DÖNEM : 20 CİLT : 54 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

101 inci Birleşim

11. 6. 1998 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, üniversitelerde son günlerde yaşanan olumsuz olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

2. — Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Çevre Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un cevabı

3. — İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, turizm alanındaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Filipinler’e gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1548)

2. — Belçika’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1549)

3. — Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler’in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/355)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 22 arkadaşının, sel felaketinde meydana gelen zararların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/268)

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİĞE SEÇİM

1. — Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. — Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. — Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. — Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

5. — Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporları (1/735) (S. Sayısı : 638)

6. — Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde DeğişiklikYapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

7. — Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/741) (S. Sayısı : 658)

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, ABD’den sağlığa zararlı buğday ve dondurulmuş et ithal edileceği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/5024)

2. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/5075)

3. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/5138)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Karaman-Merkez-Madenşehir Köyünün SİT alanından çıkarılmasına,

– Tarihi eser kaçakçılığına karşı alınacak tedbirlere,

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/5149, 5151, 5175)

5. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/5178)

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat : 15.00’te açıldı.

Kahramanmaraş Milletvekili Ali Şahin, Kadirli ve Sumbaş İlçelerinde yaşayan halkın bağlandıkları iller konusundaki huzursuzluklarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’un sorunları ve Havza’da yaşanan sel felaketleriyle ilgili gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu,

Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in, 5 Haziran 1998 Cuma günü meydana gelen sel felaketinin hasarları konusundaki gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici,

Cevap verdiler.

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının, Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli’nin, Gaziantep Milletvekili Hikmet Çetin ve Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 9 Milletvekilinin Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifinin görüşülmesi gereken esas komisyona ilişkin Adalet Komisyonu Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; ilgili kanun tasarısının Anayasa Komisyonuna gönderileceği açıklandı.

10.6.1998 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri konusundaki (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 632 sıra sayılı raporunun, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer almasına ve görüşmelerinin, Genel Kurulun 16.6.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına;

Genel Kurulun 11 Haziran 1998 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmasına ve 11.6.1998 Perşembe günü çalışma süresinin, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 8 inci sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önerileri kabul edildi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/866),

7 inci sırasında bulunan (6/875),

8 inci sırasında bulunan (6/876),

Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk,

3 üncü sırasında bulunan (6/868) esas numaralı sözlü soruya Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay,

9 uncu sırasında bulunan (6/877),

10 uncu sırasında bulunan (6/878),

11 inci sırasında bulunan (6/879),

12 nci sırasında bulunan (6/880),

13 üncü sırasında bulunan (6/881),

14 üncü sırasında bulunan (6/882),

15 inci sırasında bulunan (6/883),

16 ncı sırasında bulunan (6/884),

Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz,

Cevap verdiler; soru sahipleri de, cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;

2 nci sırasında bulunan (6/867) esas numaralı sözlü soruya Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım,

5 inci sırasında bulunan (6/870) esas numaralı sözlü soruya Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy,

18 inci sırasında bulunan (6/888) esas numaralı sözlü soruya Devlet Bakanı Yücel Seçkiner,

Cevap verdiler.

4 üncü sırada bulunan (6/869),

6 ncı sırada bulunan (6/872),

17 nci sırada bulunan (6/887),

Esas numaralı sözlü sorular da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi; (6/869) esas numaralı soru hakkında, soru sahibi Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya görüşlerini açıkladı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, rapor komisyondan gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/735) (S. Sayılı : 638) 3 üncü maddesine kadar kabul edildi, 3 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

11 Haziran 1998 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 18.40’ta son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Derin Mehmet Korkmaz Kütahya Kütahya Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

 

 

No : 154

II. — GELEN KÂĞITLAR

11.6.1998 PERŞEMBE

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, Milli Eğitim Basımevine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1087) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

2. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Vezirköprü Eğitim Merkezinin açılmamasının nedenine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1088) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

3. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Kültür Sarayı için ayrılan ödeneğe ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1089) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Köy Hizmetleri İl Müdürlüğündeki kullanılabilir araç ve istihdam edilen işçi sayısına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1090) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

5. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun-Bafra yolu ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1091) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

6. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun İlinin hipodrom ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) sözlü soru önergesi (6/1092) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

7. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun Avcılık ve Atıcılık İhtisas Spor Klübünün mekan ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) sözlü soru önergesi (6/1093) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

8. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun uluslararası havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1094) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

9. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, İstanbul’da silahlı saldırı sonucu öldürülen bir din görevlisine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1095) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

10. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, kapatılan Kur’an kurslarına ilişkin Devlet Bakanından (H.Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/1096) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

11. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, mason derneklerinin yasa-dışı eylemlerde bulundukları iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

12. — Isparta Milletvekili Halil Yıldız’ın, A.Ü.Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi-Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nün kapatılacağı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1098) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

13. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Kura Nehri Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1099) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

14. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Hükümet Konağı inşaatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1100) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

15. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Organize Sanayii yerinin kamulaştırılması için gerekli ödeneğe ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1101) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

16. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, havalimanı için gerekli ödeneğe ve Kars-Çıldır-Tiflis demiryolu hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1102) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

17. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Aktaş sınır kapısının açılmasıyla ilgili bir çalışmanın yapılıp yapılmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1103) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Kocaeli’nde SEKA’ya ait bir fidanlığın özel firmaya satıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5423) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.1998)

2. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, İstanbul Pendik İlçe Milli Eğitim Eski Şube Müdürü hakkındaki mahkeme kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5424) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

3. — Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Giresun-Şebinkarahisar’daki heyelan nedeniyle meydana gelen zararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5425) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

4. — Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Şırnak Valisi’nin görevden alınacağı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5426) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.1998)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 22 arkadaşının, sel felaketinde meydana gelen zararların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/268) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.1998)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, eski bakanlara tahsis edilen araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4943)

2. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez-Demiryurt Köyünün köy konağı ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4947)

3. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Balıkesir’in bazı ilçelerinde sel felaketinden zarar gören vatandaşlara Afet Fonundan yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4970)

4. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Mahalli İdareler Fonundan yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4971)

5. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, İl Özel İdareleri Payı Fonundan yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4972)

6. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, sınır ticareti yoluyla yurda kaçak motorin sokulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4973)

7. — Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un, Tokat Bayındırlık ve İskan Müdürünün görevden alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4975)

8. — Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, Avcılar ve Atıcılar derneklerinde başvuru dosyası karşılığında ücret talep edildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4988)

9. — Sıvas Milletvekili Abdullatif Şener’in, kaçak inşaatlarla ilgili yıkım kararlarını uygulamayan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4990)

10. — Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, İstanbul Üniversitesi’ne ait sosyal tesislerden kurumlar vergisi alınıp alınmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4991)

11. — Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, kurban derilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4992)

12. — İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Abdi İpekçi cinayetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4995)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

11 Haziran 1998 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet KORKMAZ (Kütahya), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, üniversitelerde son günlerde yaşanan olumsuz olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmalarda birinci sırada söz, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'ın. Sayın Arınç üniversitelerde yaşanan son olumsuzluklarla ilgili olarak gündemdışı söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Arınç. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Bugün, bu kısa süre içerisinde çok önemli bir konuyu dikkatlerinize arz etmek istedim.

Birkaç günden beri, televizyon kanallarında, kötü bir olayla karşı karşıyayız. Bunları izleyen insanlar, anneler, babalar, evlatlar büyük bir üzüntüye kapılıyorlar, ağlıyorlar, ümitsizliğe düşüyorlar. Milletvekili olarak, aldığımız telefonlardan da bu üzüntülerin yaygınlaştığını, bütün Türkiye genelinde, üniversitelerde yaşanan bu üzücü olayların büyük bir gerginliğe yol açtığını görüyoruz.

Bu görüntüler şunlardır: Polisler, İstanbul'da, Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültesinde öğrencileri içeriye sokmamaktadırlar, başörtülerinden veya sakallı olmalarından dolayı. Her ne suretle içeriye girmiş olanlar, imtihanları başlamış olsa bile, robokop kıyafetli bayan polisler tarafından sille tokat dışarıya çıkarılmaktadır. Başlarından bastırılıyorlar, yerlerde sürükleniyorlar, polis arabalarına bindiriliyorlar...

Fen-Edebiyat Fakültesinde mezuniyetlerine bir hafta kala üniversiteden atılan öğrenciler var. Öğrenciler baygınlık geçiriyor, dışarıda velileri üzülüyorlar; başı açığıyla, kapalısıyla, Türkiye'nin bir bütün olduğunu elbette görüyoruz ve herkesin büyük bir üzüntü içerisinde olduğunu, maalesef, müşahede ediyoruz.

Hayatının dönüm noktasında kendisini bu imtihana girme zorunda hisseden başörtülü öğrenci, bu baskılara dayanamayıp, içi kan ağlayarak, sinir krizleri içerisinde "istediğiniz buysa alın" deyip, başörtüsünü polislere atıyor; onlarca öğrencinin okumak için harcadığı yıllar ve emek, okul kapılarında bir çırpıda heba oluyor. Sivil toplum örgütleri, anneler babalar, bu durum karşısında, vicdanları kanatan bir üzüntüyü hep birlikte yaşıyorlar ve yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, üniversite imtihanlarını başararak bu noktaya gelmiş öğrencilerimizin, maddî durumları çok fazla iyi olmamakla beraber, onları okutmak, millete ve devlete yararlı bir eleman olarak yetiştirmek isteyen anne ve babaların, 65 milyon insanın geleceği ve ümidi olan gençlerimizin, böyle büyük baskılarla üniversite kapılarında perişan edilmeleri, gerçekten hepimizi üzüyor ve düşündürüyor.

Bugün aldığımız haberlere göre ise, bu yasadışı uygulamaları, avukatları ve noterleri aracılığıyla tespit ettirmeye çalışanlar, avukatların ve noterlerin de Cerrahpaşa'ya sokulmadığını; hatta, dövülüp sövüldüklerini, acıyla müşahede ediyor. 21 inci Yüzyılın eşiğindeyiz; insan utanıyor, üzülüyor, rencide oluyor... Bu davranışların, eylemlerin ve olayların, bilim, ahlak ve hukukla bağdaşmadığını açık bir biçimde görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 2 nci maddesinde yazıldığı üzere, Türkiye bir polis devleti değil, bir hukuk devletidir. Dünya ise, kanun devletinden hukuk devletine, oradan da hukukun üstünlüğünü esas alan bir noktaya gelmiştir.

Burada, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, yapılan pek çok konuşmalara verdiği cevapları da tekrar tutanaklardan inceledim, bazı milletvekili arkadaşlarımızın sordukları soru önergelerine verdikleri cevapları tekrar aldım ve okudum. Bir noktayı tebarüz ettirmek istiyorum: Sayın Bakanın, millî eğitim konusunda ne kadar hassas ve kararlı olduğunu bilen ve bu konuda başarısını takdir eden bir insanım; ancak, benim ortaya koymak istediğim olay: Düşüncelerimiz, siyasî farklılıklarımız, partilerimiz ne kadar ayrı olursa olsun, hepimizin vicdanını kanatan, rencide eden bir durumda; yani, yangının bütün evleri sarmakta olduğu bir anda, bunu söndürmenin gerekli olduğuna inanan bir arkadaşınız olarak konuşuyorum.

Sayın Bakanın ve bu konudaki uygulamaları uygun bulan insanların düşünceleri, görebildiğim kadarıyla şöyledir: Şu anda, 2547 sayılı Kanunun ek 17 nci maddesi, yürürlükte bulunan yasalara uygun olmak koşuluyla kılık ve kıyafetin üniversitelerde serbest olmasını öngörmektedir. Bu konuda bir yasal düzenleme olmadığı da bilinmektedir. Yürürlükteki yasalar denilince, başta Anayasa gelir. Anayasada ise, kılık ve kıyafeti düzenleyen, ayrı ve özel bir hüküm yoktur. Burada anlatılmak veya anlaşılmak istenilen şey, giysinin çağdaş kıyafete aykırı olmamasıdır; oysa, çağdaş kıyafetin de, ne kanunlarda ne bir başka yerde açık ve net bir tarifi yoktur. Örf, âdete göre, düşünce ve kültür farklılıklarına göre, insanların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arınç, konuşmanızı tamamlayın efendim.

BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bunun, meşru ve haklı görülebilecek yönleri vardır. "Danıştay kararları böyle, Anayasa Mahkemesi kararları böyle" de denilebilir. Bütün bunların hepsi tartışmalıdır. Bunları, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de -Meclis araştırması istemlerimiz var- sırası gelince, çok geniş bir biçimde görüşeceğiz; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, şu anda, bu acılı duruma el koymasını, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, Sayın Hükümetimizin bu konuda hassasiyet göstermesini talep ediyorum.

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı, Başbakan Yardımcımız Sayın Ecevit'in, bu konu Meclise geldiği günlerde veya konuşulduğu günlerde "çok ani bir geçişle veya çok radikal bir çözümle değil, bu konuyu, zaman içerisinde halledeceğiz" sözlerini hatırlıyorum.

Şu anda yaşadığımız olumsuzluklar, Türkiye'yi bir buhrana sürüklüyor, ümitsizliğe sürüklüyor, anneleri, babaları, evlatları, 65 milyon insanı, gerçekten üzüyor ve rencide ediyor.

Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarının, zaman içerisinde değişkenlik gösterdiğini de biliyoruz. Burada savunduğumuz ve savunacağımız en öncelikli konu, insan hak ve hürriyetleridir, bireysel hak ve özgürlüklerin kullanılmasıdır. Bu konuda, devlet "niçin başını örtüyorsun" şeklinde hiç kimseye bir soru yöneltemez. Çağdaş demokrasilerde bunun yeri yoktur. İnsanların kalbini yarıp bakmak veya asıl maksadını araştırmak devletin görevi değildir. Devlet, maddî eylemlerle sınırlıdır ve bunların, gerekiyorsa hukuk devleti içerisinde karşılıkları vardır.

Sözümü son bir cümleyle noktalıyorum:

Sayın milletvekilleri, gerçekten, bunları izlediği zaman, ailesiyle birlikte ağlayan bir arkadaşınızım. Bunlar, toplumda barışı bozuyor, üniversitelerde barışı bozuyor. Bu yangının derhal ve hemen söndürülmesinde yarar olduğuna inanıyorum. Bütün arkadaşlarımızın, Türkiye'nin içinde bulunduğu meselelerle, karşılaştığı dış sorunları bir an evvel çözme noktasında bir araya gelmesi, birlikte karar vermesi gerekiyor; lütfen, bu ateşi hep birlikte söndürelim, halkımızı sevindirelim ve ümitlendirelim.

Sayın Başkana, müsamahasından dolayı teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'a teşekkür ediyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakan, gündemdışı konuşmayı cevaplamak için söz istiyorlar.

Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'ın gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Arınç'ın gündeme getirdiği konuyla ilgili, Millî Eğitim Bakanı olarak görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere huzurunuzdayım.

Elbette, televizyonlarda gördüğümüz bir şekilde, herhangi bir topluluk, bunun üniversite mekânı olması şart değil, polisle vatandaşlarımız arasında herhangi bir itiş kakışın olmaması gerekir. Bu konuda, polislerimiz, her zaman duyarlıdır, kendilerine bu şekilde talimat veriliyor. Ancak, burada, tabiatıyla, olayı değerlendirirken de polisin, kamu nizamını sağlama yükümlülüğü olduğunu gözardı edemeyiz. Yani, polis görevini yaparken, karşı taraftan gelecek dirence bağlı olarak "ben kamu nizamını sağlamaktan vazgeçiyorum" deme yetkisine ve hakkına sahip değil; çünkü, o duruma gelirse, tahmin ediyorum, bu sefer de görevini yapmadığından dolayı -Sayın Arınç, siz veya bir başkası- gelip, burada, güvenlik güçlerini eleştirme durumunda kalabiliriz. O nedenle, polislerimizin, elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her yurttaşımıza sıcak kalple ve en iyi anlayışla yaklaşması temel görevleridir; buna da özen gösterdiklerine ben şahsen inanıyorum.

Öğrenci olaylarında -hepimizin de zaman zaman gençlik yıllarımızda yaşadığımız gibi- tepkili bir ortam girildiği vakit, davranış biçimlerinin kontrol edilememesinden kaynaklanan dirençler, istenmeyen ve hoşumuza gitmeyen sahnelerin yaşanmasına sebebiyet veriyor; ancak, bu, hiçbir zaman, dediğim gibi, polisin -görev tanımındaki- düzeni sağlama, kamu nizamını sağlama görevinden uzaklaşmasına yol açmamalıdır.

Doğrudur, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Hukuk devletinde de kurallar yürürlükte olduğu sürece, o kuralları beğenmesek dahi, hepimiz kurallara uymak yükümlülüğündeyiz. Zira, hukuk devletinde, bir grup "ben bu kuralları beğenmiyorum, ben buna uymayacağım" dediği vakit, artık, o devletin hukuk devleti olduğunu ve hukuk düzeninin hâkim olduğunu savunabilmemiz mümkün değildir. Hukuk düzeninde, hukuk devletinde, hukuk kurallarının meriyette bulunduğu dönemde, hepimiz kurallara uyacağız; eğer bu kuralları beğenmiyorsak tartışacağız, tartışılacak...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Hangi kurallar Sayın Bakan, hangi kurallar?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Geleceğim efendim; izin verirseniz...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, Metin Göktepe'nin suçu neydi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, Metin Göktepe olayı ve diğerleri soruşturuldu, failleri hakkında da gereken kararlar alınmıştır.

Bu bakımdan, hukuk devleti ortamı, herkesin kendi hukukunu ilan ettiği bir ortam değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşturduğumuz hukuk, o hukuka dayanılarak, yine hukuk içerisinde, Bakanlar Kurulunun ve idarenin oluşturduğu kurallara hep birlikte uyacağız.

Sayın Arınç'ın, kılık kıyafet konusunda dile getirdiği hususa gelince: Biliyorsunuz, önce YÖK Kanununda, Üniversiteler Kanununda yapılan bir değişiklikle bir kural konulmuştu. Bunun iptal edilmesi üzerine, yeni bir düzenlemeyle 17 nci madde gelmiş ve "kılık kıyafet serbesttir" denilmiştir. Buna, Anayasa Mahkemesine yapılan bir iptal başvurusu sonucunda, gayet iyi hatırlayacağınız üzere, Anayasa Mahkemesi "bunun iptaline gerek yoktur; çünkü, diğer kararın iptalindeki anlayışla bu tür örtünmeler bu kararın kapsamında değildir" ifadesinde bulunmuştur. Bunun üzerine, bir vatandaşımızın Danıştaya açtığı iptal davasını, daha doğrusu yürütmeyi durdurma kararını Danıştay reddetmiştir. Bu redde karşılık, o vatandaşımız, meseleyi, haklı olarak, Türkiye'deki hukuk sürecini tamamladıktan sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de götürmüştür. Avrupa insan Hakları Mahkemesi de, bu konuda üniversitedeki uygulamaların doğru olduğunu; hukuka aykırı olmadığını ifade etmiştir.

Biraz evvel sizin de burada gayet güzel altını çizdiğiniz gibi, hukuk devletinin normları, Türkiye Büyük Millet Meclisinde koyduğumuz kurallar, ona ilişkin olarak çıkardığımız yönetmelikler, tüzükler ve onun dışında, gayet iyi bildiğiniz üzere, mahkemelerin verdiği kararlarla oluşan kaziyyei muhkemeler de hukukun bir parçasıdır. Dolayısıyla, Türk hukuk sisteminde başlayıp, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidip, bir kaziyyei muhkeme haline gelmiş olan düşünce de, artık, hukukumuzun bir parçasıdır. Hukukumuzun oluşmuş bu şekline, siz de, ben de, hepimiz de riayet etmek durumundayız. Bu hukuku uygulama bakımından da, kamu görevlileri, görevlerini yerine getirmek durumundadır.

Tamamlayıcı bilgi olarak şu hususu bilgilerinize sunmak istiyorum: Gündemdışı konuşma yapılacağını öğrendiğim vakit, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüyle konuştum. Şu anda, İstanbul Tıp Fakültesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi ve 4 hemşirelik yüksekokulunda sınava alınmayan öğrencilerin durumu, aslında, tümüyle, daha önce uygulamalı derslere girmedikleri için sınava alınmıyor; bu bir.

AHMET ÇELİK (Adıyaman) – Derslere onlar sokmadılar...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Derse sokmayanlar onlar...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bunu ben size bilgi olarak sunuyorum. Yani, uygulamalı derse girmemiş bir kimse... Efendim, tıp fakültesinde uygulamalı derse girmediniz, tedavi tekniklerini öğrenmediniz, sınava gireceksiniz, çıktığınızda insanların hayatı size mi emanet edilecek?!.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Sayın Bakan, derse sokmuyorsunuz...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, bu bilgileri sizlerle paylaştım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Derse siz sokmuyorsunuz Sayın Bakan... Sokmuyorsunuz, ondan sonra da "girmedi" diyorsunuz; bunu nasıl izah edeceksiniz; Allah'tan korkun!.. (DSP sıralarından gürültüler) Bu konuyu böyle geçiştiremezsiniz. Bu konu, burada Mecliste çözülmeli...

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.

2. — Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Çevre Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un cevabı

BAŞKAN – Şimdi, gündemdışı ikinci konuşmayı yapmak üzere, Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'i kürsüye davet ediyorum.

Sayın Aytekin, Çevre Haftası nedeniyle gündemdışı söz istemişlerdir.

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Aytekin.

FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Haftası olması nedeniyle gündemdışı söz aldım; bu vesileyle, sözlerime başlarken hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında insanların sağlık ve dengeli bir ortamda yaşamalarının önkoşulu, çevrenin ortak bir değer olduğunu kabul etmelerinden geçer. Bu gerçeği artık herkes kabullenmiştir; çünkü, doğal dengede onarılmaz tahribatlar, maalesef meydana gelmektedir.

İnsanlık, ırk ve sınıf ayrımı gözetmeksizin belirli ilkelerde anlaşmak zorundadır. Bunun başında da çevrenin korunması gelmektedir. Canlıların yaşamlarını sürdürebilmelerinin temel unsurları olan, toprak, hava ve su, bütün insanlığın ortak değeri olup, bu unsurlar olmadan yaşamın devam etmesi imkânsızdır. Bu bilinç, sınır tanımaksızın gelişmektedir.

Üretirken, tüketirken, doğal kaynaklarımızı kullanırken, insanoğlu, daha duyarlı, çevresini düşünen ve ekonomik faaliyetlerini, çevre üzerinde yıkım yaratmayacak biçimde gerçekleştiren bir anlayışta olmak zorundadır. Bu bilinci taşıyan nesil yaratmak zorundayız. Çevreyi koruyarak tüketmeyi becerebilenler, ekonomiye de büyük katkı sağlayacaklardır.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta cuma günü tüm yurtta kutlanmaya başlanan ve Tekirdağ İlimizde de kutlanan çevre etkinliklerine katıldım. Büyük heyecan duydum. Öğrencilerimizin çevre üzerine yazdıkları şiirleri dinledim, yaptıkları resimlerin sergisini gezdim. Çevre bilincinin yerleşmiş olmasından kıvanç duydum. Artık, çevreciliğin önemini kavramış bir neslin yetişiyor olması, ülkemiz adına gurur verici bir olaydır.

Bizim, siyasîler olarak, büyükler olarak üzerimize düşen görev, çevremizin korunmasını sağlayıcı yasal gereksinimleri yerine getirmek, çevrenin doğal dengesini bozan kişi ve kuruluşlara izin vermemektir.

Bulunduğumuz yüzyılda endüstri ve teknoloji alanındaki başdöndürücü gelişmeler, günlük yaşamı kolaylaştırmakta, doğanın üzerindeki egemenliği artırmaktadır. Ancak, bu değişime paralel olarak, büyük çevre sorunlarını da beraberinde ortaya çıkarmaktadır. Orta ve uzun dönemde bunun ne kadar kaynak israfı yarattığını, geri dönülmez yıkımlar yarattığını bütün insanlık da görmektedir. Bu nedenle, bu tür israflara kesinlikle izin verilmemelidir.

Gelecek yüzyılda insanların övünebilecekleri tek miras, tarihsel ve doğal varlıkların korunması olacaktır. Sağlıklı çevre, toprak, hava ve suyun temizliği, flora ve faunanın korunması ile mümkündür.

Değerli milletvekilleri, yurdumuzda son zamanlarda sıkça meydana gelen sel ve heyelan felaketlerinin temel nedeni doğal dokunun bozulmasıdır. Bu afetleri yaşamak istemiyorsak, ormanlarımızı, bitki örtüsünü ve doğal kaynaklarımızı hep birlikte korumalıyız, çevrenin estetik görünümünü yaşatmalıyız.

Temiz ve sağlıklı bir çevrede mutlu yaşamlar dileyerek, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin'e teşekkür ediyorum.

Bu konuşma üzerine, Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ÇEVRE BAKANI İMREN AYKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Haftası münasebetiyle görüşlerini belirten sayın milletvekilimize teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kendisinin burada ifade ettiği görüşlerin tamamına katıldığımı ve bütün temennilerini de gerçekleştirmek için elimizden gelen gayreti gösterdiğimizi ifade etmek istiyorum. Yalnız, Çevre Haftası münasebetiyle, son derece üzüntülü olduğum bir hususu da dikkatinize sunmak istiyorum.

Çevrenin ana unsurlarından birisi, bütün canlılar gibi, insanlar gibi, bitkiler gibi, hayvanlardır. Ne yazık ki, bütün çabalarımıza rağmen, şu Çevre Haftasına, Parlamentomuz, hayvan haklarıyla ilgili yasayı kabul etmiş olarak giremedi; eğer girebilseydi, hakikaten, insanlara, dünyaya, çevreye Tanrının bir bağışı olan hayvanlar için bir şey yapmış olacaktık ve Parlomentomuzun yüzünü ağartacak böyle bir çağdaş yasayı buradan geçirmenin onurunu yaşayacaktık.

Hiç kimseye zararı olmayan, hiçbir siyasî boyutu olmayan ve de daha önce bütün siyasî partilerimizin üzerinde mutabakat sağlayarak görüştükleri, komisyonlardan geçirdikleri ve Genel Kurul gündemine getirdikleri bu yasa tasarısının şu ana kadar çıkması, çıkarılması mümkün olamamıştır. 44 maddelik bu yasa tasarısının maddelerinin tek tek görüşülerek buradan çıkmasının mümkün olmayacağını, burada bulunan milletvekillerinin tamamı bilmektedirler. O halde, bu masum canlılara, bu masum yaratıklara bunu çok görmeyip, tasarıyı burada süratle kanunlaştırmamız gerekir.

Ben, Çevre Haftası münasebetiyle, bir kere daha, sayın milletvekillerinin vicdanlarına seslenmek istiyorum. Onların, bu konuda, biraz daha sevecen, biraz daha duyarlı davranmalarını ve bu hayvan haklarıyla ilgili yasa tasarısının bir an evvel buradan çıkarılması için gerekli desteği vermelerini bekliyorum.

Şu anda, Türkiye'nin her tarafından gelen çok sayıda hayvansever Ankara'da eylem yapmaktadır ve artık, onlar, tahammül hudutlarını açtığı için açlık grevlerine kadar gideceklerini ifade etmektedirler. Şimdi, bu yasa tasarısına destek verip, çıkarılmasını sağlamayan arkadaşlarımız, acaba, bu olayların karşısında vicdanlarının sesini dinleyecekler mi, dinlemeyecekler mi? Bu hususu da, hepinizin dikkatlerine sunuyor, sevgi ve saygılarla tekrar sizi selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut'a teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, hayvan haklarıyla ilgili kanun tasarısının bir an evvel çıkarılması konusunda, Meclis Başkanlığımız da, gruplarımıza gerekli tavsiyeleri yapmıştır. Bu kanun tasarısının süratle çıkarılabilmesi için İçtüzüğümüzdeki "temel kanunlar" kavramından yararlanılarak, çabuk bir görüşme usulü belirlenebilir. Bu konuyu, Çevre Haftası bitiminden önce gerçekleştirebilseydik, gerçekten, Meclisimizin bu dönemdeki hayırlı çalışmalarından biri olacaktı.

Bununla beraber, önümüzdeki hafta, Danışma Kurulu toplantısına, hayvan haklarıyla ilgili kanun tasarısının temel kanunlar çerçevesinde ele alınması konusunu tavsiye olarak tekrar götüreceğim. Meclis Başkanlığı olarak, bu öneriyi gruplarımızın tekrar değerlendirmelerini rica edeceğiz; ben de, bu bilgiyi sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – İnsan haklarıyla ilgili kanunları da çıkaralım bu arada.

BAŞKAN – Efendim, bu, hazır bir kanun tasarısı, bütün gruplarımızın üzerinde uzlaşmaya vardıkları bir kanun tasarısı. Bu, belki, çıkarılması gereken diğer acil kanun tasarılarına da örnek olur, Meclisimizin ortak çalışmasının ilk örneğini teşkil edebilir.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Efendim, biz, geçen hafta, Danışma Kuruluna, bu gibi kanun tasarılarını öne almak için öneri götürdük; ama, maalesef, İktidar Partilerince kabul görmedi; bu da bir gerçek.

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Ben, o gelişmeleri de biliyorum efendim. Önümüzdeki hafta, bunu, tekrar Danışma Kurulumuzda değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

3. — İzmirMilletvekili Suha Tanık’ın, turizm alanındaki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü konuşmayı, İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık yapacaklar.

Sayın Tanık, turizm alanındaki son gelişmelerle ilgili olarak gündemdışı söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Tanık.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

SUHA TANIK (izmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bendeniz İzmir Mesubu olarak, tabiî, diğer mebus arkadaşlarımızın da yaptıkları gibi, kendi seçim bölgelerimizde, gelişmelerle, vatandaşla, piyasayla, ekonomiyle ilgili edindiğimiz birtakım bilgileri, öğrendiğimizi, gördüğümüzü, Meclis kürsüsüne taşıyoruz.

Ben de, bir İzmir Milletvekili olarak, turizmin içerisinde olan bir ilin milletvekili olarak ve her hafta uçakla İzmir'e gidip gelen bir arkadaşınız olarak, geçen gün, İzmir Havaalanında, tesadüf, bir polis memuruyla yaptığım görüşmeden sonra edindiğim intiba ve aldığım bilgiler çerçevesinde, turizm konusunda birtakım olayları gündeme getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sayın Başkana, bana söz verdiği için çok teşekkür ederim.

