DÖNEM : 20 CİLT : 51 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

79 uncu Birleşim

21. 4. 1998 Salı

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in, Kıbrıs ile ilgili son gelişmelere ilişkin açıklaması ve ANAP Bitlis Milletvekili Kâmran İnan, CHP Samsun Milletvekili Murat Karayalçın, FP İstanbul Milletvekili Azmi Ateş, DSP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, DTP Van Milletvekili Mahmut Yılbaş ve DYP Kayseri Milletvekili Osman Çilsal grupları adına ve BBP Ankara Milletvekili Mehmet Ekinci’nin de partisi adına konuşmaları

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 67 arkadaşının, Türk Hava Kurumu yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/249)

2. — Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt ve 57 arkadaşının, Marmaris-İçmeler Belediyesince yeşil alan olarak belirlenen ve sonra millî park alanı ilan edilen ormanlık bir sahayı kanuna aykırı şekilde bir şahsa tahsis ettiği iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/334)

IV. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. — Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 20 arkadaşı ile İçel Milletvekili Mustafa İstemihan Talay ve 30 arkadaşının, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/185, 186) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 466)

V. — ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. — Öngörüşmesi bugün yapılacak olan (10/209) ve (10/128) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin daha sonra belirlenecek bir birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş.’de çalışan mevsimlik işçilerin yeniden işe alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4590)

2. — Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Eskişehir-TÜLOMSAŞ’da çalışan mevsimlik işçilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4603)

3. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Eskişehir-TÜLOMSAŞ’da işten çıkarılan işçilerin yeniden işe alınıp alınmayacaklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4604)

4. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Uludağ Üniversitesi Ortak Anfiler Grubu Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/4605)

5. — Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Emlakbank konutlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/4609)

6. — Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, Burdur-Bucak tütün ekin piyasasının ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/4613)

7. — Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ziraat Bankasının 1994 yılı harcamalarında usulsüzlük tespit edilip edilmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/4627)

8. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türkiye’nin Rio Deklarasyonuna uyup uymadığına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/4631)

9. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, turizme açılan orman alanlarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4654)

10. — Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon ve Rize’deki bazı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4674)

11. — Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, İmam Hatip Lisesi mezunu personel sayısına ve bunların tarikat mensubu olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4688)

12. — Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Eskişehir-TÜLOMSAŞ’ta işten çıkarılan işçilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4690)

13. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/4703)

14. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4707)

15. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın yazılı cevabı (7/4714)

16. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/4717)

17. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/4722)

 

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Anayasa Komisyonu Başkanlığının, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (1/747) esas numaralı, 22 Ocak 1990 Tarihli ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, esas komisyon olarak Anayasa Komisyonuna havale edilen (1/751) ve (1/748) esas numaralı kanun tasarılarıyla amaç ve içerik açısından benzeştiğinden, esas komisyon olarak Anayasa Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi ile

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Anayasa Komisyonu Başkanlığının sözkonusu talebin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi,

Okundu; Anayasa Komisyonu Başkanlığı talebinin, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Başkanlıkça yerine getirilmiş olduğu açıklandı.

Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın 13-14 Mart 1998 tarihlerinde Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Daha evvel Genel Kurulca karara bağlanmış olan bir soruşturma önergesiyle aynı içerikte olduğu öne sürülen bir diğer soruşturma önergesinin, daha sonraki bir tarihte işleme konulmasına hukuken imkân bulunup bulunmadığı hakkında usul görüşmesi açıldı. Görüşmeler sonunda yapılan oylama sonucunda, Başkanlığın tutumunun doğru olduğunun kabul edildiği açıklandı.

Konya Milletvekili Ahmet Alkan ve 106 arkadaşının, kanuna ve genel ahlâka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet eski Bakanı Dışişleri eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve eski Başbakan Tansu Çiller Hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/16) öngörüşmeleri tamamlanarak, Meclis soruşturması açılması kabul edildi; Anayasanın 100 üncü maddesine göre kurulacak komisyonun iki aylık çalışma süresinin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden itibaren başlaması da kabul olundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 232,

4 üncü sırasında bulunan 553,

Sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifi de, komisyondan gelmediğinden,

Ertelendi;

5 inci sırasında bulunan, Yabancıların Türkiye’de İkâmet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/385) (S. Sayısı : 30) görüşmelerine devam edilerek, 1 inci maddesi kabul edildi; 2 nci maddesi tamamlanıncaya kadar çalışma süresinin uzatılması için yapılan oylamada karar yetersayısı bulunmadığından;

Alınan karar gereğince, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu ile ülkemizdeki ilaç imalâtı ve tüketimi konusundaki (10/209 ve 10/128) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerini yapmak için, 21 Nisan 1998 Salı günü saat 15:00’te toplanmak üzere, birleşime 19:01’de son verildi.

 

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Haluk Yıldız Mehmet Korkmaz Kastamonu Kütahya Kâtip Üye Kâtip Üye

Levent Mıstıkoğlu

Hatay

Kâtip Üye

 

 

No. : 119

II. — GELEN KÂĞITLAR

17 . 4 . 1998 CUMA

Raporlar

1. — Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/885) (S. Sayısı : 639) (Dağıtma tarihi : 17.4.1998) (GÜNDEME)

2. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/893) (S. Sayısı : 640) (Dağıtma tarihi : 17.4.1998) (GÜNDEME)

3. — Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/684) (S. Sayısı : 641) (Dağıtma tarihi : 17.4.1998) (Gündeme)

4. — Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Yatırımlarda Devlet Yatırımları Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonları raporları (1/722) (S. Sayısı : 643) (Dağıtma tarihi : 17.4.1998) (Gündeme)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, THK tarafından 1981-1988 yılları arasında toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/951) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

2. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, kurban derilerinin THK tarafından toplanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/952) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

3. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, irticayla mücadeleye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/953) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Türk Hava Kurumu’nun topladığı kurban derilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4797) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.1998)

2. — Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Trafik Yasasındaki “dikkat dağıtıcı yazı ve işaretlerin” kullanılmayacağına ait hükümlerin uygulanmadığı ve bazı polislerin kılık kıyafetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4798) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

3. — Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Sıvas-Divriği’de bir kamu kuruluşuna ait konukevinde kalan istihbarat görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4799) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

4. — Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının 30.10.1996 tarihinde Bosna’ya gidip gitmediğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4800) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

5. — İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Hollanda’dan canlı keçi ithal edileceği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4801) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

6. — İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, mal ve hizmet alımlarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4802) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

7. — Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Ankara-Y. Ayrancı’daki “Samanyolu” okulunun bulunduğu binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4803) (Başbakanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

8. — İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, yasadışı terör örgütleri ve irtica ile mücadelede şehit olanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4804) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

9. — İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, İstanbul’da son üç ayda çalınan otomobillere ve alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4805) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

10. — Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, İstanbul-Şişli Belediyesi sınırlarının tashihi yönünde bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4806) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

11. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kürtderesi Köyünün içme suyu ve yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4807) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

12. — Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, THK tarafından 1990-1998 yılları arasında toplanan kurban derilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4808) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

13. — Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu’nun, THK tarafından toplanan kurban derilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4809) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

No. : 120

20.4.1998 PAZARTESİ

Tasarılar

1. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Karadeniz’deki Deniz Alanlarından Sorumlu Yetkili Makamların İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/757) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

2. — Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/758) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

3. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/759) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

4. — Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilât ve Vazifeleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/760) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

5. — Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/761) (Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

6. — Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/762) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.4.1998)

Teklif

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın; Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1152) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.1998)

Raporlar

1. — Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonları raporları (1/717) (S. Sayısı : 642) (Dağıtma tarihi : 20.4.1998) (GÜNDEME)

2. — Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonları raporları (1/731) (S. Sayısı : 645) (Dağıtma tarihi : 20.4.1998) (GÜNDEME)

Gensoru Önergesi

1. — Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt ve 57 arkadaşının, Marmaris-İçmeler Belediyesince yeşil alan olarak belirlenen ve sonra millî park alanı ilan edilen ormanlık bir sahayı kanuna aykırı şekilde bir şahsa tahsis ettiği iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998) (Dağıtma tarihi : 20.4.1998)

No. : 121

21.4.1998 SALI

Sözlü Soru Önergeleri

1. — İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, Türk Hava Kurumunca toplanan kurban derilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

2. — İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, TASİŞ Genel Müdürü hakkında ileri sürülen bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/955) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

3. — İçel Milletvekili Saffet Benli’nin, Başbakanlık personeline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/956) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

4. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, makam arabası ve şoför tahsis edilen eski bakanlara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/957) (Başbakanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

5. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, makam arabası ve şoför tahsis edilen eski bakanlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/958) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

6. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, makam arabası ve şoför tahsis edilen eski bakanlara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/959) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

7. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, makam arabası ve şoför tahsis edilen eski bakanlara ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/960) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in, GSM şebekelerinin özel sektöre devrinden elde edilecek gelirin ertelenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4810) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

2. — Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, 1997 yılında tedavi amacıyla yurtdışına gönderilen personele ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4811) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

3. — Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, 1997 yılında tedavi amacıyla yurtdışına gönderilen personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4812) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez’e bağlı köylerdeki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4813) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

5. — KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-İhsaniye Köyü’nün trafosuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4814) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

6. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Seyithasan Köyü’nün içme suyu deposuna ilişkin DevletBakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4815) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

7. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kozlubucak Köyü’nün içme suyu şebekesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4816) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

8. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman il merkezinin kanalizasyon sorununa ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4817) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

9. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Seyithasan Köyü’nün köy konağı ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4818) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

10. — KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Narlıdere Köyü’nün köy konağı inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4819) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

11. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-İslihisar Köyü’nün sulama pompalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4820) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

12. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Ekinözü Köyü’nün sondaj kuyularına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4821) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

13. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Eminler Köyü ile Yuvatepe Köyü’nün bazı sorunlarına ilişkinDevlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4822) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

14. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Karacaören Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4823) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

15. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kızıllarağini Köyü’nün içme ve sulama suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4824) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

16. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kızılkaya Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4825) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

17. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Sarıkaya Köyü’nün içme suyu motoruna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4826) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

18. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Şıhlar Köyü ile Konya-Bardas Köyü arasındaki yol çalışmalarına ilişkinDevlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4827) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

19. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Tavşanlı Köyü’nün içme suyu ve yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4828) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

20. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Yazılı Köyü’nün giriş ve çıkışlarının asfaltlanmasına ilişkin DevletBakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4829) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

21. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Yılangömü Köyü’nün sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4830) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

22. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Erenkavak Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4831) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

23. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Göçer Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4832) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

24. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Gödet Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4833) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

25. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Göztepe Köyü’nün arazi toplulaştırmasına ilişkinDevletBakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4834) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

26. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Gülkaya Köyü’nün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4835) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

27. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-İhsaniye Köyü’nün sulama kanalı sorununa ilişkinDevlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4836) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

28. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kurucabel Köyü’nün sulama kanalı ve köprü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4837) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

29. — KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Mesudiye Köyü’nün su deposuna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4838) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

30. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Narlıdere ve Bucakkışla Köylerinin yol ve su sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4839) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

31. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Kalaba Köyü’nün su deposuna ilişkin DevletBakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4840) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

32. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Muratdede Köyü’nün sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4841) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

33. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Paşabağı Köyü’nün yol sorununa ilişkin DevletBakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4842) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

34. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Lale Köyü’nün bazı sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4843) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

35. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Salur Köyü’nün sulama suyu ve yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4844) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.4.1998)

36. — Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın, THK’nca toplanan kurban derilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4845) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

37. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın Balıkesir İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4846) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

38. — Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, TEAŞ Nükleer Daire Başkanının görevden alınmasının nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4847) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

39. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, tabiî afetlerden zarar gören çiftçilerin borç faizlerinin ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4848) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

40. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Sarıveliler-Göktepe Beldesinin yatılı bölge okulu ve öğretmen ihtiyacına ilişkinMillî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4849) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

41. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Sarıveliler-Göktepe Beldesinin bazı sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4850) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

42. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Sarıveliler-Göktepe Beldesinin sağlık ocağı ve doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4851) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 67 arkadaşının, Türk Hava Kurumu yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/249) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.4.1998)

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

21 Nisan 1998 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN — Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşimini açıyor, “söz milletindir” özdeyişiyle Yüce Heyetinizi ve Yüce Milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, çalışmalara başlıyoruz.

Gündemdışı söz talebinde bulunan değerli arkadaşlarıma, programın yüklü olması hasebiyle söz verme imkânım yok.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in, Kıbrıs ile ilgili son gelişmelere ilişkin açıklaması ve ANAP Bitlis Milletvekili Kâmran İnan, CHP Samsun Milletvekili Murat Karayalçın, FP İstanbul Milletvekili Azmi Ateş, DSPİstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, DTP Van Milletvekili Mahmut Yılbaş ve DYP Kayseri Milletvekili Osman Çilsal grupları adına ve BBP Ankara Milletvekili Mehmet Ekinci’nin de partisi adına konuşmaları

BAŞKAN – Sayın Hükümetin değerli bir üyesi, millet olarak çok büyük önem atfettiğimiz Kıbrıs konusunda Yüce Heyetinizi bilgilendirme ihtiyacını hissettiklerini bana beyan ettiler.

Bu nedenle, Hükümete, gündemdışı söz vermenin uygun olacağını düşündüm. Gruplarınızı haberdar ettim. Sayın Hükümetten sonra, her bir gruba 10’ar dakika, grubu olmayan milletvekillerinden sadece birisine de 5 dakika konuşma imkânı tanıyacağım.

Hükümet adına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs konusunun içinde bulunduğu aşamaya ilişkin olarak Hükümetimizin görüş ve değerlendirmelerini sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Belki malumunuzdur, 23 Nisandaki oturumumuzda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş, Yüce Meclisimizin Kuruluşunun 78 inci Yıldönümü vesilesiyle aramızda bulunacak ve bu kürsüden, Yüce Heyete hitap edecektir.

Hükümetimiz, hem bu konuşma öncesinde hem de Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu hassas konumu da, durumu da göz önünde tutarak, Kıbrıs konusundaki değerlendirmelerini ve görüşlerini sizlere aktarmayı, izlediği politikanın sizler tarafından da desteklendiğini görmeyi son derece önemli bulmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kıbrıs sorunu, yeniden son derece kritik bir aşamaya gelmiştir; çünkü, Ada’yı, Türkiye’den uzaklara götürmek, Kıbrıs Türklerini de bir azınlık olarak eritmek, yok etmek hesaplarıyla yapılan bir plan uygulamaya sokulmuştur; çünkü, bütün uyarılarımıza rağmen, Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum yönetimiyle üyelik görüşmelerini başlatmış bulunmaktadır.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu işin başlangıcından beri, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, tüm Ada halkı adına bir başvuruda bulunamayacağını; Kıbrıs Rum yönetiminin, tüm Ada halkı adına bu üyelik görüşmelerini yürütemeyeceğini; 1959-1960 antlaşmaları uyarınca, Kıbrıs’ın, Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları herhangi bir uluslararası kuruluşa ya da birlikteliğe üye olamayacağını; Kıbrıs’ın, ancak bir çözüm sonrası ve Türkiye’yle eşzamanlı olarak Avrupa Birliğine katılabileceğini, Avrupa Birliği ilgililerine, çok eskiden beri duyurmuştur ve bu konuları, bu noktaları vurgulayagelmiştir.

Avrupa Birliğinin, tersi yönde alacağı bir kararın, Ada’daki bölünmeyi kalıcı kılacağı; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine, Türkiye’yle benzer bir bütünleşmeyi gerçekleştirmekten başka bir yol bırakmayacağı, yine kendilerine söylenmiştir. Kıbrıs üzerindeki Türk-Yunan dengesi, böylelikle bozulacaktır ve böyle bir durumun, Doğu Akdenizde gerginliğin daha da artmasına yol açacağı bellidir. Bu yönde, yine, Avrupa Birliği uyarılmıştır.

Geçmişte, Kıbrıs’ta 1963, 1967 ve 1974 yıllarında yaşanan ciddî bunalımların, Rum-Yunan ikilisinin, 1960 antlaşmalarıyla anavatanlar arasında kurulan dengeyi kendi lehlerine çevirme çabalarından kaynaklandığı, yine muhataplarımıza açıklık ve kuvvetle hatırlatılmıştır.

Avrupa Birliği ülkelerine, Rum tarafının tek yanlı başvurusunun, tamamen siyasî emellerle gerçekleştirildiği; Rum tarafının, Avrupa Birliği üyeliğini, Ada’yı tamamen kendi denetimleri altına almalarına imkân verecek bir çözüm olarak gördükleri; bir çözüm çerçevesinde, Kıbrıs Türk tarafına tanınacak hak ve yetkileri, Avrupa Birliği mekanizmaları vasıtasıyla aşındırmayı planladıkları; eğer, bir çözüm olmaksızın tam üyeliğe ulaşabildikleri takdirde, bu durumda da, Kıbrıs sorununu, Avrupa Birliğinin bir sorunu haline sokup, Türkiye ile Avrupa Birliğini karşı karşıya getirmeyi planladıkları, defalarca ve yine ısrarla kendilerine anlatılmıştır; ancak, Avrupa Birliği, bu görüş ve uyarılarımızı dikkate almamış, daha doğrusu, Yunanistan’ın tehdit ve şantajlarına karşı koyacak cesareti sterememiştir.

