T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 55

103 üncü Birleşim

17 . 6 . 1998 Çarşamba

İÇİNDEKİLER

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, TKİ Genel Müdürlüğünün Tunçbilek Garp Linyitleri İşletmesindeki sahalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

2.—İstanbul Milletvekili M. Cevdet Selvi’nin, özelleştirme uygulamalarından doğan işçi sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. —Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak’ın, bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.—Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1554)

2. —Adalet Komisyonu Başkanlığının Başkanvekilliği seçimine ilişkin tezkeresi (3/1555)

V. —ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.—(11/16) esas numaralı gensoru önergesi ile (9/22), (9/23) ve (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günleri ve Dilekçe ve TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonları ile (10/219) ve (10/23, 36, 103, 173, 183, 198) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonlarının üye sayılarına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B)SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin FB Grubu önerisi

2.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi

3.—1 Temmuz 1998 Çarşamba günü tatile girmesi gereken TBMM çalışma süresinin ikinci bir karara kadar uzatılmasına; genel kurulun çalışma gün ve saatleri ile denetimi konuları ve kanun görüşmelerinin gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin ANAP, DSP ve DTP Gruplarının müşterek önerisi

VI.—SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.—Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet HalkPartisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon MilletvekiliYusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024)(S. Sayısı :553)

4.—Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı :631) (Dağıtma tarihi :27.3.1998)

5.—Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132) (Dağıtma tarihi :14.11.1996)

6. —Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın,Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin,Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı :626)

VIII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bankaların tasarrufa güvence uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/5088)

2.—Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, sekiz yıllık zorunlu eğitim kapsamında yapılacak okul inşaatlarının ihale esas ve usullerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5092)

3. —Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli cezaevinde tutuklu bulunan bir itirafçıya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5108)

4.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İpsala Gümrük Müdürü hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/5119)

5.—Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, vakıfların denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5128)

6. —Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, çarşı ve mahalle bekçilerine demirbaş tabanca verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5145)

7.—Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Karayolları eski genel müdürü hakkında verilen para ve hapis cezasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5186)

8.—Karaman Milletvekili AbdullahÖzbek’in, Karaman - Ermenek-Gökçekent Köyünün branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5205)

9.—Karaman Milletvekili AbdullahÖzbey’in, Karaman - Başyayla - Büyükkarapınar Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5220)

10.—Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman -Sarıveliler -Adiller Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5221)

11. —Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Millî Eğitim Müfettişlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5225)

12.—Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, Ankara KafkasDerneğinin düzenlediği piknikte bir kişinin konuşmasına izin verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5260)

13. —Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, THK’nca toplanan kurban derilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5267)

14. —Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, kurban derilerinin toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5268)

15.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, İstanbul ve İzmir Gümrüklerinde bulunan müfettiş sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/5274)

16.—Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, organize suç örgütlerinin Türkiye’deki durumu konusunda hazırlandığı ileri sürülen bir rapora ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı MuratBaşesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5276)

I.—GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey, Bakanlığı döneminde, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünde yapıldığı iddia edilen uygulamalara,

Iğdır Milletvekili Adil Aşırım, doğu ve güneydoğu sınır illerimizde yapılan mazot ticaretinden doğan sorunlara ve alınması gereken önlemlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Konya Milletvekili Remzi Çetin’in bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay cevap verdi.

Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin,

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’e, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 20 arkadaşının, yarım kalan spor tesislerinin bugünkü durumlarını araştırmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı,

Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın (6/963) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği,

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/16) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı,

Açıklandı.

Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanı Carlos Pimenta’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini, Danimarka’da yapılacak olan Arhus Parlamenterler Konferansına davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 54 arkadaşının, turizme açılan orman alanlarının dağıtımında talimatlar vermek suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/21) öngörüşmeleri tamamlandı; Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmediği açıklandı.

Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/21) (S. Sayısı :632) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

17 Haziran 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.04’te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Haluk Yıldız Ali Günaydın

Kastamonu Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II.—GELEN KÂĞITLAR

17.6.1998 ÇARŞAMBA No :158

Tezkere

1.—Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1554) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :16.6.1998)

Raporlar

1. —190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet,İçişleri, Tarım, Orman ve Köyişleri, Sağlık,Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/674, 1/694, 1/700, 1/705, 1/736, 1/740, 1/742, 1/762) (S. Sayısı :690) (Dağıtma tarihi :17.6.1998) (GÜNDEME)

2. —Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/749)(S. Sayısı :691) (Dağıtma tarihi :17.6.1998) (GÜNDEME)

3.—Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in Dört İlçe ve İnegöl İlinin Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/628) (S. Sayısı :693) (Dağıtma tarihi :17.6.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, YozgatÜniversitesi kurulması ile ilgili kanun teklifine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1110) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

2.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, bölücü terör olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1111) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

3.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğine ait arazinin topraksız çiftçilere dağıtılıp dağıtılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1112) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

4. —Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, kamu çalışanlarının maaşlarına yapılacak zamlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1113) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

5.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Marmaris Millî Parklar Genel Müdürünün rüşvet aldığı iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1114) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

6.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Millî Park ihalelerinin usulüne ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1115) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

7.—Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, şoför esnafına verilecek kredilere ilişkin Devlet Bakanından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/1116) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

8.—İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, Tarsus Belediyesi kanalizasyon projesi ve katı atık yönetimi etüdleri için yapılan çalışmalara ilişkin Bayınadırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1117) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

9.—Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt-Kurtalan Çimento Fabrikası bacasının filtre ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1118) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

10.—Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, Ekspres sefer yapan trenlerin Bilecik’teki istasyonda durmadığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1119) (Başkanlığa geliş tarihi :16.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Devlet Hastanesinin yeni diyaliz cihazı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5451) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

2.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman ve havalisindeki çiftçilerin şeker pancarı avanslarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5452) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

3.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman -Ayrancı İlçesinin Devlet Hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5453) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

4. —Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Afyon Milletvekili Kubilay Uygun hakkında işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5454) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

5. —Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın, Batı Karadeniz Bölgesinde sel felaketinden zarar gören yerlere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5455) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

6.—Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, bir holdingin Denizbank’a olan borçlarının ertelendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5456) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

7. —Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, TEDAŞErzurum İl Müdürlüğünün alacaklarına ve Erzurum’un bazı indirimlerden yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5457) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

8.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, bölücü terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5458) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

9.—Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın, Batı Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinden zarar gören illere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5459) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

10.—Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın, Batı Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinden zarar gören illere yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/5460) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

11. —Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın, Batı Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinden zarar gören illere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5461) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

12. —Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, İstanbul Üniversitesi Rektörü hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5462) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

13. —Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu A.Ş. Giresun Süt ve Mamülleri İşletmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5463) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

14.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Hınıs -Başköy Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5464) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

15.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, 1996 yılında meydana gelen Hınıs -Varto depreminde yıkılan evlerin yerine yapılacak afet konutlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5465) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

16.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Çat -Soğukpınar Köyündeki afet konutları inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5466) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

17.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Horasan -Yeşilöz Köyündeki afet konutları inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5467) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

18.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Çobandede -Hınıs ayrımı Karayazı yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5468) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

19.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum İli Tekman -Gökoğlan (Karlıova -Çad) ayrımı yolunun ne zaman bitirileceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5469) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

20.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum İli Çobandede -Hınıs -Varto yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5470) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

21.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum İli -Göksu -Karaçoban yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5471) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

22.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Tekman yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5472) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

23.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5473) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

24.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum İline bağlı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5474) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

25.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum’un bazı ilçelerine bağlı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5475) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

26.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum’un bazı ilçelerine bağlı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5476) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

27.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Köprüköy İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5477) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

28.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Hınıs İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5478) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

29.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Tekman İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5479) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

30.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Karayazı İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5480) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

31.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Horasan İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5481) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

32.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Erzurum -Çat İlçesine bağlı köylerin telefon şebekesi yapım programına alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5482) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

33.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Doğu Anadolu’da uygulanan pancar ekim kontenjanlarının tespiti sistemine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5483) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

34.—Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın, Söylemez Barajı ve Hidroelektrik Santralı projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

35.—Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un, motorlu yük taşımacılığı ile uğraşan esnafa verilecek kredilere ilişkin Devlet Bakanından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5485) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

36.—Antalya Milletvekili Bekir Kumbul’un, yaş sebze-meyve üreticilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5486) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

37.—Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, KDV oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5487) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

38.—Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Denizcilik İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5488) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

39.—Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, İzmit’te FORD-Otosan’ın SEKAfidanlığına otomobil fabrikası kuracağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5489) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

40.—Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, Kamu Konutları Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5490) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1998)

41. —Trabzon Milletvekili İsmail İlhan Sungur’un, Uzungöl Beldesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5491) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

42. —Trabzon Milletvekili İsmail İlhan Sungur’un, kamuda çalışan mühendislerin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5492) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

43. —Trabzon Milletvekili İsmail İlhan Sungur’un, Emekli Sandığına ait gayrimenkullerin düşük bedelle kiraya verildiği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5493) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

44.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, gümrüklerde KKTC menşeli gıda ve tekstil ürünlerine uygulanan mevzuata ilişkin Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/5494) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

45.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bir İngiliz yayın kuruluşunun Çanakkale Savaşı ile ilgili hazırlayacağı filme ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5495) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

46.—Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, başörtülü öğrencilere ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5496) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

47. — Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ İlindeki bazı sulama projelerinin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5497) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

48.—Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez’in, Kahramanmaraş -Merkez -Hacınınoğlu Uludere Deresinin köprü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5498) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

49.—Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez’in, Kahramanmaraş -Merkeze bağlı bazı köylerin telefon ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5499) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

50.—Bolu MilletvekiliFeti Görür’ün, sporcuların transfer ücretlerinin vergiye tabi tutulup tutulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5500) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

51.—Konya Milletvekili HasanHüseyin Öz’ün, M.G.K.’nun “İslam Projesi” adı altında bir çalışma başlattığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5501) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

52.—Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Burhaniye Sağlık Meslek Lisesinin yeni binasına ne zaman taşınacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502) (Başkanlığa geliş tarihi :12.6.1998)

53.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, süt ve ayrana uygulanan KDV oranına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5503) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

54. —Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara Çankaya İlçesine bağlı bazı mahallelerin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5504) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

55.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Antalya -Kemer -Çamyuva Kasabası girişindeki çöplüğe ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5505) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

56. —Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Antalya -Kemer’e bağlı Çamyuva Kasabası imar planına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5506) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

57.—Mardin Milletvekili Fehim Adak’ın, doğal afetlerden zarar gören çiftçilere dağıtılacak tohumluk hakkındaki karara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5507) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

58.—Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, kısa dönem askerlik yapan ve askerlikten muaf tutulan milletvekillerine ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5508) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

59.—Afyon Milletvekili İsmet Attila’nın, Afyon Onkoloji Erken Teşhis Merkezi binasının tadilatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5509) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

60.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, YÖKKanununun kılık kıyafeti serbest bırakan maddesinin uygulanmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5510) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

61.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, üniversitelerdeki kılık kıyafet uygulamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5511) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

62.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bir barajın inşaat ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5512) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

63.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, ülkemizdeki köy sayısına ve köylere götürülen hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5513) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

64. —Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, memur maaşlarına yapılacak zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5514) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

65.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TRT’ye alınan personele ilişkin Devlet Bakanından (Cavit Kavak) yazılı soru önergesi (7/5515) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

66. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, olağanüstü hal bölgesinde görev yapan askerlerin ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5516) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

67.—Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir İline yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5517) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

68.—Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, okul yapımı için açılan ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5518) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

69.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, İstanbul Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde başörtülü kız öğrencilerin sınava alınmadıkları iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5519) (Başkanlığa geliş tarihi :15.6.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

17 Haziran 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşimini açıyorum.

“Söz milletindir” ifadesiyle, Yüce Heyetinizi ve asil milletimizi selamlıyorum.

III. —YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın üyelerin, burada bulunduklarını yüksek sesle işaret etmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan yoklama sonucunda, çalışmaya, toplanmaya yetersayımızın var olduğunu tespit ettik; çalışmalarımıza başlayacağız.

Sayın Taranoğlu, Başkanlığa gönderdiği bir pusulada “16.6.1998 oturumuyla ilgili söz talebimi bugün yerine getirme hususunu takdirlerinize arz ediyorum. Saygılarımla” demektedir.

Sayın Taranoğlu, dün size de ifade ettiğim gibi, tutanakları getirttim, inceledim, size söz verme gerektiğini takdir ettim ve zatıâlinizi kürsüye davet ettim; ancak, Genel Kurul salonunda -mutlaka, Bakanlık işleri dolayısıyla- bulunamadığımız için, size, kürsüye çıkıp o hakkınızı kullanma imkânını maalesef veremedim. İçtüzüğümüzün 69 uncu maddesinin ikinci fıkrası gayet açık; hatta, aynı birleşimde değil, aynı oturum içinde söz talebinin karşılanacağı belirtiliyor. Onun için, dün sizi ararken “birleşime ara vereceğim, oturum değişecek; hakkınız zayi olmasın diye şimdi arıyorum” diye de ifadede bulundum. Binnetice, bugün, size, dünkü konuşmalardan dolayı, maalesef söz verme imkânım yok.

Gündemdışı söz talepleri vardır; üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, TKİ Genel Müdürlüğünün Tunçbilek Garp Linyitleri İşletmesindeki sahalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

BAŞKAN – Sayın Ahmet Derin’in, TKİ Genel Müdürlüğü Tunçbilek Garp Linyitleri İşletmelerindeki sahalarla ilgili olarak gündemdışı söz talebi vardır; belki de, tedbir alsın diye, Yüce Heyeti bilgilendirmek istiyor.

Buyurun efendim.

AHMET DERİN (Kütahya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum; Başkanıma da, bu konuda bana söz verdiği için teşekkür ediyorum.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımıza bağlı TKİ Genel Müdürlüğünün Tunçbilek’teki kuruluşu olan Garp Linyitleri İşletmesinde, bazı sahaların -kömür çıkarma işiyle ilgili- taşeronlara ihaleye çıkarılması hususu vardı ve 28 Ocak 1998 tarihinde ilan edilerek ihaleye çıkarılmıştı; ancak, bu sabah öğrendik ki, 24 Haziranda yapılması gereken bu ihale, bizzat Enerji Bakanımızın talimatıyla ertelenmiştir. Buradan, talimat vererek ihaleyi erteleten Bakanımıza teşekkürlerimi arz ediyorum. Ne var ki, 24 Haziran 1998 tarihinde yapılacak olan bu ihalenin, tarihi belli olmayan bir zamana ertelenmiş olmasının, ihaleden vazgeçilmiş olmasını gerektirmediği kanaati, bende gündemdışı bir konuşma yapma zaruretini hâsıl etmiştir. Bu açıdan, ihale ertelenmiş olmasına rağmen, Genel Kurula bu proje konusunda bilgi aktarabilmeyi fırsat bilerek huzurlarınızdayım.

Tunçbilek bölgesi, teshinde ve sanayide kullanabileceğimiz kömürlerin çıkarıldığı iki alandan birisidir; 250 veya 300 milyon ton civarında bir rezervi olduğu biliniyor. Bu rezervin 130 ilâ 150 milyon tonunu kapsayan bir bölüm, 250 metre ilâ 600 metre derinlikte ve 5 kilometre uzunluğunda bir sahayı kapsıyor; yani, orada yeraltı işletmeciliği yapılması gerekir. Bunun için, İstanbul Teknik Üniversitesi ile müessesenin ortaklaşa on yılı aşkın bir çalışmasından sonra bu saha projelendirilmiş, en ekonomik şekilde, rezervinde dengeli tüketim de esas alınarak bir proje hazırlanmış; 250 metre ilâ 600 metre derinlikteki bu bölgenin tam ortasından 450 metre derinliğinde bir kuyu açılarak, derinkuyu projesiyle bu kömürün alınmasının en ekonomik ve rezervlerin tüketilmesi açısından da en rantabl bir sistem ve proje olduğu tespit edilmiştir. Ancak, şu anda ihaleye çıkarılan bu saha, projedeki aynı sahayı kapsamasına rağmen, bu ihale, bu projeyle alakası olmayan apayrı bir ihale, apayrı bir uygulamadır. Bunun iki yönden mahzuru vardır; birincisi teknik açıdan, ikincisi ekonomik açıdan.

Teknik açıdan şöyle: Eğer biz, 250 metre derinlikteki bir bölümden başlayarak, galeri sürerek, 2-3 kilometrelik bir mesafedeki kömürü alacak olursak -derinkuyu projesini yapmadan, derinkuyu açmadan galeri sürecek olursak- bununla, o sahadaki kömürün ancak üçte 1’ini veya ne kadar çok gayret edilirse edilsin, ancak yarısını alabilme imkânına sahip oluruz. Bu galerilerden sonra, geri kalan aşağı yukarı 75 milyon ton rezervin alınması ya imkânsız hale gelecek veya çok zor bir hale gelecek. Bu açıdan, bu proje bozulmadan yapılması gereken şeyin, galeriler sürerek kömürün çıkarılması, istihracı şekliyle değil, kömür sahasının tam ortasından 450 metre derinliğinde bir derinkuyu projesi yapıldıktan sonra ancak bu kömürün tamamının alınmasının ve rantabl, ekonomik bir şekilde alınmasının mümkün olduğu ilmen de sabit ve TKİ Genel Müdürlüğündeki önceki projelerde de bu böyledir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET DERİN (Devamla) – Hemen bağlayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – O ne; zafer işareti mi, 2 dakika mı istiyorsunuz?

AHMET DERİN (Devamla) – 2 dakika...

BAŞKAN – Peki; buyurun.

AHMET DERİN (Devamla) – Ekonomik açıdan ise; bakın, bugün, Türkiye Kömür İşletmelerinin, bir bölüm üretimde yeraltı işletmeciliği var, bir bölüm üretimi, Garp Linyitleri Müessesesi, kendi makineleriyle yapıyor; bir bölümünü de taşeronlara vermiş, açık işletme şekliyle yapıyor. Şu anda, çıkarılan bu kömürler, istihraç edilen bu kömürler, yaz dönemi geldiğinde satılamıyor, stoklara alınıyor ve yanma hadisesi başlıyor, yani kömür kendi kendine yanmaya başlıyor. Bugün, istihraç ettiği mevcut kömürleri satamayan bir kuruluş, eğer tekrar, kömür istihracını taşeronlara verecek olursa, Türkiye Kömür İşletmelerinin (TKİ) şunu yapması gerekiyor: Ya kendi kömür üretimini azaltacak -o zaman da maliyetler artacak- ya da, kömürleri stok sahasına çekecek ve bu kömürler kendi kendine yanacak. Bu açıdan, şu anda mevcut olan, çıkarılan kömür, ancak satılabilen kömür; hatta, bazen stok dahi yapılabiliyor... ikinci bir galeri sürülerek, müteahhitlere verilerek üretim yapılmasıyla ilgili olan, teknik açıdan da sakıncalı olan bu ihalenin iptal edilmesi, böyle bir yola gidilmemesi; ancak, yöremizin ve Türkiye’nin ileriye dönük, elli yıllık teshin ve sanayi kömürünü verebilecek olan bu sahanın, İstanbul Teknik Üniversitesiyle ortak olarak yapılmış olan, hakikaten dantel gibi örülmüş ve rezerv tüketim planlaması da göz önüne alınarak planlanmış olan bu projenin, bir an önce bu şekliyle tekrar ihaleye çıkarılması konusunu bilgilerinize arz eder, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Derin, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Ersümer.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri, önce, saygıyla selamlıyorum.

Kütahya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Derin’e de, gündemdışı konuşmasında dile getirdiği hususlar için ve böylece bana da cevap imkânı verdiği için teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz, Türkiye, gerçekten, yeraltı kaynakları bakımından, zengin komşuların fakir komşusu durumunda ve Türkiye, özellikle, kömür, doğalgaz ve petrol kaynaklarını, bir gramına dahi halel getirmeden kullanmak durumundadır. Tabiî, biz de Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak, bunları sağlıklı bir şekilde gerçekleştirme çabası içinde, gerekli işlemleri yapmayı sürdürüyoruz.

Sayın Derin’in burada belirttiği bazı hususların daha da anlaşılabilir hale getirilmesi ve konu üzerindeki tartışmaların da sona erdirilmesi maksadıyla, dünkü bir kararımızla bu ihaleyi erteledik. Tabiî, bu ertelemenin ana sebebi, biraz önce benim de belirttiğim şekilde, burada bir ziyanın husule getirilmemesinin sağlanmasıdır. Ancak, yapılan işlem itibariyle, 1996 yılında, aynı sahada, hemen hemen 200 milyon dolarlık bir yatırımı gerektiren kömür çıkarma işlemi, özel sektöre ihale edilmiş, 1997 yılında da üretime başlanmıştır. Bizim burada yapmaya çalıştığımız husus, biraz önce de belirttiğim gibi, bu kömürün bir an önce çıkarılması, fayda sunar hale getirilmesidir; ancak, TKİ imkânlarıyla, bizim, bütün bu kaynağımızı toprak üstüne çıkarmamız, maalesef söz konusu olmuyor. Burada, biraz önce de belirttiğim şekilde, yap-işlet diye de nitelendirebileceğimiz bir işlem uygulanıyor; yani, kömürün çıkarılması karşılığında bir ücret ödeniyor ve çıkarılan kömür miktarı da, bu şekilde giderek artıyor. Bu istihraç işleminde -sizin tabirinizle belirteyim- eğer bu manada bir yanlışlık varsa, zaten biz bunu halledeceğiz; ama, sizin dediğiniz tarzda, üretim planlamasında bir yanlışlık veya fazla üretimin yanması diye bir hususun söz konusu olmayacağını söylemeye çalışacağım; çünkü, gerçekten, biz, şu andaki santrallarımızı -bir başka tabirle söylersek- sömüre sömüre kullanmaktayız ve bu santrallarımızdan üretilecek 1 kilovat/saat elektriğe dahi ihtiyacımız var; iki işi, birbirine paralel, bir arada götürmek durumundayız.

Ben, konuyla ilgili çalışmaları sürdüreceğim; gerekirse, Sayın Meclisimize ve Sayın Derin’e de, bu konuyla ilgili ek bilgiler sunacağım. Tekrar kendilerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

2. —İstanbul Milletvekili M. Cevdet Selvi’nin, özelleştirme uygulamalarından doğan işçi sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci olarak, Sayın Cevdet Selvi, sendikalarla ilgili olmak üzere...

Buyurun Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilkönce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün gündemdışı söz almaktaki amacım, basına pek yansımasa da, toplumumuzda, tüm bölgelerde ve yörelerde kangren haline gelmiş, çalışan insanların huzursuz olmasına neden olan, sabrını taşıran, tahammül gücünü aşan bir konunun altını çizmek ve sizlere bilgi verirken, Hükümetimizin de bu konuda daha hassas davranmasını istemek içindir.

Değerli milletvekilleri “özelleştirme” adı altında pek çok yanlış, pek çok haksız uygulama, tüm bölgelerdeki işyerlerinde çalışan işçileri ve ailelerini huzursuz etmektedir. Bu huzursuzluğun üstüne, yine böylesine ciddî boyutlara gelmiş ekonomik rahatsızlıklar karşısında, memura ve işçiye yüzde 20 gibi gerçekten yetersiz ve haksız zamların söylenilmesi, 2 milyon 800 bin emekliyi ve 1 milyon 800 bin dolayındaki memuru aileleriyle birlikte huzursuz etmektedir. Hükümet, elbette bunlara -bir çözüm yolu aradığını sanıyorum- bir çözüm bulacaktır ve bu haksızlıkların üstüne fazla gitmeyecektir.

En önemli olaylardan bir tanesi de, anayasal hakkını, yasal imkânlarını, doğal ve uluslararası sözleşmelerde imza altına alınmış haklarını kullanmak isteyen işçilerin çektiği sıkıntılardır.

Anayasanın 51 inci maddesinde “Sendikalara üye olmak ve üyelikten ayrılmak serbesttir.

Hiç kimse sendikaya üye olmaya, üye kalmaya, üyelikten ayrılmaya zorlanamaz” denilmesine rağmen, bu hak -bu doğal, demokratik, anayasal ve yasal hak- var olmasına rağmen, sendikalara üye olan işçiler, işverenler tarafından kapının önüne bırakılmakta, noterler işyerine çağrılmakta, işçilerin zorla istifaları alınmakta ve bu haklarını kullandıkları için çoluk çocuklarıyla aç bırakılmaktadırlar. Elbette, açlığı kabul etmeyen, suçlu olmayan, verilen hakkı kullanma ihtiyacını duyan işçiler, ertesi gün kapının önüne konulmakta ve diğerleri de, işten atılma korkusuyla onlara sahip çıkmaktadırlar.

İşte burada, işveren haksız olmasına rağmen, Anayasayı ve yasaları çiğnemesine rağmen, ne yazık ki, devletin kolluk kuvvetleri devreye sokulmaktadır. Jandarmalar ve polisler, onlarca, yüzlerce işçiyi alıp, jandarma karakollarında, polis karakollarında baskı altında tutmaktadırlar. Bu, haksızlıktır; bu, ciddî bir yaradır. İşçileri suçlu göstermeye, hele hele, işçinin de jandarması, polisi olan, devletin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya getirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu işverenler, daha fazla kâr etmek için, demokrasiyi içlerine sindiremedikleri tutumlarıyla, sadece işçilere haksızlık etmemektedirler, demokrasiyi benimsemiş, hukuka ve yasalara riayet eden işverenlere de haksızlık etmektedirler, haksız bir rekabet ortamı yaratmaktadırlar.

İşte burada devletin, özellikle Hükümetin, bu olaylara seyirci kalmak yerine, çözüm araması zorunludur. Devlet kurumları, hiç de suçlu olmayan insanlar karşısında yıpranmakta ve bu insanların devlete olan güvenleri sarsılmaktadır.

Olay bununla da sınırlı değildir; bugün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla beraber, İçişleri Bakanlığını, Adalet Bakanlığını ilgilendiren yönleri vardır.

Bugün, hırsızların karşısına, teröristlerin karşısına, silah ve uyuşturucu kaçakçılarının karşısına jandarmayı, polisi çıkaracaksınız, konsere, maça jandarmayı, polisi çıkaracaksınız, gece-gündüz çalıştıracaksınız, suçluları arattıracaksınız; ama, öbür taraftan, hakkını hukukunu kullanan sendikalı işçilerin üzerine de, yine jandarmayı ve polisi göndereceksiniz! Bu, israftır; bu, polisimize, güvenlik güçlerine haksızlıktır; onların üstüne bu kadar yüklenmemek lazım.

İçişleri Bakanlığının, Türkiye’nin bütün bölgelerinde -Muş, İstanbul, İzmir, Adana ve ismini sayamayacağım bütün illerinde polis ve jandarmayla gereksiz yere karşı karşıya gelen insanlara bakıp, kendi polisini ve jandarmasını daha doğru işlere göndermesi, zamandan kazanmak için bu konuyla ilgilenmesi gerekmektedir; ancak, Bakanlık, “bu, nedir?”diye bakmamıştır bile...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN– Sayın Selvi, size 2 dakika ilave süre veriyorum; toparlar mısınız efendim.

M.CEVDET SELVİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Olay bununla da sınırlı değildir. Bugün, adaletin işlemediği, herkes tarafından bilinmektedir. Yasalara ve kurallara uygun olarak bu işyerlerinde sendikalaşanlara karşı, işveren, derhal bir dilekçe yazarak, binlerce, onbinlerce dosyayı Adalet Bakanlığında toplamakta ve adliyelerimizi çalışamaz duruma getirmektedir. Yasalara göre suç unsuru bulunmayan bir olaydan dolayı, savcılar, hâkimler ve oradaki adalet personeli, boşuna zaman harcamakta, haklı vatandaşlarımızın işine bile dönüp bakamamaktadır. Bu tıkanıklığı kısmen de olsa azaltmak için, Adalet Bakanlığı “nedir bu dosyalar; bu haklı insanların dosyası”diye inceleme ihtiyacı duymamıştır; boşa zaman harcanmaktadır.

İşte, olay bununla da sınırlı değildir; halkın güvenini sarsan önemli bir noktaya gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, burada Hükümetin, Türkiye’nin kesin bir karar vermesi gerekmektedir; demokratik rejimi benimsiyorsa, onun kurallarını uygulamak zorundadır; yoksa, demokratik kurallara uyanları cezalandırmak ve birbirine düşürmeklevar olan huzursuzluğa, işyerlerindeki huzursuzluğa, toplumsal huzursuzluğa bu gereksiz durumu, olayları da katmaması gerekir. O nedenle, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bunun kaynaklarını çözdüğü takdirde, sorunlar daha da azalacaktır. Bunu yapabilecek bürokratımız vardır, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında bunu yapabilecek uzmanlar vardır; yeter ki karar verin, ertesi gün bu haksızlık ortadan kalkacaktır.

Ben, Hükümetin bu konuya ciddiyetle eğilmesinin, toplumsal huzurumuz bakımından, demokrasimiz bakımından, çalışma hayatımız bakımından yararlı olduğuna ve bu kadar büyük haksızlığa müsaade etmeyeceğine inanıyorum; bu sorunun çözülmesi için Hükümetin görev almasını gönülden arzu ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Selvi, teşekkür ederim.

Hükümet cevap ihtiyacı hissetmedi zannediyorum.

3. —Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak’ın, bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Şimdi, üçüncü sırada, Sayın Mustafa Kamalak, üniversitelerdeki gelişmelerle ilgili olmak üzere...

Sayın Kamalak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kamalak, bir dakikanızı rica edebilir miyim...

Buyurun Sayın Dumankaya.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, üniversitelerdeki olaylarla ilgili gündemdışı söz almak üzere, pazartesi günü size müracaat etmiştim. Benden önce de üç isim vardı; onlar dün konuştu. Dün, Fazilet Partili bir milletvekiline söz verdiniz; bugün, aynı konuda, Fazilet Partili bir başka milletvekiline söz verdiniz. Bunun sizin takdirinize bağlı olduğunu biliyorum; ama, bu konuda... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN– Efendim, müsaade buyurun... Bir sayın üyenin bir talebi var.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) –....esasında, bugün, söz sırasının benim olması icap ederken, bunu yerine getirmediniz.

BAŞKAN – Orada keserseniz iyi olur...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Bu bakımdan, o adaleti uygun bulmuyorum. (FP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki Sayın Dumankaya.

Buyurun Sayın Kamalak.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Konuşmama başlarken, şahsınızı ve Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, son günlerde üniversitelerimiz büyük bir huzursuzluğa itilme eğilimindedir; bunun sebebi de, türban krizi. Türban krizini, ana hatlarıyla altı noktada 5 dakika içerisinde sunmaya çalışacağım:

Her şeyden önce, Anayasa bakımından, Anayasamızın 24 üncü maddesine göre: “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” Fıkra üç: “Kimse, dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz”. Şu an, kınama bir tarafa, cezalandırılıyor. Yine, Anayasanın 42 nci maddesine göre: “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Bu öğrencilerimiz, kızlarımız, üniversite kampusuna dahi alınmıyor.

Üniversite Kanunu bakımından, ekmadde : 17 “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yüksek öğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.”

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 uncu maddesine göre “Herkes, düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya dinî inancını, öğrenim ve uygulamalar yoluyla açıklama özgürlüğünü de kapsar.”

Bir cümleyle hukuk bakımından başörtüsü yasağı, tam anlamıyla bir zorbalıktır; hiçbir yasaklayıcı kanun hükmü, hukuk kuralı yoktur.

İkinci nokta; dinî bakımdan başörtüsü nedir: Değerli arkadaşlarım, türban yahut başörtüsünün, dinle bir ilgisi yoktur; türban, siyasal bir simgedir deniliyor; belki öyledir; ama, diyorum ki, bu ülkede Diyanet İşleri Başkanı, hükümetin bir memurudur, müftüler, vaizler, imamlar devletin bir memurudur. Eğer, başörtüsü, dinî bir vecibe değil, siyasî bir simgeyse, Hükümet, lütfen, emretsin, Diyanet İşleri Başkanı devletin televizyonuna çıksın, vaizler kürsüye çıksın, imamlar hutbede okusun, desinler ki “başörtüsü siyasal bir simgedir” ve bu kavga bitsin. Kısacası, dinî bakımdan başörtüsü yasağı, laiklik ilkesinin tam anlamıyla bir ihlalidir.

Üçüncü olarak, Atatürk ilkeleri bakımından... Değerli arkadaşlarım, 1928 yılında, Afgan Kralı Emanullah Han, Türkiye’yi ziyaret eder, Atatürk ile görüş alışverişinde bulunur. Atatürk, ona önemli bir tavsiyede bulunur “bütün devrimleri yap; ama, kadın kıyafetine dokunma, hassas bir konudur” der. Emanullah Han, gider ve işe ilk olarak kadın kıyafetinden başlar, üç ay sonra da ihtilal olur, darbe olur, kendisi Afganistan’ı terk etmek durumunda kalır, yurt dışında ölür.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Türkiye Afganistan değil!

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Atatürk der ki: “Ben, o kafasız adama, bunun böyle olacağını söylemiştim.” Cumhuriyet Halk Partisi de, 1935 kurultayında, başörtüsüne müdahale etmeme kararı alır, işi mahalline bırakır. Atatürk ilkeleri bakımından başörtüsü yasağı, eğer bir dayatma değilse, onu anlamamaktır; Atatürk adına dayatmadır değerli arkadaşlarım. (FP sıralarından alkışlar)

Dördüncü olarak düşünce bakımından... Sokrat der ki: “Devlet adamı, inanmasa bile, halkının dinî inancını paylaşmak durumundadır; zira, tarih şahittir ki, toplumları bir araya getirip bağlayan dinî duygular kadar başka bir müessese yoktur.”

Değerli arkadaşlarım, şu halde, görüyoruz ki, zamanımızda, fikri olmayan, topluma ters düşen bir kısım çevreler, maalesef...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın efendim...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

...fikirleri olmadığı için dayatma yolunu tercih ediyorlar ve diyoruz ki, ne mümkün, zulm ile bid’ât ile imhayı hürriyet; çalış, muktedir isen, idraki kaldır âdemiyetten.

Değerli arkadaşlarım, çağdaşlık bakımından, biliyorsunuz, Mevlana, asırlarca önce “gel, gel, her neysen öyle gel” diyordu. Bugün ise, üniversite kapısındaki bölüm başkanı profesör, rektör, dekan, YÖK Başkanı, acaba, hangisi daha çağdaştır “başın örtülüyse üniversiteye giremezsin” diyen profesör mü daha çağdaş...

FATİH ATAY(Aydın) – Evet...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – ...yoksa “her neysen öyle gel” diyen o derviş mi, Mevlana mı daha çağdaştır?!. Çağdaşlık bakımından bir cümleyle, başörtüsü yasağı tam anlamıyla bir ilkelliktir. (FP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Demokrasi bakımından, başörtüsü yasağı, değerli arkadaşlarım, demokraside yönetim halkın sesine kulak vermek mecburiyetindedir. Eğer, bu ülke işgal altında değilse ki, değildir.

REFİK ARAS (İstanbul) – Ne demek bu?!.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – ... millî iradeye kulak verme durumundayız. Eğer, millî irade böyle diyorsanız; buyurun bir referanduma gidelim. Referanduma gidelim ve millete soralım ne diyor. (FP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz, Anadolu’ya güveniyoruz ve Anadolu’nun sesiyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sizin neyin sesi olduğunuz belli zaten!..

BAŞKAN – Toparlayın lütfen...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bir cümleyle değerli arkadaşlarım, başörtüsü yasağı, dayatmadan, zorbalıktan da öte, kanaatimce, tam anlamıyla bir ahmaklıktır. (FP sıralarından “Brovo” sesleri, alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kamalak, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Sayın Millî Eğitim Bakanı...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, devrim yasalarını çıkaranları ahmak olarak tanımlamak ahmaklıktır. (FP sıralarından “Otur yerine” sesleri, gürültüler) Ve, siz de buna göz yumarsanız...

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim, bir şey mi dediniz; ben, sizi takip edemedim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Biraz evvel konuşmacı “başörtüsü yasağı ahmaklıktır” dedi. Başörtüsü yasağı, belirli yasa ve mevzuat çerçevesinde Anayasa Mahkemesi kararlarıyla getirilmiş bir kısıtlamadır; buna “ahmaklık” demek, bu kurumlara karşı, bu yasalara karşı, devrim yasalarını uygulamaya koyanlara karşı saygısızlıktır. Bunu, burada zapta geçiriyorum ve sizin bunu düzettirmenizi istiyorum. (FPsıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, bu başörtüsünün, insan hakları olayının, devrim yasalarıyla hiçbir alakası yok. (FP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Hukuku biliyorum ben, devrim yasalarıyla hiçbir alakası yok. (CHP sıralarından gürültüler)

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan “ahmak” sözünü bu kürsüde telaffuz ettiremezsiniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, kürsüde konuşan arkadaşımın ne konuşacağını bilmeden, bir değerli üye müdahil oluyor. Her şeyden önce doğru dinleyip, anlama gayretinde bulunsaydı, bu şekilde konuşmazdı. İade ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bu kürsüden “ahmak” dedirtemezsiniz...

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Uluğbay; buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kamalak’ın gündemdışı yaptığı konuşmaya yanıt vermek üzere huzurunuzdayım; fakat, sözlerime başlarken önce bir hususun altını çizmek isterim; Sayın Kamalak, saygı duyduğum bir hukukçudur, üslubuna bu kürsüde daima hâkim olmuş bir kişidir; fakat, kürsüden inerken kendisinden daha öne duymaya alışkın olmadığım bir ifadeyi kullanmış olmasını bir talihsizlik addediyorum ve zannediyorum...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – İnsanda sabır mı bıraktınız Sayın Bakan?

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Toplumu sürekli geriyorsunuz; sizin dikkatinizi çekiyorum haberiniz olsun...

BAŞKAN – Sayın Lafçı...

Sayın Bakan, siz buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, Fazilet Partili arkadaşlarıma bir tavsiyede bulunmak istiyorum; siz gündemdışı konuşma yaparken, aynı zamanda, bir de onun yanıtı için bir cevap hazırlayın, bizlere gönderin; o duymak istediklerinizi, gelip biz bu kürsüden okuyalım, eğer sizin anlayışınız buysa. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Siz buyurun efendim; düşündüğünüz, bildiğiniz gibi ifade buyurun.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, baksanıza, arkadaşlarımız dinleme nezaketini göstermiyorlar.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Siz yazılı metinleri okumaya devam edin.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Toplumu tahrik ediyorsunuz, buna hakkınız yok.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu kürsüye gelip, cevap hakkını kullanmak, sizin indinizde bir tahrikse, o, sizin değerlendirmenizdir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kamalak, Anayasadan bazı bölümler okudular. Kendileri bir hukukçu; demokrasiler bir hukuk rejimidir ve hukuk rejimlerinde de, hukukta yer alan kuralların uygulanması gerekmektedir.

Sayın Kamalak’ın ifade ettiği hususlara şöyle yanıt vermek istiyorum: 27 Aralık 1988 tarihinde 3515 sayılı Kanuna eklenen 16 ncı maddeyle, gayet iyi hatırlayacağınız üzere “yükseköğrenim kurumlarının dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dinî inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbest” hükmü gelmiştir. Ancak, bu hüküm, Anayasa Mahkemesinin 7.3.1989 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Bu iptalden sonra, 28.10.1990 tarihli ve 20679 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3670 sayılı Kanunla, 2547 sayılı Yükseköğrenim Kanununa eklenen madde 17 ile “yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla, yükseköğrenim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir” hükmü getirilmiştir.

Bunun üzerine, bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi 9 Nisan 1991 tarihinde verdiği bir kararla “yürürlükteki kanun” ifadesinin, öncelikle Anayasayı kapsadığını belirterek, “yükseköğrenim kurumlarındaki kılık kıyafet serbestisi, dinî inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılması dinsel nitelikli giysileri kapsamaz” ifadesini kullanmak suretiyle, bu maddeyi...

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Kendiliğinden koymuş Sayın Bakan, kendiliğinden!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – ...bu maddeyi iptal etmek gereğini görmemiştir.

Şimdi, bu durumda, Anayasa Mahkemesi bir hukuk merciidir...

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Anayasa Mahkemesi Meclisi aştı!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) –... bir karar vermiştir ve kararını da teyit etmiştir.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Pantolonların paçaları kaç santim olacak Sayın Bakan?

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Meclisi aşmasın Sayın Bakan, Meclisin şahsiyeti kimlerin ellerinde, lütfen dikkat edin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Şimdi, biraz sabırlı olursanız, sizlere bazı şeyleri daha aktarmak istiyorum.

Bu uygulamalar çerçevesinde, bir öğrenci, Ankara İdare Mahkemesine, 28 Temmuz 1988 tarihinde iptal davası açıyor. Ancak, İdare Mahkemesi, 19 Eylül 1988 tarihinde bu iptal başvurusunu reddeder; yani, başvurusunu haklı görmez.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Ne zaman?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – 19 Eylül 1988 tarihinde.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Mevcut duruma gelin Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Evet, geliyorum... Bir dakika sabırlı olursanız...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Bakan, dinliyoruz; ama, anlamıyoruz, biraz yüksek sesle konuşun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hayhay, daha yüksek sesle konuşurum; ama, siz de gürültü etmezseniz daha rahat duyarsınız.

Bunun üzerine, mahkeme şöyle bir ifadede bulunur: “Yüksek Öğretim Kurulunun 30 Aralık 1982 tarihli üniversite öğrencilerinin kıyafetlerine ilişkin sirkülerine göre, öğrencilerin temiz, sade, iyi ütülenmiş kıyafetler giymek zorunda olduklarını, başlarında hiçbir şey bulunmaması gerektiğini ve saçlarının iyi taranmış olması lazım geldiğini tespit etmiştir.

Mahkeme, bu iki düzenleyici işlemin hükümleri nedeniyle, davacının, yukarıda sayılan dış görünüş kurallarına uygun fotoğraf vermesi gerektiği kanaatine varmıştır.

Bu karar üzerine, o öğrencimiz, hukuk devletinde kullanma özgürlüğüne sahip olduğu hakkını kullanarak, 25 Nisan 1989 tarihinde, bu kararı, Danıştay nezdinde temyiz eder. Bu temyize karşılık, Danıştay, 16 Ekim 1989 tarihli kararında, oy çokluğuyla -iki mualifi vardır- ilk derece mahkemesinin kararını onar. Dolayısıyla, Danıştayın bu kararından sonra, normal olarak, bu kişinin -Sayın Kamalak’ın da gayet iyi kabul edeceği üzere- karara itiraz edip, bir karar alınması için, Danıştay dava dairelerine gitmesi gerekirdi; ancak, bu öğrenci, o yola başvurmamıştır. Bunun yerine, konuyu, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna intikal ettirmiştir.

Burada, Komisyonun aldığı kararın bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum: Hükümet, davacının, Danıştayın kararına karşı tashihi karar istemeyi unuttuğunu öne sürmüş. Bunu ileri süren Hükümetimiz de, 27 Mart 1992 tarihindeki Hükümetimiz. Hükümet, ayrıca, üniversite disiplin kurallarına uygun olarak, üniversite içindeki alanlarda başı açık bulunmak gibi, başı açık fotoğraf vermek de insanın dininin gereklerini yerine getirmesini engellemez görüşündedir. Bunu da, Hükümetimiz, 1992’de savunma olarak bildiriyor...

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Onu Allah bilir, insanlar değil!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Ayrıca, Türk Anayasa Mahkemesinin, 7 Mart 1989 tarihli kararıyla, yükseköğretim kurumlarında başörtü kullanılmasına izin veren yasal düzenlemelerin, laiklik ilkesine karşı olduğu için, Anayasaya aykırı olduğu kararı verdiği dikkati çekiyor. O tarihteki Hükümetimizin, daha sonra ifade ettiği görüşlerin ayrıntısına girmiyorum.

Komisyon, gerek davacının gerekse de Hükümetin verdiği yanıtlar çerçevesinde değerlendirmelerini şu şekilde açıklıyor: Size, komisyon raporunu okuyorum; yani, hukukî yolları kullanan vatandaşımıza Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun verdiği kararı: Komisyon, diplomalara yapıştırılacak fotoğraflara ilişkin kuralların, üniversitelerin günlük faaliyetlerine ilişkin disiplin kurallarıyla doğrudan ilgili olmadığını gözlemleyerek, cumhuriyetçi, dolayısıyla, laik niteliği korumaya yönelik üniversite kurallarının bir parçasını teşkil ettiğini; olayda, millî mahkemelerin de buna dayandığını tespit etmiştir. Komisyon, laik bir üniversite, yükseköğrenim yapmayı tercih etmiş bir öğrencinin bu kurallara tabi olacağı görüşündedir.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Hür üniversite isteriz, hür.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Laik üniversiteler...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakan, fikirler hür olarak açıklanmalı...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Ben, mahkeme kararını okuyorum beyefendi, sabrederseniz...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bir üniversite mensubu olarak size söylüyorum...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Bağırma!.. Bağırma!..

