________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________ DÖNEM : 20 CİLT : 56 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

111 inci Birleşim

29 . 6 . 1998 Pazartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Erzincanlıların terör nedeniyle karşılaştıkları sorunlara, teröre karşı alınması gereken önlemlere ve Erzincan’da meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Türkiye Kömür İşletmeleri Şırnak Bölge Müdürlüğüne yapılan personel atamalarında haksızlıklar olduğu iddiasına ilişkin gümdemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

3. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan ve ilçelerinde meydana gelen sel felaketi ve yörenin kalkınmasında büyük etken olacak mazot ticaretiyle ilgili sorunlara ve bu konularda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet SalihYıldırım’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – TBMMBaşkanlık Divanınca, Almanya Federal Meclisi Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1579)

2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/359)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz ve 55 arkadaşının, TalihOyunları Yönetmeliğine aykırı bir şekilde bazı tesislere kumarhane işletme belgesi verilmesini sağlamak suretiyle karapara aklanmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm ve Kültür eski Bakanı A. Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/25)

2. – Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak ve 54 arkadaşının, yeni turizm merkezlerinin tespitinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/26)

3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 25 arkadaşının, iklim değişikliklerinden ve ekolojik dengenin bozulmasından kaynaklanan çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271)

4. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 24 arkadaşının, TBMM’ye bağlı saray, köşk ve kasırlardaki tamirat-tadilat işlerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım’ın Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

2. – İçelMilletvekili Oya Araslı’nın, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

3. – Elazığ Milletvekili MehmetAğar’ın, İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

6. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

VII. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesi (2/669) (S.Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının, aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkinKanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanu Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili EminKul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, ErzincanMilletvekiliNaci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi GrupBaşkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

IX. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı IşınÇelebi’nin yazılı cevabı (7/5135)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, banka kurma iznine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in yazılı cevabı (7/5150)

3. – Mardin Milletvekili Fehim Adak’ın, DSİ yatırımları içinde yer alan bir projenin ne zaman ihale edileceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/5223)

4. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in yazılı cevabı (7/5235)

5. – TrabzonMilletvekili Kemalettin Göktaş’ın;

– Petrol Arama ve Petrolle İgili Faaliyetleri Düzenleme Fonunda toplanan paralara,

– Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonunda toplanan paralara,

İlişkin Başbakandan soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/5237, 5240)

6. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Selektif Kredi Fonunda toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in yazılı cevabı (7/5247)

7. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Milletvekillerinin ve Meclisin itibarının korunmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/5270)

8. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Hazine Müsteşarlığına banka kurmak için müracaat eden firmalara ilişkin Devlet Bakanı Güneş Taner’den sorusu ve Devlet Bakanı Vekili Rüştü Kâzım Yücelen’in yazılı cevabı (7/5286)

9. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, TRT’ye alınan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5371)

10. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya’da bazı din görevlilerinin işine son verildiği iddiasına ilikin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/5383)

11. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Afyon Milletvekili Kubilay Uygun hakkında işlem yapıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/5454)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Yapılan yoklamalar sonucunda GenelKurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

Alınan karar gereğince, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkındaki (11/16) esas numaralı gensoru ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 29 Haziran 1998 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.30’da son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Hüseyin Yıldız Ünal Yaşar

Mardin Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

_

No : 166

II. – GELEN KAĞITLAR

29.6.1998 Pazartesi

Teklifler

1. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz ve 18 Arkadaşının; Yükseköğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/1221) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

2. – Aydın Milletvekili Yüksek Yalova’nın; Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/1222) (Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

3. – Sıvas Milletvekili Abdüllatif Şener’in; Sıvas İline Bağlı Yavu Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1223) (İçişleri ve Plan ve Bütçe ve komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

4. – Aydın Milletvekili Nahit Menteşe’nin; Sosyal Sigortalar Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/1224) (Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

Rapor

1. – Kadastro Kanunu İle Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/637) (S. Sayısı: 699) (Dağıtma tarihi : 29.6.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İşçi Partisi Genel Başkanının bazı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.(6/1133) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

2. – Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Diyarbakır İlinin öğretmen ihtiyacına ve kapalı okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1134) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

3. – Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Diyarbakır İlindeki sağlık hizmetlerinin durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1135) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

4. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, gösteri yapan öğrencilere güvenlik güçlerince yapılan müdaheleye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1136) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

5. –Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, İlahiyat Milli Komitesi’nin hukuki statüsüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1137) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

6. – Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu’nun, Hatay 1. İcra Müdürünün görev yerinin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1138) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, orman köylülerinin sorunlarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5635) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Atatürk Stadına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5636) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır ‘ın, Bursa Erkek Lisesi Futbol Takımına verilen cezaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5637) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’ya bağlı Gündoğdu Köyünde ortaya çıkarılan arkeolojik eserlere ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/5638) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

5. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Askerlik Kanununda değişiklik yapılması hakkındaki kanun tasarısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5639) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

6. – Karaman Milletvekil Zeki Ünal’ın, hayvancılığın geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5640) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

7. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, bazı tarikatlara ve gruplara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5641) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.6.1998)

8. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, T.B.M.M. Vakfı’nda yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5642) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

9. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, İzmit Körfezinde bulunan SEKA fidanlığının özel bir firmaya devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5643) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

10. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay-Samandağı İlçesinde vuku bulan bir cinayete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5644) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

11. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin-Dargeçit-Temelli Köyü güzergâhında meydana gelen kazada ölen kişinin ailesinin mağduriyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5645) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

12. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Siirt İlinde yaşayan ailelere doğum kontrolü uygulanacağı haberinin doğru olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5646) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

13. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Bolu’da başörtülü bir öğrencinin ÖYS sınav salonundan çıkarıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5647) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

14. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale’ye bağlı bazı ilçelerin afet kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/5648) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

15. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, afetten zarar gören Kırıkkale’ye bağlı bazı ilçelere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/5649) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

16. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale’de afetten zarar gören çiftçilerin kredi borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5650) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

17. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, Suudi Arabistan ile ülkemiz arasındaki çalışma mevzuatına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5651) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

18. –Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Rektörler Komitesi’nin hukuki konumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5652) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

19. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Kocaeli-Gebze’ye bağlı bazı köy arazilerinin kamulaştırılmasına ilişkin (7/5653) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

20. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Manisa Vali Muavininin bazı beyanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5654) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

21. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Cumhurbaşkanlarının yurt dışı seyahatlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5655) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

22. – Adana Milletvekili Sıtkı Cengil’in, Adana 5 Ocak Stadyumunun kiraya verileceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) yazılı soru önergesi (7/5656) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

23. –Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, halen görevde bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanına ve emekli olanlara tahsis edilen araç ve koruma ekibine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5657) ( Başkanlığa geliş tarihi : 26.6 1998)

24. – Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, posta ücretlerine yapılan zamların Anadolu basınını sıkıntıya düşürdüğü iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5658) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

25. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Sarıveliler İlçesi Merkez Sağlık Ocağının sağlık personel ve malzemesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5659) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

26. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, hayvancılık bakanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5660) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

27. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Sarıveliler-Göktepe Kasabasında belediyenin yaptırdığı bir binanın lise veya meslek lisesi olarak kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5661) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

28. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman İl Özel İdaresine 1996-1997 tarihleri arasında gönderilen para miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5662) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

29. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, G.Ü. Mimarlık Mühendislik Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde meydana gelen bir olaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5663) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

30. – Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, başörtülü öğrencilere yapılan uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5664) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.6.1998)

31. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Sarıveliler İlçesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5665) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1998)

Meclis Soruşturması Önergeleri

1. – Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz ve 55 arkadaşının, Talih Oyunları Yönetmeliğine aykırı bir şekilde bazı tesislere kumarhane işletme belgesi verilmesini sağlamak suretiyle kara para aklanmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm ve Kültür Eski Bakanı Mesut Yılmaz Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/25) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.1998) (Dağıtma tarihi : 29.6.1998)

2. – Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak ve 54 arkadaşının, yeni turizm merkezlerinin tespitinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm Bakanı İbrahim Gürdal Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/26) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.6.1998) (Dağıtma tarihi : 29.6.1998)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 25 arkadaşının, iklim değişikliklerinden ve ekolojik dengenin bozulmasından kaynaklanan çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması ilişkin önergesi. (10/271) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 24 arkadaşının, TBMM’ne bağlı saray, köşk ve kasırlardaki tamirat-tadilat işlerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.6.1998)

_

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

29 Haziran 1998 Pazartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

_

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim; ancak, gündemdışı söz vermeden önce, Adana İlimizde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle hayatlarını yitiren vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet; yaralılara acil şifalar diliyoruz. Dileriz ki, devletimiz, ülkemizde bu büyük felakete maruz kalan vatandaşlarımızın kayıplarını en iyi şekilde karşılayacaktır. Gerçi, Türkiye'nin her tarafında birçok sıkıntı var; örneğin, terörün yarattığı zararlar var, afetlerin zararları var. Bunu, aslında, Türkiye'de dengeli olarak tespit edip, zararları karşılamak lazım.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Erzincanlıların terör nedeniyle karşılaştıkları sorunlara, teröre karşı alınması gereken önlemlere ve Erzincan’da meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İlk gündemdışı söz, Erzincan'daki terör olayları ve sel fekaleti nedeniyle gündemdışı söz isteyen Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi'ye verilmiştir.

Buyurun. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkanım, ben de, sözlerime başlamadan önce, Adana İlimizde meydana gelen deprem dolayısıyla, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet; yaralılara, en kısa zamanda acil şifalar diliyorum. Hükümetimizin, devletimizin, buradaki vatandaşlarımızın, meydana gelen bu yaralarına da acil merhem olacağına inanıyor; bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi selamlıyorum. (Alkışlar)

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; terörün ağır bilançosu, Türkiye'nin son onbeş yılını derinden etkilemiştir. Terör belası nedeniyle birçok ocak sönmüştür. Yakınlarını kaybedenlerin acıları henüz dinmiş değildir. Bu acı, kolay kolay dinmez; dindirilemez.

Terör, yoğun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yaşanmışsa da, etkisi, yalnızca bu bölgelerle sınırlı kalmamış; Türkiye'nin her köşesi bu terörden etkilenmiştir. Son birkaç yıl içerisinde, güvenlik güçlerimizin cansiparane gerçekleştirdikleri mücadele sonunda, terör, bir hayli gerilemişse de, maalesef, bütün hatlarıyla çökertilmiş değildir. Terör, tükenme sürecine girmiştir; ancak, Hükümet "terör bitti, yok oldu" propagandasının arkasına sığınıp, bu tür kolaycılığını devam ettirirse, korkarım ki, daha da çok canlar yakacak, daha da çok ocaklar söndürecektir. Hükümet, şu aşamada, üzerine düşen görevini eksiksiz yerine getirmeli ve bu bölgede meydana gelen, bilhassa İlimiz Erzincan ve çevresinde son günlerde meydana gelen terör hadisesini dikkate almalı ve buradaki vatandaşlarımızın önerilerini, isteklerini acilen yerine getirmelidir.

Erzincan'ın İliç ve Kemaliye İlçelerinde, son günlerde, köylülerimiz terör nedeniyle sıkıştırılmış, taciz edilmiş; hatta, gelen rivayetlere göre, bazı köylü vatandaşlarımız PKK tarafından kaçırılmış ve hâlâ bulunamamıştır. İstanbul'da bulunan aziz hemşerilerimiz, İliç ve Kemaliye'ye bağlı o güzel köylerini, her sene, kazandıkları paraları harcamak suretiyle imar etmekte, altyapısını tamamlamakta, çoluk çocuğuyla hiçbir zaman o köylerini terk etmemektedirler; fakat, terörden ve tacizden dolayı, şu anda, çok az sayıda olan vatandaşımız da, aldığımız bilgilere göre köylerini terk etmek, göç etmek durumundadırlar.

Bu endişeyle, İstanbul'da bulunan köy dernekleri, acilen, Hükümetimizden birtakım tedbirlerin alınmasını istemektedirler. Bu isteklerini, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakana, İçişleri Bakanına, Jandarma Genel Komutanlığına, bütün milletvekillerine ve idare amirlerine bildirmişlerdir. Biz de, bu isteklerini, bir kere daha Meclis gündemine taşımak ve Meclis kürsüsünden anlatmak suretiyle dile getirmek istiyorum.

Bu bölgeden, terör azaldı diye askerî birlikler çekilmiştir. Burada, acilen, alayların ve eski birliklerin konuşlandırılması ve görev yapması istenilmektedir. Bozuk olan, yapılamayan köy yolları ve yayla yolları acilen yapılmalı; haberleşme amacıyla, telefonsuz köylerin telefon ihtiyacı derhal giderilmeli ve cep telefonu kullanma sistemi bu bölgelerde yaygınlaştırılmalıdır.

Köylülerimizin, İstanbulda bulunan hemşerilerimizin isteklerinin en önemlisi de, bu bölgelerde, İçişleri Bakanlığı kanalıyla karakollar kurulması ve bu karakollar aracılığıyla taciz hareketlerinin aza indirilmesidir.

Yine, geçen hafta, Erzincan - Merkez – Uluköy Beldesinde terörist baskını olmuş, orada da bir vatandaşımız yaralanmış ve köy korucularının yapmış oldukları acil müdahale sayesinde, köylümüz büyük bir beladan kurtarılmıştır. Orada bulunan hemşehrilerimiz, köylülerimiz de, Çağlayan yöresindeki alayın tekrar burada görev yapmasını veya burada, acilen bir karakolun kurulmasını istemektedirler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Terzi, süreniz bitti; lütfen toparlayın efendim.

NACİ TERZİ (Devamla) – Bölgemizde ve diğer bölgelerimizde bu tip istekler ve talepler dile getirilmekte ve Hükümetimiz tarafından acilen yerine getirilmesi temenni ve talep edilmektedir; büyük belaların ve can kaybının önlenmesi için.

Yine, Erzincanımızın Altunket beldesinde, ülkemizin her yerinde olduğu gibi, bir sel felaketi yaşanmış, oradaki vatandaşlarımız büyük zarar görmüşlerdir. O vatandaşlarımız adına da, yapılacak olan hasar tespit çalışmalarının en kısa zamanda sonuçlandırılması, vatandaşımıza ve belediyemize de acil para yardımında bulunulması istek ve taleplerimizdir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Adana dahil olmak üzere, ülkemizin her yerini, bu gibi terör belasından, diğer afetlerden ve selden Cenabı Allah'ın muhafaza etmesini niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Terzi.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere Hükümetten bir istek gelmemiştir.

2. – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Türkiye Kömür İşletmeleri Şırnak Bölge Müdürlüğüne yapılan personel atamalarında haksızlıklar olduğu iddiasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz, Türkiye Kömür İşletmeleri Şırnak Bölge Müdürlüğünün personel durumu ve uygulanan politikalar hususunda söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Bayar Ökten'e verilmiştir.

Buyurun Sayın Ökten. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, Adana ve Ceyhan'da meydana gelen deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum. Temennim, ortaya çıkan hasarların bir an önce telafi edilmesi ve gerekli olan önlemlerin vakit kaybedilmeden alınmasıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, doğal afetler yaşanırken, diğer taraftan, halkımızı tedirgin eden, kendi elimizle yaptığımız acı olaylar da yaşanmaktadır.

Ben, bugün, Türkiye Kömür İşletmeleri Şırnak Bölge Müdürlüğünün personel durumu ve yapılan haksız muameleler konusunda söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Elbette ki, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de, hepimizin bildiği gibi, işsizliktir. Hükümetler ise, buna çözüm üretecek politikaları belirlemek ve yeni iş imkânları sağlamakla görevlidir. Ancak, bu görevi yerine getirirken, sosyal hukuk devleti anlayışıyla bağdaşan uygulamalar yapmak ve fırsat eşitliği prensibine sadık kalmak gereklidir; ama, görüyoruz ki, bunun tam tersi uygulamalar yapılmaktadır. Seçilme kaygısıyla, diğer bölgelerin hakları ellerinden alınmaktadır.

Geçenlerde elime bir mektup geçti. Bu mektupta, Sayın Enerji Bakanının Şırnak'a 5 mühendis atadığı ve bu mühendislerden ikisinin Çanakkaleli olduğu yazıyor; ancak, bu da yetmiyor; bu mektupta şöyle deniliyor: "Tayini yapılan mühendislerin isimleri; birisi, Maden Mühendisi Sedat Kısa, tayin olduğu güne kadar Çan İlçesi ANAP teşkilat yönetim kurulu üyesi; birisi de Maden Mühendisi Bülent Ürer, Lapseki İlçesi ANAP ilçe teşkilatı üyesinin akrabası." Tabiî, olabilir; ancak, Şırnak'a tayin olan mühendis arkadaşlarımızın, hiçbir şekilde, orada görev yaptırmadan, bir hafta içinde, Şırnak'tan alınıp, Lapseki'ye tayin edilmesi, burada, önemli olan esas konudur. Biz, burada, Sayın Bakana soruyoruz, diyoruz ki "Türkiye Kömür İşletmeleri Şırnak Bölge Müdürlüğü emrine çıkardığınız 5 mühendis kadrosuna kimler atanmıştır?" Sayın Bakan da bize cevap veriyor; diyor ki "şu isimler tayin edilmiştir; ancak, biz, bu kişilerin ikisini Çanakkale'ye tayin ettik." Peki, bunun sebebi nedir? "Efendim, Şırnak kömür ocakları kapalı; kapalı olduğundan dolayı orada daha iyi yetişsinler" diyor. Peki, bu arkadaşlarımızı, madem ki, kapasiteleri yoktu, niye Şırnak'a maden mühendisi olarak tayin ettiniz; Türkiye'de bunlardan başka işsiz mühendis yok muydu Sayın Bakanım?!

Tabiî ki, daha sonra, yine, biz, Sayın Bakanımıza soruyoruz 24 Nisan tarihinde, diyoruz ki "siz, bu tarihlerde maden ocaklarına kadro alınması emrini verdiniz mi?" Bakanlıktan gelen yazıda diyor ki "hayır, biz, işçi alımını yapmadık." Elimizde, Şırnak'a işçi alımıyla ilgili belgeler mevcuttur. Yaklaşık olarak 60 işçi alınmıştır. Yine, Sayın Bakan, bu işçilere verilen kadronun yaklaşık olarak 65 kişilik kısmıyla beraber 37'sini Şırnaklılardan atamıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ökten, süreniz bitti, kısa bir süre içinde lütfen toparlar mısınız.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) – ...yani, sadece, Şırnak merkezinde oturan kişileri atamıştır. Geriye kalan 9 işçi, Şırnak'tan değil, değişik illerdendir ve hangi maksatla alındığı görülmektedir. Tabiî, biz, Şırnak merkezinden işçi alınmasın demiyoruz; ancak, Şırnak merkezinin dışında, Şırnak'a bağlı ilçeler de Anavatan Partisine oy vermiştir. Gönül isterdi ki, bu 65 kişi, sadece Şırnak'tan alınmış olsun; ama, bakıyoruz ki, değişik illerden de bu işçiler alınmıştır. Bununla beraber, Şırnaklı vatandaş "biz, DSP'ye 500 oy verdik, neden DSP bizim hakkımızı aramıyor. DTP, sonradan parti olmuştur, haydi neyse, ama, dışarıdan bu Hükümete ortak olan Cumhuriyet Halk Partisine, biz, Anavatan Partisi kadar oy verdik. Peki, bu Hükümeti destekleyen Cumhuriyet Halk Partisi niye bizim hakkımızı aramıyor, sormuyor? Eğer, sadece, Anavatan Partisine oy vermiş kişiler atanıyorsa, biz de onlara oy verdik, bizi onlar niye desteklemiyorlar, CHP bizim hakkımızı niye aramıyor" diyor.

Bu vesileyle, bu haksızlığın ortadan kaldırılması için, Sayın Bakanın bundan sonra yapılacak atamalarda daha dikkatli olması hususunda gerekli bilgileri kendilerine sunmak için burada bulunuyoruz; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ökten.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Cumhur Ersümer; buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de, geçtiğimiz gün yaşanan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da geçmiş olsun diyerek sözlerime başlamak istiyor; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Güneydoğu Anadolu Linyit İşletme Müdürlüğü, merkezi Cizre'de olup, faaliyetlerini Şırnak ve Silopi'de bulunan başmühendislikleri vasıtasıyla yürütmektedir. 1988 yılında 622 bin ton olan üretim, yöre şartları ve çevre sorunları nedeniyle gittikçe azalarak, 1994 yılında hiç yapılamamıştır. 1995 yılından itibaren Şırnak ocağında çalışmalar sürdürülmekte olup, 1997 yılında 27 bin ton kömür satışı yapılmıştır. Silopi ocağını da işletmeye almak üzere gerekli çalışmalar sürdürülmektedir.

İşletme müdürlüğümüzde, 1988 yılında 201 memur, 453 işçi, toplam 654 personel; 1997 yılında 78 memur, 296 işçi, toplam 374 personel çalışmaktadır. İşletmede üretim azalmasına rağmen, personel aynen muhafaza edilmekte; ancak, kendi istekleri halinde kurumca uygun görülenler diğer işletmelerimize nakledilmektedir. İşletme faaliyetlerinin artması halinde gerekli personelin sağlanması cihetine gidilecektir.

Tabiî, Sayın Bayar Ökten'e bu konuşmaları nedeniyle teşekkür ediyoruz; bize, bazı hususları açıklama imkânı vermiştir. Biz, Şırnak işletmemize 65 güvenlik görevlisi aldık. Bunlardan 45'i Şırnak'ta, 10’u Cizre'de, 10'u da Silopi'de istihdam edilmiştir. Tabiî, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hiçbir yasasında şu veya bu yöreye uygun memur, işçi veya güvenlik görevlisi alımıyla ilgili bir ayrıcalık söz konusu değildir; ancak, ben, göreve geldiğim günden beri, bu hususa elimden geldiğince dikkat ederek çalışmalarımı sürdürme çabası içinde oluyorum. Neticede de, zaten, bana ulaşan rakamlar doğruysa, bu 65 güvenlik görevlisi içinde yöreden olmayan sadece 8 kişi vardır.

Yine, mühendislerle ilgili konuda, 5 mühendisin açıktan ataması yapılmıştır; doğrudur. Bunlardan biri Bigalıdır, biri de Lapsekilidir; ama, ne Biga'da ne Lapseki'de istihdam edilmemişlerdir. Bu arkadaşlarımız, işletmede o tarihlerde üretim faaliyetlerinin olmaması ve Çan Linyitleri İşletmesinde mühendis ihtiyacının bulunması nedeniyle, gerekli üretim tecrübesi kazanmaları amacıyla Çan Linyitleri İşletmesine gönderilmişlerdir. Bu konuda yapılan işlem tamamen yasal çerçevede ve herhangi bir parti veya particilik mülahazası gözetilmeden yapılmış bir işlemdir; ama, sanırım, Sayın Bayar elindeki bir mektubu delil göstererek bu arkadaşlarla ilgili bazı beyanlarda bulunuyor. Tabiî, o mektubu bana da verirlerse memnun olacağım.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Ben bunu size veremem Sayın Bakan, kusura bakmayın...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Peki, bilgileriniz benim için yeterlidir. Bu arkadaşların durumunu tahkik edeceğim, bu konuda ilişkilerini de size bilgi olarak sunacağım.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sizin verdiğiniz cevaplar var zaten burada...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Hayır, benim verdiğim cevaplar da, şu anda verdiğim cevaplar çevçevesindeki cevaplardır. Sözlerimin de hiç sağa sola çekilip, yamultulacak, değiştirilecek şekli de zaten yoktur. Ben, yine de, bundan sonraki çalışmalarımızı, mutlaka ki, hepimizi tatmin edici bir şekilde sürdürebilmemiz için gerekli tedbirleri de alacağım.

Teşekkür edip, saygılar sunuyorum. (ANAP, DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

3. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan ve ilçelerinde meydana gelen sel felaketi ve yörenin kalkınmasında büyük etkin olacak mazot ticaretiyle ilgili sorunlara ve bu konularda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet SalihYıldırım’ın cevabı

BAŞKAN – Son gündemdışı konuşma, bölgemizde yağan yoğun yağmur sonucunda hemşerilerimizin evlerinin yıkılması, tarım alanlarının zarar görmesi ve bölgemizin kalkınmasında büyük etken olacak mazot ithalatıyla ilgili Hükümetin almış olduğu kararlardan sonra bölgenin gördüğü sıkıntıyı dile getirmek üzere söz istiyorum diyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya verilmiştir efendim.

Buyurun Sayın Kaya.

Süreniz 5 dakika.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; gündemdışı bir konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Takriben üç hafta önce Ardahanımızın Çıldır İlçesinde yaşanan doğal bir felaket sonucunda 1 000'e yakın evimiz hasar görmüş, bunlardan 200 tanesi tamamıyla yıkılmış ve 300'e yakın hayvanımız telef olmuştur; fakat, bölge, 55 inci Hükümet döneminde, her nedense sahipsiz bırakılmıştır!.. Çıldır'da büyük bir felaket yaşanacak, Ardahan'ın ilçelerinde büyük bir felaket yaşanacak, başka bölgelerde sel felaketi olduğunda gidilecek, bakanlar görevlendirilecek, oralarda hasar tespiti yapılacak; ama, Ardahan İline gelindiği zaman, 55 inci Hükümetin duyarsızlığının neden olduğunu daha anlamış değilim. Ardahan halkımız, bu duyarsızlığı, mutlaka, seçimlerde, sandıkta yansıtacaktır.

Özellikle, buradan, 55 inci Hükümete seslenmek istiyorum: Çıldır İlçemizde, gerçekten, çok büyük bir zayiat var. 1 000'e yakın evimiz yıkılmış ve coğrafik nedenlerle nüfusunun yüzde 65'inin hayvancılıkla uğraşan bir toplum olması ve bugün, ekili alanların da, maalesef, büyük bir zarara uğraması nedeniyle, insanlarımız perişan durumdadır. Bir an önce, bu insanlarımıza faizsiz kredi verilmesi gerekmektedir. Çıldır içindeki esnafımızın da çok ciddî manada zararı vardır ve oradaki esnafımıza da faizsiz kredi verilmesinde, mutlaka, yarar vardır; çünkü, bölgede, gerçekten, çok büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır.

Bir an önce bu somut kararların alınmasını 55 inci Hükümetten özellikle istemekteyiz ve bölgenin, en kısa zamanda, afet bölgesi ilan edilmesi mecburîdir; çünkü, söylediğim gibi, az önce konuşmamda kastettiğim gibi, bir an önce, bu bölgenin, afet bölgesi ilan edilerek, tahrip olmuş, sel felaketine uğramış Çıldırımızın yeniden yapılandırılması ve Ardahan'a el uzatılması gerekmektedir.

Ayrıca, çok değerli bakanımla daha evvel de görüşmüştüm; bugün, Ardahan'ın makûs talihini değiştirecek sınır ticareti olan mazot ithaliyle ilgili çok büyük bir beklenti vardır. Eğer, 55 inci Hükümet mazot ithaline uzun vaadede cevap vermeyecekse, sınırlandıracaksa, peşinen, bunu açıklamak zorundadır sınır ticareti yapan insanlarımıza. Bugün, Ardahan İlimizde ne olmuştur; adamcağız borçla harçla depo almıştır, adamcağız evini satmıştır, hayvanını satmıştır, tanker almıştır, bütün malını, varını yoğunu, bu konuda sınır ticaretine ve mazot ithaline bağlamıştır.

Bugün, Bakanlar Kurulunda alınan kararla -bu menettiğiniz şekliyle- Ardahan'da hayat duracak; Ardahan'ın geleceğini, insanların sınır ticaretinden beklentilerini, harçla borçla iş yapan insanlarımızın geleceğini perişan etme noktasında bir uygulama olacaktır. Eğer, böyle bir uygulama uzun vadede olmayacaksa, 55 inci Hükümetimizin, daha evvel, mutlaka bir açıklama yapıp bu konuyu halka izah etmesi gerekirdi; ama, ne var ki, burada, bu Hükümetin kurulmasıyla ilgili diyet ödenen, birkaç tane büyük holdinge, maalesef, Ardahan halkı, Ardahan insanı peşkeş çekilmiştir, Ardahan'ın geleceği peşkeş çekilmiştir; burada, huzurunuzda özellikle onu ifade etmek istiyorum.

Ardahan, yüz yıldan beri göç vermiş, Ardahan yüz yıldan beri işsizlik çekmiş, Ardahan yüz yıldan beri eğitimde en sonlarda olmuş; şimdi, bir umut doğmuş Ardahan'a; o umut da, sınır ticaretiyle ilgili doğan umuttur; ama, gelin görün ki, Hükümetiniz -büyük şirketlerden Shell gibi ve kartelleşmiş holdingler gibi, baskı kurduğu için- oradaki insanlarımızın geleceğini bir tarafa iterek, Ardahanımızı yine, yüz yıldır yaşadığı kaderiyle tekrar, başbaşa bıraktı. Eğer, böyle bir uygulama olmayacaksa, Hükümet olarak açıklayacaktınız; sınır ticaretinin yapılmayacağını, valilikçe bunun mutlaka durdurulacağını söyleyeseydiniz; orada, bugün 500'e yakın tanker alınmış, insanlar evini barkını, hayvanını satmış bu işle iştigal eder hale gelmiştir. Bu noktada, bölgenin kalkınması için, iç dinamiklerin mutlaka harekete geçmesini engelleyen bu karar, gerçekten, Ardahan'ı üzüntüye yeise süreklemiştir. O bakımdan, bu karar eğer doğruysa -ki, ben buradan özellikle doğru olmadığını söylüyorum- hem bölgenin kalkınması açısından hem de o insanlarımızın gelişmesini, bugünkü imkânlarını daha iyi kullanması açısından o insanlara bir yıl, birbuçuk yıl daha hak vermek gerekirdi, bunu yapmak gerekirdi; maalesef, bu yapılamadı. O bakımdan, 55 inci Hükümete buradan sesleniyorum; bu alınan karar kesinlikle yanlış bir karardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, süreniz bitti; ek süre veriyorum, tamamlayın efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) – Bölgenin gelişmesine, daha evvel hep yanlış perspektiften baktık. Nasıl oldu; Ardahan'da, Şırnak'ta, Hakkâri'de bir sorun olduğu zaman, o bölgenin sorunu olarak gördük ve bölgeyi kaderiyle karşı karşıya bıraktık; halbuki, o bölgenin sorununu Türkiye'nin sorunu olarak kabul etmemiz lazım; yani, bir vücudun organları gibi, bünyenin herhangi bir yerinde ağrı varsa, diğerleri de ondan zarar görür düşüncesiyle hareket etmemiz lazım. Bugün, Ardahan İlimiz, bu konuda, gerçekten, 55 inci Hükümetten vatandaş olarak müştekidir, şikayetçidir. Eğer bu olayda, halk, Saffet Kayasına "milletvekilliğinden istifa et" diyorsa, gerekirse, bu kararı protesto etmek için istifa etmeye hazır olduğumu, huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

55 inci Hükümete sesleniyorum ve artık, gelin, diyet ödediğiniz bu insanları bir tarafa atın, halka inin, Ardahan'ın menfaatını ve 65 milyon insanın gelecekteki menfaatlarını koruyun diye huzurunuzda ifade etmeyi bir görev kabul ediyorum. Tüm Ardahan halkı adına, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.(DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanımız Sayın Yıldırım; buyurun efendim.

İnşallah, Sayın Hükümet, Sayın Milletvekili arkadaşımızın istifasını engelleyecek bir icraat yapar.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 55 inci Hükümetin hiçbir ferdi, hiçbir ferdinin mantığı, burada çok şey beklediğimiz değerli parlamenterlerimizin istifasına veya afonksiyon hale gelmesine ne uygundur ne müsaittir ne de uğraşlarımız buna imkân verecektir. Değerli Saffet Kaya'nın rahat olmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Ardahan Milletvekilimiz Değerli Saffet Kaya'nın, sınır ticaretiyle ilgili beyanlarını burada dikkatle dinledim, kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, sınır ticaretiyle alakalı, bizim aktarmamız gerekli olan hususların, yeterince ilgili yerlere ulaşmadığını görüyorum. Bu konuda, Değerli Kaya'ya da hak veriyorum.

Bugüne kadar, sınır ticaretinin uygulama yönteminin, mevcut mevzuatın önemli ölçüde dışına çıkacak şekilde uygulandığını Sayın Kaya da biliyor, biz de biliyoruz. Sınır ticaretinin esasını biliyorsunuz, sınır illerinde, komşu illerin ihtiyaçlarını gidermeye yönelik takas esaslı beyana dayanan bir uygulamadır. Ancak, özellikle 1985 yılından sonra, terör nedeniyle, terörden çok miktarda hasar gören ve zarara uğrayan yöre insanının işsizliğini, sorunlarını, sıkıntılarını, ekonomik ve sosyal açmazlarını aşabilmek için sınır ticaretinde sapmalara olanak sağlayacak düzenlemeler getirildi. Başlangıçta, yöre insanının ihtiyacını gidermeye yönelik bu uygulama, belirli bir süreçten sonra, devletin kamu maliyesini büyük ölçüde yük altında bırakacak bir uygulamaya dönüştü ve bu uygulama da, yörede gerçekten ihtiyacı olanlardan ziyade belirli kurum ve kuruluşlara büyük ölçüde rant sağlayan bir ticaret oldu. Sadece bir yıl içerisinde kuzey ve doğu illerinden giren petrolün miktarının 2,6 milyon ton olduğunu söylersem ve sadece bu petrolden kamu maliyesinin kaybının da 1,3 milyar dolar olduğunu söylersem, bunun önemi ortaya çıkar.

Bu bakımdan, Hükümetin yeni baştan bir düzenleme yapmak istemesi gayet doğal; ancak, Hükümetin gözardı etmemesi gerekli olan, Değerli Kaya'nın da altını çizdiği çok önemli ikinci bir konu var: Yörede, yörenin ekonomisini ayakta tutan hayvancılık, büyük ölçüde yok olma düzeyinde; yörede, insanın yaşamına getiri sağlayacak kaynakların sınırlı olduğunu hepimiz biliyoruz ve sınır ticareti bu konuda çok önemli bir yer tutuyor. Sınır ticaretinin, ihtiyacı olanların yaşamına yansıyacak şekilde yeni baştan düzenlenmesi ve de bunun belirli bir süreç içerisinde kademeli olarak uygulanmaya konulması, doğal olanıdır, yapılması gerekli olanıdır. Hükümetin bu kararı, belki ani olmuştur; bu, gözden geçirilir. Kul yapısı olan her şeyde hata olma ihtimali olabilir; bizim de bu uygulamada hata payımız varsa, bunu düzeltme konusunda üzerimize düşeni eksiksiz yapacağımızı belirtmek istiyorum.

Ben, dün, Hakkâri ve Van'dan geldim; sınır ticareti konusunda yöre illerinin hassasiyetini çok iyi yansıttılar. Benim seçim bölgem Şırnak'tır; o yöredeki sıkıntıları da çok iyi bilen arkadaşlarınızdan biriyim ve de yarın, Sayın Saffet Kaya'nın da katılacağı, Maliye Bakanımızla birlikte bu sorunu, sıkıntıları tekrar görüşeceğimiz bir toplantımız var. Bu konudaki aksaklıkları dile getireceğiz ve de sorunları elbirliğiyle çözeceğiz.

Bu konuda bana açıklama fırsatı verdiği için Değerli Kaya'ya teşekkür ediyorum; Yüce Heyete saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sayın Bakana bir şey soracağım... Siz, Şırnak'ta...

BAŞKAN – Öyle bir usulümüz yok Sayın Ökten; rica ediyorum...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Öyle bir usulümüz yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun; siz, konuşmanızı bitirdiniz...

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sayın Bakanım, siz, Şırnak'tan milletvekili seçilmiş bir bakansınız.

BAŞKAN – Sayın Ökten, soru sorma diye bir usulümüz yok...

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Bölgede sınır ticareti serbestisini getirdiniz; ama, burada dediniz ki, il bazında...

BAŞKAN – Sayın Ökten, ben size söz vermedim ki!.. Sayın Ökten!..

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Siz, bakan olarak kaç fabrika temeli attınız?!

BAŞKAN – Sayın Bakan, arkadaşımızın sorusu varsa, yazılı sorsun, siz de cevap verin.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Efendim...

BAŞKAN – Efendim, böyle bir usulümüz yok. Yani, Sayın Bakana soru sorma usulü yok. Arkadaşımız, gerekirse, size, soruyu yazılı veya sözlü sorar, siz de cevap verirseniz. Gündemdışı konuşmalarda soru sorma usulümüz yok...

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Açıklamama müsaade edecek misiniz; yoksa...

BAŞKAN – Peki; kısa bir açıklama yapın da... Yalnız, bu, usulden değil.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Değerli Ökten böyle, Aristo mantığıyla, küçük konulardan istitrat yaparak politika yapmaya çalışır.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Siz, benden daha başarılısınız!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Oradan konuşmanın anlamı yok.

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Tabiî, bu lokal sorunları Türkiye'nin sorunlarının üstünde tutmaması gerektiğini herkesin öğrenmesi gerekir.

Ben, şunu soruyorum: Siz, beş yıllık iktidarınız süresince, Şırnak'ta kaç fabrika açtınız da biz kapattık? Her şeyden önce, bu soruyu sormaya hakkı olmayan kişi varsa, o da sizsiniz.

Ben, şunu söylemek istiyorum: Biz, 1 Temmuz 1997 tarihinde görev devraldık, 2 Temmuzda sınır ticaretine olanak sağladık. Bugünkü koşullar sınır ticaretinin tekrar görüşülmesini gerektiriyor; kamu maliyesi ve devletin çıkarları açısından bu gerekli. Sadece Şırnaklının çıkarlarını devletin çıkarları üzerinde görme mantığının, bu Parlamentoda görev yapan kişilere hiçbir zaman yakışmadığını belirtmek istiyorum; ancak, Şırnaklının da Edirnelinin de Ardahanlının da sorunlarının incelikle taşınacağını belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Aslında, böyle bir usulümüz yok; yani, aynı ilin iki milletvekili -biri bakan, biri milletvekili- birbirlerini çok sevdikleri için karşılıklı ufak bir sataşmada bulundular, onun için müsaade ettim...

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, tezkere ve önergeler çok uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – TBMMBaşkanlık Divanınca, Almanya Federal Meclisi Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1579)

25 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 14 Nisan 1998 tarih ve 77 sayılı kararıyla, Almanya Federal Meclisi Başkanı ve beraberinde bir parlamento heyetinin Türkiye'yi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İki tane Meclis soruşturması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz ve 55 arkadaşının, TalihOyunları Yönetmeliğine aykırı bir şekilde bazı tesislere kumarhane işletme belgesi verilmesini sağlamak suretiyle karapara aklanmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm ve Kültür Eski Bakanı A. Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/25)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye, uluslararası platformda, karaparanın aklanmasında ilk sıralarda gösterilen ülkelerden birisidir. Yakalanan kuryelerle ortaya çıkan, kaynağı belirsiz milyarlar, ülkemiz açısından gerçekten kara bir lekedir.

Toplumu huzursuz eden, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden terörün arkasında, karanlık ilişkilerin dünyası vardır. Terör, bu dünyadan beslenmekte, hayat alanı bulmakta ve ülkemizi tehdit etmektedir. Aynı durum, gençliğimiz için büyük tehlike haline gelen uyuşturucu sorununda da yaşanmaktadır.

Kanunsuzluğun egemen olduğu bu karanlık dünya, kendini sürekli besleyen, sürekli büyüten, hem toplum hem ülke için bela haline gelen hayat damarlarıyla yaşamaktadır. Bu hayat damarları, biri olmazsa öteki de mevcut olmayan bir şeytan üçgeni yaratmıştır. Karapara, uyuşturucu ve terörün oluşturduğu bu şeytan üçgeni, içine çektiği her şeyi yutmaktadır.

Devletin varlık sebebi, adalet ve barıştır; devlet, bunları temin etmek için vardır. Kanunsuzluğa yaşama alanı tanıyan, buna göz yuman devlet, devlet olmaktan çıkar. Vatandaşına karşı müşfik olması gereken devlet, organize suçların olduğu alana kahredici yumruğunu indirmek zorundadır. Devleti yöneten siyasî aklın, siyasî iktidarların aslî görevi budur. Maalesef, devletin gücü, zamanında ve gerektiği gibi, bu alana sevk edilmemiş; devlet gücü, kanunsuzluğu yok etmek için değil, tersine, beslemek için kullanılmıştır.

Karaparanın aklanmasında, hiç şüphesiz ki, kumarhanelerin rolü büyüktür. Kumarhaneler, uyuşturucudan, mafya ekonomisinden gelen karaparanın aklandığı en kritik mekânlardır.

Kanundışı yollardan kazanılan, kaynağı gösterilemeyen paralar, kumarhaneler aracılığıyla legal hale gelmekte, yasal sistemin içine girmektedir. Bu yüzden, terör ve uyuşturucu ile kumarhaneler arasında çok sıkı bir ilişki mevcuttur. Kumarhaneler, âdeta, terör ve uyuşturucu şemsiyesi olmuştur.

Kolay kazanılan, böyle hesapsızca harcanabilen karapara, devletin meşru iktidarının karşısında paranın iktidarını kullanarak kendi çıkarlarını gerçekleştirmiştir. Devletin meşru iktidarında sorumluluk üstlenen, yetki kullanan bazı siyasiler de, paranın kurduğu iktidarın aracı gibi çalışmış, tasarruflarda bulunmuş ve ülkeyi bugünkü duruma sürüklemişlerdir.

Türkiye'de, bugün, kamuoyuna yansıyan kanunsuzlukların, terör ve uyuşturucu trafiğinin arkasındaki güçleri gün ışığına çıkarmak için, iktidar sorumluluğunu üstlenenlerin yaptıklarına eğilmek gerekir. Bu nedenle, Türkiye'deki kumarhanelerin açılışı ve gelişimiyle ilgili hususları hatırlamakta fayda vardır.

16.3.1982 gün ve 17635 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 19/B maddesiyle, Turizm Bakanlığı, belgeli turizm işletmesinin tamamlayıcı bir bölümü olmak kaydıyla, talih oyunları oynatabilecek mahalleri tespit ve bunları işletecek kişilere izin vermek yetkisini haizdir. Bu kanunun 19/B maddesine istinaden, Turizm Bakanlığınca, 8.1.1983 gün ve 17922 sayılı Resmî Gazatede "Talih Oyunları Yönetmeliği" yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bahse konu yönetmeliğin 6 ncı ve 19 uncu maddelerinde "turizm işletme belgeli tesisler, bünyesinde talih oyunları mahalleri kurmak ve oyun makineleri işletme hususunda dolar bazında her ay belirli bir miktar kazanılması" şartını getirmiştir.

15.1.1986 gün ve 18989 sayılı Resmî Gazatede, Talih Oyunları Yönetmeliğinin 6 ncı ve 19 uncu maddeleri değiştirilerek; talih oyunları işletmeleri ve oyun makineleri işletmelerinin 5 yıldızlı ve en az 300 yatak kapasiteli turizm işletme belgeli oteller ve en az 500 yatak kapasiteli birinci sınıf tatil köyü bünyelerinde kurulabilmesi ve işletilebilmesi öngörülmüştür.

Yine, 14.4.1987 gün ve 19431 sayılı Resmî Gazetede, Talih Oyunları Yönetmeliğinin 19 maddesi değiştirilerek, oyun makineleri işletmelerinin en az 1 000 yataklı ve 5 yıldızlı oteller ile en az 1 500 yataklı 1 inci sınıf tatil köyleri bünyelerinde kurulabilmesi ve işletilebilmesi öngörülmüştür.

Bu değişikliğe rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığının (Turizm Genel Müdürlüğü) dönemin Turizm Bakanı A. Mesut Yılmaz'dan 20.8.1987 gün ve 12088 sayılı olurda;

"Talih Oyunları Yönetmeliğinin 19 uncu maddesinde yapılmış olan değişiklik, 14 Nisan 1987 tarih ve 19431 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu tarihten önce, mimarî projelerinde talih oyunları salonu ve/veya oyun makineleri mahalli bulunan tesislere, bu projeleri uygun görülerek yatırım belgesi verilmiştir.

Bu tesislerden yapımı tamamlanmış olanlar, Bakanlığımıza, işletme belgesi almak için müracaat etmektedirler.

Adı geçen yönetmelik değişikliği tarihinden önce mimarî projelerinde talih oyunları salonu ve/veya oyun makineleri mahalli bulunan ve bu projelerin (B) uygun görülmesi suretiyle Bakanlığımızca yatırım belgesi verilmiş olan tesislere, işletme belgesi verilmesi aşamasında; ilgili yönetmeliğin 19 uncu maddesinde öngörülen yeni koşulların aranması hususunu olurlarınıza arz ederim" denilmektedir.

Böylece, onay belgesi eki "B. Yatırım belgelerine esas olan projelerinde talih oyunları/oyun makineleri mahallî bulunan ve husus yatırım belgesinde belirtilmiş olan tesisler" başlığı altında belirtilen 10 tesis ile "C. Yatırım belgesine esas olan projesinde talih oyunu/ oyun makineleri mahalli bulunan; ancak, bu husus yatırım belgesinde belirtilmemiş olan tesisler" başlığı altında zikredilen 26 tesise yönetmelik değişikliğiyle getirilen 5 yıldızlı oteller için 1 000 ve 1 inci sınıf tatil köyleri için gerekli 1 500 yatak kapasitesine sahip olmadıkları halde, bahsedilen yeni koşulların aranmaması suretiyle, toplam 36 tesise yönetmelik hükümlerine aykırı bir şekilde işletme belgesi verilebilmesi imkânı sağlanmıştır.

İşte, Türkiye'nin, karaparanın aklandığı bir ülke haline gelmesindeki ilk adımlar dönemin Kültür ve Turizm Bakanı A. Mesut Yılmaz tarafından, mevcut yasal hükümlere rağmen verilen olurla açılan kumarhaneler vasıtasıyla atılmıştır.

Bu itibarla, Kültür ve Turizm Bakanlığı dönemindeki TCK nın 240 ıncı maddesine uyan eylemlerinden dolayı, Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılması için gereğini arz ederiz.

Mehmet Ali Yavuz (Konya)

Mustafa Çiloğlu (Burdur)

Tahsin Irmak (Sıvas)

Mehmet Gölhan (Ankara)

Kadir Bozkurt (Sinop)

Mehmet Tatar (Şırnak)

İrfettin Akar (Muğla)

Ünal Erkan (Ankara)

Ertuğrul Eryılmaz (Sakarya)

Sabri Güner (Kars)

Nahit Menteşe (Aydın)

Haluk Yıldız (Kastamonu)

Ayfer Yılmaz (İçel)

Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

Doğan Baran (Niğde)

Meral Akşener (İstanbul)

Cihan Paçacı (Elazığ)

İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul)

Ergun Özkan (Niğde)

Yusuf Bahadır (Trabzon)

Cevdet Aydın (Yalova)

Bekir Aksoy (Çorum)

Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman)

Halil Yıldız (Isparta)

Mustafa Dedeoğlu (Muğla)

Nurhan Tekinel (Kastamonu)

Necmettin Dede (Muş)

M. Kemal Aykurt (Denizli)

Ergun Özdemir (Giresun)

Sedat Edip Bucak (Şanlıurfa)

Hasan Karakaya (Uşak)

Abdulkadir Akgöl (Hatay)

İsmail Kalkandelen (Kocaeli)

Mehmet Gözlükkaya (Denizli)

Turhan Güven (İçel)

Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

İsmet Attila (Afyon)

Zeki Ertugay (Erzurum)

Fevzi Arıcı (İçel)

M. Halit Dağlı (Adana)

Nevzat Köse (Aksaray)

Necati Çetinkaya (Konya)

Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

Saffet Kaya (Ardahan)

Nevfel Şahin (Çanakkale)

Hacı Filiz (Kırıkkale)

Yusuf Bacanlı (Yozgat)

Necmi Hoşver (Bolu)

Mehmet Selim Ensarioğlu (Diyarbakır)

Salih Sümer (Diyarbakır)

Şerif Çim (Bilecik)

Turhan Tayan (Bursa)

Ufuk Söylemez (İzmir)

Rıza Akçalı (Manisa)

M. Fevzi Şıhanlıoğlu (Şanlıurfa)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir soruşturma önergesi daha var; hem bu soruşturma önergesi hem de şimdi okuyacağımız soruşturma önergesi, bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır; onu da okutuyorum efendim.

2. – Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak ve 54 arkadaşının, yeni turizm merkezlerinin tespitinde mevzuata aykırı davranmak suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/26)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bakanlar Kurulunun 6.1.1998 tarih ve 98/10496 sayılı kararıyla, Turizm Bakanlığının teklif yazısı üzerine, "Turizm Bölgeleri, Turizm Alanları ve Turizm Merkezlerinin Belirlenmesi İçin Çalışma Gruplarının Oluşturulması, Görev ve Yetkileri ile Çalışma Şekline İlişkin Yönetmelik" hükümlerine göre bazı turizm merkezlerinin tevsii ve tadili kararlaştırılmıştır.