Avrupa Birliğini bir kez daha uyarıyoruz: Bu tutumunuz, Kıbrıs’ta herkesin içine sindirebileceği bir uzlaşma sağlanması yolunu açmak şöyle dursun, Ada’daki durumu daha da çıkmaza sürüklemektedir ve bunun sorumluluğu Avrupa Birliğinin omuzlarındadır. Biz, Avrupa Birliğini, Kıbrıs konusunda, iki taraf arasında kabul edilmiş bulunan bütün görüşme esaslarının temellerini değiştiren, yok eden bir adım attıkları için uyarıyoruz ve ilgilenen herkese de şunu söylüyoruz ki; Türkiye’nin, Avrupa Birliğiyle ilişkileri, hiçbir biçimde, Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki tutumuyla bağlantılandırılamaz, ilişkilendirilemez; yani, biz, sizin için Avrupa Birliğinde şunu sağlayalım, siz de Kıbrıs’ta şuna razı olun denilirse, bizim, bu sözlere itibar etmemiz mümkün değildir.

Bu bağlamda, Avrupa Birliğinin kimi sorumlularını da, bu kürsüden, uyarmayı bir görev biliyorum. Avrupa Birliğinin Dışilişkiler Sorumlusu Sayın Van Den Broek, geçenlerde “Türkiye, Kıbrıs konusundaki tutumunu değiştirmeyecek olursa, tam üyeliği unutsun” demiş ve “Türkiye, Kıbrıs’ı rehin tutuyor” diye eklemiş. Kendisine açıkça şunu hatırlatmak isterim: Sayın Van Den Broek ve onun gibiler, Türkiye’ye karşı şantajcı üsluplarını bıraksınlar ve hadlerini bilip, Türkiye’ye siyaset dikte etmeye kalkışmasınlar. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Ayrıca şunu bilsinler ki, Türkiye, Kıbrıs’taki hak ve vecibelerinden hiçbir zaman ödün vermeyecektir. Türkiye’nin hiç kimseyi rehin tutmaya niyeti yoktur; ama, Türkiye, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs Türklerinin, Türkiye’nin gözünün önünden kaçırılıp rehin alınmasına da izin vermeyecektir.

Türkiye, Avrupa Birliği ve Kıbrıs politikalarını en akılcı temellere oturtmuştur ve bu alandaki haklı görüşlerini, ne Sayın Van Den Broek’un, ne de başkalarının hesaplarına tutsak etmeyeceğini şimdiden belli etmiştir.

Avrupa Birliğinin önünde iki seçenek vardır; ya tuttukları yanlış yoldan bir an önce dönerler, ya da onlar, Kıbrıs Rumlarıyla ve Yunanistan’la çıktıkları yola devam ederler, Türkiye’de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle... (DSP sıralarından alkışlar)

Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum Yönetiminin tüm Ada adına tam üyelik görüşmelerini yürütebileceğini karara bağlayarak, aslında Kıbrıs müzakere sürecinin en temel esaslarını ve bu en temel esaslardan başlıcası olan siyasî eşitlik ilkesini yok saydığını göstermiştir. Avrupa Birliği, bununla da yetinmemiş, Yunanistan’ın baskılarıyla, Kıbrıs Türk Halkına bir azınlık statüsü biçen bir yaklaşımı benimsemiştir. Nitekim, Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Pangalos, bu gelişmelerden aldığı cesaretle, bir büyük televizyon kanalına verdiği bir demeçte “olası bir federasyonda Kıbrıs Türk tarafına ancak bir otonomi tanınabileceğini, Kıbrıs Türk Halkının bir azınlık olduğunu” ileri sürebilmiştir, böyle bir cesareti, Avrupa Birliğinin bu tutumundan almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tüm bu gelişmelere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tepkisi açık ve kesin olmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti ve Parlamentosu, Sayın Denktaş’ın, müzakere masasına, bundan böyle toplum temsilcisi olarak oturamayacağını, bundan sonraki temasların, ancak Ada’daki iki eşit devlet arasında yürütülebileceğini açıklamıştır. Aynı biçimde, Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs Rum müzakere heyetine katılmayacağı da kendilerine bildirilmiştir. Hükümetimiz, her iki kararında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini desteklemektedir. Kıbrıs Rum tarafının, Ada’nın, sözde resmî hükümeti sıfatıyla tam üyelik müzakerelerini sürdürdüğü bir ortamda, Sayın Denktaş’ın, herhangi bir müzakere sürecine, toplum temsilcisi olarak katılması, Kıbrıs Rum tarafını, Ada’nın meşru hükümeti olarak tanıması, Kıbrıs Türk Halkının 1959-1960 antlaşmalarından kaynaklanan kurucu ortaklık ve eşit egemenlik haklarından vazgeçmesi anlamına gelecektir. Kıbrıs Türk Halkı, en zor günlerinde dahi, bu hakkından vazgeçmemiştir; kurucu ortağı olduğu 1960 cumhuriyetinin, Rum tarafınca silah zoruyla yıkılmasından sonra, kendi öz yönetimini ve devletini kurmuştur, gayrimeşru Rum yönetimini, hiçbir zaman, kendi hükümeti olarak tanımamış; gereğinde, yok olma tehlikesine kahramanca göğüs germiş; ancak, hiçbir zaman, Rum tarafınca kendisine verilmeye çalışılan azınlık statüsünü kabul etmemiştir.

Bunca mücadeleden sonra, ne ilk bakışta cazip gelebilecek öneriler ne de uygulanmaya çalışılabilecek baskılar, Kıbrıs Türk Halkını, bir azınlık durumuna düşüremeyecektir. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Böyle bir statüyü, ne Kıbrıs Türk tarafı kabul edecek ne de Türkiye buna izin verecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Türkiye gerek Kıbrıs Türk tarafı, bugüne kadar, Kıbrıs konusunun, herkesin içine sinebilecek bir son noktaya ulaştırılması için, ciddî ve yapıcı çaba göstermişlerdir; ancak, Ada’daki iki eşit taraf ve anavatanlar arasındaki denge gözetilmeksizin, böyle, herkesin içine sinebilecek bir son noktaya ulaşılması mümkün değildir. Yapay ve zorlama çözümler ise, ileride, çok daha büyük sorunlara yol açabilecektir.

Kıbrıs konusuna, bugüne kadar bir çözüm bulunamamışsa ya da herkesin içine sinebilen bir son nokta konulamamışsa, bunun sorumlusu, ne Türkiye ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir. Bunun sorumlusu, Kıbrıs’ı bir Rum adası haline dönüştürme hülyasından hiçbir zaman vazgeçmeyen, Kıbrıs Türk Halkına azınlık haklarından ötesini tanımayı aklına dahi getirmeyen Kıbrıs Rum tarafı ve bu çabalarında kendisine her türlü desteği veren Yunanistandır. Kıbrıs Rum tarafı, bugüne kadar, haksızca gasp ettiği “Kıbrıs Hükümeti” sıfatının kendisine sağladığı bütün avantajlardan yararlanmış, her türlü müzakere sürecini çıkmaza sokarak bugünlere gelmiştir.

Şimdi, bu noktada, Kıbrıs Rum liderleri ve bazı Yunanistan sorumluları, Helenizmin zaferinin sağlandığından söz edebilmektedirler; ancak, unuttukları veya yanlış hesap ettikleri nokta, Türkiye’nin, ne Kıbrıs’taki uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarından ne de Kıbrıs Türk Halkına yönelik ahdî ve tarihî sorumluluklarından vazgeçmeyeceğidir. Unuttukları nokta, gerektiği takdirde, Türkiye’nin geçmişte gösterdiği kararlılığı, bugün de göstermekte bir an bile tereddüt etmeyeceğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Türkiye gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir çözüm bulunması hedeflerinde bir değişiklik yapmamışlardır; ancak, bu amaca yönelik olarak, değişen koşullara uygun yeni bir yaklaşımın benimsenmesi, Ada’daki gerçek durumun hareket noktası olarak alınması gerektiğine, hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti inandığını söylemektedir hem de Hükümetimiz açıkça bunu belirtmektedir.

Ada’daki yeni gerçekler nelerdir; Kıbrıs’ta bugün iki ayrı halk ve iki ayrı devlet vardır. 1959-1960 anlaşmalarıyla Kıbrıs üzerinde, Türkiye ve Yunanistan arasında kurulmuş bulunan dengeler, ahdî haklar mevcuttur. Bunlara ek olarak, Güney Kıbrıs’a S-300 füzelerinin yerleştirilmesine, Baf Askerî Hava Üssüne Yunan savaş uçaklarının konuşlandırılmasına bağlı olarak artabilecek gerginlik yine ufukta görünmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti ve Parlamentosu, Sayın Denktaş’ın, herhangi bir müzakere sürecine, toplum temsilcisi olarak katılamayacağına karar vermiştir. Herhangi bir müzakere sürecine girmeden önce, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk tarafı üzerinde herhangi bir hak ve yetki iddiasında bulunmadığını; Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk tarafını, halkı ve kurumlarıyla, her açıdan, kendi egemenlik alanı dışında, ayrı, bağımsız ve kendisiyle eşit statüye sahip bir siyasî varlık olarak kabul ettiğini açıkça belirtmelidir. Tarafların, herhangi bir müzakere sürecinin başlangıcında, statü bakımından birbirlerinden eksik veya fazlaları olmadığının açıklanması, müzakelerin gerçekçi bir zeminde başlatılıp, ciddî ve anlamlı bir çerçevede sürdürülmesine imkân verebilecektir. Görüşme masasında eşitlik, ancak masa dışında da eşitliğin varlığı kabul edilirse gerçekleşebilecektir.

Hükümetimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından izlenen politikayı bütünüyle desteklemektedir. Önümüzdeki dönemde, Ada’daki iki devlet, önceliği, aralarındaki temel sorunların çözülmesine vermeli, Ada’da yan yana, barış içinde yaşamalarına olanak sağlayacak koşulları yaratmalıdırlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığını ve Ada’daki gerçekleri gözardı eden, Türk - Yunan dengesinin sürdürülmesinin Doğu Akdeniz’deki barış ve istikrarın korunması için önemini dikkate almayan yapay yaklaşımlarla veya baskı girişimleriyle, Kıbrıs konusu, ilerleme sağlanan bir konu olmayacaktır; bunlar gerçekleştirilmezse, Kıbrıs konusunda bir ilerleme sağlanması mümkün olmayacaktır.

Sayın Başkan, Yüce Heyetin değerli üyeleri; Kıbrıs Türk Halkı, otuzbeş yıldır, hak ve eşitlik mücadelesi vermektedir. Kıbrıs Türkü, tehdit ve baskılara, her türlü olanaksızlığı aşarak karşı koymuş, kanı ve canı pahasına, eşitlik ve özgürlüğüne sahip çıkmıştır. Türkiye, bu mücadelesinde, her zaman, Kıbrıs Türk Halkının yanında olmuştur. Türkiye’nin, bölgede, stratejik çıkarları, Kıbrıs Türk Halkına karşı ahdî yükümlülükleri vardır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’nin, elbette, Kıbrıs Türk Halkının esenlik ve güvenliğini güvence altına koyduğunu, garantisini, Kıbrıs Türk Halkının esenlik ve güvenliği için her zaman söz konusu ettiğini herkes bilmektedir; ama, Hükümetimiz, işbaşına geldiği ilk gün yaptığı açıklamada, aynı zamanda, Kıbrıs’ın, Türkiye bakımından yaşamsal öneme sahip olduğunu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, Kıbrıs’taki varlığının sürdürülmesinin, aynı zamanda, Türk Halkının esenliği ve güvenliği için bir garanti oluşturduğunu açıklamıştır. Bugün de, Hükümetimizin bu anlayışı devam etmektedir.

Türkiye’nin, Kıbrıs Türk Halkının güvenliğini tehlikeye düşürecek gelişmelere seyirci kalmayacağını herkes görmelidir. Bu konuda gerekli görülen her önlem alınmaktadır ve alınmaya devam edilecektir. Ada’ya silah yığarak, bunu bir pazarlık kozu olarak kullanmayı düşünmek, gerilim yaratarak, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ödün verebileceğini öngörmek, ancak hayalperestlikle eşanlamlıdır.

Türkiye, bugüne kadar, anlaşmalardan doğan ve tarihsel niteliği olan sorumlulukları doğrultusunda, Kıbrıs’ta barışın ve huzurun teminatı olmuştur. Türkiye, Kıbrıs Türk Halkının uluslararası anlaşmalardan doğan meşru hak ve çıkarlarını korumaya kararlıdır ve bu yönde üzerine düşen vecibelerini yerine getirecektir; bu konuda kimse kuşku duymamalıdır. 1974 öncesinin karanlık döneminin geri gelmesine, ne Kıbrıs Türk Halkı ne de Türkiye izin verecektir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkiler, 20 Ocak ve 20 Temmuz 1997 tarihli ortak açıklamalar çerçevesinde, her alanda genişletilmekte ve derinleştirilmektedir. Ülkemiz ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında tesis edilen Ortaklık Konseyi, ilk toplantısını 31 Mart 1998 tarihinde Ankara’da yapmıştır. Egemen eşitlik ve ortaklık esasına dayalı olarak, iki ülke arasında var olan işbirliği ve dayanışmanın, dışpolitika, güvenlik, savunma, ekonomik ve malî politikalar alanlarında daha da güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi amacıyla önemli hedefler saptanmış ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar başlatılmıştır.

Hükümetimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sağlam bir ekonomik temelde gelişmesi ve güçlenmesine yönelik olarak da ciddî bir çalışma yapmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, toparlar mısınız efendim... Lütfen...

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (Devamla) – Hemen toparlıyorum.

Daha önce 1997 yılı başında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine, belirli bir program çerçevesinde sağlanması kararlaştırılan ve Amerikan Doları olarak 250 milyon dolara varan bir kredi, geçtiğimiz yılın son altı ayından bu yana işlerliğe sokulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen... Programımız çok yüklü Sayın Bakan; buyurun.

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (Devamla) – Ayrıca, 1998 yılı içerisinde iki önemli anlaşmayla, hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yapılacak yatırımların, aynen Türkiye’deki teşvik unsurlarından yararlanması hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle aramızda bir ekonomik ve ticarî işbirliğinin geliştirilmesi kararlaştırılmıştır; bu anlaşmalar, Yüce Meclisin gündemine girmeyi beklemektedir.

Aynı zamanda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, Ziraat Bankası ve Halk Bankası kredileri, aynen, Türkiye’deki koşullarla uygulamaya sokulmuştur ve bu yeni olanaklar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinde, geçen yılın sonlarından itibaren ciddî bir iyileşme sağlamıştır.

Hükümetimiz, Kıbrıs davası gibi, yalnız Kıbrıs Türk Halkı için değil, aynı zamanda, Türkiye için de yaşamsal öneme sahip olan bir ulusal davada şimdiye kadar gösterdiği özeni ve duyarlılığı bundan sonra da göstermeye devam edecektir.

Bu anlayış ve duygularla Yüce Heyetinize en derin saygılarımı sunarım. (DSP, ANAP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ilk söz, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Kâmran İnan’ın.

Buyurun Sayın İnan. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

Sırada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun söz talebi var; diğer grupların söz talepleri varsa kaydını alalım efendim.

ANAP GRUBU ADINA KÂMRAN İNAN (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs millî davasının, bilhassa milletlerarası basında ve önemli çevrelerde gündemde bulunduğu bir sırada, Hükümetin, Yüce Meclise bilgi vermesini, takdir ve memnuniyetle karşılıyoruz ve yine, bu vesileyle, Sayın Hükümetin, bize karşı yürütülen bütün taktikler karşısında takip ettiği kararlı tutum ve attığı adımları da destekliyor ve bunun devamını diliyoruz. Aslında, bugün, Hükümetin sunduğu bilgi ışığında yapılacak olan müzakerelerle, 23 Nisan Perşembe günü, Sayın Denktaş’ın, bu kürsüden, Yüce Meclise hitap etmesi, birbirini tamamlayıcı ve bir bakıma, Sayın Denktaş ile Sayın Cumhurbaşkanımız arasında, 20 Ocak 1997’de Ankara’da imzalanan deklarasyon, mutabakat metniyle, onu takiben 21 Ocak 1997’de Yüce Meclisin aldığı genel kararın, bir kere daha, günün şartları içerisinde yenilenerek teyidi ve ilanı anlamındadır ve bu, bütün dünyaya da bir mesaj teşkil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Yunanistan, Kıbrıs’ı, kuvvet kullanmak suretiyle ilhak edemeyeceğini anladığı günden itibaren -ki, bunu hatırlarsınız- 15 Temmuz 1974’te denedi ve 20 Temmuzda da cevabını -o zamanki Hükümetin Başkanı Sayın Ecevit burada; kendilerini saygıyla selamlıyorum- aldı ve ondan itibaren de yirmidört yıldır yeni bir durum mevcuttur.

