DÖNEM : 20 CİLT : 54 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

102 nci Birleşim

16 . 6 . 1998 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, bakanlığı döneminde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Iğdır Milletvekili Adil Aşırım’ın, doğu ve güneydoğu sınır illerimizde yapılan mazot ticaretinden doğan sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Konya Milletvekili Remzi Çetin’in, bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1551)

2. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1552)

3. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın (6/963) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/356)

4. – TBMM’den bir Parlamento heyetinin, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanı Carlos Pimenta’nın davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1553)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 20 arkadaşının, yarım kalan spor tesislerinin bugünkü durumlarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

2. – Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/16)

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 54 arkadaşının, turizme açılan orman alanlarının dağıtımında talimatlar vermek suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/21)

B) GÖRÜŞMELER

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 632)

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, RTÜK’e gelen şikâyetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5043)

2. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5066)

3. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, Bursa’da yapılacak 2 nci SSK hastanesi için ödenek ayrılıp ayrılmadığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı(7/5082)

4. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı(7/5090)

5. – Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın, İnsan Hakları Koordinasyon Üst Kurulunun, başörtüsünün laikliğe aykırı olduğu yönündeki kararına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı(7/5097)

6. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in;

– Karaman-Ermenek-Çatalbadem Köyünün bazı sorunlarına,

– Karaman-Ermenek-Çavuş Köyünün içme suyu sorununa,

– Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünün içme suyu sorununa,

– Karaman-Ermenek-Ağaççatı Köyünün içme ve sulama suyu sorununa,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5100, 5101, 5102, 5103)

7. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünde eskiden var olduğu söylenen bir vakfa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5104)

8. – Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un, elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5120)

9. – Afyon Milletvekili İsmet Attila’nın, Afyon Tarım ve Köyişleri İl Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5125)

10. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın;

– Tefrişat harcamalarına ve makam otosunun yenilenmesine,

– TMO Genel Müdür Yardımcılığına atanan kişiye,

Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın;

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5130, 5131, 5171)

11. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın yazılı cevabı (7/5132)

12. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5136)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5140)

14. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Karaman’a bağlı köy yollarının asfaltlanmasına,

– 54 üncü 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5146, 5164)

15. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Akçaşehir Beldesi camiinin onarım ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5147)

16. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonu ihalesine,

– 54 üncü 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/5153, 5184)

17. – Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sorusu ve Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı Vekili Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5155)

18. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İl Özel İdaresine transfer edilen para miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5159)

19. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/5161)

20. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı(7/5163)

21. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5167)

22. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı(7/5177)

23. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5181)

24. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/5182)

25. – Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı M.Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/5183)

26. – Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5209)

27. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, dövizle askerlikten yararlanan kişilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5212)

28. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Tanıtma Fonundan toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5231)

29. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Gemi inşaa, Gemi Satınalma ve Tersane Kurma ve Geliştirme Fonundan toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/5248)

30. – Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, Abhaz-Gürcü ihtilafında Türkiye’nin tutumuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5259)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, üniversitelerde son günlerde yaşanan olumsuz olaylara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay,

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Çevre Haftasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre Bakanı İmren Aykut,

İzmir Milletvekili Süha Tanık’ın, turizm alanındaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal,

Cevap verdiler.

Filipinler’e gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, Devlet Bakanı MetinGürdere’nin,

Belçika’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,

Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler’in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 22 arkadaşının, sel felâketinde meydana gelen zararların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/268) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve ANAP Grubuna düşen bir üyeliğe, Grubunca aday gösterilen, Ankara Milletvekili İlker Tuncay, seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 132,

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, rapor komisyondan gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/735) (S. Sayısı : 638) ile,

7 nci sırasında bulunan, Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/741) (S. Sayısı: 658),

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

16 Haziran 1998 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.25’te son verildi.

Hasan Korkmazcan Başkanvekili

Mehmet Korkmaz Ahmet Derin Kütahya Kütahya Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KAĞITLAR No. : 155

12.6.1998 CUMA

Tasarılar

1.- 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/782) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

2.- Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu Tasarısı (1/783) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe ve Adalet ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

Teklifler

1.- Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş ve 11 Arkadaşının; Şehit Dul ve Yetimleriyle Malülleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1200) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.1998)

2.- Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın; Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1201) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.1998)

3.- Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan’ın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1202) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

4.- Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanı Van Milletvekili Mahmut Yılbaş ve 8 Arkadaşının Bölgesel Kalkınma Teşkilâtı Müsteşarlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1203) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

5.- Kocaeli Milletvekilleri İsmail Kalkandelen, Bülent Atasayan, Halil Çalık, Hayrettin Uzun, Onur Kumbaracıbaşı ve Bekir Yurdagül’ün; Uzunçiftlik Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1204) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.1998)

Sözlü Soru Önergeleri

1.– Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun'un, Antalya TEDAŞ Müessesesinin satışına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1104) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

2.– Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan-Posof İlçesinin ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1105) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

3.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ Hipodromu, Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge Müdürlüğü ve Canlı Hayvan Organize Sanayii Bölgesi çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1106) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

4.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ’da S.H.Ç.E.K’ca yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi (6/1107) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

5.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ kapalı spor salonu inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) sözlü soru önergesi (6/1108) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

6.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Doğu Anadolu Bölgesinde sel ve erozyonla mücadele için alınan tedbirlere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1109) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale-Sulakyurt-Güzelyurt Belediyesine gönderilen para miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5427) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

2.– Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, İstanbul’da öldürülen bir şahısla ilgili yapılan soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5428) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

3.– Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, İstanbul’da işlenen bir cinayetle ilgili soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5429) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

4.– Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, İstanbul Valiliğinin Kartal Çimento Fabrikası ile ilgili işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5430) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

5.– Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, İstanbul’da Anadolu Çimentoları T.A.Ş. tarafından Hazineye devredilen bir araziye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5431) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

6.– Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz’ın, S.S.K. Sigorta Primleri Takip ve Tahsilat Dairesi Başkanının görevden alınmasının nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5432) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

7.– Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Anakent Belediyesine bağlı şirketlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5433) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

8.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Saimbeyli-Ayvacık-Karakuyu-Değirmenciuşağı güzergâhı yol yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5434) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

9.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Karaisalı-Sarımehmetli ve civar köylerinin sulama suyu çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5435) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

10.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Seyhan Nehri üzerindeki Eğner Köprüsü ile ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5436) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

11.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir İlçesi Sofulu Beldesindeki çöplüğün çevreyi kirlettiği iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5437) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

12.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir İlçesi Sofulu Beldesindeki çöplüğün içme sularını kirlettiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5438) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

13.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Ceyhan İlçesi Toprak Mahsulleri Ofisi’nin mısır depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5439) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

14.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir-Baklalı Göleti Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5440) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

15.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Karaisalı yolu güzergâh değişikliği çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5441) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

16.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir İlçesindeki Sarıçam Deresinin ıslah çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5442) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

17.– Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Karataş yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5443) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

18.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, devekuşu üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5444) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

19.– Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, İstanbul-Maltepe Belediye Başkanının bazı icraatlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5445) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

20.– Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Türkiye’deki yabancı temsilciliklerde uygulanan vize işlemlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5446) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

21.– Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Yunanistan Dışişleri Bakanınca verildiği ileri sürülen bazı demeçlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5447) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

22.– Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, Suriye’nin Hatay İlini kendi sınırları içinde gösterdiği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5448) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

23.– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Başbakanlık Devlet Arşivinin Muhafaza ve Yönetimi Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5449) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

24.– Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Kartal Çimento Fabrikasının çevreye verdiği zarara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5450) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.1998)

15.6.1998 Pazartesi No. : 156

Tezkere

1.- Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1550) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.6.1998)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Van Gölü sahilinde bulunan DSİ Bölge Müdürlüğüne ait dinlenme tesislerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4998)

2.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazıl soru önergesi (7/5012)

3.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5013)

4.- Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Budapeşte’de meydana gelen saldırı olayının failini affettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5031)

5.- Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara’da görevden alınan il ve ilçe millî eğitim müdürlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5038)

6.- Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, Konya-Hadim İlçesi Göksu Mavi Tüneli ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5039)

7.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, POAŞ’ın özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5042)

8.- İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz’ın, THY’nca kiralanan uçaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5044) .

9.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, TDİ Deniz Yolları İşletmesine ait gemilerin blok satışı için ihale açılıp açılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5053)

10.- Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, teşvik uygulamları konusundaki tebliğe ilişkin Devlet Bakanından (Işın Çelebi) yazılı soru önergesi (7/5055)

16.6.1998 Salı No. : 157

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 20 arkadaşının, yarım kalan spor tesislerinin bugünkü durumlarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.1998)

Gensoru Önergesi

1.- Doğruyol Partisi Grubu adına grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında Anayasının 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir Gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/16) (Başkanlığa geliş tarihi:11.6.1998) (Dağıtma tarihi: 14.6.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

16 Haziran 1998 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşimini açıyor "söz milletindir" tümcesiyle Heyetinizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün denetim günümüz. Her ne kadar Sayın Özkan, benim talep ve teklifimi yerine getirmediyse de...

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Meclis kürsüsünden böyle şeyler söylenir mi.

BAŞKAN – ... toplantı yetersayımız vardır, çalışmalara başlıyoruz. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ DİNÇER (Ankara) – Anlaştınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, kendileriyle süre konusunda görüşmüştük; yani, kendilerine "benim adıma, grubunuzdaki arkadaşlarınızdan lütfen rica ediniz -her grup başkanvekilinden rica etmiştim- sürelere uyarlarsa iyi olur. Bugün bir genel görüşmemiz, bir de soruşturmamız var; bunlar epeyce de zaman alacak; eğer arkadaşlar sürelerine riayet ederlerse süratle bitiririz" demiştim. Zaten, maşallah, yeteri kadar çoğunluğumuz vardır... Mesele o idi, onu ifade ettim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, gündemdışı söz talepleri vardır; sırasıyla söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, bakanlığı döneminde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Sacit Günbey, kendisiyle, kendi bakanlık icraatıyla ilgili; ama, çok geniş bir çevreyi rahatsız eden bir konuda Yüce Heyetinizi aydınlatmak talebinde bulundular, ben de uygun gördüm; kendilerini kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz efendim. (FP sıralarından alkışlar)

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Prensibim olmamasına rağmen, bir süreden beri, bu Hükümetin sosyal hizmetlerden sorumlu Devlet Bakanı, kendi icraatını anlatacağı yerde, bizim Hükümetimiz dönemindeki icraatı sık sık gündeme getirerek, bizi, bu polemiğin içerisine çektiği için hepinizden özür diliyorum.

14.6.1998 Pazar günü, Sabah Gazetesinde "Dehşet Yuvası" diye manşetten bir haber yayımlandı. Yazıyı hazırlayan muhabir, haber beni hedef almasına rağmen, benimle hiçbir görüşme yapmadan bu haberi yayımladı. Daha ilginci, aynı gazetenin peşin hükümlü bir köşe yazarı, bu haberi doğru varsayarak, bizimle ilgili olumsuz bir yazı da yazmış. Evlere şenlik bu anlayışı, öncelikle kınıyorum. Gazete yetkililerinden bu haberin düzeltilmesini, özellikle istiyorum.

Konu hakkındaki kanunî haklarım saklı kalmak üzere, haber hakkında Yüce Heyetinize bilgi vermek istiyorum. Bu haberi gazeteye dikte ettiren Sayın Bakan, bakınız, neler diyor: 54 üncü Hükümet döneminde, Çocuk Esirgeme Kurumunda, güya, yuvalardaki parmak kadar çocuklara kara çarşaf giydiriyormuşuz!... Bir kavanoz içerisinde olan okunmuş nohutları, çocuklara, yalan söylemesinler diye, tek tek yutturuyormuşuz!.. Yalan söyleyenlerde, nohut şişip, çocuğun karnını patlatıyormuş!.. Çocuklara ayranı çömelterek içiriyormuşuz(!) gibi...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Masal mı anlatıyorlar?!

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Evet, masal niteliğinde birtakım haberler gazeteye aktarılmış. Bu yalan ve iftiralara kargalar bile güler.

Sayın Bakan -buradaysa eğer- ciddî bir makamda oturuyorsunuz. O makamı hak etmeseniz bile, dördüncü parti olmanıza rağmen, oraya tayin edilerek oturtulmanıza rağmen, o makam ciddî bir makamdır. (DSP sıralarından "sen, nasıl geldin?!" sesi) Yalan söyleyerek, iftira atarak, jurnalleme yaparak, o makamı küçültmeyin. O makamı küçültmeye hakkınız yoktur. Keşke, o bahsettiğiniz hayalî nohuttan bir tane de siz yutsaydınız da, siz de yalan söylemeseydiniz. (FP sıralarından alkışlar)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bu, bir itiraf ama.

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Masallarda, yalan söyleyenlerin burunlarının uzadığını duymuştuk; fakat, karınlarının patlamasını sizin masalınızdan öğreniyoruz.

Bakınız, biz, uzaydan gelmedik; biz de bu memleketin insanlarıyız. En az sizin kadar tahsil gördük; çocuk eğitiminden en az sizin kadar anlarız. Ben, kendi çocuklarıma bile çarşaf giydirmezken, neden yurtlardaki çocuklara kara çarşaf giydireyim.

Güya, biz, kadınları hayvanlardan aşağı gören bir anlayışa sahipmişiz. Bizim hanımlara verdiğimiz değerin yarısını siz verebilseydiniz...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Onda birini!..

SACİT GÜNBEY (Devamla) – ...bugün, üniversitelerde kız çocuklarının öğrenim hakları ellerinden alınmazdı. (FP sıralarından "Bravo" sesleri,alkışlar)

Biz, kimseye zorla kıyafet dayatmadık ve kara çarşaf giydirmedik; ama, siz, bugün, kıyafet dayatması yapıyorsunuz. Siz, bizim azmimizi ve performansımızı yakalayamadığınız için, eziklik ve kıskançlık içerisindesiniz.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Haşa!

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Bakınız, biz, aileye dönüş projesini, sokak çocuklarıyla ilgili projeleri başlattık; hiçbir şey yapamıyorsanız, onları yürütün, yeter.

Bugün, 500 binden fazla korunmaya muhtaç çocuk, 50 binden fazla sokak çocuğu var; bizimle uğraşacağınıza, onlarla ilgilenin. Felakete uğramış illerden vatandaşlarımız yardım bekliyor sizden, onlarla uğraşın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günbey, toparlar mısınız efendim.

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Peki efendim. Teşekkür ediyorum.

Gündemde kalmak için, kendi faaliyetlerinizi anlatın; bizi jurnalleyerek, büyüklerinizden puan almaya çalışmayın. (FP sıralarından alkışlar)

Biz, bu kurumu devralırken ve devrederken, yurtların durumunu kameraya aldırdık; büyük gayretlerle, kurumların fizikî yapısında önemli ölçüde düzelme olduğu, görüntülerle sabittir. Şayet isterseniz, o kasetleri beraber izleyebiliriz, şimdiki durumla mukayese edebilirsiniz.

Bakanlığım döneminde bu millete ve çocuklara yapmış olduğumuz bütün kötülüklere karşın, bakın, siz hangi hayırlı (!) hizmetleri yapmışsınız, size söyleyeyim: Hakkınız olmadığı halde, atamayla gelip, o makama oturmuşsunuz.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Siz nasıl geldiniz oraya, siz?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sen, hakkını verdiğin için mi geldin!

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Kurumda millî ve manevî değere sahip ne kadar insan varsa, hepsini sürgün ettiniz; sürgün etmeniz yetmedi, sudan bahanelerle sicillerini bozdunuz; kurumlardaki mescitleri kapattınız. Başbakanlık Teftiş Kurulunun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Buna ne kadar dayanmışlar, Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Sayın Günbey, lütfen, son cümlenizi ifade eder misiniz.

SACİT GÜNBEY (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum efendim.

Ben, konuşmamı kısa keserek, son günlerde aldığım bir duyumu söylüyorum; Sayın Bakan lütfen buna cevap versin: İstanbul-Kemerburgaz'da, bir kasaba büyüklüğünde alana inşa edilen, kimsesizler ve özürlülere hizmet verecek olan huzurevi, rehabilitasyon merkezi gibi, çokamaçlı, trilyonlarca lira değerindeki tesisi, yeni öğreniyorum ki, ihalesiz olarak ve amacı dışı kullanılmak üzere, bir holdinge vermişsiniz; bu bile, tek başına, Sayın Bakanın istifa etmesini gerektirir. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, bir dahaki iftiralarınızda nohuttan daha ciddî masallar bekleriz.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Günbey, teşekkür ederim.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Bakan cevap versin; cevap bekliyoruz.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Demek ki, cevap vermeye gerek duymuyorlar.

BAŞKAN – Sayın Yarbay, ne yapmamı arzu buyurursunuz?

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Bakan, sadece Sayın eski Bakanı töhmet altında bırakmamıştır; aynı zamanda, Partimizi töhmet altında bırakmıştır.

BAŞKAN – Müsaade buyurun... Usulün nasıl olduğunu ben biliyorum. Sayın Yarbay, oturur musunuz...

Sayın milletvekilleri, ikinci sıradaki arkadaşımı davet edeceğim. Yalnız, bir ricam var Genel Kuruldan; kerratla arz ve ifade ettim, cep telefonları konusunu. Graham Bell'e -toprağı bol olsun- beddua etmekten başka bir şey kalmadı elimizde.

İkinci bir yöntem... Geçenlerde Türk Ocaklarında bir program vardı; Türkiye Büyük Millet Meclisi kreşlerindeki çocukların programları vardı; Sayın Akarcalı ve zannediyorum, bir Alman grup tarafından düzenlenmişti. Sayın Akarcalı, o programı açarken bir beyanda bulundular, dediler ki : "Sayın izleyiciler, ben, cep telefonumu kapattım; umuyorum, siz de unutmamışsınızdır." Yaptığı uyarı bundan ibaret ve biz dört saat oturduk orada, dört saat bir tek telefon çalmadı. Merak ediyorum ve üzülüyorum; acaba, bizim Genel Kurulumuzun manevî havası, ciddiyeti, oradaki programdan çok daha mı hafif. İstirham ediyorum...

Ben, cep telefonu almadım ve hayatta kullanmadım; ama, şimdi. -benim milletim, izleyenler, sizler, mazur görünüz- şu yöntemi uygulayacağım: Eğer bu cep telefonu görüşmeleri, hâlâ, bugün devam ederse, yarın, buraya gelirken, bir emanet cep telefonu alıp getireceğim, bu mikrofonların önüne açıp koyacağım. Devam ederse, talimat vereceğim, sekreterim, üç dakikada bir beni arayacak. Kürsüde hatip varmış; olabilir, hiç umurumda değil. Yapmayın arkadaşlar!.. Yapmayın arkadaşlar!.. Şu cep telefonlarınızı kapatamaz mısınız? Yapmayın!.. (Alkışlar) İnanın yapacağım, yarın telefon getireceğim, bugün telefonlar çalışırsa.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Sayın Başkanım, ikaz doğru da örnek doğru değil.

BAŞKAN – Ne yapayım efendim... Ne yapayım... Şu mübarek salon bir açılamadı ki, acaba, oraya girerken telefonları ekarte edecek bir yöntem bulunabilir mi?

2. – Iğdır Milletvekili Adil Aşırım’ın, doğu ve güneydoğu sınır illerimizde yapılan mazot ticaretinden doğan sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz, Iğdır Milletvekili Sayın Adil Aşırım'ın.

Sayın Aşırım, sınırlarımızdan yapılan mazot ticaretiyle ilgili gündemdışı söz istemişlerdir.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ADİL AŞIRIM (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz üzere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde bulunan sınır illerimizde, sınır ticareti çerçevesinde mazot ticareti yapılmaktadır. Mazot ticaretinin bölgeye ekonomik açıdan büyük bir hareketlilik kazandırdığı da herkesçe malumdur; ama, bu ticaret, yıllardır hükümetlerin, bazen de Millî Güvenlik Kurulu toplantılarının önemli gündem maddesi olmuştur. Her hükümet, bu konuda Bakanlar Kurulu kararları ve Başbakanlık genelgeleriyle yeni yaptırımlar getirmiştir. Bu konuyla ilgili her karar -nedense sanki uygulamaya geçince anlaşılmayacakmış gibi büyük bir gizlilik içinde tutulur, kimseye bilgi verilmez, özellikle milletvekillerine- yöredeki esnafın, halkın yüreğini ağzına getirir. Tankerlerini satmaya kalkanlar, borcunu ödemeyi düşünenler, hemen hemen her kesim kendisini gelebilecek felakete hazırlar. Özellikle ihracatçılarımıza, mal mübadelesi yoluyla milyonlarca dolarlık ihracat bağlantısı yapan, karşılığında akaryakıt alabilecek ihracatçılarımıza da kesinlikle bir süre verilmiyor ya da bilgi verilmiyor. Açıkçası, hükümetler, bu ticaretle ilgili almış oldukları kararları uygulamaya geçmeden önce, bir paniğe neden olurlar; bunun sebebi de, gizli karar olduğu için, eksik bilginin basına yansımasıdır; gündemdışı konuşma yapmamın asıl nedeni, bu konuya netlik kazandırmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en büyük vergi geliri akaryakıt vergisidir; doğrudur. En büyük eleştiri de, ülkemizin bu ticaretle ilgili vergi kaybıdır. Çeşitli rakamlar vardır. Maliye Bakanımız Sayın Temizel'in son açıklaması da, son Bakanlar Kurulu kararının uygulamaya konulmasından sonra 270 trilyon liralık bir KDV geliri elde edileceğidir. Bu gelirin bölgede kalacağının açıklanması sevindiricidir; fakat, bu ticaretin, sadece tek giriş olarak Habur Sınır Kapısından yapılması, Ardahan, Artvin, Iğdır, Ağrı, Van gibi illerimizin sınır kapılarından ticaret yapanlar için üzüntü vericidir. 270 trilyon liralık KDV getirisi elde edilecek bir mazot ticaret hacminin, sadece Habur sınır kapısından geçebileceğini düşünemiyorum bile. Sayın milletvekilimiz başını sallıyor, "hayır" diyor. Gerçekten de 270 trilyon liralık KDV getirisi elde edilecek bir mazot ticaret hacmi, herhalde katrilyon civarındadır. Birkaç katrilyonluk mazot ticaretinin Habur Sınır Kapısından yapılması da imkânsızdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; 1992 yılında Dilucu Sınır Kapısının açılmasıyla Iğdır, Nahcivan Özerk Cumhuriyetiyle âdeta özdeşleşmiştir. Anarşinin kol gezdiği bu yıllarda hassas iller kapsamında olan Iğdır'da, bugüne kadar 110 şehit verilmiştir. Huzurun sağlanmasıyla birlikte ticaret de canlanmaya başlamış; sınır kapısının açılmasıyla ekonomide büyük bir hareketlilik içerisine girilmiştir.

Başbakanlığın genelgesi üzerine Nahcivan Özerk Cumhuriyetinden Iğdır İline getirilen mazotun ile girişi, ilde toplanışı ve ihtiyaç fazlasının il dışına çıkışıyla ilgili, valilik tarafından bir yönerge hazırlanmıştır. 29.9.1996 tarihinden itibaren de bu yönerge uygulamaya konulmuştur.

Nahcivan Özerk Cumhuriyetinden Iğdır İline mazot ithali, sınır ticareti kapsamında değil, tamamen Başbakanlığın genelgesi doğrultusunda Valilikçe hazırlanan yönergeler çerçevesinde yapılmaktadır. Dolayısıyla, son Bakanlar Kurulu kararı, Nahcivanlı soydaşlarımızın Azerbaycan ve İran'dan ithal ederek daha sonra Iğdır'a sattığı mazotu kapsamıyor. Buna rağmen, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi için yapılan uygulamada, Nahcivan'dan ithal edilen mazotun il dışına çıkışında tanzim edilen faturalarda yüzde 15 KDV uygulamasına, Valiliğin aynı tarihli yönergesiyle başlanmıştır. İl dışına çıkarılan ihtiyaç fazlası mazotu tankerlerle sevk eden mükellefler, mazotu sevk ettikleri tankerlerin ruhsatında yazılı olan istihap haddinin kilogramına 2 000 Türk Lirası uygulamak suretiyle, KDV'lerini teminat olarak yatırmaktadırlar. Bu uygulamaya geçilmeden önce dokuz ayda, Iğdır Merkez Vergi Dairesi Müdürlüğünün Katma Değer Vergisi tahsilatı 86 milyarken, son bir yılda peşin KDV uygulamasıyla Iğdır'ın maliyesine mazot ticaretinden 1 trilyona yakın KDV geliri girmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.

ADİL AŞIRIM (Devamla) – Özellikle Nahcivanlı soydaşlarımızın, 300 bin nüfuslu Nahcivan'ın bu mazot ticaretine ekonomik olarak bağımlılığını hatırlatmak istiyorum. Bu arkadaşlarımızın hemen hemen tek geçim kaynağı mazot ticaretidir. Iğdır'a getirip sattıkları mazottan sağladıkları gelirle, yağ, un, şeker, soğan satın almaktadırlar. Iğdır'ın esnafı da bu ticarete bağlıdır. Ben, bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi verecektim; ama, sürem yetmiyor.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aşırım, teşekkür ediyorum.

3. – Konya Milletvekili Remzi Çetin’in, bazı üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Üçüncü sırada, son günlerde üniversitelerde gelişen ve toplumsal huzuru zedeleyen konuda görüşlerini Genel Kurula arz ve ifade etmek üzere, Prof. Dr. Sayın Remzi Çetin; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

REMZİ ÇETİN (Konya) – Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Eğitim, her zaman, her milletin en önemli meselesi olmuştur. Gelişme, ilerleme, milletlerarası yarış, eğitim seviyesiyle doğrudan ilgilidir. Gelişmiş milletler, üniversite laboratuvarlarında yapılan teknolojik buluşlarla bugünkü seviyelerine gelmişlerdir. İthal teknolojiyle kalkınan ve ayakta durabilen ülke yoktur; var olanlar da sömürge durumundadır.

Eğitimin, bir millî, bir de evrensel yönü vardır. Millî matematik, millî kimya olmaz; ama, millî felsefe, millî tarih, millî mantık, millî kültür olur. Önemli olan, kendi millî şartlarımıza ve ihtiyaçlarımıza göre eğitim sistemimizi dizayn etmek ve eleman yetiştirmektir. Bugün, eğitim sistemimiz, ciddî ihtiyaçlar ve tehlikeler karşısındadır. Özellikle ciddî altyapı eksikliklerine dayalı ilköğretim düzenlemesi, ilköğretimde ve lisede ciddî eğitim aksaklıkları meydana getirmiş ve gerekli bilgi ve beceriyi alamayan mezunlar oluşturmuştur. Bu şekilde mezun olarak üniversite kapısına dayanan gençlerden üniversiteye girebilenler de, çok ciddî eksiklikleri bulunan yükseköğrenimi yapma durumunda kalıyorlar. Laboratuvar eksiklikleri ciddiyetini korumaya devam ediyor. Bilhassa tatbikî bilim dallarında deneysel çalışmalar yeterli değildir. Bütün eksikliklerimize rağmen, bütün öğretim elemanları ve öğrencilerimiz, mevcut imkânlar içerisinde en verimli çalışmayı yapma gayretindedirler.

Değerli milletvekilleri, iç ve dış çevrelerin azim ve gayretleriyle, ülkemizin darboğazlara sürüklenmek istendiği hepimizin malumudur. İki yıldan beri yaşadığımız siyasî olaylar hepimizi derinden yaralamıştır. Parlamentomuzun tesirinin azaltılmaya çalışıldığı, baskı gruplarının oluşturulmaya çalışıldığı şeklinde genel bir kanaat topluma hâkim kılınmaya çalışılmıştır. Maalesef, bu tür kanaatleri haklı çıkaracak gelişmeler de devam etmektedir. Parlamento çözüm yeridir. Milletimizi ilgilendiren her mesele Parlamento zemininde müzakere edilmeli ve çözüme kavuşturulmalıdır. Parlamentoyu hakkı olan konuma taşımak hepimizin ana görevidir. Her milletvekilimizin, ciddî bir durum değerlendirmesi yaparak, hak etmediğimiz bu görünümümüzü değiştirme faaliyetlerinde bulunması gerekir.

Son günlerde, üniversitelerimizde, bir bilim yuvasına yakışmayan gelişmeler, olaylar cereyan etmektedir. Hayatının en verimli çağını ilim öğrenip milletimize yararlı olmaya hasreden üniversite öğrencilerimiz, kabulü mümkün olmayan muamelelere maruz kalmaktadırlar. Bu öğrencilerimiz, aileleri ve bütün milletimiz çok ciddî bir tedirginliğe sürüklenmiştir. Kimse kimseyi suçlamadan, sağduyuyla, Meclis zemininde bu meseleye çözüm bulalım. Bugün, dünyada kılık kıyafete karışan devlet kalmamıştır; Batılı devletler bunlarla uğraşmıyor. Modern çağdaş devletler, insanın özgür iradesiyle, kendi kişisel inanç ve kanaatlerine göre özel hayatlarını tanzim edebilecekleri şartları sağlamışlardır. Esasen, laik devlet, bütün dinlere ve herkese eşit mesafede olan ve davranan devlettir. Bugünkü modern dünyada devletin ideolojisi yoktur, vatandaş devlet ilişkilerinde ferdin şahsî telakkilerinin önemli bir yeri vardır. İnsan bir dine mensup olabileceği gibi, dinsiz, ateist, putperest, herhangi bir eşyaya ve canlıya tapınan olabilir. İnsanlar arası diyalog, müzakere, görüşüp konuşmalar daha iyi ve güzeli yakalamaya imkân verir. Devlete düşen görev, bütün bu farklılıklara eşit mesafede olmaktır; bu şekilde, hem farklı inanç gruplarının birbirine baskı yapmasına engel olur hem de kendisi, bitaraf kalarak baskıcı olmaz. Tarihe baktığımız zaman, milletimizin kurduğu devletlerde bu anlayışın hâkim olduğu görülür. Mesela, aziz Osmanlı İmparatorluğu döneminde dinlerini yaşamada zorluklarla karşılaşan Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğer dinlerin mensupları, din rriyetine örnek olarak Osmanlıyı gösteriyorlardı. Luther, Osmanlı hakanına mektup göndererek, Almanya'yı işgal etmesini rica etmiş ve böylece, Osmanlı hâkimiyeti altında dinlerinin icaplarını serbestçe yerine getiren dindaşları gibi haklara kavuşabileceklerini söylemiştir. Yetmiş yıllık acı bir deneyimden sonra, Rusya, devletin ideolojisinin olamayacağını ve dinsiz millet olamayacağını anayasa hükmü haline getirmiştir.

Başta, İstanbul Üniversitesi rektörü olmak üzere, bazı yöneticilerin, millî birlik ve beraberliğimizi ve devlet millet bütünleşmesini ciddî şekilde zedeleyen bir tutum içine girmesi, son derece vahim bir hatadır. İnatla ve ısrarla başörtüsünü yasaklamaya kalkmaları ve kılık kıyafete müdahaleci olmayı sürdürmeleri, millî yapımıza, kültürümüze, inancımıza, evrensel insan haklarına, fıtrî insan hasletlerine, tarihimize, medeniyetimize, insan karakterine ve ahlakına, millî hoşgörü anlayışımıza ve bütün dünyada medenî insanların ve devletlerin kabul ettiği bütün değerlere son derece aykırıdır.

Bir grup öğrencinin okulla ilişiği kesilmiştir; diğerleri derslere ve imtihanlara alınmıyor; bunu kabul etmek mümkün mü? Bu kimselerin, hukuk çerçevesinde demokratik haklarını aramaları normal değil mi? Hayatlarının en kıymetli dönemlerinde, en temel evrensel insan hakkı olan okuma hakları ellerinden alınan bu insanlar, haklarını nerede arayacaklar? Biz, parlamento olarak, olaya seyirci mi kalacağız? Bu insanları çaresiz bırakmaya hakkımız var mı? Parlamento çözüm üretmezse, mahkemelerde haklarını arayamazlarsa ve haksızlık kesin olduğuna göre, bu insanlar ne yapsınlar? Bu öğrencilerin zararları nasıl bertaraf edilecek?

Değerli milletvekilleri, çok ters bir manzarayla karşı karşıya kaldık; milletimizin yüzde 99,9'u gibi kahir ekseriyetinin Müslüman olduğunu, her vesileyle hepimiz dile getiriyoruz; yani, şunu demek istiyoruz: Bir devlet görevlisi, başörtüsünü garipseyemez. Başörtüsüne garip bakanlar, büyük devletimiz ve milletimizle ne kadar beraberdir, bu soruyu kendilerine sorsunlar.

Değerli milletvekilleri, en kısa zamanda, Parlamentomuz gerekli düzenlemeleri yapsın. Zarara uğrayan çocuklarımızın bu zararlarını bertaraf edelim, devletimizi zaafa düşürmeyelim. Unutmayalım ki, ateş çemberi içinde yaşamaya çalışan bir ülkeyiz. Birkaç kişinin ciddî hataları sonucu devlet-millet kaynaşmasının zedelenmesine müsaade etmeyelim. Türk Milleti, yüksek medenî vasıflara sahiptir; milletimize bu seviyede muamele edelim.

Normal demokratik hakları için mücadele eden öğrencilerin üzerine darp uygulayan, cop kullanan polislerin sevk edilmesi, son derece üzüntü vericidir. Bu öğrenciler suç işlememişlerdir; ancak, en temel eğitim hakları ellerinden alınmak istenmektedir. Bu duruma, elbirliğiyle son verelim. Mustafa Kemal Paşanın annesinin ve hanımının başörtülü resimleri, hepimizin gözleri önündedir ve bu insanların başörtüsüz bir tek resimleri çekilememiştir.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çetin, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, üniversitelerdeki olaylarla ilgili olarak, gündemdışı konuşma yapan söz sahibine cevap vermek üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay; buyurun. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Remzi Çetin'in gündeme getirdiği konuyla ilgili görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Elbette, değerli Çetin'in altını çizdiği gibi, üniversiteler, ilim öğrenilen ve Türkiye'nin geleceğini -özel sektörde olsun kamu sektöründe olsun- yönetecek insanlarımızın yetiştiği yerlerdir. O nedenle de, eğitimin olduğu yerde, yoğunlukla eğitimle ilgilenmek gerekir; eğitim dışındaki konuların eğitim kurumlarının bünyesinde yer almaması gerekir.

Bu çerçevede, Sayın Çetin'in ifade ettiği bazı hususlara, ben de bazı ilavelerde bulunmak istiyorum.

Bugün, ülkemizde, üniversite çağında bulunan gençliğin yüzde 15'i düzeyindeki bölümü, örgün eğitimde üniversitede okuyabilmektedir. Açıköğretim fakültelerini de nazarı itibara aldığımız takdirde, bu, yüzde 24'e ulaşabilen bir boyuttadır. Yani, diğer bir deyişle, üniversitelerimizde, açıköğretim ve örgün öğretim olarak çocuklarımıza verebildiğimiz fırsat, aşağı yukarı, yüzde 15 ilâ yüzde 24 aralığında değişmektedir. Bu çocuklarımız, bir anlamda, Türkiye'nin imkânları çerçevesinde, şanslı çocuklarımız; çünkü, üniversiteyi kazanabilmişler ve üniversitede eğitim alma imkânını elde edebilmişler.

İşte, böyle bir ortamda, üniversitenin, çekişmeler...

BAŞKAN – Sayın Bakanım, arkadaşlarımız duyamadıklarını ifade ediyorlar; müsaade buyurun, mikrofonlarınızı ayarlasınlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu çerçevede, bu çocuklarımızın da, elbette, üniversitedeki faaliyetleri sırasında, yoğun bir şekilde, öğretim görevlileriyle birlikte Türkiye'yi iyiye, güzele taşıyacak, çağın en son bilgilerini öğrenmeleri, uygulamaları ve mezun olduklarında da yaşama geçirmeleri beklenir. Ancak, aynı zamanda, üniversiteler olsun, toplumun diğer kesimleri, kurumları olsun kuralların hâkim olduğu yerlerdir. Bu çerçevede de, maalesef -hepimizin üzülerek gözlemlediği uygulamalar çerçevesinde- üniversitelerde karşılaştığımız olaylardan bir bölümü, kurallara uyulmamasının ürünü olarak ortaya çıkmakta. O nedenle, demokratik rejimlerde kuralları millet meclisleri koyar; bakanlar kurulları da gerekli yönetmelikleri, tüzükleri çıkarır ve bu çerçevede, kanunlara uygun olarak, uyulması gereken esaslar belirlenir.

Şimdi, bu noktada, o kuralları beğenmeyenler olabilir. O kurallar uygulamada kaldığı sürece, kamu görevlileri ve o kurallara tabi olanlar olarak hepimiz riayet etmek yükümlülüğündeyiz. Eğer "o kuralları ben beğenmiyorum, ben şu kuralları uygulayacağım" dersek, o zaman, hukuk devletinin sınırlarını zorlamış ve dolayısıyla, tartışma...

NACİ TERZİ (Erzincan) – Kurallar hukukî mi?.. Nedir o kurallar?.. Hangi kurallardan bahsediyorsun?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, kuralların hukukî olduğunu, geçen sefer, bu kürsüden açıklamıştım.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Bakan, kurallara açıklık getirin...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Hangi kurallar?!.

NACİ TERZİ (Erzincan) – İlmî konuş, ilmî...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Rica ediyorum...

Sayın Bakan, buyurun efendim siz. (FP sıralarından gürültüler)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne anlatıyorsun?.. Hangi kuralları?...

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kurallarında da hissî.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Neymiş o kurallar?! Hangi kurallar onlar?!

BAŞKAN – Sayın Bakan...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Demokrasi, her şeyden önce, bu kürsüde birisi konuşurken, onu, saygıyla, sonuna kadar...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Vatandaşın başörtüsünü savunmak da demokrasidir. Bakan olarak...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Demokrasi böyle mi olur?

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya...

Sayın milletvekilleri...

NACİ TERZİ (Erzincan) – İlmî konuş... Bilerek konuş... Anlattığın hep hikâye

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Azınlık haklarını savunmuyorsunuz. Millî Eğitim Bakanı olarak...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

Sayın Uzunkaya, rica ediyorum efendim...

Sayın Bakan, buyurun efendim siz, görüşlerinizi ifade buyurun.

NACİ TERZİ (Erzincan) – Görüşlerini değiştir...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Dayatma var... Dayatma...

NACİ TERZİ (Erzincan) – Boş konuşuyorsun, boş...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, bazı arkadaşlarımız, benim fikirlerimi ifade etme özgürlüğüme dahi katlanabilme olgunluğunu sergileyemiyorlar. (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Böyle müdahale olur mu?!

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Siz ancak özgürlükleri kısıtlarsınız...

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Okuma özgürlüklerini ellerinden aldınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, bu kürsüye gelip, sizler konuştuğunuz vakit, ben, orada, katılmadığım fikirleriniz olsa dahi, sabırla, sonuna değin dinliyorum. Eğer, farklı görüşlerim varsa, bu kürsüye gelip izah ediyorum. Aynı anlayışı sizden beklemek en doğal hakkım ve ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tabi olduğu kurallar gereği onu yerine getirmek de sizin göreviniz. (DSP sıralarından alkışlar; FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Şu anda sergilediğiniz görüş, sizin demokrasi anlayışınızın sergilenmesidir. Üzülüyorum... (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Dayatmacı bir zihniyeti devam ettiriyorsunuz; itirazımız ona...

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Uzunkaya, acaba, siz, şu anda, bana karşı bir dayatmanın içinde değil misiniz? (FP sıralarından gürültüler)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Dayatmaların önüne geçin diyoruz size.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın Uzunkaya...

Efendim, sükûnet avdet etmezse, birleşime ara vermek zorunda kalacağım. (FP sıralarından gürültüler)

NACİ TERZİ (Erzincan) – Konuşsun, dinlemiyoruz.

On kere konuştu bu kürsüden, on kere aynı şeyleri söyledi.

BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim.

Sayın Bakan, buyurun, Genel Kurula hitap edin lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; demokrasilerde, kurallar yürürlükte olduğu sürece, kuralların uygulanmasını kamu görevlileri, kamu nizamını sağlamak...

NACİ TERZİ (Erzincan) – Çağdaş ol kurallarda, çağdaş...

BAŞKAN – Sayın Terzi...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, çağdaşlığı sizden öğrenecek halim yok. Beni izleyin de, siz biraz öğrenin. (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)

NACİ TERZİ (Erzincan) – Hiç alakası yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Şurada sergilediğiniz hukuk anlayışınızın çok güzel örnekleri ve vatandaşlarımız da bunu görüyor. (DSP sıralarından alkışlar)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Sizin hukuk anlayışınızı herkes görüyor.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Değerli vatandaşlarım, televizyondan izliyorsunuz, bir bakanın konuşma hakkının elinden alındığını somut bir biçimde görüyorsunuz. İşte, demokrasi anlayışı budur bu Partinin. Bu Partinin ifade ettiği fikirlere buradan cevap bulma imkânını bulamıyorum; kendileri şans verirlerse, elbette, görüşümü ifade ederim. (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, görüşme yapmama müsait mi?

BAŞKAN – Ben ne yapayım efendim; ne yapmamı arzu edersiniz? Uyarıyorum arkadaşlarımızı, hepsini uyarıyorum.

Siz buyurun efendim. (FP sıralarından gürültüler)

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Siz, milletin okuma hakkını elinden aldınız. Milletin okuma hakkını elinden alanların burada konuşmaya hakkı yoktur.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri)– Sayın Başkan, Sayın Bakanın idare ettiği...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, bu çocukların, şu anda üniversite kapılarında bekleyen öğrencilerin öğrenimleri...

BAŞKAN – Sayın Karakaya... (FP sıralarından gürültüler)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – ...özgürlükleri ellerinden alınıyor.

BAŞKAN – Sayın Karakaya... (FP sıralarından gürültüler)

Sayın Bakan, buyurun efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, İçtüzüğümüzde, müzakereleri engelleyen, gürültü çıkaran ve bu şekilde hareket edenlere ne gibi işlem yapılacağı yazılıdır. Siz de, bu İçtüzüğü en iyi bilenlerdensiniz... (FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, bugüne kadar uygulamadığımız uygulamaya zorlamayın bizi efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – İnşallah uygulama mecburiyetinde kalmazsınız. (FP sıralarındana gürültüler)

BAŞKAN – Kalmayız inşallah... Kalmayız efendim... Kalmamaya gayret ediyorum.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Üniversitelerdeki öğrenciler de kalmasın...

NİHAT MATKAP (Hatay) – İçtüzük hükümlerini uygulasanıza...

BAŞKAN – Sayın Karakaya... Sayın Karakaya...

Sayın Bakan buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; demokrasi kuralların rejimi olduğuna göre, demokrasinin içerisinde de hakların aranmasının kuralları belirlenmiştir. Değerli arkadaşımız Sayın Çetin'in gündeme getirdiği konuda, Anayasa Mahkemesinin daha önce aldığı bir karar vardır. Anayasa Mahkemesinin aldığı karar üzerine, Üniversiteler Kanununun bir maddesi iptal edilmiştir. Onun üzerine, Yüce Meclis, bir başka madde tanzim etmiş ve uygulamaya sokmuştur. O madde üzerine açılan dava konusunda da, Anayasa Mahkemesi, daha önceki iptali, bu konudaki düzenlemeyi kapsadığı için, ayrıca bir iptale gerek olmadığını ifade etmiştir. Bu durumdan mutazarrır olduğunu ifade eden öğrencimiz, Danıştayda dava açmıştır. Açtığı dava sonucunda alınan kararda, Danıştay, üniversitenin uygulamasının hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Öyle bir kaide yoktur.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bunun üzerine, o öğrencimiz, hakkını, demokratik yolları ve hukuk yollarını kullanmak suretiyle, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmüştür ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, üniversitenin uygulamalarının hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla, demokratik hakların hukuk devleti içinde kullanılma yöntemleri yerine getirilmiştir. Şu anda yapılmak istenen, hukuk yollarıyla başarılamamış hususun sokağa taşınması suretiyle toplumun huzurunun bozulmasıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum. (Gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun; bir dakikanızı rica edeyim.

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Alkışlayın... Alkışlayın...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bakan gündemdışı bir konuşmaya cevap vermiştir. Her şeyden önce, bu Bakanı, milleti yanıltmak için kullanmış olduğu bütün delilleriyle kınadığımı ifade ediyorum.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Sizi millet kınıyor.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Biz Parlamentoyuz, demokratik bir ülkeyiz. Anayasamız, altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmeler ve öncelikli olarak kanunlar bizi bağlar. Anayasada, devletin amaçları ve ilkeleri açık bir şekilde ortaya konmuştur. İnsanların temel haklarına hiç kimsenin müdahale hakkı söz konusu olamaz.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Tartışma yeri burası mı?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet, bir kanun -biraz önce söylendiği gibi- iptal edilmiştir; ama, Yüce Meclis tekrar bir kanun daha çıkarmıştır. Hiçbir zaman, Sayın Bakanın söylediği gibi, bir önceki iptal, daha sonraki -dava konusu olan- maddeyi iptal etmemiştir ve Cumhuriyet Halk Partisinin talebi reddedilmiştir.

NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Efendim, izin verin, kürsüden konuşsun[!]

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Dolayısıyla, Sayın Bakan bu konuyu çarpıtmıştır. Şu anda, başartüsünü yasaklamayan, türbanı yasaklamayan bir kanun yürürlüktedir; ama...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – ...bazı üniversitelerde bazı öğretim görevlileri keyfî uygulama yapmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, dolayısıyla, burada bir Bakan bir açıklama yapıyorsa, milletin vicdanına göre, yasalara göre konuşmalıdır.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, buyurun efendim.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, bir söz de balkona verin[!]

BAŞKAN – Efendim, müsaade eder misiniz... O zaman, bir başka kürsü kuralım, siz oradan Başkanın ne yapacağını ifade buyurunuz. Rica ediyorum... Ben, yetkilerimi, hakkımı, takdir yetkimin sınırlarını iyi bilir ve asla kimseye kullandırmam.

Buyurun Sayın Bostancıoğlu.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Gündeme gelelim dedim Sayın Başkan.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, biraz önce bir telefon notu aldım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun, nedir diye bir dinleyelim yani...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bu telefon notunu, sizin kanalınızla Genel Kurulun bilgisine arz etmek istiyorum.

Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici, hasta olarak evinde yattığını, hasta yatağından, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey'in konuşmasını dinlediğini; sağlığına kavuşup, en kısa zamanda bu kürsüden kendisine cevap vereceğini size bildirmemi istediler.

BAŞKAN – Efendim, değerli arkadaşımıza Cenabı Allah'tan acil şifalar diliyoruz. Şu anda benim yapabileceğim, acil şifa dilemek.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Cumhurbaşkanlığı tezkeleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1551)

11 Haziran 1998 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

22 nci Uluslararası Lefkoşe Fuarının açılışına katılmak üzere, 12 Haziran 1998 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü. S. Gürel'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

2. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1552)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 14 Haziran 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 20 arkadaşının, yarım kalan spor tesislerinin bugünkü durumlarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gençlerimize yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Geçlerimizi geleceğe hazırlamanın önemli bir yolu ise, spordan geçmektedir. O nedenle, spor yatırımlarına, fantezi olarak yaklaşılamayacağı gibi, spor olsun diye de yaklaşılamaz.

Maalesef, gençlerimize bu sahada yeteri kadar yatırım yaptığımız söylenemez. Kaynakların kıtlığı bunda etkiliyse de, kıt kaynakların savurganca kullanılması da bir o kadar etkilidir. Türkiye, sırf bu nedenle, yarım tesis çöplüğüne dönüşmüştür. Bu durum, sadece Türk sporuna vurulmuş bir darbe değildir; aynı zamanda, gençlerimiz geleceğimiz olduğuna göre, geleceğimizin de baltalanması demektir.

Ekli gerekçelerle, yarım spor tesislerinin durumlarının araştırılması için, Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili hükümleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1 -Naci Terzi (Erzincan)

2 -Zülfikar Gazi (Çorum)

3 -Fikret Karabekmez (Malatya)

4 -Ömer Özyılmaz (Erzurum)

5 -Sıtkı Cengil (Adana)

6 -Cemalettin Lafçı (Amasya)

7 -Latif Öztek (Samsun)

8 -Musa Uzunkaya (Samsun)

9 -Ömer Faruk Ekinci (Ankara)

10 -M. Ziyattin Tokar (Ağrı)

11 -Şeref Malkoç (Trabzon)

12 -Necati Çelik (Kocaeli)

13 -Süleyman Arif Emre (İstanbul)

14 -Aslan Polat (Erzurum)

15 -Muhammet Polat (Aydın)

16 -Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

17 -Mehmet Fuat Fırat (İstanbul)

18 -Bekir Sobacı (Tokat)

19 -Murtaza Özkanlı (Aksaray)

20 -Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

21 -İlyas Arslan (Yozgat)

Gerekçe:

Türkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Kuşkusuz, gençliğimiz en büyük hazinemizdir. Genç nüfusumuzun içinde bulunduğu sıkıntılar, önümüze dağ gibi sorunlar çıkarıyor olabilir; fakat, hiçbir sorun çözümsüz olmadığına göre, zenginlik kaynağımız olan genç nüfusumuzu sırtımızdaki kambur gibi görme yanılgısından kurtulmak gerekmektedir.

Gençlerimize gereken ilgiyi göstermek zorundayız. Gençlere yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. O nedenle, hiçbir yatırım düşünülemez ki, gençlere yapılan yatırımdan daha kârlı olsun.

Gençlerimizi spora yönlendirmek, hem kendilerine olan ilgimizi göstermenin hem onları en iyi şekilde geleceğe hazırlamanın hem de onların sorunlarını çözmenin en iyi yolu olsa gerektir.

Unutulmamalıdır ki, spor, hiçbir kimse ve hiçbir toplum için fantezi değildir; fakat, bu konuda şaşı bir bakış açısına sahip olduğumuz da bir gerçektir. Bugüne değin, gençlerimizi spora yönlendirmek için gereken imkânları sunduğumuz söylenemez. Kaynakların kıt olması bunda önemli bir etkense de, asıl neden, sanıyorum ki, kıt kaynakların har vurup harman savrulmasıdır.

Bu bağlamda, spor tesislerinin durumunu örnek olarak ortaya koymak gerekmektedir. Halen yurt çapında yapımı devam etmekte olan 211 tesis var. Yarım tesislerin tamamlanması için, yaklaşık 40 trilyon gerekiyor; ancak, 1998 bütçesinden buralara ayrılan kaynak, yalnızca 1,9 trilyon. Bu hızla gidildiği takdirde, yarım tesislerin bitirilmesi için asgarî 15 yıl lazım.

Spor tesisi yapımında, maalesef, büyük bir savurganlık göze çarpmaktadır. Bu konuda bir özeleştiri yapmak gerekirse, biz politikacıların, küçük hesapları nedeniyle bunda kabahati büyüktür. Maalesef, spor tesisi yapımında da zaman zaman siyasî gerekler önplana çıkmakta, ya -çoğu zaman olduğu gibi- spor tesisinin yapımı tamamlanamamakta ya da spor tesisi tamamlansa bile atıl halde kalması kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle, temeli üzerinde ot bitmiş, bundan sonra tamamlanmasına imkân olmayan yüzlerce tesis bulunmaktadır. Bu bakımdan, çok rahatlıkla, Türkiye'den "yarım spor tesisi çöplüğü" olarak söz etmek mümkündür. Ne acıdır ki, ülkemizde, yapımı tamamlanır tamamlanmaz, daha hizmete sokulmadan çöken spor tesisleri bile vardır.

Spor tesisi yapılırken, ya "Türk sporuna katkı sağlanması" ya da "sporun kitlelere yayılması" amaçlanmalıdır. Bu perspektiften olaya yaklaşıldığında, spor tesisi yapımında hiçbir kriterin esas alınmadığı anlaşılmaktadır. Sonuçta, 65 milyon nüfusa sahip Türkiye, Futbol Federasyonu yetkililerinin ifadelerine göre, futbol milliî takımı kurmakta zorlanmaktadır. Hiçbir spor dalında ciddî başarılara imza atılamamasına bakılacak olursa, ya Türk Milletinin yeteneksizliğine ya da devletin spor politikalarının yanlışlığına hükmedilmesi gerekecektir. Türk Milletinin yeteneklerinden asla şüphe edilemeyeceğine göre, spor politikalarımızın yanlışlığına şüphe yoktur.

Spor tesislerinin durumunun araştırılması, öncelikle trilyonlarca lira kaynağın denetlenmesine, bundan sonra spor yatırımı adı altında bu paraların sokağa atılmasının önlenmesine yarayacaktır. Aynı zamanda, bu araştırmanın faydalarının bununla da sınırlı kalmayıp, Türk sporuna katkılar sağlayacağına da hiç kuşku yoktur.

Bu gerekçelerle, yarım kalan spor tesislerinin durumu hakkında Meclis araştırması açılması önergemizi Yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Şimdi, sözlü soru önergesinin geri verilme talebi var, okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELERE (Devam)

3. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın (6/963) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/356)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Siirt Kurtalan Çimento Fabrikası çevreyi kirlettiği için Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez'e yönelttiğim (6/963) esas sıralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

M.Emin Aydın

Siirt

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir gensoru önergesi vardır. Önerge, daha önce bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGLERİ (Devam)

2. – Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, hakkında yakalama emri bulunan ve aranan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklı bulunduğu yeri bildiğini açıklamasına rağmen yetkili mercilere haber vermediği iddiasıyla, Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/16)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği üzere, kamuoyunda "Yeşil" kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım isimli şahıs, bazı suçların faili olarak uzun bir süredir emniyet güçlerince aranmaktadır.

"Yeşil" kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım'la ilgili olarak Başbakan Mesut Yılmaz'ın, zaman zaman, çelişkili ve kamuoyunu yanıltan açıklamaları olmuştur. Sayın Mesut Yılmaz, söz konusu açıklamalarında;

Yeşil'in 1996 sonbaharında öldürüldüğünü,

İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal'ın iç çatışma sonucunda vurulduğunu,

Ve son olarak da Akın Birdal suikastının Yeşil'in emriyle yapıldığını beyan etmiş, bir süre sonra da, ilgili makamlar tarafından yanıltıldığını söylemiştir.

Yeşil'in akıbetiyle ilgili olarak basında yer alan çelişkili beyanlar üzerine, Grubumuza mensup bazı milletvekillerince, konumu itibariyle doğrudan ilgisi bulunan Adalet Bakanına ve İçişleri Bakanına yazılı soru önergesiyle müracaat edilmiştir. Her iki Sayın Bakan da, Yeşil'in yerinin tespit edilemediğini, bu nedenle, hakkında herhangi bir yasal işlemin yapılamadığını cevaben bildirmişlerdir.

Bu arada, Trabzon Milletvekili ve halen Tekel'den sorumlu Devlet Bakanı olan Eyüp Aşık, 27 Ocak 1998 Salı günü Shov TV'de yayınlanan "32. Gün" programında ve tüm kamuoyu önünde, halen bazı suçların faili olarak gösterilen ve kod ismi "Yeşil" olduğu iddia edilen kişinin, kendi bilgileri ve kendi kontrolleri altında olduğunu söylemiş ve bu beyanını tüm Türk Halkı duymuştur.

Bu suretle, Eyüp Aşık, sanık olarak aranan "Yeşil" kod adlı kişinin kontrolü altında olduğunu iifade etmek suretiyle, saklandığı yeri bildiğini; buna rağmen, yetkili cumhuriyet savcılığına veya diğer yetkililere haber vermediğini ikrar etmek suretiyle, TCK'nun 296 ncı maddesine mümas bir suç işlemiştir.

Ayrıca "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın son günlerde bazı gazetelerde yer alan açıklamalarından "devlet, beni, istediği yerde, istediği zaman bulur; yakalamak gerekirse, yakalar; vurmak gerekirse, vurur. Şimdiye kadar öldürülmediysem, işim bitmediği içindir" demektedir.

Tekel'den sorumlu Devlet Bakanı Eyüp Aşık, Yeşil'in yerini bildiğini ve kontrolünde olduğunu açıklamasına rağmen, niçin emniyet güçlerine bu konuda bilgi vermemektedir?

Yoksa, Eyüp Aşık, Yeşil'i, birtakım iftira ve çamur atma faaliyetlerinde kullanmak üzere mi saklıyor?

Bakanlık gibi çok ciddî bir konumda olan bir kişinin bu tip davranış ve beyanlarının açıkça suç olduğu dikkate alındığında, hakkında yakalama emri çıkarılan ve bu nedenle emniyet güçlerince aranan Yeşil'in saklı bulunduğu yeri bildiğini iddia eden; ancak, yetkili mercilere haber vermeyen Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında, Anayasanın 99 uncu ve TBMM İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını, Grubumuz adına arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Arıkan Bedük Mehmet Gözlükaya

Ankara Denizli

DYP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

Turhan Güven

İçel

DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. – TBMM’den bir Parlamento heyetinin, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanı Carlos Pimenta’nın davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1553)

16.6.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanlığının 24 Nisan 1998 tarihli ESGY-III /Arhus / 445 sayılı yazısında Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Başkanı Carlos Pimenta'nın Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini Danimarka'da Arhus Parlamenterler Konferansına davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

BAŞKAN – Tezkereyi Yüce Heyetin oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 54 arkadaşının, turizme açılan orman alanlarının dağıtımında talimatlar vermek suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/21)

BAŞKAN – Genel Kurulun 3 Haziran 1998 tarihli 97 nci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın birinci sırasında yer alan, Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 54 arkadaşının, turizme açılan orman alanlarının dağıtımında talimatlar vermek suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına ise 3 sayın üyeye ve son olarak da, hakkında soruşturma istenmiş bulunan Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 26 Mayıs 1998 tarihli 93 üncü Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına söz talebinde bulunan sayın arkadaşlarımızın sayısı 42'dir. Bunların, talepte bulunulduğu gün talepleri alınmış, isimleri okunmak suretiyle zabıtlara geçmiştir; aralarından, kurayla yapılan belirlemede, 3 sayın üye söz hakkını kullanabilecektir: Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız. Bu 3 arkadaşım kişisel görüşlerini ifade edecekler. Zaten, diğer arkadaşlarımın isimleri de zabıtlara geçti.

Önerge sahibi sıfatıyla, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, 20 dakikayı birden kullanabilir miyim?

BAŞKAN – Hayır, sıralarınız uygun değil.

Sayın Yılmazyıldız, eğer Sayın Karapaşaoğlu ve Sayın Kul, yerlerini sizden sonraya kaydırabilirlerse, sizin iki sürenizi birleştiririm.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Ayrı ayrı konuşayım.

BAŞKAN – Peki. O zaman, şimdi, önerge sahibi sıfatıyla görüşlerinizi ifade etmek üzere, mikrofonunuz açıktır, buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Turizme açılan orman alanlarının dağıtımında talimatlar vermek suretiyle partizanlık ve usulsüzlük yapılmasına yol açarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine muhalefetten dolayı, Doğru Yol Partisi Grubu olarak verdiğimiz soruşturma önergesi hakkında, önerge sahibi olarak söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım az önce burada gündemdışı konuşmalarda gördük ki, Türkiye'de, millet bir şeylerle meşgul edilmeye çalışılırken, birileri de başka şeylerle meşgul olmaya çalışıyor. Bakınız, İstanbul Üniversitesinde, özellikle, huzur içerisinde okuyan öğrencilerin başörtüsü problemleri ortaya konularak, eğitim hakları ellerinden alınmak isteniyor. (FP sıralarından "Bravo" sesleri) Acaba, merak ediyorum, aynı Sayın Rektör, evine gelen temizlikçi kadına da "başın açık mı kapalı mı" diye soruyor mu? Yani, Anadolu'nun saf, kırsal insanı, tarlada çalışırken başını örtecek, hayvanına bakarken başını örtecek, hizmet ederken başını örtecek; ama, başını örttüğü için eğitim hakkından mahrum kalacak. Olabilir; devlet kurumları kendi kurallarını koyarlar, hizmet almak isterseniz, ona uymak durumunda kalabilirsiniz; ama, her okuyan insan, mutlaka resmî bir görev alacak değildir. Dolayısıyla, öğrencilerimizin okuma hakkının, öğrenme hakkının ellerinden alınmasını şiddetle kınıyoruz ! (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ne alakası var?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Özellikle sormak istiyorum, İstanbul Üniversitesi Sayın Rektörü, yaptığı bu davranışlarla, acaba, İstanbul Üniversitesini acaba bilimsel sıralamada kaç basamak yukarıya götürmüştür, Türkiye'ye ne katkıda bulunabilmiştir?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, dünya, 2000 sendromuyla uğraşıyor -Türkiye Bilişim ve Bilgi Toplumu Grubunun da üyesiyim- Avrupa bize diyor ki: "Eğer tedbirinizi almazsanız, 2000 yılında, sizinle, bütün bankacılık işlemlerimi durdurum." Şurada, iki yıldan az bir süre kalmış.

Yine, yazılım teşviki ve teknoparklar konusundaki yasalar bizi beklerken, bu konuda üniversitelerin öneriler sunması gerekirken, bakıyoruz ki, yapılan şey, bunlarla uğraşmak değil, kişilerin kıyafetiyle uğraşmaktır. Eminim ki, Sayın Bakan da, öğrencilik yıllarında, sevdiği, özendiği bir rock şarkıcısının veya bir pop şarkıcısının saçlarının uzunluğuna özenerek saçlarını uzatmıştır. Bakınız, eğer, onun elinden, öğrenim hakkı, kılık kıyafet dolayısıyla alınmış olsaydı, herhalde, bugün, Türkiye'nin milli eğitimine değerli katkılarda bulunma imkânını bulamayacaktı.

Yine, diğer bir konuya bakıyoruz. Dün sabah, Sayın Okuyan'ı televizyonda izliyorum "irtica yasaları" deniliyor -eğer iki kişi iftira atarsa, yalancı şahitlik yaparsa, diğer bir kişinin devlet memurluğunu elinden alacak böyle bir yasa taslağı- Sayın Bakan diyor ki: "Bu yasa taslağı benim içime sinmiyor, ben desteklemiyorum; ama, Hükümet gönderdi, bakalım Meclis ne yapacak?" Sanki, bu Hükümeti hiç desteklememişler!..

Şimdi, bunlara niye girdim...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Bunların konuyla ne alakası var?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) –Konuyla ilgisi yok değil, konuyla çok ilgisi var; konuya geleceğim.

İşte bu tartışmalar yapılırken, bu Hükümeti kurdurtan güçler, talanla, orman alanlarını, "yol yapacağım" diye yolsuzlukları veya RTÜK Yasası izin vermediği halde enerji dağıtım şebekelerini peşkeş çekiyorlar. İşte, halkın gözünden, milletin gözünden kaçırılmak istenen budur; yanlış olan budur. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Bu Hükümet, milletten destek almadığı için, baskıcı, dayatmacı politikalarla millete sıkıntı verirken, kendisine destek veren güçlere, bir avuç havuz müteahhitine, seçilmiş holding patronuna, kartelci medya patronuna peşkeş çekmektedir.

Biliyorsunuz, her yıl yaz aylarında tırmanan orman yangınlarıyla doğal güzelliklerini kaybeden Türkiye'de, kaçak kesim ve kaçak yapılaşmaya, "özelleştirme" adı altında çekilen peşkeşlere, turizm amaçlı partizanca orman arazisi tahsisleri de eklenince, yaşanan orman katliamları, doğal ekolojik dengeyi tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Usulsüz kesimlerin, Amasya, Bursa, Bolu, Adapazarı, Kahramanmaraş gibi bölgelerimizde yoğun olarak yaşandığı dikkate alındığında, bugüne kadar, arazi açma ve yerleşim merkezine dönüştürmeyle, 2 229 785 dekar orman alanının tahrip edildiği görülmektedir. Bir yılda 36 553 dekar orman alanının katledilmesi, doğaya ihanetten öteye gitmez. Geçen yılki orman yangınlarında, 6 316 dekar orman alanını yangın sonucu kaybetmemiz içler acısıdır. Bütün bu olumsuz tablo karşısında ise, Orman Bakanlığının, vurdumduymaz tavırlar içerisinde, orman alanlarını hâlâ partizanca dağıtmasını, kendi yandaşlarına peşkeş çekmesini anlamak mümkün değildir.

Orman Bakanlığı tarafından ormanlık sahaların işletmeye açılarak özel sektöre devredilmesi kararı, büyük şirket ve holdinglerin iştahını kabartarak rant kavgasını başlatmıştır. "Orman arazi tahsisi" adı altında yapılan talanların, hukukdışı uygulamaların, turizmi teşvikten ziyade, son derece art niyetli olduğu görülmektedir. Âdeta yangından mal kaçırırcasına eski ANAP senaryolarından bir yenisinin daha icra edildiğini görmekteyiz. Özellikle Antalya ve çevresindeki orman arazi tahsislerinde taraflı davranılması ve bu alanların, kendi eş, dost, yandaş, partili ahbaplara peşkeş çekilmesi için, Orman Bakanlığını aşan uygulamalara talimatlarıyla yön veren Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, gerek Başbakanlık makamını gerekse Orman Bakanlığını şaibe altında bırakmıştır.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, arkadaşlarımız muvafakat ettiler; ben, sürenizi, arzu ediyorsanız birleştirebileceğim; fikrî insicamınızı ona göre düzenleyin diye erken haber veriyorum.

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakınız, ihale çok enteresan; 12 Aralık 1997 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan duyuru gereğince, isteklilerin, 29 Aralık 1997 günü saat 17.00'ye kadar, Orman Genel Müdürlüğü Kadastro ve Mülkiyet Dairesi Başkanlığına müracaat etmeleri gerekiyor. Bu 17 gün içinde -17 nci günün, akşamına kadar- sahaları gezecekler, ne tesis kuracaklarına karar verecekler, ondan sonra projelendirecekler, yüzde 50'sini özkaynaklarından karşılayacaklarına dair noter tasdikli taahhütte bulunacaklar; yani, 12 fıkra halinde sayılan belgeleri 17 günde tamamlayıp teslim edecekler. İlanda da, her birinde ne tür tesis kurulacağı belirtilmiş. Yani, buradan anlaşılıyor ki, böyle bir duyurunun, bütün ilgileneceklere hitap etmesi mümkün değildir. Bu duyuru, tesisin türü, sınıfı ve yatak sayısı dahi önceden belirtildiğine göre, ancak buralara talip olanlar için ve onların projelerine göre hazırlanmış bir duyuru olmaktan ve sadece onları hedef almaktan öteye geçemez; yani, kasıtlı olarak süre dar tutulmuştur.

Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanmış bir yazıda "Şimdi, bir Turizmi Teşvik Yasası var, bu yasaya bağlı olarak bazı orman alanlarının turizm amaçlı kullanımı gündeme getiriliyor. Bunu, kimler nasıl kullanıyor?" sorusunu, Orman Mühendisleri Odası Sayın Başkanı cevaplıyor ve diyor ki: "Bunları sıralamaya gerek yok, hepsini biliyoruz. Türkiye'nin, İstanbul çevresinden tutun Ege ve Akdeniz kıyıları bugün tükenmiştir. 1980'li yıllarda bu yasa çıkmadan önce, ben, bir bürokratın odasındaydım, daha yasa ortalıkta yoktu; ama, bununla ilgili söylentiler kulağıma geliyordu; söz konusu bürokratın masasının üzerinde tahsis için 40-50 dosya vardı; gelenlere de 'orası kapandı' sözcükleri benim yanımda söylenildi." Bu, çok ilginçtir; yani, buradaki orman alanları, bu yöntemlerle dağıtılmıştır.

Bakınız, bu tahsisler kimlere, nelere yapılmış ve hangi ölçüler dikkate alınmış.

Örneğin, Muğla İli Bodrum İlçesi Çiftlik Köyü Kargıcak mevkiindeki 47 416 metrekarelik orman sahasının, Diler Holding sahibi, Odalar Birliği Başkanı Fuat Miras'a; Muğla İli Bodrum İlçesi Çiftlik Köyü Gelinönü mevkiindeki 140 001 metrekarelik orman sahasının, Begüm Yapı Turizm Ticaret ve Sanayi Limitet Şirketinin sahibi olan ANAP Bursa İl Teşkilatından Berat Tunakan'a; İstanbul İli Pendik İlçesi Emirli Köyü Sığıreğrek mevkiindeki 744 955 metrekarelik orman sahasının Mir İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketinin sahibi olan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ben, 10 dakikalık sürenizi de ilave ettim efendim; buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – ...ANAP'lı eski bakanlardan İbrahim Özdemir'e verilmesi.

Yine, Başbakan Sayın Yılmaz'a özel uçağını tahsis ederek, ANAP'a özel ilgi ve alaka göstererek, pastadan pay almayı alışkanlık haline getirenlerden Yalçın Sünnetçioğlu'nun sahibi olduğu Güroltek Turizm Ticaret ve Sanayi Limitet Şirketine, Antalya İli Merkez İlçesi Güzeloba Mahallesi Lara mevkiinde 99 055 metrekarelik orman sahasının tahsisi.

Yine, pastadan pay kapma yarışında iyi çalışan, rant kavgasında bir hayli başarı sağlayan, ANAP Bursa İl Teşkilatında Bursa İl Başkan Yardımcısı olan Berat Tunakan ile ANAP'lı işadamı olarak tanınan Bursa Otelcilik Anonim Şirketinin sahibi Ertan Sayılgan'a hem Orman Bakanlığı hem de Turizm Bakanlığı oldukça cömert davranmış ve bu kişilere üç yeni orman arazisinin kıyak çekilmiş olmasıyla, Hükümetin partizanca icraatlarına bir yenisi daha eklenmiştir.

Bursa Otelcilik Anonim Şirketine, yine, Antalya İli Merkez İlçesi Güzeloba Mahallesi Lara mevkiinde 71 970 metrekarelik orman sahasının verilmesiyle birlikte, bu kişilerin, Uludağ Otelcilik Anonim Şirketi ve Kervansaray Otelcilik Anonim Şirketi gibi farklı tüzel kişilikler adı altında Bodrum ve Antalya'da aldıkları arazilere turizm tesisi kurma gibi bir amaçlarının olmadığı duyumları da alınmaktadır. Peşkeş yoluyla alınan bu arazilerin, daha sonra arsa spekülatörleri aracılığıyla devri yapılarak rant geliri elde edilmesinin amaçlandığı duyumları vardır.

Muğla İli Bodrum İlçesi Çiftlik Köyü Kargıcak mevkiindeki 165 bin metrekarelik orman alanı, Erol Aksoy İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketine verilmiştir.

Muğla İli Bodrum İlçesi Çiftlik Köyü Kisebüklü mevkiindeki 241 098 metrekarelik orman alanı, Edim İnşaat ve Turizm Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin sahibine verilmiştir.

İşte, bakınız, kamuoyunda infiale yol açan peşkeşler bu kadar değil; toplam 26 sahada 3 895 054 metrekarelik alanın akıbetini burada dile getirmek zorundayız. Bu, usulsüz ve kuraldışı olarak yapılan ve sadece, en büyük özelliğinin, bakana veyahut ANAP'a yakınlıkla ilgili olduğu tespit edilen bu tahsislerin ciddî incelenmesi lazımdır. Hatta, öyle olmuştur ki, bu Koalisyona dışarıdan destek veren Sayın Baykal, Sayın Yılmaz'la bir buluşmasında "bu ormanlar da peşkeş çekiliyor, bu kadarı fazla" demiştir; aldığı cevapta "tamam, bundan sonra ormanları peşkeş çekmeyeceğiz; bundan sonra açık duyurularla, ihalelerle yapacağız" denilmiştir. Herhalde, CHP'li sayın arkadaşlarımız da, bugüne kadar olan hırsızlıklar, talanlar için, ne yapalım, gönlümüze yatmıştır demeyeceklerdir, bunların araştırılması, gerçeklerin ortaya konulması için bu soruşturma önergesine gerekli desteği vereceklerdir kanaatindeyim.

Bir hükümet, üç beş kişi uğruna asla milletinden uzaklaşmamalıdır. Böylesine milletle bağdaşmayan uygulamaların sürmesi halinde, alışkanlık haline getirilen bu diyet ödeme ve peşkeşlerin devamı halinde, Anasol-D Hükümetini oluşturanlar ve destekleyenler, milletten gerekli cevabı alacaklardır.

Orman arazileriyle ilgili, Orman Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı arasında ekim ayında imzalanan protokol anlaşması ise, son derece şikelidir. Bakınız, burada, Orman Bakanı, basından tepki gelince "ben, orman tahsislerini durdurdum" diyor; yani, gönlüne yatmıyor; eh, suçüstü de yakalanmış; ama, gerekçe olarak da "ben turizmden anlamam, bunları Turizm Bakanı dağıtsın" diyor; yani, sonuçta, böyle danışıklı bir dövüş, son derece şaibeli bir şey ve enteresandır; bu protokolü imzalamıyor, dört ay sonra, bu tahsisler yapıldıktan sonra 1.1.1998 tarihinde protokol yürürlüğe giriyor. Yani, nereden bakarsanız bakın, bu tahsislerin hepsi şaibe kokuyor, peşkeş kokuyor.

Kısacası, çekilen bütün bu peşkeşlere, dur demek zorundayız; ülkesini seven, vatanını seven, doğayı seven insanlar olarak, çocuklarımıza gelecekte yeşil bir ülke, güzel bir ülke bırakmak istiyorsak, bu talanların çok ciddî araştırılması bir zorunluluktur. Siyasetçilerin, özellikle mevcut Hükümetin, böyle ormanlardan elini çekmesi zorunluluğu vardır. Yoksa, en başta İstanbul ve civarında orman kalmayacaktır. Sadece burada böyle değil, bunların örnekleri kendi seçim bölgemde de var.

Bir arkadaşımız, Kaz Dağlarındaki orman katliamını sormuştu; "durduruldu" deniliyor; fakat, nedense bu orman katliamlarıyla ilgili olarak bana sürekli, fakslar ve "işte peşkeş!.." şeklinde haberler geliyor. Üstelik -çok enteresandır- sivil inisiyatif grubunun girişimleri sonucunda, bu yörede, İstanbul Üniversitesinden bir teknik heyet inceleme yapmış ve sonuçta, meyil oranı yüksek olan bölgede yapılan orman kesimlerinin erozyona ve sel baskınlarına açık davetiye çıkardığı, teknik heyetçe tespit edilmiştir. Sel baskınlarının çok yaşandığı bölgemiz açısından, kesim işlemi son derece tehlikelidir -zannediyorum, bazı sayın bakanlarımız Gömeç'e, Ayvalık'a, Altınova'ya, Manyas'a geldiler- eğer siz, bu dağlardaki ormanları kestirirseniz, sağa sola, müteahhitlere verirseniz, ondan sonra bu sonuçlar çıkar.

Yine biliyoruz ki, Soma'da yeraltı galericiliğiyle kömür madenciliği de açık havzaya dönüştürülmüş; belki 15-17 milyon metrekare civarında bir ormanlık ve tarım arazisi, bu açık işletme ruhsatıyla yok edilecektir.

İşte, bütün bunların engellenmesi gerekmektedir. Bu soruşturma önergesi, hem burada yapılan bu haksız peşkeşlerin, haksız tahsislerin sebeplerini ortaya koymak hem de bundan sonraki olumsuz uygulamaları engellemek açısından önemlidir. Yüce Parlamentonun önergemizi destekleyeceği kanaatindeyim.

Aslında, bir konu daha var: Bakınız, eğer bir devlet memuru, eğer bir bürokrat hakkında soruşturma açılırsa, ne deniliyor; "soruşturmanın selameti açısından açığa alıyoruz." Niye?.. "Emrindekilere baskı yapar; bunlar engellenir..."

Sayın Başbakan hakkında yaptığı iki icraatla ilgili, bu Yüce Meclis soruşturma açmıştır. Bu soruşturmanın selameti açısından, soruşturmanın doğru dürüst yürütülmesi açısından, bir an önce bu makamı millete iade etmelidir...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Tansu'yu mu getirelim?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Evet, Tansu Hanım bu işi gayet güzel yapar, yapmıştır da.

AHMET KABİL (Rize) – Amerika'da...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Dolayısıyla, hakkında soruşturma açıldığı halde, zannediyorum, koltuğu korumaktaki ısrarı da... Belki kendisi bırakıp gidecektir; zaman zaman "bu Hükümeti beğenmiyorsanız düşürün, güvensizlik önergesi verin" gibi sözlerle, dışarıdan destekçisi ortağı tahrik de ediyor; ancak, tabiî, dışarıdan destek olan ortak istediklerini aldığı için, istediği diyetleri aldığı için, sonuçta, desteğini çekemiyor. Bir taraftan da, bu Hükümeti destekleyenler "gidemezsin, bize henüz yeterince vermedin, henüz bize ödemen gereken diyet bitmedi" diyorlar. Dolayısıyla, bu Hükümetin, özellikle Başbakan -Sayın Mesut Yılmaz'ın yaptığı bütün işlemler şaibeli hale gelmiştir; milletin derdine deva bulan hiçbir politika yoktur.

Bakınız, Avrupa Birliği, su ürünleri ithalatını yasaklıyor. Yine uyarıyorlar "fındık ithalatına -burada birçok faks var- domates ithalatına kota geliyor; aman bize yardımcı olun, tedbir alın" diyorlar; hiçbir uygulama yok. Yapılan tek uygulama var: "Nerede bir orman alanı var, peşkeş çekeyim; nerede, devletin verebileceği bir rant var, enerji santralı var, enerji dağıtım şirketi var; onları vereyim, böylece, memnun edeyim, diyetimi eksiksiz ödemiş olayım" diyor.

Ben sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum : Çok kısa bir süreden ve dar tutulan başvurulardan da anlaşılacağı üzere, müteşebbisin bir projesi bulunmadığı halde, tesisin kaçıncı sınıf tatil köyü olacağı ve kaç yatak ihtiva edeceği sanki önceden biliniyormuş gibi bir duyuru yapılmıştır. Böyle bir duyurunun bütün ilgililere hitap etmesi mümkün değildir. Bu duyuru, tesis türü, sınıfı ve yatak sayısı dahi önceden belirtildiğine göre, ancak buralara talip olanlar için ve onların projelerine göre hazırlanmış bir duyurudan öteye geçemez. Yani, sürenin kasıtlı olarak dar tutulması, duyuruların kişiye göre hazırlanmış olması, görevin kötüye kullanıldığının açık bir delilidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, son 1 dakika.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Görevini kötüye kullanan Orman Bakanının, yanlı ve yanlış, hukuk- dışı ve ülke aleyhine yaptığı bu tahsislerin, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz'ın talimatları üzerine yapıldığı kanaati bizde hâsıl olmuştur.

Bu nedenle, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre soruşturma yapılmak üzere, Anayasanın 100 üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 nci maddesi uyarınca Meclis soruşturması açılmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum; özellikle de süreye riayet ettiğiniz için.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Efendim, konuşmacının Kaz Dağıyla ilgili görüşlerine, Orman Bakanı olarak açıklama getirmem gerekiyor; müsaade ederseniz, söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, soruşturma önergesinin görüşülmesi sırasında böyle bir usulümüz yok...

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Soruşturmayla ilgisi yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bulunduğunuz yerden iki cümleyle, lütfen.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Mümkünse kürsüden konuşayım...

BAŞKAN – Kürsüye gelmenize izin veremem; çünkü, böyle bir imkânım yok. Zabıtlara geçmesi açısından, bulunduğunuz yerden buyurun efendim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Hayır, hem zabıtlara geçmesi hem de halkımızın duyması açısından.

BAŞKAN – İşte, zabıtlara geçiyor...

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Ben, soruşturmayla ilgili söz istemiyorum; çünkü, ilgililer konuşacaklar; ama, Kaz Dağı konusu, önemli bir konu; müsaade ederseniz, oradan açıklamam lazım.

BAŞKAN – Efendim, soruşturma önergesini müzakere ediyoruz, usulümüz müsait değil; ama, ben, Tüzüğün bana verdiği imkânı kullanarak, bulunduğunuz yerden iki cümleyle buyurun diyorum.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, Kaz Dağı konusu katliamla ifade ediliyor; kamuoyunun da, üzerinde çok hassasiyetle durduğu bir konu; en az, soruşturma kadar önemli; müsaade ederseniz, oradan...

BAŞKAN – Efendim, o zaman, yarın siz, Hükümet adına, o konuda bir gündemdışı söz talebinde bulunun, size söz vereyim; olur mu Sayın Bakanım?

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Efendim, ben, size yarın gündemdışı söz vereyim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Tamam efendim, bir şey demiyorum, bugün konuşulan soruşturma önergesiyle...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Bakan sataşmadan dolayı söz istiyor; ne diye gündemdışı söz verecekmişsin!.. İçtüzüğe göre, söz vermek zorundasınız...

BAŞKAN – Sayın Dumankaya...Sayın Dumankaya...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – İsmini vererek sataştı Sayın Bakana.

BAŞKAN – Efendim, sayın konuşmacının ne söylediğini ben takip ettim.

Sayın Bakan, size bu konuda kürsüden söz veremem; ama "iki cümleyle ifade edeyim" diyorsanız, ben, Tüzük imkânını kullanarak, size, bulunduğunuz yerden söz veriyorum; yok "bu, bana yetmez" buyuruyorsanız, yarın talepte bulunun, size söz vereyim efendim. Ne yapayım ben daha?!

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, ben, bunu çok iyi niyetle söyledim, önemli değil, yarın da konuşurum; ama, Kaz Dağı konusu, çok önemli bir konu, bir polemik de yapmayacağım. Bugün, soruşturma...

BAŞKAN – Usul imkân vermiyor Sayın Bakanım, onu anlatıyorum; niye size söz vermeyeyim?! Yani, oradan yapacağınız konuşmayı, buyurun buradan yapın diyebilirim; ama, buna, usul imkân vermiyor; ancak, İçtüzükte, çok önemli bir meselesi olduğunu ifade eden bir sayın üyeye, Başkan, bulunduğu yerden söz verebilir, deniliyor; ben de, bunu uyguluyorum.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Ben, sizin iyi niyetinize bıraktım; siz bilirsiniz.

BAŞKAN – Efendim, yarın, arzu buyurursanız, size söz vereyim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Ama, sıcağı sıcağına bu konuyu konuşmamız lazım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Soruşturma önergesi var bu konuda; cevap verme imkânı var.

BAŞKAN – Efendim, siz, lütfen müsaade buyurun...

Sayın Bakanım, yapabileceğim bir şey yok; arzu ederseniz, bulunduğunuz yerden iki cümleyle ifade buyurun; arzu ederseniz, yarın, Hükümet adına gündemdışı söz isteyin, size söz vereyim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Efendim, Sayın Bakanın konuşma talebi önergeyle ilgili değil, sataşma var...

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, şimdi sataşmanın...

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim, sizi dinliyorum.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Soruşturma önergesiyle ilgili herhangi bir fikrî katkım yok. Sayın konuşmacı, Kaz Dağındaki katliamdan bahsetmekte; dolayısıyla, benim Bakanlığımı ve benim Bakanlığımda çalışan meslektaşlarımı ilzam etmektedir. Bu konu, kamuoyunda hassasiyetle üzerinde durulan bir konudur. Herhangi bir polemiğe de mahal vermek istemiyorum; müsaade ederseniz, ısrarla talep ediyorum.

BAŞKAN – Böyle bir usulümüz yok Sayın Bakan; onu arz etmeye çalışıyorum, buna imkân yok; ben, size imkânları gösteriyorum.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Soruşturma önergesiyle ilgili olsa, tamam...

BAŞKAN – Efendim, bendeniz de, soruşturma önergesiyle alakalı diye düşünmüyorum. Benim ifade etmek istediğim şu: Bu aşamada, size söz verme imkânım yok. Sizi, şahsen, Bakan olarak rencide eden, yaralayan bir söz varsa, neyse, buyurun yazılı gönderin, zabıtları getirtip inceleyeyim ve bir sataşma söz konusuysa, sataşmadan dolayı size söz vereyim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Peki, size yazılı göndereyim efendim.

BAŞKAN – Tabiî efendim.

Efendim, biz, bu işleri, usuletle ve sühuletle götüreceğiz; başka çaresi yok; yani, kimsenin kimseyi kırmaya hakkı yok; ama, gereksiz alınganlığa da ihtiyaç yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Denetim günlerinde süre uzatımı konusuna bir daha okey vermeyeceğiz Sayın Başkan; çünkü, suiistimal ediliyor.

BAŞKAN – Efendim, o, Danışma Kurulunun bileceği iş; onu, ben bilemem tabiî.

Sayın Kul, ikinci sırada zatıâliniz bulunuyor; buyurunuz efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve arkadaşları tarafından Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında verilen (9/21) esas numaralı soruşturma önergesinin aleyhinde görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, baştan sona fiilî ve hukukî dayanaklardan yoksun bu önergenin 7, 8, 24 ve 26 ncı paragraflarında yer verilen isnatta "orman sahalarında, politik düşüncelerle, dost ve yakınlarına faydalandırmak üzere Hükümet, yağmalama şeklinde araziler dağıtmıştır. Orman Bakanı, yanlış ve hukukdışı, ülke aleyhine arazi tahsisleri yapmıştır" denilmektedir.

Maalesef, hiçbir fiilî ve hukukî kanıt ortaya konulmadan ileri sürülen ve asılsızlığı kadar uslübu da yakışıksız olan bu isnatlara dayanak yapılmak istenen ve tümü, Sayın Başbakanla ilgisiz, uydurma iddiaları, tek tek ve sunacağım bilgi ve belgeler ışığında, geliniz, birlikte gözden geçirelim:

Sayın milletvekilleri, öncelikle belirtmek isterim ki, turizm alan ve merkezlerinin dışında kalan orman arazilerinin turizm yatırımı yapacak girişimcilere tahsisine izin verilmesi, bildiğiniz gibi, 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesi hükümlerine ve buna uygun olarak çıkarılmış bulunan yönetmelikle doğrudan Orman Bakanlığına tanınan takdir yetkisine göre yıllardır yapılagelmektedir. Önergede yer alan saha tahsisiyle ilgili önizinler, gerek 6831 sayılı Orman Yasası ve gerekse yürürlükteki yönetmelik hükümleri ve bugüne kadar yapılan usulî işlemlere tamamen uygun olarak, münhasıran Orman Bakanlığına tanınan takdir yetkisiyle verilmiş olduğu halde, isnada dayanak üretebilmek için, önergede, uydurma başlıca iki iddia ileri sürülebilmiştir.

Önerge sahiplerinden, bu mikrofondan konuşan arkadaşımız da önergeyi izah etmek yerine, domatesten bahsederek, Sayın Orman Bakanımızın hiç de ilgisi olmadığı hususları dile getirmiştir.

Birinci iddia şudur. "Geniş müteşebbis kitlesini ilgilendiren duyuru için yeterli başvuru süresi verilmemiştir. Resmî Gazeteyle yapılan duyurularda istenilen bilgi, belge ve şartlar uygunsuzdur ve maksatlı olarak prosedür icabı yapılmış bir işlemdir" Önergenin dokuzuncu paragrafından yirminci paragrafına kadar olan iddia budur.

Sayın milletvekilleri, öncelikle belirtmek isterim ki, bu iş ve işlemlerin yürütülmesinin Başbakanlıkla ilgisi olmadığı halde, bakalım durum böyle mi:

Orman eski Bakanı Hasan Ekinci zamanında, arz ettiğim yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 5 Nisan 1995 tarihinden bu yana, aynı amaç, aynı içerikte olmak üzere, yayımlanan 14 ilan vardır; Orman Bakanlığı, 14 kez ilana çıkmıştır, bunlardan 12'si, DYP'li bakanlar tarafından, bunların zamanında yapılmıştır. Buyurun; Sayın Halit Dağlı zamanında yapılan ilanlar... Buyurun; Sayın Hasan Ekinci zamanında yapılan ilanlar... Görüleceği gibi, bugüne kadar yapılan 14 ilandan 12'si, DYP'li Orman Bakanları zamanında yapılmıştır.

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hangi bakan?

H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Hangi bakan.

EMİN KUL (Devamla) – Bugün, Bakan Sayın Ersin Taranoğlu döneminde ise, sadece 2 ilan yapılması söz konusudur. Soruşturma önergesine konu olan 2 ilan amacı, içeriği, girişimcilerden istenen belgeler, aranan şartlar yönlerinden, DYP'li bakanlar döneminde yapılan ilanların tamamen aynısıdır. İşte Ersin Taranoğlu'nun ilanları, işte DYP'li bakanların ilanları; içeriği tamamen aynı, istenilen belgeler, yapılacak tesisin türü vesaire, ne aranıyorsa; çünkü, bu şartlar, esasen, yönetmelik hükümlerinde aynen yer almaktadır ve aksine davranmak da mümkün değildir. Dolayısıyla, Sayın Başbakanın görev ve sorumluluklarıyla da ilgisi bulunmayan bu konudaki iddialar, bütünüyle uydurma ve saptırmadır.

İlanlarda, girişimcilere, maksatlı olarak yeterli bir süre verilmediği iddiası da, zorakî bir uydurmadır. Orman eski bakanı Hasan Ekinci zamanında yapılan ilanlarda verilen süre 10 ilâ 15 gün, Halit Dağlı zamanında yapılan ilanlarda verilen süre 13 ilâ 16 gündür. İşte Hasan Ekinci zamanında yapılan ilanlarda verilen süre; 12 gün, 12 gün, 12 gün. İşte Halit Dağlı zamanında yapılan ilanlar; 13 gün. Burada 17 gün süre verildiği halde, eleştiri konusu yapılabilmektedir. Sayın Taranoğlu zamanında yapılan ilanlarda verilen süre ise 17 gündür.

Dolayısıyla, esas, isnada dayanak yapılan ve önergenin 9'dan 20'ye kadar olan paragraflarında yer verilen iddiaların tümü, yine, hem hakkında soruşturma istenilen Sayın Başbakanın görev, yetki ve sorumluluklarıyla ilgili değildir hem de Orman Bakanlığı açısından, yasa, yönetmelik ve izlenen yerleşik usul karşısında, görülüyor ki, ne hukukî ve ne de fiilî değeri olan saptırma ve uydurmalardan ibarettir.

Sayın milletvekileri, gelelim ikinci iddiaya, ikinci iddia şudur: "Tamamen siyasî maksatlarla, menfaat birliğiyle, dost ve yakınlara partizanca yapılmış haksız ve isabetsiz işlemlerle saha tahsisi önizni verilmiştir." İşte iddia bu.

Şimdi, bakalım bunlar doğru mu: qMüracaatçılar arasında, önizin verilebilecek girişimci gerçek veya tüzelkişilerin ehliyet ve yeterliliği, yıllardır, arz ettiğim yönetmeliğin 39 uncu maddesine göre, Başbakanlık Teşkilatıyla ilgisi bulunmayan, başkanı Orman Genel Müdürü olan ve üç teknik üyesi olan bir uzman heyet tarafından tespit edilerek, Orman Bakanının onayına gerekçeli bir raporla sunulmaktadır. Birden fazla yeterliliği olan kuruluş varsa ve ancak, bu rapora göre, Orman Bakanı yasal takdir yetkisini kullanıp belirleme yaparak, raporun altına önizin onayı vermektedir. Bu onayla Sayın Başbakanın, soruşturmaya esas, görevi kötüye kullanması hukukî ilişkisini kurmak, hiçbir şekilde mümkün olamaz. Kaldı ki, bu yetki, hem 6831 sayılı Orman Yasasının 17 nci maddesinde hem de yönetmeliğin 40 ıncı maddesinde, münhasıran Orman Bakanına tanınmış şekilde yer almış olup, uygulama, DYP'li Orman Bakanlarınca da bu hükümler çerçevesinde, yıllardır yapılagelmiştir.

İşte, orman bakanlarının verdikleri onaylar...

H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – İsimlerini söyle.

EMİN KUL (Devamla) – Birden fazla müracaatçı var, Orman Bakanı, eliyle yazmış "Ahmet Aytemiz'e verilmesi..." Orman Bakanlığı yazıyor: "Yüksel İnşaat Anonim Şirketine verilmesi"

AHMET KABİL (Rize) – Hangi Orman Bakanı?