Resmî Gazetenin 11 Ocak 1998 tarih ve 23227 sayılı nüshasının 36 ve 37 nci sayfalarında yayımlanan bu karar ve eki listeyle “20. Grup Turizm Merkezleri” başlığı altında 19 yer yeniden ilan edilmiş, 6 yer ise tevsii ve tadil edilmiştir.

Bu listeyle, İstanbul İlinde yeni ilan edilen ve tevsiî edilen birkısım turizm merkezleri şunlardır:

Yeni ilan edilen turizm merkezleri :

İstanbul-Sarıyer Mavramoloz Turizm Merkezi :

170 hektarlık ormanlık saha üzerinde golf alanı ve yan üniteleri için Orman Bakanlığının 29.7.1991 ve Kdm. 3.1704-322/467 sayılı oluruyla Erdal Aksoy'a 8 ay müddetle ön izin verilmiştir. İstanbul lll.KTVKK'nun 20.6.1996-8374 sayılı kararıyla l., ll. ve lll. derece doğal SİT olarak tescillidir. Turizm merkezinin büyüklüğü yaklaşık 200 hektardır.

İstanbul-Beşiktaş Serencebey Yokuşu Turizm Merkezi :

Beşiktaş İlçesi, Yıldız Caddesi, Serencebey Yokuşu Mevkiinde mevcut otel ve çevresine ait imar planı bulunmaktadır. Yürürlükteki imar planı revize edilerek 1 400 yataklı mevcut tesisin genişletilerek yeni kapasiteler oluşturulacağı arazi Erol Aksoy'a aittir.

Bilindiği gibi, Erol Aksoy, ANAP'lı İstanbul İl Başkanı Erdal Aksoy'un kardeşi olup, arazi ve otel mülkiyetine müştereken sahiplerdir.

Bu alan, Beşiktaş Mahallesi Serencebey Yokuşunun nefes alabildiği tek yeşil alan olması nedeniyle koruma alanı içinde yer almakta idi.

Oysa, şimdi, Turizm Bakanlığının uygun görüşüyle onaylanan imar planı kararları gereği, ANAP İl Başkanı Erdal Aksoy'un bu arazisi yeşil alandan çıkarılarak yoğun yapılaşmaya açılmıştır.

İstanbul-Beşiktaş Kuruçeşme Turizm Merkezi :

Onanlı imar planı kararı doğrultusunda yaklaşık 1 250 yatak kapasitesi öngörülen arazinin mülkiyetinin bir kısmı Muammer İhsan Kalkavan ve hissedarlarına aittir.

İstanbul-Şişli Bomonti Turizm Merkezi :

Şişli Belediyesi sınırları içinde, Maliye Hazinesine ve Tekel Genel Müdürlüğüne aittir.

İstanbul-Atikalipaşa Yalısı Turizm Merkezi :

Mevcut yapıların restore edilerek turizme kazandırılması hedeflenen arazinin mülkiyeti Hazineye ve TEAŞ'a aittir.

Tevsi ve Tadil Edilen Turizm Merkezleri :

İstanbul-Ataköy Turizm Merkezi (II. Tevsii) :

Yürürlükteki Turizm Merkezine dahil edilen arazinin Hotel Letonia projesine göre plan revizyonu yapılması gerekmektedir. Taşınmaz özel mülkiyettedir.

İstanbul-İstinye Turizm Merkezi Tevsii :

Yürürlükteki Turizm Merkezi içinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Turizm Bankasına ait arsaların İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına satılması sonucu, kongre merkezi yapımına olanak sağlamak amacıyla Turizm Merkezine dahil edilen kısmın tamamı özel mülkiyettedir. Yürürlükteki Turizm Merkezine dahil edilen 30 dönümlük kısım, Seba Turizm Ticaret A.Ş.'ne aittir.

İstanbul-Sarıyer İstinye Turizm Merkezi Tevsii :

Halen yürürlükte olan turizm merkezi dışında kalan kısımlar dahil edilmiş olup taşınmaz Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. Tevsi edilen kısım, onanlı imarlı planlı turistik tesis alanında kalmaktadır.

Turizm Bakanı, yatak kapasitesini artırmak bahanesine sığınarak, kişi ve tapu bazında birilerine yapılaşma rantı aktarmak ya da önceden ayarlanmış arsa tahsisi yaparak birtakım partili çevrelere ve holdinglere menfaat sağlamak amacıyla İstanbul'da ilan ettiği 8 adet turizm merkezinden Beşiktaş Kuruçeşme, Beşiktaş Serencebey Yokuşu, Sarıyer mavramoloz, Ataköy, İstinye ve Sarıyer İstinye Turizm Merkezlerini, gelen tepkiler ve baskılar sonucunda geri çekmiştir.

Bir Bakanlığın icraatında kararlı olması gerektiği düşünülürse, yapılan bu uygulamayı anlamak mümkün değildir.

Bakanlar Kurulunun bu kararnamesi basında pek çok eleştiriye uğramıştır.

Ayrıca, CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İstanbul Milletvekilleri Ahmet Güryüz Ketenci, Ercan Karakaş, Bülent Tanla ve Cevdet Selvi'yle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir basın toplantısı düzenleyerek, Bakanlar Kurulunun İstanbul'da SİT alanlarını turizm bölgesi ilan eden kararına ilişkin soru işaretlerini gündeme getirdi. Topuz, ilan edilen 19 yeni turizm bölgesinin 5'inin ve tevsi ve tadil edilen 6 turizm bölgesinden 3'ünün de İstanbul'da bulunan SİT alanları olduğuna dikkat çekerek, Bakanlar Kurulu kararının "turizm tesis ihtiyacını sömürerek, bu ihtiyacı öne sürerek, birtakım kişilerin büyük rantlar elde etmesine" dönük tercih diye nitelendirmiştir.

Açık suretle görülmektedir ki, 6.1.1998 tarih ve 98/10496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, belli bir zümreye yeni imkânlar bahşetme kararnamesi olmuştur.

6.1.1998 tarih ve 98/10667 sayılı Kararnameyle, artarak devam eden genel reaksiyonun önlenmesine çalışılmış ise de, yanlış tutumun giderilmesine yetmemiştir.

Danıştayda açılan iptal davaları devam etmektedir.

Sonuç olarak;

Turizm merkezlerinin tespitinde, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 14 üncü maddesi ve aynı kanunun 3 üncü maddesine dayanılarak hazırlanan Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen kurallara riayet edilmemiştir. Önceden uzmanlarca mahallinde hiçbir ön çalışma yapılmadan, sadece makamın sözlü talimatları gereğince masa başında, turizm merkezi ilan edilen yerlerde arazisi bulunan kişilerin istekleri doğrultusunda belirlenmiştir. Komisyon, sadece tutanağı imzalamakla yetinmiştir. İlan edilen turizm merkezleriyle ilgili olarak, mahallinde kamu yararı gözetilerek ve turizm potansiyelini belirlemeye yönelik bir çalışma yapıldığına dair hiçbir belge bulunmamaktadır.

11 Ocak 1998 tarihinde aynı kriterlere göre belirlenen (İstanbul'da) 8 adet turizm merkezi içinde 5 adedi 11 Mart 1998 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla iptal edilmişken;

- İstanbul Şişli Bomanti Turizm Merkezi,

- İstanbul Atikalipaşa Yalısı Turizm Merkezi,

- İstanbul Ataköy Turizm Merkezi (II. Tevsii),

iptal edilmemiştir.

Bakan, Bakanlar Kurulunu yanıltarak, kararnamelerin imzalanmasını sağlamak suretiyle icraatında ahlakî davranmadığını da göstermiştir.

Açıkça ve tamamen sübjektif olarak, birkısım yakınları, sermaye gruplarını ve partizanlığı faydalandırma gayesine yönelik bulunan bir kararnameyle, memleket turizmine değil, bu maske altında, eşe, dosta, partiliye ve politik destekçiliğe fayda temini gayesine yönelik davranışlarıyla görevini kötüye kullanmış bulunan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkında Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre Meclis soruşturması açılması için Anayasanın 100 üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 nci maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Tahsin Irmak (Sıvas)

Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

Turhan Güven (İçel)

Mehmet Gözlükaya (Denizli)

Ertuğrul Eryılmaz (Sakarya)

Cihan Paçacı (Elazığ)

Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

Hacı Filiz (Kırıkkale)

M. Fevzi Şıhanlıoğlu (Şanlıurfa)

Hasan Karakaya (Uşak)

Salih Sümer (Diyarbakır)

Mustafa Çiloğlu (Burdur)

Mustafa Dedeoğlu (Muğla)

Yusuf Bacanlı (Yozgat)

Osman Berberoğlu (Antalya)

Ahmet Bilgiç (Balıkesir)

Kadir Bozkurt (Sinop)

Ali Rıza Gönül (Aydın)

Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

Ümran Akkan (Edirne)

Haluk Yıldız (Kastamonu)

Veli Andaç Durak (Adana)

İsmet Attila (Afyon)

Köksal Toptan (Bartın)

Nevzat Köse (Aksaray)

Doğan Baran (Niğde)

İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

Fevzi Arıcı (İçel)

Nurhan Tekinel (Kastamonu)

Abdulkadir Akgöl (Hatay)

Ergun Özdemir (Giresun)

Halil Yıldız (Isparta)

Necmettin Dede (Muş)

Sabri Güner (Kars)

Zeki Ertugay (Erzurum)

İsmail Karakuyu (Kütahya)

Mehmet Tatar (Şırnak)

Faris Özdemir (Batman)

Abdülbaki Ataç (Balıkesir)

Rıza Akçalı (Manisa)

Yusuf Bahadır (Trabzon)

İrfettin Akar (Muğla)

Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul)

Saffet Kaya (Ardahan)

Necati Çetinkaya (Konya)

Ergun Özkan (Niğde)

Turhan Tayan (Bursa)

Mehmet Selim Ensarioğlu (Diyarbakır)

İsmail Kalkandelen (Kocaeli)

Mehmet Ali Yavuz (Konya)

Nevfel Şahin (Çanakkale)

Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman)

Halit Dağlı (Adana)

Ahmet İyimaya (Amasya)

Hasan Ekinci (Artvin)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergelerinin görüşme günlerine dair Danışma Kurulu önerisi daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

İki tane Meclis araştırması önergesi vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 25 arkadaşının, iklim değişikliklerinden ve ekolojik dengenin bozulmasından kaynaklanan çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Giderek dünyamızı ve üzerindeki yaşamı tehdit eder hale gelen çevre sorunları, ekolojik dengenin bozulması ve iklim değişikliklerinin ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak uğrayacağımız muhtemel felaketlere önceden ne gibi tedbirlerin alınması lazım geldiği hususunda Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Musa Uzunkaya (Samsun)

Zeki Karabayır (Kars)

Latif Öztek (Samsun)

Ekrem Erdem (İstanbul)

Tevhit Karakaya (Erzincan)

Cafer Güneş (Kırşehir)

Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa)

Abdullah Örnek (Yozgat)

Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

Fethi Acar (Kastamonu)

İsmail Coşar (Çankırı)

Mustafa Ünaldı (Konya)

Memduh Büyükkılıç (Kayseri)

Feti Görür (Bolu)

Hüseyin Arı (Konya)

Hanifi Demirkol (Eskişehir)

Abdullah Arslan (Tokat)

Zülfikar Gazi (Çorum)

Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

Lütfü Esengün (Erzurum)

Abdüllatif Şener (Sıvas)

Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat)

Kemalettin Göktaş (Trabzon)

Ersönmez Yarbay (Ankara)

Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

İsmail İlhan Sungur (Trabzon)

Gerekçe:

Küresel sıcaklık artışıyla kendini gösteren ve "sera etkisi" olarak adlandırılan tehlike, Antartika Kıtası üzerinde bulunan ve giderek artan ozon tabakasındaki incelme ve bunlara bağlı olarak iklimde görülen değişim, asit yağmurları, çölleşen verimli tarım alanları, zehirli hava ve sular, azalan ve yok olan hayvan ve bitki türleri, tüm yeryüzünü, doğrudan ya da dolaylı olarak, ama, mutlaka etkilemekte, eko sistemi ciddî bir biçimde tehdit etmektedir.

Küresel iklim değişikliklerinin somut ekolojik sonuçları, tarım ve orman alanlarının giderek yok olması, step ve çöllerin artması, deniz suyunun yükselmesi, sel felaketlerinin çoğalması gibi, yeryüzündeki yaşamı ciddî biçimde tehdit eden tehlikelerle kendini göstermektedir.

Son zamanlarda, başta Batı Karadeniz Bölgesi olmak üzere, ülkemizde yaşanan sel felaketleri, bu gibi felaketlere ne kadar hazırlıksız olduğumuzu apaçık ortaya koymuştur. Batı Karadeniz Bölgemizin uğradığı bu felaket, bir gerçeği tekrar gözler önüne sermiştir. Altyapı yetersizliği bu tip afetlerin etkilerini artırmakta, uğranan zararların boyutunu kat kat büyütmektedir. Eğer -yaklaşık 15-20 trilyon lira tutarında olan- bölgedeki dere ve ırmak yatakları ıslah edilebilseydi, 300 trilyonluk bir faturayla karşı karşıya kalmayabilirdik. Yine, bu gibi yağmurlardan sonra yaşanan ve en son 1988 yılının 24 Haziranında, Trabzon'un Maçka İlçesinin Çatak Mevkiinde 46 kişinin ölümüyle sonuçlanan heyelanı asla unutmamalıyız.

Yine unutmamalıyız ki, yeryüzünde hiçbir ülke, çevre zararlarının kendi sınırları içinde kaldığını ve diğer ülkeleri etkilemediğini savunamaz. Aynı biçimde, dünyanın bir başka ucunda da olsa, ortaya çıkan kimi çevre sorunlarından kendisini uzak tuttuğunu ya da tutabileceğini savunamaz. Belki de bu nedenledir ki, son yıllarda, çeşitli antlaşmalarla, çevre sorunlarının önlenmesine yönelik çabalarını artırmışlardır. Ülkemizde ise, devlet politikası haline dönüşmüş ciddî bir çevre politikası oluşturulmadığı için, bu gibi antlaşmalara taraf olup olmama yönünde bile bir kararsızlık yaşanmaktadır. Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yer alan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının gerekçesi, bu kararsızlığı açıkça sergilemektedir.

O halde, Yüce Meclisimiz tarafından yapılması lazım gelen çevre sorunları, ekolojik dengenin bozulması ve iklim değişikliklerinin ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerini araştırarak, uğrayacağımız muhtemel felaketlere önceden ne gibi tedbirlerin alınması lazım geldiği hususunu en ince ayrıntısına kadar ortaya koymaktır. Böylece, oluşturulacak ve devlet politikası haline gelecek olan bir politika, ülkemizi, hem uluslararası alanda hem de içte oldukça rahatlatacak, bu gibi felaketler sonrası uğrayacağımız zararların boyutunu da azaltacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda yapılacak öngörüşmeler sırasında bu husus karara bağlanacaktır.

Diğer araştırma önergesini okutuyorum:

4. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 24 arkadaşının, TBMM’ye bağlı saray, köşk ve kasırlardaki tamirat-tadilat işlerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği üzere, TBMM Genel Kurul salonunda yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzlukla ilgili kurulan komisyon çalışmalarında, TBMM Vakfının da birtakım usulsüzlüklere karıştığı gündeme gelmiştir. Komisyonca görevlendirilen Maliye Bakanlığı görevlileri tarafından yapılan incelemede, ihalesiz alım, sahte fatura ve fazla ödemeler gündeme gelmiştir. Bu sebeple, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 24.6.1998

Veysel Candan (Konya)

Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)

Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

Süleyman Metin Kalkan (Hatay)

Mustafa Ünaldı (Konya)

Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)

Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

Ramazan Yenidede (Denizli)

Cevat Ayhan (Sakarya)

İsmail Coşar (Çankırı)

Saffet Benli (İçel)

Mustafa Baş (İstanbul)

Mustafa Kemal Ateş (Kilis)

Şaban Şevli (Van)

Ömer Faruk Ekinci (Ankara)

Hüseyin Arı (Konya)

Abdullah Örnek (Yozgat)

Yaşar Canbay (Malatya)

Latif Öztek (Samsun)

Osman Pepe (Kocaeli)

Nurettin Aktaş (Gaziantep)

Sıtkı Cengil (Adana)

Ahmet Çelik (Adıyaman)

Abdüllatif Şener (Sıvas)

Gerekçe:

TBMM Millî Saraylar Daire Başkanlığına bağlı saray, köşk ve kasırlardaki tadilat ve tamirat çalışmaları ile yapılan ihaleler, personel, envanter ve idarî yapılanma konusunda Maliye Bakanlığı gelirler kontrolörlerince yapılan incelemeler sonucunda;

Satın alınan malzemelerin genellikle aynı yerlerden ve piyasa fiyatından daha yüksek fiyatlarla alındığı, alım yapılan birtakım firmaların sarayda çalışan bazı personelin yakınları olduğu,

1996 yılında yapılan kereste alım sözleşmesinde açık olarak belirtilen ve kerestelerin TSE standartlarına uygun olup olmadığının tespiti için katılımı şart koşulan uzmanın katılımı sağlanmadan, malların kabulünün yapıldığı ve teslim alındığı, Hamle Ağaç Mamülleri San. AŞ'den alınan bu kerestelerin 3 üncü sınıf olduğu ve yeterli kalitede olmadığının tespit edildiği,

41 992 425 000 TL bedelle Bilgin Turizme verilen servis ihalesinde de komisyon üyeleriyle firmalar arasında bağlantı olduğu, verilen fiyatların piyasa fiyatlarının çok üzerinde olduğu,

6 311 200 000 TL bedelle Erbe Teknik Müşavirlik Danışmanlık Mak. San. Tic. Ltd. Şti. firmasına ihale edilen Dolmabahçe Sarayı havalandırma kanallarının temizlenmesi işi, herhangi bir bilim kurulu kararı veya uzman görüşü olmaksızın, gaz birikimi oranının tehlikeli boyutta olduğu gerekçesiyle 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81/9 maddesine göre "can ve mal kaybı tehlikesi nedeniyle acele olarak gerçekleştirilmesi gereken yapım ve onarım işleri" kapsamında Emanet Komisyonu vasıtasıyla yaptırıldığı,

Ayrıca, ihale edilen bu işin, 16.9.1996 tarihinde bitirilmesi gerekirken, bu tarihten sonra 4 adet ilave keşif yapıldığı, bitim tarihinin de 15.3.1997'ye uzatıldığı, buna gerekçe olarak da ortaya çıkan yeni kanalların gösterildiği ve bunun sonucunda da adı geçen firmaya 21 198 683 679 TL ödendiği; halbuki, başta doğru tespit ve sağlıklı bir fizibiliteyle maliyet yarıya indirilebilirdi; dolayısıyla, idarenin zarara uğratıldığı,

Bu işte, Erbe Firması, kanuna aykırı olmasına rağmen, birçok taşeron firma kullandığı ve kendisini müteahhit firma konumuna yükselttiği, söz konusu firma, kanal temizliği işi için zarar beyanında bulunduğu, kullandığı taşeronların bağlı bulundukları vergi daireleri nezdinde incelendiği ve her üçünün de düzenledikleri faturaların sahte olduğu,

Firmanın, bütün nakliye işçiliğini ve akaryakıt bedellerini almasına rağmen, Başkanlığa ait kamyon ve şoförlerin bu işte kullanıldığı,

Kanal temizliği ihalesinde kanunî prosedürlere uyulmadığı, devlet, vergi geliri açısından zarara uğratıldığı, ihaleyi alan firmaya belli konularda çıkar sağlandığı,

2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81 inci maddesi uyarınca Emanet Komisyonunca alınacak malların öncelikle bunları imal eden ve yarıdan fazlası devlete ait olan kurumlardan temin edilmesi gerekirken ve ORÜS'ün ihaleye katılacağını bildirmesine rağmen, piyasadan 4 firmadan teklif alınmak suretiyle ihale edildiği,

Ayrıca, ihaleye katılan Ali İhsan Orman Ürünleri Ltd.Şti. Firması ile Fidanlar Orman Ürünleri Firmasının adres ve telefonlarının aynı olduğu ve ayrı firmalarmış gibi gösterildiği,

Geçici İşçi alımında, genel olarak, saray çalışanlarının eş, dost ve akrabaları ile TBMM’den gelen isteklere göre hareket edildiği,

Atölye ve birimlerin bir kısmında gereğinden fazla personel çalıştırıldığı, bir kısmında ise personel ihtiyacı duyulduğu (örnek olarak; müze araştırmacısı olarak 25 kişi çalışıyor görünmesine rağmen, bunların ne iş yaptıkları ve nerede çalıştıklarının bilinmediği) bunun yanı sıra, 20 bin metrekare kapalı alanı olan Dolmabahçe Sarayının bütün temizlik işlerinin, orta yaşın üzerinde 6 tane bayan tarafından yapıldığı,

Sarayın 12-2764 envanter numarasına kayıtlı Zonara'ya ait tablonun 1993 yılından beri kayıp olduğu, saray, köşk ve kasırlarda sağlıklı bir envanter kaydının olmadığı,

Yukarıda sıralanan konuların daha detaylı araştırılabilmesi ve olayların tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması için bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını arz ederiz. 24.6.1998

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırma önergesi, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/359)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel merkezdeki işleriminin fazlaca yoğunlaşması ve diğer Başkanlık Divanı üyelerinin de komisyonlardan aynı gerekçelerle ayrılmış olması sebebiyle Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifade ediyorum.

Saygıyla arz ederim.

Yüksel Yalova

Aydın

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16)

BAŞKAN – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca verdikleri Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen (11/16) esas numaralı Gensorunun görüşülmesine başlıyoruz.

Hükümet ?..Hükümet yerini almıştır.

Bildiğiniz üzere, gensoru görüşmeleri, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre yapılmaktadır. Buna göre, gruplara, Hükümete ve iki sayın üyeye söz verilmektedir. Grupların ve Hükümetin söz süresi 20'şer dakika, şahısların söz süresi de 10'ar dakikadır.

Şu ana kadar sadece, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Orhan Veli Yıldırım söz istemişlerdir. Öteki gruplar da lütfen, sözcülerini bildirsinler efendim.

Buyurun Sayın Yıldırım,

Söz süreniz 20 dakikadır.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli)– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Adana İlinde vuku bulan deprem nedeniyle hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara şifa ve tüm Adanalılara geçmiş olsun diyor ve başsağlığı diliyoruz. Bu vesileyle, Yüce Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubunca, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında, hakkında yakalama emri bulunan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın yerini bildiği halde, yetkili mercilere bildirmediği iddiasıyla, İçtüzük ve Anayasa gereğince verilen gensorunun, 23.6.1998 tarihli birleşimde gündeme alınması görüşülmüş ve karara bağlanmıştı.

23.6.1998 tarihli birleşimde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşleri, yine, Grup adına, tarafımdan Yüce Genel Kurula sunulmuştu.

23.6.1998 tarihli 107 sayılı birleşimde, Yeşil ve Yeşil'in dahil olduğu çetenin kimlerden emir aldığı, devlet güvenlik güçlerimizle ilişkisinin ne olduğu, bu çetenin teçhizatını ve gelir kaynağını nereden sağladığı, ikametgâhlarının neresi olduğu ve örgütlenme biçimleri konusunda, Yüce Genel Kurulda aydınlanmamız hususunda birtakım sualler sormuştum. Vaktin darlığı nedeniyle, o birleşimde, bahse konu olan, 1950'li yıllardan beri, ülkemizde sık sık dile getirilen ve NATO'ya bağlı tüm ülkelerde mevcudiyetinden bahsedilen ve 1980'li yıllarda, NATO'ya bağlı ülkelerin çoğunda varlığına son verilen "kontrgerilla" adlı örgütün varlığının, var olup olmadığını ve buna bağlı olarak, adı, sıkça faili meçhul cinayetlere karışan, uyuşturucu tacirleriyle bağlantısı olduğu iddia edilen ve içinde yer aldığı belirtilen bazı şahısların mensubu olduğu JİTEM ve yine buna bağlı olarak JİTEM'ciler tarafından kurulduğu iddia edilen Anadolu Halk Hareketi ve onların vurucu kolları olan Türk İntikam Tugayları veya Osmanlı İntikam Tugaylarının araç ve gereçlerinin kimler tarafından temin edildiğini ve yine o konuşmamızda, bu örgütlerin kaldığı devlet kurumlarının var olup olmadığını sormuştuk. Ne yazık ki, ne Hükümet adına bir sayın yetkili bu kürsüden bu sorularımıza yanıt verdi, ne de hakkında gensoru verilen Devlet Bakanı Sayın Aşık bu konularda bir açıklama getirdi.

Sayın milletvekilleri, ben, o oturumda da, konuşmamın son bölümünde, kontrgerilla örgütüne ilişkin olarak dönemin devlet yöneticileri, başbakanları ve siyasî parti genel başkanlarımızın zaman zaman söyledikleri bazı sözlerini dile getirmiştim ve Demokratik Sol Parti Genel Başkanının 1977 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyken Giresun'da yapmış olduğu bir konuşmasını anımsatmıştım ve Sayın Ecevit, o zamanki muhalefet lideri, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Ecevit olarak, kontrgerilladan hesap sormanın, kendileri için bir borç olduğunu bildirmişti. Ne yazık ki Sayın Ecevit, 1978 yılında başbakanlığı döneminde "yaptığım araştırmalara göre Türkiye'de, devletçe düzenlenmiş kontrgerilla resmen yoktur. Yani, kontrgerilla, devletin güvenlik kuvvetleri arasında yoktur" diye beyanda bulunuyor.

Aynı lider, yani, Sayın Ecevit, 1992'nin 6 aralığında, DSP Genel Başkanı olarak "ben, böyle bir örgütün varlığını ilk açıklamış bir politikacıyım ve bunun bedeli olarak da, ben ve eşim birkaç suikast girişimiyle karşılaşmıştık; ama, onları göze aldık, almak gerekiyordu. Bugün, bu soruna daha rahatlıkla çözüm getirilebilir; yeter ki, siyasî iradeyi elimizde bulunduralım ve o iradeyi gösterelim" diyor.

Şimdi, ben, bu Yüce Meclisin kürsüsünden, Başbakan Yardımcısı ve Koalisyon Hükümetinin ortağı olan Sayın Ecevit'ten sormak istiyorum: Acaba, şimdi, bu siyasî irade, Başbakan Yardımcısı olarak ve koalisyon ortağı olarak elinizde yok mudur?

Yine, bu örgütle ilgili olarak, dönemin ihtilal konseyi başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Evren, bir konuşmasında, kendi döneminde, kontrgerilla örgütünün, daha doğrusu, Özel Harp Dairesi mensuplarının, kendi bilgisi dışında bazı olaylarda kullanılmış olabileceğini beyan ediyor.

Yine, anımsarsınız, 18 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul tutanakları araştırıldığında, dönemin Başbakanı rahmetli Turgut Özal, kontrgerillayla ilgili olarak, bu örgüt mensuplarının, yurt dışında büyükelçilerimize karşı suikast girişiminde bulunan ASALA örgütüne karşı ve doğu ve güneydoğuda da, yer yer PKK'ya karşı kullanıldığından bahsetmektedir.

Değerli milletvekilleri, 23.6.1998 tarihli birleşimde kamuoyunun ve Yüce Meclisin üyelerinin beklentisi, Hükümetin sözcüsü konumunda zaman zaman çetelerle ilgili beyanat veren Sayın Aşık'ın, gerek bir bir tetikçisi, sadece bir üyesi olduğu bilinen; ama, her ne hikmetse, şimdi, sanki, bütün faili meçhul cinayetlerin, bütün olup bitenlerin sorumlusuymuş gibi gösterilen Yeşil hakkında bilgi vermesiydi; ama, gerek tutanakları inceledim ve gerekse buradaki konuşmasını pürdikkat dinledim, Sayın Aşık, Yeşil’le ilgili bir tek kelime söz etmiyor. Sayın Aşık, konuşmasının sadece bir yerinde, Yeşil'in 1991 tarihinde, Tunceli'nin Ovacık ve Nazımiye ilçelerindeki eylemlerinden dolayı, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak yazdığı müzekkereler ve Komisyon Başkanı olarak gösterdiği faaliyetlerden bahsediyor. Bunun dışında, Yeşil’le ilgili herhangi bir beyanda bulunmuyor; âdeta, çetelerin ve çetelerin tetikçisi durumunda olan Yeşil'in üstünü örtmeye çalışmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Aşık, Tunceli ve ilçelerinde birçok yurttaşımıza işkence ve kötü muamelede bulunan Yeşil hakkında yazılan o müzekkereye, Komisyon Başkanı olarak imza atmamıştır. Huzurunuzda, Yüce Meclis Genel Kuruluna gösteriyorum, o tarihte, mahalline giderek, kendisine işkence yapılan vatandaşların ifadelerini, bizzat kendim Tunceli milletvekili olarak ve noter kanalıyla tespit ettiğim tutanakları da iliştirmek suretiyle, Sayın Aşık'ın izinde bulunduğu bir tarihte, Komisyon Başkanvekili olarak, ben, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine, Tunceli Valiliğine, İl Jandarma Alay Komutanlığına ve Tunceli Cumhuriyet Savcılığına "Sakallı kod adlı şahsın efrada suimuamele yaptığı iddia edilmektedir. Konunun tetkiki ile gereğinin teemmülünü ve sonuçtan bilgi verilmesini rica ederim. Orhan Veli Yıldırım Tunceli Milletvekili İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili" olarak bizzat tarafımdan bu müzekkere yazılmış ve bu müzekkereye Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince verilen cevapta "Sakallı” kod adlı şahsın jandarmada haber alma elemanı olarak kullanıldığı ve 25 Nisan 1991 tarihinde bu görevine son verilerek, il hudutları dışına çıkarıldığı belirtilmektedir.

Sayın Aşık, 18 inci Dönemden beri -ayrı partilerde de olsak- bu çatı altında birlikte politika yaptığımız, çok sevdiğim bir arkadaşımızdır.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunun Yüce Meclisten beklentisi, 55 inci Hükümetin çeteler konusunda bu kürsüden kontrgerilla, JİTEM, Anadolu Halk Hareketi Cephesi ve ona bağlı vurucu tim TİT ve OTİT ile ilgili geniş bilgi vermesi yönünde idi. Sayın Aşık, tetikçi durumda olan Yeşil'in yerini, nerede olduğunu gerçekten bilmekte midir? Çünkü, kamuoyu bu yönde son derece hassas ve duyarlıdır. Yeşil'in, sağlıklı olarak yargı organları önüne çıkarıldığı takdirde, bu çeteler konusunda onlara emir veren ve onların sağladığı rantlardan pay alan var ise, devlet kademelerindeki şahısların isimlerini vereceğini çok iyi bilmektedir. Eğer, Sayın Aşık'ın, gerçekten Yeşil’le ilgili bağlantısı yok idiyse, bu kürsüden, onu bir politika konusu olarak söylediğini belirtip bu konuda Yüce Meclisten ve halkımızdan özür dilemesi gerekirdi.

Sayın milletvekilleri, kanaatimce, Sayın Aşık, Hükümetin yetkili bakanları ve Sayın Başbakan, Yeşil ve diğer çete mensuplarının yerlerini ve ilişkilerini bilmektedir; ancak, çeteler ve Susurluk vakası tam olarak ortaya çıktığında analarının Doğru Yol Partisi, babasının ANAP olduğu ortaya çıkacağı için, üstünü sürekli örtmeye çalışmaktadırlar. Yüce milletimiz, Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi sözcülerinin, geçen oturumda, birbirlerine çetelerle ne kadar iç içe olduklarına dair itiraflarını bu kürsüden ibretle izlemiştir. Halkımız, bu oturumdan sonra, merkez sağ partilerin gırtlağına kadar çetelere bulaştığını ve bunların, bu çeteleri yargı önüne çıkaracağına dair, onlar hakkındaki umutlarının tümünü yitirmiştir. Halkımız, bir dönemler "bana, milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz" diyen birilerinin de bu çetelerin dedesi olduğunu açıkça bilmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, hatırlarsınız, Anavatan Partisi Genel Başkanı merhum Turgut Özal "bundan böyle askerî ihtilalleri önlemenin yolu, ordu karşısında güçlü bir Emniyet Teşkilatını oluşturmak ve gerektiğinde ihtilalleri önceden haber verecek kuvvetli bir istihbarat ağını oluşturmaktır" diye gerekçe ileri sürmüştü. Bu düşünceden dolayıdır ki, özellikle 1980'li yıllardan sonra, Emniyet Teşkilatı orduyla yarışır bir silahlanmaya girişmiştir; hatta, zaman zaman, Silahlı Kuvvetlerde ne olup bittiğini tespit amacıyla, istihbarat elemanlarının da kullanıldığı, bazı vakalarla ortaya çıkmıştır. Bu düşünceden kaynaklanan etkileşim, güvenlik birimleri arasında üstünlük kazanma yarışına dönüşmüş, koordinede kopukluk yaratmıştır.

Nitekim, Anavatan Partisi sözcüsü, geçen oturumda "Doğru Yol Partisinin, son zamanlarda güvenlik birimleri arasında koordinasyon sağlanmasından rahatsız olduğu için, bu koordineyi bozma amacına yönelik olarak bu gensoru önergesini verdiğini" bu kürsüden beyan etmiştir.

Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisinin, gerçekten çeteleri ortaya çıkarmakta samimiyse, önce etrafına ve yanındakilere dikkat etmesi lazımdır. Görülen o ki, merkez sağ partilerin bu çetelere bulaşmamış olanı yoktur. Bu çetelerin elebaşıları, siyasal iktidarı elinde bulunduranlardan güç aldıklarını sürekli söylemektedirler. Sağ iktidarların bu olayların içinde oldukları gün gibi ortadadır. Bu olayların içinde olanların, kendilerini yargı önüne çıkarmaları doğanın kanununa aykırıdır.

Bu kürsüden, yüce halkımıza bir çağrıda bulunmak istiyorum: Ülkede çetelerin yargı önüne çıkarılması için, demokratik cumhuriyetimizin çağdaş dünyadaki yerini alabilmesi için, sosyaldemokrat düşüncenin mutlak surette iktidar olması gerekmektedir. Çare, önümüzdeki seçimlerde, sosyal demokratların tek organize gücü olan Cumhuriyet Halk Partisini tek başına iktidar yapmaktır. Bu çeteleri, hangi mevki ve makamda olurlarsa olsunlar, yargı önüne çıkarmak, tek başına iktidara gelecek olan Cumhuriyet Halk Partisinin andı olmalıdır.

Denenmiş elli yıllık sağ iktidarları tekrar denerseniz, bakın neler olacak:

Yüzlerce faili meçhul cinayet işlemiş uyuşturucu ve silah kaçakçıları, ellerini kollarını sallayarak gezecekler ve hükümet başkanı tarafından kahraman ilan edileceklerdir.

Sizin tatlı yediremediğiniz evlatlarınız, hayatında tatlı bulamayan çocuklarınız, açlık nedeniyle, üç dilim baklava yedi diye "baklava yiyenler çetesi" kapsamında görülecek ve onlarca seneye mahkûm edilmeye devam edilecektir.

Bir dönem, komünizm tehlikesi ileri sürülerek, işçilerin ve kamuda çalışanların sendikal hakları nasıl gasp edildiyse, hakkını savunanlar nasıl sürgün edildiyse, bu kez, bölücülük teranelerinin arkasına saklanılarak, yazarlar, çizerler ve aydınlarımız cezaevlerine atılmaya devam edilecektir.

Yüce halkımız, önümüzdeki seçimlerde, birbirinden farkı olmayan merkez sağ partileri tekrar iktidara getirmeyi denerse, devlet hazinesini talan eden Civanlar, Edesler, papatyalar trilyonlarca lira çalıp yurt dışında saltanat sürerlerken, enflasyonun yüzde 100 göründüğü bir ortamda, memura, dula, yetime yüzde 20 zam reva görülmeye devam edilecektir.

Bu ülkede, başbakanlar, şaibeli mal varlığının hesabını vermemeye devam edeceklerdir.

Uluslararası mafya bağlantılı uyuşturucu taciri ve çetelerin finans kaynağı olan Ömer Lütfi Topal'ın trilyonlarca liralık servetinin hesabını sormayan bu sağ partileri tekrar iktidara taşırsanız, demokratik cumhuriyetin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığındaki yolsuzlukların önüne geçemezsiniz.

Bu çeteler, sıkıştıklarında, kahraman Silahlı Kuvvetlerimizin arkasına sığınmaya çalışıyorlar. Hiçbir suçlunun, gözbebeğimiz kahraman Silahlı Kuvvetlerimizi kişisel zaaflarına alet etmesine, sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında asla izin verilemez, göz yumulamaz.

Sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisi İktidarında, hiçbir yolsuzluğa karışmamış, canları pahasına halkın mal ve can güvenliğini sağlayan emniyet mensuplarımızın daima yanında ve arkasında olacağız. Kişisel veya örgütlü olarak, demokratik cumhuriyetimizi kemiren, Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimleri dışındaki sapık ideolojilerin güvenlik birimlerimiz içinde yuvalanmasına veya onların verdiği yetkileri bu yönde kullanmasına izin vermeyeceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidar olduğunda, ülkede, ne çeteler ne bölücüler olacaktır; ne şehit analarının gözyaşı olacak ne de kayıp anaları olacaktır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Susurluk'la patlak veren çetelerin ve sorumluların tespiti yönünde, arkadaşlarımla, bir Meclis soruşturması önergesi hazırlamaya çalışacağız. Meclis olarak, soruşturma önergemizi destekleyeceğinizi umuyoruz.

Sözlerimi, Hazreti Muhammed'in bir sözüyle bağlamak istiyorum: "Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan uluslar, çökmek zorundadırlar."

Değerli milletvekilleri, bütün bu düşüncelerimizi aktarıyoruz. Elbette ki biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak -değerli bir sözcünün, bu kürsüde söylediği gibi- hiçbir işe karışmamış, hiçbir şaibeye bulaşmamış, hiçbir faili meçhul cinayet işlemenin üzerinde izi bulunmayan emniyet kuvvetlerimizi, elbette ki, bağrımıza basarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, size, eksüre veriyorum.

Buyurun efendim, tamamlayın konuşmanızı.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ama, hiç kimse, bu kürsüde, kendi marifetiymiş gibi, meşru hukuk nizamı dışında, meşru Ceza İnfaz Kanunu dışında, meşru yasalar dışında insanları yargılama hakkını kendinde görmemelidir. Hiç kimse, meşru güvenlik güçlerinin ötesinde, suçluluk içinde olan, mahkûm edilmiş, dağda eşkiyalık yapmış kişilerden oluşan bir güç oluşturma gücünü kendisinde bulmamalıdır. Bunları yapanların, elbette ki biz, karşısında olacağız. Biz, hukuk devleti ilkelerini benimsemiş, Türkiye Cumhuriyetinin meşru güvenlik güçlerinin yanında olacağız, onların gözbebeği olan silahlı kuvvetlerin yanında olacağız. Nitekim, Yüksek Askerî Şûranın, kendi bünyesinde, Atatürk ilke ve devrimleri dışında, birtakım ideolojilerden yana olanları zaman zaman tasfiye etmesini, biz, şükranla karşılıyoruz.

Ülkemizin, birlik, beraberlik, kardeşlik havası içinde, yeşil bir çevre, sanayileşmiş bir ülke olacağı umuduyla Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Yalnız, gensoruyu destekleyecek misiniz, desteklemeyecek misiniz? Şimdi, Bakan hakkında çok laflar söylediniz...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sizin soracağınız soru değil...

BAŞKAN – Niye?.. Benim soracağım...

NİHAT MATKAP (Hatay) – O, sizin ilgi alanınızda değil, sizin dışınızda.

HAYDAR OYMAK (Amasya) – Saygılı ol.

BAŞKAN – Efendim, grup sözcüsü buraya niye çıkar?..

NİHAT MATKAP (Hatay) – Siz karışamazsınız.

BAŞKAN – Efendim...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız?

BAŞKAN – Hayır... Yok... Tamam... Bitirdiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, o sizi hiç ilgilendirmez.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Bizim de, size soru sorma hakkımız var.

BAŞKAN – Peki, vereyim de, size. şunu...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Hayır... Mikrofonu açarsanız...

BAŞKAN – Açtım, açtım.

Yani, dedim ki, düşüncenizi söylediniz de, oyunuzun rengini söylemediniz. (CHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Genç, siz, şu yüce çatının altında Meclis Başkanını temsil ediyorsunuz -ben, Meclis Başkanlık Divanına yakıştırmıyorum; ama- siz, bir kahvede, köy kıraathanesinde konuşmuyorsunuz; siz, tarafsızlığınızı ihlal etmemelisiniz; siz, tarafsızca bu kürsüyü yönetmek zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tabiî, biz, Başkanlık Divanı...

Buyurun Sayın Yıldırım, teşekkür ederim efendim konuşmanıza.

Şimdi, buraya gelen grup sözcüleri, grubunun oyunun rengini söylemek durumunda. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – İçtüzükte var mı yahu?.. Bırakın...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır, yok öyle bir şey.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır, hayır, yok öyle bir şey.

BAŞKAN – Hayır efendim, olur mu?.. Ya Grubumuz bunu destekleyecek diyecek, ya desteklemeyecek... (CHP sıralarından gürültüler)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır, öyle bir şey yok.

BAŞKAN – Efendim, var

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sadece konuşur ve fikrini söyler.

BAŞKAN – Efendim, bu kadar itiraz etmenize gerek yok.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sizi ilgilendirmez o konu.

BAŞKAN – Sayın arkadaşımız "Sayın Bakan, çetelerin üstünü örtüyor.”, “Bu Bakan, bu çetelerin yerlerini biliyor, söylemiyor" dedi. Önerge öyle verilmiş, ondan sonra da oyunun rengini belirtmedi.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sizin ilgi alanınızda değil.

BAŞKAN – Tamam efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sizin ilgi alanınızda değil. Siz, o konuya giremezsiniz.

BAŞKAN – Benim yönetim anlayışım bu.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır efendim, yönetim anlayışıyla ilgisi yok, sizi ilgilendirmez o konu.

BAŞKAN – Buraya çıkan insanlar fikirlerini açıkça söyledikleri gibi, oylarının rengini de belirtecekler. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – İçtüzükte böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğün ne olduğunu ben sizden çok daha iyi biliyorum. Gelin... Size kurs verebilirim. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Ülkü Güney, buyurun.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, eğer, buraya çıkan her sözcü, sonuçta Grubunun kararını da açıklayacak olursa, o zaman, İçtüzükteki 24 saat bekleme hükmünün bir anlamı olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Nasıl olmaz?..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Şu konuşmalardan sonra, milletvekilleri, vicdanlarına danışarak...

BAŞKAN – O, soruşturmada var; gensoru, politik bir düşünce, bir denetimdir.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır efendim, buna siz karışamazsınız...

BAŞKAN – Olur mu efendim...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Gensoru nedir, niçin bir gün bekliyoruz?..

BAŞKAN – Her denetimin kendine özgü bir felsefesi ve getiriliş amacı var. Gensoru, siyasî bir denetim aracıdır. Siyasî denetim aracında, grup sözcüsü, burada, kendi grubunun inancını ve oyunu belirtecek.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sizin bunu sormaya hakkınız yok.

BAŞKAN – Neyse efendim, tartışmıyorum bunu sizinle.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Bu, sizi ilgilendiren bir konu değil.

BAŞKAN – Beni ilgilendirir, ilgilendirir...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır efendim, buna siz karışamazsınız.

VI. — SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım’ın Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Grup sözcülerinden başka söz isteyen yoksa...

Sayın Gözlükaya, buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın konuşmacının sözleriyle ilgili bir iki şey söylemem lazım.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz mü istiyorsunuz?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Evet, Doğru Yol Partisine birtakım sataşmalarda bulunulmuştur.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne gerekçeyle?..

BAŞKAN – Evet, zaten bütün merkez sağ partilerine sataşıldı; yani, işte, bunlar... Bilmiyorum artık...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Size dokundu mu Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Burada, arkadaşımız, açıkça, dedi ki: "Merkez sağ partiler de bu çetelerle birlikte hareket ediyorlar." Yani, söyledi... Getirir tutanakları...

Değerli arkadaşlarım, ben, burada...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, siz taraf mısınız?

BAŞKAN – Efendim, arkadaşımız, sataşmadan dolayı söz istiyor. Arkadaşımız da, Sayın Grup Sözcünüz de, aynen "merkez sağ partilerin hepsi de bu çetelere bulaşmış vaziyettedir" dedi. Yani, şimdi, siz, eğer, bunda sataşma bulmuyorsanız, sizin anlayışınız; ama, benim anlayışımda, bu, merkez sağdaki bütün partilere sataşmadır, söz isteyene veririm.

Buyurun Sayın Gözlükaya.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, siz taraf mısınız?

BAŞKAN – Ben Meclisi yönetiyorum. Sizin tarafsızlık anlayışınızı ben anlamıyorum. Yani, Meclis Başkanlığı kürsüsüne oturan adamın ağzına fermuar takacaksak, o zaman, buraya, sağır, konuşmayan bir adam getirelim, aletle idare eder efendim.

OYA ARASLI (İçel) – Yani, bırakın da, itiraz edecek olan itiraz etsin.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, siz, bu yaklaşımınızla arkadaşları tahrik ediyorsunuz gibi bir algılama söz konusu.

BAŞKAN – Tamam efendim, arkadaşımız söz istedi...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Siz, sanki, arkadaşları tahrik ediyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yahu, ben niye tahrik edeyim; herkesin aklı var, izanı var, sağduyusu var. Ben niye başkalarını tahrik edeyim; arkadaşlarım burada dinliyorlar.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Arkadaşların takdirine bırakacaksınız. Yani, bu merkez sağ bir partide siyaset yapıyorsunuz diye mi oluyor?

BAŞKAN – Sayın Matkap, Sayın Gözlükaya benden söz istedi...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Tabiî, buyursun.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz istedi, sizin arkadaşınız "taraflısınız" diyor.

Sayın Gözlükaya, hangi konuda söz istiyorsunuz?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Siz öğrettiniz zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma konusunu bilmem lazım ki söz vereyim.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, siz öğrettiniz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – "Ülkeyi merkez sağ talan etmiştir" anlamında bir söz söylemiştir; bir...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Zaten orada DYP'nin sözcülüğünü yapıyorsunuz, Sayın Gözlükaya'ya gerek yok.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – "Doğru Yol Partisi, bu çeteleri korumuştur, çetelerin içindedir ve içinde insanları vardır" diye söylemiştir; iki.

BAŞKAN – Peki efendim, bunları sataşma olarak kabul ediyorum ve yalnız, yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, size, 5 dakika süre veriyorum.

Buyurun.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Bak, bak... Kargalar güler...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan Sayın Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü, öncelikle, merkez sağın ülkeyi talan ettiği şeklinde bir görüş beyan etmişlerdir ki, Doğru Yol Partisinin bu görüşe katılması mümkün değildir. Doğru Yol Partisi merkez sağdan, milliyetçi bir partidir; uzun yıllardan beri Türkiye'ye hizmet veren ve ülkeyi bir bütün kabul ederek hizmetini devam ettiren bir anlayıştadır. Bu bakımdan, sayın sözcünün görüşlerine katılmıyoruz. Doğru Yol Partisine mensup olan, merkez sağ düşüncedeki bir partinin mensubu olan hiç kimse -ne Adalet Partisi döneminde ne de bugün- hapishanede değildir; ama, Ergun Göknel, bugün hapishanede yatmaktadır. Takdiri Yüce Meclise bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sayın sözcü "Doğru Yol Partisi bu çeteleri korumaktadır, çetelerin içindedir; bu bakımdan, Yeşil hakkında söz söylemeye hakları yoktur" anlamında, anlamsız sözler söylemiştir. Bir kere, Doğru Yol Partisinin, ülkenin bölünmez bütünlüğü için PKK'yla olan mücadelesini yanlış anlayan arkadaşlarımızın var olduğunu iddia ediyorum.

Doğru Yol Partisinde, hiç kimse mafyayı korumuş değildir, çetelerle ilgisi yoktur. Bu, geniş olarak, geçen günkü birleşimde dile getirildi. Orada, Doğru Yol Partisinin mensuplarıyla ilgili olarak kimin elinde ne varsa ortaya çıkarması lazım geldiğini ifade ettik.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisiyle -eski adı SHP- dört yıl iktidar olduk. Dört yıllık iktidarımız döneminde birlikte mi koruduk çeteleri?! (DYP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar) Bunu nereden çıkarıyorsunuz?! Var mıydı öyle bir şey?!