Tesadüf bu ya, insan, dolaşırken, sağda solda gördüklerinden fikir alıyor. Turist uçakları yanaşmış; iki tane charter uçak, turistler konvoy olmuş, çıkmak için sırada bekliyorlar; polis memuruna gittim "geçen seneye göre, bu sene gelen turist sayısı nasıl" dedim. "Sayın milletvekilim, bu sene gelen turistler, geçen seneye göre, yüzde 25, yüzde 30 azdır" dedi. Polis memuruna "sen, nasıl biliyorsun, elinde terazi mi var" dedim. "Efendim, sayın millevekilim, biz, burada en iyi gözlemciyiz; itibar edin, bu böyledir" dedi.

Bu, benim için bir hareket noktası oldu. Hemen birtakım turizm firmalarıyla temasa geçtim ve aldığım verilere şöyle bir baktım; bunları, hemen, Yüce Meclisin huzurunda dile getirmeye çalışacağım.

1997 senesinin nisan ayında, Fransa'dan, Türkiye'ye, Marmara Tur'la 4 098 turist gelmiş; bu rakam 1998'de 3 600'e düşmüş, hem de promosyon yaptıkları, yani, fiyatları indirdikleri halde...

1997 senesinde, Belçika'dan 1 274 turist gelirken, 1998 mayıs ayında bu rakam 898'e düşmüş. Hakikaten, 1997'den 1998'e turist sayısında büyük bir azalma söz konusu. Bir turizm firmasının getirdiği turistle ilgili aldığım rakam, toplam olarak 1997 mayıs ayında 12 087; 1998 mayıs ayında ise bu rakam 9 300'e düşmüş.

Orada bizi uyaran polis memurunun söylediği veriler doğru. Peki, sebebi nedir? Bunun sebebini araştıralım, gerekli önlemleri alalım dedim; zira, Türkçemizde çok güzel bir atasözü vardır "Demir, tavında dövülür" diye. Turizm sektörü öyle bir sektör ki, yalnız Turizm Bakanlığını da enterese etmiyor. Bakın, turizmle ilgili bakanlıklar; Turizm Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığıdır. Tabiî, bu iş, Turizm Bakanlığı ile koordineli bir çalışma gerektiriyor.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Ulaştırma Bakanlığına bağlı. Tabiî, Turizm Bakanlığının bu işin başında, patronluğunda bir koordinasyon sağlaması lazım. Birtakım paralar tahsil ediliyor Devlet Hava Meydanları İşletmesinde. Efendim, bunlar nedir diye bir araştırma yaptım; inanınız, hayret ettim: Uluslararası yolcu hizmetleri ücreti diye bir ücret alınıyor, uluslararası konma ve konaklama; uçakların havaalanına gelip kondukları ve konakladıkları süre için... Körüğe yanaşma ve körük için ton başına 6,5 dolar ödüyorlar... Uçak, belli bir saat süresince alanda kalırsa, bu fiyatlar artıyor. Hava aracını yangına karşı emniyet... Uçak yanaştı, pilot diyor ki: "Yangına karşı emniyet alın." Hemen bu isteğe bağlı olarak, uçak başına 84 dolar ücret talep ediyorlar. Giden yolcu servis ücreti, yolcu başına 15 dolar...

Bakın, bunları sıraladım -zamanım çok az- Sayın Bakan da bunları muhakkak biliyordur, bu konuda gerekli önlemleri muhakkak alacaklardır; ama, bir şeyi bilmemiz lazım sayın milletvekilleri, bir şeyi kabul etmemiz lazım: Biz, turist gönderen ülke değiliz; biz, turist kabul eden ülkeyiz. Turist, bize geliyor. Biz, turist göndermekten çok, gelen turistle, onun getirdiği ekonomik girdiye bakan insanlarız.

Sayın milletvekilleri, şimdi, size soruyorum: Aynı anda iki tane 200'er kişilik charter uçak, İzmir Menderes Havaalanına gelip, 400 yolcu çıktığında, oradaki polis memurunun elinde, eğer "gözcü" tabir ettiğimiz yahut "okuma gözü", "odakgöz" dediğimiz bilgisayarla pasaport kontrolü yapan cihaz yoksa, gelen turistin pasaportunu açıyor ve bilgisayarına yazıyor... Farz edin ki, bu süre 30 saniye olsun. 1 yolcuyla 30 saniyeden aşağı yukarı her bir 100 yolcunun 50 dakika beklediğini düşünün; 400 yolcu, oradaki havaalanlarında aşağı yukarı 3,5-4 saat beklemek mecburiyetinde kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUHA TANIK (Devamla) – Sayın Başkanım, bağlayacağım, bir dakika müsaade ederseniz...

BAŞKAN – Sayın Tanık, konuşmanızı tamamlayın efendim.

SUHA TANIK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'ye, turistlerin çoğu, Fransa'dan, Almanya'dan, Belçika'dan gelmektedirler. En yakın hava istasyonları, aynı paralelde olan İzmir ve İstanbul havalimanlarıdır. Charter uçaklar, 3 saat 25 dakika ile 3 saat 45 dakika arasında havada kalmaktadırlar. Turist olarak gelen yolcu -havaalanında geçirdiği bu 3,5 saatlik süre uzundur- bu ülkede, bir an önce, faydalanacağı turistik tesise gitme arzusu içerisindedir.

Bakınız, aynı hatlarda, Belçika, Almanya, Fransa'dan Tunus, Fas, İspanya tarafına uçak uçuşları 1 saattir. Biz, maalesef, böyle bir handikapla karşı karşıyayız. Süremiz çok uzun.

Yunanistan KDV'yi kaldırmıştır, Yugoslavya'da yeni turistik bölgeler açılmıştır, İspanya fiyatları düşürmüştür. Türkiye'nin, demir tavında dövülür görüşüyle, Sayın Bakanlığın patronajında diğer bakanlıklarla, Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle, Maliye Bakanıyla gerekli koordinasyonu sağlayarak, bu konuda bir an önce önlem alınması gerekmektedir. Ben, bu konuda Hükümetin gerekli tedbiri alacağına, turizm sektörüne yeni birtakım rahatlıklar getirip, turist gelişinin artmasını sağlayacağına inanıyorum.

Bana söz verdiği için Sayın Başkana teşekkür ederim; beni dinlediğiniz için sağ olun efendim.

Saygılar. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a teşekkür ediyorum.

Bu gündemdışı konuşma üzerine, Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Gürdal.

BEKİR KUMBUL (Antalya) - Casinolardan bahset!..

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a, Türkiye'nin, dünyada yıldız ülke olma mantığını varları itibariyle sunabildiği turizm sektörüyle ilgili tespitlerini dile getirdiği için ve Turizm Bakanlığının koordinasyonunda bu tespitlerin giderilebilmesiyle ilgili çalışmalar yapılmak üzere bize söylediği belirli noktaları değerlendirme fırsatı verdiği için ve yine, bu konuyla ilgili bakanlıkların da ilgilenmesi bakımından bir fırsat verdiği için kendisine teşekkür ediyorum.

Türkiye, 1997 yılında 10 milyon turist hedeflemiş ve bu 10 milyon turistin 9.6'sına sahip olmuştur; yani, hedeflerini tutturmuştur ve turizmden, 8.8 milyar dolar da fiilî girdi sağlamıştır. Hakikaten, turizmde, siyasetin yapılmaması gerekir. Turizm konusunda -gelip giden bakanlar itibariyle de- bize, senede 10 milyon turist ve 8.8 milyar dolar para, gelir elde ettirme sebebi olan kanunları çıkaran ve hizmet eden bütün Turizm Bakanlığına ve bu Bakanlıkla ilgili koordineli çalışmış diğer bakanlıklara teşekkür ediyorum; çünkü, ülkeler, dünyada kendilerini tanıtabilmek için, artık, turizmle dünya pazarlarına açılmaktalar ve fuarlarda da, herkes, ülkesini tanıtma gayreti içerisindedir. Biz de, Türkiyemizde, Allah'ın bize vermiş olduğu belirli bir güzelliği tanıtabilmek, sakladıklarımızı sunabilmek için, turizmi, yalnız kıyı kenar çizgisinden 500 metre içeriye bir turizm olayı olarak değil de; yılın oniki ayına yaydığımız, dört mevsime yaydığımız turizm olayı olarak, altyapılarını hazırlamak ve elbette, bu altyapılarla ilgili aksaklıklar varsa, giderebilmek için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Doğrudur; bir turist ülkemize geldiği zaman, pasaportu 30 saniye içinde kontrol edilmese de, öyle bir sistem olsa ki, keşke, onu, hemen şöyle geçirsek de -bu da, 2 saniye alır- 2 saniye içinde, yurdumuza soksak, onlar da, geldikleri bu zaman zarfında, yurdumuzda daha fazla dakika kalsalar da, o dakikalarda, biz, onlardan daha fazla pay alsak. Bunu gönül arzu eder; güzel bir tespit; böyle bir teknik varsa, o tekniği hem Devlet Hava Limanları İşletmesine hem Ulaştırma Bakanlığına tavsiye edelim; bu doğrudur.

Evet, turist sayısında azalma olmuştur. Bu azalmayı, biz de, gittik, yerinde tespit etmeye çalıştık. Daha doğrusu, bizim, ocak mayıs ayları itibariyle, Alman turist girişinde bir azalmamız olmuştur. Gittik araştırdık. Her şeyin bir sebebi var. İspanya, katmadeğer vergisini bu sene yüzde 17'den yüzde 7'ye indirmiş. İspanya'da, turistlerin ve yabancıların mal edinme kanunlarında, onlara daha çok haklar verilmiş. İspanya'nın öyle yerleri var ki, Almanya'dan gidip de belediye başkanlığı yapan, belediye meclis üyelikleri yapan ve il genel meclis üyeliği yapan Alman vatandaşları var. Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşmesinden dolayı Doğu Almanlar araba sahibi olmuşlar; turizmlerini arabayla yapmaya gayret ediyorlar ve o arabayla da, yakın olarak İspanya'ya gidiyorlar. Yunanistan, bizim geçen seneki bu hamlemizden dolayı tedbir almış, daha fazla cezbetme yolunda bir devalüasyon uygulamış. Yine, güney sahillerimize kadar -tabiî, hiçbir zaman muvaffak olamayacaklar- PKK'nın indirilmesi, güvenlik kuvvetlerimizin onları yok etme gayretleri ve düşmanlarımız tarafından diyeceğim "bu ülkeye gitmeyin, ülkede turizm yapmayın" gibi böyle bir anti propaganda da geçerliliğini muhafaza etmiş; bu da bir sebep olabilir. Hakikaten, yağmurların fazla yağışı sebebiyle, bu mevsimde yağmur almayan bölgeler de fazla miktarda yağmur alıyor; Cenabı Allah'ın bir lütfu bu... Bundan dolayı da eksilme olabilir. Bunların hepsini, biz, yazıyoruz. Bu sebeplerin haricinde, Fransa'da yapılan Dünya Olimpiyatları sebebiyle, bu bir ay zaman zarfında, Fransa'ya, Almanya'dan belirli gidişlerden dolayı bir azalmamız var. Yalnız, Merkez Bankasının girdilerine baktığımız zaman, devletin rakamları, bana, sayıda azalma; ama, total rakamda da 230 milyon dolar fazla bir girdinin, 1997 itibariyle, 1998 yılında bir artmanın olduğunu da söylüyor ve gösteriyor.

Buradan ileriye bakalım; Allah'ın bize bahşettiği bu kadar güzelliği, oniki ay içinde mayıs ayına bakıp, ocak ayına bakıp "vah vah vah, tüh tüh tüh; gittik" deme imkânına sahip değiliz. Önümüzdeki günler bizim günlerimiz. Bana göre, denizlerde, karalarda ve havada sınırların kaldırıldığı globalleşen bu dünyada 21 inci Yüzyıl, Türklerin yılı ve Türkiye'nin yılı; bu bakımdan, bizim, varlarımızı saklama değil, sunma yılımız. Yalnız tabiî güzellikler, kültürel güzelliklerle değil, binlerce sene önce medeniyetler tarihine beşiklik etmiş Anadolu topraklarının, yine binlerce sene önce dinler tarihine beşiklik etmiş bu Anadolu topraklarının, dünya vatandaşlarına verebilecekleri var. Bunları verirken, teknik imkânlardan ve altyapıdan elbet eksilenler olabilir; ama, iyi niyetle bakıldığı zaman konuya, bizim dünya pazarlarından pay alabileceğimiz sektörümüz turizm sektörü. Bu bakımdan, bugüne kadar hizmet eden bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bundan sonra da, bu hizmetin iyi niyetle devam edileceğini diler ve bana bu imkânı veren Suha Beye çok teşekkür ederim; kendi tespitlerinin de muhakkak değerlendirileceğini iletir, hepinize sevgi ve saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.

İki adet Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Filipinler’e gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1548)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

100 üncü Bağımsızlık Yıldönümü Törenlerine katılmak üzere, 10 Haziran 1998 tarihinde Filipinler'e gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Metin Gürdere'nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. — Belçika’ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1549)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

NATO Savunma Bakanları İlkbahar Toplantısına katılmak üzere, 10 Haziran 1998 tarihinde Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin'in dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Mehmet Batallı'nın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Komisyondan istifa tezkeresi vardır; okutuyorum:

3. — Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler’in Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/355)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Merkezdeki işlerimin yoğunluğu sebebiyle, komisyondaki görevimi de aksatmamak için, Anayasa Komisyonundaki görevimden istifa ediyorum.

Gereğini saygıyla arz ederim.

Mehmet Keçeciler

Konya

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 22 arkadaşının, sel felaketinde meydana gelen zararların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/268)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geçtiğimiz günlerde Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Karabük, Sakarya, Bolu, Hatay, Çorum ve Amasya illerinde ve buralara bağlı Devrek, Çaycuma, Alaplı, Mengen, Samandağ, Dörtyol, Reyhanlı, Kumlu, Kırıkhan, Merzifon ilçeleri başta olmak üzere, pek çok ilçe, belde ve köyde meydana gelen sel felaketinin oluşturduğu hasarların tespiti, zararların karşılanması, mağduriyetlerin giderilmesi, yaraların sarılması ve yeni doğa olaylarının can ve mal kaybına yol açmadan giderilmesi yönünde alınması gereken tedbirlerin tespiti, gerekçelerin ortaya çıkarılması ve çok yönlü, etkin önlemlerin alınması için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Adnan Keskin (Denizli)

2- Önder Sav (Ankara)

3- Fuat Çay (Hatay)

4- Algan Hacaloğlu (İstanbul)

5- Eşref Erdem (Ankara)

6- Ahmet Küçük (Çanakkale)

7- Şahin Ulusoy (Tokat)

8- Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)

9- Veli Aksoy (İzmir)

10- Ali Dinçer (Ankara)

11- Yahya Şimşek (Bursa)

12- Ahmet Güryüz Ketenci İstanbul)

13- Birgen Keleş (İzmir)

14- Yılmaz Ateş (Ankara)

15- Mahmut Işık (Sıvas)

16- Nihat Matkap (Hatay)

17- Atilâ Sav (Hatay)

18-Bülent Tanla (İstanbul)

19-Nezir Büyükcengiz (Konya)

20-İsmet Atalay (Ardahan)

21-Bekir Kumbul (Antalya)

22-Haydar Oymak (Amasya)

23-Ali Haydar Şahin (Çorum)

Gerekçe:

Geçtiğimiz günlerde meydana gelen sağanak yağışlar, Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Karabük, Sakarya, Bolu, Hatay, Çorum, Amasya İllerinde ve buralara bağlı Devrek, Çaycuma, Alaplı, Mengen, Samandağ, Dörtyol, Reyhanlı, Kumlu, Kırıkhan, Merzifon İlçeleri başta olmak üzere, pek çok ilçe, belde ve köyde sel felaketine yol açmıştır.

Sel bu bölgeleri derinden etkilemiş, yolları, köprüleri, haberleşme ağlarını, ekili alanları, evleri ve işyerlerini tahrip etmiş, binlerce küçük ve büyükbaş hayvanı yok etmiştir. Yaklaşık yirmi insanımız yaşamını yitirmiş ve kaybolmuştur.

Hâlâ, bazı köylerle irtibat kurulamamakta, pek çok bölgede heyelan nedeniyle insanlar çadırlarda yaşamaya çalışmaktadırlar.

Altyapı hizmetlerinin tümüyle devredışı kaldığı bu bölgelerde salgın hastalık tehdidi ortaya çıkmış, belediyelerin mevcut sorunları çözme ve daha büyük felaketleri önlemeye yetecek olanakları kalmamıştır.

Zaten ekonomisi durgun olan bu bölgeler, sel felaketiyle daha büyük olumsuzluklarla karşı karşıya kalmıştır.

Buralarda yaşayan yurttaşlarımız yiyecek, içecek ve sağlık yardımının yanı sıra, normal yaşamlarına dönmelerini sağlayacak yaralarını saracak ve bir daha böyle acıların yaşanmasını önleyecek tedbirlerin acil olarak alınmasını beklemektedirler. Bölge çiftçisi, orman köylüsü, esnafı, tüm kesimleriyle büyük bir mağduriyet içerisindedir.

Sorunlar, kredilerin ertelenmesi, yeni kredi imkânları sağlanmasıyla geçiştirilemeyecek kadar büyüktür. Yüksek miktarlarda nakit para ihtiyacı, zararların hızla karşılanması, altyapı ve ıslah çalışmalarının bitirilmesi, sanayi tesislerinin yeniden üretime geçirilmesi, işsizliğin giderilmesi, kamu hizmetlerinin eksiksiz ve aksamasız yerine getirilmesi, acil olarak çözülmesi gereken sorunlardır.

Bölgenin, hızla afet bölgesi ilan edilmemiş olması, bölge insanında hizmetlerin gerçekleştirilmesinin aksayacağı yönünde yaygın bir kanı oluşturmuştur.

Elbette, bu hizmetlerin ve yardımların, sel felaketine uğrayan tüm bölgelerimize ve insanlarımıza eşitlik anlayışı içinde, kamu kaynakları peşkeş çekilmeden götürülmesi ihtiyacı da ortadadır.

Bu nedenlerle, bu bölgelerimizdeki sel felâketinin meydana getirdiği hasarların tespiti, zararların karşılanması, mağduriyetin giderilmesi, yaraların sarılması ve yeni doğa olaylarının can ve mal kaybına yol açmadan giderilmesi için alınması gereken tedbirlerin tespiti, gerçeklerin ortaya çıkarılması ve çok yönlü etkin önlemlerin alınması için Meclis araştırması açılması zorunlu hale gelmiştir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİĞE SEÇİM

1. — Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Ankara Milletvekili İlker Tuncay aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. — Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır bulunmuyor.

Görüşme ertelenmiştir.

2. — Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte geçen birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti. Komisyon, raporunu henüz vermediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

3. — Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Hazır bulunmuyor.

Müzakere ertelenmiştir.

4. — Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır bulunmadığından, müzekeresi ertelenmiştir.

5. — Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) (1)

BAŞKAN – Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİî KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HALUK MÜFTÜLER (Denizli) – Burada.

BAŞKAN – Burada.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Burada.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Geçen birleşimde, 3 üncü maddenin önergelerinin işlemine başlamış, birinci önergenin oylamasında kalmıştık.

Şimdi, önergeyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaadenizle, önergeden önce bir hususu sunmak istiyorum: İçtüzüğün 90 ıncı maddesine göre, kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan bu kanun tasarısının görüşülemeyeceği hükme bağlanmaktadır.

Madde aynen şöyle: "Kanun hükmünde kararnameler, varsa değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler haline getirilerek kanunla değişiklik yapılamaz" diyor. Burada, bir kanun hükmünde kararnamenin bazı maddelerinde değişiklik yapan bir tasarı var elimizde. Dolayısıyla, içtüzüğün 90 ıncı maddesine aykırı olduğu kanaatindeyiz. Bu bakımdan, yine, İçtüzüğün 63 üncü maddesine istinaden bir usul tartışması açılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Evet... Teşekkür ederim.

Şimdi, önergeyle ilgili işleme başladık...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Başlamadık...

BAŞKAN – Efendim?..

TURHAN GÜVEN (İçel) – Daha başlamadık.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Usul tartışması üzerinde...

BAŞKAN – Önergeyi bitirdikten sonra görüşürüz onu efendim; oylama yapacağız zaten.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır!.. Oylamanın usulü hakkında Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, talep bu oylamanın usulü hakkında değil, bütünüyle ilgili...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Neyle ilgili?..

BAŞKAN – Yapmakta olduğumuz görüşmeyle ilgili; o, biraz zaman alabilir.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Birini bitirmeden öbürüne geçemezsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şu ana kadar, 3 üncü maddeye kadar meseleyi getirmişiz, konuşmuşuz. Bu konu, esasen, daha önce de tarafımızdan incelenmiştir. Ben, Başkanlığın görüşlerini de ifade edeceğim. Onun için, önergeyle ilgili işlemi bitirelim. Ben, önergeyi tekrar okutacağımı da ifade etmiştim; yani, kâtip üye arkadaşımı, sizin beyanınızdan sonra yerine oturtmak zorunda kaldım, işlem içinde işlem yapmayalım; bir sorun yok.

Şimdi, önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahmut Yılbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu önerge üzerindeki görüşmeler yapılmıştı, önergeye, Hükümet ve Komisyon katılmamıştı, önerge sahibi de konuşmasını yapmıştı; şimdi, doğrudan doğruya oylarınıza başvuruyorum: Kabul edenler...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Efendim?..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, dün, karar yetersayısının aranılması istenmiş ve ulaşılamadığı için birleşim kapatılmıştı.

BAŞKAN – Efendim, dünkü karar yetersayısı talebi bugün işleme konulmaz.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Bugün de istedik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Biz, Meclisi toplantı yetersayısı bulunduğu faraziyesiyle açtık; o, dünkü birleşimdi. Yani, bu, fazla bir şey değil, ama, emsal olmasın.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, biz, şu anda da istedik karar yetersayısının aranılmasını.

BAŞKAN – Şu anda istiyorsanız, mesele yok efendim. Dünkü karar yetersayısının aranılması istemi bugüne sirayet etmez; zira, birleşimi dün kapattık, bugün yeni bir birlemiş açtık Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Aynı oylama için istemiştik Sayın Başkan...

BAŞKAN – Olsun efendim, yeniden talep edilmedikçe o istem işleme konulmaz. Eğer, dün, birleşimi devam ettirseydik; yani, karar yetersayısı bulunamadıktan sonra tekrar ikinci bir oturum yapsaydık, doğruydu bu talep.

Şimdi, karar yetersayısını arayacağız arkadaşlar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Değerli arkadaşlarım, karar yetersayısı yoktur.

Saat 15.05'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.10

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Mehmet KORKMAZ (Kütahya), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bilindiği gibi, Birinci Oturumda, Sayın Mahmut Yılbaş ve arkadaşları tarafından, 3 üncü maddeyle ilgili olarak verilen önergenin oylanması sırasında karar yetersayısını aramıştık; oylama sonucunda karar yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığı için birleşime ara vermiştim.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım...

YUSUF EKİNCİ (Burdur) – Önergeyi tekrar okutur musunuz.

BAŞKAN – Önerge, hepinizin malumudur.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İki önergemiz daha var; aykırılık durumlarına göre onları da okutup işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesini düzenleyen tasarının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini teklif ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) ve arkadaşları

Madde 16.- Toptancı hallerde faaliyet gösteren komisyoncuların, satış bedeli üzerinden alacakları komisyon oranı, indirme, bindirme, hamaliye dahil yüzde 6'yı geçemez.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahipleri gerekçenin okunmasını mı istiyorlar?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sebze ve meyve hallerindeki alım-satım yerlerinin çok yüksek hava paralarıyla alınıp satıldığı ve üreticinin çok az sayılı kabzımalla muhatap olduğu ve henüz yeterince gelişmemiş olan hallerde köylümüzün, çiftçimizin yegâne geçim kaynağı olan üretimi, ancak, belirlenmiş bir komisyonla korunabilir. Aksi halde, birkaç kişinin insafına kalabilirler.

Ayrıca, dünyada, üreticiye en üstün hizmetleri sunan gelişmiş ülkelerin hallerinde, komisyon nispetleri, vergi de dahil olmak üzere, yüzde 6'yı geçmemektedir. Kaldı ki, ülkemizde, yüzde 6 komisyondan başka, komisyonun KDV'si, belediye rüsumu, fon, stopaj ve Bağ-Kur primi gibi diğer masraflar da köylümüzden tahsil edilmektedir. Bunlara ilaveten, navlun masrafları da köylümüzün, çiftçimizin cebinden çıkmaktadır.

Bugün, üretimini hale gönderen çiftçimizin, mahsul bedelinden, yaklaşık yüzde 20'si ilâ yüzde 32'si arasında bir rakam kesilmiş olacaktır.

Bir örnek vermemiz gerekiyorsa, çiftçiye sübvansiyonun en yüksek oranda yapıldığı Fransa'da, halen, giren mahsul bedelinin, her türlü masraf ve vergiler dahil, yüzde 6'sı komisyon olarak kesilmektedir. Köylümüz, çiftçimiz daha fazla desteklenmeye layıktır.

Sayın Parlamentomuzun bu konuyu dikkate alacağına inanıyor; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve tekif ederiz.

Yusuf Öztop (Antalya) ve arkadaşları

Madde 3.- Toptancı hallerde faaliyet gösteren komisyoncuların satış bedeli üzerinden alacakları komisyon oranları tavanı yüzde 8 olup, gerekli görülmesi halinde, komisyon oranı, Bakanlar Kurulunca yarıya kadar indirilebilir ya da iki katına kadar artırılabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmamaktadır.

Önerge sahipleri konuşacak mı, gerekçeyi mi okutalım?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri gerekçenin okunmasını istiyorlar.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

522 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin amaçlarından birisi, tüketicinin ve üreticinin korunmasıdır. Gerek üretici ve gerekse tüketici örgütsüzdür, haklarını yeterince savunamamaktadırlar. Buna karşılık, komisyoncular, örgütlüdür. Bu nedenle, satış bedelinden alınacak komisyon oranlarını serbest piyasa belirlemeyecek, komisyoncular belirleyeceklerdir. O takdirde, yaş sebze ve meyve satış bedelinden alınan komisyon oranlarının yükselmesi nedeniyle, başta tüketiciler ve üreticiler mağdur olacaklardır. O nedenle, komisyon tavanına sınır getirilmesi zorunluluğu doğduğundan, değişiklik teklifinde bulunulmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bundan önceki oturumda, arkadaşlarımızın usulle ilgili bazı istemleri olmuştu ve bunlardan bir kısmı tutanağa geçmişti. O arada, Sayın Turhan Güven de, zannediyorum aynı konuda söz isteminde bulundular. Sizin görüşünüzü de tespit edelim Sayın Güven.

Buyurun.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Müsaade ederseniz kürsüden açıklayabilir miyim?

BAŞKAN – Yerinizden lütfen.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkanım, Anayasada hükmünü bulan madde gereği, yine, İçtüzük değişikliği yapılırken, kanun hükmünde kararnamelerin ne şekilde yeniden değiştirilebileceğine dair de, bizzat, bütün grup başkanvekillerinin imzasını havi önergeler verilmişti.

Bu çerçevede, elimizde, İçtüzüğün 90 ıncı maddesinde çok açık hüküm vardır. Bakın -müsaade ederseniz, okuyorum- ne deniliyor: "Kanun hükmünde kararnameler diğer bir kanun hükmünde kararname ile de değiştirilebilir veya yürürlükten kaldırılabilir." Yine, önergeyle ilave edilen son fıkrada da "kanun hükmünde karanameler, varsa değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler haline getirilerek, kanunla değişiklik yapılamaz" hükmüne yer verilmiştir.

Buna rağmen, enteresandır ki, 1995 yılında yürürlüğe giren 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedeki bir değişikliğin de kanun hükmünde bir kararnameyle yapılması veya bölünmeden, tümü üzerinde değişiklik yapılarak huzura getirilmesi gerekirken, kanun hükmünde kararnamenin bazı maddeleri önünüze getirilmiş bulunmaktadır. Bu itibarla, Anayasaya aykırılık söz konusudur, İçtüzüğe aykırılık söz konusudur.

Bu kanun tasarısının, öncelikle, Komisyonca geri çekilmesi, Anayasa Komisyonuna gönderilmesi ve orada görüşülmesi, görüşülme sonunda da, bir görüş alınmasından sonra, eğer gerekiyorsa tekrar buraya getirilmesi, mutlak gereklidir.

Arz ediyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kamalak, sizin de mi bir beyanınız var?

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, Anayasanın 95 inci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür. Meclisin yapmış olduğu İçtüzüğün 90 ıncı maddesinin sondan ikinci fıkrasına göre, kanun hükmünde kararnameler, varsa değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler haline getirilerek kanunla değişiklik yapılamaz.

Şu an üzerinde çalışmış olduğumuz metin, asıl itibariyle, 1995 tarihli ve 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir. Gündemimizdeki tasarı da, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birkısım maddelerini değiştiriyor ve bir de geçici madde ekliyor.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; netice itibariyle, eğer, bu tasarı kanunlaşacak olursa, bir metinde iki ayrı kısım olacaktır; bir kısmı kanun hükmünde kararname, bir kısmı kanun. Başka bir ifadeyle, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birkısım maddeleri kanun hükmünde kararname, bir kısmı ise kanun olacaktır.

Halbuki, İçtüzüğün 90 ıncı maddesi gayet açık "kanun hükmünde kararname bölünemez, parçalanamaz, ayrı bir biçimde, kanunla değişiklik yapılamaz" diyor. Meclisimiz, eğer, bu kanun hükmünde kararnamede bir değişiklik yapmak istiyorsa, bir bütün halinde ele alır, değişiklikleri, kanunla, orada yapar; ama, şu an için, maalesef, böyle bir durum izlenmemektedir. Kaldı ki, bundan iki hafta kadar önce, 28 Mayıs 1998'de, Anayasa Komisyonumuz, benzeri bir konuyu orada ele aldı ve oybirliğiyle, böyle bir şeyin hem Anayasaya hem de Meclis İçtüzüğüne aykırı olduğunu belirterek reddetti. Aynı uygulama, geçen sene -tarihini tam hatırlayamıyorum- Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme geldi; orada da, bu usulün hem Anayasaya hem Meclis İçtüzüğüne açıkça aykırı olduğu ifade edildiği için tasarı geri çekilmişti; fakat, 28 Mayıstaki hadise oldukça yenidir, Komisyonda her partiden arkadaşımız vardı; Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı bulunduğu için oybirliğiyle reddedildi Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kamalak.