EMİN KUL (Devamla) – Halit Dağlı; işte buyurun... Orman Bakanı Hasan Ekinci. (ANAP sıralarından "kime verilmiş?" sesleri)

"Ömer Sanayi Anonim Şirketine verilmesi" elyazısıyla yazmış, olur vermiş.

İşte, buyurun: "Zekai Duran Anonim Şirketi" Halit Dağlı vermiş. Böyle onlarca arazi, elyazılarıyla yazılarak, altına da "Olur" verilip imzalanıp, öyle dağıtılmış. Yağma buysa, bu da yağma?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Siz de mi aynı usulü uyguluyorsunuz?

EMİN KUL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, biraz önce burada Diler Holdingten bahsedildi. Buyurun, Diler Holdinge yapılan tahsisle ilgili belge burada. Diler Holdinge daha önceki orman bakanları tahsis yapmış. Buyurun, Diler Holdinge yapılan tahsis. "Diler Holding" elle yazılmış ve altında Halit Dağlı'nın imzası.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Emin Bey, aynı yolu mu izlediniz?

EMİN KUL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, önergede yer verilen 12 sahanın hepsi gerçek kişilere değil, şirket tüzelkişiliklerine, bu usul aynen izlenerek, önizin verilmek suretiyle, tahsis edilmiştir. Gerçek kişilere yapılan bir tek tahsis yoktur. Önizin verilen 12 şirketten ancak 4 tanesi için, zorlama biçimde siyasî ilişki, dostluk, yakınlık ilişkisi bulunduğu yakıştırması yapılabilmiştir. Zira, birçok kişinin hissedar bulunduğu bir şirkette, sadece bir gerçek kişinin hissedarlığı ileri sürülerek siyasî tercihle görevini kötüye kullanma eylemi ilişkilendirilemez.

Ayrıca sormak gerekir: Şirket ayrı ayrı hissedarlarının tek bir siyasî eğilim ve tercihleri olduğunu ileri sürmek de mümkün müdür? Şirketlerin tüzelkişiliğinde ortak veya hissedar olarak bulunan kişilerin siyasî parti üyesi, yöneticisi, eski bakan olmalarını veya bu ilişkileri olan ortak ve hissedarları bulunan şirketlerin turizm yatırımcılığıyla iştigal etmelerini, arazi tahsis işlemlerinden yasaklı olduklarını belirleyen herhangi bir kanun veya kanun hükmü var mıdır ki, bu ihlal edilerek görev kötüye kullanılmış olsun. Aksi halde, aynı yetkiyi kullanarak tahsisler yapan bütün Orman Bakanlarının görevi kötüye kullanmış sayılmaları gerekir. Burada soruyorum, Hasan Ekinci ve Halit Dağlı tarafından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, başka bir uzatma imkânım olmadığını ifade ederek, zatıâlinize 2 dakika eksüre veriyorum.

Buyurun.

EMİN KUL (Devamla) – DYP Kars Milletvekili Abdülbaki Akdoğan'a, DYP Manisa Milletvekili Ümit Canuyar'a, 19 uncu Dönem Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'na -ki, bu liste daha uzun; çeşitli siyasî şahıslar var- verilen tahsisler neye dayanılarak verilmiştir.

AHMET KABİL (Rize) – Kim vermiş onlara?

EMİN KUL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, aksi halde, dediğim gibi, bütün Orman Bakanları sorumlu olur. Kaldı ki, tahsislerle ilgili müracaatlarda -DYP'li Orman Bakanları zamanında yapılmış olduğu gibi- Sayın Taranoğlu tarafından tahsis verilen kuruluşların bir kısmı, DYP'li Orman Bakanları tarafından kendilerine tahsis verilen kuruluşlardır. Sadece, bu husus dahi, siyasî maksat ve partizanlık yakıştırmalarını cerhetmeye, geçersiz kılmaya yeterlidir.

Çok kısa bir zaman içerisinde takdirlerinize arz ettiğim gerçekler karşısında kanaatim odur ki, hukuken geçerli hiçbir kanıt ortaya konulmaksızın, sadece dedikodu ve siyasî husumete dayalı suizan imalatı dahi, gerçeklerin bu silgisiyle silinmiş ve önerge boş bir kâğıt haline gelmiştir. Boş bir kâğıt haline gelen bu önerge, Yüce Meclis tarafından, Başbakan hakkında verilmiş bir soruşturma önergesi olarak asla değerlendirilemez. Önergede ileri sürülen iddialarla ilgili olarak yürütülen işlemlerin hiçbiri, Sayın Başbakanın görev ve sorumlulukları içerisinde bulunmadığı halde, dolaylı veya dolaysız, tutarlı veya tutarsız, hiçbir hukukî ve fiilî kanıt da gösterilmeksizin, sadece Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın talimatlarıyla yapılmıştır isnadını yöneltmek ve göreviyle ilgili olmayan iş ve işlemler için, görevini kötüye kullandığını ileri sürerek Meclis soruşturması açılması isteminde bulunmak pervasızlığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, sizi fazla da zorlayamıyorum; ama, rica ediyorum efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

Bu pervasızlık, Sayın Mesut Yılmaz'ı Başbakan değil, siyasî hasım gibi görmenin paranoyasından kaynaklanmaktan öte hiçbir hukukî değer taşımamaktadır. Bu paranoya ile ilanların tesirine kapılıp sürekli "Çokomel" diyenler, şimdi de, sürekli, her önergenin altında "Başbakan" diye, maalesef, bu rahatsızlıklarını ifade etmektedirler.

Aynı konuda ve aynı iddialarla, bir taraftan ilgili bakan, diğer taraftan görev, yetki ve sorumluluklarıyla ilgisi olmadığı halde, Sayın Başbakan için iki ayrı soruşturma önergesi verilmesi, sunduğum bu bilgiler karşısında, hızını alamayan siyasî kin ve husumetin hukuk tanımaz şaşkınlığının esasen doğrudan kanıtıdır. Önergenin içeriğinin hiçbir yönü Sayın Başbakanla ilgili değildir.

İşte bu nedenlerle önergenin reddi yönünde oy kullanacağımı arz ediyor; sizleri de bu yönde oy kullanmaya çağırıyor; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Sayın Karapaşaoğlu, görüşlerinizi ifade etmek üzere; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm yatırımcılarını teşvik amacıyla, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası çerçevesinde, kamu arazileri, Turizm Bakanlığı ve Orman Bakanlığı tarafından, kırkdokuz yıllığına kiralama yoluyla tahsis edilebilmektedir. 1983 yılından bu yana, onbeş yılda, 20 milyon metrekare kamu arazisi, 296 girişimciye turizm amaçlı tahsis edilmiştir. Onbeş yıl önce turizmin teşvik edilmesi gerekiyordu ve bu tahsisler, bu amaçla başlatıldı. Bulunduğu bugünkü noktada kabuğunu kıran turizmin, eskisi kadar teşvike ihtiyacı olmadığı da bir gerçektir. Buna rağmen, yılda ortalama 20 parsel tahsisi gerçekleştirilmiştir.

55 inci Hükümet işbaşına geldikten sonra, Aralık 1997 ve Mart 1998 arasında geçen üç aylık dönemde, 2 defada, 44 adet kamu arazisi tahsisi yapılmak suretiyle, 4 milyon metrekare orman arazisi peşkeş çekilmiştir ve basında konu edilen birtakım yolsuzluklara sebep olunmuştur. 23 Eylül 1997 ilâ 6 Ocak 1998 ve 16 Şubat 1998'de yayımlanan 3 adet Bakanlar Kurulu kararnamesiyle, 40 adet turizm merkezi ilanı ve sınır tadilatı yapılmıştır. Kamu arazilerinin ihale yoluyla verilme imkânı varken ve Hazinemize daha fazla gelir sağlamak mümkünken, maalesef bu yapılmamış, yakınlara, eş ve dosta tahsis yolu seçilmiştir.

Sabah Gazetesi Başyazarı Güngör Mengi, konuyu, köşesinde "Cennetten Yağma" başlığıyla dile getirmiş ve tahsislerde, 100 bin ilâ 1 milyon Alman Markı rüşvet döndüğü duyumları aldıklarını ve bu tahsislerin derhal durdurulması gerektiğini Sayın Başbakandan talep etmiştir. Yine, Sabah Gazetesi yazarlarından Necati Doğru, köşesinde, duyurusu, Aralık 1997 ilâ 2 Şubat 1998 tarihleri arasında yapılan ve 13 Mart 1998'de tahsisi yapılan 26 adet turizm alanıyla ilgili olarak, güney sahillerinde, pırlanta değerinde bazı arsaların, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Fuat Miras'a, bir ANAP'lı milletvekilinin kayınpederine, Başbakana uçağını tahsis eden bir işadamına, bunların içinde 200 dönüm arazinin de Bayındır Holding'e tahsis edileceğini 48 gün önceden haber verdiğini ve aynen çıktığını yazmıştır. Hatta, Bayındır Holdinge verilen yer, Güney Antalya turizm alanında, Beldibi mevkiidir. Bu alan, 1978 yılında, dönemin Turizm Bakanı Alev Coşkun'un gayretleriyle, Dünya Bankasından 26 milyon dolar kredi alınarak, halkın, çadırıyla, karavanıyla konaklayabileceği, sosyal turizm alanı olarak, Güney Antalya master planı içinde düzenlenmiştir.

Beyler, devletin bütçesinden 26 milyon dolar para harcanan, halkın yararlanacağı, milletin, arabasıyla, otomobiliyle, çadırıyla gelip konaklayabileceği bir yer, 26 milyon dolar yatırım yapıldıktan sonra, birilerine peşkeş çekiliyor; buna, el insaf derler.

Gayesi dışında, yasaya aykırı, kalkınma planına ve Güney Antalya master planına da aykırı olarak, 2 000 yatak kapasiteye hizmet edebilecek büyüklükteki bu alanın, 1 000 yatağa indirilerek, bir parsel halinde, tek firmaya verilmesi, bu firma ve sahibinin ne kadar çok kollanıp kayrıldığının ifadesidir.

Ne var ki, 12 Eylül 1997'de, Orman Bakanı ve Turizm Bakanı arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokole göre: 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu kapsamına giren devlet ormanı sayılan yerlerde; 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu kapsamındaki millî park, tabiat parkı içinde devlet ormanı sayılan yerlerde; 6831 sayılı Orman Kanununun 17/3 üncü maddesi içinde turizm alanı ve merkezi dışında, devlet ormanı olarak ayrılan yerlerde; turizm amaçlı yatırım sahalarının tahsislerinin, tek elden, Turizm Bakanlığınca yürütülmesi karara bağlanmıştır ve "bu protokol, 1 Ocak 1998'de yürürlüğe girer" denilmiştir. Bu protokole göre, Orman Kanununun 17 nci maddesince kendisine verilen tahsis yetkilerini, Orman Bakanı, Turizm Bakanına devretmektedir. Ancak, bu protokol, kasıtlı olarak yürürlüğe sokulmamıştır.

1 Eylül 1997 ile Ocak 1998 arasındaki zaman sürecinde bahis konusu tüm turizme elverişli araziler, 17 günlük bir sürede, bu aylar arasında bir oldubittiye getirilerek dağıtılmıştır. Bundan sonra da, zaten, dağıtılacak arazi kalmamıştır. Orman Bakanının bu yanlı ve hukukdışı davranışıyla ülke yararına olmayan bu tahsisler, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz'ın talimatları üzerine yapılmıştır.

Ayrıca, Turizm Bakanlığınca 30.12.1997'de duyurusu yapılıp, 2.2.1998 tarihine kadar müracaatı gereken, 88 parselden oluşan turizm alanının 19 adedi orman arazisidir. Neden bu 19 adet orman arazisinin tahsisi Turizm Bakanlığınca yapılmıştır? Aynı tarihlere rastlayan bu süre içinde, Orman Bakanlığınca, diğer birkısım arazilerin tahsisinin yapılması gerçekleştirilmiştir. Şu ana kadar, gerekli kanunlarda tadilat yapılmaması ve bu protokolde öngörülen hususların yürürlüğe girmemiş olması da kasıtlıdır. Bu acele ve telaşın altındaki gerçekse, turizm alanı ve turizm merkezi ilan edilmeyen yerlerdeki devlet ormanı ile millî parklar ve tabiat parkları içindeki devlet ormanlarını, Turizm Bakanlığının tahsis yetkisinde bırakır gözükerek yağma ve talanı kolaylaştırmak, iki Bakanlık arasında paylaşılabilmesini temin etmek içindir.

İşte, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu'nun "tahsisleri durdurdum" demesindeki gerçek sebep budur ve bu karar, Başbakanın baskısıyla verilmiştir.

AHMET KABİL (Rize) – Nereden bildin?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Onu sen benden daha iyi bilirsin!

Ayrıca, ANAP Milletvekili Ali Talip Özdemir'in kayınpederinin sahibi olduğu Özaltın İnşaat Ticaret Sanayi Anonim Şirketine, Ankara ANAP eski İl Başkanının sahibi olduğu Öztaş İnşaat Malzeme Ticaret Anonim Şirketine, şu Meclisi soyan meşhur Nurol'a, basında yer aldığına göre ANAP'a ve Demokrat Türkiye Partisine yakınlığı olan birçok isme bu tahsisler gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başbakan Mesut Yılmaz ile yaptıkları bir görüşmede, Sayın Deniz Baykal'ın yapılan bu arazi tahsislerine gösterdiği tepki üzerine Sayın Yılmaz, basın ve kamuoyu önünde, bir daha tahsis yapmayacaklarını, şeffaf ihale yapacaklarını söyleyerek, aslında suçlarını kabul etmişlerdir. Bu arada, konuyu kamuoyunun gözünden kaçırmak ve unutturmak için bir görüntü de vermek gerekiyordu. Dolayısıyla, 6 Ocak 1998'de turizm alanı ilan edilen yerlerden İstanbul'daki 5 küçük nokta turizm merkezi, 16 şubat 1998'de iptal edilmiştir. Bu iptal edilen yerler, öldürülen Ömer Lütfü Topal, İstanbul ANAP İl Başkanı Erdal Aksoy gibi kimselere aitti. Zaten, bu alanların turizm alanı ilan edilmesindeki amaç da, 2960 sayılı Boğaziçi Yasasını delmekti; ama, kamuoyu baskısına dayanılamadı; fakat, buna rağmen, İstanbul'daki, Atik Ali Paşa Yalısı turizm merkezi, İstanbul Bomonti turizm merkezi ile, İstanbul Ataköy turizm merkezi ikinci tevsiini yine kamuoyunun gözünden kaçırmayı başardılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, lütfen, toparlar mısınız.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Yukarıda sıraladığımız ve önergede belirttiğimiz nedenlerle, turizm alanlarının tahsisinde kayırmacılık, usulsüzlük ve yolsuzluk yapılmasına imkân tanıyarak görevini kötüye kullanan Başbakan Mesut Yılmaz'a şöyle hitap etmek istiyorum: Sayın Başbakan, eşinize dostunuza, yandaşlarınıza menfaat temin edeceğinize, bir ANAP'lı milletvekiline trilyonlara varan rant temin etmek üzere ihaleler vereceğinize, üniversite kapılarında inancı gereği başını örten kızlarımızın imtihana girmelerine engel olacağınıza, hapishanelerdeki fikir suçlularının affedilmesini temin edeceğinize, memurlarımıza, işçilerimize, köylülerimize gelirlerini artıracak davranışlar içinde bulunacağınıza, esnafımızın kesilen kredilerinin yeniden yürürlüğe girmesini temin edeceğinize, borsada her gün indi bindi yapmak suretiyle yandaşlarınıza, akrabanıza, eşinize, dostunuza gelir temin edeceğinize, oturun, bu memleketteki suiistimalleri önleyin, özgürlüklerin önünü açın ve insanımıza, lazım olan değeri verin.

Değerli milletvekilleri, saygılar sunuyorum ve bu önergenin kabulü istikametinde oy kullanmanızı talep ediyorum. Gerçeklerin açığa çıkması konusunda Parlamentomuzun duyarlı olduğunu kamuoyuna göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Sayın Başkanımıza ve sizlere saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan Sayın Yılmaz'a ait; Sayın Yılmaz'ın söz talebi?... Yok.

Böylece, soruşturma açılmasına ilişkin önergeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, oylamaya geçeceğim, arkadaşlarımın yerlerine oturmasını rica ediyorum.

Cep telefonlarıyla ilgili uyarım, anlaşılıyor ki, pek etkili olmadı. İnşallah, yarın o yöntemi deneyeceğiz.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Oylama yapacağım efendim, yerlerinize oturur musunuz...

Sayın milletvekilleri, müzakeresi tamamlanmış bulunan soruşturma açılmasına ilişkin önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeyim efendim.

Sayım konusunda, Divan Üyesi arkadaşlarımız arasında, yani üçümüz arasında, bir mutabakat sağlanamadı. Yeniden sayıyoruz.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeyim efendim.

Sayım konusunda, Divan Üyesi arkadaşlarımız arasında, yani üçümüz arasında, bir mutabakat sağlanamadı. Yeniden sayıyoruz.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir.

(DSP sıralarından "Reddedilmiştir" sesi)

Efendim, İçtüzükte, bu açıklamanın nasıl yapılacağı çok açık ifade olunmuştur. "Reddedilmiş" değil "kabul edilmemiştir." Tüzük yapıcı, aradaki farkı düşünmüş, böyle bir düzenleme yapmıştır.

Bu uyarı için zahmet buyuran arkadaşıma, Tüzüğün ilgili hükmünü bir defa okumasını tavsiye ediyorum.

B) GÖRÜŞMELER

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 632) (1)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi de, Genel Kurulun 10 Haziran 1998 tarihli 100 üncü Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın ikinci sırasında yer alan, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek, uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla kurulmuş bulunan (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, 632 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Sayın Komisyon hazır mı? Hazır.

Sayın Hükümet hazır mı? Hazır.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet temsilcileri yerlerini aldılar.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer sayın üyeye, şahısları adına iki sayın üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde Komisyon ve Hükümete de söz verilecek; bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu, 632 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Şu ana kadar Başkanlığımıza vaki müracaatta, grupları adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Ali Rahmi Beyreli, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Hasan Dikici.

Grupları adına ve kişisel söz taleplerinin kayıtlarını yapmaya devam ediyoruz.

Şimdi, bir hususu, hem Genel Kurulun bilgilenmesi hem de zabıtlara geçmesi açısından ifade ediyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(10/21) esas numaralı 632 sıra sayılı, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla oluşturulan Meclis araştırması komisyonunun raporunun "görüşü alınan kurum ve kişiler" kısmında DYP milletvekili olarak ismim geçmektedir. Ancak, anılan tarihte bağımsız milletvekili olduğumu belirtir, hatanın düzeltilmesi için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Sedat Aloğlu

İstanbul

Bu düzeltle, bu suretle yapılmış oldu.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Yılbaş konuşacaklar.

Önerge sahipleri adına söz talebi olmadığını ifade ediyorum ve grupları sırasıyla davet ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Beyreli; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek, uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi konusunda oluşturulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.

Bilindiği gibi -o zamanki adıyla- Avrupa Ekonomik Topluluğu 1958 yılında kurulduktan kısa bir süre sonra, ülkemiz, 1959 yılında Topluluğa tam üyelik müracaatında bulunmuştur. Bu müracaat, ülkemizin, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında takip ettiği, Batılı ekonomik, siyasî ve güvenlik kurumlarına katılma politikasının doğal sonucu olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin temel hedefi, başlangıçtan beri, tam üyelik olmuştur; 1963 tarihinde imzalanan ilk ortaklık antlaşmamız da bu hedefi açık bir şekilde ortaya koymuştur; bu hedef toplumumuzca da kabul görmüş ve 1959 yılından bu yana iktidara gelmiş bulunan 34 hükümet, istisnasız olarak, bu hedef istikametinde hareket etmiştir. Dolayısıyla, Ankara Antlaşması, Katma Protokol ve nihayet, 1995 yılında gümrük birliği, ortaklık antlaşmalarımıza uygun bir şekilde tamamlanmıştır.

Gümrük birliği, ulusumuz tarafından, anlaşmalarda da belirtildiği gibi, bir nihaî hedef değil, Avrupa Birliğiyle bütünlüşme yolunda bir aşama olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, gümrük birliğinin başarıyla tamamlanmış olması, ülkemizin, Avrupa Birliğiyle bütünlüşmenin gereklerinin önemli bir bölümünü yerine getirebildiğini, ekonomisini hem dış dünyadan hem de Avrupa Birliği ülkelerinden gelen rekabete açabileceğini ispat etmiştir. Nitekim, Avrupa Birliği Komisyonu da, bu gerçeği "Gündem 2000" belgesinde kabul etmiştir; ancak, Avrupa Birliği, ortaklık anlaşmalarımızdan kaynaklanan birçok vecibesini yerine getirmemiştir. Özellikle, malî ve kurumsal alanlardaki yümlülüklerin yerine getirilmemiş olması, önemli bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır.

Aralık ayında, bize karşı haksızlık yapılmıştır. Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğinin yeni genişleme sürecine ülkemiz dahil edilmemiş ve bu husus, Aralık 1997'de Lüksemburg'da yapılmış olan zirvede, ülkemiz ile diğer adaylar arasında izah edilmesi mümkün olmayan bir ayırımcılık yaratmıştır. Buradaki en büyük sıkıntının, tam üyelik sürecine girmeden gümrük birliği ilişkisine girerek karar mekanizmalarında yer almamamızın sonucunda oluştuğunu da vurgulamakta fayda görüyorum. Hiçbir aday ülkenin, tam üyeliğin gereğini teşkil eden kıstasları yerine getirmediği, bizzat Avrupa Birliği tarafından beyan edilirken, bazı adaylara müzakere açılması kararlaştırılmış, diğer bazı adaylar için de katılmayı kolaylaştıracak bir program geliştirilmiş ve buna karşılık, ülkemiz, ayrı bir kategoriye konulmuştur.

Dolayısıyla, Avrupa Birliği, Lüksemburg'ta, ülkemizin tam üyeliğe aday olduğunu şimdiye kadarkinden daha açık ifadelerle kabul etmekle beraber, diğer adaylardan farklı olarak, ülkemiz, katılma sürecini kolaylaştıracak imkânlardan mahrum edilmiştir.

Hükümetimiz,Lüksemburg Zirvesi üzerine, Avrupa Birliğinin bu anlaşılmaz tutumundan duyulan tepkimizi dile getirmiş ve ayırımcı yaklaşım devam ettiği sürece, ilişkimizin, ortaklık anlaşmalarımızın öngördüğü çerçevede süreceğini, buna karşılık tam üyeliği engellediği iddia edilen Kıbrıs,Türk-Yunan ve güneydoğu sorunu, insan haklarına ilişkin konuları Avrupa Birliği ile görüşmemeyi kararlaştırmıştır. Bu politika gayet isabetli olmuştur.

Gümrük Birliği, ülkemiz ve ekonomimiz yararına işlediği sürece bunun sürdürülmesi, Hükümetin aldığı bir kararın sonucu olup, kamuoyunca da desteklenmektedir. Bu ilişkinin bir müddet daha mevcut gümrük birliğine dayanması gerekeceğine göre, Avrupa Birliğinin bundan kaynaklanan tüm yükümlülükleri yerine getirmesini beklemek en tabiî hakkımızdır. Ancak, bizim de yükümlülüklerimizi yerine getirmemiz ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen kanun tasarılarını süratle sonuçlandırmamız gerekmektedir. Bunların gecikmesi Avrupa Birliğinin değil, ülkemizin menfaatlarına zarar vermektedir. Aynı şekilde, gümrük birliğinin, ortaklık anlaşmalarımızda öngörüldüğü gibi derinleştirilmesi; yani, ekonomik, ticarî ve siyasî işbirliği konularında ilerleme kaydedilmesi hususları öncelikli bir hedeftir. Bunun için Avrupa Birliğinin gerekli adımları atmasını istememiz; ancak, kendi hazırlıklarımızı da yapmamız gerekmektedir.

Bununla birlikte Lüksemburg Zirvesinde de öngörüldüğü gibi, gümrük birliğinin derinleştirilmesini amaçladığını iddia eden Avrupa Birliğinin, vaatlerini bu defa yerine getirip getirmeyeceği henüz bilinmemektedir. 4 Mart 1998 tarihinde yayımladığı Strateji Belgeside, geçmişte yapılmış ve hiçbir zaman gerçekleşmemiş taahhütlerin tekrarından ibarettir. Ayrıca, içerdiği önerilerin gerçekleşmesi için gerekli maddî olanakların nereden sağlanacağı hususu da belgede belirtilmemektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, ülkemizle Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin, yakın bir gelecekte iyimser hale geleceğini söylemek kolay değildir. Avrupa Birliğinin bize karşı uyguladığı ayırımcı tavrın kısa zamanda değişmesi de beklenmemektedir; dolayısıyla, ortam, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin yeniden değerlendirilmesi için müsaittir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz'de çok ciddî sonuçlara yol açabilecek tehlikeli bir girişime kalkışmıştır. Bunun bir an önce farkına varmalarını diliyoruz; ama, bu, olayın sadece bir boyutudur; diğer boyutu ise, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiyle ilgilidir.

Avrupa Birliği, Lüksemburg Zirvesinde alınan karara uygun olarak 5 Doğu Avrupa ülkesi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle tam üyelik müzakerelerini başlatmış bulunmaktadır; diğer 5 ülkenin görüşme süreçleri de bir süre sonra başlayacaktır. Özetle, 11 ülkeye tam üyelik perspektifi daha şimdiden verilmiştir. Avrupa Birliği, bu genişleme sürecinin başlangıcını, tarihî bir gün olarak tanımlamaktadır. Nasıl isterlerse öyle tanımlasınlar, neticede bu kendi bilecekleri bir iştir; ancak, sözü Türkiye'ye getirdiklerinde sergiledikleri tavır, aynı zamanda benzeri olmayan bir ikiyüzlülüğün örneği olarak tam bir yüzkarasıdır.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı "tek üzüntü verici nokta Türkiye konusudur" demiş. Acaba neye üzülüyorlar? Bundan böyle Türkiye üzerinde eskisi kadar etkili olamayacaklarının endişesini duyarak, tatlı çıkarlarının, sinsi planlarının bozulacağından mı korkuyorlar; yoksa, Avrupa Konferansına figüran gibi katılacak bir Türkiye'yi karşılarında bulamadıklarına mı üzülüyorlar? Eğer, iyiniyetli olsalardı, ekmeklerine yağ süren gümrük birliği sürecinde, en azından yükümlülüklerini yerine getirirlerdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin tam üyelik konusunda eksiklikleri olduğunu hiçbir zaman yadsımadık. Elbette eksikliklerimiz var; ama, bu, onbir ülkeden hangisinin tamam ki?.. Özellikle ekonomik açıdan Türkiye, bu, onbir ülkeyle kıyaslanamayacak derecede güçlü bir konumdadır. Avrupa Birliği, Avrupa ülkesini, demokratik, insan haklarına saygılı, ekonomisi iyi, çağdaş ve güvenli sıfatlarıyla tanımlamaktadır; ama, eski Doğu Bloku ülkelerinin bu sıfatlara sahip olmayışı, siyasî nedenlerle gözardı edilmiştir; ancak, Türkiye'nin adaylığı gündeme gelince, bu sıfatların eksikliği öne sürülmektedir. Bu, ikiyüzlülük değil de nedir. Ayrıca, Ankara Antlaşması, Katma Protokol ve Matutes Planı, Türkiye'nin ekonomik durumunun birlik düzeyine yakınlaştırılması için ekonomik işbirliğini, mahallî yardımları öngörmüyor mu, siyasal diyaloğun geliştirilmesini önermiyor mu, bugüne kadar bunların hangi birinde ileri adım attılar; hiçbirinde...

Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olduğunun tescili için, Avrupalı devlet adamlarının açıklamalarına gereksinim yoktur; ne var ki, gelişen süreçte, bu tutarsız tavırları ve göz boyayıcı açıklamalarıyla, ikiyüzlülükleri bir kez daha tescil olunmuştur. Bir de, üstüne üstlük, Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle başlattıkları tam üyelik görüşmeleriyle, enosisi dolaylı yoldan gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar; ancak, bunu, başaramayacaklardır, bu konuda hiçbir şansları yoktur. Bu gerçeği, er veya geç anlayacaklar ve Türkiye'yi, o, çok özledikleri Avrupa Birliğini işgal eden ülke söylemi içerisine hapsedemeyeceklerdir. Umarız, çok geç kalmadan gerçeği görürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunları iyi tanımak ve onların hukuk tanımayan sinsi planlarını boşa çıkarmak zorundayız. Türk dışpolitikasına yön veren bugünkü Hükümetimizin, şahsiyetli ve ulusal çıkarlarımızı koruyan dışpolitika anlayışı, bunun olumlu sinyallerini vermektedir. Ekonomimizi güçlendirmeli, demokrasi ve insan hakları çıtamızı yükseltmeliyiz ve herşeyden önemlisi, bunları, Avrupa istiyor diye değil, kendi insanımız için yapmalıyız; ondan sonra, bizim için, Avrupa Birliği üyeliği olmuş ya da olmamış ne fark eder. O zaman, Avrupa Birliği, bugün söylediklerimizin değerlendirmesini daha iyi yapar herhalde. Şunu iyi bilmelidirler ki, Türkiye tam üyelik sürecine alınmadan, Kıbrıs'ı Avrupa Birliği'ne alıyoruz diye Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle tam üyelik müzakerelerine devam ettikleri sürece, Türkiye, bugün bulunduğu noktadan bir adım ileri gitmeyecektir.

Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beyreli, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Dikici, sizi davet edeceğim ama, Grubunuzun, önerge sahibi sıfatıyla yapacağınız konuşmayla, Grup adına yapacağınız konuşmanın birleştirilmesi yolunda bir talebi var; ancak, hatırlayacaksınız, gruplara söz vermeden önce, önerge sahibi sıfatıyla söz isteyen arkadaşlarımı davet ettim. Bir talep gelmediği için gruplara geçtim ve bu aşamada, önerge sahibi sıfatıyla size söz verme imkânım yok; ancak, grup adına söz vereceğim, bu hak kaybınızı da telafi etmeyi düşüneceğim.

Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Dikici; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin, Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek, uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla, 37 arkadaşımla vermiş olduğum araştırma önergemi kabul buyuran Yüce Meclise, titiz bir çalışma sonucu, raporunu Yüce Meclise sunan Komisyonumuzun değerli üyelerine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Küreselleşmede ilk ve önemli husus, mal ve hizmet ticareti ile sermaye hareketlerinin tamamen serbest hale dönüşmesidir. Dünya ekonomisi bundan yüz yıl önce günümüzdekinden daha iyi bütünleşmiş durumdaydı. Çin hariç, bütün dünya, altın standardını benimsemişti. Ödeme kısıtlamasıyla, gümrük vergisi ve benzer engeller de görülmüyordu. Kişilerin serbest dolaşımı bugünkünden çok daha rahat gerçekleşiyordu. Bu egemen ekonomik yapı, iki dünya savaşıyla kesintiye uğramıştır.

Dünya ekonomisinin küreselleşmesini engelleyen de ekonomik kriz olmuştur. Döviz rezervlerini korumak, sanayilerini geliştirmek ve istihdamı da yatay olarak artırmak isteyen devletler, koruma duvarlarını yükselterek, ithalatlarını kısmışlardır. 1930'lu yıllarda işsizlik ve yoksulluk artmış, demokratik idareler sarsılmış, Almanya, İtalya, İspanya'da antidemokratik rejimler, İkinci Dünya Savaşına neden olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı devam ederken, dünyanın bir daha bu tür krizle karşılaşmaması için, ekonomik düzenin yeniden yapılanması düşünülmüştür. 1944 yılında Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonu, 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütüne dönüşen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması kurulmuştur. Bu üç kuruluşun amacı, dünyada istikrarlı bir kalkınmayı sağlamak ve bu yolla, 1930'lu yıllarda yaşanan krizi önlemekti.

Uluslararası Para Fonu, ödeme güçlüğüne düşen ülkelere yardımcı olacak; Dünya Bankası, kalkınmayı destekleyecek; Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması da, dünya ticaretinin artmasına yardımcı olacaktı.

Avrupa, 20 nci Asrın ilk yarısında, iki dünya harbinin merkezi olmuştur. Savaşların sonucunda, Avrupa, büyük bir tahribata uğramış, milyonlarca insan ölmüştür. 1870 ila 1945 yıllarında Fransa ile Almanya üç defa savaşa girmiştir. İkinci Dünya Savaşından hemen sonra, Sovyet tehdidinin başlamasıyla, kuvvetli bir Almanya meydana gelmiştir. Bunun için de, Fransa ile Almanya'nın artık savaşmamasıyla, savaş sanayiin temeli olan kömür ve çelik sektörünün bütünleşmesi ve bunların, devletlerüstü bir kurumca idaresi gündeme gelmiştir. İşte, bu ihtiyaçlardan dolayı, 1951 tarihinde Paris'te, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. Topluluğun amacı, ekonomik bütünleşmeyi sağlamak, siyasî bütünleşmeyi gerçekleştirmekti. 1957 yılında imzalanan ve 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe giren Roma Antlaşmasıyla kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu modeli üzerine bina edilmiştir.

Roma Antlaşması, üye ülkeler arasında bir ortak pazar oluşturmayı, üye ülkeler arasında mevcut gümrük vergileriyle miktar kısıtlamalarının kalkması, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamak, hizmet, sermaye ve kişilerin dolaşımı, işçi sınıfının gelir düzeyini yükseltmek, üye ülke bölgeleri arasındaki farkların giderilmesi ve Avrupa Yatırım Bankasının kurulmasını öngörüyordu.

Roma Antlaşması, üye ülkeler arasında bir ortak pazar oluşturmayı amaç edinmiştir. Ortak pazarın oluşması, 1969 yılında sona eren 12 yıllık bir geçiş süreci sonunda tamamlanmıştır. 1970'li yıllarda ise, balıkçılık, sanayi, bilim, araştırma konularında ortak politikalara dönülmüştür. Üye ülkeler, Avrupa Parlamentosu üyelerini, 1979 yılında itibaren, seçimlerle tespit etmeye başlamışlardır. Dört ana ülkenin, Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere'nin toplam parlamenter sayısı 360'tır. Bu sayı, toplam parlamenter sayısı olan 626'nın yüzde 57,5'ini teşkil etmektedir. Oylama gerektiren önemli işlerin tamamı, bu 4 ülkenin kontrolü ve baskısı altındadır. Ortaya, 4 ülkenin hükmettiği bir Avrupa Birliği çıkmıştır. Ülkelerin oyları, özellikle, politik, ekonomik durumları ile nüfusları göz önüne alınarak tespit edilmiştir.

Parlamentodaki antidemokratik yapının Konseyde de var olduğunu görüyoruz. Konseyin 87 nitelikli oy hakkı vardır; oyların 40 tanesi Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere'ye aittir; diğer 11 ülkenin toplam oy sayısı ise 47'dir. Bir başka deyişle, nitelikli oy gerektiren her oylamada, bu 4 ülke ne derse, o olacaktır; zira, nitelikli oy gerektiren her oylamada karar sayısı 62'dir.

Benzer antidemokratik oy dağılımı, yürütme görevini üstlenen komisyonlar da görülmektedir. Bu defa, 5 ülkenin; Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve İspanya'nın oy ve üye sayısı 2'şer iken, diğer 10 ülkenin oy ve üye sayısı 1 olarak belirlenmiştir.

Bir diğer değişiklik de 1969 yılında gerçekleştirilmiştir; değişiklik, Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin yılda en az iki defa toplanmasıdır.

Bütün bunlara rağmen, Avrupa Birliğinin kurumsal yapısının son şeklini aldığı iddia edilemez.

1993 yılından itibaren, tek pazarın oluşması ve ekonomik ve parasal birlik konuları gündeme gelmiştir. 1989 yılında Berlin Duvarının kalkması ve Sovyet Blokunun çökmesi sonucu, merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinin yeniden Batıyla bütünleşmesi ele alınmıştır.

1992'de imzalanan Maastricht Antlaşmasıyla kurulan Avrupa Birliği üç ayaktan oluşmaktadır: Roma Antlaşmasıyla getirilen ekonomik konular, ortak dış ve güvenlik politikası, adalet ile içişleri konularında işbirliği.

Alman Dışişleri Bakanı Kinkel'in "Avrupa Birliğinin, buradaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taraf olması çok güç. Bazı sorunlar var; o nedenle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini AB olarak düşünmüyoruz" sözü, Avrupa'nın geleceğinin siyasî haritasıdır, Avrupa'nın bölünme sürecini göstermektedir; tek bir Avrupa yerine iki Avrupa'ya gidişin habercisidir.

Birinci Avrupa, AB Avrupası. 15 ülkenin katıldığı, 10 yıl içinde 10 ülkenin katılarak 25 ülkenin dahil olacağı AB Avrupası. Bu Avrupa, Strasbourg'daki İnsan Hakları Mahkemesi yerine, Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divanını tanıyor. Böylece, AB Avrupası için ayrı bir hukuk düzeni ortaya çıkacaktır.

İkinci Avrupa ise, AB dışındaki ülkelerin Avrupası. İkinci Avrupa, Avrupa Konseyine üye 40 ülkeden 15 AB ülkesini çıkınca geriye kalan 25 üyeli ikinci lig Avrupasıdır. Türkiye, Rusya, Hırvatistan, Ukrayna, Arnavutluk gibi ülkeler, ikinci lig Avrupasıdır. Ya Türkiye!.. Türkiye, dışkapının dışmandalıdır.

İkinci Avrupa; insan hakları, demokrasi açısından, Kunta Kinte; AB yönünden, ayırımcılık, küçük görme, aşağılama, kendi bayrağı, kendi parasından sonra, kendi hukuku ve kendi mahkemesini kurmasıdır.

Kuvvetin, gücün meşru sayıldığı çifte standart... Nükleer denemeyi Fransa yaparsa meşrudur, Pakistan yaparsa gayrimeşrudur.

Eldeki bütün veriler, Avrupa Birliğinin yakın bir zamanda parçalanma sürecine gireceğini göstermektedir. Üye ülkelerdeki işsizlik, 1960 yılında, yüzde 1 ilâ yüzde 1,6 seviyelerindeyken, bu değerler, 1996 yılında yüzde 9,7 ilâ yüzde 8,7 seviyelerine tırmanmıştır. İşsizlik rakamları, 1996'ya göre, İtalya'da yüzde 10,5; Finlandiya'da yüzde 14,9; Fransa'da yüzde 11,5; İspanya'da yüzde 23,3'tür.

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müracaatı 12-13 Aralık 1997'de Lüksemburg zirvesinde reddedilmiştir. AB, öncelikle ekonomik bir topluluk olduğu için, yeni bir üye kabulünde, dört temel ekonomik unsura özen gösteriyor: Enflasyon oranları, bütçe açığı, devlet borçları ve faiz oranları.

Aday ülkelerin enflasyon oranları, Topluluk içinde bulunan en düşük enflasyona sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranını en fazla 1,5 puan geçmelidir.

Aday ülkenin devlet borçları, gayri safî yurtiçi hâsılasının yüzde 60'ını geçmemelidir.

Aday ülkenin bütçe açığının gayri safî yurtiçi hâsılasına oranı ise yüzde 3'ü aşmamalıdır.

Aday ülkenin uzun vadeli faiz oranları, 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç ülkenin faiz oranını en fazla yüzde 2 aşmalıdır.

Enflasyon, bütçe açığı, borçlar ve faiz oranlarına baktığımızda, AB'ye girmemiz şimdilik söz konusu değildir.

Avrupa Birliğine kabul edilmememizin en geçerli nedeni olarak, nüfusumuz gösterilmektedir. Üye ülkelerde nüfus artışı son derece düşüktür. Ülkemiz nüfusu 1960 yılında 27 milyon, 1995 yılında 60 milyon, 1997 yılında ise, 63 milyonu bulmuştur. Buna karşılık, İngiltere'nin otuzbeş yıllık nüfus artışı yüzde 12, Belçika'nın yüzde 12, Danimarka'nın yüzde 14, İtalya'nın yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir. En çok nüfus artışı, yüzde 50'yle Almanya'dadır; ancak, bu rakam da aldatıcı bir rakamdır. Almanya'nın artışında, iki Almanya'nın birleşmesinin ve aldığı göçlerin etkisi büyüktür. Bu gerçekler göz önüne alındığı zaman, nüfusu aynı dönemde yüzde 100 artış gösteren Türkiye'yi neden aralarına almadıklarını daha çok net biçimde görmekteyiz.

Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı en büyük kozu, dün olduğu gibi bugün de, Avrupa Birliği üyeliğidir. Yunanistan, Avrupa Birliğinin bütün imkânlarını, her fırsat ve her zeminde, aleyhimizde siyasî maksatlarla kullanagelmiştir. Buna en açık örnek, Ege Denizindeki uluslararası sulardaki 11 adaya Yunanlıların iskân edilmesi için, Avrupa Birliğinin sosyal fonlarından kredi talebinde bulunmasıdır. Yunanistan, ihtilaflı adaları, Avrupa Birliğinde, her zaman masaya getirmiştir.

Yunanistan'ın diğer bir hedefi de, Avrupa Birliğini kullanarak Enosis rüyasını gerçekleştirmek ve Güney Kıbrıs'ı Avrupa Birliğine üye etmektir; böylece, Türkiye, Akdeniz'den de kontrol altına alınmış olacaktır. 31 Temmuz 1959 tarihinde ortaklık için başvurduğumuzdan bu yana otuzdokuz yıl bitmek üzere; otuzdokuz yıldır, istenilen her tavizi, fazlasıyla verdik, hâlâ, Avrupa Birliğinin kapısından içeriye alınmadık, bir Yunanistan'ı geçemedik, daha ne zamana kadar sokakta kalacağız?

Sanayicinin görevi, belli üretim girdilerini toplayarak, müteşebbis gücünü ve idaresini en iyi şekilde kullanarak, bunlarla rekabet edebilen en ucuz ve en kaliteli mamulü üretmektir. Üretim girdilerinin en önemli unsuru, hammaddedir. Hammadde bakımından, ülkemizin, hiçbir avantajı yoktur; hatta, ulaşım güçlüklerini hesaba katarsak, dezavantajlı olduğumuzu çok açık şekilde görürüz.

Ülkemizin, liman ve demiryolları ulaşımında da iyi olduğunu söylememiz mümkün değildir. Öncelikli olarak, rekabet edeceğimiz ülkelerle karşılaştırırsak, hammadde hususunda hiçbir üstünlüğümüzün olmadığını, çok açık, net bir şekilde görmemiz mümkündür.

Para maliyetimizi, Avrupa ve bütün dünya bilmektedir. Çok enteresan ülkeleri hesaba katmazsak, dünyada en yüksek faizi, yani, paranın maliyetini biz ödemekteyiz. Para maliyetinde de bir üstünlüğümüz yoktur.

Diğer bir dezavantajımız da enerjidir. Avrupa Birliği içerisinde en pahalı enerjiyi Türkiye kullanmaktadır. Yapılan zamlarla ve kurlarla, bazen ikinciliği, bazen de birinciliği kimseye vermemekteyiz.

İşçi ücretleri bakımından da avantajlı durumda değiliz. İşgücü maliyetlerimiz, birçok Avrupa ülkesiyle denk hale geldi. Ücretler, rakamsal olarak verimliliğin üzerine çıktı.

Teknolojik altyapı bakımından ne durumdayız? Teknolojik altyapı bakımından da, Avrupa Birliğinin hiçbir ülkesine göre üstünlüğümüz söz konusu değildir. Makroekonomik dengeleri düzene sokmadan Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi halinde, Türk sanayicisinin bu işin altından kalkması kesinlikle mümkün olmayacaktır. Türk sanayicisi, Avrupa Topluluğu ülkelerine göre istikrarsız bir siyasî ortam ve istikrarsız bir ekonomik ortamda üretim yapmaktadır. Ekonomik büyüme, hükümet politikaları, döviz dengesi, yıldan yıla değil aydan aya, hatta günden güne dalgalanmaktadır. İstikrarsız siyasî ortam ile istikrarsız ekonomik ortam, yapılması lazım olan yatırımları da caydırmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabetin yolu, çoğalan talebi karşılamak için esnek üretim, ölçek ekonomisini gerçekleştiren yüksek oranda üretim, üründe, üretimde, satışta ve yönetimde üstün kalitenin hayata geçirilmesiyle şarttır.

1 Temmuzda dönem başkanlığını alacak olan Avusturya Başbakanı "Ankara'nın AB'ye giriş adaylığı, bana, kabul edilebilir ve arzulanabilir görünmüyor; bunun nedeni çok basittir" diyor ve nedenleri de şöyle sıralıyor: "İnsan hakları sorunları, ordunun gücü, demokrasi ihlallerini görmemezlik edemeyiz."

60'lı yıllar, soğuk savaşın tırmandığı, dünyanın iki bloka ayrıldığı yıllardır; Türkiye, Batı blokuna alınmak zorundaydı. İkinci Dünya Savaşı sonrasının askerî koşulları, dünyadaki güç dengeleri, Amerika Birleşik Devletlerinin çıkarları, Yunanistan ve Türkiye'nin, Avrupa Ekonomik Topluluğuna, ortak üye (aday üye) olarak girmesini gerektiriyordu; bu gerçekleşti. Avrupa Ekonomik Topluluğu açısından Yunanistan için bir sorun yoktu; sorun, sadece Türkiye içindi. Amerika Birleşik Devletleri bastırdı, Türkiye aday ülke oldu. Doğuya karşı güvenlik şarttı; soğuk savaşın koşulları Amerika açısından bunu gerektiriyordu. 1963'teki 6 ülke, bugün 15 ülke oldu, yarın 25 olacak. Basit bir Ortak Pazardan, geleceğin Avrupa devleti oluştu.

İnsanların serbest dolaşımı, ortak bir parlamento, ortak bir yönetim, ortak dışpolitika, ortak askerî teşkilat, tek pazar, tek paraya geçiş gibi basit bir Ortak Pazar, yarı konfederal bir yapıya dönüştü. Bu arada, bloklar yıkıldı, güvenlik açısından Türkiye'ye ihtiyaç kalmadı. 63 milyonluk nüfusu, birçok iç sorunu, yüksek enflasyonu, iç ve dışborçları, yüksek işsizlik oranı, kültürel dokusuyla Türkiye'nin, Avrupa içinde artık işi yoktu, gelecek yıllarda da ihtimal dahilinde olamazdı.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine alınması için Amerika Birleşik Devletlerinin desteğinin bir anlamı var mıdır? Bence yoktur.