O zamanki Sayın Başbakan, 17 Temmuzda Londra’yı ziyaret ederek, garantör devlet hüviyetiyle, İngiltere’nin de bu işte bir görevi bulunduğunu hatırlatmasına rağmen, İngilizler, ilgi duymadıklarını, bir bakıma, aslında, enosisi ve Sampson darbesini tasvip ve desteklediklerini ifade etmiş oldular ki, bugün, takip ettikleri politika bunu teyit etmektedir. İngiltere’nin bu iş için tayin ettiği özel temsilcisi Sir David Hanny ve yine, evsahibi olarak İngiltere’nin, 14 Martta Edinburgh’ta yapılan Avrupa Birliği Konsey Toplantısında, bunu gündemin ön sırasına alıp, Fransa’nın da direnmesini aşmak suretiyle, gizli enosis yolu açması yolundaki gayretleri, maalesef, birbirini tamamlayıcı bir mahiyet arz etmektedir. Kuvvet yoluyla Kıbrıs’ı ilhak edemeyeceğini anlayan Yunanistan, ondan itibaren, çeşitli diplomatik formüllerle bu meseleyi çözmeye ve Kıbrıs’ın, tamamını veya hiç olmazsa bir kısmını ele geçirmeye çalışmıştır. Meseleyi, New York’tan Avrupa’ya taşımaya çalışmış ve maalesef, Birleşmiş Milletler ikinci sırada bırakılarak, Avrupa Birliğine mesele mal edilmiş bulunmaktadır.

Yürütülen politika, aslında, Kıbrıs’ın bir bedel olarak istenmesi hadisesi. Sayın Bakan, buradan, Van den Broek’ın ifadesine işaret ettiler. Bunun yanında, pek çok Avrupa Birliği yetkilisi... Bunlardan bir tanesi Almanya Dışişleri Bakanı Kinkel, geçen sene 25 Martta Ankara’yı ziyaret ettiğinde, bize, Dışişleri Komisyonunda, açıkça “tam üyelik için değil, Avrupa Birliği ile ilişkilerinizin sağlıklı gelişmesi bakımından da dört şarttan birincisi, Kıbrıs meselesinin hallidir” demiştir ve arkasından da Ege’nin halli... Hatta, bunu, o derece sert bir dille söylemiştir ki, kendilerine, evsahipliğinin getirdiği bütün nezaket çerçevesi içerisinde, kendi şartlarını karşılayabilecek bir hükümetin Türk Milletinden çıkamayacağını hatırlatmak zorunda kalmışızdır.

Geçen sene 9 Aralıkta Madrid’te yapılan Türk-İspanyol Sempozyumuna katılan İspanya Dışişleri Bakanlığı üç numaralı şahsının bize açık ifadesi “Kıbrıs’ı en kısa zamanda halletmelisiniz ve sahibine vermelisiniz.” Kendilerine verdiğim cevapta dedim ki, Kıbrıs meselesini çocuklarınıza da anlatın, onlar da bunu yaşayacaktır; çünkü, bu kafayla bu meseleyi halledemeyeceksiniz. Yapılan amaç, güdülen maksat; Kıbrıs’ın, Türkiye’nin bulunmadığı Avrupa Birliğine alınması suretiyle, Yunanistan’a fiilen verilmesi, bağlanması; ya tamamı veya yarısı...

Yunanistan, aslında, senelerden beri Kıbrıs meselesinin hallini önlemek suretiyle, meseleyi taksime götürmek istemiştir; çünkü, tamamına hâkim olmasa bile, yarısını almak, stratejik bakımdan Yunanistan için çok önemlidir. Türkiye ile Akdenizde yeni bir komşuluk tesis etmekte, stratejik bakımdan Orta ve Doğu Anadolu’ya hitap edebilmekte, Doğu Akdenize hitap edebilmekte ve Türkiye’nin Akdenize çıkış yolu üzerinde bulunmak imkânını elde etmiş olacaktır.

Burada, ayrıca, başka bir baskı ve pazarlık elemanları devreye sokulmak istenmektedir. S-300 füzelerinin Rusya’dan alınmak ve Ada’ya yerleştirilmek istenmesi, bir taraftan, Rusya’nın meseleye fiilen taraf haline getirilmesi, bir taraftan da, bunun, Türkiye üzerinde bir baskı ve pazarlık unsuru haline getirilmesi amacını gütmektedir; yani, bir suç işleniyor ve bu suçun mukabilinde bir de bir mükâfakat, bir bedel, bir taviz elde edilmek isteniyor.

İkinci bir hedefleri var; o da, 6 Mart 1995 gümrük birliğine eklenen ve fevkalade, hakikaten, Türkiye’yi rahatsız edici küçük rakamlar, malî tavizler üzerine Yunanistan’ın koyduğu vetonun kaldırılması suretiyle Türkiye’nin de buna mukabil yumuşama göstermesi şeklinde bir taktik güdülmektedir.

Daha tehlikeli bir yol takip edilmektedir -ki, Sayın Hükümetin bu noktada büyük hassasiyet göstereceklerinden eminim- Kıbrıs’ın Güneyinin -ki, müzakereler, maalesef 31 Martta başlamıştır- Avrupa Birliğine alındıktan sonra, oranın, Avrupa Birliğinin bütün imkânlarıyla mukavemet edilemeyecek bir cazibe ve ekonomik seviyeye getirilmesi ve Kuzeyin yutulması ve eritilmesi... Burada benzetme biraz yanlış olabilir; ama, esas güdülen politika; bir nevi, Batı ve Doğu Berlin politikası ve Güney Kıbrıs’a bütün Türklerin iş aramak veya maddî imkânlarından yararlanmak suretiyle gitmek istemesi gibi bir tertip ve hazırlığın da ortada olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir.

Avrupa Birliği ve bütün dünya, daha dünkü meseleler, Azerbaycan’ın işgali, 1,5 milyon göçmen ve toprakların beşte birinin işgal altında bulunması ve buna benzer konular gündemde âdeta unutulmuşcasına, yirmidört yıllık bu meseleyi canlı tutmalarının herhalde bir anlamı vardır ve bu anlam da, doğrudan doğruya, maalesef, bize yöneliktir ve bize hitap etmektedir. Avrupa Birliğinin bütün gücüyle bu meselede Yunanistan’ın arkasında yer alması, bizim neden tam üyeliğe alınmak istenmeyişimizin de, bir başka, tersine ifadesi ve mesajını oluşturmaktadır; ki, bu, yeni bir hadise değildir: Tarihimiz ortada, 1821 Mora Yarımadası isyanından bugüne değin Yunanistan daima Batı kuvvetlerine güvenerek ve arkasına alarak bizimle mücadeleyi yürütmüştür; dün askerî bakımdan yürütmüştü, bugün, diplomatik bakımdan ve Avrupa Birliği imkânlarıyla yürütmektedir.

Burada, iki konuyu ayırmak lazım; birisi, Amerika Birleşik Devletlerinin tutumu, biri de Avrupa Birliği tutumu. Amerika Birleşik Devletleri Yönetimi, bu konuda, Türkiye haklarına saygılıdır; ancak, Amerika’da, Kongrenin Rum lobisinin baskısıyla ve hem Rum lobisinin 3 milyonluk Amerikalı Rum mevcudiyeti ve Senato ve Kongrede, Temsilciler Meclisinde Rum mevcudiyetinin idare üzerine getirdiği baskılar neticesi bu meseleye çözüm aramak istemekte ve hem de Amerika Birleşik Devletleri, NATO güney kanadının iki müttefiki arasındaki ihtilafların, mümkünse giderilmesi suretiyle, ittifakın sağlıklı olarak devamı yönünde bir gayret içerisinde bulunmaktadır.

Buna mukabil, Avrupa Birliği gayet açık bir şekilde, Kıbrıs’ın tamamını Avrupa Birliğine almak suretiyle, Yunanistan’a gizli enosis yoluyla katılması için bütün gayretini ortaya koymaktadır ve bu konuda, Fransa, bizi destekleyeceklerini ve mesele halledilmedikçe Kıbrıs’ın tam üyeliğe kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir. Cumhurbaşkanımızın ziyareti sırasında Paris’te bu beyan yapılmıştır ve 12 Martta Londra’daki Zirvede tekrar edilmekle beraber, maalesef, Edinburgh Bakanlar Konseyinde, Fransa’nın bu tutumu da yumuşamış ve bu mesele bir nevi rayına ve pipe-line konulmuştur; 31 Martta görüşmeler başlamıştır.

Bana göre -o gün yapılması gerekirdi, bugün de çok geç değildir- yapılacak ilk iş ve verilecek ilk cevap, Maraş’ın iskâna açılması hadisesidir. Derhal burayı iskâna açmak suretiyle, Avrupa Birliğinin hak ettiği ilk cevabı vermemiz gerekirdi. (ANAP sıralarından alkışlar)

Düşünebiliyor musunuz, 1 Nisan tarihli, İngilizleri Daily Telegraph gazetesinde dahi “yapılan yanlıştır, hukuka aykırıdır” deniliyor. Türkiye’nin üye olmadığı bir milletlerarası kuruluşa, Kıbrıs’ın giremeyeceği, milletlerarası anlaşmalarla ortaya konulmuştur” diyor. Daha da bir başka şey söylüyor; diyor ki “Türkler, NATO genişlemesini veto etmemek suretiyle ciddiyet ve sorumluluk sergilerken...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnan, lütfen, 2 dakikada toparlar mısınız.

KÂMRAN İNAN (Devamla) – Emriniz olur Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Estağfurullah... Buyurun efendim.

KÂMRAN İNAN (Devamla) – “Türkiye, bu konuda gereken ciddiyet ve sorumluluğu sergilerken, Yunanistan, şantaj yoluyla, Avrupa Birliği genişlemesini veto edeceği tehdidiyle Kıbrıs müzakerelerini başlatmıştır ve bu, bir prim almıştır” diyor ve o dahi buna isyan ediyor. Binaenaleyh, burada, aslında, Türkiye’ye karşı başka anlamları da taşıyan bazı tertipler ve diplomatik manevralar ortadadır. Buna karşı, Sayın Hükümetin gösterdiği kararlılığı sonuna kadar götüreceğinden eminim ve aslında, Sayın Hükümet, bu konuda kesin tavrını 13 Aralık 1997 Lüksemburg kararlarına ve Londra Konferansına katılmayacağı şeklindeki net tepkisiyle ortaya koymuştur ki, bu aynı zamanda, Kıbrıs tam üyeliği yolunda da Türkiye’nin hiçbir pazarlık ve bedel düşüncesini kabul etmeyeceğinin bir beyan ve ifadesi olmuştur. Bu deneme ilk yapılmadı; bu deneme, 1995’teki gümrük birliği sırasında Yunanistan’ın teknik ve hukukî bakımdan hiçbir itiraz hakkı bulunmamasına rağmen -çünkü, Yunanistan 1981’de üye olmuştur; gümrük birliği, 1970 tarihli, 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokolle olmuştur; buna rağmen- bizden taviz alma ve Kıbrıs tam üyeliğine yeşil ışık yakılması baskıları yapılmıştır. Bugün, bu, daha da tırmandırılarak götürülmek istenmektedir ve götürülmektedir.

Şunu size açıklıkla söyleyeyim: Türkiye’de, tabiatıyla, Kıbrıs millî davasını bir pazarlık unsuru olarak verebilecek hiçbir hükümet yoktur ve düşünülemez; ama, bir an için imkânsız düşünülse bile, tümünü de verseniz, yine de başka şeyler isteyeceklerdir. Amaç, Ege’nin tümünün ele geçirilmesi... Amaç, 3 042 adayı ele geçirdikleri gibi, Kıbrıs’taki genişlemeyi ve tümüyle ele geçirmek ve Türkiye’ye yönelik Helenizmin gelişmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÂMRAN İNAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın İnan, 2 dakikanızı kullandınız; lütfen toparlar mısınız; programımız çok yüklü efendim.

KÂMRAN İNAN (Devamla) – Lütufkârsınız; yalnız, bunu ikinci defa tekrar buyuruyorsunuz; zatıâlinize büyük saygım var; ama, hiçbir yüklü program, bu mesele kadar önemli olamaz Sayın Başkanım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan.

KÂMRAN İNAN (Devamla) – O bakımdan, bu konularda çok dikkatli olmamız gerekiyor ve bu konularda, şunu da ifade etmek ve altını çizmek mecburiyetindeyim:

Üzerimize baskıların bu derece, çok yönlü gelmesinin arkasında; bizim, içpolitikada sergilediğimiz rahatsız edici manzara gelmektedir. Ne zaman ki, Türkiye iç istikrar bakımından sıkıntılara girmişse, Yunanistan ve diğer güçler bunu değerlendirmeye çalışmışlardır; bunu, dikkatle bilmemiz ve takip etmemiz lazımdır ve son zamanlarda, maalesef, bunun aksine hareket etmemizi gerektiren sebeplerin artmasına mukabil, Türkiye’de iç gerginliğin artması, siyasî istikrarsızlığın âdeta körüklenmesi bizi rahatsız edici bir husustur. Buna, Yüce Meclisin hiçbir şekilde müsaade etmemesi gerekir ve benden sonra yapılacak olan konuşmalarda da, bu millî ruh ve çerçeve içerisinde, bu meseleyi, yalnız kendimize ve milletimize bir teminat şeklinde değil, bütün dünyaya ve dışarıya ve özellikle Brüksel’e bir mesaj olacak şekilde görüşlerin çıkması, mesaj verilmesi gerekir; bu konuda hiç kimse yanılgıya düşmemelidir.

Türkiye, kendi millî ana toprakları kadar, Kıbrıs meselesinde de aynı hassasiyeti göstermeye devam edecektir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bütün varlık ve mevcudiyetiyle devam edecektir.

Bu arada, Sayın Hükümetin başlattığı, onların Kıbrıs üzerindeki emrivakilerine karşılık, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ekonomik, siyasî ve askerî bütünleşme yolundaki çalışmaların da hızlandırılması lazımdır.

Türkiye, artık, hiçbir baskıya boyun eğmeyecek kadar büyük ve güçlü devlettir.

Saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İnan, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Karayalçın.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT KARAYALÇIN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsen, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kıbrıs’ta çok önemli gelişmelerin, yeni şekillenmelerin ortaya çıktığı bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Kıbrıs sorununu tartışmaktayız. Devlet Bakanımız Sayın Gürel’e, bütün gruplara, o arada Grubumuza, Kıbrıs sorunuyla ilgili düşüncelerimizi sunma fırsatını veren konuşması nedeniyle teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi, bugün, Kıbrıs’ta yaşamakta olduğumuz sorunun, büyük ölçüde Avrupa Birliğinin, Kıbrıs konusunda, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konusunda Yunanistan tarafından tutsak alınmasından kaynaklandığı görüşündedir. Cumhuriyet Halk Partisinin bu saptamasını öncelikle ifade etmek istiyorum.

Bu süreç, Lüksemburg doruk toplantısıyla ortaya çıkmadı. Avrupa Birliğinin, bu konularda, Yunanistan tarafından yönlendirilmesi, hatta -üzüntüyle söylüyorum, tekrar ederek söylüyorum- tutsak alınması, Kıbrıs Rum yönetiminin, tüm Ada adına, bundan sekiz yıl önce yapmış olduğu başvuruyla başladı.

Kıbrıs’ı kuran uluslararası antlaşmaları hiçe sayan, Kıbrıs Anayasasını ihlal eden ve Kıbrıs’ta yaşayan Türk kesiminin rızasını, onayını almayan Kıbrıs Rum yönetiminin tüm Ada adına yapmış olduğu bu başvurunun Avrupa Birliği tarafından memnuniyetle kabul edilmesi, bugün, Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak karşı karşıya olduğumuz tablonun özünü oluşturmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Lüksemburg toplantısıyla ilgili bir değerlendirme yaptık, Lüksemburg doruk toplantısında alınan kararların değişik yönlerini tartıştık; Hükümetimiz, bununla ilgili gerekli tepkiyi gösterdi, siyasî partiler olarak, bu arada Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Hükümetin yanında olduğumuzu dile getirdik.

Süreç şimdi daha da hızlanmış bulunmaktadır. Beklenenin tersine, İngiltere’nin dönem başkanlığı sırasında gösterilmesi beklenen daha yüksek bir diplomatik çabanın tersine, bugün, sorun, daha da kötüleşme sürecine girmiş bulunmaktadır maalesef. Sayın Bakan da, biraz evvel benden önce konuşan Sayın İnan da, komisyon görevlisi Van den Broek’in, Türkiye’yle ilgili tehditlerini burada ifade ettiler, ona girmeyeceğim; ancak, İngiltere Dışişleri Bakanının bunun dışında bir değerlendirmeye tabi tutulmasının gerekli olduğunu ifade etmek, bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, farkındaysanız, İngiltere, dönem başkanlığının başladığı tarihten bu yana, İngiltere Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin, güneydoğu-doğu sınırlarının belli olmadığı savından başlayarak, Kıbrıs Türklerinin, işgal altında olan bir adada yaşamakta olduğunu ifade etme noktasına kadar, bütün ulusumuzun tepkisini çeken ifadeler kullanmaya başlamıştır; bilmiyorum, bu konunun ayrıntılarını değerlendirenler, buna benzer bir dönem başkanlığı örneği verebilirler mi...