O bakımdan, buraya çıkan arkadaşlarımızın, biraz, memleketin ve siyasetin itibarına dikkat etmeleri lazımdır, geçmişi unutmamaları lazımdır.

Doğru Yol Partisi, hiçbir zaman çeteleri koruyan bir anlayışta değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım; başka türlü bilen varsa, bunu da ortaya sürmesi lazım.

Ayrıca, Yeşil'den rahatsız olduklarına dair birtakım noter tespitleri yapanların "Yeşil'i bulun" dediğimiz gensoru önergesinde salonu terk etmemeleri lazım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16) (Devam)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında verilen gensoruyla ilgili, Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek için huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına, Adana'da meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, burada, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında verilen gensoru önergesini tartışıyoruz. Bu tartışmamızın nedeni ise açıktır. Sayın Devlet Bakanı Eyüp Aşık, hakkında yakalama emri bulunan, faili meçhul cinayetlerden, hatta, en son olarak da, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal'ın öldürülmesini azmettirmeye kadar giden birçok suçtan dolayı aranan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın saklı olduğu yeri bildiğini açıklamış; fakat, yetkili mercilere haber ve bilgi vermemiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Susurluk olayı gündeme geldiğinden bu yana, genellikle, olayın hep magazinel ve polisiye tarafıyla meşgul olduk. Kimi siyasetçilerin veya asker ve sivil bürokratların olaylarla ilişkisi önplana çıkarıldı. Siyasî partiler birbirlerini suçlarken, bu çete bağlantısını hep önplanda tuttular. Bir siyasî partinin lideri, kamyon kazasından iktidar çıkarma hevesine kapıldı. Siyasî rant uğruna, Türkiyemizi bir kanser mikrobu gibi içten içe çökerten, devletin müesseselerinin işgaline kadar uzanan çete felsefesi bir kenara itildi, işin özü unutularak tetikçiler önplana çıkarıldı. Tetikçilerin eylemleri ve hayat hikâyeleri, gazetelerdeki pehlivan tefrikalarına dönüştürüldü. Kısacası, olayın özüne inilmedi; doğru teşhis için kafa yormak istemeyen siyasetçiler, işin kolayına gittiler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle “devlet” sözcüğünün, böyle “çete”, “cinayet”, “mafya”, “uyuşturucu” gibi sözcüklerle birlikte anılması son derece tehlikelidir; ama, maalesef, ortada bir de gerçek vardır. Eğer, devletin kimi kurumları, çetelerin cirit attığı kanunsuzluğun şemsiyesi haline dönüştürülebilmişse, bunun sorumlusu, devleti yönetme anlayışımız ve bizim devlete yüklediğimiz yanlış fonksiyonlardır; çünkü, biz, devleti kutsuyoruz. Aslında, kutsadığımız şey devlet değil, onun adına dayatılan resmî ideolojidir. Buna dayalı olarak da, devlet için, devletin yüce menfaatları için, gerektiğinde her şeyi yapmayı mubah sayan bir siyaset felsefesini kabul ediyoruz. Devleti, bireyin ve toplumun üzerinde görüyoruz. Resmî ideoloji uğruna, bireyin en temel haklarını, hatta, yaşama hakkını dahi rafa kaldırmayı âdeta bir vatanseverlik gibi algılamaya kalkışıyoruz. Kısacası, ideolojik bir devlet anlayışımız var. Teokrasiden yakamızı kurtardık diye övünürken, sadece yakamızı değil, ama her şeyimizi ideokrasiye kaptırdığımızın farkına varamadık.

İdeolojik bir devlet olunca, devletin ideolojik hassasiyetleri doğrultusunda toplumu dizayn etmek de, kurtarıcıların ülküsü haline dönüşür. Böyle olunca da, devlet düşmanlarını imha etmeyi kendine görev sayan çetelerin oluşması kaçınılmaz hale gelir. İşte, bu nedenle, çetelerin üzerine gitme iddiasını taşıyan herkesin, öncelikle, bu yanlış kutsal devlet anlayışını yeniden sorgulamakla işe başlaması gerekir diye düşünüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ideolojik bir devlet anlayışına sahip olduğumuz için, maalesef, devletin hukuku işlemektedir. Devletin, ideolojik kriterlere göre oluşturulmuş hukuku, yine, maalesef, hukuk devletinin tesisi yönünde ciddî bir engel oluşturmaktadır. Hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir devleti kuramadığımız sürece, kimilerinin "muzır" diye kabul ettiği unsurları temizlemek ve ortadan kaldırmak için yeşil ışık yakmış oluruz. Yeşil ışık yandığı sürece de, biliniz, herkes, elini kolunu sallayarak o ışıktan geçer ve binlerce "Yeşil" üretmiş oluruz. Kabahat, yeşil ışıkta değil, yeşil ışığı açık tutarak iktidarlarını sürdürmek isteyen dayatmacı kafalardadır. Çözüm, devleti, ideolojiden arındırarak, herkesin devleti haline dönüştürmektir. Bunun için de, demokratik hukuk devleti, ancak, temiz siyasetle gerçekleşir. Temiz siyaseti ise, çete bağlantısı içerisinde olan veya çetelerin üzerine gitme yürekliliğini gösteremeyen siyasetçiler yapamazlar.

Biz, Fazilet Partisi olarak, sistemin üzerine oturduğu bu yanlış devlet anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu yüzden, ideolojiden arındırılmış, bütün vatandaşlara eşit mesafede duran, hiçbir vatandaşını, imha edilmesi gereken muzır vatandaş olarak telakki etmeyen bir demokratik devlet olsun istiyoruz. Bizim, temiz devletten kastımız budur. (FP Sıralarından alkışlar) Devlet fetişizmi yaratmayalım; devleti, bireyin ve toplumun üstünde, kutsal bir aygıt, aparat biçiminde algılamayalım. Aslolan, birey ve toplumdur ve siyaset, o toplumun saadetini temin etmenin bir aracıdır.

Bunu böylece belirledikten sonra, Sayın Eyüp Aşık hakkında verilen gensoruyla ilgili görüşlerimizi de arz etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, kıymetli arkadaşlarım; şimdi, sizlere, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık ve Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından beyan edilmiş, gazetelerde ve yayın organlarında yer almış, Yeşil ile ilgili konuşmalarından bazı aktarmalar yapmak istiyorum ve bu konuşmamın sonuna kadar da, yorum yapmamaya özel bir özen göstereceğim.

27 Ocak 1998 tarihinde “32. Gün” programında, Sayın Bakan –yani, Sayın Aşık– konuşmasında "Yeşil kontrol altında. Yeşil'in olduğu yeri söyleyemem. Yeşil ölmedi; ben, ölmedi dediysem ölmemiştir. Ben, inceleme yapmadan konuşmam" demekte; o sözleriyle, Sayın Bakan, Yeşil'in misyonu, yeri, kontrol altında olup olmadığı hususunda derin bir araştırma yaptığını belirtmekte, konuyu "ben konuşmam" raddesine getirmektedir.

Sayın Aşık'ın, 28 Mayıs 1998'de yaptığı konuşma da oldukça önemlidir. Burada da, Sayın Aşık şöyle demektedir: "Yeşil hâlâ kullanılıyor. Yeşil'in hayatta kalma özelliği bu nedenle azaldı." Yani, Yeşil öldürülecek demektedir.

29.6.1998 tarihli bir başka gazetede yer alan Sayın Eyüp Aşık'ın sözleri yine ilgi çekicidir: "Yeşil kontrolümüz altında demedim; sadece, kontrol altında olduğunu söyledim."

Sayın milletvekilleri, Eyüp Aşık, tekel ürünlerinden sorumlu Devlet Bakanıdır. Eğer Yeşil'i kastederken yaptığı konuşmalarda, yeşil çay yapraklarından bahsediyorsa, söyleyecek hiçbir sözümüz yok; ama, İçişleri Bakanı olmayan, devletin emniyet ve asayişle ilgili herhangi bir sorumluluk yüklenmemiş olan bu zatın, kendi Bakanlığı konusundaki çalışmalardan çok, Yeşil, kontrgerilla, çeteler ve Susurluk konularıyla gündemde kalması, oldukça anlamlıdır. Bunun üzerine, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, bakın, ne diyor: "Eyüp Aşık, bu olaylarla ilgili çalışmalar yapmış ve izlemiş bir arkadaşımızdır; ancak, bunu, Bakan sıfatıyla değil de gazeteci sıfatıyla açıklamaktadır."

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kişi başına gelir düzeyi illere göre farklılık göstererek yıllık 250 dolar ile 2 bin dolar arasında olan, açlık manzaralarıyla dolu olan, dışborcu bütçesini ikiye katlamış olan, Avrupa'dan dışlanmış olan bir ülkenin, şu kadar problem ve sorunlarla boğuşan bir ülkenin bir Bakanının, Bakanlıktan ve milletvekilliğinden başka sıfatı yoktur, olmamalıdır. Sayın Yılmaz, Tekelden sorumlu Devlet Bakanı olan Eyüp Aşık'ın, Susurlukla ilgili konularda konuşup kamuoyunda prim yapmaya çalıştığı sırada, gazetecilik sıfatıyla konuştuğunu söylemektedir. Buradan sormak gerekmektedir; Sayın Aşık, hangi gazetede yazarlık yapmaktadır, hangi gazeteler adına konuşmaktadır? Sayın Aşık'a eğer Devlet Bakanlığı ve milletvekilliği gömleği bol geliyorsa, Sayın Bakanın, Bakanlık görevinden istifa ederek dilediği gazetede yazarlık ve araştırmacılık yapması gerekir. (FP sıralarından alkışlar)

Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Aşık'ın 21 Haziran 1998'de yaptığı konuşmaya da ilginizi çekmek istiyorum. Burada, Sayın Aşık, kendisine sorulan "Genel Kurulda 276 sayısı bulunur mu" sorusuna "ben 276'ya sığmam" diye yanıt vermiştir; ancak, hemen söylemeliyim ki, Sayın Bakan Genel Kurulda 276'ya sığsın ya da sığmasın, önemli olan, vatandaşın gözünde nereye sığıp sığmadığıdır. Acaba, Sayın Aşık, erken genel seçimde sandığın neresine sığınacaktır; bunu da ciddiyetle merak ediyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir devlet bakanının, bakanlıktan başka sıfatı yoktur ve bunun haricinde başka bir sıfatla konuşma yapamaz. Sayın Aşık'a yöneltilen mikrofonlar, sualler, hep, onun Bakan kimliğinedir. Bir Bakanın, gazeteci sıfatıyla davranması mümkün değildir; bu, yakışık almayacak bir tutumdur. Sayın Aşık, Bakan sıfatıyla konuşmuştur. Sayın Bakan, Yeşil'in yerini bildiğini, kontrol altında olduğunu söylemiştir; "ben, ölmedi dediysem ölmedi" demiştir. Sayın Aşık, bu sözlerinden dönemez; bunu, milyonlar, televizyon ekranlarından izledi.

Şimdi, Hükümete soruyoruz; Yeşil'i niçin yakalamıyorsunuz? Yaşadığını bildiğinize göre, kontrol altında olduğunu söylediğinize göre, bu bilgilere ulaşabildiğinize göre hâlâ ona neden ulaşamadınız? Yoksa, Yeşil'i koruyanlar mı var? Varsa, onlar kimler? Buradan nutuk atmaya değil, bunları somut olarak cevaplandırmaya gelmeniz gerekir. Sizin tek somut adımınız olarak orta yerde duran Susurluk raporu konusunda, bugüne kadar, hangi somut adımları attınız? Rapordaki iddia ve ifşaatlar hakkında neler yaptınız? Devleti demokratikleşmek ve devlet adına ortaya koyulan eylemleri şeffaflaştırmak için, reform niteliğinde hangi adımları attınız? Türkiye Büyük Millet Meclisine, Takriri Sükûnu çağrıştıran irtica yasalarını getireceğinize ve masum insanların üzerinde bir baskı rejimi oluşturma gayretine gireceğinize, devletin müesseselerini çetelerden arındıracak, işkence ve kötü muameleye son verecek, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alacak düzenlemeleri niçin Meclise getirmiyorsunuz? (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, bu kürsüde, Yeşil'le olan ilişkisini anlatmalıdır. Yeşil'i nasıl tanımıştır, onun nerede olduğunu ve ölüp ölmediğini nasıl bilmiştir, nerede olduğunu nasıl öğrenmiştir, bildiği yeri neden söylememiştir; Devlet Bakanı, bildiği bilgileri, neden devletin kendisinden saklamıştır; bunların cevabını vermek zorundadır. (FP sıralarından alkışlar) Eğer, vermiyorsa, bütün bunları biliyor ve devletin emniyetinden, asayişinden sorumlu birimlere bu bilgileri vermiyorsa, bunun bir tek anlamı vardır. Eğer, doğru söylüyorsa, bu konuda yaptıkları açıklamalar doğruysa, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık, Yeşil'i ve bütün tetikçileri korumaktadır demektir bunun manası.

Sayın Başkan, 8 Haziranda Sayın Başbakan, basın mensuplarının sorusu üzerine "bırakın bu Yeşil'i, bırakın bu Yeşil'i" diyor. Zaten bırakmışsınız; adam, durmadan, elini kolunu sallayarak bu ülkede dolaşıyor.

Sayın Başbakan, 14 Haziran 1998'de Sabah Gazetesine yaptığı konuşmada, bakın, ne diyor: "Bu Yeşil işini fazla karıştırmayın; bence, bu meseleyi gündeme getirenler de yanlış yapıyorlar. Yeşil'in anası bellidir, biz babasını arıyoruz." Siz, böyle giderseniz, daha çok aramaya devam edersiniz. Aslında aramalarına gerek yok; Sayın Başbakan, Sayın Eyüp Aşık'a sorarlarsa, yerini kendisinden öğrenmesi de her zaman mümkün.

Sayın Başbakanın Zaman Gazetesine yaptığı bir başka konuşma var. Sayın Başbakan, Sayın Aşık hakkında diyor ki : "Bir Bakan arkadaşım dahi gensoruyla düşürülürse, ben de istifa ederim." Sayın Başbakan ve Sayın Aşık neden Yeşil'in arkasında bu kadar duruyorlar; Hükümetin Başbakanı neden bir suçlu yüzünden istifa etmeyi göz önüne alıyor; anlamanın da imkânı yoktur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bu yakışık almayacak davranışları sergileyen Tekelden sorumlu Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın mevcut görevi olan bakanlıkta bulunması, hem siyasî etik hem de vatandaşlık ilkelerine göre mümkün değildir. Bu ciddiyette olan 55 inci azınlık Hükümetinin Susurluk skandalını çözmesine de imkân yoktur; çünkü, Hükümetin kendisi başlıbaşına bir skandal haline gelmiştir.

Bu ülkede kontrgerilla var mı yok mu; bu ülkede gladyo var mı yok mu? Ülkemizde devlet içine sızan çeteleri kim kurdu ve yaşattı; şu an bu çeteleri kim yönetiyor, kim kullanıyor, kim kolluyor? JİTEM var mı yok mu; varsa görevi nedir? Anadolu halk hareketi cephesi kurulmuş mudur? Vatandaş, kısır çekişmeler değil, bu soruların gerçek anlamda cevabını beklemektedir. Buna karşı da, Sayın Başbakan "ben bunları yirmi günde çözerim; çözemezsem Hükümet bana haram olsun" diye beyanat veriyordu. Daha sonra da, aynı Başbakan, döndü dolaştı, nihayet "bırakın bu Yeşil meselesini, Yeşil'i gündeme getirmek hatalıdır" diyerek bir “U” dönüşü yaptı. Bu, Hükümetin en üst kademesindeki sorumluluğun ve ciddiyetin bir simgesidir. Başbakanlık koltuğunun -kendi tabiriyle- Sayın Yılmaz'a helal olup olmadığının kararını da aziz milletimize bırakıyoruz.

Sayın milletvekilleri, üzerinde tartıştığımız bu konu hassastır. Bu konu, vatandaşın devlete karşı olan güvenini etkilemektedir. Sayın Aşık'ın Yeşil ile ilgili konuşmaları, Hükümetin bu kişileri bildiğini, ancak, devletin ilgili mercilerine ve yargıya teslim etmediği gibi bir kuşkunun, haksız da olsa, böyle bir kuşkunun uyanmasına vesile olmaktadır. Eyüp Aşık'ın Hükümetin güvenlikle ilişkili bakanları arasında yeri yoktur, kendisi içgüvenlikle ilişkili bir Bakan arkadaşımız değildir; bu konularla ilgili beyanat vermesi hangi göreviyle ilişkilidir? Hükümet, her konuda organize olmadığı gibi, Susurlukla ilgili çalışmalarda da organize olamamıştır veya olmamıştır veya olmak istememektedir. Hükümet, maalesef, bu konuda da ipin ucunu kaçırmıştır.

Sayın Aşık'ın, Yeşil ile ilişkili konularda fikirlerini Bakan sıfatıyla açıkça beyan etmesi, kendisini ve Hükümetini konunun merkezine taşımaktadır. Arandığı, değil bir bakan tarafından, herkesçe bilinen bir sanığı yakalatmak için bildiği adresi yetkili makamlara vermeyen bir bakan suç işlemiş demektir. Bir bakanın devletin güvenliğini tehdit eden bir çetenin mensubunu yakalatmaması, çok büyük bir suçtur. Sayın Bakan, eğer, Susurluk konusunda prim elde etmek için gerçeği çarpıtmamışsa, ifadelerinde olduğu gibi "ben, Yeşil'in yerini biliyorum" dediği söz doğruysa, devlet güvenlik mahkemelerinde ifade vermesi gerekmektedir; çünkü, bir devletin bakanı, kendi devletini tehdit edenleri koruyamaz. Siyaset, fazilet, ahlak ve erdem işidir. Milletini tehdit eden konularda dahi bilgi saklayan, aldatıcı, çelişkili ve bitaraf konuşan, ayrıca, bu davranışlarından siyasî bir çıkar elde etmeyi uman bir bakana Yüce Meclisin onay vermesi ve güvenmesi mümkün değildir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir türlü dizginlenemeyen çetelerin saldırganlığı karşısında korkularına teslim olanların, umutsuzluk anaforuna kapılıp özgüvenlerini yitirenlerin, imkânsız diyenlerin, insanî sevgiye, saygıya ve direnişe hasret kalanların "bana ne, bana mı kaldı" diye nemelazımcılığa teslim olanların, halkçı nutuklar atıp militarizme alkış tutan aslan sosyal demokratların, devlet ihalelerini yandaşları arasında bölüştürüp sonra da muhalefetçilik oynamaya kalkışanların, hoşgörüden, tartışmaktan, düşünmekten, dik durmaktan korkanların, kısacası, hayattan emekli olanların unutmaması gereken bir evrensel kural vardır, bir evrensel gerçek vardır; o da şudur: Özgürlüğün de, demokratlığın da, adam olmanın da bir bedeli vardır. (FP sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar; DYP sıralarından alkışlar)

İşte, çetelerle, ancak, bu bedeli ödemeyi göze alan yürekli kadrolar mücadele eder.

AYHAN FIRAT (Malatya) – SSK'dan da bahset.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Onüç ay ne yaptınız?!

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Susurluk, uyuşturucu ve çete pisliği üzerinde demokrasi sörfü yapmaya kalkışan demagoglar, bu mücadelenin sadece dedikodusunu yaparlar, sadece şovuna kalkışırlar, bu mücadeleyi gerçekleştiremezler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, süreniz bitti; 2 dakika eksüre veriyorum efendim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kürsüye çıkıp "çetelere bulaşmamış tek siyasî partiyiz" diyenlerin, bugün, kalkıp, çetelerin bir uçtan bir uca devleti, devletin kimi kurumlarını işgal ettiğini iddia etmeye hakları yoktur. O zaman, birileri çıkar şu kürsüye, o aslan sosyal demokratlara, size "dört yıllık hükümetiniz döneminde siz uyuyor muydunuz; yoksa, siz de mi bu çeteleri devlete musallat edenlerle işbirliği yaptığınız" diye sorarlar.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ziraat Bankası reklamından bahset.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, faziletli, erdemli insanların yapacağı şudur...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ziraat Bankası... Ziraat Bankası...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Yeşile, çeteye, çetelerin devleti işgal ettiğine inanıyorsanız, buna karşı mücadele verilmesini istiyorsanız, çete konusunu ikide bir ortaya koyanların, bundan siyasî rant sağlamaya çalışanların karşısına siz de dikilirsiniz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konunun uluorta konuşulmayacağını herkese göstermiş olur.; dost da düşman da, bu Meclisin, kişilerden nasıl hesap sorduğunu görmüş olur.

AYHAN FIRAT (Malatya) – SSK'dan bahset! Ziraat Bankasından bahset!

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hatipoğlu.

Grupları adına başka söz isteyen yoksa, bu konuyu bitiriyorum.

Grupları adına başka konuşacak olan var mı? (FP sıralarından "yok, yok" sesleri)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz istiyorum.

BAŞKAN – Hangi konuda efendim?

OYA ARASLI (İçel) – Biraz önce konuşan hatip "sosyal demokratlar" diye, burada bulunan iki partiyi de başıyla işaret ederek birtakım yakıştırmalarda bulunmuştur. “Sosyal demokratlar” diyerek ve başıyla da bizleri işaret ederek...

BAŞKAN – "Sosyal demokratlar" kelimesinden rahatsız değilsiniz de... Yani, muhtevası neydi onu öğrenmek istiyorum. "Aslan sosyal demokratlar" dedi de...

OYA ARASLI (İçel) – Sosyal demokratların çetelerden hesap soramadığını ve benzer mealde birtakım sözler söyledi.

BAŞKAN – Yani, siz, hesap sorduğunuzu iddia edeceksiniz...

Buyurun efendim.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – CHP, sosyal demokrat değil ki!..

BAŞKAN – Buyurun Sayın Araslı. (FP sıralarından "Sayın Başkan" sesleri)

Bir dakika efendim... Hanımefendiye, bu sataşma konusuyla ilgili olarak söz verdim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sataşmanın olup olmadığını takdir etmek, sıralarında oturan milletvekillerinin değil, Sayın Başkanın yetkisindedir; kendilerine, bu konuda söz verdikleri için teşekkür ediyorum ve sizleri de saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Burada, sosyal demokratları telmihen birtakım yakıştırmalarda bulunuldu ve hesap soramadığımız söylenildi. Ben şimdi şunu hatırlatmak istiyorum: Daha birkaç gün önce teftiş kurulları raporlarında SSK sınavlarında neler yaptıkları şu kürsüden yüksek sesle ifade edildiği zaman ses çıkaramamış birtakım partilerin, birtakım milletvekillerinin, burada kalkıp, dürüstlük, fazilet şampiyonluğu yapmaya hakkı yoktur.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Konumuz Yeşil!

OYA ARASLI (Devamla) – Susurluk olayı patlak verdiği zaman otomobilde bir milletvekilleri bulunan partilerin, sosyal demokratlara dil uzatmaya hiçbir şekilde hakları yoktur.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Siz, sosyal demokrat değilsiniz ki!

OYA ARASLI (Devamla) – Susurluk olayıyla ilgili olarak bir bakanları bugün mahkeme önünde hesap verme durumunda olanların, Susurluk olayı konusunda bizim hiçbir şey yapmadığımızı söylemeye hakları yoktur. Kendilerine, ben bunları hatırlatmak istiyorum.

Bir hususu daha hatırlatmak istiyorum. Bir sosyal demokrat parti olan Cumhuriyet Halk Partisinin, hiçbir zaman çetelerle bir alışverişi olmamıştır ve bu konunun çözümlenebilmesi için elinden gelen gayreti göstermiştir; ama, Susurluk olayının arkasına sığınıp, siyasî hesaplarını tatmin edebilmek için, bu kürsüleri ve Meclisin denetim araçlarını kullanmamıştır.

KADİR BOZKURT (Sinop) – Oylamada belli olacak!..

OYA ARASLI (Devamla) – Eğer, bize yakıştırmada bulunan partilerin, samimi olarak Susurluk olayını çözme gibi bir niyetleri olsaydı, kendi devri iktidarlarında, bu tür olayları önlemenin yollarını ararlardı. (CHP sıralarından alkışlar) Zamanı geldiğinde hesap soramayanların, kalkıp başkalarına dil uzatmaya hakkı yoktur. Bu kürsüde konuşma yapanların, bu gerçekleri göz önünde bulundurmaktan uzaklaşmamaları lazım.

Burada, bir değerli arkadaşımız, Ergun Göknel olayını dile getirdi. Ergun Göknel olayı, yargının önüne gitmiştir. Ergun Göknel olayına şu veya bu şekilde adı karıştırılmış bulunan Cumhuriyet Halk Partili siyasiler, mahkeme önüne gidip hesaplarını vermişlerdir, orada aklanmışlardır. Dilerim ki, bu olayları bu şekilde yerli yersiz dile getirmeye kalkışanlar da, mahkeme önüne çıkıp, hesabını verme cesaretini gösterebilsinler... (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) ...birtakım siyasî hesaplarla, Meclis aritmetiğiyle oynamak suretiyle kendilerini yargı önüne çıkmaktan kurtarmanın yollarını aramak için olağanüstü gayret sarf etmesinler. Biz, her zaman, yolsuzlukların hesabını sorduk. Biz, hiçbir zaman, çetelerle el ele, kol kola olmadık; ama, kürsülerde, bizi, çetelerin, çeteciliğin hesabını soramamakla itham edenler...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Oylamada belli olur...

OYA ARASLI (Devamla) – ...devri iktidarlarında bu olaylarla ilgilenmedikleri gibi, kendileri hesap verecek duruma düştüler; teftiş kurullarının raporlarında, hangi olaylarla ilgili hangi yolsuzlukları yaptıkları birer birer ortaya çıkıyor; bu kürsülerde bu olaylar dile getirildiği zaman da, gık diyemiyorlar, biz bunları yapamadık, biz bunlara karışmadık, biz bunların içerisinde, bu yolsuzlukların içerisinde yer almadık diyemiyorlar.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Oylamaya katılacak mısınız?!

OYA ARASLI (Devamla) – Sırça sarayda oturanlar, başkalarına taş atmasınlar.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Oylamada göreceğiz!

OYA ARASLI (Devamla) – Çünkü, o sırçalar döner, kendi yüreklerine batar.

Oylamada ne yapacağımızı, biz kendimiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Göreceğiz!..

BAŞKAN – Sayın Araslı, süreniz bitti efendim. Size, en uzun müsamahayı gösterdim, 5 dakika verdim; rica ediyorum, tamam efendim...

OYA ARASLI (Devamla) – Müsaade ederseniz, selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Rica ediyorum... Artık tamam efendim, selamladınız; teşekkür ederim. Sağ olun.

OYA ARASLI (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar, arkadaşımız da, aslında “biz çetelerden hesap sorduk” diye, sataşmadan dolayı söz aldı; başka şeyler söyledi; bu, olmaz bu Mecliste.

3. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Başkan, kişisel sataşma olduğu gerekçesiyle söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağar, size hangi konuda kişisel sataşmada bulunuldu?

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Efendim, Doğru Yol Partisi itham edilirken, o arada, şahsımı da hedef alan bir kişisel sataşma oldu.

BAŞKAN – Konuyu biraz açıklarsanız; yani, hangi konuda sataşma oldu?

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Araslı konuşurken, Doğru Yol Partisinden istifa eden bakanların yargılanmasıyla ilgili, şahsımı hedef alan bir sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Peki, buyurun efendim; 5 dakika da size süre verelim.

Aslında konu çok kritik bir konu, kürsüye her çıkanın ağzından çıkan her kelime de başka bir partiye sataşma teşkil ediyor tabiî; onun için, arkadaşlarımızın, Meclisin çalışmasını sağlayacak şekilde konuşmaları, sataşmaya meydan vermemeleri lazım.

OYA ARASLI (İçel) – Onlar kendilerini tanıyorlar...

BAŞKAN – İyi; ama, sizin çıkıp da, böyle dolaylı da olsa...

OYA ARASLI (İçel) – Biz isim vermedik; ama, onlar kendilerini tanıyorlar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağar.

Size de 5 dakika süre veriyorum; lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere...

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha önceki konuşmalarımızda da defaatle söylediğimiz gibi, maalesef, Mecliste son derece ciddî bir konu tartışılırken, kavramlar karıştırılmaya devam edilerek, bu arada, tabiî, konuyla rabıtası olmayan şekilde, şahsımıza yönelik, Sayın Araslı'nın, hukuk müktesebatına da yaraşmayacak tarzda bir sataşma yaptığını ifade etmekten üzüntü duyuyorum.

Devlete musallat olmuş çeteler yerine, devlet kurumlarını suçlayan bir çetecilik anlayışı hastalığı bir türlü geçmemektedir. Devlete, millete ve onun masum insanlarına musallat olmuş çeteleri kınamak yerine, akıllarının birtakım hayalî organizasyonlara takıldığını çok net bir şekilde görüyoruz. Her zaman söylenmektedir -burada, maalesef, bütün sözcülerde bu geçti- 1950'den beri gelen kontrgerillalar, gladiolar, şunlar bunlar... Bunlar otuz senedir söylenen şeyler; hangisi realite içerisinde yerini buldu, hangisi delillendirildi, hangisi ortaya konuldu; hiçbir tanesi ortaya konulmadı.

Ben bekliyorum -zaman olacaktır herhalde- Hükümet adına sayın bakanlardan biri bu konuda cevap verecektir; eğer vermeyeceklerse, -ileride, uygun bir zamanda, başka bir imkânla- biz sorumluluk taşıdığımız yılları da kapsayacak biçimde bu kürsüden cevap verme fırsatı bulabilirsek, o şekilde cevaplandırırız; değilse, bunların cevaplarını haricen verebilmemiz mümkün olacaktır.

Devlete musallat olmuş çeteler var bugün, ekonomik çıkar sağlamak için mafya tipi organizasyonlar var, örgütler var, terör örgütleri var, çetecilik anlayışına sahip olan bunlar var; bunları yok etmek, tesirsiz hale getirmek ve bunların yandaşlarını, yöresindekileri, yasal imkânlar içerisinde ve yasal çerçeve içerisinde ortadan kaldırmak için kurulan devlet organizasyonları var; bu organizasyonlar içerisinde, belki hata yapan kamu görevlisi varsa -her zaman söylüyoruz, bunlar münferit olaylardır- bunlar da, yargı önünde, yargılanıyor.

Gelelim, Sayın Araslı'nın bir nebze söz ettiği, bizim durumumuza. Her şeyden evvel, kendilerinin hâkim olduğu Anayasa ve Adalet Komisyonlarının yaptığı yanlışlıklar, bugün, bağımsız yargı organlarının önünden, duvarlarından, çarparak geri dönmektedir. Biraz sabırlı olun, bu kürsülerden yirmi kere söyledik; Türkiye'de hukuk da var, hâkimler de var, adalet de var; ama, her şey, hukuk kuralları içerisinde olmalıdır. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu Mecliste, PKK'ya yataklık etme suçları dahil olmak üzere, somut deliller bulunan ve daha sonra, maalesef, “en büyük terörist” ifadelerinde kendisini bulan, birtakım suçlamalarla, iddialarla ilgili meseleleri, adlî organlar, yargı organları önüne götürürken, hiç hukuk filan düşünmüyorsunuz. Orada, parmak çoğunluğuyla -iktidarı teşkil eden parmak çoğunluğuyla- onları dönem sonuna ertelerken, hiç, niye yargı önüne gitmiyorlar diye, bir düşünce ve huzursuzluk içerisinde değilsiniz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hep birlikte, yüzkızartıcı suçlardan birtakım meseleleri dönem sonuna ertelerken, onlardan da rahatsız değilsiniz; o zaman hukuk zedelenmiyor! Aynı konudan, başka kişiler hakkındakileri dönem sonuna ertelerken, büyük bir zevkle, bizimle ilgili dokunulmazlığın kaldırılması yönünde karar verirken de, hukuk zedeleniyor mu, zedelenmiyor mudan rahatsız değilsiniz! Sabırlı olun da, yüksek yargı organlarının konuyla ilgili kendi görev alanları içerisine düşen çalışmalarının sonucunu hep birlikte görelim.

Bizim bir yere kaçtığımız yok, uzaya filan da gitmiyoruz, her zaman da bu kürsüden ve her mahfilden de diyoruz; hayatımız boyunca, sorumluluğu, ne altımızdakilere bırakırız ne üstümüzdekilere atarız. Biz, böyle, yaptığının hesabını verebilen anlayışın sahibiyiz, hizmetimizi bu şekilde yaptık. Kaldı ki, bu mücadele döneminde, eğer ortak siyasî sorumluluk varsa -bugünkü ortam içerisinde bunu söylemek bile istemiyorum, o zamanki terör mücadelesinin hangi zorluklarla yapıldığını- bütünleşmiş, bütünleşmesi gereken siyasî iradenin, zaman zaman, ne şekilde, bizatihi ilgili bakanlar tarafından zaafa uğratıldığının da açık olduğu örnekler vardır; güvenlik güçlerini, milleti zedeleyen demeçler filan da hiç kimsenin aklından çıkmamıştır ve Türkiye, bugün -yeni geliyorum o bölgelerden- hâlâ, bu meseleyi tam manasıyla atlatabilmiş değildir; kimse, hayal peşinde gezmesin; bu, çok kolay bir mesele değildir.

Burada söylenen her söze dikkat edilmelidir. Çok ciddî ve büyük mücadele, ülkenin her sathında yürümektedir. Ufak bir zaaf, yanlış hareketler ve politikalar, bugün il ve ilçe bazında yok edilen terörizmi, terörsüz ortamın kısa zamanda geri dönüşünü -maalesef, üzülerek ifade edeyim- sağlar. Bugün, kırsal kesimlerde falan, hiçbir mesele bitmiş değildir. Bugün sabaha karşı, Çatağan-Narlı Karakolu basılmış, 5 şehidim var, öbür tarafta bir sürü eylemler var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağar, süreniz bitti efendim. Size de, 5 dakika eksüre verdim...

MEHMET AĞAR (Devamla) – Bunların hiçbirisini görmeden, haksız yere bunları söylemenin hiçbir anlamı yok.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağar.

Gruplar adına başka söz isteyen yoksa...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, grubumuzu itham edecek şekilde bir değerlendirme yaptı Sayın Araslı. Doğru Yol Partisi...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır, hayır..

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya'ya söz verdim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Hayır, daha sonra... (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bedük, Grubunuzun söz hakkı var; söz alın, bunları da söyleyin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bu konuyu açıklıkla ortaya koymak mecburiyetindeyiz...

BAŞKAN – Grubunuzu hangi konuda itham etti efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Doğru Yol Partisi, çetelerle mücadele etmiş olan bir partidir. Doğru Yol Partisi, terörle mücadele etmiş olan bir partidir ve bu mücadelesine devam edecektir. Sayın Araslı, konuşmasında, özellikle bize hitaben bize yönelik bir değerlendirme yapmıştır. Önce, kendileriyle ilgili olarak özellikle hatırlatmak istiyoruz; kendi dönemlerine de baksınlar. Ama, şunu bilmek gerekir ki, Doğru Yol Partisi, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de, çetelerle ilgili mücadelesini sürdürecek ve bunda da kararlıdır. Ancak, bizim geçmişimizde hiçbir surette bir leke yoktur; onu mutlaka bilmeleri gerekir ve açıklıkla şunu ortaya koymak durumundayız: Şu anda işbaşında bir başka hükümet vardır. Bunu her vesileyle ifade ettik "kaset, belge, bilgi" dediler, hiçbir şey ortaya koyamadılar ve çetelerle ilgili de bir bağlantı ortaya koyamamalarına rağmen, halen bu kürsüde buna yönelik bir değerlendirme yapmalarını, doğrusu, içimize sindiremediğimizi ve onlara da bunu yakıştıramadığımızı açıklıkla belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağolun.

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16) (Devam)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Sema Pişkinsüt.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar).

Arkadaşlarımız grup sözcülerini bildirmekte niye bu kadar nazlı davranıyorlar, bilmiyorum!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – En son konuşacak.lar...

BAŞKAN – Canım, önce-sonra fark eder mi?!

Buyurun Sayın Pişkinsüt.

Süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Parlamentomuz tarafından, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında görüşülmesi kabul edilen gensoru önergesi üzerinde Grubum Demokratik Sol Parti adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.

Öncelikle, Adana'da meydana gelen ve hepimizi üzen deprem felaketiyle ilgili tüm felaketzedelerimizin acılarını paylaşıyor, başsağlığı ve acil şifalar diliyoruz; görevlilere de kolaylıklar ve başarılar diliyoruz.

Bugünkü konumuz Sayın Eyüp Aşık; konumuzun da konusu Yeşil kod adlı bir kişi. Kimdir Yeşil diye söylediğimizde; eli silahlı, yasadışı icraatlar ve tahsilat da yapan "terminatör" diye de adlandırılan, bizzat kendisinin basına verdiği demeçlerden kendisinin devlet tarafından da kullanıldığını, operasyon yaptığını, devletin değişik istihbarî birimleriyle terörle mücadele amaçlı olarak da kullanıldığını, hatta, kendisine gerek duyulduğu için yaşadığı ya da yaşatıldığı ve yakalanmadığı şeklindeki sözleri, varlığının da beş senedir kanıtlanabilmesi, hukuken de mahkemelerde yakalama emrinin olduğu bir kişi. Böyle bir kişi için, Sayın Eyüp Aşık'ın "kontrolumuz altındadır, elimizin altındadır" şeklindeki medyaya da yansıyan açıklamalarının hukukla nasıl bağdaştırıldığı ve neden söylenmiş olduğuna ait soruların cevaplarını Sayın Aşık ne kadar izah etseler de, elbette, bizlerin, bu açıklamaları hukuk kavramı içinde anlamamız güçtür; ancak, Parlamentomuzda yapılan tüm konuşmalardan ve tüm partilerin geçirdiği iktidar süreçlerinden de anlaşıldığı kadarıyla, aslında bu konuda, bir partinin diğer partiye söyleyeceği çok da fazla sözü yoktur. Her parti iktidara gelmiştir, her parti bu işleri bizzat iktidar içerisinde görmüştür. Birbirimizi suçlamakla, biz mücadele ettik demekle bir yere varılmayacağını da fark etmişizdir.

Bir defa, bu yeni bir olay değildir. Bu olayla mücadele etmek, sadece 'Yeşil'le mücadele etmek de değildir; bunu da herkes bilmektedir. Bir kişi için, böyle bir konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündem yaratılması da abesle iştigaldir. Bunun sebepleri doğrultusunda çalışmaları elbirliğiyle yapma gerekliliği vardır.

Bir defa, bir suç zanlısının bu hale getirilip, devlet karşısında çok büyük bir güçmüş gibi gösterilmesi, devlet adına, Parlamento adına hayret edilecek bir olaydır. Böyle bir durum, hukukdışı insanlara güç katar. Zaten onların uyandırmak istedikleri de korkudur; çünkü, çevreye saldıkları korku ve gizlilikle güçlenirler. Suçlularla mücadele etmekle görevli olan birimler, emniyet birimleri görevlerini yapsınlar, onu yakalasınlar.

Parlamento için, kişiler önemli değildir. Sayın Bakanın gensoruyla düşmüş olması önemli değildir veya düşürülmesi de önemli değildir; düşse bile, Yeşil yakalanır mı, Yeşiller biter mi, hukuksuzluk biter mi; cevap, tabiî ki hayır. O halde, bu ortamda, herkesin birbirini suçlaması yerine, burada önemli olan, gölge adamlarla siyasî polemikler içerisinde uğraşmak değil; Parlamentomuzca asıl olan, hukukdışı kişi ve yapıların gölge insanlarını üreten, yaratan, oluşturan sistemlerin tartışılması ve bu yanlışlıklarla topyekûn mücadele edilebilmesidir ve yok edilebilmesidir.

O halde, üzerine gidilecek olan konu, devletin yetkili organları, bu işle mücadeleye karar vermiş midir vermemiş midir; yine, siyasal otorite olarak Parlamentonun bu konudaki yaptırımı ne kadardır, nerede tıkanıklık olmaktadır; öncelikle, hangi alacakaranlık, hangi kirli ortamlar, ülkemiz üzerinde oynanan hangi oyunlar bu tür gölge adamları üretiyor, buna bakmamız lazım.

Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, daha önce bu konularla bağlantılı olarak hayali ihracat, faili meçhul cinayetler, Susurluk skandalı, Uğur Mumcu cinayeti raporları hazırladık. Yine, Başbakanlık Teftiş Kurulu Susurluk Raporu çıktı. Son günlere kadar raporlardaki bahsi geçen nice kişiler -Yeşil kod adlı, Mikail kod adlı, Cengiz Ersever isimli ve niceleri- Meclis raporlarına rağmen, rahatça dolaşma olanağını da bulmaktadırlar. Raporlardan ve yaşananlardan sonra, faili meçhul cinayetlerin, gözaltı kayıplarının, suikastlerin, aklanan karaparaların, uyuşturucu kaçakçılarının, tahsilatçıların, güvenlik güçlerine ait istihbarat ve operasyon gruplarının ve ellerine silah verilerek kullanılan kişilerin, hem birbirleriyle hem devletle hem de uluslararası uzantılarıyla olan ilişkileri artık sır olmaktan çıkmıştır. Zaten bunların olması da beklenir. Özellikle stratejik konumu nedeniyle, jeopolitik durumu nedeniyle ülkemizin çevresi, savunma mücadelesi, komşuları, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu, Bakü-Ceyhan ve ondört yıldır devam eden güneydoğu sorunu bu yapıların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bunlar olmasa başka yapılar ortaya çıkacaktır. Bir noktada, bu şartlar da âdeta doğal haldedir. Bulunduğumuz bu konumda rahat yüzü görmeyeceğimiz de çok açıktır. Tabiî ki, terörle, devleti yıkıcı faaliyetlerle mücadele edeceğiz; ama nasıl?

23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşimimizde Sayın Ağar'ın cümlelerini okumak istiyorum: "Terörle mücadelede eleman kullanırken yeşil pasaport da verirsiniz, kırmızı pasaport da verirsiniz, beyaz pasaport da verirsiniz. Bunun, kınanacak hiçbir tarafı da yoktur; yeter ki, gaye meşru olsun. Elbette, burada, hizmet eden veya bu süreç içerisinde görev alan insanlardan yasadışı eylemi olanlar varsa, onlar zaten bağımsız yargıda bugün. Bunu, ikide bir, pür amatör bilgilere dayanmak suretiyle gündeme getirmenin bir gereği yok."

İşte bütün kilit burada. Bu kilit nedir? “Yaptımsa yaptım, vatan için yaptım, dersini verdim” denirse, yargısız infazlar da olursa ne olur? Birçok konuda, eline silah alan, ekonomik güç kaynağı haline gelen veya siyasal güç olan kişilerin, grupların üzerinde hukuk devleti kuralları ne kadar işliyor; bu, son derece önemli. Güçlerin üzerine, gerçek anlamda, hukukun üstünlüğüyle ne kadar gidebiliyoruz? Bugün, eline silah verilen kim olursa olsun, eğitimi ne olursa olsun, bir süre sonra, gerçek anlamıyla hukuksal anlamda denetlenemezse, gerçek koşullarıyla, hukukî boyutlarıyla kontrol altında tutulamazsa, kontrolden de çıkar, yoldan da çıkar ve yine, devletin birimleriyle birlikte işbirliği de yapar. Devlet siyasî erkçe doğru kullanılsa, özel hukuk ve özel kuvvetlere gerek duyulmaması gerekir. Hatırlanacağı üzere, Susurluk sonrası, halk "Meclisteki Yeşiller, ekonomideki Yeşiller çıksın", "hukuk devleti istiyoruz, çeteleri istemiyoruz", "devletin içindeki odaklar temizlensin, can güvenliği gelsin istiyoruz" demişler ve kampanyalar düzenlemişlerdi.

Terör boyutundan bakılınca, gölge adamları yaratan, hukuksuzluktur, hukukun iyi çalışmamasıdır, hukukun silahı dengeleyememesidir. Bir kişinin eline silah verilirse, onu dengeleyecek çok net bir hukuku da ortaya koymak gerekir. Silah alan koruculardan, itirafçılardan, gayri resmî olan veya görevli oldukları söylenen eski ülkücülerden, gölge adamlar yaratılmıştır; devlet içindeki bazı gruplarla da işbirliği yapılarak çeteler oluşturulmuştur.

İşte, bu noktada, organize suçlarla ilgili yasal çerçevede eksik olan bazı düzenlemelerin bu Hükümet döneminde başlatılmış olmasını önemsiyoruz. Şöyle ki, bu tür organize suçlarla mücadeleyi amaçlayan bir kanun tasarısı Meclis Başkanlığına verilmiştir. Kamuoyunda "pişmanlık yasası" olarak adlandırılan ve bu tür eylemlere karışan veya eylemlerin içerisinde bulunan kişilerin yararlanacağı düzenlemelerin yer alacağı bir tasarının acilen yasalaştırılması suretiyle bazı suç odaklarına ulaşma imkânı da elde edebiliriz.

Yine, Demokratik Sol Parti tarafından gündeme getirilen bankacılık sisteminin araştırılmasına ilişkin önergemiz Genel Kurulda reddedilmiş olmasaydı, organize suçlardan ve yasadışı yollardan elde edilen paranın trafiği, belki bazı olayların açığa çıkmasını sağlayacaktı; ama, maalesef, bu araştırma önergemiz, bugün gensoru veren grubun da oylarıyla reddedilmişti.

Bu bağlamda, yurt dışındaki prestijimizin hukuk açısından da sağlanması için anayasa değişikliğine ihtiyacımız vardır. Daima, uluslararası konjonktürü gözardı etmememiz gerekir. Bugün, gerek terörle mücadeleyle ilgili gerek Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak yurt dışındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan müracaatlar nedeniyle sıkıntılar yaşamaktayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, tüm ülkelerin yurttaşlarının müracaatları içhukuk yolları kapandıktan sonra kabul ediliyor. Halbuki, Türkiye için ise, önce terör konuları gündeme getirilerek, Güneydoğu Anadolu Bölgesinden müracaat eden yurttaşlarımız için, içhukuk kararları aranmaksızın müracaat hakkı tanındı; yakın bir gelecek içinde de bu koşulun tüm Türkiye için tanınacağı konuşulmaktadır. Türkiye, bu davalarda çoğunlukla kaybetmekte ve tazminat ödemeye mahkûm edilmektedir. Uluslararası alanda, âdeta, adalet sistemimiz devredışı bırakılmak istenmektedir.

Türkiye'deki yargı bağımsızlığı konusu da, özellikle organize suçlarda önem arz etmektedir. Biz, Demokratik Sol Parti olarak yargı bağımsızlığının sağlanmasına özel bir önem vermekteyiz. Bu konuda hazırladığımız anayasa değişikliği teklifine ise, Demokratik Sol Parti ve Demokrat Türkiye Partisinin dışında imza verilmemiştir.

Gerçekten, terörle mücadelede silahlı gücün hukukla denetim altında tutulmasında eksik kalınan çok noktalar olmuştur, olabilir de. Aslında, can ve mal güvenliğini sağlamak devletin aslî fonksiyonudur. Korucular, itirafçılar, bazı eski ülkücüler gibi devlet dışı kişilere, devletin aslî fonksiyonunun devredilmemesi gereklidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları, müracaat şekli ve prestijimiz yönünden, yine, tüm partiler olarak, Parlamentomuz olarak, gerekli kuralları, normları, ülkemiz içerisindeki düzenlemeleri işletmek durumundayız; bunu, acilen yapmak durumundayız.

Yine, uluslararası sözleşmelerden doğan bir hak olarak, yurttaşlarımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edebilirler; ancak, bu ülkenin kaderini paylaşmış, bu ülkenin kaderinde etkin olmaya çalışmış, bu ülkenin yönetiminde bulunmuş parti liderlerinin, eski başbakanların, Türkiye'yi, bir noktada iç hukuku yargılatmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatlarını da kendi aramızda değerlendirmek, bunları da halkın takdirine sunmak zorundayız.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hoppala!..

SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) – Yine, ekonomik erkin, her geçen gün pahalılaşan siyasal erkin elde tutulmasıyla ilgili yargı kararlarının uygulanmasında da sorunlar olmaktadır.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Siz bu kafayla hiçbir yere varamazsınız!

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin... Rica ediyorum... Herkesin kendisine göre bir kafası var canım! Sizin kafanızın makul olduğu nereden belli?! Rica ediyorum... (DSP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, insan hakları bakımından...

BAŞKAN – Canım, müdahale etmeyin... Sizin arkadaşınız da konuştu.

SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) – Ekonomik erkin, her geçen gün pahalılaşan siyasal erkin elde tutulmasıyla ilgili yargı kararlarının uygulanmasında da sorunlar olmaktadır.

