DÖNEM : 20 CİLT : 56 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

109 uncu Birleşim

25. 6 . 1998 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna dair tezkerenin işlemden kaldırıldığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1576)

2. – Moldavya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1577)

3. – Gürcistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’e, dönüşüne kadar Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1578)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonları Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Sıvas Milletvekili Abdullatif Şener’in, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, partilerine sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Cumhuriyetin 75 inci yıldönümü kutlamaları için harcanacak paranın kaynağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5098)

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, yasadışı örgütlere üye olduğu ileri sürülen kamu personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5134)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bilderberg Grubuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5154)

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/5162)

5. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Dışişleri Bakanının Bilderberg Toplantısına katılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5208)

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, RTÜK’de yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5230)

7. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun;

– Gaziantep’e yapılacak yatırımlar için ayrılan ödeneğe,

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın;

– Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulundan mezun olan öğrencilere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5396, 5407)

8. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, canlı sığır ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5417)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Moldavya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, TBMM Başkanı Hikmet
Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine su-
nuldu.

DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, siyasal ve ekonomik istikrarı sağlayarak, gelecekteki Meclislerin, ülke meselelerine daha rahat eğilme imkânını sağlama açısından gerekli ve mümkün olan tedbirleri, Seçim ve Siyasî Partiler Yasalarında gerçekleştirmek amacıyla bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24), okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun 23.6.1998 tarihli 107 nci Birleşiminde gündeme alınması kabul edilen, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkındaki (11/16) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer almasına ve görüşmelerinin, 29.6.1998 Pazartesi günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, Komisyon raporu gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergiler Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, 3505 sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun, Belediye Gelirleri Kanunu ile 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) görüşmelerine devam olunarak, 25 inci maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince ve grupların da mutabakatıyla, 25 Haziran 1998 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.53’te son verildi.

 

Uluç Gürkan Başkanvekili

Hüseyin Yıldız Ünal Yaşar Mardin Gaziantep Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

No : 164

II. – GELEN KÂĞITLAR

25.6.1998 PERŞEMBE

Tasarılar

1. – Askerlik Kanunu İle Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/791) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 17.6.1998)

2. – Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/792) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 17.6.1998)

3. – Kimlik Bildirme Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/793) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 17.6.1998)

4. – Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/794) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 23.6.1998)

Teklifler

1. – Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş ve 9 Arkadaşının; 4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1213) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 17.6.1998)

2. – Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş’ın; Pursaklar Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1214) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 19.6.1998)

3. – Giresun Milletvekili Turhan Alçelik ve 15 Arkadaşının; 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/1215) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 19.6.1998)

4. – Ağrı Milletvekili M.Sıddık Altay ve 17 Arkadaşının; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/1216) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 22.6.1998)

5. – İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz’ın; İzmir İlinde Uzundere Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1217) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 23.6.1998)

6. – İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz’ın; İzmir İlinde Gültepe Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1218) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 23.6.1998)

7. – İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz’ın; İzmir İlinde Yeşilyurt Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1219) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 23.6.1998)

8. – İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz’ın; İzmir İlinde Karabağlar Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1220) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 23.6.1998)

Tezkere

1. – İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1574) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 24.6.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

25 Haziran 1998 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ünal YAŞAR (Gaziantep)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşimini açıyorum.

III.– Y O K L A M A

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Portekiz’e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’ya dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna dair tezkerenin işlemden kaldırıldığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1576)

23 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 17 Haziran 1998 gün ve Kan. Kar. : 39-06-155-98-418 sayılı yazımız.

Görüşmelerde bulunmak üzere, 18 Haziran 1998 tarihinde Portekiz'e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara'nın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın vekâlet etmesi, ilgi yazıyla uygun görülmüştü.

Devlet Bakanı Burhan Kara, işlerinin yoğunluğu sebebiyle Portekiz'e gidemediğinden, ilgi yazının işlemden kaldırılmasının, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. – Moldavya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1577)

23 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 25 Haziran 1998 tarihinde Moldavya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

3. – Gürcistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1578)

23 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 25 Haziran 1998 tarihinde Gürcistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Refaiddin Şahin'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişikşiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, Komisyona geri verilmişti. Komisyon, raporunu henüz vermedi. Bu nedenle, kanun teklifinin müzakeresini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon? Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

4. — Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon? Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75-2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde tasarının 24 üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi, 25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25 - 193 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 2 - Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:

1. Ticarî kazançlar;

2. Ziraî kazançlar;

3. Ücretler;

4. Serbest meslek kazançları;

5. Gayrimenkul sermaye iratları;

6. Menkul sermaye iratları;

7. Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar.

Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile nazara alınır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Osman Berberoğlu; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, bazı vergi kanunlarında değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 25 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla yapılması öngörülen en önemli değişikliklerden birisi, gelir tanımının değiştirilerek, vergilendirmeye esas teşkil edecek gelir kavramının genişletilmesi, böylece, verginin tabana yayılacağı iddiasıdır; hatta, reform olma iddiası da, büyük ölçüde buradan ileri gelmektedir.

Vergi yükünün "bir ülkede, ekonomiden devlete cebrî yolla yapılan satın alma gücü transferlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı" olarak tarif edilmesi doğru ise, bu transferlerin ölçüsü olarak, tahsil edilen vergi ve vergi benzeri gelirler toplamını değil, kamu harcamaları toplamını almak gerekir.

Miktarı ve artış temayülü ne olursa olsun, kamu harcamalarını vergi olarak alıp, bunların tamamını vergiyle karşılama usulü ve tutkusu gerçekçi değildir; zamanla tıkanmaya da mahkûmdur. Bu vesileyle, Türkiye'nin, hiç kontrol edilmeyen, hatta tartışılmayan kamu harcamalarını tamamen karşılamaya yeterli bir vergi potansiyeline sahip olduğu kanaatinde olmadığımızı belirtmek istiyorum.

Hemen hemen birçok ülkede, gelir ve servete dayalı vergilerin nispetleri önemli ölçüde düşürülmektedir; fakat, daha da önemlisi, verginin ilk uygulandığı, yani, vergiye tabi ilk gelir seviyesinin çok yükseltilmiş olmasıdır. Bu uygulamaların yapıldığı ülkelerde, bütün hafifletici tedbirlere rağmen, vergi verimliliği düşmemiş, aksine artmıştır. Zira, iktisadî faaliyetin meyvesi olan gelirin ve sermaye kazancının yüksek seviyede vergilendirilmesi, bu faaliyetleri daraltmakta, meyvesini azaltmakta, dolayısıyla vergi matrahını küçültmektedir.

"Asya Kaplanları" diye ifade ettiğimiz ülkelerde, son zamanlarda geçirmiş oldukları, büyük ihtimalle geçici olarak kabul ettiğimiz krize rağmen, sağlanan kalkınmada en büyük etkenlerden birisi düşük vergileme politikasıdır.

Bizim vergi sistemimizde ise en adaletsiz konu, dolaylı vergiden elde edilen kamu gelirlerinin dolaysız olarak elde edilen kamu gelirlerinden fazla olmasıdır. 1996 yılı itibariyle gerçekleşen vergi gelirleri 2 katrilyon 248 trilyon 420 milyar Türk Lirası olmuş, bunun yüzde 39'luk bölümü, yani 883 trilyon 965 milyar liralık bölümü dolaysız; kalan yüzde 61'lik bölümü, yani 1 katrilyon 364 trilyon 455 milyar liralık bölümü de dolaylı vergilerden elde edilmiştir.

Sadece 1996 yılı için gerçekleşen bu oranlar, aslında, tüm cumhuriyet tarihi boyunca birkaç istisna haricinde fazla bir değişiklik göstermemiş, dolaylı vergilerin oranı, daima, dolaysız vergi oranlarının üzerinde gerçekleşmiştir. Bunun sebebi de, Maliye politikasının, kolay gözüken dolaylı vergileri tahsil etme noktasına doğru meyletmesidir. Modern vergileme teknikleri itibariyle dünyada bu tür vergilendirme sisteminden uzaklaşılmaktadır.

Yürürlükte olan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde "Gerçek kişilerin gelirleri Gelir Vergisine tabidir. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safî tutarıdır" denilmektedir.

Kanunun 2 nci maddesinde, söz konusu gelir kavramının açılımı yapılmaktadır; yani, Gelir Vergisine tabi olacak gelirlerin, ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve sair kazanç ve iratlardan elde edilecek gelirlerin safî tutarlarından oluşacağı belirtilmektedir.

Tasarının, şu anda görüştüğümüz 25 inci maddesiyle, eski 2 nci maddenin 7 nci bendi "Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" şeklinde değiştirilmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, tasarıyı incelemeden önce, Anayasamızın çok iyi tahlil edilmesi gerektiğine inanıyorum. Anayasamızın 73 üncü maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" denilmektedir. Tasarının 25 inci maddesindeki “kaynağına bakılmaksızın, diğer her türlü kazanç ve iratlar” ifadesi, kanımızca, Anayasanın yukarıda bahsettiğimiz ilgili hükmüne aykırıdır. Çünkü, üzerinde durulması gereken en önemli konu, herkesin gücüne göre vergi alınması esası ile adalet ve dengenin sağlanması gerekliliğinin ortaya konulmasıdır. Ayrıca, Anayasamız, verginin yasallığı ilkesine tek bir istisna getirmiştir; muaflık istisnalar ve indirimlere ilişkin hükümlerinde, kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisini Bakanlar Kuruluna vermiştir. Bunun dışında, yetki devri söz konusu değildir. Bu nedenle de, verginin unsurlarını belirleme yetkisini yönetime vermek, Anayasaya düpedüz aykırıdır. Maliye politikasının sosyal amacına uymayan bu maddelerle çıkarılacak bir kanunla vergi reformu yapılacağı iddiasının bir geçerliliği de bulunmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, vergi alınırken ve mükellef tarafından ödenirken neyin, nasıl ve ne şekilde vergilendirileceğinin açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Mükellef, hangi gelir unsurunun vergiye tabi olduğunu bilmezse, sorumluluğunu yerine getirmekte de tereddüte düşer. Tasarının 25 inci maddesiyle getirilen değişikliğin ne ölçüde vergide tabana yayılmayı ve ne ölçüde reform içeriği taşıdığını anlamakta güçlük çektiğimizi ifade etmek istiyorum. Şu an, yürürlükteki 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin 7 nci bendinde yer alan "sair kazançlar ve iratlar" terimi kaldırılarak, yerine gelirin 7 nci unsuru olarak "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" terimi konulmakla mı Gelir Vergisinde reform yapıyoruz, vergi tabanını genişletmek gerekçesiyle, tasarının 1 inci ve 2 nci maddelerin gerekçelerinde yer alan miras, bağış, kumar, bahşiş ve piyango ikramiyelerine bir de rüşvet kazançlarını ekleyerek mi? Oysa, aynı tasarının 81 inci maddesine göre, sözü geçen gelir unsurları ivazsız intikaller niteliğinde olup, Veraset ve İntikal Vergisine dahildirler. Veraset ve İntikal Vergisine tabi kazançları Gelir Vergisine tabi tutmak, çifte vergilendirme olmaz mı?

Rüşvet kazançlarına gelince; ister fiilî ister tasarruf olarak saptansın, ilgiliden geri alınmaktadır. Şayet, yanlış yorumladığımızı söyleyecek olursanız, bunca yıllık geçmişe ve deneyime sahip maliye idaresinin, ülke içinde elde edilecek kazanç ve iratlara tanım bulamayarak, son derece muğlak ifade edilen birtakım tanımlamalarla, çıkaracağı bir kanunla mı vergiyi tabana yayacaksınız?

Gerçekte tabanı genişletme amacının bulunmadığına göre, 7 nci gelir unsurunun tanımlaması niçin değiştirilmiş ve belirsiz kılınmıştır? Bu sorunun yanıtı şudur: Kaynağı bilinmeyen harcama ya da tasarrufları gelir öğesi yapmak için ya da bir başka anlatımla, servet beyanına gelir öğesi kılıfını geçirmek için.

Sayın milletvekilleri, böylesine muğlak ifadelerle çıkarılmak istenen vergi yasa tasarısı, zaten, mükellefler tarafından anlaşılamaz hale gelen vergi yasalarını biraz daha karmaşık ve kafaları karıştıran bir mevzuat içerisine sokmaktadır. Bu ifadeler, ayrıca, verginin genel mantığına ve vergilendirme prensiplerine de uymamaktadır. Bu tip maliyecilik anlayışının artık, dünyada yeri de kalmamıştır.

7 nci bentte getirilen "kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç ve iratlar" ifadesindeki gelirlerin, şeffaf ve net bir şekilde ifade edilmesi zorunluluktur. Tasarı, bu haliyle, vatandaşı ve vergi mükellefini ürküten bir tutum sergilemektedir.

Bir kez daha ifade ediyorum ki, vergi vermek mükellefin görevidir; ancak, mükellef de daha önceden hangi konunun vergiye tabi olacağını ve hangi kıstaslara göre vergilendirileceğini çok açık olarak bilmek durumundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Berberoğlu, toparlayalım efendim.

OSMAN BERBEROĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu vatan, bu millet ve bu devlet bizim. Dolayısıyla, burada kanunları, bir reform gerekçesiyle kamuoyuna açıklarken ve Meclisin yüce oluruna sunarken, dünyadaki gelişmeleri gözardı etmeden tartışmamız gerekmektedir. Biz, burada, yine devletçilik zihniyetini ön plana çıkaran, müteşebbisi teşvik etmekten uzak ve kafalarda soru işaretleri oluşturan kanun tasarılarını görüşmeye iktidar tarafından zorlanıyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanlarından Nixon'ın ifadeleriyle sözlerime son vermek istiyorum: "Kalkınmakta olan ülkelerin başarısız olanlarında hükümetlerin genellikle yaptığı iş, pastanın en büyük dilimini kendine almaktır; başarılı olanlarda ise, pastadan büyük pay almak yerine, pastayı büyütmeye gayret göstermektir."

Ben, bu tasarının devletimize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ederek sözlerime son veriyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Berberoğlu.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ekrem Erdem; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA EKREM ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 kanunda değişiklik yapan vergi tasarısının 25 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Partim ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

25 inci madde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde yapılacak değişikliği içermektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun halen yürürlükte olan 2 nci maddesinde, gelire giren kazanç ve iratlar:

"1. Ticarî kazançlar;

2. Ziraî kazançlar;

3. Ücretler;

4. Serbest meslek kazançları;

5. Gayrimenkul sermaye iratları;

6. Menkul sermaye iratları;

7. Sair kazanç ve iratlar" şeklinde 7 madde halinde sayıldıktan sonra "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar gelirin gerçek ve safî miktarı ile nazara alınır" denilmektedir.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 25 inci maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda 6 madde halinde sayılan gelire giren kazanç ve iratların dışında kalan “sair kazanç ve iratlar” şeklindeki 7 nci bent, yeniden "Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" şeklinde düzenlenmektedir.

Bundan önce görüşülen 24 üncü madde ile de, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde yapılan değişiklikle, gelir kavramının tanımı değiştirilmektedir. Gelirin içerisine, tasarruf veya harcamaya kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratlar dahil edilmiştir.

25 inci maddede yapılan bu değişiklikle, vergidışı kaldığı varsayılan birtakım gelir ve iratların vergilendirilmesi ve verginin daha geniş bir tabana yayılması amaçlandığı, gerek genelin gerekse bu ve buna benzer maddelerin gerekçelerinden anlaşılmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslına bakılırsa, mevcut vergi mevzuatımızda, vergidışı kalma ihtimali bulunan gelir söz konusu değildir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde gelirin tanımı yapılmış; 2 nci maddede de, bütün gelir çeşitlerini kapsayacak şekilde sayılmıştır. Mevcut kanunlar, her türlü geliri vergi kapsamı içine aldığına göre, neden böyle bir değişikliğe gidilmektedir? Yapılmak istenilen, 1984 yılında terk edilen servet beyanının, örtülü bir şekilde tekrar geri getirilmesi midir? Bize, öyle olduğu kanaatini vermektedir ve modern dünyanın uyguladığı serbest piyasa ekonomisine de ters bir uygulamadır. Bu, dünyanın süratle uzaklaştığı bir anlayışın tekrar geri getirilmesi midir, ararejim anlayışının ürünü müdür? Eğer, böyleyse, bu, tehlikeli bir anlayıştır, tehlikeli bir maddedir; yanlış anlamalara ve yanlış uygulamalara açık bir maddedir. Aslında, bir kazanç ve irat elde etme amacı olmadığı halde, kişinin mal varlığındaki terkip değişikliğinden dolayı ortaya çıkan müspet farkların dahi vergilendirilmesini getirmektedir ki, bu, mahzurludur, verginin temel mantığıyla da uyuşmamaktadır. Bu hususta, diğer kazanç ve iratlar yönünden bir çerçeve getirilmeyip, âdeta ucu açık bir uygulamaya gidilmektedir. Bu, son derece mahzurludur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; mesela, yıllar önce aldığı bir gayrimenkulü veya vasıtayı, hatta ev eşyasını, kazanç elde etme gayesi olmadığı halde nakde dönüştürmek için satan bir vatandaş bile, bu muamele sebebiyle vergi ödemek durumunda kalacaktır. Bu, hak mıdır? Bu durum, vatandaşı tedirgin edecek, devlet ile vatandaş lüzumsuz yere karşı karşıya getirilecektir. Bu şekilde, verginin konusuna giren, gelirin kavranmasını hedefleyen karine usulünü yeni bir gelir unsuru gibi göstermek ve tarif etmek cidden yanlış bir uygulamadır.

Gelir Vergisinin temel hedefi, kazanç ve irat elde etmek gayesiyle yapılan faaliyet ve muamelelerden doğan gerçek geliri kavramak ve vergilendirmek olmalıdır. Kısaca, Gelir Vergisinin konusu sadece gelir olmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu maddenin belki de en önemli mahzuru, siyasî iktidarların veya bazı baskı gruplarının dayatmasıyla, bazı sermaye gruplarına baskı yapma imkânı da verebilir. Geçtiğimiz aylarda yakınen yaşadığımız, hepimizin yakından bildiği bir olayı hatırlatmakta, şahsen, konuyu daha iyi anlamak açısından yarar görmekteyim. Ülke ekonomisine hizmet etmek, işsizlere iş kapısı açmaktan başka hiçbir amacı olmayan Anadolulu bir grup işadamının başına gelenleri -Dost Sigorta Şirketinin başına gelenleri- hatırlamakta yarar var. Kuruluş aşamasında olan bir şirketin yöneticilerini, terörist gibi, evlerinden geceyarısı toplayıp gözaltına alarak günlerce soruşturma ve kovuşturmalara muhatap ediyorlar; sebep ise, bir vakfa yaptıkları varsayılan yardım. Sonuçta, bir şey olmadığı ortaya çıkıyor, çıkıyor çıkmasına; ama, onların şahsında, insanlarımız, kendi devletine küskün, kendi devletine kırgın. Yatırım yapmak isteyen, hizmet etmek isteyen insanların şevki kırılıyor, birçoğu, yatırım yapmaktan çekinir hale geliyor. Binlerce insana ekmek kapısı açmak, ekmek kapışacak bir şirket kurmaktan başka amacı olmayan bu insanların onca emekleri, maalesef, boşa gidiyor. Dünyanın dört bir yerinde yatırımlar teşvik edilirken, bizde, işadamları renklere ayrılıyor, devlet adına birileri tarafından, maalesef, fişleniyor. Korkum odur ki, bu madde bu şekliyle geçerse, buna benzer hoş olmayan başka olaylar da sahneye konulabilir. Bu açıdan, bu madde mahzurludur, devlet millet kaynaşmasına engeldir. Yalnızca bu açıdan bakıldığında bile, bu madde metinden çıkarılmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 25 inci madde, 24 üncü maddenin tekrarı mahiyetindedir. 24 üncü maddede tarif edilen vergiye tabi gelirler, 25 inci maddede tek tek sayılmaktadır, tadat edilmektedir. Aslında, bu madde gereksiz bir maddedir. 24 üncü maddede, vergiye tabi gelirin tarifi yapılmıştır; bir kere daha, tek tek, maddeler halinde vergiye tabi gelirlerin sayılmasına ne gerek var. Yasaların, uygulanırlılık açısından da, basit, açık ve kolay anlaşılır metinler olması gerekir. Tekrarlardan kaçınılması gerekirken, büyük iddialarla Meclise getirilen bu tasarıda çok sayıdaki madde birbirinin tekrarıdır. Birçok mahzuru birlikte getiren bu maddenin tümüyle metinden çıkarılması doğru bir tercih olacaktır.

Sözlerimi noktalarken, üzerinde çalıştığımız bu yasa tasarısının ülkemiz için hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli parlamenterler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 25 inci madde üzerindeki görüşlerini dile getireceğim.

Benden evvel söz alan Sayın Doğru Yol Partisi Grup sözcüsü iddialarını güçlendirebilmek için Amerika Birleşik Devletlerinden bir örnek verdi; ama, zannediyorum ki, yanlış bir örneğe yöneldi. Sayın sözcü, Amerika Birleşik Devletlerinin Nixsongate skandalıyla istifa etmek zorunda kalan ve yardımcısı Spiro Egnew'in yolsuzluk nedeniyle istifa ettiği bir Cumhurbaşkanına atıfta bulunarak iddiasını güçlendirmeye çalıştı. Ben -bir giriş olarak- buradan salık veriyorum; dünyadan örneklemeler yaparken, güvenirliliği, dürüstlüğü kanıtlanmış liderlerden örnek verirlerse, toplumumuza daha iyi bir katkıda bulunmuş, örnek alınması gereken kişileri daha iyi belirlemiş olurlar.

Burada ne tartışıyoruz? Sanki, burada, sermayenin, iş dünyasının üzerine giden, onları dört bir taraftan kuşatan ve o garibanları -bu yasa maddesiyle- soyup soğana çevirecek; yirmi yıldır rant ekonomisi kulvarında her yıl giderek artan faiz gelirleriyle beslenen o kesime, haksız, temelsiz vergi salınması imkânı veren bir maddeyi görüşüyoruz. Değerli Doğru Yol Partisi sözcüsü kalkıyor, bunu ima ediyor.

Fazilet Partisi, ki, geçmişte rant ekonomisine karşı olduğu iddiasıyla ortaya çıkan; ama, kısa dönemli İktidarında rant ekonomisinin batağına saplanan...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Elinsaf!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ...ve o kulvardan, toplum kaynaklarının belirli kesimlere pompalanmasına katkı sağlayan parti, şimdi bu kürsüye çıkıp, biraz evvelki zeminde, sermayenin ve girişimcilerin...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – İSKİ... İSKİ... İSKİ pompası...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Hâlâ nerede durduğunuzun farkında değilsiniz.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Siz, ilk önce, Refah Partisinin hesabını verin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen kürsüye hitap edin, kişisel konuşmayın.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Siz, ilk önce, onun altından kalkın, sonra burada konuşun. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, lütfen, yerinden müdahale edenlere değil, Genel Kurula hitap edin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, atışmasınlar, gündemde olmayan konularda laf atmasınlar.

Değerli arkadaşlarım, bir arkadaşımız, hatta her iki arkadaşımız da galiba; ama, biliyorum, Fazilet Partisi temsilcisi arkadaşımız dedi ki "25 inci maddeyle, bir örtülü servet beyanı geliyor." Aman, dikkat edin, işverenler sizleri uyarıyoruz; aman ayağa kalkın, üzerinize servet beyanıyla gelinecek, bu ne kötü bir şeydir!..

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bakkalın da var, bakkalın...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu, ne kötü bir şeydir. Aman, Meclis dikkatli olun, sakın...1984'ten beri, ne güzel, mal bildirimde bulunmuyordunuz, servet beyanında bulunmuyordunuz ve bu rant ekonomisinin kulvarlarında her türlü ilişkilerle katbekat artırdığınız servetiniz, aman şeffaflaşmasın. Bu yasa olur ki, böyle bir alan açar!..

Değerli arkadaşlarım, bir kere, gerek 24 üncü madde gerekse 25 inci maddeler ve yasada yer alan maddelere göre, bir gün, bankalardaki, kayda geçmemiş o kaynaklarınızı eğer kayda geçirtirseniz, bir gün tutarsanız; bir şekilde, kayda geçmiş olan o servetinize, o kaynaklarınıza yönelik geriye dönük bir işlem değil; ama, ileriye dönük bir şeffaflığın alanının açılacağı defaatle ifade edildi ve yasa tasarısı metninde bu yer alıyor.

Getirilmiş olan yasa maddesi, bugün, halen Almanya'da uygulanmakta olan rejimle tıpatıp aynıdır. Özellikle, Fazilet Partili arkadaşlarımız Almanya'yla yakın ilişkiler içindedirler. En azından, Refah Partisi, kaynak açısından yakın ilişkiler içindeydi. (FP sıralarından gürültüler)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne konuşuyorsun sen?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bir de söz atıyorlar diyorsun...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, bu kürsü kutsal. Ben, burada, siyasetçiyim. Ben, Refah Partisine ilişkin söylüyorum. (FP sıralarından gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Hacaloğlu, kim olursa olsun!

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen, maddeyle ilgili konuşun ve Genel Kurula hitap edin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Maddeyle ilgili konuşuyorum.

Almanya'da vergilendirilebilir...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Ne diyorsun sen?!

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hadi canım sen de!.. Yaptığınız, iş değil yani!..

BAŞKAN – Sayın Polat, Sayın Emmioğlu, lüften...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Almanya'da vergilendirilebilir gelir...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Ayıp yani, ikaz edin lütfen!...

BAŞKAN – İkaz ettim efendim; sizin müdahale etmenize gerek yok.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Rahatsız olacak bir şey olduğu kanaatindeyseniz...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Ne alakası var!

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen, müdaha etmeyin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Almanya'da vergilendirilebilir gelir:

1- Ziraat ve orman gelirleri

2- Ticarî gelirler

3- Serbest meslek gelirleri

4- Ücret gelirleri

5- Sermaye yatırımları

6- Taşınabilir ve taşınmaz varlıklar ve gayri maddî hakların kiralanması

7- Diğer gelirler; spekülatif kazançlar, tekrarlanan nitelikteki nafaka ve idame ödemeleri gibi gelirler ile diğer çeşitli gelirler.

Soruyorum değerli arkadaşlarım, bu belirttiğim 7 bent ile 25 inci maddenin ne farkı vardır?

Şu anda, gerek bu yasa tasarısıyla gerek uygulamaya göre, miras, bağış, kumar, bahşiş, piyango ikramiyeleri, ivazsız intikaller, 81/4'e göre Gelir Vergisi kapsamı dışındadır. Bunlar...

EKREM ERDEM (İstanbul) – Rüşvet nerede rüşvet?!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Rüşvete geliyorum.

EKREM ERDEM (İstanbul) – Göknel'den herhalde kesilecek bunlar!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Rüşvet, bizim ilgi alanımız içinde değil; ama, kuralları nedir, oraya geliyorum. (CHP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Onu bize sor, biz biliyoruz...

İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Bizde rüşvet yok, alnımız açık...

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, Sayın Emmioğlu, lütfen... Karşılıklı diyalog yeri değil burası.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bunların yanıtını, yakında yayınlayacağımız reklamlarda göreceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Rüşvetin nerede olduğunu göreceksiniz.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Faziletli arkadaşlar çok tahammülsüz Sayın Başkan.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bunlar, Veraset ve İntikal Vergilerine tabidir.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Rüşveti, Ziraat Bankasının reklamında arasınlar.

BAŞKAN – Sayın Fırat... Sayın Fırat... Lütfen, sükûnetle dinleyelim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Yani, yasalarımızda Veraset ve İntikal Vergisinin kapsama alanı bellidir, Gelir Vergisinin kapsama alanı bellidir. Doğaldır ki, Maliye Bakanlığının işlevi, Veraset ve İntikal Vergisi kapsamında kapsanan alanı Gelir Vergisinde bir daha kapsamak olamaz. Doğaldır ki, öyle bir uygulama, yasalara, Anayasaya aykırı olur. Kimsenin, bu kadar açık olan bir alanda ortaya koyacağı, serdedeceği görüşlerin, bilimsel ve hukuksal açıdan bir temeli olmayacağı açıktır.

Peki, rüşvet nerededir? Karapara nerededir? Bu maddenin kapsamında mıdır; hayır. Rüşvet, 19 Nisan 1990 gün ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa göre geri alınır ve karapara, her zaman takibe tabidir. Karaparaya yönelik her türlü iddia, burada, kapsanmış olan mevzuat dışında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, toparlıyorsunuz sözünüzü...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu sabah televizyonda, ANAP'lı bir arkadaşım, doğru bir tespit yaptı. Türkiye'de kayıtdışı ekonomi çok yaygın; Batı ekonomilerinden çok daha fazla yaygın; ama, bir yanılgı olmasın; Türkiye'de karapara, gayri safî millî hâsıla kapsamı içindedir. Yani, her türlü tasarruflar veya harcamalarla, gayri safî millî hâsıla hesaplarının içine girer; ama, neyin içine girmez kayıtdışı ekonomi; vergi kapsamı içine girmez. Kayıtdışı ekonomi alanının ne olduğunu, burada, tüm parlamenterler gayet iyi biliyor. Batı, bankalarla kayda alıyor. Batı, mal bildirimiyle kayda alıyor. Şimdi, bizde de bu alan açılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ben, Bakanı kutluyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu maddeyi destekliyoruz; saygılar sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Berberoğlu, buyurun, bir maruzatınız mı var efendim?

OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, konuşmacı konuşmasında ismimden bahsetti. Konuşmamda ifade etmeye çalıştığım güzel bir söz vardı. Sözün içeriğine değil, Nixon'ın kişiliğine bakarak birtakım yersiz değerlendirmelerde bulundu. Bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Efendim, sanıyorum yanlış bir örnek verdiğinizden söz etti, ama, siz...

OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Yanlış değil, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, siz, doğru olduğunu söylüyorsunuz...

Sayın Hacaloğlu'nun, sözün içeriğini değil, Nixon'ın kişiliğini gündeme getirdiğini, oysa, siz, sözlerinizin, Nixon'ın kişiliğiyle değil...

OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – O anlamda açıklık getirmek istiyorum efendim.

BAŞKAN –... sözün içeriğiyle ilgili olduğunu söylediniz. Sanıyorum, yerinizden yaptığınız açıklamadan sonra, mesele, kürsüye çıkmanızı gerektirmiyor efendim.

OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Efendim, sayın konuşmacı, tahmin ediyorum, madde üzerinde yeterli mesai vermemiş. Genellikle, benim ve Fazilet Partisi sözcüsünün sözleri üzerine bir konuşma yaptı. Daha doğrusu, bana göre bir siyaset yaptı. Burada önemli olan, çıkarılacak olan Vergi Yasasının ülkemize, vatandaşımıza ve devletimize belirli bir sosyal adaleti getiren, adaletli bir sistemin Meclisten çıkmasını sağlamaktır. Benim burada söylemeye çalıştığım hadise de, devletimizin mümkün olduğu kadar sosyal yapıya ehemmiyet veren ve pastanın en büyük dilimini almak yerine, pastayı büyütmeye çalışması mantığını gündeme getirmektir. Yoksa, bu sözü Nixon'ın söylemiş olması, benim söylemiş olmam, bir başka kişinin söylemiş olması bu mantığı değiştirmez.

BAŞKAN – Evet, Berberoğlu, sözü niçin söylediğinize açıklık getirdiniz yerinizden, çok teşekkür ediyorum. Sağolun.

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Sıvas Milletvekili Abdullatif Şener’in, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, partilerine sataşması nedeniyle konuşması.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) –Sayın Başkan, sayın hatip konuşurken , Fazilet Partisiyle ilgili bazı iddialarda, gerçekdışı beyanlarda bulundu, bunların düzeltilmesi lazım. İzninizle...

BAŞKAN – Yerinizden biraz açar mısınız...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Kürsüden...

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Polat. Sayın Polat, ben, Grup Başkanvekilinizle konuşuyorum. Her şeye, anında, bu salonu gerginleştirecek şekilde müdahale etmek zorunda mısınız? Grup Başkanvekilinizden bir açıklama istiyorum.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Haksızlığa karşı...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın hatip...

BAŞKAN – Bir dakika.

Sayın Ünaldı, hangi haksızlık? Grup Başkanvekilinizden açıklama istemem mi haksızlık? Sizin yaptığınız haksızlık bu müdahalelerle... Bu salonda çalışma ortamını bozmak suretiyle sizin yaptığınız haksızlık...

Buyurun Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın hatip, konuşmalarında, partilerarası korunması gereken nezakete dahi uymadan, çok ağır ithamlarda bulundu. “Bu ithamları yerinizden düzeltin” demek, herhalde adil olmaz.

BAŞKAN – Efendim "yerinizden düzeltin" demiyorum. Düzeltmek istediğiniz ithamı öğrenmek istiyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Efendim, söylediği şu: "Fazilet Partisinin Almanya ile yakın ilişkileri var" Bu sözün düzeltilmesi lazım.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Refah Partisi dedim, Fazilet demedim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hayır... Tutanaklara bakabilirsiniz Sayın Başkan.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Fazilet demedim efendim. (FP sıralarından gürültüler)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Fazilet Partisi ile başladı, arkasından. Refah Partisi dedi...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Fazilet demedim efendim, tutanaklara bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, size söz vermedim, Sayın Şener'i dinliyorum; lütfen...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Refahyol döneminde bakanlık yapmış biriyim. Aynı zamanda "Refahyol dönemindeki bazı şeyleri düzeltin" gibi ifadelerde bulundu. Gerek eskiyle ilgili bağlantılar gerekse Fazilet Partisi ifadesini de kullandığı için, doğrudan Grubumuzu itham etmiştir; düzeltmem lazım. Tutanaklara da bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Şener, şu bağlantı nedeniyle size hak veriyorum. Sayın hatip, önce "Refah Partisi" dedi; ama, size de dönerek, "siz, önce Refah Partisinin hesabını verin" dedi. Bu nedenle, 2 dakikayı geçmemek üzere, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili İçtüzük açıktır, ne kadar sürede düzeltebileceğimiz de bellidir.

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) – Olmaz böyle!

BAŞKAN – Sizin Grubunuz da yer yer itirazlarda bulundu ve bu kürsüden açıklama hakkını verdim efendim.

Lütfen, 2 dakikayı geçmemek üzere ve yeni bir sataşmaya yol açmamak kaydıyla; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Sayın Hacaloğlu beni burada şaşırtmıştır.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Onlar ne zaman şaşırtmıyor ki!

BAŞKAN – Sayın Gürtan, lütfen...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Her zamanki üslubuyla uyumlu olmayan, daha önceki siyasî tavrıyla bağdaşmayan bir üslup içerisinde, bir madde müzakere edilirken, Fazilet Partisi Grubunu, itham edecek, izam edecek nezakete, nezafete yakışmayan ifadelerde bulunmuştur.

Ben, önce şunu söyleyeyim: 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinde bakan olarak görevde bulundum. Şu anda, Fazilet Partili milletvekilleri içerisinde de 16 arkadaşımız, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinde bakan olarak görevde bulunmuşlardır. Bu arkadaşlarımızın bakanlık dönemi açıktır, seçiktir, belirgindir, yapmış oldukları icraatlar ortadadır ve 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinin yapmış olduğu icraatlardan, faaliyetlerden dolayı da hepimiz gurur duymaktayız. (FP sıralarından alkışlar) Bu dönemle ilgili olarak, hiçbir sayın milletvekilinin itham edeceği herhangi bir husus da mevcut değildir. Ancak, bundan daha önemlisi, Fazilet Partisi ile Almanya arasında ilişki var gibi bir ifade ve arkasından Gelir Vergisi Kanununun 1 inci ve 2 nci maddelerindeki 7 gelir unsurlarının Almanya'daki vergi sisteminden alındığından bahsetmesi ve böyle bir bağlantıyla Fazilet Partisi arasında ilişki kurması da gerçekten yakışıksız olmuştur.

Bir kere, Alman vergi sistemindeki 7 gelir unsurunun 1,2,3, 4, 5, 6,7 diye sayılmış olması, bu kanunda değişiklik yapan bu pakette de 7 gelir unsurunun bulunması, ikisinin aynı şey olduğu anlamına gelmez. Sayın Hacaloğlu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şener, lütfen, sistemi anlatmaktan ziyade, 1 dakika içerisinde ...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sistemi anlatmıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Afedersiniz; ama, ben, size sistemi anlatmanız için söz vermedim. Grubunuza yöneltildiğini iddia ettiğiniz bir suçlamaya açıklama getirmeniz için söz verdim. Lütfen, 1 dakikalık eksürede...

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sistemi anlatmıyorum zaten, ona cevap veriyorum.

BAŞKAN – Hayır. Almanya'daki sistemi anlatmayın lütfen.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Hayır efendim. Almanya'daki sistemden girdi olaya.

BAŞKAN – Sayın Şener, lütfen, sesinizi yükseltmeyin ve sistemi anlatmayın; Grubunuza yöneltildiği iddia edilen suçlamaya cevap verin.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sayın Başkan, özet olarak şunu söylemek istiyorum: Eğer, bir sayın milletvekili tarafından "birtakım bağlantılar" ifadesi, bu kürsüde söyleniyorsa, bunun üzerine gidilmesi bir şeref ve haysiyet meselesidir. Üzerine gitmeyenin, bu şeref ve haysiyet meselesini ortaya koyup, konuyu takip etmesi gerektiğini ifade ediyor; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75-2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Aslan Polat; buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının, Gelir Vergisi Kanunuyla ilgili değişiklikler öngören 25 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Hükümetçe getirilen vergi tasarısının, bizce en önemli ve üzerinde en çok tartışılması gereken maddesi, bu maddedir. Gelir Vergisi Kanununun 1 inci ve 2 nci maddeleri bu amaçla değiştirilmiş, 1 inci maddede gelirin tanımlanması yapılarak "tasarruf veya harcama konusu olan her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır" denilmiş ve 2 nci maddeye, 7 nci bent olarak "kaynağı ne olursa olsun, diğer her türlü kazanç ve iratlar" ibaresi eklenmiştir.

Bilindiği üzere, vergiye tabi gelir unsurlarının vergi yasalarında düzenlenmesiyle ilgili yaklaşımlar konusunda iki yöntem bulunmaktadır: Birinci yöntem sınırlayıcı, ikinci yöntem örnekleyicidir. Sınırlayıcı birinci yöntemde, gelir unsurları tek tek sayılır, tanımlanır. Bu sayımlama sınırlıdır, benzetme yoluyla genişletilemez. Bizde şu ana kadar uygulanan sistem böyle olduğu gibi, gelişmiş tüm ülkelerde ve Gelir Vergisi Yasamızı aldığımız Alman Vergi Yasası da böyledir. Bu yaklaşımın en önemli yanı, yasaların yorumunda kıyas yöntemi kullanılamaz. Yasada, verginin konusu açık ve seçik olarak belirtilmiştir.

İkincisi, Amerikan Gelir Vergisi Kanununun esasını teşkil eden her türlü gelirin vergiye tabi olduğu ve gelir unsurları sınırlamalı olmayan sistemdir. Bu model, 1913 yılında Amerikan vergi sistemine girmiş olup, sistem uygulamada netleştirilmiş ve Avrupa sistemine yaklaşılmış, vergilendirilecek gelir açık ve net belirlenir bir duruma gelinmiştir.

Gelirin yeni tanımı, veraset, borçlanma veya servetin nakde dönüştürülmesi hallerinde ortaya çıkan tasarruf veya harcamayı gelir kabul etmektedir. Oysa, veraset yoluyla elde edilmiş servetin nakde dönüştürülerek harcama veya tasarruf kapasitesinin yükseltilmesi, Gelir Vergisi konusuna girmez; çünkü, bu servet, Veraset Vergisiyle vergilendirilmiştir; yani, burada, bir işçi, memur veya emeklisinin veraset yoluyla intikal edeceği ve Veraset Vergisini ödediği bir menkul ve gayrimenkulünü satıp, tasarruf veya harcamasını artırması, bu madde kapsamıyla tekrar Gelir Vergisi konusu olmaktadır.

Belirli bir rakamın üzerinde tasarruf ve harcamaların sorgulama kapsamına alınması, maliye teşkilatına, sınırsız bir yetki anlamına gelir. Diğer kazanç ve iratların vergiye tabi olması için, kanunda tarif edilen istisna miktarının aşılması gerekmektedir. Asgari ücretin yıllık brüt tutarının 3 katı, şu anki rakamlarla, takriben 1 milyar 260 milyon Türk Lirasının üzerinde servet artışı ve harcaması olan herkes, Maliye Bakanlığının sorgulama alanına girer.

Şimdi, bizi dinleyen bütün dinleyiciler bilirler ki, buradaki maksat karapara aklanması ise -bilhassa Susurluk Komisyonu raporlarında belirtilen- yılda 40 ilâ 60 milyar dolar karaparanın girdiği Türkiyemizde, bu rakamın trilyonlar olması gerekir. Rakam, trilyonlar olmaz da, milyarlara düşerse, buradan zarar görecek olan da Anadolu esnafıdır. Bunu, herkes anlamaktadır.

Düzenlemeye göre, vergilenmiş olan veya vergiden istisna edilmiş gelirler ile gerçekleştirilip, ispat edilemeyen harcama ve tasarruf tutarları, bir önceki yılın safî iradı olarak dikkate alınarak vergilemeye konu edilecektir. Diğer bir ifadeyle, kaynağı izah edilemeyen harcama veya servet edinimleri, bir önceki yılın vergidışı bırakılmış geliri sayılarak, cezalı ve gecikme faizli tarhiyata konu yapılacaktır.

Yirmi yılı aşkın süredir yüksek enflasyonla yaşayan; fakat, enflasyon muhasebesine hâlâ imkân tanınmayan ülkemizde, bu maddenin kabulüyle, Anadolu'daki tüm esnaf ve serbest meslek sahipleri, canlarından bezdirilecektir. Yine, söylenenin aksine, karapara sahipleri, bu madde hükmüyle, gerektiği kadar zarar görmeyecektir; çünkü, onların milyarlık yol göstericileri olacaktır. Olan, Anadolu'da, evine aş götürmek için çırpınan esnafa olacaktır.

Yine, hepinizin dikkatindedir; trilyonları, milyarları götüren Edes'ler, Civan'lar Amerika'dadır; Antep'te baklava çalan bir vatandaş hapistedir. Bunu, herkes bilmektedir.

Gelir Vergisi mükellefiyeti bulunmayan birisi de, örneğin bir memur, bir öğrenci, köyde yaşayan bir vatandaş, harcamaları nedeniyle hesap vermek durumunda kalabilir.

Bu madde kabul edildiği takdirde, birbirlerini çok iyi tanıyan ve aşiret veya kabilecilik anlayışıyla birbirlerine karşı çeşitli ihtilafları bulunan, bilhassa doğu ve güneydoğu Anadolu ile kırsal alanda yaşayan ve türlü nedenlerle problemleri olanlar arasında ihbarların artmasıyla, bugünlerde çok muhtaç olduğumuz huzurun bozulacağından çok endişeliyim.

Ayrıca, bu tasarıya eklenen ek madde, Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Getirilen vergi tasarısında, yatırım indirimleri artırılmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Bir şirketin, borçlanarak yatırım yapmasıyla, tasarrufunu artırırken vergi istisnasından faydalanması öngörülürken, bir ferdin aynı şekilde borçlanması; fakat, bu rakam küçük olduğu için, yatırımdan çok harcamaya dönük olması; yani, bir yerde düğün yapması, evladını evlendirme şeklinde tasarrufunun artması, doğrudan doğruya Gelir Vergisi konusu olmaktadır. Bu haliyle, kesinlikle, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Yani, şirket, borçlanma vesaireyle yatırım şeklinde tasarrufunu artırırken teşvik ediliyor; vatandaş Ahmet efendi, borçlanarak oğlunu evlendirirken vergi konusu oluyor.

Bu maddeyle düğünlerde milyarlar harcayan zenginlerin takibi söz konusu ise, mevcut kanunlarda gerekli düzeltmeyle onlara ulaşalım; icabında, anormal harcamalar takip edilerek, şüphe edilen servetin kaynağına inilmeye çalışılsın. Zaten, artık, vergi numarasıyla çoğu takibe alınabilir; fakat, bu maddenin, büyük şehirlerdeki o tip zenginlerden ziyade, Anadolu'da, husumet yüzünden halkın birbirini ihbarı veya "irticaî sermaye, yeşil sermaye" diye, MÜSİAD benzeri firmaların takibi için kullanılacağından büyük endişemiz vardır. Bu kanun maddesi, kesinlikle, vergi tasarısının 312 nci maddesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) – Hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

REFİK ARAS (İstanbul) – Öneriniz ne?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Önergem var.

BAŞKAN – Sayın Emin Kul, buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 626 sıra sayılı tasarının 25 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

25 inci maddeyle yapılan tek bir değişiklik var; o da, 25 inci maddenin 7 nci bendinde, bir satırlık bir değişiklik. 25 inci maddenin 7 nci bendinde, daha önce, gelire giren kazanç ve iratlar sayılırken "sair kazanç ve iratlar" denilmiş. Bütün kazanç ve irat olabilecek hususlar, 1'den 7'ye kadar sayılmış; ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları... 6 ncı bende kadar kazanç türlerini saymış; 7 nci bentte de "sair kazanç ve iratlar" demiş, "bunların dışında kalan kazanç ve iratlar" demiş. Şimdi, yapılan değişiklik, sadece bu 7 nci bende ait; "sair kazanç ve iratlar" yerine, tasarı "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" demiş; değişiklik bundan ibaret. Üstelik, bu değişiklik, dün akşam kabul ettiğimiz 24 üncü maddedeki değişikliğe paralel (koşut) bir değişiklik; çünkü, 24 üncü maddede, gelir kavramı, yeni bir tanımlamaya kavuştu, yeniden tanımlandı. Dolayısıyla, tanımlanan gelir kavramına paralel sair kazanç ve irat nedir belirtilirken, bir satırlık bir değişiklik yapılmış.

Şimdi, bu değişikliği, burada, dakikalarca, hiç ilgisi olmayan birtakım örnekler vererek, ilgisi olmayan birtakım eleştiriler yönelterek -bunu anlıyorum; zaman kazanmak bakımından, İçtüzüğün verdiği bir hakkı kullanmış olabilirsiniz; bunu biz burada anlarız- bizi naklen yayın dolayısıyla dinleyen halkımızın, milletimizin zihnini karıştırmaya hakkımız var mı? Yani, yapılan, bu kadar basit ve dün akşam kabul ettiğimiz bir değişikliğe paralel bir değişikliği ifade ederken, olmadık şeyleri halkın kafasına sokmak için, burada, bu kadar konuşmaya, olmadık şeyleri söylemeye gerek var mı?

Değerli arkadaşlarım, ne demek isteniyor; bir defa, bu husus, ne esnafı ne çiftçiyi ne ücretliyi ne dürüst vergi mükellefini ilgilendiriyor; vergisi verilmiş mal ve kazançları tekrar vergilendirmek amacı da yok. Kaynağı belli olmayan kazanç olabilir mi, kaynağı belli olmayan irat olabilir mi?! Eğer, kamuoyu bilmiyorsa, en azından, o kazancın ve iradın sahibi onun kaynağını bilir.

Şu mu denilmek isteniyor: Bu değişiklik yanlıştır; yani, siz, “kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve irat” demeyin. Ne diyelim; demek istiyorsunuz ki, kaynağı belli olmayan gelirleri vergidışında bırakın; bunu mu demek istiyorsunuz? Kaynağı belli olmayan gelirler vergidışı kalsın, vergi ödemesin, vuran vursun, alan alsın, kaçan kaçsın mı demek istiyorsunuz? Dün akşam, misal verdim "yastığımın altında duran, anamdan kalan 5 bin markı, ben, iki senede 3 trilyon yaptım" diyenler ancak bu maddeden korkarlar, bu değişiklikten korkarlar; yoksa, dürüst insanların bu değişiklikten korkmasına hiç gerek yok...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ne demek istiyorsunuz?!

EMİN KUL (Devamla) – ...Kaldı ki, Komisyonda, bu maddenin müzakereleri üzerinde hiçbir parti bir tek önerge vermemiş. Belki, biraz sonra birçok önerge gelecek. En az da bir saatimizi işgal eden, bir bent üzerindeki değişiklikte konuşmalar oldu.

Takdirlerinize arz eder; saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – İşgal olmaz Sayın Kul; o ağır bir kelime...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı söz aldığında, bir başka sözcünün konuşmalarını eleştirmeyi, adet haline getirdi. Oysa, bu madde üzerinde konuşacağız. Dolayısıyla, yapılması istenilen şeyin ne olduğunu biz de tereddütle karşılıyoruz. Bizim konuşmalarımıza cevap verme mecburiyeti yok.

Dikkatinize sunuyorum. 

EMİN KUL (İstanbul) – Ne demek istediğinizi anlayamadım Sayın Bedük.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, maddenin amacını değiştiren değişik gruplara mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, yorumlarda bulundular. Bu nedenle, maddenin kapsamını ve amacını, kısa bir biçimde sizlere sunma gereğini duyduk.

Değerli arkadaşlarım, huzurunuzda bulunan tasarının en önemli özelliklerinden birisi, herhangi bir nedenle gelir olmadığı iddiasıyla ortaya çıkan ihtilafların kaynağının, bu defa, vergilendirilip vergilendirilmediğini araştırmaya yönelik bir düzenlemeden ibaret bulunmasıdır. Takdir edersiniz -ki, yine ifade ediyorum- Anayasamız 73 üncü maddesinde, yükümlülerin, vatandaşların malî gücünün, devlete katkıda bulunurken dikkate alınmasını emretmektedir. Bu fıkranın, mevcut uygulamada, belli gerekçeler ve nedenler ileri sürülerek ve kanunda boşluk olduğu dikkate alınarak, gelir olarak tanımında güçlük çektiğimiz birtakım malî güç unsurlarının vergilendirilmesini teminden başka bir amacı yoktur. Esasen, bundan önce kabul ettiğimiz bir maddede de, gelirin tarifini, bu espri içerisinde yeniden yaptık ve bu düzenleme Genel Kurulumuzca da kabul edildi.

Değerli arkadaşlarım, bir defa, elde edilmiş olan gelirin kanunlarla yasaklanmış olması, vergi hukuku açısından bir anlam ifade etmez. İster karadır, ister beyazdır, ister gridir...

AHMET İYİMAYA (Amasya) – İster yeşildir!..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Ne olursa olsun; onlar, kendi suç hükümleri içerisinde zaten izlenir; ama, bu yöntemlerden hangisiyle olursa olsun, herhangi birinin, bir gelir sağladığı, bir malî güç sağladığı tespit edilirse, biz, onu, mevcut hükümler muvacehesinde de zaten vergilendirmek mecburiyetindeyiz; çünkü, vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması, onun vergilendirilmesine engel teşkil etmez.

İkincisi, burada, gizli bir servet beyanı iddiası ifade edilmektedir. Böyle bir şey mevzubahis değildir. Varlıklarını kanunun bütünlüğü içerisinde beyan edenlerin ve bundan sonra bu varlıklarındaki değişmeleri vergilendirilmiş kaynaklardan gösterenlerin, hiçbir suretle, servet vergisi veya buna benzer, imaen de olsa, herhangi bir düzenlemeye maruz olmaları söz konusu değildir.

Şimdi, bakınız, değerli arkadaşlarımdan bir kısmı Veraset ve İntikal Vergisi veya küçük birtakım faaliyetler gibi nedenlerle, kendilerinin önüne devamlı bu maddenin çıkacağı gibi yanlış bir değerlendirme içerisindedirler. Niçin öyledirler; çünkü, tasarının tüm maddelerini birlikte değerlendirmedikleri için öyledirler. Eğer, bu madde ile 81 inci maddeyi -eski biçimiyle 80 inci maddeyi- birlikte değerlendirirlerse, orada, veraset ve intikal yoluyla edinilmiş hiçbir gelirin, kazancın veya servetin bu maddeyle ve bu kanunla ilgili bulunmadığının açık olarak düzenlendiğini göreceklerdir; orası, açık olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, yine, orada, hangi nevi gelirlerin ve hangi miktarı aşan tutarların vergiye tabi olacağı veya olmayacağı da açıklığa kavuşturulmuştur.

Son olarak şunu ifade edeyim, bu düzenlemenin, servetle veya kanunlarla yasaklanan fiillerle doğrudan hiçbir suretle ilişkisi yoktur; veraset ve intikal yoluyla edinilen gelirin, kazanç veya servetlerle hiçbir suretle ilgili yoktur; servet beyanıyla ilgilisi yoktur. Tamamen, malî güç edinenlerin, belli usuller içerisinde vergilendirilmesi esprisini kavramaktadır. Bu hususu açıklığa kavuşturma gereğini duydum.

Hepinizi saygılarımla selamlarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel; buyurun.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu yaptığımız yasa çalışmasıyla bir soruya yanıt arıyoruz: Türk vergi sisteminin temel sorunu nedir? Eğer, yaptığımız çalışmayla bunun yanıtını bulabilirsek, yaptığımız yasa çalışmasıyla bunun yanıtını bulabilir ve doğru olarak yanıt verebilirsek, Türk malî sistemini sağlıklı gelir kaynaklarına kavuşturup, sağlıksız gelir kaynaklarının ve bütçe açığının neden olduğu olumsuzlukları ortadan kaldırabiliriz.

Peki, Türk vergi sisteminin temel sorunu nedir?

Değerli arkadaşlar, Türk vergi sisteminin temel sorunu, herhangi bir şekilde gelir getiren bir faaliyette bulunup da yakasını vergi dairesine kaptırmış olanlar vergi altında inim inim inlerken, yaptıkları faaliyetlerin tanımlanamaması veya bulunmaması nedeniyle trilyonlar kazanıp da devlete beş kuruş vergi vermeyen insanların varlığıdır. Temel sorunumuz budur.

Bir taraftan, buradaki tanımlardan herhangi bir tanesine girmiş, vergi mükellefi olmuş ya maaşından her ay tıkır tıkır vergisi kesilmiş -nitekim, bu şekilde kesilen vergilerle, ödenen Gelir Vergisinin yüzde 50'sinden fazlasını işçiler, çalışanlar öder hale getirilmiş- diğer taraftan da, elde ettiği gelirlerin bu tanımlardan herhangi birisine girmemesi nedeniyle ya da yasanın yapıldığı sırada yapılmış olan sedüllerden herhangi bir tanesinin içerisine girmemesi nedeniyle vergilendirilmeyen trilyon lira kazançtan da hiçbir şekilde vergi ödenmemesi olmuştur.

Değerli arkadaşlar, temel sorunumuz budur, toplumu da rahatsız eden budur, sizleri de rahatsız eden budur, devletin bu duruma düşmesinin temel nedenlerinden bir tanesi de budur.