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu...

Sayın Bakan, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – “Laik üniversiteler, öğrencilerin giysilerine ilişkin disiplin kurallarını koyarken, bazı kökten dinci akımların yükseköğrenim içindeki kamu düzenini bozmaları ve başkalarının inançlarına tehdit oluşturmamalarını dikkate alabilir.” Bunu veren Avrupa İnsan Hakları Komisyonu; Komisyon...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, burası, Saddam’ın Türkiye’si değil Atatürk’ün Türkiye’si; Saddamcılık yapmayın.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Beyefendi... Beyefendi... Dinlerseniz, bu uygulamalardan mutazarrır olduğunu ileri sürdüğünüz bir vatandaşımız, iç hukuktaki yolları denemiş, iç hukukta istediği sonucu alamamış ve bu vatandaşımız, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının artı Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası anlaşmanın tanıdığı hakları kullanarak, Türkiye’de elde edemediği hukukî sonucu elde edebilmek için, özgür iradesiyle -kimse zorlamamış- Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna dilekçesini vermiş; orada savunmasını yapmış; yaptığına göre... Burada da, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, şeklî olarak yaptığı hataları nazarı itibara almaksızın yaptığı incelemede, üniversitelerde uygulanan kuralların ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin bu konuda aldığı kararların hukuken doğru olduğunu söylemiştir. Şimdi, konu, bu şekilde oluşmuş olmasına rağmen, maalesef, bazı çevreler, inancımıza ait konuları, sırf Türkiye’de huzursuzluk ortamı devam edebilsin diye istismar ediyor. (FP sıralarından gürültüler)

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Kim yapıyor kim?..

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Siz yapıyorsunuz siz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, bunu kimlerin yaptığını en az sizler de benim kadar biliyorsunuz. O nedenle, benim bu kürsüden polemik yapma gibi bir amacım yoktur. O nedenle, hukukî yolları denenmiş ve hukuk devletinde,w hukuk kurallarının uygulanması gerektiği bir ortamda, tekrar tekrar, her hafta, her hafta birkaç defa bu kürsüye bu konuyu getirmek Türkiye’de huzursuzluğun sürdürülmesi amacından başka bir amaç taşımamaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, izninizle bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Uygun bulursanız bir iki hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, bulunduğunuz yerden buyurun.

OYA ARASLI (İçel) – Nerede var bu usul böyle, İçtüzüğün neresinde var?

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; kanaatimce Sayın Bakan yanlış bilgilendirilmiştir. Her şeyden önce Anayasanın 24 üncü maddesi, 42 nci maddesi, Üniversite Kanununun ek 17 nci maddesi yürürlükte iken, Anayasa Mahkemesinin başka bir kanunu iptal sebebiyle söylemiş olduğu gerekçeyi öne çıkararak “türban yasaktır” demenin hiçbir hukukî dayanağı olamaz; bu bir.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Bunu söyledin daha önce.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, yeni bir konuşma mıdır bu?

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan yanlış bilgilendirilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Kamalak...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, lütfen, usulü ihlal etmeyelim.

BAŞKAN – Efendim, siz oturur musunuz? Lütfen... Yerinize oturur musunuz?

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Neyine oturacağım? Usulü ihlal etmeyelim, böyle usul mü var?

BAŞKAN – Efendim, lütfen yerinize oturur musunuz?

Efendim, ben, konuşması için sayın üyeye...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Ne üyesi?!.

BAŞKAN – Sayın Ilıksoy...

Sayın üyeye yerinden konuşması için ben izin verdim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Yanlış bir şey mi söyledi? Usulü ihlal etmeyelim lütfen.

BAŞKAN – Size izin vermedim, oturun lütfen.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Vereceksiniz.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Efendim, kısa keser misiniz... Lütfen efendim...

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Benim Sayın Bakanımdan istirhamım şudur: Anayasanın 24 üncü maddesi yürürlükte mi değil mi, ek 17 nci madde yürürlükte mi değil mi? Bu soruların cevabı lazım. (DSP sıralarından “Bunları söyledi” sesleri)

Teşekkür ederim.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sen saptırıyorsun olayı...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, herkesi rahatsız eden, huzursuz eden olayları elbirliğiyle önlemezsek, bu huzursuzluk, hem Parlamentoda hem de dışarıda devam eder.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Siz de, görevinizi yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.—Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda açık bulunan üyelik için grubunca aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1554)

17.6.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda, İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu’nun istifasıyla boşalan üyelik için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca, Doğru Yol Partisi Grup Başkanlığınca aday gösterilen Konya Milletvekili Necati Çetinkaya’nın üyeliği hususu Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Adalet Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2. —Adalet Komisyonu Başkanlığının Başkanvekilliği seçimine ilişkin tezkeresi (3/1555)

17.6.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara Milletvekili İrfan Köksalan’ın Komisyonumuz üyeliğinden istifası nedeniyle boşalan Başkanvekilliğine, Komisyonumuzun 11.6.1998 tarihli 47 nci Birleşiminde, 19 üyenin katılımıyla yapılan seçim sonucunda, Iğdır Milletvekili Adil Aşırım 11 oy alarak Başkanvekili seçilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

Emin Karaa

Kütahya

Adalet Komisyonu Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. Tabiî, istek halinde söz vereceğim; yoksa oylayacağım.

Şimdi, önerinin tamamını okutuyorum:

V. —ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.—(11/16) esas numaralı gensoru önergesi ile (9/22), (9/23) ve (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günleri ve Dilekçe ve TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonları ile (10/219) ve (10/23, 36, 103, 173, 183, 198) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonlarının üye sayılarına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 121 Tarih: 17.6.1998

Danışma Kurulunun 17.6.1998 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Salih Kapusuz Ülkü Güney

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Ali Ilıksoy DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap Mahmut Yılbaş

CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

Öneriler:

1. 14.6.1998 tarihinde dağıtılan, 16.6.1998 tarihli “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan ve okunmuş bulunan, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkındaki (11/16) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun 23.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

2. 2.6.1998 tarihli “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan ve aynı tarihli 96 ncı Birleşimde okunmuş bulunan, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu hakkındaki, turizme açılan orman alanlarının dağıtımı konusundaki (9/22) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 23.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

3. 9.6.1998 tarihli “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan ve aynı tarihli 99 uncu Birleşimde okunmuş bulunan, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakındaki (9/23) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 30.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

4. 9.6.1998 tarihili “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan ve aynı tarihli 99 uncu Birleşimde okunmuş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 4 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 30.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

5. Daha önce, 13’er üyeden kurulmuş bulunan Dilekçe ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonları ile kadının statüsünün araştırılması konusundaki (10/219) ve orman yangınları konusundaki (10/23, 36, 103, 173, 183, 198) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonlarının üye sayılarının 14’e çıkarılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriler üzerinde söz talebi?.. Yok.

O halde, ayrı ayrı okutup, oylayacağım; 1 inci öneriyi okutuyorum:

Öneriler:

1. 14.6.1998 tarihinde dağıtılan, 16.6.1998 tarihli “Gelen Kâğıtlar”da yayımlanan ve okunmuş bulunan Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkındaki (11/16) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin Genel Kurulun 23.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler....Kabul etmeyenler.... Öneri kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2. 2.6.1998 tarihli “Gelen Kağıtlar”da yayımlanan ve aynı tarihli 96 ncı Birleşimde okunmuş bulunan Orman Bakanı Ersin Taranoğlu hakkındaki, turizme açılan orman alanlarının dağıtımı Konusundaki (9/22) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 23.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (FP, ANAP ve DYP sıralarından “Söz istiyoruz” sesleri)

Efendim, daha önce bir uygulamamız var; grup başkanvekillerimiz, söz isteyen bu arkadaşlarımızı bildirirlerse...

Doğru Yol Partisinden 22, Fazilet Partisinden 16, Anavatan Partisinden 23 arkadaşım söz istemiştir. DTP, DSP ve CHP’den söz talebi yok görünüyor.

Fazilet Partisinden 16, DYP’den 22, ANAP’tan 23 arkadaşımın isimlerini rica ediyorum; onlar arasında kura çekeceğiz.

3 üncü öneriyi okutuyorum:

3. 9.6.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 99 uncu Birleşimde okunmuş bulunan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal hakkındaki (9/23) esas numaralı Meclis soruşturma önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 30.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (FP, ANAP ve DYP sıralarından “Söz istiyoruz” sesleri)

Efendim, isim tespit etmiyoruz; söz isteyen sayın milletvekillerinin sayılarını tespit ediyoruz.

DTP, DSP ve CHP’nin söz talebi yok.

4 üncü sıradaki öneriyi okutuyorum:

4. 9.6.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 99 uncu Birleşimde okunmuş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının dördüncü sırasında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 30.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (FP, ANAP ve DYP sıralarından “Söz istiyoruz” sesleri)

Söz isteyen sayın milletvekillerinin sayılarını tespit ediyoruz efendim.

DTP’den, DSP’den, CHP’den talep yok.

5 inci öneriyi okutup, işleme koyuyorum:

5. Daha önce 13’er üyeden kurulmuş bulunan Dilekçe ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonları ile kadının statüsünün araştırılması hususundaki (10/219) ve orman yangınları konusundaki (10/23, 36, 103, 173, 183, 198) esas numaralı Meclis araştırması komisyonlarının üye sayılarının 14’e çıkarılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce okuduğum müşterek öneri, Danışma Kurulu önerisinin iki, üç ve dördüncü sıraları için gruplarımız isim bildirecek. Fazilet Partisinden, ikinci sıradaki için 16, üçüncü sıradaki için 24, dördüncü sıradaki için 26; Doğru Yol Partisinden, ikinci sıradaki için 22, üçüncü sıradaki için 32, dördüncü sıradaki için 34; Anavatan Partisinden, ikinci sıradaki için 23, üçüncü sıradaki için 31, dördüncü sıradaki için 35 arkadaşımın işaretlerini tespit etmiştim. Bunlar için, bu sayıda arkadaşımızın isimlerini bildirsinler. Ayrı ayrı arkadaşlarımızın görüş bildirmesini istiyorsa, gruplarımız, hangi isimler, sıradaki hangi numaralı soruşturma için gönderilmiştir, onun işaretini koyarlarsa, biz, o soruşturma için, o isimler arasından kura çekeriz. O isimler gelinceye kadar, biz, işlemimizi sürdürelim.

Gruplarımızın müstakil önerileri vardır.

Fazilet Partisi Grubunun bir önerisi vardır; okutuyorum:

B)SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin FP Grubu önerisi

17.6.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17.06.1998 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerilerinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Salih Kapusuz

FP Grup Başkanvekili

Öneriler:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 275 inci sırasında yer alan 663 sıra sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin bu kısmın 6 ncı sırasında,

64 üncü sırasında yer alan 491 sıra sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Sınavla Polis Memuru Olmalarına İmkân Sağlayan Kanun Tekliflerinin 7 nci sırasına ve 77 nci sırasında yer alan Hayvanları Koruma Kanun Tasarısının 8 inci sırasına alınarak bir an önce görüşülmelerinin temini.

BAŞKAN – Fazilet Partisinin önerisiyle ilgili söz talebi var mı? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Arkadaşlarla bir tereddütümüz var; onun için, yeniden oylayacağım.

Sayın milletvekilleri, boş yerlere lütfen oturur musunuz.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Bir başka grup önerisi var; onu, arz ve ifade edeceğiz, işleme tabi tutacağız.

Buyurun efendim.

2.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi

17 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Haziran 1998 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasına arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Gözlükaya

Denizli

DYP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 77 nci sırasında yer alan 332 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 64 üncü sırasında yer alan 491 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 278 inci sırasında yer alan 685 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 189 uncu sırasında yer alan 499 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 231 inci sırasında yer alan 602 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 385 sıra sayılı kanun teklifinin 12 nci sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Saymaya gerek var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, ben oylama yapıyorum; bu arada, kaç kişi içeri girdi, kaç kişi dışarı çıktı bilemem ki... (FP sıralarından “yeni gelen arkadaşlar var Sayın Başkan” sesleri)

Efendim, o sayın üyeler, Ocak 1995’te bu hali biliyorlardı; gelip otursalardı o günden bu yana.

Kabul etmeyenler_ Bu öneri de kabul edilmemiştir.

Bir başka grup önerisi, daha doğrusu gruplar önerisi vardır; okutuyorum:

3.—1 Temmuz 1998 Çarşamba günü tatile girmesi gereken TBMM’nin çalışma süresinin ikinci bir karara kadar uzatılmasına; genel kurulun çalışma gün ve saatleri ile denetim konuları ve kanun görüşmelerinin gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin ANAP, DSP ve DTP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Haziran 1998 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın, aşağıdaki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Dr. Ülkü Güney Ali Ilıksoy

ANAP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Müjdat Koç

DTP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Anayasanın 93 üncü ve İçtüzüğün 5 inci maddesine göre 1 Temmuz 1998 Çarşamba günü tatile girmesi gereken Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma süresinin ikinci bir karara kadar uzatılması; Genel Kurulun, bugünden itibaren ikinci bir karara kadar çarşamba, perşembe, cuma, pazartesi ve salı günleri 14.00-19.00; 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; salı günleri 14.00-19.00 saatleri arasında denetim konularının, diğer saat ve günlerde ise kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi; sunuşlar ve işaret oyuyla yapılacak seçimlerin pazartesi ve cuma günleri de yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin aleyhinde Sayın Gözlükaya’nın ve Sayın Kapusuz’un, lehinde Sayın Güney’in söz talepleri vardır.

Sayın Güney, müsamahanıza sığınarak -tabiî, takdir grupların, ona bir şey demiyorum, ama- şu ifadeyi, acaba, şöyle mi anlamak daha uygun olur: “Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından” sözleri yerine “aşağıdaki konuda oybirliği sağlanamadığından” sözleri daha şık olur gibi.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Olur efendim; uygundur.

BAŞKAN – Yani, görüntü itibariyle, sanki, gruplar kavgalıymış gibi bir hava anlaşılıyor olmasını düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

Önerinin aleyhinde, Sayın Gözlükaya; buyurun efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce okunduğu gibi, İktidar ortakları, bir grup önerisinde bulunmuşlardır. Önceden de, Danışma Kurulunda maalesef ittifak sağlanamamıştır; hatta, biz, orada, bugün İktidarın dışarıdan ortağı olan partinin sayın grup başkanvekiline de sorduk, herhangi bir fikir beyan etmediler; anlaşılıyor ki, biraz önce yapılan oylamalarda dörtlü bir ittifak kurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, burada, grup önerisiyle getirilmesi arzulanan noktalar nelerdir; bunu, Genel Kuruldaki birçok arkadaşımızın bildiğini tahmin etmiyorum. Grup önerisinde, birinci olarak -bildiğiniz gibi, 1 Temmuzda çalışma süremiz bitiyor, Meclis normal olarak kapanıyor- deniliyor ki “ikinci bir karara kadar çalışmalara devam edilsin.” Yani, 1 Temmuzda Meclis kapanmayacak, temmuzda, ağustosta, eylülde çalışabilecek gibi bir anlam çıkıyor.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Doğru, doğru...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Doğru mu, bilmiyorum. Siz çalışır mısınız?

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Biz çalışacağız tabiî, kapanmasını istemiyoruz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Doğru dürüst toplantı yetersayısını bulamayan gruplar, imkânı var mı temmuzda, ağustosta çalışsın.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Siz Meclise gelmiyorsunuz ki.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Şimdi, ikinci öneri de şu, deniliyor ki: “Salı, çarşamba, perşembe, cuma -cumartesi, pazar atlanıyor- pazartesi günleri de çalışılsın.” Yani, meçhul aylardaki günlerde dahi Meclisin beş gün çalışması arzulanıyor.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Çalışmak istiyoruz, çalışacağız.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Şimdi, bizim itirazımız şu, biz diyoruz ki... Bir kere, Sayın Başbakan ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı seçim kararına vardılar; yani, bu Meclisi hiçe saydılar, ortaklarını gözardı ettiler ve bir seçim kararı aldılar; ne zaman; 18 Nisan veya 25 Nisanda. İki partinin grup başkanvekilleri de ortak bir karara vardılar, protokol tespit ettiler. O bakımdan, öncelik, seçim olayında. Yani, Türkiye, seçim atmosferine girmiştir, her zaman söylediğimiz gibi, bu Hükümet de bitmiştir. Biz diyoruz ki, bu gruplar, bugüne kadar normal günlerde dahi çalışamazken, pazartesi ve cuma günleri nasıl çalışabileceklerdir? İtirazlarımızdan birisi bu.

İkincisi, seçim kararına vardıklarına göre, böyle bir protokol de yapıldığına göre, o zaman, diğer yasa tasarısı ve tekliflerini görüşmenin de bir anlamı yok. Yapılacak bir tek şey var; seçim yasalarıyla ilgili düzenlemeleri yapmak; ama, maalesef, iktidar ortağı partilerin grup başkanvekilleri, bunu bir tarafa itiyorlar ve normal sıradan başlayalım diye bir görüş getiriyorlar. Bunu kabul etmiyoruz; artık, bu Hükümetin icraat yapma imkânı yoktur, yeni seçilecek olan Meclis, yasa tasarılarını ve tekliflerini çıkarır diye düşünüyoruz.

İHSAN ÇABUK (Ordu) – Çalışmak istemiyor musunuz?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – İstiyoruz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – O zaman “evet” deyin.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Şimdi bunu kabul etmediğinize göre, diyoruz ki, Meclisi çalıştıralım; ama, biraz önce söylediğim gibi, siz, salı, çarşamba, perşembe günleri toplanamıyorsunuz; cuma ve pazartesi günleri nasıl toplanacaksınız? O mümkün değil.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – O bizim işimiz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Şimdi, bu, gösteriş. Yani, kamuoyuna “efendim, biz Meclisi çalıştırmak istiyoruz; ama, muhalefet çalıştırmıyor” diyecekler.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Yalan mı?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Bu savunmaya ulaşabilmek için, bu öneriyi getirdiniz, bunu samimî görmüyoruz; bir.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Fırsat vermeyin, kabul edin.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Samimî görmüyoruz...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Samimî olun, kabul edin.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – İkincisi, sıralamalarda bir değişiklik yapmıyorsunuz. Geçenlerde, görüşmeleri yarım kalan kamu çalışanlarının sendikalarıyla ilgili yasa tasarısını atlayarak RTÜK’e geldiniz; arkasından, bugün, inşallah, vergi tasarısına gelmeye çalışıyorsunuz; ama, kamu çalışanları bu sendika yasasını bekliyor; bu bir.

İkincisi, Çevre Bakanınız Sayın İmren Aykut grupları ziyaret etti ve “geliniz, Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısını çıkaralım” dediler. Biz de, kendilerine “biz razıyız; ama, İktidar Grupları, maalesef, bu tasarının görüşülmesine öncelik vermiyorlar. Siz, öncelikle kendi grubunuzla, ortaklarınızla bu meseleyi çözün” dedik. Biraz önce reddettiğiniz -zamanı israf etmemek için, grup önerimizde görüş beyan etmedik- grup önerimizde şunu getirmiştik: Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4 üncü sırasında yer alan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısını ve Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısını 6 ncı sırada bulunan Vergi Kanunu Tasarısının önüne getirerek -ki, grupların da ittifakı vardır- çok uzun görüşmelere de meydan vermeden çıkaralım dedik; ama, siz, bu önerimizi anlayamadan reddettiniz. Bakalım, geçen hafta grupları ziyaret eden hayvanları koruma derneklerine ne diyeceksiniz; bunun hesabı size ait. İtirazlarımızdan birisi de budur.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, polislerin askerliklerinin kısaltılmasıyla ilgili tasarıyı da, komisyon olarak geri çektiniz, maalesef, hiç aklınıza getirmiyorsunuz.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, grup önerimizde, herkesin ittifak ettiği gazilere şeref aylığı bağlanmasıyla ilgili yasa önerisi ve mahalle bekçileriyle ilgili tek maddelik bir yasa önerisi vardı. Mahalle bekçisi şapkasıyla resim çektirenler dahi, maalesef, bu yasa önerisinin öncelikle görüşülmesine oy vermediler. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) O bakımdan, biz diyoruz ki, bu önerilerin kabulü veya ademî kabulünde biraz daha samimiyet olmalıdır diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten, getirdiğimiz, çok kısa ve çabuk görüşülebilecek tasarılar varken, bunlar reddolundu.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bir kere, iktidarın, muhalefeti hiçe sayarak, muhalefeti yok farz ederek bu Meclisi çalıştırması mümkün değil.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Öyle bir şey yok.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla)– Akılcı davranmak zorundasınız. Bu Meclisin çalışmasını biz de istiyoruz.

ÖMER ERTAŞ (Mardin) – Yok canım!

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Evet.

Bu önerileri getirirken, eğer iktidar ve muhalefet partileriyle bir diyalog içerisine girebilseydiniz, belki bir orta yol bularak, ittifakla, çalışma saatlerimizi düzenleyebilirdik; ama, maalesef bu yapılmamıştır, muhalefet yok sayılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, diyalogla çok kısa zamanda çıkardığımız 5-6 yasa var; öğretmenlerin ders ücretleri, polislerin fazla mesai ücretleri ve son olarak da hallerle ilgili yasalar. Başka türlü yasa çıkarmanız normal olarak mümkün değil. Gelin, öncelikli tasarılarımızı gruplar bir araya gelerek tespit etsin ve bunları uyum içinde çıkaralım, çalışma saatlerini de düzenleyelim diyorum.

Tekrar ediyorum, iktidar ne kadar dördüncü ortağını bulmuş da olsa, eğer, diyalog veya uyum sağlayamazsa bizim de istediğimiz -bazılarını istediğimiz- tasarıları çıkarması mümkün değildir. Bu bakımdan, önerinin reddi yönünde oy kullanacağımızı ifade ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, teşekkür ediyorum.

Efendim, önerinin lehindeki görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Ülkü Güney...

Buyurun.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; bugün topladığımız Danışma Kurulunda, biraz önce Sayın Grup Başkanvekili arkadaşımın da belirttiği gibi, bizim getirmiş olduğumuz grup önerilerimiz üzerinde bir anlaşma sağlayamadık.

Şimdi, bütün gruplarla üzerinde anlaştığımız, tek maddeli, iki maddeli, üç maddeli, beş maddeli, çıkması gereken bir hayli kanun var; onları tadat edip, o kanunların çok faydalı olduğunu, çok acil olduğunu, filan kesime, onu çıkarmamız için söz verdiğimizi vesaireyi söylemeyeceğim; bunları söylemenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum; ama, bizim getirdiğimiz öneri şu: Biz, Meclisin daha uzun bir süre çalışmasını istiyoruz. Tatilimiz yaklaştı; Hükümetimiz öncelikle ve ivedilikle vergi tasarısını kanunlaştırmak istiyor, onun için de bu intensif çalışmayı talep ettik. Yoksa, bizim, hayvanları koruma kanununu çıkarmayı istemiyoruz veyahut da filan kanunu çıkarmayı istemiyoruz gibi bir düşüncemiz yok; onları da çıkaracağız. Yani, şimdi, bütün kanunlar herhalde bir günde, koro halinde çıkmaz; bunun, bir sırası, bir şekli var; ama, bizim önceliğimiz, birinci derecede vergi yasasını çıkarmaktır.

Yüce Meclisten, vergi yasasının çıkmasına katılan partilerimiz vardır, gruplar vardır, katılmayanlar vardır, katkıda bulunacak olanlar vardır; ama, biz, bunu, bir an evvel çıkaralım diyoruz. 88 maddelik bir tasarıdır. Bugünkü şartlara göre, bu kanunun çıkabilmesi Meclisin biraz daha fazla mesai yapmasını gerektiriyor. Bizim getirmiş olduğumuz öneri budur.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – O zaman, teşvik kanunu önerimizi niçin reddettiniz?

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Müsaade ederseniz konuşmamı bitireyim; Sayın Başkan da izin verirse, karşılıklı, yani soruya cevap şeklinde konuşmaya devam edebiliriz.

Ben, bugün, Danışma Kurulu toplantısında değerli grup başkanvekili arkadaşlarıma da ifade ettim. Benim, bizim grubumuzun, bizim demokratik anlayışımızın, muhalefeti hiçe sayma diye bir düşüncesi olamaz; muhalefetsiz Meclis olmaz. Biz, böyle bir düşünce içerisine hiçbir zaman girmedik, girmeyiz de. Hatta, orada, arkadaşlarıma, vergi yasasını müteakip, tek maddeli diğer kanunlar için, evvela kendi aramızda bir konuşacağız, ondan sonra muhalefetteki arkadaşlarımız gruplarıyla temas kuracaklar, asgarî bir müşterek bulacağız dedim. Bunu, burada hepinizin huzurunda ifade ediyorum. Bunun böyle çıkmasının doğru olduğuna inanıyorum. Ama, şimdi, biz, burada sadece bir süre uzatımını getirdik. Süre uzatımının da amacını burada ifade ettim; diyorum ki, burada, vergi yasasını çıkaracağız; bu yasayı çıkarmak için, bu yoğun çalışmayı getirdik. Buna, sizin evet demeniz icap eder.

Sizin getirmiş olduğunuz -ki, bugün ifade edilen- kanunların biz karşısında değiliz. Onların, öncelikle, ivedilikle çıkmasını biz de istiyoruz. Buradan ifade ediyorum. Bu süreç içerisinde, onu birlikte konuşacağız. Onları da sıralayalım, çıkarabileceğimiz bir, üç, beş, on, neyse, onları da vergi yasasının arkasına getirelim diyorum. Bizim isteğimiz budur, bunun dışında herhangi bir maksadımız yoktur. Diğer kanunların çıkmasını engelleme diye bir düşüncemiz yoktur.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Siz önce yerel yönetime yetki veren kanunu çıkarın!..

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Onları kendi aramızda grup başkanvekilleri olarak konuşuruz, tartışırız, Meclisten çıkarabileceğimiz kanunları getiririz; biz buna varız. Ama, bizim bugün getirmiş olduğumuz teklife sizin neden hayır dediğinizi anlayamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum. Vergi yasasının çıkmasını siz de istiyorsunuz, artılarıyla eksileriyle; ona da katılıyorum; ama, lütfen, geliniz, getirdiğimiz teklife siz de katılın, süratle bu yasayı çıkaralım; ondan sonra da, arkasından, Sayın Gözlükaya’nın, Sayın Kapusuz’un daha önce görüştüğümüz kanun teklifleri var, bizim de katıldığımız kanun teklifleri var; onları bir tadat edelim, birlikte çıkaralım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güney, teşekkür ediyorum.

Önerinin aleyhinde olmak üzere, Sayın Salih Kapusuz...

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önerinin aleyhinde söz almış bulunduğum için huzurlarınıza geldim; hepinize saygılar sunuyorum.

Parlamentonun verimli bir şekilde çalışabilmesi, faydalı adımları atabilmesi adına, biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, her türlü desteği her zaman için vereceğimizi söyledik, bir kez daha tekrar ediyorum.

Dikkat ederseniz, biraz önce, ittifakla mutabakat sağladığımız Danışma Kurulu önerileri oldu. Çalışmanın planlı ve programlı bir tarzda yürüyebilmesi için, biz, partilerarası anlaşmaya vardık, mutabakat sağladığımız konular, Danışma Kurulu önerisi olarak geçti; ama, maalesef, İktidar, özellikle son dönemdeki ilginç tavırlarıyla, muhalefeti yok saymak gibi bir üslubun içerisine girdi. Önce, ortaklar, kendi aralarında mutabakat sağlıyor sağlamıyor, itirazlar, kamuoyunda çalkalanıyor, konuşuluyor -bunlar işin bir tarafı- bir de, tabiî, ortakların da yok sayıldığı bir ortamda, Cumhuriyet Halk Partisiyle uzlaşma söz konusu. Kamuoyu, bu uzlaşmada nelerin orta yere konulduğunu henüz öğrenmiş değil; ama, kafalarda birçok istifhamlar var.

Şimdi, anamuhalefet partisi olan Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi olarak “çalışma yapalım; ama, yapacağımız bu çalışmaların da gündemini şimdiden bilelim” diyoruz. Bakınız, bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki, biz, Parlamentonun, gece, gündüz, cumartesi, pazar dahil, her gün çalışmasından yanayız; ama, siz, ne yapacağınızı, hangi kanunları çıkaracağınızı orta yere tadat edin. Şu gündemde bulunan teklif ve tasarılarla ilgili düşüncelerinizi net olarak orta yere koyun. Ondan sonra, çalışacağımız sürede ve yapmak istediğimiz çalışmalarda mutabakat sağlayıp, sonuna kadar, beraberce, gayret sarf edelim. Bu konuda bir ihtilaf söz konusu değildir. Burada, bu önergenin aleyhinde konuşurken, yine, başta Sayın Başbakan olmak üzere, İktidarı, bir kez daha uyarıyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, biraz önceki önergelerle, hem Fazilet Partisinin hem de Doğru Yol Partisinin, gündemin nasıl düzenlenmesi konusundaki taleplerini hatırlatmak istiyorum. Gündemde, yarım kalmış, yaklaşık 5 tane tasarı ve teklif var; ondan sonra, vergi kanunu tasarısı geliyor. Vergi kanunu tasarısı, geçici maddeleriyle birlikte, yaklaşık 100 küsur maddelik bir tasarıdır; üzerinde verilmiş yüzlerce önerge vardır. Dolayısıyla, vergi gibi hassas bir konudaki hakları ve dengeleri korumak uğruna, muhalefet partisine de ciddî görevler düşmektedir. İşte, biz, kamuoyunun beklentileri yönünde ve sizlerin de zaman zaman kamuoyuna çıkıp açık bir biçimde ifade ettiğiniz tarzda kanun tasarılarının öne gelmesi hususunda bir talepte bulunduk. Bakınız, şu anda, gündemin 275 inci sırasındaki tasarıyı, biz, özellikle, 6 ncı sıraya getirerek ön tarafa çekmek istiyoruz. Bu tasarı, olağanüstü hal bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde istihdam yaratılması ve yatırımların teşvik edilmesi ve aynı zamanda, Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili olarak, şu anda, birtakım illere verilmiş olan birtakım avantajların, birtakım hakların 24 ile de verilmesiyle ilgili bir tasarıdır. Bu tasarının ülke ekonomisine katkısı var, bütçeye de, âdeta, hiçbir yükü söz konusu değil.

Değerli arkadaşlar, mesela, bu tasarıyla ilgili iki ili mukayese edelim: Giresun ve Ordu İllerimiz... Fert başına millî gelirden pay alma oranlarına bakacak olursak; fert başına millî gelir Ordu İlinde 1 340 dolar, Giresun’da 1 218 dolar. Ordu İli bu kapsama alındı; ama, Giresun niye alınmadı? Devletin resmî rakamları, bir tanesinde fert başına millî gelir 1 340 dolar, Giresun’la ilgili olarak da 1 218 dolar diyor. Peki, siz, hangi kıstası, hangi tercihi önplanda tuttunuz? Demek ki, burada, birtakım dengesizlikler, birtakım yanlışlıklar var. O ilimize verilmesin, Ordu bu haktan istifade etmesin demiyoruz; ama, mademki, böyle bir hak var, komşu il de en az onun kadar bu haktan istifade edebilmeli diyoruz. Trabzon’u sıralarsınız, öncelikli yörelerdeki birçok ilimizi sıralarsınız; tam 24 tane il bu taleple karşı karşıyadır.

Değerli arkadaşlar, bundan sonra ne istiyoruz; istediğimiz sıralama şudur: Sayın Baykal’ın bekçilerle beraber çektirmiş olduğu fotoğraf televizyon ve gazetelerimizde önemli bir yer tuttu. O fotoğrafa, özellikle Sayın Baykal’ın Grubunun sahip çıkmasını tavsiye ederim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Çıkarız...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Çünkü, bu teklif, Türkiye’de çarşı ve mahalle bekçilerinin statülerinde değişiklik yapmakla ilgili, bir maddelik bir tekliftir; öne alalım diyoruz.

Yine, bununla beraber, Sayın İmren Aykut burada yoklar; söz hakkı doğsun diye ismini kullanıyorum. (ANAP sıralarından “Burada” sesleri)

Şayet buradalarsa, özellikle kendilerinin dikkatlerine arz ediyorum; bu, hayvanları korumakla ilgili kanun tasarısı gündemin gerilerinde, 77 nci sıradadır. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, hayvanları korumakla ilgili kanun tasarısını ön sıraya alıp geneli üzerinde konuşalım; maddelerinde yeterli düzenlemeleri yapalım eğer düzeltilecek birtakım hususlar varsa ve mutlaka çıkaralım diyoruz; ama, Sayın Aykut, ekranları, televizyonları, mikrofonları görünce heyecana kapılıyorlar; oradaki beyanlarına burada sahip çıksınlar. Biraz önce bir oylama yapıldı. Bu oylamada Sayın İmrem Aykut da ret oyu kullandı... Hem çıkacaksınız, dışarıda diyeceksiniz ki “ben bu hayvanları korumakla ilgili kanununu çıkarmaktan yanayım” hem de buraya gelip ret oyu vereceksiniz... Bu çifte standarttır; bununla kimseyi inandıramazsınız; güvenilirliğinizi ve inanılırlığınızı da kaybediyorsunuz Sayın Bakanım. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum: Biraz önce söyledim; gelin, planını, programını, görüşeceğimiz kanun tasarı ve tekliflerini tespit edelim, anlaşalım, istediğiniz kadar çalışalım. İktidara mensup milletvekillerine ve siyasî partilere söylüyorum: Kamu çalışanlarına sendikal hak vermekle ilgili birbuçuk aya yakın çalışma yapıldı, yarım kaldı; polislerin askerlikle ilgili çalışmaları başlatıldı, yarım kaldı; anayasa değişikliğine başladınız, yarım kaldı; birçok yarım kanun tasarı ve teklifleri gibi meşhur RTÜK kanunu tasarısı da yarım kaldı. Siz, Parlamentoyu, bunlarla, yaklaşık üç ay meşgul ettiniz; hatta, Sayın Başbakan başta olmak üzere, Parlamento çalışmasın diye bu kanun tasarı ve tekliflerini âdeta dayattınız. Peki, kış uykusundan yeni uyanan birileri gibi, Meclis tatil dönemine gelmiş, mevsim yaz olmuş, okullar kapanma noktasına gelmiş, iktidar uyanmaya başlamış... Değerli arkadaşlar, hayrola, sabah yeni mi oluyor yoksa? Koskoca bir dönemi geride bıraktınız; şimdi, gece gündüz çalışma getiriyorsunuz. Şayet, sizin bu getirmiş olduğunuz çalışmalarda sadık olarak çalışacağınıza inansak, bu sıraların dolu olacağını kabul etsek, yarın bu kanunlar görüşülürken, gece gündüz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, toparlar mısınız efendim.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz önce, iki önergede, arkadaşlarımızın zamanını fazla almamak için söz hakkı kullanmadık; birazcık toleranslı olun.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kullansaydınız efendim.

BAŞKAN – Böyle gerekçe olmaz.

Buyurun, toparlayın.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Şimdi, tatil dönemi gelmiş, sizler, Meclis tatile girmesin diyorsunuz. Hay hay... Meclis tatile girmesin; ama, korkarım ki, sonunda, Meclisi tatile gönderecek çoğunluğu dahi bulamayacaksınız ve uzun bir müddet, belki bu Parlamentoyu tatile bile sokamayacaksınız.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – O bizim sorunumuz.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir husus daha var ki, altı çizilmeye değer. Türkiye’de kuvvetler ayırımı prensibi ve esası geçerlidir. Bütün mesuliyet, bütün mesele yasamadaymış gibi, yürütme, topu yasamaya atıyor, kendi görevlerini ihmal ediyor. Siz, yürütme olarak, liyakatle, milletin arzuladığı hizmetleri verdiniz de bu millet size karşı mı çıktı; hayır. Siz, yürütme olarak başarısızsınız; ama, başarısızlığınızı birine fatura etmek istiyorsunuz, orada da hedef olarak Parlamentoyu gösteriyorsunuz. Bu, alenî bir haksızlıktır. Parlamento, bugüne kadar ve bundan sonraki çalışmalarında da, elbette, üzerine düşeni en ileri düzeyde yerine getirecektir.

Değerli arkadaşlar, seçimlerden kaçıyorsunuz, ta nisana kadar süre bırakıyorsunuz; yaklaşık 9 ay var. Peki, size sormazlar mı...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kaç dakika sürecek Sayın Başkan; yarım saat daha mı...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Önünüzde 9 aylık bir süre var ve normal süresi itibariyle Meclisin tatile girmesine 6 çalışma günü kalmış. 6 gün kala, âdeta, yeni bir hareketle, yeni bir hamleyle, her türlü ihtiyaçlarınızı gidermek istiyorsunuz; ama, önümüzde 9 aylık bir süre var; tatili çıkarırsanız, tamı tamına tam 6 ay var. 6 ayda çok iş yapılır; ama, memleketin, milletin hayrına olursa...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – İnşallah, inşallah...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, efendim, lütfen, saygınızı sunun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Tamam, sunuyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, son söz olarak şunu söylerim. Dün burada bir soruşturma önergesi oylandı. Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin kamuoyuna bir ilanı vardı: “Biz, bu tip konularda Parlamentoya ne getirilirse destekleriz” dediler. Peki, dün niye kayboldunuz, buharlaşıp uçtunuz?! (CHP sıralarından gürültüler) Demek ki, son uzlaşmayla, son iki parti liderinin arasındaki uzlaşma ile bu konu arasında yakın bir alaka söz konusu; ama, unutmayın ki, bu millet, herkesin ne yaptığını çok iyi bir şekilde takip etmektedir. (FP sıralarından alkışlar)

Biz, Parlamento çalışsın istiyoruz, Parlamentonun çalışmalarından yana olduğumuzu ifade ediyoruz; ama, gelin, neleri çıkaracağınızı, bu RTÜK Kanunundan, irtica yasalarından vazgeçtiğinizi buradan kamuoyuna ilan edin, biz de, size her türlü çalışmada yardımcı olalım.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı, konuşmasında, Parlamentoya çok ağır bir ithamda bulundu.

BAŞKAN – Ne dediler efendim?

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – “Kış uykusundan uyanmış birileri” cümlesi... Bunun manasını siz biliyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, belki kastını aşan bir ifadedir.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Hayır... “Kış uykusundan uyananlar” ifadesi, buradaki insanlara ağır bir ithamdır.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, ben, bunu, Hükümete mensup partilere söyledim, Parlamentoya demedim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, sözünü daha da ağırlaştırdı.

BAŞKAN – Efendim, siz, Hükümeti temsilen bir talepte bulunamazsınız. “Hükümete yönelik” diyor. Hükümet arzu ederse, söz veririm...

Buyurun efendim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, arkadaşımız da bir milletvekili olarak...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ben bu Parlamentoda bir üyeyim... Kış uykusundan ayı uyanır; bunu, açık açık söyledi.

BAŞKAN – Yapmayın Sayın Dumankaya, yapmayın... Efendim, baharda, güller de uyanır, çiçekler de uyanır Sayın Dumankaya; meseleye öyle bakın, biraz şairane bakın.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – O öyle söylemedi.

BAŞKAN – Biraz şairane bakın; çiçekler uyanır, güller uyanır...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Olur mu öyle şey... Öyle söylemedi!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Her hakarete yeşil ışık yakıyorsunuz, olmaz öyle şey... Oturduğunuz yerin hakkını verin!

BAŞKAN – Başka söz talebi?.. Yok.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – O sözü, arkadaşa aynen iade ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öneriyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (FP sıralarından “aslan sosyaldemokratlar(!)” sesleri) Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VI. —SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.—Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Demokrat Türkiye Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, İzmir Milletvekili Turhan Arınç aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı uğurlu olsun, hayırlı hizmetlere vesile olsun.

Sayın milletvekilleri, Yüksek Heyetinizin biraz önce aldığı karar gereğince gündemimizde değişiklikler oldu ve buna göre de sözlü soruları görüşme imkânımız ortadan kaldırılmış oldu.

Şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet HalkPartisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, maddeleri üzerindeki önergelerle birlikte, geçen birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri gönderilmişti. Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin görüşülmesine imkân yoktur.

Müzakere ertelenmiştir.

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon MilletvekiliYusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024)(S. Sayısı :553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon hazır mı efendim? Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

4.—Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı :631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon hazır mı? Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

5.—Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon hazır mı efendim? Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

Vergi Usul Kanunu...

Zannediyorum, bu tasarı müzakere edilecek değil mi Sayın Güney?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Peki; o zaman ben, ara vereceğim; başlamadan ara vereyim...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Başlayalım, ondan sonra ara verin.

BAŞKAN – Peki.

6. —Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın,Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin,Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı :626) (1)

BAŞKAN – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M.Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grupbaşkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Sayın Komisyon?.. Hazır.

Sayın Hükümet?.. Hazır.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Şu saate kadar söz talebinde bulunan grupları ve şahısları ifade ediyorum:

Grupları adına; Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Kesici, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hacaloğlu.Şahısları adına: Sayın Aslan Polat, Sayın Kul, Sayın İsmail Özgün, Sayın Mustafa Yıldız, Sayın Veysel Candan.

Sayın milletvekilleri, 17.50’de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.40

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.50

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Çalışmalarımıza, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. —Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın,Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin,Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı :626) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Komisyon?.. Hazır.

Sayın Hükümet?.. Hazır.

Raporun okunmaması kararlaştırılmıştı.

Tasarının tümü üzerindeki söz taleplerinin ikisini arz ve ifade etmiştim.

Şimdi, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere Sayın Kesici’yi davet ediyorum.

Buyurun Sayın Kesici. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA İLHAN KESİCİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi, Anavatan Partisi Meclis Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vergi düzenlemeleri, hem hükümetlerin hem de siyasetin belki de en zor işlerinden birisidir. En yalın haliyle, en sade haliyle vergi, netice itibariyle, daha sonra vatandaşların tamamına teşmil bir şekilde harcanacak olsa bile, devletin, kendi vatandaşlarının gelirlerinin bir bölümüne ortak olması demektir. Bu, bir anlamda, devlet ile halkın bir mutabakat zemini üzerinde buluşmasıdır. Bu zemin, Türkiye Büyük Millet Meclisidir, işte bu zemindir. Yapıyor olduğumuz işlerin tamamında aradığımız şey, vergi kanunu tasarısında da aradığımız şey, vatandaşlarımızın, halkımızın rızasıdır; böyle bir mutabakat arıyoruz. Aslında, dünya parlamentolarının da, bir anlamda bizim Parlamentomuzun da kuruluş ve mevcudiyet sebebi, bu mutabakat zeminini aramaktır.

Değerli milletvekilleri, yakın tarihimizdeki vergi düzenlemelerine hızlıca bir göz atarsak, birkaç tane temel düzenleme tarihi görüyoruz. Bunların muhtemelen en önemlilerinden birincisi, 1950 yılında yapılmış olan düzenlemedir. 1950 yılında, şimdi de kullanıyor olduğumuz Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinin ana çatısı çatılmıştır.

Bundan tam on sene sonra, 1960 yılında, geçmişteki on yılın eksiklikleri, aksaklıkları da gözden geçirilmek üzere ve 1960’lı yılların Türkiyesine uyum sağlamak amacıyla, Gelirler ve Kurumlar Vergisi alanında; yani, vasıtasız vergiler alanında ikinci düzenleme yapılmıştır.

Üçüncü düzenleme, yine tam on sene sonra, 1970 yılında yapılmıştır; Finansman Kanunu olarak bilinen meşhur kanundur. 1970’lere kadarki bu, Gelir ve Kurumlar Vergisinin eksiklikleri, aksaklıkları dikkate alınmış, 1970’ler Türkiyesinin ekonomik şartlarına göre, dünyanın ekonomik şartlarına göre uyum sağlanmıştır. Bütün bunlara ilave olarak, bir de, yeni yeni canlanmakta olan sermaye piyasasının yeni düzenlemesini yapmak amacıyla, Sermaye Piyasası Kanunu da 1970 yılında çıkarılmıştır.

Her on senede bir ve üç defa yapılmış olan bütün düzenlemeler, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi alanındadır; yani, vasıtasız vergiler alanında olmuştur. Vasıtalı vergiler alanındaki muhtemelen ilk ve en önemli değişiklik çalışmaları, Avrupa Ekonomik Topluluğu ekonomik politikalarıyla uyumlu hale getirmek amacıyla 1972’den 1984 yılına kadar devam etmiş olan; ama, 1984 ve 1985’te yoğun çalışmaların yapıldığı, 1986 başında da uygulamaya konulmuş olan Katma Değer Vergisidir.