Şimdi, Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Turhan Güven ve Sayın Mustafa Kamalak, yapılmakta olan uygulamanın Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı olduğunu ifade ettiler. Bu konudaki Başkanlık tutumunu da ben açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, İçtüzük değişiklikleri, büyük ölçüde 19 uncu Dönemde gerçekleştirilmişti. 19 uncu Dönemde, bu İçtüzük değişikliklerinin arasında 90 ıncı madde de vardı. Hem İçtüzük değişiklik teklifini hazırlayan Partilerarası Komisyona başkanlık eden hem de Anayasa Komisyonu üyesi olarak bu çalışmalarda bulunan bir arkadaşınız sıfatıyla, konuyu, Başkanlığın da görüşü olarak açıklamak istiyorum.

Şimdi, 90 ıncı maddeyi bütünüyle değerlendirmemiz lazım, sadece bir fıkrasını değil. 90 ıncı maddenin ikinci fıkrası, bir kanun hükmünde kararnamenin nasıl değiştirilebileceğini açıklıkla ifade etmiştir: "Usulüne göre Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler geri çekilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi ancak bir kanunla kanun hükmünde kararnameleri reddedebilir, aynen veya değiştirerek kabul edebilir. Kanun hükmünde kararnameler -bu cümleye dikkatinizi çekiyorum- diğer bir kanun hükmünde kararname ile de değiştirilebilir veya yürürlükten kaldırılabilir.

Yürürlükten kaldırılan kanun hükmünde kararnameler bir raporla Genel Kurula sunulmadan işlemden kaldırılamaz."

Bu fıkralardan anlaşılacağı gibi, herhangi bir kanun hükmünde kararnamede, üzerinde Meclis tarafından yapılmış ikinci bir çalışma yoksa, normal kanunlar gibi, hem doğrudan doğruya kanunla hem de kanun hükmünde kararname yoluyla değişiklik yapmak mümkündür; ancak, bir kanun hükmünde kararname herhangi bir değişikliğe uğramışsa; yani, bu ikinci fıkradaki usullerden biriyle, kanun yoluyla veya kanun hükmünde kararname yoluyla bir değişikliğe uğramışsa, ortaya, iki kanun hükmünde kararname veya aynı alanı düzenleyen iki yasa normu çıkar; şimdi, haller yasasında yaptığımız gibi.

Haller yasasıyla ilgili kanun hükmünde kararname, şu anda, Hükümet tarafından getirilmiş bir kanun tasarısıyla değiştirilmektedir. Yüce Meclis, bu tasarıyı kabul ederse, bu kanun hükmünde kararname ikilenmiş olacaktır. Bir, esas kanun hükmünde kararname; iki, onu değiştiren kanun tasarısıyla yürürlüğe giren kanun. Bu durumda, kanun hükmünde kararname değişikliğe uğramış olacaktır. İşte, o zaman, sizin ifade ettiğiniz fıkra yürürlüğe girecektir. Nedir o: "Kanun hükmünde kararnameler, varsa değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür." Yani, bundan sonra üçüncü bir tasarı gelirse veya herhangi bir milletvekili arkadaşımız bu alanda bir değişiklik teklifi verirse, o zaman, bu teklif ele alındığında "ortada bir kanun hükmünde kararname var, bir de onda değişiklik yapan kanun çıkmıştır. Demek ki, bu alanda iki düzenleme vardır. Bu ikisi, ancak, birleştirilerek görüşülebilir" denilecektir ve bu fıkra, hükmünü ifa edecektir. "Varsa" kelimesi bunu amirdir. Değişiklik şu anda yok ki diğer hükümler yürürlüğe girebilsin; yani, bu kanun hükmünde kararnamede daha önce yapılmış bir değişiklik yok; biz, neyi, neyle birleştirerek bütünüyle görüşeceğiz; şu anda değişiklik yok.

Bu konuya tam açıklık getirmek bakımından, konuyla ilgili değişiklik önergesini de bilgilerinize sunmak istiyorum. 19 uncu Dönemde, bizim hazırladığımız İçtüzük değişikliği teklifinde, aslında bu hüküm yer almıyordu; biz de, kanun hükmünde kararnameler bir defada ele alınsın gibi bir görüş içerisindeydik; ancak, bu, Anayasa Komisyonunda müzakere edilirken, 16 ncı maddenin görüşmeleri sırasında bir değişiklik önergesi verildi. Bu değişiklik önergesini gerekçesiyle birlikte okumak istiyorum.

"Görüşülmekte olan 13 sıra sayılı teklifin 16 ncı maddesiyle, Millet Meclisi İçtüzüğüne eklenen 90 ıncı maddenin dördüncü fıkrasının aşağıdaki biçimde düzenlenmesini saygıyla arz ederiz." Ki, bu, 13 sıra sayılı teklifin sahiplerinden biri benim. Dağıtılmış olan sıra sayısı şu ismi taşımaktadır: "Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ve 4 Arkadaşının Millet Meclisi İçtüzüğünün Başlığı ile Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu İçtüzüğe Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında İçtüzük Teklifi."

Teklifin altında, benimle birlikte, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet İyimaya'nın; Anavatan Partisi Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Sayın Abdulkadir Baş'ın; Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu'nun; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Oya Araslı'nın da imzası bulunmaktadır.

Bizim teklifimiz, komisyonda değişikliğe uğramış ve "kanun hükmünde kararnameler 'varsa' değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler halinle getirilerek kanunla değişiklik yapılamaz" şeklini almıştır.

Gerekçesinde de "bir kanun hükmünde kararnamede, daha sonra, başka kanun hükmünde kararnamelerle değişiklik yapılmışsa, hepsinin birleştirilerek görüşülmesi ve tek kanun metni halinde getirilmesi, konu bütünlüğünün sağlanması ve yasa tekniği bakımından zorunludur. Teklifimiz, bu amacı açıkça belirtmeye yöneliktir" denilmektedir.

Bu sebeple, şu anda, arkadaşlarımızın itirazı gereği, müzakeresini durduracağımız bir husus yoktur. Esasen, Genel Kurulumuz da, tasarının 3 üncü maddesine kadar -herhalde İçtüzüğü bu şekilde yorumlayarak- çalışmalarını sürdürmüştür.

Bunu da, ben, Genel Kurulun bir tasvibi olarak kabul ediyorum ve çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz Anayasaya aykırılık tartışmasına katılmak istiyorum. Biraz önce izah ettiğiniz gibi, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik, bu tasarıyla yapılan bir değişiklik değildir; 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 3.11.1995 tarih ve 4128 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle de değişikliğe uğramıştır. Sizin, biraz evvel yaptığınız izah göz önünde bulundurulursa, konunun bütünüyle burada görüşülmesi lazımdır. Bu bakımdan, İçtüzüğün 90 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasının göz önüne alınması gerekir sizin yaptığınız izaha göre.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Bu konuyu, bütün yönleriyle, Komisyon ve Hükümet de değerlendirdi. Komisyonun, bu konuda, bir beyanı, incelemesi olacaktır zannediyorum; görüşmelerimiz içerisinde onu da temin ederiz.

Şimdi, 4 üncü maddeyi...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan müsaade eder misiniz.

Şimdi, burada, biraz önce yapılan açıklamaların sonucunu değerlendirmek lazım. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak -Doğru Yol Partisi Grubu da aynı görüştedir- bu kanun hükmünde kararnamede kanunla değişiklik yapılamaz... Ancak, bu görüşlere karşı bir argüman geliştirdiniz "daha önce bir değişiklik yapılmışsa, bu dediğiniz fıkra uygulanır" dediniz, Sayın Yılbaş da, şimdi, daha önce değişiklik yapılmış olduğunu ifade etti. Dolayısıyla, sizin yapmış olduğunuz açıklamaya göre de, bu tasarı, bugün, burada, görüşülemez. Onun için, maddeye devam edemeyiz efendim.

BAŞKAN – Şimdi, daha önce, bu kanun hükmünde kararnamenin değişip değişmediği konusunda, komisyonun bir inceleme ve tespit yapması zarureti olduğunu ifade ettim, onlar değerlendirmelerini yapıncaya kadar ben çalışmaları sürdürüyorum; çünkü...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kanun burada Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu, sizin bir görüşünüz, komisyonla da bunu istişare edersiniz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kanun burada Sayın Başkan. Göz göre göre yasayı çiğniyorsunuz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Komisyon yok Sayın Başkan. Bu son söylediğiniz husus da İçtüzük açısından geçerli değil; çünkü, komisyon yok. Komisyonun toplantı yetersayısı yok. Nasıl olacak bu?!.

BAŞKAN – Onu oluştururlar efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Nasıl oluşturacaklar?

BAŞKAN – Oluştururlar; bir sonuç ortaya çıkar efendim.

Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Mümkün değil Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, varsayalım ki, siz, 4 üncü maddeyi okuttunuz, oylaması yapıldı, kabul edildi; derken, komisyon geldi dedi ki "gerçekten, bu, Anayasaya ve İçtüzüğe aykırıdır." O zaman, Genel Kurulu bir saate yakın, iki saate yakın niye meşgul edelim, ne hakkımız var buna.

BAŞKAN – Komisyon öyle bir tespit yaparsa, onun birleştirilmesi konusunda bir karar alır, onunla ilgili kararını da bir önergeyle Genel Kurula duyurur. Mesele yoktur; yani, ya bununla birleştirirler o kanun hakkında da bir maddelik hüküm verilir veyahut da onun reddi yönünde bir rapor geliştirirler.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.—552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Toptancı hallerde satılan malların toptan satış bedelinin %2’sini geçmemek şartıyla belediye meclislerince düzenlenecek tarifeye göre belediye payı tahsil edilir. Bu şekilde tahsil edilen paylardan en az %10’u, izleyen yıl belediye bütçesine toptancı hal ihtiyaçları için harcanmak üzere ödenek olarak konur ve yalnız bu amaçla harcanır.

“Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde toptancı hal dışında malların toptan veya her ne şekilde olursa olsun toptancı halden satın alınmadan perakende satışa sunulduğunun tespiti halinde, malların toptancı hale girişi sağlanarak hal müdürlüğünce açık artırma ile satışı yapılır veya yaptırılır. Bu durumda belediye veya işletme payı % 25 olarak uygulanır.

Üçüncü fıkra çerçevesinde görevlilerce yakalanan malların hal müdürlüğünce satılarak elde edilen hâsılatından alınacak belediye payının yarısı malları yakalayan görevliler arasında eşit oranda ödül olarak dağıtılır.

Hal müdürlüğü üçüncü fıkraya göre yapılacak malın hale giriş ve satış işlemlerini hakem kurullarının belirlediği esaslar çerçevesinde düzenlemeye yetkili ve görevlidir. Fatura veya müstahsil makbuzu ile üreticilerden satın alınmış bulunan malların perakende satışa sunulması halinde bu malların toptancı hale girişi yapılmaz ve % 15 oranındaki belediye payı müstahsil makbuzu veya faturada gösterilen malın toplam bedeli üzerinden tahsil olunur.”

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının görüşülmesi sırasında, bazı, gruplar adına konuşan veya şahsı adına söz alan değerli milletvekillerinin, bu yasa, sanki ilk defa çıkıyor, yeni uygulamaya girecekmiş gibi bir anlayışla konuşma yapmalarını anlayabilmek mümkün değildir. Bu kararname, 1995'ten beri yürürlüktedir ve bazı maddeleriyle ilgili meydana gelen uygulama aksaklıklarının giderilmesi için önümüze gelmiştir.

Ruhu, sebze ve meyve ticaretini kayıt içine almak, bütçe gelirlerini artırmak ve bu ticarete belirli bir disiplin getirmek, bu alanda oluşan mafyalaşmayı ve çürümeyi ortadan kaldırmaya yönelik bir yasa önerisidir.

Elbette, bu kararın bizim tarafımızdan eleştirilebilecek çok noktası bulunmaktadır; ama, esas olarak iyi niyetle hazırlanmış bir düzenlemedir ve üreticiye de önemli bir yük getirmemektedir. Bizim geneli ve maddeler üzerinde yaptığımız konuşmalar, üreticiye, buradan elde edilecek kaynaklarla belli bir desteğin sağlanması gerektiği noktasına dikkat çekme gayretimizi içermiştir. Bir malın ticaretini düzenlemek, üretimini düzenlemek anlamına gelmez. Türkiye'de, sebze, meyve ve tüm tarım ürünlerinde en büyük noksanlık ve eksiklik, üretim planlamasının yapılamıyor olması ve tarım sigortasının olmamasıdır. Biz, üretimi planlayıp, ihtiyaca göre ayarlayamazsak, ya ün bol olur, üretici, bol ürün nedeniyle, fiyat yönünden ezilir ya da ürün az olur, üretici azlıktan, tüketici de pahalılıktan ezilir.

Ayrıca, eğer gerekli düzenlemeler yapılmamış, mekanizmalar kurulmamışsa, ürün bol olsa bile, ticaret zinciri oluşturulamaz; pazar mekanizmasını kuramazsanız, tüketiciye ucuz tüketme imkânlarını da yaratamamış olursunuz. Antalya'daki üretici şimdi perişan haldedir. Antalya'da domatesin kilogramı 10-15 bin lira civarındayken, Ankara'daki insanlar, bu domatesi kilogramı 100 bin liradan tüketmeye devam etmektedirler. Ürün bol; ama, ucuz tüketme imkânları yaratılamamıştır. Bu tasarının, bu olumsuzlukların önemli bir bölümünün çözümüne katkısı olacağına inanıyoruz; öyle olmalıdır diye de düşünüyoruz. Bütün derdimiz, üreticinin zarar etmeyeceği pazarlama, üretim planlaması ve destekleme mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu maddedeki değişikliğin nedeni, uygulanan cezaların yetersiz olmasıdır; bu nedenle, kaçak yakalanan malın müsaderesinden alınacak pay yüzde 10'dan yüzde 25'e çıkarılmaktadır. Eğer, her şey yolunda gitseydi, böyle bir ihtiyaç da oluşmazdı diye düşünüyoruz. Zaten, komisyonlarda da bu oran önce yüzde 20'ye, daha sonra da yüzde 25'e çıkarılmıştır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin doğru olduğuna inanıyoruz.

Yine, belediyenin alacağı rüsumun yüzde 2'ye kadar düşürülmesi ve uygun gören belediyelere, bu rüsum miktarını daha da aşağıya çekme imkânının verilmesi suretiyle rekabet ortamı da yaratılmış diye düşünüyoruz. İsteyen belediye, bu oranı daha aşağı çekerek, daha çok işlemin kendi halinde gerçekleşmesine olanak sağlayabilir; bu imkânlar elindedir.

Yine, bu yasanın uygulamasını belediye personeli yapacaktır. Yasaları insanlar aracılığıyla uyguluyoruz. Yakalanan mallardan personele pay verilmesi, kaçakla mücadelede görevlileri teşvik eden ve kaçak mal satmak isteyenleri caydıran bir hükümdür; bunu da doğru buluyoruz ve bu maddeyi de esas olarak destekliyoruz.

Ben bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'e teşekkür ediyorum.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş'ta söz sırası.

Buyurun Sayın Yılbaş.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinize saygılarımı sunuyorum.

Efendim, haller tasarısıyla ilgili görüşmeler, bu Genel Kurul çatısı altında kalmıyor. Öyle zannediyorum ki, benimle beraber, hem bu tasarının çıkarılması konusunda üstün gayretleri olanlara hem de diğer arkadaşlarımıza, özellikle ilgili olan vatandaşlarımızdan sürekli bilgi akışı sağlanıyor.

Değerli arkadaşlarım, elimde, Bursa Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliğinin bir faksı var; aynen okuyacağım; faksın son bölümünde deniliyor ki: "Esasen, hazırlanan kanun tasarısı hiçbir yenilik getirmemektedir. Yürürlükteki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin müeyyidelerini artırmak suretiyle, polisiye tedbirlerle ekonomiyi yönlendirmek istemektedirler. İlave olarak, tasarının sadece 2 nci maddesinde, daha önceden yasak olan, komisyoncuların kendi nam ve hesabına olmak üzere, yaş meyve ve sebze ticareti yapmalarına izin vermekte; böylece, onların, spekülasyon yaparak, öncelikle piyasa değeri yüksek olan ürünleri kendi adlarına stoklayıp satmaları suretiyle yüksek kârlar elde etmelerini hedeflemektedir.

Bu, onlara, öncelikle, kendi mallarını satmaları ve komisyon esasına göre satılmak üzere, kendilerine emanet edilen çiftçi mallarını da tampon mal olarak kullanma imkânını verecektir -örnek veriyor- aynı alıcıya, yani, bir komisyoncudan yaş sebze ve meyve alıcısına, aynı anda, kendine ait fiyatları yüksek olan elmayı alması halinde, yanında çiftçiye ait domatesleri ucuz verebilmesi pekâlâ mümkün olacaktır." Bu da, tabiî bir başka görüş. Vatandaş diyor ki: "Böyle bir yasa çıkarıyorsunuz; ama, bu yasanın da böyle riskleri var. Siz, etrafını düşünmeden, serapa bir kanun çıkarıyorsunuz ve onunla da bu işi düzenlemeye çalışıyorsunuz."

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Sayın Başkanımız, Anayasayla ilgili bir yorum getirdiler; benim de elimde vardı; geceleri uyumuyorum, bu işin aslı nedir diye karıştırıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1995 yılının altıncı ayında çıkmış ve ondan hemen beş ay sonra, bu Kanun Hükmünde Kararnamede bazı eksiklikler tespit edilmiş ve 3.11.1995 tarihinde 4128 sayılı Kanun çıkarılmış. Bu Kanunun 2 nci maddesi tamamen 552 sayılı Kararnameyle alakalı. 1 inci maddesi farklı; torba bir kanun çıkarmışlar zamanında.

Burada hem genel gerekçelerde ve hem de bu tasarının lehinde olan konuşmacılar burada çıktılar dediler ki: "Efendim, 552 sayılı Kararname ölü çıktı, yaptırım hükmü yoktu." Acaba öyle mi? Hem de öyle bir yaptırım maddesi var ki değerli arkadaşlarım... Tasarının 4 üncü maddesinin 17 nci maddeyle ilgili fıkrasıyla getirilmek istenen yaptırım maddesiyle, acaba 4128'in 2 nci maddesiyle getirilen yaptırımın hangisi uygulanacak? Lütfen, bu kanun hükmünde kararnameyi, Komisyon ve Hükümet, 4128 sayılı Kanunla birlikte okurlarsa... Hangisini uygulayacaklar? Bakınız, 4128 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ne diyor: "24.6.1995 tarih -söyledim, altıncı ayda çıkmış bu- ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası..." Değerli arkadaşlarım "17 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrası..." Değerli arkadaşlarım "26 ncı maddeye (A) fıkrası ekledik." deniliyor. 26 ncı maddeye eklenen bu (A) fıkrası şöyle: "5 inci maddenin birinci, ikinci, üçüncü, 7 nci maddenin ikinci fıkralarına aykırı hareket edenler hakkında 100 milyon lira para cezasına, 6 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına ve 10 uncu maddenin birinci ve ikinci fıkralarına aykırı hareket edenler hakkında 30 milyon lira para cezasına, 8 inci maddenin ikinci fıkrasına, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrasına ve 26 ncı maddenin birinci fıkrasının... aykırı hareket edenler hakkında 40 milyon lira..." Değerli arkadaşlarım, uzun bir madde, tamamını okumayacağım, vakit geçiyor; çünkü, başka şeyler de anlatacağım burada. Yapılan değişikliğin sonunda da "Şayet, bu fiillerden dolayı, Türk Ceza Kanunu ile diğer kanunlarda belirtilen cezalar daha ağır ise, bu cezalar tatbik olunur" deniliyor. Yani, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi ne diyor -ilk gün görüştük- "Hal dışında satılırsa..." Bunu satanlar olursa, ceza 100 milyon liradan başlıyor; ikincisinde, daha fazla.

Değerli arkadaşlarım, üzerinde görüşülmekte olan 4 üncü maddeyle 17 inci maddede yapılan değişiklik, ikinci fıkrası ve üçüncü fıkrası... Hangisini uygulayacağız biz? Araçlara el mi koyacağız, bunları halde mi satacağız; yoksa, 26 ncı maddeyle getirilmiş olan para cezalarını mı uygulayacağız? Dünyanın neresinde, hukukta görülmüştür ki, bir eylemden dolayı, bir fiilden dolayı iki ceza uygulansın? Bunu nasıl izah edeceğiz? Yarın, bu Kanun Hükmünde Kararname ve değişikliklerini eline alacak olan uygulayıcılar, kendi kendilerine ne diyecekler: Arkadaş, ben, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, bu tasarıyla getirilmiş olan, 17 nci maddesindeki değişiklikleri mi uygulayacağım? Yani, hale getireceğim, bir hafta veya onbeş gün arabasına elkoyacağım ve bunun malını satacağım; bunu mu uygulayacağım, yoksa, aynı metinde olan -Sayın Komisyon Başkanına da takdim ettim- 26 ncı maddeye 4128 sayılı Yasayla getirilmiş olan ceza hükümleri mi uygulanacak? Bunun, burada izah edilmesi lazım.

Nedense, bu hal meselesi Türkiye'de görüşülmeye başlandığında, değişik standartlar uygulanmış. Değerli arkadaşlarım, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, dediğimiz gibi, 1995 yılının altıncı ayında kabul edilmiş; ama, bunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, ne hikmetse, iki yıl sonra, 28 Aralık 1997 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanmış. Acaba, 19 uncu maddenin amir hükmü olan bu hal yönetmeliği niye iki yıl askıda kalmış; bunun izahı nasıl yapılacak?

Değerli arkadaşlarım, birçok yerden bilgiler aktarılıyor; bu bilgilerde ifade ediliyor ki: "Yaş sebze ve meyve stopaj vergisi yüzde 4'tür; ancak, siz, bunu ticaret borsalarından geçirirseniz, kota ederseniz, yüzde 4 yüzde 2'ye iniyor. Bunun karşılığında da, ticaret borsalarına binde 2 ücret ödenir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bağlayacağım efendim, bağlayacağım... Çok önemli bir konuda, maalesef, işte, Tüzükle kısıtlıyız.

İşte, 1996 yılında, 1 inci Tarım Şûrasında, Sayın Tarım Bakanımıza söyledim, görüşülen rakam şu: Yaş sebze ve meyve olarak hallerden geçen malın değeri, 1 katrilyon 250 trilyon lira. Biz, bunun tamamını halden geçirdiğimizde, 1996 rakamlarıyla, en azından 3 katrilyon lira olacak. 3 katrilyon liranın binde 1'i acaba ticaret borsalarına ne kadar para, ne kadar ücret... Yaptığım hesaba göre, 30 trilyon lira devletin kesesinden; yani, stopaj vergisini yüzde 2 indirmekle ticaret borsalarına 30 trilyon lira bir kaynak sağlanıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsüde her şey konuşulmalıdır; ama, ne yazık ki, bakıyorum, gücü gücü yetene. İnşallah, bir gün gelecek, ülkemde hak, haklılara teslim edilecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan Sayın Mahmut Yılbaş'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, gruplar adına üçüncü sırada Fazilet Partisi Grubunun sözcüsü konuşacak; ancak, ondan önce, biraz önceki usul tartışmamızla ilgili bazı bilgilere ulaştım, o konuda tereddütler bittikten sonra, arkadaşımıza söz vereceğim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, 90 ıncı maddedeki değişiklik konusunda komisyonda verilmiş olan önergeyi ve onun gerekçesini biraz önce bilgilerinize sundum; ancak, bunu yorumlarken, benim de bir yanlış yaptığım anlaşıldı. Gerçekten, Sayın Mahmut Yılbaş'ın ifade ettiği gibi, bu kanun hükmünde kararnameyle ilgili, daha sonra bir başka kanunla değişiklik yapılmış. Şu anda da, bir tasarıyla, gene, bu kanun hükmünde kararnamede yeni bir değişiklik yapıyoruz. Bu tasarı kabul edildiği takdirde, yaş sebze ve meyveyle ilgili ticareti düzenleyen kanun hükmünde kararnamede ikinci değişikliği yapmış olacağız.

90 ıncı madde, bu türlü değişiklikleri benim biraz önce okuduğum ikinci fıkrasıyla düzenlemiş ve bunların yapılmasına herhangi bir sınır getirmemiş; hatta, orada, bu değişikliklerin, yalnız kanunlarla değil, kanun hükmünde kararnamelerle dahi yapılabileceğini öngörmüş. Bu bir açıklama maddesidir aslında. Çünkü, kanunla, kanun hükmünde kararnamenin, İçtüzük ve anayasa hukuku bakımından, bazı usuller dışında, hiçbir farkı yoktur. Yani, burada, esas olan, kanun hükmünde kararname metninde, daha sonra, yasalarla, ihtiyaç duyulan değişikliklerin yapılabileceği hükmünün İçtüzükte yer almış olmasıdır. Şimdi, bu değişiklik imkânını, İçtüzüğün 90 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının verdiği bu hakkı Yüce Meclis ikinci defa kullanmaktadır. Ancak, Sanayi ve Teknoloji Komisyonunda bekleyen kanun hükmünde kararname, ele alınır da, bu kanun hükmünde kararnamenin kabulü veya reddi konusunda bir müzakere başlarsa, o müzakerelerde, hem bugün üzerinde çalışmakta olduğumuz kanun tasarısının getireceği değişiklikler hem de Sayın Yılbaş'ın biraz önce ifade ettiği ve kanunla 26/A ek maddesi olarak eklenmiş olan 3.11.1995 tarihli madde, hep birlikte ele alınacaktır. Bu 90 ıncı maddenin dördüncü fıkrasının ortaya koyduğu zorunluluk bundan ibarettir. Yani, bir kanun hükmünde kararnamenin kabulü veya reddi yönünde, Genel Kurul, gündemine alıp görüşürken, o zamana kadar üzerinde yapılmış, gerek kanunla gerek kanun hükmünde kararname yoluyla bir değişiklik varsa, hepsini birleştirerek görüşmek zorundadır; İçtüzüğün hükmü bu.

Benim biraz önceki beyanlarımda, bundan farklı yorumlar vardı; o yanlışlığı da -kendi yanlışlığımı da- düzeltiyorum ve Sayın Yılbaş'ın getirdiği konuyu da tutanağa geçirmiş oluyorum.

Ben, Komisyonun bu hususu tespit etmesini istedim; çünkü, eğer, itiraz eden arkadaşlarımız haklı olsalardı, bizim yapacağımız şey, Komisyona, metni derhal iade edip, diğer çalışmalara geçmekti. Şu anda, Komisyondan da herhangi bir şey beklemek durumunda değilim; durum açıklığa kavuşmuştur, uyguladığımız usulün herhangi bir yanlışlığı yoktur.

Bu arada, Anayasa Komisyonunda, İçtüzükle ilgili bir karar alınmış -34 üncü maddeyle ilgilidir- Anayasa Komisyonu, onu görüşecek, değerlendirecek ve o, bilahara Genel Kurula gelecek; yani, Başkanlık olarak bizim, Anayasa Komisyonunda alınmış karar üzerine metni Komisyona vermemiz, 34 üncü madde gereğince yerine getirilmiş. Onu da, biraz önce arkadaşlarımdan öğrendim; bu uygulamayla bir benzerliği yoktur.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi, kürsüye, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nu davet ediyorum.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün üzerinde konuşmakta olduğumuz hallerle ilgili yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili görüşlerimizi, Grubumuz adına takdim edeceğiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, belli ki, dünden beri konuşulmakta olan bu yasa tasarısının amaçlarından birisi, köylümüzün de, vergi vermek suretiyle, daha fazla vergi vermek suretiyle, bütçeye katkısının temin edilmesidir. Bizim köylümüz, devletine, hiçbir zaman, vergi vermek açısından çekince içerisinde değildir. Kendileri, bizimle yaptıkları münakaşalarda, konuşmalarda "biz, devletimize seve seve vergi veririz; ancak, bizim emeğimizin değerlendirilmesi gerekir. Birtakım cezaî tedbirlerle, birtakım ceza uygulamalarıyla, bizi bir avuç tüccara teslim etmek haksızlıktır" gibi beyanlarda bulunuyorlar.

Değerli kardeşlerim, bu maddeyi sırasıyla ele alırsak "Toptancı hallerde satılan malların toptan satış bedelinin yüzde 2'sini geçmemek şartıyla belediye meclislerince düzenlenecek tarifeye göre belediye payı tahsil edilir" deniliyor. Evvela, şunu sormak istiyorum: Belediyemiz, halleri, ne için kuruyor? Belediyemiz, halleri, diyelim ki, bir taraftan, köylümüze hizmet olsun diye kuruyor, bir taraftan, vatandaşa hizmet olsun diye kuruyor, bir taraftan da, bu hallerde çalışan tüccarlara hizmet olsun diye kuruyor. Peki, siz, belediyeyi ilgilendiren bu yüzde 2'lik rüsumu adaletli bir şekilde almak mecburiyetinde değil misiniz; elbette öylesiniz. Dolayısıyla, niye yüzde 2'nin tamamı köylümüzden kesiliyor da, hiç olmazsa yarısı tüccardan, esnaftan kesilmiyor? Köylümüz bunu soruyor ve "niye bu belediye payının tamamı bizden kesiliyor? Bu hal, tüccara da hizmet veriyor, bize de hizmet veriyor. O halde, bu belediye payını, gelsinler, müşterek taksim edelim" diyor. Parti olarak, biz, bu konuda da bir önerge verdik; inşallah, sırası geldiğinde, bu önerge üzerinde de konuşacağız.

Yine, tasarının ikinci paragrafında "Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde toptancı hal dışında malların toptan veya her ne şekilde olursa olsun toptancı halden satın alınmadan perakende satışa sunulduğunun tespiti halinde, malların toptancı hale girişi sağlanarak hal müdürlüğünce açık artırma ile satışı yapılır" deniliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, çiftçinin malının hale girmesini, zorlayıcı tedbirlerle temin etmeniz mümkün değil. Çiftçimizi darıltmamamız gerekiyor. Çiftçimiz, eğer, ürettiği 500 kilo patlıcanı, 200 kilo biberi köyünden yüklenip hale götürmek mecburiyetinde bırakılırsa, bu ürünü ekmemek, daha başka ürünler ekmek gibi bir tercihle karşı karşıya kalabilir. Ben, korkarım ki, çiftçimiz bu konuda bir reaksiyona girdiği takdirde, sebze ve meyve fiyatları anormal derecede yükselecektir ve belki de bazı ürünleri ithal etmek mecburiyetinde kalacağız. Bu konuyla ilgili de bir önerge takdim ettik; inşallah o önergeyi de, sırasında konuşacağız.