Birinci olarak, öncelikle, yargıya güvende örnek olmak zorundayız. Yargıya güven, sadece konuşmakla değil, yargıya gitmekle de olur. O nedenle, Parlamentomuzda, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gereken, dosyaların aydınlanması gereken konularda daha titiz davranmamız ve en azından yargıya gidip aklanmasını istediğimiz Meclis komisyonlarından geçmiş olan dosyaları da göndermemiz gerekir.

Hepimizin bildiği gibi, iç hukukla ilgili konularda, Danıştay kararlarının, Anayasa Mahkemesi kararlarının koşulsuz uygulanmasını; uygulanmadığı takdirde, sebepleriyle ilgili yanlışlıklar varsa, yine Parlamentoda, hepimizin el ele vererek, hukukî düzenlemelerin yapılmasını gündeme getirmemiz lazım. Bugün, iç hukukta, özellikle Danıştay kararlarında, özellikle özelleştirme konularında, 1984'ten beri, birtakım Danıştay mahkeme kararlarına rağmen, yürütmelerin durdurulmadığını görmekteyiz.

Yine, Bakanlar Kurulunun 1992 yılında aldığı bir prensip kararıyla, Yüksek Denetleme Kurulu kararlarıyla siyasî olarak, bizler, Anayasa Mahkemesi kararlarının, Danıştay kararlarının önüne geçmemek zorundayız. Zaten, uluslararası sermayenin ve zaten Çok Taraflı Yatırımlar Anlaşmasının da istediği budur; içhukuk yollarının, Danıştay kararlarının bir noktada tüketilmesidir.

Bütün bunlardan nasıl kurtulabiliriz ve ne yapmamız gerekir: Öncelikle, ufuk çizgisine, ufuktaki noktaya farklı konularla, farklı yönlerle, farklı yollarla baksak bile aynı noktaya bakma durumunda olduğumuzu hatırlamamız gerekir ve esas konunun fırsat eşitliğinin yaratılmasından geçtiğini de unutmamamız gerekir. Fırsat eşitliği, eğitimle sağlanabilecek, beyinlerine ambargo konmamış, sorgulayabilen, tartışabilen, gelecek zamanda düşünme yetisine sahip kişileri yetiştirmekle olur; iletişim kurabilen, problem çözebilen ve etkileşimleri sağlayabilen gençliği yetiştirmek zorundayız.

Yine, ulusun egemenliğini gerçek boyutuyla egemen kılmak zorundayız. Gelir dağılımının yetersizliği, sadece gelir dağılımının yetersizliği olarak kalmamakta, esasında güç dağılımının yetersizliğini getirmekte, birbirinin kısırdöngüsünü sağlamakta; sosyal adalet ve sosyal devletin sağlanmasını net olarak ortaya koymalıyız. İçi boşaltılmış kavramlardan oluşan, insan haklarından uzak, sosyal hukuk devletinden uzak kavramlarla, sadece memur rejimi şeklindeki bir kabuk devlet yapısının oluşmasını elbirliğiyle engellemek durumundayız ve nihayet, en önemli nokta da, bilinç düzeyi yüksek, denetleyen örgütlü toplum yaratmamız... Örgütlü toplumun denetlemesi, demokrasinin gerçek boyutuyla oturması demektir ve en çok da ihtiyacımız olan budur.

Sonuç olarak, biz, sistemi doğru kurmak zorundayız. Sistem doğru çalışırsa Yeşil ve Yeşil gibileri güvenlik güçleri rahat yakalar, kendileri bile gelip teslim olabilirler; çünkü, o zaman gölgelere gerek kalmaz.

Değerli üyeler, bugün konuşmakta olduğumuz bu gensoruda, gerçeklere, ne kadar tartışırsak tartışalım ulaşamayacağımızı; bulguların, sadece kişilerin ve partilerin birbirlerini yermekle kalabileceğini ve konuların değişmediğini, hep iktidara gelenlerce de görmüş olduğumuzu hatırlatarak, bizlerin, bu gensoruya olumlu oy vermeyeceğimizi söylemek istiyoruz. Başka türlü mücadeleyi, belli konulara, aynı ufka bakarak; ama, değişik yollarla, en kısa zamanda ve Parlamento olarak ortaya koymamız gerektiğinin de altını çizerek, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pişkinsüt.

Gruplar adına başka söz talebi var mı?

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Başkan, şahsıma sataşma oldu, söz istiyorum.

BAŞKAN – Evet, efendim; Sayın Pişkinsüt, konuşmasında, sizin bir beyanatınızı alarak...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sadece tutanağı okudu.

BAŞKAN – Efendim, bakın, yani, ben gayet dikkatli dinledim. Sayın Pişkinsüt, Sayın Ağar'ın "gerekirse kırmızı pasaport da veririz, yeşil pasaport da veririz..."

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Ama, Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika... Bir dakika efendim. Arkadaşımızın beyanatı orada. "...ama, olayın kilit noktası burası" diyerek, beyanatına bir yorum getirdi. Onun için, arkadaşımıza sataşma olduğunu kabul ediyorum.

Buyurun efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Tutanağı okuduğu için vermiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Hayır, beyanına yorum getirdi. Sayın Pişkinsüt, orada efendim...

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Ben öyle bir şey demedim.

BAŞKAN – Dediniz ki: "Esas olayın kilit noktası burada."

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Evet, orada...

BAŞKAN – Evet; işte, sanki o çetelerin korunduğu izlenimini yaratan bir ifade kullandınız.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – "Çetelerin korunduğu" demedim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Hayır, ilgisi yok.

BAŞKAN – Efendim, ben de orada bir sataşma gördüm.

Buyurun Sayın Ağar.

MEHMET AĞAR (Elazığ) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Elbette bir sataşma; çünkü, Sayın Pişkinsüt bu sözüyle, sanki, biz, hukukdışı davranışları alışkanlık haline getiren, keyfe keder hareket eden bir kamu görevlisi veya bir hizmetliymişiz anlamında söylemek istediler.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Öyle de demedi.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – "Söylemek istediler" ile olmaz.

MEHMET AĞAR (Devamla) – Kendileri bu konuyu kavrayamamışlar tabiî. Kilidinin bu olduğu iddiası var ise, Sayın Pişkinsüt'e şimdi bir maymuncuk takdim ediyorum konuyu çözmeleri açısından; o da şöyle:

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Maymuncuğu siz kullanın!

MEHMET AĞAR (Devamla) – Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun ek 7 nci ve 8 inci maddelerini dikkatle okuduğunuz vakit görürsünüz ki, polis teşkilatına istihbarat yapma yetkisi kanunen verilmiştir. İstihbarat yapma yetkisi içerisinde, çeşitli kişileri istihdam edebilme imkânınız vardır. Burada, şahsın eline verilen, adam öldürmek için silah filan değildir; pasaporttur, bilgi topluyorsunuz.

Biz, göreve başlamadan onbeş gün evvel, Antalya'da, bombalar patladı; turizm yok olmuştu.

Elbette ki, yurt dışındaki bazı bağlantıları tespit için, gidip gelen bazı haber elemanlarına ihtiyacınız vardır. Bu, tabiî, çok teknik bir iştir, detayına girmek gerekmez; ancak, bunun hukukî dayanağı vardır, yok değildir; kimse, hukukdışı davranmak layüselliğine sahip değildir; yani, pür amatör derken, bunu söylemek istiyorum. Eğer, şahsen, bize müracaat ederseniz, bu konulara açıklık getiririz. Kaldı ki, kendinizle çelişkiye düşüyorsunuz, konuşmanızın bir yerinde "Pişmanlık Yasası getirilerek, orada eleman kullanmak suretiyle, bu çetelerin çözüleceğini" ifade ediyorsunuz, aynı şeydir; ikisinin birbirinden bir farkı yoktur.

Yurt dışındaki prestijin düşmesi konusunda da; bu tür, böyle ciddî bilgiye dayanmayan, Türk Devletini uyuşturucu tacirleriyle iç içe gibi gösteren, sadece siyasî istismar amacı taşıyan birtakım demeçler yurt dışında prestijimizi düşürüyor. Böyle bir şey yok; tam tersine, devletin bütün kurum ve kuruluşları, son dört beş seneden bu yana, artan bir oranda, çok güçlü ve ciddî bir mücadele yapıyor ve netice alıyor. Bugün, Avrupa'da "Balkan Yolu" denilen uyuşturucu rotasında yakalanan uyuşturucunun son dört beş senelik yüzdesine baktığınız vakit, yüzde 65'ini veya -Sayın Bakanım daha iyi bilir- fazlasını Türk Güvenlik Kuvvetleri, geri kalanını 20 tane devlet ancak yakalayabiliyor. Kaldı ki, oralarda, bir de, tüketimi serbest bırakmışlar; polis eliyle şırınga dağıtılıyor.

Bir diğer konu -yine, Sayın İçişleri Bakanının hoşgörülerine sığınarak ifade etmek istiyorum- Organize Suçlarla Mücadele Yasa Tasarısını -hem Adalet Bakanlığında hem İçişleri Bakanlığında- getiren benim. Zannediyorum ki, yeni tasarıda da çok fazla bir fark olmasa gerek. Her ikisini de Bakanlar Kuruluna getirip sunan biziz.

Ayrıca, bir diğer konuyu daha söyleyeyim size; organize suçlarla mücadele konusunda yasa eksikliğinden bahisle, Türk Ceza Kanununun bu konuları kapsayan 313 üncü maddesindeki suçlarla ilgili, Emniyet Genel Müdürü olarak, bütün il emniyet müdürlüklerine tamimimiz var ve devlet güvenlik mahkemelerine de bilgi olarak sunmuşuz; bu suçlardan, mafya tipi ekonomik rant sağlamak amacıyla organize faaliyette bulunan suç şebekeleri, doğrudan doğruya, devlet güvenlik mahkemelerine gönderilsin ve oralardaki savcılıklardan gözetim alınarak bu mücadeleler yapılsın.

Şimdi, bunlar, gerçekten çok teknik konular. İyi niyetle yapılmış, ciddî niyetle yapılmış ve netice alınmış işlerle ilgili teknik konularda, gelin, bize sorun, teke tek konuşalım; sır kapsamı içerisinde olmayacak her konuda sizlere bilgi verelim. Mutlaka, hepiniz iyi niyetlisiniz; ben, aksine bir şey iddia etmek, ifade etmek istemiyorum; ama, burada, bu konularda, kamuoyuna karşı, milletimize karşı konuşurken dikkatli konuşmak lazım. Merak ettiğiniz konuları, gelin, sorun bize; verelim. Hukukî dayanak olmadan, hukuksal bir dayanak olmadan, kimse, idarede bir eylem ve işlem yapamaz; yaptığınız takdirde, zaten, hem idarî denetime tabisiniz hem adlî denetime tabisiniz; bunlarla ilgili hesabı vermekten de, kimsenin uzak durması söz konusu değildir. Konuyla ilgili emrettiğiniz vakit, bir bilgiye ihtiyacınız olduğu vakit, her türlü bilgiyi de size verebilirim.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağar.

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16) (Devam)

BAŞKAN – Efendim, gruplar adına konuşacak başka kimse?..

Sayın Arseven, ANAP Grubu adına; buyurun efendim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, Sayın Arseven el kaldırdı; siz, Grup Başkanvekili olarak müsaade etmiyorsanız, söz vermeyeyim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, son zamanlarda gerekli veya çok gereksiz yorumlar yapıyorsunuz; gruplar buna şahit. Çok rica ediyorum...

BAŞKAN – Efendim, arkadaşınız el kaldırdı, siz de oradan "hayır" diyorsunuz. Bunda anormal bir şey var mı?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bazen de konuşmuş olmak için konuşuyorsunuz; lütfen...

BAŞKAN – O sizin takdiriniz.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Lütfen efendim...

BAŞKAN – Efendim, peki, sizin hareketinizi değerlendirelim; arkadaşınız arkada el kaldırıyor, Grup Başkanvekili sizsiniz "yok" diyorsunuz...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, ben onu görmedim.

BAŞKAN – Görmediyseniz, ben sizi ikaz ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bu yorumu yapma hakkınız doğmaz.

BAŞKAN – Nasıl doğmaz?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Arkadaşım el kaldırmışsa konuşur. Benim Grubumun hakkı var.

BAŞKAN – Varsa, o zaman siz de "yok" demeyin. Allah Allah...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Anlatamıyorum ki size!..

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pişkinsüt.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Sayın Başkan, Sayın Ağar'ın biraz önceki konuşmalarıyla ilgili olarak, ben, herhangi bir sataşmada bulunmadım. Ayrıca, Sayın Ağar, herhangi bir konuda bilgi istendiği takdirde, kendilerinin verebileceklerini söylediler. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisinin Parlamentosu; biz hepimiz bu Parlamentonun üyesiyiz. Eğer, herhangi bir bilgi alma ihtiyacı olacaksa, resmî makamlardan ve bakanlıklardan alınabilir. Özel bilgi almak veya özel bilgilerle donatılmak diye bir şey söz konusu olamaz.

Kaldı ki, bugün, Parlamentoda, amatör de olunsa, bütün üyelerin aydınlanma hakkı vardır. Biz, burada konuları tartışacağız. Bizim önerimiz ve bu yaptığım konuşmamdaki yaklaşım, hepimizin konusudur, ülke sorunudur; birbirimizi yaralamadan içte ve uluslararası alanda gerçek istikrarı sağlayalım istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Nejat Arseven; buyurun.

Süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; birkaç gün önce burada görüştüğümüz, Sayın Eyüp Aşık hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmeleri üzerine, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarken; Adana İlimizde meydana gelen deprem felaketi dolayısıyla hayatını kaybeden değerli vatandaşlarımıza, Grubum adına, Tanrı'dan rahmet diliyorum ve yakınlarına da başsağlığı dileğinde bulunuyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, biraz önce bu kürsüden birçok konuşmacı görüşlerini ifade etti. Yine, biraz önce burada, çok anlamsız bir şekilde, Sayın Başkanımızla Grup Başkanvekilimiz arasında tartışma oldu; aslında, hakkında gensoru önergesi verilen bir partinin temsilcisi olarak en son konuşma hakkımı kullanmak gibi bir tavır içinde şu ana kadar müracaatta bulunmamıştım. Diğer iddia sahibi partinin, burada bunlara cevap vermek durumunda olan partiden daha önce konuşmasının, aslında, bu Mecliste bir teamül olduğunu da hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, Fazilet Partisi Grubu adına değerli arkadaşımız burada görüşlerini ifade ettiler; hepiniz dinlediniz, Yüce Milletimiz de dinledi; ama, bundan 4 gün kadar önce, yine, bu kürsüden, Fazilet Partisi Grubu adına konuşan çok değerli milletvekili arkadaşımız, Susurluk Komisyonunun Değerli Başkanı arkadaşımız da birtakım şeyler ifade etti. Öyle zannediyorum ki, bugün, grubu adına konuşan bu değerli arkadaşımız, ya o değerli arkadaşımızın bundan üç dört gün önceki konuşmasını dinlemedi veya dinlemek ve araştırmak lüzumunu hissetmeden bu kürsüye çıktı. Çünkü, orada, bakın -zabıtlardan aynen okuyacağım size- Susurluk komisyonu Başkanı Sayın Elkatmış, Sayın Aşık ile ilgili şunları söylüyor; "Bu olaylar şu şartlar altında ortaya çıkmaz diyorum ve bunu vurgulamaya çalışıyorum; yani, bu iş, sadece Mesut Yılmaz'ın meselesi değildir, hepimizin meselesidir, şu Parlamentonun meselesidir. Olaylar ortaya çıkmadı; çıktı diyen hiç kimse, bu Meclis içinde, bu toplumun içinde, Türkiye içerisinde bulunamaz. Burada birbirimizi suçlamanın hiç gereği yok. Aslında, bu işe Parlamentonun elkoyması lazım; ama, bu şartlar altında da Parlamentonunun elkoyamayacağını, ben, burada söylüyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, bu olaylar, yeni de değil. Değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi, suçladığımız değerli arkadaşımız Eyüp Aşık'ın, gerçekten de, bu olayların ortaya çıkmasına çok büyük katkıları olmuştur; kendisine teşekkür ediyorum ve bu konuda gerçekten bir uzmandır. Çünkü, biz, kendisini Susurluk komisyonunda uzun uzadıya dinledik" diyor ve devam ediyor...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, gruplar adına burada konuşunca ve söz alınca, önce, tabiî, grup adına konuşmanın da ağırlığıyla, hiç olmazsa, grubun bir önceki görüşünün tamamen aksine bir görüşü burada savunmamak lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Aşık ile ilgili gensoru görüşmelerine devam ediyoruz. Yine, Fazilet Partisinin çok değerli temsilcisi arkadaşım, bu kürsüden ifade etti: "Sayın Aşık, 'Yeşil' kod adlı kişinin yerini bildiği halde, polise ihbarda bulunmadı" diyor. Yine, geçen toplantı zabıtlarından kendisi isterse, arzu ederse... Hatta, çok değerli arkadaşımız Sayın Elkatmış da burada düzeltti; Sayın Elkatmış'ın da basına, tıpkı Eyüp Aşık gibi, o tarihlerde 'Yeşil'in, Antalya'da olduğunu zannettiği konusunda vermiş olduğu bir beyanı var. Şimdi, ben, tekrar, hepinizin takdirlerine arz ediyorum, bir milletvekili olarak, bir Susurluk komisyonu başkanı olarak ve aynı zamanda, üzerinde milletvekilliği sıfatı taşıyan bir arkadaşımız olarak her konuda beyanat vermek, bu kürsülerde açıklama yapmak hakkımız değil midir?

Şimdi, biz, buradan, Sayın Elkatmış'a -geçen gün de söyledim, biraz yanlış anladı, kendisi bu kürsüde düzeltmek zorunluluğu hissetti- dönüp de niçin böyle bir açıklamada bulundunuz demeye hakkımız var mı?

Değerli arkadaşlarım, Sayın Aşık da bu konuşmaları, üzerinde taşımış olduğu milletvekilliği sıfatıyla, burada ve her platformda yapmaya devam edegelen bir arkadaşımızdır. Aslında, bu Parlamentoda bu konuların üzerine ciddiyetle ve hassasiyetle giden her gruba mensup çok değerli milletvekili arkadaşlarımızı, bizlerin kınamak değil, takdir etmesi lazım. Bu arkadaşlarımız, fevkalade yürekli davranışlar içinde milletimize, devletimize musallat olan ve bu ülkenin içine sızmış olan, aslında, devleti korumakla uzaktan yakından alakası bulunmayan ve bu ulvî sıfatlara sığınarak, kendi ceplerini doldurmaya çalışan, bu aziz milleti sömürmeye çalışan çetelerle mücadele etmektedir.

Şimdi, burada, değerli bir devlet bakanlığı sıfatını üzerinde bulunduran bir arkadaşımızın, Yeşil” kod adlı kişiyi bildiği, yerini bildiği halde söylememesi, ifade etmemesi mümkün müdür? Bu kişinin üzerinde taşıdığı sıfatlar ne olursa olsun, acaba, bundan ne gibi bir menfaat sağlaması burada ifade edilmektedir?

Ben, bu gensorunun veriliş şekli itibariyle dahi, bundan hicap duyuyorum. Bu Parlamento çatısı altında hiçbir milletvekili arkadaşımız -hangi partiye mensup olursa olsun- bu gibi konularda, bilgisi dahilinde olan işleri, devletin emniyet güçlerine bildirmemek gibi bir durumla katiyen karşı karşıya kalamaz.

Çok değerli arkadaşlarım, yine, çok değerli arkadaşım konuşması sırasında -Fazilet Partisi sözcüsü arkadaşımın konuşmalarından bahsediyorum- bir kamyondan iktidar çıkaran Hükümet ve onun başından bahsetti.

Çok değerli arkadaşlarım, Susurluk kazası, oluş tarihi itibariyle Refahyol iktidarı dönemine rastlamaktadır. Bu, bir tesadüf neticesi ortaya çıkmış bir kazadır. Biz, her zaman, her kürsüde ifade edegeldik; bu kazanın, şu veya bu tarihte oluşu falan önemli değildir; önemli olan, o hadisenin oluş şekli içinde, o arabanın içinde milletvekili sıfatıyla bulunan bir kişinin olması, o arabanın arkasından, bagajından çeşitli susturucuların, silahların, öldürücü silahların çıkması ve devam edegelen bir organize olay görüntüsünü vermesidir.

Çok değerli arkadaşlarım, peki, bu değerli gruba mensup milletvekili arkadaşımızın o günkü genel başkanının, acaba, böyle bir olayı "fasa fiso" diye yorumlaması ve bunlara karşı duyarsız kalması konusunda bu Parlamentonun tavrı ne olmuştur? Ben, burada sizlere soruyorum, bizi seyreden Yüce Milletimize de soruyorum; böyle bir olay karşısında, bir ülkede, üzerinde Başbakanlık sıfatını taşıyan bir kimse bu olaylara "fasa fiso" diyebilir mi?!

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – 20 günde açığa çıkaracaktınız!

BAŞKAN – Müdahale etmeyin, rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, beyefendi...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hani 20 gündü, kaç ay geçti?!

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Eğer, uzatırsanız, size cevap veririm, altından kalkamazsınız.

BAŞKAN – Rica ediyorum...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Kaç ay geçti?..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) –Bu "fasa fiso" beyanı sizin beyanınızdır, sizin Partinizin o günkü Genel Başkanının beyanıdır.

BAŞKAN – Efendim, siz Genel Kurula hitap edin. Rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Susurluk size göre "fasa fiso" mudur?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Hayır!..

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Susurluk'u çıkarın ortaya!...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Değilse, o zaman niye üstüne gitmediniz, niye araştırmadınız?! Susurluk bizim dönemimizde mi oldu?

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Haydi çıkarın ortaya!...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum... Efendim, oturur musunuz... Rica ediyorum... (FP sıralarından gürültüler)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Susurluk'u çıkarın ortaya!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Hükümetsin; hükümet, şikâyet makamı değildir...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum... Oturur musunuz... Rica ediyorum...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Haydi çıkarın ortaya!...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Telaşlanma, telaşlanma...

Telaşlanma, otur; sonra gelir, konuşursun...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Çıkarın ortaya!...

BAŞKAN – Efendim, oturur musunuz... Rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) –Otur hele, otur...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Çıkarın ortaya!...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Oturur musunuz.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, size soruyorum: Değerli konuşmacı "devleti kutsuyoruz" diyor; devleti kutsuyorlarmış... Devleti kutsayan bir partinin, bu işe davranışı ve cevabı "fasa fiso" mu olur? Devleti kutsamakla fasa fisonun ne alakası var?!

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bu kadar da olmaz!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Ne yaptınız Susurluk ile ilgili; bana onu söyleyin!..

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Boş konuşuyorsun, boş!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Çok değerli arkadaşlarım...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hükümetsiniz, Başbakansınız, haydi çıkarın ortaya!..

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen susar mısınız. Grubunuza bir sataşma olursa, söz veririz. Susun...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarım, çok açık ifade ediyorum; yine bir değerli arkadaşımız diyor ki; "hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik devleti kuramadığınız zaman" ve devam edegeliyor; devletin ideolojisinden, ideolojiden arındırılmış bir devletten bahsediyor. Bakın çok değerli arkadaşlarım, bu devletin bir tek ideolojisi vardır; bu devletin ideolojisi de, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasıdır. Siz, devletin bu resmî ideolojisini içinize sindiremiyor musunuz?

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Yapmayın!..

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bu devletin böyle bir ideolojisi... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Peki, size göre mi ideolojisi olacak?(FP sıralarından gürültüler) Sizin düşündüğünüz, kafanızın arkasında saklandığınız ideoloji mi bu devletin ideolojisi olacak? (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Arseven, siz, Genel Kurula hitap eder misiniz efendim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu kürsülerde konuşurken, hele grup adına konuşurken çok dikkat etmek lazım. Bu devletin bir ideolojisi vardır; bu devlet, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir, bu ideolojiden de, bu fikirden de, bu kararlılıktan da bu devleti ne siz ne de sizin gibiler vazgeçiremez. (ANAP sıralarından alkışlar, FP sıralarından alkışlar [!])

Bakın çok değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Aşık'ın...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Saptırma, çarptırma!..

BAŞKAN – Efendim rica ediyorum susar mısınız.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...Yeşil'i koruduğundan bahsedilecek bir gensoru görüşmesinde sayın hatibiniz "Başbakanlık, Sayın Yılmaz'a helal midir" diyor, hani, o konuşması üzerine. Evet değerli arkadaşlarım...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Meclise konuş!

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...Başbakanlık, Sayın Yılmaz'a helaldir. Niye helaldir size söyleyeyim mi, bakın şunun için helaldir; işte, sizin ortada bıraktığınız, hani "havada ikmal yapıyorum" falan diyordunuz ya, o ikmal, mikmal yaparken unuttuğunuz, ortada bıraktığınız, o, demin ifade ettiğiniz resmî ideolojinin sahibi, yani, demokratik, laik, sosyal hukuk devletini yaşamak konusundaki kararlılığıyla bu ülkeye sahip çıkan ve şu Parlamentodan güvenoyu alan bir hükümeti kurduğu için bu hükümet başkanlığı Sayın Yılmaz'a helaldir. (ANAP sıralarından alkışlar) Öyle, gelip burada ezbere konuşmakla, laf kalabalığı yapmakla bu işler olmaz.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Laf kalabalığını kim yapıyor?!

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Gelin de, burada, döneminizin hesabını verin hesabını, veremediğiniz hesabı verin. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Öncel, rica ediyorum... Sayın Öncel, bakın, ceza vereceğim size, rica ediyorum efendim susun, sabahtan beri müdahale ediyorsunuz.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bu memleketi, o kaos ortamından kurtardığı için Sayın Yılmaz'a bu hükümet helaldir. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, Meclisin çalışmalarını aksatıyorsunuz, rica ediyorum... (FP sıralarından gürültüler)

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Mecliste olmayan biri hakkında konuşmasın.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Meclise konuşsun...

BAŞKAN – Sayın milletvekili, siz de Genel Kurula konuşun efendim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bu memlekette bıraktığınız... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Arseven, lütfen Genel Kurula hitap edin efendim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...yerinde saydırdığınız kalkınma hamlesini yeniden başlattığı için bu memlekette Mesut Yılmaz'a Başbakanlık helaldir. Enflasyonu kendi meselesi kabul edip...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Vay, vay, vay!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...sizin gibi değil, yalan yanlış işlerle değil, bu memlekette, siyaseti bu devlet için, bu millet için yaptığını bu millete ifade ettiği için "neye mal olursa olsun, halkımızın üstüne yapışmış bu enflasyonu düşüreceğim...

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – İyi düşürdünüz!

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...siyaseten bana sıkıntı verse de bunun kararlılığıyla bu devleti idare edeceğim" dediği için Sayın Yılmaz'a bu hükümet helaldir.

BAŞKAN – Efendim biraz da solunuza bakarak konuşun Sayın Arseven, hep sağa bakıyorsunuz.

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Mecliste olmayan bir insan hakkında konuşuyor.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Hayır, niye telaşlanıyorsunuz onu anlamıyorum?!

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Meclise konuşsun...

BAŞKAN – Efendim, ikaz ediyorum, Genel Kurula hitap edin diyorum; ama, size karşı sempati duyuyorsa...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, burada, bu görüşmeler sırasında, Doğru Yol Partisine mensup çok değerli bazı milletvekili arkadaşlarımızın, bu gensoru önergesinin verilmesinden sonra, kendi gruplarında, bu gensorunun verilmesinin ne kadar zamansız, anlamsız ve yersiz olduğu konusundaki çıkışlarının haklılığı bir daha ortaya çıkmıştır. Demin bu kürsüden ifade edildi, Sayın Başkan da ifade etti "sataşmalar dolayısıyla söz vermekten çekinemiyorum" diyerek, mecburen, bu durumu, burada, kürsüsünden ifade etmek zorunda kaldı.

Bugün, burada, bu devletin âli menfaatlarını ilgilendiren, bu kürsüden hiç konuşulmaması gereken birçok şey, maalesef, sizin vermiş olduğunuz bu lüzumsuz, ne manaya geldiği anlaşılmaz bir gensoru dolayısıyla ifade edilmiştir. (DYP sıralarından gürültüler) Bunu, ben söylemedim; bunu, sizin Grubunuza mensup çok değerli milletvekili arkadaşlarımız sizin Grubunuzda söylediler ve bugün, aynen, bu olaylar, bu kürsüde, işte ifade edilmemesi gereken bu olaylar burada ifade ediliyor.

Ben tekrar ifade ediyorum; geçen gün de söyledim; bu ülkede 55 inci Cumhuriyet Hükümeti döneminde, sizin döneminizde... (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...olduğu gibi, devletin emniyet güçleri ile istihbarat güçleri arasında kavga değil, birbirlerine yardım ederek çalışma dönemi başlamıştır. Öyle, milletin, birbirinden suçlu ve suçluları kaçırdığı dönem sona ermiştir. Bu memlekette, artık, istihbarat güçleri ile memleketin emniyet güçleri, askerî güçleri... Yani, vatandaşın, bu milletin, doğru ve düzgün yaşaması için, bu milletin sıkıntıya düşmeden, problemlerle karşı karşıya kalmadan yaşaması için yapılması gereken ne varsa, bu Cumhuriyet Hükümeti döneminde yapılmaktadır. İşte, siz, bütün bunları sağlayamadığınız için, o birimler arasındaki koordinasyonu sağlayamadığınız için, sizin döneminizde bu işler ortaya çıktı ve sıkıntıya girdiniz.

Çok değerli arkadaşlarım... (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, rica ederim, arkadaşımız konuşuyor; bırakın efendim.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Çok değerli arkadaşlarım, bakın, söylemek durumunda bırakıyorsunuz.

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – 20 Mart Muhtırası...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) –Sizin döneminizin bakanı, bu memlekete çok değerli hizmetler verdiğine inandığımız Sayın Ağar dahi, bakın, bu kürsüde iki defa söz almak mecburiyetinde kaldı ve ifade ettiği şeylerde, hatta hatta ifade edemediği şeylerde ne kadar zorlandığına kendisini karşıdan seyreden bir milletvekili olarak şahit oldum.

Şimdi, sizin, insanları, kendi grubunuzdaki milletvekillerinizi bu duruma düşürmeye hakkınız var mı, burada tartışılmaması gereken birtakım şeyleri tartışmaya hakkınız var mı? (DYP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Arseven...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Sayın Aykurt, bir şey mi söylediniz?..

BAŞKAN – Efendim, lütfen, rica ediyorum... Sayın Arseven, siz, konuşmanızı yapın; yani, illâ Genel Kuruldan size laf atılacak da ona göre mi konuşacaksınız!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Laf atıyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Rica ederim...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – O zaman, daha dikkatli davranın.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Polemik... Başka bir şey yok!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bakın, çok değerli arkadaşlarım, bu Parlamentoda, maalesef, geçen oturumda, çok tuhaf bir oylama meydana geldi. Herkes, bu kürsüye geliyor ve çetelerle mücadele etmenin çok ulvi bir görev olduğunu, devletin içine sızmış ve kendi menfaatından başka hiçbir gayeye hizmet etmediği çok açık olan bu çete mensuplarının yakalanması ve bunlarla mücadelenin çok doğru ve ulvî bir yol olduğunu ifade ediyor; ama, bunlarla ilgili mücadeleyi sürdüren ve bakın, yalnız, bugün değil, uzun bir zaman çizgisi içinde, sizin de izlediğiniz, hatta hatta bu gensoruyu veren siyasî partinin iktidar olduğu dönemde bu konuyla ilgili tavırlarını her platformda açık seçik ortaya koymuş bir arkadaşımız için bu gensoru veriliyor.

Başta da ifade ettim, tekrar ifade ediyorum: Bu çatı altında, değil Yeşil, bütün Yeşillerin, kim olursa olsun, yerini bilip de söylemeyen bir milletvekili, bir tek milletvekili dahi olacağına inanmıyorum.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Bir kişi var!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Şimdi, getirdiniz, burada, bu lüzumsuz gensoru önergesini görüştürüyorsunuz; gündeme alınmasını da sağladınız. Şimdi, ben size soruyorum; burada, Yeşil ve Yeşil gibileri, o oylama ile bir nevi aklamak yoluna gittiniz, ben bundan, bir milletvekili olarak hicap duyuyorum; yani, Sayın Aşık mahkûm, Yeşillerle mücadele edenler mahkûm, Yeşil ve Yeşil gibiler suçsuz, böyle bir şey var mı; sizin, buna hakkınız var mı? (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum, müdahale etmeyin.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Siz, Parlamentodaki bu tavırlarınızla, bu işlerle mücadele edecek kişileri bir daha nasıl bulacaksınız? (FP ve DYP sıralarından "olayı saptırma" sesleri, gürültüler) Yani, bu işlerle mücadele etmenin akıbeti, bu mu olmalıdır, bir gensoruya muhatap mı olmaktır?

Değerli arkadaşlarım, onun için, fesinizi önünüze koyup, tekrar düşünmelisiniz; bu işlerin üzerinde, mutlaka, daha dikkatli durmalısınız; muhalefet partisi olmanın ağırlığını çok ciddî bir şekilde hissetmelisiniz. Bu Parlamentoda her gün lüzumlu lüzumsuz birçok gensoru, soruşturma ve araştırma önergeleri okunuyor; hiçbirinin aslı astarı yok, sırf siyaset uğruna -aslında, yüce milletin, birbirimizle uzlaşmayı beklediği- memleketimizin, ülkemizin âli menfaatlarını ilgilendiren bu gibi çok ciddî konularda lüzumsuz şeyleri getirip burada tartıştırıyorsunuz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Madem, o zaman siz, 12 tane gensoru önergesini niye verdiniz?

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, bunların ne size ne siyasî partinize ne de kişiliklerinize hiçbir getirisi olmaz. Lüzumsuz işler yapıyorsunuz. Bu siyasî gensoruyu veren partiye mensup bir değerli arkadaşım buraya çıkıyor bir resim gösteriyor ve "değerli arkadaşlarım, bakın, burada Sayın Mesut Yılmaz, Akın Birdal olayının zanlısı olarak gözaltına alınan kişiyle resim çektirmiş. Bunun yanında da Anavatan Partisinin eski ilçe yönetim kurulu üyesi, belediye meclis üyesi falan, falan var" diyor.

Şimdi, bunların Sayın Yılmaz ile ne illiyet bağı var? Ben, size soruyorum, sizin lideriniz Sayın Çiller, herhangi bir toplantıya gitse ve resimler çektirse, Sayın Çiller'in bunlarla niye resim çektirdiği konusunu istismar etmek gibi kimsenin bir lüksü var mı, hele sizin var mı?

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Türkiye'de yer yerinden oynar.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Türkiye'de yer yerinden falan oynamaz. Türkiye'de yer yerinden oynaması için...

Aslında, bakın değerli arkadaşlarım, grupların, bu kürsüye çıkacak arkadaşlarımızı seçerken -o arkadaşlarımız buraya çıkıp dürüstlükten, doğruluktan bahsederken- bütün bunların kendi kişilikleri için tartışılmayan kişiler olmasına çok dikkat etmeleri lazım. Bu resmi çıkarıp burada gösteren çok değerli arkadaşım -ki zannediyorum biraz sonra buraya gelecek- yani, beni kandırarak, benden sonra söz almak gibi bir gayretin içinde olduğunu fark ettiğim arkadaşım buraya gelecek, belki bu ve bunun gibi birçok lüzumsuz isnatlarda bulunacak; ama, zannetmeyin ki, sizden önce söz almam, sizin o konuşmalarınıza başka platformda cevap vermeyeceğim manasına gelmez.

Bu Parlamentoda -burada da ifade edildi- şu veya bu şekilde, dokunulmazlığı kaldırılan, kaldırılması konusunda karma komisyonda karar verilen birçok arkadaşımız var. Bakın, ben bir hukukçuyum ve avukatım. Bir avukat için, müvekkilinin kendisine emanet etmiş olduğu, kendisini saklamakla yükümlü kıldığı şu veya bu değeri, kendisinden kaçırması gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arseven, biraz sataşmaya giriyorsunuz; rica ediyorum...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Mecburen girmek zorundayım; çünkü, bu kürsüde, o lüzumsuz tartışmaları açarsanız, ben de Grubum adına onlara cevap vermekle kendimi yükümlü hissederim.

Değerli arkadaşlarım, bu gibi bir suçla komisyonda dokunulmazlığı kaldırılmasına karar verilmiş ve Meclis Genel Kurulunun gündemine gelme konusunda bekleyen bir arkadaşımızın, aslında, burada konuşurken çok daha dikkatli olması lazım.

Çok değerli arkadaşlarım, tekrar söylüyorum; bugün, maalesef, burada çok lüzumsuz bir gensoruyu tekrar tartışmak noktasında kaldık. Ben, özellikle, bu konudaki tavırlarını çok açık bildiğim değerli Cumhuriyet Halk Partisine mensup arkadaşlarımın... (FP sıralarından "yağcılığı bırak" sesleri) ...Bu gensorunun -zannediyorum, aradan 24 saat geçtikten sonra- yapılacak oylaması sırasında çok daha dikkatli olmaları konusunda kendilerinin hassas davranmalarını rica ediyorum. Konu istismar edilmeyecek kadar önemlidir ve bu konu, her platformda, lüzumsuz bir şekilde, tartışmaya yol açacak şekilde istismar edilmeyecek kadar önemlidir.

Onun için, beni burada sabırla dinleyen değerli milletvekili arkadaşlarımı tekrar en içten duygularımla selamlıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arseven.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşurken sürekli Grubumuza hitap etmiştir.

BAŞKAN – Hangi konuda?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Grubumuzu muhatap alarak "Kafanızın arkasında sakladığınız karanlık ideoloji" cümlesini sarfetmiştir. Bu nedenle, söz istiyorum.

BAŞKAN – Onu, ben farketmedim, tutanağa bir bakayım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) –Efendim, bütün arkadaşlarımız buna tanık olduk.

BAŞKAN - Efendim, inanınız ki farketmedim, inanınız bakın...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu konuda söz verin açıklayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tutanağı getirteyim, söz vereceğim hay hay...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Şimdi, söz vermiyor musunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Tutanağı getirteceğim ve "kafanızın arkasındaki karanlık" ifadesini söylemişse, sataşma vardır efendim.

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatipoğlu.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sözcü, konuşurken, benim, burada ifade ettiğim "devletin ideolojisi olmaz" sözümü, çarpıtarak, yanlış beyanlarda bulunmuştur; düzeltmek istiyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - O, genel bir konuşma yaptı.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Doğrudur; ama, "FP Sözcüsü" diyerek, beni kastederek, bu "devletin ideolojisi olmaz" sözümü çarpıtmıştır.

Bu konuda söz istiyorum.

BAŞKAN –  Peki efendim, size, o zaman sataşmadan dolayı 2 dakikalık bir söz vereyim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – 5 dakika değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Neyse, baktım, artık sataşma için 5 dakika çok oluyor, 2'ye indiriyorum.

Buyurun Sayın Hatipoğlu.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce konuşan değerli sözcü, benim sözlerimden güya alıntılar yaparak veya konuşmalarımı yorumlayarak, kendi kişisel kanaatlerini benim sözlerim şeklinde ifade etmiştir.

Bakınız, ben, burada -tutanaklardan izlenebilir- kelimeleri, özenle seçerek "devletimizin ideolojisi" demedim "devletin ideolojisi olmaz" dedim; çünkü, burada, sayın sözcü "devletimizin tabiî ideolojisi var. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir" diyor.

Sayın sözcü, bunu derken, idelolojiyle nitelik arasındaki farkları bilmiyor demektir. Şimdi, ben, size bunu nasıl anlatayım buradan? (FP sıralarından alkışlar)

İdeoloji, bir dünya görüşüdür, dünya görüşü kişilere ait olur...

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sizin gibi...Sizin görüşünüze göre...

ÖMER VEHBİ HATİPLOĞLU (Devamla) – Evet, bizim gibi, bizim bir dünya görüşümüz var. Türkiye'yi, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti düzeyine eriştirebilmek için demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin, hukuk devletinin ve kalkınmanın gerekli olduğunu söylediğimiz gibi bizim ideolojimiz var; biz, bu ideolojiyi savunuyoruz.

Şimdi, şu kürsüye çıkıp da kendisini vatansever, devletten yana, kendisi dışındakilerin hepsinin de devlete karşı olduğunu vehmeden kafalar var; önce onların kendilerini düzeltmesi lazım.

Bu çatının altında bulunan 550 milletvekili de şurada bir andiçmiştir. Biz, bu ülkenin, Anayasada ifadesini bulan, devletin nitelikleriyle ilgili bir tartışmayı açmayız, açtırmayız da. Bizim, burada söylemek istediğimiz şey şudur: İdeoloji, kişilere mahsustur; kişi, kendi ideolojisini, devletin imkânlarını kullanarak uygulamaya koyamaz demişizdir. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Ben, konuşmama başlarken kalın çizgilerle altını çizdim ve devlet mefhumunun, devlet sözcüğünün, çeteyle, mafyayla, uyuşturucuyla, böyle çirkin sözcüklerle birlikte anılması, Fazilet Partisi Grubunu ciddî şekilde rahatsız etmektedir dedim.

Devlet, sizin tekelinizde değildir Sayın Arseven. Bu ülkede, devletine sahip çıkma iradesini gösterebilecek milyonlarca vatan evladı vardır; 65 milyon insan, devletini sever; ama, kalkıp, burada, devlet ve vatanseverlik kalkanı altına bürünüp, kendi siyasal düşüncenizi bu Meclise dayatmaya kalkışmayın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

6.– Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in, Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika efendim...

Şimdi, arkadaşlar, kritik bir konu görüşüyoruz; yani, herkes, her kelimeden bir mana çıkarırsa, bu Mecliste, birçok kişiye sataşmadan dolayı söz vermemiz lazım. (FP sıralarından "kendisi sataştı" sesleri)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Evet Sayın Gözlükaya, buyurun efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın sözcü, ANAP Grubunun sözcüsü, Doğru Yol Partisi Grubunun vermiş olduğu gensoru önergesini, lüzumsuz ve manasız olarak nitelendirmiştir; bu, bir.

BAŞKAN – Evet, onu, Genel Kurul değerlendirir zaten.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Hayır efendim.

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Meclise saygısızlık Sayın Başkan!

BAŞKAN – Evet, başka?..

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – İkincisi; 54 üncü Hükümet döneminde güvenlik güçleri arasında uyumsuzluk olduğu ve bugün, uyum sağlandığı hakkında bir iddiada bulunmuşlardır. (ANAP sıralarından "doğru, doğru" sesleri) Bu da, bu Hükümete sataşmadır; bu bakımdan söz istiyorum. (ANAP sıralarından gürültüler)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Hükümet misin sen?!

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, ben, o konularda sataşma görmüyorum; yalnız, dedi ki “Grubunuzda, bu önergeyi verdiğiniz için, sizi suçlayan arkadaşlarınız var.” O konuyla ilgili sataşmadan söz verebilirim.

Buyurun Sayın Gözlükaya, iki dakika da size söz veriyorum. (ANAP sıralarından gürültüler)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, alınganlık!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan olur mu böyle şey?!

BAŞKAN – Efendim, ben, konuşulanları dinliyorum; sataşma olup olmadığını...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan olur mu?!

BAŞKAN – Söz verdim efendim.

Buyurun Sayın Gözlükaya.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, sayın sözcü, niçin söz istediğini burada ifade etti; ifade ettiği şey de...

BAŞKAN – Ama, ben, orada sataşma görmedim, burada buldum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Orada sataşma...

BAŞKAN – Rica ediyorum Sayın Güney...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan... Sayın Başkan, bir dakika...

BAŞKAN – Efendim, arkadaşıma söz verdim; ondan sonra konuşun.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır; Sayın Grup Başkanvekiline, siz, burada, herhangi bir şekilde sataşma olmadığını ifade ettiniz; ancak, kendiniz, daha önceki konuşmadan bir cümleyi seçip ve dediniz ki: "Bunun için size söz verebilirim." Böyle bir usul var mı arkadaşlar?! (ANAP sıralarından "yok" sesleri)

BAŞKAN – Var... Var...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Taraflı davranmayın... Böyle şey olmaz!..

BAŞKAN – Peki efendim; bundan sonra, öğütlerinizi dinleyip tarafsız olacağım.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Olamazsınız ki!.. Onun için akıl lazım!.. Akıl lazım, akıl!..

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî ki, ben, şunu açıklıkla söyleyeyim: Bunu, polemik konusu yapmak istemiyorum; ama, ANAP Grubunun sayın sözcüsü birtakım tecavüzkâr iddialarda bulundukları için, ben, sataşmadan dolayı söz aldım.

Bu önerge, lüzumsuz ve manasız olarak verilmemiştir. Bu önerge, siyasî amaçla verilmemiştir. Hükümetin Tekel'den sorumlu Bakanının haddini aşması sebebiyle verilmiştir. Tekelden sorumlu Bakan, İçişleri Bakanı mıdır?! (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Tekel'den sorumlu Bakan olan bu arkadaşımız, emniyet genel müdürlüğü mü yapmıştır? Kendisini ne ilgilendirir?.. İlgilendirdiğini söylüyorsa "Yeşil'in yerini bul" dedik; bulsun. Yeşil denen, eşkıya olduğu iddia edilen kişinin, daha çok cinayet işlemesinin önlenmesi için bu önergeyi verdik. Grubumuzda da böyle bir tartışma olmadı.

Ayrıca, şunu söyleyeyim: Biz, Susurluk'tan iktidar çıkarma mücadelesi içinde olmadık. Bu Mecliste, Susurluk'tan iktidar çıkarmaya çalışanlar oldu. Biz, devleti tahrip etmeyin dedik. Devletin savunma refleksini kaybettirmeyin, devleti tahrip etmeyin dedik. Bazılarının oyununa geldiniz ve devleti ve devletin güvenlik güçlerini tahrip etme yoluna gittiniz. (DYP sıralarından alkışlar)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yok öyle bir şey...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Biz, bunun için, defalarca söz söyledik. Ayrıca şunu söyleyeyim: 54 üncü Hükümet döneminde, terörle mücadelenin altyapısı hazırlanmıştır. Eğer, ne istihbarat örgütlerinde ne jandarmada ne emniyet güçlerinde uyum olmamış olsaydı ve siyasî güç, siyasî destek verilmemiş olsaydı, bugünkü olumlu olduğunu söylediğimiz; ama, henüz biteremediğimiz terörle mücadeledeki başarıyla, ne siz övünebilirdiniz, ne de Türk Milleti övünebilirdi. O bakımdan, siz, konuşmalarınıza biraz dikkat edin. Güvenlik güçleri arasında o zaman da uyum vardı, bugün de uyum vardır; uyum olmak zorundadır. Sözlerinize dikkat edin.

Doğru Yol Partisi, hiçbir zaman, lüzumsuz ve manasız önerge vermez; devlet ciddiyetini korur, devleti de tahrip etmez.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gözlükaya. (DYP sıralarından alkışlar)

7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Ankara Milletvekili Nejat Erseven’in, ileri sürmüş olduğu görüşten fakrlı bir görüşü kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Elkatmış, buyurun...

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, o da mı alınmış?

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, Sayın Arseven, benim sözlerimi yanlış aksettirerek beyanda bulundu, düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi efendim, Sayın Grup Sözcüsü Arseven Beyefendi, Sayın Elkatmış'ı kastederek "kendisi de böyle bir beyanat vermiştir, böyle bir beyanat verdiğine göre, kendisi hakkında da mı suçlayalım" dedi. Kendisi de diyorlar ki “benim beyanatım o yolda değildir, yanlış anlamışlardır” burası...

Yani, o zaman, 2 dakika da size söz verelim Sayın Elkatmış, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Bakın, bol sataşmalı bir müzakere yapıyoruz.

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

Sayın Anavatan Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşım Nejat Arseven, benim ismimden de bahsederek "Sayın Elkatmış da Yeşil'in yerini biliyor, onu da mı cezalandıralım" diye bir söz sarf etti.

Değerli arkadaşlar, ben, Yeşil'in yerini biliyorsam söyledim. Sonra, ben bir milletvekiliyim, bakan değilim, icrada değilim; ben, bildiğimi çıktım, 31 Ocak 1998 tarihli gazetelerde beyanat verdim "Yeşil Antalya'da" dedim. Peki, Hükümet neredeydi? (DYP sıralarından "uyuyordu" sesleri) Hükümet neredeydi?.. Ta ki, mart ayının ortalarına kadar, benim söylediğim sözü mahkemede Hanefi Avcı söyledi, o zaman gittiler Yeşil'in yerini buldular ve benim dediğim gibi de Antalya'da olduğu ortaya çıktı. Peki, mart ortalarına kadar neredeydi?.. Bize de bilgiler geliyor elbetteki, birçok bilgiler geliyor. Hem de öyle bilgiler geliyor ki, Anavatan Partisinden birçok arkadaşımız hakkında, başkaları hakkında birçok bilgiler geliyor; yani, biz, doğrulamadığımız bilgileri de çıkıp söylemiyoruz. Doğru bildiğimizi, yerinde, zamanında çıkıyor, söylüyoruz.