Değerli arkadaşlarım, kimilerine çekici gözüken, bu arada, Türkiye’de de, kimilerinin “fena olmayabilir” diye değerlendirdiği bir öneriyle ilgili, Avrupa Birliğinin Lüksemburg doruk toplantısında ortaya konulan bir öneriyle ilgili düşüncelerimizi, değerlendirmelerimizi çok kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği Lüksemburg doruk toplantısında, Türk tarafının da müzakerelere katılmasının yararlı olacağı, gerekli olduğu dile getirilmişti; Türk tarafı buna katılmadı ve Türkiye Hükümeti -KKTC’nin yanı sıra- buna katılınmayacağını dile getirdi. Bu, doğru bir değerlendirmedir. Avrupa’nın çağrısı, Türklerin de “Kıbrıs heyeti” adı altında, Kıbrıs Rum yönetimiyle birlikte müzakerelere katılması çağrısı çeşitli açılardan yanlış olurdu. Bize göre, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir defa böyle bir katılım, Türkiye’nin tüm tezlerinden vazgeçmesi anlamına gelirdi. Nasıl katılacaksınız; Rumlarla neyi paylaşacaksınız; kim imza atacak; kimi ilzam altına sokacak?.. Bütün bunlar varken, Türkiye’nin, Türk tarafının egemenlik iddialarını sürdürmesi, kuşkusuz, olanaklı olamazdı.

Değerli milletvekilleri, bu, teknik olarak da yanlış bir çağrıydı. Nihaî yapısı belli olmayan bir devletin bütünleşme müzakerelerine çağrılması söz konusu olamaz. Ortada bir devlet yok, ortada devletin nihaî yapısıyla ilgili olarak alınmış bir karar yok; iki kesimli, iki toplumlu bir federasyondan bahsedilmektedir; federe devletlerin ilişkileri, federal devletle olan dikey hiyerarşileri ortaya konulmadan, Avrupa Birliğinin böyle bir müzakereyi yapması teknik olarak mümkün olamaz. Bu, bir ikili görüşme değil; bir bütünleşme söz konusu. İkili müzakereler söz konusu olsa, belki bir dereceye kadar bunu anlamak, bununla ilgili bazı katkılarda bulunmaya çabalamak söz konusu olabilir; ama, bir bütünleşme sürecinde bunun teknik olarak yapılması mümkün değildir. Ayrıca, Türkiye’nin, Kıbrıs’ı kuran anlaşmalara ve Kıbrıs Anayasasına tam bir saygıyı, tam bir dikkati sergilemesi zorunluluğu vardır; Türkiye’nin de, KKTC’nin de.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın eşzamanlı olarak üye olmadıkları bir uluslararası topluluğa Kıbrıs’ın giremeyeceği bilinmektedir; Kıbrıs’ı kuran metinlerde, anayasada, anlaşmalarda, bu, açık bir biçimde dile getirilmiştir. Bu müzakerelere katılması, bizim açımızdan, bizim tarafımızdan bunun reddedilmesi anlamına gelirdi, o yönüyle de Türkiye bunu kabul edemezdi.

Değerli arkadaşlarım, bunu, kimileri önemsemiyor, Dönem Başkanı İngiltere’nin değişik sözcülerinin biraz önce dile getirmiş olduğum bu zorunluluğu gözardı ettiğini zaman zaman görmekteyiz. Aslında, bunun gözardı edilmesi demek, Kıbrıs Anayasasının bu temel koşullarından birinin bir yana bırakılması demek; sonuçta, Kıbrıs’ı kuran anlaşmaların, Kıbrıs Anayasasının reddedilmesi anlamına gelmektedir. O zaman, bunu yapıyorsanız, sizin, sonuçta, Kıbrıs Rum kesimini, tüm Ada adına karar alma yetkisine sahip bir yönetim olarak görmeniz de söz konusu olamaz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili tezleri doğrudur. Bu nedenle, Türkiye, hiçbir biçimde, Kıbrıs ile ilgili müzakerelerden kaçan taraf olmak zorunda değildir; Türkiye’nin böyle bir izlenim vermemeye de özel bir özen göstermesi gerekmektedir. Tezlerimizin doğruluğunu dile getirdikten sonra, bunun arkasına çekilerek, tezlerimizin doğruluğunu herkesin kabul etmesini beklemek durumunda olamayız; bu, yanlış bir beklentidir; bu, yanlış bir değerlendirme olur. Tezin doğruysa, çıkarsın, savunursun. Bunu uygulamanın, uygulamaya taşımanın, bunun doğruluğunu kanıtlamanın yolu da, hiç kuşkusuz, müzakerelerden geçmektedir. Türkiye’nin tezlerinin doğruluğu, onların yanına kimi yeni unsurları ekleyerek bir kez daha ifade etmesine bağlı değildir. Bunu yaptığınız zaman, tezinizi daha da güçlü bir duruma getirmiş olmuyorsunuz. Yalın bir biçimde, Türk tezleri doğrudur; bu yönüyle müzakere edilmelidir, bu yönüyle sonuçlandırılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetimizin, Avrupa Birliği Lüksemburg doruk toplantısında alınan kararlara gösterdiği tepkiyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru bulduğumuzu, desteklediğimizi ifade etmiştim; ancak, bu tepkinin Birleşmiş Milletler süreci içerisinde geçerli kılınmasını doğru bulmamız söz konusu olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT KARAYALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Karayalçın, 2 dakika eksüre verdim; lütfen toparlayın.

MURAT KARAYALÇIN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, Kıbrıs’la ilgili olarak vermiş olduğu sözlerin gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. 23 Nisanda Kıbrıs’a balonla su taşınacaktı, maalesef, bunun gerçekleştirilemeyeceği anlaşılıyor; basına yansıyan bilgilere göre, Sayın Cumhurbaşkanımız su götürecekti, balonla su götürülecekti; bu, olmuyor. Sayın Denktaş buraya geliyor, burada Meclis Genel Kuruluna hitap edecek.

Öte yandan, öteki dış siyaset konularında olduğu gibi Kıbrıs konusunda da Hükümet partilerinin bir arada olmalarını, bir bütünlük sergilemelerini bir çağrı olarak burada ifade etmek ihtiyacını duyuyorum. 19 Nisan tarihinde Sayın Başbakanın yapmış olduğu basın toplantısının ardından Sayın Başbakan ile Sayın Başbakan Yardımcısı arasında Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak önemli görüş ayrılıklarının belirdiği, hiç olmazsa, müzakere yöntemiyle ilgili ciddî farklılıkların ortaya çıktığı basında dile getirilmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetin Kıbrıs’la ilgili kimi değerlendirmelerini paylaşmıyoruz. Yapılan uygulamaların kimi yönleriyle ilgili eleştiri hakkımız var, bunları, bu müzakerede dile getirmeyi gerekli görmüyoruz; ama, bunların önem taşıdığını burada ifade etmek ihtiyacını duyuyoruz. Gerçekten, Sayın İnan’ın ve Sayın Gürel’in ifade ettiği gibi çok kritik bir döneme girmiş bulunmaktayız. Meclis Genel kurulunda 5’er, 10’ar dakikalık görüşlerle yaklaşımların ortaya konulması yerine, bu konuda yeni bir siyaset yapma biçiminin geliştirilmesini sağlayacak girişimleri Hükümetten beklediğimizi ifade ederek, hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsen, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karayalçın, teşekkür ediyorum.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Azmi Ateş; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AZMİ ATEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs’la ilgili son gelişmeler hakkında Devlet Bakanı Sayın Şükrü Gürel’in yapmış olduğu gündemdışı konuşma dolayısıyla Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, sizlere ve bizleri televizyonları başında izleyen aziz milletimize, şahsım ve Grubum adına saygılarımı ve selamlarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, milletimizin ve çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramlarını tebrik ediyorum.

Ayrıca, 10 milyon İstanbullunun gönlünde taht kurmuş olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, halkımızın duygularına tercüman olarak bir mitingte okuduğu Ziya Gökalp’in bir şiiri dolayısıyla, benzeri ancak totaliter ararejimlerde görülebilecek bir uygulamayla cezalandırılmıştır. Biz, bu kararın, Yüksek Mahkeme tarafından bozulacağı inancını taşıyoruz. Türkiye’nin, özgür bireylerin oluşturduğu 65 milyon insanımızın hizmetinde olan hukuk merkezli bir devlet olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Sayın Bakana, Kıbrıs gibi millî bir meselemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirdikleri için, şükranlarımı, teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgede çok önemli jeopolitik ve stratejik konuma sahip olan Kıbrıs, 1571 yılında Padişah II. Selim zamanında Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve 1878 yılına kadar; yani, 307 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Bu tarihten itibaren, hükümranlık, 1914 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğunda kalmak üzere, yönetim İngiltere’ye devredilmiştir. 1914’te, İngiltere, tek taraflı bir kararla adayı ilhak etmiş, Türkiye, İngiliz egemenliğini, Lozan Antlaşmasıyla 1923’te tanımıştır. Kıbrıs’ın İngilizlerde bulunduğu süre içerisinde, Kıbrıs Rum tarafı, Yunanistan’ın tahrik ve destekleriyle enosis’i gerçekleştirme gayreti içerisinde olmuştur. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için, 27 Şubat 1947’de, Yunan Parlamentosu, oybirliğiyle, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi gerektiği kararını almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu halkının Kıbrıs’la olan maddî ve manevî bağı hiçbir zaman gücünden bir şey kaybetmemiştir. Milletimizin bu kuvvetli bağı “Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” diyen yöneticileri bile konuya sahip çıkmak zorunda bırakmıştır. Rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’nun Dışişleri Bakanı olması, meseleyi millî bir şuurla takip etme imkânı vermiştir. Sonuçta, 1959-1960 Londra ve Zürih Antlaşmalarının imzalanması sağlanmıştır.

Bu antlaşmaların sonucunda, 16 Ağustos 1960’da iki toplumlu, ortak yönetimli Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kurulmuştur. Bu antlaşmalarla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde, Türkiye’nin garantörlük hakkı, uluslararası hukukî bir boyut kazanmıştır. Kıbrıs’ın bu garantörlük ve antlaşma gereğince -AB dahil olmak üzere- Türkiye’nin taraf olmadığı hiçbir antlaşmaya katılamayacağı, hükme bağlanmıştır. Bu hüküm, Türkiye ve Kıbrıs Türkleri için hayatî bir önemi haizdir. Türkiye, bugüne kadar yeterince değerlendiremediği bu hükmün sağladığı imkânları, bundan sonraki politikalarının dayanak noktası yapmalıdır. Bundan sonra, Kıbrıs’ta, Yunanistan ve Ortodoks kilisesinin desteklediği huzursuzluk her geçen gün artmış ve böylece, herkesçe bilinen 1963, 1967 ve 1974 olayları yaşanmıştır. Türkiye, yaşanan bu vahim olaylar üzerine garantörlük hakkını kullanarak, bilindiği gibi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirmiştir. Bunun neticesinde, önce 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur; bilahara, Rum kesiminin uzlaşmaz tutumu nedeniyle, bu geçici statü, daimî statüye dönüştürülerek, 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar, bütün çabalara rağmen, Ada’da adil bir çözüme ulaşılamamıştır. Şimdi, AB’nin, Kıbrıs Rum Kesimini Kıbrıs’ın tamamını temsil eden bir devlet olarak kabul edip tam üyelik müzakerelerine başlamasıyla çok vahim bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. Gerek bu durumu hazırlayan süreçte gerekse son durum karşısında, anlaşmalardan doğan haklarımızı koruyacak şekilde ciddî ve tutarlı bir politika izlenmemiştir. Oysa, Londra ve Zürih anlaşmaları ile 1960 Kıbrıs Anayasası, AB ile Rum tarafının müzakerelere tek taraflı olarak katılmalarına imkân vermemektedir. Hal böyleyken, AB, Kıbrıs’ı temsilen Rum kesimini Avrupa Birliğine entegre etme düşüncesiyle bir çifte standart uygulamakta, Kıbrıs Türkünün hukukunu ve insan haklarını çiğnemekte ve uluslararası anlaşmaları yok saymaktadır. Bunu yaparken, bir taraftan, Yunanistan’ın arzu ettiği Enosis’i gerçekleştirmek, diğer taraftan da, Sayın İnan’ın bahsettiği gibi, Orta Asya ve Orta Doğu petrollerinin dağıtım bölgesi haline gelmekte olan Doğu Akdeniz’i kontrol altında tutmayı hedeflemektedir. Böylece, Kıbrıs, anlaşılan, AB için, hâlâ, Haçlı seferlerindeki Lusignan Devletinin bir devamı gibi düşünülmektedir.

Bunun ifadesi olarak şunu söyleyebiliriz. 1821’den bu yana Türkiye ile Yunanistan arasında ne zaman bir savaş ya da ihtilaf çıksa, Batı, Türkiye’nin karşısında, Yunanistan’ın yanında yer almıştır. Bu durumda, Kıbrıs’ın AB üyeliği gerçekleşirse, Türkiye’nin muhatabı, artık, Yunanistan değil, bundan sonra Avrupa Birliği olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs’ın Türkiye açısından önemi ise, herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bilindiği gibi, Türkiye’nin açık denizlerle irtibatını sağlayan tek bölge, Kaş Burnu ile İskenderun Körfezi arasındadır. Bunun güvenliği ise, ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle sağlanabilir. Kıbrıs üzerinde oynanan oyunu fark edip yorumlayabilmek için, Girit’in nasıl elden çıkarıldığını bilmek zaten yeterlidir.

Üzülerek ifade ederiz ki, dünya üzerinde 200’ü aşkın ülke içerisinde, millî hedefleri, millî stratejileri ve millî dışpolitikası olmayan tek ülke, Türkiye olarak görülmektedir ve yeryüzünde, kendi halkının millî ve manevî değerlerine, kendi tarihine, diline, mazisine, örf ve âdetlerine yabancı ya da barışık olmayan tek garip ülke, yine Türkiye’dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizin bunca ciddî meseleleri dururken, kılık kıyafet, kurban derisi, yurt dışındaki öğrencileri fişleme ve işadamlarımızı baskı altına alma gibi çağdışı uygulamalar, bu anlamda düşündürücüdür. (FP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yani, bu, bize, ülkemizin, 1945 öncesi “mukaddes devlet” anlayışıyla yönetildiğini hatırlatmaktadır. Oysa, rahmetli Özal’ın başında bulunduğu Anavatan İktidarı döneminde, din ve inanç özgürlüğünün, düşünce ve fikir özgürlüğünün ve girişim özgürlüğünün hayata geçirilmesi için büyük bir gayret içerisinde olunulmuştur. Üzüntüyle görüyoruz ki, Anavatanın bugünkü icraatı, âdeta, rahmetlinin kemiklerini sızlatmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin dış politikasının bu hale geliş sebeplerinden biri de, uzun yıllar boyunca kendi sınırları içerisine kapanmış olmasından ve demirperdenin, aslında, Rusya’nın etrafına değil, Türkiye’nin etrafına örülmüş olmasındandır. Bunun neticesi olarak, iyice değerlendirilemeyen gümrük birliği anlaşması, hem maddî kaybımıza sebep oldu hem de AB ile olan münasebetlerimizi çıkmaza soktu ve böylece, AB’den dışlandık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Sayın Başkan, diğer konuşmacılara gösterdiğiniz toleransı istirham ediyorum... İlk defa da, yönetiminizde kürsüye çıkıyorum; saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ateş, bu, gerekçe gösterme ihtiyacını nereden duydunuz?

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Adaletinize sığınıyorum.

BAŞKAN – Adaletimizden şüpheniz mi var?

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Hayır efendim; yine de, gönüller mutmain olsun noktasında istirham ediyorum.

BAŞKAN – O zaman, himmete, hamiyete bırakmadınız, adalete havale ettiniz; size, ancak 2 dakika süre veriyorum; buyurun.

