiyle İlgili Olarak İleri Sürülen Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırmak Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/230, 231, 232 ve 233) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 703 sıra sayılı Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Sayın Komisyon hazır mı efendim? Hazır.

Sayın Hükümet?.. Hazır.

Başkanlık temsilcisi kim efendim?

TBMM BAŞKANVEKİLİ HASAN KORKMAZCAN (Denizli) – Benim efendim.

BAŞKAN – Başkanlığın, Sayın Korkmazcan'ın Başkanlığı temsil etmesi hususundaki isteği gereği Sayın Korkmazcan, Başkanlığı temsil ediyor.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine aittir. Daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer sayın üyeye, şahısları adına iki sayın üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, Sayın komisyona, Hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık temsilcisine de söz verilecek; bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, Hükümet, Başkanlık temsilcisi ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika; önerge sahipleri ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu, 703 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum: Şu ana kadar, (10/233) sıra sayılı önerge sahibi Sayın Orhan Kavuncu; gruplar adına, Demokratik Sol Partiden Sayın Uzunhasan, Demokrat Türkiye Partisinden Sayın Koç söz talebinde bulundular. Şahısları adına da, Sayın Candan ve Sayın Karabayır'ın söz talepleri bulunuyor.

Şimdi, ilk önerge ve ilk imza sahibi sıfatıyla, Sayın Dumankaya; buyurun.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, bizleri televizyonları başında izleyen aziz vatandaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen iddiaları araştırmak amacıyla kurulun Meclis Araştırması Komisyonu, raporunu tamamlamış ve Meclisimize sunmuştur.

Bu iddialar basına ilk yansıdığı zaman, Anavatan Partisi Yönetim Kurulu toplanmış, Sayın Genel Başkanımız Başbakanımız Mesut Yılmaz talimat vermiş, Ülkü Güney'in başkanlığında toplanan Yönetim Kurulumuz, bu konuların araştırılması için bir önerge hazırlanmasına karar vermiştir.

Sayın Mustafa Kalemli, Grup yönetimimize müracaat ederek, kendi hakkındaki bu iddiaların araştırılmasını isteyen yazısını ve sözlü beyanını Grup Yönetim Kurulu Başkanvekilimize bildirmiştir. O nedenle, ilk imza sahibi olarak ben ve 23 arkadaşımla beraber, ilk araştırma önergesini vermiş bulunduk.

Değerli arkadaşlarım, bu önergeyi verince iş bitmiyor. Önerge, Meclis gündeminin 280 küsuruncu sırasında yer almıştır. Yine, Grup Başkanvekilimiz, hiç zaman kaybetmeden, Meclis Başkanlığına müracaat ederek, Meclis Danışma Kurulunu toplantıya çağırmış ve bu iddiaların araştırılması için, önergenin ilk sıraya alınmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, bu iddiaların araştırılmasıyla ilgili ilk önergeyi veren ve Danışma Kurulunu ilk defa toplantıya çağıran, Anavatan Partisi Grup yönetimidir.

Komisyon, çalışmalarını sürdürmüş ve raporunu tamamlamıştır. Komisyonun -bazı komisyon üyelerinin muhalefet etmesiyle beraber- bazı usulsüzlükler tespit ettiğini, raporu incelediğimizde görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu tespitte, raporun hiçbir yerinde şunu bulamadık: Bu yolsuzluk iddiasıyla ilgili, "Meclis Başkanının kursağından şu geçmiştir, şunu şahsına almıştır..." Bu konuda, raporun hiçbir yerinde bir kelime yoktur; ancak, bu rapor savcılığa intikal ettirilmiştir. (FP sıralarından alkış!)

Değerli arkadaşlarım, Fazilet Partililer laf atıyorlar... Sizin laf atmaya hiç hakkınız yoktur; sizin sabıkanız vardır, sizin arkanızda TOFAŞ'ın, TEDAŞ'ın, Çiller'in kirli servetinin kamburu vardır. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, neden bahsediyor?..

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sizin arkanızda, beytülmal olan örtülü ödeneğin, TURBAN yolsuzluğunun affı vardır; o bakımdan, hiç laf atmayın.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya... Sayın Dumankaya

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Yakışıyor mu sana...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Utanın!.. Utanın!..

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, terbiyeli konuşsun, edepli konuşsun; terbiyesizlik etmesin konuşurken.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Terbiyesizliği siz yapıyorsunuz...

BAŞKAN – Müsaade edin efendim.

Sayın Dumankaya, bir dakikanızı rica edeyim.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Müsaade edin efendim...

Sayın Dumankaya, ben sürenizi durdurdum efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Temiz konuşsun...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – O kürsüden edepsizlik yapmasın... Uyarın...

BAŞKAN – Efendim, müsaade edin... Uyarıyorum efendim... Müsaade edin...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Hayır, beni uyarmayın...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Ayıp!.. Yakışmıyorsun o kürsüye...

BAŞKAN – Sayın Dikici... Müsaade edin...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Suç mu bastırıyorsunuz...

BAŞKAN – Efendim, Sayın Dikici... Müsade edin, uyarıyorum...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Yakışıyor mu sana...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yakışmıyorsun o kürsüye...

BAŞKAN – Sayın Dikici... Sayın Dikici...

Sayın Dumankaya, İçtüzüğümüz gayet açık bir hüküm içeriyor, temiz bir üslupla, temiz bir lisanla konuşmaya mecbursunuz.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Ee, temiz üslupla...

BAŞKAN – Rica ediyorum, konunuz neyse, lütfen, onun üzerinde görüşlerinizi ifade buyurun.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, esasında, ben temiz üslupla konuşuyorum; fakat, oradan atılan laflara siz dikkat etmiyorsunuz, eğer onlara dikkat etseniz, Meclisi tarafsız bir şekilde yönetseniz, o zaman, o arkadaşlarımızı ikaz edersiniz.

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Hayda!..

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Tabiî, arkadaki arkadaşlar, buradan atılan lafları duymuyor; o bakımdan, belki, yanlış düşünüyorlar. (FP sıralarından gürültüler)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sen nasıl duyuyorsun?!

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Meclis Araştırması Komisyonu, raporunu hazırlamıştır. Rapordaki iddialar -bu, bir araştırma raporudur- savcılığa intikal ettirilmiştir. Savcılık, bu iddiaları incelemek için, ilgili milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiştir ve bu milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması, 2.7.1998 tarihinde Adalet Bakanlığına gelmiştir. Adalet Bakanı, bu dokunulmazlığı, hiç bekletmeden, 3.7.1998 tarihinde Başbakanlığa göndermiştir. Başbakanlık da, aynı gün, bu dokunulmazlığı, bekletmeden Meclis Başkanlığına göndermiştir.

Dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen Sayın Kalemli, Anayasa Adalet Karma Komisyonuna ve Meclis Başkanlığına aynı gün müracaatta bulunmuş; "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum dilekçenin bir örneği ektedir. Konuyla ilgili olarak, daha önce şahsınızda yaptığım müracaat çerçevesinde, milletvekilliği dokunulmazlığımın kaldırılması hususunu takdirlerinize sunuyorum" demiştir. Sayın Kalemli de, Meclis Başkanlığına müracaat ederek, dokunulmazlığının kaldırılması ve mahkemeye giderek, adaletin hassas terazisinde tartılması gerektiğini vurgulamıştır; yani, kendi dokunulmazlığının bir an önce kaldırılmasını istemiştir.

Tabiî, bundan önce, bir TURBAN yolsuzluğu burada görüşülmüştür. İlgili Genel Müdürün dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığına yazı yazılmıştır; Adalet Bakanlığı, bunu Başbakanlığa göndermiştir; ama, sekiz ay, Başbakanlıkta, bu dokunulmazlık Sayın Çiller tarafından bekletilmiştir. Ondan sonra, bu ilgili Genel Müdür, milletvekili yapılarak, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanuna göre yetki isteniliyor. Bu ilgili Genel Müdür, milletvekili yapılarak, bilahara "dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek yoktur" deniliyor. Şimdi, tabiî, burada Anavatan Partisinin bakanlarıyla, diğer bakanların arasındaki fark görülmektedir.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Aynaya bak, aynaya!..

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Hele, sizin, laf atmaya hiç hakkınız yok...

Değerli arkadaşlarım, burada şunu belirtmek istiyorum: Bu raporla ilgili deliller, neticeler, adaletin hassas terazisinde tartılacaktır ve bu hassas terazide tartıldıktan sonra, gereken yapılacaktır. Bundan bizim hiç kuşkumuz yoktur. İlgili milletvekili arkadaşımın dokunulmazlığı buraya geldiği zaman, şahsım ve Grubum buna olumlu oy verecektir. Burada öyle kavga etmeyecektir, burada öyle sahte belgelerle, olmayan adamı göstermeyecektir.

Bu duygularla, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün, İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın partisine sataşması nedeniyle konuşması

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı, Fazilet Partisine, sabıkalı olmak ve ona benzer birtakım haksız suçlamalar isnat etmiştir; haksız suçlamalarla sataşmalar yapmıştır. Cevap vermek ve açıklama yapmak üzere söz istiyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, bu, bir isnat değil...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Güney, ne demek?.. "sabıkalı" diyor yahu!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, arkadaşımız, bir yorum getirmiştir. Bunu, sataşma olarak kabul edemezsiniz.

BAŞKAN – Sayın Güney, müsaade buyurun da, o hususu Başkanlık takdir etsin.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Tabiî, takdir sizin.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Evet, Sayın Başkan "sabıkalı" diye Partimizi suçlamak, herhalde sataşmanın en adi biçimidir. Lütfen, söz verin.

BAŞKAN – Buyurun; yalnız 2 dakikayı geçmesin lütfen. (FP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz evvel önerge sahibi olarak konuşan Sayın Dumankaya'nın, Partimiz aleyhinde söylediği, haksız, mesnetsiz, yersiz, gerçekdışı sözlerine cevap vermek mecburiyetinde kaldım.

Herhalde bir partiye "sabıkalıdır" demek, sataşmanın en çirkin, en adi örneğidir. Sayın Ülkü Beyin de "sataşma yoktur, yorum getirmiştir" şeklindeki sözlerini gerçekten yadırgadım. Biz, burada partilerimizi temsil ediyoruz. Partimize, partilerimize yapılan haksız suçlamalara da cevap vermek mecburiyetindeyiz.

BAŞKAN – Sayın Esengün, bendeniz takdir ettim, size söz verdim. Siz, buyurun efendim.

REFİK ARAS (İstanbul) – "Adi" diyemezsiniz... Yakıştı mı yani!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – O zaman, siz, daha ağır kelime kullanıyorsunuz.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başkanım, biz, Fazilet Partisiyiz. Yedi aydan beri Türkiye demokratik hayatında yer alan, ülkemize hizmet eden bir partiyiz. Sayın Dumankaya'nın sözleri, geçmişte olan, bizim daha önce mensubu olduğumuz partiye yönelik. Elhamdülillah, o parti de, Refah Partisi olarak memleketimize onbeş sene şerefle hizmet etmiş, başı dik, alnı açık insanların bulunduğu, ülkemizin, halkımızın, milletimizin takdirine şayan olmuş, tek başına iktidar olmuş, halkımızın duasını almış bir partidir. Geçmişte Refah Partili olmakla şeref duyuyoruz (FP sıralarından alkışlar) ve o parti kapatıldığında da sesi çıkmayanlar utansın diyorum.

Eğer, sabıka aramaya kalkışırsak, hayalî ihracatları, köşe dönmeleri, Engin Civanları, Erzurum'da Anavatan Partisinden aday olup, sonradan Yolsuzluklarla Mücadele Kanunundan mahkûm olan Atalay Coşkunoğullarını...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Şişli... Şişli...

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Şişli Belediyesinden parayı çuvallarla götüren Gülay Aslıtürkleri ve en sonunda da... (ANAP sıralarından gürültüler)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Şimdi ne oldu?!.

BAŞKAN – Sayın Esengün... Sayın Esengün...

Sayın Esengün, size bir ricada bulundum: "Siz, bu sabıkalılık isnadına karşı beyanlarınızı söyleyin ve lütfen inin" dedim. Lütfen, ikinci bir sataşmaya, meydan vermeyin.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Efendim, bu, sataşmayı gerektiren bir konu değil. Eğer, Engin Civan mahkûm olmadıysa, söylediğim söz yalandır; kabul ederim. Eğer, Atalay Coşkunoğlu, Erzurum'dan Anavatan Partisi adayı olup, sonradan da mahkûm olmadıysa, ben sözümü geri alırım. Bunlar gerçeklerdir, gerçekleri dile getiriyoruz. Eğer, Anavatan Partili Sayın Şişli Belediye Başkanı çuvallarla götürüp, bugün de Amerika'da değilse, yine, ben, sizlerden özür dilemeye hazırım; bunların hepsi gerçeklerdir.

REFİK ARAS (İstanbul) – Şevki Yılmaz nerede?!

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Fazilet Partisi, şerefli insanların bulunduğu, ülkemize en iyi hizmeti şiar edinmiş, inşallah, istikbalin iktidar partisidir.

Sayın Dumankaya, bu tür karalamalarla, siz, kendi üzerinizdeki -özellikle şu Kalemli raporundaki- haksızlıkları, yolsuzlukları kapatamazsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

2. – BayburtMilletvekili Ülkü Güney’in, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güney.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı, konuşmasının son bölümünde, Partimizin isminden de bahsederek, bizi istiskal eden, küçük düşüren ithamlarda bulunmuştur; cevap vermek istiyorum. (ANAP sıralarından "Doğrudur" sesleri)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

2 dakikayı geçmesin ve yeni bir sataşmaya da meydan verilmesin lütfen.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım, aslında, bu konuşmayı yapmak istemezdim. Ben, burada, Grubumuz adına konuşan bir arkadaşımızın, kendisine söz atılmasını müteakip vermiş olduğu bir cevaptan dolayı, değerli grup başkanvekili arkadaşımızın kalkarak, işte "biz çok dürüst, çok faziletli, çok sağlam bir partiyiz; bizde böyle şeyler yoktur (FP sıralarından "Doğru... Doğru..." sesleri) siz, kendi halinize bakın, sizde şunlar şunlar olmuştur" demesini, bir defa, yakıştıramadım. Niye yakıştıramadım; neden yakıştıramadım... (FP sıralarından gürültüler)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Doğruluğu tespit edildi...

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Bana laf atmakla bir şey elde edemezsiniz; ben sizi dinledim...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Bunları Dumankaya'ya söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Polat...

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Siz, konuşurken, ben hepinizi saygıyla dinledim; siz de lütfen beni dinleyin.

Muhterem arkadaşlarım, partilerde, hükümetlerde, yönetimlerde, zaman zaman, bazı insanlar çıkabilir... Bu, Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde olmuştur ve bu insanlar her zaman da olabilir. O insanları ne siz barındırırsınız ne biz barındırırız ve ne de başkası. Faziletli insanlar, her zaman, her partide vardır ve o partiler, bu tip yanlış yapanları mutlaka diskalifiye ederler ve etmişlerdir. Şimdi, ben de kalkıp, sizin partinizde, şu veya bu nedenle diskalifiye ettiğiniz insanların isimlerini saysam bana yakışır mı? Ben, bunu saymakla ne kazanırım!

Bugün, burada, İçişleri Bakanı bir konuşma yaptı, siz de memnun oldunuz, dinlediniz ve alkışladınız.

Arkadaşlar, bunlarla bir noktaya varamayız, konsensüs böyle olmaz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – "Efendim, sen şöylesin, ben daha fazla temizim; sen daha az temizsin, az hırsızlık yaptı!.." Böyle diye diye, bu Meclisi, bu milletvekilliğini bu duruma biz getirdik. Size bunu yakıştıramıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Şu anda sizin yaptığınız aynı şey değil mi?

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Sayın Başkan, size de buradan bir serzenişte bulunmak istiyorum. Tecrübeli bir parlamentersiniz, bizler de yıllarca bu çatının altında bulunduk. Bir milletvekili bir konuşma yaptığı zaman, tabiî ki, eskiye dönük bazı şeyler ifade edecek, tabiî ki birtakım yorumlar getirecek; ama, her yorumun karşısında bir parti sözcüsü kalkıyor "aman efendim, bu bize dokundu, bunun ucu bize dokundu; sağdan dokundu, soldan dokundu; söz istiyorum" diyor; hem Meclisi gereksiz yere burada işgal etmiş oluyor hem de bu şekilde anlamsız, karşılıklı birbirimizi inciten, birbirimizi kıran yorumlar yapıyoruz; bunlar bize yakışmaz diyorum.

Bundan sonra bu şekilde müdahalelere yer vermemenizi rica ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güney, teşekkür ediyorum.

Tabiî, bütün milletvekillerinin, Sayın Güney'in bu ikazına kulak vermesinde fayda var, hatta zaruret vardır.

Kürsüye çıkan arkadaşlarımızın, başka insanların da rencide olabileceklerini düşünmeleri, sorumlulukları gereğidir; İçtüzük de, bunun için özel düzenleme getirmiştir. Eğer, bir hatip, hangi grubu hedef alırsa alsın, benim için hiç önemli değil; 6 grubun 6'sı da, grubu olmayan diğer parti mensuplarının herbiri de benim için mukaddes insanlardır, yaratıklardır yaratılış itibariyle; bunların birisi, diğerlerine dönerek "yok, sabıkanız var, altından kalkamazsınız" derse -hangi gruba yönelik olursa olsun fark etmez- onu, benim korumak mecburiyetim var...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, söylediği sözü siz niye duymuyorsunuz?!. Oradan siz de duyuyorsunuz; ama, duymazlıktan geliyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, size sataşıldıysa...

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, bu Meclisi çalıştırmaktır göreviniz; lütfen, şu Mecliste çalışalım.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Edebiyat yapmaya gerek yok!..

BAŞKAN – Ah, keşke o edebiyatı bir kavrayabilsek; çünkü, edebiyatın kökeni edeptir.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşı, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşı, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 40 arkadaşı, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının, TBMM Genel Kurul Salonunun Yenilenmesiyle İlgili Olarak İleri Sürülen Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırma Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergeleri ve (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı : 703) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Dumankaya'dan sonra, önerge sahiplerinden...

ORHAN KAVUNCU (Adana) – Sayın Başkan, ben söz istemiştim...

BAŞKAN – Sayın Turhan Güven, buyurun efendim; ikinci sırada zatıâlinizin önergesi var; önerge sahibi sıfatıyla sizi davet ediyorum; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Çok değerli her arkadaşımdan bir ricada bulunuyorum; yani, gerekmemesine rağmen, lütfen, konu içerisinde kalarak, görüşlerimizi arz edelim efendim.

Sayın Güven, konuşma süreniz 10 dakikadır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, ben, bugüne kadar yaptığım hiçbir konuşmada sadet dışına çıkmadım, bundan sonra da çıkmak niyetinde değilim. Hatta, önerge sahibi olarak da, bu kürsüden Yüce Meclise hitap etmek yerine, önergede her şeyi yazmıştık ve bununla kifayet etme durumunda idik; ancak, Türkçe ifade edebildiği iddia edilmeyen kişilerin, birtakım elfazına muhatap olunca, ister istemez, önergede birinci imza sahibi olarak konuşmak ihtiyacını hissediyorum. Yüce Kurulunuzu ve sizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bir önerge verilir; bu, Anayasanın ve İçtüzüğün milletvekillerine vermiş olduğu bir haktır. Bu, bir araştırma önergesidir; burada kimse suçlanmaz. Bu, bir incelemedir, bir tetkiktir, bir tespittir. Buradan yola çıktığınız zaman, sağlıklı bir sonuca varmanız mümkün olur; ama, siz, kürsüyü, başkalarını sadece ve sadece itham için kullanırsanız, o zaman, bunun, bir inceleme, bir tetkik ve tespit olmaktan öteye, bir suçlama mekanizması haline döndüğünün farkına varırsınız veya varamazsınız. Bazıları bunun farkında değildir; buraya çıktığı zaman, sadece hakaret etmeyi bir sanat haline getirmenin ve başkalarını suçlamanın hangi incelemeye dair olduğunu da insanlar için ifade etmek mecburiyeti vardır

Bakınız, artık, karıştıracak yeni bir hesap yok; o yüzden de, hep, eski hesapları bulamamanın endişesi ve telaşıyla eski hesapları karıştırma durumundadırlar.

Siz, "TEDAŞ" mı diyorsunuz; işte, o dönemin değerli bakanı şu anda -kendisine sağlık ve afiyetler diliyorum- sizin saflarınız arasında. İki sene, üç sene geçtikten sonra neyin hesabını soracaksınız? Hesap mı sormak istiyorsunuz; o zaman, yurtdışına beraber giden ama, şu anda gerçekten sağlığı pek iyi olmayan arkadaştan da hesap soracak mısınız? Durmadan birtakım isimleri nereden getiriyorsunuz ?

Sonra, bakınız, İçtüzük çok açık; temiz konuşacaksınız; Türkçe konuşacaksınız, Türkçe!..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Temiz değil ki.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Bilmiyorsanız, susmayı bilin bari; o da bir edep işidir, o da bir ahlak işidir, o da bir terbiye işidir. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Burada "kirli servet" deyimini kullanıyorlar; laf atıldığı için ifade ettiklerini söylüyorlar. Siz, bunu laf atılmadan da ifade ediyorsunuz ; her zeminde ve her zaman için de söylüyorsunuz. Siz, evvela Türkçe konuşmayı öğrenin. Hakaret edip etmediğiniz farkında değilsiniz; ama, hakaret ediyorsunuz.

Bu hesaplar verilmiştir; bu hesaplar, bu Mecliste verilmiştir; ama, siz, bununla da iktifa etmiyorsunuz, Anayasayı aşarak, Anayasayı zorlayarak, yeniden aynı şeyleri Türkiye'nin gündemine getiriyorsunuz ve Meclisin gündemine getirmeye çalışıyorsunuz.

Ha, bundan korkuyor muyuz; hayır, onu da söyleyeyim; hiç kimsenin verilmeyecek, hesabı yoktur. Bu hesap, burada, önceden verildiği gibi, sonradan yine verilir. Siz, Anayasayı tağyir, tebdil niyetinde olsanız bile, bu hesaplar yine verilecektir.

Değerli arkadaşlarım, herkes kendi hesabını kendisi versin. Siz, kendi hesabınızı veremezken, başkasının hesabını sorma hakkına sahip değilsiniz. Ben, 1983'lerden başlayarak sizlerden hesap sormadım bugüne kadar; ama, sormaya başlarsam, o zaman, çok daha değişik şeyler ortaya çıkar. Onun için, bundan sonraki konuşmalarınıza ya dikkat edin yahut da İçtüzüğün emrettiği şekilde konuşmayı öğrenin.

Değerli arkadaşlarım, Meclis, Genel Kurul salonu düzenlemesine ihtiyaç duymuştur. Bu düzenlemede, ihaleden başlayarak, bazı yolsuzluk iddiaları ortaya çıkmıştır. Doğru Yol Partisi olarak, biz, burada, gerçeği arama, doğruyu arama durumunda bir önerge vermişiz. Bakınız, kimseyi doğrudan doğruya itham etmemişiz; çünkü, bir tespit olayıdır; bu tespitten sonra söylenecek şeyler söylenir ve burada -zaten, önergemiz uzun da değil- ne diyoruz: Neden böyle davranılmıştır, neden eksüre verilmiştir; bunların araştırılması, incelenmesi, tespit edilmesi iyi olur demişiz. Hata etmediğimizi, biz, burada tekrarlamak durumundayız; ama, sadece savunma sadedinde verilen önergelere ne demek lazım? Yani, bakın, ben, kendi partimden olan Meclis Başkanını bile önergeyle götürüyorum falan filanla da kimseyi kandırmak mümkün değildir; çünkü, oradaki laflardan sonra buradaki lafları dikkatle dinlediğiniz zaman, o önergenin bir tespit için olmadığı; o önergenin, bir savunma niteliği taşıdığı; o önergenin, bazılarını ve birilerini korumak için verilmiş olduğu anlaşılıyor; yani, ben önce verdim, önceliğim var gibi şeylerle, kimse kendini avutmasın. Bütün Türkiye her şeyi çok ciddî görüyor, ciddî buluyor ve ciddî inceliyor. Türkiye'de, artık, hiçbir şeyi, kolay kolay milletin gözünden saklamanız mümkün değildir. Millet, sizin, yalnız bugününüzü değil, yarınınızı düşünüyor; ama, sizin dününüzü de araştırıyor, dününüzü de arıyor, buluyor ve o bakımdan da, herkes, bu önergenin sonucuna katlanmak durumunda olacaktır. Bir tespit yapılmıştır, bu tespitin sonucunda zaten oylama da yoktur; ama, bu tespitlere göre birtakım hukukî işlemler ortaya çıkacaktır, bu işlemlerin sonucuna da herkes katlanacaktır.

Ben, daha fazla vaktinizi almak istemiyorum; ama, tekrarlayarak şunu söylüyorum: Bırakın artık eskileri falan filan; eskileri, yeniden karıştıra karıştıra bir noktaya varamazsınız, o zaman bakarsınız ki, çok daha değişik şeyler çıkar.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güven, teşekkür ediyorum.

Sayın Esengün, 10/232 sıra sayılı önergeniz üzerinde, kim görüş ifade edecek?

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Zeki Karabayır, efendim.

BAŞKAN – Sayın Karabayır'ın imzası var mı?

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Var efendim.

BAŞKAN – Sayır Karabayır, imzanız var, buyurun efendim.

Sayın Karabayır, siz, çok kısa sürede çok şey ifade edebilen bir arkadaşımızsınız. Süreniz 10 dakikadır, umuyorum, süreyi aşmadan, her şeyi, temiz bir üslup içerisinde ifade etmiş olursunuz; çünkü, hep öyle yaparsınız siz.

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan araştırma komisyonu raporu üzerinde, önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, grup sözcüsü arkadaşlarımız, teknik arkadaşlarımız, buraya çıkıp, konu hakkında çok geniş detaylı bilgi vereceklerdir. Ben, fazla detaya girmeden, 10 dakikalık sürem içerisinde, önemli gördüğüm birkaç noktaya temas etmek istiyorum.

Genel Kurul Salonunun yenilenmesi, bence, bir hataydı; bu tarihî eserin ağır ve muhteşem görünümü bozuldu, âdeta, bir tiyatro salonu şeklini aldı. Yapılması gerekli olan şey, bu salonun şeklini bozmadan bir tamirattan geçirmek ve elektronik oylama ve yoklama sisteminin monte edilmesi olmalıydı. Bu şekilde, hem salonun tarihî havası bozulmamış olur hem de böyle büyük bir masraf çıkmamış olurdu.

Değerli arkadaşlar, Meclis teknik kadrosundaki elemanlar, daha önce devletin önemli kademelerinde çalışmış, bu konuda deneyimli elemanlardır. Bir iki teknik eleman takviyesiyle, ihale, Meclis tarafından yapılabilirdi. Meclisin geçici eleman alma imkânı her zaman vardır. Bayındırlık Bakanlığı başta olmak üzere, diğer kurumlardaki teknik elemanlardan faydalanılabilirdi.

İş, başından beri aceleye getirilerek, birçok konuda gerekli inceleme, takip etme hususlarının önü kesilmiştir. Oysa, bu konunun aceleye getirilecek hiçbir yanı yoktu; tüm projeler, keşifler bitirildikten sonra ihaleye çıkılabilirdi.

20.6.1996/16 sayılı Başkanlık Divanı görüşmelerine mesnet teşkil eden tutanaklar incelendiğinde, Divan üyeleri, burada, özellikle Sayın Mustafa Yılmaz'ın "işin aceleye getirilmemesi, plan, proje ve keşiflerin çıkarılmasından sonra ihaleye çıkılmasının gerekli olduğu" beyanı üzerine, Sayın Kalemli " biz, sizden, ihale yetkisi istemiyor, ihaleye çıkma yetkisi istiyoruz. Bu saydığınız hususların hepsi temmuzda önünüze gelecek, merak etmeyin, hepsini göreceksiniz" diyor.

Yıl sonuna kadar, Divan toplanmadığı gibi, bu konu hakkında Başkanlık Divanı üyelerine de bir bilgi verilmiyor; böylece, Başkanlık Divanı üyeleri yanıltılmış, devredışı bırakılmıştır.

Bu kararla, Emlak Konuta yetki devrediliyor. Bu yetki devri, Anayasanın 123 üncü maddesine ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa aykırıdır. Bu ihalenin, özelliği olan işler ve sanat yapıları için uygulanan 44 üncü maddeye göre yapılması gerekirken, 89 uncu maddedeki "kanunun dışında kalmak sureti ile" hükmüne göre verilmesi uygun değildir.

İhale, 89 uncu maddeye göre yapılmış; ama, tatbikatta, bu maddenin şartlarına uyulmamıştır. Bu maddede "bu ihalelerde uygulanacak usul ve esaslar, idarelerince belirlenir ve bakan onaylar" hükmü yerine getirilmemiştir.

Kontrollük görevinin, müteahhit gibi telakki edilen Emlak Konuta verilerek, Meclis Teknik Daire Başkanlığının devre dışı bırakılması, sözleşmenin çok önemli bir maddesinin ihlalidir. Teknik Daire Başkanlığı elemanlarına, ihalede, gözlemci olarak bile yer verilmemiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Emlak Konut arasındaki sözleşmenin en önemli maddesine, olmazsa olmaz şartına aykırı olarak, muhammen bedel tespiti yapılmadan ihale yapılmıştır. Proje müellifi, muhammen bedele esas teşkil edecek fiyatlı keşif özetini, ihaleden önce Meclise vermiş; ama, bu belge Emlak Konuta gönderilmediği gibi, bir yazıyla, ihaleyi, bu bedel olmadan yapmalarına izin vermiştir. İşte, bu andan itibaren bütün ölçüler kaldırılarak usulsüzlük ve yolsuzlukların önü açılmıştır; artık, mayınlar temizlenmiş, serbest sahaya girilmiştir. Bundan sonra, ne fiyat verirseniz verin, bir engel yoktur. Genel Sekreter Yardımcısı Fahri Köprülü imzasıyla gönderilen bu yazıdaki Meclis Teknik Daire Başkanı...

BAŞKAN – Sayın Karabayır, bir dakikanızı rica edebilir miyim...

Sayın arkadaşlarım, burası Parlamento ve bizi televizyondan herkes izliyor. Senelerdir dilimde tüy bitti; şu cep telefonlarını Genel Kurul Salonuna girerken lütfen kapatır mısınız; bize yakışan odur diye yüz defa uyarıda bulundum; ricada bulundum, istirhamda bulundum, hatta, Graham Bell'e, "bunu niye icat ettin" diye huzurunuzda beddua da ettim. Yani, insanların teknolojiye düşman kesilmesine vesile oluyoruz. Rica ediyorum, şu telefonlarınızı kapatın, yakışmıyor Parlamentoya.

Sayın Başkan, siz de buradasınız; yani, şu yeni salona alınacak ne tedbir varsa, bu telefonlar içeri girmesin, rica ediyorum. Yakışmıyor bize.

Buyurun efendim.

ZEKİ KARABAYIR (Devamla) – Meclis Teknik Dairesi Başkanı Mehmet Mısırlı'nın parafının taklit olduğu, sonradan yapılan inceleme sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine, Emlak Konut, keşifsiz ihale yaparak, hiçbir ölçü olmadan, ihaleye iştirak edenler arasında en düşük fiyat teklif eden firmaya işi vermiştir.

Değerli arkadaşlar, Komisyonda, Emlak Konut yetkililerine "en düşük fiyat 21 milyon dolar değil de, mesela 50-60 milyon dolar olsaydı yine verir miydiniz" sorusunu sorduğumuzda, çok rahat bir şekilde "tabiî verirdik; bunun için bir engel yoktu ki" dediler. Sözleşmedeki bu şart yerine getirilmediği için, Emlak Konutun bu ihaleyi yapmaması, yapılan bu ihaleyi de Meclisin iptal etmesi gerekirken, bu da yapılmamıştır.

Elektro-akustik ve oylama-yoklama sistemleriyle ilgili olarak Mesa-Nurol ortak girişimine, bu işte herhangi bir katkısının olmamasına rağmen, yüzde 15 nispetinde bedel ödenmiştir.

Sözleşmeyle, Emlak Konuta, ihale bedeli üzerinden verilen yüzde 10'luk kâr payı çok yüksektir. Bugüne kadar bu oran yüzde 2,5 ile 6 arasında olmuştur.

Yukarıda sayılan -vaktimizin darlığından dolayı birçoğunu burada sayamadığımız- kurallar çiğnenerek ve alınması gereken tedbirler alınmayarak, ihalenin fahiş fiyatla yapılmasına göz yumulmuştur.

Şimdi işin diğer ayağı; yani, Emlak Konut AŞ'ye gelelim. Emlak Konut, ihalede, kendi usul ve esaslarına uymamıştır. Burada da, Mecliste olduğu gibi, kurallar çiğneniyor ve teknik elemanlar devre dışı bırakılarak, işler üst kademede hallediliyor.

Emlak Konutun ihale yönetmeliği gereğince, Yeterlik Belgesi Komisyonu çalıştırılmamış, bu belge verilmeden, yönetim kurulu, ihaleye davet edilecek 7 firma için genel müdürlüğe yetki vermiştir.

Birim fiyatlara baz olarak hazırlanması gereken analizler, yüklenicilerden alınmadan, ihale sonuçlandırılmıştır.

Ek işlerin fiyat analizleri istenmemiş ve Başkan onayı da alınmamıştır.

Söküm işine fazladan ödeme yapılmıştır.

Bu nedenlerden dolayı da, Emlak Bankası müfettişlerince hazırlanan 29.5.1998 tarihli soruşturma raporunda, Emlak Konut yetkilileri suçlu bulunmuş, alım, satım veya yapıma fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma, görevi ihmal suçları kapsamında, Türk Ceza Kanununun 205, 240 ve 230 uncu maddeleri gereğince adı geçenler hakkında yasal soruşturma istenmiştir.

Ayrıca, üst yöneticiler için, memurluktan çıkarılma cezası talebinde bulunulmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen zararın, Mesa-Nurol'dan tahsil edilmesi, edilememesi halinde, Emlak Konut yetkililerinden tahsil edilmesi için dosyalarına şerh düşülmesi talebinde bulunulmuştur.

Ne gariptir ki, Emlak Bankası müfettişleri, kendi elemanlarını, Meclisi zarara soktuklarından dolayı kınıyor ve cezalandırılmalarını istiyor; ama, birtakım arkadaşlarımız, çıkıp, burada, işin doğru yapıldığını söylüyor ve iddia ediyorlar.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütün bu kural ve hukuku hiçe saymanın neticesinde, müellifçe, ihaleden önce ve işin bitiminde yapılan keşif özeti neticesinde, Meclis, bu işte, yaklaşık 20 milyon dolar zarara uğratılmıştır. Burada, vaktin darlığından, fatura rakamlarına girmek istemiyorum. Sadece, bir örnek vereyim: Söküm bedeli 3 milyon 900 bin dolara ihale edilmiştir. Bunun yüzde 85'ini oluşturan ahşap kısmını, Tepe Grubu, sadece, 5 milyar 300 milyon liraya sökmüş ve fatura kesmiştir. Diğer kalemlerin hemen hepsinde de bu aşırı fahiş fiyatlar mevcuttur.

Kural ve hukuk tanımazlığını, personel konusunda da gösteren Sayın Kalemli ve Genel Sekreterlik makamı, 25.1.1996-30.9.1997 tarihleri arasında, toplam 1 581 kişiyi işe almış; 1992 yılında, Meclise sınavla alınan, çeşitli seminer ve kurslara tabi tutulan personel dururken, yeni alınmış bu personelin birçoğunun, hiçbir kriter ve ölçü konulmadan kadroya alınmaları sağlanmıştır.

Yine, bu dönemde -birisi, kendi kızkardeşi olmak üzere- çeşitli kurumlardan toplam 9 kişi naklen alınmış, iki ve beş gün çalıştırılarak, avantajlı bir şekilde Meclisten emekli edilmişlerdir.

Milletvekili lojmanları ve spor alanları da, yaptırdığımız hesaplar sonucu, yüzde 89 fazla ücretle bitirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, işte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İşte, sürem bitti demek istiyorsunuz! Buyurun.

ZEKİ KARABAYIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, işte, yaklaşık dört ay boyunca yaptığımız çalışmalar neticesinde tanzim olunan bu rapora, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan beş partiden arkadaşlar katılmış, sadece ANAP'lı üyeler muhalefet etmişlerdir. ANAP'lı arkadaşların dediği gibi, bu, bir siyasî rapor değil, ittifakla alınmış bir karardır. Burada, sadece, Anavatan Partililer siyasî davranmışlardır.

Takdiri Yüce Heyetinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karabayır, teşekkür ediyorum.

(10/233) esas numaralı önerge sahiplerinden Sayın Kavuncu, buyurun.

ORHAN KAVUNCU (Adana) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ortaya atılan yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu, ANAP'lı üç üyenin karşı oyu ve azınlık raporuyla, konuyla ilgili raporunu vermiştir. Komisyon üyelerine, yorucu çalışmaları ve hazırladıkları rapor için teşekkür ediyorum.

