T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 55

98 inci Birleşim

4 . 6 . 1998 Perşembe

İÇİNDEKİLER

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz’ın, Sakarya İlinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

2. – Denizli Milletvekili Mustafa Aykurt’un, Denizli İlinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar’ın cevabı

3. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın; Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz ve Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un, Sakarya ve Denizli İllerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

4. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, öğretim özgürlüğü ve toplumsal barış konusuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, DevletBakanı Hasan Gemici’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1529)

2. – Makedonya’ya gidecek olan KültürBakanı M. İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1530)

3. – Norveç Parlamentosunun vaki davetine, TBMM’yi temsilen icabet edecek Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1531)

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – 658 sıra sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının gündemdeki yerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

5. – Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (1/735) (S. Sayısı : 638)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez - Dumlupınar Köyünün ilkokul ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (7/4950)

2. – KaramanMilletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman - Başyayla -Üzümlü Köyünün bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/4966)

3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, eski bir bakanın Vakıfbank’a ait bir taşıtı kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/4969)

4. – İzmir Milletvekili Veli Aksoy’un, bir üniversite öğrencisinin şüpheli ölümüne ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4987)

5. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H.Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/5064)

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5076)

7. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, geçici ve mevsimlik işçilerin kadro sorununa ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5095)

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bakanlığın 1998 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerine ve Erzincan İline ayrılan miktarlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5096)

9. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/5185)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM GenelKurulu saat 15.00’te açıldı.

İstanbul Milletvekili Mehmet Aydın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, İstanbul Topkapı Halk Pazarını yıkım kararına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan’ın, Ilısu Barajı Projesi ve hidroelektrik santralı tesislerine,

Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın, Batı Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel felaketinde zarar gören vatandaşların durumuna,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu cevap verdi.

Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan ve 20 arkadaşının, Akın Birdal suikastinin açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/266) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

26.5.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli 93 üncü Birleşiminde okunmuş bulunan Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkındaki, turizme açılan orman alanlarının dağıtımı konusundaki (9/21) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına, Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin 16.6.1998 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önergesi,

Kabul edildi.

Boş bulunan ve ANAP Grubuna düşen;

Anayasa Komisyonu üyeliklerine KarsMilletvekili Yusuf Selahattin Beyribey ve Manisa Milletvekili Tevfik Diker,

Adalet Komisyonu üyeliklerine de İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve Rize Milletvekili Ahmet Kabil,

Seçildiler.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 132,

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

5 inci sırasında bulunan 631,

Sıra sayılı kanun tasarısı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, rapor komisyondan gelmediğinden,

Ertelendi;

6 ncı sırasında bulunan, TürkTicaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/697)
(S. Sayısı : 469) yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı bildirildi;

7 nci sırasında bulunan, Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) üzerinde bir süre görüşüldü.

4 Haziran 1998 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.01’de son
verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Abdulhaluk Mutlu Levent Mıstıkoğlu

Bitlis Hatay

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

No : 150

GELEN KÂĞITLAR

4.6.1998 PERŞEMBE

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir İl, İlçe ve belde belediyelerine yapılan malî yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5294) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

2. — Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Türk Ticaret Bankasının sermaye artırımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5295) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

3. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Meram İlçesi Erenkaya Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5296) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

4. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kulu İlçesi Yaraşlı Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5297) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

5. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı İlçesi Beykavağı Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5298) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

6. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı İlçesi Söğütözü Göleti etüd çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5299) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

7. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı İlçesi Yağlıca Göleti etüd çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5300) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

8. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir-Tepecik Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5301) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

9. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir İlçesi Gevrekli-Akçalar Grup içme suyu yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5302) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

10. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Yenidoğan Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5303) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

11. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Başgöze Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5304) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

12. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir İlçesi Bayat-Avdancık sulama işi için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5305) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

13. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hadim-İnönü Yaylası Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5306) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

14. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Halkapınar-Şeftali Boğazı Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5307) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

15. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hüyük İlçesi Suludere Göleti yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5308) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

16. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın İlçesi Bulcuk Göleti kanalları yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5309) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

17. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı İlçesi Osmancık Göleti yükseltme ve tali kanalları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5310) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

18. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir İlçesi Ketenli-Sülüklü Göleti sulama sistemi için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5311) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

19. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Sarayönü İlçesi Beygözler-Kökez depolama yapım çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5312) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

20. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Sarayönü İlçesi Bahçesaray Göleti etüd çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5313) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

21. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Sarayönü İlçesi Ertuğrul Göleti etüd çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5314) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

22. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ahırlı İlçesi Büyüköz ve Küçüköz köylerinin içme suyu için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5315) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

23. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Taşkent-Ilıcapınar su kanallarının kaplanması çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5316) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

24. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir-Ketenli depolama sistemi çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5317) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

25. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Bekdemir Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5318) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

26. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Yunuslar Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5319) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

27. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Akşehir-Karabulut Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5320) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

28. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Akşehir-Ortaköy Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5321) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

29. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Bayat Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5322) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

30. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Çeltik-Torunlar Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5323) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

31. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Doğanhisar-Yazlıca Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5324) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

32. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Doğanhisar-Uncular Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5325) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

33. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hadim-Yalın Çevre Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5326) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

34. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hüyük-Suludere Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5327) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

35. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Akşehir-Çamlı Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5328) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

36. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın-Ağalar Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5329) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

37. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın-Balkı Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5330) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

38. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın-Harmanyazı Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5331) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

39. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın-Cihaniye Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5332) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

40. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir-Saraycık Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5333) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

41. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Çevre Yolu Sanayi Çarşısı Kavşak Düzenlemesi için ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/5334) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

42. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Taşkent-Küçük Ilıcapınar ve Büyük Ilıcapınar Köylerine içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5335) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

43. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Seydişehir-Tepecik Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5336) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

44. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Taşkent-Küçük Ilıcapınar Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5337) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

45. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Tuzlukçu-Kundullu Köyünün kanalizasyon alt yapısı için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5338) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

46. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Tuzlukçu-Konarı Köyünün kanalizasyonu için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5339) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

47. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Yunak-Kurduşağı Köyünün kanalizasyonu için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5340) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

48. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir-Karadiken Göleti için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5341) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

49. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Meram-Sefaköy Göleti için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5342) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

50. — İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, belediye başkanları aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5343) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

51. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, emeklilerin maaşlarına yapılan zamlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5344) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

52. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Erenkavak Köyü-Ağaçlı Mahallesinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5345) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

53. — Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Şemdin Sakık’ın ifadelerinin basına yansımasına ve Akın Birdal suikastinin faillerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5346) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

54. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-Delice-Çerikli Kasabasında meydana gelen sel felaketinde zarar görenlere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5347) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

55. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Selçuklu-Çaldere Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5348) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

56. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Selçuklu-Sulutaş ve Güvenç Köylerinin içme sularının tamamlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5349) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

57. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kulu-Boğazören Köyünün içme suyu için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5350) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

58. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı-Demiroluk ve Pusat Köylerinin içme suyu yolunun tamirat çalışmaları için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5351) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

59. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Kadınhanı-Çeşmeci ve Hacıoflazlar Köylerine içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5352) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

60. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Güneysınır-Ömeroğlu Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5353) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

61. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Karatay İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5354) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

62. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Hadim İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5355) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

63. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Ilgın İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5356) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

64. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Akören İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5357) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

65. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Çumra-Türkmen Camii Köyüne bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5358) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

66. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Çumra İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5359) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

67. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Cihanbeyli-Çalköy Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5360) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

68. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Bozkır-Sorkun Köyüne içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5361) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

69. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Beyşehir İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5362) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

70. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Konya-Altınekin İlçesine bağlı bazı köylere içme suyu sağlanması için ayrılan ödeneğe ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5363) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

71. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, bazı gençlerin güvenlik güçleri tarafından kaçırılıp muhbirliğe zorlandığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5364) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.1998)

72. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, hakkında soruşturma emri verilmeyen kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5365) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.1998)

73. — Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Maliye Bakanlığınca bazı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5366) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.1998)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, bazı düğün ve eğlencelerin vergi denetim elemanlarınca takip edilip edilmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4875)

2. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Kocaeli SEKA Fidanlığının özelleştirileceği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4880)

3. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, İstanbul Üniversitesinin sosyal tesislerinden elde edilen gelirlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4885)

4. — Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Sarıveliler-Göktepe Lisesi
Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4891)

5. — Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, tıp fakültelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4893)

6. — Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, ilköğretim okulları inşaat ihaleleri yönetmeliğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4899)

7. — İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Aydın Ağır Ceza Mahkemesinde yaşanan saldırı olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4903)

8. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Datça yolu üzerindeki Billurkent devremülklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4904)

9. — Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, Karadeniz Sahil Yolu İhalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4909)

10. — Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Gaziosmanpaşa İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü ve İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından başörtüsü ile ilgili yayımlanan genelgelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4910)

11. — Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, Hatay’da bulunan meslek okullarının sayısına ve
yapı meslek lisesi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4911)

12. — Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop’ta yatırım programına alınan ve iha-
lesi yapılan afet konutlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4912)

13. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, 3. ligde “Play-off” ta oynamaya hak kazanan takımların doğrudan ikinci lige çıkmaları konusunda bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) yazılı soru önergesi (7/4916)

14. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Ayrancı-Melikli Köyünün ilköğretim okulunun bakım ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4938)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

4 Haziran 1998 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum.

III.— Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır. Yoklama sırasında Genel Kurul salonunda bulunan sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yok maalesef.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Kaç kişi var?

BAŞKAN – Efendim, epey eksik var.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Geldiler işte...

BAŞKAN – Hayır efendim...

Ne kadar ara verelim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 15 dakika yeter.

BAŞKAN – Peki... Birleşime 15.40'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.25

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.40

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdulhaluk MUTLU (Bitlis), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.— YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ilk oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamadığından birleşime ara vermiştim; şimdi, yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama sırasında Genel Kurul Salonunda olan sayın milletvekillerinin, yüksek sesle, salonda olduklarını belirtmelerini özellikle rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

Pusulaları okumuyorum... Sonradan gelip de pusula gönderen arkadaşların burada olduklarının anlaşılması lazım; ama, baktığıma göre, bazı arkadaşlarımız burada yok; bir daha yapılmasa daha iyi olur.

Sayın milletvekilleri, dün, benim ilimde 9 vatandaşımız hunharca katledildi. Bu olayı şiddetle kınıyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Orada şehit edilen vatandaşlarımızın bir kısmı, bizim, Pertek Belediye Başkanımızın akrabaları; kendisine de başsağlığı diliyorum.

Aslında, artık, herkesin bilmesi lazım ki, bu devirde silahla bir yere gidilmez. İnsanlar, birbirlerini öldürmek için değil, bir arada, insanca yaşamak için yaratılmışlardır. (Alkışlar) Herkesin, bundan, artık, ders almasını diliyorum; burada, artık, kan dökülmemesini istiyorum; çünkü, dökülen kan, Türkiye'ye değil, Türk insanına değil, düşmanlarına yarıyor. Ben, bunun son olmasını diliyorum.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın üyeye gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz’ın, Sakarya İlinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz, Sakarya İlinde meydana gelen sel felaketiyle ilgili olarak, Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz'a verilmiştir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Bir süre önce, ülkemizin bir bölümünde başlayan ve etkisini yurdun çeşitli bölgelerinde hâlâ sürdüren şiddetli yağışlar, çok büyük bir afete sebep olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu felaketlerde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına da, bir kere de bu kürsüden, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına başsağlığı diliyorum.

Can kaybını telafi etmek, elbette, mümkün değildir; ancak, uğranılan maddî zararı karşılamak, o zarar ne kadar büyük olursa olsun, devletin aslî görevidir. Hükümet, bu meseleye acil öncelik vermelidir; ama, görüyorum ki, Hükümet, bu konuda, her işte olduğu gibi, büyük bir beceriksizlik sergilemektedir. Maalesef, bundan da büyük üzüntü duyuyorum.

Felaket bölgelerinin bir kısmını ve kendi ilim olan Sakarya'yı da bizzat gidip gördüm ve gezdim. Uğranılan ekonomik zararın boyutları çok büyüktür. Onbinlerce insanımız, maddî bakımdan birçok şeyini kaybetmiştir. Kendi güçleri ve imkânlarıyla tekrar eski hallerine kavuşmaları uzun zaman alacaktır; hatta belki de hiç mümkün olamayacaktır. Hükümetin yaptırdığı zarar tespiti geniş kapsamlı olmalıdır. Tüm bu zararları karşılayacak bir program geliştirmenizi istiyoruz; ancak, şu ana kadar yapılan çalışmalar, felaketzedelerimiz için umut verici değildir maalesef. Sadece SSK ve Bağ-Kur primlerini ertelemek yetmez; askerlik çağı gelenleri birkaç ay askere almamak da yetmez. Afet bölgelerinin önemli bir kısmının altyapısı çökmüş bulunuyor. Şayet, acil önlem alınmazsa, kısa bir zaman içinde binlerce insan işsiz kalabilir; Zonguldak'ın Devrek İlçesinde olduğu gibi, iç göçler başlar, açlık ve salgın hastalık tehlikesi başgösterebilir. Batı Karadeniz, Marmara Bölgesinin bir bölümü, Ege ve daha başka bölgelerde, tarlada ekili olan ürünün tamamı yok olmuştur. Çiftçilerimize bu yönde acil bir kolaylık sağlanmazsa, yüzbinlerce dönüm tarla bu yıl tamamen boş kalabilir.

Buradan Hükümeti uyarıyorum. Benim Partim -Doğru Yol Partisi- dahil birçok kuruluş, bağış ve yardım kampanyaları başlatmıştır; fakat, bunlar -ileride göreceksiniz- hiç yeterli olmayacaktır. Bu felaketin bütün sonuçlarını ortadan kaldıracak ölçüde bir fon teşkil edilmesini istiyorum. Bu, bir devlet meselesidir. Türkiye'nin gücü bu yarayı sarmaya yeter. Herkes başının çaresine baksın mantığıyla hadisenin peşi bırakılırsa, bunun faturası ileride ağır bir biçimde ödenir. Bir çırpıda bazı medya patronlarına 16,4 trilyon verebilen bu Hükümet, sel felaketinde zarar gören vatandaşlarımıza cimri davranmamalıdır.

Ormanlarımızı yok ettik; topografik nedenler bellidir. Sakarya İlimiz buna çok güzel örnek bir ildir. Bir çanak, alüvyonlarla dolmuş, yüzbinlerce dönüm mümbit arazi oluşmuştur.

Sakarya Nehri, Mudurnu Nehri, Dinsiz Çayı, Karacasuyu Kanalı, Balıklı, İhsaniye Dereleri, seddelerinden aşma ve patlama yoluyla, tüm bu taşkınlara sebep olmuştur. Bunun için, ne yapıp yapıp, aşağı ve yukarı Sakarya projesini yapmak mecburiyetindeyiz. Bu proje de, küçük barajlar, göletler, drenaj ve sulama kanallarıyla yüzbinlerce dönüm, birinci sınıf, çok verimli arazimizi kurtaracaktır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Eryılmaz, süreniz bitti, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlar
mısınız...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Devamla) – Ayrıca, belki de Türkiye'de en verimli araziye sahip Gökçeören'i de kurtarabiliriz.

Sayın milletvekilleri, başka illerimizde de aynı sıkıntılar mevcuttur. Bu olayın bir daha yaşanmaması için gerekli projeler derhal hayata geçirilmelidir. DYP olarak, Hükümetin bu konuda geliştireceği her projeye destek vermeye hazırız.

Sakarya İlimizde 260 bin dönüm ekili alan yok olmuştur. Mısır, şekerpancarı, tütün, hububat, kabak ve çekirdeklik kabak, sebze ve başta kiraz olmak üzere diğer meyve çeşitleri, tüm kazalarımızda, yağışlardan dolayı tamamen zarar görmüştür.

Sakaryalı çiftçimizin, geçen yıl ağustos ayında zarar görenlerinden bazılarının banka kredileri, tarım kredi kooperatiflerinin vermiş oldukları kredileri ertelendi denilmesine rağmen, bugünlerde, bileşik faiz şeklinde ödemeleri için kendilerine tebligat gönderilmiştir. Bu hususa el konulmasını istirham ediyorum.

Ayrıca, şekerpancarına birinci çapa avansının verilmesini acilen talep ediyorum.

Tarım kredi ve tarım satış kooperatiflerinin vermiş oldukları kredilerin faizlerinin, Ziraat Bankasının vermiş olduğu traktör, gübre, hayvancılık, vesaire kredilerinin faizlerinin düşürülmesini acilen istirham ediyorum.

Ayrıca, bu afetlerde, 2090 ve 5254 sayılı Kanunlar çiftçi ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Ziraî kredi kullanmayan veya ziraî kredi kuruluşları dışında borçlananlar mağdur olmaktadır. Bunların sayısı da tahmin edilenden çok daha fazladır. Tarımı ileri olan ülkeler, bu meseleleri sigorta sistemi içerisinde çözmüşlerdir. Bunun ileri adımı olan ürün ve hayvancılık borsaları, hem üreticiyi koruyacak hem de tarımı ve ziraî kazancı kayıtlı ekonomiye kavuşturacaktır.

Geçen yıl, üreticinin, halen mevcut, Geyve, Pamukova, Taraklı ve Alifuatpaşa gibi bölgelerimizde, elmanın kasası, bugün, maalesef, 500 bin liradan satılamamaktadır.

BAŞKAN – Sayın Eryılmaz, bağlar mısınız...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Devamla) – Bağlıyorum...

Ayrıca, İstanbul-Ankara otobanının, Sakarya İli hudutları içerisinde, Kargalı-Hanbaba Köyünden Hanlı Beldesine kadar olan bölümünde, Akyazı ve Hendek tarafından gelen tüm derelerin suları belli bir debinin üzerine ulaştığı zaman, maalesef, kod farkından dolayı menfezler ve su geçitleri tıkanmaktadır ve o bölgedeki Düzyazı, Osmanbey, Kumköprü, Vakıf gibi birçok büyük köyümüzün arazileri su altında kalmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, bitti süreniz, tamam... Teşekkür ederim...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Devamla) – Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından acilen bir teknik heyetin gönderilmesini istirham ediyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Eryılmaz...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Devamla) – En geç bir hafta içinde, Sakarya İlimizin 200 ton da mısır tohumluğuna ihtiyacı vardır.

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Rica ediyorum... Son cümlenizi söyler misiniz...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Devamla) – Son sözümü söylüyorum.

15 Hazirandan sonra da, maalesef, bu mısır üretimi yapılamaz.

Teşekkür ediyorum ve de hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim, sağ olun...

İkinci gündemdışı söz, Denizli'de meydana gelen hasarla ilgili gündemdışı söz isteyen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, gündemdışı konuşmaya cevap vermek için söz istiyorum...

BAŞKAN – Bu da sel felaketiyle ilgili olduğu için, ikisine de siz cevap vermek durumundasınız Sayın Bakan; o nedenle, ikisine birlikte cevap verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Hay hay...

BAŞKAN – Sayın Mustafa Kul, zatıâliniz de söz istemiştiniz; ama, 25 arkadaşımız gündemdışı söz istemişlerdi; onun için, size söz veremedim; özür dilerim.

2. – Denizli Milletvekili Mustafa Aykurt’un, Denizli İlinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Efendim, ikinci gündemdışı söz, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Aykurt'a verilmiştir.

Sayın Aykurt, Denizli'deki şiddetli ve sürekli yağışlar neticesinde meydana gelen sel felaketiyle ilgili gündemdışı söz istemiştir.

Buyurun efendim.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; bilindiği gibi, son aylarda, memleketimizde meydana gelen tabiî afet dolayısıyla yurdumuzun birçok bölgesinde can ve mal kaybına müncer olan büyük zararlar meydana gelmiştir. Ben, sözlerime başlamadan evvel, bu afette hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağılı dileklerimi sunuyor ve zarar gören vatandaşlarımızın tümüne de geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, zarar gören illerden birisi de Denizli İlidir. Elimde bulunan resmî rakamlara göre, Denizli'deki 150 köyde meydana gelen zararlardan etkilenen çiftçi sayısı 10 928'dir ve dekar olarak zarar gören alan da 221 485 dekardır. Bu yörelerde meydana gelen zarar oranı da yüzde 60'ın üzerindedir. Yine, elimizde bulunan resmî rakamlara göre, zarar gören ürünler, özellikle, pamuk, anason, haşhaş, bağ, elma, tütün, hububat, ayçiçeği, sebze ve kirazdır. Bu ürünlerin zarar toplamı da 19 867 688 000 000 liradır.

Değerli milletvekilleri, ülkede meydana gelen, tabiî ki kimsenin istemediği böyle bir zarardan dolayı herkes üzgündür; ama, ne gariptir, ne hazindir ki, böylesine büyük çapta, böylesine büyük boyutta meydana gelen zararlara karşı Hükümet ilgisizdir, Hükümet duyarsızdır.