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail ve ABD’ye çok bağımlı hale geldiğimiz için de, İslam dünyasından tecrit edildik. Bu meyanda, Tahran’da İslam Konferansı düzenlendiği sırada, âdeta İslam ülkelerine nispet yaparcasına, İsrail Savunma Bakanının Türkiye’ye davet edilmesi de, İslam ülkeleriyle münasebetlerimizde ne kadar içinden çıkılmaz bir durumda olduğumuzu gösteren acıklı bir haldir. Ayrıca, Türkiye, komşularının hepsiyle de, şu anda kavgalı durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küçülen bilgi çağını yaşadığımız, mal mübadelesinin, ağırlıklı olarak, sınır tanımayan bilgi mübadelesine dönüştüğü dünyamızda, millî menfaatlar merkezli olarak dünyaya açılmalıyız. Bunun için de, öncelikle, insanımızı, insanca yaşayabileceği maddî ve manevî imkânlara kavuşturmalıyız. Böylece, insanlarımız arasında, barış ve huzur ortamını, bölgeler arasındaki gelir dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini temin etmeliyiz. İnsan haklarının, özgürlüklerin çağdaş ülkelerdeki seviyeye ulaştığı, ayakları üzerinde durabilecek, kimseye muhtaç olmayan “yeniden büyük Türkiye” yi kurmalıyız. Aynı zamanda, kültürel altyapıları uyumlu komşularımızla, ekonomik merkezli olarak siyasî münasebetlerimizi geliştirmeliyiz; yani, Türkiye, jeoekonomik konumunun sağladığı imkânları, tıpkı Avrupa Birliğinin yaptığı gibi çok iyi değerlendirmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Bu meyanda, Hükümetin, son durum karşısında, Kıbrıs’la entegre olma beyanlarını, gayretlerini takdirle karşılıyoruz; ancak, daha kararlı, daha azimli, daha tutarlı olmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu arada, Kıbrıs ve Kıbrıs Halkının kendi ayakları üzerinde durabilmesi için, proje ve yatırımlar noktasında acilen her türlü desteği sağlayıp Rum kesimiyle rekabet edebilecek konuma getirilmesi ve aynı zamanda, Kıbrıs’ın su meselesinin behemehal halledilmesi gerekmektedir. Bütün bunların tahakkuku için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi burada bağlarken, yıllarca Kıbrıs davasını yiğitçe savunan, haksızlıklara boyun eğmeyen, gerektiğinde “hayır” diyebilmesini bilen ve Kıbrıs’ı bugünlere taşıyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’a şahsım ve Grubum adına şükranlarımı arz etmeyi bir borç biliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ateş, bu “hepimizin” içerisinde Başkanlık da var mı efendim?

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Var efendim.

BAŞKAN – Sayın Ateş, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Erdoğan Toprak.

Sayın Toprak, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs konusuyla ilgili, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuza gelmiş bulunmaktayım. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin tüm ciddî uyarılarına rağmen, Avrupa Birliği, Lüksemburg’ta 12-13 Aralık 1997 tarihlerinde yaptığı zirve toplantısında Kıbrıs Rum Yönetimi ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasını kararlaştırmış ve ardından, 31 Mart 1998 tarihinde söz konusu müzakereleri başlamıştır.

Oysaki, 1960 anlaşmaları uyarınca, Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olamadıkları hiçbir siyasî birlik ve uluslararası kuruluşa Kıbrıs’ın katılamayacağı açıktır. Avrupa Birliğinin, yalnızca Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliği üyeliğini söz konusu etmesi halinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyetinin bütünleşmesinin zorunlu olacağı, Rum yönetiminin üyeliğini öngören olası bir kararın da Ada üzerindeki Türk-Yunan dengelerini değiştireceği, Doğu Akdenizde ciddî sorunların yaşanacağı tüm muhatap ülkelere hatırlatılmıştır.

Rum yönetiminin Avrupa Birliğine tam üyeliği istemesinin arkasındaki maksadın, gelecekte Kıbrıs’la ilgili olarak Türkiye ve Avrupa Birliğini karşı karşıya getirmek arzusundan kaynaklandığı defalarca belirtilmiştir; ancak, Avrupa Birliği, bu görüş ve uyarıları dikkate almayarak, Yunanistan’ın yürüttüğü politikalara boyun eğmiştir.

Lüksemburg zirvesinde alınan karar, Kıbrıs sorununa ilişkin şimdiye kadar geliştirilen tüm çözüm yaklaşımlarını değiştirerek, çözümün en önemli kavramı olan eşitlik ilkesini yok sayıp, Kuzey Kıbrıs Türk Halkını azınlık statüsünde algılayan bir tutumu benimsemiş olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu gelişmelere net ve kesin tepkisini ortaya koymuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti ve Parlamentosu, Sayın Denktaş’ın “toplum temsilcisi” olarak müzakerelere katılamayacağını, bundan sonraki temasların yürütülmesinin, ancak, Ada’daki iki eşit devlet arasında olabileceğini açıklamıştır. Ayrıca, Kıbrıs Türk tarafının, Avrupa Birliği müzakerelerine Rum heyetiyle katılamayacağı da açıkça belirtilmiştir.

Hükümetimiz, her iki kararında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini desteklemektedir. Türk Halkı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini her bakımdan desteklemekte ve bağrına basmaktadır. Kıbrıs Türk Halkı, geçmişte Rumların tüm zorlamalarına ve yok olma tehlikesine karşın, azınlık statüsünü hiçbir zaman kabul etmemiştir. Şimdi de, biçimi değişmiş ve cazip önerilerle sunulmuş dahi olsa, azınlık statüsünü kesinlikle reddedecektir, Türkiye Cumhuriyeti de, Kıbrıs Türk Halkının azınlık gibi algılanmasına izin vermeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, şu ana kadar, Kıbrıs sorununa yönelik kalıcı çözümler üretmek için çok ciddî çabalar göstermişler; ancak, bu çabalara Yunanistan tarafından bir katkıda bulunulmadığı gibi, aksine, Avrupa Birliği sürecinde Kıbrıs Rum yönetiminin geldiği konum, Helenizm’in bir zaferi gibi algılanmış, bu da, çözüm sürecinin zedelenmesine yol açmıştır. Helenizm’in zaferi olarak ortaya konulan durum, Rum yönetiminin Yunanistan’la ortak askerî doktrin imzalaması çerçevesinde, Ada’ya, ağır silahlar, S-300 füzeleri konuşlandırmak istemesi gibi, Türkiye’nin kabullenemeyeceği biz dizi gelişmelere kalkışması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Rum yönetiminin bu cüretkâr tavrı, Avrupa Birliğine alınacaklarına duydukları inanç ve Türkiye’nin üyeliği konusunda ortaya çıkan engellerle pekişmiştir. Ancak, unutulmamalıdır ki, Türkiye, Kıbrıs Halkına yönelik tutumunu değiştirmeyecek, Kıbrıs Halkının haklarını sonuna kadar koruyacak ve bu konudaki kararlılığını, geçmişte olduğu gibi bugün de göstermekten bir an bile tereddüt etmeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetlerinin, Kıbrıs sorununun müzakerelerle çözülmesi gerektiği düşüncesinde bir değişiklik yoktur.

Kıbrıs’ta, iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı demokratik düzen vardır. Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs’taki Türk varlığını yok sayarak, silahlanarak, Yunanistan’a tahsis edilmiş üsler inşa ederek hiçbir yere ulaşamayacağını anlamak zorundadır.

Otuzbeş yıldır her türlü tehdit ve baskıya karşı eşitlik ve özgürlük haklarını sonuna kadar savunan Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs konusunun hakça bir çözüme ulaştırılacağı inancını korumaktadır. Türkiye Cumhuriyeti de, her türlü mücadele ve politikasında Kıbrıs Halkının yanında olacağını her defasında belirtmiştir.

Ada’ya silah yığarak, gerilim yaratarak, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin birtakım tavizler vereceğini beklemek, boşunadır ve hayalciliktir.

Türkiye, Kıbrıs Türk Halkının uluslararası anlaşmalarla doğan her türlü meşru hakkını koruyacaktır. 1974 öncesinin geri gelmesine ne Türkiye ne de Kuzey Kıbrıs Türk Halkı izin verecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs, Türkiye’nin millî davasıdır ve bu davaya hassasiyetle sahip çıkılacaktır. Demokratik Sol Parti Grubu olarak, Hükümetin Kıbrıs politikasını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ekonomik ve toplumsal olarak güçlendirilmesi çabalarını sonuna kadar destekliyor ve bu desteğimizin de sürekli devam edeceğini her platformda dile getiriyoruz.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ediyorum.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın Yılbaş; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Türkiye Büyük Millet Meclisini, Sayın Başkanın şahsında saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs meselesinin, AB ile ilişkiler sürecinde gelmiş olduğu noktada Hükümetin vermiş olduğu bilgilere teşekkür ediyorum ve bunu, önemli bir gelişme olarak kaydetmek istiyorum. Ayrıca, Sayın Başkanın, bu vesileyle gruplara söz vermesini de olumlu bir gelişme olarak telakki ediyoruz ve kendisine saygılarımızı sunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Akdeniz çukuru, maddî, fiziksel ve kültür bakımından, insanlığın ilk günlerinden bu tarafa, dünyanın önemli merkezlerinden bir tanesi olmuştur. Bu çukur etrafındaki ülkeler çeşitli medeniyetlere vatan olmuşlar ve bu çukur etrafında birbirleriyle olumlu ilişkiler içerisine girmiş olmakla beraber, zaman zaman kültürlerin çatışması da söz konusu olmuştur.

Kıbrıs da, işte, bu ilişkilerin odak noktalarından bir tanesidir. Tarihî bilgileri bir anda hatırlayacak olursak, Kıbrıs, Osmanlının, hemen hemen dörtyüz yıl kadar egemenliği altında kalmış, huzur ve barış içerisinde gelişmesini en üst noktalara kadar taşımıştır; ancak, Osmanlının içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerle bir süre İngiliz idaresine verilmiş ve ne olduysa ondan sonra, bu Ada’da barış içerisinde yaşayan ırklar ve kültürler birbirlerine düşman edilmişlerdir. Bugün yaşananlar, işte, o gün tohumu atılan meselelerdir.

Değerli arkadaşlarım, yakın tarihimize baktığımızda, 1950’li yıllara gelindiğinde, Kıbrıs’ta yaşayanlar, Ada’nın hâkimiyetini, egemenliğini elde etmek için, birbirleriyle, son derece kanlı bir mücadeleye girmişlerdir. Bunun altında yatan ana unsur, işte bu kültürler arasındaki didişmenin, çatışmanın, kavganın sonucudur. “Helen” dediğimiz, Akdenizin kuzeyinde, Milat öncesi ve sonrasında meydana gelmiş olan kültür, Akdenizin güneyini kendi hegemonyası altında, kendi egemenliği altında, kendi kültürünün bir uzantısı olarak telakki ettiği için, burada meydana gelmiş ve gelecek bütün egemenliklere ve kültürlere karşı, asırlar süren bir savaş, bir mücadele içerisine girmiştir. Bugün, bunu, halk arasında, kısaca “megali idea” olarak ifade ediyoruz.

İşte, yapılması gerekli olan, verilmesi gerekli olan mücadele, bu düşünceye ve inanca karşı verilmesi gereken mücadeledir. Onun karşısına, en az onun kadar güçlü olan düşünce ve duygularla çıkılması lazımdır. Bunun da -inancımıza göre- millî misak düşüncesi ve o kararlılıkla mukabele görmesi gerekmektedir. Biz, ne zaman, Kıbrıs ve diğer sorunlarda... Çünkü, Akdenizde, Ege’de olan sorunlar -hepimizin malumu olduğu üzere- sadece Kıbrıs meselesi değildir; Ege kıta sahanlığı meselesi vardır ve tarih içerisinde, maceranın nerede olacağı, donacağı ve nerede biteceği de bilinmeyen bir 12 ada meselesi vardır. Bugün, Yunanistan ve o kültürün temsilcileri ve onun arkasında olanlar bilmelidirler ki, Anadolu’da yaşayanlar, Anadolu’da kurmuş oldukları medeniyeti ve egemenliği sürdürecek olanlar, 12 ada meselesini de unutmayacaklardır. Belki, bugün, siyasal alanda, dışpolitikada bu mesele gündeme getirilmeyebiliyor; ancak, gelecekte, soydaşlarımızın 12 ada konusunda düşüncelerinin ne olacağını bugünden kestirmek mümkün olmaz.

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs meselesi, Zürih ve Londra anlaşmalarıyla, iki toplumlu, iki kesimli ve anayasaya bağlanmak suretiyle, o tarihte, iki toplum arasındaki görüşmelerle sonuca bağlanmış, sonuçlanmış bir siyasî ilişki olarak değerlendirilebilirdi. Bu anlaşmalarla, Türk toplumuna, Ada’daki egemenlik hakkının kullanılmasında kendisine yönelik olabilecek gelişmelere karşı bir veto hakkı sağlanmıştır. İşte, ne olduysa, bu anayasada, Londra ve Zürih anlaşmalarıyla getirilen bu hukukî sonucu, Yunan tarafı bir türlü hazmedememiş ve elinden geldiği her fırsatta, Türk toplumunu, bu hukuk çerçevesi dışına itmeye gayret etmişti; itmiştir de, parlamentodan etmiştir, hükümetten itmiştir. Bugünkü fiilî durumun ve garantör olarak, anlaşmalarda statüsü belirlenen Türkiye’nin, barış sağlamak için Ada’ya çıkmasının başlangıcı, Yunan tarafının bu tutumundan kaynaklanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bir taraf, yüzyıllardır kararlılığını sürdürmektedir. Bu, sadece, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, Kıbrıs’a karşı bir kararlılık değildir. Açınız haritalarını, açınız lügatlarını, buralarda lütfedip de “İstanbul” adını kullanmazlar, hâlâ “Konstantinapolis” derler. Bunun altında yatan, bilinç altında olan nedir; -Anadolu’daki bazı şehirleri, hâlâ, kendi dillerinde, eski isimleriyle yâd ederler- Anadolu’dan çekilişlerini bir türlü hazmedemezler. Türkiye ve Türk Milleti, ne zamandır ki, bu ilişkilerde kararlılığını göstermiştir, her zaman başarıya ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım, işte, 1919’da olanlar da bunlardır. Birinci Dünya Harbinden sonra, Avrupa’yla birlikte Yunanlıların Anadolu’ya yönelik düşünceleri bir ittifaka dönüşmüş ve Anadolu paylaşılmak istenmiştir. O yokluk içerisinde, o imkânsızlık içerisinde, Anadolu Halkı, bir bütün olarak, bir yumruk olarak yedi düvele karşı mücadelesini vermiştir ve bunda da başarılı olmuştur. Bu başarı sonucunda, yepyeni bir cumhuriyet, yepyeni bir devlet, yepyeni bir ülke ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs meselesinde de olanlar bunlardır. Biz yaşta olanlar hatırlarsa, 1954’te, Türkiye’yi idare edenler, başlangıçta “bizim, Kıbrıs diye bir politikamız yoktur” şeklinde, hem ulusal düzeyde hem de uluslararası arenada düşüncelerini ifade etmişlerdir; ama, 1957’den sonra, gelişmeler ve milletin millî şuuru, bizi, bir politika benimsemeye itmiştir. İşte, ondan sonra, 1960’lı yıllardan sonra, hep beraber hatırlayalım, 1963 Aralık kanlı noelini... Acaba, Türkiye, o zaman, bugünden daha mı güçlüydü?.. En nihayet, 1973, 1974 yıllarında, acaba, Türkiye, bugünden daha mı güçlüydü?.. Ada’ya çıkarken, Silahlı Kuvvetlerimizin denizaşırı bir harekât yapabilme... Bunu, şunun için anlatıyorum: Biliyorum ki, en nihayet, bu aşamada, olaylar, yine, bu çizgide çözümlenecektir, diplomasinin incelikleri, hiçbir zaman, o düşünceye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, 2 dakikada lütfeder misiniz...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Hayhay Sayın Başkanım.

Onun için, Allah’a çok şükür, bir süredir Türkiye’yi yönetenler -iktidarı ve muhalefetiyle- Kıbrıs politikasında her zaman kararlı olmuşlardır; tabiî, karşı tarafın da kararlılığı vardır.

Bugün, AB ile olan ilişkilerini gündeme getirenler; Kıbrıs’ın bir bölümünün, 1984 yılında bir Fransız’ın, Claude Cheyson’ın, artık, bir güçle Kıbrıs meselesini çözemeyeceklerini anladıklarında, AB politikasıyla bu işi sürdürebileceklerini gündeme getirmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, AB görüşmelerinde, Güney Kıbrıs’ın, yani Rum kesiminin politikası, bizleri aşağılayan, bizleri rencide eden noktalarda gezinmektedir. Bizleri, Kıbrıs’ta bulunan Ermeni ve Maronit azınlıklarıyla beraber telakki edip, bir azınlık gibi, AB görüşmelerine davet etmektedirler. Bilmelidirler ki, hiçbir zaman, ne yavruvatanda ne anavatanda yaşayan herhangi bir Türk vatandaşı bunu kabul etmeyecektir. En az onlar kadar kararlı şekilde, Kıbrıs’ın geleceğini tayinde, sonuna kadar birlikte olacağız; Türkiye olarak, muhalefetiyle iktidarıyla, hükümetler ne olursa olsun, birlikte hareket edeceğiz.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Çilsal; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OSMAN ÇİLSAL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs meselesi üzerinde, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin, Lüksemburg Bildirgesinde, aslında ileriye matuf gerçek niyetini çok net ortaya koyduğu “Avrupa Birliği tarih içindeki bir bölünmüşlüğün, bir parçalandırılmışlığın nihayete ermesi ve bir bütünleşmeye yönelmesini amaçlamaktadır” cümlesinden hareketle bugünlere gelinmiştir. Nedir: Bu parçalanmışlık ve bölünmüşlük içinde, Türkiye, maalesef, senelerce müttefiki olup, Batı’nın, doğu sınırlarında en büyük müttefiki olarak devam etmesine rağmen, özellikle Ege ve Kıbrıs sorunu gündeme geldiğinde veya Türkiye, Batı’nın çağdaş medeniyetini kendisine hedef almasıyla beraber, Batıyla ortak paylaşıma söz sahibi olduğu zaman, nedense, hiçbir zaman hak ettiği yeri almamıştır.