Peki, böyle bir olay nasıl ortadan kaldırılır? Böyle bir olayı ortadan kaldırmanın yolu; vergi sistemindeki diğer olumsuzlukları ortadan kaldırmanın yanında, vergilendirilecek gelirin tanımına, vergilendirme olasılığı olan, vergi ödeme gücü olan kişilerin her türlü kazancını vergi kapsamına alma şeklinde olur. Gelirin vergilendirilmesiyle ilgili -arkadaşlarımız, burada ayrıntısıyla söylediler- genelde iki teori vardır. Biri, net artış teorisi denilen teori; bir diğeri de, kaynak teorisidir. Kaynak teorisinde, gelir unsurlarının herbiri bir sedül olarak, bir parça olarak tanımlanmıştır ve o sedülün; yani, orada tanımlanan gelirin, elde edilme süreci içerisinde kayıtlara geçirilmesi suretiyle vergilendirilmesi sağlanır. Kayıtlara geçirilmezse ne olur; daha sonradan inceleme yapılır, incelemeyle elde edilen gelirin gerçek miktarı saptanmaya çalışılır.

Değerli arkadaşlar, şu anda hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, Türkiye'nin idarî yapısı, vergi yapısı, hatta vergi yargı yapısı bütün mükelleflerin her birisinin teker teker bu süreç içerisinde gelirlerinin kavranmasına olanak tanımamaktadır. Dünyanın hiçbir tarafında da böyle bir olay yoktur zaten. Hiçkimse, bütün vergi mükelleflerinin faaliyetlerini teker teker izleyip de, o faaliyetlerin elde edilmesi sırasında gelirin tamamını kavrama gibi bir iddiada bulunmamaktadır; işte, kaynak teorisinin eksikliği buradadır. Onun yerine, gelirin kavranmasında, net artış teorisi denilen bir teori uygulanır. Bu teoriye göre de, gelir, her halükârda... Yani, bir gelir varsa, bu, mutlaka iki şekilde ortaya çıkar. Gelirin elde edilmesi sırasında bunun kavranıp kavranmaması o kadar önemli değildir. Nasıl ortaya çıkar; ya harcanır ya da tasarruf edilir.

Değerli arkadaşlar, işte, harcama veya tasarruf şeklinde ortaya çıkmış olan gelirin, gelir kaynağıyla ilişkilendirilmek suretiyle vergilendirilmesi net artış teorisi olarak adlandırılır. Demek ki, ortaya bir harcama çıktığı zaman, bir tasarruf çıktığı zaman "hangi faaliyette bulundunuz da böyle bir gelir elde ettiniz" diye, Türk vergi sisteminde sorma zamanı gelmiş ve geçmektedir; aksi takdirde, bunu kavramak mümkün değildir.

Eğer bu şekilde ortaya çıkmış harcama veya tasarrufun, yasalara uygun, vergisi ödenmiş ya da veraset suretiyle intikal etmiş ya da yasanın tanıdığı istisna hadleri içerisinde elde edilmiş bir gelirle ilişkisinin olduğunun kanıtlanması, ortaya konulması halinde vergilendirme diye bir olay kesin olarak olmamaktadır ve olmaz da.

Şu anda toplumu en fazla rahatsız eden olay nedir -hepiniz biliyorsunuz- vergi beyannamelerine bakıldığı zaman ya da vergi dairesinde adı bile olmayan insanların ortaya çıkan trilyon liralık servetleridir, uçaklarıdır, yatlarıdır, son model arabalarıdır veya başka bir şeyleridir. Böyle bir şey olduğu zaman toplum olarak rahatsız olmuyor muyuz; oluyoruz. Peki, bunu nasıl vergilendireceğiz; vergiyle böyle bir kazanç arasında nasıl bir ilişki kuracağız? Sistemimizin boşluğu burada; ya bu boşluğu dolduracağız, istisnaları, istisna dışında kalan kazançları ayrıntılı olarak sayıp da, bunlar vergi dışıdır, bunları vergilendirmek gibi bir amacımız kesin olarak yoktur; ancak, ben, burada bir kazanç elde edilmiş görüyorsam, bunu ya oradaki unsurlardan birisiyle ilişkilendiririm ya da vergilendiririm diyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, şu, elimde gördüğünüz kalamoza gibi not, değişik ülkelerde gelirin tanımına ilişkin, hangi unsurların vergilendirileceğine ilişkin ayrıntılı bir inceleme. Açıp incelediğiniz zaman, bütün çağdaş ülkelerde benzer tanımlar görürsünüz; her birisinde sedüller teker teker sayar, en altında da der ki. "diğer kazançlar." Hatta, bazılarında çok net olarak "kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç" diye tanımın başına koyar.

Bir değerli arkadaşımız, biraz önce Almanya örneğini verdi; ama, bu kapsam içerisinde yapılacak, aşağı yukarı bütün örneklerin hepsinde, komşumuz Yunanistan'da da vardır, aynı şekilde Fransa'da vardır, Danimarka'da vardır, Avusturya'da vardır. Aşağı yukarı her ülkede "diğer gelir unsurları" diye bir tanım vardır. O gelir unsurunu, eğer, bu 7 tane kazanç unsurundan -bizde olduğu gibi- birisiyle ilişkilendirme olanağınız olursa, zaten, tutup, onun çerçevesinde vergilendirirsiniz. Amerika Birleşik Devletlerinde gelirin tanımı, aynen "kaynağı ne olursa olsun, bütün gelirler -üstelik de sınırsız olarak diye bir ibare de eklemek suretiyle- sınırlı olmaksızın” demek suretiyle- vergilendirme olanağına sahip her türlü geliri kavramaktadır.

Değerli arkadaşlar, biz, bu maddenin tartışmasını, aslında 80 inci ve devam eden maddelerde yapacağız; çünkü, burada “kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç” demek suretiyle, biz, sadece her türlü gelirin vergilendirilmesine ilişkin bir ilke koyuyoruz; ama, buradan, her türlü gelir de, mutlaka, son kuruşuna kadar vergilendirilecek, devlet ceberut olarak herkesin peşine koşacak diye bir anlam çıkmaz. Bu, her türlü kazancın ne olduğu ve ne şekilde vergilendirileceği, 80 inci ve diğer maddelerde ilkeleri belirtilen olaylardır. Bunlarla ilgili maliyet ne şekilde hesaplanacak, ne olduğu zaman bunlar dikkate alınmayacak... Bütün bunların ayrıntısı orada vardır; özellikle de belirli bir miktar sınırlaması vardır. İnsanlar belirli faaliyetlerde bulunurlar; doğru; ama, bütün bunların hepsinden mutlaka vergi alınmayacağı konusu 80 inci maddede vardır. Örneğin, her ne kadar, Sayın Polat, onu, Plan ve Bütçe Komisyonundan önceki bir tasarı maddesinden bahsederek asgarî ücretle sınırlı tuttuysa da, Plan ve Bütçe Komisyonunda, biliyorsunuz, birinci ve ikinci vergi diliminin ortalaması olan 3,5 milyar lira, 1998 yılı içerisinde kesin olarak vergidışı bırakılan ve bizim muhatap bile almayacağımız bir miktar olarak belirlenmiştir; yani, bir kişi bir faaliyette bulunacak, oradan elde ettiği gelir 3,5 milyar lira olmazsa, ona, beyanname bile verme, vergi dairesine bile uğrama diyeceğiz. Gelecek yıllarda, bu miktar, belki de yeniden değerleme oranına göre daha da fazla artacak.

Değerli arkadaşlar, çok net olarak şunu söylemeye çalışıyoruz: Aslında, bu düzenlemeyle -toplum, gerçekten ısrarlı olarak yanıltılmaya çalışıldığı gibi- ne direkt olarak tasarruf ve harcamadan vergi alınmakta; çünkü, böyle bir olay yok. İnsanların tasarruf ve harcamaları eğer normal olarak ilişkilendirildiği gelirden doğmuş, vergisi ödenmişse, bunlardan vergi alma diye bir olay kesinlikle söz konusu değildir, olamaz da zaten böyle bir olay; böyle bir şey olması söz konusu bile değildir. 1 inci, 2 nci, 80 inci ve devam eden maddeler birlikte değerlendirildiği zaman, bu, zaten ortaya çıkar çok somut olarak. Böyle bir sorunumuz da yoktur, derdimiz de kesin olarak yoktur.

İkincisi, Türkiye'de, şu tasarıdan sonra, ne servet üzerinden ne de servet kıyaslaması suretiyle herhangi bir vergi alınması amaçlanmamaktadır. Biz, bunu, ısrarla söylüyoruz; ama, bizim söylememiz elbette ki yetmez. Hepinizin önünde yasa tasarısı var, madde madde de tartışarak gidiyoruz. Servet kıyaslaması yöntemi, bir kişinin belirli bir dönemdeki servetiyle bir sonraki dönemdeki servetini kıyaslamak suretiyle aradaki fark üzerinden vergi almaktır. Böyle bir olay var mıdır bizim tasarımızda; yoktur değerli arkadaşlar, yoktur. Türkiye, 1980 öncesinde, çok uzun süre, servet kıyaslaması suretiyle vergi alma yöntemini denedi; başarısız oldu, terk etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafıntan kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, toparlayın.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Türkiye'nin denediği, başarısız olduğu ve terk ettiği bir sistemi geri getirmek gibi bir amacımız kesin olarak yoktur.

İkincisi, servet üzerinden vergi almak gibi bir amacımız yoktur. Bununla ilgili olarak düzenlemeler, özellikle malî milat olarak ilan ettiğimiz tarihte, devlet tarafından tutulan ya da devlet güvencesinde tutulan kayıtlara intikal etmiş ya da devlet kayıtlarında bulunan servetlerin, vesairelerin şekil değiştirmesi nedeniyle bir vergileme yapmayacağımızı da çok açık olarak açıklıyoruz. O zaman geriye ne kalıyor; geriye, devletten kaçırılan, devlete bildirilmeyen, ancak, her halükârda vergilendirilecek bir kaynak olarak algılanan gelirlerin vergilendirilmesi olayı kalıyor; işte, yapmaya çalıştığımız olay bu.

Biz bu tasarıyı sevk ederken, bu tasarının reform niteliğinde olan maddeleri var demiştik. Türkiye'de vergi sistemi, gelirin tanımından kaynaklanan -biraz önce belirttiğim tanımından kaynaklanan- zafiyetler taşımaktadır; işte, tasarımızın reform niteliği budur değerli arkadaşlar; fırsat buldukça, sizlere yeniden arz etmeye çalışacağım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon, şahısları adına iki konuşmacıdan sonra söz aldıklarından -son sözün milletvekiline ait olduğu kuralı gereğince- şahısları adına üçüncü konuşmayı yapmak üzere, Sayın Necdet Tekin?.. Yok.

Sayın Aydın Tümen?.. Yok.

Sayın İsmail Özgün?.. Yok.

Sayın Cevat Ayhan?... Buyurun.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; kürsüye gelirken, eski bir maliyeci arkadaş "servet kıyasıyla vergi tarhı başarısız olmadı, başarısına tahammül edemeyenler bunu kaldırdı" dedi, tabiî, bu da değişik bir değerlendirme tarzı.

Şimdi, ben burada niye söz aldım; bu madde, mühim bir madde, 25 inci madde de, dün görüşlerimi arz etmiştim.

Bu maddenin uygulanmasında, nereye kadar gider diye de bir endişe vardır aslında. Kanunlar, her türlü düzenlemeler, iyi hizmet etmek isteyen idarelerin elinde iyi hizmete vesile oluyor; ama, tersi de, eza cefa haline geliyor.

Bir hukukî meseleyi tabiî ki burada tartışmak mümkün değil, konumuz da değil; ama, bir süre önce, bir grup işadamına terörist gibi muamele yapıldı ve mahkemeden de takipsizlik kararı çıktı. Tabiî "Berlin'de hâkimler var" demek lazım, memnuniyet verici bir netice; ama, işte, bazı idareciler, elindeki takdir hakkını insanlara eza cefa verecek şekilde kullanınca, iyiniyetle getirilen tasarıların da arkasından ne çıkar diye birtakım endişeler hâkim olmakta.

Bu vesileyle, şunu da arz etmek istiyorum: Bu vergi kanunu tasarısı, ek ve geçici maddeleriyle beraber 108 maddelik mühim bir tasarıdır; yeni birtakım düzenlemeler getiriyor, yeni bir konsept getiriyor; kaynak yerine, net artışa yaklaşan bir yaklaşım getiriyor; yine, net artışı esas alan bir yaklaşım getiriyor ve Türkiye'de uzun süre tartışıldı, Sayın Bakan da, çeşitli yayın organlarında, sık sık, çıktı, anlattı, tenkitler geldi, teklifler geldi; nihayet, Komisyondan bu haliyle geçti geldi.

Şunu söylemek istiyorum: Hükümetin bir diğer üyesi "bu kanun, Türkiye'nin önünü açacak, bu kanunu zorlaştırmayın; bu kanunu zorlaştıranlar Türkiye'nin önünü tıkar" dedi. Bu da, mübalağalı bir beyandır. Niye derseniz; uzun süre, Trafik Kanunu çıkarsa, trafik düzelir diye bekledik, hep bunu pompaladık topluma, büyük ümitler verdik ve çok maddesi olan, hayli çetin bir kanun tasarısı da gayretle çıktı. Trafik düzeldi mi, kazalar azaldı mı, yok oldu mu; yine var, artarak var. Yani, şimdi, iyi kanun; tamam, lazım; ama, kanundan önce yönetim lazım, yönetimin zihniyeti lazım, yaklaşımı lazım, ölçüsü lazım, takdir hakkını doğru kullanması lazım. Bu tasarıyı konuşurken bunu söylüyorum; yani, büyük umutla çıkaracağız; nihayet, bir noktada çıkacak; bugün, yarın, öbür gün, bu yıl, gelecek yıl, mukadder neyse orada çıkacak; ama, Türkiye borç batağından çıkacak mı? 8,2 katrilyon lira -32 milyar dolar- içborç ve katlana katlana, enflasyonun çok üzerinde artarak gidiyor; çünkü, biz, çok yüksek artı veriyoruz borçlanmada, artı değer transfer ediyoruz. Bunun için, harcama düzenini getirmek lazım, tasarruf düzenini getirmek lazım. Bunu getirmediğiniz takdirde, bu tasarının sonunda da yine bir hüsran olur, trafikle ilgili yasada olduğu gibi, bir hüsran meydana gelir ve toplum, artık, giderek ümidini kaybeder; yönetiminden, düzeninden ve üst zümresinden ümidini kaybeder ve toplum o zaman bunalıma girer.

Ben, değerli Maliye Bakanı ve yanındaki teknisyen arkadaşların bu tip hazırlıkları ciddî yaptıklarına inanıyorum. Tabiî, burada bir siyasî platformda konuşuyoruz, tartışıyoruz; memleketin genel siyasî havası da her tasarının müzakeresine yansıyor. Onun için, buradaki konuşmaları, bazen başka sahalarda olan gerilimlerin de zaman zaman ortaya çıkan tezahürü şeklinde mütalaa etmek ve sabırla karşılamak lazım.

Ben, maddenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize hürmetlerimi arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde, biri Anayasaya aykırılık iddiasını içeren 14 önerge vardır. Madde iki fıkra olduğu için, Anayasaya aykırılık iddiasıyla birlikte toplam 9 önergeyi geliş sırasına göre okutup işleme koyacağım.

Sayın milletvekilleri, önergeler bir hayli uzun; Divan Üyesi arkadaşımızın, önergeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde yer alan

"7- Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar." ibaresinin bu madde metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar

Bitlis Bolu Çankırı

Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım

Çorum Denizli Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Sıtkı Cengil

Erzincan Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Faruk Ekinci Musa Okçu Feti Görür

Ankara Batman Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Turhan Alçelik Metin Kalkan

Eskişehir Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Mustafa Baş

Isparta İçel İstanbul

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Yılmaz Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İzmir Karaman Kars

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman

Konya Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Kütahya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Temel Karamollaoğlu Zülfükar İzol

Siirt Sıvas Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Şanlıurfa Trabzon Van

Kâzım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

“Madde 2 - Gerçek kişilerin bu kanun hükümlerine göre vergilendirilmesi gereken gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:

1. – Ticarî kazançlar;

2. – Ziraî kazançlar;

3. – Ücretler;

4. – Serbest meslek kazançları;

5. – Gayrimenkul sermaye iratları;

6. – Menkul sermaye iratları;

7. – Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar.”

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

"Madde 2- Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:

1. – Ticarî kazançlar;

2. – Ziraî kazançlar;

3. – Ücretler;

4. – Serbest meslek kazançları;

5. – Taşınmaz sermaye iratları;

6. – Taşınır sermaye iratları;

7. – Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar."

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

"Madde 2- Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:

1. – Ticarî kazançlar;

2. – Ziraî kazançlar;

3. – Ücretler;

4. – Serbest meslek kazançları;

5. – Gayrimenkul sermaye iratları;

6. – Menkul sermaye iratları;

7. – Diğer unsurlara girmeyen kaynağı ne olursa olsun her türlü kazanç ve iratlar."

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

"Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, gelirin unsurlarına giren kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safî miktarları ile nazara alınır."

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

rüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

"Bu Kanunda farklı bir uygulama yapılacağı yönünde hüküm bulunmadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safî miktarları ile nazara alınır."

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

“Bu Kanunda aksine hüküm yer almadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar, gelirin tespitinde gerçek ve net tutarlarıyla dikkate alınır.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 25 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

“Bu kanunda farklı bir hüküm olmadıkca, yukarıda yazılı gelire giren kazanç ve iratlar, vergiye tabi gelirin tespitinde gerçek ve safî tutarlarıyla nazara alınır.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge, ayrıca Anayasaya aykırılık önergesi; onun için, okuttuktan sonra, hemen işleme koyacağım; bilgilerinize sunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesi Anayasanın 73 üncü maddesine aykırıdır; tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Abdüllatif Şener Yakup Budak İ.Ertan Yülek

Sıvas Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Hüsamettin Korkutata

Batman Bayburt Bingöl

Mustafa Yünlüoğlu Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım

Bolu Denizli Elazığ

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Murtaza Özkanlı Ömer Ekinci İsmail Özgün

Aksaray Ankara Balıkesir

Musa Okçu Feti Görür Zeki Ergezen

Batman Bolu Bitlis

Ömer Vehbi Hatipoğlu Naci Terzi Aslan Polat

Diyarbakır Erzincan Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Hüseyin Kansu Hasan Dikici

İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Hayrettin Dilekcan Zeki Ünal

Kahramanmaraş Karabük Karaman

Fethi Acar Mikail Korkmaz Osman Pepe

Kastamonu Kırıkkale Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Metin Kalkan Saffet Benli

Giresun Hatay İçel

Mustafa Baş İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Yılmaz Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İzmir Karaman Kars

Kemal Albayrak Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırıkkale Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Temel Karamollaoğlu Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Sıvas Şanlıurfa Şanlıurfa

Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Trabzon Trabzon Van

Kâzım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu

Kütahya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş İlyas Arslan

Van Van Yozgat

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önerge hakkında görüşünüzü alalım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim, önergeye katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, 2 nci maddenin yedinci bendi, değiştirilmeden önceki halinde de "sair kazanç ve iratlar" idi. Gerek sair kazanç ve iratlar gerekse diğer her türlü kazanç ve iratlar, hatta gayrimenkul sermaye iratlarının hiçbiri, zaten, 2 nci maddede belirli olarak tanımlanamaz. Bu kazanç unsurlarının belirli hale getirilmesi, ilgili bölümlerinde, gerek menkul sermaye iratlarının gerek gayrimenkul sermaye iratlarının gerek sair kazanç ve iratların tanımlandığı ilgili maddelerde yapılır. Buradaki, kaynağı belli olmayan, daha doğrusu, kaynağına bakılmaksızın diğer her türlü kazanç ve iratların ayrıntılı tanımlaması, bu tasarının 80 inci ve ilerleyen maddelerinde çok detaylı olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla, burada, belirsiz tanımlama nedeniyle Anayasaya aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle, önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

Buyurun Sayın Şener. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 25 inci maddesini, aslında 24 üncü maddeyle birlikte değerlendirmek gerekmektedir.

Önce şunu belirlemek istiyorum: Gelir Vergisinin konusunu ve tanımını yaparken, vergiye tabi geliri, vergiye tabi olmayan diğer edinimlerden ayırmak temel ilke, temel prensip olmalıdır. Eğer, vergiye tabi geliri, vergiye tabi olmayan edinimlerden ayırmadan doğrudan doğruya ucu açık, nereye ulaşacağı belli olmayan çerçeveler çizerseniz, burada, açıkça Anayasaya aykırılık vardır. Nitekim, Anayasanın 73 üncü maddesinde bu konuda şu düzenleme yapılmıştır: "Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." Halbuki, dikkat edilirse, daha önceki maddede zikredilen "tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratlar" ifadesiyle, burada, bu maddedeki 7 nci gelir unsurunda "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" denilmek suretiyle vergiye tabi gelirin ucu açık hale getirilmiştir, idareye inisiyatif bırakılmıştır; dolayısıyla, verginin konusunu, vergiye tabi işlemi kanunun belirlemesi gerekirken, burada, vergi konusunu belirleme yetkisi vergi yönetimine bırakılmış bulunmaktadır; bu niteliği gereği Anayasaya aykırı görülmektedir. Ancak, tabiî, bu 7 nci gelir unsurunun, "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" ifadesinin, bu düzenlemenin de 80 ve 82 nci maddelerinde belirlenmektedir anlayışı var. Halbuki, daha önceki metinde bulunan 80 ve 82 nci maddeler ile bu tasarı incelendiği takdirde, arasında önemli bir fark olduğu görülmektedir. Mevcut uygulamada, 80 ve 82 nci maddelerde, sair ve kazanç ve iratların hangileri olduğu, tadat edilmek suretiyle, açık ve net bir şekilde, kanun tarafından belirlenmiştir. Halbuki, burada, hangi diğer kazançların vergiye tabi tutulduğu sayılmak yerine, doğrudan doğruya, hangi edinimlerin vergiden istisna teşkil edeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, istisna maddeleri dışında, istisna olarak vurgulanan hükümler dışında, diğer her türlü kazançlar diye, sonu belli olmayan, idareye inisiyatif tanıyan bir düzenlemeye gidilmiştir ki, bu da, açıkça, Anayasanın 73 üncü maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

Özellikle, 24 üncü maddede, tasarruf ve harcamalara kaynak teşkil etme ifadesiyle bir gelir tanımı verilmiş olmasının başka birtakım sorunları da ortaya çıkaracağı açıktır. Çünkü, daha önce, servet beyanının bulunduğu dönemlerde, vergi inceleme elemanlarının tamamına servet inceleme hakkı tanınmamıştı. Burada, tasarrufa kaynak teşkil eden, harcamaya kaynak teşkil eden her türlü değer artışının vergiye tabi olması, bir anlamda, inceleme elemanlarını, servetin, tasarrufların incelenmesine yöneltecektir ve burada bir sınır da çizilmemiş olduğu için, daha önceki servet incelemesinin aksine, vergi inceleme yetkisine sahip bütün elemanların ve Maliye memurlarının, doğrudan doğruya tasarrufa yönelmek suretiyle, değer artışlarını incelemesi gibi bir sonuç da ortaya çıkaracaktır.

Dolayısıyla, özet olarak söylemek istediğimiz nokta, Anayasanın 73 üncü maddesindeki, verginin kanunla belirleneceği ilkesine aykırı bir düzenleme, bu maddenin 7 nci bendinde yer almaktadır ve 80 ve 82 nci maddeler bu ucu açıklığı ve belirsizliği ve idarenin, verginin konusunu belirleme yetkisini ortadan kaldıracak niteliğe, özelliğe sahip değildir.

Bu bakımdan, Anayasaya aykırılık sebebiyle, bu maddenin düzeltilmesini veya metinden çıkarılmasını uygun görüyoruz.

Saygılar sunar, arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şener.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, diğer önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, imzamı geri alıyorum.

BAŞKAN – İmzanızı geri alıyorsunuz.

Sayın Beyribey'in imzasını geri alması nedeniyle, üç önergeyi işleme alamayacağım.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sayın Başkan, ben de imzamı geri alıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürtan, imzanızı geri alıyorsunuz.

Efendim, bir önerge kalmıştır; onu okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde yer alan

"7. Kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" ibaresinin, bu madde metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Polat?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bizim, bugün, burada, üzerinde sürekli olarak durduğumuz konu şudur: Bu kanunun eski maddesine bakarsanız, ticarî kazanç, ziraî kazanç, ücretler, gayrimenkul sermaye iratları falan diye yazılmıştır.

Yani, bizim istediğimiz şudur: Bir mükellef, devletle hangi kanun maddeleriyle muhatapsa, net olarak öğrensin, bilsin, bu, açık açık söylensin. Eğer "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve irat" deniliyorsa, o zaman, diğer maddelere hiç lüzum yok; çünkü, bu son madde hepsini de karşılar. Nerede bir kazanç veya neticesini bulan bir irat varsa, onları, kalksın, sorgulasın. O zaman, alttaki diğer bütün maddelere niye ihtiyaç var? Bugün, bütün Batı dünyasında, Batı âleminde olduğu ve eskiden beri bizde de mevcut olduğu gibi, bütün maddelerin tek tek, ziraî kazanç, ticarî kazanç diye yazılmasının manası neydi; devletler ile fertler, neyle muhatap olacaklarını birebir bilsinler diye.

Şimdi, biz, bu son bir birbuçuk yıldan beri, o kadar çok olayla muhatap olduk ki, her şeyden şüphelenmeye başladık. Örneğin, 28 Şubattan sonra -üzerine basarak konuşuyorum- dünyanın en laik meselesi olan sermaye renklendirildi; yok yeşil sermaye, yok sarı sermaye, irticaî sermaye, o sermaye, bu sermaye diye. Bir taraftan, şu kanun maddesiyle "yurt dışında yatırım yapan insanlara -250 milyon dolar veya daha fazla yatırım yaparsa- yüzde 200 teşvik verelim" diyoruz; diğer taraftan da, en büyük devlet bürokratları "efendim, yeşil sermaye sahiplerine bu Hükümet zamanında 26 trilyon lira teşvik verilmişti, sorgulansın" diye itham ediliyor. Dolayısıyla, şunu söylemek istiyoruz: Bizi ürküten, son birbuçuk seneden beri, ülkemizde, kanunların yanlı uygulanması, irticaî diye, sermaye diye, dindar tabakanın üzerine çok sert gidilmesidir. Onun için, biz diyoruz ki, eğer, burada denildiği gibi, hakikaten, büyük karapara aklayıcıların üzerine gidilecekse, 3,5 milyar niye muhatap tutuluyor; trilyonlar muhatap tutulsun; çünkü, hepimiz biliyoruz ki -Susurluk Komisyonu raporunda da deniliyor- bu memlekette, yılda 40 ilâ 60 milyar dolar karapara, esrar ve eroin parası geçiyor. Bu para 10-15 katrilyon mertebesindedir. Onların üzerine gidiyorsanız, o maddeyi, ona göre düzenleyin, çıtayı yükseltin; ama, siz, gelir de çıtayı 3,5 milyarda sabit tutursanız, Anadolu'daki bütün esnaf bundan tedirgin olur; herkesin birbirine karşı ihbar mekanizması başlar. Biz, bundan korkuyoruz. Çekindiğimiz nokta, açık ve net söylüyorum, ben, neyle muhatap olacaksam, onları tek tek bilmeliyim.

Bunun bir başka özelliği ve bizi ürküten bir başka noktası daha var. Son bir yıldan beri, ülkemizde, 1940'lara dönüş projesi diye bir proje var. Bu projeyle, inanç bakımından, düşünce özgürlüğü bakımından, halkımız, büyük bir baskı altına alındı. Korkuyorum ki, bu maddeyle de ekonomik baskı altına alınacak ve bu kıskaç tamamlanacaktır.

Bakın, şu anda, Ceza Kanunumuzda bir madde var, 312 nci madde. Son derece muğlak bir madde. Her şeyi buna soktuk; bir şiir okuyanı da buna soktuk, MÜSİAD üyesini de buna soktuk, gazeteciyi de buna soktuk, yazarı da buna soktuk... Onun için, biz diyoruz ki, bu muğlak maddeleri bırakalım. Sonra, fertleriyle münakaşa etmeye alışkın olan Maliye kontrolörlerinden -ki, bunların mahkemeye giden davalarının yüzde 90'ını, mahkeme, aleyhlerine bozdu; yani, Hazinenin aleyhine bozdu- her şeyde mahkemeye gitmeyi âdet edinen Maliye kontrolörlerinden -son derece muğlak, kıyasa açık, yoruma açık maddeleri koyarsak- bizim Anadolu'daki insanlarımız çok zarar görür diye endişe etmekteyiz. Yoksa, bu rakam -Sayın CHP sözcüleri, size de cevap veriyorum- 500 milyarın, 1 trilyonun üzerinde olsa, biz, bir defa çıkıp burada konuşmayız; çünkü, onlar bizimle ilgili olmaz. Bizim ilgilendiğimiz şey, rakam, 3 milyarla, 4 milyarla muhatap oldu mu, bunun muhatap yeri Anadolu'dur; birbirini çok iyi tanıyan iki komşudur; husumet yönünden birbirlerini tenkit etmeleri, ihbar etmeleri endişesidir ve bunun, daima, mütedeyyin insanlar üzerinde bir baskı olarak kullanılmasından korkmamız ve endişe etmemizdir.

Bir de, burada, Sayın Anavatan Partisi sözcüsü, biraz önce, konuşurken "muhalefet sözcüleri sadece vakit geçiriyorlar, önerge veriyorlar" diyor. Peki, ben bütün dinleyicilere soruyorum; şu ana kadar İktidar kanadının verdiği ve geri çekmediği bir önerge var mı?!

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Var... Var...

ASLAN POLAT (Devamla) – Baştan aşağı, sizin verdiğiniz naylon önergeler... Verdiğiniz hiçbir önergeyi müdafaa bile etmiyorsunuz ve hepsini, hemen geri çekiyorsunuz; ama, biz, burada, verdiğimiz her önergeyi, geliyoruz, müdafaa ediyoruz. Burada, önergelerin hangisinin naylon, hangisinin gerçek olduğunu halk görüyor ve anlıyor. Bunları düşünmeden, sadece "gelip burada konuşuyor, tenkit ediyor" diye cevap vermek yanlıştır. Ben, birinci fıkraya son olarak ilave edilen bu 7 nci bendin madde metninden çıkmasını istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, toparlıyorsunuz...

ASLAN POLAT (Devamla) – Eski 6 bent içerisinde yetersiz olan varsa, adlarını açık açık koyalım ve neyle muhatap olacağımızı açık açık bilelim. Muğlak maddelerle milleti tedirgin etmekten vazgeçin. Sonra, korkarım ki, şimdi, nasıl inanç ve düşünce özgürlüğüne baskı yaptıysanız, bu maddeyle de 1940'ların yol vergilerini getirirsiniz diye korkuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

26 ncı madddeyi okutuyorum:

MADDE 26 - 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi ile 1 numaralı bendinin parantez içi hükmü aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, maddeye üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve maddenin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ticaret ve sanat erbabından aşağıda yazılı şekil ve suretle çalışanlar gelir vergisinden muaftır.”

“Giyim eşyalarıyla zati ve süs eşyaları, değeri yüksek olan ev eşyaları ile pazar takibi suretiyle gıda, bakkaliye ve temizlik maddelerini ve sabit iş yerlerinin önünde sergi açmak suretiyle o iş yerlerinde satışı yapılan aynı neviden malları satanlar hariç”

“Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar bu muaflıktan yararlanabilmek için ilgili esnaf odasına kayıt olmak ve durumlarını tevsik etmek suretiyle belediyeden “Esnaf Muaflığı Belgesi” almak zorundadırlar. Belediyelerce esnaf muaflığı belgesi bir takvim yılı için verilir. Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespite ve uygulamaya ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Esnaf muaflığından faydalananlar faaliyetleri ile ilgili olarak satın aldıkları mallara ve giderlerine ilişkin, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden aldıkları belgeleri saklamak zorundadırlar. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yoklamaya yetkililer veya yoklamaya yetkililerle birlikte belediye zabıtalarınca müştereken yapılan denetimlerde, vergiden muaf esnafın bir takvim yılı içinde bir defa mal alış ve giderlerine ilişkin belgeleri yanında bulundurmadığının veya bulundurduğu belgenin satışını yaptığı mal ve hizmetle ilişkisinin olmadığının tespiti halinde, “Esnaf Muaflığı Belgesi” iptal edilir. Belgesi iptal edilenlerden muaflık şartlarını taşıyanlar, aynı faaliyete devam etmek istemeleri halinde yeniden belge almak zorundadırlar.”

“Bir işyeri açmaksızın münhasıran gezici olarak; milli piyango bileti satanlar ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre gerçek ve tüzel kişilerin mallarını iş akdi ile bağlı olmaksızın bunlar adına kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye satanlar yukarıdaki şartlarla sınırlı olmaksızın gelir vergisinden muaftır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Hilmi Develi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sizleri, Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

25 inci maddeyle ilgili konuşan Sayın Algan Hacaloğlu, gelir getiren kazanç ve iratlara ilişkin, sayıları aynı olduğu için değil, içeriği aynı olduğu için Almanya örneğini vermiştir; bunu, bir kez de ben hatırlatmak istiyorum.

Toplumun her kesiminde tartışılan ve ilgiyle izlenen bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu yasa tasarısı, toplumun geniş bir kesimini her yönüyle ilgilendirmektedir. Çalışanlar, esnaf ve sanatkârlar, emekliler, sanayiciler ve toplumun diğer kesimleri bizleri dikkatle izlemekte.

Bir çözüm yasası, bir yenilik paketi, bir sistem düzenlemesi olması gereken bu yasa tasarısı, toplumun geniş kesimleri tarafından hâlâ tam olarak anlaşılamamıştır. Bugün, ne vergi alanlar bu sistemden memnun ne de vergi verenler bu sistemden mennun. Devlet, vergi toplayamamaktan şikâyet ederken, diğer kesimler de çok vergi vermekten şikâyet etmekte, vergi verenlerin bir katı vergidışı kalırken, devlet, vergi alamadığı için hızla borçlanmakta, vergi gelirlerinin yarısı ise faiz ödemelerine gitmektedir. Bugün içinden çıkılamaz duruma gelen vergi sisteminde, toplumun bir kısmından hiç vergi alınamadığı için vergi yükü ağırlaşmakta, ülkede yatırım yapmak isteyenler, yatırımı yapanlar vergi verirken, hiç çaba sarf etmeden para kazananlar, vergi vermemektedirler. Vergiden kaçanlar, vergi yasalarındaki boşluktan yararlanarak zengin olmaya çalışırlarken, bu kesim -özellikle, çalışan kesimler- ağır vergi yükü altında ezilmektedir. Vergi alınan kesimin dar olması, vergi toplanmasını belli bir kesime kanalize etmekte, bu kesim de gittikçe rahatsız olmaktadır. Amaç, vergi gelirlerinin geniş bir alana yayılması, ancak, bunu yaparken de adaletli olunmasıdır.

Vergi yasa tasarısının 26 ncı maddesiyle, esnaf muaflığı yeniden düzenlenmektedir ve yararlanacak kişilerin belediyelerden muafiyet belgesi almaları ve vergiye tabi olanlardan, alınacak belgeleri muhafaza ve ibraz etmeleri mecburiyeti getirilmiştir.

Yapılan düzenlemeye göre, vergiden muaf esnafın, esnaf muaflığı belgesini ve alışveriş giderlerine ilişkin belgeleri yanlarında bulundurup bulundurmadıkları, yoklamaya yetkili olanlar ile belediye zabıtaları tarafından kontrol edilecektir.

Vergiden muaf esnafın, bir takvim yılı içinde bir defa mal alış ve giderlerine ilişkin belgeleri yanında bulundurmadığının veya bulundurduğu belgelerin satışını yaptığı mal ve hizmetle ilişkisi olmadığının tespit edilmesi halinde esnaf muafiyet belgesi iptal edilmektedir.

Belediyeler tarafından verilecek bu belgelere ilişkin denetim yapma konusunda belediye zabıtalarına da yetki verilmek suretiyle esnaf muafiyeti şartlarına uyulup uyulmadığı konusunda kontrol ve denetim yapma olanakları genişletilmiştir.

Bu yaptırımlarla, muafiyetten yararlananların belge alma ve saklama zorunluluğuna işlerlik kazandırılmak istenmektir.

Bugün, ülkemizde, 4 milyona yakın kayıtlı esnaf bulunmaktadır. Aileleriyle birlikte 20 milyon nüfusu bulan bu kesim, ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır. Bu kesimin, birçok sorunu bulunmaktadır.

Enflasyonun yüzde 90'larda gezdiği günümüzde, enflasyondan, dargelirlilerin, çalışanların, emeklilerin, alınteriyle çalışanların yanı sıra, siftah yapmadan dükkânını kapatmak zorunda kalan esnafımız da, en çok etkilenen kesimlerdendir. Sattığı malı rafa koymak, esnafın büyük sorunu haline gelmiştir. Raflardaki çeşit ve mal sayısı giderek azalmaktadır. Bütün esnafımızı ezen bu enflasyonun yanı sıra, ülkemizde son yıllarda gelişen özellikle, hipermarketler, süpermarketler de bazı esnaflarımızın işyerlerinin birer birer kapanmasına neden olmaktadır.

Bu yasa tasarısı, esnafımıza çok büyük yenilikler getirmemektedir; ancak, bu maddeyle, esnaf muafiyeti getirilmektedir. Maddenin özünde, vergi kaçağının önüne geçilmesi bulunmaktadır. Bu maddeyle, vergi kaçağının önünü geçilmesi için, satılan mala ait belgenin satıcı tarafından ibraz edilme zorunluluğu öngörülmüş, belgesini, istendiği anda ibraz edemeyen esnafın, biraz önce söylediğim gibi, esnaf muafiyetinin kaldırılması getirilmiştir. Yanında belgesini bulunduramayan; yani, o anda, denetim sırasında yanında belgesini bulunduramayan kişi, belgesini ibraz etmediği için, muafiyet belgesi iptal edilmektedir.

Esnaf muaflığı belgesi belediyelerce düzenlenmekte ve ilgililere verilmektedir. Bu belgenin şekil ve muhtevasının tespitinde, uygulamalara ilişkin usulleri belirlemede, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu devre dışı bırakılmıştır. Bu esnaf ve sanatkârların kendi demokratik haklarını savunacak bir kurumun olmaması, belgelendirme aşamasında, sadece Maliye Bakanlığı tarafından belgenin muhtevasının tespiti, bize göre, katılımcı demokrasi açısından bir eksikliktir.

Bu eksikliğin Yüce Meclis tarafından giderileceği inancıyla, bu yasanın, esnaflarımıza, ülkemize yararlı olması düşüncesiyle, Grubum ve şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Develi.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Sıtkı Cengil; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasa tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, bu maddeyle, Gelir Vergisinden muaf olmanın şartları düzenlenmektedir. Ticarî faaliyet yapan hangi insanlar Gelir Vergisinden muaf, hangileri muaf değil, bu maddeyle, bu düzenleniyor. Dolayısıyla, hem vergi sistemi bakımından hem de sosyoekonomik bakımdan bu madde, önemli bir maddedir.

Bilindiği gibi, daha önceki haliyle, Gelir Vergisinden muaf olabilmek için alış, satış ve hâsılat tutarlarının belli bir oranı aşmaması gerekiyordu; bu da, 48 inci maddeyle düzenlenmişti. 48 inci maddedeki hadlerin yarısını aşanlar, Gelir Vergisi muafiyeti kapsamı dışına çıkıyor, dolayısıyla, Gelir Vergisi muafiyeti kalkınca da, Gelir Vergisi mükellefi oluyorlardı. Sayın Bakanın da ifadesiyle, bu insanlar, Gelir Vergisi muafiyetini kaybetmemek için, sene sonu yaklaştığı zaman veyahut da sene içerisinde de, ellerindeki belgeleri, ya yok ediyorlardı ya da belge almıyorlardı. Dolayısıyla da, bu alanda, vergi kaçak ve kaybına sebep olabilecek gelişmeler oluyordu. Bunu ortadan kaldırabilmek için böyle bir düzenlemeye gidildiği, maddenin gerekçesinde de ifade edilmektedir; ama, gerçekten, bu düzenleme bunu sağlayabilecek mi, sağlayamayacak mı, adil bir düzenleme mi, değil mi, biraz sonra, hep beraber göreceğiz.

Burada, yeri gelmişken, antrparantez, bir hususu da ifade etmek durumundayım. Sayın Bakan, Komisyonda "biz, bu insanlardan vergi falan beklemiyoruz; ama, bu insanları, otokontrolü sağlayacak şekilde bir faaliyetin içerisine sokmak istiyoruz" diye ifade etti. Yani, başka bir ifadeyle, bu insanları vergi denetmeni olarak kullanacağız gibi bir yaklaşım sergilediler Sayın Maliye Bakanımız; ama, gecesini gündüzünü vergi denetimlerine, veren vergi denetmenlerine gerek ekonomik olarak gerek sosyal olarak gerekse meslekte yükselebilmeleri için gerekli imkânın verildiğini de göremiyoruz, görmemiz de, maalesef, mümkün olmuyor tasarıda; bunu da antiparantez belirtmekte fayda mülahaza ediyorum değerli arkadaşlar.

Yeni düzenlemeyle ne getiriliyor; 9 uncu maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesi ile 1 numaralı bendinin parantez içi hükmü değiştiriliyor, ikinci fıkra yürürlükten kaldırılıyor, üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere yeni fıkra ilave ediliyor, dördüncü fıkra değiştiriliyor.

Yukarıda saydığımız değişikliklerin önemli bölümlerini şöyle özetlemek mümkündür: Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar, bu muaflıktan faydalanabilmek için ilgili esnaf odasına kaydolacaklar. Birinci mükellefiyeti getiriyor, esnaf muafiyetinden faydalanmak isteyen insanlar, esnaf odasına kaydolacaklar. Bununla da yetinilmemiş, arkasından, belediyeden "esnaf muaflığı belgesi" alacaklar; bu da, ikinci mükellefiyet. Tabiî, bunların hepsinin de maddî karşılığı, maddî külfeti var. Bu da yetmiyor, arkasından, belediye ile Maliye müştereken denetim yapacak, bu denetimde sınavı veremeyen insanların belgeleri iptal edilecek; yani, bu insanlar, her iki kuruma karşı sınav vermek durumundadırlar, mecburiyetindedirler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, ülkemizin en büyük problemi, işsizlik problemidir. Milyonlarca gencimiz, iş bulamadığı için kahve köşelerinde vakit geçirmektedir. Dolayısıyla, ülkenin, bu önemli, öncelikli problemleri ortada dururken, yapacağımız bütün düzenlemelerde bunu da göz önünde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Burada yaptığımız çok önemli bir düzenleme Vergi Yasasındaki düzenlemedir, bu da, işsizlik problemini çok yakından ilgilendiren bir hadisedir; ama, burada, yasa tasarısının tümüne ve ilgili maddelerine baktığımızda, bunun tamamen gözardı edildiğini, hep beraber, maalesef, üzülerek müşahede ediyoruz.

Bugün, şunu da ifade etmek durumundayız -toplum bunu yaşıyor- toplumda bir durgunluk var, esnafta bir durgunluk var, tabiri caizse kıl kıpırdamıyor, esnaf sabah dükkânını nasıl açtıysa, akşam öyle kapatıyor; ama, bu durgunlukla beraber başka bir şey daha var ki, Türkiye'de enflasyon bir türlü düşmüyor. Hükümetin, öyle "enflasyon düştü" falan dediğine bakmayın; tabiri caizse, ekonomik tabiriyle stagflasyon yaşanıyor Türkiye'de; yani, durgunluk içerisinde enflasyon yaşanıyor ve bu da, çok tehlikeli bir durumdur. Bu böyle devam ettiği müddetçe de, yarın birgün işyerlerinin iflas etmesine ve dolayısıyla da işçilerin, çalışanların işten çıkarılmalarına sebep olacak.

Şunu da üzülerek ifade etmek durumundayım; bilmiyorum, ne derece doğru ne derece yanlış; ama, basına yansıdığı kadarıyla, Hükümet de bu konuda aksine herhangi bir açıklama yapmadı. Enflasyonu Hükümet düşüremeyince, bürokratlara havale etmişler. Bürokratlara da söz geçiremeyince onların bir kısmını görevden almışlar; ama, alt kademedekilere bu sefer havale etmeye kalkışmışlar ve "biz düşüremedik enflasyonu; ama, Devlet İstatistik Enstitüsünde çalışan memurlar, bürokratlar bunun icabına baksınlar, rakamları ona göre önümüze koysunlar, bizi mahcup etmesinler" demişler; dolayısıyla da, buna "hayır" diyen bir sürü insan da işinden olmuş ve bu da ortada duran bir gerçek.

Değerli arkadaşlar, bu maddede çok önemli bir bölüme özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, büyük illerimizin büyük bir bölümü, çok büyük miktarda göç almaktadır. Bu göç dolayısıyla gelen insanlar, bir ekmek parası bulabilmek için, akşam evine bir lokma ekmek götürebilmek için, seyyar satıcılık dediğimiz seyyar faaliyetlerde bulunmaktadırlar; ama, siz, öyle bir düzenleme getirmişsiniz ki, bu insanların, -ki, bunların büyük bir bölümü, bırakınız sene boyunca, günübirlik çeşitli şehirlerde bu faaliyetlerde bulunmak mecburiyetindedirler- faaliyetlerini de kısıtlıyorsunuz. Bu ne demektir; bunun neticesi, sosyal patlamalara, sosyal buhranlara yol açıyorsunuz. Ne olacak bu insanlar; gidip esnaf odasına kaydolacak.Yetmeyecek, belediyeden muafiyet belgesi alacak; bunların hepsinin maddî karşılığı var, külfettir. Yetmeyecek, denetimler yapılacak ve kazara bir kez belgeleri yanında bulundurmayan insanların bu belgelerini iptal edeceksiniz; bu da haksız bir uygulama. Biliyorsunuz, işyeri kapatmalarında, belge düzeni itibariyle, üç defa üst üste gerekli olan mükellefiyetlerini yerine getirmeyenlerin işyerleri kapatılıyor; ama, bunlara gelince, dalgınlıkla da olsa, bir sefer yanında belgesini bulundurmadığı zaman işyerini kapatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın "burada belge düzeni yerleşecek, biz, bunlardan vergi falan beklemiyoruz" şeklindeki ifadesi de, gerçekleri yansıtan bir açıklama, bir yaklaşım değil. Niye; çünkü, parantez içi hükmüne baktığımız zaman bu alan oldukça daraltılmış, bu alanda faaliyette bulunabilecek herhangi bir imkân da kalmamış; dolayısıyla, bunların temin edeceği herhangi bir fatura, herhangi bir otokontrol da yoktur.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 21 inci asra giriyoruz. 21 inci asra girerken, düzenlemelerimizi de ona göre, dünya paralelinde yapmak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, toparlayınız.

SITKI CENGİL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bu maddede düzenlendiği gibi, evine bir lokma ekmek götürebilmek için seyyar satıcılık yapan insanları, tablayla simit satan simitçileri, belediye zabıtasına, vergi memuruna kovalatmanın, zannediyorum, adı vergi reformu değildir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cengil.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Fevzi Arıcı; buyurun.

DYP GRUBU ADINA Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle, Gelir Vergisi Kanununda küçük esnaf muaflığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı ve 9 uncu maddesinde değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Maddenin yeniden düzenlenen şekline göre, esnaf muaflığından yararlanmak isteyenlerin esnaf muaflığı belgesi almaları gerekmektedir. Bu belgenin, 6 milyon Türk Lirası karşılığında, belediyelerce verileceği belirtilmektedir.

Diğer taraftan, bu kapsama giren esnaflar, esnaf muaflığı belgesi ile satın aldıkları mallara ve giderlerine ilişkin belgeleri yanlarında bulundurmak zorunda bırakılmaktadırlar. Maddeye göre, yoklama memurları ile belediye zabıtalarınca müştereken yapılacak kontrollerde, vergiden muaf esnafın, bir takvim yılı içinde bir defa, mal alış ve giderlerine ilişkin belgeleri yanında bulundurmadığının veya bulundurduğu belgenin satışını yaptığı mal ve hizmetle ilişkisinin olmadığının tespiti halinde, esnaf muaflığı belgesi iptal edilecektir. Bu esnaf, aynı belgeyi tekrar almak için, bir kez daha 6 milyon TL ödemek zorunda kalacaktır. Bahsettiğimiz kesim, toplumun en çok korunmaya muhtaç olan kesimlerinden birisidir. Doğrusu, bu kapsamdaki esnafın en küçük bir unutkanlığı bile, ağır şekilde cezalandırılmaktadır.

Ayrıca, vergiden muaf esnafın sattığı, etiketi olmayan mal niteliğindeki muaf malın belgesinin, kontrolün yapıldığı anda, satışı yapılan malla ilgili olup olmadığı nasıl tespit edilecektir? Seyyar satıcının tezgâhındaki karpuzun kaç gündür orada bulunduğuna, kim, nasıl karar verecektir? Bu hükümler nasıl uygulanacaktır? Uygulanmayacaksa, kanunlara niçin yazılmaktadır?

Maddeye göre, bu esnafların denetimlerinin, yoklama memurları ile belediye zabıtalarınca müştereken yapılabileceği belirtilmektedir. Bu denetimlerin müştereken yapılmasından nasıl bir yarar umulmaktadır? Bu denetimleri yoklama memurlarının yapması yeterli olacaktır kanaatindeyim.

Vergiden muaf esnafın çalışması, belediyeden 6 milyon lira karşılığında alacağı belgeye bağlanıyor; tamam bağlanıyor... Bu belgeyi bulundurmayan faaliyette bulunamayacak.

Korunması gereken bu çok küçük esnaf, sattığı malların belgelerini yanında bulunduracak, ibrazı istendiğinde gösterecek. Bu insanların sattığı mallar, genelde, etiketi olmayan kavun, karpuz, domates, soğan vesairedir; kışın ise, çöp kovası, süpürge, mandal vesairedir veyahutda bunlar, kalaycı veya lehimci gibi esnaflardır. Eskiden, vergiden muaf olan bu çok küçük esnafı Maliye denetler ve bu denetimi, yoklama memurları yapardı. Şimdi, buna, bir de belediye zabıtası ekleniyor; yani, Maliye memurları yetmiyor muydu?!

Esnaf, muaflık belgesini almak için, bir de, bir hayli bürokratik prosedür içinde olacak ve esnaf odası, Maliye ve belediye üçgeni içinde dolaşıp duracaktır. Ayrıca, zaten, bugün, bahse konu olan bu küçük esnaf, çok küçük esnaf, mağdur esnaf, hipermarketlerin, süpermarketlerin, büyük sermayelerin kıskacı altına girmiştir. Her mahallenin içinde, maşallah, hipermarketler, süpermarketler açılmıştır, açılmaya da devam etmektedir.

Kayıtdışı ekonomi, böylece, kayıt altına alınmak isteniyorsa, kayıtdışı ekonominin esas kaynağının, rant, beyaz zehir, yasadışı faaliyetler, kayırma ve kayırmacılık olduğu bilinmelidir; bunu, havuzlara para atan müteahhitlere verilen ihalelerde arayın.

Sayın milletvekilleri, İstanbul'da öyle bürolar biliyoruz ki, çok lüks bir büro, üç beş sekreter; ama, vergi levhasına bakıyorsunuz 1 milyon, 10 milyon, 50 milyon lira vergi ödemiş. Bu büro sahibinin konuşmasına bakıyorsunuz, Boğazdan 1 milyon dolara villa aldığını söylüyor. Peki, bunlar dururken, bunlar böyle bariz şekilde ortadayken, evine bir somun götüremeyen esnafla niye uğraşıyorsunuz!.. Vergiden muaf çok küçük esnaf, çok küçük sermayesiyle, devletten hiçbir şey beklemeyen, gün olup evine bir somun götüremeyen gezici esnaftır.

Anasol-D Hükümeti, her türlü esnafın, maalesef, düşmanı oldu; maalesef... Esnafı, banka kredilerini kullanamaz hale getirdiniz, faizleri yükselttiniz; Halk Bankası, esnaf bankası olmaktan çıktı, rantiyecilerin bankası oldu. Bu esnaf ki, rejimi ayakta tutan, aç da kalsa, açık da kalsa, Allah devlete zeval vermesin diyen, her türlü şart ve şerait altında devletine, bayrağına saygılı olan kitlelerdir, büyük kitlelerdir.

Değerli milletvekilleri, bundan evvel de, kredi politikalarınızla, ekmeğinin yarısını bu esnaftan, bu garibanlardan aldınız; şimdi ise, çıkarmak istediğiniz bu kanunlarla, bu uygulamalarla, diğer yarısını da alıyorsunuz, maalesef, alıyorsunuz. Siz, zaten, zenginleri seviyorsunuz; fakiri hiç sevmediniz; fakirle de pek beraber olmuyorsunuz; bırakınız bu zihniyeti; eğer, bu tutumla devam ederseniz -sekiz dokuz ay sonra seçim var- bu esnaf, küçümsediğiniz bu esnaf, bu gariban, bu fakir fukara, sizi sandığa gömer.

Nerede benim sosyal demokrat kardeşlerim; nerede benim fakir edebiyatı yapan kardeşlerim, sosyal demokratlarım; ne oldunuz, sizin sosyal demokrasiniz, sosyal edebiyatınız, sizin fakir fukara edebiyatınız salonlarda mı kaldı, yatlarda mı kaldı, katlarda mı kaldı?!

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Vurma...

Y. FEVZİ ARICI (Devamla) – Biraz vuralım efendim, izin verin vuralım. Ne oldu yani?!

Ve, derya içredirler, deryayı bilmezler... Derya içindesiniz; ama, sosyal demokrasiyi kitapta okursunuz, icraatını bilmezsiniz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıcı.

Şahsı adına, Sayın Osman Hazer; buyurun.

OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 626 olan Vergi Usul Kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısının 26 ncı maddesinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

26 ncı maddede "193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi ile 1 numaralı bendinin parantez içi hükmü aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, maddeye üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve maddenin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Ticaret ve sanat erbabından aşağıda yazılı şekil ve suretle çalışanlar gelir vergisinden muaftır.

(Giyim eşyaları ile zati ve süs eşyaları, değeri yüksek olan ev eşyaları ile pazar takibi suretiyle gıda, bakkaliye ve temizlik maddelerini ve sabit işyerlerinin önünde sergi açmak suretiyle o işyerlerinde satışı yapılan aynı neviden malları satanlar hariç)” deniliyor.