Türkiye'de, Parlamentonun ve buna bağlı olarak parlamenter rejimin yıpratılmak, vatandaşın gözünden düşürülmek istenildiği şu günlerde, Yüce Meclisin kendini denetlemesi anlamına gelen bu komisyon raporunun gereğini yapmak, özel bir önem kazanmıştır. O gerek nedir? Komisyon raporunun 154 üncü sayfasında ifade edildiği gibi, başta o dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kalemli, Genel Sekreter Necdet Basa, Genel Sekreter Yardımcısı Fahri Köprülü, Teknik Daire Başkanı Mehmet Mısırlı ile yine dönemin Emlak Konut Genel Müdürü, Yönetim Kurulu Üyeleri ve ihale işlemiyle ilgili teknik kişiler hakkında görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, teftiş kurulu raporunda yer aldığı üzere, ihaleye fesat karıştırma suçlarından dolayı gerekli soruşturmanın yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması, gerekli işlemin ifası için, dosyanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmesi yönünde karar verilmesi, komisyondan istenilmektedir, ki komisyon da bu kararını vermiş ve gereğini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından istemektedir.

Meclis İçtüzüğümüzün elverdiği ölçüde, o dönemin Meclis Başkanı hakkında Meclis soruşturması açılmasını da, eğer mümkün ise, bunun da yapılması gerekenler arasında yer alması gerektiğini düşünüyorum.

Vatandaş, Türkiye'nin hemen her yerinde, genel olarak ve bir ölçüde haklı olarak, bizlere "o şaibeli Genel Kurul Salonunda, o şaibeli koltuklarda nasıl oturacaksınız?" diye sormaktadır. Bunun cevabını elbette milletvekilleri olarak vermek durumundayız. Dün, öğleden sonraki oturumda oy sayımı esnasında yaşadığımız teşevvüş ve tereddütler Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunun, elektronik sayımlı, modern ve çağdaş donanımlı bir rahatlığa kavuşturulması gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, böyle bir Genel Kurul Salonunda oturma noktasında, elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisinin millet adına böyle bir hakka sahip olduğunu düşünüyoruz. Ancak, o rahatlığın, o konforun bedeli, birilerini, fakir fukaranın, devlet bütçesinin sırtından haksız kazanç sahibi yapmak olmamalıdır. Komisyon raporu, bunu ortaya koymuştur. Şimdi, sırada, faillerin derhal cezalandırılması için gereken işlemleri yapma gereği vardır.

Değerli arkadaşlar, kamuoyu, devlet ihaleleri hakkında çok olumsuz kanaatlere sahiptir. Öyle ki "ihale ne kadar büyükse, yolsuzluklar da o kadar fazla oluyor " şeklinde bir düşünce çok yaygındır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bütün bunların üzerine gitme erkini kullanabilmeliyiz. İşte, komisyon raporunun gereğini yapmak, bu bakımdan önemlidir. Kendi çatısı altındaki yolsuzluk iddialarının üzerine giden, yolsuzlukları örtbas etmeyen ve failleri cezalandırabilen bir Meclis, başka devlet kurumları üzerine de gidebilecektir.

Meclise memur alımında ve bu memurların kadrolara atanmasında ortaya atılan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının da araştırılması için bir önerge vermiş bulunuyoruz. Bu konu da, Meclisin, kendi personeli nezdinde saygınlığını korumak ve o saygınlık zedelenmişse, iade etmek bakımından önemlidir diye düşünüyoruz.

Bu Araştırma Komisyonu raporuna muhalefet şerhi verilmiş. Bu şerhin, aynı partiden üç milletvekili tarafından verilmiş olması, kanaatimizce, Meclisin inandırıcılığını zedeleyen bir davranış olarak tezahür etmiştir. Gönül isterdi ki, bu şerh olmasın ya da bu, haklı gerekçelere dayanan bir şerhse, o zaman, bir tek partiye mensup milletvekilleri tarafından değil, çeşitli partilere mensup komisyon üyeleri tarafından verilmiş olsun.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarının bir şekilde korunmasını ve çeşitli söylentilerle, iddialarla, kulak fısıltılarıyla zedelenmeye, yıpratılmaya çalışılan bu itibarın bir şekilde iadesini sağlamak mecburiyetindeyiz. Bunun için, benden önce konuşan arkadaşlarımın, Meclisin mehabetine sığınarak, kendilerini bir özeleştiriye zorlamaları gerektiğini düşünüyorum. Atalarımızdan kalan bir veciz sözümüz vardır; "sui misal, numunei imtisal teşkil etmez" denilir; yani, bir kötülüğü, başka bir kötülüğü örnek göstererek iyi hale getirmek mümkün değildir. Eğer, siz "senin tencerenin dibi kara" diyecekseniz, o da "yok, seninki benimkinden daha kara" diyecekse, bu kafayla, bu mantıkla Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını koruyamayacağımız, zedelenen itibarın iadesine herhangi bir katkıda bulunamayacağımız aşikârdır. O bakımdan, bütün arkadaşlarımızın bu mantığı terk etme noktasında bir gayret içerisine girmeleri gerektiğini ve bugünkü konumuzun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yeniden düzenlenmesinde yolsuzluk iddiaları konusu olduğunu, bu konuyu, başka partilerin zamanında yaptıkları iddia edilen kötülüklerle ortadan kaldıramayacağımızı, buradaki kötülüğü güzel hale getiremeyeceğimizi anlamaları gerektiğini, affınıza sığınarak, ikaz ediyorum.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (BBP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kavuncu, teşekkür ediyorum efendim.

Önerge sahipleri sıfatıyla konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, gruplar adına, birinci sırada, Demokratik Sol Parti Grubu temsilcisi Sayın Uzunhasan'ın, Grubu adına söz talebi vardır.

Sayın Uzunhasan, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan, Yüce Heyetimizin sayın üyeleri, bizleri televizyonları başında sabırla izleyen çok değerli yurttaşlar; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunda yapılan değişiklik inşaatı sırasında gelişen olaylarla ilgili Meclisimizce oluşturulan Araştırma Komisyonunun raporu üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; ancak, kendi Grubumu temsil ederken, aynı zamanda Araştırma Komisyonunun bir üyesi olarak, bizzat bu konuyu araştıran bir kişi olmam sıfatıyla, konunun da yargıya yansıdığının bilinci içerisinde meselelere değinmem gerektiğini, sözlerimin hemen başında ifade etmeliyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; demokrasimizin temeli olan Yüce Meclisimizi ve bünyesinde faaliyet gösteren siyasî partilerimizi gözbebeğimiz gibi korumak ve kollamak, hepimizin temel görevidir; çünkü, siyasî partiler ve parlamento, demokrasilerin ayrılmaz iki unsurudur. Bu iki unsurun korunmadığı ülkelerde parlamenter düzenden bahsedilemez. Parlamenter düzenin olmadığı ülkelerde de demokrasiden eser bulamazsınız; ancak, bu yüce kurumun, kendi içinde yaşanan bazı sıkıntıları halkla paylaşması zorunluluğu vardır. Dürüst, nitelikli ve açık yönetimlerin halktan gizli kapaklı işleri olmamalıdır. Böyle yönetimlerde ak da kara da ortadadır ve kusuru olan, hesabını verir. Aksi davranışlar, bugün, hep sıkıntısını yaşadığımız, devlet-çete ilişkisine malzeme oluşturur. Bir yandan halkın dertlerine çözüm üretmek, diğer yandan da demokrasimizi geliştirmek için uğraş veren Yüce Meclisimizin bu tür gayretlere imkân tanımayacağı herkesçe bilinmelidir. Dürüst ve temiz yönetim olgusu, bizim içimizde parıldayan bir ışıktır. Halkımız, her şeyin en iyisine layıktır. Yüce Meclisimiz de, muasır medeniyetin gerektirdiği en son teknolojiye, elbette layıktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Meclisimizdeki teknolojik değişiklik kararı, 19 uncu Dönem Parlamentosu tarafından alınıp, projesine başlanıyor. Bu projenin uygulaması ise 20 nci Dönemde gerçekleşiyor. Burada, bu uygulamanın çok elzem olup olmadığı veya küçük tadilat ve tamiratlarla, eklemeler veya çıkarmalarla yetinilip yetinilmeyeceği tartışması lüzumsuzdur; zira, iş yapılıp bitirilmiştir. Burada, Meclis tadilatı sırasında yapıldığı iddia edilen yolsuzluğun ve yanlışlıkların, yine Meclisimizin kendi kendini denetlemesiyle tespit edilip açıklığa kavuşturulması, teselli bulabileceğimiz bir durumdur.

Yaklaşık yedi sekiz aydan beri Türk kamuoyunun gündemini oluşturan bu konudaki tespitlere sırasıyla değinmek istiyorum. Gerçi, benden önce, önerge sahibi olarak konuşan Sayın Karabayır bunların bir kısmına değindiyse de, ben, bir mühendis gözlüğüyle konuları özetlemek istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yeniden düzenlenme işinin, 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 89 uncu maddesine göre, bu kanunun kapsamı dışına çıkılarak hazırlanılmasına, Başkanlık Divanının 20.6.1996 tarih ve 16 sayılı Kararı, o zamanki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Kalemli'yi yetkili kılmıştır. 89 uncu maddeyle, işin, Emlak Konut Anonim Şirketine verilmesi kolaylaşmış; ancak, bu yetki, sanki ihale kararıymış gibi kullanılıp, alelacele, maliyet artı yüzde 10 kâr hesabıyla Emlak Konut Anonim Şirketine verilmiştir; yani, devletin kârı gözetilmemiş ve rekabet ortamı yaratılmamıştır. Oysa, aynı işin, 2886 sayılı Yasanın 44 üncü maddesiyle de yapılması mümkündü. Böylece, işveren-yüklenici ilişkileri belli kuralları içereceği gibi, işin ihalesinde de belli bir firma gözetilmeyerek, rekabet ortamı oluşturulabilirdi.

Şimdi, burada, eski Başkan Sayın Kalemli, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının kendisine vermediği yetkiyi açıkça kullanmıştır. 20.6.1996 tarihli Başkanlık Divanı kararı, ihaleye hazırlanma anlamındadır, ihale kararı değildir. Bunu doğrulayıcı belge mi isteniyor; işte belge: 20.6.1996 tarihli Başkanlık Divanı toplantısı tutanaklarından, Başkanlık Divanının o zamanki Demokratik Sol Partili üyesi Sayın Mustafa Yılmaz ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Kalemli arasında geçen konuşmaları okumanızı arzu ediyorum. Ben, burada, zaman almaması için okumuyorum; ama, lütfen, arzu eden sayın milletvekillerinin bu tutanakları okumasını diliyorum.

Bu konuşmalardan anlaşılıyor ki, henüz, ortada bir proje yok, keşif yok, ihaleye çıkarma yetkisi bile yok. Burada, sadece, 89 uncu maddenin verdiği serbesti içerisinde, bir firmayla konuşabilme yetkisi vardır; yani, o firmayla konuşarak ihaleye hazırlanma yetkisini istemiştir. Geri kalan, keşifler, projeler ve ihale sözleşmesi taslağının, temmuz ayında Divanın önüne getirileceği vaat ediliyor; ama, ne yazık ki, bu da yapılmıyor ve bundan sonrasında da, Meclis Divanı üyeleri ve Meclis Teknik Daire Başkanlığı devredışı bırakılıyor, her şey, Meclis Başkanı, Meclis Genel Sekreterliği, Emlak Konut Anonim Şirketi, Nurol-Mesa ortak girişimi dörtgeninde kalıyor.

2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 89 uncu maddesine göre, ihale uygulamalarının yazılı bir usulü yoktur, büyük ölçüde, centilmenlik kurallarını içerir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Emlak Konut Anonim Şirketi tarafından 26.7.1996 tarihinde imzalanan Proje Yönetim Sözleşmesi bir bütün halinde ele alındığında, bir vekâlet sözleşmesi olduğu kolayca görülür. Tabiî ki, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, böyle bir sözleşmeyle, ita amirliğini bir başkasına devredebilir mi devredemez mi, onu, yargının vereceği karara bırakmak durumundayız; ancak, burada, bu sözleşmeyle, temelde yapılan bazı hataların arka arkaya geldiğini görüyoruz.

Emlak Konut Anonim Şirketinin Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yaptığı ihalelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Teknik Daire Başkanlığının gözlemci olarak bulunması gerekmez miydi? Bu sözleşmeyle, esasen müteahhit konumunda olan Emlak Konut Anonim Şirketine, aynı zamanda kontrollük görevi de verilmesi, yapılan temel hataların en büyüğü değil midir? Dünyanın neresinde, bir işin müteahhitliği ve kontrollüğü aynı firmada toplanmıştır; bu, mümkün değildir.

Emlak Konut Anonim Şirketinin ikinci derecede müteahhitlerle sözleşme yapmasına niçin müsaade edilmiştir? Burada, ikinci derecede müteahhitlik tabiriyle, ben, ilk defa karşılaştım; ama, buna mecbur olduk; çünkü, bir taraftan, Emlak Konut müteahhitken, diğer taraftan, müteahhit olan aynı Emlak Konut ihale yapıyor ve ikinci müteahhiti buraya getiriyor; bundan dolayı, buna ikinci derecede müteahhit tabirini kullanmak zorunda kaldım. Burada, keşfin şişirilerek Emlak Konut Anonim Şirketinin kendi kârını yükselteceği ihtimali düşünülmemiş mi; kendi kârını yükseltirken devleti de zarara sokacağı hesaplanmamış mı?

İkinci derecede müteahhitlere iş verilirken, niçin, rekabet ortamı sağlanmamıştır? İşin keşfi belli olmadan ihale edilmesi, yapılan en büyük hata değil midir? Çünkü, keşif, ihalenin ayrılmaz bir parçasıdır. Gerek proje müellifi ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı sözleşmede gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Emlak Konut Anonim Şirketi arasında yapılan sözleşmede veya Emlak Konut Anonim Şirketinin ihale şartnamesinde, keşif ve birim fiyatların oluşturulması hususu yeterince vurgulanmıştır. Proje müellifi, keşif özetlerini, ihaleden önce, 4.10.1996 tarih ve 568 sayılı yazı ekinde vermiş; ancak, bu keşifler, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kaybolmuştur. Oysa, bu tarihte gönderilen keşiflerin varlığı ve tutarlarını, bu işe katılan ikinci derecede müteahhitlerden istenilen teminatlardan hesaplamak, Komisyonumuzca pek de zor olmamıştır. Alınan 40 milyar Türk Lirası geçici teminat, o gün Meclis yönetimine gönderilen keşfin tam kendisine tekabül etmektedir. Kaldı ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve proje müellifi arasında düzenlenen proje yönetim sözleşmesinin 3 üncü maddesi, uygulama projeleri, metraj-ataşman-fiyat analizleri ve keşifleri içermektedir ve ayrıca, aynı sözleşmenin 10 uncu maddesi de, aksi durumdaki cezaî şartları düzenlemektedir. Proje müelliflerinin hakedişinden, keşif hazırlamadığı için herhangi bir ceza kesilmediğine göre, bu keşifler yapılmış ve ilgililerine verilmiştir; ancak, Mecliste kaybolmuştur. Tabiî, bundan sonra, hatalar hataları arka arkaya getirmiştir. Nihayet, sadece söküm işini içeren 1 numaralı hakedişte 3,9 milyon ABD Doları görülüyor. O zamanki Demokratik Sol Parti Meclis İdare Amiri Sayın Mustafa Yılmaz, sadece söküm için olan bu parayı çok yüksek bulup, hakedişi imzalamaması üzerine hadise su yüzüne çıkıyor. Diğer taraftan, Meclis Divanında bulunan Demokratik Sol Parti Grubu milletvekilleri Mustafa Yılmaz, Uluç Gürkan ve Kâzım Üstüner, 14.1.1997 tarihli bir yazı hazırlayarak Meclis Başkanlığına veriyor ve üç madde halinde belirlenen konular hakkında Başkanlık Divanının toplantıya çağrılmasını talep ediyorlar. Özetle bu üç maddelik yazı; bu işin ihale ve sözleşme aşamasındaki hukukî boşluğu ve buna dayalı olarak istihkakların durumunu içermekteydi. Demokratik Sol Parti Grubunun bu uyarıları üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Sayıştay Başkanlığından, istihkak incelemesi hususunda uzmanlaşmış iki denetçi talep ediyor. İki denetçi geliyor ve raporlarını da tanzim ediyorlar. Buraya kadar her şey normal; ama, bundan sonrasında, gelen sayın denetçiler, istihkaklarla ilgili uzman olmalarına rağmen, ihale ve sözleşme aşamalarının hukukî incelemesiyle görevlendiriliyor ve raporlarını da buna göre tanzim ediyorlar. Kendilerine istihkaklar gösterilmiyor bile. Oysa, Demokratik Sol Parti Grubunun ikazı, aynı zamanda ve ağırlıklı olarak istihkakları içeriyordu. Sayın Mustafa Yılmaz'ın 1 No.'lu hakedişi imzalamamasının sebebi, istihkaklardaki fiyatların çok fahiş olmasından ibaretti. Yani, burada, eğer benzetmek gerekiyorsa, simit satan birinden gazete istenmiş. "Hey simitçi, oradan bana bir gazete verir misin" denmiş. Simitçi, size gazeteyi vermiş vermesine de, simitleri sardığı gazete parçalarını verebilmiş. Bu yorumu takdirlerinize arz ediyorum.

Buna rağmen, denetçiler raporunda "bu işin kontrollüğünü Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisi yapmalıydı. Böyle olmadığından, ödeme aşamasında bir eksiklik olabilir" demişlerdir. Diğer taraftan, Emlak Konut Anonim Şirketi müfettişlerinin teftişleri sonucu Komisyonumuza sundukları bilgi notunda, bu işle ilgilenen kendi elemanlarını suçlu bulmuşlar, hatta bazılarına muhtelif cezalar önermişlerdir. Bilgilerine başvurduğumuz bütün yetkililer, fiyatların çok yüksek olduğunu ifade etmişlerdir. Hatta, Emlak Konut Anonim Şirketi yetkilileri, böyle bir işin yapımı için kendilerinin yeterli tecrübeye bile sahip olmadıklarını itiraf etmişlerdir. Bu konuşmaların hepsi komisyon tutanaklarında mevcuttur.

Alt komisyonda bulunan diğer arkadaşlarımla birlikte bu fiyatların analizlerini tek tek inceledik. İmalat kalemleri çok fazla olması dolayısıyla, hepsini vermeme ve detaylandırmama zamanım elvermez; ancak, çarpıcı birkaç örnek vermekle yetineceğim.

Poz numarası SP1, U profil demir işleri, normal fiyatı 512 dolar; burada, bu salondaki uygulama fiyatı 5 211 dolar; yani, normalin tam 10 katı.

Poz numarası P126, plastik badana, normal fiyatı 1,83; bu salonda uygulama fiyatı 3,10 dolar, yani normal fiyatın 2 katı. Poz numarası 132, milletvekili koltuğu, normal fiyatı 1 300 dolar; ama, bu salonda uygulama fiyatı 4 681 dolar, normal fiyatın 3,5 katı.

Epoxıl katkılı betonarme betonu, olması gereken fiyatın tam 12 misli. Bu kadar fahiş bir fiyatın olabilmesi için, bu epoxıl malzemesinin ayrıca İngilizce de konuşması lazım!

Bu tür örnekleri artırabiliriz; ancak, burada, çok çarpıcı olan başka bir örnek vereceğim: 1 nolu hakedişin tutarı 3,9 milyon ABD Doları idi. Bu hakedişi tahakkuk tarihindeki dolar bazında Türk Lirasına çevirirsek, yaklaşık 502 küsur milyar Türk Lirası etmektedir. Bu 502 küsur milyar Türk Lirası, sadece söküm işine aittir. Aynı tarihte, müteahhit firma, bir taşeronuna bu işi sadece 5 milyar 300 milyon Türk Lirasına yaptırıyor. Bu firmayla yapılan sözleşme ve taşeron firmaya bu iş karşılığı kestiği faturanın fotokopileri, bu raporun dosyasında mevcuttur. Hadi, diyelim ki, bu 5 milyar 300 milyon lira işin müteahhitine 10 milyara mal olmuştu. Yani, demek oluyor ki, sadece söküm işi, yapılabileceğinin yaklaşık 50 katına bu Meclise ve devlete mal ediliyor. Bunu ve sadece bunu bilmek, işin çok fahiş fiyatlara mal edilmek istendiğinin kanıtı değil midir?

Bu örneklemenin en ilginç yanı, bu firma da ihaleye katılmış. Şimdi, burada, hemen akla gelen soru, ihaleye katıldığına göre, acaba, aynı iş kalemine, yani, taşeronken 5,3 milyar liraya yaptığı işe ne teklif vermiş?

Şimdi, rakamı veriyorum: Bu söküm işini 5 milyar 300 milyon liraya yapan bu firma, ihaleye katıldığı zaman, aynı işe 4 milyon 755 bin dolar teklif vermiş arkadaşlar. Yani, bunu Türk Lirasına çevirecek olursak, 613 milyar lira yapıyor.

Peki, şimdi, burada, bir soru akla geliyor. Yani, müteahhitken 613 milyar liraya teklif verdiği bir işi, taşeronken nasıl 5 milyar 300 milyon liraya yapıyor ve bu işe iştirak etmiş bu firmayı göz önüne alırsak, bu ihaleye fesat karıştırıldığı ortaya çıkmıyor mu? Bu, bunun kanıtı değil midir arkadaşlar? (DSP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Bu işte zarar eden herhangi bir iş kalemine rastlayamadık. Olması gerekenin 2 veya 50 katı fiyatlarla karşılaştık.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Mustafa Yılmaz'ın müdafaası gerekse Demokratik Sol Parti Meclis Divan üyelerinin topluca yazılı ikazlarının yanında, her branştan, proje müellifleri, kontrol arkadaşlar yazılı ikazda bulunmuşlar ve özetle "meslekî kontrollük hizmetleriyle ilgili sözleşmenin 2/d maddesi gereği hakedişe giren kalemlerin miktarları ve fiyatları tarafımızdan kontrol edilememektedir. Biz, bu koşullarla, bu istihkakları imzalıyoruz; haberin olsun" diyorlar.

Yani, burada, sözleşmenin 2/d maddesiyle bu kontrol mühendisi arkadaşlara "senin görevin bu hakedişteki fiyatları ve miktarları tetkik etmek değil; sen, bu hakedişi, sadece, sözleşme esaslarına uyuyor mu, uymuyor mu; yanal çarpımı doğru mudur, üsten aşağıya toplamı doğru mudur; sen onu incele, gerisine karışma" denmiş; ama, kontrol mühendisi arkadaşlar da "ben de seni ikaz ediyorum ve diyorum ki, bu fiyatlar, görülmemiş fiyatlardır; bu fiyatlardan benim haberim yok; bana, bu hakedişin altını imzala diyorsun; evet, bu, bana verdiğin vazifedir, ben bunu yerine getiririm; ama, ben de seni, bu raporumla ikaz ediyorum; ben, bu istihkakı bu koşullarla imzalarım; haberin olsun" demişler. Ama, sonuçta ne oldu; kimse aldırmadı ve nihayetinde, işte, bugünlere gelindi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç kimse, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tür konularla yıpranmasını ve yıpratılmasını arzu etmez. Sözlerimin başında da söylemiştim; bu yüce çatı, halkımızın temsil edildiği en üst düzeydir. Bugün, insanlarımız, bir avuç un için çamur deryasında boğuşurken, işçimiz, emeklimiz, memurumuz, esnafımız, köylümüz, çiftçimiz ekonomik sıkıntı içerisinde boğulma noktasına gelmişken, biz hesap sormayacak mıydık?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum...

BAŞKAN – Ek süre veriyorum; buyurun.

FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Gaziantep'te bir dilim baklava için çocuklarımız hapse mahkûm edilirken, bu işin sorumlularını elbette serbest bırakamayız. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve sevgili yurttaşlar; buraya kadar, hep olumsuzlukları konuştuk, içimiz karardı; biraz da, bu işin olumlu yönüne bakmalıyız. Bugün, bu Yüce Meclis, araştırmasını yapmış ve bu işe el koymuştur. Bu, halkımız ve Meclisimiz adına sevinilecek bir durumdur; çünkü, Meclis, kendi yaptığı yanlışa kendisi el koyuyor. (DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri ) – Birilerinin yaptığı yanlışa el koyuyor efendim; kendi yanlış yapmamış.

FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Yanlışlıkları düzeltmek için duruma hâkim olmuştur. Elbette, her toplumun içerisinde, her türlü düşünceye sahip insanlar bulunabilir; ama, o toplumu temsil eden bu Meclis, o yanlışlara, o yanlış düşünenlere de cevabını verebilir.

İşin, kesinhasabında, bahsettiğimiz bunca yanlışlıklara ve fahiş fiyatlara müdahale etmek mümkündür. İşin müteahhidine bugüne kadar yapılan ödeme, yaptığı işin karşılığıdır; fazla ödeme yapılmamıştır. Kesinhesap sonucu çıkacak olan rakam, nihaî hakedişi oluşturacaktır.

Yani, kısacası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapmış olduğu bu hatayı, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisi düzeltme imkânına sahiptir. Devletin, şu anda herhangi bir kaybı yoktur; ama, eğer bizler, uyanık olmasaydık, elbette bu kayıp, devletin kayıp hanesine yazılacaktı.

Diğer taraftan, yapılan imalattan; yani, salonun yeniden düzenlenmesinden dolayı hiçbir suç bulunmamaktadır. Suç, sadece bu işe fesat karıştıranlardadır. (DSP sıralarından alkışlar)

Yeni salonumuz, milletimize ve Meclisimize layıktır; muasır medeniyetin tüm teknolojisine sahiptir; hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Hiçbir zahmetten kaçınmayıp, geceli gündüzlü çalışarak hakikatleri gözler önüne seren, başta, Komisyonumuzun Başkanı, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Piriştina olmak üzere, emeği geçen tüm bürokrat, teknisyen ve Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür eder; şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına, Yüce Heyetinize ve ekranları başında bizi izleyen yurttaşlarıma saygılarımı sunarım. (DSP, FP, DYP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uzunhasan, ben de zatıâlinize teşekkür ediyorum.

İkinci sırada, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, bu konudaki görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Koç; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MÜJDAT KOÇ (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 13.1.1998 tarihli birleşiminde, konuyla ilgili verilen önergeler üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonu yenileme işine ilişkin iddiaların incelenmesi hakkında bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, kurulan bu komisyonda görevlendirildim. Görüşlerimi açıklama üzere söz aldım, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık dört ay süresince 40 toplantı yaptık. Günlerce, kamuoyunun yakından takip ettiği bir olay üzerine, önyargılı olmadan komisyon çalışmalarımı sürdürüp, sonunda da, vicdanî kanaatimi, düzenlemiş olduğumuz raporda belirterek görevimi tamamladım. Dikkatimi çeken konulara en başından değinerek sözlerime başlamak istiyorum.

Otuzüç yılı aşkın bir süredir kullanılmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul toplantı salonunun, siyasî partilerimizin grup başkanlıkları ve milletvekillerimizin dile getirdikleri ihtiyaçlar gözetilerek, müzakere ağırlıklı, çağdaş demokrasi anlayışına uygun bir mekân haline getirilmesi amacıyla, elektronik yoklama, oylama ve çağdaş iletişim sistemleriyle donatılmış bir biçimde yeniden düzenlenmesinin bir ihtiyaç haline geldiği düşüncesiyle, 19 Ekim 1994 tarihinde toplanan Başkanlık Divanı, konuyu görüşüp, TBMM Genel Kurul salonunun yeniden düzenlenmesini kararlaştırıyor.

Bu konuda açılan ulusal proje yarışması, 1.5.1995 tarihinde sonuçlanarak, birincilik ödülünü Ural Mimarlık ve Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi kazanıyor. Bu firma tarafından hazırlanan projeler, 7.6.1995 tarihinde Başkanlık olurunu da alıyor. 20.6.1996 tarihinde, yani 20 nci Dönemde, yapılan Başkanlık Divanı toplantısına kadar, erken seçim gibi nedenlerle proje yürürlüğe konulamıyor.

O tarihteki Divan toplantısı tutanaklarını incelediğimizde, Genel Kurul yenileme işinin Emlak Konut'a yaptırılmak istendiğini görüyoruz. O ana kadar, proje müellifi, keşif özetlerini ve projelerini hazırlayıp Meclise sunamamıştı. Bu konuda ihtisas sahibi üyelerden, o zamanki İdare Amiri Sayın Mustafa Yılmaz, "neyin ihalesini çıkarıyoruz, neyi yapıyoruz; fiyatı ve keşfi olmayan bir şeyi nasıl ihaleye çıkaracağız; çünkü, bunun bedeli belli değil" diye konuştuğunda, o zamanki TBMM Başkanı Sayın Mustafa Kalemli, kendisine "önümüze gelecek o. Biz onu istemiyoruz şimdi sizden; ihale kararı almıyoruz, ihale yapma yetkisini istiyoruz; o yetkiyi vermezseniz, nasıl yapacağız Mustafa Bey. Temmuz ayında önümüze gelecek, onların hepsini siz göreceksiniz. Zaten, benim o yetkim olmazsa, ben Başkanlık olarak adamları nasıl çağıracağım ki; buraya kadar gelmiş bir iş, bundan geri rücu edebilir miyiz, mümkün değil" diye cevap veriyor.

Sayın Mustafa Yılmaz, kendileriyle komisyonda yaptığımız görüşmede, Başkandan bu cevabı aldıktan sonra, konunun tekrar temmuz ayında önlerine geleceğini de düşünerek, daha fazla itirazını sürdürmediğini belirttiler.

Tutanaklardaki bu ve benzer bilgilerden sonra, 19 Haziran 1996 tarihli, o zamanki Genel Sekreter Necdet Basa tarafından verilen önerge doğrultusunda, Divan, 16 sayılı Kararı alıyor. Bu kararın 4 üncü maddesinin;

(A) bendine göre, TBMM Genel Kurul toplantı salonunun yeniden düzenlenmesi işinin en kısa süre içerisinde ve istenilen özellik ve teknik standardında tamamlanabilmesi için, işin niteliğine ve özelliğine binaen, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun "Özelliği bulunan işler" madde başlığı altındaki 2990 sayılı Kanunla değişik 89 uncu maddesine göre, bu kanun hükümleri dışında kalınması suretiyle, Emlak Konut AŞ'ye maliyet artı kâr esasına göre verilmesine,

(B) bendine göre, anılan kanunun 89 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan "Bu ihalelerde uygulanacak usul ve esaslar idarelerince hazırlanarak ilgili bakanlık onayıyla belirlenir" hükmü gereğince, Emlak Konut AŞ tarafından yapılacak tüm işleri detaylı olarak belirtecek bir protokolün, bu kuruluş ve TBMM Başkanlığı arasında düzenlenmesine,

(C) bendine göre, tüm işlerin, müteahhit ya da taşeron ihalelerinin Emlak Konut AŞ'nin kendi usullerine göre yapılmasına,

(D) bendine göre, düzenlenecek olan istihkak ve yapılacak sarfların, TBMM Teknik Daire Başkanlığı İşletme ve Yapım Müdürlüğünün kontrolünü takiben, Personel ve Muhasebe Daire Başkanlığı Saymanlık Müdürlüğünce ödenmesine,

Karar verilmiştir.

Bu karar doğrultusunda, TBMM toplantı salonunun yeniden düzenlenmesi işiyle ilgili olarak, TBMM ve Emlak Konut AŞ arasında, 26.7.1996 tarihinde proje yönetimi sözleşmesi yenilenmiştir.

Bu sözleşmeyi incelediğimizde, işin gerçek sahibi olan TBMM'nin gerektiği gibi kollanmadığı ve tamamen devreden çıkarıldığını görmemiz mümkündür. Örneğin, İhale Komisyonuna üye verilmesi mümkün iken, bu hak kullanılmamıştır. Ayrıca ve daha da önemlisi, Emlak Konut ihaleyi gerçekleştirdikten sonra, TBMM Başkanlığına, yapılan ihaleyi onaylama yetkisi verilmemiştir. Bu durum, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun burada uygulanan 89 uncu maddesine de aykırıdır.

Bu sözleşmeyi TBMM adına hazırlaması gereken Teknik Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Fahri Köprülü'ye bu eksiklikleri sorduğumuzda, aldığımız yanıt bizleri son derece şaşırttı. Sayın Köprülü, TBMM ile Emlak Konut arasında imzalanan sözleşmenin, tamamen Emlak Konut tarafından hazırlandığını söylediler. Çok ilginç bulduğum bu ifade, TBMM İdaresinin konuyu ne kadar ciddiye aldığını veya almadığını göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, Emlak Konut tarafından, kendi usul ve esaslarına göre ihale şartnamesi hazırlanıyor ve belirlenen firmalara davet yapılıyor. İhale aşaması ve sonrası Emlak Konutla ilgili olduğu için, bu konuda Emlak Konut'un görevlendirdiği H. Gökhan Yıldız'dan ve Ali Cenk Dönmez isimli müfettişlerin hazırlamış oldukları soruşturma özet raporuna kısaca değinmek istiyorum.

İhaleye davet edilmesi düşünülen 7 firmaya, 10.9.1996 tarihinde, ihaleye davet yazıları gönderilmiştir. 25.9.1996 tarihli yazılarında, firmaların verecekleri teklif mektubu ve ekinde, teklif birim fiyat analizlerinin de bulunacağı hususu, dönemin İhale ve Kesinhesap Müdürü ve aynı zamanda ihale komisyonu üyesi Kemal Arer'in elyazısıyla, özellikle belirtilmiştir. Ayrıca, bu yazılar dışında, analizlerin de verilmesi gerektiği hususu, teklif alma şartnamesinin eki özel teknik şartnamede ve inşaat sözleşmesinde de belirtilmiştir.

Ayrıca, Emlak Konut tarafından TBMM Başkanlığına gönderilen 4.9.1996 tarihli yazıyla, ihale aşamasında uygun bedelin tespit edilmesini teminen, birim fiyatlarının ve keşif düzeni içinde muhammen bedelin gönderilmesi istenmiş, TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği ise, gönderdiği 4.10.1996 tarihli yazısında, proje yönetimi sözleşmesine aykırı olarak, iş, büyük ölçüde dışalımlara dayandığından ve özel imalat gerektirdiğinden, birim fiyatlarına dayalı bir keşfin gönderilemeyeceğini belirtmiştir.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurul salonunu yenilemek için bir proje yarışması yaptırıyorsunuz, bunun için bedel ödüyorsunuz, tüm bunlara rağmen, bu yazıyı Emlak Konut'a yollayıp "bizim bu konuda herhangi bir çalışmamız yok; siz, ihaleyi bildiğiniz gibi yapın" diyebiliyorsunuz. TBMM Teknik İşler Daire Başkanı Sayın Mehmet Mısırlı paraflı -sonradan, o parafın kendisine ait olmadığını basın toplantısında belirttiler- Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Fahri Köprülü tarafından Emlak Konut'a yazılan bu cevabî yazı da bizler için bir ibret vesikasıdır.

Keşfin TBMM tarafından gönderilmemesine rağmen, Emlak Konut, ihaleyi ertelememiş veya iptal etmemiş ve 7.10.1996 tarihinde gerçekleştirmiştir.

Oysa, proje yönetimi sözleşmesinde işin keşfinin, TBMM Başkanlığınca sağlanacağı açıkça yazılmıştır. Ayrıca, Emlak Konut Alım Satım Yapım ve Hizmet İhale Yönetmeliğinde, keşif olmadan ihaleye çıkılamayacağı belirtilmektedir.

Yine, 7.10.1996 tarihindeki ihaleye katılan firmalar, verdikleri teklifleri ekinde, teklif birim fiyat analizlerini vermemişlerdir. Ancak, ihale komisyonunca şartnamelere aykırı olan bu husus, dikkate alınmamış ve ihale gerçekleştirilmiştir. İhale komisyonu üyeleri, ifadelerinde, firmaların verdikleri tekliflerin uygunluğuyla ilgili araştırma yapmadıklarını, sadece gelen tekliflerin içindeki en düşük teklifi veren -21 milyon 770 bin Amerikan Dolarıyla- Mesa-Nurol ortak girişimine verdiklerini belirtmişlerdir.

Bu konuda bilgisine başvurduğumuz, Emlak Konut eski Başkanı Sayın Cihan Sakarya'ya -biraz önce Zeki Karabayır arkadaşımın da belirttiği gibi- "elinizde ihalede teklif edilen fiyatları karşılaştıracak herhangi bir muhammen bedel oluşturulamamasına rağmen, siz bu ihaleyi onaylamışsınız, en düşük fiyat 50 milyon dolar olsaydı ne yapardınız" diye soruldu -hatta başka bir üye arkadaşımız, 100 milyon dolardan bahsetti- kendisi, çok rahat bir şekilde "ben, 50 milyon dolar da olsa, 100 milyon dolar da olsa bu fiyatı veren firmaya bu ihaleyi verirdim" diye cevapladı.

Sayın milletvekilleri, bu ifadeyi size aktarmamızdaki amacımız, TBMM Genel Kurul salonunun yenileme işini kimlere emanet ettiğimizi gösterebilmektir.

29.5.1998 tarihli Emlak Bankası müfettişlerinin raporunun 78 inci sayfasında, ihaleye fesat karıştırıldığı tespitine varıldığı ifade edilmiştir.

İhaleyle ilgili tespit ve değerlendirmelerimizi sunmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, Emlak Konut müfettişlerince hazırlanan özet raporu, sizlere kısaca sunduktan sonra, yapılan ihaleye değinmek istiyorum.