Bu yörelerin bir kısmı tabiî afet bölgesi ilan edildi deniliyor. Tabiî, şu ana kadar ortaya çıkmış somut bir bilgi ve somut bir tedbir de göremiyoruz. Bize gelen şikâyetlerden ve bizim yaptığımız gözlemlerden gördüğümüz, çiftçinin, zarar gören vatandaşlarımızın eli böğründe kalmıştır. Bu garip insanları ianeye muhtaç etmeyelim, kendi aralarında, çevre köylerden para toplama gibi fevkalade zor bir sıkıntıya sokmayalım. Devlet güçlüdür, devlet böyle zamanda vardır, sosyal devlet ilkesi de bunun gereğidir.

Muhterem arkadaşlarım, şimdi, Hükümet, eğer, havuz müteahhitlerine gösterdiği hassasiyetin veya onlara verdiği paranın ve emeğin yüzde 1'ini bu insanlara verirse, bu yara kapanır. Eğer, Hükümet -biraz evvel arkadaşımın bahsettiği gibi- iki medya patronuna gösterdiği gayretin, emeğin yüzde 1'ini bu insanlara gösterirse, bu yara kapanır.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Zaten, uyguladığınız taban fiyatlarla köylüyü ezdiniz, çiftçiyi ezdiniz, esnafı ezdiniz_

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Ne ezmesi!..

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – _kredi faizlerini artırarak ezdiniz, ürün bedellerine verdiğiniz taban fiyatla ezdiniz, ürün fiyatlarını zamanında ödememekle ezdiniz; şimdi, bir defa daha ezmeye talip misiniz?!

Bakınız, Denizli, tütün bölgesidir. Haziran ayının ortalarına doğru geliyoruz, henüz, Denizli'de, tütün ekicisi, tütün bedellerini alamadı. Bugüne kadar, tütün ekicisi, cumhuriyet tarihinde, böyle bir sefalet örneğini yaşamadı.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Ne borcu kaldı?!.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Size, rakam rakam ispatlarım. Hem piyasayı geç açtınız hem tesellümü geç yaptınız hem de para ödememektesiniz. Birkısım sembolik para ödediniz, gerisi duruyor.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – Geçen senenin 2 misli; senin haberin yok!

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Tütün ekicisi perişan, buğday ekicisi perişan, pamuk ekicisi perişan. Pancara da kısıtlama getirdiniz. Bu insanların, ortadirek diye övündüğünüz bu insanların ellerini böğründe bıraktınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aykurt, süreniz bitti; 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Hiç olmazsa, böyle bir tabiî afet karşısında zarar görmüş bu insanlara el uzatınız. Askere giden gençlerin askerliğini erteledik diyorsunuz; bu yetmez. Bağ-Kur primlerini, Sigorta primlerini erteledik diyorsunuz; bu da yetmez. Burada, bu bölgelerde, vatandaşlarımızın bütün banka borçlarını faizsiz ertelemekte zaruret var, bu da yetmez. Bu bölgelere taze para akışı sağlamak suretiyle, hasar gören vatandaşlarımızın yarasını sarmak zorundasınız.

Biz bu önerilerimizi sunuyoruz ve yaptıklarınızı, yapacaklarınızı, aldığınız tedbirleri de dikkatle takip edeceğiz, etmekteyiz.

Bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aykurt.

Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar; buyurun efendim.

3. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın; Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz ve Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un, Sakarya ve Denizli İllerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bilindiği üzere, Batı Karadeniz ve Ege Bölgesi ağırlıklı olmak üzere, yurdumuzun pek çok bölgesinde meydana gelen, can ve mal kaybına yol açtığı gibi, çiftçimizin hayvan varlığı ve ekili alanlarına da büyük zarar veren son tabiî afetler karşısında, Bakanlık olarak aldığımız tedbirler ve çiftçilerimize getirdiğimiz kolaylıklar hakkında bilgi vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Mevsim normallerinin üzerindeki yağışlar sonucu meydana gelen tabiî afetlere, Hükümetİmizce, cumhuriyet tarihinde ilk defa, anında ve devletin bütün kurumlarını kapsar şekilde, koordineli bir vaziyette müdahale edilmiştir. Aralarında Bakanlığımın da bulunduğu bütün bakanlık ve devlet kurumlarında kriz masaları oluşturulmuş, oluşturulan kriz masalarının, çekirdek kadroyla, bundan sonra da çalışmalarını devam ettirmesi kararlaştırılmıştır.

Son tabiî afetlere karşı Hükümetimizce başlatılan maddî ve manevî yardım seferberliğine, afetlerde büyük zarara uğrayan çiftçilerimiz de dahil edilmiş, Bakanlığımızca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunda kabul edilen kararnameyle, çiftçilerimizin uğradığı zararların telafi edilmesi amaçlanmıştır.

Geçen haftaki basın toplantısında ifade ettiğim gibi, zarara uğrayan çiftçilerimizin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan ziraî kredi borçlarının, ilk yıl anapara ve faizsiz olarak, sonraki iki yılda ise dört eşit taksitte ödenmek üzere, üç yıl süreyle ertelemeyi hedef alan bir kararnameyi hazırladığımızı ve Bakanlar Kuruluna sunduğumuzu, bunun da Bakanlar Kurulundan 31 Mayıs 1998 tarihinde çıktığını ifade etmiştim.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Ege yok Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bir dakika, müsaade edin...

Şimdi, yeni hazırlanan ilave bir kararnameyle de -bugün Bakanlar Kurulunun imzasına açılan kararnameyle- bu önceki kararnamede yer alan Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu, Sakarya, Bolu ve Hatay illerine ilave olarak, Edirne, Sinop, Aydın, Balıkesir İlleri ile Samsun -Havza ve Bingöl- Karlıova İlçeleri de bu kararname kapsamına alınmıştır.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Bravo!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sakarya'yla ilgili konuya geliyorum. Sakaryalı Değerli Bakan arkadaşım Ersin Taranoğlu yurt dışından devamlı beni arayarak, yine, milletvekili arkadaşlarım bizzat bana gelerek, Bakanlığımızda toplantı yapmışızdır. 150 ton mısır tohumluğu şu anda, Sakarya'ya doğru yola çıkarılmıştır, pazartesi günü, Allah'tan bir mâni olmazsa, saat 11.00'de, Sakarya'da, bizzat afetzede çiftçilerimize tohumluğu ellerimle dağıtacağım; değerli milletvekillerinin hepsini de davet ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

İkincisi konu, pancar avanslarının haziran ayı sonunda verilmesi hususuyla ilgilidir. Bu konuda da, aynı şekilde, Sakarya milletvekili arkadaşlarımız ve Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız Yalım Erez Beyle de görüşerek bir karara vardık; afet bölgesindeki pancar ekicilerine avansları pazartesi gününden itibaren ödenmeye başlanacaktır. Bu nedenle, buradan Sayın Yalım Erez'e, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bunun dışında, Denizli'nin bu kapsamına alınması hususunda, 5 Nisan'da çıkarmış olduğumuz Tabiî Afetler Kararnemesi çerçevesinde, ekili alanlar ve hayvansal varlıkların zarara uğraması halinde, yüzde 40'ı aşan zararlarda, kredi geri ödeme süreleri bir yıl uzatılacak, faizsiz olarak ertelenecektir.

Aynı zamanda, tarım il müdürlüklerimizden, tohumluk konusunda talep geldiği takdirde bu talepler de karşılanacaktır. Bu talepler için, geçen seneye nazaran, Hükümetimiz, tohumlukta 15 trilyon liralık bir kaynak ayırmıştır ve bu 15 trilyon liralık kaynak içerisinde, buğday tohumluğunun dışında, bu arada zarar görenlere, çeltik, mısır ve pamuk tohumluğu da -geçen seneki kararnamelere ilaveten- ilave edilmiştir. Geçen sene sadece buğday ve arpa tohumluğu veriyorduk; bu sene, bu şartlar muvacehesinde mısır, çeltik ve pamuğu da koymuş bulunuyoruz.

Tekel tarafından, tütüne, geçen sene toplam 47 trilyon lira ödenmiştir. Bu yıl -bugüne kadar- 107 trilyon lira ödemiş bir Hükümetin üyesi olarak sizlere sesleniyorum ve Tekelden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Eyüp Aşık'a da, bu başarısından dolayı teşekkür ediyorum.

Şimdi, burada, felaketler üzerine siyaset yapmak kadar yanlış bir şey yoktur. Bu felaketlerin yaralarını hep beraber sarabilmek için gece gündüz çalışan Hükümete sizlerin destek olmanızı bekliyoruz. Vatandaşlarımıza da her türlü yardım ve desteği anında yaptığımızı ve bundan sonra da yapacağımızı ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, iki gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

4. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, öğretim özgürlüğü ve toplumsal barış konusuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Son gündemdışı konuşma, öğretim özgürlüğü ve toplumsal barış konusunda, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin'e verilmiştir efendim.

Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Şahin.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; zaman, büyük bir hızla ilerliyor. Şurada, 21 inci Asra iki adım kaldı; dünya, sanayi ötesi topluma geçiş sürecini yaşıyor. İncelediğimizde, görüyoruz ki, gelişmiş ülkeleri bu noktaya getiren, eğitim problemini büyük ölçüde çözmüş olmalarıdır. Ancak, kendimize baktığımızda, maalesef, çok acı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Okuma-yazma oranında, hâlâ gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz. Özellikle, nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın üçte biri, hâlâ okuma-yazma bilmiyor. Gene, kadın nüfusumuzun üçte biri, doğum öncesi bir sağlık personeliyle karşılaşmıyor. Bu yüzden, her yıl, doğum sırasında ya da doğuma bağlı sorunlar nedeniyle binlerce kadınımızı kaybediyoruz. Ülkemizde, ortalama, 1000 kişiye 1 doktor düşüyor; ama, bu, gelişmiş ülkelerde 100'ün altındadır.

Değerli arkadaşlarım, bu ve buna benzer sorunları nasıl aşacağız; bunun bir tek cevabı var: Eğitim, tam bir eğitim seferberliği. Bu konuda, hiç şüphesiz ki en büyük görev devlete, devletimize düşüyor. Şimdi, devletimizin ve tüm eğitim kurumlarımızın, âdeta mevlana gibi kollarını açarak haykırma zamandır: "Gel, her kim olursan ol gel; inançlı da olsan inançsız da olsan, sakallı da olsan sakalsız da olsan, saçın uzun da olsa kısa da olsa, başın açık da olsa kapalı da olsa gel; oku, öğren ve öğrendiklerinle ülkene ve insanlarına hizmet et" deme, çağırma ve davet zamanıdır. (RP sıralarından alkışlar) Ama, maalesef, ülkemizde bunun tam aksi oluyor. Biraz önce, kadın nüfusumuzun üçte biri doğum öncesi doktor yüzü görmüyor dedim. İşte, bu açığı kapatacak, onların imdadına yetişecek doktor adaylarımızı, öğrencisi bulundukları üniversite ve fakülte kapılarından kovuyoruz. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin önünde, Çapa Tıp Fakültesinin önünde, şu anda, dramlar yaşanıyor, gözyaşları akıyor; kiminin saçı uzun, kiminin sakalı var, kiminin de başında örtüsü var diye... Allah aşkına, gelişmiş ülkeleri böyle mi yakalayacağız? Sanayi ötesi topluma bu uygulamalarla mı geçeceğiz?

Değerli arkadaşlarım, şimdi, armudun sapı üzümün çöpüyle uğraşma zamanı değildir; geniş bir hoşgörü ve uzlaşma anlayışıyla, sorunları çözme ve eğitim açığımızı kapatma zamanıdır.

İçinizden şunu söyleyenler olacaktır: Evet; ama, bu ülke, kurallar ülkesidir. Üniversitelerin de kuralları var; bu kurallara herkes uymalı, değil mi.

Evet, doğrudur; kurallar var ve bu kurallara herkes uymalıdır; aksi halde, birlikte yaşamamız çok zor olur.

Nedir Yükseköğretim Kanununda bu konudaki kural; kılık kıyafetle ilgili kural nedir: Sayın Millî Eğitim Bakanı, Karaman Milletvekilimiz Zeki Ünal'ın bir sorusu üzerine verdiği cevapta, bu kuralı belirtiyor. Yazılı cevapta "Yükseköğretim Kanununun ek 17 nci maddesi bu konuda kural koymuştur" diyor ve devam ediyor Sayın Bakan: "Demokrasi kurallar rejimidir. Ülkemizde, kurallar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yasalar ve bu yasalara dayanılarak çıkarılan tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuattan oluşmaktadır."

Evet, Sayın Bakan doğru söylüyor; bu konuda kural var ve bu konudaki kuralı Meclis koymuştur. Nedir bu kural: "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla, yükseköğretim kurumlarında, kılık kıyafet serbesttir." (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Peki, yürürlükte, kadın kıyafetiyle ilgili bu düzenleme var mı?

Değerli arkadaşlarım, sekiz yıl önceki Meclis zabıtlarını inceledim; bu kanun çıkarılırken kim ne söylemiş ve bu madde ilgili kanuna ilave edilirken, hangi amaçla ilave edilmiş? Gerekçesi şu: Üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili sorunları toptan çözmek için gelmiş; konuşmalar bunu gösteriyor, gerekçe bunu gösteriyor. Hatta, tasarı, Meclise, önce "genel ahlak ve adaba aykırı olmamak kaydıyla" diye gelmiş; bir önergeyle, görüşmeler esnasında, bu "yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla" şeklinde değiştirilmiş. Bunun üzerine, Meclisteki o zamanın muhalefet partisi SHP; yani, Sosyaldemokrat Halkçı Parti İzmir Milletvekili Turan Bayazıt grubu adına söz almış ve demiş ki: "Yapılacak bazı değişiklikler kulağıma geldi; 'genel ahlak, adap' sözcükleri çıkarılacakmış 'yürürlükteki kanunlar' sözcüğü konacakmış. Bu, doğru değildir; çünkü, bugün, Türkiye'de, kadının kıyafetini düzenleyen bir yasa yoktur; Atatürk de, kadın kıyafeti için bir yasa çıkarmamıştır. Çıkarmamıştır; isteseydi, onu da çıkarırdı..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, tamamlayın efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sayın Başkanım, çok az kaldı.

"...ancak, siz, bu maddede 'kanunlara aykırı olmamak kaydı' ifadesini koyduğunuz takdirde, mevcut olan bu kanun zaten bulunmadığından, kısıtlama getiren, sınırlama getiren hiçbir kanun mevcut olmadığından, bu maddedeki ifade sadece aldatıcı bir anlam taşıyacaktır."

Sayın Bayazıt'ın bu değerlendirmeleri doğrudur. Meclis, bu muhalefete rağmen, şimdi yürürlükte bulunan düzenlemeyi kanunlaştırmıştır. Bu madde yürürlükte kaldığı sürece, üniversitelerde başörtüsü diye bir sorun olamaz. Yönetmelikle, hukukî mütalaalarla kanunun hükmünü hiç kimse değiştiremez; bu, millet iradesini gasp olur, millet iradesini hiçe saymak olur. (FP sıralarından alkışlar)

Nitekim, Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesine de kimse sığınmasın; çünkü, Anayasanın 153 üncü maddesi, Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket ederek yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini amirdir; Anayasa Mahkemesi de bu kurala uymak zorundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, lütfen... Süreniz doldu efendim.

Teşekkür ederim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, yani, bu artık... Çağa gelelim. Rica ediyorum... Bakın, ben, size söz verdim; sürenize riayet edin.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, konuşsun...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Selam vereyim, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Selam da verdiniz canım...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Vermedim efendim, vermedim... Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Meclis olarak, Meclisin çıkardığı kanuna sahip çıkalım. Hiç kimse Meclisin üstünde değildir ve olamaz. Mutlaka bu kanunun uygulanması konusunda takipçi olmak zorundayız; en büyük görev de iktidar partisinin büyük ortağına düşüyor; çünkü, bu kanunu, bu maddeyi o çıkardı; lütfen, çıkardığınız kanuna sahip çıkınız.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Millî Eğitim Bakanımız, gündemdışı konuşmaya cevap verecek.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Mehmet Ali Şahin'in gündeme getirdiği konuyla ilgili, Millî Eğitim Bakanı olarak görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Sayın Mehmet Ali Şahin, ülkemizdeki birçok gerçeğin altını çok güzel bir şekilde çizmiştir. Doğrudur; cumhuriyetimizin 75 inci yılını kutladığımız bir zamanda, 9 milyona yakın, okuryazar olmayan insanımız vardır. Bu, hepimizin ortak bir ayıbıdır; bunu gidermemiz gerekir ve yine, üzülerek belirtmek gerekir ki, bu 9 milyona yakın okuryazar olmayan vatandaşlarımızın 6 milyon 800 bininden fazlasını da, 6 yaş üzeri genç kızlarımız ve kadınlarımız oluşturmaktadır. Bu da, hepimizin üzüntüyle karşıladığı ve bugüne değin çözememekten dolayı utanç duyduğumuz bir sorun ve bunu süratle ortadan kaldırmamız gerekir. İşte, bu nedenle de, bir yandan, örgün eğitim ve yaygın eğitimle, eğitim özendirilirken, diğer yandan da, eğitim çağını kaçırmış olan yurttaşlarımıza -yine yaygın eğitim vasıtasıyla- yetişkinlere eğitim yöntemiyle eğitim verilmesi çabaları, bütün hükümetler tarafından sürdürülegelmiştir; 55 inci Hükümet de, bu gayretleri aynı heyecan ve coşkuyla sürdürmektedir.

Yine, hepimizin üzülerek gözlemlediği diğer bir gerçek de, kadınlarımızın önemli bir bölümünün, doktor yardımı olmadan çocuklarını dünyaya getirmesi. Bu da, toplum olarak çok yüksek bedel ödediğimiz bir olgudur. Bunu da süratle çözmek için, tüm hükümetler, cumhuriyetin kurulduğundan bu yana, gayret göstermişlerdir ve 55 inci Hükümet de, bu gayretlere, büyük bir heyecan ve coşkuyla katkıda bulunmayı sürdürmektedir.

Burada altını çizmek istediğim bir husus daha var: Kadınlarımızın eğitimsiz kalması ve sağlık imkânlarından yeteri kadar yararlanmamalarının beraberinde getirdiği bir unsur var ki, siz, onu, bu kürsüde dile getirmeyi unuttunuz; bugün, nüfusumuzun yaklaşık 7,5 milyona yakın bir bölümünü engelli yurttaşlarımız oluşturuyor. İşte, eğitimli olmayan insanlarımızın, yakın akraba evlilikleri veya doğum öncesindeki ana sağlığına verilecek özen konusunda bilgilendirilmemesi nedeniyle, bir yandan -sizin ifade ettiğiniz gibi- doğum sırasında sakat kalan annelerin yaşamı zehir olurken, diğer yandan da, ailelerimiz için, toplumumuz için 7,5 milyona varan engelli yurttaşlarımızın sorunlarıyla da uğraşmak durumunda kalıyoruz. Elbette ki, toplum olarak, bu sorunlara sahip çıkacağız ve çözüm üreteceğiz. Eğitimin, sağlığın, toplumumuza kazandıracağı değerlerin arasında, işte bu yakın akraba evlilikleri ve diğer doğum öncesi ana sağlığı konusunda insanlarımızı bilgilendirme de vardır. Bu konuda, yetişkinlere eğitim veren kurslarımız da, halk eğitim merkezleri de, Sağlık Bakanlığı ve diğer tüm kuruluşlarımız da -basın, radyo ve televizyon kuruluşlarımız da- seferberlik yapmak durumundadırlar. Toplumsal hizmet, bütün bu alanlarda vatandaşlarımıza hizmet götürebilmektir. Dolayısıyla, eğitim seferberliği, sadece eğitim çağında olan çocuklarımıza değil, aynı zamanda, eğitim çağını yitirmiş olan insanlarımıza da, eğitimi götürebilmek bakımından, borcumuzdur ve bu borcu süratle ödemek durumundayız. 21 inci Yüzyıla girerken, Türkiye'nin, eğitim boyutunu bu şekilde sürdürebilmesi savunulabilir bir durum değildir. Ben, sadece, okuryazar olmayanlara değindim; fakat, bunun yanında, şu kadarını da söyleyeyim ki, 9 milyona yakın bir vatandaşımız da -yine büyük boyutu 6 yaş üzeri genç kızlarımız ve kadınlarımız olmak üzere- herhangi bir eğitim kurumundan diploma almamıştır. Buna karşılık, sadece ilkokul düzeyinde eğitim verebildiğimiz vatandaşlarımızın sayısı da 22 milyondur. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda, yüzde 55'e varan nüfusumuza, ilköğretim düzeyi ve altında eğitim vermenin sıkıntısını, hep beraber, ekonomik, sosyal ve diğer boyutlarıyla yaşıyoruz. Şimdi, böyle bir ortamda, elbette ki, eğitim seferberliği son derece önemli. Yalnız, okullarımızda eğitim verirken de -biliyorsunuz, eğitim, aynı zamanda, çocuklarımıza birçok değerleri kazandırır- bunun bilim boyutu vardır, bilgi boyutu vardır, ahlak boyutu vardır, kültüre sahip çıkma boyutu vardır, kültürel zenginliklerimizi öğretebilmek vardır; artı, bu bağlama, Anayasamızın emrettiği şekilde, din kültürü ve ahlak dersini de okutmak suretiyle, çocuklarımızın moral değerlerini yükseltmek de dahildir.

