DÖNEM : 20 CİLT : 55 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

105 inci Birleşim

19 . 6 . 1998 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Muğla Milletvekili Mustafa Dedeoğlu’nun, Muğla İlindeki seracıların ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

2. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, son günlerde meydana gelen ve halkımızı olumsuz yönde etkileyen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılmakta olan özelleştirmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve DevletBakanı MehmetSalih Yıldırım’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Almanya’ya gidecek olan DevletBakanı Ahat Andican’a, dönüşüne kadar, DevletBakanı Işılay Saygın’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1563)

2. – Portekiz’e gidecek olan DevletBakanı Burhan Kara’ya, dönüşüne kadar, DevletBakanı Eyüp Aşık’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1564)

3. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan DevletBakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, DevletBakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1565)

4. – Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanının vaki davetine icabet edecek olan milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1566)

5. – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (1/761) Sayılı Kanun Tasarısının esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1567)

6. – (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1568)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 22 arkadaşının, TürkTicaretBankasının MerkezBankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait hisselerinin blok satışının mevzuata uygun olup olmadığının araştırılarak çalışanların kazanılmış haklarının korunması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Konya Milletvekili Abdullah Gencer’in, geçici görevli personelin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Meclis bünyesindeki sağlık hizmetlerinden yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/5004)

2. – Antalya Milletvekili BekirKumbul’un, PAL-MAR adlı bir şirkete EmlakBankası tarafından usulsüz kredi verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5089)

3. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve TicaretBakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/5173)

4. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin bakanlarının bir gazinoda ağırlanmasına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/5226)

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Osmangazi-Demirtaş Belediye Başkanlığında görevli bazı personelin emekli keseneklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5256)

6. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Şereflikoçhisar İlçesinde yaşayan kimsesiz kadınların barınma sorununa ilişkin sorusu ve DevletBakanı Hasan Gemici’nin yazılı cevabı (7/5280)

7. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TMO’nun hububat ithal edeceği iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5290)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, memur ve emekli maaşlarına yapılacak artışlara ve bu kesimin içerisinde bulunduğu zorluklara,

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Kamu Konutları Yönetmeliğinde Hükümetçe yapılan değişikliklere,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel cevap verdi; İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya da, bazı üniversitelerde başörtüsü uygulamasından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Romanya’ya gidecek olan :

Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun,

DevletBakanı Mehmet Cavit Kavak’a, SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy’un,

DevletBakanı Işın Çelebi’ye, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

DevletBakanı Rifat Serdaroğlu’na, Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in,

Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile

Bosna - Hersek HalkMeclisi Eşbaşkanları ve beraberlerindeki bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyaretlerine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya, Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay ve Ağrı Milletvekili Cemil Erhan’ın, (9/22) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinden imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; yeterli sayıda imza
kalmadığından, soruşturma önergesinin işlemden kaldırılacağı ve gündemden çıkarılacağı
açıklandı.

(9/18) ve (9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarına, siyasî parti gruplarınca 3 kat olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle üye seçimi yapıldı; Başkanlıkça, Komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

(9/16) ve (9/17) esas numaralı MeclisSoruşturması Komisyonlarında değişen oranlar nedeniyle CHP Grubuna düşen birer üyelik için, 3 kat olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle seçim yapıldı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarıları ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri GenelKurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, Komisyon raporu gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun, Belediye Gelirleri Kanunu ile 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) görüşmelerine devam olunarak, 5 inci maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 19 Haziran 1998 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.30’da son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Haluk Yıldız Ali Günaydın

Kastamonu Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

Ünal Yaşar

Gaziantep

Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR No. : 160

19 . 6 . 1998 CUMA

Raporlar

1. – BartınMilletvekili Köksal Toptan’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin DeğiştirilerekKabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/88) (S.Sayısı : 692) (Dağıtma tarihi : 19.6.1998) (GÜNDEME)

2. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve AdaletKomisyonu Raporu (2/933) (S. Sayısı : 694) (Dağıtma tarihi : 19.6.1998) (GÜNDEME)

3. – Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı : 695) (Dağıtma tarihi : 19.6.1998) (GÜNDEME)

4. – Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile Askerlik Kanununda DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/771) (S. Sayısı : 698) (Dağıtma tarihi : 19.6.1998) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 22 arkadaşının, TürkTicaret Bankasının Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait hisselerinin blok satışının mevzuata uygun olup olmadığının araştırılarak çalışanların kazanılmış haklarının korunması için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.6.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

19 Haziran 1998 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya) , Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşimini açıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, beni alkışladığınız için çok teşekkür ederim; ancak, ben sizi alkışlayamıyorum; çünkü, sıralar biraz boş. Ben istiyorum ki, biz buraya girdiğimiz zaman, arkadaşlarımız burada olsun; gerçekten, ben, Meclisi çalıştıralım istiyorum. Tabiî, iktidar gruplarından özellikle rica ediyorum. Yani, sıralar boş olunca ve bazı gruplar ille yoklama yap deyince, ben de yapmak zorundayım.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, bizim Grubumuzda çoğunluk vardır.

BAŞKAN – Efendim, DSP Grubunun çoğunluğunu görüyorum; ama, öteki grupların çoğunluğu yok.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın üyelerin, Genel Kurul salonunda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı yok.

Özellikle iktidar grubundaki arkadaşlar, aslında karar almak kolay da kararın gereğini yerine getirmek gerekli.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bugün cuma günü, onun için.

BAŞKAN – Yani, doğru canım, gelin, burada çalışalım, en süratli olarak. Biz, Başkanlık Divanı olarak, kendi inisiyatifimizi Meclisin çalışması yönünde süratle gösterelim.

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Sayın Başkan, nerede bunlar?

BAŞKAN – Efendim, onlarla da dolmuyor maalesef.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan değerli yorumunuz için size teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, birleşime 15 dakika ara veriyorum. Lütfen, 15 dakika sonra bütün arkadaşlarımız gelsin efendim.

Kapanma Saati: 14.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:14.35

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. — Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ilk oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulanamadığından, birleşime ara vermiştik.

Yeniden yoklama yapacağım; sayın milletvekillerinin, Genel Kurul salonunda olduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşa gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Muğla Milletvekili Mustafa Dedeoğlu'nun, Muğla İlindeki seracıların ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın cevabı

BAŞKAN – Birinci gündemdışı söz, seçim bölgesi olan Muğla İline bağlı ilçelerdeki seracılar ve çiftçilerin sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz isteyen, Muğla Milletvekili Sayın Mustafa Dedeoğlu'na verilmiştir efendim.

Buyurun Sayın Dedeoğlu.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA DEDEOĞLU (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizdeki seracılar ve çiftçilerin sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Yüce Meclise en içten saygılarımı sunuyorum.

Bildiğiniz gibi, Muğla İlimiz ve içelerimizde yaşayan halkımızın büyük çoğunluğu, geçimini ziraatçılıkla ve özellikle de seracılıkla sağlamaktadır. Seracılık, oldukça yoğun emek ve masraf gerektiren zahmetli bir iştir. Bölgedeki Fethiye, Ortaca, Dalaman, Köyceğiz ve yine, Kaş'ın Kınık, Ova gibi beldelerinde, nüfusun yüzde 80-85'i seracılıkla, özellikle domates üretimiyle uğraşmaktadır.

Domates tohumluğu yurt dışından ithal edilmekte olup, 10 gramlık domates tohumu 50-60 milyon liradan satılmaktadır. Domates üreticisi, seralarda, dönüm başına en az 100 milyon liralık ilaç, 60-70 milyon liralık gübre kullanmak zorundadır; artı, gübre fiyatlarına yüzde 15 KDV uygulanmaktadır.

Serelarda domates yetiştirme işlemleri sonbaharda başlayıp, bir kış boyunca devam etmektedir. Seraların ısıtılması, fidelerin ekilmesi için yapılan işçilik giderleri maliyetleri yükseltmektedir. Üretici, yıllık yüzde 71 faizle ziraî kredi kullanmaktadır. Tabiî ki, bu kredi, ziraatçı ve üretici için oldukça pahalı bir kredidir. Domates üreticisi, bu kadar yoğun emek ve masrafla yetiştirdiği domatesin geliriyle geçimini sağlamakta ve kredi borçlarını ödemektedir. Ne var ki, bu yıl, domates üreticisi tam bir çaresizlik içindedir, yapmış olduğu masraf ve emek boşa gitmiştir. Yetiştirmiş olduğu ürününe alıcı bulamamaktadır. İhracat teşviklerinin kaldırılması, ihracatı tamamen durdurmuştur. Yerli piyasa tamamen doymuş olup, ürün almamaktadır.

Aldığımız bilgilere göre, Suriye'den ülkemize domates girmekte ve paketlendikten sonra Rusya'ya ihraç edilmektedir. Kendi ülkemizde yetişen domatesler çöpe dökülürken, böyle bir uygulamanın nedenini anlamak mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üreticinin yetiştirmiş olduğu domates, elinde kalmış, seralarda çürümekte veya toptancı hallerinde çöpe dökülmektedir. Zira, bugünlerde, büyük şehirlerimizdeki manavlarda kilogramı 100 bin liranın altına düşmeyen domates, üretim merkezlerinde kilogramı 10-15 bin liranın altında olmasına rağmen, alıcı bulamamaktadır; oysa, 1 kilogram domatesin maliyeti 50-60 bin lirayı bulmaktadır. Üretici, bu duruma isyan etmekte; ancak, derdine çare olacak yetkili bulamamaktadır, son derece mağdur ve çaresizlik içerisindedir. Üretici, esnafa, bankaya, işçiye, kısacası, herkese borçludur; almış olduğu kredinin vadesi gelmiştir; bütün emeklerinin boşa gitmesi yetmezmişcesine, bir de, haciz korkusuyla son derece tedirgindir. Üretici, kredi borcunu ödeyebilmek, hacizden kurtulabilmek için, elindeki ineğini, öküzünü, hatta traktörünü dahi satmaktadır. Bu durum, gelecek yıllarda, domates üreticisi için olduğu kadar, ülkemiz ekonomisi için de son derece büyük bir tehlikedir. Zira, üretici, bir daha domates üretmeye tövbe etmiştir. Önceki yıllarda, böyle olağanüstü durumlarda, üreticinin kredi borçları belli bir süre ertelenerek zor dönemler aşılmıştır; üretici, zararla geçen yılların borcunu bir sonraki yıl ödemiştir. Hükümetten bu konuya duyarlılık gösterilmemektedir. Hükümet, bu konuyu, en kısa zamanda ele almalı, üreticimizin derdine çare bulmalıdır.

Bölgede pamuk ve diğer mahsullerle uğraşan çiftçimizin de hali perişandır; çünkü, son zamanlardaki yağışlar, ekili alanların su altında kalmasına neden olmuş, müteaddit defa yapılan ekimler boşa gitmiştir. Çiftçinin yeniden ekim yapmaya gücü kalmamıştır. Bu yıl plasman tahsisi yapılmadığından, çiftçimiz, yeni kredi alamamakta, vadesi gelmiş borcunu ödeyememektedir. Bölgedeki kavun üreticisinin durumu içler acısıdır. Geçen, yine, Fethiye Karaçulha toptancı halinde bir kavun üreticisine kavun fiyatını sorduğumuzda, 70 bin lira civarında olduğunu söylediler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, süreniz bitti; lütfen, toparlayın efendim.

MUSTAFA DEDEOĞLU (Devamla) – Peki, Sayın Başkanım.

...Maliyetin ne olduğunu sorduk "150 bin liradan satarsak ancak kurtarır" dediler.

Yine, yörede, turizmle uğraşan esnaf çaresizlik içerisindedir. Yörede ve ülkemizde turizm, yüzde 60 oranında düşmüştür ve yine, Hükümetin dış ilişkilerle, dış siyasetle ilgili koyduğu tutumlar yüzünden ülkemizdeki turizm olayı sekteye uğramıştır. Dolayısıyla, yine, Alanya'da geçen gün bir kuyumcu dükkânında yaptığımız bir söyleşide, 13 ailenin Almanya'dan rezervasyon yaptırdığını; ancak, Sayın Başbakanın bir demeci yüzünden, 12 ailenin iptal ettirdiğini, sadece bir ailenin Türkiye'ye geldiğini söylediler. Yani, önümüzdeki günlerde, turizmde de büyük sıkıntı yaşanacaktır.

Ben, Hükümetin, hem çiftçimizle, ziraatçımızla ilgili hem de turizmcilerimizle ilgili konularda duyarlılık göstereceğini ve olayları çözüme ulaştıracağını düşünüyorum, bekliyorum ve Yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Rüştü Taşar; buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Muğla İlimizde, özelllikle sera üretimimiz önemli bir yer almaktadır. Sera üretimi, bilindiği gibi, yılın belli dönemlerinde yoğunlaşmaktadır; bu yoğun dönem de, genelde tarla ürünlerinin de pazara girmeye hazırlandığı dönemlere rastlamaktadır. Bu dönemlerde, piyasada, arz ve talep dengesine bağlı olarak fiyatlar düşmekte veya artmaktadır; bu duruma, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, serbest piyasa ekonomisi şartları içerisinde müdahale etmemiz söz konusu değildir. Bu problemler, serbest piyasa ekonomisi içerisinde, tarım sektörü için olduğu gibi, diğer sektörler için de geçerlidir. Ancak, Bakanlık olarak, pazarlamada darboğaz içerisine giren tarımsal ürünlerin, özellikle, ihracatının desteklenme kapsamına alınmasına yönelik çalışmalarımız, bugüne kadar olduğu gibi, bundan böyle de devam edecektir.

Tarım sektöründeki gelişme ve gelecekteki dinamiklere paralel olarak, ürün bazında aldığımız, üretim ve ihracata yönelik teşvik ve desteklemeler, zaman içerisinde diğer ürünlere de yansıtılacaktır. Diğer taraftan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak çiftçilerimize yönelik hizmetlerimiz, hemen tüm tarım sektöründe devam etmektedir.

Tarım sektörünün dikensiz gül bahçesi olmadığını hepimiz biliyoruz. Yılların ihmalinden kaynaklanan problemlerin aşılması yolunda, zaten, Bakanlık olarak çalışmalarımızı gece gündüz devam ettirmekteyiz.

Tarım sektöründe yer alan önemli problemlerin başında, sektörde küçük işletmelerin fazla olması, işgücünün fazla olması gelmektedir. Bakanlık olarak temel görevimiz, ülkede tarımsal üretimi artırmak olup, bunu gerçekleştirmek için de çabalarımız devam etmektedir. Şöyle ki, gübre sübvansiyon sistemini değiştirerek, çiftçimize, gübreyi daha ucuza temin etme ve yeterli gübre kullanma imkânını sağladık. Bu sayede, çiftçilerimiz, destekleme bedellerini almak için bir sürü bürokratik işlemlerden kurtulduğu gibi, bugüne kadar gübreye ödediği bedelden daha azını ödemektedir. Söz konusu uygulama, sadece, çiftçiler tarafından değil, gübre üreticileri tarafından da önemli yenilikler getirmiştir.

Yine, 1998 yılında yapılacak, tohumculuğu destekleme ödemelerini yüzde 100 artırdık. Sertifikalı çeltik, ayçiçeği, soya, delinte edilmiş pamuk, patates ve yem bitkileri tohumlukları ile mevye ve asma fidanları ve bunların anaçlarına yapılmakta olan desteklemeyle, kaliteli üretim ve fazla üretim için önemli bir girdi olan tohumculuğun teşviki, tarım kesimi ve üreticilerimize önemli bir katkı sağlamıştır.

Yine, özellikle seracılık üretimimizin yoğun olduğu Muğla yöremizde, ziraî mücadele ilaçları yoğun olarak kullanılmakta ve üretimin kaliteli olmasını sağlayan bu girdi de desteklenmeye devam edilmektedir.

Saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Aslında, biz, geçen hafta, Serik, Antalya ve Alanya'ya gittik; oradaki müstahsiller de bu domates fiyatlarından çok şikâyetçiydi; ama, neyse...

İLHAN AKÜZÜM (Ankara) – Politika yapma!..

BAŞKAN – Serikliler bana çok alkış tuttular, onun için onların isteklerini burada gündeme getirmek biraz vacip oldu.

2. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, son günlerde meydana gelen ve halkımızı olumsuz yönde etkileyen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci gündemdışı söz, son günlerde halkımızın huzurunu olumsuz yönde etkileyen bazı olaylar müşahede edilmekte ve bu olaylar basınımızda da yer almaktadır; bu olumsuzlukların giderilmesi hususunda Genel Kurula düşüncelerini arz etmek isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Lütfi Doğan'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Doğan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuyu, Değerli Başkanımız sizlere arz etti. Düşüncelerimi arz etmeye başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Efendim, bu konuda, değerli milletvekili arkadaşlarım çok güzel sözler söylediler; şahsen bendeniz dinledim, yararlandım; ama, farklı bir ciheti de yüksek müsamahanıza güvenerek, bendeniz arz etmek istiyorum; çünkü, şuna inanıyorum: Hepimizin arzusu, milletimizin birliğidir, kardeşliğidir, bütünlüğüdür, iyiliğidir, dirliğidir ve yine, milletimizin bütün fertlerine ve hepsinin üstünde de siz muhterem milletvekillerimize, Parlamentomuza çok büyük görev düşmektedir; hepinizin bu yüksek sorumluluğun idraki içerisinde olduğundan da eminim. Bu konuda, bildiklerinizi sizlere arz etmiş oluyorum; ama, bir zaruret hissettiğim için, tekrarından, beni mazur göreceğinize de inanıyorum.

Hepinizin bildiği bir gerçek şudur: Bir toplumun, özlediği huzur, güven ve nezahete erişebilmesi için, o toplumun içerisindeki en güçsüz, en zayıf kimseler, en güçlü olan kimselerden, haklarını, hiçbir zorluğa, hiçbir eziyete uğramadan alabilmelidirler. Üstün medeniyete erişmenin, huzur ve güvene ulaşmanın ana esası budur; aksi takdirde, güçsüzler himayesiz kalırsa, güçlüler istediğini yapacak olursa, o milletin, o toplumun yükselmeye erişmesi mümkün değildir.

Şimdi, geçmişten iki örnek vermek istiyorum; bunlardan birincisi şu: Murat Beyin -merhumun- Tarihî Umumîsinde okumuştum, sizler de bilirsiniz, Çin ileri gelenlerinden Konfüçyüs şöyle diyor: "Bir devlet yönetimi, eğer samimî, hakkaniyete, adalete bağlı olursa, kanunlar yapmadan da ülkesini yönetebilir; ama, hakkaniyete, adalete bağlı değilse, samimî değilse, kendisinin saygı göstermeyeceği kanunları yapması neye yarar."

Bir başka misal daha arz etmek istiyorum; o da şudur: Takriben bundan onbeş asır önce, İranlıların bir devlet başkanı, bir gün ava çıkar, iki tane kuş avlar -güvercin veya keklik diyelim- yanındaki yardımcılarından birisini karşıdaki bir köye gönderir ve "siz, şu parayı alın, gidin tuz getirin; şu iki avımızı pişirip yiyelim" der. Yanındakiler de şöyle söylerler: "Efendim, iki kekliği pişirmek için, parayla tuz almaya gerek yok; gitsin, alıp gelsin." O devlet başkanı da cevaben "mesele öyle değil; eğer, bir ordunun kumandanı, kendisine ait olmayan bir bahçedeki bir ağaçtan bir elma koparırsa, onun yönetiminde olanlar, o bahçenin ağaçlarını kökünden yok ederler" der.

Bu basit misalleri sizlere arz etmek istememdeki ana maksat şudur: Ülkemizde, başlangıçta söylediğim gibi, hepimiz huzur istiyoruz, hepimiz güven istiyoruz ve her birimiz de, elimizden gelen katkıyı yerine göre, yapmakta bulunuyoruz. Üstelik, ben, şahsen, sizleri çok takdir ediyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; lütfen, toparlayın Sayın Doğan.

Size eksüre verdim; buyurun.

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

... Bu memleketin ilerlemesi, yükselmesi, birliği, bütünlüğü ve huzur içerisinde olması için büyük gayretleriniz var; ama, buna rağmen -dün, Değerli Dumankaya arkadaşım da belirtti, daha başka kardeşler de belirttiler- bir süreden beri, birkısım evlatlarımızın kılık kıyafetine, bir iki devlet memurumuzun gözü ilişti, takıldı, rahatsızlık veriyor; şahsen bendeniz, bundan dolayı üzülüyorum.

Bizim inancımıza göre, bizim ahlakî telakkilerimize, bizim millî geleneklerimize göre, bir hocanın talebesi üzerindeki hakkı, ana babasından daha fazladır. Böyle olduğuna göre, devlete, millete zarar vermeden, hocalarına saygıda kusur etmeyen bu evlatlarımızın, Anayasanın da kendilerine tanıdığı haklardan yararlanmalarını temin edelim. Anayasa, diğer bütün kanunların üstünde olduğuna göre, Anayasanın 42 nci maddesi "eğitim, öğretim hakları önlenemez" demektedir; bu kadar açık, bu kadar sarih.

Eğer bir kusurları, eksiklikleri varsa, hocaları olarak ikaz etsinler. Kanunlara karşı gelenler varsa -ki zannetmiyorum, bu milletin evladı, bilerek bunu yapmaz- savcılarımız var, kim ne yapıyorsa haklarında kanunî takibatı yapar.

Muhterem parti başkanlarımızdan, parti yöneticilerimizden ve başta da bu büyük Parlamentodan istirhamım şu: Bu milletin evlatlarının, huzur ve güven içerisinde okuma imkânlarını sağlayalım -ki, kanunlarımız sağlamıştır- elbirliği yapalım, birbirimizi rencide etmeyelim.

Bir de şunu düşünelim: Biz, etrafımızdaki insanlarla, devletlerle dostluk kurmak amacında olan bir milletiz. "Yurtta sulh, cihanda sulh" bizim için siyasî bir prensiptir, son derece de isabetlidir. Dünya milletleriyle dostluk kurmaya çalışırken, dikkat edelim, içimizdeki insanları incitmemiz, içimizdeki insanların, büyüklerine karşı hürmetsizlik duygusunu beslemelerini önlememiz veya böyle bir duygunun uyanmasına imkân vermememiz zarureti vardır.

Bir üzüntüm şudur: Geçenlerde gazetelerde bir haber yer aldı. Avrupa'daki bazı ülkeler diyorlar ki: "Biz güneydoğuda elçilikler kuralım." Şimdi, bu sözü söyleme cesaretini, daha açığı, cüretini gösterenlere, bunu yapamayacaklarını, bu millet, birliğiyle, bütünlüğüyle, iyiliğiyle, iyileştirmesiyle, fertlerini birbirlerine sevdirmesiyle; yöneteni yönetilene, yönetileni de yönetene güven duymasıyla ve bunu, içten duymasıyla temin eder; onlar da, o kötü düşüncelerinin cezasını kendileri çekerler.

Sayın Başkanımın müsamahasından dolayı kendilerine, dinlemek lütfunda bulunduğunuzdan dolayı da sizlere teşekkürlerimi arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

3. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılmakta
olan özelleştirmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın
cevabı

BAŞKAN – Son gündemdışı söz. Hükümetin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uygulamakta olduğu ve önümüzdeki günlerde uygulamaya devam etmeyi düşündüğü özelleştirme politikaları konusunda, Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan'a verilmiştir efendim.

Buyurun Sayın Topkan.

Süreniz 5 dakikadır.

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılmakta olan özelleştirmeler ve bu özelleştirmelerin bölgede oluşturduğu sıkıntılar konusunda yetkilileri ve sorumluları bölge halkı adına uyarmak için söz aldım; sizlere ve dinleyicilere saygılarımı sunuyorum.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bir başka deyişle açlığın, işsizliğin, yoksulluğun yazgı olarak yaşandığı bölge. Bölgede yaşayan insanlar, yıllardan beri çığ gibi büyüyen işsizliğin, açlığın ve sefaletin kucağında çırpınırken, her gelen siyasal iktidar, halkın bu mağdur durumunu sömürmüş ve sömürmeye devam ediyor. Son yıllarda siyasal partilerin, hükümete gelir gelmez ilk iş olarak, koşa koşa bölgeye gitmeleri, hatta, ilk Bakanlar Kurulu toplantısını bölgede yapmaları oldukça dikkat çekicidir. Medya destekli, şatafatlı Bakanlar Kurulu toplantısı arkasından, sorunların en kısa zamanda çözüleceği sözleri; yıllardır bu tür sözlere bölge halkının alışık olmasına karşın, çaresizlikten dolayı bir anda ümide kapılmaları; sonrası, büyük bir hayal kırıklığı, her geçen gün artan sorunlar, işsizlik, açlık ve göç. Bölge halkı, yerine getirilmeyen sözlerden dolayı, hangi siyasî partiye inanacağını şaşırmış durumdadır.

Son günlerde yapılmak istenenlerle -yaşanmakta olan sorunlara çare bulmayı, işsizliği önlemeyi bir yana bırakın- halkın, ekmeği de elinden alınmak istenmektedir. Bir taraftan, büyük bir çaba ve uğraşla, olağanüstü hal bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde işsizliğe çare olması amacıyla, istihdam yaratılması ve yatırımların teşvik edilmesi yasasını çıkarıyoruz, bu yasayla, bölgede yaşanmakta olan işsizliğe ve açlığa çare aradığımızı iddia ediyoruz; diğer taraftan da, üretim yapan ve insan istihdam eden kamu kurumlarından, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Hakkâri, Bitlis ve Van illerindeki TEDAŞ'a ait elektrik dağıtım kuruluşlarını, Diyarbakır'daki Sümer Holdinge ait pamuklu sanayi işletmesi, et kombinaları, çimento fabrikalarını, Batman'daki TÜPRAŞ ve Petrol Ofisi AŞ gibi yatırım kuruluşlarını bir bir özelleştiriyoruz. Böylece, devlete ait olan bu kuruluşlarda çalışan insanların oluşturduğu 95 bin nüfusu, mevcut işsizler ve açlar ordusuna katarak, sokağa atılmalarına ortam hazırlıyoruz.

Bir taraftan, yasalar hazırlayıp bölge sorunlarına çareler arıyor görüntüsü vereceksiniz, diğer taraftan bölgede mevcut üretim ve istihdam sağlayan devlete ait işletmeleri yok pahasına satarak, bu kuruluşlarda çalışan yüzlerce insanın işsiz kalmasına ortam hazırlayacaksınız. Doğrusu, birbiriyle çelişen bu iki mantık arasında, milletvekili olarak ben, bir ilişki kuramıyorum. Uzun yıllardan beri siyaset yapan ve şu anda iktidarda olan deneyimli politika adamlarımızın bu çelişkiyi nasıl bağdaştırdıklarını, doğrusu, ben ve bölge halkı merak ediyoruz.

Adıyaman'da mevcut iki devlet yatırımından birisi olan çimento fabrikası özelleştirildi. Fabrika, özelleştirilmeden önce kâr eden bir kuruluş idi ve orada 250 işçi çalışıyordu. Özelleştirme sonrasında, hiçbir sosyal güvence sağlamadan, birçoğunun tazminatları dahi ödenmeden 120 işçinin işine son verildi; Adıyaman'daki mevcut işsizlere 120 ilave yapıldı.

İkinci devlet yatırımı olan Sümer Holdinge ait Adıyaman İplik ve Dokuma Fabrikasının 19 Haziran 1998 tarihinde satışı gerçekleşiyor. Şu anda bu kuruluş tam kapasiteyle çalışmakta olup, 450 işçi çalıştırmaktadır. Ayrıca dışarıya fason iş yaptırıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti; ek süre veriyorum, lütfen, toparlar mısınız.

CELAL TOPKAN (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.

... Bu yolla da 500 kişinin istihdamına olanak sağlıyor; bırakınız zarar etmeyi, 500 kişiye de istihdam alanı yaratıyor. Yüksek oranda kâr eden Adıyaman Sümerbank Fabrikasının, özelleştirmeye gerekçe olan zararı da söz konusu değildir. Bu fabrikanın özelleştirilmesi sonrasında, özelleştirme mantığı gereği 450 olan işçi sayısı 250'ye inecek, Adıyaman'daki işsizler ve açlar ordusuna 700 işsiz ve bu işçilerin bakmakla yükümlü olduğu yüzlerce insan katılacaktır.

Bu kararı alanlara seslenmek istiyorum: Yılların birimi bu kuruluşları hangi yakınlarınıza peşkeş çekeceksiniz; böyle bir hakkı kendinizde nasıl görüyorsunuz? Genç cumhuriyetimizin, bu ülkenin kalkınması, insanlarına hizmet etmesi amacıyla kurduğu bu kuruluşları yok edip, bölgede var olan sorunları biraz daha artırıp, insanların işsiz ve aç kalmalarına meydan verirken, vicdanen hiç rahatsız olmayacak mısınız? Bu siyaset mantığıyla bölgede var olan sorunları çözeceğinize nasıl inanıyorsunuz? Siz, çözeceğinizi söyleseniz bile, bu savınıza kimleri inandırabilirsiniz? Hani, siz, bölgede, Adıyaman'da var olan işsizliğe çare bulacaktınız; bu amaçla yasalar hazırlayıp, bölgede işsizliğe çare bulacağınızı günlerce televizyonlarda halka anlatmadınız mı, ben ve bölge halkı merak ediyoruz: Siyasetçilerimiz ve yöneticilerimiz, bölge halkına karşı dürüst davranmayı ne zaman öğrenecek? Bu siyaset anlayışıyla, bölgede yaşanmakta olan hiçbir soruna çare bulamazsınız; bölgede yaşanan sorunların daha da fazla artmasına meydan verirsiniz; buna hakkınız yoktur. Gelin, bu uygulamalardan vazgeçin, yüzlerce aile, sizlerden bu davranışı bekliyor.

Sizleri saygılarımla selamlıyor, Sayın Başkana da, hoşgörüsünden dolayı, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topkan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi hem destek veriyor hem de arkasından şikâyet ediyor.

BAŞKAN – Canım, onların bileceği şey. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi öyle düşünüyorsa... Siz de öyle düşünüyorsanız, siz de dışarıdan destekleyin, bir de çıkın tenkit edin; ne olacak... Bu böyle... Yani, özenti duyuyorsanız, siz de taklit edebilirsiniz diyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Salih Yıldırım; buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan'ın gündemdışı konuşmasına yanıt vermek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Celal Topkan, yöre sorunlarını bilen ve bu sorunların çözümüne katkı sağlamak için özveriyle uğraş veren arkadaşlarımdan biridir; ancak, söylemlerinin bu çizgiyle bağdaştığını söylemem mümkün değil; kendisini muhalefette gören bir parlamenterin, öyle zannediyorum ki, seçmene ulaştırmak istediği iyi duygularını dile getirdi, bunun altını çizmek istiyorum.

Ben de, yöreden bir yurttaş, bir parlamenter ve Hükümet mensubu olarak, aktardığı sorunların, sıkıntıların çok büyük bir kısmına katılıyorum. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde sosyoekonomik sorunların derinliğini de biliyorum, boyutunu da biliyorum.

Biz, 55 inci Hükümet olarak, görevi devraldığımızdan bu yana, bugüne kadar çok az hükümetin ve hükümet mensubunun yaptığı bir politikayı sergiledik. Biz, enkaz edebiyatı yapmadık. Biz, bu olumsuzlukları hangi koşullarda devraldık demedik; ancak, bunların giderilmesi konusunda, olanakları, imkânları, mevzuatı yan yana koyarak, bunu yaşama geçirmeye çalıştık. Her şeyden önce, az şikâyet etmesi gereken kişilerden birisinin Sayın Topkan olması gerekiyor; çünkü, devletin, bu yıl, yatırım için en çok yer ayırdığı illerden biri Adıyaman'dır ve güneydoğu illeri arasında üçüncü sıradadır.

Özelleştirmeyle alakalı bir konudaki haklılığına işaret etmek istiyorum. Özelleştirme, Türkiye genelinde uygulanmaya çalışılan ve büyük ölçüde başarı sağlanan belki bir uygulama; ancak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki özelleştirmede göz önünde bulundurulması gerekli olan önemli bir husus var: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomisinin esasını tarım oluşturur; tarımla alakalı sektörlerin öncelikli olarak özelleştirilmesinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ekonomik olumsuzlukta önemli katkı payı var; buna katılırım; özelleştirme sıralamasının iyi düşünülmesinin çok yerinde olacağını düşünürüm; ancak, üretkenliğe hiç katkısı olmayan, performansı çok düşük, yüzde 7 ilâ en iyisi yüzde 27 arasında çalışan işletmeleri bu koşullarda taşıyın diyebilecek bir devlet sorumlusunu düşünmek mümkün değil; bunun, ne arkadaşımın düşündüğü politikalarla ne de partisinin ekonomik mantığıyla bağdaşacağını zannetmiyorum.

Özelleştirme uygulamalarının başlatıldığı 1985 yılından bugüne kadar geçen süre kapsamında, kuruluşların hemen yarısından fazlasının özelleştirme işlemleri tamamlandı. Süt Endüstrisi Kurumu, yem sanayii ve çimento fabrikalarının tümü özelleştirildi. Bunlar içerisinde, başarılı olduğu söylenen Adıyaman Çimento Fabrikası dışında, performansı yüksek ikinci, üçüncü bir kuruluşu bunun yanına koyamazsınız.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde özelleştirilen kuruluşlar, gerçekten, 12'si yem sanayiine, 11'i süt mamüllerine, 7'si et kombinasına, 4'ü tekstile ve 10'u çimentoya ait olmak üzere toplam 44 kuruluşu kapsamaktadır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki özelleştirmede özenle takip edilmesi gereken bir hususa da dikkat çekilmiştir. Yapılan özelleştirme uygulamalarında, özelleştirilen kuruluşların, özelleştirme sonrasındaki faaliyetlerinin belli bir süreye kadar sürmesi, mevcut istihdamı koruması ve belli üretim kapasitesini devam ettirmesi önkoşul olarak getirilmiştir. Söz konusu koşulların yerine getirilmemesi durumunda, sözleşme gereği satış bedelinin bir kısmı tutarında cezaî şart uygulanması düşünülmüştür. Bu çerçevede, Özelleştirme İdaresi bünyesinde görev yapan Özelleştirme Sonrası Takip Proje Grup Başkanlığı tarafından özelleştirilen kuruluşların bu şartları uygulayıp uygulamadıkları yerinde incelenmekte, kontrol edilmektedir; sözleşme uyarınca gerekli şartları yerine getirmeyen kuruluşlar için hukukî işlemler yapılmaktadır; bir kısmı bu açıdan takiptedir; ancak, üretimi duran ya da azalan bazı işletme ve kuruluşlar da mevcuttur. Gerek rekabet şartları gerek ekonomik faaliyetleri gerekse ticarî açıdan kârlı ve verimli olmamaları nedeniyle üretimi duran ya da azalan bu gibi işletmeler, yöre ekonomisinde sanıldığı kadar büyük yer tutmamaktadır; birçoğunun, üretime esas personel sayısı çok azdır, sayıda olup, üretim faaliyetleriyse sınırlıdır. Bu gibi ekonomik verimliliği olmayan işletmelerin faaliyete devam etmesini zorlamaksa, zarar etmeyi teşvikten öteye geçmez. Bunun yerine, devlet, yöre halkına ve yöreye direkt teşvik uygulaması sağlayacak tedbirleri almaktadır, almaya da devam edecektir.

Bunun yanı sıra, bu gibi birkaç küçük örneğin dışında, yöre müteşebbislerinin, işadamlarının ve çalışanlarının kurduğu ortaklıklara devredilen birçok kuruluş bulunmaktadır; Aşkale Çimento ve Kurtalan Çimento bunun örnekleridir.

Değerli Topkan'ın hassasiyetlerinin önemli bir kısmına katıldığımı belirtmek istiyorum; ancak, onun, burada, yörede, sadece işsizliği ortadan kaldırmayacak, sadece güneydoğunun değil, Türkiye'nin kaderini değiştirecek GAP Projesiyle alakalı güzellikleri de sergilemesini temenni ediyordum; çünkü, 9,5 milyon işsiz olduğunu düşündüğümüz ülkede 3 milyon 800 bin insana direkt iş olanağı sağlabilecek olan bu projenin en önemli merkezlerinden birisi de Adıyaman'dır. Ben, bana bu açıklama fırsatını verdiği için Değerli Topkan'a teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır; bu suretle, gündemdışı konuşmalar da bitmiştir.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Ahat Andican'a, dönüşüne kadar, Devlet Ba-
kanı Işılay Saygın'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezke-
resi (3/1563)

17 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 19 Haziran 1998 tarihinde Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

2. – Portekiz'e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara'ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1564)

17 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 18 Haziran 1998 tarihinde Portekiz'e gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara'nın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

3. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1565)

17 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 19 Haziran 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

4. – Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanının vaki davetine icabet edecek olan milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1566)

18 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanının vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 5 kişilik bir Parlamento heyetimizin 20-24 Haziran 1998 tarihleri arasında düzenlenen Globe Europe Parlamenterler Konferansına katılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun 16 Haziran 1998 tarihindeki 102 nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen üyelerimizin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Hüsnü Sıvalıoğlu Ali Rıza Bodur

Balıkesir İzmir

Memduh Büyükkılıç Fevzi Aytekin

Kayseri Tekirdağ

Yusuf Bahadır

Trabzon

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 22 arkadaşının, Türk Ticaret Bankasının Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait hisselerinin blok satışının mevzuata uygun olup olmadığının araştırılarak çalışanların kazanılmış haklarının korunması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Ticaret Bankası, 9 Mart 1913 tarihinde Adapazarı'nda, Adapazarı esnafı ve tüccarlarının bir araya gelerek sermaye ve emeklerini birleştirmek suretiyle kurmuş oldukları ilk ulusal özel girişim bankasıdır.