Türkiye, 6 Mart 1995'te, Topluluk tarihinde ilk defa, Avrupa Birliği üyesi olmadan Gümrük Birliği Antlaşmasını imzalayan ülke olmuştur. Türkiye, Gümrük Birliği Antlaşmasıyla kapılarını Avrupa Birliği mallarına açmıştır; ancak, AB üyesi olmayan Türkiye'nin, kendisini ilgilendiren ticarî kararlara katılma hakkı da yoktur. Bunun için, 1996 yılında 10 milyar dolar -sadece Avrupa Birliği açısından söylüyorum- dışticaret açığı verdik.

Yunanistan'ın vetosu nedeniyle Avrupa Birliğinin taahhüt ettiği yüzlerce milyon dolarlık malî yardımı alamadık. Avrupa Birliğinin, gümrük birliği çerçevesinde Türkiye'ye verilmesi öngörülen 375 milyon ECU'lük kredi Atina'nın vetosu nedeniyle verilemiyor. Avrupa Yatırım Bankasının 350 milyon ECU'lük kredisi yine Atina'nın vetosu olduğu için verilemiyor.

(Mikrofon otomaktik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN DİKİCİ (Devamla) – Başkanım, 1 dakika yeter.

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN DİKİCİ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

AB Konseyi, Türkiye'ye yapılacak MEDA yardımına güneydoğuda kullanılması şartını getirdiği için, Ankara da bu onur kırıcı koşul üzerine yardımı reddetti.

Avrupa'nın birçok devlet adamı, toleranstan yoksun olduklarını, kendi din ve geleneklerine bağlanmayanlardan hoşlanmadıklarını, Türklere diş bilediklerini, kan davası, din davası güttüklerini kanıtlayıp duruyorlar. Kendi kültürümüzle, kendi kimliğimizle, kendi inanç ve ülkülerimizle yaşamalıyız, Avrupa özentisi, bizi, yalnızca küçük düşürür. Avrupa Birliğine girmeye millet karar vermelidir; bunun yolu da referandumdan geçer diyor, Yüce Meclise ve Başkanına saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dikici, teşekkür ediyorum efendim.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın Yılbaş; buyurun.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği ile Türkiye'nin ilişkileri konusunda oluşturulan araştırma komisyonunun hazırlamış olduğu rapor üzerinde Demokrat Türkiye Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, raporu birkaç defa inceledim; tabiî, böyle bir mesai verilmesi, çalışmalar yapılması fevkalade yararlı olmuştur. Rapora, ek olarak birtakım bilgiler eklenmiş, onlar da, milletvekillerimizin ve raporu inceleyecek olanların bu konuda görüşlerinin belirlenmesinde mutlaka katkısı olacaktır; ancak, değerli arkadaşlarım, bugüne kadar merak edip birkaç kez okuduğum raporun, devletin resmî belgelerinin çoğunluğunu teşkil eden resmî görüşler dışında yeni bir şey getirdiğini burada söylemek mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, AB, bugün, Türkiye açısından ülkemiz açısından, milletimiz açısından değişik kesimlerce, değişik şekilde değerlendirilebilecek konulardan bir tanesidir. Bu konu, Avrupa'da, işte, 1950 öncelerinde gündeme alındıktan ve 1958'de başlatılan Ankara Antlaşmasıyla da Türkiye'nin gündemine girdikten sonra, daha ziyade diplomatların, ekonomistlerin, politikacıların, akademisyenlerin ilgi alanına girmiş ve yıllarca, 37 yılı aşkın bir süredir, bu saydığım kesimlerin meşguliyet alanını, ilgi alanını teşkil etmiştir ve sonunda da, mesele, gelmiş, Lüksemburg Zirvesinde de noktalanmıştır.

Avrupa Birliği denildiğinde, Türk Dışişleri, Türk ekonomistleri ve işadamları, bu konu üzerinde zaman zaman değişik şekillerde görüş ileri sürmekten de geri kalmamışlardır.

Diyorum ki, acaba, halkımızın büyük kesimi bakımından, bu AB ne demektir ve eğer hedefe varmak kısmet olursa, Türk Halkı açısından ne ifade edecektir? Araştırma komisyonunun kurulması meselesi gündeme geldiğinde de, hatırlanıldığı üzere, yine, yaptığım konuşmada, bu tür düşünceleri sergilemiştim ve söylediğim bu sözlerden, açıklamalardan birisine de bir siyasî partimizin grubundan tepki gelmişti ve "öyle, egemenlikten vazgeçme gibi bir şey olamaz, Sayın Yılbaş bu işi bilmiyor, okumamış, gelmiş burada kafadan atıyor" denmişti.

Değerli arkadaşlarım, demek ki, zaman beni doğruladı. Rapora baktığımda bu konuya da değiniliyor ve deniyor ki, "Avrupa Birliği, kendi içerisinde ulusal egemenliklerden bir ölçüde uzaklaşma demektir ve bu birliğe girenler de bu işin bilincindedir." Demek ki, o zaman biz, meseleyi gündeme getirdiğimizde burada kafadan atmamışız, bildiğimiz bir şey varmış, onu söylemişiz.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği konusunda bugüne kadar Türkiye'ye karşı ortakların sürekli olarak vazgeçilmez bir tutumu vardır; o tutum da, Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletini sürekli olarak kapı ağzında bekletmedir. Bazen, bu, son derece nezaket kuralları içerisinde olmuştur, bazen, biraz kaş çatılmıştır; ama, zaman zaman da çok sert şekilde bu düşünceleri ve duyguları açığa vurulmuştur. İşte, Türkiye'ye karşı düşüncelerinin, yaklaşımlarının açığa çıkan noktalarından biri de Lüksemburg Zirvesinde olandır. Nedir Lüksemburg Zirvesi denilen? Tabiî, halkımın anlayacağı biçimde söylüyorum: Avrupa Birliği diyor ki, "ben önümüzdeki 20 yıl içerisinde, 2010 yılına kadar Avrupa Birliğine alacağım ve genişleme çerçevemi, çizeceğim, belirleyeceğim hududu belirtiyorum. Bu hudut içerisinde Türkiye yok. Ben, Türkiye'yi, ancak 2010'dan sonra düşünebilirim." Onu da açık söylemiyor. Yani, bize diyor ki "37 sene bekledin, bir 20 sene daha kapıda bekle, ondan sonra bakalım dünyanın hali ne olacak, Avrupa ne olacak; ondan sonra yine düşünürüz...

Değerli arkadaşlarım, 1997'de ortaya çıkan bu durum, sürpriz bir durum değildir. Bize, 1989 yılında Avrupa Birliğine tam üyelik için müracaatımızda verilen cevapta da bunlar vardır. Avrupa Birliği, Türkiye'yi -her şeyden evvel- Avrupa'nın bin yıllık siyasî geçmişi içerisinde bakmış olduğu perspektifte değerlendiriyor. Bunun hiçbir şekilde aşağısı yukarısı yok. Kim ne derse desin, benim bürokratım ne derse desin, akademisyenim ne derse desin, Avrupa ile ekonomik işbirliği içine girmiş olan bazı bireyler ne derse desin, işin aslı burada yatıyor.

Ayrıca, önüne bakıyor; 2000 yılından sonrasında da, kendisinin, sosyal, siyasal ve ekonomik beklentileri nelerdir; eğer, Türkiye bunun içerisine düşüyorsa "evet" diyor; ama, düşmüyorsa, kendi güncel beklentilerini dikkate almak kaydıyla, sizinle ilişkiye giriyor. Eğer, korunma ihtiyacı hissederse, dans davetinizi lütfen kabul ediyor, sizinle iki dönüyor, bir vals yapıyor, ondan sonra "kusura bakmayın, biraz sıkıldım, yoruldum; sonra, ileride yine kalkar sizinle bir de tango yaparım" diyor.

Değerli milletvekilleri, bunu niçin söylüyorum; Avrupa, İkinci Dünya Harbinden sonra, kendi sosyal, siyasal ve ekonomik felsefesini korumak için komünist rejime karşı bir duvar örmek, bir güven duvarı örmek ihtiyacı duymuştur. O konuda, Türkiye'den daha iyi bir karakol mu olurdu. 1950'li yıllardan 1995 yılına kadar Sovyet blokunun çöküşüne, iki Almanya'nın birleşmesine kadar geçen yıllarda, Türk'ün hem kara kaşı hem de kara gözü, her toplantıda Avrupalılar tarafından ballandıra ballandıra anlatılan bir konu olmuştur; ama, artık, komünizm, kendileri açısından, sosyal yapıları açısından, ekonomileri açısından ve siyasal gelecekleri bakımından bir mesele olmaktan çıktıktan sonra da sizi dismis etmiş, size yol vermiş "artık, benim, size ihtiyacım kalmadı" demiştir.

Ayrıca, Avrupa'nın son yıllardaki politikaları -bütünüyle Batıyı söylüyorum- artık, Sovyetler Birliğinin değil de, Türkiye'nin geleceği, olur ya çıtayı aşar da yeniden o imparatorluk dönemlerine dönebilme gibi bir olasılığı yakalarsa, benim başıma ne gelecektirin hesapları içerisine girer olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, işte, Makedonya'da, Balkanlar'da olanlar...Olaylar ardı ardına patlıyor. Yugoslavya, Birleşik Yugoslavya ortadan kaldırıldıktan sonra, Bosna-Hersek arkasından geldi, Makedonya arkasından geldi, Arnavutluk olayları arkasından geldi... Balkanlar rahat bırakılmıyor ve düşünebiliyor musunuz, bizim, Balkanlarla, ekonomik olmayan, sadece kültüre, inanca dayanan ilişkimiz dahi aklına geldikçe, Avrupa'yı ayağa kaldırıyor.

Tabiî, Sovyetler Birliği de dağıldıktan sonra, Kafkasya'da olanlar, Sovyetler Birliğiyle beraber Avrupa'nın -tabiî, arkasından ekonomik meseleler geliyor. İşte, Hazar Gölü civarındaki petrolün Avrupa'ya taşınması veyahut da tüketim pazarlarına taşınması meselesi- yine, kuzey Karadenizde yeni doğan ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ilişkileri Avrupa'nın uykularını kaçırıyor.

Değerli arkadaşlarım, kim ne derse desin, hangi diplomat ne söylerse söylesin, bizim, Avrupa Birliğine girmeye değil, Avrupa'yı bırakmaya ihtiyacımız var. Delikanlının babasına dediği gibi, "baba, hırsız var"; "oğlum, tut getir", "gelmiyor"; "bırak gitsin", "gitmiyor..."

Değerli arkadaşlarım, zaman zaman, devrivî olarak, Türk Milletine verilmek istenen birtakım mesajlar oluyor; işte, bazı siyasetçilerimizin denizi tükettiklerinde, yeni bir sloganla, yeni bir umutla "Türk Halkına umut veriyorum" diyerek ortaya çıkıp, "gümrük birliğine girişi ben sağladım; Türkiye'yi, Avrupa Birliğine mutlaka ben sokarım" dediği gibi.

Şimdi, yeni moda, küreselleşme, globalleşme. Bunun, Türk Milleti tarafından açık olarak anlaşılması konusunda, biz siyasetçiler, üzerimize düşen gerçek görevi yerine getirmiyoruz. Acaba, bugün -konuyla alakalı olduğu için söylüyorum, sadece Avrupa Birliği değil bizim meselemiz- küreselleşme ve globalleşme, gelişmiş Batı'nın, ekonomik meselelerini aşmış Batı'nın, 21 inci Yüzyıla, 22 nci Yüzyıla hedef teşkil eden görüşleri için ortaya çıkan yeni tuzaklar mıdır?! Küreselleşme ve globalleşmenin birinci olarak ortaya koyduğu husus şudur ve bazı zeminlerde, bunu biz de söylüyoruz; diyoruz ki, artık, dünyada, ulusal devlet yoktur.

Sevgili milletvekilleri ve buradan tüm Türk Halkına sesleniyorum; ben, Türk Devletinde ulusallığı kaldırırsam, benim halim ne olur?! Bu coğrafyada, bu kültür dokusunda, bu mozaikte benim ulusallığım ortadan giderse geriye ne kalır acaba?! Parça parça bir Anadolu... Acaba, 12 nci, 13 üncü Asırdaki beylikler dönemine mi döneceğiz? Tabiî, bu ortaya konulduğunda, değişik siyasî görüşlere sahip olanlar çıkacak ve bu iş böyle değildir; globalleşme, küreselleşme ve Avrupa Birliği bizi mutluluğa taşıyacaktır, bizi refaha taşıyacaktır, bizi, Batı kültürünün ortaya konmuş olan evrensel değerleriyle kucaklaştıracaktır diyeceklerdir. İnşallah, öyle olur da, bizler görmesek dahi, bizden sonra gelecek olan nesiller bunu görür.

Değerli arkadaşlarım, meselelerimize çözüm ararken, her şeyden evvel, bir adım ileri, iki adım geri politikalarını bir tarafa bırakmakta yarar vardır. Bunlardan bir tanesi de, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizdir. İmkânlarımızı, olanaklarımızı ve olumsuzluklarımızı bir tarafa koyup, çok iyi düşünmemiz lazım.

Evet, bugün, sosyal alanda, hukuk alanında, muasır medeniyet dediğimiz, kendimize hedef olarak seçtiğimiz Batı'ya ulaşmada -tabiî, onların düşünce tarzları, günlük yaşamları, şeklî olarak, maddî olarak bir tarafa- eksikliklerimiz, noksanlıklarımız varsa, bunları gidermeye çalışmak durumundayız. İşte, insan haklarımızı, sadece, Avrupalılığı hedefleyerek değil, bizim kendi kültürümüzün, kendi inancımızın sonucu olarak gerçekleştirmek durumundayız. Bu, ilk defa olacak bir olay da değildir. Geçmişte, düşünebiliyor musunuz, imparatorluk dönemimizde, ondan önceki dönemlerde, değişik kültürlere, değişik inançlara, değişik dillere sahip olan insanlar, topluluklar, milletler; bırakın, bir siyasî organizasyon içerisinde değil, aynı mahallede komşuluk yapmışlardır birbirleriyle, birbirlerine olanca bir sevgi ve saygı göstermişlerdir. Bunlar, yüzyıllar içerisinde olmuştur.

Geçenlerde, burada, bir Ermeni meselesi orta yere getirildi ve görüşüldü.

Değerli arkadaşlarım, burada da o gün ifade etmiştim; yüzyıllarca, Ermeniler ile Müslüman unsur ve Türk Milleti aynı siyasî yapı içerisinde, aynı mahallelerde yaşamışlardı; ama, bunları birbirine kimler düşürdü? Kendi arşivimizde değil, belgeleriyle, kendi arşivlerinde bunlar vardır. Kim düşürdü?.. Yine, bugün, içlerine girmeye çalıştığımız kültürlerin mensupları sıralıyor, 1989 yılında, ortaklık, tam üyelik başvurumuza verdikleri cevapta "senin Yunanistan'la meselen var. Yunanistan meseleni çözmeden ben seni almam" diyor. Halkımın anlayacağı bir dilde söylemeye çalışıyorum. Peki, Yunanistan'la olan benim meselem nedir? Ege meselesi; Ege'den mi vazgeçeyim?.. 2 nci maddesinde "Kıbrıs meselesi vardır ve Kıbrıs'ta sen işgalci olarak bulunuyorsun" diyor. Benim, Kıbrıs'ta, Kıbrıs Anayasasından kaynaklanan haklarım var, ben, orada bir garantörüm. Kaldı ki, benim hocalarım mı gittiler orada katliamlar yaptılar? Kim katliamları yaptı orada? Kim, orada ne iddia ediyor; Enosis'i ben mi iddia ediyorum? Öbür taraftan da, ben mi teklif ediyorum, Güney Kıbrıs Rum Yönetimine, gel, bana müracaat edersen, seni Avrupa Birliğine alacağım diye?!. Bu ne demektir, tavşana kaç, tazıya tut demektir. Ondan sonra, dönüyor, diyor ki, "senin demokrasi standartların, senin insan hakları konusundaki davranışların, tutumların, bizim kriterlerimize uygun değildir" ve ondan sonra bir şey daha söylüyor, diyor ki; "senin güneydoğunda, doğunda problemin var. Bu probleme, mutlaka ve mutlaka, siyasal bir çözüm bulacaksın."

Peki, bunu söylerken ne yapıyorsun; o bölücü örgütü, Avrupa'da sen besliyorsun. Almanya, yıllardır, PKK'ya elinden gelen her türlü desteği veriyor; Avrupa üzerinden, ingiltere'den ve diğer yerlerden televizyon yayınları yaptırıyor. Artık, dünyada herkes bilir hale geldi; bugün, Avrupa Birliğinin bir üyesi olan -artık bunu o kadar da açık hale getirdiler ki, hiçbir şeyden çekinmiyorlar- Yunanistan, PKK'ya, resmen, açık, alenî destek veriyor.

Sen, hem bir taraftan, benim iç huzurumu bozacak birtakım girişimleri, geçmişte yaptığın gibi... Hatta, bazı dönemlerde o kadar aleniyete gittin ki, Yunanistan'la beraber, Anadolu'yu parçalamak, Türk Milletini, Anadolu'dan yeniden Orta Asya'ya göç ettirmek ve sürmek için, karış karış benim topraklarımı paylaştın. O gün bana lütfettin mi de bana bunu verdin?! Seninle ben...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, toparlar mısınız efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Toparlayacağım Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, onun için, bu konu, çok derin, saatlerce konuşulsa bitmeyecek bir konudur. Meseleye, her kesimde yaklaşılırken, halkımızın anlayacağı şekilde, halkımızın bileceği şekilde, Avrupa Birliği ve şu anda dahi gümrük birliği meselesinde, halkımızın ekonomik olarak ne gibi rahatsızlıklar içinde olduğunu açık dille anlatmak mecburiyetindeyiz ve "Avrupa, Avrupa" deyip de Avrupa kapılarında geriye çevrilmenin, beklemenin de hiçbir anlamı yoktur. Artık, dünyanın kapıları açıktır, bize de açıktır. Çin'den Avustralya'ya kadar, her yerde, Türkiye Cumhuriyeti, siyasal, ekonomik ve kültürel ilişkiler kurabilecek düzeyde bir ülkedir.

Saygılarımı sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Sağlam; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin Avrupa Birliği ile arasındaki ilişkileri araştırma komisyonunun raporu üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada küreselleşmeyi yaşıyoruz; bu, kolay ulaşılan bir süreçte olmadı. Aslında, mal ve hizmet ticaretiyle sermaye hareketlerinin tamamen serbestleştirilmesi olgusu olarak tarif edilebilecek olan küreselleşme, uzun senelerin çabalarıyla ortaya çıktı. Dünya ticaret sistemi, 1944'te imzalan Bretton Woods anlaşmalarıyla yeni bir yapıya kavuştu. Bu yapının üç temel unsuru ortaya çıktı; bunlardan birisi, Dünya Bankası dediğimiz banka, asıl görevi itibariyle kalkınma hareketlerini destekliyor; ikincisi, Uluslararası Para Fonu, IMF dediğimiz kuruluş; üçüncüsü de, ilk önce GATT olarak başlayan -yani, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması- bilahara da Dünya Ticaret Örgütüne dönüşen kuruluş. Bunların yararlarını zararlarını tartışabilirsiniz; ama, bugün, özellikle ikisi -IMF ve Dünya Bankası- elli yıllık bir gelişmeden sonra, küresel boyutlara ulaşmış iki temel unsur olarak, dünya ticaretinin, daha doğrusu, modern çağın ekonomik düzeninin temel kurumları olarak orta yerde durmaktadırlar.

Sovyet blokunun da çökmesiyle birlikte, dünya ticaret sisteminin liberalleştirilmesinin daha da hızlandığını ve birçok yerde, bölgesel bütünleşmeler ve işbirliği hareketlerinin ortaya çıktığını herkes bilmektedir.

Avrupa'da, Avrupa Birliğiyle ilgili geçmişe bakarsak, ilk işbirliği, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 1951 Paris Anlaşmasıyla başlıyor; arkasından burada da bir siyasî bütünleşme hedefi ortaya konuyor; ama, ancak 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Roma Anlaşmasıyla, Avrupa Ekonomik Topluluğunun oluşması giderek bir ekonomik birliği ve sonra siyasî birliği ortaya çıkarıyor.

İlk on yılına bakarsanız, sanayi ve tarım ürünlerini içeren bir gümrük birliği kuruluyor, ortak ticaret ve tarım politikaları geliştiriliyor; daha sonraki gelişmeler ise, ortak gümrük tarifesine giderek, mal, hizmet, sermaye ve kişilerin serbest dolaşmasıyla, rekabet şartlarının eşitlenmesi politikalarının geliştirilmesine doğru gidiliyor. Kısaca, gümrük vergileri ve ticaretin hudutlarda karşılaştığı engeller, ilk önce ortadan kaldırılıyor; daha sonra da iç mevzuatta, -yani, standartlarda, rekabette, fikrî mülkiyet hukukunda- üye ülkeler arasında özellikle haksız rekabeti ortadan kaldıran anlaşmalar veya ortamlar yaratılmaya çalışılıyor. Sonra, Avrupa Parlamentosunun kurulması, devlet ve hükümet başkanları zirvesi, kurumsal değişikliklerle Avrupa para sistemine geçiş ve nihayet, tek senet, yapısal fonların oluşturulması, merkezî ve Doğu Avrupa'nın da Batı Avrupa ile bütünleştirilmesine, son olarak da, 1992 Maastricht Anlaşmasıyla Avrupa Birliğinin kurulmasına giden kademeli bir gelişim söz konusu oluyor.

Avrupa Birliği, bugün, üç ayaklı bir kurumlaşma içerisinde. Bunlardan birisi, Roma Anlaşması üzerine bina edilen ekonomik ve parasal birlik; bunun, aşağı yukarı Maastricht Anlaşmasıyla ortaya çıkan kısmı. İkinci ayak, ortak dış ve güvenlik politikaları. Son ayak, adalet ve içişlerinde işbirliği. Ancak, Avrupa Birliğinin ikinci ve üçüncü ayakları, hükümetlerüstü bir yapı şeklinde değil, hükümetlerarası işbirliği çerçevesinde oluşturulması kararlaştırılan bir yapı şeklinde işliyor.

Birinci ayakla ilgili olarak; yani, doğrudan doğruya parasal birliğe geçiş, son aşamasını 1 Ocak 1999'a erteliyor ve nihayet 1 Ocak 1999 ile 1 Temmuz 2002 tarihleri arasında, kademeli olarak, üye ülkeler, millî para politikalarından vazgeçip, Avrupa Birliği para birimine (EURO) geçme kararı alıyorlar.

İkinci ve üçüncü ayakla ilgili olarak, Maastricht'te büyük ideallerle yola çıkılmasına rağmen, birlik olmanın gerektirdiği ortak uygulamalar açısından ihtiyacı karşılayamayan bir durumla karşı karşıyayız. Özellikle son Bosna-Hersek'teki olaylar ve en son Kosova'daki olaylar, Avrupa'da sorun olan ve bir Avrupa sorunu olan bazı dış meselelerde tıkanıklık yaratacak bir yapının ortada olduğunu gösteriyor.

Tam üyelik sürecine merkezî ve Doğu Avrupa'nın dahil edilmesi, büyük ölçüde, 2 Ekim 1997 tarihinde, Amsterdam'da Avrupa Birliği Antlaşmasının imzalanmasıyla başlıyor. Bununla, etkin bir ortak dış güvenlik politikası, özgürlük, güvenlik, adalet, vatandaş ve birlik politikaları, AB kurumlarının güçlendirilmesi, işbirliği, esneklik gibi bazı yeni gelişmeler ortaya konuluyor.

Nihayet, Temmuz 1997'te "Gündem 2000" yayımlanıyor; Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Estonya'yla tam üyelik müzakereleri başlıyor. 12 - 13 Aralık 1997 Lüksemburg Zirvesi ve 30 Mart 1998'de başlayan müzakereler; şimdiki Avrupa Birliği yaklaşımı, bugün için, Kopenhag kriterlerinde öngörülen kıstaslara adayların üyelikten önce ulaşmasını istemek ve üyelik yükümlülüklerinin, tüm üyelerce, eşit düzeyde yerine getirilmesini beklemek şeklinde özetlenebilir. Tabiî, bu, genişleme sürecini de yavaşlatacaktır.

İki gündür Cardiff'te devam eden toplantılar sonucunda, Türkiye'nin, ne kazandığını veya bu konudaki görüşü hep birlikte göreceğiz.

Türkiye - Avrupa Birliği ilişkileri açısından, Türkiye, Avrupa Topluluğuna, çok önceden, 1959'da başvuruyor; arkasından, Avrupa Konseyine, OECD'ye ve NATO'ya giriyor. Avrupa Birliğinin, ekonomik olduğu kadar, belki ondan da fazla politik amaçlı bir birlik olduğunu söyleyebiliriz ve bunun için de, Türkiye'nin, Batı'ya dönük, çağdaşlaşmaya dönük politika izleyen bir ülke olarak ilk müracaatını yaptığı dönemde -aşağı yukarı aynı dönemde- Yunanistan'ın da müracaatı var ve aşağı yukarı benzer cevabı almış her iki ülke de. Sonra, Türkiye, 12 Eylül 1963'te Ankara Antlaşmasını imza ediyor. Bu çok önemli bir antlaşma. Bir taraftan, esas itibariyle, gümrük birliği öngörülüyor; ama, temelde, gümrük birliğinin de, bir mekanizma olarak, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üyeliği için bir geçiş esası, bir geçiş mekanizması olduğu kabul ediliyor. Hatta, Ankara Antlaşması, sadece malların değil, kişilerin, sermayenin serbest dolaşımını da öngörüyor; Türkiye ile -o zamanki adıyla- Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki bütünleşmeyi daha ileri götürmeyi de hedefliyor. Kurulan ilişki, eşitlik bazında bir ortaklık konseyinin oluşması ve ortaklık konseyinin en az altı ayda bir toplanmasıyla, Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki ilişkilerin sürdürülmesidir.

Daha sonra, 1964'te Ortaklık Komitesi, 1965'te Karma Parlamento Komisyonu, 1989'da Gümrük Birliği Komitesi ve 1995'te de Gümrük Birliği Ortak Komitesi oluşturuluyor. Tümüyle bakarsanız, her türlü çabayı, Türkiye'nin de tam üyeliğe doğru gidişini kolaylaştırıcı kurumlaşmalar olarak görüyoruz.

Esasen, 1963'te Ortaklık Konseyi imza edildiği zaman, o zamanki Komisyon Başkanı Walter Hallstein şöyle diyor: "Türkiye, Avrupa'ya dahildir; bu, bir gerçeğin belirtilmesidir." 1963'te söylenmiş sözler bunlar. Sonra, 1973'te Katma Protokol imza ediliyor ve ilk defa, karşılıklı somut yükümlülükler ortaya konuluyor; işte, gümrük vergilerinin kaldırılması gibi, bir miktar kısıtlamalar gibi... 12 ilâ 22 yıl arasında da, kişilerin serbest dolaşımının -özellikle 36 ncı maddede- yer aldığını, hedeflendiğini çok açık bir biçimde görüyoruz.

Türkiye' de imzalanan üç protokolle, bu dönemde -1977- 550 milyon ECU tutarında kredi alıyor. Katma Protokol, basit bir gümrük birliğinden ziyade, yine, ortaklık anlaşmalarının hedefini "tam entegrasyon" olarak tanımlıyor; ancak, o zaman, Avrupa Ekonomik Topluluğunun, İngiltere, Danimarka ve İrlanda'yı da içine alan genişlemesi, bu tedbirleri büyük ölçüde yavaşlatıyor.

Türkiye, 1976'da, Katma Protokoldan kaynaklanan yükümlülüklerini donduruyor ve 5 yıl için ertelenmesini istiyor; Topluluk da bunu kabul ediyor; ancak, Türkiye'nin malî işbirliği ve piyasa giriş kolaylıklarıyla ilgili taleplerini de reddediyor. Türkiye, kendi yükümlülüklerini yerine getiremeyince belli bir süre için, toplulukla ilişkilerini soğuk karşılamaya başlıyor ve topluluk, kendi yükümlülüklerini aksatmaya ve ilişkilerinin geliştirilmesi istikametinde gayret harcamaktan imtina etmeye başlıyor. 24 Ocak 1980 kararlarıyla, Türkiye, tekrar, toplulukla olan ilişkilerini, Ortaklık Konseyi düzeyinde yürütmeye çalışıyor; hatta, bu arada, Ortaklık Konseyinde, bizim delegasyondan üyeler, Türkiye'nin tam üyeliği hedeflediğini açıkça ifade de ediyorlar.

12 Eylül müdahalesi sonrası, tekrar, Avrupa Ekonomik Topluluğuyla, ekonomik olduğu kadar siyasî ilişkilerimiz de donduruluyor, malî işbirliğine son veriliyor, Katma Protokolun ticarî yönleri hariç, bütün hükümleri atıl kalıyor. 1983 seçimleri sonucu başlayan diyalog, 14 Nisan 1987'de üyelik başvurusuna kadar geliyor.

Ortaklık Antlaşmasının, gümrük birliğini, tam üyelik istikametinde bir aşama olarak gördüğünü söylemiştik. Bu itibarla, gümrük birliğine giriş, tam üyelik süreciyle paralellik arz ediyor. 1987 müracaatına verilen cevapta da, esasen, ülkenin -Türkiye'nin- ehil olduğu belirtildikten sonra, gümrük birliği sürecinin tamamlanması öneriliyor. Ancak, 12 Eylül süreciyle başlayan, demokrasinin askıya alınması ve insan hakları konusundaki eleştiriler, ondan sonra da devam etmiştir; hele, eski Sovyet sistemine dahil ülkelerde bile demokrasiye dönüş, eleştirileri daha da yoğunlaştırıyor.

1 Ocak 1981'de Yunanistan'ın üyeliği var ve nihayet, 1980'de, Dördüncü Malî Protokolün -600 milyon ECU'lük- durdurulması söz konusu.

Kıbrıs sorunu ve bundan sonraki Yunan tezine ağırlık veren eğilimler başlıyor.

Avrupa Parlamentosu kararları hep menfî yönde çıkmaya başlıyor ve 17 Haziran 1987 tarihli kararda, aşılamaz engeller olarak, yine, Yunanistan'la uluslararası sorunlar dile getiriliyor, Kıbrıs sorunu dile getiriliyor ve insan haklarından söz ediliyor.

1987 müracaatı, en azından, ilişkileri donma noktasından çıkarıyor; ancak, 6 Mart 1995'te kabul edilen Ortaklık Konseyi kararına göre, 30 Ekim 1995'te yapılan toplantıda, Gümrük Birliği Antlaşması tamamlanıyor ve açıkça, yine, burada, Kıbrıs sorununun, Avrupa Birliği içerisinde, birliğe katılma yahut gümrük birliğinin imzasıyla ilgisi olmayan ayrı bir sorun olduğu, Türkiye'nin görüşü olarak resmen dile getiriliyor; Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş anlaşmalarının, Türkiye ve Yunanistan'ın üyesi olmadığı uluslararası kuruluşlara Kıbrıs'ın üye olamayacağı konusu teyiden bildiriliyor.

Malların serbest dolaşımının başlıca şartı, iki taraf arasında rekabet koşullarının eşitlenmesi olduğuna göre, bu, esasen, Dünya Ticaret Örgütünün de oluşturduğu kurallar arasında.

Standartların tespiti, tercihli dışticaret politikası gibi diğer bazı alanlarda, 1 Ocak 1996'dan itibaren 5 yıllık bir geçiş süreci ortaya konuluyor.

25 Nisan 1997 tarihli Ortaklık Konseyi kararı, Topluluğun, ülkemizde temel tarım ürünlerinde uyguladığı tercih kapsamını genişleterek, karşılığında da bazı tavizler tanımamız sonucunu doğuruyor. 640 milyon dolarlık tarım ürünü ihraç edebilmemiz, buna karşılık da 229 milyon dolarlık gümrük vergi muafiyeti ve pazara giriş kolaylığı bunlar arasında. Ağustos 1996'dan itibaren de, Türk demir çelik ürünleri, Avrupa Birliği pazarına gümrüksüz girebilme kararı alıyor.

Gümrük birliğinde, ülkemiz, entegrasyon istikametinde çok önemli bir merhale katetmiştir denilebilir. Bazı çevrelerin beklentisinin aksine, Türk ekonomisi ve sanayisinin altından kalkamayacağı bir yük iddiasının da doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği Komisyonu, Temmuz 1997'de, Gündem 2000 raporunda da, Türkiye'nin, geçişte, Avrupa Birliği müktesebatını başarıyla üstlendiğini açıkça belirtmiştir.

Dış ticaret verilerimize bakıldığında da -özellikle 1997 ilk altı aylık rakamlarına bakarsanız- gümrük birliğinin, düşünülenin aksine, ithalatımızda çok büyük bir rakamı oluşturmadığı; ihracatımızın ise, aynı şekilde, bazılarının iddia ettiği ölçüde büyümediği ortadadır. Mesela, 1997'de, Avrupa Birliğine ihracatımız, ilk yedi ay yüzde 3,7 oranında artmış, ithalatımız ise binde 3 oranında artmıştır.

Sanayimizin uyum sağladığını açıkça görmek mümkündür. Ülkemize giren yabancı sermayenin yüzde 70'i hâlâ Avrupa Birliği kökenlidir.

Gümrük birliği ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerimiz sorunsuz demek istemiyoruz; ancak, her şeye rağmen, gümrük birliğine girmemizin menfi etkileri büyütüldüğü kadar olmamıştır; uyum, düşünüldüğü kadar zor olmamıştır; onu belirtmeye çalışıyoruz. En azından, 2,5 milyar ECU'lük malî yükümlülük yerine getirilmemiştir; kurumsal diyalog ve işbirliği istediğimiz biçimde sağlanamamıştır; sebep Yunanistan ve Avrupa Parlamentosunun sürekli muhalefetidir.

Türkiye, genişleme süreci içerisinde iki sebepten dolayı önem kazanmaktadır. Bunlardan birisi, Sovyetlerin çöküşüyle ortaya çıkan duruma göre, Doğu Avrupa ülkeleri bile bütünleşme sürecine alınırken, NATO'da aktif rol oynayan ve yıllarca Batı'nın müttefiki olan Türkiye'nin bunun dışında tutulması, gerçekten akıl alacak bir karar değildir. İkincisi, gümrük birliğini tamamlama önemli bir kozdur; ancak, dünyadaki örneklerde de gümrük birliği geçici bir süreçtir. Temel olan, Ankara Antlaşmasının da öngördüğü gibi, gümrük birliğinin, tam üyeliğe geçişe esas olmasıdır. Nitekim, daha sonraki gelişmelerde de, konsey toplantısında -27 Nisan 1997- bu durum teyit edilmiş ve en azından, Avrupa Birliği Komisyonu, Gündem 2000 ve 16 Temmuz 1997 tavsiye raporunda, ülkemizi, genişleme sürecinden dışlamıştır.

Şimdi, burada, çok önemli olan husus şudur: Şu anda, gümrük birliği ile Türkiye'nin yapması gereken bazı konularda neler önerilebilir, neler yapılması gerekir... Tam üyeliğe ehliyeti kabul etme, ama, katılma sürecine dahil edilmeme, Avrupa'nın büyük bir çelişkisidir. Ayrıca, ülkemiz, her şeye rağmen, çoğulcu demokrasi bakımından, bugün, aday olan ülkelere göre daha tecrübeli ve ileri noktadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sayın Başkanım, bir iki dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Toparlayabilecek misiniz Sayın Sağlam?

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Toparlayayım efendim.

BAŞKAN – Lütfen...

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, öneriler...

Lüksemburg Zirvesi, Türkiye'nin tam üyeliğinin, en azından, zamanlaması konusunda kesin bir kanaate varamamıştır. Aşağı yukarı 20 yıl gibi bir süre öngörülüyor; ama, 20 yıl da, ülkelerin dış politika hayatında büyük bir dönemdir, çok değişiklikler olabilir. Örneğin, Avrupa Birliği, çoğunluk sistemine geçebilir veya dünyadaki başka gelişmeler hiç ummadığımız yerlere bizi getirebilir.

Türkiye, Avrupa ilişkilerinde, kısa vadede, Ortaklık Anlaşması içinde öngörülenleri yapacaktır, orta vadede ise tam üyeliğimizle ilgili adımları atacaktır. Lüksemburg Zirvesi kararları, bu anlamda tam bir talihsizlik olmuştur.

Yine, orta vadede, Türkiye'nin, kendine düşen sorumlulukları yerine getirirken, elbette ki, karşı tarafın da, Avrupa Birliğinin de kendisine düşen yükümlülükleri yapmasını beklemesi hakkıdır.

Türkiye, Avrupalıdır. 19 uncu Yüzyıldaki bir harita, Türkiye'nin, toprak bütünlüğünde Avrupa'da 3 üncü, nüfusta ise 8 inci büyük ülke olduğunu göstermektedir. Bu, bir Fransız haritasıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliğiyle ilgili bir ulusal politika çerçevesi çizen kararı almalıdır. Fikrî ve sınaî haklarda ve dünya markaları tescili gibi konularda Dünya Ticaret Örgütünün de öngördüğü bazı kurumsal, yapısal değişiklikleri yapmalıyız. Tüketici mahkemelerinin kurulması gibi, sınaî haklar konusunda ihtisas mahkemeleri gibi ve buna benzer, Avrupa'ya uyum sağlayan, yaptıklarımıza ilave, bazı yapacağımız şeyler olabilir; ama, bütün bunlar hangi hükümet tarafından yapılacaktır?

Bakınız, 54 üncü Hükümeti, Batı'yı ihmal etmekle suçladınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sağlam...

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bir dakikalık süre lütfen Sayın Başkan...

BAŞKAN – Peki...

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi "Almanya'dan istediğimizi aldık" sürmanşetini hatırlıyorum. Almanya'dan neyi aldık; söylemek istemiyorum. Fransa bize en yakın ülkeydi. Son Ermeni soykırım tasarısı bir yüzkarasıdır. Azerbaycan Devlet Başkanını küstürdük. Özür dileme zilletine düştük.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – İtalya da Sevr'i istiyor...

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Avrupa Birliği deniz, ürünlerimizin ihracını yasakladı.

Türk devletleri ve akraba topluluklarıyla bir büyük eğitim projesi yaptık. Şimdi, buradan, başarısız öğrenciler memleketlerine gönderiliyor. Küskün, kırgın, başarısız sayılan gençler, ileride, bu projenin faydasını zarara dönüştürebilir.

Almanya'daki öğrenciler için kurultay yaptık. Almanya'daki insanlarımızı daha iyi eğitme, daha iyi meslek adamı yapma... Özellikle 1991'de 33 bin olan firma sahibi vatandaşımızın, 1997'de 62 bine çıktığını görüyoruz. Bunlardan, doğrudan doğruya, ülkemizin lehine, en azından, public relations yahut halkla ilişkiler bakımından lobi olarak yararlanmayı istemeliyiz.

Duygusal tepkiler göstermek yerine, akıllı ve tedbirli olmak; herkesi düşman saymak yerine, küreselleşmenin ana kuralının rekabet olduğunu kabul etmek ve olmayacak, abartılı misillemelerden kaçınmak gerekir. Türkiye, reaktif değil, aktif ve kreatif olmalıdır. Diyalog her zaman sürdürülmelidir. Sorunların çözümlenmediği dönemlerde bile, güven artırıcı önmeler alınmalıdır. İçişlerinde olduğu kadar dış dünyada da çareler, demokrasidışı yöntemlerde aranmamalıdır. Kim hangi düzeyde olursa olsun, nasıl bir mazeret ileri sürerse sürsün, bugün sokaktaki çocuk bile, bu Hükümetin, demokratik teamüllerin dışında bazı yöntemlerle işbaşına geldiğini ve gitmemek için nasıl diyetler verdiğini biliyor. Bunun için devlet televizyonunu kullanmanın hiçbir faydası yoktur.

Gelin, ilk önce, şu yaralı demokrasimizi tedavi edelim. Yüce Millete, millî iradeye, millî iradenin asli sahibine gidelim. Çağdaşlık yolu, tam demokrasisiz bulunamaz. Tam demokrasi kurmadan, çağdaş olabilmiş, laik olabilmiş, hukukun üstünlüğünü sağlayabilmiş; kısaca, bu kürede, yeryüzünde, adam olabilmiş bir ülke yoktur.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sağlam, teşekkür ediyorum.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – On bir ay önce yok muydu bunlar; on bir ay içinde mi oldu bu kadar şey?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, müzakereye konu genel görüşme tamamlanıncaya kadar süremiz var. Ben, şimdi, 10 dakika ara vereceğim; ancak, Sayın Taranoğlu'nun bir söz talebi vardı; ikinci oturumda o sözü verme imkânım yok. Zabıtları getirttim, inceledim, gerçekten, rencide edici sözler vardır; o sebeple, kendisine söz vereceğim.

Sayın Taranoğlu?.. Hazır değil; b1u imkânı kullanamıyoruz.

Sayın milletvekilleri, saat 18. 40'ta yeniden toplanmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.30

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.40

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

B) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 632) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Şimdi, görüşlerini ifade etmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin incelenmesi ve geleceğe dönük politikaların önerilmesi için kurulan araştırma komisyonunun raporu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

12-13 Aralık 1997 tarihinde yapılan Lüksemburg Zirvesi, Türkiye açısından talihsiz bir dönüm olmuştur. Otuzüç yıldır Avrupa Birliğiyle ortaklık ilişkisini yürüten, geçiş dönemi koşullarını ve bu aradaki yükümlülüklerini eksiksiz yerine getiren, gümrük birliğini kendi olanaklarıyla tamamlayan ve ek yükümlülükler üstlenen Türkiye, Lüksemburg Zirvesinde alınan kararlarla, tam üye olmak için başvuran ülkeler arasında aday olarak gösterilmemiştir. Tabiî, alınan bu karar, aynı zamanda, Ankara Antlaşmasına da çok uygun bir karar değildir; çünkü, Ankara Antlaşmasının 28 inci maddesinde "Türkiye gümrük birliğini tamamladığında Roma Antlaşmasından doğan ek yükümlülükleri üstlenebileceğini gösterdiği zaman tam üyelik gündeme gelebilecektir" denilmektedir.

Lüksemburg Zirvesinde, Türkiye'nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez daha teyit edilmiş; Türkiye, hükümetlerarası konferansa davet edilmiş ve Türkiye'nin tam üyeliğe katılımını kolaylaştırmak için bir strateji belirlenmesi kararlaştırılmıştır.

Ayrıca, Türkiye'nin Avrupa Birlğiyle ilişkilerinin geliştirilmesi de, insan hakları standartları ve uygulamaları bakımından Avrupa Birliğindeki duruma uyum sağlanmasına, azınlıklara sayı gösterilmesine ve onların korunmasına, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin istikrarlı ve olumlu bir şekilde gelişmesine ve Kıbrıs konusunda, Birleşmiş Milletler nezaretinde yürütülen müzakerelere olumlu katkı yapılmasına, aynı zamanda, siyasî ve ekonomik reformlara da devam edilmesine bağlanmıştır.

Lüksemburg Zirvesinde alınan kararlarla çifte standart uygulanmış, büyük bir haksızlık ve ayırımcılık yapılmıştır. Türkiye'nin ekonomik kapasitesi ve sorunlarını aşmak için kaydettiği gelişmeler tamamıyla gözardı edilmiş, Türkiye'nin kendi içindeki sorunlarına ve Yunanistan'la olan ilişkilerine yanlı ve önyargılı bir şekilde yaklaşılmıştır.

Lüksemburg Zirvesinde alınan kararlar incelendiği zaman görülmektedir ki, burada bazı sorunlar doğru tanımlanmamaktadır; sorunlar, abartılı bir şekilde yansıtılmaktadır; uluslararası hukuk hiçe sayılmaktadır ve Türkiye'den, yerine getiremeyeceği işler talep edilmektedir. Kıbrıs konusunu buna örnek olarak verebilirim. Kıbrıs'taki Türk askeri işgalci olarak tanımlanmaktadır. Kıbrıs Cumhuriyetini kuran Londra, Zürih Antlaşmaları yok farz edilmektedir ve söz konusu antlaşmaların Türkiye'ye yüklemiş olduğu garantörlük görevi ihmal edilmekte, Türkiye, saldırgan bir ülke olarak nitelendirilmektedir.

Ayrıca, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tam üyelik için yaptığı başvuru kabul edilerek ve müzakerelere başlanacağı söylenilerek de, hukuka büyük bir saygısızlık örneği verilmektedir; çünkü, söz konusu uluslararası antlaşmalarda açıkça belirtilmektedir ki, Kıbrıs'ın bir topluluğa üye olabilmesi için, oradaki toplumların her ikisinin de rızası olması gerekmektedir. İkincisi, Kıbrıs'ın, Yunanistan'ın ve Türkiye'nin birlikte üye olmadığı bir topluluğa tam üye olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bunun gözardı edilmiş olması, uluslararası hukukun tamamıyla dikkate alınmaması demektir. Avrupalılar, aldıkları bu kararlarla, hukuk devleti olmanın gerekleriyle bağdaşmayan bir tutum sergilemiştir. Kaldı ki, kendi verdikleri sözde de durmamış olmaktadırlar; çünkü, Avrupa Birliği ülkeleri, Yunanistan'ın tam üyelik için yaptığı başvuruya verdikleri yanıt için hazırladıkları raporda, Türkiye'nin Yunanistan'la olan ilişkilerinin, kendilerinin Yunanistan'la olan ilişkilerini etkilemeyeceğini açıkça belirtmişler idi.

Yalnız, kabul etmek lazım ki, açıkça söylenmese de, Avrupa'nın bu tutumunun arkasında, tarihî, kültürel, ekonomik ve sosyal nedenler de vardır. Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa ülkelerinin giriştiği savaşlar, anlaşılıyor ki, çok kolay silinmeyen izler bırakmıştır. Ayrıca, Avrupa'daki Türklerin kültürlerini korumak için verdiğimiz uğraş sırasında, din kültürünü korumaya biraz fazla yoğunlaşmamız, ayrılıkları daha vurgulamıştır.

