________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________ DÖNEM : 20 CİLT : 57 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

114 üncü Birleşim

2 . 7 . 1998 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Kamer Genç’in, 2 Temmuz Sıvas Olaylarını yaratan zihniyeti kınayan açıklaması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Tuz Gölündeki kirliliğe ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un cevabı

2. – Adana Milletvekili Mehmet Halit Dağlı’nın, Adana’da meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

3. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman SSKHastanesinin yapımına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/360)

2. – İçel Milletvekili Saffet Benli’nin (6/1049) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/361)

3. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Romanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1586)

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (9/25) ve (9/26) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleri ile (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 650 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri ve görüşme günlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet HalkPartisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon MilletvekiliYusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024)(S. Sayısı :553)

4.—Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı :631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

VIII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın partisine sataşması nedeniyle konuşması

IX. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5170)

2. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Elmayurdu Köyünün sağlıkevi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/5190)

3. – Kütahya Milletvekili Metin Perli’nin, Kütahya-Merkez-Andız, Geven, Dolar ve Yalnızsaray köylerinin yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5389)

4. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, Gaziantep’e yapılacak yatırımlar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5395)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Burhan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5398)

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Toplu Konut İdaresinin projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5406)

7. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Balkusun Köyünde bulunan türbenin restorasyonunun ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5414)

8. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5415)

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Antalya-Kemer-Çamyuva Kasabası girişindeki çöplüğe ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/5505)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık, Erdemir KAM -3 Projesi kapsamında yapılacak, Galvaniz Hattı Projesi ihalesine,

Ordu Milletvekili Müjdat Koç, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına,

Adana Milletvekili Mehmet Büyükyılmaz da, Adana’da meydana gelen deprem felâketine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Arnavutluk’a gidecek olan Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’a, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 24 arkadaşının, Yatırımlarla İlgili Çok taraflı Antlaşma (MAI) konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında Genel Kurulun 29.6.1998 tarihli 111 inci Birleşiminde yapılan gensoru görüşmeleri sırasında verilen güvensizlik önergesinin, açık oylaması sonucunda, Anayasada belirtilen salt çoğunluk sağlanamadığı için kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, Komisyon raporu gelmediğinden,

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun, Belediye Gelirleri Kanunu ile 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılaması Hakkında Kanun Tasarısının (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı :626) görüşmelerine devam olunarak, 41 inci maddesine kadar kabul edildi, 41 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü;

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar, 41 inci madde üzerinde DYP Grubu adına konuşan Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Alınan karar gereğince, 2 Temmuz 1998 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 00.03’te son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Levent Mıstıkoğlu Abdulhaluk Mutlu

Hatay Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

Ünal Yaşar Hüseyin Yıldız

Gaziantep Mardin

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

No. : 169

II. – GELEN KAĞITLAR

2.7.1998 Perşembe

Rapor

1. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 Arkadaşının, Bazı Gazete Kuruluşlarının Amaçları Dışında Fon Kaynaklı Kredi Kullandıkları İddialarını Araştırmak Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve (10/22) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S.Sayısı : 650) (Dağıtma tarihi : 2.7.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, derslik sayısı artırılan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1142) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

2. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, öğretmen açığına ve atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1143) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

3. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitimin uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1144) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’da açılan Hüsn-ü Hat ve tezhip sanatı kursunun kapatılma nedenine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1145) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Muğla Gökova Termik Santraliyle ilgili mahkeme kararının ne zaman uygulanacağına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5680) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Akşehir Beldesinde TMO alım merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5681) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

3. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, SEKA’ya ait fidanlığın özel bir firmaya bedelsiz olarak tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5682) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.6.1998)

4. – Kayseri Milletvekili Ayvaz Gökdemir’in, kamuya ait bir akaryakıt tankının bedelsiz olarak kiraya verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5683) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.7.1998)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

Tarih : 2 Temmuz 1998 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza başlıyoruz.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Kamer Genç’in, 2 Temmuz Sıvas Olaylarını yaratan zihniyeti kınayan açıklaması

BAŞKAN – Bugün günlerden 2 Temmuz; bundan bir süre önce 37 vatandaşımız yakılmıştı. Ben, bu olayı şiddetle kınıyorum ve bir daha Türkiye'de böyle olayların olmamasını diliyorum.

Türkiye'de insanlar, artık, birbirlerini yakacak yerde sevmelidirler Türkiye'nin barışa ihtiyacı vardır ve Türkiye'de insanları, birbirini yakacak şekilde eğiten zihniyetteki insanları da kınıyorum.

Gündemdışı söz talepleri vardır, onları yerine getireceğiz.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Tuz Gölündeki kirliliğe ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un cevabı

BAŞKAN – İlk gündemdışı sözü, Tuz Gölündeki kirlilik konusunda gündemdışı söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e verdim.

Buyurun Sayın Ateş. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkanın açılıştaki duyarlılığına çok teşekkür ediyorum. Ben de, bundan beş yıl önce, 37 aydınımızı, yurttaşımızı yakan zihniyeti kınıyorum, lanetliyorum; o yangında yaşamını yitirenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına da tekrar başsağlığı diliyorum. Yalnız, umuyor ve diliyorum ki, orada, o 37 insanımızı ateşe veren zihniyet, "demokratik, laik cumhuriyet burada kurulmuştu, burada yıkılacak" zihniyeti günümüzde de prim görmesin, böyle, çağdışı yaklaşımlarla, yeniden Türkiye'yi acı günlere götürmeyelim.

Bir süre önce, Adana'da, deprem felaketi nedeniyle yaşamını yitiren ve büyük zarara uğrayan Adanalılara da en içten duygularımızı sunuyoruz; ölenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir süre önce, Konya il örgütümüzün düzenlediği bir etkinliğe katılmak üzere Tuz Gölüne gittim. Tuz gölü, bildiğiniz gibi, dünyada iki tanedir; birisi Amerika'da, birisi de Türkiye'dedir. Amerika'daki tuz gölü, her yıl verimliliğini artırmasına rağmen, maalesef, ülkemizde, artık dünyada da eşi görülmeyen Tuz Gölümüz, her yıl giderek küçülen ve son otuz yıl kayıtlarına göre de üçte 1 oranında küçülen bir noktaya gelmiş.

Bunun en temel nedenlerinden biri, 1974 yılında, o bölgeyi sulamak amacıyla açılan 185 kilometre uzunluğundaki su kanalının, şimdi, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından bir kanalizasyon olarak kullanılmasıdır.

Sayın milletvekilleri, gördüğüm manzara çok çirkin bir manzara, Türkiye'ye yakışmayan bir manzara, gerçekten içimizi karartan bir manzara. O, açıkta akan 185 kilometrelik kanalizasyonda, sevgili arkadaşlar, katı atık maddelerin, hayvan atıkları ve hastane atıklarının, içerisinde çocuk ölülerinin dahi bulunduğu atıkların, 185 kilometre uzunluğunda bir kanaldan akarak Tuz Gölüne verildiğini görüyoruz. Maalesef, 1 milyonu aşan nüfusa sahip Konya'nın Büyükşehir Belediyesi, bu kanalizasyon atıklarını, herhangi bir arıtmadan geçirmeden, herhangi bir arıtma tesisi kurmadan, olduğu gibi, o 185 kilometrelik bölümde, Tuz Gölüne pompalıyor.

Tuz Gölüne, 3 kilometre mesafeye kadar yaklaşılamıyor; hava koşullarından yararlanarak yaklaştığımızda da -Gölyazı Beldesinin sınırları içerisinde göle dökülüyor bu atıklar- sevgili arkadaşlar, görülen manzara çok ürpertici. O katı atıklar, o bölgede tabakalar oluşturmuş, sineklerden kimse yanaşamıyor; o yöre halkı, 40 derece sıcaklıkta, çocuklarını sivrisineklere yem etmemek için kapısını, penceresini açmadan yaşamını sürdürmek durumunda kalıyor.

Tabiî, bu bölgede, bir çölleşme, bir çoraklaşma da yaşanıyor. O bölgede, ağaç, bitki de yetişmediği için, korkunç bir manzara var.

İl Çevre Müdürlüğü yetkilileri bir brifing verdiler; kendilerine çok teşekkür ediyorum. Bu sorunların tespitinde, Bakanlıkla aynı noktadayız. Sorunlar tespit edilmiş, çok güzel; ama, hiçbir önlem alınmaması içimizi karartıyor.

Sevgili arkadaşlar, bu arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, 2010 yılında, Tuz Gölü tamamen kuruyacak ve devreden çıkacak ve bunun katili de Konya Büyükşehir Belediyesi olacak.

Çok daha az olanaklara sahip olmasına rağmen, Karaman Belediyesi, arıtma tesisini kurmuş, kanalizasyon sistemini kurmuş, kendi arıtma tesisinde kendi atıklarını temizleme olanağı bulmuş; ama, maalesef, Konya Büyükşehir Belediyesi böyle bir uygulamaya gitmediği için, Tuz Gölü, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Sayın Bakanın, Sayın Hükümetin, zaman geçirmeden bu soruna el atmasını diliyorum; yoksa, ikinci bir Tuz Gölümüz yok, ikinci bir Konya Ovası yok. O yöre halkından oy alıp da, o yöre halkını yönetenlerin, o güvene layık olması lazım; layık olmayanlara o oyların haram olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Çevre Bakanımız Sayın İmren Aykut, gündemdışı konuşmaya cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇEVRE BAKANI İMREN AYKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tuz Gölüyle ilgili olarak epeyce mesafe almış durumdayız. Anladığım kadarıyla, Sayın Yılmaz Ateş bu konuları pek yakın takip edememiş.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Bakan, manzara ortada; nesini takip edeceğiz.

ÇEVRE BAKANI İMREN AYKUT (Devamla) – Çünkü, bu konuda, yalnız Tuz Gölüne münhasır olarak, iki defa basın toplantısı yaptım, bir de değil. Tuz Gölüyle ilgili çalışmaları sekiz ay önce başlattım; zaten, ben de bu göreve geleli daha oniki ay oldu. Demek ki, duyarlı şekilde ilk ele aldığımız yer Tuz Gölü olmuştur.

Nitekim, bundan dörtbuçuk ay önce de, bu konu, Bakanlar Kurulundan, bir Bakanlar Kurulu kararına bağlanarak tarafıma tevdi edilmiş, İller Bankası, Tekel Genel Müdürlüğü ve Konya Belediyesiyle birlikte oluşturduğumuz bir koordinasyon kurulu marifetiyle de, bunun ön fizibilite etütleri yaptırılarak, raporları hazırlanmıştır. Şu anda, tamamlanmış olan bu raporların İngilizceye çevirisi yapılmaktadır; çünkü, bu çok büyük bir iştir. Örneğin, 1,6 milyon nüfuslu Konya'nın tüm atıksuları, 2 organize sanayi bölgesinin atıksuları ve 8 küçük sanayi sitesinin atıksularının hepsi Tuz Gölüne akmaktadır.

Bu, son derece büyük ve kapsamlı bir iş olduğu için, bunu Bakanlar Kuruluna kadar getirmiş durumdayım. Bakanlar Kurulu, olayın vahametini yakından görmüştür; onun için, özel bir kararla, Tuz Gölünün kurtarılması hususu, Çevre Bakanlığına tevdi edilmiştir. İşte, bu çerçevede yapılan çalışmada ön fizibilite bitmiştir ve uluslararası piyasada finansman temini için harekete geçmiş durumdayız. Yani, siz, bu konuyu gündeme getirmekte altı ay geç kalmış durumdasınız; onu ifade edeyim.

Tabiî, yalnız Tuz Gölü değil, bunun yanında, İznik Gölü de son derece kıymetli; orada, çok kıymetli bir tarım alanının içinde içmesuyu ve sulamasuyu olarak kullanılan bir göl olduğu için, bu da büyük tehdit altında olduğu için, onbir belediyeye bir belediyeler birliği kurdurarak -Gemlik'i de içine dahil ederek- gölün bütün çevresinden göle akan bütün kirli suların arıtılması, Gemlik'in kirli sularının, kanalizasyon sularının denize akıtılmasını da önlemek üzere bir proje hazırlamış durumdayız.

Diğer taraftan, aynı proje, Manyas Gölü için de hazırlanmıştır. Manyas Gölünün çevresindeki atıksuların arıtılması için -bunların hepsi büyük projelerdir arkadaşlar- diğer taraftan, Uluabat Gölü için aynı çalışma yapılmıştır; çünkü, Uluabat Gölü de içmesuyu tatlı su olduğu için ve şu anda hem bazı kamu fabrikalarının hem birçok özel fabrikanın endüstriyel atıksuları da dahil bu göle bırakıldığı için, göl, belki, birkaç sene içinde kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Onun için, orayla ilgili çalışmamızda Hollandalılarla ortak bir proje uygulanmaktadır.

Diğer taraftan, Karataş lagünüyle ilgili çalışma başlatılmış durumdadır; çünkü, bu lagün, dünyada en büyük ikinci lagündür ve bütün balık yavrularının ürediği çok önemli ekolojik değere sahip bir lagündür. O konudaki çalışmayı da başlatmış durumdayız.

Diğer taraftan, Gediz Deltası, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Manyas Gölünün tamamı, Burdur Gölünün tamamı ve Akyatan lagünü, bildiğiniz gibi, Ramsar kapsamına alınmıştır; yani, uluslararası korumaya dahil edilmiştir. Daha önce beş yerimiz Ramsar alanıydı; yani, uluslararası korumaya sahipti, 59 bin hektarlık bir alan. Geçtiğimiz nisanda bu dört yeri daha Ramsar alanına alarak 140 bin hektarlık bir alanı ulusalararası koruma kapsamının içine dahil etmiş durumdayız.

Diğer taraftan Seyfe Gölüyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Sultan Sazlığı ile ilgili çalışmalar, projeler başlatıldı, devam ediyor. Foça'nın çöp işleri tamamlatılmış, ihale edilmiştir.

Köyceğiz-Dalyan'ın bütün altyapısı, arıtma tesisleri ve çöp işi ihale edilmiştir.

Diğer taraftan, Foça'nın kanalizasyon sistemiyle ilgili olarak, Bakanlığımız ve belediye arasında işbirliğiyle ihale hazırlığı tamamlanmak üzeredir.

Diğer taraftan, Gediz'deki kirlenme, Büyük Menderes'teki kirlenmeyle ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Bütün Ege havzasını kapsayan, Fransızlarla ortak bir proje başlatılmıştır. Bu da, buradaki su yönetimi ve kirlenmenin önlenmesiyle ilgili bir projedir.

Diğer taraftan, Adana, Mersin katıatık projesi, Japonlarla birlikte başlatılmıştır. Yeni ve bunun özel bir yönetim planında hazırlanması bu kapsamdadır.

Bunun dışında, GAP bölgesinde, Sayın Bakanımızla yaptığımız bir ortak protokol çerçevesinde, 20 proje hazırlatılmıştır; çünkü, GAP, şu anda, fevkalade kıymetli. Bu proje, yıllardan beri, katrilyon harcayarak, ulaşmak istediğimiz bir hedeftir; ama, ne yazık ki, bu projeyi bitirmek için bu kadar gayret sarf ederken, öbür taraftan da Atatürk Barajının içine kanalizasyonları akıtarak kirletmeye başlamış durumdayız. Proje katrilyonlar harcanıp tamamlandığı sırada bir dönüp bakacağız ki, Atatürk Barajı bitmiş. Bu kadar kirlenmiş bir barajın suyuyla, herhalde, sizin, Harran Ovasını sulayacak haliniz yok. Onun için, bu baraj gölünün kurtarılmasıyla ilgili olarak, Sayın Bakanla işbirliği halinde bir proje hazırlığı içindeyiz.

Karakaya Barajının içine Malatya'nın bütün kanalizasyonları akıyor, baraj gölü yine bitmek üzeredir. Orayla ilgili bir hazırlığın içine belediyeyle birlikte girmiş bulunuyoruz.

Diğer taraftan, Birecik Barajı ve o yörede, GAP bölgesinde 20 çok hassas konu tespit edilmiştir ve bunların da proje çalışmaları devam etmektedir.

Bu arada, Ankara için önemli olan Gölbaşı'nda Hacettepe Üniversitesiyle birlikte bir çalışma yapılmış, gölün bütün dip haritası çıkarılmış, dip çamurunun analizleri yapılmış ve bu gölün nasıl kurtarılacağına dair bütün kriterler belirlenmiştir. Gölün çevre düzenlemesiyle ilgili olarak Atatürk Parkının ihalesi de yapılmıştır; ama, diğer taraflarıyla ilgili hedef maket ve çalışmalar tamamlanmak üzeredir; yani, Gölbaşı, Mogan, Eymir ne olacak; önümüzdeki yıllarda, bu, sizin dikkatlerinize sunulmak üzeredir, hazırlığı bitmek üzeredir. Bunu, bütün milletvekillerimize özel bir basın toplantısıyla, bütün basına özel bir basın toplantısıyla, bütün Ankara halkına özel bir basın toplantısıyla tanıtacağız; çünkü, Gölbaşı'nın, Mogan Gölünün korunması Ankara için hayatî önem taşımaktadır. Bu gölün kuruması ve bitmesi Ankara'nın iklimini dahi etkileyecek kadar olumsuz sonuçlar yaratacaktır. Onun için, bütün bu göllere gereken önem veriliyor ve hepsiyle ilgili çalışmalar tarafımdan başlatılmıştır. Bu konuda son derece müsterih olmanızı istiyorum. Gölbaşı'nda zaten sonuca doğru yaklaşıyoruz. Orada, bu ön fizibiliteyle başvuracağımız, uluslararası piyasadan temin edeceğimiz krediyle bunun derhal yapımına başlanacaktır.

Eğirdir Gölü ile ilgili çalışmalarımız vardır.

Beyşehir Gölüyle ilgili olarak, kendim bizzat giderek burada gerekli incelemeleri yaptım ve bu çalışmayı başlattık. Trakya havzasındaki çalışmaları biliyorsunuz. Bugüne kadar 37 işyerini kapattık. Bunların aşağı yukarı 28-29 tanesi arıtma tesislerini yaptı, onların çalışmasına müsaade ettik; diğerleri son aşamaya geldikleri için, ağustosa kadar bir kere daha onlara izin verdik. Şimdi, onları bekliyoz; fakat, bu, tabiî, 37 işyeri meselesi değil, Trakya havzasında daha kapatılacak bir sürü işyeri var. Bunların da hiç tavizsiz çalışmaları sürmektedir.

Organize sanayi bölgeleri tamamen dikkatimizin altındadır; çünkü, 41 tane şu anda faal olan organize sanayi bölgesinden sadece 6-7 tanesinde arıtma tesisi vardır. Diğerleri için de, hem onlara proje yönünden hem teknoloji yönünden hem de finansman sağlama yönünden yardım ediyoruz ve onları teşvik ediyoruz.

Bunları da, bu vesileyle dikkatlerinize sunma fırsatını bana verdiği için Sayın Ateş'e çok teşekkür ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim...

Şimdi, efendim, ben Sayın Bakandan teşekkür beklerken, bu sorunu gündeme getirdim diye rahatsız oldu. Anlayışla, bu sorunlar...

ÇEVRE BAKANI İMREN AYKUT (Adana) – Niye rahatsız olayım...

BAŞKAN – Efendim, onu kendi aranızda halledin Sayın Bakanla; şimdi, benim halledeceğim bir konu değil.

2. – Adana Milletvekili Mehmet Halit Dağlı’nın, Adana’da meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana'da meydana gelen deprem, Adanalı kardeşlerimizin, büyük, can ve mal kaybına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, Adanalı kardeşlerimizin bu acılarına Meclisimizin kayıtsız kalmadığını belirtmek için, dört gündür bu konuda gündemdışı söz veriyorum.

Bügün de, aynı konuda gündemdışı söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı'ya gündemdışı söz verilmiştir efendim.

Buyurun Sayın Dağlı.

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, 27 Haziran cumartesi günü Adana merkez ve Ceyhan ağırlıklı olmak üzere, ilçe ve köylerinde yaşanan deprem felaketinde vefat eden vatandaşlarımıza Cenabı Haktan rahmet, yakınlarına ve yüce milletimize başsağlığı diliyorum; yaralılara acil şifalar, zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun diyorum.

Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, devletimizin tüm kurumlarına ve yetkililerine, iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasî partilerimize, meslek ve sivil toplum örgütlerine, yardımsever işadamlarımıza, gösterdikleri ortak duyarlılık için teşekkür etmek istiyorum ve sevgili Adanalıların yaşadığı acının büyüklüğünü göstermesi bakımından deprem felaketiyle ilgili birkaç rakam vermek istiyorum: 144 vefat, 1 000 yaralı; 802 ev yıkılmış, 3 658 ev harabe, oturulamaz vaziyette, 7 147 evde kısmî hasar var, toplam 11 607 ev zarar görmüş; birçok köyümüzde sulama kanalları hasarlı, çalışmıyor...

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletimizin tümünü yasa boğan bu büyük felaketin kısmen de olsa hafifletilmesi, olay günü yaptığınız gibi, bugün de göstereceğiniz duyarlılıkla mümkündür ve Adanalı hemşerilerim, şimdi sıralayacağım önlemlerin derhal alınmasını, Yüce Meclisimizden ve Hükümetimizden beklemektedir.

Peki, nedir bu önlemler: Öncelikle, Adana'nın afet bölgesi olarak ilan edilmesi, bununla ilgili kanunun derhal çıkarılması ve sonuçlarının acilen uygulanmasıdır.

İl merkezi, ilçeler ve köylerimizde hasar tespitleri derhal bitirilmelidir. Geçitli'den Yakapınar'a, Kılıçlı'dan Abdioğlu'na kadar onlarca köyün sulama kanalı ve yolu hasarlıdır; buraların onarımı acilen yapılmalı, köylümüzün, tarlasında yeniden çalışabilir duruma gelmesinin şartları yaratılmalıdır.

Tarihî Misis Köprüsü, kullanılamaz vaziyettedir ve trafiğe kapalıdır. Geçitli ve yöredeki köylerle ulaşım, Ceyhan üzerinden yapılmaktadır ve bu da, o yörede yaşayan vatandaşlarımız için büyük bir sıkıntı kaynağıdır. Orijinal durumuna uygun onarımı yapılana kadar, yerine, acilen bir panel köprü kurulmalıdır.

Çiftçilerimizin kendi öz örgütlerinden olan sulama birliklerinin, kangrene dönüşmüş elektrik borçları, faizsiz ertelenmelidir.

Ayırım gözetmeksizin tüm belediyelerimizle işbirliği yapılmalı ve onlara para aktarılmalıdır.

Evleri az hasarlı vatandaşlarımıza onarım yardımı yapılmalı, oturulamaz durumdaki vatandaşlarımıza tahsis edilmek üzere yapılacak evler kışa kadar mutlaka bitirilmeli, bu süre içinde de evsiz kalmış bu vatandaşlarımızın barınabileceği geçici mekânlar düzenlenmelidir.

Felaketzedelerin, Toplukonut İdaresi, Halk Bankası, Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri gibi kurumlara olan borçları faizsiz ertelenmeli ve düşük faizli yeni krediler verilmelidir.

Tarım Bakanlığınca canlı hayvan kayıpları bedelsiz olarak karşılanmalıdır.

Ticaretle iştigal eden kiracı konumundaki işletmelere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu aracılığıyla, proje üzerinden yeni işyeri edindirme yardımı yapılmalı ve kurumlar ve geçici vergi mükelleflerinin vergileri faizsiz ertelenmelidir. Belediyelerin, İller Bankasına olan borçları ertelenmeli ve bu belediyelerin tahrip olan altyapıları, onarımları için, yatırım programına alınmalıdır. Bir salgın hastalık çıkmadan gerekli tıbbî önlemler alınmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu saydıklarım, hemen alınması gereken tedbirlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dağlı, süreniz bitti. Size eksüre veriyorum, tamamlayın efendim.

Buyurun.

MEHMET HALİT DAĞLI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ama, bu, felaket bir kere daha göstermiştir ki, benzeri sıkıntıları bir kez daha yaşamamak için, önceden alınması gereken tedbirler konusunda yerel yönetimlerin de, merkezî yönetimin de alacağı ve asla taviz vermeyeceği önlemler vardır; bunlar, hepimiz tarafından bilinen şeylerdir. Özellikle, Adana gibi yoğun göç alan illerimizde bu önlemler yaşamsaldır.

Bu itibarla, bugünden tüm ilgililere sesleniyorum, sürekli göç alan güney Adana'nın sosyal, asayiş, sağlık, eğitim ve imar sorunları giderek artmaktadır; yapılacak orta vadeli bir imar ve yerleşim programıyla, burası da çağdaş bir kent merkezine dönüştürülmelidir. Zaten, bir kenti, güneyi şöyle kuzeyi böyle gibi anlamsız ve çirkin bir ifadeyle tarif etmenin ne modern devlet yönetimiyle anlaşılır yanı vardır ne de milletimizin belki de en büyük özelliği olan millî birlik ruhuyla ilgisi vardır. Onun için, kuzeyiyle güneyiyle tek Adana yaratılmasının önemine bir kez daha dikkatleri çekmek istiyorum.

Bugün, Yüce Meclisimizin önünde bir tarihî fırsat vardır. Dün, Karadenizde yaşanan sel felaketi, bugün Adana'da yaşanan deprem felaketi_ Gelin, vatandaşlarımıza, bu Meclisin, gerektiğinde ortak bir refleks, ortak bir duyarlılık içerisinde olabileceğini, sözle değil, uygulamalarımızla gösterelim, Meclisimizin var olan saygınlığını daha da artıralım. Vatandaşlarımızın, tam demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan Meclise ve cumhuriyete olan güvenini daha da artıralım. Karadenizden Akdenize büyük Türkiye'yi yeniden kuralım. Başta Adanalı hemşerilerim olmak üzere, bütün Türkiye'nin gözü ve vebali üzerimizdedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, bütün felaketzedelere geçmiş olsun dileklerimle, kaybettiklerimize Tanrı'dan rahmet diliyorum, milletimize ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bir daha böyle felaketler yaşanmamasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyor, Meclisimizin ve Hükümetimizin göstereceğine inandığım hassasiyetleri için şimdiden teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dağlı.

Bayındırlık ve iskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu, gündemdışı konuşmaya cevap verecekler.

Buyurun Sayın Topçu.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 27 Haziran günü, mahallî saatle 16.55'te, Adana merkez ve yakın çevresinde meydana gelen depremi bir defa daha gündemdışı olarak Parlamentomuzun görüşmesine getiren Adana Milletvekili Değerli Arkadaşımız Halit Dağlı'ya teşekkür ediyorum.

Maalesef, bu depremde 144 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu, bugünkü tarih itibariyle kesin rakamdır; artık, yıkıntıların altında, çıkarılacak, hayatını kaybetmiş herhangi bir vatandaşımız bulunmamaktadır. Sadece, tedavide bulunup da durumu ağır olan 11 vatandaşımız vardır. Allah'tan, bunlara sağlık, afiyet diliyorum. Hükümetimiz adına, hayatını kaybeden bu 144 vatandaşımız için Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, bütün milletimize başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum. Gerçekten, bu tür felaketlerden bütün milletimizi ve insanlığı korumasını Allah'tan niyaz ediyorum.

Deprem, ülkemizde en çok hasara neden olan tabiî afetlerin başında geliyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yüzde 96'sı deprem kuşağı içerisindedir; Türkiye'nin üzerinde oturduğu deprem kuşağı, Akdeniz-Alp-Himalaya kuşağıdır; sadece yüzde 4'ü deprem dışıdır. Bu yüzde 96'nın yüzde 66'sı da birinci derece deprem kuşağıdır. Adana ve yöresi ikinci derece deprem kuşağı içindedir; en son 1996 yılında yapılan tespit ve haritalara göre, ikinci derece deprem kuşağı konumu değişmemiştir.

Deprem haber alınır alınmaz, önce, İçişleri Bakanımız Adana'ya ulaştı; sonra, bendeniz -depremden iki saat sonra- Değerli Sağlık Bakanımızla beraber Adana'ya ulaştık. Burada zaten kriz masası, Adana'da, Vilayette kurulmuştu. Hiç durup dinlenmeden, gece gündüz demeden, görevli arkadaşlarımız büyük bir fedakârlıkla çalıştılar. Yirmidört saat geçmeden, hemen her yöreye mutlaka ulaşıldı.

Kurtarma faaliyetleri zaten anında başlamıştı. Kurtarma faaliyetleri için, başta yörenin belediyeleri olmak üzere, kamu kurumlarının o yöredeki bölge müdürlükleri, bütün kamu kurumları seferber oldu. Bu yetmedi; Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün uzmanlar ekibi ve ayrıca, gönüllü dağcılar ekibi, Adana ve Ceyhan'a derhal akın etti. Gece gündüz demeden, âdeta kendilerini feda edercesine, 27 Hazirandan bu yana geçen beşbuçuk gün içerisinde, arkadaşlarımız, görevliler, canla başla çalıştılar. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Meclis Başkanı, Sayın Başbakan, yardımcıları ve bakanlar, hepsi, bölgeyi ziyaret edip yapılanları gördüler. Değerli arkadaşımız Halit Dağlı, Adana Milletvekili olarak, onlara teşekkür etti; bu nezaketinden dolayı, kendisine teşekkür ediyorum.

Hükümet olarak, bu bizim görevimiz; ama, Hükümet dışındakiler, o bölgede çalışan özel sektör; makineleriyle, tanklarıyla -ellerinde ne varsa- işçileriyle, bütün imkânlarıyla, böyle bir felaket için koştular; devletin yanında, kurtarma faaliyetleri için yer aldılar. Gerçekten, bu konuda katkıda bulunan herkese, Hükümet olarak, sorumlu Bakan olarak, ayrıca şükranlarımı ifade ediyorum.

Şu anda, bölgede, 5'i Seyhan Belediyesinin, 11'i Kızılayın olmak üzere 16 tane seyyar mutfak, vatandaşlarımıza sıcak yemek vermektedir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Başka yok mu Sayın Bakan?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – 16 seyyar mutfak var; başka neyi kastediyorsunuz, anlamadım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Başka kuruluşların, kurumların, belediyelerin gönderdiği seyyar mutfak yok mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Söyledim işte... (FP sıralarından "İstanbul ve Ankara Belediyelerini söylemediniz" sesleri)

Ben, bu konuda ayırım yapmıyorum. Benim kafam, sizinki gibi değil. Ben ayırım yapmam. Bakın, arkadaşımız da ayırım yapmadı. Bendeki bilgi bu. Orayla, günde, asgarî beş kere konuşuyorum; her iki saatte bir Adana'yla konuşuyorum, her iki saatte bir Kızılayla konuşuyorum, her iki saatte bir valiyle konuşuyorum, ilgililerle konuşuyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Neresi ayırım bunun?

Sayın Bakan, siz söylerken ayırım olmuyor, biz söyleyince ayırım mı oluyor...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ayırım yok...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Biz, gidip gördük... Halka sor bunu...

Niye söylemiyorsunuz?..

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, devletin çeşitli kuruluşları var. (FP sıralarından gürültüler)

Müdahale etmeyelim efendim...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben, buradan tekrar ediyorum: Kızılay'ın 9, Seyhan Belediyesinin de 5 adet olmak üzere 14 seyyar mutfak çalışırken, Kızılay, 2 seyyar mutfak daha gönderdi. 11'i Kızılay'ın, 5'i Seyhan Belediyesinin. Bunlar şahsî tespitim değil, oradaki komitenin tespiti. Bu konuda, orada bulunan arkadaşlarımız, olan bir şeyi benden niye saklasınlar... Niye saklasınlar, olan bir şeyi benden... Yani, böyle bir şeyin istismarı olur mu... (FP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Vatandaş biliyor Sayın Bakan.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Siz yapıyorsunuz onu.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Hayır, siz yapıyorsunuz da, biz yapmıyoruz... Geçen gün de, bu konuda tartışma çıktı... Rica ediyorum, felaket üzerine siyaset olmaz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Siz yapıyorsunuz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Biz, bu konuda siyaset yapmıyoruz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yapıyorsun... Yapıyorsun...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Yapmıyorum... Yapmıyorum...

HÜSEYİN ARI (Konya) – Bağırmadan konuş Sayın Bakan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum, müdahale etmeyin...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ne dedim?..(FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

Efendim, Sayın Bakan, sizi kastetmiyor, felaket üzerine siyaset yapan siz değilsiniz. Niye üzerinize alıyorsunuz? Efendim, belki havayı kastediyor...

ERDOĞAN TOPRAK (Adana) – Sayın Bakanıma bir şey sorayım: Ankara, İstanbul belediyeleri...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Rica ediyorum Sayın Toprak... Olmaz böyle bir şey canım!..

Geçen gün de, anormal hadiseler oldu, Meclisin bir itibarı var, bunu sarsmayalım efendim.

Gündemdışı konuşmaya cevap verin Sayın Bakan, rica ediyorum...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Adana Büyükşehir Belediyesi Doğru Yol Partili; gece gündüz bizimle beraber koşturdu. Seyhan Belediyesi, Mersin Belediyesi Anavatan Partili... Onların yaptıkları özel yardımları söylemedim. Ben burada, belediye, parti peşinde değilim. Bu konuda yardımcı olan herkese teşekkür ediyorum dedim. Eğer öyle olsa idi, çıkar burada- yine söylemiyorum- Mersin Belediyesinin yaptıklarını söylerdim. O zaman, siz, bana dönüp derdiniz ki "Mersin Belediyesini, Anavatan Partili diye söyledin, niye diğerlerini söylemiyorsunuz?" Onu söylemedim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Amma söylemedin ha!..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Onu söylemedim, hayır, daha ne yaptığını söylemedim, sadece yardımcı olduğunu söyledim. Oradaki bütün belediyeler, civardaki bütün belediyeler...

AHMET DERİN (Kütahya) – Tabiî, olacaklar...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Gayet tabiî, herkesin görevi. Orada çalışan özel firmaların makineleri, adamları, tankları, efendim işçileri burada çalışacak da, devletin belediyeleri seyirci mi kalacak? Teşekkür edilecekse onlara edilecek. Kırk kişilik gönüllüler grubu orada beş gündür kurtarma yapıyor, enkaz içinden birsürü canlı insan çıkardı çok şükür, hepsine şükran borçluyuz, teşekkür edilecek olan onlardır, gönüllülerdir. Ben "Hükümet olarak bizim görevimiz, kendi kendime teşekkür etmiyorum, diğerlerine ediyorum" dedim. Bana teşekkür gerekmez. Niye; çünkü, benim vazifem, aslî vazifem bakmak.

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Edebiyat yapma... Edebiyat yapma...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Benim kafam sizinki gibi değil. (FP sıralarından gürültüler)

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Hangi kafada olduğunuzu çok iyi biliyoruz...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sizin kafanızı da, bizim kafamızı da herkes biliyor... Sizin kafanızın menfaata dayalı olduğunu herkes bilir. Beni konuşturmayın... (FP sıralarından gürültüler)

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Ne var bizim kafamızda?

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Doğru konuş Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Beni konuşturmayın... Beni konuşturmayın, sonra yerinizden kalkamazsınız...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Konuş ne konuşacaksın be!.. Ne konuşacaksan konuş... Ne konuşacaksan konuş... Varsa bir şeyin konuş... (Gürültüler)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Otur yerine!..

BAŞKAN – Sayın Kapusuz... Sayın Kapusuz... Rica ediyorum, oturun efendim... Rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sizinle ilgili soruşturma önergeleri orta yerde, yapılanlar orta yerde... Ne konuşacaksan konuş...

BAŞKAN – Rica ediyorum...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Benim alnım açık... Benim alnım açık, siz kendi hesabınızı verin...

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Ne var bizim hesabımızda?..

YAŞAR CANBAY (Malatya) – Bizim verilecek hesabımız yok... Ne hesabı...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum... Sayın milletvekilleri, burada herkes bağırırsa olur mu canım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ne konuşacaksa konuşsun Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, konuşacaksanız, size, sataşmadan söz veririm. Oturun yerinize... Oturun...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Konuşacaksan konuş!..

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

Sayın Bakan, siz de, gündemdışı konuşmaya cevap verin ve sataşma yapmayın, rica ediyorum canım.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – O Bakanlığa layık olan, eli cebinde dolaşmaz... Kürsüde, elini çıkarsın cebinden...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen susar mısınız...

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Çıkar elini cebinden!..

(FP sıralarından "utanın biraz" sesi)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sözüne dikkat et... Sözüne dikkat et, utanmayan ben değilim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz Genel Kurula konuşur musunuz efendim...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sözünüze dikkat edin, burası kahvehane değil... Sözünüze dikkat edin... Sözünüze dikkat edin... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz, bakansınız, sorumluluk taşıyorsunuz. Burada, sizin, sükuneti sağlayacak şekilde konuşmanız gerekirken, tahrik etmeyin rica ediyorum...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Duymuyor musunuz "Utanmaz" diyor

BAŞKAN – Efendim, duyuyorum; ama, ne yapayım... Siz Genel Kurula hitap edin.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Beni utanmazlıkla itham etmek var mı?

BAŞKAN – Efendim, yok tabiî. Bu, milletvekili seviyesine uymayan bir hitap tarzı.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben de onu hatırlatıyorum işte.

BAŞKAN – Siz, Genel Kurula hitap edin efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Ben açmadım lafı.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum siz devam edin, gündemdışı konuşmaya cevap verin. (FP sıralarından gürültüler)

Rica ediyorum arkadaşlar...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Devamla) – Sayın Dağlı, söylediler; zaten, temennilerine de cevap vereceğim. Bölgede şu anda 90 ayrı ekip çalışma yapıyor, 60'tı, takviye ettik, 90'a çıkardık. Ayrıca, bu depremin neden olduğu yıkıntıların sebeplerini araştırmak ve sorumlularını bulmak üzere, bu konuyla ilgili, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinin profesörleriyle de takviye edilmek suretiyle bölgeye, deprem ölçme araçları ve yapıları kontrol araçlarıyla 40 kişilik bir uzmanlar ekibi, bir seyyar ekip gönderilmiştir. Bu binaların yıkılış sebepleri, Bakanlığımızca kesin olarak tespit edilip, bunlara göre işlem yapmak üzere bir rapora bağlanacaktır. Birkaç defa söyledim, Yüce Meclisin huzurunda da bir defa daha tekrar etmek istiyorum. Bu olayda sorumluluğu olan kim varsa bunun üzerine gitmeye mutlak kararlıyım. Kanun bana bu imkânı ne kadar veriyorsa, bu imkânı mutlaka kullanacağımdan herkesin emin olmasını istiyorum.

Bu arada Adana Cumhuriyet Başsavcılığının başlatmış olduğu soruşturma sonunda, Ceyhan'da yıkılan binaları yaptıkları tespit edilen müteahhitlerden 4'ü bugün itibariyle tutuklanmış bulunmaktadır. 2 müteahhit, sorgusundan sonra serbest bırakıldı; soruşturma devam ediyor.

Diğer taraftan, burada, Meclisin huzurunda tekrar ifade edeyim ki, bölgede, kamu tarafından yapılmış binalardaki hasar fevkalade sınırlıdır, âdeta yok denecek derecededir. Bu kadar yüksek, 802 binanın tamamen yıkıldığı bir depremde, 6 köy okulundaki hafif hasarlar dışında, bir kamu binasında hasar yoktur. Ceyhan Vergi Dairesinde, SSK lojmanlarında hasar var; ama, bunlar kamu tarafından yapılmış binalar değildir, özel kişiler tarafından yapılmış binalardır. Bu bakımdan, burada, kamu binaları büyük imtihan vermiştir.

Şimdi, buradan, bir şeyi daha Meclisimizin ve halkımızın bilgisine sunmak istiyorum: Şu anda, Türkiye'de, 170 tanesi, Bakanlığımıza, 42 tanesi Kandilli Rasathanesine ait olmak üzere, 212 ayrı yerde deprem ölçerimiz vardır. Binaenaleyh, her dakika, her an, Türkiye'nin her tarafında depremle ilgili tespit çalışmaları sürdürülmektedir.

Bunun yanı sıra, bu yörede 802 binanın yıkılmasından başka, 3 658 bina oturulamaz duruma gelmiş, 7 147 bina da hafif zarar görmüştür.

Değerli arkadaşlar, 6 700 çadırda barınma vardır. Buradan, değerli Adanalıların, bu depremden etkilenenlerin, evleri oturulamaz duruma gelmiş veya yıkılmış olanların, bir meskene girmiş olmak kaydıyla -çadırda oturma halinde vermeyeceğiz- çadırdan çıkıp bir meskene girmiş olmak kaydıyla, evleri yapılıncaya kadar, depremden önce kiracı olarak oturanlar dahil, buldukları evin kiralarını, biz, devlet olarak, Hükümet olarak karşılayacağız. Bu nedenle, Adana Valiliği emrine, tarafımızdan 1,5 trilyon lira temin edilmiştir 220 milyar liralık ilk yardımın dışında. Bu para, bu kiralar için kullanılacaktır. O yörede, kiraları araştırdık ve o yöredeki kiralara göre, bunlara bir limit koyacağız. Bu limit, yıllık, aşağı yukarı, Adana ve Ceyhan merkezi için 350-400 milyon lira, köyler için de 250-300 milyon lira civarında olacaktır. Evleri yapılıncaya kadar, bunları vatandaşlarımıza ödeyeceğiz. Böylece, kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız.

Bölgenin elektriksiz, susuz hiçbir yeri yoktur.

Değerli arkadaşımızın söylediği birçok konu; mesela, hayvan zayiatı, zaten aynen ödenir, kira ve açıkta kalanlara yardım yapılacağını söyledim. Borç erteleme konusunda ve diğer konularda, eğer altyapıları zarar görmüşse belediyelerine yardım yapılacaktır.

En önemlisi de, Misis Köprüsünün çatlaması. Bu köprü, tarihî bir köprüdür, Adana'daki iki tarihî köprüden biridir. Bu köprünün heba olmasına gönlümüz razı olmuyor. Bu köprü üzerinde inceleme yaptırıyorum ve şimdi, üzerindeki trafiği durdurduk. Bu köprüyü kurtarmak için, trafiğe elverişli olmasa bile, tarihî haliyle kendisini koruyabilmek için elimizden geleni yapacağız.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, aslında, bizim Pülümür'de 1992 yılında meydana gelen depremin evleri, para yok diye hâlâ yapılmadı; onu da sizlere hatırlatmak istiyorum. (Alkışlar)

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önce konuşan Sayın Bakanı dikkatle dinledim. Bendeniz, pazartesi günü, bir heyet halinde Adana'daydım. Bizzat, yerinde, gidilmeyen köylere, belki, zatıâlilerinin gitmediği köylere kadar gittim.

BAŞKAN – Şimdi, benden ne istiyorsunuz, onu bir söyleyin.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Arz edeceğim efendim.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, böyle bir usulümüz yok; rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, eğer, isterseniz sataşmadan dolayı söz talep edeyim; yoksa, yerimden birkaç cümle söyleyeyim.

BAŞKAN – Peki; ama, çok uzun olmamak üzere iki cümle söyleyin.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Meramımı anlatacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, anlat.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Değerli Başkan, Sayın Bakan, konuşmalarında, bugün aldığı bir bilgiden bahsetti ve "Seyhan Belediyesinin ve Kızılay'ın aş evleri vatandaşların ihtiyacını karşılıyor" dedi. Kim hizmet ediyorsa teşekkür ederiz, Hükümete de teşekkür ederiz; fakat, bir şey var ki, oradakiler bildirdi veyahut da bildirmedi, fiilen -Adanalılar şayet bizi seyrediyorlarsa- şu anda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının, orada...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Yazıktır, bunlar söylenecek şey mi; felaket üzerine siyaset yapılmaz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir dinle, niye rahatsız oluyorsun.

Seyhan Belediyesi söylenirken, ayrıcalık olmuyor da, felaket üzerine siyaset olmuyor da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının göndermiş olduğu 10 tane seyyar araç, günlük 20, 25, 30 bin öğün yemek veren araçların söylenmesi neden ayrıcalık oluyor; niçin felaket üzerine siyaset oluyor? Sayın Bakan, şu anda, eğer, isterlerse, buyursunlar, beraber dışarıya çıkalım, telefon edelim, şu anda hizmet veriyorlar.

Milletimizin bilgisine arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim.

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) – Sayın Başkan, izin verirseniz, yerimdem, çok kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonundan, Adana'ya, pazartesi sabahı 220 milyar lira gönderilmiştir. Sayın Bakanım da, konuşmasının içerisinde belirttiler. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, bir dakika arkadaşlar; Sayın Bakanın konuşmasını bir duyalım.

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) – Sayın Bakanın söylediklerine ilave olarak, şu anda, hasar tespit komisyonları çalışmalarına devam etmektedirler. Belirlenen hasar tespitlerine göre, önümüzdeki hafta içerisinde, yakınları ölenlere 400'er milyon lira, ağır hasarlı konutlar ve işyerleri için 300'er milyon lira, orta hasarlılar için 200 milyon lira, az hasarlılar için 100'er milyon lirayı Adana'ya göndereceğiz. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim.

Efendim, bütün amacımız, depremzedelere, orada en iyi şartları temin etmek; Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin bütün imkânları oraya seferber edilerek, hem orada hem de Türkiye'nin herhangi bir ilinde sıkıntıda olan, depremden, selden, yangın felaketinden zarar gören bütün vatandaşlarımızın sıkıntılarını giderecek bir seferberlik göstermektir; bu, hepimizin görevidir. Bunu yaparken de övünmeyelim. Kimse kendi cebinden para vermiyor; devletin imkânları, belediyenin imkânları kullanılıyor, para veriliyor. (DSP ve FP sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Seyhan Belediyesini zikretmemin sebebi, Seyhan, deprem bölgesidir.

BAŞKAN – Efendim, her şeye cevap vermek gerekmiyor.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, izin verir misiniz... Konuşmamda, “Büyükşehir Belediye Başkanı Doğru Yol Partili; o da bizimle beraber sabahlara kadar koştu dedim” niye ayırım yapmış olayım...

BAŞKAN – Peki, efendim, anlaşıldı...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Bunun neresi ayırım?!. Allah!.. Allah!..

BAŞKAN – Tamam efendim. Ben de zaten bir şey demedim.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Sayın Başkan, bütün bu konuşmaları Adana'da depreme uğrayan, felakete uğrayan vatandaşlarımız izliyor ve “yaptıkları yardım başlarına çalınsın” diyecek noktaya geliyorlar.

Teşekkür ediyorum.

3. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman SSKHastanesinin yapımına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı

BAŞKAN – Son konuşma, Karaman SSK Hastanesi yapımı hakkında gündemdışı söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey'in.

Dün, çok hararetle istediniz Sayın Özbey, şartlarımızı zorladık, size de verdik.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Bize vermediniz...

BAŞKAN – Her partiye söz veriyoruz. Ne yapalım... Fazilet Partisinden arkadaşlarımız, gündemdışı çok söz istiyor; bu hafta 4'üne söz verdim. Yani, hepsini size verecek değilim ki...

Buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ABDULLAH ÖZBEY (Karaman) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Karamanımızda yapılacak SSK Hastanesiyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Karamanımızın toplam nüfusu, yaklaşık 228 bindir; bu nüfusun 15 900'ü özel sektör sigortalısı, 3 700'ü kamu sektörü sigortalısı, 2 000'i emekli, 1 300'ü isteğe bağlı sigortalı, 1 000'i yurtdışı işçisi ve 168'i tarım sigortalısı olmak üzere Karamanımızda toplam sigortalı sayısı 24 068'dir. Bu rakam, sigortalılarımızın bakmakla yükümlü olduğu eş ve çocuklarıyla beraber yaklaşık 100 bini aşmaktadır. Bunun neticesi, nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i Sosyal Sigortalar Kurumundan istifade etmektedir. Buna karşılık, Karamanımızın, 1'i Merkez, 1'i de Ermenek ilçesinde olmak üzere 2 SSK dispanseri bulunmaktadır. Şu an Ermenek İlçesindeki SSK dispanserinde 1 doktor, merkezdeki dispanserdeyse 1'i uzman olmak üzere 3 doktor bulunmaktadır.

Refahyol Hükümeti zamanında bu durum göz önüne alınarak, bir SSK hastanesi yapılması için gerekli girişimlerde bulunulmuş, hastane inşaatı ihaleye çıkarılmıştı ve geçici sıkıntıyı gidermek için de, Sağlık Bakanlığıyla bir protokol imzalanarak, sigortalıların, Karaman Devlet Hastanesinden istifadesi temin edilmişti. Ancak, devlet hastanesinin imkânlarının sınırlı olması ve bunun neticesi, hastalarımızın 110 kilometre uzaklıktaki Konya SSK Hastanesine sevki ortaya çıktı. Bu durum, vatandaşımıza maddî olarak büyük sıkıntılar vermektedir.

Karaman merkezdeki SSK dispanserinden en az 90 bin sigortalı ve yakınının sağlık ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmaktadır. Şu an 2'si pratisyen hekim, 1'i uzman doktor olmak üzere toplam 3 doktoru bulunan bu dispanserde 90 bin kişiye nasıl bir sağlık hizmeti verilebilir; günde yaklaşık 250-300 kişinin müracaat ettiği bir dispanserden nasıl verim alınabilir?!. Bu doktorlar, hastaları muayene etmese de sırf reçete yazsalar yine yetiştiremezler.

Sayın milletvekilleri, Karamanımız hızla kalkınan bir ilimizdir. Sosyal Sigortalar Kurumuna, Karaman'dan, sigorta primi olarak her ay 320 milyar lira tahakkuk etmektedir. 1998 yılı fiyatlarıyla 1 trilyon 200 milyar liraya mal olacak olan bu hastane, Karamanımızın ihtiyacını karşılayacaktır ve bu 1 trilyon 200 milyar lira, Karaman'dan SSK'ya aktarılan üçbuçuk aylık prime denk gelmektedir.

Bu sebeplerle, Refahyol döneminde, SSK Hastanesi ihaleye çıkarılmış ve 2 Temmuz 1997 tarihinde, 16 firmanın katılımıyla ihale sonuçlandırılmıştı. Anasol-D Hükümeti kurulur kurulmaz bu olaya siyasî yaklaşılmış ve bu ihale iptal edilmiştir. Halbuki, Anasol-D Hükümeti zamanında, Bakanlık müfettişleri, ihaleyi incelemiş ve ihale hakkında olumlu rapor vermişti. Maalesef, gerekçesi bilinmeyen bir sebeple, SSK Yönetim Kurulu, ihaleyi iptal etme yetkisini kullanarak ihaleyi iptal etmiştir. Ardından, SSK Hastanesi ihalesinin OYAK İnşaata verildiğini, mahallî ve siyasî yetkililer deklare etmişti; ama, ihaleyi alan şirket, bu emrivaki karşısında, fiilî duruma aldırmayarak, bölge idare mahkemesine dava açmış, yürütmeyi durdurma kararı almış ve SSK aleyhine, ihaleyi alan firma lehine karar aldırarak idarenin tasarrufunu bozmuştur. Lakin, olan, yine Karaman halkına olmuştur. Eğer, geçen yıl başlansaydı, şimdi, en az beşinci katı bitecek olan bu hastane inşaatına daha henüz başlanılamamıştır ve ne zaman başlanılacağı da belli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özbey, süreniz bitti; lütfen, son cümlenizi söyler misiniz efendim.

ABDULLAH ÖZBEY (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

İktidara gelir gelmez "Refahyol'un rüzgârını keseceğiz; Karaman SSK Hastanesi inşaatı ihalesini de iptal ettik" diyenler, siyasîler, aynı zamanda, Karaman halkımıza gidecek olan bu hizmeti engellemişlerdir.

ÇETİN BİLGİR (Kars) – Söylediklerinize siz inanıyor musunuz?!.

ABDULLAH ÖZBEY (Devamla) – Karaman'ın bir milletvekili olarak, iktidardan isteğim şudur: Geliniz, Refahyol Hükümeti zamanında objektif kıstaslarla ihaleyi kazanan ve Bakanlığınız müfettişleri ve mahkeme kararıyla aklanan firmaya, ihaleyi sırf OYAK inşaata vermek için engel olmayın. Karaman halkını daha fazla oyalamayın ve onlara daha fazla zulmetmeyin. Bırakın, Karamanımıza bu hastaneyi kim yapacaksa yapsın. Halkımız, dispanser kuyruklarında ölmesin.

Sayın Bakanımdan istirhamım şudur: Bu ihalenin OYAK'a verilmesi hususunda ısrar edip, Danıştaya başvurmayın; elbette ki, bu, sizin, hukukî bir hakkınızdır; ancak, Danıştaya başvurduğunuzda, Karamanımıza SSK Hastanesi yapımı, en az bir yıl daha gecikecektir. Bizim, hastaneyi kimin yaptığıyla ilgilendiğimiz yoktur. Biz, bir an evvel, Karamanımıza, bir SSK Hastanesi nasıl yaptırılır, bunun derdindeyiz.

Bu duygularla, Yüce Heyetinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbey. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Arkadaşlar, gündemdışı konuşma, milletvekili için 5 dakika, bakan için 20 dakikadır; İçtüzük böyle. Biraz önce, arkadaşlar, bakan konuşması niye bu kadar uzun oluyor diye işaret ettiler. Bakan, 20 dakikalık süreyi kullanabilir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, Gündemdışı konuşmaya cevap vereceklerdir.

Buyurun efendim.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) – Sayın Bakan, Yozgat da bekliyor. Yozgat hastanesini de söyleseniz...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Onu, gelecek sefer söyleyeyim.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey'in, Sosyal Sİgortalar Kurumu Karaman Hastanesinin yapımına ilişkin gündemdışı konuşmasını cevaplandırmak üzere, huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar Kurumu Karaman Hastanesinin ihalesi, daha önce "GENTAŞ Limitet Şirketi" isimli bir firmaya verilmiş; ancak, Sosyal Sigortalar Kurumu Teftiş Kurulunun yaptığı inceleme sonucuna göre, yönetim kurulunca, ihale işlemi, 28.10.1998 tarihinde reddedilmiştir. Buna rağmen, söz konusu firma, konuyu yargıya intikal ettirmiş ve dava, kurum aleyhine sonuçlanmıştır. Bunun üzerine, kurum, hukuk müşavirliğinden alınan görüş doğrultusunda, Karaman SSK Hastanesi ihalesinin eski yükleniciye verilmesi konusunda, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kuruluna bir rapor göndermiştir ve rapor, bugün, şu sıralarda, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulunda görüşülmektedir; büyük olasılıkla, eski yüklenici tarafından, inşaat yapılmaya başlanacaktır. Bizim, bu konuda hiç ısrarımız yok. Yönetimimizde, yargı kararlarına tam olarak uyulması esastır; bu konuda herhangi bir kompleksimiz de yok. Yanlış işlem yapmış olabiliriz; bu, yargıdan geri dönerse, yargı kararına uyarız; nitekim de öyle yapıyoruz.

Öte yandan, hastane yapımıyla ilgili izin, Devlet Planlama Teşkilatından 30 Haziran 1998 tarihinde -içinde bulunduğumuz hafta- çıkmış olup, yargı kararının daha önce alınmış olması halinde bile ya da hiçbir yargı uyuşmazlığı olmasaydı bile, bu iznin beklenmesi gerekiyordu. Bütün bu durum karşısında, bizden kaynaklanan herhangi bir gecikme söz konusu olmamıştır.

Karaman SSK Hastanesinin yapımı konusunda, Karaman Milletvekili Sayın Fikret Ünlü, çok büyük bir çaba sarf etmiştir. Gerek Devlet Planlama Teşkilatının izninin alınması gerek diğer işlemlerin yapılması konusunda gösterdiği çaba dolayısıyla, Sayın Fikret Ünlü'ye teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Ayrıca, sağlık personeli ihtiyacı için, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen Kadro Yasa Tasarısındaki 16 900 kadro içerisinden, Karaman'a da sağlık personeli düşmektedir.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/360)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Saygıyla arz ederim.

Yusuf Selahattin Beyribey

Kars

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

2. – İçel Milletvekili Saffet Benli’nin (6/1049) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/361)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 153 üncü sırasında yer alan (6/1049) esas numaralı sözlü soru önergeme Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak verilen cevabı yeterli görüyorum ve soru önergemi geri alıyorum.

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim. 1.7.1998

Saffet Benli

İçel

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

3. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Romanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1586)

2.7.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 18-19 Haziran 1998 tarihlerinde Romanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

Liste:

İ. Turhan Arınç (İzmir)

Ayhan Gürel (Samsun)

BAŞKAN – Tezkereyi... (FP sıralarından "karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz" sesleri)

Peki, karar yetersayısını arayalım.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Arkadaşlar, biz, Başkanlık olarak, bu Meclisin çalışması için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Onun için, sayın milletvekilleri de, özellikle İktidar Partisine ve İktidarı destekleyen partiye mensup milletvekilleri de gelsin, burada kanunları çıkaralım; gelmezlerse, biz, doğru neyse onu yapmak zorundayız.

Kaç dakika ara verelim efendim? (ANAP sıralarından "10 dakika" sesleri)

Birleşime 10 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 15.00

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.15

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Ünal YAŞAR (Gaziantep)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başbakanlığın bir tezkeresini oylarken, karar yetersayısının aranılması istenmişti; ancak, karar yetersayısı olmadığından, Birleşime 10 dakika ara vermiştim.

Çalışmalarımıza devam ediyoruz.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Romanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1586) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım; buyurun.

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (9/25) ve (9/26) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleri ile (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 650 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri ve görüşme günlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 123 2.7.1998

Danışma Kurulunun 2.7.1998 Perşembe günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Salih Kapusuz Ülkü Güney

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili

Turhan Güven Ali Ilıksoy

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap Müjdat Koç

CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. 29.6.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli 111 inci Birleşiminde okunmuş bulunan, Turizm ve Kültür eski Bakanı, Başbakan Mesut Yılmaz Hakkındaki (9/25) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin 7.7.1998 Salı günkü Birleşimde yapılması önerilmiştir.

2. 2.7.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılmış bulunan bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları hakkındaki (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 650 sıra sayılı raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 2 nci sırasında yer alması ve görüşmelerinin, Genel Kurulun 7.7.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

3. 29.6.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli 111 inci Birleşiminde okunmuş bulunan, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkındaki (9/26) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin 14.7.1998 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi tekrar okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım efendim.

Öneriler:

1. 29.6.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli 111 inci Birleşiminde okunmuş bulunan, Turizm ve Kültür eski Bakanı, Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/25) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin 7.7.1998 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, daha önceki uygulamalarımız var, şöyle yapıyorduk; sayın grup başkanvekilleri, kendi gruplarından söz isteyen arkadaşların isimlerini Divana bildirecekler ve biz, burada, kurayla bunu belirliyoruz.

YUSUF NAMOĞLU (İstanbul) – Sayıyı tespit edelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, arkadaşlarımız ayağa kalksın, sayıyı tespit edelim.

Söz almak isteyen sayın milletvekillerini, grupları itibariyle sayıyorum:

Doğru Yol Partisi Grubundan 12 kişi; Fazilet Partisi Grubundan 18 kişi; Anavatan Partisi Grubundan 37 kişi; Demokrat Türkiye Partisi Grubundan 1 kişi.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2. 2.7.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılmış bulunan bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları hakkındaki (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 650 sıra sayılı raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 2 nci sırasında yer alması ve görüşmelerin Genel Kurulun 7.7.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü öneriyi okutuyorum:

3. 29.6.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli 111 inci Birleşiminde okunmuş bulunan, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkındaki (9/26) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin 14.7.1998 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Söz almak isteyen sayın milletvekillerini, grupları itibariyle sayıyorum: Fazilet Partisi Grubu 23 kişi; Doğru Yol Partisi Grubu 15 kişi; Anavatan Partisi Grubu 32 kişi; Demokrat Türkiye Partisi 3 kişi.

Bu arkadaşlar bize isimlerini bildirecekler ve burada, kura çekeceğiz.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyondan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet HalkPartisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilmişti.

Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon MilletvekiliYusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024)(S. Sayısı :553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4.—Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı :631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Geçen birleşimde, 41 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi ve Fazilet Partisi grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

(1) 626 S. Sayılı Basmayazı 17.6.1998 tarihli 103 üncü Birleşim tutanağına eklidir.

Şimdi, şahsı adına Sayın Saffet Benli'ye söz vereceğim.(FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Sayın Benli, konuşma süreniz 5 dakikadır.

SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanun tasarısının 41 inci maddesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 80 inci maddesi üzerinde kişisel olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun gerçek kişilerin gelirlerini Gelir Vergisine tabi tutmuştur. Gelirlerin unsurlarını sayarken, ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iradı ve yeni düzenlemeyle getirilen, kaynağı ne olursa olsun, diğer her türlü kazanç ve iratlar olarak belirlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, mevcut duruma bir bakacak olursak; yedinci bölümde, sair kazanç ve iratlar, gelire giren sair kazanç ve iratları tarif etmiştir.

Madde 80 aşağıda yazılı olup, geçen bölümlerin dışında kalan kazançlar ve iratlar, bu bölümdeki hükümlere göre vergiye tabi gelire dahildirler.

“Değer artış kazançları, arızî kazançlar: Değer artış kazançları, mükerrer madde 80'le, aşağıdaki yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazançlarıdır. Borsada kayıtlı olanlar ve ivazsız olarak iktisap edilenler hariç, menkul kıymetlerin iktisap tarihinden başlayarak bir yıl içinde veya iktisaptan evvel elden çıkarılmasından sağlanan kazançların, bir takvim yılındaki tutarının 70 inci maddenin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı hakların -ihtira beratları hariç- elden çıkarılmasından doğan kazançların, telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançları, ortaklık haklarının ve hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar, faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar, iktisap şekli ne olursa olsun -ivazsız olarak iktisap edilenler hariç- 70 inci maddenin birinci fıkrasının 1, 2, 4 numaralı bentlerinde yazılı mal, gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil ve hakların iktisap tarihinden başlayarak, içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

Bu maddede geçen "elden çıkarma" deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tabi iktisadî kıymetlerle, birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır.”

Yukarıda sayılan hususlar, aşağıda açıklandığı şekilde, sadeleştirilerek ve günün şartlarına uydurularak yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle;

"Madde 41. – 193 sayılı Kanunun yedinci bölüm başlığı ve 80 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Diğer Kazanç ve İratlar

Gelire giren diğer kazanç ve iratlar

Madde 80.- Bu Kanunun 2 nci maddesinin 1-6 numaralı bentlerinde yazılı gelir unsurları ile ilişkilendirilemeyen gelirler, kaynağı ne olursa olsun diğer kazanç ve irat olarak bu bölümde yer alan hükümlere göre vergilendirilir.

Vergiden muaf esnafın bu faaliyetinden elde ettiği gelirin, alış ve gider belgelerinde yer alan tutarın iki katını; kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin bu faaliyetlerinden elde ettikleri gelirin, aldıkları müstahsil makbuzlarında yer alan satış tutarları toplamını aşan kısmı da diğer kazanç ve irat sayılır.

Bu madde hükmüne göre vergilendirme yapabilmek için bir takvim yılı içinde elde edilen diğer kazanç ve iratlar kapsamındaki gelirin, 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşması -yani, 1 milyar 125 milyon lirayı aşması- şarttır.

Bu madde kapsamındaki kazanç ve iratların elde edildiği yılın tespit edilememesi veya müküllef tarafından ispat edilememesi halinde, harcamanın yapıldığı veya tasarrufun varlığının tespit edildiği yıldan bir önceki yılın geliri sayılır" denilmektedir.

Dolayısıyla, bu, maddeyle sadeleştirilmiş oluyor. Bu konuda herhangi bir itirazımızın olmadığını söylüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Benli.

Şahsı adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.

İki haftayı aşkın bir süredir gece yarılarına kadar çalışıyoruz, hep birlikte çalışıyoruz ve 75 yıllık cumhuriyet tarihimizin en önemli yasa tasarılarından birini görüşüyoruz.

Halkımızın büyük çoğunluğu bu yasayı bekliyor. İktidarıyla muhalefetiyle bir an önce bu yasayı çıkaralım. Bu yasa, hepimizin onuru olsun, 20 nci Dönem Parlamentosunun gururu olsun; halkımızın beklentisini bir an önce sağlayalım.

Bu görüş ve düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.(DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

RÜŞDÜ SARACOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Sayın Bakana bir şey sormak istiyorum...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Saracoğlu.

RÜŞDÜ SARACOĞLU (İzmir) – Görüşülen maddenin dördüncü bendi, esas itibariyle, Vergi Usul Kanununun sorgulamayla ilgili bir hükmünü ihtiva etmekte; yani, harcamanın yapıldığı yılın gelirine konulurken; şu andaki maddeyle, bir önceki yılın gelirine koyuyorsunuz. Böyle olunca, harcamanın tespiti yoluyla bulunan vergilerin hepsi, mükellefi kaçakçı durumuna düşürmeyecek mi? Amaçlanan bu mu? Amacımız vergi toplamak mı, yoksa mükellefi kaçakçı konumuna düşürüp hapse atmak mı? Bunu, tespit edildiği yılın geliri olarak değiştirmeyi düşünmüyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Saracoğlu, öncelikle, bu madde uyarınca herhangi bir ceza uygulamamız, kaçakçılık veya hapis cezası diye bir müeyyidemiz yok; yani, bu maddenin uygulanmasından dolayı vergileme söz konusu olduğu zaman, ayrıca, belirttiğiniz gibi, bir müeyyidesi söz konusu değil. Eğer, harcamanın yapıldığı tarih belliyse ve ilişkilendirildiği geliri yakalıyorsak, zaten ilgili döneminkine koyuyoruz; "bu gelir, şöyle bir faaliyetten elde edilmiş ve şurada ortaya çıkmıştır" denildiği anda, direkt olarak onunla ilişkilendiriliyor. Eğer, faaliyetle ilişkilendirilemiyorsa, bir önceki yılın geliri sayılmak suretiyle, içinde bulunulan yılda vergilendirilmiş oluyor böylece. Bu, birikimli olarak gelmiş olan vergiden kaçırılmış veya vergiden kaçmış olan unsurları, böylece, yakalandığı yıl içerisinde veya ortaya çıktığı yıl içerisinde vergilendirmeyi amaçlıyor. Cezası yok; ancak, malî idare, ilişkilendirip de hangi faaliyetle ilgili olduğunu ortaya koyuyorsa, kesin olarak o dönemin kazancı sayacak ve orada vergilendirecek.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, bir soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Tespit edildiği zaman, bir önceki yıl geliri addedilip de vergilendirmeye geçtiğimiz zaman, vergi ziyaı cezası uygulanacak mı?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Biraz önce belirttim efendim, uygulanmayacak; bununla ilgili herhangi bir müeyyide uygulamamız yok.

BAŞKAN – Soru sorma işlemi bitmiştir.

Sayın Bakan, yalnız, benim bir tereddütüm var; üçüncü fıkrada "103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimi toplamının yarısını aşması şarttır" deniliyor. Şimdi, farz edelim 3,5 milyar elde edilen sair kazanç ve iradı vergilendirmeyeceksiniz; ama, 3,5 milyarı 10 lira geçince, tamamını mı, aşan kısmını mı?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (istanbul) – Bu, mutlak bir istisnadır, aşan kısmını vergilendiriyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam o zaman; bu fıkra, biraz, öyle anlaşılmıyor; o bakımdan, eğer, uygun görürseniz, redaksiyonda onu düzeltelim...

Neyse, soru cevaplandırıldığına göre, o amaçla olduğu anlaşıldı efendim.

Maddeyle ilgili 20 önerge var; madde dört fıkra olduğu için 16 önergeyi okutup işleme koyacağım; ancak, daha önce, Divan Üyesi arkadaşımızın önergeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kaynağı ne olursa olsun" ifadesinin "kazancının kaynağı ne olursa olsun" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ilişkilendirilemeyen gelirler" ifadesinin "bağdaşmayan kazançlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bu bölümde" ifadesinin "bu kısımda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gelir unsurları" ifadesinin "kazanç nevileri" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki katını" ifadesinin "beş katını" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki katını" ifadesinin "dört katını" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki katını" ifadesinin "üç katını" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "faaliyetinden elde ettiği gelirin" ifadesinin "işinden elde ettiği kazancın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "yarısını aşması" ifadesinin "bir katını aşması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Güven Karahan Selahattin Beyribey

Balıkesir Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "kısmındaki gelirin" ifadesinin "içindeki kazancın" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Güven Karahan Selahattin Beyribey

Balıkesir Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "vergilendirme yapabilmek için" ifadesinin "vergilendirme kapsamına alınabilmek için" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Güven Karahan Selahattin Beyribey

Balıkesir Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "aşması şarttır" ifadesinin "geçmesi gerekir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Güven Karahan Selahattin Beyribey

Balıkesir Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "tasarrufun varlığının" ifadesinin "elde bulunan kazancın varlığının" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "ispat edilememesi halinde" ifadesinin "ibraz edilememesi durumunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "tespit edilememesi" ifadesinin "idarece tespit edilememesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "ispat" ifadesinin "İbraz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre tekrar okutup işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kaynağı ne olursa olsun" ifadesinin "kazancının kaynağı ne olursa olsun" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak

İstanbul

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyorlar.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, önergelerdeki imzalarımızı geri çekiyoruz.

M.CİHAN YAZAR (Manisa) – İmzalarımızı geri çekiyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Önergelerdeki imzalarımızı geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Bütün önergelerdeki imzalar geri çekilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 42. – 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar

Madde 81. – Aşağıdaki yazılı hallerde diğer kazanç ve iratlar vergilendirilmez:

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (Bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması;

2. Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır);

3. Kollektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nevi değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi (Kollektif ve adi komandit şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirket haline dönüşmesi halinde şekil değiştiren kollektif ve adi komandit şirketlerin ortaklarının anonim şirketteki ortaklık paylarını gösteren hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır),

4. Veraset veya ivazsız intikal yoluyla elde edilen gelirler;

5. Bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Grubumuz adına Sayın Sabri Güner konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Sabri Güner; buyurun efendim.

Diğer gruplar adına konuşacaklar Divana müracaatlarını yapsınlar efendim.

Sayın Güner, süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA M. SABRİ GÜNER (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 42 nci maddesi üzerinde görüş arz ederken, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, küreselleşmeyi başlıca itici güç olarak algılamış, büyümeyi teknolojik gelişme eksenine oturtmuş, devleti piyasalardan çeken, eğitim ve sağlığı ticarî meta haline getiren, sosyal güvenliği ticarileştiren, “kullanan, öder” ilkesini toplumun her hücresine yayan bir büyüme modelini hedeflemiştir.

Bu model, ister istemez, yoğun toplumsal tepkileri de beraberinde getirecektir; ancak, kamu vicdanını rahatsız edici boyutta tepkilerin doğmamasına özen göstermek gerekir. Ne var ki, bugün gelinen nokta, toplumu o derece tepkisiz hale getirmiş ki, toplum, ödeyeceği vergiyle bile ilgilenmemektedir. Elbette, Türk vergi sisteminin köklü bir değişikliğe ihtiyacı vardır; ancak, bu değişiklik, salt bütçe geliri amacıyla hazırlanmış izlenimini vermemelidir. Böyle bir amaç, çağdaş vergileme işlevine de uygun düşmez.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 42 nci maddesiyle, bir yıldan kısa süreli hisse senedi alım-satım işlemlerinden doğacak kazançların vergilendirilmesi amaçlanmaktadır. Burada, bir hususu gözden uzak tutmamak gerekir. Ülkemizde, sermaye piyasası yeni yeni gelişmekte olup, halen, yatırımlara kaynak teşkil etme hususunda, özlenen seviyeye ulaşabilmiş bir piyasa değildir; üstelik, vergi kanunlarındaki düzenlemelere de son derece hassastır. Nitekim, daha, borsanın vergilendirilecek olması yolundaki ilk duyumlarla birlikte, menkul kıymetler borsası inişe geçmiştir. Hisse senetlerinin alım-satımından doğan kazançların vergilendirilmesiyle birlikte menkul kıymetler borsasındaki düşüş eğiliminin hızlanması, işlem hacminin ve likiditenin azalmasına sebep olur. Bunun sonucu, alternatif durumda bulunan dövizin yükselme eğilimine girmesidir. Eğer, amaç, yatırım enstrümanlarının tamamının vergilendirilmesi ise, hisse senedi alım ve satım bedelleri üzerinden alınacak çok küçük oranlı bir işlem vergisi daha uygun olur; üstelik, böyle bir vergileme, daha kolay yönetilebilir, daha basit ve daha verimli olurdu.

Aslında, bu hususun, Sermaye Piyasası Kanunuyla irtibatlandırılması gerekir; çünkü, bu madde, daha çok, sermaye piyasasını ilgilendirmektedir.

Diğer taraftan, ülkemizde, borsanın çok yeni ve genç olması sebebiyle gösterilmesi gereken özenin yanında, Anadolu kaplanları diye adlandırdığımız KOBİ'leri, sermaye piyasasına karşı psikolojik bir çekingenliğe itmemek gerekir. Finansal liberalizm programlarının gelişmekte olan ülkelerdeki uygulamalarına baktığımızda, sermaye piyasalarına çok büyük önem verildiğini görürüz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının temel hedefleri ve kalkınma stratejisi bölümünde "kamu gelirlerine, gelişen ekonomik faaliyetleri kavrayacak bir esneklik kazandırılacaktır" denilmektedir. Bu esnekliği, kamu gelirlerinin esasını teşkil eden vergilere ilişkin mevzuatla sağlamak mümkündür. Hazırlanmış bulunan, üzerinde tartıştığımız yasa tasarısının bir reform niteliği taşıması gerekirdi; oysa, bu yasa tasarısı, küçük revizyonlardan oluşan bir mevzuat değişikliğinden öte gidememiştir. Bu yasa tasarısıyla umulan, bulunmayacaktır. Bu tasarının içerisinde, bazı maddelerde gizlenmiş servet vergisi niteliğindeki hükümler, özel girişimcileri ürkütmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 inci Yüzyıla girerken, her konuda olduğu gibi, vergilemede de ana amaç, ekonomik ve sosyal kalkınmayı başlatmak ve hızlandırmak olmalıdır. Aksi halde, 19 uncu Yüzyıldan önce de vergi sistemleri vardı; bu sistemde, köylüler vergi verirdi, sadece bazı kesimler beslensin diye.

Vergilemede ana amaç olan ekonomik ve sosyal kalkınmayı başlatmak ve hızlandırmak için, ekonomiye uygulanan matematikte, varsayımlarda yanlışlık yapılmamalıdır. Bana öyle geliyor ki, bu maddeyle, henüz özlenen seviyeye ulaşamamış hisse senedi alım-satımlarından doğacak kazançlara, biraz önce sözünü ettiğim işlem vergisi yerine, kazanç vergisinin uygulanması, bir matematiksel yanlıştır. Nedene göre vergi tespiti, yanlış neticeler doğurur.

Bu hususla ilgili olarak, yanılmıyorsam, Kasım 1996'da yayımlanmış olan Ekonomik Trend'den bir iki örnek sunmak istiyorum: Çin'de, geniş bir alanın nüfusu 28 milyon olarak tespit edilmiş. Aynı yerin nüfusu, beş yıl sonra, 105 milyon olarak tespit edilmiştir. Çünkü, birinci sayım, vergileme ve askerlik içindi, ikinci sayım ise, gıda dağıtımı içindi.

Yine, John Hopkins Üniversitesine kız öğrenci alınmaya başlandığında, karışık öğrenime karşı çıkanlar, kız öğrencilerin yüzde 33,3'ünün öğretim üyeleriyle evlendiklerini yazdılar. Bu oran doğruydu; ama, tüm üniversitede 3 kız öğrenci ve öğretim üyesiyle evlenen de 1 kız öğrenci vardı.

Bakınız, bir yıldan beri, bu Hükümetin ekonomiye uyguladığı matematik sonuçlar, eğer, yüzde yüz doğruysa, bunların siyasal ve sosyal sonuçları yanlıştır; çünkü, aylık 200 dolara yaklaşık gelir ve aylık yüzde 10'a yakın enflasyonla dört nüfuslu bir ailenin yaşamını sürdürmesini izah etmek mümkün değildir. Eğer, bu tür hesaplar, vergisel bilgi ve belgelerden kaynaklanıyorsa, bu bilgi ve belgelere esas teşkil eden verileri yeniden gözden geçirmeniz gerekir. Aksi takdirde, eğer, ekonomiye uyguladığınız matematiksel sonuçları yanlış olarak uygulamaya devam ederseniz, çok yakın gelecekte, krizden de öte bir felakete büyük ölçüde yol açarsınız.

Bu maddenin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği kanaatini taşıyor; saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güner.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Sobacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve vergiyle ilgili bir grup kanunda değişiklik yapan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 42 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

42 nci madde, aslında, hâlâ, meri kanunda başlık olarak "vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları" olarak düzenlenmişti, mükerrer maddesiyle beraber. Bu yeni düzenlemede "vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar" başlığı altında ifade edilmiş, tertiplenmiş durumda. "Aşağıdaki yazılı hallerde diğer kazanç ve iratlar vergilendirilmez" diyerek, ferdî bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçıları tarafından, aktif ve pasifiyle, bütün değerleriyle, kayıtlı değerleriyle aynen devralınması sonucunda doğacak geliri, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde 6 numaralı bende kadar düzenlenen maddeler, gelirin kaynağı maddelerinin de dışında mütalaa ederek, değer artışı olarak kabul etmeden, bunu, vergi dışı bırakıyor ve ikinci amacı da, burada, çifte vergilendirmeyi sona erdiren bir husustur, Veraset ve İntikal Vergisi dışındaki vergilendirmeyi önleyen bir benttir.

2 numaralı bendinde, kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdî bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle, bütün halinde devrolunması ve devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdî işletmenin sahip veya sahiplerinin, şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan özsermayesi tutarında ortaklık payı alması, hisse senetlerinin de nama yazılı olması gibi bir şart getirilmiş. Tabiî, burada, sermaye şirketlerinin ayırımı yapılmamış, haklı olarak; çünkü, aslında, bütün gerçek ve tüzelkişiler, kanunlar karşısında, muhatabiyet bakımından, eşitlik ilkesine tabidir, Anayasa gereği; ama, biz, bu vergi kanunu tasarısında, amme alacaklarının tahsili hususundaki düzenlemede, sermaye şirketleri arasında bir ayırım yaptık ve burada, bu ayırımı dile getiren arkadaşımız konuşurken, Mecliste, birleşimi yöneten Başkanvekilimiz ve Sayın Bakanımız tepki gösterdi. Orada, sermaye şirketi olan limitet şirketleri ayırarak, ortaklarını, amme alacakları karşısında sınırsız sorumlu hale getiriyoruz. Şimdi, ben, şunu merak ediyorum; Sayın Maliye Bakanımız ve bürokratları, acaba, Türkiye'de, bu sermaye şirketleri arasında bir ayırım yaparak, Anadolu'daki binlerce limitet şirket ortağını ve o tüzelkişilikleri, âdeta, bir vergi kaçakçısı konumuna düşürmemişler midir? Şunu ifade etmek istiyorum ki, Anadolu'da, KOBİ'lerin büyük çoğunluğu (yüzde 95'i) limitet şirket statüsündedir. Aslında, biz, o insanları rencide ediyoruz. Bir potansiyel suçlu olarak görmenin işaretidir o düzenleme ve arkadaşlarımızla beraber ve belki de bütün bu kanun maddesine muhatap olan insanlar, bu maddenin Anayasa Mahkemesinde iptali için dava açacaktır, biz de açacağız; çünkü, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu memlekette, vergi vermeyen, kredileri batıran, yurt dışına kaçan, Horzum’ların, Edes’lerin limitet şirketleri yoktu, holdingleri vardı. Niye anonim şirket ve holdingleri de sınırsız sorumlu kapsamına sokmuyorsunuz?! (FP sıralarından alkışlar) Binlerce limitet şirketin defter kontrollerinde acaba kaç trilyonluk vergi kaybı, zıyaı çıktı da bu hükmü getiriyorsunuz? Burada, KOBİ düşmanlığı yapıyorsunuz; bunu açıkça ilan ediyorum! Bu, Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Sermaye şirketleri, tüzelkişilikler de gerçek kişiler de kanunlar karşısında eşittir.

Değerli arkadaşlar, maddenin 3 numaralı bendi, "kolektif ve adi komandit şirketlerin, bu maddenin -yani gelir kaynağını, geliri tarif eden maddenin- 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nevi değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi" başlığı altında düzenleniyor ve yine, burada da, hisse senetlerinin nama yazılı olması şartı getiriliyor. Bu da, aslında, şirketleşmenin kolaylaştırılması anlayışıyla ifade edilebilir; yararlıdır.

4 numaralı bentte ise, veraset veya ivazsız intikal yoluyla elde edilen gelirler ifade ediliyor. Bu da yerinde. Zaten, Veraset ve İntikal Vergisinde düzenleme yaparak bu gelirler vergilendiriliyor. İvazsız intikal yoluyla da, yine, hibe ve diğer intikal şekliyle elde edilen gelirler ifade ediliyor.

5 numaralı bentte, bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar ifade ediliyor. Aslında, halen, meri kanunda bu son dört bent yok. 5 numaralı bentte düzenlenen bu husus da yararlı bir husustur; çünkü, bugün -evet, borsalar, Türkiye'de yeni gelişiyor; ama, şunu ifade etmek, zannediyorum gerçekçilik olur- Türkiye'de borsalar, maalesef, büyük spekülasyonlara konu olan bir durumdadırlar. Onun için, burada, hisse senetlerinin bir yıldan fazla elde tutulmasını teşvik etmek yararlıdır ve borsalardaki bu spekülatif amaçlı oyunlara da, belki, bir nebze mâni olacak bir düzenlemedir. Ayrıca, borsaları ve sermaye piyasasını da daha stabil, daha istikrarlı bir hale getirecektir. Çok büyük kaymalar ve spekülasyonları da, belki, önleyici yönde çok cüzi bir faydası olur.

Yalnız, bu maddenin düzenlenmesi zımnında şunu ifade etmek istiyorum: Burada, bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin satışıyla, yani elden çıkarılmasıyla doğan kazançları vergilendirmiyoruz. Çok yerinde bir anlayıştır; fakat, bunu genişletmemiz lazım; Türkiye'de sermaye piyasasını, eğer, genişletmek ve finans sektörünü daha kuvvetli hale getirmek istiyorsak. Bugün, maalesef, yapılan çalışmalarda ve sık sık dile getirilen, belli çevrelerde dile getirilen ifadelerle, özel finans kurumlarını, yani, katılma paylarıyla, kâr-zarar sistemiyle çalışan özel finans kurumlarını da suçlayıcı ve onları da, âdeta, Türkiye'de belirli yanlışlara sürükleyici kanunî düzenlemenin yapıldığını ve komisyonlardan da geçtiğini biliyoruz.

Şimdi, burada, aslında, bir yıldan fazla elde tutulan hisse senedinin satışından doğan kazanç vergilendirilmiyor; güzel. Burada, bir hususu daha getirebilirdik: Bir yıldan fazla zamanı kapsayan katılma hesaplarının, kâr-zarar hesaplarından doğacak kazançların da, aslında, vergilendirilmemesi lazım. Bunu da getirdiğimiz zaman, inanın, Türkiye'de sermaye piyasasında ve finans sektörü piyasalarında istikrarlı, kalıcı ve sıhhatli bir gelişmeyi de sağlamış olacağız; para, çok kısa müddetler içerisinde oynamayacaktır. Gerçekten, bu özel finans kurumlarının, kâr-zarar ve katılma hesaplarının da bir yılı aşan müddetle teşvik edilmesinden Türkiye'de finans sektörü fayda görecektir diye inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Demin bahsettiğiniz Başkanvekili ben değildim değil mi?

BEKİR SOBACI (Tokat) – Değildiniz...

BAŞKAN – Tamam, peki...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Değerli arkadaşım, merakını gidermek için, bahsettiği konularla ilgili daha önceki maddelerdeki açıklamaları zabıtlardan okusunlar efendim.

BAŞKAN – Peki efendim, okurlar onlar; zabıtları zaten herkes okuyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Tuncay Karaytuğ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

CHP GRUBU ADINA TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 42 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ilk altı bendinde yer alan gelir unsurlarının ortak özelliği, bunların kaynağı itibariyle devamlılık özelliği taşımaları, yedinci bentte yer alan "kaynağı ne olursa olsun, diğer her türlü kazanç ve iratlar" grubuna giren gelir unsurlarının özelliği ise, arızî nitelikte oluşudur. Bu grupta yer alan gelir unsurlarına ilişkin düzenlemeler, Gelir Vergisi Kanununun yedinci bölümünde yapılmıştır. Mevcut uygulamada Gelir Vergisi Kanununun "Sair Kazanç ve İratlar" bölüm başlığı ve "Gelire giren sair kazanç ve iratlar" madde başlığı altında düzenlenen 80 inci maddesinde gelire giren sair kazanç ve iratlar, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ilk altı bendi dışında “değer artışı kazançları” ve “arızî kazançlar” olarak belirtilmiştir. Değer artışı kazançlarının nelerden ibaret olduğu, mükerrer 80 inci maddede "Değer artışı kazançları" başlığıyla tadadî olarak sayılmış, değer artışında safî kazancın nasıl bulunacağı ise "Safi değer artışı" başlığıyla mükerrer 81 inci maddede düzenlenmiştir. Arızî kazançlar ise, Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesinde "Arızî kazançlar" başlığı altında yine tadadî olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin bir ilâ altı bentlerine girmeyen bir gelir unsuru, mükerrer 80 ve 82 nci maddelerde de yer almıyorsa vergilendirilmemektedir. Tasarının kanunlaşması halinde ise, bir gelir unsuru, 2 nci maddenin bir-altı bentlerinde belirtilen kazanç ve iratların hiçbiriyle ilişkilendirilmiyorsa, yedinci bentte yer alan "kaynağı ne olursa olsun, diğer her türlü kazanç ve iratlar" kapsamında vergilendirilecektir.

Mevcut düzenlemeye göre, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde belirtilen kazanç ve iratların yedi bent halinde sayılması, gelire giren kazanç ve iratları tadadî olarak belirtmektedir. Tasarıya göre, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde gelire giren kazanç ve iratların yedi bent halinde sayılması, gelire giren kazanç ve iratları sınırlandırıcı bir nitelik taşımamakta, bu, gelirlerin vergilendirme rejimi açısından önem taşımaktadır.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan, kaçıncı maddeyi konuşuyor?

BAŞKAN – 42 nci maddedeyiz...

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Yedinci bölüm başlığı ve 80 inci maddesi, başlığıyla birlikte; 81 inci maddesi, başlığıyla birlikte; 82 nci maddesi, başlığıyla birlikte değiştirilmekte; mükerrer 80 ve mükerrer 81 inci maddeleri ise yürürlükten kaldırılmaktadır.

Tasarının, 42 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde "vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar" beş bent halinde sayılmıştır; bunlar:

1. Ferdî bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadî kıymetlerin kayıtlı değerleriyle aynen devir alınması;

2. Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdî bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devralan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdî işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması;

3. Kollektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nevi değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi;

4. Veraset veya ivazsız intikal yoluyla elde edilen gelirler kısmında ise, hazırladığımız bir değişiklik önergesi vardı; fakat, o sıraya giremedi, onun için, bunu buradan, kayıtlara geçmesi açısından dile getiriyorum:

"Gayrimenkul ve benzeri hakların devamlı olarak alınıp satılması halinde elde edilen gelir unsuru ticarî kazançtır. Şahsî kullanım ya da servetin korunması amacıyla satın alınan veya miras yoluyla intikal eden gayrimenkulün zorunlu nedenlerle elden çıkarılması, ticarî işlem olarak değerlendirilemez. Ancak, alım satımdaki amacın tespiti güç olacağı için özel bir düzenleme gerekir. Bu nedenle, gayrimenkulün iktisaptan dört yıl sonra elden çıkarılması halinde satışların kazanç sağlama amacı taşımadığı varsayım olarak kabul edilmelidir. Bu kriter, yürürlükte bulunan Kanunda da yer almakta ve uygulamada ihtilaf çıkmasını önlemektedir" diyor ve zabıtlara geçmesini temin ediyoruz.

5 inci bent için söyleyeceklerimize gelince: Bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların Gelir Vergisi kapsamı dışında değerlendirilmesi, borsada uzun vadeli düşünen gerçek yatırımcıyı uyarması açısından, tarafımızca da, olumlu olarak değerlendirilmektedir; fakat, menkul kıymet piyasalarının yeni yeni geliştiği ülkemizde, bir yıldan kısa vadeli yatırım yapmayı düşünen yatırımcıları olumsuz olarak etkileyecektir. Açıktır ki, bu durum da, menkul kıymetler borsasında işlem hacminin daralmasına yol açacaktır.

Diğer taraftan, borsada işlem hacminin daralması, Türkiye açısından son derece önemli olan özelleştirme çabalarına da olumsuz yönde etki edecektir. Menkul kıymetlerden elde edilecek gelirlerin vergilendirilmesiyle, tüm malî enstrümanların vergi yükü karşısında tarafsız kalınmak isteniyor ise, bu, kanaatimizce borsada yapılan her türlü alım-satım işlemleri üzerinden çok düşük oranlı bir işlem vergisi alınmak suretiyle sağlanabilirdi. Üstelik, böyle bir vergilendirme, vergi idaresi açısından çok daha kolay takip edilebilir, verimli ve etkin bir vergilendirme yöntemi olurdu diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karaytuğ.

Gruplar adına konuşmalar bitmiştir.

Şahısları adına, Sayın Feti Görür; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Görür.

FETİ GÖRÜR (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan vergi yasa tasarısının 42 nci maddesinde, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi, başlığıyla beraber değiştirilmiştir. "Vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar" başlığı altında, madde 81'de, vergilendirilmeyecek olan kazanç ve iratlar, beş fıkra halinde, beş sınıfta toplanmıştır. Bunların ilk üçü, daha önce meriyette olan hususlardır; 4 üncü ve 5 inci fıkra ise sonradan tasarıya ilave edilen, getirilen yeniliklerdir.

1 inci fıkrada: Bir işletme sahibinin ölümü halinde kanunî mirasçılarının o işletmenin iktisadî değerlerini olduğu gibi almaları ve bu ticarî faaliyete aynı şekilde devam etmeleri halinde bunların işlemlerine bir vergi tahakkuk ettirilmeyecektir.

2 nci fıkrada: Bilanço esasına göre çalışan bir işletmenin aktif ve pasifinde olan değerlerinin tümünün olduğu gibi bir sermaye şirketine devredilmesi halinde ve bu devirden meydana gelen bu sermayenin şirketteki oranına aynı şekilde yansıması halinde yine vergiye tabi tutulmayacaktır.

3 üncü fıkrada: Kolektif ve adi komandit şirketlerin sermaye şirketi haline dönüşmesi, yani, anonim şirket haline dönüşmesi halinde ve bu hisselerin de nama yazılması şartıyla, yine herhangi bir vergiye tabi tutulmayacaktır.

4 üncü fıkrada: Veraset ve ivazsız intikal yoluyla elde edilen gelirlerden de yine vergi alınmayacaktır.

Burada en önemli olan, dikkati çeken ve bir yenilik olarak getirilen, aynı zamanda olumlu bir fıkra olarak gördüğümüz 5 inci fıkrayla, bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin devri halinde doğacak olan kazançlar da vergiye tabi tutulmayacaklardır.

Hepinizce malum, tasarının 25 inci maddesinde, gelire giren kazançlar sınıflandırılırken, 6 ncı sırada, menkul sermaye iratları gelire tabi olarak gösterilmişti. Burada yapılan değerlendirmeyle, bu menkul sermaye iratlarından elde edilecek olan gelirler vergiye tabi tutulmayacaktır. Bunun da şartı, az önce de belirttiğimiz gibi, bir hisse senedinin bir seneden fazla elde tutulması ve ondan sonra devir yoluyla elden çıkarılmasından meydana gelen değerden, kazançtan vergi alınmamasıdır. Yapılan değişiklik, olumlu bir değişikliktir ve özellikle, amacı, uzun vadeli yatırımcılara fon temin etmek olan bir yaklaşımdır.

Hepimizce malum, bugün, borsada özellikle para piyasası dediğimiz, hisse senetleri ve tahvillerin alım ve satımı günlük alım satımlar haline dönüşmüş ve maalesef, tasarrufların yatırımlara yönelmesi yerine, bu alım satımlar yoluyla birçok kişinin rant elde etmesine, yeni bir rant sektörünün meydana gelmesine ve sayıları iki üç bini geçmeyen -Türkiye'de, özellikle büyük ölçeklerde söylüyorum- bazı kişilerin rant elde etmesine yarayan bir kurum haline gelmiştir.

Yapılan bu düzenleme, bu tasarrufların, para piyasalarından, devlet tahvili ve hazine bonolarından hisse senetlerine yönelmesine yönelik yapılan bir değişikliktir. Yalnız, hemen şunu belirtmek lazım ki, bu bir vergi kanunudur. Ekonomilerde yapılan değişiklikler, düzenlemeler, sadece bir tek vergi kanununda yapılan değişiklikle veya para piyasalarına yapılan müdahalelerle elde edilecek olan neticeler değildir ve hemen şunu da belirtmek lazım, Türkiye gibi içborç baskısı altında bulunan bir ülkede, yapmış olduğunuz bu düzenlemeyle, ne kadar zorlarsanız zorlayın, yine, paranın, para piyasasından hisse senetlerine kaymasını sağlamanız çok zor olacaktır. Zira, Türkiye bu sene -1998 yılında- 4 katrilyon lira borç bulmak zorunda ve seneye -1999 yılında- aynı borcu ödeyebilmek için de, 6 katrilyon lira borçlanmak zorunda. Sizin yapmış olduğunuz, bu, hisse senetlerinin bir yıldan fazla elde tutulmasından elde edilecek olan gelirleri vergidışı bırakmanız, sadece ve sadece...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; teşekkür ederim. Ben, süreyi hiç uzatmıyorum; kusura bakmayınız.

FETİ GÖRÜR (Devamla) – Peki; ben de teşekkür ederim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı, Sayın Emin Kul...

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Şahsı adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunarım.

Kabul ettiğimiz bir önceki maddeyle "diğer kazançlar ve iratlar olarak" belirlenen konularda istisna hükümleri getirmiş ve buna göre, bir takvim yılı içinde asgarî ücretin yıllık brüt tutarının 3 katını aşmayan gelirleri vergilendirilebilecek diğer kazanç ve irat olarak kabul etmemiştik. Bu maddeyle de, buna ilave olarak, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi yeniden düzenlenmekte ve gelirin yeniden tanımlanmasına paralel olarak da diğer kazanç ve iratlar kapsamına giren ve vergi konusu olan bazı kazanç ve iratların çeşitli ekonomik ve sosyal nedenlerle vergiden istisna tutulması hükmü getirilmektedir.