Türk Ticaret Bankası, o tarihlerde, ülkede faaliyette bulunan yabancı bankaların katı tutumları ve tefecilerin ağır koşullarından bunalan tüccar ve esnafa uygun şartlarda kredi temin etmek, piyasada istikrarı sağlamak ve ulusal ticaretin gelişmesine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur.

Türkbank, Türkiye'nin ilk özel bankası ve sermayesinin büyük çoğunluğu çalışanlarına ve emeklilerine ait olan tek bankası iken bilançoları hep kâr gösterirken, 1.10.1994 tarihinde Hazine tarafından yönetimine Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi gerekçe gösterilerek el konulmuştur. Bu kanunun 64 üncü maddesi birinci fıkrasında "Bankanın malî bünyesinin ciddî bir şekilde zayıfladığının tespit edilmesi durumunda, Bakan uygun bir süre vererek sermaye artırılmasını veya sermayenin ödenmeyen kısmının tahsilini isteyebilir" denilmektedir. Bakan, bu şartı öne sürerek 1.10.1994 tarihinde, bankayı, madde 64 kapsamına aldırmış; fakat, sermayesini artırmamıştır. Bu dönem bankanın zor duruma düşmesinde önemli rol oynayan Sümerbanka açılan krediler, yönetim kurulundaki sermaye artırımından önce yüzde 14 payı olan Hazine yetkililerince onaylanmıştır. Oysa, kanun gereği, yeni büyük kredilerin açılmaması gerekmektedir.

Banka çalışanları ve emeklileri, 1997 yılına kadar yüzde 85 pay sahibi oldukları halde, 1996 ve 1997 yılı bilançolarının, kendilerine, ancak 250 milyon TL karşılığında verilebileceği söylenmiştir. Bu yıllara ait genel kurullar da yapılmadığı için, bankanın kötü duruma düşmesinde sorumluluğu olanların tespit edilmesi de mümkün olamamıştır.

Bankanın sorumlu olduğunu iddia ederek yönetimine el koyan Hazine, Tasarruf Mevduatı Fonundan bankaya para aktararak, altı ayda iki defa sermaye artırımına gitmiş ve bankanın sermayesini, 3 trilyon TL'den 120 trilyon TL'ye çıkarmıştır. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, fondan bankaya aktarılan bu para sonucunda, bankanın, sermaye artışıyla başabaş konuma geldiğini açıklamıştır. Açıklamadan, bankanın 120 trilyon TL zarar ettiği anlamı çıkmaktadır. 1994 yılında 3 trilyon TL sermayeyle 646 milyar lira, 1995 yılında 1,6 trilyon TL ve 1996 yılında 235 milyar TL kâr açıklanırken, 120 trilyon TL zarar anlamına gelen bu açıklama oldukça düşündürücüdür.

Sermaye artırımı son apel ödeme tarihi 11.7.1998 olduğu halde, fon, yüzde 84.52 payını, sermayeyi 50 trilyon TL göstererek satışa çıkarmıştır. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in sermayeyi 120 trilyon TL'ye yükselttiğini açıklamasından sonra, satış ilanlarında, sermaye neden 50 trilyon TL olarak gösterilmiştir? Daha önce yüzde 85 hisseye sahip çalışanlar ve emeklilerin hissesi yüzde 13'e düşmüştür.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından Türkbankın yüzde 84,52 payı gazete ilanlarıyla satışa çıkarılırken, sermaye artışından önce yüzde 85 hisseye sahip olan 5 000 çalışan, 5 000 emekli ve bunların aile efratlarıyla birlikte yaklaşık 50 000 kişilik bir aileyi mağdur durumda bırakabilecek bir davranış tarzı içerisine girilerek, ne satış şartnamesinin oluşturulması sırasında kendilerine danışılmış ne de satış sırasında bir temsilci bulundurmaları istenmiştir. Satış şartnamesinin dahi kendilerine gösterilmediği Türkbank hissedarlarına banka yönetiminde yer verilmemiştir. Vakıfların, çalışanların ve emeklilerin kazanılmış haklarının ne olacağı belli değildir. Konunun direkt muhatapları olan çalışanlar, emekliler ve vakıfların, yapılan bu işlemlerin tamamen dışında bırakılmaları, kendilerine hiçbir güvence ve bilgi verilmemesi, 4 Mayısta başlatılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin halen devam etmesi, insanlarda, haklı olarak tedirginliğe yol açmıştır. Bankanın satışı tamamlanmadan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri bitirilmeliyken, görüşmeler uzatılmaktadır.

Türk Ticaret Bankasının, Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait yüzde 84,52 payının blok satışının yasalara uygun olup olmadığı, bankanının bu duruma gelmesinin nedenleri ve sorumlularının araştırılması, banka çalışanlarının ve emeklilerinin kazanılmış haklarının korunması ve işgüvenliğinin sağlanması, toplu iş sözleşme görüşmelerinin satıştan önce sonuçlandırılması konusunda yapılabilecek işlemlerin tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Mustafa Kul Nihat Matkap

Erzincan Hatay

Bülent Tanla Haydar Oymak

İstanbul Amasya

Ali Dinçer Tuncay Karaytuğ

Ankara Adana

Algan Hacaloğlu Hilmi Develi

İstanbul Denizli

Ali Şahin Şahin Ulusoy

Kahramanmaraş Tokat

Ayhan Fırat Metin Arifağaoğlu

Malatya Artvin

Eşref Erdem Bekir Kumbul

Ankara Antalya

Yüksel Aksu Atilâ Sav

Bursa Hatay

Zeki Çakıroğlu Yusuf Öztop

Muğla Antalya

Aydın Güven Gürkan Fatih Atay

İzmir Aydın

Altan Öymen Bekir Yurdagül

İstanbul Kocaeli

Mahmut Işık

Sıvas

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında, İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair (1/761) Sayılı Kanun Tasarısının esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1567)

7.6.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca 15.4.1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Başkanlığınızca 20.4.1998 tarihinde tali komisyon olarak Komisyonumuza, esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilen (1/761) esas numaralı "Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı" ile ilgili yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, tasarıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teşkilatı içinde, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünün kurulması ve ihtiyaç duyulan kadroların ihdas edilmesi öngörülmektedir.

Komisyonumuz, en geniş anlamıyla, kamu harcamalarının görüşülüp karara bağlandığı ve kamunun malî dengesinin tesis edildiği bir platformdur. Söz konusu tasarı, kamu giderleriyle doğrudan ilgilidir ve bütçenin malî yükünü artırıcı nitelikte bulunmaktadır. Diğer taraftan, yeni kadro ihdasına ilişkin düzenlemeler ise, tasarının bütünlüğü içinde ele alınarak değerlendirilmesi gereken bir husustur.

Bu nedenle, çeşitli tarihlerde esas komisyon olarak Komisyonumuza havale edilmiş bulunan diğer kadro ihdas tasarılarıyla birlikte, bu tasarının da esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp değerlendirilmesi daha verimli, yararlı ve doğru olacaktır.

Gereğini tensiplerinize saygılarımla arz ederim.

Biltekin Özdemir

Samsun

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Plan ve Bütçe Komisyonunun talebi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istem, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Başkanlığımızca gereği yerine getirilmek suretiyle, işlem tamamlanmıştır.

İstanbul Kurtköy Havaalanı ihalesinde görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında kurulmuş bulunan (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

6. – (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1568)

16.9.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 19.6.1998 Cuma günü saat 11.30'da toplanmış ve kullanılan 15 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

Komisyon Geçici Başkanı

Cemil Erhan

Ağrı

Başkan : Necati Albay (Eskişehir) (8 oy)

Başkanvekili : Yusuf Namoğlu (İstanbul) (8 oy)

Sözcü : Bekir Yurdagül (Kocaeli) (8 oy)

Kâtip : Adil Aşırım (Iğdır) (14 oy)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, Komisyona geri verilmişti. Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresi ertelenmiştir.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (1)

(1) 626 S. Sayılı Basmayazı 17.6.1998 tarihli 103 üncü Birleşim tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan'ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul'un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı'nın, Adana Milletvekili Arif Sezer'in, Ağrı Milletvekili M.Sıddık Altay'ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi'nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın'ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan'ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi'nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçen birleşimde 5 inci maddenin oylamasında kalmıştık.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... (FP sıralarından "Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz" sesleri)

Efendim "maddeyi kabul edenler" dedim, artık...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen...

BAŞKAN – Hayır, hayır...

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (FP sıralarından gürültüler)

Efendim, bakın, aslında karar yetersayısı var da...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, rica ediyorum... Neyi yanlış yapıyorum canım! (FP sıralarından gürültüler; ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, rica ediyorum, tezahürata gerek yok; yani, burada görevimiz neyse, onu yapacağız.

Şimdi, Sayın Kapusuz, yanlış yapmıyorum, bizim şimdiye kadarki uygulamalarımız da böyle. Oylamaya geçmeden önce karar yetersayısının aranmasını isterseniz, hay hay; ama, oylamaya geçtikten sonra olmaz ki. (FP sıralarından "İstedik" sesleri) Yani, önceden bildirin bana.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Önce istedik; görmek istemiyorsunuz ki.

BAŞKAN – Neyse... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. – 213 sayılı Kanunun 279 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 279. – Hisse senetleri ve yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeli ortalama değeri ile, vadesi iki yıl ve daha uzun olan Devlet Tahvilleri, Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlıklarınca çıkarılan menkul kıymetler alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa, değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kâr ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler, alış bedelinin ortalama değeri ile değerlenir.”

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Ayfer Yılmaz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Nihat Matkap; şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Emin Kul, Sayın Necdet Tekin ve müteakip arkadaşlarımız söz istemişlerdir.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ayfer Yılmaz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Yılmaz, süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA AYFER YILMAZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sayılı ve 12 ayrı vergi kanununda değişiklik getiren kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Vergi Usul Kanununun iktisadî işletmelere dahil kıymetleri değerlemeye ilişkin bölümünde yer alan "menkul kıymetler" başlıklı 279 uncu maddesi üzerinde, görüşmelerini sürdürdüğümüz kanun tasarısının 6 ncı maddesi tümüyle değişiklik yapmakta ve yeniden bir düzenleme getirmektedir.

Yeni düzenlemenin gerekliliğini saptamak için, maddenin bugünkü mevcut hükmünü birlikte ele almamız gerekiyor. Maddenin bugünkü yazılışı şu şekilde: "Türk ve yabancı esham ve tahvilatı alış bedeliyle değerlenir."

Bu mevcut hüküm çerçevesinde, dönem sonunda, yani, yılın son gününde, işletmede mevcut olan hisse senedi, tahvil, bono gibi menkul kıymetlerin değerlendirilmesinde, alış bedeli esas alındığı için, söz konusu menkul kıymetlerin alış tarihinden itibaren yıl sonuna kadarki değerlerinde meydana gelen olumlu ya da olumsuz farklar, dönem kazancına yansıtılamamaktadır.

Başka bir deyişle, alınan menkul kıymetlerin değerlerinde yıl sonu itibariyle bir değişim olmasına rağmen, bu değişim farkı, o yıla ait kazancın hesaplanmasında dikkate alınamamaktadır.

Bu uygulama, ticarî kazancın hesaplanmasında, dönemsellik ve tahakkuk esası yönünden bir sapma meydana getirmektedir. İşletlemeler de, vergi planlaması yaparak, ödenecek vergiyi ileriki yıllara aktarabilmektedirler. Mevcut hükmün bu yönü, vergide dönemsellik ve tahakkuk esasına uygun olmadığı gibi, son yıllarda sermaye piyasasının çok hızlı bir şekilde gelişmesi sonucunda ortaya çıkan menkul kıymetlerin şirketlerin aktifinde ne şekilde değerlemeye tabi tutulacağı konusundaki farklı görüşlere dayalı yorumlar ve uygulamalarda mevcut hükmün yetersizliğini ortaya koymaktadır; çünkü, mevcut ve bir süre sonra Yüce Meclisimizde görüşeceğimiz Sermaye Piyasası Kanununun 3 üncü maddesinde, menkul kıymetler, ortaklık ve alacaklılık sağlayan, belirli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları sermaye piyasasınca belirlenen kıymetli evraklar olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi, madde, bugünkü haliyle, uygulamalarımız açısından yetersiz kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, o halde, şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 6 ncı maddesi ne gibi yeni hükümler getirmektedir bize?! .

Hepinizce bilindiği gibi, vergiler, tarih boyunca, kamu harcamalarının finansmanında kullanılan en güvenilir ve en sağlam gelir kaynağıdır. Ancak, bu temel fonksiyonunun yanı sıra, tasarrufların ve sermaye birikiminin artırılması yoluyla ekonomik büyümenin teşviki de, başka bir önemli fonksiyon olarak ortaya çıkmaktadır.

Yüce Meclisimizde yapacağımız düzenlemelerle, gelir dağılımını daha adil hale getirmeli, kişiler ve gelir unsurları bakımından tarafsız olmalıyız; rekabeti bozan müesseseleri düzeltmeli, sermaye piyasası yatırım araçlarının vergilenmesinde mümkün oldukça tarafsızlık ilkesini hâkim kılmalıyız.

Bu unsurlar, sanıyorum, hepimizce kabul edilen unsurlardır; ancak, görüştüğümüz bu madde çerçevesinde, bu unsurlardan biri aksamaktadır.

Yapılan bu düzenlemeyle, özel sektörün ihraç ettiği tahviller ile devletin ihraç ettiği tahviller arasında, değerleme hükümleri arasında rekabet eşitsizliği yaratılmaktadır. Buna göre, vadesi iki yıl ve daha uzun olan devlet tahvilleri, alış bedeliyle değerlenip, dönem sonlarında bunların değerlerindeki artışların dönem kazancına yansıtılması sağlanırken, özel sektörde yer alan şirketlerin ihraç ettiği tahvillerde, tahvilin vadesi 5 yıl da olsa, bu tahvillerin, her dönem sonunda değerlenip, bunun sonucunda realize edilmemiş olumlu farklarının vergilendirilmesi söz konusu olacaktır; dolayısıyla, borçlanma imkânları devlete göre zaten kısıtlı olan özel sektörde yer alan şirketlerin tahvil yoluyla kaynak sağlamalarında, bir eksik rekabet ortaya çıkacaktır.

Vergilemede, devlet ve özel sektöre aynı ölçüde yaklaşılmalıdır. Verginin ekonomik olaylara tarafsız yaklaşması, en doğru olanıdır. Bu açıdan, bu maddeye ilişkin düzenleme, vergi tekniği ve verginin genelliği ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Peki, bu düzenlemeye neden gerek gördük; çünkü, getirilen bu maddenin Hükümetçe Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulduğu şeklinde, bu şekilde bir ayırım yoktu; Plan ve Bütçe Komisyonunda neden bu ilaveye gerek görüldü. Amaç, devletin borçlanma ihtiyacı nedeniyle kısalan vade ve artan maliyeti dikkate alarak, kamu borçlanmasının olumsuz yönde etkilenmesini önlemektir; ancak, gerekçemiz bu ise, 55 inci Hükümetin programsızlığının ve ekonomideki çok başlılığının acaba hiç mi rolü olmadı bugünkü durumda. 55 inci Hükümetin, kamuoyunca şaşkınlıkla takip edilen, manşetlerde farklı, günlük uygulamasında farklı olan ekonomik yaklaşımının sonucunda, bir yıl sonra, ortaya, ne yazık ki, bir ekonomik program konulamadığını tespit ediyoruz. Piyasalar ise, bir yıllık, üç yıllık program beklentileriyle alt üst edilmişve programsız fiyat artışlarıyla enflasyon yüzde 100'lerin üzerine çıkarılıp yüzde 80'lere indirilmesi başarı olarak ortaya konulmuş ve sonuçta da, elimizde, enstrüman olarak 1998 Yılı Bütçe Kanunundan başka bir şey olmadığı da açıkça belirlenmiştir.

Tabiî ki, bütçe disiplini önemlidir. Bu konuda uzmanlaşmış bir kişi olarak, Hazinede çalışmış bir kişi olarak, bunun önemini inkar edemem; ancak, enflasyonu yüzde 50 olarak hedefleyen bir Hükümetin bütçesinde harcamalar yüzde 100 artırılıyor, gelirler de toplanabilecek şekilde programlanıp, gayri safî millî hâsılanın yüzde 7'si oranında olan açık 1998 için yüzde 8 olarak belirleniyorsa ve "bu programa uyduk" denilip bu program da istikrar programı olarak takdim ediliyorsa, bir yanlış tespit yapmıyor muyuz?!.

Biliyorsunuz ki "programın harcamalar kısmında yapabileceğimiz doğru tespitleri yaptık" denildi. Peki, gelirdeki artışlarımız neydi? Gelirdeki artışlarımız ise, kamu kâğıtlarının stopajlarından aldığımız gelirler ile kamuoyumuza yansıtmadığımız ve Kasım 1997'den itibaren devam eden hampetrol fiyatlarındaki düşüklüğün arasındaki farkın vergi olarak alınması değil midir? Yani, arızî bir olay.

Peki, harcamaların disipline edilebilmesi, kamuoyuna doğru mesajların verilebilmesi için, hangi yasalar bu Meclise getirildi, hangi düzenlemeler yapıldı ve önümüzde ilk olarak karşılaştığımız, bu vergi düzenlemesi değil midir?

Peki, olaya şöyle bakalım: Biz, sadece, muhalefetteki kara lensliler mi böyle bakıyoruz; her ne kadar renkli lens de takıp daha iyi görmeye çalışsak da, bu işi, sadece biz değil, galiba, pisayalar da böyle anlıyor.

Şimdi, bir bakalım... Eğer hedefler ve uygulamalar doğru ise, neden, kamu fiyat artışlarının durdurulduğu bir dönemde, üreticilerin bu kadar ezildiği bir dönemde, esnafa kapıların kapandığı bir dönemde özel sektörün fiyat artışlarından dertleniyoruz? Acaba, bu kesim, Hükümetin aldığı bu tedbirlerin etkisini algılayamıyor mu?!.

Peki, iç borçlanmadaki vadeler, neden bir önceki yılın haziran ayının bugününe göre, 486 günden, bugün yeni yapılan ihaleyle, 235 güne iniyor da, ortalama maliyetler -daha iyi bir gösterge olsun diye, faizler demiyorum, maliyetler diyorum- yüzde 96'dan yüzde 103,5'e çıkıyor? Acaba, tespitleri mi yanlış yapıyoruz? Gerçekte, ortaya bir program konmadığının, kamuoyunca, ilgili piyasalarca doğru tespit edildiğini mi gözden kaçırıyoruz?

İşte, bugünkü konumuz, bu maddenin Plan ve Bütçe Komisyonunda bu şekilde düzenlenmesinin arkasında 55 inci Hükümet...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

AYFER YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Kanun maddelerinde süre uzatmıyorum.

Teşekkür ederim efendim, sağ olun. (DYP ve FP sıralarından gürültüler)

AYFER YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakikada toparlayabilir miyim?

BAŞKAN – Hayır, hayır, vermiyorum. (DYP ve FP sıralarından gürültüler)

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, konuşsun...

BAŞKAN – Efendim, olmaz, ben kanun maddelerinde süreyi uzatmıyorum.

Başka bir maddede ifade edersiniz.

Teşekkür ederim.

AYFER YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, sözünü tamamlasın, saygı sunsun.

BAŞKAN – Efendim, olur mu?.. Yani, burada konuşan her arkadaşımız maddeye bağlı konuşsa... Süre zaten çok fazla. Rica ediyorum... Bu işi ciddiyetle yapıyoruz.(DYP ve FP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, ben her zaman böyleyim, kanun maddelerinde eksüre vermiyorum.

KEMALETTiN GÖKTAŞ (Trabzon) – Bir bayana bu olmaz.

BAŞKAN – Olup olmayacağını sana sormayacağım herhalde, değil mi?

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Nihat Matkap, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Matkap, süreniz 10 dakika efendim.

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 626 sıra sayılı Vergi Yasa Tasarısının 6 ncı maddesi üzerindeki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak için söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 6 ncı maddesini, eğer Hükümetin teklif ettiği haliyle önümüze gelseydi, eğer başına bir kaza gelmemiş olsaydı, tasarının yararlı birkaç maddesinden biri olarak değerlendirme fırsatını bulabilecektik. Bu düşüncemi, bu yaklaşımımı, değerli milletvekilleri, size somut bir örnekle aktarmak istiyorum.

Düşünün ki, bir bankanın 15 Ocak 1997 tarihinde, 1 yıl vadeli, yüzde 100 faiz oranıyla, 365 milyon Türk Liralık devlet tahvili satın aldığını ve bu devlet tahvilinin 365 milyon Türk Lirası faiz geliri getireceğini kabul edelim; yani, yüzde 100 faizli, 365 milyon liralık devlet tahvili aldığımızı, 15 Ocak 1997 tarihinde alınan bu devlet tahvilinin süresinin 15 Ocak 1998'de dolacağını ve 365 milyon liralık faiz geliri getireceğini varsayalım; normal muhasebe usulüne göre, vergi yasalarımızdaki uygulamalara göre, banka, bu 365 milyon liralık faiz gelirinin 350 milyon lirasını 1997 yılı gelir hesaplarına, geri kalan 15 milyon lirasını ise 1998 yılı gelir hesaplarına intikal ettirmelidir. Bu, diğer ticarî işlemlerde, diğer hizmet işletmelerinde aynen böyle gerçekleşmektedir.

Vergi Usul Kanununun yürürlükteki ilgili maddesine göre, ne yazık ki, bu 365 milyon liralık gelirin tamamı -eğer bu maddeyi değiştirmezsek- tahsil edildiği yıl olan 1998 yılının gelirlerine aktarılmaktadır. Ancak, şimdiki uygulamaya göre, bu 365 milyon liralık devlet tahvilini satın almak için toplanan mevduatın faizi ve diğer giderleri, 1997 yılının gider hesaplarına intikal ettirilmektedir. Yani, düşünün; geliri, 1997 yılının gelir hesaplarına aktarmıyoruz; ancak, gideri, 1997 yılının gider hesaplarına intikal ettiriyoruz. Bu durumda, banka, bu avantaj sayesinde, 1998 yılında, belki de bu geliri kaydetmemek, gideri kaydetmek nedeniyle, 150 milyon Türk Liralık Kurumlar Vergisini bir yıl sonra ödeme avantajını elde ediyor. Tabiî ki, durum böyle olunca, banka, 1997 yılında elde etmiş olduğu gelirin vergisini, 1998 yılında devlete ödemeliyken, bunu, 1999 yılında ödüyor ve parayı bir yıl daha çalıştırma imkânını buluyor. Konuya, devlet açısından baktığınızda, devlet, neredeyse sıfır vergi almış oluyor. O sektör, elinde tuttuğu, ödemediği bu vergiyi, tekrar bir yıl daha çalıştırıp, belki yine devlete borç olarak veriyor. İşte, eğer Hükümet, ilk teklif ettiği öneriye sadık kalabilseydi, bu öneriyi bu haliyle koruyabilseydi, bankacılık sektörünün baskılarına direnebilseydi ve bu öneriyi bugün yasalaştırabilseydik, bu büyük dengesizliği, bu büyük haksızlığı giderebilmiş olacaktık.

İnanıyorum ki, Sayın Bakan ve çalışma arkadaşları, gelinen bu durumdan hiç de hoşnut değil, hiç de memnun değil.

Bu nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir önerge verdik. Önergemiz, aynı, Hükümetin teklif ettiği ilk metindeki 6 ncı madde şeklinde önünüze gelecek. Eğer bu öneriyi yeniden kabul edebilirsek, Sayın Bakanın bu vergi kanunu tasarısıyla ilgili olarak kamuoyuna yaptığı açıklamalarda söylediği gibi, belki de 500 trilyon liralık daha vergi geliri elde edebileceğiz, belki de bu rakam daha da yükseklere çıkabilecektir. Tabiî, hem bu vergi gelirlerinde artışın sağlanması açısından hem de vergi adaleti açısından bu düzenlemenin mutlaka yapılmasında yarar görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, değilse, rant ekonomisini biraz daha teşvik etmiş olacağız, biraz daha himaye etmiş olacağız. Bütün siyasî parti sözcülerimiz, rant ekonomisinden üretim ekonomisine bir an önce geçişin gereği üzerinde duruyor; ancak, bunu, süslü laflarla gerçekleştiremeyeceğiz; bu anlayışımızı, ancak bu önerilerle hayata geçirme şansını bulabileceğiz.

Değerli milletvekilleri, bakınız, 1983 yılında, içborç faizlerimizin konsolide bütçe harcamalarına oranı yüzde 3'tü ve bu rakam, o yıldan bugüne kadar, her yıl katlanarak büyüdü; nitekim, 1998 yılında bu oran, yüzde 40'lara ulaştı. Haklı olarak, Maliye Bakanının, çalışma arkadaşlarımızın, Hükümetteki diğer üyelerin en büyük sıkıntısı bu. Eğer bu durumu tersine çeviremezsek, ülkenin muhtaç olduğu altyapı yatırımlarını yapamayız, işsizliği önleyemeyiz, gelir dağılımındaki eşitsizliği sürdürmek durumunda kalırız ve eşitliği sağlayamayız, sağlık ve eğitimin gittikçe paralı hale dönmesini engelleyemeyiz. Bu kadar hassas bir madde üzerinde çalışıyoruz; değerli arkadaşlarımın da bu maddeye özellikle duyarlılık sergilemelerini istirham ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Matkap.

Şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, Grup adına Ertan Yülek.

BAŞKAN – Efendim, bildirin lütfen.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bildiriyoruz efendim.

BAŞKAN – Şimdi mi bildiriyorsunuz?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet efendim.

BAŞKAN – Peki; zamanında bildirseniz memnun olurum efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sağ olun Başkanım.

BAŞKAN – Efendim, biz, görevimiz neyse onu yapıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan "gruplar adına söz talebi var mı" diye soracaksınız.

BAŞKAN – Yok, sormam onu; niye grupları zor duruma sokayım?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim; sormak mecburiyetindesiniz.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ertan Yülek; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, kısaca “vergi reformu” denilen, fakat birçok kanunda değişiklik yapan tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, 6 ncı madde; ama, esasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesinde bir değişiklik meydana getiren bir madde. Bir paragraftan ibaret olan bu madde, esasında oldukça önemli bir maddedir. Çok masum gibi veya bir paragraf olması sebebiyle önemsiz gibi görünen bu madde, esasında, birtakım yenilikler getirirken, birtakım ihtilafları da beraberinde getirmektedir.

Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan müzakerelerde -ben, daha sonra müzakere tutanaklarını da yanıma aldım, gördüm; aşağı yukarı 10 sayfadan fazla- bu konu, hakikaten çok geniş bir şekilde müzakere edilmiş ve bu madde, hem Hükümetten geldiği şekilden farklı bir duruma dönüşmüş altkomisyonda hem de Komisyonda müzakere edilirken birtakım değişikliklere uğramış. Öyle zannediyorum ki, hâlâ da, bu madde olgunlaşmamıştır. Bizim vermiş olduğumuz bazı önergelerle ve diğer önergelerle, zannediyorum ki, -Yüce Heyetinizin de tasvibine mazhar olursa- daha uygun bir hale gelecektir; ama, bu haliyle birtakım problemleri vardır.

Şimdi, bu madde ne getiriyor; daha evvel -ben, Doğru Yol Partisi sayın sözcüsünün belirttiği mevcut durum üzerinde durmuyorum- menkul kıymetler sadece alış fiyatlarıyla değerlendiriliyordu -çok kısa söylüyorum- bu yeni getirilen düzenlemeyle, hisse senetleri ve yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeli ortalama değeriyle değerlendiriliyor; getirilen birinci farklılık bu.

İkincisi, vadesi iki yıl ve daha fazla olan devlet tahvilleri, Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlıklarınca çıkarılan menkul kıymetler alış, bedeliyle değerlendiriliyor.

Bir üçüncü husus da "bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet, borsa rayiciyle değerlenir" deniliyor.

Şimdi, bu üç önemli değişiklikten -birtakım teferrutlar var; onlara girmiyorum, ana hatlarıyla anlatacağım- ne bekleniyor:

Beklenenin birisi, bir defa, çok çeşitli olan menkul kıymetlerin zamanında vergilendirilmesi öngörülüyor.

İkinci husus, vadeli devlet tahvillerinin veyahut da devlet borçlanmalarının vadesini uzatabilmek için, iki yıl ve daha fazla vadeli olan devlet tahvillerine ve buna benzer diğer kamu kâğıtlarına "alış bedeli" gibi yeni bir tabir getiriliyor.

Üçüncüsü de "bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet, borsa rayiciyle değerlenir" denildiği zaman, işte orada bir ihtilaf ortaya çıkıyor. Yani, bir özel sektör bir tahvil ihrac ettiğinde, bunun borsada değeri yok; bunun alış bedeli de, birtakım oyunlara veya değişik şekilde yorumlara sebebiyet verebilir, farklı alımlar olabilir. O zaman, siz, buraya “borsa rayici” diyorsunuz. Şimdi "borsa rayici" dediğiniz zaman, rayici olmayan, borsaya kote edilmeyen, borsada işlem görmeyen bir menkul kıymeti, borsa rayicine uygun şekilde nasıl değerlendireceksiniz? Bu, önemli bir ihtilaf sebebidir; ama, zannediyorum ki, bizim vermiş olduğumuz önergeyle bunu düzeltmek mümkün olursa, birtakım ihtilafları da önlemek mümkün olacaktır.

Bir diğer önemli husus -biraz evvel belirtmiştim- vadesi iki yıl ve daha fazla olan devlet tahvilleri... Şimdi, bundan da maksat, devlet borçlanmalarının uzatılmasını temin etmektir.

Sayın Başkan, arkadaşlar; şimdi burada bir hususa temas etmek istiyorum. Bu Hükümet, hep, enkaz devraldığını, Türkiye'nin battığını, devlet borçlanmalarının vadelerinin -uzamış olmasına rağmen- kısaldığını, faizlerin yükseldiğini ve bunun için de enflasyonun yükselebileceğini söyleyerek ve "öyle ise, yükselebilecek enflasyonu biz yükseltelim" diyerek, 1997 Temmuz ayından itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ikinci defa görülen yüksek bir enflasyon çıktı, yüzde 101'i buldu. Bu doğru mudur?..

Şimdi, bakın benim elimde bir tablo var; bu tablo, 1997 yılının ocak - haziran dönemi ile 1998 yılının ocak - haziran dönemindeki borçlanmayı ve vadeleri gösteriyor. Şimdi, ilgilenenler, lütfen yazın. O dönemde, ortalama faiz yüzde 99,6; vade 485 gün. Şimdi bakıyoruz, enflasyon indi denildiği zaman -ki, oradan bir noktaya geleceğim şimdi- ilk altı ayın ortalama faizi yüzde 106, 7 puan daha fazla; peki vade; vade 218 gün; yani, yarısından daha az. Bu mudur ekonominin iyiye gidişi?!

Peki, hemen söylüyorum şimdi; iki gün evvel bir devlet tahvili ihalesi yapıldı, yüzde kaçtan; yüzde 100'den.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Yanlış hesap...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Yanlış hesap değil; yüzde 100'den yapıldı.

Peki, arkadaşlar, ben şimdi soruyorum -Hükümet, vadeyi uzatacağım derken, tahvili iki yıllık satamadı, bunu da bir yıllık sattı- dikkat buyurun, elimizi vicdanımıza koyalım ve çok tarafsız olarak düşünelim; eğer, bu Hükümet, yıl sonunda enflasyonu yüzde 50'ye indireceğim diyorsa ve şu anda yüzde 100'den bir borçlanma yapıyorsa, net olarak yüzde kaç veriyor; yüzde 50 veriyor; Allah'tan korkun, yüzde 50... Enflasyonun üzerinde yüzde 50 veriyor, bakın!.. Peki, memura ne veriyor; yine bir yıllık yüzde 56 veriyor. Çİftçiye ne veriyor, çiftçiye verdiğini söyleyeyim; buğdaya yüzde 60, çaya yüzde 83...

BAŞKAN – Sayın Yülek, bu maddede onlar yok efendim; bu değerlendirme maddesi, hisse senetlerinin değerlendirilmesi.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN– Ama, bu, faiz; yani, devlet bütçesinin genel politikalarını ilgilendirmiyor .

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Hayır efendim... Sayın Başkan, bakınız, burada...

BAŞKAN – Arkadaşlar, mevzuya bağlı konuşacağız, rica ediyorum... Yani, burada kanun yapıyoruz; kanun yapmanın bir ciddiyeti var.(Alkışlar)

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Sayın Başkan, bakın, ben burada, bu maddenin önemli üç gayesinin bulunduğunu belirttim. Bunlardan birisinin...

BAŞKAN– Efendim, siz öyle diyebilirsiniz de, madde öyle değil.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Ben maddeyi okuyayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben maliyeciyim, anlıyorum maddeyi.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Maddeyi okuyayım: "vadesi iki yıl ve daha uzun olan devlet tahvilleri..." Bundan maksat, borçlanmanın vadesini uzatmaktır dedim. Bunun içinde geçiyor bu.

O halde, burada söylemek istediğim husus şu: Siz, istediğiniz kadar kanunları çıkarın, istediğiniz kadar buraya bu maddeyi koyun, eğer uygulamalarınız hatalı ise, uygulamalarınız yanlış ise ve siz, Türkiye'nin yüzde 99'undan aldığınızı yüzde 1'e vermeyi hedeflediyseniz, bu maddeden hiçbir şey çıkmaz; onu söylemek istiyorum. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, söylediklerim, doğrudan doğruyla maddeyle ilgilidir. Ben vergi uzmanı değilim; ama, ekonomiyi buraya getirenlerden daha iyi bildiğimi iddia ediyorum. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN– Bir konuyu uzman olmayanların, uzman olanlardan daha iyi anladığını sizden öğrendik efendim; teşekkür ederiz!.. (DSP sıralarından alkışlar)

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Sayın Başkan, eğer siz de dikkatlice okusaydınız, bu maddenin ne manaya geldiğini anlar ve benim sözümü kesmezdiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu iş çok açık olarak ortadadır. Buradan ifade etmek istediğim husus şudur: Ben, şu anda siyaset yapmıyorum, bir hakikati ortaya çıkarıyorum. Lütfen, bu meseleyi düzeltelim, düzeltin. Neyi düzeltin? Eğer, enflasyon yüzde 50 ise, faiz yüzde 100'e yükselmez. Eğer yükseliyorsa, bu haksızlıktır; birilerinin hakkını alıp birilerine vermektir; çiftçinin hakkını alıp vermektir, memurun hakkını alıp vermektir. Bu, adaletsizliktir, bu adaletsizliği önlemek durumundayız; bunu da bu Meclis önleyecektir. (FP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, onun için, bu maddede bazı değişiklikler teklif ettik. Umut ediyorum ki, yoruma daha az imkân verecek ve maddeyi daha iyi bir duruma getirecek bu önergelerimiz kabul edilir ve tamamı üzerinde iyi bir karar vermiş oluruz.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekür ederim Sayın Yülek.

Şahısları adına, Sayın Cevat Ayhan, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Bizim amacımız, bu mübarek cuma günü memlekete hayırlı işler yapmaktır. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Allah'ın her günü mübarektir Sayın Başkan.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – DYP'ye geçtikten sonra epey sağcı oldun!..

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan, süreniz 5 dakikadır.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde şahsen söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım.

Bu madde, menkul kıymetlerin değerlendirilmesini düzenleyen bir maddedir; üç kategori halinde bunları düzenlemekte; ya ortalama alış değerleriyle ya alış değerleriyle veya borsa rayiç değerleriyle düzenlemektedir. Tabiî, madde, Türkiye'de gelişen sermaye piyasasına göre, ihtiyaçları karşılamak için tadil edilmiştir.

Sermaye piyasasıyla ilgili kanun tasarısı da, Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakere edilmiş, tamamlanmış; Genel Kurula da intikal etmek üzeredir. Önergelerle, ona paralel düzenlemeler de yapılmıştır.

Benim, burada bu maddeyle ilgili söylemek istediğim, menkul sermaye piyasasında farklılıkların olmaması, rekabetin sağlanması ve eğer birtakım entsrümanlar kullanılacaksa, bunların da, şirketlerin hisse senetlerinin sermaye piyasasında daha yüksek oranda sirküle etmesinin sağlanmasıdır.

Bize intikal eden bilgilere göre, halen, sermaye piyasasındaki hareketin yüzde 2'si hisse senedi, yüzde 98'i -takriben söylüyorum- diğer kıymetlerdir. Diğer kıymetler derken, bunların içinde de büyük ağırlık, devletin ihraç ettiği hisse senetleridir, tahvillerdir, bonolardır. Bu, tabiî, sermaye piyasasının, Türkiye'de sıhhatli olarak çalışmadığını göstermektedir. İş hayatından, zaman zaman, şikâyetleri de hep beraber görüyoruz, okuyoruz, dinliyoruz. Piyasadaki paranın yüzde 90'ına yakınını kamu çekmektedir. Bu da, devletin, bütçe açıkları sebebiyle, giderleri karşılamak için devamlı borçlanması ve hep bu kürsüde de tartıştığımız, Maliye teşkilatının da -Değerli Bakanı dahil- üzüntü duyduğu, devletin borçlarının, içborçlarının yüksekliği ve giderek bu borçların artmasıdır. Bu borçların artması, bir taraftan devletin sırtına büyük bir faiz yükü getirdiği gibi -daha önce de konuştuk- diğer taraftan da, piyasadaki parayı özel sektörün kullanıp yatırım yapmasını, üretimi artırmasını engellemektedir. Piyasadaki faizleri de belirleyen, devletin para ihtiyaçlarıdır. Devlet ne kadar, Hazine ne kadar bu piyasadan çekilirse, piyasadaki tasarruflar, paralar da o kadar yatırımlara gidecek, üretime dönüşecek, istihdamı artıracak ve Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesi sağlanacak.