Türkiye'deki işsizlik oranının yüksekliği, 1976-1986 yılları arasında gerçekleşmesi gerektiği halde gündemden düşürdüğümüz serbest dolaşımın her an gündeme getirilebileceği izlenimi, tabiî ki, kararları olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, Türkiye'nin, Avrupa Birliği ülkeleriyle ekonomik bakımdan farklı durumda olması ve tam üyelik halinde Türkiye'ye yapılması gereken yardımın çok büyük miktarlara ulaşması ve kalabalık nüfusu nedeniyle, Türkiye'nin tam üye olduğu zaman, karar organlarında ağırlıklı olarak temsil edilmesi gereği, Avrupalıları ürküten diğer konulardır. Aslında, bunların hepsi aşılabilir kuşkusuz; ama, hepimizin kabul etmesi gereken şudur: Türkiye'nin tam üyeliği konusunda, Avrupa'da ciddî bir irade eksikliği, kararlılık noksanlığı vardır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, Lüksemburg Zirvesinde hükümetlerarası konferansa davet edilmiştir; ama, bunu kabul etmemiştir; çünkü, genişlemeyle, hükümetlerarası konferansın bağlantısı zaten kesilmişti. Kaldı ki, hükümetlerarası konferans için diyaloğu geliştirmek gerekçesi ileri sürülmüştür. Türkiye'nin diyaloğu geliştirmek için hükümetlerarası konferansa ihtiyacı yoktur. Türkiye, Ortaklık Konseyini ve Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonunu kullanarak, karşı taraf istediği takdirde, istediği diyaloğu her konuda geliştirebilir.

Lüksemburg Zirvesinde öngörülen ve 3 Martta açıklanan stratejiye gelince: Ankara Antlaşmasındaki olanakların geliştirilmesini, gümrük birliğinin derinleştirilmesini, malî işbirliğinin gerçekleştirilmesini, Türkiye'nin Avrupa mevzuatına uyum sağlamasını, Türkiye'nin belli Avrupa kurumlarına ve projelerine katılmasını öngörmektedir.

Türkiye için, Avrupa stratejisinde yer alan hükümler, aslında, çok daha önceden ortaya atılmış olan ve Avrupalıların yerine getirmedikleri yükümlülüklerdir. Matutes Planı, 6 Mart Belgesi ve 30 Ekimdeki işbirliği projeleri bunların çoğunu kapsamakta idi.

Türkiye için katılma stratejisinde yer alan ve Avrupalıların daha çok üzerinde durduğu kamu alımları, hizmetlerin serbestleştirilmesi ve tarım alanında işbirliği gerçekleştiği takdirde, Türkiye'den çok Avrupa Birliği ülkelerinin yararına işleyebilecek konulardır. Aslında, hazırlanmış olan ve yeni olarak ileri sürülen strateji gümrük birliği artı formülüdür. Gümrük birliği artı formülünü, Türkiye daha önceden reddetmiştir; ama, son geldiğimiz noktada gümrük birliğini sürdürmeye karar verdiği için, bunu olumlu karşılamaktadır. Ne var ki, Ortaklık Konseyinin toplanması için bu stratejinin bir bütün olarak ele alınmasını isteyen Türkiye, Yunanistan'ın tutumu karşısında, Yunanistan'ın stratejiye bile tahammül edememesi karşısında mayıs ayında yapılması düşünülen Ortaklık Konseyinin ertelenmesini istemiştir.

Değerli arkadaşlarım, Yunanistan'ın Avrupa Birliğindeki diğer ülkelere çok büyük baskı yaptığı ve onları tehdit ettiği -örneğin genişlemeyi engellemekle tehdit ettiği- Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkinin genişlemesine hiçbir aşamada izin vermediği bir gerçektir; ama, bunun aşılması da mümkündür. Roma Antlaşmasının 5 inci maddesi, Avrupa Birliği üyelerini antlaşmanın hükümlerini yerine getirmekte ve Avrupa Birliğinin yaptığı sözleşmelerin gereklerini yapmakta yükümlü kılmaktadır ve o gerçekleşmediği takdirde, Avrupa Birliği Komisyonu, bunu yapan, daha doğrusu, yükümlülükleri yerine getirmeyen üyeler için, Avrupa Topluuğu Adalet Divanına ihlal davaları açmaktadır. Yunanistan için de pekala böyle ihlal davaları açılabilirdi; çünkü, açılan ihlal davaları çok sayıdadır ve pek çok konuda örneği vardır; ama, Avrupalılar, bir yandan Yunanlıların tutumunu tasvip etmediklerini ve Türkiye'yle ilişkilerini geliştirmek istediklerini söylemekte; ama, öte yandan da, böyle bir dava açmaya yanaşmamaktadırlar. Böylece, çifte standartla hareket etmekte ve samimî davranmamaktadırlar.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği, sanayileşmiş ülkelerden oluşan ve işbölümü esasına dayanmayan bir topluluktur; politikaları da sanayileşmiş ülkeler tarafından rahatlıkla uygulanabilecek olan ve onların yararına işleyecek olan politikalardır. Dolayısıyla, gönül isterdi ki, aradan geçen otuzüç yıl içerisinde, Türkiye, tarım ve sanayi sektörünü ciddî bir biçimde güçlendirsin ve sanayi ülkelerinin ekonomik yapısına kavuşsun. Ne yazık ki, aradan geçen süre içerisinde bunun olmadığını görüyoruz; çünkü, 1980 sonrasında uyguladığı politikalar, üretimi, yatırımı dışlayan, sanayileşmeyi gündem dışına çıkaran politikalar ve özelleştirme sevdasıyla en önemli kuruluşlarını iş göremez hale getirmesi, Türkiye'nin tarım ve sanayi sektörünü yeterince güçlendirmesini engellemiştir.

Bazen de tam ters yönde adımlar atılmıştır. Örneğin tarım sektörü fevkalade önemliyken ve yurt dışında çok iyi bir şekilde korunurken, Türkiye'nin tarım sektörünün önemli bir parçası olan hayvancılık sektöründe çöküş olmuştur. Nasıl olmasın ki, özelleştirilen 11 adet Et ve Balık Kurumu tesislerinden 9'u kapatılmış vaziyettedir; dolayısıyla, değil güçlendirme, tam ters yönde adımlar atıldığı bir gerçektir. Buna karşılık, Türkiye, bu dönem içerisinde, Avrupalılara karşı olan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmiştir.

Gümrük birliği aşaması değerlendirilirken, sık sık, Türkiye'de ekonominin gümrük birliğinden olumsuz etkilenmediği ve firmaların rekabet gücünün kanıtlandığı ileri sürülmektedir. Aslında, mevcut firmaların rekabet gücünün kanıtlanması, tabiî, işin bir yönüdür; küçük işletmelerin ne durumda olduğunu ciddî olarak anlamak fevkalade güçtür. Çünkü, küçük bir işletme kapatılmak zorunda kalındığında, bu kapatılmanın, sahibinin, işi yeterince iyi bir şekilde yürütememesinden mi yoksa rekabet karşısında direnemediğinden mi kapatıldığını anlamak için gerekli araştırmalara ve verilere sahip değiliz.

Ticaretin artmasından, çok övünülerek bahsedilmektedir; ama, ticaretin artması kadar önemli olan dışticaret açığıdır; ticaretin belli ülkelerde yoğunlaşıp yoğunlaşmadığıdır ve ticaret arttığı için, bu durumun, yatırımları caydırıcı rol oynayıp oynamadığıdır. Bunlar da fevkalade önemlidir ve dikkatle izlenmelidir.

İthalat 1996'da yüzde 37 gibi çok büyük artış göstermiştir; burada ilginç olan nokta şudur: Başka ülkelere olan dışsatımımız, hem 1996 hem de 1997 yılında Avrupa'ya olan dışsatımımızdaki artıştan iki kat daha büyük bir artış göstermiştir. Bu, önemli bir noktadır. Ayrıca, tüketim malları dışalımında büyük artış olmuştur ve toplam diğer dışalımdaki artış yüzde 57'ler dolayındayken, Avrupa Birliği ülkelerinden aldığımız tüketim mallarındaki artış yüzde 245 oranındadır. Bunlar da, izlenmesi gereken noktalardır.

Ayrıca, tabiî, kendi başımıza yerine getirmemiz gereken yükümlülüklerimizi yerine getirmeliyiz. Bunların yerine getirilmemesi, sadece Türkiye'ye zarar vermektedir. O bakımdan, Avrupa ses çıkarmamaktadır ama, bir gümrük yasasının çıkması, ithalatta haksız rekabetin önlenmesiyle ilgili düzenlemenin yapılması, Millî Akreditasyon Konseyinin kuruluş yasasının tamamlanması, özel tüketim vergisi, devlet yardımlarında tekel niteliğindeki durumlarda ve rekabetle ilgili düzenlemelerde gerekli adımların atılması gerekir. Ayrıca, Avrupa Birliği ülkeleriyle de yakın ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesi gerekir, eğer gümrük birliğinin düzgün bir şekilde ve Türkiye yararına işlemesi isteniyorsa.

Bu çerçevede, Avrupa'nın antidamping uygulamalarına son verilmesi için onlarla yakın bir danışma mekanizması geliştirilmelidir; dışarıda işleme rejimi açısından, Türkiye'nin ürünleri, Avrupa ürünleriyle aynı uygulamaya tabi tutulmalıdır ve tek belge ortak transit konvansiyonlarına Türkiye katılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, asıl önemlisi, Türkiye, mutlaka, ticaret politikalarıyla ilgili karar mekanizmalarına dahil edilmelidir. Çünkü, Türkiye, 6 Martta imzaladığı belgeyle, Avrupa'nın, sadece bugünkü politikalarını benimsemeyi kabul etmemiştir; aynı zamanda, Avrupa Birliğinin gelecekte kabul edeceği ticaret politikalarını da benimsemeyi ve uygulamayı taahhüt etmiştir. Tam üyelik kısa bir süre içerisinde olduğu takdirde bu çok önemli bir konu olmayabilir de; ama, şimdi, tam üyelik belirsiz bir tarihe ertelendiği için, kendi bulunmadığı karar organlarında alınan kararları sürekli uygular durumda olması Türkiye'de ciddî sorunlar yaratabilecektir. Bu nedenle, Türkiye, ticaret politikalarının belirlenmesinde, mutlaka, en kısa sürede, karar organlarına katılmalıdır, bunun formülü geliştirilmelidir.

Kuşkusuz asıl yapılması gereken, Türkiye'nin insan hakları ve demokratikleşmedeki eksikliklerini gidermesidir. Türkiye'nin üretime, yatırıma önem vererek ve sanayileşerek hızla kalkınmasıdır. Asıl yapılması gereken, Türkiye'nin, Avrupa Parlamentosu, Avrupa ülkeleri ve dünya kamuoyu nezdinde, Kıbrıs Türk-Yunan ilişkileri, insan hakları ve Ermeni sorunu gibi konularda kendi tezlerini çok büyük bir özenle ve büyük bir çabayla, onlara öğretinceye kadar anlatmasıdır. Türkiye'ye önyargılı olarak yaklaşılması, Türkiye'ye karşı çifte standart ve ayırımcılık uygulanması ve Türkiye'nin hiç hak etmediği bir şekilde dışlanması, ancak bu şekilde giderilebilir diye düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Keleş, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Akarcalı; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, Hasan Dikici ve arkadaşlarına teşekkür etmek istiyorum; vermiş oldukları bu araştırma önergesi vesilesiyle, ciddî ve kapsamlı bir araştırma yapıldı. Bizi dinleyen milletimize de ifade etmek isterim ki, bu araştırma, gerçekten, son derece büyük bir sağduyu içerisinde, hangi milletvekilinin, hangi partiden olduğunu anlayamayacağınız ölçüde- bu her türlü kritiğin, her türlü eleştirinin olmaması anlamında değildir- ciddî bir şekilde yapıldı. Komisyon Başkanı Sayın Sümer Oral'a da teşekkür etmek istiyorum; bu konuda, Türkiye'de, gerek özel sektörde gerek devlette gerekse üniversitelerde, konusunda bilinen, uzman olarak adı çıkmış her kişi, gerçekten dinlenildi, bunlar tutanaklara alındı.

Ortaya çıkmış olan bu rapor, bir yerde, belki de 1963'ten bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir belgesi olarak ortaya çıkmış ilk, tek ve gerçekten de son derece ciddî, kapsamlı bir rapordur. Eğer okullarda, üniversitelerde bu konu öğretilecekse, anlatılacaksa, bu rapor, en güzel şekilde bunu özetleyen bir rapordur. Bu raporun hazırlanmasında da büyük emeği geçen sayın Dışişleri mensubu arkadaşlarımıza ve Pınar Alp'a da buradan teşekkür etmek isterim.

Bu raporun bir de İngilizce özeti hazırlandı; bu şekilde, dünya kamuoyuna da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşü de bir yerde yansıtılmış oluyor.

Ben, burada, tüm siyasî partiler adına konuşan arkadaşlarımın görüşlerine de katıldığımı ifade etmek isterim, hem eleştirilerine, hem önerilerine. Müsaade ederseniz, hem vaktinizi almamak için hem de söylenenleri tekrarlamış olmamak için, birkaç öneriyle, siz sayın arkadaşlarıma katkıda bulunmak istiyorum.

Şimdi, gümrük birliği olgusu bir gerçek, bunu değişteremeyiz; bunu değiştirmek için de, şu anda, herhangi belirli bir ihtiyaç görünmüyor; ama, bu gümrük birliğiyle birlikte -bugün, Sayın Cumhurbaşkanımızla öğle yemeği yiyorduk- ortaya çıkan yeni gelişmeler var. Türkiye, şu anda, Avrupa Birliğine üye olmamış ülkelerle -Bulgaristan'dan Baltık ülkelerine kadar- serbest ticaret anlaşmaları imzalamakta. Demek ki, yeni bir ekonomik alan yaratılabilme imkânları vardır. KEİPA Antlaşması, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Antlaşması devlet başkanları nezdinde imzalanmıştır. Sayın Bakanımızın Çin'deki temasları son derece verimli geçmiştir. Başka bir deyişle, Türkiye, bir taraftan gümrük birliğiyle olan gerçeğini yaşarken, diğer taraftan da, dünyada kendine yeni imkânları arama konumundadır; fakat, gümrük birliği olayı -Brüksel, bugün 15'ler, yarın 20'ler, 25'ler olacaktır- yine de bizim önceliğimizi teşkil edecektir; ekonomisinin yapısından dolayı, orada yaşayan insanlarımızdan dolayı.

Benim gördüğüm, her şeyden önce, Brüksel'deki kadromuzun pekiştirilmesi gerekmektedir. Gümrük birliğine kadar bir anlaşmayı elde etmek için uğraşan kadro, bundan sonra, artık, günlük sorunlarla boğuşan bir kadro haline dönüşmektedir. İşte, gazetelerden okuduğumuz, kimi ihracatımıza yapılan uygulamalarla -ki, bunlar, devam edecektir- yarın, çevre konusundan dolayı, hatta, ambalajda kullanılan malzemenin çevre dönüşümlü olmamasından dolayı mallarımızın iade edildiğini görme durumunda kalacağız. Dolayısıyla, orada, hem ülkemizi enforme eden hem de ülkemizin haklarını sürekli savunacak daha geniş bir kadroya ihtiyaç vardır. Aynı olay Ankara için geçerlidir. Ankara'daki arkadaşların çalıştıkları Dışişleri Bakanlığının ve ilgili bakanlıkların gece 12'lere kadar ışıklarının yanması, bence, hiç iyi değildir; onlar da insandır, günde belirli bir süre çalışma kapasiteleri vardır; onların da, akşam saat 6'dan, 7'den sonra evlerine gidip, aileleriyle birlikte olma ya da diğer vecibelerini yerine getirme durumları vardır. Bunu, iltifat olsun diye söylemiyorum; çünkü, tabiî, arkasından tenkitleri de gelecek. Dışişleri Bakanlığının, özellikle bu konu başta olmak üzere, personel açısından ve imkân açısından kesinlikle desteklenmesi gerekir.

Karşılaştığımız ikinci bir güçlük de şudur: Değerli arkadaşlarım, yıllardır; yani, benim bildiğim tarih olarak 1970'lerden beri, Ankara'da, Avrupa Birliği delegasyonunun başkanlığında, her ay, Avrupa Birliği üye ülkelerinin ticaret müşavirleri ayrı, büyükelçileri ayrı olarak toplanırlar ve kendi aralarında, Avrupa Birliği politikalarının Türkiye'de uygulanmasına yönelik olarak aylık koordinasyon toplantısı yaparlar, Türkiye'deki politikaların Avrupa Birliğine yönelik eleştirilerini yaparlar, değerlendirirler; ama, buna karşın, ülkemizde, bu koordinasyonun, tam değil, kısmen bile olduğunu söyleme imkânı yoktur.

Konu oldukça da dağılmıştır. Dışişleri bunun sorumlusudur; yani, bir aksaklık olduğu zaman, sorulan yer, sorumlu olarak kabul edilen yer Dışişleri'dir; ama, bunun yanında, bir Devlet Bakanlığı da bununla ilgilidir, Dış Ticaret Müsteşarlığı ilgilidir, Hazine Müsteşarlığı ilgilidir, Gümrük Müsteşarlığı ilgilidir ve tabiî, özel sektör de bununla ilgilidir; fakat, saydığım bu yerlerin müsteşarlarının, koordinasyon açısından, değil ayda bir, üç ayda bir dahi bir araya geldiklerini bilmiyoruz; yani, böyle bir olay varsa da, şimdiye kadar bize bilgi verilmiş değildir; ama, maalesef yoktur.

Özel sektör ile devlet arasında bu konudaki koordinasyonsuzluk da oldukça endişe vericidir. Bence, bunun, en kısa sürede giderilmesi kesinlikle şarttır.

Tabiî ki, Avrupa Birliği düşman değildir, hasım değildir; ama, rakibimizdir; yani, ekonomik açıdan rekabet içindeyiz. "Su uyur, düşman uyumaz" derler. Hani, biz uyursak, rakibimizin uyumadığını kabul etmemiz gerekmektedir ve rakibimizin kendi çıkarını kollarken, bizim çıkarımızı kollamadığını düşünme tepkisi de bizi haklı kılacak bir tepki olarak ortaya çıkmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, onun dışında, bugün, Avrupa Birliğiyle ilgili olarak iki enstrüman vardır; biri, Ortaklık Konseyi -ki; çalışmıyor- diğeri Karma Parlamento Komisyonu. Karma Parlamento Komisyonunu bir avuç arkadaş çalıştırıyor; ancak, Karma Parlamento Komisyonu aracılığıyla verilen mesajlar son derece kısıtlıdır; çünkü, bu komisyonun toplantı sayısı bellidir, muhatapları bellidir. Şimdi, biz, biraz da kendi haklılığımızı kendimiz tartışıyoruz, karşı tarafın bize haksız muamelelerine kendimiz kızıyoruz; ama, bunları, muhataplarımıza, rakiplerimize ya da işbirliği içerisinde olduğumuz kesimlere düzenli ve sürekli bir şekilde kesinlikle duyurmuyoruz. Bugün, Türkiye'nin -ne devlet bazında ne de özel sektör bazında- ana politikalarını, haklılığını, karşı tarafın haksızlığını, hem ekonomik alanda hem sosyal alanda hem siyasî alanda, diyelim ki, Avrupa Birliği parlamenterlerine, Avrupa Birliğinin bürokratlarına, bu ülkelerin akademisyenlerine duyuran sürekli, kaliteli bir bültenimiz, bir enformasyon yayınımız yoktur. Bunun gerçekleşmesi, inanın, son derece önemli bir ihtiyaçtır. Biz, Karma Parlamento Komisyonu olarak yaptığımız mütevazı çabalarla aldığımız etkiyi gördükten sonra... Yani, kimi konularda, ayda bir de olsa, Avrupa Birliğindeki parlamenterlere İngilizce, Fransızca, Almanya, İtalyanca, İspanyolca mektup gönderiyoruz. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Karma Parlamento Komisyonuna verdiği üç dört elemanla bunları yapabiliyorsak, bir Odalar Birliğinin çok daha fazlasını yapabilmesi lazımdır, Dışişleri Bakanlığının da, ilgili müsteşarlıkların da...

Şunu belirteyim: Bizim haklılığımız, biraz aynaya söylediğimiz haklılıktır. Karşı taraftan, en iyi niyetle, bize yakın dost olarak sahip çıkmak isteyenlerin elinde bile fazla bir enformasyon olmamaktadır. Aslında, bunu, konu açılmışken belirteyim -diğer arkadaşlarım da bahsetti, Sayın Birgen Keleş de bahsetti- bizim, bu enformasyon eksikliğimiz her konumuzda vardır. Şimdi, şu anda, herhangi bir büyükelçiliğimizi ya da büyükelçiliğin yanında, Türkiye'nin diğer kuruluşlarının gönderdiği -Turizm Bakanlığı olsun Kültür Bakanlığı olsun Planlama olsun Maliye olsun- görevlilere müracaat edip, ben, Türkiye hakkında, lehinde bir yazı yazmak istiyorum, Türkiye'nin lehinde bir program yapmak istiyorum; bana, sizin, Kıbrıs sorununuz, Ege sorununuz, Batı Trakya sorununuz, PKK terörü, Ermenilerin iddiası konusunda, derli toplu, İspanyolca doküman verir misiniz, İtalyanca doküman verir misiniz, Almanca doküman verir misiniz denildiği takdirde, veririz diyebilecek durumumuz yoktur. Bu şekilde hazırlanmış sistematik dokümanlarımız yoktur, periyodik olarak yoktur, yenilenmiş olarak yoktur. Şahsî gayretlerle çıkarılmış olarak, birkaç tane, sağda solda olanı vardır; ama, sürekli yenilenmiş, bir aktif aksiyon içerisinde hazırlanmış olan dokümanlarımız yoktur. Enformasyonun ne olduğunu, iletişimin ne olduğunu en iyi bilen, gazetecilik mesleğinden gelmiş Bakanımızın eğer kendisi bu eksikliği gideremezse, bundan sonra bunu kim giderebilecek, sormak isterim gerçekten. Bunu, bir iltifat değil, bir kritik olarak getiriyorum.

Türkiye'nin bu iletişim eksikliğini gidermek lazımdır. Bu iletişim eksikliğini gidermediğimiz zaman, aynı şey internette karşımıza çıkmaktadır. Bugün, internette, Türkiye'nin aleyhine inanılmaz siteler oluşturulmaktadır, Türkiye'nin aleyhine, inanamayacağınız bilgiler bütün dünyaya yayılmaktadır; ama, karşılığında, bırakın bize husumetle bakanları durdurmak, iyi niyetle bakanları doyuracak ölçüde dahi, cari bilgileri, günlük bilgileri, geçerli bilgileri verme imkânında değiliz.

Bunu, buradan, şunun için belirtiyorum. Şu anda burada belki sayımız az; ama, bütün milletvekilleri adına şunu söyleyebileceğime inanıyorum -çünkü, bütün milletvekili arkadaşlarım aynı duyguyu paylaşıyor- Türkiye'nin çıkarlarını savunmak için, ne eksikse, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu vermeye hazırdır. Yeter ki, Türkiye'nin çıkarlarını savunmak için nelerin eksik olduğu açık bir şekilde konulsun ortaya. Elemansa eleman, donanımsa donanım, binaysa bina, bunlar getirilsin; ama, şimdiye kadar da, bunların, Türkiye Büyük Millet Meclisine net bir şekilde getirildiğini de söyleyemem. Ben, şahsen, onbeş yıldır, Dışişleri Bakanlığından, ihtiyaçları konusunda herhangi bir yazı aldığımı hatırlamıyorum. Yani, lobi yapılması açısından, kulis yapılması açısından tam zamanı. Bundan birkaç ay sonra bütçe görüşülmeye başlanacak. Bu bütçe görüşmeleri esnasında Dışişleri Bakanlığımızın bu eksikliğini giderelim. Değerli arkadaşlarım, geliyorum işin son kısmına. Aslında, Avrupa Birliği ilişkileri, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri olmaktan çıkmıştır; Yunanistan, tam anlamıyla Avrupa Birliğini esir almıştır. Avrupa Birliğinden kimi ülkeler, bu esaret bahanesiyle kendilerini korumaktadır, kimileri tepki göstermek ihtiyacını duymadığı için, işi, oluruna bırakmaktadır, birkaç tanesi de uğraşır görünmektedir; ama, şunu bilelim ki, bizim, önümüzdeki dönem için, siyasî açıdan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, artık, Türkiye'nin Yunanistan'a yönelik uygulayacağı aksiyon planına doğrudan doğruya bağlı ilişkiler haline gelmiştir, benim inancım odur.

Şimdi -Sayın Keleş belirtti- Avrupa Birliği bize diyor ki: "İyi komşuluk ilişkilerine geçin." Yani, bütün meseleleri çözdük, geriye, bir de iyi komşuluk ilişkisi kaldı. Peki, değerli arkadaşlarım, ben, bütün iyi niyetime rağmen tek taraflı nasıl çözebilirim bunu? Yani, yanımdakinin hınzırlığı devam ettiği ölçüde, benim elimde hangi imkân var?.. Yani, eğer iyi komşuluk ilişkisinin bir mihenk taşı varsa, o mihenk taşına Türkiye gidip elini koyduğu zaman, o mihenk taşının rengi iyi veya kötü olmasına göre değişiyorsa, ben bunu deneyeyim ya da muhasebelerde oditi; yapılmaktadır, bir şirketin hesapları doğru mu yanlış mı diye, varsa Türkiye'nin iyi niyet konusunda oditini yapacak bir uluslararası kuruluş, onu da kabul edeyim.

Şimdi, aslında, böyle bir yaklaşım neyi getiriyor; Yunanistan, Türkiye'ye karşı ne kadar hırçın, ne kadar huysuz olursa, Türkiye'nin iyi niyetli komşuluk ilişkilerini yapmasını o kadar engelleyecektir; ama, tabiî, bunları, biz bize söylememiz yetmiyor;bizim, bunları ortadan kaldıracak, bertaraf edecek politikalar oluşturmamızı gerekli kılmaktadır.

Yunanistan'ın, Türkiye'ye karşı, hasmane, kompleks dolu politikasının değişebileceğini de sanmıyorum. 1983'ten beri, rahmetli Özal'ın yanında, Yunanistan'a karşı mantıklı, sağduyulu bir insanın geliştirebileceği her türlü fikri geliştirmeye çalıştık; bunlar içerisinden, uygulanabilir görünen her türlü politikayı uygulamaya çalıştık; fakat, karşılığında -en son Cardiff toplantısından gelen bilgilere göre- Yunanistan, ne pahasına olursa olsun, Türkiye'yi durdurma politikasına, Türkiye'ye kötülük yapma politikasına devam etmektedir. Yunanistan, artık, kendi çıkarlarını korumanın ötesine geçmiştir. Yunanistan, doğrudan doğruya, Türkiye'yi düşman olarak kabul edip, Türkiye'yi bertaraf etme politikaları içine girmiştir; buna, maalesef, inanarak söylüyorum; keşke, böyle bir duruma, inanır duruma düşmemiş olsaydım.

Yunanistan, bir yerde, bizim Kurtuluş Savaşındaki sloganımızı almıştır; yani "hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh da bütün vatandır" diye. Demek ki, Yunanistan "Türkiye'ye karşı, yalnız sınırlarımız yoktur, Türkiye'ye karşı, bütün dünyada global bir şekilde -o satıh da bütün dünyadır- mücadele etmemiz gerekir" şeklinde bir yapıya girmiştir.

Şimdi, bizim eksiğimiz nedir? Şunu belirteyim, biz, yine, diplomatik açıdan olgun ve sağduyulu bir ülke olarak, kendimize yaraşır bir şekilde pürüzlerimizi gidermek için bütün diplomatik yolları kullanmaya devam edelim; NATO'da, Birleşmiş Milletlerde, neresi varsa; ama, buna devam ederken, Yunanistan'ın yapısının bu olduğunu da unutmayalım.

Bu ülkenin, ülkemize yönelik, kin, nefret dolu uygulamalarını dünyaya teşhir etmemenin suçluluğunu da biz yaşıyoruz; bizim suçumuz var. Biz, Yunanistan'a, bir taraftan pürüzleri gidermek için el uzatırken, öbür taraftan da, bu ülkenin ne mal olduğunu anlatmama gafletine düşüyoruz. Bence, bundan, artık, sıyrılmak lazımdır.

Bugün, Batı Trakya'da, tam anlamıyla, bir açık hava hapishanesi yaşanmaktadır. Batı Trakya'nın bütün o bölgelerinde askerî bölge sistemi vardır ve nereden kalmıştır, size de belirteyim; İkinci Dünya Savaşından sonra, o bölgede yoğunlaşmış olan Yunan komünistleri yenildikten sonra, Bulgaristan'dan Yunanistan'a saldırı olabilir diye Bulgaristan'a kaçmışlardı; yani, Batı Trakya'nın askerî bölge içine alınmış olması, Türk tehdidinden oluşmamıştı, İkinci Dünya Savaşından sonra Bulgaristan'dan gelebilecek tehdide karşı oluşmuştu ve bu, devam etmektedir. Bulgaristan'da, yüzbinlerce kişinin yaşadığı yere girip çıkmak kontrole tabidir. Geçen sene, İngiliz büyükelçiliğinden bir diplomat, o bölgeyi; yani, Avrupa Birliğine 1981'den beri üye olan o ülkeyi, o bölgeyi gezerken farkına varılmıştır ve Yunan polisi tarafından bölgeden ayrılması istenmiştir.

Şimdi, dostluk için giden işadamlarımızın dövüldüğünü televizyonlardan görüyoruz, müftülerimizin hapsedildiğini görüyoruz. Yunanistan'daki Türklerin bulunduğu bölgedeki camilere, evlere bir tek çivi çakılmadığını biliyorum; ama, bunları bilip de kendimize saklamamız, bence, Yunanlılara hizmet etmek anlamına gelir. Bunları, artık, Türkiye, çok ayrıntılı bir şekilde, sistematik bir şekilde, kaç paraysa, harcayarak, teşhir etmelidir; çünkü, Yunanistan'ın, yaptığı yanına kâr kaldığı sürece, bu politikaları devam edecektir. Bizim, Yunanistan'ın canını yakacak, çıkarlarına dokunacak politikalara gitmemiz şarttır. Girit, Makedonya, Katolik kilisesi gibi noktalar, Yunanistan'ın zayıf noktalarıdır. Mesela, Girit'tekilerin kendilerine "biz Yunanlı değiliz" dediklerini acaba bilenlerimiz var mı? Girit'te, Yunanistan'a karşı bir yapı vardır. Yunanistan, eğer, kendisi, PKK'yı özgürlük açısından destekleme hakkını görüyorsa, o zaman, ben de, düne kadar hiçbir zaman Yunanlı olmamış olan, Grek olmamış olan Girit Adasındaki insanlara da destek vermeyi bir hak olarak görebilirim.

Yunanistan, şu anda, Batı ülkeleri içerisinde, resmen, hukuken ırkçı politika uygulayan tek ülkedir. Yunan Anayasası ırkçıdır. Yunan Anayasası, Yunan olma ile, Ortodoks olmayı eşdeğer tutmaktadır. Yani, birisinin Yunanlı olabilmesi için, aynı zamanda Ortodoks olması gerekmektedir. Sonuç nedir; Yunanistan'da yaşayan Yunan kökenli 50 bin kadar Katolik için, daha geçen sene Le Figaro ve Le Monde gazetelerinde "Yunanistan'da Katolik olmanın azabı, yaşanan cehennem" diye yazılar çıkmıştı ve yine, iki sene önce, bir üst düzey Yunan kilisesi üyesi -başpiskoposu diyelim- Vatikan'la olan devlet ilişkilerinin kesilmesini istemişti. Biliyorsunuz, Vatikan da bir devlet statüsündedir.

Şimdi, biz, bu meselenin üzerine bu şekilde eğildiğimiz zaman, Yunanistan'ı teşhir edecek çok imkânımız var. Yunanistan’ı niye teşhir edeceğiz; şu açıdan: Bizim iyi niyetle yaklaşmamızı istediğiniz ülkenin esas yüzü bu; yani, Türkiye'nin, kavgacı olmadığını ve bu gibi bir ülkeyle sorunlar yaratmak istemediğini; ama, bu ülkenin esas mayasının bu olduğunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akarcalı, 2 dakika eksüre yeter mi?

BÜLENT AKARCALI (Devamla) – Yeter efendim; zaten sonuna gelmiştim; teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT AKARCALI (Devamla) – Temel olarak, Yunanistan'ı kötülemek, Yunanistan'la oynamak değil; bu, bize yakışmaz; Türkiye'nin büyüklüğü ölçüsünde bu işler götürülür; fakat, dünya kamuoyu, maalesef, bizim hakkımızda ne kadar ters bir inanca sahipse, Yunanlılar hakkında da o kadar iyi bir inanca sahip. Neden; kabul etmek lazım, biz, kendimizi, bu açıdan hiçbir şekilde tanıtma gayreti içine girmiyoruz; Yunanlılar ise yüz milyonlarca doları bunun için harcamaktadır.

Türkiye'nin Avrupa'yla ilişkisi -Avrupa'nın kendisi istesin istemesin- vardır ve devam edecektir. Bugün, 2 milyonu Balkanlar'da olmak üzere 5 milyonu aşan vatandaş ve soydaşımız Avrupa'da yaşamaktadır. Bize sempatiyle, dostlukla yaklaşan, İstanbul'u, hâlâ, Osmanlı dönemindeki gibi kendi başkentleri olarak gören Boşnak, Pomak, Arnavut ve benzeri insanlarımızı da düşünürsek, Türkiye'nin, hiçbir şekilde Avrupa'dan kopamayacağı açıktır. Çünkü, Türkiye'nin Avrupalı niteliğini tescil etmek veya etmemek, Avrupa Birliğinin veya başka bir kuruluşun yetki ve iradesinde değildir. Buna, herkesten önce Edirne'yi başkent yapan atalarımız karar vermişti. Yani, Türkün Avrupalılığının ne olduğuna Edirne'nin başkent yapılmasıyla karar verilmişti ve cumhuriyete kadar da, cumhuriyetle birlikte bu da devam etmişti. Bize düşen, atalarımızdan kalan bu azim ve kararlılığı aynı şekilde devam ettirmek. Avrupalı olmak için mi; değil, biz, zaten Avrupalıyız; halkımızın layık olduğu o çağdaş düzeyi, sosyal, ekonomik, demokratik, siyasî konulardan elde etmek için...

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akarcalı, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Sayın Komisyonun talebi var mı efendim?..

(10/21) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI SÜMER ORAL (Manisa) – Evet; izniniz olursa efendim...

BAŞKAN – Estağfurullah, buyurun efendim.

Komisyon adına, Komisyon Başkanımız Sayın Sümer Oral.

(10/21) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Hasan Dikici ve 37 arkadaşının, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin incelenerek, uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması için vermiş bulundukları önergenin, Genel Kurulun 29 Temmuz 1997 tarihli birleşiminde benimsenmesi üzerine kurulan Araştırma Komisyonu, çalışmalarına 30 Kasım 1997 tarihinde başlamış ve öngörülen süre içerisinde raporunu tamamlayarak, 23 Mart 1998 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuştur.

Komisyonun değerli üyelerinin çalışmalarda ortaya koymuş oldukları titizlik ve üstün gayret, her türlü takdirin üzerinde olmuştur. Komisyonun kıymetli üyelerine, komisyon çalışmalarına görüş ve düşünceleriyle katılmış bulunan devletimizin ilgili üst düzey elemanlarına, bilim adamlarımıza, meslek kuruluşlarının değerli başkan ve temsilcilerine ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriyle uzun süre haşır neşir olmuş, bugün ise, özel kesimde başarılı görev üstlenen diplomat ve ekonomist arkadaşlarımıza ve çalışmalara iştirak eden Meclisimizin memurlarına teşekkür etmeyi bir görev kabul ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri, uzun bir geçmişe sahiptir. İlk başvuru, Temmuz 1959 tarihinde yapılmıştır. Avrupa Birliği'nin nüvesini oluşturan, o günkü adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu meydana getiren Roma Anlaşmasının 1958 yılında imzalandığı göz önüne alınırsa, Türkiye'nin, Birlikle olan ilişkisinin tarihsel derinliği daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Görüldüğü gibi, o zaman daha çok siyasî bir nitelik taşıyan Roma Anlaşmasının imzalanmasından hemen bir yıl sonra, Türkiye, müracaatını yapmıştır. Bununla birlikte, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini hukukî zemin üzerinde şekillendiren anlaşma, hepinizin bildiği gibi, 1963 senesinde imzalanan Ankara Anlaşmasıdır. İlk müracaattan itibaren otuzdokuz, Ankara Anlaşmasından bu yana ise otuzbeş yılı bulan uzun bir ilişki dönemi ortaya çıkmaktadır.

Avrupa Ekonomik Topluluğuyla temasların başladığı 1959 yılından bu yana, Türkiye'de, tam 34 hükümet görev yapmıştır. 34 hükümetin programları incelendiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen, neredeyse, tüm siyasî partilerin yer aldığı bu hükümetlerin hiçbirisinin, Avrupa Birliğiyle bütünleşilmesine karşı tavır almadığı görülmektedir.

Ortaya çıkan bu tablo, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün düşlediği, Türkiye'nin muasır medeniyet seviyesine erişmek; hatta, onu aşmak hedefine uyan ve yakışan bir yaklaşımdır.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri tarihsel gelişmeleri içinde yer alınırken, tarihin muhasebesinin yapılması ve Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin başladığı günden bugüne izlenen çizgi ve yapılan müzakerelerde, sahip olduğumuz kozlarımızın yerinde ve düzgün bir şekilde kullanılıp kullanılmamış olmasının ortaya konması yerine, bugünkü koşullarda, Türkiye'nin ileriye dönük neleri yapabileceğine ağırlık veren bir yaklaşım benimsenmiştir.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri değerlendirirken, bunların dünyadaki gelişmelerden soyutlanamayacağını hatırdan çıkarmamakta yarar vardır. Özellikle, dünyada ekonomik ilişkilerin geçirmekte olduğu evrimi ve bunun, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler üzerinde yaratacağı etkileri göz önünde bulundurmak, hiç kuşku yok ki, gerekli bir yaklaşım olacaktır.

Göz önünde tutulması gereken ilk önemli husus, mal ve hizmet ticareti ile sermaye hareketlerinin tamamen serbestleşmesi olgusu olarak tanımlanabilecek küreselleşme ile dünya çapında gerçekleştirilebilecek işbirliği yanında, gelişen bölgesel bütünleşme hareketleridir. Bunlar, hayatımıza yoğun bir biçimde giren, bir bakıma yeni sayılabilecek kavram ve oluşumlardır. Dünya, yeni bir yüzyıla, hatta yeni bir binyıla girerken, küreselleşme ve bölgesel bütünleşme hareketleri, en çarpıcı gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir yanda küreselleşme olayı var; diğer taraftan da, üçlü kutuplaşma olarak tanımlanan bir düzen ortaya çıkıyor; Avrupa Birliği, NAFTA ve Asya-Pasifik bölgesinden oluşan üç temel eksenli bir dünya.

Dünya ticaret hacminde Avrupa Birliği, yüzde 40 oranında paya sahiptir. Bölgesel bütünleşmeler içinde, 372 milyon nüfusu, ortalama 20 bin doları biraz aşan fert başına gayri safî millî hasılâsıyla en güçlü olanı Avrupa Birliğidir.

Ayrıca, içinde bulunduğumuz üç kutuplu yeni dünya yapısı, dışsatımlarını büyütmek, dışpazarlarını konsolide edebilmek ve dünyadaki sermaye hareketlerinden daha fazla yararlanabilmek maksadıyla, ülkeleri, bölgesel bütünleşmeler içinde yer almaya özendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1963 tarihli Ankara Antlaşmasıyla şekillenen Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri; hazırlık, geçiş ve gümrük birliğinin tamamlanması olmak üzere, üç dönemden oluşmaktadır. Bilindiği üzere, 1973 yılında başlayan ve 22 sene süren geçiş dönemi sonunda, 6 Mart 1995 tarihinde, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararıyla Türkiye, 1996 yılından itibaren Avrupa Birliğiyle gümrük birliğini tamamlamıştır.

Gümrük birliği, Ankara Antlaşması ve Katma Protokolden kaynaklanan hakkımız olan ve Avrupa Birliğiyle tam üyelik yolunda bir süreçtir. Gümrük birliğinin tamamlanmasından bugüne ikibuçuk yıl geçmiştir; bazı beklentilerin aksine, gümrük birliğinin tamamlanmasının Türk ekonomisi ve sanayii için altından kalkılamayacak bir yük ortaya çıkaracağı iddialarının doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Gümrük birliğinin, ekonomimiz üzerindeki etkileri hakkında nihaî bir değerlendirmeye varmak için vakit henüz erkendir. Gümrük birliği sahasında dışticaret verileri incelendiğinde, 1996 yılında, Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatımızın bir önceki yıla göre yüzde 34,7 oranında, ihracatımızın ise -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- yüzde 3,6 oranında yükseldiği görülmektedir. 1997 senesinin ilk yedi ayında Avrupa Birliğine ihracatımız, 1996 yılının aynı dönemine göre yüzde 3,7 oranında, ithalatımız ise yüzde 0,3 nispetinde bir artış kaydetmiştir; yani, 1996 yılında görülen trendler, 1997 yılında biraz daha rayına oturmuştur.

Gümrük birliğini tamamladıktan sonra, ithalatımız, ihracatımızın çok üzerinde bir oranda artmıştır; ama, 1997'de, bu, normale inmiştir.

Gümrük birliğinin başarısız olduğu alan, esas beklentisi olan yabancı kaynak transferleri üzerinde olmuştur. Türkiye'ye gelen yabancı sermayede, tersine, gerileme görülmüştür. Borç bulabilme imkânları, gümrük birliği nedeniyle artmamıştır. Hiç kuşkusuz, bu gelişmelerde, ülkedeki siyasî istikrarsızlık ve yüksek enflasyon oranının da önemli rolü bulunmaktadır. Meseleyi, sadece gümrük birliğinin tamamlanmasına bağlamak, çok gerçekçi bir değerlendirme olarak karşımızda görünmez.

Gümrük birliğiyle birlikte Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizin sorunsuz bir döneme girdiği söylenemez. Avrupa Birliği, gümrük birliğiyle birlikte ülkemize karşı üstlendiği bazı yükümlülükleri yerine getirmemiştir; bunların başında, malî işbirliği ile kurumsal işbirliği alanında atılacak adımlar gelmektedir.

Lüksemburg Zirvesi sonrasında, Türkiye–Avrupa Birliği ilişkileri yeni önemli bir döneme girmiştir. Lüksemburg Zirvesinde, Türkiye hakkında alınan karar, uzun bir düşünme sürecinin son halkasıdır. Kararın ortaya koyduğu gerçek, üye ülkelerin, Türkiye'nin tam üyeliğinin en azından zamanlamasıyla ilgili olarak açık bir kanaate henüz varamamış olmalarıdır. Lüksemburg Zirvesi, Avrupa Birliğinin ortalama yirmi yıllık bir perspektif içinde genişleme sınırlarını çizmiştir; Türkiye'nin tam üyelik sürecinde yer aldığına karşı çıkılmamakla birlikte, bu perspektife dahil edilmediği görülmüştür. Esasen, Avrupa'nın, Türkiye'nin Avrupa Birliği içindeki gerçek yerini düşünmeye başladığı tarihin de, ksemburg zirvesinden çok kısa bir süre önceye isabet ettiği ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği, demek ki, 12–13 Aralık 1997 tarihlerinde yapılan Lüksemburg toplantılarına kadar, Türkiye'nin Avrupa Birliği içindeki yerini çok samimî olarak düşünmemiş; bu durum ortaya çıkmaktadır. Lüksemburg Zirvesi kararlarının, yakın gelecekte, Türkiye'nin haklı ve hukukî beklentilerini karşılayacak biçimde gözden geçirilebileceği kuşkuludur; esasen, Avrupa Birliği yetkilileri de bu hususu ikrar etmişlerdir.

Bu tespitlerin ışığında, Türkiye'nin, Avrupa Birliğiyle ilişkilerine yaklaşımının kısa ve uzun vadeli olarak iki boyutta ele alınması yararlı olacaktır. Nitekim, dün ve bugün yapılan Cardiff toplantıları da bu konuyu net bir şekilde gözler önüne sermiştir. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin kısa vadede ortaklık anlaşması kapsamında geliştirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Burada temel sorumluluk, Ankara Antlaşması, Katma Protokol ve gümrük birliği kararıyla ilgili yükümlülüklerini dahi yerine getirmemiş olan Avrupa Birliğindedir. Avrupa Birliği Komisyonunun hazırladığı 3 Mart 1998 tarihli Türkiye İçin Strateji Bildirimi, bu bağlamda, gerçekte yeni değildir; ancak, geçmiş tecrübelerin ışığında bu hususta bir değerlendirme yapabilmek için, Avrupa Birliğinin atacağı somut adımların görülmesi gereklidir. Bununla birlikte, Avrupa Birliğiyle olası müzakerelerin başarıya ulaşması için, Türkiye'nin kendini ekonomik, sosyal ve siyasal bakımdan hazırlaması ve gerekli politika ve mevzuat uyumlu çalışmalarına hız vermesi gerekmektedir.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin orta vadedeki gelişmesini tayin edecek en önemli faktör ise, Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin adaylığı konusunda atacağı adımdır. Esasen bu ilişkiler halen ortaklık anlaşması çerçevesinde yürütüldüğüne, bu anlaşmanın nihaî hedefi, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üyeliği olduğuna ve Avrupa Birliği Konseyi, Türkiye'nin, 1987'de yaptığı tam üyelik başvurusunu kabul edip, komisyon görüş hazırladığına göre, bu faktör, Avrupa Birliğinin hukukî yükümlülüğüdür.