Ancak, bütün bu söylediğimiz güzellikleri paylaşırken, yine, tahmin ediyorum, sizin de benimle beraber olacağınız bir görüş daha var: Toplumlarda, belirli alanlar var ki, onların siyasetüstü tutulması lazım ve siyasetin o kurumlara bulaştırılmaması lazım. Bunlardan birincisi eğitimdir, ikincisi güvenliktir, üçüncüsü adalettir, dördüncüsü ise inanç konusudur. Biz, bu alanlara, siyaseti bulaştırdığımız takdirde, bu konuları siyaset üstüne taşıyamadığımız takdirde, bu dört alanı siyaset dışında tutmadığımız takdirde toplumsal barışı zedeleriz. O bakımdan, hepimizin... (FP sıralarından gürültüler, "ne alakası var siyasetle, Sayın Bakan?.." sesleri)

BAŞKAN – Susar mısınız, lütfen... Sayın Bakan kendi fikrini söylüyor; yani, ille, sizin beyninizle, düşüncenizle konuşmak zorunda değil. Rica ediyorum efendim. (FP sıralarından gürültüler)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Cevap vermek için 20 dakikalık sürem var. (FP sıralarından gürültüler)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Son 1 dakikada mı konuya girecek?!

MUSTAFA İLİMEN (Edirne) – Ayıp, ayıp...

BAŞKAN – Efendim, lütfen...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – İzin verirseniz...

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum.

Siz, bir gündemdışı konuşma yaptınız, Sayın Bakan da sizin konuşmalarınıza cevap veriyor; bunu, ille, sizin hoşunuza gidecek şekilde vermek zorunda değil. Kendi ilkeleri, kendi düşüncesi doğrultusunda size cevap verecek ve siz de düşüneceksiniz. (FP sıralarından "doğru noktaya gelsin' sesleri)

BAŞKAN – Canım, doğruyu siz tayin edemezsiniz ki...

Buyurun efendim.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Biz sabırla dinliyoruz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, zannediyorum, televizyon denilen şu cihaz, bizi, toplumla her an iç içe bulunduruyor. Bu çerçevede, benim bu kürsüde söyleyeceklerim olduğu kadar, yerimizde otururkenki davranış biçimimiz de, toplumda belirli görüşlerin oluşmasına sebebiyet veriyor. Hepimizin, zannediyorum, birçok şeyde mutabık olduğumuz kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kişiliğini ve toplum içindeki saygınlığını korumak da, ortak sorumluluğumuz. O nedenle, lütfen, ne bugün ne de bir başka gün, bu Meclis mekânını, toplumun önünde eleştirilecek boyuta taşımayacak davranışları ortak sergileyelim, birbirimize karşı tahammüllü olalım. Dikkat ederseniz, ben, sizi dinlerken, hiçbir zaman sözünüzü kesmedim; lütfedip siz de beni sabırla dinlerseniz, ben de kendi görüşlerimi sizlerle paylaşmış olurum. Benim bu görüşlerimle siz mutabık olmayabilirsiniz; bu da sizin en doğal hakkınızdır; demokrasi de zaten odur, farklı görüşlerin bir arada yaşayabildiği ortamdır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Bakan, başörtüsü konusuna ne zaman geleceksiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Geliyorum efendim.

Biraz evvel, Sayın Şahin, benim, bir milletvekilimize verdiğim cevaptan alıntılar yapmak suretiyle, bu kürsüde, bir hususun altını gayet güzel ve net bir şekilde çizdi. Doğrudur; demokrasi kurallar rejimidir; kurallar yürürlükte olduğu sürece de hep beraber ona uymak durumundayız.

Şimdi gelelim, gündeme getirdiğiniz başörtüsü sorununa. Başörtüsü sorunuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarmıştır; o yasa çerçevesinde uygulamalar yapılırken, Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmıştır ve Anayasa Mahkemesi, bu yasayı iptal etmiştir. Onun üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, üniversitelerde kılık kıyafetin serbest olduğu hükmünü ifade eden diğer bir yasayı çıkarmıştır. Buraya kadar mutabıkız. Ondan sonra, bu yasa için de iptal davası açılmıştır. İptal davası açıldığında, Anayasa Mahkememizin verdiği karar, daha doğrusu yorum şudur: "Evet, bu yeni kanunu iptal etmeye gerek yoktur. İptal edilmemesinin nedeni, meri kanun ve toplumdaki kurallara uygun olarak yer alan kıyafetin serbest olmasıdır." O nedenle, bu anlayışla, türbanın bu kapsamda yorumlanamayacağı anlayışıyla, bu kanunun kapsamı dışında kaldığını ifade etmiştir, Anayasa Mahkemesi; katılırsınız, katılmazsınız; o sizin görüşünüz. Bu, toplumda bir tartışmayı başlatmıştır; bu tartışma üzerine de, bazı vatandaşlarımız, Danıştayda dava açmışlardır. Danıştayda bu dava kaybedilmiştir; onun üzerine o değerli vatandaşımız, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar götürmüştür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde de bu konu görüşülmüş ve orada da verilen karar, üniversitenin uygulamasının doğru olduğu ve dolayısıyla, Türkiye'deki meri mevzuat çerçevesinde, üniversitenin koyduğu kurallara öğrencilerin uyma yükümlülüğünün olduğu şeklindedir. Şimdi, hukukun...

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Sayın Bakan, vatandaşı kandırıyorsunuz, bari bizi kandırmayın...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Bakan, bize hitap edin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, ben Yüce Meclise hitap ediyorum; Yüce Meclisteki tüm üyeler de birbirlerini anlayışla dinleyeceklerdir; çünkü, bu, bizim güzel bir töremizdir ve her zaman da sahip çıktığımız bir gelenektir.

Bu çerçevede, benim üzüldüğüm nokta, işte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gitmiş, hukukun tüm aşamalarında değerlendirilmiş bir olgunun, tekrar tekrar, toplumda tartışmaya getirilmesidir. Aslında, üniversitelerdeki eğitimimizi, eğitim kurumlarındaki eğitimimizi -lütfen, üniversiteyi de, ortaöğretimi de, ilköğretimi de- şu şekilde algılamamız lazım: Bu eğitim kurumları, bizim, çocuklarımıza, dünyadaki yarış içerisinde Türk Ulusunun ayakta kalacağı ve bu yarışta önplanda olacağı bilgileri paylaştırdığımız yerlerdir; yani -üniversite olsun, lise olsun, ilköğretim olsun- bilginin öğretildiği, bilginin tartışıldığı ve bunların üzerinde insanımızın, kendisini devamlı yenilediği ortamlardır. Eğer, biz, üniversiteleri, ortaöğretim kurumlarını ve ilköğretim kurumlarını belirli siyasî görüşlerimizin tartışıldığı ortamlar haline getirirsek...

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Yuh olsun be!.. Ne siyasî görüşü!..

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – O anlamıyor, anlamıyor...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – ... bu noktada, bundan dolayı kaybeden ülkemiz olduğu kadar, ülkemizin insanları olur; artı, bir şeyi daha yapmış oluruz: Ülkemizin çocukları üzerinde oynayacağımız oyunlar, aslında ülkenin geleceği üzerinde oynadığımız oyunlardır.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – O doğru Sayın Bakan; o, çok doğru.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Dolayısıyla, bu doğrularda mutabık olunduğuna göre, lütfen, hep beraber, çocuklarımızın üzerinde siyaset yapmayalım, inancımız üzerinde siyaset yapmayalım...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Doğru...

MİLLİ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Allah ile kul arasına kimse girmesin; adalette siyaset yapmayalım; güvenlik işlerinde siyaset yapmayalım; eğitimde siyaset yapmayalım. Eğer, bunda mutabık kalırsak, bu ülke, güllük gülistanlık olur, insanları birbiriyle barışık olur; ama...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Kim siyaset yapıyor?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Siyaset yapan ben değilim, siyaseti kimin yaptığına da kendiniz karar vereceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

M.SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, ben, söz istemiştim; bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Hangi konudaydı ?

M.SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Tarım konusundaydı.

BAŞKAN – Efendim, arkadaşımız tarım konusunda, kendi memleketindeki elmanın değerlendirilmediği konusunda söz istemişlerdi; bunu ısrarla söylediler; ama, 20'nin üzerinde gündemdışı söz isteyen oldu; tabiî, 3kişiye ancak söz verebiliyoruz; onun için, söz veremedik.

Yerinizden iki cümleyle ifade edebilirsiniz.

M.SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Ülkemiz nüfusunun yüzde 46'sı tarımla uğraşıyor; bunun anlamı, her iki kişiden bir kişi geçimini tarımla sağlıyor. Niğde'de, ülkemizde üretilen elmanın yüzde 15'i üretiliyor; bu da, 250 bin ton civarında. Starking ve golden türü elmalar 35-40 bin liradan satıcı bulamadı, üretici son derece mağdur durumda; fakat, bunun tersine, marketlerde ve manavlarda görüyoruz, 500-600 bin lira civarında bir fiyatla, ithal edilen elmalar satılıyor. Bu, elma ithalatının bir an evvel durdurulması yerli üreticinin menfaatı gereğidir ve yaş sebze ve meyve ithalinin bu şekilde yapılması ülkemiz halkını son derece mağdur etmektedir. Bunun bir an evvel düzeltilmesini, kendisine süre biçen Hükümetten rica ediyorum, durumu kendilerine arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Katırcıoğlu. Böylece istediğiniz de yerine gelmiş oldu.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan DevletBakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, DevletBakanı Hasan Gemici’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1529)

3 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

lV üncü (KEİ) Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirve Toplantısına katılmak üzere, 4 Haziran 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

2. – Makedonya’ya gidecek olan KültürBakanı M. İstemihan Talay’a, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1530)

3 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 4 Haziran 1998 tarihinde Makedonya'ya gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın dönüşüne kadar; Kültür Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

3. – Norveç Parlamentosunun vaki davetine, TBMM’yi temsilen icabet edecek Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1531)

4 Haziran 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Norveç Parlamentosunun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen, TBMM Başkanı Hikmet Çetin başkanlığında, 6 kişilik bir Parlamento heyetinin 14-17 Haziran 1998 tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 21 Mayıs 1998 tarihindeki 92 nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler, adı geçen Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Uluç Gürkan

TBMM Başkanı Vekili

Adı Soyadı: Seçim İli:

M. Ali Bilici (Adana)

Seyfi Oktay (Ankara)

Metin Şahin (Antalya)

M. Kemal Ateş (Kilis )

Mahmut Duyan (Mardin)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – 658 sıra sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının gündemdeki yerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 118 Tarihi: 4.6.1998

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 273 üncü sırasında yer alan 658 sıra sayılı Mera Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının, bu kısmın 7 nci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Uluç Gürkan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Lütfü Esengün Uğur Aksöz Saffet Arıkan Bedük

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

Ali Ilıksoy Nihat Matkap Mahmut Yılbaş

DSP Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakerelerine başlayacağız.

Komisyon var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddelerini, üzerindeki önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyon geri istemişti, komisyon raporu henüz gelmediği için teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/689) (S.Sayısı : 631)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim? Yok.

Ertelenmiştir.

5. – Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonları raporları (1/735) (S. Sayısı : 638) (1)

BAŞKAN – Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon var mı? Komisyon burada.

Hükümet?.. Hükümet burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi, Demokrat Türkiye Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Doğru Yol Partisi ve Hükümet adına konuşmalar yapılmıştı; Sayın Bakan da konuşma yapmıştı.

Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şimdi, şahsı adına, Sayın Kahraman Emmioğlu...

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır Sayın Emmioğlu.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarıyla belirtilmiş olan 638 sıra sayılı tasarıyla ilgili olarak, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela, hal teorisini kısaca izah etmek istiyorum: Teorik olarak, hal niçin kurulur, haller niçin teşkil olunur? Bunu, aslında iki anabaşlık etrafında toplamak mümkündür: Birincisi, üreticiden gelen mallar, ideal olarak, bir mahale, bir merkeze gelir ve bu merkezde, bir borsa gibi, sağlıklı bir fiyat teşekkül ettirilir. İkinci anagrup olarak da, serbest olarak fiyatlar teşekkül ettiği gibi, bir de, malların kalitesi, sağlık yönünden, kontrol altına alınır. Bu iki esastır ki, bütün ülkelerin mahallerinde, belediyelerinde, mutlaka, haller bulunur.

(1) 638 S. Sayılı Basmayazı 3.6.1998 tarihli 97 nci Birleşim tutanağına eklidir.

İdeal olarak bu böyledir, teorik olarak bu böyledir; ama, gel gör ki, pratik olarak bu durum nasıl olmaktadır; bu konuları yaşayan bir arkadaşınız olarak, İstanbul'daki birtakım tatbikatları, burada, size arz etmek istiyorum: Ne dedik; bir mahalde toplanması. Aslında, umumiyetle, bir mahalde bütün sebzeleri toplamak mümkün olmuyor. Sebep: Çünkü, hale gelen mallar, mutlaka vergilendiriliyor ve bu vergiden kaçmak için de dışarıda mallar satılıyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, belediyenin, zabıtanın çok uğraş vermesine rağmen, malın en az dörtte 3'ü dışarılarda satılabiliyor. O halde, malların fiyatlarını da, artık, hal bölgesi tespit edemiyor; malların fiyatları dışarıda tespit olunuyor ve neticede, hale bu fiyat empoze ediliyor. Dışarıda olan durum böyle de, içerideki durum farklı mı; hayır. Halin içerisine giren malın da bir kısmı, biraz sonra üzerinde ısrarla duracağım ahlakî meseleden dolayı, açıktan geçirilmekte ve vergilenmeden halden dışarı çıkabilmektedir.

Arkadaşlar, biz idareye geldiğimizde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, ilk aldığım rakamlarda, İstanbul halinden gelen günlük para 200 milyon Türk Lirası civarındaydı; aradan üç gün geçti, 1 milyara çıktı; aradan 15 gün geçtikten sonra, 2 milyar lira para toplanmaya başlandı. Yalnız burası böyle değil; İstanbul'da, yine, balık hali var. Göreve geldiğimizde balık hali zarar ediyordu. Bir hal ki, geliri giderini karşılamıyor ve zarar içinde. Neden diye üzerine eğildiğimizde gördük ki, demin ifade ettiğim gibi, korkunç şekilde para kaçırma söz konusu, mal kaçırma söz konusu. Bunun üzerinde ciddiyetle durduğumuzda, buradaki gelirimizi de, geçmiş beş senenin gelirini bir ayda toplayacak şekle getirdik. Yalnız balık da böyle değil, ette de durum aynı.

Bugün, ülkemizde, etin en az yüzde 70'i, yüzde 80'i damga yemeden satılıyor diyebiliriz. Aslında, teorik olarak, bunun çok yanlış olduğunu belirtmem lazım; zira, hem sağlık yönünden hem de fiyatların sağlıklı olarak teşekkül ettirilmemesi yönünden mahzurlar taşıyor. Bu bakımdan, hal fikri çok mühimdir ve her ülkede olduğu gibi, Türkiyemizde de hallerin oluşması şarttır. Yani, serbest rekabet piyasasında, hiç kimse layüsel değildir, sorumsuz değildir; herkes, bir yerde, malının kontrolünü yaptırmak durumundadır ve fiyatlarının da serbest olarak teşekkülüne meydan vermelidir.

Durum yalnız bununla da bitmiyor. Malların serbest fiyat teşekkülüne mani olan, bazı zamanlarda, kabzımalın bizzat kendileri oluyor, komisyoncuların kendileri oluyor. Mal arzı fazlalaştığında, mesela, domates çok geldi diyelim, domatesin çok gelmesi halinde ne yapılıyor, hemen üreticilere telefon ediliyor "domatesin anası öldü" deniliyor, derhal mal arzı kısıtlanıyor ve fiyat teşekkülü de sağlıklı olmuyor.

Sözü şuraya getirmek istiyorum: Meselenin en mühim boyutu, ahlakilik boyutudur. Bu, umumiyetle ihmal ediliyor. Aslında, siz, ne kadar düzgün kanun yaparsanız yapın, ne kadar bunlara mani olmaya çalışırsanız çalışın, eğer kişilere ta başından gelen bir ahlakiliği vermezseniz, o zaman başarılı olamazsınız; bu, imkânsızdır. Ancak, siz ne yapıyorsunuz; kanunlarla daha çok derleyip toparlamaya uğraşıyorsunuz. Mesela, malın dışarıda satılmasını azaltmak için yeni tasarıyla ne getiriyorsunuz; malın satılıp, yüzde 25'inin belediyeye verilmesini ve nakil araçlarının bağlanmasını yedi güne, hatta, on güne çıkarıyorsunuz. Bunun manası, ahlak yönünden tercümesi nedir; bunun ahlâk yönünden tercümesi, rüşvetin rayicini biraz daha artırmak manasındadır, eğer sağlam adamlar istihdam etmezseniz

Evet, siz tedbiri alacaksınız; ama, bu tedbiri alırken işin ahlakî boyutunu ihmal ederseniz, ne kadar düzgün kanun getirirseniz getirin, nihayette, bunun bir işe yaramadığını göreceksiniz. Halin içerisindeki ahlaksızlık bununla da bitmiyor; yanlış tartmalar, yanlış mal beyanları var. Bütün bunların hepsi, geliri fevkalade azaltıyor; hem belediyenin gelerini azaltıyor hem de devletin gelirini azaltıyor ve kayıtdışı ekonomi, halde dahi, bu şekilde büyütülmüş oluyor. Hatta, çok enteresandır, Osmanlının iltizam metodu vardır, vergiyi doğrudan doğruya özelleştirmiştir, vergiyi doğrudan doğruya özeller toplar. Haldeki kabzımallar birliğinin başkanı bana geldi, dedi ki: "Siz, günde 2 milyar topluyorsunuz; siz bana verin, şu anda ben size 4 milyar getireyim." Demek ki, bizim de başarımız ancak bu kadar olabilmiştir ve daha fazla para toplamak mümkündür. Bunun için de, ciddî olarak, insanımızın hem doyurulması hem onun ahlakî formasyonunun tam olarak geliştirilmesi gerekiyor; aksi halde, bunun imkânı yoktur.

Bir diğer boyuta daha geçeceğim. Bu boyutta, getirilen tasarı kanunlaştığı anda, belediyeler üzerinde merkezî otoritenin vesayeti derinleşmiş olacaktır. Sayın Bakanımıza da ifade ettim telefonda bugün: Bırakın bu işleri; iş yapma pahasına, böylesi fazla kıymeti harbiyesi olmayan kanunlar getirmeyin. Bunları belediyelere bırakın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, süreniz bitti efendim; ama, son cümlenizi söyleyin. Rica ediyorum...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Belediyelerimiz, bu işi, mahallinin durumuna göre, çok daha iyi şekilde idare eder. Hiçbir zaman, Ankara'nın daha dürüst, mahallî idarelerin daha az dürüst olduğunu düşünme hakkına sahip değiliz.

Bu tekliflerle ilgili çok çeşitli önerilerimizin de olduğunu belirtmek istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emmioğlu.

Şahsı adına, Sayın Hasan Denizkurdu; buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Denizkurdu.

HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz sebze ve meyve ticareti ve hallerin düzenlenmesi hakkındaki kanun tasarısının genel görüşmeleri bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, evvelemirde, bu tasarıyı oylamadan önce, mevcut durumu tespit etmekte fayda var. Sayın Kahraman Emmioğlu, biraz evvel, bunun teorik ve pratik bazını izah ederken, sanıyorum, bazı noktaları eksik bıraktı; dolayısıyla, ben, bu konuşmamda, o kısımları doldurmak istiyorum; çünkü, Sayın Emmioğlu'nun İstanbul Belediyesindeyken edindiği pratik tecrübeleri, ben de, oda başkanı iken ve sekiz yıldan beri bu kanunun çıkması için uğraşan biri olarak, bizzat yerinde incelediğimden, iyi biliyorum.

Bugün bana çok ilginç gelen bir nokta var. Komisyona -ben Komisyon üyesi olmamama rağmen Komisyon toplantısına katıldım- parti adına katılan bütün arkadaşlarımızca -Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve birçok ilin belediye başkanı geldi- bir konsensüs sağlandı; ancak, dikkat ediyorum, herhalde, televizyondan naklen verildiği için, oy kaygısı, orada müspet oy veren arkadaşlarımızı -üstelik, grup adına- farklı konuşmalara itiyor ki, bunu, dün, Sayın Başkanımız da hayretle karşıladı, ben de hayretle karşılıyorum. Parlamentonun yasa yapma süreci içerisinde, her şey, komisyonda görüşülür. Komisyonda, partiyi temsilen gelen arkadaşlarımız olarak, bütün bunları -bir tek Sıtkı Cengil arkadaşımızın bir karşı oyu vardır- kabul edeceksiniz; ondan sonra, buraya gelip, bu tasarının kabul edilmemesi için, birtakım yerlere, birtakım mesajlar çıkaracaksınız... Bu, Parlamentonun saygınlığı hakkında, sonra, hepimize zarar getirecektir. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu, bir ekonomik olay.