Biz, bir taraftan tasarrufları teşvik ederken, öbür taraftan da, tasarrufların gerçek manada yatırım ve üretime gideceği, iş hayatına gideceği bir düzenlemeyi getirme ihtiyacındayız, bunu destekleme ihtiyacındayız; ama, bunu, kanunla yapmanız mümkün değil. Bu, düzenlemelerin de ötesinde, devletin, Hazinenin, piyasadaki borçlanmadan giderek çekilmesiyle mümkündür. Tam tersine gelişmeler, bizi endişeye sevk etmektedir.

Bugün, gelişmiş ülkelere baktığınız zaman, tasarruf kültürü ağırlıklı olan ülkelerde, millî gelirden tasarruf edilen nispetin daha yüksek olduğunu görüyorsunuz. Mesela, OECD ülkelerinde, Batı Avrupa ülkelerinde bu yüzde 18, 20, 22, 25 mertebesindeyken -ülkeden ülkeye değişmek üzere- Japonya'da, yüzde 30'un üzerinde tasarruf vardır. Yıllardan beri böyledir. Japon toplumu muhafazakâr bir toplum; çalışan, üreten, ama, az tüketen, az kullanan ve kaynaklarını tekrar tasarrufa yönelten bir toplum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreyi uzatmıyoruz Sayın Ayhan, kusura bakmayın...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim, gözümden kaçtı.

BAŞKAN – Efendim, bir hanımefendinin süresini uzatmadıktan sonra, beyefendinin süresi uzatılır mı?

CEVAT AYHAN (Devamla) – Ben, bu maddedeki düzenlemenin hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, biz, sizi seviyoruz.

BAŞKAN – Efendim, ben, usul ne ise onu yaparım. İktidar partileri gelir kanunu çıkarır, siz engelleme yaparsınız; beni ilgilendirmez...

ABDÜLKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hatip konuşmaya başlamadan 30 saniye evvel başlattınız süreyi; ben, bilhassa dikkat ettim.

BAŞKAN – Beyefendi, benim adaletimin zekâtı sizde yok; onu bilesiniz. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hükümet ve Sayın Komisyonun, bu aşamada konuşma istekleri var mı efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının görüşülmesi sırasında, toplumu gerçekten çok ayrıntısıyla ilgilendiren ve yanlış anlaşılmaması gereken -yani, herkesin, ne gibi bir düzenleme geldiğini görmesini amaçladığımız- maddelerde, bütün Meclis katılsa bile, bazı açıklamaları yapmayı zorunlu görüyoruz.

Daha önceden konuşan tüm konuşmacı arkadaşlarımız, böyle bir düzenlemenin gerekliliğini net olarak ortaya koydular. Gerçekten de, gerek Doğru Yol Partisi sözcüsü arkadaşımız gerek Fazilet Partisi sözcüsü arkadaşımız, böyle bir düzenlemenin zorunlu olduğunu; aksi takdirde, Türk vergi sisteminin, vergi ertelemesi suretiyle çok büyük ölçüde erozyona uğratıldığını ve reel vergi alamama nedeniyle de kayıpların çok büyük olduğunu dile getirdiler. Bunun amacı da bu; yani, yıl içerisinde, her an tasarruf edilebilecek bir gelirin -eğer giderleri de o yıl yazılma imkânına sahipse- gelir olarak beyan edilmesini sağlayan bir düzenleme bu. Yapılan düzenleme bundan ibaret. Ancak, ekonominin icapları gereği, vergi sistemi uygulanırken, bazı istisnalar ve teşvikler getirme zorunluluğu da vardır.

Değerli arkadaşlar, şunu da açık olarak belirteyim ki: Bu ihtiyaç, sadece 55 inci Hükümetin yapmış olduğu düzenlemelerde ortaya çıkmış bir ihtiyaç değildir; 54 üncü Hükümet de, benzer bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştur ve şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir bu. Dolayısıyla, burada yapılan düzenleme, buna paralel düzenlemedir ve çok büyük ölçüde de benzerlikleri vardır. O nedenle de, özel sektör tahvilleri veya bonolarıyla ilgili getirilen ayrıcalık, şu anda diğer tasarıda da yer almaktadır.

O nedenle, ayrıntılarına girmeden, şunu belirtiyorum ki: Bu yapılan düzenlemeyle, aslında, hem devletin bazı politikalarına destek sağlayacak bir düzenleme hem de gelirlerin gerçek anlamda, vergilendirilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenleme sonucunda, borsa rayiciyle değerlendirilmek suretiyle, devlet tahvili, hazine bonolarının yıl içerisinde tahakkuk etmiş olan gelirlerini vergilendirme olanağına kavuşulmaktadır. Olay budur, olay bundan ibarettir.

Yalnız, uygulamayla ilgili düzenlemeler sırasında, çok somut olarak bir şeyle karşılaştık. Bunun içerisinde, içerisinde hisse senedi bulunan menkul kıymet yatırım fon ve ortaklıklarıyla ilgili olarak, menkul kıymet yatırım fonlarıyla ilgili olarak, bir düzenleme eksikliğinin olduğu ortaya çıktı; çünkü, devlet tahvili, hazine bonosunu, bir taraftan buna göre borsa rayiciyle değerlendirirken, diğer taraftan, bunun, yüzde 75'ini oluşturduğu fonlarda, bu esasa göre vergilendirme yapılmıyordu. Sermaye Piyasası Kurulu, bu konuda bir düzenleme önerdi ve şu anda, o yasa tasarısı da Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Biz de, ona paralel olarak, bir küçük değişiklik yapmak suretiyle, bu fonlarda yüzde 51 Türk hisse senedi bulunması yükümlülüğünü getirirsek, düzenlemenin çok daha iyi olacağı kanaatine vardık. Sermaye Piyasası Kuruluyla birlikte yapılan bu ortak düzenlemenin, bir önergeyle maddeye eklenmesini önereceğiz. Bu yapıldığı takdirde, maddenin eksikliği kalmamakta, bankacılık sisteminin birdenbire sürprizlerle karşılaşıp da çok ağır bir malî yük altına girmesi bir ölçüye kadar engellenmektedir.

Bu düzenlemenin de Türk vergi sistemi açısından çok hayırlı olacağı inancına sahip olarak huzurunuza getirdik.

Bu açıklamayı yapma zorunluluğunu duyup vaktinizi işgal ettiğim için özür diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, son konuşmayı yapmak üzere, Sayın Emin Kul; buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Necdet Tekin buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; bu madde üzerinde birkaç şeyi ben de kısaca tekrar etmek istiyorum.

6 ncı maddeyle değişmede önce, bu madde eski haliyle, 26.6.1964 tarihinde 279 uncu madde olarak kabul edilmiş ve diyor ki: "Menkul kıymetler, Türk ve yabancı esham ve tahvilatı alış bedeliyle değerlenir." Şimdi, bu noktadan hareketle, o günden bugüne bazı ihtiyaçlar doğmuş ve sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti Meclisi ve hükümetleri, yeni bir şeyler getirmek ihtiyacını duymuşlar. Bu madde, Türk vergi sistemini, vergi ertelemesiyle erozyona uğratan bir maddeydi ve bu maddeyle, reel olarak vergilendirmeye ileri bir adım atıldı; bu madde, açıkça, oluşmuş bir boşluğun doldurulma maddesidir.

Benden önce konuşan arkadaşlarım örnek verdiler; dediler ki: "Şu anda geçerli olan sisteme göre, 1998 Şubat ayında bir bankanın aldığı 1 trilyonluk devlet tahvilinin vadesi 1999 Şubatında doluyor; ancak, bunun gelirlerinden elde edilecek olan vergi, en erken 2000 yılının kasımında devlete ancak dönebiliyor." Böyle bir enflasyonist ortamda, bu yasal vergi ertelemesiyle ödenecek olan vergi, reel olarak, hemen hemen buharlaşmış oluyor. Verginin reel olarak elde edilememesinin sonucunda, Türk malî sistemi ve bütçesinin karşılaştığı sorunun çok büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Devletin reel olarak vergi almasını sağlamak için bu 6 ncı madde getirilmiş bulunmaktadır. Birincil olarak, 6 ncı madde bunları getiriyor.

Gider olarak, yıl içindeki giderleri malî bilançoda yazıyorsunuz; ama, gelirinizi eski sistemde buna dahil edemiyorsunuz; düzenlemenin ikincil amacı bu. Bu düzenlemenin üçüncül amacına gelince, borçlanma vadesini bir miktar uzatmaktır. Vadesi iki yıldan uzun olan borçlanmalar bu kapsam içinde değerlendirilmeyerek, ülkemizin ihtiyacı olan vergi gelirlerinin ve uzun vadeli borçlanmanın artırılacağını umut ediyor, hepinizi saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili dört önerge vardır; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İ. Ertan Yülek Mehmet Altan Karapaşaoğlu İsmail Özgün

Adana Bursa Balıkesir

Kahraman Emmioğlu Yakup Budak Ali Oğuz

Gaziantep Adana İstanbul

Mehmet Emin Aydınbaş Ahmet Doğan Celal Esin

İçel Adıyaman Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bayburt Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Sait Açba

Adana Adıyaman Afyon

Mehmet Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Feti Görür

Batman Bitlis Bolu

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Azmi Ateş Süleyman Arif Emre

Hatay İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Hayrettin Dilekcan Fethi Acar Abdullah Gül

Karabük Kastamonu Kayseri

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Avni Doğan

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Karaman Kars Kayseri

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Ahmet Demircan Ahmet Nurettin Aydın

Ordu Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Şanlıurfa Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan T. Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez

Konya Kütahya Malatya

M. Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

"MADDE 6.– 213 Sayılı Kanunun 279 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 279.– Hisse senetleri ve yatırım fonu katılma belgeleri alış bedelinin ortalama değeri ile, vadesi iki yıl veya daha uzun olan Devlet Tahvilleri, Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi veya Özelleştirme İdaresi Başkanlıklarınca çıkarılan menkul kıymetler alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsada işlem görmüyorsa, değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedelinin vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihindeki değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmın eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsada işlem görmeyen, getirisi ihraç edenin kâr ve zararına bağlı olarak doğan veya değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler alış bedelinin ortalama değeri ile değerlenir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeler uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yalnız, önergelerdeki bu isimlerin hepsini devamlı okumanın bir anlamı yok. Bilmiyorum, engellemek için vermişseniz; ama, bu kadar da, bana göre, biraz fazla. Engellemeyi biraz usulüne göre yapsak daha iyi; yani, hep isimlerinizi okursak biraz fazla reklam oluyor.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Engelleme değil, önergede imzalarımız var.

BAŞKAN – Peki, Sayın Göktaş, zatıâlinizin de ismini devamlı okuyacağız.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu İ. Ertan Yülek İsmail Özgün

Bursa Adana Balıkesir

Kahraman Emmioğlu Yakup Budak Ali Oğuz

Gaziantep Adana İstanbul

Mehmet Emin Aydınbaş Ahmet Doğan Celal Esin

İçel Adıyaman Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bayburt Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Feti Görür Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bolu Diyarbakır Elazığ

Aslan Polat Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Azmi Ateş Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Turhan Alçelik Mustafa Köylü Ekrem Erdem

Giresun Isparta İstanbul

İsmail Kahraman Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kayseri Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Ahmet Demircan

Muş Ordu Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Kemalettin Göktaş İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli

Trabzon Trabzon Van

Kâzım Arslan T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez M. Salih Katırcıoğlu

Kütahya Malatya Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

"Madde 6. – 213 sayılı Kanunun 279 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Madde 279. – Hisse senetleri ve yatırım fonu katılma bedelleri alış bedeli ortalama değeriyle, vadesi iki yıl ile daha uzun olan devlet tahvilleri, Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca çıkarılacak menkul kıymetler alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borca rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa değerlenmeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerlenme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmın eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak borsada işlem görmeyen getirisi ihraç edilen kâr ve zararına bağlı olarak doğan veya değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler alış bedelinin ortalama değeri ile değerlenir.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Nihat Matkap Şahin Ulusoy Bekir Yurdagül

Hatay Tokat Kocaeli

Metin Arifağaoğlu Ali Rıza Bodur Algan Hacaloğlu

Artvin İzmir İstanbul

Altan Öymen

İstanbul

"Madde 6.- 213 Sayılı Kanunun 279 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 279. – Hisse senetleri ile fon portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılım belgeleri alış bedeliyle bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa, değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeli vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kâr ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler alış bedeliyle değerlenir.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum.:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle değişiklik yapılan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 279 uncu maddesinde yer alan "yatırım fonu katılma belgeleri" ibaresinin "fon portföyünün yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan fonların katılım belgeleri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Metin Bostancıoğlu Ali Ilıksoy Metin Şahin

Sinop Gaziantep Antalya

Uğur Aksöz Ülkü Güney Bayburt Adana

BAŞKAN – Şimdi, en aykırı önergeyi tekrar okutup, işleme koyacağım:

Hatay Milletvekili Nihat Matkap ve Arkadaşlarının Önergesi

"Madde 6.– 213 sayılı Kanunun 279 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 279 – Hisse senetleri ile fon portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılım belgeleri alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayiciyle değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa, değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedelinin vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kâr ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler alış bedeli ile değerlenir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı önerge bu; bunu işleme koyuyoruz.

Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz bulunmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon benimsiyor; ama, çoğunluğu olmadığı için katılamıyor. Sayın Hükümet takdire bırakıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bu önerge kabul edildikten sonra, diğer 3 önergenin işleme konulma olanağı kalmamıştır.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan olur mu?

BAŞKAN – Maddenin tam metnini kabul ettik. Maddenin tam metnini kabul edince, mesela, sizin önergenizde önerdiğiniz "borsada işlem görmüyorsa" ibaresi "borsa rayici yoksa" gibi değişti zaten. Bir önergenizde "borsa rayici bulunmayan" ibaresini "borsada işlem görmeyen" şeklinde yazmışsınız; diğer önergenizde de "borsada işlem görmeyen" "borsa rayici bulunmayan" şeklinde_ Yani, metni, Genel Kurul kabul etti; dolayısıyla, artık Genel Kurulun tam kabul ettiği bir metnin bir ibaresini yeniden değiştirmek, önerge tekniğine uymaz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın_

BAŞKAN – Efendim, Genel Kurul iradesini metinde beyan etti; o ibareyi aynen kabul etti.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Üçüncü önergede de yapılmak istenilen değişiklik, Metin Bostancıoğlu ve arkadaşlarının önergesinde...

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkanım, şimdi, benim vermiş olduğum önergede iki husus var; zannediyorum ki, Komisyon da o hususlara katılacaktır.

Bakınız, eğer müsaade ederseniz, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan müzakerelerde, Başkanın da iştirak ettiği ve zabıtlara öyle geçen bir hadisenin, madde metnine öyle geçmediğine dair elimizde vesika var. O bakımdan, en azından, müsaadenizle, benim önergemin...

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Yülek, bakın, burada çocuk oyuncağı yapmıyoruz. Lütfen... Şu metin aynen...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Nasıl konuşuyorsun öyle!

BAŞKAN – Efendim, bu metin aynen kabul edildi; nasıl şey edeceğiz? (FP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yapamazsınız böyle... Hayır!..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir; diğer önergeleri işleme koymaya gerek yoktur. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Müteakip maddeyi okutuyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN – Yani, rica ediyorum efendim... Madde kabul edilmiş aynen ibaresiyle...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, niye böyle saldırıyorsunuz anlamıyorum efendim.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben size izah ettim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz!

BAŞKAN – Efendim, niye bağırıyorsunuz anlamadım. Rica ederim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. Her şeyden önce, şu yapmış olduğunuz, nezakete uygun değil.

BAŞKAN – Niye nezakete uygun değil...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Müsaade eder misiniz. Bir arkadaşımız, sizin açıklamalarınızdan sonra, önergesiyle ilgili bir bilgi veriyor; buna müdahale ediyorsunuz.

İkinci olarak, sizin, böyle, keyfî yönetme hakkınız yok. Burada 20 tane veyahut da 120 tane milletvekilinin vermiş olduğu önergeler var...

BAŞKAN – Okuttuk efendim, okuttuk isimleri.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ama, sizin bu tavrınız bize saygısızlıktır Sayın Başkan; yaptığınız doğru değil.

BAŞKAN – Efendim, benim gösterdiğim saygının siz hiç olmazsa yarısını gösterseniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Rica ediyorum canım... Efendim, söz vermedim.

Buyurun, maddeyi okuyun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim!.. Sizin bu yaptığınız...

BAŞKAN – Maddeyi okur musunuz. Rica ediyorum. (FP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan, bakın...

BAŞKAN – Efendim, tamam; söz vermedim. Ben uygulamamı yaptım; bir usulsüzlük varsa siz şey edersiniz.

Neyse, maddeyi okur musunuz efendim.

(FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar; ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, maddeyi okusun, ben size izah ederim... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MADDE 7. – 213 sayılı Kanunun 280 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.

3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-DevretModeli Çerçevesinde Yaptırılması HakkındaKanunda tanımlanan şirketlerin sermaye olarak koydukları yabancı paraların sarf edildikleri veyaTürk Lirasına çevrildikleri tarihe kadar lehlerine oluşan kur farkları pasifte özel bir karşılık hesabında gösterilerek dönem kazancına dahil edilmez.Bu karşılıklar sermayeye eklendikleri takdirde işletmeden çekiş ve kâr dağıtımı sayılmaz. Aleyhlerine oluşan kur farkları ise aktifte özel bir karşılık hesabında tutulur ve gelecek yıllarda lehlerine oluşacak kur farkları ile kapatılır. Lehte kur farkı ile kapatılamayan tutarlar işi bırakma halinde zarar addolunur.”

BAŞKAN – Efendim, madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Ufuk Söylemez söz istemişlerdir. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Hayır... Yani, sıra kapaklarına vurmakla neyi kastediyorsunuz ben anlamıyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ara verin Sayın Başkan.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sözünü geri al!..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sözünü geri al!.. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, sözünüzü anlamıyorum ki... Grubunuzun hepsi sıra kapaklarına vuruyor. Vurun... Sizin eliniz acır, benimki acımaz ki...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sözünü geri al!...

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Rica ediyorum...(FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Şimdi, arkadaşlarım, benim yaptığım işlemde bir usulsüzlük yok. Genel Kurul, bir maddenin metnini aynen kabul etmiş. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Metinde, farz edelim ki "olduğu" kelimesi var; şimdi verilen bir önergeyle bu "olduğu" kelimesinin "bulunduğu" olarak kabul edilmesi isteniliyor... Böyle, çocuk oyuncağı olmaz ki... Yani, benim dediğim şu... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler; ANAP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – 5 dakika ara verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, ben hata yapsam, hatamdan dönme basiretine sahibim; ama, siz, ille "bizim dediğimizi yapmazsanız, bu Meclisi çalıştırmayız" diyorsanız, başka mesele. (FP sıralarından "sözlerini geri al" sesleri)

Sayın Söylemez, konuşmak istiyor musunuz efendim? (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum... İdare amiri arkadaşlar, lütfen, sükûneti sağlayın efendim. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Değerli Fazilet Partili arkadaşlarım, rica ediyorum... Benim yaptığım işlemin keyfiliği yok... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Yani, sizin yaptığınız da bir şeye sığmaz ki canım... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HASAN HÜSEYİN ÖZ (Konya) – Sayın Başkan, maddeyi öyle kabul edemezsiniz...

BAŞKAN – Sayın idare amirleri, lütfen, salonda sükûneti sağlayın. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Bu kadar tepki göstermenize hayret ediyorum. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Bu Meclisin... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Lütfen... Eğer, idare amirleri sükûneti sağlamazlarsa ara vereceğim efendim. (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Genel Kurulda idare amiri yok mu?

Sayın Göktaş, lütfen, Grubunuzda sükûneti sağlarsanız... (FP sıralarından "sözlerini geri al" sesleri; sıra kapaklarına vurmalar)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, özür dile... Sözünü geri al...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır efendim, söz vermedim size... (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, sözlerim buradan anlaşılmıyor; yanınıza gelebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

Efendim, eğer, çocuk oyuncağı anlamında aldıysanız, özür diliyorum. Yani, o anlamda kullanmadım. Ben şöyle dedim Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Benim demek istediğim cümle şu. Bakın, biraz önce daha açık izah ettim.

Bir madde metnini Genel Kurul kabul etti; çünkü, burası yüce bir kurul. Bir yüce kurulun kabul ettiği bir metni... Bir misal veriyorum: Maddede "olduğu" kelimesi var; o haliyle kabul etti Genel Kurul. İkinci bir önerge de, bu "olduğu" kelimesinin "bulunduğu" şeklinde değiştirilmesi yönünde... (FP sıralarından gürültüler)

Bir dakika rica ediyorum... Burası yüce bir kurul olduğu için, oradaki "olduğu" kelimesi kabul edildikten sonra, ikinci bir önergeyle, yeniden, Genel Kurulun iradesini "bulunduğu" şeklinde değiştirmek mümkün değil; benim hukuk anlayışım bu. Eğer, siz bunun tersini düşünüyorsanız, benim mantığım kabul etmiyor bunu.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biz o kadar iyiniyetliyiz ki, 4 tane önergeyle... (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Rica ediyorum arkadaşlar, bir dakika...

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – ...dört önergeyi biz vermişiz. Buna rağmen Hükümet bir düzeltme talebinde bulunuyor, bizim önergelerimizden sonra, beşinci sırada, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge olduğu için, Hükümetin önergesi işleme girmiyor. Bu sebeple, iki arkadaşımız vasıtasıyla önergemizi geri çektik. Dolayısıyla, hem Hükümetin hem Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinin işleme girmesini sağladık. Amacımız kötü niyet olsa, böyle bir düzeltmeye fırsat vermeyiz. Biz bunları iyi niyetle yaptık; ama, bir de izah etmek istediğimiz husus var. Siz, bunu, çocuk oyuncağı olarak ilan ederseniz, ciddiye almayacak bir tavır sergilerseniz, bu, bize...

BAŞKAN – Hayır efendim... Siz yanlış anladınız efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bir başka şey daha söyleyeyim: Biz, yine, size ve Genel Kurula saygımız gereği, teklif sahibi olan arkadaşımızı çağırdım, zatıâlinize de açıklama yapıp, Genel Kurul ola ki, burada bir yanlışlık yapma yerine, bu teknik şeylere riayet eder diye açıklatmaya başlattım, siz hakaret ettiniz...

BAŞKAN – Hayır efendim... Kesinlikle hakaret...

Sayın Kapusuz, sizinle çok iyi bir arkadaşlığımız ve dostluğumuz da var. Rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biz bu kadar iyi niyetli davranırken, biraz önce yapmış olduğunuz açıklamalarla, âdeta bizim Grubumuz, yanlış bir şeyde israr ediyormuş gibi bir kanaat uyandırdınız. Bu tutumunuz bile doğru değildir. Biz, burada iyi niyetle çalışma yapıyoruz. Siz, verilen bir önergenin kaç imzalı olacağını tayin etme yetkisine sahip değilsiniz. Önergeyi, Genel Kurul kabul eder veya reddeder.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Değerli arkadaşlar, hepimiz de iyi niyetliyiz ve Genel Kurulu çalıştırmaya çalışıyoruz; ancak, benim sözüm yanlış anlaşılmış olabilir. Ben, Grubunuza da büyük saygı duyuyorum. Yalnız, benim izahımın hukuka aykırı bir tarafı yoktur. Arkadaşımız izah etti; ama, o izahı beni tatmin etmedi.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yülek, kapanan bir şey; rica ediyorum...

İ. ERTAN YÜLEK (Adana)– Sayın Başkan...

BAŞKAN – Peki, yine söyleyin. Ssizi tatmin edelim diye...

Buyurun.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun müzakere zabıtları bu kitapta. Sayın Başkan, on sayfalık müzakereden sonra "belgeleri alış bedelinin ortalama değeri üzerinden bu haliyle oylarınıza sunuyorum" diyor ve oya sunuluyor kabul ediliyor. Gelen metne bakınız, böyle değil. Benim şimdi burada söylemek istediğim husus şuydu...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – SayınBaşkan...

BAŞKAN – Efendim, peki, Komisyon da bir izah etsin; yani, maksat, sükûneti sağlayalım, anlaşalım.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Konuşalım...

BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle bir usul yok; ama, yanlışlık giderilsin ve birbirimizi tam olarak anlayalım diye bunu yapıyorum.

Buyurun Sayın Özdemir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışmalarımız sırasında "hisse senetleri yatırım fonu katılma belgeleri alış bedelinin ortalama değeriyle, vadesi iki yıl ve daha uzun olan devlet tahvilleri vesaire alış bedelleriyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayiciyle değerlenir" şeklinde ifade etme konusunda, Komisyondan, Başkanlık Divanı olarak düzenleme yetkisi almışım ve size sunmuş olduğumuz metin de bu yetkinin tamamen; ama, kanun dilinde ifadesi; dolayısıyla, demin de Sayın Yülek'in belirttiği gibi "hisse senetleri ve yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeli ortalama değeri ile" şeklinde ifade edilerek huzurunuza sunulmuştur. Başka bir ifadeyle, Komisyonda görüşülenlerle metin olarak aşağıya sunulanlar arasında anlam bakımından hiçbir fark yoktur, sadece kanun dilinin daha iyi anlatımı için burada "alış bedelinin" yerine "alış bedelinin ortalama değeri" kullanılmıştır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Efendim, zaten önergede de "alış bedelleriyle" diye geçiyor. Rica ediyorum... Bu, biraz eksik, yeteri kadar anlaşılmamaktan dolayı yanlış anlaşıldı; yani, metin sizin de isteğiniz doğrultusunda.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, ilk gelen "alış bedeli" idi. (Gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Bir dakika...

Tamam efendim, teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ufuk Söylemez; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Söylemez, süreniz 10 dakika; süreyi de uzatmıyoruz efendim.

DYP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, Meclisin çok değerli, saygıdeğer üyeleri; vergi yasa tasarısının 7 nci maddesine ilişkin olarak Doğru Yol Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 7 nci maddesiyle, Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yapılacak değişiklikle, yabancı para üzerinden senede bağlı alacak ve borçlar için reeskont yapma olanağı getirilmektedir; ancak, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda, değerleme gününde geçerli olan Londra bankalararası faiz oranı, yani LİBOR esas alınacaktır.

Aslında, bu, bizim vergi mevzuatımızda, malî mevzuatımızda gecikmiş bir hadisedir. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak Meclise kadar getirdiğimiz ve hükümet değişikliği nedeniyle görüşülmeyen tasarımızda da buna benzer bir reeskont maddesinin yer aldığını söylemek isterim. Tabiî ki, Londra Interbank Offer Rates adına verilen LİBOR'dan alınması zaman zaman tartışma konusu da olabilir; yani, bugün, Avrupa tek para birimine giderken, Euro'da tek döviz birimine giderken, ileride Avrupa Merkez bankasının ağırlığının nereye kayacağı, bugün Londra Uluslararası Borsasındaki oranların yarın Frankfurt Borsasına veya Paris Borsasına kayıp kaymayacağı da bugünden bilinmemektedir. Onun için bizim önerimiz ve tavsiyemiz, tek bir LİBOR değişkenine bağlı kalmak yerine, belki, maliyeye, bu konuda bir seçim yapma olanağı verecek, çeşitli uluslararası kriz ve dalgalanmalarda veya dediğim gibi, Avrupa Merkez Bankasının, Paris veya Frankfurt ayağının ağırlık kazanmasıyla oluşacak değişikliklerde bir fleksibilite imkânı getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de mevzuatımızı, vergi yasalarımızı ve malî enstrümanlarımızı çeşitlendirirken, aynı zamanda uluslararası standartlara uydurmanın da doğru olduğu kanaatindeyiz. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, her türlü yeni malî enstrümanın, her türlü yeni rekabet unsurunun, uluslararası sermaye piyasalarıyla bütünleşecek her türlü yeni girişimin yanında yer alırız; ancak, Hükümet -Maliye Bakanlığı- bir yandan bu tasarısıyla LIBOR oranlarında bir reeskont olanağı getirirken -ki, bizim Doğru Yol Partisi olarak da getirdiğimiz tasarıda vardır bu, bu yönüyle biz müspet görüyoruz bunu- hem fleksibilite getirmesi gerekir, buna hem de diğer malî enstrümanlara da yasakçı bir zihniyetle bakmaması gerekir. Yani, Hükümet ve ekonomi yönetimi -bu sadece maliye için geçerli değildir- çelişkili bir tutum sergiliyor.

Bir yandan Londra Interbank offer rates'i yani, LİBOR'u esas alan çağdaş bir reeskont uygulamasını getirerek malî mevzuattaki eksikliği gideriyor -ki, biz Doğru Yol Partisi olarak bunu geçmişte de savunmuştuk- bir yandan da bugün dünyanın her yerinde kullanılan, Türkiye'de de yıllardan beri uygulanan forward ve swap gibi tamamen malî enstrümanlara birtakım yasakçı, birtakım vergi koyucu önlemler almaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, gelişen ve derinleşen sermaye piyasalarında çeşitlenen malî enstrümanlar, o ülkede sermaye piyasalarının, malî piyasaların gelişmesine, o ülkenin rekabet gücüne, ticaret hacmine çok büyük etkiler etmektedir. Şimdi, forward, swap gibi son zamanlarda öne çıkan ve genel olarak kendisine sentetik repo diyebileceğimiz işlemlere yönelik Maliye Bakanlığının, birtakım yasaklayıcı, vergi getirici önlemler almaya ve bu işlemlerin önünü kesmeye hazırlandığını -doğruysa- gazetelerden okuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, forward ve swap işlemleri -belki bugünkü maliye yönetimi yasak getirmeyi, vergi almayı filan düşünüyor- Türkiye'de yıllardan beri yapılmaktadır; dolayısıyla, eğer bu işlemler vergi konusu olacak işlemler idiyse, bugüne kadar zaten tedbir alınırdı.

Bakınız, Türkiye'de uygulanan bu çelişkili politikalar nedeniyle bir yandan biz burada LİBOR'u getiriyoruz, bir yandan forward'a, swap'a, sentetik repoya, yani kayda girmiş paralara yasak ve vergi getirmeye çalışıyoruz; bu bir çelişkidir.

Bakınız, bankacılık camiasında, bu tür hadiseler, Türkiye'deki paraların hem yastık altına kaçmasına hem de yurtdışına gitmesine neden oluyor. Şu anda Türkiye'de onlarca yabancı bankanın veya fonun temsilcisi, ellerinde çantayla para ve döviz sahiplerini gezerek, bu paraları vergidışı yatırım fonlarıyla, yabancı yatırım fonlarıyla değerlemek istiyorlar. Gerçek anlamda forward ve swap dışında da yurtdışına bir para kaçışı var.

Burada, Maliye Bakanlığını ve Hazine yetkililerini uyarıyorum; bankaların yaptığı bu enstrümanları, kayda giren paraları, kayda girenin üzerine bir daha yüklenmek şeklinde değil, kayda girmeyen ekonomiyi ve bir deyişe göre yüzde 40, bir deyişe göre toplam gayri safî millî hâsılanın yüzde 50'si olan açık ekonomiyi kayda alacak önlemlere yoğunlaşmalarını, çok daha sağlıklı, rekabetçi ve üretken bir ekonominin temeli olur diye düşünüyoruz.

O nedenle, özellikle son günlerde, bankalar üzerinde, Hükümet yetkililerinin yaptığı konuşmalardan dolayı da üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Geçenlerde, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner, Hürriyet Gazetesinde manşet olan "12 banka 64 üncü madde kapsamında" diyerek, Türkiye'deki küçük ve orta ölçekli bankalar üzerinde şaibe ve spekülasyon yapan talihsiz bir açıklama yapmıştır. Bu açıklama yüzünden, küçük ve orta ölçekli bütün bankalar töhmet altında kalmıştır ve bu bankalar yurt dışından kredi alamaz hale gelmiştir. Bu bankalarda para ve mevduat tutan birçok mevduat sahibi, bizlere müracaat ederek, panik içerisinde, hangi bankaların 64 üncü madde kapsamında olduğunu, hangi bankalarda paralarını tutmaları gerektiği konusunda sorular sormaktadırlar. Malî sektörde ve bu bankalarda, aslında, su yüzüne çıkmayan gizli bir deprem yaşanmaktadır. Ekonomi yönetiminin, sektörü ve malî piyasaları paniğe sevk edecek böyle çokbaşlı, çelişkili açıklamalardan özenle sakınması gerekir. Biz de, ekonomiyi yönettiğimiz dönemlerde, yakın gözetim altındaki bankalarla ilgili gerekli tedbirleri aldık; ama, çıkıp da, gazetelere, bunu manşet yaparak, hem mudileri hem bankacılık sistemini hem de küçük ve orta ölçekli bankaları töhmet ve şaibe altında bırakmadık. İşte, bu tür çelişkili davranışlar, -bu yasayla gelen LİBOR oranlarının, reeskontta esas alınması gibi- günün gereği olan, zorunluluk olan yasalarla ve uygulamalarla tam bir çelişki halindedir.

Bizim, Hükümete ikazımız ve tavsiyemiz, swap gibi, forward gibi sentetik repo olaylarını belli bir düzen, disiplin içerisinde götürmenin dışında, bunları yasaklayacak, bu paraların yurt dışındaki yabancı fonlara gitmesini önleyecek ve cazip kılacak birtakım önlemleri almalarıdır. Aksi takdirde "ben, her yeni enstrümanı yasaklarım, paranın ve sermayenin önüne set çekerim" derseniz, yasakçı, devletçi, eski ceberut bir maliye anlayışına dönersiniz ki, bu, bugünün ekonomi anlayışıyla taban tabana zıttır. Biz diyoruz ki, tam rekabetçi ekonomik koşullarda, piyasa ekonomisinin tam işlediği bir ortamda, piyasaya giriş engellerinin olmadığı, tekelciliğin olmadığı, antitekel, antirekabet kanunlarının tam anlamıyla çalıştığı, kayıtdışı ekonominin kayda alındığı gerçek bir piyasa düzeni... Ama, bankaya gelmiş paranın, yatırılmış mevduatın ve dövizin, siz "ben, üzerinden bir daha vergi alacağım" diye üzerine gittiğiniz zaman, forward, swap gibi, uluslararası camiada ve Türkiye'de yıllardır yapılan işlemleri, sanki, bugün keşfetmiş gibi, bunların üzerine yasakla gittiğiniz zaman, piyasa ekonomisine, rekabet kurallarına aykırı hareket edersiniz, yeni enstrümanların gelişmesini Türkiye'de önlersiniz, Türkiye ekonomisinin ve finansal dünyamızın rekabet unsuru olan bu çok çeşitliliğin ve derinliğin önüne geçersiniz. Biz, bu maddenin, reeskont konusunda, LİBOR, FİBOR veya Paris Borsasından hangisinin olacağı konusunda, Maliye Bakanlığının bir seçenek getirmesi, bir alternatif getirmesi düşüncemizle, reeskont uygulamalarının LİBOR üzerinden veya belirlenecek uluslararası birtakım pariteler üzerinden yapılmasının doğru ve sağlıklı olduğu kanaatimizi, geçmişte Doğru Yol olarak verdiğimiz kanun tasarısında da belirttiğimiz üzere, bir kez daha belirtiyorum.

Beni dinlemek nezaketinde bulunduğunuz için, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Söylemez.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan, süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; müzakeresi devam eden, vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Bu madde, iktisadî işletmelere dahil kıymetlerin değerlendirilmesi meyanında, yabancı paraların değerlendirilmesini düzenlemektedir. Mevcut uygulamada, yabancı paraların borsa rayiciyle değerlendirilmesi hükmü uygulanmaktadır. Borsa rayicinin tespitinde muvazaa olduğu anlaşılırsa, bu rayiç yerine, alış bedeli esas alınmaktadır.

İkinci fıkrada ise "yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit edilir" denilmektedir.

Burada, üçüncü fıkra değiştirilmekte ve bir dördüncü fıkra getirilmektedir.

Mevcut üçüncü fıkrada "bu maddenin hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir" denilmektedir.

Getirilen yeni hükümde ise "bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir" şeklinde, aynen ifade edilmekte ve "bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır" denilmektedir.

Tabiî, burada bir tereddüt var; o da şu: Elimde, LİBOR'la ilgili, günlük yayımlanan faiz oranı var; LİBOR'a bakıyorum... Burada çeşitli faiz oranlarını vermiş; dolarda, pound'ta, markta... Tabiî, bizim iç faiz oranları LİBOR'a göre daha yüksek; yani, bunun manası, firmalar, bu senetleri düzenleyenler, senet üzerine, nerenin faizi yüksekse, onu esas alan bir faiz haddi yazabilirler. Acaba, biz, burada, bunun yerine, Merkez Bankası reeskont hadlerini koyabilir miyiz -ki, bazı uygulamalar var; bu yeniden değerleme prosesi içerisinde, bazı maddelerde o kullanılmaktadır- o uygulanabilir mi veya tabiî, enflasyon ile kur arasındaki makas paralel gitmemekte ve zaman zaman açılmaktadır, zaman zaman birbirine yaklaşmaktadır; ama, mesela, toptan eşya fiyatlarındaki gelişmeleri, son bir yıldaki ortalamayı alabilir miyiz; yani, tercihi bir tarafa bırakıp, düzenleme bakımından daha istikrarlı bir şey getirebilir miyiz. Yani, senet üzerinde ne yazılırsa yazılsın, birtakım şeylere sebep olmamak için, Hazinenin aleyhine veya mükellefin aleyhine olabilecek böyle bir düzenleme yapabilir miyiz diye üzerinde düşünmekte fayda var.