Nitekim, Avrupa Birliği, bu cümleden hareketle yazdığı bildirgesinin devamı olarak da -hepimizin malumu olduğu üzere- bugüne kadar Kıbrıs görüşmelerini getirmiş, maalesef, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinde, Kıbrıs Türkünün ve Türkiye Cumhuriyetinin üzerinde yeni bir baskı yaratma sevdasını ortaya koymuştur.

İşin farklı boyutları vardır. Evet, mutlaka siyasî yönünde, Hükümet, üzerine düşeni yapacaktır; buna da inanıyor, en azından böyle olacağını arzu ediyoruz. Niçin; çünkü, dış politikada herhangi bir şekilde iç siyaset kulvarına çekilecek bir konu yoktur, millî bir davadır. Kıbrıslı bilmektedir ki, Kıbrıs’ta bir rüzgâr esse Türk Milleti nezle olur, Kıbrıslının ayağına bir diken batsa Türkiye Cumhuriyeti bunun sızısını en derin, vicdanında, içinde, yüreğinde hisseder. O bakımdan, bundan sonra ileriye dönük olarak bakmamız gereken, tamamen işin ekonomik yönünü ve Kıbrıs’taki, Türkiye’nin kararlılığını, Türklüğün kararını vurgulamaya yönelik olmalıdır.

Sayın Bakanın Dışişleri Komisyonundaki sunuşlarında da gündeme gelen, Kıbrıs’ın bellibaşlı ekonomik sorunları üzerine, Yüce Heyetimizi bilgilendirmek istiyorum.

Kıbrıs’ta, en kısa sürede, her ne şekilde olursa olsun, su meselesi, mutlaka ve mutlaka çözülmelidir; bu, Türkiye için, millî kararlılığın bir göstergesi olacaktır. Türkiye -konuşmacılar da değindiler, Sayın Cumhurbaşkanımızın da sözleri üzerine, Türkiye’nin de en büyük hayali üzerine- hem balonla hem de boru hattıyla Kıbrıs’a suyu ulaştırma yolunda, mutlaka ve mutlaka, çalışmasını tamamlamalıdır.

Türk Milletinin, bu konuda, bütçe kaynağına da ihtiyacı yoktur. Nasıl ki, bu mübarek millet, Kıbrıs’ta, Rum’un ve Yunan’ın, enosis ve EOKA idealleriyle, Türk Halkı üzerine baskısı arttığında, askere yazılmak için sıraya girdiyse, bugün de, Kıbrıs’a balonla su götüreceğim deyin, yeter ki, bu toplanacak paranın oraya gideceğine kanaat getirsin, bu millet, canını verir, bunun sermayesini sağlar, parasını, ekonomik olarak, sağlar. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Yeter ki istensin, oraya harcanacağı bilinsin. Türkiye, mutlaka bunu yapmalı, kararlılığını göstermelidir.

Tarım konusunda da, aynı şekilde, maalesef ve maalesef, biz, Kıbrıs’taki narenciye bahçelerinin, Türkiye’nin ve bölgenin en güzel bahçelerinin, bugün, çok olumlu durumda olmadığını görmekteyiz.

Evet, Kıbrıs’ta kişi başına düşen millî gelir gayet güzel, gayet olumlu bir durumdadır; ama, yetmemektedir. Bizim, orada göstermemiz gereken olay, Kıbrıs Türkünün, en az Rum kesimindeki Kıbrıslılar kadar bir gelir düzeyine ulaşmasıdır.

Sayın Bakanım, bu yolda, Partimizin yapıcı muhalefet kararları çerçevesinde, bizim, Hükümetinize önerimiz... Her nedense, Kıbrıs’ta, gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönetimi gerekse Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, özellikle büyük sermayeyi teşvik yolunda çağrıda bulunmasına veya teşvikler açmasına rağmen, herhangi bir olumlu cevap alamamıştır. Orada, nasıl ki, Türkiye’de Avrupa Birliği sürecinde gümrük birliğine karşı koydularsa, nasıl ki, Kıbrıs gündeme geldiğinde Pontus hayali kuranlarla kolkola gezdilerse, bugün de bu sermayenin hiçbir ilgisi olmamıştır; ancak, Anadolu sermayesi, ne kadar hevesli, yatırım yapma arzusunda olsa da, maalesef o kararlı, o inançlı, o ısrarla oraları mamur edecek sermayede de tereddütler hasıl olmuştur. Hükümetin, bugün, öncelikle yapması gereken, bu tereddütleri ortadan kaldırmak olacaktır.

Anadolu’dan çıkıp da, kendisinin yurt dışında temsilini gösteren, dünyayla rekabete açılan insanlar, yarın kendi sermayelerinin hangi çerçevede görüleceğini bilememektedirler. Bu konuda Hükümetimizce, derhal ve derhal Kıbrıs için bir millî ticarî seferberlik yapılmalıdır. Evet, mutlaka, devlet karşıtı olan insanlar varsa cezasını görecektir; ancak, devletin her zaman yanında olan, devletine canını veren, devleti uğruna malını feda eden bu yüce milletin duygularıyla oynanmamalıdır.

Bu seferberlik nasıl yapılabilir, nasıl geliştirilebilir: Mademki Türkiye’nin sermaye grupları, büyük sermayesi Kıbrıs’a gitmiyor, Türkiye de, Kıbrıs’ta kuracağı şirketler marifetiyle, KOBİ’lerinin marifetiyle -bugün her ne kadar budanmış, ufku daraltılmış olsa da- hem yatırımını hem tarım üzerinde sanayileşmeyi mutlaka gerçekleştirecektir; bizim bu birikimimiz vardır.

Ülkemizde eğitim ve öğretimin önemini bilmeyen yoktur. Eğitimde de sancılı bir dönem geçirmekteyiz. Evvelden, herhangi bir şekilde sorun yaratmazken, bugün mezun oldukları okullardan dolayı tereddüt geçiren çocuklarımızın, yarın aynı tereddüte maruz kalmamaları için Kıbrıs’taki üniversite öğretiminin mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesi ve daha fazla öğrenciye hitap eder hale getirilmesi elzemdir, gereklidir. Özellikle Magosa’da kurulu olan üniversite sayesinde, Kıbrıs’ın ve Magosa’nın, uluslararası platformda, eğitim âleminde çok ciddî olarak yer aldığını görmek, oradaki dinamik, genç nüfusu görmek, ileriki yılların yöneticileri olacak gençlerin, Kıbrıs’ta, Türk Cumhuriyeti sınırındaki üniversitelerde yetişerek mezun olduklarını görmek, bizlerin de kıvancı olacaktır.

Bir Yakındoğu Üniversitesinden gelen mektupta, sevinerek gördük ki, üniversite, aynı şekilde, bu yıl da burs vereceğini belirtmektedir. Bunun daha da artacağını ümit ederiz. Kıbrıs’a olan ilginin devamını ve sadece Türkiye Cumhuriyetinden değil, aynı zamanda Türk cumhuriyetlerinden ve dünyanın her bir yanından gelecek öğrencilerin, istikbalin yöneticilerinin, buralarda öğrenim görmesine Türkiye’nin de destek vermesini diler, arzu ederiz.

Biz, Kıbrıs’ta, Türk Milletinin ve Kıbrıs Türkü’nün hakkını koruma gayretinde bulunurken, kendi ülkemizde, Karadenizimizde, İstanbulumuzda, halen, Helenizmin ve Pontus’un sevdalarıyla yananlara ve bunların emellerine, hain emellerine alet olanlara karşı da, Hükümetimizin, aynı hassasiyeti, aynı kararlılığı göstermesini diler, arzu eder, bu konuda da dikkatinizi çekeriz.

Türk Devleti, ecdadından yadigâr kalan, gerek ülkesinde yaşayan vatandaşları, gerek dünya coğrafyasına serpilmiş soydaşları ve akrabaları kanalıyla, küçük düşünme lüksüne sahip olmayan bir devlettir. Bizim, büyük düşünmeye ihtiyacımız yoktur...

(Mikrofon, otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tabiî, süreye ihtiyacınız var, değil mi efendim.

Buyurun.

OSMAN ÇİLSAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz, büyük düşünmek mecburiyetinde olan, asil, yüce bir milletin devamı olarak, mutlaka ve mutlaka, Kıbrıs’ta da bu büyük projelerimizi ortaya koymalıyız, bütün Türk âlemi, her birimiz, siyasî konuşma yapmaya çıktığımızda “Adriyatik’ten Çin Seddine” lafını çok rahat kullanabilmenin gururunu nasıl taşıyorsak, bu gururu taşımanın gereğini de mutlaka yerine getirmeliyiz. O bakımdan, Kıbrıs, Türkiye için önemi hiçbir zaman tartışılmayacak, tamamen, Türkiye neyse Kıbrıs’ın o, Kıbrıs neyse Türkiye’nin o olduğunu bildiğimiz bir güzide vatan köşesidir.

O güzide topraklardaki kardeşlerimizi, şahsım ve Partim adına saygıyla selamlıyor, Yüce Heyetinize en derin hürmetlerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çilsal, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün amir hükmü gereği, milletvekillerinden bir arkadaşımıza 5 dakikalık süreyle söz vereceğim.

Sayın Mehmet Ekici, buyurun efendim. (BBP sıralarından alkışlar)

MEHMET EKİCİ (Ankara) – Sayın Başkanı ve Genel Kurulu, saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Kıbrıs millî davasının, tarihî ve jeopolitik gerçekleri dışında, Türkiye Cumhuriyetinin, cumhuriyet tarihinin en ciddî askerî başarısı sonucu elde edilen yeni bir durum ve hak korunması şeklinde anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Özellikle, geldiğimiz son noktada, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin, özellikle de Avrupa Birliğinin, Türkiye’nin stratejik öneminin azaldığı noktasından hareketle, Kıbrıs konusunu bir Avrupa Birliği meselesi haline getirmiş olması karşısında, elbette, en ciddî, en vakur ve en kararlı tavrımızı almamız gerekir diye düşünüyorum. Batı, Amerika ve Birleşmiş Milletlerin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, devlet olarak, Rum Devletiyle birlikte eşit kimlikte tanıması ve kabul etmesi şarttır. Ada’da, Rumlardan daha çok söz ve hak sahibiyiz; Ada’nın tarihî geçmişi de bunu ispatlamaktadır.

Ada’da problemlerin çözümü isteniyor ve çözüm yolları aranıyorsa, devletten devlete konuşma ve anlaşma şartı gerekir. Rumların devlet, Türklerin toplum; Klerides’in cumhurbaşkanı, Sayın Denktaş’ın toplum temsilcisi olarak bir masa başında toplanması suretiyle sonuç alınması mümkün değildir. Türkiye, bu konudaki politikasında ısrarlı olmalıdır ve kesinlikle taviz vermemelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin devlet olarak muhatap alınması zorunluluğu vardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Devleti, devlet olarak, eşit kimlik, eşit hak ve eşit söz sahibi olarak kabul edilirse, ancak o zaman bir masa başında toplanmak ve sonuç almak mümkün olur.

Türkiye, 28 Aralık 1995 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanları tarafından imzalanan ortak deklarasyonun arkasında durduğunu devamlı olarak belirtmelidir ve keza, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Ocak 1997 tarihli kararındaki kararlılığını teyiden ortaya koymalıdır. Tabiî, bütün bunları yaparken, özellikle Hükümetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sokaktaki vatandaşlarımız kadar duyarlı olduğunu da ortaya koyması ayrı bir mecburiyet olarak önümüze çıkmaktadır.

Kıbrıs meselesi üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, gerekli duyarlılığı göstereceğine eminiz; ancak, problem, sadece Avrupa Birliği nezdinde yapılacak birtakım diplomatik girişimlere, Birleşmiş Milletler nezdinde, Amerika Birleşik Devletleri nezdinde yapılacak girişimlere bağlı bırakılırsa sonuç alamayacağımız kanaatindeyiz; çünkü, Kuzey Kıbrıs’ın, özellikle, Güney Kıbrıs Rum kesimine oranla, gelir seviyesi azdır; 11-12 bin dolar civarında millî gelir seviyesine rağmen, 3 bin dolar seviyesi kötü bir seviyedir; bu, destekle sağlanan bir seviyedir. Özellikle, Kıbrıs ekonomisinin güçlendirilmesi noktasında bir faaliyet götürmek durumundayız.

Kıbrıs’ın şu anda en önemli problemleri su ve kuraklıktır. Türkiye, su ile ilgili söylemlerini bir an önce eylem haline dönüştürmelidir. Büyük Birlik Partisi olarak daha önce teklif ettiğimiz, Manavgat Çayının Kıbrıs’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine akıtılması ve eğer yurtdışına satışı düşünülüyorsa -mesela İsrail’e ve Ortadoğu ülkelerine bu suyun satışı düşünülüyorsa- bu satış terminallerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinden geçirilmesi ve bu sayede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin su isteyen ülkeler nezdinde itibar kazanmasının sağlanması, kuraklık problemine çare bulunması ve ekonomisinin düzeltilmesi önemli bir problem olarak önümüzde duruyor. Bu konudaki fizibilite ve proje aşamasındaki çalışmaları; eğer, mevcut Hükümetimiz eyleme dönüştürürse, yaptığı en ciddî başarı bu olacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EKİCİ (Devamla) – 1 dakika daha süre verin Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – Ayrıca, kararlılık, sadece diplomatik mesajlarla ortaya konulmaz; Türkiye, Maraş’ı yıllardır boş bırakmıştır; Maraş mutlaka iskâna açılmak suretiyle, Türkiye Cumhuriyetinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu konudaki kararlılığı ortaya konulmalıdır.

S-300 füzeleri meselesini de, konvansiyonel bir tahrip meselesi olmaktan çok, diplomatik bir mesele olarak, Rusya’nın meseleye intikali olarak ele almamız gerektiğini de bir tavsiye olarak arz ediyorum.

Büyük Birlik Partisi olarak bizlerin, Kıbrıs millî davasında, iktidarlar kim tarafından kurulu olursa olsun, daima cumhuriyet hükümetlerinin arkasında olduğumuzu beyan ediyor, Genel Kurulu saygı ve hürmetle selamlıyorum. (BBP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekici, çok teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, milletçe çok büyük önem atfettiğimiz Kıbrıs konusunda gruplarımızın görüşlerini ifade etmesine fırsat veren Sayın Hükümet sözcüsüne, gruplarımıza teşekkür ediyorum.

Bütün arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, söylemler eylemlerle desteklenmedikçe, meselelerin çözümü mümkün değildir. Kıbrıs meselesini, sadece stratejik olarak görmenin eksik olduğunu, tarihî önemini kavramaya mecbur olduğumuzu ve şehit emaneti olduğunu yüreğimize oturtmaya mecbur olduğumuzu ifade ediyor, hepinize teşekkür ediyorum.

Bu suretle, gündemdışı görüşmelerimiz tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; sırasıyla okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 67 arkadaşının, Türk Hava Kurumu yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/249)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yıllardan beri, özellikle Kurban Bayramları döneminde, Türk Hava Kurumu Başkanı ve yöneticileri hakkında, kurumun maddî ve manevî imkânlarını har vurup harman savurdukları, vahim boyutlarda şahsî menfaat temin ettikleri, vatandaşlarımızın kurban derilerini âdeta gasp ederek terör estirdikleri ve kurum imkânlarını suiistimal ettikleri iddiaları kamuoyunda yaygın bir hale gelmiştir.

Bu durum ise, başta, kuruluş amacı Türk havacılığını güçlendirmek olan Türk Hava Kurumunun yıpranmasına, memleketimizde toplumsal barışın ve huzurun bozulmasına, vatandaşlarımızın mağduriyetine ve bütün olumsuzlukların neticesinde ülke yönetimine karşı bir güven kaybına sebep olmakta, bundan dolayı da kamu nezdinde ararejim tartışmaları daha da güçlenmektedir.