Bu maddeye göre, belediye, mal bedeli üzerinden işletme payı olarak yüzde 25 oranında bir kesinti yapacak ve bu kesilen para da, belediye görevlileri arasında taksim edilecek.

Şimdi, değerli kardeşlerim, beraberce düşünelim. Türkiye'de özel hal kurulması bahis konusu, bazı büyük illerde özel haller kurulacak. Çiftçimizin malının dışarıda yakalandığı gerekçesiyle, bu özel hallerde bulunan hal zabıtaları da çiftçimizin peşine düşecek ve malını alacaklar, haraç mezat, halde satacaklar; çünkü, komisyon oranlarını serbest bıraktık ya, halde, o malla ilgili piyasa, komisyoncuların iki dudağı arasında oluşacak. Köylümüzün malı ucuz alınacak, satılacak ve yüzde 25'i de yakalayanlara ikramiye olarak ödenecek.

Bu konuda, köylümüzün malının bu şekilde gasp edilmesi, köylümüze bir hakarettir. Burada, bu konuyla ilgili de bir önerge verdik; hem bu oranın düşürülmesi konusunda hem de... Mademki köylünün malı yakalanıyor, bir ceza tatbik ediliyor, hiç olmazsa, bu ceza, yakalayanlara değil, malı yakalanan köylünün köyünde harcanmak üzere özel idarelere devredilsin. Köylünün malı, yakalanıp, paraya çevrilip özel idareye yatırıldığında, köyüne hizmet gittiğinde, köylünün gözü orada kalmayacak. Bu konuda da bir önergemiz var, inşallah, o önergemizi de görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlar, maddede "Hal müdürlüğü üçüncü fıkraya göre yapılacak malın hale giriş ve satış işlemlerini hakem kurullarının belirlediği esaslar çerçevesinde düzenlemeye yetkili ve görevlidir. Yüzde 15 oranındaki belediye payı müstahsil makbuzu veya faturada gösterilen malın toplam bedeli üzerinden tahsil olunur" denilmektedir. Yani, köylümüz, belediyeye gelecek rüsum ödeyecek, hale gelecek rüsum ödeyecek, ondan sonra da malını dışarıda satmak için yüzde 15 oranında tekrar ilave para verecek.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Öyle bir şey yok.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, köylümüzün hale girme mecburiyeti olmamalı. Belediye rüsumunu ödemeli, malını sattığı yörede çevreye verdiği rahatsızlık açısından katkıda bulunmalı; ama, köylümüzün, hale girdiğinde, komisyoncuya vereceği rüsum oranında belediyeye pay vermesi de bir haksızlıktır. Bu konuda bir önergemiz var.

Bakınız, müstahsil makbuzu veya faturayla köylüden alınan malın perakende satışa sunulmasının dışında, hale girerek perakende satışa sunulan mal ile hale girmeden satışa sunulan mal arasında belirsiz bir komisyoncu payı farkı vardır. Köylümüz, bu komisyoncu payını ödemek mecburiyetinde olmadığına göre, yüzde 2 belediye payı, yüzde 2 diğer fonlar farkı, toplam yüzde 4'lük bir fark oluşturur ve buna yüzde 100, yani yüzde 4'lük ceza da eklenince, bu rakamın azamî yüzde 8 olması uygun olur. Bu rakamın yüksek tutulması, ayrıca, düşük fatura tanzimini de gündeme getirebilir.

Değerli arkadaşlar, bu yolla, kayıt düzeninde açıktan birtakım ödemelere de fırsat verilecektir. Perakende satışlarda henüz yüzde yüz fiş kesme alışkanlığı edinilmemiş olduğuna göre, malın menşeinden vergi zıyaına sebebiyet verilebilecektir. Bunu da Yüce Meclisimizin takdirlerine sunuyoruz.

Değerli arkadaşlarımız, bu tasarının görüşülmesinde, bütünüyle bu tasarının köylümüze, çiftçimize, esnafımıza yüklediği yük bakımından, geri çekilmesinde, tekrar gözden geçirilmesinde, komisyonlarda tekrar görüşülmesinde fayda olduğu kanaatindeyiz. Dikkat ediyoruz, bakıyoruz, bu tasarıyı ticaret odalarına üye olan birlikçi arkadaşlarımız şiddetle savunuyorlar; ama, dikkat ediyoruz, bakıyoruz ki, köylümüzden çok büyük reaksiyon geliyor, tepki geliyor. Ayrıca, bu tasarının bir an önce yasalaşmasını isteyenler, hal komisyoncularıdır. Tasarıda bahsediliyor, arkadaşlarımız da bahsettiler; bu tasarı yasalaşırsa, haldeki ciro oranları artacak, hale giren mal miktarı yükselecek, dolayısıyla hal tüccarlarının gelirleri artacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

...ve haldeki satış yerlerinden müstahsilimize doğrudan satış imkânı tanıyamadığımız için yapılacak olan hallerde kendilerine, birliklerin dışında, üreticiler adına yer tahsis edilemediği takdirde, halde, çok yüksek oranlarda havaparasıyla dükkânlar, yerler satılacak, alınacak ve bunun maliyeti de, maalesef, köylümüzün üzerine bindirilmiş olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle Sayın Heyetinizi saygıyla selamlıyor, Değerli Başkanımıza da saygılarımı arz ediyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum.

Şimdi, kişisel söz taleplerinin yerine getirilmesine geçiyoruz.

İlk sırada, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan.

Sayın Ayhan?..Yok.

İkinci sırada, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım, görüşlerimi arz edeceğim.

Bu kanun tasarısının gerekçesine baktığımız zaman -son günlerde genel olarak Hükümetin gönderdiği bütün kanunlarda bu var- gerekçe son derece makul geliyor da, içeriğine baktığımız zaman, aynı makullüğü içerisindeki maddelerde göremiyoruz. Bunu da burada peşin olarak söylemek istiyorum.

Yalnız, şurada, tabiî, genel olarak ben buna şahsen karşı değilim de, karşı olduğum hususları belirteceğim; o da şu: Hal Kanununu getirmekle bütün yaş meyve ve sebzeleri hallere sokacağız, hale gelen bu meyveler, sebzeler de vergiye tabi tutulacak; o halde, kaçak para, vergi kaçakları önlenecek ve burada da devletin gelirleri artacak deniyor.

Devletin gelirleri artacak da, burada, tabiî, hale her giren maddeden dolayı, yüzde 8 civarında bir KDV, yüzde 8 Müstahsil Vergisi, yüzde 2 de Belediye Vergisi dersek, yüzde 18–20 civarında mallara bir vergi ve fiyat artışı da geliyor. Tüketici de şunu soruyor: Acaba bu yüzde 20 artışa karşılık, ben, halden çıkan malla hale girmeyen mal arasında kalite yönünden veya sağlık yönünden bir fark görecek miyim? Bunlara da dikkat etmediğimiz zaman birtakım yanlışlıklar oluyor. Mesela, Avrupa, bizim su ürünlerimize ambargo koyuyor. Ne diyor; "bunlar sağlıklı değil" diyor. Yarın, bunun, yaş sebzeye de gelmemesi için, bunların, hallerde ciddî bir şekilde kontrolünün yapılması lazım; veteriner kontrolünün, laboratuvar kontrolünün yapılması lazım; hatta, ilaçlama var mı yok mu, bu kontrolün yapılması lazım; temizlik kontrolünün yapılması lazım. Bunları kim yapacak; belediyeler yapacak. Tamam, doğru. Belediyeler, bunu yaptıkları zaman, bu hizmetlerinin karşılığında ne alacaklar? Bu kanunlar geldiği zaman, genellikle, hep burada büyükşehirler göz önüne alınıyor; İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Bursa hallerinde büyük bir ciro var, buradan belediyelere para geliyor. Acaba, bütün Türkiye'de bu böyle mi? Mesela, Doğu Anadolu'nun en büyük şehri olan Erzurum, 1996 yılında, halden, 6 milyar 666 milyon lira bir gelir elde etmiştir; Büyükşehir Belediyesinin 1997 yılında aldığı bütün gelirse, 7 milyar 908 milyon liradır; yani, 8 milyar lira bile değildir.

Şimdi, bir büyükşehir belediyesini düşünün. Bunun kapısına sadece 2 zabıta memuru koyduğunuz zaman, her birinin yıllık maliyeti, 2'şer milyar liradan 4 milyar liradır. Erzurum'da, Büyükşehir Belediyesinde, zabıtaların maliyeti bile 10 milyar lirayı geçerken, belediye, bunun tümünden sadece 8 milyar lira gelir alırsa, orada gereken hizmetleri veremez, veremiyor. Neyi söylemek istiyorum; şu yüzde 3'lük payı yüzde 2'ye düşürdüğünüz zaman, Doğu Anadolu'da belediyeler zor duruma düşerler diyorum. Bunun yerine KDV oranını azaltırsanız, daha makul olur; çünkü, belediyelere ve yerel yönetimlere verdiği vergiler kendisine, birebir, daha çok geri geldiği için, halk, oralara verdiği vergiye o kadar çok acımıyor. Vatandaş şu hesabı yapıyor: Devlete vermiş olduğum genel verginin ancak yüzde 7'si bana yatırım olarak geri geliyor, yüzde 93'ü faiz, repo, transfer, cari hizmetler olarak gidiyor; ama, yerel yönetime verdiğim paranın hemen hemen büyük bir bölümü, bana hizmet olarak geri dönüyor.

Onun için, Sayın Bakanım, bu kanunla bunları getirdiğiniz zaman, kim uygulayacak bunları; belediyeler uygulayacak. Neyini uygulayacak; zabıtasını uygulayacak, temizliğini uygulayacak, icabında veterinerle sağlık kontrolünü uygulayacak. Onu uygulabilmesi için, belediyelere gelen gelirde ona göre artış olması lazım. Bunun için, bu yüzde 2 verginin, en azından Doğu Anadolu gibi yerlerde yüzde 4-5'e çıkarılmasının; buna mukabil, KDV oranının yüzde 2'ye düşürülmesinin makul olacağını belirtmek istiyorum.

Bir başka belirtmek isteyeceğim husus olarak da şu var: Şimdi, bazı vilayetlerde, şu anda mevcut olan haller hizmette yeterli olabilir; bu kanun çıktığı zaman hale girecek meyve ve sebze miktarı 2-3 kat arttığı zaman da müsait olabilir; ama, gelin görün ki, Doğu Anadolu'daki çoğu vilayette olduğu gibi, bizzat Erzurum'daki hal de buna müsait değildir. Yani, 2-3 kat fazla sebze girdiği zaman, o hal, vermesi gereken hizmeti karşılayamaz, veremez. Ne yapmak lazım; yeni bir hal yapmak lazım. Yeni bir hali, belediyenin kiralarla yapması da mümkün değil. Neden mümkün değil: Kendisi buna milyarlarca para harcayacak, alacağı para son derece düşük olacak; o halde, onun, yeni bir hal yapması da mümkün olmayacak. O zaman, bizim belediye başkanları, şunu teklif ediyorlar, bizden şunu istiyorlar: Hiç olmazsa, yeni bir kanun tasarısıyla, kiraya verme değil de, oradaki dükkânları satma imkânını getirecek olursanız, o zaman, bizim de oraya yeni bir hal binası yapmamızın manası olabilir. Böyle olursa, izim de buna ekonomik bir yaklaşımımız olabilir diye düşünüyorum. Bunun çok önemli olduğu kanaatindeyim; çünkü, zaten, dikkat edin, büyükşehir belediyelerinde, bu hallerde, hep, büyük bir hava parası oluyor. Neden; çünkü, çok kâr getiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – Çünkü, büyükşehir belediyelerinde, büyükşehirlerde rant geldiği için hava paraları da oluyor; ama, bizim vilayetlerimiz gibi -tekrar üzerine basarak konuşuyorum- küçük vilayetlerde veya nüfusu az ve geri kalmış, olağanüstü hal bölgesinde olan vilayetlerde bunun işleyebilmesi için, bence, bu yüzde 2 oranının düşmemesi, KDV oranının düşmesi ve bilhassa da, oradaki dükkânların satılabilme imkânının getirilmesi lazım ki, bu, randımanlı işletilsin. Aksi takdirde, belediyelerden beklediğiniz hizmeti bulamazsınız. Bulamayınca da, bu kanunun hiçbir ekonomik faydası olmaz; yani, sağlık kontrolünde faydası olmaz, kalite standardı bakımından faydası olmaz; sadece, devlete bir vergi bakımından faydası olur. Hükümetlerin tek vazifesinin, halktan vergi toplamak değil, ona hizmet olduğunu düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a teşekkür ediyorum.

Kişisel olarak ikinci söz, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Köylü'nün.

Buyurun Sayın Köylü.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Ülke nüfusumuzun takriben yüzde 40'ı köylerimizde, kırsal kesimde yaşamaktadır. Buna, kasabalara, ilçe merkezlerine ve il merkezlerine göç etmiş vatandaşlarımızı da dahil edersek, takriben yüzde 50'lik bir nüfusa sahiptir köy nüfusumuz. Ancak, bu yüzde 40'lık kesim, millî gelirin sadece yüzde 10–15'lik bölümünü kontrol edebilmektedir.

Bu tasarıyı Genel Kurula sevk eden irade, gerekçe olarak, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasını öngörmektedir. Dikkat ederseniz, millî gelirin yüzde 10'unu, yüzde 15'ini bu kesim kontrol edebiliyor; geriye kalan yüzde 85'ini bu kesim kontrol edemiyor. Eğer, kayıtdışı ekonomiyi dizginlemek istiyorsak, biz, geride kalan bu yüzde 85'e yönelmek mecburiyetindeyiz.

Hoca Nasrettin yüzüğünü samanlıkta kaybediyor; çıkmış, sokak lambasının altında yüzük arıyor. "Hocam yüzüğü nerede kaybettin" diyorlar "samanlıkta" diyor. "Samanlıkta kaybettiğin yüzüğü niye burada arıyorsun" diye sorduklarında "Zaten orada bulamayacağım da, acaba, burada bulabilir miyim diye arıyorum" diyor.

Yani, bu tasarı kanunlaştığı takdirde, biz, kanunu ihlal ettiğini öngördüğümüz müstahsilin malını hale çekeceğiz, orada yok pahasına ihaleyle satacağız, yüzde 25'ini belediye alacak, bazı adamlar da bu parayı paylaşacaklar. Niçin yapacağız bunu; kanunu ihlal etti diye.

Ben, Sayın Bakana burada soruyorum:Geçen sene burada promosyon yasasını çıkarmadık mı?! Bugün, muhtelif kisveler altında promosyon dağıtmıyor mu medya patronları?! Peki, gücünüz yetiyorsa, bu promosyon malzemelerini çekip satın, onlara elkoyun. niçin, bu garip insanların boynunda boza pişiriyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, böyle zalimane ceza olur mu? Bakınız, hal rüsumu, belediye payı yüzde 2; yakaladığınız zaman yüzde 25; böyle ceza olur mu? Bu, adamın ocağını söndürmektir, ocağına incir ağacı dikmektir. Vatandaş, gerek bilinçli gerekse bilinçsiz olarak kanunu ihlal edebilir. O zaman yapılacak şey nedir; yüzde 2 ise hal rüsumu, bu adamdan yüzde 4 tahsil edersiniz. Bir ceza verirsiniz; ama, ocağını söndürmezsiniz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada bir şey dah var: Bir insan, faturayla, müstahsil makbuzuyla mal getiriyor ve perakende olarak satışa arz ediyor. Hale girerse yüzde 2 rüsum alıyor, girmezse -buradaki değişiklikte öngörüldüğü gibi- yüzde 15 rüsum alıyor. Niye; maksat üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?! Neden yüzde 15 alıyoruz?

Bu, zaten kayıtdışı ekonomi olmaktan çıkmış. Bakın, dikkat edin; müstahsil makbuzu var, faturası var; yani, Maliye bu işin takibinde. Geriye, sadece belediye rüsumu kalıyor. Büyük kentlerde semt pazarları uzak veyahut da adamın malını satışa arz ettiği yer uzak, hale gidip gelmesi ayrı bir zaman israfı demek; ama, bu adam belediyeye rüsumunu ödemek istiyor. Müstahsil makbuzunu ve faturasını götürüp hale ibraz ettiği zaman, bu şahıstan da belediye rüsumunun yüzde 2 olarak tahsil edilmesi lazım. Bu, kaçakçılık yapmıyor; belgesi elinde.

Değerli arkadaşlar, şu anlattığıma dayanarak söylüyorum; burada, sahipsiz bir kesimin, sesi çıkmayan ve örgütlenememiş bir kesimin üzerine, gözü kapalı, âdeta hasmane bir tavırla gidiş vardır. Bu çok yanlıştır. Yani, siz adamın beynini dağıtın, hale getirdiği malın yüzde 50'sini elinden alın, ondan sonra da "biz millete hizmet ediyoruz" deyin. Böyle yanlış olmaz. Bu tasarının mutlaka geri çekilip, adalet ve vicdan ölçülerinde yeniden düzenlenmesi lazım. Burada, aklıselim hiçbir arkadaşımızın "bu ekonomi kayıt altına girmesin" demesi mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köylü, konuşmanızı tamamlayın.

MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) – Bütün arkadaşlarımızın, bu hususta müttefik olacaklarına ben inanıyorum ve vicdanî ve âdil olarak düzenlenecek bir tasarıya, çıkıp şuradan, bu tasarıyı buraya sevk eden Hükümete teşekkür ederek, destek vermeyi de taahhüt ediyoruz; ama, lütfen, meseleleri insaf ölçüsünde ele alalım, yaptığımız icraatlar toplumumuzun hiçbir kesimine gadi niteliğinde, gadretme üslubunda olmasın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Köylü'ye teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili altı değişiklik önergesi bulunmaktadır.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Altan Karapaşaoğlu Lütfi Yalman Osman Hazer

Bursa Konya Afyon

Murtaza Özkanlı Musa Uzunkaya Musa Okçu

Aksaray Samsun Batman

Tevhit Karakaya Latif Öztek Ali Oğuz

Erzincan Samsun İstanbul

İsmail İlhan Sungur Maliki Ejder Arvas Sıktı Cengil

Trabzon Van Adana

Veysel Candan

Konya

"Toptancı hallerde satılan malların, toptan satış bedelinin yüzde 2'sini geçmemek şartıyla, belediye meclislerince düzenlenecek tarifeye göre belediye payı tahsil edilir. Tahsil edilen belediye payının yarısını müstahsil, yarısını da komisyoncu öder. Bu şekilde tahsil edilen paylardan en az yüzde 10'u, izleyen yıl belediye bütçesine toptancı hal ihtiyaçları için harcanmak üzere ödenek olarak konur ve yalnız bu amaçla harcanır."

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının sonundaki "işletme payı yüzde 25 olarak uygulanır" ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Altan Karapaşaoğlu Osman Hazer Murtaza Özkanlı

Bursa Afyon Arsaray

Musa Okçu Tevhit Karakaya Musa Uzunkaya

Batman Erzincan Samsun

Latif Öztek Ali Oğuz Lütfi Yalman

Samsun İstanbul Konya

İsmail İlhan Sungur Maliki Ejder Arvas Sıktı Cengil

Trabzon Van Adana

Veysel Candan

Konya

"İşletme payı yüzde 15 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Altan Karapaşaoğlu Osman Hazer Murtaza Özkanlı

Bursa Afyon Aksaray

Musa Uzunkaya Tevhit Karakaya Musa Okçu

Samsun Erzincan Batman

Latif Öztek Ali Oğuz Lütfi Yalman

Samsun İstanbul Konya

İsmail İlhan Sungur Maliki Ejder Arvas Sıtkı Cengil

Trabzon Van Adana

Veysel Candan

Konya

"Üçüncü fıkra çerçevesinde görevlilerce yakalanan malların hal müdürlüğünce satılarak elde edilen hâsılatından alınacak belediye payının yarısı, yakalanan malın üretim yeri olan köylerin ihtiyacında kullanılmak üzere il özel idarelerine yatırılır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin beşinci fıkrasındaki "yüzde 15 oranındaki belediye payı" nın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Altan Karapaşaoğlu Osman Hazer Murtaza Özkanlı

Bursa Afyon Aksaray

Tevhit Karakaya Musa Okçu Musa Uzunkaya

Erzincan Batman Samsun

Latif Öztek Ali Oğuz Lütfi Yalman

Samsun İstanbul Konya

İsmail İlhan Sungur Maliki Ejder Arvas Sıtkı Cengil

Trabzon Van Adana

Veysel Candan

Konya

"Yüzde 8 oranındaki belediye payı"

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahmut Yılbaş Müjdat Koç

DTP Grup Başkanı DTP Grup Başkanvekili

Van Ordu

Mustafa Zeydan Mehmet Korkmaz Hamdi Üçpınarlar

Hakkâri Kütahya Çanakkale

Cefi Josef Kamhi Muzaffer Arıkan

İstanbul Mardin

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kahraman Emmioğlu Veysel Candan Latif Öztek

Gaziantep Konya Samsun

Şinasi Yavuz Maliki Ejder Arvas

Erzurum Van

"Hal müdürlüğü, üçüncü fıkraya göre malın hale girişi ve satışıyla ilgili olarak yapılacak işlemleri, hakem kurulunun belirlediği esaslar çerçevesinde düzenlemeye yetkili ve görevlidir. Belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisindeki toptan veya perakende mal satmak üzere münhasıran fatura veya müstahsil makbuzuyla üreticilerden mal satın alanlar, satış işlemine başlamadan önce, bunları, fatura veya müstahsil makbuzu örnekleriyle toptancı hal müdürlüklerine bildirmek zorundadırlar. Bu durumda, malların toptancı hale girişi yapılmaz ve fatura veya müstahsil makbuzunda gösterilen bedel üzerinden yüzde 15 oranında belediye payı tahsil olunur. Bildirim yükümlülüğünün ilgililerce yerine getirilmemesi veya miktar ve değer yönünden gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması hallerinde, belediye payı malların hakem kurullarınca tespit edilecek gerçek değer ve miktarları üzerinden yüzde 30 oranında uygulanır."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, önergeleri, komisyon metnine aykırılık derecesine göre işleme koyuyorum; en aykırı önergeyi, tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahmut Yılbaş

(Van)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılmıyor.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmamaktadır.

Önege sahipleri konuşacaklar mı?

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılbaş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; saygılarımı sunuyorum. Biraz önce, burada, Anayasaya aykırılık meselesi görüşüldü; düşüncemizi arz etmeye yeterince fırsat bulamadığımız için, hem bu maddeyle ilgili önergem üzerinde görüşeceğim hem de kısaca bu husustan bahsedeceğim.

Sayın Başkanım, kusura bakmayın, benim anlayışım biraz kıt, sizin kadar hukuk bilgim yok; ancak, siz konuştuktan sonra, İçtüzüğün 90 ıncı maddesinin konuyla ilgili fıkrasını defalarca okudum; öyle zannediyorum ki, tam bu meseleye uygun bir fıkra. Böyle bir enteresan konuyla da Meclisimizin bir daha karşılaşabileceğini zannetmiyorum; şunun için: Bu kanun hükmünde kararname parça parça buraya getirilmiş oluyor. Özellikle kararnamedeki bu 17 nci maddeyle getirilen -biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- iki ayrı müeyyide var; bu müeyyidelerin hangisinin yarın uygulamada yerine getirilme şansı olacak; 17 nci maddeye göre mi; yoksa, bu kanun hükmündeki kararnamenin, 4128 sayılı kanunla getirilen 26 ncı maddesindeki eklere göre mi uygulama olacak? Ben, bunu burada tekrar açıklama zarureti gördüm.

Değerli Başkanım, biraz evvel Genel Kurulda bana iletilen bir faks var: Ankara Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneğinden geliyor.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Tam yerinden.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Gönderenler diyorlar ki: "Hallerdeki komisyon oranları -ki, bundan önceki maddeyle alakalıydı- yüzde 10'u geçmemek üzere taraflarca karşılıklı anlaşmayla belirlenir. Bakanlar Kurulu bu oranı 2 katına kadar yükseltebilir. Bizim, Ankara Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği olarak, istediğimiz budur."

Şimdi, acaba, bizim tekrar kendi kendimize sorma imkânımız var mı, kraldan fazla kralcı mı olduk?! Bunlar, Ankara'da kurulu bulunan büyük bir komisyoncular derneğinin üyeleri: konuşmalarımızı dinlemişler ve bir faks göndermişler: diyorlar ki: "3 üncü maddede bunu serbest bıraktınız; hayır, biz ona taraftar değiliz; bu yüzde 10'da kalsın ve Bakanlar Kurulu da bunu 2 katına kadar çıkarsın." Bilgilerinize arz ediyorum.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – O konu oylanmıştı zaten.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Önergeme gelince; değerli arkadaşlarım, biraz evvel de üzerinde durmuştuk, 4 üncü maddeyle, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesi değiştirilerek, buradaki hükme aykırı hareket edenlere iki türlü cezalandırma şekli getiriliyor; bunu mutlaka burada çözümlemek mecburiyetindeyiz. Ama, derseniz ki "bu tasarı böyle de geçer" geçer tabiî; fakat, sonradan da,itirazlar gelir, buraya kadar yükselirse "yanlıştan döneriz, değiştiririz" denilebilir. Burada, ona söyleyecek bir sözümüz yok; çünkü, anlıyoruz ki değerli arkadaşlarım, sekizinci, dokuzuncu zirvelerde, kamuoyuna yansımayan birtakım şeylere karar verilmiştir; bunlardan bir tanesi de, hal yasa tasarısının buradan süratle geçirilmesi meselesidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, hiç olmazsa yerime oturduktan sonra oylasaydınız; ben kabul oyu verecektim.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, siz kabul oyu verdiniz; ben onu dikkate aldım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Ama, yine de usulen, yerime oturduktan sonra oylayabilirdiniz.

BAŞKAN – Dikkate aldım efendim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen, Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğl

(Bursa)

ve arkadaşları

Toptancı hallerde satılan malların toptan satış bedelinin yüzde 2'sini geçmemek şartıyla belediye meclislerince düzenlenecek tarifeye göre belediye payı tahsil edilir. Tahsil edilen belediye payının yarısını müstahsil, yarısını da komisyoncu öder. Bu şekilde tahsil edilen paylardan en az yüzde 10'u, izleyen yıl belediye bütçesine toptancı hal ihtiyaçları için harcanmak üzere ödenek olarak konur ve yalnız bu amaçla harcanır.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN– Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.

Önerge sahipleri adına, Sayın Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Veysel Candan konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Sayın Veysel Candan'a söz hakkınızı devrettiniz.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin üç fıkrasına itirazımız vardı. Değişiklik önergemizin esası, üç maddede şudur:

Önergemizde, normalde, belediyelerce, halde satılan yaş sebze ve meyveden toptan fatura üzerinden alınan yüzde 2'lik belediye payının yüzde 1'inin komisyoncu, yüzde 1'inin de üretici tarafından ödenmesini talep etmekteyiz. Eğer, burada bir hizmet veriliyorsa, bu hizmetin karşılığında da belediyeye bir ücret ödenecekse, bunun, hem ticareti yapan -yani, komisyoncu- hem de üretici arasında bölünmesini talep ediyoruz. Birinci fıkradaki talebimiz bu.

Yine, aynı fıkrada, bu alınan belediye paylarının yüzde 10'unun bir özel hesapta toplanması ve bu hesapta toplanan parayla hallerin altyapısının hazırlanması hususu ifade edilmektedir. Tabiî, burada, aslında, belediyelerin halleri nasıl yaptığı, hangi şartlarda yaptığı bellidir. Böyle özel hesaba para aktarmak, belki, belediyelerin hareket kabiliyetini yavaşlatmaya sebep olur. Halbuki, bu yüzde 10'luk tahsisat, özel hesapta bekleyen bu paralar, lüzumsuz bekler; belki de gereksiz aktarmalarla, yani, mevzuat karşısında sorumlu olmakla beraber, hal ihtiyacı olmayan belediyeler, bu parayı başka hesaplara aktarır. Aslında, böyle yüzde 10'luk bir payın belirli şekilde bir yerde tutulması, kanaatimce sakıncalıdır.

Yine, 17 nci maddenin ikinci fıkrasında itiraz ettiğimiz konu şudur: Mesela, vatandaşın malının sebze haline girmediği tespit edildi; tespit edilen bu mal ihaleyle satılacaktır ve satılan maldan da yüzde 25 belediye payı alınacaktır. Bu oran çok yüksektir, böyle bir satış da çok uygun değildir. Normalde, kanunlarımızda, ancak uyuşturucu madde veya kaçak yapılan mallar bu şekilde yakalanıp imha edilmektedir. Üreticiyi de aynı kefeye koyarak değerlendirmenin çok mahzurlu olduğu kanaatindeyim. İkinci fıkradaki bu yüzde 25 oranının yüzde 15 olarak değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Ayrıca, satılan malın gelirinin paylaştırılmasıyla ilgili üçüncü fıkraya da itirazımız şu: Yüzde 25 belediye payı alındıktan sonra, bunun taksiminde de birtakım sıkıntılar var. Belediye payı olarak alınan yüzde 25'in yarısı, yani yüzde 12,5'i, bu malı yakalayanlara verilecektir; yani, zabıtaya veya ilgili belediye görevlilerine. Bu, artık, yakalamacaya döner; belediye zabıtası, denetimden veya sağlıklı sebze ve meyve kontrolünden ziyade, burada alacağı primi veya yakalayacağı miktarı hesaplar. Burada, aslında yapılan iş, üreticiye, artık sen, girersen hale gir ve hale getirdiğin sebze ve meyvenin hâsılatının da yüzde 40'ını vergi olarak öde; rüsumunu öde, Bağ-Kur primini öde, Millî Savunma Fonunu, stopajını öde... Yani, bir çiftçinin hale soktuğu bir kamyon malın üzerinde tam -buraya yazdım- 12 adet vergi var. Bu şartlarda, cezaî müeyyidelerle, hiç kimsenin malını hale sokmak mümkün değildir ve bu, caydırıcı olmaktan çok öte, belki de usulsüz rüşvet olaylarına ve belki de kabul edilemez birtakım yanlış uygulamalara sebebiyet verir.