Şimdi, Sayın Eyüp Aşık'ın söylediği sözle benim söylediğim söz arasında çok fark var. Ben "Yeşil Antalya'da" diye çıktım, söyledim. Yakalamak benim görevim değil, devletin görevi; ama, Sayın Aşık "kontrol altında" dedi.

Şimdi, Sayın Aşık'ın, çıkıp, Yeşil'in kimin kontrolü altında olduğunu, nasıl kontrol altında olduğunu da, burada izah etmesi lazım. İki söz arasında çok büyük farklar var.

Yine, Sayın Arseven, benim "bu iş sadece Mesut Yılmaz'ın meselesi değil, Meclisin işidir" dediğimi söyledi; doğru, ben öyle bir söz söyledim; niye söyledim; çünkü, Yeşil'i yakalamak, meseleyi halletmeye yetmiyor; Yeşil'in arkasında kimler var?.. Türkiye'de sadece bir Yeşil yok, birçok Yeşil var. (FP sıralarından alkışlar)

O Yeşillerin arkasında kim var, bunları bulup ortaya çıkarmak lazım; ama, ben, şahsen, Hükümette bu cesareti göremiyorum ve şimdiye kadar da bir şey yapmamıştır. Sayın Mesut Yılmaz, bu işi kendi üzerine almıştır, kimse ona ihale de etmemiştir; ama, o zaman da, sözünün arkasında durması lazım, Başbakanlığı da helal ettirmesi lazım.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Bu Yeşil nereden çıktı ben anlamıyorum, bunun esas ismi Sakallı'ydı, yeşil gibi bir rengi buna yakıştırmak, aslında bana göre bir hatadır.

Bu Yeşil'in, bir de Bozo diye bir arkadaşı vardı, bunlar Tunceli'den çıktı esas; ama... 1989, 1990, 1991 yıllarında, bunlar, Tunceli'de birçok insana işkence yaptılar, biliyoruz; ama, şimdi bunları söylemek istemiyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sataşma nedeniyle söz istiyorum.

BAŞKAN – Hayır efendim, öteki arkadaşa söz verdim, artık...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Şahsıma sataşıldı...

BAŞKAN – Hangi konuda?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, Sayın Arseven, konuşmasının bir yerinde "beyler, fesinizi önünüze koyun" diye bir ibare kullandı.

BAŞKAN – Evet, doğru, benim de dikkatimi çekti.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Bize birer sataşma oldu. Biz cumhuriyet çocuğuyuz, cumhuriyet döneminde büyüdük. Kendileri kanun tasarısı getiriyorlar, Şapka İktisası Kanununu değiştiriyor; oysa, festen bahsediyorlar.

O nedenle, müsaade ederseniz, zabıtlara geçsin.

BAŞKAN – Efendim, tamam, zabıtlara geçti.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Sayın Başkan, yanlış anlaşılıyor, Yeşil Tuncelili değil, Tunceli'den çıkmadı; sözlerinizi tashih edin.

BAŞKAN – Hayır, Yeşil ile Bozo dediğimiz kişiler, Tuncelili değil, Tunceli'de terör yaratmak için, Tunceli'de insanları malından, mülkünden, evinden, barkından etmek için görevlendirilmiş özel terör örgütleridir. Zaten Tunceli'ye PKK'yı getiren de bu iki kişidir.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) – Tashih edin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı EyüpAşık hakkında Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen gensoru görüşmesi (11/16) (Devam)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Aykurt; buyurun efendim.

Süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında verilen gensoru önergesinin müzakeresi sebebiyle ikinci defa huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; bu vesileyle, sözlerime başlamadan evvel Sayın Başkanlık Divanını ve Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Yine, bu vesileyle, Adana İlimizde meydana gelen deprem dolayısıyla bu felakette hayatını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet niyaz ediyor, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugünkü müzakereler göstermiştir ki, Eyüp Aşık hakkında verilen önergenin, ne kadar haklı sebeplere dayandığı, ne kadar doğru bir karar olduğu bir defa daha ortaya çıkmıştır. Bugün iktidar kanadının değerli sözcüleri ve değerli mensupları bir panik içerisindedir, bir telaş içerisindedir ve onu destekleyen aslan sosyal demokrat bir parti de, birtakım sataşmalarda bulunmak suretiyle, partimize ve şahsımıza vaki yakışıksız saldırılarda bulunmak suretiyle kendi özürlerini örtmeye gayret etmişlerdir.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Sözcüsü, bu kürsüde, Eyüp Aşık'ın yanlışlıklarını anlattı; fiilinin doğru olmadığını izah etti; ama, oyunun rengini belirtmeye sıra gelince de, her zaman yaptığı gibi, duvarın arkasına kaçtı "Doğru Yol Partisi çeteleri ortaya çıkaracaksa, evvela etrafına baksın" buyurdu.

Değerli arkadaşlarım, çok açık konuşuyorum, Doğru Yol Partisi, Demokrat Parti geleneğinden gelen, bugünkü siyasî akidenin, siyasî akımın adıdır. Demokrat Partiden bugüne kadar geçen süreçte, bizim anlayışımızın, bizim partimizin başına gelmedik fekalet kalmamıştır; ama, hepsinde, Doğru Yol Partisi, bu misyonun mensupları, yargı önünde de, kamuoyu vicdanında da hesap vermişlerdir. Doğru Yol Partisinin içerisinde ve etrafında, hiçbir kan ve gözyaşı olmadığı herkesçe bilinmektedir.

Şimdi, eğer, birileri, Doğru Yol Partisinin içerisinde veya etrafında bir şey arıyorlarsa, evvela, kendi etraflarına, kendi içlerine baksınlar.

Doğru Yol Partisinin içerisinde, bu vatan topraklarında, Türk bayrakları yerine orak-çekiçli bayraklar çekenler yoktur. (DYP sıralarından alkışlar) Doğru Yol Partisinin içerisinde ve etrafında, Atatürk'ün posterleri yerine, ezelî ve ebedî Türk düşmanlarının resimlerini dolaştıran gafiller yoktur. Doğru Yol Partisi, başladığı günden bugüne kadar, millî ve manevî değerlere bağlı, devletin üniter yapısını korumaya kararlı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini savunan, inançlı, yürekli partidir. Biz, geçmişte, devlete, devletin güvenlik güçlerine silah çekenlere göğsümüzü siper eden insanlarınız.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sütten çıkmış ak kaşık gibisiniz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Onun için, bunları söyleyenler, evvela, etraflarına baksınlar, içlerine baksınlar; bunların bir kısmının, kendi aralarında olduğunu göreceklerdir.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Burayı gösterme, karşıyı göster. Burayı niye gösteriyorsun; Amerika'dan, biz, bir şey almadık.

BAŞKAN – Sayın Aykurt, Genel Kurula hitap ederek konuşursanız daha iyi olur.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, bakın, bize sataşıyor.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Sayın Aşık, geçen hafta, bu kürsüde cevabî konuşmasını yaparken "Türkiye, bir garip ülke. Herhalde, Türkiye'deki gariplikleri gelecek nesillere anlatırken, örnek verilebilecek en güzel konu, bu önergedir" buyurdular.

Değerli milletvekilleri, aziz arkadaşlarım; garip olan Türkiye değildir, Sayın Aşık hakkında verilmiş gensoru önergesi de değildir; garip olan, elli yıllık çok partili hayatımızda böyle bir Hükümet modelinin mevcudiyeti ve bu model içerisinde bulunan Sayın Eyüp Aşık'ın varlığıdır. Garip olan budur. Türkiye garip değildir.

Sayın Aşık "Şu ana kadar, Emniyetten temin ettiğim bilgiye göre, son bir yıl içerisinde -çete faaliyetleriyle ilgili elinde bir doküman var- tam 36 olay aydınlatılmış, 36 çete faaliyeti bir yıl içerisinde aydınlığa kavuşturulmuştur" diyor. Bu kürsüden gösterdiğimiz belgeler bir tarafa atılmış, konu dışına çıkılmaya gayret edilmiş, kendisine isnat edilen iddia ve fiiller bir kenara bırakılmış ve konu, çarpıtılmak suretiyle çifte standart uygulanmaya çalışılmıştır.

Sayın Aşık, bu çete faaliyetlerinin, esas itibariyle, en fazla 1992 yılından 1996 yılına kadar devam ettiğini söylüyor ve "1992 yılından 1996 yılına kadar İçişleri Bakanlığını elinde bulunduran iktidara mensup partinin sayın yöneticilerine, bu gensoruyu verenlere soruyorum:O dört sene içerisinde, 1 tane olay aydınlığa kavuştu mu; meydana çıkardığınız bir tek olay var mı?.. Burada bana hesap soruyorsunuz!.." diyor. Sayın Aşık, burada da doğruları söylemekten kaçınmış ve yine, olayı çarpıtmaya gayret etmiştir. Bakınız, ya Sayın Aşık bunu bilmiyor ya kendisine yanlış bilgi veriliyor. Şimdi, bahsettiği, yani "54 üncü Hükümet zamanında, bir tek olay aydınlığa kavuşmamıştır" dediği hususta, yapılanların neler olduğunu, 54 üncü Hükümet zamanında hangi olayların aydınlığa çıkarıldığını, zaman ve mekân göstererek huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Söylemezler olayı: 11.6.1996 tarihinde, İstanbul, Adana ve Ankara İllerinde, değişik tarihlerde, silahla adam öldürme, yaralama, adam kaçırma, alıkoyma, zorla çek-senet tahsilatı yapma suçlarını işleyen ve bu amaçla silahlı çete oluşturan Mehmet Faysal Söylemez isimli şahsın yönettiği organize suç şebekesine yardım ettiği ve olaylara karıştığı tespit edilen 2 emniyet müdürü, 1 emniyet amiri, 1 başkomiser ve 2 komiser yardımcısı ile 1 üsteğmen, 1 emekli tabip üsteğmen, 5 astsubay ve 1 emekli astsubayın adlî mercilere sevki yapılarak, haklarında yasal gereğinin yapılması sağlanmıştır. Bunlardan, haklarında gıyabi tevkif kararı bulunan emniyet müdürleri Deniz Gökçetin ve Sedat Demir ile Emniyet Amiri Erdal Durmaz, güvenlik kuvvetleri tarafından, 17.1.1997 günü seri olarak düzenlenen operasyonlar sonucunda yakalanmıştır. Olaya karışan emniyet mensupları haklarında, mülkiye ve emniyet müfettişleri tarafından, idarî ve cezaî yönden yürütülen müşterek soruşturma sonunda düzenlenen fezleke ve disiplin raporları -6 disiplin raporu, 2 fezleke ve 1 tevdi raporu- ilgili birimlere intikal ettirilmiştir.

Kocaeli Çetesi: 13.6.1996 tarihinde Kocaeli Emniyet Müdürlüğünce başlatılan operasyonlar sonucunda ortaya çıkarılan Kocaeli, Adapazarı, Bursa, Rize, İstanbul, Hatay, Antalya ve İzmir İllerinde, cürüm işlemek amacıyla teşekkül meydana getirmek, teşekkül üyesi olmak, teşekkül mensuplarına yardım ve yataklık yapmak, adam öldürmek, yaralamak, silahla oto taramak, adam kaçırmak, zorla çek-senet tahsil etmek, ölümle tehdit etmek suretiyle fidye istemek ve haraç almak, oto çalmak, sahte evrak tanzim etmek, esrar içmek, sahte kimlik yapmak ve kullanmak suçlarıyla ilgili olarak, Mehmet Hadi Özcan isimli şahsın yönettiği organize suç şebekesi üyesi ve değişik suçların failleri olan 32 kişi yakalanmış, bunlardan 28'i tutuklanmıştır. Konuyla ilgili olarak, 1 emniyet müdürü, 2 şube müdürü, 1 başkomiser ve 3 polis memuru, Bakanlık makamının 25.12.1996 tarihli onayıyla görevlerinden uzaklaştırılmışlardır; ayrıca, haklarında adlî ve idarî yönden gerekli işlemlerin yapılması sağlanmıştır.

Tarsus operasyonu: 7.8.1996 tarihinde Diyarbakır, İçel ve Hakkâri İllerinde yapılan operasyonlarda yakalanan 3'ü polis 7 kişilik çetenin sorgulanması sonucunda, 13 kilogram eroin, 6 adet lav silahı, 1 adet otomatik silah, 7 adet el bombası, 1 adet tabanca ele geçirilmiş olup, adlî mercilere sevk edilen sanıklar tutuklanmışlardır.

Ağansoy'un katil zanlılarının yakalanması: 28.8.1996 tarihinde, Beşiktaş-Bebek sahil yolundaki kafede meydana gelen olayda, Tevfik Nurullah Ağansoy ve 1'i polis olmak üzere 3 kişinin öldürülmesi, 1'i polis 5 kişinin de yaralanması olayıyla ilgili olarak yürütülen operasyonlar sonucunda, eylemi gerçekleştiren 2 sanık ile bunlara yardım ve yataklık eden 7 kişi yakalanmıştır. Devlet güvenlik mahkemesine sevk edilen sanıklardan 2'si tutuklanmıştır.

Yüksekova Çetesi: 22.9.1996 tarihinde bir vatandaşımızın teröristler tarafından kaçırıldığı görüntüsü verilerek yakınlarından fidye isteyen sanıklar, ihbar üzerine, Yüksekova Jandarma Komutanlığınca suçüstü yakalanmışlardır. Olayla ilgisi görülerek adlî makamlara sevk edilen 1 komiser, 1 polis memuru, 1 itirafçı ve 3 geçici köy korucusu, ilk sorgularını müteakiben tutuklanmışlardır.

İshak Manisa olayı: 13.10.1996 günü İstanbul Maçka'da, fidye istemek amacıyla İshak Manisa isimli vatandaşın kaçırılması olayı sonrası düzenlenen 20 operasyon sonrasında, adı geçen, sağ olarak kurtarılmıştır.

Operasyon neticesinde,1’i Suriye uyruklu 10 kişi yakalanmış, 4 adet tabanca, 31 adet fişek, 2 adet cep telefonu, 1 adet el telsizi, 9 adet elektrikli funya, 11 adet adi funya, 2 adet dirsek boru bomba, bomba yapımında kullanılan çeşitli ebatlarda şişe, torbalar içinde kimyevî maddeler ve çeşitli malzeme ile örgütsel doküman ele geçirilmiştir.

Kastamonu ihalesi : 16.10.1996 tarihinde Kastamonu İlinde yapılan ihalede, Alaattin Çakıcı'nın adamları olduklarını söyleyen ve ihaleye katılacak olan şahısları önceden arayarak ihaleden çekilmeleri için tehdit eden, kabul etmeyenlerin ise zor kullanmak suretiyle ihaleden çekilmelerini sağlamaya çalışan 12 kişi yakalanmış, bunlardan 2'si tutuklanmıştır.

Sakarya olayı : 19.10.1996 tarihinde Sakarya İlinde şüpheli görülerek görevli trafik polislerince aranmak istenen bir otoda bulunan 5 kişinin kaçmaya teşebbüs etmesi üzerine, çıkan çatışmada, olaya müdahale eden trafik polis memuru ile bir vatandaş tabancayla yaralanmış, kaçma teşebbüsünde bulunanların 3'ü yakalanmış ve 2'si firar etmiştir.

Torbalı akaryakıt istasyonu olayı : 25.10.1996 tarihinde İzmir İli Torbalı İlçesinde faaliyette bulunan akaryakıt istasyonunda 2 adet silahla yakalanan 9 kişinin sorgusu sonrasında, bu kişilerin, Ege Bölgesinde, dehşet, şiddet ve korku saçarak adam kaçırma, işkence, haraç toplama, arazi, para gibi ilişkiler nedeniyle oluşan ihtilafları yasadışı yollardan çözme gibi eylemleri gerçekleştiren çetenin elemanları oldukları, 18 öldürme, 7 yaralama, 1 gasp, 2 kurşunlama, 1 bombalama olayını gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır. Bu şahısların gösterdikleri yerlerde yapılan aramalarda, 3 adet tüfek, 2 adet 22 kalibre dürbünlü uzun namlulu yivli tüfek, 1 adet 9 milimetre çaplı susturuculu otomatik tabanca, 16 adet çeşitli marka ve çapta tabanca, 6 adet pompalı av tüfeği, 10 adet Kalaşnikof marka tüfek şarjörü, 850 adet tabanca, 30 adet av fişeği ve 22 adet şarjör bulunmuş ve zaptedilmiştir.

Susurluk olayı : Geçen sefer konuştuk; bildiğiniz gibi, adlî ve idarî yönden üzerine gidilmiş, gerekli tahkikatlar yapılmış, iş, adliyeye intikal etmiştir.

Ömer Lütfi Topal olayı, keza, böyledir ve devam edip giden olaylar zincirinde, Sayın Bakanın itham ettiği 54 üncü Hükümetteki İçişleri Bakanı, gerekli her türlü önlemleri, tedbirleri almış, idarî ve yargısal denetimleri harekete geçirmiş ve görevini yapmış. Şimdi, Sayın Bakan, bu kürsüde, hiç bunlar olmamış gibi, sanki 54 üncü Hükümet zamanında görevli İçişleri Bakanı bunların üzerine gitmemiş, tümüne seyirci kalmış gibi anlattı ve anlattıkları da, biraz evvel okuduğum ve 54 üncü Hükümet zamanında alınan tedbirlerle ortadan kaldırılan çeteler ve onun uzantılarıydı; onu bile birbirine karıştırmış.

Yine, Sayın Bakan, 1.7.1997 tarihinden itibaren; yani, kendilerinin iktidarından hemen sonra "terör örgütlerinin, çetelerle işbirliği yapmak suretiyle ilk sızmaya çalıştığı yer Karadeniz Bölgesi, ikinci sızmaya çalıştığı yer, özellikle turizmi baltalamak için Antalya ve Manavgat yöresi oldu" diyor. Devam ediyor "soruyorum sizlere, ne Karadeniz Bölgesinde ne turizm yöresi olan Antalya'da terörden bir eser kaldı mı?"

Değerli milletvekilleri, şimdi, ben, sizlere soruyorum, özellikle, turizm yörelerinin milletvekili olan arkadaşlarıma soruyorum: Turizm yörelerinde terör korkusu kalktı mı? Daha on gün evvel Antalya'daydık. Antalya'da ve turizm yörelerinde turizm bitmiş; otellerin, motellerin, turistik tesislerin hemen hemen bütün rezervasyonları iptal ettirilmiş. Nasıl ettirilmesin ki, diplomatik kültür ve yeteneğinden mahrum Sayın Başbakan, Alman Başbakanıyla kavga ederse...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Ne biçim konuşuyorsun ya!

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – ...ondan iki ay evvel sırtını okşadığı zaman kiralık manşetlerde övülürken, iki ay sonra, Alman Başbakanıyla diplomatik üslubun dışında kavga ederse, Almanya'dan Türkiye'ye gelen bütün turistler -yüzde 80 itibariyle söylüyorum- rezervasyonları iptal ettirirler. Hal keyfiyet de budur. Bütün bunlar ortadayken geliyorsunuz buraya "efendim turistik bölgelerde asayişi sağladık, orada terör olayları yok..." Peki, adama sormazlar mı: Sizin Hükümet olduğunuzun ertesi günü, eğer terör Karadeniz bölgesine inmişse bunun sebebi, bunun faili kimdir? Eğer, siz, terör hakkındaki tedbirlerinizi gevşetirseniz ve terörden mağdur olanlara ayrılan ödenekleri, fonları Karadeniz'e aktarırsanız, o zaman terör sizi ziyarete gelir. Olay da budur.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Çok yanlış yorum yapıyorsun.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – Ne yapsın, bir şeyler söyleyecek işte!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Hükümetinizin böylesine diplomatik yeteneksizliğinden, siyasî ikbal ve koltuk uğruna Parlamento aritmetiğini finansörlerinizin desteğiyle bozup, demokrasiyi tahrip ettikten sonra, Türkiye, bugün, üçüncü dünya ülkeleri arasında görülüyor. Sayenizde, Türkiye, hem İslam dünyasından dışlandı hem de Batı dünyasından da uzaklaştırıldı. Sayenizde, Türkiye'nin coğrafyası da, dili de, dini de tartışılır hale geldi. Sayenizde, Ege Adaları anlaşmalara aykırı bir biçimde iskâna ve silahsızlanmaya açıldı. Sayenizde, uzun menzilli S-300 füzeleri Kıbrıs Rum kesimine taşındı. Sayenizde, yaptığınız zamlar ve zulümlerle çiftçilerin, esnafların, sanayicilerin, memurların, işçilerin, emekli, dul ve yetimlerin, KOBİ'lerin, Anadolu Kaplanlarının beli kırıldı. Bu millet, gayrimeşru usullerle kurduğunuz bu hükümeti taşımaya mecbur mu?

Sayın milletvekilleri, bu gensoru önergesinin kabulü, bütün bu soruların cevabı olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aykurt, süreniz bitti; size 2 dakika eksüre veriyorum. Lütfen, toparlayın efendim. Bütün herkese de eksüre verdim yani.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada, birtakım suçlamalar, iddialar oldu; ama, bunları, inşallah, ileriki zamanlarda -Sayın Arseven siz de duyun- başka fotoğraflarla buraya izaha geleceğim. O fotoğraf yeni bir boyut kazandı, haberiniz olsun. O fotoğraf, bu konuşmadan sonra yeni boyut kazandı; önümüzdeki günlerde onları da açıklayacağız. Bir defa daha göreceksiniz,

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hadi göreyim seni, sakın boş durma...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Göreceksiniz...

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Bir başkası açıklasın da inandırıcı olsun...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bağlarken, burada, bu kadar önemli bir gensorunun müzakeresinden sonra, herkesin bir sorumluluk anlayışı ve duygusu içerisinde bu gensorunun kabulü yönünde oy vermesi lazımdır kanaatini taşıyoruz; çünkü, bugüne kadar, bu kadar gayri ciddî ve sorumsuzluk duygusu içerisinde hareket eden bir cumhuriyet hükümetinin bakanı görülmemiştir, böyle bir olay da bu kürsüye gelmemiştir.

Bu duygularla, sözlerimi toparlarken, hepinizi bir defa daha saygıyla selamlıyor, konuşmamı burada noktalıyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aykurt.

Konuşmak isteyen başka grup var mı efendim? Yok.

Hükümetin konuşma isteği var mı?

DEVLET BAKANI METİN GÜRDERE (Tokat) – Konuşmayacağız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümetin de konuşma isteği yok.

Şahısları adına konuşmak isteyen var mı?.. Yok.

Böylece, gensoru üzerinde konuşmalar bitmiştir.

Yalnız, gensoruyla ilgili verilen bir güvensizlik önergesi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

55 inci Hükümetin Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık hakkında, yakalama emri bulunan ve aranan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği için ve gensoru önergemizde ileri sürdüğümüz gerekçelerle güvensizlik duyuyoruz.

Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında güven oylaması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Turhan Güven Yusuf Bahadır Saffet Arıkan Bedük

İçel Trabzon Ankara

Tahsin Irmak

Sıvas

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99 uncu maddesine göre, verilen bu güvensizlik önergesinin bir tam gün geçtikten sonra, yani, 1 Temmuz 1998 Çarşamba günü oylaması yapılacaktır.

Şimdi, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VII. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ankara Milletvekili İrfan Köksalan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesi (2/669) (S.Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, komisyonca geri alınmıştır.

Komisyonun raporu gelmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Komisyonda bir gelişme olup olmadığını arkadaşlarımızdan öğrenmek istiyoruz Sayın Başkan.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Onu, komisyondan sorarsınız.

BAŞKAN – Evet, vallahi herhalde komisyon toplanıp bir karar alsa, bize neticesini bildirirdi; demek ki, bir sonuca bağlamadıklarına göre, bize bir rapor vermemişlerdir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yani, polislerin askerlik durumu askıya alınmış oluyor...

BAŞKAN – Vallahi artık, komisyonun bileceği iş; bilmiyorum tabiî.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının, aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkinKanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sandikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon var mı efendim? Genel Kurulda olduğu halde yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanu Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili EminKul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, ErzincanMilletvekilNaci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi GrupBaşkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070/ (S. Sayısı : 626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet ?.. Burada.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet yerlerini aldılar.

Geçen birleşimde, tasarının, çerçeve 30 uncu maddesine bağlı ek 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı; şimdi, maddeyle ilgili önergeleri işleme koyacağım:

Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili 34 önerge var; bir de Anayasaya aykırılık önergesi var; ama, bizden önceki uygulamada onu, ayrı bir önerge olarak işleme koymuşlardır; böylece, 17 önergeyi işleme koyuyoruz.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederiz.

"Yatırım indirim oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bakanlar Kurulu bu oranı kalkınmada öncelikli yörelerde 250 milyon dolar karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya ve kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir."

Aslan Polat Muhammet Polat Şinasi Yavuz

Erzurum Aydın Erzurum

Doç.Dr. Ömer Özyılmaz Lütfü Esengün Yakup Budak

Erzurum Erzurum Adana

İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan Osman Hazer

Adana Adıyaman Afyon

Celal Esin Mehmet Altınsoy Cemalettin Lafçı

Ağrı Aksaray Amasya

Cemil Çiçek Rıza Ulucak Muhammet Polat

Ankara Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu Ömer Naimi Barım

Bitlis Bolu Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Sıtkı Cengil

Erzincan Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Vehbi Hatipoğlu Aslan Polat Şinasi Yavuz

Diyarbakır Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Ahmet Dökülmez

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Fethi Acar Salih Kapusuz

Karaman Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Hanifi Demirkol

Konya Eskişehir Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Saffet Benli Ekrem Erdem İsmail Kahraman

İçel İstanbul İstanbul

Bahri Zengin İsmail Yılmaz Abdullah Özbey

İstanbul İzmir Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Abdullah Gencer

Kırşehir Konya Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfü Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Zülfikâr İzol

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Trabzon Trabzon

Şaban Şevli Kazım Arslan Teoman Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Sabahattin Yıldız

Konya Kütahya Muş

M. Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederiz.

"Yatırım indirim oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bakanlar Kurulu, bu oranı, kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan ve kalkınma planı ve yıllık programlarında özel önem taşıdığı belirtilen sektörlerde yapılan yatırımlar için yüzde 100'e kadar artırmaya ve kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir."

Aslan Polat Muhammet Polat Şinasi Yavuz

Erzurum Aydın Erzurum

Prof. Dr. Ömer Özyılmaz Lütfü Esengün Yakup Budak

Erzurum Erzurum Adana

İ.Ertan Yülek Ahmet Doğan Osman Hazer

Adana Adıyaman Afyon

Celal Esin Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Ağrı Amasya Ankara

Alattin Sever Aydın Suat Pamukçu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bayburt Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Sıtkı Cengil

Elazığ Erzincan Adana

Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün Musa Okçu

Ankara Balıkesir Batman

Zeki Ergezen Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Nurettin Aktaş

Diyarbakır Elazığ Gaziantep

Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Ahmet Dökülmez

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Zeki Ünal Fethi Acar Salih Kapusuz

Karaman Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan Saffet Benli

Giresun Hatay İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Kahramanmaraş Kars Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız M. Salih Katırcıoğlu

Malatya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Şeref Malkoç Maliki Ejder Arvas

Tokat Trabzon Van

Fethullah Erbaş İlyas Arslan Abdullah Örnek

Van Yozgat Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 30 uncu maddesinden sonra gelen ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinin "Bakanlar Kurulu bu oranı 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya yetkilidir" bölümünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Lütfü Esengün Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Erzurum Kırşehir Kayseri

İsmail Özgün Ahmet Çelik Yakup Budak

Balıkesir Adıyaman Adana

İ. Ertan Yülek Ahmet Doğan Celal Esin

Adana Adıyaman Ağrı

Cemallettin Lafçı Rıza Ulucak Alaattin Sever Aydın

Amasya Ankara Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Mehmet Sıddık Altay

Elazığ Erzincan Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Zeki Ergezen Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatiboğlu Ahmet Cemil Tunç Naci Terzi

Diyarbakır Elazığ Erzincan

Şinasi Yavuz Mehmet Bedri İncetahtacı Azmi Ateş

Erzurum Gaziantep İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Zeki Ünal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Kokmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu İsmail Kahraman

Eskişehir Gaziantep İstanbul

Bahri Zengin Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Kemal Albayrak Hüseyin Arı Abdullah Gencer

Kırıkkale Konya Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Sakarya Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Kemalettin Göktaş

Şanlıurfa Şanlıurfa Trabzon

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıufra Tokat Tokat

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 30 uncu maddesi ile değiştirilen ek 2 nci maddesinin 3 numaralı bendinin "yapılan yatırım ticarî ve sınaî yatırımlar için en az 25 milyon lira, ziraî yatırımlar için en az 5 milyon lira olmalıdır. Kalkınmada öncelikli yörelerde bu tutarların yarısı dikkate alınarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Lütfü Esengün Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Erzurum Kırşehir Kayseri

İsmail Özgün Ahmet Çelik Yakup Budak

Balıkesir Adıyaman Adana

İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan Celal Esin

Adana Adıyaman Ağrı

Rıza Ulucak Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Ankara Batman Bayburt

Ramazan Yenidede Tevhit Karakaya Ömer Faruk Ekinci

Denizli Erzincan Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

Hatay İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Kemal Albayrak Hüseyin Arı Abdullah Gencer

Kırıkkale Konya Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Teoman Rıza Güneri Ahmet Derin

Malatya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu

Malatya Muş Niğde

Latif Öztek Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas

Samsun Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 2 nci maddesinin 2 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Algan Hacaloğlu Hilmi Develi Bekir Yurdagül

İstanbul Denizli Kocaeli

Değişiklik Metni:

"Yatırımlar beş yıllık kalkınma planı ve ilgili yıllık programlarda yer alan strateji ve ilkeler çerçevesinde Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Müsteşarlığı tarafından müştereken seçilecek sektörler, alt sektörler veya kanunlarda yapılmalıdır."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mahmut Işık Bekir Yurdagül

İstanbul Sıvas Kocaeli

Değişiklik Metni:

"Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bu oran organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan yatırımlarla araştırma ve geliştirme yatırımlarında çevre ve doğayı korumaya yönelik yatırımlarda plan stratejisi ve yıllık program hedefleri çerçevesinde, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunca belirlenen öncelikli teknolojik yatırımlarla ilgili teknopark yatırımlarında, gemi yatırımlarında yüzde 100 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil" ibaresinin "Dar mükellefiyete tabi olanlar hariç" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergi Kanununun Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yatırım harcamaları" ibaresinin "yatırım harcamalarının yarısı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yatırım harcamaları" ibaresinin "yatırım harcamalarının yüzde 25'i" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yatırım harcamaları" ibaresinin "yatırım harcamalarına isabet eden indirim tutarları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "aranmaksızın" ibaresinin "olmaksızın" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "aranmaksızın" ibaresinin "alınmadan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının üç numaralı bendinde yer alan "50 milyar lira" ibaresinin "75 milyar lira" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının üç numaralı bendinde yer alan "10 milyar lira" ibaresinin "5 milyar lira" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının üç numaralı bendinde yer alan "50 milyar lira" ibaresinin "40 milyar lira" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlâk Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, MTV Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 30 uncu maddedeki ek madde 1'in ikinci fıkrasında yer alan ibarenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Mustafa Ünaldı Cevat Ayhan Mustafa Yünlüoğlu

Konya Sakarya Bolu

İ.Ertan Yülek Osman Hazer Rıza Ulucak

Adana Afyon Ankara

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Aydın Batman Bayburt

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Ömer Özyılmaz Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Ziyattin Tokar Murtaza Özkanlı

Ağrı Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün Musa Okçu

Ankara Balıkesir Batman

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Aslan Polat

Bursa Diyarbakır Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Emin Aydınbaş Ali Oğuz Hasan Dikici

İçel İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Mikail Korkmaz Osman Pepe

Kahramanmaraş Kırıkkale Kocaeli

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Saffet Benli

Eskişehir Gaziantep İçel

Ekrem Erdem Abdullah Özbey Cafer Güneş

İstanbul Karaman Kırşehir

Hüseyin Arı Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz

Konya Konya Konya

Lütfi Yalman Metin Perli Yaşar Canbey

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Ahmet Demircan

Muş Ordu Samsun

Ahmet Feyzi İnceöz Şaban Şevli Fikret Karabekmez

Tokat Van Malatya

Sabahattin Yıldız Mustafa Hasan Öz Latif Öztek

Muş Ordu Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş İlyas Arslan

Van Van Yozgat

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir aynı zamanda; onu okutuyorum; bununla da işleme başlayacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, MTV Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının çerçeve 30 uncu maddesine bağlı ek madde 1'de yer alan metin Anayasaya aykırılık taşıdığından metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Ünaldı Cevat Ayhan İ. Ertan Yülek

Konya Sakarya Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Rıza Ulucak

Adıyaman Afyon Ankara

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Mustafa Yünlüoğlu

Aydın Batman Bolu

İsmail Coşar Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Çankırı Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Ömer Özyılmaz Sıtkı Cengil

Erzurum Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Ziyattin Tokar

Adıyaman Ağrı Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Aslan Polat

Bursa Diyarbakır Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Emin Aydınbaş Mehmet Fuat Fırat Ali Oğuz

İçel İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Salih Kapusuz

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Saffet Benli

Eskişehir Gaziantep İçel

Ekrem Erdem Abdullah Özbey Kemal Albayrak

İstanbul Karaman Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Abdullah Gencer

Kırşehir Konya Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Feyzi İnceöz Şaban Şevli

Sakarya Tokat Van

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız Mustafa Hasan Öz

Malatya Muş Ordu

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş İlyas Arslan

Van Van Yozgat

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir.

Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Mustafa Ünaldı ve arkadaşlarının önergesine Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyor.

Gerekçeyi mi okutalım efendim?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Madde başlığı, 10 uncu maddenin içerdiği eşitlik ilkesi olmak üzere daha birçok Anayasa maddesine aykırıdır. Bu haliyle yer alan maddedir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadılar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşınız saydı, ben de saydım.

Arkadaşlar, buraya sonsuza kadar itimat edebilirsiniz. Altında hile olur, biz de olmaz merak etmeyin. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Öteki önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, MTV Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 30 uncu maddesindeki ek madde 1'in ikinci fıkrasında yer alan ibarenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Ünaldı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.

Önerge sahipleri konuşmak mı istiyor yoksa gerekçeyi mi okutalım?

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yatırım teşvik belgesi aranmaksızın teşvik edilen yatırımların aleyhine getirilen bu hüküm, eşitlik ilkesine aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "dar mükellefiyete tabi olanlar dahil" ibaresinin "dar mükellefiyete tabi olanlar hariç" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, imzamı geri çekiyorum.

BAŞKAN – Geri çekiyorsunuz, peki.

Diğer önergelerden de çekiyor musunuz?

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Çekiyorum efendim.

BAŞKAN – Peki.

Bu önergelerden imzalar geri çekildiği için yeterli imza kalmamıştır.

Öteki önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 2 nci maddesinin 2 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik Metni:

İkinci yatırımlar, beş yıllık kalkınma planı ve ilgili yıllık programlarda yer alan strateji ve ilkeler çerçevesinde, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Müsteşarlığı tarafından, müştereken seçilecek sektörler, alt sektörler veya konularda yapılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmadı.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde, gelişme ve sanayileşme stratejilerini geliştirme, plan ve yıllık programları hazırlama sorumluluğunu üstlenmiş olan Devlet Planlama Teşkilatında, sektörler, alt sektör veya yatırım konularının belirlenmesinde, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığıyla beraber görev almasını öngörmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilen ek 2 nci maddesinin 3 numaralı bendinin "yapılan yatırım ticarî ve sınaî yatırımlar için en az 25 milyar lira, ziraî yatırımlar için en az 5 milyar lira olmalıdır. Kalkınmada öncelikli yörelerde bu tutarların yarısı dikkate alınır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Sayın Cengil, gerekçeyi mi okuyalım?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Hayır; konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan, önergede imzanız yokmuş... Özür dilerim; kusura bakmayın...

Gerekçeyi okuyalım efendim:

Gerekçe:

Küçük müteşebbisi teşvik etmek durumundayız. Sermayenin tabana yayılması için bunu sağlayacak tedbirler alınmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederiz.

"Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bakanlar Kurulu bu oranı kalkınmada öncelikli yörelerde 250 milyon Amerika Birleşik Devletleri Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya veya kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir."

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efedim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan..

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Önerge sahipleri...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, önergede imzam varsa konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, önergede imzanız yok; kusura bakmayın.

Efendim, o zaman gerekçeyi okuyalım:

Gerekçe:

Yüzde 200 gibi önemli ölçüde yatırım indirimi tutarı, yabancı yatırımcılara bu oranda önemli bir getiri imkânı tanırken, hiç olmazsa, bu yatırımlar, ülkemizdeki gelir dağılımının düzeltilmesine de katkıda bulunmalıdır.

Ayrıca, maddenin bu şekilde değiştirilmesi, Olağanüstü Hal Bölgesi ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Yapılacak Yatırımları Teşvik Kanunuyla da bir bütünlük arz edecek ve birbirlerini destekleyici manada olacaklardır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sayılar değişti; sayalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – ...Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ederiz.

"Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bakanlar Kurulu, bu oranı kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan ve kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörlerde yapılan yatırımlar için yüzde 100'e kadar artırmaya veya kanunî orandan az olmamak üzere, yeniden tespit etmeye yetkilidir."

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Ertan Yülek konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim.

Sayın Ertan Yülek, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Yülek, süreniz 5 dakikadır. Biliyorsunuz, yasa müzakerelerinde süre uzatmıyorum.

İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde, görüştüğümüz tasarının en önemli maddelerinden birisidir.

Burada, bu meseleyi bilen birçok teknisyen arkadaşımız vardır. Ben, bir teknisyen olarak, bu meselenin uzmanı olarak konuşuyorum, bütün milletvekili arkadaşlarımdan da rica ediyorum: Yatırım indirimi nedir?.. Yatırım indirimi, bizim teşvik mevzuatımıza 1960'ların sonunda, rahmetli Özal'ın Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı olduğu dönemde girmiştir ve o zamanlar, Teşvikte çalışan ve şu anda Anavatan Partisinde önemli mevkilerde bulunan bazı milletvekili arkadaşlarımız da vardır.

Kısaca, yatırım indirimi, vatandaşın veya yatırımcının, bir konuda yapmış olduğu yatırımların belli bir yüzdesinin kâr olarak kendisine dönmesi ve bu yüzdenin vergiden muaf tutulmasıdır; çok basit. Diyelim ki, bir kişi, 100 yatırım yaptı; bu yatırımının yüzde 40'ı kâr olarak kendisine dönünceye kadar, yatırımlar kârından siz vergi almıyorsunuz; fevkalade güzel bir şeydir; bu, bir.

İkincisi arkadaşlar, bu, ilk tatbikata konulduğu zamanlarda, sadece özkaynaklara yatırım indirimi uygulanıyordu. Bilindiği gibi, yatırım, iki kaynaktan temin edilebilir; birisi, krediler kısmıdır; diğeri de, özkaynaklar kısmıdır. İlk tatbikattan 1980 yılına kadar, yatırım indirimi, sadece özkaynaklar kısmına tatbik ediliyordu.

Sebep; sebebi gayet basit :Yatırımcının özkaynağını teşvik etmek, özkaynağını harekete geçirmek, krediye olan talebi azaltmak, dolayısıyla, tabiri caizse "el kesesinden yatırım yapacağına, kendi kesenden yatırım yap, bunun karşılığını da, biz size devlet olarak, vergi indirimi şeklinde ödeyelim" dir. Gayet basit, gayet güzel.

Yıllardan beri, yatırım indirimi, sektörlerin durumuna göre ve yatırımcının çok ortaklı az ortaklı oluşuna göre, yatırımın yerine göre -kalkınmada öncelikli olan veya olmayan yöreler- yüzde 40'ı ilâ yüzde 100'ü arasında değişmektedir. Bu oranın tespiti Bakanlar Kuruluna verilmişti. Benim, Plan ve Bütçe Komisyonunda iddiam buydu; gelin yüzde 40 asgariyi koyalım, yüzde 100 de üst sınırı koyalım; bu ikisinin arasındaki nispeti, ekonominin gelişen durumuna göre, teknolojiye göre, sektörlerin dengelerine göre, bu arada Bakanlar Kurulu bunu ayarlasın; çünkü, bugüne kadar böyle gelmişti.

Çok aziz arkadaşlarım, bakın, ben, bilhassa DSP'li arkadaşlara rica ediyorum : Siz, yıllar yılı hakça düzenden bahsettiniz, birtakım haksızlıklardan bahsettiniz; bakın, işte, getirilen bu maddeyle yapılan bir haksızlık buradadır. Bir kimse yatırım yaptığı zaman:

1- Krediyle yapıyor; -özkaynak da kullanılabilir-

2- Amortismanla, yapmış olduğu yatırımları geri alıyor.

3- Yüzde 100'e kadar yatırım indirimi aldığı için, yüzde 100'e kadar kısmı alıyor. Şimdi, getirdiğiniz bu tasarıyla, yüzde 200 diyorsunuz... Hükümetin teklifinde bu yok, alt komisyonda kabul edilmiştir.

Bakın, bunu niçin yaptığınıza dair herkes dedikodu yapıyor. Dedikleri şu: Bir (x) adam 400 milyon dolarlık yatırım yapacak. Bu 400 milyon dolarlık yatırım yapan kimse, 400 milyon doları çıkıncaya kadar vergi vermeyecek amortismandan dolayı; bu bir. İkinci olarak, yüzde 100 yatırım indirimi alsa, bir 400 milyon dolar daha vermeyecek; şimdi, siz bu getirdiğinizle, bir 400 milyon dolardan daha; yani, toplam 1,2 milyar dolardan vergi alınmayacak. Hani, sizin küçükleri koruyuşunuz; hani, hakça düzeniniz; hani, adil düzeniniz nerededir?!. Nerede kaldınız?! (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Ben, ANAP'lılara da söylüyorum: ANAP'lı arkadaşlar, size de rica ediyorum; piyasa ekonomisi kurallarının serbest rekabet içerisinde gerçekleşmesi için siz de, lütfen, bu önergeye olumlu oy verin.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Öyle bir şey yok.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Var efendim var; yüzde 200. Bakın, siz, Teşvik Uygulamadan geldiniz, siz biliyorsunuz, öyle olduğunu size göstereceğim, o zaman ne yapacaksınız?

Çok değerli arkadaşlar, ben, teknisyen olarak konuşuyorum ve gelin bu önergeyi destekleyelim, Halk Partisinin de, DSP'nin de, ANAP'ın da bunu desteklemesi lazım diyor, hepinize saygılarımı sunarken, Adana'da geçirmiş olduğumuz, gerçekten, büyük bir felaket sebebiyle -ayağımın tozuyla henüz oradan geldim- yarın Sayın Başkanımızdan gündemdışı bir söz talep ettim. İnşallah, bu devlet, halkımızın yaralarını saracaktır. Oradaki bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, rahmetiahmana kavuşanlara Allah'tan rahmet diliyorum ve halkımızın da başı sağ olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Zaten, Meclisimizi açarken, Adana İlimizde meydana gelen deprem dolayısıyla, acılarımızı, başsağlığı dileklerimizi, acil şifa isteklerimizi bildirmiştik efendim.

Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Diğer önergeyi işleme koyuyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

"Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bu oran, organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan yatırımlarla, araştırma ve geliştirme yatırımlarında, çevre ve doğayı korumaya yönelik yatırımlarda, plan stratejisi ve yıllık program hedefleri çerçevesinde, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunca belirlenen öncelikli teknolojik yatırımlar ile teknopark yatırımlarında, gemi yatırımlarında yüzde 100 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu maddeyle ilgili olarak geçtiğimiz oturumun geç saatlerinde, hem Genel Kurula hem de Türk kamuoyuna ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştuk. Bugün, maddenin üzerindeki konuşmalar bitip direkt önergelere geçildiği için, sanki, bu maddeyle, belirli çevrelere belirli çıkarların sağlandığı konusunda bir imaj yaratılmaya çalışılmaktadır. (FP sıralarından "Doğru" sesleri)

BAŞKAN – Bir dakika, arkadaşlar...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Biz, çok somut olarak, bu vergi tasarısıyla, istisna ve muaflıkların olabildiğince ortadan kaldırıldığını; ancak, istihdam yaratan yatırımlara verebileceğimiz bütün teşviklerin hepsini vermeye çalıştığımızı; bunun da, devletin ekonomiden çekilmeye çalıştığı bir dönemde özel sektör ve yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye'ye çekilmesiyle ilgili olduğunu söylemiştik.

Bu çerçeve içerisinde, özellikle Türkiye'nin rekabet içerisinde olduğu ülkelerin, yatırımları ülkelerine çekmek için olağanüstü teşvikler verdiğini söylemiş, bazı ülkelerden de örnekler vermeye çalışmıştık. Birçok ülke, yatırımları ülkelerine çekmek için, bedelsiz arsa temini, elektrik enerjisi temini, vergi indirimleri, on yıl boyunca hiçbir vergi almama gibi indirimler getirmekte; dolayısıyla, Türkiye'nin, bu tür ülkelerle rekabet ederek yatırımcıları çekebilmek için de bazı olanaklara sahip olması gerektiğini belirtmiştik.

Burada yapılan düzenleme, belirli yatırımlar için Bakanlar Kuruluna yetki vermekte ve yürürlük tarihi de, bu yıl değil önümüzdeki yıllardan itibaren başlamaktadır; dolayısıyla, önümüzdeki yıllarda Türkiye'ye yatırım çekmek isteyen hükümetler, yatırımcılara hangi konularda teşvik sağlayacakları konusunda belirli önerilerde bulunurken, ellerinde bazı enstrümanlara sahip olmaları gerekir; aksi takdirde, bu yatırımlar gelmezse ne olur? Sayın Başkan, burada, devletin elinde olan bir kaynağın verilmesi söz konusu değildir; yatırım yapacak; yapılmış olan bir yatırımın, ülkeye, özellikle çalışanlardan kesilen Gelir Vergisi açısından, sağladığı Katma Değer Vergisi açısından, kısacası, ülkeye her açıdan yararı vardır. Elde edilen gelirlerden ödenecek Kurumlar Vergisinin belirli bir süre veya belirli bir miktarda istisna edilmesi vergi teşvikidir, başka bir şey değildir; dolayısıyla, alınmış olan bir şeyin değildir. Yatırım yapmazsa, zaten o geliri elde etmeyecektir o insan! Yapılmayacak bir yatırımla ilgili olarak "verilecek, peşkeş çekilecek bir gelir varmış" gibi ifadeleri kesin olarak kabul etmiyor, bu nedenle de önergeye katılmıyoruz efendim. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın önerge sahipleri, önergeye Hükümet de katılmıyor, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenlemeyle, yıllardır ülkemizde sürmekte olan yatırım indirimi kargaşasına, bu alandaki keyfîlik ve vurgun anlayışına son verilmesi hedef alınmaktadır.

Bu düzenlemeyle, Türkiye'de yüzde 40'ın üzerinde bir oranda indirimle yüzde 100 özendirilmesi öngörülen alanlar çok net olarak belirlenmiş; yatırımcının bu alanlara yönlendirilmesi, her türlü keyfî ve subjektif kriterler dışında hedef alınmıştır.

Bu çerçevede, selektif olarak, sadece, organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımlar, ileri teknolojik alandaki yatırımları, teknopark yatırımları, çevre ve doğayı korumaya yönelik yatırımlar, araştırma ve geliştirme alanlarındaki yatırımlarda yatırım indiriminin yüzde 100 olması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 30 uncu maddesinden sonra gelen ek 3 üncü maddenin beşinci fıkrasının son cümlesi "Bakanlar Kurulu bu oranı, 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınai yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya yetkilidir" bölümünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özgün; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumartesi günü yaşadığımız Adana'daki deprem felekatinden dolayı hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyor, bütün milletimize geçmiş olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 30 uncu maddesi vergi mevzuatımızdaki yatırım indirimi konusuna ait bir maddedir ve bu maddede yatırım indirimiyle, nispeti konularında gerekli hükümler yer almaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tasarının 30 uncu maddesinin Ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen şekli şöyle idi:

"Yatırım indirimi oranı, yatırım miktarının kalkınmada öncelikli yörelerde ve organize sanayi bölgelerinde yapılan yatırımlar ile turarı 100 milyon ABD Dolarını aşan yatırımlarda yüzde 100'ü, özel önem taşıyan sektör yatırımlarında yüzde 50'si, diğer yörelerde yapılan yatırımlarda ise, yüzde 30'u"

Bu beşinci fıkra, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hatta ondan önce alt komisyonda, şu hale getirildi: "Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bu oran, organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan yatırımlarla, araştırma ve geliştirme yatırımlarında, çevre korumaya yönelik yatırımlarda, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunca belirlenen öncelikli teknolojik yatırımlar ile teknopark yatırımlarında, gemi ve yat inşaa yatırımlarında ve 50 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 100 olarak uygulanır. Bakanlar Kurulu bu oranı 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya yetkilidir."

