________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________ DÖNEM : 20 CİLT : 57 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

113 üncü Birleşim

1 . 7 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın, Erdemir KAM-3 Projesi kapsamında yapılacak Galvaniz Hattı Projesi ihalesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Adana Milletvekili Mehmet Büyükyılmaz’ın, Adana’da meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Arnavutluk’a gidecek olan Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’a, dönüşüne kadar,Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1584)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 24 arkadaşının, Yatırımlarla İlgili Çok Taraflı Antlaşma (MAI) konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

V. – GÜVEN İSTEMİ

1. – Devlet Bakanı Eyüp Aşık Hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı Maddeleri Uyarınca Verilen Gensorunun, Genel Kurulun 29.6.1998 Tarihli 111 inci Birleşiminde Yapılan Görüşmeleri Sırasında Verilen Güvensizlik Önergesinin Oylanması (11/16, 4/360)

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın, BalıkesirMilletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, mal ve hizmet alımlarında yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4905)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İstanbul EmniyetMüdürlüğünce İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneğinde yapılan aramaya ilişkinBaşbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5129)

3. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5156)

4. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Sigorta Murakebe Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/5246)

5. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Yurtdışında Hizmet Veren Kuruluşlar ile İşçileri Destekleme Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/5250)

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, okul yöneticileri ve öğretmenler hakkında açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5277)

7. – BalıkesirMilletvekili İsmail Özgün’ün, okul müdürlüklerine atama yapılmamasının nedenine ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5284)

8. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, gençlerin güvenlik güçleri tarafından kaçırılıp muhbirliğe zorlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5364)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Adana Milletvekili Sıtkı Cengil’in, Adana’da meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı konuşmasına SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy;

Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünce ihaleye çıkarılan Gaziantep - Şanlıurfa otoyolu ihalesine ilişkin gündemdışı konuşmasına Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu,

Cevap verdiler;

İzmir Milletvekili Suha Tanık, 22 -26 Haziran 1998 tarihleri arasında Strasbourg’da yapılan Avrupa Konseyi GenelKurul toplantısına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Genel Kurulu ziyaret eden Hindistan Meclis Başkanı G.M.C. Balayogi ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi;

İsteği kabul edilen HindistanMeclis Başkanı G.M.C. Balayogi, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Portekiz’e gidecek olanDevlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın,

Çin HalkCumhuriyeti Hong Kong Özel İdare Bölgesine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, DevletBakanı RifatSerdaroğlu’nun,

İngiltere’ye gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, DevletBakanı Eyüp Aşık’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül ve 20 arkadaşının, İzmit Körfezinde SEKA’ya ait ormanlık bir arazinin özel bir otomobil fabrikasına devredilmesiyle ilgili iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı;

Körfez Savaşı sonrasında alınan Irak ile ilgili BirleşmişMilletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenen ilke ve kurallara bağlı olarak ve Türkiye Büyük MilletMeclisinin 25 Aralık 1996 tarihli ve 477 sayılı Kararıyla Hükümete verdiği yetki çerçevesinde yürürlüğe konulan ve sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı bir hava harekâtı olan “Kuzeyden Keşif Harekâtı”nın görev süresinin 30 Haziran 1998 tarihinden itibaren altı ay süre ile uzatılmasına; 477 sayılı Kararda belirtilen hususlarda bütün kararları almaya BakanlarKurulu yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin, yapılan görüşmelerden sonra,

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 55 arkadaşının, 6.1.1998 tarih ve 98/10496 sayılı BakanlarKurulu Kararnamesiyle mevzuata aykırı bir şekilde İstanbul’da yeni turizm merkezleri ilan ettiği ve bu suretle partizanlık yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/24) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak Meclis soruşturması açılmasının ve Anayasanın 100 üncü maddesine göre kurulacak komisyonun iki aylık çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden itibaren başlamasının,

Kabul edildiği,

Niğde Milletvekili Doğan Baran ve 54 arkadaşının, turizme açılan kamu arazilerinin tahsisinde usulsüzlük ve partizanlık yapmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla TurizmBakanı İbrahim Gürdal hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/23) öngörüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmediği,

Açıklandı.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan, gündemdışı konuşmaya cevap veren Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun, konuşmasında Refahyol döneminde yapılan ihalelerle ilgili yanlış beyanda bulunduğu iddiasıyla,

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer, TurizmBakanı İbrahim Gürdal hakkındaki Meclis soruşturmasının öngörüşmeleri sırasında, Niğde Milletvekili DoğanBaran’ın, konuşmasında şahsına sataşmada bulunması nedeniyle,

Açıklamada bulundular.

(9/19) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonunda açık bulunan ve DYP Grubuna düşen bir üyeliğe, gösterilen adaylar arasından ad çekme suretiyle, ZonguldakMilletvekili ÖmerBarutçu’nun seçildiği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, Komisyon raporu gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun, Belediye Gelirleri Kanunu ile 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) görüşmelerine devam olunarak, 33 üncü maddesine kadar kabul edildi, 34 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Alınan karar gereğince, 1 Temmuz 1998 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 24.00’de son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Levent Mıstıkoğlu Abdulhaluk Mutlu

Hatay Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR                  No : 168

1 . 7 . 1998 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. — Sekiz İlçe ve Üç İl Kurulması ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında 550 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması ve Bu Kararnameye Dört Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/779) (S. Sayısı: 705) (Dağıtma tarihi: 1.7.1998) (GÜN-
DEME)

2. — Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanuna Ek Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/768) (S. Sayısı: 706) (Dağıtma tarihi: 1.7.1998) (GÜNDEME)

3. — Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Bolu Milletvekili Avni Akyol ve Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, 4.11.1981 Tarih ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1096, 2/234) (S. Sayısı: 707) (Dağıtma tarihi: 1.7.1998) (GÜNDEME)

4. — Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/788) (S. Sayısı: 708) (Dağıtma tarihi: 1.7.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Kayseri Çinko Kurşun Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1139) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

2. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Erzurum-Rize yoluna ve Erzurum-Tortum-İspir arası karayolu ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

3. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Ankara Çankaya Anadolu İmam Hatip Lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1141) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın’ın, başörtüsü nedeniyle üniversitelere alınmayan öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5666) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.6.1998)

2. – Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, Cumhuriyetin 75. yılı kutlamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5667) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

3. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe İlçesinin dispanser ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5668) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

4. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe İlçesinde tarım ve hayvancılığı geliştirmek için kurulan kooperatife yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5669) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

5. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe’ye bağlı bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5670) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

6.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt - Aydıntepe İlçesinin çöp aracı
ihtiyacına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5671) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

7. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe’de askerlik şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5672) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe Belediyesinin personel ve ödenek ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5673) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Bayburt-Aydıntepe’nin yatılı bölge okulu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5674) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

10. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, siyasî partilere yapılan hazine yardımlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5675) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.6.1998)

11 .– Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Özel Çevre Koruma Kurumunca Ankara-Gölbaşı İlçesiyle ilgili olarak yapılan çalışmalara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5676) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.1998)

12 .– Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara-Gölbaşı İlçesinin 1. derece turizm bölgesi yapılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5677) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.1998)

13 .– Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara-Gölbaşı’ndaki Mogan ve Eğmir Gölünün temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5678) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.1998)

14. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara-Gölbaşı-İncek ve Hacılar Köylerinin güzergâhında istimlak edilen bir arazinin kullanılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5679) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.1998)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 24 arkadaşının, Yatırımlarla İlgili Çok Taraflı
Antlaşma (MAI) konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uya-
rınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.6.1998)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

1 Temmuz 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşimini açıyorum.

III. — Y O K L A M A

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, yoklama sırasında Genel Kurul salonunda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın, Erdemir KAM-3 Projesi kapsamında yapılacak Galvaniz Hattı Projesi ihalesine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Birinci gündemdışı söz, Erdemir ile ilgili gündemdışı söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık'a verilmiştir.

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Sayın Başkan, yoklamada olmayanlara da söz vermezsiniz inşallah!

BAŞKAN – Sayın Baycık yoklamada vardı; siz duymadınız galiba.

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Biraz sonra söz verecekleriniz var.

BAŞKAN –Buyurun Sayın Baycık. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 27 Haziran Cumartesi günü Adana'da meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, zarar gören görmeyen tüm Adanalılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ayrıca, vatandaşlarımızın 1 Temmuz Kabotaj Bayramının kutlu olmasını diliyorum.

Yüce Meclisin değerli üyeleri, GAP'tan sonra Türkiye'nin en büyük yatırımı kabul edilen Erdemir KAM-3 Projesi kapsamında yapılacak Galvaniz Hattı Projesiyle ilgili endişelerimi dile getirmek amacıyla huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım; Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, Erdemirde yapılmak istenilen özelleştirme çalışmalarını dile getirmek amacıyla, 24 Nisan 1996 ve 1 Temmuz 1997 tarihlerinde huzurlarınıza gelmiştim. 28 Şubat 1960 tarihinde 7462 sayılı Yasayla kurulan özel statüde bir anonim şirket olan Erdemirin, geçen süre içinde kârını yatırımlara dönüştürdüğünü ve sürekli büyüyerek, devletten tek kuruş almadan, tersine, önemli ölçüde vergi ödeyerek, devletimizin teşvikleriyle yatırımlarına finansman sağlayarak borçlarını zamanında ödemiş, boyutları itibariyle Türkiye'nin tek ve örnek kuruluşu olduğunu; ayrıca, ülkemizde yassı sac üreten tek fabrika olması nedeniyle stratejik bir kuruluş olduğunu dile getirmiştim.

Sayın milletvekilleri, bu konuşmamı 19.11.1997 tarihinde, Türkiye genelindeki özelleştirmelerin araştırılması için kurulan komisyonun raporu tamamlandıktan sonra yapacaktım; ancak, işin vahameti nedeniyle, gecikmemek veya yapılan yanlıştan dönülür düşüncesiyle, bugün, Yüce Meclise düşüncelerimi sunmak zorunda kaldım.

Değerli arkadaşlar, Erdemir üzerindeki oyunlar bu kez bir başka şekilde karşımıza çıkmaktadır. KAM-3 Projesi kapsamında bulunan Galvaniz Hattı Projesinin ihale süreci, İdare Meclisinin 23 Ocak 1998 tarihli kararıyla başlamıştır. Yerli ve yabancı gazetelere ilanlar verilmiş, Erdemirden bir heyet, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya olmak üzere, konuyla ilgili ülkelerde incelemeler ve görüşmeler yapmıştır. Görüşülen firmaların hepsi ihaleye katılma konusunda çok istekli davranmışlardır. Dünyadaki ciddî rekabet ortamı göz önüne alındığında, ihaleye çok ucuz fiyat geleceği de tahmin edilmekteydi. Bu proje, inşaat, beyaz eşya ve otomobil sektörlerini hedeflemekte olup, yılda 250 bin ton üretilecek ve ihraç imkânına da sahip olunacaktı. Şu anda ihale devam etmektedir. 11 firma yeterlik almış olup, iki üç ay içinde ihale sonuçlanacaktır; ancak, ihale ve ihale çalışmaları devam ederken Assan ve Borusan firmaları, Erdemir yetkilileriyle görüşerek, bu işin ortak yapılması için bir protokol hazırlamışlardır. Bu ortaklık, Erdemir yüzde 50, Assan yüzde 30, Borusan yüzde 20 şeklinde olacak; ancak, Erdemir yüzde 50 paya sahip olmasına rağmen, protokol metnine göre, kararlar, yüzde 80 çoğunluk ile alınacaktır.

Sayın milletvekilleri, açıklık getirilmesi gereken şudur: Assan firması, daha önce, İstanbul civarında kurulmak üzere, yabancı bir firmayla galvanizleme hattının ihalesini yapmış ve bedelini ödemiş midir? Eğer, böyle bir ihale yapılmışsa, Erdemir, neden durup dururken teknolojisi belli olmayan bir yatırıma ortak edilmek istenmektedir. Bu yatırım, Erdemir sahası içinde önceden holü hazırlanmış, altyapısı tamamlanmış olan mekâna yapılacaktır. Erdemir kendi projesini neden yapamıyor da, böyle bir diyaloğa itiliyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; netice olarak, Erdemir, yatırımını tek başına yapacak güçtedir. Pazar bulur, ihracat yapar, istihdam sağlar ve kâr eder.

Bu yatırım, KAM-3 projesinin en önemli ve kârlı bölümüdür. Erdemir tarafından ihale edilmezse KAM-3 kesinlikle fizibl çıkmaz ve ihale edilemez. Böyle bir şey olur ise, Erdemir içinde ayrı bir genel müdürlük ve teşkilat olacak ve kargaşa yaratacaktır. Erdemir tarafından galvaniz hattı için hazırlanan altyapı, Erdemir menfaatı aleyhine başka firmalara kullandırılacaktır.

Yönetim kurulu üyeleri muhtemelen mahkemeye düşecek ve siyasî bir skandala meydan verilecektir. Diğer özel yatırımcılar, neden devre dışı kaldıklarını anlayamayacaklar ve haksızlığa uğrayacaklardır.

Bu iş, Erdemirin bazı kişilere peşkeş çekilme planının bir parçasıdır. Bu plan, muhasebe sistemi değişikliğiyle başlamıştır. Yakında huzurlarınıza gelecek olan Özelleştirme İnceleme Komisyonu raporunda, bu konu, daha geniş olarak açıklanacaktır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin gözbebeği bu stratejik kuruluşumuzun, bu tür ihtiras ve emellere alet edilmemesi gerektiği düşünce ve temennilerimle hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baycık.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere Hükümetten bir istek gelmemiştir.

2. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci gündemdışı konuşma, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı nedeniyle gündemdışı söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Müjdat Koç'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Koç. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MÜJDAT KOÇ (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramını kutlamak ve Türk denizciliğinin sorunlarını dile getirmek amacıyla huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Denizcilik Bayramı, tüm kıyılarımızda yıllardır coşkuyla kutlanmaktadır. Bu kutlamaların en coşkulusu mahallî ve otantik unsurların da katkısıyla Fatsa İlçesi Yalıköyü Beldesinde yapılmaktadır. Fatsa'da olduğu gibi, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin İllerimizde ve tüm ilçelerinde, bugün, tüm yöre halkı, coşkuyla, motorlara, teknelere binip, yedi dere ağzı gezip, dilek dilemek yoluyla bir gelenek de yaratmışlardır.

Fransızca bir kelime olan kabotajın anlamı, bir devletin kendi limanları arasında yapılan ticarî amaçlı deniz seferleridir. 1923'te İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresinde birçok vesileyle kabotajın önemi üzerinde durulmuş ve kendi limanlarımızda kendi bayrağımızı taşıyan gemilerden başkasının ticaret yapmaması fikri kongrede oybirliğiyle kabul edilmiştir. 1 Temmuz 1926'da, Ulu Önder Atatürk'ün öncülüğünde, kapitülasyonlar, yani, yabancılara verilen ticarî imtiyazlar kaldırılarak, kabotaj hakkı Türk karasularında Türklere geçmiştir. 815 sayılı Kanunla, Türkiye kıyılarının bir noktasından diğerine yük ve yolcu taşımak, kıyılarda, limanlarda ve limanlar arasında römorkaj ve klavuzluk ve her türlü liman hizmetlerini yapma hakkı, ancak Türk Bayrağını taşıyan gemilere tanınmıştır.

Büyük Önder Atatürk "en güzel coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporuyla en ileri denizci millet yetiştirebilmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten yararlanmayı bilmeliyiz. Denizciliği, Türkün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve az zamanda başarmalıyız" derken, her zaman olduğu gibi, bizlere ulaşılması gereken hedefleri göstermiştir. Maalesef, o günden bugüne uzun yıllar geçmesine rağmen, Büyük Önderin gösterdiği hedeflere denizcilik açısından varılamamıştır.

Uygarlık tarihine göz attığımızda, en güçlü medeniyetlerin su kenarında kurulduğunu, suya ve denizlere hâkim olan ulusların çevrelerine egemen olduklarını görüyoruz.

Karadeniz yöresi milletvekili olarak, müteaddit defalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, ülkemizde denizcilik bakanlığının olmamasının çok önemli bir eksiklik olduğunun üzerinde ısrarla durmuştum. 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramını kutladığımız bugün de, aynı sözlerimi tekrar ediyorum.

Komşumuz Yunanistan'ın, millî gelir hesaplarında deniz ticaretinin payı neredeyse yüzde 50 iken, ülkemizde bu payın, yıllara göre, yüzde 5 ilâ yüzde 6 arasında seyretmesi diğer bir üzüntü kaynağıdır.

Güçlü ticarî filolara sahip olan ülkelerde ticaretin en önemli kaynaklarından birini de, deniz ticareti teşkil etmektedir. Diğer ülkeler bu sektörden önemli bir gelir temin edebilmişlerdir. Dünyanın en yüksek tonajına sahip Liberya, Panama, Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerin filolarının yanında bizim deniz filolarımız, maalesef, çok küçük boyutta kalmaktadır.

Denizciliğin teşvik ve desteklenmesine ilişkin son yıllarda yapılan mevzuat düzenlemeleriyle, yurt dışından gemi alım ve satımlarında ve yurt içinde inşa ve tamir edilen gemilerde kullanılacak malzeme ve ekipman ithalinde yeterli finansman ve teşvik unsurları, maalesef, sağlanamamıştır.

Ulusal deniz ticaret filomuzun inşa, bakım ve onarım yoluyla desteklenmesiyle, yan sanayilerde yarattığı istihdam nedeniyle ekonomik açıdan önemli bir yeri haiz olan gemi inşa sektörünün diğer ülkelerle rekabet edebilmesi için, maliyet artırıcı unsurların giderilmesi gerekir.

Günden güne değişen ve gelişen denizcilik sektöründe, yüksek tonajlı gemiler yanında eğitilmiş elemana da gereksinim vardır. Kendi ihtiyacımızın yanında, eğitilmiş gemi adamı ihraç etmek suretiyle hem ülke insanımıza yeni iş sahaları açılır hem de bu yolla ülkemize büyük ölçüde döviz girdisi sağlanır.

Ülkemizde denizcilik eğitiminin tesis, araç-gereç, eğitici akademik kadro eksikliği hat safhadadır. Denizciliğimizin ve balıkçılığımızın merkezi durumunda bulunan Fatsa'da deniz bilimleri fakültesi kurulması için vermiş bulunduğumuz yasa teklifi de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde beklemektedir; bu konuda, tüm gruplardan destek bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti. 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

MÜJDAT KOÇ (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Boğazlarımızın sorunlarına gelince, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizinde oluşan su yolunun, gereken her türlü güvenlik önlemini alarak deniz trafiğine açık tutulması, ülkemiz için olduğu kadar, diğer ülkeler için de önemlidir.

Türkiye'nin bu bölgesindeki deniz trafiğini, insan hayatı, çevre, mal varlıkları ve buradan istifade eden gemiler açısından güvenli kılabilmek için, 1.7.1994 tarihinde Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük yürürlüğe girmiştir.

Anılan tüzük, uluslararası alanda bazı tepkilerle karşılaşsa dahi, düzenlemeler yerindedir.

Hazar petrollerinin dünya pazarlarına ulaştırılmasında seçilecek güzergâh, ülkemiz ve boğazlar trafiği açısından büyük önem taşımaktadır; Bakü-Ceyhan boru hattı en uygun çözümdür.

Petrol taşımacılığının boğazlarda yarattığı tehlikeler bilinirken, bunu çok daha büyük boyutlara çekecek gelişmelere Türkiye duyarsız kalamaz.

Bir kez daha, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramını kutluyor; bu vesileyle, çilekeş ve fedakâr Türk denizcilerine, yollarında esenlikler, vefat edenlerine, denizde yitirdiklerimize ve deniz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koç.

Gündemdışı konuşmaya cevap verme konusunda Hükümetten bir istek gelmemiştir.

3. – Adana Milletvekili Mehmet Büyükyılmaz’ın, Adana’da meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Son konuşma, Adana'daki deprem felaketiyle ilgili olarak gündemdışı söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Büyükyılmaz. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz, son yıllarda sık sık tabiî afetler yaşamaya başlamıştır. Erzincan depremi, arkasından Dinar depremi ve Karadeniz sel felaketiyle ilgili gözyaşı kurumadan Adana'da yaşanan deprem... Bu da şunu
göstermektedir: Artık, bu tür tabiî afetlere karşı her an hazır olmamız gerekmektedir. Dile-
meyiz, istemeyiz; ama, bu felaketler, isteğe bağlı da değil, yarın da benzer olaylar bir başka
yerde olacaktır.

Bu tür olaylara karşı daha profesyonel birliklerin bulundurulmasında; bu birliklerde, bu iş için eğitim görmüş elemanlar bulunmasında yarar vardır kanaatindeyim. Gerçi, devletimle gurur duydum, halkımızla gurur duydum; saat 01.30'da Adana'ya varabildim; hemen, hastaneleri bir bir dolaştım. Yaralılardan ayakta tedavi görebileceklerin tedavisi yapılmış, gönderilmişti; yatacak olanlar yatırılmıştı. Sigorta, devlet, numune, Balcalı hastanelerinde panik yoktu; her şey, normal seyrinde devam ediyordu. Kayıplarımız vardı, yararlılarımız vardı, acımız derindi, içimiz yanıyordu. Ne yaparsın, tabiî afet_ Ama, hiç olmazsa yapay afet, keşmekeş yoktu.

Nöbetçi olmadıkları halde hastanelere koşan doktorları, hemşireleri ve çalışanları gördüm. Emekli olmuş hemşireler, yardımlarımız olabilir mi diye koşup gelmişlerdi. İnsanlarımız, kan vermek için kuyruk olmuşlardı. Onun için, buradan, tüm sağlıkçılara, kan vermek için koşan hemşerilerime sonsuz şükranlarımı arz ediyorum.

Çok kısa sürede kriz masası kurulmuş, Devlet Su İşlerinin, Köy Hizmetlerinin, belediyenin araçları harekete geçirilmişti. Bazı mahallelerde elektriklerin kesik olmasından dolayı, komşu illere ve ilçelere ekmek siparişleri verilmiş, tankerler su dağıtmaya başlamışlardı. Bu karışıklık içerisinde ufak tefek aksamalar olabilir, onu da hoş karşılamak gerekir; ama, organizasyon iyi çalışı-
yordu.

Maddî hasar çok büyük. Köylerimizin bir kısmı tamamen enkaz halinde. Devletimiz büyüktür; bunların hepsi, en kısa zamanda halledilir. Çukurovalının ayranı kabarırsa, tüm o maddî hasarı ve zararı, Çukurovalı kendisi de karşılar. Yalnız, bir isteğimiz var, açgözlülüklerinden, kurnazlıklarından, hata ve kusurlarından dolayı halkımıza acı çektirenler affedilmesin, bunlara tolerans gösterilmesin; cezalarını, ibret için çeksinler.

Acımız sonsuz, kaybımız çok fazla; ne desek az. Ölülerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerimize sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükyılmaz.

Biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yaralılara acil şifa ve ölenlere rahmet duygularını, daha baştan beri, Adana felaketzedelerine bildirmiştik.

Bu gündemdışı konuşmaya da Hükümetten herhangi bir cevap isteği gelmedi.

Gündemdışı konuşmalar bitmiştir; gündeme geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Arnavutluk’a gidecek olan Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’a, dönüşüne kadar, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1584)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 30 Haziran 1998 tarihinde Arnavutluk'a gidecek olan Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın dönüşüne kadar; Millî Eğitim Bakanlığına, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 24 arkadaşının, Yatırımlarla İlgili Çok Taraflı Antlaşma (MAI) konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Küreselleşme, yani "Yeni Dünya Düzeni" olgusu, 1980 sonrası yıllarda ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin temel öğretisi, evrensel düzeyde serbest piyasa ekonomisine geçerek, bütün ülkelerin dünya pazarlarında bütünleşmesi ve mal-hizmet-sermaye hareketlerinin tam serbestliğinin sağlanmasıdır.

Finans kaynaklarını, patent haklarını, bilgi ve teknolojiyi, iletişim gücünü elinde tutan ve G-7 olarak bilinen Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, Kanada ve İtalya'nın, sermayenin kâr hadlerini artırmak için geliştirdikleri politikalar, küreselleşme anlayışını siyasallaştırmış ve üçüncü dünya ülkeleriyle olan ilişkilerinde demokratik bir yaklaşım yerine, bu ülkelerin ağır bir borç yükü altına sokularak sermaye için yatırım alanlarına dönüştürülmesine ve neredeyse dünya ekonomisinden dışlanmasına neden olmuşlardır.

Küreselleşme olarak adlandırılan gelişmelerin, dünyadaki sınırları, ulus devletleri ortadan kaldırarak bölgesel ve sınıfsal eşitsizliğe, adaletsizliğe son vereceği savunulurken, dünya ekonomisindeki devinime bakıldığında, üretilen zenginliğin ve kaynakların belli ellerde toplandığı görülmektedir. Dünyada küresel bir eşitlik değil, emperyalist bir sömürü ve egemenlik kendisini göstermektedir.

Böylesine bir dünyada yapılan neoliberal politikalar, propagandalar ve bu bağlamda sürdürülen özelleştirme-yabancılaştırma, MAI ve MIGA gibi uluslararası hukuk normları olarak pazarlanan dayatmalar, aslında, hâkim sanayi ülkelerde konuşlanmış olan güçlü sermayenin, çevresel ülkeleri denetim altına alma ve böylece, oralardan kaynak aktarma çabalarından başka bir şey değildir.

1990'lı yıllarda ekonomileri durgunluk içerisine giren Batı ülkeleri yeni arayışlar içerisine girmiş, 1993 yılı sonunda tamamlanan Uruguay Round görüşmeleriyle, 117 ülke için uluslararası ticarî ilişkilerin temeli atılmış ve bu ilkelere uyulmasının gözetilmesi ile taraflararası uyuşmazlıklarda yargıçlık yapma görevi de üstlenilmiştir.

1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle, Batılı ülkeler, Uruguay Round görüşmelerinde kararlaştırdıkları liberalizasyon taahhütlerinin tam olarak uygulanması ve çoktaraflı ticaret sisteminin, küreselleşen dünya ekonomisinin taleplerine ayak uydurması konusunda sorunlarla karşılaşmışlardır. Bunun sonucunda, üçüncü dünya ülkelerine karşı sanayi ülkelerinin temsilciliğini yapan örgütlenmelerden biri olan OECD, yatırımları en önemli konu olarak belirlemiş ve yatırımlara ilişkin ortak kuralların geliştirilmesini gerekli bularak, üyeler arasında çoktaraflı yatırım anlaşması yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu karar çerçevesinde, Eylül 1995'te başlatılan çalışmalar henüz sonuçlandırılamamıştır.

Küreselleşme, tekellerin ve sermayenin önündeki bütün engelleri ve sınırları yıkmaya başlayınca, dünya ekonomisinde daha büyük güç, pazar ve söz sahibi olabilmenin yolu da büyük şirket birleşmelerinden geçmeye başlamıştır.

Türkiye'nin temel ekonomik kuruluşları olan ve ulusal bağımsızlığın güvencesini oluşturan kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi çabalarına, Dünya Bankası veya IMF istemleri doğrultusunda yeni boyutlar kazandırılmaya çalışılmaktadır. Her ülke için stratejik kuruluşlar olarak nitelendirilen telekomünikasyon, metalurji, madencilik, petrol, tekel, enerji ve savunma sektörlerinde kurulu kamu kuruluşları özelleştirme programına alınarak, çoğu yabancı çokuluslu tekellerle ortaklıklar oluşturmuş bulunan holdinglere satılmak istenmektedir.

Türkiye'nin çekince koyacağını bildirdiği MAI (Multilateral Agreemenet On Investment) ile yabancı yatırımcıların kârlılıkları hukukî yönden güvenceye alınırken, ulusal egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın çokuluslu şirketler karşısında ne şekilde korunacağının, ülkemizin kalkınması ve ulusal bağımsızlığımızın güvencesini oluşturan kamu kuruluşlarının özelleştirilmesinin yaratacağı etkilerin, çalışanların bu durumdan nasıl etkileneceğinin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Mustafa Kul Celal Topkan

Erzincan Adıyaman

Orhan Veli Yıldırım Ahmet Küçük

Tunceli Çanakkale

Bekir Kumbul Ahmet Güryüz Ketenci

Antalya İstanbul

Ali Dinçer İrfan Gürpınar

Ankara Kırklareli

Yüksel Aksu Mahmut Işık

Bursa Sıvas

M. Cevdet Selvi İsmet Önder Kırlı

İstanbul Balıkesir

Nezir Büyükcengiz Ali Rıza Bodur

Konya İzmir

Veli Aksoy Bekir Yurdagül

İzmir Kocaeli

Atilâ Sav Ali Şahin

Hatay Kahramanmaraş

Tuncay Karaytuğ Zeki Çakıroğlu

Adana Muğla

Yahya Şimşek Durmuş Fikri Sağlar

Bursa İçel

Ercan Karakaş Ayhan Fırat

İstanbul Malatya

Mustafa Yıldız

Erzincan

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmına geçiyoruz.

V. – GÜVEN İSTEMİ

1. – Devlet Bakanı Eyüp Aşık Hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı Maddeleri Uyarınca Verilen Gensorunun, Genel Kurulun 29.6.1998 Tarihli 111 inci Birleşiminde Yapılan Görüşmeleri Sırasında Verilen Güvensizlik Önergesinin Oylanması (11/16, 4/360)

BAŞKAN – Bu kısımda, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca verilen (11/16) esas numaralı Gensorunun, Genel Kurulun 29.6.1998 tarihli 111 inci Birleşiminde yapılan görüşmeleri sırasında verilen güvensizlik önergesinin oylamasını yapacağız.

Sayın üyeler, kullanacağınız oyların anlamını açıklıyorum:

Güvensizlik önergesini oylayacağımızdan; kabul oyu, güvensizlik anlamına; ret oyu ise güven anlamına gelecektir. Anayasanın 99 uncu maddesinin beşinci fıkrasına göre, bakanın düşürülebilmesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğu, yani 276 veya daha fazla kabul oyu gereklidir. Anayasada öngörülen bu nitelikteki çoğunluğun mevcudiyetini tespit edebilmek için, güvensizlik önergesi açık oya sunulacaktır.

Aslında, Anayasanın 99 uncu maddesi "oylamada sadece güvensizlik oyları sayılır" der. Bugüne kadar yapılan uygulama da, bana göre, aslında, biraz hatalı uygulanmıştır. Sadece güvensizlik izhar eden milletvekillerinin, gelip, burada oy kullanması lazım. Güvensizlik oyu vermeyen bir milletvekilinin, buraya gelip oy kullanmasının bir anlamı yok; zaten Anayasa da " oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır" diyor. Hakikaten, bu önemli bir konu; çünkü, eğer bu şekilde hareket edersek, güvensizlik oyu verenler, güvensizlik oyu vermiş; geriye kalan tüm milletvekilleri güvenoyu vermiş anlamına geliyor. Bence, Meclisin, bu konuda bir karar vermesi gerekir. Eğer gruplar isterlerse, bu konuda bir usul tartışması açılmasını bile düşünüyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Gerek yok.

BAŞKAN – Peki arkadaşlar, o zaman alışılmış usulü tatbik ediyoruz.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna, oy pusulasını atmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Yani, kupalar kürsüye konulacak, adı okunan üye, oyunu kullanıp geçecek. Aslında, güvenoylaması bu usulle yapılıyordu. Yani, adı okunan sayın üye, yerinden kalkarak "ret" veya "kabul" diyordu veyahut da bu usulü benimsiyorduk.

Sayın arkadaşlar, sayın genel başkanlar, öncelikle oy kullanma hakkına sahiptirler. Önceden mazeretini bildirmeyen hiçbir üyenin, sırası gelmeden oyunu kullanması mümkün değildir.

Daha önce de belirttiğim gibi, güvensizlik önergesini oyluyoruz. Güvensizlik önergesine verilen ret oyu, güvenoyu anlamına gelir; kabul oyu, güvensizlik anlamına gelir.

Sayın milletvekilleri, Divan Üyesi arkadaşlarımız, sayın üyelerin isimlerini işaretleyecekler, sonra oy kullanılacak.

Kupaları kürsüye koyalım.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, oy şekli...

BAŞKAN – Efendim, burada güvensizlik önergesini oyluyoruz. Kabul oyu, güvensizliği ifade ediyor. Kırmızıyı kullanırsanız ret, beyazı kullanırsanız kabul anlamına geliyor. Beyaz, güvensizlik; kırmızı, güvenoyu anlamına geliyor. Çekimser oy kullanmak isteyen kullanabilir.

Sayın Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylamaya Adana İli milletvekillerinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

Osman Hazer...

Halil İbrahim Özsoy...

BAŞKAN – Sayın Özsoy, Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara'nın yerine de oy kullana-
caklar.

Yaman Törüner...

Kubilay Uygun...

(Oyların toplanmasına devam edildi)

Önder Sav...

Yücel Seçkiner...

BAŞKAN – Sayın Seçkiner, Devlet Bakanı Sayın Rifat Serdaroğlu'nun yerine de oy kullanacaklar.

Ahmet Tekdal...

İlker Tuncay...

(Oyların toplanmasına devam edildi)

Hikmet Aydın...

Mustafa Cumhur Ersümer...

BAŞKAN – Sayın Ersümer, Devlet Bakanı Sayın Cavit Kavak'ın yerine de oy kullana-
caklar.

Ahmet Küçük...

Nevfel Şahin...

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Ahat Andican, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık'ın;

Devlet Bakanı Sayın Işılay Saygın, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Batallı'nın;

Devlet Bakanı Sayın Mehmet Batallı, Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin'in;

Devlet Bakanı Sayın Mehmet Salih Yıldırım, Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner'in yerine oy kullanıyorlar.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkındaki güvensizlik önergesinin açık oylamasına 441 sayın milletvekili katılmıştır; kabul oyu 235, ret oyu 206'dır. Bu suretle, Anayasanın 99 uncu maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen salt çoğunluk sağlanamadığı için, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkındaki güvensizlik önergesi kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini, maddeleri üzerindeki önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyon geri almıştı.

Komisyon raporu henüz gelmediği için, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 34 üncü maddesi üzerinde şahıslar adına yapılacak son konuşmada kalmıştık.

Söz sırası, Bursa Milletvekili Sayın Beyreli'deydi.

Buyurun Sayın Beyreli.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

(1) S. Sayılı Basmayazı 17.6.1998 tarihli 103 üncü BirleşimTutanağına eklidir.

Bu maddeyle, ziraî kazançta vergilendirmeyi yeniden düzenliyoruz.

Ziraî kazançta, mevcut uygulamada, işletme büyüklüğü ölçüsü, yıllık satış tutarı ölçüleri ve bunların aşılıp aşılmaması vergilendirmeye esas olarak kabul edilmekte; buna göre, işletme büyüklüğü ve yıllık satış tutarı ölçüsü şartlarını haiz olan çiftçiler Gelir Vergisinden muaf tutulmakta; bunun da ötesinde, belirli bir haddi aşmayanların kazancı götürü gider esasına göre, aşanların kazançları ise gerçek usulde vergilendirilmekteydi. Bu sistem, çeşitli sakıncaları da beraberinde getirmiştir ve bunu hep birlikte yaşadık. Bu sistem, çiftçilerimizi, müstahsil makbuzu almamaya ya da müstahsil makbuzlarını, hayatta olmayan belli kişilerin üzerine yazmaya, onların adına düzenlemeye ve dolayısıyla, sistem içerisinde belgesiz ve kayıtsız bir alan yaratmaya sevk etmekteydi. Dolayısıyla, mevcut sistemimiz, tarım ürünlerinin, kayıtdışı ekonominin önemli bir kaynağını oluşturmasına yol açmaktaydı.

Bu maddeyle getirilen düzenlemeyle, küçük çiftçi muaflığı ve ziraî kazancın götürü usulde tespiti yöntemi kaldırılmaktadır. Yapılan değişiklikle, ziraî kazançlar ya sadece -bugün olduğu gibi- stopaj yoluyla ya da gerçek usulde vergilendirilecektir. Görüşeceğimiz ve inşallah kabul edeceğimiz bir sonraki maddeye göre de, işletme büyüklükleri esaslarını aşmayan çiftçilerimiz, satış tutarları ne olursa olsun, gerçek usulde vergilendirilmeyecekler, defter tutmayacaklardır.

Ben, Yüce Heyetimizin kabul edeceğine inandığım bu değişikliklerin, bu düzenlemenin, çiftçilerimize ve ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakana bir soru sorabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Bakanım, biliyorsunuz, bu getirilen fonla, köylere ve bilhassa tarım kesimine, yüzde 4 dahi olsa, stopajdan bir vergi getirilmekte. Bu vergilerden de köylere birtakım hizmetler -tabiî, eskiden beri gidiyordu- gidecektir. Yalnız, şimdi, köyler konusunda bir konu var; o da şu: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 28 trilyon 650 milyar lira olan özelleştirmeden gelecek Köy Hizmetlerinin gelirlerinin Maliye Bakanlığınca durdurulduğunu ve şu ana kadar dağıtılmadığını, genelgeyle bütün kuruluşlara bildirmiş vaziyette ve -kısaca okuyorum- özelleştirmeden gelecek payları Maliye Bakanlığı bize aktarmadığı için ve bu konuda bir gelişme olmadığı için, özelleştirme gelirlerini yok kabul edin; geleceği belli değil; şu anda yatırımlarınızı durdurun; ancak, özelleştirmeden gelirse devam edin diyor. Temmuz ayına geldik; bizim Doğu Anadolu'da, biliyorsunuz, iki üç ay sonra kış mevsimi gelecek...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Soruya gelsin Sayın Başkan!

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Eğer, özelleştirme gelirlerini dağıtacaksanız, verecekseniz, öncelikli olarak Doğu Anadolu'dan başlamak üzere bu özelleştirme gelirlerini verecek misiniz diye merak ediyorum; bunu soruyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN – Soru, bu maddeyle ilgili değil; Sayın Bakanın bu soruyu cevaplandırmasını istemiyorum.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Ne demek Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Esengün, maddeyle ilgisi yok. Bu madde ziraî kazançlarda vergilendirmeyle ilgili. Özelleştirme gelirinin Köy Hizmetlerine intikalinin, oradan kullanılmasının maddeyle ilgisi yok.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Bakan cevap vermek istiyor galiba...

BAŞKAN – Tamam efendim... Takdir benim; öyle yaptım; ama, soruyu da sordurdum.

Sayın Özgün buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Bakanım, birinci fıkrada "54 üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca..." deniliyor. Komisyonda, biliyorsunuz, traktör konusunda bir yaş sınırı getirmiştik. Biçerdöver ve bu mahiyetteki bir motorlu araca da bir yaş sınırı getirmek gerekmez mi diye soruyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biçerdöverle -özellikle belirli bir arazi büyüklüğünün üzerine ulaşmayan işletmeler açısından- başkalarına hizmet verildiği ve belirli bir gelir elde edildiği, Komisyonda ayrıntısıyla tartışıldı. Dolayısıyla, hizmet verebilecek konumda olduğu sürece bir yaş sınırı aranıp aranmaması konusu, zaten, Plan ve Bütçe Komisyonunda getirilen bir düzenlemeydi. Orada, bunun için bir yaş sınırına gerek olmadığı, zaten, çalışabildiği sürece benzer hizmetleri verebildiği konusu gündeme getirildiğinden dolayı herhangi bir yaş sınırı düşünülmedi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, maddeyle ilgili 33 önerge var, 6 fıkra olduğu için 24 önergeyi geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 34 üncü maddesinin son fıkrasına "Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belge alma, verme, saklama ve ibraz yükümlülüklerine uymayan"dan sonra gelmek üzere "kazançları gerçek usulde vergilendirilenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Lütfü Esengün Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Erzurum Kırşehir Kayseri

Ahmet Çelik Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Adıyaman Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Alaattin Sever Aydın

Amasya Ankara Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Sıddık Altay

Elazığ Erzincan Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün

Aksaray Ankara Balıkesir

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Naci Terzi Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Erzincan Erzurum Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Ahmet Dökülmez

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Fethi Acar Salih Kapusuz

Karaman Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Metin Kalkan Saffet Benli

Giresun Hatay İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Kemal Albayrak

Karaman Kars Kırıkkale

Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Feyzi İnceöz Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur

Tokat Trabzon Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Sabahattin Yıldız

Konya Kütahya Muş

Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanunları tasarısının 34 üncü maddesi değiştirilerek bu maddeyle yeniden düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci fıkrasından gelmek üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İ. Cevher Cevheri Fevzi Şıhanlıoğlu Hacı Filiz

Adana Şanlıurfa Kırıkkale

Ahmet Uyanık Osman Çilsal Tahsin Irmak

Çankırı Kayseri Sıvas

"Şu kadar ki, yukarıdaki fıkralar uyarınca, ziraî işletme hesabı veya bilanço esasına göre vergilendirilmesi gereken çiftçiler, satış hâsılatlarının tamamı üzerinden tevkif suretiyle Gelir Vergisi alınmış olmak kaydıyla götürü gider usulüne geçebilirler. Giderlerini götürü gider usulüne göre tespit etmekte olanlar da bu usulden yararlanmaya devam edebilirler."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 34 üncü maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan "ilgili kuruluşların görüşleri de alınarak" ibaresi yerine "ilgili meslek odalarının ve kuruluşların görüşleri de alınarak" ibaresinin, madde sonuna ise "kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler elde ettikleri bu gelirleri için beyanname vermezler" fıkrasının eklenmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 34 üncü maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin" ibaresinin tasarı metninden çıkarılması için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mahmut Işık Bekir Yurdagül

İstanbul Sıvas Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 34 üncü maddesiyle değişen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın altıncı fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Cemalettin Lafçı

Adana Aydın Amasya

Kâzım Arslan M. Salih Katırcıoğlu İsmail Özgün

Yozgat Niğde Balıkesir

Ekrem Erdem Nurettin Aktaş Osman Pepe

İstanbul Gaziantep Kocaeli

"Yukarıdaki fıkralar gereği ikinci ziraî işletme hesabı veya bilanço esasına göre vergilendirilmesi gereken çiftçiler satış hâsılatlarının tamamı üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılanlar götürü gider usulünü seçebilirler. Daha önce götürü gider usulüne tabi olanlar buna devam edebilirler."