Burada yapılacak iş, hale sebze getirmeyi teşvik edici önlemleri beraberinde almak -geneli üzerinde konuşurken ifade ettik- özellikle KDV'yi derhal yüzde 1'e indirmek ve mutlaka -çiftçilere, üreticilere- üretici birliklerine, bir halde, en az yüzde 10 civarında yer tahsis etmektir; onların mallarının rahatlıkla hale girmesini sağlamak buna bağlıdır.

Ayrıca, burada getirilen yüzde 25'lik oranı, hiçbir cezaî müeyyideyle telif etmek mümkün değildir.

Biz, önergelerimiz istikametinde maddenin değiştirilmesinin, bu noktada, üreticiye rahat nefes aldıracağı kanaatindeyiz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Candan'a teşekkür ediyorum.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının sonundaki "işletme payı yüzde 25 olarak uygulanır" ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) ve arkadaşları

"İşletme payı yüzde 15 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALUK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.

Önerge sahipleri adına Sayın Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; üreticilerimiz, köylülerimiz, bu kanun tasarısıyla, bir taraftan malını hallere getirmek gibi bir zorunlulukla, diğer taraftan hallerde çok yüksek masraf uygulamalarıyla muhatap ediliyorlar; âdeta, ürünleri üzerinden, alınterleri üzerinden zorla menfaatlanan bir grup oluşturuluyor.

Müteakip dördüncü fıkrada ise, elde edilen gelirin yarısı da, köylümüzü yakalayanlara ikram ediliyor. Bu, haksız bir uygulama olacaktır; belediye ve sair ekipler, köylümüzün peşine düşmekte âdeta yarışacaklardır. Ayrıca, özel haller kurulabileceğine göre, bu yakalananlar, şayet o yörede yalnız özel hal varsa, nereye sevk edilecekler? Özel hal kuracak olan manavlar da, kendilerine mahsus bir yakalama ve takip ekibi oluşturacaklardır.

Aslında, bu ceza maddesinin yerine, üreticilerimizin hallere girmesini özendirecek bir maddenin konulması gerekirdi. Anaşılan odur ki, bu Hükümet, cezacı bir mantalite taşımaktadır. Bu rakamın yüzde 15 olması, yıkıcı değil, uyarıcı ve düzenleyici bir ceza olarak etkisini gösterecektir. Kaldı ki, bu cezadan sonra, halde kesilen diğer vergi, resim, harçlar ile primler de tahsil edilecektir.

Değerli arkadaşlar, dikkatimi çeken bir konu var; Komisyon, önergelerle katılıp katılmadığını belirtirken, âdeta bir hınç içerisinde "hayır efendim, katılmıyorum" diyor. Değerli arkadaşlar, şimdi şunu söyleyeyim: Bu, adaletse, ben de iştirak ediyorum!.. Hale girmek mecburiyeti yoktur köylünün, komisyoncuya komisyon ödemek mecburiyeti yoktur; eğer siz, bu tasarıyı bu şekilde geçirirseniz, komisyoncunun komisyonunu ödemediği için de köylüyü cezalandırmış olacaksınız; yani "vay efendim, sen, komisyoncuya komisyon vermiyorsun ha; getir bakalım, onu da 2 misli öde" diyeceksiniz. Dolayısıyla, köylümüzün alınterine, elemeğine, üretimine el uzatmış olacaksınız; hesabını da sizler vereceksiniz!

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesiyle düzenlenen Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

ve arkadaşları

Üçüncü fıkra çerçevesinde görevlilerce yakalanan malların hal müdürlüğünce satılarak elde edilen hâsılatından alınacak belediye payının yarısı, yakalanan malın üretim yeri olan köylerin ihtiyacında kullanılmak üzere, il özel idarelerine yatırılır.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAĞLU (Bursa) – Konuşacağım efendim; bir konuyu belirtmem lazım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakınız, bizim, adaletli davranmak gibi bir mecburiyetimiz de var. Belediyelere bir pay alıyorsunuz, tahsil ediyorsunuz. Haller, biliyorsunuz, hem köylümüze hem tüccarımıza hizmet eden mahallerdir, hizmet mahalleridir. Bu hizmet mahallerinden yararlanan insanların, yararlandıkları hizmetlere eşit oranda katılmaları gerekir. Gelin, hiç olmazsa, köylümüzden, köylümüzün üretiminden belediye adına kesilecek olan belediye payının yarısının tüccardan, diğer yarısının da köylüden kesilmesini kabul edelim.

Ayrıca, yakalanan malın değerinin yarısını, yakalanan köylünün köyünde harcanmak üzere, özel idarelere yatıralım. O zaman bu ne anlama gelecek biliyor musunuz; yakalanan köylü, kaçak iş yapan köylü, kendi köyünde mahcubiyet içerisine girecek, bir daha bu suçu tekrar etmeme gibi bir gayrete düşecek; ama, siz, malını başkalarına ikramiye olarak dağıtırsanız, bu defa yönetime karşı kinlenecektir, kin duyacaktır. Geliniz, hiç olmazsa, yakalanan bu malların bedellerinin taksimi sırasında, il özel idarelerine, kendi köyünün ihtiyaçlarında kullanılmak üzere, yakalanan malın bedelinin yarısını yatıralım ve böylece, köylümüzün de emeğinin boşa gitmediği mesajını vermiş olalım.

Saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sıradaki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kahraman Emmioğlu

(Gaziantep)

ve arkadaşları

Hal müdürlüğü, üçüncü fıkraya göre, malın hale girişi ve satışıyla ilgili olarak yapılacak işlemleri, hakem kurulunun belirlediği esaslar çerçevesinde düzenlemeye yetkili ve görevlidir. Belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde toptan veya perakende mal satmak üzere münhasıran fatura veya müstahsil makbuzuyla üreticilerden mal satın alanlar satış işlemine başlamadan önce, bunları fatura veya müstahsil makbuzu örnekleriyle toptancı hal müdürlüklerine bildirmek zorundadırlar. Bu durumda, malların toptancı hale girişi yapılmaz ve fatura veya müstahsil makbuzunda gösterilen bedel üzerinden yüzde 15 oranında belediye payı tahsil olunur. Bildirim yükümlülüğünün ilgililerce yerine getirilmemesi veya miktar ve değer yönünden gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması hallerinde, belediye payı, malların hakem kurullarınca tespit edilecek gerçek değer ve miktarları üzerinden yüzde 30 oranında uygulanır.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz yoktur, Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Hükümet katılmakta, Komisyon takdire bırakmaktadır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

4 üncü madde üzerinde verilen 5 önergeyi işleme tabi tuttuk, bunlardan beşincisi kabul edildi. Bu durumda, Sayın Osman Hazer ve arkadaşlarının verdiği altıncı önergenin işleme konulması gereği kalmadı. Bu sebeple, altıncı önergeyi okutmuyorum.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. — 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Toptancı haller hal müdürü ve yeterli sayıda personelden oluşan hal müdürlüğü tarafından yönetilir. Belediyelerce, münhasıran toptancı hal veya bu çerçevedeki denetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde istihdam edilmek üzere toptancı hal müdürüne bağlı toptancı hal zabıtası görevlendirilir. Hal zabıtası olarak görevlendirilecek personelin sayısı çalışma usul ve esasları ile bu konudaki diğer hususar, İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak bakanlıkça kararlaştırılır.

Hal müdürünün ziraat, ekonomi, tarım ekonomisi, gıda mühendisliği, işletme ve pazarlama konularından birinde dört yıllık yükseköğrenim görmüş olması, konusu ile ilgili en az 5 yıllık tecrübeye sahip bulunması ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıması zorunludur.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum adına hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, bu madde hakkında görüşlerimi ifade etmeden önce, burada bazı yanlış konuşmalara ve değerlendirmelere değinmek istiyorum.

Bir defa, bu tasarının içerisinde, hale girmeden mallarını satabilmekle ilgili, üreticilerin önünde tamamen yasaklar yoktur. Bu kararnamenin 14 üncü maddesine göre "üretici pazarları" adı altında kurulacak yerlerde, belediye başkanının belirleyeceği miktarları aşmamak kaydıyla, üreticiler, kendi mallarını, belirlenen yerde ve belirlenen günde, hiç hale girmeden pazarlama imkânına sahiptirler. Dolayısıyla, bu tasarıyla küçük çiftçinin, küçük üreticinin kendi ürettiği malın mutlaka hale girmesi gerekirmiş gibi bir anlayış sergilenmesini doğru bulmuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, esas olarak, hal yönetimi ve düzenlenmesini sağlamaya yönelik bir maddedir. Ülkemizde kamu düzenini sağlama açısından ve hiyerarşik bir yapının gerçekleşmesinde çok başarılı olduğumuz söylenemez. Çok eski bir devlet geleneğine sahip olmamıza rağmen, tarih boyunca sınıflı bir toplum geleneğimiz olmamasından dolayı, hiyerarşiyi devlet sistemimize egemen kılmayı, maalesef başaramadık. Bütün kurumlarımızın tartışılır olması, her hükümetin, hatta her bakanın kendine göre bir kadro yaratma anlayışı sergilemesi, belirli prensiplere göre değil, kişilere göre bir oluşum sağlama arayışımızdan kaynaklanıyor. Çağdaş hiçbir ülkede hükümet değişikliklerinde bizde olduğu kadar bürokratların görevlerinden alınması ve yerlerine yenilerinin atanması gerçekleşmez.

Bunları anlatmamın nedeni, kanun hükmünde kararnamenin 19 uncu maddesindeki düzenlemenin değişikliğine ihtiyaç duyulmasındandır. Yine de, bu arayışı yasayla yapma gayretine girmeyi, bu yönde atılmış ileri bir adım olarak nitelendiriyorum. Öyle anlaşılıyor ki, 19 uncu maddenin uygulanmasında bir yetki karmaşası ortaya çıkmış ve yeni bir düzenleme ihtiyacı doğmuştur.

Yine, hal müdürünün, ağırlıklı olarak, ziraat veya ilgili bir yüksekokulu bitirmiş olması, tecrübeli olması önerisi çok uygundur. Böylece, ülkemizde işsiz 25-30 bin dolayındaki ziraat mühendisimizin bir kısmına iş imkânı yaratılacak olması, son derece doğru bir yaklaşımdır.

Buradaki ilgili ve bilgili mühendislerin, gerek malın üretimine gerek malın pazarlanmasına olumlu katkı yapacaklarına inanıyoruz. Ayrıca, yaş meyve ve sebze sektörünün en çok bilgi ve teknoloji kullanılan ve kullanılması gereken sektör olması, bu sektörde üretim aşamasında da, bu, işsiz 25 bin ziraat mühendisinin bilgi potansiyelinden tarım sektörümüzün faydalanması yönünde Hükümetimizin teşvik edici önlemler almasını öneriyoruz.

Devlet, sadece satılan malın kayıt içerisine alınmasından bütçe geliri sağlayamaz. Biz inanıyoruz ki, bilgi ve teknolojiyi tarımın hizmetine sunabilecek mekanizmaları kurabilirsek, kısa zamanda önemli üretim artışları, kalite yükselmesi temin etmek suretiyle, sektörün gelişmesini sağlarken, çok daha fazla bir katma değeri de sektöre kazandırabiliriz

Değerli milletvekilleri, özellikle üretici birliklerinde belirli büyüklüğe ulaşmış kooperatiflerde ziraat mühendislerinin çalıştırılması halinde, bunların sigorta ve vergilerinin devlet tarafından ödenmesi ve hatta maaşlarının yarısının destekleme kapsamı içine alınması gibi düzenlemeler yapılması halinde, verilen paraların, harcanan kaynakların, çok kısa bir zamanda, ülkeye katmadeğer olarak -öncelikle bütçeye, daha sonra da tarım sektörüne- döneceğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, üretim planlaması gibi, teknoloji kullanımı, mekanizasyonun doğru kullanımı gibi diğer girdilerin de yerinde ve doğru kullanımından, kat ve kat olarak bu harcamalar bize geri dönecektir.

Bütün mesele, tarımda, doğru insanlarca, doğru yasalarla, doğru işleri yapmaktan geçiyor. Bunları başarabilirsek, tarımı, onlarca yıldır geri kalmış, geri bıraktırılmış bir sektör olmaktan ve ülkemizin fakir insanlarının, çilekeş insanlarının sektörü olmaktan kurtarabiliriz.

Değerli arkadaşlarım, tarımda, herkes, her hükümet ettiği dönemde tarımcıyı ezdirmediğini ve bu konuda gerekli önlemleri aldığını söylüyor; ama, doğru değildir. 1980'den bu yana, tarımda ortalama büyüme hızı yüzde 1,06 iken, Türkiye nüfus bakımından yüzde 6 büyümüştür; yani, tarımda büyümenin nüfus artışının altında kalması suretiyle tarımda bir fakirleşme ortaya çıkmıştır. Biz, tarımda var olan potansiyellerimizi, yani, işsiz 25 bin ziraat mühendisi potansiyelimizi, bilgi potansiyelimizi, coğrafyamızı, toprağımızı var olan mekanik imkânlarımızı bir araya getirip doğru işleri yapamazsak, birçok sorunu tekrar tekrar görüşmek zorunda kalırız.

Bu konulara dikkatinizi çektikten sonra, bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Küçük'e teşekkür ediyorum.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun efendim.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlarken, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Şu ana kadar, esasla ilgili hükümler Genel Kurulumuzca kabul edildi, bundan sonra, şekillerle alakalı hükümler var; ancak, ona da baktığımız da, üzerinde yeterince düşünülmeden getirilmiş olan teklifler dikkatimizi çekiyor.

5 inci maddeyle 19 uncu maddede yapılan değişiklik şöyle: "Toptancı haller hal müdürü ve yeterli sayıda personelden oluşan hal müdürlüğü tarafından yönetilir. Belediyelerce, münhasıran toptancı hal veya çerçevedeki denetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde istihdam edilmek üzere toptancı hal müdürüne bağlı toptancı hal zabıtası görevlendirilir."

Değerli arkadaşlarım, getirilen değişiklik, tamamen bu konuya münhasır. Düşünebiliyor musunuz, hal yönetiminden sorumlu bir hal müdürü ve onun emrinde münhasıran halde çalışan bir hal zabıtası... Aradan zaman geçtikten sonra, o haldeki disiplini ve o halin sevk ve idaresindeki ciddiyeti dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bugünkü uygulamada, belediyenin genel zabıta birimi, halde de gerekli denetimleri yapabiliyor ve hal müdürünün emrinde olmadan bu denetimleri yapabiliyor; ancak, biz, bu zabıtayı hal müdürünün emrine verecek olursak -belki değişiklik yapma niyeti tamamen, üzerinde durduğum konu dikkate alınmadan gündeme getirilmiştir- olayı, bu yönden ele aldığımızda, hal müdürüne bağlı bir hal zabıtasının kurulması, halde disiplini ve yönetimi sağlamak bakımından son derece mahzurludur. Madde görüşülmesinde bu hususa dikkatlerinizi çekmek istedim.

Hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan Sayın Yılbaş'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, kişisel söz istemlerine geçiyoruz.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, pusula gönderdik; grup adına konuşacaktım efendim.

BAŞKAN – Fethullah Bey, onu, gelecek maddede dikkate alalım, artık geçtik; devam ederiz.

Kişisel söz talebinde bulunan İçel Milletvekili Sayın Saffet Benli'ye söz vereceğim.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, daha önceden verilmiş yazımız vardı.

BAŞKAN – Efendim "6 ncı madde" diye yazılmış, buraya böyle intikal etmiş; ben de geçtim.

FETHULLAH ERBAŞ ( Van) – Hayır efendim, 5 inci madde yazdım.

BAŞKAN – Sayın Benli Genel Kurul salonunda yok mu?.. Yok.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Fethullah Bey, kişisel konuşma olarak, özel bir arzınız varsa, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 5 inci maddesi üzerindeki görüşlerimi kişisel olarak arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle getirilmek istenen şu: Şu anda, üretilen malların üçte biri ancak halin içine girmekte, üçte 2'si ise hal dışında satılmaktadır; önemli olan kısım bu. Şimdi, biz, bu halin dışında olan üçte 2'yi ne yapacağız? Her şeyden evvel, bunun ihraç edilmesi lazım. İhracatımız, yaş sebze ve meyve açısından ancak yüzde 5'i bulmakta, geri kalan yüzde 95'i ihraç edememekteyiz; bunun sebeplerinin üzerine hiçbir zaman için gitmiyoruz, mallarımız içeride çürüyor. Yüzde 70'ini; yani, üçte 2'sini halin içine sokabilmek için yeni bir zabıta teşkilatı kuracağız. Evet, Ankara, İstanbul, İzmir in, belki, bu hal zabıtasını kurmak problem değildir; çünkü, onlar, personel maaşlarını ödeyebiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, bir hal zabıtası kuracağız; hal zabıtasını kurduğumuz zaman, her belediyede iki tane zabıta teşkilatı olacak; bir zabıta teşkilatı zabıta müdürlüğüne, bir zabıta teşkilatı da hal müdürlüğüne bağlı olacak. Hal müdürlüğüne bağlı olan zabıtanın maaşını belediyeler ödeyecek. Şu anda belediyelere bir sorun bakalım, personel ücretlerini ödeyebiliyorlar mı... Şu anda, belediyeler, Maliye'ye, İller Bankasına, SSK'ya, TEDAŞ'a, Telekom'a, Emekli Sandığına, müteahhitlere olan ödemelerini yapamıyorlar; işçi ücretlerini ödeyemiyorlar, memur maaşlarını ödeyemiyorlar; bunun üzerine, oturmuşuz, masada "bir de hal zabıtası kurulsun" diyoruz. Niçin?.. "İşte, dışarıda kalan bu üçte 2 malı halin içine sokacağız."

Peki, halin içine soktuk; zaten, hallerimiz küçük... Bu sefer "belediyeler yeni haller yapsınlar..." Bu yoğurdun bolluğu nereden? Bu belediyelerin durumu, zaten, bu seviyede; bir de bunların üzerine yeni hal yapın efendim...

Efendiler, bu kanun tasarısı...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – "Yanlış anlamış okuduğunu; ondan böyle konuşuyor" diyorlar.

BAŞKAN – Böyle bir usul yok.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, herhalde, maddeyi iyi anlamamışlar, okumamışlar, onun için söylüyorlar. Ben, eski bir belediyeci olarak, diyorum ki: Eğer, biz, bu kanun tasarısını bu haliyle yasalaştıracak olursak, hallerde yeni bir hal zabıtası teşkilatı kuracak olursak -Ankara, İstanbul, İzmir için bir şey demiyorum, tamam; ürün hale daha fazla girer, daha büyük haller yapılır; ama- biraz evvel Aslan Polat kardeşimizin söylediği gibi, Erzurum gibi büyük bir belediyenin bile yıllık geliri 6 milyar lira; 6 milyar liraya kaç tane hal zabıtası istihdam edilir; mümkün değil...

Burada, ikinci bir husus daha var: Hal müdürlerinin özellikleri sayılıyor. Efendim, gıda mühendisi olacak, yok ziraat mühendisi olacak, yok beş yıl da tecrübesi olacak. Ben, beş yıl tecrübeli bir elemanı nasıl getireceğim belediye gibi siyasî bir yerde çalıştıracağım. Her Allah'ın günü başkan, belediye hal müdürünü değiştirecek, işinden alacak. Hangi gıda mühendisi, beş yıl tecrübeli bir eleman, gelecek, belediyede hal müdürlüğü yapacak? Büyük belediyeler için bir şey demiyorum; ama, bu maddenin masa başında hazırlandığı ortadadır; bunun uygulaması da olmaz, mümkün değildir.

Vermiş olduğum önergeyle, hiç olmazsa bu fıkrasının, madde metninden çıkarılmasını istirham ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Fethullah Erbaş'a teşekkür ediyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Fethullah Erbaş'a grup adına söz verilmesi için yazmıştık; neden şahsı adına konuşturdunuz?

BAŞKAN – Efendim, grup adına, bana, 6 ncı maddeyle ilgili olarak söz istendiği intikal etti; yanlışlık olmuş; ben, kişisel konuşmalara geçtikten sonra...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Kayıtlarda 5 inci madde diye...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – 6 ncı maddede ben konuşacağım...

BAŞKAN – Yanlışlığı biz yapmışız zaten, burada yapılmış; ama, ben, kişisel konuşmalara geçince Fethullah Erbaş'a kişisel söz vermiş oldum.

Böylece bu maddeyi tamamladık. Herhalde Sayın Erbaş'ın beyan edeceği hususlarda da eksik kalmadı; ayrıca, önerge de verecek.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, şahsen burada bulunmayışımızın ortaya çıkardığı bir sonuç değildir umarım.

BAŞKAN – Hayır, değil efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Çünkü, yazılı beyan var ortada.

BAŞKAN – Yazı, buraya, 6 ncı madde gibi düşünülerek kaydedilmemiş; sonradan, kişisel görüşmelere geçildiği zaman ortaya çıktı. Yoksa, grup başkanvekili arkadaşlarımızın burada bulunmasını her zaman aramıyoruz, imkân tanıyoruz.

SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.

BAŞKAN – Bir kişiye daha söz hakkı var; buyurun efendim.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

Saffet Bey, siz, yalnız geciktiniz. Ben sizi daha önce kürsüye çağırmıştım.

SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, yaş sebze ve meyve üretimi, son derece zahmetli ve yoğun emek isteyen bir sektördür. Bu emtianın, hal aşamasına gelene kadar; ekim sahalarının hazırlanmasında, dikiminde, sulanmasında, çapasında, ilaçlanmasında ve hasat döneminde üreticilerin yaşadıkları sıkıntıları hepinizin bildiği kanaatindeyim. Üreticilerimiz, bütün bu zahmetlere, ürününün para etmesi umuduyla katlanmaktadır.

Önümüze getirilen tasarının bir amacının da, ürünün, hal aşamasında borsasının oluşumunu temin etmek ve bu sayede gerçek değerinin üzerinden pazar bulmasını sağlamak olduğu iddia edilmekle beraber, geçtiğimiz günlerde ziraî kredi faizlerinin artırılmış olması, dolara bağımlı olarak sürekli artan, tohum, ziraî ilaç girdileri, işçilik, nakliye ücretleri ve benzeri unsurlar, ürünün gerçek değerinin oluşmasında mutlaka dikkate alınması gereken konulardır.

Ülkemizde asıl üzerinde durulması gereken hususun, üretimin artırılması olduğu, alınacak her türlü tedbirin bu amaca yönelik olmasının gerekliliği ortada iken, işin bu yönünü ihmal ederek, eldeki mevcuttan daha fazla istifade etmeye yönelik bu kabil uygulamaların, Türkiye'nin dertlerine kalıcı çözümler getiremeyeceğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, hal trafiğinin iki üç kat artması öngörülmüş olmakla, komisyon oranlarının serbest bırakılmış olması, iş hacmine göre değişen komisyon oranlarına vesile olacağından, serbest piyasa şartlarının oluşumuna katkı sağlayacak gibi gözükse de, Türkiye şartlarına uymamaktadır. Bunun, tekelleşmeyi getireceğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, burada değinmek istediğim bir diğer konu ise, bir merkezde halden geçmiş bulunan yaş sebze ve meyvenin, Türkiye'nin her yerinde rahatça pazarlanma imkânına kavuşturulmasının gerekliliğidir.

Birbirine çok yakın olan hallerin mevcudiyeti dolayısıyla, zaman kaybına sebebiyet vermemek için, iş yoğunluğunun daha az olduğu hallerin tercih edilmesi gibi nedenlerle, bunun, mutlaka sağlanması gerektiği kanaatindeyim. Oysa, tasarıda, bu konuda açıklık bulunmamaktadır; ilgililerin bu konuya açıklık getirmelerini hassaten rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıda, ayrıca, hal müdürüne bağlı olarak görev yapacak zabıta sayısının, çalışma usul ve esaslarının belirlenmesi hususunda bakanlığın görüşünün alınması öngörülmekte. Oysa, konuya hâkim en yakın konumda ve gelir gider hesabı yönünden direkt ilgili belediyelerin, bu konuda, tek ve son karar mercii olması gerektiği hususu, son derece açık, anlaşılır ve doğal karşılanması gereken bir konudur. Bakanlığın bu konudaki merkeziyetçi tavrı, yerel yönetimlere özerklik tanınacağı yolundaki çalışmalara da tezat teşkil etmektedir.

Ayrıca, bu uygulamayla, bir yığın bürokratik işlemlere sebepsiz yere zemin hazırlanmaktadır. O açıdan, Hükümetin, bu konuyu tekrar ele almasının ve gözden geçirmesinin faydalı olacağını düşünüyor; netice itibariyle, üreticinin, müstahsilin, ürününün değerini, alınterinin, emeğinin, zahmetinin karşılığını vergilere boğulmadan alması gerektiğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İçel Milletvekili Sayın Saffet Benli'ye teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili iki değişiklik önergesi bulunmaktadır; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Veysel Candan Mehmet Altan Karapaşaoğlu Sıtkı Cengil

Konya Bursa Adana

Kahraman Emmioğlu Lütfi Yalman Maliki Ejder Arvas

Gaziantep Konya Van

Madde 5.– 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Toptancı haller, hal müdürü ve yeterli sayıda personelden oluşan hal müdürlüğü tarafından yönetilir. Belediyelerce, toptancı hal ve bu çerçevedeki denetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde gerekli düzenleme yapılır. Bu personelin sayısı, nitelikleri ve kurulacak teşkilatın çalışma ve yönetimine ilişkin esaslar ile bu konudaki diğer hususlar, belediyelerin teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır.

BAŞKAN – Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum; bu önerge, komisyon metnine en aykırı önerge olduğu için, tekrar okunmayacaktır, hemen işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin birinci fıkrasının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ahmet Çelik Ahmet Doğan

Van Adıyaman Adıyaman

İsmail İlhan Sungur Sacit Günbey Lütfi Yalman

Trabzon Diyarbakır Konya

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahipleri?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, önerge sahibi olarak söz istiyorum.

BAŞKAN – Bu, Sayın Fethullah Erbaş ve arkadaşlarının önergesi, sizin imzanız var mı?

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Benim imzam birincisinde var.

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, sizin bu önergede imzanız yok.

Gerekçesini okutuyorum...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum efendim:

Gerekçe:

Belediyelerin içinde bulunduğu sıkıntılara yenisi eklenmekte, büyük bir maddî yük yüklemektedir. Ayrıca, özel haller için de bir düzenleme bulunmamaktadır. Küçük belediyelerin zaten yeterli kadroları yokken bir de hal zabıtası kurulmasını uygun görmemekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyurum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, karar yetersayısı istemiştik...

BAŞKAN – Tamam, şimdiki önergede uygularız efendim. Ben, oylamaya geçtikten sonra ifade ettiniz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Veysel Candan

(Konya)

ve arkadaşları

Madde 5.- 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Toptancı haller, hal müdürü ve yeterli sayıda personelden oluşan hal müdürlüğü tarafından yönetilir. Belediyelerce, toptancı hal ve bu çerçevedeki denetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde gerekli düzenleme yapılır. Bu, personelin sayısı, nitelikleri ve kurulacak teşkilatın çalışma ve yönetimine ilişkin esaslar ile bu konudaki diğer hususlar, belediyelerin teklifi üzerine, Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri karar yetersayısının aranmasını istiyorlar.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Kahraman Emmioğlu, önerge sahipleri adına söz istemiştir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bu konuda, bana kalırsa, biraz esnek bir kayıt koymamız gerekirdi. İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep gibi büyük şehirler için bir mesele değildir bu; ancak, küçük, mesela, bir Nizip Belediyesinin bir hali için böyle bir şeyi uygulamak biraz güçtür. Onun için, burada, bir esnekliğin mutlaka getirilmesi lazım. Gerek birinci fıkrada gerekse ikinci fıkrada bu esnekliğin mutlaka getirilmesi lazımdı. En azından, benim teklifim, yönetmeliğe "şu maddedeki durumda eğer olmazsa" diye bir esnekliğin mutlaka getirilmesi lazım; aksi halde, kanun, baştan, bazı haller tarafından kullanılmayacak hale gelir. Benim bu konudaki önerim, bu esnekliğin getirilmesine matuftur.

Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşan Sayın Emmioğlu'na teşekkür ediyorum.

Karar yetersayısı aranacaktır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, saat 17.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.21

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Mehmet KORKMAZ (Kütahya), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) (Devam)

BAŞKAN – Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Bildiğiniz gibi, 5 inci madde üzerinde Sayın Veysel Candan ve arkadaşları tarafından verilen ikinci önergenin oylaması sırasında karar yetersayısı aranması istenmişti. Önergeyi oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağız: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

Madde 6.—552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20 nci maddesinin birinci ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye yeni bir fıkra eklenmiştir.

“Toptancı hallerde bu Kanun Hükmünde Kararname ile kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkileri kullanmak, ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözümlemek ve kendisine intikal eden konularda görüş bildirmek üzere bir hakem kurulu oluşturulur."

“Hakem kurulunun görevleri, yetkileri, seçimi, çalışma usul ve esasları, kurul üyelerine belediye bütçesinden ödenecek huzur haklarının parasal miktarı ile kurulun karar verme ve kurul kararlarına karşı yapılacak itirazların şekil ve sürelerine ilişkin hususlar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

“Belediyeler, hal müdürlüğü nezdinde hakem kurullarına uygun bir çalışma yeri ve ihtiyaç duyulan malzeme ve demirbaşları sağlamakla yükümlüdürler.”