Bu düzenlemelerin ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Efendim, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Madde üzerinde verilmiş 26 önerge vardır; madde bir fıkra olduğu için, 4 önergeyi işleme koyacağım.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, burada 5 bent var...

BAŞKAN – Bir dakika...

Efendim, şimdiye kadar, o kadar çok uygulama...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Mesela, burada, baş tarafta, 1, 2, 3, 4 diye numaralandırılmış...

BAŞKAN – 50 tane de numara olsa, onların her birisi bir benttir; fıkranın bentleridir efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Kim diyor bunu?

BAŞKAN – Efendim, hukuk lisanındaki şeyi budur...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Müsaade edin, biz de biliyoruz...

BAŞKAN – Ama, siz biliyorsunuz da, biz, bunu aşağı yukarı beş senedir uyguluyoruz.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Hayır... Yanlış uyguluyorsunuz...

BAŞKAN – Yanlış uyguluyorsak, bundan sonra düzeltiriz.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Ama, şimdi uygulamanız lazım...

BAŞKAN – Hayır efendim... Bu, artık o kadar çok uygulandı ki... 1, 2, 3, 4 veya a, b, c, ç diye giderse, hukuk tekniğinde, bunlar benttir; ama, numarasız olursa, fıkradır.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yanlış Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hukukçular... Zatıâliniz de büyük hukukçusunuz, hukuk bilginize de saygımız var.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, yanlış...

BAŞKAN – Efendim, artık, yapılan şeyler üzerinde tartışmayalım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir şeyi tespit edip tutanaklara geçirmek istiyorum.

BAŞKAN – Nedir?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Meclis Başkanvekillerinin uygulamalarında farklılıklar var. Biz, buradan, bütün Meclis Başkanvekillerinin bir araya gelerek farklı uygulamaları görüşüp, daha sonra, Başkanlık Divanına ve değerli siyasî partilerimizin grup yetkililerine intikal ettirip bu uygulamaları tek tip hale getirmeleri...

BAŞKAN – Galiba, bugün, Danışma Kurulunda da konuşmuşsunuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Aksi takdirde, keyfî uygulamalar ortaya çıkıyor. Ben, bu uygulamanın da doğru olmadığını burada ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, uygulamalarımıza devam edelim...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, artık bitti bu...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, uygulamalar, şimdiye kadar yapılan, devam edegelen uygulamalardır. Bu, doğrudan doğruya Başkanın, Başkanlık Divanı üyelerinin yapacağı bir görevdir. Onun için uygulamada bir yanlışlık yoktur.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – İçtüzük açık Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yanlış... Yanlış...

BAŞKAN – Sayın Esengün, zatıâliniz iktidarda olduğunuz zaman, hep böyle uyguladık, hiç itiraz etmediniz; yani, başkasına gelince niye itiraz ediyorsunuz...

Efendim, bizim uygulamalarımız budur...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – 14 Mayıs tarihinde, Meclis Başkanımız Sayın Hikmet Çetin Bey, grup başkanvekillerini topladı, Meclis çalışmalarının süratlendirilmesi ve sayın başkanvekillerinin yönetimindeki tezatlarla ilgili düşüncelerini aldı...

BAŞKAN – Tamam, onun üzerinde konuşacağız...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Aradan iki ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen, Sayın Başkan, hâlâ Meclis Başkanvekilleriyle bir toplantı yapmak zahmetine girişmedi.

BAŞKAN – Efendim, tatilde yapacağız. Teşekkür ederim.

Şimdi, madde üzerinde verilmiş olan önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik önergesinin 626 sıra sayılı yasa tasarısının 42 nci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin 5 nolu bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik Metni: Bir yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlarının 1999 yılı sonuna kadar tamamı, 2000 yılının sonuna kadar yüzde 75'i, 2001 yılının sonuna kadar da yüzde 50'si, sonraki dönemde ise yüzde 25'i.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 42 nci maddesinin 4 ve 5 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Güven Karahan Erdoğan Toprak Halil Çalık

Balıkesir İstanbul Kocaeli

Fevzi Aytekin Selahattin Beyribey

Tekirdağ Kars

“4. Veraset yoluyla veya ivazsız olarak meydana gelen intikaller,

5. İktisap şekli ne olursa olsun hisse senetleri ve portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan menkul kıymetler yatırım fonlarının katılım belgelerinin iktisap tarihinden başlayarak bir yıldan fazla süreyle elde tutulduktan sonra elden çıkarılması."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 42 nci maddesinin 2 numaralı bendinde yer alan "sahip veya sahiplerinin" ifadesinin "sahiplerinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Aşırım Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu

Iğdır Kars Rize

Mustafa Güven Karahan Bülent Akarcalı

Balıkesir İstanbul

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 42 nci maddesinin 2 numaralı bendinde yer alan "devralan şirketin" ifadesinin "satın alan işletmenin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Aşırım Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu

Iğdır Kars Rize

Mustafa Güven Karahan Bülent Akarcalı

Balıkesir İstanbul

BAŞKAN – Efendim, en aykırı önergeden işleme başlıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 42 nci maddesinin 4 ve 5 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Güven Karahan Erdoğan Toprak Halil Çalık

Balıkesir İstanbul Kocaeli

Fevzi Aytekin Selahattin Beyribey

Tekirdağ Kars

"4. Veraset yoluyla veya ivazsız olarak meydana gelen intikaller.

5. İktisap şekli ne olursa olsun hisse senetleri ve portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan menkul kıymetler yatırım fonlarının katılım belgelerinin iktisap tarihinden başlayarak bir yıldan fazla süreyle elde tutulduktan sonra elden çıkarılması."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, gerek evvelce kabul ettiğimiz 6 ncı madde, gerek Sermaye Piyasası Kanununda yaptığımız düzenleme muvacehesinde bu düzenlemenin yerinde olduğunu değerlendirerek, uygun görüşle Genel Kurulun takdirlerine arz ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon uygun görüyor, Hükümet de katılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, artık "kabul edenler" dedim.

...Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranılmasını istemiştik.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istedik.

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz daha zamanında müdahale etseydiniz hayhay... Şimdi işte, önergeyi oya koyuyorum...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Ama, 20 kişi ayağa kalktı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Rica ediyorum...

Sayın Öncel, bakınız, benim usulümü biliyorsunuz. Canım, sen de bana o kadar çok itiraz etme, üstelik de hemşeriyiz.

Efendim, kabul edilen bu önerge karşısında, Sayın Algan Hacaloğlu ve arkadaşlarının önergesinin işleme konulmasına gerek kalmadı.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – İki önergeden de imzamızı çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beyribey, imzalarını geri çekiyorlar.

Şimdi, maddeyi...

Şimdi,karar yetersayısını arayacağım.

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. [ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Yoklama mı...

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; çünkü 18 kişi ayaktasınız. (FP sıralarından gürültüler)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Kaç 18 kişi... Haydi canım sende...

BAŞKAN – Hayır efendim, sayın...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, arka sıralardaki arkadaşlarımız da ayağa kalktılar. 20 kişi ayaktaydı.

BAŞKAN – Kalkmadılar efendim, kalkmadılar...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Kalktılar efendim.

BAŞKAN – Kalkmadılar arkadaşlar, kalkmadılar... (FP sıralarından gürültüler)

AZMİ ATEŞ (İstanbul) – 20 kişi kalktı efendim, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN –Efendim, arkadaşınız sonra kalktı. (FP sıralarından gürültüler) Arkadaşımız otursun... (FP sıralarından gürültüler) Bir dakika... Arkadaşımız otursun... Bir, iki, üç...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) –Kalkmışlardı...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Arkadaşlar, rica ediyorum...

Sayın Şener de yeni kalktı.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Kalktılar efendim...

BAŞKAN – Hayır, kalkmadılar efendim...(FP sıralarından"kalktılar" sesleri)

Arkadaşlar, kalkmadılar... İnanınız kalkmadılar. Saydım...

Değerli arkadaşlarım, bakınız, 20 kişi kalkmadınız ayağa. Rica ediyorum...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Kalktılar efendim, 20 kişi kalktı.

BAŞKAN – Sayın Esengün, vallahi kalkmadılar.... Rica ediyorum.... Yani niye ben... (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

Bırakın arkadaşlar, rica ediyorum... Allah, Allah...

Efendim, arkadaşlarınız kalksa, benim görevim, ben niye yoklama yapmayayım.

42 nci madde kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 43. – 193 sayılı Kanunun 82 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Diğer kazanç ve iratların matrahı

Madde 82. – 1) Mal ve hakların elden çıkarılmasından elde edilen diğer kazanç ve iratların safi tutarı, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hasılatın ayın ve menfaat olarak sağlanması halinde bunların rayiç değerleri esas alınır.

Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca takdir edilir. Faaliyeti durdurulan bir iktisadi işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasında, elden çıkarılan iktisadi kıymetlerin maliyet bedeli olarak kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır. İktisadi kıymetlerin amortismana tabi olması halinde, iktisadi kıymetlerin maliyet bedeli yerine amortismanlar düşüldükten sonra kalan net değeri esas alınır.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında, iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde, iktisap tarihindeki rayiç bedel iktisap bedeli olarak kabul edilir. Aynı yıl içinde birden fazla menkul kıymet alınıp satılması halinde, bunların kazancı birlikte hesaplanır. Alım satımın birinden doğan zarar, diğerinin karından mahsup edilir.

Dar mükelleflerin (kurumlar dahil), yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle, Türkiye’ye bizzat getirdikleri nakdi veya ayni sermaye karşılığında iktisap ettikleri menkul kıymetler ile iştirak hisselerini elden çıkarmalarından doğan kazançların hesabında, kur farkından doğan kazançlar dikkate alınmaz. Şu kadar ki, bu mükelleflerin Türkiye’de elde ettikleri kazançların, münhasıran bu menkul kıymet veya iştirak hisseleri dolayısıyla elde edilen menkul sermaye iratlarından ve bu kıymet ve hisselerin elden çıkarılmasından doğan kazançlardan ibaret olması şarttır. Bu mükelleflerin, Türkiye’de menkul kıymet alım-satımı ile devamlı olarak uğraşmaları halinde, kur farkından doğan kazançlar da ticari kazancın hesabında dikkate alınır.

Kur farkından doğan kazançların hesabında, menkul kıymet veya iştirak hisselerinin iktisabına tahsis edilen yabancı sermayenin bu kıymet ve hisselerin iktisap tarihindeki T.C. Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı ile bu kıymet ve hisselerin elden çıkarılması tarihindeki aynı miktar yabancı sermayenin T.C. Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı arasındaki fark esas alınır.

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılması halinde kazanç, yıl içinde elde edilen toplam gelirden, bu Kanunun 76 ncı maddesinde belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısmın düşülmesi suretiyle hesaplanabilir. Bu durumda iktisap bedeli endekslenmez.

Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması ve mal ve haklar üzerindeki tasarruf edebilme hakkının her hangi bir şekilde devredilmesini ifade eder.

Yukarıda belirtilen haller dışında elde edilen diğer kazanç ve iratların safi tutarı, elde edilen hasılat veya satış bedelinden, tevsik edilmek kaydıyla yapılan gider veya maliyet unsurlarının indirilmesi suretiyle bulunur.

2) Bu Kanunun 2 nci maddesinin 1-6 bentleri veya bu maddenin 1 numaralı bendinde belirtilen gelirlerle ilişkilendirilemeyen ve harcandığı veya tasarruf edildiği tespit edilen tutarlar safi irat olarak kabul edilir. Tasarrufun varlığının bir mal veya hak iktisabı olarak tesbiti halinde, bu mal veya hakkın maliyet bedeli (maliyet bedeli bilinmiyorsa iktisap tarihindeki rayiç bedeli), mal veya hakkın iktisap tarihi bilinmiyorsa bir önceki yılın son günündeki rayiç bedeli vergiye tabi matrah kabul edilir.

3) Dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı işleri arızi olarak yapmalarından elde ettikleri kazançlar hakkında söz konusu madde hükümleri uygulanır”.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Divan Üyesi arkadaşımız okurken "den, ve/veya" gibi bazı eklerde eksiklikler oldu; ama, madde metnindeki orijinal metin esas olduğu için ben müdahale etmedim; bunu, bu şekilde tutanağa geçireceğiz.

Madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Hacı Filiz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Filiz, konuşma süreniz 10 dakika; arkadaş da olsak süreyi uzatmıyoruz.

DYP GRUBU ADINA HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 43 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yapılması istenilen bu değişiklikle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesi değiştirilmektedir. Kanunun 82 nci maddesinde bulunan "Arızî kazançlar" başlığıyla ifade edilen gelir kaynağı kısmında değişiklik yapılmakta, 43 üncü maddeyle, yeni madde başlığı "Diğer kazanç ve iratların matrahı" olarak değiştirilmektedir.

Bu maddeyle amaçlanan, her türlü mal ve hakların elden çıkarılması durumunda meydana gelecek olan gelir farkının değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır. Bu tasarı yasalaştığı zaman, bir daire almış, bir vasıta almış, bir arsa almış vatandaşlarımız, bu mallarını gerek görüp sattıkları zaman, vergi ödemek zorunda kalacaklardır, ticarî kazanç elde etmiş gibi vergi ödeyeceklerdir.

Gelir, bir gerçek kişinin, bir takvim yılı içerisinde elde ettiği kazanç ve iratların safî tutarıdır şeklinde tanımlanmıştır; yani, bir esnafın, bir işadamının, bir işçinin veya memurun bir yılda elde ettiği gelirin vergilendirilmesini ifade etmektedir.

Şimdi, bu madde değişikliğiyle, bir kişi, her türlü mal ve haklarını elden çıkarıp satması durumunda gelir mükellefi olacaktır. Bence, asıl amaç, kazanç elde etme amacıyla yapılan faaliyet ve işletmelerden vergi almak olmalı ve bunlar vergilendirilmelidir. Eğer, burada vergi kaçağı varsa, ticaret yaptığı halde vergi vermiyorsa, bunlardan vergi almayı sağlayıcı tedbirler alınmalıdır. Burada bir kazanç ve irat elde etme gayesi yok, malını satıp paraya çeviriyor. Siz, bu maddeyle ne yapıyorsunuz? Örneğin, şahsın bir dairesi var, dairesini satmak zorunda kaldı; eskiden alım-satım vergisi ödüyordu. Şimdi, bu maddeyle, satın almış olduğunuz daire bedeline giderleri ekleyeceksiniz, maliyet bedelini tespit edip, dairenin maliyetine yıllık toptan eşya endeksindeki artışı ekleyeceksiniz, maliyet bedelinin dışında tespit ettiğiniz kısımdan vergi alacaksınız. Malını ve haklarını elden çıkaran herkesten vergi alacaksınız. Türkiye'de yaşayan herkesi Gelir Vergisine tabi tutacaksınız. Vergiyi tabana yaymak buysa, vay milletin haline!

Bir kişi malını ve haklarını sadece kendi ihtiyacı için satıyorsa, korunması gerekirdi. Kanunda alım-satım işini ticarî amaçla yapanlar ile ticarî amaç dışında yapanların ayırt edilmesi, sadece ticarî amaçla alım-satım işlemini yapanların vergilendirilmesi gerekirdi. Mal ve hakların elden çıkarılması, satılması halinde oluşacak gelir farkının vergilendirilmesi, belirli bir zaman sürecini kapsaması gerekirdi. Alım ve satım tarihi arasında zamanın çok fazla olması durumunda, maliyete ilave edilen toptan eşya endeksindeki artışın, malın gerçek maliyetinin bedelini oluşturması mümkün değildir; çünkü, enflasyonun yüksekliği nedeniyle, satış bedelleri toptan eşya endeksinden daha hızlı büyüyecek ve satış bedeli ile maliyet bedeli arasında gerçekten daha fazla bir fark oluşacaktır; dolayısıyla, burada, mükellef daha fazla vergi ödeyecektir. Alım tarihinden uzun bir süre sonra mükellefin satış yaptığını düşünürsek, çıkacak vergi miktarı adil olmayacaktır. Ayrıca, faaliyeti durdurulan iktisadî işletmelerin kısmen veya tamamen elden çıkarılması durumunda, iktisadî kıymetlerin maliyeti bedeli olarak, işletmenin son bilançosu veya envanter kaydında gösterilen değer esas alınır denilmektedir ve iktisadî kıymet amortisman, tabi tutulmuşsa, amortisman bedeli düşüldükten sonra bulunacak net değerin maliyet bedeli olarak alınması esası getirilmektedir. Faaliyetini durduran işletmenin, faaliyetinin devamı için çalışılması gerekirken faaliyetini durdurduğu için vergilendirmeye çalışılması düşündürücüdür.

Uzun süreli faaliyeti olan işletmelerin satışından doğacak farkların vergilendirilmesinde de, enflasyonun getireceği gerçekdışı gelir vergilendirilmesi olayı oluşabilecektir.

Bilanço veya envanter kayıtlarında iktisadî değer içinde yeniden değerleme uygulaması yapılması iktisap -yani, satın alma- bedeli olarak belirlemeye devam eden işletmeler için yapılacak satış işlemi, büyük vergilendirmelere sebep olacaktır. Bu şekildeki işletmelerin son bilançosunda veya envanter kayıtlarında iktisadî kıymetlerin değeri çok düşük kalacağından, satış bedeliyle arasındaki fark, umulandan daha fazla vergilendirmeyle sonuçlanacaktır.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında, iktisap bedelinin belgelendirilmemesi halinde, iktisap tarihindeki rayiç bedel esas kabul edilecektir. Aynı yıl içerisinde yapılacak birden fazla alım ve satım olaylarının tamamının beyan edilmesi istenilmekte, birinin satımından doğacak zararın varlığı halinde, diğerlerinin kârından mahsup edilmesi mümkün kılınmaktadır; ancak, o yıl içerisinde tek bir satış yapılmış ve bu satıştan zarar oluşmuşsa, bu durumda, sadece iktisadî kıymet satış kârından mahsup imkânı olduğundan ve bu zararın diğer gelir kaynaklarından mahsup imkânı olmayacağından, mükellefin, bu tip bir zararının, diğer gelir kaynaklarından mahsup edilmesi gerekirdi.

Sayın milletvekilleri, kamuoyuna açıklık getirilmesi açısından, zihinlerdeki tereddütlerin kalmaması açısından, Sayın Bakanıma soruyorum:

Âdetlerimiz üzere, evlenen çiftlere, altın, bilezik, zincir gibi takılar takılır. Bu tasarıyla birlikte 43 üncü madde de aynı şekilde yasalaştığında, bunların satışı yapıldığı zaman, net kazanç elde etti diyerek bunlardan vergi alınacak mıdır? Eğer alınacaksa, bunlarda vergi tespitini nasıl yapacaksınız?

Yine, bir kişinin küçük bir dairesi var ve bunu satıp biraz daha büyük bir daire almak istiyor. Daire satışından net bir kazanç elde etse, bu kişi, dairesini sattığı için vergi kapsamına girecek mi?

Yine, yirmi yıl önce hazine arazisine ev yapmış olan, fakat, tapusu olmayan kişi, bu tasarı kanunlaştığı zaman, net bir kazanç elde etti diye vergi kapsamına girecek mi? Her ne kadar, tasarının 42 nci maddesinde, veraset yoluyla intikal eden gelirlerin vergilendirilmeyeceği belirtilmiş ise de, bu mal ve hakların ileri yıllarda satılması halinde bunların nasıl tevsik edileceği konusunda ve denetim elemanlarının kaynağını araştırmada tereddütlü noktalar var. Tereddütlerin giderilmesi için bu konuya açıklık getirilmelidir.

Yine, 54 üncü maddeyle, gizli olarak servet vergisi getirilmekte midir? Bu ve buna benzer bazı maddeler, insana, elli yıl önce konulan vergileri hatırlatıyor. Varlık vergisini yeniden mi gündeme getiriyoruz? Bu madde, yetki genişlemesinden dolayı Anayasanın 73 üncü maddesine aykırıdır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanımız diyor ki: "Şu anda toplumu en fazla rahatsız eden olay nedir, hepiniz biliyorsunuz. Vergi beyannamelerine bakıldığı zaman, vergi dairelerinde adı bile bulunmayan insanların trilyonlarca paraya sahip olmalarına, kat, yat sahibi olmalarına, büyük servete sahip olmalarına rağmen, vergilerini ödemediklerinden dolayı..." Bu düşüncelere hepimiz katılıyoruz Sayın Bakanım ve hemfikiriz; ama, Sayın Bakanım, bunlardan vergi alabilmek için, yani, kat, yat sahibi olanlardan vergi alabilmek için, bir kazanç ve irat elde etme gayesi olmayan, malını satıp paraya çeviren veya malını satıp başka bir mal almak isteyeni vergi mükellefi yapmanın ne anlamı var? Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin yedinci bendi, biraz önce söylediğim trilyonlarca parası olup da vergi vermeyenlerle ilgili bu denetim imkânını sağlamaktadır.

Bu konulardan dolayı, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu maddeye katılmadığımızı beyan ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Filiz.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Sıtkı Cengil; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Cengil, süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan vergi yasa tasarısının 43 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Günlerdir tasarıyı görüşüyoruz. Haliyle, muhalefet olarak da, gördüğümüz eksiklikleri dile getirmek durumundayız. Eksiklikler fazla olduğu için ve takdir ettiğimiz tarafları dile getirmeye zaman bulamadığımızdan dolayı, haklı olarak, Sayın Bakanım da tarizde bulunuyor "yahu arkadaş, hiç mi iyi tarafı yok bunun da, hep eksikliklerini dile getiriyorsunuz" diyor. Kendi açılarından, bir yerde, haklılar.

Değerli arkadaşlar, muhalefetin görevi, gördüğü eksiklikleri dile getirmek, bunlar hakkındaki eleştirilerini yapmaktır. Tabiî, muhalefetin görevi, sadece eleştiri yapmak veyahut da eksiklikleri dile getirmek değildir. Nedir; bunun yanında, eleştirdiği hususlara, alternatif öneriler de getirmesi gerekir.

Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak da, kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken gördüğümüz, tespit ettiğimiz eksiklikleri, görüşmeler sırasında dile getiriyoruz; hemen akabinde de, sadece eleştirilerle, sadece eksiklerin tespitiyle kalmamak üzere, muhalefet görevini bihakkın yerine getirmenin gereği olarak, o eksiklerle ilgili önergelerimizi, önerilerimizi sunuyoruz. Bu, bugüne kadar hep böyle oldu, bundan sonra da böyle devam edecek; ama, Sayın İktidar, bu önerilerimize, bu önergelerimize katılır veya katılmaz; o da, onun bir hakkıdır.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Katılırız; niye katılmayalım?..

REFİK ARAS (İstanbul) – Makul olanlara katılırız.

SITKI CENGİL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, devletin en sağlam finansman kaynağı vergidir. Eğer, vergi bir ülkede yeterli olmazsa, ya borçlanmaya gidilecek veya emisyona gidilecek. Gerek borçlanmaya gidilmesi durumunda gerekse emisyon hacminin artırılması durumunda, neticede, bunun sıkıntısını çekecek olan da dargelirli kesimdir, fakir fukara vatandaştır. Bu, hepimizin bildiği bir husus.

Dolayısıyla, vergi kanunları çok önemli kanunlardır. Vergi kanunları yapılırken, her vatandaşın, malî gücü oranında devlet bütçesine katkıda bulunması ve bu katkı yükünün altına girmesi sağlanmalıdır. Burada özellikle dikkat edilecek husus, her vatandaşın malî gücüdür. Eğer, bunu sağlayamazsak ne yaparız; yine vergiyi alırız -yeterli mi yetersiz mi; o ayrı mesele- ama, gücümüz yeten insanlardan alırız; alınması gerekenlerden değil, gücümüz kime yetiyorsa ondan alırız.

Değerli arkadaşlarım, Türk vergi sisteminde -özellikle ve özenle altını çizerek ifade etmek durumundayım- şu anda yapabileceğimiz ve yapmamız gereken en öncelikli reform, vatandaşın, vergisini canı gönülden bir istekle ödemesini hâkim kılmaktır. Bunu sağlayamadığımız zaman, siz, hangi değişikliği yaparsanız yapın, neyin adına reform derseniz deyin, başarılı olmanız söz konusu değildir. Tabiî, bu da bir şeyle mümkündür; vatandaşın, kendisini idare edenlere güvenmesi, kendisini idare edenlere inanmasıyla bu mümkün olur; yoksa, bunun mümkün olmasını beklemek safiyane olur.

Değerli arkadaşlar, vatandaşın tahta sandalyede oturarak kazandığından ödediği vergiler milyarlık koltuk yoluyla birilerine peşkeş çekilirse, belediye başkanları eliyle şişlenirse, vatandaşın ödediği vergilerle maaş alan birtakım insanlar ve birtakım yetkililer, okulların kapısında bekleyerek vatandaşın çocuğunu kapıdan geri çevirirse, hangi düzenlemeyi yaparsanız yapınız başarılı olamazsınız, başarılı olmamız mümkün değildir. Buna özellikle dikkat etmemiz lazım. Yapılacak en büyük reform budur. Vergi toplamak önemlidir; ama, vergiyi toplamak kadar önemli olan bir başka husus daha vardır. Bu toplanan vergiler nereye gidiyor, nerelerde harcanıyor, kimlerin cebine giriyor, istifade etmesi gereken insanlar bunlardan istifade ediyor mu etmiyor mu; bunun hesabını yapmamız lazım; yani, bir harcama reformu yapmamız lazım. Bu harcama reformunun hesabını kitabını da kendimize göre değil, vatandaşın içine sinecek bir şekilde yapmamız lazım. Bu, vatandaşın içine sindiği zaman, zannediyorum, en büyük reformu vatandaşımız yapacaktır. Nitekim, dar zamanlarda, sıkıntılı zamanlarda rdüğümüz gibi, işte, en yakın zamanda meydana gelen Adana depreminde de gördük; Türkiye'nin her tarafındaki insanlar, o depremzedelerin yanına, o depremzedelerin yaralarını sarmaya koşup geldiler. Biz, vatandaşı bir şeye inandırırsak, o konuda başarılı olmamamız için hiçbir sebep yoktur ve Türkiye'nin en büyük şansı da buradadır. Böyle bir rezerve sahibiz, böyle bir topluluğa sahibiz; bunun gözden kaçırılmaması lazım.

Değerli arkadaşlar, madde, teknik bir madde. Kalan vaktim nispetinde, maddeyle alakalı konuşmak istiyorum. Aslında, bunların hepsi, vergi yasasıyla alakalı; ancak, maddenin bizzat kendisiyle alakalı teknik taraflarını dile getirmek istiyorum.

Bilindiği gibi, bu maddeyle, 193 sayılı Kanunun 82 nci maddesi, başlığıyla birlikte değiştiriliyor. Gelir Vergisi Kanununun 1 ve 2 nci maddesinde yapılan değişiklikten sonra, haliyle, 80, 81, 82 nci maddelerde de değişiklikler yapılması şart olmuştur. Bu değişikliklerin yapılması gereği, bu maddede de değişiklikler yapılıyor. Daha önce, 80 ve 81 inci maddedeki değişiklikler görüşüldü, tartışıldı.

Malum olduğu üzere, 80 inci maddede tanımlar, 81 inci maddede bu kapsama giren istisnalar vardı. Bu maddede de, bu şekilde vergilendirilecek gelir matrahının nasıl belirleneceği düzenlenmektedir.

Bilindiği gibi, elde edilen kazançlar, eğer, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesindeki birinci ve altıncı bentler arasında sayılan bentlerden biriyle ilişkilendiriliyorsa, ilişkilendirildikleri bent gereği vergilendirilirler; değilse, 82 nci maddede belirlenen ilkelere göre vergilendirilirler. Bu tür gelirlerin safî tutarlarının nasıl belirleneceği, bu maddede açık seçik bir şekilde belirlenmiş.

Ayrıca -tabiî, bunu takdirle karşılıyorum Sayın Bakanım- hesaplamalar neticesinde ortaya çıkan safî tutarların tamamı hemen vergilendirilmiyor. Bildiğiniz gibi, 103 üncü maddedeki gelir dilimleri, 1 ve 2 ncinin ortalamasını geçtiği takdirde vergilendiriliyor -bu, gerçekten olumlu bir istisna, olması gereken bir düzenleme; bunu takdirle karşılıyoruz- yok, eğer, bu istisna rakamlarının üzerindeyse, tespit edilen artış -veyahut da gelir deyin siz ona- vergilendirilecek.

Bu maddede, safî kazançlar şu şekilde tespit ediliyor: Mal ve hakların elden çıkarılmasından elde edilen safî tutar belirlenirken, elden çıkarma anında elde edilen her türlü menfaattan, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma anında satıcı üzerinde kalan gider ve vergiler bedelden düşürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti efendim.

SITKI CENGİL (Devamla) – Peki Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Güzel izahatlarınızı dinledik. İşte, bu maddeyle, o düğünlerde trilyonlar harcayanlara vergi getiriliyor. Bence güzel bir madde, değil mi?

SITKI CENGİL (Adana) – Ben de iyi dedim.

Yalnız, onu başka yerlerde harcamasınlar.

BAŞKAN – Neyse... Harcamaya da, tabiî, düzen getirmemiz lazım.

Efendim, şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan.

Sayın Ayhan, süreniz 5 dakika.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 43 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Bu madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesini yeniden düzenlemektedir. Mevcut olan 82 nci maddenin başlığı "Arızi kazançlar"dır. Burada, ticaretten veya ticarî ve ziraî faaliyetin durdurulması sebebiyle elde edilen gelirler; ihalelerden, ihalelere katılmama sebebiyle elde edilen gelirler; gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devrinden elde edilen peştemallık ve tazminatlar; serbest meslek arızi kazançları, mükellefin işi bıraktıktan sonra zuhur eden yeni kazançları ve ilaveten, dar mükelleflerin de, Gelir Vergisi Kanununun 45 inci maddesinde, ulaştırma hizmetlerinden kazançları arızi kazançlar olarak tarif edilmekdeydi. Şimdi, tasarının yeni getirilen 43 üncü maddesiyle, maddenin matlabı, başlığı değiştirilmiş "Diğer kazanç ve iratların matrahı" diye ifade edilmiş ve çok geniş bir düzenleme yapılmış, aşağı yukarı 10 fıkra halinde düzenleme yapılmıştır. Bu yapılan düzenlemeyle, bunun birinci bendinde, mal ve hakların elden çıkarılması tarif edilmekte ve elden çıkarılması halinde de kazançların safi tutarının nasıl hesaplanacağı açıklanmaktadır. Buna göre, mal ve hakların elden çıkarılmasıyla elde edilen gelirden, maliyet ve elden çıkarmayla ilgili masraf varsa, bunlar düşülerek safi kazanç bulunmaktadır. Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halindeyse, takdir komisyonları devreye girmekte ve faaliyeti durdurulan bir işletmenin devri halindeyse, işletmenin en son bilançosundaki değeri veya envanter değeri veya net amortisman değeri esas alınmaktadır.

Menkul kıymetlerin devriyle ilgili birtakım düzenlemeler getirilmekte ve dar mükellefler için de, hisse senetlerinin veya menkul kıymetlerin devrinde kur farkını vergi matrahı haline getirmemekte, onun vergiden muaf olduğu ifade edilmekte; ancak, dar mükellefler, eğer menkul kıymetlerin alım satımıyla devamlı meşgul iseler, bunların kur farkları da vergi matrahı haline getirilmektedir.

Maddenin 2 bendindeyse, daha dikkate şayan bir düzenleme var. Tabiî, daha önce, yine 1 inci bentte "Yukarıda belirtilen haller dışında elde edilen diğer kazanç ve iratların safi tutarı, elde edilen hâsılat veya satış bedelinden tevsik edilmek kaydıyla yapılan gider veya maliyet unsurlarının indirilmesi suretiyle bulunur" denilmektedir. 2 nci bentte "Bu Kanunun 2 nci maddesinin 1-6 bentleri -ki, onlar Gelir Vergisi Kanununun yeniden düzenlenen 2 nci maddesidir. Orada gelir unsurları sayılmaktadır- veya bu maddenin 1 numaralı bendinde belirtilen gelirlerle ilişkilendirilemeyen ve harcandığı veya tasarruf edildiği tespit edilen tutarlar safi irat olarak kabul edilir" denilmektedir. Bunu, dikkate değer bir ifade olduğu için arz ediyorum; herhangi bir gelir unsuruyla irtibat kurulamamış -ama, siz, düğününüzde şu kadar harcadınız, şu seyahhatte şu kadar harcadınız- harcama veya tasarrufunuz varsa, bunlar, miktarıyla beraber safi irat olarak kabul ediliyor. 2 nci bentte, yine "Tasarrufun varlığının bir mal veya hak iktisabı olarak tespiti halinde, bu mal veya hakkın maliyet bedeli (maliyet bedeli bilinmiyorsa iktisap tarihindeki rayiç bedeli) mal veya hakkın iktisap tarihi bilinmiyorsa bir önceki yılın son günündeki rayiç bedeli vergiye tabi matrah kabul edilir" denilmektedir.

3 ncü bent de, yine, dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı işleri -ki, bunlar ulaştırma hizmetleridir- arızi olarak yapmalarından elde ettikleri kazançları düzenlemektedir.

Görüldüğü gibi, mevcut 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunundaki 82 nci madde, yeni baştan, tamamen değiştirilerek düzenlenmektedir. Tabiî, bu kanun tasarısına baştan beri itiraz ettiğim hususlardan biri, bu kanunun bir servet vergisine dönüşme ihtimalidir; endişe ettiğim hususlardan biri budur. Bunu, burada belirtmekte fayda görüyorum.

Vaktim de bitiyor herhalde Sayın Başkan, sözüm otomatik olarak kesilmiş olacak. Bu kanun tasarısıyla ilgili itirazlarımız var; geçmiş maddelerde söyledik, gelecek maddelerde de söyleyeceğiz. Bu kanun tasarı 4,5 katrilyon ilave vergi getirecek. Bu kanun tasarısıyla KOBİ'ler ihmal edilmekte, KOBİ'lere üvey evlat muamelesi yapılmaktadır.

Diğer bazı maddelerle ilgili mülahazalarımızı da, önümüzdeki maddelerin müzakeresinde arz edeceğiz. Bu bakımdan, bu kanun tasarısının müzakeresine aktif olarak katılmamız, kanun tasarısının engellenmesi olarak mütalaa edilmemelidir; muhalefet olarak, Anayasanın verdiği hakları kullanarak, bu kanun tasarısının iyileştirilmesi için gerekli hizmetleri yapmaktayız. Hatırlanacağı üzere, bundan önce, birçok kanun tasarısının müzakeresinde de, zaman zaman, Genel Kurul da lütfedip ilgi gösterdi ve bazı maddeleri kanun metninden çıkardık, bazı maddelerin de değiştirilmesine imkân bulduk.

Yine, bu kanun tasarısının 30 uncu maddesinde, bir şirkete getirilen 1 milyar 100 milyon dolarlık teşvik, cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağmadır, talandır. Bu da, bu kanun tasarısıyla getirilmektedir; 30 uncu maddede, ek 1 ve 4 üncü maddeleri Gelir Vergisi Kanununun... Bunlara da karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz ve bunun da, gerekirses tekrar dönerek, o maddenin müzakeresiyle, kanun metninden çıkarılmasını istiyoruz. Bu kanun tasarısının müzakeresinin sonuna kadar da, bunu, tekrar tekrar burada ifade edeceğiz.

Ben, bu vesileyle, fikirlerimi, görüşlerimi arz ettim. Kanunun, maddenin milletimiz için hayırlı olmasını diler, hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan; konuya bağlı olarak konuştuğunuz için sürenizi kesmedim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Farkındayım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Emin Kul...

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beyreli...

MALİYE BAKANI ZEKERİYE TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz düzenlemeler, sadece bir tek maddeyle getirilen bir düzenleme değil, yasa tasarısının değişik maddeleriyle ortaya konmuş olan bir müessese. Burada yapılan eleştirilerden, müessesenin gerçek anlamıyla anlaşılamadığını, hatta bazı tereddütler olduğunu gördüğümüz için, söz alıp, bu konuları açıklama gereğini duyduk.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısını görüşmeye başlarken, bu yasa tasarısının gerçek anlamdaki reform niteliğinin, gelirin tanımından ileri geldiğini, oradan kaynaklandığını, özellikle Türk vergi sisteminin, kaynak teorisine bağlı kalması nedeniyle, bir süreç içerisinde elde edilen gelirlerin kaynaklarının tespit edilememesi halinde verginin alınamadığını; bunlar daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, kazançla ilişkilendirilemediği sürece de hiçbir şekilde vergilendirilemediğini ifade etmiştik. Buna örnek olarak da, vergi dairesinde kayıtları bile olmayan, numarası bile olmayan insanların, birdenbire çok büyük varlıklarının ortaya çıkması halinde, çok büyük paralar harcamaları durumunda bile, vergi dairesinin bunlar için yapabileceği pek fazla bir şey olmadığını ifade etmiş ve bu çerçeve içerisinde gelirin tanımını değiştirmiş, bu gelirin değişen tanımı içerisinde hangi kazançların ne şekilde vergilendirileceğinin de 80, 81 ve 82 nci maddelerde açıklanacağını ifade etmiştik.

İşte şimdi, Gelir Vergisi Kanununun 1 inci ve 2 nci maddelerinde yapılan değişikliğin ne şekilde uygulanacağına ilişkin maddeleri görüşüyoruz. Bunların içerisinde en önemlilerinden birisi olan maliyet bedeliyle ilgili, yani satılan mal ve haklardan elde edilen kazançların gerçek miktarını belirlemek için ortaya çıkması gereken ve kazançtan indirilmesi gereken maliyetinin ne şekilde olması gerektiğinin belirlenmesini görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi herkesin kafasındaki en temel sorulardan biri, özellikle geçmişten gelen varlıkların böyle bir amaç için kullanılması halinde vergilendirilip vergilendirilmeyeceği sorusudur. Şunu çok açık olarak ve altını çizerek ifade ediyorum: Bir defa, geçmişten gelen, geçmişten birikimli olarak gelmiş varlıkların şekil değiştirmesi veya el değiştirmesi nedeniyle vergilendirilmesi kesinlikle söz konusu değildir; bu bir.

Biraz önce Sayın Filiz -şu anda burada yoklar ama- "geçmişten gelen altınlarını vesairesini veya düğünlerinde biriktirmiş oldukları altınlarını satan kimse ne yapacak" dedi. Bununla ilgili olarak çok net düzenlemelerimiz var. Orada diyoruz ki, bu şekilde değiştirilen altınların paraya çevrilmesi sırasında, hangi kuyumcuya satıldıysa, o kuyumcudan bir belge alınsın, yeter; bu kadar. Sadece o belgenin gösterilmesi -onunla ilgili olarak, o değerle ilgili olarak- şu maddelere göre herhangi bir işlem yapılmamasının temel nedeni olacak. Burada istediğimiz ne; bu şekildeki işlemlerin kayıt içerisine alınması.

Bir daha tekrar ediyorum; geçmişten gelen, yastık altında yastık üstünde, kolunda boynunda, nerede olursa olsun, insanların, bu tür, kilolarca ağırlığındaki değerlerini değiştirmeleri halinde bile, şu vergi kanunuyla getirilen ilave herhangi bir şey yok, hiçbir şey yok. Sadece diyoruz ki "eğer böyle bir satışınız varsa, bunu kime yaptığınızı belgeleyin." Birisi, götürüp de 1 kilo altınını veya 10 kilo altınını bir kuyumcuya sattığını iddia ediyorsa, bundan sonra bunun makbuzunu ilgili kuyumcudan alması gerekecek; olay bundan ibaret. Gerçek kişiye de satabilir, getirip bana satar aynı şeyi -yani, bunları engelleyen herhangi bir hükmümüz filan yok- o takdirde, çok açık olarak "bunları şu kişiye sattım ve ondan bunu aldım" dediği takdirde, sonuç olarak, bu olay için, benim beyanım bile yeterli olacak.

Demek ki, kişilerin yıllardan beri getirdiği birikimlerinin şekil değiştirmesi nedeniyle, hiçbir şekilde bunları vergilendirecek herhangi bir şey getirmiyoruz.

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Bakan...

Arkadaşlar, lütfen, orada tartışmayın; gidin dışarıda tartışın. Çok hararetli konuları tartışıyorsunuz; çok hararetli konular burada görüşülmez.

Buyurun Sayın Berberoğlu, dışarıda konuşun. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu sistemin işlemesiyle ilgili olarak, bundan sonra gelen maddelerde de yine buraya çıkıp ayrıntılı açıklamalarda bulunacağız.

Bu vergi tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıktığı zaman, getirdiğiniz düzenlemelerle, Türk vergi sistemi yeni bir evreye geçmektedir; geçmişle ilintilerini kesmiş, geçmişe dönük vergileme amaçlarının dışında, geleceğe dönük bir vergi düzenlemesi peşinde koşan ve geleceği kurtarmaya çalışan, kayıt içerisindeki bir vergi sistemi.

O nedenle de, özellikle geçmişten gelen birikimlerin vesairelerin bu çerçeve içerisinde vergilendirilmesi söz konusu olmasın diye, çok somut şekilde bir “malî milat” kavramı getirip, o tarih itibariyle devlet tarafından tutulan ve devlet güvencesinde tutulan kayıtlarda gösterilenlerle ilgili olarak, biraz önce yaptığım tanımlama çerçevesinde, herhangi bir işlem de yapılmayacak.

Şimdi, yine burada sorulan sorularda, zannediyorum, en fazla soru oluşturan konu, gayrimenkullerin satışı halinde ortaya çıkarılacak değer veya vergilendirme matrahının olup olmadığı konusu oldu. Anladığım kadarıyla, şu anda konuşmayı çok büyük ölçüde engelleyen gürültülerin nedeni de zannediyorum bu.

BAŞKAN – Evet, dinleyin arkadaşlar...Yukarıdaki arkadaşlar, Sayın Bakan size açıklama getiriyor.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye'deki gayrimenkul değerlerinin gerçek değerleriyle uzaktan yakından herhangi bir ilişkisinin olmadığını, hatta gayrimenkul değerleri ile kayıtlı değerleri arasında 12 kat ilâ yüzlerce kata ulaşan değer farklılıklarının olduğunu hepimiz biliyoruz; bu koşullar içerisinde kayıtlı ekonomiye geçmenin olanaksızlığını da hepimiz çok net biçimde biliyoruz. Böyle bir oluşumun temel nedeni ne; özellikle alım satımlarda uygulanan vergi oranlarının aşırı yüksek olması. Şu anda bir gayrimenkulün alış satışı üzerinden hem alıcı hem de satıcı, 4,8 + 4,8= 9,6 , fonlarıyla beraber yüzde 10 civarında bir vergi ödemektedir. 10 milyar liralık bir gayrimenkul üzerinden yüzde 10 vergi, l milyar lira etmektedir. Bu, ağır bir vergidir; bunu her defasında söylüyoruz. İşte o nedenle de, değerler, beyan edilecek miktarlar, verilecek vergiye göre düşük tutulmaktadır; olay bu.

Bu tasarı, vergi oranlarını düşürmek suretiyle, yüzde 10'lara ulaşan vergi oranlarını yüzde 1'e indirmek suretiyle, gerçek değerlerin beyanı esasını getirmektedir. Bu tasarıdan sonra da, sahip olunan gayrimenkullerin Emlak Vergisi değerleri, hangi değere ulaştığı ilgilisi tarafından tahmin ediliyorsa, o değer üzerinden beyan edilecektir.

Örneğin, benim sahip olduğum bir apartman dairesinin Emlak Vergisi değeri şu anda 1 milyar lira bile değilken, ben bunu 10 milyar lira olarak- çünkü, o binamı veya dairemi 10 milyardan aşağıya satmayı kesin düşünmüyorum- beyan ederim. Bunun üzerinden sadece binde 1 Emlak Vergisi ödeyeceğim; demek ki, 10 milyon lira yapıyor, iki taksit halinde 5'er milyon lira Emlak Vergisi ödeyeceğim. İşte, benim beyan ettiğim 10 milyar lira, bu gayrimenkulümün maliyet bedeli olacak ve bu bedel, her sene yeniden değerleme oranında artacak; yani, gelecek sene bunun maliyet bedeli, yeniden değerleme oranı yüzde 60 ise, 16 milyar liraya çıkacak. Ben, bu gayrimenkulümü 18 milyar liraya sattığım takdirde, biraz önce Sayın Başkanın getirdiği açıklama çerçevesinde, aradaki fark 3,5 milyar lirayı geçmediği için herhangi bir şekilde vergi vermeyeceğim; böyle bir olay yok. Ondan sonraki sene, her halükârda yeniden değeri artacak. Dolayısıyla, artan değeri ile satış değeri arasında 3,5 milyar lirayı geçmeyen bir fark olmadığı sürece -tabiî, önümüzdeki senelerde dilimler de artacak; bu 3,5 milyar lira, gelecek yıllarda daha fazla artarak devam edecek- bir ve ikinci dilimin ortalamasının üzerinde bir kazanç elde etmediğim sürece, hiçbir şekilde vergilendirme söz konusu olmayacak.

Değerli arkadaşlar, her türlü kazançtan vergi alacağız diye ortaya çıktıktan sonra, iktisap edilen ve maliyet bedelini bildirme olanağını getirdiğimiz bir gayrimenkulün de, özellikle sırf bu amaçla, spekülatif amaçlarla, bu şekilde gayrimenkullerden milyarlarca lira kazanıldığı zaman, bunların vergisinin verilmesi lazım geldiğini de kabul etmemiz gerekiyor; ki, zaten, düzenlemeyi de çok büyük ölçüde bunun için getiriyoruz.

Köy kıymet beyan defterlerinde beyan edilen değerler üzerinden herhangi bir şekilde vergi alınması da söz konusu değil; ancak, bu konuda, ilgilileri kesin olarak uyarmamız ve gerçek satış bedellerini bu kıymet beyan defterlerinde beyan ettirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bunları yaptırdığımız andan itibaren herhangi bir sorun da doğmayacak.

Gelecekte, birinci beyan döneminde sorun çıkma ihtimaline karşı -aşağıda, arkadaşlarımızla beraber düşündük- ikinci beyan döneminde de maliyet bedellerinin yeniden oluşturulması konusunda bir önergemiz var; eğer bu önerge Meclisimiz tarafından kabul edilirse, bu soruna da bir çözüm olanağı getirileceğini düşünüyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yapılan düzenleme kesin olarak bu; ne geçmişten gelen değerlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir düzenleme var ne de başka bir düzenleme var; ancak, burada, bu tasarıda bir tek şey var: Geçmişten gelen değerlerin herhangi bir şekilde şekil değiştirmesi halinde, bunun belgelendirilmesi gerekiyor; altınlarımızı veya herhangi kıymetli varlıklarımızı bir yere sattığımızda, bunu kime sattığımıza dair belgenin alınması gerekiyor. Bu belge alındığı sürece, bu sistem gereği, ne vergilendirme ne de buna göre herhangi bir şekilde kazanç elde edilmesi söz konusu olacak.

Zannediyorum, bu açıklamalar, bu konuda oluşmuş olan tereddütleri ortadan kaldırdı.