Değerli milletvekilleri, bütün bunlar bize şunu gösteriyor: Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi alanında yaptığımız önemli çalışmaların en sonuncusu 1970 tarihlidir; yaklaşık 30 sene öncesine aittir ve harcamalarla ilgili yaptığımız en önemli, en son çalışma tarihi de 1986’tır; yaklaşık on küsur sene öncedir. Bu münasebetle, vergi mevzuatımız, aşağı yukarı bütünüyle eskimiş haldedir, önemli eksiklik ve aksaklıkları vardır, yeni Türkiye’nin ekonomik yapısına uyumlu hale getirilmesi lazımdır. İlaveten, çeşitli münasebetlerle, 2000’ler, 21 inci Yüzyıl, global ekonomi tarzında ifade ettiğimiz bu yeni dünya ekonomik sistemine de Türk vergi mevzuatının uyumlu hale getirilmesi lazımdır. Bütün bunlar gecikmiş bir zaruret olarak ortada görülüyor.

Değerli milletvekilleri, mevcut durumu dört ana unsur etrafında yeniden huzurlarınıza sunmak istiyorum: Bunun bir tanesi, vergilerimizin gerek hesaplanmasında gerek ödenmesinde gerek itiraz mercileri söz konusu olduğunda itirazdaki usul ve esaslarda halkımızı sıkan, vatandaşlarımızı üzen bir büyük kırtasiyecilik vardır.

İkinci önemli nokta, vergi yükümüzle ilgili noktadır. Bizim, son yıllardaki vergi yükümüz; yani, topladığımız bütün vergilerin millî gelirimize nispeti yüzde 20 civarındadır; son birkaç yıldır bu böyledir ve daha önceki yıllarda yüzde 15’lere kadar inmiştir. Bir mukayese yapmak durumunda olursak, elbette, bir ihtiyat bazıyla mukayeseyi yapmak lazımdır; ama, sınaileşmiş Batılı ekonomilerde; mesela, OECD’ye üye olan bütün ülkelerin ortalamasında bu rakam, yüzde 28 ilâ 30 civarındadır son onbeş yıldır. Demek ki, Türkiye’nin vergi yükü, millî gelire nispeti itibariyle, azdır; ama, vatandaşımızın da önemli bir şikâyeti vardır; bu, ilk başta sanki bir çelişki gibi görünebilir; ama, burada bir çelişki olmadığını ifade etmek mümkündür. Nedenine gelince:

1. Biz, aldığımız bütün vergiyi, aşağı yukarı hep yakaladığımız, hep vergi veren insan kesiminden almaktayız.

2. Bunu alırken, vatandaşımızı belli bir sıkıntı içinde bırakıyoruz.

3. Bu vergilerin kullanılmasında vatandaşımız, gönül huzuruyla “benim verdiğim vergiler, bizim için kullanılıyor” diye bir kanaate sahip değil umumiyeti itibariyle. Bu bakımdan, vergi yüküyle ilgili miktarımız az olsa bile, vatandaşımızın bu konuda haklı şikâyetleri vardır.

4. Vasıtalı vergiler ve vasıtasız vergilerin birbirlerine olan nispetidir. Yine, gelişmiş Batılı ekonomilerden örnek verirsek, OECD ülkelerinde vasıtasız vergilerin, yani, kurum gelirlerinden elde ettiğimiz vergilerin toplam vergi hasılatı içindeki payı yüzde 60 civarındadır; harcama vergisi mahiyetindeki vergilerin toplamı yüzde 40 civarındadır. Bu oran, Türkiye’de tam opozit haldedir, tam tersi istikâmetindedir; yani, gelir ve kurumlardan elde ettiğimiz gelirler yüzde 40 civarında, harcamalardan elde ettiğimiz, bütün vatandaşlarımızın harcamalarından elde ettiğimiz verginin oranı yüzde 60 civarındadır.

Bu konuda son bir nokta, nispetlerle ilgilidir. Bizim nispetlerimiz yüksektir. Gelir Vergisinde yüzde 55’e kadar bir nispetimiz vardır, Kurumlar Vergisinde yüzde 40 civarında bir nispetimiz vardır. Bu yüksek nispetler, netice itibariyle, vatandaşımızda, halkımızda bir vergiye mukavemeti beraberinde getiren, vergiye mukavemeti davet eder mahiyette olan nispetlerdir. Bu, bazen, vergi kaçırma çabaları tarzında kendini gösterir; bazen, özellikle, kurumlarda istisna ve muafiyetlere sığınma tarzında kendini gösterir; ama, bütünü itibariyle bakıldığında, devletimize bir kırgınlık, devletimize bir kızgınlık tarzında kendini gösterir.

Değerli milletvekilleri, fazla vergi almak isemek, vergiyi öldürür; yani, fazla vergi vergiyi öldürür.

1. Vergi politikaları, ekonomi politikalarının temel unsurlarından birisidir.

2. Kamu finansmanının temel taşı mahiyetindedir.

Netice itibariyle, 2 ana espriyi burada şöyle ifade etmek mümkündür: Vergiler, miktarı itibariyle kâfi, mahiyeti itibariyle adil olmalıdır. Miktarı itibariyle kifayet şudur: Ulusal altyapı, kentsel altyapı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, adalet, iç ve dışgüvenlik gibi, devletin aslî fonksiyonlarını, medenî dünyaya ve insanlarımıza yakışır bir şekilde yapabilecek takatte bir vergi miktarının olması lazımdır.

Mahiyeti itibariyle adaletten şunu anlarız: Gerçek anlamda, belli bir nispet dahilinde, az kazanan insanımızından az vergi, çok kazanan insanımızdan çok vergi alınması lazımdır. Bu mahiyete şunu da eklemek lazımdır: Aynı zamanda, mahiyeti itibariyle de bir iktisadîlik vasfı göstermesi lazımdır.

Netice itibariyle;

1. Teknik tabiriyle, tüketim meyli yüksek kesimlerden mi vergi alınacaktır; tasarruf meyli, bu münasabetle de yatırım meyli yüksek kesimlerden mi vergi alınacaktır? En önemli sorulardan bir tanesi budur.

2. Sağlıklı serbest piyasa ekonomilerinde, sağlıklı rekabet ortamını temin edici istikamette bir vergi politikası olmalıdır.

3. İçinde yaşıyor olduğumuz ve gittikçe daha da fazla uyumlu hale gelmek durumunda olduğumuz dünya ekonomik mevzuatına, dünyadaki bütün vergi mevzuatına da belli bir uyum içerisinde olması lazımdır.

Değerli milletvekilleri, bizim, 20 nci Dönem milletvekilleri ve Parlamentosu olarak çıkardığımız bütün kanunların, bizden önce çıkmış olan bütün kanunların hemen hemen yüzde 90’ından fazlası, mahiyeti itibariyle sarf kanunlarıdır, masraf kanunlarıdır. Bu kanunlara hareket veren, bu kanunlara işlerlik kazandıracak olan yegâne kanun, vergi kanunlarıdır. Eğer, vergi kanunları, çıkarmış olduğumuz bu sarf kanunlarına yeteri kadar hareket getiremezse, o zaman, çıkardığımız bütün kanunlar, iktisadî anlamda ve aynı zamanda, borçlanma kanunu mahiyetinde kanun haline dönüşmüş olur. Şimdi içinde yaşadığımız kronik enflasyon, yüksek bütçe açıkları, çok yüksek faiz ödemeleri, bu anlamda, bir borçlanma kanunu mahiyetine dönmüş olması münasebetindedir.

Bütçenin kapanış konuşmasında içborç faizlerinin vahametini, başka bir örnekle huzurlarınıza getirmeye çalışmıştım; şimdi ise, bir başka örnek vermek istiyorum. Hafızalarınızı tazelemek bakımından ifade etmek istediğim bir rakam var; içborcun faizine ödediğimiz rakam, 1998 yılı bütçesinde 5,3 katrilyon liradır. Bu 5,3 katrilyonu bir kenara koyuyorum.

Bu yeni tasarıyla -tanımları değişiyor olmakla birlikte- aşağı yukarı eski tabirlerle gidersek, Türkiye’nin, 1 milyon civarında götürü vergi aldığı insanı vardır; 2 milyon civarında tüccar ve diğer serbest meslek mensupları olmak üzere beyannameli mükellefi vardır; 2 milyon civarında devlet memuru vardır; kamu sektörü işçileri de dahil olmak üzere 5 milyon civarında özel sektör çalışanı vardır; toplam 10 milyon insan eder. Buna ilaveten, 500 bin civarında sermaye şirketimiz vardır; yani, limitet şirketler, anonim şirketler...

Değerli milletvekilleri, bütün bu insanlarımızdan topladığımız, gelirleri üzerinden aldığımız bütün verginin, Gelir Vergisinin ve Kurumlar Vergisinin tamamı 3,7 katrilyon liradır. Yani, 10 küsur milyon insanımızın bütün iktisadî faaliyetlerinden, bütün gelirlerinden elde ettiğimiz verginin miktarı, içborcumuzun faizinin sadece yarısının biraz üstünde görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu hal, sürdürülebilir bir hal değildir. Bir başka sürdürülemez hal şudur: Kronik enflasyon ikliminde, ortamında, firmalarımızın ve kişilerimizin kârları, genellikle kâğıt üstünde fiktif kârlar olarak nitelendirebileceğimiz kârlardır. Biz, devlet olarak, bu kâğıt üstündeki kârların üzerinden vergi almak isteriz. Bu, bir anlamda, işletmelerin işletme sermayelerinin, firmaların işletme sermayelerinin sıfırlanması anlamındadır ve biz, bundan vergi almak isteriz; yani, yokluğu paylaşmak isteriz.

Değerli milletvekilleri, yokluk paylaşılamaz.

Bütün bunlar, başlangıçta da ifade ettiğim gibi, sağlam, bir bütünlük halinde ve yeni Türkiye’nin ekonomik icaplarını, yeni dünyanın ekonomik icaplarına uyum sağlayabilecek tarzda geniş çaplı bir vergi düzenlemesi icap ettirmektedir. Huzurlarınıza gelmiş olan, tamamı, aslî maddeleri itibariyle 88 madde, ek ve geçici maddeleriyle 100 maddenin üzerinde olan bu tasarı, aşağı yukarı bu istikamette hazırlanmış olan ve 12 ayrı kanunda çok önemli değişiklikler yapan bir tasarıdır; özellikle değişikliklerin odaklandığı noktalar, halkımızı gereğinden çok fazla üzen ve sıkan Vergi Usul Kanunu ve Gelir Vergisiyle ilgili olan kanunlardır.

Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmadan önce, medyamız marifetiyle kamuoyuna intikal etmiş ve yaklaşık iki ay kamuoyumuzda enine boyuna tartışılmıştır. Daha sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonu olan Plan ve Bütçe Komisyonunda, yaklaşık iki ay tartışılmıştır. Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütün sektörlerin, bu vadide kanaati olan, fikri olan, görüşü olan, itirazı olan bütün uzmanların kanaatleri alınmıştır ve bütün bunların sonucunda, 88 maddelik bu tasarı, huzurlarınıza intikal etmiştir.

Ben, bu noktada, Plan ve Bütçe Komisyonundaki gerçekten çok yoğun ve çok kıymetli çalışmaları münasebetiyle, başta Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Değerli Başkanını ve bütün değerli üyelerini, hem iktidar partilerine mensup değerli üyelerini hem bütün muhalefet partilerine mensup değerli üyelerini, meseleyi, siyaset üstü bir istikamette, halkımızın rızası istikametinde ele almaları münasebetiyle, huzurlarınızda, yüksek müsaadelerinizle tebrik etmek, teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu 88 madde, bu akşamdan itibaren, önümüzdeki günlerde teker teker, bütün partilerimizin, bütün gruplarımızın iştirakiyle, enine boyuna tartışılmış, enine boyuna görüşülmüş olacaktır. Bu bakımdan, ben, tasarının getirdiklerini, gruplandırılmış öğeler itibariyle huzurlarınızda arz etmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, vergi kimlik numarasıdır. Aslında, vergi kimlik numarası, bu tasarının içerisinde olmamakla birlikte, aynı vergi kapsamı yeni vergi mevzuatının düzenlenmesi istikametinde ele alındığı için, bunu zikretmeyi bir görev biliyorum. İlk çıktığı tarih 1994 yılıdır; daha dar kapsamlı olarak çıkarılmıştır; ama, bundan, yaklaşık iki ikibuçuk ay önce, nisan ayı başlarında, Yüce Heyetiniz yeni bir kanunla, bütün yurttaşlarımızın ekonomik faaliyetlerine teşmil edilebilecek tarzda bir vergi kimlik numarası çıkarmıştır. Bu hal doğru bir haldir, iyi bir haldir. Adı, bizde vergi kimlik numarasıdır, başka bir ülkede sosyal güvenlik numarasıdır, başka bazı ülkelerde, başka ad ve nam altındadır; ama, netice itibariyle, iyi bir kompütürize sistemle takviye edilmesi halinde, hem iktisadî faaliyetlerin takibi, değerlendirilmesi ve yorumlanmasında hem de vatandaşlarımızın faaliyetlerinde faydalı olacak bir haldir.

İkinci önemli nokta, şundan, hem bütün değerli milletvekillerimiz -Yüce Heyetiniz- hem de televizyonlarda bizleri takip eden bütün halkımız emin olmalıdır ki, şu anda, halihazırda vergi veren hiçbir mükellefimizin vergi yükü artmamaktadır; bu, çok önemle, ısrarla ifade etmemiz gereken, kabul etmemiz gereken hallerden birisidir.

Neden artmıyor? Vergi nispetlerinde yapılmış olan indirimler münasebetiyle artmıyor. Biraz önce arz ettim, Gelir Vergisindeki yüksek nispetimiz yüzde 55’tir. Gelir Vergisi nispetinde, bu sene için -1998 senesi için- 5 ilâ 10 puan, önümüzdeki yılda da ayrıca 5 puan olmak üzere 10 ilâ 15 puanlık bir düşüş meydana gelmektedir. Kurumlar Vergisindeki nispetimiz yüzde 40’tır; Kurumlar Vergisinin en yüksek nispeti de yüzde 30’a inmektedir, 10 puanlık bir iniş söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, bu münasebetle, gerçekten, halihazırda vergi veren hiçbir mükellefimizin vergi yükü bu tasarıyla artmayacaktır.

Üçüncü önemli grup; kayıtdışılık ve vergidışılıkla yapılmış olan düzenlemelerdir. Özü itibariyle yapılmak istenen şey; kayıtdışılık, vergidışılık mekanizmasının bertaraf edilmesidir. Kayıtdışılık, vergidışılık, insanî anlamda, tekil anlamda gayri insanîdir, gayri ahlakîdir; ama, ondan daha vahim olan noktası; serbest piyasa ekonomilerinde sağlıklı rekabet ortamını bozuyor, sağlıklı rekabet ortamına uymuyor olmasıdır.

Dördüncü önemli nokta; ekonominin bütün halinde; ama, özellikle yatırımların canlandırılmasıyla ilgili yeni düzenlemelerdir. Burada, yeniden inşa edilmekte olan bir sistem vardır; yatırım indirimi müessesesi. Yatırım indirimi müessesesi, hem Türkiye’nin şartlarına, hem dünyanın şartlarına uyum sağlayacak tarzda ve yerli sermaye, yabancı sermaye farkını aşağı yukarı bütünüyle ortadan kaldıracak tarzda yeniden inşa edilmektedir. Bu halin, yatırımlarımızı önemli ölçüde artıracağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, beşinci önemli grup; sistemin, sadece gerçekleştirilmiş, realize edilmiş kazançları vergilendirme istikametinde yeniden inşa ediliyor olması halidir; yani, daha önce çeşitli münasebetlerle, hayat tarzı göstergeleri gibi, götürü vergi usulleri gibi, gerçekleştirilmemiş kazançların da, başta vergilendirilmesi aşaması bütünüyle ortadan kaldırılmaktadır.

Altıncı önemli grup; tarım kesimi ve çiftçilerimizin vergilendirilmesiyle ilgili yeni usul ve esaslardır. Özü itibariyle tarım kesiminin ve çiftçilerimizin vergilendirilmesinde daha sıcak bir yaklaşım belirlenmiştir, daha sıcak bir yaklaşımla yaklaşılmaktadır. Esası itibariyle, çok büyük bir bölümü itibariyle beyanname mükellefiyeti ortadan kaldırılmakta ve bunun yerine, sadece stopaj aşamasında olmak üzere ve sadece yüzde 2 ilâ yüzde 4’lük bir stopajla tarım kesiminin ve çiftçilerimizin vergilendirilmesiyle yetinilmektedir.

Değerli milletvekilleri, son grup; vergi cezalarıyla ilgili mevzuatta yapılacak olan düzenlemelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, 2 dakika?!.

İLHAN KESİCİ (Devamla) – Efendim, 3 - 4 dakika yeterli.

BAŞKAN – Rakamların önü açık yani.

İLHAN KESİCİ (Devamla) – 4 dakika yeterli.

BAŞKAN – 4 dakika iyi; peki. Yalnız, emsal teşkil edeceğini unutmayalım da!..

İLHAN KESİCİ (Devamla) – Nasıl olsa geceye kadar çalışıyoruz; yüksek müsaadelerinizle...

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Burada, netice itibariyle, iki ana grup söz konusudur: Bir, ekonomik suça ekonomik ceza!.. Burada, iyi niyet olması halinde, saflıktan, bilgisizlikten kaynaklanıyor olması halinde, bunu değerlendirmek lazımdır; ama, bir belge tahrifatı, bir naylon faturacılık tarzında, devleti kandırma amacına matuf, milleti kandırma amacına matuf yaklaşımlara, aşağı yukarı, hapis cezasıyla, hürriyeti bağlayıcı, hürriyeti kısıtlayıcı cezalarla yaklaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görülmektedir ki, bu düzenlemede birinci öncelik, vergi yükünün artırılması veya vergi gelirlerinin artırılmasına verilmiş değildir. Burada, birinci öncelik, bir büyük düzenlemeye önceliğin verilmiş olmasıdır. Filvaki, kayıtdışılık ve vergidışı kesimlerden de, netice itibariyle, belli bir rakam, millî gelirimize nispeti itibariyle yüzde 1 civarında hesaplanan bir vergi artışımız söz konusu olabilecektir.

Değerli milletvekilleri, sözlerimi bağlarken, ekonomimizdeki son gelişmelerle ilgili birkaç hususu huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Son haftalarda, son aylarda, ekonomimizde, bir iyimserlik havası hâkimdir, bir iyimserlik havası vardır. Bu iyimserlik havası doğrudur ve iyidir. Bunun, bizim dışımızda konjonktürel sebepleri vardır; ama, 1998 yılı bazı program uygulamalarının da bunda önemli bir katkısı olduğuna inanıyorum.

Netice itibariyle, dış konjonktürden kaynaklanan hal şudur: Gerçekten, son birkaç ay içerisinde, dünyada, petrol fiyatları önemli ölçüde inmiştir, bir; iki, hem buna bağlı olmak üzere hem bundan bağımsız olmak üzere, ithal girdi maliyetlerimizde önemli bir düşüş vardır. Bu, dış konjonktürden kaynaklanan iyi bir haldir; ama, 1998 yılı bütçesinin ilk beş ayındaki uygulamaları, bunun, aynıyla bütçelendiği istikamette uygulanması, bunu destekleyici programların uygulanmaları ve 1 küsur milyar dolarlık bir özelleştirmenin realize edilmesi, önümüzdeki aylarda da 7-8 milyar dolarlık bir özelleştirme programının ve hazırlıklarının önemli ölçüde bilinmiş olması, bütün bekleyişleri müspet halde etkilemiştir, bu iyimserlik havasının yaratılmasında önemli katkısı olmuştur ve netice itibariyle, ilk beş ayın enflasyon değerlerinde, toptan eşya fiyat endeksinde 8 puan, üretici fiyat endeksinde de 5,1 puanlık bir iyileşmeyle karşı karşıya kalınmıştır.

Değerli milletvekilleri; bunlar yeter mi; yetmez. Bunların, artık, yapısal tedbirler diyebileceğimiz tedbirlerle desteklenmesi lazım. Nedir bu yapısal tedbirler?

1. Huzurunuza getirilmiş olan bu vergi tasarısı.

2. Plan ve Bütçe Komisyonunda, yaklaşık onbeş gün önce çalışmaları tamamlanmış ve Genel Kurula inmiş olan Sermaye Piyasası Kanunu tasarısı.

3. Mahallî idarelerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili kanun tasarısı; aşağı yukarı bir iki hafta içerisinde Genel Kurula, huzurlarınıza inmiş olacaktır.

4. Bakanlık çalışmalarının tamamlandığını bildiğimiz, biraz da temenni mahiyetinde, süratle Bakanlar Kuruluna getirilmesini beklediğimiz, sosyal güvenlik reformu ve sosyal güvenlik düzeninin yeniden değerlendirilmesi.

5. Bir başka vadide olmuş olsa bile, çıkmış olan Haller Kanunu.

Değerli milletvekilleri, programın desteklenmesi, tamamlanması halinde, bu yapısal tedbirlerle de, emin olmak lazımdır ki, Türkiye’nin 1998 yılı ekonomik hedeflerine ulaşması, kavuşması mümkün olacaktır.

Sayın Başkanım, yüksek müsaadelerinizle sözlerimi bağlıyorum.

Sonuç itibariyle vergi düzenlemeleri, sadece hükümetlerle ilgili düzenlemeler değildir, bütün halkımızı ilgilendirmektedir; bu münasebetle, bütün Türkiye Büyük Millet Meclisinin işidir. İnanıyorum ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğu gibi, hem muhalefet partilerimizin değerli sözcüleri hem iktidar partilerimizin değerli sözcülerinin yeni katkılarıyla çok daha güzelleşmiş ve halkımızın bütünüyle benimseyebileceği bir kanun ortaya çıkmış olacaktır; bunun iftiharı da Türkiye Büyük Millet Meclisinin olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyı huzurlarınıza getiren 55 inci Hükümetimize, başta Maliye Bakanlığı çalışanları olmak üzere, devletimizin ekonomi bürokrasisine, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı elemanlarına ve bütün kamu bürokrasisine huzurlarınızda şükranlarımızı ve teşekkürlerimizi sunuyor, tasarının kanunlaşarak aziz milletimize hayırlar getirmesi temennisiyle hepinize saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kesici, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı vergi yasalarına ilişkin kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi, bir yurttaşlık alanıdır; vergi, bir yurttaşlık görevidir. Parlamenter sistemlerin gelenekleri, verginin kimlerden toplanacağına, vergiyle toplanan kaynakların kimlere yönelik harcanacağına ve bu yetkinin nasıl kullanılacağına ilişkin tartışmalar zemininde ortaya çıkmıştır. Bu temelde, vergi üzerinde yapılan düzenlemeler, parlamentonun en önemli görev alanlarından biridir.

Ülkemizde -benden evvel söz alan değerli ANAP Sözcüsünün de ifade ettiği gibi- yıllardır, kapsamlı bir vergi düzenlemesi yapılmamıştır. Bugün, 12 yasa üzerinde, yaklaşık tüm vergi mevzuatının yüzde 20’si kadar bir boyutunu değiştirmeyi hedef alan bir tasarı üzerinde görüşmeleri sürdürmekteyiz. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, en önemli görev alanında, sayın parlamenterlerimizden, bu görüşmelere daha yakın bir ilgi göstermelerini dilerdim.

Bugün, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşuna destek verdiği Hükümetin yaşamsal önemde gördüğünü ifade ettiği reform tasarıları konusunda gerekli adımların atılabilmesi için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak oluşturduğumuz yapıcı muhalefet anlayışı çerçevesinde ortaya koyduğumuz uzlaşmayla, bugün uzatılan saatler, uzatılan günlerle, Parlamentonun daha geniş, daha rahat tartışma ortamı yakaladığı bir süreçte vergi yasa tasarısını ele alabilmek, tartışabilmek ve ona katkıda bulunma fırsatını bulduğumuzdan, Cumhuriyet Halk Partisini temsilen memnuniyet duyduğumu ifade ediyorum.

Burada, önümüzdeki yasa tasarısının, biraz sonra belirli ayrıntılarıyla ele alacağım yasa tasarısının hazırlanarak bugüne getirilmesine katkıda bulunan başta Maliye bürokrasisi ve Sayın Bakan olmak üzere, tüm katkıda bulunanlara teşekkürlerimi iletiyorum; çünkü, bu, bir anlamda, yıllardır ihmal edilen Maliye Bakanlığının; yani, fiskal politikaların hatırlanmış olması demektir.

Türkiye, 1980’li yılların başından itibaren, özellikle neoliberal iktisat politikalarının esintisi ve etki alanı içerisinde, günümüze değin fiskal politikaları, maliye politikalarını unutmuş, fiskal politikaları para politikalarına yenik düşürmüş; Maliye Bakanlığını, âdeta Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığının türevi haline dönüştürmüş ve vergi idaresinin, Türkiye’nin geniş sorunları altında, olması gereken etkin yapıya kavuşabilmesi için gerekli adımları atamamış ve tercihleri ortaya koyamamış bir devlet idaresine mahkûm olduğu yılları yaşamış ve bugünlere gelmiştir.

Neoliberal iktisat politikalarının, Türkiye’yi, hangi boyutta borç ve faiz batağına taşıdığını biliyoruz; ancak, günlük yaşama sürecinde, enflasyon altında ezilen, geçimini temin edebilmek için -tüm çabasına rağmen- ciddî sıkıntılar yaşayan toplumumuzun geniş katmanlarının belki çok farkına varamadıkları bir olguyu, son onbeş yıldır izlenmekte olan vergi ve iktisat politikaları nedeniyle bir kesimimiz yaşıyor. Nedir o yaşadıkları; o bir şenlik, o bir bayram. Kim yaşıyor bunu; rantiye kesimi yaşıyor. Evet, mevcut vergi yapısı, yıllardır, Türkiye’de, rantiye kesimine bir bayram yaşatmakta.

Son dört aydır, daha doğrusu Ocak - Nisan 1998 döneminde -yani bu yılın ilk dört aylık döneminde- Türkiye cumhuriyeti, Hükümetimiz, bakanlıklarımız 2 katrilyon lira faiz, 3 katrilyon lira da anapara olmak üzere, toplam 5 katrilyon lira faiz ve anapara ödemesinde bulundu. Dört ayda 5 katrilyon lira!... Bu ödemeyi yapabilmek için 4,7 katrilyon lira yeni iç borçlanmaya gitme zorunda kaldı ve içborçlar 1,7 katrilyon lira arttı. 1998 Nisan sonu itibariyle -şu anda demiyorum- içborç stoku 7,9 katrilyona tırmandı. Tam rakamları bilemiyoruz; muhtemelen, günümüzde, 9 katrilyonu aşmış olması gerekiyor. Bu, ne demektir; bu, rantiye kesimine, o, vergi alacağımız kaynaklara, borçlanarak faiz ödediğimiz kesimlere, bugüne değin, mevcut vergi mevzuatı içinde sağladığımız şenlik ve bayram ortamı içinde, faiz olarak, katrilyonları aktarmak demektir.

Değerli arkadaşlarım, vergi gelirlerinin, toplam kamu giderleri, bütçenin büyüklüğü içindeki payı, 1995 yılında yüzde 63 idi, 1997 yılında yüzde 57’ye düştü. Keza, faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı, 80’li yılların başında sadece yüzde 5 idi; yüzde 5, değerli arkadaşlarım; 1998 yılında ise yüzde 66. Yani, karşımızda çok ciddî bir tablo var.

Diyeceksiniz ki, vergi yasa tasarısını görüşüyoruz, bırakalım bunları; bu, Hazinenin işi, ne diye bize faizden bahsediyorsunuz. Devletin, bir yerde, borçlarını ödemek için, sosyal devletin öngördüğü hizmetlerin gereğini yerine getirebilmek için, sağlıkta, eğitimde, sosyal güvenlikte, altyapıda ve diğer alanlarda hizmetlerin gereğini yerine getirebilmek için, sağlıklı kaynaklara ihtiyacı var. O da neyle sağlanabilir; temelinde, vergiyle. Ama, yine, benden evvel söz alan değerli ANAP sözcüsünün ifade ettiği gibi, Türkiye’de vergi yükü, Avrupa ülkelerinin, OECD ülkelerinin rakamlarının ancak yüzde 60’ları düzeyinde. Türkiye’de, vergi verebilecek kesim mi yok?.. Türkiye’de, servet birikiminde belirli kesimlerde eksiklik mi var?.. Gelir dağılımına bakıyoruz; Türkiye’de, 13 milyon insanımız, millî gelirin yaklaşık yüzde 55’ini alıyor; yani, milyonlarca insanımız, ileri Avrupa ülkelerinin kişi başına sahip olduğu gelir düzeyinde gelire sahip. Siz, bu rakama, en zengin 6,5 milyon insan diliminde baksanız, rakamlar daha da vurucu. Demek ki, Anayasamızın 73 üncü maddesine göre “herkes, kazancı düzeyinde, geliri düzeyinde, ödeme gücü düzeyinde vergi verir” anlayışını yeterince uygulamaya koyabilsek, Türkiye’de vergi gelirlerinde ciddî bir artış olur ve bütçenin yapay açık vermesinin önüne geçilir, sosyal devlet ayağa kaldırılır, eşitsizlikler aşılır ve Türkiye’nin altyapısı çağdaş boyutlara taşınabilir.

Türkiye’de vergi yapısının günümüzde hangi nitelikte olduğuna ilişkin birçok değerlendirme yapılmıştır; birçok platformda bunu tartışıyoruz; her yıl, bütçe görüşmelerinde dile getiriyoruz; ancak, biliyoruz ki, Türkiye’de verginin yapısı hem adil değil hem vergi gelirleri yetersiz hem verginin ekonomik ve sosyal gelişmeye katkıda bulunma boyutları sınırlı hem vergi mevzuatı karmaşık hem de vergi idaresi etkin değil, vergi süreci verimsiz. Bütün bunların bir arada bulunduğu bir ortamda, doğaldır ki, eğer, vergilerde bir iyileştirme yapacaksak, bunun çerçevesini iyi belirlemek gerekir.

Gerçekten, Türkiye’nin, bir gider reformuna ihtiyacı var; gerçekten, Türkiye’nin, kamu harcamalarında, kamu faaliyetlerinde gerçek anlamda verimliliği artırması gerekiyor, etkinliği artırması gerekiyor; ama, aynı ölçüde, Türkiye’nin, bir vergi reformuna da ihtiyacı var.

Vergi reformları, gerçek anlamda, siyasî uzlaşma ortamlarında, gereğince, yeterli boyutta ele alınabilir. Biz biliyoruz ki -dışarıdan, bu vergi yasa tasarısının çıkması için olumlu oy verecek olmamıza rağmen- bu tasarının oluşumunda sol ve sağ iki partinin bir araya gelerek uzlaştığı bir zemin var. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu vergi yasa tasarısının omurgasını belirlemedik. Biz, bu vergi yasa tasarısının tartışmalarına, doğal olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda katkıda bulunmaya çalıştık; ama, sosyal demokrat bir parti olarak, kendi vergi reform anlayışımızın temel taşlarını oluşturan anlayışı, bu vergi yasa tasarısının özüne taşıyabilme fırsatını ne bulduk, ne de o konuda fazla...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bulamadınızsa, reddedin; tekrar geldiğimizde yapalım.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) –...dayatmacı bir tavır içinde olduk; çünkü, biz, gerçek anlamda bir vergi reformunun; ancak, vergide adaleti savunan, kamuda etkinliği ve fiskal politikaları önemseyen bir siyaset zemininde mümkün olabileceğini biliyoruz. O zeminin de, ancak bir sosyal demokrat iktidarın var olmasıyla mümkün olabileceğinin bilinci içindeyiz (FP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, size de sıra gelecek.

Değerli arkadaşlarım, bu vergi yasa tasarısının bütününe oy verecek olmamıza rağmen, bu sınırlı boyutunun bilinci içinde olmamıza rağmen, tasarının olumlu ve olumsuz taraflarına kısaca değinmek istiyorum.

Vergi sistemi adil olmalı diyoruz; çünkü, biliyoruz ki, bordro mahkûmları, faal nüfusun yüzde 40’ını, mükelleflerin yüzde 70’ini oluşturdukları halde, Gelir Vergisinin yüzde 51’ini ödüyorlar. Vergi baskısı, ücretlerde gelir paylarının iki katını aşmakta iken, sermaye gelirlerinde 0,9 ile sınırlı. Yani, Türkiye’de vergi sistemi, vergi baskısı, kesinlikle ücretlileri, çalışanları, memurları eziyor. Sermaye, bu konuda koruma altındadır. (FP sıralarından alkışlar)

ANAP’ın, 1984 yılında, uygulayamıyoruz varsayımıyla, bir taraftan servet beyanını kaldırırken, o 80’li yıllarda, Türkiye’nin içine girdiği kuralsızlığın, hukuksuzluğun, vurgunun, soygunun belirli yaygınlık kazandığı ve günümüze değin o alışkanlıkların aşılamadığı ortamda, yozlaşan değerler ortamında ortaya konan hayat standardı uygulaması, gelecek yıl doğal olarak kalkacakken, şimdi, bu tasarıyla kaldırılıyor. Bu, vergide adaletin sağlanmasına yönelik, yani kazanılmamış olan gelirden peşin vergi ödenmesi gibi bir anlayışın kaldırılması nedeniyle olumlu bir adım. Bunu önemsiyoruz; ancak, bu tasarının, emekçilere, memurlara, çalışanlara yönelik güleç bir yüzü, onları memnun edecek mutlu bir haberi olmadığını söylemekten de üzgün olduğumu ifade ediyorum.

Bu tasarı, diğer alanlarda, birçok kesime birçok şey getiriyor; ama, Gelir Vergisinin basamaklarında, en alt kesimde iki yıl içinde yüzde 10’luk bir indirim öngörürken, gelir dağılımının çok bozuk olduğu ülkemizde, üst dilimlerde indirimi yüzde 15’le gerçekleştirmeyi öngörüyor.

Bu çerçevede, bu tasarı adaletsizdir; vergi adaletine, emeğiyle çalışanlara duyarsız ve vergi yükünün adil dağılımına katkıda bulunma iddiası yoktur. Tasarının 28, 29, 45, 46, 50, 65, 82 ve 6 nolu maddeleri bu çerçeve içerisinde düzenlenmiştir.

Bu tasarı, sosyal devlete duyarsızdır. Bu tasarının, eğitim, kültür, sağlık, sosyal güvenliğin gelişmesine katkıda bulunma iddiası yoktur. Daha evvel belirttik, bir vergi yasasının en önemli alanlarından biri, yeterli gelir sağlamak ve enflasyonu aşmanın temel aracı olması gereken vergi reformuyla kamu gelirlerini artırma iddiasını ortaya koyabilmektir. Oysa, bu tasarı, enflasyonu kontrol edebilme anlayışı konusunda da duyarsızdır.

Bakınız, bir ara, Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı Ecevit “eğer Cumhuriyet Halk Partisi asgarî ücretten vergi alınmamasında ısrar ederse, Hükümetten istifa ederiz; enflasyondan, Cumhuriyet Halk Partisini sorumlu tutarız” demişlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ne kadar ek süre istiyorsunuz Sayın Hacaloğlu?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Aynı zamanı rica ediyorum...

BAŞKAN – Peki...

Size 5 dakika ek süre veriyorum; rica ediyorum, bu süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Oysa, Cumhuriyet Halk Partisi, asgarî ücretten vergi alınmamasına değil, ancak, en alt düzeydeki gelir sahiplerinden, emekten, emeğin üzerindeki adil olmayan vergi yükünün hafifletilmesine yönelik, vergi ve fon yükünün azaltılmasına yönelik öneride bulunmuştu.

Biz, bu çerçevede, şimdi de, 1 milyar liraya kadar olan gelirlerde Gelir Vergisi yükünün yüzde 3’le, 3 milyar liraya kadar olan gelirlerde ise yüzde 10’la sınırlanması; yani, bu çerçeve içinde, tüm memurların verecekleri verginin en çok yüzde 10 düzeyinde oluşması konusunda önergemizi getiriyoruz; ama, bu vergi tasarısını da destekliyoruz. Bu Parlamentonun, böyle bir önergeye destek vermesi halinde, bunun, Maliyeye yükünün 2-2,5 milyar dolar düzeyinde olacağını ifade etmek istiyorum. Bunun nereden karşılanabileceği konusunda ise, becerikli Hükümetimizin ve birikimine inandığım Maliye Bakanlığımızın, bu yasa tasarısı çerçevesinde dahi, birçok kaynağı harekete geçirebileceğine inanıyorum.

Bu tasarı, mevcut yapısı içinde, tabanın dar niteliğini genişletmek, kayıtdışı ekonomiyi belirli boyutlarda kayıt içine almak konusunda belirli açılımlar yapmakta; ancak, buna karşın, tasarının, ekonomik ve sosyal gelişmeyle uyumlu olması ve onu özendirmesi konusunda belirli eksiklikler içinde olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu tasarı, ülkemizde, tekelleşme sürecinin kısıtlanması, engellenmesi konusunda duyarsız. Tasarının 48 inci, 57 nci ve 30 uncu maddeleri, sermayenin tabana dağılmasına katkıda bulunması konusunda ve diğer boyutlarıyla küçük ve orta boy işletmeleri (KOBİ) büyük sermaye karşısında koruma konusunda yeterince duyarlığı ortaya koymuyor.

Bu tasarı, 34 üncü, 40 ıncı, 42 nci ve 55 inci maddeleri çerçevesinde, rant ekonomisine dur deme, reel ekonominin gelişmesine katkıda bulunma iddiasını ortaya koymuyor, sergilemiyor.

Bu tasarı, 30 uncu maddesiyle, planlı kalkınma anlayışına, Devlet Planlama Teşkilatının yatırım politikalarının teşviki konusunda katkıda bulunma anlayışına duyarsız kalıyor.

Bu tasarı, 46 ncı, 48 inci ve 54 üncü maddeleriyle örgütlü topluma duyarsız olduğunu ortaya koyuyor. Sivil toplumun derinleşmesine katkıda bulunma iddiası olmadığını kanıtlıyor.

Bu tasarı, 5 inci ve 26 ncı maddeleriyle, meslek odalarının kararlara katılmasına katkıda bulunmama anlayışına ortaya koyarak, katılımcılığa duyarsız olduğunu ortaya koyuyor.

Buna karşın, tasarı, mevzuattaki karmaşıklıkları aşmak ve vergi idaresinde yapılanma, vergi idaresini daha verimli bir yapıya taşıma konusunda yeni iddialar ortaya koyuyor.

Bunun dışında, bu tasarıya, kazanılmayan gelirden vergi alınması uygulamasını önlemeye yönelik düzenlemeler, belirli istisna ve muafiyetlerin kaldırılması, sistemi basitleştirmeye yönelik düzenlemeler, götürü verginin kapsamını daraltma ve esnafımızı bu yükten kurtarma konusunda atılan adımlar ve ekonomik suça ekonomik ceza anlayışını geniş boyutta gündeme getirmesi nedenleriyle olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu tasarı, iki maddesiyle, geçici 47 ve 48 inci maddeleriyle, bir anlamda, örtülü bir servet beyanı uygulaması getirmektedir. Biz, bunu olumlu buluyoruz; buradan, geriye dönük vergi tarhının esas alınmadığını düşünüyoruz.

Sayın Bakanın dediği gibi, bu tasarı, bir reform tasarısı değildir; bu tasarı, sadece bir maddesiyle, yani, gelirin tanımını belirleyen, Gelir Vergisi Yasasının 1 inci maddesini bu anlayışla düzenleyen 1 inci maddesi çerçevesi içinde, reforma yakın bir tasarıdır değerlendirmesine katılıyoruz; 1 inci maddedeki düzenlemeyi yürekten destekliyoruz.

Bir vergi reformunun, er geç, bu çatı altındaki tüm sosyal demokratların dayanışmasıyla çıkacağına olan inancımla, bu düzenlemeleri ileride yapabilmek umuduyla; ama, getirilen olumlu maddeleri desteklemek amacıyla tasarının arkasında olacağımızı tekrar belirterek; bu duygularla, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

Demokrat Türkiye Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Müjdat Koç; buyurun.

DTP GRUBU ADINA MÜJDAT KOÇ (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu Tasarısı üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vergilendirmede temel kural, herkesin ekonomik gücüne göre vergi ödemesidir. Nitekim, Anayasa da “malî güce göre vergilendirme, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır” ilke ve görüşüne yer vermektedir; ancak, Türkiye’de ücretler üzerindeki verginin ağırlığı, Anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, çalışanlar ve ülke aleyhine olumsuz ekonomik ve sosyal sonuçlar da doğurmaktadır. Ücretler üzerinde vergi yükünün ağır olması, emek talebini azaltmakta, istihdam üzerinde olumsuz etki yapmakta, gelir dağılımını bozmakta, tamamen ya da kısmen fiyatlara yansıyarak fiyat artışlarına yol açmakta, toplu sözleşme görüşmelerini çıkmaza sokmakta, kayıtdışılığı teşvik etmekte, taşeron kullanmayla, çoğu kez, sigortasız, vergisiz, düşük ücretli işçi çalıştırmaya yöneltmektedir.

Ülkemiz ekonomisi, çok uzun bir süreden beri, ağır bir enflasyonist baskı altında yaşarken, bir yandan da çok hızlı bir değişim sürecinin sancılarını yaşamaktadır. Değişim, toplumsal ve ekonomik yapımızın temel tanımlayıcı kavramıdır. Böylesine dinamik bir yapıda ekonomiyi kavramak durumunda olan malî mevzuatımız çok hızla tükenmekte ve yeni durumlara uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir. Daha somut ifadelerle, vergi kanunlarımız, ekonomimizin realitelerinden kopmuş durumdadır.

Tasarının gerekçesinde de belirtildiği üzere, yasal vergi oranları aşırı derecede yüksektir. Kamu hizmetlerinin finansmanında elbette vergiler gereklidir; ancak, vergileme, hassas dengeler üzerine kurulması gereken bir sistemdir. Bir hukuk kuralının, gerçekten uygulanabilirliği yanında, doğuracağı ekonomik etkileri de dikkate alınmalıdır.

Öylesine bir vergi sistemiyle karşı karşıyayız ki, kazanan ile kazanmayan arasında fark gözetilmemektedir. Gelirin bölüşümünde, adaletin sağlanmasında bir araç olarak kullanılması gereken vergi sistemi, bizzat, adaletsizlik kaynağı haline gelmiştir. Türk vergi sistemi, özünde beyan esası gibi modern bir anlayış ve felsefe üzerine kurulmuşken, bugün geldiğimiz noktada, artık, beyan esasından bahsetmek zor olacaktır. Başlangıçta vergi güvenlik müesseseleri olarak uygulamaya giren hayat standardı, götürü vergi, geçici vergi gibi uygulamalar beyan esasının yerini almıştır. Bugün, Türk vergi sisteminin salma usulü olduğunu söylemek, abartma sayılmamalıdır.

Bir ekonomide verginin kaynağı nedir? Bu sorunun yanıtı verilmeden vergileme yapmaya kalkışmak, gerçekten, adaletsizlik yapmaktır. Bir ekonomide vergileme, ancak ve ancak vergilemeye konu edilebilecek artı değerin yaratılması halinde mümkündür. Vergi, ekonomideki değer yaratma faaliyetinin önünde bir engel olarak durmamalıdır. Öyle bir vergi sistemi düşünün ki, bir girişimcinin işe başladığı ilk gün, sene sonunda ne kadar vergi vereceği belli olsun... Vatandaşa, daha işe başladığı ilk gün diyorsunuz ki “önce, devlet olarak ben gelirim, önce ben hakkımı alırım.”

Sayın milletvekilleri, vergi sistemimiz, geçen otuz yıl içinde geriye gitmiştir. Demokratik nitelikli ülkelerden esinlenerek kurduğumuz sistemi, adım adım, vatandaştan koparmış durumdayız. Dünya, günbegün küçülmektedir. Artık, dünyanın hangi köşesinde olursanız olun hiçbir önemi yok. Türk girişimcisi, Amerika’dan Japonya’ya, Rusya’dan Afrika’ya, ticaret ve kazanç yolunda koşturmaktadır. Öylesine büyük bir potansiyelle karşı karşıyayız ki, tüm bu mevzuat açmazlarına rağmen, ihracatımız ve üretimimiz yıldan yıla artmaktadır. Dünyanın gelişmiş ekonomilerinin hepsinde, öncelik üretime verilmektedir. Devletler, vatandaşlarına nasıl daha iyi hizmet verebileceklerinin arayışı içerisindedir.