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede, halde mal satışı esnasında doğabilecek anlaşmazlıkları çözümlemek üzere kullanılacak hakkın kanunla oluşturulması anlatılmaktadır. Hakem kurulunda ilgili tüm tarafların yer alması, elbette, olumlu bir yaklaşımdır. Bu, demokratik sayılabilecek bir yaklaşımdır. Bu kurulun başkanının, sanayi ticaret il müdürlüğünce atanacak olması da, elbette, demokratik oluşumlara, her zaman olduğu gibi, şüpheli yaklaşımın bir ifadesidir. Ne yazık ki, demokratik kurumlara, demokratik oluşacak kurumlara her zamanki şüpheci yaklaşımımız, maalesef, burada da devam etmektedir. Tıpkı, tarım satış kooperatiflerinin müdürlerini Tarım Bakanlığının ve üretici birliklerinin genel müdürlerini de Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ataması gibi, bu konuda da antidemokratik yaklaşımımız devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım gelmesi yerel yönetimler yasa tasarısıyla, Ankara'nın, merkezî yönetimin yetkilerini "yerelleşme ve demokratikleşme" adı altında, yerele terk etmenin, bu yetkileri kaymakam ve valilere devretmenin, nasıl ki, demokratikleşme anlayışı olarak nitelendirilmesi mümkün değilse, bu da, çok demokratik bir yaklaşım değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu, bir anlayış ve bu anlayışı da çabuk değiştiremeyeceğimiz anlışılıyor. Her şeye rağmen, bu yasa tasarısının çeşitli maddelerinde, üretici birliklerine ve 50 üyeyi aşan üretici kooperatiflerine yer tahsisi yapılması ve tahsislerde öncelik tanınması, bu yasa tasarısının olumlu yanlarıdır.

Toplumumuzun en örgütsüz kesimi olan tarım kesiminde, tüm destekleme ve teşviklerde örgütlülüğün desteklenmesi esas olmalıdır; yani, sağlanacak desteklerin, öncelikle örgütlü olan kesimlere sağlanması doğrudur.

Örgütlü toplum, çağdaş toplumdur, kolay yönetilen, yönlendirilen ve aldatılamayan toplumdur. Bunun için, köylümüzü, çiftçimizi gerçek üretici yapacaksak, örgütlülüğü teşvik etmeli ve örgütlülüğü esas kabul etmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, gruplar adına veya şahısları adına söz alan bazı arkadaşlarımızın burada köylü popülizmi yapmalarını doğru bulmuyorum. Köylüden yana olmak, köylüyü üretici yapmak, köylüyü, yarışabilir ve sürdürülebilir bir tarımın parçası yapmak demektir. Bunu da örgütsüz yapmanın imkânı yoktur. Bu, her rejimde, her sistemde, örgütlü toplumla gerçekleştirilebilmektedir. Kooperatifleri, üreten, ürettiğini pazarlayan, hatta işine yatırım yapan, sanayi yatırımı yapan anlayışta desteklemeliyiz. Böylece, kayıtdışı ekonominin çanına kolayca ot tıkadığımızı göreceğiz ve de daha fazla katmadeğeri üreticiye ulaştırma imkânına sahip olacağız.

Değerli arkadaşlarım, üretici birliklerine yer tahsis edilmesine rağmen, komisyonculuk yapamamaları, bir konuda veya belli bir sezonda üretim yapan birliklerin, tahsis edilen yerlerin kira ve masraflarını ödemeleri konusunda sıkıntıya düşmelerine neden olmaktadır. Özellikle tarla ziraatı yoluyla yaş sebze ve meyve üreten üreticiler, bunu ancak, belli bir sezonda yapabilmekte ve oluşturdukları birlik, senenin üç dört ayında, iki ayında üretim yapabildiği için, bu yerlerden yer tutması halinde, üretim yapmadığı dönemlerde komisyonculuk da yapamadığından, bu yerin masraflarını karşılaması söz konusu olamamaktadır. Dolayısıyla, tarla ziraati yoluyla tarlada yaş sebze ve meyve üretenlerin bu konuda çok şanslı olmadıklarını söyleyebilirim. Bu nedenle, bu mağduriyetin önlenmesi için gereken tedbirler alınmazsa, bu tahsis hiçbir işe yaramaz ve aldatmacadan öteye de gitmez. Bu maddede böyle bir kurulun oluşturulması ve ziraat odası temsilcisinin bulunması, komisyonların, bu hakem kuruluna 2 üyeyi iki yıllığına seçerek vermeleri, bu doğrultuda atılmış olumlu adımlardır; çok küçük de olsa olumlu adımlardır diye düşünüyorum.

Değerli arkardaşlarım, bu yasa tasarısının, her şeye rağmen, üreticimize ve tüketicimize olumlu sonuçlar getirmesi gerektiğini düşünüyorum ve oluşabilecek yanlışlıkların da, zaman içerisinde iyi niyetle düzeltilmesi gerektiğini söylüyorum.

Bu vesileyle, bu yasa tasarısının Türkiye'ye, Türkiye üreticisine, tarım üreticisine ve tüketicilere hayırlı olmasını diliyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Küçük'e teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel Candan'da.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının 6 ncı maddesi, yaş sebze ve meyve hallerindeki hakem kurullarının oluşumuyla ilgilidir. Bu hakem kurullarında, bilindiği üzere, ticaret odası temsilcisi, üretici temsilcisi, belediye hal temsilcisi ve ziraat odalarının temsilcileri bulunur. Normalde bu 6 ncı madde, yürürlükte olan yasadaki maddenin ilavelerle düzeltilmiş şeklidir. Bu madde, buradaki hakem kurulunun görevleri, yetkileri, seçimi, çalışma usul ve esasları, belediye meclislerince tespit edilerek kurul üyelerine ödenecek huzur hakkı, bunların parasal miktarı ve bunların alacakları kurul kararları ve bunlara itirazları içermektedir. Yine bu madde, hakem kurulunun hal içerisinde çalışabilmesi için -belediye meclisince ve belediye encümenince karar altına alınmak suretiyle -toplantılarını yapabileceği çalışma yerinin sağlanmasını, malzeme ve demirbaş teminini belediyelere görev olarak vermektedir. Yani, bu maddenin esası bu.

Dolayısıyla, bizim, biraz önce burada konuşan arkadaşımızın "efendim üretici istismarı yapılıyor" şeklindeki görüşüne katılmamız mümkün değil. Bu tasarının amacı ve mantığı -defaatle arkadaşlarım da ifade ettiler- kayıtdışı, yani, faturasız alım satımı yapılan, hallere girmeyen sebzenin hale transit sokulmasıdır. Burada hakem kurulunun alacağı kararlara da, daha sonra ilgili bakanlığa yetki verilmek suretiyle, bir noktada vesayet getirilmektedir. Yani, bir noktada belediyeler de tek oyla devredışı bırakılmaya çalışılmaktadır.

Aslında, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümünü ele aldığımız zaman, bahçede üretilen ürünün ucuz şartlarda mutlaka hale girmesi, komisyonun asgari şartlarda oluşması, sayıları 10'un üzerinde olan vergi adedinin azaltılması, bir başka ifadeyle, kurulan bu hakem kuruluna az iş düşmesi lazım. Halbuki, buraya kadar, tasarının maddelerinde, hale girmeyenlerin kaçakçı muamelesi görmesi ve bunların satışının yüzde 25'inin yakalayanlara verilmesi, araçların bağlanması gibi hem ekonomik hem de üreticiyi üretim yapmaktan caydırıcı birtakım tedbirler, yasakçı zihniyetle getirilmektedir.

Her zaman şunu söylüyoruz: Ürününü hal dışında satmak isteyenler için, mutlaka bir borsanın oluşturulması, günlük fiyatların getirilmesi lazım. Biraz önce görüşülen maddelerde -Sayın Bakanla dışarıda görüştüğümüz zaman da- ifade ettik; komisyon yüzdesini serbest bıraktığınız zaman, üreticiyi satıcının insafına terk etmiş olursunuz. Bozulmak üzere olan, yüklü bir emtianın, bir yaş sebzenin sebze halinde satılması için, yüzde 20 rüsum istendiği zaman kim müdahale edecektir? O sebzenin üç gün içerisinde satılması mecburiyeti olduğunu düşünürsek, komisyon oranını serbest bıraktığımız zaman, bu tasarı, bu haliyle üreticinin aleyhine olmaz da ne olur! Komisyoncu "ben bunu yüzde 20'yle satarım" dedi. Bir sebze halinde en fazla 40 tane satıcı var ve bunlar kendi aralarında belirli bir rakamda anlaştıkları zaman, komisyon oranı kendiliğinden yükselecek; yükselen komisyon yüzünden sebze fiyatları da yükselecektir. Yani, sadece polisiye tedbirlerle hale girişi artırdığımız zaman sebze fiyatları ucuzlamaz -her zaman söylüyoruz- ancak KDV'yi aşağıya çekmek ve hale sebzenin girişini cazip hale getirmekle ucuzlar.

O bakımdan, öyle zannediyorum ki, 6 ncı maddenin uygulanmasıyla, bundan sonra, sebze hallerinde hakem kurullarına çok iş düşecek. Yakalanan maddeler satılacak ve çok enteresandır, bu haraç mezat satılacak mallar, belki de değerinin çok altında satılacak. Ayrıca, bundan başka, yüzde 25 gibi bir komisyon alınacağından, belki de, yaş sebze ve meyveyi getiren insanlar, mallarını halin dışına bırakıp gitme durumunda kalacaklar.

Tasarı görüşmelerinin başından beri ifade etmeye çalışıyoruz; bir hal kanunu çıkacaksa, mutlaka, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü ele alınmalı, üretici birliklerine, mutlaka, hal içinde yer tahsisi yapılmalı, borsa olayı mutlaka gündeme getirilmeli ve bu tasarının tamamı içerisinde değerlendirilmelidir diye düşünmüş olmamıza rağmen, Sayın Bakan ve komisyon üyeleri, kendilerinin önüne konulan tasarıda ısrar ediyorlar; ama, şunu açık ve net söylüyorum, bugünkü birim fiyatlarla sebze ve meyve fiyatlarını tespit edip, tasarı çıktıktan bir ay sonra tekrar tespit ettiğinizde, arada, mutlaka yüzde 20-30'lara varan yükselme olacaktır.

Yetkililer, genelde, yerinden ucuz fiyatla alınan malın, perakendede çok yüksek fiyatla satıldığını, üreticiden 30 bin liraya alınan domatesin, halde 200 bin liraya satıldığını söylüyorlar. 30 bin liraya çıkan malın halde 200 bin liraya satılmasının tedbiri, fatura üzerindeki fiyatlarla gerçek fiyatların mukayesesine bağlıdır; yani, üreticiye verilen faturaların gerçekçi olup olmadığına bağlıdır veya rüsumu düşük ödemek için kesilen faturalar düşük tespit ediliyorsa ona bağlıdır. Bu tedbirlerle, Türkiye'de, yaş sebze ve meyve üretimi azalır, fiyatlar da yükselir. Buna bağlı olarak fakir insanların tüketimi de azalır.

Bu bakımdan, biz, bu tasarıya birçok noktalarda katılmadığımızı ifade ediyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Veysel Candan'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz'da.

Buyurun Sayın Korkmaz. (FP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyen kanun hükmündeki kararnameyle ilgili bazı yeni düzenlemeler yapılmaktadır.

1 inci maddeden bu maddeye gelinceye kadar yapılan konuşmaları dinliyoruz. Hep anlatılıyor, itirazlar oluyor, önergeler veriliyor, kabul edilenler oluyor, reddedilenler oluyor; ama, baktığımız zaman, bütün kararlar hep güçlüden yana. Aslında, çıkarılacak kanunlarla, yönetmeliklerle, kanun hükmündeki kararnamelerle bir düzenleme yapılacaksa, bu düzenlemeler için, mutlaka işin demirbaşı olan ilk kaynağına gidilmesi lazım.

Daha önceki konuşmalarda söylendiği gibi -bir bakıma tekrarından ibaret; ama, tekrarında fayda vardır- bir mal üreticinin elinden 25 bin liraya alınıyor, pazara getirildiği zaman 150 bin liraya satılıyor. Türkiye'nin bütün çıkmazları buradan kaynaklanıyor...Halbuki, bütün mesele, refahın tabana yayılması. Refah tabana yayılırken, burada, vatandaşın da cebine çok para girebilmesi lazım; ama, asıl alınterini oraya harcayan, bütün masraflarını yapan, netice itibariyle de satacağı maldan bir şeyler elde etmek isteyen vatandaşın gelirlerinin aynı olduğunu görüyoruz. Zaman zaman şunları söylüyoruz: İşte, burada hal mafyası vardır; üreticinin elinden ucuza alınıyor, tüketiciye pahalıya yansıyor. Halbuki, burada, üretici ile tüketicinin düşünülmesi lazım. Bu işin kaymağını yiyen aradaki insanlar, görüyoruz ki, bazen de el altından... Bu işler nedeniyle, devlete de para gitmiyor. Onun için, ben, burada, şu sakıncayı görüyorum: Şayet düzenleme yapılacaksa, devlet de buradan kârını alsın, rantını alsın, tüketici de buradan istifade etsin, üretici de alınterinin karşılığını alsın. Sayın Bakan, özel sektörden geliyor; Türkiye'de özel sektör ile üretici arasındaki düzensizliğe burada da yol açılmasın.

Onun için, kanun hükmündeki kararnameler değiştirilirken, burada, yeniden, sil baştan güzel şeyler yapılırsa, zannederim, yetiştirici de bundan memnun olacaktır, tüketici de memnun olacaktır; alan da memnun veren de memnun hesabıyla, bu iş, bu Meclisten güzelce çıkacaktır.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mikail Kokmaz'a teşekkür ediyorum.

Sayın Ayhan?.. Yok.

6 ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili bir önerge bulunmaktadır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle düzenlenen 20 nci maddenin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Kahraman Emmioğlu Ömer Naimi Barım Ahmet Karavar

Gaziantep Elazığ Şalıurfa

Yaşar Canbay Veysel Candan Ahmet Nurettin Aydın

Malatya Konya Siirt

"Hakem Kurulunun görevleri, yetkileri, seçimi, çalışma usul ve esasları, Kurul üyelerine belediye bütçesinden ödenecek huzur haklarının parasal miktarı ile Kurulun karar verme ve Kurul kararlarına karşı yapılacak itirazların şekil ve sürelerine ilişkin hususlar, İçişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle büyükşehir belediyesi, büyükşehir olmayan yerlerde belediyelerce çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.

Önerge sahipleri adına Sayın Emmioğlu söz istemişlerdir. =

Buyurun Sayın Emmioğlu.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hep, yerinden yönetimden bahsederiz; ama, iş yetkilerin dağıtımına gelince, hemen merkezde toplama temayülünü gösteririz. Burada da, böyle tipik bir durumla karşı karşıyayız. Mademki her şeyi belediye veriyor -her türlü parayı belediye verecek- o halde, gerekenleri de belediyenin tanzim etmesi kadar tabiî bir şey olmaz.

Ne yapılacak; benim korkum şu: Bu gibi yönetmeliklerin çıkarılmasında, hakikaten, Bakanlığın ataleti beni korkutmuştur; çünkü, doğrudan doğruya muhatap olan belediyedir. Belediyenin kendini koruma içgüdüsü, refleksi, daima, merkezî idarelerden daha hızlıdır. Bu bakımdan, bu yetkinin, bakanlığa danışılması ve fakat belediyelerce kullanması daha uygun olur kanaatindeyim.

Bununla, şunu da ispat etmiş oluruz. Her şeyi Ankara bilir, her şeyde Ankara dürüsttür yerine, mahallî idareler de dürüsttür, mahallî idareler de bunu bilir...

Bu düşünce içerisinde, önergemizin kabulünü rica ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşan Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu'na teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım. Yalnız, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını isteyen bir önerge bulunmaktadır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplantı yetersayısı yoktur; ilk oylamada yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Önerge sahiplerinin Genel Kurulda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Sayın Şinasi Yavuz?.. Burada.

Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Saffet Benli?.. Burada.

Sayın Osman Hazer?.. Burada.

Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Sayın İsmail Coşar?.. Yok.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Yoklama talebi düşmüştür.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yeni bir önerge vereceksiniz.

Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Yoklama istiyoruz...

BAŞKAN – Efendim, yoklama istemenin usulleri var; sadece, Ankara Milletvekilinin ayağa kalkmasıyla yoklama işlemi yapılmaz.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, bir kişi yoksa tekabbül ediyoruz, niye kabul etmiyorsunuz?

BAŞKAN – Efendim, önergedeki isim 20 adetti, birisi bulunmadığı zaman, o, çekilmiş sayılır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Birisi tekabbül eder.

BAŞKAN – Hayır, o, sonuçta yapılabilecek bir işlem.

Madde 7.-

552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

"Toptancı hal zabıtasının, semt pazarlarının denetlenmesi yetkisi saklı kalmak kaydıyla, büyükşehir teşkilatı bulunan şehirlerde bu kanun hükmünde kararname gereğince toptancı hal dışında yapılacak her türlü denetim, ceza uygulama ve buna ilişkin para cezası tahsil etme yetkisi, büyükşehir belediyelerine ve yetki alanlarıyla sınırlı kalmak kaydıyla ilçe belediyelerine aittir."

BAŞKAN – Madde üzerinde, Yozgzat Milletvekili Sayın Abdullah Örnek söz istemiştir.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

27 Haziran 1995 tarihinde yürürlüğe giren bu kanunun uygulamaları sırasında görülen aksaklıkların ve eksik yönlerin giderilmesi için bu tasarının hazırlanmasına rağmen, maalesef, burada da, yine, birçok eksik ve hatalı düzenlemeler söz konusudur.

Bu eksikliklerin, ceza verilerek giderilmesi düşüncesi de yanlış bir mantıktır. Üretici, nakliyeci ve satıcı esnaf, görüştüğümüz bu tasarı yasalaştığı takdirde, yeniden birtakım sıkıntılarla karşı karşıya gelecektir.

7 nci madde, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25 inci maddesindeki ikinci fıkrasının değiştirilmesiyle yeni bir şekil almaktadır. 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında "Büyükşehir teşkilatı bulunan şehirlerde, bu Kanun Hükmünde Kararname gereğince, toptancı hal dışında yapılacak her türlü denetim, ceza uygulama, buna ilişkin para cezası tahsil etme yetkisi büyükşehir belediyelerine ve yetki alanlarıyla sınırlı kalmak kaydıyla, ilçe belediyelerine aittir" denilmektedir. Şimdi, bu fıkraya "toptancı hal zabıtasının, semt pazarlarını denetleme yetkisi saklı kalmak kaydıyla" ifadesi ekleniyor. Bununla, ilçe belediyelerine yardım sağlanmış, semt pazarlarında yüksek fiyatlarla perakende satışın önüne geçileceği açıklanmıştır.

Hal Kanunu Tasarısı olarak bilinen bu tasarıda esas amacın, sebze ve meyve ticaretindeki kaçak vergiyi tespit etmek olduğu söylenmektedir. Bu tasarıyla getirilen zorlayıcı tedbirler, üretimi düşürecektir. Eğer, bu kanundan bir fayda temin edilmek isteniyorsa, sebze ve meyve ticaretinin serbest bırakılması, ucuz sebze ve meyve için üretim bölgelerinde üretici birlikleri kurulması, kendilerine toptancı hallerinde yer tahsis edilmesi, vergilerde KDV oranlarının düşürülmesi daha akıllıca olacaktır.

Bu kanun tasarısında, verilecek cezalarla ilgili olarak, çok ağır ve yanlış sonuçlar doğuracak müeyyideler söz konusudur. Mesela, taşıma araçlarına faaliyetten men cezası getirilmektedir. Herhangi bir vatandaş, kamyonuyla, TIR'ıyla, traktörüyle getirdiği yaş sebze veya meyveyi, belediye mücavir alanı içerisinde veya dışarısında, hale uğramadan sattı diyelim; bu takdirde, siz bu araçları parka çekerek 15 gün ceza vereceksiniz. Böylece, Türkiye genelinde bir günde onbinlerce araç bu cezaya çarptırılacak ve belirli bir süre için trafikten men edilecektir. Bu millî serveti hapsetmekle yapılacak hataların önüne geçilmesi mümkün değildir. Teklifimiz, yıpratıcı ve imha edici olan bu maddenin değiştirilerek, para cezasının caydırıcı şekilde artırılmasıdır.

Bu kanun tasarısında, hal içi denetime yönelik zabıta teşkilatı kurulması söz konusudur. Zaten, mevcutta bir zabıta teşkilatı vardır. Neden ikinci bir zabıta teşkilatına ihtiyaç duyulmaktadır? Halihazırda, bugünkü belediyelerimiz, personel fazlalığından sürekli şikâyet etmektedirler. Onlara yeni yükler getirecek ve onları sıkıntıya sokacak böyle bir uygulama da mantıklı bir çalışma olamaz.

Üzerinde görüşmekte olduğumuz 7 nci maddede, ayrıca, bir denetim söz konusudur. Hal zabıtası, bir ilçe belediyesinin semt pazarına girdiği zaman, iki tane denetim karşı karşıya gelecektir; bir tanesi, hal zabıtasının denetimi, öbürü ise ilçe belediyelerinin normal denetimi. Bu da yeni birtakım sakıncaları ve sürtüşmeleri beraberinde getirecektir.

Değerli milletvekilleri, üretici açısından vergi yükünün azaltılması, işlemlerin basite indirilmesi, üreticinin malını değerinde satarak alınterinin karşılığını alması sağlanmalıdır. Sebze halini cazip hale getirmek için, malını buraya getirene vergi iadesi getirilmelidir. Üreticinin kullandığı gübre, ilaç ve tohumda özel indirimler yapılmalıdır. Hallerde satılamayan malların muhafazası mecburiyeti getirilmelidir. Bundan dolayı, belediyeyle ilgili kesintilerde veya hallerin projeleri geliştirilirken, yanlarına soğuk hava depoları yapılma mecburiyeti konulmalıdır. Böylelikle, satılamayan malların bekletilmesi ve millî servetin boşa gitmemesi sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Örnek, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ABDULLAH ÖRNEK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hazırlanan bu tasarıda, her ne kadar, amaç, devletin vergi kaybını önlemek gibi gösteriliyorsa da buradaki esas sebebin, komisyonculara ve ticaret borsalarına gelir sağlanması olduğu görülmektedir.

Yürürlükteki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yaptırımları artırılmak suretiyle, zoraki ve polisiye tedbirlerle sonuca gidilmek isteniyor. Böyle olacağına, çiftçinin ve üreticinin korunmasına yönelik değişiklikler yapılması için bu tasarının tekrar gözden geçirilmesini arz ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yozgat Milletvekili Sayın Abdullah Örnek'e teşekkür ediyorum.

Sayın Cevat Ayhan?..Genel Kurul Salonunda hazır bulunmuyorlar.

7 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyle ilgili bir önerge bulunmaktadır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesiyle düzenlenen 25 inci maddenin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Kahraman Emmioğlu Veysel Candan Ömer Naimi Barım

Gaziantep Konya Elazığ

Ahmet Karavar Yaşar Canbay Ahmet Nurettin Aydın

Şanlıurfa Malatya Siirt

Madde 7:

Toptancı hal zabıtasının semt pazarlarını denetlemesi yetkisi saklı kalmak kaydıyla, büyükşehir teşkilatı bulunan şehirlerde, bu kanun hükmünde kararname gereğince, toptancı hal dışında yapılacak her türlü denetim, ceza uygulama ve buna ilişkin para cezası tahsil etme yetkisi büyükşehir belediyesine, büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde halin bulunduğu belediyelere aittir.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Çoğunluğumuz yoktur; Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz.

Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Henüz oylamaya geçmedim efendim. Önce, önergeyi okuttum. Sonra, Komisyonun ve Hükümetin değerlendirmesine sundum. Onları aldıktan sonra, İçtüzüğe göre, önerge sahiplerine soracağım. Önergeleriyle ilgili 5 dakika konuşma hakları var; bunu kullanacaklar mı, yoksa, gerekçenin okunmasını mı isteyecekler... Ondan sonra, oylamaya geçeceğim.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Biraz evvelki uygulamanıza karşı, ihtiyaten arz ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Şimdi soruyorum; önerge sahipleri konuşacak mı efendim?

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1. Tasarıdaki metin, İstanbul, Ankara gibi illerimizde, halin bulunduğu ilçelerle yetki karmaşasına sebep olur.

2. Eğer büyükşehir belediyesi olan yerlerde, halin bulunduğu ilçelere de bir pay verilmek istenirse, bunu ayrıca net olarak ifade etmek gerekir.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – 20'den fazla arkadaşımız yoklama talebinde bulundular.

Yoklamaya başlamak için, önce, yoklama isteminde bulunan arkadaşlarımı tespit edeceğim.

Sayın Muhammet Polat, Sayın Aslan Polat, Sayın Kahraman Emmioğlu, Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Cafer Güneş, Sayın Maliki Ejder Arvas, Sayın Altan Karapaşaoğlu, Sayın Salih Katırcıoğlu, Sayın Bekir Sobacı, Sayın Hüseyin Arı, Sayın Mustafa Ünaldı, Sayın Ömer Ekinci, Sayın Zülfikar Gazi, Sayın Osman Hazer, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Ahmet Doğan, Sayın Abdullah Örnek, Sayın Latif Öztek, Sayın Yaşar Canbay, Sayın Hüseyin Öz.

Yoklamaya, Adana İlinden başlıyoruz.

(Yoklamaya başlandı)

Mehmet Keçeciler?..Burada.

YUSUF EKİNCİ (Burdur) – Sayın Başkan, yoklama isteyenler eksik.

BAŞKAN – Tespit edeceğim efendim.

Hasan Hüseyin Öz?.. Burada

Mustafa Ünaldı?..

BAŞKAN – Sayın Ünaldı burada yok.

KATİP ÜYE AHMET DERİN (Kütahya) – Burada... Burada... Yoklama isteminde var.

BAŞKAN – Yoklamada var... Burada yoklama isteyen 20 kişi hazır bulunmuyor şu anda.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, siz, yoklamanın başlangıcında 20 kişiyi tespit ettiniz.

BAŞKAN – Tespit ettim; burada bulunacaksınız efendim.

Burada bulunacaklar.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Bu defa, diğer maddede yoklama isteriz Sayın Başkan.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, burada böyle bir usul var mı yani? 20 kişiyi zaten tespit ediyorsunuz. Diğer kişiler burada...

BAŞKAN – Var efendim, var... Böyle bir uygulama var.

Sayın Polat, biraz önce de itirazınız oldu; yoklama istemenin iki usulü vardır; birincisi, önergeyle istenilir ve orada 20 imzanın bulunması gerekir. Bu imzaları sonradan tamamlamak mümkün değildir; çünkü, yoklama işleminin iki şartı var: Oylamaya geçilirken, anında istenilmesidir; ikinci şartı, belli sayıda üye tarafından istenilmesidir. Yani, bu inceliklerini hesaba katmadan itirazlarda bulunuyorsunuz; ben, usule aykırı en küçük bir işlem yapmıyorum.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Efendim, 20 kişi tespit ettiniz...

BAŞKAN – Tespit kâfi değil; yoklamanın sonuna kadar burada bulunmaları lazım ki, çoğunluğun devam ettiği anlaşılsın. Diyelim ki, başlangıçta 20 kişiyi tespit ettik, yoklama başladığı anda çıkıp gittiler; biz, yoklamaya devam ettik; 20 kişi eksiğiyle, toplantı yetersayısı var diye beyan etmiş oluruz.

Burada bekleyecekler efendim; diğer arkadaşlarımız da böyle uygulama yapıyorlar.

Yoklamaya devam ediyoruz.

Lütfi Yalman?.. Burada.

(Yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere devam ediyoruz.

VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. — Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) (Devam)

BAŞKAN – Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Sayın Kahraman Emmioğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanması aşamasında yoklama istenilmişti.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. — 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4128 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesiyle değişik 26/A maddesinin 1 inci fıkrasının sondan ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Hal dahilinde faaliyetten men’e ilişkin belediye encümeni, hal hakem kurulu ve hal müdürü kararları hakkında da aynı usul uygulanır ve faaliyetten men kararı belediye görevlilerince yerine getirilir.”

BAŞKAN – 8 inci madde üzerinde, Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Burada, bir konunun üzerine parmak basmak istiyorum: Bu maddede, hâlâ merkezî hükümetin; yani, merkezin belediyelere müdahalesinden bahsediliyor. Biz, şunu bir türlü içimize sindiremedik. Ankara merkezli güçlerin; yani, Hükümetin, taşradaki belediyelere müdahalesinden vazgeçmedik. Halbuki, sivil toplum örgütlerinin oralardaki en büyük temsilcisi, resmî devletten icazetli temsilcisi belediyelerdir. Bir şeyin başarılı olabilmesi için, netice itibariyle, bu başarıda artı değer olarak elde edilebilmesi için bunun tek bir yolu vardır; tüm yetkileri vatandaşla her gün karşı karşıya olan güçlere vermek lazım; bu güçler ise, belediyelerdir. Sen, burada kanun yapacaksın, buradan talimat vereceksin, ondan sonra da götürüp belediyelere müdahale edeceksin. Ankara'dan; yani, Bakanlar Kurulundan gelen talimata göre, belediyeler hareket edecek. Halbuki, oradaki belediye başkanı, yeniden kendinin seçilmesi için elinden gelen gayreti sarf edecektir. Bunun için, bu konuda dikkatli olmamız gereklidir.

Bir başka konu ise; hallerde yapılan komisyonlar ve üreticiyi ilgilendiren bazı konular vardır. Bunların, en mühimi ise, komisyonların tespit edilmemesidir. Burada serbest bırakılıyor. Serbest bırakıldığı zaman, haliyle, üreticiden ziyade, üreticinin malını alan oradaki tüccarlar burada rantı elde etmek istiyor. Bunun için, komisyonların tespit edilmesi lazım, bu konuya dikkat edilmesi lazım.

Bunları söyledikten sonra, başka bir konuya bir dakika değinerek kürsüden inmek istiyorum.

İstanbul'da soylu Türk gençliğine yapılan zulme bir milletvekili olarak çare bulamadığımdan dolayı özür diliyorum; o zalimleri de, zulümlerinden dolayı kınıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da.

Sayın Ayhan?.. Yok.

8 inci maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. – 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Yapılan denetim sonuçlarına göre Bakanlıkça verilecek talimatlara belediyeler uymak zorundadır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Gaziantep Milletvekili Sayın Bedri İncetahtacı söz istemişlerdir.

Sayın İncetahtacı?.. Yok.

Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. — 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici 2 nci madde ilave edilmiştir.