Yakup Budak İ. Ertan Yülek Ahmet Doğan

Adana Adana Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Rıza Ulucak

Afyon Ağrı Ankara

Alaattin Sever Aydın Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Zeki Ergezen

Ankara Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bolu Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat Şinasi Yavuz

Elazığ Erzurum Erzurum

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Fethi Acar Salih Kapusuz

Kahramanmaraş Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Kahraman Emmioğlu

Kırıkkale Kilis Gaziantep

Hanifi Demirkol Turhan Alçelik Metin Kalkan

Eskişehir Giresun Hatay

Mustafa Köylü İsmail Kahraman Abdullah Özbey

Isparta İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Kütahya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Tokat Trabzon Van

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız Latif Öztek

Malatya Muş Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "bu gruplar için tespit olunan hadlerin" ifadesinin "bu gruplar için belirlenen ölçülerin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "hadlerin yarısını aşanlar" ifadesinin "hadlerin yüzde 50'sini aşanlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "birkaç tanesi içine giren" ifadesinin "birkaçını kapsayan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

lent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "bu gruplar için tespit olunan hadlerin yarısını aşanlar" ifadesinin "bu gruplar için tespit olunan hadlerin yarısını aşan çiftçiler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "aile reisi ile birlikte yaşayan eş ve velayet altındaki çocuklara ait işletmeler ile ortaklık halindeki işletmelerde, işletme büyüklüğü" ifadesinin "işletme büyüklüğü, aile reisi ile birlikte yaşayan eş ve velayet altındaki çocuklara ait işletmeler ile ortaklık halindeki işletmelerde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "ortaklığın birden fazla işletmeye taalluk etmesi veya işletmelerin ayrı ayrı mahallerde bulunması durumu değiştirmez" ifadesinin "işletmelerin ayrı ayrı yerlerde bulunması veya ortaklığın birden fazla işletmeyi ilgilendirmesi durumu değiştirmez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "birden fazla ziraî işletmede ayrı ayrı şahıslarla ortaklığı bulunanların işletme büyüklüğü ölçülerinin tespitinde ortaklık payları toplamı esas alınır" ifadesinin "işletme büyüklüğü ölçülerinin tespitinde birden fazla ziraî işletmede ayrı ayrı şahıslarla ortaklığı bulunanların ortaklık payları toplamı esas alınır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "birden fazla ziraî işletmede ayrı ayrı şahıslarla ortaklığı bulunanların" ifadesinin "ayrı ayrı şahıslarla birden fazla ziraî işletmede ortaklığı bulunanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan" ifadesinin "beş yaşından büyük ikiden fazla traktöre sahip olan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "gerçek usulde (ziraî işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit olunarak" ifadesinin "gerçek usulde tespit olunarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen" ifadesinin "hâsılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "gerek şahsî işletmesi gerekse dahil bulunduğu ortaklıklar müstakilen işletme büyüklüğü ölçüsünün altında kaldığı halde, kendisine ait işletmenin ve ortaklıklardaki" ifadesinin "kendi işletmesiyle dahil bulunduğu ortaklıklar bağımsız olarak işletme büyüklüğü ölçüsünün altında kaldığı halde gerek şahsî işletmenin gerekse ortaklıklardaki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "payları toplamı ölçüleri aşmayan" ifadesinin "ortaklıktaki payların toplamı işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "ortaklıklardaki payların toplamı bu ölçüyü aşan" ifadesinin "ortaklıklardaki payların toplamı işletme büyüklüğü ölçüsünü aşan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "ortaklıklardaki payların toplamı bu ölçüyü aşan" ifadesinin "ortaklıklardaki payların toplamı işletme büyüklüğü ölçüsünü aşması halinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "54 üncü maddede yazılı ölçüleri aşanlar müteakip vergilendirme dönemi başından itibaren gerçek usulde" ifadesinin "54 üncü maddede yazılı ölçüleri aşanlar takip eden vergilendirme döneminden itibaren gerçek usulde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "hâsılatları üzerinden" ifadesinin "ziraî mahsullerinin ve hizmetlerinin satış bedeli üzerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "tarihinden itibaren gerçek usule geçebilirler" ifadesinin "tarihinden başlamak üzere gerçek usule geçebilirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "itibaren hâsılatları üzerinden tevkifat" ifadesinin "itibaren ziraî ürünlerinin ve hizmetlerinin satış bedeli üzerinden tevkifat" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Önergeleri, önce, geliş sırasına göre okuttuk; şimdi, aykırılık derecesine göre okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa
tasarısının 34 üncü maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin" ibaresinin tasarı metninden çıkarılması için gereğini
arz ederiz.

Algan Hacaloğlu İstanbul

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Önerge sahipleri, gerekçe mi okunsun?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Peki.

Gerekçe:

Tarım sektöründe makineleşme, yaygın ve doğal bir süreçtir. Belirli makinelerin kullanımı,
ziraî kazançta vergilendirmenin kriterini oluşturmamalıdır. Vergilendirmenin bazını, beyan-
name verme koşullarının sınırlarını, çiftçilerin elde ettikleri ziraî kazançların büyüklüğü belirle-
melidir.

Yukarıdaki ibarenin, tarımda makineleşmeyi ve ileri teknoloji kullanımını da caydıracağı dikkate alınarak çıkarılması önerilmektedir.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı, gerekçeyi okuttuk; yalnız, arkadaşlarımız, karar yetersayısının aranmasını istediler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, burada toplantı yetersayısı da yok; onun için, bir iki saat ara verelim.

BAŞKAN – Canım, bırakın da ona biz karar verelim. Niye bu kadar sıkılıyorsuz çalışmaktan?! Sıkılıyorsanız, buyurun, gidin, biraz gezin; ben size izin veriyorum.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Biz, zevkle çalışıyoruz, zevkle...

BAŞKAN – Biz de zevkle çalışıyoruz da... Diyoruz ki, bizim görevimiz çalışmak, gidip de dışarıda gezmek değil. O bakımdan, tabiî, özellikle iktidar partileri ve onları destekleyen gruplardan da rica ediyoruz; gelsinler buraya, biz de süratle görevimizi yapalım.

Sayın grup başkanvekilleri, kaç dakika ara vereyim?

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, 10 dakika ara verelim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.20

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.30

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, 626 sıra sayılı yasa tasarısının 34 üncü maddesi üzerinde verilen bir önergeyi oylarken karar yetersayısı istenilmiş ve karar yetersayısı bulunamamıştı, onun için birleşime 10 dakika ara vermiştim

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamışlardı.

Önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Efendim, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanunları tasarısının 34 üncü maddesi değiştirilerek, bu maddeyle yeniden düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Şu kadar ki; yukarıdaki fıkralar uyarınca, ziraî işletme hesabı veya bilanço esasına göre vergilendirilmesi gereken çiftçiler, satış hâsılatlarının tamamı üzerinden tevkif suretiyle Gelir Vergisi alınmış olmak kaydıyla, götürü gider usulüne geçebilirler. Giderlerini götürü gider usulüne göre tespit etmekte olanlar da bu usulden yararlanmaya devam edebilirler."

İ. Cevher Cevheri

Adana

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, Sayın Cevheri ve arkadaşlarının önergesine katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergesini izah etmek üzere, Sayın Cevher Cevheri; buyurun efendim.

Sayın Cevheri, süreniz 5 dakika.

İ. CEVHER CEVHERİ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün 34 üncü madde üzerinde de görüşlerimizi ifade etmeye çalıştığımızda dile getirdiğimiz gibi, Gelir Vergisi Kanununa göre, işletme büyüklüğü ve yıllık satış tutarları esaslarına göre belirlenen ölçülerin altında kalan çiftçiler, küçük çiftçi olarak gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Bunun üzerindeki çiftçilerin ise, gerçek kazanç usulüne göre vergilendirilecekleri, yani, defter tutacakları esası getirilmiştir.

Ancak, şu anda yürürlükte olan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuzun 53 üncü maddesinin beşinci fıkrasında aynen şöyle denilmektedir: "Şu kadar ki; satış hâsılatlarının tamamı üzerinden tevkif suretiyle Gelir Vergisi alınmış olan çiftçiler, yıllık satış hâsılatları tutarına bakılmaksızın diledikleri takdirde götürü gider usulüne geçebilirler" denilmektedir. Böylece, küçük çiftçi muafiyetinin üstündeki çiftçilere bir imkân getirilmekteydi. Bu, bir ihtiyaçtan doğan düzenlemeydi, tarım sektörünün kendine mahsus şartlarını dikkate alan bir düzenlemeydi ve halen yürürlüktedir bu
fıkra.

Tasarının 53'üncü maddesinde yapılan en önemli değişiklik, bu fıkranın kaldırılması olmuştur. Yeniden düzenlenen 54 üncü maddedeki işletme büyüklüğü ölçülerini aşan her çiftçi, ziraî işletme hesabı veya bilanço esasına göre vergilendirilmek durumunda kalacaktır. 53 üncü maddede bahsedilen bu fıkra bir ihtiyaçtan doğmuştur. Tarım sektöründe, özellikle, işçilik ve hasat giderlerini belgeye bağlamak mümkün değildir. Bu giderler de, toplam giderler içerisinde en büyük payı almaktadır.

Götürü gider esasında da gelirler gerçek usulde tespit edilmektedir. Yani, götürü gider esası, bir götürü vergi uygulaması değildir. Sadece giderler, belgelemekteki imkânsızlıklar sebebiyle, yıllık satış hâsılatının belli bir kısmı olarak götürü şekilde tespit edilmektedir. Tarım sektörünün vergilendirilmesinde ana ilke ürünlerin satışının belgelenmesi ve bu suretle sanayie giren hammaddenin kayıt altına alınması olduğuna göre, götürü gider usulü, bütün satışların belgeli olması sebebiyle zaten bu amaca hizmet etmektedir.

Bu gerekçelerle, kaldırılması düşünülen götürü gider esasının muhafazası için, yukarıdaki fıkranın tasarıya eklenmesinde büyük ihtiyaç vardır.

Keyfiyeti bir kere daha Yüce Meclisin takdirlerine sunar, hepinizi saygılarımla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cevheri.

Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişikliklik yapan kanun tasarısının 34 üncü maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki fıkranın altıncı fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Yukarıdaki fıkralar gereği ziraî işletme hesabı veya bilanço esasına göre vergilendirilmesi gereken çiftçiler, satış hâsılatlarının tamamı üzerinden Gelir Vergisi tevkifatı yapılanlar götürü gider usulünü seçebilirler. Daha önce götürü gider usulüne tabi olanlar buna devam edebilirler."

Sıtkı Cengil Adana

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyorlar.

Sayın Cengil, konuşacak mısınız?

SITKI CENGİL (Adana) – Evet, konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Cengil, konuşma süreniz 5 dakikadır.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Dün, madde üzerinde görüşürken de, bu konudaki endişelerimizi, taleplerimizi, daha doğrusu, çiftçimizin endişelerini, taleplerini dile getirmiştik ve bu endişeleri giderecek, bu talepleri karşılayacak mahiyette de önerge verdik. Biraz önce konuşan değerli arkadaşımın da verdiği önerge bu mahiyetteydi; ama, maalesef, Hükümet ve Komisyon katılmadı, iktidar partileri de olumlu oy vermediler.

Dün de belirttiğimiz gibi, götürü gider usulü, bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır, bir ihtiyaç gereği sisteme monte edilmiştir ve şu anda da, hakikaten, o ihtiyaç devam etmektedir. İhtiyaç devam ettiğine göre, bu düzenleme yapılırken de bunun sistem içerisinde olması gerekirdi. Neydi o ihtiyaç şuydu: Çiftçinin, giderlerinin büyük bir bölümünü belgelendirme imkânı yoktur işin mahiyeti itibariyle; gerek kendi şahsî olarak bulunduğu katkıyı gerekse dışarıdan işçi almak suretiyle yapmış olduğu giderlerini belgelendirme imkânı yoktur. Dolayısıyla da, bunu telafi edici mahiyette götürü gider usulü getirilmiştir. Zaten götürü gider usulü de, dilerse, götürü gider usulüne geçebilir, bunu kabul eder şeklindeydi. Bizim talebimiz, bizim önergemiz de bu doğrultuda.

Dün de söyledim, bugün yine aynı şeyi söylüyorum. Biz, bu önergeleri, böyle zaman almak için, olayı savsaklamak için kesinlikle vermiş değiliz. Bu bir ihtiyaçtır, ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Ben o önergeyi ilk gün verdim. Eğer, böyle bir niyetim olsaydı, böyle bir düşüncem olsaydı, birer ikişer kelime değiştirir, bütün önergeleri doldurur, verirdim. Böyle değil. Bu bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın giderilmesi gerekirdi. Gördüğümüz kadarıyla, biraz önceki önergenin görüşülmesinde, önergeye, maalesef, Hükümet de katılmadı, değerli arkadaşlarımız da kabul oyu vermediler; ama, yine de, ben, arkadaşlarımızın bu önergeye kabul oyu vereceklerini düşünüyorum. Önergeye kabul oyu verdiğiniz zaman da, zannediyorum, çiftçimizi memnun edeceksiniz.

Bu düşüncelerle, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 34 üncü maddesinin son fıkrasında "Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belge alma, verme, saklama ve ibraz yükümlülüklerine uymayandan" sonra gelmek üzere "kazançları gerçek usulde vergilendirilenler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Adana

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu önerge, yanlış verilmiş bir önergedir; zannediyorum, amaçladığı sonucu da kesin olarak doğurmayacaktır. Biz bunu arkadaşımıza dün izah etmiştik. O nedenle, iyi bir şey yapmaya çalışırken, aslında, binlerce mükellefi çok önemli bir haktan mahrum kılmaktadır. O nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet de önergeye katılmıyor.

Buyurun Sayın Cengil.

Süreniz 5 dakika Sayın Cengil.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, bu önerge, yanlışlıkla verilmiş bir önerge değil, amacı gerçekleştiremeyecek bir önerge de değil; ama, belki, dün birtakım eksiklikleri vardı -kendileri söylediler, ben de onu kabul ettim- redakte edildi, düzeltildi. Zannediyorum, düzeltilmiş şekli, Sayın Bakanın önünde değil, dünkü eksik haline göre bu açıklamayı yaptı. Olabilir; ama, önerge düzeltildi.

Buradaki amacımız şudur: Maddenin son bölümünde, devletin vermiş olduğu sübvansiyon, kredi, prim gibi imkânlardan faydalanabilmek için, çiftçilere, belge alma, verme ve saklama zorunluluğu getiriliyor. İlave olarak, ziraat odalarına, ziraat odaları yoksa tarım il müdürlüklerine, tarım il müdürlükleri yoksa tarım ilçe müdürlüklerine kayıt zorunluluğu getiriliyor.

Tabiî, bu, normal çiftçi için doğrudur. Biz de bunu kabul ediyoruz; yapılması gereken de budur. Belge vermesi de lazım, saklaması da lazım, toplaması da lazım, o ilgili odalara kaydolması da lazım; ama, bunun yanında, bir de küçük çiftçiler var; belge alma konusunda, yine belge almak durumundadırlar, bizim getirdiğimiz önergeye göre almak mecburiyetindedirler. Çok küçük çiftçiler vardır. Dün ifade ettim. İç Anadolu Bölgesinde, Doğu Anadolu Bölgesinde, Karadeniz Bölgesinde, hatta ve hatta, Çukurova yöresinin dağlık ilçelerinde bile bu tür çiftçilerimiz vardır. Bu çiftçiler, ürettikleriyle, ektikleriyle, biçtikleriyle sadece kendi geçimlerini sağlayabilecek durumdadırlar; yani, çok küçük çapta çiftçidirler. Bu insanlar da gübre kullanacak, bu insanlar da kredi kullanacak... Bu insanların da, devletin vermiş olduğu birtakım imkânlardan faydalanması elzemdir.

Ben, aslında, Sayın Bakanı eleştirmek istemiyordum; ama, bu açıklamasından sonra şunu söylemek durumundayım: Ben, sosyal demokrat bir partinin veyahut da demokratik sol düşünceli arkadaşlarımızın, özelikle küçük çiftçi, dargelirli kesim düşünülerek getirilmiş olan böyle bir düzenlemenin niye karşısında olduklarını, niye yanında yer almadıklarını anlamış durumda değilim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – O senin eksikliğin.

SITKI CENGİL (Devamla) – Bizim amacımız -evet, getirilen düzenleme güzel bir düzenleme olabilir, ama- her kesimi kapsayacak şekilde güzel olmasını sağlamaktır. Biz, bu düşünceyle bu önergeleri veriyoruz. Sayın Bakanın yaptığı çoğu düzenlemelere, getirdiği çoğu güzelliklere katılıyoruz; katıldıklarımızı da burada ifade etmekten hiç çekinmiyoruz. Mesela, satış büyüklüklerinin değiştirilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz; ama, bu da ilave edilirse daha da güzel olur. Yani, daha da güzel olmasını istemiyor musunuz? Bizim çabamız budur; bu da küçük çiftçiyi memnun edecektir; yani, o dargelirli dediğimiz kesimi memnun edecektir. Düşünün, bu madde, bu haliyle geçtiği zaman... Mesela, bu insanlar gübre faturası almış, gübre iadesi almaya gidecek; ama, oradaki insan da diyecek ki: Vergi Kanunundaki düzenlemeye göre sana bu iadeyi yapamam; çünkü, belge almak mecburiyetindesin. Nedir isteyeceği belge?.. Evet, sen bu gübreyi aldın, kullandın da, bundan elde ettiğin hâsılatı nereye sattın, hani müstahsil makbuzu diye sorulduğunda, benim müstahsil makbuzum yok, ben buradan herhangi bir satış yapmadım; orada elde ettiğim ürünle sadece kendi geçimimi temin edebildim diyecek çiftçi; ama, bu düzenlemeye göre, bu çiftçinin geri çevrilme durumu söz konusudur. Biz, bunu düzeltmek için, bunu ortadan kaldırmak için böyle bir önerge verdik. Bu önergenin, özellikle sosyal demokrat partiler tarafından desteklenmesi lazım; hatta ve hatta, eksikleri varsa, Sayın Bakanımın himmetleriyle eksiklerinin de tamamlanarak mükemmel hale getirilmesi lazım.

Bu düşünceyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Aslında, önergeniz tam açık değil. Şimdi, siz, burada, sadece "kazançları gerçek usulde tespit edilenler bu ziraat odalarından yararlanmasın" diyorsunuz.

SITKI CENGİL (Adana) – Hayır... Hayır...

BAŞKAN – Hayır, zaten madde böyle. Bakın, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belge alma, verme, saklama ve ibraz yükümlülüklerine uymayanlara bir yükümlülük getiriyor.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır, siz bu yükümlülükleri, yalnız kazançları gerçek usulde tespit edilenlere teşmil ediyorsunuz.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, uymayan gerçek usulde uymuyorsa, almasın...

BAŞKAN – Tamam, neyse... Açıkladınız siz zaten.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan" ifadesinin "beş yaşından büyük ikiden fazla traktöre sahip olan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey

Kars

ve arkadaşları

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – İmzamı geri alıyorum.

BAŞKAN – İmzanızı geri alıyorsunuz.

Diğer önergelerden de mi alıyorsunuz?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Evet.

BAŞKAN – Peki. Arkadaşlar öteki önergelerdeki imzalarını da geri aldılar.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, diğer önergelerdeki imzalarımı ben de geri alıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çalık da imzalarını geri aldılar. Böylece, 19 önerge de, imzalar geri alınmak suretiyle işlemden kaldırılmıştır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Bir de önergeyi geri alanları tenkit edin.

BAŞKAN – Ediyorum... Ediyorum... Tabiî, önerge vermek, ciddî bir şeydir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 34 üncü maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 53 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan "ilgili kuruluşların görüşleri de alınarak" ibaresi yerine, "ilgili meslek odalarının ve kuruluşların görüşleri de alınarak" ibaresinin; madde sonuna ise, "kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler, elde ettikleri bu gelirleri için beyanname vermezler" fıkrasının eklenmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu

İstanbul

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu bu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Gerekçe mi okunsun Sayın Hacaloğlu?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Hayır, imzamı geri alıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşımız imzasını geri alıyor.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35 - 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşletme büyüklüğü ölçüleri

Madde 54- Zirai kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler şunlardır;

A) Arazi üzerinde yapılan zirai faaliyetlerde:

1 inci grup: Hububat ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı; taban arazide 600, kıraç arazide 1200 dönüm;

2 nci grup: Bakliyat, afyon, susam, keten, kendir ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 300 dönüm;

3 üncü grup: Ayçiçeği ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 600 dönüm;

4 üncü grup: Pamuk ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 300 dönüm;

5 inci grup: Çeltik ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

6 ncı grup: Pancar ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

8 inci grup: Çay ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 40 dönüm (Mahsul verebilecek hale gelmeyenler hariç);

9 uncu grup: Tütün ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

10 uncu grup: Sebze ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

11 inci grup: Sera ve çiçekçilik ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 8 dönüm;

12 nci grup: Kavun ve karpuz ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 300 dönüm;

13 üncü grup: Meyve verebilecek hale gelmiş fındık ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm;

14 üncü grup: Meyve verebilecek hale gelmiş bağ ve incir ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm;

15 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş antep fıstığında 1500 ağaç;

16 ncı grup: Meyve verebilecek hale gelmiş zeytinliklerde 2500 ağaç;

17 nci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş narenciyede 1250 ağaç;

18 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş elmada 1000 ağaç;

19 uncu grup: Muz ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 20 dönüm;

20 nci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş kaysıda 1000 ağaç;

21 inci grup: Meyve verebilecek hale gelmiş armut, kiraz, vişne, şeftalide 1000 ağaç;

22 nci grup: Diğer meyve ve ürün ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 100 dönüm (Meyve ve ürün verebilecek hale gelmeyenler ile palamut hariç);

23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 150 adet (İş hayvanları ile iki yaşından küçük, büyükbaş hayvanlar hariç);

24 üncü grup: Küçükbaş hayvan sayısı 500 adet (Bir yaşından küçük, küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanları hariç);

B) Arazi üzerinde yapılmayan zirai faaliyetler ile kara ve su avcılığında:

1 inci grup: Deniz ve iç su balıkları yetiştiriciliği;

a) Denizlerdeki sınırları belirlenebilen üretim alanlarında yapılan balık yetiştiriciliğinde (ağ kafes vb.) 500 m2,

b) İç su balıkları yetiştiriciliğinde sınırları belirlenebilen havuz (beton, toprak vb.), göl, gölet ve baraj gölleri gibi üretim alanlarında 600 m2,

2 nci grup: Denizlerde yapılan balık avcılığında toplam tekne boyu 20 metre;

3 üncü grup: Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 adet;

4 üncü grup: İpek böcekçiliği ziraatinde kutu sayısı 500 adet;

Bakanlar Kurulu, Zirai Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre beş katına kadar artırmaya veya kanuni hadden az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir. Bu şekilde tespit olunan ölçüler, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren yürürlüğe girer.

Yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı ile (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen zirai faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım ve Köyişleri, Orman ve Maliye Bakanlıklarınca müştereken tespit olunur.”

BAŞKAN – Efendim, madde üzerinde, gruplar adına, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Nedim Bilgiç, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Algan Hacaloğlu, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Aslan Polat; şahısları adına, Sayın Zeki Ünal, Sayın Emin Kul, Sayın Ali Rahmi Beyreli, Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu, Sayın İsmail Özgün, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Kahraman Emmioğlu, Sayın Latif Öztek söz istemişlerdir.

Sayın Bilgiç, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 35 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmeye çalışacağım. Vergi sistemi ile devletin temel yapısı arasında parçalanması mümkün olmayan bir ilişki ve bağ vardır. Bu bağın zedelenmemesi için, ekonomik kaynakların yaratılması ve paylaşılması hususunda çok hassas davranmak gerekir. Devlet denilen müessesenin, mutlaka, birtakım giderleri vardır. Bunların da, bizim gibi, yeraltı kaynakları son derece yetersiz olan ülkelerde, mutlaka, vergilerle giderilmesi gerekmektedir; ama, bu alınan vergilerin adil olması lazımdır, kazanandan alınması lazımdır ve ülke insanı, eşit bir şekilde bu yükün altına girmelidir.

Bugün görüştüğümüz 35 inci madde, vatandaşlarımızın önemli bir bölümünü, ülke nüfusunun yüzde 45'ini ilgilendirmektedir. Ülkemizde ziraatla uğraşan bu yüzde 45, maalesef, her türlü uygar yaşamdan uzaktır. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi bugün de, Türkiye'nin sorunu, köy ve köylü sorunudur. Halen, ülkenin çeşitli yörelerinde -belki batıdaki gelişmiş illerimizin köylerinde altyapı sıkıntısı mevcut değildir ama- Anadolu'nun hemen her köşesinde ve bilhassa Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, köylerimizde altyapıyla ilgili büyük sıkıntılar mevcuttur. Yani, köyde, halen, köylünün insanca yaşaması için gerekli olan asgarî şartlar hazırlanmış değildir. Bu şartlar içerisinde yaşayan ve ülkenin üretimine büyük katkısı bulunan köylünün, çiftçinin, cidden bu ülkenin meselelerinin altına elini koyduğu gibi, ülkenin diğer kesimlerinin de, diğer kurumlarının da koyması zorunludur.

Yalnız, çiftçimiz için getirilen Gelir Vergisindeki bu 35 inci madde, bize göre, gayri adildir; çünkü, hakikaten ülkenin hangi köşesine giderseniz gidiniz, bütün milletvekillerinin kendi illerinde, kendi köylerinde karşılaştıkları şey, çiftçiler tarafından yapılan "Traktörüme motorin, arabama benzin koyamıyorum; gübremi atamadım, çiftimi süremedim" gibi şikâyetleri içeren yoğun baskıdır; bunlarla karşılaşmışsınızdır. Zira, çiftçi, bir yıl çalışır. -bilhassa, kuru ziraatte- yine de, şayet yağmur yeterince yağmamışsa, tabiat şartları uygun geçmemişse, o yılı zararla kapatır.

Ülkemizde çiftçimizin şartları bu kadar zor iken bizim nasıl bir hareket tarzı ortaya koymamız gerektiği konusunda, dünya devletleriyle mukayese yapmak suretiyle asgari müşterekleri bulmamız gerekir diye düşünüyorum.

Amerika Birleşik Devletlerinde tarımda çalışan nüfus yüzde 2,5 olup, bu nüfus, dünya tarımına yön vermektedir. Oysa, bizdeki yüzde 45'lik kesim, ancak, kendi geçimini sağlayabilme çabası içindedir. Onun için, devletin, yüzde 45'lik kesimden daha fazla vergi alma gibi bir yaklaşımı olmamalıdır.

Amerika'da nüfusun yüzde 2,5'i tarımla uğraşmaktadır ve bu nüfus, dünya tarımını yönlendirmektedir, dünya pazarlarındaki arz ve talep meselesini kendi ürettiğiyle tayin etmektedir; çünkü, o çiftçinin arkasında, devletin gücü vardır; devletin, çiftçinin girdileri için yapmış olduğu sübvansiyon son derece yeterlidir, almış olduğu vergi de bu sübvansiyonla orantılıdır. Yani, çiftçi destekleniyor ve çiftçi de, dünyadaki bütün ekonomik dengeleri, pazar payını ayarlamak suretiyle Amerika'nın tarım ürünleri üzerindeki egemenliğini devam ettiriyor.

Bizde ise, maalesef, daha, çiftçimiz, bu tür çağdaş yaklaşım dışında, ilkel bir yaşam içerisinde, kendi hayat şartlarını devam ettirmek zorunluluğunu ve şartlarını aşmaya çalışırken, bir de, bugün, belli kriterler, belli ölçüler, yani, ürün çeşitliliği ve arazi büyüklüğü gibi bir sistem getirilmek suretiyle -ki, vardı- bunda biraz iyileştirme yapmak suretiyle, çiftçiyi, yine, bunun üzerinde kalan dilimler için deftere tutma gibi bir sıkıntının içerisine sokuyoruz.

Çiftçimizin, köylümüzün, yani nüfusun ziraatla iştigal eden yüzde 45'inin, daha doğrusu 27 milyon insanın, öncelikle, altyapıyla beraber hayat standardını yükseltip, modern çiftçilik yapan dünya çiftçileri seviyesine getirmek gerekir; ancak bundan sonra çiftçiden bir şey isteme hakkımız doğabilir.

Avrupa Birliğinin tamamında, yani aşağı yukarı 300 küsur milyon nüfuslu Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, çiftçilikle uğraşan 21 milyon insan yaşamaktadır; yani, bütün Avrupa devletlerinde 320 milyon içerisinden 21 milyon insan çiftçilikle uğraşırken, ülkemizdeki 63 milyon insanın hemen hemen 27 milyonu çiftçilikle uğraşmaktadır. Avrupa Birliği devletlerinde, bunların millî gelirden aldıkları pay, kişi başına yaklaşık 10 bin dolar civarındadır; ülkemizde ise, nüfusumuzun 27 milyonu direkt çiftçilikle uğraşmakta, amiyane tabirle, işin hamallığını yapmakta, buna karşılık, millî gelirden kişi başına ancak 1 000 dolar alabilmektedir.

Ülkemizde, devletin çiftçiye yaptığı sübvansiyon, kişi başına 240 dolar civarındayken, Avrupa'da bu sübvansiyon, kişi başına 7-8 bin dolar civarındadır. Biz, Avrupalı çiftçinin, modern, gelişmiş devletlerdeki çiftçinin Gelir Vergisindeki katılım payını bizim çiftçilerle mukayese etmek gibi bir hataya düşmemeliyiz. Bizim çiftçimize devletin bugüne kadar -bütün hükümetler döneminde diyorum- bakış açısı çok değişik olmuştur; fakat, modern, medenî, uygar devletler, çiftçilik yapanlara, yani nüfuslarının çok küçük kısmına, son derece, öz evlat muamelesi yapmaktadır, onları sübvanse etmektedir, onların birçok girdilerini masraf saymak suretiyle Gelir Vergisi diliminin altına düşürmektedir.

Bu şartlar içinde çiftçiyi birtakım muğlak kriterlerle bölerek vergilendirmek, en azından, adil olmayacaktır. Bize göre, bu ülkede altın yumurtlayan, katmadeğer yaratan, sanayileşmenin temelini oluşturan çiftçidir; çünkü, Türkiye'deki sanayinin büyük bir kısmı tarıma dayalı sanayidir. Tarım ürünleri olmadan, hammadde olmadan, insan gücü olmadan bu sanayii geliştirip, istihdam yaratıp, döviz getirip, katmadeğer yaratma imkânına sahip değiliz; onun için, biz, bu altın yumurtlayan tavuğu, mutlaka ve mutlaka yaşatmak zorundayız; yani, çiftçiyi yaşatmak, çiftçiyi desteklemek zorundayız ki, çiftçinin ürettiği ürün üzerine entegre bir şekilde sanayi kurup, sanayileşmeyi yaygınlaştırıp, katmadeğeri artıralım. Ülke nüfusunun en aktif, en çok çalışan, gayret eden fakat en az da geçinmeyi becerebilen bu vatansever kitlesini vergilendirirken azamî özeni göstermemiz lazım gelir diye düşünüyoruz.

Görüştüğümüz yasa tasarısının 35 inci maddesi, ziraî ürün cinsleri itibariyle bazı ürünler için ve bir de arazi büyüklüklerini kıstas almak suretiyle, çiftçi lehine bir miktar iyileştirme yapmıştır. Türkiye'nin bölgesel şartları ve arazi verimlilik farklılıkları dikkate alınmadan düzenlendiğinden, bu maddeyi adaletle bağdaştırmak mümkün değildir; çünkü, Türkiye'deki arazi büyüklükleri ve yine ürün çeşitleri, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde değişiktir; bir bölgede buğday, dönüme 500, 600, 700 kilo verim verirken, diğer bir bölgede çok küçük bir verim vermektedir. Bu büyüklükleri bölgesel şartlara göre dengelemediğimiz için, öyle zannediyorum ki, bu, çok adil bir yaklaşım olmasa gerek.

Yine, bu ürün çeşitlerinden dönümle ilgili birtakım sıkıntıların da ortaya çıktığını görüyoruz. Mesela, karpuz, kavun gibi ürünlerde, münavebeli ekim vardır; her sene karpuz ekemezsiniz, kavun da ekemezsiniz, tohum da bozulur, tarla da bozulur; onun için, münavebe yapmak zorundasınız, yine, şekerpancarında aynı şey vardır. Bunlardaki dönüm ölçüsünün, bu kriterin altında kalan arazi büyüklüklerinin çok küçük olduğu düşüncesindeyiz.

Değerli milletvekilleri, yine, mesela, benim bölgemde -tütün ziraati yapan bir bölgenin çocuğuyum- tütüncülük için 200 dönüm verilmiş; yani, 200 dönümlük bir arazi büyüklüğünün üzeri deftere tabi oluyor. Tütün ziraatı, yarıcıyla yapılan bir ziraat dalıdır, çok meşakkatli bir iştir, tütüncü 24 ay çalışır, inanın, tütünün fidesinden başlar, taa, tütünün denklenip ambara gitmesine kadar çalışmaya devam eder. Mesela, bu yıl tütün alımındaki sıkıntının ortaya koyduğu netice de bunu maalesef tamamıyla doğrulamaktadır ki; halen tütün alınmaktadır arkadaşlar. Halen, Anadolu'nun birçok yerinde, bu yılın tütünü alınmaktadır; yani, temmuz ayına girmişizdir ve artık, tütün, sıcaktan birbirini yakmış, sıfıra çıkarmıştır ve üreticinin elindeki 1 tonluk tütün 300 kiloya inmiştir; ama, tütün alımı halen devam etmektedir. Bu, Hükümetimizin, maalesef, tütün piyasasını çok geç açmasının neticesidir ve tütüncü de son derece mağdur olmuştur; tütünün kalitesi de bozulduğu için, tabiî, eksperler, kendilerine verilen kriterler içerisinde fazla ücret verme imkânına da sahip değillerdir ve çiftçi, aşağı yukarı, başfiyatın dörtte biri kadar -yani, 250 bin lira 300 bin lira civarında- bir fiyata tütününü vermek zorunda bırakılmaktadır. Tabiî, bu çiftçiden nasıl vergi alacaksınız, bu çiftçiye nasıl, tekrar gel, bir daha elini devlete uzat diyeceksiniz; bunları çok iyi düşünmek, çok iyi değerlendirmek lazım gelir diye düşünüyorum. En azından, 200 dönüm arazi üzerinde en az 10 aile çalışır; 200 dönümlük kriter (ölçü) üzerinde, yarıcı ziraat olduğu için, 10 aile çalışır. Bunları da gözönüne alarak, bu arazi dilimini yükseltmenin zarurî olduğuna inanıyorum; yani, mesela...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bilgiç, süreniz bitti efendim; teşükkür ederim.

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Süreyi uzatmıyoruz Sayın Bilgiç; kanun tasarılarında süreyi uzatmak prensibim değil.

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Bu maddenin tekrar gözden geçirilerek daha olumlu bir noktaya getirilmesini diliyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hacaloğlu, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 35 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, bundan evvel kabul ettiğimiz 34 üncü madde, ziraî kazançlar üzerinden nasıl vergi alınacağı konusuna açıklık getirmekte idi. Buna göre, çiftçilerin elde ettikleri ziraî kazançlar, çiftçilerin hâsılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendiriliyordu ve buna ilişkin olarak da belirli arazi büyüklüklerini aşan -Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim karşı çıkmamıza rağmen kabul edildiği çerçevede- belirli sayıda tarım makinesi sahibi olan çiftçiler ayrı değerlendiriliyor, bunlar, gerçek usulde -gelirleri tespit edilerek- vergiye tabi oluyorlar, kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler ise, bu kazançları için beyanneme vermiyorlar, ancak, tevkifa yoluyla vergiye tabi tutuluyorlardı.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle, mevcut sistemde bir temel değişiklik getirilmekte. Bu maddeyle, mevcut hâsılat ölçüsünden, işletme büyüklüğü ölçüsüne geçilmekte. Bundan evvel bir dönem, 1987 yılında, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonu tarafından, bu çerçevede veriler belirlenmiş ve hangi alanda hangi tarım ürünlerinin işletme büyüklüğü hangi noktayı aşarsa ayrı değerlendirileceği veyahut da hangi büyüklüğün altında kalırsa beyanname verme mükellefiyeti altında kalınmayacağı konusunda bir çalışma yapılmıştı.

Bu maddenin komisyonda görüşülmesi aşamasında Hükümetimizin getirdiği bir dizi rakamlar oldu; Hükümetimiz, burada, mükelleflerin beyanname vermeme yükümlülüğü, yani, gerçek usulde vergilendirilmeye tabi olmama sınırlarıyla ilgili, her bir ziraî ürün için belirli büyüklükler saptamıştı. Ancak, bu rakamların incelenmesi şu gerçeği ortaya koymuştu; o zaman alt komisyonda da söylediğimiz gibi -o zaman alt komisyonda dikkate alınmamıştı ve şimdi de pek dinlenmediğini izlemekteyim- ortaya konulan rakamların birbirleriyle eşitlik, adalet ve tutarlılık bakımından belirli bir anlayışı yansıtmadığını, bir rasgeleliğin mevcut olduğunu, o zaman saptamıştık.

Değerli arkadaşlarım, ben o zaman alt komisyonda, şöyle kabaca bir bakınca, dedim ki "çay için ortaya konulan rakam çok düşük" ilk gözüme batan o olmuştu. 20 dönümün altında kalırsa, beyanname vermeyecek, gerçek usulde vergilendirilmeye tabi olmayacak; ölçü buydu. Elimizde bulunan, Gelirler Genel Müdürlüğünün, Ziraat Odaları Birliğinin ve bu konuda uzman milletvekili arkadaşlarımızın müştereken yaptıkları veyahut da onlara intikal eden bir çalışmanın verilerini kullanarak -ki, o veriler komisyonda bütün arkadaşlarımıza dağıtılmıştı- bir değerlendirme yapmıştık. O değerlendirmeye göre, çay üretiminde sınır 20 dönüm olarak alınırsa, müthiş bir haksızlık oluyor; çünkü, bir diğer üründe, o temel alınan büyüklüğe göre, taban fiyatlar dikkate alınarak, ortalama verimlilikler dikkate alınarak yapılan hesaba göre, eğer bir üründe 5 milyar liralık gelir temelse, örneğin çayda 1 milyar lira düzeyinde bir rakamdı. Orada "hayır; 20 değil, 40 dönüm olsun" dedik; bakıldı, düzeltildi. Sonra başka talepler ortaya çıktı, rakamlarla oynanmaya başlandı ve öyle bir noktaya gelindi ki, bakınız, şimdi size bazı örnekler vereceğim.

Şu önümüze gelen son şekliyle, Gaziantep'te fıstık üretmekte olan üreticilerin 1 500 antepfıstığı ağacına sahip olmaları halinde beyanname vermeme, gerçek usulde vergiye tabi olmama sınırı, bu Komisyonun bize verdiği verilere göre 2,7 milyar liraya tekabül eden bir büyüklük; antepfıstığında bu böyle. Çayda, biraz evvel söylediğim artışa rağmen, yani 40 dönüme çıkarılmış olmasına rağmen, 40 dönümlük arazide ortalama verime göre, taban fiyata göre gelir eşdeğeri 1,2 milyar lira; yani, Rizeli üretici, 1,2 milyar liralık çay gelirinin üzerine çıkarsa, gerçek usulde vergiye tabi olacak. Afyon'daki afyon üreticisi, eğer 3 milyar liralık bir üretimin üstüne çıkarsa, daha doğrusu arazi büyüklüğü o eşdeğerde ise, gene gerçek usulde vergiye tabi olacak. Keza, Malatya'nın kayısı üreticisi için arazi büyüklüğü öyle belirlenmiş ki, eşdeğer olarak 3,6 milyar liralık bir gelirin üzerine çıkarsa, gerçek usulde vergi muhatabı olacak veya Yalova'nın veya Bursa'nın elma veya kiraz üreticisi 3 milyar Türk Liralık toplam üretim karşılığına eşdeğerde saptanmış olan arazi büyüklüğünün üzerinde bir arazi sahibiyse, yine, gerçek usulde vergiye tabi olacak. Kısaca; çayda 1,2 milyar lira, afyonda 3 milyar lira, kayısıda 3,6 milyar lira, antepfıstığında 2,7 milyar lira; elmada, kirazda, vesairede toplam 3 milyar lira... Şimdi, bu rakamlar az mı çok mu; onu ben takdir edemem; ama, ortada hakkaniyet var mı yok mu; hakkaniyetin olmadığı çok açık, eşitliğin olmadığı çok açık; çünkü, bu rakam, bir başka üründe 10 milyar lira, bir başka üründe 13,1 milyar lira, bir başka üründe 8,5 milyar lira, bir başkasında 15 milyar lira. Şimdi "ben vermiyorum; o üreticilere karşıyız" anlayışı içinde değiliz. Rakamın ne olacağını, titiz bir çalışma ortaya koymalıdır. Böyle hesap kitap olmaz, böyle vergilendirme kriteri olamaz! Bu, rasgeleliktir; rasgele, balıkçılıkta olur, avlanmada olur; burada üreticiyi avlamıyoruz; üretici için eşit kriterler koymak zorundayız.

O nedenle, biz bir önerge sunduk. Bu önergede, ziraî kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler, ziraatın türü, arazinin konumu, ziraatın birim alan başına standart verimi, birim alan, ünite veya ağaç bazında yıllık ortalama kazanç gibi kriterler, diğer bilimsel veriler esas alınmak kaydıyla yeniden belirlenmeli ve Bakanlar Kurulunun onayıyla uygulamaya konulmalıdır, diyoruz. Aksi halde, eşitsizlik, haksızlık ve usulsüzlük vardır.

Bu duygularla, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanunu tasarısının 35 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi burada geniş olarak okumayacağım; ama, çok önemli bazı şeyler var; mesela, hububat ekiminde, taban arazide 600, kıraç arazide 1 200 dönüm; patates, soğan ekilen yerlerde 200 dönüm; meyve veren ağaçlarda 1 000 ağaç ve bilhassa, Doğu Anadolu'da, büyükbaş hayvanda 150, küçükbaş hayvanda 500 adedin üzerinde hayvana veya tarla miktarına sahip olanlar vergiye tabi tutuluyorlar.

Bir önceki 34 üncü maddeyle, ziraî kazançtan belirli nispette tevkifat yapılarak, çiftçilerin stopaja tabi olarak vergilendirilecekleri belirtilmişti. Bu maddeyle, hangi ölçüleri aşan çiftçilerin gerçek usulde (ziraî işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) vergilendirilecekleri belirtilmektedir.

Kırsal bölgelerimizde yaşayan ve halen nüfusumuzun yüzde 35'ini ve toplam istihdamın yüzde 46'sını teşkil eden ve tarımda çalışan nüfusu direkt olarak etkileyen bu maddeler, etkiledikleri nüfusun büyüklüğü nedeniyle, tasarının en önemli maddeleri arasında sayılmaktadır.

Son yıllarda enflasyondan bahsedilince, birtakım siyasî, bürokrat ve elit kesim, ülkemizde gerçek artı götürü artı ücretli olarak vergi verenlerin sayısı 10 milyon civarında olmasına rağmen, oy veren seçmen sayısının 25 milyonu geçmesi dolayısıyla, siyasîlerin, seçim zamanı, bu oy veren, fakat vergi vermeyen ve büyük kesimi kırsal alanda yaşayan tarım kesimine, ekonomik olmayan ve önemli miktarlara ulaşan sübvansiyonlar uygulandığından bahisle, bu uygulamalardan vazgeçilmesi sürekli olarak işlenmektedir.

Bu vergi kanununun gerekçesinin tarım kesimini ilgilendiren bölümüne baktığımızda şunları görürüz: Hükümet, şu an mevcut küçük çiftçi vergi muaflığını, kayıtdışı ekonomiyi besleyen en önemli kaynak olarak görmekte ve getirdikleri vergi kanununun amaçlarını şöyle açıklamaktadır:

"a) Ziraî faaliyetlerde belge düzeninin yerleştirilmesi,

b) Çiftçilerde temel vergileme usulünün stopaj olacağı,

c) Satış tutarı ölçüsünün artık vergileme usulünün tespitinde esas alınmayacağı,

d) Sübvansiyonlardan yararlanmanın ancak belge alınmasıyla mümkün olacağı,

e) Harcama ve tasarruflar ancak alınan müstahsil makbuzlarıyla izah edilebilecektir" denilmektedir.

Tarım ve hayvancılık kesiminin kendi iç yapısına baktığımızda; ülkemizde tarımsal üretim içerisinde bitkisel üretim yüzde 69-70, hayvansal üretim yüzde 17-18, su ürünleri yüzde 7, ormancılık yüzde 6 şeklinde olduğu görülmektedir. Yine, ülke nüfusunun yüzde 35'ini, toplam istihdamın yüzde 46'sını teşkil eden bu insanların gayri safî yurtiçi hasılâdan aldıkları pay ise, ancak yüzde 15 civarındadır.