Şimdi, burada dikkatimizi çeken iki husus var: Birincisi, ilk gelen metinde, yani, alt komisyona gelmeden önceki metinde yüzde 30 olan oranı yüzde 40'a yükseltiyor; tamam, gayet güzel, teşekkür ediyoruz, buna bir itirazımız yok. En sona eklenen cümlede "250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya yetkilidir" deniliyor. Bu, Hükümetin Meclise getirdiği tasarıda yoktu; birden bire ne oldu da alt komisyonda beşinci fıkranın sonuna bu ibare eklendi? Bizim itiraz ettiğimiz husus budur. Biraz önce Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, yabancı yatırımları teşvik etmek, ülkeye yabancı yatırımcıyı getirmek gibi -bunu biz de destekliyoruz- çok ciddî bir konuda, tasarıyı getirirken Hükümetin hiçbir hazırlığı yok, tasarı metninde böyle bir şeyden bahsedilmiyor; ama, alt komisyonda ne oluyorsa oluyor ve 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e varan yatırım indirimi buraya ilave ediliyor.

Böyle yapmakla, sektörler arası rekabeti bozmayacak mıyız, bu, birincisi. Bu, çok önemli bir sorun olarak önümüzde duracak.

İkincisi; yabancı sermayeyi teşvik edelim derken, yerli sermayeyi cezalandırmıyor muyuz? Yerli sermayenin kabahati ne?

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Ona da teşvik var.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – İşte, getirdiğiniz teşvik burada, belli.

Bir diğer sorun; tarımsal yatırımlar ne olacak? Burada tarımsal yatırımları da engelliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakınız; bu son cümle, son ibare, Hükümetin Komisyona getirdiği tasarıda yok; asıl üzerinde durduğum nokta bu. Hükümet, eğer, bu konuda çok ciddi idiyse, çok kararlı idiyse, çok hazırlıklı idiyse, tasarıda olması lazım gelirdi. Sayın Bakan, burada, bizi bu konuda ikna edici bir açıklamada bulunamadı.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, saat doldu.

BAŞKAN – Sayın Özgün, süreniz bitti efendim, teşekkür ederim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Peki.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Efendim, önergeyi oylarınıza...

III. – YOKLAMA

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Yoklama istiyorsunuz.

Peki, yoklama isteyen arkadaşlarımı tespit edelim efendim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ayıp...Ayıp...

REFİK ARAS (İstanbul) – Millet sizi görüyor!

BAŞKAN – Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Muhammet Polat, Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Cemalettin Lafçı, Sayın Kahraman Emmioğlu, Sayın İlyas Aslan, Sayın Kazım Aslan, Sayın Salih Katırcıoğlu, Sayın Abdulkadir Öncel, Sayın İsmail Coşar, Sayın Ömer Faruk Ekinci, Sayın Mustafa Hasan Öz, Sayın Musa Uzunkaya, Sayın Osman Hazer, Sayın Ömer Özyılmaz, Sayın Kemal Albayrak...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Kemal Albayrak yanlış okundu, yerine Mikail Korkmaz olacaktı.

BAŞKAN – Efendim, tamam, Kemal Albayrak yerine Mikail Korkmaz'ı yazıyoruz.

Sayın Latif Öztek, Sayın Aslan Polat, Sayın Feti Görür, Sayın Musa Okçu,

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, salonda yeterli sayı var; zaten çalışma süremiz de...

BAŞKAN – Bakın, anladım; ama, baktım, yeterli sayı yoktu maalesef. Eğer yeterli sayı olsaydı yoklama yapmayabilirdim.

Onun için, arkadaşlarımız yoklama istemişlerdir, yoklamayı yapacağım.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Yoklama yetişmez Sayın Başkan, 15 dakika zaman var.

BAŞKAN – Arkadaşlar, burada üç senedir görev yapıyoruz; her kafadan bir ses çıkıyor nedir anlamıyorum. Arkadaşlarımız 20 kişi yoklama istemişler, yoklama yapacağız, bu kadar basit bir iş.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Salonda çoğunluk var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Salonda çoğunluk olsaydı, ben, zaten yoklama yaptırmazdım; saydım, çok az bir eksiklik var, belki yoklama sayısını buluruz ve ondan sonra çalışmaya devam ederiz.

Efendim, yoklama sırasında Genel Kurul salonunda olan arkadaşlar yüksek sesle burada olduğunu belirtsin ki, ben, süratle yoklama yapayım.

Evet, buyurun efendim.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama sırasında Genel Kurul salonunda olmayıp da sonradan gelen sayın milletvekillerinin, adlarını, soyadlarını beyaz bir kâğıda yazıp, imzalayıp Divana göndermelerini rica ediyorum.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Beyaz olmazsa, olmaz mı?

BAŞKAN – İstersen sarı kâğıda yaz... Hangi rengi seviyorsan ona yaz... Yeşili seviyorsan yeşile yaz... Zaten, yeşil, moda oldu.

BAŞKAN – Toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz.

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili EminKul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, ErzincanMilletvekilNaci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi GrupBaşkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070/ (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısı yok Sayın Başkan!

BAŞKAN – Efendim, var, var... Kusura bakmayın efendim; yani, bu kadar da... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sizin tezahürat yapmanıza gerek yok; biz, her şeyin usulünü biliyoruz.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısı yok Sayın Başkan!

BAŞKAN – Karar yetersayısı fazlasıyla var. Yani, bu kadar da birbirimizi sıkmayalım.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, salonda yeterli çoğunluk yok.

BAŞKAN – 30 uncu maddeye bağlı ek madde 4'ü okutuyorum... (FP sıralarından gürültüler)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, çalışma süremiz doldu!

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Arkadaşımız okusun da; size izah edeceğim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Saat 19.30 oldu!..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısı olmadığı halde, karar yetersayısı vardır diyorsunuz!

BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısı vardı.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, yaptığınız bütün uygulama İçtüzüğe aykırıdır.

BAŞKAN – Aykırı değil.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Çünkü, önce, süre bitti... Süre bittiği için...

BAŞKAN – Sayın Şener, süre bitmedi... Bakın...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Saat 19.00'da süre bitti... (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, bir dakika; ben cevap vereceğim arkadaşımıza.

Geçen gün, Sayın Hatipoğlu, burada, 19.30'a kadar Meclisi çalıştırdı; yine aynı çalışma süresine bağlı olarak...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Çalıştıramaz...

BAŞKAN – Devam eden bir çalışma var...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Meclis Başkanının böyle bir yetkisi yoktur. Dolayısıyla, ancak Genel Kurulun oyuna sunmak suretiyle...

BAŞKAN – Sayın Şener, saat 19.00'da bitti; ama, bazen süre uzuyor...

Bakın, bütçe müzakerelerinde de bunun usulü var.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İkincisi...

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Zoraki bir şey yapmıyoruz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz, saymıyorsunuz. Karar yetersayısı yok.

BAŞKAN – Karar yetersayısı var efendim. Şimdi yoklama yaptık, 200'ün üzerinde milletvekili...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yoklamadan sonra herkes çıktı.

BAŞKAN – Rica ediyorum arkadaşlar... Yani, böyle, her an, ben, burada size hesap verecek durumda değilim ki... Rica ediyorum...

30 uncu maddeye bağlı ek madde 4'ü okutuyorum:

“Ek Madde 4- Yatırım indiriminin uygulanmasına, yatırım teşvik belgesinin alındığı tarihte beyanname verme süresi geçmemiş hesap döneminden itibaren başlanır ve indirimden yararlanılacak miktara ulaşıncaya kadar devam olunur.

Yapılan yatırım harcamalarının ilgili yıl kazancından indirilemeyen kısmı, izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınır (Teşvik belgesiz yatırımlar bu maddedeki yeniden değerleme hükümlerinden yararlanamaz).

Her yatırım için faydalanılacak indirim tutarı, o yatırım içerisinde yer alan indirimden yararlanabilecek aktif kıymetlerin değerleri toplamına, Yatırım Teşvik Belgesinde yer alan indirim oranının uygulanması suretiyle hesaplanır.

Birden fazla Yatırım Teşvik Belgesi almış mükelleflerin safi kazancının yetersizliği nedeniyle yararlanılamayan indirim tutarının bulunması halinde, öncelikle önceki yıllarda tamamen uygulanmamış olan eski yatırımlarla ilgili devreden indirimler, daha sonra yeni yatırımlara ilişkin indirimler, önceki dönemlerde yapılan ve indirilemeyen tutarın bulunmaması halinde ise bir yıl sonra yapılacak yatırımlarla ilgili indirimler uygulanır.

Teşvik belgeli yatırımlarda, yapılması öngörülen ve önceki hesap dönemi kazancına ilişkin olarak yatırım indirimine konu edilen yatırım harcamalarının öngörülen tutarın yüzde onunu geçen bir oranda düşük olması halinde, eksik yapılan yatırım harcaması dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi ile birlikte cezasız tahsil olunur.”

BAŞKAN – Maddeyi okuttum...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, şöyle bir durum var: Bir arkadaşımız dedi ki, biz gruplarla da konuştuk -kızının nikâhı varmış- arayı biraz fazla verirseniz... Bilmiyorum, arkadaşlarımızla...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ver, yine fazla ver de, İçtüzüğü ihlal ederek verme Sayın Başkan.

BAŞKAN – İçtüzüğü ihlal etmiyorum Sayın Şener. Bakın, çalışmamız saat 24.00'e kadar devam ediyor.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, burada "14.00-19.00" diyor!

BAŞKAN – 19.00'da ara vermek demek, ille, 19.00'da ara verilir anlamına gelmiyor. Günlük çalışma süresi devam ediyor. Yani, ilk defa da ben yapmıyorum ki bu uygulamayı. Geçen gün, Sayın Yasin Hatiboğlu, 19.30'a kadar devam etmedi mi?!

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar aldı efendim...

BAŞKAN – Karar almadan yapıldı arkadaşlar.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Oya sundu.

BAŞKAN – Oya da sunmadı arkadaşlar; tutanaklar burada; rica ediyorum... Bakın, sizin her isteğinizi nazara alıyoruz.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Oylama yaptık.

BAŞKAN – Oylama yaptık tabiî... Yoklama yaptık, toplantı yetersayısını bulduk, oylama yapacağız tabiî. Yani, gerekirse, ben, 19.30'dan 21.00'e kadar ara verebilirim, ne olacak yani...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ver işte!

BAŞKAN – Vereceğim canım, bir dakika!..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İyi de, niye İçtüzüğü ihlal ediyorsunuz!

BAŞKAN – Niye İçtüzüğü ihlal edeyim ki... İçtüzüğün ihlal edilen tarafı yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Saat 19.00'dan sonra çalışma yapılmaması lazım. Saat 19.00 diye siz yazıyorsunuz...

BAŞKAN – Biz yazıyoruz da...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Şu gündemi yazan biz değiliz, Başkanlık Divanıdır. Dolayısıyla, bu uygulama yanlıştır.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Bedük, 18.45'te yoklamaya başlamışız. Benim, yoklama istenildiği için, bir oylama yapma imkânım yok; çünkü, çalışma süresini uzatabilmem için çoğunluğun olduğunun kanıtlanması lazım. Çoğunluk olmadan, kanıtlanmadan yoklama yapamam. Dolayısıyla, başlamış bir işlem devam ediyor. 24.00'e kadar da çalışma süremiz olduğu için...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır!..

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Bakın... Biz, burada, akıl ve mantıkla hareket ediyoruz. Bu akıl ve mantığın gereği...

REFİK ARAS (İstanbul) – Bravo!

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...

Bu İçtüzük, Meclisin çalıştırılması için yapılan bir tüzüktür. Biz, bunu, Meclisin çalışmaması yönünde yorumlayamayız.

Neyse efendim; peki...

Şimdi, söz isteyen arkadaşlarımızı...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bir dakika! İstirham ediyorum.

Bu kurulun 19.00 ile 20.00 arasında ara vermeyle ilgili bir kararı var, bir iradesi var.

BAŞKAN – Var...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ayrıca, 20.00'den sonra da 24.00'e kadar da çalışma iradesi var. Biz buna hepimiz uyuyoruz; uymak durumundayız.

BAŞKAN – Sayın Bedük, bakın, bu uygulamayı, ben, ilk defa yapmıyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Genel Kurulun...

BAŞKAN – Bir dakika... Bu çalışma süresi saat 24.00'e kadar devam ettiği için, her halükârda saat 19.00'da ara vermek diye bir prensip yok. Benden önce, Sayın Yasin Hatiboğlu, karar almadan -ben, kendim dinledim; yani, ben kürsüde değildim, dinledim- 19.30'a kadar çalışmaya devam etti, ondan sonra ara verdi; Genel Kurulun kararını almadan...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, şu metni okur musunuz!

BAŞKAN – Efendim, onu okudum.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Burada ne yazıyor Allah aşkına!

BAŞKAN – Neyse efendim; bu işi artık bitirdik.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, İçtüzük, size de bir başka Başkanvekiline de kendisini ihlal hakkını vermez.

BAŞKAN – Canım, bu ihlal değil; bu, bir mantıkî uygulamadır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Genel Kurulun aldığı karar var.

BAŞKAN – Yoklamayı yapmışız, sonuna gelmişiz, diyorsunuz ki, tatil edin... Olur mu canım!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tatil edin!

BAŞKAN – Etmiyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yoklama bitene kadar süreyi uzatabilirdiniz...

BAŞKAN – Neyse...

Efendim, o zaman, saat 21.00'e kadar...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, yaptığınız uygulama doğrudur.

BAŞKAN – Efendim, neyse; ben, uygulamanın doğru olup olmadığını tartışmıyorum; benim yaptığım uygulama doğrudur.

Saat 21.00'e kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.13

_

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 21.00

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Daha önce, 30 uncu maddeye bağlı ek 1 inci maddenin oylamasını yapmış, kabul etmiştik; ek 4 üncü maddeyi okutmuştum.

Sayın milletvekilleri, akşam oturumumuzda çalışmalarımıza devam ediyoruz.

VIII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının,Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Jozef Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı: 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, sırayla, söz isteği olan arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum: Grupları adına, Sayın Algan Hacaloğlu, Sayın Cevat Ayhan; şahısları adına, Sayın Aslan Polat, Sayın Emin Kul, Sayın Necdet Tekin, Sayın Aydın Tümen, Sayın İsmail Özgün, Sayın Cevat Ayhan Sayın Kahraman Emmioğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu? Yok.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler...

BAŞKAN – Sürenizi yenileyeyim Sayın Ayhan; çünkü, süreyi uzatmadığım için, kimsenin hakkı kimseye geçmesin. Adaletin terazisi, en büyük terazidir.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Sizin adaletinize inanıyoruz.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; vergi kanunlarında değişiklik yapan 626 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 30 uncu maddesiyle düzenlenen ek 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Daha önce, ek 1 inci maddede, yatırım indiriminin ve yatırım teşviklerinin Türkiye'de nereden nereye geldiğini özet olarak arz etmiştim. Şimdi, müsaadenizle, bu maddelerle getirilen değişiklikler üzerinde duracağım.

Bu ek 4 üncü madde, yatırım indiriminin başlangıcı ve uygulama süresiyle ilgili düzenlemeler getirmektedir. Yatırım indirimiyle ilgili bu düzenlemede hemen dikkati çeken husus, yatırım indiriminde mevzuatımıza getirilmiş olan, yılı içinde indirilemeyen yatırımların müteakip yıllarda indirilmesi sırasında yeniden değerleme katsayısıyla değerlendirilip, enflasyon karşısında, yatırımcının, yatırım indirimi hakkının zayi olmamasını sağlamaktır; ama, maalesef, bu maddede, küçük yatırımcılar için, KOBİ'ler dediğimiz yatırımcılar için, bu hak esirgenmektedir. Bunu, daha önceki konuşmamda da söylemiştim. Bu madde, aynı şekilde, yine, getirilmiştir. Yani, yatırım teşvik belgesi almadan teşviklerden faydalanan yatırımcılar, bundan faydalanma imkânı bulamamaktadır. Bu 30 uncu maddeyle ilgili düzenlemeler, neresinden bakarsanız bakın, KOBİ'lerin aleyhinedir. İşte, şimdi, bir tanesini söylüyorum: Yeniden değerleme katsayısı KOBİ'lere uygulanmamaktadır.

Yine, bu çerçeve 30 uncu maddeyle getirilen, müteakip yıllarda yapılacak yatırımlarla ilgili cari yıl içindeki vergi matrahından fon ayırma imkânı, aynı şekilde küçük yatırımcılar için, KOBİ'ler için esirgenmektedir. Bunun manası, bu düzenleme, Anadolu sermayesine karşı bir düzenlemedir. Anadolu sermayesini dikkate almayan ve Anadolu'nun şehirlerinde, bugün ,fevkalâde büyük dinamizmle yatırım yapmak isteyen insanları ihmal eden bir düzenlemedir.; tabiî, bizim, Fazilet Partisi olarak, buna katılmamız mümkün değil. Yine, bu çerçeve madde içinde, komisyonda getirilen, maalesef, bir cümle var, bir ifade var, bölüm var -daha önceki madde de bunu ifade ettik- 250 milyon doları aşan yatırımlar için, yüzde 200 yatırım indirimi getirilmekte; ama, KOBİ'ler için, orta ve küçük sanayi için, bugün istihdamın, gelişmenin, kalkınmanın dinamik motoru olan bunlar için, bırakın yüzde 200'ü, normal yatırım indiriminin dahi uygulanması imkânsız hale getirilmektedir. Biz, bunu anlayamıyoruz; niye böyle bu farklılık getirilmektedir bunu izah edemiyoruz.

Yine, bakın, elimde, faksla gelen bir kararname taslağı var. Bu kararname doğru mudur değil midir bilmiyorum; ama, önümde bir taslak var -kararnameden alınmış bir fotokopi, bir kısmı da okunmuyor- İzmit'te SEKA'ya ait takriben 2 bin dönümlük orman halindeki bir arazi, bir firmaya bedelsiz olarak verilmektedir. Basında ifade edildiğine göre, bunun değeri 20 trilyondur ve bedelsiz olarak bir firmaya verilmektedir ve bu bedelsiz vermeyle ilgili kararnamede de hiç devlet ciddiyetine yakışmayacak ibareler var -aynen ifade ediyorum- bakın şartları neymiş bunların: "Söz konusu yerde 550 milyon ABD Doları tutarında yatırım yapılacak, yıllık 700 ilâ 1 milyar dolar ihracat yapılacak." 700 mü, 1 milyar dolar mı belli değil. Bizim hiçbir teşvik kararnamemizde böyle takribî rakamlarla bir şey ifade edilmez; hesaplanır, kesin rakamlar konulur.

Yine, bu kararnamede "2 000 civarında kişi istihdam edilecek" deniliyor. Civarında!.. 1 500 mü, 2 500 mü, belli değil.

REFİK ARAS (İstanbul) – Gayet normal, civarında_

CEVAT AYHAN (Devamla) – Evet, civarında... Ne demek?! Kararnameye girmez böyle bir şey, yoktur.

Ondan sonra, 120 bin civarında da otomobil üretilmesiyle ilgili bir kararname önümüzdeki. Tabiî, bu kararname var mıdır yok mudur, bunu Değerli Bakan açıklayacaktır; ama, ben, bize işçi sendikasından gelen bir fakstaki metni okuyorum size. Yani, biz, Komisyonda görüşürken, Değerli Bakan bize ifade etti ki "biz, 250 milyon doları, hiçkimse için koymuyoruz." Ama, bakın, daha önceden bir kararname taslağı hazırlanmış. Bu kararname çıktı mı, çıkmadı mı; buradaki metinler doğru mu değil mi; bunu aydınlatmak lazım.

Hiçbir cumhuriyet hükümeti böyle bir kararname hazırlayamaz, bir firma için kanuna madde koyamaz; koyarsa, bunun altından kalkamaz. Bu Hükümetin, CHP destekli çoğunluğu olsa bile, yarın gelecek hükümet bunun hesabını sorar; firmaya da sorar, bunu uygulayanlara da sorar. Onun için, biz, bunu tasvip etmiyoruz. Bu, doğru mudur değil midir; bir kere, öncelikle bunun ortaya konulması lazım.

Eğer, otomotiv sanayiinde teşvik imkânı varsa, ihtiyacı varsa, getirirsiniz kararnameyi -ki geçmişte böyle olmuştur bu- Türkiye'de 200 bin kapasiteli otomobil fabrikası kurmak istiyoruz dersiniz. Bunu, böyle koyarsınız : 200 bin kapasiteli otomobil fabrikası kuracak olan veya mevcut kapasitesini 200 bine çıkaracak olan firmalara, şu teşvikleri veririz dersiniz; ama, bir firma için kanun çıkarıyoruz, onu söylüyorum.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Diyet borcu_

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bu, rekabet şartlarına aykırıdır, Anayasaya aykırıdır. Bu, yarın Anayasa Mahkemesinde iptal edilir, söylüyorum size. Biz de Anayasa Mahkemesine gideriz.

Teşvikin, Türkiye'de otuz yıldır oturmuş kültürü var, esasları var, disiplini var; hiçbir anlayışa bunu sığdırmamız mümkün değil. Böyle bir kararname varsa, bu, cumhuriyet hükümetleri için yüzkarası olacak bir kararnamedir, onu söylüyorum. Bu Hükümet için yüzkarası olacak bir kararnamedir. Bu Hükümet de, bunun hesabını hiçbir yerde veremez. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Siz, 20 trilyonluk bir araziyi bir firmaya hediye ediyorsunuz. Anadolu'da Muş'ta, Anadolu'da Kütahya'da, Anadolu'da birçok ilde organize sanayi bölgeleri para bekliyor. Orada, KOBİ'ler yatırım yapacak; oralara biz 1 trilyon para veremiyoruz; ama, bir firmaya 20 trilyonluk araziyi bağışlıyoruz. Bunu, hiçbir vicdan kabul edemez. Değerli Bakanımız, şüphesiz, bizi aydınlatmak için bilgi verecektir, inanıyorum ben. Temenni ederim ki, bu doğru olmasın.

Değerli arkadaşlar, teşvik böyle verilmez, teşvik böyle yapılmaz; geçmişte, bunun emsali yoktur, gelecekte de olacağını zannetmiyorum. Onun için, bu madde doğru değildir; bu maddeyi reddetmek gerekir; bu maddeyi, bu tasarı metninden çıkarmak gerekir. Mevcut madde kâfidir; mevcut Gelir Vergisi Kanununda teşvikleri düzenleyen maddeler kâfidir. KOBİ'lerin aleyhine olan bu düzenlemeleri ve rantiyenin lehine olan bu düzenlemeleri, bu Meclisin kabul etmesi mümkün değil. Evet, bu Hükümetin desteğinde rantiyenin büyük çapta olduğunu biliyoruz, rantiye basınının da olduğunu biliyoruz; ama, bu Hükümetin, fütursuzluğu bu noktaya kadar götürebileceğini, doğrusu tahmin etmiyorduk; bundan fevkalade müteessir olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel de ifade ettim; teşvik edilecekse, onun düzeni vardır. O düzeni de, anlaşılır şekilde, kabul edilebilir şekilde, rekabeti bozmayacak şekilde getirip oturtmak lazım. Türkiye'nin ihracata ihtiyacı varsa, onu da koyarsınız; şu kadar milyon dolar ihracat yapmak şartıyla, şu kapasitede üretim yapacak olan mevcut ve yeni firmalar diye açarsınız; ama -bu sektörü takip eden bir arkadaşınız olarak, size hemen söyleyeyim- bugün, otomotiv sanayii, kendi iç pazarında ithalatla boğulmuş vaziyette, rekabet etmekte zorluk çekiyor; boş kapasiteler var. Bugün, otomotiv sanayiine iç pazardaki talebin, yani, iç pazarda satılan otomobil sayısının yüzde 35'i ithaldir. Bugün, mevcut otomobil sanayiimiz 500 bin de üretir size; ama, şartlar müsait değil. Onları eğer ihracata yöneltecekseniz, onların kalitesini yükseltecekseniz, ona dair teşvikleri getirirsiniz. Bir firma getirip de, ona, yüzde 200 teşvik vereceksiniz; bunun manası şudur: Arkadaş, sen, bir kere, kanuna göre, 550 milyon doları amortismandan alıyorsun; al, peki; yüzde 200 teşvik olduğu için, bir 1 milyar 100 milyon dolar daha verdim, onu da al. Bir firmanın cebine, teşvikle, 1 milyar 100 milyon dolar koyuyorsunuz; yaptığınız budur; bu, kabul edilebilir bir husus değildir.

Hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim; sağ olun.

Yani, konuşmanız, gerçekten, konuya çok kritik bir yaklaşımı gösteriyor. Bu maddeyle ilgili böyle çok spekülasyonlar yapılıyor; ama, herhalde, bu spekülasyonları yok edecek bir yolu bulacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu?.. Yok.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, 626 sıra sayılı vergi kanunu tasarısının 30 uncu maddesinin ek 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda önemli bir tercih yapılmıştır; bu tercih, ekonomide kalkınmanın özel sektör vasıtasıyla gerçekleştirilmesi hadisesidir. Diğer bir deyişle, devletçi ekonomik modelin değil liberal ekonomik modelin esas alındığı bir dönem yaşanmıştır. Bugün, bu tercihin ne kadar isabetli olduğunu görüyoruz. Bu asrın sonuna doğru, bütün devletçi ekonomik modeller çökmüştür. Dünya, tercihini, demokrasi ve liberal ekonomiden yana yapmıştır. Demokrasi ve liberal ekonominin temeli rekabet ve eşitliktir. Rekabet, liberal ekonominin temel unsurudur; dünya, bu ilke etrafında küreselleşmeye doğru gitmektedir.

Globalleşen dünyada, Türk girişimcisinin rekabet görevini sağlam esaslara oturtmak bakımından, yatırım indirimi fevkalade önem arz eder. Yatırım indirimi, yatırımları teşvik etmesinin yanında, yatırımcının rekabet gücünü de destekleyen bir etkiye sahiptir.

Devlet bütçesinde yatırıma ayrılan payın çok düşük düzeylerde olduğu ortadadır. Ekonomik büyüme, istihdam, üretim, ihracat gibi temel göstergelerde, özel kesim yatırımcılarının önem ve etkisi büyüktür. Özel sektör, bir bütündür; yatırım indirimi, herkese açık ve eşit olmalıdır, aynı zamanda, enflasyon karşısında reel değerini koruyabilmelidir. Bu maddeyle yapılan düzenlemeler, bu amaca yöneliktir. Getirilen düzenlemeyle, özellikle, yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü dönemlerde, mükelleflere tanınan yatırım indiriminin reel değerini koruması amaçlanmaktadır.

Bilindiği üzere, yapılan yatırım aktifleştirildikten sonra, Vergi Usul Kanunu uyarınca, amortismana tabi tutulmak suretiyle itfa edilmekte; ayrılan amortisman tutarları ise, gider olarak vergi matrahının tespitinde dikkate alınmaktadır. Bu nedenle, genellikle, üretimin ilk yıllarında ya vergi matrahı doğmamakta veya çok az vergi matrahı doğduğu için, hak kazanılan yatırım indiriminden ilgili olduğu yılda yararlanılamamaktadır. Öte yandan, yatırım süresinin birkaç yıla yayıldığı durumlarda, hak kazanılan yatırım indiriminden, özellikle yukarıda belirtilen nedenlerle de, ancak çok sonraki yıllarda yararlanılabilmektedir. Bu durumda, enflasyon nedeniyle, işletmenin gelirleri sunî olarak artış gösterirken, yürürlükteki vergi mevzuatı ve yatırımın karakteristiği nedeniyle, zamanında ayarlanamadığı için, yatırım indiriminin reel değeri de düşmektedir. Getirilen düzenleme, ayrıca, daha önce, üç yıl süreyle sınırlı olan ve yararlanılamayan yatırım indiriminin, sonraki yıllarda yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanması imkânını daha da genişleterek süresiz olarak yararlanılabilir hale getirmektedir.

Maddeyle yapılan diğer bir düzenlemeyle de, mükelleflere tanınan bir hak niteliğinde olan, bir sonraki yıl yapılması öngörülen yatırım tutarının da peşin olarak yatırım indiriminden yararlanması uygulamasında, mükelleflerin ellerinde olmayan nedenlerle, kasıtsız olarak yapabilecekleri hatalar nedeniyle mağdur duruma düşmemeleri için bir hata payı bırakılmaktadır. Bu çerçevede, gerçekleşen yatırım tutarının, öngörülen yatırım harcamasının yüzde 10'unu aşan bir oranda ve altında kalması nedeniyle fazladan yararlanılan yatırım indirimine ilişkin vergi, gecikme faiziyle birlikte cezasız olarak tahsil edilecektir. Doğal olarak, getirilen bu düzenleme, mükelleflere otomatik olarak öngörülen yatırım indiriminden yüzde 10 daha fazla yararlanma imkânı da getirmemektedir.

Maddenin ifadesi yeniden kaleme alınmak suretiyle de, yatırım indiriminin uygulanmasına, yatırım teşvik belgesinin alındığı tarihte beyanname verme süresi geçmemiş hesap döneminden itibaren başlanacağı kanun hükmü haline getirilmektedir. Böylece, bürokratik nedenlerle teşvik belgesini geç almış olan mükelleflerin mağduriyetleri önlenmekte, yatırım teşvik belgesi kapsamında hesap dönemi içerisinde yapılmış yatırım harcamalarında teşvik belgesi hesap dönemi kapandıktan sonra alınmış dahi olsa, ilgili olduğu hesap dönemi kazancından indirime imkân tanınmaktadır.

Sonuç olarak, maddenin yeni şekli, ülkemizin kalkınmasına ve istihdamına katkıda bulunan üretken yatırımlarda bulunan mükelleflerin, gerek uygulamadan ve gerekse ekonomik hayattaki değişmelerden kaynaklanan sorunlarına çözüm getiren bir nitelik kazanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte bu maddeyle birlikte ek 1 inci maddeyi tekrar mütalaa etmek zorunluluğunu hissediyorum. Şu anda Türkiye'de bir maskeli tablo yaşanıyor. Türkiye, serbest piyasa ekonomisini yavaş yavaş terk etmeye başladı. Devletten, yıllarca teşvik ve kredi alarak beslenen, devletten ihale alarak, devlete birkısım mal satmak veya ona karşı birkısım imkânlar temin etmek suretiyle, özel sektör, yavaş yavaş kitlenmeye başlanıyor; artık, bir KİT haline geliyor. Bir iki tekelci holding, özellikle Anasol-D Hükümeti döneminden itibaren de, gerçekten önemli oranda tavizler koparma noktasına doğru gelmiştir. İşte, SEKA'daki olay bunun en önemli örneğidir. Koç-Ford ortaklığına bedelsiz olarak verilmiş olan ve verildiği iddia edilen arsa 2,5 milyon metrekaredir; bu, fevkalade önemli bir rakamdır. Bunların görüşüldüğü dönemde vergi kanun tasarısında, Hükümetin sevk etmiş olduğu kanun tasarısında olmamasına rağmen, daha sonra alt komisyonda, bize göre bakandan da habersiz olarak, getirilmiş olan bir değişiklikle 250 milyon dolar gibi bir rakamı esas almak suretiyle yüzde 200'lük bir yatırım indirimi talep edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol Partisi olarak, yatırım indiriminden yanayız; biz, özel sektörden yanayız; biz, hiçbir suretle, bu ülkeye getirilecek olan sınaî yatırımın karşısında değiliz; ama, biz eşitsizlikten yana değiliz;, biz, adaletsizlikten yana değiliz, biz, kayırmacılıktan yana değiliz; çünkü, bugüne kadar Türkiye'ye gelmiş olan bütün otomotiv sanayiilerinde -ister Toyota’yı alın, ister Hyundai’yi alın, hangisini alırsanız alın- Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden hiçbir suretle bu kadar fazla imkân alınmamıştır; bu kadar fazla kayırmacılık politikasına maruz kalınmamıştır; bu kadar fazla kendilerine her türlü kolaylık sağlanma gibi bir anlayış içerisinde hareket edilmemiştir; hele hele, devletin arsasını kalkıp da bedelsiz olarak verme gibi bir noktaya gidilmemiştir. Oysa, bugün 55 inci Hükümetle beraber, 2,5 milyon metrekarelik arsayı Ford-Koç ortaklığına bedelsiz olarak veriyoruz. Bu yetmiyormuş gibi, hemen akabinde, vergi tasarısıyla birlikte, 250 milyon doların üzerinde bir yatırım yapılırsa, yüzde 200 nispetinde yatırım indirimi sağlanmış oluyor. Deniyor ki : "Diğer ülkelerde de benzer uygulamalar vardır." Doğrudur, vardır; ama, 250 milyon dolar diye bir sınır yoktur. Dolayısıyla, üzerinde durulması gereken nokta budur. Bu sebeple, biz diyoruz ki, yapılan bu iş yanlıştır, bu kayırmacılık yanlıştır. Diğer ülkelerle aynı standartlara getirdiğiniz takdirde, belli bir sınırın ötesinde değil, ne kadar yatırım yapılırsa yapılsın -Orta Anadolu'ya yapsınlar, Doğu Anadolu'ya, Karadeniz Bölgesine yapsınlar, nereye yaparlarsa yapsınlar- herkes ona olumlu yaklaşacaktır; ama, bakın Kocaeli ile İstanbul arasında, artık , inşaat yapılacak- yatırım yapılacak sanayiin geleceği- yer yoktur. Kocaelililer bağırıyor "istemiyoruz" diyor; çünkü, SEKA'yı özelleştireceksiniz. SEKA, özellikle sigorta borçlarını oradan karşılayacaktı; o 2,5 milyon metrekarelik arsaya ekmiş olduğu fidanlardan karşılayacaktı.

Biz, yatırımın ne olduğunu biliyoruz. Hele, geçenlerde, bir arkadaşım bana bir şey söyledi, çok üzüldüm. Ben, otuziki yıl üst yöneticilikte çalışmış olan bir idareciyim ve yatırımın ne olduğunu çok iyi biliyorum; ama, yatırımın ne olduğunu bilmekle beraber, ülkenin ve milletin menfaatlarının ne olduğunu da bilmek gerektiği kanaatini taşıyorum. Yadırgamıyorum...

Tekrar söylüyorum, buraya getirilen yatırımlara olumlu yaklaşıyoruz; ama, Ford geliyor diye hiçbir ülkede bu kadar fazla kayırmacılık yapılmaz ve üstelik, devletin birkısım arsalarını kalkıp bir firmaya vermek suretiyle bu kadar fazla imkânlar da sağlanmaz.

Peki, ne yapılabilirdi; tekrar söylüyorum, küçük ve orta ölçekli işletmelere verilirdi. Küçük ve orta ölçekli işletmeler sanayileşmenin temelidir. Eğer, onlara vermez, onları kalkındırmazsanız, o zaman, ağır sanayie de gidemezsiniz, büyük sanayie de gidemezsiniz, kalkınmayı sağlayamazsınız. Bugün, ileri ülkelerin uygulamakta olduğu en temel ilke, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, yatırımların teşvik edilmesidir. Büyükler zaten almış, götürüyor, daha da fazla olsun...

Biz, sermaye düşmanı değiliz, sermayenin karşısında da değiliz; ama, biz, devletin imkânlarının mutlak surette eşit ve adil olarak dağıtılmasını, o imkânların eşit ve adil olarak uygulanmasını istiyoruz. Eğer, bunu yapmazsak, yanlış yaparız. Bunun adı da ne olur o zaman; bunun adı, hiçbir zaman vergi almak değil, kayırmacılık olur; bu korumacılık olur; bu korumacılıktan da hiçbir şekilde kimse istifade etmez, üstelik, maalesef, rekabetçi anlayışı da baltalamış olursunuz.

Diğer otomotiv sanayiileri hiçbir şey almayacak; bir başka otomotiv sanayiine, fazlasını vereceksiniz; peki, bu adaletli olur mu?!

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu?.. Yok.

Gruplar adına yapılan konuşmalar bitmiştir.

Sayın Komisyon söz istediler; kendilerine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Komisyon.

Sayın Komisyon, konuya herhalde şimdi bir açıklık getireceksiniz. Devletçe verilen bir sermayeyle, herhalde 250 milyon doların üzerinde bir yatırım yapılırsa, teşvikten yararlanılmayacak; değil mi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Arz edeceğim efendim.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Komisyon Başkanı açıklayacak; yani, eskiden özkaynaklardan yapılan yatırımlar, yatırım indiriminden yararlanıyordu; şimdi, devletten, gidip 1 milyar dolarlık teşvik alırsa, yatırım indiriminden yararlanır mı, yararlanmaz mı? Buna açıklık getirin Sayın Komisyon; çünkü, arkadaşlarımız bunun üzerinde çok durdular.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – İçtüzük, madde 64...

BAŞKAN – Canım, senin aklın ermez böyle şeylere!..

Biz burada memleketin menfaatını düşünüyoruz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – İçtüzüğün 64 üncü maddesini oku; ondan sonra millet kimin aklının erdiğini görsün.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi kanunları gibi, ülkemizin geleceğini son derece yakından ilgilendiren bir konuda, üçüncü haftaya gireli, çalışmalar yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu çalışmaların süratle neticelenmesi için ve bir an önce ülkemizin yararına sunulması için, mümkün olduğu ölçüde, Komisyon olarak, söz almamaya özen gösteriyoruz. Ancak, zaman zaman, değerli milletvekili arkadaşlarımın, özellikle muhalefete mensup arkadaşlarımın, çalışmaların mahiyetini değiştirecek ve kamuoyunda yanlış izlenimler bırakacak biçimde yorumlarda bulunmaları söz konusu oldukça, bu yorumlara açıklık getirme ihtiyacını duyuyorum. Bu bakımdan, bu maddeyle ilgili ve özellikle yatırım indiriminin uygulanmasıyla ilgili tereddütler konusunda söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir vergi kanununun en önemli özelliklerinden birisi, sonunda, mükelleflerimizden, ekonomiden para toplamak değildir. Bir vergi kanununun en önemli özelliği, ekonominin gereklerine, ülkenin kalkınmasına, büyümesine, ihracatına ve yatırımlarına özendirici etkide bulunup bulunmadığıdır. Bu itibarla, bu tasarının belki de en önemli maddelerinden birisi, Türkiye ekonomisine, ihracatına, üretimine ve istihdamına nasıl katkıda bulunacağı hususudur. İşte, bu madde, alt komisyonumuzda, bu anlayış içerisinde, her boyutuyla ayrıntılı bir biçimde tartışılmıştır. Bu tartışmalara giren arkadaşlarımızın, oradaki görüşmeleri -ki, bu, Komisyon raporunda Genel Kurulumuza da ayrıntılı bir biçimde sunulmuştur- yok kabul ederek ve bilhassa altını vurguluyorum, değerli arkadaşlarım, bu maddenin uygulanmasının önümüzdeki yılbaşından itibaren yürürlüğe gireceğini hiç dikkate almadan, bir kanun maddesinin alt komisyonda, Komisyonumuzda bir maksada matufmuş, bir özel çıkara yönelikmiş gibi düzenlenmiş şeklindeki değerlendirmelerini esefle karşılıyorum. Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu, en açık bir biçimde tartışmaların yapıldığı, değerlendirmelerin yapıldığı bir komisyondur. Burada, hiçbir suretle, hiçbir çıkara, hiçbir amaca yönelik düzenleme yapıldığı iddiasını kabul etmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu düzenlemelerde, Hükümetten gelen metin ile yürürlükte olan metni ve Komisyonumuzca kabul edilen metni karşılıklı değerlendirelim. Bir defa, Komisyonumuzda, genel yatırım indirim oranı yüzde 30'dan yüzde 40'a çekilmiştir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 10 puan çekiyorsunuz...

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – 10 puan yahu!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – İzin verin, bu, bir genel orandır. Bu, yatırım indiriminin genel oranıdır.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biri yüzde 40, biri yüzde 200...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, söz atmayınız, laf atmayanız, evvela dinleyiniz.

Değerli arkadaşlarım, kalkınmada öncelikli yörelerde yatırım indiriminin oranı yüzde 100'e yükseltilmiştir. Kanaatimizce, bu oran bile yeterli değildir; gerekli görüyorsanız, önerge getirin, yükseltelim kalkınmada öncelikli yöreler için; Komisyon olarak biz buna destek verebiliriz. Özel önem taşıyan projeler... Bu projeler, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak, hükümetimizce belirlenir; burada da oran yükseltilmiştir. Ayrıca, organize sanayi bölgelerimiz için yatırım indirim oranları yüzde 100 düzeyinde tutulmuştur; bu, hem mevcut şekilde bu şekildedir hem Hükümetten gelen metinde böyledir hem de Komisyonumuzca kabul edilmiştir.

Şimdi, tartışmalar nereye çekilmektedir : Efendim, 250 milyon doları aşan büyük yatırımlara niçin yüzde 200'e kadar yatırım indirimi öngördünüz? Bundan daha doğal bir şey olamaz değerli arkadaşlarım. Bakınız, izlerseniz, uluslararası piyasada -500 milyar dolar düzeyinde yabancı paranın- uluslararası sermayenin bütün ülkelerce en geniş teşvik önlemleriyle kendi ülkelerine çekildiği değerlendirmeleri vardır. Yarın, hükümetler -bugünkü Hükümet için bir yetki verilmemiştir; bu, 1 Ocak 1999'dan sonraki dönemlerde işbaşına gelecek kümetler için bir yetkidir- cumhuriyet hükümetleri, bu yetkiyi, ileride, ülkenin yararına, uluslararası piyasalarda cereyan eden sermaye hareketlerinin getirdiği koşullara uygun olarak, her bir proje için, ülkemiz için taşıdığı ehemmiyeti göz önünde bulundurarak değerlendirecektir. Şimdi, böyle bir düzenlemeyi savunmamız gerektiği yerde eleştirmeye kalkıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yatırım indirimi nedir; daha ortada olmayan ve yatırım arzusu içerisinde olan tasarruf sahiplerini, belli alanlarda kaynaklarını, üretime sevk etmeye özendirmek demektir. Bu tasarının, kanaatimce, en isabetli düzenlemelerinden ve en önemli maddelerinden biri budur; istihdam artacaktır, üretim artacaktır, büyümeye katkıda bulunacaktır...

REFİK ARAS (İstanbul) – Kâr artacaktır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Bu uluslararası sermayenin değerlendirilmesinde, hükümetlerin elinde bir mekanizma bulunacaktır ve bu bağlamda, ülkemize yararlı hizmetler sunulacaktır.

Ben, hiçbir cumhuriyet hükümetinin, ne geçmiş hükümetlerin ne bugünkü Hükümetin ne de bundan sonraki hükümetlerin, ülkenin yararı dışında herhangi bir kaygıya alet olacaklarını asla düşünmüyorum ve düşünenlerin görüşlerine de katiyen katılmıyorum.

Bunu bilgilerinize arz ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şahsı adına, Sayın Ertan Yülek; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dikkat buyurmuşsunuzdur, ben, şu ana kadarki konuşmalarımın hepsinde, mümkün olduğu kadar, madde üzerinde, maddeye sadık kalarak konuştum ve şimdi de öyle yapacağım; ancak, bundan evvelki ek madde ile bu madde arasında çok yakın bir ilgi olduğu için, tabiî, ikisinden de bahsetmek mecburiyetinde olacağım.

Ek madde 1'de, ikinci paragrafta deniliyor ki...

REFİK ARAS (İstanbul) – Geçti o madde; bitti.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Efendim, ikisi arasında fark var.

BAŞKAN – Efendim, birbirine bağlı... Bırakın da, biz karışalım bu işe. Çok da hararetli savunucuları olmasın bu kanunun...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – "Yatırım teşvik belgesi aranmaksızın yapılan yatırımlarda yatırım indirimi, harcamanın yapıldığı yıl kazancından başlayarak uygulanır."

Hemen bu maddeye geçiyorum; irtibatı onun için kuruyorum. Burada da deniliyor ki: "Teşvik belgesiz yatırımlar bu maddedeki yeniden değerleme hükümlerinden yararlanamaz." Yani, dünyada, bugün, modern üretim tekniğinin en etkin aracı olan, en etkin bir sistemi olan esnek üretim tekniği, küçük ve orta ölçekli yatırımlar, KOBİ'ler dediğimiz işletmeler vasıtasıyla yapılıyor; bunu herkes biliyor.

Şimdi, siz, burada, KOBİ'leri dışarı çıkarıyorsunuz ve KOBİ'lerin yerine sadece üç beş eş dost kapitalisti teşvik ederek bu rejimin, bu sistemin de dibine dinamitler koyuyorsunuz; bunu bilesiniz. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakın, ben, Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü yaptım; daha sonra, teşvik uygulamayla ilgili, Devlet Planlama Teşkilatında bu konuda çalıştım; bir uzman olarak söylüyorum. Türkiye'ye bu teşvik sisteminin getirilmesinin müdafaasını da hayatım boyunca devamlı yaptım, şimdi yine yapıyorum. Şu ana kadarki uygulamalara evet... İlave bir şey vardı. Eğer özkaynaklardan yapılıyorsa, gelin, yüzde 200'le yapalım; ama, başkasının parasıyla yatırım yaptıktan sonra kendi parasıyla yatırım yapan insanlarla aynı tutarsanız, bu adalet değildir, bu eşitlik değildir; bu, sadece birilerine teslimiyettir, sadece birilerine diyet ödemektir; ismi de belli, adresi de belli... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakın, şimdi, ben, şey üretmek istemiyorum...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Açıkla... Açıkla...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Okudu arkadaşlarımız; ismiyle, adresiyle okudu.

Teşvikleri Anadolu'ya, o zamanki gerice yörelere, şimdiki kalkınmada öncelikli yörelere göndermek için, bu tip uygulamalarda -bu kadar değil- Hükümet yönlendirme yapmıştır; doğrudur da... Onun için Anadolu'daki bu sanayi ortaya çıkmıştır; ama, siz, Türkiye'de, 250 milyon doların üzerinde yatırım yapacak bir yatırımcı gelirse, özel pazarlık yapın, götürün, Çanakkale'ye yaptırın, Erzurum'a yaptırın, Rize'ye yaptırın, Karadenizin bütün sahillerine yaptırın, eğer deniz gerekliyse... Ama, siz, bunu götürür de, İzmit'e, şu kararnameye kılıf arayarak yaptırırsanız... İşte, bu Hükümet kendi kuyusunu kazmıştır, suçüstü yakalanmıştır ve biz, buna gensoru vereceğiz. (FP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bakın, samimî konuşalım ve hakikaten, aklımızı bir kullanalım. 250 milyon dolarlık ve 2 bin dönüm yeri verirsiniz, orada 2 bin kişi değil, 20 bin kişi istihdam edilir. Siz, 20 bin kişinin istihdam edileceği yere 2 bin kişinin istihdam edileceği araziyi veriyorsunuz, ilave olarak da, yüzde 200 yatırım indirimi veriyorsunuz. Eğer, özkaynağıyla yapacaksa, buyursun, yapsın.

Bakın, bu madde, Türkiye'nin yağmalanması maddesidir; bunu size söyleyeyim. Bunu, bazı kimselere yakıştırabilirim; ama, ömrü boyunca haktan, hukuktan, adaletten, sosyal adaletten, solculuktan bahsedenler, eğer bu kanun tasarısına evet derse, onların da samimiyetinden şüphe ederim ve bunun da hesabını sorarız, halk da sorar. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Adaleti de, hakkı da, hukuku da, solcular olarak...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bir hususu daha söyleyeyim. Bakın, buradaki arkadaşımız, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı söyledi. Peki, hep böyleydi de, Hükümet niye bunu getirmedi? Bu, Hükümetin tasarısında yok. (DYP sıralarından "sonradan eklendi" sesleri) Sonradan eklendi, birileri tesir etti demekki; bu bir.

Bakın ikinci olarak, bir hususu daha belirtiyorum -yani, bilgili arkadaşımız, bilgisine hürmet ediyorum; ama, bu kadar da cahillikle olmaz- o da şudur : Kanunlarda, eğer uygulayıcının lehinde bir hüküm gelirse, o hüküm uygulanır. Eğer, siz "1.1.1999'da geçerli" diyorsanız, şu ana kadar teşvik belgesi almış olan ve yatırımını bitirmemiş olan herkese bu hüküm uygulanır; ama "herkese" dediğimiz zaman, 250 milyon doların üzerinde yatırım yapana.