Bu paragrafta izah edilenlerin haricinde olan, sergi açan vatandaşın, her şeyden evvel, o bölgedeki esnafa, her yönüyle, zararı olduğundan dolayı bu paragraf konulmuştur. Tabiî, bu paragrafın konulmasında, bir yönüyle, bu sıkıntı olmakla beraber, orada bulunan bazı esnaflar da, aynı işi yapmak suretiyle, yani, sergi açmak suretiyle, İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de veya büyükşehirlerde bu tip olayları yapmak suretiyle, sergi açmak suretiyle, oradaki esnafı sıkıntıya soktukları için bu madde konulmuştur.

Tabiî, bununla beraber, aşağısında izah edilen paragraflarda, esnaf muafiyetinden istifade edecek olanların da, her şeyden evvel, esnaf odalarına kayıtlı olması gerekiyor; yani, bir tezgâhla satış yapacak olan bir kimsenin, ticaret erbabı olacak bir kimsenin, tablasıyla simit satacak olan bir kimsenin, bulunduğu yerdeki esnaf odasına kayıtlı olması lazım. Tabiî ki, bir esnaf odasına kayıtlı olabilmek için de, her şeyden evvel, her yıl, o esnaf odasına kayıt için gerekli olan ücreti ödemesi lazım .

İkinci bir madde olarak, sergicilik yapacak bir kimsenin esnaf muaflığı belgesi alması lazım; bunu da nereden alacak; belediyeden alacak. İlk hamlede belediyeden alınacak olan bu esnaf muaflığı belgesi için, 6 ilâ 12 milyon lira para ödemesi lazım.

Bir üçüncü madde ise, sergicilik yapacak bir kimsenin aldığı tüm malları faturalaması lazım. Tabiî, bugüne kadar geçerli olan yasada bu işlerle iştigal eden, herhangi bir sergi açan kimsenin fatura ibraz etmesi gerekmiyordu; ama bu maddeyle, her şeyden evvel, aldığı her malı faturalamak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla, belediye zabıtaları tarafından, aynı zamanda maliye vergi kontrolörleri tarafından kontrol edildiğinde, bu malların faturalarını ibraz edemediği zaman, esnaf muaflığı belgesi elinden gidiyor. Tabiî esnaf muaflığı belgesi elinden gittiği zaman, tekrar müracaat edecek ve aynı zamanda, hem esnaf odalarına kayıtlı olacak hem de esnaf muaflığı belgesi alacak. Tabiî, bu sene, esnaf odalarına, esnaf muaflığı belgesi için 6 ilâ 12 milyon lira para ödeyecek. Bu gelecek sene kaç para olacak, ondan sonraki seneler kaç para olacak?

Bugün esnafımızın durumu açık, ortadadır; yani, esnafımız günlerce siftah etmeden dükkânını kapatıyor. Yaprak kımıldamıyor. Böyle bir noktada her gün esnafımızın dükkânından malı gidiyor -harcaması günlük üç öğün- ama onun yerine malını koyamıyor. Ama devletin -bugün enflasyona baktığımız zaman; yani bu seneki enflasyon ocak ayında yüzde 102 idi, bugün, mayıs ayı itibariyle yüzde 91,4- enflasyon alabildiğine giderken, esnafımızın bu sıkıntısını mutlaka gözönüne alması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Sayın Hazer, lütfen toparlayın.

OSMAN HAZER (Devamla) – Tabiî burada yapılan hareket ve tavırlar, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak içindir. “Bir işyeri açmaksızın, münhasıran gezici olarak; millî piyango bileti satanlar ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre gerçek ve tüzelkişilerin mallarını iş aktiyle bağlı olmaksızın bunlar adına kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye satanlar; yukarıdaki şartlarla sınırlı olmaksızın Gelir Vergisinden muaftır.” Yani, millî piyango bileti satanlar, ansiklopedi, kültürle ilgili kitaplar satanlar; köylerde, kasabalarda, ilçelerde, illerde bohçacılık yapanlar, yasanın bu maddesinden istifade ediyor.

Esnaf muaflığından istifade eden bir kişinin, esnaf odasına mutlaka kayıtlı olması lazım. Tabiî ki, buraya para ödeyecek... (FP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hazer.

Sayın Emin Kul, konuşmayacağınızı beyan ettiniz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Hükümet, buyurun.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tasarının görüşülmesi sırasında, kamuoyunu yanıltacak bazı ifadelerde bulunulduğu zaman, Maliye Bakanı olarak, zorunlu olarak, söz almak zorunda kalıyorum; çünkü, istiyoruz ki, bu tasarı yasalaştığı zaman, bu, herkesin içine sinsin, dolayısıyla, mevcut vergi yükümlülüklerini daha fazla ağırlaştırmayan bir tasarı olduğu herkes tarafından bilinsin ve en azından, doğrular, herkes tarafından kabul edilerek uygulamaya girsin.

Değerli milletvekilleri, şu andaki uygulamamızda, esnaf muaflığından yararlanan vergi yükümlülerimizin veya yurttaşlarımızın en büyük sorunu nedir; satmış oldukları mallarla ilgili olarak aldıkları belgelerin toplamı belirli bir miktarı geçtiği zaman götürü vergi esasına geçmeleridir.

Bunlar, götürü vergi esasına göre vergilendirilmemek için ne yapıyorlar; ya belge almıyorlar ya da aldıkları belgeleri yırtıp atıyorlar; ama, dolaylı olarak bunlara verilmiş olan mallarla ilgili bir şey bulduğunuz zaman da, bunları ağır bir şekilde cezalandırmak zorunda kalıyorsunuz. Halbuki, Türk vergi idaresinin hedef kitlesi, önüne bir araba koyup da, seyyar olarak iş yapan veya belirli şeyleri satan insanlar değildir, olmamalıdır. Biz, vergi sistemini bundan kurtarıyoruz bu maddeyle. Bir tanımlama yapıyoruz, diyoruz ki, şu faaliyette bulunan insanlar esnaf muaflığından yararlanır. Bu faaliyete aynı şekilde devam ettiği sürece, örneğin, seyyar arabasının üzerinde belirli şeyler sattığı sürece, artık alış tutarı da, satış tutarı da ne olursa olsun, bunlar esnaf muaflığından yararlanır; bitti... Düzenleme bu... Artık burada alış tutarı, satış tutarı ölçüsüne bakmıyoruz. Biz onlara diyoruz ki: Tamam, bundan sonra ne kadar alırsan al, ne kadar satarsan sat; istersen seyyar arabanın üzerinde milyarlar kazan, bizim hedef kitlemiz değilsin, senden vergi istemiyoruz. İstediğimiz tek şey var, belge sakla. Sattığın malların belgelerini al ve sakla, sürekli yanında taşı; çünkü, hiç değilse, senin üzerinden başkaları vergi kaçırmasınlar.

Esnaf muaflığıyla ilgili olarak, büyük veya normal büyüklükteki şehirler itibariyle, götürülük sınırlarını belirleyen alış ve satış tutarı ölçülerinin yarısı kadar miktarı aşanlar, haydi, götürü... Götürüden sonra ne; haydi, gerçek usulde vergileme... Yani, seyyar arabayla sebze satan birisinin bu tür vergi yükümlülüklerini yerine getirmesi söz konusu mu?! Şimdi ise, böyle bir düzenleme yapıyoruz.

Arkadaşlarımız "belediyenin ilgisi ne" diyorlar.

Değerli arkadaşlar, elbete belediyenin ilgisi var; seyyar olarak mal satan insanların sorunlarıyla ilgilenmek, onlara yer göstermek, kentte onlarla ilgili olarak gereken düzenlemeleri yapmak Maliyenin işi mi, belediyenin işi mi; tabiî ki belediyenin işi. Belediye birilerine seyyar satıcılık izni verecekse, nerede duracağını bildirecekse, bunları ona bırakıyoruz ve üstelik de diyoruz ki: "Bunları verirken, sen bunlardan bir harç al, bu da belediyenin geliri olsun" Maliyenin de geliri değil. Şu andaki koşullar içerisinde, esnaf muaflığıyla ilgili olarak bundan daha iyi bir düzenleme yapacak olan varsa gelsin; önergesini de kabul ediyorum, her şeyini kabul ediyorum.

SITKI CENGİL (Adana) – Önerge verdik.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Ama bundan daha iyi olacak. Bundan daha iyi bir düzenleme yoktur değerli milletvekilleri; bundan daha iyi bir düzenleme yapmak, kesin olarak mümkün değildir.

Ha, burada ev ev gezerek, kapı kapı dolaşmak suretiyle eşya satanlar olayı var. Bunun buradan muaf tutulmasının nedeni, kapı kapı dolaşan bu insanlar, Tüketiciyi Koruma Yasası gereğince, mallarını sattıkları firma adına fatura vermek zorundalar. Dolayısıyla onlar, malını sattıkları firmalardan komisyon alırlar, komisyonlarından da stopaj yapılır. Bununla ilgili düzenleme de var ayrıca. Dolayısıyla, sattıkları malların garanti belgesi içerisinde satılabilmesi için, fatura vermek zorunda olduklarından -ilgili firmanın faturasını- bunları esnaf muaflığı kapsamının içerisine almıyor, onlarla ilgili özel bir vergileme rejimi getiriyoruz. Uygulamanın istisnası ne: Seyyar satıcılık işini, bu işi gerçek anlamda dükkânında yapan insanların kapısının önüne bir şey koyarak satma işi. O durumda, artık buna seyyar demiyoruz; çünkü, aksi takdirde, herkes dükkânının önüne bir de seyyar açmak suretiyle, orada aynı malları satıp, "esnaf muaflığı" adı altında, gerçek anlamda, bir vergi kaçırma olayıyla bizi karşı karşıya bırakır.

İşte, bu iki istisna dışındakileri hedef kitle olmaktan çıkarmışız. İnsanlara demişiz ki, sadece belge saklayın, sizden başka bir şey istemiyoruz; yılda bir defaya mahsus olmak üzere de, kentin büyüklüğüne göre, İstanbul'daysa 12 milyon lira, diğer kentlerdeyse 6 milyon lira harç ödeyin. Bunun dışında, istediğimiz hiçbir şey yok. Artık malî idareden korkmayın, sattığınız şeylerden korkmayın, hiçbir şeyden korkmayın. Düzenleme bu. Sattığınız miktarlar ne olursa olsun, vergiye tabi olmayacaksınız diyoruz. Sınıf değiştirmeyeceksiniz diyoruz, götürü usulde de vergilendirilmeyeceksiniz diyoruz. Bu düzenleme, ülke için de hayırlıdır, Maliyenin de artık kimden vergi alacağını belirlemesi açısından çok düzgün bir düzenlemedir. Hedef kitlemiz değilsiniz. Esnaf muaflığından yararlanan arkadaşlarımızın hiçbirisi hedef kitlemiz değildir.

Değerli arkadaşlar, yapılan düzenleme doğru bir düzenlemedir. Zannediyorum, bu konudaki yanlış anlamalara veya yanlış anlaşılmalara böylece bir açıklık getirdik.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Necdet Tekin, buyurun.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Sayın Bakanımızda belirtti; ancak, ben de bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu vergi yasa tasarısı görüşülmeye başladığından bu yana, gerek Mecliste gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse alt komisyonlarda defalarca söyledik: Bu tasarının hedef kitlesi küçük esnaf, küçük çiftçi ve diğer perakende küçük alışverişlerle geçinen esnaf ve seyyar satıcılar değildir; onlardan vergi almak da değildir. Bu madde okunduğu zaman görülecektir ki, çok açık bir şekilde esnaf muaflığı vardır. Esnaf muaflığı için, bu yasa tasarısının hazırlık safhasında ve her safhasında, Vergi Usul Yasasının bu maddesi de dahil olmak üzere, bütün maddelerinde, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonuyla, yani esnafın ve tüccarın temsilcileriyle ve bizzat kendileriyle de görüşülmüştür. Onun için, esnaf ve tüccarlarla ortak düşünceyle ve mahallî idarelerin de görüşü alınarak hazırlanmış bir maddedir. Bu maddenin, bu denli çarpıtılmasını anlamak da, ne yazık ki, mümkün değildir.

Esnaf muaflığına tabi bu gibi işlemleri yapanlardan vergi istenmiyor. Ne isteniyor: Bu işleri yapanlardan, belediyeden izin almaları isteniyor. Bu tür işleri yapanlar, nerede yapıyor, nasıl yapıyor, orayı kirletiyor mu, kirletmiyor mu, bir disipline alınmış mı, alınmamış mı; bunu görmek ve sağlamak için, bu izni vermek, belediyelerin hakkıdır, doğaldır. İkinci olarak, sattıkları mallarla ilgili belge almaları isteniyor; yani, ekonomiyi faturalı hale getirmek isteniyor.

Burada söylenen şeyler, fakirlik edebiyatı yaparak, faturasızlığı teşvik etmek için midir? Hiçbir milletvekili arkadaşımın, böyle bir şeyi hayal dahi etmemesi gerekir.

Bunlar için, pek çok istisnalar da getirilmeye çalışılıyor bu maddede.

Sonuç olarak, ekonomiyi kayda almak, haksız kazanç ve iktisapları önlemek, insanlara "ben, bunu, şu yolla kazandım, vergimi de verdim, belediye de bana müsaade etti, kurumuma da üye oldum" dedirtmek ve bu insanların başlarını dik ve huzurlu tutmalarını sağlamak için getirilmiş bir maddedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Madde üzerinde 24 önerge vardır; madde dört fıkra olduğu için, 16'sını, geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 26 ncı maddesindeki "Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar bu muaflıktan yararlanabilmek için ilgili esnaf odasına kayıt olmak ve durumlarını tevsik etmek suretiyle belediyeden "Esnaf Muaflığı Belgesi" almak zorundadırlar. Belediyelerce esnaf muaflığı belgesi bir takvim yılı için verilir. Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespite ve uygulamaya ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir" bölümünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıtkı Cengil Muhammet Polat Aslan Polat

Adana Aydın Erzurum

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç Ahmet Çelik

Kırşehir Kayseri Adıyaman

İsmail Özgün Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Balıkesir Adana Adana

Ahmet Doğan Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Adıyaman Amasya Ankara

Alaattin Sever Aydın Abdulhaluk Mutlu İsmail Coşar

Batman Bitlis Çankırı

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Lütfü Esengün

Denizli Elazığ Erzurum

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Musa Okçu

Ağrı Aksaray Batman

Feti Görür Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bolu Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş

Erzurum Hatay İçel

Azmi Ateş Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Fethi Acar Mikail Korkmaz

Kahramanmaraş Kastamonu Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kilis Konya Eskişehir

Turhan Alçelik Ekrem Erdem Bahri Zengin

Giresun İstanbul İstanbul

İsmail Yılmaz Zeki Karabayır Kemal Albayrak

İzmir Kars Kırıkkale

Hüseyin Arı

Konya

Abdullah Gencer Hüseyin Öz Lütfi Yalman

Konya Konya Konya

Metin Perli Nedim İlci Ahmet Demircan

Kütahya Muş Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol İsmail İlhan Sungur

Siirt Şanlıurfa Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Sabahattin Yıldız

Konya Kütahya Muş

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra ilave edilen yeni fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik Metni:

“Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar bu muaflıktan yararlanabilmek için ilgili esnaf odalarına kayıt olmak ve durumlarını tevsik etmek suretiyle belediyeden “Esnaf Muaflığı Belgesi” almak zorundadırlar. Belediyelerce esnaf muaflığı belgesi bir takvim yılı için verilir. Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespit ve uygulamaya ilişkin usulleri, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu görüşlerini alarak belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra ilave edilen yeni ikinci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Algan Hacaloğlu Mustafa Yıldız Metin Arifağaoğlu

İstanbul Erzincan Artvin

Veli Aksoy Celal Topkan

İzmir Adıyaman

Değişiklik Metni:

“Esnaf muaflığından faydalananlar, faaliyetleriyle ilgili olarak satın aldıkları mallara ve giderlere ilişkin, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden aldıkları belgeleri saklamak zorundadırlar. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yoklamaya yetkili veya yoklamaya yetkililerce birlikte belediye zabıtalarınca müştereken yapılan denetimlerde, vergiden muaf esnafın mal alış ve giderlerine ilişkin belgeleri yanında bulundurmadığının saptanması halinde uygulanır ve ilgili belgeleri üç iş- günü içerisinde ibraz etmesi istenir. Söz konusu belgeleri üç işgünü içerisinde ibraz etmeyenler veya bulundurduğu belgelerin satışını yaptığı mal ve hizmetle ilişkisinin olmadığının tespiti halinde “Esnaf Muaflığı Belgesi” iptal edilir. Belgesi iptal edilenlerden muaflık şartlarını taşıyanlar, aynı faaliyete devam etmek istemeleri halinde yeniden belge almak zorundadırlar.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Aşağıda yazılı şekilde çalışan ticaret ve sanat erbabı gelir vergisinden muaftır.”

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Aşağıda yazılı şartları taşıyan ticaret ve sanat erbabı Gelir Vergisinden muaftır.”

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Ticaret ve sanayi erbabından aşağıda yazılı şekilde çalışanlar gelir vergisinden bağışıktır.”

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Ticaret ve sanat erbabının aşağıda yazılı şekil ve surette çalışması halinde kazançları Gelir Vergisinden muaftır.”

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "değeri düşük olan ev eşyaları" ibaresinin "ev eşyalarından yüksek değeri olanlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "giyim eşyalarıyla zati ve süs eşyaları" ibaresinin "şahsî ve süs eşyaları ile giyim eşyaları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "durumlarını tevsik etmek suretiyle" ibaresinin "durumlarını belgelemek suretiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "ilgili esnaf odasına kayıt olmak" ibaresinin "bağlı odaları esnaf odasına kayıt olmak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespite" ibaresinin "Esnaf muaflığı belgesinin şeklini ve içeriğini tayin ve tespit etmeye" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "yukarıdaki şartlarla sınırlı" ibaresinin "yukarıdaki temel kurallarla sınırlı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "bir işyeri açmaksızın münhasıran gezici olarak" ibaresinin "münhasıran gezici olarak bir işyeri açmaksızın" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "tüzel kişilerin mallarını iş akdi ile bağlı olmaksızın" ibaresinin "sözleşmeyle bağlı olmaksızın tüzel kişilerin mallarını" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye" ibaresinin "kapı kapı dolaşarak nihaî tüketiciye" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Selahattin Beyribey Avni Kabaoğlu Güven Karahan

Kars Rize Balıkesir

Bülent Akarcalı Ahmet Kabil

İstanbul Rize

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyacağız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, önergelerdeki imzamı geri çekiyorum.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkanım, ben de önergelerdeki imzamı geri çekiyorum.

BAŞKAN – Geri çekiyorsunuz...

En aykırı önergeyi okutuyorum:

Adana Milletvekili Sıtkı Cengil ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi kanunlarında değişiklik yapan yasa tasarısının 26 ncı maddesindeki "Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar bu muaflıktan yararlanabilmek için ilgili esnaf odasına kayıt olmak ve durumlarını tevsik etmek suretiyle belediyeden 'Esnaf Muaflığı Belgesi' almak zorundadırlar. Belediyelerce esnaf muaflığı belgesi bir takvim yılı için verilir. Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespite ve uygulamaya ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir" bölümünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Cengil, önergenizi açıklayacaksınız, buyurun.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hemen, sözlerimin başında, bir hususu ifade etmek durumundayım, eğer Sayın Bakanım takip etme imkânına sahip ise.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Milletvekili de meşgul etmesin.

SITKI CENGİL (Devamla) – Ne zaman maddelerle ilgili eleştiri getirilse, Sayın Bakan, çıkıyor, o eleştirilere cevap vermesi gerekirken, o eleştiri sahiplerini ikna edecek açıklamalarda bulunması gerekirken, tatlı diliyle "efendim, bunlar, kamuoyunu yanıltmaya matuf açıklamalardır; kamuoyunu yanıltmaya matuf konuşmalardır" deyip, işin içinde çıkıveriyor. Tabiî, dili de tatlı olunca, ancak o dilinin tatlılığı miktarında mukabelede bulunabiliyoruz.

Ben, bir hususun...

AYHAN GÜREL (Samsun) – Nereden çıktı bu?..

SITKI CENGİL (Devamla) – Şimdi önergeye geliyorum. Özellikle, sosyal demokrat arkadaşlarımızın dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce madde üzerinde konuşurken de ifade ettim; Türkiye'nin en önemli problemi, işsizlik problemidir. Büyük kentlerden gelen arkadaşlarımızın, taşradan gelen arkadaşlarımızın bunu bilmesi lazım; ama, bu madde düzenlenirken, bu maddedeki eleştirilerimize Sayın Hükümet ve özellikle sayın sosyal demokratlar yaklaşırken, zannedersiniz, Türkiye'nin her tarafı Or-An'daki Meclis lojmanlarıdır; yani, Türkiye'nin her tarafını öyle kabul ediyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisine mensup arkadaşlarıma söylüyorum, Demokratik Sol Partiye mensup arkadaşlarıma söylüyorum.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Maliye Bakanına söyle.

SITKI CENGİL (Devamla) – Siz, kentlerin varoşlarında, akşam evine bir ekmek götüremediği için ilkokul çağındaki çocuğunu, hatta, ilkokula gitmeyen 6 yaşındaki, 5 yaşındaki çocuğunu sabahın erken saatinde kaldırıp pazara gönderen, sabahın erken saatinde kaldırıp kentin büyük caddelerine gönderip kâğıt toplatan insanları bilir misiniz, bilmez misiniz?!

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sizden iyi biliriz!

SITKI CENGİL (Devamla) – Bu, Türkiye'nin gerçeği mi, değil mi?!

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sizden iyi biliyoruz!

BAŞKAN – Sayın Gülay, lütfen, müdahale etmeyin hatibe.

SITKI CENGİL (Devamla) – Ha, siz, bizden iyi biliyorsanız... O zaman, Türkiye'nin en büyük problemi, en öncelikli problemi, işsizliktir.

FATİH ATAY (Aydın) – Önergesini açıklasın Sayın Başkan.

SITKI CENGİL (Devamla) – Bunu hafife alamazsınız; hafife aldığınız zaman da, halk, sizi hafife alır her zaman olduğu gibi. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sen kimsin be!

SITKI CENGİL (Devamla) – Gidelim işte halka, eğer güveniyorsanız gidelim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Tabiî gideceksin.

SITKI CENGİL (Devamla) – Halka gidelim diyence, fellik fellik kaçıyorsunuz

BAŞKAN – Sayın Bodur, Sayın Atay, lütfen sükûnetle dinleyelim.

Sayın Cengil, önergenizle ilgili, lütfen Genel Kurula...

SITKI CENGİL (Devamla) – Neyse... Ben süremi madde üzerinde kullanmak istiyorum, cevap vermeye gerek yok.

Şimdi, ben, işin teknik tarafına gelmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, altını çizerek ifade ediyorum. Görüşülen maddenin başlığı "Esnaf Muaflığı." Peki, esnaf muaflığı diyeceksiniz, esnafı muaf tutacaksınız... Yani, esnaf muaflığı demek, bu insan esnaf değil demektir ve esnaflığın dışında mütalaa edilmesi lazım; ama, maddeye, esnaf odalarına kaydolacak diye hüküm koyacaksınız. Bu ne biçim çelişki! Bu, hangi hukuk mantığıyla buraya konulmuş?!

Ayrıca, vergi yasası düzenleyeceksiniz ve düzenlediğiniz vergi yasasının içerisinde "belediyeden belge alacak" diyecesiniz. Mahallî İdareler Yasası var, belediyelerin kendilerine göre yasası var... Hangi yetkiyle, hangi hukuk mantığıyla bunu buraya koyuyorsunuz; bunun açıklanması lazım, bunun bilinmesi lazım. Yani, rasgele, ben koydum oldu...

Sayın Bakan "daha iyisini getirirseniz, biz onu yaparız" dediler. Daha iyisini getirebilmek için önerge verdim; ama, bakıyorum, bütün yolları tıkamışsınız. Tasarı, Komisyonda görüşülürken, bir gecede 50 madde geçirdiniz; daha, Genel Kurula gelir gelmez, iktidar partisine mensup milletvekilleri, tabiri caizse, naylon önergelerle diğer bütün önergelerin yollarını kapatmışlar, tamamen kapatmışlar. Bu önergelerin de hiçbirinde sadre şifa bir şey yok; zaten geri çektiler.

Ben şunu söylüyorum değerli arkadaşlar, bizim talebimiz şudur: Bu insanları esnaf odasına, gayri hukukî olarak kaydettirme yetkiniz yoktur, belediyeden belge alma yetkiniz yoktur. Hem de, belediyeden belgeyi de her sene alacak; bu nasıl mantık?! Her sene alacak... Bu işle iştigal eden insanları bilmiyorsunuz. Demin söyledim. Tatillerde, bu çocuklar, aile bütçesine katkıda bulunabilmek için bu faaliyetlerde bulunuyorlar; ama, siz, öğrenciye diyeceksiniz ki, gidip belediyeye kayıt olacaksın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, lütfen toparlayın.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Gerek yok.

SITKI CENGİL (Devamla) – Çok gereği var. Sayın Güney, sizin için gereği olmayabilir, sizin tuzunuz kuru; ama, ben, burada halkın temsilcisiyim, halkın derdini dile getirmek mecburiyetindeyim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır, senin konuşmana gerek yok.

BAŞKAN – Sayın Güney, lütfen_

SITKI CENGİL (Devamla) – Velev ki, siz rahatsız olsanız bile, ben, bunu buraya getirmek mecburiyetindeyim. Sizin rahatsızlığınız beni ilgilendirmez; öncelikli olarak, benim halkımın derdi beni ilgilendirir Sayın Güney.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ben, senin konuşmana gerek yok diyorum.

SITKI CENGİL (Devamla) – Biz, diyoruz ki, gelin, maddeden bunları çıkaralım; bilmem işte, belediyeden, esnaf odasından belge alamayı... Evet, fatura bulundursunlar, bununla alakalı olarak Maliye denetimde bulunsun, faturalarını yanlarında taşımayanlara gerekli ceza kesilsin, ona bir şey demiyorum; ama, bir başka husus daha var: Bir taraftan, bir kerecik faturasını yanında bulundurmayan insanların belgelerini iptal ediyorsunuz, öbür taraftan, esnafın dükkânını kapatabilmek için -ki, o da haksızdır- üç kere belge bulundurmama veyahut da belge düzenlememe imkânı tanıyorsunuz. Burada, bu grubun sesi çıkmadığı için, bunların imkânı olmadığı için, baskı grubu olmadıkları için, bunlara, bu imkânı bir defacık tanıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, teşekkür ediyorum.

SITKI CENGİL (Devamla) – Sizin insafınız, sizin izanınız bu.

Hepinize teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cengil teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısının aranması istenmiştir, karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler_ Kabul etmeyenler_

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime, 17.30'da toplanmak üzere, ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.18

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Hüseyin YILDIZ (Mardin)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

26 ncı maddenin görüşmeleri sırasında, Sıtkı Cengil ve arkadaşlarının önergesinin oylaması sırasında karar yetersayısı bulamamıştık.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75-2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, Sayın Cengil ve arkadaşlarının önergesini yeniden oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) — Sayın Başkan, önergelerdeki imzaları mı geri çekiyorum.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine üçüncü fıkrasından sonra ilave edilen yeni fıkranın, aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için, gereğini arz ederiz.

Değişiklik metni:

"Esnaf muaflığı şartlarını topluca taşıyanlar bu muaflıktan yararlanabilmek için ilgili esnaf odasına kayıt olmak ve durumlarını tevsik etmek suretiyle belediyeden esnaf muaflığı belgesi almak zorundadırlar. Belediyelerce “esnaf muaflığı belgesi” bir takvim yılı için verilir. Esnaf muaflığı belgesinin şekil ve muhtevasını tayin ve tespite ve uygulamaya ilişkin usulleri, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun görüşlerini alarak belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Malî idare bunu her zaman yapıyor Sayın Başkan; bunun için özel bir düzenlemeye gerek yok; o nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, konuşacak mısınız?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin kabul edeceği gibi, vergi yasaları, vergi mevzuatı, hem toplumun farklı katmanlarından -anayasal bir yurttaşlık sorumluluğu olarak- hangi düzeyde, nasıl vergi alınacağını belirler hem de bu süreç içerisinde, demokrasinin nasıl şekilleneceğine, sosyoekonomik gelişmenin hangi enstrümanlarla ve nasıl yapılanacağına katkıda bulunur.

Sayın Bakanım, özellikle sizden istirham ediyorum, vergi mevzuatı sadece teknik bir uygulama değildir. Burada tasarıyı görüşürken verginin uygulanmasına veyahut da vergi mevzuatının geliştirilmesine yönelik yöntem ve usulleri de belirlemekteyiz. Ülkemizin temel sorunu, demokrasi kurum ve kurallarının ve demokrasi kültürünün yeterince gelişmemiş olması, 12 Eylülle demokrasimizde açılmış olan yaraların henüz kapatılamamış olmasıdır. Bunu aşabilmenin temel koşullarından biri, toplumu örgütlü topluma dönüştürebilmektir. O nedenle, emekçilerin, işçilerin sendikalarda daha çok yer alabilmeleri, esnafların kendi meslek odalarında üye olarak örgütlü toplum oluşumuna daha çok katkıda bulunmaları çok doğaldır, gereklidir.

Biraz evvel, başka bir önerge üzerinde, Fazilet Partili çok sayın bir milletvekili arkadaşımız görüşlerini belirtirken "Siz, bu maddeyle, esnafı, Esnaf ve Sanatkârlar Odasına üye yapmaya niye mecbur ediyorsunuz" demesini biraz da hayretle karşıladım. Evet, biz, esnafın kendi meslek odasına kayıt olmasını özendirmeliyiz; eğer esnafa belirli bir kolaylık getiriyorsak, vergi mevzuatını bunun bir enstrümanı olarak kullanmalıyız. Bu bağlamda, esnafa ilişkin muafiyet belgesinin verilmesinde, bu maddeye getirmek istediğimiz değişikliği, yani muafiyet belgesi düzenlenişinin şekli ve yordamı, kuralları, uygulanışı, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun görüşleri de alınarak Maliye Bakanlığının sorumluluğu altında belirlenmelidir dememizi "biz bunu zaten böyle yapıyoruz" diyerek reddetmenin mantığını anlamakta da sıkıntı çekiyorum. Çünkü, bildiğiniz gibi, bir benzeri talebi, vergi usul ve kurallarının belirlenmesiyle ilgili 5 inci madde görüşülürken TÜRMOB'la da ilgili olarak dile getirmiştik; Hükümetimiz katılmamıştı ve reddedilmişti.

Şimdi, bir benzeri talebin -uygulama böyle olsa dahi- yasada yer almasının, ileride Sayın Bakanımız kadar bu konuda duyarlı olamayacak kişilerin de bu görevlere gelebileceğini düşünerek, bunun, bir yasa maddesi haline dönüştürülerek, örgütlü toplum, örgütlü güçlü sivil toplum anlayışını yaşama geçirmek bakımından yararlı olacağını düşünüyor, bu duygularımızın paylaşılacağı umuduyla hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Sayın Beyribey önergelerden imzasını çektiği için, şimdi, işleme koymak durumunda olduğumuz son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 26 ncı maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra ilave edilen yeni ikinci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Değişiklik Metni:

Esnaf muaflığından faydalananlar, faaliyetleriyle ilgili olarak satın aldıkları mallara ve giderlere ilişkin, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden aldıkları belgeleri saklamak zorundadırlar. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, yoklamaya yetkililer veya yoklamaya yetkililerle birlikte belediye zabıtalarınca müştereken yapılan denetimlerde, vergiden muaf esnafın, mal alış ve giderlerine ilişkin belgeleri yanında bulundurmadığının saptanması halinde uyarılır ve ilgili belgeleri üç işgünü içinde ibraz etmesi istenir. Söz konusu belgeleri üç işgünü içinde ibraz etmeyenler veya bulundurduğu belgenin satışını yaptığı mal ve hizmetle ilişkisinin olmadığının tespiti halinde esnaf muaflığı belgesi iptal edilir. Belgesi iptal edilenlerden muaflık şartlarını taşıyanlar, aynı faaliyete devam etmek istemeleri halinde yeniden belge almak zorundadırlar.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu?..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Esnaf muaflığından yararlananların ilgili belgeleri yanlarında taşımamaları halinde muaflık belgesinin derhal iptali yönünde uyarılması ve üç işgünü içinde söz konusu belgeleri ibraz etmesi, bunun gereğini yapmaması halinde ancak esnaf muaflığı belgesinin iptali yoluna gidilmesini öngören düzenleme daha adil ve gerçekçi olacaktır.

BAŞKAN – Gerekçesi okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu maddeden sonra yeni bir madde ilave edilmesi yönünde iki önerge vardır -Sayın Mehmet Gözlükaya ve arkadaşları ile Sayın Lütfi Yalman ve arkadaşlarının- iki önerge de birbirinin aynıdır; ancak, bu önergeleri işleme alabilmem için, Plan ve Bütçe Komisyonunun önergelere salt çoğunluğuyla, yani 21 üyesiyle katıldığını tespit edebilmem lazım.

Sayın Komisyon, salt çoğunluğunuz burada mı ve katılıyor musunuz, katılma iradesini salt çoğunlukla bildirebilecek misiniz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, Komisyon üyelerinin topluca oturacağı bir yer tefrik edilmediği için, zatıâlinizin işaret buyurmalarını istemeniz halinde, 21 üyemizin burada mevcut olup olmadığını araştırmamız ve bu sayının mevcut olması takdirinde de bu önergelerin değerlendirilmesinin uygun olacağını mütalaa ediyorum.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri ellerini kaldırsınlar lütfen...

Sayın milletvekilleri, maalesef, 21 üyeyi tespit edemedik.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ellerini bir daha kaldırsınlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, tespit edemedik; yani, hiçbir tereddüt yok; bunun için, önergeleri maalesef işleme koyamıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yeterli sayıyı bulamadınız yani...

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunun 21 üyesi şu anda salonda yok efendim.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, 14 değil mi efendim?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan, 14 üye yeterli.

BAŞKAN – Hayır, değil efendim; İçtüzük gereği, Komisyonun salt çoğunlukla katılması gerekir.

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Sayın Başkan, toplantı yetersayısıyla olur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın üyeler; bir tereddüt kalmasın. Yeni bir maddeyi işleme koyabilmemiz için, Plan ve Bütçe Komisyonunun salt çoğunlukla katılması lazım. Bütün üyelerin katılıp katılmadığını dahi tespit etmedik, onların iradelerine başvurmadık; salt çoğunluk yok burada.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27 - 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın 240.000.000 lirası gelir vergisinden müstesnadır. İstisna haddi üzerinde hasılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Hacı Filiz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanunlarında değişiklikler yapılmasına ilişkin kanun tasarısının 27 nci maddesiyle ilgili Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, getirilen bu düzenlemeyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 21 inci maddede, yıllık kira gelirinin 41 milyon 400 bin Türk Lirası vergidışı bırakılmakta, bu matraha kadar olan kısımdan vergi alınmamaktaydı. Yeni getirilen kanun tasarısının 27 nci maddesi ise, 41 milyon 400 bin liralık miktarı 240 milyon liraya çıkarmaktadır. Bu düzenlemeyle, gayrimenkullerin mesken olarak kiraya verilmesinden elde edilen hâsılatın 240 milyon liralık kısmından Gelir Vergisi alınmayacaktır; ancak, bundan yararlanabilmek için, 21 inci maddede olmayan belirli şartlar ve cezalar getirilmiştir. İstisna için öngörülen şartlardan birisi, kira gelirlerinin zamanında beyan edilmesi; bir diğer şart ise, kira gelirinin eksiksiz ve tam olarak beyan edilmiş olmasıdır. Eğer bu şartlar yerine getirilmezse, bu istisnadan yararlanma imkânı ortadan kaldırılmaktadır; yani, Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesine bir nevi ceza niteliği taşıyan bir hüküm getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, verginin disiplin altında alınmasına karşı değiliz. Vergi kanunlarımızda, beyannamesini vermeyenler ile eksik beyanda bulunanlar için cezalandırıcı hükümler bulunmaktadır. Bu cezalar varken, tekrar bu maddeye ceza hükmü koymak yanlıştır; bu ceza hükmünün çıkarılması gereklidir. Türkiye, artık, güvensizlik esasına dayalı yasalardan kurtulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde modern anlamda ilk Gelir Vergisi Kanunu 1950 yılında çıkarılmıştır. (Gürültüler)

Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatibi rahatsız edecek derecede bir uğultu ve karşılıklı konuşma var. Lütfen, Genel Kurulda sükûneti muhafaza edelim.

Buyurun Sayın Filiz.

HACI FİLİZ (Devamla) – 5421 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde yıllık kira gelirinin 1 800 liralık kısmı vergidışı bırakılmıştır. Bugün değişiklik yapmak istediğimiz 193 sayılı Kanun ise, 1 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 21 inci maddesindeyse, yıllık kira gelirinin 2 500 liralık kısmı vergidışı bırakılmış; bugüne kadar, Bakanlar Kurulunun 10 misline kadar artırma yetkisi nedeniyle, yıllık kira gelirinin 41 milyon 400 bin liralık kısmı için vergidışı bırakma imkânı bulunmuştur. Bugün, bunu kanun hükmü haline getirmek için çalışıyoruz; hiç yoksa, 240 milyon liralık vergidışı bu kısmı, 1961 yılındaki vergidışı bırakılan 2 500 liranın alım gücü seviyesine çıkarabilmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi size, 1961 yılındaki 2 500 liranın hangi ekonomik değerleri ifade ettiğini ortaya koymaya çalışacağım:

1961 yılında 2 500 lirayla en büyük ihtiyacımız olan ekmekten 3 571 kilo almamız mümkün; bugün ekmeğin kilosu takriben 140 bin lira; 3 571 kilo ekmeğin bedeli ise 499 milyon 940 bin lira.

Yine, 1961 yılında 2 500 lirayla, 428 kilo et almamız mümkün. Bugün Ankara'da etin kilosu en az 1 milyon 500 bin liradır; 428 kilo et almamız için 642 milyon lira ödememiz gerekmektedir.

Madem 21 inci maddeyi değiştiriyoruz, tasarıdaki 240 milyon lirayı, 1961 yılında çıkan kanundaki 2 500 liranın alım gücüne yakın olması için en az 500 milyon lira yapmalıyız ki, bir işe yarasın.

Bugün ülkemizde, sadece bir tek gayrimenkulden elde ettiği kira geliriyle geçinmeye çalışan onbinlerce insan bulunmaktadır; beyannameyi vermeyi unutsalar, yanlışlıkla eksik beyanda bulunsalar, bu madde bu şekliyle kabul edilirse, bu istisnadan faydalanamayacaklardır. Bu maddeye vergidışı bırakılan miktar 240 milyon lira olarak kabul edilirse, günümüzün ekonomik şartlarında çok düşük bir miktar olacaktır. Bu maddeden, en fazla, emekli olup, emekli ikramiyesiyle daire alıp kiraya vermiş işçi emeklisi, memur emeklisi faydalanacaktır. Yine tasarının bu maddesinden, tarlasında, arazisinde çalışıp biraz para biriktirip bir daire sahibi olup kiraya vermiş çiftçi faydalanacaktır. Bu maddenin en büyük faydası, ortadireğe olacaktır. Bu maddedeki miktarın 240 milyon lira olarak geçmesi demek, ayda 20 milyon lira demektir. Bu gelir, asgarî ücretin altındadır; bırakın yaşamayı, kiraya verilen gayrimenkulün tamirini dahi karşılayamaz. 240 milyon liralık istisna, en az 500 milyon liraya çıkarılmalıdır. Cezaya yönelik hükümlerin madde metninden çıkarılması halinde, bu düzenlemeye Doğru Yol Partisi destek verecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; onbeş gündür, Sayın Başbakan Sayın Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ecevit, bu vergi kanunu tasarısı Mecliste görüşülmeye başlandığı günden beri yoklamalara katılmaktalar ve Meclisin çoğunluğunu sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu hareketin amacı, en azından, Genel Kuruldan vergi tasarısının çıkmasını sağlamaktır.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Onlar, her zaman Genel Kurulda hazır bulunuyorlar.

HACI FİLİZ (Devamla) – İki haftadır, vergi tasarısının çıkması için, gruplarında seferberlik ilan etmişlerdir.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Tabiî, siz alışık değilsiniz genel başkanların burada bulunmasına!..

HACI FİLİZ (Devamla) – Bizim Genel Başkanımız her zaman gelir ve doğruyu yapar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, genel başkan tartışması yapmayalım.

HACI FİLİZ (Devamla) – Biraz dinlerlerse öğrenecekler.

Vergi tasarısının çıkması için âdeta şahin kesilmişlerdir. Milyonlarca insandan vergi toplamadaki şahinliklerini, toplanan bu paraların ve devletin malının korunmasında da göstermeleri gerekmektedir; maalesef, şahinliklerini burada göremiyoruz.

Biz vergiyi niye topluyoruz; bütün illerde altyapıyı düzenlemek, organize sanayiyi düzenlemek, üniversite kurmak, eğitime hizmet etmek, sağlığa hizmet etmek, işçiyi, memuru rahatlatmak, refah seviyesini yükseltmek için.

İHSAN ÇABUK (Ordu) – Maaşı kimden alıyorsun?! Maaş alıyorsun, maaş!..

HACI FİLİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 3 Temmuz 1997'de, biliyorsunuz, Makine Kimya mühimmat fabrikasında bir patlama oldu ve bu patlama neticesinde, iki günde 250 bin insan Kırıkkale'den göç etti, 10 bine yakın işyeri mahvoldu. Bunlar için, Sayın Maliye Bakanımızla görüştük, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızla görüştük ve bir kanun teklifi verdik; Kırıkkale de bu kanun teklifinden faydalanacaktı; çünkü, esnaf Kırıkkale'den göç etmeye başlamıştı, işçi ve memur Kırıkkale'den gitmeye başlamıştı. Bunu önleyebilmek için, Kırıkkale'nin esnafından ve oraya yatırım yapacak olanlardan belli bir süre -bir sene olabilir, iki sene olabilir- vergi alınmaması yönünde bir kanun teklifi verdik. Sayın Maliye Bakanımıza gittim, makamında ziyaret ettim; kendileri, benimle aynı görüşte olduklarını belirttiler ve bu konuda Kırıkkale'ye yardımcı olunmasını ilettiler. Bunun akabinde, Başbakan Sayın Yılmaz'a, yazılı soru önergesiyle, bu kanun teklifine karşı görüşünü istedim; Sayın Başbakan, Maliye Bakanımıza göndermiş; Maliye Bakanımızdan gelen yazıda ise, afet durumlarında, bu tür patlamalarda devletin belli kanunlarının olduğu ve bu kanunlarla Kırıkkale'nin de işinin çözüleceğini bildirecek şekilde, makamına ilk gittiğimdeki beyanının dışında bir beyan vardı.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Hacı Bey, netice ne oldu?

HACI FİLİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biz, bu vergileri, bu tür şeyler için topluyoruz. Makine Kimya büyük bir facia geçirmiş, bunun yaralarını saramamışız. Bunun akabinde, cumartesi günü, yine, Kırıkkale'de, Keskin, Çelebi, Balışeyh, Bahşılı İlçe ve beldelerinde büyük bir afet olmuş, yumurta büyüklüğündeki dolu taneleri bütün ekili araziyi mahvetmiş, ilçe ve beldelerdeki altyapı tamamen yok olmuştur. Biz bu vergiyi topluyoruz; çünkü, buralara harcayacağız, eğitime harcayacağız, sağlığa harcayacağız; ama, bakıyoruz, bu konularda Hükümetten hiçbir şahinlik göremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Filiz, toparlıyorsunuz...

HACI FİLİZ (Devamla) – CHP'li milletvekili Sayın Kumbaracıbaşı'nın dünkü beyanında olduğu gibi, 20 trilyonluk bir araziyi bir kişiye rahatlıkla vermekte şahinliği gösteriyoruz; ama, 200 bin, 250 bin insanı ilgilendiren, büyük bir topluluğu ilgilendiren konularda, devlet olarak, Hükümet olarak yardım da, felaket titiz hale geliyoruz. Bu, turizm merkezlerinin veriminde gösterdiğiniz şahinliği...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hacı Bey, kime vermişler araziyi?

HACI FİLİZ (Devamla) – ... ihalelerde gösterdiğiniz şahinliği, bu konuda da göstermenizi istirham ediyorum.

Kırıkkale'nin bu yaralarını saracağınızı tahmin ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Görüşülmekte olan tasarının bu maddesi, 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasını "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 240 milyon lirası Gelir Vergisinden müstesnadır. İstisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" şeklinde değiştirmektedir.

Tasarının bu maddesiyle, binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın, 96/8955 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 41 milyon 400 bin TL'ye çıkarılan Gelir Vergisinden muafiyet sınırı, Hükümetçe 120 milyon TL olarak öngörülmesine rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonunda 240 milyon TL'ye çıkarılarak Genel Kurulun onayına sunulmuştur.

Ayrıca, önceki kanun metninde olmayan "istisna haddi üzerinden hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" hükmü eklenmiştir.

Yine eski kanun metninde de bulunan "ticarî, ziraî veya meslekî kazancını yıllık beyannameyle bildirmek mecburiyetinde olanlar ile gelirleri bunlar tarafından bildirilecek olanlar bu istisnadan faydalanamazlar" hükmü de aynen korunmuştur.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, kira gelirleri, Gelir Vergisi Kanunumuzun 70 inci maddesinde "Gayrimenkul Sermaye İradı" başlığı altında incelenmiştir. Buna göre;

a) Bina, arazi vesaire gibi gayrimenkullerin mal sahibi veya kiralayan tarafından kiraya verilmesinden elde edilen gelirler, gayrimenkul sermaye iradı olarak adlandırılmaktadır.

b) Taşınmaz mallardan elde edilen kira geliri, bu yıl meskenler için 240 milyon TL'yi aşması halinde, Gelir Vergisine tabi tutulmaktadır.

c) Kira bedeli, nakit (Türk Lirası veya yabancı para) veya aynî (mal veya hizmet karşılığı) olarak ödenebilmektedir.

Burada önemli olan, kira gelirlerinin vergiye tabi tutulması için, taşınmaz malların, sahipleri tarafından elde edilmiş olması şart değildir. Örneğin, bir apartman dairesinin sahibi veya intifa hakkı sahibi tarafından kiraya verilmesi sonucu elde edilen kira geliri gibi, aynı dairenin kiracısı tarafından başkasına kiraya verilmek suretiyle elde edilen kira geliri de vergiye tabi olmaktadır. Dolayısıyla, Gelir Vergisi mükellefiyeti açısından önemli olan husus, her ne şekilde olursa olsun, bir taşınmaz maldan kira geliri elde etmektir.

Mesken kiralarında iki önemli konu bulunmaktadır:

1. Elde edilen kiranın, emsal kira bedelinden düşük olmaması,

2. Taşınmaz mal veya hakkın bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılmasıdır. Bu takdirde, bir yılda, emlak bedelinin en az yüzde 5'i kadar kira geliri beyan zorunluluğu vardır.

Mesken kiraları, ülkemizde çok önemli bir konu olup, önemli miktarda vergi mükellefini ilgilendirmektedir.

Ülkemizde, halkın büyük çoğunluğunun, çocuklarını kira evinde oturtmak istememeleri ve faiz gelirlerinden ziyade kira geliriyle geçinmek istemeleri yüzünden, birden fazla konut sahipleri önemli miktardadır.

Devletin, konutlardan aldığı vergi miktarları, sanıldığı kadar da masumane değildir. Bir örnek vermek gerekirse; bir serbest meslek sahibi, bugün, kent merkezlerinde normal sayılabilecek bir meskende kirada oturmak isterse, aylık 100 milyon TL civarında bir kira bedeli ödemek zorunda kalmaktadır. Şimdi, sadece bu kira bedelini karşılamak için, 2 milyar TL'ye kadar gelirler için -bu yıl düşürülen miktarla- 1998 yılında yüzde 25 vergi ödeyeceğinden, 1 milyar 600 milyon TL gelir elde etmek zorundadır. Bunun yüzde 25'ini -400 milyon rk Lirasını- vergi olarak, 1 milyar 200 milyon lirasını da kira bedeli olarak ödeyecektir.

Ev sahibi, 1 milyar 200 milyon lira kira geliri elde ettiği zaman, 240 milyon TL'nin üzerinde kira geliri olduğu için, başka hiçbir geliri olmasa dahi, beyanname vermek zorunda kalacaktır. Ayrıca, 1 milyar 200 milyon liradan, 240 milyon lira muafiyet miktarını düştükten sonra kalan 960 milyon liranın dörtte biri olan 240 milyon lirayı da götürü gider olarak düşersek, 720 milyon lira kalır ve bu da yüzde 20 vergiye tabi olduğundan, 144 milyon lira vergi, 14 milyon 400 bin lira da fon kesintisiyle toplam 158 milyon 400 bin lira vergi verir.

Kiracı ile ev sahibinin ödediği vergi 400 milyon+158 milyon 400 bin= 558 milyon 400 bin TL etmektedir. 558 milyon 400 bin lirayı kira için net ödenen 1 milyar 200 milyon liraya oranlarsak, buradaki oran yüzde 46,5 eder; yani, ev sahibinin ve kiracının -burada çift ödeme olduğu için- 1 milyar 200 milyon liralık bedel için, şu anda düşürülen oranlarla bile yüzde 46,5 oranında bir vergi ödemesi vardır. Bu, en düşük oran olup, eğer, 1'den fazla evi varsa, ticarî, ziraî veya meslekî kazancından dolayı yıllık beyanname vermek zorunda kalan bir ev sahibinin, 240 milyon muafiyet olmadığı için, vergi miktarı daha da artmaktadır.

Ayrıca, düşünün ki, bu ev sahibi, bir emekli, veraset yoluyla edindiği ve kiraya vereceği bir evi var ve emekli maaşını da, repo, bono vesaireyle nemalandırmaktadır. Bu takdirde, gelirler birleşeceği için, vergi matrahının artmasından dolayı vergi oranı artacak, neticede, vergi miktarı neredeyse kira bedeline ulaşacaktır.

Ayrıca, ilerideki maddelerdeki hükümlere göre, Emlak Vergisi, her yıl aynı miktarda ödenmeyecek ve her yıl yeniden değerlenme oranında yükseltilerek önemli miktarda artırılacaktır.

Yine, mesken sahibi, bu mülküne veraset ve intikal yoluyla sahip olacak ise, Veraset ve İntikal Vergisini ödeme süresi -ileriki maddelerde görüşüleceği üzere- beş yılda 10 taksitten birbuçuk yılda 4 taksite indirilerek, bir mirasa sahip olma sanki cezalandırılmış oluyor. Şöyle ki: Gayrimenkul alım satımında alıcı ve satıcının ayrı ayrı ödediği yüzde 4,8'lik harç, yine, her biri yüzde 1'e düşerek avantaj gibi görülüyorsa da, esasında, bu oranları aşağı çekmek, vergi numarası sistemi ve banka havalelerinde vergi numarasıyla havale ve ödemenin takibiyle emlakın gerçek değerinin tapuda tescili isteniyor. Emlak, tapuda gerçek değerine ulaşınca şöyle oluyor:

a) Bedelsiz dahi evi kiraya versen "emlak bedelinin en az yüzde 5'inin kira bedeli olarak bir yılda beyana tabi" hükmüyle, kira bedellerini beyan miktarı yükseltiliyor.

b) Veraset ve İntikal Vergisi hem emlakın reel değeri üzerinden yapılması hem de beş yıl 10 taksitten, birbuçuk yıl 4 taksite indirilmesiyle çoğu veraset sahibi, eğer, gayrimenkul reel bir kira getirmiyorsa, bu mirasını hemen satıp vergiyi ödeme durumunda kalabilir ki, bu, çok yanlış ve mülkiyet hakkına vurulan en büyük bir darbe olur.

Yine, mesken sahibinin mesken tutarının yüzde 5'ini 5 yıl süreyle gidere yazacak olması yapılan yeni bir yeniliktir; bu da avantajlı bir şey olarak görülse dahi, yüzde 5'ten 5 yıl süre, yüzde 25 eder;yani, emlakın 1/4'üne tekabül eder.

Şimdi, bir emlakı olana, emlakının 1/4'ünü ancak gider yazmayı kabul eden bu yasa tasarısı, 30 uncu maddeyle, 250 milyon dolar veya daha fazla yatırım yapacak yabancı yatırımcıya yüzde 200 teşvik vererek, bir emlak sahibine tanıdığı imkânın 8 katını bir yabancı yatırımcıya tanımaktadır.

Yine, gelirleri sadece kira gelirlerinden ibaret olanların yıllık beyanname verme zamanı Ocak ayına çekilerek, vergi verme ayları da buna dayalı olarak ocak, nisan ve temmuz olarak öne çekilmiş oluyor ki, bu da, meskenini kiraya verenler için getirilen bir olumsuzluktur.

İstisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, mükelleflerin bu 240 milyon TL istisnadan yararlanamayacak olması da çok olumsuz bir hükümdür.

Şöyle ki; evini dolar, mark vesaire ile kiraya verenler için kiracının kirasını dolar, mark vesaire ile ödedikleri günkü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının efektif rakamı önem taşımaktadır. Böylece, ev sahipleri 12 ay boyunca farklı günlerde alacakları kiralarının hesaplarına yatırıldığı günlerdeki Türk Lirası karşlıklarını iyice not etmeleri gerekecektir. Bu rakamlardaki bilmeyerek yapacakları bir yanlışlık, bu vergi mükelleflerini bu istisnanın dışında bırakacaktır.

Bu, bir yılda 240 milyon TL muafiyet sınırı da gerçek anlamda yetersizdir. Zaten, bu istisna hali ticarî, ziraî ve meslekî kazancını yıllık beyannameyle belirtmek mecburiyetinde olanlara, yani, mesken kira gelirine ek geliri olanlara uygulanmıyor. O halde, bir tek mesken kirası olan bir vatandaşın, bu muafiyet alanını, hiç olmazsa, en düşük memur aylığı olan ayda 60 milyon TL'ye,yani, yılda 720 milyon TL'ye çıkarmak gerekmektedir. Aksi halde, başka bir geliri olmayan bu şahısları, hem beyanname vermeye hem de vergi ödemeye mecbur kılmak, bize hiç de insaflı gelmemektedir.

Ayrıca, emekli olup da bugünkü son derece düşük emekli gelirleri yüzünden bir serbest meslek icra etmek zorunda olanlar, ziraî kazançlarından elde ettikleri gelirlerini bir meskene yatıranlar, bu istisnadan yararlanamamaktadırlar ve bu, bizce, son derece hatalı bir tutumdur. Yukarıda belirtilen istisnadan yararlananların, normal bir mesken kirasının, bu indirilmiş vergi oranlarında dahi, kiracı artı evsahibi olarak ödedikleri verginin yüzde 50'ler civarında olduğu bir ortamda, türlü bahaneler bularak, bu istisnalardan vatandaşları mahrum bırakmak, bizce, son derece hatalıdır ve verilen önergeler doğrultusunda, bu belirttiğimiz aksaklıkların düzeltileceğini umar; hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahsı adına, Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 27 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Maddeyle ilgili değerlendirmeye geçmeden evvel, kısaca bazı hususları belirtmekte yarar olduğuna inanıyorum.