Bir ünlü siyasetçi "kalkınmakta olan ülkelerin başarısız olanlarında hükümetlerin genellikle yaptığı, pastanın en büyük dilimini kendisine almaktır. Başarılı olanlar ise, pastadan büyük pay almak yerine, pastayı büyütmeye gayret edenlerdir" diye ifade etmektedir.

Bizde ise, tarım kesiminin sorunlarıyla genellikle ilgilenilmemekte, üretim artışı teşvik edileceğine, 1982'den beri, gitgide azalan ve son yıllarda bütçenin yüzde 5'lerine kadar düşen destekleme alımları hep göze batmıştır.

Buna paralel olarak, bu yıl, şu an enflasyonun yüzde 91,6 olduğu ülkemizde, çaya yüzde 64, buğdaya -geçen yıla oranla- yüzde 60 zam verilerek, üreticiler, fiilen enflasyona ezdirilmiştir.

Yine, ülkemizde, 1952-1991 yılları arasında, ortalama arazi büyüklüğü 77 dekardan 59 dekara düşerken, toprağa sahip işletmelerin yüzde 85'inin işlenen alanın yüzde 42'sine, yüzde 5'inin ise yüzde 37'sine sahip olduğu görülür.

Yine, yapılan araştırmalar sonucu, bir ailenin kendisinin en etkin şekilde işleyebileceği büyüklüğün, seracılıkta 10 dekara inerken, buğdayda 500 dekara kadar çıkabildiği görülmektedir.

Yine, enflasyonla mücadele ve fert başına millî gelirin Batı normlarına çıkarılabilmesi için, tarımda çalışan nüfusun yüzde 10'un altına indirilmesi, artakalan nüfusun, sanayi, ticaret, hizmet sektörleri vesairede istihdam edilmeleri gerektiği belirtilmesine rağmen, Hükümet, enflasyonla mücadele ediyorum diye, sanayi üretiminde, 1997'nin ilk üç ayında yüzde 11,4 olan endeksin yüzde 9,7'ye inmesi ve sanayide kapasite kullanımının yüzde 80,6'ya düşmesiyle, mevcut açık işsizlik sayısını artırırken, tarım kesimindeki gizli işsize nasıl iş bulacağına dair, henüz, kapsamlı bir program önümüze koyamamıştır.

Hal böyle olunca, Hükümet, getirdiği Hal Yasasıyla, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alacağım diye, gerekli altyapıyı hazırlamadan, çiftçiyi aracının eline muhtaç etmiş, görüşülmekte olan vergi kanunu tasarısıyla, yüzde 4 olan stopaj oranıyla vergilendirmiş; ayrıca, bu vergi oranlarını -stopaj oranlarını- Bakanlar Kurulunun takdirine bırakarak artmasına yeşil ışık yakmış; ayrıca, kaynaktan stopaj kesmeyle, kâr etsin zarar etsin, vergi ödemeye mecbur kılmış, 100 milyon kazanan çiftçi ile, 3-5 milyar kazanan çiftçiyi aynı oranda vergilendirerek, diğer kazanç sahiplerine uygulanan kademeli tarifeyi burada uygulamamış oluyor.

Tarım kesiminde uygulanacak tevkifat oranının Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek olması, bizce Anayasaya aykırıdır; çünkü, Anayasaya göre vergi oranlarının kanunla konulması gerekmektedir. Ayrıca, vergi tevkifatının nihaî vergi olarak uygulanması, bir tür götürü vergi gibi anılmaktadır. Bu kanun tasarısıyla, götürü vergi küçük esnaf kesiminden kaldırılırken, bir şekilde tarım kesimine getiriliyor olması, bizce çelişkili olarak görülmektedir. Ayrıca, bir defa belge almadığı veya vermediği tespit edilen çiftçiler, avans, kredi, sübvansiyon, prim gibi aynî ve nakdî desteklerden faydalandırılmamaktadırlar.

Şimdi, belge alıp vermemenin sübvansiyonla hiçbir alakası yoktur. Birincisi, vergilemeyle alakalıdır; ikincisi, tarım politikasını ilgilendirir. Belge alıp vermeyen çiftçiler, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalandırılmaktadırlar. Teşviklerin ilave cezalandırma aracı olarak kullanılması çift cezalandırma olur, adil olmaz.

Ayrıca, Sayın Maliye Bakanımızdan samimî olarak sormak isteriz: Bir kez belge almadığı için çiftçiyi bütün teşviklerden mahrum ederken, trilyonlarca lira vergi kaçırdığı tespit edilen holding ve diğer büyük şirketlerin teşviklerden faydalanmalarını yasaklayabilir misiniz?! Bu mükelleflerin, yatırım indirimi, düşük faizli kredi temini, KDV iadesi, vesaireden muaf ithal imkânlarını ellerinden alabilir misiniz; alamazsınız; çünkü, onların çok özel, güçlü avukat ve yol göstericileri vardır; burada olan, Türkiye'nin efendisi gariban çiftçilere olmaktadır.

Ayrıca, ülke şartları göz önüne alınmadan, doğu ve batı bölgelerinde aynı arazi büyüklerinin tespit edilmesi de gerçeklere uygun değildir. Gerek tarım kesiminde gerekse hayvancılık kesiminde, verim ve ekonomik büyüklükler dikkate alınmamıştır. Mesela, ülkemizdeki küçükbaş hayvan varlığının yüzde 35'i, büyükbaş hayvan varlığının ise yüzde 21,8'i Doğu Anadolu Bölgemizde bulunmasına rağmen, Doğu Anadolu'nun büyükbaş et üretimindeki payı yüzde 7,9, küçükbaş et üretimindeki payı ise yüzde 9,4'tür; süt üretiminde ise, küçükbaşta yüzde 31,6, büyükbaşta yüzde 15'tir.

Yine, tarla bitkileri bakımından, Doğu Anadolu'da tarıma ayrılan arazi yüzde 8,5 iken, üretimin yüzde 6'sı Doğu Anadolu'dan temin edilmektedir.

Görüldüğü üzere, Doğu Anadolu, iklim ve sair nedenlerle, batı bölgelerimizden yüzde 42 daha verimsiz olmasına rağmen, getirilen vergi kıstaslarında bunlar göz önüne alınmamıştır.

Yine, ülkemizde, büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısında son yıllarda görülen azalış ve düşük gelir düzeyli nüfusumuzun hızlı artışı dolayısıyla, 1980'li yıllarda Türkiye'de kişi başına 20 kilogram et tüketilirken, bugün bu miktar 13-15 kilogram düzeyine inmiş bulunmaktadır ve bu miktar, Avrupa standartlarının beşte 1'i mertebesindedir. Ayrıca, hayvancılığa gerekli ihtimam gösterilmediği için et fiyatları çok hızlı artmaktadır.

Onun için, hayvancılık teşvik edilmeli ve buna bağlı olarak, tasarıda 150 olan büyükbaş ve 500 olan küçükbaş hayvan sınırını aşan besicilerin gerçek usulde vergilendirilecekleri oranlar kesin olarak artırılarak, besicilere önemli ölçüde gerçek usulde vergi muaflığı getirilerek bir çeşit teşvik edilmelidirler. Onun için, bu doğrultuda verdiğimiz önergelerin kabul edileceğine inancımız tamdır.

Netice olarak;

1. Bu tasarıyla, çiftçiler, kâr etsin etmesin, şimdilik, yüzde 4 stopaj vergisine tabi tutulacaklardır.

2. Az kazanan çiftçi ile çok kazanan -fakat defter tutma sınırına girmeyen- çiftçiler aynı oranda vergilendirileceklerdir.

3. Doğu ile batı arasındaki verim farkına dikkat edilmeden tüm ülkede aynı arazi ölçülerinin göz önüne alınması adil olmamıştır.

Bir geçiş dönemi öngörülmeden hemen belge sistemine geçilmesi de önemli ölçede problem doğuracaktır.

"Bakanlar Kurulu, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre 10 katını aşmamak üzere artırmak ve azaltmak suretiyle yeniden tespite yetkilidir" hükmüyle, burada vereceğimiz önergeler kabul görmezse, Bakanlar Kurulunun, bu önergelerimiz doğrultusunda, gerektiği ve adalete uygun ölçüleri almasını beklemekteyiz.

Netice itibariyle, Hükemetin, Hal Yasası, yeni vergi yasasıyla, az-çok demeden vergilendirip, dolayısıyla "vatandaş olmanın sorumluluğunu taşısın" dediği kırsal alanda yaşayan halkımızın da Hükümettten, altyapı, sağlık, eğitim ve ekonomik sorunlarına kentlerle arada fark olmayacak şekilde çözüm getirmesini ve okuyup, üniversiteye gitme başarısını gösteren evlatlarına, inançlarından dolayı baskı yapılmamasını ve tüm modern ülkelerde olduğu gibi saygı gösterilmesini beklemek en tabiî hakkı olsa gerek.

Ayrıca, bu tasarıdan önce "verimsiz alan" diye nitelenen bu alana bu tasarıyla getirilen verginin, belge toplama zorunluluğunun ve Hal Yasasının, çiftçileri kabzımallara bağımlı kılması sonucu köyden kente göçün hızlanacağından endişe duymakta, bunun ileride doğurabileceği önemli ekonomik ve sosyal problemlerden endişe etmekteyiz.

Yine de, verdiğimiz önergeler doğrultusunda maddede iyileştirme yapılacağını umar; hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Gruplar adına başka söz isteyen yok.

Şahsı adına, Sayın Zeki Ünal; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 35 inci madde üzerindeki şahsî görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz 35 inci maddeyle, ziraî kazancın ne şekilde vergilendirileceğini tespit etmek amacıyla, daha önce 12 nci maddede yer alan işletme büyüklükleri yeniden düzenlenmektedir; ayrıca, arazi üzerinde yapılan veya yapılmayan ziraî faaliyetler için de bazı ölçüler getirilmektedir.

Şüphesiz, vergiden maksat, vatandaşın kazandığından, Hazineye makul ölçüde katkı sağlamaktır. Hiçbir vatandaşımızın buna itiraz edeceğini sanmıyorum; ancak, vergide adaletsizlik olursa, buna hepimizin itiraza hakkı vardır. Bu madde, belki iyi niyetle düzenlenmiştir; ama, uygulamada, bazı çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olacağı açıktır.

Bilindiği gibi, ülkemizde, genel olarak tarımsal faaliyetler tabiat şartlarına bağlı olarak yapılmaktadır. Verimi, üretimi, kaliteyi etkileyecek birtakım değişken faktörler vardır; arazi topografyası, toprak yapısı, iklim, bu faktörlerden bazılarıdır. Bu maddedeki arazi ölçülerinin, bölgesel şartlar dikkate alınmadan tespit edildiği anlaşılmaktadır ve uygulamada bazı sıkıntılar getireceği muhakkaktır.

Değerli arkadaşlar, sizler de takdir edersiniz ki, Çukurova'daki veya Gediz ovasındaki arazi ile Karaman veya Konya ovasındaki araziler, aynı özelliklere sahip değildir. Biz, burada, Türkiye'nin 7 coğrafî bölgesini bile dikkate almaksızın, arazilere tek tip bir standart getirmiş oluyoruz. Bu, fevkalade yanlıştır; yanlış bir tespittir. Adil bir yasa çıkarmak istiyorsak, hiç değilse, ölçülerimizi, bölge bazında, daha hassas olmasını istiyorsak havza bazında ele almamız gerekir.

Bugün, bildiğimiz kadarıyla, gerek topografya gerek iklim ve gerekse toprak karakteri itibariyle, ülkemizde, 21 havza mevcuttur. Bu havzalar, kendi bölgelerini karakterize ettiklerine göre, işletme büyüklüklerinin de buna göre tespit edilmesi gerekir; ancak o zaman vergide adalet sağlanmış olur. "Havza, bazı çok detaylı bir değerlendirme gerektirir; pratikte fazla faydası olmaz" deniliyorsa, hiç değilse, değerlendirme, coğrafî bölgelere göre yapılmalıdır.

Kaldı ki, tasarı, bu haliyle yasalaşsa bile, birçok sebepten dolayı, beklenen vergi toplanamayacaktır.

Halen, Türkiye'de, 4 milyon tarımsal işletme vardır; bunların, yüzde 35'i, yani 1,4 milyonu 1 ile 20 dekar arasında araziye sahiptir; yüzde 32'si, yani 1,3 milyonu 20 ile 50 dekar arasında araziye sahiptir; yüzde 18'i, yani 713 bini 50 ilâ 100 dekar araziye sahiptir. 100 ile 200 dekar arasında araziye sahip işletme sayısı ise 383 bindir, bu da, toplam işletme sayısının yaklaşık yüzde 10'udur; 200 ile 500 dekar arası araziye sahip işletme sayısı 174 bindir, oranı yüzde 4,4'tür; 500 dekardan büyük araziye sahip işletme sayısı ise, yaklaşık 37 bindir, bunun tüm işletmeler içindeki payı da binde 9'dur, yani yüzde 1 bile değildir; birinci grupta belirlenen, 600 dekardan daha büyük araziye sahip işletmeler dikkate alınırsa, bu oran, daha da düşecektir. Kısaca ifade etmek gerekirse, 4 milyon işletmenin yüzde 99'u, belirlenen ölçünün dışında kalacaktır; yüzde 1'i vergi kapsamına girecektir. Bu mütalaayla, 54 üncü maddenin kaldırılması bile düşünülebilir. Belki de, böyle bir tasarruf, daha isabetli olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Komisyon ve Hükümetin bir açıklaması olacak mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Bir açıklamamız yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ali Rahmi Beyreli, buyurun efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle ilgili görüşlerimi açıklamadan önce, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ziraî kazancın tespitine esas olacak işletme büyüklüğü ölçülerini görüşüyoruz; bu madde, bunları belirliyor. Bu maddedeki işletme büyüklüğü ölçülerini, bütün siyasî parti temsilcilerinin, bütün milletvekili arkadaşlarımızın katılımıyla, Plan ve Bütçe Komisyonunda beraber tespit ettik; artı, burada, Hükümete, gerekli gördüğü hallerde, 5 katına kadar artırma yetkisi de verdik. Yani, burada, bu ölçülerin sabit kalacağı esası üzerine yorum yapmayı yanlış buluyorum. Gerekli görüldüğü hallerde, bu ölçüler, Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirilebilecektir.

Buradaki ölçüler, geçmiş döneme göre oldukça önemli miktarda artırılmıştır. Amaç, çiftçiyi, üreticiyi vergi dairesi kapılarında süründürmek değil, onları kayıt içine almaktır; onların, sattıkları malın belgesini almalarıdır. Ancak, tabiî ki, belirli bir işletme büyüklüğünün üzerindeki çiftçilerimiz de, doğal olarak, gerçek usulde vergilendirilmek zorundadırlar. Zaten, bunu kendileri isteyeceklerdir; doğal olarak, kendileri bu esasa gireceklerdir. Çiftçilerimiz, hiçbir zaman, belge almaktan kaçmamaktadırlar, kaçmayacaklardır da. Müstahsil makbuzlarındaki sıkıntıyı yaşamayacaklardır; çünkü, kendileri, belge vermemekten yana değildirler. Dolayısıyla, daha önce yapılan, çiftçilerin çeşitli olanaklardan yararlanmaları için konulan şartın, çiftçilerin aleyhine olacağı savını yanlış buluyorum. Çiftçilerimizin de kayıtdışı ekonomiyi desteklemeyeceklerine ve bundan çıkar sağlamayacaklarına inanıyorum; zaten, kendileri de istemiyorlar; kendileri, bu tasarıyı, her gittiğimiz yerde, desteklediklerini ifade ediyorlar; kendilerine ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum; saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 50 adet önerge vardır; ancak, madde üç fıkra olduğu için 12 adet önergeyi işleme koyuyorum.

Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesi başlığı ile beraber aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arif Ağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik metni:

İşletme büyüklüğü ölçülerinin belirlenmesi

Madde 54. – Ziraî kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler;

a) Ziraatın türü: Arazi üzerinde yapılan ziraî faaliyetler, arazi üzerinde yapılmayan ziraî faaliyetler, kara ve su avcılığı

b) Arazinin konumu: Taban arazisi, kıraç arazi, sulu tarım alanları, kuru tarım alanları,

c) Ziraatın birim alan başına standart verimi

d) Birim alan, ünite veya ağaç bazında yıllık ortalama standart kazanç gibi kriterler ve diğer bilimsel kurallar ve araştırma sonuçları dikkate alınarak Tarım, Orman, Maliye Bakanlıkları ile ziraat odaları, bu konuyla ilgili diğer tüm meslek odalarının katılımıyla oluşturulacak ziraî kazançlar merkez komisyonu tarafından gerçekçi çerçevede belirlenir.

Sonuçlar, Maliye Bakanlığının önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından uygulamaya konulur. Bakanlar Kurulu, uygulama sonuçlarına göre, ölçüleri, gerekli gördüğü bölgeler için değiştirmeye, yeni ölçüler belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "beş katına kadar artırmaya" ibaresinin "üç katına kadar artırmaya veya üçte birine kadar azaltmaya" ibaresiyle değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Algan Hacaloğlu Bekir Kumbul Mustafa Yıldız

İstanbul Antalya Erzincan

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "altıncı grup pancar ziaatında ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm" ibaresinin altıncı grup pancar ziraatında ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm" şeklinde değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat Yakup Budak Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Aydın

Ankara Aydın Batman

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Denizli Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Altan Karapaşaoğlu

Ankara Batman Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Naci Terzi

Diyarbakır Elazığ Erzincan

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş Hüseyin Kansu

İçel İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Zeki Ünal

İstanbul Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Turhan Alçelik Metin Kalkan Mustafa Köylü

Giresun Hatay Isparta

Saffet Benli Ekrem Erdem İsmail Kahraman

İçel İstanbul İstanbul

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Karaman Kars Kayseri

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nezir Aydın

Kütahya Malatya Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz

Şanlıurfa Şanlıurfa Tokat

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Malatya Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ziraatında ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm" ibaresinin "7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm" ibaresiyle değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Feti Görür Zeki Ergezen

Batman Bolu Bitlis

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 150 adet (iş hayvanları ile iki yaşından küçük büyükbaş hayvanlar hariç)" ibaresinin "23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 200 adet (iş hayvanları ile iki yaşından küçük büyükbaş hayvanlar hariç)" olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan

Erzurum Adana Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Cemalettin Lafçı

Afyon Ağrı Amasya

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Aydın

Ankara Aydın Batman

Suat Pamukçu Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar

Bayburt Bolu Çankırı

Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım

Çorum Denizli Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Sıtkı Cengil

Erzincan Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Zeki Ergezen

Ankara Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bolu Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Elazığ Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İçel İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Zeki Ünal

Kahramanmaraş İstanbul Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Metin Kalkan Saffet Benli Ekrem Erdem

Hatay İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Avni Doğan

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Karaman Kars Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Muş Ordu Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz

Şanlıurfa Şanlıurfa Tokat

İlhan Sungur Şaban Şevli Rıza Güneri

Trabzon Van Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "3 üncü grup: Arıcılık ziraatında kovan sayısı 500 adet" ibaresinin "3 üncü grup: Arıcılık ziraatında kovan sayısı 600 adet" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat Yakup Budak Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

İsmail Özgün Musa Okçu Zeki Ergezen

Balıkesir Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bolu Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Naci Terzi Şinasi Yavuz

Elazığ Erzincan Erzurum

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay

Gaziantep Gaziantep Hatay

Emin Aydınbaş Azmi Ateş Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Avni Doğan

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Karaman Kars Kayseri

Nurettin Kaldırımcı Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kayseri Kırıkkale Kırşehir

Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Feyzi İnceöz Kemalettin Göktaş Şaban Şevli

Tokat Trabzon Van

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngeren 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bakanlar Kurulu Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre beş katına kadar artırmaya" ibaresinin "Bakanlar Kurulu Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazi ve ürün türlerine göre yedi katına kadar artırmaya" ibaresiyle değiştirilmesi için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat Yakup Budak Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Muhammet Polat Alaattin Aydın

Amasya Aydın Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede Tevhit Karakaya

Çorum Denizli Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Altan Karapaşaoğlu Vehbi Hatipoğlu

Batman Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Naci Terzi Şinasi Yavuz

Elazığ Erzincan Erzurum

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay

Gaziantep Gaziantep Hatay

Mehmet Emin Aydınbaş Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İçel İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli İsmail Kahraman

Isparta İçel İstanbul

Bahri Zengin Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kayseri Kırıkkale Kırşehir

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Abdulkadir Öncel

Samsun Siirt Şanlıurfa

Ahmet Feyzi İnceöz Şaban Şevli Kâzım Arslan

Tokat Van Yozgat

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu

Malatya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı" ifadesinin "ağaçlarda meyve ve mahsul verebilecek hale gelme durumu başlangıcı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye bakanlıklarınca müştereken tespit olunur" ifadesinin "işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye bakanlıklarınca ortaklaşa belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda" ifadesinin "Yukarıda (A) bendinde belirtilen ağaçlarda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda mevye ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı ile (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen ziraî faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye bakanlıklarınca müştereken tespit olunur" ifadesinin "Yukarıda (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen ziraî faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü ile (A) bendinde belirtilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durumu başlangıcı Tarım, Orman ve Maliye bakanlıklarınca müştereken tespit olunur" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla" ifadesinin "yıllık olmak kaydıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecelerine göre okutup, işleme koyacağım.

En aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin başlığıyla beraber, aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu

İstanbul

ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"İşletme büyüklüğü ölçülerinin belirlenmesi

Madde 54. – Ziraî kazancın gerçek usulde tespiti bakımından bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler;

A) Ziraatın türü

Arazi üzerinde yapılan ziraî faaliyetler, arazi üzerinde yapılmayan ziraî faaliyatler, kara ve su avcılığı,

B) Arazinin konumu

Taban arazisi, kıraç arazi, sulu tarım alanları, kuru tarım alanları,

C) Ziraatin birim alan başına standart verimi

D) Birim alan, ünite veya ağaç bazında yıllık ortalama standart kazanç gibi kriterler ve diğer bilimsel kurallar ve araştırma sonuçları dikkate alınarak, Tarım, Orman, Maliye Bakanlıkları ile ziraat odaları, bu konuyla ilgili diğer tüm meslek odalarının katılımıyla oluşturulacak Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonu tarafından gerçekçi çerçevede belirlenir. Sonuçlar, Maliye Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından uygulamaya konulur. Bakanlar Kurulu, uygulama sonuçlarına göre, ölçüleri, gerekli gördüğü bölgeler için değiştirmeye, yeni ölçüler belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Aslında, bu önerge Anayasaya da biraz aykırı bir önerge; yani, ölçüleri tamamen Bakanlar Kuruluna bırakmışsınız. Yani, böyle, Bakanlar Kuruluna, hiçbir had tayin etmeden, işletme büyüklüklerini belirleme yetkisini bırakmak, bence, vergicilik ilkelerine biraz aykırı; ama, neyse, buyurun, siz önergenizi açıklayın da...

Süreniz 5 dakikadır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Ülkenin en kuralsız olduğu bir dönemden geçmekteyiz; keyfîlik yaygın ve bu keyfîlik anlayışı bu maddeye de yansımış durumda; onu düzeltme anlayışıyla bir önerge sunduk.

Hükümet, ilk aşamada getirdiği düzenlemede, getirdiği katsayıları, arazi büyüklükleri rakamlarını 10 katına kadar artırmayı öngörüyordu. Şimdiki düzenlemeyle, mevcut haksızlıkları, dengesizlikleri düzeltmek için 5 katına kadar bir artırma yetkisi talep ediyor.

Değerli arkadaşlarım, devlet, kural koyduğu zaman, bu kural -özellikle vergi alanında ise- yurttaşa güven vermelidir, tutarlı olmalıdır ve yurttaşa eşitlik anlayışı içerisinde yaklaşmalıdır. Burada ortaya konulmuş olan kurallar, biraz evvel konuşmamı dinlemiş olan değerli milletvekillerinin izlemiş olduğu gibi, çeşitli eşitsizlikleri, haksızlıkları, adaletsizlikleri içermektedir. Dinlemeyen çok sayıda arkadaşımın muhtemelen var olduğunu düşünerek; çünkü, salon, biraz evvel bu kadar kalabalık değildi, şimdi oylama zamanı, reddetmek için doldu; ama, reddetmeden evvel, size biraz evvel söylediğim birkaç şeyin altını tekrar çizmek istiyorum.

Burada, farklı ürün cinslerine göre, yaklaşık 24 alanda arazi büyüklükleri tasnif edilmiş. Bunların içerisinde, arazi büyüklüklerinin ortalama taban destekleme fiyatlarına göre, Bakanlığın, ziraat odalarıyla beraber saptamış olduğu verilere göre, Rize'deki çay üreticisine konulmuş olan sınır 1 milyar 200 milyon lira; buradan söylüyorum, çay üreticisini de uyarıyorum: Sizin için belirlenen sınır 1 milyar 200 milyon lira. Malatya'nın kayısı üreticisi için konulmuş olan sınır 3 milyar 600 milyon lira. Gaziantep'in fıstık üreticisi için konulmuş olan sınır 2 milyar 700 milyon lira. Bursa'nın, Yalova'nın, Niğde'nin ve diğer yörelerin elma üreticisi için konulmuş olan sınır 3 milyar lira. Üç yılda bir münavebeyle ekilen pancarda konulmuş olan sınır, yıllık münavebe dikkate alınınca, 3 milyar 300 milyon lira; ama, bunun yanında, kavun karpuzda 15 milyar lira, pamukta 8 milyar 400 milyon lira, tütünde 8 milyar 500 milyon lira, muzda 10 milyar lira; doğrusu hangisi?!. Benim gönlüm, muzdan, kavundan, pamuktan, tütünden yana; ama, eğer öyleyse, o zaman çay, kayısı, fındık, elma hatta zeytin -bir yıl kötü bir yıl iyi ürün verir- pancar üreticisine büyük bir haksızlık yapıyoruz. Burada getirilen öneri, bilimsel değildir. O nedenle biz, biraz evvel belirttiğim gibi, kriterleri ortaya koyalım, o çerçevede o yetkiyi verelim ve bilimsel bir çalışma yapılsın. Çünkü, bu konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda -üzülerek belirtiyorum- her gün bir başka rakam ele alınarak, yeterli derinlikte ele alınmadı, alınamadı; bizim dışımızda bir komisyon çalışması yapıldı ve veriler öyle saptandı. Tabiatıyla o çalışmaya katılanlara saygı duyuyoruz; ama, rakamlar ortada... Önerimizi tekrar belirtmiyorum, gayet açık; ziraatın türü, arazinin konumu, ziraatın birim alan başına standart verimi, birim alan, ünite veya ağaç bazında hesap yeniden yapılsın. Bu haksızlığı giderelim ve üreticiye haksızlık yapmayalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Sayın Hacaloğlu ve arkadaşları, ikinci önergelerini geri aldılar; işleme koymuyoruz.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı Yasa Tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "6 ncı grup: Pancar ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm" ibaresinin "6 ncı grup: Pancar ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm" şeklinde değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

ve arkadaşları

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmıyorlar.

Önergesini izah etmek üzere, Sayın Mikail Korkmaz; buyurun.

Sayın Korkmaz, süreniz 5 dakika efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlarken, dün, Doğu Anadolu'da, hain PKK kurşununa hedef olan kahraman Mehmetçiklerden bir tanesi de, Kırıkkale'nin Bağlarbaşı Mahallesinde kara toprağa ram olmuştur. Kırıkkaleli şehitler başta olmak üzere, tüm Anadolu coğrafyasındaki şehitlerimize, Allah'tan rahmet diliyorum, Türkiye'nin üzerinde bir kara bulut gibi dolaşan bu belanın kısa zamanda uzaklaşmasını da Rabbimden temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekillleri; görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının, 35 inci maddesiyle düzenlenen, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan 6 ncı grup pancar ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı, madde metninde 200 dönüm olarak teklif ediliyor.

Sayın Bakanımdan bir şeyi rica etmek istiyorum: Bu tasarı, memleketin çeşitli bölgelerinde -bilmiyorum- inceleme yapılarak mı hazırlandı; yoksa, Anadolu'da, bir bakıma, su arkını bilmeyen masa başındaki birtakım bürokratlarca, ellerindeki kalemlerle, diyelim ki, Kırıkkale'nin, Afyon'un, Kütahya'nın, Doğu Anadolu'nun, Güneydoğu Anadolu'nun bazı bölgelerindeki verimli arazi tespit edilmeden mi hazırlandı?

REFİK ARAS (İstanbul) – Ziraat Odaları... Ziraat Odaları...

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Efendim, biz, ziraat odalarını da biliyoruz.

Halbuki, asıl mesele, fiilen, o bölgelerdeki milletvekillerinin görüşleridir. Çünkü, ben, öyle inanıyorum ki, şu anda, köylünün direkt muhatap olduğu kişiler milletvekilleridir. Bizlerden hesap soruyorlar; bizlerden hesap sorarak, neticeyi bizlerden istiyorlar.

Onun için, mesela, burada 200 dönüm deniliyor. Bir Bursa arazisiyle, bir Kırıkkale'nin Balişeyh, Keskin, Yahşihan, Karakeçili arazisi aynı değildir; bir güneydoğudaki arazi aynı değildir. Bazı yerlere devlet daha önce sulama götürmüştür, bazı yerlere götürememiştir. Sayın Bakanım, Gaziantep de aynı bizim gibidir yani; onun için, bu işe dikkat etmemiz lazım; sizi de ilgilendiriyor, Tarım Bakanını da ilgilendiriyor. Onun için, devlet oraya su kanalları götürmüş, orada sulama biraz daha ucuzdur; ama, benim bölgem olan Kırıkkale'de, artezyen kuyuları eşeceksiniz, elektriğe, suya para vereceksiniz, ayrıca, icarlamışsanız ona para vereceksiniz; ondan sonra da parayı altı ayda bir ödeyeceksiniz, netice itibariyle de, bunlara pancar ektirdik diyeceksiniz.

Ayrıca, bu pancar ekilen arazi münavebeli olarak ekilmektedir; ertesi yıl ekilmemektedir. Pancarda verim fazla olduğu zaman, ertesi yıl ekilmediği zaman, bir deftere tabi tutulduğu zaman, bu insana, "sen aynı geliri hesaplıyorsun" deniliyor; halbuki, bu yanlıştır.

Ayrıca, bildiğim kadarıyla, Türkiye'de bir ziraat mühendisleri enflasyonu vardır. Halbuki, bizim, bu ziraat mühendislerini değerlendirmemiz için, bunların önlerini açmamız lazım. Bunların önlerini neyle açacağız; işte, tarım üretimine değer vermek suretiyle, pancar ve buna benzer üretimlere kaynak sağlamak suretiyle, bunlara büyük imkân vermek suretiyle orada çalışma imkânı vermemiz lazım ki, onlar da oraya gelsinler, eksinler, biçsinler, netice itibariyle kâr elde etsinler.

Sonra, enflasyonun yüzde 100'ü aştığı Türkiyemizde, pancar üretiminde bildiğim kadarıyla-ki ben, eğitimci olmakla birlikte, tarımı da çok iyi bilen kimseyim, çünkü, köy kökenli, eken biçen bir insanım -işçi masrafı çok yüksektir, gübre masrafı çok yüksektir -demin de dediğim gibi- sulama masrafı çok yüksektir, hele bazı yerlerde, traktörlerin masrafı daha fazla yüksektir; bir bakıma, bu tarlalar borçla ekilmektedir.

Onun için, bizim teklifimizle, 200 dönümlük yeri genişleterek 250 dönüm yapmak suretiyle, bu köylü vatandaşlarımıza biraz daha imkân sağlarız zannedersem. Çünkü, biz, her sözde "köylü milletin efendisi" diyoruz; köylü milletin efendisiyse, efendinin önünde tazimle eğilmenin yolu, onlara imkân vermektir.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Şimdi, önergeniz kabul edilirse, bu 200 dönümü 250 dönüm yaparlarsa, yoklamadan vazgeçecek misiniz?

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarımızın bir yoklama isteği var.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ama, bir sayın bakalım.

BAŞKAN – Efendim, saydım; çok az bir sayı farkıyla yeterli çoğunluk yok şu anda. Arkadaşlarımız gelsinler... Eğer, Genel Kurulda mutlak çoğunluk olsaydı, ben, yoklama isteğini işleme koymazdım; ama, çok az bir sayı eksik.

Şimdi, yoklama isteğini yerine getiriyoruz; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplantı yetersayısı yoktur; oylamaya geçmeden yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.

Muhammet Polat?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Kahraman Emmioğlu?.. Burada.

Hayrettin Dilekcan?.. Burada.

Ömer Faruk Ekinci?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Saffet Benli?.. Burada.

Abdullah Arslan?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Şinasi Yavuz?.. Burada.

Memduh Büyükkılıç?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

Hasan Hüseyin Öz?.. Burada.

Zülfikar Gazi?.. Burada.

Remzi Çetin?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Feti Görür?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Evet, yoklama için yeterli imza vardır.

Yoklamayı süratli bir şekilde yapmak için, Genel Kurul salonunda bulunan sayın milletvekillerinin, yüksek sesle burada olduklarını belirtmelerini rica ediyorum.

Yoklamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm" ibaresinin "7 nci grup: Patates, soğan, sarmısak ekili arazinin yüzölçümü toplamı 250 dönüm" ibaresiyle değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Takdirlerinize sunuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Benim takdirimse, ben kendime göre bir karar veririm; Genel Kurulun takdirine sunun.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu maddede, patates, soğan, sarmısak gibi ürünlerden, bilhassa patates, bizim Doğu Anadolu'da çok kullanılan bir bitkidir. Şimdi, patates, kırsal bölgelerin, bilhassa Pasinler Ovasının en önemli besin kaynağıdır. Yalnız, şunu söylemek istiyorum: Türkiye'nin, Doğu Anadolu'da ekili olan arazisi yüzde 8,5 olmasına rağmen, verim olarak Doğu Anadolu'nun Türkiye'ye verimi yüzde 6'dır. Yani, Türkiye ortalaması, Doğu Anadolu'daki verimden yüzde 42 daha yüksektir. Dolayısıyla, esasında, sizin bu ölçüler batı için normal olabilir; ama, bu ölçüleri batıda ne kabul ediyorsanız, doğuda bunu 1,40'la çarpıp kabul etmeniz gerekir, işin adaleti budur.

Şimdi, biz burada bir gerçeği konuşuyoruz, o gerçek de şudur: Tekrar ediyorum, bu ölçüler, bütün Türkiye'de aynen kabul edilmiştir, doğuda da aynı kabul edilmiştir, batıda da aynı kabul edilmiştir; fakat, resmen Devlet Planlama Teşkilatının verilerine göre, Türkiye'de ekili arazînin yüzde 8,5'i Doğu Anadolu Bölgesinde olmasına rağmen, verim açısından Doğu Anadolu'nun oranı yüzde 6'dır; yani, Türkiye ortalaması, Doğu Anadolu'daki verim, 1,41 kat fazlasıdır.

Burada belirtilen patates, soğan gibi bitkiler, daha ziyade, Doğu Anadolu'da çok olarak ekilen bitkilerdir. Şimdi, Pasinler Ovası, Erzurum Ovası, Hınıs Ovası gibi yoğun olarak ekili olan bu yerlerde, bu 200 dönümlük miktar, bizce, biraz yetersiz kalmaktadır, bir miktar daha artırılması gerekir ve biz bunu gerçekçi olarak söyledik. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledik ve 150 idi 200'e çıkardılar; biz 250'yi o zaman da istemiştik; ama, 150'den 200'e kadar Plan ve Bütçe Komisyonunda artırıldı. Bu rakamlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda hiç artırılmasaydı çok daha büyük farklılıklar olacaktı; yani, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuda...

Bir şey daha söyleyeyim: Nedense, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Başkanı ne kadar tenkit etsek de, bazen, haksızlık mı ediyoruz diye düşünüyorum; onun Başkan olduğu Komisyonda, buradan daha müsamahakâr olunuyor; orada, önergeler, iktidar milletvekillerinin sayısı daha fazla olmasına rağmen, daha bir müsamahalı kabul ediliyor; ama, Genel Kurula geldiği zaman, ne kadar haklı bir önerge versek de, bu Genel Kurul otomatikman bunları reddetmeye bağlanmış.

REFİK ARAS (İstanbul) – Siz de hiçbir maddeye katılmıyorsunuz!..

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim, rica ediyorum.

ASLAN POLAT (Devamla) – Hayır efendim, çoğuna katılıyoruz.

Şimdi, bakın, şunu söylüyorum ben size: Biz, burada konuşurken bu vergi tasarısını, Sayın Maliye Bakanımız, güzel bir üslupla, kendine mahsus o tatlı üslubuyla, o faziletli haliyle o kadar güzel izah ediyor ki, insan diyor ki, keşke malım olsa da, bütün bunları devlete vergi olarak versem... Anadolu'da, esasında, araştırırsanız, mütedeyyin kitlelerin çoğunda, vakıflara buna yakın malını verenleri görürsünüz. Neden; vatandaş, verdiği miktarın kendisine yatırım olarak, altyapı olarak veya çeşitli menfaatlar olarak geldiğine inandığı müddetçe, vergiye daha gönüllü olarak katlanır.

Bu arada, bunu belirtirken, biraz önce, Sayın Maliye Bakanıma şahsen bir haksızlık etmiş olabilir miyim diye de düşündüğüm için bir şeyi düzeltmek istiyorum; o da şu: Bu tarımla meşgul olan kesimler, biliyorsunuz, bizim köy nüfusları; fakat, bu köy nüfuslarına en büyük hizmeti de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü götürüyor, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesinde de, 28 trilyon lira civarında, özelleştirmeden gelecek yatırım görülüyor; fakat, şu ana kadar bu yatırımlar hiç gelmediği için, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu özelleştirme yatırımlarından faydalanamıyor ve köylüye de yatırım gidemiyor. Ben, bunu Sayın Maliye Bakanımızın tuttuğunu zannettim, özelleştirmeden gelen paraları Maliye Bakanı mı göndermiyor diye merak ettim; fakat, Sayın Maliye Bakanım -biraz önce Başkan açıklama yapmasına müsaade etmemişti- kendisine özelleştirmeden para gelmediği için bu yatarımlara para gönderemediğini, geldiği an göndereceğini söylüyor. O zaman ben, Özelleştirme İdaresi Başkanına söylüyorum: IMF Heyeti seni çok beğeniyorsa, çok özelleştirme yapıyorsan, lütfen, yatırımlar için konan ödenekleri, bilhassa Doğu Anadolu'daki yatırımlar için konan ödenekleri bir an önce gönder; çünkü, Doğu Anadolu'da kış gelmek üzere, kış gelmeden bu yatırımlar yapılsın. Bunu da burada belirtmek istiyorum. (Alkışlar)

Sonra, bu konularda Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın da kefaleti vardı; diyordu ki: "Benim dedem Doğu Anadolu'da şehittir; ben, Doğu Anadolu'nun kefiliyim." O zaman kefaletinizi yerine getirin, ödeneklerin bir an önce doğuya aktarılmasına sebep olun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 150 adet (iş hayvanlarıyla iki yaşından küçük, büyükbaş hayvanlar hariç)" ibaresinin "23 üncü grup: Büyükbaş hayvan sayısı 200 adet (iş hayvanlarıyla iki yaşından küçük büyükbaş hayvanlar hariç)" olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

ve arkadaşları.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, bu tür önergelerin hiçbirisine ihtiyaç yok; çünkü, tasarı metni okunursa, Bakanlar Kuruluna hem miktarları yükseltmek hem de bölgelerarası dengeleri kurmak konusunda yetki tanınmıştır. O nedenle katılmıyoruz.

Arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Polat, yalnız, yine Köy Hizmetleriyle ilgili konuşmayın, önerge üzerinde konuşun.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, eğer, bu tip önergelere ihtiyaç yoksa, Bakanlar Kurulu bunları ayarlayacaksa, buraya bu rakamları niye yazdınız? Niye "150 tane hayvan, 300 tane hayvan" dediniz? (FP sıralarından alkışlar) Sayın Başkanım, lütfen, konuştuğumuz zaman gerçekçi olalım. Buraya bir rakam konulacaksa, Bakanlar Kuruluna o yetki verilmeden önce, tasarı buradan çıkarken, bu rakamların realiteye uygun olarak tasarıya konulması için çalışmak zorundayız. Bizim istediğimiz budur. Yoksa "burada rakam vardır, Bakanlar Kurulu bu rakamı 5 katına kadar artırabilir, 7 katına kadar artırabilir" dersek, o zaman hiç rakam yazmaya lüzum yok; "Bakanlar Kurulu bunu tespit etsin" deriz, o zaman da bu işin esprisi kaybolmuş olur.

Sayın Bakanım, hayvancılık konusu çok önemlidir. Bilhassa sığır yetiştiriciliği çok daha fazla önemlidir. 1970'li yıllarda, bilhassa Irak'a, İran'a, Kuveyt'e ve Arap Emirlikleri’ne, doğudan, çok fazla et ihracatı yapılıyordu ve buralarda büyük entegre et tesisleri yapılmaya başlanmıştı. Şu anda, sadece, benim memleketim olan Erzurum'da, işletmeye hazır olduğu halde boş duran 5'in üzerinde entegre et tesisi vardır. Neden; hem buralarda et üretimi yetersizdir hem de dışarıdan yeterli miktarda et gelmemektedir.

Yine, dikkat ederseniz, 1980'den 1990 yılına kadar, sığır yetiştiriciliğinde dörtte 1 oranında fiilen azalma vardır. O halde, gerçekten, sığır yetiştiriciliği teşvik edilmelidir.

Ayrıca, sığır eti ihracatında doğunun çok büyük bir şanssızlığı vardır. Bakın, size çok net rakamlar vereyim: Türkiye'deki büyükbaş hayvan varlığının yüzde 21,8'i Doğu Anadolu Bölgesinde olmasına rağmen, Doğu Anadolu'da büyükbaş hayvancılığın et üretimindeki payı yüzde 7,9'dur; yani, Türkiye ortalamasına göre -sayısına baktığımız zaman- üçte 1 nispetinde verimlidir. Hakikaten, doğudaki hayvanların verimi fazla değildir. Yine, süt bakımından da, büyükbaş hayvan varlığının yüzde 21,8'i Doğu Anadolu'da olmasına rağmen, sütün yüzde 15'i Doğu Anadolu'da elde edilmektedir.

Bunu niçin söylüyorum; doğu ile batı arasındaki dengeyi kurmadığınız müddetçe, doğu, bu konularda daima zararlı olur, doğu aleyhinde haksızlık olmuş olur. Ben bunun giderilmesi için söyledim. Büyükbaş hayvancılık da şu bakımdan önemlidir; bilhassa son yıllarda ihracatta büyükbaş hayvan ihracatı öne çıktığı için, en azından vergiyi bir müddet almayarak, büyükbaş hayvancılığı teşvik edelim diye düşünüyorum.

Doğu Anadolu'da veya yaylada hayvancılık yapacak olan şahıslara "sen 150'den fazla hayvan beslersen deftere tabi olacaksın" dersen, bilhassa dağlarda ve otlak yerlerde yaşayan bu insanlar Gelir Vergisine tabi olmaktan ürkerler ve bunları teşvik etmemiş oluruz. Böylece, yükselen et fiyatlarını da önleyememiş oluruz. Onun için, biz, bunu çok samimi olarak söylüyoruz. Hiç olmazsa, İktidara mensup Doğu Anadolulu milletvekilleri, bilhassa, Erzurum, Kars, Ağrı milletvekilleri, hayvancılığı bilen milletvekilleri bu konuya elverin. Sayın Çetin Bey, sen gülüyorsun; ama, hep heraber seni de seyredeceğiz. Hiç olmazsa, bu önergemize destek verin.