1. TBMM ile Emlak Konut arasında yapılan sözleşme gereği, verilmesi öngörülen yüzde 10'luk kâr payı çok yüksektir. Emlak Konut'un, daha önce yaptığı benzer işlerde, ortalama yüzde 3 oranında kâr aldığını, Emlak Konut yetkililerinin yazılı beyanlarından öğrendik. TBMM Başkanlığınca, iş, yeterince ciddiye alınıp, Emlak Konut'la pazarlık yapılsaydı, bu kâr oranı, rahatlıkla yüzde 3 gibi bir orana indirilebilirdi. Yapılan işin 30 milyon dolara yaklaştığı varsayımıyla, buradan, 2,1 milyon dolarlık önemli bir tasarruf, TBMM lehine sağlanabilirdi.

2. Elektro akustik ve oylama-yoklama sistemleriyle ilgili olarak, Nurol-Mesa ortak girişimine, bu ek işte herhangi bir katkısının bulunmamasına rağmen, yüzde 15 nispetinde bedel ödenmiştir. Seçilen firma Siemens'e 6,4 milyon dolar ödendiğine göre, TBMM, bu işten de, yaklaşık 1 milyon dolar zarara uğratılmıştır.

Bu iş için teklif veren 11 firmadan, Siemens'le beraber, Attempo Firması işi yapabilecek kapasitede bulunmuştur. Ayrıca, Attempo Firması, 5 milyon 450 bin dolar teklif vermiş ve işi, 15 Kasım 1997'de teslim edeceğini bildirmiştir. Buna rağmen, 7.3.1997'de yapılan TBMM Divan toplantısında, Genel Sekreterliğin verdiği bilgiler ve ısrarları doğrultusunda, 5 milyon 945 bin Amerikan Doları fiyat vermesine ve "işi, 15.1.1998'de teslim edeceğim" demesine rağmen, Siemens Firması tercih edilmiştir. Daha sonra, bu firmaya, ilavelerle birlikte, bu iş, 6 milyon 478 bin Amerikan Dolarına yaptırılmıştır. Burada da, yine, TBMM, yaklaşık 1 milyon dolar zarara uğratılmış, aynı zamanda, işin gecikmesi nedeniyle, Mesa-Nurol ortak girişimine eksüre verilmek zorunda kalınmıştır. Bildiğiniz gibi, 920 bin dolarlık gecikme cezası da uygulanamamıştır.

3. Yine, kamuoyunda en fazla tartışılan söküm işinin, çok fahiş bir fiyata yaptırıldığı belgelerle ortaya çıkmıştır. 7.10.1996 tarihinde yapılan ihalede, Mesa-Nurol Firması, Genel Kurul yenileme inşaatını, 21 milyon 770 bin dolara almıştı. Bunun içinde söküm işi karşılığı olan 3 milyon 900 bin dolar, o zamanki İdare Amiri Sayın Mustafa Yılmaz tarafından, yüksek bulunarak imzalanmamıştı. Bu haber, Aralık 1996 sonunda, basında da yer almıştı. Bu söküm işini, taşeron firma olarak Tepe Pazarlama ve Ticaret AŞ'nin, Mesa-Nurol'a -biraz önce Sayın Fikret Uzunhasan arkadaşımızın da anlattığı gibi- 57 133 dolar karşılığı 5 milyar 300 milyon liraya yaptığını, kesmiş oldukları faturada görüyoruz. TBMM'nin, buradan da, yaklaşık 3,5 milyon doların üzerinde bir zarara uğratıldığını görüyoruz.

Ayrıca, sırasıyla:

Mekanik işlerde, Akfen, taşeron olarak, 1 milyon 200 bin dolarlık fatura kesiyor; firmanın bu iş karşılığı bizden aldığı, 2 milyon 900 bin dolar; yaklaşık, 1 milyon 700 bin dolarlık zarar da buradan.

Mermer işlerini, Aktaş Mermer, yine firmaya 266 bin dolara fatura ediyor; firma bizden 813 bin dolar alıyor; zarar 547 bin dolar.

Yine, kamuoyunu uzun süre meşgul eden milletvekili koltuğu, tanesi 1 700 dolara İtalya'dan ithal edilmesine rağmen, bize, 4 861 dolara fatura ediliyor; buradan da yaklaşık 1 milyon 738 bin dolar zarardayız.

Yine, milletvekili çalışma masası, tanesi 1 200 dolara İtalya'dan ithal edilmesine rağmen, bize 2 345 dolara fatura ediliyor; buradan da 630 bin dolar, zarardayız.

TBMM'nin, yukarıda tespit edebildiğimiz kadarıyla -teknik bir eleman olmamama rağmen tespit edebildiğim- uğratıldığı zararının toplamı, diğer teknik arkadaşların ifadelerinin haricinde, 12 milyon 215 bin Amerikan Dolarıdır.

Sayın milletvekilleri, burada, özenle üzerinde durmamız gereken husus, Mesa-Nurol Firması, 7.10.1996 tarihindeki ihalede, bu fiyatları teklif ederek ihaleyi kazanmıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi, bu kadar önemli bir ihalenin komisyonuna üye verilmemiş ve ihale yapıldıktan sonra da, fiyatların yüksekliğine bakılmadan firmaya yer teslimi yapılmıştır.

Ayrıca, zaman darlığından ayrıntılarına değinemeyeceğim -belki diğer arkadaşlarımız değinirler- Başkanlık onayı alınmadan yapılan ek işler vardır.

Yine, bundan başka, üzülerek ifade etmek istiyorum -raporumuzda da belirtmedik; ama, burada belirtmek istiyorum- bu konularla ilgili Meclis bürokratlarımız ve Emlak Konut yetkilileri, yurtdışı seyahatlere gitmişlerdir. Bu kadar milyon dolar ödeme yapan Meclisimizce, maalesef, bu gidiş geliş yol masraflarının, ihaleyi kazanan firma tarafından ödenmesine göz yumulmuştur; bunun da ayrı bir inceleme konusu olması gerekir.

4. Meclis eski Başkanı Mustafa Kalemli, Mesa-Nurol ortak girişiminde yer alan Mesa Mesken Sanayii AŞ'nin, Ankara Mesa Koru Sitesindeki konutlarından Eylül 1997 tarihinde beş odalı dubleks bir daireyi satın almak istemiştir. Koru Sitesindeki bu konutun, tapuda resmî alım satımı yapılmamakla birlikte, mülkiyeti kızı adına alınmak istenen konuta, Mustafa Kalemli'nin kızı taşınmış ve fiilen oturmaya başlamıştır. Olayların basında da yer almasından sonra -Mustafa Kalemli, basında ve televizyonlarda ifade ettiği gibi- daireyi iade etmiştir. Özellikle, iade etmesinde kızının etkili olduğunu da beyan etmişlerdir.

Kanaatimize göre, TBMM Başkanı, TBMM Genel Kurul yenileme işini üstlenen bir firmadan, kızı için de olsa, daire almamalıydı; aldıktan sonra da, baskıları öne sürerek, iade etmemeliydi.

5. TBMM eski Başkanı Sayın Mustafa Kalemli'nin, İzmir Çeşme Ildır Köyünde bulunan yazlığının bazı işlerinin, Mesa Firmasınca, milletvekili lojmanlarında kullanılan malzemelerin benzerleriyle yapıldığı iddiasını doğrulayan bulgulara ulaşıldığı, alt komisyondaki arkadaşlarımızın raporunda belirtilmiştir.

Yaz aylarında bitirildiği iddia edilen Çeşme'deki yazlığa ait yapım faturalarının, konu basında yer aldıktan sonra, aralık ayında alınmış olması, son derece dikkat çekicidir.

Ayrıca, Mesa yetkilisi Can Aynagöz, Komisyonumuza bu konuyla ilgili verdiği bilgide "Sayın Kalemli'nin, kendilerinin yaptığı lojmanlardaki örnek daireyi ilk kez gezip gördüğünde, mutfağını çok beğendini, bunun ithal olup olmadığını ve nereden alındığını sorduğunu; kendisinin, İstanbul'da yıllardır çalıştıkları bir firma tarafından yapıldığı söylendiğinde, kendisinin yazlığına da firmanın yapıp yapamayacağını sorduğunu; kendisinin ise, firmanın adresini verdiğini, bu konuyla ilişkisinin bu kadar olduğunu; daha sonra, diğer ince işlerine yönelik eksikliklerin yaptırılması için İzmir'de tanıdıkları birkaç taşeronun adını verdiğini" söylediler.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de binlerce mutfak dolabı örneği varken, Sayın Kalemli'nin, Meclis lojmanlarındaki mutfak dolaplarını, Çeşme'deki yazlığı için seçmesini doğru bulmadığımızı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

6. Komisyon olarak, zamanımız elvermediğinden, millî saraylarımızla ilgili ancak bir günlük incelemede bulunmak üzere İstanbul'a gidebildik. Ayrıca, bu konuda hesap uzmanı ve kontrolör arkadaşlarımızla, DSP Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan arkadaşımızın hazırlamış olduğu rapor Komisyonumuza sunuldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MÜJDAT KOÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu raporda, Dolmabahçe Sarayında, büyük bir yönetim kargaşası, organizasyon bozukluğu ve ehil olmayan personel yapısının yanında, Sarayın üst kısımlarında çatıdaki kurşun kaplamaların yağmur sularına karşı koruyucu özelliğini yitirdiği, düşey yağmur borularının ise delinmiş olduğu, bu nedenle, nemin, son kat tavanında ve duvarında bulunan motifler ve ahşap taşıyıcı kirişler üzerinde önemli tahribat yaptığı; bodrum katlarda ise, taşıyıcı ahşap kiriş ızgaralara ve ızgaralarda yine taşıyıcı ahşap kirişler vasıtasıyla ahşap kolonlar üzerine bastırıldığı; ancak, sıralanan sebeplerden dolayı, nemin de etkisiyle, üzerlerindeki koruyucu sıvaların düştüğü ve ahşabın, uzun süre bu koşullar altında çürüyerek taşıyıcı işlevini kaybettiği; çökme tehlikesine karşı geçici tedbir olarak 10x10 ahşap direk takviyeler verilmek suretiyle bu mekânların geçici emniyet altına alındığı bildirilmiştir.

Komisyon üyeleri olarak ortak görüşümüz, tüm saraylarımızı kapsayacak şekilde yeni bir Meclis araştırması açılması yönündedir. Ayrıca, konuyla Meclis Başkanımız Sayın Hikmet Çetin bizzat ilgilenmektedirler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Kalemli'nin İktidar ortağımız ANAP'ın milletvekili olması, bizim komisyon çalışmalarımızı etkilememiştir. İktidar ortakları olarak bizler, sadece vicdanî kanaat ve onun getirdiği sorumlulukla hareket ettiğimize inanıyoruz; takındığımız bu tavır, komisyonun hazırlamış olduğu rapora da yansımıştır. İktidar ortağı olduktan sonra, kendi verdikleri soruşturma önergelerinin aleyhine oy kullananları geçmişte hep birlikte gördük. Bizlerin bu davranışının, açılmış ve açılacak olan tüm soruşturma ve araştırma komisyonlarına örnek olmasını umuyor, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (DTP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Koç, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Ali Rıza Günül; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri inanıyorum ki, bugünkü görüşmeler fevkalade önem taşımaktadır. Hatta, diyebiliriz ki, tarihî gün ve görüşmeler olarak kamuoyunun hafızasında iz bırakacak ve Meclis tutanaklarında yer alacaktır.

İz bırakacak, tarihî gün ve görüşmeler olarak yer alacaktır diyorum; çünkü, bu Meclis, üzerine çöken sis perdesini aralayacaktır. Kendisini yaralayan, küçük düşüren olaylara, vurgun, soygun, iddia ve isnatlarına açıklık getirecekti; kısacası, kendisini aklayacaktır.

Bunu, sadece, kamuoyuna karşı yapıyor görünmek için değil, göstermelik değil, büyüklüğünü, üstünlüğünü ve yüceliğini kanıtlamak ve korumak için, demokrasi için, diyebiliriz ki, temiz toplum ve siyaset için yapacaktır. Aslında, kendisini aklamaya mecburdur, hatta, mahkûmdur.

Onun içindir ki, siyasî parti gruplarınca verilmiş araştırma önergelerinin görüşülmesi sonucu, Heyetinizce oluşturulan Komisyon, büyük emek, gayret ve çalışmanın ürünü olarak Yüce Heyetinizin önüne raporunu getirmiştir.

Elinizdeki araştırma rapor ve ekleri, inanıyorum ki, tarihî bir delil ve belge olarak algılanacak ve Parlamento tarihimizde haklı olan yerini de alacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu raporun, kanaatimizce iki önemli özelliği bulunmaktadır: İlk özelliği, önergelerde yer alan her iddia, her şaibe ve yapılan her işlemin büyük bir özen ve titizlik içinde ele alınmış ve irdelenmiş olmasıdır. Hiçbir iddianın ve elde edilen yeni bulguların üstü örtülmesin istenmiş, araştırılmış, duyarlılık içinde değerlendirilmiştir. İkinci önemli özelliği, bu raporun değerlendirme, sonuç ve önerilerini, bir siyasî partinin üyeleri -yani, Anavatan Partisine mensup üyeler- dışında, geriye kalan beş siyasî parti -DTP, CHP, DSP, Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi- milletvekillerinin, tüm milletvekillerinin tam bir ortak kanaat ve uzlaşı içinde imza altına almış olmalarıdır. İktidar ortağı siyasî partiler ile dışarıdan destek veren siyasî parti üyelerinin -muhalefet partileri- DYP, Fazilet Partisi üyeleriyle birlikte, metindeki tespit ve önerilerin altına birlikte imza atmış olmaları, herhalde, siyasî birlikteliğin sonucu değil, yapılan araştırma ve inceleme neticesi ulaşılan vicdanlardaki ortak kanaatin sonucu ve ifadesidir. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hiç kimse demagoji yapmamalıdır; hiç kimse, olaya, siyasî tercihlerini de katarak, bu raporun değerini ve sonuçları itibariyle önemini küçültmeye kalkışmamalıdır.

Peki, haklı olarak "bu raporda ne var?" diye sorulabilir; ifade edeyim ki, çok şey var değerli milletvekili arkadaşlarım. Yeter ki, olayı siyasallaştırmadan ve kutuplaştırmadan, Parlamentonun yüceliği, demokrasinin erdemliliği inancıyla, temiz siyaset penceresinden bakabilme özverisini gösterebilelim.

Bakalım, bu raporun içinde neler var:

Değerli milletvekilleri, Başkanlık Divanı üyesi iki değerli arkadaşımızın beyan ettikleri gibi ve çoğunluk üye arkadaşlarımızın da altına imza atmakla katıldıkları gibi, başlıkları itibariyle sayarsam; önce, bir yetki gasbı var, emrivaki ihale var, keşifsiz yapılan ihalenin pahalı ve fahiş bir maliyeti var, Sayıştay aldatmacası var, usulsüz, kanunsuz yetki devri var, verilmeyen yetkinin kullanımı var, Başkanlık Divanının yanıltılması var, ihalede, açık paylaşım kokusu var, keyfî süre uzatımı var, denetimsizlik var, ilgilisinin beyanıyla, özen gösterilmeyen ticarî ilişki ve ilişkiler var, hatır var, gönül var ve siyasî tercihlerle, yüzlerce kişinin Meclise işçi olarak, görevli olarak alınması var. Birilerine, emekliliklerinde daha fazla maaş alsın diye, sorumsuzca, başka kurumlardan Meclis kadrolarına naklen atamalar var, atanan kişilerin de, onbeş gün sonra, yirmi gün sonra...

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – iki gün, iki gün...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – ...iki gün sonra emekliliklerini istemeleri var. Dahası, yeni milletvekili lojmanları yapımında, firma teklifinin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı maliyetlerine göre yüzde 88,9 daha pahalı maliyeti var. Kaderine terk edilen millî saraylar var, denetimsiz kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı var, usulsüz, sözleşmeye aykırı yapılan ödemeler, avanslar var. "Paramla yaptım"ın delili olarak sunulan, hatıra binaen verilmiş olduğu kanıtlanan faturalar var. Alt komisyonun raporunda vurgulandığı üzere, lojman inşaatında kullanılan malzemelerin, imalatların benzerleriyle yazlık işlerin yapıldığı iddialarının boş iddia olmadığı gerçeği var.

Değerli milletvekilleri, kısacası, sorumsuzluğun doğurduğu sorumluluk var, duyarsızlık var, kamu zararı var, tutulan yöntem sonucu devlet parasının yağmalanması var. Yetmez mi değerli milletvekilleri, bu kadar saydığım! (DYP, RP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, işte, bütün bu yanlışların, usulsüzlüklerin sonucu olarak, talanın olmaması mümkün mü; tabiî ki, mümkün değil. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun bu işler için öngörülen 44 üncü madde uygulaması yerine, aynı Kanunun 89 uncu maddesinin uygulanmasını karar altına almak, bu yanlışlara yol vermektir, geçit vermektir.

Divanda, ısrarla 89 uncu madde uygulamasının yapılması yolundaki beyan ve telkinlerin yoğunluğu, haklı olarak, kafalarda "yanlışlar, usulsüzlükler olsun mu istenmiştir?" sorusunu doğurmaktadır. Böylece, istisnaî hükmün istisnası olan 89 uncu maddeye göre işin ihalesine çıkma kararı alınmıştır. Ne yazık ki, Başkanlık, bu maddeyi bile tam olarak uygulama basiretini gösterememiştir.

20 Haziran tarihli 16/4 sayılı Divan kararıyla, Başkana ihale sürecini işletme yetkisi verilmesine rağmen, Başkanlık ile Emlak Konut arasında yapılan sözleşmede, ihale yapma yetkisi Emlak Konuta devredilmiştir; böylece, Divan yanıltılmıştır. Divanın vermediği yetki, gasp edilerek kullanılmıştır. Özellikle, idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ilkesinin yer aldığı Anayasanın 123 üncü maddesi ve 1150 sayılı Muhasebei Umumiye Yasasanın 62 nci maddesi gereğince, yetki devrinde hangi şartların arandığı, yetki devrinin ancak kimlere yapılabileceği açıkça gösterildiği halde, usulsüz olarak yetki devrinde bulunulmakla görev kötüye kullanılmıştır; açıkçası, suç işlenmiştir.

89 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan, idarenin belirleyeceği usul ve esasların Başkan onayından geçmekle hüküm ifade edeceği şartı dahi dikkate alınmamış, yasanın öngördüğü şartlar bir kenara bırakılmıştır.

Keşif özetsiz ihale yapılmış; denetimde hem yetkisiz hem etkisiz, fiyatlardan habersiz, önüne gelen istihkakı ödemekle Meclis "alın bunu ne yaparsanız yapın, ben karışmıyorum" gibi bir cümleyle ifade edilecek sorumsuzluk sergilemiştir. Daha da ötesi, Divandan karar alınmaksızın ilave işler yaptırılmış; bir onay ile dilenilen şirkete iş ihale edilmiş; böylece, keyfilik ve sorumsuzluk örnekleri verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yanlışlar, usulsüzlükler o kadar çok ki, saymakla bitirmek mümkün değil. Yine, başlıklarıyla saymaya devam edeyim:

Emlak Konutun, sözleşme gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderdiği ihale şartnamesi ve sözleşme taslaklarını içeren koli bir köşeye atılmış, belki saklanmış; böylece, Başkanlığın yazacağı yazının veya yapacağı itirazın süresi geçirilerek, Meclisin hakları korunmamıştır.

Ek işler için fiyat onayı alınmamış; fiyat analizleri yapılmamıştır.

İhaleye katılan şirketlerin bir kısmı, bilahara, taşeron şirket olarak iş yapmışlar; böylece, Emlak Bankası müfettişleri, soruşturma raporlarında ihaleye fesat karıştırıldığı sonuç ve kanaatine vardıklarını açıkça vurgulamışlardır.

Sayın milletvekilleri, hakkın sahibi vatandaşımız, basınımız, kamuoyumuz, haklı olarak, söküm işinin, koltuk fiyatının ne olduğunu soruyor. İnanıyorum ki, siz de katılıyorsunuz ki, vatandaş bunu sormakta haklı.

Değerli konuşmacı arkadaşlarım ifade etti; ama, birkaç örnek vermek istiyorum. Kısaca, kamu zararının büyüklüğünü arz edeyim, fiyatlar arasındaki dengesizliği arz edeyim; yapılan vurgunun, soygunun, talanın ve işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle halktan toplanan paraların nasıl çarçur edildiğinin örneğini sizlere arz edeyim.

Değerli arkadaşlarım, "söküm" deniliyor. Nedir bu söküm?.. Söküm: Halı ve zemin döşemesi, ahşap imalat, aydınlatma düzeni, klima (ısıtma-soğutma) sistemi, ses, bilgisayar, telefon, yangın tesisatının sökülmesi; sökülen malzemenin istiflenmesi, muhafazası. Yapılan iş bu. Müellif 65 bin dolar öneriyor, Tepe Pazarlama Şirketi bunu 57 bin dolara, yani, 5 milyar 300 milyon liraya yapıyor; ama, Meclisin önüne 3 milyon 900 bin dolar karşılığı denilen 502 milyar liralık fatura konuluyor.

Mekanik tesisat için, müellif, keşif özetinde "904 bin dolara -bugünkü parayla 244 milyar liraya- olur" diyor; Akfen, bunu 1 milyon 200 bin dolara, yani, 324 milyar liraya yapıyor; Meclisin önüne 790 milyar liralık fatura geliyor. Mimarî dekorasyon için, müellif "3 milyon 790 bin dolar" diyor; ama, işin bedeli olarak verilen para 13 milyon 371 bin dolar oluyor. Türk parasına çevirmeyi, sizlere bırakıyorum değerli vatandaşlarım, değerli arkadaşlarım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ne kadar?.. Ne kadar?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Devam ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, mermer işi var. Müellif "297 bin dolara olur" diyor, 266 bin dolara yapılıyor; ama, fatura, 813 bin dolar.

Milletvekili koltuğu -arkadaşlarım söyledi- 1 700 dolara, yani, 400-450 milyon liraya ithal ediliyor; ama, 4 861 dolara, yani, 1 milyar 500 milyon, 1 milyar 600 milyon liraya fatura ediliyor.

Milletvekillerimizin kullanacağı masalar var. Müellif, buna 318 dolar diyor; 1 200 dolara, yani, 325 milyon liraya yapılıyor; ama, 2 345 dolara, 540-550 milyon liraya fatura ediliyor ve Meclis Başkanlığına sunuluyor.

Bu ve bunlar gibi yüzlerce kalemde -bir değerli arkadaşımın söylediği gibi- 2 ilâ 50 kat, 100 kat... 100 kat tabiî. 5 milyar 300 milyon liraya yapılan iş, 502 milyar olarak fatura edilirse, kaç kattır değerli arkadaşlarım; tabiî ki, 100 kattır.

Hangi vicdanla, hangi sorumluluk duygusu içerisinde bunların üstü örtülebilir?! "Canım, 89 uncu maddede böyledir, bu 89 uncu maddeye göre verilmiştir; 40 milyon dolara verilseydi, o da geçerliydi" demenin bir anlamı olur mu, bir mantığı olur mu değerli arkadaşlarım?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Memura buçuk vermem diyor...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Bir de, yeni Meclis lojmanları yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, uzman arkadaşlarımızın verdiği bir rapor var. Sizlere, o raporun bir kısmını okumak istiyorum. O raporda diyor ki: "Üst yapı kapsamındaki lojman konutları ve sosyal donatım alanları olarak belirlenen takribî 39 bin metrekare inşaatın yıllara sari karne katsayısı eskalasyonu ile -teklif, götürü bedelle- altyapı kapsamındaki yol, kanalizasyon, açık otoparkın, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca uygulanan birim fiyat ve tarifelerine göre yaptırılmasına karar verilmiştir." Karar bu; yani, böyle veriliyor; ondan sonra, bedeli, 1trilyon 219 milyar 315 milyon 500 bin liraya ihale ediliyor. Bakıyorsunuz, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı fiyatlarına göre aynen şöyle: "Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 1996 yılı yapı yaklaşık maliyetinin hesabında esas alınacak yüksek nitelikli konut -işte, burası- ve apartmanlar yapı yaklaşık birim fiyatı üzerinden, milletvekili lojmanları işi maliyetinin toplamı 645 milyar 327 milyon...

"Değerli arkadaşlarım, gelin, çıkın bakalım bu işin içinden. 645 milyar liraya çıkacak yüksek nitelikli konut inşa ediliyor; ama, bir şirkete, 89 uncu maddeye göre, bir onayla kalkıyor, 1 trilyon 200 küsur milyar liraya veriliyor. Bunu neyle izah edeceksiniz?! Bunu kim izah edebilir?! Yüce Meclisimize kim izah edebilir; Türk toplumuna, millete kim izah edebilir?!

AHMET İYİMAYA (Amasya) – Kim kefil olduysa o izah eder.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, gerek daha önce konuşan değerli sözcülerin ifade ettiği gerek bu kısa süre içinde başlıkları ve ana hatlarıyla ifade ettiğim üzere ortaya çıkan gerçek tablo şudur ki, halkın, milletin parası çarçur edilmiştir, gereğince korunmamıştır.

Bugün, ülkemizde milyonlarca insan, vatandaşımız, hayat pahalılığı içinde ezilirken; memurlar, emekliler maaşlarına 10 puan daha zam alabilmek için her gün meydanları doldururken; hele, çiftçi, esnaf, işçi "sahibim yok mu, ben ölüyorum" diye haykırırken; bu sahipsiz insanların, mağdur insanların emeğinden, alınterinden toplanan milletin parasını, trilyonları hak etmeyen insanlara vermek doğru mudur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gönül.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – "Doğru" diyen birisi varsa, burada "yapılan işlem doğrudur, millete verilen bu zarar doğrudur, Meclisin bu kadar kamu zararı görmesi doğrudur" desin. Kendi hakkını korumayan bir Meclis, vatandaşın hakkını koruyabilir mi değerli arkadaşlarım?!

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Başkanlık Divanı tümüyle sorumlu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Esas Başkanlık sorumlu.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Elbette, günü geldiğinde halkımız bunun hesabını soracaktır.

Sayın milletvekilleri, hiç kimse bu olaylara seyirci kalamaz, hiç kimse olan biten bu talana duyarsızlık gösteremez, hele Yüce Meclisin değerli üyeleri bu olaya hiç ilgisiz kalamaz; ama, sözlerimi bitirmeden önce soruyorum: Her türlü çirkinliğe, siyasetin kirlenmişliği iddialarına karşı bir zamanlar ayağa kalkan insanlar nerede?! Hele temiz siyaset için ışık söndürenler nerede?! Yine, temiz siyaset için imza toplayıp, sırtında torbaları Meclise taşıyanlar nerede; neredesiniz?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Kamyonlarla getiriyordunuz, taşıdınız sırtlarınızda, Meclis Başkanına teslim ettiniz; neredesiniz?!

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Maliyeden rapor çıktı, sen ablana bak!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Yine temiz...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Hadi!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Terbiyeli ve edepli konuşun. Burada ne abla ne ağabey olayı yoktur.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Bağıra bağıra konuşma!

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Burada, siz saygıyla dinleyeceksiniz, sizin ne şahsınıza ne partinize tek kelime etmedim ben.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sen kendine bak, kendine...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Edepli konuşmanın, haddini bilmenin önemini bilen insanım.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Hadi!.. Senin sıkıntını çok iyi biliyoruz biz.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Yine soruyorum: Temiz siyaset için imza toplayıp Türk siyaset literatürüne çamur edebiyatını kazandıranlar, çamur üstüne oturmayacağını söyleyenler...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Oturmuyoruz, bak!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – ...kefilliğini, kefaletini ortaya koyanlar nerede?! Bunu, haklı olarak, Türk halkı bilmek istiyor. İnanıyorum ki, halkımız, büyük bir sessizlik içinde olayları izliyor; oy için, hepimizin, siyasetçinin önüne geleceği günü bekliyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsünün masuniyeti vardır; İçtüzük hükümleri gereğince, bu kürsünün, masuniyeti kadar sorumluluğu da vardır. Sorumluluk, İçtüzükte, temiz bir konuşmayla özetlenmiştir. Temiz konuşmanın içinde, nefaset vardır, nezaket vardır, edep vardır, haddini bilmek vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Eğer, birileri, hiç alakası olmadığı halde, bu kürsüye gelir, konunun dışına çıkar, temiz konuşma, temiz hitabet yerine, bu haddini bilmeme ve malum üslubuyla başkalarına kirlilik atfında, cürüm atfında bulunursa, evvela, o kişi, kendi kirli konuşmasının sorumlusudur. Herkes haddini bilmelidir; çünkü, herkes bunu yapmak zorundadır. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gönül, toparlar mısınız efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Bunu söyleyen kişi veya kişilere, benim söyleyeceğim tek cümle şudur: Dinime küfreden bari Müslüman olsa. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Biz de onu diyoruz işte.

BAŞKAN – Sayın Gönül, toparlar mısınız efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Müsamahanıza teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli vatandaşlarım; bütün bunların sonunda, Türk halkı beklemektedir dedim; ama, bağışlayın, bir cümleyi de, halk deyimini de ifade edeceğim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Türk Milleti, engin sağduyusuyla -hani o güzel deyim- kime kırk katır, kime de kırk satır vereceğini bilmektedir ve günü gelince de, o seçim sandığının içinde kim mühürlenip kalacaktır, hep beraber göreceğiz.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Göreceğiz... Göreceğiz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Yüce Heyetinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkanım, fevkalade müsamahanız nedeniyle size de teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Estağfurullah, ben teşekkür ediyorum.

Tabiî, bütün arkadaşlarımızın iltifatına da, itirazına da saygımız vardır; hiç üzülmeyiniz siz.

Sayın Gönül, tekrar teşekkür ediyorum.

Efendim, bir arkadaşımıza daha söz versek mi, yoksa yemek arasından sonraya mı bıraksak?

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Verin efendim. (CHP sıralarından "şimdi söz verin" FP sıralarından "yetişmez Sayın Başkan" sesleri)

BAŞKAN – Efendim, yetişmezse, saat 19.00'dan sonraya sarkar, biz de arayı ona göre veririz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu konudaki görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Ahmet Küçük; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak üzere kurulan komisyonun hazırladığı rapor üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi, 1994 yılında, Meclis Genel Kurul salonunun pek çağdaş bir yapıya sahip olmadığı, demokratik tartışmalara ve katılıma elvermediği ve çok zaman kaybına sebep olduğu gerekçeleri tartışılmaya başlanmış ve 1994 yılında, Divan kararıyla burayla ilgili olarak yeni bir proje yapılması gündeme getirilmiş ve bu yeni proje için de bir yarışma açılmasına karar verilmiştir. 2886 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre, öncelikle, bir ihale açılmıştır. Bu ihalede, hepinizin bildiği gibi, maalesef, zaman darlığı nedeniyle yeterli katılım sağlanamayınca, 89 uncu maddeye göre ihale açılmasına karar verilmiş ve 89 uncu maddeye göre, Mimarlar Odası Yarışma Yönetmeliği şartnamesine göre ihale açılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, ben, her şeyden önce, Genel Kurul salonunun değiştirilmesine, çağdaş bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyaç var mıydı, ne kadar gerekliydi konusunun yeteri kadar Genel Kurulda tartışılmadan, Genel Kurulda görüşülmeden, sadece bir Divan kararıyla çağdaş bir salona duyulan ihtiyacın değerlendirilmesinin ne kadar uygar bir davranış olup olmadığı konusuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, çağdaş bir salona sahip olmamamızın sıkıntılarını çektiğimiz muhakkaktır; ama, çağdaş bir salona sahip olmak demek, bir salonu, tarihiyle, birikimiyle, anılarıyla söküp yok etmek ve ondan sonra, baştan, yeni bir salon yapmak mıdır acaba diye kendimize sormamız gerekir diye düşünüyorum. Düşünün; o salonda İsmet İnönü konuştu, o salonda Süleyman Demirel konuştu; o salonda kimler oturdu... Nerede o sıralar, nerede şimdi o kürsü; yok!

Değerli arkadaşlarım, çağdaş olmak ile uygar olmak, farklı şeylerdir diye düşünüyorum. Bakın, çağdaş olduğu hiç tartışılmayacak olan İngiltere'de, bugün, Lordlar Kamarası, İngiltere Parlamentosu, 1850 yılından beri, aynı salonda, aynı şartlarda, aynı sıralarda görev yapmaya devam ediyor. Dolayısıyla, çağdaş olmak ile uygar olmanın farklı olduğunu, çağdaş olmanın gerekliliği olan teknolojinin o yapıyı koruyarak bal gibi de o salona yerleştirilebileceğinin düşünülmesi gerektiğini değerlendirmenize sunmak ve bunun, gerçekten uygar bir davranış olduğunu da ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, yapılan, uygar bir davranış olmamıştır diye değerlendiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, bu komisyonda çalışan bir arkadaşınızım. Komisyon, dört ay çalıştı, 44 kişiyi dinledi ve hakikaten çok ciddî bir çalışma yaptı. Bu çalışma esnasında emeği geçen tüm arkadaşlarıma, hiçbir siyasî parti farkı gözetmeden, teşekkür ediyorum. Görevlerini, gerçekten, gayri siyasî bir ortamda, tamamen vicdanî kararlarla, vicdanî davranışlarla yapmışlardır; hepsine teşekkür ediyorum. Tabiî, bize yardımcı olan teknokrat arkadaşlarımıza da teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu hikâye şudur: Mimarlar Odası Yarışma Yönetmeliği şartnamesine göre yapılan ihale sonucunda , hepinizin bildiği gibi -anlattı arkadaşlarım- Ural Mühendislik, proje yarışmasını kazanıyor. Ondan sonra, Ural Mühendisliğe verilen görevler şunlar: Projenin, 1/100 avan projelerini hazırlayacak, 1/50 uygulama projelerini hazırlayacak ve 1/20, 1/10, 1/5 detay projelerini hazırlayacak; artı, ihaleye kimlerin katılacağı yönünde, müteahhit firma isimlerini verecek; artı, ihalenin şartnamesinin hazırlanmasına katkı verecek, birim fiyatlarını hazırlayacak, keşfi hazırlayacak, fiyat analizlerini hazırlayacak. Görevi bu; ama, öyle mi oluyor... Birden, 1996 yılının yaz aylarında, bu işi aceleye getirmenin çareleri aranmaya başlanıyor; 20 Haziran 1996 tarihli Divanda, yeteri kadar tartışılmadan, yeteri kadar görüşülmeden ve Divan Üyeleri yeteri kadar aydınlatılmadan -bu konuya dikkatinizi çekiyorum- bu ihale, maalesef, Divan Üyelerinden -ben iddia ediyorum- kaçırılıyor; çünkü, takdir edersiniz ki, Divan Üyelerinin 89 uncu maddenin ne olduğunu bilme gibi bir sorumlulukları yoktur. Bence, öncelikle, bu 89 uncu maddenin nasıl bir madde olduğu, nasıl istisnaî hükümleri barındırdığı ve ne işleri yapmak için kullanıldığı, aydınlatıcı bir şekilde, Divan Üyesi arkadaşlarımıza sunulmalıydı, arkadaşlarımız bu konuda brife edilmeliydi. Maalesef, bu yapılmamıştır.

Tabiî, ondan sonra, aynı kararda, bu işin Emlak Konuta devredilmesi gerektiği; çünkü, Meclisin, böyle bir işte müteahhitle ilişkiye geçmesinin, müteahhitle irtibatı olmasının doğru olmayacağı anlayışıyla, işin Emlak Konuta devredilmesi gerektiği ifade edilmiş ve Divan kararları içerisine alınmış. Bu konuya ilgi duyan, bu konuyu bilen bazı mühendis arkadaşlarımız, konuyla ilgili endişelerini dile getirmişler; ortada uygulama projeleri yokken, keşif yokken, yani, ihale yapabilmenin esas şartları oluşmamışken, böyle bir kararın alınmasının doğru olmadığını ifade etmişler; ama, onlara, Sayın Başkan, bütün sorumluluğu üzerime alıyorum, hiç merak etmeyin, siz Başkanınıza güvenmiyor musunuz, hepsi önünüze gelecek anlayışıyla, arkadaşlarımızı ikna etmiş ve bilahara, hepinizin bildiği 20 Haziran tarihli Divan kararı alınmış. Ondan sonra ne olmuş; ondan sonra, hemen, 19.7.1996 tarihinde, Emlak Konut üyelerinin de içerisinde bulunduğu 17 kişilik bir kurul oluşturulmuş. Burada, ihalenin nasıl yapılacağı, işin nasıl yapılacağı hakkında bir protokol yapılmış. Bu protokolde, çeşitli işlere yer verilmiş. Çok ilginçtir ki, maalesef, işte ben, burada, siyasî olan -Meclis Başkanı, tabiî ki, siyasî sorumluluğun başıdır- arkadaşlarımızın yanında, teknik arkadaşlarımızın da yeterli duyarlığı göstermediğini iddia ediyorum. Bu, teknik kurulda görev alan arkadaşlarımızın da gözünden kaçmış veyahut da göz yummuşlar.

Burada, 19 maddelik raporda neler... Yüzde 30 avans verilmesine karar verilmiş. Değerli arkadaşlarım, bugün artık avans işi bitmiş, biz bu işi kime yaptıracağız ve bu yüzde 30 avansı niçin verdirdiniz diye sorduğumuzda bu arkadaşlarımıza "iş çabuk yapılsın diye" dediler. Kardeşim, işe, Türkiye'nin en deve dişi gibi firmalarını çağırmışsınız, maddî sorunları yok; yüzde 30 avansı ne veriyorsun, paraya mı ihtiyacı var o adamların?! Böyle anlayış olur mu?! Bu, peşkeş çekmenin altyapısını hazırlama operasyonunun birinci perdesidir.