Gerçekten, Sayın Bakanın sık sık ifade ettiği gibi, reform niteliği taşıyan önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Esas olan, bu yasanın süratli çıkması değildir; esas olan, bu yasanın ne pahasına olursa olsun çıkması da değildir; esas olan, bu yasanın çıktıktan sonra arzu edilen hedefleri gerçekleştirebilmesidir; ama, görüyorum ki, bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan müzakerelerin yapılmasına pek fazla sıcak bakılmıyor; muhalefetin gerek önergelerine gerek her konu hakkındaki konuşmasına, âdeta, lüzumsuz bir hareket olarak değerlendirmeler yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Maliye teknik bir meseledir. Burada bulunan milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu, bu teknik meseleyi bihakkın bilmemektedirler; bu gayet tabiîdir. Türkiye'deki siyasal, demokratik sistem, her çeşit insanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunmasını gerekli kılmaktadır; ama, hepimiz, bu tasarının altına ret oylarımızla veya müspet oylarımızla destek vermekteyiz. Dolayısıyla, buradan bu yasa çıktığı zaman, hepimiz bundan mesul olacağız. Bu açıdan, muhalefetin söylediği sözler, muhalefetin yaptığı değerlendirmeler, her açıdan ehemmiyet arz etmektedir. Bu yasanın 15 gün sonra çıkmasında hiçbir kayıp yoktur; eğer kayıp olsaydı, Hükümet bu tasarıyı, hazırladıktan tam 4,5-5 ay sonra Meclise getirmezdi.

Bir hususu daha belirtmek istiyorum: Sayın Başkandan özür dileyerek söylüyorum, Türkiye'de, vergi yasasının ehemmiyetinden daha önemli veya en az onun kadar önemli olaylar cereyan etmektedir; ancak, milletvekilleri olarak bu konuları gündeme getirme hakkımız olan, tek platform olan gündemdışı söz alma konusunda Sayın Başkanımız, milletvekillerine söz vermemektedir; bugün bendeniz söz talebinde bulundum, dün Fazilet Partisi Grubumuzdan Sayın Mikail Korkmaz Bey söz talebinde bulundular. Demin arkadaşımızın belirttiği gibi, Kırıkkale'de meydana gelen, hakikaten ehemmiyetli, bizler için, Türkiye için üzücü bir vakıayı dile getirmemiz gerekiyordu; ama, getirmek söz konusu olmadı.

Vergiyi görüşebiliriz ve bunun üzerinde çeşitli mütalaalar serdedebiliriz; ama, dediğim gibi, her şeyi buna hasretmek, başka hiçbir işimiz yokmuş gibi davranmak, psikolojik olarak bizleri, partiler olarak gerginleştirmektedir. Yani, âdeta günde şu kadar maddeyi çıkarmak mecburiyetindeyiz diyen bir iktidarla, şundan fazla sayıda maddeyi çıkarmam diyen bir muhalefet arasındaki mücadeleyi seyretmekteyiz; bu, Meclisin itibarına uygun değildir. Biz, temenni ederiz ki, İçtüzüğün bize vermiş olduğu bütün imkânları, en rahat bir şekilde değerlendirelim. Hatta, daha samimî olarak söylemek istiyorum, eğer muhalefet, bu görevini yapmaktan kaçınırsa, yani, maddeler üzerinde söz almazsa veya önergelerle bu işin lehinde ve aleyhinde bulunmazsa, iktidarın, muhalefeti, bunu yapmaya davet etmesi icap eder ki, yarın bu yasa çıktığı zaman, sorumluluğu Meclis olarak hep beraber paylaşmış olalım.

Ben, bu hususları, ehemmiyetine binaen dikkatlerinize sunmakta fayda mülahaza ettim. Şimdi, maddeyle ilgili görüşlerimi kısaca arz edeceğim:

Değerli milletvekilleri, 27 nci madde, binaların mesken olarak kiraya verilmesindeki istisna haddini 240 milyon Türk Lirasına yükseltmektedir. Bu rakam, halen, 41 milyon 400 bin Türk Lirası olarak uygulanmaktadır ve bu rakam iki yıldan beri artırılmamıştır. 240 milyon lira, özellikle büyükşehir statüsündeki illerde düşük kalmaktadır. Aylık 20 milyon liraya kiraya verilen bir evi, örneğin, İstanbul'da, belki Ankara'da, İzmir'de bulmak, artık, mümkün değildir, çok zordur.

İstisnanın anlamlı olması gerekir, sahip olduğu tek evi kiraya vererek hayatını idame ettirmeye çalışan kişilere yük getirmeyecek bir seviye belirlenmelidir. En azından, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki meskenlerde bu istisna tutarının 2 katına çıkarılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İncetahtacı, lütfen toparlayınız.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Madde, istisna haddi üzerinden hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, istisnadan faydalandırılmamasını kurala bağlamaktadır. İlave olarak, istisnadan faydalanmanın hiçbir mantıkî izahı bulunmamaktadır. Böyle bir düzenleme, uygulamada da haksızlıklara sebebiyet verecektir, haksızlıklara sebep olacaktır. Örneğin, elde ettiği kira hâsılatını 5 milyon lira noksan beyan eden mükellef, 240 milyon liralık istisnadan faydalanmayacaktır. Bu haliyle, bu maddenin değiştirilmesi veya reddedilmesi gerektiğine inanıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İncetahtacı.

Sayın Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Sayın Necdet Tekin, buyurun.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bu 27 nci maddede "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 240 milyon lirası gelir vergisinden istisnadır" deniliyor. Bundan önceki maddede de "41 milyon 400 bin Türk Lirası istisnadır" deniliyordu; yani, yaklaşık olarak, ayda 3 milyon 400 bin lirası istisnadır diyor. Peki, bu maddede ne deniliyor; bu maddede, 20 milyon lirası istisnadır deniliyor.

Şimdi, konuşmamın diğer bölümlerine geçmeden önce, şuna değinmek istiyorum. Sayın Aslan Polat yaptığı bir hesaba göre, yüzde 46'ya yakın vergiye ulaşıyor. Ben, farklı bir hesap yapmıyorum, değişik bir rakam söylemiyorum; ama, bir mesken sahibi, aylık kirası 100 milyon lira olan meskenini konut olarak kiraya veriyorsa, yıllık olarak 1 milyar 200 milyon lira gelir elde ediyor ve istisnası 240 milyon lira bu yasa tasarısıyla ve geriye kalıyor 960 milyon lira. Bunun yüzde 25 götürü usulde vergileme karşılığı 240 milyon düşünülüyor, matrahı 720 milyon; vergi yüzde 20'den 144 milyon lira ediyor; tabiî, bu bir hesap şekli ve başka geliri yoksa... Şimdi, böyle bir durumda hesaplıyoruz, bu hesabın sonunda 1 milyar 200 milyon lira karşılığında bir gelir elde eden vatandaşımız, yaklaşık olarak gelirinin yüzde 12'sini; yani 144 milyon lirasını vergi olarak veriyor; vermesin mi, başka çaresi var mı?!. Birincisi bu.

İkincisi; Sayın İncetahtacı arkadaşım dedi ki "Müzakerelerin yapılması için sıcak bakılmıyor." Şimdi, arkadaşlar, size bir şey göstermek istiyorum. Bu elimdeki kitap, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan müzakerelerin tutanağıdır ve bu -yaklaşık söylemiyorum, net olarak söylüyorum- 546 sayfadır; yani, 88 maddede 546 sayfalık bir konuşma yapılmış. Şimdi, bunun neresi sıcak değil?!. Bu yetmedi; ben alt komisyonda da vardım ve alt komisyon tutanaklarını getirmiyorum; ama, yaklaşık olarak, bunun yarısından fazla da orada konuşma yapıldı. Şimdi, Meclis Genel Kuruluna indirildi ve Genel Kurulda, hakkınız, doğaldır, her maddede konuşuyorsunuz, konuşacaksınız ve her bir madde için veya geçici maddeler için önerge veriyorsunuz, 146-148 imzayı tek tek okutuyorsunuz; yani, bunun neresi sıcak değil, anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz; hiçbir şeyi de önlemeye çalışmıyoruz.

Şimdi, hâlâ, insanların "konuşmaya sıcak bakılmıyor" demesi, son derece yanıltıcı. Hiç olmazsa bunu demeyin. İşte, önünüzde imkân var, maddelerde İçtüzüğün verdiği bütün hakları kullanıyorsunuz, kullanmaya da devam edin; bunun için söylenecek hiçbir şey yok; ama, şikâyet etmeyin.

Çok teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 önerge var; madde tek fıkra olduğu için, geliş sırasına göre 4'ünü okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 240 000 000 TL'si Gelir Vergisinden müstesnadır" ibaresinde yer alan 240 000 000 TL'nin "300 000 000 TL'si" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Aydın Sever Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Feti Görür Zeki Ergezen

Batman Bolu Bitlis

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Zeki Ünal Fethi Acar Salih Kapusuz

Karaman Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Metin Kalkan Mustafa Köylü

Giresun Hatay Isparta

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Remzi Çetin Hüseyin Arı

Kırşehir Konya Konya

Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman

Konya Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Trabzon Trabzon Van

Kâzım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı Yasa Tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden, bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 240 000 000 TL'sı gelir vergisinden müstesnadır" ibaresinde yer alan 240 000 000 TL'nın 275 000 000 TL olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Batman Bayburt

Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar

Bitlis Bolu Çankırı

Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım

Çorum Denizli Elazığ

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Sıtkı Cengil

Erzincan Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Zeki Ergezen

Ankara Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bolu Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Elazığ Erzurum Gaziantep

Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli

Isparta İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Karaman Kars Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman

Konya Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Kütahya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Şanlıurfa Trabzon Van

Kâzım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "istisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" ibaresinin "istisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya kasten eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" şeklinde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Fethi Acar Salih Kapusuz

Kahramanmaraş Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osmah Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Metin Kalkan Mustafa Köylü

Giresun Hatay Isparta

Saffet Benli Ekrem Erdem İsmail Kahraman

İçel İstanbul İstanbul

Bahri Zengin Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kayseri Kırıkkale Kırşehir

Hüseyin Arı Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz

Konya Konya Konya

Lütfi Yalman Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Ordu Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Şanlıurfa Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş İlyas Arslan

Van Van Yozgat

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesinde yer alan "240 000 000 TL'sı" ibaresinin "260 000 000 TL'sı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, önergelerin aykırılık işlemine geçiyorum; en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın 240 000 000 TL'sı Gelir Vergisinden müstesnadır" ibaresinde yer alan "240 000 000" TL'nin "300 000 000" TL'sı olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, burada belirtilen 240 milyon liralık yıllık istisna, mutlak bir istisnadır. Konutlardan elde edilen kira miktarı 240 milyon lirayı aşmış olsa bile, bu kadarlık miktar, sürekli olarak vergiden istisna olarak tutulmaktadır. 1997 yılı için uygulanan miktar sadece 41 milyon liraydı. Yasada, yetkimiz olmadığı için, bu yıl, artırma olanağımız da olmamıştır. O nedenle getirilen düzenleme, mutlak istisna da olması nedeniyle ve bundan sonra da, yeniden değerleme oranında her sene yeniden artacağı için doğru bir düzenlemedir, ekonominin koşullarına uygun bir düzenlemedir. O nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Polat, buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuya girmeden önce, biraz önce Demokratik Sol Parti adına konuşan arkadaşım, benim yapmış olduğum bir hesabın yanlışlığını izah etmek istedi. Fakat, üzülüyorum, bu Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşım, aynı şekilde dün de Bursa milletvekilimizin konuşmasını tam dinlemeden cevap verdi mahcup oldu. Şimdi, benim konuşmamı da tam dinlememiş herhalde arkadaşım, o yüzden de kendisini ikaz ediyorum.

Ben orada aynen şunu yaptım, zabıtları da alıp okuyabilirsiniz. Bir insan şehir merkezinde 100 milyon liraya bir ev kiralayabilse, bu, ayda 100 milyon liradan bir yılda 1 milyar 200 milyon lira eder. Bunu kiralayacak insanın hiç başka bir geliri yoksa, en az 2 milyarın altında geliri olduğu için, 1 milyar 600 milyon lira geliri olması lazım ki, yüzde 25 vergisi olan 400 milyonu ödedikten sonra 1 milyar 200 milyon lirayı da kalksın evsahibine kira olarak ödesin dedim. 1 milyar 200 milyon lira kira alan evsahibi -aynen sizin de yaptığınız hesabın aynısını yaptım- 240 milyon lira muafiyet, 240 milyon lira da götürü vergi düşer ve 150 küsur milyon lira öder dedim. 400 milyon lira da kiracının ödediği vergi vardır, toplam 550 milyon lira eder, bu ödenen 550 milyon lira verginin, 1 milyar 200 milyon liralık kira bedeline oranı yüzde 46.5 civarında; yani yüzde 50'ye yakın eder dedim.

Şimdi bir yüksek mühendise bir ilkokul talebesi kadar matematik yapamaz derseniz ayıp olur; bakın siz de üzülürsünüz, ben üzülürüm sonra, bu yanlış bir şey olur, buna iyi dikkat edin. Yani bu hesapları biz doğru yaparız; ama iktisadî konularda bulunun; ama böyle matematik konularında bizi yanıltmaya çalışmayın.

İkinci bir konu daha söyleyeceğim. Sayın Bakanım, burada 240 milyon, 300 milyon, 400 milyon liralık muafiyet sınırları getiriyorsunuz, ben bunlara bir şey demeyeceğim. Bizim burada itiraz ettiğimiz, hakikaten küçük rakamlarla böyle oynarken, devletin çok büyük rakamları gözden kaçırdığına dair rakamlar var elimizde.

Bakın, şimdi, Sayın Başkanvekilimiz de bu hafta hiç kimseye gündemdışı konuşma vermediği için, ben de müracaat etmedim; ama, çok güncel olan bir konu var, onun hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Urfa'da bir otoyol ihalesi yapılıyor, dört kademede yapılan bu ihalelerden bir tanesi yüzde 12'yle gidiyor, diğerleri yüzde 24-25'le gidiyor. Ondan sonra, Bayındırlık Bakanlığı, bu yüzde 12'yi kıran müteahhidin, Meclis koltuk ihalelerine de karışan müteahhit olmasından dolayı ve yüzde 12'yi de çok az görerek bir açık artırmaya çıkarıyor ve o artırmada, tenzilat, birden yüzde 30'a çıkıyor, yüzde 12'lik tenzilat yüzde 30'a çıkıyor. Sırf bu ihaleden devletin kazancı 7 trilyon lira ediyor.

Şimdi, aynı şekilde, bu ihalelerde, açık artırmayı reel yapsak, bu davet usulünü kaldırsaydık, sadece bir ihalede, Urfa yolunda 7 trilyon lira kazanırken -aynı şekilde artırım olsa, yüzde 24 olanlar da bir miktar artardı- hele hele Karadeniz otoyolunu alsak daha da fazla olurdu. Neyi söylüyorum; devletin alacağı, 240 bin lira, yok 100 milyon lira, yok 10 milyon lira, böyle kaşıkla toplanıyor, bir ihalede birine 7 trilyon lira, birinde birkaç trilyon lira verildiği zaman, vatandaşın da, vergi vermekten morali bozuluyor, gücü azalıyor. Şimdi, vatandaş vergi versin, tamam, versin...

Şurada, yine, devletin dört aylık bütçe gelirleri önümüze çıkmış; ne olmuş burada; yatırımlara ayrılan pay yüzde 67 artarken, faize verilen para yüzde 237 artmış geçen seneye göre, transfere ayrılan para yüzde 177 artmış. Şimdi, vatandaş diyor ki, tamam ben vergimi vereyim; ama, bu vergiden faydalanmak için de, bana bir yerden rakamlar gelmesi lazım; nedir bu; yatırımdır. Yatırımlar, bütün bütçe kalemlerinin en azı olarak artarsa, faizler çok fazla artarsa, vatandaş da bundan rahatsız oluyor.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanı bize bakıyor buradan, bir de ona sitem edeyim. Temel eğitim müteahhitleri belli olmuş, bugünkü gazetede var; ne olmuş; 359 tane işe 200 tane müteahhit bulmuşsunuz. Şimdi, bakın, bir müteahhide iki iş düşüyor Sayın Bakanım. Bir müteahhide iki işin düştüğü bir yerde, siz, rekabeti sağlayamazsınız. Efendim, ben o işleri gruplaştırırım, rekabeti sağlarım derseniz, müteahhitler de kendi aralarında gruplaşırlar ve bu rekabeti düşürürler.

Şimdi, sizin Millî Eğitim Bakanlığının Ağrı'da yapmış olduğu 17 işe tam 500 müracaat varken, orada mı rekabet sağlanır, yoksa 359 tane işe toplam 200 müteahhit bulunca mı...

Ben, müteahhitlerinize baktım, Türkiye'nin en büyük müteahhitleri, şimdi isimlerini okumuyorum. Şimdi merak ediyorum -Türkiye'nin en büyük müteahhitleri- bizim Erzurum'un Tekman Kazasında 170 milyarlık işi yapmak için mi bu kadar müteahhit seçmeye lüzum kaldı. Halbuki, bunları açık artırmayla yapsaydınız, gerçek rekabeti sağlardınız.

Sonra, Meclis salonu yapımı işinde çalışmış taşeron bir müteahhiti -ismini vermeyeceğim- Sayın Bakanın ihalesini noksan bulup feshettiği müteahhiti de yine tercihli müteahhit olarak çağırmışsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Gündemdışı konuşun o konuya cevap vereyim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Bakanlığımla ilgili bir hususu düzeltmek istiyorum. (DSP sıralarından "gerek yok Sayın Bakan, cevap verme" sesleri)

Bir dakika arkadaşlar... Bir dakika...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Topçu.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, Sayın hatip konuşması sırasında, Gaziantep-Şanlıurfa otoyolunda, Meclis Genel Kurul Salonu işinde çalışan bir taşeron müteahhidin ismini vererek, "buraya adı karıştığı için ihalesini tasdik etmediğimizi" söyledi. Kesinlikle, buraya adı karıştığı için falan değildir. Eğer, haddilayık teklif verilseydi, buraya adı da karışmış olsa, ben kabul ederdim; çünkü, o iş başkadır, buradaki iş başkadır. Bizim hissî davranışlarımız yoktur, bunu arkadaşlarımızın bilmesi lazım; haddi layık olmadığı için vermedim. (RP sıralarından gürültüler)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – O kişilerin burada kendilerini savunma hakkı yok ki!..

ŞADAN TUZCU (İstanbul) – Yahu, diyeceği bir şeyi kalmadı, ne yapsın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, şimdi Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergenin oylamasına geçeceğiz; ancak, bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebini yerine getirmemiz halinde, çalışma süremizin yeterli olmayacağı endişesi var; bu nedenle yoklama talebini işleme koymuyorum ve çalışmalarımıza, saat 20.00'de toplanmak üzere ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.37

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Hüseyin YILDIZ (Mardin)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75-2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Görüşmelere, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet burada.

27 nci madde üzerinde verilmiş önergeleri, aykırılık derecelerine göre işleme koyuyorduk. Bir önergenin oylamasında kalmıştık ve çalışma süremiz nedeniyle bir yoklama talebini işleme koyamamıştık.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Karar yetersayınının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oya sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – 20.30'a kadar birleşime ara verelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın grup başkanvekilleri, ortak, 20.30 gibi bir irade beyan ediyorlar.

20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.043

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.35

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Hüseyin YILDIZ (Mardin)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Tasarının 27 nci maddesi üzerindeki önergelerin aykırılık işlemini gerçekleştirirken, ilk önergenin oylanmasında karar yetersayısını bulamamıştık. Şimdi, önergeyi yeniden oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 240 milyon TL'si gelir vergisinden müstesnadır" ibaresinde yer alan "240 milyon TL"nin "275 milyon TL'si" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

Aslan Polat

(Erzurum)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)-Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul)– Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Polat, önergeniz üzerinde konuşmak üzere, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu önerge üzerinde konuşacağım da, bundan bir oturum önce, burada ben bir konuşma yaptım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Bırak önergeyi, Erzurum'u anlat!

ASLAN POLAT (Devamla) – Evet, Erzurum...

Çok önemli bir şey anlatıyordum. Burada, bugün gazetelere de çıkan, Karayollarında yapılan bir ihaleden bahsettim. Neydi o; Urfa'da, Karayolları Genel Müdürlüğü bir otoyol ihalesi yapıyor. (ANAP sıralarından gürültüler)

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Ne alakası var?!

ASLAN POLAT (Devamla) – Çok önemli... Çok önemli...

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen, başka bir zeminde... Kısmen tolerans gösteriyorum; ama, lütfen, istismar etmeyin.

ASLAN POLAT (Devamla) – Etmiyorum efendim.

BAŞKAN – Rica ediyorum... Sözünüzü kesmek zorunda bırakmayın beni.

ASLAN POLAT (Devamla) – Tamam efendim...

Ben sadece şunu söyledim: Bu dört ihaleden bir tanesi yüzde 12 ile kırılmıştı. (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Polat, sizi uyardım; sözünüzü kesmek zorunda bırakmayın beni. Lütfen...

ASLAN POLAT (Devamla) – Peki... Peki...

Yalnız, Sayın Anavatanlı arkadaşlar, siz de üzülürsünüz; bu noktada lafımı kesmeyin de dinleyin. Neyse...

Şimdi, ikinci konuyu anlatıyorum. Bugün, şu madde burada görüşülürken, inanın, biraz önce İTÜ'den mezun bir mühendis arkadaşım beni aradı. Kendisi, bir başka yere tayin olmuş. "Ankara'da benim evim vardı, oturuyordum; beni başka bir vilayete tayin ettiler, orada kirada oturuyorum; Ankara'daki evimi kiraya verdiğim için ve 240 milyonu da geçtiği için ben buradan vergi veriyorum -Ankara, İstanbul mu, bilmiyorum, hangi vilayet dediyse- o vilayette oturduğum eve de kira ödüyorum ve bu arada ben mağdur oluyorum; hiç olmazsa, devlet memurlarında, bu miktarlarda; yani, bir evi olan, zorunlu olarak başka bir yere tayin edilen insanların, mecburen verdikleri ev kiralarını vergiden muaf tutsalar, biz, bundan mağdur oluyoruz" dedi. Zaten, yüzde 20 zam verip de son derece mağdur ettiğiniz bu insanları, hiç olmazsa, bu konuda da mağdur etmeyin diye düşünüyorum. Yine de, ben iddiamda ısrarlıyım, her konuda da söylüyorum. Burada, 240 - 250 milyon liranın hesabını yapıyoruz; ama, bir otoyolda 7 trilyon liranın hesabını yapmıyorsak halk üzülür; onu anlatmak istedim.

Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesinde yer alan "240 000 000 lirası" ibaresinin "260 000 000 lirası" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak

(İstanbul)

ve arkadaşları

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Önergedeki imzalarımızı geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge işlemden kaldırılmıştır.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı yasa tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İstisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" ibaresinin "istisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya kasten eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz" şeklinde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

(Erzurum)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Yeter sayıda arkadaşımız ayağa kalktı; ama, biraz önce, karar yetersayısını ararken...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Toplantı yetersayısı yoktur.

BAŞKAN – Sayın Esengün, birincisi, henüz önergenin işlemini bitirmedim, oylamaya geçmedim. İkincisi, biraz önce karar yetersayısını saydığımızda...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Biz de saydık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben de saydım efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayıyoruz, 140 kişi.

BAŞKAN – Hayır efendim. Ben saymayı bıraktığımda 160'ı aşmıştı, Bakanları çift saymamıştım. Bu konuda da en ufak bir tereddüt halinde, hemen yoklama yaptığıma bütün uygulamalarımda tanık olunmuştur. Artı, şu an ayakta bulunan 24 arkadaşı da ilave edersem, toplantı yetersayısının tümüyle varolduğu hususunda bir tereddütüm kalmıyor. Onun için, izin verirseniz, önergenin işlemini tamamlayayım.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Tamamlayın...

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Polat, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; getirdiğimiz bu önergedeki maksat şu: Gerçi, Maliye Bakanı, bunu defalarca açıklarken "burada, biz, kasıt unsuru arıyoruz" demişti; ama, madde içerisinde kasıt unsuru yok. Bilhassa evlerini dövizle kiraya veren insanlar, o tarihlerdeki Merkez Bankası döviz kurunu tam alamazsa, bir yanlışlık yaparsa, burada yanlış yaptığı için, o 240 milyon liralık -kanaatimizce son derece az olan- muafiyetten de yararlanamama durumu var.

Biz istiyoruz ki, burada kasıt olmadıktan sonra, yani, sehven (bilmeyerek) yanlışlık yapan insanları, 240 milyon lira diye belirlemiş olduğumuz bu muafiyetten de mahrum etmeyelim. Hakikaten, burada yanlış oluyor. Doğu Anadolu'da -gidin, bütün Türkiye'yi gezin- sadece bir evinin kira geliriyle geçinen yüzlerce yaşlı kadın ve erkek var. Bunlar için, bu 240 milyon liralık muafiyet, bazen de önemli bir rakam oluyor. Şimdi, burada bir hata yapmışsa, bir döviz hesabında, bir dolar hesabında yanlış yapmışsa, vergi beyannamesinde bir hata yapmışsa, bunda da kastı yoksa, kasıt olmadığını ispat ediyorsa, bunu, 240 milyon liralık muafiyetten mahrum tutmak yanlıştır, hatalıdır.

Bunun için, kastı olmayanların, hata yapmayanların, 240 milyon liralık muafiyetten mahrum olmamalarına yönelik önergemizi desteklemenizi istiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28 - 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin 2 ve 11 numaralı bentleri aşağıdaki şekilde, 8 numaralı bendinin parantez içi hükmünde yer alan “_100.000 lirayı_” ibaresi “_800.000 lirayı_” olarak değiştirilmiştir.

“2. Gelir Vergisinden muaf olanların veya gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretleri,”

“11. Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye’de kain ve merkezi Türkiye’de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil);”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 28 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Bu tasarının genel görüşmelerinde ve müteaddit maddeler üzerinde belirttiğimiz görüşlerde, tasarının bütününü desteklediğimizi ifade ettik; ancak, bu tasarının, bizim, sosyaldemokrat bir parti olarak, bazı bölümlerini yetersiz gördüğümüzü ve tasarının, emekçiler, çalışanlar ve toplumun dargelirli veya gözetilmesi gereken kesimleri açısından yeterince koruyucu maddeleri içermediğini belirttik. Bu çerçevede, görüşmeler aşamasında, toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan küçük üreticiler, çalışanlar, memurlar, emekliler ve diğer katmanlar açısından tasarıya sosyallik niteliğini kazandıracak, sosyal devletin görevlerini gereğince yapması olanağını daha geniş boyutta, devlete, Hükümete kazandıracak bir çerçeveyi, bazı enstrümanları bu yasa tasarısının içine eklemek suretiyle bu yasa tasarısına öyle bir boyut kazandırmayı teklif edeceğimizi ifade ettik.

Bunlar neydi; birinci husus, emekçilerin, yıllardır yüksek enflasyon altında ezilmekte olan çalışanların, toplumun diğer üst gelir gruplarından farklı olarak, ayrı gelir tarifesine tabi tutulmaları; yani, çalışanlar için ayrı bir gelir tarifesi ve diğer mükellefler için ayrı bir gelir tarifesi...

İkinci husus, çalışanlar için önereceğimiz gelir tarifesinin asgarî ücret düzeyinde maaş veya ücret alanlar için oldukça düşük Gelir Vergisi oranları, onun üstünde kalan tüm memurları kapsayacak kademeler için ise, en çok yüzde 10'lar düzeyinde sınırlanan bir tarifeyi öngöreceğimizi ifade ettik. Yani, bunlarla, henüz temmuz ayı için, ilk altı ayın enflasyonundaki artış nedeniyle, enflasyon nedeniyle sürekli gelir kaybına uğramakta olan memurlarımız, çalışanlarımız için, hangi düzeyde maaş artışı vereceğimizi ifade edemediğimiz, bir bölümüyle, Hükümet tarafından, çok yetersiz düzeylerde rakamların ifade edildiği, kesinlikle kabul edilemeyecek düzeylerdeki maaş düzenlemeleri, enflasyon karşısında ezilen memurların konumunu iyileştirmeyecek maaş düzenlemeleri bir taraftan tartışılırken, en ezından bu yasa tasarısıyla, onların vergi yükünü azaltmayı ve bir nebze, memurlarımıza, işçilerimize nefes aldırmayı hedef alacağımızı belirttik.

Üçüncü ayak ise, bizim sosyal devletin gereği olan alanda, yine toplumun geniş katmanlarına bazı kolaylıkların getirilmesiydi. Bunlardan biri -ileride görüşeceğiz- gerek çalışanlar gerek mükellefler için, her türlü sağlık ve eğitim harcamalarının vergi matrahından düşülmesi ve o kapsamda diğer bir düzenlenmesi gereken alan ise, işte bu maddeyle kapsanıyor. Ben, konuyu, bu maddenin gelişinde biraz uzun tuttum; çünkü, bu mealde, önümüzdeki maddede de bir düzenleme var, şimdiye kadar söylediklerimi tekrar etmeyeceğim; ama, bir temel gerekçemizi, bir temel yaklaşımımızı ortaya koymak istedim. Bu, sosyaldemokrat bir partinin mensupları olarak bizim temel sorumluluğumuz. Bu tasarıya genelinde evet diyeceğiz; ancak, burada, bu tasarının toplumumuz tarafından kabul edilmesini sağlayacak çerçevede, ona sosyal bir içerik vermenin gerekli çabası içinde olacağız. O, bizim topluma, tabanımıza olan bir mükellefiyetimiz.

Değerli arkadaşlarım, tasarının bu maddesi kapsamında, bilindiği gibi, özel sigorta sistemlerine yönelik bir düzenleme var. Bizim, bu konuda bir önergemiz olacak. Madde, bir çerçevede Hükümetin hazırladığı taslaktan bir ileri adım atarak, tasarıdaki metin -yani Komisyondan çıkan şekliyle- kamunun resmî sigorta sistemi dışındaki alanlarda, özel sigorta sistemlerinden sağlanan primlerin kamudan sağlananlarla birlikte, üst limitini en yüksek devlet memuruna ödenen tutarla sınırlamakta, onun üstünde kalan farkın vergiye tabi tutulmasını öngörmekte. Biz, bu rakamı yetersiz buluyoruz.

Sosyal güvenlik, çok temel bir alan. Esasında, bu kürsüden, sosyal güvenlik sisteminin Türkiye'nin bir karadeliği olduğu sık sık vurgulanır, sosyal sigorta ve sosyal güvenlik sisteminin giderek bir yük olduğu ifade edilir. Oysa, sosyal güvenlik harcamalarına, uluslararası düzeyde baktığımız zaman, Türkiye'nin, bu açıdan oldukça geri olduğunu, bütün rakamlarıyla görebiliriz. Avrupa Birliğine dahil ülkelerin ortalama sosyal güvenlik harcamalarının, gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı, 1992 yılında yüzde 23,7 idi. Türkiye'nin, 1998 yılı, yani, o büyük yük dediğimiz senedeki rakamı ise, yüzde 3'ün altındadır. Devlet, Türkiye'de, ülkemizde, sosyal güvenlik sistemine yapması gereken katkıyı sağlamıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın, zannederim, yeni sunduğu yasa tasarısında, devletin sosyal güvenlik sistemine sürekli olarak bir katkı sağlamasını öngören düzenleme var. Biz, o anlayışın devam ettirilmesinden yanayız; ama, şunu vurguluyorum: Devletin sosyal güvenlik sistemi yetirsizdir, geliştirilmelidir. Buna rağmen, bazı yurttaşlarımız, özel sigorta sistemlerinden de yararlanma haklarını kullanmak istiyorlarsa, kullanmalıdırlar. Hatta, Türkiye gibi gelir dağılımının son derece bozuk olduğu bir ülkede, devletin alt gelir gruplarına yeterince kapsamlı hizmeti öngören bir sağlıklı sosyal güvenlik sistemini uygulamaya koyabilmesi için, imkânı olanlar, o, Türkiye'de millî gelirin yüzde 50'den fazlasını alan nüfusun yüzde 20'si, eğer istiyorlarsa, kendi özel sigorta sistemlerine gitsinler ve bunu, bir anlamda da özendirelim.

Bu anlamda, vereceğimiz önergeyle, o kesim için özendirici bir düzenleme getireceğiz. Bu duygularla, destek vereceğiniz umuduyla, saygılarımı sunuyorum. (CHP, ANAP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, görüşülmekte olan tasarının 28 inci maddesi hakkında görüşlerimizi açıklamak için söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 2 ve 11 numaralı bentleri değiştirilmiş; ayrıca, 8 numaralı bendinin parantez içi hükmünde yer alan 100 000 lira, 800 000 liraya yükseltilmiştir.

2 numaralı bentte yapılan değişiklik, gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretlerinin vergiden istisna olmasını sağlayan bir düzenlemedir.

11 numaralı bentle de, özel sigortacılığı teşvik amacıyla, tüzelkişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile on yıl süreyle prim ve aidat ödenmiş sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının, en yüksek devlet memuruna ödenen tutar kadarı istisna kılınmaktadır.

İşçilerin işyeri dışındaki yerlerde yemek yemeleri halinde vergiden istisna tutulan miktar 100 000 liradan, 800 000 liraya yükseltilmiştir. Bu had, esasen, her yıl enflasyona göre artırılarak, halen 400 000 lira olarak uygulanmaktadır; şimdi, bu had, daha yüksek bir başlangıç getirmektedir.

Bu maddede, Gelir Vergisinden istisna tutulan düzenlemeler yapılırken, bugüne kadar, aynı işi yapmasına rağmen, kamu niteliğindeki kuruluşların istifade ettiği istisnalardan özel sigorta şirketleri istifade edememekteydi. Biliyoruz ki, gelişmiş pek çok ülkede, özel sigorta şirketleri teşvik edilmekte; yatırıma, yatırımcıya kaynak sağlayan bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, bunun doğru bir düzenleme olduğu kanaatindeyiz.

Ancak, burada, bunları ifade ederken, yine sosyal güvenlikle ilgili olduğu için birkaç konuya değinmeden geçemeyeceğim.

Benden önceki değerli hatip arkadaşım, gerçekten, özel sigorta şirketlerinin özendirilmesini desteklediklerini belirttiler. Bu Parlamentoda böyle bir konsensüs oluştuğu için teşekkür ediyorum; ancak, yine biliyoruz ki, bu Hükümet, enflasyonun yüzde 100'ü aştığı bir ortamda, işçilere, memurlara, emekli, dul ve yetimlere, sadece yüzde 20 zam verebilirken, yine, yılın ikinci yarısında enflasyonu karşılayamayacak bu tür artışlarla ezmeye çalışırken; hatırlardadır ki, bu Hükümetin bir ortağı, muhalefette olduğu bir dönemde "işçilere şu kadar para vermezseniz, ben buna destek vermem" diyerek, iktidarda da bunun tersini yaparak, Türk siyasî tarihinde ibret olacak bir davranış sergilemiştir.

Türkiye'de, gerçekten, sosyal güvenlik kurumları, aşırı yük altındadır ve aşırı siyasî etkiler altındadır. Bunların düzeltilmesi zorunluluğu vardır, bu yönde iyileştirilmesi zorunluluğu vardır; yoksa, bu kadar açıkları olan bir sosyal güvenlik sisteminin ilanihaye devam edebilme imkânı yoktur. İşte, kamunun, devletin üzerinden bu yükü almak için, özel sigorta şirketlerinin, özel sosyal güvenlik sistemlerinin teşvik edilmesi, bu ülkenin yararına olacaktır.

Bu nedenle, bu maddedeki düzenlemeleri desteklediğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 28 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 28 inci maddesi "193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin 2 ve 11 numaralı bentleri aşağıdaki şekilde, 8 numaralı bendinin parantez içi hükmünde yer alan "...100 000 lirayı..." ibaresi "...800 000 lirayı..." olarak değiştirilmiştir" şeklinde düzenlenmiştir.

Değiştirilen 23 üncü maddeyi incelersek, ücretlerde, 1 inci madde aynen korunmuştur. Burada "köylerde veya son nüfus sayımına göre, belediye içi nüfusu 5 bini aşmayan yerlerde faaliyet gösteren ve münhasıran el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretleri" şeklindeki kısmı değiştirilmemiştir; fakat, bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde -hem ekonomi hem de terör yüzünden- köylerden büyük kentlere ve en yakın ilçe merkezlerine toplu göçler olmakta, köy nüfusları hızla azalırken, ilçe merkezlerinin nüfusu artmaktadır. İlçe merkezlerine yoğun olarak gelen bu nüfus, ilçelerde, sosyal yardım fonları öncülüğünde ve kaymakamlar nezdinde el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmeler teşvik edilmekte, mevsimin soğuk ve karlı olması da bu tip imalâtlara avantaj sağlamaktadır. Şimdi, bu bölgelerde, nüfusu 5 bini aşan ilçe merkezlerini bu madde kapsamı dışında tutarsak, bölge realitesine uygun hareket etmemiş oluruz. Onun için bu nüfus oranını en az 10 bine çıkarmak, hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için 20 bin olarak düzeltmek, bölge şartlarına uygun olacaktır.

2 nci maddenin orijinal metninde "Gelir Vergisinden muaf veya götürü gider usulünde vergiye tabi çiftçilerin, ziraat işlerinde bilfiil çalışan işçilerin ücretleri (bekçi ve çoban ücretleri dahil)" şeklindeki madde, yeni şekliyle "Gelir Vergisinden muaf esnafın veya gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretleri" şeklinde düzenlenmektedir. Burada "götürü gider usulünde vergiye tabi çiftçi" lâfzının çıkarılması, götürü vergi kaldırıldığı için doğru; fakat, parantez içerisindeki "bekçi ve çoban ücretleri dahil" ifadesinin çıkarılmasını anlamak, bence mümkün değil. Çünkü, Doğu Anadolu'da ve bilhassa hayvancılığın merkezi Erzurum ve havalisi için önemli olan çoban ücretlerinin, Gelir Vergisi muafiyet kapsamından çıkarılması, zaten son yıllarda oldukça gerileyen hayvancılığa vurulan bir darbe olacaktır, mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.

4 üncü maddenin metinden çıkarılması, yine götürü verginin kalkmasıyla irtibatlı olup, normal bir uygulamadır.

5 inci madde, orijinal metniyle aynen korunmuştur; fakat, bu madde "köy muhtarları ile köylerin kâtip, korucu, imam, bekçi ve benzeri hizmetlerine köy bütçesinden ödenen ücretler ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri" kısmına, fiilen köylerde kalan ebe, hemşire ve sağlık memurlarını da dahil etmeliyiz. Her ne kadar bekçi, imam ve muhtarların köy bütçesinden ödenen ücretleri istisna kapsamında ise de, burada devlet bütçesinden ücretlerini alan sağlık personeli de dahil edilmeli ve bu personel için köyde yaşam cazip hale getirilmelidir. Aksi halde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da inşaatı bitmiş yüzlerce boş sağlık ocağını fiilen çalıştırmak mümkün olmamakta, bilhassa yolu her an trafiğe açık olmayan köylerdeki sağlık personeli, türlü bahane ve ricayla kent merkezlerine gelmekte ve kırsal alan, sağlık hizmetlerinden yoksun kalmaktadır.

6 ve 7 nci maddeler aynen muhafaza edilmiş, esas düzenleme 8 inci maddede yapılmıştır. Hizmet erbabına, işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlarda, yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 100 bin -96/8955 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 300 bin lira olmuştu bu- lira olan miktar, 800 bin Türk Lirasına çıkarılmakta; “Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakten yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatlar ücret olarak vergilendirilir” şeklindeki kısım ise aynen korunmuştur.

Burada, 1996 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla 100 bin liradan 300 bin liraya çıkarılan kısmın, 800 bin liraya yükseltilmesi olumlu bir icraattır; fakat, bu rakamı aşan miktarda, işverenden yardım alan işçilerin gıda yardımının vergilendirilmesinin kaldırılmaması ise hatalı ve mutlaka değiştirilmesi icap eden bir maddedir.

Genel olarak bütçe gelirlerine baktığımızda, 1996 yılı için işgücü ödemelerinin millî gelir içindeki payı yüzde 24,2 iken, ücretlilerin Gelir Vergisi miktarının, toplam Gelir Vergisi içindeki payı yüzde 51,4 olup, ücretler üzerindeki Gelir Vergisi payı oranı yüzde 2,12'dir. Aynı oran, 1996 yılında, rant gelirlerinin, millî gelire oranı yüzde 60,7 olmasına mukabil, rant gelirinin, toplam Gelir Vergisine oranı yüzde 48,6'dır. Sermaye grubunun üzerindeki Gelir Vergisi baskısı oranı ise yüzde 0,80'dir; yani, emek grubu, sermaye grubundan 2,73 kat fazla gelir ödemektedir.

Yine, tüm dünyada vergiye tabi ilk gelir dilimine uygulanan nispetler oldukça düşürülmüştür. Mesela, Hong Kong ve Singapur'da başlangıç nispeti yüzde 2, İsveç'te yüzde 5, İtalya, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg'ta yüzde 10, İspanya'da yüzde 15, bizde ise bu yıl -1998'de- en düşük miktar yüzde 20'ye düşürülmüştür. Dolayısıyla, bizde ilk vergi dilimi, diğer gelişmiş ülkelere göre yüksektir.

Yine, yine vergilemeye girmeyen yıllık gelir miktarı Lüksemburg'da 35 800 dolar, Hong Kong'ta 30 000 dolar, İsveç'te 23 800 dolar, İngiltere'de 8 800 dolardır ve genellikle ilk 30 000 dolardan alınan toplam vergi yüzde 0,38 ilâ yüzde 15 arasında değişmektedir. Bizde, genellikle, en alt grupta bulunan işçiler, işverenden, 800 bin liradan fazla yemek ücretini sözleşmeyle alırsa, yemek ücretine hemen vergi koymak ne kadar adil olur?

Yine, asgari ücretin net 22 milyon 943 bin TL, yani, 140 dolara düştüğü kayıtdışı çalışanlar toplamanın, istihdamın yüzde 68'ini oluşturduğu ülkemizde, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun yaptığı "yüksek enflasyonun aile içi ilişkiler üzerine etkisi" adlı bir araştırmaya göre, yurttaşlarımızın yüzde 5'inin gıda harcamalarında hiç kısıntı yapmadığı, yüzde 32'sinin bazı gıda maddelerinde kısıntı yaptıkları, yüzde 36'sının gerekenden az harcamada bulunduğu; fakat, yüzde 25'inin ise gıda ihtiyaçlarını, ancak aç kalmayacak derecede karşıladığı görülmektedir.

Türk-İş'in yaptırdığı araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin mutfak masrafının 57 milyon TL'ye çıktığı ülkemizde, çalışanlar arasında sendikalı olma mutluluğuna ermiş; fakat, aç kalma sınırını biraz aşmış bu işçilerin gıda yardımını vergilendirmek çok yanlış bir uygulamadır.

Bu yemek yardımı uygulamada da eşitsizlik doğurmaktadır. Şöyle ki, personele, işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlar Gelir Vergisinden istisnadır. Personele, iş seyahati sırasında ya da işyerinde yemek yemesi için sağlanan menfaatlar, herhangi bir tutar sınırlaması olmaksızın Gelir Vergisinden istisnadır. Buna karşılık, işyerinin yemek yemeye elverişli olmaması nedeniyle, personelin civar lokantaya gönderilmesi halinde, 800 bin TL'lik sınır getirilmiştir. Sınırı aşan miktar net ücret sayılarak, netten brüte hesaplama yapılmak suretiyle Gelir Vergisi kesintisine tabi tutulmaktadır.

Burada itirazımız şunadır: İşçiye, işyerinde ne kadar masraf ile yemek versem vergiye tabi değil, kendisine, dışarıda yemek yemesi için ödenen ücret 800 bin TL sınırını aşarsa vergiye tabi. Bir insan 800 bin liraya bugünkü şartlarda karnını doyurabilir; fakat, bunun üzerine toplusözleşme vesaireyle bir hak elde etmiş ise ve onu, Türkiye şartlarında karnını tam olarak doyuramayan, ev halkı ile paylaşmak isteyince vergiye tabi kılmak, gerçekçilik değildir ve mutlaka düzeltilmelidir.

9 ve 10 uncu maddeler, eski halinden bir değişiklik yapılmadan aynen muhafaza ediliyor.

11 inci madde ise, yine en çok tartışılan maddelerden birisidir. Burada yapılan ilaveler "10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul, yetim aylıklarıyla sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı, en yüksek devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi olunur" şeklindedir.

Buradaki itirazlarımız;

a) İki ayrı ödemenin birleştirilerek en yüksek devlet memuru aylığıyla sınırlandırılması,

b) Çifte vergi uygulaması olmasıdır.

Bizce, bu madde şöyle düzenlenmeliydi: Prim ve kâr payı birleştirilmeyip, ayrı ayrı hesaplanarak emekli, dul ve yetim aylıkları hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan devlet memurlarına ödenen miktardan, sigorta şirketlerinin ödemelerinde ise yalnız kâr payı kısmı, en yüksek devlet memurlarına ödenen miktardan fazla ise aradaki fark vergiye tabi olmalıdır. Yoksa, gelirleri, her halükârda birleştirip, vergisi ödenen rakamları tekrar vergiye tabi tutmak gerçekçi değildir.

Ayrıca, Sayın Maliye Bakanının, Plan ve Bütçe Komisyonundaki "buradaki olay, sosyal bir olay değildir. Sigorta şirketleri sırf gelişsin diye böyle olanak tanımak gerçekçi olmaz. Burada ölçü, en yüksek devlet memuru ölçüsü, kazancın şekil değiştirmesine neden olacak unsurların, artık, sosyal bir yönü olmaz" sözüne katılabiliriz; fakat, üzerinde, bizim de şu soruyu sorma hakkımız doğmaz mı: Bu tasarının 84 üncü maddesiyle maliye hizmetleri sınıfının ihdas edilmesi ve 657 sayılı Yasanın 36 ncı maddesinde sayılan hizmet sınıflarına bu sınıfın da ilavesi ve 86 ncı maddeyle, bu kez, maliye hizmet sınıfına bazı ek ödeme ve tazminatların yürürlüğe konmasıyla, eğer Maliye Bakanlığı tavan sınırlarını uygularsanız, bu sefer, Maliye Bakanlığı Müsteşarının aylığı, Başbakanlık Müsteşarının maaşını 167 milyon lira geçeceği hesaplanmaktadır. O zaman, bu bahsettiğiniz sosyal dengeler yine bozulmuyor mu Sayın Bakan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Toparlıyorum.

Bu maddenin, verilen önergeler doğrultusunda düzeltileceğini umut eder, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Mikail Korkmaz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sayın Başkanım, maddeyle ilgili konuya geçmeden önce, başka bir konuyu açıklamak istiyorum. Cuma akşamı, Kırıkkale'nin Karakeçili, Çelebi, Keskin İlçeleri ile Köprüköyünü ve Sayın Uluç Gürkan Beyin de milletvekili olduğu Ankara'nın Bala İlçesini büyük bir dolu afeti vurmuştur. Biz, bölge milletvekillerinin bir kısmıyla oralara gittiğimizde, vatandaşın perişan olduğunu gördük.

Zonguldak, Bartın, Karabük'te felaketler oldu. Oralara geçmiş olsun diyoruz. İnşallah, devletimiz, oraya elini çabukça uzatacaktır, diğer yerlere uzatıldığı gibi.

Çok samimî olarak söylüyorum, şu anda, Karakeçili, Keskinli, Çelebili köylü, değirmeninde öğüterek, bir torba unu elde edecek buğdayı dahi tarlasından getiremeyecektir . Onun için, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, bilhassa Hükümet, valiliğin tespit etmiş olduğu bu yörelere acilen eleman göndermek suretiyle -Karakeçili, Çelebi, Keskin, Köprüköyü ve Bala havalisinde- tarlalarda hasar tespiti yaptırsın ve buralar, afet bölgesine alınmak suretiyle, bu insanların da yaraları bir an önce sarılsın istiyoruz. Hükümetten acilen bunu bekliyoruz ve Hükümeti göreve davet ediyoruz.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 28 inci maddesiyle, işyerlerinde ücretlilere verilen yemek istisna tutarı 800 bin Türk Lirasına yükseltilmiştir. 800 bin Türk Lirası, günlük yemek bedelinin karşılığıdır. Günün şartlarına uygun olduğu söylenebilir olmakla birlikte, enflasyonun, buz pateniyle ısrarla dans ettiği Türkiye'de, vatandaşı ilgilendiren parasal konuları da iyi hesap etmek gerekir.

Maddeyle, ayrıca, Gelir Vergisinden istisna edilen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının da kapsamı genişletilmiştir.

Biz, bu maddeyi olumlu buluyoruz; çok gelişmiş ülkelerde de bu vardır. Hükümetin bu maddeye getirmiş olduğu yeniliği destekliyoruz. Bununla birlikte, bu ülkede, asıl, yapılması gereken, düzenlemelerle, devamlı, vatandaşın cebinde boza pişirmek değil, vatandaştan toplanan paraların yerli yerinde harcanmasını sağlamaktır. Bu Meclis, Ankara merkezli devlet kokteyllerindeki israfın hesabını da sormalı ve bu millete anlatmalıdır. Siz, vatandaştan zorla para toplayacaksınız, devletin kasasını dolduracaksınız, daha sonra da, israfcılığın şampiyonluğunu yapacaksınız. Ülke böyle yönetilmez, kimse kimseyi kandırmasın. Biz, milletin parasının Ankara'da nerelerde harcandığını biliyoruz, günü geldiğinde söyleyeceğiz.

Sayın Bakanım, uzun yıllar devlette çalıştınız; vatandaş, devletine gereken yardımı yapmıştır, hiç de itiraz etmemiştir. Fakir Anadolu insanı, evine bir ekmek eksik götürmüş "yeter ki, devletim 70 sente muhtaç olmasın" demiştir; fakat, bu ülkenin idaresinde zaman zaman söz sahibi olan bazı soyguncu sülükler, kan emen vampirler gibi devleti soymuşlardır. Asıl mesele, devamlı, vatandaşın sofrasından, vergi adına, soygunculuk değil, haram lokmalardan kale oluşturan israfcılığın önüne geçmektir. Lütfen, burada, bunu da tartışalım.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Sayın Emin Kul, buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 28 inci madde üzerinde görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

28 inci maddede yapılan en önemli düzenleme, 11 inci bendin parantez içindeki kısımları üzerinde yapılan düzenlemedir. Eski haliyle dikkate alırsak, eski halinde "hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan devlet memurlarına verilen miktardan fazla ise" diyordu. Dolayısıyla, bunda uygulama da zor oluyordu; bunda, vergi uygulaması da, bugünkü metne göre daha değişik ve şahsa göre değişen hale geliyordu. Tasarı, bunu düzeltmiş ve parantez içindeki kısmı "en yüksek devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise" demiş; dolayısıyla, en tavan noktayı göstermiş ve kişiye bağlı çeşitli ödemeleri emsal olarak almamış.

Eskiye kıyasen; yani, şu anda meri olan yasaya kıyasen oldukça ileri bir düzenleme yapılmıştır; ama, hemen ifade edeyim ki, gerek Sosyal Sigortalar Kurumu iştirakçisi olsun gerek Emekli Sandığı iştirakçisi olsun, ülkemizdeki ücretlilerin emekli aylıkları fevkalade düşük olduğu için, esasen, burada, kanayan bir yara vardır. Bu durumu gidermek bakımından, tasarruflarını özel sigorta şirketlerinde değerlendirip daha fazla emekli aylığı alma çabasında olanlar, elbette ki, birtakım primler ödeyerek, devletin ödediği veya Sosyal Sigortalar Kurumunun veyahut da benzeri kurumların ödediği emekli aylığından daha fazla bir emekli aylığı alma peşindedirler.

Bu, sigorta şirketlerinin, daha doğrusu, sosyal sigortacılık konusunda faaliyet gösteren özel sigorta şirketlerinin cazibesini, eskiye nazaran oldukça düzeltiyorsa da, ileriye doğru ve Türkiye'nin gerçekleri içinde, maalesef, cazip hale getirmeyecek ve kendilerine gerçek çalışma hayatlarında aldığı ücret seviyesinde -hiç olmazsa emekliliklerinde- bir hayat tarzı ve standardı sağlamak isteyerek, ekstra tasarruflarla, kendilerini özel sigorta şirketlerinden emekli maaş almak üzere, fedakârlıkta bulunan emekçilere de, işçilere de veya çalışanlara da, maalesef, imkânı daraltacak.

Bu husustaki düzeltmeler gelecekte yapılabilir; ama, önümüzdeki tasarının, meri yasadan çok daha ileri hükümler getirdiği açıktır. Bu konuda ileri sürülen endişelere şahsen katılıyorum; ama, bunu düzeltmenin ileride de mümkün olabileceğini, mevcut düzenlemenin, eskisinden iyi olduğunu arz ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Sayın Ünaldı, madde üzerinde Hükümete bir sorunuz var galiba; alayım sorunuzu efendim.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, biraz evvelki madde üzerinde sorularım vardı.

BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin altı ve yedinci fıkralarına bakarsanız, uygulamamız odur; İçtüzük bağlıyor bizi...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – 60 ıncı maddesi mi?

BAŞKAN – Evet, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına bakacaksınız.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde, biri Anayasaya aykırılık iddiasını içeren, toplam 22 önerge vardır; madde bir fıkra olduğu için, Anayasaya aykırılık önergesiyle birlikte, geliş sırasına göre toplam 5 önergeyi işleme koyacağım.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören kanun tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 7 nolu bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Sıtkı Cengil Muhammet Polat

Balıkesir Adana Aydın

Suat Pamukçu Kâzım Arslan Fikret Karabekmez

Bayburt Yozgat Malatya

Aslan Polat İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana

Değişiklik metni:

Üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde çalışan öğrenciler ile ceza ve ıslahevlerinde çalışan hükümlü ve tutuklular, darülacezelerin atölyelerinde çalışan düşkünlere verilen ücretler.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 5 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Değişik metin:

5. a) Köy muhtarları ve köylerin, kâtip, korucu, imam, bekçi ve benzeri hizmetlilerine köy bütçesinden ödenen ücretler ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri.

b) Kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan köylerdeki ilköğretim okullarında görev yapan idareci ve öğretmenler ile sağlıkevlerinde görev yapan doktor ve diğer sağlık görevlilerinin ücretleri.