ASLAN POLAT (Erzurum) – 312 nci maddeyi buraya getirip geri çekmek, saygınlığı hiç düşürmüyor mu?!

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – 13 üncü maddeyi ben konuşmuyorum; siz de cevap vermeyin lütfen.

BAŞKAN – Sayın Polat, rica ediyorum, müdahale etmeyin...

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Zaten, siz, konuşup, Erzurum'dan başka bir şey söylemiyorsunuz; varsa yoksa Erzurum...

BAŞKAN – Burada ifade edilen doğrulara da müdahale etmeyin.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Dolayısıyla, burada, bugün bu tasarıyı görüşürken, bir ekonomik olayın, mutlaka, tarafları olduğunu kabul etmek zorundayız. Burada üretici var, burada tüketici var, burada halci var, burada ziraat odaları var; burada, bir de, büyük ölçüde, kaçakçılık var. Bakın, ocak ayından beri, Hükümetin "ben, kamuda zam yapmıyorum" demesine rağmen, hiç, acaba, vakit ayırıp, çıkan enflasyon rakamlarında, en çok artan maddenin ne olduğunu merak ettiniz mi? Ben inceledim, Devlet İstatistik Enstitüsünden rakamları aldım. Bugün, ocak ayından itibaren, kamunun zam yapmamasına rağmen en fazla fiyat artışı, sebze ve meyvededir. Neden?.. Biraz evvel arkadaşım teorisini izah etti, pratiğine de gelelim. Üreticinin 200 liraya veya 25 liraya sattığı domates -dedi dün arkadaşım- eğer, İstanbul'da 250 liraya, İzmir'de 300 liraya satılıyorsa, bu aradaki fark birilerine gidiyor. Demek ki, enflasyon olarak siz bedelini ödüyorsunuz, üreticinin de cebine bu para gitmiyor. Bu para nerede? Meclis olarak biz bu parayı araştırıp, bunu bulmak ve ekonomik rayına sokmak zorundayız; yoksa, buraya çıkıp, soyut olarak "efendim, kayıtdışı ekonomi engellensin..." Nasıl engellenecek kayıtdışı ekonomi? İşte, biraz sonra, bu kanun tasarısının getirdiği hükümleri konuşarak bunu izlemek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, hadisenin kökünde... Ben, size hemen söyleyeyim; önce kendimizden konuşalım. Sabahleyin manava gittiğinizde hanginiz fiş alıyorsunuz? Almak isteseniz bile, manav gözünüzün içine bakıyor fiş vermemek için; neden?.. Veremez; çünkü, bugün, manavlar, arkalarında depolarıyla âdeta hale döndüler, biraz evvel Emmioğlu'nun dediği gibi. Bugün, mesela, Gaziantep temsilcisi arkadaşlar komisyona geldiler. Diyor ki, Gaziantep'ten gelen arkadaşlar: "Gaziantep'te 4 tane hal var, 1 tanesi resmî 3 tanesi gayriresmî. Hem de nerede; demir depoları, bugün hale dönüşmüş durumda. Neden; belediye rüsumu yok. Neden; KDV yok. Neden; fatura yok. Dolayısıyla, bu kanun tasarısının genel görüşmesinde, bazı arkadaşlarımız, partileri adına çıkıp, bu kanun çıkmasın diyorlarsa, müthiş bir tuzağa düşüp karaparayı ve kayıtdışı ekonomiyi savunur duruma düşüyorlar. Umarım ki, bu konuda, bundan sonraki konuşmalarında buna dikkat ederler.

Yine, kanun tasarısının geneli üzerinde konuşuyorum. Hadise şudur: Bakın, bugün, pamuk da bir ziaat ürünü. Bugün, pamuk borsaların dışında satılıyor mu; hayır. Bugün, pamuk üreticisi, Antep'te de, GAP'ta da, Ege'de de pamuğun fiyatının ne olduğunu bilir. Neden; borsalarda arz ve talep karşı karşıya gelir. Bugün, dünyada, altında da öyledir, kurşunda da öyledir. Artı, devletin taban fiyatını tespit ettiği pancarda fiyat bellidir, tütünde fiyat bellidir. Türkiye'de bugüne kadar bir tek neyin fiyatı belli değildir; sebzenin ve meyvenin fiyatı belli değildir. Neden; bir başıboşluk var. Dolayısıyla, evvelemirde -ki, bu, daha evvelki hükümet zamanında bir kanun hükmünde kararnameyle geldi- bu kanun tasarısının amacı, arz ve talebi belli bir yerde karşılaştırmaktır.

Ben gittim, halde, 1960 öncesini de konuştum. İlk hal yasası 1961'de çıkmış. Eskiden, her hanın bir köşesinde bir halci, fiyat belli değil, telefonlarla fiyatlar şişiriliyordu; ama, bugün ne oldu; gerek KDV'nin yüksekliği gerek belediye rüsumunun yüksekliği gerekse oradaki birtakım sebeplerden -ki, bunu kabul ediyorum- dolayı, halin içerisinde birtakım arkadaşlar bunu kötü kullanmışlardır. Bunu da disipline etmek lazım; yani, kötü kullanıldı diye düzenlemeden kaçınmamak lazım.

Bir de bir kavramı burada düzeltmek istiyorum. Ekonomiden sorumlu bakanlarımız bazen işin kolayına kaçıyor; böyle, çok prim yapan bir lafla "işte hal mafyasının belini kırdık..." Kırılmadığı ortada da, hal mayfası halde değil; artık, hal mafyası, halin dışında. Neden; haldeki arz azaldığı için, hale az mal göndererek, bugün, fiyatlar, halin dışında oluşturuluyor. Bir zamanlar sınır kentlerimizde olduğu gibi... Dışarıda 20 tane teyp dururdu, onlar satılmazdı, içeriden satılırdı; bugün, haller, o hale geldi.

İşte, bu yasa tasarısı, arz ve talebi, halde karşılamaya yönelik bir tasarıdır.

Bazı arkadaşlarımız diyorlar ki: Üretici pazarda malını satmayacak mı? Kanunun tamamını okumazsanız, tabiî, böyle söylersiniz. Halbuki, haller yasasında üreticinin, üretici birliklerinin, komisyoncuların ve bunun dışındakilerin satış imkânları var.

Şimdi, Ziraat Odaları Başkanı bir arkadaşımıza telefon etmiş, faks göndermiş, çok güzel konuştun diye; ben de bu kürsüden söylüyorum: Eğer, sen, Ziraat Odaları Başkanıysan, neden birlikleri bir araya getirip de Türkiye'nin her tarafındaki hallerde kendin satış imkânını sağlamıyorsun?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – O hesabı Tarım Bakanına soracaksınız; Tarım Bakanı orada oturuyor.

BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Kanunen kurulmuş birtakım örgütler kendi görevlerini yapmamışlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bakanlarına dönerek "sen yapmadın" diye hesap soramazlar.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sorabilirsiniz.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Soramazlar. Önce, herkes, Türkiye'de, kendi görevini yapacak...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Başta da Hükümet...

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Yani, ben, bunu da anlamıyorum; neden bu kadar çok laf atıyorsunuz. Yani, şu Mecliste, bir konuşma adabı içerisinde...

BAŞKAN – Efendim, tabiî, arkadaş fikrini söylüyor. Ben anlamıyorum; yani, siz konuştuğunuz zaman, kimse size müdahale etmiyor; ama, siz, niye yerinizde sıkılıyorsunuz, bir özelliğiniz mi var yani.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Hayır, yani, bir de, komisyonda, gelip parti temsilcileriniz oy atarken neredeydiniz, imza atarken neredeydiniz? Bu çelişkiyi de izah edemezsiniz. Laf atmak kolay; ama, sonra bu çelişkiyi izah etmek zor.

Dolayısıyla, bu yasa, bir, KDV'yi, ileride yapılacak değişiklikle... Bir de şunu söyleyeyim: Bakın, biraz evvel arkadaşım söyledi: "Kanun çıkarmak önemli değil." Yani, önemli de, kanunu çıkardığınız zaman sonuca ulaşamıyorsunuz. Açıkça söyleyeyim: Buraya belediye başkanları da geldi. Geçen dönemde, bu yasal değişiklik yapılmamasına rağmen, kanunu en iyi uygulayan ve 130 milyar lira gelir sağlayan Kayseri Belediyesi olmuş. Kayseri Belediyesindeki arkadaşları çağırdık, sorduk; aynen, bu kanunun getirdiği şekilde, Kayseri Belediyesi, kente giren sebze yüklü kamyonları kontrol etmiş.

Bir de şu tuzağa düşüyorsunuz: Diyorsunuz ki: "Yani, Türkiye, artık 1950 öncesi müdahale dönemine mi dönüyor, baskı mı geliyor?" Bunlar güzel laflar.

Peki, ben size soruyorum: Bugünkü yasalarımıza göre, bir kamyon, irsaliyesiz, faturasız mal taşıyabilir mi? Ha, bunu bilmeden, buradan... Yani, fazla da yorum yapmak istemiyorum.

Netice itibariyle, ben, bu kanun tasarısı için on sene çalıştım. Bu tasarı için burada çalışan arkadaşlarımızı da görüyorum. Aslında, bu tasarı eksik bile. Gönül ister ki, dünyanın her yerinde olduğu gibi -Frankfurt'a gidin, bir tek yerde satılır- sebze ve meyvede de, aynen diğer ürünlerde olduğu gibi, borsa çalışsın ve dolayısıyla, fiyatlar orada oluşsun, bütün malzemeler, satılan sebze ve mevye sisteme girsin, hem devletin geliri artsın hem de tüketiciye yönelik fiyatlar azalsın. Eğer, bu Hükümet -ben, bağımsız olarak konuşuyorum- sene sonunda enflasyonu yüzde 50'ye düşürmek istiyorsa, bu yasayı çıkarmadan enflasyonun yüzde 50'ye düşmeyeceğini de söylüyor; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Denizkurdu.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (FP sıralarından "karar yetersayısının aranmasını istiyoruz" sesleri)

Artık geç kaldınız.

Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Ama, arkadaşlar... Ben söyledim... Biliyorsunuz, sizin isteklerinize saygılıyım; ama, zamanında isteyin...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Başkan, zamanında istedik...

BAŞKAN – Sesiniz kısık çıktı; biraz daha gür sesle isteseydiniz...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum; sağ olun.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1. —24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut dördüncü fıkra beşinci fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.

“Malların belediye sınırları veya mücavir alanlar içerisinde perakende olarak satışını yapanlar, bunların toptancı halden satın alındığını belgelemek zorundadırlar.”

“Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı eylemleri tespit edilen nakliyeciler ve ambar sahiplerinin tasarrufu altındaki her türlü nakil vasıtaları, trafik ruhsatnameleri alıkonarak toptancı hal müdürlüklerince yedi, hakem kurulu kararıyla onbeş gün süreyle parka çekilmek suretiyle faaliyetten men edilir.Eylemin tekrarı halinde bu süreler iki katı olarak uygulanır. Bu araçlarda bulunan mallar hakkında 17 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Söz isteyen diğer arkadaşlarımız isimlerini yazdırabilirler efendim.

Ayrıca, şahısları adına, Sayın Mustafa Köylü ve Sayın Hasan Denizkurdu da söz istemişlerdir.

Sayın Küçük, konuşma süreniz 10 dakika; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yaş sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi ve toptancı halleri hakkında 638 sıra sayılı, kısacası, hal yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum, adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafî yapısı, ekolojisi, önemli bir sebze ve meyve üretim potansiyelini arz etmektedir. Ülkemizde, tarımsal üretimin altyapısı iyileştikçe, sulama imkânları arttıkça, periyodik olarak sebze ve meyve üretimi artmaktadır. Yine, tarımda, bilgi kullanımı, sermaye birikimi arttıkça örtüaltı tarım potansiyeli büyümekte ve yavaş yavaş, yetersiz ölçüde de olsa, üretim ve tüketim kalıpları da süratle değişmektedir. Artık, yılın oniki ayı, aradığımız her türlü sebze ve meyveyi ülkemiz koşullarında yetiştirebilmekteyiz. Üretimin çok kolay artırılabilmesi mümkündür. Bütün mesele, üretimin altyapısını destekleyebilmek ve pazarlama imkânlarını yaratabilmektir. Ekolojik avantajlarımız, sebze ve meyve üretiminde bize büyük imkânlar hazırlamaktadır. Burada, en büyük noksanlıklardan birisi de, elbette ki, pazarlama zincirinin iyi kurulmamış olmasıdır.

Sebze ve meyvede, bütün zirai ürünlerde olduğu gibi işin birçok yönü vardır. Bunların bir tanesi, tabiî ki, üretim aşaması; ikincisi, pazarlama aşaması; üçüncüsü de, tüketiciye ulaşmasıdır. Şimdi, bu yasa düzenlemesiyle, bu pazarlama aşamasına düzenleme getirilme çabası izlenmektedir. Yalnız, bu düzenlemeyi yaptıktan sonra, burada, belediyelerimizden önemli fonksiyonlar istenilmektedir ve sonuçta belediyelerimizin bu işten bir geliri olacağı muhakkaktır. Tabiî, devletimizin de, üretimin kayda girmesi nedeniyle, oluşan katmadeğerden önemli bir vergi gelirine sahip olacağı da bir gerçektir; ama, burada, bu işin en önemli yanı olan üretici kesimin bu pazarlamadaki düzenden nasıl istifade edeceği konusu gözardı edilmektedir diye düşünüyorum. Yani, eğer, burada yapılanla, biz, tarımdan devlete kaynak aktarırken, dünyanın belki de en az desteklenen üreticileri kapsamında olan Türk çiftçisini, Türk üreticisini bu oluşan katmadeğerin önemli bir kısmıyla destekleme konusunda bir tedbir almayı -ileri de- düşünmüyorsak, işte, o zaman, inanıyorum ki, bu tasarı, tam manasıyla üreticinin elinde patlayan bir dinamite dönüşür.

Değerli arkadaşlarım, tarımda örgütlenmenin yapılamamış olması, yetersiz olması, malın, üreticinden çıkış fiyatı ile tüketiciye ulaşan fiyatı arasında büyük uçurumlar oluşmasına neden olmaktadır. Elbette, sağlıklı ve sağlam çözüm, üretimden tüketime, kooperatif örgütlenmesini devreye sokabilmektir. Kooperatifleri, üreten, proje yapan, proje yatırımı yapan ve pazarlayan zincirin halkaları yapabilmek, en sağlıklı yoldur. Böylece, bu uçurum önlenir, üreticinin eline maksimum katmadeğer geçer; üretici, yarattığı bu katmadeğerle işine yatırım yapabilme, daha çok üretim yapabilme olanaklarına kavuşurken, tüketici de, daha ucuza ve daha çok tüketim olanağına kavuşur. En önemlisi de, gıda güvenliği sağlanmış olur; sağlıklı beslenen bir nesli yaratmış oluruz.

Hal yasa tasarısıyla, malın satışının önemli bir bölümü kayıt içine alınabilecektir. Burada, bugün oluşan aşırı fiyatların, vergilendirilmeyen bazı kazançların devlete döneceği muhakkaktır. Oluşan katmadeğerden, devlet, vergi olarak yararlanacaktır; ama, siz, eğer, tarımdan aldığınız vergiyi çiftçiye destek olarak döndürecek mekanizmaları kuramazsanız, bu mekanizmaları oluşturamazsanız, sürdürülebilir, yaşayabilir ve yarışabilir bir tarımı yaratamazsınız.

Tarımın diğer sektörlerden desteklenmesine gerek yoktur. Tarım, eğer, kendi yarattığı katmadeğerin önemli bir kısmıyla kendi iç desteklemelerinde, doğru destekleme politikalarıyla, selektif destekleme politikalarıyla desteklenebilirse, tarımın hiçbir sektör tarafından desteklenmesine lüzum yoktur. Tarıma gerekli olan, kaynağın destek olarak geri dönebilmesini sağlamaktır. Bütün dünyada, yarıştığımız tüm ülkelerden, tarımımızı daha az desteklediğimiz de bilinen bir gerçektir. Eğer, hal yasasıyla tarımın pazarlama sorununu çözeceğimizi sanıyorsak, bu, çok ütopik bir yaklaşım olur; yani, sadece hal yasasıyla bütün sorunlarımızı halledeceğimizi zannediyorsak, kesinlikle hayal görmüş oluruz diye düşünüyorum. Tarımın sorunlarının tamamını çözmeye yönelik girişimlerde bulunmazsak, bu yasa, ne üreticinin ne de tüketicinin işine yarar. Tarımı kayıt içine alma girişimi doğrudur ve bu yasa da anlamlıdır; ama, üreticiyi, aldığımız vergilerle, seçici bir şekilde destekleyemezsek, o zaman, işte, bize gelen kaynağı kökünden kurutmuş oluruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, şu anda, Antalya'da örtüaltı tarım işletmeciliğiyle elde edilen domatesin kilosu 20 bin Türk Lirasıdır; ama, bugün, hepimiz, pazardan dahi, domatesi 100 bin liradan aşağıya alamıyoruz. Geçen sene, salça üretimi için alınan sanayi domatesinin kilosu 20 bin liraydı. İşte, burada, oluşan bir kayıp, ekonominin faydalanamadığı önemli bir karapara söz konusu. Bunu kaydın içine almak lazım; ama, işte, üreticinin böyle zor durumda kaldığı, malını satamadığı, satma mekanizmalarını oluşturamadığımız durumlarda da, devlet, elde ettiği kaynaklarla, mutlaka üreticiyi destekleme mekanizmalarını oluşturmak zorundadır.

Değerli arkadaşlarım, bu rantın oluşumundan doğacak vergiyi, özenli bir şekilde, üreticiye aktarmalıyız; eğer aktaramazsak, üreticiyi üretemez hale getiririz ve işte o zaman, hem üreten hem de tüketen ezilir. Devlet, bu ve benzeri düzenlemelerle dengeleri kurmak ve iki tarafı da kollamak zorundadır; hem üreticiyi desteklemek hem de tüketicinin daha iyi şartlarda ve daha çok tüketmesini sağlayacak mekanizmaları oluşturmak zorundadır.

Değerli arkadaşlarım, kayıtdışı ekonominin süratle kayıtiçine alınmasını istediğimiz ve devletin sağlam gelir kaynaklarına sahip olması gerektiğine inandığımız için, bu tasarıyı destekliyoruz; ama, bu yasa, üreticinin elinde pimi çekilmiş bir bombaya dönmemelidir. Bu işin, mutlaka, benzeri düzenlemelerle üretici yanı da düşünülmeli ve gözlerimiz, üreticilerle birlikte, Hükümetten, üreticilerin lehine, bu ve benzeri yasal düzenlemeleri de beklemektedir.

Tarımın, finansal yatırıma ihtiyaç duyulmadan yapılabilecek birçok hukuksal ve siyasal sorunları süratle giderilmelidir. Bunları Hükümetten bekliyoruz. Bunları desteklemeye hazırız. Türkiye'nin kullanılabilir ve en kolay şekilde katmadeğer yaratabileceği alan, elbette tarımdır. Onun için, süratle, tarımsal altyapıdaki noksanlıkları gidermek, üreticiyi daha çok üretebilen ve katmadeğerin önemli bir kısmının üreticiye dönmesini sağlayan mekanizmaları kurmak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Hükümetin, enflasyonun düşürüldüğünü iddia ettiği bu ortamda, artık, ziraî kredi faizlerinin de düşürülmesi gerektiğini düşünmesi, değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Bir yıl olmuştur; bir yıl önemli bir zamandır. Sayın Bakan, buradan makul...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Küçük, süreniz bitti efendim; maddeye de bağlı konuşmadınız. Bakın, madde ne diyor: Belediye sınırları veya mücavir alanlar içerisinde satılan malların hallerden satın alındığını kanıtlamak...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Rica ediyorum... Eğer bu Meclisin zamanını değerlendirmek istiyorsak, her çıkan konuşmacı konuya bağlı konuşsun; Başkanlık Divanı olarak bizi de zor duruma düşürmesin. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Türkiye'nin genel politikasını, gündemdışı konuşmalarla, tasarıların tümü üzerinde yapılan konuşmalarla dile getirmek lazım.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Hepsi birbiriyle bağlantılı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, madde açık; halden alındığı kanıtlanmazsa, onun cizaî müeyyidesi getiriliyor; bu yerinde midir, değil midir; yani, burada tasarılar üzerinde yapılan konuşmanın tasarıya bir katkı sağlaması lazım; genel politikaların burada eleştirileceği zaman, ayrı bir zamandır.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Efendim, hepsi bağlantılı.