Ondan sonra, bakıyoruz, burada nelere karar verilmiş; sökümün tek elden yapılması... Bu da çok önemli arkadaşlar. Bakın, bu işin senaryosu o zaman yapılmış. Sökümün tek elden yapılması adı altında, bu işin acele olmasına rağmen, maalesef, müteahhit firmaya, bunu, fiyatı olmadan yaptırmanın çaresi aranmış. Madem bu iş çok aceleydi, bir yıl içerisinde bitmesi gerekiyordu, o koca yazı neden boşa geçirdiniz diye size sormazlar mı?! Yedinci ayda, Genel Kurul tatile girdikten sonra, oraya bir taşeron firma çağırsaydınız, ciddî, disiplinli bir taşeron firmaya o salonun sökümünü o boş zamanda yaptırsaydınız ve müellif firma da, projesini daha inandırıcı, daha bilinçli yapsaydı olmaz mıydı?! Neden boşa geçirdiniz o yazı?! Tek elden yapılacakmış, bu iş çok önemliymiş... Tabiî ki, çok önemli.

Değerli arkadaşlarım, bakın -tabiî sonra değerlendireceğim; ama- söküm işi üzerinde de arkadaşlarım çok durdu. Söküm işi, 1 trilyon lira bugünkü parayla; 4 milyon dolar -geçiyor da- 1 trilyon lira...

Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarım rakamları verdiler, kaça yapıldığını söylediler. Yani, söküme vereceğiniz bu 1 trilyon lirayı, inanın, o zaman, böyle, ciddî bir taşeron firmaya verseydiniz, hem çabuk hem ucuz yapardınız.

Ardından, ihale şartnamesi hazırlanmış ve bu konuyla ilgili yetki verilmiş. İhale şartnamesinde çok ilginç bir şey var. Değerli arkadaşlarım, bir de, bu işin ihalesine çıkılacak, keşif ortada yok. 1/100'lerle yapılabileceğine karar verilmiş; bence yapılamaz, 1/100'lerle iş miş yapılamaz; hele hele, böyle ciddî, titiz, çok ince bir iş 1/100 ile hiç yapılamaz, hatta, 1/50 ile yapılamaz. Ben teknik bir adamım. Bu iş için, bu işin ciddî yapılması için 1/5, 1/10, 1/20 detay projelerinin hazırlanması gerekirken, 1/100'lerle bu işin yapılabileceği gibi bir hava oluşturulup, işe başlanmış.

Değerli arkadaşlarım, bu arada -ihale şartnamesine bakıyoruz, ne görüyoruz- hepinizin bildiği gibi, ihale hazırlıklarına başlanıyor. Burada, bir de, 4.9.1996 tarihinde Meclise yazılan meşhur yazı var. Yazıda diyor ki Emlak Konut "yetkiyi verdiniz, sağ olun, eksik olmayın; yalnız, şu keşifleri yollayın da ben ihaleyi yapayım"; ama, bu yazı, tam bir ay burada bekliyor. Çok ilginç, değil mi arkadaşlar; bir yazı tam bir ay bekliyor. Maalesef, bu arada, 4.10.1996 tarihi itibariyle bu yazıya cevap verilirken, 26.9.1996 tarihinde, müteahhitlere bu işle ilgili dosyalar veriliyor. Arkadaş, bu keşifler gelmeden, sen, Emlak Konut olarak, nasıl dağıtıyorsun bunu; yazının cevabı gelmemiş. O zaman, sen, fiyatsız keşiflerle ihaleye çıkma kararını nasıl aldın? Dur bakalım, yazının cevabı bir gelsin... Yani, iş kararlaştırılmış da kılıfına uyduruluyor, minareye kılıf uyduruluyor. Çünkü, bakın, 4.10.1996'da gelen yazıda, Sayın Mısırlı ve Sayın Fahri Köprülü imzasıyla gelen yazıda, sonra birtakım tartışmaya, sansasyonlara yol açan, imza taklidi olduğu yolunda tartışmaya yol açan yazıda da, bu işte yüzde 70-80 dolayında ithal malzeme kullanıldığı iddia edilerek keşiflerin yapılamayacağı yazılıyor. Değerli arkadaşlarım, bakın, bu, koca bir yalandır. Keşif yapılmasının, malzemenin ithal olmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Peki, siz, koca Emlak Konut, koca Meclis, danışmanınızla, müşavirinizle, müellifinizle bu keşifleri yapamıyorsunuz da, bu firmalar, 15 günde bu keşifleri, fiyatları, teklifleri nasıl hazırladılar, nereden hazırladılar; bizim beceremediğimizi, devletin beceremediğini onlar nasıl becerdi?! İşte bunlar, hep, bence senaryonun birer parçası.

Değerli arkadaşlarım...

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Ölçü yok ölçü...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – ...ve keşifsiz tabiî. Bir ihalenin en önemli tarafı keşiftir; kıyas olmadan, kıyas fiyatı olmadan, hiç, ihaleye çıkılır mı!

Değerli arkadaşlarım, bu, tabiî, Emlak Konut müfettişlerinin raporunda da görüleceği gibi, Emlak Konutun kendi ihale yönetmeliklerine de aykırı bir durumdur; çünkü, o yönetmeliklerde de, keşfi vazgeçilmez kabul ediyor; ama, çok sıkıştırdığımızda diyor ki "biz, kendi yönetmeliklerimizde olmayan hususlarda Bayındırlık Bakanlığı fiyatlarına gitmiyoruz, İhale Kanununa gidiyoruz, 10 uncu maddeye..." Ne o 10 uncu madde; teknolojik üstünlüğü çok fazla olan, fiyat tespit edilemeyen işlerle ilgili karar.

Değerli arkadaşlarım, şimdi burada teknolojik üstünlük tartışılmaz, vardır, tabiî, ince işler yapılmıştır; teknolojik işler de vardır, tartışılmaz; ama, bu kadar teknolojik üstünlüğü olan bir işte, söküm işi.... Soyum işi soyum, Meclisin soyulması! Meclisi soyarken, kasayı soymuşlar aslında; çünkü, en büyük soygun orada.

Değerli arkadaşlarım, hiç, işin tutarının yüzde 20'sini, soyum işi, söküm işi tutar mı; teknolojik üstünlüğü olan bir işte yüzde 20'sini tutar mı?

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kim soymuş?

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Kimin soyduğu bellidir. Tabiî ki, bu işin siyasî sorumlusu Anavatan Partisi Kütahya Milletvekili Sayın Mustafa Kalemli'dir; siyasî sorumlusu odur.

Değerli arkadaşlarım...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Divan... Divan... Hepsi...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Tabiî ki, Divanın sorumluluğu varsa, yargıçlar, savcılar onları da çağırırlar, hiç merak etmeyin.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bütün iş, işte burada kopuyor. Şimdi, Meclisin Genel Kurul salonu ihalesinde çok ciddî usulsüzlükler olduğu ortadadır, raporda bunlar tek tek belirtilmiştir. Bir defa, 89 uncu maddenin gereklikleri yerine getirilmemiştir, işin usul ve esasları belirlenmemiştir. Usul ve esaslar olarak belirlenen ve hazırlanan 19 maddelik klişe raporu hazırlayan kurulun içinde, Emlak Konut'un 2 yetkilisi vardır...

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – 3 kişi var; 2'si genel müdür.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – 3 kişi var.

Bu usul ve esasları idare belirler. Usul ve esasları belirleyen kurulun içine, siz, daha proje yönetim sözleşmesini bile imzalamadığınız bir kurumdan adam alırsanız, o, idarenin usul ve esasları belirlemesi anlamına gelir mi; kesinlikle gelmez.

Değerli arkadaşlarım, işte bütün bunlar olmuştur ve sonuçta, tam bir kaos çıkmıştır, Meclis tartışılır duruma gelmiştir ve acıdır, Meclisin itibarı tartışılır duruma gelmiştir. Bugün çok önemlidir, tabiî ki önemlidir; ama, ne açıdan önemlidir; Meclis, bu itibarını temizlemek durumundadır ve raporuyla yaptığı suç duyurusuyla, bunu temizlemiştir zannediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu Genel Kurul salonu için bugüne kadar 35 milyon dolar para ödenmiştir. 9 milyon dolarlık bir hakediş bloke haldedir; o da gerçekleşmiştir; çünkü, imzalanmıştır. Müteahhit firmanın iddia ettiği...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Ödemesin. Niye ödüyor?

AHMEK KÜÇÜK (Devamla) – Sözleşme gereği, müteahhit firmanın hakkıdır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, burada bir de, hep Meclisin teknik elemanlarına pas atılmaktadır. Şimdi, siz, yaptığınız sözleşmeyle, bir defa, o teknik elemanları tamamen safdışı bırakmışsınız. Şimdi, müteahhit, Emlak Konut; kontrol, Emlak Konut. Meclis teknik elemanları ne yapacaklar; yapılmış hakedişin matematiksel toplamlarını yapacaklar, üzerine yüzde 10 Emlak Konut kârını koyacaklar, KDV'yi koyacaklar, ödeyecekler. Yani, siz bu sözleşmeyi yaptıktan sonra, Meclis teknik personeli, teknik daire neyi kontrol edecek? Adamlar da usulüne uygun bir olur yazısıyla bu işin içinden kendilerini sıyırmışlar. Ha, arkadaşlar, teknik dairenin bir suçu var, onu söyleyeyim: İfadelerini aldığımızda, kendileriyle konuştuğumuzda, arkadaşlarımız, uyarılarını şifahen yaptıklarını ifade ediyorlar; ama, maalesef yazılı yapmamışlar ve bunlara denilmiş ki "siz fiyatlara karışmayın." Kardeşim sen iyi bir elemansan, bu Meclisin iyi bir elemanıysan, üzerine vazife olmasa dahi, bu Meclisin haklarını savunan anlamda, bu işe sahip çıkıp, mutlak surette direterek, dayatarak Meclisin soyguna uğramasını önleyecek tavırlar içinde olmalıydın.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu işle ilgili olarak Mustafa Yılmaz arkadaşımız birinci hakedişte itiraz etmiş biliyorsunuz. Esas tantana da o zaman oldu, hepimiz o zaman duyduk. İnanın -ben mühendisim- ben bunu kuliste duydum ve böyle bir işin olamayacağını söyledim; çünkü, 500 milyara söküm olmaz dedim; bu arkadaşlarımız bu konuyu bilmiyordur, başka işler de vardır filan zannettim. Mustafa Yılmaz arkadaşımız bunu görmüş, hakediş önüne gelmiş, çok iyi; tavır koymuş, çok iyi; ama, ondan sonra, tavır koyduğunu, fiyatın fazla olması nedeniyle imzalamadığını tutanaklarda söylüyor; ama, maalesef ve maalesef, verdiği yazılı ifadede "ben memleketime gideceğim, zamanım da yok, Meclis ceza almasın diye imzalayamıyorum" gibi bir ibare yazmış; yani, böyle bir şey olur mu?! Keşke o tavrını açık ve net koysaydı, Meclisin dikkatini de o konunun üzerine, ta ortasına çekseydi. Bu bir yanlışlıktır, keşke olmasaydı, keşke diretseydi...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Diğer üyeler ne yapmış?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Diğer üyeler ne yapmış; sizinki de dahil atmış mı imzayı?

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tabiî, bütün bunlara duyarsız olan üye arkadaşlarımız, bilgisi olup da duyarsız kalan arkadaşlarımız varsa, onların da tabiî ki sorumlulukları vardır.

Değerli arkadaşlarım, lütfen, konuyu saptırmayalım...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bizim orada muhalefet gerekçemiz var; onu da söyleyin de anlasınlar kimin hırsızlık yaptığını...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) — Okudum efendim, hepsini okuduk, bu kamuoyuna mal olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, çarpıcı rakamlarla bu konuyu dikkatinize sunmak istiyorum:

Bakın, bu salonun söküm işi 4 milyon dolara yapılmış; bugünkü parayla 1 trilyon. Söküm işi, soyum işi, soyum!.. Soyulması diyorlar ya, Meclisin soyulması işi 4 milyon dolara yapılmış. Eğer bugün bununla konut yapsak, tanesi 5 milyardan 200 kişiye konut yaparız, biliyor musunuz; 200 kişiye!.. 200 konutta 5'er kişiden 1 000 kişi oturur.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurula harcanan bu parada, bence, en az 25 milyon dolar fazla ödeme vardır; yani, fazla derken, sözleşmeye uygundur ödemeler belki; ama, daha ucuza yapılabilirdi diye düşünüyorum; çünkü, bu iş 13-14 milyon doları geçmezdi, müellifin keşfinde de bu görülmüştür. Harcanan bu parayla, tam 2 bin kişiye konut yapılırdı arkadaşlar, 2 bin kişiye!.. 10 bin kişilik bir kasabanın konut sorununu çözerdik. Bu millet bizi affeder mi; değerli arkadaşlarım, bu millet bizi affetmez.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bir başka konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Tüm bunlar ortadadır. Ben inanıyorum ve biliyorum ki, son günlerde bir tartışma yapılmaya ve bir tartışma başlatılmaya çalışılıyor. Ne o; Genel Kurul salonunun açılmasına diretenler, dayatanlar var. Tabiî açılsın; yani, bu kadar para harcanmış, teknolojik imkânları iyi, açılsın; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Daha cihazlar çalışmıyor.

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tabiî ki açılsın. Emlak Konu,t bu işe, olabilir demiş; Meclisin teknik dairesi de, olur, olabilir diyorsa, bu kanıya varmışsa, imza koyuyorsa, açılsın. Prosedür budur; açılsın o zaman. Yani, bunu başka tartışmalara, sanki bu Genel Kurul salonuna karşıymış, oranın kullanılmasına karşıymış gibi bir tartışma içerisine sokma gayretine ne lüzum vardır?! Böyle bir şey söz konusu değildir.

Tabiî ki, bu Genel Kurul salonu daha ucuza yapılabilirdi, daha iyi ihale edilebilirdi ve o Genel Kurul salonunu Meclis kendi olanaklarıyla da yapabilirdi. Bakın, biz, birsürü müşavir firma tutmuşuz; birkaç tane daha müşavir firma tutar, Bayındırlık Bakanlığını devreye sokar, bal gibi bu ihaleyi yapar ve çok uygun fiyata da bu işi hallederdik; halledemedik ve itibarımızı zedeledik.

Değerli arkadaşlarım, bu iş tam bir çıkmaza girmiştir; herkes bilsin. En büyük eksiklik burada, dediğim gibi, fiyat analizlerinin verilmemesi ve keşifsiz ihaleye çıkılmasıdır. Yalnız, bu fiyat analizlerini vermeyen firmaların -tabiî ki, bu, önemli bir suçtur- bu iş ayaklarına dolaşacak inşallah. Neden; bu işle ilgili kalemlerin yüzde 70'inin birim fiyat tarifi değişmiş arkadaşlar. Farklı yapılmış; uzlaşarak, anlaşarak veya anlaşamayarak farklı yapılmış. Şimdi, bu analizler ortada yok, rayiç listesi önümüzde yok; bu işin kesinhesabı nasıl çıkacak, ben onu merak ediyorum. Şimdi bütün bu değişen kalemlere yeniden fiyat tespit etmek gerekiyor, yeniden fiyat bulmak gerekiyor; bulunamayacaktır, uzlaşılamayacaktır ve boşu boşuna çok zaman geçirilecektir. İddia ediyorum, şu salonun kesinhesabı, üç yıldan önce bitmez.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Beş yıl, beş yıl!..

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Evet, beş yıldan önce bitmez; çünkü, bugün her kalem için uzlaşmazlık ortaya çıkacaktır, sıkıntı ortaya çıkacaktır ve Meclisin başı belaya sokulmuştur. Bu işi böyle ihale edenler, maalesef, Meclisi kamuoyu önünde tartışılır kılmaya devem edeceklerdir ve bunun vebalini de ödeyeceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, tabiî ki, Komisyonumuz bir suç duyurusunda bulunmuştur. Bulunduğumuz suç duyurusu, esas olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan 3 milletvekili arkadaşımızın, Sayın Yahya Şimşek'in, Sayın Önder Kırlı'nın ve Sayın Adnan Keskin'in yaptığı suç duyurusu paralelinde bir suç duyurusudur ve ciddiye alındığı ortadadır; bundan sonrası yargıyi ilgilendirir. Umarım, arkadaşımızın, arkadaşlarımızın, ilgililerin bir suçu çıkmaz; ama, şunu söyleyeyim: Yargı önünde ne olur, bilmem; o, savcının yargıcın işidir, oraya güvenimiz var; ama, vicdanlarda bu işin temizlenmesi zordur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – 1 dakika daha efendim...

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Siz, bu memlekette, hâlâ, memurlara verilecek 1 puanın 15 trilyon-20 trilyon gerektirdiğini iddia ederek, 1 puan vermeyi düşünürken, vermemek için direnirken, buçuk vermem anlayışı içerisindeyken, Genel Kurul salonuna 25 milyon dolar -bence daha fazlaya çıkacaktır, göreceksiniz, bir gün o fiyat bulunacaktır- 40 milyon dolar para harcayanlar hep tartışılır olmaya devam edecektir.

Her şeye rağmen, bu işin tartışılmış olması, araştırılmış olması ve ciddî bir rapor hazırlanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi için iyi olmuştur, doğru olmuştur; ben bu vesileyle, tekrar, bu rapora katkısı bulunanlara ve hiçbir siyasî farklılık gözetmeden 5 grubun da aynı anlayış içinde buluştuğu bir rapor hazırladıkları için tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Hâlâ bitmedi mi efendim?..

Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Selamlayacağım efendim.

Umarım, bu işten Meclis, sağlıklı bir şekilde çıkar ve tartışılır olmaktan kurtulur.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi ve halkımızı en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Küçük, teşekkür ediyorum.

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. – Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün şahsına sataşması nedeniyle konuşması

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli hatibimiz, ismimi kullanarak, yanlış anlamadıysam, benim Gaziantep'e giderken tutanak tuttuğumla ilgili bir şey söyledi; ben öyle anladım. Bu konuda bir yanlışlık var.

BAŞKAN – O yanlışlığı düzeltmek istiyorsunuz.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Evet.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce oradan laf atıldı "öteki Divan üyeleri ne yapmış" denildi. Ne yaptığımızı burada söyleyelim de öğrensinler. Sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, Genel Kurul salonunda oturan bir sayın üyenin bir başka sayın üyeye söz söylemesi nedeniyle, sataşmadan dolayı nasıl söz verebilirim efendim!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaşımız yanlış bilgi verdi; çünkü, Divan üyesi olarak bizim muhalefet şerhimiz var; bunu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, siz istirahat buyurun.

Sayın Yılmaz, size çok kısa bir süre verme imkânım var; bir açıklama yapacaksınız, onu rica ediyorum.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; benden önce konuşan sözcü arkadaşımın cümlelerini tam anlayamadım, dışarıdaydım; ama, duyduğum kadarıyla, benim, Gaziantep'e gitmeden önce bunu imzalamadığım; ama, bir tutanak tutarak, dışarı gittiğimden dolayı imzalansın demişim gibi, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek bir cümle duydum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

Ben, koltuk sökümlerinde 500 milyar rakamını çok yüksek bulduğum, bunun bedelinin bu kadar yüksek olmayacağını bildiğim için, teknik bir adam olarak kendim bunlara inanmadığım için imzalamadım ve kimseye de imzalaması için bir şey söylemedim. Bu konuda hiçbir yerde bir tutanak falan da tutulmadı. Değerli arkadaşımız herhalde yanlış anladı veya yanlış okudu.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Sizin gıyabınızda tutuldu efendim, sizin imzanız yok.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Tutanak var.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) – Benim olmadığım yerde başka birileri tutanak tutmuşsa; o, başka Mustafa'ysa, ben ona bir şey diyemem. Arkadaşımız benim adımı söyledi; Mustafa Yılmaz diye benim adımı söylediği için karıştı orada_ O tutanakla benim alakam yok, tutanaktan haberim de yok.

Saygılarımı sunarım; sağ olun, var olun. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, izin verirseniz, bu oturum içinde, bu konuda küçük bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkan, sıradaki bir arkadaşın sıradaki bir arkadaşa sözünü, sataşma olarak nasıl değerlendiririm efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunların açıklanması lazım.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Ama, niye sataşıyorlar Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Güven, rica ediyorum... Siz, İçtüzüğü çok iyi bilen bir arkadaşımızsınız. Şimdi, Sayın Genç "efendim, yerimden bir hususu arz edebilir miyim" dese, bunu anlarım; ama, "sataşma var, ben kürsüye geleceğim" diyor; yapmayın...

Sayın Genç, buyurun, oradan bir cümleyle...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, eğer, Komisyon üyesi arkadaşlarımız, burada, verdiğimiz ifadeyi, iyi, tarafsız olarak izah etselerdi... Ben, 7.3.1997 tarihinde, Başkanlık Divanında, bu işin 8 milyon dolara çıkacağını, bunun aksine 20 küsur milyon dolara verildiğini, o zaman, muhalefet şerhime koymuşum ve o zamanki Genel Sekreter üç defa geldi, benim bu muhalefet şerhimi değiştirmem için benden ricada bulundu, değiştirmediğimi söyledim; bir.

İkincisi, ben, Emlak Konuta bu işin verilmesinin hatalı olduğunu -muhalefet şerhimde var- bunların Emlak Konutun yandaşları olduğunu, burada bunlara yetkiyi verdiğimiz zaman, 10 liralık şeyi 100 liraya yapacaklarını o zaman söylemişim, muhalefet şerhimde var. Ayrıca da, o Divan toplantısında, o zaman, Sayın Mustafa Kalemli'ye sormuşum, bu 506 milyar liralık söküm işi nedir, bize izah edin demişim. O zaman, bize tamamen yanlış bilgilerle izah etmiştir; ondan sonra da Divan toplantısı yapmamıştır; olaylar bizden gizlenmiştir ve esas bu işi başlatan da Sayın Cindoruk'tur, fantaziyelik oradan geldi.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, biz kendisiyle ilgili bir şey söylemedik; sataşma var...

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, ne buyuruyorsunuz efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Genç, Partimin Genel Başkanı hakkında, son cümlesinde bir ithamda bulundu. Biz, kimseye ithamda bulunmadık. İhale, bir komisyon marifetiyle yapılır, o komisyonun diğer üyeleri neredeydi diye bir söz söyledim; kendi üzerlerine alındılar ve en sonunda da bir cümle eklediler. Sataşmayı cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN – Aman, Sayın Yılbaş... Yani, artık biz bunun önüne nasıl geçeriz şimdi, buradaki bir arkadaşımızın, şuradaki bir arkadaşımıza sataşmasını...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, Sayın Genel Başkanım milletvekili olmadığı için, Genel Kurula katılamıyorlar. Ben, o mantığı anlayamadım "Sayın Cindoruk başlattı" demekle neyi kastediyorlar?

BAŞKAN – Siz, oradan ifade buyurdunuz efendim zaten; buyurun, oradan alayım...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Proje safhasında, Sayın Genel Başkanım, naçizane, o mevkii işgal eden bir kişiydi; iyi niyetle başlattığı bir işin sonradan böyle olacağını nereden tahmin edebilirdi ki.

BAŞKAN – Nereden bilecek efendim; işte, Divan Üyeleri de bilmiyor Sayın Yılbaş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kendinden sonra geleceklerin, haleflerinin, bu güzel niyetini realize edecekleri inancıyla başlattığı proje var; ama, sulandırılmış; Sayın Genel Başkanımın ne günahı var.

Sözlerini kendisine iade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Bu işin muhatabı nerede?

BAŞKAN – Efendim, Sayın Büyükkılıç, bu bir genel görüşmedir, bu işin muhatabı yok... Bu bir genel görüşmedir, muhatabı komisyondur, yani, takip eden, komisyondur, Başkanlık temsilcisidir, Hükümettir .

Sayın milletvekilleri, saat 20.35'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.20

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.40

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİPOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), HALUK YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşı, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşı, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 40 arkadaşı, Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının, TBMM Genel Kurul Salonunun Yenilenmesiyle İlgili Olarak İleri Sürülen Yolsuzluk ve Usulsüzlük İddialarını Araştırma Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin önergeleri ve (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı : 703) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, Sayın Hükümet ve Sayın Başkanlık temsilcisi hazır.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın İrfan Köksalan; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, huzurunuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili bir araştırma sonrası, genel görüşmede, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, Türkiye Büyük Milet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesi ihalesiyle ilgili olarak pek çok şey söylendi, pek çok şey yazıldı, çizildi. Ben, burada, evvel emirde şunu ifade etmek istiyorum ki, hiç kimsenin avukatlığını yapacak değilim, hiç kimseyi de savunma içerisine girecek değilim. Esasen, o kişilerin de benim savunmama ihtiyacı yok; ama, izin verirseniz, bir tek şeyin savunmasını, bir tek şeyin avukatlığını yapacağım. Savunacağım ve avukatlığını yapacağım şey, işte bu yüce çatı.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, akşam oturumundan evvel de bu salonda gördük; her gruptan arkadaşımız, milletvekilleri geldi, burada görüşlerini bildirdiler; ama, sonra, bu salon içerisinde bir şeyler oldu, bir partinin üyesi diğer bir parti üyesiyle, yine bir başka partinin üyesi diğer bir partinin üyesiyle anlaşmazlık içerisine girdiler; oysa, bu kürsüde bir anlaşma içerisinde görünüyorlardı.

Değerli arkadaşlarım, amiyane tabiriyle -sözüm meclisten dışarı- bir deli kuyuya taş attı, bin akıllı çıkarma gayreti içerisinde. Su bulandırıldı; birileri de, bulandırılan bu suda -aklı sıra- balık avlama gayreti içerisinde.

Bugün kendimi çok şanslı hissediyorum. Niye şanslı hissediyorum biliyor musunuz; çünkü, Meclis kürsüsünde Sayın Yasin Hatiboğlu var. Şu bakımdan: Bilgisine müracaat etmek için pek çok Başkanlık Divanı üyesini araştırma komisyonuna çağırdık. Burada, ifade almaktan bahsedildi; ifade almak için değil, bilgisine müracaat etmek için çağrıldılar. Yasin Hatiboğlu -kendisini buradan kutluyorum- şöyle bir cümle sarf etti: "Sonuna kadar imzama sadığım, imza da bana aittir." Ama, ne garip tecellidir ki, o araştırma komisyonuna gelen bazı Başkanlık Divanı üyeleri, neredeyse, imzalarını inkâr edecekti "bu imza bana ait değil, benim böyle bir imzam yok" diyecek kadar ileri gidebildiler.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir yerinde, kendi başkanının başını yeme gayreti içerisine giren bir parlamentoya, herhalde, tarih boyunca şahit olunmamıştır. Bakın, şurada, pırıl pırıl bir eser var, netice var, rüya gibi. Ne garip ki, müellifi dahi o esere sahip çıkmaya cesaret edemedi. Niye; bir rüzgâr estirildi... Nereden kaynaklandıysa bu rüzgâr... Herhalde, o kaynağın başındaki kişi, köşesine çekildi, bizim şu halimize kıs kıs gülüyor yahut da başkaları, kendi kazdıkları kuyuya düşme noktasına geldiler.

Değerli arkadaşlarım, bir meseleyi neticeye ulaştırabilmek, sağlıklı bir tespit yapabilmek için meselenin bütün boyutlarını tahlil etmekte fayda vardır. Evham mevham demeyip, size, müşahhas delilleriyle söyleyeceğim. Bu işin bir perde arkası var, bir de, perdenin önü var. Perdenin önündeki olaylar, işte, o, basında, sansasyonel haberciliğe meraklı basında sözü edilen; ama, muhteva içerisinde komik bilgilerin sunulduğu habercilik anlayışı. Onlara, olaylar bazında tekrar geleceğim; ama, perdenin arkasındaki olay, bir elin parmakları sayısını geçmeyen bu Parlamentodaki bürokratlar ve yine, bir elin parmakları sayısını geçmeyen siyasîlerin olayıdır. O bir elin parmakları sayısını geçmeyen bürokratlar ve siyasîler kol kola girdiler; hepsinin bir hesabı vardı, hepsinin bir maksadı vardı. Bunda, kin vardı, yıllanmış kinler vardı, yıllanmış nefretler vardı. Bir yerlere gelmek istiyorlardı o bürokratlar, gelebilmeleri için de, önündekileri aşmaları lazımdı yahut önündekileri yok etmeleri lazımdı. Neydi onlar; işte, Meclis Genel Sekreterliği koltuğu, Meclis Genel Sekreter Yardımcılığı koltuğu, Teknik Daire Başkanlığı koltuğu; başarılı da oldular.

Şimdi, bakın, size, bu konuda bir müşahhas delili okumak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, 5 Aralık 1997 tarihinde, Meclis Genel Sekreterliğine vekâlet eden bir arkadaşımız, şöyle bir yazıyı Emlak Konut'a yazıyor... Yazı bayağı uzun, okuyamayacağım; ama, can alıcı satırı burada tekrarlamak istiyorum; can alıcı satır şu: "Bu iş, teklif alma usulüyle anahtar teslimi olarak mı, yoksa, teklif alma usulüyle mi ihale edilmiştir?"

Ne kadar garip, değil mi? Bir Meclis ki, işveren, öbür tarafı işe almış; işe aldığına diyor ki: Sen, bu ihaleyi nasıl aldın; anahtar teslimi mi, yoksa, teklif alma usulüyle mi? Ertesi gün basında bir manşet; manşette deniliyor ki: "Meclis, verdiği ihalenin daha ne olduğunu bilmiyor."

İşte, kıvılcımın ilk tutuşturulduğu nokta bu. Bu kişiler, bir yere gelmek için, bunu, basının çok özlediği sansasyonel haber haline getirdiler ve bu arkadaşımız, şu anda, Meclis Genel Sekreterliği koltuğunda. Suç duyurusunda bulunan o günkü Teknik Daire Başkanı da, birkaç gün evveline kadar, Teknik Genel Sekreter Yardımcılığı koltuğundaydı. Yaş haddinden emekli olacağı biliniyordu, üç beş ay için Genel Sekreter Yardımcılığına getirildi. Şimdi, o koltuk tekrar boşaltıldı. Çok merak ediyorum, oraya kim oturacak. Ama, bir başkası, Teknik Daire Başkanlığına geldi, oturdu.

Değerli arkadaşlarım, peki, siyasilerin hesabı ne; siyasilerin hesabı da, çok başarılı Sayın Kalemli'nin başını yemek, onu bir kere daha Meclis Başkanlığına seçtirmemek. Onu da becerdiler; ama, hiç kimse, bunu, Anavatan Partisine bulaştırmaya kalkmasın. Anavatan Partisi ve onun Genel Başkanı, her zaman şeffaflıktan, her zaman temiz toplumdan yana ve herkese demiştir ki: "Gidin, hesabınızı verin, gelin."

Burada da, ilk araştırma önergesini veren Anavatan Partisi olmuştur ve Sayın Kalemli, gelip, burada oturup, o önergeye kabul oyu vermiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin savcılık nezdinde açtığı dava nedeniyle dokunulmazlık dosyası geldiğinde, Sayın Kalemli, Adalet Bakanından ve Anavatan Partisi Genel Başkanından süratle dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiştir "bir an evvel gideyim, yargılanayım; benim veremeyeceğim hiçbir hesap yoktur" demiştir.

Şimdi, geçmişten gelen birtakım hesapları olanlar -aklı sıra- Anavatan Partisinden bu olay nedeniyle rövanş alma gayreti içerisinde; ama, boşuna bir heves olduğunu -bir kere daha altını çizerek- burada ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu, benim, dört aylık çalışma ve bilgi edinme süresinde edindiğim perde arkasındaki izlenimler.

Değerli arkadaşlarım, bu olay nedeniyle, Parlamentomuz itibar kaybetmiştir.

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) – Ne alakası var?!.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Bu olay nedeniyle, parlamenter rejim zaafa uğratılmıştır; bu olay nedeniyle, hepimiz, tek tek, parlamenter olarak itibar kaybettik. İşte, buna kimsenin hakkı yoktu, hiç kimsenin buna hakkı yoktu. Şu kürsüde konuşulurken, kelimeler kullanılırken dahi, Parlamentonun üzerine, parlamenter rejim üzerine, bu sistem üzerine titremek mecburiyetinde olduğumuzu ben içimde hissediyorum, herkesin de hissettiğini zannediyorum; ama, bir yanılgıya düşmememiz icap ettiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, siyaset aklî olmalı, siyaset ahlakî olmalı, siyaset dürüst olmalı; birilerini yıpratacağım diye siyasetçileri, hele hele yıllardır dürüst gelmiş siyasetçileri yok etme gayreti içerisine, hakikaten girilmemeli.

Şimdi, bir de perdenin önüne gelmek istiyorum. Perdenin önünde bir Başkanlık Divanı kararı var. 20 Haziran 1996 tarihinde alınan bu Başkanlık Divanı kararıyla ilgili olarak kürsüye gelen bazı arkadaşlarımız dedi ki: "Bu karar öncesi müzakereler de tutanaklarda." Başkanlık Divanı kararlarına bütün Başkanlık Divanı üyeleri imza atıyor. Şimdi, bir Başkanlık Divanı üyesinin, çıkıp da "canım, ben bunu görmedim, işte önüme sürdüler, bakmadan imzaladım; hep de öyle yaparım" demeye hakkı yoktur; hiç kimsenin bunu demeye hakkı yok.

Bakın, bu Başkanlık Divanı kararında, bu işin, 2886 sayılı İhale Kanununun 89 uncu maddesine göre yapılması karar altına alınıyor. Bu karar alındıktan sonra başkaca hiçbir şeye de gerek olmadığı halde daha da ileri gidiliyor, deniliyor ki: "Emlak Konut'a bu iş verilsin." Tabiî, "Emlak Konut'a verilsin" denilmesinde bir sebep var; Emlak Konut, yüzde 99'dan fazlası devlete ait olan bir kuruluş; inşaatta ve yapım işlerinde de son derece tecrübeli ekibi var, elemanları var. Bundan daha doğru bir şey olur mu?.. Ve bir adım daha ileri gidiliyor; Emlak Konut'un bu işi, bu ihaleyi nasıl yapacağı da tespit ediliyor. Deniliyor ki: "Teklif alma suretiyle, maliyet artı kâr esası üzerinden..." Kaldı ki, 89 uncu madde yazıldıktan sonra bunlara da ihtiyaç yoktu; ama, Sayın Kalemli ve Sayın Başkanlık Divanı üyeleri işi daha da sağlama alabilmek için işin detayına kadar inip konuyu şekillendiriyorlar.

Şimdi, bu Başkanlık Divanı kararından iki paragrafı daha okumak istiyorum: "Emlak Konut Anonim Şirketi, kendi usullerine göre yapacak" deniliyor bu kararda. Ayrıca, "Proje müellif ve müelliflerinin, meslekî kontrollük hizmetlerinin düzenlenecek protokolde yer alması suretiyle yine Emlak Konut AŞ tarafından yürütülmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisi Teknik Daire Başkanlığı İşletme Yapım Müdürlüğünün kontrolünü takiben, Personel ve Muhasebe Dairesi Başkanlığı Saymanlık Müdürlüğünce ödemelerin yapılmasına" kararı veriliyor.

Şimdi burada iki rapordan bahsedildi. Birisi çoğunluk raporu, birisi de azınlık raporu denildi. Azınlık raporu denilirken de, "3 ANAP'lı üyenin imzaladığı" denildi. 3 ANAP'lı üyenin imzaladığı rapor, bütün boyutlarıyla objektiftir, tutarlıdır ve hukukîdir. Çoğunluk raporu denilen raporun 1 inci maddesinde, bir kere, Başkanlık Divanı kararının yanlış olduğu söylendi; bunu söylemek mümkün mü?

Değerli arkadaşlarım, Devlet İhale Kanununun 89 uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulu kararı, sonra idarenin kendi usullerini tespit etmesi ve bakan onayı gerekiyor. İşte, Meclisin Başkanlık Divanı da Bakanlar Kurulu yerine kaim olan bir kurul. Daha sonra ne yapılmış; 17 kişinin imzasıyla usul ve yöntemler tespit edilmiş. Bakan onayı için de, temsilî görevi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Kalemli, Emlak Konut'la yapılan sözleşmeye imza atmak suretiyle, usul ve yöntemleri tasdik etmiş ve imza işi tamamlanmış. Binaenaleyh, 89 uncu maddenin bütün kuralları eksiksiz yerine getirilmiş.

Şimdi, çoğunluk raporu denilen raporda "hayır; 89 uncu madde yanlış. Niçin; rekabet ortamı tespit edilemedi..." gibi gerekçeler...

Değerli arkadaşlarım, onun yerine koymak istedikleri de, 2886 sayılı kanunun 44 üncü maddesi. Oysa, her iki madde, işte bir özellik arıyorsa da, 44 üncü maddeye göre, 3 kişi arasında ihaleyi yapabiliyorsunuz.

Şimdi, soruyorum: 7 kişi arasında ihale yapmak mı rekabet ortamını temin eder, yoksa, 3 kişiyle ihale yapmak mı rekabet ortamını temin eder? Hesap ortada... Şimdi, buna yanlış demek, esasen mümkün değil.