Algan Hacaloğlu Hilmi Develi Bekir Yurdagül

İstanbul Denizli Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Değişik metin:

11. Kanunla kurulan veya tüzelkişiliği bulunan emekli sandıkları veya en az 10 yıl süreyle prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla, Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen, emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları, genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil bu türde aylıkların toplamının asgarî ücretin aylık brüt tutarının on katını aşan bölümü hariç.

Algan Hacaloğlu Hilmi Develi Bekir Yurdagül

İstanbul Denizli Kocaeli

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasaya aykırılık önergesi, önerge sahipleri tarafından geri alındı.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 inci bendinde değişiklik yapan "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak..." ibaresinde geçen "on yıl" sürenin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Mehmet Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Abdullah Gencer

Kırşehir Konya Konya

Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Malatya Muş Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfikar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Trabzon Trabzon Van

Kâzım Arslan T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

M.Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Önergeleri aykırılık derecesine göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 23 üncü maddesinin 5 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Algan Hacaloğlu

(İstanbul)

ve arkadaşları

Değişiklik Metni:

5.a) Köy muhtarları ve köylerin, kâtip, korucu, imam, bekçi ve benzeri hizmetlerine köy bütçesinden ödenen ücretler ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri.

b) Kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan köylerdeki ilköğretim okullarında görev yapan idareci ve öğretmenler ile sağlıkevlerinde görev yapan doktor ve diğer sağlık görevlilerinin ücretleri.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, kalkınmada öncelikli yöreler ve olağanüstü hal bölgelerinde çalışan kamu görevlilerine, normal yörelerde çalışanlara uygulanan özel indirim miktarlarından farklı bir indirim, zaten, şu aşamada uygulanmaktadır. Kaldı ki, oralarda çalışan kamu görevlilerine ilave ödemeler de yapılmaktadır. Denge, vergi kanunları yoluyla değil, devlet tarafından ödenen ücretlerde sağlanmaktadır. O nedenle, katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Sayın Bakan "denge, memurlara, kamu çalışanlarına yapılan ödemelerle sağlanmaktadır" dedi. Türkiye'nin ücra noktalarında, köşelerinde, yıllardır, bütün çabaya rağmen, kalkınmada öncelikli yöreler olarak belirlenen yerlerde, Türkiye'nin, eşitsizliğin en yoğun olduğu, geçimin en zor olduğu bölgelerinde; devlet hizmetinin, kamunun sıcak şefkatinin, yatırımlarının yeterince gidemediği bölgelerde; türlü mahrumiyet altında -iki temel alanda; sağlıkta ve eğitimde- görev yapmakta olan, oralarda binbir sıkıntı ve zorluk içinde görev yapmakta olan ilköğretim öğretmenlerine ve sağlıkta hizmet sunmakta olan sağlık görevlilerine yönelik; onların konumlarını, gelirlerini bir nebze daha iyileştirmek amacıyla bir öneride bulunduk: "Oralarda şu anda görev yapmakta olan korucular, imamlar, bekçiler, köy kâtipleri ve muhtarları gibi, onların şu anda elde etmiş oldukları haklar gibi, orada hizmet edecek olan, etmekte olan öğretmenler, ebeler ve sağlık teknisyenleri de aynı haklardan yararlansın ve vergiden muaf olsunlar" dedik. Fazla bir şey istemiyoruz.

Türkiye'nin en büyük eksikliği, öğretmen eksikliği; Türkiye'nin en büyük eksikliği, sağlık personeli eksikliği. Nerede; bu köylerde, kalkınmada öncelikle yörelerdeki dağ başlarındaki köylerde. 1 yaşın altındaki çocuklarda ölüm oranı -maalesef, ebesizlikten, sağlık personeli yetersizliğinden- Türkiye’nin diğer bölgelerine göre çok daha yüksek.

Bu bölgelerde, birçok okul, öğretmensizlik nedeniyle kapalı. Evet, Koalisyon Hükümeti, Cumhuriyet Halk Partisinin desteğiyle bir reform tasarısını bu Yüce Meclisin çabalarıyla geçirdi ve ilköğretimde sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim reformunu uygulamaya koydu; ama, buna rağmen, bugün, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da değil, Türkiye'nin bütünündeki kalkınmada öncelikli yörelerdeki, dağ başlarındaki binlerce okul, öğretmensizlik nedeniyle kapalı. Oralarda görev yapan öğretmenlerin, hangi dar koşullarda öğretmenlik yaptığını; ebelerin hangi koşullarda görev yaptığını sizler de biliyorsunuz. Birçok köyün yolu yok; karakışta köylerin yolları kapanıyor ve aylarca mahsur kalıyorlar. Birçoğu ailesinden uzak, oralara ailesini götüremiyor.

Değerli arkadaşlarım, ben duygu sömürüsü yapmıyorum; Türkiye'nin bir gerçeğini söylüyorum.

Sayın Bakan dedi ki: "Biz, zaten, oralarda, daha yüksek düzeyde bir indirim yapıyoruz." Peki, Sayın Bakan, ne olur, aynen, oradaki, biraz evvel saydığım köylerdeki diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi, tümüyle şu vergiyi kaldırsak da, o indirim de bir kenarda kalsa, orada tasarruf yapsanız... Türkiye'nin, gerçekten yiğit, gerçekten bu devlete... (DSP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, bitirin lütfen...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

... en temel alanda hizmet sunmakta olan bu evlatlarına bir destek versek.

Ben, inanıyorum ki, siyasî parti farkı gözetmeksizin, bu yüce çatı altında, tüm milletvekili arkadaşlarım bu önergeyi destekleyeceklerdir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, DYP sıralarından alkışlar; ANAP ve DSP sıralarından alkışlar!)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz...

BAŞKAN–Karar yetersayısının aranılması istendi; arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören kanun tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 7 Nolu bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Değişiklik metni:

"7. – Üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde çalışan öğrenciler ile ceza ve ıslahevlerinde çalışan hükümlü ve tutuklular, darülacezelerin atölyelerinde çalışan düşkünlere verilen ücretler."

İsmail Özgün

(Balıkesir)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özgün, önergenizi savunacaksınız; buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 28 inci maddede, Gelir Vergisi Kanununun altıncı bölümünde "Müteferrik İstisnalar" başlığı altında yer alan, ücretlerde istisnalarla ilgili konuları görüşmekteyiz.

Tabiî, burada, daha önceki görüşmelerimizde, bu tasarının kabul edilebilir maddeleri vardır; daha mükemmel hale getirilmesi gereken maddeleri vardır; bir de, hiç kabul edilemez, mutlaka tasarı metninden çıkarılması gereken maddeleri vardır diye söylemiştim.

Bu görüştüğümüz madde de, olumlu olmakla birlikte, daha mükemmel hale getirilebilecek maddelerden birisidir. Esas itibariyle, maddeye karşı değiliz; ancak, maddede, bazı bentlerde değişiklik yapılmak suretiyle, madde metni daha mükemmel hale getirilebilir diye düşünüyoruz. Bu verdiğimiz önerge de, bununla alakalı bir husustur.

Şimdi, Sayın Hacaloğlu da, biraz evvel, bu maddenin 5 inci bendiyle ilgili bir değişiklik önergesi verdi, onu görüştük. Tabiî, biz, Sayın Hacaloğlu'nun bu önergesine, eksik olmakla birlikte, katıldık. Esasında, ben, bu değişiklik önergesine, kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan köylerdeki ilköğretim okullarında görev yapan idareci ve öğretmenler ile sağlık evlerinde görev yapan doktor ve diğer sağlık görevlilerinin ücretleri ve yine o yörelerde görev yapan din görevlilerinin de ilave edilmesini arzu ederdim, öyle olsaydı daha mükemmel bir hale gelmiş olurdu; ama, öyle olmakla birlikte, bu da, Genel Kurulda tasvip görmedi.

Şimdi, bizim önergemizde de, bu maddenin 7 nci bendindeki "Sanat okulları ile bu mahiyetteki enstitülerde, ceza ve ıslahevlerinde, darülacezelerin atelyelerinde çalışan öğrencilere, hükümlü ve tutuklulara ve düşkünlere verilen ücretler" hükmünün biraz daha genişletilmek suretiyle, üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde çalışan öğrencilerin de bu kapsama alınarak, bu bendin biraz daha açılması, biraz daha genişletilmesi yönünde bu önergemizi vermiştik. Hükümet ve Komisyon, bu önergeye katılmadı; ancak, ümit ediyorum ki, Genel Kurul, verdiğimiz bu önergeye katılacak ve başlangıçta ifade ettiğim gibi, esas itibariyle, karşı olmadığımız; ama, biraz evvel Sayın Hacaloğlu'nun verdiği önergeyle, bizim verdiğimiz bu önergeyle, belki de kapsamı daha genişlemiş ve mükemmel hale gelmiş bir şekliyle buradan geçmesini arzu ettiğimizi ifade ediyor; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Değişiklik Metni:

"11. Kanunla kurulan veya tüzel kişiği bulunan emekli sandıkları veya en az on yıl süreyle prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları, genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil bu türde aylıkların toplamının asgarî ücretin aylık bürüt tutarının 10 katını aşan bölümü hariç."

Algan Hacaloğlu

(İstanbul)

ve arkadaşları.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılarımı sunuyorum.

Son yirmi yılın ortalama yüzde 80 düzeyinde süregelmekte olan enflasyon altında en çok ezilen kesimi emeklilerdir. Emeklilerin durumu hepimizin iç yarasıdır. Emekliler, hangi parti mensubu olursak olalım, milletvekilleri olarak hepimizin el atması ve yeni bir çerçevede, yeni önlemlerle, yeni enstrümanlarla durumlarını düzeltmemiz gereken bir kesimdir. Emekliler, yaşam boyu devlete hizmet sunuyor, emekli oluyor, sonra, aniden , birdenbire, hangi kademede olurlarsa olsunlar, gelirlerinde bir düşme oluyor ve giderek artan enflasyon altında eriyen, erozyona uğrayan o azalmış maaşlarıyla, yaşamlarının en rahat etmeleri gereken bir döneminde ciddî sıkıntılara maruz bırakılıyorlar; bu, Türkiye'nin aşması gereken bir sorunu.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sosyal devletin temeli olarak düşündüğümüz sosyal güvenlik sistemi, ne yazık ki, emeklilerimize, ne sağlık hizmeti olarak ne de diğer alanlarda, yaşamlarının rahat etmeleri gereken dönemlerinde, kendilerine yeterli bir gelir kaynağı sağlayamıyor.

İster Emekli Sandığı olsun ister SSK olsun, ister Bağ-Kur olsun, bu üç kamu sosyal güvenlik kurumunun kesinlikle bir reforma ihtiyacı var, bir yapılanmaya ihtiyacı var. Mevcut şekliyle, gerek çalışan işçilerimiz, memurlarımız için veya esnaf ve sanatkârlarımız için gerekse emeklilerimiz için, bu çatı, bu sosyal güvenlik çatısı yeterli olamamakta. Bu bakımdan, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, koalisyonun sosyal demokrat kanadının hazırladığı sosyal güvenlik reformunu bekliyoruz; o tasarının, bir an evvel, bu Yüce Mecliste ele alınmasını diliyoruz. (DSP sıralarından "Geliyor, geliyor" sesleri) Bu tasarı çerçevesinde, üç sosyal güvenlik kurumunun birleştirilmesini, sağlık hizmetlerinin aktif sosyal güvenlik alanından ayrılmasını ve düzenlemelerle, devletin anlamlı katkısıyla ve sistemin etkin yapıya kavuşturulmasıyla, sosyal güvenlik sisteminin giderek, Türkiye'de, hem çalışanlara hem emeklilere daha çok olanak sağlamasını diliyoruz.

Sunmuş olduğumuz değişiklik önergesi, benim şimdiye kadar değindiğim duyarlılığa, yapmamız gereken yapılanmaya, atmamız gereken adıma karşı, onu ikâme eden, bir düzenleme değildir. Biz, Türkiye'de, devletin sosyal güvenik sisteminin ayağa kaldırılmasını istiyoruz; ama, ilk konuşmamda da belirttiğim gibi, halen, tasarıda, müsteşar maaşıyla sınırlanmış bulunan vergi kapsamı dışındaki, yani, halen 238 milyon lirayla sınırlanmış bulunan limit dışı, kapsam dışı bölümün, vergi kapsamı dışında kalan bölümün asgarî ücrete bağlanması ve asgarî ücretin 10 katı ile sınırlandırılmasını önermekteyiz. Bu rakam, son değişiklikten evvel yaklaşık 350 milyon liraydı; ama, önümüzdeki dönemlerde enflasyonla beraber, doğal olarak ona endeksli olarak artabilir. Bu önergemizi, bu çerçeve içinde destekleyeceğiniz umuduyla, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından "Bravo!.." sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişiklik öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesiyle düzenlenen 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 inci bendinde değişiklik yapan "kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile on yıl süre ile prim veya aidat ödemiş olmak" ibaresinde geçen, 10 yıl sürenin, 9 yıl olarak değiştirilmesini saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

(Erzurum)

ve arkadaşları.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Özel sigorta ve sandıkların özendirilmesi ve çeşitli sebeplerle on yıl prim ödemeyi tamamlayamayıp en az dokuz yıl prim ödeyen şahısların mağdur olmamaları için gerekli görülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29- 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 3 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve 9 numaralı bendinde yer alan “... ile üyelerinin geri verilen mevduatı” ibaresi çıkarılmıştır.

“3. Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye’de kain ve merkezi Türkiye’de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemeler topluca dikkate alınır.);”

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, görüşülmekte olan 29 uncu madde hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, Gelir Vergisi Kanununun 3 numaralı bendinde değişiklik yapılmaktadır. Buna göre "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığa bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı..." denilmekte ve devlet memuruna ödenen en yüksek tutar kadar kısmı, vergiden istisna edilmektedir. Gerçekten, bu kanunla, özel sigortacılığın teşvik edilmesine yönelik bir düzenleme yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, biliyoruz ki, günümüzde emekli, dul ve yetimler, memurlar büyük sıkıntı içindedirler. İnsanlarımız, vatandaşlarımız çalıştıkları dönemde, geleceklerini güvence altına almak için, özel sigorta kurumları aracılığıyla ikinci bir emekliliği ve ikinci bir sosyal güvenlik kurumundan da destek almayı düşünebilirler.

Bilmekteyiz ki, çalışanların, memurların haklarının korunması, ancak, onların örgütlenme hakkının yasal bir düzene kavuşturulmasıyla mümkündür. Mecliste, görüşmekte olduğumuz, Kamu Sendikaları Yasa Tasarısının, mutlaka, bir an önce kanunlaşması lazımdır, bu yöndeki engellemelerin önüne geçilmesi lazımdır. Tabiî ki, daha fazla düzenleme yapabilmek için, Anayasada düzenlemeler yapılabilir; ama, mevcut Anayasa çerçevesinde, halen belli bir yasaya kavuşmadan de facto olarak çalışmakta olan sendikaların yasaya kavuşturulmaları, sendika yasalarına kavuşturulmaları, kanunî bir temele kavuşturulmaları; çalışanların, emekli oldukları dönemde de geleceklerini güvence altına alabilecek, düzenlemelerde daha etkin olmalarını sağlayacaktır. Doğru Yol Partisi olarak, biz, bu yöndeki yasa tasarısının, yarım kalan yasa tasarısının bir an önce tamamlanmasını ve tam aksine, yapılmakta olan talanların yasallaştırılmasına yönelik çalışmaların buraya getirilmemesini talep etmekteyiz. Bu yönde, hali hazırda yasalara aykırı olarak yapılmış talanları yasallaştıracak düzenlemeleri engelleyeceğimizi ve desteklemeyeceğimizi bildirmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, özel sigortacılık, ülkemizde yeterince geniş bir taban bulamamıştır, desteklenmelidir. Gelişmiş ülkelerde, biliyoruz ki, özel sigorta şirketlerinin desteklenmesiyle hem devletin, kamunun üzerindeki sosyal güvenlik kurumlarının baskısı azalmaktadır hem de emekli olduklarında gelirlerinde büyük bir düşüş yaşayan emekliler, dul ve yetimler, iyi kazanç sağladıkları dönemde, aktif çalıştıkları dönemde bu tür özel sigortalara da müracaat ederek, yaşamlarının geri kalan bölümlerinde, çalıştıkları dönemdeki aynı hayat standardını sürdürebilmelerine imkân bulabilmektedirler.

Burada, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinde, Gelir Vergisinden müstesna olan 10 maddede sıralanan hükümler bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, toparlıyoruz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bunlar "ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yapılan yardımlar" gibi, burada, sadece ve sadece az önce açıkladığım 3 üncü maddede bir düzenleme yapılmıştır; bize göre, doğru bir düzenlemedir. Özel sigortacılığın teşvik edilmesiyle, hem yatırımcılara fon temini mümkün olacaktır hem de...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, arkadaşımız, Grubumuz adına konuşuyordu, 5 dakikada kestiniz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Öyle mi Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Bir yanlışlık yaptım o zaman; özür dilerim Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) –  Tamam o zaman, konuşmama devam etmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Şimdi, bu 25 inci maddede, Gelir Vergisinden müstesna olan durumlar "ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat ve yapılan yardımlar; muhtaç olanlara belli bir süre için veya hayat kaydıyla yapılan yardımlar (asker ailelerine yapılan yardımlarla hayır derneklerinin ve yardım sandıklarının yardımları mutlak olarak bu istisnaya girerler.)"

Üçüncü bentte "kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzelkişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen tazminat ve yardımlar, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan devlet memurlarına verilen miktardan fazla ise, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıklarından, gerek aynı emekli sandığından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye ve tazminatlar topluca dikkate alınır.)" diyor.

İşte bu maddedeki değişiklik, bu 3 numaralı bentte olmaktadır. Yeni durum da şöyledir: "3. Kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara, aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süreyle prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla, Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzelkişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler, en yüksek devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek, muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemelerle topluca dikkate alınır.)" İşte, asıl değişiklik buradadır.

Bu yolla, kamu kurumlarındaki durum ne ise, özel sigorta şirketlerinin de emeklilik durumunda, emekli, dul ve yetimlere aynı şekilde vergi istisnası sağlanmıştır.

Vergi istisnası olan diğer maddeler:

"Hizmet erbabına ödenen çocuk zamları (Bu zamlar devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlası vergiye tabi tutulur);

Evlenme ve doğum münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar (Bu istisna, hizmet erbabının iki aylığına veya buna tekabül eden gündeliklerinin tutarına kadar olan yardım kısmına uygulanır);

Sosyal sigorta kurumları tarafından sigortalılara yapılan ödemeler;

1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz);

Genel olarak nafakalar (alanlar için);

Yardım sandıkları tarafından, statüleri gereğince, kendi üyelerine ölüm, sakatlık, hastalık, doğum, evlenme gibi sebeplerle yapılan yardımlar ile üyelerine geri verilen mevduatı;

Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduat, sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminat ve yardımlar."

Bu, 4'ten 10'a kadar olan maddelerde bir değişiklik olmamıştır. Bu şekliyle, uygun olduğunu düşünmekteyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum ve özür diliyorum Sayın Yılmazyıldız.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ziyattin Tokar; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı, içinde Gelir Vergisi Kanunuyla ilgili değişiklikleri de içeren kanun tasarısının çerçeve 29 uncu maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde, tamamen emeklilerimizi hedef almakta, onların, çalışma hayatları boyunca, kendi kazançlarından nemalandırarak topladıkları ve emekli olduklarında almaları gereken ücretlerin, toplu nemanın usulünü belirlemektedir.

Her çalışanın, günün birinde emekli olacağı, maaşıyla geçinmeye mecbur olacağı bir gerçektir. Arzu edilir ki, emekli maaşı tatminkâr olsun, emeklilerimiz, ömürlerinin kalan kısımlarını rahat ve huzur içinde geçirebilsinler.

Emekli olacaklara nemaların ödenmesi, normal Gelir Vergisine kaynak olarak düşünülüp vergilendirilmesinin amaçlanması, zaten enflasyon altında ezilen emeklilerimizin, çalışanlara göre daha az oranda nemalandırılmaları, onların daha çok rahata ihtiyaçları olduğu bir dönemde ve imkânlarının daha çok olması gerektiği bir dönemde hayata olan bağlılıklarını etkilemekte ve devlete olan güvenlerini sarsmaktadır.

Bugün, sosyal güvenlik kurumları, hangisi olursa olsun -Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur- emeklilerimize, normal yaşama standardının altında bir maaş vermektedir; bir başka deyişle, emeklilerimiz mağdurdur. Bir işte çalışma imkânları yok ise, sefalet demektir emeklilik. Maddî imkâna en fazla ihtiyaçları olduğu dönemleri bir yoksulluk dönemi olarak geçer. Aslında, ben de burada duygu sömürüsü yapmak istemiyorum; ama, hiç olmazsa, örnek almaya çalıştığımız Avrupa standartlarının, Amerika standartlarının, çalışma hayatının sonunda rahata, huzura ihtiyacı olan emeklilerimizin, en azından onların seviyesinde kendi rahatlarını, kendi huzurlarını temin edebilecek seviyede bir aylık verilmesi muhakkak gereklidir. Bu konuda, sosyal güvenlik kurumlarına büyük bir görev düşmektedir.

Kişilerin çalışma hayatı boyunca zaten kazançları vergilendiriliyor ve bu vergilendirilmiş kazançları nemalandırılarak toplanıyor ve sonunda, kendilerine, emekli olduğu gün bu nemalar toplu olarak ödeniyor.

Burada, kamu idaresinde çalışanlar ile özel sektörde çalışanlar bir ayırıma tabi tutulmuştur.

Biz, arzu ederiz ki, bunların ücretleri ve toplu olarak ödenecek nemaları vergiden arındırılsın.

Tasarının çerçeve 29 uncu maddesi, 31 Aralık 1960 tarihli 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 3 numaralı bendini değiştirmekte ve 9 uncu bentte yer alan bir ibareyi kanundan çıkarmayı amaçlamaktadır.

3 numaralı bent dikkate alındığında, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu görülecektir. Maddeyi dikkatle okuduğumuzda, parantez içindeki kısımda "kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan" şeklinde bir ibare konulmuştur; yani, tasarı metnindeki 3 numaralı bende göre, aslında, toplu olarak ödenecek tutar vergiden muaftır; ama, eğer, bu ödenecek tutar, devlette çalışan en yüksek maaşlı kişinin alacağı en yüksek tutardan fazlaysa, bu fazlalık ile ödenen tutar arasındaki fark vergiye tabi tutulur; ama, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarında çalışanlara ödenenler vergi dışında tutulmaktadır. Burada, bir haksızlık vardır, bir eşitsizlik vardır.

Bunu, iki noktada inceleyebiliriz: Birincisi, 3 numaralı bent incelendiğinde, kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından -aslında, bu kurumların da açıklanması lazım; herhalde, burada, Ordu Yardımlaşma Kurumu gibi kurumlar zikredilmek isteniyor- emekliye ayrılanların emekli ikramiyelerinin tümü vergidışı tutulmaktadır, vergi muafiyeti getirilmektedir. Tabiî, kamu idare ve müesseselerinde çalışanların çalışma şartlarına göz atarsak, bazı kamu kurumlarında yüksek ücretle çalışanlar var. BOTAŞ gibi, Türkiye Petrolleri gibi, Petrol Ofisi gibi kurumların çalışanları yüksek ücret almaktadır; ama, bunun yanında, TİGEM gibi, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu gibi, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu gibi kurumların çalışanları ise, diğer kamu kurumlarına göre nispeten daha az ücret almaktadırlar. Devlette bir standardizasyon yoktur. Bu ücretlere bir standart getirme gerekliliği vardır. Bu uygulama, bu şekilde devam edecek olursa, belki, bugün, 657'yle devlet memurlarının yapmış oldukları uygulamayı, biz, yarın, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan devlet memurları dışındaki kişilerin, kurum değiştirmek, bir kurumdan diğer bir kuruma geçme istekleriyle karşı karşıya kalacağız ve emeklilik günleri yaklaştığında, daha yüksek bir ücretle emeklilik ikramiyesi alsın diye, bir yola, bir usule başvurma gibi bir noktaya geleceğiz.

Arkadaşlar, ikinci nokta ise, bilindiği gibi, özel sektörde çalışan veya bir başka deyimle, kamu kurum ve kuruluşları dışındaki yerlerde görev yapan arkadaşlarımız, nemalarını, yine vergilendirilmiş kazançlar üzerinden sağlamaktadırlar. Devlete, vergilendirilmiş tutarlar üzerinden bu paraları ödeyerek nemalar toplanmakta ve daha sonra, emekliliğe hak kazandığı dönemde, bu toplanmış olan, vergilendirilmiş kazanç üzerinden toplanmış olan nemalarını toplu olarak almaktadırlar.

Peki, burada, şunu sormak gerekiyor: Madem nemalar vergilendirilmiş kazanç üzerinden toplanıyor; tekrar, en yüksek memura ödenen ücretin üzerinde kalan kısmının vergilendirilmesindeki amaç nedir? Bu, eşitlik ilkesine aykırı bir tutumdur. Bunun da düzeltilmesi gerekmektedir. Bu haksız uygulamanın, yasa tasarısı metninde yapılacak düzenlemeyle ortadan kaldırılacağına inanıyorum.

Bir başka nokta da; 9 numaralı bende baktığımızda, bu bentte bir cümlenin çıkarıldığını görüyoruz: "Üyelerinin geri verilen mevduatı." Tam olarak okuduğumuzda, maddenin başında şöyle diyor: “Aşağıda yazılı tazminat ve yardımlar, Gelir Vergisinden müstesnadır:

9. Yardım sandıkları tarafından, statüleri gereğince, kendi üyelerine ölüm, sakatlık, hastalık, doğum, evlenme gibi sebeplerle yapılan yardımlar..." Burada çıkarılan ibare "... ile üyelerinin geri verilen mevduatı" dır.

Değerli milletvekilleri, bu yardım sandıklarının üyeleri, zaten, vergilendirilmiş kazançları üzerinden yardım sandıklarına üyelik aidatı ödemektedirler. Bu kişiler, zamanı geldiğinde, kendi tasarruflarından -yani, vergilendirilmiş kazançları üzerinden- vermiş oldukları üyelik aidatlarını geri aldıklarında, onu tekrar vergiye tabi tutmak, aslında, eşitlik ilkesine aykırı bulunmaktadır. Çıkarılan bu ibarenin de tasarı metninde kalması uygun olacaktır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tokar, lütfen toparlayın.

M. ZİYATTİN TOKAR (Devamla) – Eğer, yardım sandıkları, bu kazançlar üzerinden herhangi bir kâr veya herhangi bir faiz geliri elde etmişlerse, tabiî ki, o, vergiye tabi olmalıdır. Üyenin, vergilendirilmiş kazancı üzerinden ödemiş olduğu üyelik aidatı, zaten enflasyon altında erimektedir; onun geriye verilmesinde bir sakınca olmaması gerekiyor; dolayısıyla, onun vergilendirilmemesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, söz konusu kanun tasarısının, milletimize, çalışanlarımıza, emeklilerimize hayırlı olmasını temenni eder, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tokar.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum.

Vergi yasa tasarısını sosyalleştirmek, vergi yasa tasarısına sosyal içerik kazandırabilmek için adım atabileceğimiz, düzenleme yapabileceğimiz maddelerden bir diğerini görüşmekteyiz.

Benden evvel görüşlerini bildiren sayın milletvekilleri tarafından da ifade edildiği gibi, bu madde, 28 inci maddeyle bağlantılı bir madde. 28 inci maddede, sosyal güvenlik kurumlarının aylık ödemelerine ilişkin bir düzenleme üzerinde görüşme yaptık. Bu alanda, kamu veya yasayla kurulmuş bulunan sosyal güvenlik kurumları dışında, özel sosyal güvenlik kurumlarından hizmet alan yurttaşlarımıza yönelik, onlar tarafından yapılan sosyal güvenlik prim ödemelerinin, vergiden hangi ölçüde, hangi boyutta muaf tutulması gerektiği çerçevesinde bir düzenlemeyi görüştük. Şimdi, yurttaşlarımızın emekli olmaları halinde veya diğer koşullarda, kendilerine sosyal güvenlik kurumlarınca yapılan ödemeler konusunda bir düzenlemeyle ilgili görüş belirtiyoruz.

Çerçeve aynı, ilkeler aynı; o ilkeleri tekrarlamayacağım. Yani, temel olan, devletin sosyal güvenlik sistemidir. Devletin sosyal güvenlik sistemi, ne yazık ki, sosyal devlet, gibi çökertilmekte. Türkiye'de, yıllardır, neoliberal iktisat politikaları uygulamalarıyla, sosyal devlet ne yazık ki çökertilmekte ve bundan, doğal olarak, sosyal güvenlik sistemleri de kendi paylarına düşen hasarı görmekteler. Bunu düzeltmek hepimizin görevi; ama, belli ki, bunu düzeltmek, ancak sosyal demokrat iktidara nasip olacak; öyle anlaşılıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Buna karşın, Türkiye'de, 12 milyon yurttaşımızın millî gelirin yüzde 54'ü düzeyinde pay almasından kaynaklanan eşitsizlik ortamında, alt gelir düzeylerini, yeterince, tüm katmanlarınca, çiftçisinden evde çalışanına kadar, bütün -kayıtiçi, kayıtdışı- yurttaşlarımızı sosyal güvenlik şemsiyesi altına alacak, ama, onlara, gerçekten, etkin, yeterli hizmet sunacak bir sosyal güvenlik şemsiyesini yaşama geçirebilmek için, özel alanda bu hizmet ilişkisini kurmak isteyenlere, özel sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişki içine girmek isteyenlere alan açmayı, 2000'li yıllarda, ekonomimizin doğal gereği olarak görmekteyiz. Bunu, sosyal devletten, sosyal devletin sosyal güvenlik anlayışına yönelik duyarlılığından bir geri adım olarak değil, aksine, devletin sosyal güvenlik sistemini, toplumun ezilen katmanlarına yönelik hizmeti gereğince yerine getirebilmesinin bir koşulu olarak sunmaktayız.

Değerli arkadaşlarım, burada, bir önergemizle, tasarıda öngörülen iyileştirmeden bir adım ileri bir iyileştirmeyi teklif edeceğiz; onu, getireceğimiz değişiklik önergesiyle bilgilerinize sunmuş olacağız. Özünde, temelinde, biz, 28 inci maddeyi de 29 uncu maddeyi de destekliyoruz; ama, eğer, getireceğimiz önerge destek görürse, ikramiyelerin asgarî ücrete bağlı olarak endekslenmesini öngördüğümüz önerge desteklenirse, bu konuda daha ileri bir adım atabileceğimizi ifade etmek istiyorum.

Şunu kabul edelim ki, vergi yasa tasarısı gibi, ekonominin omurgasını oluşturan bir yasa tasarısını görüşürken ve emeklilerin ikramiyelerini görüşürken, emeklilerin sosyal güvenlik ilişkilerini görüşürken, izin veriniz, emeklilerin durumu üzerinde de bir iki cümleyle durmak istiyorum.

Temmuz ayına giriyoruz, memurlarımız ve emeklilerimiz, maaşlarına ne kadar zam yapılacağının müjdesini, haberini bekliyorlar, bir müjde bekliyorlar, haklarını bekliyorlar, onun beklentisi içindeler. Şimdi, aralık sonunda, tüketici fiyat endeksi yüzde 99,1 idi; haziran sonunda, yüzde 90'a yakın. İlk altı ay içinde, emeklilere ve kamu çalışanlarına yılbaşında verilmiş olan yüzde 30'luk zam yetersiz kalmıştır. Emekliler ve kamu çalışanları, ilk altı ay içinde, enflasyon altında, sadece tüketici fiyat artışları nedeniyle, gelirlerinde yüzde 13 düzeyinde erozyona uğramışlar; gerilemeye uğramışlardır.

OSMAN HAZER (Afyon) – Sayenizde... Sayenizde...

BAŞKAN – Sayın Hazer, lütfen müdahale etmeyin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bakınız, laf atmayın. Biraz evvel, nasıl bir tartışmaya girdiğimizi gördünüz.

Muhalefetseniz...

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Muhatap alma onları!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Şimdi, önümüzde bir ikinci altı ay var. Ben, Hükümetin, her ne kadar, enflasyonu nasıl indireceğine ilişkin, ne Parlamentomuza ne de, özel olarak kuruluşuna destek veren partiye, yani Cumhuriyet Halk Partisine, o, zaman zaman dile getirdiği üç yıllık istikrar programı konusunda ipuçlarını vermediğini biliyoruz; CHP açısından da, ben, bunu burada ifade ediyorum. Ben bilmiyorum, Genel Başkanım bilmiyor; ama, diyelim ki, siz, iddianızda başarılı oldunuz -dileriz olursunuz- yani, yıl sonunda, enflasyon, toptan eşya endeksi bazında yüzde 50'ye indi; ama, o kabul geçerli dahi olsa -ona ihtimal vermiyorum, ama- bundan sonra, ikinci altı aylık dönemde, maaşlara, asgarî yüzde 35 zam yapmak gerekecektir. Yüzde 13 kayıp, ilk altı ay; yüzde 35 asgarî enflasyon, ikinci altı ay; asgarî yüzde 5 ekonomi büyüyor; onu da üstüne koyun; nereden bakarsanız bakınız, çalışanların, yani kamu çalışanlarının ve emeklilerin temmuz ayında hak ettikleri, hak edecekleri artış oranı yüzde 50'den aşağı değil.

Diyebilirsiniz ki, şimdiye kadar, yirmi yıldır, çalışanlar, memurlar, emekliler özveri gösterdi; enflasyona karşı mücadele için, kendi servetlerinden, gelirlerinden, haklarından, hukuklarından özveride bulundular... Ama, eğer, yeni bir özveri bekliyorsanız, bunu, kendilerine iyi izah etmeniz gerekecek; çünkü, artık, karınları her türlü telkine tok; artık, gıda istiyorlar; artık, maaş istiyorlar; artık, geçimlerinde tekrar sıkıntıya girmek istemiyorlar, haklarını istiyorlar.

Bu madde çerçevesinde bu konuya da değinmek ihtiyacını duydum; çünkü, bugünün memuru, yarının emeklisi. Şu anda emeklilerin sosyal güvenlik konusunu tartışıyoruz; ama, eğer, hâlâ enflasyonun altında ezileceklerse, siz, onlara, ikramiye verseniz ne olur, vermeseniz ne olur!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Emin Kul, buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada, ne sosyal güvenlik sistemini tartışıyoruz ne de çalışanların ücret seviyelerini ve devletin ücret sistemini tartışıyoruz. Önümüzdeki kanun tasarısı, bir vergi kanunu tasarısı ve bu kanun tasarısına göre, bazı gelirlerin veya gelir sayılan bazı kalemlerin nasıl vergilendirileceği söyleniyor. Bugün, geçerli olan, meri olan ve şu Parlamentoda 1991'den beri iktidarda bulunan partiler tarafından değiştirilmeyen hükümler, bütün sözcüler kabul ediyor ki, bu tasarıyla daha iyiye götürülür şekilde değiştirilmiş. Daha iyiye götürülür şekli yeterli midir; "yeterli değildir" diyor arkadaşlar; biz de yeterlidir demiyoruz; ama, daha iyiye götürüldüğü üzerinde ittifak ediyoruz. Yeterli olup olmaması konusundaki tartışmaların, gerek devletin personel ücretleri konusundaki hazırlığından gerekse sosyal güvenlik alanında yapılan reformdan sonra yapılması çok daha isabetli olacaktır.

Arkadaşlarımızın bir kısmının söylediği doğrudur; ben de ifade edeyim; bugün, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olan bir işçinin aldığı en yüksek ücret 63 milyon lira civarındadır; yani, bir emekliye günde 2 milyon lira vererek hayatını idame ettirmesini istiyorsunuz; bu, mümkün değil.

Emekli Sandığı iştirakçisi olan bir devlet memurunun aldığı ortalama ücret 70 ile 90 milyon lira arasında değişiyor. Yani, otuz senelik bir devlet memuruna, emekli oldukdan sonra günde 3 milyon lira veriyorsunuz, bu 3 milyonla geçin diyorsunuz. Bu şikâyetler, bizim de şikâyetlerimizdir; ama, bu şikâyetleri gidermede, 1991 yılından bu yana iktidar olanlar ne yaptı diye baktığımız zaman, önümüze çıkan rakamlar da budur.

Yine, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olan bir işçinin ortalama ücreti 40 ile 45 milyon lira arasında değişiyor. Yani, günde 1,5 milyon lira veriyorsunuz, ailenle beraber geçin diye. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sistemiyle ilgili bir reform tartışmasında bunları tartışalım; ama, önümüzdeki kanun tasarısı, bir vergi kanunu tasarısıdır. Vergi açısından baktığımızda, meri kanundan daha iyi bir vergilendirmenin önümüze getirildiğini görüyoruz; yani, ücretlinin lehine bir vergilendirme olayının önümüze getirildiğini görüyoruz. Bu bakımdan, desteklemekte hiçbir mahzur yoktur. Ancak, buradaki bütün konuşmalarda, olay karmaşık hale getirildi. Karmaşık halden net hale getirebilmek için söylüyorum; emekli aylıkları vergiden muaftır; ama, ne kadar muaftır; bu tasarıyla deniliyor ki "en yüksek devlet memurunun aldığı aylık kadar muaftır." İster bir yerden alsın ister iki yerden alsın ister özel bir sigorta şirketinden alsın, bunların toplamı en yüksek devlet memuruna bağlanan aylığı geçiyorsa, üstü, vergiye tabi tutulur; maddede denilen budur. İkramiyelerde ve diğer ödemelerde de aynı şart getirilmiş; en yüksek devlet memuruna yapılan, ikramiye, vesaire ödemeler neyse, isterseniz bir yerden isterseniz üç yerden alın, muafiyet ona uygulanıyor.

Burada, temelde, bir haksızlık var mı?.. Bir arkadaşım dedi ki "vergilendirilmiş kazançtan ödendiği için haksızlık vardır." Halbuki, bu primler, vergilendirilmenin dışında tutulmaktadır. Buna karşılık, bunu söylüyor arkadaşlarımız. Ama, Sayın Maliye Bakanımızı ve kanun tasarısını hazırlayanları uyarmak bakımından, ben, şöyle bir misal vereyim: Bir kaptan, 3 bin dolara veya 2 bin dolara çalışıyor denizde. Bu kaptan, Sosyal Sigortalar Kurumu iştirakçisidir, emekli olduğu zaman 60 milyon lira alıyor. Şimdi, çalışma hayatında 700-750 milyon lira alan bir insanın 60 milyon lira emekli maaşıyla geçinmesine imkân var mıdır? Ne yapıyor; kendi tasarruflarından, bir özel sigorta şirketine emekliliğini ayrıca sigorta ettiriyor ve buradan ilave bir gelir düşünüyor, hayatını idame ettirmek için. Siz, bu tasarıyla diyorsunuz ki, en yüksek devlet memuruna bağladığımız emekli maaşından fazla bir gelir elde etmişsen başka bir sigorta şirketinden, onu da vergilendiririm...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, lütfen toparlayın...

EMİN KUL (Devamla) – Bitiriyorum...

Burada, bir ölçüde, haksızlık vardır. Hele hele, 29 uncu maddedeki, toptan ödeme müessesesinin -ki, toptan ödeme müessesesinde geri ödenen primler, herhangi bir nemaya tabi tutulmadan geri ödenmektedir. Yani, beş sene, on sene evvel ödenmiş para, bugünün değerleriyle ödenmiyor, o günün değerleriyle geri ödeniyor- bunun içinden çıkarılması lazım.

Bir de maddenin başında "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca"dan sonra "sosyal güvenlik kurumlarınca" ifadesinin ilave edilmesi lazım; çünkü, bu kurumların emeklilik kolları, fonları, sandık namı altında kurulmuş değildir. Bir düzeltme yapmak için, arkadaşlarımın hatırında olsun diye söylüyorum.

Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kul.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TAMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hükümetin bir söz talebi var.

Buyurun, Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık 2,5 saattir iki madde üzerinde konuşuyoruz. Nedir bu iki maddeyle getirdiğimiz düzenlemenin anlamı?Aslında, burada yapılan konuşmalar dinlenilince, sanki, sosyal güvenlik sistemimiz olduğu gibi çökertilmiş, Anayasaya aykırılık iddiaları nedeniyle, şimdiye kadar olan sistemden olağanüstü bir sapma olmuş, dolayısıyla da, kendi gayretleriyle ilave bir özel sigorta sistemine girenlere olağanüstü bir haksızlık ediliyor.

Değerli arkadaşlar, şu andaki sistemimiz nedir; şu andaki sistemimiz, belirli bir süre prim ödemek suretiyle emekli olanların, ödenecek emekli maaşlarının, aynı yıl ve aynı derecedeki devlet memurunun ikramiyesine ve ücretine denk gelen kısmının vergiden muaf tutulmasıdır, istisna tutulmasıdır; tanım böyledir, tanım aynen böyledir. Şimdi, yürürlükte olan sistem bu. Birisi, belirli bir süre prim yatıracak, sonra o emekli olacak, siz, onunla aynı sürede ve aynı derecede kamu görevi yapan bir devlet memurunun aldığı emekli maaşını bulup, onun maaşı kadar istisna edeceksiniz, emekli ikramiyesinde de onun kadar bir istisna tanıyacaksınız.

Şimdi, sistem buysa, demek ki, burada bir düzenleme yapmak gerekir. Bu durumda ne yapmak gerekir; bu durumda, devletin, kamunun, devlet sigortalarında verdiği en yüksek maaşı alırsınız, kişilerin çalışma süresine, derecesine, aynı durumuna falan bakmadan "kardeşim, size şu kadar istisna tanıyorum" dersiniz, böylece, özel sigortalılığı teşvik edersiniz; bizim yaptığımız da bu. Peki, bunun neresi Anayasaya aykırı, neresi eski durumdan daha kötü ya da eski durumdan daha kötüye götüren herhangi bir şey var mı; elbette ki yok; zaten, olması da mümkün değildir değerli arkadaşlar.

Dünyanın birçok ülkesi, emekli maaşlarını vergiye tabi tutar. Bizim yasalarımızda emekli maaşları vergiden istisnadır; ancak, bu, kanunla kurulan emekli sandıklarının ödediği emekli maaşlarıdır. Bildiğiniz gibi, şu anda, emeklilik sistemi, özel sigorta sistemine dayanıyorsa, bir prim esasına dayanır. Ayrıca, ödenen bu primlerin belirli bir miktarının matrahtan indirilmesi de söz konusudur. Demek ki, primlerini yatırırken, bir kere vergiyle ilgili matrahtan onu indiriyorsunuz, artı, bunları biriktiriyorsunuz, nemalanıyor, nemalandıktan sonra da, bununla, sigorta şirketi size belirli süre ücret ödüyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, çok ekstrem bir örnek vereyim: İndirimi bir tarafa bırakalım, siz, herhangi bir sigorta şirketine aylık gelirinizin -aylık gelirinizin de yüksek olduğunu varsayın- yarısını, örneğin, her ay 500 milyon lirayı, on yıl boyunca yatırsanız, on yıldan sonra da sigorta şirketi size her ay 1 milyar lira maaş vermeye başlasa, şimdi, bunun sosyal adaletle veya daha önceden devletin öngörmüş olduğu istisna tutarının mantığıyla bir ilgisi olabilir mi; olamaz.

Demek ki, devletin, menkul sermaye iradına dönüştürülebilecek prim uygulaması sistemine bir önlem getirmesi gerekir. Bizim, yasamızda, eskiden beri olan budur. Yani, bu konuda, sınırsız bir indirim sağlamak suretiyle, değişik yöntemlerle vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma yöntemlerini tıkamak zorundadır. Aksi takdirde kimse mevduat yapmaz, on yıllık sigorta sistemine girer; dolayısıyla, elde ettiği menkul sermaye iratlarının tamamını ikramiye olarak ya da aylık maaş olarak alır. O nedenle de, yasamız, aynı derecede, aynı sürede olan devlet memurlarına veya kanunla kurulmuş sigortalardan alınan maaşlara, benzer bir istisna getirmiştir yasaya. Biz de, bunda bir adım ileri atalım, bu hesaplama vesaire yöntemlerini ortadan kaldıralım dedik. Şu andaki en yüksek devlet memurunun almış olduğu emekli maaşı 238 milyon liradır değerli arkadaşlarım; 238 milyon lira. Demek ki, bir özel sigorta şirketi, 238 milyon liranın altında herhangi bir şey ödüyorsa, emekli maaşı ödüyorsa, bu kapsam içerisinde bundan bir kuruş bile vergi alınmayacaktır; ama, bir özel sigorta şirketi, biraz önce belirttiğim yöntemlerle, 500 milyon lira emeklilik maaşı ödüyorsa, işte bu durumda, tamam, bunun 238 milyon lirası istisnadır; ama, geri kalanı, kanunla kurulmuş emekli sandıklarından alınan emekli maaşlarıyla kıyaslanır bir oran değildir. Dolayısıyla, bunu ben menkul sermaye iradı gibi varsayar, ücret gibi varsayar, vergilendiririm der yasa. Eskiden beri böyledir; ama, şimdi, gerçekten sağlıklı bir düzenleme getirilmiştir.

En son konuştuğumuz maddedeki ikramiye olayı da böyledir; en yüksek devlet memuruna ödenmiş en fazla ödeme tutarı kadar bir miktarın vergiden istisna edileceği. Şu anda, otuz yıllık en yüksek devlet memurunun aldığı ikramiye tutarı 4,5 milyar liradır değerli arkadaşlar; 4,5 milyar lira. Eğer, bir özel sigorta şirketi de, bu şekilde, 4,5 milyar lira emekli ikramiyesi ödüyorsa, o da vergiden istisnadır zaten. Peki, 100 milyar lira emekli ikramiyesi öderse, bunun tamamen vergiden bağışık tutulması, vergi adaletine uygun mudur. Asıl, Anayasa aykırı olan olay budur.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Doğru, Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Dolayısıyla, bu kadarlık büyük bir miktar vergiden istisna olsun, sosyal güvenlik sistemimiz açısından bu gereklidir demek -bağışlayın ama- gerçekten, ne vergi adaletiyle bağdaşır ne de eşitlik ilkesiyle bağdaşır. Burada yapılan düzenleme budur. Yapılan düzenlemenin içerisinde de gerçekten sosyal adalete dönük ve yapılabilecek en uygun düzenlemedir. Ha, gelecekte kamu çalışanlarının maaşları çok daha fazla artar, o zaman bu miktarlar da artar; ona da diyecek herhangi bir şey yoktur.

Sayın Tokar "9 numaralı bentten 'ile üyelerinin geri verilen mevduatı' ibaresi çıkarılmıştır; bu haksızlıktır" dediler. Sayın Tokar, onu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da ayrıntısıyla açıklamıştık, 9 uncu bentteki o ifade 3 üncü bende alınarak, bu kıyaslama imkânı sayılmıştır. 3 üncü bende direkt olarak baktığınızda "iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı" ifadesinin oraya gittiğini görürsünüz; dolayısıyla, onun dışında da, maddede başka bir değişiklik olmamıştır; yani, çıkarma olayı değildir, 3 üncü fıkraya taşıma olayıdır; dolayısıyla, maddede öyle bir haksızlık da yapılmamıştır.

Değerli arkadaşlar, özet olarak şunu söylemeye çalışıyorum: Bu düzenleme, yıllardan beri yürürlükte olan, ancak uygulaması olağanüstü zor, özel sigorta sistemine girmiş kişiler açısından da oldukça önemli mahzurlar taşıyan bir uygulamaya, bir noktaya kadar iyileştirme getirmektir.

Biz, burada, vergi düzenlemesi yapıyoruz; her şeyi vergi dışına bırakarak, her şeyi vergiden istisna tutarak vergi düzenlemesi yapamayız; o zaman, bu tasarıyı görüşmemizin manası yok. Biz, elbette ki, vergi almaya çalışıyoruz.

Gayrimenkul sermaye iratlarıyla ilgili istisnada biraz önceki tartışmalar; 40 milyon liradan 240 milyon liraya çıkmış “neden 300 milyon liraya veya 600 milyon liraya çıkmıyor" diyoruz. Değerli arkadaşlar, bunu 300, 600 veya 640 milyon liraya çıkarmak, elbette ki, kolay bir olaydır; ama, biz, vergi kanunu yapıyoruz, kamuya gelir sağlamaya çalışıyoruz ve hepimizin çok fazla yakındığı faiz ödemelerinden devleti kurtarmaya çalışıyoruz.

Tasarıya bu açıdan yaklaşıldığı takdirde, gerek daha önceki düzenlemenin gerekse bu düzenlemenin, ne anayasal açıdan ne sosyal adalet açısından ne de düzenleme tekniği açısından herhangi bir eksiği bulunmaktadır. Bu konuyu sizlere arz etme gereğini duydum; teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Necdet Tekin, buyurun.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, Sayın Bakana, verdiği bu çok ayrıntılı ve önemli bilgilerden dolayı teşekkür etmek istiyorum. Birkaç şey söyleyip huzurlarınızdan ayrılacağım.

Bütün ülkelerde emekli aylıkları vergiden muaftır; ancak, en yüksek devlet memurunun aldığı paradan fazlaysa, bu fazla olan kısmın vergiye tabi tutulması da son derece doğaldır. Daha önceki arkadaşlarımın söylediği gibi, bu madde, sosyal güvenlik sistemini çökertmiyor; bu madde, Anayasanın temel ilkelerinden de ayrılan bir madde değil ve bu madde, arada kalan, fazla olan bu farkı vergilendirdiği için, vergi kaçırma yollarını tıkıyor ve böylece de, hakça bir madde halini alıyor.

Bu maddede konuşan arkadaşlarımız, özel sigortalara büyük bir haksızlık yapıldığını söylemeye getirdiler. Eğer, bu haksızlık ise; haksızlık, aradaki farkın alınmamasından, vergi olarak tahsil edilmemesinden, bu kazançların vergilendirilmemesinden doğacaktır.

Bu nedenle, madde, yerinde bir maddedir ve maddeyi olumlu buluyor, Yüce Meclise de en derin saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, biri Anayasaya aykırılık olmak üzere...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Soru sormak istiyorum; size kâğıt da göndermiştim.

BAŞKAN – Hayır, kâğıt gelmedi efendim.

Soru sormak isteyen, Sayın Lütfi Yalman, Sayın Bedri İncetahtacı; efendim, sorularınızı, lütfen, yerinizden, kısa, Hükümete ya da Komisyona benim aracılığımla yönelteceksiniz. Maddeyle ilgili olmayan soruları, Hükümete ya da Komisyona intikal ettirmeyeceğim.

Buyurun Sayın Yalman.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımdan cevaplandırmasını arz ettiğim soru şu:

29 uncu maddede, istisna tutulan kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları hangileridir? Bir netlik yok; bunun cevaplandırılmasını istiyorum; bu bir.

İkinci bir sorum var; eğer, birinci soruma vereceğiniz cevaptan sonra sormamı isterseniz, cevabı bekleyebilirim .

BAŞKAN – Hayır efendim, soruları alacağım, sonra toplu olarak soracağım.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Tamam... Affedersiniz...

İkinci sorumu soruyorum: Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketlerine prim veya aidat ödeme süresi hangi gerekçeler veya kriterlere göre on yıllık bir süreyle sınırlandırıldı? Yani, komisyon tutanaklarını da okudum, sekiz yıllık teklif var, gerekçeler yazılmış, yedi yıllık teklif var... Bunun gerekçesinin hangi kriterlere göre belirlendiğini istirham ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalman.

Bu arada, dilekçeniz, siz, soruları sormaya başladıktan sonra geldi Başkanlığa.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Önceden göndermiştim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bilemiyorum...

Sayın İncetahtacı, sizin de sorunuzu alayım.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma bir soru arz etmek istiyorum.

Bu tasarı, reform niteliğini taşıyan bir tasarıdır. Dolayısıyla, bütün dünyada bilinen, bu tür tasarıların hazırlanmasından evvel bazı analiz raporlarının hazırlanması gerekir. Bu analiz raporları, gerek tasarının tümüyle ilgili olur gerek maddelerle alakalı olur. Daha önce geneli üzerinde sormamız gereken bir soru idi; ama, bu maddede de sorabilirim. Reform niteliğinde olduğu iddia edilen bu tasarının hazırlanmasında mevcut olan analiz raporları var mıdır, bunları elde etmemiz mümkün müdür?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, soruları yanıtlayacak mısınız, yazılı...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hemen yanıtlayayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Öncelikle Sayın Yalman'ın sorusuna cevap vereyim. Kanunla kurulan emekli sandıkları, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Yasanın 20 nci maddesi uyarınca kurulmuş, bankaların sandıklarından ibarettir. Bunlardan hangisi, en yüksek maaşı veriyorsa, ona göre hesaplanacaktır.

Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketlerinin prim tutarları, verecekleri nemalara bağlı olarak değişmektedir; o konuda her hangi bir sınırlamamız yoktur. On yıllık süre, Türkiye'de, on yıldan önce emekli olunamaması nedeniyle getirilen bir süredir. on yıldan önce toplu ödeme yapılmamaktadır, o nedenle on yıl tutulmuştur.

Sayın İncetahtacı, bu konudaki analizlerimiz çok detaylıdır. Çok büyük ölçüde bizim idarenin birikimidir bu konuda. O birikimleri yazılı hale getirip de, hepsini aktarma olanağımız olmadığından dolayı size veremeyiz; ama, her halükârda, şurada yirmiyedi yıllık birikimimle, o analizlerin büyük bir kısmı, en azından bende vardır, o şekilde değerlendirilerek getirilmiş bir tasarıdır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Yazılı metin olarak yok mu?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hangi konuyla ilgileniyorsanız ona göre çıkarılır, yoksa metrelerce yüksekliğinde raporlar çıkar ortaya.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ayrıca, sanıyorum, Sayın İncetahtacı'nın ilgilendiği konulara yanıt verebilirsiniz.