İktidar kanadı, muhalefetin verdiği her önergeyi, sanki vakit harcamak gibi kabul etmesin, gerçekleri görsün; Doğu Anadolu'da, bu et tesisleri neden boş kaldı, neden üretilmiyor diye baksın, bu konuya yaklaşımına dikkat etsin ve biraz daha olumlu yaklaşsın diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "3 üncü grup: Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 adet;" ibaresinin, " 3 üncü grup: Arılıcık ziraatinde kovan sayısı 600 adet;" olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahibi?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okuyalım:

Gerekçe: Arıcılıkla uğraşan çiftçilerimizin mağdur edilmemesi için gerekli görülmüştür.

BAŞKAN – Gerekçeyi dinlediniz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 35 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bakanlar Kurulu, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazî ve ürün türlerine göre beş katına kadar artırmaya" ibaresinin "Bakanlar Kurulu, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonunun teklifi üzerine, bu ölçüleri gerekli gördüğü bölgeler için bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla arazî ve ürün türlerine göre yedi katına kadar artırmaya" ibaresiyle değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyorlar.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarıyla önerilen ölçülerdeki dengesizliklerin bu şekilde giderilebilmesi mümkün olabilir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "bir yıl uygulanmış olmak kaydıyla" ifadesinin "yıllık olmak kaydıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak

İstanbul

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Genel Kurulun takdirlerine sunuyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon takdire bırakıyor, Hükümet katılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 35 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "yukarıda (A) bendinde zikredilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilecek hale gelme durum başlangıcı ile (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen ziraî faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü Tarım, Orman ve Maliye Bakanlıklarınca müştereken tespit olunur" ifadesinin "yukarıda (B) bendinde işletme büyüklüğü gösterilmeyen ziraî faaliyetlerde işletme büyüklüğü ölçüsü ile (A) bendinde belirtilen meyveli ve meyvesiz ağaçlarda meyve ve ürün verebilcek hale gelme durumu başlangıcı Tarım, Orman ve Maliye Bakanlıklarınca müştereken tespit olunur" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak

İstanbul

ve arkadaşları

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, önergedeki imzamızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Diğer önergelerdeki imzanızı da geri alıyor musunuz?

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Evet, bütün önergelerdeki imzamızı geri alıyoruz.

BAŞKAN – 4 önerge de işlemden kaldırılmıştır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sabah mesaimizin bitmesine çok az bir zaman kalmıştır; gerçi, evvelki gün, yoklamanın devam etmesi dolayısıyla, 19.20'de ara vermiştik ve bütçe müzakerelerinde de bunu uyguluyorduk; ama, bir haber...

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Şu 15 dakikayı değerlendirelim...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum, değerlendireceğiz; ama, yani, bizde de bir yorgunluk var; kusura bakmayın.

Bir şey söyleyeceğim: Bir televizyon kanalı "Kamer Genç, yine, bir ilke imza attı; Genel Kurulu 1,5-2 saat geç kapattı" diyor; öyle bir şey yok. Biz, evvelki günkü oturumda 21.00'de toplanmak üzere, 19.20'de ara verdik; bunu bütçe uygulamalarında da yapıyorduk.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.48

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Hüseyin YILDIZ (Mardin)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, GelirVergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu,Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbulMilletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – 626 sıra sayılı yasa tasarısının maddeleri üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, salonda kimse yok, yoklama yapacak mısınız?

BAŞKAN – Efendim, yoklama için bir sebep yok ki; biliyorsunuz, oylama yok.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Şimdi, siz de Maliye Bakanlığı yaptınız. Aslında, Maliye Bakanlığı yapmış bir arkadaşımız olarak, bu tasarının eksikliklerini söyleyelim, memleketimize en yararlı olan taraflarını çıkaralım, bu memleket hepimizin. (Alkışlar)

Arkadaşlar, ben, sizin alkışlarınız için söylemiyorum, doğru olan şeyleri söylüyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, buraya gelen, torba geçiyor zaten.

BAŞKAN – Ne geçiyor?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yani, olduğu gibi geçiyor.

BAŞKAN – Efendim, Komisyonlarda bazı düzeltmeler yapılmış; ama, bizim de beğenmediğimiz birtakım tarafları var, onları düzelteceğiz.

Şimdi, 36 ncı maddeye geçmeden önce, yeni bir madde ilavesiyle ilgili 4 önerge var; ama, görüyorum ki, Sayın Komisyonun Genel Kurul salonunda salt çoğunluğu yok. Yeni madde ilave edebilmemiz için Genel Kurul salonunda Komisyon salt çoğunluğunun olması ve Komisyon salt çoğunluğunun da yeni madde ilavesini tasvip etmesi lazımdır.

Sayın Komisyon, madde ilavesini istiyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – İstemiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Salt çoğunluğunuz var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Salt çoğunluğumuz da yok, istemiyoruz da.

BAŞKAN – Tabiî, sizin isteğiniz de önemlidir; ama, belki salt çoğunluğunuz olsa, sizin muhalefetinize rağmen, madde ilave etmek isteyen arkadaşlarımız çoğunlukta olabilirdi; ama, salt çoğunluğunuz olmadığı için fiilî bir imkânsızlık var; bu fiilî imkânsızlık nedeniyle, İçtüzük gereğince, bu önergeleri işleme koymuyorum.

Şimdi, tasarının 36 ncı maddesini okutuyorum:

MADDE 36. – 193 sayılı Kanunun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki 4 ve 5 numaralı bentler eklenmiştir.

“4. Dava vekilleri, müşavirler, diş protezcileri, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve meslekî işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;

5. Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehberlik gibi faaliyette bulunanlar (Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5.000’i aşmayan yerlerde faaliyette bulunanlar bu faaliyetlerine ilişkin olarak gelir vergisinden muaftır;)”

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Altan Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.

Kişisel söz isteyenler; Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Emin Kul, Sayın Ali Rahmi Beyreli,Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu, Sayın İsmail Özgün, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Kahraman Emmioğlu ve Sayın Aslan Polat.

Sayın Altan Karapaşaoğlu, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 36 ncı maddesiyle ilgili olarak Grubumuz adına görüşlerimizi iletmek üzere söz almış bulunuyorum.

Aslında, bu madde niye böyle tanzim edildi diye tenkit edilecek bir tarafı yok. Belki de bu yasa tasarısı içerisinde tenkit edilmeyecek bir madde, yararlı bir madde, cesaretlerdirici, teşvik edici bir madde; ancak, maddede birtakım eksiklikleri hissettiğimiz için, bu eksiklikleri beyan etmek üzere söz aldık. Tabiî, bunlarla ilgili olarak da 2 önerge verdik.

Değerli arkadaşlar, bakınız, 4 üncü bentte deniliyor ki "Dava vekilleri, müşavirler ve diş protezcileri..." Biliyorsunuz, Türkiye'de, artık, yalnız diş protezcileri yok. İnsan sağlığıyla ilgili çeşitli organların protezleri yapılmakta. Burada "diş protezcileri" yerine "insan sağlığıyla ilgili protezciler" denilmeli. Maddenin devamında "...kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve meslekî işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları" deniliyor. Burada yalnız konser veren müzik sanatçılarını aşmak lazım; tiyatrocular var, birtakım gösteri sanatları var. Buraya da "güzel sanatlarla iştigal edenler" lafını koysaydık, herhalde daha mantıklı olurdu gibi bir kanaatle, bu madde üzerinde söz aldık.

Ayrıca, maddenin 5 inci bendinde, deniliyor ki: "Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehberlik gibi faaliyette bunulanlar..." Biz, burada, bir de "meslek eğitmenleri gibi faaliyette bulunanlar" sözünü ilave etmeyi uygun gördük ve bununla ilgili bir önerge verdik. Zira, nüfusu 5 binden az olan beldelerde, köylerde, biliyorsunuz, işsizlik yoğun safhadadır. Oradaki birtakım insanlar, iş bulmak için büyük şehirlere göç etmektedirler.

Biz, bu tasarıyla birtakım teşvikleri getirmişiz, gayet güzel; ama, bir de, bu maddeyle, meslek eğitmenlerini bu yasa tasarısının içerisine koyarsak, öyle zannediyorum ki, işsizlik noktasında, işsizlik konusunda insanımıza büyük olanaklar getirilecektir. Zira, birtakım işyerlerinde, daha çok emeğe dönük işlerde, insanın gayretine dönük işlerde, insanların ayağına kadar gidecek olan işler olabilir. Zaten, bu konuda, köylerimizde, birtakım geri kalmış yörelerimizde çalışmalar var. İşte, efendim, evlere halı tezgâhları konuluyor veya köyde, bir beldede, bir halı tüccarı gidiyor, halı tezgâhları dağıtıyor. Bunun yanına, neden, mesela konfeksiyoncular dahil olmasın; çünkü, biliyorsunuz, konfeksiyon, yoğun bir şekilde işçi istihdamını gerektiren işkollarından birisidir.

Tabiî, bunun yanına, daha başka el sanatları da konulabilir. Mesela, Batı’dan bir örnek vermek istiyorum. İsviçre'de, dağ köylerinde, insanlar, kış aylarında -altı-yedi ay gibi bir süre- mahallinde oturmak mecburiyetindedir. Buralarda saatçilik gelişmiştir. Oturdukları yerde saat yapmaktadırlar. Bu saatçilik el işleri öyle gelişmiştir ki, bütün dünyada ün salmışlardır. Hatta, bugün, bu konuya elektroniğin girmiş olmasına rağmen, elektroniğin hâkim olmasına rağmen, hâlâ, İsviçre'nin dağ köylerinde, elişi ile yapılan saatler revaçtadır, öndedir.

Dolayısıyla, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak 2 önerge verdik. Tabiî, şimdi, ben, burada, bu önergelerimizi de savunmak durumundayım. Zira, gördüğümüz kadarıyla, zamanı uzattığı gerekçesiyle, bu önergelerin görüşülmesinin önünün kesilmesi için, maddeler üzerinde birtakım önergeler de veriliyor. Önergelerimizi görüşme imkânımız olmayabilir.

4 nolu bent için verdiğimiz önergede savunduğumuz konu şu: Ülkemizde, insan sağlığıyla uğraşan protezciler, yalnız diş protezcileri değildir; bugün, bu konuda, insanın çeşitli organlarıyla ilgili çalışmalar yapan çeşitli protezciler vardır, bu protezcileri de kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılması gerekir.

Bunun yanında, muafiyete tabi olarak yalnız konser veren müzisyenler zikredilmiştir; ancak, güzel sanatlarla uğraşan insanların tamamının bu istisnadan yararlanması gerekir diyoruz.

5 inci bentle ilgili olarak da şunları söylemek istiyorum: Bu bende, meslek eğitmenlerinin dahil edilmesi gerekir diyoruz. İşsizliğin yoğun olduğu bölgelere, köylere ve bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki küçük yerleşim merkezlerine, iş âleminin üretim faaliyetlerini götürmek ve işsizliği önlemek gayesiyle bu önergelerimizi verdik.

Değerli arkadaşlar, dikkat ederseniz, ben, buradaki, bu konuşmamda, madde üzerindeki görüşlerimi ifade etmekle birlikte, önergelerimi de savunmuş bulunuyorum.

İnşallah olurunuzu alır diye düşünüyorum ve saygılarımı sunuyorum. (FP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Abdülkadir Akgöl; buyurun efendim.

Sayın Akgöl, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi kanunu tasarısının 36 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiyemizdeki, genel ekonomik, sosyal, idarî yapının temel sorunlarından dolayı, hemen her hükümet döneminde, bir vergi reformu tartışması gündeme gelmektedir. 1950'de yapılan ilk ciddî düzenlemeler ve 1985'teki KDV reformu, modern vergileme ilkelerine göre hazırlanmış kanunlardır.

Parlamentoların en önemli fonksiyonlarından biri de vergi koymaktır. Dünya ekonomisinin giderek küreselleştiği bir dönemde, vergi yasalarındaki kısmî düzenlemeleri, Türkiye'yi kurtaracak bir reform olarak takdim etmek ne derece doğrudur...

Yüzde 50'si kayıtdışı olan ekonomimizde, yetersiz bilgiişlem altyapısı, çok yetersiz denetim imkânları ve yine, en önemlisi, kendiliğinden vergi ödeme alışkanlığı olmayan ülkemizde, tasarıda öngörülen para ve hapis cezalarıyla, yani, sadece polisiye tedbirlerle sorunları çözmek mümkün olur mu...

Genel Başkanımız Sayın Tansu Çiller'in, 23 Haziranda ana hatlarıyla açıklamaya başladığı ve bölüm bölüm devam edecek olan "İkinci Demokrasi Programı" ile ortaya koyduğu, devletin, tam demokrasiye uygun olarak yeniden yapılanması sağlanmadan...

REFİK ARAS (İstanbul) – Birinci demokrasiye ne oldu ki, ikinci demokrasi oluyor?

ABDULKADİR AKGÖL (Devamla) – Bir şey olmadı. Hak, milletin olacak...

BAŞKAN – Neyse, canım... Birinci demokrasiyi geliştiriyor; şimdi niye müdahale ediyorsunuz. Yani, gelişme var; Türkiye gelişiyor, dünya gelişiyor.

ABDULKADİR AKGÖL (Devamla) – Devlet, adalet, eğitim, savunma, altyapı gibi hizmetlerin dışında, kendi varlığını en aza indirerek kendi finansman ihtiyacını belirlemeden, hakkı, gerçek sahibi olan millete vermeden, ekonomide rant değil fırsat yaratan yeni bir hak düzeni oluşturmadan, haklı rekabete inanmadan, ortadireği ayağa kaldırmadan, çiftçiyi, esnafı, sanatkârı, KOBİ'leri kollamadan, büyükler arasında büyük olmayı hedefleyerek çağdaş dünyayla bütünleşmeden, her vatandaş için başı dik, karnı tok, onurlu ve çağdaş hayat şartlarını gerçekleştirmeden, sadece cezalarla vergi sorununu çözmek mümkün müdür...

Mesela, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik alanında gerekli reformlar yapılmadan, vatandaşın, vergi konusu gelirini, geleceğinin teminatı olarak saklama düşüncesinden vazgeçip, tam ve gerçek olarak beyan etmesi sağlanabilir mi; bu mümkün müdür...

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 66 ncı maddesinde, kimlerin serbest meslek erbabı olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre:

"Serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş ve görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez.

Bu maddenin uygulanmasında:

1. Gümrük komisyoncuları, bilumum gümrük ajan ve acentaları, noterler, noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar;

2. Bizzat serbest meslek erbabı tarifine girmemekle beraber serbest meslek erbabını bir araya getirerek teşkilat kurmak veya bunlara sermaye temin etmek suretiyle veya sair suretlerle serbest meslek kazancından hisse alanlar;

3. Serbest meslek faaliyetinde bulunan kolektif ve adi şirketlerde ortaklar, adi komandit şirketlerde komanditeler;

Bu işler dolayısıyla serbest meslek erbabı sayılırlar."

Tasarının 36 ncı maddesiyle, Kanunun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki 4 ve 5 numaralı bentler eklenmektedir.

4 üncü bentte, dava vekilleri, müşavirler, diş protezcileri, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve meslekî işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları, 5 inci bentle de, Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehberlik gibi faaliyette bulunanlar, köylerde ve son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5 000’i aşmayan yerlerde faaliyette bulunanlar, bu faaliyetlerine ilişkin olarak Gelir Vergisinden muaf tutulmuşlar.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde, serbest meslek erbabında işe başlamanın belirtileri hükme bağlanmıştır. 155 inci maddede "serbest meslek erbabı için aşağıdaki hallerden herhangi biri "işe başlama"yı gösterir:

1. Muayenehane, yazıhane, atölye gibi özel işyerleri açmak,

2. Çalışılan yere tabela, levha gibi meslekî faaliyette bulunulduğunu ifade eden alametleri asmak,

3. Her ne şekilde olursa olsun devamlı olarak meslekî faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar yapmak,

4. Serbest meslek olarak meslekî faaliyette bulunmak üzere meslekî teşekküllere kaydolunmak.

Meslekî teşekküllere kaydolunanlardan görevleri veya durumları icabı bilfiil meslekî faaliyette bulunmayacak olanlar bildirimlerinde bu ciheti de açıklarlar" denilmektedir. Böylece, yürürlükteki mevzuata göre, serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa eden kişiler, serbest meslek erbabı sayılmaktadırlar.

Serbest meslek faaliyetine konu olan işlerin devamlı olarak yapılıp yapılmadığı ise, Vergi Usul Kanununun yukarıda belirtilen 155 inci maddesinde sayılan ölçülerden hareket etmek suretiyle saptanabilecektir. Anılan madde hükmüne göre, maddede sayılan hallerden herhangi birinin gerçekleşmiş olması, serbest meslek faaliyetinin devamlı meslek olarak yapıldığını göstermeye yeterlidir. Mesela, bir muayenehane açan doktorun, yazıhane açan bir avukatın, bu işini sürekli olarak yaptığı kabul edilir. Bir doktor, ikametgâhına, meslekî faaliyette bulunduğunu gösteren bir tabela assa, yahut meslekî faaliyette bulunduğuna dair, yayın organlarına bir ilan verse, bu durumlar, doktorun, serbest meslek faaliyetine başladığını göstermeye yeterlidir.

Oysa, tasarının 36 ncı maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasına eklenen 5 numaralı bent hükmüyle, Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesindeki genel düzenlemeye aykırı olarak ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehberlik gibi faaliyetlerde bulunanlar, diğer serbest meslek mensuplarından ayrıcalıklı bir düzenlemeye tabi tutulmuşlardır. Buna göre, mesela, bir doktor için meslekî faaliyette bulunduğuna dair, yayın organlarına ilan vermesi işe başlamış olduğuna yeterli olurken, bir sağlık memuru için bu hal yeterli olmayacak, mesela, bir de çalıştığı yere tabela asması şartı aranacaktır; yani, tabela asmadığı müddetçe meslekî faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar yapsa bile, bu kişi, işe başlamış sayılmayacaktır.

Dolayısıyla, mevzuata göre serbest meslek erbabı olmanın gerektirdiği serbest meslek kazanç defteri tutmak, kendilerine ödeme yapanlara serbest meslek makbuzu vermek vesaire gibi yükümlülüklerin hiçbirine tabi olmayacaktır. Bu ise, vergide genellik ve eşitlik ilkelerine aykırı bir durum yaratmaktadır.

Öte yandan, bu durumda, Vergi Usul Kanunundaki, serbest meslek erbabının işe başlamasını düzenleyen belirlemeler de tamamen anlamsız hale gelmektedir. Oysa, vergilendirmede gerçek durum esastır. Evet, bu düzenlemeyle bu meslek erbapları bir ölçüde korunmak isteniyor, bu da doğru olabilir, bizce de doğrudur; ancak, 21 inci Yüzyıla girerken, çağdaş olma iddiasındaki ülkemizde, reform diye sunulan bu tasarıda, bu meslekleri vergidışı tutmak daha uygun olmaz mıydı acaba diye düşünüyorum.

Nüfusu 5 binin altındaki belediyelerde ve köylerde, bu muafiyet getirildiğine göre, büyük şehirlerde de çok az sayıda olan bu meslek erbabını vergidışı tutmanın, vergi tekniği yönünden bir sakıncası olmamalıydı diye düşünüyorum. Zaten, büyük şehirlerdeki bu meslek erbabının birçoğu resmî devlet memurudur. Geri kalanının büyük bir bölümü de özel sektörde, dispanserlerde, sağlık merkezlerinde çalışmaktadır. Geriye çok ihmal edilebilir bir rakam kalmaktadır ki, bunlar da vergidışı bırakılarak, 2000'li yılların Türkiyesinde, bu tabirleri, yasa içine koymamak daha iyi olmaz mıydı acaba?

Yüce Meclisi saygıyla selamlarken, Adana ve Hatay'da olan deprem dolayısıyla ölenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilerim. Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akgöl.

Şahsı adına, Sayın Bedri İncetahtacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 35 maddesini geride bıraktık; şu anda 36 ncı maddeyi görüşüyoruz. Hükümet partileri, bize, her ne kadar tasarıyla ilgili bilgi vermeseler de, zaman zaman, Sayın Maliye Bakanını izliyoruz, dinliyoruz, muhalefet partilerini dinliyoruz, yarı muhalefet partilerini dinliyoruz ve netice itibariyle bir kanaate sahip oluyoruz.

Ben, 36 ncı maddeye geçmeden evvel bir kanaatimi izhar etmek istiyorum, o da şudur ki : Bu tasarının, netice itibariyle, kanunlaşmasında milletimizin lehine sonuçlar getireceğine inanmıyoruz ve bugün, muhalefet partileri olarak, bilhassa Fazilet Partisi olarak, her fırsatta bunu dile getirmeyi bir vecibe biliyoruz.

Acaba bu kanaate neden ulaştık? Müsaade ederseniz, bu noktada bunlara değinmekte fayda mülahaza ediyorum. Öncelikle, bu tasarının temel bir fikrî bütünlüğü yoktur. Maddelerde ve genel üzerinde yaptığımız konuşmalarda, hangi fikrî temellere dayalı olduğuna dair bir kanaate varamadık.

İkincisi, Maliyemizin hedefi olan veya hedefi olması gereken, vergiyi yaygınlaştırma konusunda, başarılı olacağına dair ciddî karineler mevcut değildir.

Üçüncüsü, bu tasarının kanunlaşmasıyla, mükelleflerde ve dolayısıyla tüm malî yapıda birtakım belirsizliklerin oluşacağı anlaşılmaktadır ve şu anda, zaten, belirli bir belirsizlik içerisinde yaşayan ekonomik yapımızın, gerek yapı itibariyle gerek mükellefler nezdinde daha koyu bir belirsizliğe girmesi, hepimiz için iç açıcı bir sonuç olmayacaktır ve elbette, bu kanaate varmamıza sebep olan dördüncü bir unsur da, ekonomide dengesizliği ve keyfîliği giderememiştir, giderememektedir. Dün, sanıyorum, üzerinde uzun uzun durduğumuz bu tasarının 30 uncu maddesindeki durum, bu keyfîliği ve dengesizliği ortaya koyma açısından çok önemli bir misal teşkil etmektedir; önümüzdeki maddelerde buna benzer misalleri göreceğiz.

Yine, bu tasarı, müteşebbise, mevcut olan teşebbüslerinde veya teşebbüse geçmek istedikleri yeni teşebbüslerinde güven ve cesaret vermemektedir. Reform niteliğinde bir tasarı topluma arz edilmektedir. Bunun heyecan uyandırması gerekirdi.

Bakın, ben, kendi bölgemden söylüyorum. Gaziantep, sanayii gelişmiş bir sanayidir. Şu son altı ay içerisinde Gaziantep'in sanayiinde 100'ün üzerinde büyük sanayi kapısına kilit vurmuştur ve birçok müteşebbis de bu tür niyetlerini askıya almıştır. Halbuki...

MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana) – İsim rica edebilir miyim?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Tabiî, verebilirim. Bunlar resmî olarak açıklanmıştır. Bu altı ay içerisinde Gaziantep'te olan hadiseleri... Küçük esnaftan bahsetmek istemiyorum. Küçük esnafın, gerçekten sıkıntıda olduğunu biliyoruz; ama, eğer, bir ülkede onun geleceğini belirleyecek bir reform tasarısı görüşülürse, bu heyecan verir. Evet, bu çıkacaktır, biraz daha sıkıntıya tahammül edelim denilir; ama, böyle bir şeyin olmadığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında esnaf ve ziraat odalarıyla gerekli diyaloğun sağlanmadığı görülmektedir. Daha önce görüştüğümüz Hal Yasası sırasında, ziraat odaları, maalesef, olayın farkına varmadıkları için, kamuoyunda gerekli tepkiyi gösteremediler; ama, bugün, Hal Yasası çıktıktan sonra, uygulamaya geçildikten sonra, bilhassa müstahsillerin hissedikleri sıkıntılar, Hal Kanununun, bir kabzımal kanunu olduğu fikrini bütün topluma yaymaktadır. Ben, endişe ediyorum ki, vergi tasarısı, kanunlaştıktan sonra aynı neticeyle karşı karşıya kalacağız; çünkü, bu tasarıda da, ziraat odasının, esnaf ve kefalet kooperatiflerinin ve benzeri odaların onayı yoktur.

Son olarak da, bu tasarıda belirlenen ölçülerin hangi kriterlere göre tespit edildiği belli değildir; burada da bir muğlaklık vardır. Daha fazla sebepleri saymak mümkündür. 5 dakikalık konuşmamda bunları özetledim, bir başka vesileyle de anlatacağım.

İşte, bütün bunları bir araya getirdiğimiz zaman, bu tasarının, milletin lehine olmayacağı kanaati bizde hâsıl olmuştur ve bunu anlatmayı da, bir muhalefet partisi olarak, vecibe olarak görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bedri İncetahtacı, hiç maddeden bahsetmediniz.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Hep maddeden bahsettim...

BAŞKAN – Hiç maddeden bahsetmediniz canım; o, açık yani... Kusura bakmayın.

Teşekkür ederim, sağ olun.

Bir daha geldiğinizde maddeden bahsedin rica ediyorum; olur mu...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Olur, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şahısları adına ikinci konuşmacı Sayın Emin Kul...

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki...

Sayın Ali Rahmi Beyreli, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygılarımla selamlarım.

Bu maddeyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuzun 66 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu değişiklik, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda, önergeyle, yeni bir madde ilavesi şeklinde gerçekleşmiştir; yani, üzerinde bütün grupların mutabakatı vardır.

Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla, götürü usulde vergilendirme kaldırılmakta, yerine, basit usulde vergileme esası getirilmektedir. Buna paralel olarak, Gelir Vergisi Kanununun 69 uncu maddesinde yer alan, serbest meslek erbabının götürü usulde vergilendirilmesine ilişkin hükümler de bu tasarıyla yürürlükten kaldırılmaktadır.

Bu maddede, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi serbest meslek erbabı kapsamına giren bazı meslek gruplarının, vergileme rejimlerinde herhangi bir değişiklik yapılmadan, yine, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi tutulacağının belirtilmesi suretiyle teknik bir düzenleme yapılmaktadır. Ancak, ülkemizin gerçekleri ışığında, çok sınırlı sayıda ve belli yerlerde ifa edilen meslek faaliyetlerinin -ki, bunlar, ebe, sağlık memuru gibi meslekler- nüfusu 5 binden az olan yerlerde sosyal gerekçelerle vergiden muaf tutulması zorunluluğu getirilmiştir. Bu olayda kolaylık getirilmiştir.

Ben, yeni düzenlemelerin, ilgili meslek erbaplarına ve ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Bu maddeyle ilgili verilen önergelerde, maddede olmayan; yani, gerek Hükümet teklifinde gerekse Komisyon metninde olmayan yeni bentlerin veya fıkraların değiştirilmesi istenilmektedir.

İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinde der ki, "Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır."

Tabiî, burada, bent veya fıkra hakkında bir hüküm yok; ancak, olayı daha geniş boyutta incelediğiniz zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, böyle, son anda verilen tuzak önergelerle -bu önergeleri kastetmiyorum- veyahut da, aniden, kimsenin anlamayacağı bir saatte, gece yarılarında, belli çevrelerin çıkarlarını koruyan bir önerge verilerek, insanların da anlamayacağı seviyede kanun maddelerinin geçmesini temin eden bir İçtüzük yapmışız; geçmişte bunun örneklerini gördük. Bir bakıyorsunuz, çok yorgun (argın) veya siyasî partiler arasında çok büyük çatışmaların olduğu bir sırada, belli grupların, belli çıkar çevrelerinin çıkarlarını koruyan önergeler, verilmekte, bu önergeler, kanun metnine girerek, o kanunun intizamını ve amacını bozan sonuçlar yaratmaktadır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, aydınlanmamız için bir örnek verir misiniz.

BAŞKAN – Çok var bunlar, çok var; neyse_

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Biz de faydalanalım.

BAŞKAN – Efendim, ben, bir genel ifadeyi söylüyorum. Yani, burada, bir yere varmak istiyorum : Şimdi, burada, komisyonlarda tartışılmayan, önceden bilinmeyen ve ne anlama geleceği ne boyutta olacağı kime ne fayda sağlayacağı kime ne zarar vereceği tahmin edilmeyen ve incelenmeyen önergelerin, tartışılmayan konuların, böyle, son anda Genel Kurula getirilerek -tabiî, bu önergeleri kastetmiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın; yani, ben, genel bir ifade kullanmak istiyorum- Genel Kurulda işleme konulmasının, hem ülke yararına hem de Parlamentonun sağlıklı çalışma ve bilgi edinme niteliğine aykırı olacağı için, bunların işleme konulmaması gerektiği kanısındayım.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Zaten, Komisyonun çoğunluğu yok.

BAŞKAN – Hayır, hayır_

Gerçi, burada "madde" diyor; ama, mevcut maddenin, Komisyon metninde yer almayan fıkra veya bentlerinin de değiştirilmesinin, bu anlama geldiğini yorumlamak istiyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim aynı şey, hiç fark etmez.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bu yorum sonrası için zararlı olabilir; yani, böyle geniş bir yorum yaptığınız takdirde, bundan sonraki oturumlarda hiçbir önergeyi işleme koymamanız gerekir.

BAŞKAN – Hayır, olur mu canım!.. Mevcut, tartışılmış, komisyondan geçmiş, Genel Kurula gelmiş bir maddenin, yasa tasarısında yer alan metninin değiştirilmesi, kaldırılması, yeni fıkralar eklenmesi ile -ama, aynı mealde; o konuda bir fikrim yok- hiç tartışılmamış bir fıkrasının veya bir madde bendinin yeniden buraya getirilmesi, değişik bir madde eklenmesi için burada önerge verilmesi arasında bir fark olmadığını iddia ediyorum; yani, iddia etmiyorum da, bu düşüncedeyim.

Bu itibarla, bu işe bir ciddiyet vermek için böyle bir uygulama yapıyorum; benim şahsî kanaatim bu. Bunun da, Parlamentonun sağlıklı inceleme, karar verme niteliğine; yani, yanlış karar vermeme konusundaki hassasiyetine daha uygun düşeceğine inanıyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın milletvekilleri bu konuya özenle dikkat göstereceklerdir; böyle bir atlama olmayacağını umuyorum.

BAŞKAN – Neyse_ O bakımdan, ben, bu düşüncelerle; yani, mevcut komisyon raporunda olmayan fıkra ve bentlerin değiştirilmesine ilişkin önergelerin de, 87 nci maddenin bu kapsamı içerisinde kalacağı düşüncesiyle işleme koymuyorum. Yani, bu itibarla...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, şimdi, böyle bir işlem yapamazsınız. Burada verilen önergeler...

BAŞKAN – Efendim, komisyon "madde" diyor; ama, ben, maddeyi fıkra da...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İçtüzük var Sayın Başkan. Yani, o önergelerin kime ait olduğunu da bilmiyorum.

BAŞKAN – Hayır, ben isim söylemedim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tabiî, onu benim için söylemediğinizi de biliyorum; maksadının ne olduğunu da bilmiyorum. Yalnız, bu yorum -ben yedi senedir Meclisteyim- ilk defa, şimdi, sizin tarafınızdan ifade ediliyor ve şu ana kadar da böyle bir yorumla işleme konulmama diye bir hadise vuku bulmuş değildir.

İçtüzükte, açıkça, yeni bir madde olduğu takdirde; verilen önerge yeni bir madde getirdiği takdirde deniliyor; yani, ancak böyle bir durumda söylediğiniz husus söz konusu olabilir; ama, bir yeni bendi, bir yeni fıkrayı, bir madde gibi telakki ettiğiniz takdirde, fıkrayla, bentle, madde arasındaki fark tamamen tasfiye edilmiş olur, kalkmış olur ve siz, böyle bir geniş yoruma yer veremezsiniz.

BAŞKAN – Esas amaç nedir; esas amaç, belli bir yasa teklifinin veyahut da belli bir yasa tasarısının komisyonlara götürülüp orada tartışılması, ondan sonra Genel Kurula getirilip, burada, tekrar tartışılmasıdır; yani, aniden verilen bir önergenin ne anlama geldiğinin, boyutlarının ne olduğunun, buradaki sayın milletvekilleri tarafından bir anda anlaşılmasının mümkün olmadığı yönündedir. Neyse, bu konuda bir tartışma açmıyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bir kere, o önergeler...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gözlükaya.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Önergelerin işleme konulup, en iyi tartışılacağı yer burası; komisyonda tartışılamaz. Böyle bir yorum getirmeyin; İçtüzüğü ihlal etmeyin Sayın Başkan.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, müsaade buyurulursa...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – 19 uncu Dönemde, 4125 sayılı Kanun burada görüşülürken, bir önerge verilmiş ve ek 6 ncı madde burada kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Hangisi efendim?

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – 4125 sayılı Kanun.

BAŞKAN – Yani, şimdi o kanunu hatırlayamadım da...

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Seçimlerin temel hükümlerini düzenleyen kanun; o kanunda değişiklik yapan tasarı burada görüşülürken... Ben, maddesini de söylüyorum, kanunun numarasını da söylüyorum...

BAŞKAN – Ama, efendim, ondan sonra bu İçtüzük değişikliği yapıldı Sayın Kamalak.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Takdir sizin Sayın Başkan... Ben, arz ediyorum.

BAŞKAN – Peki efendim; ben, bu düşüncemi, Genel Kurul tarafından tasvip edileceği inancıyla söyledim; ama, o zaman...

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Doğrudur Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi, biz, bugün için konuşmuyoruz arkadaşlar; biz, geleceğe yönelik temel ilkeleri koymak istiyoruz. Bugün, muhalefette olabiliriz, ikitidarda olabiliriz; muhalefetteyken şöyle düşünelim, iktidardayken şöyle düşünelim mantığının bu Meclise hâkim olmaması lazım -bu devletin geleceği önemli; yani, iktidara-muhalefete göre değil- bu memleketi selamete götürecek pozitif düşüncelerin, Parlamentoyu selamete götürecek pozitif düşüncelerin hâkim olması lazım; ben, böyle düşünüyorum. (Alkışlar)

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Düşüncelerinize katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde üzerinde verilmiş 11 önerge var, geliş sırasına göre 4'ünü okutuyorum; çünkü, madde tek fıkra.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı tasarının 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasına 4 ve 5 numaralı bentler eklenmesine ilişkin 36 ncı maddesinin mezkûr 66 ncı maddenin ikinci fıkrasının 1 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini temin edecek tarzda yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Saffet Arıkan Bedük Zeki Ertugay

Denizli Ankara Erzurum

Hacı Filiz Cemil Erhan

Kırıkkale Ağrı

“1- Gümrük komisyoncuları, bilimum borsa ajan ve acenteleri, noterler.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesinin 4 numaralı bendinde yer alan "diş protezcileri" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesinin 4 numaralı bendinde yer alan "dava vekilleri" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesiyle 193 sayılı Kanunun 66 ncı maddesine eklenen 5 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa İlimen A. Ziya Aktaş Abdulbaki Gökçel

Edirne İstanbul İçel

Osman Kılıç Yalçın Gürtan

İstanbul Samsun

"5 – Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehber gibi meslekî faaliyette bulunanlar, şartlardan en az ikisini taşımayanlar ile köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5 bini aşmayan yerlerde faaliyette bulunanların bu faaliyetlerine ilişkin kazançları gelir vergisinden muaftır."

BAŞKAN – Önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı tasarının 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasına 4 ve 5 numaralı bentler eklenmesine ilişkin 36 ncı maddesinin, mezkûr 66 ncı maddenin ikinci fıkrasının 1 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini temin edecek tarzda yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"1 – Gümrük komisyoncuları, bilumum borsa ajan ve acenteleri, noterler"

Mehmet Gözlükaya (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum : Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Sayın Gözlükaya, gerekçeyi mi okutmak istiyorsunuz?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Deminki düşünceme ek olarak bir şey söylemek istiyorum :

66 ncı maddenin birinci fıkrasının ne olduğunu kimse bilmiyor; şu Genel Kurulda bunu bilen var mı? Tartışılmamış, konuşulmamış... Yani, kanun yapmak çok ciddî bir olaydır. Bunları, geleceğe ışık tutsun diye söylüyorum. Genel Kurulda belli bir karar verebilmek için, konunun çok iyi anlaşılması lazım; çünkü, çok önemli bir konu. O bakımdan, böyle bir işlem tesis etmek istedim; ama, neyse...

Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

1512 sayılı Kanunun 33 ve müteakip maddelerinde belirtilen esaslar çerçevesinde boşalan noterlikler, bir noter atanıncaya kadar, noterlik personeli veya gerekli hallerde, bir adalet memuru tarafından Vekâlet Yasasına göre idare edilmektedir. Vekil sıfatını haiz kişiye, bu görevi sebebiyle, aslî görev ücretinin yanı sıra vekâlet ücreti de ödenmektedir. Noter vekilleri, halihazırdaki kanun hükümleri gereğince, vekâlet dönemi boyunca "serbest meslek erbabı" olarak nitelendirildiğinden, vekâlet dönemi içerisinde elde ettiği ücret geliri, gerçek usulde vergilendirilmektedir.

Önerilen kanun değişikliğiyle, noter vekili, serbest meslek erbabı kapsamından çıkarılmakta ve vekile, noterliğin idaresi yönünden muhatap olduğu kuruluş nezdinde "ücret karşılığı çalışan" statüsü kazandırılmaktadır. Kaldı ki, 1512 sayılı Kanunun 189 uncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, boşalan noterliklerden elde edilen gelirlerin Türkiye Noterler Birliğine ait olduğu dikkate alındığında, vekil adına gelir elde ettiği birliğin ücret karşılığı çalışan bir elemanı niteliğinde bulunmaktadırlar. Bu durumda da, vekilin, 193 sayılı Kanunun uygulamasında "ücret mukabili işgören" olarak değerlendirilmesi, işin tabiatına daha uygun düşmektedir.

Bu düşünceden hareketle, noter vekillerine ödenen ücretin, serbest meslek kazancı kapsamından çıkarılmasını temin amacıyla, noter vekilinin de serbest meslek erbabı kapsamından çıkarılması öngörülmektedir.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, bir dakika...

Ben, bu önergeyi işleme koyup koymama konusunda hâlâ tereddütlüyüm. Şu bakımdan tereddütlüyüm: Burada, gerek Hükümet tasarısında ve gerekse komisyon metninde böyle bir madde yok. Olmayınca, olmayan bir maddenin değiştirilmesine ilişkin verilen önergelerle; yani, komisyon metninde ve Hükümet tasarısında olmakla beraber, o komisyon metninde değiştirilmesi istenilmeyen bir fıkra var; bir bendin olmaması halinde, bana göre bir fark yok. O itibarla, ben bu önergeyi okuttum; ama, işleme koymuyorum.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Aynen katılıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesiyle, 193 sayılı Kanunun 66 ncı maddesine eklenen 5 numaralı bendin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"5 – Vergi Usul Kanununun 155 inci maddesinde belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan, ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehberlik gibi meslekî faaliyette bulunanlar, şartlardan en az ikisini taşımayanlarla, köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye için nüfusu 5 bini aşmayan yerlerde faaliyette bulunanların, bu faaliyetlerine ilişkin kazançları, gelir vergisinden muaftır.”

Mustafa İlimen (Edirne) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim, çoğunluğumuz yok; ancak, uygun görüşümüz vardır.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu ifade değişikliğiyle, madde, daha açık ve uygulanır bir hale getirilmektedir; o nedenle katılıyoruz.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki arayalım efendim. Karar yetersayısının aranılması talebi de hep sizden geliyor Sayın Ayhan. Niye kararı yetersayısının aranılmasına bu kadar sempatiyle bakıyorsunuz?!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Maç seyrediyorlar dışarıda!

BAŞKAN – Gelsinler efendim, bana ne... Ben de istiyorum... Maçtan önemli, kanun var değil mi!..

Sayın milletvekilleri, Komisyon çoğunluğu olmadığı için önergeyi takdire sundu, Hükümet de katıldı.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:20.45

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.55

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Hüseyin YILDIZ (Mardin)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, 626 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki müzarekelere devam ediyoruz.

36 ncı madde üzerinde verilen bir önergenin oylaması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmişti. Yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime ara vermiştim.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, GelirVergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu,Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbulMilletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Önergeyi, Komisyon, takdire sundu; Hükümet de katıldı.

Önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesinin 4 numaralı bendinde yer alan "diş protezcileri" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey (Kars) ve arkadaşları

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Önergedeki imzamı geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN – Peki; diğer önergelerden de imzanızı çekiyorsanız...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Evet, diğer önergelerden de çekiyorum.

BAŞKAN – Peki; diğer önergelerden de imza geri çekilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 37 - 193 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının 10 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"10. İşle ilgili olarak şehir içi ulaşım, posta, telgraf ve odabaşı ücretleri gibi müteferrik giderler ile envantere dahil olan binek otomobillerinin giderleri ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanları."

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mahut Duyan; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika Sayın Duyan.

DYP GRUBU ADINA MAHMUT DUYAN (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, hepimizi derinden üzen Adana'daki deprem sonucu vefat eden vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet diliyor; yaralılara, acil şifalar, sağlıklı yaşam ve geçmiş olsun diyorum.

Görüşülmekte olan 37 nci madde, eskiden, serbest meslek erbapları, yani, doktor, avukat ve mimarlar, şehir içi nakil vasıtaları ücretleri ile posta, telgraf ücretleri gibi müteferrik giderleri, diledikleri takdirde, 3946 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle belirlenen miktar, yani, 300 bin liradan fazla olmamak kaydıyla gayri safî hâsılatlarının yüzde 10'unu, götürü olarak gider yazabilirlerdi.

İkincisi, meslekî faaliyetinin icrasına tahsis edilen işyeri kirası, ikametgâhının tamamı, ısıtma, aydınlatma gibi giderlerinin yarısı gider olarak yazılabilirdi.

Şimdi ise, Doğru Yol Partisi olarak da takdir ettiğimiz ve Komisyondaki üyelerimizin de bu madde üzerinde haklı buldukları gerekçeyle, 37 nci maddedeki değişiklik sonucunda, bunu, Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazancının tespitinde indirilecek giderleri düzenleyen 68 inci maddesinin 10 numaralı bendi değiştirmektedir.

Serbest meslek erbabının sadece envantere dahil olan binek otomobillerinin giderlerinin ve amortismanlarının indirilmesi olumlu olmakla birlikte, bu hükmün yaşama geçirilmesi halinde, serbest meslek erbapları, yani, meslektaşlarımız olan doktorlar; ayrıca, avukatlar, mimarlar ve diğer bütün serbest meslek erbapları tarafından, hem özel işlerinde hem meslekî faaliyetlerinde, öteden beri kullanılan binek otomobillerinin envantere nasıl dahil olacağı, değerinin nasıl tespit edileceğine ilişkin olarak bir belirleme yapılmamaktadır. Dolayısıyla, bu hususların da düzenleme altına alınması gerekir. Esas itibariyle, olumlu olan bu değişikliğin, doktorlarımıza, avukatlarımıza, mimarlarımıza ve tüm serbest meslek erbabına hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta, bu yasa tasarısının hazırlanmasında emeği geçen Sayın Maliye Bakanımıza, Komisyon üyelerimize, bürokratlara, Grubum ve şahsım adına teşekkür ediyorum.