Bu çerçevede, vergilerin, klasik zora dayalı alımı anlayışından vazgeçilmekte ve gönüllü uyum kavramı gündeme gelmektedir. Bu, çok önemli bir perspektif değişikliğidir. Memnun ettiğimiz vatandaş, vergi öder. Kendisine adil davranıldığına inanan vatandaş, gönüllü, yasalara uyar. Devlet ile vatandaşın karşı karşıya geldiği en önemli konu vergidir. Vatandaşlık bilincinin kaynağında vergi vardır. En kutsal şey, kişinin yarattığı değerdir, alın teridir, ekmek parasıdır. Bu değerden pay istenirken, bugüne dek gerekli özen gösterilememiştir. Güven üzerine kurulduğu varsayılan bir sistem, vatandaşların tamamını vergi kaçakçısı olarak gören bir sisteme dönüşmüştür. Bu dönüşüm, kendi kendini besleyen bir süreçtir. Eğer, birisine vergi kaçakçısı muamelesi yapar ve tüm kanunlarınızı bu anlayış üzerine kurarsanız, herkesi vergi kaçakçısı yaparsınız. İşte, bugün geldiğimiz durum budur. Bugün, bu yüce çatının altında bulunanlar dahil, hiç kimse, vergisini tam olarak ödediğinden emin olamaz. Vergi kanunlarımız, bizleri, vergi kaçırdığımız zannıyla öylesine karmaşık düzenlemelerle boğmuş durumdadır ki, bu ülkenin en dürüst ve mevzuatı ezbere bilen mükellefi bile, inanın, en azından bir usulsüzlük cezasından kurtulamaz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde, şu ana kadar genel hatlarını arz etmeye çalıştığım vergi sisteminin sonuçları üzerinde durmak istiyorum.

Ülkemizde, kayıtdışı ekonominin, bir hesaplama şekline göre yüzde 40, bir hesaplama şekline göre de yüzde 50’nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bunun anlamı şudur: Ekonomide yaratılan değerin hemen hemen yarısı vergidışıdır. Başka bir deyişle de, vatandaşlarımız ya gelirlerini beyandışı bırakmakta veya hiç mükellefiyet tesis ettirmemektedirler.

Vergi sistemimiz, sosyal adaletin tesisinde bir araç olması gerekirken, bizatihi kendisi, sosyal adaletsizliklerin nedeni durumuna gelmiştir.

Kamu harcamalarının finansmanında yeterli kaynak sağlama imkânından mahrumdur.

Müteşebbis gücünü caydırıcı niteliktedir.

Tüm bu problemlere karşın, görüşmekte olduğumuz tasarı, hemen hemen tüm vergi kanunlarında köklü değişiklikler içermekte ve vergi sistemimizde yeni bir anlayışı temsil etmektedir.

Gelir Vergisi Kanunumuzda öngörülen değişiklikler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, vergileme rejiminde, bazı düzeltmelerin ötesinde, bir anlayış değişikliğine gidildiği görülmektedir. Bu değişiklikte, ticarî, ziraî ve meslekî kazançlar ile ücretler, gayrimenkul ve menkul sermaye iratları olarak tanımlanarak, klasik gelir unsurları dışında kalan tüm unsurların “diğer kazanç ve iratlar” olarak adlandırılarak vergilemeye tabi tutulması esas alınmıştır. Gelirin tanımı değiştirilerek, tasarruf ve harcama konusu olan her türlü kazanç ve iratların safî tutarı olarak tanımlanmıştır. Kısaca belirtmek gerekirse, bir gerçek kişinin mal varlığında, tasarruf veya harcama olarak tezahür eden her türlü kazanç veya irat, kaynağına bakılmaksızın verginin konusu içerisine girmektedir.

Bu değişiklikten en fazla etkilenecek olan kazanç türü, ticarî kazanç unsurları içinde yer almaksızın menkul kıymet alım satımı suretiyle kazanç elde eden gerçek kişilerdir. Bu kişiler için, belli miktarın üzerinde elde edilen kazançlar için beyanname verme mükellefiyeti doğmuştur veya doğacaktır, bu yasa tasarısı kanunlaştıktan sonra. Buna karşılık, enflasyondan arındırmaya imkân veren mekanizmaların sistem içerisinde öngörülmüş olması, yerinde bir uygulamadır.

Tasarının getirdiği önemli bir diğer değişiklik ise, ticarî kazançlarda götürü usulün kaldırılarak, yerine basit usulün getirilmesidir. Bu değişikliğin amacının, belge düzenini yerleştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Kazanç, alınan ve verilen belge tutarları arasındaki farka göre tespit edilecektir. Bu mükelleflere defter tutma yükümlülüğü getirilmemektedir. Bu değişikliklerle beraber, tarife, önemli ölçüde düşürülmektedir. İlk dilim için vergileme yüzde 15’e çekilmekte ve yıllardır şikâyetçi olduğumuz hayat standardı kaldırılmaktadır

Mevcut sistemde oranların çok yüksek oluşu ve belge düzeninin yerleştirilememiş olmasının yanı sıra, vergi idaresinin yeterince etkin olmaması nedeniyle, Gelir Vergisi sistemi yüzde 80’lere varan oranda, hayat standardı ve götürülük esasına dayanmaktadır. Gelir Vergisi sistemimiz, çağdaş bir yaklaşımı temsilen beyan esasını öngörürken, uygulamada tamamen beyan esasının dışına çıkılmıştır. Hayat standardı adı altında beyan edilmesi gereken vergi, belli göstergelerden yola çıkılarak, devlet tarafından tayin edilir hale gelmiştir; bu, vergi toplamanın en kolay yolu olarak bugüne kadar sürekli olarak geliştirilmiştir ve göstergeler, ekgöstergeler, ekmaddeler ve sınıflar, Gelir Vergisi Kanununun belkemiğini oluşturmuştur.

Tasarı, ana hatlarıyla muafiyet, istisna, indirim ve hayat standardına ilişkin hükümlerin, kanunun temel felsefe ve yaklaşımından uzaklaşmaya neden olan faktörlerini bertaraf etmeyi hedeflemektedir. Bunu sağlamak için:

Vergi oranları düşürülmektedir. Düşen oranlara paralel olarak, mükelleflerden gerçek beyan beklenmekte ve hayat standardı kaldırılmaktadır.

Muafiyetler daraltılmakta veya kaldırılmaktadır.

Beyanın geçerli olmadığı durumlarda, stopaj gündeme gelmekte ve bu nedenle muafiyete gerek kalmamaktadır.

Bir kişiye atfedilebilen harcama veya tasarruf şeklinde ortaya çıkan tüm unsurlar vergilendirilmektedir.

Bu temel yaklaşımlarıyla, tasarı metin, bizce son derece olumlu bir adım atmaktadır. Gerçekten, Gelir Vergisi sistemimiz, beyan esasıyla kamu idaresini vergi kaçırmaktan caydırıcı cezaî müeyyideler yanında, gönüllü uyumu temin etme yönünde adımlar atmayı zorunlu kılmaktadır.

Vergi tarifesindeki düzenleme ve hayat standartlarının kaldırılması, bu yolda atılmış son derece olumlu adımlardır. Bu düzenleme, Vergi Usul Kanunundaki cezaî müeyyideleri artıran düzenlemelerle uyum halindedir. Çeşitli sebeplerle mükelleflerle olan temaslarımızda, sürekli olarak, oranların yüksekliği şikâyet konusuydu. Hayat standardının yarattığı adaletsizlikler çok uzun zamandan beri gündemdedir.

Götürülük, gerçekten, başlı başına vergi adaletsizliği kaynağına dönüşmüştür. Bir yandan, hiç vergi alınmaması ve negatif vergilenmeye konu olması gereken kesimler, bu uygulamayla vergisel yük altına sokulurken, gelir seviyesi çok yüksek olan bazı kesimler, çeşitli yasal düzenlemelerle, aynı skalaya sokulmuşlardır.

Tasarı, tüm bu şikâyet ve olumsuz durumların çözümü konusunda cesur bir adım atmaktadır. Tasarının hayatiyet kazanarak, gönüllü beyanı ve uyumu temin edebilmesi için etkin bir tanıtıma ve mükellef desteğine ihtiyaç vardır. Bunun sağlanabilmesi için, bu tasarıyla birlikte, idarî reform da mutlaka gündeme getirilmelidir. Bu kapsamda, vergi idaresi personel yapısı gözden geçirilmeli ve denetim elemanı ağırlıklı bir yapıya doğru ilerlemelidir. Vergi idaresi tam otomasyona geçmelidir. Malî müşavirlik müessesesi mutlaka desteklenmelidir.

Vergi Usul Kanunundaki değişiklikler, vergi cezası sisteminde bugüne değin yapılan en radikal değişiklikleri içermektedir. Bu düzenlemenin ilk göze çarpan özelliği sadeleştirmedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vergi yasa tasarısının hazırlanmasında şüphesiz en büyük pay sahibi Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel’dir. Ayrıca, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Biltekin Özdemir başta olmak üzere, Komisyondaki tüm arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığı bürokratları ile tasarıya son şeklini verebilmek için tüm parti grupları büyük çaba sarf etmişlerdir. Bugün Genel Kurulda görüşmelerine başladığımız vergi yasa tasarısının, iktidar ve muhalefet partilerinin de desteğiyle kısa zamanda kanunlaşacağını umuyorum. Şimdiden, olumlu katkılarından dolayı tüm gruplara ve milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Yeni vergi yasasının, ülkemize, milletimize ve yurt ekonomisine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Koç, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, saat 20.15’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.05

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, tasarının müzakeresinden önce, önceki oturumda kabul edilen Danışma Kurulu önerisiyle görüşme günleri belirlenmiş olan Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergelerin ilişkin önergelerin üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerini, kura çekmek suretiyle, tespit edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, daha önce ifade ettiğimiz ve zabıtlara da geçtiği üzere, hangi parti grubumuzdan kaç kişi bildirilmişse, onların isimlerini okuyoruz zabıtlara geçmesi açısından, sonra da kura çekeceğiz.

V. —ÖNERİLER (Devam)

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)

1.—(11/16) esas numaralı gensoru önergesi ile (9/22), (9/23) ve (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri, görüşme günleri ve Dilekçe ve TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonları ile (10/219) ve (10/23, 36, 103, 173, 183, 198) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonlarının üye sayılarına ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu'yla ilgili (9/22) esas numaralı Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge hakkında, Doğru Yol Partisinden söz talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini okutuyorum:

Ayvaz Gökdemir, Nevfel Şahin, İsmail Kalkandelen, Hasan Ekinci, Mehmet Gözlükaya, Turhan Güven, Saffet Arıkan Bedük, Köksal Toptan, Bayar Ökten, Nahit Menteşe, Hayri Kozakçıoğlu, Abdulkadir Akgöl, Mehmet Gölhan, Turhan Tayan, Abdülbaki Ataç, Ertuğrul Eryılmaz, İrfettin Akar, Mustafa Dedeoğlu, Meral Akşener, Ahmet İyimaya, İlyas Yılmazyıldız, Hacı Filiz.

BAŞKAN – Aynı önerge için, Anavatan Partisi Grubundan bildirilen isimleri okutuyorum:

Yusuf Namoğlu, Ali Er, Enis Sülün, Ahmet Alkan, Refik Aras, Mehmet Sağdıç, Mustafa Balcılar, Mustafa Balcılar, Sümer Oral, Ünal Yaşar, İrfan Demiralp, Evren Bulut, Veysel Atasoy, Miraç Akdoğan, Necati Güllülü, Ahmet Kabil, Avni Kabaoğlu, Nizamettin Sevgili, Erkan Kemaloğlu, Halit Dumankaya, Erkan Mumcu, Metin Öney, Uğur Aksöz, Ülkü Güney.

BAŞKAN – Fazilet Partisinden aynı önerge için gönderilen isimleri okutuyorum:

Musa Uzunkaya, Salih Katırcıoğlu, Abdullah Özbey, Aslan Polat, Abdullah Örnek, İsmail Coşar, Memduh Büyükkılıç, Ekrem Erdem, Yakup Budak, Latif Öztek, Kahraman Emmioğlu, Osman Hazer, Kâzım Arslan, Turhan Alçelik, Feti Görür, Mustafa Yünlüoğlu.

BAŞKAN – Bu önergeyle ilgili olarak konuşacak milletvekillerini tespit etmek üzere kura çekiyoruz: Sayın İrfettin Akar, Sayın Mehmet Sağdıç, Sayın Ahmet Alkan.

Şimdi, Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal'la ilgili (9/23) esas numaralı Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge hakkında Doğru Yol Partisinden söz talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini okutacağım; ancak, bir önceki önergede söz isteyen 22 milletvekilinin isimleri burada da aynen var; sadece, o listede isimleri olmayan milletvekillerinin isimlerini okutalım, boş yere külfet olmasın:

İsmet Attila, Ahmet Uyanık, Fevzi Arıcı, Mustafa Kemal Aykurt, Kadir Bozkurt, Tahsin Irmak, Nurhan Tekinel, İsmail Karakuyu, Necmi Hoşver ve Necati Çetinkaya.

BAŞKAN – Anavatan Partisinin bildirdiği isimleri okutuyorum:

Yusuf Namoğlu, Ali Er, Enis Sülün, Ahmet Alkan, Mustafa Balcılar, Refik Aras, Mehmet Sağdıç, Sümer Oral, Ünal Yaşar, İrfan Demiralp, Evren Bulut, Veysel Atasoy, Miraç Akdoğan, Necati Güllülü, Ahmet Kabil, Avni Kabaoğlu, Nizamettin Sevgili, Erkan Kemaloğlu, Halit Dumankaya, Erkan Mumcu, Metin Öney, Uğur Aksöz, Ülkü Güney, İlker Tuncay, Mehmet Keçeciler, Bahri Kibar, Şükrü Yürür, Abbas İnceayan, Süleyman Hatinoğlu, Aslan Ali Hatipoğlu, Mete Bülgün.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu tarafından bildirilen isimleri okutuyorum, önce okunanlara ilaveten:

Mustafa Ünaldı, Fethi Acar, Hayrettin Dilekcan, Kemalettin Göktaş, Şeref Malkoç, Hüseyin Olgun Akın, Mustafa Hasan Öz, Cemalettin Lafçı.

BAŞKAN – Şimdi, isabet şansında adaletsizlik olmasın diye, bir önceki listede okunan isimler ile sonra ilaveten okunan isimlerin hepsini birlikte kuraya tabi tutuyoruz: Sayın Hüseyin Olgun Akın, Sayın Abbas İnceayan, Sayın Sümer Oral.

Şimdi, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili (9/24) esas numaralı Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge hakkında Doğru Yol Partisinden söz talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini okutacağım; Doğru Yol Partisinin, bir ve ikinci sıradaki önergelerle ilgili listelerine ilaveten iki isim var; şimdi onları okutuyorum:

Halil Yıldız, Bekir Aksoy.

BAŞKAN – Sayın Anavatan Partisi, yeni bir liste verdiği için tamamını okutuyorum:

Yusuf Namoğlu, Ali Er, Enis Sülün, Ahmet Alkan, Mustafa Balcılar, Refik Aras, Mehmet Sağdıç, Sümer Oral, Ünal Yaşar, İrfan Demiralp, Evren Bulut, Veysel Atasoy, Miraç Akdoğan, Necati Güllülü, Ahmet Kabil, Avni Kabaoğlu, Nizamettin Sevgili, Erkan Kemaloğlu, Halit Dumankaya, Erkan Mumcu, Metin Öney, Uğur Aksöz, Ülkü Güney, İlker Tuncay, Mehmet Keçeciler, Bahri Kibar, Şükrü Yürür, Abbas İnceayan, Süleyman Hatinoğlu, Aslan Ali Hatipoğlu, Mete Bülgün, Ataullah Hamidi, Şerif Bedirhanoğlu, Nejat Arseven, Adil Aşırım.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubunun verdiği yeni isimleri -daha önce okunanları da kuraya iştirak ettireceğiz- okutuyorum:

Bekir Sobacı, Lütfi Yalman.

BAŞKAN – Şimdi kura çekiyorum: Sayın Lütfi Yalman, Sayın Ekrem Erdem, Sayın Ahmet Kabil.

Böylece, üç önerge için de sözcülerimiz belirlenmiş oldu.

Şunu ifade edeyim: Söz talebinde bulunan arkadaşlar ile bu kurayla belirlenen arkadaşlar, her zaman kendi aralarında yer değiştirebilirler, söz devri yapabilirler; buna bir engel yok.

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. —Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 Arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 Arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 Arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın,Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 Arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin,Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 Arkadaşının, Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı :626) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakerelere devam ediyoruz.

Demokrat Türkiye Partisi görüşlerini ifade etti.

Grupları adına başka söz talebi yok mu efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Aykon Bey konuşacak efendim.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Aykon Doğan.

Sayın Doğan, buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Parlamentomuz, önemli bir yasa tasarısını görüşüyor. Tasarı, 12 ayrı vergi kanununda değişiklik yapan bir vergi kanunu tasarısıdır. Türkiye, bunu birkaç senedir görüşüyor; toplum, bir beklenti içerisinde. Burada, vergi kanunu tasarısının geneli üzerinde Grubumuz adına görüşlerimi açıklarken, dünyada vergicilik nereye gidiyor, dünya vergicilikte nereye gidiyor, bunlara değinmek istiyorum; çünkü, istiyorum ki, dünyadaki vergicilik gelişimi -özellikle son yirmi yıldır- hangi noktadadır, Türkiye ne yapıyor, Türkiye neyle uğraşıyor, bunu Yüce Parlementomuz mukayese edebilsin.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Anavatan Partisi sözcüsü "bu Parlamentodan harcama kanunları kolay çıkıyor" dedi; doğru; bugün değil, yirmi yıldır kolay çıkıyor. Onun içindir ki, kamu harcamaları, gayri safî millî hâsılanın yüzde 40'ına gitti; onun içindir ki, vergiler, kamu harcamalarının ancak yarısı mesabesinde kaldı, yüzde 22'lerde kaldı vergi yükü.

Bugün, yine, bütçenin dört aylık uygulamasına bakıyoruz; yirmi yıllık trentte, bu kadar gayretlere, bu kadar tartışmalara, bu kadar konuşmalara rağmen hiçbir değişiklik yok. Harcamalardaki dört aylık artış yüzde 150'nin üzerinde; gelirlerdeki, yüzde 40'larda seyrediyor. Demek oluyor ki, 1998 bütçe uygulamasında da kamunun sorunları devam ediyor.

Şimdi, burada, OECD ülkelerinde vergi yükü şudur deniliyor. Tabiî, bu mukayeseyi yaparken, OECD ülkelerindeki geliri de vatandaşa tanımanız gerekir. Ancak, ben, vergi yükü üzerinde durmak istemiyorum. Eğer, vergiler, kamu harcamalarının yarısını veya bir miktar üstünü karşılıyorsa, siz, kamu harcamalarının önemli bir kısmını borçlanarak karşılıyorsanız, bu Parlamentoda tartışılması gereken olay kamu harcamalarıdır; çünkü, vergi, aslında, sıfır faizli bir borçlanmadır. Kamu borçlanması da, nihayet, piyasa faizleriyle piyasadan aldığınız bir paradır. Önemli olan, kamuya ekonomiden yapılan transferdir ve bunun ölçüsü de, kamu harcamalarının nispetidir.

Burada, Türkiye'nin sorunu, vergileri artırmak değil; Türkiye'nin sorunu, kamu harcamalarını olması icap eden bir noktaya çekebilmektir. Türkiye, maalesef, yirmi yıldır, ters yönde bir gelişme göstermiştir ve bugün de aynı mantıkla gidiyoruz.

Şimdi, burada, gönül isterdi ki, vergi reformu gibi önemli bir yasa tasarısından önce -burada iktidar sözcüsü arkadaşımız değindi- bir mahallî idareler reformu gelsin. Evet, bu, kamu harcamalarında rasyonalite ve verimliliğe götürecektir bizi. Bu gelsin ve devletin harcamaları yeni bir disipline bağlansın. İstediğiniz işte Devlet İhale Kanununu uygulayacaksınız, istediğiniz işte Devlet İhale Kanununu uygulamayacaksınız.. Dünyada böyle bir kamu harcama düzeni olan devlet yoktur değerli arkadaşlar. Önce, kamu harcamalarını disipline edeceksiniz ve kamu harcamalarını açıklayacaksınız. Bugün, Fransa'da, bir belediye başkanının yıl içinde gönderdiği çiçek bedeli her gün deklare ediliyor, her gün yayımlanıyor. Bir Fransız kamuoyu, kamu bütçesinden herhangi bir yere gönderilen bir demet çiçeğin hesabını sorabiliyor. Siz, bu Parlamentoda, hangi kamu harcamasının hesabını sorabiliyorsunuz; hangisini sorabiliyoruz?!

Değerli arkadaşlarım, o halde, yapılması icap eden şey, kamu harcamalarının şeffaflaştırılması ve kamu denetimine açılmasıdır. Bu önemlidir; işte, bu, yeni bir devlet anlayışıdır.

Bugün, Fransız sisteminde tek bir hazine vardır, o da nakit hazinesidir; belediyelerin gelirleri de o hazineye yatar, KİT'lerin gelirleri de o hazineye yatar. Bugün, Türkiye'de, bakıyorsunuz, her KİT kendi başına bir hazine, her belediye kendi başına bir hazine; kamu bütçesini disiplin altına almak da yetmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bu hususu vurguladıktan sonra, dünyadaki vergi esprisi, vergi anlayışındaki değişmelere de kısaca değinmek istiyorum.

Birinci değişim, kamu harcamalarının kısılması yanında, verginin aslî fonksiyonuna çekilme anlayışıdır. Vergiye, özellikle İkinci Dünya Harbinden sonra, gelir dağılımını düzeltsin, sosyal adaleti sağlasın gibi aslî fonksiyonları dışında görevler verilmiştir; ama, bugün gelinen noktada görülmüştür ki, vergilerle, ne gelir adaleti sağlanabilmiş ne de gelir dağılımı düzeltilebilmiştir. Bu konuda kamu harcamaları daha etkindir. İşte, bakınız, bir yeşilkart yasası, bir sosyal yardımlaşma fonu, bir işsizlik sigortası...

Şimdi, burada, bütün gruplara, bütün arkadaşlarıma soruyorum: Hangi yasalarla gelir adaletini, gelir dağılımını daha etkin bir şekilde düzenleyebilirsiniz; harcama yasalarıyla. Onun içindir ki, dünya, vergiyi aslî fonksiyonuna çekme noktasındadır. Denilmektedir ki, evet, gelir dağılımı önemlidir, sosyal adalet önemlidir, eşitlik önemlidir; ama, bu konuda İkinci Dünya Harbinde vergi dünyasında yaşanan olaylar, vergiden beklenen fonksiyonları bulamamıştır.

Verginin aslî fonksiyonlarına çekilmesi esprisi, bütün dünyada, vergi oranlarının aşağıya çekilmesi görüşünü de getirmiştir.

Bugün burada tartışmamız gereken husus şudur: En adil vergi, en eşit vergi, en güzel vergi nedir; bugün, ekonomistler, sosyologlar ve maliyeciler, bugünkü dünyadaki gelişim çerçevesinde bunun tanımını yapmaktadırlar. En adil, en eşit, en kolay, en mükemmel vergi, istisnasız, genel, umumî, düşük oranlı vergidir. İstisnalar... Ne kadar objektif olursanız olun, onlarda bir sübjektivite vardır. Herkesten yüzde 10 oranında vergi aldığımızı düşünelim. Bunun bir anlamı da, hiç vergi almamaya eşittir; yüzde 10 vergi almasanız da, yüzde 10 vergi alsanız da durum aynıdır. Bunun yerine, bugünkü Gelir Vergisinde olduğu gibi, yüzde 25'ten başlayan yüzde 55'te biten, geniş istisnalarla, geniş sübjektiviteye uğramış bir gelir vergisiyle nasıl vergi adaletini sağlarsınız?.. Bugün soruyorum, sosyal demokrat arkadaşlarıma soruyorum: Stopaj olarak ücretlerden ne vergi alıyorsunuz; yüzde 25... Faizlerden ne alıyorsunuz?.. Bu kürsüde, bunun cevabını, sosyal adalet yönünden, sizinle tartışmak isterim. Onun için, diyorum ki, gelin, herkesten yüzde 6 oranında vergi alalım; ücretlilere, memur ve işçi kesimine verilmesi gereken cevabı, ancak böyle verebilirsiniz. Dünya bunu görmüştür. Dünya demektedir ki, bütün OECD ülkelerinde bugün... Sayın Kesici "efendim, OECD ülkelerindeki vergi yükü şudur" diye ifade etti.

Bir de, bu Parlamentonun yirmi yıldır saplandığı bir olay vardır. Efendim, vasıtasız vergiler -yani, Gelir ve Kurumlar Vergisi- sosyal adalet ilkesine uygundur, vasıtalı vergiler sosyal adalet ilkesine uygun değildir; yani, tersine müterakkidir. Yirmi yıldır, biz, bunu tartışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bugün, bütün OECD ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, vergi literatüründe başka bir şeyi tartışıyor; "gelir üzerinden aldığınız Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi, tasarrufları vergiliyor, insanların girişim heyecanını frenliyor; mümkün olduğunca bunları aşağı çekiniz ki, pasta büyüsün, onu kolayca dağıtabilelim" diyor. Bugün, OECD ülkelerinde tartışılan da budur; ama, biz, bu Parlamentoda Anavatan sözcüsünden hâlâ... Ki, 10-15 yıldır sosyaldemokrat görüşlü arkadaşlarımız, devamlı olarak, vergi adaleti yönünden direkt vergileri savunmuşlardır. Bu, bir süredir de vergi literatüründe sıkça söylenmiş bir husustur; ama, bugün, bu da terk edilmektedir.

Amerika Birleşik Devletlerinin 1996 genel seçimlerinde gelir vergisinin kaldırılması tartışılmış ve "yüzde 17 oranlı bir muamele vergisi, Amerika Birleşik Devletlerinin kamu harcamalarını karşılamaya yeterlidir" denmiştir. Bugün, bütün dünyada, gerek Kurumlar Vergisi oranları gerekse Gelir Vergisi tarifesi, yüzde 50 oranında aşağı çekilmiştir.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) –Siz, direkt vergi almıyor diye mi karşı çıkıyorsunuz?

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Amerika Birleşik Devletlerinde, yüzde 70'lerde olan azami oran Türkiye'de yüzde 55'tir -bugün yüzde 40'lara çekilmiştir- ilk dilim bizdekinden aşağıdadır, yüzde 15 civarındadır ve ilk dilimin yüzde 15 oranına karşın, geniş bir istisnayla, yaşam imkânı veren bir gelir de -gerek ücretliler olsun gerek serbest meslek erbabı olsun- vergidışıdır, 6 bin dolar civarındaki bir gelir vergidışıdır, 6 bin dolarlık vergidışı olan bir başlangıç geliri üzerinde de, Türkiye'nin neredeyse yarısı nispetinde vergi oranı uygulanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, burada belirtmek istediğim husus, bugün dünyadaki vergi anlayışının İkinci Dünya Harbinin sonlarından çok da farklı olduğudur. Türkiye'de bir vergi kanunu yaparken, bugünkü globalleşme, bugünkü teknolojik gelişme çerçevesinde, sadece Türkiye için vergi kanunu yapmanız da yeterli değildir; çünkü, siyasî sınırlar devam ediyor, ama, ekonomik sınırlar aşağı yukarı kalkmıştır.

Bugün sermayeyi vergilendiriyorsunuz. Bundan on sene önce kıyı bankacılığı yoktu, off shore bankacılık yoktu. Dünyanın hiçbir yerinde sermaye hareketleri günümüzdeki kadar değildi, mal hareketi de böyle değildi, emek de bu kadar seyyal değildi. Dünyadaki globalleşme olayı, bütün ülkeler için yeni bir vergi anlayışını zarurî kılmıştır. Bugün, Türkiye'de, şu vergi kanununu tartışırken yabancı sermaye hareketlerini düşünmeye mecbursunuz, mecburuz. Gelir Vergisi oranlarını, Kurumlar Vergisi oranlarını, Katma Değer Vergisi oranlarını tartışırken, sermaye gelirleri üzerindeki stopajı tartışırken, dünyanın globalleşme olgusuna da dikkat etmek mecburiyetindeyiz.

Şimdi, bu genel değerlendirmeden sonra, bu tasarıyla, Hükümet, genelinde, ne getirilmektedir; kısaca buna da değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, vergi literatürü ve vergi teorisinde, hükümetler, göreve başladıklarının akabinde vergi kanunu getirirler; seçimler olur, ilk ele alınan konu bütçedir ve bütçe meyanında da vergi kanunlarıdır. Olay budur

Gönül isterdi ki, bu vergi kanunu da, hani, Hükümetin kurulduğu günlerde bahsedilip de bugüne kadar aslı görülmeyen üç yıllık bir istikrar programının bir parçası olarak, 1997'nin sonunda gelmiş ve çıkmış olsaydı; bu mümkün olmadı.

REFİK ARAS (İstanbul) – Getirildi de, çıkamadı.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Bir dakika... Ne zaman getirdiğinizin tarihini de vereceğim size.

REFİK ARAS (İstanbul) – Aralıkta geldi.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Bu tasarı, 24.1.1998 günü Başbakanlık tarafından Yüce Parlamentoya verildi. Ne zaman; Hükümet kurulduktan 6 ay 24 gün sonra.

Gönül isterdi ki, 1997'de çıksın; gönül isterdi ki, sadece bu değil, bir sosyal güvenlik reformu da çıksın. Sosyal güvenlik reformu, bu tasarıdan önce Parlamentoya geldi; ama, henüz görüşülmüyor. Mahallî idareler reformu henüz gündemde değil, harcamalarını yeniden yapılandırılması reformu da gündemde değil.

Şimdi vergi tasarısını görüşüyoruz. Tasarı, 24.1.1998 günü, Parlamentoya geldikten sonra, öncelik ve ivedilikle görüşülmek kaydıyla Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alındı.

Değerli arkadaşlarım, burada, Yüce Parlamentoyu kimseye şikâyet ediyor değilim. Hükümet tarafından Yüce Parlamentoda ve Meclis Başkanı tarafından da Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda öncelikle ve ivedilikle görüşülmesi istenilen bu tasarı, 24.1.1998 tarihinden bu yana neredeyse beş ay sonra Parlamentonun gündemine gelebilmiştir. Bu, üzerinde düşünülecek bir husustur. Öncelik, ivedilik kararı olacak ve bu Parlamento, bu tasarıyı beş ay sonra görüşecek. Bu, üzerinde durulması gereken bir husustur.

Komisyonlarda, alt komisyonda iki aylık bir süre kullanılmıştır ve takriben üç aya yakın bir süredir de Yüce Meclisin gündeminde beklemektedir. Bunu, toplumun huzurunda biraz değerlendirmek istiyorum. Niçin bekledi; niçin üç aya yakın bir süredir gündemde bekledi? Öncelik, ivedilik görüşü vardı; niçin bekledi? Niçin bekledi; Sayın Baykal ile Sayın Yılmaz'ın görüşmesinin gerçekleşmesi için bekledi. Eğer, bu mutabakat olmasaydı, Sayın Baykal ve Sayın Yılmaz mutabakatı olmasaydı, bu tasarı görüşülebilir miydi?!

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Doğru diyorsun.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Yani, Hükümet bu tasarıyı gündeme getirebilir miydi; getiremezdi.

REFİK ARAS (İstanbul) – Bu olay tabiî bir şey. Bu, azınlık hükümeti.Bu da iyi bir şey.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Tamam, ancak... Tabiî, ben, onların avukatı değilim. Bu Hükümetin ortağı sadece ikisi değil ki! Bugün, diğer Hükümet ortaklarını dinlediğimiz zaman, diyorlar ki: "Böyle bir mutabakat var; ama, biz bu mutabakatın neresindeyiz..."

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Öyle demiyorlar efendim, siz yorum yapıyorsunuz.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Her neyse... Nasıl diyorlarsa, önümüzdeki günlerde ne dediklerini daha iyi anlayacağız.

Burada varmak istediğim husus şu: Hükümet ortakları arasındaki mutabakatın ancak üç ayda sağlanabildiği bir tasarıyı tartışıyoruz. Her ne kadar, bu tasarı, ekonomik ve sosyal konseyde görüşülmüş olsa dahi, içerisinde hakikaten içimize sindirebildiğimiz hükümleri de bulunmakla beraber, toplumda uyanan bütün endişeleri giderecek bir olgunluğa erişmiş değildir; hâlâ, tasarı üzerinde istifhamlar vardır. Burada, Parlamento olarak, Meclis olarak bizim görevimiz, bu istifhamları, sorularla ortaya konulan bu hususları olgunlaştırmaktır. Biz, muhalefet olarak, tasarının vergi sistemimize mükemmeliyet, yenilik, kolaylık ve açıklık getiren hususlarında elbette destek vereceğiz; ama, toplumun endişeli olduğu hususları da en açık bir şekilde eleştireceğiz, endişelerimizi belirteceğiz, yanlış bir şekilde yasalaşmaması konusunda ısrarlı olacağız.

Şimdi, tasarı, 88, geçici maddelerle 100 maddeye yaklaşıyor. Bu tasarıda, dünyadaki vergi anlayışına uygun bir espri bulamadığımı ifade etmek istiyorum; çok çeşitli yönlerden esen rüzgârlara göre şekillendirilmiş bir yasa hüviyetinde. Burada, toplumun beklentisi çok farklıydı. Türk kamuoyunda birkaç yıldır, vergilerin daha adil, vergilerin daha açık, vergilerin daha kolay olması yönünde bir reform beklentisi vardı. Gerçekten, bugün, Gelir Vergisi, Amerika Birleşik Devletlerinde olduğu gibi cesaretle, bir Reagan reformu gibi cesaretle alınabilirdi; daha radikal, toplumun beklentilerine uygun, kolay, adil, eşit, açık bir gelir vergisine gidilebilirdi. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda muhalef şerhi veren arkadaşlarımız dile getirmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, diğer arkadaşlara 4'er, 5'er dakika ilave süre verdim; ihtiyacınız var mı efendim?

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Sayın Başkan, 5 dakikada toparlayacağım.

BAŞKAN—Peki. Lütfen...

Buyurun.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla)—Gönül isterdi ki, bu tasarıda, toplumun beklentilerine cevap verecek gerçekçi bir reform olsun, cesur, kararlı ve açık bir reform olsun. Bunu bekliyorduk. Mesela, tarife konusunda daha cesur... Tarife konusunda dünyadaki gelişmeler ne... Bugünkü tarifemiz 6 kademe; dünyada 6 kademeli bir gelir vergisi tarifesi kalmamıştır. İki yıllık bir geçişle veya -yarısı geçti- bir yıllık bir geçişle vergi tarifesi değil, doğrudan doğruya 3 kademeli mesela, yüzde 10, yüzde 20, yüzde 30 çok cesur bir kararlılıkla, daha radikal bir yola gidilebilirdi.

Tabiî, bütün vergi kanunlarının, 12 adet vergi kanununun bu tasarı içinde yer almasını da biraz tefarruat olarak görüyoruz. Bunun yerine, Hükümet, sadece 4 yasayı -Gelir, Kurumlar, Katma Değer ve Vergi Usul Yasalarını- ele alıp, radikal bir reform niteliğinde bir tasarıyla gelebilirdi; bunu yapmadı. Ancak, bunu yadırgamıyoruz; çünkü, reform yasaları, istikrarlı, güçlü hükümetlerin işidir. Yani, çok radikal, toplumun beklentilerine uygun bir vergi reform yasasını, biliyoruz ki, bu Hükümetin getirmeye gücü yoktur.

Diğer bir husus: Sözlerimin başında, vergi tasarılarını, genelde, seçimlerin sonunda, önlerinde üç ay değil, üç sene, dört sene zamanı olan hükümetlerin Parlamentoya getirmesi gerektiğini söylemiştim; ama, bakıyoruz ki, Hükümet, bir taraftan seçim kararı alıyor, diğer taraftan da vergi reformu tasarısını getiriyor. Bu, vergi pratiğinde, parlamento hayatında görülmüş bir olay değildir, istisnaî bir durumdur.

REFİK ARAS (İstanbul) – Sekiz aydır hazırlanıyordu.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Hayır.

Şimdi, vergi teorisi der ki: "Hükümet, getirdiği tasarıyı üç yıl, beş yıl uygulamalıdır." Siz ne zaman uygulayacaksınız?!

Yine, vergi literatüründe, maliye ilminde denir ki: "Seçim arifesindeki vergi tasarıları tavizkâr olabilir." Böyle bir endişe vardır. Seçime giderken çıkarılacak vergi kanunlarında eğer popülist birtakım eğilimlere, tavizlere gidilirse, vergi üzerindeki sosyal mutabakat bozulur; bu da, toplumu derinden sarsar. Dileğim odur ki, bu tasarı görüşülürken, bu hususlara da dikkat edilsin.

Değerli arkadaşlarım, tasarının maddeleri geldikçe, her maddeyle ilgili görüşlerimizi burada açıklıkla dile getireceğiz. Tasarıda, vergi oranlarının indirilmesini müspet karşılıyoruz; ancak, vergi mevzuunun genişlemesi konusunda toplumda uyanan tereddütler hususuna da Parlamentonun dikkatini çekmek istiyorum. Vergi olayı tereddüt kaldırmaz; vatandaş neyin vergiye tabi olduğunu bilmelidir. Vatandaşın, verginin nerede başlayıp nerede bittiğini bilmesi, en tabiî hakkıdır. "Vergiyi tabana yayıyorum" deyip, vergi sınırlarını sonsuza doğru çekmek, vergi uygulamasında tereddütler ve ihtilaflar yaratır.

Bir örnek vermek istiyorum; emlak vergisi... Bu vergide bir asgarî beyan var mı; var; mahalle mahalle arsa metrekare fiyatlarını bildiriyorsunuz, binaların sınıflarına göre maliyetlerini bildiriyorsunuz... Bu, vergide devletin getirdiği bir açıklıktır. Bunu kaldırırsanız, vatandaş size "emlakimin değerini neye göre belirleyeceğim" diye soracaktır. Bir zamanlar Türkiye bu sıkıntıyı yaşadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen...

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu sıkıntıyı yaşayan Türkiye 1982 yılındaki değişikliği yaparken, İstanbul'da, vergi takdir komisyonlarında 700 bin ihtilaf vardı.

Değerli arkadaşlarım, işte, vergideki bilinmezlik ve müphemlik... Onun için, diyorum ki, tasarının müspet yönü yanında, en çok endişe ettiğimiz yönü, vatandaşın, neyin ne şekilde vergilendirileceği konusundaki tereddütüdür. Bu konuyu Yüce Meclisin dikkatlerine sunuyorum.

Sözlerimi burada tamamlıyorum ve hepinize saygılarımı, teşekkürlerimi arz ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi var mı?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Grubumuz adına Sayın Cevat Ayhan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Ayhan?..

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Ne bekliyoruz?..Niye bekliyoruz?..

BAŞKAN - Sayın Ayhan?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Geliyor efendim, geliyor...

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Basketbol maçı mı oynuyoruz; ara mı verdik?

BAŞKAN – Efendim, Grubun talebi var, konuşmacısını bildirdi; gerekirse ara veririm.

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Yazık!..Yazık bu Meclise!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan da engelliyor!

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Önerge imzalayacak kadar adam yok; niye bekliyoruz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, herhalde, Komisyonda benim ne çektiğimi görüyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Ayhan?..

AHMET NEİDİM (Sakarya) – Bu ayıptır!..Bu ayıptır!..

OYA ARASLI (İçel) – Olacak iş değil!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sizi de mi taraf yaptılar Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar[!])

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Ayhan, beni mahcup ettiniz!..

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sırada bir grup sözcüsü daha vardı; ben, onun için 5 dakika dışarı çıkmıştım; o grup sözcüsü konuşmayınca son dakikada yetiştim özür dilerim.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 12 vergi kanununda değişiklik yapan bir kanun tasarısının üzerinde konuşuyoruz. Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu tasarıda, sırasıyla, Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanunu olmak üzere, 12 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Tasarının 88 maddesi var; tasarı, ek ve geçici maddelerle beraber 108 madde olmaktadır. Bu tasarı, reform tasarısı olarak takdim edilmesine rağmen, bir reform tasarısı değildir; binlerce maddelik 12 kanunda muhtelif değişiklikler yapan bir kanun tasarısıdır.

Kanun tasarısının hedefi, 4,5 katrilyon liralık ilave vergi tahsilatıdır; bu kanun tasarısının çıkarılmak istenmesinin sebebi budur. 4,5 katrilyon liralık ilave vergi tahsil edilecek; kimden alınacak, ne kadar alınacak; bunlar meçhul; ama, Maliye, bundan 4,5 katrilyon liralık bir vergi geliri beklemektedir.

Kanun tasarısıyla, yeni bir ölçü getiriliyor; bu ölçü şudur : 24 üncü maddede; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesi yeniden düzenlenmiştir; ifade aynen şudur: "Gerçek kişilerin gelirleri, Gelir Vergisine tabidir. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarlarıdır." Bunu tercüme ettiğiniz zaman, bunun adı servet vergisidir, servet beyanıdır. Anavatan Partisinin Özal zamanında kaldırdığı servet beyanı, 1998 yılında, Anavatan Partisi tarafından yeniden geri getirilmektedir. Bunu, bu şekilde bilmekte fayda var.

Bu uygulama ne getirir; tesirleri ne olur? Hele hele, böyle, örtülü bir ararejim döneminde -bu ararejimin de ne kadar devam edeceği bilinmiyor- dayatmaların olduğu bir dönemde; müteşebbislerin, işadamlarının sabaha karşı saat 4'te evlerinden alınıp hapse atıldığı, sorgulandığı, şehirlerden şehirlere taşındığı dönemlerde; adalet camiamızın çok değerli mensuplarına rağmen, bazıları üzerinde brifinglerle talimatlar verildiği bir dönemde bu uygulama nereye kadar gider, bilemiyoruz. Daha dün yapılan Yüksek Askerî Şûra toplantısında, daha önce Başbakanlık Takip Kurulunun raporlarında, Türkiye'de irticaî sermaye var, 2 bin şirket bunları besliyor, şu oluyor bu oluyor, diye, âdeta, iş hayatı üzerinde, belli ideolojinin dışındaki çalışan insanlar üzerinde ideolojik bir terör dalgasının estirilmek istenildiği bir zamanda, maliye mensuplarının çok iyi niyetle ve gayretle düzenlemeye çalıştıkları vergi düzenlemelerine güvenle bakamıyoruz; bunu da ifade etmek istiyorum.

Artık, seçimi ilan etmiş, seçime gün sayan bir hükümetin işi de, böyle 108 maddelik bir vergi tadilatını getirmek değildir; yapabilecekse, demokratik reformları süratle yapıp, Türkiye'yi salimen seçime ulaştırmak, dayatma platformundan demokrasi platformuna taşımaktır. Bu İktidarın siciline bu yazılırsa, kendileri için güzeldir; ama, maalesef, bugüne kadar bu yazılmadı; görülüyor ki, bundan sonra da yazılma şansı yok.

Bu tasarıya güvenle bakılmıyor dedim; zira, memlekette bugünkü uygulamalar, zaman zaman bu Mecliste yapılan tartışmalar, temel hak ve hürriyetlerin baskı altına alındığı, insan haklarının baskı altına alındığı bir dönem içinde, bu tasarının da yeni birtakım sıkıntılar getirmesinden endişe ediyoruz; demokratik mekanizmaların, denetim mekanizmalarının çalışmadığı bir dönemde, bu tasarıya güvenle bakamıyoruz.

Tasarının büyük eksikleri vardır. Bize, ticaret ve sanayi odalarından, çeşitli iş çevrelerinden, kuruluşlardan gelen taleplerde altı çizilerek ifade edilen husus, şudur : Memleket yirmi yıldır yüksek enflasyon ateşi altında yaşamaktadır; ama, maalesef, enflasyon muhasebesi yoktur. Yani, bugün vergisini gerçek manada ödeyen bir işadamı, çok sürmez, üç beş yılda iflas eder, üç beş yıl dayanamaz bile; fiktif vergi ödeme durumundadır, fiktif kazançtan vergi ödeme durumundadır. Onun için, öncelikle bu tasarının getirmesi gereken husus, enflasyon muhasebesiydi.

Bu Hükümet, kurulduğu zaman "biz enflasyonu düşüreceğiz" dedi; ama yüzde 77'de devraldı, yüzde 102'ye çıkardı. Bugün, bütün boyalı basının ve özel gündemli methiye basınının, dalkavuk basının bütün manşetlerdeki neşriyatına rağmen, enflasyon bugün yüzde 92'dir; yüzde 77’de devraldığınız enflasyon yüzde 92'dedir.

İçborçlanmalarınızın vadesi, 400 günden 200 güne düşmüştür. İçborçlanmada faiz hadleri yüzde 100'ün üzerindedir.

Bütün bu olumsuz tablolara rağmen, birileri, bu Hükümete, size, eğer methiye düzüyorsa, bilin ki, birileri bir şeyi götürüyor; birileri bir şeyi götürüyor, birtakım şeyler yaptırıyorlar. Bu Hükümetin hangi senaryolarla kurulduğunu çok iyi biliyoruz, Türkiye çok iyi biliyor bunu. Şimdi, o senaryoların arkasında devam eden soygunun başka birtakım zeminlerini hazırlamak için de, giderayak size bazı şeyler yaptırmak istiyorlar. Bizim, size tavsiyemiz, bu kanun tasarısını geri çekmenizdir; bu kanun tasarısının, tekrar, seçimden sonra yeni hükümet tarafından salimen müzakere edilip olgunlaştırılmasıdır.