Yukarıda bahsi geçen bu iddiları vuzuha kavuşturmak için, Türk Hava Kurumu uygulamaları, özellikle Türk Hava Kurumu Başkanı Sayın Atilla Taçoy ve yönetimi hakkında, Anayasanın ve İçtüğüzün ilgili hükümleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1 – Azmi Ateş (İstanbul)

2 – Bülent Arınç (Manisa)

3 – Mustafa Ünaldı (Konya)

4 – Veysel Candan (Konya)

5 – Ahmet Çelik (Adıyaman)

6 – Mehmet Fuat Fırat (İstanbul)

7 – Zeki Ünal (Karaman)

8 – Latif Öztek (Samsun)

9 – Abdullah Örnek (Yozgat)

10 – Musa Demirci (Sıvas)

11 – Cevat Ayhan (Sakarya)

12 – Muhammet Polat (Aydın)

13 – Ersönmez Yarbay (Ankara)

14 – Memet Emin Aydın (Siirt)

15 – Fethullah Erbaş (Van)

16 – Abdüllatif Şener (Sıvas)

17 – Maliki Ejder Arvas (Van)

18 – Şaban Şevli (Van)

19 – Tevhit Karakaya (Erzincan)

20 – Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)

21 – Naci Terzi (Erzincan)

22 – Fethi Acar (Kastamonu)

23 – Mikail Korkmaz (Kırıkkale)

24 – Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

25 – Abdullah Özbey (Karaman)

26 – Mustafa Kemal Ateş (Kilis)

27 – Feti Görür (Bolu)

28 – Hayrettin Dilekcan (Karabük)

29 – Nezir Aydın (Sakarya)

30 – Osman Yumakoğulları (İstanbul)

31 – İ. Ertan Yülek (Adana)

32 – Mehmet Sıddık Altay (Ağrı)

33 – Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)

34 – Abdullah Gencer (Konya)

35 – Ali Oğuz (İstanbul)

36 – Abdullah Arslan (Tokat)

37 – Şinasi Yavuz (Erzurum)

38 – Sıtkı Cengil (Adana)

39 – Necati Çelik (Kocaeli)

40 – Mustafa Köylü (Isparta)

41 – Suat Pamukçu (Bayburt)

42 – Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

43 – Yaşar Canbay (Malatya)

44 – Hüseyin Kansu (İstanbul)

45 – Hasan Hüseyin Öz (Konya)

46 – Ahmet Bilge (Ankara)

47 – Nedim İlci (Muş)

48 – Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

49 – İlyas Arslan (Yozgat)

50 – Zeki Karabayır (Kars)

51 – Aslan Polat (Erzurum)

52 – Ömer Faruk Ekinci (Ankara)

53 – Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)

54 – Hanifi Demirkol (Eskişehir)

55 – Yakup Budak (Adana)

56 – Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

57 – Saffet Benli (İçel)

58 – Zeki Ergezen (Bitlis)

59 – Ekrem Erdem (İstanbul)

60 – Ahmet Nurettin Aydın (Siirt)

61 – Musa Uzunkaya (Samsun)

62 – Sabahattin Yıldız (Muş)

63 – Nurettin Kaldırımcı (Kayseri)

64 – İsmail Özgün (Balıkesir)

65 – Metin Perli (Kütahya)

66 – Fikret Karabekmez (Malatya)

67 – Ramazan Yenidede (Denizli)

68 – Lütfi Yalman (Konya)

Gerekçe:

Ülkemizde, uzunca bir zamandan beri, özellikle Kurban Bayramları döneminde, Türk Hava Kurumu mensupları ile vatandaşlarımız arasında çok yoğun bir çatışma ortamının oluştuğu, medyanın birinci haberleri arasında yer almaktadır.

Gönlümüz arzu ederdi ki, en azından bu Kurban Bayramı münasebetiyle halkımızla yöneticilerimiz arasında, her zamankinden çok ihtiyacımız olan sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik tohumları ekilsin.

Yani, Türkiye, diniyle barışsın ve ideolojilerden arınmış demokratik bir devlet haline gelsin; ama, olmadı. Bu mantıkla, bu yönetim anlayışıyla olmayacağı da anlaşılıyor.

Bu huzursuzlukların temel sebeplerinden birisi de, THK mensupları veya görevlendirdiği kişiler, yanlarına polis veya jandarmayı da alıp evlere, derneklere, vakıflara, Kur’an kurslarına ve camilere baskınlar yaparak, vatandaşlarımızın ellerinden zorla, âdeta derilerini gasp ederek, terör havası estirmektedirler.

Benzeri, ancak, yasakçı, dayatmacı, hak hukuk tanımaz totaliter yönetimlerde görülebilen bu durum ise, memleketimizde toplumsal barışı ve huzuru zedelemekte, vatandaşlarımızın mağduriyetine sebep olmaktadır.

Oysa, bugünlerde, medyada, THK’nın imkânlarının har vurulup harman savrulduğu, suiistimallerin dizboyu olduğu, kaynakların yerinde, isabetli ve gayesine uygun olarak kullanılmadığı şeklinde sayısız haberler yer almaktadır.

Bu meyanda, 8-9 Kasım 1997’de 35 incisi yapılan THK’nın Genel Kurulunda, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görev yapan Korgeneral Cumhur Asparuk konuşmasında, THK’daki yolsuzlukları bir bir anlattıktan sonra “eğer, bu söylediklerimin tersini kanıtlarsanız, huzurlarınızda rütbelerimi sökeceğim” şeklindeki ifadesi, 10 Kasım 1997 tarihli gazetelerde geniş yankı uyandırdı.

Ayrıca, basında yer alan iddialar arasında;

1- Yasalar gereği, THK tarafından toplanan derilerin yüzde 40’ı kuruma, yüzde 25’i Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna, yüzde 15’i Kızılay’a, yüzde 15’i Çocuk Esirgeme Kurumuna, yüzde 5’i de Diyanet Vakfına bırakılması gerekirken, 1992 yılından beri bu kurumların payının ödenmediği, bu payın bugün toplam miktarının 1 trilyon 714 milyar lira olduğu,

2- Atilla Taçoy ve Yönetim Kurulu üyeleri, eşleriyle birlikte, 1997 yılında Cannes Film Festivaline katıldı. Festival boyunca yapılan harcamaların, anlaşıldığı kadarıyla, fitre, zekât ve kurban derilerinden elde edilen paralardan karşılandığı,

3- a) Yolsuzluk nedeniyle işten çıkarılan pilotların başka şubelerde tekrar göreve başlatıldığı,

b) Sayın Taçoy’un, kurumun uçaklarını makam uçağı haline getirdiği,

c) Kurumda, özellikle uçuşlar konusunda yolsuzluklar yapıldığı, yapılmayan uçuşların yapılmış gibi gösterildiği, iki saat süren uçuşların kayıtlara üç saat olarak geçildiği de medyada yer alan yaygın haberler arasındadır.

Netice olarak, yukarıda bahsettiğimiz ayyuka çıkmış yolsuzluk iddialarının yanında, medyada daha nice, sayısız iddialar yer almaktadır.

Bu durum ise, kuruluş amacı Türk havacılığını güçlendirmek, insanımıza sevdirmek “istikbal göklerdedir” diyerek ülke kalkınmasına katkıda bulunmak olan ve Atatürk tarafından kurdurulan THK’ya karşı vatandaşlarımızın güvenini ve desteğini her geçen gün azaltmaktadır.

Bütün bu izahlarımızın ışığı altında, bu kurumun daha fazla yıpranmasını önlemek, üzerindeki şaibeleri kaldırmak, vatandaşlarımızın bu kuruma karşı oluşan güvensizliğini gidermek, kaynaklarının yerinde, isabetli kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek, açığa kavuşturmak gerekmektedir. Bundan sonra, her Kurban Bayramı döneminde THK ile vatandaşın münasebetlerini çağdaş hukuk devletindeki düzeye çekmek için mevcut engellerin kaldırılmasını sağlamak amacıyla bu Meclis araştırması hazırlanmış ve Yüce Heyetinizin huzuruna getirilmiştir.

Genel Kurulun takdirlerine arz olunur.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak; Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır; okutuyorum:

2. — Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt ve 57 arkadaşının, Marmaris-İçmeler Belediyesince yeşil alan olarak belirlenen ve sonra millî park alanı ilan edilen ormanlık bir sahayı kanuna aykırı şekilde bir şahsa tahsis ettiği iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Muğla-Marmaris-İçmeler Kasabası Boynuzbükü mevkiinde kâin 65 bin metrekarelik ormanlık saha, 7.3.1996 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla millî park ilan edilmiş, Millî Parklar Kanunu ve Kanunla ilgili yönetmelik gereği, millî park sınırları içerisinde doğal karakteri koruyacak alanda, doğal dengeyi, ekolojik yapıyı bozacak herhangi bir işlem yapılmaması; ancak, buraların gelişme planları ile uygulama, imar planları yapıldıktan sonra işlem yapılması, Orman Bakanlığı Millî Parklar Daire Başkanlığının 27.3.1996 gün ve 164 sayılı yazısıyla İçmeler Belediyesine bildirilmiştir.

Buna rağmen, Grand Yazıcı Oteli sahibi ve ANAP Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı tarafından, millî park sınırları içerisinde kalan ormandaki çam ağaçları tahrip edilerek, imar mevzuatına ayıkırı bir biçimde inşaat yapıldığı, 30.4.1997 günü İçmeler Belediyesi Fen İşlerince tespit edilerek, inşaatın mühürlendiği; konu ile Belediye Encümeninin 6.5.1997 gün ve 317 sayılı kararıyla mevzuata aykırı yapının yıkılması için yedi günlük süre verildiği; ancak, 23.6.1997 tarihinde, yine Fen İşlerince yapılan kontrolde, bahse konu olan alandaki mevzuata aykırı yapıların verilen süre içerisinde yıkılmadığı; bunun üzerine, Belediye Encümenince, 24.6.1997 gün ve 491 sayılı kararla, İmar Kanununun 32 ve 40 ıncı maddelerine göre 600 milyon TL para cezasıyla birlikte, mevzuata aykırı yapıların yıkılmasına, ayrıca, mal sahibi tarafından yıkılmadığı takdirde yüzde 20 fazlasıyla mevzuata aykırı yapıların belediyesince yıktırılacağı mal sahibine bildirilmiştir.

Bu alan, daha önce, 21.6.1994 tarih ve 32 sayılı, Belediye Meclisince alınan karar gereğince, orman alanlarının bozulmaması ve içmelerin yeşil siluetinin kaybolmaması için, karayolu batısının park alanı haline dönüştürülmesi ve bu bölümlerdeki orman alanlarının kalitesinin yükseltilmesi ve halkın kullanımına açılması için, Orman Bakanlığıyla ortak bir çalışmaya gidilmesi kararlaştırılmıştır.

Aynı meclis, hazırlatmış olduğu 1/5 000 ölçekli revizyon ilave, nazım imar planını, 7.6.1995 tarih ve 48 sayılı kararı ile onaylamış ve mevzuat gereği, İçmeler Beldesi turizm alan ve bölgesi niteliğinde bulunduğundan, 2634 sayılı Yasanın 7 nci maddesine göre, bu kararlar ve bunlara göre çizilmiş 1/5000 ölçekli planlar Turizm Bakanlığına sunulmuş, Turizm Bakanlığının uygun görüşü ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, İçmeler Belediye Başkanlığına muhatap 4.1.1996 tarih ve 269 sayılı yazısı ile mezkur karar ve planları, meclis kararındaki tüm gerekçeler ve ilkeleriyle eski Altın Yunus Oteli ile Karataş arasındaki Marmaris İçmeler yolunun üst kısmında bulunan orman alanının imar planında, park, yeşil alan olarak gösterilmesi için tadilat yapılmasına dair kararın onandığı İçmeler Belediye Başkanlığına tebliğ edilmiştir.

İşte tam bu sırada, Grand Yazıcı Oteli sahibi ANAP Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı, hükümet değişikliğinden de istifade ederek devreye girmiş, gerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve gerekse Turizm Bakanlığı müştereken Grand Yazıcı A.Ş. Turistik Tesislerinin bulunduğu alana inhisar etmek üzere bu alandaki yapılaşma yasağı kaldırılarak, bu alanın yapılaşmaya açılarak turistik tesis alanına dönüştürülmesi şeklinde bir plan tadili yapılması İçmeler Belediyesinden bizzat Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca istenilmiş, belediye meclisi, bu isteği, yasal gerekçelerle, böyle bir değişikliğin ülke turizmine ve İçmeler Beldesine büyük darbe vuracağına işaret ederek 8.8.1997 tarihli yazısıyla ret cevabı vermiştir.

Bu defa, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı belediyeyi ikna edemeyince, eski görüşünü tamamen değiştirerek yukarıda zikredilen ve 4.1.1996 tarih ve 269 sayılı yazısıyla belediyeye bildirdiği plan tadilatının onanması kararını geri almış, mezkur içmeler 1/5000 ölçekli revizyon ilave nazım imar planındaki ormanlık alanı Grand Yazıcı Oteli sahibi İbrahim Yazıcı’ya ismen tahsis edilmiştir.

Görüldüğü gibi, Bayındırlık ve İskân Bakanı kendi partisine mensup ve halen ANAP Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı’yı menfaatlendirmek için yasadışı yollarla, daha önce belediyece yeşil alan olarak tefrik edilen ve sonra Orman Bakanlığınca millî park alanı ilan edilen ormanlık sahayı kendi yandaşına ismen tahsis etmekle görevini kötüye kullanmıştır.

Bu nedenlerle Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

1 – M.Kemal Aykurt (Denizli)

2 – Fevzi Arıcı (İçel)

3 – Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

4 – Turhan Güven (İçel)

5 – Mehmet Gölhan (Ankara)

6 – Mehmet Gözlükaya (Denizli)

7 – Ayvaz Gökdemir (Kayseri)

8 – Turhan Tayan (Bursa)

9 – Abdülbaki Ataç (Balıkesir)

10 – Ergun Özdemir (Giresun)

11 – Nevzat Köse (Aksaray)

12 – Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

13 – İsmail Kalkandelen (Kocaeli)

14 – Esat Kıratlıoğlu (Nevşehir)

15 – Nevfel Şahin (Çanakkale)

16 – Nurhan Tekinel (Kastamonu)

17 – Ali Rıza Gönül (Aydın)

18 – Mustafa Çiloğlu (Burdur)

19 – Tahsin Irmak (Sıvas)

20 – Sezal Özbek (Kırklareli)

21 – Ayfer Yılmaz (İçel)

22 – Meral Akşener (İstanbul)

23 – Cihan Paçacı (Elazığ)

24 – Bekir Aksoy (Çorum)

25 – Rıza Akçalı (Manisa)

26 – Nahit Menteşe (Aydın)

27 – Necati Çetinkaya (Konya)

28 – Hasan Ekinci (Artvin)

29 – Halil Yıldız (Isparta)

30 – Hacı Filiz (Kırıkkale)

31 – Haluk Yıldız (Kastamonu)

32 – İsmail Karakuyu (Kütahya)

33 – İsmet Attila (Afyon)

34 – Zeki Ertugay (Erzurum)

35 – Bahattin Şeker (Bilecik)

36 – Doğan Baran (Niğde)

37 – Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

38 – Halit Dağlı (Adana)

39 – Mustafa Dedeoğlu (Muğla)

40 – Necmettin Dede (Muş)

41 – Salih Sümer (Diyarbakır)

42 – Ümran Akkan (Edirne)

43 – Nihan İlgün (Tekirdağ)

44 – Yusuf Bacanlı (Yozgat)

45 – İrfettin Akar (Muğla)

46 – Kadir Bozkurt (Sinop)

47 – Sedat Edip Bucak (Şanlıurfa)

48 – Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman)

49 – Ufuk Söylemez (İzmir)

50 – Necmi Hoşver (Bolu)

51 – Ahmet Bilgiç (Balıkesir)

52 – Mehmet Ali Yavuz (Konya)

53 – Hayri Doğan (Antalya)

54 – İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

55 – Bayar Ökten (Şırnak)

56 – Salim Ensarioğlu (Diyarbakır)

57 – Ahmet İyimaya (Amasya)

58 – Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, biraz önce okunan gensoru önergesi, daha önce sayın üyelere dağıtılmıştı; önergenin görüşme günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Şimdi, komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/334)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 21.4.1998

Yakup Hatipoğlu

Diyarbakır

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, şimdi “Özel Gündemde Yer alacak işler” bölümüne geçeceğiz; ancak, yüksek izninizle, 17.15’te yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.06

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, kaldığımız yerden çalışmalara devam edeceğiz.

Hatırlanacağı üzere, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” bölümüne geçmiştik.

IV. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. — Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 20 arkadaşı ile İçel Milletvekili Mustafa İstemihan Talay ve 30 arkadaşının, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/185, 186) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 466) (1)

BAŞKAN – Şimdi, Genel Kurulun 14.4.1998 tarihli 76 ncı Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 466 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Sayın Komisyon hazır mı efendim? Komisyonunun hazır olduğu müşahede olundu.

Sayın Hükümet hazır mı efendim? Hükümet de hazır.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede, ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer sayın üyeye, şahısları adına iki sayın üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, Komisyon ve Hükümete de söz verilecektir. Bu suretle, Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır, İçtüzüğümüzün 104 ve 103 üncü maddeleri mucibi. Her ne kadar, büyük rakamı önce okudumsa da, müzakere sırası öyle olduğu içindir.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükümet ve siyasî parti grupları için 20’şer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için 10’ar dakikadır.

Komisyon raporu 466 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Raporun üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Şu ana kadar elimize gelen talepler muvacehesinde görülüyor ki, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Ertuğrul Yalçınbayır, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Hayati Korkmaz... Tabiî, ikisi de Bursa Milletvekili. Bölge işi olduğu için, zannediyorum...

Sayın önerge sahiplerinden söz talebi gelmedi; dolayısıyla, gruplar adına söz talebinde bulunanları çağırıyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Yalçınbayır; buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/185 ve 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize, ANAP Grubu ve şahsım adına, barış, esenlik ve mutluluk dileklerimi sunuyorum.