Yalnız, şahsım adına, Sayın Maliye Bakanımıza bir önerim olacaktır. Bu yasayla, güneydoğuda çalışan doktorların maaşlarından alınan verginin diğer bölgelerden daha düşük oranda tutulması halinde, kanımca, güneydoğuda doktor çalıştırılması daha da kolaylaşacaktır. Sağlık Bakanlığımızın bölgeye doktor atamasında da bir rahatlama olacaktır. Şimdiki mevcut durumda, Mardin'de çalışan bir uzman hekimin aldığı maaş ile İstanbul Beyoğlu Şişli Eftal Hastanesi veyahut da Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde çalışan bir uzman hekimin aldıkları maaş arasında 10 ilâ 20 milyon liralık bir fark vardır. Bu yüzden, bırakın büyük ilçeleri, illerde dahi uzman doktor bulunmamaktadır. Bahse konu tekliflerimizin gerçekleştirilmesi halinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, sağlık yönünden büyük bir rahatlama olacaktır.

Doğru Yol Partisi olarak, ülkemizin ve milletimizin menfaatına olan her konuda olduğu gibi, şimdi de, doğru bulduğumuz bu maddeye olumlu oy vereceğimizi bildirir; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Duyan.

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Bu konuşmanın maddeyle ne ilgisi var Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Efendim, maddeyle ilgili konuşmaz olur mu!.. Maddede, doktorların, serbest meslek erbabının, işte, binek otomobillerinin amortismanlarının gider yazılacağı, birtakım giderlerin gider yazılacağı belirtilmiş. Siz, eğer, maddeyi okumadan, bir de böyle cehaletinizle ortayı karıştırırsanız, olmaz bu iş.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 37 nci maddesiyle ilgili olarak, Grubumuzun görüşlerini intikal ettirmek için söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede, 68 inci maddenin birinci fıkrasının 10 uncu bendiyle ilgili olarak bir düzenleme yapılmış.

Değerli arkadaşlar, biraz önce vermiş olduğumuzu belirttiğimiz önergede... Tabiî, ben, daha önce bu önergenin niye kabul edilmediğini düşüne dururken, arkadaşlarımız izah ettiler, Sayın Bakanımız bilgi vermişler, diğer maddelerde, bu bizim önergemizdeki konuları kapsayan hususlar olduğunu söylemişler; ancak, burada enteresan bir konu var. Bakın, bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında, Sayın Bakanımızın bir ifadesini, ben, burada, tutanaklardan okuyorum: "Şu kadar kanun içerisinden, uzmanlar bile çıkmak için, artık, uzman tutuyorlar; onun için bu açıklamaları getiriyoruz" diyor Sayın Bakanımız. Şimdi, değerli arkadaşlar, ben öyle zannediyorum ki, şu görüştüğümüz yasa tasarısının içerisinden çıkmak için, gerçekten, her birimizin birer uzmana da ihtiyacı var.

Şimdi, bu 10 numaralı bentle ilgili getirilen hususun bir tek yeniliği var; o da, otomobillerin amortismanlarının masraf yazılması konusudur; ondan evvelki açıklamalar ise, yine, bizim Vergi Usul Kanunumuzun 228 inci maddesi içerisindedir. O maddede ki, "Aşağıdaki giderler için ispat edici kâğıt aranmaz :

Örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmayan müteferrik giderler" ibaresiyle, daha önce de, iş takibi sırasında yapılmış olan müteferrik masraflar, masraf olarak kaydedilebiliyordu. Şimdi, burada, yeni getirilen düzenlemeyle, envantere dahil olan binek otomobillerinin giderleri bu kanun kapsamı içerisine alınmış bulunuyor.

REFİK ARAS (İstanbul) – Güzel bir şey değil mi?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Tabiî, takdir edilecek bir şey, iyi bir şey.

Yalnız, değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız, dün, burada, birtakım maddeler görüşülürken, ileriye dönük düzenlemeler oldu. Denildi ki, işte, küçük esnaf üç sene müddetle serbest bırakılıyor; bu üç sene içerisinde, isterse götürü usulde vergiye tabi olacak, isterse gerçek usulde vergiye tabi olacak. Burada, bundan maksat ne idi; bir geçiş dönemini temin etmekti.

Bakın, bu yasa tasarısının eski halinde bir husus vardı. Bu maddenin 10 numaralı bendinde "...müteferrik giderler (Bu bentte yazılı giderlere karşılık olmak üzere, mükellefler, diledikleri takdirde -3946 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle belirlenen miktarda; ki orada sınır koymuş- 300 000 (3 400 000) liradan fazla olmamak kaydıyla gayri safî hâsılatının yüzde 10'unu götürü olarak gider yazabilirler)" deniliyordu. Şimdi, bu imkânı, bu madde kaldırmış. Tabiî, kaldırmakta biraz haklı. Zira, otomobil masraflarını yazmakla bu maddenin bir kısımını bu kapsam içine almış; ama, yasanın eski düzenlemesindeki bu maddenin konulmasında bir gerekçe vardı. O gerekçelerden bir kısmı, henüz kalkmış değil. Mesela, bir berbere gidip traş oluyorsunuz; berbere -bahşişle birlikte -bir para veriyorsunuz veya misafirinizi lokantaya götürüyorsunuz ve garsona bir bahşiş verebiliyorsunuz. İşte, bu düzenleme içerisinde, biz, yüzde 10 değil; ama, yine, her türlü para cezaları ve vergi cezaları hariç olmak üzere, serbest meslek erbabının işlerindeki hatalarından dolayı tazminatlarla beyan ettiği brüt kârının hiç olmazsa yüzde 5'inin, yine, masraf olarak ayrılmasının uygun olacağı görüşündeyiz.

Şu anda aklımıza gelmeyen birtakım gerekçelerle bu düzenlemeye ihtiyaç vardır kanaatini taşıyoruz. Tabiî, bu kadar yoğun, bu kadar karmaşık, bu kadar açıklanmaya ihtiyaç bulunulan yasa tasarısı düzenlemesi içerisinde, birtakım aksaklıklar, birtakım eksiklikler olacaktır ve bizim de görevimiz, işte, bu eksiklikleri hatırlatmak suretiyle ve önergeler vermek suretiyle, burada, bunların telafisi istikametinde olacak.

Tabiî, yine, biraz önce belirttiğim gibi, iki önerge vermiştik ve "bu önergeler muhtemelen görüşülmeyecek " demiştik ve nitekim de görüşülmedi. Şimdi, aynı şekilde, maddeyle ilgili bir önerge verdik ve bu önergede de, yine, gerekçe olarak, maddenin 10 numaralı bentle ilgili hükmüne "envantere dahil olan binek otomobillerinin giderleri ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanları" ifadeleri eklenmek suretiyle, maddenin kapsamı mükellef lehine genişletilmiştir diyoruz; ancak, kastî olmaksızın meydana gelen suçlardan doğan meslek tazminatları da kapsam içerisine alınmalıdır kanaatindeyiz. Brüt kârlarından da ayrıca yüzde 5'in masraf olarak ayrılmasının gerekçesi ise, daha önce, 3946 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle belirlenen miktarının yüzde 10'luk masraf talebinin, yaklaşık -o zaman "hâsılat" deniliyordu yasa tasarısında; ama, biz "brüt kâr" diyoruz; çünkü, hâsılat rakamları büyüdü- brüt kârının yüzde 10'luk masraf talebinin, maddenin konduğu günün rayiçlerine göre yarısının maddeye eklenmiş olması gerekir; ancak, diğer yüzde 5'lik kısmı ise, daha önceki yasada bu istisnanın korunmasındaki gerekçelerden birisi olan çeşitli belgesiz harcamalar mefhumunun henüz ortadan kalkmamış olmasından dolayıdır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yasa tasarısı içerisindeki düzenlemelerin mükellefin lehine olan kısımları da var, aleyhine olan kısımları da var; ancak, bazı kimselerin, birtakım grupların çok büyük miktarda, çok büyük oranlarda lehine olan kısımların, onlara verdiğiniz büyük imkânların yanında, önerdiğimiz hususun, vatandaşın, küçük sanat erbabının, serbest meslek sahibi kimselerin lehine olan şu küçük düzenlemenin, denizde bir damla, bir katre niteliğinde olduğunu ifade ediyorum. Dolayısıyla, vatandaşlarımızın bu tip imkânlardan yararlandırılmasının bir devlet borcu olduğu kanaatindeyim; yani, devletin millete olan güveninin, itimadının ve millete göstereceği kolaylığın bir gerekçesi olduğuna inanıyorum.

Dolayısıyla, vermiş olduğumuz önergenin, bu defa, inşallah, kabul göreceği ümidiyle saygı ve sevgilerimi sunuyorum ve geceniz hayırlı olsun diyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Aslında, ücretlilerde hiçbir masraf kabul edilmiyor.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Onlar daha haklı efendim.

BAŞKAN – Tabiî. Yani, aslında, bütün masraflar gider kabul edilse daha iyi olur.

Şahsı adına, Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Özgün, süreniz 5 dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 37 nci maddesini görüşüyoruz; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 37 nci maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinin 10 numaralı bendinde bir değişiklik yapılmak istenmektedir. Daha önceki maddeler üzerinde yaptığım konuşmalarım esnasında "bu tasarı, tümü itibariyle, bazı maddeleriyle olumludur; bazı maddeleriyle eksiktir, tamamlanması gerekir; bazı maddelerinin de tasarıdan tamamen çıkarılması gerekir" demiştim. Çıkarılması gerekenleri ve eksik olanları çıkıp burada söylüyoruz. Hemen, peşinen ifade edeyim bu madde de, düzenlenişi itibariyle ve serbest meslek erbabımıza getirecek olduğu kolaylık itibariyle olumlu bir maddedir, olumlu bir düzenlemedir.

Bu düzenlemeyle ne yapılmak isteniyor... Ben de uzun yıllar serbest meslek erbabı olarak çalışmış bir arkadaşınızım. Yaptığımız birtakım masrafları yazamıyorduk; özellikle avukatlar, doktorlar, serbest muhasebeci malî müşavirler ve benzerî serbest meslek erbabı, yaptığı birçok giderlerini, özellikle özel otomobillerinin, binek otomobillerinin masraflarını yazamıyorlardı. 68 inci maddeye göre, çok kısıtlı olarak, 3 400 000 lirayı geçmemek kaydıyla, hâsılatının yüzde 10'unu ancak götürü gider olarak yazabiliyorlardı. Şimdi, bu düzenlemeyle, binek otomobillerinin masraflarını ve bu otomobillerinin, amortisman hükümlerine göre ayrılacak olan amortismanlarını -envantere kayıtlı olmak kaydıyla- gider olarak yazabileceklerdir.

Buraya kadar güzel. Burada, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum; bu düzenlemeyi serbest meslek erbabında yaparken, acaba, ticarî ve sınaî kazançlarda, ziraî kazançlarda gerçek usulde mükellef olan; yani, beyanname veren mükelleflerimiz için niye düzenlemedik? Benim, 30 uncu madde görüşülürken bir teklifim olmuştu. Tabiî, Komisyon katılmadığı için, bu önerge görüşülemedi. Bu önergenin mahiyeti, burada da, aynen serbest meslek erbabında uyguladığımız gibi, ticarî ve ziraî kazançlardan elde edilen gelirlerin, beyanname verilirken, bu mealdeki giderlerinin tamamının masraf olarak yazılabilmesini temin etmeye dönüktür. Bizde, şu andaki mevcut mevzuatımızda, ticarî ve ziraî gelirlerden elde edilen kazançlar dolayısıyla mükellef olanlar, bu tür özel binek otomobillerinin giderlerinin ancak yüzde 50'sini gider olarak kaydedebiliyorlar.

Şimdi, bunu, serbest meslek erbabında sıfır noktadayken, yüzde 100 noktasına getirdik; ama, ticaret erbabında yüzde 50 iken, bir yüzde 50 daha ilave ederek, bunu da serbest meslek erbabı seviyesine getiremedik.

Kaldı ki, Sayın Başkanın biraz önce ifade ettiği gibi, ücretlilere de, aynı şekilde, giderlerini -özellikle sağlık harcamaları noktasında, birtakım sosyal harcamalar noktasında- indirme imkânını getirmemiz gerekir.

Bu vergi kanunu çıkarılırken, esasında, bunların gerektiği yerlere konulması lazımdı. Mükelleflerimiz, giderlerini, istedikleri şekilde gelirlerinden indirebilme; ama, gelirlerini de, kazandıklarını da, giderlerini istedikleri şekilde, bütün giderlerini indirme imkânına sahip olacakları için, gelirlerini de tam ve doğru olarak beyan etme imkânına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; teşekkür ederim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

...bu tasarıyla, mükelleflerimizi kavuşturmamız lazım gelirdi diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün, sağ olun.

Efendim, ikinci konuşmayı yapmak üzere, şahsı adına Sayın Emin Kul?..Yok.

EMİN KUL (İstanbul) – Buradayım Sayın Başkan...Vazgeçtim.

BAŞKAN – Pardon, Sayın Emin Kul burada; ama, konuşmak istemiyor; özür dilerim, yanlışlık oldu. Tabiî, her zaman oturuyorsunuz, gözüm görüyor sizi; hem yoklamalarda bulunuyorsunuz hem de baştan sona Genel Kurulu takip ediyorsunuz; tebrik ediyorum sizi.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ali Rahmi Beyreli, buyurun.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Mevcut sistemimizde, serbest meslek kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinin 10 numaralı bendinde yer alan mevcut hükümlere göre, serbest meslek erbabı, belgelendiremedikleri işlerle ilgili, şehir dahili nakil vasıtaları ücretleri ile posta, telegraf ve odabaşı ücreti gibi müteferrik giderler ve bu giderlere karşılık olmak üzere, dilerlerse 1997 yılı gelirleri için 3 400 000 liradan fazla olmamak üzere, gayri safî hâsılatlarının yüzde 10'unu götürü olarak gider yazabilmektedirler. Ancak, söz konusu kanunda belirtilen giderlerin indirilmesinde sınırlama mevcut olması ve götürü gider yazma olanağının da günün ekonomik şartlarına göre güncelliğini kaybetmesi nedeniyle, mevcut bent, madde metninden çıkarılmaktadır.

Yapılan düzenlemeyle, bu işlerle ilgili giderler ile envantere dahil olan binek otomobillerin giderlerinin ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortistanlarının tamamının, kazancın tespitinde indirim olarak dikkate alınması suretiyle, bu grupta vergilendirilen mükelleflerin belgelendiremedikleri bazı giderlerinin indirilmesine olanak tanınmaktadır.

Bu düzenlemenin, ilgili meslek kuruluşlarına hayırlı olmasını diliyorum ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımıza bir soru tevcih etmek istiyorum...

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Gerçi, tüm konuşmacılar bu konuya değindiler; ama, Sayın Bakanın cevap verme imkânı olmadığı için bu soruyu tevcih ediyorum; otomobil masraflarından yararlanıp yararlanamama meselesinde, serbest meslek erbabı ile ticaret erbabı arasındaki farkın sebebi nedir?

BAŞKAN – Aslında, işletmeye kayıtlıysa, o da yararlanıyor; ama, Sayın Bakan cevap versin...

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, daha ilerideki maddelerde bununla ilgili yanıtımız var zaten. 82 nci maddenin 3 numaralı fıkrasının (s) bendinde, ticarî kazançlardaki sınırlama da yürürlükten kaldırılmakta; böylece, ikisi eşit hale getirilmektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Maddeyle ilgili 5 önerge vardır; geliş sırasına göre 4'ünü okutup işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin 10 numaralı bendinde yer alan "binek otomobillerinin giderleri ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanları" ifadesinin "binek otomobillerinin giderlerinin yarısı ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin 10 numaralı bendinde yer alan "ayrılan amortismanları" ifadesinin "ayrılan amortismanların yarısı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin 10 numaralı bendinde yer alan "müteferrik giderler" ifadesinin "müteferrik giderlerin yarısı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Okuyacağımız bu önerge, en aykırı önergedir; onun için, okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 37 nci maddesinin 10 numaralı bendinde yer alan "posta" ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Bütün önergelerdeki imzamı geri çekiyorum.

BAŞKAN – Peki, önergelerini geri çekiyorlar.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Neyse; ben oylamaya geçerken söylediniz, bir sonraki madde de karar yetersayısı arayalım...

Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Öteki maddeyi okutuyorum.

MADDE 38 - 193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri ile konut olarak kiraya verilen bir adet gayrimenkulun iktisap yılından itibaren beş yıl süre ile iktisap bedelinin % 5’i (İktisap bedelinin % 5’i tutarındaki bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hasılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin 3 üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalılığı sayılmaz),”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Karapaşaoğlu, süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının 38 inci maddesiyle düzenlenen 74 üncü maddenin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin değiştirilmesiyle ilgili olarak görüşümüzü takdim etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, burada "kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri ile" diyor, ondan sonra konuta geçiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, burada, kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri masraf kabul edilebiliyor. Yani, şimdi, siz, kiraya vermek üzere beş on otomobil alsanız, bir kiralama şirketi kursanız veyahutda şahıs olarak müracaat etseniz, kiraya verseniz, bu otomobillerinizden dolayı borçlarınızın faizlerini masraf yazabiliyorsunuz; ama, kiraya vermek üzere bir apartman yaptırsanız, beş on dairesini kiraya vermeye kalksanız ve düşünceniz de “konut açığına bir tedbir olsun, bir çare olsun” olsa, o inşaatta kullandığınız kredilerin faizlerini masraf olarak yazamıyorsunuz.

Şimdi, bakın "kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri ile"... deniyor. Bu ifadeler, doğrudan doğruya, yalnız bir mal ve bir hakkın ifadesi dışında, ayrıca gelir getiren unsur oluyorlar; yani, haklar ve mallar, gelir getiren unsur olarak kabul ediliyorlar; yani, bu imaj, bu tarif çıkıyor ve çok tabiîdir ki, bunlara sarf olunan borçların faizleri de masraf olarak yazılabiliyor; ama, neden, bir kişi veya kuruluşun, konut niteliğindeki birden fazla malını kiraya vermek suretiyle, ülkemizdeki konut açığının giderilmesi istikametindeki katkılarını teşvik edici unsur olan bu ilave iktisap bedelinin yüzde 5'i tutarındaki beş yıllık indirimi uygun görülmüyor? Bu konuda bir açıklamanın gerekli olduğunu zannediyoruz.

Bu teşvik, ayrıca, ülkemizdeki konut açığının daha süratle kapanmasına da vesile olacaktır. Konut yapımını hızlandıracak ve cesaretlendirecek bir unsur olabilir. Bu konuda da bir önergemiz verilmiş bulunuyor. Tabiî, bundan önceki önergelerimiz gibi, tahmin ediyorum, yine, sıraya girmeyecek, önündeki önergeler geri çekilmek suretiyle, bu önerge yine görüşülemeyecek.

Bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında- maddede "kiraya verilen bir adet gayrimenkulün iktisap yılından itibaren 5 yıl süreyle iktisap bedelinin yüzde 5'i (İktisap bedelinin yüzde 5'i tutarındaki bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hâsılata uygulanır..." deniliyor-. Bu konu görüşülürken, "bir" kelimesinin yanına "adet" kelimesinin Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim üyelerimiz tarafından konulduğunu da bilerek konuşuyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de çok büyük miktarda konut açığı vardır. Bu, diğer konutlara da uygulandığı takdirde, konut yapımının, kiraların ucuzlamasına, konut açığının giderilmesine, Türkiye'nin konut açığından dolayı ıstırap çeken insanlarına ve hatta şehirlerimizdeki gecekondulaşmanın önüne geçmek istikametinde çok büyük yararı olacaktır.

Bakın, bu maddeden sonra görüşülecek maddelerden bir tanesi, 62 nci madde içerisinde yer alan geçici 15 inci maddede deniliyor ki: "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce bina inşaat ruhsatı alınmış olan inşaatlara ilişkin olarak;

a) Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri,

b) Sadece 150 metrekareyi aşmayan konutlara münhasır olmak üzere, kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ve belediyelere yapılan inşaat taahhüt işleri,

Katma Değer Vergisinden müstesnadır."

Şu okuduğum madde çok güzel bir madde, Türkiye'nin ihtiyacı olan bir madde; ama, ne yazık ki, burada, bir müteşebbisin veya bir kişinin birden fazla katını, dairesini, evini kiraya vermesinin önüne bir engel konuluyor. Yani, insanlara deniliyor ki: Sen birden fazla daire yapma, sen konut açığına katkıda bulunma, senin bu katkına bizim ihtiyacımız yok. Tabiî, bu konuda da bir önerge verdik ve inşallah bu önerge, Sayın Bakanımızın ve sayın ilgililerin dikkatini çeker ve inşallah da yanlış anlaşılmamıştır. Zira, geçenlerde, 21 inci maddede, burada tartışma yapılırken, benim söylediğim o bir günlük süre, çok değerli arkadaşım tarafından, bir yıl olarak anlaşıldı; ondan sonra, buraya gelen arkadaşlarla bir tartışma havası içerisine girdik. Onun için, inşallah, yanlış anlaşılmaz diyorum. Bu önergenin kabulü istikametinde yahut da görüşülmesi istikametinde gayret sarf edilmesini temenni ediyorum. Diyorum ki, bu, Türkiye'nin en azından şehirlerindeki gecekondulaşmanın önüne geçecek bir tedbir olabilir; bunu, böyle değerlendirebiliriz, böyle yorumlayabiliriz ve ben, bu konuda, değerli arkadaşlarımın desteklerini, katkılarını bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 38 inci maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, 193 Sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinde değişiklik yapılmaktadır. Tasarının bu maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkul sermaye iratlarında safî iradın tespiti sırasında gayri safî hasılattan indirilecek giderler arasına konut olarak kiraya verilen gayrimenkulün, iktisap yılından itibaren beş yıl süreyle iktisap bedelinin yüzde 5'i dahil edilmektedir.

Tasarının bu maddesi, aslında, bazı yönleriyle yerinde bir düzenlemedir. Zira, gayrimenkul sahiplerine sağlanacak böyle bir imkânla, hem gayrimenkullerin gerçek satış bedellerine ulaşmak mümkün olabilecek hem de konut sektöründe talep, bir miktar uyarılmış olabilecektir. Ancak, bu şans, belirlenen oranın düşüklüğü ve sürenin kısalığı nedeniyle kaçırılmaktadır. Zira, düzenlemeye göre, gayrimenkulün iktisap bedelinin sadece yüzde 5'i, beş yıl süreyle indirilebilecek; böylece yararlanılabilecek maksimum indirim oranı, gayrimenkulün iktisap bedelinin yüzde 25'i olacaktır. Üstelik, yüksek oranda enflasyon yaşanan ülkemizde, iktisap bedeline uygulanan yüzde 5 ile bulunacak tutar, kısa sürede anlamını yitirecektir. Tasarıyla, oran ve sürenin daha gerçekçi bir yaklaşımla belirlenerek teklif edilmesi yerinde olurdu kanaatindeyiz.

Diğer taraftan, maddenin düzenleniş biçimine göre, indirim hakkı, konut olarak kiraya verilen gayrimenkullerin iktisap yılından itibaren başlayacak ve beş yıl sürecektir. Anlaşılması zor olan şey şudur: Gayrimenkulünü iktisap ettiği yıl kiraya verenler, bu indirim hakkından beş yıl süreyle yararlanabilecekler; ancak, aynı yıl kiraya veremeyenler veya herhangi bir nedenle birkaç yıl boş tutanlar, bu indirimden, kiraya verilemeyen veya boş tutulan yıl kadar eksik yararlanacaklardır.

Maddeye ilişkin gerekçede, uygulamanın amacının, gayrimenkulünü konut olarak kiraya verenlerin vergi yükünün azaltılmasından bahsedilmektedir. Öyleyse, mükellefler arasında böyle bir ayırıma gitmeye ne gerek vardır. Bu maddeyi "iktisap yılından itibaren beş yıl süreyle" yerine "kirada tutulduğu yılların toplamı beş yıl oluncaya kadar" şeklinde düzenlemek, çok daha yerinde olurdu kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, ülkemizde, konut açığı çok önemli bir sorun. Bu, hem kentlerimizin aşırı göç nedeniyle çarpık gelişmesine neden olmakta, daha sonra, altyapısı yapılamadan inşa edilen bu yerleşim yerleri, hem 21 inci Yüzyıla girdiğimiz bu günlerde insanların yaşaması için uygun ortamı oluşturmamakta hem de buralara altyapı getirmeye kalktığınızda, çok pahalı olmaktadır. Yeterli konut üretilememesi, konut üretilecek yeterli arsanın üretilememesi, insanların, boş bulduğu hazine arazilerini gelişigüzel işgal etmelerine sebebiyet vermekte, sağlıksız koşullarda, sağlıksız evlerde yaşamalarına neden olmaktadır. Bu ise, bildiğimiz üzere, kentlerimizde, kanundışı oluşumların meydana gelmesine imkân veren bataklıkları yaratmaktadır.

İnsanlarımızı, 21 inci Yüzyılda, gerçekten, hak ettiği konutlarda yaşatmak istiyorsak... Kaldı ki, bu yüzyılın en büyük dünya konferansı dediğimiz Habitat II İstanbul'da toplanmıştır. Habitat, insanların yaşayacağı çevre demektir. Böyle önemli bir konferansa evsahipliği yapan bir ülke olarak, mutlaka ve mutlaka, konut üretimini artıracak önlemleri almak durumundayız.

Bu madde, gerçekten önemli diyebileceğimiz bir düzenleme olmakla birlikte, çok yetersiz kalmaktadır. Yetersiz teşvik, teşvik değildir. Dolayısıyla, maddenin, daha fazla konut üretilebilmesi için, şehirlerimizin daha düzenli gelişebilmesi için -bu imkânı sağlayacak şekilde- yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Bunun dışında, sadece bir konutun değil, daha fazla konut varsa, hepsinin değerlendirilmesinin yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Bir kere, her şeyi devletin yapmasını beklemek mümkün değildir. Devletimiz, insanlarımızın, girişimci insanlarımızın önündeki engelleri kaldırırsa, ayaklarındaki bu zincirleri çözerse, inanıyorum ki, milletimiz, problemlerini çözmek için uygun çözümleri yaratacaktır. İşte, konut edinmenin önündeki önemli engellerden biri olan bu kısıtlamaları ortadan kaldıran, daha doğrusu teşvik eden –çünkü, iktisap bedelinin yüzde 25'ine kadar olanına muafiyet getiriyor– bu önemli katkıyı, gerekirse, hem süre olarak uzatmak hem de oran olarak artırmak, konut üretimini artıracaktır.

Bakınız, devlet, Emlak Bankası veya bazı bankaları aracılığıyla, Toplu Konut İdaresi aracılığıyla, sürekli, konut üretimini teşvik etmektedir; ancak, verdiği kredilerin yerine gidemediği, çoğu zaman, bazı büyük sermaye gruplarının elinde kaldığı ve bunların da, uygun konut üretimini zaman zaman yapamaması veya çok pahalı konutların üretilmesi sebebiyle, milletimizin ihtiyaç duyduğu, alabileceği, yaşayabileceği konutların üretilmesi mümkün olamamaktadır. Halbuki, girişimci vatandaşımızın önünü açabilirsek, yani, buradaki teşviki daha da artırabilirsek, inanıyorum ki, çok daha fazla konut üretilecektir; şehirde yaşayan vatandaşlarımız da, uygun yaşayabileceği, böyle fahiş fiyatlarla değil, kazancının uygun bir oranına kiralayabileceği evler, konutlar bulabilecektir.

Bu değerlendirmelerin, Komisyon ve Hükümet tarafından dikkate alınacağını ümit etmekteyiz.

Bu maddeyle ilgili konuşmalarımı burada toparlarken, bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Mevcut Hükümet, Toprak Mahsulleri Ofisinin, buğdayı, teslim eden herkesten alacağını ilan etmişti. Üç gündür, Gönen Ziraat Odası ve Balıkesir İlinin çeşitli ziraat odası başkanları aramaktadır; hasat edilen buğday, sudan sebeplerle, çiftçiden alınmamaktadır, geri gönderilmektedir.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Siz de almadınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Bu konuya dikkat çekmek istiyorum, Hükümetin önlem almasını istiyorum; "buğdayını teslim edenin buğdayı derhal alınacaktır" sözüne sadık kalmasını istiyorum.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Siz niye almadınız iktidarken?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Yoksa, bir yıl boyunca alınteri dökmüş insanlarımızın emeğinin, bu şekilde, kandırarak alınmaması doğru değildir.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, bunlar maddeyle doğrudan ilgili değil mi?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Bu konuya da Hükümetin ve Meclisin dikkatini çekiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bu saatte çıkanlar, zaman zaman, gündem dışına çıkıyorlar. Biz, müdahale ettiğimiz zaman da arkadaşlar bize kızıyorlar; ama, arkadaş bir cümlelik çıktı, iki cümlelik çıkmadı efendim.

Sayın Yılmazyıldız, bir cümlelik, gündem dışına çıkma hakkınız var.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Karahan'la aynı seçim bölgesindeyiz; vatandaşın dertlerine ortak değil mi, savunmuyor mu?!

BAŞKAN – Tabiî... Doğru...

Gayet normal; süresini de doldurmadı; biraz gündem dışına çıktı; bunu herkes yapıyor; yani, şimdi, arkadaşıma niye müdahale edeyim...

Şahısları adına, Sayın Bedri İncetahtacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan yasa tasarısının 38 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Tabiî, gecenin bu saatinde, hakikaten, bu ciddî meseleleri konuşmakta ve dinlemekte zorluk çekildiğini müşahede ediyoruz; ama, milletvekillerinin konuşmasının kutsallığını da hatırlatmakta -hele bu dönemde- fayda mülahaza ediyorum. Bırakın, milletvekilleri konuşsunlar.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Boş konuşmasınlar.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Boş konuşmuyorlar.

Unutmayın ki, milletvekilleri konuşmayan bir millet, sevenleri, öksüz olmuş çocuk gibidir. (ANAP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar[!]) Bu, bir şiirin değiştirilmiş şeklidir; ama, bu zamana çok uygun geldiği için söyledim.

Maddeyi değerlendirmeye çalışıyorum sayın milletvekilleri. Bu maddeyle, konut olarak kiraya verilen bir adet gayrimenkulün satın alındığı tutarın yüzde 5'inin beş yıl süreyle gider yazılması imkânı getirilmektedir. Gider yazılması, konut olarak kiraya verilen gayrimenkulün satın alındığı tarihten itibaren beş yıl süreyle mümkün olabilecektir. Bu değişikliğin yürürlük tarihinden önce satın alınmış olan gayrimenkullerde, henüz beş yıllık süre dolmamışsa, kalan yıl ya da yıllar için de gider yazılabilmesi olumlu bir düzenlemedir. Dolayısıyla, bu madde konusunda, gerek şahsım adına konuşurken gerek Fazilet Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımızın olumlu olarak kanaat getirmesi, bizim bu konudaki tavrımızın sırf muhalefet olmadığını açıklamak açısından önemli bir misal arz etmektedir.

Teşekkür ediyorum ve hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncetahtacı. Güzel bir espri yaptınız ve dolayısıyla, bu günü renklendirdiniz.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Sağ olun.

BAŞKAN – Şahısları adına Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Şahısları adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 38 inci maddesi üzerinde kişisel söz hakkımı kullanmadan önce hepinizi saygılarımla selamlarım.

Bilindiği gibi, ülkemizin ekonomik koşulları içinde vatandaşlarımızın konut edinmeleri önemli bir maddî külfet oluşturmaktadır; vatandaşlarımızın çoğu, konut kredileriyle bu olanağa kavuşmaktadırlar. Ayrıca, ülkemizdeki konut açığı da büyük miktarlara ulaşmıştır. Bu şartlarda konut sahibi olup da, bu konutlarını kiraya verenler, bu şekilde konut açığının azalmasına da yardımcı olmaktadırlar. Mevcut sistemimizde bu kişiler, elde ettikleri kira gelirinden kiraya verdikleri konut için ödedikleri faizleri indirme imkânı bulmaktadırlar; ancak, anapara için böyle bir olanakları yoktur. Yapılan düzenlemeyle gayrimenkul sermaye iratlarında safî iradın bulunmasında, gayri safî hâsılattan indirilecek giderler çok geniş kapsamlı olmasına rağmen, mükellefler lehine giderler kapsamı daha da genişletilmektedir. Yeni düzenlemeyle, konut olarak kiraya verilen gayrimenkullerin iktisap bedelinin her yıl yüzde 5'i beş yıl süreyle gayri safi hâsılattan indirilebilecektir. Yapılan düzenlemenin amacı, gayrimenkul satın alanların bu gayrimenkulü konut olarak kiraya vermeleri halinde ödeyecekleri vergi yüklerinin azaltılmasıdır; ancak, birden fazla gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde, sadece bir adet gayrimenkule ilişkin iktisap bedeli gider olarak düşülecektir.

Bu maddeyle ilgili olumlu görüşlerimi belirtiyorum; ülkemize, ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 7 önerge vardır; madde bir fıkra olduğu için 4'ünü işleme koyuyoruz.

Önergeleri geliş sıralarına göre okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 38 inci maddesinde yer alan 193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Yılmaz Ateş Hilmi Develi

İstanbul Ankara Denizli

Değişiklik metni:

"4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve borçlanarak bunlara sarf olunan kaynakların faizleri ile konut olarak kiraya verilen gayrimenkulün iktisap yılından itibaren 5 yıl süre ile iktisap bedelinin yüzde 6 (Bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hâsılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin 3 üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz), kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, özel idareler ve onlara bağlı kurum ve kuruluşlar ile vergi muafiyeti tanınmış olan vakıfların haricindeki diğer özel veya tüzelkişiler tarafından birden fazla gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde bu bent sadece bir konutla sınırlı olarak uygulanır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 38 inci maddesinde yer alan 193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Yılmaz Ateş

İstanbul Ankara

Değişiklik metni:

“4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve borçlanarak bunlara sarf olunan kaynakların faizleri ile konut olarak kiraya verilen gayrimenkulün iktisap yılından itibaren 5 yıl süre ile iktisap bedelinin yüzde 7'si (Bu indirim sadece ilgili gayrimenkule ait hâsılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin 3 üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz.) kamu kurum ve kuruşları ile belediyeler, özel idareler ve onlara bağlı kurum ve kuruluşlar ile vergi muafiyeti tanınmış olan vakıfların haricindeki diğer özel veya tüzelkişiler tarafından birden fazla gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde bu bent sadece bir konutla sınırlı olarak uygulanır”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 38 inci maddesinin 4 numaralı bendinde yer alan "bir adet gayrimenkulün" ibaresinin "iki adet gayrimenkulün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 38 inci maddesinin 4 numaralı bendinde yer alan "iktisap bedelinin yüzde 5'i" ibaresinin "maliyet bedelinin yüzde 7 'si" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 38 inci maddesinde yer alan 193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

“4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve borçlanarak bunlara sarf olunan kaynakların faizleri ile konut olarak kiraya verilen gayrimenkulün iktisap yılından itibaren 5 yıl süreyle iktisap bedelinin yüzde 7'si (Bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hâsılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin 3 üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz) kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, özel idareler ve onlara bağlı kurum ve kuruluşlar ile vergi muafiyeti tanınmış olan vakıfların haricindeki diğer özel ve tüzelkişiler tarafından birden fazla gayrimenkulün kiraya verilmesi halinde bu bent sadece bir konutla sınırlı olarak uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyorlar.

Gerekçeyi mi okuyalım?..

HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu kesimi ve onlara bağlı kurum ve kuruluşların kiralık konut uygulamalarını geliştirmeleri özendirilirken, diğer özel ve tüzelkişilerin konutu bir ticarî meta haline getirmelerinin özendirilmemesi amacıyla bu düzenlemeye gidilmiştir.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım; yalnız, bir yoklama isteği var. Yoklama isteğini maddede koyalım?.. Önergeleri geçirelim de ondan sonra...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Önergede istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergede istiyorsunuz...

Çok sık yoklama istiyorsunuz; yani, şurada...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, bu, bir hakkın suiistimalidir. Salona bakın... Lütfen, takdir hakkınızı kullanın çok rica ediyorum.

BAŞKAN – Bir dakika... Neyse...

YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Sayın Başkan, bu konuda sizin inisiyatifiniz var.

REFİK ARAS (İstanbul) – Bu kadar da olmaz ki!.. Hani yardımcı olacaklardı...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, sayın üye de görüyor.

BAŞKAN – Neyse arkadaşlar, zaten daha iki saatimiz var; yoklama istemini işleme koyuyorum; ama iktidar partilerinden rica ediyorum... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

AHMET KABİL (Rize) – Çoğunluk var.

YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Sayın Başkan, sizin kanaatiniz ne?

BAŞKAN – Benim elimde olan bir şey yok. Ben şimdi... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler) Bir dakika... Rica ediyorum... Hiç konuşmanıza gerek yok.

Arkadaşımız, bir muhalefet partisinin Divan Üyesidir. Kendisine sordum...

KÂTİP ÜYE ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) — Efendim, içeride 200 kişi var; bahse varım.

AHMET KABİL (Rize) – 200 kişi var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben, Divan olarak tarafsız davranmak zorundayım. Arkadaşıma sordum... (ANAP ve DSP sıralarından “çoğunluk var” sesleri)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – “Var” diyor... yalan söyleme!

BAŞKAN – Bir dakika, efendim... Arkadaşlar, itiraz etmeye hiç gerek yok, benim usulüm böyle. (ANAP sıralarından gürültüler)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, siz sayın... Siz bir sayın...

BAŞKAN – Efendim...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Siz sayın, siz.

BAŞKAN – Beyler, lütfen, oturur musunuz yerinize. Ben, burada, Divan üyesi arkadaşlarımın ikisine de, Genel Kurul salonun da kaç kişi var diye sordum; arkadaşımız "yok" diyor.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) — Nasıl yok... Nasıl yok...

OSMAN KILIÇ (İstanbul) – Bir Divan üyesi daha var; ona da sorun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, 200 kişiden aşağı değil, ben saydım.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

AHMET KABİL (Rize) – 200 kişi var burada.

BAŞKAN – Hayır, itiraz etmeye hakkınız yok. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Neyse, bir dakika müsaade edin... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, şimdi, Divan da tereddütlü olduğuna göre, ben bu yoklama isteğini işleme koyuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, 200 kişiden fazla var; saydım.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Şimdiye kadar... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Bir dakika efendim... Siz gelin oturun... Banane canım, Allah Allah... Sizin yüzünüzden milletle kavga mı edeceğim.

Yoklama talebini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmamaktadır; yoklama talep ediyoruz. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar... Bir dakika_ Bakın, şimdi böyle yaparsanız, toplantıya ara vereceğim. (ANAP ve DSP sıralarından "ver_" sesleri) Rica ediyorum... İktidar Partisi Meclisi çalıştıracak_

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – – Sayın Başkan, gerçekten 200 kişiden fazla var.

BAŞKAN – Divan üyesi arkadaşımız çoğunluk yok diyor. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

AHMET KABİL (Rize) – Çoğunluk var, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakın, siz, İktidar Partisi milletvekilisiniz, sorumluluk taşımak zorundasınız.

AHMET ALKAN (Konya) – Biz, sorumluluğumuzu taşıyoruz.

BAŞKAN – Şimdi, eğer, arkadaşım bana çoğunluk yok diyorsa, ben, onun sözüne güvenirim. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Rica ediyorum_

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Diğer Divan Üyesi ne diyor?

BAŞKAN – Efendim, arkadaşımız da saymadı. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

Beyler, ben, şimdi, yoklamayı yapacağım, herkes yerine oturacak tamam mı_ Daha, iki saat var; süratle yoklama yapacağım. Burada bulunun, salonda çoğunluk olursa, bir daha da yoklama yapmam, tamam mı. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşları tespit edeceğim:

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Hasan Öz?.. Burada.

Kahraman Emmioğlu?.. Burada.

Ziyattin Tokar?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Osman Pepe?.. Burada.

Ekrem Erdem?.. Burada.

Abdullah Özbey?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Ertan Yülek?.. Burada.

Sıtkı Cengil?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ömer Faruk Ekinci?.. Burada.

Ahmet Dökülmez?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Mehmet Sılay?.. Burada.

Metin Kalkan?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Mustafa Yünlüoğlu?.. Burada.

Yoklama yapılacaktır.

(Yoklamaya başlandı)

Musa Demirci?.. Yok.

AYHAN GÜREL (Samsun) – 200 kişi oldu Sayın Başkan.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, şu anda 194 kişi oldu.

AYHAN GÜREL (Samsun)– Sayı 198'i geçti.(Gürültüler)

BAŞKAN – Siz de tespit ediyorsunuz, sayı geçti mi? Geçtiyse doğrusunu söyleyin de bizi yormayın; sayı geçti mi? (Gürültüler)

Efendim, daha önce böyle bir uygulama yaptık.(Gürültüler)

AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan, 185 oldu.

BAŞKAN – Bir dakika... Müdahale etmeyin canım! Allah Allah!..

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Bizim gruba niye itimat etmiyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Ziyattin Tokar, geçtiyse yoklamayı bırakalım. (FP sıralarından "devam edin"sesleri)

Peki, devam edelim.

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul)– Her zaman suiistimal ediyorlar.

BAŞKAN – Arkadaşlar, biz, böyle bir usul getirmedik. Aslında, muhalefetten bir kişi iktidardan bir kişi de tutabilir...(Gürültüler)

Neyse... Devam edelim.

AYHAN GÜREL (Samsun) – 198'i geçti. Lütfen yani...

MAHMUT IŞIK(Sıvas)– Sayın Başkan, benimle 196 oluyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, 2 veya 5 dakikamızı alır; bırakın da yoklamayı tamamlayalım.

Tahsin Irmak?..Yok.

(Yoklamaya devam edildi)

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Kaç oldu Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, aslında, bir şey yapabilirdik; yani, bir muhalefetten, bir iktidardan iki arkadaşı yan yana oturtup, toplantı yetersayısını bulunca... Şimdi, arkadaşınız, kendisi de yoklamada bulunanları tespit ediyordu "yok" dedi. Ben ne diyeyim yani şimdi?.. (Gürültüler)

AYHAN FIRAT (Malatya) – 210 oldu...

VEYSEL ATASOY (Zonguldak) – Sayın Başkan, Divan Kâtibine sorar mısınız, kaç kişi var?

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkan, kaç kişi var, rakamı açıkla...

BAŞKAN – Beyler, sabır her şeyin başıdır; sabredelim yahu!..

AYHAN FIRAT (Malatya) – Daha gelenler var.

VEYSEL ATASOY (Zonguldak) – Sorar mısınız Sayın Kâtibe, şimdi kaç kaç kişi var?

BAŞKAN – Efendim?..

VEYSEL ATASOY (Zonguldak) – Söyler misiniz, salonda kaç kişi var?

BAŞKAN – Efendim, şimdi, arkadaşlar, daha birbuçuk saatimiz var; şimdi bu maddede yoklama yapmasaydım, başka bir maddede isteyeceklerdi arkadaşlarımız; ama, şimdi... Neyse, ben fikirlerimi izah ettim; ama, sayın milletvekili arkadaşlarımız lütfen salonda otursunlar, rica ediyorum.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, önergenin kabulü halinde "özel ve tüzelkişiler" gibi bir ibare geçiyor; orada "gerçek ve tüzelkişiler" olarak düzeltilmesi gerekir, hukuk tekniğine aykırı.

BAŞKAN – Maddede mi?..