Maddeye ilave edilen bir diğer fıkrayla da, 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunda tanımlanan şirketlerin sermaye olarak koydukları yabancı paraların sarf edildikleri veya Türk Lirasına çevrildikleri tarihe kadar lehlerine oluşan kur farkları bilançoda, pasifte özel bir karşılık hesabında gösterilerek bunların gelir olarak addedilmemesi, vergilendirilmemesi düzenlenmekte veya aleyhte olanlar da aktifte biriktirilmekte ve birbirinden mahsup edilmektedir; sonunda da tesisi terk etmesi halinde yap-işlet-devret, devretme noktasına geldiğinde de lehte kur farkıyla kapatılamayan tutarlar, işi bırakma halinde zarar addolunur deniliyor bilançoda ve onu da kârdan mahsup etme imkânı getirmektedir.

Maddeyle ilgili tereddütlerimiz üçüncü fıkrada yapılan düzenlemeyle ilgili; yani, bunu LİBOR'a bağlamak yerine –biraz evvel ifade ettiğim gibi– başka bir esasa endeksleyebilir miyiz?

İkincisi, yeni getirilen fıkrada da bu düzenleme gerekli midir diye düşünüyorum. Zira, bu yap-işlet-devrette veya 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki enerji üretimi, iletimi, dağıtımı, ticaretiyle görevlendirilen firmalarda -yerli sermaye olur; yani, Türk Lirası sermaye olur, döviz sermayesi olur; yani, biz, burada farklı muamele yapıyoruz; bu, bir ticarî faaliyettir, nihayet, kârıyla zararıyla kendi içinde mütalaa edilecek bir husustur- TL'yle ortak olanlar ile TL dışı ortak olanlar arasında farklılık doğuruyoruz. Zaten, bu firmalar, genellikle, bu kaynaklarını, nakitlerini, fonlarını, daha doğrusu, fiilen yatırımda kullanmadıkları kaynaklarını, çeşitli menkul sermaye piyasası hareketlerinde kullanmakta ve değerlendirmektedirler. Yani, bu ince düzenlemeye lüzum var mı diye tereddütlerimiz var; bunları ifade etmek istiyorum.

Bir de, müsaade buyurulursa, kanun tasarısının geneli üzerindeki konuşmam sırasında -bir tavzih mahiyetinde bunu da arz etmek istiyorum- bu kanun tasarısında peşin vergiyle ilgili getirilen düzenlemenin mükellefin aleyhine olduğunu ifade etmiştim. Muhterem Bakanımızın da, kendi konuşmalarında, hayat standartıyla ilgili uygulamanın son bulmasını bizim uygun görmediğimiz şeklinde beyanları oldu. Herhalde bir yanlış anlama oldu. Benim ifade ettiğim, peşin vergiyle ilgili olan düzenleme, şimdiki haliyle daha uygundur. Niye daha uygundur; şimdi isterlerse, geçmiş yıldaki kazancı üzerinden Gelir Vergisi mükellefleri yüzde 50, Kurumlar Vergisi mükellefleri yüzde 70 mertebesinde bir vergiyi -önceki yılın bilançosundaki vergilerini- her ödeme ayında muntazaman ödemektedirler. Mükellef, isterse, şimdi mevcut düzenlemede, peşin vergiyi, önceki yılın yüzde 50, yüzde 70 nispetini aylık ödeme yerine, cari yıl içindeki üç aylık proforma bilançolarla, değerlendirmelerle çıkan matrahın vergisini, belirli bir tenzilatla daha düşük bir nispette ödeme imkânına sahiptir. Yani, mükellefin tercih imkânı vardır. Yeni getirilen düzenleme bu tercih imkânını kaldırmakta ve mükellefi, mecburî olarak, üç aylık hesaplarla, gelir üzerinden vergi ödemeye sevk etmektedir. Bunun, küçük mükellefler için muhasebe açısından ilave külfetler getireceği yönünden endişelerimiz var. Bunu Komisyonda da söylemiştim, burada da tekrar etmiştim; tekrar, tavzihen burada anlatmak istedim. Yani, biz, hayat standardı esasının kaldırılmasına karşı değiliz; zaten, 1999 yılının sonunda, Gelir Vergisi Kanununun mevcut geçici 35 inci maddesinde o da kaldırılmaktadır. Nihayet, Hükümet de, bunu, 1999 yılının başında kaldırmış olacaktır. Teşekkür ederiz; ama, peşin vergiyle ilgili düzenlemenin de, mükellefler tarafından şikâyetlere sebep olacağını bildirmek isterim.

Maddenin hayırlı olmasını diler, hepinize hürmetlerimi arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

Sayın Polat, süreniz 5 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, getirilen bu maddenin -diğer arkadaşlar da söylediler- iki önemli özelliği var. Bunlardan bir tanesi; burada "vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, günü kıymetine irca edilebilir. Eğer, üzerinde faiz oranı yoksa, buna, Londra'daki Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır" deniliyor kısacası.

Şimdi, burada "LİBOR" kelimesinin tasarı maddesine yazılmasını ben şahsen fikir olarak uygun göremiyorum. Şu nedenle uygun göremiyorum: Dünyada finans merkezleri çok sık kayıyor. Yani, bundan bir ay önce, iki ay önce, Uzakdoğu'da, işte, Japonya, Malezya, Güney Kore borsaları dünyanın en önemli borsaları kabul edilirken, bugün, hepsi son derece büyük bir krize uğradı. Yarın, üç beş sene sonra, dünyada, Londra Bankalar Arası Faiz Oranları mı esas alınır, yoksa, Avrupa Topluluğunun tespit edeceği başka bir oran mı esas alınır?.. Bunu, tasarı maddesine yazarsak, o tasarı maddesini değiştirmek biraz yanlış olabilir diye düşünüyorum; yani, bu, tasarı maddesine yazılmayıp da, esnek bırakılsaydı, daha uygun olurdu diye düşünüyorum.

Fakat, bizim, esas üzerinde durmak istediğimiz şudur: Daha ziyade, yabancı sermayelerin, Türkiye'ye yapacakları bazı yatırım ve hizmetleri için -yap-işlet-devret modeli veya enerji yatırımları için- getirdikleri paralarının Türk Lirasına çevrildikleri tarihe kadar oluşan kur farkları nedeniyle bunların paralarında artacak miktarların, vergiye tabi olmamaları konusu var; maddenin esas özü burada bulunuyor.

Şimdi, benim, buradaki şahsî itirazlarımdan bir tanesi şu: Burada, hem enerji ihaleleri, yatırımları denilmiş hem de 3096 sayılı Kanundan bahsedilmiş. Enerji yatırımlarına bir itirazımız yok, tabiî, Türkiye'nin, şu anda buna çok ihtiyacı var; buna öncelik gösterilmesi doğru; ama, bu, bir kanun maddesidir, beş sene veya on sene sürer. Türkiye'de, enerji yatırımları değil de, yüksek teknolojili yatırımlar esas ve öncelik kazanırsa, enerji yatırımları da, o zaman -farzımuhal söylüyorum- birtakım nükleer santrallarla önemini kaybetmiş olursa, bu maddedeki bu "enerji yatırımları" ibaresi boşta kalabilir diye düşünüyorum. Onun için, maddelerde, böyle "enerji yatırımları, LİBOR" gibi özel terimler kullanmak yerine, genel ifadeler kullanmanın, şahsen, daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

Yalnız, burada, esas itiraz edeceğim ve üzerinde duracağım konu şu: Şimdi, yabancılar, yap-işlet-devret metoduyla... Sayın Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunda, en çok bunu izah etti, çok izah edilen bir madde oldu "her sermayeye bunu vermiyoruz, yap-işlet-devretlere veriyoruz; çünkü, yap-işlet-devretteki yatırımlar Türkiye'de kalıyor; dolayısıyla da, enflasyondan olan kaybını satıp götüremiyor geri" demişlerdi. Şimdi, Sayın Bakanım, bu, yap-işlet-devretten gelen yatırımlara teşvikleri verirken, biraz dengeli vermek lazım; yani, doğu ve güneydoğuya öncelik tanımak lazım. Yoksa, genel olarak, yap-işlet-devretlere bir sürü teşvikler verilmiş buralarda da; ama, bu gelenlerin hiçbir tanesi doğuya gelmiyor maalesef, hep batıda kalıyor. Misal, enerji yatırımları, ki Türkiye'nin hemen hemen bütün nehirlerine yatırım yapıldı; ama, Çoruh'ta daha yeni bir tane yapamadınız, sadece, Derinler Barajının temelini attınız, o bile tam değil.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Hepsine yapacağız, hepsine...

ASLAN POLAT (Devamla) – Doğuda, Çoruh'ta ve İspir'de 5 tane baraj da boşuna bekliyor; ama, bir tanesi yap-işlet-devretten gelmiyor; o teşviklerinizde, biraz da doğuya öncelik tanısanız, bu, böyle olmaz diyorum.

Şimdi, ikinci bir konu da şu: Bu kanun maddelerinde, vergi kanunlarında, yabancı sermaye de bayağı teşvik edilmiş, bir şey söylemiyorum; yani, burada teşvik edilmiş, 30 uncu maddede "250 milyon dolar veya daha fazla yatırım gelirse yüzde 200 teşvik verilir" denilmiş, son derece iyi teşvikler verilmiş; fakat, şu anda bir konu var -çok aktüel bir konu olduğu için söylüyorum- Ford-Koç Vakfı, İzmit Körfezi'nin yanında SEKA tesislerinin olduğu arazide bir fabrika kuracak, devletin 1 600 dönümlük SEKA arazisi, bu Koç Vakfına bedava devredilecek, zararı varsa hazine karşılayacak... Kanun hükmünde kararnameye baktım, efendim, burada 2 bin kişiye istihdam sağlanacak, bir üniversite yapılırsa öğretim şansı verilecek... Şimdi, samimî olalım; eğer, burada konu, 2 bin kişiye istihdam sağlamaksa, gelsin, Erzurum'da yapsın, Ardahan'da yapsın, Kars'ta yapsın; 2 bin değil, 10 bin kişiye istihdam sağlasın. (FP sıralarından alkışlar) Zaten, İzmit, Türkiye'de, istihdamın fazla olduğu, doğudan batıya göç sebebiyle istihdam yığılması olan bir şehir; yani, istihdamın arkasına sığınılmasın.

İkincisi, hazinenin arsalarının, bedelsiz olarak, teşvik kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya verileceği söyleniyordu. Şimdi, burada, yap-işlet modeli de olmayan, sadece kendisinin kullanacağı bir Koç Üniversitesine, böyle 20 trilyon liralık bir hazine arsasının bedava olarak verilmesini, ben, bir türlü anlayamadım. Eğer, sosyaldemokrat arkadaşlarımız, Zeytinburnu'na, Okmeydanı'na gidip, bir evinin parasını ödeyemediği için evi yıkılan vatandaşa "senin evinin parsel bedelini hazine karşılayamıyor; ama, Koç Vakfının 20 trilyon liralık arsa bedelini karşılıyor" diye halka anlatırlarsa, ben de gelip orada zevkle dinlemek isterim; ama, halk nasıl size tepki verir, onu da bilemiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Sayın Komisyon ve Hükümetin söz isteği var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, oturduğum yerden bir cümleyle bir şey ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, söyleyebilirsiniz efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, burada, Londra Bankalar Arası Faiz Oranının belirlenmiş olması, aslında, bir belirsizliği ortadan kaldırmak için getirilmiş bir olaydır. Şu anda, yargı kararlarımızın büyük bir kısmında, Türkiye'de uygulanan reeskont oranları, aynen yabancı paralarla düzenlenmiş senetlere de uygulanıyor. Türkiye için yüzde 50 belirlenmişse bu oran, bir bakıyorsunuz, yabancı paralarla düzenlenmiş olan senetlere de yüzde 50 oranını uyguluyor. Halbuki, oralardaki faiz oranı 4,5 veya 5; dolayısıyla, Hazine aleyhine, olağanüstü büyük bir vergi kaybıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yargı, bu konuda bir belirleme olmadığından ve sadece Türk hisse senetleriyle ilgili olarak reeskont haddi belirlendiğinden, yabancı parayla borçlanılmış olan senetlerde de aynı oranı uyguluyordu, bu LİBOR demek suretiyle. Bu konuda belirsizlik ortadan kalktı ve yabancı parayla yapılmış borçlanmalardaki reeskont oranında, Türkiye'ye göre çok daha düşük oranda; eğer, Londra bankalararası piyasada faiz oranı yüzde 5 ise, yüzde 5 oranında reeskont yapma olanağı getirildi. Dolayısıyla, bu, vergi yasalarının uygulanması açısından lehte olan bir uygulamadır, bir boşluk ortadan kaldırılmaktadır.

Bir diğer önemli düzenleme de, özellikle yap-işlet-devret modeliyle oluşturulmuş olan yatırımlara veya yapılan yatırımlara getirilen ayrıcalık gibi görülen uygulama.

Değerli milletvekilleri, burada, yatırım, işletildikten sonra devlete kalıyor. Devlete kalan bir yatırımla ilgili olarak getiriliyor bu düzenleme. Bu yatırımı yapmak için bir sermaye konulmuş, başlangıçta "bu yatırımın bedeli 100 milyon dolardır" denilmiş ve bu 100 milyon doları yatırım boyunca harcayacak; ancak, bu yatırım beş yıl sürebilir. Bu süre içerisinde, eğer, kur farkları nedeniyle ortaya çıkan kısımları vergilendirirseniz, 100 milyon dolar, 80 milyon dolara iner ve yatırımı bitiremez. Sonuçta da, zaten devlete kalacak bir yatırımdır. Bu tür yatırımları teşvik etmek için, bu özel finansman yöntemi için sadece böyle bir ayrıcalık getiriliyor veya bir düzenleme yapılıyor. Onun dışında, bunun genelleştirilmesinin bir gereği yoktur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahısları adına ikinci konuşma Sayın Emin Kul...

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – Sayın Necdet Tekin.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; bu tasarının
7 nci maddesi konusunda, iki üç konuşmamda da yaptığım gibi, nereden nereye geldiğini görebilmemiz için eski halini de okumak istiyorum.

26.6.1964 tarihli, şu anda geçerli olan ve değiştireceğimiz madde:

"Yabancı paralar:

Madde 280.- Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu maddenin hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir."

Bu maddeden sonra, Hükümetin teklif ettiği metin ve Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metin arasında, sizlere de dağıtıldığı gibi, tek bir kelime farklılığı var; o da Hükümetin teklif ettiği metinde "getirdikleri yabancı para" ibaresinin yerine Plan ve Bütçe Komisyonu "koydukları yabancı para" şeklinde çok küçük bir değişiklik yapmıştır. Ancak, Plan ve Bütçe Komisyonu konuşmalarında ve oradaki müzakerelerde tasarının bu maddesine getirilen en büyük tenkitin -bugün olduğu gibi- diskriminasyon olduğu, özel olarak, yap-işlet-devret sistemine ayrıcalık tanındığı yönündedir. Ancak, bunlar bir korunma, mevcut olan bir haksızlığın giderilmesidir.

Sayın milletvekilleri, yabancı sermaye Türkiye'ye geldiğinde parasını Türk Lirasına çevirsin ve bir yatırım yapsın veya bir mal satın alsın... Yatırım yaptığında veya mal aldığında parası zaten enflasyonla ve diğer nedenlerle değerleniyor; yatırımın reel değeri artıyor. Bunu sattığında aldığı Türk Lirasını dövize çevirdiğinde, neredeyse, hemen hemen, değerini koruyor. Biliyorsunuz, 3996 ve 3946 sayılı finans kanunları da mevzuatta buna yardımcı oluyor. Ancak, Sayın Bakanımın da, biraz önce belirttiği gibi, yap-işlet-devrette bu yok, yatırımını koruyamıyor. İşte, bu tasarıyla getirilen yatırım ve işletme süresi boyunca sermayesini koruyacak bir düzenlemenin sağlanmasıdır. Yap-işlet-devrette bir devir vardır, gelecekte elinde satacağı bir şey kalmayacak bir durum vardır. Şayet, bu korumayı yapmazsak, ben geldim, yatırımımı yaparken kur farklarını vergilendirdiniz, dolayısıyla, sermayem eriyor ve korunmuyor denilmektedir. Yatırımcının bu kuşkusunu ortadan kaldırmak, yabancı yatırımcıları ülkemize gelmeleri yönünde özendirmek gerekmektedir. İşte, bu madde, bunu sağlayan bir maddedir.

Son olarak, bu madde, Türk şirketleriyle birlikte yatırıma gelen yabancı sermayenin, Türkiye'de harcanacağı tarihe kadar erozyonuna veya başka yerlerde tasarrufuna, yani, harcamadan bir gün evvel tasarrufunu başka ülkelerde tutmasını da önleyecek özendirici nitelikteki ve Türkiye'de parasını bulundurmasını ve kullanmasını sağlayacak nitelikteki bir kanundur.

Maddenin hayırlı ve uğurlu olmasını diler, Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 16 önerge var; yalnız iki fıkra olduğu için 8 önergeyi işleme koyacağız.

Değerli arkadaşlar, aslında, bazı arkadaşlarımız iktidarda ve muhalefette olunca biraz değişik oluyor.

Her fıkra üzerinde 4 önerge veriliyor; ancak, bu 4 önergenin de hep aynı kişiler tarafından verilmesi mantığa uygun mudur; değil. Niye önerge veriliyor; önerge vermenin bir anlamı ve bir ciddiyeti var. Ben, genel olarak kunuşuyorum.

Önce bir önerge veriyorsunuz, diyorsunuz..

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, hep bu tarafa bakıyorsunuz, biraz öteki tarafa da bakın..

BAŞKAN – Bir dakika efendim; o arkadaşlara da söylüyorum.

Bir önerge veriyorsunuz "fıkra şu şekilde değişsin" diyorsunuz; onu beğenmiyorsunuz, bu sefer "yok, fıkra şu şekilde değişsin"diyorsunuz; yine aynı kişiler, onu da beğenmiyor, "yok, fıkra şu şekilde değişsin" diyor. Bu, önerge verme ciddiyetiyle bağdaşmıyor; ama, uygulamalarımız şimdiye kadar böyle olmuş. Bence bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değiştirmesi lazım.

Biraz önce arkadaşlarımız sözümden alındılar; ben, o anlamda demedim; yani, metni kabul ettikten sonra o metni, yine, tekrar değiştirmeyi, Meclis ciddiyeti bakımından sakıncalı gördüm; ama, neyse, yakında gene barışacağız.

LATİF ÖZTEK (Samsun)– Küsmedik ki...

BAŞKAN – Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci madde birinci paragrafının tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

Cevat Ayhan İ. Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Adana Konya

İsmail Özgün Ahmet Dökülmez Ömer Naimi Barım

Balıkesir Kahramanmaraş Elazığ

Fethi Acar İsmail İlhan Sungur Fethullah Erbaş

Kastamunu Trabzon Van

Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy Mustafa Ünaldı

Malatya Aksaray Konya

Musa Demirci Hüseyin Olgun Akın Bülent Arınç

Sıvas Ordu Manisa

Kemalettin Göktaş Şaban Şevli Abdülkadir Aksu

Trabzon Van Diyarbakır

Yakup Budak İ. Ertan Yülek Ahmet Doğan

Adana Adana Adıyaman

Osman Hazer Osman Hazer Cemalettin Lafçı

Afyon Afyon Amasya

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın

Ankara Aydın Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün

Aksaray Ankara Balıkesir

Musa Okçu Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Batman Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Zeki Ünal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Süleyman Metin Kalkan Mustafa Köylü Saffet Benli

Hatay Isparta İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Abdullah Özbey Zeki Karabayır

Kahramanmaraş Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Nurettin Kaldırımcı Kemal Albayrak

Kayseri Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail ilhan Sungur Şanlıurfa Tokat Trabzon

Şaban Şevli Kâzım Arslan Rıza Güneri

Van Yozgat Konya

Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Sabahattin Yıldız

Konya Kütahya Muş

Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Tokat Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı vergi kanunu tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda ABD Dolarına son bir yıllık kur değişiminin aylık ortalaması esas alınır."

Cevat Ayhan Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Adana Konya

İsmail Özgün Ahmet Dökülmez Ömer Naimi Barım

Balıkesir Kahramanmaraş Elazığ

Fethi Acar İsmail İlhan Sungur Fethullah Erbaş

Kastamonu Trabzon Van

Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy Lütfi Doğan

Malatya Aksaray Gümüşhane

Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Kemalettin Göktaş Musa Demirci

Konya Trabzon Sıvas

Bülent Arınç Şaban Şevli Abdülkadir Aksu

Manisa Van Diyarbakır

Yakup Budak İbrahim Ertan Yülek

Adana Adana

KÂTİP ÜYE ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – İki defa yazılmış.

BAŞKAN – Aslında, yani, müteakip imzalar, aynı imzalar. Aslında, arkadaşlarımız da müsaade etse, bunları tutanağa geçirelim, aynı imza deyip geçelim.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Ciddiyet!..

BAŞKAN – Etmiyor musunuz?..

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Okuyun.

BAŞKAN – Peki, etmeyin...

Ahmet Doğan Osman Hazer Celal Esin

Adıyaman Afyon Ağrı

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfükar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksaray Ankara

İsmail Özgün Musa Okçu Feti Görür

Balıkesir Batman Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Naci Terzi Aslan Polat Şinasi Yavuz

Erzincan Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay

Gaziantep Gaziantep Hatay

Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğullları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Zeki Ünal Fethi Acar

Kahramanmaraş Karaman Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysel Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Nurettin Kaldırımcı

Kars Kayseri Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Muş Ordu Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın

Samsun Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz

Şanlıurfa Şanlıurfa Tokat

İsmail İlhan Sungur Şaban Şevli Kazım Arslan

Trabzon Van Yozgat

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu

Malatya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş

Tokat Van Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 inci madde birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hesaplanan toptan eşya fiyatlarında son bir yıllık artışın aylık ortalaması esas alınır."

Cevat Ayhan İ. Ertan Yülek Kemalettin Göktaş

Sakarya Adana Trabzon

Veysel Candan İsmail Özgün Ahmet Dökülmez

Konya Balıkesir Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur

Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Van Malatya Aksaray

Mustafa Ünaldı Musa Demirci Hüseyin Olgun Akın

Konya Sıvas Ordu

Bülent Arınç Şaban Şevli Abdülkadir Aksu

Manisa Van Diyarbakır

Yakup Budak Osman Hazer Celal Esin

Adana Afyon Ağrı

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu

Aydın Batman Bayburt

Hüsamettin Korkutata Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bingöl Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Zeki Ergezen Fethi Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat Şinasi Yavuz

Elazığ Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay

Gaziantep Gaziantep Hatay

Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Süleyman Metin Kalkan Mustafa Köylü Saffet Benli

Hatay Isparta İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

İsmail Yılmaz Avni Doğan Abdullah Özbey

İzmir Kahramanmaraş Karaman

Zeki Karabayır Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kars Kırıkkale Kırşehir

Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın

Malatya Ordu Sakarya

Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Zülfikar İzol

Samsun Samsun Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Kâzım Arslan T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Fikret Karabekmez Sabahattin Yıldız

Kütahya Malatya Muş

M. Salih Katırcıoğlu Latif Öztek Ahmet Karavar

Niğde Samsun Şanlıurfa

Abdullah Arslan Abdullah Örnek

Tokat Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Tükiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasında son cümlenin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

Cevat Ayhan Kemalettin Göktaş Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Trabzon Adana Konya

İsmail Özgün Ahmet Dökülmez Ömer Naimi Barım Fethi Acar

Balıkesir Kahramanmaraş Elazığ Kastamonu

İsmail İlhan Sungur Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Trabzon Van Malatya Aksaray

Mustafa Ünaldı Musa Demirci Hüseyin Olgun Akın Bülent Arınç

Konya Sıvas Ordu Manisa

Şaban Şevli Abdülkadir Aksu Kemalettin Göktaş Ahmet Doğan

Van Diyarbakır Trabzon Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Afyon Ağrı Amasya Ankara

Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Aydın Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım

Bolu Çankırı Denizli Elazığ

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Sıddık Altay

Erzurum Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Zeki Ergezen

Aksaray Ankara Batman Bitlis

Feti Görür Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Naci Terzi

Bolu Bursa Diyarbakır Erzincan

Aslan Polat Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Erzurum Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

Hatay İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kayseri Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Konya Eskişehir Gaziantep Giresun

Metin Kalkan Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Hatay Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kayseri Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Konya Kütahya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya Ahmet Nuretten Aydın

Sakarya Samsun Samsun Siirt

Zülfükar İzol Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Şanlıurfa Tokat Trabzon

Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin Fikret Karabekmez Konya Konya Kütahya Malatya

Sebahattin Yılmaz Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan Muş Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Abdullah Örnek

Tokat Van Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısı 7 nci madde ikinci fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederim.

Cevat Ayhan Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Adana Konya

Kemaletten Göktaş İsmail Özgün Ahmet Dökülmez

Trabzon Balıkesir Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur

Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Van Malatya Aksaray

Lütfi Doğan Mustafa Ünaldı Musa Demirci

Gümüşhane Konya Sıvas

Bülent Arınç Şaban Şevli Abdulkadir Aksu

Manisa Van Diyarbakır

Yakup Budak Ahmet Doğan Osman Hazer

Adana Adıyaman Afyon

Celal Esin Cemalettin Lafçı Muhammet Polat

Ağrı Amasya Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya

Denizli Elazığ Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Sıddık Altay Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci

Ağrı Aksayar Ankara

Musa Okçu Zeki Ergezen Fethi Görür

Batman Bitlis Bolu

Altan Karapaşaoğlu Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Aslan Polat Şinasi Yavuz Murettin Aktaş

Erzurum Erzurum Gaziantep

Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Gaziantep Hatay İçel

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu

İstanbul İstanbul İstanbul

Osman Yumakoğulları Hasan Dikici Fethi Acar

İstanbul Kahramanmaraş Kastamonu

Salih Kapusuz Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş

Kayseri Kırıkkale Kilis

Osman Pepe Veysen Candan Hanifi Demirkol

Kocaeli Konya Eskişehir

Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan

Gaziantep Giresun Hatay

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

İsmail Kahraman Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kayseri Kırıkkale Kırşehir

Hüseyin Arı Abdullah Gencer Hasan Hüseyin Öz

Konya Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Kâzım Arslan T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Latif Öztek

Kütahya Muş Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Abdullah Örnek

Yozgat

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanun Tasarısının 7 nci madde ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederim.

"Bu fıkra hükmü, yabancı sermaye mevzuatı çerçevesinde yatırım yapan yabancı sermaye yatırımcılarına uygulanır."

Cevat Ayhan Kemalettin Göktaş İ. Ertan Yülek

Sakarya Trabzon Adana

Veysel Candan İsmail Özgün Ahmet Dökülmez

Konya Balıkesir Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy Van Malatya Aksaray

Lüfti Doğan Mustafa Ünaldı Musa Demirci

Gümüşhane Konya Sıvas

Hüseyin Olgun Akın Bülent Arınç Şaban Şevli

Ordu Manisa Van

Abdülkadir Aksu Yakup Budak Ahmet Doğan

Diyarbakır Adana Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Cemalettin Lafçı

Afyon Ağrı Amasya

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın

Ankara Aydın Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

İsmail Çoşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Ömer Naimi Barım Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Elazığ Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün

Aksaray Ankara Balıkesir

Musa Okçu Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Batman Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

Hatay İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Zeki Ünal Salih Kapusuz

Kahramanmaraş Karaman Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Süleyman Metin Kalkan Mustafa Köylü

Giresun Hatay Isparta

Saffet Benli Ekrem Erdem İsmail Kahraman

İçel İstanbul İstanbul

Bahri Zengin İsmail Yılmaz Abdullah Özbey

İstanbul İzmir Karaman

Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak

Kars Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Nedim İlci

Kütahya Malatya Muş

Hüseyin Olgun Akın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdulkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Kâzım Arslan T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız M. Salih Katırcıoğlu

Kütahya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Abdullah Örnek

Tokat Van Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanun Tasarısı 7 nci madde 2 nci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederim.

“Bu fıkra hükmü elektrik üretimi yatırımları için uygulanır.”

Cevat Ayhan İ. Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Adana Konya

İsmail Özgün Ahmet Dökülmez Ömer Naimi Barım

Balıkesir Kahramanmaş Elazığ

Fethi Acar İsmail İlhan Sungur Fethullah Erbaş

Kastamonu Trabzon Van

Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy Lütfi Doğan

Malatya Aksaray Gümüşhane

Mustafa Ünaldı Musa Demirci Bülent Arınç

Konya Sıvas Manisa

Şaban Şevli Abdülkadir Aksu Kemalettin Göktaş

Van Diyarbakır Trabzon

Yakup Budak Ahmet Doğan Osman Hazer

Adana Adıyaman Afyon

Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak Muhammet Polat

Amasya Ankara Aydın

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Mustafa Yünlüoğlu İsmail Coşar Zülfikar Gazi

Bolu Çankırı Çorum

Ramazan Yenidede Tevhit Karakaya Lütfü Esengün

Denizli Erzincan Erzurum

Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Mehmet Sıddık Altay

Adana Adıyaman Ağrı

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu

Aksaray Ankara Batman

Zeki Ergezen Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bitlis Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Erzurum Gaziantep Gaziantep

Mehmet Sılay Mehmet Emin Aydınbaş Azmi Ateş

Hatay İçel İstanbul

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu OsmanYumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Fethi Acar Salih Kapusuz

Kahramanmaraş Kastamonu Kayseri

Mikail Korkmaz Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe

Kırıkkale Kilis Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu

Konya Eskişehir Gaziantep

Turhan Alçelik Metin Kalkan Mustafa Köylü

Giresun Hatay Isparta

Saffet Benli Ekrem Erdem İsmail Kahraman

İçel İstanbul İstanbul

Bahri Zengin Abdullah Özbey Zeki Karabayır

İstanbul Karaman Kars

Memduh Büyükkılıç Nurettin Kaldırımcı Kemal Albayrak

Kayseri Kayseri Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Yaşar Canbay Hüseyin Olgun Akın

Kütahya Malatya Ordu

Nezir Aydın Ahmet Demircan Musa Uzunkaya

Sakarya Samsun Samsun

Ahmet Nurettin Aydın Züfükar İzol Abdulkadir Öncel

Siirt Şanlıurfa Şanlıurfa

Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur Kâzım Arslan

Tokat Trabzon Yozgat

T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı Ahmet Derin

Konya Konya Kütahya

Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu Latif Öztek

Muş Niğde Samsun

Ahmet Karavar Abdullah Arslan Bekir Sobacı

Şanlıurfa Tokat Tokat

Abdullah Örnek

Yozgat

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Sayın Başkan, hep aynı isimler tekrar okunuyor, beş taneden sonrasını okutmayın.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci madde ikinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Cevat Ayhan İ. Ertan Yülek Veysel Candan

Sakarya Adana Konya

İsmail Özgün Ahmet Dökülmez Ömer Naimi Barım

Balıkesir Kahramanmaraş Elazığ

Fethi Acar İsmail İlhan Sungur Fethullah Erbaş

Kastamonu Trabzon Van

Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy Lütfi Doğan

Malatya Aksaray Gümüşhane

Mustafa Ünaldı Musa Demirci Bülent Arınç

Konya Sıvas Manisa

Hüseyin Olgun Akın Şaban Şevli Abdülkadir Aksu

Ordu Van Diyarbakır

Kemalettin Göktaş Yakup Budak Ahmet Doğan

Trabzon Adana Adıyaman

Osman Hazer Celal Esin Cemalettin Lafçı

Afyon Ağrı Amasya

Rıza Ulucak Muhammet Polat Alaattin Sever Aydın

Ankara Aydın Batman

Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Bayburt Bitlis Bolu

İsmail Coşar Zülfikar Gazi Ramazan Yenidede

Çankırı Çorum Denizli

Tevhit Karakaya Lütfü Esengün Sıtkı Cengil

Erzincan Erzurum Adana

Ahmet Çelik Sıddık Altay Murtaza Özkanlı

Adıyaman Ağrı Aksaray

Ömer Faruk Ekinci Musa Okçu Feti Görür

Ankara Batman Bolu

Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç

Bursa Diyarbakır Elazığ

Naci Terzi Aslan Polat Şinası Yavuz

Erzincan Erzurum Erzurum

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Sılay

Gaziantep Gaziantep Hatay

Emin Aydınbaş Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat

İçel İstanbul İstanbul

Hüseyin Kansu Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Fethi Acar Salih Kapusuz Mikail Korkmaz

Kastamonu Kayseri Kırıkkale

Mustafa Kemal Ateş Osman Pepe Veysel Candan

Kilis Kocaeli Konya

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Metin Kalkan Mustafa Köylü Saffet Benli

Hatay Isparta İçel

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Avni Doğan Zeki Karabayır Memduh Büyükkılıç

Kahramanmaraş Kars Kayseri

Kemal Albayrak Cafer Güneş Hüseyin Arı

Kırıkkale Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Yaşar Canbay

Konya Kütahya Malatya

Hüseyin Olgunakın Nezir Aydın Ahmet Demircan

Ordu Sakarya Samsun

Musa Uzunkaya Ahmet Nurettin Aydın Zülfükar İzol

Samsun Siirt Şanlıurfa

Abdülkadir Öncel Ahmet Feyzi İnceöz İsmail İlhan Sungur

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Kâzım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Salih Katırcıoğlu

Kütahya Muş Niğde

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas Abdullah Örnek

Tokat Van Yozgat

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre işleme koyacağız.

Görüyorsunuz, yalnız önergede yer alan isimleri okumak 35 dakika alıyor. Tabiî, 35 dakika Meclisin çalışmasına bir şey katmıyor; ama, epey bir süresini kaybettiriyor. Tabiî, İçtüzüğe göre en az 5 kişi önerge verir ama, en fazla imza için bir sınırlama getirilmemiş. Bence, İçtüzüğü yapan arkadaşlarımız, daha doğrusu Anayasa Komisyonumuz, Meclisin çalışmasını aksatan maddelerde İçtüzüğün düzeltilmesi için teklifte bulunmaları gerekir. Yani, 550 milletvekili imzalı önerge verilirse ne olacak? Ayrıca, biraz önce de izah ettim, önerge vermek, kanuna katkıda bulunmak içindir.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – İçtüzüğe göre veriyoruz.

BAŞKAN – Verin de... Bir fıkra için, aynı kişiler tarafından bir tek önerge verilmesi lazım; ama, aynı kişiler dört defa önerge verirse ve diğer milletvekillerinin de hakkını şey ederse...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – İçtüzükten gelen hakkımızı kullanıyoruz.

BAŞKAN – Efendim, siz de iktidardayken bu konular oluyordu; yani, artık, bu Genel Kurul salonunda bulunan bütün partiler, iktidarın yüzünü gördüler. Onun için... Tabiî, iktidarda olunca, engellemeye karşı çıkılıyor; muhalefette olunca, bu işler zevkle seyrediliyor.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, İçtüzük kuralı...

BAŞKAN – İçtüzüğe bir şey demiyorum. İçtüzük başka, gerçek başka, uygulama başka, amaç başka; yani, bir madde yazılır; ama, o maddenin amacı ne? Aslında, İçtüzüğün amacı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli çalışmasını sağlamaktır; ama, o, verimli çalışma sağlamak için getirilen hüküm, verimsiz hale dönüştürecek şekilde bir uygulamaya neden olamaz.

Neyse... Bunları konuşmayalım.

Önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısı 7 nci madde birinci paragrafının tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmadı.

Sayın Ayhan, gerekçeyi mi okuyalım; yoksa, konaşacak mısınız?

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Yülek konuşacaklar.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sözlerime başlamadan önce, bir hususu hatırlatmak istiyorum. Bu verilen 8 önergede -biraz sonra da okunduğu zaman, her defasında çıkıp izah edeceğim- mesele şudur: Eğer, birisi olmazsa, hiç olmazsa, öbüründe bu hatayı düzeltelim. Nitekim, izah ettiğim zaman, bu izahatın sonucunda görülecek ki, hakikaten, bunların böyle olması lazım.

EMİN KARAA (Kütahya) – Bizim 120 imzaya itirazımız var.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Mesele şudur: Bizim yaptığımız bir değişikliği bunlar kabul ederlerse, öbürlerine geçmeye lüzum yok. Onun için, Sayın Başkanın, her defa, bu şekilde önerge sahiplerini bir baskı altında tutmasını doğru karşılamıyorum.

BAŞKAN – Hayır efendim, öyle bir niyetim yok. (DSP sıralarından "önergeye bir şey dediğimiz yok" sesleri)

Efendim, müdahale etmeyin... Rica ediyorum...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Arkadaşlar, bakınız, bu madde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin üçüncü fıkrasında bir değişiklik yapıyor ve bir fıkra ilave ediyor. Bakın, o değişiklik yaptığı maddeyi, halen kanundaki mevcut maddeyi okuyorum. Bu, esasında, çok kısa, yabancı paralarla alakalı bir maddedir. Bu madde, yabancı paraların veya o senetlerin nasıl değerlendirileceğini amir hükümleri taşıyor. Doğrudan doğruya fıkrayı okuyorum: "Bu madde hükmü, yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir." Yani, nasıl değerlendiriliyorsa, Maliye Bakanlığı tarafından değerlendirme kıstasları, bunlar için de geçerlidir diyor.

Şimdi, sizin getirdiğiniz madde şöyle: "Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir." Doğru. "Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca, değerleme günü kıymetine irca edilebilir." Maliye Bakanlığı da bunu yapabilir. İlave "Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda, değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır." Bakın, işte, esas burada. Siz, bunu getirdiğiniz zaman ne olacak?

Biliyoruz ki, LİBOR, Türkiye'deki faizlere göre oldukça düşük ve devlet, ancak, çok iyi durumlarında belki yüzde 1 artı alıyor; ama, bugün, Türkiye'nin, borçlanmaları veya diğer kimselerin borçlanmaları yüzde 2, yüzde 4, yüzde 5, yüzde 6 oluyor; zaman zaman çok daha yüksek oluyor. Siz, LİBOR'u kaldırdığınız zaman ne olacak; hiç kimse, senedinin üzerine o nispeti yazmayacak. Yazmadığı için de, otomatik olarak LİBOR devreye girecek.