Soru sorma işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde, biri Anayasaya aykırılık iddiasını içeren, toplam 10 önerge vardır. Madde bir fıkra olduğu için, Anayasaya aykırılık önergesiyle birlikte 5 önergeyi geliş sırasına göre okutup, işleme koyacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 29 uncu maddesiyle düzenlenen, 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 3 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Değişiklik metni:

"3. Kanunla kurulan veya tüzelkişiliği bulunan emekli sandıkları veya en az 10 yıl süreyle prim ve aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından kendilerine zat aylığı bağlananlara, aylıkları dışında kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim, ölüm, sakatlık, doğum ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatlar veya ilgili kuruluşların kendi mevzuatlarına göre sürelerini doldurmamış bulunanlar ile dul ve yetimlerine yapılan tazminat ödemeleri, genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi tazminatlar dahil, bu türde tazminatların toplamının asgarî ücretin aylık brüt tutarının 100 katını aşan bölümü hariç"

Algan Hacaloğlu Yılmaz Ateş Hilmi Develi

İstanbul Ankara Denizli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 29 uncu maddesinde yer alan "10 yıl süre ile" ifadesinin "13 yıl süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 29 uncu maddesinde yer alan "10 yıl süre ile" ifadesinin "11 yıl süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 29 uncu maddesinde yer alan "10 yıl süre ile" ifadesinin "12 yıl süre ile" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdoğan Toprak Yalçın Gürtan Cihan Yazar

İstanbul Samsun Manisa

Mustafa Karslıoğlu Halil Çalık

Bolu Kocaeli

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son önerge olan Anayasaya aykırılık önergesini okutuyorum; Anayasaya aykırılık önergesini, İçtüzük gereğince, öncelikle işleme koyacağım. Onun için okunduktan sonra hemen oylamaya başvuracağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, MTV Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, çerçeve 29 uncu maddesinde yer alan metin, Anayasaya aykırılık taşımaktadır. Bu aykırılık dolayısıyla maddenin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Mustafa Ünaldı Ziyattin Tokar İ. Ertan Yülek

Konya Ağrı Adana

Ahmet Doğan Osman Hazer Rıza Ulucak

Adıyaman Afyon Ankara

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Aydın Batman Bayburt

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Ömer Özyılmaz Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Batman Bursa Diyarbakır

Aslan Polat Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Bedri İncetahtacı Mehmet Emin Aydınbaş Mehmet Fuat Fırat

Gaziantep İçel İstanbul

Ali Oğuz Hasan Dikici Ahmet Dökülmez

İstanbul Kahramanmaraş Kahramanmaraş

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Kahraman Emmioğlu Saffet Benli

Kocaeli Gaziantep İçel

Ekrem Erdem Abdullah Özbey Kemal Albayrak

İstanbul Karaman Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Ahmet Feyzi İnceöz Şaban Şevli Fikret Karabekmez

Tokat Van Malatya

Sabahattin Yıldız Mustafa Hasan Öz Latif Öztek

Muş Ordu Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Sayın Tokar?..

M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Bakanın vermiş olduğu kıymetli açıklamalara teşekkür ediyorum. Ancak, arkadaşlarımızın sormuş oldukları sorudaki kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarını -parantez içinde belirtilen- verdiğiniz cevapta, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Kanunla kurulan banka sandıkları olarak belirttiniz.

Şimdi, örnek olarak, kamu kurumunda çalışan bir işçiyi ele alalım. Bu işçi, olabilir, ki devlet memurundan fazla aylık alıyor ve emeklilik dönemine geldiğinde, emeklilik döneminde alacağı emeklilik ikramiyesi toplam tutarı, en yüksek ücreti alan devlet memuruna ödenen tutardan, tazminattan daha fazla olabilir. Biz, bunu, vergi harici tutuyoruz; çünkü, kamu kurumunda, kuruluşunda çalıştığı için, bu, vergiden ari halde, bu kişiye bu ödeme yapılıyor; ancak, özel sektörde, herhangi bir kuruluşta çalışan -ve o da, aynı şekilde ödeme yapan, SSK keseneği olan- daha sonra, emeklilik dönemine geldiğinde bu nemalarını toplam olarak aldığında, aşağı yukarı aynı düzeyde olan bu tutar, eğer en yüksek ücreti alan devlet memuruna ödenen tutardan daha fazla ise, bu aradaki fark vergiye tabi oluyor. Devlette çalışan vergiye tabi değil, özel sektörde çalışan tabi oluyor. Burada eşitsizlik vardır. Bu, Anayasanın 10 uncu maddesindeki kişinin eşitlik hakkına bir taarruzdur. Bunun giderilmesi gerekmektedir kanaatimizce. Bu amaçla bu önergeyi hazırladık ve Yüce Meclisin takdirine sunduk.

Tabiî ki, eğer bir yere bir imtiyaz tanınıyorsa, bir kişiye bir imtiyaz tanınıyorsa, bu, ülkede çalışanların tümüne tanınması gerekmektedir. Özel sektörde çalışan ile devlette çalışanın, artık, bu vergi kanununda yapılan değişiklikte eşit olarak göz önüne alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada, eğer bir değişikliğe gidilecekse, devlet memurunun ücretinin yükseltilmesi ve diğer tarafta, devlette çalışanın ücreti yüksekse, özel sektörde çalışanın da buna eşit hale getirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, bu tasarının çerçeve 29 uncu maddesinin tekrar gözden geçirilmesinde yarar vardır. Bunu Yüksek Heyetinize sunuyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tokar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Aykırılık derecesine göre diğer önergeleri işleme koyacağım; ancak, Sayın Toprak imzalarını geri aldı; üç önergeyi işlemden kaldırıyorum; son önergeyi okutarak oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören yasa tasarısının 29 uncu maddesiyle düzenlenen, 31.12.1960 tarih ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 3 numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Değişiklik metni:

“3. Kanunla kurulan veya tüzelkişiliği bulunan emekli sandıkları veya en az 10 yıl süreyle prim ve aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından kendilerine zat aylığı bağlananlara, aylıkları dışında kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim, ölüm, sakatlık, doğum ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatlar veya ilgili kuruluşların kendi mevzuatlarına göre sürelerini doldurmamış bulunanlar ile dul ve yetimlerine yapılan tazminat ödemeleri, genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi tazminatlar dahil, bu türde tazminatların toplamının asgarî ücretin aylık brüt tutarının 100 katını aşan bölümü hariç.”

Algan Hacaloğlu

(İstanbul)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Söz almamın nedeni, Sayın Bakanın, biraz evvel, 28 ve 29 uncu maddelere ilişkin vermiş olduğu değerli bilgidir. O çerçeve içerisinde bir açıklama; yani, aydınlatıcı, en azından bizim önergemizin uzantısında ek bilgi sunmak istiyorum.

Önergemizin tasarı metniyle tek farkı, vergiden muaf tutulacak olan miktarın, en yüksek derecedeki devlet memurunun emekliliği halinde kendisine ödenen ikramiye miktarının esas alınması yerine, asgarî ücretin 100 katının esas alınması. Yani, burada, vergi alınmaması, vergi alınmamasını özendiren bir anlayış söz konusu değil, sınırsız bir düzenlemeyi önermek söz konusu değil. Sayın Bakan "yani, vergi almayalım mı" dediler. Tabiatıyla, vergi alınsın. Bizim, genel görüşümüzü belirtirken, tespitimiz, bu yasa tasarısının temel eksikliklerinden birisinin, enflasyonla mücadele sürecinde etkin bir araç olma niteliğinin bulunmadığı hususuydu; yani, bu vergi paketinin, enflasyonu indirme süreci olarak tanımladığımız, bu yıl ve gelecek yıl için, vergi gelirlerini artırıcı; dolayısıyla, kamu kesiminin, güvenilir, reel kaynaklara sahip olmasını, o kaynaklarını artırmasını sağlayan bir düzenleme olmadığı şeklindeki tespitimizdi. Bu tespitimiz, 6 ncı maddeyle kanıtlanmıştır; bu tespitimiz, 42 nci maddeyle kanıtlanacaktır. Sadece bu iki maddeyle, devlet, katrilyonları aşan rant gelirlerinden vergi kaybını içine sindirmekte; ama, burada, yurttaşlarımızın, emeklilik çağında biraz daha huzurlu yaşayabilmek için, kendilerinden yapmak istedikleri bir katkıya yönelik kamusal destek konusunda, bu alanı biraz genişletebilme arayışına olumsuz bakıldığını görmekteyiz.

Özetle, biz, bu maddeyi destekliyoruz. Bu düzenleme yapılırsa, önergemiz kabul edilirse, bu düzenlemeyle biraz daha ileri adım atılmış olacaktır; ama, bu düzenleme, kendi başına bir alanda yapılan düzenlemedir. Ne bu düzenlemeyle vergi gelirleri kaybolacaktır ne de bu düzenlemeyle sosyal devlet ayağa kalkacaktır; onun düzenleme alanları farklıdır. Onu, yeri gelince tartışacağız.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu maddeden sonra yeni madde eklenmesi yönünde 4 önerge vardır; biri Sayın Mahmut Yılbaş ve arkadaşlarının, diğeri Sayın Atilâ Sav ve arkadaşlarının, üçüncüsü Sayın Saffet Arıkan Bedük ve arkadaşlarının, dördüncüsü, yine, Sayın Saffet Arıkan Bedük ve arkadaşlarının önergesi. Bu yeni madde önergelerinin gündeme, görüşmeye girmesi, işleme alınabilmesi için komisyonun salt çoğunluğuyla bunlara katılması gerekiyor.

Komisyonun salt çoğunluğu var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Belki de vardır, sayalım.

BAŞKAN – Efendim, saymama gerek yok; burada salt çoğunluğun bulunması, önergeleri işleme almama yetmiyor; salt çoğunlukla kabul edilmesi gerekiyor.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Belki kabul edilir.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Belki kabul eder Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, iktidara mensup partilerin üyeleri kabul etmeyeceklerini, katılmayacaklarını beyan ettiler. Yani, biraz anlayışlı davranalım.

Bu nedenle, bu maddeleri işleme koyamıyorum.

Çerçeve 30 uncu maddeyi, Ek madde 1'den başlayarak ek madde 4'e kadar okutuyorum:

MADDE 30. – 193 sayılı Kanunun ek 1 ve Ek 4 üncü maddeleri ile Ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendi ve Ek 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ek Madde 1. – Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil, ticari veya zirai kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile kurumlar vergisi mükellefleri dahil), yatırım indiriminden faydalanması kabul edilmiş bulunan yatırımları kapsamında yaptıkları ve müteakip vergilendirme döneminde yapmayı öngördükleri yatırım harcamaları bu bölümde yazılı şartlar dahilinde ilgili kazançlarından indirilir.

Yatırım Teşvik Belgesi aranmaksızın yapılan yatırımlarda yatırım indirimi, harcamanın yapıldığı yıl kazancından başlayarak uygulanır.”

“3. Yapılan yatırım, ticarî sınaî yatırımlar için en az elli milyar lira, zirai yatırımlar için en az on milyar lira olmalıdır. Kalkınmada öncelikli yörelerde bu tutarların yarısı dikkate alınır."

"Yatırım indirimi oranı; yatırım tutarının % 40'ıdır. Bakanlar Kurulu, bu oranı, kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörlerde yapılan yatırımlar için % 100'e, 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda % 200'e kadar artırmaya veya kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir. Bu oran, organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde % 100 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarının 30 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun düşüncelerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önümüzdeki yasa tasarısının en önemli maddelerinden birini görüşmekteyiz. Yatırım indirimi, yatırım teşvikleri, özellikle planlı dönemin başlangıcından günümüze, yatırımları yönlendirebilmek, verimli alanlara yatırımların yönelmesini sağlayabilmek, selektif alanlarda yatırımların yoğunlaşmasının önünü açmak ve girişimcileri bu alanda özendirebilmek amacıyla yıllardır uygulanmaktadır. Önemli bir enstrümandır. Bu konuda, son yıllarda, selektif olma anlayışı kaybolmuştur ve bir keyfîlik hâkimdir. Hemen hemen tüm alanlardaki yatırım indirimleri... Yani, yatırım indirimi şu demektir: Yatırımcı, yatırımı için harcadığı kaynağını, işletme döneminde, giderlerinden, vergi matrahından indirir ve bu indirme süreci, hak ettiği yatırım indiriminin bütünü tamamlanıncaya kadar süregelir.

Bu tasarıyla, birkaç şey yerinden oynamıştır, taşlar yerinden oynamıştır. Yani, bir düzenleme yapıyorsanız, öncelikli olarak, o alandaki mevcut bozukluğu düzeltmeye çalışırsınız. Nedir o; önce, yatırım teşviklerinin ilkelerini kim belirler. Esasında, bu maddede, bu kapsanmıyor; daha doğrusu, tasarının, bu madde çerçevesinde ele alınan bentlerinde kapsanmıyor. Devlet Planlama Teşkilatı, yıllardır, yatırım teşviklerinin ilke ve kriterlerini belirlemede devre dışı bırakılmıştır.

REFİK ARAS (İstanbul) – Ne zamandan beri?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Uzun zamandır.

Alt komisyonda ve Komisyonda, Devlet Planlama Teşkilatının, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müşteşarlığıyla beraber, yatırım teşviklerinin temel ilkelerini belirlemede söz sahibi olmasına ilişkin getirdiğimiz önerge, Hükümetin karşı çıkması nedeniyle kabul edilmemiştir. Maliye Bakanlığımız, ne yazık ki, kuruluş amacı -özellikle Türkiye'de- yatırımların yönlendirilmesinde ilkeleri belirlemek olan Devlet Planlama Teşkilatıyla bu alanda teşrikimesai yapmaya karşı çıkarak, aynen TÜRMOB'a karşı çıktığı gibi, aynen TESK'e karşı çıktığı gibi, devletin bu alandaki sorumlu kuruluşu olan Devlet Planlama Teşkilatıyla işbirliğine de karşı çıkarak kabul edemeyeceğimiz bir anlayışı ortaya koymuştur; bu bir.

İkinci konu, teşvikle ilgili sektörler. Şimdi, burada getirilen çerçeve, yıllardır devam etmekte olan keyfîliğin bir devamıdır. Bu konuda da getirdiğimiz önerge -yani, ileri teknoloji alanlarını; yani, organize sanayi bölgelerini; yani, enformatik çağa girerken, ülkemizde bu alanda söz konusu olan kurum ve kuruluşların öncülüğünde saptanacak olan sektörleri temel alan bir teşvik planlaması- ne yazık ki, Komisyonda ve alt komisyondaki görüşmelerde, bütün çabalarımıza rağmen, bu yasa tasarısının özüne ve bu maddesine yansıtılamamıştır.

Bu tasarıyla, bugüne kadar yapılmayan bir başka şey yapılmaktadır değerli arkadaşlarım; o da, firmalar, yatırım yapacak olan kuruluşlar, bu maddeyle, ertesi yıl yapacakları, daha doğrusu, yapmayı taahhüt ettikleri yatırımın indirimini, yatırımı yapmadan evvel indirebilme fırsatını elde edebilmektedirler. Bu, tabiatıyla, özendirici bir önlemdir; ama, bunun zamanlaması, enflasyonla mücadele edelim, şu bir iki yıl herkes bir özveri göstersin, iki yakamızı bir araya getirelim dememiz gereken bir dönem midir?.. Yani, şu anda, devlet, henüz yatırım yapmamış olan kişiye, yapacağı yatırımın indirimini, faizinden, yatırım yapmadan evvel indirme fırsatını veriyor.

REFİK ARAS (İstanbul) – İşsizliği önlemek için.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, neyi önlemeyi hedef alırsanız alınız... Bu nedir; bir yıllık vergi affıdır. Bir yıl süreyle, yatırımcıya vergi affı getiriyorsunuz. Bunu yapabilirsiniz; ama, bunu yaptığınız dönem hangi dönemdir; şimdi midir?.. Şu anda, zaten, kaç tane örtülü af getirmektesiniz bu vergi tasarısıyla.

Biz, yatırımların özendirilmesini öngörüyoruz; ama, yıllardır bunu yapmadık; çünkü, Türkiye, yıllardır -yüzde 80 enflasyonla- enflasyonla mücadeleyi bir yana bırakmış. Esasında, yatırımların belirli şekilde kontrol altına alınması gereken bir dönemde, siz, yatırımlara, haydi, doludizgin diyorsunuz. Bir taraftan Sayın Işın Çelebi "ben, devletin bütün yatırımlarına dur dedirttim; sadece iki yüz yatırımın önünü açtım, devletin yatırımlarını kestim” diyor, hakikaten de Maliye Bakanlığı devlet yatırımlarına ödenek vermiyor, diğer taraftan, siz, girişimciye gelecek sene yapacağın yatırımın indirimini şimdiden verginden indir diyorsunuz. Bu, üstünde düşünülmesi gereken diğer bir alan.

Değerli arkadaşlarım, geçmiş yıllarda özkaynaktan yapılan yatırım, yatırım indirimine tabiydi. Yatırım indirimi, yatırımcıyı, özkaynağını kullanmaya özendirirdi; ama, yıllardır, artık, özkaynaklar, rant ekonomisinin kulvarlarında, faiz peşinde. Bu tasarıda, ne yazık ki, siz, ey girişimci, özkaynağınızla faiz alanında alıştığınız vurgunu vurun; nasıl ki, bugün tüm büyük sanayi şirketlerinin kârlarının yüzde 60'ı ranttan, ancak yüzde 40'ı gerçek anlamda sanayicilikten; buna devam edin diyorsunuz. Özkaynağı, faiz alanından çekip, rant ekonomisinden çekip yatırıma yöneltmeye yönelik bir düzenleme burada getirilmemiştir. Sonra ne yapılmıştır? İşte, asıl o noktaya, sonra, önergemizle geleceğiz.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa çifte kaymaklı bir ödün veriliyor; bu tasarıyla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, belirli büyüklükteki yatırımlar için yatırım indirimi yüzde 200'e çıkarılıyor. Değerli arkadaşlarım, bu konu, Hükümetin getirdiği tasarıda yoktu, alt komisyonda milletvekilleri tarafından önergeyle de getirilmedi; alt komisyondaki görüşmeler sırasında, birdenbire, Sayın Bakan tarafından önerildi. Nereden kaynaklandı, bilemiyoruz; nereden böyle bir ihtiyaç duyuldu, bilemiyoruz. Ne yazık ki, dolar cinsinden bağlanan bir kriter; 250 milyon doların üstündeki yatırımlar için yüzde 200 düzeyinde yatırım indirimi yapma hakkı veriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen toparlayın.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Uzatma hakkımı hiç kullanmadım; 1 dakikamı kullanayım.

Değerli arkadaşlarım, bir sanayi tesisi, teknolojik anlamda, kendini yedi yılda amorti eder. Siz, yüzde 200 yatırım indirimi verdiğiniz zaman, bu şu demektir:

1. Tesisini kurman için harcayacağın bütün parayı, ben, senin cebine koyuyorum.

2. Senin tesisin teknolojik anlamda devredışı kalıncaya kadar hiçbir vergi vermene gerek yok. Ben de o döneme ilişkin vergi için yüzde 100 ilave bir kaynağı diğer cebine koyuyorum.

Yağma yok değerli arkadaşlarım; biz, bu yağmanın önünü keseceğiz. (CHP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 626 sıra sayılı vergi kanunu tasarısının çerçeve 30 uncu maddesinin ek 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bu madde, yatırım indirimini düzenlemektedir. Gelir Vergisi Kanununun ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri, vergi mevzuatımıza 1960'tan sonra girmiş olan ve yatırım indirimini düzenleyen maddelerdir. Tabiî, konuya girerken, yatırım indirimi nedir diye bir iki cümleyle bahsetmekte fayda var. Yatırım indirimi, yatırım harcamalarının vergi matrahından düşülmesidir. Bu, şu demektir : Vergi nispeti, kurumlarda, fonlarla beraber, takriben yüzde 44'tür; Gelir Vergisinde yüzde 25 ile 55 arasındadır. Yani, diyelim ki, matraha ortalama yüzde 50 vergi uygulanacak; siz, yatırım yaptıysanız, o yıla ait yatırımınızı vergi matrahından düşüyorsunuz. Bunun manası şudur: 1 milyar düştüyseniz, yüzde 50 ise, 500 milyonu sizin cebinizden 500 milyonu da vergiden harcamış oluyorsunuz. Mekanizma böyle çalışmaktadır; yatırımcı, yaptığı yatırımları, yıl içinde, müteakip yıllarda, belli bir düzen içinde, vergi matrahından düşmektedir.

Yatırım indirimine böyle baktığınız zaman, bir vergi kaybı olarak görebilirsiniz; ama, bu, dar manada bir bakıştır. Yani, ilk nazarda bir vergi kaybı görünmesine rağmen, neticelerine baktığınız zaman, bu, aynı zamanda bir vergi kazancıdır. Niye; yatırım yaparsanız, istihdam doğurursunuz; yatırım yaparsanız, üretim artırırsınız ve istihdam, çalışanlar yoluyla vergi demektir. Üretim yapan, kâr eden, ekonomiyi genişleten faaliyetler de, yine, sizin için vergi matrahıdır. Yani, esas itibariyle, yatırım indirimine, bir vergi kaybı olarak, dar açıdan bakmamak gerekir. Yatırım indirimi yatırımları teşvik ettiği için, bu mekanizmayı cömertçe kullanmakta da fayda var; tabiî, belli sınırlarına riayet ederek.

Yatırım indirimi mekanizması, Türkiye’de, planlı dönemde, genel teşvik mekanizmalarıyla beraber müessir olarak kullanılmaya başlanmıştır; yatırımların teşviki çerçevesinde uygulanan bir teşvik unsurudur.

Nedir bu yatırımların teşviki; yatırım indirimidir, Gümrük vergisi muafiyetidir -ki, başlangıçta, 1960'lı yıllarda, Gümrük Vergisi taksiti şeklinde de uygulanmıştı- ihracata yönelik yatırımlarda vergi, resim, harç istisnasıdır; ithalatta KDV ertelenmesidir, yerli makine ve teçhizat alımında KDV iadesidir; fon kaynaklı, düşük maliyetli kredi desteğidir ve finansman fonu dediğimiz, Kurumlar Vergisi Kanununda, zannederim, mükerrer 24 üncü maddesinde -o maddelerde- olan bir uygulamadır; yapılan yatırım veya müteakip yıl yapılacak olan muhtemel yatırım harcamalarının önceki yıl vergisinden, ödenecek verginin yüzde 20'sinin ayrılıp Merkez Bankasına yatırılması ve harcama belgeleriyle beraber, belli bir düzen içinde Merkez Bankasına yatırılan paranın çekilmesidir.

Yatırım indirimi nispetleri, uygulanmaya başlandığından beri, zaman zaman da değişmiştir. Esas itibariyle, bu, başlangıçta yüzde 30 ilâ 60 arasındaydı; geneli yüzde 30, kalkınmada öncelikli bölgelerde yüzde 60'tı; bilahara, 1984 yılında, kalkınmada öncelikli bölgelerde yüzde 100'e çıktı ve 1993 yılında yüzde 20 ilâ 70'e düşürüldü. O zaman, Mecliste itiraz ettim -19 uncu Dönemde- yanlış yapıyorsunuz dedim. Nitekim, beş ay sonra, tekrar, bu nispetler, aynı hükümet tarafından yüzde 30 ilâ 100'e çıkarıldı. Yani, yatırım indiriminin uygulanmasında, rakamlarda zaman zaman değişiklik yapıldı.

Başka hususlarda da bazı değişiklikler var. Bunlardan bir tanesi, mesela, binaların yatırım indiriminden sayılıp sayılmaması meselesi. Bir ara, 1993'te, sadece turizm yatırımlarıyla sınırlı olarak getirildi; itiraz ettik, yanlış yapıyorsunuz dedik; zira, yatırımın mütemmim bir cüzüdür, bina olmadan yatırım tesisi olmaz. Bilahara, tekrar, 1995'te, beş ay sonra, 25 Mayıs'ta tekrar geri getirildi. Birtakım değişiklikler zaman zaman oldu.

Tabiî, şunu da ifade etmekte fayda var: Başlangıçta, yatırım indiriminde, ilk uygulamalarda, 1960'lı yıllarda, selektif bir uygulama vardı. Buradaki selektiften kasıt, proje bazında tek tek karar verme şeklindeydi. Yani, diyelim ki, kâğıt sektöründe, dökümde veya otomotivde, şu veya bu sahada, mühim görülen, DPT'nin mühim gördüğü bir sahada bir yatırım yapacaksınız, ihtiyaç var. O sahada bir yatırımcıya veya kapasite müsaitse nihayet ikinci yatırımcıya teşvik veriyordunuz veya üçüncü yatırımcıya... Bazı sektörlerde daha büyük kapasite ve talepler olduğu için, üretimi de karşılamadığı için firma seçerek veriliyordu. Bu, tabiî, başlangıçta çok tartışmalara sebep oldu; 1960'lı yıllarda uygulanan bu ilk uygulamalar neticesinde, teşvik alan firmaların büyük imkânlara kavuştuğu şeklinde birtakım ifadeler, iddialar... O zaman, 1969'da -yanlış hatırlamıyorsam- Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine müracaatıyla bu selektif uygulama iptal edildi, seyyanen uygulamaya geçildi ve o tarihten bu zamana kadar da, devamlı, her yıl, teşvik edilecek yatırımlar ortaya konulur ve bunlar da seyyanen olarak uygulanır; sadece projenin fizibilitesine bakılır, bu yatırımcı ne ölçüde ehildir meselesi ikinci, üçüncü planda kalır, belki de hiç dikkate alınmamaktadır.

Tabiî, bu kanunun, hakikaten, en mühim maddelerinden biri de, bu yatırım indirimidir. Yatırım indiriminde getirilen bazı değişiklikler var. Biz, bu değişikliklerin bir kısmını anlamakta güçlük çekiyoruz. Gerçi, bazıları daha önce de vardı; ama... Mesela, bunlardan bir tanesi, yatırım teşvik belgesi almadan uygulanan yatırımlardır. Yani, yatırım teşvik belgesi almak için, fizibilite etüdü hazırlayacaksınız, projenin teknolojik boyutlarına, ehemmiyetine göre araştırma yaptıracaksınız, epey bir masraf edeceksiniz; ondan sonra, onu DPT'ye veya -şimdiki uygulama ile- Hazineye vereceksiniz, proje değerlendirilecek; neticede, tamam, bu proje uygulanabilir denilecek, teşvik edilecek ve elinize, 4 sayfa, geniş bir belge düzeni içinde, faydalanacağınız teşvikleri falan ihtiva eden bir belge verecekler.

Bir de, yatırım teşvik belgesi alma -ki, meri mevzuatta, konulan sınırların, yatırımların yarısından veya üçte 1'inden az olmayacak; tam sınırını aşmayacak ve yarısından az olmayacak şeklinde hükümler var- külfetine girmeden teşvik edilen yatırımlar var. Bunlara da, yatırım indirimi uygulanmakta ve diğer teşvikler de uygulanmaktadır. Şimdi, bunlar, daha çok KOBİ'lerdir, küçük ve orta işletmelerdir. Bu işletmelere, biz, yatırım indiriminin uygulanmasında yeniden değerlendirmeyi uygulamıyoruz. Nedir yeniden değerlendirme; Vergi Usul Kanununa göre, biliyorsunuz, kıymetlerin her yıl enflasyon oranında yeniden değerlendirilmesidir. Yatırım teşvik belgesi alan yatırımlarda, yatırım indirimi başladığı zaman -bu yıl başladıysa, önümüzdeki yıl uygulama devam ediyorsa, müteakip yıllarda- aktifleşen değerler her sene yeniden değerlendirme katsayısıyla çarpılarak reel hale getiriliyor ki, enflasyon sebebiyle yatırım indirimi hakkı zayi olmasın. İşte, orta ve küçük işletmelere bu imkân verilmemektedir.

Yine, bu tasarıyla getirilen yeni bir müessese yahut yeni bir uygulama olarak, müteakip yıllarda, müteakip yıl yapacağı yatırımlar için bu senenin vergisinden fon ayırma imkânı getirilmiştir. Biraz önce konuşan Hacaloğlu kardeşimiz de ifade ettiler. Bu, tabiî, bir yıl verginin ertelenmesi demektir; daha doğrusu, yatırımcıya bir yıl faizsiz kredi vermek demektir. Bu uygulama getirilmiştir veya getirilmek istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen, konuşmanızı toparlayın.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Müteakip hususları da, bazı mülahazalarımı da, inşallah, ek 4 üncü maddede arz edeceğim; burada bitiriyorum.

Şimdi, tabiî, bu uygulama, bu teşvik, cesur bir teşviktir. Niye?.. Yani, ben, önümüzdeki yıl, 1999'da yatırım yapacağım; 1998'in nisan ayında Kurumlar Vergisi beyannamesi verirken veya martta Gelir Vergisi beyannamesi verirken, önümüzdeki yıl 50 milyarlık yatırım yapacağım diyorum, vergim 100 milyar çıkmışsa önümüzdeki yıl yatırım yapmak için 50 milyarı ayırıyorum, ödemiyorum bu vergiyi. Tabiî, bu, yeni bir uygulama, cesur bir uygulama. Ben, bunu Komisyonda da ifade ettim. Bu, yatırımları teşvik eder; ama, korkarım, Türkiye şartlarında birçok suiistimallere de sebep olur; çünkü, bizde, maalesef... Bir şairin bir şiirini burada okumak istemiyorum;bilmem ne yetiştirmek için toprağı çok mümbit diyor... Yani, en iyiniyetle koyduğumuz müesseseler çok süratli dejenere edilebilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum ve burada tamamlıyorum; müteakip maddelerde maruzatımı arz edeceğim.

Hürmetler ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN– Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi kanunlarıyla ilgili 626 sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi, bir vatandaşlık borcudur. Vergiyi ödemeyi kolaylaştırmak en önemli hizmettir. Eğer vergide kolaylaştırıcı imkânlar getirmezseniz eğer sadece alanların anlayabileceği lisanda vergiyi düzenlerseniz, o takdirde, vergiyi tam anlamıyla alamazsınız. O halde, bence, üzerinde durulması gereken en önemli husus, vergide anlaşılabilir bir lisanla, özellikle, mükellefleri vergi ödemeye davet edecek, vergi ödemeyi teşvik edecek, vergi ödemeyi âdeta kendisi için bir görev telakki edecek şekildeki imkânları hazırlamaktır. Eğer bürokratik engeller olursa, eğer birden fazla vergi olursa ve her seferinde yeni bir beyanname usulü getirilip, vatandaş, acaba hangi tarihte hangi beyannameyi vereceğim, bu vergimi hangi tarihte ödeyeceğim, miadı ne kadardı zorluğunun içine sokulursa, o zaman, biz, vergiyi tam anlamıyla alamayız; dolayısıyla, devletin görevini de yerine getirmemiş oluruz.

Bizim şahsen üzerinde durduğumuz nokta vergide, tek vergi sistemine gitmek suretiyle, özellikle, vatandaşı vergi ödemeye teşvik edecek -seve seve; ama, seve seve gidip verecek- fakat, hiçbir zaman kuyruklarda bekletmeyecek; devlet de, kamu idaresi de, vatandaştan, mükelleften vergisini alırken ona büyük bir şükran duygusu içerisinde olacak; yani, müşteri velinimetimizdir anlayışı içerisinde çalışacak... İşte, bu anlayış içerisinde vergi kanun tasarısını tahlil ederken, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda en önemli tercih ne olmuş; en önemli tercih, ekonomik kalkınmada özel sektör olmuş; özel sektör vasıtasıyla ancak ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilebileceği kabul edilmiş ve bu tercih de fevkalade isabetli olmuş, bu isabetledir ki, bugüne kadar ekonomik kalkınmada gerçekten önemli mesafeler katedilmiştir.

Tasarının bu maddesiyle, yatırım indirimi rejiminde önemli değişiklikler yapılmaktadır. Bu değişiklikleri şöylece sıralayabiliriz:

Bir sonraki yılda yapılması öngörülen harcama tutarı, carî yılda yapılan yatırımla birlikte, yatırım indirimi oranında, carî yıl kazancından indirilebilecektir. İşletme kazancının yeterli olmaması nedeniyle indirilemeyen yatırım tutarını endeksleme suretiyle, harcamanın reel değerinin ileriki yıllarda indirilmesine süreklilik kazandırılmaktadır; halen yürürlükte olan hüküm, endekslemeyi üç yıl süreyle sınırlandırmakta idi. Ayrıca, kanunda yatırım indiriminden yararlanmak için asgarî yatırım tutarları, ticarî ve sınaî yatırımlarda 3 milyar, ziraî yatırımlarda ise, 500 milyon lira iken, bu hadler sırasıyla, 50 milyar ve 10 milyar liraya çıkarılmaktadır.

Yukarıda açıklanan değişiklikleri olumlu buluyoruz; ancak, en önemli değişiklik, ek 3 üncü maddenin beşinci fıkrasında yapılmaktadır. Bu, çok önemli bir düzenlemedir. Kanun böyle çıkarsa, ileride bunun üzerinde çok tartışma yapılabilecektir. Yatırım indiriminin nispeti, bugünkü şekliyle, yüzde 30'dur; Bakanlar Kurulu, bu oranı, kalkınmada öncelikli yöreler ile kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörlerde yapılan yatırımlar için yüzde 100 oranına kadar artırmaya veya kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkili kılınmıştır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, söz konusu bent şu şekle dönüyor -bakın, çok önemlidir- “Yatırım indirimi oranı, yatırım tutarının yüzde 40'ıdır. Bakanlar Kurulu bu oranı kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörlerde yapılan yatırımlar için yüzde 100’e, 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar artırmaya veya kanunî orandan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye yetkilidir. Bu oran, organize sanayi bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 100 olarak uygulanır.”

Bu değişikliğin can alıcı noktası, 250 milyon dolar karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200'e kadar yatırım indirim hakkının verilmesi hadisesidir. Bunun anlamı, net kazançtan, yatırım tutarının 2 katı kadar, vergi alınmaması demektir. Yatırım tutarı için, sınırsız olarak, ileriye doğru eskalasyon imkânının da kabul edildiği düşünülürse, bu, çok büyük bir reel avantajdır; kime; büyük sermayelere, kime; büyük tekellere. Hemen ilave edelim ki, yatırımın amortismanıyla birlikte tanınan avantaj, neredeyse yatırım tutarının 3 katına kadar çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük çaplı ve önem taşıyan sınaî yatırımların teşviki amacıyla Bakanlar Kuruluna yüzde 200'e kadar indirim hakkı tanınması, vergi sistemini, 250 milyon Amerika Birleşik Devletleri Doları karşılığı Türk Lirasını aşan yatırımları, bunun altındaki yatırımlara karşı aşırı derecede korur hale getirmektedir. Teşvik sistemi, daha çok, küçük ve orta boy yatırımları teşvik etmelidir. Eğer siz, devamlı olarak büyük sermayeleri ve tekelleri teşvik ederseniz, o zaman, ortadirek diye bahsettiğimiz, bu ülke sanayiinin temel direği diye isimlendirdiğimiz esnaf ve sanatkârların büyüğü olarak değerlendirdiğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelere ne veriyorsunuz; hiçbir şey vermiyorsunuz; ama, büyük sermayedar olunca -çünkü, onlardan korkuyorsunuz- oraya teşviki yüzde 200 olarak getiriyorsunuz.

Yerinde yatırım gayretlerinin artırılması...

REFİK ARAS (İstanbul) – Esnaf ve sanatkâra da yüzde 100 indirim veriliyor.

BAŞKAN – Sayın Aras, lütfen...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Anlatacağım. Özellikle sizi ilgilendiriyor ve sizin buna daha fazla itiraz etmeniz gerekir; çünkü ben, hem Erzincan'ı biliyorum hem İstanbul'u biliyorum hem Malatya'yı biliyorum; oralardaki insanları korumanız lazım. Öbür tarafa yüzde 200'e kadar yatırım indirimi veriyorsunuz, diğer yerdeki vatandaşlara, o KOBİ'lere niye fazla vermiyorsunuz? O KOBİ'ler bizi kalkındıracak, o KOBİ'leri artırmak lazım...

REFİK ARAS (İstanbul) – Yüzde 100 veriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aras, lütfen, karşılıklı diyalog yapmayalım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Bu yönde olmasına bağlıdır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Siz niye vermediniz?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Biz verdik, isterseniz rakamları getiririm ben size.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Nerede verdiniz?! Kırk sene inlettiniz milleti!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Teşvik istemi de bu yöndedir. Bütün dünya, küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemektedir. Onun için, sizler de mutlak surette küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyecek bir kısım çalışmalara girmek durumundasınız.

Bu düzenleme, büyük tutardaki yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekebilme gerekçesinden de yoksundur; çünkü, onunla ilgili olarak, zaten mevzuatımızda yeteri kadar teşvik tedbirleri vardır; onu, zaten destekleyecek unsurlarımız vardır. O nedenle, kalkıp da “yabancı sermayeyi getiriyor, onun için yüzde 200 verdik” diye söylediğiniz iddialar, gerekçeler doğru değildir. Bu yetkiyi, Bakanlar Kurulu, nasıl, hangi yatırımlar için kullanacaktır? Kanun, sınaî yatırımlarla sınırlı tutmuş ve ayrıca, yatırım tutarının 250 milyon dolar karşılığı Türk Lirasını aşması şartını getirmiştir. Bu iki sınır, bilimsel bir araştırmaya mı dayanıyor, yoksa nokta hedefler mi var?

Bu gibi sualler, kamuoyunda mutlaka tartışılacaktır. Neden sınaî yatırım, neden 250 milyon dolar, neden yüzde 200'e kadar indirim; bunu kamuoyu soruyor, soracak, daha çok soracak; onun için, size özellikle hatırlatıyorum. Bakın, bu tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde, Hükümet, böyle bir teklifi getirmemiş, Plan ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda Sayın Bakan getirmiş ve bu maddeyi özellikle kabul ettirmiş; tasarı böylece önümüze gelmiş bulunmaktadır.

Bu hüküm, önemli bir vergi tavizidir, bunu iyi bilelim. Esas itibariyle, yatırım indirimi oranının böyle 1 misli artırımı, daha önce yapılmış yatırımlar ile yeni yatırımlar arasında çok önemli bir rekabet eşitsizliğine de sebep olacaktır.

Bir misal veriyorum: Yatırım tutarı, eski yatırımda 500 milyon dolar, yeni yatırımda da 500 milyon dolar olsun; eski yatırım 500 milyon dolar vergi avantajı kullanırken, yeni yatırım ise 1 milyar dolar vergi avantajı kullanmış olacak. Bu durum gösteriyor ki, düzenleme, aynı sektördeki aynı mahiyet ve tutardaki, iki yatırımda çok önemli bir rekabet eşitsizliği yaratacak. Bu örnekler çoğaltılabilir; bunu çeşitli sektörlere de yayabilirsiniz. Aynı eşitsizlik, 250 milyon doların altındaki bütün yatırımlar bakımından da geçerlidir. 250 milyon dolar ölçüsünün bilimsel bir değeri yoktur. Neden, niçin 250 milyon dolar; bu haddin altındaki yatırımlar için niçin yüzde 100, üstündeki yatırımlar için niçin yüzde 200?!.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bedük, lütfen toparlayalım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Neden, yüzde 200 yatırım indirimi hakkından yararlanacaktır?! Bunun haklı bir izahı olamaz. Verginin temel ilkesi, eşitliktir, adalettir; vergi tavizinin, vergi teşvikinin de eşit ve adil olması gerekir; yatırım indirimi, tahakkuk eden, ancak yatırıma bahşedilen vergidir. Bu tavizde, eşitlik ve adalet ilkesi de aranacaktır; aksi halde, sistem bütünüyle zafiyete uğrar. Yatırımlar teşvik edilmelidir; buna kimse karşı değildir; karşı olduğumuz, keyfîliktir, eşitsizliktir, adaletsizliktir, kayırmacılıktır ve bazılarının vergi zengini yapılmasıdır.

Değerli arkadaşlar, biz Doğru Yol Partisi olarak, her zaman, yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı ısrarla destekleyen ve bundan sonra da desteklemeye devam edecek olan bir politika izledik; küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekledik; en son...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – İçine okudunuz!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – ...250 trilyona kadar, hem esnaf ve sanatkâra hem de KOBİ'lere destek verdik.

DEVLET BAKANI MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) – Ne zaman?!

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Yatırımın büyüğü küçüğü olmaz; hepsi yatırımdır.

BAŞKAN – Sayın Bedük, teşekkür ediyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Daha sonraki konuşmalarımda diğerlerini de vereceğim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

DEVLET BAKANI MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) – Öyle bir şey yok!

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Yatırımın ne olduğunu bilmiyorsunuz!

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Ertan Yülek?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bana devretti.

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, listede isminiz var; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Fazilet Partili arkadaşlara bir uyarıda bulunayım; devir konusunda bize bilgi gelmiyor; yani bu, üçüncü sefer oluyor; lüften dikkat edelim.

Buyurun Sayın Emmioğlu.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 626 sıra sayılı, kısaca, vergi kanunu tasarısının çerçeve 30 uncu maddesinin ek 1 inci maddesiyle ilgili olarak şahsî görüşümü arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı ve selamlarımı arz ederim.

Şu anda, aslında, vergi kanunu tasarısında önemli bir maddeyi tartışıyoruz; bu, yatırım indirimiyle ilgili bir madde. Yatırım indirimi, yatırım yapanlar için, yatırımı teşvik etmek maksadıyla bir enstrümandır. Bu -demin de Cevat Ayhan arkadaşımızın ifade ettiği gibi- 1960'lardan itibaren kullanılmaya başlandı; selektifti; fakat, bilahara selektivite kayboldu ve seyyanen verilmeye başlandı. Seyyanen de olsa, yatırım indiriminin verilmesi uygun bir şeydir; çünkü, yatırım yapmak, gerçekten bir riske girmek demektir ve bu riskte devletin de bir noktada bazı paylaşımlarda bulunması tabiîdir. Özellikle enflasyonist ortamda yatırım yapmak, gerçekten bir cesaret işidir ve bu yatırımı yapanlar, ciddî nemalar almakta da -enflasyonist ortamda- gerçekten zorlanıyorlar.

Bir yatırımın yapılması demek, elemanların çalışması demek, yani istihdam imkânlarının getirilmesi demek; o istihdam imkânları sebebiyle de, devlete ilave birtakım gelirler getirmek demektir. Yani, yatırım indirimiyle devlet, bir noktada vergiden vazgeçiyor görünse de, gerçekte, istikbal için bir yatırım yapmaktadır. Bu özendirici enstrümanı, çok ciddî şekilde kullanmak mecburiyetindeyiz. O bakımdan da, bu maddenin getirilmesi uygundur.

Söz konusu maddenin birinci ve ikinci fıkralarına bir diyeceğimiz yoktur; zira, olması icap edenler zikredilmektedir.

Üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikte "ticarî ve sınaî yatırımlar için en az 50 milyar lira, ziraî yatırımlar için en az 10 milyar lira" denilerek bir limit getirilmiştir. Daha önce bunlar düşük miktarlarda idi, bu miktarlar birazcık artırılmıştır. Bana kalırsa, bu miktarların artırılması pek uygun değildir; mümkün mertebe düşük seviyede kalması uygun olurdu; zira bunlar, aslında tamamen KOBİ'lere yönelik, yani küçük ve orta boy sanayiler için verilmiş olan teşviklerdir; bunların artırılmamasında fayda vardı.

Bu limiti, yatırımın yapıldığı yerin sosyoekonomik gelişmişliğine endekslemekte yarar vardır. "Kalkınmada öncelikli yörelerde bu tutarların yarısı dikkate alınır" deniliyor; böylece, tek bir kıstas getirilmiş oluyor; ama, iyi de, gelişmemiş yörede kendi içinde çok farklı durumlar var sosyoekonomik yönden; bunun da nazarı itibare alınmasıyla ve o kıstası kullanmakla, bu da karşılanabilirdi.

Dördüncü fıkrada, bütün yatırımlar için yüzde 40 yatırım indirimi, eskisinden 10 puan fazlalığı getiriyor; buna da bir diyeceğimiz yok. Organize sanayi bölgesinde uygulanacak olan yüzde 100 oranındaki yatırım indirimine de bir itirazımız yok; ama, bugün yatırım indirimi limitindeki yatırımlar, küçük sanayi sitelerinde de gerçekleştirilmektedir.

Sayın Bakanım, özellikle sizlere söylemek istiyorum, organize sanayi bölgeleri gibi, bugün küçük sanayi sitelerinde de cidden bu yatırımlarla ilgili, onlara da bunu vermekte, ciddî bir yatırım indirimiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, toparlıyoruz.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – ... sanayi sitelerini de teşvik etmekte fayda vardır; bunu da bu maddenin içerisine mutlaka almamız gerektiği inancındayım; çünkü, bugün, küçük bir sanayi sitesinde, yalnız bir iki tekstil makinesi 50 milyar Türk Lirasını hemen aşmaktadır.

Gelelim, 250 milyon ABD doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınaî yatırımlarda yüzde 200’e kadar artırmaya... Arkadaşlar, bu yüzde 200 oranı, gerçekten çok yüksek; bunu ifade etmek istiyorum. Evet, yatırımları, büyük yatırımları teşvik etmeliyiz, özellikle yabancı sermayeyi çekmek için daha güzel bazı teklifler vermeliyiz; ama, şunu da unutmayalım ki, yabancı sermayenin teşviki kâfi değildir, daha başka enstrümanlara da ihtiyaç vardır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyondan ya da Hükümetten söz talebi var mı efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Bu kadar şey söylenildi; cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vergi tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ederken ve kamuoyunda bunu tartışırken, bir ilkenin altını çizmeye çalışmıştık, o da şuydu: Şu anda vergi sistemimizde adaletsizlik yaratan istisna ve muafiyetleri, teknik zorunluluk ve sosyal zorunluluk arz edenler hariç olmak üzere, olabildiği kadar kaldırmak, vergi tabanını yaymak, vergilemede eşitlik sağlamak, dolayısıyla, haksız rekabet yaratan teşvik unsurlarından sistemimizi ayıklayabildiğimiz kadar ayıklamaktır.

Değerli milletvekilleri, yalnız, bir şeyi daha ifade etmiştik; o da şuydu: Türkiye, özellikle son zamanlarda devletin ekonomik yaşamdan düzenleyici rol üstlenerek çekilmesi nedeniyle, yatırımların azalmasını da dikkate alarak, bir tek alanı, hiç değilse vergi teşvikleri yoluyla teşvik edebilirdi. Bunu sadece Türkiye yapmıyordu, bütün dünya yapıyordu; o da neydi; yatırım alanıydı. Dolayısıyla, istihdam sağlayacak yatırımlar konusunda, vergi sistemi yoluyla ya da vergilendirme yoluyla ya da vergilendirmeme yoluyla ne kadar teşvik verilebiliyorsa, bunun verilmesinden yana olduğumuzu çok açık olarak ifade ettik. Neden; çünkü, 62 milyona çıkan nüfusuyla, üstelik de 30 milyona yaklaşan genç nüfusuyla, Türkiye'nin istihdam yaratmaktan başka çaresi yoktu.

İstihdam yaratma konusundaki veya istihdama dönük yatırımlar konusundaki teşvikleri, sadece Türkiye bulmaya çabalamıyordu; şu anda dünyada Türkiye ile rekabet edecek konumda olan ülkelerin hemen hemen tamamı "istihdam sağlayan yatırımları ne şekilde teşvik ederim" diye, aklına gelen bütün yöntemleri deniyordu. Sadece gelişmekte olan ülkeler değil, "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olarak tanımlanan ülkeler bile, bu tür yatırımları teşvik etmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Bir bakıyordunuz, İngiltere, Liverpool'da sanayi arsaları üretip, bütün yatırımcılara açıyordu "gelin, bunların hepsini bedava veriyorum" diyordu; ilave elektrik indirimleri veriyordu; ilave vergi teşvikleri veriyordu "belirli bir süre, bir kuruş bile vergi almayacağım" diyordu. Aynı şekilde, şu anda komşumuz olan Romanya'ya bakıyordunuz; sınırsız vergi teşvikleri vererek "gelin, bizde yatırım yapın" diyordu. Türkiye'de, çok somut olarak bir bakıyorsunuz ki, ülkeyi yönetenler, dünya yatırımcılarını ülkelerine çekebilmek için gerçek anlamda bir savaş vermeye başlıyorlar.

Değerli milletvekilleri, bizim elimizde ne gibi enstrümanlar var? Elimizdeki enstrümanların mutlaka kullanılacağı, her koşulda kullanılacağı o kadar önemli bir olay değildir; üstelik, kimin kullanacağı da önemli değildir. Önemli olan, sadece, yatırımları teşvik etme konusunda oluşturulmuş olan enstrümanların, bu ülkenin ekonomik yaşamına yön verenlerin elinde olmasıdır.

Bugün bir dünya yatırımcısı, 250 milyon dolarlık, 500 milyon dolarlık bir yatırımını nereye yapacağı konusunda araştırmaya girer; ülkelerle görüşmeye başlar; belki iktidarda olduğunuz dönem içerisinde geldi sizlerle de görüştü. "Şöyle bir yatırım yapmak istiyorum; böyle bir yatırım yaptığım takdirde, Türkiye'nin bana sağlayacağı avantajlar nelerdir; ben, on bin kişilik istihdam yaratacağım, şu kadar milyon dolarlık ihracat yaratacağım; bunları ülkenize getirdiğim takdirde, bana vereceğiniz teşvikler nelerdir" diye çok açık olarak sormaktadır; ne vereceksiniz?.. Ne vereceğinizi çok somut olarak bilmeniz gerekir; Bakanlar Kurulunuz ya da ekonomiden sorumlu bakanlarınız "siz buraya gelin, bu yatırımı yapın, on bin kişiye istihdam sağlayın, şu kadar da ihracat potansiyeli yaratın, ben, size -örneğin- şu kadar yatırım indirimi veririm, elektrik enerjinizi şundan veririm" diyebilmelidir. Verebileceğiniz ne varsa, vermek zorundasınız; çünkü, o sırada, biliyorsunuz ki, hemen yanı başınızda başka bir ülke, sizin verdiklerinizin 2 katını veriyor; çünkü, zaten orada yaratılan katmadeğerden elde ettiği geliri kendisine yeterli görüyor.

Türkiye'de yatırım yapan bir kuruluşun Türkiye'ye gelmesi nedeniyle Türkiye'nin kaybı ne olur; yatırım yapmazsa, o kuruluştan vergi alma olanağınız var mıdır; yoktur. Alamayacağınız bir vergiyi “veriyoruz” diye, kalkıp da şuraları “şuraları peşkeş çekiyorsunuz, şöyle bir ayırım yapıyorsunuz” demeye hakkınız var mıdır?!

Değerli arkadaşlar, şuradan, Türk Ulusu bizi izliyor; Türkiye'de yatırımları teşvik etmek için, katmadeğer yarattırmak için birtakım insanları teşvik etmek için getirdiğiniz kolaylıklar ve üstelik bunların ödeyeceği vergilerden bazı indirimler yaparak avantaj sağlamak, nasıl, kalkıp da insanlara peşkeş çekilen kaynak olarak sunulur ki?!

Şunu açıkça itiraf edeyim: Bunları söylemekte ben bile zorlanıyorum; gerçekten zorlanıyorum. Böyle bir şey konuşulmaz da; gerçekten konuşulmaz. Birisi gelecek, Türkiye'de yatırım yapacak, katmadeğer elde edecek, o katmadeğer nedeniyle siz binlerce kişiye istihdam sağlayacaksınız, onlara ücretler ödenecek, onların ücretleri üzerinden kesilen stopajlar sürekli olarak Hazineye gelecek, satılan ürünler üzerinden Katma Değer Vergisi elde edilecek; bütün bunların hepsinin ötesinde, o şirketin ödeyeceği Kurumlar Vergisi için de "sen yeter ki yatırım yap, yaptığın yatırım kadar senden vergi almayacağım, onun 2 katı kadar almayacağım" diyeceksiniz; gerekirse, 3 katı almayacaksınız. Bir ülke çıkıp da...

AHMET DERİN (Kütahya) – O zaman, serbest rekabet nasıl olacak?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Serbest rekabet bunun içerisinde vardır değerli milletvekili, vardır rekabet. Getirip de, hangi alana, hangi haksız rekabeti sokuyorsunuz zaten?!.

AHMET DERİN (Kütahya) – Yerli sanayii nasıl korunacak?!. Otomotiv sektörü nasıl korunacak?!

BAŞKAN – Sayın Derin, karşılıklı diyalog yapmayalım...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Gelmediği takdirde... Vermediğiniz takdirde gelmiyor...

BAŞKAN – Sayın Bakan, karşılıklı diyaloga girmeyin lütfen...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Şu anda, çok somut olarak bildiğiniz birkaç tane yatırım var. Türkiye'ye gitmediği zaman, komşunuza gidiyor; ne fark eder?!. Rekabeti nasıl sağlamış olacaksınız komşunuza gittiği zaman?!.

BAŞKAN – Sayın Bakan, genel olarak açıklayın...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yatırımı teşvik etmek, istihdam yaratan yatırımları yönlendirmek, başlıbaşına bir olaydır. Türkiye, daha bu geleneği elde etmedi. Türkiye, yıllardan beri, devlet olarak kendisi yatırım yapıp istihdam yaratmaya çalıştı. Devlet olarak yatırım yapıp da istihdam yaratmanın bizi getirdiği nokta bu oldu; ama, şimdi, artık, yatırım yapacak insanları teşvik etmek zorundasınız; bunun için Bakanlar Kuruluna yetki vermek zorundasınız. Bu yetkiyi verdiğiniz andan itibaren, kimin kullanacağı, bu teşvikleri kimin vereceği ve hangi koşullarda vereceği, o sıradaki ekonomik politikaya bağlıdır.

Değerli milletvekilleri, bu husus Hükümet tasarısında niye yok eleştirisi, açıkça söyleyeyim, yanıt bile verilmeye gerek görülmeyecek bir eleştiri; çünkü, yasaları Meclis yapar. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında, böyle bir uygulamanın, böyle bir teşvikin, yatırımları teşvik açısından ilave olarak gelecek diğer teşviklerin de bu tasarıda yer alacağını, biz çok somut olarak söyledik.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Olur mu Sayın Bakan?! O zaman, Bakanlar Kurulu kararıyla getirdiğiniz tasarıya sahip çıkmıyorsunuz demektir.

BAŞKAN – Sayın Bedük, lütfen...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bakanlar Kurulu, bu tasarının her aşamasında sahip çıkıyor; orada Hükümeti temsil eden bir kişi var; Hükümeti temsil eden kişinin “kabul” demeden başka bir şey yapması mümkün mü?!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Bakan...

BAŞKAN – Sayın Bedük, lütfen, karşılıklı diyalog yapmayalım. Belli eleştiriler oldu; Sayın Bakan, onlar kendi anlayışı içerisinde cevap veriyor.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, neyi ne şekilde yorumlamak istiyorsunuz, bilmiyorum; ancak, bütün konuların hepsine açık olduğumu; yani, sorulacak soruların altında eğer benim bilmediğim başka bir anlam varsa, bunu açık olarak söylemeniz halinde, hiçbir şeyden çekinmeden buna yanıt vereceğimi, bütün milletvekillerinin hepsinin bilmesini isterim; asla çekinmedim şimdiye kadar bir şeye yanıt vermekten. Ben, size, çok somut olarak söyleyeyim; Türkiye'nin özellikle içerisinde bulunduğu koşullar itibariyle, bu teşviklerin kime verileceği belli değil; bunun yürürlük tarihi, gelecekteki bir zaman için konuluyor; o gelecek zamanda bu yasa maddelerini kimin kullanacağını da bilmiyoruz zaten buraya bu hükmü koyarken; geçmişe dönük olarak bir uygulama yapılmıyor burada, geleceğe dönük olarak yapılıyor. 1999 yılı içerisinde, bu maddeleri uygulamak üzere kimin iktidarda olacağı konusunda kimin garantisi var?!