Şimdi, soruyorum sizlere : Türkiye'de kaç tane 250 milyon doların üzerinde yatırım yapan şahıs çıkar, firma çıkar?

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Bir tane...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bir tane çıkar. Bunun vebalinden kurtulamazsınız; bunun yükünün altından kalkamazsınız, kalkamayız. Onun için, sizden rica ediyorum arkadaşlar...

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yülek, teşekkür ediyorum efendim. Maksadınızı anlattınız. Önergelerde konuşacaksınız; zaten, önergeler de geniş.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Efendim, rica ederim... Her şey aynı... Sürenizi durdurdum Sayın Yülek, tamam efendim, önergelerde konuşursunuz.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Efendim, şahısları adına ikinci konuşmayı Sayın Emin Kul yapacaklar.

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmayacaksınız.

Sayın Necdet Tekin; buyurun efendim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Görüldüğü gibi, bu akşam, bu madde üzerinde ve maddenin yorumları üzerinde son derece fazla konuşuldu; netlik kazanması açısından da, konuşulması doğrudur.

Ben, bu çok kısa sürem içerisinde, mevcut durum, uygulama sorunları ve yapılan düzenlemeleri birkaç maddede toplamak istiyorum. Önce, mevcut durum neydi, kısaca ona bakmak istiyorum:

1. Yatırım indiriminden, cari yılda yapılan harcamalar için -sadece bu harcamalar için- yararlanılabiliyordu. Bu bir eksiklikti.

2. Kazanç yetersiz olduğu için, mevcut durumda, devreden yatırım indirimi tutarının en fazla üç yıl süreyle endekslenmesine imkân tanınıyordu.

3. Yalnızca Kurumlar Vergisi mükelleflerinin kullanabildiği finansman fonu uygulaması vardı. Bizce, bu da eksikti.

4. Yatırım tutarına göre değişen yatırım indirimi oranı yoktu.

Bunlarla beraber, finansman ve yatırım indirimi konusunda şu sorunlarla karşılaşılıyordu :

1. Özellikle enflasyon oranının son yıllarda ülkemizde yüksek olmasından dolayı, yararlanılan yatırım indirimlerinin reel değerleri, maalesef, düşmüştü.

2. Devreden yatırım indirimlerinin yeniden değerleme oranında endekslenmesinin üç yılla sınırlı olması, yüksek enflasyon dönemli olarak varsaydığımız bu dönemlerde, endekslemenin etkisini, maalesef, ortadan kaldırıyordu.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Küçükler için değil, yine büyükler için.

NECDET TEKİN (Devamla) – Onları söylemeye çalışacağım.

3. Yatırımlarda finansman fonu uygulamasına yönelik prosedür karmaşıktır ve yapısı itibariyle cazip değildir. Bunu da, hep beraber, uygulamalardan, bu işi bilenler gördü, beraberce gördük.

Son olarak, yatırım indirimi ve finansman sorunlarında bizim sorun olarak gördüğümüz son madde, yatırımın büyüklüğüne göre değişen selektif bir yatırım indirimi oranının yokluğudur. Özellikle, büyük ölçekli yatırımların yeterince teşvik edilemediğini bu dönemde gördük; bu bir realite.

Peki, yapılan düzenleme ne getiriyor; üçüncü olarak, yapılan düzenleme şunları getiriyor:

Bu tasarıyla, cari yılda yapılan yatırım harcamasının yanı sıra, bir sonraki yılda yapılması öngörülen yatırım tutarının da yatırım indiriminden yararlanması imkânı getiriliyor.

Bu tasarıyla, ikinci olarak, öngörülen yatırım harcamasının gerçekleşen yatırım tutarının altında kalması nedeniyle fazladan yararlanılan yatırım indirimine ilişkin verginin, gecikme faiziyle birlikte, cezasız olarak tahsil edilmesi imkânı getiriliyor.

Getirilen üçüncü düzenlemeyle, bu düzenlemenin doğal bir sonucu olarak finansman fonu uygulaması kaldırılmakta; finansman fonu, bir anlamda, hem Gelir Vergisi hem de Kurumlar Vergisi mükelleflerinin yararlanabildiği yeni bir yapıya kavuşturulmakta; yani, biraz daha genişletilmektedir.

Son olarak getirilen düzenlemede, devreden yatırım indirimi tutarının, süreye bağlı olmaksızın endekslenmesi imkânı sağlanmıştır.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Madde üzerindeki konuşmalar...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, önergelere geçmeden, Sayın Bakanımıza soru sormak istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam; buyurun, sorun.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Bakan, yasa tasarısı görüşülmeye başladığı andan itibaren, yasayla ilgili verdiğiniz bilgileri dikkatle izliyoruz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Başkan, böyle bir usul yok...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sizin, bu tasarı yasalaştığında memleketimiz ekonomisine faydalı olacağı kanaatinize dair yaptığınız açıklamaları da, gerçekten, inanarak izliyoruz.

30 uncu maddede, Sayın Komisyon Başkanımız, biraz evvel, birtakım açıklamalarda bulundular. Ben, sizin daha önceki açıklamalarınız ile...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sorunu sor.

BAŞKAN – Bir dakika canım!.. Allah Allah!..

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sizin bugüne kadar bu tasarıyla ilgili yaptığınız açıklamalar ile, Sayın Komisyon Başkanının yaptığı açıklamalar arasında paralellik görmedim.

Tek bir cümleyle sorumu soruyorum : Sayın Bakanım, Sayın Komisyon Başkanının biraz evvel yaptığı açıklamalara katılıyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının burada yaptığı konuşmaların hepsine katılıyorum. Yalnız, ilave olarak, Sayın Başkanın söylemediği, yorum olarak geçtiği, dolayısıyla, lehe uygulanır diye yorumlanan konuya da açıklık getirmek istiyorum. Zannediyorum, sorunuz onunla ilgili.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Evet.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Bu tasarının geçici 50 nci maddesi var. Biraz önce, Sayın Yülek, lehe maddelerin geçmişe uygulanacağına ilişkin bir yorumda bulundu. Biz, bu maddenin içerisine, geçmişe yürümesin diye özel bir madde koyduk. Geçici 50 nci maddeyi açıp okursanız, orada "1.1.1999 tarihinden önce yatırım teşvik belgesine bağlanan yatırım harcamalarına, Gelir Vergisi Kanununun bu Kanunla değişiklik yapılmadan önceki ek 1 ve ek 4 üncü maddeleri uygulanır" diye bir hükmümüz var. Yani, bununla ilgili olarak, gelecek hükümetlere böyle bir olanak tanıma konusundaki çabamızın sonucu olarak, her maddeye, geriye dönük olarak uygulanmasın diye birtakım çabalara girmişiz. Yani, herhangi bir şeye, herhangi bir kuruluşa, geçmişe dönük olarak bir teşvik vermemek için, buralarda, belirli bir gayret göstermişiz. Bizim anlatmaya çalıştığımız olay bu.

Getirmeye çalıştığımız teşvik, gerçekten ülke yararına olduğuna inandığımız ve hükümetlerin, rekabet ettiğimiz ülkelerle pazarlık edebilme gücüne sahip olması için... Geçmişte, Nissan fabrikasıyla ilgili olarak, bu ülkede yaşanmış olay vardır; hepinizin gözünün önünde İspanya'ya gitmiştir. Belki, Türkiye'nin verebileceği küçük bir teşvik ilave olsaydı, bu fabrika Türkiye'de kalabilirdi. Böyle olaylarla karşılaşılmasın diye ve üstelik de, mevcutlardan herhangi birine sağlanan bir avantaj imajı vermesin diye, geçici maddelerle, yürürlük tarihini ileriye atıp geçmişe de yürütmemek suretiyle bir düzenleme yaptık. Bizim inanarak savunduğumuz olay bu.

Elbette ki, her inandığımız konunun yüzde yüzünün herkes tarafından kabul edilmesi diye bir iddiamız yok, bunu isteyemeyiz de; ancak, bizim inandığımız konu bu. Yani, şu anda mevcut herhangi bir şeye, geçmişe dönük herhangi bir şey getirmiyoruz; Türkiye'nin geleceğine yönelik bir şey getirmeye çalışıyoruz. Bu fazla mıdır az mıdır, onu bilemem; ancak, bu, getirilen bir düzenlemedir ve geçici maddelerle de, bunun geriye yürümemesiyle ilgili olarak birtakım düzenlemeler yaptık. Eksiğimiz gediğimiz varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun yapmak içindir... Yoksa, hükümetlerin sevk etmiş oldukları veya sevk etmedikleri her tasarı kendiliğinden buradan geçecekse, Meclisin kanun yapmasına veya komisyonların çalışmasına gerek kalmaz. Bizim dile getirmeye çalıştığımız konular bunlar; çabaladığımız konu bu. Eksiğimiz gediğimiz neyse, onları, ben, kesin olarak, hiçbir yüksünme duymadan kabul ediyorum burada. O konuda herhangi bir derdim yok; ancak, böyle açık olarak yapılan suçlamaların insanı yıprattığı konusunu sizlerin de kabul etmesi gerekiyor; kolay kolay kabul edilir bir olay değil.

Biz, bunu bu amaçla getirdik. O nedenle, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının da konuşmalarına katılıyorum; çünkü, tartışmaların başından sonuna kadar beraber olduk. Amacı bu, getiriliş şekli bu.

Eğer, bütün bu düzenlemelere rağmen. ilave birtakım şeyler sağlayacak birtakım olaylar varsa -biz, zaten, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken de “takdirlerine” diye sunduk; aynı şekilde- onlarda da, Yüce Meclisin takdirlerine sunulacak olan hususlardır. Mutlaka yanlışta ısrar eder gibi bir tavrımız var ise eğer, yanlış bir imaj vermişiz demektir; öyle bir tavrımız kesin olarak yok. Düzenleme amacımız bu,getirme amacımız bu; o nedenle bu hükümlerin hepsi konuldu. Takdir, tamamen Yüce Meclisindir.

BAŞKAN – Evet, Sayın Emmioğlu, siz de sorun, ondan sonra tamam efendim.

Sayın Yülek,siz de varsınız. Tamam, sorusu olanları tespit işlemi bitmiştir.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakanım, küçük sanayi sitesinde, birisi, kalkıp 49 milyar tutarında bir yatırım yapıyor. Bunun kazançlarını, yatırım indirimini uygulayacak şekilde yeniden bir değerlendirmeye tabi tutacak mısınız ileri seneler için?

BAŞKAN – Sayın Bakan, soruların hepsini alalım da... Belki, arkadaşların paralel soruları vardır.

Sayın Yülek, buyurun.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, bitti dedim biraz önce.

Sayın Yülek ve Sayın Yılmazyıldız...

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) – Ben, daha iyi bir soru soracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Neyse... Bir dakika... Bitti dedim soru sorma işlemi.

Siz sorunuzu Sayın Yülek.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkanım, Sayın Maliye Bakanımız, 50 nci maddede bunun, geriye yürümeyeceğini beyan ettiler. Ben, şimdi, Sayın Bakanımıza, halisane soruyorum:

1– Bu yatırım teşvik belgesi almış mıdır?

2- 6 ncı ay bitti; 1.1.1999'dan sonra bu yatırımın teşvik belgesi almasına mâni bir hal var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak istiyorum.

Bu teşvik belgelerinin belli bir tarihten sonra olması demek, o tarihe kadar yatırımların olmaması demek değil midir?

Bunun dışında, özellikle 250 milyon doların üzerinde bu konuşulan, yatırımcılar Türkiye'ye girmeyecekler mi? Bu konuyla ilgili olarak hazırlanan kararnamenin içeriği nedir?

Otomobil fabrikası kurmak isteyen bir sermaye grubunun müdürü "Türkiye'de yeterince otomobil fabrikası vardır, daha fazlasına gerek yoktur" diyerek, daha sonra gelen 4 fabrikaya karşı çıkmıştır; fakat, bütün engellemelerine rağmen, Türkiye'nin yatırım açısından cazibesi dolasıyla bu fabrikalar gelmiştir, yenileri de gelmektedir. Dolayısıyla, böyle bir teşvike gerek var mıdır? Şu ana kadar yatırım yapanlar açısından, haksız rekabetin ortaya çıkması, bundan sonra Türkiye'ye gelecek yabancı sermaye için caydırıcı olmayacak mıdır? Acaba "biraz daha nazlansak, daha çok teşvik verirler" denmiyecek mi?

Arz ederim.(Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sabır gösterin; durun bakalım, takdiri bize ait.

Buyurun Sayın Bakan; üç arkadaşımız soru sordu, cevap verin.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hay hay...

Öncelikle, Sayın Emmioğlu'nun sorusunu yanıtlamak istiyorum.

Sayın Emmioğlu, 25.3.1998 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla, normal ve gelişmiş yörelerdeki özel önem taşıyan yatırımların hepsi, özel önem taşıyan sektörler grubuna alınmıştır. Dolayısıyla, yüzde 100'lük yatırım indiriminden yararlanmaktadır.

Yani, kısacası, şu anda Türkiye'nin neresinde yatırım yapılırsa yapılsın, özel önem taşıyan sektörler grubuna alınmıştır; yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde de yüzde 100'lük yatırım indiriminden yararlanmaktadır. Bu sene yürürlükte olan mevzuata göre, 30 milyar liralık yatırımlar bundan yararlanmaktadır. Dolayısıyla da, o küçük sanayi sitesindeki 49 milyar liralık yatırım, şu koşullar altında endekslemeden ve diğer hükümlerden yararlanır; onda herhangi bir tereddüt yok. Yalnız, daha sonraki yıllarda, bunun endekslemeyle de artacağını dikkate alırsanız -50 milyar liralık bir sınırı vardır- 49 milyar liralık değil, 50 milyar liralık teşvikli yatırımlar bundan yararlanır; dolayısıyla da, Bakanlar Kurulunun belirlemesine göre, yüzde 100'den yararlanır.

Değerli arkadaşlar, şu anda yatırım indirimi oranı yüzde 30 olmakla birlikte, şu uygulama nedeniyle, Türkiye'nin her tarafında yüzde 100 olarak uygulanmaktadır zaten.

Bu teşvik belgeli yatırım konusu, direkt olarak Maliye Bakanlığının konusu değil. O nedenle de, açık söylemek gerekirse, ne kararnameden şu anda herhangi bir haberim var ne de bu yatırımla ilgili olarak, Maliye Bakanı olarak şu vergi tasarısının görüşülmesi sırasında, şuna verilmiştir, buna verilmiştir, buna teşvik verilir, şuna teşvik verilir gibi bir tartışmaya girmek istemiyorum. Bu devlette, belirli kurumların belirli görev alanları vardır; o görev alanları içerisinde herkes görevini yapar. Zannediyorum, ilgili bakana bu soruları yönelttiğiniz takdirde, teşvik belgeli yatırım olup olmadığı...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Bakan, görmezlikten geliyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, tamam efendim, sorunuz cevaplandırılıyor.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Yılmazyıldız, dikkat ediyorsanız, bir şeye çok dikkat ediyorum; tasarı ve kanunla ilgili olarak getirilen teknik eleştirilerin hepsini büyük bir saygıyla karşılıyor, yanıt vermeye çalışıyorum. Ancak, kişilik ve haysiyetle ilgili konuşmalar olduğu takdirde, istesem de kendimi kontrol edemiyorum.

Şurada, bir şeyi çok somut olarak ortaya koymaya çalışıyoruz. Yani, bu Mecliste, daha doğrusu Türkiye Cumhuriyetinde hiçbir şey gizli kapaklı değildir, şeffaftır; her bir şeyin hesabının sorulma yöntemleri vardır. Burada bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Kanun tasarısı görüştüğümüze göre, bana, kanun tasarısıyla ilgili her şeyinizi yöneltin. Eğer bu olaylarla ilgili kişisel sorumluluğum varsa, ona bu Meclis her zaman açık, ben de her zaman açığım. O nedenle, iki olayı birbirinden ayıralım. Ben, size, bu düzenlemelerle ilgili teknik olarak ne soruyorsanız, hepsine yanıt vereyim; ama, bu teşvik belgesi niye verilmiş, şöyle mi verilmiş, böyle mi verilmiş, onlar benim görevim değil ve burada yanıt verme konumunda değilim.

O nedenle, ben, arkadaşlarımızdan, bu tasarının ülkeye en yararlı şekilde çıkarılması için getirilebilecek her türlü katkının, her türlü eleştirinin burada yapılmasını özellikle istirham ediyorum; çünkü, bu tutanaklar da gelecekte kullanılıyor. Gelecekte, bu tutanaklar, bu yasaların yorumlanmasında çok ayrıntısıyla konuşulacak.

Şu andaki mevcut yatırımları engeller mi engellemez mi konusunun yanıtı; -biraz önce belirttiğim sorunun içerisinde var; çünkü, bu yatırımlar -mevcutlar- zaten, yüzde 100 olarak devam ediyor. Eğer çok büyük bir yatırıma karar vereceklerse, doğrudur. Yani, Türkiye’ye, şu andan itibaren, yeni, teşvik belgesi almamış, yatırıma başlamamış, yani, Yani, 50 nci maddeye kendisini kaptırmamış olan bir yatırım gelecekse, ben de olsam beklerim 1999 yılını.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Bakan...

BAŞKAN – Evet, tamam Sayın Yılmazyıldız. Efendim, müdahale etmeyin, rica ediyorum.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Tamam efendim, soruları bitirdim; başka bir zaman soru sorarsınız.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Dolayısıyla, 1999 yılını beklerim. Böyle bir şeyde yatırımcı olarak da ben kârımı düşünürüm ve bunu beklerim; ancak, 1999 yılı geldiği zaman Bakanlar Kurulu bu yüzde 200'ü uygular mı uygulamaz mı, onu bilemem.

BAŞKAN – Efendim, tamam Sayın Bakanım; herhalde...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Oysa ki, Bakanlar Kurulu, o yatırımı, biraz önce sizin sorduğunuz, daha doğrusu ilgili bakanlığa yönelttiğiniz sorular çerçevesinde değerlendirir. Eğer Türkiye yararına görüyorsam, uygularım; ama, şu anda bir şey söyleyemem.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Efendim, maddeyle ilgili 27 önerge vardır, beş fıkra olduğu için 20'sini işleme koyuyorum.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Başka maddede size soru sorma imkânı sağlayacağım canım, tamam.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) – Hayır, teknik bir konu...

BAŞKAN – Neyse...

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 30 uncu maddesindeki ek madde 4'ün ikinci fıkrasındaki parantez içi bölümün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Lütfü Esengün Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Erzurum Kırşehir Kayseri

İsmail Özgün Ahmet Çelik Yakup Budak

Balıkesir Adıyaman Adana

İbrahim Ertan Yülek Ahmet Doğan Osman Hazer

Adana Adıyaman Afyon

Celal Esin Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Ağrı Amasya Ankara

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

M. Emin Aydınbaş Azmi Ateş Hüseyin Kansu

İçel İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Zeki Ünal

İstanbul Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Ekrem Erdem İsmail Kahraman

Isparta İstanbul İstanbul

Bahri Zengin Zeki Karabayır Kemal Albayrak

İstanbul Kars Kırıkkale

Hüseyin Arı Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz

Konya Konya Konya

Lütfi Yalman Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Mehmet Elkatmış Hüseyin Olgun Akın

Muş Nevşehir Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

T. Rıza Güneri Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız M. Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutmadan, önergeler uzun olduğu için Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, siz el kaldırdınız, ben, oturarak okunması yönünde oy verdiğinizi kabul ettim.

Kabul edildiği için, Divan Üyesi arkadaşımız, önergeleri oturarak okuyacak.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik metni:

Teşvik belgeli yatırımlarda yapılması öngörülen ve önceki hesap dönemi kazancına ilişkin olarak yatırım indirimine konu edilen yatırım harcamalarının öngörülen tutarın teşvik belgesine göre yıllık yeniden değerlendirilme oranıyla düzeltilmiş toplam yatırım tutarı 5 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 8'ini, 20 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 5'ini, 40 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 2'sini geçen bir oranda düşük olması halinde, eksik yapılan yatırım harcaması dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 48 inci maddesine göre belirtilen tecil faiziyle birlikte cezası tahsil olunur.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "beyanname" ibaresinin "Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi beyannamesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "olunur" ibaresinin "edilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yararlanılacak" ibaresinin "faydalanılacak" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "miktara" ibaresinin "tutara" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "kısmı" ibaresinin "miktarı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "indirilemeyen" ibaresinin "düşürülemeyen" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "artırılarak" ibaresinin "yükseltilerek" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "tutarının" ibaresinin "miktarının" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "tutarın" ibaresinin "miktarın" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "yararlanılamayan" ibaresinin "faydalanılamayan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "yatırımlarla ilgili" ibaresinin "yatırımlara ait" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "yüzde 10'unu" ibaresinin "yüzde 5'ini" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "yüzde 10'unu" ibaresinin "yüzde 6'sını" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "yüzde 10'unu" ibaresinin "yüzde 7'sini" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutarı" ibaresinin "miktarı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "oranının" ibaresinin "nispetinin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "yararlanabilecek" ibaresinin "faydalanabilecek" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "her yatırım" ibaresinin "her bir yatırım" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık Bolu Kocaeli

BAŞKAN - Evet, önergelerin okunması bitti.

Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 30 uncu maddesindeki ek madde 4'ün ikinci fıkrasındaki parantez içi bölümün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyor.

İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergesini açıklamak üzere Sayın Yülek, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika efendim.

İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; zannediyorum yirmi civarında önerge verilmiş. Bu önergelere baktığımızda -benim de elimde var- zannediyorum ki, bizim dışımızdaki arkadaşlar, bu önergeleri ya geri çekmek için vermişler veya "artırmak" yerine "yükseltmek" diyerek doğrusu birtakım kelime oyunları yapmışlar; ama, bizim önergemiz öyle değildir. Bizim önergemiz, gerçekten, bir haksızlığı gideren ve çağdaşlığa, çağdaş yönetime imkân veren bir önergedir. (DSP sıralarından “Vay be!...” sesleri) Niye çağdaştır, onu size söyleyeyim... Tabiî, bir süreden beri, DSP, çağdaşlığı kaybettiği için, çağdaşlık nedir onun bile manasını anlayamayacağı için, bazı arkadaşlar bu konuda hassas duruyorlar.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Siz çağdaşsanız, biz ilkel olalım yeter!

İ.ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bakın, niye olduğunu size söyleyeyim.

Şimdi, bütün dünyada bildiğimiz bir hadise vardır; büyük yatırımlar, çok büyük işletmeler, ekonomik krizlerde, ekonomik dalgalanmalarda, çok şiddetle ve büyük ölçüde etki altında kalıyor ve kendilerini toparlama imkânı olmuyor. Onun için, dünyanın hemen her yerinde, küçük ve orta ölçekli sanayie, küçük ve orta ölçekli işletmelere ehemmiyet verilmiş ve bütün dünyada, bugün, bizim "KOBİ" dediğimiz bu tip işletmeler öne geçmiş. Neden; çünkü, değişen ekonomik şartlara süratle intibak etme imkânı var; on kişi, yirmi kişi, elli kişi çalıştırıyor; gelen birtakım etkilere hemen uyuyor ve o etkiler karşısında -tabiri caizse, ekinin üzerinden rüzgâr geçtiği gibi- üzerinden rüzgâr geçtikten sonra, hemen kendisini toparlayabiliyor. Oysa, büyük yatırımlar, büyük işletmeler, bu meselede kendilerini ayarlayamıyorlar. Dolayısıyla, bugün, dünyadaki üretim tekniklerine baktığımızda, yönetim tekniklerine baktığımızda, esnek üretim dediğimiz, yalın üretim dediğimiz teknikler ortaya çıkmıştır. Bu yalın üretim, Japonya'da gelişmiş; bu konuda, bütün dünya da buna mümkün olduğu kadar intibak etmeye çalışmış ve gerçekten, Türkiye'de de yalın üretim teknikleri uygulanmaya başlanmıştır, esnek üretim teknikleri uygulanmaya başlanmıştır.

Ancak, şimdi bu maddeye bakıyorum; bakın, burada, parantez içinde ne deniliyor: "Teşvik belgesiz yatırımlar bu maddedeki yeniden değerleme hükümlerinden yararlanamaz." Yani, siz, KOBİ'leri teşvik etmiyorsunuz. Teşvik belgesiz olanlar nelerdir? Bakın, burada da getirilmiş; hemen bundan evvelki ek 3 üncü maddede "sınaî yatırımlar için en az 50 milyar lira" deniliyor; bunun manası şu: Ben, 50 milyar liradan daha küçük yatırımları teşvik etmiyorum, onlara yeniden değerlemeyi tatbik etmiyorum; ama, kime tatbik ediyorum; büyüklere tatbik ediyorum. O zaman ne oluyor; işte, çağın gerisinde kalıyoruz. Çağdaş yönetim tekniklerini kullanmamıza, parantez içindeki bu ifade mani oluyor.

Onun için, sizden rica ediyorum; bakın, burada, Türkiye'nin hemen her yerinden gelen, küçük ve orta ölçekli sanayie, işletmelere sahip çıkan bütün arkadaşlar, hiçbiriniz buna “hayır” diyebilir misiniz; soruyorum şimdi, hiçbir kimse, küçük ve orta ölçekli sanayie, işletmeye karşı mıdır?

REFİK ARAS (İstanbul) – Hayır...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Yok...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Yok; öyleyse, burada, önergemize "evet" diyeceksiniz. Öyleyse, DSP Grup Başkanvekili "yok" dedi; şimdi, gereğini yerine getirecek ve bizim önergemize "evet" diyecek.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Emredersiniz sayın Milletvekili!...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Eğer, demediği takdirde, DSP'nin kendisini reddetmesidir...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Kendine bak, kendine!..

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – DSP'nin kendisini reddetmesidir ve elbette, hep, adaletten, hukuktan ve vahşi kapitalizmden bahseden, eş dost kapitalizminden bahseden şu andaki sosyal demokratlar ne yapacak onu merak ediyorum ve adının başında, bir yerinde "demokratik sol" ifadesini kullanan bu parti ne yapacak ve kendisine serbest rekabeti esas alan ANAP'lılar ne diyecek; ben bunları merak ediyorum şimdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – İşte bu ifadeyi, arkadaşlar, yerinde kullanırsanız kullanın.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN – Sayın Yülek, teşekkür ederim.

Sayın Yülek önergesini izah ettiler...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan “adının başı” değil; partimizin ismi Demokratik Sol Partidir; kendisidir; adının başı diye bir şey yok.

BAŞKAN – Peki, peki efendim; tamam... Zaten, her partinin ismi bellidir.

Önergeyi oylarınıza...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır efendim.

Öteki önergeyi işleme koyuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, iki taraf için de söylüyorum; bu oylama sıhhatli olmamıştır.

BAŞKAN – Niye?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu oylamanın yenilenmesini istiyoruz.

Beş kişi ayağa kalksın.

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu oylamanın yenilenmesini istiyoruz. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Geçti, geçti.

BAŞKAN – Bir dakika, arkadaşlar... Yahu heyecanlanmayın... Bir dakika... Allah, Allah...

Sayın Kapusuz, ne yönden?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz sayım yaparken, her iki taraftan da -kabul edenlerden de, reddeden arkadaşlardan da- daha sonra içeriye girenler oldu; Divan Üyesi arkadaşların doğru tespit etmesi mümkün değil.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, ben, sabaha kadar içeriye girenleri bekleyemem ki. Rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Oylama, anında yapılır. Rica ediyorum... (FP sıralarından gürültüler)

Şimdi, buna rağmen... Efendim, bir dakika... Bakın...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Beş kişi oylamanın yenilenmesini istiyoruz, İçtüzüğün hükmüdür.

BAŞKAN – Hayır, tamam da; yani oylamada bir tereddüt yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Var efendim. (FP sıralarından "Var" sesleri)

BAŞKAN – Efendim, Divan Üyesi arkadaşımız söylesin.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bakın, Sayın Kapusuz, rica ediyorum... Çok fark var.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizin tereddütünüz değil, bizim oylamaya itirazımız var efendim; biz onu istiyoruz. (FP sıralarından gürültüler)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum... Sayın Kapusuz, bakın, size büyük saygı da duyuyorum. Bir dakika rica edeyim...

Oylamadaki sayılar arasında büyük bir fark var; inanınız. Tabiî, sizde tereddüt olması normal de; önemli olan, bakın, sizin Divan Üyesi arkadaşınız var, iktidarın Divan Üyesi arkadaşımız var, ben de, hem muhalefetin hem iktidarın sözcüsüyüm burada. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Yani, onun için rica ediyorum... Bakın, gerçekten yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Neyse... Önerge kabul edilmemiştir.

Arkasından, ikinci önergede sayarız yine.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arz ettiğim hususa dikkat ederseniz; biz, oylamanın yenilenmesini istiyoruz, İçtüzükteki hakkımızı kullanıyoruz. Oylamayı yeniden yapın. (ANAP,DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Şimdi, bakın...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ama, Sayın Başkan, emin olunuz sayamadınız.

BAŞKAN – Gerçekten tereddüdümüz yok, olsaydı -beş kişi ayağa kalkmışsınız- salondaki milletvekillerini ayağa kaldıracaktık, ikiye ayıracaktık; ama, bu, biraz hoşa gitmeyen bir engelleme.

Bundan sonra, bakın, sayıyı da söyleyeceğiz size.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, engellemek için söylemiyorum; emin olunuz sayamadınız; saymanız da mümkün değil.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, sonucu ilan edin.

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Ben arkadaşı ikna ediyorum... Bir dakika...

Sayın Kapusuz, inanınız bir tereddüt yok; önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "beyanname" ibaresinin "Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi beyannamesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak (İstanbul) ve arkadaşları

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu önerge ve bundan sonraki önergelerde imzalarımızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Bu ve bundan sonraki önergelerde imzalar geri çekilmiş, böylece 18 önerge geri alınmıştır.(FP sıralarından alkışlar[!])

Arkadaşlar, işte Meclis çalışması böyle olacak.

Son önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 30 uncu maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik metni:

Teşvik belgeli yatırımlarda yapılması öngörülen ve önceki hesap dönemi kazancına ilişkin olarak yatırım indirimine konu edilen yatırım harcamalarının öngörülen tutarın teşvik belgesine göre yıllık yeniden değerlendirme oranıyla düzeltilmiş toplam yatırım tutarı 5 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 8'ini, 20 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 5'ini, 40 trilyon liradan büyük yatırımlarda yüzde 2'sini geçen bir oranda düşük olması halinde, eksik yapılan yatırım harcaması dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faiziyle birlikte cezasız tahsil olunur.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu maddede yapılan ve değişiklik olarak adlandırılan unsurlardan bir kısmı, sadece daha önceki yasa ibarelerinin de parantez içerisinde olması nedeniyle çıkarılan şekilleridir. Nitekim, biraz önce sosyal demokratların veya demokratik solcuların çok ağır olarak suçlandığı “teşvik belgesiz yatırımlar bu maddedeki yeniden değerleme hükümlerinden faydalanamaz" hükmü, yeni bir hüküm değildir; yürürlükte olan hükümlerdir. Dolayısıyla, yürürlükte olan hükümlerde, sadece ve sadece teknik olarak yapılan parantez içi çıkarmalarının bile bu şekilde ağır olarak eleştirilmesi, gerçekten insaf hudutlarının dışına çıkmaktadır. Buradaki düzenlemelerde de -oradaki yanılma payları nedeniyle- mükelleflere tanınan bir hak vardır; çünkü, kimsenin "yatırımın yüzde 100'ünü gerçekleştireceğim" diye bir iddiası olamaz. Buradaki hüküm "yüzde 90'ını gerçekleştirdiği takdirde bunlara cezasız uygulama yapılsın" şeklindedir. Yüzde 2'lik marjlar çok dardır. Hiçbir yatırımcının, yatırımını böyle yüzde 100, kuruşu kuruşuna gerçekleştirmemesi nedeniyle bir müeyyideyle karşı karşıya kalmasını, zannediyorum hiç kimse istemez. O nedenle, önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

Önerge sahipleri?..

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yatırım indiriminden yararlanan yatırımcının daha dikkatli beyanda bulunması, haksız şekilde kazanç sağlamaması ve bu süreçte oluşabilecek vergi kaybının azaltılması için yukarıdaki düzenlemeye gidilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Arkadaşlar, son olarak, sadece, salonda olan sayın bakanlar el kaldırsın.

Önerge kabul edilmemiştir.

Az bir fark var; ama, fazlalık yönünde fark var; yani, o bakımdan... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, itiraz ediyoruz...

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Güven... Bakın, Divan Üyesi arkadaşımızın birisi kabul oylarını 150 saymış, birisi 155 saymış; ama, öte taraf 175; yani, onun için... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, ben de istiyorum kabul çıksın; ama, olmuyor, ne yapalım... (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir... (FP ve CHP sıralarından "say, say" sesleri, gürültüler)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sayın Başkan, bir sayın!..

BAŞKAN – Arkadaşlar, şimdi saydık!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Çok ayıp!..

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sonradan, en az 15 kişi geldi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, çerçeve 30 uncu maddeyi, ek madde 1 ve ek madde 4'le beraber tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, 22 bakan var Genel Kurulda...

BAŞKAN – Hayır efendim!..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – İsimleri burada efendim!..

BAŞKAN – Rica ediyorum... Biraz da bize güvenin canım!.. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

Efendim, biraz önce saydık; Genel Kurulda 18 bakan var. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Yanlış saydınız...

BAŞKAN – Rica ediyorum... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Şu anda 23 bakan var. Nasıl sayıyorsunuz?!.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bize biraz yardımcı olun; biz de Müslümanız yahu!.. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

Kabul etmeyenler... Çerçeve 30 uncu madde, ek 1 ve ek 4 üncü maddeyle beraber kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, 23 tane bakan var; yanlış sayıyorsunuz. Şimdi dışarı çıktılar. Dikkatli sayın lütfen.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, arada çok fark var... (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

Rica ediyorum arkadaşlar... Yani, ben niye durup dururken sizi zor duruma... Yani, rica ediyorum... Şurada İktidar mensubu bir tek arkadaş var...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bedük, yani, bu adalet yalnız size mi mahsus? Rica ediyorum canım!..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bağırmayın!..

BAŞKAN – Sabahtan beri itiraz ediyorsunuz her şeye.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bağırma! Ne bağırıyorsun! (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ne var yani; burada doğru görev yapıyoruz! (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, 22 bakan vardı burada; isimlerini tespit ettik. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, bakanların hepsi çift el kaldırmadı; bir. İkincisi, biz saydık, biraz önce saydık, 18 bakan vardı. Ha, sonra gelmiş; ama, aradaki fark fazla; yani, 178'e karşı 160 civarında bir oy sayısı var efendim. Rica ediyorum...

Şimdi, hep bize itiraz ediyorsunuz; ben anlamıyorum ki... Biz niye burada tarafsızlığımızı bozalım. Biz de sayıyoruz yani.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – İsmen tespit ettik burada Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, 31 inci madde ilavesi yönünde bir önerge var, Sayın İsmail Özgün ve arkadaşlarının. Yalnız, daha önceki uygulamamızda, böyle bir önergeyi –İçtüzüğün 87 nci maddesine göre– işleme koyabilmemiz için, Genel Kurulda komisyonun salt çoğunluğunun olması ve buna katılması lazım.

Sayın Komisyon, Genel Kurulda, bu önergeye katılacak salt çoğunluğunuz var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Çoğunluğumuz yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – İşleme koymuyoruz.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 31 - 193 sayılı Kanunun 46 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Basit usulde ticari kazancın tespiti

Madde 46 - 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançları basit usulde tespit olunur.

Basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır. Bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanır. Bu suretle tespit ve beyan olunan kazanç vergi tarhına esas alınır. Bu usulde vergilendirilenler, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri hariç, bildirme, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.

Basit usulde vergilendirilen mükellefler, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatlarını gösteren belgeleri ayrı ayrı dosyalarda saklamak zorundadırlar. Bu belgelerin kayıtları, mükelleflerin bağlı bulundukları meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulur. Bu bürolarda 13/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur. Bu büroların kayıt, tasdik ve vergi dairesine karşı yükümlülükleri ile diğer usuller Maliye Bakanlığınca belirlenir.

Basit usule tabi ticaret erbabından, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olurlar.

Aynı işte ortak olarak çalışanlar hakkında 47 nci maddede yazılı yıllık kira bedeli ve 48 inci maddede yazılı iş hacmi ölçüleri toplu olarak, diğer şartlar ortakların her biri için ayrı ayrı aranır. Ortaklarından birisi gerçek usule göre gelir vergisine tabi bulunan ortaklıklarda, diğer ortakların ticari kazancı da gerçek usulde tespit olunur. Adi ortaklık halinde çalışanlardan aynı zamanda diğer şahsi bir işle de iştigal edenlerin gerçek veya basit usulden hangisine göre vergilendirileceği, 47 nci maddenin 2 numaralı bendi ile 48 inci maddede yer alan ölçülerden şahsi işine ait olanlara ortaklıklardan hissesine düşen miktarların eklenmesi suretiyle tespit olunur. Şahsi işin mevcut olmaması halinde, muhtelif ortaklıklardaki hisselerin toplanması ile yetinilir.

Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün şartlarına haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler, bu talepleri doğrultusunda takip eden ay başından veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, bir daha hiç bir şekilde basit usule dönemezler. Bu kişilerin aynı türden iş yapan eş ve çocukları da bu faaliyetleri nedeniyle basit usulden yararlanamazlar. “

BAŞKAN – Madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Cihan Paçacı; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Söz isteyen arkadaşlarımız varsa, lütfen, isimlerini yazdırsınlar efendim.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Başkan, onlar ne yapıyor orada?

BAŞKAN – Başkan olarak, kimin ne yaptığını ben ne bileyim, sen git ilgilen, boş oturuyorsun orada.

Buyurun Sayın Paçacı.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA CİHAN PAÇACI (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi yasa tasarısının 31 inci maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık 15 gündür, vergi yasalarında öngörülen değişiklik tasarısını görüşüyoruz. Bu süre içerisinde, 30 madde geçti. Maddelerin görüşülmesinde, muhalefet tarafından çeşitli değişiklik önergeleri verildi. Şu ana kadar verilmiş bulunan bu önergelerden -Cumhuriyet Halk Partisinin bir önergesi hariç- hiçbiri İktidar Partileri tarafından benimsenmedi.

Vergi yasaları, devlet hayatında çok önemli temel yasalardır ve toplumun tümünü ilgilendirir. Bu açıdan bakıldığında, öngörülen değişiklik önergelerine, parti taassubu ve particilik gözlüğüyle değil, daha objektif tarzda, toplumun menfaatları göz önünde bulundurularak bakılması ve değerlendirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, vergi sistemi, kişiler ve gelir unsurları bakımından tarafsız olmalı ve toplam tasarrufları teşvik etmelidir. Her şeyden önce, devlet ile vatandaş arasında yeni problemler ve ihtilaflar yaratmamalıdır. Verginin tabana yayılması, kayıtdışı ekonominin kayda alınması, vergi yükünün katlanılabilir olması ve mükelleflerin ödeme güçleri oranında, adil olarak dağıtılması gibi temel prensipler, Doğru Yol Partisinin benimsediği ve savunageldiği ilkelerdir; ancak, getirilen tasarı, bu prensipleri gerçekleştirmekten uzak olduğu gibi, devlet ile vatandaş arasında önemli ihtilaflar doğuracak mahiyettedir. Nitekim, görüşülmekte olan 31 inci madde uygulamada, özellikle küçük esnaf ile devlet arasında ihtilaflar yaratacak niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, götürü usulde vergilendirilen mükelleflerin basit usule göre vergilendirilmesi öngörülmektedir. Belge düzeninin yerleştirilmesi ve vergilendirmede gerçek kazancın esas alınmasının sağlanması amacına yönelik olarak hazırlanan tasarı, bu gruba giren mükelleflerin sayısal çokluğu sebebiyle, uygulamada birtakım sıkıntıları da beraberinde getirecektir.

Tasarının bu maddesiyle, basit usulde vergilendirilecek mükellefler, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatları arasındaki müspet farka göre vergilendirileceklerdir. Ayrıca, gerek mal alış ve giderleri ihtiva eden belgeler ile gerekse hâsılatları ihtiva eden belgeler ayrı ayrı dosyalarda saklanacak ve bu belgelerin kayıtları mükelleflerin bağlı bulundukları meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulacaktır. Bu bürolarda, yetki almış, yeterli sayıda serbest muhasebeci çalıştırılması zorunluluğu da madde metninde yer almaktadır. Özellikle büyük şehirlerde bu maddenin sağlıklı bir biçimde uygulanabilirliği güçtür. Örneğin, onbinlerce şoför esnafının kayıtları, bağlı bulundukları meslek odalarınca tutulacaktır. Üstelik, bu bürolar, kayıt, tasdik gibi hususlarda Maliye Bakanlığına da yükümlü olacaklardır. Bu durum, meslek odalarının tamamen amacı dışında çalıştırılması ve altından kalkması son derece güç bir yükle karşı karşıya bırakılmaları demektir. Diğer taraftan, onbinlerce mükellefin belgeleriyle uğraşmak zorunda kalacak bu büroların kayıtlarının sağlıklı şekilde tutulabileceği hususunda da ihtiyatlı olunmalıdır.

Sistem, küçük esnafa önemli ölçüde yük ve külfet getirmektedir. Bir önceki maddede de açıkça ortaya konulduğu üzere, birkaç büyük holdinge devlet imkânları cömertçe kullandırılırken, günlük geçimini zor sağlayan küçük esnafın üzerine insafsızca gidilmesi, maalesef, bu Hükümetin temel özelliği haline gelmiştir. Birkaç holdinge devletin arsasını hibe edeceksiniz, bedava tahsisler yapacaksınız, kredi desteğiyle, teşvik desteğiyle, yatırım indirimiyle devlet imkânlarını peşkeş çekeceksiniz, bunlardan almadığınız vergileri ise küçük esnaftan çıkarmaya çalışacaksınız; ondan sonra da, sosyal adalet diyeceksiniz... Rahmetli İnönü'nün dediği gibi; "Hadi canım, sen de." Hükümetin bu temel özelliği, bu yasa tasarısında da açıkça görülmektedir.

Tasarının, küçük esnafa ilave malî yük ve külfet getirmemesini sağlayacak tarzda yeniden düzenlenmesi temennisiyle, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paçacı.

Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA EKREM ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan çeşitli vergi yasalarında değişiklik yapan kanun tasarısının 31 inci maddesinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

31 inci madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinde yapılacak değişiklikleri içermektedir. 31 inci maddenin birinci fıkrasında yapılan yeni düzenlemeyle, götürü usulde ticarî kazancın tespiti kaldırılarak, yerine, basit usulde ticarî kazancın tespiti getiriliyor. Kanun tasarısının, 31 inci maddeyle ilgili gerekçesinde "bazı mükelleflerin kazançlarının götürü olarak tespit edilmesi, vergi sistemimizde belge düzeninin yerleştirilmesinde önemli sorunlar yaratmaktadır. Mevcut düzenlemede, götürü usulde vergilendirilen mükellefler, yaptıkları satış ve hizmetler karşılığında belge vermemektedirler. Diğer yandan, gerçek kazançları üzerinden vergiye tabi olmadıklarından, götürü usulde vergilendirilen mükellefler zorunlu tutulmalarına karşın aldıkları mal ve hizmetler karşılığında belge almak için herhangi bir gayret göstermemektedirler. Kaldı ki, götürü mükellefler, belirli bir alış tutarını geçmeleri halinde gerçek usulde vergiye tabi olacakları için belge almamayı tercih etmekte veya aldıkları belgeleri saklamamaktadırlar.

Bu özellikleri dolayısıyla, ticarî kazancın götürü usulde tespiti yöntemi kayıtdışı ekonomiyi besler hale gelmiştir. Götürü mükelleflerinin belge almamaları veya aldıkları belgeleri saklamamaları belge düzeninde kopmalar ortaya çıkarmakta, bunun sonucunda gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin faaliyetlerinin izlenmesi ve kazançlarının gerçek tutarlarıyla tespiti konusunda sorunlar ortaya çıkmaktadır" denildikten sonra, özetle, kayıtdışı ekonominin kontrol altına alınması, belge düzeninin yerleştirilmesi ve vergilendirmede gerçek kazancın esas alınmasını sağlamak amacıyla böyle bir düzenlemeye gidildiği ifade edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yukarıdaki gerçeklere katılmakla beraber, maddenin fıkraları tek tek incelendiğinde madde metninin, çalakalem ve masa başı metni olduğu görülecektir. Madde metninin bu şekilde Meclisten geçmesi halinde, pratikte büyük zorluklarla karşılaşılması mukadderdir. Uygulamada, çok büyük kargaşanın olacağını söylemek bir kehanet olmasa gerekir. Örneğin, maddenin ikinci fıkrasında "basit usulde ticarî kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hâsılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet fark" olarak tanımlanmaktadır.

Bilindiği üzere, satılan malların alış bedelleri, bilanço usulüne tabi olan mükellefler tarafından tespit edilebilir. Özellikle, yıl sonu stokunun mevcut olduğu durumda yıl içinde satılan malların alış bedellerinin tespiti çok zordur. Bunun için, stok değerlendirme yöntemlerinden birisinin kullanılması gerekir; LİFO ve FİFO gibi. Bu vergilendirme döneminde değişik tarihlerde aynı maldan ve farklı fiyatlardan 30 defa mal alındığı varsayılırsa, bu malın değişik tarihlerde satılması halinde alış bedelinin bire bir belirlenmesi mümkün değildir.

Ticarî kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflere, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durumda, stok değerlendirme yöntemleri bu mükellefler için tatbik edilemeyeceğine göre, satılan malların alış bedelleri hangi usule göre belirlenecektir? Düzenlemede boşluk ve belirsizlik vardır; bu bakımdan, fıkra metninin yeniden düzenlenmesi gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maddenin üçüncü fıkrasında, basit usule tabi mükelleflerin kayıtlarının, esnaf ve sanatkârlar odaları bünyesinde oluşturulacak bürolarda tutulması öngörülmektedir. Düzenleme, sosyalist bir mantıkla dizayn edilmiştir. Serbest ve kişisel girişimcilik bütün dünyada önplana çıkarılırken, tasarıda, merkeziyetçi bir yaklaşım sergilenmektedir.

Bir milyonun üzerindeki mükellefin kayıtlarının merkeziyetçi bir yaklaşımla tutulması, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesine bir katkı sağlamaz, sadece, bürokrasiyi artırır. Bu nedenle, isteyen mükellef, kayıtlarını istediği muhasebeciye tutturmalıdır. Ülkemizde, belgeli ve attığı imzadan sorumlu olarak çalışan 45 bin muhasebeci ve müşavir bulunmaktadır. Bu noktada, muhasebeci açısından bir sıkıntı yaşanmayacaktır. Bu fıkranın da yeniden düzenlenmesi gerekir kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maddenin dördüncü fıkrasında, vergi tekniğine aykırı bir düzenleme de yapılmıştır. Sahte belge kullandığı Maliye Bakanlığı denetim elemanlarınca tespit edilen basit usule tabi mükellefler, gerçek usulde vergilendirilmek istenmektedir. Sahte belge kullanan bir mükellef, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalandırılmaktadır; bunları düzenleyen ve kullanan mükelleflere, hapis cezası yanında, kaçırdıkları verginin 3 katı kadar para cezası tatbik edilmektedir. Bu cezalara ilave vergilendirme yönteminin cezalandırma aracı olarak kullanılması, vergi tekniğine de aykırıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; diğer taraftan, sahte belge kullananların Maliye Bakanlığınca tespiti, gerçek usule geçmek için yeterli görülmektedir. Takdirin Maliye Bakanlığı denetim elemanlarına bırakılması, haksız sonuçların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Maliye Bakanlığı denetim elemanlarının raporu doğrultusunda basit usulden gerçek usule geçen mükelleflerin davayı mahkemede kazanması durumunda ne olacaktır; mükellef tekrar basit usule tabi olabilecek midir? Eğer böyle bir düzenleme yapılacaksa, mahkeme kararına istinaden basit usulden gerçek usule geçirilmelidir. Bu, kanaatimce, daha doğru bir uygulama olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maddenin altıncı fıkrasında, basit usulden gerçek usule geçmenin kuralları belirlenmiştir. Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin bir daha hiçbir şekilde basit usule dönemeyecekleri hüküm altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu düzenleme, iyiniyetli mükellefleri mağdur edecek bir düzenlemedir. Gerçek usule göre vergilendirilen bir faaliyette bulunduktan sonra faaliyetine uzun bir süre ara veren ve tekrar başka bir iş yapmak isteyen mükellef, eğer şartlarını taşıyorsa, basit usulde vergilendirilmelidir. Bu fıkranın da bu doğrultuda revize edilmesinde fayda bulunmaktadır.