BAŞKAN – Efendim, Fazilet PartisiGrubu adına, Adana Milletvekili Sayın Sıtkı Cengil; buyurun.

Sayın Cengil, süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 638 sıra sayılı kanun hükmünde kararnameyle ilgili tasarı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hemen, sözlerime başlamadan önce, bir hususu da vuzuha kavuşturmak istiyorum. Bir arkadaşımız biraz önce burada konuşurken "partiler komisyonda konsensüs sağladılar, orada seslerini çıkarmadılar, muhalefet yapmadılar; ama, geldiler burada, televizyonlar bunları yayınladığı için, seçmene selam babından zamanı kullando" gibi ifadeleri oldu. Şunu hemen açıkça ifade edeyim -benim şahsen muhalefet şerhim de var- Fazilet Partisi Grubu olarak da biz bu tasarıya karşı çıktık. Eğer, oradaki tutanaklar incelenirse, kimin ne konuştuğu, hangi düşünceleri, hangi fikirleri getirdiği açıkça görülecektir. Hatta, daha ötesi -Sayın Bakanımız da burada- ben şu teklifi getirmiştim: "Aceleye gerek yok, yangından mal kaçırmıyorsunuz; iddialı bir tasarı, hatta, Sayın Başbakanın reformlar içerisinde bahsettiği bir reform tasarısı getiriyorsunuz, reformun da hüviyetine uygun şekilde bunun üzerinde tartışalım, konuşalım. Bu konuşmayı komisyonlarda yaparsak, biz, çıkıp da Genel Kurulda çok fazla zaman işgal etmeyiz; bizim derdimiz, tribünlere oynamak değil; bizim derdimiz, seçmene selam göndermek değil; bizim derdimiz, çıkan kanunun, üreticinin, tüketicinin ve topyekûn Türkiye'nin gerçekten menfaatına olmasını sağlamaktır, zaten bir milletvekilinin de öncelikli görevi budur"

Bir başka hususu da ifade etmek durumundayım: Arkadaşımız, zannediyorum sürçülisan etti "buna karşı çıkanlar, işte, kara parayı aklıyor" dedi.Değerli arkadaşlar, çiftçinin durumunu bilen her insan, en helal kazancın çiftçi kazancı olduğunu bilir. Bunu böyle ifade etmek, çiftçiyi sadece televizyonlarda izlemektir; çiftçinin çektiği ıstırabı, sıkıntıyı, atlattığı badireyi yakından bilmemek demektir; ama, ben öyle temenni ediyorum ki, bu, böyle bir düşünceyle değil, bir sürçülisan olarak söylenmiş olsun. Ayrıca, ben, o arkadaşımı da özellikle seviyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun çıkarılmasının amacı, genel gerekçede de görüldüğü üzere, üreticinin ürettiği meyve ve sebzenin toptancı hallerine akışını sağlamak, bunların toptancı hallerinde satışını temin etmektir. Amaç içerisinde sayılan bir başka husus da, dolayısıyla, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak. Ayrıca, Sayın Başbakanın bu kanundan beklediği bir husus daha var; o da, enflasyonu aşağıya düşürmesi. Bu üç husus göz önüne alınarak bu tasarı getirilmiştir.

Bunları gerçekten sağlayacak mı sağlamayacak mı; ne getiriyor ne götürüyor; hep beraber tasarıya bir göz atalım; o zaman bunu sağlayıp sağlayamayacağını da birlikte anlamış oluruz.

Değerli arkadaşlarım, 1 inci madde üzerinde konuşuyorum. Zaten tasarının genelini de 1 inci madde ihtiva ediyor. 1 inci maddenin özü şudur: Malını halde satmayan üreticiye ceza uygulanması... Dikkatinizi çekmek istiyorum; Türkiye'de, artık, bu ceza uygulaması teamül haline geldi; hangi konu olursa olsun, işin içerisinden çıkamadığımız zaman "basın cezayı, kesin cezayı; ondan sonra olayın altından kalkacağız, işin üstesinden geleceğiz" düşüncesiyle hareket ediliyor. Değerli arkadaşlar, bu mantık, yanlış bir mantıktır ve bu mantıkla bir yere varılması da mümkün değildir.

Peki, bu kanunda taraf olan insanlar, gerçekten, arkadaşımızın ifade ettiği gibi dinlenilmiş midir; onların fikirleri, düşünceleri alınmış mıdır veyahut da alındıysa bile, şöyle, âdet olsun diye mi alındı, yoksa itibar edildi mi; bana göre, hem dinlenilmedi hem de itibar edilmedi. Kimdir bu kanunda taraf olanlar; hal müdürleri, kabzımallar; evet, bunların düşünceleri alındı bir ölçüde; ama, bunun yanında asıl üreticiler var, itham edilen kesim var "hale gelmiyorsunuz, malınızı hale sokmuyorsunuz, niye sokmuyorsunuz" diye itham altında kalan, toplumun büyük bir kesimini ihtiva eden taraf var; acaba bunların düşünceleri alındı mı "sen malını hale getirmiyorsun; ama, niye getirmiyorsun, sebebi nedir, neden dolayı getirmiyorsun" diye bunların düşüncesi alındı mı; alınmadı. Tüketicinin buradaki düşünecesi veyahut da tüketiciye bunun etkileri göz önünde bulunduruldu mu; bulundurulmadı. Nakliyeci esnafının da düşünceleri alınmadı. Pazarcı, manav esnafı ve bunların odalarının düşünceleri alındı mı; bunların da düşünceleri alınmadı; alındıysa, itibar edilmedi. Dolayısıyla, hazırlanan kanun da derde deva, sadra şifa olmayacaktır ve öyle hazırlık falan da yapıldığı yok değerli arkadaşlar.

Bakınız, iki tane kanunun genel gerekçesi var önümde; zamanım çok dar ama, değinmeden de edemeyeceğim; çünkü, bakınız, kanunları hazırlarken, gerçekten, ne kadar irdeliyoruz, ne kadar üzerinde duruyoruz, bunu, ibreti alem olsun diye arz etmek durumundayım; Komisyonda da Sayın Bakana söyledim, ama, Sayın Bakan maalesef alınganlık gösterdi.

Nedir; 1995 yılında, yine aynı gerekçeyle, çiftçinin malı hale gelmiyor diye hazırlanan bir kanun var; ne diyor genel gerekçesinde: "Ülkemizin sebze, meyve, bağ ve zeytinliklerden oluşan bahçe arazisi 13 600 000 hektardır. Bu, sadece, Türkiye'nin ekilebilir arazisinin yüzde 4,5'i civarındadır." Burası önemli değil, burayı geçelim.

"Toplam yaş sebze ve meyve üretimimiz 25-30 milyon ton civarındadır. Bunun yaklaşık yüzde 5'i ihraç edilmektedir. Bu oran İsrail'de yüzde 31, İspanya'da yüzde 45'tir.

Bilindiği gibi, yaş sebze ve meyve üretimimizin ortalama yaklaşık yüzde 25'i tarlada pazarlama sürecinde çürümeye terk edilmektedir."

Asıl önemli hususlardan bir tanesi, içpazara sürülen yaş sebze ve meyvenin ancak yüzde 35'i veya 40'ı hale girmekte, bunun dışında kalan yüzde 60'ı hal dışında pazarlanmaktadır."

Bunlar, bunu önlemek için 1995'te getirilen kanun tasarısının gerekçesindeki rakamlar. Ben, zamanımı buna harcamak istemiyorum; çünkü, herkesin elinde, 10.3.1998 tarihinde hazırlanan yeni kanun tasarısı var. Yani, üç sene sonraki bu tasarı ile o kanun tasarısının gerekçelerindeki rakamların tamamı tıpa tıp aynı, cümlelerin tamamı tıpa tıp aynı.

Değerli arkadaşlar, üç sene önce bunu önlemek için bir tasarı hazırladık ve bunu uygulamaya koyduk, hiçbir değişiklik olmamış. Üç sene sonra aynı iddiayla ortaya çıkıyorsunuz, yine bunu düzeltebilmek için birtakım düzenlemeler getiriyorsunuz ve düzenlemelere de bakıyoruz ki, muhteva aynı, sadece cezayı artırıyorsunuz. Cezayı kime vereceksiniz; kamyonculara. Kamyoncu esnafı hale malı getirmezse, tabiî, dolayısıyla üreticiye ceza kesilecek. Yahu, siz, kamyoncu esnafının hangi şartlarda çalıştığını biliyor musunuz, durumunun ne olduğunu biliyor musunuz?! Irak kapısı kapanınca bu insanların, bütün hepsinin iflas ettiğini ve bunun Türkiye ekonomisine maliyetinin ne olduğunu, Allah rızası için, hiç bileniniz veyahut da -bileniniz vardır da- düşüneniniz oldu mu bu tasarıyı hazırlarken?! Onbeş yirmi gün kamyonu bağlayacaksınız; peki, ne yapacak bu insan ve bu insanın suçu ne?! Gitmiş, tarlada malı yüklemiş, irsaliyesini kesmiş, getirmiş; bu insanın suçu ne; niye bunu böyle cezalandırıyorsunuz?! "Efendim, işte, ancak ceza vererek..." Hayır...

Değerli arkadaşlar, bakın, şunu ifade etmek istiyorum: Halin asıl fonksiyonu ne olmalıdır; halin asıl fonksiyonu, çiftçinin, üreticinin "ben, malımı hale götürdüğüm zaman, beklemeden, daha iyi şartlarda, daha yüksek fiyata satabilirim" diyebilmesini sağlamak olmalıdır. Siz bunu sağlarsanız, üreticiyi hale çekersiniz; ama, bunu sağlamadığınız müddetçe de, üreticiyi hale çekemezsiniz, ceza vererek hale çekemezsiniz. Peki, bunların ekonomidışı kalmasını önlemek istiyorsanız, bunun düzenlemesi çok basittir. Komisyonda da söyledim; gelin, şunu yapalım: Evet, kayıtdışı satım olmasın; müstahsil makbuzu kesilmeyen mal satılmasın, bunu kontrol edelim; ama, müstahsil makbuzu kesildikten sonra, belediye rüsumu ödendikten sonra, para, ister tarlada ödensin ister pazarda ödensin, nerede ödenirse ödensin..." Ödemiyorsa, bakın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengil, süreniz bitti; maddelerde eksüre vermiyorum.

Teşekkür ederim.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun.

Sayın Yılbaş, süreniz 10 dakika.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Demokrat Türkiye Partisinin düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının tümü hakkında, Grubumun düşüncelerini, dünkü oturumda burada sizlere açıklama gayreti içerisinde oldum; ancak, bugün, bazı konuşmacı arkadaşların yapılan bu konuşmaya tepki göstererek burada birtakım değerlendirmeler ve yorumlar içerisinde bulunma gayreti gösterdiğini de hep beraber izledik.

Değerli arkadaşlarım, nüfusumuzun önemli bir kesimini ilgilendiren bir tasarı hakkında burada görüşme yapıyoruz. Burada ifade edilecek düşüncelerin, mutlaka, konuyla ilgili olacak tarzda ele alınmasında yarar vardır; yan düşüncelerle meseleyi geçiştirme gayretinin, hedeflenen kitle dışında kimseye yararı yoktur. "Yok, kanun tasarısı komisyonlarda görüşülürken neredeydiniz; yok, komisyonlarda bu konu görüşülürken niçin muhalefet şerhi koymadınız?.."

Eğer, Anayasamıza göre ve İçtüzüğümüze göre, bu işler komisyonda bitiyorsa, bu tasarıların buraya gelmesinin hiçbir anlamı yok. Bir tüzük hükmü gereğince, bir anayasa hükmü gereğince, konular, burada, görüşmeye, gündeme getirilmekte. Her grubun ve her milletvekilinin, burada düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bunu değişik yorumlara tabi tutmanın, parlamenter rejim bakımından büyük sakıncası olduğuna inanıyorum.

Şimdi, maddeye gelelim. Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddenin son fıkrasında şöyle deniliyor: "Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı eylemleri tespit edilen nakliyeciler ve ambar sahiplerinin tasarrufu altındaki her türlü nakil vasıtaları, trafik ruhsatnameleri alıkonarak toptancı hal müdürlüklerince yedi, hakem kurulu kararıyla onbeş gün süreyle parka çekilmek suretiyle faaliyetten men edilir. Eylemin tekrarı halinde bu süreler iki katı olarak uygulanır."

Şimdi, olayın ekonomik tarafını bırakarak, bu hükmün, ilk defa, hukuk açısından irdelenmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bir taraftan "insan haklarına saygı, hukuk devleti" diyoruz... Acaba, hukuk devletini, bu tür hükümlerle, bu tür hükümleri yasalara koyarak mı sağlayacağız?! Hangi ceza kanununda, yaptırımlarla ilgili hangi kanunda var bu?! Eğer varsa, burada bir bilen varsa, lütfen söylesin.

Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu kaçakçılığında dahi, el konulan araçların müsaderesi, ancak mahkeme kararıyla olur; mahkeme kararı olmadan, araçların geçici veya temelli müsadere edilmesi mümkün değildir. Burada şu denilebilir ve katılabiliriz de: 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bulunan hükümler, yaptırım keyfiyetine sahip değil; bunu kabul edebiliriz; ama, insaf... Siz, getirmiş olduğunuz ve buna ilave olarak getirme niyetinde olduğunuz birtakım hükümlerin uygulanmasını sağlamak için, böyle, anayasa desteği olmayan ve hukuka doğrudan doğruya aykırı olan ve gidildiğinde de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekli olan bir hükümle yaptırım sağlayacağınıza inanıyorsanız, başında, hukuka aykırı davranıyorsunuz. Eğer biraz daha ileri adım atma niyetindeyseniz, lütfen, bununla yetinmeyiniz, bir madde daha ekleyiniz, bir fıkra daha ekleyiniz "şoförün de tutuklanmasını" deyiniz; bu maddeye ilaveten, eğer tam yaptırım istiyorsanız "bu işle iştigal eden şoför veya ambar sahibi bir aydan üç aya kadar hapsolunur" deyiniz; işte, tam bir yaptırım maddesi!..

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı hazırlanırken, yaptırım için başka yollar da aranabilir ve bulunabilirdi. Nedir o; para cezası getirilebilirdi, bu para cezasının uygulanma koşullarıı getirilebilirdi. Bunlar olmadan, çıtayı yüksek tutup, hukuk adına hata yapmanın hiçbir anlamı yoktur.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten merak ediyorum; Parlamentomuzda, kırsaldan gelen küçük çiftçi temsilcisi birkaç milletvekili arkadaşımız olsaydı, bu tasarıyı bu şekliyle Parlamentoya getirmek acaba mümkün olabilir miydi?! Değerli arkadaşlarım, eksikliklerimizden bir tanesi de bu; bu Yüce Mecliste bazı gruplar temsil edilemiyor diye üzerlerine bu denli gidilmesi, parlamenter rejim bakımından son derece yanlıştır.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, buraya büyük bir mutakabatla -bir parti hariç- bir kanun tasarısı getirildi; nedir o; kamu çalışanlarının sendika kurma hakkıyla ilgili bir kanun tasarısı. Zorlamayla, 24 üncü maddeye kadar görüşülmesi ve kabul edilmesi sağlandı; ama, ne olduysa oldu, 24 üncü maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun tasarısıyla ilgili görüşmeleri sona erdi ve beklemeye alındı. Acaba, kamu çalışanlarının gerçek temsilcileri bu Mecliste olsaydı, bu Meclis buna tevessül edebilir miydi?!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Hükümet tasarısıydı...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Efendim, bu işi, lütfen o boyutlara çekmeyiniz; yok hükümet tasarısıdır, yok tekliftir... Lütfen, burada, gerçekler üzerinde görüşmelerimizi yapmak mecburiyetindeyiz. Hükümet de hata yapabilir -ki, yapıyor da burada- bunu, açıklıkla da burada ifade ediyoruz. Bunu ifade ettiğimiz için de "Hükümet ortağı olan bir grup adına niçin böyle bir konuşma yapıyorsunuz" diye de eleştiriler geliyor.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Size sormuyorlar!..

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşım, parlamenter rejimde, burada, o sözü, lütfen, sabah sizinle beraber olup akşamları muhalefet eden, ama, sonradan da işbirliği yapmak için gayret içerisinde olduklarınıza söyleyiniz.

Efendim, 1 inci madde konusunda, Demokrat Türkiye Partisinin değişiklik önergesi vardır; bu önergenin görüşülmesi sırasında da, yine grup adına burada görüş beyan edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Sayın milletvekilleri, Sayın Yılbaş, konuşmasında "burada, çiftçilerin temsilcileri yok, kamu çalışanlarının temsilcileri yok" gibi bir ifade kullandılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'deki bütün halkın temsilcisidir; yoksa, şu grubun bu grubun temsilcisi yoktur, diye bir şey yok. Biz de kırsaldan geldik, hem de köyden geldik Sayın Yılbaş; bilmiyorum siz nereden geldiniz!.. (Gülüşmeler)

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Biz de köyden geldik.

BAŞKAN – Onun için, burada herkes temsil ediliyor. Yani, burada, rica ediyorum...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Memurlar da sizi izliyor şimdi.

BAŞKAN – Efendim?.. Anlamadım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Efendim, bir görüş beyan ettiniz; şu anda izleniyorsunuz..

BAŞKAN – İzleniyoruz tabiî...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Kamuoyu, bu konuda...

BAŞKAN – Tamam... Ama, yani, siz... Üstelik de kamu görevlisi olarak buraya geldik ve kırsaldan geldik. Yani "burada kırsaldakilerin temsilcisi yok, kamu görevlilerinin temsilcisi yok" derseniz, hata etmiş olursunuz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sizi alkışlıyorum, alkışlıyorum!..

BAŞKAN – Kanunları ben çıkarmıyorum, Hükümet olarak siz teklif ediyorsunuz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı görüşmelerinin devamını isteyen bir görüşe sahibiz. Bu, bir Hükümet tasarısıdır. Sayın Yılbaş'ın da mensubu olduğu partinin temsilcisi...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bu, bir konuşma mı?

BAŞKAN – Ama, itham edildi efendim.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Böyle bir usul yok!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – İtham ediyorlar; lütfen... Cevap verme hakkımız var.

Sayın Başkan, kendi partilerine mensup bakanların da imzasını taşıyan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı eğer buraya gelirse, biz buna "evet" diyeceğimizi ifade ettik. Bu kanun tasarısı da, keza, aynı şekilde, yine, kendi partilerine mensup bakanlar tarafından da imzalanmıştır; onu hatırlatmak istiyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim; teşekkür ederim.

Şimdi, efendim, bir cümle daha söyleyeyim: Hükümet temsilcileri, Hükümeti destekleyen partiler, içinde olan partiler, eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin süratle çalışmasını istiyorlarsa, buraya çıkıp da kanunlar üzerinde uzun uzadıya konuşmasınlar. İktidar grubunun işi, konuşmak değil, iş yapmaktır. Ben, bu düşüncenin haklı olduğuna inanıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Berberoğlu, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Berberoğlu.

DYP GRUBU ADINA OSMAN BERBEROĞLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin, gündemde görüşülen kanun tasarısındaki 1 inci maddeyle değiştirilmesi konusunda, Doğru Yol Partisi Grubu adına huzurlarınızdayım; sizleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce, değerli milletvekili arkadaşımın konuşmasını dinlerken, gerçekten, hangi ortamda bazı meseleleri tartıştığımız konusunda düşünmeden edemedim; nedenine gelince: Demokrat Türkiye Partisi, bugün, 55 inci Hükümetin içerisinde olan bir siyasî parti; Hükümet tarafından getirilen böyle bir tasarının ana maddesi olarak kabul edebileceğimiz 1 inci maddesindeki bu türlü eleştirilerini dinlerken, gerçekten yadırgadım.

Yine, hatırlarsanız, kamu sendikaları konusundaki tasarıya, biz, bu Mecliste görüşüldüğü süre içerisinde devamlı destek verdik ve destek vermeye de devam edeceğimizi ifade ettik. Dolayısıyla, ülke yararına olan her türlü yasa teklifi ve tasarısında, Doğru Yol Partisi Grubu, gerektiği şekilde, gerektiği tavırda hareket etmesini bilmiştir, bilmeye de devam edecektir. (DYP sıralarından alkışlar)

Bugün gündeme getirilmiş bulunan kanun tasarısının 1 inci maddesi, ürünün, daha doğrusu üreticinin ürettiği ürünün, olabildiğince, hale girebilmesi ve halde kayıt altına alınabilmesini içeren ana maddelerinden bir tanesidir. Bu anlamda, borsa niteliğini taşımaya başlayan hallerin daha fazla işlev kazanması konusunda bir adım atılmaya çalışılmaktadır. Ancak, dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Kanun tasarısının gerekçesinde, bugün itibariyle hallere giren malın yüzde 35-40 seviyesinde olduğu ve yüzde 60-65 seviyesindeki malın da kayıtdışı olarak pazarlandığı ifade edilmektedir. Amaç da, yüzde 60-65 seviyesindeki bu ürünün kayıt altına alınabilmesidir.