Değerli milletvekilleri, demek ki, çağdaş uygulamalardan korkmamak gerektiğini ve istihdam yaratan yatırımlar konusunda eğer birtakım şeyler verebiliyorsanız, hatta bizim aklımıza gelmeyen ve şu anda önerebileceğiniz bazı şeyler varsa, onlara da açık olduğumuzu burada ifade etmek istiyoruz. Bu, açık bir olaydır; bu, net ve açık bir olaydır.

Bu arada, ilave bir şey daha yaptık; değerli milletvekillerinin bir kısmı, bunu takdirle karşıladıklarını söylediler; ilk defa olarak, yatırım indirimine vergi kredisi veriyoruz; yani "gelecek sene yatırım yapmayı düşünüyorsanız, bu sene vergi ödemeyin, gelecek sene yatırım yapın" diyoruz. Ee, bundan dolayı da suçlanmamız gerekir; kime sağlıyoruz acaba bu menfaatları?!. Bunları da çıkarın ortaya mademki...

Bunları vermediğiniz zaman ne oluyor? Yıllardan beri, bizim yatırım indirimiyle ilgili uygulamamız duruyordu orada, bu ilaveler yoktu. Bu ilaveler olduğu zaman, Türkiye'de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlayın.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Başka entrümanlar da lazım Sayın Bakan, yetmez tabiî...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Onu bilemem değerli milletvekilleri; ancak, eğer biz, çağdaş bir ülkeysek, dünya yatırımcılarını ülkemize çekmek ve diğer ülkelerle bu konuda yarışmak, onlardan geri kalmamak istiyorsak, yatırımların teşviki konusunda uygulayabileceğimiz bütün yöntemleri uygulamamız gerekir. Bu, çağdaş yönetimin gereğidir; çağdaşlık, buradan kaynaklanmaktadır büyük ölçüde. Bütün bunlara kulak tıkadığımız takdirde, kendi yöntemlerimizle bunu idare etmeye devam ederiz; böyle idare etmeye devam ettiğimiz takdirde de, Türkiye'yi, çağdaş bir ülke olarak, çağdaş yöntemlerle yönetme sorumluluğunu da asla üstlenemeyiz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Bakana teşekkür ediyoruz; süreyi doldurdu!..

BAŞKAN – Madde üzerinde son söz, Sayın Emin Kul'un.

Buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın verdiği izahattan sonra, madde üzerinde söyleyecek bir şey kalmadı. Ancak, geçtiğimiz 29 uncu madde konusundaki eleştirilerim sırasında, metnin dokuzuncu satırında yer alan toptan ödeme konusunun, gerek Emekli Sandığı gerek Sosyal Sigortalar Kurumu gerekse Bağ-Kur'un yaptığı toptan ödemelerle ilgili olmadığını tespit ettiğim için, bu konudaki eleştirim dolayısıyla, Sayın Bakandan özür diliyor, eleştirimi geri aldığımı arz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkanvekilleri olarak biz, bitinceye kadar devam etmek istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz...

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, bir soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, maalesef, çalışma süremizin dolması nedeniyle soru işlemlerine başlayamayacağız.

Madde üzerinde, ayrıca, 27 önerge var; bunun, Anayasaya aykırılık dahil, 17'sini işleme koyacağız; onun için, süremiz yetmiyor.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Önergeleri geri çekebiliriz.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Haziran 1998 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 24.00

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Cumhuriyetin 75 inci yıl dönümü kutlamaları için harcanacak paranın kaynağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5098)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 8.5.1998

Zeki Ünal Karaman

Basında çıkan haberlere göre Cumhuriyetin 75 inci yıldönümü kutlamaları için harcanacak 10 milyon $ tutarındaki paranın tarım ve sanayinin desteklenmesi amacıyla, sanayicinin ithal ve ihraç gelirleriyle, çiftçinin geliştirme ve destekleme fonundan karşılanacağı ifade edilmektedir.

Bu haberler doğru mudur? Doğru değilse kutlamalar için harcanacak para nereden karşılanacaktır?

T.C. Devlet Bakanlığı 25.6.1998 Sayı : B.02.0.017.800/ (02) 479

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.5.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-788-7/2805 sayılı yazısı.

b) A.01.0.GNS.0.10.00.02-13695 sayılı yazınız.

İlgi (b) de kayıtlı yazı ile Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği “Cumhuriyetin 75’inci Yılı Kutlamaları” için harcanacak 10 milyon doların Geliştirme Destekleme Fonundan, tarım ve sanayinin desteklenmesi amacıyla ayrılan paydan kullanılıp kullanılmayacağı hususundaki sorusuna ilişkin değerlendirme ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Cavit Kavak Devlet Bakanı

Cumhuriyetin 75 inci Yıl Kutlamalarına İlişkin Harcamalar

Soru : Basında çıkan haberlere göre Cumhuriyetin 75 inci yıl dönümü kutlamaları için harcanacak 10 milyon dolar tutarındaki paranın tarım ve sanayinin desteklenmesi amacı ile, sanayicinin ithal ve ihraç gelirleriyle, çiftçinin Geliştirme ve Destekleme Fonundan karşılanacağı ifade edilmektedir.

Bu haberler doğru mudur? Değilse kutlamalar için harcanacak para nereden karşılanacaktır?

Cevap : Kutlamalar ile ilgili harcama Çiftçinin Geliştirme Destekleme Fonu’ndan değil Başbakanlık Toplu Konut Geliştirme Destekleme Fonuna 17.12.1997 tarih ve 97/10432 sayı ile eklenen Z-15 maddesinden karşılanacaktır.

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, yasa dışı örgütlere üye olduğu ileri sürülen kamu personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5134)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.5.1998

Veysel Candan Konya

TBMM KİT Komisyonu çalışmalarında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun gündeme aldığı 12 nci maddede yasadışı örgütlere (PKK, THKPC, vs.) üye olan ve ömür boyu kamu görevinden men cezası alan 22 kişinin devlet memuriyetine alınması ile ilgili incelemenin aradan uzun süre geçmesine rağmen incelemenin tamamlanmadığı gözlenmektedir. Bu sebeple;

1. Denetlemeninde üzerinde ısrarla durduğu temenni 12’nin Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından incelenmesi mümkün müdür?

2. Zaman zaman kurum içinde çeşitli suistimallere karışan kişilerin terfi ettirildiği görülmektedir. Yasal olmayan bu uygulama ile ilgili sorumluların tespiti Başbakanlık Teftiş Kurulunca inceleme imkânı var mıdır?

3. 54 üncü hükümet döneminde işe alınan 2 500 kişi ile ilgili bazı usulsüzlük iddiaları vardır. Bu konununda Başbakanlık Teftiş Kurulunca incelenme imkânı var mıdır?

T.C. Devlet Bakanlığı 24.6.1998 Sayı : B.02.0.007/633

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve KAN.KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5134-12988/31207 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Sayın Başbakanımıza yönelttiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Devlet Bakanı

T.C. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı 18.6.1998 Sayı : B.02.0.TKB.094/02258

Devlet Bakanlığına

(Sn. Prof. Dr. Hikmet Sami Türk)

İlgi : a) 9.6.1998 gün, 1558 sayılı yazınız.

b) 10.6.1998 gün, 2200 sayılı yazımız.

c) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 15.6.1998 gün, 527 sayılı yazısı.

İlgi (a) yazınız ekinde yer alan, Konya Milletvekili Sn. Veysel Candan’ın soru önergesinde söz konusu edilen kamu kurumu belirtilmemiş olduğundan yapılan araştırma sonucunda bu kurumun Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü olduğu anlaşılmış ve kurumun ilgili olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulundan ilgi (b) yazımız ile bilgi istenilmiş, alınan ilgi (c) cevabî yazı ve eklerinin bir örneği ilişikte sunulmuştur.

Bu çerçevede soru önergesinde belirtilen (3) maddeye ilişkin görüşlerimiz aşağıda açıklanmıştır.

1. Yasa dışı örgütlere üye oldukları belirtilen 22 kişinin durumuyla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulunun inceleme çalışmaları tamamlanmakta olup, rapor yazım aşamasındadır.

3056 sayılı Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanunun 20 nci maddesine göre konunun Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından incelenmesi mümkün ise de; çalışmanın tamamlanmakta olması nedeniyle bu aşamada Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından tekrar incelenmesinde yarar görülmemektedir.

Ayrıca; konunun Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun temennisine istinaden ilgili Bakanlıkça incelenmekte olduğu anlaşıldığından, tanzim olunacak raporun Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca yeterli görülmemesi veya görüş ayrılığına düşülmesi halinde 72 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 30 uncu maddesi 6 ncı fıkrasına göre Başbakanlıkça, dolayısıyla Başbakanlık Teftiş Kurulunca yeniden incelenmesi veya kesin çözüme kavuşturulması mümkün bulunmaktadır.

2. Soru önergesinde belirtilen hususla ilgili olarak Başbakanlığa ulaşan herhangi bir bilgi bulunmamakla birlikte, intikali halinde; konunun hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından, hem de 3056 sayılı Kanunun 20 nci maddesine göre Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından incelenmesi mümkündür. Ancak öncelikle ilgili Bakanlıkça incelenmesinde yarar görülmektedir.

3. SSK Genel Müdürlüğünce 1996 yılı Aralık ayında yapılan sınavla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan soruşturma sonucunda usulsüzlük yaptığı tespit edilen kişiler hakkında anılan Bakanlıkça gerekli adlî ve idarî işlemler başlatılmıştır.

Ancak, Başbakanlığa intikal eden şikâyetler nedeniyle, Başbakanlık Teftiş Kuruluna, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen inceleme ve soruşturmaların devralınması, inceleme ve soruşturması tamamlanan konularda ise raporların değerlendirilmesi hususunda 19.5.1998 tarih, M : 053 sayılı Başbakanlık Oluru verilmiş olup, Başbakanlık Başmüfettişleri tarafından çalışmalar halen sürdürülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Osman Nuri Oduncu Başbakan A. Teftiş Kurulu Başkan V.

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı 15.6.1998 Sayı : B.13.0.TKB.0.00.00.00/527

Başbakanlığa

(Teftiş Kurulu Başkanlığı)

İlgi : 10.6.1998 tarihli, 094-02200 sayılı yazınız.

Yasa dışı örgüt üyesi oldukları iddia edilen 22 SSK Genel Müdürlüğü personeli ile ilgili inceleme yapmakta olan Bakanlığımız Müfettişi Yusuf Aydın’dan alınan 15.6.1998 tarihli, 31/21 sayılı yazının bir örneği ilişiktedir.

Diğer taraftan 1996 yılı Aralık ayında yapılan ve SSK Genel Müdürlüğüne 3800 personel alımı ile sonuçlanan sınavla ilgili olarak Bakanlğımızca soruşturma yapılmış olup, usulsüzlük yaptığı tespit edilen kişiler hakkında gerekli adlî ve idarî işlemler başlatılmıştır.

Bilgilerine arz olunur.

M. Şinasi İpek Teftiş Kurulu Başkanı

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişliği 15.6.1998 Sayı : 31/21

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

(Teftiş Kurulu Başkanlığına)

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtında görev yapan 22 adet personelin, yasa dışı örgütlerle ilgisinin bulunduğu yönünde ileri sürülen iddianın, Müfettişliğimce incelenmesi sonucunda, bu personelin bir kısmının “Eski Hükümlülerin İstihdamı Hakkındaki Tüzük” hükümleri uyarınca 1995 yılının Aralık ayı içinde yapılan sınav ile işçi statüsünde alınan personel olduğu (4 adet), 3 adet personelin “Sakatların Devlet Memurluğuna Atanma Şartları ile Hangi İşlerde Çalıştırılacakları Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre sınav ile alınan memurlar olduğu, geriye kalan personelin işe değişik amaçlardan dolayı, (yasa dışı örgütlerle ilişkilerinin bulunması, yardım ve yataklık, bölücü propoganda yapmak, izinsiz gösteri yürüyüşüne katılmak v.s.) gözaltına alındığı, tutuklandığı, tespit edilmiştir.

Dosyaları üzerinde yapılan incelemeler ve temin edilen mahkeme kararlarının tetkiki sonucunda aşağıdaki bulgular elde edilmiş olup, bu bulgular kısa bilgi notları şeklinde personel isimleri üst başlığı altında açıklanmaya çalışılmıştır.

1) 85 995 Kemal Subaşı (Tabip) :

1955 Diyarbakır-Ergani doğumlu.

Kemal Subaşı Bakanlığımıza hitaben yazdığı 24.2.1992 tarihli dilekçesinde TKP davasından gözaltına alınarak 5 yıl hapse mahkûm olduğunu, ceza aldığı TCK 141 inci ve 142 nci maddeler kaldırıldığı için son af yasasında yararlandığını belirterek doktor olarak atanmasına talep etmiş, bu husus SSK Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine sorulmuş. Hukuk Müşavirliği 1.5.1992 tarihli ve 3512 sayılı görüş yazısında, TCK’nun 141 inci maddesinin 12.4.1991 tarihinde yürürlükten kalktığından bahisle,adıgeçenin kuruma atanmasında hukuken bir mahsur bulunmadığı belirtilmiştir.

Bu mütalaa üzerine 29.6.1992 tarihli ve 2533 sayılı Gn. Md. Oluru ile Maden Hastanesine atanmış 11.2.1993 tarihinde ise Kurum Personel Yönetmeliğinin 53 üncü ve 55 inci maddeleri gereğince Ergani Sağlık İstasyonunda görevlendirilmiştir.

SSK Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığınca Diyarbakır Valiliğine gönderilen 12.8.1992 tarihli ve 605128 sayılı yazıda kuruma yeniden atanması yapılan Kemal Subaşı’nın arşiv soruşturmasının yapılması ve Elazığ İli dahilinde görev almasına mani bir durumun olup olmadığının bildirilmesi talep edilmiş, bunun üzerine Diyarbakır Valiliğince yazılan 2.9.1992 tarihli ve 25101 sayılı cevabî yazıda, adıgeçenin yasa dışı TKP (Türkiye Komünist Partisi) ne üye olmak İGD örgütü üyesi olmak ve faaliyetlerde bulunmak, komünist amaçlı cemiyet kurmak suçlarından 5.10.1992 tarihinde yakalanarak hakkında düzenlenen tahkikat evrakı ile birlikte Sıkıyönetim Diyarbakır 1 inci No. lu Askerî Mahkemesine sevk edildiği, aynı makamca 5.10.1982 tarihinde tutuklandığı, mahkemenin 8.6.1984 tarih ve 1984/188 sayılı kararı ile 8 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırıldığı, 12.6.1984 tarihinde tahliye edildiği, bildirilmiştir.

Mahkûmiyetine neden olan TCK’nın 141 inci maddesi 3713 sayılı “Terörle Mücedele Yasası” nın 23 üncü maddesinin (c) bendi ile 12.4.1991 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış bulunduğundan adıgeçenin bu madde ile mahkûmiyeti ve kanunî neticeleri ortadan kalkmış olup Devlet Memurları Kanunununun 48 inci Kurum Personel Yönetmeliğinin 34 üncü maddesine göre atanmasında hukukî bir sakınca bulunmadığı, Hukuk Müşavirliğince mütalaa edilmiş ve keyfiyet idarî teklifine bırakılmış, idarede adıgeçenin atanmasını gerçekleştirmiştir.

Elazığ Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 9.11.1993 tarih, 20223 sayılı yazısında; adıgeçenin yasa dışı PKK terör örgütüne yönelik olarak Maden ve Ergani İlçe merkezleri kırsal alanlarında gerçekleştirilen operasyonlarda, Ergani İlçe örgütlenmesinde yer aldığı, çatışmalarda yaralanan teröristleri tedavi ettiğinin tespit edilmesi üzerine 21.10.1993 günü Ergani İlçe merkezinde yakalanarak nezaret altına alındığı, soruşturma bitiminde 2.11.1993 günü sevk edildiği Elazığ Adlî Makamlarınca Haz. 1993/4212 sayısına kayden çıkarıldığı mahkemece aynı gün tutuklanarak cezaevine konulduğu belirtildiğinden,6.11.1993 tarihli ve 192 sayılı Gn. Md. oluru ile görevinden uzaklaştırılmış, tutukluluk hali devam ettiğinden görevden uzaklaştırma tedbiri 7.3.1994 tarihli ve 36 sayılı onay ile uzatılmıştır.

Diyarbakır 2 nolu DGM’nin 29.3.1996 gün ve 1996/103 sayılı kararı ile müsnet suçtan dolayı adıgeçenin beraatine karar verilmiş olup dosya Yargıtayda bulunmaktadır ve kararın kesinleşip kesinleşmediği henüz belli değildir.

Adıgeçen halen Ergani Sağlık İstasyonunda görev yapmaktadır.

2) 92 460 Muzaffer Irmak (Tabip) :

1949 Kars-Göle doğumlu.

Yönetim Kurulunun 13.10.1994 tarihli ve 3660 sayılı kararı ile Hakkâri Dispanserine (Personel Yönetmeliğinin 55 inci maddesi ile Van Hastanesine) atanmıştır.

Kuruma atanmadan önce Sağlık Bakanlığına bağlı Kars Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimi olarak görev yaptığı sırada Sağlık Bakanlığı Müfettişlerince adıgeçen hakkında yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 7.12.1992 tarihli fezlekede; Dr. Muzaffer Irmak ile bazı doktorların PKK terör örgütü ile ilişkilerinin bulunduğunun anlaşılması üzerine emniyetçe gözaltına alınarak ifadelerine başvurulduğu, Kars C. Savcılığının 1992/244 karar sayılı yazıları ile mahkemeye verildikleri, valilikçe de görevlerinden uzaklaştırıldıkları adıgeçenin PKK terör örgütü adına teröristlere 25 000 000 TL. makbuzsuz, 9 000 000 TL makbuzlu para yardımı yaptığı, evinde örgüt mensuplarını barındırdığı ve telefonunu kullandırdığı, fotoğraf albümünde bazı şahıslara ait fotoğrafları teröristlere verdiği, HEP il binasında Nevruz kutlamalarına katılarak kürtlerle ilgili konuşmalar yaptığının Kars Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen bilgi ve belgelerle, teröristlerin ifadelerinden anlaşılmakla, bu davranışları ile hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışlar içinde olduğundan “kınama” cezası ile tecziyesi ve ayrıca adıgeçenin, idarecelik (Başhekimlik) görevinin uhdesinden alınarak il dışına tayin edilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.

Kayseri DGM C. Başsavcılığı 11.12.1992 tarihli ve 1992/705 sayılı kararında, sanığın, yasa dışı PKK örgütü üyesi olduğuna ve örgütün görüşleri doğrultusunda faaliyette bulunduğuna dair şüpheye dayanan mücerret iddialardan başka kamu davasının açılmasını haklı gösterecek herhangi bir kati ve kesin deliller bulunmadığından, suç ile ilgili olarak adıgeçenin hakkında Takibata Mahâl Bulunmadığı, belirtilmiştir.

Sağlık Bakanlığı Erzincan Devlet Hastanesinde görevli iken kuruma ataması yapılan ve SSK Van Hastanesinde görevlendirilen adı geçen hakkında Erzincan Emniyet Müdürlüğünün Van Valiliğine yazdığı 9.11.1994 tarihli ve 12266 sayılı yazısında, Erzincan Devlet Hastanesinde görev yaparken sık sık Kars İline giderek eski örgütsel ilişkilerine devam ettiğinin bildirilmesi üzerine Van İli Olağanüstü Hal Bürosu Başkanlığınca SSK Genel Müdürlüğüne yazılan 2.12.1994 tarihli ve 3348 sayılı yazıda; SSK Van Hastanesine atanan adıgeçenin, bölgeci-fikirler taşıdığı, PKK terör örgütü ile bağlantı içerisinde olduğu ve bu yöndeki faaliyetleri nedeniyle 1992 yılı içerisinde hakkında yasal işlem yapıldığından bahisle konunun önemine binaen bu şahsın Van İli dışına (Olağanüstü Hal ve Mücavir İller dışında) bir ile tayininin yapılması istenmiş aynı talep 4.1.1995 tarihli ve 14 sayılı yazı ile tekrarlanmıştır.

Bu talep, Van Hastanesinde, başka kadın doğum uzmanı olmaması nedeni ile yerine getirilmemişse de daha sonra 10.3.1995 tarihli ve 845 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile Kütahya Hastanesine ataması yapılarak Manisa Hastanesinde görevlendirilmiş, ancak 24.8.1995 tarihli ve 3034 sayılı Yön. Kur. Kararı ile Kars Hastanesine alınmış, 8.9.1995 tarihli ve 3184 nolu kararla aynı hastanede Baştabiplik görev ve yetkisi verilmiştir.

Bu görevi sürdürürken Genel Müdürlük Müfettişi tarafından yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda düzenlenen 11.5.1994 tarihli ve 27/24 sayılı yazıda, yasa dışı örgüte para yardımı ve yataklık yaptığının anlaşıldığı, bu durumun kendisine ve sağlık kurumlarına olan güveni sarstığı, Kars Valiliğince de ilde görev yapmasının devlet güvenliği açısından uygun olmayacağının belirtildiği bu nedenlerle adıgeçenin idarecilik görevinin kaldırılarak Kars İli dışında çalıştırılmasının uygun olacağı, keza adıgeçenin Kars İlinde bulunmak ve çalışabilmek amacıyla kuruma yatay geçiş yaptığının anlaşıldığı, konunun önemine binaen Muzaffer Irmak’ın ivedilikle Olağanüstü Hal Bölgesi ve Mücavir İl dışında bir ile (idarecilik görevi de uhdesinden alınarak) atanmasının uygun olacağı kanaatine varılmış, yazı 28.5.1996 tarihinde genel müdür tarafından onaylanmıştır.

Müfettiş kanaati göz önüne alınarak Yönetim Kurulunun 20.6.1996 tarihli ve 2212 sayılı kararı ile Amasya Suluova Hastanesine uzman tabip olarak atamasının yapılmasına karşın 22.8.1996 tarihli ve 2997 sayılı kararla bu atama iptal edilerek, Muzaffer Irmak, Kars Hastanesindeki görevinde bırakılmış, bu atamanın iptal edilmesi ile ilgili olarak Genel Müdürlük Müfettişinin 7.9.1996 tarihli mütalaasında bu durumun kurumun prestijini sarsarak, çeşitli spekülasyonlara neden olabileceği gibi anılan hekimin yetersiz idarecilik nosyonu ve çalışma anlayışı ile Kars Hastanesinde sorunların devam edeceği, vurgulanmıştır.

Atama kararının iptalinden yaklaşık bir ay sonra 27.9.1996 tarih ve 3493 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile tekrar Amasya Suluova Hastanesine tayini yapılmış ancak 17.10.1996 tarihli ve 3852 sayılı kararla tekrar Kars Hastanesinde nisaiye uzmanı olarak görevine devamı sağlanmış, 7.3.1997 tarihinde 1133 sayılı atama kararı alınarak Yozgat Dispanserine tayini yapılan Muzaffer Irmak için Genel Müdürlükçe Kars Valiliğine 25.3.1997 tarihli, 223324 sayılı yazı yazılarak uzman doktor ihtiyacından bahisle adıgeçenin Kars İlinde çalıştırılıp çalıştırılmayacağı konusunda görüş istenmesi üzerine Kars Valiliği 1.4.1997 tarihli ve 45 sayılı cevabî yazısında, 29.8.1995 tarihinden sonra adıgeçenin sürekli kontrol altında bulundurulduğu, ancak operasyona yönelik bir faaliyetlerinin olmadığı, mütalaa edilmiş, bu yazı üzerine Yönetim Kurulu,15.5.1997 tarihli ve 2177 sayılı karar alarak adıgeçenin Yozgat Dispanserine yapılan atamasını iptal etmiş, ünitesince ilgilinin durumunun takip edilerek herhangi bir olumsuz durum karşısında gereğinin yapılması kaydıyla adıgeçenin yerinde bırakılmasını uygun görmüştür.

Muzaffer Irmak, 29.12.1997 tarihinde Sağlık Bakanlığına naklen atanarak kurumdan ilişiği kesilmiştir.

3) 49425 Seyfettin Kızılkan (Tabip) :

1953 Siverek doğumlu,

Sağlık Bakanlığı Diyarbakır Devlet Hastanesinden Yönetim Kurulunun 10.12.1992 tarihli ve 4098 nolu kararı ile SSK Diyarbakır Hastanesine Baştabip olarak atanmış ve 1.3.1993 tarihinde göreve başlamıştır.

Diyarbakır DGM Baş Savcılığı 29.12.1993 tarihli iddianamesinde, Seyfettin Kızılkan’ın Diyarbakır Devlet Hastanesinde görev yaptığı sırada yasa dışı PKK örgütü mensupları Muzaffer Tekeş ve Seyithan kod adlı Abdullah Çalışkan ile irtibatlı olduğu, bunların getirdiği yaralı teröristlerin tedavisini yaptığı anlaşılmış olmakla, bu eylemine uyan TCK’nun 31.40.169 ve 3713 sayılı Kanununun 5 inci Maddesiyle cezalandırılması talep edilmiştir.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün 11.5.1992 tarihli ve 13243 sayılı yazısında, Seyfettin Kızılkan hakkında yapılan arşiv araştırmasında, 1977 yılında Tıp Yönetim Kurulu üyeliğine seçildiği, ideolojik amaçla yürüyüş yapmak, bildiri dağıtmak, kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak, ırkçılık ve bölücülük propagandası yapmak suçlarından kaydının bulunduğu, 9.5.1996 tarihli ve 12795 sayılı yazısında ise; PKK’ya örgütsel içerikli 2 adet dokümanda ismi geçen adıgeçenin 6.5.1996 günü yakalanarak gözaltına alındığı, evinde yapılan aramada 2 adet tabanca, patlayıcı yapımında kullanılan malzemeler ile doküman bulunduğu, belirtilmiştir.

Seyfettin Kızılkan, 6.5.1996 tarihinde gözaltına alınması nedeniyle 9.5.1996 tarihli ve 121 sayılı Onay ile görevden uzaklaştırılmış, 17.6.1996 günü tahliye edilmesi nedeniyle 3.7.1996 tarihli ve 177 sayılı Onay ile görevine iade edilmiştir. Yönetim Kurulunun 22.8.1996 tarihli ve 3001 sayılı kararı ile hizmetin gereği olarak Kütahya Hastanesine naklen atanmış ancak Personel Yönetmeliğinin 53 maddesi ile Mersin Hastanesinde görevlendirilmiştir. Bu atama daha sonra iptal edilerek 10.6.1997 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile Kırşehir Hastanesine nakli uygun görülmüştür.

Adıgeçenin yargılaması devam etmekte olup halen Şanlıurfa Hastanesinde görev yapmaktadır.

4) 63234 Sinan Özcan (Tabip) :

1956 Siverek doğumlu.

Ankara Emniyet Müdürlüğünce yapılan arşiv araştırmasında 15.10.1979 tarihinde Ş. Urfa’da komünizm propagandası yapmak ve yasak yayın bulundurmak suçundan yakalanarak Sıkıyönetim Komutanlığına sevk edildiği, Sıkıyönetim Askerî Mahkemesinin 26.3.1989 gün ve Esas 1980/228, Karar 1980/94 sayılı kararı ile hakkında “Beraat” kararı verildiği, bunun üzerine Genel Müdürlükte oluşturulan Değerlendirme Komisyonunun 14.1.1987 tarihinde aldığı 1987/1 sayılı kararda, beraatine karar verilen Sinan Özcan’ın hakkında bir işlem ifasına gerek olmadığı ancak gizli ve gizlilik dereceli işlerde çalıştırılmamasının uygun olacağı açıklanmıştır.

Dr. Sinan Özcan, Van ili Emniyet Makamlarınca 14.11.1990 tarihinde tutuklanmış ve Van C. Savcılığının 1990/2841 Haz. Sayılı dosyası ile yürütülen soruşturma sonucunda 15.11.1990 tarihinde yetkisizlik kararı verilerek soruşturma evrakı Diyarbakır DGM Başsavcılığına gönderilmiş, Diyarbakır 1 nolu DGM’nin 3.5.1991 tarih ve Es. No : 1990/332. K.N. 1991/201 sayılı kararında adıgeçenin, üzerine atılan suçları bilerek ve hür iradesi ile yaptığı hususunda, mahkûmiyetine yeterli kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediği; ancak ortada şüpheli bir durumun var olduğu, bu durumun ise lehine değerlendirilmesi sonucunda Dr. Sinan Özcan’ın üzerine atılan suçtan dolayı beraatine karar verilmiş, karar 10.5.1991 tarihinde kesinleşmiştir.

13.3.1997 tarihinde kurumunca Kırşehir Hastanesine ataması yapılmış, şu anda Sapanca Dispanserinde görev yapmaktadır.

5) 33888 Hayri Duman (Şube Müdürü) :

1951 Elazığ, Keban doğumlu.

Mecburî hizmet yükümlülüğü nedeniyle 27.8.1975 tarihinde Sosyal İşler Müdürlüğüne atanmıştır.

Ankara Emniyet Müdürlüğü 15.6.1984 tarihli ve 104551 sayılı yazı ile, Hayri Duman’ın yasa dışı faaliyet gösteren PKK örgütü sempatizanı olarak örgütün fikir ve görüşleri doğrultusunda hareket ederek propagandasını yaptığı, bildiri ve yayınlarını okuduğu, örgüt militanları ile ilişki kurmak suçlarından 7.5.1984 tarihinde yakalanarak gözetim altına alındığı ve mensubu bulunduğu örgüt ile ilgili sorgulaması sonucu, memur kesimi ile ilgili olarak örgüt içinde faaliyet gösterdiğinin belirlendiğini, iddia etmiştir.

Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no.lu Askerî Mahkemesinde yargılanması sonucunda verilen 12.2.1985 tarihli ve 1985/33 no.lu kararın Hayri Duman ile ilgili bölümünde; adıgeçenin yasa dışı PKK isimli çetenin üyesi olduğuna ve bu çete adına Ankara’da eylem ve faaliyette bulunduğuna dair mücerret iddiadan başka mahkûmiyetine yeterli ve savunmasının aksini subuta erdirecek kesin ve inandırıcı deliller elde edilememiş olduğu için, delil yetersizliğinden beraatine karar verilmiş, karar 20.3.1985 tarihinde kesinleşmiştir.

Adıgeçen şu anda Genel Müdürlük Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığında Şube Müdürü unvanı ile görev yapmaktadır.

6) 64297 Nazife Kaya (Hemşire) :

1968 Erzincan doğumlu.

Kurum Göztepe Hastanesine 25.10.1986 tarihli Genel Müdürlük Onayı ile atanmıştır.

Kadıköy 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinin 19.12.1995 tarihli ve 995/1096 sayılı kararında, Nazife Kaya hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan açılmış olan kamu davası ile ilgili olarak suçun unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmiştir.

Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinde görevli iken yasa dışı silahlı çete mensuplarına yardım ve yataklık etmek suçundan 8.1.1994 tarihinde gözaltına alınınca 31.1.1994 tarihinde görevden uzaklaştırılmış, 6.6.1994 tarihinde tahliye edilince 21.7.1994 tarihli Olur ile görevine iade edilmiştir.

İstanbul 4 no.lu DGM Başkanlığının 26.5.1997 tarih ve 1994/65 esas sayılı dava dosyası 11.4.1997 tarihinde karara çıkmış olup, sanık hakkında 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verildiği ve dosyasının temyiz aşamasında olduğundan kararın henüz kesinleşmediği belirlenmiştir.

Adıgeçenin 8.6.1998 tarih ve 2809 sayılı Onay ile kurumdan ilişiği kesilmiştir.

7) 86032 Şah İsmail Metin (Uzman) :

1955 Divriği doğumlu.

Karayolları Genel Müdürlüğü 4 üncü Bölge Müdürlüğünde Personel Amiri olarak görev yaptığı sırada, yasa dışı Dev-Yol isimli örgüt adına bildiri dağıtma ve para toplama eylemleriyle ilgili olarak 2.9.1980 tarihinde yakalanmış, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığınca 6.10.1980 tarihinde gözaltına alındıktan sonra 24.10.1980 tarihinde tahliye edilmiş, Sıkıyönetim Askerî Savcılığına 26.1.1981 gün ve 1980/7358 esas ve 1981/139 karar sayısı ile “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı verilmiştir.

Adıgeçen hakkında “gizli ve gizlilik dereceli yerler ile görevlerde” çalışacağından bahisle yaptırılan 4.11.1982 tarihli Güvenlik Soruşturması sonucunda “... güvenlikle ilgili konularda ilişiği kaydına rastlanılmadığı” bildirilmiştir.

Ş. İsmail Metin, halen Ankara Sağlık işleri Müdürlüğünde Sağlık İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

8) 19558 Mehmet İpekçi (Şef) :

1982 yılında Askerî Savcılıkça hakkında soruşturma açılmış olup, 1984 yılında yakalanarak Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilmiş, DİSK davasında yargılanarak 1988 yılında beraat etmiştir. Beraat kararı 31.12.1986 tarihinden geçerli olmak üzere 7.12.1988 tarihinde kesinleşmiştir.

Genel Müdürlükte oluşturulan Değerlendirme Komisyonunun 11.1.1989 tarihinde yaptığı toplantıda, adıgeçen beraat etmiş olduğundan hakkında herhangi bir işlem ifasına gerek olmadığı belirtilmiştir.

Adıgeçen halen İdarî İşler Daire Başkanlığında şef olarak görev yapmaktadır.

9) 96346 Erdal Camcı (Sakat Memur) :

Sakat memur sınavını başararak 17.2.1996 tarihinde ataması yapılmıştır.

Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 7.6.1996 tarih ve 111024 sayılı yazısında adıgeçenin “Polisin dur ihtarına uymama” suçundan dolayı 20.10.1986 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapıldığı, ayrıca “6136 S.K.M. İdeolojik nedenle öldürmek maksadıyla adam yaralamak” suçundan dolayı 17.3.1980 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapıldığı ve daha sonra Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Savcılığına sevk edildiği, Askerî Savcılığın 20.4.1983 gün ve E. No : 1981/497 K. No : 1982/160 sayısı ile hakkında “”Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararı verildiği, açıklanmıştır.

Erdal Camcı halen İstanbul Pendik Sigorta Müdürlüğünde görev yapmaktadır.

10) 96242 Behlül Karataş (Sakat Memur) :

Sakat memur sınavını geçerek 9.2.1996 tarihinde ataması yapılmış, ancak 13.8.1996 tarihinde dilekçe ile müracaat ederek sağlık sorunları olduğu gerekçesiyle istifa etmek istediğini bildirmiş, bu talebi 29.8.1996 tarihli Genel Müdürlük Onayı ile kabul edilerek kurumdan ayrılmıştır.

Antalya Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 26.7.1996 tarih, 22612 sayılı gizli işaretli yazısı ile ilgilinin İzmir Emniyet Müdürlüğünce TDKP/TGKP örgütüne yönelik yapılan operasyonlar sırasında 15.12.1990 tarihinde gözetim altına alındığı ve aynı gün serbest bırakıldığı bildirilmiştir.

11) 90052 Ayhan Bülüm (Memur) :

Yapılan sınavda başarılı olarak 3.1.1994 tarihinde Kars Sigorta Müdürlüğüne atanmıştır.

Ayhan Bülüm’ün 17.7.1994 tarihinde adlî merciler tarafından gözaltına alınması üzerine 7.3.1994 tarihinde görevinden uzaklaştırılmış, PKK örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan dolayı tutuklanan adıgeçenin Erzurum C. Savcılığınca 3.8.1994 tarihinde tahliye edilmesi nedeniyle, 1.9.1994 tarihinde görevine iade edilmiştir.

Erzincan 1 no.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 7.2.1997 tarihli ve 1994/233 sayılı yazısı ile sözkonusu suçtan dolayı adıgeçen hakkında mahkemelerince beraat kararı verildiği belirtilmiştir.

Adıgeçen halen Kars Sigorta Müdürlüğünde görev yapmaktadır.

12) 48793 Ali Osman Pehlivan (Memur) :

1952 Sinop-Boyabat doğumlu.

7.4.1980 tarihinde SSK Ankara Hastanesine hasta kabul memuru, 29.5.1982 tarihinde veznedar yardımcısı daha sonra ayniyat mutemedi olarak görevlendirilmiştir.

Ankara Hastanesinde mutemet olarak görev yaparken hastaneye ait 10 adet el telsizi ve ekipmanları ile bazı malzemeleri PKKterör örgütüne satmak suçundan 19.6.1997 tarihinde tutuklanması üzerine, 27.6.1997 tarihinde görevden uzaklaştırılmıştır.

15) 82221 Şemsettin Kaya (Hizmetli) :

1960 Siirt doğumlu.

8.1.1991 tarihinde Batman Sigorta Müdürlüğünde hizmetli kadrosunda göreve başlamıştır.

Siirt Emniyet Müdürlüğü 27.12.1990 tarihli ve 14917 sayılı yazısında, adıgeçenin PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı, lojistik destekte bulunduğundan dolayı 4.11.1990 günü İl Jandarma Komutanlığınca yakalanarak gözaltına alındığı, sorgulaması sonucu sevk edildiği mahkemece 1990/169 sayılarına kayden serbest bırakıldığı belirtilmiş, Diyarbakır DGM Başsavcılığının 13.11.1990 tarihli ve 1990/267 sayılı kararında, Şemsettin Kaya’nın isnat edilen suçu işlediğine dair mücerret iddiadan başka hakkında kamu davasının açılmasını gerektirecek delil elde edilemediğinden CMUK’un 164 üncü maddesi uyarınca “Takibata yer olmadığı” nı açıklamıştır.

Siirt Sigorta Müdürlüğünde görev yaparken Siirt Valiliği Olağanüstü Hal Bürosunun 16.2.1994 tarihli ve 12-3/ sayılı yazısı ile PKK terör örgütü mensubunu evinde barındırarak tedavisini yaptırmak suçundan dolayı 15.2.1994 tarihinde adlî mercilerce gözaltına alındığı bildirilmiş, bunun üzerine 7.3.1994 tarihinde adıgeçen görevden uzaklaştırılmış, tutuksuz olarak yargılanmasına karar verilmesi nedeniyle 17.11.1994 tarihinde görevine iade edilmiştir.

Diyarbakır 2 no.lu DGM tarafından adıgeçenin yargılanmasına devam edilmekte olup mahkeme sonucu henüz öğrenilememiştir.

Adıgeçen halen SSK Siirt 50 nci Yıl Hastanesinde görev yapmaktadır.

16) 23520 Mustafa Gürler (Sigorta Müdürü ) :

1944 Fatsa doğumlu.

Adıgeçen Çankaya Sigorta Müdürlüğü Müdür Yardımcısı iken tutuklanması sebebiyle yapılan emniyet tahkikatı sonucunda, Ordu Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 13.1.1986 tarihli 79 sayılı yazısında; Fatsa İlçesinde yasa dışı Dev-Yol örgütüne yönelik yapılan operasyonlar sonucunda kuryelik görevini yürütmekten dolayı 31.10.1983 tarihinde Ankara’da tutuklanarak Erzincan Sıkıyönetim Komutanlığına sevk edildiği, yargılama sonucunda ise beraatine karar verildiği belirtilmiştir.

Mustafa Gürler’in gizli ve gizlilik dereceli işlerde çalıştırılmasının sakıncalı olacağı düşünülerek, durumu Genel Müdürlük Değerlendirme Komisyonunda görüşülmüş, Komisyonun 4.4.1989 tarih ve 3 sayılı kararı ile sözkonusu suçundan dolayı beraat etmiş olduğundan hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verilmiştir.

Adıgeçen halen SSK Kayseri Sigorta Müdürü olarak görev yapmaktadır.

17) 79631 Ahmet Turan (Memur) :

1962 Edirne doğumlu.

5.11.1990 tarihinde SSK Çanakkale Hastanesine memur olarak atanmıştır.

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi C. Başsavcılığının 18.6.1997 tarih ve Hz. 1997/215 sayılı yazısında, adıgeçenin yasa dışı silahlı çeteye yardım etmek suçundan dolayı Ankara Emniyet Müdürlüğünce 7.6.1997 tarihinde gözaltına alındığı, 12.6.1997 tarihinde ise sevk edildiği Ankara 2 no.lu DGM tarafından tutuklandığının bildirilmesi üzerine, 25.6.1997 tarihinde görevinden uzaklaştırılmıştır.

Ankara 2 no.lu DGM’nin 1.7.1997 tarih ve 1997/142 esas sayılı belgesinde, mahkemelerinin 30.6.1997 günlü tensip kararı ile adıgeçenin tahliyesine karar verildiği ve tutuksuz olarak yargılanmasına devam edileceğinin belirtilmesi nedeniyle davanın kesin sonucuna göre durumun yeniden değerlendirilmesi gözönüne alınarak 31.7.1997 tarihinde görevine iade edilmiştir.

Yargılama devam ettiğinden mahkemeden henüz bir cevap alınamamıştır.

Adıgeçen halen Ankara İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğünde memur olarak görev yapmaktadır.

18) 96316 Medet Kalkan (Sakat Memur) :

1963 Tunceli Mazgirt doğumlu.

Sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları İle Hangi İşlerde Çalıştırılacaklarına İlişkin Yönetmelik Hükümleri uyarınca yapılan sınavda başarılı olarak 17.2.1996 tarihinde SSK Okmeydanı Eğitim Hastanesine atanmıştır.

Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinin 14.10.1983 tarihli, E. No : 1980/65, K. No : 1983/82 sayılı kararında silah tehdidi ile evlenmek maksadıyla reşit olan kızı zorla kaçırıp alıkoymak suçundan diğer sanıklar ile birlikte Medet Kalkan’ın, sabit olan eylemlerinden dolayı 3 yıl hapis cezası ile tecziyesine karar verilmiş ancak hafifletici nedenler gözönüne alınarak bu ceza 10 ay hapis cezasına dönüştürülmüştür.

Yargıtay 5 inci Ceza Dairesi Başkanlığının 19.6.1986 tarih ve 1985/6578 esas, 1989/3028 karar sayılı ilamı ile bu ceza, kısmen onanarak kısmen bozularak 19.6.1986 tarihinde kesinleşmiş, Medet Kalkan cezayı infaz ederek 9.12.1991 tarihinde şartlı tahliye olmuştur.

Bakanlık Başmüfettişi tarafından sakat memur sınavları ile ilgili yapılan soruşturma sırasında, Medet Kalkan’ın 6 aydan fazla hapis cezası ile mahkûm olduğu tespit edilince memuriyete giriş şartlarını taşımadığından memuriyet görevine son verilmiştir.

19) Habib Güzel (Eski Hükümlü İşçi) :

1964 Yozgat-Boğazlıyan doğumlu.

18.12.1995 tarihinde yapılan eski hükümlü işçi sınavında başarılı olup SSK Ankara Göz Hastalıkları Hastanesinde görevlendirilen Habib Güzel hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünün 3.4.1996 tarihli ve 66629 sayılı yazısında, 3.3.1980 tarihinde Mamak tren istasyonunda banliyö trenini taşlamak ve görevlileri darp etmek suçundan yakalanarak hakkında işlem yapıldığı ayrıca “yasa dışı silahlı örgüt kurup faaliyet göstermek suçundan” dolayı 24.11.1980 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapıldığı belirtilmiştir.

Adıgeçen halen SSK Ankara Göz Hastalıkları Merkezi ve Göz Bankasında görev yapmaktadır.

20) Hasan Ertürk (Eski Hükümlü İşçi) :

1959 Sıvas-Zara doğumlu.

Adıgeçen hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünce yazılan 11.7.1997 tarihli ve 57713 sayılı yazıda, 12 Eylül 1980 öncesi yasa dışı Dev-Yol isimli örgüt adına eylem ve faaliyetlerde bulunmasından dolayı Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 inci No.lu Askerî Mahkemesinde yargılandığı, mahkemenin Esas No : 1982/50, Karar No : 1989/14 sayılı kararı ile “Anayasal Düzeni Cebren Değiştirmeye Teşebbüs Suçuna Fer’an İştirakten” bu hareketine uyan TCK’nın 146/3 üncü maddesi uyarınca olayların mahiyetine binaen takdiren ve teşdiren 7 yıl hapis cezası ile tecziyesine ve müebbeden amme hizmetlerinden memnuiyetine, karar verilmiştir.

Halen SSK Ankara Göz Hastalıkları Merkezi ve Göz Bankasında görev yapmaktadır.

21) Hüsnü Ertürk (Eski Hükümlü İşçi) :

1964 Sıvas-Zara doğumlu.

SSK İstanbul Sağlık İşleri Müdürlüğünce yapılan eski hükümlü işçi sınavında başarılı olarak İstanbul Okmeydanı Eğitim Hastanesinde görevlendirilmiştir.

Ankara Emniyet Müdürlüğünün 25.4.1996 tarihli ve 83060 sayılı yazısında, adıgeçenin yasa dışı Dev-Yol ve SDB (Silahlı Devrim Birlikleri) örgütü mensubu olmak, eylem ve faaliyetlerde bulunmak, öldürme olaylarına karışmak, örgütün silahlarını saklamak suçlarından 21.1.1992 tarihinde yakalanarak Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına E. No : 1933/2. K. No : 1989/6 sayılı kararı ile 3 yıl 8 ay 13 gün ağır hapis cezasına çarptırılarak 17.11.1981-14.5.1983 tarihleri arasındaki tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak şartlı tahliyesinin yapıldığı belirtilmiştir.

22) Ali Uludağ (Eski Hükümlü İşçi) :

1954 Ankara-Altındağ doğumlu.

Eski hükümlü işçi kontenjanından 1995 yılı sonunda yapılan sınav ile kuruma alınan Ali Uludağ hakkında düzenlenen K.K.K. 4 üncü Kolordu Komutanlığı başlıklı 4.8.1994 tarihli belgede, TCK’nın 162/2 maddesi uyarınca adıgeçenin 6 yıl 8 ay ağır hapis ile cezalandırıldığı, 23.12.1981-25.2.1988 tarihleri arasında hükümlülük halinin devam ettiği ve 19.8.1988 tarihinde şartlı tahliye olduğu, belirtilmiştir.

Adıgeçenin SSK İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesinde işçi olarak görev yapmaktadır.

Müfettişliğimce yapılan incelemeler ve yukarıdaki açıklamalar sonucunda; eski hükümlü olmaları icabıyla işçi kadrosunda sınav ile kuruma alınan Ali Uludağ, Habib Güzel, Hasan ve Hüseyin Ertürk’ün bu atamalarından mevzuata aykırı herhangi bir durumun bulunmadığı, sakat memur sınavı ile kuruma alınan Medet Kalkan’ın 6 aydan fazla mahkûmiyeti bulunduğunun müfettiş soruşturması sonucunda öğrenilmesi ile memuriyete giriş şartlarını taşımaması nedeniyle görevine son verildiği, Dr. Muzaffer Irmak’ın kurumdan ayrılarak naklen Sağlık Bakanlığına atandığı, Hemşire Nazife Kaya’nın yasa dışı silahlı çete mensuplarına yardım ve yataklık etmek suçundan, memur Ali Osman Pehlivan’ın ise kuruma ait el telsizlerini PKK terör örgütüne satmak suçundan mahkûm olmaları nedeniyle görevlerine son verildiği, sakat memur sınavı ile kuruma atanan Behlül Karadaş’ın istifaen kurumdan ayrıldığı, geriye kalan personelin bir kısmının yargılandığı mahkemelerce beraat ettiği, bir kısmının ise yargılanmasının devam ettiği bir mahkeme sonucunun belli olmadığı tespit edilmiştir.

Konu ile ilgili İnceleme Rapor yazılmakta olup bu konudaki tenkit ve öneriler ile ayrıntılı bilgi ve Müfettişlik Mütalaası, 19.6.1998 tarihinde Başkanlığa sunulması düşünülen raporda yer alacaktır.

Bilgilerinize arz olunur.

Yusuf Aydın Bakanlık Müfettişi

T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu 10.6.1998 Sayı : B.02.070.04/683

Devlet Bakanlığına

(Prof. Dr. Hikmet Sami Türk)

İlgi :  9.6.1998 tarih ve B.02.0.007/1558 sayılı yazıları.

Sosyal Sigortalar Kurumunda, kurulumuz denetim görevlilerince 1996 yılı işlemlerinde denetimi sırasında, anılan kurum tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gönderilen bir örneği ilişik yazı ve eki listeden, çeşitli valiliklerce geçmişte yasa dışı örgütlerle ilişkilerinden bahsedilen 22 kişi hakkında Bakanlıkça inceleme yapıldığına muttali olunmuş ve kurum işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen yıllık denetim raporunda, bahse konu incelemenin bir an önce sonuçlandırılması temennisinde bulunulmuştur.

 

 

Bu hususta kurulumuzda başkaca herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığını, aydınlatıcı ayrıntılı bilgi ve belgelerin konuyu inceleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bulunmasının gerektiğini bilgilerine arz ederim.

Rusuhi Aydoğdu Başkan V.

Eki : 1 yazı ve eki liste

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı 18.7.1987 Sayı : B.13.1.SSK.0.71.00.00./XI.1.-559889

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına

(Personel Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 14.7.1997 tarih ve 6900 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda istenilen bilgiler doğrultusunda, Kurumumuz Merkez ve Taşra Teşkilâtında görev yapan bir kısım personele ilişkin düzenlenen liste ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederiz.

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

1. Ali Uludağ Eski Hükümlü (İşçi) S. Paşa Göğüs Kalp ve Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 27.3.1996 tarih, 60840 sayılı Damar Hst. Eğt. Hast. yazısı ile ilgilinin 1979-1980-1981 yıllarında Yasa Dışı DEV-YOL Sınav-1995 Örgütü adına çeşitli tarihlerde öldürme, bombalama, kurşunlama, 6136 S.K.M. suçlarından dolayı yakalanarak, hakkında hazırlanan tahkikat evrakları ile birlikte Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına sevkedildiği, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no.lu Askerî Mahkemesinde yapılan duruşması neticesinde, mahkemenin 13.3.1985 gün ve E. No : 1982/176, K. No : 1985/72 sayısı ile Müebbet Ağır Hapis ve Ömür Boyu Kamu Hizmetlerinden Men Cezası verildiği bildirilmiştir. Adıgeçen hakkında, yapılacak işleme esas olmak üzere Hukuk Müşavirliğine görüş sorulmuş olup, anılan Müşavirliğin 11.4.1997 tarih, 3117 sayılı yazısı ve 10.7.1997 tarih, 5765 sayılı yazıları ile söz konusu cezanın kesinleşme durumuna göre görüş verileceği bildirilmiş olup, ilgili hakkında halen yazışmalar devam etmektedir.

2. Medet Kalkan Memur (Sakat) Göztepe Eğitim Hastanesi Tunceli Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 29.5.1996 tarih, 15124-508- Sınav-1995 287-96 sayılı yazısı ile ilgilinin 10.9.1982 tarihinde Halkın Kurtuluşu Ör- gütüne yönelik operasyonda yakalandığı ve serbest bırakıldığı, 13.9.1986 tarihinde ise İstanbul Kızıltoprak Karakol Amirliğince “kaldırımcılık su- retiyle hırsızlık” suçundan kaydının mevcut olduğu bildirildiğinden, adı- geçen hakkında yapılacak işleme esas olmak üzere, Tunceli Valiliği Em- niyet Müdürlüğü nezdinde yazışmalar yapılmakta olup sonucuna göre iş- lem yapılacaktır.

3. Habip Güzel Eski hükümlü (işçi) Ankara Göz Hast. Merk.. ve Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 3.4.1996 tarih, 66629 sayılı ya- Göz Bankası Sınav-1995 zısı ile ilgilinin 3.3.1980 tarihinde Ankara Mamak tren istasyonunda, ban- liyö trenini taşlamak ve görevlileri darp etmek suçlarından yakalanarak, hakkında işlem yapıldığı, ayrıca; “yasa dışı silahlı örgüt kurup faaliyet göstermek” suçundan dolayı 24.11.1980 tarihinde yakalanarak, hakkında işlem yapıldığı bildirilmiştir.

4.  Hasan Ertürk Eski hükümlü (İşçi) Ankara Göz Hast. Merkz. ve Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 21.3.1996 tarih, 57189 sayılı giz- Göz Bankası Sınav-1995

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

li işaretli yazısı ile 23.3.1980 tarihinde Ankara İlinde şüphe üzerine ya- kalanarak, üzerinde yapılan aramada Yasa Dışı DEV-YOL Örgütünün yayın organı olan yasaklanmış DEVRİMCİ-YOL Gazetesi ile yakalana- rak, hakkında hazırlanan tahkikat evraklarıyla birlikte Ankara Sıkıyö- netim Komutanlığına sevk edildiği, “yasak yayın bulundurmak” suçun- dan dolayı 13.6.1980 tarihinde yakalanarak, hakkında işlem yapıldığı, yasa dışı DEV-YOL isimli örgüte üye olmak ve örgüt adına eylem ve faa- liyette bulunmak suçundan 23.12.1983 tarihinde yakalanarak, hakkında hazırlanan tahkikat evrakları ile birlikte Ankara Sıkıyönetim Komutanlı- ğına sevk edildiği bildirildiğinden, adıgeçen hakkında yapılacak işleme esas olmak üzere ilgili valiliğe yazı yazılmış olup, halen yazışmalar de- vam etmektedir.

5. Hüsnü Ertürk Eski hükümlü (İşçi) Çankaya Sigorta Müdürlüğü Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 25.4.1996 tarih, 83060 sayılı Sınav-1995 gizli işaretli yazısı ile ilgilinin Yasa Dışı DEV-YOL Örgütü ve SDB (Si- lahlı Devrim Birlikleri) Örgütü mensubu olmak, eylem ve faaliyetlerde bulunmak, öldürme olaylarına karışmak, örgütün silahlarını saklamak suçlarından dolayı 21.1.1982 tarihinde yakalanarak, hakkında hazırlanan tahkikat evraklarıyla birlikte Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına sevk e- dildiği, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 numaralı Askerî Mahkeme- sinde yapılan duruşması neticesinde, mahkemenin 16.3.1989 gün ve E. No : 1988/2, K. No : 1989/6 sayısı ile 3 yıl 8 ay 13 gün ağır hapis ce- zasına mahkûm edilerek, 17.11.1981-14.5.1983 tarihleri arasında tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak, şartla tahliyesinin yapılmış olduğu bildiril- miştir.