Tasarının amacı ve hedef maddesi, asla, bir gayrimenkulü olan, işte, bunu bilmem kaç milyar liraya satan, onun üzerinden 3-5 milyar lira kâr eden insanlar değil; olamaz da zaten; olmayacağını da, kesin olarak olamayacağını da, zaten tasarının kendisi ortaya koyuyor, uygulama sırasında da ortaya konulacak. Burada önemli olan, kayıtdışı ekonominin kayıt içine alınmasına, gerçek değerleriyle gösterilmesine yönelik düzenleme getirilmesidir; daha sonraki düzenleme de, maliyet bedelleri artırılmak suretiyle ortaya çıkacak kârın -eğer gerçekten büyük miktarlara ulaşıyorsa- vergilendirilmesi. Bunun, zaten başka bir yöntemi yok. Her türlü kazanç vergi kapsamında diyorsak, bunu bu şekilde gerçekleştirmek zorundayız.

Bu açıklamayı yapma gereği duyduk; teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.

V. – ÖNERİLER (Devam)

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)

1. – (9/25) ve (9/26) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleri ile (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 650 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri ve görüşme günlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Biraz önce, iki tane soruşturma önergesi üzerinde söz isteyenlerin isimleri grup başkanvekillerince belirlenerek Divana yollanmıştı. Şimdi, bu sözcüleri belirlemek üzere kura çekeceğiz.

(9/25) esas numaralı, Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili soruşturma önergesi üzerinde Fazilet Partisinden 17, Doğru Yol Partisinden 12, Anavatan Partisinden 37, Demokrat Türkiye Partisinden 1 kişi söz istemişti. Şimdi, onların arasından 3 ismi belirlemek üzere kura çekiyoruz:

45 inci sırada Avni Kabaoğlu.

6 ncı sırada Nevzat Ercan.

43 üncü sırada Hüsnü Sıvalıoğlu.

Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili soruşturma önergesinin sözcüleri tespit edilmiştir.

(9/26) esas numaralı, Sayın İbrahim Gürdal hakkındaki soruşturma önergesi üzerinde söz isteyenlerle ilgili, Fazilet Partisi 22, Doğru Yol Partisi 15, Anavatan Partisi 32, Demokrat Türkiye Partisi 3 isim bildirmiş. Şimdi, onların arasından 3 ismi belirlemek üzere kura çekiyoruz:

60 ıncı sırada Ali Uyar.

7 nci sırada Abdulkadir Akgöl.

Bakın, ne kadar farklı çekiyoruz!..

Fazilet Partisinin kurada şansı pek iyi değil herhalde?!

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Bizim şansımız iyidir.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Dipten çekin biraz.

BAŞKAN – 7; 60; 43; daha ne yapayım yani artık!..

43 üncü sırada Nejat Arseven.

Kurada böyle; demek ki, siz kurayla uğraşmıyorsunuz!..

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Alınteriyle...

BAŞKAN – Peki, neyse...

Öteki isimleri ona göre sıraya koyacağız.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Müzekereye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Şahsı adına, Sayın Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Beyreli, süreniz 5 dakika.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddeyle ilgili, Sayın Bakanımız, yeterince ve çok fazla, çok aydınlatıcı açıklamalarda bulundu; bu nedenle, benim üzerine ilave edecek herhangi bir hususum yok.

Hepinizi saygılarımla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar; FP sırarından alkışlar [!])

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Efendim, konuşmanın makulü, en kısa, en öz olanı; ama, muhteviyatı itibariyle içerikli olacak. (DSP sıralarından alkışlar)

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 54 tane önerge var; madde tek fıkradan ibaret olduğu için, 4 önergeyi işleme koyacağız.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Nasıl tek?..

BAŞKAN – Efendim, diğer kazanç ve iratların matrahı 1; 2; 3... Biliyorsunuz, bu 1 ve 2 nci bentler madde içinde, kanunda da “1 numaralı bent” deniliyor; o bakımdan öyle.

4 önergeyi geliş sırasına göre okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının ikinci paragrafında yer alan "net değeri" ifadesinin "safi değeri" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının ikinci paragrafında yer alan "maliyet bedelinin" ifadesinin "iktisap bedeli" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, bu madde ya tek fıkradır veya 11 fıkradır.

BAŞKAN – Efendim, tek fıkra, tek...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Bu, aslında 11 fıkradır...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, bakın, Komisyon da öyle kabul etmiş; 2 numaralı bentte şöyle deniliyor : "Bu kanunun 2 nci maddesinin 1 - 6 bentleri ve bu maddenin 1 numaralı bendinde..." 1 numaralı benttir; yani, yaptığımız bir şey değil ki... (FP sıralarından "Uygulamanız farklı" sesleri)

Efendim, ne farklı!.. Ben bilmem; ben hukukçuyum; kendi hukuk bilgime göre olayı değerlendiriyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, maddenin bir fıkrası üzerinde Hükümetle birlikte beş dakika çalışma ihtiyacı duyuyoruz, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Ama, şimdi nasıl ihtiyaç duyuyorsunuz?!.

Şöyle bir şey yapabiliriz : Eğer, arkadaşlar, mevcut önergelerden -kendi önergelerinden- birisini çekip -çünkü, daha 2 tane önergeyi okutmadık- veyahut da o önergeye ona göre bir ifade koyarlarsa... Çünkü, arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakan da, maddenin uygulanmasına biraz daha rahatlık getirebilecek...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Önergeleri okutmaya başladınız, yeni önerge işleme koyamazsınız.

BAŞKAN – Yeni önerge işleme koymuyorum Sayın Ayhan.

Şimdi, arkadaşlar, Hükümet de kabul ederse, bir önergede -kendi önergelerinde, yeni önerge değil- bir ifade değişikliği yapabilirler; ben ona bir şey diyemem.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Önergeleri okutmaya başladınız...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Hep uyguladınız...

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, bir kanun çıkarıyoruz, geniş bir halk kitlesini ilgilendiren bir kanun. Bu kanunun mükemmel çıkabilmesi için, biz Başkanlık Divanı olarak, sizler de üye olarak, gerekli anlayışı göstereceğiz.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Bizim önergelerimize hiç katılmadılar...

BAŞKAN – Efendim, sizin önerilerinizi, kabul ediyorum da...

Peki efendim, kabul etmiyoruz. Sonra, gerekirse...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Eğer, siz, önergeler müzakereye açıldıktan sonra, bir önergenin çekilip değiştirilme imkânını usul olarak ihdas ediyorsanız...

BAŞKAN – Hayır, hayır... Hayır efendim...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Yaptığınız odur...

BAŞKAN – Okutma işlemi bitmedi Sayın Ayhan...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Biz de onu devamlı kullanırız...

BAŞKAN – Efendim, ben 4 önergeyide okutsaydım, itirazınız yerindeydi. Ben henüz 2 öneregeyi okuttum, diğer 2 önerge duruyor. Bu safhada Komisyon Başkanı "efendim, kısa bir ara verebilir misiniz" diye soruyor ; ben bu talebi kabul etmiyorum ve müzakerelere devam ediyorum.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Kabul ediyor musunuz etmiyor musunuz?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Biz yoklama istedik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Rica ederim efendim... Önce, şu kalan önergeleri okutalım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan "safî irat olarak kabul edilir" ifadesinin, "net elde edilen gelir olarak kabul edilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Adil Aşırım Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu

Iğdır Kars Rize

Güven Karahan Bülent Akarcalı

Balıkesir İstanbul

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 3 numaralı fıkrasında yer alan "elde ettikleri kazançlar hakkında" ifadesinin, "elde ettikleri gelirler için" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının ikinci paragrafında yer alan "net değeri" ifadesinin, "safî değeri" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey

Kars

ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, tüm önergelerdeki imzalarımızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Peki efendim.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Maddeyi oylayacağım; yalnız, bir yoklama talebi vardır, şimdi onu yerine getireceğiz.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Gözleri yok mu; görmüyorlar mı çoğunluk olduğunu Sayın Başkan!..

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Çoğunluk var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kimsenin keyfine göre hareket edemeyiz efendim; arkadaşların yoklama isteğini işleme koyuyorum.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Onların istediğini yapmak zorunda mısınız Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Bundan sonra yine yoklama isterlerse ve salonda çoğunluk olursa, o zaman, düşünebilirim.

Yoklama isteminde bulunan milletvekillerini arayacağım:

Ali Oğuz?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Mustafa Yünlüoğlu?.. Burada.

Memduh Büyükkılıç?.. Burada.

Salih Katırcıoğlu?.. Burada.

Fethullah Erbaş?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

Musa Uzunkaya?..Burada.

Abdullah Arslan?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Remzi Çetin?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Mustafa Ünaldı?.. Burada.

Hanifi Demirkol?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Ahmet Çelik?.. Burada.

İsmail İlhan Sungur?.. Burada.

Abdullah Örnek?.. Burada.

Sıtkı Cengil?.. Burada.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekilleri salonda bulunuyorlar; yoklama yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, eğer yoklamanın süratle yapılmasını istiyorsanız, herkes, itiraz etmeden, yüksek sesle, salonda olduğunu söylesin.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ 43 üncü madde kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 44- 193 sayılı Kanunun 85 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Gelirin toplanması ve beyan

Madde 85 - Mükellefler, 2 nci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verirler. Bu Kanuna göre beyanı gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanması zorunludur.

Tacirlerle çiftçiler ve serbest meslek erbabı ticarî, ziraî ve meslekî faaliyetlerinden kazanç temin etmemiş olsalar bile, yıllık beyanname verirler. Bu hüküm şirketlerin faaliyet ve tasfiye dönemlerine şamil olmak üzere kollektif şirket ortakları ile komanditeler hakkında da uygulanır.

Yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlar:

1. Mükellefin bunları Türkiye’de hesaplarına intikal ettirdiği yılda;

2. Türkiye’de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda;

Elde edilmiş sayılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Sobacı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve bir grup kanunda değişiklik yapan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 44 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.44 üncü madde, meri kanunun 85 inci maddesinin, başlığıyla beraber değişikliğini getirmektedir.

"Gelirin toplanması ve beyan" başlığı altında: "Mükellefler, 2 nci maddede yazılı kaynaklardan -geliri tarif eden kaynaklardan- bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verirler. Bu Kanuna göre beyanı gereken gelirlerin yıllık beyannamede toplanması zorunludur."

Halen, meri kanunda "götürü usulde tespit edilen kazanç ve ücretler dahil" diye bir parantez içi ibare var; bu, basit usule geçilmesi sebebiyle kaldırılıyor ve ayrıca, yine, meri kanunun 1991 tarihli bir tebliğle de uygulaması var.

Yine bu maddede "Tacirlerle çiftçiler ve serbest meslek erbabı ticarî, ziraî ve meslekî faaliyetlerinden kazanç temin etmemiş olsalar bile, yıllık beyanname verirler" denilerek, yine eski hüküm, eski metin muhafaza edilmiş. "Bu hüküm, şirketlerin faaliyet ve tasfiye dönemlerine şamil olmak üzere kolektif şirket ortakları ile komanditeler hakkında da uygulanır."

Üçüncü fıkrada "Yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlar" ana başlığı altında:

"1. Mükellefin bunları Türkiye'de hesaplarına intikal ettirdiği yılda;

2. Türkiye'de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda;

Elde edilmiş sayılır" deniliyor.

Şimdi, tabiî, devlet, vergiyi toplamak kadar, o vergiyi oluşturacak gelir kaynağını da oluşturmak mükellefiyetiyle karşı karşıyadır. O noktadan, burada "yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlar" ana başlığı altında; ki, o gelirin, o kazancın Türkiye'ye, ülkemize intikalinde elde olmayan sebepler, sık sık karşılaşılan konulardan biridir. Geçmiş yıllarda, maalesef, bu ana başlıklı maddede ifade edilen hususları çok yaşadık. Onun için, ülkemizin, uygulanacak dışpolitika ve dış ilişkileriyle, tarihî, kültürel ve coğrafî ilişkilerimiz olan ülkelerdeki yatırımcılarımızı teşvik ederek, o ülkelerde, ülkemize döviz kazandırıcı hizmetlerin teşviki, takibi ve disipline edilmesi, devletimizin ve hükümetlerin görevi olmalıdır. Maalesef, bu konuda, geçmişte, dışpolitikada, büyük ülkelerin, Batı ülkelerinin dümensuyunda uygulanan politikalar sebebiyle, hiç olmadık yere, bizim muhatap olmadığımız konularda -ama ülkeye zarar veren çok hususta- bazı ambargolara iştirak edildi; karşı tedbirlerle de, bu ülkenin işadamlarının, müteahhitlerinin paraları yabancı ülkelerde takıldı. Bu paraların tahsili bakımından, o dövizlerin, yıllardır Türkiye'ye aktarılmamasını önlemek babında yapılan ziyaretler, maalesef, belirli siyasî çevrelerce, rant çevrelerince istismar edilerek, bu ülkede bir bardak suda fırtınalar koparıldı. Ülke bu şanssızlıkları yaşamıştır; ama, bu noktada, maalesef, ülkemiz bu politikalarında ısrar etme anlayışıyla, milyarlarca dolarlık ihaleleri kaçırmıştır, kaybetmiştir.

Batı ülkelerinde, en büyük devlet adamı, en yüksek statüdeki devlet adamları, bir ihalenin takibi, bir silah satışının temini bakımından, kendi siyasî, kültürel, jeopolitik durumlarıyla çatışan ülkelere dahi gitmekte bir beis görmemişlerdir; ama, bizde, her nedense, yıllardır uygulanan Batı kuyrukçusu politikalar sebebiyle, coğrafî, tarihî, kültürel bağlarımız olan memleketlere, ülkelere gidip dostane ilişikler kurmamız yadırganmıştır ve tenkit edilmiştir.

İşte, dünya küçülüyor; artık, ekonomik ilişkiler, siyasî ilişkilerin önüne geçmiştir; günümüzde, ekonomik ilişkiler, siyasî ilişkileri geliştirmektedir. İşte bu sebeple, şunu ifade etmek istiyorum ki, bundan sonra, oturup, ülkemizin -Avrupa Birliğinin tavırları sonucunda da geldiğimiz- Batıyla ilişkileri açısından, dışpolitikada yeni düzenlemeler, yeni açılımlar temin etmek zorundayız. Bu noktada, dünyadaki, kalkınmış, sanayileşmesini tamamlamış, fert başına millî geliri 20 bin 30 bin dolara ulaşmış ülkelerin ticarî ataşeleri günlerini, bizim ataşelerimiz gibi -maalesef- gününü gün ederek, aldığı dolar maaşını rahatça harcayarak geçirmiyor. Biz, bunu; gelişmiş her ülkenin, dünyada kendine özenli yer açmış ülkelerin ticarî ataşelerinin, bulunduğu ülkenin ekonomisini, ticarî gelişmesini ve ihalelerini nasıl takip ettiğini, her gün yaşamaktayız. İşte, bu açıdan...

BAŞKAN – Sayın Sobacı, biraz da maddeye gelirseniz, memnun olurum. Dışişlerine de biraz haksızlık ediyorsunuz gibi geliyor bana.

BEKİR SOBACI (Devamla) – Sayın Başkanım, burada, yurt dışında elde edilen gelirden bahsediyoruz. Bunun, dışpolitikayla da ilgisi vardır.

BAŞKAN – Tamam da, maddenin başlığı, gelirlerin toplanması...

BEKİR SOBACI (Devamla) – Şahsen, madde dışına çıkılmasına da, gerçekten karşıyım.

BAŞKAN – Çıkmayın o zaman.

BEKİR SOBACI (Devamla) – Ama, bakın, ülkemiz, yıllarca, yüz milyonlarca doları bu anlayış sebebiyle transfer edemedi. Biz, bunu yaşadık. Yeri geldiğinde, 300 milyon dolarlık bir dışkredi için, çalmadığımız kapı bırakılmadı. Onun için, burada, o günkü şartlarda, müteahhitlerin getirilemeyen yüz milyonlarca dolar alacağını, Refahyol döneminde bu ülkeye kazandıran Hükümete yöneltilen eleştirileri, bir kere daha takbih ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var bunun maddeyle?!

BEKİR SOBACI (Devamla) – Biraz zorlarsanız, alakası olduğunu göreceksiniz.

O takbih edilen, suçlanan insanların -geçmişte, yurt dışından bu ülkeye çok büyük döviz kazandırıcı hizmetlerin sahibi olan firmaların- yurt içerisinde, 1973'teki, 1976'daki ihalelerde verilen inşaat işlerinde büyüdüğünü ve oluşturulduğunu da, burada iftiharla söylemek istiyorum.

Bu noktada, Türkî cumhuriyetlerle olan ilişkilerde de, maalesef, yaşadığımız çok büyük sıkıntılar var. Bugün, Özbekistan başta olmak üzere, birçok Orta Asya Türkî cumhuriyetlerde transfer sıkıntısı yaşanmaktadır. Elbette, bu sıkıntıların, o ülkeler açısından haklı tarafları vardır; ama, suç, yine, Sovyet Rusya'nın dağılmasından sonra, Türkî cumhuriyetlerle ticarî ve ekonomik ilişkilere giren tüccar ve işadamlarının. Gerçekten, aslında, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili bakanlıklarca, birimlerce, ehliyetleri, yeterlilikleri var mı diye, bunların gözden geçirilmesi gerekirdi ve onlar, geçmişte yapılan büyük yanlışlıklarla, oradaki resmî kurla serbest piyasa kurunu istismar eden işadamlarımız sebebiyle, bugün, birçok ülkede transferler dondurulmuştur ve maalesef, ülkemizin en büyük holdingi, Cumhurbaşkanımıza, oradaki cumhuriyetlerde takılan transferlerini Türkiye'ye kazandırmak için, aracılık ricasında ve istirhamında bulunmuşlardır. Onun için, devletimiz ve hükümetler, gerçekten yurtdışı ilişkilerimizde işadamlarımızın, yatırımcılarımızın önünü açacak ilişkileri geliştirmek zorundadır; bir avuç Batı ülkesinin hatırına, bize gerçekten pazar olacak, yatırım alanı olacak cumhuriyetlerine, devletlerine -Asyasında, Afrikasında en ücra köşelere- ihmal etmeden, ulaştırmak durumundayız; ama, gelin görün ki, açtığı fuarlarla, yaptığı gezilerle bu ülkenin mallarını, işadamlarına, dünyaya tanıtan MÜSİAD gibi ekonomik dernek ve kuruluşlar, maalesef, takibat altına alınmıştır; bu da, bu ülke için yüzkarasıdır.

Değerli milletvekilleri, onun için, Avrupa'da, Batıda, Türkiye'nin, insan hakları başta olmak üzere, tenkit edildiği hususların başında da, bugün ülkemizin içinde bulunduğu siyasî konjonktürü kontrol altında tutan sivil güç, millî egemenlik gücü dışındaki güçler, artık çok açık şekilde tenkit edilmektedir. Buna bir çekidüzen vermek sorumluluğu da, bizlerin, hepimizin, bu Yüce Meclisindir. Türkiye'yi zor duruma düşürecek açıklamaları yapma cesaretini bulanlar, konumları itibariyle yapmaması gerektiği halde bu açıklamaları yapanlar, bilsinler ki, ülkeye zarar vermektedirler. Hiçbir Batı ülkesinde, demokrasinin oturduğu hiçbir ülkede, açıklama yetkisi elinde olmayan insanlar açıklama yapamazlar, müdahale edemediği alanlara, o ülkelerde, hiçbir insan müdahale edemez; ama, bu şansızlığı ülkemiz yaşamaktadır; fakat, şunu ümit ediyorum ki, inşallah bu süreç geçecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Biraz maddeye bağlı olarak konuşsaydınız iyi olurdu; ama, neyse... (FP sıralarından alkışlar)

Heyecanlı arkadaşlarımızın, heyecanını da takdir ediyoruz.

Gruplar adına başka söz?.. Yok.

Şahsı adına Sayın Nezir Aydın?.. Yok.

Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

Sayın Ali Rahmi Beyreli, buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda önergeyle bir madde ilavesi şeklinde gerçekleşen maddelerden biridir. Burada, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 85 inci maddesinde değişiklik yapılmakta ve gelirin toplanmasına ve beyan usulüne yeni bir düzenleme getirilmektedir. Bu maddeyle özetle denilmektedir ki, beyan edilmesi gereken bir gelir varsa, onlar birleştirilir; beyan edilmemesi gereken gelirlerle ilgili olarak bir kişiye tanınan hak ise bütün herkes için geçerlidir. Dolayısıyla, sistem basit ve herkes için anlaşılır hale getirilmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemeyle sistem, özellikle ücret geliri elde edenler için koruyucu bir yapıya kavuşturulmuştur.

Bu düzenlemenin hayırlı olmasını diliyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beyreli.

Şahsı adına ikinci konuşma Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu?.. Yok.

Sayın İsmail Özgün, konuşacak mısınız?

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Kahraman Emmioğlu?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Mikail Korkmaz?..

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 12 önerge var; bunlar iktidar grubunun önergeleri, isterlerse okutabiliriz tabiî.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Önergeleri geri çekiyoruz efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Efendim, madde üzerindeki önergeler geri alınmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, 10 dakika ara verelim.

BAŞKAN – Birleşime 10 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 18.01

NOT :

DÖRDÜNCÜ OTURUMDAN YAZILI SORULARA KADAR OLAN KISIMIN DOSYASI BOZUK OLDUĞU İÇİN HAM TUTANAKTAN ÇEVRİLDİ

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.10

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DERİN (Kütahya), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

626 sıra sayılı yasa tasarısının 44 üncü maddesinin oylaması sırasında karar yetersayısının aranması istenilmişti; yapılan oylamada karar yetersayı bulunamadığından, birleşime 10 dakika ara vermiştim.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

.................(Devam)

BAŞKAN – Maddeyi yeniden oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

45 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 45. - 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Beyanname verilmeyen haller

Madde 86- Aşağıda yazılı hallerde yıllık beyanname verilmez.

1. Tam mükellefiyette vergiye tabi gelir (yabancı memleketlerde elde edilenler hariç) sadece:

a) Tek işverenden alınan tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretlerden;

b) Birden fazla işverenden alınan, tevkif suretiyle vergilendirilmiş ve yıllık gayrisafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan ücretlerden;

c) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil kurumlardan elde edilen kar paylarından;

d) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan gayrimenkul sermaye iratlarından;

e) Gerçek usulde vergilendirilmeyen zirai kazançlardan;

f) Kazanç ve iratların istisna hadleri içinde kalan kısımlarından;

g) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından;

ibaret ise.

2. Dar mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece:

a) Tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile kurumlardan elde edilen kar paylarından;

b) Diğer kazanç ve iratlardan;

c) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından; ibaret ise.

Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de 1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen gelirler beyannameye ithal edilmez."

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Benli; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Benli, konuşma süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanun tasarısının 45 inci maddesi, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu, gerçek kişinin gelirlerini, Gelir Vergisine tabi tutmuştur. Gelirlerin unsurlarını sayarken; ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayri menkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, kaynağı ne olursa olsun, diğer her türlü kazançlar ve iratlar olarak düzenlemiştir.

Dördüncü Kısım "Verginin Tarhı", Birinci Bölüm "Beyan Esası." Bu bölümde, 83 üncü maddede "Hilâfına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur" denilmektedir.

86 ncı maddesi, mevcut duruma bir bakalım.

"Toplama yapılmayan haller:

Madde 86 – (3946 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle değişen madde. Yürürlük: 1.1.1994)

Aşağıda yazılı hallerde gelir toplanmaz ve yıllık beyanname verilmez.

1. Yabancı memleketlerde elde edilenler hariç olmak üzere, tam mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece;

a) Tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretlerden (birden fazla işverenden ücret alan ve ücretlerinin yıllık gayri safî tutarları toplamı 225 milyon lirayı -Bakanlar Kurulu kararıyla 900 milyon liraya çıkarılmıştır- aşan hizmet erbabının ücretleri hariç),

b) Tamamı tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayri safî tutarları toplamı 225 milyon lirayı -Bakanlar Kurulu kararıyla 900 milyon liraya çıkarılmıştır- aşmayan, arızî serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ve vergi alacağı dahil olmak üzere kurumlardan elde edilen kâr paylarından,

c) Götürü usulde vergilendirilen ücretler, ticarî ve meslekî kazançlardan,

d) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından ibaret ise,

2. Dar mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece;

a) Tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile kurumlardan elde edilen kâr paylarından,

b) Değer artışı kazançları veya arızî kazançlardan,

c) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından ibaret ise" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinde, başlık da dahil olmak üzere, birtakım değişiklikleri öngörmekte olup, Gelir Vergisi Kanununda beyanname verilmeyecek durumları izah etmektedir. Buna göre;

"Beyanname verilmeyen haller

"Madde 86 - Aşağıda yazılı hallerde yıllık beyanname verilmez.

1. Tam mükellefiyette vergiye tabi gelir (yabancı memleketlerde elde edilenler hariç) sadece:

a) Tek işverenden alınan tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretlerden;

b) Birden fazla işverenden alınan, tevkif suretiyle vergilendirilmiş ve yıllık gayri safî tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan ücretlerden;"

Bunu çözebilmek için matematikçi olmak yetmiyor.

"...103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan ücretlerden;" Ne demek; 1 milyar 125 milyon, yeni tasarıyla 3 milyar liraya çıkarmaktadır.

"c) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrîsafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil kurumlardan elde edilen kâr paylarından;

d) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrîsafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan gayrimenkul sermaye iratlarından;" Eski düzenlemeye göre 1 milyar 125 milyon, yeni düzenlemeye göre de 3 milyar lira.

"e) Gerçek usulde vergilendirilmeyen ziraî kazançlardan;

f) Kazanç ve iratların istisna hadleri içinde kalan kısımlarından;

g) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından;

ibaret ise.

2. Dar mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece:

a) Tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile kurumlardan elde edilen kâr paylarından;

b) Diğer kazanç ve iratlardan;

c) Yukarıda sayılan kazanç ve iratların birkaçı veya tamamından;

ibaret ise.

Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de 1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen gelirler beyannameye ithal edilmez" şeklindedir.

Tasarının beyanname verilmeyecek halleri mevcut duruma göre daha anlaşılır ve görülen aksaklıkları izale etmek amacıyla hazırlanmış olduğu görülmektedir. Maddenin yeni haliyle daha anlaşılır olduğu da görülmektedir. Madde üzerinde konuşulacak fazlaca bir şey yok; ancak, burada da görüldüğü gibi, mevcut 86 ncı madde son derece karmaşık ve anlamak o derece güç ki -üzerinden daha beş yıl geçmiş olmasına rağmen- maddenin tekrar revizyona girme mecburiyetinde kalmaması için, kanunların yapımına, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Meclis Genel Kurulunda gerekli hassasiyetin gösterilmesinde büyük fayda olacaktır diyorum.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Benli.

Şahısları adına Sayın Abdullah Örnek.

Sayın Benli'nin de dediği gibi, madde, eskiye nazaran, gayet güzel düzenlenmiş bir madde; biliyoruz; bu ihtiyarî toplama halleri o kadar karışıktı ki...

TURHAN TAYAN (Bursa) – Sizi grup sözcüsü yapalım, görüşlerinizi daha rahat ifade edebilirsiniz; daha faydalı olur.

BAŞKAN – Canım, arada sırada biz de bildiğimiz bir şeyleri söyleyelim. Ne olacak yani, kim zarar görecek bundan.

Buyurun.

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 626 sayılı Vergi Usul Kanunu ve bu arada çeşitli vergi kanunlarındaki değişikliklerle ilgili olarak 45 inci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Elbette, Meclisimizin günlerce üzerinde çalışmış olduğu bu tasarıda mutlaka olumlu yönler vardır. Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, bu maddede de, gerçekten, eskiye nazaran düzelmeler, iyileştirmeler mevcuttur; ancak, geneline baktığımızda, gerçekten, büyük sıkıntılar getirdiği de görülmektedir.

Burada, eskiye baktığımızda, 86 ncı madde, toplama yapılmayan halleri ifade ediyor:

"1. Yabancı memleketlerde elde edilenler hariç olmak üzere, tam mükellefiyette vergiye tabi gelir sadece;

a) Tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretlerden (birden fazla işverenden ücret alan ve ücretlerinin yıllık gayrî safî tutarları toplamı 225 milyon (1.500.000.000) lirayı aşan hizmet erbabının ücretleri hariç),

b) Tamamı tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrî safî tutarları toplamı 225 milyon (1.500.000.000) lirayı aşmayan, arızî serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ve vergi alacağı dahil olmak üzere kurumlardan elde edilen kâr paylarından..."

Şimdi, eskiye göre, biraz önce arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, birtakım yenilikler getiriliyor; ancak, bu kanun tasarısının tümünün görüşülmesi sırasında, gerçekten, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek kuruluşlarının geniş anlamda taleplerinin dikkate alınmadığı gözden kaçmıyor; rantiye çevrelerinin talepleri ve baskıları maalesef dikkate alınmıştır; Gelir Vergisi tarifinde düşük gelirlerde 10 puan indirilmiştir, yüksek gelirlerde 15 puan indirilmiştir ve bu şekilde, bozuk olan gelir dağılımı genelde daha bozulacaktır; bu, gerçek gözden kaçmamalıdır. Bu Hükümetin genel karakterinde gördüğümüz bir husus, maalesef, buraya da sirayet etmiştir; okul, cami, yurt, huzurevi ve benzeri gibi kuruluşlara yapılacak yardımlar bu vesileyle engelllenmiştir. Hizmetler, fakir fukaraya, eğitim ve sağlık kuruluşlarına hayır gayesiyle faaliyet gösteren dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımlardan vergi alınımına gidilmektedir. Evet, genelliyle ilgili olarak vakıf ve derneklerin kendi kanunları ve denetimi mevcut iken, bunlar üzerinde vergi denetimi ve baskı getirilmek suretiyle...

REFİK ARAS (İstanbul) – Bu maddede değil, bundan sonrakilerde söyleyeceksinz.

ABDULLAH ÖRNEK (Devamla) – Evet, onlarda da söyleyemediklerimizi burada ifade ediyoruz.

Geçici maddedeyle getirilen bu düzenlemenin, mükellefin aleyhine olacağı gerçekten gözden kaçmamalıdır. Haksız alınmış vergilerin mükellefe iadesinde, Maliye'nin alacaklarına uyguladığı gecikme cezasının uygulanması gerekirken, burada değişik nispet ve gecikmeler uygulanmaktadır.

Yatırım indiriminde değişen nispetlerin, kanunun neşri tarihinden itibaren mevcut yatırım teşvik belgelerine de uygulanması gerekirken, bu önlenmiştir.

Lehte olan hükümlerin uygulanması bir hukuk kaidesi iken, burada haksızlık yapılmakta, rekabet şartları bozulmaktadır.

Birçok arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, burada, gerçekten servet beyanı getirilmektedir. Getirilen servet beyanı, vergi mükellefi olmayanları da bağlayıcı niteliktedir; âdeta Varlık Vergisine benzer bir verginin ön hazırlığı yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, biz, hem bu maddede hem de görüştüğümüz maddelerde ve bundan sonra da görüşeceğimiz maddelerde, bu kanun tasarısının tümü üzerindeki negatifleri, gördüğümüz eksiklikleri, yanlışlıkları, hataları, elbette, dile getirmek mecburiyetindeyiz; ama, iyi yönlerini de bununla birlikte ifade etmek durumundayız. Dolayısıyla, bu negatiflerden bir tanesi de, tasarının kanunlaşması halinde, mevcut vergilere ilaveten 4,5 katrilyon vergi alınmasının planlanmasıdır. Mevcut tasarıda, Gelir Vergisi Kanunu bir bütün olarak gözden geçirilmemiştir ve sistematikten yoksun bir yaklaşımla bu tasarı hazırlanmıştır.

Vergi cezaları, küçük boyutlu ve iyi niyetli mükellefleri korumamakta ve muğlak ifadeler kullanılmaktadır.

Yine, tasarıda, limitet şirketler sermaye şirketi olmaktan çıkarılmakta, şirketin ortakları koydukları sermayeyle sorumluyken, şirketin ödenmeyen vergi borcundan sorumlu hale gelmektedirler. Getirilen bu düzenleme, Ticaret Kanununa da bir noktada aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, Vergi Kanunu gibi, gerçekten, milletimizin, toplumumuzun, büyük bir bölümünü ilgilendiren kanunların, muhalefetiyle, iktidarıyla, asgarî müştereklerde birleşmek suretiyle, toplumun büyük kesimine hitap etmesi gerekirken, burada, şu 45 inci maddeye kadar da gördük ki, verdiğimiz bütün önergeleri, maalesef, parmak sayısıyla hiçbir incelemeye tabi tutmadan, arkadaşlarımız reddetmektedirler. Muhalefetin, elbette ki söyleyecekleri vardır, dolayısıyla, sizin burada hazırlamış olduğunuz...

BAŞKAN – Sayın Örnek, süreniz bitti.

ABDULLAH ÖRNEK (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Örnek.

Şahsı adına Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Şahsı adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim.

 

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Görüşmekte olduğumuz 45 inci maddeyle, Gelir Vergisi Kanunumuzun 86 ncı maddesinde değişiklik yapılmakta ve burada, beyanname verilmeyen haller yeniden düzenlenmektedir. Mevcut sistemimizde, ticarî, ziraî ve meslekî kazançları dolayısıyla, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olan mükellefler, bu kazançları için verecekleri beyannameye, diğer kazanç ve iratlarının olması halinde, bu kazanç ve iratları tutarı ne olursa olsun dahil etmek zorundaydılar. Bu uygulama, hem anlaşılması zor hem de karmaşık bir yapıya sahip olduğundan, sıkça, yanlışların yapılmasına neden olmaktaydı. Getirilen değişiklikle, gelir unsuru, kendi içerisinde ayrı olarak ele alınacak ve maddede belirtilen koşullara bağlı olarak, beyanname verilmesinin gerekmediği durumlarda, bu gelirler, diğer gelirler nedeniyle verilmesi gereken yıllık beyannameye dahil edilmeyecektir. Böylece, gelirin toplanması bakımından, ticarî, zıraî ve meslekî kazanç sahiplerini cezalandırıcı bir mahiyet taşıyan ve mükelleflerin daha fazla vergi ödemelerine yol açan mevcut düzenleme kaldırılmaktadır.

Sonuç olarak, yapılan düzenlemeyle, sistem, basit, uygulaması kolay, teşebbüs gelirlerini ve ücretleri gözeten bir yapıya kavuşturulmakta; diğer taraftan, basit usulde vergilendirilecek olan küçük mükellefler korunmaktadır.

Bu düzenlemelerin, usulumuza hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 19 tane önerge vardır; madde iki fıkra olduğu için, önergelerden 8'ini geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının, 45 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik Metni:

b) Birden fazla işverenden alınan, tevkif suretiyle vergilendirilmiş ve yıllık gayri safî tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirlerine ait tarifenin birinci ve ikinci dilimleri toplamını aşmayan ücretlerden.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 45 inci maddesiyle düzenlenen, 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik Metni:

c) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayri safî tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirlerine ait tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yüzde 50'sini aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil, kurumlardan elde edilen kâr paylarından.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Görüşülmekte olan, çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 45 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik metni:

Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayri safi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirleri tarifesinin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamını aşmayan gayrimenkul sermaye iratlarından.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesiyle değişiklik yapılmasını öngören 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "1. Tam mükellefiyette vergiye tabi gelir" ibaresinin "1. Tam mükellefiyette vergiye tabi kazanç ve iratlar" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesiyle değişiklik yapılmasını öngören 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "diğer gelirler nedeniyle" ibaresinin "diğer kazanç ve iratlar" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesiyle değişiklik yapılması öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "belirtilen gelirler beyannameye ithal edilmez" ibaresinin "belirtilen gelirler beyannameye dahil edilmez" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesiyle değişiklik yapılması öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen gelirler" ibaresinin "yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde yer alan ve tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş gelirler ile diğer kazanç ve iratlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesiyle değişiklik yapılması öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen gelirler" ibaresinin "yukarıda yer alan 1 ve 2 numaralı bentlerde belirtilen gelirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım efendim; buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 45 inci maddesiyle düzenlenen, 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"b) Birden fazla işverenden alınan, tevkif suretiyle vergilendirilmiş ve yıllık gayrisafî tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirlerine ait tarifenin birinci ve ikinci dilimleri toplamını aşmayan ücretlerden."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.

Gerekçeyi mi okuyalım Sayın Yıldız?..

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Ücretler vergi yükünü azaltmak, vergide adaleti sağlamak amacıyla, ücret ve ücret dışı gelirler için ayrı ayrı Gelir Vergisi tarifeleri önerildiği için, bu değişikliğe ihtiyaç duyulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Artık, kabul edenler dedim; bundan sonra arayalım efendim.

Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 45 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"c) Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirlerine ait tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yüzde 50'sini aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil kurumlardan elde edilen kâr paylarından"

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ücretlilerin vergi yükünü azaltmak, vergide adaleti sağlamak amacıyla, ücret ve ücretdışı gelirler için ayrı ayrı gelir vergisi tarifeleri önerildiği için, bu değişikliğe ihtiyaç duyulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 45 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103 üncü maddede yazılı ücret gelirleri tarifesinin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamını aşmayan gayrimenkul sermaye iratlarından"

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ücretlerin vergi yükünü azaltmak, vergide adaleti sağlamak amacıyla, ücret ve ücretdışı gelirler için ayrı ayrı Gelir Vergisi tarifeleri önerildiği için bu değişikliğe ihtiyaç duyulmaktadır.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısı istendi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

DEVLET BAKANI MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) – Var efendim, var...

BAŞKAN – Anlamıyorum niye itiraz ediyorsunuz ki, arkadaşlar sayıyorlar yani! CHP'liler, kendi önergeleriydi, aleyhinde oy kullandılar.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Lehinde kullandık.

BAŞKAN – Rica ediyorum yani, arkadaşlarınız dışarıda oturacağına gelsinler efendim.

Birleşime kaç dakika ara vereyim?

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – 5 dakika...

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Sayın Başkan, saat 19.00'a geliyor.

BAŞKAN – Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.43

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.50

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DERİN (Kütahya), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

___________0__________

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

626 sıra sayılı Yasa Tasarısının 45 inci maddesi üzerinde verilen bir önergenin oylaması sırasında karar yetersayısı bulamamıştık.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı ve önergenin de gerekçesini okumuştuk.

 

Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Karar yetersayısını arayacağım.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir. Karar yetersayısı vardır.

Diğer beş önergeyi de, arkadaşlarımız imzalarını çektiği için, işleme koymuyorum.

Böylece, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

SAFFET BENLİ (İçel) – Çalışma süresi bitti Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, daha saat 19.00 olmadı; biraz çalışalım, arayı uzun vermeyi düşünüyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, ara vermeyecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Ayhan, şimdi çalışma süremizi biraz uzatacağı, sonra arayı uzun vereceğim; Başkanlı Divanı olarak bizim de biraz dinlenmemiz lazım.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 46- 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin başlığı ve birinci fıkrasının 2 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki 3 numaralı bent eklenmiştir.

“Sigorta primi, teberru ve diğer indirimler ”

“2. Genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idareleri ve belediyelere, köylere ve kamu menfaatine yararlı derneklere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar (Bir takvim yılı içinde yapılan bağış ve yardımların toplamı o yıla ait beyan edilecek gelirin %5’ini aşarsa fazlası indirilmez).

Bağış ve yardımın nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu teşkil eden mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, yoksa Vergi Usul Kanunu hükümleri dairesinde takdir komisyonunca tespit edilecek değer esas alınır.

Mükelleflerin, yılı içinde yaptıkları kendi araştırma ve geliştirme tutarını geçmemek üzere ilgili dönemde ödemeleri gereken yıllık gelir vergisinin % 20’sinin kanuni süresinde tahsilinden vazgeçilerek, bu orana isabet eden vergi üç yıl süre ile faizsiz olarak ertelenebilir. Ertelenen bu vergi üç yıl içinde gelir vergisinin ödenme taksitleri ile birlikte eşit taksitler halinde ödenir.

Bu uygulamanın esas ve usulleri Maliye Bakanlığınca tayin ve tespit olunur.

3. Mesleki faaliyetlerini icra etmek üzere kendi işini kuran özürlülerin gelir vergisi matrahına esas kazançlarına, bu Kanunun 31 inci maddesinin 2 numaralı bendinde yer alan esaslara göre hesaplanan yıllık indirim uygulanır. Bu indirim, bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı ve ücret geliri elde edenler için de uygulanır. İndirim, hizmet erbabının tevkifat matrahına uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Yılbaş ve Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Necmettin Dede söz istemişlerdir.

Sayın Yılbaş, buyurun efendim.

Sayın Yılbaş'ın konuşmasını tamamlamasına kadar, çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Süreniz 10 dakikadır; buyurun Sayın Yılbaş.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Vergi Yasa Tasarısının 46 ncı maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına söz aldım; başta Sayın Başkanımızı ve değerli arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Demokrat Türkiye Partisi olarak, vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarılarla ilgili, söz alma konusunda, mümkün olduğu kadar bu kürsüyü kullanmamaya gayret ettik; ancak, çok önemsediğimiz ve olumsuz olarak değerlendirdiğimiz hususlar gündeme geldiğinde de, Demokrat Türkiye Partisi olarak görüşlerimizi Yüce Meclise arz etmekten de geri kalmıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, 89 uncu maddenin ikinci fıkrasında 46 ncı maddeyle değişiklik önerilmekte.

89 uncu maddeye baktığımızda, acaba, burada değişiklik nedir, ne değiştiriliyor, getirilmek istenilen nedir veyahut da çıkarılmak istenen nedir diye konuyu incelediğimizde, ikinci fıkrada gördüğümüz şu: "Bakanlar Kurulu, vargi muafiyeti tanınan vakıflara..." diyerek, burada bir değişiklik getiriyor. Eski 89 uncu maddede ne vardı diye baktığımızda, görüyoruz ki, "Türk Kanunu Medenisi gereğince kurulan vakıflar..." denilmiş.

Demek ki, daha önceki; yani, şu anda mer'i olan kanunda, eğer bir değişiklik söz konusu olmazsa, tüm vakıflara, muayyen ölçülerde yapılan bağışlar, Gelir Vergisinde dikkate alınmıyor; ama, getirilen değişiklikle "Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti tanınan vakıflar" deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, nereden bakarsanız bakınız, sade bir vatandaş olarak, sokaktaki bir vatandaş olarak, bir anda dikkatinizi çeken husus şu olacaktır: Bu Kanunla, bazı kurum ve kuruluşlar kanun karşısında, Anayasa karşısında eşitlik ilkesi dikkate alınmadan, vergi alanında bir uygulamaya muhatap olacak.

Bakanlar Kurulu, bazı vakıflara vergi muafiyeti tanıyacak ve onlar, bu kanunun sağlamış olduğu avantajı kullanacaklar; ama, yine, Türkiye Cumhuriyeti yasasına göre kurulmuş olan vakıflar bundan yararlanmayacak. Bunun, burada, Türk kamuoyunun da dikkatine sunulması gereken bir husus olarak, Demokrat Türkiye Partisi Grubu olarak, altını çizmenin yararını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, önemli konulardan bir tanesinin de maksadını anlamakta zorluk çektik; acaba nedir? Yine, 89 uncu maddenin ikinci fıkrasının ikinci bendine baktığımızda, fevkalade güzel, son derece açıklayıcı, son derece iyi anlaşılabilen ve bugüne kadar, uygulamada da toplumun sosyal yaşamına fevkalade katkısı bulunan bir fıkra var. Bu fıkra, tasarının 46 ncı maddesiyle yapılan değişiklikle uygulamadan kaldırılıyor. Ben, vaktinizi almak istemiyorum; ama, bu ikinci fıkranın ikinci bendinin girişini okumakta da yarar görüyorum: "Genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler veya köylere bağışlanan okul, cami, kreş, spor tesisleri ile 50 yatak kapasitesinden az olmamak üzere yurt, huzurevi ve sağlık tesisleri..." Bunlara yapılan bağışlar, muaf tutuluyor; ama, tasarının 46 ncı maddesine baktığımızda, bu hüküm yer almıyor.

Değerli arkadaşlarım, belki, bir başka konuşmacı buraya gelebilir ve bu değişiklikle ilgili kendi anlayışı, kendi siyasal görüşü itibariyle fevkalade etkili bir konuşma yapabilir; çünkü, bu ikinci fıkrada, bu konuşmaya vesile olabilecek, altı çizilebilecek hususlar var; ama, biz, onun üzerinde durmuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, burada okullar var, burada sağlık tesisleri var, burada huzurevleri var...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Camiler var!..

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Evet, evet...

Değerli arkadaşlarım, bunu da, burada, Yüce Meclise, Türk kamuoyuna ve vatandaşlarımıza duyurmanın da bir vazife olduğunu, biz, düşünmekteyiz.

Niye bunu söylüyoruz? Değerli arkadaşlar, evet, iktidarın bir parçasıyız; ama, öyle bir tutum içerisinde ki, Maginot Hattı gibi, haklı da olunsa, haksız da olunsa, bir adım taviz verilmekte ve bir değişiklik konusunda da, hiçbir şekilde uzlaşmaya yaklaşılmamakta.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Bravo... Doğru söylüyorsun...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Efendim, bunu söylemekteki maksadım şu: Yine, arkada bir fıkra var; bu fıkra son derece önemli bir fıkra. Defalarca üzerinde durdum, tekrar durdum, tekrar okudum; çünkü, bu kürsü, çok önemli bir konuşma yeridir. Hani, Sayın Bakan gelir, bana, burada "yanlış anladınız" geçmişte bir kanun tasarısının konuşulması, burada, görüşülmesi sırasında, o zaman ki ilgililerin dediği gibi, buraya her çıktığımızda, kanunları, tasarıları yeterince okumuyoruz, gelip burada konuşuyoruz. Sanki, bizler ümmiyiz!.. Olur mu öyle şey?.. Okumadan buraya gelinir mi?

Değerli arkadaşlarım, bakınız ne deniyor: Mükelleflerin, yılı içinde yaptıkları kendi araştırma ve geliştirme tutarını geçmemek üzere ilgili dönemde ödemeleri gereken yıllık Gelir Vergisinin yüzde 20'sinin kanunî süresinde tahsilinden vazgeçilerek, üç yıl içerisinde vergi ödenir deniliyor. Okudum, okudum, tekrar geldim; acaba, buradaki fark ne? Niçin, bu tasarıya, değişiklik olarak bu fıkra dahil edilmiş?

Değerli arkadaşlar, gördüm ki, eğer, bir hata yoksa, fevkalade ciddî bir husus var. Onun, mutlaka, buradan, Sayın Bakan tarafından veya yetkililer tarafından açıklanması lazım; ben anlayamadım. Nedir o?..

Değerli arkadaşlarım, meri kanunda deniliyor ki "mükelleflerin, yılı içinde yaptıkları kendi araştırma ve geliştirme harcamaları -dikkatinize sunuyorum- harcamaları tutarını geçmemek üzere"; ama yine değişiklikte bakınız ne diyor "mükelleflerin, yılı içinde yaptıkları kendi araştırma ve geliştirme tutarını...", "harcama" kelimesi buradan ya basım sırasında düşüyor; ama...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Mahmut Bey, unutulmuş.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Sayın Bakanım "unutulmuş" diyor, ben de buna güveniyorum; ama, niçin bir değişiklik yapılmış gibi bu tasarının bir fıkrası haline geliyor?