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Önergede...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Kaç kişi var Sayın Başkan?

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, GelirVergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu,Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbulMilletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Algan Hacaloğlu ve arkadaşlarının önergesine Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 38 inci maddesinde yer alan 193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"4. Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve borçlanarak bunlara sarf olunan kaynakların faizleri ile konut olarak kiraya verilen gayrimenkulun iktisap yılından itibaren 5 yıl süre ile iktisap bedelinin yüzde 6'sı. Bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hâsılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin 3 üncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz. Kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, özel idareler ve onlara bağlı kurum ve kuruluşlar ile vergi muafiyeti tanınmış olan vakıfların haricindeki diğer özel veya tüzelkişiler tarafından birden fazla gayrimenkulun kiraya verilmesi halinde bu bent sadece bir konutla sınırlı olarak uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Gerekçeyi okuyalım.

Gerekçe:

Kamu kesimi ve onlara bağlı kurum ve kuruluşların kiralık konut uygulamalarını geliştirmeleri özendirilirken, diğer özel ve tüzelkişilerin konutu bir ticarî meta haline getirmelerinin özendirilmemesi amacıyla bu düzenlemeye gidilmiştir.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı; önergenin gerekçesini okuduk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bazılarınızı, görüyorum, yoklama fişi gönderiyorsunuz. Bugün, zaten açık oylama yaptık. O açık oylamada bulunanlar, bugün var sayılır; onun için, tekrar pusula göndermelerine gerek yok, onda bulunanlar göndermeyebilirler.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, önergelerimizi geri alıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Beyribey, siz, önergelerinizi geri alıyorsunuz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. – 193 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 ve 5 numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“4. Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar (Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendinde yazılı kazançlar hariç) düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi ve fon payı düşüldükten sonra kalan kısım,”

“5. Her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler (Döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmaz.)"

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ertan Yülek söz istemiştir.

Buyurun Sayın Yülek. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kısaca vergi tasarıları adını taşıyan tasarının 39 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu tasarı, daha doğrusu, bu madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 ve 5 numaralı bentlerini değiştirmektedir. Esasında, halen mevcut olan 75 inci maddede ve şu anda 4 ve 5 inci bentleri de içine alan bu maddede, genel olarak, menkul sermaye iratlarının tarifi yapılmakta ve bu menkul sermaye, menkul gelirlerin, sermaye iratlarının ne şekilde vergilendirileceği ortaya konulmaktadır.

Şimdi, maddenin üzerinde uzun uzun durmayacağım; ancak, değiştirilmekte olan 4 ve 5 inci bentlerin ne mana ifade ettiğini ve burada, bir ciddî meseleyi ortaya koyacağım; sonra da, bu İktidarın nasıl bir iktidar olduğunu gözlerinizin önüne sereceğim.

Şimdi, bakınız, bu 4 üncü bentte "Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar (Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendinde yazılı kazançlar hariç) düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan Kurumlar Vergisi ve fon payı düşüldükten sonra kalan kısım" deniliyor. Şimdi, tabiî, çok teknik bir mesele; ama, pratik olarak şunu gündeme getirmek istiyorum: Biz, vergilerimizi ya şahıslar olarak veriyoruz veya kurumlar olarak veriyoruz. Bu iki kısma ayırıyorum, diğerlerini ortaya koymuyorum. Şimdi, bu, tabiî, Kurumlar Vergisiyle doğrudan doğruya ilgili bir düzenleme; daha sonra görüşeceğimiz 94 üncü maddedeki değişiklik, şu ana kadar uygulanandan çok farklı bir uygulama meydana getiriyor; o da şu: Mevcut Kurumlar Vergisi Kanununa baktığımızda, Kurumlar Vergisi oranı yüzde 25'tir; ancak -diğer birtakım vergiler daha çıkıyor- yüzde 20 de, kâr dağıtılsın dağıtılmasın, kâr sahiplerinin veya sermaye sahiplerinin hisselerinden stopaj yapılıyor; bu suretle, Kurumlar Vergisi, zde 44'e kadar çıkıyor, yüzde 45 oluyor. Ancak, bir istisna var; o istisna da, halka açık şirketlerde, halka açık olmayan şirketlerden farklı olarak, daha düşük Kurumlar Vergisi uygulaması var; çok da makul. Sebep; sebep gayet basit : Halka açık şirketler Kurumlar Vergisini öderken, halkın eline daha çok para geçsin, bu suretle sermaye tabana yayılsın ve birçok kimse sermayesini şirketlere koysun. Bu madde, sermayenin geniş bir tabana yayılmasını temin için düzenlenmiştir.

94 üncü maddede yeni bir özellik, yeni bir uygulama geliyor ve burada, kârın sermayeye ilavesi halinde, bu, kârdan sayılmaz, yani vergi verilmez, deniliyor. Bu, çok önemli bir nokta. Bu ikisi arasında bir irtibat var, onu söyleyeceğim. Yani, halka açık bir şirkette veya halka açık olmayan bir şirkette kâr dağıtmazsanız, böyle bir uygulama olursa, vergiyi düşük veriyorsunuz, vergiyi az veriyorsunuz; ama, -çok önemli bir nokta- bu defa, halka açık olan şirkette kâr dağıtma mecburiyetiniz var. Niye; çünkü, halk sermayesini oraya koysun diye. Nitekim, bugünkü madde, mevcut durum da böyle. Siz yeni bir uygulama getiriyorsunuz ve diyorsunuz ki "kâr dağıtılmazsa, kâr sermayeye ilave edilirse, vergi verilmez."

Şimdi ben, Cumhuriyet Halk Partisine ve sosyal demokrat partilere soruyorum... ANAP için bir şey demiyorum; onu tekelci sermayenin temsilcisi olarak görelim, ona bir şey demiyorum. (ANAP sıralarından gürültüler)

REFİK ARAS (İstanbul) – Öyle değil; öyle yafta yapıştırmayın.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet, evet.

Bakın, bunu ben söylemiyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve TÜRMOB Genel Başkanı Mustafa Özdilek'in bir yazısı var; yazıda diyor ki "bu madde, halkın sermayelerinin şirketlere gelmesini önleyendir. Neden; çünkü, halk, parasını oraya koyarsa, sermayesinin karşılığını almazsa, niye parasını koysun!" Doğru mu?!

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Değil.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet. Bir insan, sermayesini bir yere niçin koyar; kâr dağıtımı var diye. Eğer bir şirket kârını dağıtırsa, onun vergi nispeti, kârını dağıtmayan şirketin vergi nispetinden daha yüksek.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Halka açık anonim şirketlerde Kurumlar Vergisi yüzde kaç?

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Halka açık değil... Daha yüksek.

Dolayısıyla, halkın sermayesini buraya getiremeyeceksiniz. Doğrudur; halkın sermayesi buraya gelmeyecek.

Anonim şirketler -10 kişilik, 5 kişilik aile şirketleri- kâr dağıtımı istemeyecekler; kâr dağıtımı istenmediği için, kârlar sermayeye ilave edilecek, dolayısıyla orada sermaye teraküm edecek. Bu da iyi bir şey; ama, eğer bir iktidar sermayeyi tabana yayacaksa, tabanı da memnun edecek bir vergi uygulaması getirmesi lazım. İşte, o 94 üncü madde değişikliği bunu öngörmüyor.

Ancak -hemen buradaki irtibatını kuruyorum- burada dar mükellefler için aynı uygulamayı yapamıyoruz. Doğrusu, ben buna karşı değilim; ama, bir adalet ilkesi de zedeleniyor. Yani, dar mükellefler, esas vergiyi yurtdışında veren kimseler -kazançlarının vergisini Türkiye'de ödeyenlere "dar mükellef" diyoruz, dördüncü bent bunu öngörüyor- bu istisnanın dışındadır diyor; yani, onlar, kârlarını dağıtsalar da dağıtmasalar da vergiyi verecekler; ama...

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – İyidir.

İ.ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet, iyidir, doğrudur; ama, bir adaletsizlik var. Sayın Bakan onu nasıl çözecek bilmiyorum; bu konuda bir izahat verirse iyi olacak. Daha doğrusu, benim endişem şudur...

REFİK ARAS (İstanbul) – Baştan aşağı karıştırdın!

İ.ERTAN YÜLEK (Devamla) – Yarın, Anayasa Mahkemesine gidilebilir. “Türkiye'deki bir sermaye kuruluşu, kâr dağıtmayıp, kârını sermayeye ilave ettiği takdirde vergi vermeyecek” deniliyor; ama, buradaki madde onu kaldırıyor "bunlar muaftır" diyor; daha doğrusu, mevcut uygulamayı devam ettiriyor. O zaman, bu, bir paradoks gibi görünüyor. Eğer Sayın Bakan bu konuda bu meseleyi çözebilecek bir formül getiriyorsa, bundan dolayı sadece memnuniyetimizi bildiririz diyorum.

Beşinci bentteki düzenleme, doğrusu, uygun bir düzenlemedir; onu da beyan ediyorum. Dövize endeksli olan borçların faizleri veya giderleri için "bu hükmün dışındadır" deniliyor. Çünkü, aşağı yukarı dövize endeksli veya diğer konulara endeksli olan bir gelir -burada öyle deniliyor” zaten bir nevi, enflasyondan arındırılmıştır; dolayısıyla, biz bunu, normal olarak, bu vergiden istisna ediyoruz; çünkü, eğer enflasyon kadar değer kazandıysa, oraya endekslendiği için, bu endeksi de bundan istisna tutuyoruz deniliyor. Bu bakımdan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yülek, teşekkür ederiz efendim; sağ olun.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – ...5 numaralı bendi uygun görüyoruz; ama, Sayın Bakan 4 numaralı bentteki hususun nasıl giderileceğini izah ederse memnun olacağımızı bildiriyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ufuk Söylemez; buyurun.

Süreniz 10 dikaka.

DYP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 39 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere, söz almış bulunuyorum; hepinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 39 uncu maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 ve 5 numaralı bentlerinde değişiklik yapılarak yeni bir düzenleme getirilmektedir.

Bilindiği üzere, başta sermaye şirketleri olmak üzere, Kurumlar Vergisine tabi işletmeler, mevcut yasal uygulamaya göre, elde ettikleri kazançlar üzerinden yüzde 25 oranında Kurumlar Vergisi ödemektedirler. Kurum kazancı Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra kalan dağıtılabilir kâr, ister dağıtılsın isterse dağıtılmayıp kurum bünyesinde bırakılsın, yüzde 20 bir -Gelir Vergisi stopajına- tabidir; bu, halka açık şirketlerde, bildiğiniz üzere, yüzde 10 oranındadır. Böylece, herhangi bir indirim ve istisnadan yararlanmayan şirkette, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi stopajı toplam yüzde 40, fon payı da yüzde 4 olmak üzere, yüzde 44'lük bir vergi yükü oluşmaktadır.

Söz konusu Gelir Vergisi stopajının hangi matrah üzerinden yapılacağı, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrası 4 numaralı bendine atıf yapılarak tespit edilmekte ve tanımlanmaktadır. Mevcut hükme göre, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca, yıllık veya özel beyanname veren kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı, menkul sermaye iradı olarak değerlendirilmekte ve söz konusu tutar, Gelir Vergisi Kanununa göre, Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır. Bu tasarıyla, tam mükellefiyete tabi, yani, kanunî veya iş merkezi Türkiye'de bulunan şirketlerin dağıtılabilir kazançları üzerinden yapılacak Gelir Vergisi stopajı, kârın dağıtıldığı safhaya çekilmekte ve böylece, stopajın sadece dağıtılan kâr üzerinden yapılması esası getirilmektedir. Ancak, Kurumlar Vergisinden istisna edilen kazançlar ile dar mükellefiyete tabi, yani, kanunî veya iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye'de bulunmayan, Türkiye dışında bulunan yabancı şirketlerin Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden Kurumlar Vergisiyle birlikte Gelir Vergisi stopajı yapılmasına ilişkin uygulamaya devam edilmektedir. Dolayısıyla, dar mükellef kurumların bünyesinde oluşan kârlar, dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın, Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır.

Tasarıyla yapılan yeni düzenlemeye göre, yabancı şirketlerin tam mükellefiyete tabi yerli şirketlerin sermayelerine iştirak etmeleri sonucunda bu şirketlerden elde ettikleri iştirak kazançları, daha önce yerli şirketçe dağıtılırken stopaja tabi tutulduğundan, bu defa, yabancı şirketçe stopaj matrahından düşülecektir; yani, dar mükellef kurumlarda Gelir Vergisi stopaj matrahı hesaplanırken, söz konusu iştirak kazançları, vergi mükerrerliğini önlemek bakımından stopajın kapsamı dışında bırakılacaktır.

Halen yürürlükteki mevcut hükme göre, her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirler -yani, yapılan ödemeler- menkul sermaye iradı olarak sayılmaktadır; ancak, ödemenin bu menkul kıymetlerin gelirleriyle, örneğin, faizleriyle birlikte menkul kıymetlerin itfa bedelini de kapsaması halinde, menkul kıymetlerin itfa edilen kısmı -yani, anapara- irat sayılmamakta, buna mukabil döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışları irat sayılmaktadır.

Tasarıyla düzenlenen paranteziçi hükmüyle, döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışlarının menkul sermaye iradı sayılmaması doğrudur ve olumludur diye düşünüyorum.

Şimdi, sonuç olarak şunu arz etmek istiyorum ki, bu maddede, yerli şirketlerde kâr dağıtımı yapılmadığı sürece Gelir Vergisi stopajı yapılmaması yönündeki düzenleme, kârın finansmana ilavesi suretiyle otofinansman sağlayarak, yabancı kaynak, bir nevi kredi biçiminde özkaynak kullanımını teşvik edeceği için, doğru ve mantıklı gözükmektedir; ancak, özellikle, çok ortaklı yapılarda, küçük yatırımcıyı, küçük ortağı koruyacak birtakım düzenlemelerin veya birtakım mahzurların da -burada az önce Sayın Yülek'in belirttiği gibi- altını çizmeme gerek görüyorum.

Onun dışında, tahvil ve bono faizleri ile gelir ortaklığı senetlerinden elde edilen gelirler ve benzeri menkul sermaye iratlarından enflasyondan kaynaklanan fiktif gelirler yerine, enflasyon düzeltmesi yapılması, reel gelirlerin vergilendirilmesi ve böylece gerek Türk Lirası ve gerekse dövize veya altına endeksli iratların vergi yükünde eşitlik sağlanmasını, biz olumlu karşılıyoruz.

Zaten, Doğru Yol Partisi olarak geçen sene düzenlediğimiz ve Meclise kadar getirdiğimiz tasarıda da, bu tür fiktif kazançların endekslenmesi ve enflasyonun yıpratıcı etkisinden arındırılması konusunda, görüş birliğimiz ve önerimiz var idi. Bu konu, daha ilerideki maddelerde de gelecek, gerçi 54 üncü maddenin de bununla bir bağlantısı vardır; ama, onu ben, günü geldiğinde, zamanı geldiğinde tekrar söz alarak arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, burada benim daha önce yaptığım konuşmalarda da, vergi kanunlarındaki değişikliklerle ilgili geçen sene bizim Doğru Yol Partisi olarak hazırlayıp Meclise kadar getirdiğimiz, ama hükümet değişikliği nedeniyle yasalaşmadan kalmış olan tasarımızda da, birtakım amortisman konularında, birtakım endeksleme konularında, çağdaşlığın ve günün gereği, ekonominin zorunlu olan hadiselerinde, biz hep, doğru olan şeylerin yanında olduk. Ancak, vergi reformu diye, yapısal reformlar diye aylarca, günlerce peşinden koştuğumuz hadiselerin, bir iki madde yüzünden iki üç madde yüzünden, araya sıkıştırılmış bir iki madde yüzünden -iyi niyetli kötü niyetli, onu tartışmıyorum- sulandırılmış olması, bu kanunun, vergi reformu niteliğinden, daha çok, sulandırılmış bir vergi revizyonu niteliğine dönüşmesine maalesef sebep olmaktadır.

Bizim arzumuz, gerçek anlamda kalıcı, adil, vergiyi tabana yayan bir vergi reformunun uzun yıllar sonra ilk kez çıkarılabilmesiydi; ancak, araya koyduğumuz ve maalesef zaman zaman dikkatlerden kaçtığından mıdır, yoksa yeterince üzerinde durulamadığından mıdır, Yüce Genel Kurulun belki de üzerinde yeterince durmadığı bazı konuları bir kez daha gündeme getireceğim bu söz fırsatı dolayısıyla.

Burada, bir vergi Kanununun, temelinde reform niteliği olabilmesi için, geçmişe yönelik olmaması, özellikle birtakım devletçi ekonomi modellerini hatırlatan maddelerden arındırılması gerekir. Örneğin, geçtiğimiz 24 ve 25 inci maddeler ile gelecek 41, 42 ve 43 üncü maddelerdeki düzenlemelere baktığımız zaman, neredeyse, bir nevî örtülü servet beyanı getiriliyor. Bu, doğru bir şey değildir.

İnsanların her türlü tasarruf ve harcaması dediğiniz zaman, insana birinden miras kalmış olabilir, iki odalı bir tane evi olabilir, bunu, hastalığı için, özel bir sıkıntısı için satmış, paraya çevirmiş olabilir. Bunu bir gelir saydığınız zaman, bunu satanı bir vergi mükellefine çevirdiğiniz zaman, gerçekten, rant sağlayan, kayıtdışı ekonomiden gelir sağlayan, işte, özel uçaklara, yatlara binip vergi ödemeyen, vergi mükellefi olmayanlarla, hepimizin şikâyetçi olduğu o insanlarla bunları bir tuttuğunuz zaman, gerçekten, vergide adalet ilkelerine uymamış olursunuz. İşte, geçtiğimiz 24 üncü ve 25 inci, gelecek 41 inci ve 43 üncü maddelerde de yer alan bu düzenlemeyi, biz, Doğru Yol Partisi olarak, bir gizli servet beyanı olarak görüyor ve bu vergi reformuna yapılan en büyük darbelerden biri olarak altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

Aynı biçimde, bir çeşit gizli korumacılığı hortlatan ve maalesef Mecliste kabul edilerek geçen 30 uncu maddede de, yine bu vergi reformuna inen bir darbe vardır.

Türkiye'de gerçek anlamda piyasa koşullarının oluştuğu, piyasaya giriş engellerinin ortadan kalktığı, tam ve eksiksiz bir rekabetin olduğu, rekabetçi ihracata dayalı bir büyüme modelini hep beraber benimsemek zorundayız; ama, hem araziyi bedava alacaksın hem 500 milyon dolarlık bir vergi avantajından faydalanacaksın hem de Türkiye'ye sanki lütuf yapıyorcasına “ben Türkiye'ye yatırım yapıyorum, daha ne istiyorsunuz” diyeceksin!..

Bakınız, Türkiye'de, gerçek anlamda korumacılığa, gerçek anlamda teşvike muhtaç 200 bin tane KOBİ var değerli arkadaşlar. Bu küçük ve orta boy işletmeler, gerçekten, istihdamın, üretimin, ihracatın ve millî gelirin önemli bölümüne katkı yapmaktadırlar.

Bizim, Doğru Yol Partisi olarak, geçen iktidar dönemimizde çıkardığımız Küçük ve Orta Boy İşletmeler Kararnamesinden başka, cumhuriyet tarihinde, bunlara verilmiş, doğru dürüst, ciddî, elle tutulur bir teşvik kararnamesi de yoktur.

Hal böyleyken, bu vergi reformuna, bu yapısal reforma, devrim niteliğinde olması gereken bu reforma, böyle gizli korumacılık maddeleri sokarak, büyüğü daha büyük yapan, tekelleşmeyi teşvik eden, küçük ve orta boy işletmelerin hakkını korumayan maddeleri sokmaya ve bu vergi reformunu sulandırılmış bir vergi revizyonu haline getirmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Hepimizin emeğine yazık; herkes günlerce, gecelerce uğraşıyor.

Buraya, gizli korumacılık maddeleri koymayalım. Gelin, buraya, tekellerin değil, gerçekten rekabet eden sermayenin, üretken, yarışan sermayenin maddelerini koyalım. Gelin, 500 milyon dolarlık yatırım teşviki vermeyelim. Bana, kimse, burada, sakın "efendim, biz yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz, başka ülkeler ne veriyor" demesin. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, yabancı sermayenin, tam rekabetin yanında olan bir siyasî misyonuz. Türk yabancı sermaye mevzuatı, teşvik mevzuatı, emsal ve bölge ülkelerinin hemen hemen hepsinden üstündür; en liberal mevzuattır, yabancı sermayeye en büyük olanakları getiren mevzuattır. Tartıştığımız, görüştüğümüz yabancı ülke yetkililerinden yabancı şirket yetkililerine kadar, Türkiye'deki teşvik ve yabancı sermaye mevzuatının yetersiz olduğundan şikâyet eden bir kişi çıkmamıştır ne teknisyenliğim dönemimde ne Bakanlığım dönemimde. Şimdi burada, 500 milyon dolarlık bir imkânı birkaç tekele vereceksiniz ve buna da "Türkiye'ye yatırım yapacaklar, ne yapalım, bunları teşvik edelim" diyeceksiniz. Bunlar teşvik değil, bunlar, olsa olsa, korumacılığın yeniden hortlatılmasıdır. Gelin, gizli korumacılıktan vazgeçelim; gelin, tam rekabet koşullarını beraber oluşturalım; gelin, hakikaten reform olması gereken bu vergi yasa tasarısını sulandırıp, böyle, 24 üncü maddedeki gibi, gizli servet beyanı, 30 uncu maddedeki gibi, gizli korumacılık maddeleriyle bozmayalım ve halkımıza, iş dünyasına ve tüm ekonomiye karşı da sorumlu bir şekilde görevlerimizi yerine getirelim.

Ben, 39 uncu madde hakkında Doğru Yol Partisinin görüşlerini belirtirken, bu hususlara değinmeyi bir kez daha görev bildim, bir kez daha altını çizmek istedim.

Nezaketle dinlediğiniz için, hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Söylemez.

Şahısları adına, Sayın Osman Hazer, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Hazer, süreniz 5 dakikadır.

OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 626 olan kanun tasarısının 39 uncu maddesi üzerinde şahsım adına konuşmak istiyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut sistem içerisinde, kurumların elde ettikleri kazançlar Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra kalan dağıtılabilir kârın kurum bünyesinde Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulması esası benimsenmiştir. Söz konusu tevkifatın yapılması işlemi, kârın dağıtılmaması ya da dağıtılması kararıyla ilişkilidir.

Gelir Vergisi tevkifat matrahının tespitine ilişkin düzenlemeler ise, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin 4 numaralı bendiyle yapılmıştır. Buna göre, Kurumlar Vergisi uyarınca yıllık veya özel beyanname veren kurumların indirimi ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından hesaplanan Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı, menkul sermaye iradı olarak nitelendirilmiştir. Bu bent hükmüne göre, belirtilen tutar, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca, Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır.

Getirilen yeni sistemle, tam mükellef kurumların dağıtılabilir kazançları üzerinden yapılacak Gelir Vergisi tevkifatı uygulaması, esas olarak, kârın dağıtılması işlemine bağlanmaktadır; diğer bir anlatımla, Gelir Vergisi tevkifatı, kârın ortaklara dağıtıldığı aşamaya kadar ertelenmektedir; ancak, vergiden istisna kazançlar ile dar mükellef kurumların kazançları açısından önceki uygulamaya devam edilmektedir. Dolayısıyla, dar mükellef kurumlar bünyesinde oluşan dağıtılabilir kârlar, dağıtılsın dağıtılmasın, Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır.

Tam mükellefiyete tabi kurumların sermayelerine iştirak edilmesi sonucu elde edecekleri kazançlar -dar mükellef kurumlar- dağıtıldığında vergi tevkifatına tabi tutulduğundan, üzerinden Gelir Vergisi tevkifatı yapılacak tutarın tespitinde dikkate alınmayacaktır. Bu nedenle, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendinde yazılı kazançlar, menkul sermaye iradı tanımının dışında bırakılmıştır.

Ayrıca, bu maddeyle, 75 inci maddenin 5 numaralı bendinde yer alan paranteziçi hüküm de değiştirilmekte. Halen yürürlükte bulunan hüküm, her nevi tahvil ve hazine bonosu, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresi ile Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerle ilgili olarak yapılan ödemelerde, ödemenin, bu menkul kıymetlerin geliriyle birlikte menkul kıymetlerin itfa edilen kısmını da kapsaması halinde, itfa bedelinin irat sayılmayacağını; diğer yandan, döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul değerlerin itfası sırasında oluşan değer artışlarının irat sayılacağını belirtmektedir.

Yeniden düzenlenen paranteziçi hükümle, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerle birlikte, döviz cinsinden menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değer artışlarının irat sayılmayacağı belirtilmektedir. Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesine eklenen fıkrayla, Türk Lirası bazındaki menkul kıymette elde edilen iratların, enflasyon oranında bir endeksleme yapılarak vergiye tabi tutulması sağlanmıştır.

Buna paralel olarak, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerde, enflasyon sonucu ortaya çıkan değer artışları, yapılan bu değişiklik sonucu, vergilendirilecek irat olmaktan çıkarılmaktadır. Bu şekilde, her iki menkul kıymette vergilendirme, reel irat üzerinden yapılmak suretiyle eşitlenecektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hazer.

Efendim, Sayın Komisyon veya Sayın Hükümetin bir açıklaması olacak mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Var efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının bundan önce görüştüğümüz 4 maddesi için, Hükümet olarak herhangi bir açıklama gereğini duymadık; çünkü, konuşan arkadaşlarımızdan bir kısmı, maddeyi çok iyi olarak anladıklarını, bazıları da, her ne kadar, anlaşılan maddenin üzerinde siyaset yapma gereğini duymaktan ötürü çok yanlış şeyler söyledilerse de, bizim açıklama yapmamıza gerek kalmadı.

Öncelikle, serbest meslek erbabı açısından, işlerine giderken gelirken kullandıkları otomobillerin; hatta, avukatların civar ilçelere giderken gelirken kendi otomobillerini kullanmaları nedeniyle, ne yakıt giderlerini ne de amortismanlarını gider olarak indirmemelerinden kaynaklanan sıkıntıları giderdiğimiz maddede bile aşırı eleştiriler aldık; ancak, sıkıntıyı yaşayanlar biliyor, getirilen çözümün de ne anlama geldiğini herkes biliyor. O nedenle, herhangi bir açıklama gereğini duymadık.

Yine, aynı şekilde, gayrimenkul sermaye iradı elde eden ve belki de krediyle satın aldığı tek bir evini kiraya verenlerde, iktisap bedelinin yüzde 5'inin beş yıl süreyle ayrıca gider olarak indirilmesinin ne anlama geldiğini, bu şekilde ev satın almış ve kiraya vermiş insanların hepsi çok yakından biliyordu. Getirilen düzenlemenin sağlayacağı avantajı, ayrıca buraya çıkıp anlatma gereğini duymadık; ama, onunla ilgili de çok ağır eleştiriler aldık.

Bu arada, özellikle, daha görüşmediğimiz maddelerle ilgili olarak da, her fırsatta, bazı arkadaşlarımız, nedense, birtakım yorumlarda bulundular. Bizim "tasarıda, ne servet kıyaslaması suretiyle bir vergi alma olayı var ne gizli servet suretiyle ne de servet beyanına dayanan bir vergi alınma olayı var" dememize karşın, ısrarla "gizli servet beyanı var" dediler ve örnek olarak da "veraseten intikal etmiş bazı gayrimenkullerin bu kapsam içerisinde, 42 nci maddede vergilendirilmesi söz konusudur" diye ifade ettiler. Değerli arkadaşlar, 42 nci maddenin birinci bendini okuyup da, dördüncü bendini okumazlık edemezsiniz. Madem bu kürsüye çıkıp konuşuyorsunuz, o zaman, aynı şekilde, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesini düzenleyen 42 nci maddenin 4 numaralı bendine baksaydınız eğer, ivazsız intikallerin ve veraset suretiyle intikallerin bu kapsamda vergilendirilmeyeceğinin açık açık yazıldığını görürdünüz.

H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – "42" demedik Sayın Bakan, "24" dedik.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Burada, millete karşı konuşuyorsunuz, millet sizi dinliyor. Bu koşullar altında, kalkıp da bunları söylemeye hakkınız yok. Biz, burada, gerilim yaratmaya falan çalışmıyoruz; biz, bir kanun tasarısını tartışmaya çalışıyoruz.

İvazsız veya veraset suretiyle elde edilen gelirlerin herhangi bir şekilde vergilendirilmeyeceğini, asla böyle bir şey düşünülmediğini, 42 nci maddenin dördüncü bendinde çok net bir şekilde görürdünüz.

Değerli arkadaşlar, burada, çok teknik bir düzenleme yapılıyor şu anda görüştüğümüz maddeyle. Dar mükellef kurumlar açısından, Türkiye'de elde ettikleri ve üzerinden Kurumlar Vergisi ödedikleri kazançlarından, Kurumlar Vergisi, vesaire çıktıktan sonra bir miktar kalır. Dar mükellef kurum, Türkiye'de yerleşik olmayan kurumdur; yani, Türkiye'de kâr dağıtması söz konusu değildir, bu kârın tamamını alır ve yurtdışına götürür. Yurtdışına götürülen bir kârla ilgili olarak “Türkiye'de dağıtılan veya dağıtılmayan kurum kazancı” kavramının mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekirdi. Biz, bu konuyu, çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarıyla, zaten, çok büyük ölçüde birtakım ilkelere bağlarız; ancak “Türkiye'de dağıtılan veya dağıtılmayan kurum kazancı” kavramının mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekiyordu. Bunu, 75 inci maddeye bir fıkra olarak ekledik; dedik ki: Kurumlar Vergisi ödendikten sonra, dar mükellef kurumların elde ettikleri, yani kalan kısım –elde ettikleri de demiyoruz– menkul sermaye iradıdır. Bu bize ne sağlar değerli milletvekilleri; bu bize, 94 üncü madde uyarınca, bunlar üzerinden stopaj yapma imkânı sağlar. Bunun üzerinden bir stopaj yapabilmek için, yani, yabancıların Türkiye'de elde ettikleri Kurumlar Vergisi ödedikleri kazançları alıp götürürken, Türkiye'nin, bunun üzerinden bir stopaj yapabilmesi için, bunun, 75 inci maddede tanımlanması gerekirdi; işte bunu tanımladık burada; yaptığımız düzenleme bu.

Sayın Yülek "bu İktidarın bu olaya nasıl baktığını size ispat edeceğim, kanıtlayacağım" diye gelip, arkasından, ikinci maddesine katıldı ve eleştirdiği maddesi de bu. Şimdi, gerçekten, soruyorum -buradan, halka konuşuyoruz, sizlere konuşuyoruz- burada ters olan nedir? Yani, bunu menkul sermaye iradı olarak tanımlayıp da, bunun üzerinden kesinti yapacağım diye bir düzenleme yapmanın ters olan yanı nedir?

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – İkinci ayrı; dördüncü bent ayrı, beşinci bent ayrı.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Sayın Yülek, dördüncü bendi okuyorum...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Anlamaz o efendim!

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin. Rica ediyorum...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Dördüncü bentle ilgili düzenlemeyi okuyorum. Bu tamamen teknik bir düzenlemedir. Beşinci bent de, zaten, elde edilmeyen, özellikle döviz cinsinden veya dövize, altına, başka değerlere endeksli menkul kıymetlerin itfası sırasında oluşan değerlerin, bunun dışında tutulmasıyla ilgili bir düzenlemedir.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Ona müspet dedik.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Ona da zaten müspet dediniz. Zaten, biz de müspet olduğunu bildiğimiz için getirdik bu düzenlemelerin hepsini.

Demek ki, şu düzenlemelerin hepsi, teknik düzenlemelerdir, vergi mükelleflerinin hayrına düzenlemelerdir. Bunların bu şekilde tartışılmasını, ancak, tasarının geneli üzerindeki konuşmaların da, başlangıçta, belki de daha sonradan, fırsat olduğu zaman, değişik amaçlarla yapılmasının gerekli olduğunu bir defa daha size hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahısları adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Mevcut vergi sistemimiz içerisinde, kurumların elde ettikleri kazançlar Kurumlar Vergisine tabi tutulduktan sonra kalan dağıtılabilir kârın kurum bünyesinde Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulması esası vardır.

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 ve 5 numaralı bentlerinde yapılan değişiklikle yeni bir sistem getirilmektedir. Getirilen yeni sistemle, tam mükellef kurumların dağıtılabilir kazançları üzerinden yapılacak Gelir Vergisi tevkifatı uygulaması, esas olarak, kârın dağıtılması işlemine bağlanmaktadır. Bir diğer ifadeyle, tam mükellef kurumlar, dönem kazancını ortaklarına dağıtmadıkları sürece, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre vergi ödemeyeceklerdir.

Bu maddeyle yapılan bir diğer değişiklik de, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerle birlikte, döviz cinsinden menkul kıymetlerin bedellerinin ödenmesi sırasında oluşan değer artışlarının irat sayılmaması öngörülmektedir.

Bu düzenlemelerin ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Çünkü, önerge yok...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, hatırlatayım; "kabul edenler" dediniz de, etmeyenleri sormadınız.

BAŞKAN – Maddeyi kabul edenler dedim, etmeyenler de dedim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Demediniz.

BAŞKAN – Peki...

Maddeyi kabul edenler...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Dedim; ama, arkadaşımız yine bana öyle dedi. Ben öyle hata yapmam. Bu bizim beynimize yerleşmiş; makine gibi, kabul edenler, etmeyenler diye sormak zorundayız.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 40 - 193 sayılı Kanunun 76 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“75 inci maddenin ikinci fıkrasının 5, 6, 7, 12 ve 14 numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye iratlarına (döviz cinsinden açılan hesaplara ödenen faiz ve kar payları, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ile döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilenler hariç) aşağıda belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısım, bu iratların beyanı sırasında indirim olarak dikkate alınır. Bu hükmün tevkif yoluyla kesilen vergiye şumulü yoktur. Bu indirim, menkul kıymetler yatırım fonları ve ortaklıkları, risk sermayesi yatırım fonları ve ortaklıkları ve gayrimenkul yatırım fonları ve ortaklıklarından sağlanan kar payları hakkında da uygulanır. Ticari işletmelere dahil bu tür gelirler hakkında indirim uygulanmaz. İndirim oranı, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, aynı dönemde Devlet tahvili ve Hazine bonosu ihalelerinde oluşan bileşik ortalama faiz oranına bölünmesi suretiyle Maliye Bakanlığı’nca tespit edilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Cihan Paçacı; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi yasa tasarısının 40 ıncı maddesiyle ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, halkın çeşitli kesimlerinden muhtelif isimler adı altında alınan vergiler, devletin harcamalarının temel kaynağıdır. Ülkemizde sürekli olarak vergi sisteminin etkinsizliği ve adaletsizliği üzerinde yapılan tartışmaların en önemli noktalarından birisini finans piyasalarının vergilendirilmesi oluşturmuştur. Ülkemizde, finans piyasalarının geliştirilmesi amacıyla, hepimizin bildiği gibi, 1980'li yıllarda, bazı teşvikler getirilmiştir. Getirilen teşviklerin ana amacı, ekonomimiz için kaynak yaratmak ve dünya ülkeleri için her açıdan stratejik konumda bulunan ülkemizin, uluslararası finans piyasalarında da söz sahibi olmasını sağlamaktı. Bu çerçevede, finansal piyasa araçlarının vergiden muaf tutulması, ülkemizdeki tasarrufların finans sistemi içine çekilmesini sağlayan bir uygulama olarak yürürlüğe girmişti. Böylece, o dönemde, ağırlıklı olarak finansal piyasalar dışında kalan tasarrufların, bu piyasalara çekilerek reel sektöre kaynak olarak aktarılması büyük ölçüde kolaylaşmıştı. Böylece, o dönemin finansal liberalizasyon politikaları doğrultusunda, bu uygulamayla, belirli bir gelişme kaydedilmişti.

Ülkemiz ekonomisi için oldukça önemli olan bu tür uygulamaların yürürlüğe girmesi kadar devamlılığı da, piyasaların istikrarının sağlanması ve korunması açısından bir gerekliliktir. Bu konuda hükümetlerin üzerine düşen görev, parti politikalarını ikinci plana atarak, ülke içi ve uluslararası gerçekleri gözardı etmeden, ülke çıkarlarını önplanda tutmak olmalıdır.

Özellikle, son yıllarda, vergi sistemindeki çarpıklıklar ve yeni vergi düzenlemelerinin gerekliliği tartışılırken önplana, daima, rant geliri adı verilen finansal araçların vergilendirilmesi çıkarılmıştır. İşte, bu anlayışın sonucu olarak, bugün, yeni vergi düzenlemeleri taslağı içinde ağırlıklı yeri, finansal araçların vergilendirilmesi almaktadır. Bu noktada öncelikle vurgulamak istediğim şudur: Acaba, finansal araçlar tamamen vergi dışı mı olmalıdır; elbette ki, vergi dışı olmamalıdır. Ancak, vergilendirmenin şekli ve dozajı iyi ayarlanmalı; çünkü, finansal araçlarda değerlendirilen tasarruflar, vergi açısından çok hassas bir yapıya sahiptir. Hassas yapıyı bozacak bir uygulama kolaylıkla yürürlüğe konulabilirken, bunun ekonomimiz için ortaya çıkaracağı olumsuz etkileri gidermek, çok uzun zaman almaktadır. İşte, bu nedenle, hassas ayar yapılırken her türlü olasılık dikkate alınmadığı takdirde, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak kesim, karar verenler değil, bütün toplum olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 40 ıncı maddesini incelediğimizde, getirilen uygulamanın pek çok soru işaretini ortaya çıkaran nitelik taşıdığını görmekteyiz. Bu noktalardan ilki, yeni düzenleme, menkul sermaye gelirlerini, sözde, enflasyondan arındırdıktan sonra reel değerlerin tespit edileceğini ve bu reel değerlerin vergilendirileceğini belirtmektedir. Oysa, reel değerin tespit edilme yöntemine baktığımızda, belirlenecek oranın hiçbir zaman enflasyonu karşılayacak düzeyde olmadığı görülmektedir. Maddeye göre gelirlerden vergiye tabi tutulmayacak kısım, Vergi Usul Kanununa göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının aynı dönemde devlet tahvili ve hazine bonosu ihalelerinde oluşan bileşik ortalama faiz oranına bölünmesi suretiyle bulunacaktır. Halen Gelir Vergisi Kanununun geçici 39 uncu maddesinde bulunan bu uygulamaya göre, bu tür gelirlerin vergiye tabi tutulmayacak bölümünün oranı 1997 yılı için yüzde 67,6 olarak belirlenmiştir. 1997 enflasyonunun yüzde 100'ler seviyesine ulaştığı düşünülürse, yüzde 67,6'lık oranla, gelirler enflasyondan arındırılmamaktadır. Bunun sonucu ise, tasarruf sahiplerinin gelirinin erimesi, dolayısıyla, parasını bu alandan kaçırması olacaktır. İndirim oranı, gerçekten, reel gelirlerin vergilendirilmesini temin edecek şekilde belirlenmelidir.

Maddeye ilişkin ikinci konu, maddenin taşıdığı belirsizliktir. Menkul sermaye geliri elde eden bir tasarruf sahibi, yıl tamamlanıp da, devlet tarafından bir oran açıklanıncaya kadar ne miktarda vergi ödeyeceğini bilemeyecektir. Bu durumun, tasarruflarını bu alanda değerlendirmek isteyen halkımızın karar almasını engelleyeceği açıktır; çünkü, gelir sahipleri, gelir elde ettiği yıl kendi hayatlarına ilişkin kararları alabilmekte bile tereddüt edecek, beklentisinin üzerinde vergi ödeme durumunda kaldığında sıkıntıya düşebilecektir. Kendimizi tasarruf sahiplerinin yerine koyarak düşünelim. Bugün, biriktirdiğiniz tasarrufunuzu değerlendirmek için çeşitli yatırım alanlarının faiz ya da getirilerine bakarak bir seçim yapıyorsunuz. Seçim yaparken, vade sonunda ne kadar gelir sağlayacağını da biliyorsunuz. Bu düzenleme sonucunda, işte, bunu bilemeyeceksiniz; çünkü, elde edeceğiniz gelirin ne kadarının vergiye gideceğini bugünden bilmenizin imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, böylesine belirsiz bir yatırım alanına değil girmeniz, alternatif olarak düşünmeniz bile mümkün olamayacaktır. Görüldüğü gibi, bu durum, insanların tasarruflarını ne şekilde değerlendirecekleri konusunda büyük ölçüde etkili olacaktır.

Diğer bir nokta da, gelirlerin enflasyondan arındırılması konusunda gerçek ve tüzelkişiler arasında yapılan ayırımdır. Daha önce bahsetmiş olduğumuz, gelirin vergiden muaf tutulacak kısmına ilişkin oran, sadece gerçek kişilerin gelirlerine uygulanacak olup, ticarî işletme gelirlerine uygulanmayacaktır. Ticarî işletmeler için ceza niteliği taşıyan bu hükmün sonucunda, menkul sermaye gelirleri, ticarî işletme bünyesinde, şahsî hesaplara kayabilecektir.

Belirtmiş olduğum gibi, bu noktalardan da görüleceği üzere, tasarının 40 ıncı maddesi de, finansal piyasalarla ilgili diğer maddelerde olduğu gibi, üzerinde çok düşünülmemiş, sırf vergi koyalım mantığıyla hareket edilerek düzenlenmiş bir maddedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin pek çok sıkıntı içinde bulunduğu bu dönemde, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan rahatlamamızı sağlayacak bazı yasal düzenlemelere ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Yıllardır üzerinde konuşulan ve adaletsizliği vurgulanan vergiye ilişkin düzenlemeler de, bunların arasında yer almaktadır; ancak, bir düzenleme yaparken ve yeni uygulama getirirken, bunu, sadece vergisel ve gelir açısından değil, ekonominin bütününü nasıl etkileyeceğini düşünmeniz gerekmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, üzerinde görüşmeler yaptığımız vergi kanunu tasarısının finansal araçları; yani, menkul kıymet gelirlerini düzenleyen maddelerinin, maalesef, ekonomiye ve finansal piyasalara ne gibi etkiler yapacağı düşünülmeden hazırlandığını görmekteyiz.

Hepimizin bildiği gibi, finans sektörü, son derece akışkan ve hızlı hareket edebilen bir alandır. Kendi hareket alanını ve yönünü her zaman kendisi belirleyen finans sektörünü, kapalı ekonomi kuralları dışında kontrol altında tutmak mümkün değildir; onu sıkıştırmaya çalışmak, sadece, kendinizden uzaklaşmasına ve elinizden tamamen kaçmasına yol açacaktır. Bu nedenle, tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, finans söktürüne ilişkin her düzenlemede çok dikkatli olmak ve hassas olan dengeleri korumak gerekmektedir.

Sonuç olarak, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında boyutları halen çok küçük olan finansal piyasalarımızın gelişme ve libarelleşme sürecini olumsuz yönde etkileyecek olan bu düzenlemelerin, tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Sadece, kamu harcamalarını finanse etmek amacıyla düzenlenmiş, yansımaları düşünülmemiş, klasik maliye anlayışını yansıtan bu düzenlemeleri, Hükümetin tüm ortaklarının, kendi politikalarına ne derece uygun olduğu konusunda bir kez daha değerlendirmesi gerekmektedir.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, Sayın Paçacı.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Kahraman Emmioğlu; buyurun efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi kanunu tasarısının 40 ıncı maddesiyle ilgili olarak Grubumuzun görüşünü açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu münasebetle, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına, sizleri saygıyla selamlıyorum.