Biz, bu Araştırma Komisyonuna gittik, açıkça söyleyeyim, Araştırma Komisyonunda önümüze dosyalar gelmeden evvel, doğrusu, benim de tereddütlerim vardı; ama, ne zaman ki, önüme dosya geldi, belgeler geldi, tetkik etmeye başladık, bilgilere müracaat ettik, bütün tereddütlerim yok oldu, hatta dehşete düştüm; basında yazılan, söylenen, beyan edilen sözler karşısında dehşete düştüm, nasıl böyle bir yalan rüzgârı estirilebiliyordu?!. Parlamentonun itibarının yok edilmesi pahasına estirilen bu yalan rüzgârından Parlamenter olarak utandım demeyi görev addediyorum değerli arkadaşlarım.

Çoğunluk raporunu yazan arkadaşlarımın başka çaresi yoktu; mutlaka ve mutlaka hepsinin almak istediği bir rövanş vardı, o rövanşı alabilmek için, bir sonuca gideceklerdi. O sonuca ancak yanlışla başlayarak gidebilirlerdi ve hakikaten de yanlışla başladılar. 89 uncu maddeyi bir tarafa atarak, 44 üncü maddeyi öne çıkarmak, yanlışın ta kendisiydi. Kaldı ki, Meclis Başkanlık Divanı kararını eleştirmek yine bir başka yanlıştı.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Kalemli, Meclis Başkanı olarak temsilî bir görev yapmaktadır. Sayın Kalemli, birinci derece amiri ita olarak, açıkça deruhtei mesuliyet etmedikçe, hiçbir konuda sorumlu addedilemez.

Çok sözü edilen, birinci istihkak meselesi var. İstihkak gelmiş, nedir; söküme taalluk ediyormuş.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Konut bu işi, kendi portföyünden 7 müteahhit çağırmak suretiyle ihaleye çıkarıyor. Burada dendi ki "Yeterlik komisyonu kurulmadı." O 7 firmayı yönetim kuruluna götürdü, yönetim kurulunda tasdik ettirdi, sonra da ihaleye çıktı.

Yine deniyor ki: "Keşif yapılmadan ihaleye çıkıldı." Bakın, 2886 sayılı Kanunun 10 uncu maddesini burada okumak istiyorum: "Sınaî ve teknolojik zorunlulukların gerektirdiği durumlarda, ilgili bakanın onayı alınmak suretiyle, bedel tahmini yapılmadan, kapalı teklif usulüyle ihale yapılabilir."

Burada, sizlere değişik yazılardan bahsetmek istiyorum. 4 Ekim 1996 tarihli yazıda -Teknik Daire Başkanı olarak Sayın Mehmet Mısırlı'nın da parafı var- deniyor ki "Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatlarıyla yapılamayacağı açıktır. Esasen, imalat kalemleri büyük ölçüde özel imalatı gerektirdiğinden, özel şartlarda belirtildiği gibi, yüzde 60-70 dışalımlara dayanmaktadır. Bu nedenle, verilebilecek sağlıklı bir keşif söz konusu olmamaktadır. Açıklanan nedenle, birim fiyata dayalı bir keşif gönderilememektedir."

Bir başka yazı; yine o günkü Meclis bürokratlarından Teknik Daire Başkanı Mehmet Mısırlı'nın, Satınalma Komisyonu Başkanı İşletme Yapım Müdürü Erdal Yüksel'in, Saymanlık Müdürü Mehmet Ünal'ın ve başkalarının imzalarını taşıyan bir karar var. Bakın burada diyor ki: "Gerçekçi bir keşif düzenlenememiş ve ihaleye esas alınamamıştır."

Şimdi, Emlak Konut ve o güne gelinceye kadar da sayın müellif, keşif yapamayacağını, Bayındırlık birim fiyatlarına göre de bu ihalenin yapılamayacağını beyan ederek geliyor ve Emlak Konut, çağırdığı 7 müteahhitle ihaleye çıkıyor. Nasıl çıkıyor; kapalı zarf usulüyle, teklif birim fiyatı üzerinden.

Tabiî ki, rekabet ortamını sağladıktan sonra da, en düşük fiyatı verene, bu işi ihale edecek. Başka yapabileceği bir şey var mı? Burada deniliyor ki: "İhaleye fesat karıştırılmıştır." Komisyonda ikaz ettik ve bu, çok ağır bir itham dedik. Türk Ceza Kanununda bunun kuralları var. Bir kere hile yapılmış olması lazım, irtikâp halinin tespit edilmiş olması lazım; var mı böyle bir şey? Suçlu olursunuz; ama, yine de arkadaşlarımız, Emlak Konut mütfettişlerine, atıfta bulunarak “fesat karıştırıldığını” ifade ettiler.

Fakat, ne garip tecelli, işte savcılık “fesat karıştırılmadığını” ifade ederek, müteahhitleri hâkime yahut mahkemeye sevk etmedi. Demek ki, fesat karıştırılmamış.

Değerli arkadaşlarım, araştırma komisyonunun görevi, bir tespitten ibaret; fakat, bu araştırma komisyonunun raporunda, tespitten çok öteye gidildi; tespitten öteye gidilirken de, en sonunda, suç tespiti yapıldı. O kadar suç tespiti yapıldı ki, bir infazın yapılmadığı kaldı. Halbuki, bu, soruşturma komisyonu da değildi, araştırma komisyonuydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Köksalan, size eksüre verdim, buyurun efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Konu, buraya gelecekti ve burada değerlendirmeye tabi tutulacaktı.

Şimdi, bir şey daha var: Bu birinci istihkakta idare amirinin imzalamadığı... Doğrudur, imzalamamış; hangi gerekçeyle olursa olsun imzalamamış. Sayın idare amiri araştırma komisyonuna geldiği zaman, kendisine bir sual sordum “Yılbaşı nedeniyle yahut seçim bölgenize gitmeniz nedeniyle imzalamadınız. Sayın Kalemli de imzalamasaydı ne olurdu?” dedim. Bir tek şey söyledi: "Meclis tazminat ödemeye mahkûm olurdu." Bu kadar açık.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, keşif yapılmadan ihaleye çıkıldığı için, maliyetlerin 4-5 kat yüksek olduğu söyleniliyor. Bakın, keşif yanlış yapılırsa, tabiî ki, maliyetler de yüksek görülür. Sayın müellifin, burada, yeni Genel Kurul salonundaki masalarla ilgili yaptığı bir keşif var. Masalar için keşif bedeli çıkarmış, diyor ki: "314 dolar maliyet, keşif..." Saat ücretine bakıyoruz: Allahaşkına, soruyorum, bugün, 80 bin liraya 1 saat çalışan bir mobilya ustası var mı; 80 bin liraya?! Yani, 8 saat çalışıyorsa 650 bin lira! Mobilya ustasına saat ücreti olarak 80 bin lira koymuş; oradan hareket etmiş, o masalara, 314 dolar keşif bedeli çıkarmış.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – 1996 birim fiyatı...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – Allah'ın büyüklüğüne bakın ki, kendisinin önüne gelen üç tane masa teklifinin içinden bir tanesini seçmiş; o seçtiği de, damadına ait Alparda Firmasının masaları. Alparda firması, müteahhite 1 200 dolara fatura etmiş. Tabiî, böyle hesap edersen, burada, dört katı da dersin, on katı da dersin.

Yine, bir şey daha söyleyeceğim, çok basit, küçük şeyler; ama, kusura bakmayın. Mesela, proje müellifinin keşfinde "kazı yapılması, metreküpü 2,65" deniliyor. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı koşullarına uyması gereken fiyat 18,40; sözleşme fiyatı 20. Bu kadar yanlış keşif yapan bir müellifle, acaba, bu iş nereye gidebilirdi diye kendi kendime soruyorum ve sizlerin de değerlendirmesine arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, burada, bu eserde emeği geçen herkesi -ama, samimî ve iyi niyetli olanları- tebrik ediyorum. Bu iş yapılırken, maalesef ve maalesef, sekiz kere sökülüp takılan bir iskele var. Bu iskeleden düşen bir işçi var, ona da Allah'tan rahmet temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, çok güzel bir eser yapılmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde fizikî bir yapının mahkûm edildiği, hapsedildiği görülmemiştir. Orası, benim kanaatimce milletin gözünün önünden, milletin gözünden kaçırılıyor. Dün şurada bir olay yaşadık. Sayın Yasin Hatipoğlu'nun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

Buyurun.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) – ... ve hepimizin çektiği sıkıntıyı bütün milletimiz gördü. Bu salonda çalışma imkânı kalmamıştır; oylama yapılamıyor, yoklama yapıyor... Şurada basamak dahi yok, oturak gibi (ANAP sıralarından alkışlar) şuradaki basamaklar suntadan yapılmış, havalandırma yok, ışıklandırma yok, ses düzeni yok; akşam oldu mu oradaki balkon kapılarını açıyoruz. Milletten kaçırmayın, açın bu salonu, yoksa büyük günah altındasınız, büyük vebal altındasınız.

Bir şey daha söylemek istiyorum. Oranın geçici kabulü yapılmıştır, bundan üç ay evvel, bugünkü yönetim, ODTÜ Parlar Vakfını geçici kabul için müşavir firma olarak tutmuştur. Bakın, burada bir sözleşmeleri var, bu sözleşmede deniliyor ki "Genel Kurul Salonuna ait geçici kabul tutanağının Meclis Başkanlığınca onaylanması tarihi, bu bedelin ödenmesi tarihidir" bedeli ödendiğine göre, geçici kabul de yapılmış demektir. Eğer geçici kabulü yapmadan bedel ödedilerse, bugünkü yönetime, bugünkü teknik daire başkanlığı ve bürokrat suç işletmiştir; hem de nasıl bir suç işletmiştir, bir sene içerisinde yapıp, o eseri meydana getiren Kalemli'nin işlemediği bir suçu işletmiştir.

Eğer geçici kabul yapıldıysa o salonu artık açsınlar. Oylama ve parmak izi için bir ay geçecekse bile, zararı yok, yine el kaldırarak bu oylamaları yapalım; bakın orada arkadaşlarımız oturamıyor, orada sayımlar yapılamıyor, burada sağlıklı bir yoklama yapılamıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyor ve teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köksalan, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu salonun ihalesinde bir suiistimal olmadığını mı söylüyor?

BAŞKAN – Sayın Genç, bana niye soruyorsun...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Rapor üzerinde konuşuluyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Rapor niye geldi; suiistimal var ki, rapor geldi...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Genç, kaç yıllık Meclis Başkanvekilisiniz, bilmiyor musunuz...

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Sabahattin Yıldız; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SABAHATTİN YILDIZ (Muş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına saygıyla selamlarım.

Konuşmama başlamadan önce, burada, Anavatanlı üyenin söz etmiş olduğu bir iki konuya değinmek istiyorum:

Buraya, değişik partilerden temsilciler geldiler, konuştular ve hepsinin konuşmasından, ben, şunu anladım: Bu Meclis Genel Kurul Salonu yenilenirken, burada hırsızlık yapılmış, burada soygun yapılmış, buradan birileri rant elde etmiştir. Bu, siyasî bir karar veya siyasî bir düşünce değildir. Bütün partiler, bu iş üzerine bu şekilde bir görüş beyan ediyorlarsa, herhalde, yanılan biri varsa, o da, Sayın Anavatanlı üyelerdir.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Niye, ne münasebet...

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, burada mızrak çalınmış, kılıfa sokulmuş; fakat, kılıfa sığmamış, mızrağın bir kısmı dışarıda kalmış; yukarıdan aşağıya baktığımız zaman, mızrak görünmüyor; fakat, aşağıdan baktığınız zaman, açıkta olan birkısım şeyler var. Bunları inkâr etmek, hiç kimsenin hakkı değildir.

Olayın, bir perde arkası var, bir de perde önü var deniliyor. Evet, gerçekten, bir perde arkası var, bir de perde önü var. Perde önünde olup bitenler belli; 13 milyon dolara mal olması icap eden Genel Kurul Salonu 36 milyon dolara mal edilmiş; görünen bu. Görünmeyen perde arkasında ise, birileri bu işten mutlaka çıkar sağlamış, birileri, bu işten mutlaka bir pay almışlar; ama, bunlar gözükmüyor, bunlar net olarak ortada değil.

Bu olay nedeniyle bizler, parlamenter olarak, itibar kaybettik; eğer bizler itibar kazanmak istiyorsak, bu işte sorumluluğu olanları mutlaka cezalandırmak gerekir ve bu işin sorumlularını biz açığa çıkarırsak, herhalde bizler de, bu Parlamento da itibar kazanacaktır.

Sayın ANAP'lı arkadaş, burada kazı işiyle ilgili bir fiyat bildirdi; Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları diye, 18,4 dolarlık bir fiyat bildirdi. Arkadaşlar, 1996 fiyatlarıyla 1 metreküp kazının fiyatı, Bayındırlık birim fiyatlarına göre, 2,65 dolardır. Burada, müteahhit şirketin yapmış olduğu, kendine göre tespit etmiş olduğu bir birim fiyatını, Bayındırlık Bakanlığının birim fiyatı diye halka ve kamuoyuna yutturmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bayındırlık Bakanlığının birim fiyatları herkesçe malumdur.

Sayın arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili yolsuzluğun araştırılması için, 1997 yılında 4 ayrı önerge verilmiş ve bu önergeler kabul edilmiştir. Kurulan Komisyon, 4 aylık bir süre zarfında bu konuyla ilgili hassas bir çalışma yapmıştır. O Komisyonun bir üyesi olarak konuyu sizlere özetlemeyi uygun görüyorum.

1994 yılında Meclis Genel Kurul salonunun daha çağdaş bir görünüme dönüştürülmesi için, özellikle de, fazla zaman kaybettiren yoklama ve oylama sistemleri bahane edilerek, Genel Kurul salonunun yenilenmesi düşünülmüştür. Bunun üzerine açılan proje yarışması, Ural Mimarlık ve Mühendislik tarafından kazanılmış. Yapımıyla ilgili ihaleye ise, 20 Haziran 1996 tarihli Başkanlık Divanı toplantısında karar verilmiştir. Söz konusu işin direkt Emlak Konuta verilebilmesi için de, 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının dışına çıkarılmış ve 89 uncu madde uygulanmıştır; iş, özellikle Emlak Konuta verilmeye çalışılmıştır. Aynı uygulama, bakıyoruz, milletvekillerinin yeni yapılan lojmanlarında da uygulanmış.

"Neden Emlak Konut" denildiği zaman da "Emlak Konutun yüzde 99'u devletindir" deniliyor. Evet, Emlak Konutun yüzde 99'u devletindir; fakat, Emlak Konut, Türkiye'de tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyip, Amerikalarda keyif çatan Engin Civanlarla meşhur olan Emlak Bankasının bir şirketidir. Emlak Konuttaki ve Emlak Bankasındaki yolsuzluklar, hepimizce malumdur.

Aynı zamanda, Emlak Konut, bir müteahhit değildir. Emlak Konutun hiçbir yerde iş yaptırdığı da görülmemiştir. Kaldı ki, Emlak Konut, kendi işlerini bile başka firmalara yaptırmaktadır. Biz ise, burada, bu işi Emlak Konuta vererek, işi, bir başka firmaya yaptırması için Emlak Konuta vekâlet vermişiz ve bu iş dolayısıyla da Emlak Konuta 3 milyon dolar ödemişiz. Neye karşılık bu para; Emlak Konut, adımıza bu işi ihale etmiş ve birkaç mühendisle bu işin kontrolörlüğünü yapmış.

Dikkatinizi çekmek istiyorum. Emlak Konuta, müşavir olarak, günlük ödediğimiz para 3 milyar lira. Bir günde, Emlak Konuta "bize müşavir ol" diye 3 milyar ödüyoruz. İşi ise MESA ve Nurol yapıyor. Neden Emlak Konuta veriyoruz da kendimiz ihale etmiyoruz? Teknik Dairemiz var; bu işin projesinden sorumlu olan müşavir firmalar var. Yetmiyorsa, bir müşavir firma daha tutardık, Bayındırlık Bakanlığının yetkilileriyle beraber, bu işin ihalesi yapılır ve iş, çok daha kaliteli olurdu ve çok daha ucuza mal edilirdi; fakat, bu yola gidilmemiş; çünkü, birileri, özellikle aracı aramış ve aracı olarak da, maalesef, Emlak Konut kullanılmıştır.

Emlak Konut tarafından, ihaleden önce bir ihale şartnamesi hazırlanmış; 26.9.1996 tarihinde, Fahri Köprülü adına, hazırlanan bu ihale şartnamesi ve sözleşme Meclise gönderilmiş; fakat, Meclisin yetkilileri, lütfedip bu koliyi açmamışlar bile.

Aynı şekilde, 4.10.1996 tarihinde, proje müellifi tarafından Meclise verilen birinci keşif özeti de, Meclis evrak kayıtlarına girdiği halde, bugüne kadar bulunamamıştır. Dikkatinizi çekmek istiyorum; bir işin ihalesini yapacaksınız, bu işle ilgili evraklar size gönderilecek; kimini, siz açıp bakmayacaksınız, kimi evrakları da ortadan kaybedeceksiniz... Keşif kaybediliyor, keşif saklanıyor, keşif alıkonuluyor ve bugüne kadar, Meclisin kaydına girmiş olan bir keşif bulunamıyor; yani, bunun hesabını, biz, Meclis olarak sormayacaksak, herhalde bir başkası gelip soramayacaktır.

İhalenin en büyük yanlışlarından biri, ihalelerde, mutlaka, olmazsa olmaz şartı olan, birinci keşiflerin yapılması gerektiğidir. Hiçbir işin ihalesi, birinci keşfi; yani, tahminî bir keşif dediğimiz muhammen bedeli tespit edilmeden yapılmaması gerekir; fakat, burada, bakıyoruz, işin muhammen bedeli yapılmış; ama, birileri saklamış ve ondan sonra, bedeli tespit edilemez diye, iş, serbest sahaya çekilmiş ve tamamen serbest bırakılmıştır.

Tabiî, bir malı alacaksanız, fiyatının da ne olduğunu bilmiyorsanız; birileri, o malı istediği gibi size sokuşturmaya kalkacaktır. Burada olan işlem ve uygulama da aynı şekildedir. Keşfin Emlak Konuta gönderilmemesi sözleşme değişikliği anlamına geldiği halde, Emlak Konut da buna riayet etmemiş ve işi ihale etmiştir.

Emlak Konut, 10.10.1996 tarihinde işi ihale etmiş ve işin, 21 milyon 770 bin dolara, Mesa-Nurol ortak girişiminde kaldığını Meclise bir yazıyla bildirmiştir; fakat, Meclis idaresi, lütfedip bu yazıya bir cevap bile vermemiş, Emlak Konut da, Meclisten beklemesi icap eden iki günlük cevap süresini de beklemeden işin sözleşmesini yapmıştır. İşle ilgili, size, vekâlet verdiğiniz kuruluş bilgi veriyor, siz, lütfedip bu bilgilere bile bakmıyorsunuz.

Emlak Konutun yetkililerini çağırdık “Meclis Genel Kurul salonunu ihale eden yetkilileri çağırdık, 21 milyon dolara ihalesini yaptığınız iş için verilen en ucuz fiyat 50 milyon dolar olsaydı -dikkatinizi çekiyorum, 6 firma teklif veriyor- 6 firmanın en düşük teklifi 50 milyon dolar olsaydı, bu işi ne yapacaktınız?” dediğimiz zaman, hiç tereddüt etmeden “aynı işi 50 milyon dolara verecektik” diyorlar. Beyler, 21 milyon dolara bu salonu yaptırmakla, demek ki, çok daha ucuz atlatmışız bu kazayı. Allah göstermesin, 21 milyon dolar yerine, herhalde, birilerine kalsaydı, 50 milyon dolar da olabilirdi; hiç kimse de geriye bakıp, ne oluyor, ne yapıyorsunuz, bu kadar parayı nereye veriyorsunuz diye hesap sormayacaktı. Halen bunun savunmasını yapanların fikrine katılmak, hiç kimsenin hakkı değildir.

Buradan şunu anlıyoruz ki, Emlak Konut, hiç bir zaman için Meclisin haklarını savunmamıştır, hiçbir zaman için, yapması icap edeni yapmamıştır. Tamamen, birilerine buradan rant sağlamıştır. Meclis idaresi, Meclis Başkanlığı da bu işte tamamen duyarsız kalmıştır.

Sayın arkadaşlar, biraz da, bu işle ilgili rakamlar üzerinde net olarak durmak istiyorum, size sabit rakamlar vermek istiyorum; çünkü, rakamlar yanılmaz. Proje müellifi, bu işin birinci keşfini 13 milyon dolara hazırlamış; yani, anlayacağınız, proje müellifi "bu iş 13 milyon dolara yapılabilir" demiş. Meclis adına bu işi ihale eden Emlak Konut, bu işi 28 milyon 900 bin dolara ihale etmiş; bunun üstüne, ayrıca, yüzde 10 da Emlak Konut payını eklediğimiz zaman karşımıza 31 milyon 800 bin dolar çıkıyor; yani, işin daha ihale aşamasında, 13 milyon dolarlık bir iş, 32 milyon dolara ihale edilmiş; yani, işin başında tezgâh hazırlanmış. Siz bunu yaparsanız, birileri de burada, haliyle, diyecek ki, burada planlı, programlı ve örgütlü bir soygun vardır; bunu demeye, haliyle, o kimselerin de hakkı vardır.

İş, tamamen, Mesa ve Nurol'un vicdanına terk edilmiş. Bu keyfî uygulamalar neticesinde, Genel Kurul salonunun yenilenmesi işiyle ilgili olarak 35 milyon 300 bin doları Emlak Konuta, 1 milyon 600 bin doları da Erdem Elektronik Sanayie olmak üzere, Meclis, bugüne kadar 36 milyon 900 bin dolar para ödemiştir. Yanlış duymuyorsunuz, Meclisin Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak bugüne kadar ödediği para 36 milyon 900 bin dolardır; yani, anlayacağınız, 13 milyon dolar yerine 36 milyon 900 bin dolar...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Ödendi mi, ödenecek mi?

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Ödenen para; yanlış duymuyorsunuz, bugüne kadar ödenen para 36 milyon 900 bin dolar. Daha, müteahhit firma, "alacağım" var diye iddiada bulunuyor arkadaşlar. Siz, burada, soygun yok, vurgun yok, hırsızlık yok derseniz, birileri de çıkıp daha sizden para talep edecektir; bu, böyle biline...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Göreceğiz...

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Görüyoruz, görüyoruz; herkes görüyor, kamuoyu görüyor...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Çamur atmayla bu iş olmaz.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Hiç kimse çamur atmıyor, bu rakamlar gerçekleri gösteriyor. Evet, birileri de, “biz, çamurun üstünde oturamayız” diyordu ama, bu koltuklara nasıl oturacak, onu da düşünüyorum.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sen de oturacaksın o zaman.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Ben o işi savunmuyorum, o işi savunanlar için söylüyorum, hem o koltukta oturacaksın hem o koltuğun fiyatına uygun diyeceksin; bunun herhalde kararını kamuoyu çok iyi verecektir.

Genel Kurul salonuyla hiçbir ilgisi olmayan özürlüler asansörü de sanki Genel Kurul salonunun bir parçasıymış gibi, aynı iş dahilinde yaptırılmış. Bununla ilgili de Mesa-Nurol'a yüzde 15, Emlak Konuta da yüzde 10 rant sağlanmıştır; yani, Mecliste özürlüler için bir asansör yapılıyor, bunu getirip Genel Kurul salonunun işinin içine sokmak hangi akla sığar?!

Ayrıca, Siemens Firmasına yaptırılan, 6 milyon dolar civarında bir maliyeti olan oylama ve yoklama sistemi var. İş, bütünün bir parçasıdır diye Meclis Başkanlığı pazarlık yapıp, işi Siemens'e verdiği halde, bütünün bir parçasıdır diye, bu işten dolayı müteahhit firmaya 1 milyon dolar avanta para ödüyorsun. Nasıl avanta diyeceksin; çünkü, Siemens işi yapıyor, Siemens'in yaptığı işten dolayı, hiçbir katkısı olmadığı halde, müteahhit yüzde 15 pay alıyor. Düşünelim ki, işin bir parçasıdır ve Meclis bundan dolayı da müteahhit firmaya yüzde 15 verdi; geri dönüp bakıyoruz, aynı işi Siemens, uzun sürede yaptı diye, Siemens'in yaptığı bu işten dolayı dönüp müteahhit firmaya 90 gün süre uzatımı veriyorsunuz. Bu hangi mantık arkadaşlar; insanın aklı almıyor! Hem hiç katkısı olmayan müteahhit firmaya işten yüzde 15 pay vereceksiniz hem ayrıca süre uzatımı vereceksiniz. İşin bir parçasıysa, yüzde 15 verdiniz; neden süre uzatımı veriyorsunuz?! İşin bir parçası değil; işi Siemens'e vermekle süre uzatımına madem siz sebep oluyorsunuz; neden müteahhit firmaya yüzde 15 veriyorsunuz?! Bunu izah edebilecek hiçbir babayiğidi ben göremiyorum; çünkü, bu işin izahı yok, açık olan bir şey.

Sayın arkadaşlar, verilen teklif birim fiyatlarının bir kısmına değinmek istiyorum. Poz no 21b, kapı kasası üst kaydı; yani, bizim bildiğimiz giriş kapılarının kasalarının monte edileceği üst kayıt tahtası; hiç görünmeyen, betonun içine giren 2 santim, 3 santim veya 5 santimlik bir tahta; bunun 1 metresi için teklif birim fiyat veren firmalar ne fiyat veriyor biliyor musunuz; firmalardan biri 72,30 dolar fiyat veriyor; bir başka firma, aynı iş için 1 441 dolar fiyat veriyor; 20 kat farklı fiyat... Bu firmaların vermiş olduğu bu fiyatları gerçekçi bulmak hangi akla sığıyor? Anlayacağınız tahtanın 1 metresi için teklif fiyat veren firmalardan biri, bugünün kuruyla 389 milyon Türk parası fiyat veriyor. 1 metre, hiçbir özelliği olmayan bir tahta parçası için, asgarî ücretli bir işçinin tam bir yıl çalışması icap ediyor bu Türkiye'de. Bir işçi, bir yıl çalışacak; bir müteahhit, 1 metre tahtadan o parayı alacak; bunu vicdanınız kabul ediyor mu?

Kapı kasasına bakıyoruz: Kapı kasasının 1 metresine 380 milyon lira para ödemiş bu Meclis. Şu anda, takılı olan kapıların kasasının metresine 380 milyon -bugünün parasıyla- para ödenmiş.

Poz no 59 b - Deri kaplı çift kanatlı kapı...

Arkadaşlar, şu anda, Meclis Genel Kurul salonuna takılmış olan kapıların tanesine Meclis ne fiyat ödemiş biliyor musunuz; bugünün parasıyla 4 milyar 700 milyon para. Bir kapıya ödenen para bu, daire almıyoruz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, efendim, süreniz doldu, ben süre vereceğim ama...

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, rakamlara değineceğim için biraz daha süreyi geniş tutarsanız, özellikle can alıcı noktalar...

BAŞKAN – Değin bakalım, senin hatırın kalmasın, rakamlara da bir değin de, yalnız, tam rakamlara değin Sayın Yıldız.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, bir teknik elaman olarak özellikle rakamlarla bazı konulara değinmek istiyorum, dikkatinizi bazı noktalara çekmek istiyorum.

Arkadaşlar, bir kapı için Meclisin ödediği para, 4 milyar 700 milyon; Aynı kapılar için bir başka firma 20 milyar fiyat veriyor. Aynı kapıları hasbelkader 20 milyara da yaptırmış olabilirdik demek ki...

Poz no 79 - 94 dolar ile 1 395 dolar arası fiyat farkları var; 15 kat.

Poz no 83 - 1 010 dolar ile 10 485 dolar arası fiyatlar verilmiş.

Poz no 59 - 39 300 dolar ile 436 bin dolar arası farklı fiyatlar verilmiş.

Özel poz no 04 - 1 906 dolar ile 25 274 dolar arası teklif fiyatlar verilmiş.

Özel poz no 17 - 655 dolar ile 8 500 dolar arası farklı fiyatlar verilmiş.

Özel poz 09 - Mikro klima menfezleri için betonarme döşemesine 198 adet delik açılması; yani, anlayacağınız, klima menfezlerini monte etmek için döşemeye 198 delik açılması. Bunun için, Meclis, 2 milyar 200 milyon para ödemiş. Bu da mı sanat özelliği olan bir iş; yani, betona matkapla delik açmak da mı sanat özelliği olan iş?..

Poz no 5.01-5.02-5.03, firmalardan birinin vermiş olduğu fiyatlarla yapılmış olsaydı; yani, bu Meclise bu işi yaparım diye teklif veren bir firmaya yaptırmış olsaydık, bu işi, 102 dolara yaptırabilirdik; yani, anlayacağınız, bugünkü fiyatla 27 milyona. Aynı iş için Meclisin Emlak Konuta ödemiş olduğu fiyat 69 200 dolar; anlayacağınız, bugünkü kurlarla 19 milyar. Teklif veren altı firmadan biri "ben, bu işi 27 milyona yaparım" diyor, biz ise, Emlak Konuta bu iş için 19 milyar para ödüyoruz.

Arkadaşlar, bende, bu firmaların ortak teklif verdikleri kuşkusunu uyandıran bir konuya daha kısaca değinmek istiyorum.

108-109-110 no’lu pozlarla izocam; bildiğimiz 3 santimlik, 4 santimlik, 5 santimlik izocam serilmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, toparlar mısınız efendim...

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Toparlayayım...

Arkadaşlar, izocamın santimetresi kalınlaştıkça fiyatının artması lazım. Burada, teklif veren altı firmanın altısı da, beraberce, izocam kalınlaştıkça fiyatını düşürmüş. Bu, insanın aklına şunu getiriyor: Okulda çocuklar birbirlerinden kopya çekerler. Birinden kopya çekenin yaptığı yanlışı kopya çeken diğerleri de yaparsa, buradan, öğretmenin kopya çekildiğine olan kanaati kesinleşir. Burada yapılan yanlış bütün firmalar tarafından yapılmış. Aynı yanlış yapıldığına göre, büyük bir ihtimalle, ihaleye fesat karıştırılmıştır. Bu teklifler ya tek elden doldurulmuş veyahut da beraber oturulmuş, bu fiyatlar doldurulmuştur.

Söküm işini arkadaşlar anlattılar; teklif fiyat 3 milyon 900 bin dolar; bunun üzerine, ayrıca, 109 bin dolar mekanik tesisat için ödenmiş; yüzde 15 Mesa–Nurol, yüzde 10 da Emlak Konut payı katıldığı zaman Meclisin söküm işi için ödediği para 5 milyon 70 bin dolar.

FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Bu mükerrer ödeme geri iade edildi.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Kamuoyunda günlerce ceylan derisi mi dana derisi mi olduğu tartışılan meşhur koltuklar var; tanesi, 1 700 dolara ithal edilen bu koltuklar için, Meclis, Emlak Konuta KDV dahil 6 149 dolar para ödemiştir; anlayacağınız, 1 milyar 600 milyonun üzerinde bir ödeme yapmıştır. Çöplüğünde ekmek toplayanlarının olduğu, memuru, işçisi, emeklisinin "açız" diye sokağa döküldüğü bir ülkede, hiçbir milletvekilinin, bu koltuklara gönül rahatlığıyla oturacağına ben inanamıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu örnekler de gösteriyor ki, bu iş, pahalıdan da öteye fahiş fiyatlara yaptırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, yani, inanın, size ilave süre vermeye başladığımdan bu yana gökteki yıldızları saysam bitirirdim; ama, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) – Bağlayayım efendim.

Muhterem arkadaşlar, Sayın Kalemli'nin başkanlığı döneminde, Meclis, adeta bir çiftlik gibi yönetilmiştir; bunun hesabının, mutlaka, bu Meclis tarafından sorulması lazım ki, bu Meclis, kamuoyu nezdinde temizlensin, bizler de kamuoyunun üzerimizde olan baskısından kurtulalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyon Başkanının söz talebi var; buyurun efendim.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırması komisyonunun Başkanı olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, sizlerle, Komisyon çalışmalarımıza başladığımız günden bugüne kadar, işin parasal boyutundan öte, ondan daha farklı bir yönüyle ilgili düşüncelerimi ve karşılaştığım bir soruya ilişkin cevabımı paylaşmak istiyorum.

Bu salonun, estetik açıdan güzel olup olmadığının, pahalı yapılıp yapılmadığının yanı sıra, bize, aynı zamanda, böyle bir düzenlemenin gerekli olup olmadığı da çok sık soruldu. Bu konudaki kişisel kanaatim, gerek mimarî olarak Meclisimizin diğer fizikî yapılarıyla bütünlüğü açısından gerekse 1961 yılından itibaren kullanılan bu salonun tarihsel özelliği nedeniyle, böyle bir düzenlemenin gereksiz olduğudur. Bunu, estetik açıdan güzel mi olmuştur çirkin mi olmuştur, teknolojik üstünlükleri var mıdır yok mudur gibi düşüncelerimi ayırarak söylüyorum ve inanıyorum ki, biz, bu teknolojik olanaklardan, aynı salonda, aynı fizikî yapı içinde de yararlanabilirdik.

Efendim, verilen 4 ayrı önergenin kabulüyle kurulan Komisyonumuz, 12 Şubatta çalışmalarına başladı ve dört ay süreyle çalıştı; 40 toplantı yaptı, 8 inci toplantısından itibaren de, 44 arkadaşımızın bilgisine başvurdu. Bütün siyasî partiler adına, konuya ilişkin çok değerli konuşmalar yapıldı. Ben, bu aşamada, özetle, daha çok, rapora yönelik eleştirel yaklaşımlara kısa cevaplar vermek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Komisyonumuz çalışmaya başladığında, Meclisimiz bize nasıl bir görev verdi sorusunu sorduk “bu salonun yapılması aşamasında, ihale aşamasında gerçekten rekabet ortamı yaratılmış mıdır ve bu hizmet, piyasadaki en uygun bedelle alınmış mıdır” ayrıca “bu süreç içerisinde hukukî prosedüre uyulmuş mudur, görev ihmali var mıdır; sorularına cevap aramaya çalıştık. Eğer bu soruların cevabı evet ise, Sayın Dumankaya'nın deyimiyle “kimsenin kursağından bir şey geçmiş midir veya kimse bundan herhangi bir kişisel menfaat sağlamış mıdır?”

Değerli milletvekilleri, fiyat açısından Komisyonumuzun vardığı sonuç, bu yapım işinin pahalı, hatta pahalıdan da öte, fahiş olduğu yolundadır. Burada, komisyonumuz, 3 adet bilgi ve belgeye ulaştı. Bunlardan bir tanesi, proje müellifinin hazırladığı, kullanılmayan keşif özetiydi. Zaten, bu çalışmalar sırasında, en önemli iki anahtar unsur, bu keşif özeti ve fiyat analizleri olmuştur.

Şimdi, bu keşif özetlerinin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılır. Zaten, adı üstünde, bunun adı bir muhammen bedel; ancak, bir gerçek var ki, 4 Ekimde, bu keşif özeti, yapılan sözleşme gereği, proje müellifi tarafından Meclisimize teslim edilmiş. Böyle bir keşif özeti var; beğensek de var, beğenmesek de var. Ayrıca, Meclis bunun için bir para ödemiş; ayrıca da, bu keşif özetinden yararlanmak ve yüklenici firmalardan fiyat analizlerini almak, şartnamenin ve sözleşmenin gereği. Oysa, görüyoruz ki, bu keşif özetinden yararlanılmamış. Hatta, komisyon çalışmalarımızdaki tespitimize göre -ki, öneriler bölümünde bunu da dile getirdik-hazırlanmış bu keşif özeti halen Meclisimizde kayıptır. Bu konudaki soruşturmanın derinleştirilmesi yönünde, öneriler bölümünde ayrı bir maddemiz de yer almaktadır.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız diyorlar ki, bu keşif özeti çok sağlıklı değil, işte, şu yönü şöyle olmuş, bu yönü böyle olmuş... İlk önce, mimarî kısım ve diğer inşaat işleri için 9 milyon dolarlık bir rakam var; sonra, ikinci analizlere dayanan keşif özetinde, bu, 5 milyon dolara iniyor; halbuki, bunun karşılığı olan ihale bedeli 21 milyon dolar; ama, zaten iddia burada.... “Eğer, bu fiyat analizleri alınsaydı -proje müellifinin de söylediği bu- eğer bu fiyat analizleri gelirse" eğer, bizim yaptığımız keşifte herhangi bir yanlışlık varsa, oturulur, bu karşılaştırılır, biz ikna oluruz, belki o doğrudur, belki bu doğrudur ve bir sonuca ulaşabiliriz" deniliyor. Oysa, bugüne kadar, bu fiyat analizleri, sözleşmede yer almasına rağmen, henüz, yüklenici firma tarafından verilmemiştir. İhaleden sonra, ilerleyen aylarda, Emlak Konut, bunun, sehven yazıldığı yönünde, inandırıcı ve kabul edilebilir olmayan bir iddia ileri sürmektedir. Aynı şekilde, Emlak Konut tarafından istenilen keşif özetinden de yararlanılmamıştır. Oysa, ortada bir iddia var; Sayın Köksalan da tersine bazı örnekler verdi; ama, proje müellifi de "ben, bunu, Bayındırlık birim fiyatlarına göre, öyle yapılamayacağının bilinci içinde, gerek işçilikte gerek kullanılan malzemedeki firelerde, bunun çok üzerinde oranları dikkate alarak hazırladım" diyor.