Bu bağlamda, Lüksemburg Zirvesi kararları, gerçekten bir büyük talihsizlik olmuştur. Lüksemburg kararlarından sonra, Türkiye, Avrupa Birliğine olan güvenini ciddî ölçüde yitirmiştir. İlişkilerin normal mecraına dönmesi için, bu güvenin tazelenmesine ve Avrupa Birliğinin, ülkemize uyguladığı çifte standart politikasını terk etmesine ihtiyaç vardır. Bu vakıadan hareket edildiğinde, Türkiye'nin, orta vadede Avrupa Birliğine yaklaşımını, Avrupa Birliği yönünden gelişmeler etkilemeye devam edecektir. Türkiye, tam üyelik başvurusunun geçerliliğini bu kapsamda değerlendirmelidir.

Her halükârda, Avrupa Birliğinin, şimdiye kadar izlediği, ülkemizden yerine getiremeyeceği taleplerde bulunma politikasından da vazgeçmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, CARDİFF Zirvesi fevkalade önemliydi. Türkiye'nin de kendisine orta vadede düşen sorumlulukları süratle yerine getirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, mevzuat açısından, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli bir işlev üstlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, ekonomik ve siyasî yapıda, çıtanın daha yukarıya çekilmesi gerekmektedir. Yüzde 90 enflasyon ve yüzde 10'ları bulan kamu kesimi borçlanma açığıyla, Türkiye'nin rekabete açık bir dünyada mücadele etme şansı o kadar güçlü değildir. Bir an evvel derlenilip toparlanılması, bu dönemde bunların yapılması ve bunları yaparken de Avrupa Birliğine üye olmak için değil, Türkiye'nin bu ölçütlere ulaşması gerektiği için yapıldığının da bilinmesi gerekir. Nitekim, Sayın Mehmet Sağlam, konuşurken, Avrupa Birliğinin bir bakıma malî anayasası olan Maastricht ölçülerini verdiler. Bunlara bakıldığı zaman, Türkiye'nin kendisine çekidüzen vermesi ve bu yolda bir saniye dahi kaybetmemesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizin, Avrupa Birliğiyle bütünleşmesinin uzun bir süre alacağı gerçeğinden hareketle, Birliğin karar alma mekanizmalarına katılmamız için, taraflarca uygun formül bulunmalıdır.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde, uygulamadaki hazırlıklar saklı kalmak kaydıyla, genel hatları yukarıda çizilen çerçevede, ulusal çıkarlarımızı önplana çıkaran bir politika izlenmesinin yerinde olacağı mütalaa edilmektedir.

Yukarıda sunulan önerilerin gerçekleşebilmesi için şart olan bir husus vardır : Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde ulusal politikaların kalıcı bir şekilde formüle edilmesi, içeriğinin belirlenebilmesi ve sağlıklı biçimde uygulanabilmesi için, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriyle ilgili olabilecek, toplumun her kesiminin bu konuda bilgi sahibi olmasının sağlanması gerekmektedir. Bu ise, bir yandan Avrupa Birliğiyle ilgili yurtiçi tanıtım faaliyetlerinin etkili bir şekilde yürütülebilmesi, öbür yandan, gerek düzenli eğitim programları çerçevesinde gerek hizmet veya meslekiçi eğitim ya da genel halk eğitimi programları çerçevesinde yürütülecek eğitim çalışmalarıyla elde edilebilecek bir husustur.

Bu konunun üzerinde durulması, özellikle eğitim kurumları ve bu alanda faaliyet gösteren merkez ve enstitülerin bu konudaki katkılarının sağlanması hususunda teşvik edici tedbirlerin alınması önem taşımaktadır.

Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum: Komisyon üyesi değerli arkadaşım Sayın Sağlam, Avrupa Birliğiyle ilgili değerlendirmeleri yaparken, belki de Avrupa Birliğinin normları bakımından hiç uygun düşmeyen, Türkiye'nin Hükümetinin demokratik meselesini tartışmaya açtılar. Keşke böyle bir tartışmayı açmamış olsaydı; çünkü, bu, sanıyorum kendisinin de maksadını aşmıştır.

Bugün, işbaşında bulunan 55 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, kendisinden önceki 54 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti gibi, fevkalade meşru ve demokratik yollardan güvenoyu alarak gelmiştir.

Bugün, onu, mademki, demokratik bulunmuyorsunuz, demokratik bulmamanız karşısında bizim de size şunu söylememiz gerekir: Buradaki güvenoylamasına sizler de katıldınız ve sizlerin güvenoyuyla bu Hükümet işbaşındadır. Siz, tabiî, bizlerle aynı istikamette oy kullanmamış olabilirsiniz; ama, güvenoyu almıştır ve güvenoyunda, sizin de katkılarınız vardır. Sizin katkılarınızın demokratik olmadığını söylemeniz sanıyorum ki, çok doğru bir değerlendirme olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oral, teşekkür ediyorum.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bir açıklık getirebilir miyim?

BAŞKAN – Bulunduğunuz yerden olur efendim.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Efendim, ben, 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin demokratik teamüllere uygun olmayan yöntemlerle kurulduğunu söyledim, demokratik olmadığını söylemedim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – İkisi de aynı şey.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Çok farklı iki şey.

BAŞKAN – Efendim, izin verir misiniz, rica ediyorum...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yani, orada gereksiz yere bir şey konuşulmuş.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Gereğini size soracak değiliz Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Sağlam, ben, size bir iki cümlelik söz verdim...

Sayın Güney, geç vakte geldik...

Sayın Bakan, konuşmacılardan bazıları, 8 milyonluk Yunanistan'ın, 370 milyonluk Avrupa'yı esir aldığını ısrarla ifade ettiler; bende, istifhamlar oluştu, bizi izleyenlerde de oluşmuştur. Gerçekten, 8 milyonluk Yunanistan, 370 milyonluk Avrupa'yı esir aldı mı; gerçekten aldıysa, biz, Avrupa'ya iltihak ettiğimiz zaman yahut iştirak ettiğimiz zaman, biz de, o esaret içerisine girecek miyiz? Bu konuya vuzuh getirirseniz, rahatlarız efendim.

Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, hem bu toplantıya katılan bütün sayın milletvekillerini ve bu toplatının gerçekleşmesini mümkün kılan önerge sahiplerini teşekkürlerimle kutlamak istiyorum hem de bu çalışmanın, bizim politikalarımıza ışık tutacak, yön verecek bir çalışma olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca, Komisyonumuzun Sayın Başkanına da, ilk günden başlayarak, iyi niyetli, düzenli ve yaratıcı çalışmasından ötürü teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Avrupa Birliği, Türkiye açısından, elbette hem çok önemli hem de çok zor bir konu. Çeşitli beyanlarda belirtildiği gibi, sözcülerimizin ortaya koyduğu gibi, Avrupa Birliği meselesini bir saplantı yapmamak lazım, önemini bilmek lazım; Türkiye'nin bütün umudu, geleceği, her şeyi bu Birliktedir gibi yaklaşmamak lazım; Türkiye'nin ufkunun çok geniş olduğunu bilmek; ama, bu ufkun içinde Avrupa Birliğinin önemli bir yer tuttuğunu, Türkiyemizin ilişkilerinde, özellikle ekonomik ilişkilerinde, Türkiyemizin istikrarlı bir pazar sahibi olmasında -pazar sahibi; bilhassa bu kelimeyi kullanıyorum- Avrupa Birliğinin önemli bir konumu olduğunu, hep dikkate almak lazım.

Şimdi, efendim, bu Avrupa Birliği konusu, zaman zaman, memleketimizde çok gereksiz şekilde büyütülebiliyor, bazen gereksiz küçültülebiliyor. Hükümetimizin yapmaya çalıştığı, benim yapmaya çalıştığım, Avrupa Birliği olayını, gerçek, aklî, mantıklı yerine oturtmak Türkiye'nin dış siyasetinde, Türkiye'nin konumunda ve dolayısıyla da, meseleyi, bir heyecan açısından, bir büyük iddialaşma açısından değil, memleketimizin menfaatı, insanımızın menfaatı, soğukkanlı bir matematik hesap olarak görmek.

Sayın milletvekilleri, gerçi, ilk bilgiler bana geldi -bu konunun hep ilgilileriyiz burada- Cardiff'teki zirveden gelen bilgileri size sunmak istiyorum; ayrıca, ilk bilgilere dayanarak, benim yaptığım ihtiyatlı bir ön değerlendirmeyi de size sunmak istiyorum; tabiî, daha ayrıntılı değerlendirmeyi Bakanlığımız yarın yapacaktır.

Şimdi, efendim, Cardiff'te kabul edilen ve şu sıralarda resmîleşmekte olan -çünkü, bunun resmîleşmesi dönem başkanının basın toplantısında açıklamasıyla oluyor- kabul edilen metin bize az önce ulaştı ve bunun da açıklaması yapılacak, o zaman resmîleşecek ve bu kaydıihtiyat içinde konuşuyorum ve çok da özetleyerek.

Şimdi, söylenebilecek şudur: Türkiye'nin Avrupa Birliğinin genişleme sürecindeki konumunda nispî bir gelişme olmuşa benzemektedir. Yani, Cardiff'te vardıkları sonuçlar, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkileri, Avrupa Birliğinin genişleme sürecinde Türkiye'nin konumu esasında bir nispî iyileştirme, gelişme sağlamışa benzemektedir. Burada yine görülebildiği kadarıyla, kaydıihtiyatla aynı şekilde, ilk kez, o benim hiç de hoşuma gitmeyen bir tanımları vardı, biz de kullanıyoruz onu, o tanım artık yok; yani şu ehil (eligible) lafına ben hep tepki duymuşumdur. İşte, Türkiye üye olmaya ehil (eligible) gibi, bu yayımladıkları belgede artık "eligible" lafı yok, Türkiye'nin doğrudan doğruya bir üyelik adayı olduğu belirtiliyor, birkaç kelimeyle değinilmiş. Ayrıca, tanımlarda da aynı durum var. İşte, "adayların üyelik yolundaki gelişmeleri şu şu şu esaslarda olacak" ifadesi ve Türkiye orada geçiyor. Ondan sonra, yine ilk defa, bu da değişik mesela; Lüksemburg'da kullanılan tanımlardan farklı olarak, yine ilk kez "Türkiye'yi üyeliğe hazırlama stratejisi" olarak geçiyor. Bunları da çok büyütmüyorum, onu da belirteyim; fakat bu farklılaşmaları sadece bilgilerinize sunuyorum, yoksa "aman ne harika oldu" anlamına konuşmuyorum.

Bunlar, zannederim, olumlu hususlar, bunun gibi, Türkiye'ye dönük stratejinin işlemesi için gereken ekonomik önlemler, malî destekler konusunda bir atıf var ve bu konuda "Avrupa Komisyonunun, bu stratejinin uygulanması için öneri hazırlaması yahut öneri hazırlayacağı" belirtiliyor. Burada, tabiî sıkışıklık... Değineceğim, Yunanistan, maalesef, Cardiff'te de yine malum tavırlarını devam ettirmiş. Bu Türkiye'ye dönük üyelik stratejisinin -şimdiki tanımıyla- uygulanması için malî destek protokolü var -aslında, Türkiye'nin o paralara falan ihtiyacı yok tabiî, ayrı mevzu; ama, sembolik olarak önemli- ve bu parayı veremiyor Avrupa Birliği; neden; çünkü, Yunanistan veto ediyor.

Şimdi, bu konuda, gene, Avrupa Birliğinin mekanizmaları içinde; fakat, Yunanistan'ın veto edemeyeceği bir çerçevede, bu malî desteklerin hayata geçirilmesi yönünde bir adım, bir niyet bugünkü kararlarda mevcut. Efendim, tabiî, bunlar, olması gereken hadiseler.

Şunu da belirteyim, gene bir öndeğerlendirme yapıyorum; yani, kendimi ve Bakanlığımı çok bağlayarak, angaje ederek konuşmuyorum; ama, bu olumlulukların, Avrupa Birliğiyle aramızdaki bazı konularda, siyaseten, bana göre, Avrupa Birliğinin koymuş bulunduğu mesafeyi ortadan kaldırdığı izlenimini de almıyorum. Yani, evet, gelişmeler vardır, olumlu gelişme de vardır; fakat, bu gelişme oldu diye, bizim bazı kaygılarımız ortadan kalkmış mıdır; ben, onların kalktığını söylemek durumunda değilim.

Gene, bu kâğıdın bağlamında, işler sanki biraz normaline dönebiliyor gibi bir izlenim almak mümkün. Yani, nedir Avrupa Birliği süreci, nedir üyelik süreci; bir ülke, üye olmak istediği vakit -ki, Türkiye bu talepte bulunmuştur- Avrupa Birliği, onun, siyasî, ekonomik konumunu incelemeye başlıyor; eksiği nedir, fazlası nedir, destek verilebilir mi, verilemez mi gibi ve bir süreç başlıyor; o süreç içinde bazen o aday ülkeye "hayır, sizin şu, şu, şu koşullarınız nedeniyle gelişme sağlayamıyoruz, bunları düzeltmeniz lazım" deniliyor. Bazen, o koşullar karşılanıyor ve süreç hızlanıyor ve böyle bir gelişme meydana çıkıyor.

Sanki, Türkiye de yavaş yavaş böyle bir sürecin içine giriyor gibi. Buradaki ifadelerden anlaşılan, 1998 sonunda, bütün adaylar hakkında ilk düzenli raporların hazırlanacağı ve Türkiye için de böyle bir raporun hazırlanacağı -tabiî, bu raporun hazırlanması, bizim hemen onu kabul edeceğimiz falan anlamına gelmez- ve bu hazırlanacak raporun -tümüyle değilse de bu tarafı bizim için olumlu- Ankara Antlaşmasının 28 inci maddesi temelinde ve Lüksemburg Avrupa Konseyinin sonuçları temelinde oluşacağı... Şimdi, bunlardan 28 inci maddeyi, biz bir şekilde, daha güçlü biçimde, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin temeli yapmak -sadece bizim Hükümetimiz değil, daha önceki hükümetlerimiz de- çabasındaydık ve zannediyorum orada da bir mesafe alındı.

Belirttiğim gibi, Avrupa Birliği bir genişleme sürecinde. Kimseyi eleştirmek için söylemiyorum; fakat, bundan bir yıl önce "Türkiye, Ukrayna ve Rusya ile aynı yerlerde" diye tanımlanıyordu. Türkiye'ye genişleme sürecinde yer verilmemişti. Lüksemburg Zirvesinde -ki, birçok özelliğine karşı çıktık; ama, şunu da belirttik- olumlu bazı gelişmeler de mevcuttur. Hükümetimizin 14 Aralık açıklamasında biz bunu belirttik, kabullendik ki, bazı gelişmeler oldu; fakat, yeterli değil demiştik.

Şimdi, görebildiğim kadarıyla, biraz daha adımlar atılmış, biraz daha ileriye götürülmüş. Bu, tabiî, kolay bir süreç değil, uzun bir süreç. Türkiye olarak, daha henüz, biz, bu süreci iyi bilmiyoruz. Kendi kendimizle tartışmadık. Ben, Avrupa Birliğine çok tarafım; yani, olmasını istiyorum, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinden çok yanayım; ama, itiraf edeyim, Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin kendi bağımsızlığından hangi fedakârlıkları yapmak durumunda olduğunu, aramızdaki birçok arkadaşımız gibi, ben de böyle çok kesin, noktasına virgülünü varacak kadar bildiğim iddiasında değilim; yani, bazı konuları, biz, Türkiye'de hiç tartışmadık; bir tanesi Avrupa Birliğidir. Şu olumlu süreç bir başlasın, o zaman kendi aramızda daha iyi konuşacağız, daha iyi bakacağız ve daha iyi bir değerlendirme yapacağız.

Bugün için bir gelişme sağlanmıştır; ama, ben, hepimiz gibi, Türkiye'yi yere göğe koyamadığım için, bunu da gönlümdeki ilerleme, çok büyük başarı, aman ne kadar iyi diye nitelemiyorum; fakat, bazı olumlu gelişmeler vardır. Buna karşılık, bizim Hükümetimizin temel, ihtiyatlı politikaları, yaklaşımları, sanırım, geçerliliğini sürdürmelidir; böyle bir heyecanla herşey düzeldi havasına girmek doğru olmayabilir. Olumlu olanı olumlu şekilde karşılayalım, iyi niyetli yaklaşıma iyi niyetle bakalım. Maalesef, Yunanistan, artık kurtulamıyor; bu, bir çeşit saplantıya falan dönüştü.

Aslında, bir iki olumsuz değişiklik var; onları da izninizle belirteyim : Mesela, İngiliz Dönem Başkanlığının yaptığı öneride -bahsediyorum ya- Türkiye'den artık bir "eligible" lafı kalkmış, üyelik gibi sözünü ediyorum, bunlar, çok daha net ifade edilmişti; yani, dönem başkanlığının Cardiff'te ortaya getirdiği kâğıtta, Türkiye'nin aday niteliği -artık, ehil meselesini falan aştık- çok net şekilde ifade edilmişti. Anlaşıldığı kadarıyla, kaydi ihtiyatla, Yunanistan'ın vetosu nedeniyle, yine özü aynı kaldı; fakat, o net ifadeden bazı kelimeler çıkarıldı.

Tabiî, Yunanistan'a, 200 milyon -yahut 300 milyon- tutsak mıdır... Ben de böyle bir tanım kullandığımı hatırlıyorum. Yani, bu, bu mudur? Bir defa, biz, Avrupa Birliğine girersek, kimsenin tutsağı elbette olmayız. Avrupa Birliğinin de kendi meselesidir. Doğrusu, biraz da düşündürücüdür diyorum. İlk gelen metin, bugün verilen metinde şu olumlu dediğim unsurlar, aynı olumluluktaydı; fakat, net tarif edilmişti, Türkiye'nin üyelik adaylığı vesaire net bir şekilde ifade edilmişti; çünkü, bunlar bize geliyor. Bu Yunan vetosu yüzünden, işte o ifade çıkmış; özü kalmış, ifadesi çıkmış.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Keşke veto edilseydi.

DIŞIŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Efendim, biz, hakikaten çok uğraştık. Bakanlığımız, bütün arkadaşlarımız çok çalıştı. Zannediyorum, memleketimize yaraşan, öyle kimseye ricacılık yapmaksızın, kimsenin peşinde koşmaksızın, kendi kişiliğimizin, büyüklüğümüzün bilincinde olarak ciddî çalıştık. Belli bir mesafe alındı. Bana göre yeterli değildir. İnşallah, bundan sonra elbirliğiyle çok daha iyi sonuçlar alacağız.

Ben, bu çalışmalar nedeniyle, bu önerge nedeniyle, komisyona ve bütün sayın milletvekillerine teşekkürlerimi tekrar sunmak istiyorum. Saygı ve sevgilerimi sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla kurulmuş bulunan (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır. İnşallah, hayırlı hizmetlere vesile olur; bugünkü ve daha sonraki gelecek hükümetlere ışık tutar diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır; bitirmemiz lazım gelen konu ikmal edilmiştir.

Bu suretle, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 17 Haziran 1998 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.04

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, RTÜK’e gelen şikayetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5043)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırıılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.

İsmail Özgün Balıkesir

Soru 1. Radyo Televizyon Üst Kuruluna (RTÜK) yılbaşından bu yana kaç şikayet gelmiştir?

Soru 2. Gelen bu şikayetler hangi programları içermektedir?

Soru 3. Şikayete konu olan programları hangi kanallar yayınlamaktadırlar?

Soru 4. Alo RTÜK 179 hattına gelen şikayetlerle ilgili olarak Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ne gibi önlemler almaktadır?

T.C. Devlet Bakanlığı 10.6.1998 Sayı : B.02.0.017.800/(02)437

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 13.5.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5043-12767/30768 sayılı yazınız.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 26.5.1998 tarih ve B.02.0.-KKG/106-781-4/2751 sayılı yazısı.

İlgi (a) da kayıtlı yazı ile Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen (7/5043-12767) esas no’lu soru önergesine ait cevabî yazımız ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz olunur.

Cavit Kavak Devlet Bakanı

T.C. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 9.6.1998 İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Sayı : A.01.1.RTÜ.0.02.01.98/280/6229

Konu : Soru önergesi hakkında bilgi

Devlet Bakanlığına,

(Sayın Cavit Kavak)

İlgi : 27.5.1998 tarih ve B.02.0.017.800/105-378 sayılı yazınız.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün, Sayın Başbakana tevcih ettiği yazılı soru önergesine verilecek cevaplara ilişkin değerlendirme, yazımız ekinde sunulmuştur.

Arz ederim.

Kutlu Savaş Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı

1. 1 Ocak 1998’den 31 Mayıs 1998’e kadar ALO RTÜK 178 hattına 3838 kişi şikayette bulunmuştur.

2. ALO RTÜK 178 hattına gelen vatandaş şikayetleri program bazında ağırlıklı olarak şu şekilde tasnif edilebilir:

Haberler, reality show ve talk showlar, yabancı filmler, eğlence-yarışmalar, Televole ve bu tarz spor-magazin programları, reklam içerik ve süreleri.

Bu programlar çerçevesinde şiddet, cinsellik, Türk dilinin kötü kullanımı, programların eğitici olmaması, toplumun geniş kesimini ilgilendirmeyen ve sanatçıların özel ve günlük yaşamlarına dönük haberler, gerçek ve tüzel kişileri hedef alan kişilik haklarının ihlaline yönelik haber programları, bölücü ve irticai nitelikteki yayınlar ön plana çıkmaktadır.

3. Şikayete konu olan programlar ağırlıklı olarak, İnterstar; Show Tv; Kanal-D, Atv, Kral Tv, Flaş Tv, Genç Tv, Btv, Mesaj Tv, Ctv, Kanal 6, Lale Tv (Nevşehir) ve Ktv (Kayseri) kanallarında yayınlanmıştır.

4. ALO RTÜK 178 hattına gelen şikayetlerle ilgili olarak, Üst Kurulca verilen “Uyarı ve Yayın Durdurma Cezaları” şöyledir:

İnterstar :

9.2.1998 tarihinde yayınlandığı “Show Girls” isimli yabancı filmden dolayı, yayın ilkelerinin ihlali gerekçesiyle “Uyarı” ve aynı tarihte yayınladığı “Olay Hattı” programından dolayı da “2 Gün Yayın Durdurma”,

Ayrıca; 6-7-8-9-10.2.1998 tarihlerinde, “Haber bültenleri”nde yer verdiği iki akıl hastasının annelerini öldürmeleri ile ilgili haberden dolayı, “Uyarı”,

Show Tv :

15.2.1998 tarihinde yayınladığı “Askerlik Kanunu” ile ilgili haber dolayısıyla “1 Gün Yayın Durdurma”,

Ayrıca; 2-3-6.3.1998 tarihlerinde yayınladığı “Goosebumbs ve Power Rangers” isimli çizgi filmler nedeniyle “1 Gün Yayın Durdurma” ve 7.2.1998 tarihinde yayınladığı “Spor” programından dolayı “Uyarı”,

Kanal D :

8.2.1998 tarihinde yayınladığı “Teke Tek” programından dolayı, yayın ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle “Uyarı”,

Kral Tv :

19.3.1998 tarihinde yayınladığı “Af Grubu’nun Sahte Oyunları” isimli klibinden dolayı, yayın ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle “Uyarı”.

2. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İli’ne 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Reaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5066)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 7.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Bakanlığınızın 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1998 yılında Erzincan İli’ne ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 8.6.1998 Sayı : B.02.0.015/5-734

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1998 tarih ve Kan.Kar.Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5066-12814-30824 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın Erzincan İli’ne 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin 7/5066-12814 sayılı yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın 7/5066-12814 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü

1. 22 Ocak 1998 gün ve 23238 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de 14 Ekim 1997 gün ve 97/10075 sayılı “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair” Bakanlar Kurulu Kararı ek olarak yayımlanan 1998 Yılı Yatırım Programında Emlak Bankası 1998 Yılı Yatırım ödeneği 2 Trilyon 400 Milyar lira olarak belirlenmiştir.

Bu ödeneğin;

– 75 Milyar TL.sı İzmir Uygulama Müdürlüğü Hizmet Binasına,

– 550 Milyar TL.sı Otomasyon Projesine,

– 60 Milyar TL.sı Muhtelif Makina ve Teçhizat Alımına,

– 1 Trilyon 575 Milyar TL.sı İdame ve Yenileme Projesine,

– 140 Milyar TL.sı Taşıt Alımlarına,

tahsis edilmiştir.

2. Emlak Bankası 1998 Yılı Yatırım Programında Erzincan İli’nde yatırım projesi bulunmadığından yatırım ödeneği tahsis edilmemiştir.

3. Emlak Bankasınca Erzincan İli’nde devam eden mevcut yatırım projesi bulunmamaktadır.

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

1. 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneği 29.4 Trilyon TL.sıdır.

2. Toplu Konut İdaresi Fonu bütçesinden Erzincan İli’ne ayrılan yatırım ödeneği yoktur.

3. T.C. Hükümeti ile Dünya Bankası arasında imzalanan 27.7.1992 tarihli ikraz anlaşması ile temin edilen 285 Milyon USD kredisinin % 75’i Erzincan Depremi sonrası, depremin yarattığı hasarların giderilmesinde kullanılmış ve Erzincan Projesi kapsamındaki tüm fizikî yatırımlar tamamlanmıştır. 1998 yılında Erzincan İli için herhangi bir yatırım ödeneği, projenin yatırım bütçesi içinde yer almamaktadır.

3. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, Bursa’da yapılacak 2 nci SSK hastanesi için ödenek ayrılıp ayrılmadığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/5082)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını istiyorum.

Gereğini arz ederim.

Yüksel Aksu Bursa

İlimizde yapılması düşünülen 2 nci SSK Hastanesinin inşaatına başlanabilmesi için gerekli ödenek ayrılmış mıdır? Çalışmalar hangi düzeydedir?

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 16.6.1998 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01-3897-015591

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5082-12832/30843 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Yüksel Aksu tarafından hazırlanan “Bursa’da yapılacak 2 nci Sosyal Sigortalar Kurumu Hastane İnşaatı için ödenek ayrılıp ayrılmadığı ile çalışmaların hangi düzeyde olduğuna ilişkin” 7/5082 esas no’lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumun 1998 Yılı Yatırım Programında yer alan 2 nci Bursa Hastane İnşaatı için Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca 100 Milyar TL.’lik ödenek tahsis edilmiştir.

Ayrıca, Kurumca hazırlanan projeler arası aktarma programında hastane inşaatının ödeneği 135 Milyar TL.’ye yükseltirek Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığının onayına sunulmuştur.

Diğer taraftan, Kurumca 2 nci Bursa Hastane İnşaatı için 26.3.1998 tarihinde müteahhit firmaya yer teslimi yapılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

4. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/5090)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygı ile bilgi ve müsaadelerinize sunarım.

Prof. Dr. Oya Araslı İçel

1. SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde, uzun zamandır atamalarla ilgili şikayetler söz konusu olmaktadır. İktidar partilerine uzak siyasî görüşleri taşıyanların hiçbir nedeni olmaksızın üst düzey yöneticilik görevlerinden daha alt düzey görevlere alındıkları; iktidar partilerine yakın olanların ise üst düzeydeki yöneticilik görevlerine yükseltildikleri söylentileri alabildiğine yaygınlaşmıştır.

Sayın Bakan, SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde yapılan atamaların haklı nedenlere ve tarafsız ölçülere dayanıp, dayanmadığını araştırmış mıdır?

2. SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde, hükümetin partizanca hareket ettiği kanısını uyandıracak atamalara daha ne kadar devam edilecektir?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 10.6.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.0.BHİ.01-292

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5090-12853/30892 sayılı yazınız.

İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, “SEKA Akdeniz Müessese Müdürlüğünde yapılan atamalara” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/5090) esas no’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve TicaretBakanı

İçel Milletvekili Oya Araslı’nın Yazılı Sorularına Cevaplarımız

SEKA Akdeniz Müessesemizde yapılan tayin, nakil ve atama işlemleri, Bakanlığımın diğer birimlerinde olduğu gibi, kişilerin siyasal ve sosyal görüşlerine göre değil, işin gerektirdiği niteliklerin yanısıra liyakat, başarı, bilgi ve tecrübe gibi faktörlerin gözetilmesi suretiyle yapılmaktadır.

SEKA Müesseselerimizin personel ihtiyacı, yıllardan beri iç bünyeden nakil yoluyla karşılanmaktadır.

1997 yılında Başbakanlıktan alınan izin uyarınca, personel alımı için sınav açılmış ve Kocaeli Üniversitesine yaptırılan sınavla 29 adet teknik, 12 adet idarî olmak üzere 41 personelin alımı sağlanmıştır.

SEKA Akdeniz Müessesemizde yapılan inceleme ve soruşturmalar sonucu düzenlenen iki ayrı teftiş raporunda, görev yerinin değiştirilmesi önerilen Laboratuvar ve Kalite Kontrol Kısım Müdürü, bu öneriler doğrultusunda müessese içerisinde boş bulunan eşdeğer bir kadroya kaydırılmıştır. Ondan boşalan Laboratuvar ve Kalite Kontrol Kısım Müdürlüğüne Selüloz İşletme Kısım Müdürü atanmış, bu şekilde boşalan Selüloz İşletme Kısım Müdürlüğünü de yıllardır bu müdürlükte Selüloz Şefi olarak görev yapan personel getirilmiştir.

Akdeniz Müessesemizle ilgili olarak, son iki yıl içerisinde yaptığımız atama işlemlerinin 3 adedi, İdarî Yargı Kararlarını yerine getirmek zorunluğu nedeniyle gerçekleştirilmiştir.

Yine son iki yıl içerisinde yapılan atamaların tümü, ya eşdeğer görevlere getirme (Bir memurluktan başka bir memurluğa, bir şeflikten başka bir şefliğe, bir müdürlükten başka bir müdürlüğe gibi) şeklinde olmuştur, ya da boş bulunan kadroların doldurulma zorunluğu nedeniyle (bu boş kadronun bulunduğu birimlerdeki mühendislerin, şef yardımcılarının ya da şeflerin atamaları şeklinde) gerçekleştirilmiştir.

Önceki yıllarda ve geçmiş yönetimlerde Akdeniz Müessesemizde daha geniş kapsamlı atama ve yer değişiklikleri yapılmıştır. Müessesede önümüzdeki dönemde de yukarıda açıklandığı gibi koşullar gerektirdiğinde hiçbir siyasal düşünce gözetilmeksizin, liyakat, başarı, bilgi ve tecrübe faktörleri gözönünde bulundurularak zorunlu atama ve yer değişiklikleri yine yapılacaktır.

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, İnsan Hakları Koordinasyon Üst Kurulunun, başörtüsünün laikliğe aykırı olduğu yönündeki kararına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5097)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Laikliğin Anayasa ve yasalarda açıkça tarifi yapılmadığı halde Başkanlığını yaptığınız “İnsan Hakları Koordinasyon Üst Kurulu” baş örtüsünün laikliğe aykırı olduğunu nasıl tespit etmiştir? Üst Kurul laikliğe bir tarif getirerek bu kanaata varmışsa tarif ettiği laiklik nedir?

2. Söz konusu Üst Kurulda baş örtüsü “Siyasî simge” kabul edilerek bir kısım üniversitelerde uygulanan baş örtüsü yasağının insan hak ve özgürlüklerinin ihlali sayılmayacağını hükme bağlamıştır.

Üst Kurulun bu kararı üniversite öğrencilerinin herhangi bir partiye üye olma hakkını tanıyan Anayasanın 68 inci maddesinin 4 üncü fıkrasına, her T.C. vatandaşına eğitim ve öğrenim hakkı veren Anayasanın 42 nci maddesine ve “yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir.” hükmünü getiren 2547 sayılı (Ek Madde : 17) YÖK yasasına ters düşmüyor mu?

Yoksa Üst Kurul Anayasa ve yasaların üstünde bir kurul mudur?

3. Baş örtüsünü yasaklamakla öğrencilerin dünya görüşlerini değiştireceklerini düşünüyor musunuz? Bir akademisyen olarak düşünmüyorsanız bu dayatmanın faydası nedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 11.6.1998 Sayı : B.02.0.007/596

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5097-12863/30952 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 11.5.1998 Tarih ve 7/5097-12863 Sayılı Yazılı

Soru Önergesinde Yer Alan Soruların Cevapları

Cevap 1. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, başörtüsü sorunu ile ilgili incelenmesini eski Refah Partisine mensup bazı milletvekillerinin başvurusu üzerine yapmıştır. Üst Kurul, konuyu Anayasa, yürürlükteki mevzuat ve yargı kararlarını dikkate almak suretiyle incelemiştir. İncelemede lâiklik açısından dayanılan Anayasa hükümleri ve konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları gösterilmiştir. (Söz konusu inceleme örneği, ilişikte sunulmuştur.)

Cevap 2. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulunun incelenmesinde yüksek öğretim öğrencilerine siyasî partilere üye olma hakkı tanıyan Anayasanın 68 inci maddesinin VII nci fıkrasına ters düşen herhangi bir husus yer almamaktadır. Çünkü bu hak, hiç kimseye Anayasanın lâiklikle ilgili hükümlerine aykırı davranma yetkisi vermemektedir.

Anayasanın 42 nci maddesinin I inci fıkrasında kimsenin “eğitim ve öğrenim hakkından yoksun” bırakılamayacağı belirtilmekle birlikte; III üncü fıkrasında eğitim ve öğretimin “Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim ve öğretim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında” yapılacağı, IV üncü fıkrasında eğitim ve öğretim hürriyetinin “Anayasaya sadakat borcunu ortadan” kaldırmayacağı vurgulanmıştır. Dolayısıyla Üst Kurulun incelemesinde zaten göz önünde bulundurulan Anayasanın 42 nci maddesine de ters düşen bir yön bulunmamaktadır.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Yükseköğretim Kanununa ek 17 nci madde ile ilgili 9.4.1991 tarih ve E.1990/36, K.1991/8 sayılı kararında, “Kanun koyucunun amacının yükseköğretim kurumlarında dinsel nitelikteki kılık kıyafeti serbest bırakmak” olmadığını, başka bir deyişle, anılan madde ile “getirilen serbestinin ‘dinî inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılmasını’ içermediği”ni belirtmiştir. Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrasına göre ise, Anayasa Mahkemesi kararları “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”

Cevap 3. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, söz konusu incelemenin sonunda, “Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimizin kendilerini yanlış yollara çekmek isteyen telkinlere kapılmayacak sağduyuya sahip olduklarına” inandığını; “ayrıca toplumumuzun en kutsal değerlerinin siyasal arenaya çekilerek ideolojik bir mücadeleye ve din istismarcılığına malzeme yapılmaması gerektiği düşüncesinde” olduğunu, “bu değerlerin her türlü siyasal mücadelenin dışında” bırakılmasının “toplumsal huzurun en sağlam temelini” oluşturacağını ifade etmiştir. Olay, bu açıdan değerlendirilmelidir.

İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulunca

Başörtüsü Konusunda Yapılan İnceleme

Devlet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ü 11 Kasım 1997 günü ziyaret eden eski Refah Partisine mensup bazı milletvekilleri, başörtüsü ile ilgili görüşlerini yansıtan yazılı bir başvuruda bulunarak, bu konudaki isteklerinin İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulunda değerlendirilmesini istemişlerdir. Kurul, 14 Kasım 1997 tarihinde yaptığı toplantıda, söz konusu başvurunun işleme konmasını ve konunun Anayasa, yürürlükteki mevzuat ve yargı kararları dikkate alınmak suretiyle her yönüyle incelenmesini kararlaştırmıştır. Söz konusu karar uyarınca yapılan inceleme sonuçları, aşağıda özetlenmiştir.

A) Anayasa İlkeleri

Kamu kurumları ile eğitim ve öğretim kurumlarında genel olarak kılık ve kıyafet, bu arada başörtüsü sorunu ile ilgili düzenlemeleri değerlendirebilmek için öncelikle Anayasanın lâiklik, din ve vicdan hürriyeti, inkılâp kanunları, eğitim ve öğretim hakkı ve yükseköğretim kurumları ile ilgili hükümlerini göz önünde bulundurmak gerekir.

1. Lâiklik, Din ve Vicdan Hürriyeti, İnkılâp Kanunları ile İlgili Hükümler

a) Anayasanın 2 ve 4 üncü maddelerine göre Türkiye Cumhuriyetinin değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek niteliklerinden biri, lâiklik ilkesidir. “Lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya karıştırılamayacağı”, Anayasanın başlangıcında belirtilmiştir.

b) Herkesin “vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahip” olduğunu belirten Anayasanın 24 üncü maddesi de, “Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma”yı yasaklamaktadır.

c) Anayasanın 174 üncü maddesi ile güvence altına alınan ve “Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden” inkılâp kanunları arasında Şapka İktisası Hakkında Kanun ile Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun da bulunmaktadır.

2. Eğitim ve Öğretim Hakkı, Yükseköğretim Kurumları ile İlgili Hükümler

a) Anayasanın 42 nci maddesi, kimsenin “eğitim ve öğrenim hakkından yoksun” bırakılamayacağını vurgulamaktadır. Aynı maddeye göre, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.”

b) Anayasanın 130 uncu maddesinde üniversitelerin “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insangücü yetiştirmek amacı ile” kurulacağı belirtilmiştir.

B) Yürürlükteki Mevzuat ve Anayasa Mahkemesi Kararları

Kamu görevlileri ve öğrencilerin kılık ve kıyafetiyle ilgili düzenlemeler, çeşitli kanun ve yönetmeliklerde yer almaktadır.

1. Kanunlar

a) Bu konudaki kanunların bir bölümünde doğrudan doğruya kılık ve kıyafetle ilgili hükümlere yer verilmiştir. Örneğin 10.12.1988 tarih ve 3511 sayılı Kanunla Yükseköğretim Kanununa ek 16 ncı madde olarak şu düzenleme eklenmiştir:

“Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünümünde bulunmak zorunludur. Dinî inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir.”

Ancak bu madde, Anayasa Mahkemesinin 7.3.1989 tarih ve E.1989/1, K.1989/12 sayılı Kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre bu madde, “başörtüsü kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlik tanımakla, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırmak suretiyle lâiklik ilkesine aykırılık oluşturmuştur.” Üstelik bu madde, “dinsel inançları simgeleyen başörtüsü ya da türbanla yükseköğrenim kurumlarına gelip öğrenimlerini ve bilimsel çalışmalarını bu durumda sürdürmelerine olur vermekle yükseköğrenim ilgilileri, özellikle gençler arasında sosyal görüş, inanç, din ve mezhep ayrılığını kışkırtarak bölünmelerine yok açabilecek, sonuçta devlet ve ulus bütünlüğünü, kamu düzenini ve güvenini bozabilecek niteliktedir.”

Anayasa Mahkemesi, aynı kararda “Devlet birimlerindeki giysilerle özelliği gereği kimi meslek giysileri dışında” kadınların “evde, sokakta, özel iş yerlerinde, tarlada, bağda-bahçede, yazlıkta inançları, gelenek ve görenekleri gereği istediklerini giyebilmekte” olduklarına da işaret etmiştir.

Ek 16 ncı maddenin iptalinden sonra, 25.10.1990 tarih ve 3670 sayılı Kanunla Yükseköğretim Kanununa ek 17 nci madde olarak şu hüküm eklenmiştir.

“Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.”

Ancak bu konuda mutlak bir serbestlik getirilmediği, cümlenin başlangıcındaki sınırlamadan anlaşılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, anılan madde ile ilgili 9.4.1991 tarih ve E.1990/36, K.1991/8 sayılı kararında, “Kanun koyucunun amacının yükseköğretim kurumlarında dinsel nitelikteki kılık kıyafeti serbest bırakmak” olmadığını, başka bir deyişle, anılan madde ile “getirilen serbestinin ‘Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılmasını’ içermediğini” belirtmiştir.

b) Bazı kanunlar, örneğin Devlet Memurları Kanununun ek 19 uncu maddesi, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 112 nci maddesi, Avukatlık Kanununun 49 uncu maddesi, kılık ve kıyafet konusunda düzenleme yetkisi veren, özellikle düzenleyici makamı ve/veya düzenleme türünü belirten hükümler getirmiştir.

2. Yönetmelikler

Bu tür kanunlarla verilen yetki, genellikle yönetmelik çıkararak yapılan düzenlemelerde somutlaştırılmıştır. Bunlar arasında özellikle 16.7.1982 tarihli Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik ve 22.7.1981 tarihli Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık ve Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik, geniş bir kitleyi ilgilendirmektedir. Bu yönetmeliklerde kamu personeli ile her derece ve türdeki okullarda yönetici, öğretmen ve diğer görevlilerle öğrencilerin Atatürk inkılâp ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak sade bir kılık ve kıyafette olmaları, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmaları amaçlanmıştır. Bu yönetmeliklerde kadınların görev yerinde, kız öğrencilerin ise okul içinde başlarının açık olacağı da belirtilmiştir.

C) Yargı Kararları

1. Danıştay ve Yargıtay Kararları

Öte yandan Danıştay ve Yargıtay, bu konudaki uygulamalar dolasıyla açılan davalarda başörtüsü yasağını onaylayan kararlar vermişlerdir. Örneğin Danıştay 8 inci Dairesi, son yıllarda verdiği çeşitli kararlarda “başörtüsünün masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak, kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline geldiği” görüşünü vurgulayarak, başörtüsü yasağının iptali için açılan davaları reddetmiştir.

2. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu Kararları

Başörtüsü yasağı, Avrupa İnsan Hakları Komisyonunca da aynı yönde değerlendirilmiştir. Nitekim Komisyon, bu konuda iki vatandaşımız tarafından açılan iki ayrı davayı reddeden 3.5.1993 tarihli kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin kamusal alanda bir inancın gerektirdiği biçimde davranma hakkını mutlak olarak güvence altına almadığını; Sözleşmenin 9 uncu maddesindeki “bir dinin uygulanması” ifadesinin, bir dinin veya inancın zorunlu kıldığı ya da esinlendiği her türlü hareketin yapılabileceği anlamına gelmediğini; yüksek öğrenimini lâik bir üniversitede yapmayı seçen bir öğrencinin, bu üniversitenin düzenlemelerini kabul etmiş sayılacağını; bu düzenlemelerin farklı inanışlardaki öğrencilerin birlikteliğini sağlamak amacıyla öğrencilerin dinî inançlarını açığa vurma hürriyetlerini yer ve biçim bakımından sınırlayabileceğini; bu arada öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine ilişkin kurallar getirebileceğini belirtmiştir.

D) Değerlendirme ve Sonuç

1. Anayasanın tüm ilkeleri birlikte anlamlandırılmak zorundadır. Kamu kurumları ile eğitim ve öğretim kurumlarında kılık ve kıyafetle ilgili mevzuat, yukarıda sıralanan Anayasa ilkeleri ışığında değerlendirildiğinde; bu konudaki düzenlemelerin Devletin dinî inançlar karşısındaki tarafsızlığını da ifade eden lâiklik ilkesinin bir uygulaması niteliğinde olduğu, o nedenle kamu görevlileri ve öğrencilerin görev veya öğrenim yerlerine dinî simge niteliği taşıyan kılık ve kıyafetle gelmelerinin bu ilke ile bağdaşmıyacağı, dolayısıyla kamu düzenine aykırı olacağı anlaşılır.

2. Konuya başka bir açıdan bakıldığında kamu kurumları ile eğitim ve öğretim kurumlarında kılık ve kıyafet, bu arada başörtüsü ile ilgili düzenlemelerin temel hak ve hürriyetlere aykırı bir yönü bulunmadığı görülür. Gerek Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, gerek Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları ile ilgili diğer uluslararası belgeler de, dinî inanç nedeniyle kamusal alandaki davranışlar bakımından mutlak bir serbestlik tanımamaktadır.

3. Şüphesiz, eğitim ve öğrenim hakkı, hiç kimsenin yoksun bırakılamayacağı bir temel haktır. Ancak, eğitim ve öğretim kurumlarında lâiklik ilkesinin gereği olarak yapılan düzenlemelere uyulması da zorunludur. Kaldı ki günümüzde özellikle yükseköğretim kurumlarında başörtüsü, bireysel bir hürriyetin kullanılması sınırlarını aşmış olup; dine dayalı bir siyasal ideolojinin mücadele simgesine dönüştürülmüştür. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimizin kendilerini yanlış yollara çekmek isteyen telkinlere kapılmayacak sağduyuya sahip olduklarına inanmaktadır.

Üst Kurul, ayrıca toplumumuzun en kutsal değerlerinin siyasal arenaya çekilerek ideolojik bir mücadeleye ve din istismarcılığına malzeme yapılmaması gerektiği düşüncesindedir. Bu değerlerin her türlü siyasal mücadelenin dışında bırakılması, toplumsal huzurun en sağlam temelini oluşturacaktır.

6. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in;

– Karaman-Ermenek-Çatalbadem Köyünün bazı sorunlarına,

– Karaman-Ermenek-Çavuş Köyünün içmesuyu sorununa,

– Karaman-Ermenek Balkusan Köyünün içmesuyu sorununa,

– Karaman-Ermenek-Ağaççatı Köyünün içme ve sulama suyu sorununa,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5100, 5101, 5102, 5103)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Çatalbadem Köyümüzün yarım kalmış içmesuyu inşaatının tamamlanması ve Demirtepe-Beyyurdu sulama suyunun araziye pompajla ulaştırılması istenmektedir.

Sorularım şunlardır:

1. İçmesuyu inşaatı ne zaman tamamlanacaktır?

2. Sulama suyunun pompajla araziye ulaştırılması hususunda bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Çavuş Köyümüzün içmesuyunun içmeye elverişli olmadığı tahlil raporu ile tespit edilmiştir. Köyün bu probleminin çözümü için bakanlığınızca bir çalışma var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünün içmesuyu problemi ne zaman çözülecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Ağaççatı Köyü içme suyu deposu ve sulama suyu beton kanal inşaası ne zaman tamamlanacaktır?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.014/031.1955

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 25.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13133 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in Sayın Başbakana tevcih ettiği yazılı soru önergesi incelenerek, cevabı yazımız ekinde gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz DevletBakanı

Konusu Açıklamalar

7/5100 Karaman-Ermenek-Çatalbadem Köyünün Köyün içme suyu 1997 yılında Özel İdare

içme suyu inşaatı ne zaman tamamlanacak, Bütçesinden emanet olarak ihalesi yapılmış

Demirtepe-Beyyurdu sulama suyunun araziye ve içme suyu çözümlenmiştir. Sulama suyu

ulaştırılması ile ilgili bir çalışma var mıdır? temini konusu 1997 yılında etüt edilmiş olup,

planlama etüt ve proje çalışmaları devam

etmektedir.