Ben, bugünkü uygulama içerisinde, bu yüzde 60-65 oranındaki mal, niçin hal içerisine girmiyor diye, hadiseye tersten bakmak istiyorum; çünkü, tahmin ediyorum ki, olayın can damarı da burada yatmaktadır.

Türkiye'de bugünkü uygulamada, iki tane hal görüntüsü vardır; bunlardan bir tanesi üretici halleri, diğeri de tüketici halleridir. Ancak, uygulamada görüyoruz ki, özellikle büyük illerdeki üretici hallerinin hemen çok yakınlarında, küçük ilçelerde, beldelerde, hatta bazı köylerde haller oluşmakta. Bunların oluşumundaki ana sebep de, belediyelerin gelirlerinin yeterli olmayışı ve belediyelerin bundan bir gelir elde etme arzusunda olmasıdır. Bu da, maalesef, uygulamada, haller arasında değişik uygulamaları Türkiye'nin gündemine getirmektedir. Dolayısıyla, yüzde 60-65 seviyesindeki malın hallere gelmemesinin ilkönce bakmamız gereken nedenlerinden bir tanesi, tahminimce, hallerdeki farklı uygulamalardır ve üreticinin malının halde hangi fiyatla satıldığı, tüketiciye de bu malın hangi fiyatla intikal ettiği konusudur.

Biraz önce, konuşmacıların konuşmalarında dikkat ettiğim bir husus var; kendim de, Türkiye'nin yüzde 60-65 yaş meyve-sebze üretiminde, özellikle turfanda sebzede, Türkiye'nin üretim ambarı olan Antalya'daki üreticilerin sorunlarını bilmem açısından, bugün, Kumluca-Beykonak Halindeki üreticilerle konuştum, haldeki satıcılarla konuştum. Bugünkü tarih itibariyle, Kumluca-Beykonak'ta üreticinin domatesi sattığı fiyat 15 bin lira; biraz önce konuşmacı arkadaşlarım ifade ettiler, domatesin değişik noktalarda 100 ilâ 250 bin liraya kadar satıldığı ifade edildi. İşte, ben, bu kanun tasarısı hazırlanırken, olaya iyi niyetli yaklaşıldığını kabul ediyor, ancak, sorunu çözemeyeceği kanaatini taşıdığımızı ifade etmek istiyorum. Önemli olan, işte, üretici ve tüketici arasındaki zincirin eksiklerini ve hatalarını iyi tespit etmektir ve bu anlamda düzeltmeleri gerçekleştirmek gerektiğine olan inancımızı da ifade etmek istiyorum. Bunun başında da, üreticinin sattığı maldaki KDV'nin çok yüksek olduğu kanaatini taşımaktayız. Tabìî, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının KDV'yle ilgili herhangi bir kanun tasarısını buraya getirmesi mümkün değil; ama, 55 inci Hükümetin içerisinde de bulunan aynı Sayın Bakanımızın, bu anlamda gerekli işlemleri -eğer hal yasasının işlemesini arzu ediyorsa- yapması gerektiğine inanıyorum.

Tabiî, hadiseye üretici bazında yaklaştığımız zaman, çok daha farklı uygulamaların da gündeme geldiğini tatbikatta görmekteyiz. Özellikle, üretici halinden çıkan bir malın başka bir ile intikal ettirilmesi halinde, tekrar o ilin halinden alınmış bulunan fatura ve diğer belgelerin gerektiği konusunda birtakım farklı uygulamalarla karşılaşıldığı da bir gerçektir. Dolayısıyla, ben, denetim eksikliğinin ve de farklı uygulamaların ve de büyük bir üretici halinde alınan bir malın başka büyük bir ile intikali esnasında... Buna örnek de vermek istiyorum: Antalya'dan kaldırılan bir malın Ankara İline getirilmesi halinde, Ankara İlindeki uygulama ile Antalya İlinden alınmış bulunan her türlü vergisi, KDV'si ve taşıma irsaliye belgeleri tamam olan bir malın tekrar ikinci bir hale girmeden, gerektiği takdirde perakende satış yapılacak olan noktaya ulaşması ve denetimin de bu tarzda yapılması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde, ikinci bir hale girmesi, ikinci bir malın üzerine yük getirdiği kanaatini taşımaktayız.

Burada önemli olan hadise, üreticinin malının hak ettiği tarzda pazarlanabilmesi, tüketiciye de çok yüksek fiyatlarla malın intikalinin önlenmesidir. Bu kanun tasarısının anafikrini taşıyan 1 inci madde de, bu ifadeleri göz önüne almak suretiyle, perakende satıştaki her türlü malın toptancı hallerden geçmesini kabul etmekte ve de bu uygulamayı ihlal edenlerle ilgili olarak, gerek Hükümetin tasarısında gerekse komisyonlarda yapılan görüşmeler sonrasında, hem yükseltilmek hem de daha fazla artırılmak suretiyle zorlayıcı birtakım unsurlar konmuştur; ama, demin de ifade ettiğim gibi, yeterli olduğu kanaatini taşımıyorum.

Her şeyden önce, belediyelerin denetiminde olan bugünkü hallerle ilgili -biraz önce de ifade ettiğim şekilde, belediyelerin gelir unsuru elde etmek için yaptıkları çalışmalar dolayısıyla, maalesef, uygulamada çok büyük hatalar olduğu kanaati taşıdığımı ifade etmiştim- buraya bir madde konmasında fayda görüyorum. Eğer, gerçekten bu denetimlerin ve uygulamanın daha sağlıklı olması arzu ediliyorsa, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının illerdeki teşkilatlarının bu anlamda daha ciddî, daha sağlıklı bir denetim yapmaları ve özellikle, küçük hallerdeki denetimleri sıklaştırmaları gerektiğine inanıyorum; ama, her şeyden öte, 15 bin liraya satılan bir domatesin tüketiciye 250 bin lirayla intikal etmesi konusunda gerekli tedbirlere 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin muhakkak surette -ama, muhakkak surette- tekrar göz atması gerektiğine ve bu anlamda gerekli tedbirleri alması gerektiğine inanıyorum.

Özellikle, üreticinin toptan sattığı ve ihracatçıya satmış olduğu mallarda çok büyük problemler olmasa da, bu malların, muhakkak suretle, toptancı hallerden geçmesi konusunda, uygulamada herhangi bir sıkıntı olmaması gerektiğine inanıyorum; çünkü, satın alınan bu mal, müstahsilin makbuzu ve faturası ve özellikle, gümrük kapılarından geçerken her türlü belgenin temin edilmiş olması dolayısıyla, belki, sadece, burada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Berberoğlu, süreniz bitti efendim, süreyi uzatmıyoruz.

OSMAN BERBEROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Köylü; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize saygılar sunarak konuşmama başlıyorum.

Hiç şüphe yok ki, ülkemizde kayıtdışı ekonominin varlığı bir realitedir. Ancak, kayıtdışı ekonominin önüne geçmek için, esas alanlara gözümüzü dikmemiz lazım. Bugün, toplumun en mağdur kesiminin müstahsil kesim olduğu, köylü kesim olduğu; ancak, en örgütsüz kesimin, yine aynı kesim olduğu da bir gerçektir.

Manisa Akhisar'da, köylüler gösteri yapmak için sokağa çıktıklarında, coplanarak dağıtılıyorlar. Eğer, sokağa çıkanlar sanayicilerimiz olmuş olsaydı, aynı hareketle karşılaşmayacakları muhakkaktı. Bu bakımdan, düzenlemeler yapılırken, hep "vurun abalıya" mantığıyla, bu zayıflatılmış, yıllardır ihmal edilmiş kesimin üzerine yükleniliyor.

Mallar, hallere niçin girmiyor; çünkü, müstahsil hale girdiği zaman bir eziyetle karşılaşıyor, bir kayıpla karşılaşıyor; âdeta, kendi malının sahibi olmaktan uzak kalıyor, söz sahibi olamıyor ve orada, binbir türlü meşakkatle karşılaşıyor; hale girerken para, çıkarken para, hamaliye para,
haliçi nakliye para, komisyon, KDV, stopaj, Bağ-Kur derken, neredeyse, malının üçte 1'inin bedelini orada bırakmak zorunda kalıyor. Eğer biz, bu kesimin ürettiği -köylü kesimin, müstahsil kesimin ürettiği- malların hallere girmesini, kayıtaltına alınmasını istiyorsak; vergilerin oranlarını azaltmak, hallere çekidüzen vermek zorundayız. Aksi takdirde, şu zecrî tedbirlerle, zorlama tedbirlerle, hele hele, âdeta, yeni bir köy koruculuğu sistemi gibi algıladığım yeni bir hal mekanizması, hal zabıtası oluşturmak suretiyle, kayıtdışı ekonomi, devletin kaydı altına değil; ama, birilerinin kaydı altına girer diye endişem var. Bugün, adliyelerde asayişin sağlanamadığı, çek-senet mafyasının, sokaklarda adam taradığı bir dönemde, zavallı insanları mafyanın insafına terk etmek, Meclisimizin işi olmasa gerektir diyorum.

Burada bir başka husus da, kamyoncu esnafı üzerine getirilen ağır cezadır. Bakınız, bir insan, üretim yapılan herhangi bir bölgeden, tüccar olarak malını alır, bir kamyona yükler; normal evraklarını da tanzim eder, kamyoncu da evraklarını tanzim eder; ama, adam getirir kamyonunu bir köşeye durdurur, dört kasa mal satar. Bunun üzerine, kanunda belirtilen zabıta oraya gelir, mala el koyar, o malı halde satar, kamyona da, kurul kararıyla onbeş gün ceza verir.

Değerli arkadaşlar, suçlar ve cezalar şahsîdir; burada suçu işleyen tüccardır, kamyoncunun burada bir vebali yoktur. Eğer taşınan mal bizatihî suç unsuru oluşturan bir mal olsa, buna aklım erer. Mesela, bu kamyoncu, eroin taşısa, kaçak silah taşısa veyahut da ormandan kesilmiş kaçak ağaç taşısa, kamyoncuyu da cezalandırmaya aklım erer; ama, taşıdığı mal bizatihi suç unsuru oluşturmuyor; sadece, bu tasarı kanunlaşırsa, yapılan işlem, yani, o kamyonu kiralayan şahsın yaptığı işlem suç unsuru taşıyor. Hal müdürlüğü, ihale usulüyle onun malını da halde satıyor, yüzde 20'sini de tahsil ediyor. Peki, burada, bu kamyoncunun kamyonu niçin bir hafta bağlanıyor, niçin 15 gün bağlanıyor?!

Değerli arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki, bu insanlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köylü, bitti efendim, süreyi uzatmıyorum.

MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) – Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim... Sağ olasınız...

ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Sayın Başkan, bölgemle ilgili bir laf geçti, onu tavzih etmek istiyorum, arkadaşımız yanlış hatırlıyorlar.

BAŞKAN – Hangisini?..

ABDULLAH AKARSU (Manisa) – "Manisa'nın Akhisar İlçesinde çiftçilerin coplandığını" söylediler. Manisa'nın Akhisar İlçesinde böyle bir olay vukua gelmemiştir; bunlar, sadece, dışarıdan getirilmiş 100 kişilik bir grup olup, tütün meselesinden dolayı belli yerleri tahrip etmek istemiş tahrikçilerdir. Onu bilgilerinize sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmayı yapmak üzere, İzmir Milletvekili Sayın Hasan Denizkurdu; buyurun. (ANAP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Denizkurdu.

HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sayın Başkan, önce, Sayın Cengil'in bir sataşması oldu...

BAŞKAN – Efendim, burada sataşmalara gerek yok.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Peki.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanıyorum, önce şunu açıklığa kavuşturmamız lazım: Acaba, bu tasarı, üreticinin aleyhine mi, yoksa lehine mi, konuşmalar hep burada düğümleniyor.

Şimdi, ben, size şöyle söyleyeyim: Ekonomide ve her yönetimde bir kural vardır; eğer, bir topluluğu uyutmak istiyorsanız, onun menfaatlarını elinden almak istiyorsanız, en güzel kural, böl ve yönettir. Dolayısıyla, bugünkü sistem, tamamıyla onun üzerine kurulmuş ve üreticinin mağdur olduğuna bütün siyasî partilerin de ittifak ettiği bir sistemdir; dolayısıyla, bu sistemi savunmak, mağdur olan üreticinin mağduriyetinin devamını savunmak anlamına geliyor. Bu neye benziyor; isterseniz halleri de ortadan kaldıralım, her üretici, tarlasının yanına çıkarsın çileğini, domatesini. O zaman ne olacaktır; piyasa fiyatının altında satacak, zarara uğrayacaktır.

Öncelikle, şunu söyleyeyim: Sayın Cengil, konuşmamda da ifade ettiğim gibi "bu, ne üreticiye fayda sağlıyor, ne tüketiciye fayda sağlıyor, hale de gelmediğine göre, bu para, kayıtsız olarak birtakım insanların cebine gidiyor, karapara budur" dediğime göre, herhalde aynı şeyi söylüyoruz.

Sayın Yılbaş, özellikle, benim konuşmama cevap verirken "bir kanun tasarısının komisyonda parti tarafından kabul edilip, sonra, burada, aksi görüş savunulmasının demokrasinin gereği olduğunu" söyledi; ancak, ben, şunu söylüyorum: Sayın Yılbaş burada, Demokrat Türkiye Partisi adına konuşmaktadır; dolayısıyla, siz, parti adına konuşuyorsunuz. O zaman, ben de size, televizyonlardan bizi seyreden ziraatçısından, üreticisinden, tüketicisine kadar herkes adına soruyorum: Pekala, o zaman, bu kanun tasarısının altında beş bakanınızın niye imzası var; bunu nasıl izah edeceksiniz?!. Artı, yine komisyonda, sizin temsilciniz, parti adına gelmiştir ve parti adına, bu tasarının doğru olduğunu söylemiştir; dolayısıyla, bu konudaki yorumunuza katılmıyorum.

Ayrıca, ben, bağımsız milletvekili olarak, bu İçtüzüğe göre çok zor konuşma hakkı buluyorum; ama, siz, eğer, her oturumda beş kere konuşuyorsanız, bu da, Demokrat Türkiye Partisine verilen sözdür; sizin de görüşlerinizin parti adına olması lazım; şahsınız adına konuşmak istediğiniz zaman, benim gibi bu bölümde söz almanız lazım.

İkincisi, hukuka aykırılıktan bahsettiniz; yani, acaba, kaçak sebze taşıyan bir kamyon müsadere edilirse, buna el konulması hukuka aykırı mı değil mi ve sonuçta da bir yorum çıkardınız "Anayasaya aykırıdır" dediniz. Ben hukukçuyum; hiçbir şekilde Anayasaya aykırı değildir. Hukukta, parlamento bir kanun yaparken, önce fiili tarif eder, suçu tarif eder, sonra da cezayı tarif eder.

Eğer, bugün, bu komisyona gelseydiniz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Gökçek oradaydı; özellikle, Fazilet Partisine mensup arkadaşlarıma söylemek istiyorum; yani "kamyona el koymak hukuka aykırıdır" diyorsunuz; ama, bugün kaçak kömür taşıyan ve Ankara Büyükşehir Belediyesi hudutlarına giren her kamyona üç gün el konulmaktadır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Kaçak kömür diyorsunuz!..

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Ben de kaçak sebze diyorum; burada, kanun tasarısında "kaçak sebze" diyor. "Kaçak sebzeyle yakalanan" yani, toptancı haline girmeyen.

İkincisi, yine, orada, Sayın Gökçek şunu söyledi -bakın, ben pratikten konuşuyorum- "kamyoncuya 3 gün ceza az geliyor, kaçak kömürü yakalıyoruz, kamyona elkoyuyoruz, bu cezanın değer hale gelmesi için, şunu 7 güne çıkaralım" dedi. Dolayısıyla, hadisenin gerçeği budur.

"Efendim, suçlar şahsîdir, şoföre ceza verilmesi lazım" şeklinde bir görüş daha ileri sürüldü; hayır, o, taşıma aktinden dolayı, o taşıma dolayısıyla, navlun elde eden kamyon sahibidir. Dolayısıyla, siz, kamyon sahibini cezalandırmayıp, şoförü cezalandırırsanız, her gün bir şoför değiştirir, bu da devam eder; yani, bu da mantıklı bir çözüm değil.

Değerli arkadaşlarım, burada getirilmek istenen sistem şu: Biz, bunu İzmir'de, Büyükşehir eski Belediye Başkanı Sayın Çakmur ile birlikte yaptık; şehrin anaarterlerine kontrol noktaları koyduk ve "devlet bu kontrolu yapamaz, buraya bürokratları koyarsanız -lafım Meclisten dışarı ama- birtakım rüşvet olayları döner. Ey üretici, ey halci, eğer, tüketiciyi korumak ve daha fazla para kazanmak istiyorsan, gel, burada sabaha kadar nöbet tut" dedik. Nitekim, uygulama sonunda görüldü ki, hem fiyatlar düşüyor hem belediyenin, kayıt içerisine girmesi açısından hem de devletin geliri artıyor. Dolayısıyla, burada getirilen sistem doğrudur.

Burada bir şeyi karıştırmayalım, ben hukukçu olduğum için konuşuyorum, burada kamyon müsadere edilmiyor. Yani, uyuşturucu fiiliyle yakalanan bir kamyonun müsaderesi, onun mülkiyetinin devlete geçmesidir; hayır, burada bir inzibatî ceza olarak 7 gün süreyle kamyona elkonuluyor ki, bir daha..

BAŞKAN – Sayın Denizkurdu, süreniz bitti.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) – Peki... Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Sayın Başkan, Sayın Denizkurdu, benim sözüme atfen, yanlış bir beyanda bulundu. Ben "şoför cezalandırılsın" demiyorum, kamyonu kiralayan şahsın...

BAŞKAN – Herkes kendine göre bir yorum getiriyor.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Bakan, süreniz 10 dakika efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1995 yılında -o zamanki Doğru Yol Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Koalisyonu tarafından- çıkarılan 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle arzulanan amaç, Türkiye'de yetiştirilen yaş sebze ve meyvenin, hale daha fazla gelmesini sağlamak, fiyatların arz ve talebe göre belirlenmesini sağlamak, yaş sebze ve meyvede kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine almak, belgelendirmek ve tüketicinin daha ucuz sebze ve meyve yemesini sağlamaktı.

Aradan geçen iki yıl zarfında, bu kanun hükmündeki kararnamenin uygulamasından doğan aksaklıkları göz önüne alan bugünkü Hükümetimiz, bazı maddelerde değişiklik getirdi.

Aslında, bu kanun, yalnız 55 inci Hükümete lazım olacak bir kanun değil; yani, kanun hükmündeki kararnamede bu değişiklikleri yaptığımızda, bunlar, bu Hükümet zamanında kullanılacak, tatbik edilecek; ama, bundan sonra gelecek hükümetlere lazım olmayacak değil; her gelen hükümete lazım olan bir kanun, hepimiz bundan istifade edeceğiz, bundan Türk Halkı istifade edecek.

Şimdi, ne 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hazırlanırken ne de bugün uygulamada görülen aksaklıkları gidermek için getirilen bu değişiklik önerilerinde, üreticiye ve küçük çiftçiye bir ceza falan getirilmiyor. Bir kere, bunu bir açıklığa kavuşturalım; yani, ne 1995 yılında bu kanun hükmündeki kararname hazırlanırken ne de bugünkü değişiklikler yapılırken, üreticiye ve çiftçiye bir ceza getirilmiyor. Kime getiriliyor; vergi kaçakçısına getiriliyor, kime getiriliyor; çiftçinin sırtından vergisiz ve aşırı kazanç elde edenlere bir ceza getiriliyor. Buna bir itiraz mı var?..Bundan, üreticinin bir zararı yok, üreticinin bir zararı olmayacak; bahçesinde sebzesini, meyvesini yetiştirip, gelip de pazarda satan insanın bir zararı olmayacak. Biz, cezayı kime getiriyoruz; gidip 15 bin liraya domatesi alıp, gelip 150 bin liraya büyük şehirde satıp, bunların sırtından para kazanan ve bir kuruş vergi vermeyen adama getiriyoruz, bunları cezalandırıyoruz. Bunu taltif mi edelim yani, bir kere burada bir mutabakat sağlayalım; bunu taltif etmeyelim.

Şimdi, ne getiriyoruz biz bakın: Yapılan değişiklikle, halden satın alma mecburiyeti getiriyoruz; bir de, bu belgesiz; yani, müstahsil makbuzsuz, belediye rüsumu ödemeden yahut hale girmeden aşırı kazanç elde edenlere ceza getiriyoruz. Biz bu tasarıyı komisyona getirdiğimizde, bu cezalar dört ve yedi gündü. Komisyona katılan -o zamanki Refah Partili, şimdiki Fazilet Partili- belediye başkanları ve o komisyondaki Fazilet Partili arkadaşlarımız, bu cezanın az olduğunu ifade ettiler.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Adalet Komisyonunda yapıldı.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Müsaade edin efendim; anlatacağım.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Bakan, yanlış ifade ediyorsunuz; tutanaklarda vardır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) – Peki, yanlış ifade ettiysem özür dilerim.