Hemen altını çizerek ifade edeyim; Plan ve Bütçe Komisyonunda da, gece saat 12'den sonra, 108 madde, 50 nci maddeden sonra, bir baskın halinde müzakere edilmiştir; sabah saat 10'da başlayan müzakereler, akşam saat 8'den, 9’dan sonra, sabaha kadar müzakere edilip bitirilmiştir; yani, bu bir zorlamadır. Nitekim, biz onu orada ifade ettik, muhalefet şerhimizde de yazdık; 50 nci maddeden sonraki müzakerelere muhalefet katılmamıştır; İktidar, muhalefetin katılmasını istememiştir ve olgunlaştırılmadan, o maddeler geçmiştir.

Bu kanun tasarısında, geçici verginin kaldırıldığı ifade edilmektedir; doğru bir beyan değildir bu. Meri mevzuatta geçici vergi vardır; ihtiyarî olarak, üç aylık bilanço üzerinden ödeme hakkı vardır. Şimdi, geçici vergiyi kaldırdık derken, üç aylık arabilanço hazırlama ve buna göre vergi ödeme mecburiyeti getirilmektedir. Önceki sistem çok daha iyiydi. Küçük işletmeler, üç aylık bilanço çıkarma mecburiyetinde kalacak, gelir gider hesabı yapma durumunda kalacaktır. Bu kanun tasarısı, bu tarafıyla da eksiklerle doludur.

Tabiî, kanun tasarısının maddeleri konuşulurken, müzakerelerde, muhtelif görüşlerimizi arz edeceğiz, duyuracağız; ama, şunu söylemek istiyorum; tabiî, vergisiz devlet olmaz, vergisiz toplum da olmaz, birtakım hizmetleri vergi gelirleriyle yapacaksınız.

Vergi niçin toplanır; devletin, kamunun giderlerini karşılamak için, birtakım yatırımlar yapmak için -eğitimde, sağlıkta, muhtelif sektörlerde- sosyal transferler yapmak için, bölgelerarası ve zümrelerarası gelir dengesizliğini gidermek için ve iktisadî gelişme için, vergi, bir mekanizma olarak kullanılır.

Bugün, Türkiye'de, sosyal dengesizlik, gelir dengesizliği had safhaya varmıştır. Gelirin yüzde 55'ini, nüfusun yüzde 20'si almakta -ki, bunların geliri, ortalama, millî gelir olarak söylüyorum, 8 200 dolar mertebesinde- nüfusun geriye kalan yüzde 80'i de, gelirin yüzde 45'ini paylaşmaktadır; en düşük gelir grubu olan yüzde 20'lik nüfus ise, gelirin yüzde 5'ini almaktadır; onun da ortalama geliri, yılda 750 dolardır . Demek ki, gelir oranı, en düşük ve en yüksek dilimlerde 11 kattır. Bu dengesizliğin giderilmesi gerekir; ama, maalesef, biz, bütçenin de bu istikamette kullanıldığını görmüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, tasarının gerekçesinde de anlatılmış "son on yılda vergi gelirleri, reel olarak, yüzde 50 artmıştır" deniliyor. Yani, vergi gelirleri son on yılda yüzde 50 artmış; ama, borçlar da buna paralel olarak artmış ve borç artış hızı daha da fazla olmuş. Millet vergi ödüyor, birileri bunu yutuyor. Kim yutuyor; rantiye yutuyor, faizlerle. Kim yutuyor; yandaş müteahhitler yutuyor, partizan işadamları yutuyor. Bunları burada tartışıyoruz; sağ olsun, İktidarın temel destekçisi CHP, bunları çok güzel dile getiriyor, bizden daha iyi dile getiriyor; Sayın Genel Başkanları ve parti sözcüleri, bir taraftan protokol imzalıyor, desteğe devam ediyor, bir taraftan da Hükümetin bu tip uygulamalarına her gün veryansın ediyor. Karadeniz'de bir kemençe türküsü var: "Temel Reis, nesin; ha benden yana mısın, domuzdan yana mısın?" Yani, CHP'ye "arkadaş, sen bu soygundan yana mısın, haktan ve adaleten yana mısın" diye sormak lazım.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz CHP'li kardeşlerimizle yüz yüze konuştuğumuz zaman anlaşıyoruz; ama, nedense, iş, temel politikalara gelince bir kara kedi geçiyor, bir türlü uzlaşamıyoruz. Bir Meclis düşünün ki, o Mecliste en büyük parti cüzamlı ilan edilmiş "görüşülmez, işbirliği yapılmaz" denilmiş; ondan sonra bir büyük parti aynı şekilde ilan edilmiş ve işte bu meseleler de bu şekilde olmuştur.

Bakın, geçen hafta IMF temsilcisi buraya geldi; ilgili bakan "çok iyi not aldık, takdirname aldık" dedi; ne olduysa!.. Şimdi, rakamlara bakalım, rakamlar, hakikatleri daha iyi söyler. 1998 yılı ocak-mayıs döneminde, gelir 4 katrilyon 268 trilyon lira; bunun içindeki vergi 3 katrilyon 608 trilyon. Bu dört aylık dönemde faiz gideri 2 katrilyon 686 trilyon; faiz giderinin gelirlere oranı yüzde 63, vergilere oranı ise yüzde 75. Yani, vatandaşın ödediği Katma Değer Vergisi, şu vergi bu vergi, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, peşin vergi, hayat standardı vergisi; hepsini alt alta yazın; vatandaş 100 lira vergi ödemiş, 75 lirası faizlere gitmiş. İşte, Türkiye'nin manzarai umumiyesi bu; yani, vatandaşın cebinden 100 lira alıyorsunuz, 75 lirayı rantiyeye veriyorsunuz. Tabiî, bunlar, sizi methedecek; sizin için, bunlar -Rockefeller için çıkardıkları gibi- özel gazete de çıkarırlar; merak etmeyin, sırf sizin gönlünüzü hoş etsin diye bunu da yaparlar.

Yine, bakın, ocak-nisan döneminde -dört aylık dönemde- yatırım 113 trilyon, gelir 3 katrilyon 25 trilyon. Yatırımın gelir içindeki payı ne; yüzde 3,7 -yuvarlak olarak yüzde 4- yani, vatandaşın ödediği 100 liradan 4 lirası yatırıma gitmiş; gerisi nereye gitmiş; 1 katrilyon ücretlere -maaşlara- gitmiş; 1,3 katrilyon borç alınmış; aşağı yukarı 2-2,5 katrilyon da faize gitmiş; yani, manzara bu; devletin harcamalarında düzen yok.

Bugün, ekonomi basınında bir manşet vardı: "Hükümet bu tasarıyı çıkardıktan sonra, derhal, harcama reformu yapacak." Sen, önce harcama reformunu yap da, ondan sonra gel vergi iste. Ben, sana para veriyorum. 1998 vergi gelirleri tahmininiz, aşağı yukarı 10 katrilyon lira; bunun 6 katrilyonunu faize dağıtacaksınız. İşte, beş aylık bilançonuzda, beş aylık rakamlar ifade ediyor. Gelirin yüzde 63'ü faize, vergilerin yüzde 75'i faize gidiyor. Önce, harcama reformunu yapmanız lazım. Bir şirkette yönetim müsrifse, iflas içindeyse, gırtlağına kadar borç içindeyse "ortaklar, gelin, biz borçlandık, sermayeyi artıralım" dediği zaman, ortaklar "haydi oradan" der ve o yönetimi atıp, yerine ,aklıselim sahibi bir yönetim getirir. Manzara bu.

Biz, Refahyol Hükümeti zamanında bunu düzeltmeye çalıştık; kaynak paketlerini ortaya koyduk, birtakım tasarruflara gittik. O zaman, bunlarla alay ettiniz; ama, geldiniz, ne oldu; bakın, biz, enflasyonu yüzde 77'de bıraktık; siz, yüzde 102'ye çıkardınız, yüzde 92'ye düşürdünüz. Nasreddin Hoca'nın bir hikâyesi var; kaybedip de semersiz bulma hikayesi; burada anlatmak istemiyorum; ama, manzaranız, haliniz bu.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) –Yüzde 138'leri unuttunuz.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, işte sizin haliniz bu; yani, sizi süratle değiştirmek lazım. Aslında, Sayın Baykal size bir destek verecekse, kendisinin ve partisinin yapacağı en hayırlı iş, sizi derhal seçime götürmek; sizi de kurtarmak, milleti de kurtarmaktır; başka çıkış yolu yok. Siz, bu makamda kaldıkça, millete eza cefa vermekten başka hiçbir şey yapmayacaksınız.

Evet, enflasyonu önce yüzde 102'ye çıkardınız, şimdi yüzde 92'ye düşürdünüz. Nasıl; kamu mallarına, KİT ürünlerine hiç zam yapmadınız. Hadi, göreyim bakayım, şimdi, 1 Temmuzdan sonra petrole zam yapacaksınız, petrol fiyatlarını serbest bırakacaksınız; TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi sebebiyle, petrole yüzde 10-15 zam gelecek, diğer mallara zam gelecek; şişirdiniz şişirdiniz malları, ilk altı ayda hedefleri tutturalım diye -sunî bir tabloyla milletin önüne çıkmak için- şimdi, sonbahara doğru, yaz ortasında zamlar peş peşe patlayacak.

Değerli arkadaşlar, sizin haliniz bu. Türkiye'nin hali bu; aslında sizin Hükümetinizin değil, onu da ifade edeyim; size de haksızlık yapmamak lazım; yani, bu memleket, uzun bir dönemden beri bu şekilde yönetiliyor. Biz geldik, bunu düzeltelim diye, Refahyol Hükümeti; bir yaygara koptu, bir cayırtı koptu, bir Kalkancı, bir Fadime, bilmem ne derken, birtakım toz duman, arkasında iktidar değişti... (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])... ama, bu iktidarın şimdi yaptıklarını görünce, millet bizi arıyor.

Bakın, bir şairin bir kıssası var, kısaca anlatayım -temsilde hata olmaz- vaktin birinde, merkepler, yük taşımaktan bıkmışlar, “yahu, bu semerci ölse de, semer yapamasa, biz de kurtulsak" demişler. Tabiî, emrihak vaki olmuş, semerci ölmüş, yerine de kalfa geçmiş -acemi tabiî- semerler iyi yapılmayınca, sırtlarını acıtınca "ah eski semerci, neredesin" demeye başlamışlar. Sizin de bugün millete söylettiğiniz budur.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Millete hakaret ediyorsun!..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Ben, milleti de tenzih ederim, hepinizi tenzih ederim.

Siz, şark kültürünü iyi bilirsiniz...

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Milleti eşek mi yaptınız? Yazıklar olsun!.. Yazıklar olsun!..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Size yazıklar olsun; anlayışsızsınız demek ki!.. (FP sıralarından alkışlar)

Şark kültürünü iyi bilirsiniz; bu anlattığım, Gülistan ve Bostan'dan bir hikâyedir size; isterseniz, açın okuyun. Şark kültüründe, meseleler, hep kıssayla anlatılır.

Bakın, haliniz bu.

Geçenlerde, Plan ve Bütçe Komisyonundan, kadrolarla ilgili kanun tasarısını geçirdiniz; 100 bin yeni kadro alacaksınız; milletin sırtına 200 - 300 trilyon lira borç getireceksiniz. Orada da söyledik, Genel Kurulda da söyleyeceğiz; seçime gideceksiniz, kadroları taksim edeceksiniz; ama, zannediyor musunuz, siz bununla seçim kazanacaksınız?! Seçim kazanmanız mümkün değil.

Dün akşam, bir televizyon kanalında, gençler ile bir rektörün katıldığı program vardı; inşallah seyretmişsinizdir. Bakın, o rektörü nasıl yuhaladılar. İnşallah, bu, sizin başınıza gelmez seçimde!.. (FP sıralarından alkışlar)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Yuhalayanları övmeyin; ayıp oluyor!..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Millete manevî eza, cefa veriyorsunuz; milletin dinî eğitimini engelliyorsunuz.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Yuhalayanları teşvik ediyorsunuz siz.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Millete doğru söylemiyorsunuz; Çay TV'de söylediğiniz ile Hükümet olduğunuz zaman yaptığınız iş farklı.

Değerli arkadaşlar, birilerinden korkuyorsanız, onu söyleyin; biz, size, Meclis olarak yardım edelim. Bunu söyledik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN —Buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla)—Hükümetiniz kurulduğu zaman da söyledik; ama, geçenlerde, Sayın Başbakan çıkmış "eğer bu kanunlar çıkmazsa, biri, başka bir elbise biçer" diyor. Yahu, arkadaş, açık söyle, nedir sıkıntı? Bir dayatma varsa söyle, Meclis olarak beraber olalım. Biz hükümetteyken söyledik "gelin, dayatmaya karşı çıkalım" diye, siz "ezilin" dediniz; ama, şimdi siz ezildiniz ve yerle bir oldunuz. Biz, buna üzülüyoruz. Meclisten güvenoyu almış bir hükümet meşru hükümettir; biz, onu, daima, meşruiyet platformunda destekleriz. Esas olan, demokrasidir; hükümetler gelir gider; esas olan, memlekette hukukun hâkimiyetidir, demokrasinin esas alınmasıdır. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu tasarının maddelerinde çok şey söyleyeceğiz. Komisyon çalışmalarında, bazı maddelerinde tekliflerimiz oldu, değişiklikler oldu. Tabiî, tasarı, bütünüyle istediğimiz bir tasarı değildir. Maddeleri üzerinde, iyileştirme için burada da gayret sarf edeceğiz; ama, tasarının mühim eksiklikleri var. Hükümetin, bu kanunu yürütmek için zamanı yok; Hükümetin, bu tasarıyı çıkarmak için binbir pazarlıkla bulduğu destekle de tasarıyı çıkarmayı başaracağını zannetmiyorum.

Tasarının milletimiz için hayırlı olmasını diler, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Metin Şahin; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kısa adı "vergi reformu yasa tasarısı" olan bu tasarı üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, genellikle, yapmak istediğim konuşmalara metin üzerinde hazırlanıp, öyle geliyorum; ancak, daha önce konuşan arkadaşlarımızın açıklamaları ve ifadelerine kısa notlar halinde bir cevap vererek, kendi metnime, kendi düşüncelerime ondan sonra devam edeceğim.

Değerli arkadaşlar, bir arkadaşımız "Türkiye neyle uğraşıyor" diye bir ifadede bulundu. Türkiye, şu anda, gelinen olumsuzlukları gidermekle uğraşıyor. (Gürültüler)

Başkanım...

BAŞKAN – Ses yok mu efendim?

METİN ŞAHİN (Devamla) – Arkadaşların sesi çok...

BAŞKAN – Çok ses var, ondan şikâyetçisiniz; peki.

Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

REFİK ARAS (İstanbul) – Sizi dinlemiyorlar, görüyorsunuz.

BAŞKAN – Tabiî...

Buyurun Sayın Şahin.

METİN ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye, zor bir dönemden, sıkıntılı bir dönemden geçti ve Parlamentomuz -demin bir arkadaşımızın da, en sonunda, bir sürü eleştiriden sonra ifade ettiği üzere- meşru bir zeminde, Parlamentonun özgür iradesiyle bir azınlık hükümeti oluşturdu ve bu azınlık hükümeti, tüm iyi niyetiyle ve Parlamentodaki bütün gruplara da olabildiğince açık, işbirliğine açık bir şekilde görev yapıyor; bunu dikkatlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımız ifade ediyorlar “bir zorlama vardır” gibi ifadelerde bulunuyorlar. Değerli arkadaşlar, bu tasarıda, kendilerinin ifade ettiği ya da gizli ifadelerle söylemeye çalıştığı gibi bir zorlama yoktur; bu tasarıda bir zorlama varsa, o da, halkın zorlamasıdır; halk, bu tasarının bir an evvel yasalaşmasını bekliyor. (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından alkışlar [!]) Bir zorlama, halktan geliyor; onun için, her şeyi doğru yerine oturtmak lazım.

Bir başka ifade “işte, bu Hükümet, azınlık hükümeti; bu kadar önemli bir yasayı çıkarmaya nasıl gayret ediyor ve ömrü yetmeyecek, bunları uygulayamayacak" diye... Hiç merak etmeyin değerli arkadaşlar; Hükümet, seçim ne zaman yapılırsa yapılsın, bu tasarı, buradan, Parlamentonun özgür iradesinin desteğiyle yasalaştıktan sonra, en iyi şekilde, bu yasayı uygulayacak. Yine, hiçbiriniz merak etmesin, seçimlerden sonra -ben kendi Partim adına söyleyeyim, ortaklarımız beni hoş görsün- Demokratik Sol Parti, halkından alacağı güçle, bu yasayı, yine, en iyi şekilde uygulayacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Dönemi, gelecekte onurla anılacak bir önemli reformu yaşama geçirme aşamasındadır. Kısa adıyla "vergi reformu" olarak ifade edilen bu düzenleme, ülkemiz için, çağdaş bir dünyanın üyesi olma yolunda bir büyük adımdır. Tüm modern, çağdaş, kalkınmış ülkeler için, örneğin, nasıl eğitim düzeyi, enerji kullanma düzeyi, bir gelişmişlik ölçüsü olabiliyorsa, vergi düzenlemeleri de, o ölçüde önemli göstergelerdendir.

Türkiye, yıllardan beri, vergi alanında, toplumun adalet ve hakkaniyet duygularını yansıtmayan uygulamalarla bugüne gelmiştir. Bu adaletsiz vergi düzeni, ülkenin hem malî yapısını bozmuş hem de iyi niyetle gerçek vergisini ödeyenlerde "benim verdiğim vergiler boşa gidiyor, yararlı olmuyor, ranta, faize gidiyor" diye, umutsuzluk, güvensizlik yaratmıştır. Böyle düşünenleri haklı çıkaracak bir durum, ne yazık ki doğrudur. Örneğin, 1998 bütçesinin yüzde 40 kadarı olan 5,9 katrilyon lira, faiz ödemelerine gitmektedir. Bir başka olumsuz gösterge de, millî gelirin dağılımındaki adaletsizliktir. Herkes bilmektedir ki, millî gelir dağılımında en düşük gelir bölümündeki yüzde 20'lik bölüm, millî gelirin ancak yüzde 4,9 kadarını alırken, en yüksek gelir bölümünde yer alan yüzde 20'lik kesim ise, millî gelirin yaklaşık yüzde 55'ini almaktadır.

Özetle, adaletsiz vergi düzeni, ülkenin malî yapısını ve fertler arasındaki gelir dağılımını bozmanın yanında, halkımızın demokrasiye inancını ve devlete güvencini de yitirmesine yol açmaktadır.

Sayın milletvekilleri, mevcut vergi düzeninde özetle söyleyebileceğimiz aksaklıklar ve yanlışlıklar şunlardır:

Vergi oranları yüksektir; Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, tapu harçları, Emlak Vergisi oranları çok yüksektir. Bu durum, hem müteşebbisleri hem de ücretlileri olumsuz etkileyerek, vergiye karşı önemli bir direnç nedenini oluşturmaktadır.

Kazanılmayan gelirden vergi alınması gibi garip bir uygulama vardır. Hayat standardı, bir önceki yıl kazancına bağlı alınan geçici vergi ve götürü vergi uygulamaları giderek tam bir haksızlığa dönüşmüştür. Buna karşılık ise, kazanılan gelirden vergi alınmamaktadır; yani, bir anlamda, kazanç-vergi bağlantısı kopmuştu. Yüksek enflasyon karşısında sermayenin reel gücü korunamıyordu; rekabeti bozucu hale gelmişti. Vergi cezaları caydırıcı değildi.

55 inci Hükümet, kararlılıkla ve çok titiz bir hazırlıkla, bu sorunları ortadan kaldıran, vergide reform olan bir düzenlemeyle Parlamentonun huzuruna gelmiştir. Demokratik Sol Parti, ulusumuzun yararına gördüğü bu vergi reform tasarısının bir an önce yasalaşıp uygulamaya konulmasını sabırsızlıkla beklemekte ve inançla desteklemektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu reform tasarısı, 14 vergi kanununda değişiklikler içermektedir. Bu reform, vergi tabanının genişletilmesi, kayıtdışı ekonominin kayda alınması, vergilemede basitlik ve açıklık, vergi yükü artırılmadan vergi gelirlerinde artış gözeten ilkelere sahiptir.

Öte yandan, bu vergi reformunun en temel ve belirgin özelliği, yaklaşımı, gelirin tanımı ve gelirin unsurlarında getirdiği değişikliklerdir. Mevcut yasada gelir "bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır" şeklinde tarif edilmiştir. Görüştüğümüz düzenlemede ise, mevcut tarifin içine "tasarruf ve harcamasına kaynak teşkil eden kazanç ve iratlar" ifadesi yerleştirilmiştir. Böylece gerçek ve tüzelkişilerin her türlü kazanç ve iratları, vergiye esas alınır hale getirilmiştir. Bu tanıma paralel olarak, gelire giren kazanç ve iratlar arasında sayılan unsurlardan ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları bölümler olarak aynen korunurken, 7 nci sıradaki "sair kazanç ve iratlar" diye tanımlanan gelir unsuru, bu tasarıyla, "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Mevcut şekil, vergi tabanını daraltmakta ve mükelleflere vergiden kaçınma olanağı vermekteydi. Yeni düzenleme ise, tüm sınırlamaları ortadan kaldırmakta ve vergilendirilmemiş hiçbir kazanç ve irat bırakmamaktadır. İşte, gelirin tarifi ve gelirin unsurlarındaki bu yeni düzenleme, bu tasarıya başlıbaşına bir reform özelliği kazandırmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu vergi reformuyla yapılan düzenlemeleri, tasarının maddeleri üzerindeki görüşmelerde ayrıntılarıyla ele alacağız. Ben, burada, temel düzenlemelere değinmek istiyorum.

Bu vergi reformu, işçi ve memurun ağır olan vergi yükünü hafifletmektedir. Bunu bir kez daha tekrarlamak istiyorum; bu vergi reformu, işçi ve memurun ağır olan vergi yükünü hafifletmektedir. Bilindiği gibi, gelir vergisi gelirlerinin yüzde 60 kadarını çalışanlar ödemektedir; yani, haksız bir durum söz konusudur. Memur ve ücretlilerin vergi yükünü azaltmak adaletli bir yaklaşımdır. Bu nedenle, bu düzenlemeyle, işçi ve memurun yüzde 25 olan ilk dilim vergi oranı, 1998'de yüzde 20'ye, 1999'da da yüzde 15'e indirilmektedir. Aynı şekilde, yüzde 55 olan üst dilim vergi oranı, ilk yıl yüzde 45'e, daha sonra da yüzde 40'a indirilmektedir. Böylece, işçi ve memurlarımız önemli ölçüde daha az vergi ödeyeceklerdir. Bir başka anlatımla, toplam vergi gelirleri içinde çalışanların yükü, payı azaltılmış olmaktadır. Çalışanlarımızı gözeten bu düzenleme nedeniyle Hükümetimizi içtenlikle kutluyoruz.

Bu vergi reformu, esnaf ve sanatkârlarımız ve tüccarlarımız için de önemli yenilik, kolaylık ve muafiyetler getirmektedir. Örneğin, hayat standardı uygulaması kaldırılmaktadır. Bilindiği gibi, hayat standardı uygulamasıyla, esnaf ve tüccarlarımız gelir elde etmemiş olsa dahi asgarî bir kazanç üzerinden vergilendiriliyordu. Artık, bu saçmalığa son verilmektedir. Aynı şekilde, yüzde 50 olan geçici vergi, yüzde 15'e indirilmekte ve bu vergilendirmede geçmiş yılın kazancı değil, cari yılın, yani içinde bulunulan yılın üçer aylık dönemleri esas alınmaktadır.

Küçük esnafın da, çalışanlar gibi, vergi oranları düşürülmektedir. Aynı şekilde, ilk dilimde yüzde 25 olan vergi, 20'ye ve 15'e indirilmektedir.

Öte yandan, esnaf kesimimizi, haklı şikâyetlere yol açan bürokratik işlemlerin çokluğundan ve karmaşıklığından kurtarmak için, kambiyo senetleri defteri, günlük kasa ve günlük perakende satış ve hâsılat defteri kaldırılmaktadır.

Yine, küçük esnaf ve sanatkâr ve de tüccarımıza, fiilen mevcut olduğu halde kayıtlarında olmayan emtia, makine, tesisat ve demirbaşları için stoklarına alma olanağı getirilmektedir.

Serbest meslek sahiplerinden, hayat standardı esasına göre asgarî beyan kaldırılmaktadır. Ayrıca, götürü vergi de kaldırılmakta ve "basit usul" diye ifade edilen, mükelleflerin gelirlerini ve giderlerini bir dosyada toplamayı ve bunların gelir-gider farkını beyan etmeyi esas alan düzenlemeye geçilmektedir. Böylece, mevcut vergi rejiminin zorlukları nedeniyle vergisel yükümlülüklerini yeterince yerine getiremeyen mükelleflerin, içinde yaşanılabilir bir sisteme girebilmeleri sağlanmaktadır.

Bu vergi düzenlemesinden esnafımızın memnun olduğunu biliyoruz. Özellikle vergi reformunun hazırlık aşamasında Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun gösterdiği yakın ilgi ve tasarının şekillenmesindeki oldukça yakın desteklerine, burada, teşekkür etmeyi görev biliyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde en bozuk vergileme düzeni ile kayıtdışılığı besleyen alan tarımdır. Bugüne kadar tarımda vergilendirme hâsılata göreydi ve hemen herkes mezar taşlarına makbuz kesiyordu. Bu gerçeği gören 55 inci Hükümet, çiftçilerimizin de arzu ettiği bir şekilde tarımda vergilendirmede stopaj esasını benimsemiştir. Bundan böyle, üreticiden, stopaj dışında bir kesinti yapılmayacaktır. Öte yandan, muafiyet sınırları da oldukça yukarılara çekilmiştir. Örneğin, hububatta taban arazide 600 dönüm, kıraç arazide 1 200 dönüm; ayçiçeğinde 600, pamukta 300, pancarda 200 dönüm, tütünde 200 dönüm; fındıkta 250, kayısıda 1 000, zeytinliklerde 2 500, antepfıstığında 1 500 ağaçtan alınan ürünler muafiyet kapsamına girmiştir. Bu değerler, aile tipi işletmeler için oldukça olumlu, kendilerine çok kolaylıklar getiren bir düzenlemedir. Görüldüğü gibi, amaç, çiftçiden, üreticiden vergi almak değildir; amaç, müstahsil makbuzu alımını zorunlu kılarak, tarımsal ürünlerin ekonomiye girişinden itibaren kayıt içerisinde kalabilmesini sağlamaktır.

Değerli arkadaşlar, saydığım bu hususlar, çalışanlarımız, esnafımız, üreticimiz, tüm dargelirlilerimiz için, özetle, bu kesimlerin vergi yükünü azaltmada önemli düzenlemelerdir. Demokratik Sol Parti olarak, Hükümetimizi, bu konudaki yaklaşımları için kutluyoruz.

Bu vergi tasarısıyla, kira gelirleri, gayrimenkul alım satımı, hisse senedi satışları, faiz ve repo gelirleri ve şahıs yatırım fonu kazançlarında da yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Bu anlamda, konut kiralarında 41 milyon lira olan vergi muaflığı, 1998 için 6 kat dolayında artırılarak 240 milyon liraya yükseltilmekte ve özellikle dargelirli yurttaşlarımıza bir rahatlık sağlanmaktadır. Bugüne kadar, genellikle, gerçek değerleriyle satışı yapılmayan ve hem alıcı hem de satıcı için 4,8 gibi yüksek olan gayri menkul alım satım harçları, alıcı ve satıcılar için yüzde 1'e indirilmektedir. Böylece, mülk sahiplerinin, gerçek değer üzerinden beyan vermelerinin mümkün olacağını umuyoruz.

Sayın milletvekilleri, dikkat çeken bir diğer düzenleme, zorunlu aile reisi bayanının kaldırılmasıdır. Mevcut uygulamada, aile bütünlüğüne dahil eş ve çocukların gelirleri bir bayannamede toplanmaktadır. Bu durum, artan oranda vergi tarifesi nedeniyle aileyi cezalandırıcı bir hal almaktaydı; bundan böyle, ailenin bayan eşleri de müstakilen beyanname verebilecekler ve ailenin vergi yükü adaletli bir duruma getirilmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu vergi düzenlemeleriyle, büyümenin motoru olan yatırım ve istihdama da önemli ölçüde vergi istisnası getirilmektedir. Örneğin, organize sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlar ile tedarik edilecek arsa ve işyerleri teslimlerinde KDV istisnası getirilmiştir. Buna paralel olarak, yatırım indirimi endekslemesinde 3 yıl olan süre, sürekli hale getirilmiştir. Kalkınmada öncelikli olan yörelerde yatırım indirimi yüzde 100 uygulanırken, 250 milyon doları aşan, gerçekten büyük olan sınaî yatırımlara yüzde 200'lük yatırım indirimi öngörülmektedir. Ayrıca, genel yatırım indirimi oranı da daha yükseltilmekte ve yüzde 30'dan yüzde 40'a çıkarılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu vergi yasa tasarısında, ekonomiye uyum sağlama anlayışı da gözetilmiştir. Yap-işlet-devret modelinde yeniden değerleme olanağı, dövizli alacak ve borçlarda reeskont olanağı, yabancı sermaye kur farklarını vergi dışı bırakma olanağı ve sabit getirili menkul kıymetlerde dönemsellik ilkesi getirilmiştir.

Öte yandan, bu reformun başarısı için üretim, ticaret, hizmet gelirleri ve sermayenin de geçmişle ilişkisinin mutlaka kesilmesi gerektiği görülmüş ve bu amaçla, belgesiz ticarî malın KDV'sinin ödenerek kayda alınmasına olanak tanınmıştır. Aynı şekilde, belgesiz sabit kıymetlere de, düşük oranda vergiyle envantere alınma olanağı tanınmıştır.

Yabancı sermayenin teşviki ve güvenliği açısından, yabancı şirketlerin getirdikleri dövizlerin faizlerine, reel değerleriyle korunması olanağı sağlanmıştır. Amortisman ve yeniden değerlendirmeyle, yap-işlet-devret ve BOT kapsamındaki şirketler de yararlanabilir hale getirilmiştir. Ülkemizde yapılacak yabancı yatırımların önündeki en büyük engel de böylece kaldırılmış olmaktadır.

Günün koşullarına ayarlama sayılabilecek bir başka önemli düzenlemeyle, kurumların kamu yararına çalışan derneklere yapacağı bağışların -kurum kazancının yüzde 5'i kadarını geçmemek üzere- tümü indirime tabi olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, ne kadar süre istersiniz efendim?

METİN ŞAHİN (Devamla) – Başkanım, herhalde, 3-4 dakikada bitiririm.

Değerli arkadaşlarım, öte yandan, özel sigorta anlayışının yerleşmesi ve teşviki için özel sigorta şirketlerinden alınan aylık veya ikramiyenin vergi muafiyet tutarı en yüksek devlet memuruna yapılan ödeme düzeyine çıkarılmıştır ki, çok yararlı ve isabetli bir çalışma olmuştur.

Değerli arkadaşlar, tasarıda yer alan bazı diğer düzenlemeleri özetlemek gerekirse:

Emlak Vergisi oranları yüzde 50 oranında düşürülmüştür; binada yüzde 2, arazi ve meskende yüzde 1, arsada yüzde 3 olarak saptanmıştır.

Vatandaşa eziyetten başka bir işe yaramayan, saklanması, denetimi yapılamayan taşıt pulu uygulaması kaldırılmaktadır.

Veraset ve İntikal Vergisi tarifesi yeniden düzenlenmekte; tarife dilimleri günün koşullarına uygun hale getirilirken, miras yoluyla intikallerde, verginin oranı önemli ölçüde indirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türk vergi sisteminin başarısızlığı ve etkili olamamasının önemli bir sebebi, vergi kaçak ve zıyaı karşısında uygulanan cezaların yetersiz ve etkisiz kalmasıdır. İşte, bu tasarıda bu hususlar da dikkate alınmış ve cezalarda yeni bir anlayışla, ekonomik suça ekonomik ceza ve sahtecilik, gizleme, hile, naylon fatura gibi eylemlere hürriyeti bağlayıcı ceza, yani, paraya çevrilemeyen hapis cezası getirilmiştir. Cezalara getirilen bu düzenleme, vergi reformunun önemli bir ayağıdır ve inanıyorum, çok yararlı olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının hazırlığı aşamasında, Hükümetin değişik kesimlerle, yani, çalışanların, esnafın, çiftçinin, sanayi ve ticaretin temsilcileriyle görüşmesini, farklı alanların ve farklı kesimlerin temsilcilerinin beklentilerini ve bu konudaki uyumu gözetmesini çok isabetli ve olumlu buluyoruz.

Elli yıldır yürürlükte olan vergi yasalarının bu kadar kapsamlı ve günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesinde, siyasî partilerimizin farklı görüşler getirmesi olağandır. Bu anlamdaki farklı görüşlere saygıyla yaklaşmakla beraber, katılmadığımız yanlarını, izninizle, birkaç satırla ifade etmek istiyorum. Örneğin, asgarî ücretin tamamen vergidışı bırakılmasının bu alanda kayıtdışılığı teşvik edeceğini ve naylon işçi istihdamına yol açacağını, belki de sendikalaşma hareketlerine zararlı sonuçlar verebileceğini gözardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Ayrıca, asgarî ücretin vergidışı bırakılmasında, belki, temel bir yanlışlığa düşmüş olacağız. Vergi verme bir vatandaşlık görevi, bir sorumluluktur; belirli bir kesimi vergi verme mükellefiyetinin dışına taşıdığımız zaman, bu sorumluluğun da dışına almış olabiliriz. Aslında, bu tip düzenlemeleri, çalışanların reel ücretlerinin yükseltilmesine yönelik başka araçları devreye sokarak yapmanın daha yararlı olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, öte yandan, itiraz edilen ya da farklı yaklaşılan bir başka konu olan sağlık ve eğitim giderlerinin bir bölümünden ve özel sigorta primlerinden verginin düşülmesi istemi, görünürde devletin sosyal niteliğinin bir ölçüsü olarak görülebilir. Bu yaklaşım, sanıldığı gibi, bugün için, düşük gelirli grupların lehine bir düzenleme olamaz; tam aksine, varlıklı kesimlerin olabildiğince yararlandığı bir hak olur ki, bazılarının söylediği gibi sosyal adalete de uymaz; çünkü, Türkiye'de, gelir farklılıklarının 11-12 kat olduğunu unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.

Tartışılan bir başka konu, enflasyon muhasebesiyle ilgilidir. Bir kere, herkes şuna inanmalıdır: Enflasyon üç yıllık bir program içerisinde düşürülecektir ve sorun olmaktan çıkacaktır. Buna, bazı kesimler, bazı siyasî partilerdeki arkadaşlarımız ne kadar itiraz ederlerse etsinler -onların itirazlarını saygıyla karşılıyorum; lütfen, siz de, yapılanları saygıyla karşılayın- gelişmeler olumludur. O nedenle, enflasyon muhasebesi doğru değildir. Böyle bir düzenleme, enflasyonu yasal hale getirir ki, bu büyük bir yanlış olur.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN ŞAHİN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım. Tam "tamamlarken" dedim... Affınızı diliyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

METİN ŞAHİN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemiz, bu yeni vergi yasasıyla, geleceğe güvenle ve umutla bakacağı bir adım atmaktadır. Bu reform daha yasalaşmadan, halkımızda ve piyasalarda güven hâkim olmuştur. Tasarının yasalaşmasıyla halkımızın demokrasiye inancı, devlete güveni artacaktır. Vergisini veren mükelleflerimiz, vermeyenler karşısında haksız rekabetten kurtulacaktır. Kayıtdışılık hemen hemen sona erecektir. Vergide adalet ve hakkaniyet egemen olacaktır. Cezalardaki düzenlemeler, vergi kaçırmada caydırıcılık etkisi yapacaktır.

Değerli arkadaşlar, ülkede kamu açıklarının kapatılmasında borçlanma değil, vergi gelirleri etkili olacak ve bütçe açıkları giderek azalacaktır. Bütçe açıklarının kapanmasıyla ranta, faize yönelmiş kaynaklar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN ŞAHİN (Devamla) – Başkanım, çok teşekkür ediyorum, sözlerimi bitiriyorum.

BAŞKAN – Eksüreyi verdim zaten...

METİN ŞAHİN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Demokratik Sol Parti, kendi programında yer verdiği, seçim beyannameleriyle ulusumuza vaat ettiği tüm reform hareketlerinin, 55 inci Hükümetin ortaklarıyla tam bir uyum içinde hayata geçmesinden büyük mutluluk duymaktadır. Hükümetimizi, Maliye Bakanımızı, bürokratlarımızı, Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerini, böyle güzel bir tasarının oluşmasındaki katkıları için kutluyoruz.

Bu vergi reformu, halkımıza mal olmuş, tüm kesimlerin açık desteğini almış, esnafımıza, çiftçimize, çalışanlarımıza, işadamlarımıza, sanayicilerimize, bütün ulusumuza hayırlı olsun diyor, Demokratik Sol Parti olarak, Yüce Parlamentomuza saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümetin söz talebi olacak mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Müsaade ederseniz konuşacağız efendim.

BAŞKAN – Bir düzenleme yapıyorum, onun için sordum.

Kişisel söz talebinde bulunan iki arkadaşım var, onlara da söz vereceğim.

Sayın Bakan, zatıâlinizin de söz talebi olacak...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Saat 22.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.52

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 22.00

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR(Gaziantep), Haluk YILDIZ(Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Müzakereye konu tasarı üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.

VII . – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. – Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, İstanbul Milletvekili Emin Kul’un, Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 30 arkadaşının, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 30 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 33 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 30 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 40 arkadaşının, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Adana Milletvekili Arif Sezer’in, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi’nin, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 6 arkadaşının, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Metin Işık, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve 6 arkadaşının, benzer mahiyetteki kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (1/708, 2/72, 2/73, 2/75, 2/129, 2/154, 2/166, 2/182, 2/191, 2/194, 2/221, 2/270, 2/287, 2/293, 2/323, 2/369, 2/420, 2/459, 2/493, 2/884, 2/959, 2/960, 2/1015, 2/1019, 2/1070) (S. Sayısı : 626) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet yerlerini aldılar.

Tasarının tümüyle ilgili olarak kişisel görüşlerini ifade etmek üzere, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapan kanun tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu vergi tasarısının gerekçesinde en iddialı yönleri, vergi tabanını genişletmek, vergi oranlarını azaltmak, götürü vergiyi kaldırıp basit usulde vergiye geçmek, ziraî geliri vergi kapsamına almak, muafiyet alanlarını daraltmak ve vergi cezalarını belirgin şekilde artırmak şeklinde özetlenebilir.

Maliye Bakanı, bu tasarıyla, kaynağı ne olursa olsun tüm kazançların vergi kapsamına alındığını, hiçbir vergi yükümlüsünün vergi kapsamına alındığını, hiçbir vergi yükümlüsünün vergi yükünü artırmadan hâsılatı artıracağını, dolayısıyla rant bütçesi diye adlandırılan bu bütçenin rant niteliğinin en az 1/3 oranında azalarak, ortalama 4 katrilyon gelir geleceğini, yani 4 katrilyon Türk Liralık ek vergi alınacağını belirtmektedir. Uzmanlar bu konuda endişeli olup, getirilen değişikliklerin vergi tabanını genişletmek değil, bu görüntü altında servet beyanına gelir unsuru kılığını dikmek olduğunu belirtmektedirler.

Gelir Vergisi Kanununun 1 ve 2 nci maddeleri bu amaçla değiştirilmiş, 1 inci maddede gelirin tanımlanması "tasarruf veya harcama konusu olan her türlü kazanç ve iratların safî tutarıdır" denilmekte ve 2 nci maddeye yedinci bent olarak "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" ibaresi ilave edilmiştir.

Vergiye tabi gelir unsurlarının vergi yasalarında düzenlenmesiyle ilgili yaklaşımlar konusunda iki yöntem bulunmaktadır. Birinci yöntem sınırlayıcı, ikinci yöntem örnekleyicidir. Sınırlayıcı birinci yöntemde, gelir unsurları tek tek sayılır, tanımlanır. Bu sayımlama sınırlıdır, benzetme yoluyla genişletilemez.

Gelişmiş tüm ülkelerde ve Gelir Vergisi Yasamızı aldığımız Alman Vergi Yasası da böyledir.

Bu yaklaşımın en önemli yanı, yasaların yorumunda kıyas yöntemi kullanılamaz, yasada verginin konusu açık ve seçik belirtilmiştir.

İkincisi, Amerikan Gelir Vergisi Kanununun esasını teşkil eden her türlü gelirin vergiye tabi olduğu ve gelir unsurları sınırlamalı olmayan sistemdir.

Bu model 1913 yılından beri Amerika'da uygulanmakta olup, bilhassa bugünkü konjonktüre, bize göre aşağıda çok önemli endişelerimizden dolayı hiç uygun değildir.

1. Bu vergi tasarısı, bu maddeyi işletebilmek için malî milat diyeceğimiz bir tarihte bir devlet bankasına şahısların tüm nakitlerini bir müddet için yatırması istenmektedir. Bir kere tüm halkımız gerekli şekilde bilgilenemeyeceği için kesinlikle tam netice alınamayacağı gibi, defter affı da gelmediği için, şahısların beyan edecekleri bu gelirlerin ileride bir servet vergisine dönüşeceği endişesi kuvvetli bir ihtimaldir.

2. Danıştaya götürdüğü davaların büyük bölümünü kaybeden -yüzde 90'ları geçen bu kayıpları- hazineciliği vergicilik olarak algılayan, sorun üreten, sorun çözmeyen bir vergi yönetimine bu kadar yetki vermek ileride çok büyük problemler açacaktır.

3. Günümüzde sermayenin yeşil, sarı diye renklere büründürüldüğü bir ortamda, vergilenecek unsurlar tek tek sayılmadan yoruma müsaade edilirse, bu madde, 28 Şubat hukukunun en geçerli uygulama olduğu ülkemizde Vergi Kanununun 312 inci maddesi haline geleceğinden büyük endişemiz vardır.

4. Kumar, rüşvet, bağış, piyango, kaçakçılık esas endişe ise, bu konular cari Vergi Usul Kanununun ilgili maddelerinde gerekli düzenlemelerle çok rahat çalıştırılabilir. Netice olarak, bu madde, bu kanunun en çok eleştirilecek maddesidir. Mutlaka muallaklıktan çıkıp açık, seçik yazılmalıdır.

2. Enflasyon ve enflasyon muhasebesi konusunudaki eleştirilerimizi şöyle sıralayabiliriz:

Bu Hükümet, en önemli hedefinin enflasyonu düşürmek olduğunu söylemektedir; fakat, rakamla ifadesi de şöyledir: 55 inci Hükümet, Haziran 1997'de yüzde 78 olarak aldığı enflasyonu, 1998 Ocak ayında yüzde 101,6'ya çıkarmış, Haziran 1998 itibariyle yüzde 91,6'ya getirmiştir. Yani, düştüğü söylenen enflasyon kendi rekoruna göre azalmış, devraldığı enflasyonun hâlâ 13 puan üzerindedir.

Peki, Hükümet enflasyonu düşürmek için ne yapmaktadır?

a) Memura, emekliye haziran ayında yüzde 20 zam yaparak, fiilen, şu an yüzde 91 enflasyonun hüküm sürdüğü ülkemizde, bu yıl için yüzde 56 zam vermek istemektedir.

Peki, memur ve emeklinin ekonomik durumu nedir? Hacettepe Üniversitesi Gıda Teknolojisi Bölümünün verilerine göre ve gıda sepetinin 3 500 kalori alındığı bir araştırmaya göre üç kişilik bir ailenin tüketim harcamalarının 132 milyon Türk Lirası olduğu belirtilmektedir.

b) Yine, Hükümet, enflasyonun yüzde 92 olduğu günümüzde buğdaya yüzde 60, çaya yüzde 64 zam vererek çiftçiyi -enflasyonun 30 puan altında verdiği tabanfiyatla- bankalara, tefecilere borçlandırmakta ve köyden kente göçü teşvik etmektedir.

Peki, Hükümet, herkesten aynı fedakârlığı beklemekte midir? Bankalar Birliği raporlarına göre vadeli mevduatta 4,5 katrilyon, repoda 2,6 katrilyon Türk Lirası hesabın olduğu ülkemizde, bankalarda 36 milyon adet banka hesabı var ve bu meblağın yaklaşık yüzde 60'ı 70 bin kişinin ve bu 70 bin kişiden de ana meblağ sahipleri 3 500 ila 4 000 kişidir ve bu şahıslara bono alımıyla verilen faiz oranları, bu Hükümet zamanında yüzde 142'lerden, şimdi yüzde 100'lere düştü; yani, enflasyonunun 10 ilâ 50 puan üzerinde seyretti.