GEÇİCİ MADDE 2. — Bu Kanun Hükmündeki Kararnamenin 14 üncü ve 19 uncu maddelerine göre yapılacak düzenlemeler ile 20 nci maddesine göre çıkarılacak yönetmelikler 6 ay içinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu söz istemiştir.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (FP sıralarından alkışlar)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Vazgeçti, vazgeçti!..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; maddeyle ilgili bir konuyu gündeme getirmemiz lazım. Burada, bir ifade eksikliği var, bu ifade eksikliğini belirtmek istiyorum: Yönetmelikler çıkarılarak altı ay içerisinde yayımlanır denilmiyor. "...çıkarılacak yönetmelikler altı ay içerisinde yayımlanır" deniliyor. Burada bizim bir önergemiz de olacak. Buradaki yönetmeliklerin altı ay içerisinde hem çıkarılması hem de yayımlanması gerekiyor. O ifadeye itirazımızdan dolayı bu sözü almış oldum, onu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bu ifade düzeltmesine Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu konuda önerge varmış. Önergeyi işleme alıyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Efendim, redaksiyonla yetki verelim.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Sıtkı Cengil Veysel Candan

Bursa Adana Konya

Kahraman Emmioğlu Lütfi Yalman Maliki Ejder Arvas

Gaziantep Konya Van

"GEÇİCİ MADDE 2.– 638 sıra sayılı yaş sebze ve meyvelerle ilgili kanun tasarısının geçici 2 nci maddesindeki ifade aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu Kanun Hükmündeki Kararnamenin 14 üncü ve 19 uncu maddelerine göre yapılacak düzenlemeler ile 20 nci maddesine göre çıkarılacak yönetmelikler altı ay içerisinde çıkarılarak yürürlüğe girer."

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katıldı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cevat Ayhan söz istemişlerdir...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, grup adına Veysel Candan konuşacak.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Veysel Candan.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, son söz olarak, tasarıdaki eksiklikleri bir kere daha söylemek durumunda kaldığımızı ifade etmek istiyorum. Aslında, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 27 Haziran 1995'te hazırlanmıştır; aradan geçen üç yıl içerisinde, tekrar, değişiklik ihtiyacı hissedilmiştir. Bu, geçen kanun hükmünde kararnamedeki değişiklikler de, en kısa zamanda, yine Genel Kurula gelecek, değişiklik yapılma ihtiyacı hissedilecektir.

Tasarıyı, üretici açısından ele aldığımız zaman, vergi yükünü azaltmamakta, artırmaktadır; işlemleri, daha da çoğaltmaktadır; malın, değerinde satılması önlenmektedir; hallerde, üreticiler için belli yer, kontenjan verilmemektedir; haller, sebze açısından cazip hale getirilmemektedir. Ayrıca, üreticinin kullandığı gübre ve ilaç gibi konularda da, tasarıda hiçbir madde yoktur; üreticiden kesilen Bağ-Kur ve benzeri primlerin yerine yatırılıp yatırılmadığı kontrol altına alınmamaktadır; hallerde satılmayan mallara, muhafaza mecburiyeti getirilmemektedir; üreticinin rüsumunu ödediği malın semt pazarlarında satılma imkânı kısıtlanmaktadır; gerçek usulde vergi mükellefi olmayan üretici, KDV ödediği halde, mahsuplaşma imkânı tanınmamaktadır. Ayrıca, ticarette rastlanmayan, taşıma araçlarının faaliyetten meni gibi çok iptidai bir maddeyle, ekonomiye büyük zararlar getirecek şekilde sürücülerin araçlarına 15 ve 30 gün süreyle el koyma gibi, ticarette hiç rastlanmayan birtakım uygulama maddeler getirilmektedir. Ayrıca, komisyon oranlarının serbest bırakılması, üreticinin malının yüksek komisyonlarla, dolayısıyla, sebzenin yüksek fiyatlarla satılmasına imkân sağlamaktadır ve bu uygulama da, üreticiyi zarara sokar. Ayrıca, belediyeye aktarılan gelirin, hal yapımında belirli bir oranda kullanılma imkânı getirilmesi, lüzumsuz para bekletmelerine sebep olmaktadır. Hal içi denetim adı altında ayrıca zabıta teşkilatı kurulma olayı, devleti büyütecektir. Hal zabıtası konusu, özellikle büyük şehirlerde, büyükşehir zabıtası, hal zabıtası ve ilçe zabıtaları arasında denetim sıkıntısı doğuracaktır.

Özetle söylemek gerekirse, Hükümet, bu tasarıyla, tıpkı kesintisiz eğitimde 4 katrilyonluk vergi yüküyle olduğu gibi, hal tasarısında da 2 katrilyonluk bir vergi ve enflasyonda indirim hedeflemektedir; bunu sağlamak mümkün olmayacaktır. Bu tasarı kanunlaştıktan sonra, göreceğiz ki, yaş sebze ve meyve fiyatlarında, asgarî yüzde 20 ile 30 arasında bir artış söz konusu olacaktır. Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, bu, hal mafyasını önlemediği gibi, yeni mafyalaşma olaylarını da ortaya çıkaracaktır.

Temennimiz o ki, uygulamada görülen aksaklıklarla birlikte, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü Genel Kurula getirilmeli ve orada, üretici, tüketici ve komisyoncu açısından asgarî müşterekte birleşilebilen, buluşulabilen noktalar yeniden düzenlenerek, halkımızın, ucuz fiyatla sebze ve meyve alması, üreticimizin de değeri fiyatında sebze ve meyve satma imkânı sağlanmalıdır diye düşünüyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a teşekkür ediyorum.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyeler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz istemi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı, kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olsun. (Alkışlar)

6. — Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

7. — Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/741) (S. Sayısı : 658) (1)

BAŞKAN – Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

LATİF ÖZTEK (Samsun) – Sayın Başkan, grup adına konuşacaktım...

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde mi efendim?

LATİF ÖZTEK (Samsun) – Tümü üzerinde efendim.

BAŞKAN – Tümü üzerindeki konuşmalar geçti efendim...

İsteğinizi dikkate alacağım efendim.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MERA KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine; 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre maden ve petrol arama ile arama sonunda verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol, ön işletme, işletme faaliyeti için zarurî olan,

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Latif Öztek söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Öztek. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4342 sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

54 üncü Hükümet döneminde, iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin gayretleri ve işbirliğiyle komisyonlarda görüşülerek, oybirliğiyle kabul edilen ve 55 inci Hükümet döneminde, yine, iktidar ve muhalefet partilerinin mutabakatıyla, bu Genel Kurulda görüşülerek kabul edilen 4342 sayılı Mera Kanununun 20 nci Dönem Parlamentomuzun çıkarmış olduğu en yararlı ve ülkemiz açısından hayatî önemi haiz bir kanun olduğu kanaatindeyim. Kanunun uygulamaya konulmasıyla, ilgili çalışmaların hız kazanması herkesin ortak dileğidir.

Kanunun görüşülmesi sırasında, kanun maddesinin uygulaması sırasında bazı eksiklikler olabileceğini, bazı sıkıntılarla karşılaşılabileceğini belirtmiştim. Değişiklik istenilen bu madde, uygulamada karşılaşılan aksaklıklardan birisidir. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda kanun tasarısının her maddesi büyük bir titizlikle irdelenmiş ve enine boyuna tartışılmıştır. Buna rağmen, bu değişiklik ihtiyacının ortaya çıkması, sanıyorum, tasarının, komisyonda görüşülmesi sırasında konuyla ilgili uzmanların bulunmamasından kaynaklanmıştır. Mera Kanununun çıkarılmasına neden tüm partilerimiz destek vermişlerdir ve halen de vermektedirler.

Değerli milletvekilleri, meralar, son yıllarda gittikçe azalan hayvansal üretimin artırılmasında en önemli etkenlerden biri olarak görülmektedir. Ülkemizdeki üretim azlığı, tüketimde de kendini göstermektedir. Örneğin, gelişmiş ülkelerde 80 ila 100 kilogram düzeyinde olan fert başına yıllık et tüketimi, ülkemizde 20 kilogramlar düzeyindedir. Ülkemizdeki et ve süt ürünlerinin üretiminin ve tüketiminin az olmasının sebebi, birim hayvan başına hayvan verimlerinin düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa, sekiz on yıldan beri sayıları azalmasına rağmen, hayvan varlığımızın azalmasından kaynaklanmamaktadır. Örneğin, ülkemizde bir inekten ortalama 1 600-1 700 kilogram süt alınabilirken, gelişmiş ülkelerde bu miktar, 4,5-5 tonlar düzeyindedir.

Birim hayvan başına elde edilen ürün azlığının birinci nedeni, hayvanların genetik yapılarıdır. Mevcut hayvanlarımızın yaklaşık yüzde 55-60'ı, verimi düşük yerli ırklardan oluşmaktadır. Hayvansal üretimi artırmanın ilk şartı, düşük verimli yerli hayvanların yerine, üstün verimli kültür ırklı hayvanları veya melez hayvanları ikame etmektir.

İkinci nedeni ise, çevre faktörüdür. Çevre faktörü içinde hayvanların bakımı ve beslenmesi ön sırayı alır. Yeterli düzeyde beslenemeyen hayvanlardan arzu edilen verimi almak mümkün değildir. Hele, kültür ırklı hayvanlardan, kötü bakım ve beslenme şartlarında verim almak hiç mümkün değildir. Bu yüzden, hayvancılığı geliştirmek için yem sorununu çözmek, özel bir öneme sahiptir.

Ülkemiz hayvanlarının kaba yem ihtiyacı, esas itibariyle üç kaynaktan karşılanmaktadır. Bunlardan birincisi, çayır ve meralar; ikincisi, tarla ziraatı içerisinde yetiştirilen yonca, korunga, fiğ gibi yem bitkileri; üçüncüsü de, hasat edilen tahılların sapları, diğer ifadeyle, samanı.

Türkiye'de yem bitkileri yetiştiriciliği, maalesef, özlenen düzeyde değildir ve sadece ekilebilir arazinin yüzde 2-3 kadarı yem bitkileri tarımına ayrılmıştır. İleri ülkelerde bu oran, yüzde 25-30'lar düzeyindedir. Ülkemizde de bu oranın yüzde 15-20'lere yükseltilmesi gerekir.

Hayvancılığımızın kaba yem ihtiyacının büyük kısmı, kışın samanla, az bir kısmı da çayırlardan ve biraz da meralardan elde edilen kuru otla karşılanırken, yazın, asıl olarak meralardan sağlanmaktadır. Hele, koyun yetiştiriciliğinde meraların özel bir önemi vardır. Son yıllarda artan terör olayları nedeniyle, yetiştiricilerin meralardan istifade etmesi güçleşmiş, bu durum hayvancılığımıza, özellikle koyun yetiştiriciliğine büyük bir darbe vurmuştur.

Meralar, çok değişik türde ve genellikle uzun ömürlü bitki örtüsüyle kaplı alanlardır. Köylüler ve sürü sahipleri, bu gibi yerlere, bakım, ıslah ve koruma konularında hiçbir yatırım yapmadan, sadece istifade etmektedirler. Kısaca, meralarımız, uzun yıllar devam eden ağır ve düzensiz otlatma nedeniyle tahrip olmuş, ot verimi de çok düşmüştür. Örneğin, ülkemizde, meralardan dekara en fazla 90 ilâ 100 kilogram kuru ot alınırken, Avrupa Topluluğu ülkelerinde dekara 600-700 kilogram kuru ot alınmaktadır. En ucuz yem kaynağı olan çayır ve meralardan, ülkede tüketilen yemin büyük bir kısmı üretilmektedir.

Tabiî ki, çayır ve meraların önemi, sadece hayvanlara kaba yem sağlamayla sınırlı değildir. Bu ekonomik faydanın yanı sıra, meralar, tarım yapılan üst topraklarınsu ve rüzgâr erozyonuyla taşınarak kaybolmasına mâni olmaktadır; en önemli tabiî yem kaynaklarıdır, toprak verimliliğini artırmaktadır; çeşitli av ve yaban hayvanları için güvenli bir yaşama ortamı oluşturmaktadır; temiz hava kaynağıdır, fotosentezle, kirli havayı temizleme gibi çok önemli fonksiyonları vardır ve yağan yağmurların yüzey akışıyla kaybolmasını önleyerek, taban suyunu ve akan suları zenginleştirmektedir.

Bu kadar öneme sahip meralarımızın her geçen gün azalışı, istatistikler tarafından çok bariz bir şekilde ortaya konulmaktadır; çünkü, meralar, orta malı olarak kullanılmış, korunması, bakımı, ıslahı, yem veriminin artırılması ve bu durumun sürdürülebilmesi için, bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştır. Aksine, bazı vatandaşlarımız tarafından meralar sürülerek, tarla arazisi haline getirilmiştir. Bakınız, ülke genelinde, 1950'de 16 milyon hektar olan tarla arazisi, yıllar itibariyle artarak, 1990 yılında 30 milyon hektar olmuştur. Çayır ve meralar da, bunun tersine, sürekli bir azalmayla, 1950'de 46,4 milyon hektar iken, 1988'de 24,2 milyon hektara düşmüştür. Bu durum, meralarımızın yağmalanmasının en güzel göstergesidir.

Bir yandan, sürülme nedeniyle çayır ve mera alanları azalırken, diğer yandan, yıllar itibariyle hayvan sayısı artmıştır; yani, birim alana düşen hayvan sayısı iki yönlü artmıştır. Bu durum, kalan meraların kapasitelerinin çok üzerinde otlatılmalarına sebep olduğundan, meraların verimlerinin düşmesini hızlandırma bakımından büyük etki göstermiştir.

Ülke ekonomisi ve köylümüzün refahı, mutluluğu ve geleceği açısından çok önemli yere sahip olan meralarımızın elden çıkmasının tek ve en büyük nedeni, kullanımı açısından hiçbir kanunî sınırlama getirilmemiş olmasıdır. Evet, meraların ıslahı, korunması ve amenajmanı konusunda kullanıcılara hiçbir yükümlülük ve sorumluluk yüklenmemiştir.

Başlangıçta, ormanlarımızda da aynı durum görülmüş; ancak, 1956 yılında çıkarılan Orman Yasasından sonra, ormanlarımız, 1950'de 10,4 milyon hektar iken, 1970'te 18,2 milyon hektara, 1980'de de 20,1 milyon hektara yükselmiş ve bundan sonra herhangi bir sınır değişikliği olmamıştır. Bunun sebebi, o yıllarda çıkarılmış olan Orman Yasasıdır. Meralarımız için de aynı durum söz konusu olacak ve kanunun uygulanmasından sonra mera arazilerimiz korunacaktır.

Aşırı otlatma ve bakımsızlık sonucu meralarımızın bitki örtüsünün tahrip olduğunu söyledim. Bu durum da bizi ümitsizliğe düşürmemelidir; zira, mera bitkilerinin birçoğu çok yıllıktır ve alınacak ciddî önlemlerle meralarımızın verimi artırılabilir. Bu konuda üniversitelerimizde ve araştırma kuruluşlarımızda yapılan çok sayıda araştırma sonucu, şu gerçeği ortaya koymuştur: Otlatma zamanının ve otlatma kapasitesinin düzenlenmesiyle, meraların mevcut verimi birkaç katına çıkarılabilir. Buna, ıslah, amenajman, gübreleme ve diğer kültürel tedbirler ilave edildiğinde, meralarımızın verimi 4-5 katına çıkarılabilir.

Çizdiğim bu pembe tablonun gerçekleşmesi de, kabul ettiğimiz 4342 sayılı Kanunun uygulayıcısı durumunda olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, ilgili birimleriyle konuyu çok ciddî olarak takip etmesi, uygulamada hiçbir taviz vermemesiyle mümkün olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztek, konuşmanızı tamamlayın efendim.

LATİF ÖZTEK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, Bakanlığın çalışmaları da finansman durumuyla yakından ilgilidir. Parasız hizmet üretilemez. Bu durum dikkate alınarak, 4342 sayılı Kanunda fon oluşturulmasına yer verilmiştir. Bugün, Genel Kurulumuzda, asıl olarak, fon gelirlerinde değişiklik yapılması hususunu görüşüyoruz. Bu tasarı Tarım Komisyonunda görüşülürken, Komisyon üyesi tüm arkadaşlar, kanunun etkili bir biçimde uygulanabilmesi için fon gelirlerinin artırılması yönünde görüş belirtmişlerdir. Ayrılan fon gelirlerinin son kuruşuna kadar bu amaca hizmet edecek şekilde planlı, programlı ve yapılan projeler doğrultusunda harcanmasını ve sınırlı bir bütçeye sahip olan köylümüzü de sıkmadan ona destek olunmasını diliyorum.

Bu arada, çiftçilerimizin, hayvanlarının ihtiyacı olan kaba yemi kendilerinin tarla ziraati içinde üretmeleri yönünde teşvik edilmeleri gereğini bir kere daha belirtmek istiyorum. Aksi halde, 30 milyon tonu bulan kabayem açığı, sırf meralarla karşılanamaz ve kanun da amacına ulaşamaz.

Ayrıca, 55 inci Hükümetin ve gelecek hükümetlerimizin de meralarımızı millî bir servet olarak kabul edip, uygulamada karşılaşılan aksaklıkların üzerine kararlılıkla ve süratle gitmesi dileklerimle; bu kanun tasarısının tüm yetiştiricilerimize ve yüce milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Samsun Milletvekili Sayın Latif Öztek'e teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Develi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 658 sıra sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sizleri, grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

28.2.1998 tarihli 23272 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Mera Kanunuyla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, Mera Fonunun kurulması öngörülmektedir. Fonun gelirleri arasında, ithal edilen hayvansal ürünlerin CİF bedelinin yüzde 8'inin bu fona aktarılması yer almaktadır. Hayvansal ürünler ve kapsamı belli olmayan deri ithali şu anda durma noktasına gelmiş bulunmaktadır.

1995 Şubat ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiş bulunan Dünya Ticaret Örgütünü kuran anlaşma çerçevesinde, Türkiye, anlaşmanın yapıldığı tarihe kadar, yurtiçi ve yurtdışı koruma önlemlerini bildirerek konsolide etmiştir.

Bu anlaşmalar çerçevesinde, Dünya Ticaret Örgütü üyesi bir ülkenin taviz listesinde yer alan ürünlerin ithali sırasında veya ithalat dolayısıyla, her türlü vergi ve resimler bakımından, bu anlaşma tarihinde mevcut olanlardan veya bu tarihte ithalatçı ülkede yürürlükte bulunan mevzuatın doğrudan ve zorunlu olarak ileride tahsil edeceklerden daha yüksek vergi ve resimlere tabi tutulmamaları gerekmektedir.

Bu nedenle, bu tarihten sonra ithalatta ilave edilecek engeller, pazara giriş yükümlülüklerinden aykırı kabul edilmektedir.

Getirilen bu fonun ham deriye uygulanması halinde, pek çok sakıncaları da beraberinde getireceğini düşünüyoruz. Bu uygulamayla, diğer sanayilerin yanı sıra, hayvansal ürüne dayalı deri sanayinin de dış pazarlarda rekabet etme şansını kaybedeceğini ve ekonomisini de derinden sarsacağına inanmaktayız.

Düşündüğümüz sakıncaları kısaca özetlememiz gerekirse: Hayvansal ürünlerden alınacak CİF bedelinin yüzde 8'i oranındaki fon, deri sanayii için çok yüksektir. Nitekim, bu fonun diğer gelirleri binde 1 dolayında iken, diğer hayvansal üründeki yüzde 8'i anlamak, bize göre, mümkün değildir. Özellikle, bu uygulamalardan doğan yüzde 6'lık KKD fonu, yüzde 8'lik fonla birleştiğinde, zaten binbir zorluklarla rekabet etme noktasında olan dericiliğimizin -devletin gümrük duvarlarını kaldırdığı bir ortamda- Avrupalı dericilerle rekabet etme şansı tamamen ortadan kalkmaktadır. Bu yönüyle, ülkemizde, çok yüksek deri işleme kapasitesi olduğundan, ham deri üretim yetmezliği, çıkmaz noktasına gelmiştir. Bu, ithalde alınacak yüzde 8'lik fon, deri sanayiini, özellikle hammaddesini, emsallerine göre çok daha pahalı duruma getirmiştir. Esasen, hammaddeye uygulanacak fonların mümkün olduğu kadar düşük tutularak, sanayie katkıda bulunulması, ülke sanayii açısından son derece önemlidir.

Gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, bu konunun uzmanlarının, özellikle Hazine Müsteşarlığı ve Dışticaret Müsteşarlığı yetkililerinin görüşü alınmadan çıkarılan bu yasanın, ülkemizdeki yasa hazırlama tekniğinden ne kadar uzak olduğunun bir kanıtıdır.

Eğer, bu tasarı bugün gündeme gelmemiş olsaydı, özellikle gümrük birliği sürecinde rekabet etme noktasında kalan ülkemiz, kendi getirmiş olduğu yasalarla -yüzde 8'lik fon artışıyla- gerçekten -ülkemizdeki dericilik konusunda- kendi olumsuzluğunu kendisi yaratmış olacaktı.

Yasanın geçici maddesinde de görüleceği gibi, yasanın çıktığı tarihten bu tarihe kadar, fon ödemelerinin belli bir teminat mektubu biçiminde değerlendirilmesi, bir anlamda çıkış noktası olmuştur.

Ben, özellikle tüm milletvekillerinin mutabakatıyla çıkacak bu yasanın, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi konusunda olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin, gümrük birliği bağlamında, rekabet etme ortamında, bu engeli kaldıracak yasanın, ülkemize, bu konuda emek veren sanayicilerimize, özellikle küçük işletmelere yararlı ve uğurlu olması dileğiyle, partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'ye teşekkür ediyorum.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinin başlığı ile 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkrasına aşağıdaki hükmün ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Derin Mehmet Bedri İncetahtacı Kahraman Emmioğlu

Kütahya Gaziantep Gaziantep

Hüseyin Arı Veysel Candan

Konya Konya

"Tahsis amacı değiştirilmesi maden ve petrol aramalarına izin verilmesi,

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının talebi üzerine, 6326 sayılı Petrol Kanunu ve 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre, petrol ve maden arama faaliyetleri ile arama faaliyetleri sonunda verimliliği saptanan işletme faaliyetleri için zarurî olan.

Petrol ve maden arama faaliyetleri için ihtiyaç duyulan yerlerde, ruhsat sahibinin Bakanlığa başvurusu üzerine, kullanım hakkı, sahibinin izniyle, arama süresiyle sınırlı olarak tahsis amacının değiştirilmesine gerek kalmadan arama faaliyetleri yapılabilir.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan; çünkü, mevcut düzenleme, burada öngörülen ihtiyaçları, diğer hükümlerle birlikte değerlendirdiğimizde, çözümleyebilecek niteliktedir.

Arz ederim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep)– Önergenin ikinci bölümündeki "petrol ve maden arama faaliyetleri için ihtiyaç duyulan yerlerde, ruhsat sahibinin Bakanlığa başvurusu üzerine, kullanım hakkı, sahibinin izniyle, arama süresiyle sınırlı olarak tahsis amacının değiştirilmesine gerek kalmadan arama faaliyetleri yapılabilir" hükmü, İslam hukukuna da Osmanlı hukukuna da bugünkü mevcut mer'i kanunlara da aykırıdır.

İkincisi, 1 inci maddede -var olan hükmü okuyorum- "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine; 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, maden ve petrol arama ile arama sonunda verimliliği kesinlikle saptanan" ifadesi kelimesi vardır. Daha önce, ilk gelen metinde "verimliliği aramadan önce saptanan" hükmü vardı. Plan ve Bütçe Komisyonunda, arkadaşlarımızın haklı itirazı üzerine, bu, değiştirilmiştir ve önce, arama izni verilecektir; ondan sonra, verimliliği belirlendikten sonra da diğer işlemler yapılacaktır. Bunun için de, Bakanlığımıza müracaat halinde, bir hafta süre yeterlidir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bu konuşmanızdan, ben, katılıp katılmadığınızı anlayamadım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Katılmadığımı arz etmek istedim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadılar.

Önerge sahipleri konuşacak mı?

KÂTİP ÜYE AHMET DERİN (Kütahya) – Ben konuşabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Siz konuşamazsınız; yerinize bir arkadaş bulmamız lazım.

KÂTİP ÜYE AHMET DERİN (Kütahya) – Ama, bu konuyu ben biliyorum Sayın Başkanım... (ANAP sıralarından "gerekçe okunsun" sesleri)

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeraltı servetlerimizden maden ve petrol arama faaliyetlerinin kısıtlama yapılmadan her türlü alanda yapılmasını sağlamak amacıyla, kanunun 14 üncü maddedeki "verimliliği kesin olarak saptanan" ibaresi, arama için kaldırılmış; ayrıca, arama faaliyetlerinin süreli ve belirli alanlarda yapılabileceği dikkate alınarak, mera tahsis amacının değiştirilmesine gerek kalmadan, arama faaliyetlerinin izinle yapılmasına olanak sağlanmıştır. Ön işletme, aramanın devamı olduğundan, kanundan çıkarılmıştır. Bu suretle, bürokratik işlemler azalacak ve yöre halkının menfaatı da korunmuş olacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, "arama sonunda verimliliği kesinlikle saptanan" ibaresi, ön işletmenin de "kesinlikle saptanma" kavramı içinde olduğunu gösteriyor. Kesinlikle saptanmamışsa, zaten, ön işletme dahi yapılamaz. Anlaşılan, önerge sahiplerinin ihtiyacı, Plan ve Bütçe Komisyonunda yerine getirilmiş.

Bu anlayışla, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 4342 sayılı Mera Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bendleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış ve ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ilave edilmiştir.

1. Her yıl Genel Bütçeden ayrılacak ödenek.

3. Her türlü tütün mamülleri ile alkollü içkilerin imalat ve ithalatçıları tarafından yurt içinde yapılacak teslimlerde satış fiyatı üzerinden hesaplanan yüzde iki oranındaki Mera Fonu kesintisi,

Birinci fıkranın (a) bendinin (3) numaralı alt bendindeki belirtilen kesintiler, her bir aya ilişkin olarak yapılan teslim üzerinden, imalatçılarla ithalatçılar tarafından, tahakkukunu izleyen ay içerisinde Fon hesabına aktarılır.

Mera Fonunda toplanan ödeneklerin harcanmayan kısmı, ertesi yılın Fon Bütçesine devren gelir ve ödenek kaydolunur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi bulunmaktadır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle değiştirilen Mera Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kâzım Üstüner A. Turan Bilge Latif Öztek

Burdur Konya Samsun

Müjdat Koç Ahmet Küçük Cenap Gürpınar

Ordu Çanakkale Şanlıurfa

Yusuf Ekinci

Burdur

"1- Her yıl akaryakıt dışındaki maddelerden alınan gümrük vergisi tahsilat tahmininin yüzde 2'si tutarındaki miktardan az olmamak üzere genel bütçeden ayrılacak ödenek."

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Takdirlerinize sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye Hükümet katılmaktadır. Komisyon Genel Kurulun takdirine sunmaktadır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 4342 sayılı Mera Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

GEÇİCİ MADDE 2. – 1998 Malî Yılına münhasır ve 30 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendindeki gelire karşılık olmak üzere, bütçe kapsamındaki fonlara ait ödeneklerin % 1’i tutarındaki miktar, 1998 yılı için bütçe kapsamına alınan Mera Fonuna aktarılır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum.

MADDE 4. – Bu Kanun 28.2.1998 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili söz istemi?.. Yok.

Madde üzerinde değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olsun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Teşekkür ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan bir cümleyle teşekkür ettiler.

Biz de, hazırlıkların bugüne getirilmiş olmasından dolayı Hükümete teşekkür ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, alınan karar gereğince bugünkü çalışmalarımız tamamlanmıştır.

Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/21) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkileri konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 632 sıra sayılı raporunu görüşmek için, 16 Haziran 1998 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.25

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, ABD’den sağlığa zararlı buğday ve dondurulmuş et ithal edileceği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/5024)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınMesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 6.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Kimi gazetelerde DevletBakanı Sayın Işın Çelebi’nin hükümet adına ABD Büyükelçisi Mark Parris’le 30 Nisan 1998 tarihinde bir görüşme yaptığı ve bu görüşmelerde Türkiye’ye uygulanan tekstil kotalarının yedi yıl içinde 750 milyon dolar artırılması karşılığında ABD’nin sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle kendi ülkesinde sattırmadığı, içinde sağlığa zararlı böceklerin ve tarım ilacı kalıntılarının bulunduğu buğdayların ülkemize ithali konusunda söz verildiği iddiaları doğru mudur?

2. Ayrıca, yine ABD’de uzun süre dayanması için dondurulan etlerin de ithalinde kolaylıklar getirileceği ve bu hususta söz verildiği iddiaları da yer almaktadır. 54 üncü Hükümet döneminde çıkarılan ve 1 mayıs tarihinde süresi dolan, ithal et yasağının ilgili bakanlık tarafından üç ay uzatılmasının da bu iddiaları doğrular mahiyette olduğu, bu konuda Tarımsal Üretim ve Geliştirme Müdürlüğünce bir kararnamenin hazırlandığı, hükümetin bu konuda 5 yıl içinde 1 milyar 200 milyon dolar tutarında teşvik kredisi vereceği iddiaları doğru mudur?

T.C. Başbakanlık 11.6.1998 Dış TicaretMüsteşarlığı Sayı : B.02.1.DTM.0.04.09.01.301/30222

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığa muhatap 13.5.1998 tarih ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5024-12721/30704 sayılı yazıları.

Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz’ın kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılmasını tensip ettiği, Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından verilen soru önergesine ilişkin cevap metnini saygılarımla arz ederim.

Dr. Işın Çelebi DevletBakanı

Cevap 1. Malumları olduğu üzere, 29 Nisan 1998 tarihinde DevletBakanı Dr. Işın Çelebi ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi Mark Parris tarafından yapılan basın toplantısında, Türkiye’nin ABD’ye yönelik ihracatında uygulanmakta olan tekstil kotaları ile ilgili olarak 24 Nisan 1998’de Cenevre’de imzalanan bir mutabakat zaptı ile, 1997 yılı ekim ayından bu yana TürkHükümeti tarafından çeşitli vesilelerle resmen dile getirilmiş bulunan esneklik taleplerinin çok büyük ölçüde karşılanmasının sağlandığı duyurulmuştu.

Sözkonusu talepler, Türkiye-ABD Ortak Ekonomik Komitesinin 1997 yılı aralık ayında
Washington’da yapılan IV. Dönem toplantısında sözlü ve yazılı olarak resmen ABD tarafına iletilmiş olduğu gibi, toplantıyı izleyen günlerde Ankara’da verilen bir nota ile de yinelenmiş, ayrıca Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve tarafımdan yapılan çeşitli temaslarda ABD üst düzey yetkililerine de iletilmiştir.