Dikkat edilirse, ondan evvelki cümlelerde de, Maliye Bakanlığından bu yetki alınarak "senetli ve senetsiz alacaklar, şu kanunun, şu şu maddelerine göre..." deniliyor. Bakın, çok haklı olarak diyoruz ki, gelin bu maddeyi koymayın; bunu, yine, Maliye Bakanlığı, bu şekilde değerlendirsin. O değerlendirmede neler olacak; bundan önceki fıkralarda nasıl değerlendiriyorsa, orayı da öyle değerlendirecek; yani, LİBOR'la değil. Orada, üzerinde yazılmıyorsa, Maliye Bakanlığının usullerine göre değerlendirilecek; ama, yazılıyorsa, zaten mesele yok. Şimdi biz ne yapıyoruz; teşvik ediyoruz, bunun üzerine herhangi bir rakam yazmayınız diyoruz. Dolayısıyla, bu adamlar, diğer kazançlarını vergilendirirken veya başka şey yaparken, bunu LİBOR üzerinden yapacaklar. LİBOR kaç; yüzde 4,5 - 5. Türkiye'nin borçlanması kaç; yüzde 10 - 12. O senetleri, birtakım kimseler... Sadece Türkiye'nin demiyorum; yani, çeşitli biçimlerde borçlanmalar bu şekilde olacaktır.

Onun için, biz, bu fıkranın tamamen metinden çıkarılmasını teklif ediyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasındaki son cümlenin metinden çıkarılmasını arz ederim.

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.

Önerge sahibi olarak, Sayın Ertan Yülek; buyurun.

ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, o fıkranın tamamının metinden çıkarılmasını beyan etmiştim arkadaşlarımıza; ancak, o fıkranın çıkarılması reddedildi. O halde, buna, başka bir çözüm bulmamız lazım. O da nedir: Bakın, burada, çok net olarak "faiz oranının yazılı olmadığı durumda" diyoruz ve bu suretle “Amerika Birleşik Devletleri Dolarının bir yıllık kur değişiminin aylık ortalaması esas alınır” diyoruz.

Yani, bütün mesele, bizim buradaki gayretimiz, bu husustaki gayretimiz, LİBOR gibi düşük bir rakam yerine, Amerika Birleşik Devletleri Doları cinsinden hesaplanmasını istiyoruz. Niye? Hemen, bundan evvelki maddeye bir bakalım: Bundan evvelki maddede, menkul kıymetlere sahip olanlar... Bu, 6 ncı maddede "menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil)" deniliyor; bakın... Orada, kur farkını dahil ediyorsunuz; burada, kur farkını dahil etmiyorsunuz ve yüzde 4,5 veya 5,5 olan LİBOR üzerinden, bu mesele çözülmeye çalışılıyor.

Bunu hep niye diyorum; eğer, siz, böyle net bir ifade kullanmazsanız, herkes LİBOR'u yakalamak için veyahut da LİBOR'la iş yapabilmek için, ya senet üzerindeki miktarı yazdırmayacak veya başka bir şekilde hareket edecek.

Şimdi, bizim, burada söylediğimiz hadise, tıpkı 6 ncı maddede ve birçok yerde de olduğu gibi... Bakınız, şimdi, çok açık olarak söyleyelim: Herhangi birisinin sene başındaki doları ile sene sonundaki doları arasındaki kur farkı bir gelir olarak görülüyor ve bundan vergi kesiliyor. Peki, siz, şimdi, getiriyorsunuz, diyorsunuz ki burada, herhangi bir yazılı hale gelmeden, aradaki farkı, yani, Türkiye'deki rayiç olan veya herkesin kabul ettiği doların getirisi ile LİBOR arasındaki farkı, bu suretle yok etmeye çalışıyorsunuz. Biz de diyoruz ki burada, gelin, bunu öyle yapmayalım; mademki birinci fıkrayı çıkarmadık, eskisi gibi kalmasına imkân vermedik. O halde, şimdi, birbirini takip eden bu fıkralarla diyoruz ki, baştan ve sondan, Amerika Birleşik Devletleri dolar kuru üzerinden bunu tespit edelim ve o şekilde muamele görmesini esas alalım. Dolayısıyla, bu önergemizin de esası budur. Baştaki önerge kabul edilseydi, elbette, müteakip bu üç önergenin işleme konulması gerekmezdi; ama, şimdi, o kabul edilmediğine göre, bir alternatif olarak bunu getiriyoruz. Eğer, bu da kabul edilmeyecekse, tabiî, başka bir alternatif daha getireceğiz, başka bir alternatif daha getireceğiz... Bütün mesele, düşük bir faizle değerlendirme yerine, normal olarak değerlendirmenin sonucuna ulaşmaktır. Bu bakımdan, bunda, biz, ısrarla bu önergeleri verdik ve birbiriyle de tamamen uyumludur; birisi kabul edildiği zaman diğerlerinin de kabul edilmesine lüzum yoktur. Heyetiniz, bunlardan birincisini kabul etseydi, iki, üç, dört olmayacaktı; ikincisini kabul ederse diğerleri olmayacaktır. Dolayısıyla, bu önergeye de o şekilde bakılmasını saygılarımla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi işleme koyuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda ABD Dolarında son bir yıllık kur değişiminin aylık ortalaması esas alınır."

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmıyorlar.

Sayın Yülek, önergenizi izah edeceksiniz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

Bakın, sürenizi daha başlatmadım. Bizde saniye, dakika şaşmaz efendim.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dikkat edin, ben, 5 dakikayı hiçbir zaman tam kullanmadım.

BAŞKAN – Tabiî... Demin 1 dakika erken bitirdiniz.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Meseleyi izah ettikten sonra kürsüden indim. Yani, söylediklerim vakit doldurmak için değil. İzahımı yapabileceğim kadar zaman kullandıktan sonra -birisinde zannediyorum 3 dakikada, birisinde de 4 dakikada kürsüyü terk ettim- kürsüyü terk edeceğim.

Arkadaşlar, biraz evvel beyan ettiğim gibi, son cümle bakınız ne diyor "Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır." Hep bunun üzerinde... Zaten, bundan evvelki önergede de söylediğimiz gibi...

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – LİBOR'u anlayamadık.

BAŞKAN – Abbas Bey, karışmayın siz.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – LİBOR, gayet basit; Londra Bankalar Arası Faiz Oranı; bu, tarif edilmiş bir hadise, Türkçesini de söylüyor. Son cümlede bakınız ne diyor "Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı esas alınır." Yani, buradaki parantez içinde LİBOR'u okumadım şimdi. LİBOR'un ne manaya geldiği burada çok net ve açık olarak belirli. Dolayısıyla "LİBOR nedir" diyen arkadaşlarımız; eğer, metni önlerine açar da okurlarsa, orada, LİBOR'un, Londra Bankalar Arası Faiz Oranı olduğunu görecekler. Tabiî, bu normal, herkesin bilmesine de gerek yoktur; bilmeyen arkadaşlarımız da, bizi dinleyen herkes de, bu vesileyle bu meseleyi anlamış oldu.

Arkadaşlar, 3 üncü önergede de, ortalama olarak bunun alınmasını istiyoruz ve biraz evvel belirttiğim gibi, yine, düşük bir faizle vergilendirme yerine, normal olabilecek üç alternatiften birisi olarak ifade ediyoruz ve bu alternatif eğer kabul edilirse, elbette, müteakip alternatifi kabul etmek mümkün olmayacaktır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısı 7 nci madde birinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hesaplanan toptan eşya fiyatlarında son bir yıllık artışın aylık ortalaması esas alınır."

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önerge katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyorlar.

Sayın Yülek, buyurun efendim; önergenizi izah edin. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu defa zannediyorum, fazla vaktinizi almayacağım.

Mesele, net olarak ortadadadır. Şu ana kadar anlattıklarımızda, bu Londra Bankalar Arası Faiz Oranının yerine, başka bir değerlendirme aracının getirilmesinden bahsettik. Şimdi, diyoruz ki, mademki öyle değil, bu cümleyi tamamen çıkaralım. Çıkardıktan sonra ne olacak diyeceksiniz; herhalde, bu defa, Maliye Bakanlığının yetkisinde kalacak. Maliye Bakanlığı, ekonominin gelişine göre ve bu son cümleden evvelki değerlendirmeler nasıl yapıldıysa o değerlendirmeye yakın bir değerlendirme yapacaktır. Bakın, birbiri arasında o kadar tutarlılık var ki, biz, son cümlenin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini, muhtelif alternatifler halinde beyan ettik; ancak, kabul görmedi. Şimdi, diyoruz ki, bırakın, o zaman, bu cümleyi çıkaralım. Bu cümleyi çıkardığımız zaman, Londra Bankalar Arası Faiz Oranı yerine, Maliye Bakanlığının tespit edeceği bir değerleme gelecektir ve bu suretle, bu satırın hemen üstünde üzerinde faiz miktarı yazılı olan senetlere veya hemen onun altındaki cümlede başka şekilde değerlendirme -vaktinizi almak için söylemiyorum, nasıl değerlendirileceği burada görülmüş- gibi bir değerlendirme yapılabilmesi için bu cümleyi çıkaralım diyorum. Bu cümleyi çıkardığımız zaman, bu iş kendiliğinden, Maliye Bakanlığının, adaleti tesis edecek şekilde, yani üzerinde faiz oranı yazılan bir senede ne muamele yapılabiliyorsa, en azından, ona yakın bir değerlendirme yapılabilecek. Bu da hiç garip değil. Yani, bu, o kadar tabiî bir hadise ki, arkadaşların buna karşı çıkmalarını da ben anlamıyorum açıkça söyleyeyim...

Eğer mantığımıza vurursak, eğer, hakikaten, bu meselenin üzerinde ciddî olarak düşünürsek ve fıkranın bundan evvelki cümleleriyle bağlantı kurarsak, zannediyorum ki, bu, kendiliğinden daha iyi bir duruma gelmiş olacak. Biz yetkiyi almıyoruz, yetki yine Maliye Bakanlığında kalıyor; çünkü, ikinci fıkra duruyor, üçüncü fıkrada bir değişiklik yapılıyor. Üçüncü fıkradaki bu cümle değiştirilirse, bundan evvelki iki cümle nasıl değerlendiriliyorsa, bu da öyle değerlendirilir.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Sayın Aşık, Sayın Bakan, Genel Kurul salonunda öyle oturamazsınız, rica ediyorum... Ama, rahatsızsanız, buyurun... Herkes başını önüne eğip uyursa olmaz burada, rica ediyorum...

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ama, Genel Kurulun bir adabı var efendim. Yani, olmaz böyle şey. Hükümet de, Genel Kurula saygılı davranacak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısı 7 inci madde ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

Cevat Ayhan Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Sayın Yülek, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu madde iki fıkradan ibaretti. Birisi, yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında cari olan bir fıkraydı. ikincisi ise, tamamen yeni bir hüküm, tamamen yeni bir fıkra. Zaten, çerçeve maddede de "bir fıkra eklenmiştir" deniliyor. Bu eklenen fıkrada deniliyor ki -yani, çok belli- "Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti İle Görevlendirilmesi Hakkında Kanun -ki, buradan geçti bu kanun- ve 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunda tanımlanan yabancı şirketlerin sermaye olarak getirdikleri yabancı paraların sarf edildikleri veya Türk Lirasına çevirildikleri tarihe kadar lehlerine oluşan kur farkları pasifte özel bir karşılık hesabında gösterilerek dönem kazancına dahil edilmez." Mesele, bu. Hemen devamında deniliyor ki "Bu karşılıklar sermayeye eklendikleri takdirde işletmeden çekiş ve kâr dağıtımı sayılmaz" Doğrudur. "Aleyhlerine oluşan kur farkları ise aktifte özel bir karşılık hesabında tutulur ve gelecek yıllarda lehlerine oluşacak kur farkları ile kapatılır. Lehte kur farkı ile kapatılamayan tutarlar işi bırakma halinde zarar addolunur."

Arkadaşlar, mesele şu: Yap-işlet-devret modeliyle bir elektrik santralı kurulacak ve bunun için, yabancı sermaye veya yerli bir firma yurt dışından para getiriyor, getirmiş olduğu parayı bankaya koyuyor. Ancak, bu paranın konulduğu tarih ile harcama tarihine kadar geçen zaman içerisinde dolarda bir kur farkı oluşuyor. Eğer herhangi bir normal şirkette ise, bu kur farkından vergi veriliyor; çünkü, gelir artıyor. Dikkat buyurun "burada bu kur farkından dolayı vergi verilmez" deniliyor. Tabiî, doğru, biraz evvel söyledim; dolar olarak duruyor. Benden de, sizden de, dolardaki kur farkından dolayı vergi alınıyor. Burada niye verilmiyor? Bunu telafi etmenin manası neydi; eğer enflasyon muhasebesi getirilseydi bu mesele ortadan kalkacaktı.

Bakın, biz, diyoruz ki, bu, Anayasanın eşitlik ilkesine terstir. Bir şirket, herhangi birimiz veya herhangi bir şirket, yap-işlet-devret modeli dışında bir para getirse, o paradaki kur farkları bundan farklı muameleye tabi tutuluyor. O adamcağızın veya o firmanın veya sizlerin getirmiş olduğu ve koyduğu andaki para ile o harcama anına kadar geçen aradaki paranın kur farkı, aktif veya pasifinize kâr veya zarar olarak geçerken, burada yap-işlet-devret modeline göre getirilenin geçmemesinin sebebi nedir diye soruyorum... Eğer, makul bir izahı varsa, önergeyi geri alırız; ama, makul bir izahı yoktur. Eğer, makul bir izahı varsa, bunu, Türkiye'nin geneli için yaparız. Deriz ki, bütün yabancı sermaye veya dışarıdan dolar olarak getirilenlerin bankaya koyuldukları tarihle harcama tarihleri arasındaki farklar,-kur farkları- gelirden sayılmaz. O zaman şunu yapalım arkadaşlar, bakın, herhangi birisi, Türk parasını dolara çevirir ve o çevirdiği aradaki kur farkından dolayı da yine burada söylenilenden herhangi bir vergi vermez ve başka bir hesap da tutulabilir. Bu, belki -daha sonra onu getiriyoruz- sırf bir elektrik üretimi için veya çok belli bir sektörün belli bir meselesi için getirilebilir ve bu da belki geçici bir madde olabilir; ama, siz, sürekli bir madde olarak bunu koyduğunuz takdirde ve yap-işlet modeli diye de diğer sektörlerden ayırdığınız takdirde, bir ayrıcalıktır. Hepiniz de takdir edersiniz ki, hepimiz de biliriz ki, ayrıcalıklar adaletsizliği getirir.

Saygılar sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek, konuşma süreniz bitti; gerçi, daha önceki konuşmanızdan alacağınız var; ama, artık, onlar orada kaldı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Önerge sahibi olarak Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; müzakeresi devam eden Vergi Kanunu Tadilat Tasarısının 7 nci maddesindeki önergemizle ilgili söz almış bulunuyorum.

Benden önce konuşan değerli arkadaşımız Ertan Bey ifade ettiler, bu madde, bir imtiyaz maddesidir. Niye imtiyaz maddesidir; içinizde birçok arkadaşımız ticaretle uğraşmıştır, sanayiyle uğraşmıştır, halen de uğraşıyordur; siz gitseniz, işletmeniz için 200 bin mark borç alsanız, o borcu, kaydınıza girdiğiniz andaki kur üzerinden borç olarak yazarsınız, ödeyeceğiniz zaman da, artık, sizin için o borç 200 bin markın karşılığı, 30 milyarsa, 30 milyardır. İki sene sonra da ödeseniz, üç sene sonra da ödeseniz, bir sene sonra da ödeseniz, yine, onu 30 milyar olarak ödeyeceksiniz; ama, 200 bin markı nasıl karşılayacaksınız, kuru ne olacak? Benim bildiğim, muhasebeci arkadaşlardan aldığım bilgi -ben muhasebeci değilim- bizdeki uygulama budur. Şirketler, bu tip borçlanmaları, kayıtdışı kaynaklardan alırlar verirler. Onu için, burada bir eşitsizlik var. Bunu, buraya getirmeye hakkımız yok.

Elektrik üretimi, dağıtımıyla ilgili şirketlere imtiyaz veriyorsunuz, yap-işletçilere veriyorsunuz. Ne veriyorsunuz burada; verdiğiniz şu: Sen, sermaye getirdin, bankada durdu, şurada durdu, burada durdu, kur farkından gelir geldi, bunu vergidışı bırakalım diyorsunuz, böyle bir uygulamaya gidiyorsunuz. Bizim itiraz ettiğimiz husus budur. Bu, hakikaten, Anayasaya da aykırı olması gereken bir husustur. Tabiî, Değerli Bakan burada açıklama yaparsa, Komisyon Başkanı açıklama yaparsa memnun oluruz; çünkü, bizi, burada endişeye sevk eden husus budur.

Ben, maddenin geneli üzerinde konuşurken de ifade ettim; genel uygulama varsa, bu maddeye lüzum yok; yoksa, bu madde bir imtiyazdır, haksızlıktır. Bunu getirmemek lazım, ileride çeşitli taleplere, tartışmalara, itirazlara, hukukî birtakım ihtilaflara da sebep olur. Bizim, hukuk sistemimiz bu işleri pek iyi de düzenlemiyor. Ben hatırlıyorum, bir bakanlığın bir kuruluşunun bir müteahhitle olan ihtilafında, fazla para ödenmiş üç sene, beş sene önce. Bu parayı mark olarak, dolar olarak bakanlık kuruluşu geri alacak. Müteahhit gidiyor, birtakım kuruluşlardan... Tabiî, çok muhkem hukukçuları var. Devletin avukatları, devletin hukuk sistemi maalesef zayıf; ifade edelim bunu. Çok güçlü avukatları, hukukçuları müdahale ediyor ve dört, beş sene önce aldığı 10 milyon, 20 milyon markı, doları geri öderken -vakadır benim söylediğim, bildiğim; ben, bilinmesin diye isim söylemiyorum- o gün kurdan iade ediyor; yani, buradan misli misli kendisine menfaat temin ediyor ve Hazineye zarar veriyor.

Onun için, bu düzenlemeyi yaparken, bir daha bir daha düşünmekte fayda var; açık değil, net değil, ihtilaflara ve birtakım kayıplara sebep olacaktır. Bunları arz edeyim dedim.

Teşekkür ederim, hürmet ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısı 7 nci madde ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederim.

"Bu fıkra hükmü, yabancı sermaye mevzuatı çerçevesinde yatırım yapan yabancı sermaye yatırımcılarına uygulanır."

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Ayhan, isterseniz gerekçeyi okutalım.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Hayır Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Önergesini izah etmek üzere, Sayın Ayhan; buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, yine, tabiî, bu maddeyle ilgili önergemiz üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Eğer, enerji yatırımlarında yap-işlet-devretle yabancı sermayeyi cezbetmek istiyorsak, bu, çok zarurî bir ihtiyaçsa, sadece bununla sınırlı olarak uygulayabilirsiniz diye bu önergeyi vermiş bulunuyoruz; ama, bu maddenin genel düzenlenişi, -gerek birinci fıkra gerekse ikinci fıkra- zarureti hakkında, uygulaması hakkında güven vermediği için bu önergelerle, muhtelif önergelerle değişiklik yapabilme imkânını açmak için meseleyi önünüze getirdik; tabiî, komisyonlarda bunları değiştirme imkânlarımız da sınırlı olmakta. Genellikle, komisyon yönetimleri, iktidarın belirlediği yönetimler olduğu için, iktidarın, hükümetin çizdiği sınırların dışına çıkma imkânları olmamakta ve birtakım talepler, komsiyonlarda çok sınırlı olarak değerlendirilebilmektedir. Biz, bunu dikkate alarak, bu meseleyi Genel Kurula getirmeyi arzu ettik.

Teşekkür eder, hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Dİğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 7 nci madde ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederim.

"Bu fıkra hükmü, elektrik üretimi yatırımları için uygulanır."

Cevat Ayhan

Sakarya

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Enerji üretimi ihtiyacı karşılanmadığından bu sahada yatırımları cazip hale getirmek için teklif edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yeni bir madde ilave isteği var; Sayın İsmail Özgün ve arkadaşları, verdikleri önergeyle "kanun tasarısının 7 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve talep ediyoruz" diyorlar. Yani, Vergi Usul Kanunun 290 ıncı maddesinden sonra gelmek üzere mükerrer 290 ıncı madde eklenmesini istiyor sayın arkadaşlarımız.

İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinde deniliyor ki: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır."

Şimdi, önergeyi Sayın Komisyona verdik; Sayın Komisyon incelemiştir. Genel Kurul salonunda, Plan ve Bütçe Komisyonun 21 üyesi var mı efendim? Evvela, Komisyonun salt çoğunluğunun, bunu benimsemesi lazım. Eğer, Komisyonun salt çoğunluğu Genel Kurul salonunda yoksa, bu önergeyi zaten işleme koymam; yani, önşart yoktur.

Salt çoğunluğunuz var mı efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yok... O zaman, önergeyi işleme koyamam.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Ellerini kaldırsınlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon üyeleri ellerini kaldırsınlar; ama, ben, Komisyon Başkanına itibar ederim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – ANAP'lılar da var burada; kaldırsınlar ellerini...

BAŞKAN – Kaldırmıyorsa, kaldırmayabilir, ben bir şey diyemiyorum ki...

Efendim, şu anda el kaldıran 7 arkadaşımız var.

AHMET ÇELİK (Adıyaman) – Burada da var...

BAŞKAN – Ne yapayım canım elini kaldırmıyorsa... Ben ne bileyim... (FP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, benim işimi zorlaştırmayın; rica ediyorum. Ben, size hizmet etmek için burada varım. (Alkışlar) Arkadaşlar, rica ediyorum.. Ama, siz de, burada, usule uyun...

Önergeyi işleme koymuyorum.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. – 213 sayılı Kanunun 313 üncü maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“İlgili mevzuatı gereğince sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarakDevlete veya Devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerden, sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerektiği durumlar hariç, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmazlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ufuk Söylemez; şahısları adına, Sayın Aslan Polat, Sayın Emin Kul, Sayın Necdet Tekin, Sayın Aydın Tümen, Sayın İsmail Özgün, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Musa Uzunkaya, Sayın Kahraman Emmioğlu söz istemişlerdir.

Sayın Ufuk Söylemez, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, sevgi ve saygıyla selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Görüşülmekte olan Vergi Kanunu Tasarısıyla ilgili 213 sayılı Kanunun 313 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmesine ilişkin konuda, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Bu tasarı, bu maddeyle, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yatırım yapmış yerli ve yabancı müteşebbislerin ilgilendiği ve bunların sorunlarını çözecek düzenlemeler yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Doğru Yol Partisi olarak, biliyorsunuz, geçen hükümet döneminde hazırlayıp Meclise sunmuş olduğumuz yasa teklifinde de buna benzer bir uygulama vardı. O uygulama, hükümet değişikliği nedeniyle kaldığı için, bir sene sonra, aynı konuya tekrar geri gelmiş bulunuyoruz. O anlamda, bir sene sonra da olsa, bunun görüşülmesinden memnuniyet duyuyoruz.

Bu müteşebbislerin, özellikle yap-işlet-devret modeliyle yatırım yapan yerli ve yabancı müteşebbislerin, gerçekten, yatırım amortismanı konusunda ciddî tereddütleri vardı. Tereddüt, işletme süresinde yenilenmeleri gereken iktisadî kıymetler için amortisman ayrılıp ayrılmayacağı noktasında idi. Şimdi, bu maddeye bakıyoruz, bu tereddüt gideriliyor. Zaten, bizim Doğru Yol Partisi olarak, geçen sene verdiğimiz kanun taslağında da, bu madde aynen yer almıştı. Bu anlamda doğrudur; ancak, fıkranın toparlanmış şekli biraz anlaşılmaz hale gelmiş. Bu fıkranın tekrar ele alınarak, daha anlaşılacak şekilde düzenlenmesinde yarar var; yani "sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerektirdiği durumlar hariç" ibaresinin yerine "sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç" şeklinde bir düzenleme yapılması daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.

Yap-işlet-devret modeliyle, Türkiye'ye yabancı sermayenin gelişi ve yabancı sermayenin özendirilmesi hedeflenmiştir, özellikle DYP iktidarlarında, SHP-CHP koalisyonlarından başlayarak ortak olduğumuz birçok koalisyonda, yap-işlet-devret modeline, enerjiden turizme kadar büyük destek verdik. Bunu yaparken, önemli olan, Türkiye'de yabancı sermaye yatırımlarının cezbedilmesidir.

Şimdi, Türkiye'de, bir yandan bu tür yasaları, eksiklikleri malî mevzuatta düzeltirken, bir yandan da, çelişkili siyaset ve çelişkili ekonomi politikaları uyguluyoruz. Bakınız, Türkiye'de, rezervler, bugün 26 milyar dolara ulaştı. İlk bakışta, bir ülke için, bu rezervlerin 26 milyar doları aşmış olmasından mutluluk duymak gerekir.

Ancak, ekonomiyi, bankacılığı bilen arkadaşlarımız, bunun, tehlikeli bir bıçaksırtı para olduğunu, yani benim az önce söylediğim yap-işlet-devret modeliyle gelen, gerçek anlamda, kalıcı, yatırıma dönüşmüş, uzun vadeli bir yatırım ve yabancı sermaye olmadığının farkına varırlar.

Değerli arkadaşlarım, bu, 26 milyar doların içerisinde yaklaşık 5 milyar doları, bankaların açık pozisyonlarından kaynaklanmaktadır. Yaklaşık bir 5 milyar dolar da, bankaların "gizli, açık pozisyon" dediğimiz yurtdışı "fiduciary account" dediğimiz hesaplarla yapılan açık pozisyonları vardır ki, bunların, Merkez Bankasınca dahi tespit ve denetimi oldukça zor işlerdir. Başka; yaklaşık bir 5 milyar dolar da "sıcak para dediğimiz" Hazinenin -bu Hükümetin- yanlış borçlanma politikalarıyla üç ay, altı ay vadeli borçlanmaya gelen, yani yüksek faizin cazibesine kapılan yabancı sermayedir veya spekülatif paradır ki, bunlar, üç ay, altı ay vadeli bir borç olarak gelmektedir. Yani, bunlara yabancı sermaye dememiz mümkün değildir. Bunlara, kalıcı para, yatırıma dönüşen, üretime dönüşen para dememiz de mümkün değildir.

Dolayısıyla, bu maddeyle biz, yap-işlet-devret modeliyle gelen yabancı sermayeye kolaylık sağlamakta ve malî mevzuatımızda doğru düzenleme yapmaktayız; ama, bunu yaparken, aynı anda, aynı ekonomi yönetimi, tamamıyla farklı, son derece tehlikeli, bıçaksırtı bir ekonomi politikası izleyerek, âdeta, yabancı sermayeye, "Türkiye'ye, uzun vadeli gelmeyin, kalıcı olmayın; ancak, biz, size, üç ay, altı ay vadeli yüzde 100; yüzde 120'yle Hazine bonosu satalım, buna gelin” demektir bu.

Bakınız, bizim, iki yıl vadeli, enflasyona endeksli yaptığımız borçlanmaları, bu Hükümet, bir yıldan beri yapamamıştır. Türkiye'de, yıllardan beri, ilk defa, iki yıl vadeli borçlanan Hazine, Türkiye'ye, yabancı sermayenin gelişini de sağlamıştı.

Bakınız, bu Hükümetin, yabancı sermayedeki yanlış politikaları, dış borçlanmaya da etki etmiştir...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bunu, hiç olmazsa sen söyleme...

H. UFUK SÖYLEMEZ (Devamla) – Bir dakika Sayın Dumankaya, dinleyin...

Bakınız, 1997 yılının ilk 6 ayında Türk Hazinesi 1,4 milyar dolar dış borçlanma yapmış, dışarıdan alabilmiş... Esas “faydalı” diyebileceğimiz, Türkiye'nin meselesini çözecek yabancı sermaye, ya yatırıma gelecektir ya da böyle, beş yıl, yedi yıl gibi, uzun vadeli alınacaktır. Yani, ne yapmışız; 1997 yılının ilk altı ayında 1,4 milyar dolar almışız; Anasol-D Hükümeti, büyük iddialarla gelmiş, bana göre, arkasına hak etmediği bir medya desteğini de almış ve ikinci altı ayda yapabildiği dış borçlanma 1,5 milyar dolar. Yani, birinci altı ayda 1,4 milyar dolar; ikinci 6 ayda 1,5 milyar dolar toplam Türkiye'nin 97'de yapabildiği üç yıldan uzun vadeli dışborçlanma 2,9 milyar dolar. Bu yıl ne hedefleniyor; hadi geçen yılın, 97'nin bütün kötülüğünü ilk altı aya yıktınız, fatura ettiniz, ikinci altı aydan muaf tuttunuz kendinizi; peki. İkinci altı ayı ne yaptınız; dışborçlanma ya da yabancı sermayenin yerine gelecek sermaye benzeri uzun vadeli krediyi Türkiye'ye getirebildiniz mi; hayır. Ne yapmışlar; bu yıl da hedeflenen şey, toplam 3 milyar dolardır. Yani, 97'de Türk Hazinesi orta ve uzun vadeli yabancı sermaye benzeri olabilecek, kalıcı olabilecek 2,9 milyar dolar borç bulabilmiş; şimdi, bu yıl da 3 milyar dolar hedefleniyor. O da daha olabilmiş değil; yani, belki yarısını buldu, yarısını bulmadı.

Bizim dediğimiz şudur: Bakın, yabancı sermayeye, yap-işlet-devret yatırımı yapanlara yönelik böyle güzel düzenlemeler yapıyoruz. İşte, reeskontları Libora, fibora, neyse; bir uluslararası pariteye bağlıyoruz. İşte, amortisman konusunda yap-işlet-devret için gelen yabancı yatırımcılara yönelik amortisman sıkıntısını gideren önlenler alıyoruz; ama, bir yandan da, bu uygulamalara taban tabana zıt, kısa vadeli, neredeyse sahte cennet yaratan, yüksek faizin cazibesine kapılan, yabancı sermaye sayılmayacak spekülatif paraya gel diyoruz ve bununla övünüyoruz. Artan 26 milyar dolar rezerv, Türkiye'de üç ay, altı ay vadeli paradır ve bu bir yabancı sermaye girişi gibi görünmez, bu tür önlemleri niye aldığımızı, yaptığımız uygulamayla çeliştiğimiz için vurguluyorum. Burada, maddeyle alakası yok gibi gözükmekle beraber, son derece alakası vardır; hem uzun vadeli yabancı sermayeye, yap-işlet-devret yapan yabancı yatırımcılara yönelik önlem alacağız, burada uğraşacağız, hepimiz çaba sarf edeceğiz, hep beraber emek vereceğiz hem de bir yandan, en kolay, en sahte cennet olan; nedir bu, üç ay vadeli yüzde 100 borçla, Türkiye'de sıcak parayı artır!.. Biz, bunun tehlikesini gördüğümüz için, bıraktığımızda rezervler 17 milyar dolardı; ama, bu 17 milyar doların önemli bir bölümü böyle sıcak para, spekülatif para ve bankaların açık pozisyonlarından kaynaklanan rakamlar değildi.

Bakınız, Sayın Güneş Taner'in ettiği bir laf yüzünden para da kaçabilir. Sayın Bakan, on gün önce "12 tane Türk bankası 64 üncü madde kapsamında" diyerek bir demeç verdi. "Türkiye'de 12 tane banka 64 üncü madde kapsamındadır, bunların gerekirse lisanslarını iptal edeceğim" açıklaması üzerine, bugün, bu küçük ve orta ölçekli Türk bankaları, yurtdışından kredi bulamaz haldeler ve bunların kredileri, vadeleri geldiğinde, yabancı bankalar tarafından yenilenmiyor. Bir ekonomi bakanının en son söylemesi gereken söz, maalesef, Sayın Taner tarafından manşet yapıldı bugün ve Türkiye'de, küçük ve orta ölçekli bankalardan mevduat çekişi var. Az önceki konuşmamda da değindiğim gibi, gizli bir deprem yaşanıyor. Herkes, bize "bu 12 banka kimdir" diye soruyor. Evet, her dönemde, 64 üncü madde kapsamında bankalar olabilir. Her dönemde, bankaların malî bünyelerini güçlendirmek için, Hazine, tedbirler alabilir, bunları yakın gözetime alır; bu doğrudur; ama, bankacılık, bir itibar müessesesi olduğu için, içeriden ve dışarıdan kredi bulduğu için, özellikle ekonomi bakanları, bunlara aleniyet ve şaibe yaratacak, paniğe sevk edecek açıklamalarda bulunmaz; bu, dünyanın hiçbir yerinde olmaz.

Onun için, Türk bankacılık sisteminde, 64 üncü madde kapsamında bankalar varsa -ki, olabilir- bunlarla ilgili gerekli tedbirleri alınız, bunların malî bünyelerini güçlendiriniz, buna kimse bir şey demiyor; ama, çıkıp, hem Türk bankacılık sistemini şaibe altına alan hem banka mudilerini telaşa sevk eden hem de Türkiye'nin yurt dışından kredi bulmasını imkânsız hale getiren gazete manşetlerindeki bu açıklamalardan lüfen vazgeçin. Hem bir yerde doğru düzenlemeler yapıyoruz, uluslararası önlemleri alıyoruz, yeni malî enstrümanlarla standartlarımıza yönelik malî düzenlemeler yapmaya çalışıyoruz hem de bir yandan işin kolayına kaçıp, işin şovuna kaçıp, Türk ekonomisini, bıçaksırtı yöntemlerle idareye çalışıyoruz. Ben, bu vesileyle fikirlerimi açıkladım.

Sabrınızdan ve ilginizden ötürü hepinize teşekkür eder, DYP Grubu adına saygı ve sevgilerimi sunarım.

Teşekkür ederim efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Söylemez.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan, konuşma süreniz 10 dakikadır.

Sayın Ayhan'ın konuşmasından sonra, saat 20.00'ye kadar ara vereceğim efendim; arkadaşlar bilsinler de, ona göre...

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşmekte olduğumuz vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Bu 8 inci maddeyle, bilindiği gibi, Vergi Usul Kanununda amortisman mevzuunu düzenleyen 313 üncü maddeye bir fıkra eklenmektedir. 313 üncü madde amortismanları düzenlemektedir, amortisman mevzuunu düzenlemektedir. Getirilen hükümde "ilgili mevzuatı gereğince sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerden, sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerektirdiği durumlar hariç, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmazlar" denilmektedir; yani, maddeyle, mükerrer amortisman önlenmektedir.

Burada, tabiî, devir bakımından, maddeye "devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye" denilmiş. Belediye zikredildiğine göre, il özel idareleri de buraya konulabilir mi, yoksa, kanunun şumulünde bu var mıdır? "Devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle" denildiğine göre, il özel idareleri de, herhalde, buraya ilave edilebilir.

Tabiî, amortisman konusu olan bu maddeler -teçhizat vesaire; her neyse- bir başka kuruma devredildiği zaman, bu kurum tarafından da yine kullanılacaktır; aslında, bunun amortismanı sıfır olmasına rağmen, bunun bir değeri vardır; o değer sıfır olduğu için, bedelsiz olarak devredildiği için, amortisman ayrılmasına da lüzum yoktur deniliyor; maddenin getirdiği hüküm budur.

Gerekli bir hükümdür; Vergi Usul Kanunundaki bu düzenleme, lüzumlu bir düzenlemedir.

Ben, maddenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize hürmetlerimi arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, gündüz mesaimizin bitmesine çok az bir zaman var.

Bu itibarla, alınan karar gereğince, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.45

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

626 sıra sayılı yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerindeki müzakerelerde gruplar adına yapılan konuşmalar bitmişti.

Şimdi, şahsı adına, Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşımız geliyor...

BAŞKAN – Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçiyorum.

BAŞKAN – Sayın Necdet Tekin?.. Yok.

Sayın Aydın Tümen?.. Yok.

Sayın İsmail Özgün, buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, ben geldim...

BAŞKAN – Peki, bu konuşmadan sonra size de söz verelim.

Sayın Özgün, süreniz 5 dakikadır.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 8 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 8 inci maddesi, imtiyazlı işletmelerin amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin ne şekilde amortismana tabi tutulacağı hususunu açıklığa kavuşturmaktadır. Tasarının 8 inci maddesiyle, Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesine, birinci fıkradan sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkrada denilmektedir ki: "İlgili mevzuatı gereğince, sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerden, sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerektiği durumlar hariç, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmazlar."

Yukarıda atıf yapılan, sermayenin itfasıyla ilgili hükme, Vergi Usul Kanununun 325 inci maddesinde yer verilmiş olup, imtiyazlı işletmelerde, tesisatın, imtiyaz süresinden sonra, bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikal etmesi, imtiyazname gereğinde bulunduğu, imtiyaz sözleşmesinde de, sermayenin itfası için yıllık belli bir oran veya miktar ayrılması gösterilmiş olduğu takdirde, bu oran veya miktar üzerinden sermayenin itfa olunacağı hükme bağlanmıştır.

Yukarıda atıf yapılan özel maliyet bedellerinin itfasıyla ilgili olarak, iktisadî kıymetlerini artıran ve bu kanunun 272 nci maddesinde yazılı özel maliyet bedellerinin, kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edileceği, kira süresi dolmadan kiralanan şeyin boşaltılması halinde, henüz itfa edilmemiş olan giderlerinin, boşaltma yılında, bir defada gider yazılacağı hüküm altına alınmıştır.

Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenmekte olan bu fıkra hükmüne göre, imtiyazlı işletmelerde, ilgili mevzuatı gereğince, sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerin sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerektiği durumlarda, sözleşme süresinde yenilenmesi gereken kısımlar, genel hükümler uyarınca amortismana tabi tutulacaktır. Ancak, imtiyazlı işletmelerde, ilgili mevzuatı gereğince, sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerin sözleşme süresinde yenilenmelerinin gerekmediği durumlarda, sözleşme süresinde yenilenme gerektirmeyen kısımlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmayacaklar; bu kısımlar, yukarıda yer verilen, Vergi Usul Kanununun 325 inci maddesindeki hükümlere göre itfa edileceklerdir.

Bunun yanında, Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra hükmüne göre, özel maliyet bedellerinin itfası, yukarıda yer verilen Vergi Usul Kanununun 327 nci maddesi hükümlerine göre yapılacak olup, söz konusu iktisadî kıymetler üzerinden, genel hükümler uyarınca, ayrıca amortisman ayrılmayacaktır. Bu madde, bana göre, yerinde düzenlenmiş bir maddedir.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Sayın Hükümet ve Komisyonun bir söz istemi var mı efendim? Yok.

Sayın Altan Karapaşaoğlu, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede amortismanla ilgili bir konu var; bu konuda, gözardı edilmiş olan birtakım hususlar var; onları, şu anda hatırlatmak istiyorum. Hatırlatmamın sebebi de, geleceğe dönük olarak birtakım düzenlemeler yapılabilir.

Değerli arkadaşlar, amortismanın bir özelliği vardır. Amortismanın özelliği de şudur: Bir taraftan, işletmenin masraflarına, ayrılan amortisman yazılırken, diğer taraftan da bir fon oluşturulmaktadır; yani, bir para, bir kenara konulmakta; işletmenin hayatiyetinin sona erdiği noktalarda veya gerektiği noktalarda kullanılmak üzere bir fon ayrılmaktadır. Halbuki, dikkat ederseniz; kiralama yoluyla yapılan amortismanlarda bir fon ayrılmıyor ,doğrudan doğruya, kiralanan mal bedeli, sahibine, kiralayana ödenmek suretiyle, işletmenin pasifinde bir fon ayrılmış olmuyor. Dolayısıyla, bu madde, aslında, bir noktada, amortisman özelliğini, yarı yarıya da olsa, kaybetmiş bir maddedir. Gerçi bu maddeye arkadaşlarımız katıldılar "uygun bir düzenlemedir" dediler; ama, bu maddede, fon biriktirme özelliği düşünülerek, ileriye dönük olarak, birtakım düzenlemeler yapılması lazım gelir görüşündeyim. Dolayısıyla, inşallah, önümüzdeki günlerde, Sayın Bakanımız buna da itibar ederler.

Hayırlı olması dileğiyle saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 9 önerge var; tek fıkra olduğu için 4'ünü okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Kanunları Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saffet Arıkan Bedük İ. Cevher Cevheri Tayyar Altıkulaç

Ankara Adana İstanbul

Hasan Karakaya Osman Çilsal Osman Berberoğlu

Uşak Kayseri Antalya

Yusuf Bacanlı

Yozgat

MADDE 8 - 213 sayılı Kanunun 313 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"İlgili mevzuat gereğince, sözleşme süresinden sonra, bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerden, sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmazlar."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı vergi kanun tasarısının 8 inci maddesine "mevzuat" kelimesinden sonra "gereğince" kelimesinden önce gelmek üzere "hükümleri" kelimesinin ilavesini arz ederiz.

İsmail Özgün Veysel Candan Ahmet Dökülmez

Balıkesir Konya Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur

Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Van Malatya Aksaray

Lütfi Doğan Mustafa Ünaldı Hüseyin Olgun Akın

Gümüşhane Konya Ordu

Musa Demirci Bülent Arınç Şaban Şevli

Sıvas Manisa Van

Abdülkadir Aksu Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Diyarbakır Adana Adana

Ahmet Doğan Celal Esin Rıza Ulucak

Adıyaman Ağrı Ankara

Alaattin Sever Aydın Abdulhaluk Mutlu Mustafa Yünlüoğlu

Batman Bitlis Bolu

İsmail Coşar Ramazan Yenidede Tevhit Karakaya

Çankırı Denizli Erzincan

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Murtaza Özkanlı Ömer Faruk Ekinci İsmail Özgün

Aksaray Ankara Balıkesir

Musa Okçu Feti Görür Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Batman Bolu Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

Azmi Ateş Mehmet Fuat Fırat Osman Yumakoğulları

İstanbul İstanbul İstanbul

Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Zeki Ünal

Kahramanmaraş Kahramanmaraş Karaman

Fethi Acar Mikail Korkmaz Osman Pepe

Kastamonu Kırıkkale Kocaeli

Hanifi Demirkol Kahraman Emmioğlu Turhan Alçelik

Eskişehir Gaziantep Giresun

Mustafa Köylü Saffet Benli Ekrem Erdem

Isparta İçel İstanbul

Bahri Zengin İsmail Yılmaz Zeki Karabayır

İstanbul İzmir Kars

Memduh Büyükkılıç Kemal Albayrak Cafer Güneş

Kayseri Kırıkkale Kırşehir

Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Nedim İlci Ahmet Demircan Ahmet Nurettin Aydın

Muş Samsun Siirt

Zülfükar İzol Ahmet Feyzi inceöz Kemalettin Göktaş

Şanlıurfa Tokat Trabzon

Şaban Şevli T. Rıza Güneri Ahmet Derin

Van Konya Kütahya

Sabahattin Yıldız Latif Öztek Abdullah Arslan

Muş Samsun Tokat

Maliki Ejder Arvas Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığna

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 8 inci maddesindeki "ilgili" kelimesinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

İsmail Özgün Veysel Candan Ahmet Dökülmez

Balıkesir Konya Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur

Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Van Malatya Aksaray

Lütfi Doğan Mustafa Ünaldı Musa Demirci

Gümüşhane Konya Sıvas

Bülent Arınç Şaban Şevli Abdülkadir Aksu

Manisa Van Diyarbakır

Kemalettin Göktaş Yakup Budak İ. Ertan Yülek

Trabzon Adana Adana

Ahmet Doğan Cemalettin Lafçı Rıza Ulucak

Adıyaman Amasya Ankara

Alaattin Sever Aydın Suat Pamukçu Abdulhaluk Mutlu

Batman Bayburt Bitlis

Ramazan Yenidede Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Denizli Adana Adıyaman

Sıddık Altay Ömer Faruk Ekinci Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Ağrı Ankara Bursa

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ahmet Cemil Tunç Aslan Polat

Diyarbakır Elazığ Erzurum

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

Mehmet Fuat Fırat Osman Yumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Ahmet Dökülmez Salih Kapusuz Mustafa Kemal Ateş

Kahramanmaraş Kayseri Kilis

Hanefi Demir Kahraman Emmioğlu Mustafa Köylü

Eskişehir Gaziantep Isparta

Saffet Benli İsmail Kahraman Bahri Zengin

İçel İstanbul İstanbul

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Kemal Albayrak

Karaman Kars Kırıkkale

Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz Metin Perli

Konya Konya Kütahya

Nedim İlci Nezir Aydın Ahmet Nurettin Aydın

Muş Sakarya Siirt

Zülfükar İzol Ahmet Feyzi İnceöz T. Rıza Güneri

Şanlıurfa Tokat Konya

Latif Öztek Abdullah Arslan Maliki Ejder Arvas

Samsun Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

626 sıra sayılı Vergi Kanunu Tasarısının 8 inci madde metninden "sözleşme süresince yenilenmelerinin gerektiği durumlar hariç" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Veysel Candan Ahmet Dökülmez

Balıkesir Konya Kahramanmaraş

Ömer Naimi Barım Fethi Acar İsmail İlhan Sungur

Elazığ Kastamonu Trabzon

Fethullah Erbaş Fikret Karabekmez Mehmet Altınsoy

Van Malatya Aksaray

Lütfi Doğan Mustafa Ünaldı Musa Demirci

Gümüşhane Konya Sıvas

Bülent Arınç Hüseyin Olgun Akın Şaban Şevli

Manisa Ordu Van

Abdülkadir Aksu Kemalettin Göktaş Yakup Budak

Diyarbakır Trabzon Adana

İ. Ertan Yülek İsmail Coşar Ömer Naimi Barım

Adana Çankırı Elazığ

Lütfü Esengün Sıtkı Cengil Ahmet Çelik

Erzurum Adana Adıyaman

Ömer Faruk Ekinci Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ahmet Cemil Tunç

Ankara Bursa Elazığ

Şinasi Yavuz Nurettin Aktaş Mehmet Sılay

Erzurum Gaziantep Hatay

Fuat Fırat OsmanYumakoğulları Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Fethi Acar Salih Kapusuz Osman Pepe

Kastamonu Kayseri Kocaeli

Hanefi Demirkol Metin Kalkan Saffet Benli

Eskişehir Hatay İçel

İsmail Kahraman Bahri Zengin Abdullah Özbey

İstanbul İstanbul Karaman

Zeki Karabayır Cafer Güneş Abullah Gencer

Kars Kırşehir Konya

Hasan Hüseyin Öz Metin Perli Nedim İlci

Konya Kütahya Muş

Ahmet Demircan Zülfükar İzol İsmail İlhan Sungur

Samsun Şanlıurfa Trabzon

Kazım Arslan Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Yozgat Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Cevat Ayhan

Kütahya Muş Sakarya

Latif Öztek Ahmet Karavar Abdullah Arslan

Samsun Şanlıurfa Tokat

Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Van Yozgat

BAŞKAN – Şimdi, aykırılık derecelerine göre önergeleri tekrar okutup, işleme koyacağız efendim.

İlk önergeyi okutuyorum...

METİN PERLİ (Kütahya) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz...

BAŞKAN – Karar yetersayısı mı?!

Zaten, bu önergeler çok ağır; karar yetersayısını aramadan bunları oylamak da çok zor!

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Arayın Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayacağız... Sayacağız...

Siz buyurun, okuyun efendim.

Saffet Arıkan Bedük ve Arkadaşlarının Önergesi:

Görüşülmekte olan Vergi Kanunları Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 8 - 213 sayılı Kanunun 313 üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“İlgili mevzuat gereğince, sözleşme süresinden sonra, bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunun bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadî kıymetlerden, sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulmazlar."

BAŞKAN- Efendim, Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, önergeye Komisyon nasıl katılıyor?..

BAŞKAN – Efendim, Komisyonun çoğunluğu yok; aslında, Komisyon Başkanı yanlış konuştu; yani, tensip ediyorlar...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Evet...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Karar yetersayısını arayın Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ama, Komisyon ile Hükümet katılıyor canım...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Ne yapacağını bilirsin, sana güveniyoruz...

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılıyor...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Karar yetersayısı...

BAŞKAN – Yani, isterseniz, sırayla hepiniz isteyin; ben, bir kişinin istemesini kåfi görüyorum Sayın Ayhan.

Önergenin ağırlığı yanında, karar yetersayısının da ağırlığını tekrarlamakta... Tabiî, pekiştiriliyor olay.

Efendim, önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yok.

İktidar Grubuna soralım, ne kadar ara verelim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 15 dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşlar, hakikaten, mesai sarf ettiğimize göre, memleket için hayırlı bir şeyler yapalım; yazık bu mesaimize.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 20.23

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.38

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 8 inci madde üzerindeki bir önergenin oylamasında karar yetersayısının aranması istenmişti ve yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime ara vermiştik.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

5. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikâl Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasırısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Önergeye, Hükümet katılmıştı, Komisyon, çoğunluğu olmadığı için katılamadı; ama, aslında, tasvip ettiklerini söylemişlerdi.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler...Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Yok...

BAŞKAN – İşte, arkadaşımız saydı; biz, herşeyin doğrusunu yaparız. (DSP, CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, şimdi, en aykırı önerge kabul edildi; diğer önergelerde ibare değişikliği var; işte "ilgili" gibi şeyler; o nedenle, onların, artık, işleme konulma koyma gereği kalmadı. (FP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir itirazınız varsa dinleyelim efendim. Sayın Kapusuz, biliyorsunuz, sizin fikirlerinize saygı duyuyoruz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, biz eski ortağız, niye alkışlıyorsunuz; doğrusunu söylüyorum.

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, aykırı önergenin kabul edilmiş olması, diğerlerini ortadan kaldırmaz; uygulamada da böyle bir yol açmayalım. Bizim buradaki tavrımız; madem, önergemiz okundu, eğer, oylanırsa isabet olur efendim.

BAŞKAN – Teknik arkadaşlarımız da aynı şeyi söyleyince, o bakımdan takdirimizi kullandık. Düşüncelerinizi de dinledik. Ortada değişen bir şey olmadığına göre, bu üç önergeyi de işleme koyma gereği kalmadı.

Bu itibarla, maddeyi kabul edilen değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.– 213 sayılı Kanunun 339 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 339 – Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Saffet Benli. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Benli, süreniz 10 dakika.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi -213 sayılı Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesi değişikliğini içeren madde- üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik içeren madde 339 aynen şöyledir: "Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır." Tasarının 9 uncu maddesiyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun, ceza sisteminde yapılan değişikliklere paralel olarak, tekerrürle ilgili 339 uncu maddesi yeniden düzenlenmektedir.

Gerekçesinde "ceza uygulamasında basitlik sağlamak amacıyla, tekerrür halinde kesilen vergi cezalarının artırılmasında herhangi bir farklılığa gidilmemiştir" deniliyorsa da, Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tekerrürle ilgili maddede değişiklik yapılmaktadır. Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesinde, kaçakçılık, ağır kusur, kusur veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası da kesinleşen bir kimsenin, aynı neviden bir fiili, cezasının kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere, kaçakçılık, ağır kusur ve kusurda beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar işlemesi halinde cezasının kaçakçılıkta yarısı, ağır kusur ve kusurda üçte 1’i, usulsüzlükte ise dörtte 1’i oranında artırılacağı belirtilmiştir.

Önceki bölümde değinildiği üzere, Vergi Usul Kanununun "vergi cezaları" başlıklı ikinci kısmında yapılmakta olan değişiklikler sonucunda, kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kaldırılarak, yerine vergi ziyaı cezası getirilmektedir. Kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kaldırılarak, yerine vergi ziyaı cezası getirilmesine bağlı olarak, Vergi Usul Kanununun "tekerrür" başlıklı 339 uncu maddesinde de değişiklik yapılması gereği duyulmaktadır.

Buna göre, tasarının 1.1.1998'den geçerli olmak üzere, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olan 9 uncu maddesiyle, Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesi aşağıda yer aldığı şekilde değiştirilmektedir.

"Madde 339 - Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş ... vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır."

Sayın milletvekilleri, daha sonraki bölümlerde etraflıca tartışılacağı gibi, şu andaki ceza çeşitliliğinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Ceza çeşitliliği derken, daha önceki kaçakçılık, kusur, ağır kusur kaldırılarak, bunların yerine, tek başına, vergi ziyaı cezası getirilmektedir. Burada, sadece ibare değişikliği, makyaj söz konusudur. Cezalar da, ona göre, vergi ziyaında yüzde 50, usulsüzlük cezalarında ise yüzde 25 nispetinde artırılmak suretiyle uygulanmaktadır; ancak, tekerrürü halinde, her ne kadar usulsüzlük cezalarında müruruzaman (zamanaşımı) dikkate alınmışsa da, vergi ziyaında ise sürenin beş yıl olması her ne kadar caydırıcılığı düşünmüş ise de, bu süre fazladır.

Maliye Bakanlığı, kontrol mekanizmasında çalışan kıymetli elemanlara sahip çıkmadığı sürece, özel sektöre kaçış daha da artacaktır. Bu süreyi rakamla on sene de yapsanız, umulan fayda hâsıl olamayacaktır. Maliye Bakanlığı, her kademedeki kontrol elemanlarının ve bilimum çalışanların sosyal ve ekonomik durumlarını iyileştirici önlemleri almak durumuyla karşı karşıyadır.

Bu maddeyle ilgili hazırladığımız değişiklik önergemizin, devlet-mükellef ilişkisini barıştıracağından, desteklenmesini umuyoruz. Mükellef psikolojisi... Zaman zaman, ödenen vergiler, mükellefler tarafından kendi kendine sorulmaktadır. Her yıl bastırılan beyanname doldurma kılavuzlarında "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" yazılır. Kutsal olmasına kutsaldır da, ödenen vergiler nereye gidiyor; toplam gelirlerin yüzde 40'ı faizlere, bir kısmı da bir avuç rantiyeye... 1998 yılı bütçesinde toplanan yıllık gelir vergisinin yüzde 66'sı faizlere, bir kısmı Göknellere, Engin Civanlara, Gülay Aslıtürklere gidiyorsa, kutsallığı nerede kaldı?!

Vergi toplamak önemlidir; ancak, harcamak daha da önemlidir. Her geçen gün artan işsizlik, geçim sıkıntısı, enflasyon, demokratikleşme, insan hakları ihlalleri, özgürlüklerin kısıtlanması, baskı, yıldırma ve fişleme ile işadamlarını sabahın 4'ünde evlerinden apar topar mahkemelere taşımak suretiyle, halkın sevinç içerisinde vergi vereceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Esas olan, halkın, gönül rahatlığıyla vergisini vermesidir; ancak, bunu, söylediğimiz sebeplerle, sağlayamayacağınız kesindir. O halde, sıkı bir denetimle, belki, halkı limon gibi sıkmak istersiniz; bunu da yüzde 2, bilemedin yüzde 5 vergi mükellefinin kontrolüyle sağlamanız mümkün değildir. Toplanan vergilerin bir avuç rantiyenin değil, milletin yararına harcandığına inandırırsanız, devlet-millet kaynaşmasını ve güçbirliğini sağlarsınız. Vatandaşa mutlaka güvenmeniz, vatandaşı samimî olarak ikna etmeniz gerekmektedir. Vatandaşın, verginin kendisine hizmet olarak geri döndüğünü kabul etmesi gerekir diye düşünüyor; bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Benli.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Veysel Candan?.. Yok.

Sayın Kul, konuşacak mısınız?

EMİN KUL (İstanbul) – Hayır, konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Necdet Tekin?..

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Hayır, konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Aydın Tümen; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Teşekkür ediyorum; Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın üyeler; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 9 uncu maddesiyle, 213 sayılı Kanunun 339 uncu maddesi "vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır" şeklinde değiştirilmiştir. Burada amaçlanan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesinde yer alan tekerrür hükümlerini düzenlemektir; ceza çeşitliliği ortadan kaldırılarak, yerine, yeni bir ibare getirilerek "vergi ziyaı cezası" denmektedir. Ayrıca, ceza katları "yüzde elli oranında artırılır" ifadesiyle netleştirilmektedir. Mükellefin faydasına olacak bu madde oldukça olumludur.

Bu vesileyle ve bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tümen.

Ben, maddede çok önemli bir eksiklik görüyorum, Sayın Hükümete sormak istiyorum. Sayın Bakan, adama vergi cezası veya vergi ziyaı ve usulsüzlük cezası kesildi, uzlaştı. Bu uzlaşma da, bu hükme girer mi? Yani çok önemli bir kısım. İkincisi, burada aynı tür bir fiilden dolayı vergi ziyaına sebebiyet verirse mi bu, yoksa her ne suretle olursa olsun vergi ziyaına sebebiyet verirse mi? Mesela, bir defa beyanname vermemek suretiyle...

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan derdinizi anladı.

BAŞKAN – Ama çok önemli efendim. Bu, uygulamada çok tereddütler doğuruyor da onun için.

Mesela, birinde naylon fatura kullandı mükellef, vergi ziyaına sebebiyet verdi; birinde de beyanname vermedi vergi ziyaına sebebiyet verdi. Yani, eskiden kanun hükmünde, aynı tür fiilden dolayı vergi ziyaına sebebiyet verirse bir; ikincisi de, birisi adına bir tarhiyat yapıldı, uzlaşmaya gitti, hemen uzlaşma sonucunda bu uzlaşmayı da kesin fiil kabul edecek miyiz? Öteki tarafta, mesela, adam itiraz ediyor, ta Danıştaya gitti, onbeş sene sonra ihtilafı kesinleşti. Yani, bunlar, biraz maddede çok açıkça görülmüyor Sayın Bakanım, eğer uygun görürseniz bir ufak açıklama yaparsanız.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hay hay Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, öncelikle uzlaşma müessesesiyle ilgili olarak yeni bir düzenlemeyi önümüzdeki maddelerde tekrar göreceğiz.

BAŞKAN – Yani, bu kesinleşme hükmüne dahil değil, uzlaşma?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Hayır, ikisi beraber hüküm ifade edecek zaten. "Vergi ziyaı cezası" diye bundan sonraki hükümlerde yeni bir ceza getiriliyor; Türk vergi sistemindeki ceza karmaşası çok büyük ölçüde ortadan kaldırılıyor. Ancak, daha önceden belirttiğiniz gibi, değişik vergi türleri itibariyle vergi ziyaına neden olunabilir. Örneğin, Katma Değer Vergisinden bir vergi ziyaı olur, daha sonra Gelir Vergisinden vergi ziyaı söz konusu olabilir. Dolayısıyla, Katma Değer Vergisinden bir vergi ziyaı söz konusu olmuş ise, o takdirde bu zamanaşımı süresi içerisinde, beş yıl içerisinde aynı türden bir vergi ziyaına neden olunduğu takdirde, o zaman yüzde 50 fazlasıyla uygulanacak.

BAŞKAN – Aynı türden değil mi efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet, aynı türden...

BAŞKAN – Yani, usulsüzlük cezasında da aynı türden bir fiil...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Vergi türüyle ilgili olarak "aynı türden" deyimi doğrudur Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 626 sıra sayılı çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören kanun tasarısının 9 uncu maddesiyle ilgili olarak, şahsî görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

9 uncu madde, Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesindeki, cezalardaki tekerrürle ilgili hususu ifade etmektedir.

Vergi Usul Kanununun değişmeden önceki 339 uncu maddesine bir göz atacak olursak, kaçakçılık, ağır kusur, kusur veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası da kesinleşen bir kimsenin, aynı neviden bir fiili, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere, kaçakçılık, ağır kusur ve kusurda beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar işlemesi halinde, cezanın, kaçakçılıkta yarısı, ağır kusur ve kusurda üçte 1’i, usulsüzlükte ise dörtte 1’i oranında şu an uygulanmaktadır.

Şimdi, bu maddede, getirilen tasarıyla, biraz önce Sayın Bakanın da arz ettiği gibi, kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları birleştirilerek "vergi ziyaı" adı altında tek cezaya indirilmiş bulunmaktadır. Bu düzenleme çerçevesinde, maddede "vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda..." denilmektedir. Hükümet bunu Komisyona, vergi ziyaı cezasında yüzde 50, usulsüzlük cezalarında da yüzde 50 olarak getirmişti; ancak, Komisyonda verilen bir önergeyle, bu yüzde 50-50 oranı, vergi ziyaı cezasında yüzde 50, usulsüzlükte ise yüzde 25 olarak Komisyondan geçerek huzurlarınıza geldi.

Şimdi, bizim bu hususla ilgili verdiğimiz bir önerge var; o önergede, her ikisinin de yüzde 25 olarak uygulanması yönünde bir talebimiz oldu; inşallah Yüce Meclisimiz bu önergeye olumlu oy verir.

Burada değinmek istediğim bir husus da -biraz önce Sayın Başkan da aynı konuya değindiler- bu maddeyle, cezaların tekerrüründe, ceza ağırlaştırılması için gerekli şartlardan biri olan, aynı neviden olma şartı kaldırılmış gibi görünmektedir. Bu durumda, usulsüzlük cezası kesinleştikten sonra, örneğin bir yıl sonra vergi ziyaı suçu işleyen bir mükellefe, bu ceza yüzde 50 artırılarak uygulanacaktır. Eğer, bu maddeyle bu hedeflenmiyor ise, maddenin daha anlaşılır bir şekilde düzenlenmesi icap eder. Eğer, bilinçli olarak ve hangi ceza olursa olsun, diğerinde artırım imkânı sağlanması için değişiklik yapılmak isteniyorsa, böyle bir değişikliğin vergi tekniğine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle, madde metnine "aynı neviden" ibaresinin konulması, kanaatimce uygun olacaktır diyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Ben de aynı konuda tereddüt ettim, Sayın Bakan açıklık getirdi efendim.

Şimdi, maddeyle ilgili 8 önerge vardır; tek fıkra olduğu için, 4 önergeyi işleme koyuyoruz; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesiyle düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Sıtkı Cengil Muhammet Polat

Balıkesir Adana Aydın

Suat Pamukçu Kâzım Arslan Fikret Karabekmez

Bayburt Yozgat Malatya

Aslan Polat İ. Ertan Yülek Yakup Budak

Erzurum Adana Adana

Ahmet Doğan Rıza Ulucak İsmail Coşar

Adıyaman Ankara Çankırı

Ömer Naimi Barım Lütfü Esengün Ahmet Çelik

Elazığ Erzurum Adıyaman

Mehmet Sıddık Altay Ömer Faruk Ekinci Feti Görür

Ağrı Ankara Bolu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Ömer Vehbi Hatipoğlu

Bursa Diyarbakır

Ahmet Cemil Tunç Şinasi Yavuz Mehmet Sılay

Elazığ Erzurum Hatay

Mehmet Fuat Fırat Hüseyin Kansu Hasan Dikici

İstanbul İstanbul Kahramanmaraş

Fethi Acar Salih Kapusuz Osman Pepe

Kastamonu Kayseri Kocaeli

Veysel Candan Hanifi Demirkol Turhan Alçelik

Konya Eskişehir Giresun

Ekrem Erdem İsmail Kahraman Bahri Zengin

İstanbul İstanbul İstanbul

Abdullah Özbey Zeki Karabayır Kemal Albayrak

Karaman Kars Kırıkkale

Cafer Güneş Hüseyin Arı Hasan Hüseyin Öz

Kırşehir Konya Konya

Metin Perli Nedim İlci Hüseyin Olgun Akın

Kütahya Muş Ordu

Ahmet Nurettin Aydın Abdulkadir Öncel İsmail İlhan Sungur

Siirt Şanlıurfa Trabzon

Şaban Şevli T. Rıza Güneri Mustafa Ünaldı

Van Konya Konya

Ahmet Derin Sabahattin Yıldız Latif Öztek

Kütahya Muş Samsun

Ahmet Karavar Bekir Sobacı Maliki Ejder Arvas

Şanlıurfa Tokat Van

Fethullah Erbaş Abdullah Örnek

Van Yozgat

Değişiklik metni:

Madde 339. – Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi zıyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda bu cezalar yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, vergi kanunları tasarısının 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saffet Arıkan Bedük İ. Cevher Cevheri Osman Çilsal

Ankara Adana Kayseri

Hasan Karakaya Osman Berberoğlu Yusuf Bacanlı

Uşak Antalya Yozgat

Madde 9 - 213 sayılı Kanunun 339 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 339. – Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası keşinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, bu cezalar yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır."

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanun tasarısının 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 339. – Üçüncü satırda yer alan ve "başlamak üzere vergi ziyaında beş"in "başlamak üzere vergi ziyaında üç" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Benli Ahmet Derin Hüseyin Kansu

İçel Kütahya İstanbul

Ekrem Erdem

İstanbul

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, bu 2 önergeyi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Saffet Benli ve arkadaşlarının 2 önergesi geri çekiliyor.

Şimdi, kalan 2 önergeyi aykırılık derecesine göre okutup işleme koyacağım:

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve Arkadaşlarının Önergesi:

626 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesiyle düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 339 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 339 - Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, bu cezalar yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.”

BAŞKAN – Aslında, bu iki önerge de aynı mahiyette.

Tabiî, vergici olanlar bu işi daha iyi bilir; yani, birisi kaçakçılık yapmış, kasten vergi kaçırmış, naylon fatura düzenlemiş ve devletin vergisini kaçırmış; öteki de, defterini süresinde tasdik ettirmemiş veya usule ilişkin ufak bir... Kusura bakmayın, kendimi övmüş olmayayım; ama, ben, 1957'de maliye okulu mezun oldum ve 1957'den beri, devamlı vergi meseleleriyle uğraştım. İşin özelliği şu: Usulsüzlük cezası, çok irade dışı bir şey; yani, kişi, ufak bir kayıt nizamı hatası yapabilir veyahut da kayıtlarını on gün içerisinde deftere işlemeyebilir; ama, kasten kaçakçılık cezasını işleyen, kasten vergi kaçıran bir insan, naylon fatura düzenleyen bir insandır. İkisine de yüzde 25 oranında ceza uygulamak, bence biraz hata; ama, Genel Kurulun takdirine arz ediyorum.

Efendim, bu önergelerde, hem vergi ziyaında hem de usulsüzlük durumunda yüzde 25 ceza alınmasını istiyor arkadaşlarımız.

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, iki madde sonra incelenecek yeni vergi ceza sistemi değerlendirildiğinde, bu önergeye katılmak mümkün değildir. Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Önerge sahipleri konuşacak mı?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Daha çok vergi toplamak için daha çok ceza anlayışı yerine, bu kamu harcamalarının daha sıkı denetimini, yolsuzluk ve usulsüzlük iddalarının önüne geçme anlayışını vergi sistemine yerleştirmeliyiz.

BAŞKAN – Aynı konuda, Sayın Bedük ve arkadaşlarının önergesi de "yüzde yirmibeş" diyor; yani, usulsüzlükte ve vergi ziyaında yüzde 25 cezayı öngörüyor. Onun için, iki önergeyi birleştiriyorum.

Sayın Güven, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Cezalara yapılacak ilave, aynı ve makul oranda olmalıdır. Farklılaştırma, vergide adalet, genellik ve basitlik ilkesiyle bağdaşmaz.

BAŞKAN – Bu iki önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Başka önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10 - 213 sayılı Kanunun 340 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 340 - Bu Kanunda yazılı vergi zıyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359 uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez.

Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda 359 uncu maddeye göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi söz konusu madde hükmüne göre takibat yapılmasına engel olmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Benli; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi kanunu tasarısının 10 uncu maddesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 340 ıncı maddesinin değişikliğini öngören madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi Usul Kanununun 340 ıncı maddesi değişikliğiyle, suçlarda birleşmeyle ilgili maddede değişiklik yapılmaktadır.

Vergi Usul Kanununun mevcut 340 ıncı maddesi aynen şu şekildedir: "Bu Kanunda yazılı kaçakçılık, ağır kusur, kusur ve usulsüzlük cezaları ile Türk Ceza Kanununda ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez.

Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi, mezkûr kanun hükmüne tevfikan takibat yapılmasına mani olmaz."

Kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kaldırılarak yerine vergi zıyaı cezası getirilmesi, 359 uncu maddeyle getirilen yeni düzenlemelere bağlı olarak Vergi Usul Kanununun "Suçlarda birleşme" başlıklı 340 ıncı maddesinde de değişiklik yapılması gereği duyulmuş olup, 1.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek olan tasırının 10 uncu maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmektedir.

"Madde 340 – Bu Kanunda yazılı vergi zıyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359 uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez.

Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda 359 uncu maddeye göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi söz konusu madde hükmüne göre takibat yapılmasına engel olmaz."

Konuya ilişkin olarak diğer bir husus, gerekçede de belirtildiği gibi, öngörülen değişiklik önergesinde yeralan "Bu Kanunda yazılı kaçakçılık, ağır kusur, kusur ve usulsüzlük cezaları ile Türk Ceza Kanununda ve diğer kanunlarda yazılı cezalar" ibaresinin uygulamada tereddütlere yol açmasıdır. Bu ibare "Bu Kanunda yazılı vergi zıyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359 uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar" şeklinde değiştirilmektedir. Böylece, hapis cezası gerektiren suçlarla ilgili cezaların Vergi Usul Kanununa taşınması nedeniyle, aslında, daha önce yapılması gereken bir değişikliğin yapılması sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, vergisiz devlet olmaz. Verginin tabiatında sevimsizlik vardır. Yeni doğan, yaşayan, büyüyen, çalışan ve çalışmayan herkes, içinde yaşadığı dünyada vergiyle muhataptır. İşe yeni başlayan bir mükellef, vergi dairesi, maliye, belediye, ticaret odaları veya meslek odaları, sosyal güvenlik kuruluşları, serbest muhasebeciler, yeminli malî müşavirler, noterler, avukatlar, bankalar, çekler, senetler, faturalar, fişler, bilgisayarlar, defterler -en büyük sıkıntı- binlerce mevzuat, bürokratik zorluklar, vergi ödeme kuyrukları... Âdeta, geçimini sağlamak için, bir mükellef, her gün hayatla boks maçı yapmak durumunda kalmaktadır.

Enflasyon, istikrarsız yönetimler, dayatmalar, geçim sıkıntısı, adaletsiz vergiler, vergilerin çokluğu... O kadar çok vergi var ki... Bugün düzenlemesini yaptığımız değişik vergilerin bazılarının isimleri şunlardır: Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu vesaire. Elbette, vergi yasalarında bazı düzenlemeler yapılması gerekmektedir; en azından, günün şartlarına uydurulması zorunludur. Türkiye'de, uzman kişilerin dahi, bu kadar çok ve karışık mevzuat altından kalkması mümkün değildir. Vergi basit, anlaşılır, kolay, çeşidi az; ama, kapsamlı olmalı. Vergiyi güçsüzlerden, orta sınıftan, çalışan kesimden alıp rantiyeye aktaran bir sistemin adil olduğu söylenemez.

Bu konuda zorlaştırmayalım kolaylaştıralım, nefret ettirmeyelim sevdirelim diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Benli.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 10 uncu maddesiyle, Vergi Usul Kanununun suçlarda birleşmeyle ilgili 340 ıncı maddesinde ceza hükümlerinde yapılan değişikliklerle, paralel değişiklikler yapılmaktadır. Yapılan değişikliğe göre, eskiden olduğu gibi, para cezası kesilmesini gerektiren cezaî müeyyidelerin uygulandığı hallerde vergi zıyaına sebebiyetten, ayrıca, hapis cezasıyla cezalandırılması gereken fiillerin de işlenmesi durumunda para cezası tatbiki, hapsen tazyiki engellemeyecektir. Cezaların birleşip birleşmemesi genel bir hukuk kuralıdır. Kanun, vergileme açısından ağır sonuçlar doğuran fiilleri hem para hem de hapis cezasıyla cezalandırma yoluna gitmiştir. Aslında, yapılan düzenleme, genel hukuk kuralını vergileme alanına bir tatbikten ibarettir, yeni bir hüküm değildir; ancak, ceza kavramlarındaki değişikliğe paralel olarak, Vergi Usul Kanununun 340 ıncı maddesinde yapılan bir uyum değişikliğidir. Bu maddenin temel ruhu, vergi suçunun kendine özgü yapısının ve bağımsızlığının ortaya konmasıdır. Vergi suçunun tanımlanan madde dışındaki vergi mevzuatında veya diğer ceza hükümlerinde başka başka cezalara tabi kılınması, maddede tayin edilen ceza bakımından bir farklılığa mahal veremez. Suçların içtimaı ve tekerrürü önündeki genel hükümlerin burada uygulama yeri yoktur. Tasarı, yürürlükteki yasanın yazımından kaynaklanan ve uygulamada gözlenen kimi tereddütleri de önlemektedir.

Değerli milletvekilleri, yürürlükteki metinde vergi usul kodunun 359 uncu maddesine yollama yapılmaması, diğer yasa kategorisinde olmasına rağmen Türk Ceza Kanununa özel atıfta bulunulmasının getirdiği yorum muhataralarını önlemiş olmaktadır. Ancak, görüşümüze göre, yasanın ait bulunduğu alan ne olursa olsun, eylem suç olarak düzenlenmiş ve ona ceza müeyyidesi tertip edilmişse, artık genel ilkelerden ayrılmak, adalet ve insan hakları hukuku değerleriyle bağdaşmaz. Bize göre, içtimaın bu hallerde dahi uygulanmasının imkânı üzerinde çalışılmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ercan.

Gruplar adına konuşmalar bitmiştir.

Şahsı adına Sayın Musa Uzunkaya konuşacak.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

Süreniz 5 dakika efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 626 sıra sayılı vergi yasa tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakereleri esnasında, arkadaşlarımız, özellikle bu madde konusunda âdeta müttefik olmuşlar ki bir görüş de izhar edilmedi; hüsnükabul gördüğü biliniyor. Nitekim, az önce de ifade edildiği gibi, vergi zıyaı, usulsüzlük, bunların içtimaı veya tekerrürü halinde uygulanacak farklı yasalardaki müeyyidelerin tek yasada birleştirilmesi gibi bir kolaylık geliyor; ama, saatlerdir burada tartıştığımız bu vergi yasası, insanlarımızın belleklerinde, zihinlerinde şöyle bir şeyin yer almasına vesile oluyor gibi geliyor: Yani, vergi yasası değil, sanki bir ceza yasası gibi, işte, vergiyi vermezse -biraz sonra hapis cezaları da zikredilecek çünkü- para cezası, katlanarak para cezası, faiz cezası ve vergisini kaçıran insan...

Değerli arkadaşlar, eğitim sistemimiz, yani, bizim sistemimiz, hakikaten, vergiyi kazananların, adil bir vergilendirme suretiyle devletine, milletine vergi ödemeyi şerefli bir görev, kazancının karşılığı ödenmesi gereken bir bedel... Bu ülkenin havasını, suyunu teneffüs edip, ondan yararlanan insanın -hani, birçok yerde "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye yazıyor ya, işte, bunu- hakikaten, kazanma yolu meşru olan, yani, kazanma sistemi meşru olan bir kazanç usulünün, aynı zamanda, meşru bir şekilde, adil olarak da vergilendirilmesi gereğini düşünüyorum. O bakımdan, bizim, ilkokuldan başlayarak, insanlarımıza, gerçekten, ülkede insanların kazançlarının karşılığı olarak devletlerine ödemeleri gereken verginin yarın kendilerine yol, su, köprü, cami, okul, hastane hizmetleri olarak döneceğinin sağlıklı olarak anlatılması gerekirken, üniversitelerimizin genelini, senatolarının da genelini tenzih ederek, çok ibretli bir hadiseyi nazarlarınıza arz etmek istiyorum.