Yukarıda yapılan izahların ışığı altında, tasarının en önemli maddelerinden olan bu maddenin yeni baştan düzenlenmesi uygun olacaktır.

Konuşulmakta ve tartışılmakta olan bu tasarının, ülkemiz için hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekrem Erdem.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Nihat Matkap; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Matkap.

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 626 sıra sayılı tasarının 31 inci maddesi üzerindeki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz aldım; sözlerime başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli milletvekilleri, 31 inci madde, tasarının en önemli maddelerinden biridir. Bu maddeyle, bir anlamda, yürürlükteki Türk vergi sisteminin zafiyet içinde olduğu hükümleri kaldırmayı öngören hükümler yer almaktadır. Belki bir zafiyeti kaldıracağız, ancak, ne yazık ki, hazırlanan madde pratiği yansıyınca önemli sorunlarla karşı karşıya kalınacaktır.

Değerli milletvekileri, bildiğiniz gibi, yürürlükteki Gelir Vergisi Kanunumuza göre, 37 nci maddede tarif edilen ticarî kazanç üç şekilde tespit edilmektedir. Birincisi, bilanço esası dediğimiz, büyük defter veya defter kebir yöntemi olarak konuşulan yöntem; ikincisi, işletme hesabı esası, buna da, çoğu zaman, mükellefler arasında küçük defter yöntemi denilmekte; üçüncüsü de, götürü usulde vergilendirme, çoğu zaman, karne usulü diye de bu usule başka bir tabir olarak yaklaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabiî, bu yöntemlerin en kolayı, götürü usulde olan mükellefiyet şeklidir. Bu usulden yararlanmanın birtakım genel ve özel koşulları vardır; bunlar da, Gelir Vergisi Kanunumuzun 47 nci ve 48 inci maddelerinde yazılıdır. Tabiî, genelde, iş hacmi dar olan mükellefler ancak bu usulden yararlanabilmektedir. Bunlar 5 gruba ayrılıyor; ancak, çoğu zaman, bu gruplara ayrıştırmada çok önemli haksızlıklar da yapılmaktadır. Öyle götürü usul mükellefleri var ki, belki de, ayda 30 milyon kazanmıyordur; yine, götürü usulde mükellefiyeti devam ediyor. Öyle mükellefler var ki, ayda 300-500 milyon lira kazanmaktadır. Bu nedenle, bu uygulama, en azından vergi adaleti açısından çok önemli katkılar getirecektir.

Bu mükellefiyet şeklinin cazip tarafı, bu mükelleflerin, fiş, fatura kesmemesidir. Her ne kadar, bu mükelleflerin satın aldıkları mal veya hizmetle ilgili belge alma, fatura alma zorunlulukları var ise de, bu mükellefiyet şeklinde devamları, alımlarının tutarını çok yakından ilgilendirdiği için, çoğu zaman, bu mükellefler, satın aldıkları mal veya hizmete ilişkin fatura almamaktadır ve bu, ne yazık ki, kayıtdışı ekonomiyi besleyen bir faktör haline dönüşmektedir ve sistemin yerleşmesi açısından belge düzeninin de sağlanması zorunluluğu ortaya konulunca, belge düzeninde önemli kopmalar olmaktadır. Belge zincirinde çok önemli halkaların kopması da, bu mükellefiyet şeklinden kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabiî ki, bu değişiklik, uzun zamandır, ülkemizde, uzmanlar tarafından, bilim adamları tarafından vergi sistemimizdeki zafiyetlerin kaldırılması açısından önerilmektedir. Dolayısıyla, bu maddeyle getirilen düzenleme yerinde bir düzenlemedir; ancak, sözlerimin başında, bu düzenlemeyi pratikte uygulamanın güçlüğünden söz ettim. Şöyle bir model önerilmekte: Meslek odaları, kendi bünyelerinde, ihtiyaca yetecek ölçüde, 3568 sayılı Yasaya göre yetki belgesi almış meslek mensubu istihdam edecek ve mükellefler, belgelerini, her ay bu meslek mensuplarına götürecekler, onlar da, herhangi bir defter kaydı tutmadan sadece belge toplamları üzerinden bu mükelleflerin beyannamelerini hazırlayacak düzenlemeyi yapacaklardır. Öneri böyle; fakat, öyle meslek odalarımız var ki, ne yazık ki, kendi kendilerine yetecek idarî binaya sahip değillerdir; üç dört metrekarelik bir idarî binaları vardır ve bu bunaların çoğu da kiralıktır. Şimdi, oraya üç dört muhasebeciyi getireceksiniz... Bir defa, muhasebeciliğin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için; rahat ve geniş bir ortama ihtiyaç vardır, en azından 200 metrekarelik bir büroya ihtiyaç olacak ve çalışacak olan meslek mensuplarına maaş ödenecektir.

Bu meslek mensuplarının sorumluluğu ne olacaktır? Halihazırda bağımsız çalışan, büro açan muhasebeciler, meslek mensupları, yaptıkları işlerden dolayı Maliye Bakanlığına karşı en az mükellef kadar sorumludurlar. Meslek mensuplarının yaptığı herhangi bir hata varsa, doğrudan mükellef kadar sorumlu olmaktadırlar. Eğer, son yıllarda vergi gelirlerinde bir artış olduysa, bu da, 3568 sayılı Yasanın hayata girmesindendir. Dolayısıyla, bu modelin pratikte Maliye Bakanlığımızı çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya getireceği muhakkaktır. Şimdiden uyarı görevimi yapmak istiyorum. Ayrıca, 3568 sayılı Yasayla oturmuş bir sistem vardır. Bir anlamda, bu, sistemin de delinmesidir. Sayın Bakan ve değerli çalışma arkadaşlarıyla birkaç kez konuştum; ancak, ne yazık ki, benim önerdiğim modele arkadaşlarımızın sıcak bakmadığını da tespit ettim.

Benim önerim şöyle: Halihazırda kurulu bulunan muhasebe büroları, götürü usulde vergilendirilen mükelleflerin defterlerini yine sorumlu bir biçimde tutsunlar; ancak, bu usulde vergilendirilen mükelleflerden herhangi bir ücret almasınlar. İkinci sınıf tüccarlara uygulanan muhasebe ücretinin yarısı kadar bir ücret belirlensin ve meslek mensupları bu ücretlerini, Maliye Bakanlığına ödeyecekleri Gelir Vergilerine mahsup etsinler. O zaman, muhasebeci sorumluluğunu bilecektir, mükellef gideceği yeri bilecektir. En azından, eğer mükellef, bu mükellefiyetinin gerektirdiği vecibeleri yerine getirmezse muhasebeci onu uyaracaktır.

Değerli arkadaşlarım, muhasebeciler, çoğu zaman mükelleften belgeleri aldırır, beyannameyi hazırlar, beyannameyi vergi dairesine gönderir, tahakkuk eden vergiyi kendileri öder. Şimdi, bakınız, memur statüsünde çalıştıracağınız bir meslek mensubu bu sorumlulukların hiçbirisini duymayacaktır. Ayrıca, müteselsil sorumluluğu kaldırdığınız zaman korkunç bir kargaşa yaşanacaktır ve çok kısa bir sürede bu uygulamadaki başarısızlık ortaya çıkınca, meslek odalarının da girişimiyle muhakkak, biz, bu konuyla ilgili yeni bir model uygulamak zorunda kalacağız. Uygulamayı gören arkadaşlarım -uygulamayı daha önce yaşamış arkadaşlarım- bu söylediklerimi, inanıyorum ki çok iyi anlayacaklardır.

Meslek odaları henüz olayın farkında değildir. Meslek odalarının bürolarını kim finanse edecektir; çalışacak meslek mensuplarının maaşlarını kim ödeyecektir; en önemlisi, sistemin oturması açısından, belgelerin düzgün bir şekilde toplanması, sağlıklı olması ve doğru bir şekilde bildirilmesinden kim sorumlu olacaktır; asıl sorun orada çıkacaktır. Ben, tabiî ki, uyarı görevimi yapmakla sorumluyum; takdir, Sayın Bakanın ve değerli çalışma arkadaşlarının.

Ben, bu konuda bir önerge verdim. Daha önce verilen önergeler nedeniyle, önergemin önü kapalı görünüyor; eğer, önerge veren arkadaşlarım, bu konuda anlayışlı davranırlarsa, en azından önergemi de tartışma şansımız olacaktır. İnanıyorum ki, arkadaşlarımız, bu konuda yeniden düşüneceklerdir.

Bu düşüncelerle, maddenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Matkap.

Bu safhada Komisyon veya Hükümetin söz isteği var mı efendim?..

Sayın Bakan, bu safhada herhangi bir isteğiniz var mı efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Efendim, açıklamalarda bulunacağız; ama, bundan sonra konuşacak arkadaşlarımız yoksa açıklamada bulunalım.

BAŞKAN – Gruplar bitti, kişisel konuşmalar var; fakat, siz, sonunda konuşursanız yeni söz hakkı doğar da, o bakımdan söylüyorum.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Oldu, hay hay efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan arkadaşlarımızın da belirttikleri gibi, bu düzenleme, bu vergi tasarısının can alıcı noktalarından bir tanesi. Can alıcı noktalarından bir tanesi; çünkü, çok geniş bir kitleyi ilgilendirmekte, can alıcı noktalarından bir tanesi; çünkü, bu vergi tasarısıyla getirmeye çalıştığımız, kayıtdışı ekonomi ya da belgesiz alım satımların önüne geçme konusunda çok önemli bir adım.

Değerli milletvekilleri, vergi sistemimizle ilgili belirlemelerimiz sırasında çok somut olarak bir şeyi ortaya koymaya çalışıyorduk; orada diyorduk ki, Türk vergi sisteminde şu anda elde edilmeyen kazançlardan vergi alınmakta; ancak, elde edilen birçok kazanç da vergi kapsamı dışında bulunmakta. İşte, elde edilmediği halde, elde edilmeme ihtimali bulunduğu halde vergi alınan alanlardan bir tanesi de götürü vergileme.

Götürü vergileme, elbette ki, bazı mükellefler açısından, elde edilmeyen kazançlar üzerinden vergi ödenmesine neden olan ve altından kalkılmayacak derecede ağır yük oluşturmaya başlayan bir alan olmakla birlikte, bazı mükellefler açısından da vergiden kaçmak için, vergiden kaçınmak için ya da vergi kaçırmak için bir sığınılacak liman gibi gözükmeye başladı. Bununla ne demek istediğimizi çok somut birkaç örnekle sizlere açıklamak istiyorum.

Şu anda, özellikle, 12 tane büyükşehir belediyesi sınırları içinde, birinci derecedeki götürü matrahlar 850 milyon liraya yükseldi. Arkadaşlarımız haklı olarak siftah bile etmeden kepenk kapatan küçük esnaftan bahsettiler. Doğrudur; ancak, bu insanların, siftah bile etmeden kepenk kapatan insanların 850 milyon lira matrah üzerinden 217 milyon lira Gelir Vergisi, 102 milyon lira Katma Değer Vergisi, 21 milyon lira da fon ödemesini zannediyorum artık Türkiye'de sona erdirmek zorundayız, bunun bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Bir bakıyorsunuz, bir alt derecedeki matrahta 510 milyon lira; onun da vergisi, 127 milyon lira Gelir Vergisi, 61 milyon lirası da Katma Değer Vergisi.

Demek ki, gerçek anlamda, küçük esnaf için artık götürü vergilendirilme sığınılacak bir liman olmaktan çıkmış, altından kalkılamayacak bir yük oluşturmaya başlamış; ancak, bunun üzerinden, özellikle de "sen sınıf değiştirme, sakın, şu hadleri geçtiğin zaman deftere tabi olursun, daha sonra da bilanço esasına tabi olursun, ödeyeceğin vergi kadar da muhasebeci ücreti ödersin" baskısı altında çok büyük ölçüde alımlarını belgesiz yaparak, satışlarını da zaten belge kullanmadığı için belgesiz yapmak suretiyle başkalarının çok büyük ölçüde vergi kaçırmasına neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu konudaki örnekleri uzatmak mümkün; ancak, şu Meclis içerisinde götürü mükelleflerinin sorunlarını bu kadar yakından bilmeyen bir arkadaşımızı ben tahmin edemiyorum; artık, herkes, bu konudaki sorunların büyüklüğünü kabul ediyor.

Peki, çözüm ne? Çözüm; götürülük sınırlarını daha fazla yükseltmek suretiyle götürü usulden yararlanacak mükellef sayısını daha fazla artırmak değil; çünkü, artırdığınız sürece, bu kesim üzerinden vergi kayıp ve kaçağına neden olan başka kesimleri besliyorsunuz. O zaman, bu kesimlerin vergi yükünü artırmadan, ödeyecekleri vergi miktarını daha fazla ağırlaştırmadan, bunların, belge düzeni içerisinde aynı vergiyi ödemelerini sağlamak.

Değerli arkadaşlar, bu olay, ilk defa Türkiye'de denenen bir olay değil. Bu olayı birçok ülke denemiş ve özellikle bu durumdaki küçük mükelleflerin vergilendirilme rejimleri birçok ülkede vergi sistemlerinde yerini almış; bizde götürü mükellefiyet olarak kalmış, ancak, artık, taşınamaz bir hale gelmiş. Biz de, bütün bu diğer ülkelerin deneyimlerinden yararlanarak, bu grup mükellefin vergi yükünü daha fazla ağırlaştırmadan nasıl belge sisteminin içerisine alırız, bunu düşünmeliyiz. Eğer kazançları varsa, o kazançlarının üzerinden vergi alınmasını; ancak belirli bir sürede -bu çok önemli değerli arkadaşlar- götürü mükellef olarak kalmış olsaydı, üç yıl boyunca, yani 2001 yılının sonuna kadar ne vergi ödeyecekler idiyse, aynı vergiyi ödemelerini sağlamalıyız. İşte bu, bu vergi sistemiyle belirli kesimlerin vergi yükünü daha fazla ağırlaştırmadan kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak, vergi kayıp ve kaçağını önlemeyle ilgili düzenleme.

Şimdi, burada, ne yapıyoruz değerli arkadaşlar? Şu yasada şu anda götürü mükellefler için belirlenmiş olan koşulları taşıyanları, götürü mükellefiyetten, basit usuldeki vergilendirme rejimine alıyoruz. Basit usuldeki vergilendirme rejimi, daha önceden götürü olarak tanımlanan ve şu anda basit usulde vergilendirilen mükelleflerin, aylık olarak, alış belgelerinin tamamını bir zarfın içerisine, satış belgelerini de bir zarfın içerisine koyup, kendi odaları tarafından oluşturulmuş olan muhasebe bürolarına teslim etmek. Hepiniz gözünüzün önüne şöyle bir bilgisayar ekranı getirin; her mükelefle ilgili bir numara, o numarayı bilgisayara girdiğiniz zaman -örneğin, Zekeriya Temizel ismi geliyor- onunla ilgili olarak, alış kısmına, alış faturaları olarak getirdiği zarftaki bilgileri sırayla giriyorlar. Bu tür mükelleflerin bütün faturalarının, alış faturalarının toplamı, ayda -taş çatlasa 10'dur, 15'tir, hadi bilemediniz 50'dir; onların da bilgisayara kaydedilmesi, taş çatlasa- bir saatlik bir zaman alır. Bir tarafa alış belgelerini, bir tarafa da satış belgelerini kaydedecek; bilgisayar düğmesine bastığı zaman, alış ve satışları arasındaki fark kadar bir miktar -çok basit bir şeyle, kaydî envanterle o kendini dengeleyecek, o kadarlık miktar- o kişinin Gelir Vergisi matrahını oluşturacak.

Şimdi, biraz önce dediğim konuya geliyorum. Elbette ki, belge sistemine geçme nedeniyle, birden bire bu matrahlar çok yükselebilir; ancak, biz diyoruz ki, üç yıl boyunca, alış ve satış bedelleri arasındaki matrah ne olursa olsun, götürü olarak kalmış olsaydınız, hangi vergiyi ödeyecekseniz, o vergiyi ödeyeceksiniz; bu, belge sistemine geçmek ve düzeni kurmaktan başka bir olay değil.

Peki, üçüncü yılın sonunda ne olacak? Üçüncü yılın sonunda, eğer, o vergi mükellefi, hâlâ götürülük şartlarını koruyan düzeydeyse, aynı sistemin içerisinde kalmaya devam edecek; yine, sistemden çıkmıyor; ancak, gerçekten çok büyümüş, işini büyütmüş, artık, diğer ticarî kazanç yöntemlerine geçecek hale gelmişse, üçüncü yıldan sonra da, elbette ki, o sınıfın içerisine geçecek.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bu sistemi kurarken, bu mükellef grubuna ilave yükümlülükler getirmeme taahhüdünde de bulunuyoruz. Yani, muhasebeci ücretiydi, vesaire gibi ilave masrafların bunlar tarafından ödenmemesi gerekiyor. Aksi takdirde, bir taraftan vergiden kurtarırken, diğer taraftan getirdiğiniz ilave yükümlülüklerle kişileri aynı malî yükle karşı karşıya bırakırsınız. İşte, bunun için, bunların mensup oldukları odalar ile Maliye Bakanlığının ortaklaşa oluşturacakları muhasebe bürolarını oluşturuyoruz. Bunlara, aslında, muhasebe bürosu da dememek, bir nevi işletme yönetim merkezi demek daha doğru olur; çünkü, bu, sadece onların beyannamelerini hazırlayıp da kişiler adına düzenleyip verme yerine, bunların faaliyetleriyle ilgili olarak, kendilerine, devletin diğer sektörleri tarafından, bankalar tarafından sunulan veya ekonominin diğer sektörleri tarafından sunulan ayrıcalıkları veya kolaylıkları da anlatacak. Bu çerçeve içerisinde, bir dayanışma içerisinde götürecekleri yönetim bürosu olacak ve bunu da, normal olarak odalara ödedikleri aidatın belirli bir miktarını bu iş için ayırmak suretiyle çözeceklerdir. Maliye Bakanlığı, bu konudaki düzenlemelerde, gerek eğitim desteğini gerekse bilgisayar desteğini bu kuruluşlara sağlayacak.

Değerli milletvekilleri, eğer, esnaf ve sanatkâr odaları, bu konudaki bir düzenlemede, böyle bir gönüllülük içerisinde veya dayanışma içerisinde olmasaydı, götürü usulden basit usule geçme, dolayısıyla, bu mükellef grubunun vergi yükünü hafifletme konusunda, devlet, böyle bir düzenlemeyi gerçekleştirme olanağını bulamazdı. Hâlâ altını çiziyorum; bu konudaki sistemin işleyebilmesi, yürürlüğü ve gelecekte gerçek anlamda bir işlev ifade edebilmesi, her halükârda, esnaf ve sanatkâr odaları ile Maliye Bakanlığının olağanüstü iyi niyet koşulları içerisinde dayanışmasına bağlı.

Bizim burada bir tek sınırlamamız var; o da, bu şekildeki bir sistemden yararlanan arkadaşlarımızın kesinlikle sahte belge kullanmaması; bütün derdimiz o. Her türlü belgelerini zarfın içerisine koyacaklar; ama, hiçbir şekilde, yapmadıkları bir işle ilgili olarak başka mükelleflere fatura vermeyecekler; çünkü, bu andan itibaren, bu grubun fatura kullanma olasılığı gidiyor.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, bir daha tekrarlar mısınız.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, en önemli konulardan bir tanesi; basit usul, aslında, şu ana kadar fatura düzenleme olanağı veya fiş verme olanağı olmayan bu gruba, artık, yaptıkları faaliyetler itibariyle fiş ve fatura verme olanağını da getiriyor. Sen götürüsün, fatura veremezsin, sadece gider belgesi düzenlersin; hatta, bazı gruplar içinde şu şu şu kişilere iş yapamazsın olayını bu tasarı ortadan kaldırıyor; artık, bu kişiler, yaptıkları işle ilgili olarak fatura da verecekler, belge de düzenleyecekler; ancak, eğer, yapmadıkları bir işle olarak, bizim sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge; yani, naylon fatura dediğimiz belgelerden bir tanesini düzenlerlerse, işte o andan itibaren bu sistemden yararlanamayacaklar. Getirdiğimiz tek düzenleme bu. Her türlü belgeyi alsınlar, zarfa koysunlar; her türlü belgeyi versinler, onu da zarfa koysunlar; ödeyecekleri Gelir Vergisi miktarı her halükârda götürü miktarı aşmayacak; ancak, sahte belge düzenlemeyecekler. Bu konuda gereken her türlü eğitimi, bu kuruluşlarla, karşılıklı olarak alıp vereceğiz; vermek zorundayız.

Bizim amacımız, belge düzenini yerleştirmek ve götürü mükellefler üzerinden kayıp ve kaçağı ortadan kaldırmak. Sistem, Türkiye için yeni bir sistemdir. Fransa'da "centre gestion agree" adı altında çok yaygın olarak uygulanmaktadır ve Maliye Bakanlığıyla olağanüstü bir işbirliği içerisindedirler. Almanya'da her ne kadar muhasebeci organizasyonu olarak ortaya çıkmışsa bile, aynı grup mükelleflerle yine malî idare arasında olağanüstü bir işbirliği sağlayan DATEF adlı bir kuruluş vardır. Bütün bunların deneyimi, başka ülkelerin deneyimiyle Türkiye'de de böyle bir sistemi yerleştirmek için bir çaba içerisine giriyoruz. Öyle zannediyorum ki, tarafların iyiniyeti ve özellikle de vergi sistemine getirilmeye çalışılan bu yeni düzen içerisinde bu sistem oturacak, böylece de Türk vergi sistemi, kazanılmayan gelirden vergi almak suretiyle belirli kesimler için çok ağır bir yük oluşturan götürülük sisteminden tamamen kurtulacaktır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahısları adına,Sayın Cafer Güneş; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Güneş.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, ülkemiz, son günlerde çeşitli afetleri yaşıyor. Karadenizdeki sel felaketinden sonra, Adana'daki deprem felaketi hepimizi derinden üzmüştür. Bu depremde ölenlere Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve Adanalı kardeşlerimize de geçmiş olsun diyorum.

Diğer bir husus da, geçen hafta Kırşehirimizde Merkez, Kaman İlçemiz, Akpınar, Akçakent ve Çiçekdağı olmak üzere toplam 300 bin dönüm ekili alanda, maalesef dolu afeti olmuştur; hasar tespiti yapılmıştır. Yetkililerin gerekli ilgiyi göstereceğine inanıyor, Kırşehirimize de geçmiş olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle vergi mevzuatımıza yeni giren basit usulde ticarî kazancın tespitine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Maddede ticarî kazanç "bir hesap dönemi içinde elde edilen hâsılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet fark" olarak tanımlanmaktadır.

Bilindiği üzere, satılan malların alış bedelleri, bilanço usulüne tabi olan mükellefler tarafından tespit edilebilir. Özellikle, yıl sonu stokunun mevcut olduğu durumda, yıl içinde satılan malların alış bedellerinin tespiti çok zordur. Bunun için, stok değerleme yöntemlerinden birisinin kullanılması gerekir,LIFO ve FİFO gibi. Bir vergilendirme döneminde, değişik tarihlerde, aynı maldan ve farklı fiyatlardan 30-40 defa mal alındığı varsayılırsa, bu malın değişik tarihlerde satılması halinde, alış bedelinin birebir belirlenmesi mümkün değildir.

Ticarî kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflere, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durumda, stok değerlendirme yöntemleri bu mükellefler için tatbik edilmeyecektir. Bu durumda, satılan malların alış bedelleri hangi usule göre belirlenecektir? Düzenlemede boşluk ve belirsizlik vardır. Maddenin yeniden gözden geçirilmesi gerekir kanaatindeyim.

Maddenin üçüncü fıkrasında, basit usule tabi mükelleflerin kayıtlarının, meslek odalarında oluşturulacak bürolarda tutulması öngörülmektedir. 1 milyonun üzerinde mükellefin kayıtlarının merkeziyetçi bir yaklaşımla tutulması, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesine bir katkı sağlamaz, sadece, bürokrasiyi artırır. Bu nedenle, isteyen mükellefler, kayıtlarını, istediği muhasebeciye tutturmalıdır. Ülkemizde, belgeli ve attığı imzadan sorumluluk duyan 40 binin üzerinde muhasebeci ve müşavir bulunmaktadır.

Maddenin dördüncü fıkrasında, vergi tekniğine aykırı bir düzenleme yapılmaktadır. Sahte belge kullandığı Maliye Bakanlığı denetim elemanlarınca tespit edilen basit usule tabi mükellefler, gerçek usulde vergilendirilmek istenmektedir. Sahte belge kullanan bir mükellef, Vergi Usul Kanununun hükümlerine göre cezalandırılmaktadır. Buna ilave olarak, vergilendirme yönteminin cezalandırma aracı olarak kullanılması, vergi tekniğine de aykırıdır.

Diğer taraftan, sahte belge kullananların Maliye Bakanlığınca tespiti, gerçek usule geçmek için yeterli görülmektedir. Eğer, böyle bir düzenleme yapılacaksa, mahkeme kararına istinaden, basit usulden gerçek usule geçilmelidir. Maddenin altıncı fıkrasında, basit usulden gerçek usule geçmenin kuralları belirlenmiştir. Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin bir daha hiçbir şekilde basit usule dönmeyecekleri hüküm altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu düzenleme, iyi niyetli mükellefleri mağdur edecek bir düzenlemedir. Gerçek usule göre vergilendirilen bir faaliyette bulunulduktan sonra faaliyetine uzun bir süre ara veren ve tekrar başka bir tür iş yapmak isteyen mükellef, eğer, şartlarını taşıyorsa, basit usulde vergilendirilmelidir. Maddenin bu doğrultuda düzeltilmesinde fayda görüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, vergi vatandaşlık görevidir. Bizlere düşen ise, kolaylaştırmaktır, zorlaştırmamaktır; sevdirmektir, nefret ettirmemektir. Yukarıda izahta da görüldüğü gibi, zorlaştırdığımız kanaatindeyim.

Diğer bir tespitim ise, yasaları sevdirmeliyiz; halkın, kamuoyunun kabulünü kazandırmalıyız. Biz, burada, vergiyi hep daha çok nasıl toplarız diye çırpınıyoruz. Aslında, toplanan vergilerin harcandığı yerler konuşulmalı, tartışılmalı; verginin nasıl alınacağının peşine düşmeden evvel, alınan verginin nasıl...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güneş, süreniz bitti.

Teşekkür ederim efendim.

CAFER GÜNEŞ (Devamla) – Cümlemi tamamlasaydım...

BAŞKAN – Cümlenizi tamamlamanız için bir iki saniye durdurdum; ama, bitirmediniz, devam ettiniz.

Teşekkür ederim.

CAFER GÜNEŞ (Devamla) – Bir cümle...

BAŞKAN – Tamam, zaten anlaşıldı. Genel ifade kullanıyorsunuz, teşekkür ederim... Sağ olun.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, 5 dakika eksüre verin.

BAŞKAN – Efendim, olmaz, hiç kimseye vermiyoruz.

Çok teşekkür ederim.

CAFER GÜNEŞ (Devamla) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlasaydım.

BAŞKAN – Güzel şeyler söylüyorsunuz; ama, zaman müsaade etmiyor, ben ne yapayım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

CAFER GÜNEŞ (Devamla) – Saygılar sunulması lazım.

BAŞKAN – Hayır, saygılar sundunuz zaten.

CAFER GÜNEŞ (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Efendim, şahsı adına Sayın Emin Kul.

EMİN KUL (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şahsı adına Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Beyreli süreniz 5 dakikadır.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Vergi yasa tasarısının 31 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamadan önce, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Benden önce konuşan çok değerli konuşmacıların ifade ettikleri gibi, vergi tasarısının en önemli maddelerinden birini görüşmekteyiz. Sayın Bakanımız, benden önce, bu maddeyle ilgili, bu maddenin içeriğiyle ilgili çok detaylı ve çok doyurucu açıklamalarda bulundular; dolayısıyla, benim çok fazla söyleyeceğim şey kalmadı; ama, yine de, bir iki noktayı belirtmekte fayda görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle, kısaca "götürü usul" denilen vergileme türü, "basit usul" denilen yeni bir vergileme türüne dönüştürülmekte. Hepinizin kabul edeceği gibi, götürü usuldeki mükellefler, bugüne kadar, mal alış ve giderlerini belgelendirmedikleri için ve belge saklamadıkları için, bir yerde, kayıtdışı ekonomiyi besler hale gelmişlerdi. Ayrıca, bu sistem, bazı mükellefleri mağdur ederken, bazı mükelleflere de aşırı derecede çıkar sağlayan bir sistem haline gelmişti. Dolayısıyla, bu sistemin aksaklıklarını gidermek üzere, götürü usul vergilendirme kaldırılmakta ve basit usul vergilendirme sistemi getirilmekte. Nedir basit usul; kısaca, aldığının belgesini toplayacak, sattığının belgesini toplayacak; bunu, yapabiliyorsa kendisi yapacak, yapamıyorsa, meslek odası ve Maliye Bakanlığının oluşturacağı birimler, mükellef adına bunu yapacaklardır.

Ben, bu maddenin, bu tasarının, memleketimize hayırlar getireceğine, güzellikler getireceğine; kayıtdışı ekonominin, artık, olabildiğince azalacağına inanıyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyreli.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 50 önerge vardır...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Peki; buyurun Sayın Emmioğlu.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Benim de sorum var.

BAŞKAN – Peki Sayın Özgün.

İki kişi soru soracak.

Buyurun.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakanım, diyelim ki, bir bakkal veya manav esnafı, sizin dediğiniz gibi, alış ve satış kayıtlarını verdi ve aradaki fark... Gerçi, stok değerlemesi yapmadan ortaya çıkacak bir rakam oluşacaktır. Bu şekilde yaptığınız hesap neticesinde, götürü verginin altında teşekkül eden bir vergi çıktığını kabul edelim. Bu durumda, bu bakkal veya manav esnafı, sizin "altından artık kalkılamayacak" dediğiniz götürü usulden mi vergisini verecek; yoksa, daha aşağıdan, basit usulden olan vergisini mi verecektir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Sayın Özgün de sorusunu sorsun da, ikisine birden cevap verin.

Buyurun Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Bakanım, bu maddeye göre, basit usule tabi mükelleflerimizin, bilindiği üzere, defter tutma yükümlülükleri yok; ancak, alış bedelleriyle satış bedelleri arasındaki fark gelir olacağına göre, satılan malın alış bedelini nasıl değerlendirecek? Burada bir belirsizlik var gibi geliyor bana.

Deftere tabi, bilanço usulüne tabi mükelleflerimiz de, değişik değerleme usullerini kullanarak elinde kalmış stok malların alış bedellerini belirliyor. Burada bir belirsizlik var mı diyorum.

Dördüncü fıkrada, vergi tekniğine aykırı bir düzenleme var mı? Burada, sanki, mükellefe, vergi sistemimizdeki cezaların dışında bir cezalandırma var gibi geliyor. Bir de o konudaki fikrinizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Emmioğlu, konuşmamda, zannediyorum, açık bıraktığım temel konuydu bu; biraz önce bir değerli arkadaşımız da gelip bu konuda uyarmıştı.

Eğer, matrah, alış ve satışları arasındaki miktar, götürü vergi matrahının altındaysa, kesin olarak altından ödeyecek; zaten, temeli bu. O nedenle, onların vergi yüklerini, kazanmadıkları gelirleri üzerinden vergi alınır bir konumdan çıkarmaya çalışıyoruz. Gerçek anlamda bir kazancı varsa, onun üzerinden; ancak, kazancı, götürü matrahın üstüne çıkıyorsa bile, üç yıl boyunca bu haktan yararlandırıyoruz, vergi yükünü ağırlaştırmıyoruz. Kesin olarak daha aşağıysa, daha aşağıdan ödeyecek.

Şimdi, Sayın Özgün, muhasebe kendi içerisinde bir tutarlılık içerir. Yani, bir T cetveli düşünün, bir tarafa satınaldığı malların hepsini yazıyor; dolayısıyla, bu, Vergi Usul Kanunumuzdaki maliyet bedeliyle girer; diğer taraftan da satışları var; dolayısıyla, alışları ve satışları arasındaki farklar, kaydî envanter suretiyle de yıl sonu stoklarını gösterir; o da maliyet bedeliyle girer. Dolayısıyla, burada uyguladığımız sistem, bu basit muhasebe sistemi olacak, o kadar; bir denge, kaydî envanter...

Bununla ilgili bir tek Maliye Bakanlığının gerekli düzenlemeleri yapma yetkisini alıyoruz; biliyorsunuz, bunu ilgili odalarla, esnaf odalarıyla oturup, bu sistemin, bu gruplara en az yük getirecek şekilde nasıl düzenleneceğini beraberce kararlaştıracağız. Örneğin, ilk defa 1.1.1999 yılından sonra bu sistem yürürlüğe girerken, özellikle, mal alıp satan götürü mükelleflerle ilgili, mevcut stoklarını ne şekilde değerlendirip yola çıkacağımız, vesaire konular, o uygulamada birlikte düzenleyeceğimiz konular. Ancak, her halükârda, maliyet bedeliyle girecek, yıl sonundaki kaydî envanteri varsayacağız.

Bir tek istediğimiz olay -son olarak da belirttiğiniz gibi- bu gruba girmiş olan mükelleflere bu kadar fazla hak tanındıktan sonra, hiç değilse, onları alet olarak kullanmak suretiyle, başkalarının büyük bir vergi kaçırmasına engel olmak. Ben, nasıl olsa, götürü matrahların üzerinde vergi ödemeyeceğim; o zaman, istediğim kadar fatura keserim; nasıl olsa, gelirim daha fazla olmayacak; dolayısıyla, benim kestiğim faturaları, başka birisi de gider yazsın, matrahını düşürsün hakkını bunlara vermiyoruz. Özel bir vergilendirme rejimi olduğu için de, bu sistemden yararlanabilmeniz, sahte belge düzenlememenize bağlı diyoruz; koşulumuz o. Götürülük bitti, bu şekilde yararlanan mükellefler, basit usul... Bunlar, her halükârda, peşin vergiye vesaireye de tabi olmayacaklar, biliyorsunuz, onunla ilgili hükmümüz de var. Bu kadar basit hale getirilmiş, kişileri kullanmak suretiyle başka birilerinin vergi kaçırmasını engellemek de, zannediyorum, malî idarenin değil; ama, toplumun en doğal hakkı. Bu bir özel düzenlemedir; özel düzenleme olduğu için de, bu sistemden yararlanabilmenin temel koşulu, eskiden özel şartlarımız, genel şartlarımız, satış tutar ölçümüz vesairemiz vardı ya, bütün onların hepsini, yeniden, genel hüküm olarak, sahte belge düzenlememeyi getiriyoruz. Nasıl ki, daha önceden asgari kira tutarı veya emsal kira bedeli, belirli bir miktarı geçtiği zaman götürülükten yararlanamıyordu, şimdi de diyoruz ki, sahte belge düzenlediğin zaman, basit sistemden yararlanamazsın; bu, bir koşul. (FP sıralarından "cezası yok mu?"sesleri)

Ayrıca var ; o, ayrı bir olay...

BAŞKAN – Genel ceza hükümlerinden...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Ama, onun dışında da kesin olarak sistemden yararlanmanın bir koşulu olarak getiriyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

24 adet önergeyi geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 31 inci maddesinin son fıkrasında yer alan bölümün "Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, gerçek usulde vergilendirmeyi gerektiren şartları taşıdıkları müddetçe basit usule dönemezler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Lütfü Esengün Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Erzurum Kırşehir Kayseri

Ahmet Çelik İsmail Özgün Mustafa Yünlüoğlu

Adıyaman Balıkesir Bolu

Yakup Budak İ. Ertan Yülek Ahmet Doğan

Adana Adana Adıyaman

Celal Esin Osman Hazer Cemalettin Lafçı

Ağrı Afyon Amasya

Rıza Ulucak Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Ankara Batman Bayburt

Abdulhaluk Mutlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bitlis Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Mehmet Sıddık Altay M. Ziyattin Tokar Murtaza Özkanlı

Ağrı Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Zeki Ergezen

Ankara Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bolu Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Elazığ Erzurum Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş

Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Osman Yumakoğulları

İstanbul İstabul İstanbul

Hüseyin Kansu Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Ekrem Erdem Abdullah Özbey

Isparta İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Kemal Albayrak Hüseyin Arı

Kars Kırıkkale Konya

Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman

Konya Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kâzım Arslan

Trabzon Van Yozgat

I. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Basit usulde ticarî kazançları 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları taşıyanlar için topluca tespit olunur."

Yusuf Selahattin Beyribey H.Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

"Ticarî kazançları basit usulde tespit edilenlerin 47 ve 48 inci maddedeki şartları taşımaları gerekir."

Yusuf Selahattin Beyribey H.Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Basit usulde ticarî kazanç 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları taşıyanlar için topluca tespit olunur."

Yusuf Selahattin Beyribey H.Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ yazılı şartları topluca" ibaresinin " yazılı kuralları toplu olarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H.Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bu usulde vergilendirilenler" ibaresininin "Basit usulde vergilendirilenler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H.Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Bu suretle tespit ve beyan olunan" ibaresinin "Bu suretle saptanan ve beyan olunan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ".satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır." ibaresinin "satılan malların alış bedelleri arasındaki olumlu farktır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanır" ibaresinin "belgelerde yazılı miktarlarla hesaplanır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan " belgeleri ayrı ayrı dosyalarda saklamak zorundadırlar" ibaresinin "belgeleri ayrı ayrı dosyalarda muhafaza etmek mecburiyetindedirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulur" ibaresinin "meslek odaları tarafından oluşturulan bürolarca tutulur" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur" ibaresinin" yetki almış yeteri kadar meslek mensubunun çalıştırılması mecburîdir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "vergi dairesine karşı yükümlülükleri" ibaresinin "vergi dairesine karşı sorumlulukları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "bu hususun kendilerine tebliğ" ibaresinin "bu durumun kendilerine tebliğ" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "kullandığı tespit edilenler" ibaresinin "kullandığı saptananlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Basit usule tabi ticaret erbabından" ibaresinin "Basit usulde vergilendirilen mükellefler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "kullandığı tespit edilenler" ibaresinin "kullandığı belirlenenler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "basit usulden yararlanamazlar" ibaresinin "basit usulden faydalanamazlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Selahattin Beyribey H. Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "bu kişilerin aynı türden iş yapan" ibaresinin "bu kişilerden anı nevide iş yapan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "bu usulden yararlanmak istemediklerini" ibaresinin "bu usulden faydalanmak istemediklerini" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Mustafa Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "şahsi işin mevcut olmaması halinde" ibaresinin "şahsi işin mevcut olmaması durumunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

§Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "suretiyle tespit olunur" ibaresinin "suretiyle belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "hissesine düşen miktarların eklenmesine" ibaresinin "payına düşen tutarların eklenmesine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "şahsi bir işle iştigal edenlerin " ibaresinin " şahsi bir işle uğraşanların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir dakika efendim, bir dakika... O kadar aceleci olmayın!..

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Basit usulde ticarî kazançları 47 ve 48 inci maddelerde yazılı şartları taşıyanlar için topluca tespit olunur.

Selahattin Beyribey (Kars) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Önergemi geri çekiyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmamamıza mahal kalmamıştır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Hepsini mi çekiyorsunuz?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Hepsini çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – O zaman geriye bir önerge kalıyor. Fazilet Partisinin çok kıymetli bir önergesi var, isterseniz bunu bir işleme koyalım da... (FP sıralarından "koyalım, koyalım" sesleri, gürültüler) Peki.

SITKI CENGİL (Adana) – Bir imzayla çekilebilir mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, önergelerde beş imza var, biri çekilince dört imza kalıyor ve önerge düşüyor.

SITKI CENGİL (Adana) – Peki efendim.

BAŞKAN – Şimdi, Sıtkı Cengil ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi Kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 31 inci maddesinin son fıkrasında yer alan bölümün "herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, gerçek usulde vergilendirmeyi gerektiren şartları taşıdıkları müddetçe basit usule dönemezler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil (Adana) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Cengil?

SITKI CENGİL (Adana) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergesini izah etmek üzere, Sayın Cengil; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinize teşekkür ediyorum.

Arkadaşımız "Adana'da su kesik" diyor, gerçekten öyle, ben de Adana'dan yeni geliyorum... Arkadaşımıza da ayrıca teşekkür ediyorum, biraz önce konuşmasında acımızı paylaştı. Tabiî, söz Adana'dan açılmışken, deprem bölgesindeki köyleri, ilçe merkezlerini dolaştım, oradaki esnafımızın Sayın Bakanımızdan bir talebi var -bilmiyorum belki yerine getirilmiş de olabilir, Ceyhan Vergi Dairesi de hasar görmüş durumda- biliyorsunuz, Gelir Vergisi ikinci taksidinin de...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Uzattık, uzattık.

SITKI CENGİL (Adana) – Uzattınız... Peki, teşekkür ediyorum. Bunu iletmek istedim. Ayrıca, tabiî, sadece uzatmak yetmiyor, inşallah başka ayrıcalıklar da tanırsınız.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, önerge veren arkadaşlarımız biraz önce önergelerini geri aldılar. Tabiî bu bir haktır. İktidarın da İçtüzükten kaynaklanan bir hakkı vardır, muhalefetin de bir hakkı vardır. Ben, kanun tasarısının Genel Kurula indiği gün, bu maddeyle alakalı önerge verdim. Eğer, muhalefet olarak tasarıyı engellemek gibi bir iddiamız, bir düşüncemiz olsaydı, hakikaten, o gün itibariyle doldururdum. (ANAP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, ben düşüncemi ifade edeyim; zaten sürem 5 dakika, onun bir bölümünü de siz almayın.

Ben bir şeyi tespit için şunu da belirtmek durumundayım : Biraz önce önergelerini geri çeken arkadaşlarımızın verdikleri önergelere baktım, -tamamına değinmeyeceğim- bir de tasarı metninin aslına baktım; yani, tabiri caizse, naylon önergeler verilmiş; ama naylon önergenin de bir şahsiyeti olması lazım. (FP sıralarından alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bakın; naylonun da bir kalitesi, bir şahsiyeti olması lazım. Kanun tasarısının aslında "şartları haiz olanlar" diyor, arkadaşımız çok önemli bir değişiklik yapmış, "taşıyanlar" demiş.

REFİK ARAS (İstanbul) – Siz de imzaları bin defa okutuyordunuz.

SITKI CENGİL (Devamla) – Bu yetmemiş, ikincisinde "topluca taşıyanlar" demiş... (DSP sıralarından "konuya gel" sesleri)

Konuya geliyorum.

Ben vaktimi bununla harcamayacağım. Tamamı böyle. Bir önergede de "kurallar" yerine "şartlar" kelimesini koymuş.

Değerli arkadaşlar, hepimiz ilkokulda okuduk, lisede okuduk, üniversitede okuduk, az çok Türkçe de okuduk, dilbilgisi de okuduk; yani "kurallar" ile "şartlar" birbirinden çok farklı. (!) Bunları yazarken biraz dilbilgisine dikkat edin de, bari bu eleştirimize mahal bırakmayın. Zaten, her tarafınız eleştirilir durumda da, buna bari mahal bırakmayın. (FP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler) Evet, o konuda, Türkçe konusunda bir sıkıntınız varsa yardımcı olurum değerli arkadaşlar. Polemiğe girmeyelim, polemiğe girersek vaktimizi onunla bitiririz, hem de mahcup olursunuz neticede.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Cengil.

SITKI CENGİL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bizim bu önergedeki istemimiz çok basit. Ne diyor; "kanunî düzenlemeler yapılırken, gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, bir daha hangi kayıt ve şart altında olursa olsun, basit usule dönemezler" diyor. Bu, yanlıştır. Basit usulün birtakım şartları var. Siz o şartları koymuşsunuz; eğer, mükellef o şartları taşıyorsa basit usulde vergilendirilir. O mükellefi, o şartları taşıdığı zaman gerçek usule geçiriyorsunuz da, o şartları kaybettiği zaman bu hakkı niye tanımıyorsunuz? Bu yanlıştır. Bunun düzeltilmesi lazım.

İkincisi -bununla da alakalı önergemiz vardı, işleme girmemiş; biraz önce Sayın Nihat Matkap da bu konuyla alakalı olarak konuştu- basit usuldeki kayıtların sadece esnaf odaları tarafından tutulması konusu var. Biz, şöyle bir öneri getirdik: Bunu, bırakın muhasebeciler de tutabilsin, bırakın mükellefin kendisi de tutabilsin; yani, mükellefi, niye sadece esnaf odalarına mecbur ediyorsunuz anlamıyorum. Bu, esnaf odaları için de daha iyi olur, mükellefin kendisi için de daha iyi olur. Serbest piyasa diyoruz, serbest piyasa ekonomisi diyoruz; ama, niye bu insanlara bu mecburiyeti getiriyoruz anlamıyorum.

REFİK ARAS (İstanbul) – Muhasebe ücreti ödemesin diye.

SITKI CENGİL ( Devamla) – Muhasebe ücretini de ona göre belirlersiniz.

Değerli arkadaşım, demokrasilerde çare tükenmez, onu da ona göre ayarlarsınız...O kadarını bilmiyor musunuz, onu da ona göre ayarlarsınız...

Bir başka husus da, bir müteselsil sorumluluk konusudur. Peki, müteselsil sorumluluk çerçevesinde o esnaf odaları neye göre sorumlu olacak? Vatandaşın beyannamesini gününde vermedi, üç ayda bir KDV beyannemisinin verilmesi lazım, ceza geldi; bunun sorumlusu kim veya faturalarda bir sıkıntı çıktı, müteselsil sorumlu kim?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Fazladan konuşuyor!

SITKI CENGİL (Devamla) – Esnaf odasındaki esnaf oda başkanı mı veyahutda Sayın Beyribey, siz mi üstleneceksiniz Kars'taki esnafın sorumluluğunu, ha bire laf atıyorsunuz?.. Senin vermiş olduğun önergelerin de deminki önergelerden hiçbir farkı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cengil, süreniz bitti, süreyi de uzatmıyoruz.

SITKI CENGİL (Devamla) – Sürem bitti; ama, bu madde yanlış. Bunun böyle geçmesi halinde hem esnaf sıkıntıya girer hem de siz esnafın arasına gittiğiniz zaman sıkıntıya girersiniz.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.

Sayın milletvekilleri, önergeleri oylayacağım; ama, bir grup ardakaşımız yoklama istemiş. Yalnız...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) –Yoklama istemenin de bir şartı vardır; biraz önce söylediğiniz gibi, şu sıralara bakın.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Müdahale etmeyin.

Şimdi, yoklama isteyen sayın arkadaşlarım, şu anda, Genel Kurulda 190 küsur kişi var. Zaten, çalışma süresinin bitimine de onbeş dakika kaldı. Yoklama istedikten sonra çıksaydınız hadi neyse; ama, şimdi, müsaade buyurun da şu onbeş dakikayı... Yani, çoğunluk var. (FP sıralarınan gürültüler)

Efendim, rica ediyorum... Şu anda, Genel Kurul salonunda 190'ın üzerinde insan var. (FP sıralarından "sayın, sayın" sesleri)

Efendim, saydık; arkadaşlarla birlikte de saydık. Şimdi, bakın, gecenin bu saatinde... Zaten, bu maddeden sonra bir işlem de yapmayacağız.

Onun için, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Bu nasıl uygulama Sayın Başkan?!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Genel Kurulda kaç kişi olduğunu saydınız mı?!

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz; yoklama yapmaya mecbursunuz!

BAŞKAN – Efendim, mecburiyetim yok; yani, Başkanın, burada bir yetkisi vardır, takdir hakkı vardır. Rica ediyorum... (FP sıralarından gürültüler)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, kabul edemezsiniz!

BAŞKAN – Efendim, bakın... Sayın Şener...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben, sizin yoklama isteğiniz üzerine saydım, 190'ın üzerinde kişi vardı; ama, arkadaşlarınız salondan çıksaydı yoklama yapardım. (FP sıralarından gürültüler)

ABDULLATİF ŞENER (Sıvas) – Yoklama yapmadınız, karar yetersayısını aramadınız; kaç kişi olduğunu nereden biliyorsunuz?!

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Gizli yoklama olmaz!

BAŞKAN – Vallahi, benim anlayışım bu. Ben, gerçeklerden yanayım; yani, gözümle bakıyorum... (ANAP ve DSP sıralarından"Bravo Başkan" sesleri)

Teşekkür ederim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – İçtüzüğü sürekli ihlal ediyorsunuz!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 31 inci madde kabul edilmiştir.

Çalışma süremizin bitmesine çok az bir zaman kalmıştır. Alınan karar gereğince, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresini, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal ile Başbakan Mesut Yılmaz haklarındaki (9/23) ve (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturma Önergelerini ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Haziran 1998 Salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.50

 

 

 

 

birleşim 111'in sonu