Bakın, siz Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda vardınız. İçişleri Komisyonuna getirilen tasarı orada konuşulurken -okursanız size dağıtılan metinlerde de göreceksiniz- bu dört günlük cezanın bir aya, yedi günlük cezanın da üç aya çıkarılması teklif edildi. Ben, Hükümet olarak karşı çıktım, dedim ki: "Ceza caydırıcı olmalı, yıkıcı olmamalı" Ve bu madde komisyondan oybirliğiyle geçti.

Değerli arkadaşlarım, bakın, demin de dediğim gibi, 552 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ve bugün 55 inci Hükümetin getirdiği değişiklik, küçük çiftçiler ve üreticiler için bir yük getirmiyor. Küçük çiftçiler, bahçesinde yetiştirdiği malı, belediyelerin tespit ettiği miktarı aşmamak şartıyla, istediği yerde satmak serbestisine sahiptirler; yani, üreticilere bir yük getirilmiyor. Zaten bu tasarı, üretici birliklerinin kurulmasını teşvik ediyor; yani, üreticinin malı tarlada elinde kalmasın, ucuza gitmesin diye, üretici birliklerinin kurulmasını teşvik ediyor. Bunlar üretici birlikleri kurarlarsa, mallarını hallerde satabilecekler, hatta hallerde bunlara öncelikle yer verilecek. 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ne zaman çıkarılmış; 1995 yılında; ancak, üretici haklarını koruduğunu iddia eden bazıları, bazı meslek teşekkülleri, bugüne kadar görevlerini yapmamışlar, burada gelip fakirlik edebiyatı yaparak "üreticiyi koruyorum" diye size faks çekiyorlar. Lütfen bunlara sorun; bakın, bu kanun hükmünde kararname yürürlüğe gireli üç sene geçti, niye bugüne kadar Mersin'de üretici birliklerini kurmadılar?! Niye Antalya'da üretici birliklerini kurup da kendi üyelerinin haklarını korumadılar?!

Ha, bu tasarı, sözleşmeli ürünle ilgili, fabrikalara da yine bir yük getirmiyor; yani, eğer sözleşmeli bir ürün alıyorsa salça fabrikası, ona da bir yük getirmiyor ve ihracata konu olan üreticilere de bir yük getirmiyor bu tasarı.

Değerli arkadaşlarım, tekrar ediyorum, bu tasarıyı getirirken amaçladığımız iki şey vardır: Hale mal niye gelmiyor, iyi tespit etmek lazım; çünkü, hale gelen malda maliyet artırıcı unsurlar vardır. Maliye Bakanlığıyla da konuştuk; bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber, onlar da KDV'yi yüzde 2'ye indirecekler ve malın hale gelmesini teşvik edeceğiz. Bunun yanında, hal dışındaki satışları cezalandırmamız lazım, belgesiz satışları cezalandırmamız lazım; dürüst tüccarı taltif edelim, dürüst olmayan, belge kesmeyen insanlara da cezasını verelim ki, bu ülkede, insanlar, artık, dürüst olduklarından pişmanlık duymasınlar.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Son söz, Sayın Cevat Ayhan'ın.

Sayın Ayhan, Sayın Bakan konuşunca size söz hakkı doğdu; buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşülmekte olan 638 sıra sayılı, yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyen kanun tasarısıyla ilgili, şahsım adına söz aldım.

Tasarının 1 inci maddesini görüşüyoruz. Tasarının 1 inci maddesi de, ikinci fıkrada değişiklik yapmakta ve yeni bir fıkra ilave etmektedir. Getirilen hükümle, daha önce, perakende satıcılardan, malı halden geçirmiş olma belgesi istenilirken, bundan sonra fatura istenilecektir; yani, belgeleme zorunluluğu getirilmektedir. Ayrıca, daha mühimi, dördüncü fıkra olarak da, halden geçirmeyenler, daha doğrusu birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı eylemleri tespit edilen nakliyeciler ile ambar sahiplerinin tasarrufu altındaki her türlü nakil vasıtaları, trafik ruhsatnameleri alınarak, 15 gün süreyle alıkonuluyor. Bu, ağır bir cezadır; önergem de var bu fıkranın kaldırılmasıyla ilgili.

Bir kere, düşünüş tarzı yanlış, onu arz etmek istiyorum. Bendeniz, milletvekili olarak, kendi meyve ve sebze halimi defaatle gezdim ve tek tek ziyaret de ettim. Bunların talebi şudur: Hale malın gelmemesinin ana sebebi, Katma Değer Vergisidir; yüzde 8 Katma Değer Vergisi var. Perakendeci esnaf gidiyor, bir kamyonet dolduruyor, 50 milyon lira, 100 milyon lira Katma Değer Vergisi ödeyecek; yani, malın değerlerine baktığınız zaman, 300-500 milyon, 1 milyar liraya yakın mal kaldırıyor dükkânına. Onun için, bizim, burada yapmamız gereken, Katma Değer Vergisinin düşürülmesidir. Bunu, hal esnafı söylüyor bize gittiğimiz zaman; benim notumda var bu, yıllardan beri var. Yani, yapacağımız şey budur. Yoksa, adamın kamyonunu hapset, kendisini hapset... Yani, biz bir ceza devleti miyiz?! Cezayla nereye gideceksiniz; hiçbir yere gidemezsiniz.

Yine, bakın, tasarının bir başka maddesinde de, köylü pazarı dediğimiz üretici pazarlarına ruhsat var, Sayın Bakan da ifade etti. Götürecek, dolaylı yollardan bu pazarda satacaktır malını; yani, bunu kontrol etmeniz mümkün değil. Onun için, pratik ve çalışır formül getirmemiz lazım. Ha, hale uğramadan malını sattıysa, ceza verecekseniz, ticarî vasıtasını hapsederek değil, para cezası verin. Caydırıcı mertebede, makul bir cezayı getirin, koyun; ama, biz, kızgınlıkla getiriyoruz, birtakım cezaları dayatıyoruz, koyuyoruz, ondan sonra, niye böyle yaptık diye kendi kendimize üzülüyoruz, hemen tashih yoluna gidiyoruz arkasından; doğru değildir. Bu cezanın kaldırılması lazım, bununla ilgili önergemiz de var.

Köylü pazarları çalışacaktır, kanun cevaz veriyor; ama, bu cezayla da, bu KDV ile de bu sistem çalışmaz. Boşuna uğraşıyoruz, yine netice alamayacağız.

Arz eder, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili önergeler vardır; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Veysel Candan M. Altan Karapaşaoğlu Sıtkı Cengil

Konya Bursa Adana

Kahraman Emmioğlu Lütfi Yalman Maliki Ejder Arvas

Gaziantep Konya Van

Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı eylemleri tespit edilen nakliyeciler ve ambar sahiplerinin tasarrufları altındaki her türlü nakil vasıtalarına, naklettiği malın nakliye ücretinin iki katına kadar ceza verilir. Eylemin tekrarı halinde ise bu para cezası iki kat artırılır.

BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahmut Yılbaş Müjdat Koç Mustafa Zeydan

Van Ordu Hakkâri

DTP Grup Başkanı DTP Grup Başkanvekili

Mehmet Korkmaz Hamdi Üçpınarlar Muzaffer Arıkan

Kütahya Çanakkale Mardin

Cefi Jozef Kamhi

İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyette bir önerge daha vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Müzakeresi devam eden 638 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle getirilen dördüncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Cevat Ayhan Aslan Polat Ali Oğuz

Sakarya Erzurum İstanbul

Necmettin Aydın Sacit Günbey

Zonguldak Diyarbakır

BAŞKAN – İki önerge aynı mahiyettedir; Sayın Yılbaş ve Sayın Ayhan'ın önergeleri, son fıkranın madde metninden çıkarılmasına ilişkindir; ikisini birleştirerek işleme koyuyorum.

Bu konuda Komisyonun düşüncesini alalım efendim.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Ayhan, müsaade ederseniz ben konuşayım.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, Sayın Yılbaş'ın önergesi daha önce gelmiş; siz de biraz önce konuştunuz; isterseniz...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Yılbaş grup adına 10 dakika konuştu; ben, önergemle ilgili konuşacağım.

BAŞKAN – Önergeleri birleştirdik. Ben, Sayın Ayhan'a söz veriyorum; siz epey konuştunuz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, takdir hakkınızı böyle kullanamazsınız.

BAŞKAN – Takdir hakkımı öyle kullandım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Hayır efendim, kullanamazsınız.

BAŞKAN – Hayır, ben takdir hakkımı kullandım.

Buyurun Sayın Ayhan.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, ben, söyleyeceklerimi diğer maddelerde de söyleyeyim. Lütfen, sıcağı sıcağına... Çünkü, ilk önerge benim.

BAŞKAN – Buyurun, ben Sayın Ayhan'a söz verdim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Eğer, Yüce Meclisin Sayın Başkanı...

BAŞKAN – Size söz vermedim, yerinize oturur musunuz.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – ...takdir hakkını böyle kullanırsa, ne olacak bu ülkenin hali!

BAŞKAN – Ben, takdir hakkımı çok adilane kullanıyorum. Benim adaletimden yararlanmayı size tavsiye ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, teşekkür ederim.

Anlaşıldı ki, iktidarın bir ortağı, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarın dışında olduğu halde, bir iktidar bir muhalefet satranç oyunuyla fevkalade iyi netice aldığı için, yeni bir manevraya giriyor; çünkü, kanun tasarısı, Hükümetin bir parçası olarak iktidar grubunun desteklediği bir tasarı olması lazım. Grup adına arkadaşımız da burada karşı çıkıyor, herhalde yeni bir manevraya giriyorlar, onu da Hükümet düşünsün.

Şimdi, ben, önergemde bu ikinci fıkranın kaldırılmasını istiyorum. Biraz önce, şahsım adına konuşmamda da izah ettim; bu mesele çözülmek isteniyorsa, Katma Değer Vergisiyle ilgili oranı -ki, bu kanun da gerektirmez, Hükümetin doğrudan doğruya tasarrufundadır- yüzde 8'den yüzde 1'e indirsin, bu şekilde halletsin.

Tabiî, Sayın Bakanımız, burada dedi ki konuşurken "biz, üreticiyi cezalandırmak istemiyoruz, biz, vergi almak istiyoruz." İyi de; yani, bu millet de size ne kadar daha vergi verecek. Bakın, ben, Maliyenin üç aylık uygulamalarına baktım, ocak-mart döneminde toplanan vergi 3 katrilyon, ödenen faiz 2 katrilyon; yani, üçte 2'si faize gitmiş. Millet devamlı vergi ödüyor, Hükümet de devamlı faizcilere, rantiyeye pompalıyor. Bu Hükümet değil bu, önceki hükümetler de buraya getirdiler. Onun için, bir taraftan faizcileri besleyeceksiniz, bir taraftan milletin çocuklarını üniversiteye sokmayacaksınız, dayatmacı, baskıcı düzene gideceksiniz... Bundan sonra vergiyi daha zor alacaksınız; söyleyeyim. Onun için, şunu da söyleyeyim: Metazori bunu uygulamaya kalkarsanız, hale giren malların fiyatı artacaktır ve tüketici, yaş meyve ve sebzeyi daha yüksek fiyatla alma mecburiyetinde kalacaktır. Ucuzluk gelmeyecek, pahalılık gelecektir. Arz ederim.

Önergemin desteklenmesini de takdirlerinize arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Efendim, önergeye, Hükümet ve Komisyon katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

İkinci önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 638 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı 5 inci maddenin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Veysel Candan

Konya

ve arkadaşları

"Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı eylemleri tespit edilen nakliyeciler ve ambar sahiplerinin tasarrufları altındaki her türlü nakil vasıtalarına, naklettiği malın nakliye ücretinin iki katı kadar ceza verilir. Eylemin tekrarı halinde bu para cezası iki kat artırılır."

BAŞKAN – Bu önergeye komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son fıkra kalkmadığına göre, bu önergeyle yeni bir ceza mı getiriyorsunuz? Ben anlamadım.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Hayır, cezayı değiştiriyoruz.

BAŞKAN – Efendim gerekçeyi mi okuyalım, izah mı edeceksiniz?

VEYSEL CANDAN (Konya) – İzah edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarının geneli üzerinde konuşma yaparken değişiklik önergeleriyle bu tasarıya katkıda bulunacağımızı ifade etmiştim; ancak, Hükümet, öyle görünüyor ki, bir dayatmayla karşı karşıya ve hiçbir teklifi de kabul etmeme eğiliminde.

Sayın Bakan, konuyu tartışırken, sadece kendi görüleri istikametinde ve maalesef, tasarının bir bölümüne cevap vermekte, üreticiyle ilgili bölümlerini hiç değerlendirmeye almamaktadır.

Şimdi, bu tasarıyı savunurken, üreticiye imkân verdiğini ifade etmektedir. Katiyetle, üretici, bundan sonra malını daha ucuza satma durumunda kalacaktır. Fiyatların ucuzlayacağını söylemekte; bu şartlarda ucuzlamasının hiç mümkün olmayacağı görülecektir. Vergi kaçağı iddiası doğrudur; bir miktar vergi alınacaktır. Mafyayı yok edeceğini söylemektedir. Bu şekliyle mafyayı da durdurmak mümkün değildir. Daha önce, Sayın Bakan promosyonla ilgili yasada dayattı, Meclise de dayattı; ama, şu anda da hiç uygulanmıyor. Bu tasarı, buradan bu haliyle geçerse uygulanmaz Sayın Bakanım.

Şimdi, kimlerle görüştüğünü ifade ettiler; belediyelerle... Tabiî ki, belediyeler bu işe sıcak bakar. Bir büyükşehir belediyesinin yanlış ifadede bulunması bir şey değiştirmez. Mal çok girdikçe, rüsum çok artacak. Tıpkı, Bakanın, hale çok mal girdiği zaman çok vergi alacağı gibi; gayet doğal. Yani, bir belediye başkanının çıkıp da "hale koymayalım" demesi, zaten mantıksız olur. Bu iki tarafın da çok talep etmesi, mal trafiğini hep hale sokmasından anlaşılıyor ki, bu tasarının tek amacı var: Vergi, daha çok vergi, daha çok vergi...

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın birinci bölümünde ifade ettim, bir üreticinin sattığı malın yüzde 40'a varan kısmı halde kaybolmaktadır. Bu şartlarda mümkün değil...

Bir milletvekili arkadaşımız "oy endişesiyle" dedi. Ben, oy endişesiyle değil, üretici endişesiyle bunları söylemeye çalışıyorum.

Bir milletvekili arkadaşımız sordu "efendim, bu paralar nerede?" Bu paralar mafyanın cebinde... Komisyonda dün görüştük, bu paraların hepsi Emlak Bankasında, 6 tane şirkette, 70 trilyon, 100 trilyon para... Şimdi, adresi de vermiş oldum.

Bir arkadaşımız diyor ki "arz-talep dengesini ayarlayalım." Üretim artmadan hale nasıl mal gelecek? Evvela, siz, üretimi artıracaksınız, daha sonra hale mal gelecek.

Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Efendim, çiftçiye, üreticiye kolaylık getiriyoruz. Bizim burada uyguladığımız, vergi vermeyene ceza vermek." Peki, çiftçiye mademki kolaylık getiriyorsunuz, KDV'yi indirin. Kuru üzümde KDV yüzde 1, yaş üzümde yüzde 8; mantıksızlık burada. Bu KDV ile hale vergi girmez, hale sebze girmez ve ayrıca, üretici üzerindeki bu vergi çeşidini de 10'dan 12'den azaltın, hafifletin diye söyledik.

Şimdi, efendim, bize göre tasarıdaki mesele şudur: Siz, bu şartlarda, araçları bağlayacaksınız önce yedi gün, sonra onbeş gün. Bir kere, o kadar çok araç bağlayacaksınız ki, bu araçları parkta koyacak yeriniz olmayacak. Araçların üzerinde sebzeler çürüyecek. Bu sebzelerin üç gün içinde, iki gün içinde satılması lazım ve onun için de, biz de, buradaki değişiklikle, araç bağlama, ruhsata el koyma yerine, nakledilen malın nakliye bedelini şehirler arasında 2 ile çarpmak, devamında, tekrarında ise, 4 ile çarpmak gibi, ekonomik bir suça ekonomik bir ceza getirilmesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, cezalar imha edici olmaz, caydırıcı olur. Sayın Bakan, burada, caydırıcı değil, imha edici bir uygulama getirmektedir. Eğer, diyorlarsa ki "bakın, uzlaşarak bir tasarı çıkaralım" biz, buna, muhalefet olarak "evet" diyoruz; ama, bu tasarıda, Bakanın yaptığı gibi dayatma yapılarak gidilirse, tabiî ki, muhalefet doğru bildiklerini söylecektir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Candan.

Önergeye, Hükümet ve Komisyon katılmadı.

Oylarınıza sunacağım...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Şurada oylamaya geçtik, ne gerek vardı yani... Peki...

Önergeyi kabul edenler...

METİN ŞAHİN (Antalya) – Önergeyi kendiniz veriyorsunuz, niye karar yetersayısının aranmasını istiyorsunuz?!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

III .— Y O K L A M A

BAŞKAN – Maddeyi oylamaya geçmeden önce, bir yoklama isteği vardır; ama, isterseniz, yoklama yapmadan önce şu maddeyi oylayalım... Şimdi, zamanımız yetmez...

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Adeletinize sığınıyoruz Sayın Başkan.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Yoklamanın yapılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şimdi 22 dakikamız var. Uygun görürseniz, bu maddeyi oylayalım. Karar yetersayısı da var...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Yoklama yapılmasında ısrarlıyız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, o zaman, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplantı yetersayısı bulunmadığından, 1 inci maddenin oylamasına geçmeden önce yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Önergede imzası bulunanların burada bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Abdulilah Fırat? Burada.

Sayın M. Salih Katırcıoğlu? Burada.

Sayın Hasan Hüseyin Öz? Burada.

Sayın İsmail İlhan Sungur? Burada.

Sayın Latif Öztek? Burada.

Sayın Maliki Ejder Arvas? Burada.

Sayın Musa Uzunkaya? Burada.

Sayın Ekrem Erdem? Burada.

Sayın Mustafa Yünlüoğlu? Burada.

Sayın Aslan Polat? Erzurum.

Sayın Ali Oğuz? Burada.

Sayın Mehmet Bedri İncetahtacı? Burada.

Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu? Burada.

Sayın Mustafa Köylü? Burada.

Sayın Saffet Benli? Burada.

Sayın Osman Hazer? Burada.

Sayın Cevat Ayhan? Burada.

Sayın Şinasi Yavuz? Burada.

Sayın Veysel Candan? Burada.

Yoklama istemi şartları tamamlanmıştır.

Arkadaşlar, 22 dakika süremiz var; bu nedenle, yoklamayı normal çalışma süresi bitinceye kadar yapar, sonra keseriz.

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Önergenin başında, karar yetersayısı olmadığından dolayı...

BAŞKAN – Hayır efendim, yok öyle bir şey. Yoklama isteniyor... Efendim, toplantı yetersayısı deniliyor.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – İşlem bitinceye kadar yoklamanın yapılmasını talep ediyoruz; çünkü, yeni bir işleme başlıyoruz. Bu işlemin bitimine kadar Genel Kurul çalışmalarını uzatalım.

BAŞKAN – Hayır.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Efendim, zaman kaybetmeyelim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Zaman kaybetmeyeceğiz efendim.

Biraz önce karar yetersayısının aranmasını istediler. Siz, evet diyenleri saydınız, rakam sizce biliniyor; kabul etmeyenleri saydınız, bu rakam da sizce biliniyor. Bu iki rakamın toplamı, burada toplantı yetersayısının_

BAŞKAN – Toplantı yetersayısının olduğuna kanaat getirseydim, yoklamayı yaptırmazdım.

Yoklamaya başlıyoruz; Genel Kurul salonunda bulunan arkadaşım, yüksek sesle belirtsin lütfen.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, maalesef, toplantı yetersayısını çok az bir farkla bulamadık; toplantı yetersayımız yoktur. Zaten, çalışma süremizin dolmasına da bir iki dakikalık bir zaman var.

Denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 9 Haziran 1998 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.00

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez-Damlapınar Köyünün ilkokul ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (7/4950)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.4.1998

Zeki Ünal Karaman

Karaman-Merkez-Damlapınar Köyüne 1950’de yapılan ilkokulun, yıkılarak yerine yenisinin yapılması hususunda Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 3.6.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1644

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 8.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4950 12542/30363 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Karaman Merkez-Damlapınar Köyünün İlköğretim Okulu ihtiyacına ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan sorunun cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Karaman Merkez-Damlapınar Köyü İlköğretim Okulunda 2 derslikte 52 öğrenci birleştirilmiş sınıf uygulaması ile eğitim-öğretimini sürdürmektedir.