Değerli arkadaşlarım, aslında, bizim söz alma ihtiyacı duyduğumuz konu, son fıkrayla ilgiliydi. Ama buraya gelince de diğer fıkralar üzerinde de durulması ihtiyacını duyduk. Tabiî yararı da dokundu böylece, Sayın Bakanım herhalde redaksiyonda dikkate alınacaktır "harcama" kelimesi de yerli yerine oturtturulacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu özürlülerle alakalı son fıkrada, eğer dikkat edilecek olursa "meslekî faaliyetlerini icra etmek üzere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, süreniz bitti efendim.

Teşekkür ederim.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Eğer, bize isabet ederse,s bir değişiklik önergemiz vardır, o zaman kısmet olursa bu üçüncü fıkra hakkıdaki görüşlerimizi arz ederiz.

Sağolun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – O zaman düşünürüz. Tamam; teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, sabah mesaimiz bitmiştir. Saat 20.30'da toplanmak üzere Birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.07

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:20.30

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DERİN (Kütahya), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

_____0_____

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Programımız gereğince, 626 sıra sayılı yasa tasarısının 46 ncı maddesi üzerindeki müzakerelere devam ediyoruz.

Öğleden sonraki mesaimizde, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Yılbaş görüşlerini açıklamışlardı.

 

(Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 626 sıra sayılı vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 46 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Bu madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesini değiştirmektedir. 89 uncu madde, sigorta primi, teberru ve iane indirimleriyle ilgilidir; yani, primlerin, teberrunun ve ianenelerin, yardımların vergi matrahından indirilmesiyle ilgilidir.

Mevcut hükümlere baktığımız zaman, 1 inci bent, sigorta primlerinin, aile fertleri için, hayat, ölüm, kaza ve sair sigorta sahalarında beyan edilen gelirin yüzde 5'ine kadar -yüzde 5'ini aşmayacak şekilde- her bir kişi için asgarî ücretin yıllık tutarını aşmayacak şekilde indirilmesine imkân verirken; sigorta şirketlerinin Türkiye'de kain olması, genel merkezlerinin de Türkiye'de olması şartını getirmektedir. Dar mükelleflere indirim yoktur.

2 nci bendi ise, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere, kamu yararına derneklere, Medenî Kanuna göre kurulmuş vakıflara bağışları mümkün kılmaktadır; bu bağışları da indirim konusu yapmaktadır. Bu bağışların azamî hududu, beyan edilen gelirin yüzde 5'ini geçememektedir; yani, toplam bağış ve yardımlar, o yıla ait beyan edilen gelirin yüzde 5'ini aşamamaktadır.

Bu 2 nci bendin bir alt bendi de, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere, okul, cami, kreş, spor tesisi, 50 yataklı yurt -geri kalmış bölgelerde 35 yatak- huzurevi, sağlık tesisi, bilimsel araştırma ve geliştirme kurumlarına, gerek inşaat için gerekse işletme safhasında yapılacak olan yardımları, miktar tahdit etmeden, vergi indirimi konusu yapmaktadır.

Bir diğer bendiyse, mükelleflerin araştırma-geliştirme çalışmalarını teşvik etmek için, vergilerinin yüzde 20'sini geçmeyecek şekilde, üç yıl vadeyle, bu harcamalarını ödeyecekleri vergiden kesmeleri ve üç yıl sonra, tekrar beyan edip, vergisini ödemeleri hükmünü getirmektedir -mevcut metinden bahsediyorum- yani, araştırma-geliştirme yapanlara, üç yıl süreyle faizsiz kredi verilmektedir.

Bu maddeyle, yeni getirilen hükümler nedir? Yeni getirilen hükümlere baktığımız zaman, birinci fıkranın 2 nci bendi değişiyor. Burada, getirilen hükümlerle, 1 inci bentte, yine, bütün vakıflara bağış yapma imkânı varken, sadece Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti tanınmış olan vakıflara bağış imkânı getirilmekte, vatandaşın kurduğu diğer vakıflara bağış yapılması men edilmektedir.

Bu, 2 nci bendin ikinci fıkrasına baktığımız zaman -daha önce ifade etmiştim- mevcut metindeki, okul, cami, kreş, spor tesisi, 50 yataklı yurt, huzurevi, sağlık tesisi, bilim araştırma ve geliştirme kurumlarına yapılabilecek olan yardımları tamamen men etmektedir; gerek inşaatına gerekse işletmesine yapılan yardımları men etmektedir. Bunlar yapıldığı zaman, kamu kuruluşlarına bağışlanıyor. Kime bağışlanıyor -biraz evvel ifade ettim- resmî dairelere, genel ve katma bütçeli dairelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere bağışlanıyor. Yapılacak olan okul, cami, kreş, spor tesisi, yurt, huzurevi, sağlık tesisi, bilim araştırma kurumu gibi tesislerin yapılmasına, inşaatına, işletmesine, masraflarına katılmayı, vergi indirimi konusu olmaktan çıkarmaktadır.

Bunun manası, bu kurumlara yardım yapılamayacak olmasıdır. Bugüne kadar vergiden indiriliyordu; şimdi iptal ediliyor. Tabiî, kanun tasarısının müteakip maddelerinde de geldiğimiz zaman göreceğiz; vakıflara, derneklere yapılan bağışlara vergi getiriliyor; yani, siz, fitrenizi, zekâtınızı, bağışınızı, hayrınızı, teberrunuzu bir vakfa veya kuruluşa, bir vakfa veya derneğe yaparsanız, buna vergi getiriliyor. Onu, müteakip maddelerde görüşeceğiz. Tabiî, bunu anlamak mümkün değil.

Bu hüküm; yani, bu bahsettiğim okul, cami, kreş, spor tesisi, yurt, huzurevi, sağlık tesisi vesaire, bunlara yardım yapabilme imkânı, bu Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesine ne zaman getirilmiş diye bakıyorum; 4.12.1985; yani, Anavatan İktidarının aşağı yukarı ikinci yılında, 1985 yılında, 3239 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesine bu hükümler konulmuş; o tarihten bu tarihe kadar, bu tip kurumlara, hayır sahiplerinin, iş sahiplerinin yardım etme imkânı var. Sayın Cumhurbaşkanı gidiyor, falan yerde falan lise; falan iş adamının bağışı, falan yerde falan hastane; iş adamının bağışı, falan yerde falan yurt; iş adamının bağışı; bunlar, bugüne kadar yapılıp gelmektedir; ama, şimdi, maalesef, bu kanun tasarısı bunları kaldırmaktadır. Şöyle dönüp bakıyorum ve hayıflanıyorum, üzülüyorum. Anavatan Partisi, Özal'ın Anavatan Partisi olduğu zaman, 1985 yılında, bu imkânları getirmiş...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Anavatan Partisini ağzına alma, sen, kendi partine bak!

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

CEVAT AYHAN (Devamla) – ...hayır sahipleri, kazanan insanlar bu hayırları yapsınlar diye, kanuna bu hükmü koymuş; şimdi, Mesut Yılmaz'ın Anavatan Partisi bunları kaldırıyor. Millet de bunları görüyor...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sen kendi partine bak; Özal'ı ağzına alma... Özal senin neyin?!.

CEVAT AYHAN (Devamla) – İşte, Anavatan'ın fotoğrafını size takdim ediyorum. Bugünkü Anavatan'ın fotoğrafı budur... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – O senin hüsnükuruntun!

CEVAT AYHAN (Devamla) – Sayın Özal'ın Anavatan'ının fotoğrafı neydi, hatırlayın bakalım: Teşebbüs hürriyeti...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sen, Recai Kutan'ın, bugünkü Milliyetteki beyanlarına bak.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Bağırma, ne bağırıyorsun!..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Fikriniz varsa, burada, gelin, konuşun Sayın Akarcalı; dışarıdan gazel okumak yasaktır.

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar. Grup Başkanvekiliniz çıkar konuşur canım!..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bakın, Başkan da men ediyor.

Özal'ın Anavatan'ı, memlekete teşebbüs hürriyetini getirmiş; Özal'ın Anavatan'ı, fikir ve düşünce hürriyetini getirmiş, 141, 142, 163'ü kaldırmış, din ve vicdan hürriyetini getirmiş; hürriyet ve insan haklarını getirmiş. Şimdi, Mesut Yılmaz'ın Anavatan'ı ne yapıyor: İşte "okul yapmayın, cami yapmayın, fakir fukara çocuklarının okuyacağı yurt yapmayın, spor tesisi yapmayın, vatandaşın faydalanacağı kreş yapmayın, huzurevi yapmayın, sağlık tesisi yapmayın, bilim - araştırma kurumlarına yardım etmeyin" diyor Mesut Yılmaz'ın Anavatan'ı.

Başka?.. Bakın, fikir ve düşünceye baskı var, ceza var; her gün bir gazeteci hapse giriyor, her gün bir fikir adamı hapse giriyor. Başka?.. İnsan haklarına, hürriyetlerine baskı var; üniversitelere giden öğrenciler, şu veya bu sebepten, üniversitenin kapısından çevriliyor. İrtica kanunları var. Neymiş?.. Birtakım irtica tüccarları, irtica kanun tasarıları getiriyorlar; vakıflara, fevkalade tahdit edici hükümler getiriyorlar; Başbakanlık dahi yapsanız bu ülkede, Türk Ceza Kanununa göre bir ay hapis cezası alsanız, 312 nci maddeye göre vakıf kurucusu olamazsınız. Bunlar getiriliyor. Bu kanun tasarıları gündemde. "Gelin kaldıralım" diyoruz; yanaşmıyorsunuz. Memurlar, aşırı dinci mi, değil mi; mürteci mi, değil mi?.. İşte, kanun tasarısı komisyondan geçti; atacaksınız... Kim dinci, kim değil; belli değil. Derneklere tahditler getiriyorsunuz. İşte, Anavatan'ın fotoğrafı budur.

Şimdi, dönüp soruyorum, yine maddeyle ilgili olarak muhterem arkadaşlar, siz, memlekete, millete okul yapacak mısınız, ihtiyaç mıdır?.. Evet... Bakın, elinde bir kâğıtla, vergi dairesine giden, sigortaya giden, devlet dairesine dilekçe veren herhangi bir vatandaşa "ver 500 bin lira" diyorsunuz; muhtasar vergi mi yatırcak "ver 500 bin lira" tapu dairesine mi gittin "ver 5 milyon lira" notere mi gittin "ver 10 milyon lira" diye, milletten, harıl harıl 2 katrilyon liraya yakın para toplayacaksınız eğitim için. İşte, vatandaş, size okul yapacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, süreniz bitti efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Biraz, maddenin dışına çıktığınız için...

CEVAT AYHAN (Devamla) – İşte, Anavatan'ın fotoğrafını söyledim. Devam edeceğiz; filme devam edeceğiz. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Keşke, bir sene önce iktidardayken bunları düzeltseydiniz de, biz de rahat etseydik. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederiz, sağ olun.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Necmettin Dede; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Dede.

 

DYP GRUBU ADINA NECMETTİN DEDE (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi kanunlarında değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 46 ncı maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, vergi kanunu tasarısıyla, büyük çoğunluğu dürüst, vatansever olan ve ülkesinin büyümesini, kalkınmasını isteyen mükelleflerimizin, artık, çağdaş bir vergi sistemine kavuşması amaçlanmaktadır. Bu düşüncelerle şu anda görüşülmekte olan tasarının 46 ncı maddesi, gerçek sivil toplum kuruluşları ve demokrasinin vazgeçilmez müesseseleri olan vakıf ve derneklerle ilgilidir.

Değerli milletvekilleri, 46 ncı madde, bu kanun metni içinde gerçekten büyük değişiklikler getirmesi, ondan da önemlisi, toplumu, önemli ölçüde etkileyecek olması nedeniyle, üzerinde titizlikle durulması gerektiğini düşünüyorum. Demokratikleşmeden, sivilleşmeden ve toplumsal hayatın finansmanına halkın katkısından bahsederken, vakıflaşmanın teşvik edilmesi gerektiğini gözardı etmemek lazımdır.

Değerli milletvekilleri, vakıflaşma için ne tür bir teşvik söz konusudur? Bu tasarıya baktığımız zaman, vakıflaşma engellenmek mi isteniyor? Toplumsal hayatımız açısından neler kazandıracak; her şeyden önemlisi, kaybettirecekleri nelerdir? Bu tasarıyla, önlemek istediğimiz olumsuzluklar nelerdir?

Değerli üyeler, bizler bu tasarıyı görüşürken, şapkamızı önümüze koyup uzun uzun düşünmemiz gerekmektedir. Yukarıda sormuş olduğumuz soruların analizini yapmamız gerekir; yani, sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bu vergi kanununu acele bir şekilde çıkarmak zarar getirir. Hükümete soruyorum; bu sorumluluğu üzerine alacak mı? Herkesin önünde sormak istiyorum; Hükümet, enflasyonu düşürmekte çare olarak vergi toplamayı mı öngörüyor? Vergi toplamakla enflasyonu önlememiz mümkün değildir. Enflasyonu önlemek için, önce, her iktidarda olduğu gibi söylenen ve bugün halkın özlem duyduğu, milletin cebinden elimizi çekmemizdir. Siz, israfları önleyin önce; memlekette vurgunu, soygunu, yolsuzlukları önleyin. Ben, israfları önleyerek, yolsuzluğu önleyerek, keyfî harcamaların önüne geçerek bu memlekettin düzeleceği inancını taşımaktayım.

Şunu da belirtmek gerekir ki, bu yasanın başarıya ulaşması, öncelikle, toplumda rahatsızlıklara yol açmadan, içsel tutarlılığın bozulmamasına, kamuoyunun inanç ve desteğine, vergi idaresinin yeniden yapılandırılmasıyla güçlendirilecek kararlı uygulamalar ile yargının vergi yasalarını tam anlamıyla uygulamasına bağlıdır.

Türkiye'de, halen, 67 700 dernek, 5 503 vakıf bulunmaktadır. Bu derneklerin 446'sı kamu yararına tescil edilmiş dernek, 186'sı Bakanlar Kurulu kararınca vergi muafiyeti hakkını kazanmış olan vakıflardır. Demek ki, 73 bin dernek ve vakıftan sadece 600'ü doğrudan doğruya ya vergi ilişkisi içinde ya da tescil çerçevesinde daha yakın bir denetim mekanizması altındadır.

Bu kanunla, Maliye Bakanlığımız, bütün dernekleri belirli bir tevkifata tabi tutarak, bunlara yapılacak olan gelir girişlerinin belgelenmesini hedef almaktadır. Bu arada, sermaye piyasasındaki farklı enstrümanlar üzerinde, mevduat faizleri üzerinde ve diğer benzeri alanlarda bu kurumların konumlarına yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu düzenlemeleri inceleyecek olursak, maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendine (c) alt bendi olarak eklenen hükümle, vakıflar ve derneklerin stopaja tabi tutulmamış gelirleri üzerinden kendilerince stopaj yapma zorunluluğu getirilmiş olup, yaptıkları stopajlar bir muhtasar beyannameyle beyan edilip ödenecektir; ancak, Türkiye Kızılay Derneği gibi kanunla kurulan dernek ve vakıfların, sendikaların, meslek odaları ve bunların üst kuruluşlarının, borsalar ve siyasî partilerin elde ettikleri gelirler stopaja tabi tutulmayacaktır. Burada "kanunla kurulan dernek ve vakıf" ifadesi, kendi kuruluş kanunları bulunan dernek ve vakıfları kapsamaktadır. Stopaja tabi tutulacak olan gelir, vakıf ve dernek tarafından elde edilen her türlü gelirin gayri safî tutarıdır; ancak, dernek ve vakıflara, kuruluşları sırasında tahsis edilen sermaye, üyelerine, emeklilik aylığı ve ikramiyesi vermek üzere çalışan vakıfların aidat gelirleri stopaja tabi değildir. Bununla birlikte, sıfır oranlı tevkifata tabi tutulmuş gelirlerle bağış ve yardımlar stopaja tabidir. Aslında, modern vergi sistemlerinde, dernek ve vakıfların tüzelkişilikleri itibariyle vergi mükellefi olmaları gerekmektedir; ancak, bu konuyu değerlendirirken, ülkemizin sosyal ve ekonomik koşulları, büyük küçük bu dernek ve vakıfların üstlenmiş oldukları fonksiyonlar gözardı edilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, ülkeye yarar ararken, hevesle çalışan bu kurumları ihya etmek varken, kurutmayı düşünmek fevkalade yanlış bir icraattir. Dernekler, vakıflar ister vergi muafiyeti olsun ister olmasın, bunlar temel kurumlardır; sivil toplum örgütleridir; demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Kurumlar Vergisi Kanununun vakıf ve derneklerinin iktisadî işletmeleri dışında vergiye tabi olmayacakları ilkesi, vakıfların gayrimenkul kira gelirleri için geçerli olması gerekmektedir. Geçmişte uygulamaya bakıldığında bu ilkeye riayet edilmiştir. Nitekim, 3946 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe rağmen, Bakanlık, dört yıl önce çıkardığı bir tebliğle Kurumlar Vergisinden muaf tutulan bir vakfın kira giderlerinden tevkifat yapılmasına imkân bulunmadığını belirtmiştir; ancak, en son 26.12.1997'te çıkarılmış olan bir tebliğle, bunun tersine bir karar alınmış olduğunu görüyoruz.

Bakanlığın, aynı kanun maddesini dört yıl arayla farklı yorumlaması, tebliğle vergi koyması, yine tebliğle vergi kaldırması anlayışını, gerçekten malî anlayışla, ciddî bir devlet anlayışıyla bağdaştırmak pek mümkün değildir.

Sizlerin de bildiği gibi, bu kurumların özelliklerine baktığımız zaman, bu kurumların gerçek anlamda kamu hizmeti yaptıkları bir gerçektir. Sınırlı gelir kaynakları vardır ve sınırlı gelir kaynakları içinde gayrimenkullerden elde etmiş oldukları kira gelirlerinin de önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla, bu gelirler, bir bakıma, vakfın amacını gerçekleştirmek açısından elzem olan gelirlerdir. Ancak, maalesef, yukarıda belirttiğim amaçla hizmet yapan vakıfların dışında, Türkiye'nin çeşitli illerinde, art niyetle kurulmuş, tamamen adı vakıf olan, fakat, aslı, vergiden kaçmak veya kendilerinin çizdiği birtakım yollardan vergi kaçırmak olan bazı şirketler olabilir. Anadolu'nun çoğunu gezdiğimiz zaman, bu vakıf müesseselerinin yapmış olduğu hayr-ül-senaları görmemek ve onların bu yaptıkları hizmeti gözardı etmek, tamamen vicdanî sorumluluğun dışına itilmek demektir.

Devletin bakamadığı öksüzlerinin, yetimlerinin bir vakıfta himaye altında alınması ve bu çocukların orada cıvıl cıvıl mutluluk taşıyan varlıklarının görülmesinde vakfın ne kadar büyük değer taşıdığını ve bunun inancını bir kere daha içimizde, vicdanımızda hissetmemiz gerekmektedir.

Ben, bunun dışında, yine kendi memleketim olan Muş İlinden misal vermek istiyorum. Bu kadar yıl zarfında, Muş İlinde, ilk defa bir eğitim ve kalkınma vakfı kurulmuştur. Bu vakıf, daha kendisini ayakta zor tutacak bir durumdadır. Biz, bunun gelen küçük gelirleriyle ve bu vakıf, şu anda, yeni kurulmasına rağmen, 175-200 kişi civarında fakir çocuklara eğitim yaptırmakta ve onlara burs sağlamakta, yurt sağlamakta ve bunları, devletin sıcak kanatları altında olması gereken her şeyin hizmetini, hiçbir düşünce, art zihniyet sahibi olmadan yürütmektedir. Ancak, bizler, bu vakıfları böyle birtakım tevkifatlara tabi tutarak da, gerçekten, o çocuklarımızın okumasına mani oluyoruz diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti Sayın Dede.

NECMETTİN DEDE (Devamla) – İki cümlem var...

BAŞKAN – Yok, vermeyeceğim... Biz de öyle iltimas yok Sayın Dede; süreniz bitmiştir, teşekkür ederiz efendim.

NECMETTİN DEDE (Devamla) – Bizler, Doğru Yol Partisi olarak, her zaman, her yerde ülkemiz ve memleketimiz için siyasî çıkar gütmeden, milletimize ve toplumumuza yarar sağlayacak meselelerimizin çözümü için her türlü desteği vereceğimizi bildirmiştik.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NECMETTİN DEDE (Devamla) – Yine, bu konuda, vicdanî sorumluluk taşıdığımız için, konuyu Hükümetimize arz edip, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dede.

Efendim, bizim bir kuralımız var; bizde, öyle Ahmet'e, Mehmet'e göre hareket etme yok. Arkadaşların bu tavrımızı anlayışla karşılayacaklarını inanıyorum; çünkü, en büyük adalet tarafsızlıktır. ("Bravo" sesleri, alkışlar) Bir de, tabiî, bazı şeyler çok; yani, böyle göz boyama şeyi var. Eğer, birisi hayır işi ediyorsa, kendi kesesinden hayır etsin; yani, Ordu'nun bir köyüne okul yapmıyor da...

NECMETTİN DEDE (Muş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben sizi kastetmiyorum Sayın Dede. Özür dilerim... Yok, yok... Sizi kastetmiyorum.

Cami kuracaksa kendi kesesinden cami kursun, okul kuracaksa kendi kesesinden okul kursun, bir vakıf kuracaksa kendi kesesinden kursun. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, yıllarca hayatın içinden gelmiş insanlarız...

NECMETTİN DEDE (Muş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, ben sizi kastetmiyorum, özür dilerim Sayın Dede; sizin konuşmanızla hiç ilgisi yok.

Bir bakıyorsunuz, bazı sermaye grupları, bir yere bir yurt açıyorlar, naylon faturayla onun maliyetini 5 misli artırıyorlar, getirip de...

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Devlet desteği yok mu?!.

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar, Türkiye'de yaşıyoruz yahu!..

5 misli fiyat şişirmesiyle, naylon faturalarla bunu yüksek fiyata mal etmiş gibi gösteriyorlar; ondan sonra, bunu masraf göstererek, vergiden düşüyorlar. Daha sonra da, sizin benim kesemizden hayır işlemiş oluyorlar. Bunları, ardaşlar...

YAKUP BUDAK (Adana) – Meclis Vakfından Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşlar, hepimiz çok yetkin ve ergin insanlarız. Onun için, bunlara Sayın Bakanlık... Yani, önüne geçmek istiyorum, rica ediyorum...

NECMETTİN DEDE (Muş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dede...

NECMETTİN DEDE (Muş) – Sayın Başkan, bir konuyu arz etmek istiyorum...

BAŞKAN – Evet.

NECMETTİN DEDE (Muş) – Bugün, camiler, sağ tarafa baktığınız zaman, Refah Partisinin veya Fazilet Partisinin tekelinde değildir.

BAŞKAN – Değil efendim...

NECMETTİN DEDE (Muş) – Biz, bu ülkenin Müslümanlarıyız ve bu ülkenin milletvekilleriyiz. (FP sıralarından alkışlar) Biz, Doğru Yol Partisi iktidarı olarak, köy hizmetlerinin bizde bulunduğu zaman, camii olmayan köylerde bizler de cami yaptırdık; ama, bunu, hiçbir zaman siyasete alet etmeyi de düşünmüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Dede, aynen katılıyorum size.

Ben diyorum ki, insanlar, zengin vatandaşlarımız, eğer bir hayır işleyeceklerse, bunu, kendi keselerinden, kendi ekonomik güçleriyle bu hayrı işlesinler. Hayır adı altında yaptıkları yatırımları masraf gösterip de, sizin, benim vergimize yazmasınlar. Ben onu diyorum; yani, bunu söylemek istedim. Neyse, bunu uzatmak da istemiyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, neyi engelliyorsunuz...

BAŞKAN – Tamam efendim... Bir şey demedim; arkadaş bazı şeyler söyledi de...

Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Çok gürültü geliyor arkadaşlar; bir şey söylediğim zaman, anında çok gürültü oluyor; rica ederim...

Sayın Hacaloğlu, sürenizi yeniden başlatayım da, hakkınızı almış olmayayım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46 ncı madde üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, Sayın Başkan, hepimiz adına, Meclisin yönetim kürsüsünden görüşlerini ifade etti. Sayın Başkanın da bir milletvekili olarak görüş ifade etme hakkı vardır; ama, o görüşü ifade etme yeri burasıdır. Biraz sonra, ben de görüşlerimi ifade edeceğim; ama, Sayın Başkan, benim görüş ifade edeceğim alanda görüş belirtti, önümüzü kesti. Böyle bir hakkı yok, böyle yorum yapma hakkı yok. Hakkı da olabilir; ama, meraklıysa, burada, çıkar konuşur.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, örgütlü toplumun, sivil toplumun, sivil toplumun sosyal devlet anlayışı içinde üstlenebileceği bazı görevlere yönelik, daha evvel, Yasada mevcut olan bazı haklar geri alınmış; yani, belediyelere, köylere, özel idarelere; yani, kamu kesimine yönelik olarak, eğer, okul, kültür tesisi, sanat alanında herhangi bir merkez veya kamusal yarar amaçlı herhangi bir hizmet üretecek; hizmet üretimine yönelik faaliyetlere mekân oluşturacak doğrultuda eğer kurum ve kişiler, yardımda bulunur, yatırımda bulunurlarsa, bundan evvel, belirli şekilde indirime, vergiden muafiyete tabiydiler. Şimdi, bu değişiyor, bu kaldırılıyor, neden kaldırılıyor; Türkiye'nin gelire ihtiyacı var; doğru.

Türkiye'nin gelire ihtiyacı var; ama, Türkiye'deki sosyal devletin altyapısı, hastanesiyle, kreşiyle, müzesiyle, kültür eviyle, sanat tesisleriyle, okuluyla ve inanç alanındaki yapıtlarıyla yeterince teşhis edilmiş; devlet, Türkiye'nin her yöresinde yeterince okullar yapmış, yeterince toplu amaca yönelik kültür merkezleri kurmuş da şimdi birden bire, aman, kendimize çeki düzen verelim, buradan bir kayıp var; dolayısıyla, bu kaybı önlemek için, geliniz, Yasanın bugüne kadar vermiş olduğu bu imkânı kaldıralım.

Sayın Bakan, eğer bizim karşımıza yüzde 200 yatırım indirimiyle gelmeseydi; Sayın Bakan, eğer, 250 milyon doların üstünde yatırım yapması mutasavver olan şirketin sahibi "ben, bu yatırımı, yüzde 200 yatırım indirimi olacak hesabıyla yapmadım. Ben, bu hesabımı yüzde 100 yatırım indirimi üzerine yaptım" dediyse; bunu birebir biliyorsam -bu kadar net konuşuyorum Sayın Bakan- buna rağmen, eğer, bugün yüzde 200 indirim yapılmışsa, o zaman, kalkıp da sorarlar: Siz, 6 ncı maddede -Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen maddeyle- açtığınız trilyonlarca liralık alandan vazgeçmezken; siz, menkul değerler üzerinde -hâlâ ucu açık- bir yıldan uzun; ama, süresiz olarak bir döneme ilişkin menkul değerlere yönelik bir rant alanının sürmesine imkân tanıyorsanız, kalkıp da, şimdi, burada, Türkiye'nin sosyal devlet yapısını güçlendirecek, cemaat dokusunu güçlendirecek, kültür hizmetlerini güçlendirecek ve sonra -maalesef burada sunamayacağımız önergelerimiz de ifade edileceği gibi- sinama, tiyatro, opera, bale, klasik müzik, klasik Türk müziği ve plastik sanatlar alanındaki üretim ve etkinliklerle, bu alanlarda kurulacak özel araştırma, eğitim ve uygulama merkezlerine, Kültür Bakanlığınca da desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen uluslararası sanatsal organizasyonlara, özel ve tüzelkişiler tarafından makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımları da kapsamak üzere, açılabilecek, açılması gereken ilave alanlar yaratmak yerine, siz, bütün bu alanı kapatıyorsanız, sizin sosyal devlete, sizin çağdaş devlete, sizin örgütlü topluma, sizin sivil topluma saygınız yok derim. Esasında, bu maddenin 2 nci bendiyle getirilmiş olan çerçeve, tepeden inmeci, ben bilirimci, baskıcı bir devlet mantığıdır.

Sayın Başkanın dediği gibi söz aldığı için yanıt veriyorum. Türkiye'de, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşını, naylon fatura kullanır, yaptığı hayır işini öylelikle kamufle eder, dolayısıyla, vergi kaçırır diye suçlayamazsınız; ona, o şekilde, kara gözlükle bakamazsınız; öyle karamsar olmaya hakkınız yoktur. Devletin görevi, burada getirdiğimiz bütün denetim mekanizmalarının amacı, gerçekten, tüm mükellefleri yakın denetim altına almaktır. Esasında, bu, sadece bizim ülkemize has bir uygulama değil. Batı'da da, Amerika'da da, iş dünyasının önemli sorumluluklarından biri, kendi iş alanı dışında toplumun kültür, spor, eğitim, sağlık ve diğer alanlarında eksik olan altyapısına katkıda bulunmaktır ve bu katkısının belirli çerçevede vergiden muaf tutulması, vergi desteği alması, bir anlamda, yatırım indirimi anlamındadır. Yani, Türkiye için sanayi de önemlidir, müze de önemlidir, hastane de önemlidir, okul da önemlidir. (FP sıralarından "cami de önemlidir" sesleri) Cami de, diğer inançlara yönelik mekânlar da önemlidir, kreş de önemlidir.

NİHAT MATKAP (Hatay) – İhtiyaç kadar önemlidir.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Alevîlerin inanç için kurdukları, kurmak istedikleri mekânlar da önemlidir.

Şimdi, yatırım indirimi konusunda, doğrudan doğruya bu alanlara yönelik düzenleme yapamadığımıza göre, yapmadığımıza göre, geçmişten beri, bunu, o alanı kapsayacak bir düzenleme olarak görmediğimize göre, daha evvelki uygulamada, bugüne kadarki uygulamada olduğu gibi, buradaki dengeyi, ilgili yasanın, bu alanda, hayırsever yurttaşlarımızı özendirecek şekilde düzenlenmesiyle sağlarsınız; evet; bu da, bir nevi yatırım indirimidir.

Değerli arkadaşlarım, esasında, bizim, bu madde çerçevesinde, madde metninde yer almayan diğer bentlere ilişkin de önergemiz vardı; ama, ne yazık ki, burada görüşülemiyor. Aynen, bundan evvel, ücretlere ilişkin, sağlık ve eğitim giderlerinin indirilmesine yönelik talebimizi buradaki maddenin birinci bendinde getirmiş buluyorduk; ama, mümkün olamıyor.

İleriki bir maddede, o konularda, karşınıza geçici maddeyle gelmek üzere, teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Akşam mesailerinde arkadaşlarımız sinir harbine giriyor, sinirlerimize hâkim olalım. Vergi yasası yapmak, anayasa yapmak kadar zor bir olay; çünkü, birtakım kesimlerin ceplerine dokunacaksınız. Onun için, bu işi, daha aklıselimle, daha sağduyuyla, daha anlayışla, birbirimizi dinleyerek halledersek, daha güzel bir şey yaparız; onun için, rica ediyorum arkadaşlar...

Gruplar adına yapılan konuşmalar bitmiştir.

Sayın Aslan Polat, şahsınız adına konuşma hakkını Sayın Muhammet Polat'a devretmişsiniz...

Şahsı adına, Sayın Muhammet Polat?.. Yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Mikail Korkmaz'a verdim söz hakkımı.

BAŞKAN – Efendim, arkadaşımızın bizden söz isteği yok; siz vazgeçiyorsanız, konuşma sırasıSayın Emin Kul'da.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Yok, ben konuşurum da...

BAŞKAN – Efendim, yok böyle; yani, bizdeki sırada, zatıâlinizin ismi var. Sonra, sizin konuşmanızı dinlemekten de büyük zevk alıyoruz...

Neyse; başkasına geçelim...

Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Muhammet Polat adına, ben konuşacağım Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sizin söz isteğiniz yok efendim.

Bakın, söz isteyenlerin isimlerini okuyorum: Aslan Polat, Emin Kul, Ali Rahmi Beyreli, Cafer Tufan Yazıcıoğlu, İsmail Özgün, Cevat Ayhan, Kahraman Emmioğlu, Abdullah Örnek. Yani, sizin isminiz yok.

Sayın Emin Kul, konuşmayacaklarını söylediler.

Sayın Beyreli, buyurun efendim. (FP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, burada, bizim önümüzde, söz isteğinde bulunan arkadaşların isimleri var. Arkadaş söz istememiş... Rica ediyorum... Buradaki sırayı takip edeceğiz. Arkadaşlar, her şeyi usulüne göre yapalım. Söz sırası, burada yazılı olan kişiye devredilir.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Doğru...

ASLAN POLAT (Erzurum) – O zaman, söz hakkımı Sayın Cevat Ayhan'a devrediyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim, bu konuşmadan sonra Sayın Ayhan'a söz veririz.

Buyurun Sayın Beyreli; süreniz 5 dakika. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Bu maddeyle ilgili getirilen düzenlemeler hakkında, benden önce konuşan değerli konuşmacılar, bilgiler verdiler. Ben, hiç değinilmeyen, yine bu maddeyle ilgili bir konuya değinmek istiyorum.

Dünya Sağlık Örgütünün vermiş olduğu oranlara göre, ülkemizde 7,5 milyon özürlü yaşamaktadır. Ülkemizdeki özürlüler ve özürlü aileler için yaşam oldukça zordur. Bu nedenle özürlüler, toplumumuzun en mağdur, en mutsuz kesimini teşkil etmektedirler. İşte bu maddeyle, yıllardır ihmal edilen özürlülerle ilgili, belki cumhuriyet tarihinin en önemli yasal düzenlemesi yapılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, meslekî faaliyetlerini icra etmek için kendi işini kuran özürlülere ve serbest meslek mensubu özürlülere vergi indirimi sağlanmaktadır. Bu düzenleme, özürlü istihdamını artırarak, özürlülerin ekonomik yaşam içinde yer almalarını teşvik edecektir.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kaç tane özürlü?..

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Devamla) – Ayrıca, bir ailenin bireyleri arasında özürlü olması, o ailenin giderlerini de önemli ölçüde artırmaktadır. Özürlü bireyi olan aileler, büyük sıkıntı çekmektedirler. Getirilen düzenlemeyle, özürlü bireyi olan ücretli çalışanların da, vergi indiriminden yararlanması sağlanmıştır. Sosyal devlet olmanın gereği, özürlüleri ve özürlü ailelerinin yaşamlarını kolaylaştırmak, iyileştirmek için, kendi gelirinden vazgeçmektir.

Özürlü ailelerimiz ve özürlülerimize hayırlı olsun.

Saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan söz istiyorum.

BAŞKAN – Hükümetin öncelikle söz hakkı vardır; buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 10 dakikadır efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama, öncelikle şu cümlenin altını çizerek başlamak istiyorum: Getirilen yasa tasarısı, hiçbir yere, hiçbir kuruma, hiçbir örgütlenmeye, hiçbir vakfa bağış yapılmasını men etmemektedir. Bir daha tekrar edeyim. Şu yapılan yasal düzenleme hiçbir kuruma, hiçbir organizasyona, hiçbir kişiye, okula, camiye ve vakıflara bağış yapılmasını men etmemektedir. Vergi kanunlarının böyle bir işlevi yoktur, olamaz, şimdiye kadar konmamıştır, bundan sonra da konmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, ancak, biz, burada, belki yıllardan beri ilk defa bir gelir kanunu; ama, belki de yüzlerce gider kanunu yaptık. Dolayısıyla, Meclis olarak yaptığımız yasalara çok fazla gider kanunu mantığıyla yaklaşıyoruz belki de. Halbuki gelir kanunlarının mantığı değişiktir. Bu vergi tasarısıyla, vergi kanunlarında özellikle gelir açısından erozyon yaratan, maddelerin temizlenmesi, istisna ve muafiyetlerin olabildiği kadar azaltılması, her türlü kazancın ödeme gücüne göre vergiye tabi tutulması temel ilke olarak belirlendi. Dolayısıyla da, bütün vergi sistemlerinde olduğu gibi, yapılan bağış ve yardımların belirli bir yüzdeyle sınırlandırılması esasının yeniden Türk vergi sistemine kavuşturulması gereği çok net olarak ortaya kondu. Sınırsız olarak vergi matrahından indirim demek, devlete vergi vermemek demektir. Vergi kanunlarının seçeneği devletin vergi almaması ve başka alanların teşviki olamaz; ama, belirli ölçülerde olur. Dolayısıyla, yapılacak olan bir yardım, yapılacak olan bir bağış, eğer gerçek anlamda bir bağış, gerçek anlamda bir yardımsa belirli bir yüzdeye kadar vergi matrahından, ancak ondan sonra kalan kısımları da vergisi ödenmiş helal kazançlardan yapılmalıdır; işin mantığı bu, getirmeye çalıştığımız olay bu. Yoksa, ne yardımın ne bağışın bir kuruma karşı yapılmasını ne de cami yapılmasını men ediyoruz ki, öyle bir hakkımız asla olamaz. Türkiye Cumhuriyeti içerisinde böyle şeylerin yapılmasını men etmek gibi bir yasa getirmek kimsenin haddine mi düşmüştür, olur mu öyle şey; kesinlikle olamaz. Getirdiğimiz olay o kadar açık ki. Anadolu'da bir deyim vardır değerli arkadaşlar, "yörük sırtından kurban kesmek çok kolaydır" derler. Dolayısıyla, devlet sırtından bağış yapmak ayrı bir olaydır. Devletin teşvik edeceği, destekliyebileceği bağış miktarı bellidir "kârının yüzde 5'i kadarlık bağışı istediği kuruma yapsın burada sayılanlardan" denilmiş "bunu yaptıktan sonra, geri kalan kısmını da yapmak istiyorsa, o takdirde, vergisini ödedikten sonraki geri kalan kısmından yapsın" denilmiş. Bunu, hiç kimse engelleyemez, engellemek haddi de değildir. Dolayısıyla, burada yaptığımız düzenleme budur.

Zaten kaldırılan bazı maddelerin süresi -hepinizin çok iyi bildiği gibi- 1 sene sonra veya önümüzdeki yılda biten şeylerdi. Ancak "mademki, sistemi düzeltiyoruz, dolayısıyla, bunları, şu andan itibaren kesin olarak bitirelim, ondan sonra da yolumuza değişmeyecek bir kuralla devam edelim" dedik. Yoksa, sizin bahsettiğiniz bağış ve yardımla ilgili kuralların hepsi ilanihaye yürürlükte kalacak kurallar da değildi. Daha önceden yasa yapanlar da bunları sürekli madde halinde değil de, geçici maddeler halinde düzenlemişlerdi.

Dolayısıyla, "bu, 1999 yılına kadar" denilmişti. Nitekim, 1999 yılına da geldik. Burada yapılan düzenleme, kesinlikle bir yasakçı anlayış değildir. Yasakçı anlayışı içermemektedir; ancak, devlet, artık, rasyonel olarak hacama yapabileceği olanakları elinden kaçırmamak gerektiğini kabul etmiştir, dolayısıyla da, böyle bir öneri getirilmiştir. Bağış ve yardımlarla ilgili sınırlama tamamen bununla ilgilidir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Yılbaş'ın, burada tespit etmiş olduğu bir kelime, gerçekten çok önemli bir kelimeydi. Oradaki "araştırma ve geliştirme harcamalarının" cümlesinin unutulması, gerçekten, bizlerin de, gözünden kaçmış; fakat, sürekli olarak aynı şeyleri okuyan insanlar, artık, belirli hataları göremez olurlar. Bu Genel Kurulun temel işlevlerinden bir tanesi de, bizim yaptığımız hatalarıve eksikleri ortaya çıkarmaktır. Onun için, Sayın Başkan, Komisyon Başkanı da, bunu, size sunacak ve bir redaksiyon çerçevesinde "harcamalar" kelimesinin buraya eklenmesi, zannediyorum, oldukça önemli bir eksikliği ortadan kaldıracaktır.

BAŞKAN – Orada bir redaksiyon gerektiğini Sayın Mahmut Yılbaş da söylemişlerdi. Yani, baskıda unutulmuş bir kelime; olur, gayet normal; herkesin bir unutkanlığı vardır.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu maddede, aslında, üzerinde pek fazla konuşulmayan; ancak, toplumumuzda çok geniş bir kesimi ilgilendiren bir düzenleme var. O da, özellikle özürlü yurttaşlarımıza getirilen bir vergi indirimi düzenlemesi. Şimdiye kadar sadece ücretlileri kapsayan, sadece belirli faaliyetlerde bulunan çalışan ücretliler için getirilmiş olan bu vergi indirimi uygulaması, bundan sonra, serbest meslek erbabını, hatta, birazdan, Fazilet Partili arkadaşlarımızın vermiş olduğu bir önergeyi de destekleyerekten sağlayacağımız basit usulde vergilendirilen ve bizzat emeğiyle çalışan, terzilik yapan, ayakkabıcılık yapan, marangozluk yapan özürlü yurttaşlarımız için de getirilen ilave bir vergi indirimiyle, gerçekten, şimdiye kadar eksik kalmış bir alan ortadan kaldırılmaktadır.

Demek ki, devletin amacı, sadece belirli yerlerden vergi almak değil, verebileceği yerlere de vermektir. Dolayısıyla, eğer bir istisna veriyorsak, eğer bir indirim yapıyorsak, bunu, gerçekten, özürlü olmasına karşın, o zor koşullar altında çalışmasına karşın, kendi emeğiyle ekmeğini kazanmaya çalışan insanlara, gördüğünüz gibi, gönül rahatlığıyla veriyor, önergeleri de destekliyor, elimizden gelen bütün genişletmeyi de yapıyoruz. Hatta, biraz daha ileri gidiyor, diyoruz ki, kendisinin özürlü olması şart değil, özürlü bir çocuğu varsa, aynı indirimlerden yine yararlansın diyoruz.

Dolayısıyla, devletin tanıyacağı istisna ve muafiyetlerin bu kadar somut olması gerekir, direkt insanlara yönelmesi gerekir. Ancak, gerçekten, planlamayı ve gereksinmeleri saptırabilecek birtakım yatırımların devlet tarafından koşulsuz olarak desteklenmesini hiçbir zaman kabul etmemek gerekir.

Bizim buradaki amacımız kesinlikle bir men olayı değildir, bir yasaklama değildir. Herkes, istediği vakfa, istediği kuruluşa istediği kadar yardım yapma özgürlüğüne sahiptir; ancak, kârının yüzde 5'i kadarını matrahından indirir, vergisinden indirir, ancak, geri kalan kısmını da vergisi ödenmiş kazançlarından karşılar.

Dolayısıyla, toplum olarak, bunu canı gönülden destekleriz; zannediyorum bizim toplulumuza yakışan da budur; o nedenle biz bu düzenlemeyi getirdik.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, son konuşmayı yapmak üzere, Sayın Cevat Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; biraz önce Grup adına konuştuğum bu 46 ncı maddeyle ilgili şahsen de söz almış bulunuyorum.

Sayın Bakanın verdiği bilgiler, doğru; ama, eksiktir. Evet, siz, istediğiniz yere istediğiniz kadar bağış yapabilirsiniz, kimse mâni olamaz; ama, 1985'te Anavatan Partisinin getirdiği hükümde, sen, okul yaparsan, yurt yaparsan, kreş yaparsan, sağlık tesisi yaparsan ve de bunları kamu kuruluşlarına bağışlarsan -kime, Millî Eğitime; kime, özel idareye; kime; belediyeye; kime, kamu yararına vakıflara bağışlarsan- bunu vergi matrahına yazıyorsun. Ne oluyor; diyelim ki, siz, matrahtan yüzde 30 veya yüzde 40 Kurumlar Vergisi vereceksiniz. Bunun, 40 lirasını vergiden, 60 lirasını cebinizden karşılayarak yapıyorsunuz. Devlet, bunu yapsa kaça mal edecek; 100 liraya mal edecek. Devlet o işe 40 lira katıyor, ben 60 lira katıyorum. Soruyorum ben size, burada, kim kârlı, devlet kârlı mı değil mi; devlet kârlı tabiî. Anavatan Partisi bunu onun için getirmiş, iyi de yapmış; şimdi, bunu kaldırıyorsunuz.

Evet, yasak yok; ama, ben, yaptığım bağışı... Bir topluluk, Anadolu lisesi yapmak istiyor falan ile, ilçeye ve orada bir vakıf kuruyor, bir kuruluş meydana getiriyor. Millî Eğitimin parası yok, yetmiyor. Oradaki tüccarlar, işadamları oraya yardım ediyor, Anadolu lisesini yapıyor İzmir Tire'ye faraza. Ama, bunu yaptırmıyorsunuz, bunu kaldırıyorsunuz bu maddeyle. Yani, bu kanunun özünde -bunu söylemek istemiyorum; ama- bu tip vakıf, hayır kuruluşlarını -hayır kuruluşu derken camiyi kastetmiyorum, hastane, okul, kreş, yurt, fakir insanların kaldığı her şeyi kastediyorum- engelleyici bir tavır var. Bu madde birinci adım, ikinci adım bilahara maddelerde gelecek.

Buralara yapılan yardımlara da stopaj yoluyla vergi getiriyoruz. Bu, bir mantıktır, yaklaşımdır. Türkiye'de, her şeyi devletleştirelim de diyebilirsiniz veya bunu, vatandaşlar da yapsın, topluluklar da yapsın, dernekler, vakıflar da yapsın, eser meydana getirsin, yönetsin diyebilirsiniz veyahut da bunu, yapsın, Millî Eğitime hediye etsin de diyebilirsiniz; kanunun şartı bu zaten. Siz, bunu kaldırıyoruz. İsterseniz böyle geçirin; ama, ben, size, fevkalade yanlış bir iş yaptığınızı, meseleye fevkalade yanlış yaklaştığınızı söylüyorum; bunu, Anavatan Partisini suçlamak için söylemiyorum. Biraz evvel söylediğim şeyleri üzülerek söyledim. Yaptığınız hayırları ben size söyledim. Bu yanlış işi yapmayın, altında kalırsınız diye söylüyorum.

Evet, başka partiler başka türlü düşünebilir; ama, teşekkür ederim, Hacaloğlu da, bunun yanlış olduğunu söyledi burada, ben, dikkatle dinledim. Niye...

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Hangi parti?

CEVAT AYHAN (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisindedir değerli arkadaşımız.

Dünyanın her yerinde işadamları sadece üretim yapmaz, para makinesi değil; hayır yapar. Ne hayrı yapar; üniversite kurar, okul kurar, hastane kurar... Ben şubat ayında Almanya'daydım, orada, Helene Heım diye bir hastane... Bir ihtiyaç sebebiyle oraya gittim, birkaç hafta orada bulundum. Onu, 1910-1915 yılları arasında, zengin bir Alman madenci, hanımının adına vakfetmiş; bugün, bir üniversite hastanesidir. Böyle kurumlar olmasın mı bu memlekette? Sivil sektör gelişmesin mi?