12 Eylül sonrası, şu anda çok büyük bir üniversitemizin hocalarından olan birisi, 1402'lik olarak üniversiteden atılmıştı. Bilahara, üniversite senatosu, bu hoca efendinin üniversiteye kabulü için tartışırken, onu tezkiye etmek isteyen bir başka profesör -isimleri ben de mazbut ve yaşanan bir hadise bu değerli arkadaşlar- aynen şunu söylüyor: "Bu hoca, o kadar dürüst bir insandır ki, o kadar samimî bir insandır ki, devlete gerçekten hizmet etmeye layıktır." Oysaki, 12 Eylülde de üniversiteden kovulmuş bu hoca.

Hocanın tamir edilmekte olan eski bir Volkswagen aracını, tamirci usanmış, bir yaz tatilinde, tamir diye almış, Almanya'ya götürmüş -hocanın haberi yok- şasesi hariç tüm parçalarını değiştirmiş, amiyane tabirle, Zenith saati gibi yapmış, hocaya teslim etmiş. Hoca sormuş "nerede yaptın bu aracı", "hocam, hiç sorma; ben araçla yurt dışına çıktım, Almanya'da tüm parçalarını değiştirdim, getirdim, size teslim ettim; ben de bundan sonra bu tamir sıkıntısından kurtulacağım" demiş. Hoca hayret ederek "olamaz böyle şey; benim, bu dört tekerleğin üzerine, devletin ve milletin hakkı olan bu parçaların vergisini ödemeden binmem mümkün değil" demiş. Hoca, Gümrükler Müdürlüğüne gidiyor -fakat, açıktan da söylese, vatandaş suçlu olacak- bir mizansenle, bu aracın değişen parçalarının isimlerini tadat ediyor ve parasını ödüyor. Profesör, bunu, hoca efendiyi tezkiye sadedinde anlatınca "asıl böyle bir ahmak adamın bu üniversiteye girmeye hakkı yok" diyorlar ve almıyorlar. Yani, eğer, devletine vergi ödemeyi ahmaklık telakki eden senato mantığıyla insanlarımızı, üniversitedeki gençlerimizi yetiştirip, onlara bunu sevdirecek yerde hâlâ başörtüleriyle uğraşırsak...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Başörtüsü değil, türban...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – ...sonuçta, üniversite çapında bile vergi kaçıracak mantığı eğitim anlayışınıza taşımış olursunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Oysaki bunu sevdirmek lazım diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, süreniz bitti Sayın Uzunkaya; teşekkür ederiz.

Sayın Emin Kul?..

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Necdet Tekin?.. Yok.

Sayın Aydın Tümen, buyurun; iki kelime de siz söyleyin.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Sayın İsmail Özgün?..

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz de vazgeçtiniz.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Sayın Kahraman Emmioğlu?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz de mi vazgeçtiniz? Teşekkür ederiz.

Böylece, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Madde üzerinde 8 önerge var; biliyorsunuz, tek fıkra olduğu için 4'ünü işleme koyacağım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Geri alıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Maddeyi okunan şekliyle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. – 213 sayılı Kanunun 344 üncü maddesi bölüm başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“BİRİNCİ BÖLÜM

Vergi Ziyaı Cezası

Vergi ziyaı cezası

Madde 344. – Vergi ziyaına sebebiyet veren mükellef veya sorumlulura vergi ziyaı cezası kesilir.

Vergi ziyaı cezası; ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu Kanunun 112 nci maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur.

Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fillerle sebebiyet verilmesi halinde, bu ceza üç kat olarak uygulanır.

Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanunî süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.

Uzlaşılan vergilerde ceza, uzlaşılan vergi tutarına göre düzeltilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın İsmail Özgün; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören 626 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 11 inci maddesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 344 üncü maddesini bölüm başlığıyla birlikte değiştirmekte ve Türk vergi sistemine "vergi ziyaı cezası" kavramını yerleştirmektedir.

Değişiklikle ne getirilmek istenmektedir konusuna girmeden önce, mevcut duruma şöyle bir göz atmak istiyorum. Vergi Usul Kanununun, mevcut “Kaçakçılık Suçunun Tarifi” başlıklı 344 üncü maddesinde, kaçakçılık suçu, mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesi olarak tanımlanmış olup, “Kaçakçılıkta ceza” başlıklı 345 inci maddesinde, kaçakçılık yapan mükelleflere veya sorumlulara kaçırdıkları verginin üç katı tutarında vergi cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.

Bunun yanında, Vergi Usul Kanununun mevcut “Ağır Kusurun Tarifi” başlıklı mükerrer 347 nci maddesinde, ağır kusur, mükellef veya sorumlu tarafından, maddede beş bent olarak gösterilen hallerden birisiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi olarak tanımlanmıştır.

Vergi Usul Kanununun mevcut “Ağır Kusurda Ceza” başlıklı 349 uncu maddesinde, ağır kusur sayılan fiilleri işleyen mükelleflere veya sorumlulara ziyaa uğrattıkları verginin iki katı tutarında vergi cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 348 inci maddede, kusur, kaçakçılık ve ağır kusur sayılan haller dışında herhangi bir suretle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi olarak tanımlanmış; mükerrer 349 uncu maddede de, kusur işleyen mükelleflere veya sorumlulara ziyaa uğrattıkları verginin yüzde 50'si tutarında vergi cezası kesileceği hükme bağlanmış bulunmaktır.

Görüldüğü gibi, sistemde, derece derece ağırlaşan, vergi ziyaına bağlı olarak kesilmesi söz konusu olan kusur, ağır kusur, kaçakçılık olmak üzere 3 tür vergi cezası bulunmaktadır.

Şimdi, tasarının 1.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere, kanunun yayım tarihinde yürürlüğe girecek olan 11 inci maddesiyle Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi değiştirilerek, kaldırılan cezaların yerine olmak üzere, vergi ziyaına sebebiyet verilmesi kriterine dayalı, vergi ziyaı cezası ihdas edilmektedir.

Madde metni ve gerekçesinde açıkça ifade edilmektedir ki, tasarıyla vergi ziyaına neden olan mükelleflere veya sorumlularına uygulanan cezaların sadeleştirilmesi amaçlanmıştır. Vergi Usul Kanununda yer alan ceza uygulamaları yeni baştan düzenlenmektedir.

Maddede, yapılan değişikliğin en belirgin özelliği olarak vergi zıyaına yol açılması durumunda uygulanan kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları "Vergi zıyaı cezası" başlığı altında birleştirilmiş; vergi kaybına yol açan, fakat, vasıflı olmayan fiiller için de kullanılan kaçakçılık veya ağır kusur gibi terimler yerine "vergi zıyaı cezası" ibaresiyle ceza kesilmesi yöntemi getirilmiş bulunmaktadır.

Şimdi, burada, yapılan bu düzenlemeyle, kaçakçılık cezası gerektiren fiiller, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde kaçakçılık suçları veya cezaları başlığı altında düzenlenmiştir. Bu fiiller için vergi kaybı nedeniyle uygulanacak vergi cezası tutarı 3 kat olarak tatbik olunacak, fiiller ağırlıklı olarak adlî yargıya intikal ettirilecektir. Maddenin dördüncü fıkrasında, vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonunca sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanunî süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek vergi zıyaı cezasının yüzde 50 oranında uygulanacağı hükme bağlanmaktadır.

Yine, maddede yapılan düzenlemeyle, vergi zıyaına bağlı cezalarda indirme kaldırılarak cezalar daha da -bir yerde- ağırlaştırılmaya çalışılırken, diğer taraftan, vergi cezalarına gecikme faizi uygulaması getirilmek istenmektedir. Vergi zıyaı cezasına tarhiyatın ilgili olduğu dönemin vadesinden cezanın tahakkuk tarihine, ihtilaflı olanlarda kararın idareye tebliği, uzlaşılan vergilerde uzlaşma tutanağının düzenlendiği tarihe kadar gecikme faizi uygulamasının getirilmesiyle, ceza miktarları artacaktır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, enflasyonun çok yüksek olduğu, mükelleflerimizin çok büyük sıkıntılar içerisinde olduğu bu dönemlerde, vergi cezasına da gecikme faizi gibi bir uygulamanın getirilmesinin doğru olmayacağı kanaatimi burada ifade etmek istiyorum. Eğer, vergi cezasına gecikme faizi uygulaması, cezaların enflasyon karşısındaki erimesi gerekçe gösterilerek getirilmek isteniyorsa, o halde, ticarî ve meslekî kazançlara da enflasyondan arındırma sisteminin getirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Yani, enflasyon gerekçesiyle vergi cezasına gecikme faizi uygulaması karşısında ticarî ve meslekî kazançların enflasyondan arındırılarak vergilendirilmesini düşünmekle, enflasyon muhasebesinin getirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle yapılan diğer bir değişiklik de "Uzlaşılan vergilerde ceza, uzlaşılan vergi tutarına göre düzeltilir" ibaresidir. Burada da anlaşıldığı üzere, vergi cezaları uzlaşma kapsamı dışarısına çıkarılmak isteniyor. Vergi aslındaki uzlaşma oranı neyse, cezada da o oran nispetinde bir düzeltme yapılacağı tasarı metninde ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu şekilde, 11 inci maddeyle, vergi sistemimizde, cezalar başlığında yeni bir düzenleme getirilmiş bulunmaktadır. Burada bizim itiraz ettiğimiz, cezalardan gecikme zammı, gecikme faizi alınmasının doğru olmayacağı; cezaların uzlaşma kapsamı dışarısına çıkarılması, uzlaşma alanının daraltılmasının da yanlış olacağı hususlarıdır. Eğer tasarıda bu konularda yeniden düzenleme yapılırsa, bunları tashih edecek, daha esnek hale getirecek düzenlemeler yapılırsa, madde doğru bir şekilde çıkmış olur diye görüşlerimi arz ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Nevzat Ercan, buyurun.

Efendim, süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekileri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan tasarının 79/1-B maddesiyle, kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları kaldırılmaktadır. Tasarının 11 inci maddesiyle de, bu cezaların yerine, vergi zıyaı cezası getirilmektedir; ancak "basitlik getiriyoruz" denilen düzenlemeyle, aslında, durum, karmakarışık bir hale getirilmektedir. Bu düzenlemeye göre, vergi zıyaı cezasının, zıyaa uğratılan verginin 1 katına, bu verginin normal vade tarihinden ceza ihbarnamesinin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunması öngörülmektedir; bunun da, basitleştirme olduğu iddia edilmektedir. Oysa, bu durum, vergi cezasının hesaplanmasını bile, içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir.

Getirilen düzenlemeyi bir örnek üzerinde uygularsak, ne yapıldığı daha belirgin olarak görülecektir. Vergi mevzuatımıza göre, geçmiş beş yıla yönelik olarak inceleme yapılabileceği göz önüne alındığında, bir mükellefin beş yıl önceki beyanının incelenmesi sonucunda, vergi zıyaına sebebiyet verilmesine ilişkin bir hata tespit edildiğinde, durumun vahameti ortaya çıkacaktır. Buna göre, bir mükellefin, 1998 takvim yılına ait beyanının 2003 yılında incelenmesi ve bu inceleme sonucunda, 1 milyar liralık vergi zıyaına sebebiyet verildiğinin tespit edilmesi halinde, aylık ortalama yüzde 15 gecikme faizi oranıyla uygulanacak ceza tutarı, 5 milyar liraya yaklaşmaktadır. Vergi zıyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde ise, bu ceza tutarı 15 milyar liraya yaklaşmaktadır. Ayrıca, vergi aslına 8 milyar lira civarında gecikme faizinin uygulanması da söz konusudur. Bu durumda, 1 milyar liralık vergi zıyaına sebebiyet verilmesi halinde, toplam 13 milyar liralık vergi cezası ve gecikme faizinin uygulanması söz konusu olmakta, bu zıyaa 359 uncu maddede sayılan fiillerle sebebiyet verilmesi halinde ise, bu tutar 23 milyar liraya çıkmaktadır. Ayrıca, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir durumun söz konusu olması halinde, bu tutarlar, sırasıyla 15,5 milyar ve 30,5 milyar liraya ulaşabilecektir.

Bunun yanında, sözkonusu vergi zıyaı cezasına dava açılması halinde, bu ceza üzerinden, dava açma süresinin sonundan yargı kararının idareye tebliğ tarihine kadar ayrıca gecikme faizi de hesaplanacaktır. Bunun adı ise vergi cezalarını indirmedir, kamuoyuna böyle takdim edilmektedir. Yapılan düzenlemeyle, vergi cezalarının uzlaşma kapsamı dışında bırakıldığı da dikkate alındığında, ceza ve gecikme faizlerinin ödenemez ölçüde artırıldığı ortaya çıkmaktadır.

Yapılan bu düzenlemeyle, yapılacak incelemeler sonucunda mükelleflerin çoğunun iflas etmesine sebebiyet verilebilecektir;. memlekette, girişim, üretim şevki kalmayacaktır. Oysa cezalandırmadaki amacın, mükelleflerin ticarî veya diğer gelir getirici faaliyetlerini sona erdirmek, girişim şevkini kırmak değil, kanun hükümlerine uyulması yönünde caydırıcılık sağlanması olmak gerekir. Bu durum, yumurtlayan tavuğun kesilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, vergi zıyaına sebebiyet verilmesi halinde uygulanacak olan cezanın, mükellefe işyerini kapattırmayacak şekilde makul bir ölçüye çekilmesine ilişkin olarak, mutlaka yeni bir düzenlemenin yapılması gereklidir.

Konuya ilişkin bir başka garabet ise, zıyaa uğratılan vergi tutarı değişmediği halde, ceza tutarının inceleme yapılan yıla göre değişiklik göstermesidir. Daha önce bahsettiğimiz örnekteki incelemenin 1999 yılında yapılması halinde, uygulanacak vergi cezası sadece 1 milyarla sınırlı kalabilecektir. Buna karşın, söz konusu inceleme 2003 yılında yapıldığında, bu tutar 5 milyara çıkabilmektedir. Oysa, mükelleflerin, ne zaman incelemeye alınacaklarını belirleme şansları yoktur; idarenin, her mükellefi her sene inceleme olanağı da yoktur. Bu durumda, aynı yıla ilişkin olarak aynı tutarda vergi zıyaına sebebiyet veren mükellefler, sırf farklı yıllarda incelendiği için farklı ceza tutarlarına muhatap olacaklardır. Böylece, vergi zıyaına sebebiyet verdiği erken tespit edilen mükellefler ile geç tespit edilen mükellefler arasında bir eşitsizlik yaratılmış olacaktır. Mükelleflerin, vergi zıyaının erken tespit edilmesine ilişkin olarak dua etmekten başka bir seçenekleri de -bu durum karşısında- bulunmayacaktır. Her ne kadar, bu düzenlemeyle, ceza tutarlarının enflasyonist etkiler nedeniyle aşınmasının engellendiği iddia edilebilecek olsa da, bu iddia mesnetsizdir; çünkü, ceza, kesilmesini gerektiren fiilin tespiti halinde uygulanacak olan ve devletin aslî alacağını oluşturmayan bir tutardır; kesinleşmemiş, aslî niteliği bulunmayan bir tutara gecikme faizi uygulanması ise, hukuk mantığına aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu eleştiriler, halen uygulanmakta olan vergi cezalarının daha ağır olduğu -kusur yüzde 50, ağır kusur yüzde 200, kaçakçılık yüzde 300- suretiyle cevaplandırılmak istenebilir. Evet, bu cezaların ağır olduğu doğrudur; ancak, unutulmamalıdır ki mevcut rejimde bu cezalara gecikme faizi uygulanmamaktadır. Bu şekilde, yani cezalara uygulanan gecikme zammıyla, ile yine cezalar ağırlaştırılmaktadır. Değişen fazla bir şey yoktur, sadece değişen, cezaların nitelenmesidir.

Hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ercan.

Efendim, Sayın Bakandan sormak istiyorum, burada önemli bir şey var: Orijinalinde "ikinci kısım vergi cezaları" deniliyor Sayın Bakan, bakın.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Siz demişsiniz ki "213 sayılı Kanunun 344 üncü maddesi bölüm başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir." Şimdi, orijinaline bakıyoruz "İkinci Kısım” ve “Vergi Cezaları" deniliyor; onlar kalıyor, değil mi efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Ondan sonra "Birinci Bölüm”, “Kaçakçılık" deniliyor, siz "Kaçakçılık" ibaresine "Vergi ziyaı cezası" demişsiniz: Altındaki maddeye geçiyoruz, maddenin orjinalinde "kaçakçılık suçunun tarifi" demişsiniz; ama, o ibare, bunu ifade etmiyor. Yani, bir tereddüte meydan verilmemesi için "213 sayılı Kanunun 344 üncü maddesi bölüm ve madde başlıklarıyla..." şeklinde olması lazım.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkanım, maddenin başlığı ve içeriğiyle ilgili olarak bir önerge gönderdik; Başkanlık Divanınıza ulaşmış olması gerek; o, sizin dediğiniz tereddütü ortadan kaldırıyor.

BAŞKAN – Tabiî, uygulamayı siz de iyi bilirsiniz; eskiden mükellef, vergide uzlaşıyordu "cezayı vermeyeyim de vergide uzlaşalım" diyordu; siz, onu kaldırıyorsunuz. Eğer vergide uzlaşılmışsa, ceza, o şekilde de alınabilir.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Biz de, ceza o kadar insin diyoruz efendim.

BAŞKAN – Siz, uzlaşmayı biraz daha zorlaştırmışsınız gibi; bilmiyorum; tabiî, takdir sizin.

Şahsı adına, Sayın Musa Uzunkaya. buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ilgili yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce yine arz ettiğim gibi, tabiî burada da, vergi kaçakçılığı dahil, telfik edilen, yani birleştirilen cezalar söz konusu. Tabiî, burada hapis cezasının getirilmiş olması da, esasen, belki bu konularda caydırı bir unsur olacaktır inşallah.

Daha önce tokatlanan, hazinesinden çalınan çırpılan, üst düzey bürokratlarınca soyulan bir devletin, hazinesinin düzeltilebilmesi için çok önemli bir yasa tasarısı görüşülürken -bugünkü gazetelere bakarsak- yanılmıyorsam, iki bakanı Amerika'da... Devletten çalıp giden bürokratların, üst düzey yetkililerin bulunması calibi dikkattir.

Burada benim dikkat çekmek istediğim husus şudur: Milletimiz, henüz askerliğini yapmadan askerlik sevdasıyla vatanı için şehit olmayı arzu eden bir millet, niçin olsun da, yasalarla, müeyyidelerle, cezalarla, hapislerle korkutularak malının tayin edilen bir miktarını devlete zorla verir hale gelsin!.. Halbuki, canını vermeye hazır bu insanlar. İşte, cephelerde şehitlerimiz var; belki şurada konuşurken bile, Güneydoğu Anadolu'da, bir çatışma içerisinde canını karşı kurşunların hedefi yapmış gençlerimiz var. Bu insanlar, bu derece kendi hayatlarını ortaya koyarken, yarın servetlerinin bir miktarını neden devlete vermiyorlar diye veya vermemeleri endişesini taşıdığımız için bu müeyyideleri getiriyoruz... Demek istemiyorum ki kanun vazedilmesin...

REFİK ARAS (İstanbul) – Bütün dünyada böyle!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Ama, bakın, bütün dünyada pragmatizm, materyalizm aynı mantıkla öğretilirse, sonuç da böyle olur. 2 kere 2 Suudi Arabistan'da da 4’tür, Amerika'da da 4’tür. Eğer materyalist felsefeyi, maddeci düşünceyi, çıkarcılığı, pragmatizmi, az önce örneğini verdiğim, üniversitelerde çocuklarınıza verirseniz ve şehitlik duygusuyla askere giderken ya şehit olurum ya gazi diyen insanımıza, aynı zamanda, yetimin hakkıdır diyerek -çünkü, insanların malları üzerinde, bizim inancımızın bir ölçüsüdür ki, fakirlerin hakkı vardır, insanların hakkı vardır, yolda olanların hakkı vardır, düşkünlerin hakkı vardır- eğer biz bunu insanlara benimsetemezsek, biraz da devlet bürokrasimizde endişelerin var olduğunu, toplum tarafından bu endişenin taşındığını bilmemiz lazım.

Ben çok kere esnafın arasına çıkıyorum -sizler de çıkıyorsunuz- vatandaş diyor ki: “Keşke, şu verdiğim vergiler, hakikaten devletim tarafından, hak ettiği şekilde kullanılabilse; verdiğim para, gerçekten köprüye gitse, camiye gitse, okuluma gitse...” Bırakınız onu, 8 yıllık eğitimde verilen paranın nereye gittiğini, daha doğru dürüst, zaman zaman, ifade edemiyoruz, birkısım araştırmalara dahi, işin başında girme durumunda kaldık.

Değerli arkadaşlar, bu güvensizliği kaldırmak zorundayız. İnsanlarımız, 65 milyon, insan birbirine güvenmeyi, sevgiyi, saygıyı hak ve hukuku bilecek ve “yetimin hakkı nedir, tüyü bitmemiş yetimin hakkı nedir” mantığını yeniden bu insanlar arasında ikame etmediğiniz müddetçe... Ben, size bir şey söyleyeyim, kanunlar, dürüst insanlar içindir; dürüst olmayan, kanun tanımayan için kanun zaten yok. Hukuk devleti, kanun devleti, kanuna saygılı olabilecek insanlarla ancak hukuk devleti statüsünü muhafaza edebilir. Dolayısıyla, elbette bu yasaların ciddileştirilmesi, birleştirilmesi, kolaylaştırılması, bir bakıma gereklidir. Az önce arkadaşlarımın söylediği gibi dünyada da bu böyledir belki, doğrudur; ama, bunun samimî olarak insanlara güven telkin edecek şekilde olması lazım. Teraküm eden, Hazinede birleşen vergilerin 70 milyarını dört beş sene önce tokatlamış bir üst bürokratın eğer bugün Amerika'da, Amerikan polisi tarafından derdest edilip Türkiye'ye gönderilip gönderilmeyeceği tartışması yapılıyor ise, vatandaş, vereceği yeni vergilerin hangi Engin Civanlarla Amerika'ya değil, ama Antarktika'ya taşınacağının merakını taşıyor!.. Değerli arkadaşlar, bu konuda millete güven vermek zorundayız.

Hepinize saygılar sunuyor, yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Hem vergi kaçıranları yakalayacağız hem de tokatlayanları. (Alkışlar)

Şahsı adına, Sayın Emin Kul; buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Necdet Tekin, buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Tekin.

NECDET TEKİN (Kırklareli) – Teşekür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok kısa konuşacağım. Madde 11'de, vergi zıyaı cezaları getirildiğini arkadaşlarım da söyledi. Şu an mevcut olan Türk vergi sistemindeki ceza uygulamalarının son derece karmaşık ve adaletsiz bir yapıda olduğunu hep biliyoruz. Mevcut sistemin, ekonomik suça ekonomik ceza kavramına da çok uymadığını biliyoruz.

Şimdi, önümüzdeki bu kanun tasarısının 11 inci maddesiyle, usulsüzlük cezaları dışındaki cezalarda çok büyük bir netlik getirilmiş ve vergi suçu işleyenlerin kafası daha çok netleştirilmiştir. Bu nedenle, sistemde, vergi zıyaı cezası getirilmiştir ve zıyaa uğratılan bir vergi varsa, zıyaa uğratılan vergi kadar vergi zıyaı cezası getirilmektedir.

Mevcut vergi sisteminden beklenen caydırıcılık da, ne yazık ki, bugüne kadar sağlanamamıştır; çünkü, vergiden bağımsız, sadece cezalar için uygulanan uzlaşma müessesesi, mevcut cezaları ve maalesef, ödeme miktarlarını âdeta ortadan kaldırma durumuna gelmiştir.

Mevcut yasamız, ekonomik suça ekonomik cezayı getirmediği için, tasarının bu maddesi, ekonomik suça ekonomik cezayı getirmektedir. Uğratılan kayıplar kadar parasal ödenti, bu yasa tasarısıyla, caydırıcılığı sağlayacak en önemli unsurlardan bir tanesidir. Eski yasadaki bu maddede, hürriyeti bağlayıcı cezalar çok karmaşık şekilde uygulanmakta ve pek çok insana ya haksızlık yapılmakta ya da olanak tanınmaktaydı. Yasa tasarısının bu maddesiyle, çok büyük ölçüde sahte belge düzenleme ve kamuya karşı işlenen suçların cezası, bir noktada, 3 kat artırılarak caydırıcılık getirilmeye çalışılmaktadır. Sisteme getirdiğimiz değişiklik esas olarak budur.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Madde üzerinde 24 tane önerge vardı, arkadaşlarımız 23 tanesini geri aldılar; bir önergemiz kaldı, onu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Çalık Yalçın Gürtan Ali Ilıksoy

Kocaeli Samsun Gaziantep

Şamil Ayrım Hikmet Aydın

Iğdır Çanakkale

Madde 11- 213 sayılı Kanunun 344 üncü maddesi, bölüm ve madde başlıklarıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Birinci Bölüm

Vergi Zıyaı Cezası

Vergi zıyaı suçu ve cezası

Madde 344. - Vergi suçu, mükellef veya sorumlu tarafından 341 inci maddede yazılı hallerde vergi zıyaına sebebiyet verilmesidir. Vergi zıyaı suçu işleyenlere vergi zıyaı cezası kesilir ve bu ceza zıyaa uğratılan verginin 1 katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu kanunun 112 nci maddesine göre zıyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur.

Vergi zıyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza 3 kat, bu fiillere iştirak edenlere ise 1 kat olarak uygulanır.

Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanunî süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde 50 oranında uygulanır.

Uzlaşılan vergilerde ceza, uzlaşılan vergi tutarına göre düzeltilir."

BAŞKAN – Efendim, Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Olumlu görüşle tasviplerinize sunulur efendim.

BAŞKAN – Peki, olumlu görüşle mükelleflerin de tasviplerine sunuyorsunuz.

Sayın Bakanım, siz?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon olumlu görüşle Genel Kurulun tasviplerine sunuyorlar, Sayın Hükümet katılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Başka önerge yok.

Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusundaki değişiklik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tabiî, daha önce de izah ettiğim gibi, orijinalindeki maddenin başındaki bu bölüm “İkinci Kısım” ve “Vergi Cezaları” aynen kalacak.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Kalacak...

BAŞKAN – Şimdi, 12 nci maddeyi okutuyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır Sayın Başkan; biz, gruplar olarak anlaştık, size arz ediyoruz...

BAŞKAN – Bakın, biz Başkanlık Divanıyız; bizim görevimiz, Genel Kurulun bize verdiği direktif doğrultusunda çalışmak; biz, böyle keyfî olarak Meclisi tatil edemeyiz; gruplar bize bir talimat verir... Biz, istiyoruz; isterseniz bu 12 nci maddeyi de kabul edelim, ondan sonra tatil edelim... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır; anlaştık...

BAŞKAN – Arkadaşlar, ben Meclisi durup dururken tatil edemem; ama, grup başkanvekilleri olarak siz, bize...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 11 inci maddenin sonuna kadar görüşülmesi için anlaştık...

BAŞKAN – O zaman, Komisyon ve Hükümet yerlerinden ayrılırlarsa, olabilir. Evet, yani, biz Başkanlık Divanı olarak, bizden kaynaklanan bir kusurun olmamasını istiyoruz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Grupların kararı uygundur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şimdi, vatandaşın biri her gün 25 saat mesai ücreti yazıyormuş; müdürü demiş ki "kardeşim, sen 25 saat mesai alıyorsun; halbuki, gün 24 saat..." Vatandaş demiş ki "Sayın Müdürüm, yani, senin yanında bir saatlik bir hatırım yok mu?.." Yani, sizlerin yanında bir maddelik bir hatırımız yok mu?.. Şu 12 nci maddeyi de çıkaralım canım!.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Evet, Komisyon şu anda yok, değil mi? Yok.

Komisyon temsilcisi olmadığına göre, o zaman müzakerelere devam edemeyiz.

Sayın grup başkanvekilleri, ara verdiğimiz takdirde, Komisyonu bulabileceğimiz konusunda bir kanaatiniz var mı efendim; ara verirsek komisyonu bulabilir misiniz?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır; gruplar olarak anlaştık...

BAŞKAN – Arkadaşlar, tabiî, burada Komisyon yok; ama, bundan sonra da gündemin diğer maddelerine devam etme durumumuz var.

Arkadaşlar, tabiî, biz, İçtüzük neyse onu yapacağız. Yani, kusura bakmayın; ben, bu Meclise çok büyük saygı duyan bir Başkanvekiliyim, en ufak bir usul hatası yapmak istemem. (Alkışlar)

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Berhudar ol, berhudar! Allah'ın selameti üzerine olsun!

BAŞKAN – O duaları kendine oku; benim ona ihtiyacım yok.

Müzakere ettiğimiz bu tasarıda, şu anda Komisyon yok. Müteakip gündem maddelerine devam etmemiz halinde de Komisyonun bulunamayacağı konusunda grupların mutabakatı var; dolayısıyla, biz, gündemi baştan sona kadar okuyarak Komisyon aramanın fuzulî bir uğraş olduğunu belirtelim.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 22 Haziran 1998 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.53

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Konya Milletvekili Abdullah Gencer’in, geçici görevli personelin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Meclis bünyesindeki sağlık hizmetlerinden yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/5004)

4.5.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın tarafınızdan yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Abdullah Gencer Konya

Bilindiği üzere TBMM Genel Sekreterliği bünyesinde 2919 sayılı TBMM Genel Sekreterliği Teşkilât Kanununun 12/3 üncü maddesine istinaden genel ve katma bütçeli değişik kurum ve kuruluşlarda görev yapan personel de ihtiyaca binaen geçici görevli olarak istihdam edilmektedir. Bu personel ağırlıklı olarak milletvekili danışmanlığı ve sekreterliği gibi son derece sorumluluk gerektiren bir görevi yürütmektedirler.

Yukarıda bahsi geçen bu personele TBMM tarafından sağlık hizmeti verilmekte ancak bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocuklarına bu hizmet verilmemekte; bundan dolayı da mesai gününün herhangi bir saatinde Ankara’da değişik hastanelere gitmek zorunda kalarak zaman ve iş verimliliği kaybına uğramaktalar.

Oysa, 2919 sayılı Kanununun 12/3 üncü maddesinde “bu personel TBMM personeline uygulanan sağlık hizmetlerine ilişkin hükümlerden usulüne göre faydalandırılır.” denmektedir.

Bu itibarla,

1. TBMM’nde geçici görevle personelin bakmakla yükümlü olduğu eş ve çocuklarına sağlık hizmeti verilmemesi Kanuna aykırı bir işlem değil midir?

2. TBMM’de aynı Kanuna görev görevlendirilen polis memurlarının eş ve çocuklarına sağlık hizmeti verilirken diğer geçici görevli personele aynı imkânın verilmemesi personel arasında bir ayırım ve haksızlık değil midir?

3. Aynı Meclisde görevli polis memurları için Emniyet Genel Müdürlüğüyle yapıldığı gibi, diğer personelin de kurumlarıyla benzeri bir anlaşma yapılıp bu sorunu çözmek mümkün değil midir?

4. Eğer geçici görevlilerin bakmakla mükellef oldukları yakınları da sağlık hizmetlerinden istifade ettirilirse kurumunuza yüklenecek maliyet ne kadardır?

5. Çok lüzumlu olduğu tartışmalı Meclis salonu tadilatına milyonlarca dolar ödenirken, personelin en tabii kanunî hakkının yerine getirilmesi için küçük bir meblağın tahsisi çok müşkül bir işlem midir?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 19.6.1998 KAN.KAR.MD. Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5004-12699/30668

Sayın Abdullah Gencer

Konya Milletvekili

İlgi : 11.5.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

Geçici görevli personelin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Meclis bünyesindeki sağlık hizmetlerinden yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap 1. Kurumumuzda görev yapan geçici görevli personelin bu görevlerinden dolayı sahip oldukları haklar, 2919 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile; “Birinci fıkrada belirtilen kurumlarda görevli personel, aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî ve sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenmek kaydıyla da Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilâtında görevlendirilebilirler. Ancak bu şekilde görevlendirilecek personel, (Emniyet hizmetleri sınıfında görevli olup, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sürekli görevle görevlendirilenler dahil) Türkiye Büyük Millet Meclisi personeline uygulanan fazla çalışma, özel hizmet tazminatı ve sağlık hizmetlerine ilişkin hükümlerden usulüne göre faydalandırılır..” denilmek suretiyle tespit edilmiştir.

Sözkonusu personel, asıl kurumlarındaki isdihdam şekli esas alınarak Kurumumuzdaki emsali personele uygulanan malî ve sosyal haklardan, tedavi yardımı da dahil yararlandırılmaktadırlar.

Bu personelin, yasa hükmünün tetkikinden de anlaşılacağı üzere, her türlü malî ve sosyal hak ve yardımları (tedavi yardımı da dahil) asıl kurumlarınca ödenmekte ve bu ödemeleri yapabilmeleri için gerekli ödenekler, yine asıl kurumlarınca hesap edilmekte ve kendi bütçelerine konulmakta, harcamalara esas olmak üzere, kanun, yönetmelik ve diğer kurumsal düzenlemeler gereği personel tarafından verilmesi gereken her türlü bildirim ve belgelerle bunlara ilişkin kayıt ve dosyalar, yine kendi kurumlarında bulunmaktadır.

Yukarıda da izah edilen hususlar dahilinde;

Kurumumuzda fiilen görev yapan geçici görevli personele, asıl kurumlarındaki statüsü paralelinde ve mevcut sağlık birimimizin imkânları dahilinde sağlık yardımı sağlanmakta ve bunların kurumumuzda görevlendirilmelerine ilişkin 2919 sayılı Kanun hükmü yerine getirilmektedir.

Cevap 2-3. Emniyet personelinin Kurumumuzda görevlendirilme şekli, Anayasamızın 95 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilât Kanununun 7 ve 9 uncu maddelerinde de belirtildiği üzere “tahsis” olarak belirtilmiştir ve görevlendirilmeye süreklilik kazandırılmıştır. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Millî Saraylar Koruma Müdürlüğü Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin “Sosyal Haklar ve Yardımlar” başlıklı 15 inci maddesinde “Bu personel ayrıca (Bakmakla yükümlü oldukları kimseler dahil) Türkiye Büyük MilletMeclisi Memurları, Eşleri ve Bakmakla Yükümlü oldukları Ana ve Babaları Tedavi Yardımı ve Memurların Cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümlerine göre tedavi yardımı ve sağlık hizmetlerinden faydalandırılır.” hükmü ile sözü edilen müdürlük personeli ile bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları Kurumumuz sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadır. Oysa, diğer geçici görevli personelin kurumumuzda görevlendirilmelerine dayanak teşkil eden 2919 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında, görevlendirme şekli “görevlendirilebilirler” olarak ifade edilmiş ve geçicilik unsuru korunmuş, görevleri süresince yararlanacakları haklar da aynı maddede sayılmıştır.

Bu nedenlerle hemen hemen tüm kamu kurum ve kuruluşlarından gelen ve çeşitli statülere sahip bulunan bu personelin asıl kurumları ile, emniyet personelinde olduğu gibi ayrı ayrı protokol yapıp aynı esaslar dahilinde sağlık yardımı sağlanması bugün için fiilen mümkün bulunmamaktadır.

Cevap 4. Kurumumuz carî yıl bütçelerine, her yıl Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan “Bütçe Hazırlama Rehberi”nde belirtilen esaslar dahilinde yapılan tahmini hesaplamalarla ödenek konulmaktadır. Bütçemize konulan ödenek ihtiyaca kafi gelmediği takdirde Maliye Bakanlığından ek ödenek talep edilmektedir. Sözü edilen personelle ilgili her türlü özlük, sosyal hak ve yardımlara ilişkin belge ve bilgi kendi kurumlarınca alındığından ve yürütüldüğünden bir maliyet hesabı yapılması mümkün değildir.

Cevap 5. Yukarıda da izah edildiği üzere, Kurumumuzda geçici görevli olarak çalışan personelin, çok çeşitli kurumlardan gelmelerinden, statü farklılıklarından ve bu kurumlar ile ayrı ayrı prtokol imzalanmamasından, ayrıca bakmakla yükümlü bulundukları kimselere ait tüm bilgi ve belgelerin asıl kurumlarına verilmesi ve orada muhafaza edilmesinden ve geçicilik vasıflarından kaynaklanan imkânsızlıklar nedeniyle önergeye konu kimselere Kurumumuzca sağlık yardımı yapılması mümkün bulunmamaktadır.

2. – Antalya Milletvekili Bekir Kumbul’un, PAL-MAR adlı bir şirkete Emlak Bankası tarafından usulsüz kredi verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5089)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasının sağlanamsını saygılarımla arz ederim.

Dr. Bekir Kumbul Antalya

Antalya’da açılması istenen PAL-MAR şirketine ait karides çiftliğine Emlak Bankası tarafından 1 Trilyon 125 Milyar TL. usulsüz kredinin verildiği öne sürülmektedir.

1. 1997 yılında Emlakbank’a kredi için başvuran ve başvurusu reddedilen PAL-MAR şirketinin dosyası, reddedilmesine rağmen sonradan neden açılmıştır?

2. Bu dosyanın sonradan açılması için kimler talimat vermiştir?

3. İlk kredi başvurusunu Antalya Merkez şubesinin reddetmesine rağmen, 2 nci başvuru aynı bankanın Mecidiyeköy Şubesine kimler tarafından yaptırılmıştır?