6. Mehmet Ardıç Eski hükümlü (Sakat) İstinye Dispanseri İstanbul Valiliği Müdürlüğünün 8.4.1996 tarih, 32815 sayılı yazısı ile il- Sınav-1995 gilinin 19.11.1980 tarihinde Yasa Dışı “THKP/C” adlı Örgütü kurmak, a- dam öldürmek, yaralamak ve patlayıcı madde atmak suçlarından yaka- lanarak, hakkında hazırlanan tahkikat evrakı ile birlikte İstanbul SYNT. K’lığı

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

Askerî Savcılığına sevk edildiği ve yukarıda belirtilen suçuna ait Mülga Sıkıyönetim Askerî Savcılığının 1983/492 sayılı Soruşturma Dosyası 2.12.1985 tarihinde Diyarbakır 7 nci Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Savcılığına gönderildiği bildirildiğinden, adıgeçen hakkında ya- pılacak işleme esas olmak üzere, mahkeme kararı istenilmiş olup, halen yazışmalar devam etmektedir.

7. Behlül Karadaş Memur (Sakat) Kadıköy Sigorta Müdürlüğü Antalya Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 26.7.1996 tarih; 22612 sayılı Sınav-1995 gizli işaretli yazısı ile ilgilinin İzmir Emniyet Müdürlüğünce yapılan TDKP/TGKB Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar sırasında 15.12.1990 tarihinde gözetim altına alındığı ve aynı gün serbest bırakıl- dığı bildirilmiştir.

8. Erdal Camcı Memur (Sakat) Pendik Sigorta Müdürlüğü Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 7.6.1996 tarih, 111024 sayılı, Sınav-1995 23.9.1996 tarih, 192624 sayılı gizli işaretli yazıları ile ilgilinin “polisin dur” ihtarına uymama suçundan dolayı 20.10.1986 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapıldığı. Ayrıca; “6136 S.K.M. İdeolojik nedenle öldür- mek maksadıyla adam yaralamak” suçundan dolayı 17.3.1980 tarihinde yakalanarak, hakkında işlem yapıldığı, daha sonra Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî Savcılığına sevk edildiği, Askerî Savcılığın 20.4.1983 gün ve E. No : 1981/497, K. No : 1982/160 sayısı ile hakkında kovuştur- maya yer olmadığı kararı verildiği bildirilmiştir.

9. Dr. Sinan Olcan Tabip Kırşehir Hastanesi İlgilinin özlük dosyasının tetkikinde daha önce hakkında yapılan güven- Açıktan-1986 lik soruşturması sonucunda Diyarbakır İlinde Kürdistan Devletini kur- mak için faaliyetlerde bulunmak ve TKDP Partisi adlı kanun dışı örgüte üye olmak suçundan yakalandığı, bilahare yapılan yargılaması sonucun- da Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesinde beraatine karar verilmesi üze- rine, Kurum Değerlendirme Komisyonunca adıgeçenin, gizli ve gizlilik dereceli işlerde çalıştırılmamasına karar verilmiş ve bu karar Bakanlık Makamınca da uygun görüldüğünden, 13.3.1997 tarihinde Kırşehir Has- tanesine ataması yapılmış olup, halen bu hastanemizdedir.

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

10. Hayri Duman Şube Müdürü Personel ve Eğitim Dairesi Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 15.6.1984 tarih, 104551 sayılı Başkanlığı Açıktan-1975 yazısı ile ilgilinin yasa dışı faaliyet gösteren PKK “Partiye karkeren Kür- distan” adlı örgütün sempatizanı olduğu örgütün propagandasını yap- tığı, örgüt militanları ile ilişki kurmak suçlarından 7.5.1984 tarihinde ya- kalanarak, gözetim altına alındığı ve mensubu bulunduğu örgüt ile ilgili sorgulaması sonucu hakkında düzenlenen 31.5.1984 gün ve Em. Md. Sys. Şb. Sor. Gür. 4922 sayılı tahkikat evrakıyla birlikteAnkara Sıkıyö- netim Komutanlığına sevk edilerek tutuklandığı, PKK Örgütüne üye ol- mak suçundan 7.5.1984 tarihinde göz altına alındığı, 6.6.1984 tarihinde mahkemede tutuklanamayarak salıverildiği ve soruşturmasının tutuksuz sürdürüleceği bildirilmesi üzerine, gizli ve gizlilik dereceli işlerde çalış- tırılmasının sakıncalı olacağından ve yukarıda açıklanan durumu itibariy- le Başkanlığımızdaki görevinden alınmış ve bilahare yargı kararının uy- gulanması suretiyle Başkanlığımız şube müdürü kadrosuna ataması ya- pılmış ve halen Başkanlığımızda şube müdürü olarak görev yapmaktadır.

11. Dr. Seyfettin Uzman Tabip Kırşehir Hastanesi İlgilinin özlük dosyasının tetkikinde, Diyarbakır Valiliği Emniyet Mü- Kızılkan (Gen. Şirurji) Naklen-1992 dürlüğünün 11.5.1992 tarih, 13243 sayılı yazısı ile ideolojik amaçla yü- rüyüş yapmak, bildiri dağıtmak, kanunsuz toplantı yapmak, ırkçılık ve bölücülük yapmak suçlarından kaydının bulunduğu bildirilmiştir. Bilahare; Diyarbakır Hastanesi Baştabibi iken, Diyarbakır’da PKK Te- rör Örgütüne yönelik yapılan bir operasyonda elde edilen dokümanlar- dan “Seyfettin Ark” ibare ile başlayıp, “Devrimci Selamlar Amed Eyaleti Cephe Yönetimi” ile biten bildirilerin ele geçtiği. Ayrıca; evinde yapılan aramalarda değişik çap ve markalarda birçok tabanca, patlayıcı maddde kullanılan alet ve malzemeler, ayrıca, “ERNK mühürlü dokümanlar ele geçirildiğinden, tutuklandığı anlaşıldığından, 15.5.1996 tarihi itibariyle görevinden uzaklaştırıldığı, bilahare gerek bu durumu ve gerekse hak- kında düzenlenen soruşturma hakkında düzenlenen soruşturma raporu

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

neticesinde 16.5.1996 tarihinde Baştabiblik görevinden alındığı, daha so- ra o bölgede çalışmasının sakıncalı olacağının düşünülerek 22.8.1996 ta- rihinde Mersin Hastanesine atamasının yapıldığı, bilahare bu atamasının iptali suretiyle, Kırşehir Hastanesine naklinin 10.6.1997 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile uygun görüldüğü anlaşılmıştır.

12. Dr. Muzaffer Uzman Tabip Kars Hastanesi Erzincan Valiliği ve Van İli Olağanüstü Hal Bürosu Başkanlığının yazı- Irmak Naklen-1994 larında adıgeçenin, bölücü fikirler taşıdığı, PKK terör örgütü ile bağlantı içersinde olduğu ve bu yöndeki faaliyetleri nedeniyle hakkında 1992 yı- lında yasal işlem yapıldığı bildirilmiş, ayrıca görevi esnasında hastalara karşı devlet yanlısı-örgüt yanlısı ayrıma gittiği bildirildiğinden, adıgeçen personel 10.3.1995 tarihinde Manisa Hastanesine naklinin yapıldığı, 24.8.1995 tarihinde Kars Hastanesine atandığı, 4.1.1996 tarihinde Erzin- can Hastanesine atandığı, ancak 18.1.1996 tarihinde bu atamasının iptal edildiği, 20.6.1996 tarihinde Suluova Hastanesine atandığı, ancak, 22.8.1996 tarihinde tekrar bu atamasının iptal edildiği, 27.9.1996 tarihin- de hakkında düzenlenen soruşturma raporu uyarınca tekrar Suluova Has- tanesine atandığı, bu atamanın da 17.10.1996 tarihinde iptal edilerek ye- rinde bırakıldığı bilahare 11.3.1997 tarihinde Yozgat Dispanserine atan- dığı, ancak Kars Valiliğinin 11.4.1997 tarihli yazısı dikkate alınarak tek- rar Kars Hastanesine naklinin yapıldığı ve halen Kars Hastanemizde gö- rev yaptığı özlük dosyasının incelenmesinden anlaşılmıştır.

13. Mehmet İpekçi Şef İdarî İşl. Dai. Bşk. lığı Adıgeçenin, özlük dosyasının incelenmesinden, 1982 yılında Askerî Sav- Açıktan-1970 cılıkça hakkında soruşturma açıldığı, 1984 yılında yakalanarak Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderildiği,bilahare 1988 yılında beraat ettiği, bu arada yurt dışına çıkışının yasaklandığı, DİSK Davası ile yargılanarak be- raat ettiği anlaşıldığından, 14.2.1997 tarihinde Burdur Sig. Müd.’ne ata- masının yapılan ilgilinin, bilahare yargı kararı uyarınca 6.6.1997 tari hinde İdarî İşler Dai. Bşk. görevine iade edildiği anlaşılmıştır.

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

14. Ş. İsmail Metin Uzman İdarî İşl. Dai. Bşk. lığı Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 4.10.1982 tarih ve 127286 sayılı Yeniden-1992 yazısında; adıgeçenin, yasa dışı DEV-YOL adlı örgüt adına bildiri dağıt- ma ve para toplama eylemleriyle ilgili olarak yakalandığı ve uzun süre gözaltına alındığı anlaşıldığından 14.2.1997 tarihinde Gümüşhane Sigor- ta Müd. ne atamasının yapıldığı ve 21.4.1997 tarihinde yargı kararı uya- rınca tekrar İdarî İşl. Dai. Bşk. görevine iade edilmiştir.

15. Mustafa Gürler Uzman Tahsisler Dai. Bşk. Adıgeçenin özlük dosyasının tetkikinde Çankaya Sigorta Müdürlüğü Mü- Açıktan-1972 dür Yardımcısı iken, tutuklanması sebebiyle, yapılan emniyet tahkikatı sonucunda Ordu Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 13.1.1986 tarih 79 sa- yılı yazısında, Fatsa İlçesinde Yasa Dışı DEV-YOL örgütüne yönelik ya- pılan operasyonlar sonucunda kuryelik görevini yürütmekten dolayı 31.10.1983 tarihinde Ankara’da tutuklanarak Erzincan Sıkıyönetim Ko- mutanlığına sevk edildiği, yapılan dava sonucunda beraatine karar veril- diği anlaşıldığından gizli ve gizlilik dereceli işlerde çalıştırılması sakın- calı olacağı düşünülerek, durumu Değerlendirme Komisyonunda görü- şülmüş ve anılan komisyonun 4.4.1989 tarih ve 3 sayılı kararı ile sözko- nusu suçundan dolayı beraatine karar verildiğinden, hakkında herhangi bir işlem olmadığına karar verilmiş bilahare Kayseri Sigorta Müdürü ola- rak görev yapmakta iken, sözkonusu durumu da gözönünde bulundurula- rak, Mardin Sigorta Müdürlüğümüze nakli yapılmış, ancak İdare Mahke- me Kararı uyarınca, 6.6.1997 tarihinde tekrar görevine iade edilen adıge- çenin, hizmetin gereği olarak, Tahsisler Dairesi Başkanlığı Uzman kad- rosuna nakli 27.6.1997 tarih ve 3015 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile uygun görülmüştür.

16. A. Osman Memur Ankara Eğitim Hastanesi Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 26.6.1997 tarih, 4390 sayılı ya- Pehlivan Açıktan 1972 zısında, adıgeçenin, hastaneye ait 10 adet el telsizi ve ekipmanları ile ba- zı malzemeleri Yasa Dışı PKK Terör Örgütüne satmak suçundan dolayı 19.6.1997 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınarak, Ankara 2 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklandığı, bildirildi- rildiğinden, ilgili, 657 sayılı Kanunun 140 ıncı ve 141 inci maddeleri ge- reğince, görevinden uzaklaştırılmış olup, hakkındaki soruşturma halen devam etmektedir.

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

17. Ahmet Turan Memur Ankara İht. Siç. Müd. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının Açıktan 1990 18.6.1997 tarih, Hz. 1997/215 sayılı yazısında ilgilinin yasa dışı silahlı çeteye yardım etmek suçundan dolayı Ankara Emniyet Müdürlüğünce 7.6.1997 tarihinde gözaltına alındığı, 12.6.1997 tarihinde Başsavcılıkla- rınca alınan ifadesi sonucu sevk edildiği, Ankara 2 No. lu Devlet Güven- lik Mahkemesince tutuklandığı ve halen Kırşehir Cezaevinde tutuklu bu- lunduğunun bildirilmesi üzerine 25.6.1997 tarihinde 657 sayılı Kanunun 140 ncı ve 141 inci maddeleri gereğince, görevinden uzaklaştırılmış olup, Ankara 2 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1.7.1997 tarih, 1997/142 esas sayılı belgesinde mahkemelerinin 30.6.1997 günlü tensip kararı ile tahliyesine karar verilmiş ve bu tarihten geçerli olmak üzere tu- tuksuz olarak yargılanmasına devam edildiği bildirilmiştir.

18. Dr. Kemal Subaşı Tabip Ergani Sağlık İstasyonu Elazığ Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 9.11.1993 tarih, 20223 sayılı ya- Açıktan 1992 zısında ilgilinin Yasa Dışı PKK Örgütüne yönelik olarak Maden ve Ergani İlçe Örgütlenmesi içerisinde yer aldığı, çatışmalarda yaralanan terörist- leri tedavi ettiğinin tespit edilmesi üzerine, 21.10.1993 günü Ergani İlçe merkezinde yakalanarak nezaret altına alındığı, soruşturma hitamı 2.11.1993 günü sevk edildiği, Elazığ Adlî Makamlarınca Hz. 1993/4212 sayısına kayden çıkarıldığı mahkemece aynı gün tutuklanarak Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevine konulduğunun bildirildiğinden 6.11.1993 tarihin- de, 657 sayılı Kanunun 140 ıncı ve 141 inci maddeleri gereğince, görevin- den uzaklaştırıldığı ve Diyarbakır 2 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesi- nin 8.8.1996 tarih, 1994/67 esas sayılı yazısı ve 29.3.1996 gün ve 199/103 sayılı kararı ile müsnet suçtan dolayı beraatine karar verildiği ve ilgili dosya halen Yargıtayda olduğundan kararın kesinleşmediği bildiril- miş ve halen görevinden uzaklaştırma tedbiri devam etmektedir. 19. Nazife Kaya Hemşire Göztepe Eği. Hastanesi İstanbul 4 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığının 1994/65 sa- Açıktan 1986 yılı yazısında ilgilinin Yasa Dışı Silahlı Çete Örgütü sair efradı, Yasa Dı-

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

şı Silahlı Çete Örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan 17.1.1994 gün ve 1994/1 sorgu, 1994/91 hazırlık sayılı tevkif müzakeresi ile İstan- bul Kapalı Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünde tutuklu bulunduğu ve mah- kemelerinin 1994/65 sayılı dosyasında yargılandığı ve 6.6.1994 tarihli celsede tahliye edildiği ve davasının derdest bulunduğu, duruşmanın 10.8.1994 gününe bırakıldığı ve 31.1.1994 tarihinde de 657 sayılı Kanunun 140 ıncı ve 141 inci maddelerinde görevinden uzaklaştırıldığı anlaşılan adıgeçenin; İstanbul 4 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığının 26.5.1997 tarih, 1994/65, esas sayılı dava dosyası 11.4.1997 tarihinde ka- rara çıkmış olup, sanık hakkında 3 sene 9 ay ağır hapis cezası verildiği ve dosyanın henüz kesinleşmediği temyiz aşamasında olduğu bildirilmiş ve halen uzaklaştırma tedbiri devam etmektedir.

20. Ayhan Bülüm Memur Kars Sigorta Müdürlüğü Kars Valiliği Özel Kalem Müdürlüğünün 1.3.1994 tarih, 84 sayılı yazısı Açıktan 1994 ile ilgilinin PKK Terör Örgütüne yardım ve yataklık ettiğinden dolayı çı- karıldığı mahkemece 18.2.1994 tarihinde tutuklandığının bildirilmesi ü- zerine, 7.3.1994 tarihinde 657 sayılı Kanunun 140 ıncı ve 141 inci madde- leri gereğince, görevinden uzaklaştırıldığı ve 3.8.1994 tarihinde Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığının 1994/233 sayılı yazısında 3.8.1994 tarihinde tahliye edildiğinin belirtilmesi üzerine, görevden u- zaklaştırılma tedbirinin kaldırılarak, 1.9.1994 tarihinde görevine iade e- dildiği ve Erzincan 1 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 7.2.1992 ta- rih , 1994/233 sayılı yazısı ile adıgeçenin, hakkında mahkemelerince be- raat kararı verildiği ancak kararın henüz kesinleşmediği bildirilmiş olup, yazışmalarımız devam etmektedir.

21. İzzettin Endakçı Şoför Hakkâri Sigorta Müdürlüğü İlgilinin 29.6.1994 tarihinde Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele E- Açıktan 1994 kiplerince Yasa Dışı Bölücü ve Bölgeci PKK Terör Örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan dolayı tutuklanarak, 12.7.1994 tarihinde tevkif edildiğinin anlaşılması üzerine, 657 sayılı Kanunun 140 ıncı ve 141 inci

S.N. Adı ve Soyadı Unvanı Ünitesi ve Atama Yılı Açıklama

maddeleri gereğince, 15.7.1994 tarihinde görevinden uzaklaştırıldığı ve 22.9.1994 tarihinde tahliye edildiği ve mahkemesinin tutuksuz olarak devem et- tiğinden 28.10.1994 tarihli olur ile görevden uzaklaştırma tedbirinin kal- dırılması ile görevine iadesinin uygun görüldüğü ve Diyarbakır 3 No. lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığının 16.5.1997 tarih , E. No : 1994/405 sayılı yazısı ile dosyası derdest olan adıgeçenin, 8.5.1997 ta- rihinde yapılan yargılaması sırasında ifadesinin tespiti bakımından CMUK 229 uncu maddesi uyarınca, gıyaben tutuklandığı ve duruşmasının 26.6.1997 gününe bırakıldığı anlaşılmış olup, yazışmalarımız devam et- mektedir.

22. Şemsettin Kaya Hizmetli Siirt Sigorta Müdürlüğü Siirt Valiliği Olağanüstü Hal Bürosunun 16.2.1994/12-3/462 sayılı yazısı Açıktan 1991 ile ilgilinin Yasa Dışı PKKTerör Örgüt mensubunu Siirt İl merkezinde evinde barındırmak suretiyle tedavisini yaptırdığının tespit edilmesi üzerine, 15.2.1994 günü gözaltına alındığının bildirilmesi üzerine, 657 sayılı Ka- nunun 140 ncı ve 141 inci maddeleri gereğince 7.3.1994 tarihli olur ile görevinden uzaklaştırıldığı, Diyarbakır 2 No. lu Devlet Güvenlik Mah- kemesi Başkanlığının 1.11.1994 tarih, 1994/283 sayılı yazısı ile 28.10.1994 tarihinde tahliyesine karar verildiğinin bildirilmesi üzerine görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması ile görevine iadesinin 17.11.1994 tarihinde uygun görüldüğü ve duruşması halen devam etmek- tedir.

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bilderberg Grubuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5154)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.5.1998

Zeki Ünal Karaman

Geçmiş yıllarda Sayın Bülent Ecevit, Sayın Erdal İnönü, Sayın Mesut Yılmaz ve Sayın Hikmet Çetin’in katıldıkları, İskoçya’da 14-17 Mayıs 1998 tarihleri arasında Bilderberg Grup toplantısına siz de katıldınız. Bilderberg’le ilgili “Masonluk ve Kapitalizm” isimli Bilim Araştırma Grubu tarafından hazırlanan 1992 baskılı kitabın 134 üncü sayfasında “Bilderberg Grup 1954 Mayısında Hollanda’nın Osterbeek kentindeki Bilderberg Oteli’nde toplanan bir gurup yahudi tarafından kuruldu. Grubu tasarlayıp oluşturan asıl kurucu İsveç Franmasonluğunda üstad-ı azam yahudi din adamı Joseph Retinger (1887-1960) dir. Bu gizli grubun finansmanının önemli bir kısmını Amerika’daki yahudi Rockefeller Vakfı tarafından karşılanır. Diğer finansör ünlü yahudi banker Rothschild ailesidir. Bilderberg çok uluslu hükümet gibidir.” denilmektedir. Ayrıca aynı kitabın 135 inci sayfasında : İrlanda’nın Dublin şehrinde çıkan “Newa Nation” isimli dergi Ocak 1964 tarihli sayısında Bilderberg grup hakkında şu bilgileri vermektedir : “Bir dünya devleti kurmak için Bliderberg teşkilâtı B’nai B’rith tarikatı ve diğer gizli yahudi teşkilâtları ile gayet sıkı işbirliği yapmaktadır.” şeklinde bilgi verilmektedir.

Sorularım şunlardır :

1. Kaynaklarda Bilderberg hakkında verilen bilgiler yanlış mıdır? Yanlış ise “Bilderberg grup” nedir? Nerede, niçin ve ne maksatla, kimler tarafından kurulmuştur?

2. Bilderberg grupa hangi ülkeler katılmaktadır? Türkiye üye midir?

3. Bilderberg grup toplantısında hangi konular görüşülmüştür? Kıbrıs ve Heybeliada’da açılması düşünülen Ruhban okulu görüşülen konular arasında mıdır? Arasında ise ne gibi kararlar alınmıştır?

4. Bilderberg grup toplantı tutanakları açıklanacak mıdır? Açıklanmayacaksa sebebi nedir?

5. Bir basın toplantısı yaparak Bilderberg Grup toplantıları hakkında kamuoyuna açıklayıcı bilgi verecek misiniz?

T.C. Dışişleri Bakanlığı Batı Avrupa Genel Müdür Yardımcılığı 23.6.1998 Sayı : AVGY-98-110.120-1076-9739

Konu : Soru önergesine cevap

TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğine

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 28 Mayıs 1998 tarih ve A.01.0.GNS .0. 10.00.02-7/5154-13011/31231 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından yöneltilen yazılı soru önergesine cevap teşkil eden metin ilişikte sunulmaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal Tarafından Bilderberg Toplantısına İlişkin Olarak Dışişleri

Bakanı İsmail Cem’e Yöneltilen Yazılı Soru Önergesi

1. Kaynaklarda Bilderberg hakkında verilen bilgiler yanlış mıdır? Yanlış ise “Bilderberg Grup” nedir? Nerede, niçin ve ne maksatla, kimler tarafından kurulmuştur?

Bilderberg toplantılarının ilki Mayıs 1954’te Hollanda’nın Oosterbeek kentindeki Bilderberg Otelinde yapılmıştır. Toplantısının adı buradan gelmektedir. Böyle bir toplantı ihdas edilmesi ve daha sonra Bilderberg toplantıları adı altında kurumsallaşmasına yol açan fikir, II nci Dünya Savaşı sonrası dönemde Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın önde gelen şahsiyet ve siyasetçilerinin biraraya gelerek önemli uluslararası ekonomik ve siyasî konularda fikir teatisinde bulunmak suretiyle batı camiasını etkileyen belli başlı karmaşık sorunlara ilişkin olarak daha iyi bir anlayış ortamı oluşturma arzusuyla ortaya çıkmıştır.

Bilderberg toplantılarının menşei hakkında bazı kaynaklarda çeşitli spekülasyonlar ileri sürülmektedir. Ancak, Bilderberg toplantıları güncel uluslararası sorunlar hakkında çeşitli ülkelerden yüksek düzeyli sorumlu kişilerin görüşlerini açıklamalarına fırsat veren yararlı bir uluslararası forum olarak kendi alanında saygın bir yere sahiptir.

2. Bilderberg Grupa hangi ülkeler katılmaktadır : Türkiye üye midir?

“Bilderberg toplantıları” adlı kuruluşun Daimi Komitesinde Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Norveç, Portekiz, İspanya, İsveç, İsviçre, İngiltere, ABD ve Türkiye’den özel kişiler bulunmaktadır. Daimi Komitede Türkiye’den Selahattin Beyazıt ve Suna Kıraç yer almaktadır. Türkiye’nin bu kuruluşa devlet olarak üyeliği bulunmamaktadır. Anılan toplantılara geçmiş yıllarda Türkiye’den bir çok mümtaz şahsiyet katılmıştır.

3. Bilderberg Grup toplantısında hangi konular görüşülmüştür? Kıbrıs ve Heybeliada’da açılması düşünülen Ruhban Okulu görüşülen konular arasında mıdır? Arasında ise ne gibi kararlar alınmıştır?

Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem 14-17 Mayıs 1998 tarihleri arasında yapılan Bilderberg yıllık toplantısının 17 Mayıs sabahı yapılan oturumuna katılmış ve “Türkiye’nin Avrupa Birliği ve NATO ile uzun vadeli ilişkileri” konusunda bir sunuş yapmıştır. Dışişleri Bakanı İsmail Cem yaptığı sunuşta, Türkiye-AB ilişkileri hakkındaki görüşlerini ayrıntılı olarak dile getirmiş, Türkiye’nin Avrasya’da merkezî bir konum ve işlev esas alarak oluşturduğunu, bu şekilde batı ittifakı açısından da Türkiye’nin öneminin arttığını izah etmiştir.

Sayın İsmail Cem ayrıca, Türkiye’nin ekonomik gelişmesi ve civar ülkelerle yoğun ekonomik ilişkileri hakkında da bilgi vermiş, bu ekonomik gelişmeyi bazı komşu ülkelerin desteklediği teröre karşı mücadelede önemli harcamalar yapmamıza rağmen gerçekleştirdiğimize dikkat çekmiş, terörle mücadele alanında da büyük mesafe almış olmamızın bundan böyle Türkiye’nin önünü daha çok açacağını anlatmıştır.

Sayın Cem’in sunuş yaptığı oturuma, NATO Genel Sekreteri Javier Solana, İngiltere’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Sir David Hannay, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Yorgo Papandreu ve ABD’li diplomat Richard Holbrooke da katılmışlardır. Sözkonusu oturumda ağırlıklı olarak Türkiye-AB ve Türk-Yunan ilişkileri ele alınmıştır. Kıbrıs ve Heybeliada Ruhban Okulu sözkonusu oturumda görüşülmemiştir.

Bilderberg toplantıları görüş alışverişi yapılan bir forum olup, herhangi bir karar alınmamaktadır.

Bilderberg toplantılarının, Sayın İsmail Cem’in katılmadığı, diğer oturumlarında ise, NATO’nun genişlemesi, Asya krizi, Avrupa Para Birliği, uluslararası kuruluşların etkinliği, Avrupa Sosyal Modeli gibi konular ele alınmıştır.

4. Bilderberg grup toplantı tutunakları açıklanacak mıdır? Açıklanmayacaksa sebebi nedir?

Bilderberg toplantılarında yapılan konuşmalar ve bunları izleyen tartışmaların özet tutanağı Bilderberg sekreteryası tarafından hazırlanmakta ve bilahare katılımcılara kitapçık halinde ulaştırılmaktadır. 14-17 Mayıs 1998 tarihleri arasında İskoçya’nın Ayrshire kentinde yapılan toplantıya ilişkin tutanak henüz hazırlanmamıştır. Bununla birlikte, Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in konuşmacı olarak katıldığı 17 Mayıs tarihli oturumda yaptığı konuşmada değindiği hususlar, Sayın milletvekilinin sorduğu 3 üncü soruya cevaben belirtilmiştir.

5. Bir basın toplantısı yaparak Bilderberg grup toplantıları hakkında kamuoyuna açıklayıcı bilgi verecek misiniz?

Bilderberg toplantıları hakkında Bakanlığımızca 15 Mayıs 1998 tarihinde yapılan açıklamayla kamuoyuna bilgi verilmiştir.

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/5162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yücel Seçkiner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 22.6.1998 Sayı : B.02.0.005/00418

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2.3.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5162-13020-31239 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/5162-13020 esas no.lu yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Yücel Seçkiner Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Sorusuna Verilen Cevap Aşağıda Belirtilmiştir

Devlet Bakanlıklarına ait kadro olmayıp,

Hizmetler, Başbakanlık merkez teşkilâtında görevli personel ile diğer kurumlardan geçici olarak görevlendirilen personel tarafından yerine getirilmektedir.

5. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Dışişleri Bakanının Bilderberg Toplantısına katılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5208)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın aşağıdaki sorularımı yazılı olarak cevaplandırmasını saygılarımla arz ederim.

1. Geçtiğimiz hafta içerisinde İngiltere’de yapılan Bilderberg toplantısına hükümetimizin Dışişleri Bakanı da iştirak etmiştir.

a) Bu toplantının resmî niteliği var mıdır?

b) Dışişleri Bakanı Türkiye’yi temsilen mi (hangi sıfatla) katılmıştır?

c) Basına kapalı ve “gizli” olarak yapılan bu toplantıdan ülkemizin yararına bir fayda sağlanmış mıdır?

2. Dışişleri Bakanı Sn. İsmail Cem; şayet anılan bu toplantının resmî niteliği yoksa, hangi sıfatla iştirak etmiştir ve bunun malî kaynağını şahsi olarak kendisi mi karşılamıştır?

21.5.1998

Hüseyin Arı Konya

T.C. Dışişleri Bakanlığı Batı Avrupa Genel Müdür Yardımcılığı 23.6.1998 Sayı : AVGY-98-110.120.1074-9741

Konu : Soru önergesine cevap

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlık 8.6.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-794-22/3112 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Hüseyin Arı tarafından Sayın Başbakan Mesut Yılmaz’a yöneltilen yazılı soru önergesine cevap teşkil eden metin ilişikte sunulmaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

Konya Milletvekili Hüseyin Arı Tarafından Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’a

Yöneltilen Yazılı Soru Önergesi

1. Geçtiğimiz hafta içerisinde İngiltere’de yapılan Bilderberg Toplantısına Hükümetimizin Dışişleri Bakanı da iştirak etmiştir.

a) Bu toplantının resmî niteliği var mıdır?

Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem 14-17 Mayıs 1998 tarihlerinde İskoçya’nın Ayrshire kentinde yapılan Bilderberg toplantısının 17 Mayıs tarihli sabah oturumuna anılan toplantı üst yönetiminin özel daveti üzerine katılmıştır. Güncel sorunlar üzerinde görüş alışverişi yapılan bu toplantı çeşitli ülkelerden önde gelen devlet adamları, diplomatlar ve siyasetçilerin katıldığı bir uluslararası forum niteliğindedir. Bu yılki toplantıya Hollanda Kraliçesi, Finlandiya Başbakanı, NATO Genel Sekreteri dahil olmak üzere seçkin bir topluluk katılmıştır.

Diğer uluslararası forumlar için de sözkonusu olduğu üzere, kendi alanında saygın bir yere sahip olan ve 1954 yılından beri merkezi bulunan Hollanda’da kurumsallaşmış Bilderberg toplantıları da benzer diğer uluslararası toplantılar gibi resmî niteliği haizdir.

b) Dışişleri Bakanı Türkiye’yi temsilen mi (hangi sıfatla) katılmıştır?

Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem Bilderberg toplantısına Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sıfatıyla katılmıştır.

c) Basına kapalı ve “gizli” olarak yapılan bu toplantıdan ülkemizin yararına bir fayda sağlanmış mıdır?

Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem 14-17 Mayıs 1998 tarihlerinde yapılan Bilderberg yıllık toplantısının 17 Mayıs tarihli sabah oturumunda “Türkiye’nin Avrupa Birliği ve NATO ile uzun vadeli ilişkileri” konulu bir sunuş yapmıştır.

Bu sunuş sırasında diğer katılımcıların yanısıra, NATO Genel Sekreteri Javier Solana, İngiltere’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Sir David Hannay, Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yorgo Papandreu ve ABD’li diplomat Richart Holbrooke’da katılmışlardır. Resmî şahsiyetlerin katıldığı diğer uluslararası toplantılarda olduğu gibi Bilderberg toplantısı da basına kapalı olarak yapılmaktadır.

Anılan toplantı, Türkiye-AB ilişkileri dahil olmak üzere dış politikadaki önceliklerimizin ve Türkiye ekonomisine ait gelişmelerin uluslararası alanda bizzat Dışişleri Bakanımız tarafından bu önemli platformda bir kez daha dile getirilmesine fırsat vermiş ve yararlı olmuştur.

2. Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem; şayet anılan bu toplantının resmî niteliği yoksa, hangi sıfatla iştirak etmiştir ve bunun malî kaynağını şahsi olarak kendisi mi karşılamıştır?

Birinci sorunun yanıtında da belirtildiği üzere, Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem Bilderberg toplantısına Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sıfatıyla katılmıştır.

6. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün RTÜK’de yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5230)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Devlet Bakanı Sayın Cavit Kavak tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Hasan Hüseyin Öz Konya

Sorular :

Kanun değişikliği ve üye seçimi ile kamuoyunun gündemine gelen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda (RTÜK) kadrolaşma hususunda birtakım spekülasyonlar basının ve kamuoyunun gündemindedir. Bu çerçevede;

1. 55 inci T.C. Hükümeti döneminde RTÜK’e ne kadar personel alımı yapılmıştır?

2. Önümüzdeki dönemde RTÜK’e ne kadar personel almayı düşünüyorsunuz?

3. RTÜK’te 4 yıldır personel için sınav yapılmadığı, atamaların üyelerin isteği üzerine yapıldığı, dolayısıyla kanun ve yönetmeliklerdeki personel alım ve atama şartlarına uyulmadığı iddialarının doğruluk payı nedir?

4. Kurumda bazı daire başkanları ile bir üst kurul danışmanın -dört yıllık yüksekokul mezuniyet şartı aranmasına rağmen- “iki yıllık” yüksekokul mezunu olduğu iddiaları doğru mudur? Doğru ise bunlar kimlerdir?

5. Başka kurumlardan emekli olmuş 50-60 kişinin “hatır” olarak istihdam edildiği, dolayısıyla yüksek ücretten ikinci maaş almalarının sağlandığı şeklindeki iddialar doğru mudur? Doğru ise bunlar kimlerdir?

6. Kurumda yönetici, müşavir, ya da uzman olmak için 4 yıllık yüksekokul mezunu olmak gerekirken, herhangi bir özelliği olmayan ve çoğunlukla yardımcı personel ve sekreter olarak çalışan, ancak uzman olarak görev yapan lise mezunlarının varlığı doğru mudur? Varsa bunlar kimlerdir?

7. Kurumda çok sayıda karı-koca, ağabeyi-kardeş ya da yakın akraba olarak çalışanların var olduğu iddiası doğru mudur? Varsa kimlerdir?

T.C. Devlet Bakanlığı 25.6.1998 Sayı : B.02.0.017.800/ (02) 484

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.6.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5230-13137/31432 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ile Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz tarafından gönderilen ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen (7/5230-13137) esas no’lu soru önergesine ait cevabî yazımız ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz olunur.

Cavit Kavak Devlet Bakanı

T.C. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı 17.6.1998 Sayı : A.01.1.RTÜ.05.02.00/6575

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sayın Cavit Kavak)

İlgi : 5.6.1998 tarih ve B.02.0.017.800 (08)419 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün Üst Kurulumuza personel alımı ile ilgili Devlet Bakanı Cavit Kavak tarafından cevaplandırılması istenilen soru önergesine Üst Kurulumuzca verilen cevaplar ilişiktedir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Kutlu Savaş Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna

Personel Alımı ile İlgili Soru Önergesine Verilen Cevaplar

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 13.4.1994 tarih ve 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun ile özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği niteliğinde kurulmuş ve sözkonusu tarihten itibaren de bu özelliğini özveriyle sürdüren bir kurumdur. Üst kurul, 1994 yılında faaliyete geçtiğinde, mülga Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu personeli üst kurula devredilmişti. Bu personel daha önce verilen görev itibariyle sadece TRT Kurumu’nun yayınlarını denetlemekle görevli iken, üst kurulun görevi itibariyle ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan tüm radyo ve TV yayınlarını düzenlemek ve denetlemekle görevlidir. Ancak, hem personel sayısı itibariyle hem de yeni bir kurum olması nedeniyle yetişmiş personel kadrosu mevcut olmadığından, bu görevlerin yerine getirilebilmesi için deneyimli uzman kadrolarının oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğundan; açıktan veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından konularında deneyimli uzman personel göreve başlatılmıştır.

Cevap 1. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun, 55 inci T.C. Hükümeti ile bir bağı olmadığı gibi, bundan önceki T.C. Hükümetleri ile de bir bağlantısı olmamıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere, üst kurul özerk ve tarafsız bir kuruluştur.

Bu nedenle, personel alımlarının T.C. Hükümetleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. 55 inci T.C. Hükümeti döneminde, genişleyen hizmet gereği olarak, üst kurul kararları ile diğer kurumlardan veya açıktan görevlerinde uzmanlaşmış ve Üst Kurul hizmetlerine uygun 48 personelin atamaları yapılmıştır.

Cevap 2. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu faaliyete geçtiği günden bu güne iş yükü her gün artmakta, halen görev yapan personel sayısı da bu iş yükü karşısında yetersiz kalmaktadır. Üst kurulun merkez teşkilâtı dışında taşra teşkilâtı olarak 9 Bölge Müdürlüğü bulunmakta olup, bunlardan yalnızca İstanbul ve İzmir Bölge Müdürlükleri kısmen faaliyete geçmiştir. Henüz faaliyete geçmeyen 7 Bölge Müdürlüğünün de kadro ihtiyacı tabii olarak doğacaktır. Ancak, bu günden bir sayı belirlemek mümkün bulunmamaktadır.

Cevap 3. Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna personel alımları 3984 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin vermiş olduğu yetkiye dayanılarak çıkartılan “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Teşkilâtının Çalışma Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik”’in 25 inci ve “TRT Kurumu Hizmetlerinin Tanımı, Bu Hizmetlere Atanacaklarda Aranacak Özel Nitelikler ve Atama Şartları Yönetmeliği” nde yer alan hükümlere göre ve kurumun ihtiyacı doğrultusunda yapılmaktadır.

Cevap 4. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinde ilk dört dereceli kadrolara atanabilmek için “yükseköğrenim görmüş olmak” şartı aranmaktadır. Yükseköğrenimden ne anlaşılması gerektiği ise, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 3/a maddesinde “millî eğitim sistemi içinde, ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim-öğretimin tümüdür.” şeklinde açıklanmıştır.

Üst Kurulun, üst düzey yöneticileri yürürlükteki bu mevzuat hükümlerine uygun olarak göreve alınmışlardır.

Bu personel içerisinde iki daire başkanı ve bir üst kurul danışmanı 2 yıllık, bir daire başkanı ise 3 yıllık yüksekokul mezunudur. Bu kadrolara atamada tahsil şartı “fakülte veya yüksekokul” olarak belirlenmiş olup, tahsil süresi aramamaktadır.

Cevap 5. T.C. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekli olan, ancak geçmiş hizmetlerinde kariyer yapmış personel de ihtiyaçlar dahilinde göreve başlatılmıştır. Emekli Sandığından emekli olup da üst kurulda göreve başlayan ve halen görev yapan 11 personel bulunmaktadır. Bu personel üst kurulda göreve başladıkları bir ay içerisinde Emekli Sandığı Kanunu’nun ek 11 inci maddesi uyarınca Emekli Sandığına bildirilmekte ve ilgililerin emeklilik maaşı kesilmektedir. İlgililer, sadece Üst Kuruldan atandığı kadronun maaşını almaktadır. Bu sebeple, ikinci bir maaş almaları sözkonusu değildir.

Diğer taraftan, yukarıda belirtilen nedenlerle Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekli olup üst kurulda bir göreve alınanların emeklilik maaşlarının ise Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 63 üncü maddesi uyarınca tekrar göreve başlamaları halinde kesilme zorunluluğu bulunmadığından, emekli maaşlarını almaya devam etmektedirler ve bunların sayısı sadece dörttür.

Cevap 6. Mülgü Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu’nun personeli, 3984 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü ve Radyo ve Televizyon ÜstKurulu Teşkilâtının Çalışma Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmeliğin Geçici 2 nci maddesine göre Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda durumlarına uyan kadrolara atamaları yapılmış olup, bunlar içerisinde lise mezunu 4 personel uzman kadrosuna atanmıştır. Üst kurula devreden yüksek kurul personeli dışında ihtiyaca binaen kanun ve yönetmeliklerde yer alan hükümler çerçevesinde atama yapılmış olup bunlar içinde lise mezunu uzman ataması bulunmamaktadır.

Cevap 7. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi üst kurulda da gayet doğal olarak, evli çiftler ve kardeş mevcuttur. Bu personelden iki evli çift ve evli çiftlerden bir eş mülga Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulundan üst kurula devredilen personel arasında yer almakta olup bir eş de Üst Kurul zamanında göreve alınmıştır. Ayrıca, farklı tarihlerde ve farklı ihtiyaçlar nedeniyle, farklı kadrolara bir ağabey-kardeş ataması da üst kurul zamanında yapılmıştır.

7. — Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun;

– Gaziantep’e yapılacak yardımlar için ayrılan ödeneğe,

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın;

– Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulundan mezun olan öğrencilere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5396, 5407)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Doç. Dr. Kahraman Emmioğlu Gaziantep

Sorular

1. Bakanlık olarak 1998 yılında Gaziantep’te hangi yatırımları planladınız, planladıklarınızdan hangilerini gerçekleştirdiniz?

2. Gaziaptep İli için 1999’da yapmak istediğiniz yatırımlar nelerdir?

3. Yatırımlar için ayrılan ödenek tutarları ne kadardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. 2.6.1998

Hüseyin Yıldız Mardin

Sorular

1. 4 yıllık fakültelere bağlı Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulu’da iki yıl boyunca bu işin eğitimini alan öğrencilere Pamuk Eksperi unvanı verilmediği buna karşılık Çukobirlik gibi kurumların kendi bünyelerinde düzenledikleri kısa süreli kurslarla bu geniş yetkiler ehil olmayan insanlara emanet edildiği doğru mudur?

2. Doğru ise Türkiye’de sadece iki fakültede bulunan Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulu’nda eğitim gören öğrenciler neden mağdur ediliyor?

3. Bu mağduriyetin giderilmesi için Bakanlığınızın herhangi bir girişimi bulunmakta mıdır?

4. Türkiye ihracatının üçte birini teşkil eden tekstilin hammaddesi olan pamuğun, ehil olan ve eğitimi almış bu insanlar tarafından tasnifinin yapılması hakları değil midir?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 25.6.1998 Sayı : KDD.SÖ.1.01.1644

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 12.6.1998 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-13667 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu ve Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’a ait yazılı soru önergelerine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Esas No : 7/5407

Evrak Kayıt No : 13491/31992

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın yazılı soru önergesinde yeralan Bakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1 – 4 yıllık fakültelere bağlı Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulu’nda iki yıl boyunca bu işin eğitimini alan öğrencilere Pamuk Eksperi unvanı verilmediği buna karşılık Çukobirlik gibi kurumların kendi bünyelerinde düzenledikleri kısa süreli kurslarla bu geniş yetkiler ehil olmayan insanlara emanet edildiği doğru mudur?

Cevap 1 – 4 yıllık fakültelere bağlı Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulunda 2 yıl eğitim alan öğrencilere Pamuk Eksperliği unvanı verilmediği doğru, buna karşılık Çukobirlik gibi kurumların kendi bünyelerinde düzenledikleri kısa süreli kursla bu geniş yetkileri ehli olmayan insanlara emanet edildiği doğru değildir.

Çukobirlik bünyesinde, kütlü pamuk alımlarında ürünün ekspertizi; uzun yıllardan bu yana birliğin bünyesinde çalışan bu işe ehil personelin, öncelikle hizmetiçi eğitime tabi tutulmasını müteakip T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğünce düzenlenen süreli kurslar sonucunda başarılı olan ve adı geçen kurumca “Pamuk Ustası Yeterlilik Belgesi” verilen personel tarafından yapılmaktadır. Birlikte Pamuk Eksperi olarak çalışan personel sadece kütlü pamuk alımlarında ekspertiz görevi yapmakta, ürünün çırçırlanmasını müteakip elde edilen lif pamuğun ekspertizi ise T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlı “Devlet Eksperi” tabir edilen denetmenlerce yapılmaktadır. 1990 yılından bu yana da özellikle ekimden hasada kadar ürünün tüm ve jetasyon dönemlerinde ve üretcilerin gereksinim duydukları üretim girdilerinin (kimyevi gübre, zirai ilaç, tohumluk gibi) kullanımında teknik danışmanlık ile fümigasyon operatörü olarak görev alan ziraat mühendislerinin aynı zamanda ve ağırlıklı olarak yukarıda izah edildiği şekilde belgelendirilmelerini müteakip pamuk ekspertiz işlerinde de görevlendirilmektedir.

Soru 2 – Doğru ise Türkiye’de sadece iki fakültede bulunan Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulunda eğitim gören öğrenciler neden mağdur ediliyor?

Cevap 2 – 1940 yılından beri binlerce üreticimize hizmet veren Çukobirlik gibi Birliklerde görev yapan eksperler işe alınırken sözü edilen 2 yıllık Pamuk Eksperliği ve İplikçilik Yüksekokulları bulunmamaktaydı, sözü edilen yüksekokulların daha yeni mezun vermeleri nedeniyle bundan böyle, bu gibi Birliklerde ihtiyaç duyulması halinde sözü edilen 2 yıllık yüksekokul mezunlarının Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının açmış olduğu kurslar sonucunda yapılacak olan sınavlarda başarılı olacak öğrencilerin alacakları Pamuk Ustası Belgesi ile birlikte zaman sürecinde bu eğitimi gören öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi mümkün olabilecektir.

Soru 3 –  Bu mağduriyetin giderilmesi için Bakanlığınızın herhangi bir girişimi bulunmakta mıdır?

Cevap 3 – Talebe ilişkin konuda, sözkonusu yüksekokul mezunlarının, öncelikle Bakanlığımız, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Yükseköğretim Kurulu tarafından müştereken yapılacak düzenleme sonucunda “Pamuk Eksperliği” halinde, Birliklerin yanı sıra özel sektör çırçır işletmeleri ile tekstil sektöründe pamuk ekspertizi işlerinde çalıştırılması mümkün olabilecektir.

Esas No : 7/5396

Evrak Kayıt No : 13447/31913

Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun yazılı soru önergesinde yeralanBakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1 – Bakanlık olarak 1998 yılında Gaziantep’te hangi yatırımları planladınız, planladıklarınızdan hangilerini gerçekleştirdiniz?

Cevap 1 – Bakanlığımız bağlı kuruluşlarının, Gaziantep İlinde; 1998 yılı yatırım programında yeralan 16 adet projenin adı, program ödeneği ve gerçekleşme oranları cetvel halinde Ek : 1’de belirtilmiştir.

Bakanlığımız ilgili kuruluşlarından T.M.O. Genel Müdürlüğünün 1998 yılı yatırım programında yeralan Gaziantep İli ve İlçelerinde yapılan 9 adet yatırım projesinin adı ve ödenek miktarlarına ait bilgiler Ek : 2’de verilmiş bulunmaktadır.

Nizip 4 800 Ton Çelik Silo projesinin kabulü yapılarak hizmete alınmıştır. Araban 9 600 Ton Çelik Silo projesinin ise Haziran ayı sonunda geçici kabulü yapılacaktır. Diğer projeler ihale aşamasında bulunmaktadır.

Soru 2 – Gaziantep İli için 1999’da yapmak istediğiniz yatırımlar nelerdir?

Cevap 2 – Bakanlığımızın 1998 yılı yatırım programında yeralan projeler (II. Tarımsal Yayım ve Uygulama Araştırma Projesi hariç) 1999 yılında da uygulanmaya devam edecektir. Ayrıca, TMO Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu 7.5.1998 tarihli kararı ile Gaziantep İlinde Bölge Müdürlüğü kurulmuştur. Gaziantep Bölge Müdürlüğümüz için gerekli hizmet binaları ve tesis yatırımlarının tespit çalışmaları yapılmakta olup, önümüzdeki yatırım programı çalışmalarında programa alınacaktır.

Soru 3 – Yatırımlar için ayrılan ödenek tutarları ne kadardır?

Cevap 3 – Bakanlığımızın 1999 yılı Yatırım Programı teklifleri henüz hazırlık aşamasındadır. Bu nedenle, 1999 yılı yatırımlarının henüz iller bazında dağılımı yapılmamıştır. 1999 Yılı Yatırım ve Cari Bütçesi kesinleştiğinde, iller bazında ödenek dağılımı neticesinde Gaziantep İline ait program ve ödenek tahsisleri de kesinlik kazanacaktır.

Ek : 1

Gaziantep İli 1998 Yılı Program ve Giden Ödenekleri Bin. TL.

1998 YILIBÜTÇESİ

GERÇEKLEŞME

Program Giden

Proje Adı Ödeneği Ödenek %

Taşıt Kira, Bakım-Onar. ve İşl. Gıd. Yatırım 15 050 000 11 591 000 77.02

Bitkisel Üretimi Geliştirme Projesi 4 300 000 2 984 234 69.40

II. Ürün Araştırma ve Yayım Projesi 600 000 475 006 79.17

II. Tarımsal Yayım ve Uygul. Araş. Projesi 4 500 000 3 199 948 71.11

Çayır-Mer’a, Yem Bitkileri ve Hay. Projesi 1 270 000 1 270 000 100.00

Hayvancılığı Geliştirme Projesi 1 300 000 925 250 71.17

Program Giden

Proje Adı Ödeneği Ödenek %

Dış Kaynaklı Hayvancılık Projesi 165 000 124 240 75.30

Su Ürünleri Üretimi Geliştirme Projesi 500 000 467 500 93.50

Bitki Hast. ve Zarar. ile Mücadele Projesi 1 900 000 1 528 763 80.46

Hayvan Hast. ve Zarar. ile Mücadele Proj. 3 610 000 3 982 952 110.33

Su Ürünleri Kir. ve Koruma Kont. Hiz. Proj. 50 000 37 500 75.00

Gıda Denetim Hizmet. Geliştirme Projesi 7 510 000 6 571 250 87.50

Bitkisel Araştırma Projesi 620 000 495 720 79.95

Bitki Gen. Kaynak Yerine Muhafaza Proj. 700 000 680 000 97.14

Kooperatif Sürvey Projesi 24 000 19 200 80.00

Ekolojik Tarımın Yaygın. ve Kont. Proj. 100 000 100 000 100.00

42 199 000 34 452 563 81.64

Not : Müesseseler dahildir.

Ek : 2

Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün 1998 yılı yatırım programında Gaziantep İli ve bağlı ilçelerinde yapılan yatırımlar ve son durumları aşağıda belirtilmiştir.

1998 Yılı Ödeneği

İşyeri Yatırımın Cinsi (Milyon TL)

İslahiye Yük. Kap. Mısır Kurutma Cihazı 78 300

Alımı ve Depolara Akuple Edil.

İslahiye VT 300 Mısır Kurutma Cihazı 2 800

Toz ve Gürültüsünün Önlenebilmesi için

Filtre sistemi yapılması

Gaziantep Malzeme deposu 250

Nurdağı 10 000 Ton Çelik Silo 1 000

Nizip 4 800 Ton Çelik Silo 130 000

Nizip Kat Kaloriferi Tesisatı 1 500

Araban 9 600 Ton Çelik Silo 170 000

Araban Kat Kaloriferi Tesisatı 1 500

Araban Su sondaj kuyusu montajı 2 200

387 550

8. — Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, canlı sığır ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5417)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 3.6.1998

Hüsamettin Korkutata Bingöl

1 – Bakanlığınız tarafından yayınlanan genelge ile, canlı sığır ithalatına ne zaman başlanacak?

2 – Bu hayvanlar hangi ülkelerden ithal edilecek ve gerçek manda sağlık kontrolleri önceden yapılacak mı?

3 – İthal edilecek bu sığırlar damızlık mı yoksa kesim için mi?

4 – Ne kadar canlı hayvan ithal edilecek, hangi firmaya ne kadar müsaade edildi, bu firmaların isimleri kamuoyuna açıklanacak mı ve yaptığınız bu dağıtımda neyi kriter aldınız?

5 – Kamuoyunda bazı firmaların kayırıldığı yaygındır. Müracaat eden bazı firmalara 45 ton gibi cüzi miktarlar, bazılarına da yüklü miktarlarda tahsis yapıldığı doğru mudur?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 25.6.1998 Sayı : KDD. SÖ.1.01/1643

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 15.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5417-13504/32024 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Bilgöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata’ya ait yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Hüsamettin Korkutata

Bingöl Milletvekili

Esas No : 7/5417-13504

Soru 1 – Bakanlığınız tarafından yayınlanan genelge ile, canlı sığır ithalatına ne zaman başlanacak?

Cevap 1 – Ülkemizde görülen şap hastalığının eradikasyonu ile sığır vebası, aşılama ve sero-survey çalışmaları çerçevesinde ülkemizde ithali sözkonusu olan sıfır bağışıklı hayvanların ithalatı 26.8.1996 tarihinde durdurulmuştu. Bu itibarla ülkemizde yapılmakta olan şap ve sığır vebası hastalıkları ile mücadele çalışmalarında istenilen sonuçların alınabilmesi için hastalığa hassas sıfır bağışık canlı hayvan ithali için 1 Ağustos 1998 tarihine kadar kontrol belgesi düzenlenmeyecektir.

Soru 2 – Bu hayvanlar hangi ülkelerden ithal edilecek ve gerçek manada sağlık kontrolleri önceden yapılacak mı?

Cevap 2 – 26.8.1996 tarihinden bugüne kadar canlı hayvan için Kontrol Belgesi düzenlenmemiş olup, ülkemiz insan ve hayvan sağlığını korumak amacıyla yabancı ülkelerin hastalık durumları Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi, Dünya Sağlık Örgütü, FAO ve dış temsilcilerimiz aracılığıyla yakından takip edildiğinden insan ve hayvan sağlığına zararlı et ve canlı hayvanların ülkemize girmesi sözkonusu değildir.

Soru 3 – İthal edilecek bu sığırlar damızlık mı yoksa kesim için mi?

Cevap 3 – 26.8.1996 tarihinden bugüne kadar canlı hayvan için Kontrol Belgesi düzenlenmemiştir.

Soru 4-5 – Ne kadar canlı hayvan ithal edilecek. Hangi firmaya ne kadar müsaade edildi, bu firmaların isimleri kamuoyuna açıklanacak mı ve yaptığınız bu dağıtımda neyi kriter aldınız?

– Kamuoyunda bazı firmaların kayırıldığı yaygındır. Müracaat eden bazı firmalara 45 ton gibi cüzi miktarlar, bazılarına da yüklü miktarlarda tahsis yapıldığı doğru mudur?

Cevap 4-5 –  Ülkemiz ile Romanya, Litvanya ve Macaristan arasında Serbest Ticaret Anlaşması çerçevesinde ve Avrupa Topluluğu menşeyli tarım ürünleri ithalatında Tarife Kontenjanı Uygulamasında sanayici firma/kurum/kuruluş için kota dağıtımı Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğünce yapılmaktadır.

 

 

birleşim 109’un sonu