Ondan sonra, bizim ikinci enstrümanımız, ikinci bilgi ve belgemiz olan, taşeronlarla yapılan sözleşmelerde de, aslında çok da aykırı bir durumla karşılaşmıyoruz.

Şimdi, burada, biz, yüklenici firmadan, alt taşeronlarla ilgili sözleşmeleri talep ettik; kendileri, bunları veremeyeceklerini, ticarî sır kapsamında oluduklarını söylediler ve saygıyla karşıladık. Ancak, biz, bu kez, alt taşeronlara yazı yazdık; alt taşeronların bazılarından bize bilgiler geldi ve bu gelen bilgilere göre -arkadaşlarımın da örneklerini verdiği gibi- çok özel mermer denilen mermerler için 260 bin dolarlık bir sözleşme yapılmış -neticede 200 bin dolara yapılmış- ve bize 813 bin dolara satılmış. Başka örneklerimiz de var, mekanik kısımda da, böyle, 3 misline yakın fiyat farklılıkları var.

Söküm işi var -arkadaşlarımız çok sık vurguladığı için tekrar vurgulamıyorum; ancak, tabiî, Komisyon çalışmalarımız sonucunda, orada da bir terminoloji değişikliği oldu- bunu 5 milyar 300 milyon liraya alan yüklenici firma, söküm işi olarak satın alıyor; yalnız, bize gelirken -5 milyara- bunun adı "çıplaklandırma" olmuş; yani, bir terminoloji katkısı var; ama, bu terminoloji farkı için çok yüksek bir bedel olduğu kanısındayım.

Efendim, bir üçüncü enstrüman, Komisyonumuzun yararlanmadığı, yüklenici firmanın, emsal olarak yararlanılabileceğini söylediği, bu şirketin hesaplarının ayrı tutulduğu ve yüzde 23,5'ten -şu gün için yüzde 23,5- belki ilerideki hesaplarla yüzde 30 boyutuna ulaşabileceği kâr haddidir. Buna Komisyon olarak fazla itibar edemedik, bundan yararlanmayı fazla düşünmedik; çünkü, bizim için, firmanın ne kadar kâr ettiği çok önemli değil, Komisyonumuzun araştırmakla yükümlü olduğu esas kısım bu değil; bizim için esas olan, bu hizmetin piyasa koşullarına göre satın alınıp alınmadığıydı. Yani, bir şey size daha pahalıya mal olabilir, daha ucuza mal olabilir; aslolan bana maliyetinin önemli olduğu diye düşündük. Bunun için çok popüler olan koltuk konusundan şöyle bir örnek verebilirim: Proje müellifi, bütün ek dokümanlarıyla, projeleriyle proforma faturasını veriyor; koltuklar 1 700-1 900 dolar arası. Aynı şekilde, bunu ithal eden firmanın sözleşmesi elimizde var; orada da 1 900 dolara gümrüğe geliyor; oysa, ithal eden bu firmanın ayrıca yapım için, montaj için herhangi bir katkısı olmamasına rağmen, bizim yüklenici firmaya girişi 3 500 dolar. Yani, bunun nedeni nedir; bu firma ithalat muameleleriyle uğraşmıyordur, 1 500 dolar pahalıya mal edebiliyordur; bu nedenle olabilir veya herhangi bir nedenle olabilir. Kaldı ki, uzman arkadaşlarımızın bize belirttiğine göre, bu kadar çok sayıda dokümanı, bu kadar çok sayıda belgeyi incelemenin, kâr açısından herhangi bir irdeleme yapmanın sekiz ay gibi bir süre alabileceği yönündeydi.

İkinci konu dediğimiz, hukukî prosedürdü. Bu konuda, bir hususun aydınlanması açısından, size, Komisyon raporumuzdan bir cümle okumak istiyorum: "Başkanlık Divanının, söz konusu işin anılan kanunun 89 uncu maddesine göre yaptırılmasına karar vermesine engel, hukukî bir durum mevcut değildir" diyoruz. Yani, biz, 89 uncu maddeye göre yapılamazdı demedik. 89 uncu maddeye göre yapılabilirdi; öyle bir izlenim alınabilir endişesiyle bunun altını çiziyorum. 44'e göre yapılması tercih edilen bir şey olarak vurgulandı; çünkü, bir gelenek olmuş Meclisimizde; her şey 89'a göre gidiyor, “89'a göre, 89'a göre, 89'a göre" şeklinde giden uygulamalar var. Kaldı ki, 2886 sayılı Kanunun 89 uncu maddesine göre işlem yapılması demek, 2886 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde ve 1050 sayılı Kanunda yer alan mal ve hizmetin en ucuza alınması ve genel ilkelerin dışına çıkılması anlamına gelmemektedir kaanatine varmış bulunuyoruz.

Bunun yanı sıra, Sayın Köksalan, bir de 10 uncu maddeye atıf yaparak, bu ihaleye muhammen bedelsiz, keşif özetsiz çıkılabileceğini söyledi; bu konuda herhangi bir bakan onayı yok. Oysa, bu bakan onayının, burada başkan onayı olması gerekiyor. Ayrıca, bu madde, daha çok sınaî ve teknolojik zorunluluk ihtiyacı halinde uygulanan bir madde olduğu için, bu maddenin de uygulanması anlamında herhangi bir gerekçe olmasa gerek diye düşünüyoruz.

Efendim, Komisyonumuzda, özellikle eski Meclis Başkanımızla ilgili olarak, üzerinde önemle durduğumuz noktalardan bir tanesi yetki devri konusudur. Öncelikle 89 da belirlenen usul ve esasların -Sayın Küçük arkadışımız söyledi- idare dışı üyelerle belirlendiği ve başkan onayı olmadığını vurgulamıştık raporumuzda; bunun yanı sıra, ayrıca, böyle bir yetki devrinin yapılamayacağını söylemiştik; oradaki hareket noktamız da şuydu: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 8 inci maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi genel bütçeye dahildir. İta amiri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıdır" denilmektedir.

Şimdi, 1050 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde de "saymanlara geçici ve kesin ödeme talimatı veren kişi" ita amiri olarak tanımlanıyor. Zaten muhalefet şerhi koyan arkadaşlarımız da bu yetkinin devredilmediğini söylüyorlar, ki, doğrudur; bu, teknik olarak da mümkün değildir. Yani, Meclis saymanına, Emlak Konutun Genel Müdürünün, bir ödeme talimatı vermesi, teknik olarak da düşünülemeyecek, mümkün olmayan bir şeydir.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sözleşmede de yok zaten, sözleşmede de...

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Ancak, ita amirinin yetkilerinin bununla sınırlı olmadığı inancındayız; çünkü, 1050 sayılı Kanunun 62 nci maddesine göre sözleşme yapma yetkisi vardır. Ayrıca, 2886 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre de ihale yapma ve onama yetkisi vardır; ama, yine, 1050 sayılı Kanunun 69 uncu maddesi bu yetkilerin devredilmesini engellemektedir.

Efendim, hukukî prosedürdeki bu gördüğümüz eksikliklerden -çok ayrıntılara girmiyorum, Emlak Bankası müfettişlerinin Emlak Konuta ilişkin raporlarını da gördünüz, benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da ayrıntılarıyla üzerinde durdu- kişisel bir çıkar sağlanmış mıdır noktasına geliyoruz. Bize, Komisyon çalışmalarımız süresince, bu konuda görevli olan, sorumlu olan, katkısı olan kişilerin, kişisel bir çıkar sağladıklarına ilişkin herhangi bir ihbar yapılmamıştır ve bu yönde de çalışmalarımızda herhangi bir bulgu yoktur.

Bir tek, burada söylemek istediğim şu var: Sayın Kalemli'nin, bizzat, kendisinin kamuoyuna açıkladığı, yüklenici firmayla, konut alım satımına ilişkin bazı ilişkileri olduğu biçimindeki açıklamalarıdır Komisyonumuzdaki bilgiler. Zaten, bu konuya ilişkin kendisinin nasıl bir tutum içerisinde olduğunun tanımını da bizzat kendisi yapmıştır; benim algılayabildiğim kadarıyla -tabirler benim değildir, onun tabirleri geçerlidir- kendisinin özenli davranmadığını, böyle davranmaması gerektiğini vurgulamıştır.

Ayrıca, mesela, kendisine ilişkin, Çeşme'deki eviyle ilgili de komisyonumuz bir araştırma yaptı, bazı üye arkadaşlarımız bunlardan da belki rahatsızlık duydu ama; şu da bir gerçek ki, biz, böyle bir şeyi talep dahi etmedik Sayın Kalemli'den, bizzat, kendisi getirdi Komisyonumuza bu faturaları ibraz etti ve Komisyondaki üye arkadaşlarımız bu faturaların onikinci aya ilişkin olduğunu görünce, komisyonun tespitine göre de bu dekorasyon işi -yaz aylarında- daha evvel yapılınca, bunun bir çelişki olduğunu vurguladılar ve bunun üzerine, faturalar üzerinde bir ek araştırma ihtiyacı daha doğdu. Bu araştırmada da, kesilen faturaların yapılan işi tam yansıtmadığı anlaşıldı; hatta, ikinci aşamada da, bu firmalar, ayrı hesap tuttukları için söz konusu işle ilgili girişlerinin tam bunları karşılamadığını, daha çok kaba inşaata ilişkin olduğunu daha büyük rakamlarda olduğunu" söylediler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan daireyi Mesa'ya niye iade etti?

(10/230, 231, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Efendim, Sayın Kalemli, Komisyonumuza verdiği bilgilerde "ilk aşamada, bu daireyi iade etme kararını aldığını, hatta belki..."

KAMER GENÇ (Tunceli) – Parayla alınan daireyi niçin iade etti?

(10/230, 231, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Efendim, oradaki yaklaşımı "ben, belki bugün olsa iade etmezdim; ama, o gün, kızım, beni üzen bir olay konusunda, böyle bir şeyi..."

KAMER GENÇ (Tunceli) – Parasını aldığına dair Mesa'da kayıt var mı?

(10/230, 231, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Efendim, şöyle; Sayın Kalemli, iki dairenin satımı için, Mesa'nın avukatlarından, hukukçularından veya görevlilerinden birisine vekâletname veriyor. Bunların biri 110 bin, diğeri 70 bin dolara satılıyor. Bu para geliyor ve Sayın Kalemli buradan bir daire beğeniyor. Bu, aslında, beğendiği dairenin daha üstün bir fiyat; fakat, bu olaylar söz konusu olunca, yeni daireyi almaktan vazgeçerek, eski sattığı dairelerin parası kendisine verilmiş oluyor.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben, daha önce de bir araştırma komisyonunda görev yaptım ve izlediğim bütün araştırma komisyonu çalışmalarının başında veya sonunda hep bir sıkıntı dile getirilir, hatta raporlara geçer; "devlet sırrı, ticarî sır." Şimdi, farklı bir durum yaşıyoruz burada. Yani, devlet sırrından, ticarî sırdan dolayı bilgiye ve belgeye ulaşamamak değil, Komisyonumuzda görev yapan diğer üç arkadaşımız tarafından, neredeyse, bu bilgilere ulaştığımız için suçlanıyoruz: Yani, işte, “dikkat et Başkan, sen nasıl buna ulaşırsın; soramazsın, tapuya soramazsın, mal varlığı isteyemezsin, adamdan bir şey isteyemezsin" gibi, yani, gerçekten, anlaşılması zor ve Mesa avukatlarıyla çok büyük paralellik arz eden bir yaklaşım şöz konusu burada. Bu konuda da...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bunlar kimlerse söyle; Komisyonunun diğer üyelerini de zan altında bırakıyorsunuz, lütfen belirtin.

(10/230, 231, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Tabiî efendim; muhalefet şerhi çok açık. Efendim, zaten, bizim raporumuzdan sonra, üç üye arkadaşımız -Sayın İrfan Köksalan, Sayın Ekrem Pakdemirli, Sayın Nejat Arseven- her maddeye cevap veren, bir ek, “azınlık görüşü” adı altında bir görüş yazmışlar. Ben, bu görüşlerin hemen hemen tamamına katılmıyorum; onu, burada, açıkça vurgulamak isterim ve bu konuyla ilgili cevaplarımı -daha çok teknik konular olduğu için ve Meclisi de meşgul etmemek için- yazılı olarak tanzim edip, gerekli yerlere de ulaştıracağım.

Şimdi, mal bildirimi istemekle eleştirildik. Şunu açık yüreklilikle sizlere ifade ediyorum ki, mal bildirimini, son derece özenli ve bunu istemeye hakkımız olmadığı bilinci içinde istedik. Biz, bir soruşturma komisyonu değildik; eğer, Komisyondaki çalışmalarımıza yardımcı olmak isterseniz, sizlere ilişkin iddiaların aydınlanmasına katkılı olmak isterseniz bize verin dedik ve bunu getiren arkadaşlarımız, başta, Sayın Kalemli olmak üzere kendilerini, böyle bir mal bildirimini vermeye, esas itibariyle bu uslübun gerekli kıldığını ve bundan son derece memnun olduklarını ifade ederek ve gönüllü olarak verdiler.

Tapudan kayıtları niye istedik? Kanunun 928 inci maddesinde "Tapu sicili alenidir" deniliyor. Yani, herkese açık olan bir şey, bir araştırma komisyonundan niye esirgensin ki?! “Peki, niye Divan Üyelerinin istemediniz de diğerlerinin istediniz” deniliyor. Efendim, şimdi, Divan Üyelerine ilişkin, bu süreç içerisinde, icra sürecinde herhangi bir iddia yok ki; yani, o arkadaşlarımız hakkında, özellikle bazıları için isim belirtilerek iddia var ve onlara ilişkin gerçeği aydınlatmak açısından istemek durumunda kaldık.

“Taşeron sözleşmeleri ticarî sır kapsamında, niye istediniz?” İstedik... Bir tanesi vermedi, saygı gösterdik; bir daha da istemedik. İsterseniz verirsiniz, isterseniz vermezsiniz dedik. Öbür alt taşeronlardan istedik, onlar verdi, yararlandık; yani, kimseye, herhangi bir baskı yapmış değiliz.

Şimdi, bir başka iddia da, “Komisyon, yetkilerini, sınırlarını aşmıştır, suç duyurusunda bulunmuştur...” Değerli arkadaşlar, ben, burada, dediğim gibi, bir başka komisyonda da görev yaptım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Uğur Mumcu Komisyonunda görev yaptığımızda, Sayın Refik Aras, Sayın Tevfik Diker de komisyonumuzdaydılar, suç duyurusunda bulunduk ve o gün, Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Kalemli'ydi. Efendim, bunun yanı sıra, ayrıca, Sayın Halit Dumankaya'nın Başkanlığını yaptığı TÜRBAN Komisyonu 135 tane suç duyurusunda bulunmuş; Sayın Nabi Poyraz'ın Başkanlığını yaptığı Petrol Ofisindeki yolsuzlukları araştırmak üzere kurulan komisyon 12-13 tane suç duyurusunda bulunmuş ve hepsinde de Sayın Kalemli Meclis Başkanı; yani, o gün, bu konuda "beyler, ileri gidiyorsunuz, araştırma komisyonu olarak biraz öne geçtiniz" diye herhangi bir ikaz, herhangi bir hatırlatma veya herhangi bir görev tanımı yok. Ben, bu suç duyurularını, geleneksel olarak yapılan suç duyuruları çerçevesinde yaptığımız inancındayım.

Bu arada, yine Sayın Köksalan'ın, konuşmasında, sizlerin yanlış bilgilenmemesi açısından, açıklama zorunluluğu hissettiğim birkaç nokta var. Bir tanesi: Meclis tazminat öder...

Değerli arkadaşlarım "Meclis tazminat öder" denilen şey şudur: Dolar bazında bir ödeme yapıyorsunuz; bugün öderseniz şu kadar TL karşılığı ödüyorsunuz, bir ay sonra o günkü kurdan ödüyorsunuz, bir sene sonra öbür kurdan ödüyorsunuz. Benim hatırladığım kadarıyla, Meclisin yapım sürecindeki bu ödemeler sürecinde, Türkiye, yüzde 130'larla borçlanmaktaydı; yani, bir parayı ödemezseniz ve daha geç öderseniz, bunun arada binecek kur farkı, sizin bu yüzde 130 faiz ödememenizle karşılaştığınızda, bırakın ceza ödemeyi, bence çok daha büyük bir avantaj sağlardı inancındayım.

Sayın Köksalan'ın "geçici kabul yapıldı" tanımına katılmam mümkün değil; sizlerin de yanılmasını istemiyorum. Yani, Parlar Vakfı ile yapılan 7,5 milyarlık bir sözleşme var; gelip, geçici kabüldeki elektronik aksamda müşavere etmesi açısından... Bir aylık bir süre düşünülmüş, kısa bir süre düşünülmüş ve süre çok uzayınca, adamlar da, gelip "biz, bütün emeğimizi verdik; şu 7 milyar paranın hiç olmazsa bir kısmını bize verin" demişler, 5 milyar verilmiş. Eğer, sözleşmede "geçici kabulden sonra ödenir" diye bir madde varsa, bu para, ancak, erken ödenmiştir; yoksa, geçici kabülün yapıldığı anlamı gibi bir zorlama anlam çıkarmaya katılamayacağımı ifade etmek isterim.

Tabiî, alındığım bir laf var, "rövanş alma" lafı. Sayın Kalemli'nin Meclis Başkanlığı seçiminde oy vermiş bir kişi olarak, hiçbir rövanş anlayışımın olmadığını burada ifade etmek isterim; ancak, biz, bu araştırmaları yapmakla, bir rövanş değil; ama, zannediyorum, Meclisimize bir avantaj sağlama durumundayız. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Çok doğru.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Çünkü, 1996 yılının Şubat ayında başlayan Divan toplantısının-ilk Divan toplantısıyla başlıyor bu- gündeminin birinci maddelerinde şunlar var: Bir Türk firması -işte, zaten hayırsever bir firmaymış, her yere katkılar yaparmış; öyle savunuluyor şu anda da- Meclisimizin basın toplantısı yapılan odasını, salonunu düzenlemek istiyormuş; bunu hediye olarak yapacakmış; önce bu konuşuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (Devamla) – Birkaç madde sonra, geçen dönemden gelen bir Genel Kurul salonu varmış "ona, artık, bu sene başlayalım" diye sunuluyor ve bu Divan toplantısından yirmi gün sonra -değerli arkadaşlarımın üzerinde durduğu- Bayındırlığın en lüks fiyatlarıyla karşılaştırıldığında, yüzde 90 daha pahalı olan, lojmanlar işi ihale ediliyor ve tesadüfen de bu firmaya veriliyor. Dört ay sonra bu Divan toplantısı yapılıyor; madde 89'a göre bu olay oluyor.

Değerli arkadaşlarım, 1997 Haziranında bir başka Divan kararı daha var; bütçeye de alınıyor; halkla ilişkiler binasına ilişkin bir karar. Yani, bizi Allah korumuş. Burada başka komisyonlar da kurulacaktı inancındayım. Bu karar, bu olayların gelişmesinden sonra iptal edilmiş ve aynı karardır; yine 89 uncu maddeye göre, aynı yöntemlerle yapılmasına ilişkin bir kararmış.

Bu arada, Millî Saraylara ilişkin çalışmamızın özenle üzerinde durulması gerektiği inancındayım. Meclis Başkanımız Sayın Çetin'e raporu sunarken her şeyin raporun içinde olduğunu; ancak, Millî Saraylar konusundaki duygularımı ve hassasiyetimi bir kez daha sözlü olarak ifade ettim. Mutlaka bir reorganizasyona tabi tutulmalıdır, görev, yetki tanımları mutlaka elden geçirilmelidir, arkadaşlarım da bunun üzerinde durdular.

Son olarak da, öncelikle, Anavatan Partili yöneticiler tarafından, bu komisyonun siyasî davrandığı biçimindeki çıkışını, o gün, bir refleks olarak düşünüp, hiçbir zaman cevap vermeyi düşünmemiştim; ancak, her platformda bu tavır devam ediyor ve başka platformlarda da devam ediyor. Bu açıdan, bunu kabul etmemin mümkün olmadığını ifade etmek durumundayım. Eğer, burada kastedilen, hepimizin birer siyasî parti üyesi olmasıysa, bu bir gerçektir, doğrudur; hepimiz birer siyasî parti üyesiyiz; ama, şu günkü Hükümet dengeleri, bugünkü Meclis dengeleri içinde de, bunun herhangi bir siyasî yaklaşım olmadığının, zannediyorum, hepiniz tarafından takdir edileceği inancındayım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; son sözlerimi bir teşekkür üzerine yapmak istiyorum. Bütün Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çok şanslı bir komisyonduk; 3 ayrı siyasî partimizden meslek kökenli 3 arkadaşımız vardı, hukukçu arkadaşımız vardı, müfettiş arkadaşımız vardı. Zamanının büyük birkısmını Komisyonumuza ayıran arkadaşlarımızla çalıştık. Bu arada, gerek Bayındırlık Bakanlığından gerek Maliye Bakanlığından gerek İçişleri Bakanlığından, ODTÜ'den çok değerli uzman arkadaşlarımız bize katkılı oldular. Hepsine sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum.

Beni sabırla dinlediğiniz için tekrar teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım.

Sağ olun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkan, izin verir misiniz efendim?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – İsmim zikredilerek ve Partimizin adı geçerek bir sataşma hali var; 2 dakika müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN – İzin verirseniz, ben, bulunduğunuz yerden bir kısa açıklama rica edeyim.

Buyurun efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan "bilgilere ulaştığımızda rahatsızlık duydular" dedi. Kesinlikle böyle bir rahatsızlığımız olmadı; ama, mal beyanı konusunda en büyük şahidimiz de sizsiniz. Araştırma Komisyonu, hakikaten, Mal Bildirimi Yasasına göre böyle bir talepte bulunamaz; ama, buna rağmen bulunuldu. İştirak ettik. Veren arkadaşlarımız oldu, vermeyen arkadaşlarımız oldu. Vermeyenler de, son derece yasal çizgideydi ve doğru yaptılar; ama, Sayın Kalemli, Sayın Necdet Basa veya diğer suçlananlar mal beyanında bulundular ve geldiler Komisyon huzurunda tek tek açıklamada bulundular.

Soruyorum şimdi: Bütün Türkiye Cumhuriyeti tapularına, sadece Kalemli ve Necdet Basa için yazı yazılıp da tekrar mal beyanının istenilmesi için, "bunlar doğru mu" diye sorulması rencide edici mi, değil mi?

Burada bir şey daha açıklıyorum. Beyan edilenler aynen gelmiştir; hiçbir yanlış, hiçbir değişiklik olmamıştır. Onun için, bunu da burada açıklamaktan son derece mutluyum.

Sayın Başkanım, ben burada "tazminat öder" dedim. Sayın Mustafa Yılmaz'a bir sual sordum; siz imzalamadan gittiniz -yılbaşıydı, şuydu buydu, neyse- eğer Sayın Kalemli de o istihkakı imzalamasaydı ne olurdu" dedim, "tazminat öderdik" dedi. Bunu burada tekrar etmenin, burada telaffuz etmenin yanlış bir şey olduğunu zannetmiyorum; zabıtlarda da zaten bu vardır.

Taşeron sözleşmesi... (FP ve DSP sıralarından gürültüler) Biz bunların hiçbirine karışmadık, yalnız bir şey söyledim, Araştırma Komisyonunun görev konusu tespittir ve Sayın Ali Rıza Gönül'ün, komisyondaki konuşmalarında da bu vardır; ama, her ne hal ise, en son raporda, Ali Rıza Gönül ve arkadaşlarınca getirilen karar nedeniyle "burada birtakım tespitler yapıyoruz" dendi ve Türk Ceza Kanununa göre suç duyurusunda bulunuldu.

BAŞKAN – Sayın Köksalan, kısa bir açıklama demiştim...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sayın Başkanım, bakın, bugün son istihkak, Türkiye Büyük Millet Meclisince, Emlak Konuta yapılan bir icraî takibat nedeniyle ödenmiştir. Demek ki, ödenmek mecburiyeti var, doğrudur. Bunu da tenkit ettiğim için söylemiyorum. O istihkakın Kalemli tarafından ödenmesi doğru bir iştir ve Türkiye Büyük Millet Meclisini tazminattan kurtarmıştır.

Bana bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Sayın Başkanım, bir cümleyle Sayın Köksalan'ı teyid edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

(10/230, 231, 232, 233) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Efendim, Sayın Köksalan "bilgiye ulaştıklarında rahatsız oldular" şeklinde bir ifadede bulunduğumu söylediler; benim ağzımdan böyle bir şey çıkmışsa, bunu, o amaçla söylemedim, amacını aşmıştır, bunu söylemek istemedim. Yani, yapmak istediğimiz çalışmalarda, ulaştığımız herhangi bir bilgide arkadaşlarımın hiçbir rahatsızlığını görmedim. Eğer, o anlamda ifade ettiysem, bunu düzeltiyorum. Eğer, o şekilde söylediysem -şu anda o anlamda söylediğimi hatırlamıyorum- özür diliyorum, o anlamda değildir amacım. Ancak, ticarî sır kapsamında, şimdi, ifade ettiği gibi, tapuya yazmasaydık, mal bildirimi istemeseydik... "Suç duyurusunda bulunmak bu komisyonun yetkilerini aşar" görüşünü savundular. Ben, bunu ifade etmek istedim; düzeltirim efendim.

BAŞKAN – Sayın Başkan, size ve parlamenter nezaketinize teşekür ediyorum. (Alkışlar) Gayet tabiî, hata varsa, herkes özür dilemesini de bilmelidir. Bu, hepimizin çok muhtaç olduğu bir edep türüdür.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Nedir efendim? Yerinizden açıklayın.

Şu İçtüzüğün 60 ncı maddesini o kadar sık kullanır olduk ki...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bir cümle...

BAŞKAN – Bir cümle diyorsunuz, bir cümle, buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın ANAP sözcüsü, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki koltuk ve salon davasının, siyasîlerle bürokratlar arasındaki bir çekişmenin veya uzlaşmanın sonucunda ortaya çıktığını ifade buyurdular. Ben şunu öğrenmek istiyorum; bahsettikleri Genel Sekreterliğe, Genel Sekreter Yardımcılığına veya Teknik Daire Başkanlığına getirilmiş olan yeni kişilerin atanma usul ve esaslarında, acaba, Başkanlık bir hata mı yaptı? Bunun açıklanmasında fayda var. Bu, beni rahatsız etti.

İkincisi; burada konuşma hakkı bile olmayan bürokrat arkadaşlarımızın veya yöneticilerimizin, kendilerini müdafa sadedinde dahi ifade buyuramayacakları konularda, acaba, Başkanlık adına bir cevap verilecek mi?

BAŞKAN – Sayın Bedük, Başkanlığı temsilen bir değerli arkadaşımız orada bulunuyor ve takip ediyorlar; tabiî, o nasıl takdir eder bilmiyorum. Birleşimi yöneten Başkanlığın yapabileceği bir şey yok burada.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Hükümet ve Sayın Başkanlık Temsilcisi söz istiyorlar mı?

TBMM BAŞKANVEKİLİ HASAN KORKMAZCAN (Denizli) – Söz almayacağım efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) – Türkiye'nin tanıtımında çok büyük bir yer alacak Meclisin yapımında emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi salonuyla ilgili Meclis araştırması komisyonunun bir üyesi olarak, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere kürsüde bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Komisyonumuz dört ay çalışma yaptı ve 44 kişiyi dinledi. Bunlar arasında, Sayın Kalemli, Sayın Basa, teknik heyet, Emlak Konut Genel Müdürlüğü, ihale komisyonu ve MESA-Nurol yetkilileri vardır. Bu işte bilgisizlik, acemilik, idare menfaatının gözetilmemesi, ihmal, sorumsuzluk, ticarî ilişkiye girme, örneği görülmemiş bir yetki devri ve hukuk ihlalleri mevcuttur.

Ben, konuya, çok değişik bir açıdan yaklaşacağım ve konuyu, gayet anlaşılır bir hale getirme noktasında kısa, özet bilgi takdim edeceğim.

Burada yapılan işler şunlardır:

1.- Anahtar teslimi olarak, Meclisin içinde yapılan değişikliklerdir. Bunun tutarı 21 milyon 770 bin dolardır ve Mesa-Nurol'a yaptırılmıştır.

2.- Bu işler yapılırken, yapılan birtakım değişiklirdir. Bu da 21 milyon 770 bin dolar üzerine ilave edilmiş artı 15 bin dolardır.

3.- Elektroakustik, yoklama, başkan odası, basın holü, TV stüdyosu, elektrik işleri, ek koltuklar, özürlüler asansörü MESA-Nural'a, fatura artı yüzde 15 üzerinden yaptırılmıştır.

Nihai ödemede, Emlak Konut hissesi olarak, bütün bu masraflar çarpı yüzde 10 olarak ödenmiştir. İşin toplam maliyeti de yaklaşık 40 milyon dolardır. 40 milyon dolarlık işte ödenen para, yaklaşık 10 milyon dolardır; yani, yüzde 25'i yapımcı ve aracı firmalara ödenmiştir.

Tabiî, bu iş, acaba değişik bir usulle yapılsa daha ucuz mu olurdu; tabiî ucuz olurdu.

Ayrıca, burada, yine, dolar bazında yüzde 30 avans verilmesi de, idare aleyhinedir.

Şimdi, ben, bu işler yapılırken, birtakım prosedür eksiklikleri olmuş olsaydı, hepsini kabul ederdim; ancak, bir şartla. Proje müellifinin getirdiği rakam 13 milyon dolar civarındadır; ama, Mesa-Nurol'un yaptığı 28 milyon dolar civarındadır; artık, bunu kabul etmek mümkün değil. Yani, buradaki prosedür eksikliklerini, burada yapılan yanlışlıkları, buradaki yetki devrini kabul etmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, ben, yargıya gitme konusuna neden imza attım; kısaca, maddeler halinde ifade etmek istiyorum. Anayasanın 38 inci maddesinin dördüncü fıkrasında "beraatı zimmet esastır" deniliyor; ama, bu konunun, mutlaka, yargıya gitmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, evvela, Başkanlık Divanında bu konu bir kere görüşülmüştür ve ondan sonra Başkanlık Divanına getirilmemiştir. Sadece, orada "Emlak Konuta verilsin" denilmiştir. Sayın Kalemli, soran Başkanlık Divanı üyelerine, "siz, bana bir yetki verin; daha sonra, bunu nasıl görüştüğümü sizlere getirip aktaracağım" dediği halde, hiç aktarmamıştır; yani, Başkanlık Divanı devredışı bırakılmıştır.

Yine, karar altına alınmadan birtakım olurlar vermiştir. Çok önemli ve çok hassas bir konuda, Başkanlık Divanında tartışılan konuların dışında kararlar, Başkanlık Divanı kararı gibi alınmış ve imzalatılmıştır. İşte, bu tespitler, tutanaklarda vardır. Özetle söylemek gerekirse, Başkanlık Divanında konuşulan ayrıdır, imzalatılan kararlar ayrıdır.

Sayın Kalemli diyor ki: "Ben Emlak Konuta verdim, iş bitti." Hayır; İta amiri olarak, veren insanın yetkileri devam eder; çünkü, Emlak Konut, Emlak Bankası müfettişlerince incelendiği zaman, raporlarında demişlerdir ki: "Bizim heyet, ihaleyi yaparken, ihaleye, kendi usul ve esaslarımıza fesat karıştırmıştır ve bunların memuriyetten atılması için müfettiş raporları hazırlanmıştır." İşte, Emlak Konuta işi veren ita amiri Sayın Kalemli, görevini ihmal etmiş, Emlak Konuttaki usulsüzlüklere müdahale etmemiştir.

Teknik heyet de devredışı bırakılmıştır. Neden: Bakın, ilk söküm istihkakı ödenirken teknik heyet itiraz etmiştir. "Biz, bunu imzalamayız" denildiği zaman, onların görev ve sorumluluklarını yeniden belirleyen bir yazı hazırlanmış ve gelen istihkaklara, teknik heyet, hiçbir zaman imza atmamıştır. Dolayısıyla -çok enteresan- Sayın Mehmet Mısırlı'ya ait bir parafın da sahte olduğu, kriminoloji raporlarından tespit edilmiştir.

Yine, komisyonda dinleme esnasında, bir hafta tatilinde imzaların zorla attırıldığı, Genel Sekreter tarafından kendilerine küfür edildiği, metnin okumadan imzalatıldığı tutanaklarda yazılıdır.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Konut da muhammen bedele esas olmak üzere bir keşif özetini Meclise göndermiş; ancak, Meclis, bunu bir ay bekletmiş. Daha sonra ise "bu işlerin çoğunluk kalemi ithaldir" diyerek "muhammen bedel tespit edilemez" yazısı Emlak Konuta gönderilmiştir. Halbuki, proje müellifi yüzde 70 de olsa, sanat eseri de olsa, yurtdışından da gelmiş olsa bunların, mutlaka keşif özeti ve muhammen bedelle tespit edilebileceğini ifade etmişlerdir.

Burada, Emlak Konutun, hem muhammen bedel, hem keşif özeti olmadan, kendi usul ve esaslarını çiğneyerek ihale yapması, Emlak Konut tarafından yapılan usulsüzlüğe ve birtakım suiistimallere açık olan birinci esastır.

Değerli arkadaşlar, konu ilk defa nasıl ortaya çıkmıştır... Birinci söküm hakedişi gelmiştir, 3 milyon 900 bin dolar, o günkü bedelle, yaklaşık 500 milyar, bugünkü bedelle 1 trilyon. Bu konu, İdare Amiri tarafından önce imzalanmamış, Sayın Kalemli, bunu, itâ amiri olarak hemen imzalamış. Yani, Kalemli'nin oluruyla bu para ödenmiştir. Ben soruşturma sırasında Mesa - Nurol yetkililerine bunu sorduğum zaman "evet, bu işte biz çok kâr ettik, ancak biz, bazı işlerde kâr, bazılarında zarar ederiz" demişlerdir. Bunu, müteahhit-taşeron firmaların faturalarına baktığımız zaman, o günkü bedelle 500 milyar Meclisten alırken, 10 milyar liraya yaptırdıkları, faturayla ibraz edilmiştir. Yani, burada 50 misli bir kâr söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, iki uzman istenmiş; onlara, dar çerçevede bir inceleme yaptırılmış, bu inceleme esnasında da, Türkiye Büyük Millet Meclisi itâ amirinin birtakım usulsüz işleri olduğu raporlarda tek tek yazılmış. Sonuç bölümünde, ancak, Emlak Konutun da devlet kuruluşu olduğu kanısına varılarak, yapılacak işlerin, ileride usulsüzlüğe sebebiyet vereceği rapora yazılmıştır.

İşin çok enteresan tarafı, bu raporu böyle düzenleyen insanlardan bir tanesinin yakını da, bu raporla ilgili olarak işe alındığını, raporu imzalayan kişi, soruşturma esnasında ifade etmiştir.

Burada yapılan bazı işler var dedik. Projede yapılan işler değiştirildiği zaman, en azından, üç firmadan bir fiyat araştırılması yapılması lazımken, yapılan işteki değişiklikleri, maalesef, müteahhit firma arzu ettiği gibi yapmış, fatura kesmiş ve onlara yüzde 15 ödenmek suretiyle, idare, burada, en azından 20 milyon doların üzerindeki tüm yapılarda büyük zarara uğratılmıştır. Halbuki, bu yapılan değişiklikler de, mukayeseli keşif özetiyle, teklif alma usulüyle yapılmalıydı.

Şimdi, burada ek işler var. Bu ek işler de, aynı şekilde bu firmaya verilmiştir; onlar için de yüzde 15 fazla ödeme yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, burada dikkatle takip ettiğimiz zaman, ek işlerde, Başkanlık onayının olmadığı, Başkanlık Divanının toplantıya çağırılıp, o kararların, toplantıda alınmadığı, Sayın Kalemli'nin tek başına bu işleri yaptığı gözlenmektedir.

Başkanlık Divanı üyelerini komisyona çağırdığımız zaman, ben, kendilerinden birine sordum; yüzde 10 nedir? "Bilmiyorum" dedi; yüzde 15 nedir? "Ben onu da bilmiyorum" dedi. Halbuki, bunlardan biri, müteahhitlere verilen fatura artı yüzde 15 kâr, biri de Emlak Konuta verilen yüzde 10'du. Yani, konu, Başkanlık Divanında hem hiç tartışılmamış hem de hiçbir bilgileri yoktu. Hatta, 21 milyon 770 bin doları telaffuz ettiğim zaman, Başkanvekillerimizden Kamer Genç, bu işe kendisinin şerh koyduğunu söylemiştir. Bu fiyatın çok yüksek olduğu, 8 milyon dolara yapılması şeklinde kendisine bilgi geldiği de, ilk tutanaklarda şerh olarak yazılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Dönmemiz mi lazım, uzatın tamam...