Cenevre’de yapılan müzakereler sonucunda 1998 yılı için 80 milyon dolarlık ek ihracat imkânı elde edilmesinin yanısıra ve bundan da önemli olarak, esnekliklerin birden fazla yıla yayılması suretiyle önceki talebimizin daha da üzerinde bir avantaj sağlanmış ve önümüzdeki yedi yıllık dönem için 750 milyon dolarlık ek ihracat imkânı yaratılmıştır.

Burada özellikle belirtilmesi gereken husus, sözkonusu temasların hiçbir aşamasında, tekstil kotalarına ilişkin elde edilecek esnekliklere karşı ABD’ye başka alanlarda taviz verilmesinin sözkonusu olmadığıdır.

Ayrıca, bu konuda Hükümetimiz adına hiç bir sözlü ya da yazılı taahhütte bulunulmamıştır.

Müzakereler sonunda imzalanan mutabakat zaptında da tekstil kotaları dışında hiçbir konu yer almamıştır.

Tarım ürünlerinin gümrük vergisi oranlarının tespiti, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesindeki taahhütlerimiz ile ülkemizin taraf olduğu diğer uluslararası anlaşmaların yanısıra, sözkonusu maddelerin üretim ve tüketim dengesi, iç ve dış piyasa fiyatları, üretim ve ithal maliyetleri, ithalat ve ihracat miktarları, uygulanmakta olan destekleme politikaları, hammadde-mamul arasındaki koruma dengesi dikkate alınarak başta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda yapılmaktadır.

Kaldı ki, buğday ithalatında uygulanan gümrük vergileri, örneğin ekmeklik buğdayda, 29 Haziran 1996 tarihinde yüzde 15’ten yüzde 35’e yükseltilmiş, daha sonra dünya fiyatlarında gözlenen düşme eğilimi üzerine 1 Haziran 1997 tarihinde yüzde 45’e çıkarılmıştır.

Diğer taraftan, her türlü tarım ürünleri ithalatı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kontrolünde olup, sağlık standartları dahil olmak üzere anılan Bakanlıkça gerekli görülen spesifikasyonlara sahip olmayan ürünlerin ithalatına izin verilmemektedir.

Bu itibarla, ABD dahil hiçbir ülkeden sağlığa zararlı tarım ve hayvancılık ürünü ithal edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, bazı basın organlarının gerekli bilgiye sahip olmadan ve araştırma lüzumu hissetmeksizin ileri sürdükleri sözkonusu iddia tamamıyla gerçek dışı niteliktedir.

Cevap 2. Yukarıda da belirtildiği üzere, tekstil ve konfeksiyon kotalarına ilişkin esnekliklerin elde edilmesi öncesi veya sonrasında ABD tarafı ile yapılan temasların hiçbir aşamasında, karşılıklı olarak ABD’ye başka alanlarda taviz veya taviz sözü verilmesi sözkonusu olmamıştır.

Türkiye’nin canlı hayvan ve et ithaline uyguladığı fiili yasağın kaldırılmasına ilişkin olarak ABD tarafından talepte bulunulduğu doğru olmakla birlikte, sözkonusu talep Türk tarafının tekstil kotaları dahil herhangi bir talebiyle bağlantılı bir biçimde ortaya konmamış ve müstakil bir konu olarak yöneltilmiştir.

Ayrıca, canlı hayvan ve et ithalatındaki yasağın kaldırılması yönündeki talepler, yalnız ABD’den değil, çok daha geniş kapsamlı bir biçimde diğer birçok ülke ile uluslararası kuruluşlardan da gelmektedir.

Diğer taraftan, “1996 yılı ağustos ayında başlatılan ithalat yasağının 1 Mayıs 1998 tarihinde sadece üç ay uzatılmasının ABD’den et ithalatına kolaylık getirmek yönünde olduğu” iddiasının hiç bir geçerliliği bulunmamaktadır.

Sözkonusu yasaklama kararı, ilk olarak uygulamaya konulduğu 1996 yılı ağustos ayından bu yana Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca üçer aylık dönemler itibariyle gözden geçirilmiş ve her defasında üç ay süreyle uzatılmıştır.

Türk Hükümeti, ABD’nin veya bir başka ülkenin spesifik talepleriyle ilişkilendirilmeksizin, hayvancılık konusunda kalıcı, sağlıklı, uzun vadeli ve ülkemiz çıkarlarına en uygun politikaların oluşturulmasına dönük çalışmalarını ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla sürdürmektedir.

Bu çerçevede, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Müdürlüğü tarafından “Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi” geliştirilmiş ve sözkonusu proje ile ilgili bir kararname taslağı hazırlanmıştır.

Ülkemiz hayvancılığını geliştirmek amacıyla damızlıkçı işletmeler ile hayvan sağlığı teşhis ve tedavi birimlerinin kurulmasının kredi ile teşvik edilmesi, suni tohumlama faaliyetlerinin desteklenmesi ve pazarlama organizasyonu oluşturulması gibi hizmetleri kapsayan sözkonusu projenin süresi beş yıl olup, hayata geçirilmesi için 1,372 milyar ABD doları tutarında kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır.

“Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi”nin ekonomimize yılda 156 trilyon Türk Lirası tutarında katkı sağlayacağı ve yaklaşık elli bin aileye istihdam olanağı yaratacağı tahmin edilmektedir.

Sözkonusu proje tamamen üretimi artırmayı hedeflemekte, et ithalatı ile ilgili herhangi bir konu içermemekte, aksine gerek et gerekse süt üretimini yükselterek ihtiyacın yurt içinden karşılanmasını amaçlamaktadır.

Bu itibarla, bazı basın organlarında bu yönde yer alan bilgiler gerçekle uzaktan dahi ilgili bulunmamaktadır.

2. – Erzincan Milletvekili TevhitKarakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve DevletBakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/5075)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Işın Çelebi tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 7.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Bakanlığınızın 1998 malî yılı bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1998 yılında Erzincan İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar -projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Başbakanlık 11.6.1998 Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı (İktisadî Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.DPT.0.08.02-20/2473

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5075-12823/30833 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya tarafından şahsıma yöneltilen yazılı soru önergesinin cevapları aşağıdadır :

1. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilâtının kanunla düzenleneceği hükmünü amir bulunan Anayasanın 113 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yürürlüğe konulan 27.9.1984 tarih ve 3046 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi, “Başbakana yardım etmek ve Başbakan tarafından verilecek görevleri yerine getirmek,BakanlarKurulunda koordinasyonu sağlamak, özel önem ve öncelik taşıyan konularda tecrübe ve bilgilerinden istifade edilmek amacıyla Başbakanın teklifi ve Cumhurbaşkanının onayı ile sayıları yirmiyi geçmemek kaydıyla Devlet bakanlarının görevlendirilebileceklerini” belirttikten sonra, Devlet bakanlarının danışma ve büro hizmetlerini yürütecek personele ait kadroların Başbakanlık kadro cetvelinde gösterileceğini öngörmüş bulunmaktadır.

Görüldüğü üzere, Devlet bakanlıkları teşkilâtsız bakanlıklar olup, kendilerine özgü bütçeleri bulunmamaktadır.Bu nedenledir ki, Devlet bakanlıklarının danışma ve büro hizmetleri Başbakanlıkça karşılanmakta, yatırım harcamaları bulunmamakta, ancak bu bakanlıklara bağlı kuruluşların yatırımları olabilmektedir.

Bakanlığıma bağlı kuruluşlardanDevletPlanlama Teşkilâtının 1998 yılı yatırım ödeneği, 280 milyar TL’si Özelleştirme Ödeneğinden olmak üzere 1 315 milyar TL; Dış Ticaret Müsteşarlığının yatırım ödeneği, 70 milyar TL’si Özelleştirme Ödeneğinden, 515 milyar TL’si Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonu ve İGEME Fonundan karşılanmak üzere 835 milyar TL’dir. 1998 Yılı Yatırım Programında, Bakanlığıma bağlı kuruluşlardan T. İhracat Kredi Bankası (Eximbank’a ait herhangi bir yatırım ödeneği mevcut değildir.

2. Erzincan İline 1998 yılında ayrılan yatırım ödenekleri toplamı 3 316 650 milyon TL olup yazımız ekinde projeler itibariyle verilmektedir.

3. Erzincan’daki mevcut yatırımların başlama/bitiş tarihleri ekteki tablonun ilgili sütununda verilmiştir. Bu projelerin toplam tutarı 69 409 310 milyon TL olup 1997’den sonraya kalan yatırım tutarı 27 247 330 milyon TL’dir. 1998 yılı toplam yatırım ödeneğinin 3 316 650 milyon TL olduğu dikkate alındığından bundan böyle her yıl bu seviyede harcama yapılması halinde Erzincan İli yatırımları ortalama 8,2 yılda tamamlanabilecektir.

Bilgilerine arz ederim.

Işın Çelebi DevletBakanı

 

 

 

 

  T.B.M.M.        B : 101         11 . 6 . 1998        O : 3

 

  T.B.M.M.        B : 101         11 . 6 . 1998        O : 3

 

  T.B.M.M.        B : 101         11 . 6 . 1998        O : 3

 

  T.B.M.M.        B : 101         11 . 6 . 1998        O : 3

 

 

 

 

232 nci Sayfa Filme Alınacak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

233 üncü Sayfa Filme Alınacak

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/5138)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Güneş Taner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. DevletBakanlığı 10.6.1998 Sayı : B.02.0.003.(16)1430

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 28.5.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-13240 sayılı yazınız.

KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/5138-12992 Esas No.lu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner DevletBakanı

KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın 7/5138-12992 Esas No.lu
Yazılı Soru Önergesine İlişkin Cevap :

3056 sayılı Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun değişik 36 ncı maddesi uyarınca Bakanlığımda Başbakanlık merkez ve Başbakanlık bağlı ve ilgili kurumlarından personel görev yapmaktadır.

Bu itibarla, Bakanlığımda Hükümetimiz döneminde görevinden alınan ve yerlerine yenileri atanan personel bulunmamaktadır.

4. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın;

– Karaman-Merkez,MadenşehirKöyünün SİT alanından çıkarılmasına,

– Tarihi eser kaçakçılığına karşı alınacak tedbirlere,

– 54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına,

İlişkin soruları ve KültürBakanı M. İstemihanTalay’ın yazılı cevabı (7/5149, 5151,5175)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun KültürBakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.5.1998

Zeki Ünal Karaman

Karaman Merkez köylerinden Madenşehir yıllardır SİT alanı hudutları içinde bulunmaktadır. Çoğalan nüfusa paralel olarak köylüler değil bir ev, tuvalet bile yapamamaktadırlar. Bu durum köyün, köylünün yaşantısını çekilmez hale getirmektedir.

Sorum şudur :

Sözkonusu köyün içinde bulunduğu sıkıntıyı ve sorunlarını giderebilmek için SİT alanını kaldırmayı ve daraltmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın KültürBakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Son 10 yılda kaç tane tarihi eser çalındı?

2. Çalınan eserler hangi müzelere aittirler?

3. Çalınan eserlerin maddî değerleri nedir?

4. Tarihî eser kaçakçılığıyla ilgili ne gibi tedbirler düşünülmektedir?

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın KültürBakanı Sayın İstemihanTalay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Kültür Bakanlığı 10.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-218

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 28 Mayıs 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.
10.00.02-13233 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/5149 Esas No.lu “Karaman-Merkez-Madenşehir Köyünün Sit alanından çıkarılmasına ilişkin” (EK-1), 7/5151 Esas No.lu “Tarihi eser kaçakçılığına karşı alınacak tedbirlere ilişkin” (EK-2) ve 7/5175 Esas No.lu “54 üncü ve 55 inci Hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin” (EK-3) yazılı soru önergelerinin cevapları ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

KültürBakanı

EK - 1

Cevap : Madenşehir Örenyeri Karaman’a 37 km. uzaklıkta olup üzerinde Madenşehir Köyü yer almaktadır. Madenşehir’deki kalıntıların kimlere ait olduğu hakkında çeşitli fikirler öne sürülmüştür. Havari Paulus’un Anadolu gezileri sırasında konakladığı LİSTRA veya DERBE olduğu, kaynaklardan varlığı öğrenilen BARATA şehri olabileceği ileri sürülmüş, son zamanlarda ise Harun Reşid döneminde Arap ordularının 806’da tahrip ettiği SİDERAPALOS olabileceği fikri bunların en önemli olanlarıdır.

Yöre halkı tarafından “Binbirkilise” olarak adlandırılmıştır.Yörede geçen yüzyılda araştırma yapmış olan Ramsay ve Bell köylülerinin yöreyi bu biçimde tanımlamalarına dayanarak yaptıkları çalışmaların ürünü olan ünlü kitaplarının adını “Binbirkilise” olarak koymuşlar ve bu ad tüm bilim dünyasında benimsenmiştir. Örenyerinin çevresinde ve yüksek tepelerinde Hitit rölyef (relief) yazı ile sunaklarına rastlanılmıştır.

Örenyerinin üzerinde Madenşehir ve Değle köylerinin yer alması burada büyük ölçüde tahribata neden olmuştur. Köydeki tüm evler anıt yapılardan sökülen taşlarla inşa edilmişlerdir. Evler genellikle iki odalı olup duvarlar içten çamur sıvalı ve üzerleri toprak düz dam ile örtülüdür. Tek katlı olan evler özellikle anıtyapı temelleri üzerine oturtulmuş, pekçok evin bahçesinde sarnıç ve lahit kapaklarının görüldüğü yapılan inceleme ile belirlenmiştir.Karaman İli, Karadağ Bölgesinde yer alan Madenşehir Örenyerindeki 11 adet anıtsal yapı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar YüksekKurulunun 13.11.1976 gün ve A-193 sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmiş, Örenyeri de aynı kurulun 21.9.1979 gün ve A-1815 sayılı kararı ile arkeolojik sit alanı olarak belirlenmiştir.

Madenşehir sit alanı üzerinde bulunan köyün başka bir yere nakledilmesinin Konya Valiliği Kültür ve TurizmMüdürlüğünce istenmesi üzerine konu Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunda değerlendirilerek 15.1.1988 gün ve 31 sayılı karar alınmıştır.

Anılan kararla Madenşehir sit alanı üzerinde bulunan köyün Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları YüksekKurulunun 6.1.1984 gün ve 67 sayılı ilke kararı uyarınca başka bir yere nakledilmesi, sit bölgesinin tel örgüyle çevrilerek bekçiyle korunmasının uygun olduğu belirlenmiştir.

Aynı Koruma Kurulunun 23.6.1989 gün ve 502 sayılı kararı ile de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar YüksekKurulunun 21.9.1979 gün ve A-1815 sayılı kararı ile belirlenen sit sınırlarının aynen geçerli olduğuna, I. derece arkeolojik sit alanı içerisinde yer alan köy yerleşmesinin bir başka yere taşınması gerektiğine, sit bölgesinin tel örgüyle çevrilerek, bekçiyle korunmasına karar alınmıştır.

Madenşehir ve Yukarı Değle Köylerinde bulunan I. derece arkeolojik sit alanı, Bakanlığımız, 1990 Yılı Takas Programına alınmış olup, ilgili Valiliğe sit alanlarında taşınmazı bulunanların Bakanlığımıza, Takas Yönetmeliği uyarınca başvuruda bulunmaları için gerekli duyurunun yapılması istenmiştir.

Ancak kadastro çalışmaları sırasında köyün bulunduğu alanın sit alanı olması, 2863 sayılı Yasanın 11 inci maddesi gereğince korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı ile bunların koruma alanlarının zilyedlik yoluyla iktisap edilemeyeceği hükmü nedeniyle alınan taşınmazların tescilleri Maliye Hazinesi adına yapıldığından; Bakanlığımızca takas ve kamulaştırma işlemleri gerçekleştirilememiştir.

Anılan Mevkii 9.4.1996 tarihinde ilgili Müze Müdürlüğü uzmanlarınca yerinde incelenerek, konuya ilişkin olarak hazırlanan rapor doğrultusunda Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunda değerlendirilmiş, 19.7.1996 gün ve 2643 sayılı karar alınmıştır.

Sözkonusu karar ile; Madenşehir I. derece arkeolojik sit alanı içerisinde yer alan mevcut köy yerleşiminin 1/5000 ölçekli kadastral paftada sınırlarının uygun olduğuna, planın sit alanına isabet eden kısmının iptal edilerek planın sınıra göre yeniden ele alınmasına, ancak mevcut yapılarda genellikle antik malzeme kullanılması nedeniyle yapıların taşıyıcı elemanlarının olduğu gibi bırakılmasına, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma YüksekKurulunun 19.4.1996 gün ve 416 sayılı ilke kararı doğrultusunda I. derece arkeolojik sit alanından taş, toprak, kum alınmamasına, mevcut köy yerleşiminin bir daha kullanılmamak üzere tamamen boşaltılmasına,koruma önlemlerinin Köy Muhtarlığınca ve Müze Müdürlüğü sorumluluğunda mevcut bekçi ile sağlanması ve yeni yerleşim alanında yapılacak hafriyat ve iş makineleri çalışmalarını Müze Müdürlüğünce denetlenmesine karar verilmiştir.

Kültür Varlıkları açısından büyük bir tarihsel-arkeolojik ve kültürel potansiyele sahip Madenşehir arkeolojik sit alanının daraltılması sözkonusu olamadığı gibi zengin kültürel kimliğe sahip bu alanda bilimsel kazılar ve yüzey araştırmalarının yapılarak bu zenginliğin ortaya çıkartılması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması önemli bir bilimsel gerçekliktir.

EK - 2

Cevap 1. Son on yılda müze ve ören yerlerimizden 4 171 adet eser çalınmış, bunlardan 755 adedi bulunmuştur.

Cevap 2. Çalınan Eserler Samsun Müzesi, Nevşehir Müzesi, Avanos, Balıkağa, Bursa Müzesi, Sultan II. Murat Türbesi, Bursa Müzesi, Osmanlı Evi, Bursa Türk İslam Eserleri Müzesi, Balıkesir Müzesi, Saraylar Ah. Müz, Hatay Müzesi, Kütahya Müzesi, Aizanoi Örenyeri, Sinop Müzesi, Kayseri Müzesi, Fethiye Müzesi Bhç, İstanbul Türbeler Müzesi, Bayrampaşa Türbesi, Amasya Müzesi, İstanbul Türbeler Müzesi, Şeyh Mehmet Türbesi, İstanbul Türbeler Müzesi - Bosnalı İbrahim Paşa Türbesi, İstanbul Türbeler Müzesi - Zeynep Kamil Türbesi, Konya Müzesi, Milas Müzesi, Kocaeli Müzesi, Muğla Müzesi - Stratonikeaii Türbesi, Muğla Müzesi - Lagina Örenyeri - Efes Müzesi, Episkopeion Örenyeri, Adana Müzesi - Anavarsa Örenyeri, Efes Müzesi -Efes Örenyeri, Afyon Müzesi, Afrodisias Müzesi, Balıkesir Müzesi - Gönen Moz. Müzesi, Antalya Müzesi - Noel Baba Kilisesi, Antalya Müzesi - Lmyra Örenyeri, Eskişehir Yunus Emre Müzesi, Kütahya Müzesi -Aizanoi Örenyeri, İzmir Etnografya Müzesi, Antalya Müzesi - Rhodiapolis Örenyeri, İstanbul Divan Edebiyatı Müzesi, Tokat Müzesi - Sebastopolis Açık Hava Müzesi, Millet Müzesi - Priene Örenyeri, Uşak Müzesi - Blaundus Örenyeri, Balıkesir Müzesi - Saraylar Açık Hava Müzesi, Eskişehir Seyit Gazi Müzesi, Antalya Müzesi - Perge Örenyeri, İstanbul Türbeler Müzesi - Destari M.P. Türbesi, Çorum Müzesi, Aydın Müzesi - Nysa Örenyeri, Alanya Müzesi - Kızılkule Etnografya Müzesi, Antalya Müzesi - Myra Örenyeri, Niğde Müzesi, Ankara Etnografya Müzesi - Hacıbayram Türbesi, Kayseri Etnografya Müzesi, İzmir Müzesi - Karşıyaka Belediyesi Açık Hava Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Türbeler Müzesi - Kanunî Sultan Süleyman Türbesi, Site Müzesi, İstanbul Türbeler Müzesi - Şeyh Devati Türbesi, Manisa Müzesi, Konya Müzesi - Çatalhöyük Kazısı, Konya Müzesi - Koyunoğlu Müzesi, Isparta Müzesindendir.

Cevap 3. Çalınan eserlere maddî bir değer biçmek mümkün değildir.

Cevap 4. Ülkemizdeki korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespitini, bakımını, korunmasını, değerlendirilmesini ve tanıtımını sağlamak, kaçakçılığını ve tahribatını önlemek amacıyla,Bakanlığımız çok yönlü çalışmalarını sürdürmektedir.

1. Kültür ve Tabiat Varlıklarına İlişkin Envanter Çalışmaları :

a) Yurtiçinde; 2863 sayılı Kanun kapsamında Bakanlığımıza bağlı tüm müze ve örenyerlerinde, özel müzelerde ve koleksiyoncularda bulunan kültür varlıklarının fotoğraflı envanter bilgileri yapılmakta ve yaptırılmaktadır.

b) Yurtdışında : Yayın ve yurtdışı müzayede kataloglarının taranması yoluyla yurtdışında bulunduğu tespit edilen kültür varlıklarımızın ülkemize geri getirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.

2. Koleksiyonculuk - Kültür Varlığı Ticareti :

Ülkemiz, tarih mirası açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Bu sebeple, eski eser kaçakçılığını önlemek ve eski eser sevgisini yerleştirmek amacıyla bir çok çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de topluma eski eser koleksiyonculuğunu sevdirmekttir.

Bu amaçla; 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa bağlı olarak çıkarılan 15 Mart 1984 tarih ve 18342 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde koleksiyonculuk yapmak isteyenlere belge verilmektedir. Ülkemizde, müze müdürlükleri denetiminde koleksiyon yapanların sayısı 1059 olup bağlı oldukları müze müdürlüklerince yılda bir defa denetlenmektedir.

Aynı Kanuna bağlı olarak çıkarılan 11 Ocak 1984 tarih ve 18278 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Ticareti ve Bu Ticarete Ait İşyerleri ile Depoların Denetimi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre Kanun kapsamına girmeyen eserlerin alım satımı için Bakanlığımıza bağlı müze müdürlüklerince eski eser ticaret ruhsatı verilmektedir. Ticaret ruhsatı sahipleri ilgili müze müdürlükleri tarafından her zaman denetlenebilmektedirler.

Ülkemizde eski eser ticareti yapanların sayısı 107’dir.

3. Eğitim Faaliyetleri :

Bakanlığımız bünyesinde yılda 2 kez yapılmakta olan kamu kurum ve kuruluş personeline yönelik seminerler 1992 yılından beri müze müdürlüklerimizce yürütülmektedir.

Her yıl müze müdürlüklerimizce eski eser kaçakçılığı konulu seminer ve konferanslar düzenlenmektedir.

Tüketilebilen ancak yenilenemeyen bir kaynak olan kültürel ve doğal mirasın tüketiminde kısıtlayıcı, kullanımında ise koruyucu bir yaklaşımla önlemler almak ve bu konudaki girişimleri çoğaltmak ve desteklemek hedeflerimiz başında yer almaktadır.

“Kültür Varlığı” soyut bir kavram olmasından dolayı, konu zaman zaman bilinçlendirme, zaman zaman da eğitsel olarak konunun önemini vurgulamaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

Ayrıca, ilgili müzelerimiz tarafından;

– İl güvenlik mensuplarına yılda 1 kez,

– Örenyerlerinde ve yakın çevresinde oturan vatandaşlarımıza yılda 4 kez,

– İllerdeki ilk ve ortadereceli okullara yılda en az 1 kez konferanslar veya seminerler düzenlenmekte, müze ve örenyerlerini tanıtıcı rehberli geziler yapılmaktadır.

4. Güvenlik Önlemleri Genelgesi :

16.2.1995 tarihli Güvenlik Önlemlerini İhtiva Eden, Valiliklere Muhatap 888 Sayılı Genelge: Müzelerimiz ve bağlı birimlerinde meydana gelen hırsızlık olaylarının boyutlarının artması nedeniyle, taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının her türlü tehlikeye karşı korunması amacıyla 16 maddelik detaylı bir genelge çıkarılmıştır. Bu genelge çerçevesinde müzelere taşınamayan eserlerin devlet kurumlarına veya köy muhtarlarına zimmetlenerek korumaya alınmaları sağlanmaktadır.

5. Kanun Değişikliği :

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa bağlı olarak çıkarılan ve 15.3.1984 tarih ve 18342 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmeliğin 14 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Koleksiyonculuk Belgesinin İptaline Dair Ek Madde İlave Edilmesine İlişkin Yönetmelik Taslağı ile gerekçeleri hazırlanarak Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğine gönderilmiştir.

Sözkonusu yönetmelik değişikliği 18.5.1998 tarih ve 23346 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklikle birlikte 15 yıldır tam uygulanamayan belgelendirme sistemine işlerlik kazandırılacaktır. Bu çerçevede piyasada dolaşımına izin verilen tüm eserler belgelendirilecek ve kontrolü yapılacaktır.

Ayrıca, aynı kanuna bağlı olarak çıkarılan ve 11.1.1984 tarih ve 18278 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Taşınır Kültür Varlığı Ticareti ve Bu Ticarete Ait İşyerleri ile Depoların Denetimi Hakkında Yönetmeliğin Kaldırılması ve Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Ticareti ve Müzayedeleri Hakkında Yönetmeliğin çıkarılmasına yönelik çalışmalar tamamlanmıştır.Sözkonusu taslak metin uygulayıcılarla birlikte yeniden değerlendirilmektedir.

6. Teberrukat Eşya Hırsızlığının Önlenmesi :

Ülkemizde eski eser hırsızlığının en yoğun yapıldığı mekânlar arasında Vakıflar GenelMüdürlüğüne ait cami, mescit ve türbe gibi yapılar yer almaktadır. Buralardan çalınan eserlerin fotoğraf ve envanter kayıtları bulunmadığı için yurtiçinde ve yurtdışında arattırılması mümkün olamamaktadır.Bu çerçevede Vakıflar GenelMüdürlüğü uyarılmış, bu eserlerin fotoğraf ve envanterlerinin yapılması eserlerin çalınması durumunda işlemleri yürütecek bir büronun kurulması istenmiş ve ileri aşamada kendi müzelerini kurarak eserlerin korunmalarının sağlanması tavsiye edilmiştir.

7. Yurtdışındaki Eserlerimizi Geri Getirme Çalışmaları :

Yurtdışındaki eserlerimizi tespit çalışmaları sırasında kaçırıldığı saptanan ve belgelerle ispat edilen eserlerimizin iadesi ile ilgili çalışmalar gerek ikili görüşmeler, gerekse dava yoluna gidilerek devam etmektedir.Bu faaliyetlerde amacımız yurtdışına götürülen eserlerimizin iadesini sağlamanın yanısıra uluslararası piyasada Anadolu kökenli eserlere karşı oluşan arzın kırılmasıdır. Lidya eserlerinin ülkemize iadesinin, bu arzı önemli derecede kırdığı gözlenmiştir. Ayrıca uluslararası platformda Anadolu kökenli eserlerin sergilenmesi sağlanarak bu arzın kültürel anlamda karşılanması amaçlanmaktadır.

EK - 3

Cevap 1. Refahyol İktidarı döneminde görevden alınan personel sayısı 256’dır. Gizlilik sebebiyle isim verilemez.

Cevap 2. ANASOL-D İktidarı döneminde görevden alınan personel sayısı 91’dir. Gizlilik sebebiyle isimleri verilemez.

5. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/5178)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D İktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Çevre Bakanlığı 11.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.19.0.APK.0.20.00.01/0012/689-4572

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığı

GenelSekreterliğine

İlgi : 28.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5178-13036/31255 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki, KaramanMilletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İmren Aykut Çevre Bakanı

54. Hükümet Döneminde Görevden Alınanlar

Adedi Unvanı Yeni Unvanı

 

1 Müsteşar Başbakanlık Müşaviri

4 MüsteşarYardımcısı Bakanlık Müşaviri

1 GenelMüdür Bakanlık Müşaviri

3 GenelMüdür Yrd. APK. Uzmanı

1 Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Bakanlık Müşaviri

1 Çevre Eğitim Yayın Dairesi Bşk. Bakanlık Müşaviri

1 Finansman Dairesi Başkanı Bakanlık Müşaviri

3 İl Müdürü 2 Mühendis - 1 Biyolog

55. Hükümet Döneminde Görevden Alınanlar

Adedi Unvanı Yeni Unvanı

 

1 Müsteşar Başbakanlık Müşaviri

4 MüsteşarYardımcısı Bakanlık Müşaviri

1 GenelMüdür Bakanlık Müşaviri

2 GenelMüdür Yrd. APK Uzmanı

1 APK Kurulu Başkanı Bakanlık Müşaviri

1 Teftiş Kurulu Başkanı Bakanlık Müşaviri

1 Çevre Eğitim Yayın Dairesi Bşk. APK Uzmanı

1 Finansman Dairesi Başkanı Bakanlık Müşaviri

1 Personel Dairesi Başkanı Bakanlık Müşaviri

Adedi Unvanı Yeni Unvanı

 

1 Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Daire Başkanı

3 İl Müdürü Mühendis

1 İl Müdürü Biyolog

1 İl Müdürü İl Müdür Yardımcısı

2 İlMüdürü APK Uzmanı

54. Hükümet Döneminde Yapılan Atamalar

Adedi Unvanı

 

1 Müsteşar

4 MüsteşarYardımcısı

1 Basın ve Halkla İlişkiler Müş.

1 Özel Kalem Müdürü

2 GenelMüdür

3 GenelMüdür Yardımcısı

1 Dış İlişkiler Dairesi Başkanı

1 Finansman Dairesi Başkanı

3 İl Çevre Müdürü

55. Hükümet Döneminde Yapılan Atamalar

Adedi Unvanı

 

1 Müsteşar

3 MüsteşarYardımcısı

1 Basın ve Halkla İlişkiler Müş.

3 GenelMüdür

1 APK Kurulu Başkanı

1 I. Hukuk Müşaviri

3 GenelMüdür Yrd.

1 Dış İlişkiler Dairesi Başkanı

1 Finansman Dairesi Başkanı

1 PersonelDairesi Başkanı

1 İdarî Malî İşlerDairesi Başkanı

7 İl Çevre Müdürü

 

 

BİRLEŞİM 101’İN SONU