Yanlış bir adım atıyoruz; evet, Türkiye'nin vergiye, gelire ihtiyacı var. İyi de, benden vergi alıp ne yapacaksın; hastane. Benden vergi alıp da ne yapacaksın; okul. Ben sana bunları yapıyorum; senin 100 liraya yapacağını, ben sana 30 liraya mal ediyorum, 40 liraya mal ediyorum, senin payını sana vermiyorum; ama, yüzde 70'ini ben cebimden veriyorum. Hangisi daha ekonomik, hangisi daha kârlı, hangisi toplumun ve kamunun daha yararına; arz ettiğim hususlar budur. Yani, buna, bir parti zaviyesinden yaklaşmayın lütfen. Yani, umumî olarak, milletin menfaatine midir, değil midir; insanları, hayra, yardımlaşmaya, sosyal faaliyetlere sevk eder mi, etmez mi? Zengin bir adam, kazandı, gitsin, Hollywood'da mı yesin, falan yerde mi...

REFİK ARAS (İstanbul) – Vergisini ödesin.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Efendim, vergisini öderse, size 30 lira, 40 lira ödeyecek.

REFİK ARAS (İstanbul) – Vergisini ödesin, hayrını da yapsın.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Sayın Aras, vergisini öderse, size 30 lira ödeyecek, 40 lira ödeyecek; o size 100 liralık tesis yapıp, 100 lira hediye ediyor. Siz, 30 liraya mı talipsiniz, 100 liraya mı talipsiniz? Size söylediğim budur; 30 mu büyük, 100 mü büyük, hangisi milletin hayrına; takdir sizindir.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın Ayhan, tabiî, dediğiniz doğru da, Türkiye'de naylon fatura o kadar gelişmiş ki...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Efendim, naylon faturayı devlet denetler...

BAŞKAN – Tamam efendim, ben, siz konuşmanızı bitirdiniz diye söylüyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – ...Maliye denetler, eksperler denetler.

BAŞKAN – Tamam Sayın Ayhan, konuşmanız bitti.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Bunlar hikâyedir, bunlar işin bahanesidir... (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, konuşmanız bitti.

Şöyle diyorum değerli arkadaşlar: Bakın, hepimiz yaşıyoruz; Türkiye'de naylon faturacılık çok gelişmiş. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar...

Bakın, vergi kanunu, çok önemli bir kanun; biraz önce de söyledim, Anayasa yapmak kadar zor bir olay; çünkü, belli insanların cebine dokunuyor; ama, insanlar, Türkiye'de, 100 bin liraya mal edilmesi gereken bir okulu, icabında 1 milyon liraya mal ettiriyorlar ve ondan da kâr ediyorlar.

YAKUP BUDAK (Adana) – Maliye görevini yapsın.

BAŞKAN – Böyle insanları biliyoruz. Yani, bunu bilesiniz diye söylüyorum. (FP sıralarından gürültüler)

Ben, bir fikir olarak söyledim. Tamam, benim karışmamam lazım; ama, biraz da tahammül etmiyorum; kusura bakmayın; onun için, özür diliyorum sizden.

Başta, bir parantez içinde özür diliyorum, ondan sonra da vazgeçiyorum.

Değerli arkadaşlarım, madde tek fıkra, 34 tane önerge var; 4 önergeyi okutup, işleme koyacağım...

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sual soracağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgün.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Sayın Başkan, ben de soracağım.

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Ben de sual soracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Üç kişi soru sormak istiyor.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, cuma akşamı, bu hayırlı gecede bari yapmasınlar.

BAŞKAN – Bir dakika efendim, bir dakika... Cuma akşamı, tabiî, hayırlı akşam da... Neyse...

Buyurun Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Bakanım, bütün dünyada, sivil toplum kuruluşları teşvik edilirken, hatta, üçüncü sektör haline gelmişken, bu tasarıda, vakıflar, dernekler, okul, cami, kreş ve spor tesisleriyle ilgili daha önceki mevcut kanunda olan hükümlerin kaldırılması, dünyadaki bu gidişe ters düşmüyor mu? Birincisi bu.

İkincisi; biraz önce, cami yardımlarıyla ilgili bir beyanda bulundunuz, "bizim böyle bir niyetimiz yok" dediniz; ama, ben, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 25 inci maddesinin kaldırılan hükümler arasında olduğunu biliyorum. Zaten, 2000 yılının sonunda kalkması gereken bu maddeyi... (DSP sıralarından "Soru, soru" sesleri)

BAŞKAN – Sabırsızlanmayın...

Evet, soruyu sorun.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – ...daha öne çekip kaldırmanın anlamı nedir?

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, ben de soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Soru soracakları tespit ettik; 3 kişi; Sayın Ekinci ve Sayın Özyılmaz da soracak.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – 4 de olabilir Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika efendim, artık tespit ettik.

Sayın Korkmaz, siz de sorunuzu bir başka maddede sorun.

Buyurun Sayın Ekinci.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Muhterem Bakanım, ben, zatıâlinizden şunu öğrenmek istiyorum: Silahlı Kuvvetlerimizin bünyesinde 1960'lı yıllarda kurulan OYAK var. Bu OYAK, daha sonra şirketler grubunu artırmış; bugün, 30'un üzerinde şirketi var; çimento sanayiinde, kimya sanayiinde, gıda sanayiinde, birçok kuruluşta. Böyle güzel bir vergi kanunu tasarısı hazırlarken, acaba, böyle bir pakette bu kurumlardan da vergi alınması konusunda bir girişim olamaz mıydı, düşünmediniz mi?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekinci.

Sayın Özyılmaz, buyurun.

Sayın Bakan, üçüne birden cevap verebilirsiniz...

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Bakan biraz önceki konuşmasında, hep, giderle ilgili kanunlar çıkardığımızı ve genelde bu anlayışın yaygın olduğunu -halbuki, gelirle ilgili kanunu şu anda çıkarıyoruz- bunun da zorluklarından bahsetti ve devletin sırtından bağış yapmamak lazım geldiğini söyledi.

Şimdi, ben kendisine şunu soruyorum: Geçen gün 30 uncu madde geçti; bu 30 uncu maddede, 250 milyon dolar harcayana 500 milyon dolar teşvik verilirken, bu, devletin sırtından verilmiyor mu?

BAŞKAN – Peki; teşekkür ederim.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Peki, Sayın Korkmaz, sana da bir iltimas geçelim.

Buyurun.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, Sayın Meclis Başkanvekili de kürsüden sık sık naylon faturadan bahsediyor. Sopa yemeyen, sopanın tadını bilmez. Eğer, bir kimse, hayır işleriyle fazla uğraşmamışsa, hayrın nasıl yapıldığını da bilmez. Onun için, vatandaşın... (ANAP ve DSP sıralarından "sorunuzu sorun" sesleri)

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sabredin, bir dinleyin...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, rica ediyorum, siz sorun... Tamam, biz dinliyoruz...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Ben inanıyorum ki, sivil bir kafaya sahipsiniz. Sivil bir kafa olarak...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Alakası... Arkadaşlar, baskıcılık olduğu zaman yapamıyorsunuz işte.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen, sorunuzu sorar mısınız.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Onun için, bu vergi tasarılarında, vatandaşın, hibe yoluyla, tarihî geleneğinde mevcut bulunan, vatandaşın direkt kendisine iletmek ve devlette de bazı müteahhitlere peşkeş çektirmemek suretiyle, kendi eliyle, kendi okulunu, hastanesini, kreşini yaptırmak suretiyle bir gelenek oluşmuştur; Osmanlı'da bu vardı, Türkiye Cumhuriyeti de bu geleneği devam ettirmiştir. Bu tasarılarla, bu gelenek yok ediliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, kısa bir cevap verin isterseniz veya yazılı bir cevap da verebilirsiniz efendim.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öncelikle Sayın Özgün'ün sorusuna yanıt vererek başlamak istiyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde -benim bildiğim- bağış ve yardım sınırsız değildir. Dünyanın -benim bildiğim- hiçbir vergi sisteminde, sınırsız, olduğu gibi vergi matrahını sıfırlayacak bir bağış ve yardım anlayışı yoktur; çünkü, bu vergilemeyle çelişir zaten. Ben bunu dile getirmeye çalıştım. Yoktur, böyle bir olay yoktur. Bütün ülkelerin hepsinde belirli sınırlamalar vardır. Örneğin, Fransa'da yüzde 6 ila yüzde 1,75 arasıdır, Almanya'da yüzde 5'idir, Yunanistan'da belirli sınırıdır, Lüksemburg'da yüzde 10'udur; ama, mutlaka bir sınır vardır değerli arkadaşlar; çün, vergi matrahını olduğu gibi ortadan kaldıran bir vergileme rejimi olmaz. Bizim söylemeye çalıştığımız olay o. O nedenle de, dünyadaki sivil toplumların veya sivil toplum örgütlerinin gelişmesine ters düşen bir olay yoktur burada. Sivil toplumlar kesin olarak gelişmelidir.

Biraz önce Sayın Ayhan, "yüzde 30'unu vergi olarak verir, yüzde 70'ini kendi cebinden verir" dedi. Dolayısıyla, yüzde 70 vergisini ödedikten sonra, ayrıca vermesini engelleyen bir olay yoktur ki burada. Vergisini versin, artı, bir de yüzde 70 vergisi ödenmiş kazanç üzerinden bağışta bulunsun. Dolayısıyla, bu, gidişe kesin olarak ters düşmez, ters düşmesi de mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, OYAK'ın şirketleri, bu vergi rejiminde bütün yükümlülüklerin hepsine tabidir. OYAK şirketleri, bu vergi yasalarına göre, getirilmiş olan bütün yükümlülüklerin hepsine tabidir, KDV'ye de tabidir, herhangi bir istisnası da yoktur. Üstelik, Ordu Pazarları da şirket haline getirilmiş, onlarla ilgili daha önceden verilmiş istisna ve muafiyetlerin de hepsi kalkmıştır; onlarla ilgili olarak herhangi bir derdimiz de kalmamıştır.

Değerli arkadaşlar, bu yatırım indirimi konusu, açık söyleyeyim, beni bir insan olarak rahatsız etmeye başladı. Bir teknik tartışmanın ötesinde, açıkça bir suçlamaya giriliyor; eğer, böyle bir suçlamanız varsa, böyle bir niyetiniz varsa, bunun başka yöntemleri vardır, gelin, Meclis kürsüsünden o şekilde hesaplaşalım.

Bu vergi tasarısının geliştirilmesi sırasında geçmişe dönük olmayan, geçmişe yürümeyeceğine ilişkin madde yazılarak getirilmiş bir tartışmanın bu şekilde suiistimal edilmesini veya sorulmasını, gerçekten, şu Meclisi izleyen kamuoyuna bir hareket olarak algılıyorum; bu, doğru bir olay değildir. Dolayısıyla, bir defa daha bunu kesin olarak konuşmayacağım; ama...

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Soru sorma hakkımızı kullanıyoruz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Zannediyorum, soruların hepsine yanıt verdim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önergelerin dördünü geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddesinde düzenlenen 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin iki numaralı bendinde yer alan "yüzde 5" ibaresinin "kalkınmada öncelikli yöreler için yüzde 10" olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Aslan Polat Abdulilah Fırat Lütfü Esengün

Erzurum Erzurum Erzurum

Ömer Özyılmaz Muhammet Polat Şinasi Yavuz

Erzurum Aydın Erzurum

Yakup Budak İ.Ertan Yülek Ahmet Doğan

Adana Adana Adıyaman

Celal Esin Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Ağrı Amasya Ankara

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Zeki Ergezen Fethi Görür Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Nurettin Aktaş

Diyarbakır Elazığ Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Nurettin Kaldırımcı

Kars Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Ahmet Demircan

Muş Ordu Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Teoman Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahatttin Yıldız Salih Katırcıoğlu Cevat Ayhan

Muş Niğde Sakarya

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddesinde düzenlenen 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin 2 numaralı bendinde yer alan "yüzde 5" ibaresinin "kalkınmada öncelikli yöreler için yüzde 20" olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Aslan Polat Abdulilah Fırat Lütfü Esengün

Erzurum Erzurum Erzurum

Ömer Özyılmaz Muhammet Polat Şinasi Yavuz

Erzurum Aydın Erzurum

Yakup Budak İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan

Adana Adana Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Cemalettin Lafçı

Afyon Ağrı Amasya

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın

Ankara Aydın Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

Zülfikar Gazi

Çorum

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Zeki Ergezen Feti Görür Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ahmet Cemil Tunç Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Elazığ Erzurum Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hüseyin Dikici İstanbul Kahramanmaraş Zeki Ünal Fethi Acar

Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin İstanbul İstanbul İsmail Yılmaz Abdullah Özbey

İzmir Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kars Kayseri Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Muş Ordu Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz Siirt Şanlıurfa Tokat

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

Teoman Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Sabahatttin Yıldız Cevat Ayhan

Muş Sakarya

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 46 ncı maddesiyle 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen 3 numaralı bentte yer alan "mesleki faaliyetlerini icra etmek üzere kendi işini kuran, meslekî faaliyet icra eden veya basit usulde vergilendirenlerden tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin yapılan imalat, tamirat ve küçük sanat işleriyle uğraşan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Ömer Faruk Ekinci Osman Yumakoğulları

Adana Ankara İstanbul

Memduh Büyükkılıç Ziyattin Tokar Yakup Budak

Kayseri Ağrı Adana

İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan Osman Hazer Adana Adıyaman Afyon

Celal Esin Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Ağrı Amasya Ankara

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Aydın Batman Bayburt Hüsamettin Korkutata Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bingöl Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Musa Okçu

Ağrı Aksaray Batman

Zeki Ergezen Feti Görür Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Hasan Dikici Zeki Ünal

İstanbul Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Turhan Alçelik Metin Kalkan

Eskişehir Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Mustafa Baş

Isparta İçel İstanbul

Ekrem Erdem İsmail Kahraman İsmail Yılmaz

İstanbul İstanbul İzmir

Avni Doğan Abdullah Özbey Zeki Karabayır

Kahramanmaraş Karaman Kars

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu

Samsun Siirt Sıvas

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz

Şanlıurfa Şanlıurfa Tokat

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

Teoman Rıza Güneri

Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Fethullah Erbaş İlyas Arslan Abdullah Örnek

Van Yozgat Yozgat

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum; bu, en aykırı önerge olduğu için, okutuktan sonra işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarındaki değişikliği öngören yasa tasarısının 46 ncı maddesinin 2 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Yılmaz Karakoyunlu Bülent Akarcalı Saffet Arıkan Bedük

İstanbul İstanbul Ankara

Ercan Karakaş Hakan Tartan Atilâ Sav

İstanbul İzmir Hatay

Gencay Gürün Necmettin Dede

İzmir Muş

Değişiklik metni:

2- Genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idareleri ve belediyelere, köylere ve kamu menfaatına yararlı derneklere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara, müzelere, sinema, tiyatro, opera, bale, klasik müzik, klasik Türk müziği ve plastik sanatlar alanındaki üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda kurulacak özel araştırma, eğitim ve uygulama merkezlerine, Kültür Bakanlığınca da desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen uluslararası sanatsal organizasyonlara özel ve tüzel kişiler tarafından makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar (bir takvim yılı içinde yapılan bağış ve yardımların toplamı o yıla ait beyan edilecek gelirin yüzde 5'ini -kalkınmada öncelikli yöreler için yüzde 10'unu- aşarsa fazlası indirilmez.)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Hangisi?..

BAŞKAN – Efendim, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun önergesinde, herhalde, partilerarasında uzlaşma var. Bu, özellikle sanatçılarla ilgili...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için katılma imkânını bulamıyoruz; Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

BAŞKAN – Evet.

Sayın Bakan?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Genel Kurulun takdirlerine sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Genel Kurulun takdirlerine sunuyor; Sayın Komisyon da benimsiyor ama...

M. ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, artık, konuşmaya gerek yok. Şimdi, Sayın Bakan takdire bırakıyor, komisyon da benimsiyor.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, biz de katılıyoruz.

BAŞKAN – Tamam, siz de katılıyorsanız mesele yok canım.

Kabul etmeyenler... Meclisimizin oybirliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Yani bu demektir ki, Meclisimiz sanata büyük değer veriyor arkadaşlar; en güzel şey.

Bu önergenin kabulü karşısında, Sayın Aslan Polat'ın 2 numaralı bentte yer alan yüzde 5'in, kalkınmada öncelikli yörelerde... Neyse, onu ayrıca değerlendirelim.

Yine, Sayın Aslan Polat'ın 2 numaralı bentte yer alan yüzde 5'in yüzde 20 olarak geçmesine ilişkin önergesi. Artık değeri kalmamış, orada yüzde 5'i kabul ettik.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, önergemizde yüzde 10 diyoruz.

BAŞKAN – Efendim, kabul ettik orada artık. Tabiî orada kabul ettik; ama kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 10'u ayrıca işleme koyacağım.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Bizim önergeler ne oldu?

BAŞKAN – İkinci önergeyi okuyalım.

Aslında yüzde 5 normal bir şey de; neyse, onu da okutayım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddesinde düzenlenen 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin iki numaralı bendinde yer alan yüzde 5 ibaresinin kalkınmada öncelikli yöreler için yüzde 10 olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Efendim, uygun görüşle Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Genel Kurulun takdirlerine sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet.

Yani daha önce yüzde 5 geçti oraya; ama, bu önerge kabul edilirse kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 10 olarak, parantez içinde yer alacak.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, buradan anlaşılmıyor.

BAŞKAN – Efendim, anlaşıldı.

Burada 550 milletvekili var, herkesten bir ses çıkarsa, ben nasıl yöneteyim...

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Yani, burada, kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 10 olarak düzeltildi.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, cihazda bir arıza var.

BAŞKAN – Efendim, yarın düzelteceğiz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ara verelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Niye ara verelim canım? Cihaz için 550 milletvekilinin mesaisi heba edilir mi...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Duyulmuyor efendim.

BAŞKAN – Siz de duyulacak yere oturun.

Buyurun, önergeyi okuyun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 46 ncı maddesiyle 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen 3 numaralı bentte yer alan "meslekî faaliyetlerini icra etmek üzere kendi işini kuran" ibaresinin "meslekî faaliyet icra eden veya basit usulde vergilendirilenlerden tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin yapılan imalat, tamirat ve küçük sanat işleriyle uğraşan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Sıtkı Cengil ve arkadaşlarının önergesinde "meslekî faaliyetleri icra etmek üzere kendi işini kuran" ibaresinin "meslekî faaliyeti icra eden ve basit usulde vergilendirilenlerden tüccar ve ücretli durumuna girmeksizin yapılan imalat, tamirat ve küçük sanat işleriyle uğraşan" şeklinde değiştirilmesini istiyorlar.

Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Efendim, uygun görüşle Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet aşağı yukarı aynı meyanda düşünce beyan ettiler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Maddeyi, kabul edilen bu 3 önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

47 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 47 - 193 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bir takvim yılına ait beyanname:

1- Gelirin sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olması halinde izleyen yılın Ocak ayı içinde,

2- Gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olması halinde izleyen yılın Şubat ayı içinde,

3- Diğer hallerde izleyen yılın Mart ayı içinde,

Tam mükellefiyette vergiyi tarha yetkili vergi dairesine, dar mükellefiyette Türkiye’de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye’de oturduğu yerin, Türkiye’de vergi muhatabı yoksa işyerinin (işyeri birden fazla ise bu işyerlerinden herhangi birisinin) bulunduğu yer vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak posta ile gönderilir.“

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul ettiğimiz o 3 tane önergede... Yalnız şurada "geliştirme harcama tutarı" nı biz önce söylemiştik, o "harcama" kelimesi oraya ilave edilecek; çünkü onu redaksiyon olarak daha önce ifade etmiştim bir yanlışlık olmasın diye; onu ilave ediyoruz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – "Harcamaları tutarı" olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, siz çok teknik konulardan bahsediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, biz onu maddenin müzakeresi sırasında belirttik; yalnız, ben maddeyi oylarken bunun redaksiyon olduğunu ifade etmiştim. Burada zaten bir kelime düşmüş; rica ediyorum Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir maddenin müzakeresi bittikten sonra, redaksiyon konuşulmaz Sayın Başkan. Orta yere yeni şartlar koymayalım; bir.

İkinci arz etmek istediğim husus şudur: Bakınız, bu ses cihazında bir bozukluk var, konuşmalar anlaşılmıyor. Ben, burada, kasten, bir şeyi engellemek için söylemiyorum. Buna, lütfen, ilgi gösterin; onu arz ediyorum.

BAŞKAN – Tamam, ilgi göstereceğiz.

Bundan sonra, bu mikrofondan konuşacağız, siz dinleyesiniz diye.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Anlaşılmıyor. Bir ara verin efendim.

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Duymuyoruz, nasıl karar vereceğiz.

BAŞKAN – Zaten maddeyi okuduk; bundan sonra, konuşmalar bu mikrofondan yapılacak; bu arada, ona baktıracığız.

Madde üzerinde söz isteyen, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Benli.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, biz de varız.

BAŞKAN – Sözünüzü isteyin, size de söz veririz.

Sayın Benli; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

 

FP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu, Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlâk Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısının 47 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; tasarının 47 nci maddesi, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 92 nci maddesinin birinci fıkrasında yapılan birtakım değişikliklerden ibarettir. Söz konusu 92 nci maddede "1- Tam mükellefiyette, bir takvim yılına ait beyannamenin ertesi yılın mart ayı içinde tarha yetkili vergi dairesine;

2- Dar mükellefiyette, Türkiye'de vergi muhatabı mevcutsa, onun Türkiye'de oturduğu yerin, Türkiye'de vergi muhatabı yoksa iş yerinin (iş yeri birden fazla ise, bu iş yerlerinden herhangi birisinin) bulunduğu mahal vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak posta ile gönderilir" denilmektedir.

Getirilen değişiklikte ise "Bir takvim yılına ait beyanname:

1- Gelirin sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olması halinde izleyen yılın ocak ayı içinde,

2- Gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticarî kazançlardan ibaret olması halinde, izleyen yılın şubat ayı içinde,

3- Diğer hallerde, izleyen yılın mart ayı içinde,

Tam mükellefiyette, vergiyi tarha yetkili vergi dairesine, dar mükellefiyette, Türkiye'de vergi muhatabı mevcutsa, onun, Türkiye'de oturduğu yerin, Türkiye'de vergi muhatabı yoksa, işyerinin (işyeri birden fazla ise, bu işyerlerinden herhangi birisinin) bulunduğu yer vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak posta ile gönderilir" denilmektedir.

Görüldüğü üzere, burada yapılmak istenilen şey, vergi kaynağının çeşidine göre beyanname verme zamanlarının belirlenmesi ve bu şekilde, vergi dairelerindeki mart ayı iş yoğunluğunun zamana yayılmasının sağlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, vergi kanunlarının hazırlanmasında ilk düşünülecek şey, verginin adil olmasını sağlamak olmalıdır. Bunun da ilk şartı, kazançla orantılı bir verginin tesisidir. Bugün, kamuoyunun genel kanaati, vergide adalet olmadığı, devletin yakalayabildiğinden, tuttuğundan vergi aldığı yönündedir.

Görüldüğü kadarıyla, görüştüğümüz bu tasarıda da, vergide adaletin tesisinden çok, mevcut sistemin aksayan yönlerinin düzeltilmesine yönelik bir anlayışın hâkim olduğu görülmektedir. Yıl içerisinde, mart ayında yoğunlaşan vergi daireleri yükünün, bu maddeyle üç aya yayılması -hatta, Kurumlar Vergisini de dahil edersek, dört aya- olayında da bu husus açık olarak görülmektedir.

Evet, bu madde mükelleflerin daha rahat vergi vermesini sağlar; evet, vergi dairelerinin daha rahat çalışmasına yardımcı olur; fakat, vergide adil olmak, bu değildir. Dürüst mükellefler; yani, vergiyi ödeyenler, vergi sistemindeki adaletsizlikten, kendisi vergiyi öderken başkalarının kaçırmasından şikâyetçidirler. Gelir Vergisinin yüzde 56'sını ücretlilerin ödediği bir ülkede, elbette adil bir vergi sistemi kurmanın ilk şartı, yasaların yeniden düzenlenmesidir; ancak, genel olarak bakıldığında karşımıza çıkan durum, pek de iç açıcı görünmektedir. Mesela, ücretlerin, Gelir Vergisinin ayrı bir vergi tarifesinden vergilendirilmesini, ücret gelirlerinden, mükellefin şahsına, eşine ve çocuklarına ait eğitim, sağlık harcamalarının tamamının, gıda, giyim ve kira harcamalarının bir bölümünün indirilmesi, ayrıca, ücret gelirlerinin diğer gelirlerle birleştirilmemiş olması; mesela, sağlık, eğitim ve kültür harcamalarında son derece düşük olması gereken Katma Değer Vergisi oranlarında bir değişikliğin öngörülmemiş olması; mesela, vergi idaresi ve denetim sistemini yeniden yapılandıracak olan değişikliklere sahip olmaması, tasarının, bu manada genel eksikliklerindendir.

Bunun yanında, geçici verginin, cari yıl içerisinde, üçer aylık dönemlerde tespit ve beyan edilen kazançlar üzerinden alınması, uygulamada büyük zorluklar yaratacaktır. Kısa sürede, kâr - zarar hesaplanmasında eksiklikler olabilecektir. Bu durum, mükellefleri, sürekli ceza korkusu baskısı altında tutacaktır.

Tasarıda, Kurumlar Vergisi oranı, yüzde 25'ten yüzde 30'a çıkarılmakta; buna karşılık, dağıtılmayan kazançlarda stopaj kaldırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, toplumda vergi şuurunun oluşmasında ve devamında en önemli yeri tutan kayıt ve beyan esasına dayalı vergilendirme ve dolaysız vergilerin giderek azalan ağırlığı ve önemi mutlaka korunmalıdır. Beyan üzerinden alınan vergilerin, genel vergi bütünü içindeki oranının yüzde 10 seviyesine düşmesi, kesinti yoluyla alınanların ise yüzde 80'lere yükselmesi, bu bakımdan son derece olumsuz bir gelişmedir. Yukarıda bahsettiğim vergide adaletin sağlanabilmesi, bu gidişatın, bir an önce önüne geçilebilmesiyle mümkün olabilecektir.

Bilindiği gibi, Katma Değer Vergisinin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 25'lere ulaşmış bulunmaktadır. Vergi kaçağının başlıca sebeplerinden biri olarak gösterilen yüksek Katma Değer Vergisi oranlarının, mutlaka, makul sınırları çekilebilmesi ve pazarlık konusu olmaktan çıkarılması gerekmektedir.

Son olarak şunu belirtmek isterim: Vergi, ülkenin, o ülkede yaşayan insanların temel sorunları arasında yer alır. Bunu, ne kadar tartışırsak, o kadar ülke yararına bir iş yapmış oluruz. O nedenle, vergi yasa tasarısı vesilesiyle de olsa, vergi sistemimizdeki aksaklıkların dile getirilmesinin ve çözüm önerilerinin, her bakımdan yararlı olduğuna inanıyor ve maddenin, uygulamada, vergi daireleri bünyesinde, yıllık beyan dönemlerinde, mart ayındaki yoğunluk ve yığılmaların giderilmesine katkı sağlayacağını umuyorum. Ocak, şubat, mart, nisan aylarında beyannamelerin verilmesi ve iş yükünün azaltılması yönünde bir değişikliktir.

Mükelleflerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Benli.

Demokrat Türkiye Partisi adına, Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

 

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi tasarısı hakkında konuşmak üzere, Demokrat Türkiye Partisi adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Efendim, İçtüzükten kaynaklanan kısıtlama ve önlemeler nedeniyle, Demokrat Türkiye Partisinin, bu vergi tasarısının görüşülmesinde son derece önem verdiği bir konu üzerinde açıklama yapma imkânını bulamadık. Ancak, 47 nci madde görüşülürken, sizlere teşekkür etmek amacıyla huzurunuza geldim.

Biraz önce kabul edilen ve 46 ncı maddeye eklenen bir fıkrayla, beklenilen değişikliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi yerine getirdi; binlerce özürlünün beklentisini, Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul etmiş oldu. Partim adına, hepinize teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca, sanatsal faaliyetlerin, vergi kanununun 31 inci maddesi vesilesiyle indirime tabi tutulması da, gerçekten, uzun aylardır, İzmir Milletvekili Gencay Gürün Hanımefendinin büyük gayretleri ve bütün parti gruplarının da katılımıyla, Yüce Meclisimizden geçmiş oldu. Kendisine de, bu vesileyle teşekkürlerimizi arz ediyorum.

Fazla vaktinizi almak istemiyorum; tekrar, teşekkür ediyorum efendim. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Bu, Meclisin tasarrufu; onun için, kimsenin bunda özel bir çabası yok.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Ben de Meclise teşekkür ettim.

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Mikail Korkmaz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

 

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 47 nci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi anlatmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

47 nci maddeye göre, yıllık beyanname verme, gelirin sadece gayrimenkul sermaye iradından ibaret olması halinde, izleyen yılın ocak ayı içinde; gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticarî kazançlardan ibaret olması halinde, izleyen yılın şubat ayı içinde; diğer hallerde ise, izleyen yılın mart ayı içinde verilir. Bu maddelerin muhtevasını olumlu bulmakla birlikte, beni rahatsız eden, bu tasarının bazı maddeleridir. Bu kanun tasarısının bazı maddeleriyle, sosyal devlet anlayışı, maalesef, yine, güme gidiyor. Devleti her şeyin merkezi yaparken, vatandaşı ise kendi iç dünyasında yalnızlığa mahkûm ediyoruz. Bir taraftan, devleti küçültelim derken, diğer taraftan, devletin eline keskin bir malî kılıç vererek hayırsever vatandaşların sosyal içerikli yardımlarının önünü kesiyoruz. Bütün bu gürüşülen kanun tasarıları, seçilmişlerin dışlanmışlığının çağrışımını yapıyor.

Zaman zaman komisyonları takip ederim, üye olmamakla birlikte milletvekilliği görevimi yaparım. Bugün, Anayasa Komisyonuna gittim; devlet memurlarının işten atılması için getirilen yasa teklifini dinledim. Koskoca hukukçuların perişan hallerinin acı filmini Türk hukuku adına hazin hazin seyrettim. Bu tasarıları görüşenlerin, atanmışlar mı yoksa seçilmişler mi; yani, halka hesap verecekler mi yoksa halktan toplanan vergileri...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, maddeyle ilgili konuşur musunuz. Anayasa Komisyonundaki bütün milletvekilleri seçilmiştir canım.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Tamam. Efendim, neticede oraya getireceğim.

...yoksa, halktan toplanan vergileri hortumlayan ucuz kantinciler mi? Yeniden baktım ki, hepsi tanıdık isimler; yani, milletvekilleri, halka hesap verecek kişiler. Kurumsal diktatörlüğü kanunlaştırmak için çırpınıp duruyorlardı. Bu çırpınışlarda parmak kaldıranlar da DSP'li dostlar, resmî patentli CHP'li tanıdıklar...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Ne?

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – ...bir zamanların sosyal adaletçi ANAP'lıları... (CHP sıralarından gürültüler)

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) –Sayın Başkan, ne biçim konuşuyor bu!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, ben size böyle konuşma hakkı vermedim. Lütfen... (CHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Hey gidi, hey gidi ANAP, nereden nereye geldin. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, rica ediyorum... Bu saatte... Maddeye bağlı konuşun. Bakın...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Milletvekili gibi konuş, ne biçim konuşuyorsun!

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Ben milletvekili gibi konuşuyorum.

BAŞKAN – Bakın, sözünüzü keseceğim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – İstediğin gibi konuşamazsın!

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Evet, milletvekili gibi konuşuyorum ben. Milletin hukukunu savunuyorum ben burada.

BAŞKAN – Lütfen... Maddeye bağlı konuşur musunuz.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Ne hakkın var hakaret etmeye!

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Hakaret etmiyorum, doğruyu konuşuyorum. Siz millete hakaret ediyorsunuz, o olmuyor mu?!.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Hayır, sen millete hakaret ediyorsun.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sen, hergün hakaret ediyorsun millete, komisyonda dinliyorum ben. Bunun hesabını vereceksin sen! Görürsün!

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Sen hesap vereceksin!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, maddeye bağlı konuşur musunuz.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Şu halinize bakın, şu halinize!..

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sen kendi haline bak.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) –  Asıl sen kendi haline bak.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sen anketlere bakıyor musun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşma süreniz bitti efendim. Lütfen kürsüden iner misiniz.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Burası otel lobisi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruludur.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, süreniz bitti efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Terbiyeli konuş! Ne alakası var bunun maddeyle?!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen iner misiniz efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Bu tasarıyla, bu tasarılarla...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz... Sayın Korkmaz... Süreniz bitti diyorum.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Efendim, dinleyin...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Ne dinleyeceğim, haraket ediyorsun. .

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Ben biliyorum.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Bilmiyorsun; bilmediğin meydana çıktı.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz... Sayın Korkmaz... Lütfen iner misiniz efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Milletvekilliği senin isteğinle değildir.

BAŞKAN – Arkadaşlar; yani, bu böyle olmaz ki.

Efendim süreniz bitti. Sayın Korkmaz süreniz bitti efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Bu tasarıyla... Bu tasarıyla... Sayın milletvekilleri...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, süreniz bitti diyorum size; Lütfen iner misiniz oradan...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Anlamaz o, anlamaz.

MİKAİL KORKAMZ (Devamla) – İniyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, tamam süreniz bitti.

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, hepinizi hürmetle selamlarken bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz... (Gürültüler)

Neyse arkadaşlar, böyle bir müzakere usulümüz yok. Eğer, herkes, gelir burada, bu kürsüyü istediği gibi kullanırsa olmaz arkadaşlar. Bu kürsüye saygı duymak hepimizin vicdan borcu, boynumuzun borcu arkadaşlar. Yani, birileri çıkıp da burada her istediğini söyleyebilir mi? Rica ediyorum...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Millete saygı diye bilmem ne yapılmaz.

BAŞKAN – Efendim, millete saygı herkes duyar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin her üyesi seçilmiş insandır. Ne demek, ben anlamıyorum sizi, kime mesaj vermek istiyorsunuz.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Vatandaşa.

BAŞKAN – Efendim, vatandaşa sizin verdiğiniz mesajı, sizin anladığınız tipte, sizin vermek istediğinizi anlamıyorum. Eğer vermek istiyorsanız, evvela siz hukuka saygılı olacaksınız. Bu kürsü milletin kürsüsü; milletin kürsüsünde saygı hudutları içinde konuşacaksınız... (Gürültüler)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Meydanlardaki vatandaşın hukuku ne olacak.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Abuk sabuk konuşuyor.

BAŞKAN – Rica ederim arkadaşlar...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sömürülenler, ezilenler, mazlumlar, zalimler ne olacak. Vatandaş hep ezilecek mi bu memlekette?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bakın, üç senedir, hepimiz, birbirimize saygı hudutları içinde, kardeşlik duyguları içinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu birer vatandaşları olarak, onurlu birer milletvekilleri olarak bu çatı altında görev yapıyoruz. Birbirimize saygı göstermek zorundayız. Düşüncelerimizi de saygı ölçüleri içinde ifade etmek zorundayız. Yoksa, eğer, burada herkes birbirine karşı saygıyı, sevgiyi bir tarafa iterse, birbirimize karşı barışı bir tarafa itersek, o zaman, bu çatı altında, gerçekten bir arada çalışma yapmamız zor olacaktır. Rica ediyorum...

 

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, Sayın Mikail Korkmaz konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi için "resmî patentli parti" dedi, yanlış anlamadıysam. Ne demek istiyor veyahut da...

BAŞKAN – Pardon, siz, Cumhuriyet Halk Partisi için "resmi patentli parti" dediniz mi?

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Evet.

NİHAT MATKAP (Hatay) – O halde sataşma var.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Ne var bunda!.. Bunda bir şey yok.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye Cumhuriyeti içinde siyasî faaliyette bulunan her parti, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş bir partidir. Zaten, siz de resmî patentlisiniz; yani, onlar da resmî patentli canım... Yani, resmî patentli olmak şu anlama geliyor: İçişleri Bakanlığından izin alacaksınız, işte, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına riayet edeceksiniz. Bu anlamda kullanmış.

Peki, Sayın Matkap, buyurun.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Burada söz veremezsiniz, doğru değil...

BAŞKAN – Yani, arkadaşlar, ülke için bu kadar faydalı olan kanunları müzakere ederken, lütfen, rica ediyorum...

Peki, Sayın Matkap, buyurun; ama, yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, kendi seviyenizi de koruyarak... (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisine yaraşır biçimde bu sataşmaya yanıt vereceğim muhakkak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi geleneği, Türkiye'de saltanatı, hilafeti kaldıran ve iradeyi halka veren, millî irade fikrini yayan ve sizlerin burada milletvekili olmasını sağlayan bir partidir. (FP sıralarından gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Millet... Millet...

BAŞKAN – Müdahale etmeyin...

NİHAT MATKAP (Devamla) – Dolayısıyla, eğer, Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlayışı olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ne demokratik ne laik ne sosyal hukuk devleti olurdu.

YAKUP BUDAK (Adana) – Diktatörlük...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Tek şef!..

NİHAT MATKAP (Devamla) – Buradaki varlığınızı Cumhuriyet Halk Partisine borçlusunuz. Bundan sonra konuşmanızda lütfen dikkatli olun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar; FP sıralarından gürültüler)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Ne biçim konuşuyorsun!..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bu millet büyüktür büyük...

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, hepinizden rica ediyorum... Değerli arkadaşlarım, arkadaşımız bir şey söylemedi. Cumhuriyet Halk Partisi, zaten, başta... Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman tek parti vardı arkadaşlar. Ondan sonra da, çok partili sisteme geçtik...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Tek partiyle bunun ne alakası var!...

BAŞKAN – Bir dakika canım...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bunun ne alakası var!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sizden rica ediyorum... Bakın, hepimiz sabır göstermek zorundayız. Milletvekili olmanın bir seviyesi vardır, bir olgunluğu vardır. Eğer, bu seviyeyi ve bu olgunluğu kaybedersek, biz, bu çatı altında çalışamayız. Rica ediyorum sizden...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Abdüllatif Şener, sizden de rica ediyorum, bunu kapatıyoruz. Arkadaşımız kötü bir şey söylemedi...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Müdahale etmeyeceğim, sadece, şunu belirteceğim: Bu sıralarda yer alan bütün milletvekilleri halkın iradesiyle bu Mecliste vardır. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Yani, bu Genel Kurulun hepsi öyle.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet, Genel Kurulun...

BAŞKAN – Teşekkür ederim, halledilmiştir.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Çok partili sistemi getiren parti, Cumhuriyet Halk Partisidir.

BAŞKAN – Efendim... Rica ederim... Neyse... Beyler, bırakın bu tartışmaları; çok önemli sorunlarımız var, onları halledelim.

 

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli konuşacaklar; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Bakın, arkadaşımız ne kadar güzel ve öz konuşuyor; biraz örnek alın.

 

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bundan önce kabul ettiğimiz maddede, hep birlikte maddenin eksikliklerini gidererek, iktidarıyla, muhalefetiyle bir düzenleme yaptık ve buna hep birlikte sahip çıktık. Haftalardır yoğun bir tempo içinde çalışıyoruz, yorgunuz, morale ihtiyacımız var ve bu da, bize, hepimize iyi bir moral oldu. Ben devamını diliyorum ve bu arada, haftalardır bizimle birlikte çalışan Maliye Bakanlığının değerli personeline de teşekkür etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili önergeleri araştırıyoruz şimdi. Bu saatten sonra herkes böyle sinirli olunca, işte, önergeleri de arayacağız mecburen.

Efendim, 5 önerge var, 1'i Anayasaya aykırılık önergesi; 4'ünü geri alıyorlar. Anayasaya aykırılık önergesini okutup işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu ile 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 47 nci maddesinde yer alan hükümler Anayasaya aykırılık taşımaktadır; bundan dolayı, metinden çıkarılmasını, Anayasamıza göre yeniden düzenlenmesini arz ederiz.

Mustafa Ünaldı Zeki Ergezen Saffet Benli

Konya Bitlis İçel

Yakup Budak Cemalettin Lafçı Muhammet Polat

Adana Amasya Aydın

Suat Pamukçu Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar

Bayburt Bolu Çankırı

Zülfikar Gazi Tevhit Karakaya Sıtkı Cengil

Çorum Erzincan Adana

Ahmet Çelik Sıddik Altay Ziyattin Tokar

Adıyaman Ağrı Ağrı

Musa Okçu Feti Görür Altan Karapaşaoğlu

Batman Bolu Bursa

Mehmet Aykaç Ömer Vehbi Hatipoğlu Çorum Diyarbakır Aslan Polat Şinasi Yavuz

Erzurum Erzurum

Bedri İncetahtacı Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

Gaziantep İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

İstanbul Kilis Kocaeli

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Hüseyin Arı Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Konya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Sakarya Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Remzi Çetin Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Musa Demirci Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Sıvas Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas İlyas Arslan Abdullah Örnek

Van Yozgat Yozgat

BAŞKAN – Sayın Komisyon, Anayasaya aykırılık önergesine katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Ünaldı?..

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN – Sayın Ünaldı, zaten kazancını beyan edecek; bunun, Anayasaya aykırılık tarafını ben anlayamadım kusura bakmayın. Neyse, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Madde hükümleri Anayasanın eşitlik ve verimlilik ilkelerine aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Madde kabul edilmiştir.

Müteakkip maddeyi okutuyorum:

MADDE 48 - 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bende aşağıdaki (c) alt bendi eklenmiş, 7 numaralı bendinin (c) alt bendi ve 10 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, 7, 8, 9 ve 14 numaralı bentlerinin parantez içi hükümleri ise “(Kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile dernek ve vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasî partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek ve vakıflar ile tam mükellef kurumlara ödenenler dahil);” olarak değiştirilmiştir.

“6.b) i) Kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz) (kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve muaf olanlara ödenenler dahil),

Halka açık anonim şirketlerde,

Diğerlerinde,

Dağıtılsın dağıtılmasın kurumlar vergisine tabi kurumların, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi dışında kalan kurumlar vergisinden müstesna kazanç ve iratlarından,

Dağıtılsın dağıtılmasın Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlarından indirim ve istisnalar düşüldükten sonra kalan kısmından,

Bu alt bendin (i) ve (ii) alt bentleri uyarınca yapılan tevkifat, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisine mahsup edilemez.

c) Vakıflar ve derneklerin (kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile sendikalar, meslek odaları ve bunların üst kuruluşları, borsalar ve siyasi partiler hariç), iktisadi işletmelerinden elde edilenler dışında kalan ve tevkifata tabi tutulmamış olan her türlü gelirlerinden (dernek ve vakıflara kuruluşları sırasında tahsis edilen sermaye, üyelerine emeklilik aylık ve ikramiyesi vermek üzere çalışan vakıfların aidat gelirleri hariç, sıfır oranda tevkifata tabi tutulmuş gelirleri ile bağış ve yardımlar dahil);

i) Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu menfaatlerine yararlı sayılan dernekler için (Bu bent gereğince yapılan tevkifat binde birden fazla olamaz),

ii) Diğer vakıf ve dernekler için (Bu bent gereğince yapılan tevkifat yüzde birden fazla olamaz),”

“c) Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlere sağlanan gelirlerden,”

“10. a) Baş bayiler hariç olmak üzere Milli Piyango İdaresince çıkarılan biletleri satanlar ile diğer kişilerce çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara yapılan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden.

b) 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre gerçek ve tüzel kişilerin mallarını iş akdi ile bağlı olmaksızın bunlar adına kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye satanlara bu faaliyetleriyle ilgili olarak yapılan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden.”

BAŞKAN –

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu maddeyle, halka açık şirketlere atıfta bulunularak bir uygulama getiriliyor. Esasında, Sermaye Piyasası Yasası çerçevesinde temel alınan ve bir başka zeminde, vergi mevzuatı içinde yer almayan bir kurala dayalı olarak, vergi mevzuatında bir uygulama yapılıyor.

Geçenlerde, Sermaye Piyası Yasasını Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük, yakında Genel Kurula getirilecek. Sermaye piyasası kurallarına göre, eğer, bir şirketin nominal sermayesinin yüzde 15'i sermaye piyasasında kote edilmişse ve eğer, anonim şirket asgarî 100 kişiden oluşuyor ise, o şirket "halka açık şirket" olarak tanımlanıyor ve burada, halka açık şirketler ve diğerleri olarak getirilen ayırımla, sermaye piyasası yasası ve uygulaması kuralları içinde belirlenen bu sınırlı alanda kalan şirketlere özel bir indirim getiriliyor.

Halka açık şirket nedir değerli arkadaşlarım? Gerçekten, bugün, tekelci piyasa yapısı içinde, gerçek anlamda, halka açık şirketler böyle bir tanım içerisinde ifade edilebilir mi? İzmir yöresinde, özellikle son yıllarda, gerçekten halka açık nitelikli şirket yapılanmaları oluşmaktadır. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu öneriyi getirdik ve Sayın Bakana, gerçekten, ülkemizde, sermayenin tabana yayılmasını, ülkedeki gelir dağılımını iyileştirmesi ve sermaye terakümünü özendirmesi açısından, sosyal adalet açısından anlamı vardır; bu nedenle, geliniz, burada bir düzenleme yapalım, halka açık şirketin tanımı buraya koyalım dedik; o zaman "hayır, bunu Sermaye Piyasası Yasası içinde yaparız" dediler. Ancak, sonra, Sermaye Piyasası Yasasını görüştük. Bu sefer, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bir başka sayın bakan oturdu ve aynı tanım devam etti.

Biraz evvel, sosyal devletin altyapısına yatırım yapmak isteyen kurum ve kuruluşlara yönelik şimdiye kadar mevcut olan bir muafiyet alanını kapatırken, burada, halka açık şirket tanımı içerisinde, geniş bir alanda, bazı şirketlere bir muafiyet veriyoruz. Eğer, Hükümet, gerçekten vergi gelirlerini artırmak amacı içerisinde ise, gerçekten sermayenin geniş bir zeminde halka yayılmasından yana ise, o zaman, şirketlerin -en azından günümüz koşullarında- nominal sermayesinin asgarî yüzde 30 düzeyinde sermaye piyasasında, menkûl değerlerde kote edilmesini öngörebilirdi. Madem teknik konuları konuşuyoruz, madem konuştuğumuz konuların teknik içeriğinde özenliyiz, o zaman niye bu konuda olayı, bir sonraya bırakıp, bir başka yasaya atıfta bulunup, bir başka yasanın görüşülmesini, bu konuda yeni bir düzenlemenin zemini olarak görüp, olayı gözardı ediyoruz. Burada, sadece, bu boyutuyla dahi belirli tekelci sermayeyi gözeten bir anlayış vardır. Özellikle bunun üzerinde durmak istedim; bir.

Bir de "dağıtılsın dağıtılmasın, kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz" şeklinde bu defa getirilmiş olan bir madde var. Halen yürürlükte olan yasa metninde bu yok. Tabiatıyla, kârın sermayeye eklenmesi, sermaye terakümünü, yatırımları özendiren bir anlayış; ama, diğer taraftan da bu uygulamayla, sermayeye, yeni özendirici ve ciddî bir teşvik verdiğinizin farkında olmalısınız; bir taraftan daraltıyorsunuz, bir taraftan genişletiyorsunuz, bunun bir dengesi olması gerekir.

Bu tasarının düzenlemeleri içerisinde, genelde, belirli bir ilke tutarlılığının olmadığını birçok maddede gördük. Maddelerin bir bölümü belirli telkinlere açık olarak düzenlenmiştir. Bu, demokrasilerde doğal gözükebilir. Baskı grupları, kendi çıkarları için yasalarda belirli düzenlemeleri isteyebilirler. Bunu, birçok alana yönelik olarak burada çoğaltabilirim; ama, biliyorum ki, Sayın Başkan "maddenin dışına çıkıyorsunuz" diye beni ikaz edecek...