En son 12.6.1998 tarihli ileriye endeksli tüfe-x ihalelerinde risk primi yüzde 25'e çıkarıldı ve 17 Mart 1998 tarihli 92 günlük yüzde 130 faizle borçlandığı 512 trilyon Türk Lirasının, 17 Haziran 1998 tarihli ödeme gününde, bu özel müşterilerine 51 trilyon Türk Lirası karşılıksız olarak ödeme yapacaktır. Ne ile; enflasyonun 30 puan altında ürününü aldığı çiftçi ile 40 puan altında ücret ödediği memurlardan esirgediği ücretle. Bu oranda enflasyon ile yatırımın ters orantılı olması da, işsizliğin yüzde 10'ların üzerinde seyrettiği ülkemiz için büyük handikaptır.

Devletin, aldığı ek vergiyi iç ve dış borç ödemesinde değil de yatırımda kullanmasının, enflasyonu artıracağı ve Sayın Temizel'in Plan ve Bütçe Komisyonundaki beyanlarıyla, 100 trilyon liralık yatırımın, enflasyonu 5 puan artıracağı gerçeğiyle, Hükümet, bir taraftan yatırımları kısıyor; Maliye Bakanlığı, 1998 Yılı Yatırım Programında keşfin yüzde 10 altında ödeneği olan yatırımlara vize vermeyeceğini beyan ederken, Hükümet, bir taraftan da ödeneği dahi olmayan bazı flaş yatırımlardan bahsederek, bu konuda da halkı yanıltmaktadır.

Yine, bu yılın ilk dört ayında, ihracat, geçen yıla oranla yüzde 11,8 oranında düşerken, dışticaret açığının 6 milyar 523 milyon dolara yükselmesi, sanayi üretiminde 1997'nin ilk üç ayında yüzde 11,4 olan endeksin yüzde 9,7'ye inmesi, sanayide kapasite kullanımının yüzde 80,6'ya inmesi, enflasyonla mücadele ederken, işsizliğin tehlikeli boyutlara varacağını göstermektedir.

Yine, para basılmasının, enflasyonu artıracağı gerçeğine rağmen, geçen yılın iki katı para basılması, protestolu senet ve karşılıksız çeklerin artması, tehlike sinyallerini hızlandırmaktadır.

Yine, Merkez Bankasının, halkın dolara olan aşırı talebini önlemek için 26 milyar dolar rezerv bulundurması da enflasyonun artmasına sebep olmaktadır.

Aslında, akaryakıt fiyatları 1988 Ekim ayından bu yana en düşük düzeye, 12,59 dolara düşmesiyle, 1997 yılının ilk üç ayında hampetrole 917 milyon dolar ödenirken, bu yılın ilk üç ayında 584,4 milyon dolar ödenerek, petrol ithalatının faturası yüzde 36 oranında azalarak 332.6 milyon dolar azalmıştır. Bu çok önemli imkâna rağmen, hâlâ, enflasyonun, Hükümetin aldığı rakamın 13 puan üzerinde seyretmesinin esas sebebini, Hükümetin, ciddî ekonomik tedbirler alacağına, komisyonları, irtica kanunları, şapka, sakal kanunlarıyla meşgul etmesi, ekonominin can damarları olan düst işadamlarını yeşil sermaye sahibi diye saat 04.00'te evlerinden terör suçlusu gibi tutuklayarak götürüp, toplumsal huzuru bozmasında aramalıyız.

Enflasyonla bu derece içli dışlı olmamız ve 1975'lerden itibaren yüksek enflasyonla yaşamamıza rağmen, tasarıda enflasyon muhasebesine yer verilmemesi, bizce, çok yanlış bir tercihtir. Uluslararası muhasebe standartları, üç yıl üst üste kümülatif enflasyon toplamının yüzde 100'ü geçmesi halinde enflasyon muhasebesinin uygulanacağı hükmünü amirdir. Ülkemizde, şu an, enflasyon yüzde 91 olduğu halde, birer ütopyayla enflasyonun üç yıllık toplamının yüzde 100'e ulaşmayacağını iddia etmek, sadece, iddia sahibini avutur ve enflasyonla iç içe olan serbest meslek sahiplerini, vergi kaçırma veya işyerini kapatma tercihiyle baş başa bırakır.

Bu tasarıyla vergi konan kesimlerden -bu kanun tasarısı belli olduğundan beri, sanki, en çok zarar gören çevre, faizci çevreymiş gibi, aylardır gazetelerde bunlarla ilgili yazılar çıkmakta, yok, forward ve swap'ların türev enstrümanlar olduğu, bunlardan vergi alınmamasının Maliyenin daha çok kazancına olacağı gibi- genellikle, rantiyeci kesimin sesi basında çıkmaktadır. Aslında, rantiyeci kesim, çok özel ekonomist ve yol göstericileri vasıtasıyla, 1997 yılında, daha kanun çıkmadan gerekli tedbirleri almış, Hazine Müsteşarlığı Banka Yeminli Murakıplar Kurulu Başkanlığınca bankaların 1997 bilançoları üzerinden hesaplanan bankacılık, 1997 raporuna göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Orada bile süre bitmiştir Sayın Polat.

Zatıâlinize, adalete ölçü olarak 2 dakika eksüre veriyorum; buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) – ..."sentetik repo" diye adlandırılan swap ve forward işlemlerinde 4.4 katrilyon Türk Lirası işlem yapıldığı ve bu işlemler sonucu sağlanan 4 katrilyon liraya yakın gelirin vergidışı kaldığı anlaşılmış oldu.

Neticede, asgarî ücret, bu kanun tasarısıyla vergi dışı kalmazken, rant kesimi, işini baştan sağlam tutup, 4 katrilyonluk gelirini vergi dışı tutmanın yolunu bulmuş oldu. Buna mukabil, tam bir ekonomik mağduriyete uğrayan işçi, memur, emekli, çiftçi ve esnafla ilgili ve onların halini ele alan yazılar yok denecek kadar az olmaktadır.

Bu vergi tasarısının eleştirilerinde basında genellikle olumlu yazıların çıkmasında en büyük husus, kanımızca, tasarının genel içeriği değil, tasarının 59 uncu maddesiyle KDV Kanununun 29 uncu maddesinin değiştirilmesiyle kartel medyasına trilyonların akacağı yönündeki tahminlerimizdir.

Maliye Bakanlığı, 25.12.1995 tarihli, 50 sıra numaralı KDV Tebliğiyle, kanuna aykırı olarak, gazetelerin promosyon adı altında sattıkları buzdolabı, televizyon, çanak çömlek gibi malların alımında ödedikleri KDV'lerden indiremediklerini gider yazabileceklerini kabul etmiştir. 59 uncu maddeyle, bu belirtilen trilyonlarca liralık KDV, devlet tarafından büyük medya gruplarına geri ödenebilecektir. Ayrıca, tasarının geçici 16 ncı maddesiyle, hükmün geriye yürütülme imkânı doğmuştur. Böylece, bugüne kadar promosyon olarak verilen bütün malların alış fiyatlarının, bazılarında yüzde 14, bazılarında yüzde 23'ü nakden iade edilebilecektir; böylece, trilyonlarca lira, halktan alınıp, bu medya holdinglerine verilebilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Polat; lütfen, son sözlerinizi ifade edin.

ASLAN POLAT (Devamla) – Ayrıca, tasarının, hem 59 ve hem de geçici 16 ncı maddelerinde "indirilemeyen ve tutarı Maliye Bakanlığınca tespit edilecek sınırı aşan vergi iade olunur" denilerek, küçük gazeteler de bu kapsamın dışında bırakılmışlardır.

Netice olarak, 1998 yılı ilk dört ayı verilerine göre Gelir Vergisinde 1997'ye göre yüzde 206; fakat, Kurumlar Vergisinde ancak yüzde 30 artış sağlayan bu vergi kontrol mekanizmasıyla vergi kapsamını genişleteceğim diye yoruma ve net olmayan kapsama sebebiyet veren, asgarî ücreti vergi kapsamı dışında bırakmayan; fakat, 250 milyon dolar veya daha fazla yatırım yapacak yabancı yatırımcıya yüzde 200 teşvik getiren, kartel medyasına geniş imkânlar tanıyacak olan bu tasarının Yüce Meclisten bu haliyle geçmesi, telafisi imkânsız neticeler doğurabilecektir.

Bu vesileyle, geniş halk yığınlarının, işçi, memur, esnaf, çiftçi ve emeklilerin gelir düzeyini düzeltmeye vesile olacak, verdiğimiz ve makul olan önergelerimiz doğrultusunda kanun tasarısının düzeltileceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Polat, teşekkür ediyorum efendim.

Önce Sayın Komisyon mu, yoksa Sayın Hükümet mi görüş ifade etmek ister?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız Sayın Biltekin Özdemir, komisyon adına görüşlerini ifade buyuracak.

Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Büyük Millet Meclisinin 20 nci Dönemde görüşmekte olduğu kanun tasarıları içerisinde ülkemizin mevcut sorunlarına ve geleceğine belki de en başta olumlu etki yaratacak bir çalışmanın başlangıcında olmanın mutluluğunu taşıdığımı ifade ederek ve hepinize saygılar sunarak sözlerime başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle ve bu düzenlemeyi tamamlayacak -yakında çok büyük bir olasılıkla huzurunuza getirilecek- yerel idareler reformu, sosyal güvenlik reformu, Sermaye Piyasası Kanunu üzerindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ülkemizin yaşamakta olduğu ve olumlu istikamette gelişmesi için altyapısının gerçekleştirildiği ekonomideki iyileşmelerin sürekli ve kalıcı olması imkânı sağlanacak ve bu suretle, bu dönem, bu kanunların çıkarılması kaydıyla, Meclisimiz, halkının huzuruna hakikaten yararlı hizmetler yapmış olmanın mutluluğuyla çıkabilecektir. Bu itibarla, bu ve bunu tamamlayacak tasarıların mutlak suretle Büyük Millet Meclisinde kanunlaştırılması ihtiyacı vardır.

Değerli milletvekilleri, tasarının özellikleri konusunda, gruplara mensup değerli arkadaşlarım gerekli açıklamalarda bulundular. Ülkemizde, geçen dönemde, devlet bütçesinin kaynak harcama dengesinin, harcamalar yönünden, sosyal güvenlik sistemindeki ağır tahribatla, gelirler yönünden de, vergi kanunlarında yapılan afları içeren yanlış düzenlemelerle büyük bir tahribata maruz bırakıldığı bilinmektedir. Esasen, ülkemizin çekmekte olduğu sıkıntıların kökeninde de, bu iki yönlü büyük yanlışların ve isabetsiz düzenlemelerin tesiri vardır. Şimdi, Hükümetimiz, tüm düzenlemeleriyle, gayretleriyle, bu yanlışları ve eksikleri giderme çabasındadır.

Bu düzenleme, esas itibariyle, 1950 vergi reformu ve 1985 katma değer reformundan sonra cumhuriyet tarihinin en büyük gelir reformudur; bunu tespit etmek zorundayız. Bu düzenlemeyle, bir taraftan, kaynakların, ekonominin emrinde, ekonominin gereklerine uygun biçimde dağılımını iyileştirmek, diğer taraftan, gelişen ve büyüyen ekonomi karşısında, devletin ağır borç yükünü hafifletecek yönde malî kaynak temini amaçlanmaktadır.

Bu düzenlemelerden toplumun her kesimi memnundur. Kim memnun değildir; bugüne kadar vergiden kaçınan, kaçınabilme imkânı bulan ya da vergiyi kaçıranlar memnun değildir. Onun dışında, bu düzenlemeden, esnafımız, çiftçimiz, işçimiz, çalışanımız, yatırımcımız; özetle, bugüne kadar vergisini, düzenli ve dürüst bir biçimde veren, vergi vermenin ülkede en büyük onur olduğunu hissetmiş kesimlerin tümü memnundur. Bu itibarla, bu düzenlemelerin üzerindeki bir an önce çıkarılma gereği ve baskısı, bu nedenden kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, tasarının özelliklerine girerek vaktinizi uzun uzun almak istemiyorum. Yalnız, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak, bu tasarı üzerinde 105 saatlik bir çalışma yaptığımıza işaret etmek isterim. Bu çalışmaların yarısı, Plan ve Bütçe Komisyonunda teşkil edilen alt komisyonda sürmüş, diğer yarısı ise, Komisyonumuz çalışmalarında geçirilmiştir. Bu çalışmalar sırasında, gerek Cumhuriyet Halk Partisinden gerek Doğru Yol Partisinden gerekse Fazilet Partisinden arkadaşlarımız, tasarıya, bilhassa Komisyon çalışmaları sırasında katılarak değerli katkılarda bulunmuşlardır. Alt komisyon aşamasında, o zamanki Refah Partisi üzerindeki işlemler dolayısıyla arkadaşlarımızın yeterince katılamadığı bilinmektedir; fakat, Fazilet Partisine mensup arkadaşlarımın, Komisyon çalışmalarımız sırasında kendilerine yeterince katkıda bulunma fırsatı verilmediği biçimindeki eleştiriler, kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır; bunu, kamuoyunun huzurunda ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, 102 saat sürdürülmüş bir komisyon çalışması sırasında, herhangi bir partimizin çıkıp da "bu çalışmalarda bize yeterince vakit ayrılmadı" diye bir iddiayı ileriye sürebilmesi kabil midir; değildir. Bakınız, Komisyon çalışmalarının en önemli kısmı tamamlandığı bir aşamada, yani, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu üzerindeki çalışmalar tamamlandıktan sonra, Fazilet Partisine mensup arkadaşlarımız “toplantıları olduğunu” ertesi gün ifade etmeleri üzerine, kendilerine “onu izleyen, o mümkün değilse ondan sonraki gün, o da kabil değilse daha sonraki gün çalışabileceğimizi” ifade ettik; fakat, arkadaşlarımız, bu üç günün hiçbirisinde çalışma imkânlarının olmadığını söylediler; onun üzerine, Komisyonumuz, çalışmalarını o gece aralıksız sürdürmüş ve bütün gece devam eden çalışmalar sonunda tasarının son maddelerini tamamlamış ve Genel Kurulumuza sunma imkânı bulmuştur.

Sonuçta, şunu ifade etmek istiyorum: Bu tasarı, ülkemizin, ekonomimizin, yatırımcımızın, çalışanlarımızın ve uluslararası ilişkilerimizin gerektirdiği bütün modern, çağdaş, ileri hükümleri içeren bir tasarıdır ve çalışmalarda, toplumun tüm kesimleri çalışmaya katkıda bulunmuşlardır; kendilerine bu imkân verilmiştir; ülkemiz için hayırlı hizmetlerin üretilmesine vesile olacaktır.

Büyük Millet Meclisinden, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı sıfatıyla ve onların görevlendirdiği bir Komisyonun Başkanı sıfatıyla, bu tasarıya, her türlü desteği vermelerinin ülkemiz yararına olacağına işaret etmek istiyorum ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Hükümet adına, Sayın Maliye Bakanı; buyurun efendim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaklaşık bir yıldan beri vergi reformunu tartışıyor; tartışıyor, çünkü ülkemizin bir vergi düzenlemesine ivedi gereksinimi olduğunu, toplumun tüm kesimleri kabul ediyor. Bu gereksinimin olmadığını hiç kimse iddia etmiyor. Herkes "Türkiye, mutlaka bir vergi düzenlemesi yapmalıdır" diyor. Çünkü, yıllardır, ülkemizin büyük ekonomik gücünün, yapısal bozukluklar, istikrarsızlık, düşük yatırım ve işsizlik gibi sorunlar yüzünden, potansiyelini gereği gibi kullanamadığını herkes görüyor ve bundan da çok büyük ölçüde rahatsızlık duyuyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, yıllardır, enflasyonla işsizlik arasında tercih yapmaya zorlanıyor; vergi sistemimiz de, ekonomik sistemimiz de, buna gereken katkıyı, maalesef, sağlıyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, enflasyon ve işsizlik arasında tercihte bulunma zorlamasından mutlaka kurtarılmak zorundadır. Türkiye'nin tercihi, kesinlikle, ya enflasyon ya da işsizlik olamaz ve olmamalıdır. Bizim ihtiyacımız olan, sağlam parasal ve malî kurallara dayanan güçlü bir ekonomidir. Dolayısıyla, ekonominin sağlam malî kurallara dayandırılması, Türkiye'nin ivedi bir gereksinimidir ve biz, bunu mutlaka sağlamak zorundayız.

55 inci Cumhuriyet Hükümeti, ülkemizin ihtiyacı olan malî kuralları sağlayacak vergi reform paketini ve düzenlemelerini, toplumun tüm katmanlarının katkılarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine; yani, sizlerin huzuruna getirdi. Daha önce de arkadaşlarımız çok açık şekilde belirttiler; Türkiye'nin neden bu düzenlemelere ihtiyacı olduğunu, konuyu değişik yönlerinden irdelemek suretiyle ortaya koydular. Ben de, daha önceden, Plan ve Bütçe Komisyonu sırasındaki takdimimde belirttim; çok net olarak "Türkiye'de vergi sisteminden memnun olan Allah'ın bir tek kulu yoktur; çünkü, bundan, devlet de memnun değildir, yurttaşlar da memnun değildir” dedik.

“Devlet memnun değildir; çünkü, vergi gelirleri yetersizdir, yetersiz vergi gelirleri nedeniyle de devlet aşırı faizlerle borçlanmaktadır.

Vergi mükellefleri memnun değildir; çünkü, vergi sistemimiz, içerisinde yaşanılır bir sistem değildir ve mükellefler, özellikle yüksek vergi oranlarından, kazanılmayan gelirlerden vergi alınmasından, karmaşık vergi sisteminden artık tedirgin olmuşlardır, artık katlanılmaz bulmaya başlamışlardır" dedik.

Değerli arkadaşlar "Türk vergi sisteminin bu özelliklerinden memnun olmayan çoktur veya memnun olan kimse yoktur" dedik. Ancak, hazırlanan tasarıyla ilgili olarak getirilen eleştirilerde, açık söylemek gerekir ki, birazcık da haksız bir şekilde bütün bu gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.

Sayın Ayhan, özellikle, hayat standardı esasının uygulanması ve peşin vergi uygulamasının, getirilen sistemden daha iyi olduğunu söylediler ve üstelik de, bunu, Türk Halkına, belki de örnek olarak asla verilmeyecek bir örnekle süslemeye çalıştılar. Halbuki, Türk Halkı, hayat standardı uygulamasıyla kazanılmayan gelirlerin vergisini ödemekten artık bıktı; kazanılmayan gelirlerin, müteakip yılda, yüzde 50'sini, her ay tıkır tıkır, hatta siftah bile etmeden, dükkânını bile açmadan ödemekten bıktı. Böyle bir sistemi daha düzgün ve daha iyi göstermeye imkân var mı?!

Burada yapılan düzenleme, çok net bir şekilde "eğer kazanç varsa vergi vardır, kazanç yoksa vergi yoktur" esasına dayanmaktadır. Böyle bir sistemi getirirken, elbette ki, bazı yükümlülükler gelir; zaten, vergi sistemleri yükümlülük getirir. Ancak, hiç hak etmeyen insanlara yükümlülük yüklemek yerine, gerçekten yükümlülük üstlenmesi gerekene yükümlülük yüklemek, bu Parlamentonun görevidir, çağdaş devletin görevidir. Aksi takdirde, salmalar salarak, insanlardan, kazanmadıkları kazançların vergisini alarak, çağdaş devleti de kuramazsınız, çağdaşlıktan da, kesin olarak, bahsedemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının neler getirdiğini arkadaşlarımız, ayrıntısıyla ortaya koydular; özellikle, vergi vermeyen kesimlerin kamu vicdanında yarattığı rahatsızığı dile getirdiler. Bizler, kamu vicdanında oluşan bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak zorundayız. Bugün, belirli kesimlerden, Türkiye, vergi almamaktadır. Sürekli konuştuğumuz, vergi dışında bırakılması için olağanüstü çaba sarfettiğimiz asgarî ücretliden vergi alınırken, Türkiye, trilyonlarca liralık kazançlardan vergi almamaktadır. Trilyonlarca liralık kazançlardan vergi alınmadığı konusu, 54 üncü Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettiği tek vergi yasasında çok somut olarak ortaya konulmaktadır. Asgarî ücretliden vergi alınırken, menkul sermaye iratlarından, yani, sizlerin deyimiyle, rant gelirlerinden, sadece kaynakta kesinti suretiyle, alınacak olan verginin yeterli olduğu konusunda düzenleme yapan da 54 üncü Hükümet ve sizlersiniz. Bu düzenleme sizlerin içine siniyor muydu? Öyle bir düzenleme çıkmış olsaydı, kaynakta kesinti suretiyle vergilendirilmeyen off shore bankalardan elde edilen gelirlerden, repoculardan bir kuruş vergi alacak mıydınız?!.

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Siz alacak mısınız?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Aldık; biz beyannamelerini aldık ve 200 trilyon lira vergi aldık onlardan!.. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)Dolayısıyla, bazı konularda konuşurken, gerçekten, insaflı olmak gerek.

Biz, bu vergi tasarısını asla siyasî polemik konusu haline getirmedik. Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün tartışmalar sırasında da, daha sonraki tartışmalarda da Türkiye'nin ihtiyacı nedir onu ortaya koyalım, en düzgün düzenleme nasıl olur onu ortaya koyalım ve Türkiye için en uygun olanını yapalım diye çırpındık, çabaladık. Dolayısıyla, burada belirli kesimlere çıkar sağlayan, belirli kesimlere çok büyük avantajlar getiren bir vergi tasarısı hazırlamadığımızı herkes vicdanında da biliyor, gerçeğinde de biliyor. Bunu bu kadar net bir şekilde ortaya koyma olanağı varken, üstelik de, bu yasaların hepsinin uygulamasına hep beraber tanık olacağız. Eğer, Türkiye, belirli kesimlere ayrıcalık sağlamadan, herkesin millî gelirden aldığı pay oranında vergilendirileceği bu sistemi koymazsa, bunu da çok sumut olarak dile getirdik ki, en azından, Türkiye'nin çok önemli toplumsal patlamalara gebe olacağını da gözler önüne serelim dedik.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, onlarca yıldır, böyle bir vergi düzenlemesi yapamadı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkes hükümet sorumluluklarına ortak oldu. Dolayısıyla "şunun sorumluluğu zamanında şu oldu, bunun sorumluluğu zamanında bu oldu" suçlamaları yerine, oturup, Türkiye'nin ihtiyacı olan vergi düzenlemesini yapma gereğini hep beraber kabul edelim artık. Yapmamız gereken bu, yapılması gereken de çok büyük ölçüde bu.

Biz diyoruz ki, hiçbir kesime ölçüsüzce, oransız şekilde vergi avantajı sağlanmamalıdır. Tasarımızın temel ilkelerinden bir tanesi bu. Bunun yerine, tüm kesimlerin, gayri safî millî hâsıladan aldıkları pay oranında vergi vermeleri sağlanmalıdır. Bu tasarıyla getirmeye çalıştığımız o.

Biraz önce arkadaşlarımız ifade ettiler; ücretlilerin gayri safi millî hâsıladan, yani, millî gelirden aldıkları pay yüzde 27, ancak, Gelir Vergisi içerisindeki payları da yüzde 50'dir. İşte, adaletsizlik budur, adaletsiz olan budur; ancak, eğer, vergi ödemeyen kesimlerin, vergi vermeleri sağlanmadan bu kesimlerin yükü azaltılırsa, yani, öyle bir yönteme gidilirse, şu anda Türkiye bütçesinin ve Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en büyük ekonomik sorunu büyütmekten başka herhangi bir şey yapmayız. Vergi gelirlerini toplamadığınız zaman veya adil vergi almadığınız zaman ne yapıyorsonuz; borçlanıyorsunuz. Bu borçlanmayı da bir yıllık dönem içerisinde tek bir hükümet de yapmadı; herkes birbirine büyük bir borç yükü devrede devrede gidiyor.

1998 yılı bütçesine 6 katrilyon lira faiz ödemesi koyduk. Hangimizin vicdanı buna razı idi, hangimiz sevinerek bu faizini koyduk? Hangisi 1997 yılından geldi, hangisi 1996 yılından geldi, hesabını yaptık mı? Ama, Türkiye Cumhuriyeti, devamlı bir devlettir; bu yükümlülükleri ortadan kaldırmak zorundayız. Ya başkalarının verdiği reçeteler çerçevesinde bazı şeyleri keskin bir şekilde ortadan kaldırıp toplumsal dengeleri olduğu gibi altüst edeceksiniz ya da belirli bir zaman dilimi içerisinde, ekonomiyi ve sosyal gereksinmeleri de göz önünde bulundurarak çözüm bulacaksınız. Bizim yapmaya çalıştığımız olay bu; vergi tasarısıyla getirmeye çalıştığımız olay da bu. Eğer, oturup da kamu kesiminin borçlanma gereğini bu tasarıyla ne kadar azaltırsak, devlet o kadar az borç almak zorunda kalacak; aldığı az borç oranında da faiz ödemesinden kurtulmuş olacak.

Sayın Kesici, daha önceki konuşmasında da örnekleriyle dile getirdi; 6 katrilyon lirayla neler yapılır... Değerli arkadaşlar, 6 katrilyon lirayla, Türkiye Cumhuriyeti, gerçek anlamda ekonomik özgürlüğünü, gerçek anlamda demokrasisini sağlar. Yapılan vergi düzenlemeleri, işte, bu amaca yöneliktir, bunu getirmeye çalışmaktadır. Şu vergi tasarısının içerisinde, vergi ödeyicisi olup da, bundan daha fazla vergi ödeyecek bir tek Allah'ın kulu yoktur. Bugün, özellikle kazanılmayan gelirler nedeniyle, belirli mükelleflerin ödedikleri vergiler artık katlanılamaz boyutlara gelmiştir.

Sayın Ayhan'ın "eski sistem daha iyi" dediği sistemde, hayat standardı esasında, bugün, birinci sınıf tüccarlar 1 647 800 000 lira gelir beyan etmek zorundalar; bunun 464 000 000 lirası vergi olarak ortaya çıkmakta. Dönün arkanıza bir bakın bakayım; bu kadar vergiyi ödeyecek, belki de siftah etmeden dükkânını kapatacak kaç tane esnafımız var ortalıkta. Bu sistemin iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?! İşte, değiştirmeye çalıştığımız olay bu.

Biz diyoruz ki, eğer, kazancı varsa vergi ödesin; hele, bunun üzerinden bir de peşin vergi ödemesin. Bunu sağlıyoruz diye suçlanabileceğimiz, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekten düşünülebilecek bir olay değildi; ancak, buna da tanık olduğum için -çok açık söyleyeyim- üzüntülerimi burada ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Aykon Doğan "Hükümet bir taraftan seçim kararı alıyor, bir taraftan da vergi tasarısı hazırlıyor: Halbuki seçime giden hükümetler radikal karar alamazlar; dolayısıyla tavizkâr olurlar" dedi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir taraftan tasarımızın hükümlerini özellikle ağır bulup, “bunların altından kalkmak mümkün değildir, vergi oranları çok yüksektir, vergi oranlarını 3'ten başlatmak gerekir, 6'dan başlatmak gerekir” diye konuşacaksınız, sonra dönüp diyeceksiniz ki, “tavizkâr davranıyorsunuz...” Yani, Allahaşkına, yüzde 15'lik vergi oranı mı tavizkârdır, yüzde 6'yı önermek mi tavizkârdır?! Eğer böyle bir konuşma yapıyorsak, bunu da, üstelik tüm halkımızın önünde yapıyorsak, biraz tutarlı olmak zorundayız. Biz, çok somut olarak, elbette ki, vergi sistemiyle ilgili düzenlemeler yaparken, vergi adaletinin de sağlanmasını ön planda tutuyoruz, temel amacımız da o; ancak, devletin gelir ihtiyacını da göz önünde bulunduruyoruz.

Değerli arkadaşlar, hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, bu tür vergi düzenlemeleri yaparken, vergi düzenlemesi yapanların belirli sınırlamaları vardır. Bu sınırlamaların başında da, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durum gelir. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durum, bir istikrar programı uygulamayı gerektiriyorsa, bu takdirde düzenlemeler yaparken, karşımızdaki en büyük sınırlama da budur, bizi sınırlandıran da budur. Biz, özellikle, vergi tarifesini yüzde 25'ten yüzde 15'e çekerken bunu düşünüyoruz; ancak, tarifenin içerisinde Bakanlar Kuruluna, 5 puan daha indirme yetkisi bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bununla kastedilen olay şudur; Türkiye, bu indirimi yapacak ekonomik duruma kavuştuğu anda, işte, bu ekonominin gereğini de yerine getirecek demektir. Bu Hükümet de, bu ekonominin gereğini yerine getiriyor. Şimdiye kadar Akaryakıt Tüketim Vergisi, bizim vergilerimizin en temel unsurlarından birisini oluşturdu; ancak, petrol fiyatları dünyada artmadı. Nitekim, bundan iki hafta önce yaptığımız düzenlemede, sanayinin en temel girdisi olan fuel-oilde yüzde 22 oranında fiyat indirimine gidildi, Türkiye tarihinde böyle bir olay görülmüş müdür? Demek ki, böyle bir olay karşısında, vergi sistemlerini mutlaka gelir amaçlı kullanacağız diye bir olayımız yoktur. Bu kadar fazla gelire ihtiyacımızın olduğu anda bile, ekonominin ihtiyaçlarına uygun davranılabilmektedir. 55 inci Hükümet, en son yaptığı düzenlemelerde, motorine sıfır zam, fuel-oilde de yüzde 22'lik indirim yapmıştır değerli arkadaşlar. Demek ki, buradaki amaç, sadece Akaryakıt Tüketim Vergisinden daha fazla vergi almak, dolayısıyla, buradan daha fazla gelir elde etmek değildir.

Değerli milletvekilleri, bizler, biraz önce belirttiğim gibi, bu vergi düzenlemesiyle, vergi ödeyen kesimlerin vergi yükünü kesinlikle çoğaltmadan; ancak, vergiyi tabana yaymak suretiyle, vergi hasılatını artıracak düzenlemelere gidiyoruz. Kamu vicdanını rahatsız eden gelirleri, vergilendirilmeyen gelirleri, yine bu tür faaliyetleri ortadan kaldırmadan, kaldırmayacak şekilde düzenlemeye çalışıyoruz.

Sayın Polat, özellikle medyanın dağıttığı promosyon ürünlerinin Katma Değer Vergilerinin, normal, piyasada satılanlar yerine yüzde 1 olarak uygulanması düzenlemesini kim getirdi?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Kim getirdi?!.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bunların yanıtlarını vermeniz gerekir. Hiçbir zaman, bu tür düzenlemeleri, biz, devletin devamlılığı kavramından kopararak söylemiyoruz.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Hangi hükümet getirdi, söyleyin?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Dediğim gibi, devletin devamlılığından kopararak söylemiyoruz.

Bazı uygulamalar vardır, yanlıştır, belirli noktalara gelmiştir. O nedenle, Türkiye'deki bu yanlış vergi uygulamalarının tamamının ortadan kaldırılmasının zamanı gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Ayhan "bu vergi tasarısıyla gizli servet vergilemesi veya servet esası getiriliyor" dedi. Biz, bu tasarıyla, ne bir servet üzerinden alınan vergi ne de servet kıyaslaması suretiyle vergi düzenlemesi getirmedik ve getirmiyoruz. Bu konuda, 55 inci Hükümete, böyle bir düzenleme yapmanın Türkiye'nin geleceği açısından uygun olacağı konusunda telkinler geldi; ancak, net olarak alınan karar, 55 inci Hükümet ne servet beyanı üzerinden ne de servet kıyaslaması suretiyle bir vergi almayacak denildi. Bunun alınmayacağını sizler biliyorsunuz.

Biraz önce, Sayın Polat, teorik olarak vergi türlerini ve vergi kıyaslama yöntemlerini belirtti, kaynak teorisi ve net aktif teorisinden bahsetti, bunları daha sonraki konularda konuşacağız. Bunlar, teoridir, bunlar, dünyada uygulanan yöntemlerdir ve değerli arkadaşlarım, bunlar, doğru yöntemlerdir, Türkiye'yi açıklığa kavuşturacak olan yöntemlerdir.

Bir vergi düzenlemesinin mükemmel olmasını kimse beklememeli. Dediğim gibi, bizi sınırlandıran olaylar var; ancak, biz, Türkiye'nin ihtiyacına olan, Türkiye için iyi olan bir vergi düzenlemesini yaptık. Getirdiğimiz vergi düzenlemesi iyi bir düzenlemedir. Mükemmeli olamaz mı; olur. Bunun mükemmeli olur değerli arkadaşlar; ancak, daha önce de, her fırsat bulduğumda ifade ettiğim gibi, mükemmel, iyinin düşmanıdır.

Biz, bu iyiyi getirerek, iyi yaptığımıza inanarak, 55 inci Hükümet olarak, bu tasarının sorumluluğunu üstleniyoruz. Bu tasarının Türk ulusuna, Türkiye'ye getireceği çok olumlu katkılar vardır ve bu, bu çalışmanın onurudur ve bu çalışmanın onurunu bu çalışmaya katılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyelerine bırakıyoruz ve doğru olduğuna inandığımız bu tasarının ülkemize hayırlı olacağını biliyor, hayırlı olmasını bir defa daha diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP, CHP, DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, kişisel görüşünü ifade etmek üzere, Sayın Kul'u davet ediyorum.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vergi yükümlülükleri ve işlemleriyle ilgili 12 vergi yasası üzerindeki 626 sıra sayılı kanun tasarısının tümü hakkında görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Anayasamızda "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" denilmesine rağmen, kamu harcamalarının karşılanması için yurttaşlarımızın ödediği vergiler, toplumdaki farklı kesimler arasında adaletli bir dağılım ve usule göre toplanmamaktadır. Toplum kesimlerinin millî gelirden aldığı pay ile vergiye katkı yükü arasında adaletli bir oran da bulunmadığı gibi, derin ve onarılmaya muhtaç farklılıklar vardır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, vergi mükelleflerinin büyük bir çoğunluğunu ücretliler teşkil etmektedir. Bu gerçeğin yanında, faktör gelir gruplarından, tarımdışı, maaş ve ücretlilerin toplam gelirden aldıkları pay yüzde 24'ler civarında iken, bunların gelirden alınan vergilere katkısı yüzde 52 mertebesindedir. Tasarrufu Teşvik, Konut Edindirme gibi fonlar ve sair fon kesintileri eklendiğinde bu oran yüzde 60'lara kadar yükselmektedir. Ücretliler, serbest meslek erbabı veya tüccarlardan 2 kat, götürü vergi mükelleflerinden 10 kat daha fazla vergi ödemektedirler. Bu gerçekler, vergi yükünün, daha çok, dargelirli insanlarımızın sırtında olduğunu tartışmasız biçimde göstermektedir.

Öte yandan, millî gelir dağılımında da, çok derin ve endişe kaynağı olması gereken bir adaletsizlik söz konusudur. Faiz, kâr, rant gelir grupları, millî gelirin yaklaşık yüzde 60'ını alırken, maaş ve ücretlilerin aldıkları pay yüzde 25 civarıda kalmaktadır. Yüzde 20'lik beş dilim içinde hane halkı gelirlerine baktığımızda, ilk yüzde 20'lik dilim içinde bulunan hane halkının toplam gelirin yüzde 3,5'ini, buna karşın, son beşinci yüzde 20'lik dilimde bulunanların ise yüzde 56,5'ini aldığını araştırmalardan görüyoruz. Ülkemiz ve halkımız, bu adaletsiz gelir bölüşümü içinde korkunç bir sıkıntı yaşamaktadır.

Sayın milletvekilleri, görülüyor ki, geniş emekçi kitleleri, bir taraftan bu ağır bölüşüm tablosu, diğer taraftan taşınamaz bir vergi yükü altında ezilmektedir. 1991 yılından sonra vergi yasaları üzerinde yapılan değişiklikler de bu tabloyu ağırlaştırmaktan öte hiçbir fayda sağlamamıştır. Kurumlar Vergisi 9 kez değişikliğe uğramış, oran düşürülmüş, istisna sayısı 3'ten 18'e çıkarılmıştır.

1994'te Ekonomik Denge Vergisi, Net Aktif Vergisi, Ek Gayrimenkul Vergisi, Ek Motorlu Taşıt Vergisi gibi, bir defaya mahsus getirilen vergiler hem sadece kaytılı kesime yöneltilmiş ve hem de ekonomiyi yönetmedeki beceriksizliklere çare olamamıştır.

Kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınamamıştır, vergi tabanı genişletilememiş; bir teşvikler, istisnalar ve muafiyetler mevzuatı haline dönüşen vergi mevzuatı, düzeltilmek yerine, vergi kaçıranlara, vergisini ödemeyenlere aflar çıkarılmıştır.

Harcamalara yönelik vergiler artırılmış, aylık vergi iadesine son verilmiş, bunun yerine yıllık iade usulü getirilmesiyle, ücretli kesimin reel gelirlerinde düşme doğurulmuştur.

Yıllık özel indirim tutarları da, hiçbir zaman enflasyon oranında artırılmamış, örneğin, 1994 yılında yüzde 125 olan enflasyona rağmen, özel indirimde artış yüzde 50 civarında kalmıştır. İnsanca yaşanabilecek yeterlikteki bir gelir, maalesef, vergidışı bırakılmamıştır.

Vergiye esas kazanç dilimi azaltılmış gibi düzenleme yapılmışsa da, diğer taraftan, enflasyonla aşınan ücretlere reel artışlar sağlanmaması dolayısıyla, sıfır zamlar önerilmesi dolayısıyla, fazla sayıda ücretlinin, tarifelerin üst basamaklarına kaymasına neden olunmuş, daha fazla vergi ödemelerine sebebiyet verilmiştir.

En düşük vergi oranıyla en yüksek vergi oranı arasındaki fark, maalesef, ülkemizde çok küçüktür. Avrupa Birliği ülkelerinde asgarî 7 kattan az değilken, ülkemizde en düşük vergi oranıyla en yüksek vergi oranı arasındaki fark 2,2 kat seviyesinde bulunmaktadır ve bu, 1994'te yapılan vergi değişiklikleriyle de değiştirilememiştir. Yüksek geliri olanların korunmasına devam edilmiş; yani, yüksek geliri olanların, az geliri olanlar kadar vergi vermesi, bu değişikliklerle sürdürülmüştür.

Usul ve cezayla ilgili, insanlarımızı bezdiren mevzuata el atılmamıştır.

Sayın milletvekilleri, vergiyle ilgili bütün taraflar, biraz önce Sayın Bakanın arz ettiği gibi, mevcut yapısı ve uygulamasından dolayı herkesin şikayeti içindedir. Mevcut vergi gelirlerinin yüzde 60'tan fazlası da, maalesef, bütçeyle faiz ödemelerine gitmektedir. Yani, faiz ödemelerine gitmektedir; yani, fakir halkımızın bunca fedakârlığına rağmen sorunlara çare üretilememektedir.

Bu durumda Devlet ve Yüce Meclis seyirci olamaz ve bu duruma seyirci kalamaz. Üretim aşamasında, toplumsal ve ekonomik ilişkilere göre adaletsiz bölüşülen gelirlerin, kaynakların, devletin müdahalesiyle yeniden bölüştürülmesi kaçınılmazdır. Üretim aşamasında oluşan dengesiz ve adaletsiz bir yapının oluştuğu tabloda, devlet, vergiyi, ıslah edici bir araç olarak devreye sokmak zorunluluğundadır. Bunun dışındaki görüşler, ideolojik saplantılardan ibarettir. İşte, bu tasarı, imkânlar oranında da olsa, bu zorunluluğun da bir eseri olarak karşımızdadır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla, vergi tabanındaki darlığın, gelirin yeniden tanımlanmasıyla her türlü kazancı vergiye tabi tutmakla giderilmesi; yaygın kayıtdışı işlemlerin, vergiye tabi ekonomik ve sosyal olaylar izlenerek vergiyle ilişkisinin kurulması ve idarenin buna uygun olarak yapılanmasıyla çarelendirilmesi; gerçek matrahlar üzerinden vergi ödenmemesinin, vergi oranlarını taşınabilir bir seviyeye getirerek, sistemi basitleştirerek, ekonomik suça ekonomik ceza öngörülerek çözümlenmesi; kazanılmayan gelirlerden vergi alınmasına götürü mükellefiyet ve hayat standardı gibi uygulamaların kaldırılmasıyla son verilmesi amaçlanmış ve uzun yıllardan sonra, ilk defa, reform sayılabilecek nitelikte düzenlenmiş bir tasarı Yüce Meclisin huzuruna getirilmiştir.

Bu tasarıyla, şüphesiz, sosyal, ekonomik ve siyasî gelişmeler dinamiğinde, ülkemiz ve halkımız için çok önemli bir araç olan vergi sorunları tümden bitecek, sona erecek veya statik kalacak değildir. Ancak, uzun yıllardan sonra, siyasî ve ekonomik şartların imkân sınırları zorlanarak, ilk defa, ciddî bir vergi tasarısıyla karşı karşıya olduğumuz tartışmasızdır.

Kamu maliyesinin harcamalarını, gerçek ihtiyaçlar ve öncelikleri, isabetle, ülke çıkarları ve geniş halk kesimlerinin beklentileri doğrultusunda, verimlilik ilkesiyle uygulamak, gelirler siyaseti kadar mutlak önemli bir husustur. Burada, gerek gelirler ve gerekse giderler konusunda söylenen popülist nutuklar ve akıl satmalar, bu aşamada, siyaset değil, sadece boş sözlerdir. Aksi halde, bilip de yapmayanların, teoriği pratiğe indirmeyenlerin burada söyledikleri, timsah gözyaşları olmaktan öteye gidemez.

Bu nedenlerle, imkânları oranında tasarıyı hazırlayan Hükümete, Hükümetin mümtaz Maliye Bakanı Sayın Temizel'e, Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarının olgunlaşması için yoğun emek sarf eden bütün sayın komisyon üyelerine ve Değerli Başkanına, şahsen, şükranlarımı arz ediyor, kendilerini kutluyorum.

Tasarının aziz milletimize ve vatanımıza, ekonomimize hayırlar, verimler getirmesini yürekten diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakere tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi hususu kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

VERGİ USUL KANUNU, AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN, GELİR VERGİSİ KANUNU, KURUMLAR VERGİSİ KANUNU, KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU, GİDER VERGİLERİ KANUNU, EMLAK VERGİSİ KANUNU, VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU, MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ KANUNU, DAMGA VERGİSİ KANUNU, HARÇLAR KANUNU, 3505 SAYILI KANUN, KATMA DEĞER VERGİSİ MÜKELLEFLERİNİN ÖDEME KAYDEDİCİ CİHAZLARI KULLANMALARI MECBURİYETİ HAKKINDA KANUN, BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU İLE 178 SAYILI MALİYE BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME VE 190 SAYILI GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

VERGİ USUL KANUNU

İLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER

MADDE 1. – 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesine 2365 sayılı Kanunla değişen üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve 3239 sayılı Kanunla eklenen altıncı fıkra ile bu fıkrayı takip eden fıkralar yürürlükten kaldırılmıştır.

“Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalarla ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler verilebilir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş meslekî kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Matkap; kişisel söz talebinde bulunanlar, Sayın Polat, Sayın Kul, Sayın Tekin, Sayın Tümen, Sayın Özgün, Sayın Ayhan, Sayın Uzunkaya.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Matkap; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 12 vergi kanunumuzda değişiklik yapılmasını öngören 626 sıra sayılı vergi yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; ancak, sözlerime geçmeden önce, bir tespitimi sunmak istiyorum.

Tasarının tümü üzerinde, grupları adına görüş ve açıklamada bulunan Fazilet Partisi ile Doğru Yol Partisinin değerli sözcüleri, nedense, tasarıyı eleştirmekten çok, geliştirdiği politikalarla, yapıcı, akılcı, sorumlu tavırlarıyla, Türk siyasal yaşamını belirsizlikten kurtaran Cumhuriyet Halk Partisiyle meşgul oldular. Bu arkadaşlarımızın bu yaklaşımını anlamakta, gerçekten güçlük çektiğimi ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, yazılı ve görsel basınımızda, aylardır yapılan yorum ve değerlendirmelerde, görüşmekte olduğumuz tasarının, bu alanda doğan büyük boşluğu dolduracağı yazılmakta ve ifade edilmektedir. Herşeyden önce, bu yorum ve değerlendirmelerin çok abartılı olduğunu belirtmek isterim.