Bakanlığımızın “Eğitimde Çağı Yakalama 2000 Projesi”ne göre birleştirilmiş sınıf uygulamasına aşamalı olarak son verilmesi hedeflendiğinden Damlapınar Köyüne 11 km. uzaklıkta ve merkezi konumda bulunan Kızılyaka Köyüne 10 derslikli ilköğretim okulu yapılması gerçekleştirildiğinde adı geçen köyün öğrencileri taşımalı eğitim kapsamına alınacaktır. Bu nedenle Damlapınar Köyüne yeni okul binası yapılması düşünülmemektedir.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

2. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/4966)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 29.4.1998

Abdullah Özbey Karaman

Karaman-Başyayla-Üzümlü köyümüzün beton sulama kanalı ve arazi yollarının dozerle açılması sorunları vardır.

Sorularım şunlardır:

1. Üzümlü köyümüzün beton sulama kanallarının yapılması konusunda bakanlığınızca bir çalışma var mıdır?

2. Köyümüzün arazi yolları ne zaman dozerle açılacaktır?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.6.1998 Sayı :B.02.0.014/031.1876

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4966-12568/30405 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’e ait soru önergesindeki konu Bakanlığıma bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmiştir.

Üzümlü Köyü arazilerine sulama suyu temini amacıyla 1976 ve 1991 yılında proje uygulanmıştır. 1991 yılında uygulaması yapılan tesis halihazırda kullanılmaktadır.

Yapımı istenen arazi yolu ise Genel Müdürlüğümüz hizmet alanı dışında bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, eski bir bakanın Vakıfbank’a ait bir taşıtı kullandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/4969)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Zeki Çakıroğlu Muğla

54 üncü Hükümette Devlet Bakanlığı yapan İzmir Milletvekili olan bir sayın milletvekilinin şu anda Vakıfbank aracını bakanlığı bittiği halde resmî görevli şoförü ile kullandığı tarafıma bildirilmiştir.

Sorular :

1. Böyle bir olay yaşanmakta mıdır? İddia doğru mudur?

2. Olay ve iddia doğruysa bu Sayın Milletvekili kimdir?

3. Aracın kullanımı için alınmış bir karar var mıdır? Yasal dayanağı nedir? Yoksa keyfilikle mi araç tahsis edilmiştir?

4. Tahsiste bulunan, göz yuman yetkililer kimdir, haklarında ne işlem yapılacaktır?

5. Bakanlık görevi sona eren milletvekilinin kullanım süresince aracın yakıt, bakım v.s. giderleri nereden karşılanmıştır?

6. Bankaca karşılanmışsa, yasaya aykırı bir uygulama varsa bunun tazmini yoluna gidilecek midir?

7. Bu tür uygulamaların önlenmesi ve denetlenmesi için ne gibi çözüm yolu düşünülmektedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 3.6.1998 Sayı : B.02.0.010/05168

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 8.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4969-12571/30409 sayılı yazısı.

b)Başbakanlığın 14.5.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-775-24/2540 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu’nun sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/4969 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere Devlet Bakanı

Yazılı soru önergesi cevabı :

54 üncü Hükümette Devlet Bakanlığı yapan sayın milletvekilinde bugünkü tarih itibariyle Vakıflar Bankası T.A.O. Genel Müdürlüğünce tahsis edilmiş herhangi bir araç veya şoför bulunmamaktadır.

4. – İzmir Milletvekili Veli Aksoy’un, bir üniversite öğrencisinin şüpheli ölümüne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4987)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Mahmut Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Veli Aksoy İzmir

26.12.1997 gün ve 859 sayı ile İçişleri Bakanına Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi 2 nci sınıf öğrencisi Ali Serkan Eroğlu’nun şüpheli ölümü nedeniyle vermiş olduğum yazılı soru önergesi İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından 27.1.1998 gün ve 024915 sayılı yazı ile yanıtlanmış olup, verilen yanıt ile gerçekler birbirini tutmamaktadır. Çünkü maktül Ali Serkan Eroğlu’nun İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmadığı cevabı Adlî Tıp Kurumu İzmir Grup Başkanlığının 14.4.1998 gün ve 97/827 protokol no.lu otopsi raporuna göre maktülün asıya bağlı asfiksi sonucu yani asılma suretiyle boğularak öldüğü, kanında kloroform ve etanol bulunduğu raporu ile çelişmektedir.

1. 23 ve 24 Aralık 1997 tarihinde İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde görevli ve nöbetçi yetkililer kimlerdir?

2. Maktülü gözaltına alan görevliler kimlerdir?

3. Bu şahıslar hakkında İzmir Cumhuriyet Savcılığınca herhangi bir soruşturma açılmış mıdır? Emniyet görevlileri hakkında bir soruşturma açılmış ise hangi aşamadadır?

4. Soruşturma veya dava açılmamış ise Adalet Bakanı olayın soruşturulması için İzmir Cumhuriyet Savcılığına talimat vermiş midir?

T.C. Adalet Bakanlığı 3.6.1998 Bakan : 964

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.5.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/4987-12609/30455 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, İzmir Milletvekili Veli Aksoy tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4987-12609 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Veli Aksoy

İzmir Milletvekili /TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4987-12609 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan Bakanlığımla ilgili hususlarda yaptırılan inceleme sonucunda; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 22.5.1998 tarih ve B.5881 sayılı yazısından, soru önergesinde adı geçen kişinin ölümü olayı ile ilgili olarak Bornova Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/13997 hazırlık sayısı ile hazırlık soruşturmasının sürdürülmekte olduğu anlaşıldığından, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 143 üncü maddesinde yer alan hazırlık soruşturmasının gizliliği kuralı göz önünde tutularak soru önergesine Bakanlığım yönünden cevap verilememiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

5. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/5064)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 6.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Bakanlığınızın 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1998 yılında Erzincan İli’ne ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar -projeleri itibariyle- ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 3.6.1998 Sayı : B.02.0.004/547

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 20.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5064-12812/30822 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın tarafımdan cevaplandırılması istenilen 1998 yılı yatırım programına ilişkin yazılı soru önergesine yönelik cevaplar ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

H. Hüsamettin Özkan Devlet Bakanı

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın soru önergesine T. Halk Bankası A.Ş.’nin verdiği cevaplar :

Soru 1. Bankanızın 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Cevap 1. T. Halk Bankası A.Ş.’nin 1998 yılı yatırım programı 22 Ocak 1998 gün ve 23238 sayılı Mükerrer Resmî Gazetede yayımlanmış, ana proje numaraları ve ödenekleri toplu olarak gösterilmiştir.

Buna göre; inşaatı devam etmekte olan Genel Müdürlük hizmet binası için 2 trilyon lira, otomasyon makine alımı için 2 trilyon 200 milyar lira, mevcut hizmet binalarının büyük onarım ve tadilatının sağlanmasını teminen idame ve yenileme harcamaları için de 500 milyar lira olmak üzere toplam 4 trilyon 700 milyar liralık ödenek öngörülmüştür.

Soru 2. 1998 yılında Erzincan iline ayrılan yatırım ödemeleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

Soru 3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

Cevap 2-3. Bankanın 1998 yılı Yatırım Programında Erzincan iline herhangi bir yatırım öngörülmemiş olup, tüm şubelerle birlikte Erzincan ilinde bulunan ve otomasyonageçmeyen şubelerin de otomasyon sistemine geçirilmesi sağlanmıştır.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ

1998 YILI YATIRIM ÖDENEKLERİ

(Milyon TL.)

Bütçe Özelleştirme Toplam

I. Ödeneği Ödeneği Ödenek

A–GENEL İDARE SEKTÖRÜ

1. Devam Eden Projeler (Müftülük Hizmet Binası için) 60 000 10 000 70 000

2. Yeni Projeler : a) Makine-Teçhizat 10 000 — 10 000

b) Bina Onarımı 5 000 — 5 000

TOPLAM 75 000 10 000 85 000

B–EĞİTİM SEKTÖRÜ

1. Devam Eden Projeler (Bursa İhsaniye Eğitim Merkezi İnşaatı) 100 000 100 000

2. Yeni Projeler : a)Makine-Teçhizat 20 000 10 000 30 000

b)Büyük Onarım ve İkmal 50 000 100 000 150 000

TOPLAM 70 000 210 000 280 000

C–EĞİTİM-KÜLTÜR SEKTÖRÜ

Yeni Projeler : a)Kitap alımı ve eser basımı 90 000 20 000 110 000

b)Kaynak kitap alımı 10 000 10 000 20 000

c)Eğitici film yapımı 86 000 30 000 116 000

d) GAP Radyo TV Yayınları Projesi 20 000 — 20 000

e) Makine-Teçhizat 14 000 3 000 17 000

TOPLAM 220 000 63 000 283 000

GENEL TOPLAM 365 000 283 000 648 000

II.

Diyanet İşleri Başkanlığı 1998 Yılı Yatırım Programında Erzincan İline tahsis edilen Yatırım Ödeneği bulunmamaktadır.

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline 1998 yılı bütçesinden ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/5076)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 7.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Bakanlığınızın 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1998 yılında Erzincan İli’ne ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar -projeleri itibariyle- ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.6.1998 Sayı : B.02.0.014/031.1877

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :20.5.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5076-12824/30834 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Devlet Bakanlığıma intikal eden; Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’ya ait soru önergeleri incelenmiş olup; cevabı yazımız ekinde gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

ERZİNCAN MİLLETVEKİLİ SAYIN TEVHİT KARAKAYA’YA

AİT YAZILI SORU ÖNERGELERİ LİSTESİDİR

K O N U S U A Ç I K L A M A L A R

Bakanlığınızın 1998 Malî Yılı Bakanlığım Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 1998 yılı

bütçe yatırım ödenekleri ne yatırım ödeneği 58.610 milyar TL. dir.

kadardır?

1998 yılında Erzincan İline ayrı- İçmesuları: 51 Ad. İçmesuyu projesi uygulanmakta olup,

lan yatırım ödenekleri, Genel, 46 milyar TL. Genel Bütçe, 32 milyar TL. Özelleştirme öde-

Katma ve Bakanlığınızla ilgili neği olmak üzere toplam 78 milyar TL. ödenekle, 1998 yılın-

özerk bütçeli daireler ve yatırım- da 11 ad. tesisin hizmete açılması planlanmaktadır. Mevcut

lar projeleri itibariyle ne kadar- içmesuyu tesislerinin ikmal ve onarımı için ayrıca 19 milyar

dır? TL. Genel Bütçe ödeneği mevcuttur.

Tarımsal Sulama : 1998 yılı yatırım programında 11 ad. sula-

ma tesisi projesi için, 73.866 milyar TL. Genel Bütçe, 28.840

milyar TL. Özelleştirme ödeneği olmak üzere toplam 102.706

milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

Köyyolları : 54 km. Tesviye, 100 km. Onarım, 120 km. Stabi-

lize kaplama, 58 km. I. Kat asfalt kaplama, 30 km. II. Kat

asfalt kaplama yol yapımı için 51 milyar TL. Genel Bütçe ve

113 milyar TL. Özelleştirme ödeneği olmak üzere toplam 164

milyar TL. ödenek ayrılmıştır. İki adet köprü yapımı bulun-

makta olup, devam eden ihaleli inşaat olan Eriç Köprüsünün

9.7 milyar TL. Genel Bütçe 19.7 milyar TL. Özelleştirme öde-

neği olmak üzere toplam 29.4 milyar TL. ödenek tahsis edil-

miştir. Yeni ihaleli inşaat olarak Erbaş Köprüsü ödeneği Özel-

leştirme fonundan sağlanacaktır.

Köyiçi İnşaat : 1998 yılında 4 adet cami, 1 adet minare için

toplam 625 milyon TL. Genel Bütçeden aynî yardım ödeneği,

4 adet kanalizasyon işi için 800 milyon TL. Genel Bütçe ve

4.800 milyon TL. Özelleştirme ödeneği olmak üzere toplam

5.600 milyon ödenek tahsis edilmiştir.

Ayrılan ödenekler çerçevesinde İçmesuları : Bu sektörde 51 ad. işin 29 ünitesi ileriki yıllara

Erzincan’daki mevcut yatırım- devreden iş olup, diğerleri yılı içerisinde bitirilecektir.

ların ne zaman tamamlanması Tarımsal Sulama : Bu sektörde 11 ad. işin 1 tanesi 1998 yılın öngörülmektedir? da 2 tanesi 1999 yılında, 8 tanesi de 2000 yılında bitirilecektir.

Köyyolları :Bu sektörde Tesviye, Onarım, Stabilize Kaplama

ile I. Kat Asfalt ve II. Kat Asfalt kaplama işleri yılı içerisinde

bitirilecektir. İhaleli I. Kat Asfalt Kaplama işi 1999 yılı içeri-

sinde bitirilecektir. 2 Ad. köprü yapımında Eriç Köprüsü 1998

yılında, Erbaş Köprüsü de 1999 yılında bitirilecektir.

Köyiçi İnşaat : Bu sektörde 4 ad. cami, 1 ad. minare ve 4 ad.

kanalizasyon işi yılı içerisinde 1998 yılında bitirilecektir.

7. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, geçici ve mevsimlik işçilerin kadro sorununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/5095)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Yusuf Bacanlı Yozgat

1. Köy Hizmetlerinde çalışan mevsimlik işçilerin kadroya alınmasında 40 yaş ölçüsü getirilmiş, acaba ülkeye daha çok hizmet etmiş insanlar cezalandırılıyor mu? Bu çerçevede Yozgat’ta 832 işçiden 472’si dışarıda bırakıldı. Onlar için çözüm olarak ne düşünüyorsunuz?

2. Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü bünyesinde geçici işçi statüsünde çalışanların da kadroya alınmasında 1997 yılı baz alınarak 7 aydan daha az çalışmış olma şartı getiriliyor. Şu an Yozgat’ta 70 kişi 7 aydan 10 gün fazla çalıştığı için kadro sınavına giremiyorlar. Yozgat’ta ağaçlandırma işi 1 yıl daha sürebilir. Bundan sonra bu insanlara kapıyı göstermekten başka çare yoktur. Bunların durumu ne olacak?

3. Yine Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünde 10-15 yıl çalışmış ama 1997 yılında hiç işbaşı yapmamış yüzlerce, binlerce insanda kapsam dışında kalmıştır. Bu adaletsizlik düzeltilecek mi?

4. Tarım Bakanlığında geçici olarak çalışanlar içinde aynı şartlar geçerli olması sebebiyle 1990’dan bu tarafa Yozgat Tarım İl Müdürlüğünde çalışan 258 kişi de kadro kapsamı dışında kalmıştır. Bunların suçu ne? Bunlar için ayrı bir düzenleme düşünüyor musunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.6.1998 Sayı : B.02.0.007/525

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 25.5.1998 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5095-12861/30949 sayılı yazısı.

Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın Başbakanımıza yönelttiği ilgi yazı eki, yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Devlet Bakanı

Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Bacanlı’nın Yazılı Soru Önergesindeki hususlara dair hazırlanan cevap aşağıda sunulmuştur:

Soru önergesindeki dört adet soruya da cevap teşkil etmek üzere;

Bilindiği gibi, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici işçi statüsünde çalışan personelin memur kadrolarına alınmalarında, 40 yaşında gün alınmamış ve bu statüde 1997 yılında 7 ay ve daha az süreli çalışmış olunması ölçütleri, 4.4.1998 tarih ve 23307 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3.4.1998 tarih ve 4359 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi ile getirilmiş bulunmaktadır.

Sözkonusu geçici 7 nci maddenin birinci fıkrasında “Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün boş bulunan yardımcı hizmetler sınıfı kadrolarındaki eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla bu kadrolara; Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşların bütçe ödenekleri çerçevesinde 1997 yılında geçici işçi statüsünde azamî 7 ay ve daha az süreli çalışmış olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde yazılı olarak müracaat etmiş ve bunlar arasından çalıştıkları kurumlarca yapılan değerlendirme sonucunda ihtiyaç fazlası olduğu tespit edilmiş bulunanlar; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen genel ve özel şartları taşımaları, 1.1.1998 tarihi itibariyle 40 yaşından gün almamış bulunmaları, ilköğrenim (ilkokul ve ortaokul) veya lise ve dengi okul mezunu olmaları, ihtiyaç duyulan illerde çalışmayı kabul etmeleri ve her iki kurum için Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Sağlık Bakanlığı ile müştereken yapılacak merkezi (Ö.D.Y.M.) sınavı başarmaları kaydıyla 1998 yılı sonuna kadar Maliye Bakanlığınca kullanılmasına izin verilen yardımcı hizmetli kadrolarına başarı sıralamasına göre atanabilirler.” hükmü getirilmiştir.

Aynı maddenin son fıkrasında ise, bu hususla ilgili olarak kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamaya, gerekli bilgi ve belgeleri istemeye ve uygulamaya ilişkin diğer esas ve usulleri tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Bu çerçevede, mezkûr geçici 7 nci madde hükümlerinin uygulanması, ortaya çıkacak muhtemel tereddütlerin önlenmesi ve kurumlararası koordinasyonun sağlanması amacıyla, Maliye Bakanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına, 17.4.1998 tarih ve B.07.0.BMK.0.20/5502 sayılı açıklama yazısı gönderilmiştir.

Bu itibarla, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici işçi statüsünde çalışan personelin memur kadrolarına alınmalarında Kanunla getirilen 40 yaşından gün alınmaması ve bu statüde 1997 yılında azamî 7 ay çalışılmış olunması ölçütlerinin, ülkeye daha çok hizmet etmiş 40 yaşın üzerindeki geçici işçilerle, 1997 yılında 7 aydan fazla çalışmış olan veya 10-15 yıl çalışıp da belirtilen yılda hiç işbaşı yapmamış bulunan geçici işçileri de kapsayacak şekilde yeni bir düzenlemeye tabi tutulması Yüce Meclisin takdirinde bulunmaktadır.

Ayrıca, 4359 sayılı Kanunun anılan geçici 7 nci maddesinin uygulanmasıyla ilgili esas ve usulleri tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılındığından, önergede sözü edilen hususlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarından adı geçen Bakanlığa ve/veya personel konuları ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelik tasarı ve tekliflerini incelemekle görevli bulunan Devlet Personel Başkanlığına mevzuat düzenlemesi veya görüş tesisine dair taleplerin intikal ettirilmesi halinde, konunun, önergede belirtilen yönüyle yeniden ele alınması mümkün olabilecektir.

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bakanlığın 1998 malî yılı bütçe yatırım ödeneklerine ve Erzincan İline ayrılan miktarlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/5096)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

7.5.1998

Tevhit Karakaya Erzincan

1. Bakanlığınızın 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 1998 yılında Erzincan İli’ne ayrılan yatırım ödenekleri, Genel, Katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar -projeleri itibariyle- ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çerçevesinde Erzincan’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 2.6.1998 Ankara Kanun : 1998/520-N.O. Konu :Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25 Mayıs 1998 tarihli ve Kan. Kar. Md.: A.01.GNS.0. 10.00.02.7/5096-12862/30951 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından verilen ve İlgi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca cevaplandırılması istenilen 7/5096-12862 sayılı “Millî Savunma Bakanlığının 1998 Malî Yılı Bütçe yatırım ödeneklerine ve Erzincan İline ayrılan miktarlara ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından verilen 7/5096-12862 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı :

1. Millî Savunma Bakanlığının 1998 Malî Yılı Bütçesinde ve 1998 yılı yatırım programında yer alan yatırım ödeneği tutarı 1 052 000 000 000 TL. (Bir trilyon elliiki milyar Türk lirası) olup, bu ödenek;

a) Şehitlerimizin kimliklerinin araştırılması ve tespiti,

b) Şehitliklerimizin bakım ve onarımı,

c)Anıtkabir’in bakım, onarım ve restorasyonu,

d) Bir adet teknolojik araştırma projesi ve taşıt alımı,

için planlanmış ve anılan yatırımların Erzincan İlimizle doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.

2. Erzincan İlinde konuşlu askerî birliklerimizin ihtiyaçlarının karşılaması amacıyla bu İlimize gönderilen, ekonomik anlamda yatırım niteliğinde olan, ancak bütçe tekniği açısından cari nitelikte sayılan bu ödeneklerin, Erzincan İlimizin kalkınmasını olumlu yönde etkileyeceği değerlendirilmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

9. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 54 üncü ve 55 inci hükümetler döneminde yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in yazılı cevabı (7/5185)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.5.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Refahyol iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

2. ANASOL-D iktidarı döneminde Bakanlığınızda kaç personel görevlerinden alınarak yerlerine yenileri atanmıştır? İsimlerini verebilir misiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 4.6.1998 Sayı : B.02.0.0011-4.02/0197

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 28.5.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/5185-13043/31262 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, Bakanlığıma tevcih ettiği 7/5185 esas no.lu yazılı soru önergesine, Bakanlığım bağlı ve ilgili kuruluşu bulunmadığından istenilen bilgiler verilememiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü S. Gürel Devlet Bakanı

 

BİRLEŞİM 98’İN SONU