40 ıncı madde okundu ve okunduğu zaman, bunun hemen anlaşılması mümkün görülmüyor. Birazcık karmaşık gibi ise de, aslında, mesele fazla karışık değil; ancak, kanunî ifadeler meyanında, bu, biraz daha karışık ifadelerle belirtilmiş.

Ne diyor: "193 sayılı Kanunun 76 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir." Aslında, bu, geçici olarak derpiş edilen 39 uncu madde de ifade edilenin aşağı yukarı aynısı; fakat, burada, geçici madde olmaktan çıkarılıyor ve daimi bir madde haline getiriliyor. Neden; çünkü, bu madde, ancak enflasyon ortamında geçerli. Enflasyonun geçici olduğu kabulüyle, 39 uncu madde geçici olarak konulmuş; fakat, görülmüştür ki enflasyon kronik olarak devam etmektedir, hem de artan şekilde devam edince, tabiatıyla bu maddenin devamlı olarak kalması kararlaştırılmış ve bu münasebetle de, madde 40 olarak buraya konulmuş.

Burada "menkul sermaye iratlarına (döviz cinsinden açılan hesaplara ödenen faiz ve kâr payları, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ile döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilenler hariç)_" denilerek, istisna getirilmiştir. Bu istisnanın getirilmesi normaldir. Ancak, eğer, siz, dövizinizi overvalued, yani, aşırı derecede kıymetli tutarsanız, burada da adaletsiz bir duruma düşmüş olursunuz. Daha doğrusu, Türk Lirasının kıymetini daha fazla tutarsanız, o zaman, burada bir haksızlık yapmış olursunuz. Diyelim ki, küçük tasarruf erbabının belli bir miktarda tasarrufu vardır; bunu dolara çevirmiştir ve bankaya yatırmıştır. Bankadan, buna bir miktar faiz gelmiştir; yüzde 6, yüzde 7, yüzde 8 faiz verilmiştir. Sene sonunda, bütün faiziyle birlikte iradına baktığı zaman bunu Türk parasına çevirdiğinde, eğer Türk Lirası aşırı değerlendirilmişse, bu sefer ne olacaktır; normal faizin altında bir gelir temin etmiş olacaktır ve siz, bu faizden de para keseceksiniz ve eğer enflasyon da doların değerlendirilmesiyle paralel gitmeyip daha fazla gitmişse, reel olarak bu tasarruf erbabı zarar etmiş olacaktır.

Burada ne yapılmalıdır; burada, şu andaki durumdan farklı bir seyir takip etmek lazım. Nedir şu andaki durum; burada sayılan menkul sermaye iratlarında, enflasyondan -aslında biz bu deyimi enflasyondan arındırma katsayısı olarak ifade etmeliyiz; ama, gerçek anlamda enflasyon payının ortadan kaldırılması için hesaplanan bir katsayı olarak ifade etmek gerekiyor; bu katsayı, yani -arındırma katsayısı uygulandıktan sonra kalan kısmın vergiye tabi tutulması; ama, burada arındırma katsayısı tarifi çok karışık. Nedir, tarif ediliyor: O yıl içerisinde uygulanan ortalama devlet tahvili ve Hazine bonosu faiziyle tayin edilmiş yeniden değerleme katsayısının Vergi Usul Kanununun hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranına bölünmesi suretiyle bulunur deniliyor. Niçin böyle karmakarışık bir yola giriliyor, ben, şahsen fazla anlayamadım. Komisyondaki tutanakları da dikkatle okudum; fakat, orada, Sayın Bakanımız da tatmin edici bir açıklama getirmemiş. Niçin böyle bir bölünmeyle bir arındırma katsayısı getirilmiş; bunu anlamak mümkün değil. Evet; anlıyoruz ki, mutlaka, reel faizlerin, reel gelirlerin vergilendirilmesi isteniyor. Peki öyleyse, niçin bu yola gidiliyor da -aslında, daha doğru ifadeyle- enflasyonun götürdüğünü çıkararak, kalanını değerlendirmiyoruz? Yani, gerçekten, reel geliri bulmak için, mesela, niçin, -herkesin anlayacağı- TÜFE'yle -yani, Tüketici Fiyatları Endeksiyle- arındırmıyoruz bunu? Bunu bu şekilde arındırsak, ben de küçük tasarruf erbabı olarak derim ki, benim param enflasyondan arındırıldı, gerçek manada gelirimde -helal olsun- değerlendirilsin; ama, böyle olmuyor. Nasıl oluyor; bu şekilde, geçen sene hesap edilen değer yüzde 67 dır; halbuki, bu zaman içerisinde, daha doğrusu 1996 Ekiminden 1997 Ekimine olan enflasyon yüzde 93,2'dir. Bu ne demek; bir taraftan, yüzde 67,6 olarak arındırma katsayısı konuluyor; gerçek manada ise, benim paramın değeri yüzde 93,2 TÜFE'yle gidiyor; o halde, ben, reel olarak, yüzde 25,6 kaybediyorum demektir. Bu, doğru değildir, bunun mutlaka düzeltilmesi lazımdır. Yani, siz, vergiyi yine gerçek değerden almamış oluyorsunuz.

Ne oluyor veya ne olacak? Büyük para sahipleri devlet tahvili aldıkları için, reel olarak yüzde 34,3 almıştır. Yani, küçük tasarruf erbabı parasını dolar üzerinden bankaya yatırdığı zaman, yüzde 8-10 faiz almıştır; ama, devlet tahvili alan büyük sermaye sahiplerinin aldığı -ki küçük yatırımcılara gitmiyor bu- reel olarak hesap edilen değer yüzde 34,3'tür arkadaşlar. Yani, büyük para sahipleri, kendilerini rahatlıkla enflasyondan koruyorlar ve rahatlılıkla gelirlerini temin ediyorlar. Dahası da var; büyük para sahipleri, paralarını offshore bankacılık sistemine kaydırıyorlar ve rahatlıkla bu vergiden de kaçabiliyorlar; ama, küçük tasarruf erbabı bunu beceremiyor, becermesi de mümkün değil. O halde, küçük tasarruf erbabını korumamız gerekiyor. Nasıl koruyacağız; bunların korunması için iki şık var; ya hiç değilse arındırma katsayısı olarak TÜFE'yi kabul edeceksiniz veyahut da hiç değilse küçükleri ayıklayacaksınız. Nasıl ayıklayacaksınız? Sayın Bakanımız, birazdan, cevap vermek üzere, belki "evet ayıklıyoruz" diyecek; çünkü, bu sene 1,5 milyar Türk Lirası kazanç elde edenler muaf oldu. Bunun biraz daha artırılması lazım. Bugün için, artık 1,5 milyar liranın kıymeti harbiyesi yoktur. Bu, esas mevduat olarak takriben 3,5 milyar liraya geliyor; ama, bunlar, bugün para olmaktan çıkmıştır. Hepimiz de kabul etmeliyiz ki, bunun, artık kıymeti harbiyesi kalmadı. Bunun için, değeri biraz yükseltmeliyiz ki, küçük tasarruf erbabı bundan zarar görmesin.

Bir diğer husus da, küçük tasarruf erbabı vergicilikle uğraşmak istemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti. Tabiî, artık, arife tarif gerekmez...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Peki efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emmioğlu.

Şahısları adına, Sayın Ertan Yülek; buyurun efendim.(FP sıralarından alkışlar)

Sayın Yülek, süreniz 5 dakikadır.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 40 ıncı maddesi, 193 sayılı Kanunun 76 ncı maddesine bir fıkra eklenmesini öngörüyor.

Buradaki esas mesele şudur: Yapılan bu düzenlemeyle, faiz niteliğindeki menkul sermaye iratlarının reel değerlerinin tespit edilmesi ve vergilendirmede bu reel bazın esas alınması mümkün kılınıyor. Biraz sonra izah edeceğim; vergilendirmede esas olan, gelirin, gerçek tutarıyla tespit edilmesidir. Bu maddede yapılan değişikliğin amacı da, biraz evvel söylediğim gibi, tasarruf sahiplerini, enflasyonun yarattığı haksız vergilendirmeye karşı korumaktır ve biraz evvel Sayın Emmioğlu'nun belirttiği bazı haksızlıklar -büyük tasarruf sahipleri ile küçük tasarruf sahipleri arasındaki haksızlıklar- bir yana, benim esas üzerinde durmak istediğim husus, hakikaten, burada, bir reel gelir tespit edip, reel gelir üzerinden bir vergilendirme yapılır iken, genel olarak, tasarıda en çok tenkit edilen ve burada da, belki diğer maddelerle bir bağlantı kurulacak olan, faiz dışındaki gelirlerin veya bu tip gelirler dışındaki gelirlerin -mesela ticarî gelirlerin- enflasyondan arındırılamamasıdır. Esasında, bir arındırılma çalışması burada yapılıyor; faiz gelirleri için bu yapılıyor; ancak, bugün, bir ticarî kazanç sahibi veya bir sınaî kazanç sahibi bir işletmecinin, enflasyondan arındırılarak vergi vermesi mümkün olmuyor.

Gerçekten de, bu, o kadar kolay bir hadise değil onu da söyleyelim. Neden kolay değil; çünkü, siz, bir taraftan giderlerinizi enflasyona tabi olarak artırırken, öbür taraftan, gelirleriniz de enflasyona göre, tabiî, artmış oluyor. Bu ikisi arasındaki reel geliri bularak vergilendirmek, hakikaten zor. Bu suretle, tabiî, çok önemli bir mesele ortaya çıkıyor. Burada, biraz evvel söylediğim gibi, faiz gelirlerini, bir değerlendirme yaparak, o da nedir; yeniden değerleme oranı tasarıda tarif edilmiş; o tarif edilene göre, yeniden değerleme oranının, devlet tahvili ve hazine bonosu ihalesinde oluşan bileşik ortalama faiz oranına bölünmesi suretiyle bir oran buluyorsunuz. Zannediyorum ki, geçen sene, bu, yüzde 67,6 idi, öyle tahmin ediyorum. Şimdi, enflasyonunun yüzde 80 olduğu yerde, siz, enflasyondan arınmayı, yüzde 67 yaparsanız, burada, gerçek anlamda bir kayıp vardır.

Şimdi, bundan evvelki maddede ve bu maddede gördük; birkaç maddede devam ediyor. Mesela, dövize endeksli olan, altına endeksli olan veya birtakım diğerlerine endeksli olanları, biz, vergilendirmiyoruz. Öyle diyor tasarıda; ama, burada da, faiz gelirlerini enflasyondan arındırmak için, böyle yeni bir fıkra ekleniyor; ama, bütün mesele, bir ticarî işletmenin veya bir sınaî işletmenin, enflasyon ortamı içerisinde, gelirlerinin enflasyondan arındırılamamasıdır. İşte, onun için, Türkiye'de, bu tasarı üzerinde en çok talep edilen ve eksik olarak görülen husus, enflasyon ortamında, bu tip reel ekonomi unsurları vergilendirilirken, bunların enflasyondan arındırılmamış olmasıdır. Bu, tabiî, tasarının, en büyük zafiyetidir ve en büyük tenkit aldığı nokta da budur ve bu tenkitler de haklıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yülek, süreniz bitti. Teşekkür ederim.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Hiçkimse buna haksızdır diyemez.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Komisyon ve Hükümetin, herhalde, bir açıklaması olmaz gibi geliyor bana; madde açık.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Siz açık buluyorsanız, herhangi bir açıklamaya gerek yoktur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Şahsı adına, Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Tasarının 40 ıncı maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesine bir fıkra eklenerek, Türk Lirası bazındaki menkul kıymetlerden elde edilen gelirin nominal tutarları yerine, reel değerleri üzerinden vergilendirilmesi sağlanmaktadır. Böylece, menkul kıymet gelirleri, gerçek değerleri üzerinden vergilendirilmiş olacaktır; ancak, döviz cinsinden açılan hesaplardan elde edilen faiz ve kâr payları ile dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ve döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilen gelirlere bu indirim oranı uygulanmayacaktır; çünkü, bu menkul kıymetlerden elde edilen gelirler, zaten, reel tutarları ifade etmektedir.

Bu düzenlemenin ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakana sorumuz var.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakanım, konuşmamda da ifade ettim; geçici 39 uncu maddede bir tarif verilmiş ve hakikaten karışık bir tarif, halkın da anlayamayacağı bir tarif. Bunun yerine, biz, TÜFE olarak teklif ettiğimizde...(DSP sıralarından "Duyamıyoruz" sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika... Ne oluyor? (DSP sıralarından "Duyamıyoruz" sesleri)

Sayın Emmioğlu, sesinizi duymuyorlarmış da... Onların duymasına gerek yok, Sayın Bakan duyuyor.

Buyurun devam edin efendim.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – ... bu konudaki eskiye olan tercihinizin sebebini öğrenmek istiyorum; bir.

İkincisi de, Bakanlık olarak, aşırı değerlenmiş Türk Lirası karşısında tasarrufçuyu korumayla ilgili ne gibi bir tasarrufunuz olacaktır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, özellikle bu tür arındırma oranlarında TEFE veya TÜFE'nin tek başına kullanılması reel faizi kavramaz. Örneğin, TÜFE oranı bir yıl boyunca yüzde 80 olursa, yüzde 80'i indirirsiniz, kalan yüzde 20 gerçek gelir olarak ifade edilir, bu mantığa göre. Ancak, TÜFE'nin yüzde 100 olduğunu kabul edin, TÜFE yüzde 100 olduğu andan itibaren, bu mantığa göre, vergilendirilecek bir gelir ortalıkta gözükmez.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Olmaz efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Ama, faiz yüzde 150 olmuş olabilir. Yüzde 150 faiz olan bir yerde TÜFE yüzde 100 ise, işte reel faizi kavramak için, nominal enflasyonun, nominal faize bölünmesi suretiyle vergilendirilecek gerçek gelir bulunur. Vergi tekniği açısından birazcık karışık bir kavram gibi gözükür; ama...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hem karışık hem de adaletsiz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hayır; adaletsiz değil...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hayır efendim...

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin; soru sordunuz, cevap verecek. Rica ediyorum... Karşılıklı konuşma usulü yok efendim.

Buyurun.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Biz, bu düzenlemede, daha önceden, sadece, bir yıl vadeli devlet tahvili faizini, bu gerçek faizi bulurken, nominal faiz olarak kullanırken, şimdi, devlet bonolarını da -çünkü onlardaki faiz oranı daha yüksektir- kullanmak suretiyle burada daha reel bir baz yakalamaya çalışıyoruz.

Eğer, bizim getirdiğimiz bu uygulama, geçtiğimiz yıl yürürlükte olsaydı, enflasyondan arındırma katsasıyısı yüzde 82 olacaktı; yani, getirilen düzenleme lehte bir düzenlemedir; ancak, reel faiz açısından bunun kesinlikle böyle uygulanması, vergi tekniği açısından da böyle uygulanması zorunluluğu vardır.

Aşırı değerlenen Türk Lirası... Biliyorsunuz, bizim kambiyo sistemimiz, gerçek kur ve aşırı değerlemelere olanak tanımadan gitmektedir. Dolayısıyla, arındırıldıktan sonra geri kalan kısım veya kur farklarının değerlendirilmemesi halinde aleyhte bir durum söz konusu olması, belki 1-2 puan veya çok küçük oranlarda olur; ama, altından kalkılamayacak bir oran olmaz diye düşünüyoruz Sayın Emmioğlu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Maddeyle ilgili 9 önerge vardır; madde tek fıkradır; 4 önergeyi işleme koyuyorum ve önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40 ıncı maddesiyle 193 sayılı Gelir Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesine eklenen fıkra hükmünde yer alan "aşağıda belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısım, bu iratların beyanı sırasında indirim olarak dikkate alınır" ibaresi, "aşağıda belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısım istisnadır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan M. Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40 ıncı maddesiyle 193 sayılı Gelir vergisi Kanununun 76 ncı maddesine eklenen fıkra hükmünde yer alan "bu iratların beyanı sırasında indirim olarak dikkate alınır" ibaresi, "bu iratların beyanı sırasında indirilir"şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan M. Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40 ıncı maddesiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesine eklenen fıkra hükmünde yer alan "aşağıda belirtilen indirim oranının" ibaresi, "Maliye Bakanlığınca tespit edilen indirim oranının" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan M. Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Son önergeyi, aykırı önergeyi okutuyorum; önce bundan işleme başlayacağız:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 40 ıncı maddesiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesine eklenen fıkra hükmünde yer alan "Bu hükmün tevkif yoluyla kesilen vergiye şumulü yoktur" ibaresinin, "bu hüküm, tevkif yoluyla kesilen vergiye engel teşkil etmez" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan M. Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Bu önerge, en aykırı önerge.

Sayın Komisyon katılıyor mu ?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul)– İmzalarımızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor; ancak, önerge sahipleri imzalarını geri çekiyorlar.

4'ünden de mi?

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Evet.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısının aranılması istendi; karar yetersayısı arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır arkadaşlar.

41 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 41 - 193 sayılı Kanunun Yedinci Bölüm başlığı ve 80 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Diğer Kazanç ve İratlar

Gelire giren diğer kazanç ve iratlar

Madde 80- Bu Kanunun 2 nci maddesinin 1-6 numaralı bentlerinde yazılı gelir unsurları ile ilişkilendirilemeyen gelirler, kaynağı ne olursa olsun diğer kazanç ve irat olarak bu bölümde yer alan hükümlere göre vergilendirilir.

Vergiden muaf esnafın bu faaliyetinden elde ettiği gelirin, alış ve gider belgelerinde yer alan tutarın iki katını; kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin bu faaliyetlerinden elde ettikleri gelirin, aldıkları müstahsil makbuzlarında yer alan satış tutarları toplamını aşan kısmı da diğer kazanç ve irat sayılır.

Bu madde hükmüne göre vergilendirme yapabilmek için bir takvim yılı içinde elde edilen diğer kazanç ve iratlar kapsamındaki gelirin, 103 üncü maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşması şarttır.

Bu madde kapsamındaki kazanç ve iratların elde edildiği yılın tespit edilememesi veya mükellef tarafından ispat edilememesi halinde, harcamanın yapıldığı veya tasarrufun varlığının tespit edildiği yıldan bir önceki yılın geliri sayılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Sayın Aslan Polat...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın ilyas Yılmazyıldız konuşacaklar.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Fazilet Partisi Grubu adına da var Sayın Başkan...

SITKI CENGİL (Adana) – Fazilet Partisi Grubu adına söz istiyorum Sayın Başkan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – DYP Grubu adına, Sayın Yılmazyıldız; peki efendim, hay hay (FP sıralarından "çok süratlisiniz" sesleri)

Canım, şimdi, siz benden söz isteyeceksiniz; ben, size vereyim... Ben, şimdi; yani, on saat sorayım Genel Kurulda "kim söz istiyor?" mu diyeyim?.. Yani, rica ediyorum. Sürat, en güzel davranış biçimidir. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın ilyas Yılmazyıldız.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının görüşülmekte olan 41 inci maddesi hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesiyle, Gelir Vergisi Kanununun "Gelire giren diğer kazanç ve iratlar" başlıklı 80 inci maddesine ilişkin düzenlemeler yapılmakta. 80 inci maddenin son fıkrasında "Bu madde kapsamındaki kazanç ve iratların elde edildiği yılın tespit edilememesi veya mükellef tarafından ispat edilememesi halinde, harcamanın yapıldığı veya tasarrufun varlığının tespit edildiği yıldan bir önceki yılın geliri sayılır" diye belirtilmektedir. Getirilmek istenilen bu düzenleme, tartışılır mahiyette, gereksiz ve muğlak bir düzenlemedir. Vergilemenin en temel prensiplerinden biri, ispat ve reel gelirin vergilenmesi esasıdır. Burada yapılan düzenleme ise, ispata dayanmayan götürü bir vergilemedir ve hatalı uygulamalara sebebiyet verecektir.

Değerli arkadaşlarım, vergileme yapılırken, daima, belli bir ispata dayanması, yani, tanımlarının belli olması gerekmektedir; bu maddeyle, vergilemenin ucu açık hale getirilmektedir. Bir şeyi anlamak güçtür: Kaynağı tespit edilemeyen gelirlerin, diğer kazançların, eğer, tespit edilirse ve kaynağı da belirtilemezse, bu durumda, bir yıl önce elde edildiği varsayılacaktır, bunu anlamak mümkün değil; niye beş yıl önce değil, niye on yıl önce değil veya niye otuz yıl önce değil de, niye bir yıl önce? Belki bu kazançlar, o yıl içerisinde elde edilmiş olabilir. Dolayısıyla, burada, vergi kanunun, vergi hazırlama tekniğinin dışına çıkılmaktadır, arzu edilen sonucu vereceğinden kuşku duymaktayız. Zaten, biz, Doğru Yol Partisi olarak bugüne kadar görüşlerimizi belirttik. Örneğin, 28 inci, 29 uncu maddelerde, özel sigortacılığı teşvik etmesi sebebiyle desteklediğimizi bildirdik; ama, 38 inci maddede, yine, görüşlerimizi belirtirken, bunun, kısmen doğru olduğunu, yetersiz olduğunu bildirdik; çünkü, konut yapımının teşvik edilmesi için daha fazla kısmının vergiden muaf tutulması gerektiğini bildirdik. Bu maddede ise, vergilemenin ucunun açık hale getirilmesi sebebiyle bunu doğru bulmadığımızı belirtiyoruz. Burada ifade etmek istediğim şu: Biz, daima, doğru olanların yanında olduk, doğru maddeleri destekledik; ancak, yanlış ve eksik olan maddeleriyse eleştiriyoruz, düzeltilmesini istiyoruz.

Sayın Tarım Bakanımız az önce burada yoklardı, gıyabında söylemiştik, burada, kendisinin yanında da ifade etmek istiyorum; çünkü, olmadığı bir ortamda ifade etmek doğru olmaz, belki cevap verme imkânı bulurlar diye söylüyorum : Balıkesir İli Ziraat Odası Başkanı çok sayıda aradılar, faksla bildirdiler, halen yapılmakta olan buğday hasatı sonucunda...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Maddeyle ilgili konuş.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Maddeyi konuşuyorum.

Hasatı sonucunda...

BAŞKAN – Belki, vergilendirmeyle ilgili bir tarafını bulacak! (Gülüşmeler)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Şu var: Kazanamayan çiftçiden ne vergisi alacaksınız; ben, istiyorum ki çiftçimiz kazansın. Bu maddenin gerekçesini okursanız, bakınız bir kısmında deniliyor ki...

BAŞKAN – Arızi kazanç zaten Sayın Yılmazyıldız; arızi kazanç kavramı çok geniş.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Tabiî, tabiî, arızi kazançlar da... Yani, özellikle götürü usulde olan çiftçi kazançları, eğer asgarî ücretin üç katından fazlaysa buna girer deniliyor. Halbuki, biliyoruz ki, çiftçi o yıl kazandıysa ve bir şekilde ispat edemezse, ben, bunu, bir yıl önceye; yani, cezalı alırım deniliyor; bu, yanlış. Biz, diyoruz ki, bu, o yıl içinde olsun. Dolayısıyla, istiyoruz ki devletimiz vergi alsın; ama, önce bir çiftçimiz kazansın.

Sayın Bakanımız diyordu ki "Toprak Mahsulleri Ofisince -çiftçimiz ne kadar üretirse- son gramına kadar alacağız." Ancak, Balıkesir İlindeki çiftçiler -bugün, Gönen'i, Manyas'ı, Bandırma’sı, Susurluk'u ve diğer bütün bölgelerde buğday hasatı yapılmaktadır- yapılan bu hasattaki buğdayı Toprak Mahsulleri Ofisine götürdüklerini ve alınamadığını söylüyorlar.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Nasıl buğday?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Gerekçe olarak, yüzde 20-25 embriyo olduğu söyleniliyor; ama, bir şey var: Peki, bu çiftçi ne yapacak, bir yılın sonunda, aşırı yağışlar sonucunda, elinde olmayan nedenlerle, buğdayda böyle bir şey olsa bile, devlet buna destek vermeyecek mi? Hani, afet bölgelerinde afet gören çiftçiye bu Hükümet destek verecekti; hani, Balıkesir İlini afet bölgesi ilan etmişti?!

ASLAN POLAT (Erzurum) – Erzurum...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Onun sonucunda "ürettiği bu malı şimdi almam" diyor; çiftçiyi böyle mi destekleyeceğiz?!. Bakın, karpuzunu eken, domatesini eken, ne bileyim, pancarını eken çiftçimiz, aşırı yağışlardan dolayı, bir daha, bir daha sürerek, iki defa, üç defa ekmiştir, sıkıntadadır; dolayısıyla, bu konuda, Tarım Bakanımızın bir çözüm düşünmesini bekliyoruz. (ANAP sıralarından "Maddeye gel" sesleri)

Evet, geliyorum, istiyorum, Maliye Bakanımızın... Tarım Bakanımız düşünecek, çiftçimiz kazanacak ve Maliye Bakanımız da bu kazancın vergisini alacak. Çiftçinin kazanamadığı gelirin vergisi olur mu? Onun için, bu konu vergiyle çok yakından ilgili. Özellikle, bu konuya dikkat çekmek istiyorum. Burada, yani, yüzde 25 veya 20 her ne olsa bile, ne yapalım, almasın, gitsin... Bakın "57 bin lira taban fiyatı açıkladık" diyor; bugün, Ofise götürülen numunelere 43 bin lira fiyat verilmiş. 43 bin lira ve arayan ziraat odası başkanı ve Sayın Bakanıma da özel olarak arz ettim.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, çok anlayışlısınız!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) — İşte, diyoruz ki, buna bir çözüm bulunsun. Buna, hangi sınıfa girecekse, başfiyattan alınsın demiyoruz; ama, mutlaka ve mutlaka, Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla, bu bölgede, yağmur afetine, sel afetine uğramış bu çiftçilerin elinde olmayan nedenlerle eğer mahsulü zarar görmüşse, mutlaka, bu Hükümetin sözünde durması lazım. Afet gören bölgelerden, ben sadece Balıkesir Milletvekili olduğum için Balıkesir'den bahsettim; ama, az önce bir arkadaşımız "Erzurum" diye laf attı.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, biraz da madde hakkında konuşursanız iyi olur efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Maddeye geliyorum Sayın Başkan ve inanıyorum ki, diğer illerde de, -15 gün sonra, Eskişehir'de- hasat başlayacaktır, aynı sıkıntılar olabilir; yani, ille bütün çiftçiler bu sıkıntıyı görsün, yaşasın, ondan sonra çare düşünelim demeyelim ve bir an önce, Hükümetin, bu sorunun çözümü konusunda gayret etmesini bekliyorum. Bizim görevimiz bu sorunları dile getirmek. Eğer, bu Hükümet bu sorunlara çözüm getirebilirse, çiftçilerimizin de arızi dediğimiz diğer kazançlara giren geliri artar, artan bu gelirlerden de -bu madde kapsamında- daha fazla vergi temin etmek imkânı olur.

Ancak, burada bir şey var: Örneğin, 1996 yılında cumhuriyet tarihinin en fazla zeytin hasatı olmuştu, yani, üç kat rekolte elde edilmişti, elde edilen o rekolte sonucunda üreticimiz fazla para kazandı ve çoluğunun çocuğunun düğününde fazla para harcadı veya yeni bir ev aldı; bunun üzerine Maliye memuru gelip diyecek ki, bunun vergisini - bunu geçen sene kazandığı için- cezalı olarak tahsil edeceğim; bu doğru değil. Biz, bunun vergisi -bir yılın ölçüsü nedir, niye beş yıl değil- tespit edildiği yıl için olsun diyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

VII. — SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. — Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, sataşma var, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sataşma kabul etmiyorum. Siz, yarın gündemdışı söz alıp cevap verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Nasıl sataşma kabul etmezsiniz, ismimi vererek konuştu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun yerinizden söyleyin...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Niye yerimden söyleyeyim, kürsüden söyleyeceğim.

BAŞKAN – Nerede sataşma var?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – “Toprak Mahsulleri Ofisi buğdayı almıyor” dedi, yanlış bilgi verdi; daha ne diyecek? Niye yerimden söyleyeyim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, müsaade edin, 2 dakikada cevap versin.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, size 2 dakika süre veriyorum.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekili arkadaşımız, elbette ki, kendi mahallî siyasetini yapacak, ona diyecek bir şeyim yok; ancak, gerçekleri saptırarak buradan meseleleri izah etmeye çalışması fevkalede yanlıştır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Söylediklerim doğru, Toprak Mahsülleri Ofisi buğdayları almıyor.

BAŞKAN – Bir dakika lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Toprak Mahsülleri Ofisi, 24 saat, haftada 7 gün kesintisiz olarak mal almaya devam etmektedir.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Almıyor, almıyor...

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Paralarını da her salı günü peşin olarak ödemektedir.

Balıkesir-Bandırma bölgesindeki hadiseye gelince; orada, yağmurdan dolayı, buğday pası denilen bir hastalık söz konusudur; buna embriyo denilmektedir; bu, yüzde 25 civarında tespit edilmiştir. Bütün dünya standartlarının -yüzde 5'in- üzerindedir ve tamamen zehir ihtiva etmektedir. O buğdayları, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak aldığım zaman, çıkıp bunları niye aldınız diye konuşmanız lazım; çünkü, insan sağlığıyla direkt ilgili bir hadisedir. Geçmiş dönemlerde aynı hadise olduğunda, sizin döneminizde de alınmamıştır; bunu da hatırlamanızı rica ediyorum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Alındı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şunu ifade etmek istiyorum; tabiî afetlere uğramış olan bütün bölgelerde, eğer yüzde 40 ve üzerinde bir hasar tespit edilmişse, bunlarla ilgili, Tabiî Afetler Kararnamemiz yürürlüktedir. İl hasar tespit komisyonlarınca, yüzde 40 ve üzerinde tespit edilmiş olan bu hasarlar dolayısıyla, çiftçilerimizin borçları, bir yıl süreyle, vade tarihinden itibaren faizsiz olarak ertelenmektedir, aynı zamanda, tohumluk yardımı da yapılmaktadır. Eğer, böyle bir şikâyet varsa, bunları değerlendirmek mümkündür.

Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan; tamam, açıkladınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, tamam... Maddeyle ilgili konuşmadınız ki, durup dururken şey ettiniz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Ben, Sayın Bakan bir çözüm düşünsün dedim. Toprak Mahsulleri Ofisi buğday almıyor.

BAŞKAN – Almıyorsa gidip tespit edersiniz.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, GelirVergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu,Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbulMilletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Sıtkı Cengil; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasa tasarısının 41 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Bilindiği gibi, bu maddeyle 193 sayılı Kanunun yedinci bölümü, bölüm başlığı ve 80 inci madde başlığıyla birlikte değiştiriliyor. Bölümün, şu anda yürürlükteki hali şöyledir: Bölüm başlığı "Sair Kazanç ve İratlar" şeklinde olup, ayrıca, bundan sonra, alt başlık şeklinde gelmek üzere de "Gelire giren sair kazanç ve iratlar" diye tarif edilmiş. Daha sonra gelire giren kazanç ve iratlar teker teker sayılıyor. Bu söylediğim, mevcut yürürlükteki hali.

Burada, değer artış kazançları, arızî kazançlar ve ayrıca, değer artış kazançları da yedi madde halinde sıralanıyor. Bu ve bunlarla ilgili maddelere beraberce baktığımız zaman, aslında, herhangi bir kazanç unsurunun vergi dışı kalması, mevcut şekliyle mümkün değildir; yani, her kazanç unsurunu mevcut düzenleme şekliyle vergi kapsamına alabilirsiniz.

Gelir Vergisi Kanununun 1 ve 2 nci maddesindeki değişiklikler görüşülürken, bir ölçüde ve ağırlıklı olarak aslında bu madde tartışıldı. Çünkü, bu madde, 1 ve 2 nci maddelerin mütemmim cüzü niteliğinde bir maddedir. 1 inci maddede gelire giren unsurların tarifi yapılırken "gelir, bir gerçek kişinin, bir takvim yılı içerisinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır" denilmektedir; fakat, yapılan değişiklikle "gelir, bir gerçek kişinin, bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır” denilmektedir; fakat, yapılan değişiklikle “Gelir, bir gerçek kişinin, bir takvim yılı içinde elde ettiği tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve safi tutardır” şeklinde değiştirildi.

Ayrıca, 2 nci maddede, gelire giren kazanç ve iratlar sayılırken, yedinci sırada, daha önce “sair kazanç ve iratlar" şeklinde düzenlenmiş olan kısım "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" şeklinde değiştirildi değerli arkadaşlar. Yani, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin 1 ilâ 6 ncı bentleri arasındaki bentlerle ilişkilendirilemeyen her türlü gelir, bu maddeyle, bu bölümle düzenlenmiş oldu. Aslında, böyle bir düzenlemenin hedef kitlesi de belli değil. Bunu, Komisyonda da konuştuk; yani, "siz, bu düzenlemeyle, hangi gelirleri vergilendireceksiniz veyahut da o vergilendireceğiniz gelirlerden ne kadar vergi bekliyorsunuz" diye sorduğumuzda, doğrusu, Sayın Bakanın da, Komisyon Başkanının da tatmin edici bir bilgi verdiği söylenemez.

Ayrıca, böyle hedef kitlesi belli olmayan, getireceği geliri, vergisi belli olmayan bir düzenlemenin, şu andaki vergi sistemimiz itibariyle takip edilmesi de mümkün değildir; yani, siz, bu insanları takip edeceksiniz, bunlar eliyle oluşmuş ve vergisi ödenmemiş bir kazanç varsa vergilendireceksiniz. E, elinizdeki mükelleflerin sadece yüzde 3'ünü inceleyebiliyorsunuz, takip edebiliyorsunuz; bunu bile takip edemiyorsunuz; bunun da, bu Maliye yapısıyla yapılabilmesi mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ayrıca, bu denetimleri, bu takipleri yapacak vergi denetmenleridir; ama, vergi denetmenlerinin de sosyal imkânlarının yeterli olmayışı, ücretilerinin yeterli olmayışı ve diğer haklar -onlar için artırmadınız, vergi denetmenleri için yeterli düzeyde artırmadınız; biz, zaten bunun kavgasını veriyoruz- olmadığı için, bunlar da, hızla ne yapıyorlar; bu nitelikli insanlar, özel sektöre doğru kaçıyorlar. Yani, bu düzenlemede beklenen hedefe ulaşılabilmesi, bu saydıklarımız itibariyle mümkün değildir.

Tabiî, biraz önce arkadaşım da ifade etti, aslında, burada, Sayın Bakana sınırsız bir yetki veriliyor -sınırı belli değil- her alanda yetkili ve her alandaki görebildiği, gelir diye tanımladığı bir unsuru gelir kapsamı içerisine alabilecek, alabildiğine geniş bir yetki veriliyor ve bu da, ayrıca, komisyonda da, burada da tartışma konusu olması gereken bir husus.

Çok daha önemlisi, üzerinde en fazla durulan konu -Sayın Bakan da çeşitli vesilelerle buraya çıktı "böyle bir şey yoktur; bir üstünü okuyorsunuz, bir altını okumuyorsunuz, (a) fıkrasına bakıyorsunuz, (b) fıkrasına bakmıyorsunuz" dedi; ama, bence, usta bir şekilde geçiştirdi- aslında, burada, gizli servet beyanı, gizli servet vergisi söz konusudur iddialarıydı; ama, buna, şu ana kadar yapılan konuşmalar çerçevesinde tatmin edici bir bilgi, ne Hükümetten ne de Komisyondan gelmedi değerli arkadaşlar.

Bunun nasıl olduğunu, şimdi, sizlere, mümkün mertebe, vaktim nispetinde ifade etmeye çalışacağım.

BAŞKAN – Bir dakikanızı rica edeceğim.

Arkadaşlar, Sayın Cengil'in konuşması bitinceye kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HAKAN TARTAN (İzmir) – Madde geçene kadar...

BAŞKAN – Efendim, bir dakika geçebilir; buyurun.

SITKI CENGİL (Devamla) – Tabiî, daha önce de söylenildi; "aslında, Anasol-D Hükümeti, servet beyanı getirmek istiyor; fakat, buna cesaret edemediği için, dolaylı yollardan buna ulaşmaya çalışıyor" denildi; bu, tartışılabilir. Tabiî, servet beyanı getirmek de bir hedeftir, bir düşüncedir; bu da olabilir, böyle bir düşünce de olabilir; ama, böyle bir düşünce varsa, ne yapılması gerekir: Bu düşüncenin açık, net bir şekilde ifade edilmesi lazım ve açık bir şekilde buraya getirilip, ona göre tartışmalarının yapılması lazım.

Ben, şimdi, servet beyanı mıdır, nedir, değil midire açıklık olsun diye birkaç tane örnek vereceğim: Mesela, vergisini ödediğiniz maaşınız veyahut da herhangi başka bir gelirinizden bir ev aldınız ve bu evinizi de, bir ihtiyacınıza binaen veyahut da daha iyisini almak üzere satmak istediniz. Sattığınız zaman, arada bir değer farkı oluştu; tabiî, bu değer farkı da, işte, belli katsayılarla daha önceki değer de yükseltiliyor, bunu da kabul ediyoruz, bu da olumlu tabiî, olması gerekir ve belli bir oran 103 üncü maddedeki bir ve ikinci bölümlerdeki gelir dilimlerinin ortalamasını da aştığı zaman, bu aradaki gelir, vergilendirilecek mi vergilendirilmeyecek mi? Sayın Bakanım, vergilendirilecek; vergilendirilecekse de, bunu hiç evirip çevirmeye gerek yok, bal gibi servet vergisidir, bal gibi servet beyanıdır.

REFİK ARAS (İstanbul) – Ne alakası var.

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyelim.

SITKI CENGİL (Devamla) – Evet, işte serveti, o vatandaşın uğraşıp da elde ettiği serveti o idi, o evdi ve ondaki değer artışını da -bir ticari faaliyet değil- vergilendirdiniz. Haa, diyebilirsiniz ki, efendim, biz servet beyanı istemiyoruz, servet beyanı üzerinden vergilendirmiyoruz, servet durduğu yerde de herhangi bir vergi getirmiyor diyebilirsiniz. Bu doğrudur; ama servet el değiştirdiği zaman veyahutda nitelik değiştirdiği zaman vergilendiriyorsunuz. Değişen bir şey yok, servet vergisidir. Yine daha önce burada ifade edildi, veraset yoluyla intikal eden herhangi bir gayrimenkul veyahutta menkul; gayrimenkul satıldığı zaman, demin yine söylediğim esaslar dahilinde, herhangi bir fark oluştuğu zaman, bunu vergilendiriyor musunuz, vergilendirmiyor musunuz? Gelir Vergisi olarak vergilendiriyorsunuz. İşte bu açık, bal gibi servet beyanıdır.

REFİK ARAS (istanbul) – İvazsız olunca.

SITKI CENGİL (Devamla) – İvazsız veya ivazlı.

Değerli arkadaşlar, bu, bal gibi servet beyanıdır. Bunlara vergi getiriyor musunuz, getirmiyor musunuz?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, süreniz bitti efendim.

Teşekkür ederim, sağolun.

SITKI CENGİL (Devamla) – Teşekkür ediyorum, aslında biraz daha...

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağolun.

SITKI CENGİL (Devamla) – Sayın Bakandan da bunların cevabını bekliyorum.

BAŞKAN – Efendim, aslında madde açık da; yani o servet artışı vergiye tabi değil; yani siz tabiî biraz vergiye...

SITKI CENGİL (Adana) – Bal gibi tabi.

BAŞKAN – Hayır, değil, değil.

SITKI CENGİL (Adana) – Tartışırız.

BAŞKAN – Arızî bir ticari faaliyetin veya arızî bir faaliyetin yapılması sonucunda elde edilen net kazanç, eğer 103 üncü maddenin birinci ve ikinci diliminin -ki birinci dilim 2 milyar, ikinci 5 milyar- yarısı olan 3,5 milyarı geçerse vergiye tabi olur değil mi Sayın Bakanım? Öyle, öyle canım.

SITKI CENGİL (Adana) – Öyle değil.

BAŞKAN – Efendim, öyle öyle. Ben maliyeciyim, rica ediyorum. Ben, 1957'den beri maliyeyle uğraşırım.

Peki, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bugünkü çalışma süremiz bitmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Temmuz 1998 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.03

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, mal ve hizmet alımlarında yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4905)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMMSayın Başkanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. TBMM ve bağlı Millî Saraylar Dairesi, TBMM Vakfı, Vakfa bağlı ve işletilen Yıldız Porselen, Hereke Halı ve benzeri işletmeler ile sosyal tesis, lokanta, satış yerleri ve her türlü üretim ve hizmet tesis ve işletmelerinde yolsuzluklar olduğu, alım satım ve ihalelerde usulsüzlükler yapıldığı; TBMM’ne ve bağlı ünitelerine alınan her türlü mal ve hizmet alımlarının rayiç bedellerin çok üzerinde olduğu; bunun enson örneğinin lojmanlar lokantasına yapılan gıda alımlarında ortaya çıktığı; belgeli bu yolsuzluğun da kapatılmak istendiği Millî Sarayların işletme, bakım, onarım, korunma ve değerli tarihi demirbaşlarının kayıt, kontrol ve muhafazasında yolsuzluklar bulunduğu; TBMM Vakfı’nın en küçük biriminden, en büyük birim ve yöneticilerine kadar usulsüzlükler yapıldığı iddialarının medyada yer almış olması gerçeği karşısında;

a) TBMM ve Vakfı Akaryakıt İstasyonu, Çay ocakları, iş ocakları, lokanta, cafe ve benzeri sosyal tesis ve işletmelerinde fiyat, giren ve beyan edilen para ve gelirlerin gerçekte ne olduğu, kimlere ve nerelere kaldığını denetlettirmeyi ve buralarda parasal konuları suiistimalleri önleyecek bir esasa bağlamayı düşünüyor musunuz?

b) TBMM Satın Alma, Sosyal İşler ve benzeri mal ve hizmet alım ve satımı ile uğraşan birimlerinin işlemlerini, piyasa mal ve hizmet fiyatı ile satın alma fiyatı konrollerini yaptırmayı, denetlettirmeyi düşünüyor musunuz?

c) TBMM Vakfı’nın Ankara Merkez, İstanbul, İzmir, Yalova, Kocaeli ve diğer yerlerdeki ünitelerini; buralardaki Yıldız Porselen, Hereke Halı İşletmesini; Yıldız Porselen’de ve Hereke Halı’da ve diğer yerlerde gerçekte üretilen mallar ile kayda giren; satılan, hediye edilen, TBMM Başkanlık ve üst düzey yöneticileri ve konuklara armağan edilen malların, halı ve porselenlerin neler olduğunun tespitini ve bir yolsuzluk olup olmadığının araştırılmasını, teftişini düşünüyor musunuz?

2. Bu teftiş, inceleme ve tahkikatları, malî denetimleri, şimdiye kadarki gibi “alan satan”, “yapan denetleyen” aynı kişiler, ekipler şeklinde değil de; TBMM Vakfını, Vakfın İşlemlerini, yine Vakfın yöneticilerinin atadığı, bulduğu, ücret ve yolluklarını tespit ettiği Murakıp, Malî Müşavir v.s. kişilere aynı astların üstlerin denetlemesi şeklinde değil de, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Denetçileri ve Maliye Bakanlığı Müfettişi ve Hesap uzmanları görevlendirilerek yaptırmayı ve TBMM’nin saygınlığının bu nedenlerle de zedelenmesine engel olmayı, yolsuzluk iddialarını bu şekilde soruşturmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 1.7.1998 Sayı: A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4905-12448/30223

Sayın Sabri Ergül, İzmir Milletvekili

Mal ve hizmet alımlarında yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinize rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap (1,2) – Önergenizde yer alan iddiaların çoğu soyut değerlendirmelere dayanmaktadır.