Tasarı dikkatle incelendiğinde, bu alanda ihtiyaç duyulan cesur ve radikal (köklü) önerilerin, ne yazık ki, bu tasarıda yer almadığı çok açık bir biçimde görülmektedir. Ayrıca, bu tasarının hazırlık aşamasından itibaren, komisyonlardaki görüşmeleri sırasında da, Sayın Hükümetin ürkek ve çekingen bir yaklaşım sergilediği gözden kaçmamıştır; ancak, her şeye karşın, tasarıda, beklenen birtakım kısmî iyileştirmeler de görülmektedir. Bu yararlı önerileri geliştirmek amacıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak birtakım önergeler hazırladık, tasarıyı elimizden geldiğince destekleyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, her madde üzerinde söz almayacağız; çünkü, tasarının tümü 110 madde. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, tasarıyı daha yararlı hale getirme hususları üzerinde durmaya çalışacağız; çünkü, her şeye karşın, bu tasarının yasalaşmasında yarar gördüğümüzü biraz önce ifade ettim, bu nedenle elimizden geldiğince de yapıcı bir tutum sergileyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 1 inci madde, vergi kültürümüzün gelişmiş olmamasının bir sonucu olarak, önceden getirilmiş bir düzenlemenin daha da ayrıntılı hale gelmesini öngörüyor. Maddede öngörülen husus, "Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir" diye ifade edilmektedir. Belki de "açıklanabilir" sözcüğü biraz lüks olabilir "açıklanır" sözcüğünü yazmış olsaydık, daha doğru olurdu diye düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili, arkadaşlarımızın vermiş bulunduğu bir önerge vardır; o önergenin görüşülmesi sırasında bu konudaki görüşlerimizi açıklayacağız.

Değerli arkadaşlarım, yine, 1 inci maddede, vergi mahremiyeti sınırları daraltılıyor. Tabiî ki, bu mahremiyet sınırlarının daraltılması hoş değil; belki de onur kırıcı bir yaklaşım; ancak, Türkiye'nin bu düzenlemeye de ihtiyacı var. Keşke, bu hususlara hiç ihtiyaç olmasaydı. Ancak, OECD ülkeleriyle Türkiye'yi karşılaştırdığımızda, gerçekten, bu düzenlemelere daha uzun süre ihtiyacımız olduğu açıkça görülecektir. OECD ülkelerinde, toplanan vergilerin gayri safi millî hâsılaya oranı yüzde 30 iken, ne yazık ki, Türkiye'de bu oran, yüzde 20'ler düzeyindedir ve yapılan hesaplamalara göre, bu, 5 katrilyonluk bir vergi kayıp ve kaçağına eşdeğerdir. 5,5 katrilyon içborç faizi ödeyen ülkemizde, bu 5 katrilyonun ne kadar önemli olduğunu, sanıyorum, anlatmaya gerek yoktur.

Bu durumlara nasıl geldik? Değerli milletvekilleri, ne yazık ki, 1984 yılından itibaren uygulanan neoliberal politikaların bir ürünü olan "vergi alma, borç al; gerektiğinde zam yap" politikaları Türkiye'yi bu noktaya taşıdı. O dönemlerde uygulanan vergi politikalarıyla, kayıtdışı alanlar bilinçli bir biçimde genişletildi. Ancak, karşı karşıya bulunduğumuz durum da hepinizin malumudur. Türkiye'de 8 milyon işsiz var, bütçemizin yüzde 60'ı iç ve dışborç faizlerine gidiyor, 4 milyon insanımız kayıtdışında, enflasyon yüzde 100 düzeylerinde... Herşeye karşın, geçmişte bu uygulanan politikalardan dönüş emarelerinin görülmesi de, çok sevindirici bir gelişme.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce söylediğim anlayışımız nedeniyle, tasarının bir an önce yasalaşması amacında olduğumuz için, elimizden geldiğince bu süreyi az kullanmaya çalışacağız.

Vergi ödemenin temel bir yurttaşlık görevi olduğu, kamu finansmanının en çağdaş yönteminin vergi olduğu; verginin, aynı zamanda, ekonomik ve sosyal dengelerin kurulmasının da en etkin aracı olduğu bilincinin ülkemizde yaygınlaşmasıyla beraber, bu tür düzenlemelere ihtiyacın sona ermesi umutlarımızla, maddeye olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Matkap, teşekkür ediyorum.

Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, 1 inci maddeyle ilgili olarak, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Usul Yasasındaki değişikliklerle ilgili olarak, 1 inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Grubum ve şahsım adına, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Elbette, Hükümet, vergi yasalarında birtakım değişiklikleri getirmiştir. Hükümetin iddiasına göre bir reformdur ve bu reformun gerçekleştirilmesiyle de, vergi hayatımız düzene girecektir; vergi mükellefleri daha rahat vergi ödeyeceklerdir; dolayısıyla, Hükümetimiz de, daha rahat vergi toplayacaktır.

Elbette, vergi yasaları çıkarılırken, verginin mahremiyeti de çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu maddeyle, şimdiye kadar mahremiyet noktasında uygulanan usullerde birtakım değişiklikler getirilmektedir; Maliye Bakanımızın ifadesiyle, bir esneme meydana getirilmektedir. Daha önce de, yargı olarak, vergi mükelleflerinin bilgilerine ulaşılabiliyordu. Bu tasarıyla, daha önce tespit edilmiş olan -3568 sayılı Yasada belirtilen- kişilere ve kurumlara da bu bilgilerin ulaştırılması sağlanmakta, Maliye Bakanlığının, birtakım görevlerini, yapması lazım gelen birtakım işleri, birtakım kurumlara, kendi alt birimlerine devredebilmesi öngörülmektedir.

Önemli olan, verginin nasıl toplanacağı değildir; vergiyi kimden ve nasıl toplayacağımızdır. Bu maddeyle getirilen hususlardan birisi de teşhirdir. Bütün ülkelerde, teşhir konusu, elbette çok önemli yer tutmuştur. Niye; çünkü, özellikle bütçelerinin büyük bir bölümünü vergi mükelleflerinin vergileriyle temin eden ülkeler, finansman kaynağını, büyük ölçüde mükelleflerden temin eden ülkeler, verginin mahremiyeti noktasında, teşhiri noktasında konunun üzerinde önemle durmuşlardır. Şimdiye kadar da, Türkiye'de, teşhir işlemiştir. Kamuoyunda "vergi yüzsüzleri" diye tabir edilenler ortaya çıkmıştır; fakat, vergi yüzsüzleri de, kamuoyunda, ciddî olarak yankı uyandırmamıştır. Şimdiye kadar, Maliye Bakanlığı, değişik usullerle ve araçlarla, vergi yüzsüzlerini ilan etmiştir. Gerçi, vergi yüzsüzleri dediğimiz insanlar, büyük ölçüde, beyannamesini vermiş, fakat, vergisini zamanında ödememiş, devleti ve Maliyeyi, bu noktada zarara sokmuş insanlardır. Bir de, vergisini hiç vermeyen, Maliyenin kapısından geçmeyen, ama, çok güzel kazanan insanlar var. Bu yasa tasarısı, sözde, bu insanları teşhir etmeyi de amaçlamaktadır. Yasa tasarınının tamamına baktığımız zaman, vergi mahremiyetine birtakım esneklikler getirilirken, vergi toplama, esas hedef olarak alınırken, maalesef, gerçek anlamda vergisini ödeyen insanların cezalandırılması yoluna gidildiğini görüyoruz.

Önemli olan, vergi bilincinin toplumda oluşturulmasıdır, vergi vermenin teşvik edilmesidir. Getirilen bu yasa tasarısı, âdeta, tehditle, teşhirle vergi toplamayı amaçlamaktadır. Netice itibariyle, bir bababın, sen şunu yapmazsan seni şöyle döverim, böyle söverim diye evladını terbiye etmesi gibi bir şey. Şimdiye kadar görülmüştür ki, kavgayla, dövüşle, tehditle, teşhirle, hiçbir baba da evladını belirli bir noktaya getirememiştir. Önemli olan, vergi mükelleflerinin teşhir edilmesi kadar, ikna edilmesidir, devlete vergi vermelerini sağlayacak tedbirlerin hukukî çerçeve içerisinde alınması, insanların da gönül rahatlığıyla vergi verebilecekleri bir ortamın meydana getirilmesidir. Bunun meydana getirilebilmesi için de, ilk önce, vergi denetiminin daha güzel bir şekilde takip edilebilir bir duruma getirilmesi lazım gelir. Maalesef, Türkiye'de, devlet, vergi mükelleflerinin yılda ancak yüzde 2'sini denetleyebilmektedir; bunların da nasıl denetlendiğini arkadaşlarımız çok iyi bilmektedirler.

Şimdi, devlet ve Maliye, âdeta, tuttuğuna ceza yazan, yakaladığından vergi alan bir görüntü içerisindedir. Bu görüntü de vergi vermeyi teşvik etmiyor; aksine, önlüyor, vergi veren insanımızı düşündürüyor, üzüyor ve Maliyeye güveni sarsıyor. Bu maddeleri, bu tasarıyı hazırlayanlar, her ne kadar "bir reform yapıyoruz" diyorlarsa da, aslında, akıllarının dibinde olan, daha çok “vergiyi nasıl toplayabiliriz, adaletli bir vergi sistemini nasıl getirebiliriz, mükelleflere vergiyi nasıl yaygınlaştırabiliriz” düşüncesinin değil; âdeta “vergiyi nasıl daha çok toplayabiliriz, mükellefi nasıl sıkıştırabilir, teşhis edebilir, teşhir edebilir, tehdit edebilir, vergiyi nasıl alabilirizin” yolu araştırılmıştır.

Bundan dolayı da, zaten, Hükümetin bu zamana kadar getirdiği bütün yasalarda hep vergi vardır. Sekiz yıllık eğitimle ilgili yasayı düşündüğümüzde, devlet, vergi demiyordu; ama, katkı diyordu, yine, trilyonları toplamayı hedefliyordu. Şimdi, bu vergi yasa tasarısıyla da, devlet, yine, 4 trilyon toplamayı hedefliyor. Haller Yasası için "enflasyonu yüzde 20 düşürecek bir yasa geçirdik" dediler; aslında, çiftçimizin aleyhine olan, üreticimizin aleyhine olan; ama, maalesef, ifade etmek ve itiraf etmek mecburiyetindeyiz ki, hallerde mafyalaşmış olan insanlara gelir getirici bir uygulamadan başka bir netice vermeyecek bir yasa çıkarılmıştır.

Madem, vergi toplamayı düşünüyoruz, daha çok toplamayı düşünüyoruz; o halde, yatırımı da teşvik etmemiz lazım, ihracatı da teşvik etmemiz lazım, üretimi de teşvik etmemiz lazım; üretim olmadan, yatırım olmadan, ihracat olmadan kimden vergi alabileceğiz?.. Bu İktidarın, belki, en büyük talihsizliği, vergi toplayacağım derken, vergi mükelleflerini ürkütecek, onları yatırımdan uzaklaştıracak birtakım yaklaşımların da içerisine girmiş olmasıdır. Özellikle sermeyaye birtakım ideolojik renkler vermek suretiyle, insanların, yatırım, üretim, ihracat aşklarını ve şevklerini de kırmışlardır. Bu kafayla mı, bu zihniyetle mi biz vergi toplayacağız, ülkeyi kalkındıracağız, hazineyi daha güçlendireceğiz?!..

Bunun yanında, elbette, mükelleflerin, ödediği verginin nereye gittiğini bilmesi lazım gelir; kendisine hizmet olarak döndüğünü görmesi, bilmesi, en önemli olan da, vergi toplayan müesseselerimizce, verginin, vatandaştan alınan verginin kendisine nasıl döndüğüne inanması, inandırılması gerekir; bu da uygulamayla olur. Bugünkü malî yapımız ve genel uygulamalar, maalesef, vergi kaçırmayı, vergiden kaçınmayı teşvik etmektedir. Bizim vergi mevzuatımızın, bu işin taraflarına geldiğimiz zaman, bu anlayıştan uzak olduğunu görüyoruz. Mükellef, vergiden, çeşitli sebeplerle kaçmaya çalışırken, devlet de, cezaî müeyyidelerle onu yakalamaya çalışmaktadır. Cezacı bir anlayışla mükellefi tedirgin ediyoruz, onu yakalamaya çalışıyoruz. İkna edecek bir metodu bulmamız lazım; vatandaşımızın, gönül rahatlığıyla vergisini ödeyecek duruma gelmesi lazım.

Ben, vergi vermeyenleri teşhir etmeyelim demiyorum; vergi vermeyenleri teşhir edelim, vergi yüzsüzlerini teşhir edelim, Maliyenin kapısını bilmeyenleri de teşhir edelim; ama, topladığımız vergilerin, vatandaşa, nasıl bir hizmet olarak döndüğünü, hizmet şekliyle, Maliye de Hükümet de devlet de teşhir etmek mecburiyetindedir.

Maalesef, bu Hükümet, topluyor topluyor; ama, hizmet olarak vatandaşa teşhir ettiği hiçbir şey yok, sadece teşhir ettiği, yüzde 20 zam vererek sokaklara döktüğü memuru coplatmak, insan hak ve özgürlüklerinin en kâmil manada yaşanması lazım gelen Türkiye'de, fakülte son sınıfa gelmiş öğrencilerin, son haftada, okullardan atılmasını sağlamak gibi çok akim bir uygulamanın içerisindedir. Sizlere soruyorum: Bir çocuğu, bir kızı üniversitede, fakültede okuyan bir babanın, fakülte son sınıfta, son haftada; eğer, çocuğu okuldan atılacak olursa, bu vatandaşa bu vergiyi nasıl anlatacağız?

Maliye dairelerinin ve defterdarlıkların kapılarına, duvarlarına "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye yazıyoruz; Ondan sonra da, ülkede yaşayan insanlarımızın kutsallarını yok edebilmek için, toplumsal değerlerini yok edebilmek için, âdeta, bir mücadele başlatıyoruz, bu kutsallarla savaş açarcasına “İrtica yasaları” adı altında birtakım kanunlar çıkarmaya çalışıyoruz, vergi toplamaya gelince de, kutsallara sarılıyoruz. Biz, bu “kutsal” kelimesini bu vatandaşa nasıl anlatacağız, bu “kutsal” kelimesiyle, bu ülkenin insanını, bu zamana kadar aldattığımız gibi, bundan sonra daha ne kadar aldatacağız? (FP sıralarından alkışlar)

Muhterem arkadaşlar, tabiî ki,üzerinde durulması lazım gelen bir şey daha var: Her ne hikmetse, laiklikten bahsedenler, kurban derisi toplamaya geldikleri zaman, laikliklerini unutuyorlar; devlete kazanç toplamak lazım geldiği zaman, kutsallardan bahsediyorlar. Laiklikle kutsalın ne anlamı var Allahaşkına?!. Ne anlamı var?!. (FP sıralarından alkışlar) Niye yazıyoruz o kelimeleri?

Vatandaş bilmiyor mu ödediği vergilerin nerelere gittiğini, teşvik olarak, kredi olarak kimlere çıkar sağlandığını bilmiyor mu? Bu Hükümet geldiğinden bu zamana kadar, toplanan vergilerin, 8 yıllık eğitimi destekleyeceğiz diye ihalesiz şekilde kimlere dağıtıldığını bilmiyor mu vatandaş? O halde, gelin, vatandaşa doğruyu gösterelim, bu ülkenin kalkınması için elele verelim, devlete inancı sarsılmış mükellefe, duvardaki yazılar ne kadar etki eder onun üzerinde düşünelim. Kutsalları yok edilmiş insanları teşhir etmek ne kadar caydırıcı olur; toplumsal değerleri yok edilmiş insanlar bu teşhirden ne anlar, onun da üzerinde düşünmek gerekir diye ifade ediyorum.

Muhterem arkadaşlar, vergi yüzsüzünü teşhir ettiğimiz gibi, vergiyi alınca nereye harcadığımızı da vatandaşa teşhir etmek zorundayız; ama, maalesef, bu noktada da Hükümet sınıfta kalmıştır. Niye sınıfta kalmıştır; atanmış Hükümet, kendine verilen talimatları yerine getiriyor. (FP sıralarından alkışlar)

Bu tasarıyı hazırlayanlara şunu ifade etmek istiyorum: Vatandaştan bu kadar vergi -katrilyonları, trilyonları- toplamayı amaçlıyorsunuz; acaba, bu tasarıyı hazırlayanlar, Kızılay Meydanında bir tuhafiye dükkânı açmış olsalardı, vergiye bu gözle mi bakarlardı, bu gözle mi vergiyi değerlendirirlerdi diye düşünüyorum.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Budak, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, 1 inci maddeyle alakalı olarak görüş ifade etmek üzere, Sayın Aykon Doğan; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ABDULLAH AYKON DOĞAN (Isparta) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 1 inci madde, 1983 reformuyla Türk vergi sistemine girmiştir. Burada, sadece bir cezalandırma yoktur; mükelleflerin beyanları, vergi şampiyonları da bu madde çerçevesinde kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Esas itibariyle, maddenin düzenleniş şekli, verginin beyan edilmesine teşviktir.

İkinci husus; Maddede, yine, beyan edilen verginin zamanında ödenmesi konusunda da teşvik vardır. Meseleyi bu açıdan aldığınız zaman, vergiye kamu hizmetleriyle, vergi yoluyla katılmanın kamuoyuna duyurulması, vergi şampiyonlarının, belli bir ilde en çok vergi ödeyenlerin ödüllendirilmesi, bu madde sayesinde Türk vergi sistemine girmiştir ve belki de gecikerek girmiştir.

Bu maddede getirilen değişiklik, vergi sistemimizde mevcut bir müessesenin biraz daha detaylandırılmasıdır. Ancak, geneli üzerinde konuşurken, Hükümetin vergi konusunda bazı tereddütleri olduğunu ifade ettim. Burada da, yine "açıklanabilir" şeklinde bir ifadeyi Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de gündeme getirdi; "açıklanır" demek lazım; yani, bu yetki, sanki Maliye Bakanlığına verilmiş gibi bir ifade var; değil... Parlamento demelidir ki, ödüllendirmedir bu madde. En çok vergi ödeyenler, zamanında vergisini ödeyenler açıklanmalıdır ve toplum tarafından onurlandırılmalıdır. Meseleyi bu şekilde gündeme getirmek lazım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu yasa tasarıyla, vergi ödeyenlerin vergilerini kamuoyuna duyuruyoruz. Bir de, bu vergilerin nereye gittiğini kamuoyuna duyurmak lazımdır.

Şimdi, burada, şu tartışma gündeme gelir: Demokratik Sol Partinin Sayın Genel Başkanı Renaulta binmektedir; ama, o Sayın Genel Başkan, Başbakan Yardımcısı olarak 38 kişilik bir Hükümetin üyesidir. Asıl tartışılması gereken konu, Renaulta binmek değil, Türkiye'de 38 bakana ihtiyaç olup olmadığıdır; olay budur. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Şimdi, şuradan, açıklıkla iddia ediyorum ki, bu Parlamento önemli bir görev yapıyor. Parlamenter rejim sadece Türkiye'de değildir. Bu Parlamentonun harcamalarını da açıklamak lazımdır. Bir bakanlığın ihdas edilmesinin maliyetini de açıklamak lazımdır. Bugün, Türkiye'de anayasa hukukçularının ittifak ettiği husus, 20 bakanlığın yeterli olmasıdır. Demek oluyor ki, 18 bakanlığın gerekliliği tartışmalıdır.

Bu Parlamento eğer, vatandaşa, vergilerini ödemesini bir görev olarak ihdas ediyorsa, yine bu Parlamentonun vergilerin açıklanmasından önce, ihdas etmesi gereken görevi, harcamaların verimliliğidir. Bu verimlilik, en ufak kamu harcamasına kadar gitmelidir. Bugün, en gelişmiş bir Batı ülkesine gidiyorsunuz, makam arabalarının, kendi millî sanayiinden olmasına özen gösterdiğini görüyorsunuz. Fransız Devlet Başkanı De Gaulle, Citroen'e binmekle övünüyor; yani, kamuya alınan bir taşıtta dahi böyle bir hassasiyeti gösteriyor. Bunu, bizzat yaşayarak gördüm. Fransa'ya, misafir bakan, başbakan olarak gidiyorsunuz, orada, size, devlet arabalarını tahsis etmiyorlar, makam arabalarını tahsis etmiyorlar; o, çoktan terk edilmiş.

BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) – Siz niye terk etmediniz?..

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Biz, bunları, zamanında uyguladık; uygulamaya da çalıştık. Hatta, burada, ifade edeyim ki, Parlamentodaki, Yüce Meclisteki, Yüce Meclisin Sayın Başkanı dahil, bütün bakanlara, 15 litre benzinin yeterli olduğuna dair karar çıkardık ve bunu da uyguladık.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – 10 tane Mercedes 500 getirdiniz.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Bir konuyu açıyorum. Harcamalar konusundan siz de şikâyetçisiniz.

Bakınız, kamu harcamasını yapmak kolaydır; ama, onun, topluma bir maliyeti vardır. Burada, demek istediğimiz husus, mükelleflere yüklediğimiz bu görevler yanında, parlamenter olarak, kamu harcamalarında da aynı hassasiyeti göstermemiz lazımdır.

Burada, tümü üzerinde yaptığım konuşma sırasında değindiğim bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. Maliye literatüründe ve Maliye Bakanlığında, 1983 yılına kadar, emek gelirleri üzerinden alınan vergi, ölçü olmuştur; yani, ücret kazançları, 1983 yılına kadar, en fazla himayeye mazhar kazanç olarak kabul edilmiştir. 1984 yılında, sermaye gelirlerinden; yani, rant gelirlerinden, faizden alınan stopaj oranı, ücretlinin ödediği asgarî verginin altında değildi; yani, Maliye Bakanlığında 1950'den 1984'e kadar uygulanan ilke, en himayeye mazhar gelir olan emek gelirleriydi. Onun içindir ki, kira gelirlerinden olsun, faiz gelirlerinden olsun, alınacak stopaj oranı, Gelir Vergisi tarifesinin altına indirilmemişti; bu, verginin temel bir ilkesidir; ama 1983'te, bu, bozuldu. 1984'ten itibaren dedik ki, ücretliler yüzde 25... Çünkü, tarifenin alt dilimi odur. Hatta gün geldi, rant gelirleri yüzde 10 ve daha altı....

Geçen dönem, bu Hükümet kurulmadan önce, faiz gelirlerinden yüzde 10 stopaj alınıyordu ve bu yıldan itibaren de bunların beyanını, bundan önceki hükümetler, 1994 yılındaki vergi değişiklikleriyle yasalaştırmıştı. Şimdi, bu Hükümetin, faiz gelirlerindeki stopajı, yüzde 10'dan yüzde 6'ya indirmesi sosyal demokrat arkadaşlarımızın içine sindirebileceği bir husus mudur? İşte, bu bir tavizdir. Bizim aradığımız, şu kesim bu kesim değildir, vergide eşitlik ve adalettir; taşıyabileceğimiz kadar yükün yüklenilmesidir. Bugünkü vergi tarifesiyle, şu stopaj rejimini kimse savunamaz bu Parlamentoda. Bizim aradığımız bu. Ben en adil vergiyi tarif ettim ve bugün dünyada son literatürde tartışılan ve birleşilen konu, en adil vergi, en düşük oranlı vergidir. Hangi vergi olursa olsun, bir kere, toplumsal tepkileri önlüyorsunuz. Verimliliğin esası da bu; yani, çok oranlı vergi, çok verimli vergi değil.

Şimdi, benim aradığım şu; bir seçim kararı alıyorsunuz; seçim kararı alırken, Sayın Baykal'la Sayın Yılmaz görüşürken, Sayın Cindoruk orada mı, Sayın Ecevit orada mı?! Ne görüşüldü şimdi; Sayın Maliye Bakanı, vergi konusunda ne görüşüldüğünü biliyor mu; bilmiyoruz. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)_ Biz, istiyoruz ki, bilinsin; hatta, muhalefet de bilsin. Eğer, bu seçim kararı alınırken, bu vergi tasarısının gündeme gelmesi orada görüşülmüşse, bu burada açıklansın; çünkü, bizim aradığımız, vergiyle ilgili tasarıda mutabakat; iktidarla muhalefet arasındaki mutabakat. Bundan, büyük faydalar umuyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH AYKON DOĞAN (Devamla) – Evet, bunları ben bilmiyorsam ve Hükümetin ortakları da bilmiyorsa, bu konuda endişelerimiz vardır. Seçim kararı alırken, böyle, bir de vergi konusunun gündeme gelmesi, vergi pratiği açısından olduğu kadar, vergi teorisine ve vergi politikasına da çok uyan bir husus değil. Yoksa, burada, tarife, stopaj aynı oranda olmalıdır, acaba, ne olmuştur? Burada, bu Parlamentoda, maddeler önümüze geldiği zaman, biz, bunları da göreceğiz.

Bu maddenin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan teşekkür ediyorum.

Demokrat Türkiye Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere Sayın Yılbaş; buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Grubum adına Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Vergiyle alakalı birçok yasada değişiklik getiren bu tasarının 1 inci maddesi üzerinde, Demokrat Türkiye Partisinin görüşlerini arz edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, Demokrat Türkiye Partisinin bu kürsüden açıklama yapması öyle bir hale geldi ki, daha kürsüye gelmeden, arkadaşlarımız tarafından sözlü tacize maruz kalmaya başladık. Diyoruz ki, sizlerin kullandığı hakkın bizler tarafından kullanılması acaba fazla mı; tereddütümüz o.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Estağfurullah, zevkle dinliyoruz sizi.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, vergi konusu, her yerde, her parlamentoda ne zaman gündeme getirilse, getirenler tarafından, sanki, bir kâse içerisinde bal sunulur gibi sunulurmuş; ama, şairin dediği gibi, zehir hiçbir zaman toprak kap içerisinde sunulmazmış. Diğer taraftan, eleştirilenler de, ta Magna Carta'dan bu tarafa kadar, sürekli olarak, verginin sevimsizliğini, getirilen hükümlerin yersizliğini ifade ederler. Ne o doğru ne bu doğru; Nasrettin Hocanın dediği gibi "hanım sen de haklısın..."

Baktım neler olmuş geçen bu bir yıl zaman içerisinde; gerçekten, bir yıl, vergi tasarısının hazırlanması bakımından fevkalade verimli mi geçmiş. Hiç olmazsa, burada yazılı olanlar dikkate alındığında görüyoruz ki, havanda su dövmüşüz biz. Gerçek öyle; baktım, 3 tane muhalefet şerhi var. Muhalefet şerhleri içerisinde incir çekirdeğini dolduracak hiçbir şey yok. Bakınız, önünüzde, lütfen okuyunuz; ama, buraya geliniyor, öyle şeyler söyleniyor ki, hiç sormayın.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sormanın sırası geldi.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Tabiî, sırası geldi.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Bize de sıra gelecek.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bir gün siz; sırası gelince de biz!.. Buraya hal yasa tasarısı getirildiğinde, konuşurken, hem bu taraftan hem o taraftan hem öbür taraftan "komisyonda üyeleriniz yok muydu, bakanlarınız yok muydu" diye sataşmalar vardı.

ASLAN POLAT (Erzurum) – 5 bakanınız var...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Şimdi, müsaade edin de, bu işin zevkini bir de biz çıkaralım. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Diyelim ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda birden fazla üyeniz var, o zaman ne yapmışlar; alt komisyona da gitmiş... Hele, 1 inci maddeye bakıyorum, başlığı dışında hiçbir değişiklik yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, alt komisyona gitti; ama, Refah Partisi kapatılmıştı, kimse yoktu orada.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Ondan oldu değil mi?!.

Değerli arkadaşlarım, vaktinizi almak istemiyorum; ama, gerçekten de, bu maddeyle ilgili ciddî bir sorun var; bunu, bazı sözcü arkadaşlarımız burada dile getirdiler. Şahsen, ben, iki cümlenin bu tasarıyla niçin getirilmek istenildiğini anlayamadım. Eğer, ihtiyarî bir hüküm getiriliyorsa, getirilen hükmün uygulanması sayın maliye bakanlarının arzusuna bırakılıyorsa, niye getiriliyor, getirilmesin; ama, Parlamento, emredici bir düşünce, irade beyan edecekse, o iradesini de açık olarak ortaya koymalıdır. Diğer arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi "açıklanabilir", "verilebilir" kelimeleriyle ifade bulan bu maddenin ilk cümlesinin "açıklanır", "verilir" şeklinde emredici hale getirilmesi konusunda, Demokrat Türkiye Partisi olarak önergemiz olacaktır; katılırsanız -öyle zannediyorum- ciddî bir değişiklik söz konusu olacak ve böylece de, “reform” olarak nitelediğimiz bu tasarının başlangıcı da reform niteliği taşıyacaktır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi yoksa, kürsüye, Komisyonu veya Hükümeti davet edeceğim arzu ederlerse; sonra, kişisel... (ANAP sıralarından "Yok" sesleri)

Ne yok efendim; nedir olmayan efendim?!

NABİ POYRAZ (Ordu) – Söz talebi yok.

BAŞKAN – Gruplar adına, başka söz talebi var mı? Yok.

Sayın Hükümetin söz talebi var mı efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Var efendim. Kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Temizel; buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, 88 maddelik bir vergi yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu vergi tasarısının, topluma bir dayatma yasası olmayacağını, her halükârda, insanların içine sine sine, benimsemeseler bile ne getirdiğimizi bile bile bu Parlamentodan çıkması veya toplumun bu konuda aydınlatılması, bu yasa tasarısının başarı şansını ortaya çıkarmaktadır. Burada, gizlediğimiz hiçbir şey yok.

Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında bir yöntem izledik. Önce, getirip, şu anda yürürlükte olan maddeyi koyduk. Bunun doğurduğu sorunlar nelerdir, onu yan tarafına yazdık. Sonra, “bu sorunları ortadan kaldırmak için şu düzenlemeyi getiriyoruz, bu düzenlemeden sonra olay böyle olacak” dedik. Şu önünüzde bulunan ve önümüzdeki günlerde görüşeceğiniz her madde, bu yöntem içerisinde tartışıldı ve konuşuldu.

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – 50 nci maddeden sonra?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – O, beni ilgilendirmez, çıkıp giden komisyon üyeleri varsa, onların sorumluluğu veya sorumsuzluğu kendilerine ait bir olaydır. O maddeler de, teker teker, aynı şekilde değerlendirildi. Hiçbir şekilde...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Polat, 50 nci maddeden sonra diye, beni suçlamaya hakkınız yok burada.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sizi değil, Komisyon Başkanını... 4 gün gelmedi de...

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – O beni ilgilendirmez, onu söylemeye çalışıyorum; orada bir sorumluluk varsa... Dolayısıyla, hiçbir madde, toplumdan gizlenmemektedir, hiçbir madde gizlenmemiştir.

Değerli arkadaşlar, burada, çok somut bir olayımız var. Şimdiye kadar, herhangi bir şekilde vergi dairesine beyannamesini verip de, borcunu zor duruma düşmesi nedeniyle ödeyemeyen insanları vergi yüzsüzü olarak ilan ettik. Aslında, gerçek vergi yüzsüzlerinin kimler olduğunu bütün toplum da biliyor bizler de biliyoruz. Bu, bir hataydı.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bir daha söyleyin.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Vergisini, beyannamesini vergi dairesine götürüp gönüllü olarak veren; ancak, ödeme güçlüğüne düşmesi nedeniyle borcunu ödemeyenleri vergi yüzsüzü olarak ortaya koyduk.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bir daha söyleyiniz.

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Halbuki devletin görevi, o vergiyi almaktır; çünkü, vergi zor alınır. Dolayısıyla, burada bir hata vardı. İşte bu tasarı, temelde çok büyük değişiklik yaratmamakla beraber bu eksikliği ortadan kaldırıyor. Vergi kaçakçısı olan ve üstelik mahkeme kararından sonra bunun açıklanması ilkesini getiriyor. Üstelik bu konudaki aşarı merkeziyetçiliği ortadan kaldırıyor, illere bu konuda yetki veriyor.

Bu konudaki bilgilerin, daha önceden soruşturma yapan insanlara verilmesi bile yasaktı. Eğer birisi, adlî soruşturmadan görevliyse onlara da verilmesini sağlıyor.

Ayrıca, sahte belge kullananlarla ilgili olarak verilen listelere ilişkin bir düzenlemesi var. Konu, çok teknik bir düzenleme. Uygulandığı takdirde, şimdiye kadarki imaj ortadan kalkacak, çok somut bir düzenleme gelecek.

"İlanlar yapılır ya da yapılabilir" ifadesi, aslında, bu konuda idarenin, mükellef haklarını da her zaman koruması gerekliliğini göz önünde bulundurularak getirilen bir olaydır değerli arkadaşlar.

Malî idare, her zaman, devletin hakkını olduğu gibi vergi mükellefinin hakkını da korumak zorundadır; bu ikisini dengelemek zorundadır. Bu konudaki emredici hükümler, bazen -arkadaşlarımızın sık sık kullandığı deyimle- telâfisi bazı güç sonuçlar yaratabilir. Bu "verilir” veya “verilebilir” olayı, bir mahkeme kararı ve istenildiği takdirde, bunun verilmemesi diye bir şey asla söz konusu olmaz zaten; elbette verilecektir. Ancak, bazı öyle olaylar vardır ki; yani, şu anda bütün bunların hepsinin detayını burada ortaya koymak mümkün değil. O nedenle, idareye, mükellef haklarını korumak için böyle inisiyatif tanımak için -çok uzun süre tartışıldı komisyonda- bu, getirilmiştir. Getirilen düzenleme tekniktir, doğru bir düzenlemedir. O nedenle bu açıklamayı yapma gereğini duydum.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyonun söz talebi var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN ( Antalya) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Kişisel söz talebinde bulunan arkadaşlarım var.

1 inci maddeyle alakalı olarak kişisel görüşlerinizi ifade etmek üzere, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 626 sıra sayılı çeşitli vergi kanunlarında değişikliği öngören kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde, Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinde yer alan mahremiyetlerle ilgili bir maddedir. Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinde yer alan bu mahremiyetler, mevcut duruma göz atacak olursak, vergilendirme işlemleri ve vergi incelemeleriyle ilgili memurlar, görevleri gereği elde ettikleri veya öğrendikleri bilgileri, mükelleflerin lehlerine, aleylerine ya da başka devlet kurumlarını bilgilendirmede kullanamamaktadırlar. Ayrıca, madde çok özel durumlarda mükellefiyete ait bilgilerin açıklanmasına da imkân verebilmektedir.

Yapılan yeni düzenlemeyle, mükellefiyete ve vergilendirmeye ilişkin bilgiler adlî ve idarî soruşturmalarda kullanılabilecek, Maliye Bakanlığı, gerekli gördüğü takdirde mükelleflerin beyanlarını, cezalarını, vadesinde ödemedikleri bilgileri açıklayabilecek, sahte belge düzenleyen ve kullanan mükellefler meslek odalarına bildirilebilecek, gerekli tedbirlerin alınmasında bu odaların katkısı sağlanmış olacak. Maddenin getirdiği hususlar bunlardır. Tabiî, insanları rencide edici, mükellefleri rencide edici bu tür hususların vergi sistemimiz içerisinde yer almamasını gönlümüz arzu ediyor; keşke, vergi sistemimizde mahremiyetle ilgili bu tür maddeler olmasa... Bir Batılı vergici, vergiyi şöyle tarif ediyor; burada, genel görüşmeler esnasında birçok tarifler yapıldı; ben de, o, Batılı vergicinin tarifini size arz etmek istiyorum: Diyor ki "vergi, sevgiliye sunulan bir buket çiçek gibidir" buradan ne anlıyoruz; vergi, severek, güvenerek, içinden gelerek, devletin finansmanına katkıda bulunmak için gelirinin bir bölümünden verilen paydır.

Şimdi, Türkiye'de, bu, böyle mi uygulanmaktadır, bizim vergi sistemimizde, bu, böyle midir derseniz; elbette böyle değildir. Ne mükellef seve seve vergisini vermektedir ne de devlet topladığı vergileri yerli yerince harcamaktadır. Esasında, mesele de buradadır. Eğer, biz, daha çok vergi toplamak istiyorsak, harcamalarımızı borçlanarak ödemek istemiyorsak, nereye harcadığımızı, nasıl harcadığımızı, devletin harcamalarındaki israfın boyutlarının ne olduğunu açıkça orta yere koymamız ve vatandaşımızı da buna ikna etmemiz lazım gelir; yoksa, birtakım zorlayıcı tedbirlerle, birtakım dayatmacı tedbirlerle; bu maddede olduğu gibi "eğer, vergini zamanında ödemezsen seni teşhir ederim" gibi birtakım korkutucu tedbirlerle meseleyi çözmemiz mümkün değildir. Çağdaş ülkelerde, ileri ülkelerde, Batılı ülkelerde vergicilik nasıl yapılıyorsa, anlayış neyse, bizde de o şekilde olması gerekir.

Değerli arkadaşlar, bugün, bütçelerin, özellikle, bizim son yıllarda yaptığımız bütçelerin, 1998 yılı bütçesinin gelir ve gider kalemlerine baktığımız zaman, gider kalemlerinin gelir kalemlerinden daha önemli hale geldiğini görmekteyiz. 1980'li yılların başında faiz ödemelerine vergi gelirlerinin yüzde 5'i ayrılırken, 1998 yılı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – ...1998 Programında bu yüzde 66 olarak hedeflenmişse, ekonomide, artık, büyük bir tıkanmanın içine girdiğimiz ve âdeta bıçağın kemiğe dayanmış olduğunu görmemiz lazım gelir; onun için de, bütçenin hep gelir tarafını artırmayı düşünmek yerine, biraz da gider kısmında, giderlerimizi nasıl disiplin altına alabiliriz, harcamalarımızı nasıl kısabiliriz, israfı ve yolsuzluğu nasıl önleyebiliriz diye oturup düşünmemiz ve harcama reformunu da bir an evvel geçirmemiz, buradan çıkarmamız lazım gelir diye düşünüyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özgün, teşekkür ediyorum.

1 inci maddeyle ilgili olarak, kişisel görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Kul; buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 626 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle, Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesi konusundaki hususları müzakere ediyoruz. Görüşlerimi arz etmeden, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu maddedeki açıklamalar mutlak bir teşhir amacıyla değil, caydırıcılık amacıyla maddede yer almış ve maddede yer verilmiştir; yoksa, mutlak teşhir amacı yoktur. Kaldı ki, kim nasıl teşhir ediliyor, ne açıklanıyor? Kesinleşmiş ve geciktiği halde ödenmemiş vergiler varsa, bunların sahipleri açıklanıyor. Yine, caydırıcı amaçla ne açıklanıyor? Bir inceleme sonucu rapora bağlanmış, sahteliği ve yanıltıcı olduğu belirlenmiş belgeleri düzenleyenler ve kullananlar açıklanabiliyor. Dolayısıyla, burada, bir caydırıcılık söz konusu; mutlak bir teşhir söz konusu değil. Kaldı ki, bu konuda eleştiri yönetenler, ayrıca şuna da işaret ediyorlar: "Harcamaların nereye yapılması gerektiğine dair, nasıl yapıldığına, nereye yapıldığına dair bir reform getirilmeli; yoksa, bu kanunun bir şey ifade etmez." Şimdi, 1 inci maddeyle bunun hiçbir ilgisi yok. Söylenen birçok hususun da 1 inci maddeyle ilgisi yok; ama, söylenmişken ben sorayım; bütçeler, niçin getiriliyor Meclisin huzuruna, niçin müzakere ediliyor ve niçin onaylanıyor? Bunlar, giderlerin, harcamaların nereye yapıldığını göstermek için yapılıyor değil mi? Peki, buna ilaveten, yine bütçeyle ilgili kesinhesaplar, niçin getiriliyor Yüce Meclise, niçin oylanıyor ve ibrası isteniliyor? Burada, harcamaların nereye yapıldığı belli değil mi? Eğer, bütçeyle tespit edilen harcamalar üzerinde bir aksaklık varsa, Meclisin denetim mekanizmaları konulmuş; bu denetim mekanizmaları yok mu ki, harcamaları siz gördüğünüz halde denetleyemiyorsunuz? Kaldı ki, bunları ileri sürenler, 1993-1994'lerde, Tasarrufu Teşvik Fonunun 100 trilyon lirasını, fakir fukarının parasını buharlaştırdılar; ama, Meclise hesabını veremediler henüz. 100 trilyon lirayı nereye harcadınız? Tasarrufu Teşvik Fonunda, bugün, sıfır kuruş var, sıfır kuruş devrettiniz!.. Fakir fukaranın 100 trilyon liralık parasını nereye harcadınız; evvela, bunun hesabını burada verin bakalım, evvela bunu söyleyin, ondan sonra siz hesap sorun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Teşhir konusuna gelince... Vergi yüzsüzleri açıklansın diye çuvalla imza götürdük Maliye Bakanının odasına; açıklamadı aylarca. Ne zaman ki, Çalışma Bakanı Sayın Moğultay, sigorta prim borçlarını açıkladı, vergi yüzsüzlerini açıklamaya mecbur kaldılar. Şimdi, bundan daha ileri hangi teşhiri, hangi açıklamayı istiyorlar? Yani, burada politika yaparken, 1 inci maddenin çerçevesinin dışına çıkıp, olmadık şeyleri söylemeye gerek yok. Bu madde, yerinde bir maddedir.

Saygılar arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ederim.

Sayın Cevat Ayhan, biraz önce, “teşbihte hata olmaz” tenzihiyle başlayarak bir konuşma yaptınız; oradaki niyetiniz gayet açıktır, ben de izledim. Esasen “teşbihte hata olmaz” tenzihiyle girmeseydiniz, sizi uyarmak benim görevimdi. Şimdi, öyle bir niyetinizin olmadığını biliyorum; ama, istismarı önlemek açısından bir ifadenize ihtiyaç var; beyanda bulunur musunuz?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim.

O semerci hikâyesi merhum Mehmet Âkif'in Safahat'ında vardır; Âkif'i tanıyanlar, eserini okuyanlar bilirler. Abdülhamit'in düşüşü, ittihatçıların gelişiyle halkta meydana gelen sukûtu hayalin ifadesi meyanında ifade ettim; tabiî, Meclisi de, milletimi de tenzih ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Verilmiş 8 tane önerge vardır; dolayısıyla, önergelere girmem mümkün değildir.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, alınan karar gereğince 18 Haziran 1998 Perşembe günü saat 14'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 23.55

VIII . – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bankaların tasarrufa güvence uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/5088)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1994’de, 5 Nisan krizini aşmak için Bankalarda tasarrufa % 100 güvence uygulaması getirilmiştir. Geçen süre içerisinde uygulama amacını aşmış ve Bankacılık sektöründe dengeleri bozup rekabeti azaltmıştır.

1. Bu uygulamaya devam edilecek midir?

2. Bu uygulama, dünyanın başka hangi ülkelerinde vardır?

3. Bu uygulama, bilançosu zayıf bankanın yüksek faiz ile mevduat toplayıp faizin ve enflasyonun yükselmesine yol açmıyor mu?

4. Bu uygulama ile kötü yönetimle zarar eden banka, ödüllendirilmiş mi oluyor?

T.C. Başbakanlık 10.6.1998 Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.01.02.52135-1/148-35114

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1998 gün, A.01.0.GNS.0.10.00.02.-12981 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 7/5088-12838 sayılı soru önergesi aşağıdaki şekilde cevaplandırılmıştır.

Bilindiği üzere, 1994 yılında yaşanan ekonomik sıkıntılar güven ve itibar esasına dayalı olarak çalışan bankacılık sektörünü diğer sektörlerden daha olumsuz şekilde etkilemiş ve bu dönemde üç bankanın sistem dışına çıkmasına neden olmuştur. Malî sektörde yaşanan bu krizin giderilmesi ve olabilecek büyük montanlı mevduat çekilişlerinin önlenmesi amacıyla 6.3.1992 tarih ve 21163 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 94/5565 sayılı Kararla değişik 92/2707 sayılı “Sigortaya Tâbi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında Karar” ile tasarruf mevduatının tamamı sigorta kapsamına alınmıştır. Nitekim, bu tedbirlerin diğer ülkelerde de kriz dönemlerinde geçici olarak uygulandığı görülmektedir.

Bankalardaki tasarruf mevduatının tamamının sigorta kapsamına alınması yönündeki bir uygulamanın hem sistemdeki rekabeti olumsuz yönde etkilediği hem de mevduat faizlerinin ve enflasyonun yükselmesine neden olduğu açıktır. Ancak, malî sektörde istikrar sağlanmadan ve güven tesis edilmeden tam rekabet koşullarının oluşturulması mümkün değildir. Kamudan fon toplama esasına dayalı olarak faaliyet gösteren kurumlardan oluşan malî sektörde yaşanan krizlerden sonra sektöre duyulan güven ve itibarın iç ve dış piyasalarda yeniden tesis edilmesinin zaman aldığı da bir gerçektir.