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Emlak Konut arasında bir anlaşma yapılıyor ve o anlaşmada deniliyor ki: "Emlak Konut da, diğer firmalarla yaptığı anlaşmalarda buna uymak durumundadır ve bu iki anlaşma da, gelecek teknik heyetçe incelenecektir." Hiçbiri incelenmemiştir ve yüzde 30 avans ve hatta ihzaratlara ödemeler de, ikinci anlaşmalara, idare aleyhine konulmuştur. Sayın Kalemli, bunları teknik heyete inceletmiş olsaydı, bu iki sözleşmede idare aleyhine olan maddeler çıkarılacaktı. Teknik Daire Başkanı Sayın Mısırlı da bunu ifade etmişlerdir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bunun izahı mümkün değildir. Şu anda proje müellifinin en son verdiği fiyat 12 857 892 dolar. Mesa-Nurol'un teklif ve tatbik fiyatı 28 927 635 dolar; aradaki fark 16 069 743 dolar. Proje müellifi diyor ki "Bugün bana bunu teslim edin, yine aynı fiyatla yaparım" İşte, bunun izahı yok.

Değerli arkadaşlar, ben, Komisyonda Kalemli'ye sordum: "Siz, Mesa Mesken AŞ'ye, neden ev almak için... Bakın, "benim evimi satın" diye vekâlet veriyor, "bana iki daire satın" diye de vekâlet veriyor. Bana orada cevap olarak dedi ki "Bir özen eksikliği, dikkatsizlik" Bu, basına da intikal etti. Daha sonra döndü: "Şimdi olsaydı alırdım" dedi. İşte, verdiği cevap bu.

Yazlıkla ilgili birtakım iddialar var.

Kanaatimce, Meclis Başkanı olan, ita amiri olan ve onun imzasıyla uzatmalarla, müteahhit firmanın kâr ettiği bir ticaret kabul edilemez. Yani, bir Meclis Başkanı, hem imza atacak hem onlara süre tanıyacak hem fiyatlarını kabul edecek hem ek işlerde, fatura artı yüzde 15 kâr verecek, sonra da onlardan ev alacak, onlarla ticaret yapacak...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – İta amiri olarak istihkak raporlarını o imzalamış değil.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – İstihkak raporları neticede yine ona dönecektir Sayın Valim.

Değerli arkadaşlar, bakın, proje müellifinin ifadesini okuyorum: "Şayet, benim uyardığım zamanda, Meclis Başkanı benim uyarılarıma dikkat etmiş olsaydı, bugünkü muvazaa ortaya çıkmazdı. Yazılı ve sözlü olarak kendilerini uyardım 'bu yaptığınız iş yanlıştır, ileride muvazaa getirir, usulsüzlüğe ve yolsuzluğa meydan verilir' dedim."

Şimdi, neticeyi toplamak gerekirse...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Artık, bağlayın.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam. Bağlıyorum Sayın Başkanım.

ANAP'lı üyeler, Emlak Konut ve müteahhit firma; diyor ki "iş kısa sürede yapıldı; sanat eseridir." Komisyonda söyledikleriyle burada söyledikleri, bana ters geldi. Özellikle, Sayın Pakdemirli "fahiş fiyat da, sistemden; bu sistemin bir sıkıntısı" diyordu. Proje müellifi de diyor ki: "Sanat eseri de olsa, kısa sürede de yapılsa, ithal kalemleri fazla da olsa, bu fiyatın fahiş olduğu kesindir; ödenen fiyatın çok fazla olduğu kanaatindeyim." Meclisin para ödediği proje müellifinin kanaati bu.

Sayın Kalemli için söylenecek son sözlerimi ifade ediyor ve kapatıyorum. Başkanlık Divanını yeterince bilgilendirmediği; Türkiye Büyük Millet Meclisinin teknik heyetini devredışı bıraktığı; Emlak Konuta işi verdikten sonra görev sorumluluğunun tamamını onlara aktardığı; onların yaptığı usulsüzlüklerin üzerine gitmediği; ek işlerde yasaları çiğnediği ve usulsüz olur verdiği; firmayla ticarî ilişkilere girdiği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, bu dördüncü süre uzatımışım. Toparlar mısınız.

AHMET TAN (İstanbul) – Artık saygı sunun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Saygı sunacağım.

Değerli arkadaşlarım, ANAP sözcüsü arkadaşım "efendim, bu, siyasî bir rövanştır" dedi. Siyasî rövanş değil; rövanşın kendisi yargıda olacaktır. Temenni ederiz ki, yargı, bu işi ortaya koyar ve açığa çıkarır; ama, bana vicdanî kanaatimi sorarsanız; ben siyasî yaklaşmıyorum; burada ihmal vardır, burada devlet zararı vardır.

Teşekkür ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Candan, teşekkür ediyorum.

Sayın Elkatmış, kişisel görüşlerinizi ifade etmek üzere buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halk arasındaki meşhur ismiyle, koltuk komisyonu raporu üzerinde, ben de, kişisel olarak söz almış bulunuyorum. Daha evvel konuşan arkadaşlarımızın hepsi, olayın teknik yönünü ve raporu çok detaylı olarak izah ettiler. Benim, şu geç vakitte, bu şekilde detaya girmek gibi bir niyetim yok. Yalnız, birkaç hususa da değinmeden geçemeyeceğim; çünkü, ben de, bu komisyonun bir üyesiydim.

Değerli arkadaşlar, bazı arkadaşlarımız tarafından deniliyor ki, "bu konuların gündeme getirilmesinden Parlamento yara alıyor. Burada, siyasî davranılıyor." Buna, kısmen katılmıyorum. Bu olay, bu Parlamentoca ele alınıp incelendi ve bütün komisyon üyesi arkadaşlarımızın da çok değerli katkılarıyla çok güzel bir rapor hazırlandı. Bu raporun hazırlanmasıyla ve burada, bu konunun müzakere edilmesiyle Parlamentomuz yara almamıştır; bilakis, kendisiyle de ilgili olan bir olayı enine boyuna incelemiş, şu anda burada tartışıyor ve kamuoyuna da mal etmiştir. Bu yönden, Parlamento yara almamış; bilakis, büyük bir prestij kazanmıştır diye düşünüyorum; çünkü, ülkemizde, öyle kişi, kurum ve kuruluşlar var ki, onların yaptıkları yolsuzluklar veya başka türlü usulsüzlükler hakkında, bugüne kadar hiç kimse bir söz söyleyemezken ve araştırılamazken, Parlamento, kendisiyle ilgili olan bu hususta gerekli özeni, dikkati göstermiş ve araştırma yapmıştır.

Değerli arkadaşlar, bir hususu özellikle vurgulamak istiyorum. Son zamanlarda, tabiî ki, sıkça araştırma isteniliyor, soruşturma isteniliyor. Bana göre, buna bir çare bulmamız lazım. Ne soruşturma komisyonları ne de araştırma komisyonları, görevlerini yapmak istemelerine rağmen, tam olarak yapmaları, bugünkü mevzuat içerisinde ve bugünkü siyasî atmosfer içerisinde mümkün değil.

Burada, bakınız, şimdi, bu rapor üzerinde -ki, bu rapor, gerçekten de güzel hazırlanmış bir rapordur, ben de içinde olduğum için söylemiyorum- tartışıyoruz. Neyi tartışıyoruz; komisyonun, mal varlığını soruşturma, araştırma yetkisi var mı, yok mu? Komisyon, suç duyurusunda bulunabilir mi, bulunamaz mı? İşte, komisyon şunu yapar mı, yapamaz mı?.. "Komisyon siyasî davranmıştır" diye söyleniyor. Bu sözlerin söylenmemesi için, araştırma ve soruşturma komisyonlarının fonksiyonlarını, görevlerini çok net olarak ve ayrıntılı bir şekilde yeniden düzenlememiz gerektiğine inanıyorum. Komisyonlarda görev alan bütün arkadaşlarımız da, inanıyorum ki -müspet olsun, menfi olsun- kendi inançlarına, vicdanlarına göre karar vermişlerdir; kimsenin kimseyi bu konularda itham etmeye hakkı yoktur diye düşünüyorum.

Ne yapmalıdır soruşturma ve araştırmaların daha düzgün, daha iyi bir neticeye varması için? Bir kere, biraz evvel de arz ettiğim gibi, yetkilerinin, görevlerinin ve sorumluluklarının iyice tespit edilmesi lazım.

Bir de, bu Meclis, yargı organı gibi çalışıyor değerli arkadaşlar. Biz yargı organı mıyız, yoksa, yasama organı mıyız; bunu iyi bir tespit etmemiz lazım. Onun için, çoğu kere de şunu görüyoruz; yargının görevine müdahale ediyoruz. Halbuki, bu işlerin büyük çoğunluğu yargının işidir. O halde, yargının bu işi yapabilmesi için -ki, maalesef, bugün yargının bu işleri tam layıkı veçhile yaptığı da söylenemez- yargının tarafsızlaştırılması ve güçlendirilmesi gerekir değerli arkadaşlar.

Tabiî ki, böyle komisyonlar kurulduğu zaman da, toplum, büyük bir beklentiye itiliyor. Neticede de bir şey çıkmıyor veya komisyonların yapacağı bir şey yok; nihayetinde, şimdi burada olduğu gibi, bir rapor verip, burada müzakereye açmak, bir de suç duyurusunda bulunmak... Toplum da başka şey bekliyor; o zaman, tabiî ki, toplum büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Buna da hakkımız yok diye düşünüyorum.

Komisyon üyesi arkadaşlarımız da, genellikle, gerekli özeni göstermiyorlar. Bunu şu manada söylüyorum: Çok arkadaşımız çıkıyor, komisyonun yasal başkanı varken, sözcüsü varken konuşuyor. Belgeler, haraç mezat, gazetelerde, her yerde uçuşuyor. Doğru olsa, haydi, bir dereceye kadar, doğrular yansıtılıyor diyebilirim; ama, çoğu kere, doğrular, maalesef, yansıtılmıyor.

Komisyonumuz, gerçekten, arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi, dört ay çok iyi çalışmıştır, tarafsız olmuştur; bu, verdiğimiz raporda görülecektir. Komisyonumuzun birçok görevi vardı. Neydi bunlar; Genel Kurul salonunun yenilenmesi işinin araştırılması, lojman inşaatının araştırılması, Millî Sarayların araştırılması, Meclise alınan personelin araştırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfının araştırılmasıydı; ama, kamuoyunun beklentisi, sadece Meclis Genel Kurul salonunun yenilenmesi işi olduğu için, ağırlığı o konuya teksif ettik ve buradaki konuşmalar da, genellikle o minval üzerinde gitti.

Değerli arkadaşlar, raporda inceleneceği gibi, 23 konuda eksiklikler ve usulsüzlükler tespit edilmiştir. Raporumuz özellikle 132 ve 154 üncü sayfalarına kadar incelendiğinde, bunların çok net olarak belirtildiği görülecektir. Arkadaşlarımız bunların çoğuna madde madde değindikleri için, ben, değinmedikleri birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum. Genel Kurulun dışındaki birkaç noktaya da ayrıca değinmek istiyorum; bunlardan bir tanesi, bizim görevlerimizden bir tanesi -arkadaşlarımız değinmediği için söylüyorum- personel alımı.

Değerli arkadaşlar, şu anda, raporumuzda da belirtildiği gibi, takriben söylüyorum, 4 bin 900 küsur personel var Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Ne deniliyor toplumda "Türkiye Büyük Millet Meclisi büyük bir KİT olarak çalışıyor" Doğrudur. Öyle kişiler alınmış ki, değerli arkadaşlar... Bakınız, Komisyon üyesi arkadaşlarımızla İstanbul'a gittik. Millî Saraylarda ve Yıldız Porselen fabrikasında incelemelerde bulunduk. Millî Saraylarda yaptığımız incelemede, gerçekten, ben ve orada bulunan Komisyon üyesi bütün arkadaşlarımız irkildik ve çok üzüldük.

Değerli arkadaşlar, Sayın Meclis Başkanımız buradaydı, -şimdi göremiyorum- kendisine saygılar sunuyorum ve bu Millî Saraylar işine el atmasını özellikle rica ediyorum; el attığını biliyorum; yalnız, özellikle, Dolmabahçe Sarayının ziyaretçiye kapatılması lazım. Arkadaşlarımız da gördü Dolmabahçe Sarayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bakınız, Dolmabahçe Sarayında kimin ne yaptığı belli değil, raporda var bunlar.

Değerli arkadaşlar, Millî Saraylara 1 200 eleman alınmış, burayı, günde 1 500 kişi ziyaret ediyor ve burada 8-9 temizlikçi var; 1 temizlikçiye -gözlerimizle gördük; hastalanmazsa, şu olursa, bu olursa onlar hariç- 17 bin metrekarelik alanın temizliği düşüyor. Bu kadar kıymetli, dünyada eşi emsali olmayan eserlerin olduğu bir sarayda, 1 temizlikçinin 17 bin metrekarelik alanı temizlemesi mümkün mü; değil. Meclis de öyle değil mi arkadaşlar?

Değerli arkadaşlar, bakınız, Susurluk Komisyonu çalışmalarımız sırasında, bize, yabancı ülkelerden iddianame geldi; Mecliste tercüme ettirecek adam bulamadık. Bana, yine, bundan bir ay kadar evvel, İtalyan Parlamentosundan Gladio ile ilgili Parlamentonun raporu geldi. Tabiî, ben, İtalyanca bilmem. Bunu tercüme ettirin diye Meclis Başkanlığına yazıyla müracaat ettim "Mecliste tercüme edecek kimse yok, dışarıda tercüme ettirelim" denildi. Sonra, ilgili arkadaşlar beni arayıp "aşağı yukarı 180 küsur milyon lira istiyorlar, ne diyorsunuz" dediler.

Değerli arkadaşlar, benim vicdanım el vermedi. Meclise 5 bin adam alınacak, hem de kimler alınacak; burada rapora baktığımız zaman, Genel Sekreterin yakını, kızkardeşi alınacak, iki gün sonra da emekli olacak. Burada, kimin, kaç günde emekli olduğu belli değil. İki günde, üç günde, dört günde emekli oluyor; esas yolsuzluk budur bana göre. Genel Kurul inşaatındaki yolsuzluk kadar, bu da en büyük yolsuzluk. İki gün sonra sen alacaksın, emekli edeceksin; ama, işe yarar bir tane adam yok.

Ben milletvekiliyim. Haklı olarak yabancı dilim de yok; birçok arkadaşımızın yok. Olsa bile, birçok dil var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir parlamenterin eline gelen bir dokümanı anında tercüme ettirebilmesi lazım. Yoksa, burada gelip siyasî konuşmalar yapmakla parlamenterlik yapılmaz diye düşünüyorum. Ben, önüme gelen bütün dokümanları inceleyebilmeliyim, tercüme ettirebilmeliyim; ama, yok. 5 bin adam alınıyor, bir tane doğru dürüst her dilden anlayan tercüman alınmıyor. Bunu yapmamız lazım diye düşünüyorum değerli arkadaşlar.

Bu millî sarayları özellikle korumamız gerekiyor. 1 500 ziyaretçi gelecek, orada çalışan 1 200 insan var! Böyle rezalet olmaz değerli arkadaşlar.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Envanteri de yok, değil mi?

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) – Hiçbir şeyi yok; kayıp... Raporda var, dünyada eşi emsali olmayan, ecdadımızın bize miras bıraktığı, emanet ettiği -sadece bizim de malımız değil bu, bütün insanlığın malı- 70 bin parçanın 10 bin tanesi sergileniyor, 60 bin tanesi -gittik, gözümüzle gördük- çürümüş değerli arkadaşlar, çürümüş!.. Ben, oradaki manzarayı görmenizi isterdim; ama, bir televizyon kanalında, bunu, bir program olarak gösterdiler. Sayın Uğur Dündar'a da, bu yaptığı hizmetten dolayı, burada ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bütün bunlar karşısında, Meclisin iyi idare edildiğini hiç kimse söyleyemez, ben, şahsen söyleyemiyorum.

Meclisteki bu inşaatla ilgili yolsuzluğu bir tarafa bırakıyorum. Bakınız, ne yapıldığı belli değil. İhale yapılmış, sözleşmeler geliyor... Sözleşmeleri bizim komisyonumuz açtı; gitti arşivden buldu, zabıtla açtı. Kimse açıp da okuma zahmetinde, inceleme zahmetinde bulunamamış. Orada, Meclisin aleyhine birçok hükümler var. Onun dışında, fahiş fiyat var. Burada faturaları var değerli arkadaşlar. Arkadaşlarımız bahsettiği için söylemiyorum; ama, bakınız, size, daha orijinal bir şey söylüyorum: Avans ödenmiş. Ne kadar; 626 milyar 500 milyon. Nereye ödenmiş; ödenmemesi gerekli olan kuruma ödenmiş! Sonra da "efendim, yanlışlık oldu" diye yazı yazılmış!..

Değerli arkadaşlar, 8.11.1996 tarihinde 626,5 milyar lira para ödeniyor, dört gün hesaplarında kalıyor, 12 Kasım tarihinde de, aman yanlışlık oldu diye hesap düzeltiliyor. Türkiye'de bir gecelik faizlerin o tarihlerde yüzde 1 000 olduğu bir dönemde 626,5 milyar liranın getirisini düşünün!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, böyle yanlışlık olur mu? Yani, ödenen 626,5 milyar lira para!.. Buna iyi yönetim denebilir mi?

Zamanım olmadığı için bütün konuları dile getirmem mümkün değil. Müteahhitin, sözleşmeye göre teknik birim fiyatı vermesi lazım. Yazı yazıyor müteahhit "her ne kadar, sözleşmeye böyle yazılmışsa da, bu, sehven yazılmıştır" diyor.

Değerli arkadaşlar, sehven yazılır mı? Müteahhit kılı kırk yarmış, lehine olan bütün hususları sözleşmeye derc etmiş ve aleyhine olacak teknik fiyatı vermemiş; aslında, vermesi lazım, vermediği takdirde, sözleşmenin hükümsüz sayılması lazım, en azından tazminata mahkûm edilmesi lazım, en azından bunun bedelini ödemesi lazım; ama "o husus, o madde sehven yazılmıştır" diyor ve düzeltiliyor. Böyle kepazelik, böyle vurdumduymazlık olmaz ve buna da hiç kimse iyi yönetim demez, diyemez de. Nitekim, Türkiye'de de böyle olmadığı için birtakım tatsızlıklar oluyor. Ümit ederim ki, bundan sonra bu çeşit tatsızlıklar olmaz ve kamuoyu da, bize, belki biraz da haksız olarak, kötü gözle bakmaz diye düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP, DYP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elkatmış, teşekkür ediyorum.

Evet, Sayın Hükümet kısa bir açıklama yaptı, Sayın Komisyon Başkanı beyanda bulundu, Sayın Meclis Başkanlığı temsilcisi bir beyanı olmayacağını ifade etti. Bu suretle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/230, 231, 232 ve 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Evet, gelelim ma nahnü fihimize.

Sayın grup başkanvekilleri, kaldımız yerden devam mı ediyoruz?

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Devam... Devam...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz,Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi GenelBaşkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakeresi ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı YedekSubaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S.Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilmişti.

Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbulMilletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakeresi ertelenmiştir.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakeresi ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

(1) 626 S. Sayılı Basmayazı 17.6.1998 tarihli 103 üncü Birleşim tutanağına eklidir.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 71 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Grupları adına başka söz talebi var mı efendim?

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Yok efendim, yok.

BAŞKAN – Efendim, sizin grubunuz adına yok.

Gruplar adına başka söz talebi yok.

Şahsı adına Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 71 inci maddeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. 71 inci maddenin Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında, bu madde üzerinde, maalesef, hiçbir söz söylenmemiş ve madde, hemen, olduğu gibi Komisyondan geçmiş.

Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinde değişiklik yapan bu maddeye göre, vergi idaresi, her ikramiye kazananla, gereksiz yere tek tek uğraşmak zorunda kalmayacak; vergiyi, stopaj yoluyla, çekilişi düzenleyenler ödeyecektir. Dolayısıyla, burada, vergi dairelerinin yükünü azaltılması ve şahısların ayrı ayrı beyanname vermesi yerine, çekiliş ve yarışmaları düzenleyen kurumların toptan beyanname vermesi öngörülmüştür.

Ancak, bu maddeyle ilgili olarak, Veraset ve İntikal Vergisiyle ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum.

Vergi dairelerinin yükünün azaltılması olumlu bir adımdır; ancak, bu olumlu adımın gerçekleşebilmesi için, vergi dairelerindeki altyapının iyi oluşturulması gerekir. Bugün, veraset ve intikal vergisi daireleri, maalesef, vatandaşımıza iyi muamele yapmamaktadırlar, yapamamaktadırlar. Özellikle, Maliye Bakanlığının bilsayar sistemi, bugün iflas etmiş durumdadır.

Sayın Bakan, 1982 yılında, Maliye Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanı olmuş; daha sonra, yine, bilgi işlemle ilgili, Gelirler Genel Müdür Yardımcısı, Gelirler Genel Müdürlüğü gibi çeşitli kademelerde bulunmuştur; ancak, Maliye Bakanlığının bugün gelmiş olduğu noktada, bilgisayar sistemi çalışamaz vaziyettedir. İşte, eğer, bu vergi kanunu tasarısı da Sayın Bakanın elinde ileride bir zülum aracı haline dönüşecekse, bu vatandaşa yazık olur diye düşünüyorum.

Her şeyden önce, insanlar, hayatlarında bir veya iki kez Veraset ve İntikal Vergisi ödemekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Çoğu insanımızın da, maalesef, Türkiye'deki gelir dağılımının bozukluğu sebebiyle, Veraset ve İntikal Vergisinin muhatabı bile olma imkânı yoktur; çünkü, ya erken vefat etmekte veyahut da kendisine bir şey kalmamaktadır. Dolayısıyla, hayatında bir veya iki kez Veraset ve İntikal Vergisinin muhatabı olan vatandaşlarımız, bu konuda yeterli bilgiye de sahip değildirler. Vergi dairelerinde de, maalesef, vatandaşa bu konuda insanca bir muamele yapılmamaktadır; kendilerine, bir geçmiş olsun denilmemekte, başsağlığı dilenmemekte, teknik hesaplama konusunda bilgi veren sistem çalıştırılamamakta ve Veraset ve İntikal Vergisiyle ilgili olarak, gelen taksit zamanlarının telefonla hatırlatılması gibi birtakım altyapı hizmetleri verilememektedir.

Biz, vatandaşımızdan vergi toplarken, mutlaka, vatandaşımızın bir insan olduğunu unutmamalıyız ve vatandaşımıza insanca muamele ederek bu vergileri toplamalıyız diye düşünüyorum. O sebeple de, diğer olaylarda olduğu gibi Veraset ve İntikal Vergisiyle ilgili olarak da bilgisayar sisteminin çok iyi çalıştırılması gerektiğini düşünüyorum.

Bugün, Maliye Bakanlığı yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, vergi dairelerindeki sistem tamamen merkeze bağlı bir sistemdir; maalesef, bir işlemin neticesi -sistem merkeze bağlı olduğu için- anında alınamamakta ve bilgisayar sisteminden istenilen şekilde istifade edilememektedir.

Yine, bilgisayar sistemi, bankalardan, nüfus idaresinden, tapudan gelen bilgileri değerlendirip, hemen netice verememektedir. Tapudan, bankalardan ve nüfustan gelen bilgilerin zamanında değerlendirilmesi ve zamanında netice vermesi, Veraset ve İntikal Vergisinin uygulanmasında büyük önem arz etmektedir.

Bu arada, bu maddeyle ilgili olarak, yine, çekiliş ve yarışmalar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – ... her zaman, sık sık gündeme getirilmekte ve bunlar mevzuat içerisine dahil edilerek, Türkiye'de, terlemeden, emek harcamadan bir kazanç yolu açılmaya çalışılmaktadır. Gelir dağılımı çok bozuk olduğu için, vatandaşlarımız, bu çekiliş ve yarışmalardan medet ummakta, bir ümit içerisinde yaşamakta ve tasarruflarının bir bölümünü bu yöne kanalize etmektedir. Bu hususun da dikkate alınması arz ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yarbay, teşekkür ediyorum.

Sayın Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Bilgir, buyurun.

ÇETİN BİLGİR (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 71 inci maddesi hakkında kişisel söz almış bulunuyorum, saygılar sunuyorum.

Yarışma ve çekilişlerde ikramiye kazananlara yapılan ödemelerden tevkifat yapılması ve yapılan tevkifatın nihaî vergi olarak kabul edilmesi esası getirilmiştir. Yapılan bu düzenlemeye paralel olarak, gerçek ve tüzelkişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişlerde aynî ve nakdî ikramiye kazananların Veraset ve İntikal Vergisi beyannamesi vermemeleri de bu maddeyle sağlanmaktadır. Dolayısıyla, yarışma ve çekilişlerde ikramiye kazananlar, bu düzenlemeyle beyanname vermek külfetinden kurtarılmaktadırlar.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bilgir, teşekkür ederim.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili önergeler vardır; önce, geliş sırasına göre okutup, sonra da aykırılık derecesine göre işleme tabi tutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gerçek ve tüzelkişiler" ifadesinin "tüzelkişiler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "beyanname" ifadesinin "bildirim" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "veraset tarikiyle" ifadesinin "vasiyetname ve miras mukavelesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Edoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Manisa Samsun

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Spor-Toto Teşkilatı ile yarışma" ifadesinin "yarışma" ifadesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Edoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Manisa Samsun

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yazılı şahıslar, bu bentte yazılı iktisapları" ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

H. Avni Kabaoğlu Yusuf Selahattin Beyribey Bülent Akarcalı

Rize Kars İstanbul

Mustafa Güven Karahan Ahmet Kabil

Balıkesir Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "birinci fıkrasının (ı) bendi" ifadesinin (k) ve (ı) bentleri olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

H. Avni Kabaoğlu Yusuf Selahattin Beyribey Bülent Akarcalı

Rize Kars İstanbul

Mustafa Güven Karahan Ahmet Kabil

Balıkesir Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan " bu Kanunun 3 üncü maddesinde yazılı şahıslar" ifadesinden sonra gelmek üzere "ivazsız intikallerde istisna haddini aşmayan intikaller" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

H. Avni Kabaoğlu Yusuf Selahattin Beyribey Bülent Akarcalı

Rize Kars İstanbul

Mustafa Güven Karahan Ahmet Kabil

Balıkesir Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 71 inci maddesiyle değiştirilmekte olan Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

H. Avni Kabaoğlu Yusuf Selahattin Beyribey Bülent Akarcalı

Rize Kars İstanbul

Mustafa Güven Karahan Ahmet Kabil

Balıkesir Rize

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, 4 önergeden imzamı çekiyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahan, 4 önergeden de imzanızı geri alıyorsunuz?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Evet efendim.

BAŞKAN – Sayın Gürtan, siz de, 4 önergeden imzanızı alıyorsunuz?..

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Evet efendim.

BAŞKAN – Bu suretle, yeteri imza bulunmadığından, 8 önerge işlemden kaldırılmıştır.

III. – YOKLAMA

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, salonda toplantı yetersayısı bulunmamaktadır. Maddenin oylamasına geçmeden önce, 20 arkadaşımla birlikte, yoklama talep ediyoruz. (ANAP ve DSP sıralarından sürekli alkışlar!)

BAŞKAN – İsimleri tespit edeceğim efendim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, ayağa 19 kişi kalktı.

BAŞKAN – Efendim 20 arkadaşımız ayakta. (DSP sıralarından “19 kişi ayakta” sesleri)

Hangisi 19 efendim? hangisi 19 efendim?..

Sayın Sobacı, şöyle gelseniz ne olur, bir mahzuru mu var?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, o, daha yeni geldi, yeni...

BAŞKAN – Var efendim, ayakta...

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – Daha yeni geldi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Var efendim, salonun içerisinde...

DEVLET BAKANI BURHAN KARA (Giresun) – Sayın Başkan, onu, geri çıkarın.

BAŞKAN – Efendim, onun dışında 20 arkadaşımız var zaten.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, o daha yeni geldi, yoktu daha önce.

BAŞKAN – Sayın Taşar, onun dışında 20 arkadaşımız var zaten.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Ayakta 20 kişi yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Taşar, burada Divanda temsilciniz var.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, İsmail Özgün sonradan ayağa kalktı.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, oylamaya geçilirken, karar yetersayısı veyahut toplantı yetersayısının istenir; zatıâliniz, oylamaya geçme konusunda irade izhar ettiniz mi efendim?

BAŞKAN – Tabiî efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Hayır...

BAŞKAN – Maddeyi oylayacağım...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Hayır efendim...

BAŞKAN – Efendim, oylamaya geçeceğim tabiî, işlem tamamlanmıştır, oylamaya geçeceğim efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, lütfen, öncelikle İçtüzüğü uygulayınız. İradenizi izhar etmeden, ne yapacağınız ne malum Sayın Başkan.

Lütfen, İçtüzüğe uyunuz!..

BAŞKAN – Efendim, yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımın isimlerini zabıtlara geçmek üzere okuyorum:

Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Mustafa Köylü?.. Burada.

Sayın Ersönmez Yarbay?.. Burada.

Sayın Feti Görür?.. Burada.

Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Yünlüoğlu?.. Burada.

Sayın Kemal Albayrak?.. Burada.

Sayın Bahri Zengin?.. Burada.

Sayın Yakup Budak?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Ömer Naimi Barım?.. Burada.

Sayın Memduh Büyükkılıç?.. Burada.

Sayın Hüseyin Olgun Akın?.. Burada.

Sayın Salih Katırcıoğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Ünaldı?.. Burada.

Sayın Remzi Çetin?.. Burada.

Sayın Hasan Hüseyin Öz?.. Burada.

Sayın İsmail Özgün?.. Burada.

Şimdi, maddenin oylamasına geçmeden önce, ad okunmak suretiyle yoklama yapılması talebini, şartları mevcut olduğu için yerine getiriyoruz.

Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın arkadaşlarımdan, salonda hazır bulunduklarını yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara devam ediyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Müzakeresi tamamlanan 71 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunduğu şekliyle, değişikliğe uğramaksızın kabul edilmiştir.

72 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 72 - 7338 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3. Gerçek veya tüzel kişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişler ile futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerde, yarışma ve çekiliş ile müsabakaların yapıldığı günü takip eden ayın 20 nci günü akşamına kadar"

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi var mı efendim?

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Ersönmez Yarbay konuşacaklar.

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına Sayın Ersönmez... (ANAP ve DSP sıralarından "Fazilet Partisi " sesleri) Fazilet Partisi...

Efendim, izin veriniz lütfen! Bu memlekette, elli senedir, herkes "Demokrat Parti" deyip duruyor! Müsaade buyurunuz... Öyle geldi, söyledim, ne olmuş yani! Bundan benim rahatsızlık duyduğum yok; içimden öyle gelmiş, söylüyorum.

Sayın Yarbay, Fazilet Partisi sözcüsü olarak görüşlerinizi ifade buyurur musunuz efendim.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 72 nci maddede yapılan yeni düzenlemeyle, yarışma ve çekilişlerde kazanılan ikramiyenin beyanı, futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerde kazanılan ikramiyenin beyan şekline benzer hale getirilmektedir. Buna göre, futbol müsabakalarına ait müşterek bahisler haricinde kalan yarışma ve çekilişlerde de, ikramiye kazananların ikramiyelerinden, yarışmayı ve çekilişi düzenleyen gerçek veya tüzelkişiler tarafından vergi kesilmesi ve bu verginin, yarışma ve çekiliş ile müsabakaların yapıldığı günü takip eden ayın 20 nci günü akşamına kadar beyannamesinin verilmesi gerekir.

Bu maddede yapılan değişiklik, çok teknik bir değişiklik olmuştur. Önceden, futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerle ilgili olan tüzelkişi beyanname verme yükümlülüğü, diğer yarışma ve çekilişleri düzenleyen kişi ve kurumlar için de getirilmiştir; bir öncekinin alanını genişleten paralel bir hükümdür.

Ancak -biraz önceki konuşmam sırasında da ifade ettim- Türkiye'de yarışma ve çekilişler yaygınlaştırılıyor. Vatandaşlar, artık, normal yollardan para kazanma imkânları ortadan kaldırıldığı için, ikramiyelerle, çekilişlerle bir ümit içinde yaşamaya zorlanıyor ve biz de uçan kuştan bile vergi alma anlayışı içerisinde, yarışma düzenleyen, çekiliş düzenleyen bütün kurumları da vergi kapsamı içerisine alarak, bu konuyu mevzuatta sağlam bir dayanağa kavuşturmuş oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, özellikle dargelirli gruplar, bugün, Türkiye'de Spor-Toto, Spor-Loto ve çeşitli bahis oyunlarıyla, gerçekten, bir ümit içerisinde yaşamaya zorlanmaktadır. Hepimizin, özellikle düşünmemiz gereken konu şu: Bu vatandaşlar bizim vatandaşlarımızdır. Vatandaşlarımızı, sadece vergi alınan bir obje olarak görmeden; bilakis, bu insanları üzmeden, kırmadan ve bu insanların da gönlünü alarak ve gerçekten de alınan vergileri yerinde harcayarak, çar çur etmeyerek, vatandaşa desteği, bütün hükümetler, bütün siyasîler sağlamalıdır. Biz, vatandaşımızı, sadece vergi alınan bir meta olarak görür ve vatandaşı bu yönde değerlendirirsek, olayın psikolojik boyutunu dikkate almazsak, vatandaşla devlet arasındaki kavga büyüyerek, artarak devam edecektir.

O sebeple, Türkiye'de bol miktarda yapılan bu yarışma ve çekilişleri kim takip ediyor; bu yarışma ve çekilişlerin neticeleri ne oluyor; bu konuda, vatandaş lar aydınlatılmalıdır ve bir şeffaflık da sağlanmalıdır; çünkü, artık, bu yarışmalar ve çekilişler o kadar yaygın hale getirilmiştir ki, normal, mahalledeki bakkal, market, petrol istasyonları, her kuruluş çekiliş ve yarışma yapıyor; ancak, bu çekilişlerin ve yarışmaların neticesi, sonucu konusunda, maalesef vatandaşa bilgi verilmiyor.

Bu konuda, Maliye Bakanlığına düşen büyük görevlerin olduğunu da düşünüyorum. Vatandaşımızın terlemeden, emek sarf etmeden kazanma yerine, gerçekten bir emek sarf ederek, terleyerek, küçük tasarruflarını yatırıma, ihracata dönüştürerek, bu yolla harcamaları teşvik edilmeli; bu yarışma ve çekilişlerden ufak bir vergi elde edeceğiz diye, bu tür olaylar teşvik edilmemelidir; bilakis, bu yarışma ve çekilişlere bir sınırlandırma da getirilmelidir; çünkü, bütün vatandaşlarımız, özellikle belirli günlerde, bu yarışma ve çekilişlere çok büyük ümit bağlamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, bu kanunun uygulanmasında, yine Maliye Bakanlığına çok büyük görevler düşüyor. Biraz önce, Maliye Bakanlığındaki bilgisayar sisteminin yeterli çalışmadığını, iflas ettiğini dile getirdim ve bu bilgisayar sistemi, maalesef, merkeze bağlı olarak çalıştığı için de, özelllikle yerel vergi daireleri, vatandaşın sorununa zamanında cevap verememektedir. Mesela, Ankara'da, Yeğenbey Vergi Dairesinin bilgisayar sisteminden hiçbir netice elde edilememektedir. Vatandaşın vergisini rahatlıkla ödeyebilmesi için, Maliye Bakanlığı, bu bilgisayar sistemini yeni baştan ele almalı ve düzenlemelidir. Biraz önceki konuşmamda da ifade ettim, Sayın Bakanımız cevap verir diye ümit ediyordum; ancak, bu konuda cevap vermedi.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Doğru söylemiyorsun ki kardeşim, niye ihtiyaç hissedeyim... Başından sonuna kadar saçma sapan...

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Sayın Maliye Bakanımız, 1982 yılından bu tarafa Bilgişlem Dairesi Başkanıdır ve Maliye Bakanlığında bilgisayar sisteminin kurulmasında kendisinin emeği vardır; ancak, bugün, bizim Maliye Bakanlığı bürokratlarından aldığımız bilgiler ve bir vatandaş olarak yapmış olduğumuz işlem takibinde, Maliye Bakanlığının bilgisayar sisteminin iflas ettiğini görüyoruz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Halt etmiş, onu kim söylüyorsa.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Bu konu, tabiî, gayet açık bir şekilde, her zaman... Ankara'da vergi daireleri çok; Allah'a şükür (!), her mahallede, her köşede bir vergi dairesi var. Dolayısıyla, Sayın Bakanla, istediği zaman, istediği vergi dairesine gidip, bu konuyu yerinde tahkik edebiliriz, yerinde inceleyebiliriz. İnşallah, bize bilgi veren bürokratlar, bize bilgi veren insanlar yanılmışlardır.

Bir diğer konu: Sayın Bakanımız, tabiî, sık sık, devletin devamlılığı üzerinde duruyor; ancak, Maliye Bakanlığı çok köklü bir bakanlık olmasına rağmen, Maliye Bakanlığında, kendi dönemlerinde, maalesef, büyük bir personel kıyımı yaşanmıştır. Halbuki, maliye politikalarının yürütülmesi, vergi gelirlerinin tahsilatı konusunda, tecrübeli elemanlara büyük oranda ihtiyaç vardır; ama, Maliye Bakanımız zamanında, maalesef, sadece daire başkanları, genel müdür, müsteşar değil, olay, çaycıya kadar indirilmiştir ve Maliye Bakanlığı...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Kardeşim, yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Müsaade ederseniz, Sayın Bakanım...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Yalan söylüyorsun!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Burası sizin şeyiniz...