Daha önce Başkanlığımıza yöneltmiş olduğunuz 15.4.1998 tarihli benzer konudaki yazılı soru önergenize verilen cevapta; önergenize konu edilen Lojmanlar Lokantasına yapılan bazı alımlarda yolsuzluk ve usulsüzlük olup olmadığının soruşturulduğu belirtilmişti. Yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen rapor Başkanlığımıza sunulmuştur. Bu konuda gerekli düzenleme yapılmış ve önlem alınmıştır.

T.B.M.M. ve bağlı kuruluşlarında çalışan personel hakkında görevleriyle ilgili olarak yapılan her türlü ihbar ve şikayetler Başkanlığımızca hassasiyetle değerlendirilmekte ve gereği yapılmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait eşya ve demirbaşlar T.B.M.M. Hesaplarını İnceleme Komisyonunca denetlenmekte ve denetimler sonucunda düzenlenen raporlar Genel Kurulun bilgisine sunulmaktadır. Ayrıca, raporda belirtilen aksaklıkların giderilmesine çalışılmakta ve varsa sorumlular hakkında gerekli işlemler yapılmaktadır.

T.B.M.M. Genel Kurul Salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının istemi üzerine T.B.M.M. Vakfı tarafından yapılan ihalelerin mevzuat hükümlerine uygun olup olmadığı, T.B.M.M. Vakfı ve Millî Saraylar Daire Başkanlığı bünyesinde yapılan personel alımları ve persolen verimliliği, Millî Saraylarda envanter durumları ile karşılaşılan bazı sorunlarla ilgili olarak inceleme ve araştırma yapmak üzere Maliye Bakanlığı’nca görevlendirilen iki hesap uzmanı tarafından bir rapor düzenlenmiştir. Başkanlığımızca bu raporda ve yukarıda sözü edilen Meclis Araştırması Komisyonu raporunda yer alan öneriler ile rapor üzerinde T.B.M.M. Genel Kurulunca yapılacak görüşmeler sonucunda ortaya çıkacak görüşler doğrultusunda gerekli değerlendirmeler ve çalışmalar yapılacaktır.

Ayrıca Başkanlığımızca, Sayıştay uzman denetçilerinden oluşacak bir heyetle de denetim ve tespitler yaptırılması düşünülmektedir.

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneğinde yapılan aramaya ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5129)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın yazılı olarak cevap vermesine delaletlerinizi arz ederim. 13.5.1998 Musa Uzunkaya Samsun

1. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneğine yapılan arama konusunda, Derneğin İstanbul Şube Başkanı Avukat Şadi Carsancaklı’nın basında yer alan ve zat-ı âlinize gönderdiği söylenen mektubu tarafınıza ulaşmış mıdır?

2. Bu konuda herhangi bir tahkikat yaptırdınız mı; yaptırmadıysanız, yaptırmayı düşünüyor musunuz?

3. Mütekabiliyet şartı gereği Fransız devletinin kendi vatandaşlarının özel mahallerinde Türk Polisine arama yaptırtmayacağı, kendi vatandaşını sorguya çektirtmeyeceği ve Türk polisinin direktif ya da yönlendirmesi ile bir operasyon yürütmeyeceği dikkate alındığında, bu olayda, Türk Devlet ve vatandaşlarının onurunun çiğnendiğini düşünüyor musunuz?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 30.6.1998 Sayı: B.05.1.EGM.0.12.01.01

Konu: Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve A.01.O.GNS.0.10.00.02-7/5129-12905/30995 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 8.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-790-10/3099 sayılı yazısı.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Paris İstinaf Mahkemesi Sorgu Hakimliği’nin Adlî Yardım Talepleri, Adalet Bakanlığı Uluslararası Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün 31.3.1998 gün ve 016072 sayılı yazılarına atfen İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimat yazıları ile İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bildirilmiş ve İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı’nın arama kararı gereği Emniyet Görevlileri ve Paris Sorgu Hakimliği’nce görevlendirilen görevliler ile birlikte yasalara uygun olarak aramanın yapıldığı anlaşılmıştır.

Mazlum-Der. Dernek başkanı aramadan sonra aramanın usulsüz yapıldığı gerekçesiyle Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetçi olduğu anlaşılmış olup, tahkikat halen devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5156)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

18.5.1998 Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 30.6.1998 Sayı: B.08.0.APK.0.03.01.00-022/2024

Konu: Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: T.B.M.M. Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13237-7/5156/ 13014/3123 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “55 inci Hükümet döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. 54 üncü Hükümet döneminde Bakanlık merkez teşkilâtında 4 müsteşar yardımcısı, 1 genel müdür, 2 genel müdür yürdımcısı, 10 daire başkanı ve 39 şube müdürü olmak üzere toplam 53, taşra teşkilâtında ise 33 il millî eğitim müdürü, 82 il millî eğitim müdür yardımcısı, 253 ilçe millî eğitim müdürü, 337 il-ilçe millî eğitim müdürlüğü şube müdürü, 10 öğretmenevi müdürü, 34 tesis müdürü ve 29 teknik hizmetler sınıfına dahil eleman olmak üzere toplam 778 personel ataması yapılmıştır. Aynı dönemde merkez teşkilâtında soruşturmaya dayalı 2 genel müdür yardımcısı, 2 daire başkanı, takdire dayalı 1 genel müdür, 3 genel müdür yardımcısı, 5 daire başkanı ve 4 şube müdürü olmak üzere toplam 17, taşra teşkilâtında ise 33 il millî eğitim müdürü, 74 il millî eğitim müdür yardımcısı, 243 ilçe millî eğitim müdürü, 339 il ve ilçe millî eğitim müdürlüğü şube müdürü ve 4 öğretmenevi müdürü olmak üzere toplam 683 personel bu görevlerinden alınarak durumlarına uygun görevlere atanmıştır.

2. 55 inci Hükümet’in göreve başladığı 30.6.1997 tarihinden bugüne kadar Bakanlık merkez teşkilâtında 1 müsteşar yardımcısı, 6 genel müdür, 6 genel müdür yardımcısı, 21 daire başkanı, 15 şube müdürü olmak üzere toplam 49, taşra teşkilâtında ise 19 il millî eğitim müdürü, 43 il millî eğitim müdür yardımcısı, 69 ilçe millî eğitim müdürü, 111 il ve ilçe millî eğitim müdürlüğü şube müdürü ve 19 tesis müdürü olmak üzere toplam 261 personel ataması yapılmıştır. Bu sürede merkez teşkilâtında takdire dayalı 1 müsteşar yardımcısı, 1 Teftiş Kurulu Başkanı, 4 genel müdür, 10 genel müdür yardımcısı, 20 daire başkanı, 11 şube müdürü, soruşturmaya dayalı 3 genel müdür yardımcısı, 1 daire başkanı ve 3 şube müdürü olarak toplam 54, taşra teşkilâtında ise 25 il millî eğitim müdürü, 81 millî eğitim müdür yardımcısı, 215 ilçe millî eğitim müdürü ve 282 il ve ilçe millî eğitim müdürlüğü şube müdürü olmak üzere toplam 603 personel bu görevlerinden alınarak durumlarına uygun görevlere atanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

4. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Sigorta Murakebe Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/5246)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arzederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

1. 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Sigorta Murakebe Fonu’nda ne kadar para toplanmıştır?

2. Bu fonun gelirleri nerelerden toplanıyor?

3. Toplanan paralar 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar nerelere harcanmıştır?

4. Fonda şu anda ne kadar para bulunmaktadır?

5. Fonda toplanan para kuruluş amacı dışında kullanılmış mıdır, kullanılmışsa nereye kullanılmıştır?

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 30.6.1998 Sayı: B.02.1.HM.0.SDK.01/1072/41580

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 2.6.1998 tarih ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5446-13167/31381 sayılı yazısı,

b) Başbakanlığın 8.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-797-17/3083 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş tarafından Başbakanımıza tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılması tensip olunan 7/5246-13167 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Eyüp Aşık Devlet Bakanı V.

– 51 750 000.- TLelektronik terazi alımında (posta işlemleri için),

– 3 332 355 000.- TL Kurul elemanlarının da yararlandığı Hazine Müsteşarlığı polikliniğine Diş Ünitesi alımında,

– 8 022 306 000.- taşıt aracı alımında,

– 23 010 342 745.- TL Kurul denetim elemanlarından yurtdışına eğitim amaçlı olarak gönderilenler ile yurt içinde turne esasına göre denetim yapanlara yapılan görev yolluğu ödemesinde,

– 2 133 630 850.- TL büro giderlerinde (elektrik, telefon ve posta),

– 977 600 000.- TLyayın giderlerinde,

– 5 551 201 634.- TL sigorta, tamirat, bakım ve çeşitli sarf malzemesi giderlerinde,

– 881 512 000.- TL hizmetiçi eğitim giderlerinde,

– 3 419 456 000.- TL personel servis giderlerinde,

– 2 640 641 000.- TL personel yemek yardımında

olmak üzere toplam 77 233 407 869.- TL,

1998 yılında ise;

– 1 771 250.- TLpersonel yemek yardımında,

– 2 198 604 000.- TL sigorta, tamirat ve çeşitli sarf malzemesi alımında,

– 577 591 000.- TLbüro giderlerinde (aydınlatma, telefon ve posta),

– 1 463 624 928.- TLKurul denetim elemanlarına yurtiçi yolluk ödemelerinde,

– 312 771 456.- TL Kurul denetim elemanlarından birinci derecede olanlara makam tazminatı ödemesinde,

– 713 350 000.- TL personel servis giderlerinde,

–838 152 000.- TL bilgisayar yedek parçası ile fotokopi makineleri için toner alımında,

olmak üzere toplam 7 875 343 384.- TL harcama yapılmıştır.

Soru 4. Fonda şu an ne kadar para bulunmaktadır?

Cevap; 1998 yılı 5 inci Ayı itibariyle Denetleme Aidatı Fonunda 771 679 398 749.- TL bulunmaktadır.

Soru 5. Fonda toplanan para kuruluş amacı dışında kullanılmış mıdır, kullanılmış ise nereye kullanılmıştır?

Cevap; Denetleme Aidatı Fonunda toplanan aidatlar yukarıda açıklanan yerlerde kullanılmış olup, Fonun kuruluş amacı dışında herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

Soru 1. 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci Ayına kadar Sigorta Murakebe Fonu’nda ne kadar para toplanmıştır?

Cevap; Denetleme Aidatı Fonu, Müsteşarlığımız Sigorta Denetleme Kurulu’nun giderlerine karşılık olarak, sigorta şirketlerinden, yıllık prim tahakkuklarından iptaller düşüldükten sonra kalan safi primler tutarının %0.1’i ile 0.3’ü arasında ilgili Bakanlıkça belirlenen oranda (1997 yılından itibaren % 0.1)alınan aidatlardan oluşan, 7397 sayılı Sigorta Murakebe Kanunu’nun 30 uncu maddesi ile kurulmuş bir fondur.

Denetleme Aidatı Fonundan 1996 yılından 1997 yılına 368 804 369 188.- TL devretmiştir. Yıl içinde sigorta şirketlerinden alınan 14 255 008 681.- TL aidat ile toplanan aidatların yatırıma yönlendirilmesi sonucu elde edilen 300 088 035 303.- TL faiz gelirine karşılık toplanan aidatlardan 2 202 398 841.- TL’lik, faiz gelirlerinden ise 46 363 601 454.- TL’lik kısmı müşterek fona aktarılmıştır. Yıl içinde yapılan 77 233 407 869.- TL harcamadan sonra Fon Hesabında 1998 yılına 557 348 005 008.- TL devretmiştir.

1998 yılına 557 348 005 008.- devreden Fon Hesabında, 1998 yılı 5 inci Ayına kadar sigorta şirketlerinden 114 383 898 092.- TL aidat alınmış, 125 495 151 288.- TL’de faiz geliri elde edilmiştir. 1998 yılı 5 inci Ayına kadar 7 875 343 384.- TLharcama yapılan Fon Hesabında, toplanan aidatlardan müşterek fon hesabına yapılan 17 672 312 255.- TL aktarmadan sonra halen 771 679 398 749.- TL bulunmaktadır.

Soru 2. Bu fonun gelirleri nerelerden toplanıyor?

Cevap; Denetleme Aidatı Fonu, sigorta şirketlerinden, yıllık prim tahakkuklarından iptaller düşüldükten sonra kalan safi primler tutarının % 0.1’i oranında alınan aidatlar ile fon hesabında toplanan aidatların yatırıma yönlendirilmesi sonucu elde edilen faiz gelirlerinden müşterek fon hesabına yapılan aktarmadan sonra kalan tutarlardan oluşmaktadır. (Toplanan aidatlar ile faiz gelirlerinin toplam % 15.45’i müşterek fon hesabına aktarılmaktadır.)

Soru 3. Toplanan paralar 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci Ayına kadar nerelere harcanmıştır?

Cevap; Denetleme Aidatı Fonundan, 1997 yılında;

– 15 984 367 440.- TL Kurul denetim elemanları ile şube müdürlüğünün kullanımı için bilgisayar alımında,

– 2 038 310 000.- TL printer (yazıcı) alımında,

– 1 703 962 000.- TL bilgisayar sistemi, yedek parça ve cd sürücüsü alımı ile tamiratlarında,

– 517 607 700.- fotokopi makinası yedek parça alımında,

– 729 893 000.- TL demirbaş alımında,

– 5 722 680 500.- tek bir katta 1300m2 alandan oluşan Kurul İstanbul Grup Başkanlığı binasının çalışma odalarına bölünmesi ve boyanması için,

– 515 792 000.- TL telefon ahizesi alımı ile telefon santralı tamiri ve İstanbul Grup binası telefon kablolarının yenilenmesinde,

5. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Yurtdışında Hizmet Veren Kuruluşlar ile İşçileri Destekleme Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/5250)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arzederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

1. 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Yurtdışında Hizmet Veren Kuruluşlar ve Malî Sıkıntıya Düşen İşçileri Destekleme Fonu’nda ne kadar para toplanmıştır?

2. Bu fonun gelirleri nerelerden toplanıyor?

3. Toplanan paralar 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar nerelere harcanmıştır?

4. Fonda şu anda ne kadar para bulunmaktadır?

5. Fonda toplanan para kuruluş amacı dışında kullanılmış mıdır, kullanılmışsa nereye kullanılmıştır?

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 1.7.1998 Sayı: B.13.0.SGK.0.13.00.01/4310/018433

Konu: Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 2.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5250-13171/31485 sayılı yazınız.

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın Başbakanımızca da Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip olunan “Yurtdışında Hizmet Veren Teşebbüslerin İstihkaklarını Sağlamak Üzere Görevlendirilen Kuruluşlar ile Bu Teşebbüslerde Çalışırken Malî Sıkıntıya Düşen İşçileri Destekleme Fonu’na ilişkin” 7/5250 Esas no’lu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yurtdışında hizmet veren teşebbüslerde çalışırken malî sıkıntıya düşen işçileri destekleme fonu, 20.12.1985 tarih ve 85/10210 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuştur.

Fonun İdaresi önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, sonra Devlet Bakanlıklarına, Dışişleri Bakanlığına, Başbakanlığa, daha sonra da Başbakanlığın 30.11.1994 tarih ve 18726 sayılı yazısı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmiştir.

Anılan fonun kaynağını ilk önce yurt dışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik, proje, müşavirlik gibi hizmetler gören teşebbüslere ticaret ve ödeme düzenlemeleri çerçevesinde yapılacak ödemelerin %2’si nispetindeki kesintiler ile diğer gelirler oluşturmuştur.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Libya Merkez Bankası arasında 1985 yılında yapılmış olan bankacılık anlaşması; Türkiye’nin Türk Lİrasını konvertibiliteye geçirme kararından sonra Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) talebi üzerine 24.9.1990 tarihinde son bulmuş ve bunun bir sonucu olarak da bu tarihten sonra müteahhit istihkaklarından kesinti yapılarak fona kaynak aktarılamamıştır.

Daha sonra fona kaynak aktarılmasını düzenleyen 94/5376 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 5.4.1994 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ancak, fon 1993 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Genel Bütçe kapsamına alınmış olup, bu uygulama halen devam etmektedir. Bu çerçevede kapsam içine alınan diğer fonlarda olduğu gibi anılan fonun da mevzuatı gereği sağlanan gelirlerinin tamamı Genel Bütçeye irad kaydedilmektedir.

Fonun yapmakla yükümlü olduğu giderler ise, Bütçe Kanunu ile fonlara tahsis edilen ödeneklerele karşılanmaktadır. Fonun 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunundaki ödeneği 1 milyon TL’dır.

Sözkonusu fondan, fon kapsamına giren işçilere 24.3.1986 tarihinden itibaren, fon idaresinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Devlet Bakanlıkları uhdesinde bulunduğu dönemde T.C. Merkez Bankası ve T.C. Ziraat Bankası vasıtasıyla ödeme yapılmış ve bu ödemeler 27.5.1991 tarihine kadar devam etmiştir.

27.5.1991 tarihinden bugüne kadar fondan herhangi bir ödeme yapılmamıştır. 1.5.1998 tarihi itibariyle de fon bakiyesi sıfırdır.

Öte yandan; fonun gelirlerinin, 13.9.1995 tarih ve 22403 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 24.7.1995 tarih ve 95/7154 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile;

“Gayrisafî hasılat tahakkukunu kapsamak kaydı ile, Türk Telekomünikasyon A.Ş. mal ve hizmet satışları (KDVhariç) gayrisafi hâsılatının %6’sı, Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ ) (TEDAŞ’a yapılan satışlar hariç) ve Türkiye Elektirik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) mal ve hizmet satışları (KDV hariç, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi ve TRT payı dahil) gayrisafi satış hâsılatının % 10’u ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün her ay elde edeceği gayrisafi hâsılat tutarının (KDVhariç) % 20’si oranında yapılacak aktarmalardan” oluşacağı belirlenmiştir.

Açıklandığı üzere; 1993 yılından itibaren Genel Bütçe kapsamına alınan fonda 1997 ve 1998 yıllarında kaynak bulunmadığından aynı yıllarda harcama yapıması da sözkonusu olmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, okul yöneticileri ve öğretmenler hakkında açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5277)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Hasan Hüseyin Öz Konya

Sorular :

Türkiye genelindeki özellikle Fen Liselerinde ve yatılı bölge okullarında mesnetsiz iddialarla okul yöneticileri ve öğretmenleri ile ilgili olarak soruşturmaların açıldığı; bu soruşturmaları yürütmek üzere Bakanlık müfettişleri tarafından sözkonusu okullarda öğretmen, öğrenci ve yöneticilerin ifadelerinin alındığı; yapılan asılsız suçlamalardan öğretmen ve yöneticilerin rahatsız edildiği, dolayısıyla son dönemde bu sebeplerden dolayı düzenli bir eğitimin verilmediği şeklinde iddialar mevcuttur. Bu çerçevede;

1. Soruşturmalarda öğretmen ve yöneticilere yönelik olarak;

– İrticaî faaliyette bulunup bulunmadıkları,

– Okula, Yeni Şafak, Âkit, Millî Gazete ve Zaman gibi gazetelerin getirilip getirilmediği,

– Öğrencilere namaz kılmaları, Ramazan ayında oruç tutmaları yönünde baskı yapıp yapmadıkları, ve Kanal 7’nin haberlerinin izlenmesi noktasında tavsiyelerde bulunup bulunmadıkları,

– Ramazan ayında iftar yemeği menülerine özel önem verip vermedikleri,

– Atatürkçülükle ilgili konuları bilerek işleyip işlemedikleri,

– Herhangi bir derneğe ya da vakfa, özellikle MGV’ye üye olup olmadıkları şeklinde sorular hangi amaca yönelik olarak sorulmaktadır?

2. Bakanlığınız tarafından sözkonusu okullarda öğretmen ve yöneticiler hakkındaki soruşturmalarla ilgili olarak yürütülen işlemler ne şekilde yapılmaktadır?

3. Bazı yönetici ve öğretmenler hakkında açılan soruşturmaların açığa almak, okuldan uzaklaştırmak ya da pasifize etmek maksadıyla yapıldığı ve bunda da irticanın bahane olarak kullanıldığı şeklindeki iddiaların doğruluk payı nedir? Yani soruşturmalar neye binaen açılmaktadır?

4. Şayet soruşturmalar, irticacı memurların belirlenmesi amacıyla yapılıyorsa, Bakanlığınızın bu noktadaki kıstasları nelerdir?

5. Maksatlı, maksatsız ya da ne kadar doğru olup olmadığı bilinmeden, her şikâyet hakkında soruşturma açılmakta mıdır?

6. Bu soruşturmaların hayali şikâyetlerle açıldığı şeklindeki iddialar doğru mudur?

7. Alınan ifadelerde herhangi bir derneğe ya da vakfa üye olunup olunmadığı neden sorulmaktadır?

8. Türkiye Cumhuriyeti kanunları dairesinde yayın yapan sözkonusu medya kuruluşlarına soruşturmalarda neden yer verilmektedir? Neden başka yayın kuruluşları değil de, bu kuruluşlar sorulmaktadır?

9. Bu soruşturmalar yapılırken, valilikler aracılığıyla Emniyet ve İstihbarat Teşkilâtı’nda öğretmen, öğrenci ve yöneticiler hakkında bilgiler istenmiş midir?

10. Bakanlığınız döneminde şimdiye kadar kaç öğretmen ve yönetici hakkında, hangi sebeplerden dolayı soruşturma açılmıştır ve açılan soruşturmalar neticesinde ne kadar açığa alınma ve görev yerini değiştirme işlemi uygulanmıştır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 30.6.1998 Sayı: B.08.0.APK.0.03.01.00-022/2023

Konu: Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 2.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13394-7/5277-1307/31535 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün “Okul yöneticileri ve öğretmenler hakkında açılan soruşturmalara ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. Soruşturmalarda öğretmen ve yöneticilere müfettişlerce soru önergesinde belirtilen soruların doğrudan doğruya sorulması usulden değildir. Ancak, ihbar veya şikâyet dilekçeleri üzerine alınan makam onaylarında yer alan iddialar bağlamında yapılan incelemeler sonucunda kusurlu fiiller veya cezaî müeyyidelere bağlanmış eylemler belirlenmiş ise, bu hususlara yönelik sorular sorulması soruşturma tekniğinin gereğidir.

2. Gerek sözkonusu okullarda, gerekse diğer kurum ve kuruluşlarda Bakanlık Müfettişlerince yapılacak soruşturmalar Bakanlık Makamının, ilköğretim müfettişlerince yapılacak soruşturmalar ise Valilik onaylarına dayalı olarak yürütülmektedir?

İnceleme ve soruşturmalarla ilgili iş ve işlemler, bu hususlardaki usul ve esasları belirleyen mevzuat (Devlet Memurları Kanunu, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve diğer kanunlar) dahilinde neticelendirilmektedir.

3. Görevden uzaklaştırma iş ve işlemleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda ve Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğünde yeralan hükümlere göre yürütülmektedir.

“Devlet kamu hizmetlerinin gereği olarak görevi başında kalmasında sakınca görülmedikçe” hiç bir yönetici ve öğretmenin “pasifize edilmek”, veya “okuldan uzaklaştırılmak” maksadıyla, irtica bahane edilerek görevlerinden uzaklaştırılması sözkonusu olamayacağı gibi, hukuken de mümkün değildir.

4. Soruşturmaların, irticacı memurların belirlenmesi amacıyla yapılması mümkün değildir. Eğer soruşturmalar böyle bir amaçla yapılmış olsaydı, bu durum önyargılı bir yaklaşım olurdu ki, bunun da Hukuk Devleti anlayışıyla bağdaşır yönünün olmayacağı bir gerçektir.

O itibarla; soruşturmalar ya genel denetilmler, incelemeler ve araştırmalar sonucunda mevzuata aykırı tutum ve davranışların Bakanlık Müfettişlerince (gerektiğinde il düzeyinde İlköğretim Müfettişlerince) belirlenmesi üzerine, ya da vatandaşların Bakanlığa veya Valiliklere gönderdikleri ihbar ve şikâyet dilekçelerinde yer alan hususlardan incelenmesinde “kamu ve hizmet yararı” görülenlerin incelenmesi sonucunda mevzuata aykırı tutum ve davranışların ortaya çıkması üzerine yetkili Makamlardan soruşturma onayı alınmak suretiyle gerçekleştirilmektedir.

Soruşturmaların yürütülmesinde Bakanlığımızın özel olarak belirlediği kriterler yoktur. Çünkü Memurun Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatta, Devlet Memurları Kanununda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda, diğer kanunlarda ve Teftiş Kurulu Tüzüğü ile Yönetmeliğinde soruşturmaların nasıl yürütüleceğine ilişkin yeterince yasal kriter bulunmaktadır.

5. Her şikâyetle ilgili soruşturma açılması zorunlu değildir. 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile Devlet Memurlarının Şikâyet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde, Başbakanlığın ve Bakanlığın ilgili genelgeleri de göz önünde bulundurularak, incelemelerinde “kamu ve hizmet yararı” gözüken şikâyet dilekçeleri işleme alınmakta, şikâyet konularının doğrulanması durumlarında ise mevzuatla belirlenmiş esaslar dahilinde soruşturmaya geçilmektedir. O itibarla, her şikâyet hakkında soruşturma açılmamaktadır.

6. Soruşturmaların hayali şikâyetlerle açıldığı iddiaları doğru değildir.

7. İhbar veya şikâyet dilekçeleri üzerine alınan onaylarda yeralan iddialar bağlamında yapılan incelemeler sonucunda kusurlu fiiller veya cezaî müeyyidelere bağlanmış eylemler belirlenmiş ise, bu hususlara yönelik sorular sorulması soruşturma tekniğinin gereğidir.

8. Bakanlığımızca açılan soruşturmalarda medya kuruluşlarına yer verilmesi düşünülemez.

9. Delvet güvenliğini gerektiren konularda, Valiliklerden, adlî mercilerden ve güvenlik birimlerinden gerekli bilgi ve belgeleri istemek soruşturma tekniğinin gereği olduğu gibi, ileri sürülen ve soruşturulan hususların da açıklığa kavuşturulması bakımından zorunludur.

10. 30.6.1997 tarihinden itibaren ilgili mevzuatlarda belirtilen sebeplerden dolayı açılan soruşturma sonucu, fen liseleri ve ilköğretim okullarında görevli 24 öğretmen ve yöneticinin görev yeri değiştirilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

7. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, okul müdürlüklerine atama yapılmamasının nedenine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5284)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

27.5.1998 İsmail Özgün Balıkesir

Soru 1: 8 yıllık kesintisiz eğitime geçildiği bu öğretim yılında sene sonu gelmesine karşın Balıkesir İlinde bulunan 167 İlköğretim Okulunda idareci bulunmuyor. Bakanlığınızın idareci atamasının yapılmasına ilişkin genelgesi olmasına rağmen Balıkesir İl Müdürü bugüne kadar bu boş bulunan okullara niçin idareci ataması yapmamıştır?

Soru 2: Bilgilerimize göre idarecilik için sınava müracaat edenler olduğu halde ideolojik tavır takınılarak sınav yapılmadığı doğru mudur?

Soru 3: Yıllardan beri ilkokul ve ortaokul müdürlüğünde çalışmış tecrübeli idarecilerimizin mağduriyeti sözkonusu mudur?

Soru 4: İdareci ataması için yapılacak sınavda alınan puanlar yetersizmiş gibi birde mülakata tabi tutulması ve atama şartlarının çok maddeden oluşması gibi durumlar Millî Eğitim camiasında partizanlık yapılacağı, politik kadrolaşma yaplacağı endişesi ve şaibesini gündeme getirmiştir. Böyle bir şaibe ve tedirginliğe meydan vermemek için bu sınavın üniversite kurumunca yapılması daha doğru olmaz mı?

Soru 5: “Mevcut müfettişlerle kendi politik hedeflerine ulaşamayan bakanlığınızın bu müfettişleri dışlıyarak ajan müfettişler çalıştırdığı” iddiası doğru mudur?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon 30.6.1998 Kurulu Başkanlığı Sayı: B.08.0.APK.0.03.01.00.022/2022

Konu: Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 2.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13394-7/5284-13224/31561 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün “Okul müdürlüklerine atama yapılmasının nedenine ilişkin” yazılı soru önergesinde yeralan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurum Yöneticileri Atama Yönetmeliğinin dayanakları arasında bulunan 1739 sayılı yasada 4306 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile “ilkokul ve ortaokul” ların tüzel kişiliklerine son verilerek bütün ilkokul ve ortaokullar ilköğretim okuluna dönüştürülmüştür. Bu bağlamda Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurum Yöneticileri Atama Yönetmeliğinin 8 inci maddesi son fıkrasındaki; “birleştirilen veya dönüştürülen kurumların müdürleri boş olan emsal kurum müdürlüklerine atanırlar” hükmünün ilkokul veya ortaokul iken ilköğretim okuluna dönüştürülen kurum müdürleri için uygulanması imkânı kalmamıştır. Zira, ilkokulun emsal kurumu ilkokul; ortaokulun emsal kurumu ortaokul olduğu, bu okulların tüzel kişiliğine de 4306 sayılı Kanunla son verildiğinden, ilgililerin belirtilen Yönetmelik hükümlerine göre atanabileceği emsal bir kurum müdürlüğü bulunmamaktadır.

Ancak, 4306 sayılı Kanunla 1739 sayılı Kanunda yapılan değişikliğin, Yönetici Atama Yönetmeliğinde meydana getirdiği boşluk; “iyi niyet”, “ahde vefa” ve “kazanılmış hakların korunması” ilkeleri kapsamında ilkokul veya ortaokul iken ilköğretim okuluna dönüştürülen okulların müdürleri lehine 22.1.1998 tarih ve 1998/08 No’lu Genelge ile doldurulmuştur.

Bakanlığımca gerçekleştirilen bütün düzenleyici işlemler “yönetimin yasallığı” ilkesine göre hazırlanmıştır. 1998/08 No’lu Genelgenin uygulanması sürecinde, 4359 sayılı Kanun 4.4.1998 tarihinde yürürlüğe girmiş ve yönetici atamalarına ilişkin yukarıda belirtilen boşluğun nasıl doldurulacağına dair hükümler getirilmiştir.

4359 sayılı Kanunla yönetici atamalarına ilişkin yukarıda açıklanan boşluğun giderilmesine yönelik kesin ve açık hükümler getirildiğinden, Bakanlığımızca 1998/08 No’lu Genelgenin uygulanması durdurulmuştur. Zira, okul ve kurum yöneticilerinin atanmasına yönelik Bakanlığa yol gösteren hükümler “yasaların kesinliği” anlamında 4.4.1998 tarihinden sonra ortaya çıkmıştır. Bu tarihten sonra Bakanlıkça kullanılabilecek yetkinin, yön ve içeriğinin de belirtilen boşluğun doldurulması bazında 4359 sayılı Kanuna uygun olması bir zorunluluk olarak değerlendirilerek 1998/34 No’lu Genelge hazırlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurum Yöneticileri Atama Yönetmeliğinin 8 inci maddesinin son fıkrasının, yürürlükten kaldırılmasından oluşan boşluk ilk olarak 1998/08 No’lu Genelge ile sonrasında da 4359 sayılı Kanunun amir hükümlerinin belirlediği hedef temelinde yorumlanan durum ve koşullara göre hazırlanan 1998/34 No’lu Genelge ile doldurulmuştu. Ancak 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 4359 sayılı Kanunla değişik 56 ncı maddesi hükümleri kapsamında düzenlenmesi öngörülen yönetmelik çalışmaları henüz tamamlanamadığından Bakanlığımıza bağlı okul ve kurum müdürlüklerine atanacaklarla ilgili yürütülen her türlü iş ve işlemler 1998/65 No’lu Genelge ile durdurulmuş olup, sınav takviminde yer alan iş ve işlemlerin yürütülmesine ilişkin açıklamalar sözkonusu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra yapılacaktır.

Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığının merkez, taşra ve yurtdışı teşkilâtı ile bağlı ve ilgili kuruluşların her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütme görevi;

3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun (Madde: 23),

3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun (Madde: 27),

Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğü (Madde: 5),

hükümleri gereğince Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına verilmiş bulunmaktadır.

Yukarıda sayılan görevler, Teftiş Kurulu Başkanlığında görevli Bakanlık Müfettişleri vasıtasıyla yürütülmektedir.

Kanunlarla ve diğer mevzuatla yapılan bu açık düzenleme karşısında, Bakanlık Müfettişlerinin dışlanarak, ajan müfettişler çalıştırılması hukuken mümkün olmadığı gibi böyle bir davranış içerisine girmeyi gerektirir bu durum da bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

8. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, gençlerin güvenlik güçleri tarafından kaçırılıp muhbirliğe zorlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Mustafa Kul Erzincan

Güvenlik güçleri tarafından, özellikle sol partilerin, demokratik kitle örgütlerinin üyeleri ve sol dergilerin okurları arasında olan bazı kişiler kaçırılmakta, tehdit ve baskıyla muhbirlik yapmaya zorlanmaktadır. Muhbirlik teklifinin kabul edilmesi karşılığında bazı vaatlerde bulunulmakta, reddedilmesi durumunda kişi ölümle tehdit edilmekte, kendisi ve ailesi sürekli taciz edilmektedir. Muhbirliğe zorlanan kişilerin çoğu öğrenci ve onsekiz yaşın altındadır. Bu kişiler kimi zaman gözaltına alınmakta fakat gözaltına ilişkin hiçbir kayıt tutulmadığı ve sorgulamanın yapıldığı yerler yasal gözaltı merkezleri olmadığı için belgelendirilememektedir. Mağdurların birçoğu tehditlerin etkisiyle sessiz kalmayı tercih ederken, Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunanlar ise başvurularına karşılık sonuç alamamaktadırlar. İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesine, güvenlik güçleri tarafından kaçırıldığı ve muhbirliğe zorlandıkları iddiasıyla dört yılda 57 kişi başvurmuştur. Bu kişilerin isimleri aşağıdadır.

Suat Türker, Serkan Demir, İlhan Yaman, İhsan Yalçın, Nuri Sönmez, Cengiz Vero, Fatma Aktaşçı, Özgür Menteşe, Sevgi Demirpehlivan, Irmak Korkmaz, İlker Durmuş, Eyüp Demir, Ebru Erpak, Meryem Kara, Mehmet Horuş, Orhan Zorlu, Derya Güzel, Serdar Karakul, Hayrullah Özkan, Ümit Yaşar, Zülal Öztaş, Ulaş Akyol, Çiçek Coşkun, Tuba Bilhan, Cihan Durmaz, Devrim Şur, Ali Asker Coşkun, Makbule Türk, Oğuz Dikmen, Abdullah Güler, Yılmaz Yaman, Gökçen Kaygusuz, Eylem Nalbantoğlu, Mehmet Ali Tanrıyakul, İlim Coşkun, İsmail Cengiz Mumcu, Ferhat Kaygusuz, Muhsin Karstarlı, Necip Ercan, Taylan Genç, İnan Kadıoğlu, Serkan Çıtak, İsmail Koca, Tufan Barış Ataser, Sema Cihaner, Savaş Yağ, Gülay Sevdin, Delal Aydın, Serdar Üşüdür, Mehmet Dülger, Uğur Uluçay, Cafer Tuncel, Özgür Özel, Erdem Cartı, Kadir Kalan, Sena G. Bayraktar, Sebahattin Ünyay.

1. Halkın can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli olan güvenlik güçlerinin, insanları ölümle tehdit etmesi, güvenlik görevlilerine karşı insanlarımızın güven ve saygısının azalmasına neden olmaz mı?

2. Özellikle sol çevrelerden insanlar kaçırılmakta, baskı ve tehditle muhbirliğe zorlanmakta mıdır, polis teşkilâtının bu şekilde yanlı davranışlar içerisinde hareket etmesi, bu teşkilâtın siyasî bir kadrolaşmayla oluşturulduğu iddiasını doğrulamaz mı?

3. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen bu uygulamalardan Emniyet Genel Müdürlüğünün veya Bakan olarak sizin bilginiz var mıdır?

4. Muhbirlik teklif edilen kişiler sürekli taciz edilerek ve keyfi olarak gözaltına alınarak bir çeşit işkenceyle karşı karşıya bırakılıyorlar. Bu uygulamalar toplum içinde emniyet güçlerine karşı kin ve intikam duygularının oluşmasına katkı sağlamaz mı?

5. Yasal gözaltı mekanları dışında hiçbir kayıt tutulmadan insanlar gözaltına alınabiliyorlar mı?

6. Muhbirlik için seçilen kişilerin özellikle gençler olmasıyla gençler sindirilmek mi isteniyor?

7. Bu konuda bugüne kadar yapılan başvuruların ve girişimlerin sonuçsuz kalması, “adam kaçırma ve muhbirliğe zorlama” olaylarının giderek artmasına ve “can güvenliğini” tehdit eder boyutlara ulaşmasına neden olmayacak mıdır?

8. Kendilerine muhbirlik teklif edilen kişilere, teklifin kabul edilmesi karşılığında verilen vaatler hangi güvenceyle yapılmaktadır?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 30.6.1998 Sayı: B.05.1.EGM.0.12.01.01-149266

Konu: Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 8.6.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5364-13371/31770 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede adı geçen, 57 şahıstan 34’ü çeşitli suçlardan dolayı gözaltına alınmış, 23 ünün kaydına rastlanılmamıştır. Gözaltına alınan Abdullah Güler, Savaş Yağ, Eylem Nalbantoğlu ve Cengiz Mumcu adlî mercilerce tutuklanmış ve cezaevine konulmuşlardır.

Gözaltına alındığı iddia edilen şahısların gözaltılarının yasal olmadığı, yakalanan şahıslara kötü muamele yapıldığı ve muhbirliğe zorlandığı hususları tamamen asılsız olup, gözaltına alınan şahısların tamamı adlî makamların talimatları ve bilgileri dahilinde, plânlı operasyonlar neticesi yakalanmakta, haklarında tanzim edilen tahkikat evrakı ve elde edilen deliller ile birlikte Cumhuriyet Başsavcılıklarınına intikal ettirilmektedir.

Durumlarından şüphe edilerek tetkik için alınan şahısların kayıtları tutularak, haklarında gerekli araştırma ve inceleme yapılarak ilişik kayıtları olmayanlar, doktor raporları aldırılmak suretiyle serbest bırakılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

Esas No. : 11/16

Devlet Bakanı Eyüp Aşık Hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı Maddeleri Uyarınca Verilen Gensorunun Genel Kurulun 29.6.1998 Tarihli 111 inci Birleşiminde Yapılan Görüşmeleri Sırasında Verilen Güvensizlik Önergesi için kullanılan oyların sonucu:

(Anayasının 99 uncu maddesi gereği kabul edilmemiştir.)

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 441

Kabul edenler : 235

Reddedenler : 206

Çekinserler : 0

Mükerrer Oylar : 0

Geçersiz Oylar : 0

Oya Katılmayanlar : 100

Açık Üyelikler : 9

(Kabul Edenler)

ADANA

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafçı

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Mehmet Ekici

Ömer Faruk Ekinci

Ünal Erkan

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdulbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Şerif Çim

BİNGÖL

Kâzım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Turhan Tayan

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Sacit Günbey

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfü Doğan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

Recep Kırış

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Mehmet Necati Çetinkaya

Abdullah Gencer

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

MARDİN

Fehim Adak

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Ahmet Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Ahmet Feyzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Maliki Ejder Arvas

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

Osman Mümtaz Soysal

(Reddedenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

AFYON

H. İbrahim Özsoy

Nuri Yabuz

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Agah Oktay Güner

Şaban Karataş

İrfan Köksalan

Mehmet Sağdıç

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

ANTALYA

İbrahim Gürdal

Sami Küçükbaşkan

Metin Şahin

ARTVİN

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kamran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kâzım Üstüner

BURSA

Ali Rahmi Beyreli

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Cemal Külahlı

Feridun Pehlivan

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

DENİZLİ

Hasan Korkmazcan

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Ferit Bora

EDİRNE

Evren Bulut

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Ali Günay

Levent Mıstıkoğlu

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Halil Cin

Ali Er

Abdulbaki Gökçel

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Yusuf Namoğlu

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Ahmet Tan

Güneş Taner

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Şadan Tuzcu

Bahattin Yücel

İZMİR

Turhan Arınç

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Şükrü Sina Gürel

Şekibe Gencay Gürün

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Işılay Saygın

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Hayrettin Uzun

KONYA

Ahmet Alkan

Ali Günaydın

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Enis Yalım Erez

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Hüseyin Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Biltekin Özdemir

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

(Oya Katılmayanlar)

ADANA

Cevdet Akçalı

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

ADIYAMAN

Celal Topkan

AFYON

Yaman Törüner

Kubilay Uygun

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Haydar Oymak

ANKARA

Yılmaz Ateş

Ali Dinçer

Eşref Erdem

Mehmet Gölhan

Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)

M. Seyfi Oktay

Önder Sav

Hikmet Uluğbay (B.)

ANTALYA

Deniz Baykal

Arif Ahmet Denizolgun

Emre Gönensay

Bekir Kumbul

Yusuf Öztop

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

BALIKESİR

İ. Önder Kırlı (İ. A.)

BİLECİK

Bahattin Şeker

BURSA

Yüksel Aksu

Cavit Çağlar

Ali Osman Sönmez

Yahya Şimşek

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Ahmet Küçük

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

DİYARBAKIR

M. Salim Ensarioğlu

Seyyit Haşim Haşimi

Sebgetullah Seydaoğlu

ELAZIĞ

Hasan Belhan

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

İsmail Köse

GAZİANTEP

Hikmet Çetin (Başkan)

GİRESUN

Rasim Zaimoğlu

HATAY

Fuat Çay

Nihat Matkap

Atila Sav

İÇEL

Oya Araslı

Mehmet Emin Aydınbaş

D. Fikri Sağlar

İSTANBUL

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Ali Coşkun

Tansu Çiller

Algan Hacaloğlu

Cefi Jozef Kamhi

Ercan Karakaş

Ahmet Güryüz Ketenci

Göksal Küçükali

Aydın Menderes

Mehmet Moğultay

Mehmet Altan Öymen

Korkut Özal

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Bülent Hasan Tanla

Ali Topuz

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Hasan Denizkurdu

Sabri Ergül

Aydın Güven Gürkan

Birgen Keleş

KAHRAMANMARAŞ

Ali Şahin

KAYSERİ

İsmail Cem (B.)

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

Onur Kumbaracıbaşı

Bekir Yurdagül

KONYA

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli

MALATYA

Ayhan Fırat

M. Recai Kutan

MANİSA

Ayseli Göksoy

Erdoğan Yetenç

MUĞLA

Zeki Çakıroğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

Murat Karayalçın

SIVAS

Mahmut Işık

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

TOKAT

Şahin Ulusoy

TRABZON

Hikmet Sami Türk (B.)

TUNCELİ

Kamer Genç (Bşk. V.)

Orhan Veli Yıldırım

VAN

Mustafa Bayram

Mahmut Yılbaş

(Açık Üyelikler)

ANKARA : 2

BURSA : 1

KIRŞEHİR : 1

KOCAELİ : 1

KONYA : 1

MANİSA : 1

RİZE : 1

ŞANLIURFA : 1

 

birleşim 113'ün sonu