Geçen süreç içerisinde yüzde yüz güvenceye dayalı mevduat sigorta sistemi etkin bir şekilde uygulanmış ve amacına ulaşmıştır. Bu itibarla, mevcut uygulamanın kaldırılarak mevduat sigorta sisteminin yeni esaslara bağlanmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner Devlet Bakanı

2. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, sekiz yıllık zorunlu eğitim kapsamında yapılacak okul inşaatlarının ihale esas ve usullerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5092)

11.5.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Aslan Polat Erzurum

6.5.1998 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 8 yıllık zorunlu eğitim kapsamında yapılacak okul inşaatlarının yapım ve ihale şartlarını düzenleyen 4306 sayılı Kanun kapsamında yapılacak harcamalarda uygulanacak ihale esas ve usulleri hakkında yaptığımız gündem dışı konuşmaya cevap veren Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay “İhtisas kuruluşlarıyla temasım var, meslek kuruluşları bu ilân edilenleri okudular, değerlendirdiler ve varsa görüşlerini bildirdiler” şeklinde devam eder görüşlerini belirttiler.

Bu Kanun ile hem ihale mevzuatı değişmiş hem de Bayındırlık Bakanlığı kontrol teşkilâtı devreden çıkarılarak özel mühendislik müşavirlik firmaları devreye girdiğinden dolayı inşaat mühendislerinin en büyük kuruluşu olan İnşaat Mühendisleri Odası ve kısa adı TİM-SE olan T. İnşaat Müteahhitleri İşveren Sendikasında sizinle görüşüp görüşmediklerinden ve görüşlerinin ne ölçüde değerlendirildiğini sorduğumuzda;

İnşaat Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Fikri Kaya imzası ile “Millî Eğitim Bakanı bu konuda odamızdan görüş istemediği gibi, bu yasaya ilişkin görüşlerimizi Sayın Bakana iletmek için ısrarlı randevu taleplerimize de yanıt alınamamıştır. Hatta müşavirlik ve kontrolluk hizmetleriyle ilgili firma seçimlerinden bilgi almak için daire başkanları telefonlarımıza çıkmamış ve yanıtsız bırakmışlardır.” demişlerdir.

TİM–SE ise tamamen Bakanın aleyhinde görüş belirtmiştir. Bu durumda Sayın Bakana sorum şudur;

1. Bu derece önemli ve malî yönü büyük olan bir kanun tasarısı hakkında size bilgi vermek isteyen Türkiye’nin en büyük inşaat mühendisleri teşkilâtının randevu taleplerine niçin cevap vermediniz?

2. Müşavirlik ve kontrolluk hizmetleriyle ilgili firma seçiminden bilgi almak isteyen İnşaat Mühendisleri Odası yetkililerinin telefonlarına daire başkanlarınızın çıkmayışını nasıl izah ediyorsunuz?

Acaba bazı bilgi ve isimler en büyük meslek gruplarından gizlenmek mi istenmiştir, yoksa bizim bilmediğimiz makul bir sebebi var mıdır?

3. TİM–SE gibi en büyük müteahhit işveren sendikası dahi bu kanun için “Bu kriterlerin holdingler dışında kalan orta seviyedeki müteahhitler tarafından sağlanması mümkün değildir.” şeklinde görüş belirtiyorlar ise sizler hangi meslek ve ihtisas gruplarından görüş aldınız, onların görüşleri ile sizin 4306 sayılı Kanun Tasarısını madde bazında değerlendirip, uyan ve uymayan kısımlarını tarafımıza bildirebilir misiniz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 16.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-030/1851

Konu : 4306 sayılı Kanun kapsamında yapılacak ilköğretim yatırımları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 25 Mayıs 1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5092-12865/30954 sayılı yazısı.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’ın “Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim kapsamında yapılacak okul inşaatlarının ihale esas ve usullerine ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Resmi Gazetenin 18.8.1997 tarihli nüshasında yayımlanarak yürürlüğe konulan 4306 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (G) fıkrasıyla;

“Bu maddeye göre tahsil edilecek gelirlerden yapılacak harcamalarda; 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun 30-37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil hükümleri ile 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesi uygulanmaz.

Bu maddenin uygulanmasıyla ilgili usul ve esaslar ile eğitime katkı paylarının ödeme süreleri ve yerleri Maliye Bakanlığınca; harcamalara ilişkin usul ve esaslar Millî Eğitim Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken tespit edilir.”

hükmü getirilmiştir.

Anılan Kanunun bu hükmüne göre;

1. 4306 sayılı Kanun Uyarınca Sekiz Yıllık Kesintisiz İlköğretim Uygulaması ile İlgili Yapılacak Bağış ve Yardımlar Hakkında Tebliğ (97/1)

2. Eğitime Katkı Payı Genel Tebliği (Seri No : 1)

3. 4306 sayılı Kanun Uyarınca Sekiz Yıllık Kesintisiz İlköğretime İlişkin Özel Ödenek Uygulaması ve Bunların Harcanmasına İlişkin Esas ve Usuller

4. 4306 sayılı Kanun Kapsamında Yapılacak Harcamalarda Uygulanacak İhale Esas ve Usulleri

Maliye Bakanlığı ile Bakanlığımızca hazırlanmış, Resmi Gazetede yayınlanarak uygulamaya konulmuştur.

İlköğretim okulları bina ve tesisleri yapımının gerçekleştirilmesinde keşif hazırlama, ihale, planlanan ödeneklerin sağlanması, fiyat farkları ve keşif artışı, kabul işlemleri ve tesisin hizmete açılmasında bugüne kadar karşılaşılan güçlükler ve şikayetler dikkate alınarak konuyla ilgili mevzuatın 4306 sayılı Kanunun getirdiği kolaylıklarla yeniden düzenlenmesi ve uygulamanın buna göre gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda “4306 sayılı Kanun Uyarınca Sekiz Yıllık Kesintisiz İlköğretime İlişkin Özel Ödenek Uygulaması ve Bunların Harcanmasına İlişkin Esas ve Usuller” ile Devlet İhale Kanunun çatısı ve sistematiği esas alınmak ve yapılması öngörülen değişikliklerle iş ve işlemler buna eklenmek veya değiştirilmek suretiyle “4306 sayılı Kanun Kapsamında Yapılacak Harcamalarda Uygulanacak İhale Esas ve Usulleri” Maliye Bakanlığı ile Bakanlığımız tarafından Bayındırlık ve İskân Bakanlığı başta olmak üzere İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası, Türkiye İnşaat Müteahhitleri Sendikası, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği gibi diğer ilgili kuruluşların da katkılarıyla hazırlanmıştır.

Maliye Bakanlığı ve Bakanlığımızca müştereken yürütülen hazırlık çalışmaları sırasında konu Maliye Bakanlığının 13.9.1997 tarih ve B.07.BMK.0.04/113-7/18389 sayılı yazısıyla Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliğine de iletilmiş, esas ve usullerle ilişkin görüşleri istenilmiştir. Bu yazı, İnşaat Mühendisleri Odasının evrakında 15.9.1997 günü 7/197 sayılı dosya numarasıyla kayda alınmış, ancak yazılı cevap verilmemiştir. Bu konuda Türkiye İnşaat Müteahhitleri İşveren Sendikası ile muhtelif zamanlarda toplantı yapılmış, ayrıca taslak çalışma kendilerine de iletilerek 7.10.1997 tarihinde yazılı görüşleri alınmıştır.

Yürürlüğe konulan ihale esas ve usullerine göre eşzamanlı olarak ihale edilmesi uygun görülen yapım işlerinden azami on adedi, Bakan onayı ile bir ihale kapsamında yaptırılabilecektir. Bu paketler iki-üç okul inşaatını kapsayabileceği gibi duruma göre daha fazla okulu da kapsayabilecektir. 1998 yılında illerde bir önceki yıla göre beş katı kadar iş yapma imkânı getirilirken, altı katı kadar iş de merkezden ihale edilmek suretiyle yapılacaktır. Türk İnşaat sektörü bütünüyle Türk ekonomisine hizmet etmektedir. Eğitim yapılarının gerçekleştirilmesinde küçük veya büyük tüm inşaat şirketlerinin katkısına ihtiyaç duyulmaktadır. Önemli olan halkımızın alın teri, göz nurunun sonucu olarak ödenen vergileri yerinde kullanmaktır.

Türkiye genelinde yapılacak bu yatırım hizmetlerinin merkezden ihale edilecek yeni okul inşaatları ile ilgili projelerin incelenmesi, varsa eksikliklerinin tamamlatılması, altyapı, vaziyet planlarının düzenlenmesi, müteahhitleri tarafından yapılan imalatların şartnameler, yönetmelikler, standartlara göre denetlenmesi, uygulama sırasında gerekebilecek değişikliklerle ilgili olarak tadilat projelerinin yaptırılması, işin imalat ve kalite kontrolluğu ile hakedişlerin düzenlenmesi ve kabulünün onaya sunulması hizmetleri için ihaleye çıkılmıştır. Dört grup olarak planlanan müşavirlik, mühendislik ve kontrolluk hizmetleri işinde yaklaşık 2 220 000 metrekarelik inşaatı denetleyecek firmalar seçilmiştir. Bu firmalar kesin kabulden sonra beş yıl boyunca, yapıların eksik, kusur ve gizli ayıplarından müteahhitler ile birlikte müteselsilen ve müştereken sorumlu olacaklardır.

Kamu yatırımlarında kontrolluk hizmetlerinin özel denetim şirketlerine yaptırılması Türkiye’de bu boyutta ilk kez uygulanan bir yöntemdir. Bu uygulama Türkiye’de önümüzdeki dönemler kamu yatırımlarında uygulanacak ihale yöntemlerini kamu kaynaklarının en ekonomik şekilde kullanılması suretiyle, en nitelikli yapıların gerçekleştirilmesinin de yolunu açacaktır.

4306 sayılı Kanun kapsamında yaptırılacak ilköğretim okulu inşaatları ihalelerine katılacak olan müteahhitlerde aranacak kriterler ve müteahhit firma önseçimi şartnamesi ile ilgili 3.12.1997 tarihinde yapılan toplantıya Maliye Bakanlığı ve Bakanlığımız yetkililerinin yanısıra Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkilileri, Mimarlar Odası, İNTES (İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası) temsilcileri ile TİMSE (Türkiye İnşaat Müteahhitleri İşveren Sendikası) Başkanı katılmışlardır. Daha sonra Türkiye Müşavir Mühendis ve Mimarlar Birliğinin de görüşleri alınmak suretiyle Müşavir Firma Ön Seçim Şartnamesine son şekil verilmiştir.

Yapılacak ihalelere katılabilecek müteahhitlerin belirlenmesi için ön seçim ilânı yapılmış, Resmi Gazetenin 23 Mayıs 1998 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Müteahhit firma değerlendirmesi üç grup halinde yapılacaktır. 1 inci grup, toplam inşaat alanı 15 000 metrekareye kadar olan paket işler veya müstakil iş, 2 nci grup, toplam inşaat alanı en az 15 000 metrakare, en fazla 45 000 metrakare olan paket işler, 3 üncü grup, toplam inşaat alanı 45 000 metrekareden fazla olan işler olarak adlandırılmıştır. Önseçimde uygulanacak yöntem, kriterler ve öngörülen puanlar önseçim şartnamesinde ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Önseçim için başvuru dosyalarının 1.6.1998 tarihi, saat 17.30’a kadar Bakanlığımıza teslim edilmesi öngörülmüştür. Önseçim için belirlenen zamana kadar 277 firma müracaat etmiştir. Yapım işlerine başvuracak isteklilerin malî ve teknik yeterliklerinin belirlenmesinde iş deneyimi (70 puan), malî durum (20 puan) ve organizasyon (10 puan) kriterlerine göre yapılarak değerlendirilecek 75 ve daha fazla puan alanlar yeterlik almış sayılacaklardır. Halen değerlendirilmesi devam eden müracaatlardan yeterlik alan isteklilerin isim ve unvanları karar tarihinden itibaren on gün içinde Resmi Gazetede yayımlanacak, ayrıca başvuru sahiplerine yazılı olarak bildirilecektir.

İhalelerde “Belli İstekliler Arasında Kapalı Teklif Usulü” uygulanmayacaktır. Bu esaslara göre “Kapalı Teklif Usulü” ile yapılacak yapım işleri ihalelerine yeterlik almış müteahhitler katılabilecek ve teklif verebileceklerdir. Önseçim için başvuruda bulunan ve yeterlik alan istekliler 4306 sayılı Kanun gelirleri karşılık gösterilmek suretiyle 1998 yılında merkezden yapılacak ilköğretim okulları inşaatlarının Resmi Gazetede ilân edilecek olan ihalelerine teklif verebileceklerdir. 2 nci grup için yeterlik alan istekliler 1 inci grup, 3 üncü grup için yeterlik alan istekliler 1 inci ve 2 nci grup ihalelerine de katılabileceklerdir. Böylece ihalelerde açıklık ve rekabet sağlanacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli Cezaevinde tutuklu bulunan bir itirafçıya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5108)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Mahmut Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hilmi Develi Denizli

Konu : Denizli DEHA Televizyonunu kurşunlama olayından dolayı Denizli Cezaevinde tutuklu bulunan itirafçı Murat İpek hakkında.

1. Denizli Cezaevinde bayram öncesi yapılan genel aramada tutuklu bulunan itirafçı Murat İpek’in eşyaları arasında bir cep telefonu ele geçtiği doğru mudur? Bu konuda kayda geçmiş resmî bir belge var mıdır?

2. Telefon bulunmuş ise; itirafçı Murat İpek’in kullandığı cep telefonu kimler tarafından sağlanmış, kimin üzerine kayıtlı bulunmakta, cezaevine nasıl sokulmuş ve hangi tarihten beri bu kişi tarafından kullanılmaktadır?

3. İtirafçı Murat İpek bu telefonla kimlerle görüşme yapmıştır? Bu görüşmelerin tespiti yapılmış mıdır?

4. Cezaevinde telefon bulundurmak suç mudur? Suç ise, bu kişiye herhangi bir disiplin cezası verilmiş midir?

T.C. Adalet Bakanlığı 16.6.1998 Bakan : 1071

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 25.5.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.-00.02-7/5108-12900/30987 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5108-12900 Esas No’lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalat Bakanı

Sayın Hilmi Develi

Denizli Milletvekili

TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5108-12900 Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bilindiği üzere, 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanunun 2 nci maddesine göre, bu Kanun hükümleri uygulananlar bakımından ilgilinin isteği halinde gerekli görülen koruma tedbirlerinin Devlet tarafından alınması ve bu tedbirlerin uygulanmasında ilgili kurum ve kuruluşların gerekli her türlü gizlilik kurallarına uyması zorunluluğu bulunmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddesinde, sorunun; kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önergeyle Hükümet adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Başbakan veya bir bakandan açık ve belli konular hakkında bilgi istemek olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu itibarla, gizlilik kurallarına uyulması bakımından soru önergesine konu olan hususların cevaplandırılması mümkün görülememiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

4. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İpsala Gümrük Müdürü hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/5119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Türkiye’nin en güvenilir ve büyük gazetesinin 11 Mayıs 1998 Pazartesi günlü nüshasında “işte işini bilen gümrükçü” manşetiyle verilen haberde İpsala Gümrük Müdürü Hasan Yılmaz’ın kızına 6 milyar 250 milyonluk süper lüks nişan yaptığı yer almıştır.

Orta düzeyde bir devlet memurunun bu tür bir nişan ve bu kadar masraf yapması normal midir?

2. Dürüst ve hukuka saygılı milyonlarca kamu görevlisi memur, ay sonunu zor getirir iken, Hasan Yılmaz’ın namuslu memurlar için “servet” sayılacak 6-7 milyar lirayı sadece bir nişan yemeği için harcayabilmesi, bu müdürün memuriyete girdiği günden bugüne kadar verdiği, vermesi gerekli mal bildirimlerinin incelenmesini, 6-7 milyarlık nişan giderinin kaynağının araştırılması gerektirmez mi?

3. “İşini bilir gümrükçü” Hasan Yılmaz’ın durumu 3628 sayılı Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele ve Mal Bildirimi Yasası gereğince ve titizlikle incelenecek ve yasal gereği yapılacak mıdır?

4. İşini bilen Hasan Bey talep ettiği gibi “bereketli” İzmir’e mi tayin edilecektir?

T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı 16.6.1998 Personel Dairesi Başkanlığı Sayı : B.02.1.GÜM.0.71.00.10/12779

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül’ün TBMM Başkanlığına, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı yanıtlanması istemiyle verdiği 14.5.1998 günlü 1002 sayılı soru önergesine ilişkin yanıtlar aşağıya çıkarılmıştır.

1. Hürriyet Gazetesi 11.5.1998 günlü baskısında “İşte işini bilen gümrükçü” başlığıyla çıkan habere ilişkin olarak; 11.5.1998 günlü Müsteşarlık Makamı Onayıyla, söz konusu nişanın giderleri de dahil, anılan haber içeriği konusunda inceleme ve soruşturma başlatılmıştır.

2. Haber konusu nişan için yapıldığı belirtilen 6 milyar 250 milyon liralık giderin kaynağı da anılan soruşturma kapsamında araştırılmaktadır.

3. 3628 sayılı Yasa uyarınca yapılmakta olan soruşturma sonucu, elde olunacak hususlara ilişkin yasal işlem, titizlikle yerine getirilecektir.

4. Atama işlemi, Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine göre yapılacağından, il tefriki söz konusu değildir.

Bilgilerine arz ederim.

Rifat Serdaroğlu Devlet Bakanı

5. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, vakıfların denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 17.5.1998

Sorular :

1. Valiliklerin vakıfları denetleme yetkileri var mıdır? Varsa hangi şartlarda bu uygulanır?

2. Denetleme yapan görevlilerin vakıf yetkililerine kötü davranması, mescitlere ayakkabı ile girmesi, yöneticileri tehdit edip alay etmesi, vazifelerinin gereği midir? Yoksa konjonktürel bir yaklaşım mıdır?

3. Bu tür aksaklıklarla vatandaşlarımızın huzurunun kaçırılmasına mani olacak tedbirleri almayı düşünüyor musunuz?

T.C. İçişleriBakanlığı 15.6.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-135440

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5128-12969/31157 sayılı yazısı.

Ordu Milletvekili M. Hasan Öz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

İl Valileri ve İlçe Kaymakamları Devlet ve Hükümetin temsilcileri olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun kendilerine verdiği yetki ve Başbakanlığın konuyla ilgili genelgesi doğrultusunda vakıfları denetleyebilirler.

Denetim görevlilerinin görevlerini yerine getirirken, vatandaşlarımıza kötü muamelede bulunması söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

6. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, çarşı ve mahalle bekçilerine demirbaş tabanca verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5145)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1. Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtında istihdam edilen “Çarşı ve Mahalle Bekçileri”ne zati demirbaş tabancaları bugüne değin neden verilmemiştir? Demirbaş tabancaları ne zaman verilecektir?

2. Bekçiler fiyat artışlarından etkilenecek midir?

3. Bu süre içinde emekli olan bekçiler de zati demirbaş tabanca alabilecek midir?

4. Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtlarında istihdam edilen bekçi sayısı nedir?

T.C. İçişleri Bakanlığı 15.6.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-135445

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5145-13002/31221 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Naci Terzi tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Emniyet Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtında toplam (12 968) çarşı ve mahalle bekçisi bulunmakta olup, zati demirbaş tabancaları peyder pey verilmektedir.

4.9.1996 tarihinden sonra emekli olan çarşı ve mahalle bekçilerinin tamamına zati demirbaş tabanca verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

7. – Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Karayolları eski genel müdürü hakkında verilen para ve hapis cezasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5186)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Muhammet Polat Aydın

Sorular :

1. T.C. Karayolları eski Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu’nun mahkum olduğu 3 yıl hapis cezası tam olarak infaz edilmiş midir? Basında yer alan 7 aylık infaz sonucu tahliye edildiği iddiaları doğru mudur? 7 aylık infazın yasal dayanağı nedir?

2. Adı geçen kişi, hükümlülük süresinin ne kadarını cezaevinde, ne kadarını hastahanede geçirmiştir? Hangi hastahanede, hangi doktorların raporlarına dayanarak yatmıştır?

3. Atalay Coşkunoğlu’nun 14 milyar TL.’lik ağır para cezası tahsil edilmiş midir? Para cezasının tahsilinde herhangi bir ihmal veya gecikme söz konusu mudur?

4. Atalay Coşkunoğlu’na gerek hapis cezasının infazında, gerekse para cezasının tahsilinde ayrıcalıklı muamele yapılmış mıdır? Bunda ANAP’lı bir bürokrat ve ANAP milletvekili adayı olmasının payı var mıdır?

5. Hapis ve para cezasının infazında ihmali görülenler hakkında açılmış bir tahkikat var mıdır? Varsa hangi suçtan, kimler hakkında soruşturma açılmıştır?

T.C. Adalet Bakanlığı 16.6.1998 Bakan : 1068

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 29.5.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.-10.00.02-7/5186-13052/31286 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Aydın Milletvekili Muhammet Polat tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5186-13052 esas no’lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Muhammet Polat

Aydın Milletvekili

TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/5186-13052 esas no’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesinde adı geçen kişi, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13 üncü maddesine göre almış olduğu 3 yıl ağır hapis cezasının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre 1/5’i olan ve 7 ay 9 gününü cezaevinde geçirerek şartla tahliye edilmiştir.

Hükmün infazı sırasında bu kişi hakkında Ankara Numune Hastanesinden verilen sağlık kurulu raporlarının Adlî Tıp Kurumu 3 üncü İhtisas Kurulunca incelenmesi sonucu, verilen rapor ile cezasını, hastanesi bulunan bir kurumda infaz etmesi bildirildiğinden, 13.10.1997 tarihinde kalmakta olduğu Ankara Kapalı Cezaevinden İstanbul Koşuyolu Kalp ve Damar Cerrahisi Hastanesine sevk edilerek kroner yetmezliği tedavisi görmüş, 14.1.1998 tarihinde tedavisi sona ermekle Ankara Kapalı Cezaevine iade edilmiştir.

Söz konusu kişinin 3 yıl ağır hapis cezasının yanında verilen 14 406 326 000 TL. hazine zararı ile 19 025 841 TL. yasal faizi toplam 33 432 165 000 TL., 19.3.1998 tarih ve 103836 sayılı mahsup alındısı ile vergi dairesine intikal ettirilmiştir.

Konu ile ilgili olarak herhangi bir ihmal ve gecikme söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz olunur.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

8. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Gökçekent Köyünün branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5205)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Gökçekent Köyümüzde bulunan ilköğretim okulunda hiçbir branş öğretmeni bulunmamakta, tüm branş derslerine sınıf öğretmenleri girmektedir. Gökçekent Köyü ile ilköğretim okuluna branş öğretmenlerinin atamaları ne zaman yapılacaktır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 16.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1844

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.02-13280-7/5205-13078 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in Ermenek-Gökçekent İlköğretim Okulunun öğretmen ihtiyacına ilişkin yazılı soru önergesinde yer alan sorunun cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Karaman İli Ermenek İlçesi Gökçekent İlköğretim Okulunda 7 sınıf öğretmeni ve 1 branş öğretmeni görev yapmaktadır. Okulun sınıf öğretmeni ihtiyacı bulunmamaktadır. Okulun 6 ncı sınıfında 1 şubede 33 öğrenci öğrenim görmektedir. Branş öğretmeni ihtiyacı aynı okulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan ancak, mezuniyeti itibariyle branş öğretmeni olanlarla ilçedeki diğer okullarda görevli branş öğretmenleri tarafından karşılanmaktadır.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

9. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Başyayla-Büyükkarapınar Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 22.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Başyayla-Büyükpınar Köyümüzde ilköğretim okulu bulunmamaktadır. Bu köyümüzde ilköğretim okulu yapmayı düşünüyor musunuz? Yapmayı düşünüyorsanız ne zaman programa alınıp yapılacaktır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 16.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1847

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13280-5220-13118/31282 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in “Karaman-Başyayla-Büyükpınar ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan sorunun cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Karaman-Başyayla-Büyükkarapınar ilköğretim okulu 74 öğrenci ile 2 derslikte eğitim öğretimi sürdürmektedir. Okulun 5 inci sınıf öğrencileri ise taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında Ermenek Tepebaşı İlköğretim Okuluna taşınarak eğitim öğretimlerine devam etmektedir. Öğrenci potansiyeline göre bu yerleşim yerinde okul yapılması düşünülmemektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

10. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Sarıveliler-Adiller Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5221)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 22.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Sarıveliler-Adiller Köyümüzde İlköğretim Okulu bulunmamaktadır. Bu köyümüze ilköğretim okulu yapmayı düşünüyor musunuz? Yapmayı düşünüyorsanız ne zaman programa alınıp yapılacaktır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 16.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1848

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13280-7/5221-13119 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in “Karaman Sarıveliler-Adiller Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan sorunun cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Karaman İli Sarıveliler İlçesi Adiller Köyünde Şehit Öğretmen Ali Yıldız İlköğretimi Okulu bulunmaktadır. Bu okulda, 5 derslikte 154 öğrenci öğretim görmektedir. 1999 yılında okulun derslik sayısının 8’e çıkarılması düşünülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

11. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Millî Eğitim Müfettişlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/5225)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saffet Arıkan Bedük Ankara

1. Halen Millî Eğitim Bakanlığında kaç kişi Millî Eğitim Müfettişi ve yardımcısı olarak görev yapmaktadır?

2. Bunların kaç tanesi fakülte mezunu ve lisans eğitimine sahiptir?

3. Millî Eğitim Müfettişlerinden kaç tanesi müfettişlik formasyon eğitimi almıştır. Eğitimde geçen 6 aylık süre ne şekilde değerlendirilmektedir?

4. Daha önce ilköğretim müfettiş yardımcılığı süresi 1 yıl iken, 4359 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesi ile bu süre 3 yıla çıkarılmıştır. Bu durum kazanılmış haklar ilkesine aykırı değil midir?

5. Anayasanın 40 ıncı maddesine aykırı olan 4359 sayılı Kanunun Geçici 4 üncü maddesinin Anayasaya uygun hale getirilmesi yönünde Bakanlık olarak herhangi bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 16.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1849

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 29.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13280-7/5225-13125/-31398 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’ün “Millî Eğitim Müfettişlerine ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. Bakanlığımız kadrolarında 2827 ilköğretim müfettişi, 97 ilköğretim müfettiş yardımcısı görev yapmaktadır.

2. İlköğretim müfettiş ve yardımcılarından 2038’i fakülte mezunu ve lisans eğitimine sahiptir.

3. İlköğretim müfettiş ve yardımcılarının tamamı müfettişlik formasyon eğitimini almıştır. Bunlardan mezun oldukları yükseköğretim kurumu ve bölümü bakımından öğrenimleri sırasında formasyon eğitimini almış olanların dışında kalan ilköğretim müfettişi ve yardımcıları 6 aylık formasyon eğitimine alınmışlardır. Formasyon eğitimine alınanlara ilköğretim müfettişliği için gerekli olan dersler haftada 24 saat olmak üzere 2 yarıyılda verilmiştir.

4. 4359 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 4.4.1998 tarihine kadar ilköğretim müfettiş ve yardımcıları, kendi unvanlarıyla sağlanan kadrolarda değil 222 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi gereğince öğretmen kadrolarında görev yapmaktaydılar. İlköğretim müfettiş yardımcılarının 4359 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Kurulu Yönetmeliği hükümleri bağlamında bir yıl olarak belirlenen adaylıkta yetişme dönemi 4359 sayılı Kanunla üç yıla çıkarılmıştır. Hukuk kurallarına göre alt idarî düzenlemelerin üst hukuk kurallarına uygun olması gerektiği açıktır. İlköğretim müfettiş yardımcılarının yetişme dönemi 4359 sayılı Kanun kapsamında üç yıla çıkarılarak, diğer kamu hizmet sınıfları denetim elemanlarının yetişme dönemi ile de parellellik sağlanmıştır. 4359 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinde geçen “Bu Kanunun yürürlüğe konulduğu tarihte ilköğretim müfettişi olarak görev yapmakta olanlar için yeterlilik sınavı aranmaz. Yardımcı olarak görev yapmakta olanlar bu görevde geçirdikleri süreleri dikkate alınarak hesaplanacak, üç yılın sonunda yeterlilik sınavına tabi tutulur.” hükmü ile ilköğretim müfettiş yardımcılarının 4359 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce adaylıkta geçen sürelerine de yetişme dönemi olarak belirlenen üç yıl içinde yer verilerek bu anlamdaki kazanılmış hakları korunmuştur.

5. 4359 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi Anayasaya aykırı olmadığı için Bakanlığımızca bu konuda çalışma yapılmasına gerek yoktur.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

12. – Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, Ankara Kafkas Derneğinin düzenlediği piknikte bir kişinin konuşmasına izin verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5260)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Doç. Dr. Sait Açba Afyon

1. 24 Mayıs 1998 Pazar günü Ankara Kafkas Derneğinin düzenlediği piknik için izin maksadıyla sunulan programda Abhazya’dan gelen bir misafirin konuşmacı olması nedeniyle izin isteğinin reddedildiği ve bu misafirin programdan çıkarılması ile izin verildiği doğru mudur? Gerekçesi nedir?

2. Düzenlenen piknikte bir misafirin konuşmasının engellenmesi demokratik ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmakta mıdır? Türkiye’de yaşayan Kafkas kökenli vatandaşlarımızın devletin bölünmez bütünlüğü konusunda hangi aykırı fiilleri görüşmüştür ki böyle bir yola başvurulmaktadır? 26.5.1998

T.C. İçişleri Bakanlığı 15.6.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-135439

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 2.6.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5260-13184/31501 sayılı yazısı.

Afyon Milletvekili Sait Açba tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Birleşik Kafkasya Konseyi Derneğinin 24.5.1998 tarihinde Ankara’da düzenlemek istediği “Kafkas Şöleni”nde Abhazya Cumhuriyeti temsilcisinin konuşmasının da yer aldığı, ancak Ülkemizde böyle bir temsilciliğin bulunmadığı gibi, bu sıfat altında herhangi birinin söz konusu toplantıda söz almasının da uygun olmayacağından, 2908 sayılı Dernekler Kanununun 37 nci ve 43 üncü maddeleri gereğince izin verilmemiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

13. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, THK’nca toplanan kurban derilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5267)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Konya

Sorular :

Medyada yer alan haberler doğru ise baskılar ve zulümler ile bir Kurban Bayramı millete zehir edildi. Vatandaş bundan dolayı biz milletvekillerini sorgulamaktadır. Vatandaşa doğru cevap verebilmemiz için aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasına ihtiyaç vardır:

1. Türk Hava Kurumu adına 1990 yılından başlayarak 9 sene içerisinde sene sene ne kadar deri toplanmıştır?

2. Toplanan bu deriler THK’na mı aittir?

3. Değilse ortakları hangi kurumlardır ve bu kurumların payları verilmiş midir?

4. Verilmişse ne kadar verilmiştir?

5. THK kendine ayırdığı payları nerede ve ne kadar harcamıştır?

6. Bu 9 yıl içerisinde THK’nun yaptığı hizmetler nelerdir?

T.C. İçişleri Bakanlığı 15.6.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-135443

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 2.6.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5267-13192/31509 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1987-1991 yılları arasında kurban derilerini Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları toplamış olup, Türk Hava Kurumu 1992-1998 yılları arasında toplam (6 213 235) adet kurban derisi toplamıştır.

Toplanan derilerin gelirlerinden toplama masrafı düşüldükten sonra gelirin 31.1.1985 tarih ve 18652 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yardım Toplama Kanununun Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik gereği; SHÇEK % 15, Türkiye Kızılay Derneğine % 15, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına % 5 ve Türk Hava Kurumuna % 40 dağıtılması gerekmektedir. Hak sahibi kurumlara bugüne kadar 336 milyar TL. ödeme yapılmıştır.

Dernekler Özel Denetleme Grubuna yaptırılan denetim sonucu, 27.2.1998 tarihi itibariyle Türk Hava Kurumunun paydaş kuruluşlara 1992 ve müteakip yıllara ait olan borçlarının toplam (1 305 739 518 690) TL. olduğu, Yardım Toplama Kanununun Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik gereğince Türk Hava Kurumu tarafından toplanan kurban derisi ve fitre gelirlerinden ilgili kuruluşlara ait olan paylarının zamanında ödenmeyerek bu gelirlerden kendi carî harcamalarında kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun 29 uncu maddesinin son fıkrası gereğince işlem yapılması için ilgililere talimat verilmiştir.

Türk Hava Kurumu payına düşen gelir ile; (30179) paraşütçü, (137) yelken kanatçı, (27061) model uçakçı, (241) yamaç paraşütçü, (1353) pilot ve (3474) planör pilotu yetiştirmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

14. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, kurban derilerinin toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/5268)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Konya

Sorular :

Medyada yer alan haberler doğru ise baskılar ve zulümler ile bir Kurban Bayramı millete zehir edildi. Vatandaş bundan dolayı biz milletvekillerini sorgulamaktadır. Vatandaşa doğru cevap verebilmemiz için aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasına ihtiyaç vardır:

1. Kurban derilerini yalnız THK’na toplattığınız doğru mudur?

2. Bu doğru ise bunun hukukî mesnetleri nelerdir?

3. THK’nun kurban derilerini müsadere ettiği ve bunu devlet gücüyle yaptığı iddiaları vardır. Bu iddialar Bakanlığınıza da intikâl etti mi?

4. Etti ise nasıl değerlendirdiniz; ne işlem yaptınız?

T.C. İçişleri Bakanlığı 15.6.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-135441

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 2.6.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/5268-13193/31510 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

31.1.1985 tarih ve 18652 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yardım Toplama Kanununun Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik gereği, kurban derisi ve bağırsak toplama ile fitre zekat zarfı dağıtmak suretiyle yardım toplama yetkisi Türk Hava Kurumuna aitti.

29.4.1998 tarih ve 23327 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik değişikliği ile bu yetki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına verilmiştir.

Kurban derilerinin Türk Hava Kurumunca müsadere edilmesi ve zor kullanılarak toplanması söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

15. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, İstanbul ve İzmir gümrüklerinde bulunan müfettiş sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/5274)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Konya

Sorular :

1. İstanbul ve İzmir gümrüklerinden müfettişlerin uzaklaştırılması veya azaltılması gibi bir uygulama olmuş mudur?

2. İstanbul ve İzmir gümrüklerinde bulunan müfettiş sayısı sıra ile 31.12.1995, 31.5.1996, 31.5.1997, 31.12.1997 ve bugün 27.5.1998 günlerinde ne kadardır?

3. Müfettişlerin azalması söz konusu ise bu azalmaya bağlı olarak kaçakçılık olaylarının artacağı muhakkak olduğu düşünülürse, bu konudaki tedbirleriniz neler olmuştur?

4. Tedbirleriniz olmamışsa kaçakçılığın artış oranı nedir?

5. Türkiye’nin bundan uğradığı zarar ne kadardır?

6. Türkiye’nin uğradığı bir zarar varsa bunun sorumluluğu kime aittir?

T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı 16.6.1998 Sayı : B.02.1.GÜM.0.60.00.00/3720

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mustafa Ünaldı’nın TBMM Başkanlığına, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı yanıtlanması istemiyle verdiği 27.5.1998 günlü 580 sayılı soru önergesine ilişkin yanıtlar aşağıya çıkarılmıştır.

1. Devlet Bakanlığı Makamının 20.4.1998 günlü 1998/18 sayılı Onayı uyarınca İstanbul ve İzmir gruplarındaki müfettişlerin görev merkezleri Ankara olarak belirlenmiştir.

Diğer yandan; Devlet Bakanlığı Makamının 11.5.1998 günlü 2940 sayılı Onayı uyarınca İstanbul ve İzmir gruplarındaki müfettişlere 1998 yılı teftiş programı gönderilerek, teftiş edecekleri gümrük ve gümrük muhafaza kuruluşları için 20.5.1998 günü teftişe başlamaları istenilmiştir.

İstanbul ve İzmir grubundan 19 müfettiş 18, 20, 21.5.1998 günlü hastalık raporu göndererek 20.5.1998 günü teftişe başlamamışlar; daha sonra 3 müfettiş hastalık raporunun bitmesi, 4 müfettiş ise rapor süreleri bitmeden hastalıklarında iyileşme görmeleri nedeniyle, toplam 7 müfettiş teftişe başlamıştır.

2. Sorulan günler itibariyle İstanbul ve İzmir gruplarındaki müfettiş sayısı ile ayrılan müfettişlere ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir:

Dönem : İstanbul : Değişme nedeni :

31.12.1995 27 1. Başmüfettiş Z. Gül 1.3.1996’da kendi isteğiyle emekliye

ayrılmıştır.

2. Müfettiş E. Karaömeroğlu 4.4.1996’da kendi

isteğiyle çalışma merkezini Ankara’ya aldırmıştır.

3. Müfettiş M. Yaşar 4.4.1996’da kendi isteğiyle çalışma

merkezini İzmir’e aldırmıştır.

31.5.1996 24 1. Başmüfettiş Y. Z. Şahin 1.8.1996’da kendi isteğiyle

emekliye ayrılmıştır.

31.5.1997 23 1. Başmüfettiş A. H. Toker 10.10.1997’de kendi isteğiyle İstanbul

Gmr. Başmd. Yrd.na atanmıştır.

31.12.1997 22 1. Müfettiş O. Uysal 5.1.1998’de kendi isteğiyle vekâleten

Gümrükler Gn. Md. Daire Başkanlığına atanmış ve çalışma

merkezi de isteği doğrultusunda Ankara’ya alınmıştır.

Dönem : İstanbul : Değişme nedeni :

2. Başmüfettiş B. Eryılmaz 19.1.1998’de kendi isteğiyle

İstanbul Gmr. Başmd. Yrd.na atanmıştır.

3. Başmüfettiş N. Odabaşıoğlu 17.2.1998’de kendi

isteğiyle emekliye ayrılmıştır.

4. Başmüfettiş M. İ. Bebek, Başbakanlık Teftiş Kurulunca

düzenlenmiş 12.9.1997 günlü 18/97-9 sayılı soruşturma

raporuna ilişkin, Başbakanlık Makamının 20.11.1997

günlü Teftiş. M : 160 sayılı Onayı uyarınca 25.3.1998

günlü 23297 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

26.2.1998 günlü 98/48721 sayılı Karar ile görevinden

alınmıştır.

27.5.1998 18

Dönem : İzmir : Değişme nedeni :

31.12.1995 9 1. Müfettiş M. Yaşar 4.4.1996’da kendi isteğiyle çalışma

merkezini İstanbul’dan İzmir’e aldırmıştır.

31.5.1996 10

31.5.1997 10

31.12.1997 9 1. Başmüfettiş O. N. Ulubeyligil kendi isteğiyle 25.12.1997’de

Personel Daire Başkanlığına atanmıştır.

27.5.1998 9

3-6-485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında KHK’nin; 11 inci maddesinde; Teftiş Kurulu Başkanlığı, Müsteşarlığın merkez kuruluşundaki danışma ve denetim birimleri arasında sayılmış; 12 nci maddesinde ise teftiş kurulunun, müsteşarın emri veya onayı üzerine, müsteşar adına görev yapacağı öngörülmüştür.

Açıklanan nedenle gümrük müfettişleri; müsteşarlık makamından alınan teftiş, inceleme ve soruşturma emri ya da onayı üzerine yurdun her yerinde görev yapmaktadırlar.

Bu doğrultuda; 31.12.1995-27.5.1998 döneminde teftiş, inceleme ve soruşturma amaçlı;

– İstanbul grubundaki gümrük müfettişleri; İzmir, Ankara, İzmit, Trabzon, Sarp, Erzurum, Ağrı, Gürbulak, Dilucu, Kars, Mersin, Bursa, Bodrum, Edirne, İskenderun, Cilvegözü, Çerkezköy, Kapıkule, Marmaris, Ünye, Samsun, Taşucu, Eskişehir, Mudanya, Kdz. Ereğli, İnebolu, Afyon, Antalya, Bolu, Bandırma, Çeşme, Malatya, Sinop, Fatsa, Ordu, Gaziantep, İpsala, Rize, Tekirdağ, Sakarya, Çanakkale, Gaziemir, Aliağa, Alanya, Kaş, Adana, Habur, Foça, Karabük, Nusaybin, Güllük, Pazarkule, Konya, Karkamış, Akçakale, Dereköy, Gemlik, Şanlıurfa, Gebze, Derince, Konya Ereğlisi, Mardin, Hatay, Zonguldak’ta;

– İzmir grubundaki gümrük müfettişleri; İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, Alanya, Edirne, Kapıkule, Antakya, Gaziantep, Gemlik, İzmit, Aliağa, Denizli, Kaş, Manisa, Marmaris, Dalaman, Yayladağı, Dereköy, Trabzon, Sarp, Hopa, Dikili, Fethiye, Isparta, Afyon, Çerkezköy, Sarp, Kuşadası, Datça, Denizli, Uşak, Erzurum, Gürbulak, Rize, Karkamış, Nusaybin, Kahramanmaraş, İskenderun, Diyarbakır, Giresun, Habur, Elazığ, Balıkesir, Cilvegözü, Silopi’de;

– Ankara grubundaki gümrük müfettişleri; İstanbul, İzmir, Mersin, Taşucu, Kapıkule, Edirne, Kırıkkale, Trabzon, Antalya, Mersin, İskenderun, Eskişehir, Kayseri, Gemlik, Bartın, Bursa, İzmit, Fatsa, Samsun, Dilucu, Malatya, Gürbulak, Şanlıurfa, Düzce, Karabük, Sinop, Cilvegözü, Adana, Habur, Sarp, Artvin, Ağrı, Diyarbakır, Hatay, İslahiye, Marmaris, Denizli, Çanakkale, Taşucu, Nusaybin, Gaziantep, Van, Amasya, Dereköy, Finike, Kars, Çarşamba, Esendere, Akçakale, Öncüpınar, Karkamış, İncirlik, Kapıköy, Gebze, Eskişehir, Dalaman, Manisa, Isparta, Burdur, İpsala, Tekirdağ, Bolu, Aliağa, Çeşme, Konya, Uşak, Mardin, Ürgüp, Erzurum, Batman, Kahramanmaraş’da görev yapmışlardır.

Maliye ve Gümrük Bakanlığı döneminde gerçekleştirilen sınavla 5 gümrük müfettiş yardımcısının göreve başlatıldığı 24.6.1993 gününden 24.7.1997 gününe kadar geçen 4 yıl 1 aylık sürede müfettiş yardımcılığı sınavı açılmadığı anlaşılmış; 24.7.1997 günlü Onayla başlatılan müfettiş yardımcılığı sınavı sürecinde ise 25.12.1997 günü 13 müfettiş yardımcısı göreve başlatılmıştır.

Diğer yandan; 190 sayılı “Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 25.4.1984 gün ve 84/8029 sayılı “Kadro İhdası, Serbest Bırakma ve Kadro Değişikliği ile Kadroların Kullanım Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” uyarınca 1998 yılı için 40 kadro verilip karşılığında 40 müfettiş yardımcısı kadrosu alınması işlemi sürmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

Rifat Serdaroğlu Devlet Bakanı

16. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, organize suç örgütlerinin Türkiye’deki durumu konusunda hazırlandığı ileri sürülen bir rapora ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (5276)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1. Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Kurmay Yarbay Hurşit İmren tarafından “Organize suç örgütlerinin Türkiye’deki durumu”na ilişkin hazırlanan rapor size sunulmuş mudur?

2. Raporda, “mafyanın adamlarını milletvekili seçtirdiği, siyasete sızdığı”na dair bilgiler bulunmakta mıdır?

3. Söz konusu raporda “mafyanın adamı milletvekilleri”nin adı yer almakta mıdır? Bunlar kimlerdir?

4. Rapordan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı haberdar edilmiş midir? Raporun gereği için tarafınızdan ne yapılmaktadır?

T.C. İçişleri Bakanlığı 15.6.1998 Jandarma Genel Komutanlığı GN.PL.P. : 0111-34-98/PL.KOOR.Ş.(151164)

Konu : Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin KAN.KAR.MD. : A.01.0.GNS.0.10.00.02-13393(024310) sayılı yazısı.

1. İlgi yazı ile alınan, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, yazılı olarak cevaplandırılması talebi ile TBMM Başkanlığına tevcih ettiği yazılı soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

2. Emniyet Genel Müdürlüğünce, Polis Akademisinde düzenlenecek olan “Ceza Adalet Sistemi ve Polis” konulu sempozyumda bildiri sunmak üzere J. Gn. K.lığından personel davet edilmiştir.

3. Anılan davet uygun görülerek, sempozyuma katılacak personelin isim listesi ve sunulacak bildiriler Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı ile gönderilmiş, İçişleri Bakanlığına konu hakkında herhangi bir rapor sunulmamıştır.

4. Sempozyum, 6-8 Mayıs 1998 tarihlerinde Polis Akademisinde icra edilmiş; Kur.Yb. Hurşit İmren tarafından daha önceden hazırlanan “Terör ve Organize Suçlarla Mücadele” konusundaki bildiri, anılan subay görevli olduğundan, başka bir subay tarafından sunulmuştur.

5. Sempozyumda sunulan bildiride, soru önergesinde belirtilen “Mafyanın siyasete sızdığı, adamlarını milletvekili seçtirdiği” gibi ifadeler yer almamaktadır.

Arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

 

 

birleşim 103’ün sonu