BAŞKAN – Hayır, hayır çıkmıyorsunuz...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ama, işte burada, iki somut konuda bir ifadede bulundum. Bunlardan biri, günümüzde örgütlü, rekabetçi pazar ekonomisinden yanaysak eğer, ki, Cumhuriyet Halk Partisi örgütlü, rekabetçi, emeğe ve çevreye duyarlı pazar ekonomisinden yanadır. O zaman, halka açık şirket tanımına, gerçekten Batılı ülkelerde olduğu boyutta bir çerçeve koymanız gerekir. Yaptım, ettim anlayışıyla yaparsanız, o zaman bazılarına, bazı çıkar çevrelerine, büyük sermayeye, tekelci sermayeye rant sağlamış olursunuz.

Bu duygularla hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Ünaldı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünaldı, süreniz 10 dakikadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

FP GRUBU ADINA MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi kanunlarıyla ilgili bu tasarının olumsuzluk taşıyan, ara dönem tartışmalarına konu olan ve görünüşüyle bundan sonra da konu olmaya devam edecek olan önemli maddelerinden biri olan 48 inci madde üzerinde Grubumuzun görüşlerini ve düşüncelerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; önce Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Madde hakkındaki değerlendirmelere geçmeden önce, reform diye takdim edilen bu tasarının kanunlaştığı takdirde bir gecekondu kanunu olacağını, 30 uncu maddesiyle bir peşkeş kanunu olacağını ifade etmek istiyorum. Gecekondu kanunu olacaktır dedim, ister reform olsun ister olmasın, vergi kanunlarının değiştirilmesini küçümsemek mümkün değildir. Gecekondu kanunu ismini almasına, hem Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler hem de Genel Kuruldaki görüşmeler sebep olmuştur. bu tasarı, şimdiki haliyle 92 maddedir; ancak, kanunlara eklenen geçici maddelerle 109 madde olmaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunda, 53 üncü maddeye kadar ciddî planda uzun süren konuşmalar yapılmış; ancak, son gün, sabah saatın 10'undan 23'e kadar aralıksız çalışma yapılmış, verimlilik yönünden ara verilmesi taleplerimiz reddedildiği için Komisyonu protesto ederek çıkmamızdan sonra, 5 saat içerisinde geri kalan maddelerin hepsi kabul edilmiştir; güya görüşülmüştür veya görüşülmüş farz edilmiştir. Bu, niye oldu, ne oldu, neden acele edildi; anlamak mümkün değildir.

Şimdi de naylon önergelerin fonksiyonunu hep beraber görüyoruz. Muhalefet katkılarını neyle yapacak; önergelerle. Bu önergelerle verilmesi gereken haklar doldurulduğuna göre, işte, bu katkı gerçekleşmemektedir, onun için de gecekondu kanunu oluşmaktadır. Bu önergeleri veren arkadaşlarımız, ne de çok, ne de çabuk karar değiştirebiliyorlar. Bu kadar hızlı fikir değişimini milletin huzurunda anlamak mümkün değildir. İşte bundan dolayı bu tasarı kanunlaşırsa gecekondu kanunu olacaktır.

Bir başka adı da dayatmaların kanunudur. Bu 48 inci madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesini yeniden düzenlemektedir. Eğer, düzenlemek tabiri yerine oturursa; bana göre oturmuyor. Bir bozma, bir düzensizleştirme, bir tahribat söz konusudur. İşte, bu 48 inci madde, 30 uncu madde gibi veya bundan evvel görüşüp, tartıştığımız 46 ncı madde gibi, dayatmaları, bu "dayatma kanunu" tabiri ifade etmektedir.

46 ncı maddede arkadaşlarımızın söyledikleri, bu 48 inci madde için de geçerlidir. Yönetim ve kalkınmada devlet sektörünü hâkim kılmak isteyenler, zirü zeber olup gittiler. Liberalizm denilen şeyin, topulumun bütün kesimlerini mutlu etmekten uzak olduğunu fark eden Batı dünyası, bugün, üçüncü sektör vaveylasıyla vakıflara, derneklere koşmaktadır. Dünya böylesine bir hevesle vakıfları kurtarıcı bir kurum olarak görürken, vakıf medeniyeti kurmuş bir millet olarak, şimdi, vakıf aleyhtarlığına soyunmamız ne kadar doğrudur? Ama, maalesef, bunu yapıyoruz, bunu yaptığımız yerlerden birisi de, bu 48 inci maddedir.

Bu maddeyle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış bulunan vakıfların kiralarının vergilendirilmesi, vakıfların kuruluş sermayeleriyle, vakıflara yapılacak her türlü bağışın vergilendirilmesi, vakıflara tanınmış hakların ihlali getirilmektedir. Bütün bunlar, vakıfların kuruluş ve çalışmalarını frenleyecek hususlardır, bu yanlıştır ve yıkımdır.

Tasarı, kanunlaştığı takdirde, stopaj yoluyla dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımların, kazanç gibi kısa yoldan vergilendirilmesini öngörmektedir. Kâr paylaşma amacı gütmeyen ve kamu yararına çalışan sivil toplum örgütlerinin vergiden muaf olmaları evrensel düzeyde onlara tanınan temel bir hak iken, bu temel hak vakıflardan ve derneklerden alınmaktadır.

Özellikle 48 inci maddeyle, vakıflara sağlanan gelirleri tam mükellef kurumlarda olduğu gibi vergilendirmekte, vakıf ve derneklerin temel hakkı stopaj yoluyla kaldırılmakta, vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilen sivil toplum örgütleri arasında ayırımcılık yapılmaktadır. Bununla kalmayıp, ayrıca, yeni getirilen (6/c) hükmüyle, diğer sivil toplum örgütleri hariç tutularak, sadece vakıf ve dernekler için ayırımcılık yapılmakta ve üyelerden alınan aidat, katılım payları ve bağışlarda, tam mükellef kurumlar için olduğu gibi, oranı ne olursa olsun, stopaja tabi tutularak ikinci yeni bir kısıtlama getirilmekte, ikinci kez ayırımcılık yapılmakta, bu savunulurken de birinci gözardı edilmektedir. Bunu, vakıf ve derneğe karşı, vakıf ve dernek karşıtı bir tutum olarak değerlendiriyoruz. Gönüllü kuruluşlara karşı olan bu tutum devam ederse, vakıf ve derneklerin malî ve ekonomik yönden gelişmeleri, dolayısıyla, varlıklarını sürdürebilmeleri engellenecek, müktesep hakları ihlal edilecek, hayırsever vatandaşlarımızın bu müesseselere karşı tutumları değişecektir.

Aslında, Kurumlar Vergisi Kanununun, vakıfların ve derneklerin iktisadî işletmeleri dışında vergiye tabi olmayacakları ilkesinin, vakıfların gayrimenkul kira gelirleri için de geçerli olması gerekir. Uygulama, geçmişte, bu ilkeye göre olmuştur. Bakanlığın, aynı kanunun maddesini, dört yıl arayla, bu kadar farklı yorumlaması, tebliğle vergi kaldırıp, koyma anlayışları izah edilir gibi değildir. Bazı vakıflar, bundan kurtulmak ve amacı için gerekli olan gelirlerinden mahrum kalmamak için, vergi farkını kiracıya yükleme yoluna gidecekler; bu da, kiralayan ve kiracı arasında sürtüşmelere sebep olacak ve mahkemelere belki bu fasıldan yeni bir yük getirecektir.

Kâr dağıtımı olmadığına göre, vergiden bahsetmek de doğru olmayacaktır. Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti tanınan vakıfların ve derneklerin kiralarından vergi alınması, kâr amacı güden özel sektör ile kâr amacı gütmeyen vakıf ve dernekler arasındaki farkı ortadan kaldırmaktadır. Bu da, vatandaşı, vakıf ve dernek kurumlarına karşı değişik bir tutuma itecektir. bu, vakıf aleyhtarlığı değil de, nedir? Vakıflara yeniden darbe olacak hükümlerdir bunlar.

Birer hizmet müessesesi olan vakıflardan gelir elde edilmesini doğru bir anlayış olarak düşünmek mümkün değildir. 30 uncu maddeyle beraber düşünüldüğünde, durumun tersliği daha da belirginleşmektedir.

Anayasada yer alan sosyal devlet ilkesini en iyi şekilde yürüten müesseseler vakıflardır. Son zamanlarda yapılan yanlış yorumlara rağmen, hayır duygusunu, insanî vasıfları ve gönüllü beraberliği sağlayan kurumlardır vakıflar; bunlara yazık etmemek, aksine sahip çıkmak gerekir.

Baskıcı, dayatmacı ve yasakçılar, bu milletin kültürünü doya doya yaşamasına manî olmak gibi bir gayretin içindedirler; bu gayret, bu maddeyi etkilemiştir. Biz, bu etkiyi kaldırmalıyız; önergelerimiz bunu talep etmektedir.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Bedük, konuşma süreniz 10 dakika.

 

 

 

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi tasarısının 48 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce kabul edilmiş olan maddeden dolayı duyduğum memnuniyeti özellikle belirtmek istiyorum. Gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan tüm milletvekilleri, fevkalade önem arz eden bir konuda, elbirliği, gönül birliği yapmış ve böylece, Türk kültürüne hizmet edecek bir maddeyi kabul etmenin mutluluğuna erişmiştir; çünkü, milletleri millet yapan en önemli husus kültürdür.

Türk kültürü fevkalade zengin bir kaynağa sahiptir. Bütün toplumlarla mukayese ettiğimiz zaman, Türk Milleti, çok zengin bir kültürü ve bütün milletlere de örnek olacak bir hoşgörü, sevgi ve saygı ortamını halen muhafaza etmektedir ve gelecek kuşağa da bunu aktarma gayreti içerisindedir. İşte, bu anlayış içerisinde, bakın, İbni Sina ne diyor: "Bilim ve sanat, ilgi ve iltifat görmediği yerden göçer."

Sanat, hayatımızı zenginleştirir, güzelleştirir, anlam kazandırır. Sanat, kültürün en önemli unsurlarından birisidir. Sanata yapılan yardım, ekonomiye fazlasıyla geri döner.

Bugün, bütün dünyada Amerika Birleşik Devletleri kültürünü yayan sinema sektörünün Amerika Birleşik Devletleri ekonomisindeki ağırlığı bilinen bir konudur. ABD sinemasının büyük gelişmesi ise, vergi muafiyetlerinden sonra gerçekleştirilmiştir.

Bir cumhurbaşkanlığı seçiminde, de Gaulle, kültüre çok kaynak ayırdığını söyleyenlere "kültüre destek vererek, dünyaya kültürümüzü yayıyoruz; bu yolla, mallarımızı satıyoruz ve uluslararası toplantılarda destek sağlıyoruz, verdiklerimizi kat kat fazlasıyla alıyoruz" demişti.

Atatürk de "sanata ehemmiyet vermeyen milletlerin hayat damarlarından bir tanesinin kesilmiş olduğunu" ifade ediyor ve "cumhuriyetimizin temeli yüksek Türk kültürüdür" diyor ki, onun gösterdiği hedef de, Türk kültürünü, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmaktır.

Bütün bu şartlar içerisinde, Türk kültürünün en önemli unsuru sanat ve sanatçı olduğuna göre, sanata ve sanatçıya destek veren 46 ncı maddedeki bu birlikteliği memnuniyetle kaydediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 nci Asır, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin ehemmiyet arz ettiği ve onun üzerinde durulduğu bir asır olmuştur. 21 inci Asır ise, sanayi toplumuyla birlikte, kuvvetler ayrılığı ilkesine tabi tutulan sadece üç organ değil; yani, yasama, yürütme ve yargı organları değil, bu organlara dahil olan sivil toplum örgütleri, iş çevreleri ve hür basın da yerini almaktadır. Ancak, burada üzerinde durulması gereken nokta, bu çağda da, yine kuvvetler ayrılığı prensibinin mutlaka hâkim kılınması; dolayısıyla, kuvvetler dengesinin sağlanması suretiyle, ne kartelleşen bir medyanın hâkim olması ne de tekelleşen bir iş çevresinin demokrasiye hâkim olması diye bir anlayışı kabul etmemek, ona o imkânı hazırlamamak gerektiğini mutlaka gözden uzak tutmamak lazımdır.

İşte, bu anlayış içerisinde üzerinde durduğumuz konu, vergide adalet ve eşitliğin sağlanmasıdır ve dayatmacılık anlayışı içerisinde değil, belli bazı grupları desteklemek değil, doğrudan doğruya vergi adaletini tabana yayacak ve kayıtdışı ekonomiyi vergilendirecek, böylece devlete gelir sağlayacak, devlete sağlanan gelirlerle, ekonomik, sosyal ve kültürel meselelere çözüm üretebilecek kaynakları en iyi şekilde sağlamak olmalıdır.

Vergi tasarısının 48 inci maddesiyle değiştirilmek istenen, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin altı numaralı bendinin (b) alt bendiyle Kurumlar Vergisine tabi şirketlerde elde edilen kârın sermayeye ilave edilmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağı öngörülmektedir.

Bu ufak gibi görünen değişiklik, aslında son derece önemlidir; zira, böylece, bir önceki kârını sermayeye ekleyerek bunun karşılığında ortaklarına hisse senedi ve ortaklık payı veren kurum ortağı gerçek kişiler, böylece Gelir Vergisi ödemekten kurtulmaktadırlar. Ayrıca, bu yolla sermayeye ekleme suretiyle dağıtılan kazanç, kurum bünyesinde vergi tevkifatı kapsamının dışında tutulmakta, böylece sağlanan avantaj daha da artırılmaktadır.

Biz, bu maddeyle iki önemli konunun üzerine gidiyoruz: Biri şirketler, biri de vakıflar, dernekler gibi sivil toplum örgütlerinde yer alacak unsurlardır; ancak, burada üzerinde durulması gereken –tekrar altını çiziyorum– vergide adaleti ve eşitliği sağlamak ve özellikle bu konuda dikkatli olmaktır. Bir yandan herkesten vergi alacağım derken, diğer yandan da bu tür vergi ayrıcalıkları getirmeye çalışmak son derece anlamsızdır. Öncelikle, vergi sistemlerinin ekonomik olaylar karşısında tarafsız olması gerektiğine bir kez daha işaret etmek isteriz. Yani, şirketlerin kâr dağıtım kararlarını vergi sistemi yoluyla etkilemek, onları kâr dağıtmamaya teşvik etmek son derece hatalıdır; menkul kıymet borsalarını olumsuz yönde etkileyecektir.

Gelişmiş ülkelerde menkul kıymet borsalarının oluşum sebebi, mal ve hizmet üretiminde toplumun geniş tabanlı birikimlerinin de desteğini alarak önemli ölçüde sermayeye katkı sağlamaktır. Böylece, bir yandan üretim, yatırım ve istihdam artışı sağlanırken, diğer yandan da vergi gelirleri artar. Toplumun, geniş tabanlı küçük tasarrufçuları da belirli ölçülerde kâr payı sağlarlar. Bu yeni düzenlemeyle, kâr dağıtımını olumsuz yönde etkileyerek, kurum ortakları gerçek kişiler vergi vermemek amacıyla sürekli olarak kârlarını dağıtmayarak sermaye artırımı gösterme yoluna gitmeyi tercih edecekler ve böylece, devlet, kendi eliyle kurum ortaklarını bir nevi vergi kaçırma durumuna düşürmüş olacaktır. Birçok geniş tabanlı küçük tasarrufçular da kendi kârlarından mahrum edilmiş olacaklardır.

Öte yandan, aslında, sermayeye eklenen kârın karşılığı olan ortaklık payı veya hisse senedi, gerçek kişi ortağın eline geçtiğinden, kâr, gerçek kişi tarafından elde edilmiş, realize edilmiş demektir. Bu yolla elde edilen kâr payı ile kurumların nakit olarak dağıttıkları kâr payı arasında hiçbir fark yoktur. Zira, hisse senedini alan kişi bunu satarak elindeki menkul kıymeti nakde çevirebilecektir.

Yine, tasarının 48 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine eklenen 6/c alt bentte şöyle bir durum vardır. Vakıflar ve derneklerin, iktisadî işletmelerden elde edilenler hariç, her türlü gelirleri için tevfikat esası getirilmektedir. Ancak, vakıf ve derneklerden kanunla kurulanlar, sendikalar, meslek odaları ve bunların üst kuruluşları, borsalar ile siyasî partiler, yapılan bu düzenlemenin kapsamı dışında tutulmaktadır.

Burada öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, yapılan düzenlemeyle, bazı dernek ve vakıflar ile bu statüde olan sendikalar, siyasî partiler ve meslek odalarının tevfikat dışında tutulması, vergilemede eşitlik ve Anayasanın, kanunlar önündeki eşitlik ilkelerine aykırıdır. Birbiriyle statüleri aynı olan kurumlar aynı hükümlere tabi olmalıdır.

Gelir Vergisi tevfikatı, kural olarak, bir vergiye mahsuben yapılmaktadır. Kanunlarımızda bunun istisnaları bulunmakla birlikte, asıl olarak yapılan tevfikat, nihaî vergilemede mahsup edilmektedir; ama, vakıf ve derneklerin kendileri...

Sayın Başkan, gürültü...

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, Komisyonu ve Hükümeti rahatsız etmeyelim... Arkadaşlar, Sayın Bakanı rahatsız etmeyelim de hatibi dinlesin efendim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Soru soruyorlar efendim.

BAŞKAN – Sonra sorarsınız efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Sizi bekleyebiliriz efendim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bizi bekleme sen konuş...

BAŞKAN – Efendim, Sayın Bakanın da dinlemesi lazım, bu madde önemli bir madde; yani, vergi yasasının en önemli maddelerinden birisi bu, herkesin bunu iyi anlaması lazım. Bu maddeyle kurumların gelirleri, aşağı yukarı, vergi dışı bırakılıyor. Herkes konuyu iyice kavrasın ki, ona göre oy versin.

Sayın Aktürk, lütfen siz de oturur musunuz, Sayın Bakan, hatibi dinlesin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Yapılacak değişiklikle, vakıf ve dernekler, kazanç gayesi gütmeyip, sosyal ve hayrî işler için kurulmuş müesseseler olsa bile, vergi mükellefi yapılmaktadırlar. Vakıf ve derneklerin elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını bağış ve yardımlar meydana getirir. Bağış ve yardımların büyük bir bölümü ise, vergilendirilmiş kazançlardan yapılır. Bu durumda yapılacak bağış ve yardımların bir kez de tevkifata tabi tutulması, vergilendirilmiş kazançların bir kez daha vergilendirilmesi sonucunu doğurur. Bu, vakıf ve derneklerin ya kaynağının kurumasına ya da yapılacak bağış ve yardımların kayıtdışına çıkmasına yol açar; yani, bunlar senin neyine denmek istenmektedir.

Kısaca, bu alt bentle, asırlar boyunca sürdürülen bu sosyal ve kültürel faaliyetler, darbe vurularak, yok edilmeye çalışılmaktadır. Bunun sonucunda, vatandaşımız, sosyal ve kültürel aktivitelerden soyutlanacak, böylece, insanî duygulardan yoksun nesiller oluşturulacaktır. Bu ise, bir ülkenin geleceği için fevkalade tehlike arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, şanlı geçmişimizden bizlere kalan bu güzel yardımlaşma ve dayanışma mirasına sahip çıkmak ve desteklemek demek, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak demektir. Bu nedenle, sizlere açık bir şekilde ortaya koymaya çalıştığım bu gerçeklerden hareketle, bu maddenin (b) ve (c) alt bentleri üzerinde oy verirken sağduyunuzla hareket edeceğinize inanıyor, Doğru Yol Partisi olarak, özellikle, bu bentlerdeki tereddütümüz sebebiyle, menfi oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarıdan alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahsı adına Sayın Veysel Candan'a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı Vergi Yasa Tasarısında, Gelir Vergisi Kanunuyla ilgili yapılan değişiklik 48 inci maddede yer almaktadır. Bu maddeyle (c) bendi eklenmekte, ayrıca (i) ve (ii) fıkraları ilave edilmektedir.

Bu maddenin asıl amacı, umuma hâdim dernekler ve vakıflara yapılan yardımları kontrol altına almaktır. Vakıf ve derneklerde, iktisadî işletmede elde edilenlerin dışında kalan, kesintiye tabi olmamış her türlü gelirin stopaja bağlanmak suretiyle vergilendirilmesidir. Daha açık bir ifadeyle, kurumları, Kurumlar Vergisine tabi olan müesseseleri, vakıflara yaptıkları yardımları belgeledikleri zaman, hem kurum nezdinde hem de vakıflar nezdinde çifte vergiye tabi tutmaktır.

(i) bendinde "vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve dernekler için kesinti binde birden fazla olamaz, diğer vakıf ve dernekler için yüzde birden fazla olamaz" ifadesi kullanılmaktadır. Bağışların ve yardımların, vergilendirilmiş kazanç üzerinden yapılması hedeflenmektedir. Sosyal amaçlı olarak yapılan bağış ve harcamaların, kamu harcamalarını azalttığı gerçeği gözardı edilmektedir. Bu, vakıf ve derneklerin toplumsal hayır faaliyetlerini engeller.

Vergi kanununun reform olması için, basit, anlaşılabilir, kolay ödenir olması, vatandaşı suçlu görmemesi, vakıf ve derneklere destek olması gerekir. Halbuki, önce "irtica yasaları" adı altında vakıfların faaliyet alanları daraltılıp, kuruluşları zorlaştırılırken, bu vergi tasarısıyla da vakıflar ekonomik abluka altına alınmaya çalışılmaktadır.

Vakıf ve dernekleri zayıflatacağız; mükellefi üç ayda bir Vergi Dairesine, Maliyeye, Defterdarlığa getireceğiz; yeni maddeler ilave edeceğiz, bazı maddelerinde de belli kesimlere özel imkânlar sağlayacağız. Bu kadar gayreti anlamak mümkün değil. Vatandaşın oyuyla gelen milletvekillerinin, Hükümeti teşkil eden milletvekili arkadaşlarımızın, sokaktaki insandan çok uzak vergi tasarılarına "evet" demelerini kabul etmek mümkün değil. Bu tasarının geliri, kamuya maliyeti, toplam 4 katrilyon olarak ifade edilmektedir; ancak, bir kalemde bir şirkete verilen miktar, yaklaşık bunun yarısı kadardır. İki kasa mal satan insanı vergi mükellefi kabul etmek, günde üç çift ayakkabı tamiratı yapan ufacık esnafı gerçek usulde vergi mükellefi yapmak bu anlayışın eseridir.

48 inci maddede, özellikle sonuç olarak talebimiz, tasarıda, dernek ve vakıfların, defter ve belge düzeninin sağlıklı olarak işlemesinin, malî disiplin sağlanması açısından faydalı olacağı gerekçesiyle, dernek ve vakıf gelirleri üzerinden stopaj mecburiyeti getirilmesini gerekli kılan 94'e 6 maddesine eklenecek (c) fıkrası ve (i) ile (ii) bentleri, tasarı kanunlaştığı takdirde, stopaj yoluyla dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımları kazanç kabul etmek suretiyle vergilendirilmesini öngörmektedir.

Bu kuruluşlar, malî yönden, eğitim ve Dernekler Kanunu açısından Maliye, Millî Eğitim ve İçişleri Bakanlıklarınca mevcut mevzuatlar gereğince denetlenmektedir. Bu, vatandaşa, vakıflara ve derneklere yardım etme anlamını taşır. Stopaj yoluyla dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımların kazanç gibi kısa yoldan vergilendirilmesini öngören bu üç maddenin, tasarının tümünden çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu yönde, bu maddeye de olumsuz oy vereceğimizi ifade eder, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Candan.

Bu madde, önemli bir madde, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümetin bir açıklaması olacak mı efendim?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Özellikle kârın sermayeye ilavesi dağıtım sayılmaz diye, aile şirketlerinde, bu kurumların hiç vergi vermemesine sebebiyet verir; örtülü kazanç dağıtmasını nasıl önleyeceksiniz? Lüftedip onu açıklarsanız memnun oluruz.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Bakan, bizim sualimize de cevap verirseniz...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi, kaynakta kesinti suretiyle vergilendirilecek kazançlara açıklık getirmekte; Bakanlar Kurulunun, her birisiyle ilgili olarak hangi oranlar üzerinden kaynakta kesinti suretiyle vergi alacağını çok net bir şekilde belirlemektedir. Aslında, burada, gerçekte tedirginlik yaratmaması gereken bu sistemin tamamen kayıt içerisine alınma çalışmaları çerçevesinde değerlendirildiğinde hiçbir sakınca yaratmayacak olan bir düzenleme, aşırı şekilde eleştiri aldı. Eğer, buradaki düzenleme, eleştirilerin mantığı içerisinde yapılsaydı, bunların hepsine ben de katılırdım ve zaten, böyle bir düzenleme de getirmezdik.

Değerli milletvekilleri, hiçbir zaman, bir tevkifat oranı "bu bent uyarınca yapılacak tevkifat yüzde 1'den fazla olamaz" diye bir düzenlemeyle gelmez; çünkü, bu, zaten bir gelir olmaz. Gelir amacı güden bir düzenlemede, oturup da "binde 1" diye bir ifade kullanmazsınız zaten; binde 1'in geliri olur mu; olmaz.

REFİK ARAS (İstanbul) – Olmaz; kayıt olsun diye...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz, şu anda, ekonomiyi, her şeyiyle beraber kayıt içerisine almaya çalışıyoruz. Kayıt da, Vergi Usul Kanununu çerçevesinde düzenlenecek olan belge ve defterlerin tutulması, onların düzenlenme koşullarına uyulmasıyla olur. Bugün, üçüncü sektörün geliştiğinden, üçüncü sektörün gördüğü işlevlerin büyüklüğünden hiç kimsenin kuşkusu yok, gittikçe büyüyor; ancak, peki, bu üçüncü sektör, vermiş olduğu hizmetler veya almış olduğu hizmetlerle ilgili olarak hangi belge düzenine uyuyor; işte, burada bir boşluk var. Biz, bunları da bu kapsama almak suretiyle, bunların yapmış oldukları harcamalar veya düzenlemiş oldukları belgelerle Vergi Usul Kanunu kapsamına alınmasını sağlamak istedik; onun dışında hiçbir amacımız yoktur. Bunlarla ilgili olarak, vakıflarla ilgili olarak yapılan düzenleme de, vergi tevkifat oranının onbinde 1 olarak düzenleneceğini, ben, bu kürsüden açıkça ifade ediyorum. onbinde 1'in vergisi olur mu?! Burada, kesinlikle vergi amacı yoktur değerli arkadaşlar, kesinlikle vergi amacı yoktur. Dernek ve vakıflardan herhangi bir şekilde devletin gelir elde etme amacı yoktur. Kaldı ki, bu şekilde alınan, bu şekilde alındığı iddia edilen onbinde 1'lerin belki iki katını devlet, o dernek ve vakıflara yardım olarak yapar; çünkü, her sene, zaten bütçe kanunuyla bunları yapıyorsunuz. Bu ölçüler çerçevesinde, herkesin ödediği bu miktarları gözönüne alıp, bütçe kanunuyla, bunları, gerekirse iade ederiz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Peki, Sayın Bakanım, bu itricacı vakıflara yardım edenlere yapılan işlem var mı?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Hayır, kesinlikle yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) – İrticacı vakıflara yardım edenler denetime tabi tutulacak mı?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Kesinlikle, vergi kanunlarının böyle amaçları olamaz değerli arkadaşlar, vergi kanunlarının böyle amaçları olamaz; ancak, belge sisteminin içerisine almadığınız kurumlarla ilgili olarak, şu anda, kurmaya çalıştığınız belge düzeni açısından çok büyük bir boşluk yaratırsınız. İşte, düzenlememizin amacı bu; başka bir amacımız yok.

Bir daha tekrar ediyorum; binde 1'lerle, onbin de 1'lerle asla ve asla gelir amacı güdemez zaten bir vergi sistemi; ancak, belge sisteminin içerisine alındığı takdirde, bunlara hizmet verenler, trilyonlarca lira harcamayla ilgili ufacık bir kâğıt parçasının üzerine, şu kadar harfiyat yaptırılmıştır, bu belgelerin içerisine atıver... Karşılığı, kim yaptı, ne yaptı?.. Bir imzayla bunlar yapılıyor. Hepimizin üye olduğu bir tane vakıf var, hepimizin kurduğu bir tane vakıf var en azından; ben de vakıf kurucusuyum; ama, bütün bunların hepsinin bir düzene kavuşturulmasının ülkeye zararının değil, gerçekten, faydasının olacağına inanıyoruz; bunun dışında da bir amacı yok bu olayın.

Diğer açıklamalara geçmeden önce, biraz önce geçtiğimiz bir bentle ilgili olarak, kaldırılan madde gereği ortaya çıkan bir tereddütü, burada, gidermek istiyorum ve tutanaklara geçmesini istiyorum değerli milletvekilleri. Aslında, genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve kamu menfaatına yararlı derneklere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara makbuz karşılığında yapılan ya da aynî olarak yapılan bağışların vergi matrahının yüzde 5'ine isabet eden kısmı, kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 10'una isabet eden kısmı indirilebilmektedir.

Şimdi, bunlara yapılan bağışlarla ilgili, genelde bir sınırlama yoktur. Bu, cami bağışı olabilir; bu, okul olur, bu, sağlık kurumu olur; bu, kısaca, o kamu kurumlarının görmüş oldukları hizmetlerden herhangi birisiyle ilgili olur. Bu, genel maddedir. bundan önceki maddede özele indirgeyerek okul, cami, sağlık ocağı, kreş vesaire gibi şeylerde yüzde 100'lük indirim tanımak için, orada bir tadat yapılmıştı. Şimdi hepsi yüzde 5 ve yüzde 10 sınırına girdiği için, artık bu tadata da gerek kalmadı, lüzum kalmadı; bu genel hükümler çerçevesinde bütün bunların hepsi yüzde 5 ve yüzde 10 sınırından yararlanırlar. Bunu da, böyle, Meclis kürsüsünden tutanaklara geçecek şekilde ifade etmiş oluyorum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Bakanım...

BAŞKAN – Bir dakika efendim, kim size söz verdi ki?.. Bir dakika... Sayın Bakan açıklıyor.

Bir dakika... Sayın Bakan konuşmasını bitirsin, ayrıca sorarsanız sorarsınız.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Aşağıya indiği zaman soru soracağız. Siz neden konuşuyorsunuz?

BAŞKAN – Ben Meclisi yönetiyorum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Tamam.

BAŞKAN – Benden izin almadan konuşamazsın burada.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – İzin istedik senden, İçtüzüğe göre konuşma hakkım var.

BAŞKAN – Yok.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Kurumlar Vergisinden yapılacak; Kurumlar Vergisi ödendikten sonra kalan kısmın dağıtılması halinde yapılacak kaynakta kesinti miktarı, bu 94 üncü maddeye alınmak suretiyle belirgin bir hale getirilmektedir. Ancak, bununla ilgili olarak bir tane istisna getirilmektedir. Kârın, sermayeye ilave edilmesi kâr dağıtımı sayılmaz. Şimdi, bununla kast edilen nedir:

Şu anda, Türkiye'nin özellikle sermaye piyasasının gelişmekte olduğu bir dönemde en büyük zafiyeti, şirketlerin malî bünyelerinin zayıflığıdır. Dolayısıyla şirketlerin malî bünyelerini kuvvetlendirmeye yönelik, kârlarını dağıtmayarak, şirket sermayesine ilave edip, kaynak olarak orada bırakmaları teşvik edilecek bir unsur olarak görülmektedir. Dolayısıyla oraya ilave edildiği anda, kâr dağıtımı sayılmayıp, stopaja tabi tutulmamaktadır. Halka açık anonim şirketler açısından da zaten bu oran sıfır olarak belirlenmekte, dolayısıyla da dağıtılmayarak, şirket bünyesini güçlendirmeye yönelik bu düzenleme de şirketlerin lehine bir uygulama olarak yorumlanmaktadır. Elbetteki kâr dağıtımı sayılmadığı zaman, tevkifat yapılmayacak, dolayısıyla da beyanname verilmeyecek, beyan edilmeyecektir. Ancak, bunların örtülü bir şekilde sermayeye ilave ettim deyip de cari hesaplardan çok büyük ölçülerde bunlardan para çekilmesi, mevzuatımıza göre, örtülü kazanç dağıtımı sayılacağından dolayı, elbetteki böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında vergilendirme yapılacaktır.

Kârın, sermayeye eklenmesi halinde, şirket dışına herhangi bir kaynak çıkmamaktadır, şirket dışına bir transfer yapılmamaktadır; ortaklar tarafından bir kaynak elde edilmemekte, dolayısıyla, ortakların özel ödeme güçlerinde bir değişiklik olmamaktadır.

Bütün bu durumlar göz önüne alındığında, ortalıkta kâr dağıtımı söz konusu olmamaktadır. Zaten, mevzuatımızda, sermayeye ilave edilmesi halinde, kâr dağıtımı sayılmama halleri değişik şekillerde vardır. Örneğin, gayrimenkul ve iştirak hissesi satışından doğan kazançların, yeniden değerleme fonlarının, maliyet artış fonlarının sermayeye ilave edilmesi halinde kâr dağıtımı sayılmadığını mevzuatımız açık olarak ifade etmektedir.

Dolayısıyla, buradaki düzenleme, şirketlerin bünyesinin güçlendirilmesine yönelik olduğu için de, zannediyorum, sizler tarafından kabul edilecek bir uygulama olmaktadır.

Aldığımız notlara göre, tasarı hakkındaki genel eleştiriler ve tereddütler bu noktalarda yoğunlaşmaktaydı. Zannediyorum, bu konulara çözüm getirmiş olduk.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Ali Rahmi Beyreli, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce konuşan Sayın Bakanımızın tüm görüşlerine, maddeyle ilgili yaptığı bütün açıklamalara katıldığımı ifade ediyor, bu düzenlemelerin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Bakanım, sormak istediğim soru çok açıkça şu: Bir endişe var, o da; siz "biz, vakıflardan para almak, vergi almak istemiyoruz, bunu binde 1'e düşüreceğiz" dediniz; yalnız, bizde şöyle bir şüphe var, bunu açıkça söylemek istiyorum; 28 Şubattan sonra her şeye irtica denildiği için, millette bir korku başladı. Şimdi, doğuda, Türkiye'nin herhangi bir yerinde, hayır işine çalışan bir vakfa yardım edenlerin defterlerini incelemek suretiyle, bunları ürkütmek şeklinde bir uygulama olacak mı, olmayacak mı? Mertçe buna cevap verin.

BAŞKAN – Sayın Bakan, aslında cevap vermeyebilirsiniz; yani, defter incelemek bakanın takdirinde değil ki... Yani, her zaman için, oradaki en büyük maliye yetkilisi, defterdarı, şusu busu inceleyebilir canım.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Polat, ne benim Maliye Bakanlığında çalıştığım 28 yıl boyunca ne de bundan sonra, Maliye Bakanlığı geleneklerinde, vergiyle ilgili bilgilerin, vergilendirme dışında ve vergilerdeki kayıt düzeni dışında bir alanda kullanıldığı söz konusu olmamıştır, bundan sonra da asla söz konusu olmayacaktır; olması da mümkün değildir.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dumankaya.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Geçen 46 ncı maddeyle ilgili olarak bir soru sormak istiyorum.

Şimdi, köyde bir cami yaptıracağız...

BAŞKAN – Efendim, 46 ncı maddeyle ilgili soru soramazsınız, 48 inci maddeyle ilgili soru sorabilirsiniz.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – 48 inci maddeyle ilgili...

BAŞKAN – Canım, o zaman uyuyor muydunuz sormadınız.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Köyünden ayrılmış, sonra zengin olmuş bir adam, köyüne cami yaptıracak; bu, yüzde 5 vergiden muaf mıdır?

BAŞKAN – Aslında, bu cevaplandırılmayacak bir soru ama, iktidar partisi milletvekili olduğu için, bir iltimas geçelim kendisine.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Olur mu efendim, siz iltimas geçmiyordunuz ya, kayıtlara geçer.

BAŞKAN – Anlamadım efendim?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Siz "ben iltimas yapmam" diyordunuz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, kendilerine özel bir cevap verin; ama, bana göre bu maddede en önemli bir hususu Sayın Bakana söylemek istiyorum: "Kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz" ibaresi, bana göre istismara çok müsait bir hükümdür ve kurumların, özellikle aile şirketlerinin vergi vermesini engelleyen bir husustur. Danıştayda çalıştığım sürece, aile şirketlerinin hiçbirisi kârlarını dağıtmadılar; ama, ortaklarına çok fahiş fiyatlardan maaş ödediler, ücret ödediler ve vergi vermediler. Tabiî, zatıâliniz de Gelirler Genel dürlüğü yaptınız, bu husus uzun çalışmalar sonucu bu maddeye ilave edildi; yani "kârın sermayeye ilavesi, kâr dağıtımı sayılır" denildi; ama, hakikaten bu, Türkiye'de çok büyük bir vergi kaybına sebep olur; ama, tabiî, takdir sizin.

MALİYE BAKANI ZEKERİYE TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, öncelikle, örtülü kazanç dağıtımıyla ilgili olarak, bu uygulamadan sonra, Maliye Bakanlığının çok daha fazla titiz davranacağını ve değişik adlar altında, gerek aşırı ücret ödemeleri gerekse cari hesap işletmesi suretiyle, işletmeden kâr çekmelerine izin verilmeyeceği konusunda, ben, Maliye Bakanı olarak, buradan açıkca söz veriyorum. Bu, çok daha fazla dikkatli şekilde sürdürülecek.

Sayın Başkan, aslında, böyle bir tereddütün kamuoyunda da kalmaması gerekiyor; o nedenle, Sayın Dumankaya'nın sorusuna yanıt vermekte büyük yarar var.

Bir köye, köz tüzelkişiliğine bırakılmak üzere yapılan cami, kalkınmada öncelikli yörelerdeyse yüzde 10, normal yörelerdeyse, yüzde 5 oranında, aynı şekilde istisnadan yararlanır Sayın Dumankaya.

Kesin olarak, herhangi bir kişi, köyüne bir cami yaptırıp -ister aynî olarak, ister nakdî olarak- köy tüzelkişiliğine bağışladığı takdirde, kârının yüzde 5'ini -eğer, 1 milyar lira kâr ediyorsa; 50 milyon lira, 100 milyar lira kâr ediyorsa, 5 milyar lira; daha fazla, trilyon lira kâr ediyorsa 50 milyar lirasını- köy camiine bağışlayabilir, camiini yaptırabilir; eğer, kalkınmada öncelikli yöredeyse, bunun yüzde 10'unu -yani, 100 milyar lirasını- bağışlayabilir, matrahından indirebilir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru sorma işlemi bitmiştir.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Doğan, peki, zatıâliniz de sorun efendim.

Son soru hakkını Sayın Doğan'a verdim.

Buyurun Sayın Doğan.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Sayın Başkan, arkadaşlar dinlerlerse, önemli bir konuda açıklama getirmek ve bir sual tevcih etmek istiyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum...

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Ticaret Kanuna göre, sermayeye ilave, kâr dağıtımı sayılır. Ticaret Kanununa bu yazılmış. Şirketler hukukuna bakarsanız, sermayeye ilave, pekâlâ, kâr dağıtımıdır.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Soruyu sorun. Sizi dinlemeyeceğiz burada.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Soracağım efendim; hatta, size de bir sual tevcih ederek soracağım.

Burada, sosyal demokrat görüşlü bir arkadaşım konuştu; şahsen söz aldı, teşekkür edip, indi.

Sayın Bakan da dedi ki: "Halka açık anonim şirketlerde, biz, oranı, Bakanlar Kurulu olarak sıfıra kadar indireceğiz öyle mi efendim? Peki, bir iktidar gelip 10'a kadar çıkarabilir mi; çıkarır. Demek ki, halka açık anonim şirketlerde, Bakanlar Kurulu isterse, bunu yüzde...

REFİK ARAS (İstanbul) – Sual ne, sual!..

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Bir dakika... Soracağım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Ne zaman, 5 dakika oldu.

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar... Biraz müsaade edin.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Yorum yok, soruyu sor.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Ama, kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz dediniz mi, hiçbir hak ve salâhiyette bunu vergilendirmemeyi kabul ediyorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Soruyu sor, soruyu.

BAŞKAN – Bilmediğiniz konuda konuşmayın kardeşim... Arkadaşımız, Gelirler Genel Müdürlüğü yapmış bir arkadaş...

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Soru: Hangi hüküm halka açık anonim şirketlerin lehinedir? Bunun sosyal demokratlara teşekkür edilecek tarafı nedir? (DSP sıralarından gürültüler)

Sosyal demokratlığınızı, gelin burada yapın, bu madde üzerinde...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sosyal demokrat değil, demokratik sol.

BAŞKAN – Sayın Çalık, anlamadığınız konularda fikir beyan etmeyin. Bu çok önemli bir konu...

Evet, 3 kişi daha soru soracak, ondan sonra bitecek.

Sayın Fethullah Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana, şu soruyu tevdi ediyorum.

Bazı vakıflara, gerekli yardımlar yapılmasın diye, bugün, sivil toplum örgütleri olarak sayılan, sosyal, ekonomik yönden birçok hizmetler veren bütün vakıflara, yardımlar kesilmiş oluyor. Bu, pireye kızıp, yorgan yakma değil midir?

BAŞKAN – Sorunuz, cevaplandırmaya layık bir soru görülmediği için sorulmamıştır. (FP sıralarından gürültüler)

Buyurun Sayın Özgün.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne demek Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Biz, pireye kızıp da, yorgan yakmıyoruz...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Size sormuyor, Bakana soruyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam... Neyse canım...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – O, bir milletvekili Sayın Başkan, nasıl davranıyorsunuz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, soru, böyle sorulmaz...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sorudan sana ne!.

BAŞKAN – Neyse... Sayın Özgün, buyurun...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Soru size değil Başkanım, Bakanımıza.

BAŞKAN – Kardeşim, benim aracılığımla soruluyor. Sorunun öz, yorumsuz...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Yorum yok...

BAŞKAN – Pireye kızıp yorgan yakmak ne demek?!.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Bu, yorum değil; bazı vakıflara yardım yapılmasın diye bütün sosyal vakıfları...

BAŞKAN – Buyurun... Buyurun... Siz, bugün çok kızgınsınız; kızgınlığınızı biraz dışarıda hava alarak geçirirseniz, memnun olurum. (FP sıralarından gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Olmaz ki Sayın Başkan!.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Burası sizin babanızın yeri değildir. Ben milletvekiliyim, burada oturuyorum; sen, beni, dışarıya davet edemezsin.

BAŞKAN – Peki... Tamam... (FP sıralarından gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Ayıp oluyor Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Arkadaşlar, biz, doğru olan şeyi yapıyoruz; illa bize...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Doğru yapmıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – "Pireye kızıp da yorgan yakmak" gibi bir soru var mı yani?..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, o yorumu siz yapamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Polat, anlayamıyorum bu kadar kızgınlığınızı...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Arkadaşın sorusunu niye değerlendirmeye almadınız?

BAŞKAN – Efendim, bakın "Pireye kızıp da yorgan yakmak" diye bir soru sorulur mu? (FP sıralarından gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Böyle bir şey var mı, yok mu?..

BAŞKAN – Sizin amacınız başka arkadaşlar...

Sayın Özgün...

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Bizim amacımız nedir, Sayın Başkan?

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, demek ki, siz, peşin hükümlü hareket ediyorsunuz; olmayan, hayalî bir amaç ihdas ediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Özgün, buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakana sorumu arz etmek istiyorum.

Tasarının bu maddesiyle getirilen düzenlemede, kendimizi, bir yerde, kâr dağıtımına endeksliyoruz. Dolayısıyla, halka açılan şirketler -bunlar, genelde kâr dağıtma eğiliminde olan şirketler; çünkü, ortakları şirketten kâr bekliyorlar- acaba, bu getirilen düzenlemeyle, bir yerde, cezalandırılıyor mu diye bir endişemiz var. Bu konuda açıklayıcı cevap rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, buyurun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımız, kâra sermaye ilave edildiği zaman vergilendirilmeyecek dediler; fakat, maaş aracılığıyla veya primler aracılığıyla burada belirli bir kazanç, dolayısıyla bir kâr alınabilir. Bu kârları da, işte, maliye memurları aracılığıyla, fahiş ise tespit edilir ve cezalandırılır; ben bunu garanti ediyorum" diyorsunuz. Acaba, Sayın Bakan, bakanlığı ne kadar sürdürmeyi garanti ediyor; ondan sonraki Maliye Bakanının, aynı uygulamayı sürdüreceğini nasıl garanti ediyor?

BAŞKAN – Sayın Bakan, yazılı da cevap verebilirsiniz. Siz bilirsiniz; takdir sizin efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sorulara yanıt vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Öncelikle, Sayın Doğan'ın sorusuna yanıt vermek istiyorum.

Sayın Doğan, 4108 sayılı Yasa, hükümetiniz döneminde çıkarılmış bir yasadır. "Kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin satışından doğan kazancın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz" hükmü, 4108 sayılı Yasayla gelmiştir. Peki "belirli kazançların sermayeye ilave edilmesi kâr dağıtımı sayılmaz" hükmü, ilk defa mı Türk vergi sistemine giriyor?

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Onu sen anlamamışsın, yeniden değerlemeyi...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Asıl, siz anlamamışsınız. Sizin demek istediğinizi, sorduğunuz soruyu ben gayet iyi anladım.

BAŞKAN – Sayın Doğan, müdahale etmeyin, rica ediyorum...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Dolayısıyla, ilave olarak da bunları koyduğunuz takdirde, bu hükümlerden Türk vergi sistemi yararlanır zaten. Bu bir tercih sorunudur.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Gayrimenkulü kendi kendine değerlendiriyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Doğan, rica ediyorum efendim...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hisselerin de kendi kendine değerlemesi söz konusu olabilir. Yeniden değerlemeyle de artabilir bütün değerlerin hepsi Sayın Doğan. Bunları bilmiyor olamazsınız, doğal olarak.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Neyse... Bunları beraber izleyeceğiz. Biraz sonra açıklarız.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Yılmazyıldız, idarelerin bir devamlılığı vardır. Eğer Türkiye'de, alınan her karar, ertesi gün, olduğu gibi tersyüz edilecekse, Türk devletinin bekasından da bahsedilemez. O anlamda bir devlet özlüyorsanız, onu bilemem. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Ben, devamlılığı olan bir devletin Bakanı olarak konuşuyorum burada. Dolayısıyla da...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Bakan, devamlılığı olur; ama, kanunlarda terimler açık olmazsa, kişinin garantisiyle, garanti olmaz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Terimler açıktır; işte, onu söylüyorum. Sayın Başkan da onu söyledi zaten; o da açıktır çok net bir şekilde. Buradaki olay, sermayeye eklenen kâr olayı değildir, açıktan kâr dağıtımı olayıdır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Fahişi neye göre tanımlayacaksınız?!

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Sayın Yılmazyıldız...

Sayın Başkan, başka cevaplandıracağınız soru var mı efendim? (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, gürültü etmeyin... Sayın Aras, siz de çok konuşuyorsunuz canım... Yani, bırakın da Sayın Bakan konuşsun; siz kendinizi Bakan yerine koymayın canım. Gölge bakanlık yok bizde.