Mesela, malî suçları araştırma...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Utanır insan bunları söylemeye! Gerçekten, yalan söylüyorsun!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Sayın Bakan, cevap veriyorum; mesela, Malî Suçları Araştırma Kurulu var. Bu kurulun 33 elemanından 25 tanesi görevden alınmıştır. Yalansa, gelin, ben de isimlerini vereyim; alınmadıysa, siz de alınmadı deyin.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Keşke alsaydı; almadığı için kızıyoruz biz ona.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Ben burada şunu ifade etmek istiyorum: Refahyol döneminde...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Maddeyle ne ilgisi var bunların?! (DSP sıralarından gürültüler)

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Müsaade eder misiniz...

Refahyol döneminde, efendim, personel kıyımı var, şu var, bu var diye ortalığı velveleye veriyordu bazı partilerimiz; ama, şu anda, Maliye Bakanlığında, Refahyol döneminden 5 kat daha fazla personel kıyımı var.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Yalan söylüyorsun!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Allah'tan kork! (DSP sıralarından gürültüler)

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – İlk önce, her bakan, kendi personeline sahip çıkmalıdır; siyasî görüşünü vesairesini dikkate almadan, kendi personeline sahip çıkmalı ve kendi personeliyle çalışmalıdır. Sayın Maliye Bakanımız eski bir maliyeci, Maliye personelini çok iyi tanıyor. Hiç, yalanı falan yok...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Huyunuz bu sizin, huyunuz...

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – ...rakamlarla, isim isim, kimler görevden alındı, yerine getirilen görevliler kimler, hepsini ben teker teker söylüyorum...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Keşke hepsini alsaydı... Almadı...

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Yine, bugün Maliyeden gelen bir arkadaşımız, normal görevli bir çaycı olduğu halde, onun bile iki defa görev yeri değiştirilmiş. Belki Sayın Bakanın haberi yok; ama, lütfen...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Maddeye dön, maddeye!..

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Bu Maliye personeli hepimizin personelidir. Bunların siyasî görüş farklılıkları da yok; memurlar kendi görevlerini yaparlar. O sebeple, yol vermeden...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Siyasî görüşü yoksa, sana ne!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Biz, bütün memurların hakkını savunmak durumundayız, siyasî görüşü olsun, olmasın.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sana mı kaldı?! Siz, önce, yaptığınız yolsuzlukların hesabını verin.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) – Onun için, bu Hükümet döneminde, özellikle Maliye Bakanlığında, bu kadar personel kıyımına, artık, son verilmesini bekliyoruz. Aksi takdirde, bu personel kıyımı devam ettiği takdirde, bu kanun ne kadar güzel olursa olsun, yürütülme imkânı da yoktur. Onun için, tabiî, Sayın Maliye Bakanı burada konuşurken, inşallah, bu personel kıyımını durduracağını da ifade eder.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yarbay.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Ali Yavuz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı, çeşitli vergi kanunlarında değişiklikler yapılmasına ilişkin kanun tasarısının 72 nci maddesine ilişkin olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ortaya koymak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunuyla, veraset ve ivazsız intikal suretiyle sahip değiştiren servetlerin vergilendirilmesine ilişkin esaslar düzenlenmektedir. Bu Kanun, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren değişik adlar altında uygulanagelmiştir. Son şekliyle de 8 Haziran 1959 tarihinde kabul edilerek 15 Haziran 1959 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi de, Veraset ve İntikal Vergisinin, devletin bütçe gelirleri içerisindeki yerini ortaya koymak istiyorum. 1996 yılı konsolide bütçe gelirleri içerisinde gözüken toplam vergi tahakkuku 3 trilyon 102 milyar 670 milyon lira olup, 6 milyar 675 milyon lira Veraset ve İntikal Vergisi tahakkuk ettirilmiştir. Aynı yıl içerisinde tahsilat rakamları ise 3 milyar 198 milyon TL idi. Toplam tahsilat, Veraset ve İntikal Vergisi tahsilatı ise 2 milyar 174 milyon lira olarak gerçekleşmiştir. Bu değerler, sırasıyla, binde 2'lik tahakkuk payını, binde 6'lık bir tahsilat payını ifade etmektedir. Maliye Bakanlığı, bu sapmayı dikkate alarak, 1998 yılı bütçesinde daha gerçekçi rakamlara yer vermiş ve 4 milyar liralık Veraset ve İntikal Vergisi tahsilatı gerçekleştireceğini tahmin etmiştir. Bu rakam da, 8 trilyon 900 milyar liralık vergi gelirleri içerisinde binde 4'lük payı ifade etmektedir.

Bu rakamlar, Veraset ve İntikal Vergisinin bütçe gelirleri içerisindeki payını ve önemini ortaya koyması bakımından dikkate değerdir; ancak, sözü edilen verginin toplumumuzun büyük kesiminin yakın ilgi alanına girdiğini de gözlerden uzak tutmamalıyız. Zira, bu vergi, gerek veraseten gerekse ivazsız olarak menkul veya gayrimenkul mal edinen bütün vatandaşlarımızı yakından ilgilendirmektedir. Bu itibarla, Veraset ve İntikal Vergisinde yapılacak ve bütçe gelirleri içerisinde çok küçük bir meblağ olarak gerçekleşecek meblağları dikkate alarak, konunun öneminin ihmal edilmemesinin altını çizmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Veraset ve İntikal Vergisi Kanununda, geçen uygulama dönemi içerisinde, esası etkileyen önemli değişikliklere ihtiyaç duyulmamıştır. Değişiklikler daha ziyade, istisna miktarları ve vergi tarifesine yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Son olarak, 6 Haziran 1985 tarihinde kabul edilen ve 15 Haziran 1985 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3219 sayılı Kanunla, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununda iki önemli değişiklik yapılması yoluna gidilmiştir. Bu değişikliklerden birincisi, istisnalar konusunda düzenlemedir ki, bu düzenlemelerde istisna miktarları günün şartlarına göre artırılarak yeniden düzenlenmiştir. İkinci düzenlemeyse, spor müsabakalarına ilişkin olarak düzenlenen müşterek bahisler sebebiyle dağıtılan ikramiyelerin, Spor Toto Teşkilatı marifetiyle stopaj suretiyle vergilendirilmesi konusuna yöneliktir. Maliye Bakanlığı, yapılan bu değişikliğin gerekçesinde, yapılan değişikliğe "Spor Toto" olarak adlandırılan futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerde ikramiye kazananlardan beyanname alınması işlemine son vermektedir. 16 ncı maddede de yapılan değişikliğe göre, bu tür ikramiyeler üzerinden ikramiyeyi ödeyenler yüzde 20 vergi kesintisi yapacaklar; böylece, vergi dairesi, beyannamelerin getirdiği iş yükünden, mükellefler de beyanname verme külfetinden kurtarılmış olacaktır.

Kanun tasarısının bu maddesiyle, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun beyanname verme müddetiyle ilgili 9 uncu maddesine bir bent eklenmiştir. Eklenen bu bentle, futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerde kazanılan ikramiyelere ilişkin beyannamenin ne zaman verileceği belirlenmiştir. "Futbol müsabakalarına ait müşterek bahislerde kazanılan ikramiyelere, bu maddede belirtilen müterakki vergi tarifesi uygulanmayacak, tespit edilen tek oran üzerinden vergi hesaplanacaktır" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, şimdi de, görüşerek kabul ettiğimiz 71 inci maddenin gerekçesinin bir cümlesiyle, bu maddenin gerekçesini bilgilerinize sunmak istiyorum. Yarışma ve çekilişlerde ikramiye kazananlara yapılan ödemelerden nihaî vergilenmeye esas olmak üzere tevkifat yapılması esası getirilmiştir. "Bu maddeyle gerçek ve tüzelkişilerce düzenlenen yarışma ve çekilişler sonucu hak sahiplerine ödenen ikramiyelerden kesilen vergilere ilişkin beyannamenin, yarışma ve çekilişin yapıldığı tarihi izleyen ayın 20 nci günü akşamına kadar verilmesi öngörülmektedir" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk vergi sisteminde, vergilemede esas prensip, beyan esasına bağlanmıştır. Bu sistemde verginin konusu ve nispetleri ile beyannamenin verilmesi, belli ilkelere bağlı bulunmaktadır.

Bu sistemde, bir başka usul olarak da, tevkif suretiyle vergilendirme esası düzenlenmektedir. Tevkif suretiyle vergilemede de esas olan, verginin, mükellefleri tarafından verilecek beyannameler üzerinden tarh edilmesi ve öngörülen süreler içerisinde ödenmesidir. Yine, bu usul düzenlenirken, beyannameyi verecek olanlar da işaret edilerek, tevkif suretiyle kesilen vergi varsa, bu verginin de hesap edilen vergiden mahsubu düzenlenmektedir. Vergi tevkifatı müessesesinde, esas olarak, verginin, kısa sürede Hazineye intikalinin sağlanarak enflasyondan etkilenme sürecinin ortadan kaldırılması mantığı üzerinde durulmaktadır; ancak, tevkifatı öngören her kanunda bu tevkifatın beyanname üzerinden hesaplanacak vergiye mahsubu da düzenlenmektedir. Örneğin, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde kimlerin ve hangi ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapacakları düzenlenmiş, 121 inci maddede ise vergi tevkifatının mahsubunun ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Bu madde de, ayrıca, tevkif suretiyle ödenen verginin, hesaplanan vergiden fazla olması halinde ödenen vergideki fazlalığın hangi usulle mükellefine iade edileceği belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanunun 108/4 üncü maddesinde ise "Tevkif yoluyla ödenen vergilerde, istihkak sahipleri ayrıca yıllık beyanname vermeye mecbur değillerse, tevkifatın ilgili bulunduğu dönemler vergilendirme dönemi sayılır ve kesilen veya kesilmesi icap eden vergiler yıllık verginin yerine geçer" denilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçek ve tüzelkişilerce yapılan yarışma ve çekilişler, Veraset ve İntikal Vergisinde tevkif suretiyle vergilendirilmesine yönelik olarak bir önceki maddeyle yapılan düzenlemenin gerekçesi yazılırken, vergi sorumlusu sıfatı verilen gerçek ve tüzelkişilerin sanki bir geçici beyanname verecekleri, hak sahiplerinin de daha sonra ayrı bir beyanname vererek vergilerini hesaplayacakları gibi bir sonuç gündeme gelebilmektedir. Ne var ki, kanunun bütünü incelendiğinde, sözü edilen düzenleme dışında bir hükme rastlamak mümkün olamamaktadır. Ayrıca, vergi çekilişi, izleyen ayın 20 nci günü akşamına kadar yatırılacaktır. Verginin mükellefi kim; güya şanslı olan hak sahibi; ama, vergi, henüz hakkı iktisap etmeden önce kendisinden istenecektir. Bu itibarla, yapılan düzenlemeyi hatalı ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracak bir zorlama olarak görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan düzenlemeyle, Veraset ve İntikal Vergisinin konusu değil, ödeme şeklinde değişiklik öngörülmektedir. Bu suretle, verginin onsekiz aylık bir süre yerine yirmi günlük bir süre içerisinde defaten devlet hazinesine intikali mümkün olabilecektir. Acaba, bu düzenleme, Veraset ve İntikal Vergisinin mantığına uygun bir düzenleme olacak mıdır; yoksa, özellikle ivazsız intikallerde servet transferi, servet çözülmesine dönüşecek midir? Bize göre, ikramiye ve çekiliş suretiyle ivazsız olarak vuku bulacak servet transferleri, genellikle, servet çözülmesi sonucunu ortaya çıkaracaktır. Zira, özellikle, dargelirli olan vatandaşlar şanslı konuma girerlerse, ikramiye konusu emtiayı satarak Veraset ve İntikal Vergisini ödeme gücüne kavuşabileceklerdir; bu durum da, verginin adil olmasi ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Elbette, ekonomik durumu iyi olan kişiler şanslı konumda olduklarında, verginin ödenmesi bir problem olarak karşımıza çıkmayacaktır. Bununla birlikte, sınıflar arasında gelir ve servet düzeyini en makul ve kabul edilebilir bir seviyeye çekmeyi istemiyor iseniz, bu düzenlemeye, hasbelkader şanslı konuma giren vatandaşların mağdur edilmeleri sonucunu doğuracak olan bu uygulamaya iştirak ederek, kabul oyu vermenizde herhangi bir tereddüte gerek bulunmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ YAVUZ (Devamla) – Toparlıyorum efendim...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET ALİ YAVUZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yapılan bu düzenlemeyle, Maliye Bakanlığı, acaba Türkiye Jokey Kulübünce tertip edilen at yarışlarında dağıtılacak ikramiyeleri de bu kapsama almayı mı düşünüyor; bu hususun da açıklanmasının isabetli olacağını ifade etmek istiyorum.

Doğru Yol Partisi olarak, yapılan bu düzenlemeyi, öncelikle, Anayasaya aykırı bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. İkinci olarak, bu düzenleme, özellikle düşük gelir gruplarında yer alan vatandaşlarımızın aleyhine sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu sebeple, düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.

Bu duygularla, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yavuz, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın İncetahtacı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçtüzüğün verdiği muhalefet görevimi yerine getirmek üzere söz almış bulunmaktayım.

ÇETİN BİLGİR (Kars) – Muhalefet her şeye karşı çıkmak mı?..

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – İlle şart mı yerine getirmen...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Elbette...

Muhalefet görevimizi yerine getirmemizin iki gayesi vardır; bu, bütün zamanlar için böyle olmuştur. Bunlardan birincisi, Hükümetin icraatlarını ikaz etmek, onları daha güzele, daha iyiye sevk etmektir. İkincisi ise, gayet tabiî olarak, muhalefet partileri, siyaseten kendilerini kamuoyuna tanıtmak ister ve iktidar partilerinin yanlışlıklarını izhar etmek ister.

Değerli milletvekilleri, bu, zevkli bir meslektir; ama, Hükümet, öyle garip bir icraat içindedir ki, bu muhalefet yapmanın her iki şıkkında mevcut olan gayeyi de izale etmiştir.

Dikkat ediyorum, bu vergi tasarısı geldiği günden beri, Hükümet, muhalefetten gelen en ufak bir ikaza dahi hiçbir şekilde cevap vermemektedir; bunu, daha önceki konuşmalarımda beyan etmiştim; ama, şimdi ikinci bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Ben bir endişe içerisindeyim, iktidar partilerine eleştiriler getirirken, belki bir insan olarak, iktidar partilerinin puan kaybetmesini temenni ederken, Türkiye'nin puan kaybetmesinden endişe ediyorum; çünkü, iktidar partilerinin icraatları, son birkaç zamandan beri gerçekten, dış dünyada ve iç dünyada bizi hiç de hoş olmayan noktalara getirmiştir.

Sabahleyin, yabancı radyo ve TV'leri izlerken Türkiye hakkında yapılan beyanlara dikkat kesildim; ya bir suiistimalden ya bir yolsuzluktan ya da bir başarısızlıktan söz edildiğini gördüm. Bu, bir muhalefet partisinin üyesi olarak bizleri üzmektedir. Biz temenni ederiz ki, iktidar partileri, her iktidar gibi puan kaybederken, Türkiye'ye puan kaybettirmesinler; kendilerini, Türkiye'ye puan kaybettirecek derecede yanlışlıklar içerisine sevk etmesinler.

Bakınız, 1912'de Osmanlı İmparatorluğunun çok zor şartları yaşadığı bir dönemi, İktidar bize yaşatmaktadır. Şu anda, Türkiye'nin, iktidara geldikleri günden beri bütün müttefikleriyle arası bozulmuştur ....

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Mehmet Bey, maddeyle ilgili konuş.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – ... ve şu anda, bütün komşularımızla aramız bozulmuştur ve şu anda bu yasalarla da...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var bunun?!

Sayın Başkan, bu olmaz...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben, tasarıyı anlatıyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne tasarısı?!

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Ben, Vergi Yasa Tasarısından bahsediyorum. Lütfen, beni sabırla dinleyiniz.

BAŞKAN – Sayın İncetahtacı, efendim 72 nci maddeyle ilgili_ Lütfen_

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Muhterem Başkanım, ona geleceğim.

BAŞKAN – Ama gelin işte_

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Ne zaman?!

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Saate bak, saate_

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Muhterem Başkanım, her zaman söylediğim gibi, bir vergi yasa tasarısı görüşülürken, toplumda umudun, toplumda gelecek için hissedilen müspet duyguların yeşermesi gerekirken, insanların sokakta yürüdüğü bir dönemde bunlardan bahsederek, elbette, tasarıdan bahsetmiş olurum.

Bugün toplumumuzda meydana getirilen ve hepimizi üzen olaylardan burada bahsetmekten daha tabiî bir şey olacağını düşünemiyorum. Biz, kaygılarımızdan bahsediyoruz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – 72 nci maddeden bahset.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Temenni ederim ki "72 nci maddeden bahset" diye ısrar eden milletvekilleri, benim bu sesime kulak vermek istedikleri gibi, milletin sesine de kulak versinler. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne konuştuğunu bilmiyorsun.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Ben ne konuştuğumu biliyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, bu adam ne konuştuğunu bilmiyor; konuşmuş olmak için konuşuyor.

Size yakışıyor mu bu...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sayın Güney, sakin olun lütfen.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Değerli kardeşim, şurada bir madde üzerinde konuşuyorsun; aklına geleni burada söylemenin bir anlamı var mı, olur mu?! Bu size yakışıyor mu?!

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – 5 dakikadır, madde dışında konuşuyorsun.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bir milletvekili olarak aklıma gelen herhangi bir şeyi söylemekten hicap duyarım.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Aklına geleni söyle, sabah kadar söyle; seni dinliyoruz.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sakin olun Sayın Bakan.

Ben, aklıma gelen her şeyi bu Meclis kürsüsünde söylemekten hicap duyarım. Ben, burada, sözlerime başlarken ifade ettiğim gibi, Türkiye gerçeklerini ifade etmeye çalışıyorum. Burası, Meclisin kürsüsüdür, bundan rahatsız olmanın hiçkimseye bir yararı yoktur.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – 72 nci madde ne olacak?!

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Şimdi, 72 nci maddeye geliyorum; 72 nci maddeye gelmenin kime ne faydası var... (ANAP sıralarından alkışlar [!])

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İncetahtacı, efendim "72'ye geliyorum" diyorsunuz da, gelin lütfen. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, vaktinin tamamını madde dışında kullandı; bu, hakkın istismarıdır.

BAŞKAN – Efendim, son cümlenizi söyler misiniz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Teşekkür eder, iner.

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, siz, lütfen, sakin olunuz...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, siz de ihtar ettiniz...

BAŞKAN – Ben uyarıyorum efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Uyardığınız halde yapmadı.

BAŞKAN – Sayın İncetahtacı, efendim...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Peki, Sayın Bostancıoğlu, sizi razı edecekse, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Siz, madde üzerinde konuşmadınız.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sayın Bostancıoğlu, ben, burada, milletin bana verdiği yetki doğrultusunda konuşma yapıyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Madde üzerinde konuşacaksınız.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Siz, benim ne konuşacağıma karışamazsınız.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından gürültüler)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Tüzük karışır.

BAŞKAN – Sayın İncetahtacı, teşekkür ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, teşekkür etmeyin, ayıplayın. Ne konuşacağına Tüzük karar verir.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, herkes haddini bilsin. Arkadaşımız, fevkalade güzel konuştu. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul burada mı?.. Yok.

Sayın Çetin Bilgir; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Kars'tan buraya geldin; madde üzerinde konuş.

ÇETİN BİLGİR (Kars) – Madde üzerinde konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÇETİN BİLGİR (Kars) – Kars'ın çok derdi var da, burada zamanı harcamaya kimsenin hakkı yok.

BAŞKAN – Sayın Bilgir, buyurun efendim.

ÇETİN BİLGİR (Devamla) – Ben, maddenin yerinde olduğunu düşünüyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar; FP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Bostancıoğlu, bu, hakkın suiistimali olmuyor mu?!

ASLAN POLAT (Erzurum) – Tek taraflı olmayın!..

BEKİR SOBACI (Tokat) – Negatif suiistimal...

BAŞKAN – Madde bir fıkralık; madde üzerinde 4 önerge var.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Önergelerdeki imzamı geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Güven Karahan, imzanızı çekiyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Bu da madde üzerinde değil mi?! Bu da ciddiyet mi?!

BAŞKAN – İmza çekilmek suretiyle önerge düşmüştür; ancak, Anayasaya aykırılık içeren bir başka önerge vardır, onu okutacağım: yalnız, bir dakikanızı rica edeyim...

Şu önergenin okunmasına kadar süre uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (ANAP ve DSP sıralarından "oylayamazsın" sesleri)

Müsaade buyurun efendim... Müsaade buyurun efendim... 24.00' e kadar biterse, işlem yaparım, 24.00'ten sonraya uzarsa ne yapayım ben?

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – 5 dakika uzasa ne olur?..

BAŞKAN – Efendim, ben karar alacağım. Şu önergenin işlemi 24.00'e kadar biterse mesele yok; 24.00'e kadar bitmezse, o önergenin okunmasının bitimine kadar süre uzatımı istiyorum; vermezseniz, 24.00'te bitiririm.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, ben bir şeyi oya sunuyorum... Bir şeye izin istiyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, ben oylarınıza sunuyorum; bu hususu oylarınıza sunuyorum...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Ilıksoy, buyurun efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Maddenin bitimine kadar uzatın.

BAŞKAN – 24.00'e kadar biterse...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir dakika!.. Bir dakika efendim!..

BAŞKAN – Sayın Ilıksoy, asabileşmeyin. Lütfen...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Asabileşirim!..

BAŞKAN – Neden?..

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Nedenini izah edeceğim, bir dakika dinleyin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyur izah et... Buyurun efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – İki günden bu yana, bu Meclisi yönetiyorsunuz..

BAŞKAN – İki gündür değil, yedi yıldır; siz yokken yani... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sen yokken geldi o bu Meclise.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Ben son iki günü söylüyorum...

Siz, iki günden bu yana...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sen, bu Meclisi bilmezken; o başkandı...

BAŞKAN – Sayın Polat... Sayın Polat... Rica ediyorum...

Sayın Ilıksoy, buyurun efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – İki günden bu yana yaptığınız uygulamalarda, Meclisin, mütemadiyen süre kaybetmesine sebebiyet veriyorsunuz. Bakın, İçtüzükte bir hüküm vardır, 66 ncı madde, söz kesme hakkı. Eğer, bir hatip kürsüye çıkıp maddeyle ilgili konuşmuyorsa ve siz bu görevinizi yerine getirmiyorsanız, burada, bulunduğunuz makamda fuzulî şagil durumuna düşersiniz. Lütfen, buna dikkat edin Sayın Başkan. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Bunu sen bilemezsin...

BAŞKAN – Sayın Ilıksoy, bunu söylemeye hakkınız yok. Biz, kürsüye gelen arkadaşlarımızın hepsini takip ediyoruz; bugüne kadar, hiç kimse, İçtüzüğün...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – 66 ncı maddeyi uyguladınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Senden mi öğrenecek!..

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Konuşma be!..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sen konuşma!

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

Hiçbir sayın başkanvekili, böyle bir uygulamayı yapmıyor, kimse de yapmadı ve hiçbir arkadaşım da, gerçekten, getirdiği konunun içerisinde kalmıyor; bugüne kadar olan bu. (ANAP sıralarından "vakit geçiyor" sesleri)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, çalışma süremiz bitti .

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Temmuz 1998 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 24.00

VIII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, YÖK Kanununun kılık kıyafeti serbest bırakan maddesinin uygulanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5510)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 15.6.1998

Zeki Ünal Karaman

1. 2547 sayılı Yükseköğretim kanununa 25.10.1990 tarih ve 3670 sayılı kanunla eklenen “Ek Madde : 17” üniversetilerde kılık kıyafeti serbest bıraktığı halde neden uygulanmıyor?

2. Sözkonusu maddenin iptal istemi Anayasa Mahkemesinde reddedildiği halde, aynı mahkeme yaptığı bir yorumla kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis etmek hakkına sahip midir? Hüküm tesis edemez ise kanun uygulayıcıları neden kanuni değil de Anayasa Mahkemesinin yorumunu dikkate alarak uygulama yapıyorlar? Bu yoruma dayanarak başörtülü üniversite öğrencilerinin öğrenim özgürlüklerini ellerinden alabiliyorlar?

T.C. Adalet Bakanlığı 10.7.1998 Bakan :1253

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.6.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-

7/5510-13715/32402 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5510-13715 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Zeki Ünal

Karaman Milletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığıma yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/5510-13715 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek 17 nci maddesinin iptali için açılan dava sonucunda verdiği 9.4.1991 tarih ve E : 1990/36, 1991/8 sayılı kararında, sözkonusu maddede yeralan hükmü açıklamış olup, Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

2. — İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’nin, başörtülü öğrencilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5533)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soru önergemin Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delalet buyurulmasını saygıyla arz ederim. 17.6.1998 Süleyman Arif Emre İstanbul

Soru Önergesi

Bilindiği gibi Anayasanın 42 nci maddesinde aşağıdaki kesin ve amir hükümler yer almıştır.

42 nci madde Fıkra 1 : “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz.”

42 nci madde Fıkra 8 : “Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim ve araştırma, inceleme faaliyetleri yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.”

Bu açık ve kesin hükümlere rağmen bugün bazı kız öğrencilerin başlarını örttükleri bahane edilerek öğretim kurumlarına girmeleri, okumaları, imtihana katılmaları zor kullanılmak suretiyle engellenmekte, 15-20 senelik tahsilleri heder edilmekte ve kazanılmış Anayasal hakları ellerinden alınmaktadır. Oysa ki, yürürlükteki Türk Ceza Kanununun 188 inci maddesi öğrenim hakkının engellenmesini suç saymış, suç faillerinin 2 yıldan 4 yıla kadar hapse mahkum edilmelerini gerektiren cezalar sevk etmiştir.

Bu hükümler aynen şöyledir :

TCK 188 inci madde fıkra 5 : “Bir kimse gayrimeşru olarak kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılan yapılara ve eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına kişiler ve eşya üzerinde zor kullanarak veya başkalarını tehdit ederek engel olursa iki yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

TCK madde 188, Fıkra 6 : “Bir kimse gayrimeşru olarak her türlü eğitim ve öğretim kurumlarına veya öğrencilerin toplu olarak oturdukları yurt veya benzeri yerlere veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına, eşya üzerinde zor kullanılarak veya başkalarını tehdit ederek engel olursa yukardaki fıkrada gösterilen ceza ile cezalandırılır.

Bu durum karşısında soruyoruz :

1. Şimdiye kadar bu kanun hükümleri Cumhuriyet Savcılıklarınca mahkemelerce veya Bakanlığınızca uygulanmış mıdır?

2. Uygulanmamışsa niçin uygulanmamıştır?

3. Uygulamayan adlî veya idarî görevliler hakkında görevlerini ihmal veya kötüye kullanma konusunda bir denetim ve bir işlem yapılmış mıdır?

4. Yapılmamışsa bundan sonra yapılacak mıdır?

5. Başörtüsünü yasaklayan herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı ve Anayasanın 38 inci maddesi ceza hükümlerinin ve güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceğini amir bulunduğu halde öğrenim hak ve hürriyetlerinin yönetmeliklerle engellenmesi veya tamamen yasaklanması hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmakta mıdır? Bağdaşmamakta mıdır?

6. Bir kısım medyada iddia edildiği, söylendiği gibi engellenen öğrencilerin başörtüsünü herhangi bir illegal örgütün simgesi olarak taktıklarına dair bir yargılama yapılmış mıdır? Bu konuda kesin bir mahkeme kararı mevcut mudur?

7. Böyle bir karar yoksa kesin karar olmadan bir kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa hükmü niçin göz ardı edilmektedir?

8. Anayasanın 137 nci maddesi “2 nci fıkrasında, konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz” hükmü mevcuttur.

Bu durum karşısında Türk Ceza Kanununun 188 inci maddesine göre, resmen öğrenci olanların fakültelere sokulmaması, girenlerin zorla çıkarılması gibi suçların işlenmesine son verilecek midir?

İşleyenler hakkında yasal işlem yapılacak mıdır?

T.C. Adalet Bakanlığı 10.7.1998 Bakan :1248

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.6.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-13900 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5533-13765 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Süleyman Arif Emre

İstanbul Milletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığıma yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/5533-13765 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafetin ne şekilde olacağı hususunda Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın çeşitli kararları bulunmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek 17 nci maddesinde yeralan “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.” hükmünün iptali için açılan dava sonunda verdiği 9.4.1991 tarih ve E : 1990/36, K : 1991/8 sayılı kararında, sözkonusu hükmü açıklamıştır.

Anayasa Mahkemesi Kararları, Anayasanın 153 üncü maddesinde belirtildiği üzere, yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır.

Ayrıca, sözü edilen mahkemelerin kararlarından da anlaşılacağı üzere, Anayasanın 130 uncu maddesinde kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip, Devletin denetim ve gözetimi altındaki yükseköğretim kurumları olarak tanımlanan üniversiteler, mevcut Anayasal ve yasal sistemimiz içerisinde, kurumlarındaki kılık ve kıyafet hususunda karar almaya ve bu hususta Anayasanın 124 üncü maddesi çerçevesinde yönetmelikle düzenleme yapmaya yetkili kılınmışlardır.

Türk Ceza Kanununun 188 inci maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak, Bakanlığımca tutulan istatistiki bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

LİSTE 1

TÜRK CEZA KANUNUNUN 188 İNCİ MADDESİ İLE İLGİLİ
AÇILAN DAVALAR VE SANIK SAYILARI

Açılan

Dava Sanık Sayısı

Yıllar Sayısı Erkek Kadın Toplam

1990 4463 6434 523 6957

1991 3759 5147 467 5614

1992 3884 5255 555 5810

1993 4480 6338 667 7005

1994 5122 6917 617 7534

1995 6294 8756 721 9477

1996 6684 9350 736 10086

TÜRK CEZA KANUNUNUN 188 İNCİ MADDESİ İLE İLGİLİ
KARARA BAĞLANAN DAVALARDAKİ KARAR TÜRLERİ

Karar Türleri

Yıllar Mahkûmiyet Beraet Düşme Diğer Toplam

1993 1512 1653 222 362 3749

1994 1700 1922 249 449 4320

1995 2088 2294 418 533 5333

1996 2350 2366 408 650 5774

Not : Karar türüne göre bilgi toplanmasına 1993 yılından itibaren başlanmıştır.

3. — Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın;

– Erzurum-Köprüköy İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum-Hınıs İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

Erzurum-Tekman İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

Erzurum-Karayazı İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum-Horasan İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

– Erzurum-Çat İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5477, 5478, 5479, 5480, 5481, 5482)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim. 11.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum Köprüköy İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Köprüköy İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi arz ederim. 9.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Hınıs İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Hınıs İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi arz ederim. 9.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Tekman İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Tekman İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi arz ederim. 9.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Karayazı İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Karayazı İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi arz ederim. 11.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Horasan İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Horasan İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi arz ederim. 9.6.1998 Abdulilah Fırat Erzurum

Soru : Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Çat İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Çat İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 14.7.1998 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/-1026.12328

Konu : Erzurum Milletvekili Sayın Abdulilah Fırat’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.6.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13889 sayılı yazınız.

Erzurum Milletvekili Sayın Abdulilah Fırat’ın 7/5477, 7/5478, 7/5479, 7/5480, 7/5481 ve 7/5482, sayılı yazılı soru önergelerinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Erzurum Milletvekili Sayın Abdulilah Fırat’ın
7/5477, 7/5478, 7/5479, 7/5480, 7/5481 ve 7/5482 Sayılı Yazılı Soru Önergeleri ve Cevapları

Sorular :

(7/5477) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Köprüköy İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Köprüköy İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

(7/5478) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Hınıs İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Hınıs İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

(7/5479) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Tekman İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Tekman İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

(7/5480) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Karayazı İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Karayazı İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

(7/5481) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Horasan İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Horasan İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

(7/5482) Telefon hizmetleri bakımından oldukça geri durumda kalan Erzurum-Çat İlçesine bağlı köylere ilişkin 1997 yılı telefon şebekesi yapım programı gerçekleştirilmiş midir?

1998 yılı programında Çat İlçesine bağlı köyler yer almakta mıdır?

Cevaplar :

Erzurum-Köprüköy, Hınıs, Tekman, Karayazı, Horasan ve Çat İlçeleri ile diğer ilçelere ait 1997 yılı yatırım programı gerçekleşme durumu ekli tabloda verilmiştir.

1998 Yılı Yatırım Programına göre :

– Erzurum Horasan İlçesinde şebeke çalışmaları devam etmekte olup yıl içinde santralı olan köylerin şebekesi bitirilecektir.

– Erzurum Hınıs İlçesinde 13 köyün şebeke çalışmaları devam etmektedir.

– Erzurum Köprüköy İlçesinde santralı olup da şebekesi olmayan köylerin şebekesi, yıl içinde gerçekleştirilecektir.

1997 Yılı Programı Gerçekleşmesi

İli İlçesi Merkezi Prensipal Lokal

Erzurum Askale Dallı 30 30

Erzurum Askale Kukurtlu 30 30

Erzurum Çat Basköy 150 150

Erzurum Hınıs Akören 250 250

Erzurum Hınıs Ovakozlu 160 160

Erzurum Hınıs Tasbulak 100 100

Erzurum Hınıs Yolüstü 150 150

Erzurum Horasan Akçatoprak 100 100

Erzurum Horasan Horasan 0 550

Erzurum Ilıca As. Canören 80 80

Erzurum Ilıca Çavuşoğlu 470 470

Erzurum Ilıca Kuzuluk 80 80

Erzurum İspir Çamlıkaya 150 150

Erzurum İspir Gültepe 250 250

Erzurum İspir İncesu 60 60

Erzurum İspir Kırık 30 60

Erzurum İspir Numanpaşa 400 400

Erzurum İspir Yeşilyurt 150 150

Erzurum İspir Yunus 100 100

Erzurum Karaçoban Karaçoban 800 800

Erzurum Karaçoban Karaköprü 500 500

Erzurum Karayazı Elmalıdere 200 200

Erzurum Karayazı Göksu 600 600

Erzurum Karayazı Yücelik 100 100

Erzurum Köprüköy Köprüköy 200 200

Erzurum Merkez Dadaşkent 0 100

Erzurum Merkez Erzurum 0 12 300

Erzurum Merkez Yenişehir 1 000 5 600

Erzurum Narman Başkale 150 150

Erzurum Narman Kışlaköy 180 180

Erzurum Narman Şehitler 200 200

Erzurum Narman Y. Taş 520 520

Erzurum Oltu Çayüstü 100 100

Erzurum Oltu İnci 400 400

Erzurum Oltu Oltu 900 450

İli İlçesi Merkezi Prensipal Lokal

Erzurum Oltu Unlukaya 150 150

Erzurum Oltu Yolboyu 100 100

Erzurum Olur Altıkoy 50 50

Erzurum Olur Coşkunlar 150 150

Erzurum Olur Olgun 50 50

Erzurum Pasinler Ovaköy 500 500

Erzurum Pazaryolu Karakoç 50 50

Erzurum Pazaryolu Kumaşkaya 230 230

Erzurum Pazaryolu Laleli 150 150

Erzurum Pazaryolu Pamukludağ 190 190

Erzurum Pazaryolu Sadaka 220 220

Erzurum Şenkaya D. Dere 50 50

Erzurum Şenkaya Gülveren 100 100

Erzurum Şenkaya Paşalı 500 500

Erzurum Şenkaya Şenkaya 150 150

Erzurum Tekman Çağlar 300 300

Erzurum Tortum Aksukapı 100 100

Erzurum Tortum Kapıkaya 310 310

Erzurum Tortum Tortum 500 100

Erzurum Tortum Uncular 80 80

Erzurum Tortum Yunaklı 50 50

Erzurum Uzundere Şelale 800 1 100

Erzurum Uzundere Yayla 50 50

Toplam 13 420 30 450

4. — Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez’in, Kahramanmaraş-Merkeze bağlı bazı köylerin telefon ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5499)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletinizi arz ederim.

Ahmet Dökülmez Kahramanmaraş

Soru : K. Maraş merkeze bağlı Sarıgüzel, Hacınınoğlu, Kertmen Köylerinde bir tane dahi telefon olmadığı şikâyetine, üzüntüyle muhatap oldum. Bu durum karşısında siz ne düşünüyorsunuz?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 14.7.1998 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/-1025-12331

Konu : Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Dökülmez’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.6.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13899 sayılı yazınız.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Dökülmez’in 7/5499-13688 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Dökülmez’in 7/5499-13688
Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Soru

Kahramanmaraş Merkeze bağlı Sarıgüzel, Hacınınoğlu, Kertmen Köylerinde bir tane dahi telefon olmadığı şikâyetine, üzüntüyle muhatap oldum. Bu durum karşısında siz ne düşünüyorsunuz?

Cevap

Kahramanmaraş Merkeze bağlı Sarıgüzel ve Kertmen Köylerinde acente olarak tek telefon bulunmakta olup sözkonusu köylere ait telefonlar, borçlarını ödemediklerinden dolayı iptal edilmiştir. Hacınınoğlu Köyüne ait acente telefonu, hat arızası giderilerek hizmete verilmiştir. Ayrıca bu üç köyde telefon hizmetinin yaygınlaştırılması için kablosuz telefon sistemi etütleri yapılmakta olup anılan sistemin alımı ile ilgili çalışmaların tamamlanmasından sonra imkânlar ölçüsünde telefon hizmeti verilecektir.

 

birleşim 122’nin sonu