4. Bankaca hazırlanan ilk ekspertiz raporunda araştırılan teminatların yetersiz bulunmasına rağmen, niçin sonradan aynı gayrimenkuller için 2 nci ve 3 üncü kez rapor hazırlatılmıştır? Bu yeni raporları kimler hazırlatmıştır?

5. Yukarıda örneklediğimize benzer birçok usulsüz ve geri dönmiyen krediye önayak olan Emlak Bankası yöneticileri hakkında soruşturma veya dava açılmış mıdır?

Ayrıca Antalya-Demre’nin Karaemlik mevkiinde karides çiftliği kurmak için arazi kiralanması istemi ile ilgili:

6. Adı geçen yer birinci derecede doğal sit alanı olup, millî park ilan edilmesi beklenilen Kekova sınırları içinde olması yasalara aykırı değil midir?

7. Karaemlik yöresi değişik türde balık ve canlıların yaşadığı bir bölgedir. Karides çiftliği kurma pahasına doğal güzelliklerin ve ekolojik dengenin bozulmasının bölge turizmine ve ülke ekonomisine vereceği zarar gözönüne alınmış mıdır?

8. Manavgat Gündoğdu mevkiinde kurulan karides çiftliğine karides üretimi için bugüne kadar devlet bankalarından 18 milyon dolar civarında para gömülmüştür. Duyumlara göre ciddi bir üretim yapılamadığı halde aynı örnek Demre Karaemlik mevkiinde kurulmaya çalışılmaktadır. Orada da devlet bankaları kredileri toprağa gömülecek mi?

T.C. Devlet Bakanlığı 18.6.1998 Sayı : B.02.0.015/5-787

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 20.5.1998 tarih ve KAN.KAR.MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5089-12852/30891 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 27.5.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-783-29/2803 sayılı yazısı.

Antalya Milletvekili Dr. Bekir Kumbul’un, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen, 7/5089-12891 sayılı yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

Antalya Milletvekili Dr. Bekir Kumbul’un Sayın Başbakanımıza

Yönelttiği 7/5089-12852 Sayılı Soru Önergesi Cevabı

1. 1997 yılında Emlak Bankası Merkez/İstanbul Şubesine kısa vadeli kredi talebiyle başvuran Palmar Su Ürünleri End. A.Ş., 1998 yılında orta vadeli kredi talebinde bulunduğu için başvurusunu yinelemiştir. İlk talep doğrultusunda hazırlanan Malî Tahlil ve İstihbarat Raporu, firmanın kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğinin analiz edildiği bir rapordur. Daha sonra düzenlenen Proje Değerlendirme Raporunda ise orta vadedeki durumu değerlendirilmiş ve yapılan projeksiyonda fon yaratabilecek yetenekte olduğu, uzun vadeli yükümlülüklerini yerine getirebileceği belirlenmiştir. Bu durum, T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Dekanlığınca düzenlenen 18.2.1998 tarihli raporda, “Tesislerin her türlü su ürününü işleyebilecek teknolojiye sahip olduğu ve firmanın herhangi bir pazarlama problemiyle karşılaşmayacağı” belirtilerek, teyid edilmiştir.

2. Yukarıda açıklandığı üzere, “Bu dosyanın sonradan açılması” şeklinde bir durum sözkonusu olmayıp, herhangi bir talimat da verilmemiştir.

3-4. Firma ilk başvurusunu, kısa vadeli olarak İstanbul Merkez Şubemize yapmıştır. Başvuru üzerine düzenlenen 19.11.1997 tarihli ekspertiz raporunda, tesislerin inşaat ruhsatı alınmamış bölümleri ile makine ve elektrik aksamları dikkate alınmamış, arsa bina ve altyapı çevre tanzimi dahil olmak üzere, toplam 609 milyar TL. değer takdir edilmiş, makine ve teçhizatın değerlendirilmesine yönelik 24.11.1997 tarihli Ekspertiz Raporunda ise, firma tesislerinde bulunan makine ve teçhizatın rayiç değerinin 4 900 000 000 000 TL. olduğu belirtilmiştir.

Firmanın Türkiye İş Bankasından talep ettiği kredi için adı geçen Banka tarafından Antalya Ticaret ve Sanayi Odasına yaptırılan 3.12.1997 tarihli ekspertiz raporunda (Ek-1), arsa bina ve makine teçhizat için 50 500 000 ABD Doları değer takdir edilmiştir. (O tarihte Merkez Bankası USD kuru 198 600 TL x 50 500 000 USD = 10 029 300 000 000 TL.)

Yönetimimiz göreve geldikten sonra firma görüşme talebinde bulunmuş, bu iki rapor arasında çok fahiş farklılık olduğunu belirterek, durumunun yeniden değerlendirilmesini ve talebini orta vadeliye dönüştürmek istediğini iletmiştir. Bunun üzerine tekrar ekspertiz raporu yapılması istenmiş ve 2.3.1998 tarihli raporda arsa-bina, altyapı-havuzlar-boru ve boru döşemesi ile çevre düzenlemesi dikkate alınarak 1 590 877 000 000 TL. değer takdir edilmiştir.

Görüldüğü gibi, Emlak Bankasınca düzenlenen ekspertiz raporları Antalya Ticaret ve Sanayi Odasınca düzenlenen rapordaki değerlere ulaşmamıştır. Bu da son ekspertiz raporunun talimatla düzenlenmediğinin en açık göstergesidir.

Firmanın orta vadede fon yaratabileceği ve ihracat potansiyeli nedeniyle sağlayacağı önemli tutardaki döviz girdisinin ülke ekonomisine sağlayacağı katkı ile güvenceye alınacak gayrimenkulün ekspertiz değeri dikkate alınarak firma ile kredi ilişkisine girilmesinde yarar görülmüştür.

5. Ayrıntılı olarak açıklandığı üzere kredide herhangi bir usulsüzlük yoktur. Diğer tüm işlemlerimizde olduğu gibi tamamen bankacılık mevzuat ve teamüllerine uygun hareket edilmiştir.

Bilindiği üzere, Emlak Bankası; 3182 sayılı Bankalar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler çerçevesinde faaliyetlerini sürdüren bir kamu iktisadî teşebbüsü olarak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun sürekli Bankalar Yeminli Murakıplarının ise periyodik denetimine tabi olup, ne bu kredi ne de yönetimimizce açılan diğer krediler için herhangi bir soruşturma veya dava açılmamıştır.

6. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 7.1.1989 gün ve 532 sayılı Kararıyla Antalya İli, Finike Kaş Kıyıbandı Kekova I inci derece doğal ve arkeolojik alan olarak tescil edilmiştir.

Doğal ve arkeolojik sit alanlarının aynı zamanda Millî Park olarak belirlenmesi yasalara aykırı bir durum değildir.

7. Orsa Deniz Ürünleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Ş.’nin 27.5.1997 ve 25.6.1997 tarihli başvuruları, Antalya İl Defterdarlığının 11.6.1997 gün ve 496 sayılı yazısı ile Antalya İli, Kale İlçesi, Karaemlik Mevkii, 171 ada, 1 nolu parsel, 200 ada, 1 nolu parsel, 168 ada, 2 nolu parselde kayıtlı Hazineye ait taşınmazlar üzerinde karides yetiştirme tesisi kurulmasının istendiğinin belirtilerek Bakanlığımızın izninin istenmesi üzerine, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü uzmanlarınca mahallinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 1.7.1997 tarihli raporda;

– 171 ada, 1 nolu parselin I inci derece doğal sit alanında kaldığı,

– 168 ada, 2 nolu parsel ile 200 ada, 1 nolu parselin tamamının 1 inci derece doğal sit alanında, kısmen de 1 inci derece arkeolojik sit alanında kaldığı belirtilmiştir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun “Su ürünleri üretim Tesisleri” ile ilgili 19.4.1996 gün ve 440 sayılı İlke Kararı ile kuluçhanesiz tesislerin, 1 inci, 2 nci, 3 üncü derece doğal, 3 üncü derce arkeolojik ve kentsel sit alanları içinde zorunlu ihtiyaçları (wc, bekçi kulubesi, depo) karşılayan tesisler yapılabileceğine, bunlardan; 1 inci derece doğal sit alanlarında 50 m2 kapalı alan, 2 nci ve 3 üncü derece doğal, 3 üncü derece arkeolojik ve kentsel sit alanlarında 150 m2 kapalı alanı geçmeyen tesisler kurulmak kaydı ve ilgili koruma kurulundan izin almak koşuluyla yapılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.

25.7.1997 gün ve 3248 sayılı yazımız ile; 168 ada 2 nolu parselin ve 200 ada, 1 nolu parselin 1 inci derece arkeolojik sit alanında kalan kısımlarında herhangi bir uygulama yapılmaması, 19.4.1996 gün ve 440 sayılı İlke Kararına uyulması, uygulama projelerinin Antalya Koruma Kurulunda onaylanması ve bu hususlarda kira sözleşmesine madde eklenmesi koşuluyla, parsellerin kiralanmalarının 2863 sayılı yasanın 14 üncü maddesi uyarınca sakınca görülmediği Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğüne ve anılan firmaya bildirilmiştir.

İlgili firmanın projeleri Antalya Koruma Kurulunda değerlendirilmiş, Kurulun 8.12.1997 gün ve 3578 sayılı Kararıyla sözkonusu parsellerin arkeolojik ve doğal sit alanında kalan kısımlarının miktarlarının belirlenmesi istenmiş, bu çalışma ve konu ile ilgili diğer Kamu Kuruluşlarının uygun görüş yazılarının Koruma Kurulunda değerlendirilmesi sonucunda; 14.1.1998 gün ve 3660 sayılı Karar ile 1 inci derece arkeolojik sit alanı dışında kalan 1 inci derece doğal sit alanındaki karides üretimine ilişkin yerleşim projesi uygun bulunmuş ve uygulamanın Antalya Müze Müdürlüğü ile Antalya Koruma Kurulu Müdürlüğü uzmanları denetiminde yapılmasına karar verilmiştir.

Kale Kaymakamlığının 3.7.1996 gün ve 574 sayılı yazı ile, Çayağzı Mevkii, Burguç ve Karaemlik Çaylarının balık üretim yeri olarak S.S. Kale Su Ürünleri Kooperatifince kullanılmakta iken, kira sözleşmesinin süresinin dolması nedeniyle aynı kooperatife kiralanması için görüş sorulmuştur.

Antalya Koruma Kurulunun 19.12.1996 gün ve 3213 sayılı Kararıyla, Kale İlçesi, Burguç ve Karaemlik Çaylarının 1 inci derece arkeolojik ve doğal sit alanında kalması nedeniyle ve belediyenin önerisi doğrultusunda kiraya verilmesinin uygun bulunmadığına karar verilmiştir.

19.2.1997 gün ve 627 sayılı yazımızla Burguç ve Karaemlik Çaylarının kiraya verilmesinin 2863 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi uyarınca uygun görülmediği Antalya Valiliğine, Kale Belediyesine, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğüne bildirilmiştir.

Yüksek Kurulun 19.4.1996 gün ve 416 sayılı İlke Kararı uyarınca 1 inci derece arkeolojik sit alanları, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır.

Palmar Su Ürünleri Endüstrisi A.Ş.

Manavgat/Antalya

Antalya : 3.12.1997

Servis : İç Ticaret Şubesi

Sayı % 163100/6665

Yazımızın T. : 20.11.1997

Yazımızın S. : —

Özü : Satış Bedeli Hk.

Ek İlgi : Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen yazınız.

Bilirkişi Raporu

Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının vaki daveti üzerine tarafımıza intikal eden, Palmar Su Ürünleri Endüstrisi A.Ş.’nin yazımızda bahsi geçen, karides üretme tesisinin satış bedeli ile ilgili taleplerine binaen mezkûr mahallere gidilerek.

İlimiz Manavgat İlçesine bağlı Gündoğdu Köyü, Kartlar Mahallesi sınırları içerisinde kurulu bulunan, mülkiyeti Palmar Su Ürünleri Endüstrisi A.Ş.’ye ait, karides üretme tesisi incelenmiş olup; yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde sözkonusu arazi üzerinde karides havuzları, kuluçkahane, paketleme binası, kazan dairesi, bakım binası, soğuk hava depoları, trafo binası, bekçi evi, yemekhane, vb. tesisler ile denizden su alma istasyonu ve arıtma tesislerinin olduğu görülmüştür. Ayrıca deniz suyunu terfi hattının, deşarj hattının ve havuzlara su dağıtma hattının çelik borular ile yapıldığı tespit edilmiştir. Arıtma suyunun tekra denize deşarjı da yapılmaktadır. Havuz tabanı ve yan çeperleri % 98’lik killi toprak ile sıkıştırılmıştır.

Bütün bu özellikler neticesinde sözkonusu karides çiftliğinin;

Arazi Değeri : 1 750 000 USD

Binalar ve Havuzların Değeri : 28 500 000 USD

Makina ve Teçhizatların Değeri : 20 250 000 USD

(Su kanalizasyonu, denize deşarj ve borular)

50 500 000 USD

Not : 6.11.1997 tarihindeki 1 USD nin Merkez Bankası döviz kuru 198 600 TL.dır.

Dolayısıyla tüm tesisin satılabilirlik kabiliyeti yaklaşık rayiç bedelinin 50 500 000 USD. (Ellimilyonbeşyüzbin USD) olabileceği yapılan tetkik ve incelemeler neticesinde anlaşılmakla iş bu rapor tarafımızdan 3.12.1997 tarihinde tanzim ve imza edilmiştir.

Raportör Bilirkişi Bilirkişi Özcan Kaçar İbrahim Coşar Turgut Cesur

Yukarıdaki imzaların odamız raportörü iç ticaret şube memuru Özcan Kaçar bilirkişi inşaat mühendisi Turgut Cesur ve makine mühendisi İbrahim Coşar’a ait oldukları tasdik olunur.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreter Yrd. Av. Handan Günay

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusuna ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/5173)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 12.6.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B14.0.BHİ01-300

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5173-13031/31250 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/5173) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Cevap 1.

54 üncü Hükümet Döneminde Görevinden Alınarak Yerlerine

Yenileri Atanan Personelin Önceki ve Mevcut Durumunu

Gösterir Çizelge

Görevden Alınan Personelin Yerine Atanan Personelin

Atandığı Unvanı Görevden

S. No. Adı Soyadı : Unvanı : Görev Yeri : Ve Görev Yeri Alma Nedeni Adı Soyadı : Unvanı : Görev Yeri :

1 Galip Özeren İl Md. Yrd. İstanbul Stm Yozgat Stm Şb. Md. İst. Val. 28.12.97 İper Tonguç Şb. Md. İstanbul Stm

tar. 223504 say. teklifine istinaden

2 x Muradiye Kükey İl Md. Yrd. Samsun Stm Iğdır Stm Şb. Md. Samsun Valiliğinin Ahmet Arslan Şb. Md. Bartın Stm

25.7.96 tar. 3999 say. teklifine isti.

3 x Ömer Akçael İl Müd. ” San. Arş. Gel. Gen. Hizmet gereği Mustafa Dak Memur Gençlik ve Müd. Mühendis Spor Gn. Müd.

4 x Hamit Eren ” Tokat Stm ” ”

5 x Hüseyin Mercan ” Erzincan Stm ” ”

6 x Celal Aslan Gn. Md. Yrd. San. Gen. Md. ” ” Ö. Faruk Gürcan Şb. Md. San. Gn. Müd.

7 Celal Akyol İl Müd. Sıvas Stm ” ” Hilmi Menteşeli Mühendis Sıvas Stm

8 x İsmet Erdoğan Gn. Md. Yrd. Ölç. Stand. Gen. APK Uzmanı ” Süleyman Yeşilyaprak Md. Yrd. Etibank Gn. Md.

Müd

9 x Dinçer Kara Gn. Müdür San. Arş. Gel. Bak. Müşaviri ” Mehmet Çağırankaya Bak. Müş.

Gen. Müd.

10 x Erol Arıkan Müst. Yrd. Müsteşarlık Bak. Müşaviri ” M. Korel Aytaç Bak. Müş. Çl.Sos. Güv. Bak

11 Zekeriya Baştürk İl Müd. Burdur Stm İçel Stm Borsa Kom ” Hasan Diken Mühendis K. Hiz, Gn. Md.

Burdur İl Müd.

12 x N. İrfan Şenozan Gn. Md. Yrd. San. Arş. Gel. APK Uzmanı ” M. Bülent Akkaya Dai. Bşk. MKEK Gn. Md.

Gen. Müd.

13 Mümin Akgül Gn. Md. Yrd. KSSB Gn. Md. APK Uzmanı ” Erdoğan Özbay Dai. Bşk. KSSB Gn. Md.

14 xx A. Dursun Yılmaz İl Müd. Ankara STM Bitlis STM İl Müd. ” Emin Ünyay Mühendis Ankara STM

15 Ereli Özbozkurt İl Müd. Karabük STM San. Arş. Gel. Gen ” İsmail Menteş İl Md. Yrd. Karabük STM

Müd. Mühendis

16 x Ü. Neşe Kılıç Gen. Müdür At Gen. Müd. Bak. Müşaviri ” A. Parıl Sümer Müşavir 92 nci md. açıktan

17 Tuncer Uçarol Gen. Müdür Teşk. Gn. Md. Bak. Müşaviri ” Fatma Uygun Dai. Bşk. Tşk. Gn. Md.

18x Hayrettin Altun Gn. Md. Yrd. KSSB Gn. Md. APK Uzmanı ” Sebahattin Yener Md Yrd. Sümer Holding

(x) Mahkeme kararı gereğince göreve iade edilenler.

(xx) Adıgeçenin talebi doğrultusunda 26.9.1997 tarih ve 1275 sayılı onayla Teşkilâtlandırma Genel Müdürlüğü emrinde açık bulunan 1 inci dereceli Başkontrolör kadrosuna atanmıştır.

Cevap 2.

55 inci Hükümet Döneminde Görevinden Alınarak Yerlerine

Yenileri Atanan Personelin Önceki ve Mevcut Durumunu

Gösterir Çizelge

Görevden Alınan Personelin Yerine Atanan Personelin

Atandığı Unvanı Görevden

S. No. Adı Soyadı : Unvanı : Görev Yeri : Ve Görev Yeri Alma Nedeni Adı Soyadı : Unvanı : Görev Yeri :

1 Hülya Zeybek İl. Müd. İçel Stm APK Uzmanı Tef. Kur. Başk. raporuna istinaden.

2 A. Fatih Aydoğar İl Müd. Kahramanmaraş APK Uzmanı ”

Stm

4. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Karadenizde kıyısı bulunan devletlerin bakanlarının bir gazinoda ağırlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/5226)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Yücel Seçkiner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1. Karadenizde kıyısı bulunan devletlerin bakanlarının Maksim Gazinosunda ağırlanması resmî program dahilinde mi gerçekleşmiştir?

2. Bu resmî bir programsa, bu programı kim yapmıştır? Bu programın devlete maliyeti ne olmuştur? Karadenizde kıyısı bulunan ülkelerin bakanlarının Maksim Gazinosunda ağırlanması, devletin hangi fon ya da bütçesinden karşılanmıştır?

3. Karadenizde kıyısı bulunan ülkelerin bakanlarının Maksim Gazinosunda ağırlanmasından ne amaçlanmıştır?

4. Maksim Gazinosunda program yapan sanatçılara, bu arada gazino sahibine ne amaçla plaket verilmiştir? Plaket verilen sanatçıların isimleri nedir?

5. Yabancı ülke bakanlarının ağırlanıp eğlendirilmesi konusunda başka gazino programınız bulunmakta mıdır.

T.C. Devlet Bakanlığı 16.6.1998 Sayı : B.02.0.005/00425

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 29.5.1998 tarih ve A01.0.GNS.0.10.00.02-7/5226-13126/31399 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/5226-13126 esas nolu yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Yücel Seçkiner Devlet Bakanı

Devletimizin Balkanlar Karadeniz Ülkeleri ve Asya kıtasında yer alan ülkelere yönelik coğrafyayı kapsayan ve çok hassas dengeler üzerine kurulu partilerüstü politikasının bir gereği olarak; ülkeleri ve milletleri kaynaştıran en önemli unsur olan spor alanında da yıllardır Karadeniz Ülkeleri arasında bir önemli organizasyon amaçlanmış, ancak bu alandaki girişimler günümüze değin sonuca ulaştırılmamıştır. Benden önce görev yapan Sayın Bakanlarımızın da önem verdikleri bu organizasyon, ısrarlı çabalarımız, bu konuyu Türk sporunun tüm unsurları ile büyük önem vermemiz ve Sayın Başbakanımızın büyük destekleri ile sonuca ulaşmış, tüm Karadeniz Bölge Ülkelerinin (Bulgaristan, Romanya, Moldovya, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Türkiye) Spordan Sorumlu Bakanların katkıları ile İstanbul’da protokole bağlanmıştır.

Bu sayede Türkiye öncü rolünü sporda da yerine getirmiştir. Tüm Dünyada sportif organizasyonlar için çok doğal olmasının ötesinde, geleneksel misafirperverliğimizin bir göstergesi olarak, konuk heyetler onuruna nezih bir müzikholde yemek düzenlenmiş, bu yemek içinde bütçe, ya da fon kaynaklı hiçbir masraf yapılmamıştır. Gecenin tüm masrafı Türk sporuna büyük hizmetler yapmış değerli spor ve işadamı, geçmiş dönem Spordan Sorumlu Bakanlarımızdan Sayın Mehmet Ali Yılmaz tarafından karşılanmıştır. Spor politikalar üzere bir kavramdır. Bu nedenledir ki, gelecek yıl ilki Ülkemizde yapılacak olan ve bölgeye büyük bir heyecan ve potansiyel sağlayacak oyunlar nedeniyle Trabzon Belediye Başkanımız Sayın Asım Baykan’ın teşekkür mektubu da ekte sunulmaktadır.

Ülkemize davetli olarak gelen tüm yabancı heyetler için hem sportif organizasyonların geleneksel özellikleri gereği, hem de türk misafirperverliğinin göstergesi olarak gerekli ağırlamaların yapılması kaçınılmazdır. Bir ülkeye davetli olarak gidildiğinde de durum farklı değildir.

Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve deruhte ettiğim sorumlulukların bir gereği olarak kesinlikle ifade etmeliyim ki ülkenin tek kuruşunun dahi yerine harcanması, tasarruf ilkelerine azami titizlikle uyulması konusunda tarafımızdan hiçbir taviz verilmesi asla mümkün değildir.

Bunun yanı sıra konuk heyet İstanbul’da bulunan Holiday Inn Ceylan Otellerinde değil devlete ait olan Tarabya Otelinde kalınmış, sonuçta devletin parası yine devlete kalmıştır.

Karadeniz Ülkelerinin Bakanları program sırasında kendi hediyelerini de sanatçılara takdim etmişlerdir.

Trabzon Belediye Başkanlığı

Sayın Yücel Seçkiner

Devlet Bakanı

Karadeniz’in sporcu gençlerini olimpiyat düzeyinde biraraya getirecek oyunların 1999 yılında ilimizde yapılacak olması bizlere onur ve mutluluk vermiştir.

Böyle bir organizasyonun ilimizde düşünülmesi ve gerçekleştirilecek olmasından dolayı başta zati aliniz olmak üzere Bakanlığınız ilgililerine takdir ve teşekkürlerimizle saygılar sunarım.

22.5.1998

Asım Aykan Trabzon Belediye Başkanı

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Osmangazi-Demirtaş Belediye Başkanlığında görevli bazı personelin emekli keseneklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5256)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Maliye Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü iştirakçilerinden, Bursa İli Osmangazi İlçesi Demirtaş Belediye Başkanlığında görevli 6 adet personelin emekli kesenekleri ile ilgili olarak:

1. 25.8.1994 tarihinde belediyedeki görevine son verilen ancak mahkeme kararıyla 27.12.1995 tarihinde görevine dönen Ali Turgut’un açıkta geçen sürelerinin fiilî hizmet süresine eklenmesi hususunda Ali Turgut’un başvurular ve talepleri dikkate alınarak; Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Hizmet Borçlanması ve İşlemler Dairesi Başkanlığınca ne gibi işlemler yapılmıştır?

Personelin hukuku Emekli Sandığınca korunmuş mudur? İlgili belediyenin görevi ihmali varsa haklarında ne gibi işlemler yapılmışdır?

2. Demirtaş Belediye Başkanlığı ile aynı sorunla karşı karşıya olan Ahmet Kutlay, Ali Kalay, Hüseyin Cıbır, Necmettin Bilir ve İsmail Yuşen’in Emekli Sandığı ile ilişkileri düzeltilmiş midir?

Bu iştirakçilerimizin ve kurumunuzun hukukunu korumak için neler yapılmışdır veya yapılacaktır?

T.C. Maliye Bakanlığı 18.6.1998 Personel Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.PER.0.29/1-22-229-024940

Konu : Ertuğrul Yalçınbayır’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 2.6.1998 tarih ve 13179/31495 sayılı yazınız.

T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü iştirakçilerinden Bursa İli, Osmangazi İlçesi Demirtaş Belediye Başkanlığında görevli 6 adet personelin emekli kesenekleri hakkında, tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır tarafından sorulan ve ilgi yazıda belirtilen sorulara ilişkin cevabım ekte sunulmuştur.

Bilgilerine arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır

Tarafından Sorulan Sorulara İlişkin Cevap

Soru Önergesinde bahsi geçen ve sandıkça emeklilik sicil numaraları tespit edilen,

Ali Turgut,

Ahmet Kutlay,

Ali Kalay,

Hüseyin Cıbır’ın

Emeklilik sicil dosyalarının incelenmesinde; ilgililerin Bursa İli Osmangazi İlçesi, Demirtaş Belediyesinde görev yapmakta iken 25.8.1994 tarihinde görevlerine son verildiği, görevlerine son verme işleminin iptali istemiyle açtıkları davalar sonucu Bursa 2 nci İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararları gereğince 27.12.1995 tarihinde görevlerine başladıkları, daha sonra aynı mahkemece dava konusu işlemlerin iptal edildiği, ancak, 25.8.1994 - 27.12.1995 tarihleri arasında açıkta geçen sürelerine ait aylıklarının ödenmediği anlaşılmıştır.

Esasen, ilgililerin açıkta geçen sürelerinin fiili hizmet sürelerine eklenmesi istemlerine ilişkin sandığa vermiş oldukları dilekçeleri incelenmiş ve Demirtaş Belediye Başkanlığına hitaben yazılan çeşitli tarihli yazılar ile ilgililerin açıkta geçen sürelerine ait aylıkların ödenip, emekli keseneği ve kurum karşılıklarının gönderilmesi halinde bu sürelerinin fiili hizmet sürelerine eklenmesinin mümkün olacağı bildirilmiştir.

Ayrıca, emeklilik sicil numaraları tespit edilemediği için Necmettin Bilir ve İsmail Yuşen’in durumları incelenememiştir.

Diğer taraftan, iştirakçilerin aylıklarından emeklilik keseneği kesilerek, kurum karşılıklarının gönderilmesi, kurumlarca iştirakçilere aylık ödenmesine bağlı olup, aylık ödeme işlemi de kurumların tasarrufunda olduğundan sandığın bu konuda kurumlar üzerinde herhangi bir yaptırım gücü bulunmamaktadır.

6. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Şereflikoçhisar İlçesinde yaşayan kimsesiz kadınların barınma sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin yazılı cevabı (7/5280)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saffet Arıkan Bedük Ankara

1. İl olması için gerekli bütün şartlara sahip olan ve il olma hususu Genel Kurulun gündemine alınan Ankara İli’ne bağlı Şereflikoçhisar İlçesinde yaşayan kimsesiz kadınların barınma sorunlarının giderilmesi için ne düşünüyorsunuz?

2. Sözkonusu ilçede fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismara uğrayan kadınların psiko-sosyal ve ekonomik problemlerin çözümlenmesi amacıyla (varsa çocukları ile birlikte) ihtiyaçlarını karşılamak üzere kadın konukevi açmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız 1998 yılı yatırım programına alınmış mıdır?

T.C. Devlet Bakanlığı 18.6.1998 Sayı : B.02.0.020-/08-3874

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 2.6.1998 gün ve 31550 sayılı yazınız.

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca yazılıya çevrilen sorularının cevapları ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Hasan Gemici Devlet Bakanı

1. “Sosyal Hizmetler”; kişi ve ailelerin kontrolleri dışında oluşan maddî, manevî ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, sosyal sorunlarının önlenmesi ve çözümlemesine yardımcı olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünüdür.

Bu anlamda, sosyal hizmet, devlet desteğine gerek duyan, çocuk, genç, yaşlı, özürlü, kadın, aile, herkesin hizmet alabileceği bir sistemdir.

Her ilde kurulmuş bulunan sosyal hizmetler il müdürlüklerimizce, sorunların hangi nedenlerle ortaya çıktığı ve her sorun için ayrı ayrı en uygun çözümün ne olduğu değerlendirilmektedir.

Kimsesiz kadınların barınma sorunu da bu çerçevede incelenerek hangi nedenlerle ortaya çıktığı görüldükten sonra, nedenlerin ortadan kaldırılması için, kadınla ve yakın çevresiyle çalışmalar yapılmaktadır. Sorunun kaynağı ekonomik ise ayni-nakdi yardım desteği, iş bulma, yatılı bir işe yerleştirme, danışma ve rehberlik gibi hizmetleri profesyonel meslek elemanlarımız gerçekleştirmektedir.

Şereflikoçhisar İlçesinin il olması halinde, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun öngördüğü biçimde il müdürlüğümüz kurulacak, sorun ve gereksinimler yerinde değerlendirilerek, gerekli hizmet modelleri ve kuruluşlar aracılığıyla hizmet sunulabilecektir.

Halen Şereflikoçhisar İlçesinden gelen sosyal hizmet talepleri Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce değerlendirilmekte ve gereksinim duyulan hizmetler sunulmaktadır.

2. Bilindiği gibi, Bakanlığıma bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından hizmete açılan kadın konukevleri; fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismara uğrayan kadınların, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümlenmesi sırasında varsa çocukları ile birlikte gereksinimlerini karşılamak amacıyla geçici bir süre kalabilecekleri sosyal hizmet kuruluşlarıdır.

Sözkonusu kuruluşlarımızda; kadınların aileleri ya da eşleri ile olan anlaşmazlıkları incelenerek, sorunlarının giderilmesine yönelik meslekî çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar; psikolojik destek, aile ve bireysel danışmanlık, hukuksal rehberlik ve kendilerine yeterli olabilecekleri bir iş ve meslek edinmelerinde gerekli önlemlerin alınmasını kapsamaktadır.

Kadın konukevlerine; eşlerarası anlaşmazlıklar nedeniyle evini terk eden ya da eşleri tarafından terk edilen ve bu sebeple yardıma gereksinim duyan kadınlar, fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara uğrayan kadınlar, boşanma veya eşin ölümü nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düşmüş kadınlar, istenmeyen evliliklere zorlanan kadınlar, evlilik dışı hamile ya da çocuk sahibi olan ve bu nedenle ailesi tarafından kabul edilmeyen kadınlar, daha önce uyuşturucu, alkol bağımlılığı olup bu konuda tedavi görmüş ve alışkanlıklarını terk etmiş kadınlar, cezaevinden yeni çıkmış olup yardım ve desteğe gereksinim duyan kadınlar, kontrolleri dışında oluşan çevre koşulları nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düşmüş kadınlardan; ruh sağlığı yerinde, zihinsel özürü olmayan, bulaşıcı hastalığı bulunmayan ve benzeri özel ve sürekli bakıma gereksinimi olmayan kadınların kabulü yapılmaktadır.

Kadın konukevlerine yerleşmek üzere yapılan başvurular il müdürlüklerimizce değerlendirilmektedir.

Kadın konukevlerinde sunulan hizmetin özelliği nedeniyle gizliliğinin ve kalanların güvenliklerinin sağlanması amacıyla kuruluş adresi, telefon numarası gizli tutulmakta, kuruluşu tanıtan tabela asılmamaktadır.

Bu bağlamda, kadın konukevlerinin kent dokusu içinde, kabul edilen kadınların varsa çocukları ile birlikte toplumdan soyutlanmadan yaşayabilecekleri ve günlerini huzur içinde geçirebilecekleri, sosyal alışverişlerini sürdürebilecekleri, olanaklı olduğu ölçüde il müdürlüklerine yakın ya da kolay ulaşılabilecek yerlerde ve öncelikle ihtiyaç duyulan, sosyo-kültürel yapısı uygun büyük illerimizde açılmaları, kaynaklarımızın rasyonel kullanımı açısından da uygun görülmektedir.

Nitekim kadın konukevlerimize kabulü yapılan kadınların büyük bir oranla (% 72) şehirlerden geldiği, % 24 ünün ilçelerden, % 4 ünün de köylerden geldiği saptanmıştır.

Kasım 1990 yılında hizmet vermeye başlayan Ankara Kadın Konukevi, açılışından bugüne kadar 322 kadın ve 283 çocuğa hizmet vermiştir. Şereflikoçhisar İlçesinden kadın konukevine kabulü istemi ile yapılan müracaat sayısı 3 dür.

Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde tutularak Şereflikoçhisar İlçesinde kadın konukevi açılması düşünülmemiş ve 1998 yılı yatırım programına alınmamıştır.

İhtiyaç duyulması halinde konu tekrar değerlendirilecektir. 9.6.1998

7. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TMO’nun hububat ithal edeceği iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/5290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa R. Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılamsına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. 15.5.1998

Hüseyin Yıldız Mardin

1. Toprak Mahsulleri Ofisinin en yüksek verimin beklendiği bir dönemde hububat ithali için çalışmalar içinde olduğu doğru mudur?

2. Doğru ise TMO’nun stoklarında halen iki milyon tondan fazla buğday bulunduğu bildirilen bir dönemde ihtiyaç nereden kaynaklıyor?

3. Hububat ithalinin gerçekleşmesi durumunda kaynak sıkıntısı içinde olan TMO’yu bu durum daha da zor durumda bırakmayacak mıdır?

4. Kendi emeği ile zor şartlarda geçinen çiftçilerimiz iyileştirmeler beklerken bu tür çalışmaları ile ülke tarımı tahrip edilmiş olmuyor mu?

5. Çiftçilerimize tatminkâr bir taban ücreti verilememişken bu tür girişimler Tarım Bakanlığı politikası ile ne kadar örtüşüyor?

6. Bu sezon tahıl ürünlerine verilen % 60 lık taban fiyat enflasyonun çok altında olduğundan çiftçimiz mağdur edilmiyor mu? Ek prim vermek suretiyle çiftçilerimizin mağduriyetinin telafisi dolayısıyla hükümetin bu hatalı uygulamasının düzeltilmesi düşünülüyor mu?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 18.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SO.1.01/1576

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.6.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Mardin Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’a ait yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Sahibi : Hüseyin Yıldız - Mardin Milletvekili

Esas No : 7/5290-13261

Soru : – Toprak Mahsulleri Ofisinin en yüksek verimin beklendiği bir dönemde hububat ithali için çalışmalar içinde olduğu doğru mudur?

– Doğru ise TMO’nun stoklarında halen iki milyon tondan fazla buğday bulunduğu bildirilen bir dönemde ihtiyaç nereden kaynaklanıyor?

– Hububat ithalinin gerçekleşmesi durumunda kaynak sıkıntısı içinde olan TMO’yu bu durum daha da zor durumda bırakmayacak mıdır?

– Kendi emeği ile zor şartlarda geçinen çiftçilerimiz iyileştirmeler beklerken bu tür çalışmaları ile ülke tarımı tahrip edilmiş olmuyor mu?

– Çiftçilerimize tatminkâr bir taban ücreti verilememişken bu tür girişimler Tarım Bakanlığı politikası ile ne kadar örtüşüyor?

– Bu sezon tahıl ürünlerine verilen % 60’lık taban fiyat enflasyonun çok altında olduğundan çiftçimiz mağdur edilmiyor mu? Ek prim vermek suretiyle çiftçilerimizin mağduriyetinin telafisi dolayısıyla hükümetin bu batılı uygulamasının düzeltilmesi düşünülüyor mu?

Cevap : TMO bu yıl iklim şartlarının çok olumlu geçmesi nedeniyle rekor bir üretim, dolayısıyla 6 000 000 ton gibi rekor bir alım beklenmektedir. Bu nedenle alımlarla oluşacak ihtiyaç fazlası stokların ihracata yönelik olarak değerlendirilmesi düşünülmektedir. Dolayısıyla hububat ithalatı yapılması bahis konusu değildir.

Açıklanan fiyatlar Haziran ayı fiyatları olup, buğday fiyatlarına Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında her ay 2 000 TL/Kg. olmak üzere toplam 6 000 TL/Kg. ilave artış getirilmiştir.

Açıklanan Haziran ayı fiyatı bugün için 206 $/Ton’a karşılık gelmektedir. Oysa dünya buğday fiyatları (12 Haziran 1998) bugün itibariyle 121 $/Ton seviyelerinde seyretmektedir. Böylece çiftçimize dünya fiyatlarından 85 $/Ton daha fazla bir fiyat verilmiştir.

Geçen yıl dünya fiyatları 170 $/Ton seviyelerinde iken açıklanan fiyat 235 $/Ton olmuş ve çifçimize dünya fiyatlarından 65 $/Ton daha fazla fiyat verilmişti. Dolayısıyla bu yıl geçen yıla göre çiftçimize 20 $/Ton daha fazla fiyat verilmiş olmaktadır.

Yine bu yıl iklim şartlarının çok olumlu gitmesi sonucu rekor bir üretim beklendiğinden çiftçilerimizin bu yönüyle de gelirleri daha da artmış olacak ve ürün bedelleri peşin olarak ödenecektir.

 

birleşim 105’in sonu