Başka cevaplandıracağınız soru var mı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Halka açık anonim şirketlerin cezalandırılması gibi bir şey olmadığı gibi, özellikle dernek ve vakıfların belge düzeninin içerisine konulması nedeniyle de gerçekten cezalandırılan veya yakılan herhangi bir yorgan yoktur. Bu, bir düzen kurma olayıdır; yani, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir sistemi oturtmak ve bundan sonra da, herkesin, hangi işlemi yaptığında neyle karşı karşıya kalacağını bilmesi olayıdır. Bu, bir sistem olayıdır; kurulmaya çalışılan vergi sisteminde, o nedenle, mümkün olduğu kadar boşluk bırakılmamaya çalışılmaktadır

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sorular cevaplandırılmıştır.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Tamam, sorular cevaplandırılmıştır.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Bakanı düzeltmek istiyorum... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar... Arkadaşıma kısa bir söz verdim; yerinden bir cümle söyleyecek.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Böyle bir usul mü var Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Var, benim usulümde var.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Hayır yok efendim... Soru sorulur, cevaplandırılır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan, siz söyleyin.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Hiç bir kanun, hukuk devletinde, bir bakanın teminatı altında değildir.

BAŞKAN – Sayın Doğan, siz ikiniz de meslektaşsınız. Rica ediyorum...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, böyle karşılıklı tartışma usulü var mı?!

BAŞKAN – Rica ediyorum... Tamam... Olay bitti...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Arkadaşların yaptıkları, tamamen, bir hakkı suiistimaldir.

BAŞKAN – Sayın Güney, bitti...

Sayın arkadaşlar, herhalde, herkes çok çalıştı, yoruldu; yorulunca herkesin sinirleri de bozuluyor. İçinizde sinirleri bozulmayan tek kişi benim; onun için, rica ediyorum, biraz sakin olun.

Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutacağım.

Madde üzerinde 18 önerge var; madde tek fıkra olduğu için Anayasaya aykırılık önergesiyle birlikte 5 tanesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarının 48 inci maddesiyle eklenen (c) alt bendinin (i) bölümünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

(i)- Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu menfaatına yararlı sayılan dernekler için münhasıran özürlülere hizmet amacıyla kurulan vakıf ve dernekler hariç.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Memduh Büyükkılıç Cafer Güneş Mehmet Emin Aydınbaş

Kayseri Kırşehir İçel

Kahraman Emmioğlu İsmail Özgün Ahmet Çelik

Gaziantep Balıkesir Adıyaman

Veysel Candan Yakup Budak İbrahim Ertan Yülek

Konya Adana Adana

Ahmet Doğan Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Adıyaman Amasya Ankara

Alaattin Sever Aydın Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Lütfü Esengün M. Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Erzurum Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Feti Görür

Ankara Batman Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Naci Terzi Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Erzincan Erzurum Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Azmi Ateş

Gaziantep Hatay İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kahramanmaraş Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Hanifi Demirkol

Kilis Kocaeli Eskişehir

Turhan Alçelik Metin Kalkan Saffet Benli

Giresun Hatay İçel

Ekrem Erdem

İstanbul

İsmail Kahraman Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars Kemal Albayrak Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırıkkale Konya Konya Metin Perli Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Kütahya Ordu Sakarya

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur Şanlıurfa Tokat Trabzon Şaban Şevli Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Van Konya Konya Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Latif Öztek Kütahya Muş Samsun Abdullatif Şener Ahmet Karavar Bekir Sobacı Sıvas Şanlıurfa Tokat Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Van Van

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 48 inci maddesiyle düzenlenen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendine ilave edilen (c) alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Algan Hacaloğlu Yılmaz Ateş Hilmi Develi İstanbul Ankara Denizli

Değişiklik metni:

"Vakıflar ve derneklerin (kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile sendikalar, meslek odaları ve bunların üst kuruluşları, borsalar, siyasî partiler ve Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Vakfı hariç), iktisadî işletmelerden elde edilenler dışında kalan ve tevkifata tabi tutulmamış olan her türlü gelirlerinden (dernek ve vakıflara kuruluşları sırasında tahsis edilen sermaye, üyelerine emeklilik aylık ve ikramiyesi vermek üzere çalışan vakıfların aidat gelirleri hariç, sıfır oranında tevkifata tabi tutulmuş gelirleri ile bağış ve yardımlar dahil) yüzde 0,5"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 48 inci maddesi düzenlenen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinin (i) paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Algan Hacaloğlu Celal Topkan Eşref Erdem

İstanbul Adıyaman Ankara

Hilmi Develi

Denizli

6.b) i) Kurumlar Vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr payından (kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve muaf olanlara ödemeler dahil),

1) Halka açık anonim şirketlerde, anonim şirketin hisselerinin 1998'de yüzde 20, 1999'da yüzde 30, takip eden yıllarda asgarî yüzde 40'ının borsada kote edilerek halka açılması kaydıyla bu oranlar Bakanlar Kurulu tarafından iki misline kadar artırılabilir.

2) Diğerlerinde,

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 48 inci maddesi düzenlenen Gelir Vergisi Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinin (i) paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Algan Hacaloğlu Celal Topkan Eşref Erdem

İstanbul Adıyaman Ankara

Hilmi Develi

Denizli

6.b) i) Kurumlar Vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 1, 2, ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr payından (kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve muaf olanlara ödemeler dahil),

1) Halka açık anonim şirketlerde, anonim şirketin hisselerinin 1998 ve 1999 yılı için yüzde 20'sinin, takip eden yıllarda asgarî yüzde 30'unun borsada kote edilerek, halka açılması kaydıyla bu oranlar Bakanlar Kurulu tarafından 3 misline kadar artırılabilir.

2) Diğerlerinde.

BAŞKAN – Evet, son önerge, Anayasaya aykırılık önergesi ve bunu işleme koyacağız.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ikinci ve dördüncü önergelerimizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, efendim, siz çekerseniz, o zaman yerine başka önergeleri işleme koyacağız.

REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, yeri gelince...

BAŞKAN – Hayır, daha işlem bitmedi de o bakımdan... Önergelerinizi geri çekiyorsanız, verelim, yerine başka önerge koyalım.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Efendim, işleme koyun, ondan sonra çekeceğiz.

BAŞKAN – Peki...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu ile 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 inci maddesinde yer alan hükümler Anayasaya aykırılıklar taşımaktadır. Maddenin metinden çıkarılmasını veya Anayasaya uygun olarak yeniden düzenlenmesini arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

Mustafa Ünaldı Zeki Ergezen Yakup Budak

Konya Bitlis Adana

Cemalettin Lafçı Muhammet Polat Suat Pamukçu

Amasya Aydın Bayburt

Hüsamettin Korkutata Mustafa Yünlüoğlu Tevhit Karakaya

Bingöl Bolu Erzincan

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Adana Adıyaman

Sıddık Altay Ziyattin Tokar Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Ağrı Ankara

Musa Okçu Feti Görür Mehmet Aykaç

Batman Bolu Çorum

Ömer Vehbi Hatipoğlu Şinasi Yavuz Bedri İncetahtacı

Diyarbakır Erzurum Gaziantep

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Hanifi Demirkol

Kayseri Kırıkkale Eskişehir

Turhan Alçelik Saffet Benli Zeki Karabayır

Giresun İçel Kars

Memduh Büyükkılıç Veysel Candan Yaşar Canbay

Kayseri Konya Malatya

Nedim İlci Nezir Aydın Zülfükar İzol

Muş Sakarya Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur Remzi Çetin

Şanlıurfa Trabzon Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

Latif Öztek Musa Demirci Abdullah Arslan

Samsun Sıvas Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

İlyas Arslan Abdullah Örnek

Yozgat Yozgat

BAŞKAN – Bu önerge, en aykırı önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir.

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, vakıflar, meşruiyyet içinde vergilendirilmek suretiyle elde edilmiş gelirlerin servet şekline dönüştürülerek, belli bir kutsi amaca mal varlığının tahsisi müesseseleridir. Bu şekilde teşekkül edecek müesselerin, esas itibariyle devletten yardım görmesi de doğaldır. Bu itibarla, buradaki düzenlemelerle, vakıfların vergi hukuku önünde diğer kurumlardan farksız olarak vergilendirmeyi sağlıklı sağlayacak şekilde düzenlenmesi, tersine, Anayasanın amir hükümlerine uygun düzenlemelerdir; bu itibarla, bu düzenlemeler, Anayasaya aykırı olmadığı için önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet Önergeye katılmıyor.

Önerge sahibi olarak buyurun Sayın Ünaldı.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir dakikanızı rica edeceğim. Efendim, değişiklik önergeleri, aykırılık önergeleri, İçtüzüğe göre açıkça belirtilmiştir, bunlarda "yeniden düzenlenmeli" diye bir ibare olamaz; böyle bir Anayasaya aykırılık önergesi olmaz.

Lütfen, Başkan olarak konuya müdahale ediniz. Bu tür usulsüzlüklere meydan vermeyelim. Konuşma için söz vermeden önce, önergeye bir daha bakmanızı rica ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, aslında o konu, benim de dikkatimi çekti.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Efendim, olmaz böyle şey.

BAŞKAN – Efendim, şimdi, şu saatten sonra, biz doğruları söylediğimiz zaman, arkadaşlarımız bize tepki gösteriyorlar. Önerge şartsız olur, Anayasaya aykırıysa, Anayasaya aykırı der. Yeniden düzenlemeli dediğiniz zaman, şarta müteallik önerge olur ve işleme konulmaması lazım; ama, biz, bu saatten sonra arkadaşlarla tartışacağımıza, buyursun, arkadaşımız 5 dakika önergesini izah etsin.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Şarta müteallik önerge olmaz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, bu uygulamanız örnek teşkil etmemeli.

BAŞKAN – Hayır, bu örnek teşkil etmemek üzere_ Bu saatten sonra_ Zaten, arkadaşlar yoklama da istemiş.

Buyurun Sayın Ünaldı.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin Anayasaya aykırı olduğu iddiasındayız, bu önergeyi onun için verdik; çünkü, Anayasanın hem sosyal devlet ilkesine hem de eşitlik ilkesine aykırıdır. Başka olumsuzlukları varsa da, ben, meseleye, özel ehemmiyetinden dolayı, vakıflar yönünden bakmak istiyorum.

Vakıflar, vatandaşa sosyal hizmet götüren, millî ve manevî değerleri, ortak değerleri, kültürel değerleri ortaya koyan ve bunlara sahip çıkan, gönüllü beraberliği, ahlakî yüksekliği zor kullanmadan gerçekleştiren, dolayısıyla da, sosyal devlet prensibine katkıda bulunan müesseselerdir. Anayasada yer alan sosyal devlet ilkesini en iyi şekilde yürüten müesseseler vakıflardır. Hayır duygusunu, insanî vasıfları ve gönüllü beraberliği sağlayan kurumlardır. Bunlara yazık etmemek gerekir.

Bu değerlendirmeleri yaparken, kabul ettiğimiz 30 uncu maddedeki, devletin fedakârlığını da beraber değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Vakıflara karşı çıkış veya engel oluş, sosyal devlet ilkesine terstir.

REFİK ARAS (İstanbul) – Kim engel oluyor?!

MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Vakıflar arasında vergilendirme farkı getirmek ise, eşitlik ilkesine aykırıdır. Birkısım vakıflara yüzde şu kadar, diğer vakıflara yüzde şu kadar diye ayrıcalık yapmak da, Anayasada tadat edilen umdelerden en önemlisi olan eşitlik ilkesine aykırıdır.

Parantez içi ifadeyi okuyorum: "Kanunla kurulan dernek ve vakıflar ile -burada, bir dernek ve vakıf mevzuu geçiyor; ayrıcalık yapılıyor- dernek ve vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasî partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek ve vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek ve vakıflar ile tam mükellef kurumlara ödenenler dahil" deniliyor. Burada, çok önemli bir ayrıcalık var; hariç ve dahil kelimeleri ne kadar birbirine zıtsa, bu ayrıcalık da o kadar zıttır ve Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır diye değerlendiriyorum.

6 numaralı bende bir (c) alt bendi ilave ediliyor; burada, (i) ve (ii) ile işaretlenmiş alt bentlerde şu ifadeler var: "Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu menfaatlarına yararlı sayılan dernekler için (Bu bent gereğince yapılan tevkifat binde birden fazla olamaz)"

Gelelim ikincisine: "Diğer vakıf ve dernekler için (Bu bent gereğince yapılan tevkifat yüzde birden fazla olamaz)" Biri binde birden, biri yüzde birden; bunların ikisi de vakıf ve dernek statüsündedir; ama, biri kanunla kurulmuştur diye böylesine önemli bir ayrıcalık ortaya konulmaktadır. Bu da, bir başka eşitsizliktir.

Yüce Heyetinizi, bu değerlendirmelerle önergemi değerlendirmeye davet ediyorum ve destek bekliyorum; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünaldı.

Efendim, önergeyi oylamadan önce, bir yoklama isteği var. Şimdi...

YUSUF EKİNCİ (Burdur) – Sayın Başkan, çoğunluk var.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

Şimdi, ben, bu Meclisin çalışması için elimden gelen bütün gayreti sarf ediyorum; ama, herkes de, kendi düşüncesi çerçevesinde iradesini izhar ediyor. (ANAP sıralarından "çoğunluk var" sesleri) Arkadaşlar yoklama istemişler, yoklama talebini işleme koyacağım; ama, çalışma süremizin bitmesine de 20 dakika var...

SEYİT EYYÜPOĞLU (Şanlıurfa) – Maddenin bitimine kadar uzatalım...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Devam edelim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Salon dolu zaten Sayın Başkan

BAŞKAN – Sayın Güney, bunu bana söylemeyin; arkadaşlarımıza bir şey söyledikçe, bana çok ters cevap veriyorlar. Bir arkadaş usulüne uygun soru sormadı diye, Sayın Muhammet Polat, bana çok sert bir tavır koydu; halbuki; kendisiyle hemşeriyiz de. Yani, bu kadar da... Hayret ettim... Vallahi, tavrınızdan da çok kırıldım yani.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, saygımız var size.

BAŞKAN – Biz burada bir görev yapmak istiyoruz, bu görevimizi yaparken -bu ülke hepimizin- bir şeyde anlaşmamız lazım. Sayın Bakan ile grup başkanvekilleriyle bir araya gelelim, bu tasarının çıkmasını engelleyen ne varsa, bunu konuşalım; ama, bu Yüce Meclisin 550 milletvekilinin, bu kadar çalışanın emeklerini de fuzulî şeylerle heba etmeyelim isterseniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri)

Arkadaşlar, ben "bravo" demenizi istemiyorum. Gelin, anlaşalım; bu memleket bizim, bu memleketi biz bir yere getireceğiz, bizim aklımız, bizim izanımız, bizim sağduyumuz, bizim bütünlüğümüz, bizim aramızdaki barış bir yere getirecek. (Alkışlar) O bakımdan, birbirimize cephe alarak, birbirimizle kavga ederek, ancak düşmanlarımızı sevindirebiliriz. ("Bravo" sesleri, alkışlar) Onun için, rica ediyorum...

Şimdi, Sayın Bakan ve grup başkanvekilleri Mecliste bir araya gelsin; bakın işte, insanlarımız bizi dinliyor. Bu işte biraz zaman kaybı var...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN – Sayın Şener, tamam, önergenizi işleme koyacağım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır... Müsaade eder misiniz Sayın Başkan... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika... Arkadaşımızı dinleyin lütfen...

Buyurun Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzükteki yoklama ve karar yetersayısı aranması istekleri, kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken, milletvekillerinin katılımını da sağlama amacına yöneliktir. Dolayısıyla, biz, muhalefet olarak, karar yetersayısının aranmasını veya yoklama yapılmasını isterken, engelleme, çalışmaları tatil etme anlayışıyla değil, katılımı artırmak anlayışıyla hareket ediyoruz; bu bir. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika... Arkadaşımız düşüncesini söylesin.

Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Biz yoklama yapılması için önerge verdiğimiz zaman, salonda yeterli sayı yoktu, onun için vermiştik; ama, şu anda görüyorum ki, yeterli sayı vardır; önergemizi çekiyoruz. (ANAP ve DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Anlayışınız için çok teşekkür ederim Sayın Şener, özellikle tebrik ediyorum. Sağ olun, çok teşekkür ederim...

Sayın Ünaldı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyacağım; ama, Sayın Hacaloğlu, hangi önergelerinizi geri çekiyorsunuz efendim? (ANAP ve DSP sıralarından "hepsini çeksin" sesleri.

Bir dakika arkadaşlar, ne kadar sabırsızsınız...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, orada bakayım isterseniz.

BAŞKAN – Gruplarınızda ve Komisyonda da var efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, önergelerdeki imzamızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu ve arkadaşları, iki önergeden imzalarını geri çektiler, diğer önergelerini işleme koyuyoruz efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 48 inci maddesi düzenlenen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaları bendinin (b) alt bendinin İ paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları.

-6 b) i) Kurumlar Vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri olmayanlara ve muaf olanlara ödemeler dahil)

1 – Halka açık anonim şirketlerde, anonim şirketin hisselerinin 1998'de yüzde 20, 1999'da yüzde 30, takip eden yıllarda asgari yüzde 40'nın borsada kote edilerek halka açılması kaydıyla bu oranlar Bakanlar Kurulu tarafından iki misline kadar artırılabilir.

2– Diğerlerinde.

BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. .

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKARİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Halen yüzde 5 düzeyinde hisselerin borsada kote edilerek halka açılması söz konusu şirketin, vergi mevzuatı açısından halka açık anonim şirket olarak değerlendirilmesi yeterli olmaktadır. Bu önergeyle sınır yüzde 40'a çıkarılarak anonim şirketlerin halka açılarak sermayenin tabana yayılması öngörülmektedir. "Kârın sermayeye ilavesi kâr sayılmaz" ibaresi çıkarılarak, bir taraftan vergi gelir kaybı önlenirken, diğer yandan vergi mevzuatlarında şirketler ve ücret dışı kısım lehine olan eşitsizliğin daha da bozulmaması hedeflenmektedir.

BAŞKAN – Evet, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı; gerekçeyi okuduk.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi işleme koyuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarının 48 inci maddesiyle eklenen (c) alt bendinin (i) bölümünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

"i) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu menfaatlerine yararlı sayılan dernekler için münhasıran özürlülere hizmet amacıyla kurulan vakıf ve dernekler hariç."

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Cengil, önergenizi izah edin; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Hükümet, bu vergi tasarısını getirirken ve kamuoyuna lanse ederken "reform niteliğinde bir tasarı" dedi. Tabiî, böyle lanse edilince, tasarının şanına yakışır bir kalabalıkla da bunun çıkması lazım. Onun için de biz, sık sık karar yetersayısı istiyoruz, sık sık yoklama istiyoruz. Siz bir reform geçiriyorsunuz, bu reformdan da iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımızın haliyle bilgilerinin olması lazım, ilgi duymaları lazım. Bunun için bize kızmanıza falan gerek yok, burada oturmanız lazım, biz, muhalefet olarak nasıl oturuyorsak, siz de iktidar olarak burada oturacaksınız; bu bir.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Kaç kişiyle oturuyorsunuz?!

BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim.

Tabiî, tabiî, haklısınız Sayın Cengil.

SITKI CENGİL (Devamla) – Haklıyım tabiî, ben, hiçbir zaman haksız yere müdafaa etmem, konuşmam.

Değerli arkadaşlar, maddeye geliyorum, biliyorsunuz, bu vermiş olduğumuz önergeyle...

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Bilmiyorduk...

SITKI CENGİL (Devamla) – Bilmiyorsan dinle; zaten, dinlemediğin için hep böyle bilgisiz kalıyorsun; bilmiyorsan dinle.

Değerli arkadaşlar, gecenin şu saatinde kimsenin kalbini kırmak istemiyorum; onun için de, birbirimizi dinleyelim değerli arkadaşlar.

Biraz önce, 46 ncı madde görüşülürken, özürlülerle ilgili bir önergemiz vardı, Genel Kurul iştirak etti, Hükümet iştirak etti, Komisyon iştirak etti, hakikaten de geçmesi gereken bir önergeydi; hepinize teşekkür ediyorum. Bunu, açık açık ifade ediyorum ve şu andaki önergemiz de, yine, özürlülerle alakalı. Özürlülere hizmet veren, hizmet amacıyla kurulmuş vakıf ve derneklerin stopajdan muaf tutulmasını istiyoruz, başka bir şey değil. Önergemiz bunu ihtiva ediyor, buna da destek vereceğinizi umuyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, ülkemizde bir hayli özürlü var, bunun birçok sebebi vardır. Yeterli ve dengeli beslenmenin olmayışı, yanlış ve bilinçsiz ilaç kullanımı ve benzer nedenlerle; ayrıca, ülkemizdeki yoğun trafik kazaları sebebiyle, işyeri güvenliğinin az olması ve iş kazalarının çok olması, dolayısıyla da, iş kazalarında en fazla sakat kalanların bulunduğu ülkeler içerisinde olmamız dikkate alındığı zaman, özürlülerle alakalı biraz daha titiz davranmamız lazım. Bunları, biraz daha rahata kavuşturacak düzenlemeleri yapmamız hepimizin görevi, hepimizin boynunun borcudur.

Ülkemizde 6 milyona yakın özürlü var ama, bunların istihdamına baktığımız zaman yeterli miktarda istihdam edildiklerini söylemek mümkün değildir. Neden; İş Kanununa koymuşsunuz "kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, çalıştırdığı insanların yüzde 2'si kadar da özürlü çalıştıracak" ama, bugün, hiçbir yerde bu orana uyulmuyor. Neden; cezalar komik kalmış; peki, bu insanların günahı nedir; bunlar bilerek mi özürlü oldular veyahut da kendi elleriyle olan bir nedenle mi bu duruma düştüler; hayır. Bunlar özürlü olduğuna göre de, bizim, bunları desteklememiz lazım, bunlara yardımcı olmamız lazım.

Değerli arkadaşlar, ben, şu anlayışı da kabul edemiyorum; özürlüden vergi alalım nispeti 1 de olsa... Binde 1 de olsa, özürlüden vergi almak adaletli değildir. Eğer o özürlüler kendi geçimlerini sağlayabiliyorlarsa, eğer o özürlüler devlete yük olmuyorlarsa, bırakınız onlardan vergi almayı, onlara müteşekkir olmamız lazım, onları takdir etmemiz lazım.

Bu duygularla, önergemize katılacağınızı umuyor, hepinize hayırlı geceler diliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, çalışma saatimiz dolmak üzeredir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Temmuz 1998 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.55

 

 

IX. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/5170)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 25.6.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-945/11098

Konu : Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28 Mayıs 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13230 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5170-13028 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5170-13028 sayılı yazılı soru önergesi ve cevabı:

Sorular:

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır. İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır. İsimlerini verebilir misiniz?

Cevaplar :

54 üncü Hükümet döneminde Bakanlığımız ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında kararnameli olarak;

– Ölüm, istifa, emeklilik veya başka kurumlara naklen atanan personelden boşalan kadrolara 14 personel atanmıştır.

– Hizmetin gereği olarak doğan ihtiyaca binaen 3 personelin görev yerleri değiştirilmiştir.

 

55 inci Hükümet döneminde Bakanlığımız ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında kararnameli olarak;

– Ölüm, istifa, emeklilik veya başka kurumlara naklen atanan personelden boşalan kadrolara 24 personel atanmıştır.

– Hizmetin gereği olarak doğan ihtiyaca binaen 9 personelin görev yerleri değiştirilmiştir.

2. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Elmayurdu Köyünün sağlıkevi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/5190)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.5.1998

Abdullah Özbey

Karaman

Karaman-Ermenek-Elmayurdu köyümüzün sağlık evi inşaatı ne zaman bitirilecektir?

T.C. Sağlık Bakanlığı 2.7.1998 Hukuk Müşavirliği Sayı :B.10.0.HKM.0.00.00.00-9239/1995

Konu :Yazılı soru önergesi cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5190-13063/31304-13845 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey tarafından, Karaman-Ermenek İlçesi Elmayurdu Köyünün Sağlık Evi inşaatı ile ilgili olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy Sağlık Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in, “Karaman İli Ermenek İlçesi Elmayurdu Köyünün Sağlık Evi İnşaatı” ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabıdır:

Soru :

Karaman-Ermenek-Elmayurdu Köyümüzün sağlık evi inşaatı ne zaman bitirilecektir?

Cevap :

Elmayurdu Köyümüzün sağlık evi inşaatı 1994 yılında yatırım programına alınmış olup, bugüne kadar fizikî gerçekleşmesi % 60 olmuştur. Bütçe imkânları ve ödeneği dahilinde inşaatının kısa sürede tamamlanmasına çalışılmaktadır.

3. – Kütahya Milletvekili Metin Perli’nin, Kütahya-Merkez-Andız, Geven, Dolar ve Yalnızsaray köylerinin yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5389)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Köy Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Metin Perli Kütahya

Soru 1. 1997 yılı programında Kütahya İli Merkez İlçeye bağlı Andız ve Geven köylerinin yollarına ikinci kat asfalt atılması mevcut idi. Ancak; bu 1997 yılı içinde gerçekleşmediği gibi 1998 programında da yer almamıştır.

Bu sebeple, adı geçen köylerin yollarının ikinci kat asfaltı ne zaman yapılacaktır? Bugüne kadar yapılamayışının sebebi nedir?

Soru 2. Kütahya İli Merkez İlçeye bağlı Dolar Köyü ile Altıntaş İlçesi Yalnızsaray Köyü arası asfalt yapımı için özel idareye kaynak aktarıldığı halde bugüne kadar yapılamamıştır.

Yapılmamasının sebebi nedir? Bu yola ne zaman asfalt yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 1.7.1998 Sayı : B.02.0.014/031.2065

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13668 sayılı yazınız.

Kütahya Milletvekili Sayın Metin Perli’ye ait yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmiştir.

Andız ve Geven Köy yolu 1997 yılı II nci kat asfalt programında yer almış yama çalışması yapılmıştır. Yol ulaşıma açık olup, asfalt kaplaması ileriki yıllar yapım programında değerlendirilecektir. Dolar-Altıntaş köy yolunun alt yapısı yapıldıktan sonra ileriki yıllar asfalt programında değerlendirilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

4. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, Gaziantep’e yapılacak yatırımlar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5395)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Köy Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Doç. Dr. Kahraman Emmioğlu Gaziantep

Sorular :

1. Bakanlık olarak 1998 yılında Gaziantep’te hangi yatırımları planladınız, planladıklarınızdan hangilerini gerçekleştirdiniz?

2. Gaziantep İli için 1999’da yapmak istediğiniz yatırımlar nelerdir?

3. Yatırımlar için ayrılan ödenek tutarları ne kadardır?

T.C. Devlet Bakanlığı 1.7.1998 Sayı : B.02.0.014/031.2065

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13668 sayılı yazınız.

Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu’ya ait yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmiştir.

1. Gaziantep İline 1998 yılı yatırım programında köy yolları için 64 km. tesviyeli yol, 78 km. stabilize yol, 120 km. asfalt yol, 60 km. onarım yapımına toplam 370 milyar 200 milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Ayrıca 410 milyar TL. daha köy yollarına ilave ödenek verilmiştir. Sulama ve toprak muhafaza çalışmaları için 753 Ha. alana 288 milyar 598 milyon TL. tarla içi geliştirme hizmetleri için 394 Ha. alana 190 milyar TL. ödenek ayrılmıştır. Ayrıcayerüstü yeraltı ve göletten sulama tesisleri için 555 milyar 557 milyon TL. ilave ödenek tahsis edilmiştir.

Kırsal alanda 27 aileye kredi vermek suretiyle konut, 20 adet sosyal ve ekonomik tesis, 12 adet kanalizasyon, 1 adet fosseptik için toplam 46 milyar 675 milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Ayrıca 177 milyar TL. lik ödeneği İl Özel İdare Müdürlüğünce karşılanacak olan 8 adet kanalizasyon tesisi inşa edilecektir. Cami, sosyal tesis ve kanalizasyon için Özelleştirme Fonundan 13 milyar, bütçeden 447 milyar 415 milyon TL. ilave ödenek tahsis edilmiştir. 37 milyar TL. ödenekle iki kanalizasyonu daha İl Özel İdare Müdürlüğü karşılayacaktır.

İçme suları yatırımları için 61 üniteye 1 trilyon 369 milyar 761 milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Ayrıca içme sularına bütçeden 32 milyar 400 milyon TL., İl Özel İdare Müdürlüğü kanalıyla da 30 milyon TL. ilave ödenek tahsisi yapılmıştır.

30 Mayıs 1998 tarihi itibariyle gerçekleşmeler şöyledir.

Köy yollarında 32 km. tesviye yapımına 156 milyar 800 milyon TL. 34 km. stabilize 74 milyar 800 milyon TL. 7 km. asfalt yapımına 25 milyar 200 milyon TL. 2 km. asfalt kaplamaya 2 milyar 600 milyon TL. 22 km. onarıma 72 milyar 600 milyon TL. olup, toplam köy yollarına 332 milyar TL. harcama yapılmıştır.

İçme suları yapımında 13 adet sondaja 22 milyar 880 milyon TL. 19 yeni üniteye 5 milyar 525 milyon TL. ayrıca yapım için de 181 milyar 801 milyon TL. olmak üzere toplam 210 milyar 206 milyon TL. harcama yapılmıştır.

Kırsal alanda konut yapımı için 490 milyon TL. ve kanalizasyon tesislerine 172 milyar 278 milyon TL. olup, toplam 172 milyar 768 milyon TL. harcama yapılmıştır.

Sulama hizmetlerinde yerüstü sulamalarına 8 milyar 547 milyon TL. toprak muhafaza ve havza ıslahına 8 milyar 060 milyon TL. olup, toplam 16 milyar 607 milyon TL. harcama yapılmıştır.

2. 1999 yılı yatırım program çağrısı henüz DPT’den intikal etmemiştir. 1999 yılı yatırım program teklifleri çalışmalarının sonuçlanmasını müteakiben bütçe imkânları ölçüsündeGaziantep iline azamî ödenek ayrılmasına çalışılacaktır.

Gaziantep İli 1998 yılı yatırımları için bütçe ve özelleştirme fonundan 2 trilyon 493 milyar 865 milyon TL. ödenek ayrılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Burhan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5398)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 3.6.1998

Zeki Ünal Karaman

Karaman-Merkez-Burhan Köyünün içme suyunun yetersiz olması ve yaz aylarında sürekli su kesintisi sebebiyle sıkıntı çekilmektedir.

Sorum şudur:

Köyün bu sorunu ne zaman çözülecektir?

T.C. Devlet Bakanlığı 1.7.1998 Sayı : B.02.0.014/031.2065

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.06.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13668 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmiştir.

Köy içme suyu kapalı şebeke olup, ihtiyacı karşılamaktadır. Ancak köylü içme suyunu yaz aylarında sulamada kullandığı için sorun çıkmaktadır. Amacına uygun kullanıldığı zaman sorunu yoktur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Toplu Konut İdaresinin projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5406)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Hasan Hüseyin Öz Konya

Sorular :

Toplu Konut İdaresi, İstanbul’un Halkalı ile Ankara’nın Eryaman semtlerinde, Samsun, Kars ve Şanlıurfa illerinde toplu konutlar yaparak dar gelirli vatandaşa kredi ile bu konutları satma planını yürütmektedir. Bu projelerin uygulama ve icra şekli ile sonucundan bilgi edinmek için yukarıdaki adı geçen yerlerde;

1. Her bir proje kaç konuttan oluşmaktadır ve kaç konutun yapımı için ihale edilmiştir?

2. Her bir konutun (metrekarede birim fiyat olarak) ihale bedeli nedir?

3. Her ünitede kaç müteahhit iş almıştır? Bu müteahhitler kimlerdir?

4. Konutların metrekaresinin muhtemel maliyeti ne olacaktır?

5. İhale yapılmış ise, hangi usule göre yapılmıştır? Yapılacak ihaleler de aynı usulle mi yapılacaktır?

6. Konutlar kredili usul ile satıldığına göre, kredi esasları nedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 30.6.1998 Sayı : B.02.0.015/S,867

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 12.6.1998 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5406-13489/31990 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 18.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-805-6/3402 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen, 7/5406-13489 sayılı yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün 7/5406-13489 sayılı yazılı soru önergesi cevabı :

Soru 1. Her bir proje kaç konuttan oluşmaktadır ve kaç konutun yapımı için ihale edilmiştir?

Cevap 1. Ankara-Eryaman 5 inci Etap 3 444 konut, 3 444 konutun ihalesi yapılmıştır.

İstanbul-Halkalı 3 üncü Etap 3 852 konut, 3 852 konut ihalesi yapılmıştır.

Samsun-Kurupelit 968 konut, 968 konut ihalesi yapılmıştır.

Kars 200 konut, 200 konut ihalesi yapılmıştır.

Soru 2. Her bir konutun (metrekarede birim fiyat olarak) ihale bedeli nedir?

Cevap 2. Her projede ihaleler, bölge bazında yapılmıştır. Aşağıdaki rakamlar firmaların Götürü Bedel m2 teklif fiyatlarıdır. Hesaplamalarda brüt konut alanları kullanılmıştır.

Eryaman 5 inci Etap B1 Bölgesi 54 429 180 TL/m2

B2 Bölgesi 53 486 160 TL/m2

B3 Bölgesi 54 399 420 TL/m2

B4 Bölgesi 54 408 720 TL/m2

B5 Bölgesi 53 538 240 TL/m2

B6 Bölgesi 54 415 230 TL/m2

B7 Bölgesi 53 490 810 TL/m2

B8 Bölgesi 2 583 404 TL/m2 (Genel Altyapı)

Halkalı 3 üncü Etap B1 Bölgesi 44 208 757 TL/m2

B2 Bölgesi 43 908 107 TL/m2

B3 Bölgesi 43 267 531 TL/m2

B4 Bölgesi 44 010 770 TL/m2

B5 Bölgesi 43 244 202 TL/m2

B6 Bölgesi 44 012 460 TL/m2

B7 Bölgesi 36 796 247 TL/m2

B8 Bölgesi 2 177 653 TL/m2 (Genel Altyapı)

Samsun-Kurupelit B1 Bölgesi 55 955 000 TL/m2

B2 Bölgesi 56 810 000 TL/m2

Kars 1 inci Etap B1 Bölgesi 63 893 420 TL/m2

Soru 3. Her ünitede kaç müteahhit iş almıştır? Bu müteahhitler kimlerdir?

Cevap 3. 

Eryaman 5 inci Etap B1 Bölgesi Age İnş. Tic. Ltd. Şti.

B2 Bölgesi Kur İnş. Tic. ve San. A.Ş.

B3 Bölgesi Sarıgül İnş. Taah. Ltd. Şti.

B4 Bölgesi Ilgazlar İnş. A. Ş.

B5 Bölgesi Aktürk Yapı End. ve Tic. A.Ş.

B6 Bölgesi Özar İnş. San. ve Tic. A.Ş.

B7 Bölgesi Sutek İnş. Tic. San. A.Ş.

B8 Bölgesi ACK Grubu (Genel Altyapı)

Halkalı 3 üncü Etap B1 Bölgesi Yapı-Tek İnş. Tic. ve San. A.Ş.

B2 Bölgesi İçtaş İnş. San. Tic. A.Ş.

B3 Bölgesi Ekintaş İnş. San. Tic. a.Ş.

B4 Bölgesi Demirer İnş. Malz. San. Taah. A.Ş.

B5 Bölgesi Yenigün İnş. San. Tic. A.Ş.

B6 Bölgesi İntes-Akdağlar Ort. Girişimi

B7 Bölgesi Ekinciler ve Ort. Tic. Ltd. Şti.

B8 Bölgesi ACK Grubu (Genel Altyapı)

Samsun-Kurupelit B1 Bölgesi Limak İnş. Taah. Ltd. Şti.

B2 Bölgesi KCK-Güriş Ortak Girişimi

Kars I inci Etap B1 Bölgesi Mar İnş. Turz. Tekst. Ltd. Şti.

Soru 4. Konutların metrekaresinin muhtemel maliyeti ne olacaktır?

Cevap 4. Konutların maliyetlerine göre satış bedelleri aşağıdaki gibidir.

Proje Adı Birim Satış Bedeli

İstanbul-Halkalı III üncü Etap konutları 97 850 000 TL/m2

Ankara-Eryaman V inci Etap konutları 95 275 000 TL/m2

Samsun-Kurupelit 90 125 000 TL/m2

Samsun-Kurupelit-Villa 128 750 000 TL/m2

Kars konutları 77 250 000 TL/m2

Şanlıurfa konutları 45 454 545 TL/m2

Soru 5. İhale yapılmış ise, hangi usule göre yapılmıştır? Yapılacak ihaleler de aynı usulle mi yapılacaktır?

Cevap 5. İhaleler, Toplu Konut İhale Yönetmeliğinin 36-C Maddesine göre yapılmıştır. Bundan sonraki ihaleler de aynı Yönetmelik çerçevesinde yapılacaktır.

Soru 6. Konutlar kredili usul ile satıldığına göre, kredi esasları nedir?

Cevap 6. Ankara-Eryaman, İstanbul-Halkalı, Samsun, Kars ve Şanlıurfa’da Toplu Konut İdaresince inşa ettirilecek ve kredilendirilerek satışı yapılan konutların kredilendirme koşulları aşağıdaki gibidir.

Konutlar, kâr marjı konmadan fiyatlandırılmıştır.

Satış bedelinin % 25’i peşinat olarak tahsil edilmektedir.

Peşinatın yaklaşık yarısı başvuru sırasında alınmaktadır, başvuru sahipleri arasında gerçek alıcıları belirlemek amacıyla kura sonucu hak sahibi olanlardan peşinatın kalan bölümü tahsil edilmektedir.

% 25 peşinat dışında kalan bedel ise 120 ay vadeli tahsil edilmekte olup taksitler, bakiyenin 120 aya bölünmesiyle bulunmaktadır. Bakiye (ve taksitler) her Ocak ve Temmuz ayında, bir önceki altı ayda gerçekleşen memur maaş artış oranı ile güncelleştirilmektedir.

Bir başka deyişle, borç bakiyesi yalnızca anapara olarak tahsil edilmektedir. Altı aylık ayarlamalar gerçek anlamda faiz olmayıp, paranın değerinin güncelleştirilmesidir. Dolayısıyla, bu kredili ödeme planı, banka kredilerinin ödeme planından oldukça farklıdır.

İnşaat dönemi sonunda, anahtar teslimi aşamasında, gerçek inşaat maliyetlerinden doğan bedel farklılıkları ve alıcılarca tercih edilen bağımsız bölümlerin özelliklerinden kaynaklanan şerefiye bedelleri borç bakiyesine eklenmekte ve kalan vadeye yansıtılmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Verilecek Cevapları Gösteren Tablo

Konut Götürü Bedel

Proje Adı Bölge Firma Adı sayısı m2 teklif fiyatı

B1 AGE 448 54 429 180

B2 KUR 584 53 486 160

B3 SARIGÜL 428 54 399 420

ANKARA B4 ILGAZLAR 372 54 408 720

ERYAMAN B5 AKTÜRK 592 53 538 240

V. ETAP B6 ÖZAR 444 54 415 230

B7 SUTEK 576 53 490 810

B8 ACK (Altyapı) — 2 583 404

TOPLAM 3 444

B1 YAPI-TEK 560 44 208 757

B2 İÇTAŞ 432 43 908 107

İSTANBUL B3 EKİNTAŞ 488 43 267 531

HALKALI B4 DEMİRER 560 44 010 770

III. ETAP B5 YENİGÜN 580 43 244 202

B6 İNTES-AKDAĞLAR 640 44 012 460

B7 EKİNCİLER 592 36 796 247

B8 ACK (Altyapı) — 2 177 653

TOPLAM 3 852

SAMSUN B1 LİMAK 560 55 955 000

KURUPELİT B2 KCK-GÜRİŞ 408 56 810 000

TOPLAM 968

KARS B1 MAR İNŞAAT 200 63 893 420

5. Sorunun Cevabı : İhaleler, Toplu Konut İdaresi İhale Yönetmeliğinin 36-C maddesine göre kapalı zarf ile teklif alınmak suretiyle yapılmıştır. Bundan sonraki ihaleler de aynı Kanunun aynı maddesine göre yapılacaktır.

7. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünde bulunan türbenin restorasyonunun ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5414)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 4.6.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Balkusan Köyümüzde bulunan Karamanoğlu Mahmut Bey Türbesi ne zaman restore edilecektir?

T.C. Devlet Bakanlığı 30.6.1998 Sayı : B.02.0.010/05365

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5414-13482/31983 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in Bakanlığıma tevcih ettiği 7/5414-13482 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı aşağıda sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere Devlet Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Cevabı :

Karaman İli Ermenek İlçesi Balkusan Köyünde bulunan Karamanoğlu Mahmut Bey Türbesi 1998 yılı Eski Eser Onarım Programına alınmış olup, ihalesi Temmuz 1998 ayı içerisinde yapılarak onarımına başlanacaktır.

8. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5415)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Hasan Hüseyin Öz Konya

Sorular :

1. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 1 Temmuz 1997 tarihi itibariyle kaç personeli vardır? Bu personelden:

a) Kaç tanesi 657 sayılı Kanuna tabidir?

b) Kaç tanesi kadro karşılığı sözleşmeli personeldir?

c) Kaç tanesi kadro karşılığı olmayan sözleşmeli personeldir?

2. 55 T.C. Hükümeti döneminde 1 Haziran 1998 tarihine kadar Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığına toplam kaç personel alınmıştır? Alınan bu personelden:

a) Kaç tanesi 657 sayılı Kanuna tabidir ve kimlerdir?

b) Kaç tanesi kadro karşılığı sözleşmeli personeldir ve kimlerdir?

c) Kaç tanesi kadro karşılığı olmayan sözleşmeli personeldir ve kimlerdir? Her biri ne kadar maaş almaktadır?

T.C. Devlet Bakanlığı 30.6.1998 Sayı : B.02.0.015/S-866

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 15.6.1998 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0. 10.00.02-7/5415-13487/31988 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 18.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-805-6/3401 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen, 7/5415-13487 sayılı yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün 7/5415-13487 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Cevabı:

1. Toplu Konut İdaresinin 1 Temmuz 1997 tarihi itibariyle;

a) 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Tabi Sözleşmesiz Personel Sayısı :  33

b) Kadro Karşılığı Sözleşmeli Personel Sayısı :  77

c) Kadrosuz Sözleşmeli Personel Sayısı :  72

TOPLAM : 182

2. 55 inci T.C. Hükümeti döneminde 1 Haziran 1998 tarihine kadar Toplu Konut İdaresine Alınan Personel Sayısı

a) 657 Sayılı Kanuna Tabi Sözleşmesiz Personel :  25

– Bu personelin 18 adedi yapılan sınav sonucu (16 adedi güvenlik görevlisi, 2 adedi de hizmetli) göreve başlatılmış, geri kalanın ise Özelleştirme kapsamında bulunan başka kurumdan naklen atanmıştır.

b) Başbakanlık’tan izin alınarak 2985 Sayılı Toplu Konut Kanununa 412 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek-2 nci madde uyarınca mülakat sınavıyla atananlar

Kadro karşılığı sözleşmeli personel :  19

Kadrosuz sözleşmeli personel :  35

– Bu personelin 14 adedi başka kurum mensubu olup, İdarede sözleşmeli olarak görev yapmaktadır.

TOPLAM :  79

Sözleşmeli olarak görev yapan personelimizin sözleşme ücretleri 97/10498 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen tavan-taban sözleşme ücretleri üzerinden ödenmektedir.

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Antalya-Kemer-Çamyuva Kasabası girişindeki çöplüğe ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/5505)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Saffet Arıkan Bedük Ankara

Soru : Antalya İli Kemer İlçesine bağlı Çamyuva Kasabasının girişinde çöplük bulunmakta olup, bu çöplük hem kasabanın güzelliğini bozmaktadır, hem de altından içme suyu boruları geçmektedir.

Bu çöplüğü kasabanın görünümünün bozulmayacağı bir yere kaldırılması ile ilgili Bakanlık olarak bir çalışmanız var mıdır? Şayet böyle bir çalışmanız varsa kurulması düşünülen yeni çöplük yerinin içme suyu şebekesine zarar vermeyeceği göz önüne alınacak mıdır?

T.C. Çevre Bakanlığı 2.7.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.19.0.APK.0.20.00.01/0012/773-5245

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 23.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5505-13707/32365 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’ün Antalya-Kemer-Çamyuva Kasabası girişindeki çöplüğe ilişkin yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İmren Aykut Çevre Bakanı

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’ün Yazılı Soru Önergesinin Cevabı :

Soru : Antalya ili Kemer İlçesine bağlı Çamyuva Kasabasının girişinde çöplük bulunmakta olup, bu çöplük hem kasabanın güzelliğini bozmaktadır, hem de altından içme suyu boruları geçmektedir.

Bu çöplüğün kasabanın görünümünün bozulmayacağı bir yere kaldırılması ile ilgili Bakanlık olarak bir çalışmanız var mıdır? Şayet böyle bir çalışmanız varsa kurulması düşünülen yeni çöplük yerinin içme suyu şebekesine zarar vermeyeceği gözönüne alınacak mıdır?

Cevap : Atık yönetimi hizmetleri 1580 Sayılı Belediye Kanunu ile belediyelere verilmiştir. Atık yönetimi hizmetleri sözkonusu kanunun 15 inci maddesi 24 üncü bendinde “Umumî ve hususî yerlerin süprüntülerini muntazam ve fenni vasıtalarla topatmak, kaldırmak ve ifna etmek görevi belediyelere aittir” şeklinde belirtilmektedir. Bunun yanısıra, Bakanlığımız 14.3.1991 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ile katı atıkların toplanması, taşınması, katı atık bertaraf tesislerinin yer seçimi inşası ve işletilmesi ile ilgili idarî ve teknik hususları belirlemiştir.

Bakanlığımız, sözkonusu yönetmeliğin yayımlanmasının ardından, atık yönetimi hizmetlerinin çevreye zarar vermeden gerçekleştirilmesi ve yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi amacıyla, tüm belediye ve valiliklere değişik tarihlerde genelge ve yazılar göndermiştir. Ayrıca, atık yönetimi konularında belediyelere yardımcı olmak amacıyla yönerge ve kılavuz kitaplar da hazırlanmış ve bütün belediyelere gönderilmiştir.

Sözkonusu alan eskiden beri çöp alanı olarak kullanılmaktadır. Bu alan turizm bölgesi içerisinde yeraldığından Turizm Bakanlığınca çöp depolama alanı olmaktan çıkarılarak rehabilite edilmiştir.

Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen GATAP (Güney Antalya Turizm Alt Yapı Projesi) kapsamında Kemer, Çamyuva, Kızıltepe, Tekerlektepe ve Beldibi yerleşim birimlerinden kaynaklanacak evsel nitelikli katı atıkların geri kazanımı için tesisler inşa edilmektedir.

Bu alanda da katı atık geri kazanım tesisi kurulacaktır. Kapalı bir mekanda gerçekleştirilecek bu tesisin dışında, bu alan çöp depolama alanı olarak kullanılmayacaktır.

Tesisin işletmeye açılmasından sonra tesiste geri kazanılamayan atıklar Antalya Büyükşehir Belediyesinin çöp depolama alanına gönderilecek ve burada depolanması sağlanacaktır.

 

birleşim 114'ün sonu