7/5101 Karaman-Ermenek-Çavuş Köyünün Köyün içme suyu içilmez olduğu iddia

içme suyu içmeye elverişli değildir. Konu ile ilgili edilmektedir. Gerekli tahlil İl Müdürlüğümüzce

çalışma var mıdır? yapılacaktır.

7/5102 Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünün Köyün içme suyu projesi tamamlanmıştır.

içme suyu problemi ne zaman çözümlenecektir? 1998 yılında yeni iş alınmadığından herhangi

bir işlem yapılamamıştır.

7/5103 Karaman-Ermenek-Ağaççatı Köyü içme suyu İçme suyu isale hattı 1997 yılında yapılmıştır.

deposu ve sulama suyu beton kanal inşaatı ne zaman Depo inşaatı devlet vatandaş işbirliği ile devam

tamamlanacaktır? etmektedir. İnşaat yılı içinde tamamlanacaktır.

Sulama suyu temini amacıyla 1976 ve 1994

yılında etüt çalışmaları yapılmıştır. Etüt

sonuçları menfi olarak değerlendirilmiştir.

7. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Ermenek-Balkusan Köyünde eskiden var olduğu söylenen bir vakfa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5104)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.5.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Ermenek-Balkusan Köyümüzde türbesi bulunan Karamanoğlu Mehmet Bey’in adına eskiden var olduğu köylülerce ifade edilen bir vakıf bulunmaktadır. Bu vakfa yeniden hayatiyet kazandırıp, geliştirilmesi hususunda bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

T.C. Devlet Bakanlığı 16.6.1998 Sayı : B.02.0.010/05284

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5104-12872/30961 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in Sayın Bakanlığıma tevcih ettiği 7/5104 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’in

7/5104 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Cevabıdır.

Karaman İli, Ermenek İlçesi, Tapu Sicil Müdürlüğünde bulunan, Osmanlıca tapu kütükleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, Karamanoğlu Mehmet Bey Vakfına ait Ermenek İlçesi ve köylerinde herhangi bir taşınmaz mala rastlanmamıştır.

Ancak, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşiv kayıtlarında bulunan, vakfiye kayıtları üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, Karamanoğlu Mehmet Bey Vakfına ait Ermenek İlçesinde üç adet camii ile Balkusan Köyünde bulunan türbeye ait şahsiyet kayıt örneği çıkartılmıştır.

Sözkonusu camiler ile türbenin mülkiyetinin Karamanoğlu Mehmet Bey Vakfı adına (şahsiyet kayıt örneklerine istinaden) tescilinin yaptırılması için 6.1.1997 tarih ve B.1.15/1.3.5541 sayılı yazımız ile Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğümüze gerekli talimat verilmiş olup, taşınmazların tescil çalışmalarına devam edilmektedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

8. – Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un, elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5120)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla. 14.5.1998

Yusuf Öztop Antalya

Türk tarımında elma üretiminin özel bir önemi ve yeri olmasına rağmen üreticiler Devletten gerekli yardım ve desteği göremedikleri için büyük güçlükler yaşamaktadırlar.

Mayıs ayı ortalarına gelinmesine rağmen, Antalya’nın Korkuteli-Elmalı İlçelerinde, Burdur ile Isparta’nın ilçelerinde üretilen elmaların onbinlerce tonu soğuk hava depolarında satışı beklemektedir.

Elma üretiminin iç tüketim talebinin üzerinde olması ve ihracat için ton başına verilen 50 dolar teşvik priminin 1 Ocak 1998 tarihinde kaldırılması ile birlikte ihracatın da yapılamaması nedeniyle üretici soğuk hava depo kiralarını dahi ödeyememektedir. Üstelik elektrik fiyatlarına bağlı olarak soğuk hava depoları kiralarının artırılması halinde üreticiler büyük bir yıkıma uğrayacaktır.

Muz üreticileri, karşılaştıkları sorunlar yüzünden nasıl muz bahçelerini söktüler ise, elma üreticileri de binbir emekle yetiştirdikleri elma bahçelerini sökerek muz üreticilerinin akıbetine mi uğratılmak istenmektedir.

Sorular :

1. Türk elmacılığının ayakta kalması ve geliştirilmesi için Bakanlık olarak bir çalışmanız var mı? Varsa neler yapmayı düşünüyorsunuz?

2. İç tüketim fazlası olarak soğuk hava depolarında bekleyen elmaların ihracatı için Bakanlık olarak dış pazar arayışınız var mıdır?

3. Elma ihracatını teşvik için, özellikle soğuk hava depolarında bekleyen elmaların Hazinece, ihracaat teşvik primi ödeyerek satışının sağlanmasını düşünüyor musunuz?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 12.6.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1.01.1496

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00-02/132242 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Antalya Milletvekili Sayın Yusuf Öztop’a ait yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı soru önergesi

Yazılı soru önergesi sahibi : Yusuf Öztop - Antalya

Esas No : 7/5120-12926

Soru : Türk tarımında elma üretiminin özel bir önemi ve yeri olmasına rağmen üreticiler Devletten gerekli yardım ve desteği görmedikleri için büyük güçlükler yaşamaktadırlar.

Mayıs ayı ortalarına gelinmesine rağmen, Antalya’nın Korkuteli-Elmalı İlçelerinde, Burdur ile Isparta’nın İlçelerinde üretilen elmaların onbinlerce tonu soğuk hava depolarında satışı beklemektedir.

Elma üretiminin iç tüketim talebinin üzerinde olması ve ihracat için ton başına veriln 50 dolar teşvik priminin 1 Ocak 1998 tarihinde kaldırılmasıyla birlikte ihracatın da yapılamaması nedeniyle üretici soğuk hava depo kiralarını dahi ödeyememektedir. Üstelik elektrik fiyatlarına bağlı olarak soğuk hava depoları kiralarının artırılması halinde üreticiler büyük bir yıkıma uğrayacaktır.

Muz üreticileri, karşılaştıkları sorunlar yüzünden nasıl muz bahçelerini söktüler ise, elma üreticileri de binbir emekle yetiştirdikleri elma bahçelerini sökerek muz üreticilerinin akibetine mi uğratılmak istenmektedir?

Türk elmacılığının ayakta kalması ve geliştirilmesi için Bakanlık olarak bir çalışmanız var mı? Varsa neler yapmayı düşünüyorsunuz?

İç tüketim fazlası olarak soğuk hava depolarında bekleyen elmaların ihracatı için Bakanlık olarak dış pazar arayışınız var mıdır?

Elma ihracatını teşvik için özellikle soğuk hava depolarında bekleyen elmaların hazinece, ihracat teşvik primi ödeyerek satışının sağlanmasını düşünüyor musunuz?

Cevap : Ülkemizde elma üretimi geniş bir potansiyele sahiptir. Yeni standart çeşitler son yıllarda hızla yaygınlaşmaktadır. Özellikle spur (Bodur-Yarı bodur) çeşitlerin kapama şeklinde devreye girmesi ile üretimde artış sağlanmıştır. Bu artış yeni bodur ve yarı bodur anaçlarla kurulacak bahçeler sayesinde daha da yükselecektir.

Bakanlığımızın elma üretimindeki politikası ise serbest piyasa ekonomisinin yerleştiği ülkemizde üretimin arz ve talep dengesine göre oluşmasıdır. Genelde tarım ürünlerinde iklim şartlarının etkisi önemli olup, bazı yıllar soğuk zararı nedeniyle üretim miktarı düşmekte ve fiyat yükselmektedir. İklimin uygun olduğu yıllarda ise ürün fazla olmakta ve fiyat düşmektedir. Üretim miktarımıza göre, ihracat dikkate alındığında son 10-15 yılda 30-130 bin ton arasında seyrederek stabil kalmaktadır. Bugün ülkemizin yaş meyve ihracatında, genel meyve üretimimizin % 1 kadarı AB Ülkelerine, % 3 kadarıda ortadoğu ülkelerine yapılmakta olup elma ihracatımızda bu sınırlar içinde seyretmektedir. Elma üretimimiz fazla olmasına rağmen ihracat düşüktür. Son yıllarda meyve suyu fabrikaları bir miktar elma tüketmiş ise de üretime göre bu rakamlar düşük kalmıştır. Elma tüketimimizi artırmak için meyve suyu fabrikalarının kapasitelerinin artırılması ve buna bağlı olarakta halkımıza meyve suyu tüketim alışkanlığının kazandırılması gerektirmektedir, bu da büyük ölçüde meyve suyu sanayinin tanıtım faaliyetlerine bağlıdır. Diğer taraftan ihracatı artırmak için Bakanlığımız dış pazar isteğine göre elma çeşitlerini değiştirmeye başlamıştır. Bunun yanında üretim maliyetinin düşürülmesi ve birim alandan alınacak ürün miktarını artırmak içinde Bakanlığımız klon anaçlarından bahçe tesisine ağırlık vermektedir.

Meyvecilik ve özellikle de elma pazarlamasının geliştirilmesi için soğuk hava depolarının ıslah edilmesi ve kontrollü atmosfer sistemine geçilmesi ile ilgili çalışmalarda yoğunlaştırılmıştır.

Bilindiği gibi ihracata yönelik yapılacak Devlet Yardımları Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığının uhdesinde bulunmakta olup, yapılacak ihracat iadesi miktarı ve hangi ülkelere uygulanması kararı GATT Tarım anlaşması çerçevesinde bulunmak kaydıyla Para, Kredi ve Koordinasyon Kuruluna aittir.

Bütçe imkânları dikkate alınarak bazı tarımsal ürünlerin ihracatında iade yapılması düşünülmektedir. 1997 yılı ihracat desteği kapsamında bazı meyveler yer almış iken, 1998 yılı itibariyle bu desteklemeye son verilmiştir. Ancak Bakanlığımızca yapılan ve Para, Kredi ve Koordinasyon Kurulundan çıkarılması için Dış Ticaret Müsteşarlığına ulaştırılan bir çalışma ile stok ve üretim miktarı ile sorunu bulunan bazı meyvelerin 1998 yılında da ihracat iadesi kapsamına alınması ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

9. – Afyon Milletvekili İsmet Attila’nın, Afyon Tarım ve Köyişleri İl Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5125)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

İsmet Attila Afyon

Göreve geldiği günden beri çalışmaları ile başarılı olmuş ve Afyon’luların hizmetinden de memnun oldukları çalışkan, dürüst ve başarılı Afyon Tarım ve Köyişleri İl Müdürü Osman Kabacaoğlu’nun görevden alınmasının sebepleri nelerdir?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 12.6.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1.01-1495

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00-02/132242 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Afyon Milletvekili Sayın İsmet Attila’ya ait yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı soru önergesi

Yazılı soru önergesi sahibi : İsmet Attila - Afyon milletvekili

Esas No : 7/5125-12960

Soru : Göreve geldiği günden beri çalışmaları ile başarılı olmuş ve Afyon’luların hizmetinden memnun oldukları çalışkan, dürüst ve başarılı Afyon Tarım ve Köyişleri İl Müdürü Osman Kabacaoğlu’nun görevden alınmasının sebepleri nelerdir?

Cevap : Afyon Tarım İl Müdürü Osman Kabacaoğlu 657 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin Bakanlığımıza tanıdığı takdir yetkisine istinaden hizmet gereği olarak görevinden alınmıştır.

10. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın;

– Tefrişat harcamalarına ve makam otosunun yenilenmesine,

– TMO Genel Müdür Yardımcılığına atanan kişiye,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/5130, 5131, 5171)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın R. Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

M. Emin Aydın Siirt

1. Bakanlığınızdaki makam odasıyla müsteşarlık katı ve makam girişinizin milyarlarca lira harcanarak yaptırıldığı söylenmektedir. Bu paranın miktarı ne kadardır? Ülke tarımına katkısı nedir?

2. İki tane makam otonuz olduğu halde yeni makam otosu alındığı iddia edilmektedir. Bu makam otosunun alınmasına neden ihtiyaç duydunuz? Bu masrafın ülke kalkınmasına katkısı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın R. Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

M. Emin Aydın Siirt

1. Devlet Bakanlığınız döneminde Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğündeki pul, zarf ve etiketlerin siyasî amaçlı propaganda için kullanıldığı iddia edilerek hakkınızda başlatılan müfettiş soruşturmasına Zeki Can da müfettiş olarak katılmış mıdır?

2. Zeki Can Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Genel Müdür Yardımcısı olarak hangi üstün hizmetleri karşılığı ve hangi tarihte atanmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 12.6.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ-1/01-1494

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Genel Sekreterliğinizin 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/13235 sayılı yazısı ve ekleri (7/5130, 5131 ve 5171 esas no’lu yazılı soru önergeleri)

İlgide kayıtlı yazınız ekindeki Siirt Milletvekili Sayın Emin Aydın ile Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait yazılı soru önergeleri incelenmiş olup konu ile ilgili Bakanlığımız görüşü ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Önerge Sahibi Milletvekili : Mehmet Emin Aydın - Siirt

Esas No : 7/5130-12963

Soru 1. Bakanlığınızdaki makam odasıyla müsteşarlık katı ve makam girişinizin milyarlarca lira harcanarak yaptırıldığı söylenmektedir. Bu paranın miktarı ne kadardır? Ülke tarımına katkısı nedir?

Cevap 1. Bakanlığımızın makam odası ile müsteşarlık katı ve makam girişi ile ilgili olarak Bakanlığımız bütçesinden herhangi bir harcama yapılmamıştır.

Bakanlığımızca 13.11.1997 tarihinde 2 defa ihale yapılmış bunlardan biri Bakanlığımızın merkez hizmet binasının onarımı ile ilgili 1 305 002 000 TL. bedelle diğeri ise Anafartalar Cad. No:76’daki ek hizmet binasının onarımı ile ilgili 1 652 245 000 TL. bedelledir. Bunların dışında Bakanlığımızca herhangi bir ihale yapılmamıştır.

Soru 2. İki tane makam otonuz olduğu halde yeni makam otosu alındığı iddia edilmektedir. Bu makam otosunun alınmasına neden ihtiyaç duydunuz? Bu masrafın ülke kalkınmasına katkısı nedir?

Cevap 2. 2 makam otosu bulunmamaktadır. Önceki yıllarda 2 adet makam otosu mevcuttur. Ancak 1 oto Gümrükler Başmüdürlüğüne ait olup bilahare geri iade edilmiştir. Diğeri ise Maliye Bakanlığına ait olup eski bir modeldir, onarımı mümkün olmadığından tamir atölyemizde bekletilmektedir.

Önerge Sahibi Milletvekili : Mehmet Emin Aydın - Siirt

Esas No : 7/5131-12963

Soru : Devlet Bakanlığınız döneminde Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğündeki pul, zarf ve etiketlerin siyasî amaçlı propaganda için kullanıldığı iddia edilerek hakkınızda başlatılan müfettiş soruşturmasına Zeki Can da müfettiş olarak katılmış mıdır? Zeki Can Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Genel Müdür Yardımcısı olarak hangi üstün hizmetleri karşılığı ve hangi tarihte atanmıştır?

Cevap : Bakanlığım ilgili kuruluşu Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Can, daha önceki görevi olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişliği sırasında, adı geçen Bakanlığın ilgili kuruluşu Türkiye Gübre Sanayi A.Ş.nin pul ve zarf alımları ile ilgili işlemlerini tetkik ve tahkik eden heyet içerisinde yer almıştır.

Bu konuda düzenlenen rapor esas olarak TÜGSAŞ yöneticileri ile ilgili bulunmakla beraber, aleyhine birçok hususu da ihtiva etmiş, hatta hakkımda Meclis soruşturması açılmasına sebep olmuştur.

Bütün bunlara rağmen, Zeki Can, 233 sayılı KHK’nin 7 nci maddesindeki nitelik ve şartlara haiz olması, geçmişteki başarılı çalışmaları, olumlu sicili ve özellikle yirmi yıllık müfettişlik hizmeti sırasında kazandığı Kamu İktisadî Teşekküllerindeki tecrübe ve bilgi birikimi gözönünde bulundurularak Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliğine 5.10.1997 tarihinde atanmış olup kendisiyle ilgili biyografi ekte sunulmaktadır.

BİYOGRAFİ

Adı Soyadı : Zeki Can

Doğum Yeri : Ankara

Doğum Tarihi : 1949

Öğrenimi : Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademesi 1974

Medenî Hali : Evli, 1 çocuklu. Halen Bulunduğu Görev : Toprak Mahsul leri Ofisi Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi

Daha Önce Bulunduğu Görevler : 1. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Fiyat Kalite ve Standartlar Dairesi Başkanlığında memur.

2. Etibank Pazarlama ve Satış Dairesinde memur.

Daha Önce Bulunduğu Yerler : 3. Banker Tasfiye Kurulu Üyeliği,

4. Yirmi yıl süreyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Müfettiş Yardımcılığı, Müfettiş ve Başmüfettişliği

(Giriş ve yeterlik imtihanlarını birinci olarak kazanmıştır.)

5. Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı (9 yıl)

6. Almanya’da bir yıl süreyle Küçük Sanayi Siteleri ile

ilgili inceleme

7. Bakanlık Organize Sanayi Bölgeleri Kanun Tasarısının

hazırlanması ve bu maksatla İtalya, Almanya, Fransa ve

İngiltere’de inceleme

8. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanun Tasarısı

hazırlanması

9. Bakanlık ve Teftiş Kurulu ile ilgili kanun, tüzük

ve yönetmelik hazırlama çalışmaları.

Önerge Sahibi Milletvekili : Zeki Ünal - Karaman Milletvekili

Esas No : 7/5171-13029

Soru 1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

Cevap 1. Refahyol döneminde merkez teşkilâtında görevinden alınan ve atananlar :

Alınan : 57

Atanan : 59

Soru 2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

Cevap 2. Anasol-D döneminde merkez teşkilâtında görevinden alınan ve atananlar :

Alınan : 65

Atanan : 193

11. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın yazılı cevabı (7/5132)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Batallı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.021/0774

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5132-12986/31205 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Başkanlığınıza hitaben yazmış olduğu ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen 7/5132 Esas No’lu yazılı soru önergesi incelenmiştir:

Bakanlığım bağlı kuruluşu Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığında 54 üncü Refahyol Hükümeti döneminde 24 adet kurum içi nakil, 6 adet kurum dışından naklen atama,

55 inci Anasol-D hükümeti döneminde de 28 adet kadro ve görev değişimi, 10 adet kurum içi nakil ve 12 adet naklen ve açıktan atama,

yapılmıştır.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığında; Refahyol dönemi Kurum Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ergin’in görev süresi uzatılmamış olup, Anasol-D iktidarı döneminde İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanı Mustafa Karaoğlu ile Şube Müdürü Ayhan Aktepe görevinden alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mehmet Batallı Devlet Bakanı

12. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/5136)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.015/5-772

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5136-12990-31209 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin 7/5136-12990 sayılı yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/5136-12990 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

Cevap 1. Refahyol iktidarı döneminde idare başkanı olarak Hamdi Karadaş atanmış, 3 başkan yardımcısı kadrosundan iki tanesi, 7 daire başkanı kadrosundan iki tanesi boş tutulup vekaleten görev yapan personel marifetiyle çalışılmıştır.

Cevap 2. Anasol iktidarı döneminde;

– Hamdi Karakaş’ın yerine Çitosan Gn. Md. Mehmet Kemal Ünsal idare başkanı olarak atanmıştır.

– Boş bulunan iki başkan yardımcısı kadrosuna atama yapılmıştır. (İsmail Akyol ve M. Namık Sinanoğlu)

– Boş bulunan Finansman Dairesi Başkanı kadrosuna İsmail Kozan (İdare personeli), uygulama dairesi başkanı kadrosuna İlhan Gül (İdare personeli) atanmıştır.

– Başkan yardımcısı L. Yıldız Tokman’ın yerine Eren Yıldırım (Konut Kredileri Dairesi Başkanı) atanmıştır.

– İdarî ve malî işler dairesi başkanı Işınsu Oyan’ın yerine Ayhan Sevil (İdare personeli) atanmıştır.

– Dış ilişkiler dairesi başkanı Oya Toprak’ın yerine Ahmet Avcı (İdare personeli) atanmıştır.

1.8.1996-1.7.1997 Arasında Türkiye Emlak Bankasına Atanan

Personel Sayısı (54 üncü Hükümet Dönemi)

Açıktan Atama : 175 (1 memur, 174 sözleşmeli)

Terörle Müc. Kan. İst. : 23 (23 sözleşmeli)

Naklen : 2 (2 memur)

Mahkeme Kararı ile : 3 (1 memur, 2 sözleşmeli)

Özelleştirme Kapsamı : 6 (1 memur, 5 sözleşmeli)

Yeni Kadro Verilmesi : 8 (8 memur)

Emeklilik İptali : 1 (1 sözleşmeli)

Toplam Atanan Sayısı : 218

1.8.1996-1.7.1998 Arasında Türkiye Emlak Bankasına Atanan

Personel Sayısı (55 inci Hükümet Dönemi)

Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı : 1

Gen. Müd. Yard. ve Yön. Kur. Üyesi : 2

Genel Müdür Yardımcısı : 5

Yönetim Kurulu Üyesi : 4

Açıktan Atama : 340 (26 memur, 314 sözleşmeli)

Terörle Müc. Kan. İst. : 7 (7 sözleşmeli)

Mahkeme Kararı ile : 5 (1 memur, 4 sözleşmeli)

Özelleştirme Kapsamı : 36 (8 memur, 28 sözleşmeli)

Yeni Kadro Verilmesi : 9 (9 memur)

Emeklilik İptali : 3 (2 memur, 1 sözleşmeli)

Toplam Atanan Sayısı : 408

283 - 294 arası filme alınacak.

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5140)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 15.6.1998 Kanun : 1998/539-TÖ

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28 Mayıs 1998 tarihli ve Kan.Kar.Md.A.01.0.GNS.10.00.02-7/5140-12994/31213 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenilen 7/5140 sayılı “54 ve 55 inci Hükemetler döneminde yapılan atamalara ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal Tarafından Verilen

7/5140 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

Millî Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığında, 54 ve 55 inci Hükümetler döneminde, görevden alınan ve atanan personelin listesi aşağıya çıkarılmıştır.

54 üncü Hükümet Döneminde;

Görevden Alınan Personelin Göreve Atanan Personelin

Adı Soyadı Unvanı Adı Soyadı Unvanı

Hasan Ali Türkaslan Dai. Bşk. Nedim İskender Dai. Bşk.

Fatih Ürer Dai. Bşk. Mustafa Kaya Dai. Bşk.

55 inci Hükümet Döneminde;

Görevden Alınan Personelin Göreve Atanan Personelin

Adı Soyadı Unvanı Adı Soyadı Unvanı

Metin Ergün Müst. Yrd. Hasan Mollaoğulları Müst. Yrd.

Veysel Yayan Müst. Yrd. Hasan Kazdağlı Müst. Yrd.

Sedat Çilingir Müst. Yrd. H. Zati Ergül Müst. Yrd.

Görevden Alınan Personelin Göreve Atanan Personelin

Adı Soyadı Unvanı Adı Soyadı Unvanı

M. Cemal Tarhan Dai. Bşk. Abdülkadir Ateş Dai. Bşk.

Ali İhsan E. Öztürk Dai. Bşk. İlker Kafalı Dai. Bşk.

Cengiz Köksal Dai. Bşk. İsmail Tohumcu Dai. Bşk.

Yılmaz Gündüz Dai. Bşk. Hakan Yüzbaşıoğlu Dai. Bşk.

Murad Bayar Şb. Md. Kubilay Okur Şb. Md.

Bilge Molvalı Şb. Md. Günay Kanmaz Şb. Md.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

14. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Karaman’a bağlı köy yollarının asfaltlanmasına,

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5146, 5164)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 15.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. 1 Temmuz 1996 tarihine kadar Karaman Köylerinde yapılmış olan toplam asfalt kaç km.dir?

2. 1 Temmuz 1996 ile 1997 sonuna kadar yapılan asfalt yol ne kadardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. DevletBakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.014/031.1954

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13236 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait yazılı soru önergesindeki konuları incelenmiştir.

7/5146 sayılı sorunun cevabı;

Karaman ilinde 1.7.1996 tarihine kadar yapılan asfalt miktarı 143 km. 1 kat 70 km. 2 kat olmak üzere 213 km. asfalt yapılmıştır.

1.7.1996 ile 1997 yılı sonuna kadar ise 295 km. 1 kat, 32 km. 2 kat olmak üzere toplam 327 km. asfalt çalışması yapılmıştır.

7/5164 sayılı sorunun cevabı;

Refahyol iktidarı döneminde 240 adet personel görevinden alınarak yerine yenileri atanmıştır.

Anasol-D iktidarı döneminde 288 adet personel görevinden alınarak yerine yenileri atanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

15. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Akçaşehir Beldesi camiinin onarım ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5147)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

Geçen yıl Hükümet kurulduktan hemen sonra şifahi ve yazılı olarak arz ettiğim, Karaman-Akçaşehir Beldesi tarihî camiinin onarımı ne zaman gerçekleştirilecektir?

T.C. Devlet Bakanlığı 16.6.1998 Sayı : B.02.0.010/05290

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13234 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Bakanlığımıza tevcih ettiği 7/5147 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı aşağıda sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere Devlet Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Karaman İli, Akçaşehir Beldesi Camii, 1998 ek yatırım program çerçevesinde onarılacaktır.

16. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonu ihalesine,

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/5153, 5184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.5.1998

Zeki Ünal Karaman

Radikal Gazetesinin 18.5.1998 tarihli nüshasında Lizbon’da yapılacak Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonunun çocukluk arkadaşınız Enver Yücel’in firması ARGE Yapı Sanayi Ticaret ve Limited Şirketine 8 milyon dolara verdiğiniz iddia edilmektedir. Ayrıca Enver Yücel’in başka bir şirketine de Denizcilik Şûrası Organizasyonu için göstermelik bir ihale ile 100 milyar liranın üzerinde kazanç sağladığınız ileri sürülmektedir.

Sorularım şunlardır:

1. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değilse söz konusu gazeteye bir tekzip gönderdiniz mi? Yahut gazete hakkında tazminat davası açtınız mı?

2. Gerek Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonu, gerekse Denizcilik Şûrasının organizasyonu için açılan ihaleler kamuoyuna hangi basın yayın araçlarıyla ve hangi tarihlerde duyurulmuştur?

3. İhalelere katılan firmalar hangileridir? Firmaların tenzilat oranları nedir? Söz konusu şirketler hangi teklifleri vererek bu ihaleleri almışlardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. DevletBakanlığı 12.6.1998 Sayı : B.02.0.016/00557

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13232 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal tarafından verilen ve yazılı olarak cevaplamam istenen, 7/5153 esas no 13010/31229 evrak kayıt nolu ve 7/5184 esas no 13042/31261 evrak kayıt nolu soruların cevapları ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Burhan Kara Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/5184 Esas Nolu 13010/31229 evrak kayıt nolu yazılı soru önergesi cevabı:

1. Refahyol Hükümeti döneminde Denizcilik Müsteşarlığında;

Naklen Atama : 148

Açıktan Atama : 26

Görev Yeri Değiştirilen : 85 olmak üzere yapılan personel hareketi 259’dur.

2. İktidarımız döneminde Bakanlığıma bağlı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünde 13 yönetici Refahyol döneminde atananlardan, 6’sı soruşturma ile olmak üzere toplam 58 yönetici personel görevinden alınmıştır. Alınma ve emeklilik nedeniyle boşalan bu yönetim kadrolarına 17’si Refahyol marifetiyle alınan, 16’sı Mahkeme Kararı (Refahyol ve Anasol-D zamanında) olmak üzere toplam 93 personel yönetim kadrolarına atanmıştır.

– Denizcilik Müsteşarlığında;

Açıktan (Sınavla) : 71

Açıktan (Eski hizmeti olan) : 5

Naklen : 27

Görev yeri değiştirilen : 59 olmak üzere yapılan personel hareketi 162’dir. Görev yeri değiştirenlerden 18’inin mahkeme kararlarını uygulamak için görev yerleri değiştirilmiştir.

– Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünde 1 kişinin görev değişikliği olmuştur.

Bu personel hareketlerinin bir kısmı Refahyol döneminde görev yeri ve unvanı değiştirilen personelin yargı kararı ve idarî kararla eski görevlerine iadesi veya uzmanlık isteyen kadrolara ehil kişilerin getirilmesi yönünde olmuştur.

Bakanlığıma bağlı kuruluşlarda hiçbir dönemde bu kadar uzman istihdam edilmemiştir.

Görev yeri ve unvanı değişen üst düzey yöneticilerin (Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür gibi) idarî yargıdan işlemin iptaline yönelik karar alamamış olmaları da Yüce Meclisin dikkatine saygıyla arz olunur.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/5153 Esas Nolu 13042/31261 evrak kayıt nolu yazılı soru önergesinin cevabı:

Radikal Gazetesinin, 18.5.1998 tarihli nüshasında çıkan bir habere istinaden, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın yönelttiği ve yazılı olarak cevaplamamı istediği 7/5153 Esas No 13010/31229 Evrak Kayıt Nolu Uluslararası Denizcilik Fuarının organizasyonu ihalesine ilişkin soru cevabı şöyledir:

1. 22 Mayıs - 30 Eylül 1998 tarihleri arasında Portekiz-Lizbon’da yapılacak olan EXPO’98 Dünya Fuarı ihalesinin, bir çocukluk arkadaşıma verildiği iddiası doğru değildir. Söz konusu gazetenin Denizcilik Müsteşarlığı ve şahsımı hedef alan neşriyatı tarafımca tekzip edilmiştir. Mesul Müdürü hakkında dava açılması yönünde gereği yapılacaktır.

2. Gerek Ulusal Denizcilik Şurası gerekse EXPO’98 Dünya Fuarı Türk Pavyonunun proje, inşaat, Türk Lokantası proje inşaatı ile kültürel etkinlikler ve organizasyon hizmetleri için herhangi bir gazetede ilan verilmemiştir. Devletimizin devamlılığı ilkesi burada da korunmuş ve Başbakan Vekili Sayın Prof. Dr. Tansu Çiller’in, 17.4.1997 tarihinde Dışişleri Bakanlığının talebi üzerine onaylamış olduğu karar çerçevesinde hareket edilmiş ve Fonlar İhale Yönetmeliğinin 44 üncü Maddesinin (b) ve (e) fıkralarına göre işlem yapılmıştır.

Böylesi önemli bir projede herhangi bir kişisel tercih söz konusu olmamış, millî menfaatler neyi gerektiyorsa o yapılmış ve memnuniyetle belirteyim ki ülkemize yakışır, onur verici bir hizmet yapılmıştır.

1. Denizcilik Şûrası İhalesine,

1. Çalışlar Yapım Tanıtım Firması

(352 700 ABD Doları ve % 20 servis ücreti)

2. APEKS Reklam Tanıtım Hiz. San. Tic. Şti.

(395 685 ABD Doları ve % 15 servis ücreti)

3. Bulut Reklam Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.

(363 700 ABD Doları ve % 20 servis ücreti)

4. Yeni Ajans Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti.

(323 500 ABD Doları ve % 10 servis ücreti)

5. FORM Kapı Reklam Hizmetleri Ltd. Şti.

(İhaleden çekildi)

6. TE-RA Televizyon Radyo Reklamcılık A.Ş.

(İhaleden çekildi)

firmaları katılmıştır.

Expo’98 Dünya Fuarı Türk Pavyonu İhalesi için,

1. A. Ragıp Buluç Mimarlık, Müşavirlik San. ve Tic. Ltd. Şti.

(İhaleden çekildi)

2. ARGE Yapı Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

(7 950 0 ABD Doları)

katılmışlardır.

Öte yandan Dışişleri Bakanlığının Expo’98 Dünya Fuarı etkinlikleri için, 23 Aralık 1996 tarih ve 7157 sayılı yazısı ekinde önermiş olduğu 10 500 000 ABD Dolarlık bütçeden, tarafımca tasarrufa gidilmesi talimatı verilmiş ve bu bütçe 7 900 000 ABD Dolar olarak bağlanmıştır.

17. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sorusu ve Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı Vekili Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/5155)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. Anasol-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. İçişleriBakanlığı 11.6.1998 Personel Genel Müdürlüğü Sayı : BO50PGM0710002-029/89

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği 7/5155-13013 esas nolu soru önergesine ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Oltan Sungurlu Adalet Bakanı İçişleri Bakanı V.

54 üncü Hükümet döneminde Bakanlığımda;

– Genel idare hizmetleri sınıfından 2 sivil savunma müdürü, Bakanlığımızca yapılan Özel İdare Müdürlüğü ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü sınavını kazananlardan boş olan yerlere sırasıyla ataması gerçekleştirilen 4 Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü, 8 Özel İdare Müdürü ve 3 İl Planlama Koordinasyon Müdürü olmak üzere toplam 17 kişi ilk defa atanmıştır.

2 sivil savunma müdürü, 27 nüfus ve vatandaşlık müdürü, 24 özel idare müdürü ve 3 il planlama koordinasyon müdürü olmak üzere toplam 56 kişi yer değiştirmiş, 1 genel idare personeli kendi talebi üzerine sivil savunma uzmanlığına atanmıştır.

55 inci Hükümet döneminde ise;

– Genel idare hizmetleri sınıfından 4 sivil savunma müdürü, 4 nüfus ve vatandaşlık müdürü, 13 özel idare müdürü olmak üzere toplam 21 kişi yerdeğiştirmiş,

Bakanlığımızca yapılan özel idare ve nüfus ve vatandaşlık işleri müdürlüğü sınavını kazananlardan boş olan yerlere sırasıyla ataması gerçekleştirilen 3 özel idare müdürü ile 2 sivil savunma müdürü ilk defa atanmışlardır.

Genel idare personelinden 3 sivil savunma müdürü kendi talebi doğrultusunda uzmanlığa geçme başvuruları değerlendirilerek sivil savunma uzmanlığına atanmışlardır.

Ayrıca; merkez ve taşra teşkilâtında çalışan mülki idare amirlerinin atamaları 16.7.1982 tarih ve 19166 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Mülki İdare Amirleri Atama Değerlendirme ve Yer değiştirme Yönetmeliği” ile, Vali atamaları ise 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu uyarınca Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile yapılmaktadır.

Söz konusu bu yasal düzenlemeler çerçevesinde 54 üncü Hükümet döneminde çıkarılan kararnameler kapsamında 457 Mülki İdare Amiri, 55 inci Hükümet döneminde de 539 Mülki İdare Amiri atama ve yerdeğiştirmeye tabi tutulmuşlardır.

18. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İl Özel İdaresine transfer edilen para miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 15.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1 Temmuz 1996-15 Temmuz 1997 ile 16 Temmuz 1997-19 Mayıs 1998 tarihleri arasında çeşitli yatırımlarda kullanılmak üzere Karaman İl Özel İdaresine transfer edilen para miktarı nedir?

T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 12.6.1998 Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/9624

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13241 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5159 esas no.lu yazılı soru önergesinde yeralan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Karaman İl Özel İdaresine, Bakanlığımız Bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” ile “Yerleşim birimlerinin altyapı, hava kirliliği, çevre sağlığı, imar ve nazım planları ve benzeri kentleşme sorunlarının çözümüne ilişkin hizmetler” tertiplerinden, 1996 yılından toplam 90 milyar TL., 1997 yılında ise 50 milyar TL. yardım yapılmıştır. Ancak, 1998 Malî Yılı Bütçesinde “Yerleşim birimlerinin altyapı, hava kirliliği, çevre sağlığı, imar ve nazım planları ve benzeri kentleşme sorunlarının çözümüne ilişkin hizmetler” için ödenek tertip edilmemiş olduğundan, il özel idarelerine 1998 yılında herhangi bir yardım yapılmayacaktır.

Bilgilerine arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

19. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/5161)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998 Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 12.6.1998 Sayı : B.02.0.004/612

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5161-13019/31238 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği 18.5.1998 tarih ve 7/5161-13019 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap aşağıda çıkartılmıştır.

Refahyol ve Anasol-D iktidarları döneminde, Diyanet İşleri Başkanlığında görevden alınan personel bulunmamaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığında yapılan her türlü atama ve nakiller, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve Başkanlık mevzuatına göre yürütülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

H. Hüsamettin Özkan Devlet Bakanı

20. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998 Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığımızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.007/1619

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5163-13021/31240 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Devlet Bakanı

 

BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU
PERSONEL HAREKET İSİM LİSTESİ

1.7.1996-30.6.1997 Tarihleri Arası Refahyol İktidar Dönemi Kuruldan Ayrılanlar :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Ayrılış Nedeni

M. Fuat Baturay Başdenetçi 17.7.1996 İsteği Üzerine Emekli

Günsel Çelebi Başdenetçi 18.7.1996 İstifa

Ahmet Kazak Başdenetçi 16.10.1996 İsteği Üzerine Emekli

Orhan Çetiner Başdenetçi 25.11.1996 Yaş Haddinden Emekli

M. Sabri Aygüney Başkan 2.1.1997 Yaş Haddinden Emekli

Haluk Öktem Başdenetçi 13.1.1997 Yaş Haddinden Emekli

Abdülkadir Aylı Başdenetçi 5.1.1997 Yaş Haddinden Emekli

Nurettin Şenözlü Üye 5.2.1997 BKK. ile Görevden Alındı (*)

Vedat Tolga Üye 26.2.1997 Yaş Haddinden Emekli

Cemal Kök Üye 1.3.1997 Yaş Haddinden Emekli

Haluk İncitmez Başdenetçi 9.6.1997 Rekabet Kuruluna Naklen

Aziz Taşkent Denetçi 15.6.1997 İstifa

M. Remzi Solakoğlu Başdenetçi 22.6.1997 Yaş Haddinden Emekli

Fikret Kutlay Başdenetçi 25.6.1997 MİT Müsteşarlığı Naklen

Mehmet Ulus Hizmetli 17.7.1996 İsteği Üzerine Emekli

İsmail Akgün Hizmetli 17.7.1996 İsteği Üzerine Emekli

1.7.1996-12.6.1998 Tarihleri Arası ANASOL D İktidar Dönemi :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Ayrılış Nedeni

Berki Melli Üye 13.7.1997 Yaş Haddinden Emekli

Doğan Yıldırım Başdenetçi 25.7.1997 İsteği Üzerine Emekli

E. Suat Çetin Üye 23.8.1997 Yaş Haddinden Emekli

Abdülkadir Önder Üye 10.9.1997 Yaş Haddinden Emekli

İ. Hakkı Sağlam Başdenetçi 16.9.1997 İsteği Üzerine Emekli

Sabahattin Dolgun Başdenetçi 4.10.1997 Yaş Haddinden Emekli

Süleyman Şahin Başdenetçi 24.11.1997 Emlak Konut Gen. Müd. Naklen

Erdal Altuntaş Başdenetçi 22.2.1998 Vefat

M. Kani Peker Başdenetçi 7.3.1998 Yaş Haddinden Emekli

Gültekin Yandımata Başdenetçi 8.4.1998 Yaş Haddinden Emekli

Namık Yağcı Başdenetçi 12.5.1998 Yaş Haddinden Emekli

Ünal Cengiz Meriç Başdenetçi 27.5.1998 Yaş Haddinden Emekli

H. Kemal Furtun Başdenetçi 1.6.1998 Yaş Haddinden Emekli

Ayfer Tüzün Memur 15.1.1998 İstifa

(*) BKK : Bakanlar Kurulu Kararı

1.7.1996-30.6.1997 Tarihleri Arası Refahyol İktidar Dönemi Kurula Atananlar :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Sabri Aygüney Başkan 9.9.1996 BKK. ile Atama

Fikri Keskin Üye 5.2.1997 BKK ile Atama

Sabahattin Kalyoncuoğlu Üye 17.2.1997 BKK. ile Atama

Cengiz Baykal Üye 18.2.1997 BKKile Atama

Ziya Ekşi Denetçi 3.1.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Fethi Dinçer Denetçi 8.1.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Mehmet Kösedağ Denetçi 13.1.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Cemal Ayhan Denetçi 16.4.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

M. Ali Yaşar Memur 19.12.1996 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Necla Karagöz Memur 17.12.1996 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Hasan Yazıcı Hizmetli 20.8.1996 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

1.7.1996-30.6.1997 Tarihleri Arası Refahyol İktidar Dönemi Kurula Atananlar :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Yaşar İrge Bekçi 22.8.1996 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Nejmi Karadağ Daktilograf 7.2.1997 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Osman Öztürk Hizmetli 31.3.1997 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Tayfur Arslan Hizmetli 16.5.1997 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

1.7.1997-12.6.1998 Tarihleri Arası ANASOL D İktidar Dönemi :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Rasim Tuvay Denetçi 27.10.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Ayhan Demir Denetçi 27.10.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Fahri Arslan Denetçi 24.11.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

1.7.1997-12.6.1998 Tarihleri Arası ANASOL D İktidar Dönemi :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Ersin Yılmaz Denetçi 24.11.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Can Korol Denetçi 23.12.1997 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Metin Erol Denetçi 23.1.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Mete Bulut Denetçi 23.1.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Erol Gülenay Denetçi 13.2.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

İsmail Irkın Denetçi 3.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

F. Tamer Demircioğlu Denetçi 4.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

1.7.1997-12.6.1998 Tarihleri Arası ANASOL D İktidar Dönemi :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

Süleyman Odakır Denetçi 9.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Erdal Özen Denetçi 18.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Fikret Yıldırım Denetçi 23.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

M. Nejat Aşçıgil Denetçi 24.3.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Kamil Arıkan Denetçi 15.4.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Ersin Savaş Denetçi 2.6.1998 Mesleğiyle İlgili Konuda İhtisas-

laşmış ve 72 SKHK. Gereği Üye-

ler Kurulunun İnhası ve Seçi-

miyle Ayrılan Personelin Yerine

Naklen Atanmıştır.

Zeynettin Supak Bekçi 27.10.1997 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Nur Saygılı Daktilograf 22.10.1997 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

1.7.1997-12.6.1998 Tarihleri Arası ANASOL D İktidar Dönemi :

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Atanma Nedeni

İ. Ethem Açık Şoför 21.1.1998 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mıştır.

Mevlüt Aydın Şef 28.4.1998 Özelleştirme Kapsamına Alınan

Kuruluşlardan Devlet Personel

Başkanlığınca Naklen Atan-

mışlardır.

T.C.

BAŞBAKANLIK

Devlet Personel Başkanlığı

REFAHYOL DÖNEMİ

Görevden Alınan Görevden Alınma Yerine Atanan

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Nedeni Adı Soyadı

1. Nedim Kurtoğlu D. P. Başkanı 9.1.1997 Ali Osman Sali

2. Jale Ü. Aygül D. P. Bşk. Yrd. 19.11.1996 Bedrettin Yıldırım

3. Sıtkı Ünsal D. P. Bşk. Yrd. 26.3.1997 Reşat Özcan

(Hizmeti Tutmadığın- dan Deruhte etmesi)

4. Osman Atamer İdarî ve Malî İşler 18.11.1996

Dairesi Bşk. Mahkeme Halil Yılmaz

Kararı

5. Halil Yılmaz İdarî ve Malî İşler 31.3.1997 Başkanlık Zeki Yılmaz

Dairesi Bşk. Görevinden

İstifa

6. İlhan Alpas Kadro ve Kamu 18.3.1997 Başkanlık Ekrem Kuru

Gör. Dai. Bşk. Görevinden İstifa

7. Bekir Büyükyılmaz Koordinasyon 2.4.1997 Yusuf Özdemir

Dai. Bşk.

8. Ramazan Güney Per. Şube Md. 13.1.1997 Sebahattin Küçük

9. Mustafa Pehlivan Per. Kay ve Bil. 13.3.1997 Durmuş Yavuz

İş. Dai. Bşk.

Atandığı Kadro

Adı Soyadı Unvanı Unvanı Açıklama

1. M. Ferhat Göksu Bil. İşl. Şube Md.

2. Ahmet Kuz Şef Şube Md.

T.C.

Başbakanlık

Devlet Personel Başkanlığı

ANASOL-D DÖNEMİ

Görevden Alınan Görevden Alınma Yerine Atanan

Adı Soyadı Unvanı Tarihi Nedeni Adı Soyadı

1. Reşat Özcan D. P. Uzmanı 5.8.1997 Atama şartlarına Musa Hetemoğlu

(Bşk. Yrd. Deruhte) haiz olmadığından

vekâletinin kaldırılması

2. Bedrettin Yıldırım D. P. Bşk. Yrd. 18.9.1997 Nitelikleri uygun Yasemin Erdem

olmadığı için

3. Yasemin Erdem’in İsmail Faruk Aksu

boşalan Hukukî ve

Malî Statüler Dai. Bşk’na

4. Yasemin Erdem’in Sabiha Nasuhbeyoğlu

naklen ayrılması

nedeniyle

5. Sabiha Nasuhbeyoğlu D. P. Bşk. Yrd. 4.3.1998 Mahkeme kararı Sıtkı Ünsal

6. Abdulkadir Akyel Teşkilât ve Yön. 4.3.1998 Sabiha Nasuhbeyoğlu

Gel. Dai. Bşk.

7. Musa Hetemoğlu D. P. Bşk. Yrd. 25.3.1998 Mahkeme kararı Jale Ü. Aygül

8. 15.7.1998 Sevin Güven Kâzım Palandöken

Eğ. Dai. Bşk. Emekli

9. Kâzım Palandöken Eğitim Dairesi 20.8.1997 Başkanlık Görevinden Metin Yetişen

Başkanı İstifa

10. 1.8.1997 Sabahattin Küçük Berrin Aygün

Per. Şub. Md. Nakil

11. Yusuf Özdemir Koordinasyon 15.8.1997 Mahkeme Kararı Bekir Büyükyılmaz

Dai. Bşk.

21. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/5167)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 12.6.1998 Sayı : B.07.0.PER.0.16/UYG.024131

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve 13241 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5167 Esas No.lu 54. ve 55 inci Hükümetler döneminde Bakanlığımızca yapılan personel atamalarına dair soru önergesine ilişkin cevabımız ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

54. ve 55 inci Hükümetler Döneminde Bakanlığımızca Gerçekleştirilen
Atamalara İlişkin Bilgiler

Bakanlığımız merkez birimleri ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının kadrolarına veya diğer kurumlara yapılan toplam atama sayısı 54 üncü Hükümet Döneminde 54, 55 inci Hükümet Döneminde ise 115’dir. Hükümetimiz döneminde yapılan atamalar kadro, ihtiyaç ve hizmetin gereği dikkate alınarak gerçekleştirilmiş olup, bu atamaların çoğunluğu boş kadrolara yapılmıştır.

Merkez atamalı taşra personelinden; haklarında yapılan adlî, idarî ve inzibatî soruşturmalar sonucu veya sicil durumu nedeniyle bulundukları yerde kalmalarında sakınca görülenlerden; görev yeri ve unvanı değiştirilenler ile görevden alınan personelin sayısı 54 üncü Hükümet Döneminde 16, 55 inci Hükümet Döneminde 25’dir.

İl atamalı personel olmalarına rağmen haklarında düzenlenen rapor veya yazılara göre Bakanlık Makamınca 54 üncü Hükümet Döneminde 23, 55 inci Hükümet Döneminde ise 10 personelin görev yerleri değiştirilmiştir.

22. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/5177)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Orman Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 12.6.1998 Sayı : KM.1.SOR./495-1774

Konu : Sn. Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5177-13035/31254 sayılı yazıları.

İlgi yazı ekinde alınan Karaman Milletvekili Sn. Zeki Ünal’ın “54. ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabi yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5177 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesi Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

1. 54 üncü Hükümet döneminde Bakanlığımızda yapılan personel atamaları ile ilgili bilgiler (Ek-2)’de gösterilmiştir.

2. 55 inci Hükümet döneminde Bakanlığımızda yapılan personel atamaları ile ilgili bilgiler (EK-3)’de gösterilmiştir.

Orman Bakanlığı 54 üncü Hükümet Döneminde Görevden Alınan ve Yerlerine Atama Yapılan Personelin Unvanlar İtibariyle Sayısal Durumu

Sıra No : Unvanı : Adet :

1 Genel Müdür 1

2 Daire Başkanı 3

3 Şube Müdürü 7

4 Müdür Yardımcısı 2

5 Başmühendis 2

Toplam 15

 

 

 

 

 

54 üncü Hükümetin Göreve Başlamasından Sonra Orman Bakanlığında
Görevden Alınan ve Yerlerine Atanan Personele Ait Liste

Görevden Alınan Personelin Yerine Atanan Personelin

S. No : Adı ve Soyadı Unvanı Adı ve Soyadı Unvanı

1 Nevzat Ceylan MPG. Genel Müdürü Durhasan Koca MPG. Genel Müdür Yardımcısı

2 Şener Türker Personel Dairesi Başkanı Selçuk Önal APK. Kur. Bşk. APK. Uzman

3 Nuri Uslu APK. Kur. Bşk. Mev. Dai. Bşk. Necmettin Çelik APK. Kur. Bşk. APK. Uzmanı

4 Haluk Gürpınar Muğla Or. Fid. Müdürü Sevim Gezgin Muğla Or. Fid. Müdürü

5 Muhammet Saçma D. Akdz. Böl. Müd. Şub. Müd. Fahri Dağ D. Akdnz. Böl. Müd. Şub. Müd.

6 Zeki Özel MPG. Daire Başkanı Arif Soğancı MPG. Daire Başkanı

7 A. Tufan Sanlı İMİ. Emlak Şube Müdürü Satılmış Saban İMİ. İnş. Emlak Şub. Müd.

8 Nurettin Lüle İzmir MPG Başmühendisi Necati Dindar İzmir MPG Başmühendisi

9 Necmi Özden Muş Orman Fidanlık Müdürü Recep Sarıbay Muş Orman Fid. Müdürü

10 Erkan Kayaöz G. Doğu An. Böl. Müd. Yrd. Mesut Seçilmil Güneyd. Anad. Böl. Müd. Yrd.

11 İbrahim Lebeoğlu Denizli Or. Fidanlık Müdürü Asım Oytun Denizli Orman. Fid. Müdürü

12 İdris Şahin Antalya Top. Lab. Müd. Yrd. Altan Arslan Antalya Top. Lab. Müd. Yar.

13 Harun Başaran MPG Şube Müdürü Nihat Zal MPG. Şube Müdürü

14 Salih Yılmaz Erzincan AGM Başmühendisi İsmail Akpolat Erzincan AGM Başmühendisi

15 Zafer Ekinci Yayın Dai. Bşk. Şub. Müd. Kamil Ceylan Yayın Dai. Bşk. Şub. Müdürü

 

 

 

Orman Genel Müdürlüğünde 54 üncü HükümetDöneminde Görevden Alınan ve Yerlerine
Atama Yapılan Personelin Unvanlar İtibariyle SayısalDurumu

Sıra No : Unvan : Adet :

1 Genel Müdür 1

2 Genel Müdür Yardımcısı 1

3 Daire Başkanı 12

4 Bölge Müdürü 11

5 Bölge Müdür Yardımcısı 10

6 Şube Müdürü 32

7 İşletme Müdürü 98

8 İşletme Müd. Yrd. 63

Toplam 228

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

330-349’a Kadar Filme Alınacak

23. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/5181)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 16.6.1998 Sayı : B.02.0.010/05287

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.0213234 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın sayın bakanlığıma tevcih ettiği 7/5181 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sn. Zeki Ünal’ın 7/5181 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Cevabıdır.

1. Bilindiği gibi T. Vakıflar Bankası A. O. lığı 6219 Sayılı Özel Kanunla kurulmuş olup,Kuruluş Kanunu ve Ana Sözleşmesinde belirtilen esaslar ve yetkiler çerçevesinde personel atama ve nakilleri yapılmaktadır.

T. Vakıflar Bankası A. O. lığı organizasyon yapısına göre mevcut bulunan şube ve birimlerde görev yapan yetkili ve yetkisiz tüm personellerinin nakil ve atamalarına, Bankacılık gibi fazlasıyla dinamik olmayı gerektiren bir sektörde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Nakil ve atamalar Bankanın ihtiyaçları gözönünde tutularak belirlenen norm ve kadrolara uygun bir şekilde yapılmaktadır. Öte yandan nakil ve atamalarda özellikle çalışanların eş durumları, makul görülebilir diğer zaruri nedenleri de dikkate alınarak yapılan atamalar da vardır. Unvan yükselmelerinin gerektirdiği atamaların yanısıra 9000’den fazla çalışan ve yurt geneline yayılmış 331 şube ve 19 Özel İşlem Merkezi bulunan teşkilâtın yapısı dikkate alındığında yer değişikliklerinin isimlendirilerek verilmesinin güçlüğünü takdirlerinize sunarım.

2. Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait değişiklik listeleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize rica ederim.

 

 

54 üncü Hükümet Döneminde Görevden Alınanlar ile Yerine Atananlara Ait Liste

Unvanı : Alınanlar : Verilenler :

Genel Müdür 1 1

Genel Müdür Yardımcısı – –

Daire Başkanı 3 3

Bölge Müdürü 6 1

Bölge Müdür Yardımcısı 11 11

Şube Müdürü 17 17

Yurt Müdürü 15 15

İşletme Müdürü 1 1

Saymanlık Müdürü 2 1

Müze Müdürü 3 3

59 53

55 inci Hükümet Döneminde Görevden Alınanlar ile Yerine Atananlara Ait Liste

Unvanı : Alınanlar : Verilenler :

Genel Müdür 1 1

Genel Müdür Yardımcısı 2 1

Daire Başkanı 3 3

Bölge Müdürü 6 6

Bölge Müdür Yardımcısı 7 7

Şube Müdürü 13 13

Yurt Müdürü 11 11

Baştabip 1 1

İşletme Müdürü 1 1

Saymanlık Müdürü 5 5

Müze Müdürü 2 2

52 51

NOT :

1. (Daha önceki hükümet tarafından görevden alınanlardan, yargı kararları gereğince görevine iadeleri gerekenler ile soruşturma raporuna dayanarak görevinden alınanlar dahil.)

2. Buna dair liste ek-1’dedir.

Ek : 1

55 inci Hükümet Döneminde Teftiş Raporuna İstinaden Görevinden Alınanlara Ait Liste

Unvanı : Sayısı :

Genel Müdür Yardımcısı 2

Daire Başkanı 1

Bölge Müdürü 3

Bölge MüdürYardımcısı 1

Baştabip 1

Saymanlık Müdürü 2

Toplam 10

55 inci Hükümet Döneminde Mahkeme Kararı Gereğince Görevine İade Edilenlere Ait Liste

Unvanı : Sayısı :

Daire Başkanı 2

Bölge Müdürü 5

Şube Müdürü 7

Yurt Müdürü 5

İşletme Müdürü 1

Saymanlık Müdürü 1

Toplam 21

24. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/5182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.018-800-04-01/2227

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı, Kanun Karar. Dai. Bşk’nın 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-

7/5182-13040/31259 sayılı yazınız.

İlgi yazınızla tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenen, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bakanlığım ile ilgili olarak vermiş olduğu 7/5182-13040 nolu yazılı soru önergesine verilen cevap ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Eyüp Aşık Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın
7/5182-13040 Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Soru 1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

Cevap 1. Bakanlığımda görev yapmakta olan personel, Başbakanlık kanalıyla görevlendirilmiş olup, kendi istekleri ile ayrılanlar hariç, görevden alınarak yerlerine atanma yapılması sözkonusu olmamıştır.

Soru 2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır. İsimlerini verebilir misiniz?

Cevap 2. Bakanlığım emrinde çalışan personelin hiçbirisi görevlerinden alınmamış olup, kendi istekleri doğrultusunda aslî kurumlarına dönen, geçici görevli olarak çalışan personelimiz olmuştur. Bu çerçevede Bakanlığıma herhangibir atama veya görevden alma gerçekleştirilmemiştir.

Arz ederim.

25. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı M. Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/5183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Salih Yıldırım tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 12.6.1998 Sayı : B.02.0.008/01/172

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 28.5.1998 tarih ve 31260 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesine Bakanlığıma bağlı, ilgili kuruluşlar tarafından verilen yanıtların örnekleri ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. M. Salih Yıldırım Devlet Bakanı

Devlet Bakanlığına

(Sn. Prof. Dr. M. Salih Yıldırım)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5183-13041/31260 sayılı yazıları ekindeki Karaman Milletvekili Sn. Zeki Ünal’ın soru önergesi incelenmiş olup; Refahyol ve Anasol-D hükümetleri döneminde Başkanlığımızda herhangi bir personel görevinden alınıp, yerine başka bir personel ataması yapılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İ. H. Olcay Ünver Başkan

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. 10.6.1998 Sermayesi : 30 000 000 000 000.-TL. Sayı : Prs/2270

Devlet Bakanlığına

(Prof. Dr. Sn. Salih Yıldırım)

İlgi : 8.6.1998 tarih ve B.02.0.008/01140 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitaben verilen 18.5.1998 tarihli Yazılı Soru Önergesi’nde Refahyol ve Anasol-D Hükümetleri Dönemlerinde görevlerinden alınan ve yerlerine atanan personelin isim bazında bildirilmesi istenmektedir.

Refahyol Hükümeti döneminde Bankamızda 86 personel görevden alınmış, 91 personele ise Yönetim kademelerinde görev verilmiştir. (Ek-1 No.lu Liste A ve B)

Anasol-D Hükümeti döneminde Bankamızda 28 personel görevden alınmış, (1 personel sağlık nedeniyle, 5 personel Yargı kararı uygulanması nedeniyle) 86 personele de Yönetim kademelerinde görev verilmiştir. (5 personel Yargı kararı uygulanması nedeniyle) (Ek-2 No.lu Liste A ve B)

Gereği için bilgilerinize arz ederiz.

E. Nihal Talay Taci Bayhan Genel Müdür Yardımcısı (V) Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı

(Refah-Yol Döneminde Bankamızda Yönetim Kademelerinde Görev Verilen
Personele Ait Liste)

1 Nolu Liste (B)

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

1 Dr. Candan Karlıtekin İstanbul Büyükşehir GenelMüdür Yardımcısı 6.12.1996

Belediyesi Daire Başkanı

Dr. Candan Karlıtekin Genel Müdür Yardımcısı Genel Müdür V. ve Yönetim 24.1.1997

Kurulu Başkan V.

2 Okan Sarı Müdür Yardımcısı Müdür 30.1.1997

3 Uğur Yılmaz Kd. Uzman Md. Yrd. 30.1.1997

4 Sevil Dedebali Md. Yrd. Müdür 30.1.1997

5 Ramazan Yılmaz Şef Müdür 30.1.1997

6 Bahattin Sekkin Md. Yrd. Gn. Md. Yrd. 30.1.1997

7 Can Karaçal Müfettiş Teftiş Kur. Bşk. 24.3.1997

8 Ahmet Akıncı Uzman Müdür 24.3.1997

9 Şefik Çalışkan Şekerbank T.A.Ş.’de görevli Müdür 24.3.1997

10 Pamir Tuğlu Uzman Müdür 24.3.1997

11 Pervin Demirkan Müdür Yrd. Müdür 24.3.1997

12 Ferhat Şenel Uzman Müdür 24.3.1997

13 Zeki Çiftçi Uzman Müdür 24.3.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

14 Mehmet Tamirci Uzman Müdür 24.3.1997

15 Zekai Işıldar Uzman Müdür 24.3.1997

16 Abdullah Çörtü Uzman Müdür 24.3.1997

17 Savaş Öztaş Md. Yrd. Müdür 24.3.1997

18 Selcan Şahinkaya Md. Yrd. Müdür 24.3.1997

19 Mehmet Gedik Kd. Amir Müdür 24.3.1997

20 İbrahim Yıldırım Md. Yrd. Müdür 24.3.1997

21 Taşbey Yüksel Uzman Müdür 24.3.1997

22 Tevfik Çatalak Müdür Yrd. Müdür 24.3.1997

23 M. Vakıf Gücer Müdür Yrd. Müdür 24.3.1997

24 Mehmet Harmancı Uzman Yönetici 24.3.1997

25 Ahmet Kandemir Müdür Yrd. Yönetici 24.3.1997

26 İ. Murat Sanin Müdür Yrd. Yönetici 24.3.1997

27 Safa Yahşi Etibank Genel Müdürlüğü Yönetici 24.3.1997

(Teknik Uzman)

28 Engin Bural Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

29 Kenan Mutlu Uzman Yönetici 24.3.1997

30 Serdar Kabukçuoğlu Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

31 Ali Semiz Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

32 Kemal Yetim Kd. Uzman Yönetici 24.3.1997

33 İbrahim Sevin Kd. Uzman Yönetici 24.3.1997

34 Uğur Yılmaz Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

35 Bekir Karaduman Kd. Uzman Yönetici 24.3.1997

36 Hakan Sönmez Uzman Yönetici 24.3.1997

37 Nuri Ayanlar Kd. Uzman Yönetici 24.3.1997

38 Güldoğan Hancıoğlu Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

39 Yusuf Erdem Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

40 Fatih Şahin Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

41 Uğur Özer Uzman Yönetici 24.3.1997

42 Musa Göçmen Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

43 Adem Davarcı Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

44 Zerrin Şen Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

45 Meltem Aydınonat Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

46 Ömür Demirdümen Amir Yönetici 24.3.1997

47 Asuman Erdem Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

48 Gülin Sangu Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

49 Hasan Mermer Amir Yönetici 24.3.1997

50 Nihal Üçgül Şef Yönetici 24.3.1997

51 Aydın Tosun Şef Yrd. Yönetici 24.3.1997

52 Afife Şenol Memur Yönetici 24.3.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

53 S. Aydan Yücel Uzman Yönetici 24.3.1997

54 İsmail Denek Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

55 Emel Tanrıkulu Uzman Yönetici 24.3.1997

56 Mehmet Çam Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

57 Ersin Onur Amir Yönetici 24.3.1997

58 Oya Ergeçen Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

59 Zekvan Boren Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

60 Yusuf Meder Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

61 Erdoğan Coşkun Uzman Yönetici 24.3.1997

62 Aykut Üreten Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

63 Süleyman Gökdemir Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

64 Cihanşah Muratoğlu Md. Yrd. Yönetici 24.3.1997

65 Abdurrahman Şahin Müdür Gn. Md. Müşaviri 24.3.1997

66 Faruk Dağlı Uzman Gn. Md. Müşaviri 24.3.1997

67 Gülsen Sayın Uzman Sorumlu 24.3.1997

68 Afide Eryiğit Şef Sorumlu 24.3.1997

69 İsmail Eskimergen Kd. Amir Sorumlu 24.3.1997

70 Sümmani Dülger Amir Sorumlu 24.3.1997

71 Mehtap Atay Çocuk Eğitimcisi Sorumlu 24.3.1997

72 Haluk Büyükçaylı Şef Sorumlu 24.3.1997

73 Şükrü Durmuş Şef Sorumlu 24.3.1997

74 Sadettin Tunç Amir Sorumlu 24.3.1997

75 Vahit Duman Memur Sorumlu 24.3.1997

76 Ayşe Topuzlu Sözleşmeli Personel Müdür 15.4.1997

77 Battal Çınar Şef Sorumlu 24.3.1997

78 Şerafettin Yıldırım Amir Sorumlu 24.3.1997

79 Emin Demirli Uzman Sorumlu 24.3.1997

80 Basri Bayraktaroğlu Amir Sorumlu 24.3.1997

81 Kıvılcım Öztepe Memur Sorumlu 24.3.1997

82 Mehmet Çetin T.D.Ç.İ.’nde görevli Sorumlu 31.3.1997

83 Burhanettin Tosun Eleman Sorumlu 15.4.1997

84 Yusuf Balcı Eleman Yönetici 15.4.1997

85 Abdurrahman Öz Sözleşmeli Personel Gn. Md. Müşaviri 24.6.1997

86 Serpil Can Eleman Sorumlu 30.6.1997

87 Türkan Gündoğdu Eleman Sorumlu 30.6.1997

88 Özen Şahin Eleman Sorumlu 30.6.1997

89 Selçuk Köyüstü Eleman Sorumlu 30.6.1997

90 Asuman Ayözcan Uzman Sorumlu 30.6.1997

91 Remzi Matur Uzman Müdür 30.6.1997

(Refah-Yol Döneminde Bankamızda Görevden Alınan Personele Ait Liste)

1 Nolu Liste (A)

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

1 Levent Coşkun Müdür Yardımcısı Kd. Uzman 30.1.1997

2 Sibel Dölay Müdür Yardımcısı Kd. Uzman 30.1.1997

3 Eşref Ünaldı Müdür Md. Yrd. 30.1.1997

4 Deniz Bozdemir Md. Yrd. Amir 30.1.1997

5 Sevinç Akar Huk. Baş Müşaviri Gn. Mdl. Müşaviri 30.1.1997

6 Yekta Tuna Gn. Md. Yrd. Gn. Md. Müşaviri 30.1.1997

7 Niyazi Eroğlu Gn. Md. ve Yön. Kur. Bşk. Gn. Md. Müşaviri 24.1.1997

8 Yıldırım Acar Gn. Md. Yrd. Gn. Md. Müşaviri 24.3.1997

9 Metin Ayözcan Başkan Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

10 Üner Çakıcı Başkan Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

11 Cansel İnankur Başkan Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

12 Metin Çetinkaya Başkan Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

13 Hasan Özdemir Başkan Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

14 Hilal Erkan Müdür Uzman 24.3.1997

15 İnci Türkay Müdür Uzman 24.3.1997

16 Üstün Kurtoğlu Müdür Uzman 24.3.1997

17 Atilla Çatak Müdür Uzman 24.3.1997

18 Mustafa Toy Müdür Uzman 24.3.1997

19 Deniz Günay Müdür Uzman 24.3.1997

20 Sevinç Akar Gn. Mdl. Müşaviri Uzman 24.3.1997

21 Firuz Soydaş Müdür Uzman 24.3.1997

22 İsmail Yıldırım Müdür Uzman 24.3.1997

23 Şevket Çetin Müdür Uzman 24.3.1997

24 Betül Türker Müdür Uzman 24.3.1997

25 Aysen Yalnız Müdür Uzman 24.3.1997

26 A. Nihat Güney Müdür Uzman 24.3.1997

27 Yalçın Temiziç Koordinatör Uzman 24.3.1997

28 Emrullah Okur Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

29 Remzi Matur Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

30 Üzeyir Alptekin Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

31 Hüseyin Dernek Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

32 Selim Çelebican Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

33 Gülçin Saraçoğlu Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

34 Şenay Ülgen Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

35 Selahattin Alpsökmen Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

36 Nuran Üzümcüoğlu Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

37 Bedriye Kebanlı Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

38 Caner Dinçmen Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

39 İstemi Abacı Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

40 Şahin Akkaya Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

41 Gülsün Uysal Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

42 Serap Karacehennem Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

43 Serpil Karaca Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

44 Ramazan Yumuş Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

45 Ahmet Kök Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

46 Zümray Ergül Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

47 Erdal Ekincioğlu Başkan Gn. Md. Müşaviri 24.3.1997

48 Şibay Tağsavul Başkan Gn. Md. Müşaviri 24.3.1997

49 Fehmi Dinçer Müdür Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

50 Serdar Ceylan Müdür Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

51 Necdet Sarısözen Müdür Gn. Mdl. Müşaviri 24.3.1997

52 Soykut Cihangir Başkan Müfettiş 24.3.1997

53 Latif Karaman Başkan Müfettiş 24.3.1997

54 Esengül Civelek Basın ve Halkla İliş. Müş. Uzman 24.3.1997

55 V. Aykut Güzer Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

56 Seval Karabağ Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

57 Gülbün Kocaimamoğlu Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

58 Ahmet Demir Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

59 Serdar Şahinkaya Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

60 Sefa Doğan Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

61 Ender Darcansoy Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

62 Taner Ercan Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

63 Tuğrul Seyhan Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

64 Kemal Salmanoğlu Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

65 Tuncay Çimen Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

66 Necati Yeniaras Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

67 Zafer Akman Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

68 Dilek Erkan Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

69 Neval Küçükarslan Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

70 Şehnaz Kurtoğlu Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

71 Hızır Saral Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

72 Eşref Ünaldı Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

73 Vedat Denli Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

74 Salih Demirel Md. Yrd. Uzman 24.3.1997

75 Nur Güçbilmez Müdür Uzman 24.3.1997

76 Ahmet Baranok Halk. İliş. ve Tan. Müş. Yrd. Uzman 24.3.1997

77 Halise Çimen Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

78 Yeşim Arıbaş Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

79 Sema Seçilmiş Müdür Uzman 24.3.1997

80 Sevim Akhunlar Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

81 Kurtar Erbaş Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

82 Esat Oğanbilen Müdür Uzman 24.3.1997

83 Serdar Boğa Müdür Uzman 24.3.1997

84 Hasan Belovacıklı Müdür Yrd. Uzman 24.3.1997

85 Yusuf Erdem Yönetici Uzman 15.4.1997

86 A. Rıza Çalışkan Sorumlu Uzman 10.6.1997

(Anasol-D Hükümeti Döneminde Bankamızda Yönetim Kademelerinde
Görev Verilen Personele Ait Liste)

2 Nolu Liste (B)

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

1 Şefik Çalışkan Müdür Gn. Mdl. Müşaviri 5.8.1997

2 Sevinç Akar (*) Uzman Hukuk Müşaviri 28.8.1997

3 S. Cansel İnankur Gn. Mdl. Müşaviri Gn. Md. Yrd. 28.8.1997

4 Soykut Cihangir Müfettiş Gn. Md. Yrd. 28.8.1997

5 Latif Karaman Müfettiş Gn. Md. Yrd. 11.9.1997

6 E. Nihal Talay Yönetici Gn. Md. Müşaviri 11.9.1997

(Gn. Md. Yrd. görevine vekâlet)

7 A. Serdar Ceylan Uzman Müdür 11.9.1997

8 Mustafa Toy Uzman Müdür 11.9.1997

9 Şevket Çetin Uzman Müdür 11.9.1997

10 Ali Semiz Yönetici Müdür 11.9.1997

11 Mansur Geyik Uzman Müdür 11.9.1997

12 Ramazan Yumuş Uzman Müdür 11.9.1997

13 Tuncay Çimen Uzman Yönetici 11.9.1997

14 İsmailYıldırım Uzman Yönetici 11.9.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

15 Ali Rıza Çalışkan Uzman Yönetici 11.9.1997

16 Cem Karakeçili Eleman Sorumlu 11.9.1997

17 Ahmet Kök Uzman Sorumlu 11.9.1997

18 Atilla Taştan Eleman Sorumlu 11.9.1997

19 Esengül Civelek Uzman Gn. Md. Müşaviri 11.9.1997

20 Metin Çetinkaya Gn. Md. Müşaviri Müdür 30.9.1998

21 Esat Oğanbilen Uzman Müdür 30.9.1998

22 Selahattin Alpsökmen Uzman Yönetici 30.9.1998

23 Yalçın Koçak Uzman Yönetici 30.9.1998

24 Naciye Güllü Uzman Yönetici 30.9.1998

25 Adem Güzeler Uzman Yönetici 30.9.1998

26 İsmail C. Özyağmur Uzman Yönetici 30.9.1998

27 Resul Feroğlu Uzman Yönetici 30.9.1998

28 Metin Yılmaz Uzman Yönetici 30.9.1998

29 Nur Güçbilmez Uzman Yönetici 30.9.1998

30 Sema Seçilmiş Uzman Yönetici 30.9.1998

31 Nizamettin Çelebi Eleman Sorumlu 30.9.1998

32 Orhan Tantekin Eleman Sorumlu 30.9.1998

33 Filiz Eğerci Eleman Sorumlu 30.9.1998

34 A. İhsan Tosuner Gn. Md. Müşaviri Gn. Md. Yrd. 14.10.1997

35 Firuz Soydaş Uzman Müdür 14.10.1997

36 Ahmet Kök Sorumlu Müdür 14.10.1997

37 Üstün Kurtoğlu Uzman Yönetici 14.10.1997

38 Burhan Tekinel Sorumlu Yönetici 14.10.1997

39 Serap Karacehennem Uzman Yönetici 14.10.1997

40 Serpil Karaca Uzman Yönetici 14.10.1997

41 Gülçin Saraçoğlu Uzman Yönetici 14.10.1997

42 Mustafa Erdem Uzman Yönetici 14.10.1997

43 Fevzi Kaba Uzman Yönetici 14.10.1997

44 Sefa Doğan Uzman Yönetici 14.10.1997

45 Zümray Ergül Uzman Yönetici 14.10.1997

46 Tülay Canpolat Uzman Yönetici 14.10.1997

47 Gülsün Uysal Uzman Yönetici 14.10.1997

48 Ramazan Koyuncugil Uzman Yönetici 14.10.1997

49 Aykan Üreten Uzman Yönetici 14.10.1997

50 Oktay Küçükkiremitçi Uzman Yönetici 14.10.1997

51 Sema Çakar Uzman Yönetici 14.10.1997

52 Nusret Erdoğan Amir Sorumlu 14.10.1997

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

53 Ziya Çetin Uzman Sorumlu 14.10.1997

54 Sevim Akhunlar Uzman Sorumlu 14.10.1997

55 Handan Özcan Amir Sorumlu 14.10.1997

56 Güliz Özgün Uzman Sorumlu 14.10.1997

57 Zafer Öztürk Uzman Sorumlu 14.10.1997

58 Ferhan Demirtaş Uzman Sorumlu 14.10.1997

59 Hasan Üsküplü Uzman Sorumlu 14.10.1997

60 Arif Celavir Uzman Müdür (Yeni açılan 24.10.1997

Diyarbakır Şb. Md.’ne

yap. atama)

61 Engin Çetinol Şef Yrd. Sorumlu 24.10.1997

62 Tuğrul Seyhan Uzman Yönetici 24.10.1997

63 Cevdet Bayraktaroğlu Uzman Yönetici 24.10.1997

64 Nuran Üzümcüoğlu Uzman Yönetici 24.10.1997

65 İsmail Eskimergen Sorumlu Yönetici 24.10.1997

66 Y. Faruk Erkul Mühendis Sorumlu 24.10.1997

67 Bekir Timurboğa Uzman Gn. Md. Müşaviri 24.10.1997

68 Ertan İnan Uzman Müdür (*) 24.10.1997

69 Oğuz Aşırım T.C. Merkez Bankası İdare Müdür 12.11.1997

Merkezi Ekonomist

70 Selma Özturan Uzman Yönetici 12.11.1997

71 Yıldız Güven Uzman Yönetici 12.11.1997

72 Semra Aydın Avukat Hukuk Müş. Yrd. 12.11.1997

73 Müzeyyen Savaş Avukat Hukuk Müş. Yrd. 12.11.1997

74 Ziyaettin Özenç Sorumlu Yönetici 12.11.1997

75 Yılmaz Bektaş Amir Sorumlu 12.11.1997

76 Yurdanur Ateş Amir Sorumlu 12.11.1997

77 Yalçın Ünsal Şef Sorumlu 12.11.1997

78 Kurtar Erbaş Uzman Sorumlu 10.12.1997

79 Ahmet Demir Uzman Gn. Md. Müşaviri 25.12.1997

80 Serdar Şahinkaya Uzman Gn. Md. Müşaviri 25.12.1997

81 Ersin Kabaoğlu Uzman Müdür 25.12.1997

82 Nizamettin Çelebi Sorumlu Yönetici 25.12.1997

83 Esat Oğanbilen Uzman Müdür 19.2.1998

84 Bahattin Sekkin (*) Gn. Md. Müşaviri Gn. Md. Yrd. 11.3.1998

85 A. İstemi Abacı (*) Uzman Sorumlu 20.4.1998

86 İnci Türkay (*) Uzman Yönetici 14.5.1998

(*) Yargı kararı gereği

2 Nolu Liste (A)

(Anasol-D Hükümeti Döneminde Bankamızda Görevden Alınan Personele Ait Liste)

Atandığı Kadro

Sıra No Adı ve Soyadı Eski Unvanı Unvanı Tarihi

1 Abdurrahman Öz Gn. Md. Müşaviri Avukat 28.8.1997

2 Bahattin Sekkin Gn. Md. Yrd. Gn. Md. Müşaviri 11.9.1997

3 Ferhat Şenel Müdür Uzman 11.9.1997

4 Zeki Çiftçi Müdür Uzman 11.9.1997

5 Mehmet Tamirci Müdür Uzman 11.9.1997

6 Zekai Işıldar Müdür Uzman 11.9.1997

7 Remzi Matur Müdür Uzman 11.9.1997

8 Taşbey Yüksel Müdür Uzman 11.9.1997

(Sağlık nedeni ile kendi talebi

doğrultusunda)

9 İbrahim Yıldırım Müdür Uzman 11.9.1997

10 Pamir Tuğlu Müdür Uzman 30.9.1997

11 Kemal Yetim Yönetici Uzman 30.9.1997

12 İbrahim Sevin Yönetici Uzman 30.9.1997

13 Bekir Karaduman Yönetici Uzman 30.9.1997

14 Uğur Yılmaz Yönetici Uzman 30.9.1997

15 Hakan Sönmez Yönetici Uzman 30.9.1997

16 Ramazan Yılmaz Müdür Uzman 14.10.1997

17 Emel Tanrıkulu Yönetici Uzman 14.10.1997

18 Erdoğan Coşkun Yönetici Uzman 14.10.1997

19 Mehmet Çam Yönetici Kd. Amir 24.10.1997

20 Ersin Onur Yönetici Kd. Amir 24.10.1997

21 Haluk Büyükçaylı Sorumlu Amir 24.10.1997

22 Şükrü Durmuş Sorumlu Amir 24.10.1997

23 Mehmet Gedik (*) Müdür Yönetici 24.10.1997

24 Afife Şenol (*) Yönetici Sorumlu 24.10.1997

25 Sümmani Dülger Sorumlu Amir 10.12.1997

26 Bahattin Sekkin (*) Gn. Md. Yrd. Gn. Md. Müş. 30.4.1998

27 Ziya Çetin (*) Sorumlu Uzman 20.4.1998

28 Mehmet Harmancı (*) Yönetici Uzman 14.5.1998

29 Abdullah Çörtü Müdür Uzman 10.12.1997

 

26. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5209)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı 12.6.1998 Sayı : 100004/Sicil-3820-437

Konu : Soru önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine

İlgi : 29 Mayıs 1998 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-13278 sayılı yazıları.

İlgi’de kayıtlı yazıları ekinde gönderilen soru önergelerine hazırlanan cevap ikişer nüsha halinde ilişikte sunulmaktadır.

Gereğini müsaadelerine saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde Bakanlığımız personelinin görevden alınması ve yerlerine yeni atama yapılmasına ilişkin sorunun yanıtı aşağıda sunulmaktadır.

Bakanlığmızda 54 üncü Hükümet döneminde 34 emeklilik, 24 istifa, 8 vefat, 9 nakil olmak üzere 75 personelimiz görevden ayrılmış, buna mukabil aynı dönemde 43 naklen, 112 açıktan olmak üzere 155 atama yapılmıştır.

55 inci Hükümet döneminde 60 emeklilik, 21 istifa, 2 vefat, 17 nakil olmak üzere 100 personelimiz görevden ayrılmış, 36’sı naklen, 76’sı açıktan olmak üzere 112 atama yapılmıştır.

Her iki dönemde de, idarenin takdiri çerçevesinde görevden alınmış personel bulunmamaktadır. Görevden ayrılmalar, personelin talebi üzerine veya doğal nedenlerle gerçekleşmiş, atamalar ise görevden ayrılan personelin yerine ve giderek artan iş yükü sebebiyle Bakanlığımızın görevlerinin eksiksiz, zamanında ve layıkıyla yerine getirilmesini sağlamak üzere takviye amacıyla yapılmıştır.

27. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, dövizle askerlikten yararlanan kişilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5212)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Gözlükaya Denizli

Soru :

1 Ocak 1985-31 Aralık 1997 tarihleri arasında toplam 145 945 kişinin dövizle askerlikten yararlanarak kesin terhis edildikleri bilinmektedir.

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa İllerinde dövizle askerlikten yararlanan kimlerdir. İsimleri hangi ülkede ikâmet ettikleri ve çalıştıkları yerler nerelerdir?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 15.6.1998 Kanun : 1998/542-TÖ

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk. lığının 29 Mayıs 1998 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenilen 7/5212 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya Tarafından Verilen 7/5212 Sayılı
Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Dövizle askerlikten yararlanarak terhis edilenlerin kayıtları terhislerini takip eden yılın sonunda bilgisayarların bellek kapasitelerinin yetersizliği nedeniyle silinmekte, her türlü bilgileri ve belgeleri askerlik şubelerindeki kütük defteri, yardımcı defterler ve şahsi dosyalarında muhafaza edilmektedir.

2. Bu nedenle, önergede belirtilen beş büyük ilimiz nüfusuna kayıtlı dövizle askerlikten yararlanan vatandaşlarımızın, hangi ülkede ikâmet ettikleri ve çalıştıkları işyeri adreslerinin, TBMM İçtüzüğünün belirlediği süre içinde bildirilebilmesi mümkün olmamakla birlikte, talep edilen bilgilerin derlenmesi için gerekli çalışmalar başlatılmış olup, sonuçlandığında ayrıca bildirilecektir.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

28. — Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Tanıtma Fonundan toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/5231)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

1. 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Tanıtma Fonu’nda ne kadar para toplanmıştır?

2. Bu fonun gelirleri nerelerden toplanıyor?

3. Toplanan paralar 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar nerelere harcanmıştır?

4. Fonda şu anda ne kadar para bulunmaktadır?

5. Fonda toplanan para kuruluş amacı dışında kullanılmış mıdır, kullanılmışsa nereye kullanılmıştır?

T.C. Devlet Bakanlığı 15.6.1998 Sayı : B.02.0.017.800/(02)459

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 2.6.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5231-13152/314646 sayılı yazınız.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 8.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-

797-2/3120 sayılı yazısı.

İlgi (a) da kayıtlı yazı ile Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen (7/5231-13152) esas no.lu soru önergesine ait cevabi yazımız ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz olunur.

Cavit Kavak Devlet Bakanı

T.C. Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu Başkanlığı 12.6.1998 Sayı : B.02.0.TFS/408-24692

Devlet Bakanlığına

(Sn. Cavit Kavak)

İlgi : 10.6.1998 tarih ve B.02.0.017.800/(07)434 sayılı yazınız.

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın Sn. Başbakanımıza tevcih ettiği 7/5231-13152 esas no.lu yazılı soru önergesine verilecek cevaba ilişkin olarak hazırlanan bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Nimet Berkok Tanıtma Fonu Kurulu Genel Sekreteri

– 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Tanıtma Fonu’nda yaklaşık 10,5 trilyon gelir olmuştur.

– Tanıtma Fonu’nun kaynakları 3230 Sayılı Kanunun 3 üncü Maddesinde sayılan gelirlerden oluşmaktadır.

– 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Tanıtma Fonunda değerlendirme neticesinde destek sağlanan projeleri şu şekilde gruplandırmak mümkündür.

• Atatürk anıtları yapımı

• Şehitlikler yapımı

• Cumhuriyetin 75 inci Yılı kutlamaları faaliyetleri

• Çeşitli ülkelerde düzenlenen Turizm Fuarlarına iştirak

Basılı Yayın

• Gösteriler, sergiler

• Yabancı Parlamenterler, önemli şahsiyetlerin ve basın mensuplarının daveti

• Uluslararası kongre, konferans, sempozyum, toplantı ve festivaller

• Ülkemizi tanıtıcı film, video, CD yapımları

• Yurtdışındaki bazı Üniversitelerde Vakıf kürsüleri kurulması vb.

– Fon’da halen 3,5 trilyon mevcuttur.

– Memleketimizin yurtiçinde ve yurtdışında tanıtılması, Türk Kültür varlığının yayılmasının sağlanması, devletimizin aleyhine yapılan yayınların ve faaliyetlerin etkisiz hale getirilmesi ve memleketimiz menfaatleri doğrultusunda bir dış kamuoyu oluşturulması ile ülkemiz hakkındaki peşin hükümlerin, yapılan yanlış değerlendirmelerin silinmesi ve devlet arşiv hizmetlerinin müessir hale gelmesini sağlamak gayesi ile faaliyette bulunan Tanıtma Fonu’ndan Kanunun amacına uygun projelere destek sağlanmıştır.

29. — Trabzon Milletvekili Kemalletin Göktaş’ın, Gemi İnşa, Gemi Satınalma ve Tersane Kurma ve Geliştirme Fonundan toplanan paralara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/5248)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

1. 1997 yılı ve 1998 yılı 5 inci ayına kadar Gemi İnşa, Gemi Satınalma ve Tersane Kurma ve Geliştirma Fonu’nda ne kadar para toplanmıştır?

2. Bu fonun gelirleri nerelerden toplanıyor?

3. Toplanan paralar 1997 yılı ve 1998 yılı ve 5 inci ayına kadar nerelere harcanmıştır?

4. Fonda şu anda ne kadar para bulunmaktadır

5. Fonda toplanan para kuruluş amacı dışında kullanılmış mıdır, kullanılmışsa nereye kullanılmıştır?

T.C. Devlet Bakanlığı 11.6.1998 Sayı : B.02.0.016/00551

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın 2.6.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.-A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5248-13169/31483 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 8.6.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-

797-19/3122 sayılı yazısı.

İlgi (b) yazı ekinde alınan, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın GİSAT (Gemi İnşa, Gemi Satınalma, Tersane Kurma ve Geliştirme) Fonu ile ilgili olarak Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Burhan Kara Devlet Bakanı

Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Verdiği, GİSAT Fonu ile İlgili Soruları İçeren Soru Önergesinin Cevapları

1. 15.1.1975 tarih ve 15119 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 7/9245 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Deniz Ticaret Filomuzun ve Gemi İnşa Sanayimizin geliştirilmesi amacıyla ihdas edilen “Gemi İnşa, Gemi Satınalma, Tersane Kurma ve Geliştirme (GİSAT)” Fonunun diğer fonlar gibi bir işlevi ve herhangi bir geliri bulunmamaktadır.

Bütçeye konulan ödenekle oluşturulan GİSAT Fonu denizcilik sektöründe kamu ve özel sektöre kredi verilmek suretiyle kullanılmaktadır. Fon hesabının bulunduğu Emlak Bankası (eski Denizcilik Bankası) ile Müsteşarlığımız arasında yapılan protokol hükümlerince anılan Banka tarafından kullandırılan Fona yatırılacak meblağlar Müsteşarlık Bütçesinden tahakkuk ettirilerek Fon hesabına aktarılmaktadır.

Mevzuat gereği, her yıl bütçeye GİSAT Fonu için konulan ödeneğin kullanımına ilişkin Devlet Planlama Teşkilâtının da görüşü alınmaktadır.

1976-1983 yılları arasında Maliye Bakanlığı Bütçesinde yeralan fon ödenekleri, 1984 Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, 1986-1993 yılları arasında Ulaştırma Bakanlığı, 1994 yılından itibaren de Denizcilik Müsteşarlığı Bütçesinde yer almıştır.

1997 yılı Müsteşarlığmız bütçesinde yeralan 30 Milyar TL. ödenek yıl içinde serbest bırakılmayarak bloke edilmiş, yıl sonunda Hazineye aktarılmıştır.

1998 Malî Yılı Bütçesi için sözkonusu Fona 500 Milyar TL. ödenek talep edilmiş, ancak uygun görülmediğinden Bütçede yer almamıştır.

2. Yukarıda da bahsedildiği üzere Fonun gelirleri Genel Bütçeden sağlanmakta olup, herhangi bir geliri bulunmamaktadır.

3. Fonla ilgili olarak; 1997 yılı Bütçesinde yeralan ödenek serbest bırakılmadığından, 1998 yılı için ise Fona meblağ ayrılamadığından harcanması da sözkonusu olmamıştır.

4. Şu anda Fonda para bulunmamaktadır.

5. Deniz Ticaret Filomuz ve Gemi İnşa Sanayimizi geliştirmek, ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak, gemi ihtiyacının yurtiçi gemi inşa kapasitesini kullanarak realize etmek, yurt içerisinde temin edilemeyen gemilerin ithaline imkân vermek amacıyla ihdas edilen Fon amacı dışında kullanılmamıştır.

30. — Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, Abhaz-Gürcü ihtilafında Türkiye’nin tutumuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/5259)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağadaki sorularımın Dışişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

26.5.1998

Doç. Dr. Sait Açba Afyon

1. Abhaz-Gürcü ihtilafında Türkiye’nin bugüne kadar izlediği politikanın esası nedir? Bu uyuşmazlığın giderilmesi için neler planlanmış ve bugüne kadar hangi sonuçlar alınmıştır?

2. Bugün bilindiği gibi Abhaz halkı ekonomik ambargo altında yaşam savaşı vermektedir. Bu ambargo’nun taraflarından biri Gürcistan, diğeri Rusya Federasyonu ve bir diğeri ise maalesef Türkiye’dir. Türkiye’de yaşayan yedi milyonun üzerinde Kafkas kökenli vatandaşlarımız açlıktan kıvranan Abhaz halkına Türkiye Cumhuriyetinin bugüne kadar insani yardım bile yapmamasını yadırgamakta ayrıca Kafkas kökenli vatandaşlarımızın kendilerinin yapmak istediği yardımın bile ulaştırılmasına konan engelleri esefle karşılamaktadır.

Açlık tehlikesi altında inleyen Abhaz halkına insani yardım niçin yapılmamakta ve yapmak isteyenlerin yolu niçin kesilmektedir?

3. Türk dışı politikasının Abhazya’yı görmezlikten gelip, Gürcistan lehine tavır takınmasında Rusya Federasyonunun etkisi var mıdır?

4. Açlığa mahkûm edilen Abhaz halkına insani yardımın yapılamayaşı nedeniyle Türkiye’de yaşayan Kafkas kökenli vatandaşların rahatsızlıklarından Dışişleri ne kadar haberdardır?

Uygulanan Ambargonun Avrupa Konseyinde gündeme gelmesi Türk Dışişlerini rahatsız etmekte midir? Konseyden çıkacak karara göre mi insani yardım için adım atılacaktır?

T.C. Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasî İşler Genel Müdürlüğü (BKGM) 12.6.1998 Sayı : KOAY-I-140-4000-473-438

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliğine

İlgi : 2.6.1998 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5259-13813/31500 sayılı yazıları.

Gürcü-Abhaz ihtilafında Türkiye’nin tutumuna ilişkin olarak Afyon Milletvekili Doç. Dr. Sayın Sait Açba’nın yazılı soru önergesi için hazırlanan yanıt ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

1. Türkiye, Abhazya sorununun başından beri Gürcistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü korunarak müzakereler yoluyla barışçıl bir şekilde çözümlenmesini savunmakta ve taraflara bu yönde telkinlerde bulunmaktadır.

Uluslararası ve ikili düzeyde yürütülen tüm girişimlere rağmen bugüne kadar sorunun çözümü hususunda önemli bir ilerleme kayıt edilememiştir.

2. Türkiye bugüne kadar Abhazya’ya toplam 887 370 ABDdoları tutarında insani yardımda bulunmuştur.

Kafkas kökenli vatandaşlarımız tarafından doğrudan yapılmak istenen yardımların engellenmesi hiç bir zaman sözkonusu olmamıştır. Aksine bu tür yardımların Abhazya’ya ulaştırılması amacıyla Kızılay öncülüğünde çalışmalar yapılmaktadır.

3. Türkiye’nin Abhazya sorununa yönelik politikası, ülkelerin içişlerine karışmama, sınırların kuvvet kullanarak değiştirilemeyeceği, toprak bütünlüğüne saygı gibi uluslararası hukuk kuralları ile BM ve AGİT çerçevesindeki taahhütlerimiz, insan hakları ve bölgedeki çıkarlarımız gözetilerek tespit edilmektedir.

4. Bakanlığımın ilgili birimleri Abhaz kökenli vatandaşlarımızın oluşturdukları dernekler ile sürekli diyalog içinde olup, bu vatandaşlarımızın arzu ve beklentilerini değerlendirmektedir. Aynı şekilde sözkonusu derneklerin temsilcileri ile zaman zaman şahsen de görüşmekteyim.

Abhazya sorununun Avrupa Konseyi’nde ele alınması ise Türkiye açısından herhangi bir rahatsızlık yaratmamaktadır.

 

birleşim 102’nin sonu