 

(1) 466 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bilindiği gibi, 2 Mayıs 1997 ve 3 Mayıs 1997 tarihlerinde Flash-TV’ye yönelik olarak yapılan saldırı, mühürleme ve kapatma olaylarıyla ilgili iki araştırma önergesi verilmişti. Sayın Yaşar Okuyan ve 20 arkadaşıyla birlikte Sayın İstemihan Talay ve 30 arkadaşı tarafından verilen önergeler, içerikleri itibariyle birleştirilmiş, Genel Kurulda 13 Mayıs 1997 günü görüşülerek kabul edilmiş ve komisyon kurulmasına karar verilmişti. Komisyonun raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunması üzerine, Genel Kurulda, genel görüşme hükümlerine göre bu görüşme açılmıştır.

Konuyla ilgili olarak, olaylara kronolojik olarak baktığımızda: 1 Mayıs 1997 gecesi Flash-TV’de yayınlanan 23 üncü Saat Programına, mahkeme kararına istinaden aranan bir şahsın, telefonla, canlı yayında, katılması ve Sayın Tansu Çiller ve ailesinin kişilik haklarına yönelik saldırıda bulunması ve birtakım iddiaları serd etmesi.

Bu saldırıyı kabul etmek mümkün değildir; Türkiye Cumhuriyetinde başbakanlık yapmış, bir partinin genel başkanı ve çeşitli kademelerde bulunmuş -hatta, bir kişi dahi olsa- bir kişinin şahsiyet haklarına yönelik saldırıları hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Bu beyanları ve saldırıları, şüphesiz ki, hepimiz kınıyoruz.

Komisyonda yapılan çalışmalarda, Türk Ticaret Bankasının satışıyla ilgili iddialar hakkında, bu iddiaları doğrulayıcı nitelikte delillerin elde edilemediği görülmüştür. Bu nedenle, bu konuda, Komisyon raporunun dışında ileri süreceğim herhangi bir husus yoktur.

2 Mayıs 1997 günü saat 19.40’ta, Flash-TV’nin anahaber bülteni sırasında, Türk basın tarihinin bugüne kadar gerçekleşen en büyük silahlı baskını ve saldırısı yaşanmıştır. Bu eylemi yapanları, eylemin arkasında kim varsa onların hepsini, herhalde, hepimiz kınamaktayız. Eylem, İstanbul’un göbeğinde, Beyoğlu’nda, Tepebaşı Caddesinde faaliyette bulunan Flash TV’nin İstanbul stüdyolarında gerçekleştirilmiştir.

Eylemle ilgili olarak adlî yargıda devam etmekte olan bir dava vardır. Anayasanın amir hükmü gereği, konuya fazlasıyla girebilmenin zorluğunu takdir edersiniz. Beyoğlu 6. Asliye Ceza Mahkemesinde 1997/865 esas sayıyla açılan ceza davası devam etmektedir.

Can ve mal güvenliğine, haberleşme ve basın özgürlüğüne, kişilik haklarına yapılan silahlı saldırı, çok kişi tarafından -ikiden ziyade kişi tarafından- organize koşullarda gerçekleştirilen, toplumda korku, panik, sindirme ve yıldırma yaratmayı veya o televizyonda bunları yaratmayı amaçlayan bir saldırıdır. Kimilerine göre 40-50, kimilerine göre 60-70 kişi tarafından yapılan saldırı sırasında, bazı saldırganların, 1 Mayıs 1997 gecesi yayınlanan 23 üncü Saat Programına atıfta bulunarak “dün akşamki haberleri kim hazırladı”, “yayını nereden yapıyorsunuz”, “bizi rencide ettiniz” tehditleri dikkat çekicidir.

Olay, şeklen organize bir grup vasıtasıyla yapılabilecek nitelikte bir olay değildir; olay, tesadüflerin sonucu hiç değildir. Saldırının bir planın ürünü olduğu, dosyadaki delillerden anlaşılmaktadır; aynı anda 60-70 kişinin İstanbul’un çeşitli yerlerinden gelerek bir arada bulunmaları, şüphesiz ki, bir planın sonucudur.

60-70 kişinin, bir partili veya o partinin sempatizanı olması, bu eylemin o parti hükmî şahsiyetini bağlayacağına işaret etmez; onun, tek başına, şüphesiz ki, delili değildir. Ümit ediyoruz ki, o partinin yöneticileri de, partilerini kamuoyunda böylesine rencide eden kişiler hakkında işlem yapacaklardır; yaptıklarını ümit ediyorum.

Saldırganların, içlerinde bulundukları ortamdan cesaret aldıkları anlaşılmaktadır. Bu ortam, hangi ortamdır; bu ortam, şüphesiz ki, kurumlararası çeşitli uyumsuzlukların yaşandığı bir ortamdır. Bunun delillerini, konuşmanın akışı içerisinde göreceksiniz. Bu cesareti, bu cüreti kim, nereden, nasıl alabiliyor? Türkiye, bu kadar ucuz bir devlet mi? Bunu kimler yapabiliyor? Bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Ceza davaları devam ediyor; ama, bir hesabı da, şüphesiz ki, siyasîdir.

Dosyada, 2 Mayısta cereyan eden olaylarla ilgili ciddî delilleri bulabilmek zor. Kaldı ki, bu delilleri toplama ve takdir etme, gerektiğinde yeni suç duyurularında bulunabilme hususu, adlî yargıya ait olan bir husustur. Dava bittikten sonra, konu, ayrıca, tarafımızdan da değerlendirilecektir.

En önemli hadiselerden biri, 3 Mayıs 1997 Cumartesi günü, Dünya Basın Gününün olduğu bir günde, Flash-TV’nin mühürlenmesi ve yayının kapatılması olayıdır. Bu olay, apaçık hukuka aykırı biçimde ve keyfî işlemlerden kaynaklanarak gerçekleştirilmiştir. İşlemin kalitesine baktığınızda, keyfîlik bütün şiddetiyle ortadadır. İşlem, şifahî karara, şifahî bir emre dayalıdır; sebebi yoktur, gerekçesi yoktur, tebligatı yoktur. Oysa, bunlar, bizim yasalarımızın da emridir. Yazılı bir tebligatın olması, hem Anayasanın 125/3 hem İdarî Yargılama Usulü Kanununun 7 nci maddesinin ikinci bendi gereği hem de 7201 sayılı Tebligat Kanunu gereğidir; kişilerin, kendileri hakkında yapılan işlemi bilme hakları vardır. “Biz böyle emir aldık, bunu uygulayacağız...” Bu, bu kadar ucuz değil. Türkiye Devleti, hukuk devletidir. Kararlarda, gerekçe yazmak, sebebi göstermek, yasal dayanağını ortaya koymak gerekir. Buna ulaşmamız gerekir bizim.

Uygulamayla, Flash-TV’nin Bursa Gürsu kavşağındaki merkezinde bulunan cihazları mühürlenmiş, bunun sonucu yayın kesilmiş; ayrıca, Bursa Gündoğdu Köyünde bulunan verici istasyonu da mühürlenerek kapatılmıştır.

Flash-TV’nin mühürlenme ve kapatılma olayını yaşayan bir Parlamenter olarak yaşadıklarımızı kısaca anlatmak istiyorum.

Bursalı parlamenterler olarak bir toplantıdaydık. Sayın Tayan, Sayın Yahya Şimşek, Sayın Hayati Korkmaz ve Sayın İbrahim Yazıcı ile birlikte ben, o toplantıdan sonra, 2 Mayıs günü saldırıya uğrayan Flash-TV’ye üzüntülerimizi belirtmek üzere gitmekte iken kapatıldığını öğrendik. Sayın Tayan mazeret beyan ettiler, gelmediler. Biz gittik. Gittiğimizde, Flash-TV’nin sahibiyle karşılaştık. Konu hakkında bilgi edinmek istedik; kendisinin bilgisi yoktu, işlemin sebebini bilmiyordu. Konuyu biraz müzakere ettikten sonra, işlem hakkında bilgi edinebilme maksadıyla Sayın Başbakanı aradık. Kendileri toplantıdaydı, görüşme imkânı olmadı. Onun üzerine, kendilerine bir faks çekerek, işlemi hukuken tahlil ettiğimizi, yapılan işlemin hukuka apaçık aykırı olduğunu, idarî yargıdan döneceğini, işlemin geri alınmaması halinde hukukî ve siyasî sonuçlarının telafisinin güç ve imkânsız olacağını belirttik. Biraz sonra, Sayın Kazan, lütfettiler, bizi aradılar; konuyu anlattılar, bilgi verdiler. Ben “bunları bize fakslayabilirler mi” dedim; faksladılar. Faksta, bazı bilgiler, bazı sebepler vardı, işlemin kalitesi biraz yükselmişti; Sayın Erbakan’a bilgi notu arz edilmişti. Sayın Erbakan’a arz edilen bilgi notunun tarafımızdan tahlili sonucunda, Flash-TV’nin, ilk yayın yaptığı sırada kullandığı kara linkleriyle yayın yapmasında hiçbir engel olmadığını gördük. Oysa, yapılan işlem, bütünüyle yayının ortadan kaldırılmasıydı. Sayın Kazan bunun olmadığını belirtti ve kendilerine “lütfen, televizyonu açın; Flash-TV’nin herhangi bir yayını yok” dedik.

Yayına, bu 3 üncü maddeye dayanarak başladığımızda, Telsiz Genel Müdürlüğü yetkilileri “hayır, yayına başlayamazsınız” diyorlardı; çünkü, onların maksatları, mühürleme falan değil, tümüyle yayını ortadan kaldırmaktı.

Telsiz Genel Müdürlüğü, 3 Mayısta gerçekleştirdiği bu eyleminden sonra -uygulama işleminden sonra diyeyim- RTÜK’ün, kendisinin yetkisiz olduğuna dair 5.5.1997 tarihli duyurusuna da itibar etmemiştir. O duyuruda, RTÜK, kendilerinin inhisarî yetkili olduğunu ve biraz da nezaketen, yetki sınırlarının aşıldığını söylüyordu. Oysa, ortada, apaçık yetki gaspı vardı. Gasıpların, kamu kurumlarında bulunmalarını anlayabilmek mümkün değil. Şüphesiz ki, yetki, idare hukukunun en önemli hususlarından birisi; yetki, işlemin en önemli unsuru. Hiç kimse, kaynağını yasadan almadığı bir yetkiyi kullanamaz; bu, kesinlikle, herkes için geçerlidir. Bunun, bizim sistemimizde ve uygulamamızda, mutlak surette yerleştirilmesi zarureti, her geçen gün ortaya çıkıyor. Bu, demokrasimiz için de geçerli, demokrasinin kalitesi için de geçerli, hukukun kalitesi için de geçerli.

Flash-TV’ye yapılan işlemin mahiyeti, çeşitli tereddütlere yol açacağı da dikkate alınarak, Bursa Gürsu Asliye Hukuk Mahkemesince incelendi, bilirkişiler marifetiyle incelendi ve işlemin, apaçık, yayını kesmeye yönelik olduğu ve bu sonucu doğurduğu ortaya çıktı; yani, işlem, konu itibariyle, sadece mühürleme işlemi değildi; aynı zamanda, kapatmayı da doğuruyordu. Bu nedenle, idare mahkemeleri kararlarında da görüleceği üzere, işlem, yayını kapatmayı da doğurduğu için, iptal edilmişti.

İdare, hâlâ, kendilerinin yetkili olduğunu söylüyordu; oysa, temel hak ve özgürlüklere vaki işlemlerde herhangi bir tereddüt varsa, tereddüt, daima bireyin lehinedir. Burada, işlemi acilen tesis etme zaruretini anlamak mümkün değil, cumartesi günü yapılmasını anlamak mümkün değil. 1 Mayıs, 2 Mayıs, 3 Mayıs ve bu 1 Mayısların öncesinde, Flash-TV sahibine yapılan çeşitli uyarılar... Bunlar, dosyada mevcut. Siyasî makamlar tarafından, çeşitli programlar nedeniyle bir yayıncının uyarılmasını, tehdit edilmesini, aba altından sopa gösterilmesini kabul etmek mümkün değil. Bunlar, herhalde, gelişmiş ülkelerde, başlıbaşına, istifa, görevden alma veya gensoruyla düşürme sebepleridir.

Mahkemeler, hem Telekom’un işlemi aleyhine hem Telsiz Genel Müdürlüğünün işlemi aleyhine karar verdi; ama, mahkemelerin bu kararları neden uygulanmadı?

Cumartesi günü apansızın gelen kişiler, 3 Mayısta gelen kişiler, idarenin savunmasını almaya hiç gerek görmeksizin, 13 Mayısta mahkemenin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararını uygulamadılar. İdare, savunmayı verdi; savunmadan sonra, yine aynı karar; ama, yine aynı vurdumduymazlık! Bunları kabul etmek mümkün değil. Bu kararların uygulanmaması dahi, başlıbaşına, arkada, bir siyasî gücün olduğunu göstermektedir; tek başına bu bile, yeterli delildir.

Bilindiği gibi, Anayasanın 138 inci maddesi, mahkeme kararlarının herkesi bağladığını emrediyor. Yine, İdarî Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddesi, yürütmeyi durdurma kararları dahil, kararlarla ilgili olarak, idarenin, halin icabına göre otuz gün içinde karar tesis etmesini emrediyor. Buradaki halin icabı, derhal açmaktır. Cumartesi günü baskın yaparcasına televizyonu kapayanlar, mühürleyenler, mahkeme kararını, hangi hakla, hangi yetkiyle bir ay geciktirebildiler? Böylesine uygulamaları kabul edebilmek mümkün mü?!

Bu kişilerin arkasında bir siyasî güç yok mu? Bunlar, hangi kuvvetten, hangi güçten cesaret alıyor? Bunları nasıl kabul edebiliriz?! Burada, apaçık, ilgili bakanın soruşturmaya tabi işlemi vardır. Bu araştırma komisyonu raporundan, en azından, benim çıkardığım sonuç, ilgili bakanın soruşturulmasıdır. Görevin kötüye kullanıldığı kanısındayım; soruşturulur, değerlendirilir; ama, bu deliller bile, başlıbaşına, yeter diye de düşünüyorum.

Konuyla ilgili Başbakana, Başbakan Yardımcısına, Telsiz Genel Müdürlüğüne, Telekom Genel Müdürlüğüne, Sayın Bakana, konu, etraflıca anlatılmıştır; mahkeme kararlarının uygulanması istenmiştir. Artık, Türkiye’de, mahkeme kararını uygulamayan, kim olursa olsun, yargı önüne çıkabilmelidir; bireyin hukukunun korunabilmesi için bunlar gereklidir.

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Bunların hepsi yalnış, hiçbiri doğru değil; yapmayın, yapmayın!

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – Bu, benim şahsi kanaatim. Gelin, bunları yapalım. Yoksa, keyfîlik, dizboyu olur; hukuksuzluk dizboyu olur. Hiç kimsenin, bu ülke insanını, idareden soğutmaya hakkı yoktur.

Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; hukuk devleti, şüphesiz ki, devletin hukukunun hâkim olduğu bir devlet de değildir. Devlet kaynaklı, devlet destekli, devlet istekli değil; bireyin hukukunu korumak, bizim kanunlarımızda emredilmiştir; uygulama bunun aksine cereyan ediyorsa, bunu ters çevirmek hepimizin görevidir.

Demin, Sayın Başkan “yazılanlar eylemle desteklendikçe hüküm ifade eder” dediler. Anayasamıza bakalım, hukuk devletiyiz; Anayasamıza bakalım, hukukun üstünlüğü emredilmiştir; ama, uygulamalarımıza bakıyoruz, bu olaydaki uygulamalara bakıyoruz, hukuk bunun neresinde; temel hak ve özgürlüklerin korunması bunun neresinde?! Bu acele niye?! Bunları, herhalde, hem siyaseten hem de hukuken daha da tartışacağız.

Ben, konuyla ilgili, Telsiz Genel Müdürlüğü yetkilidir, şu yetkilidir bu yetkilidir; bunlara girmeye hiç gerek görmüyorum...

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) –Niye girmiyorsun?..

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – Çünkü, 3984 sayılı Yasa, apaçık, inhisarî yetkiyi getirmiştir. Bu yasa, sonradan çıkan bir yasadır.

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – RTÜK’ün yazısını okudun mu Sayın Yalçınbayır?

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – Evet; ne diyor o yazıda, ne diyor yazıda?..

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Mealen söylüyorum: Biz bu işlemi yapmaya daha hazır değiliz ve bu konuda Telsiz Genel Müdürlüğü yetkili diyor. Yani, tek taraflı yapmayın, ayıp oluyor!

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – Hayır, hiç de tek taraflı değil; bunların yasal delilleri, iki mahkeme kararıdır; iki mahkeme kararı, apaçık, bunları ortaya koymuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Burada da var mahkeme kararları...

BAŞKAN – Sayın Yalçınbayır, efendim...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – Evet Sayın Barutçu, mahkeme kararlarını lütfen okuyun ve herhalde, hukukun üstünlüğünü, her şeye rağmen, bu ülkede, hepimiz birlikte hâkim kılacağız, demokrasinin kalitesini hepimiz birlikte yükselteceğiz, kanunların kalitesini birlikte yükselteceğiz. Böylesine eylem ve işlemde bulunan kişileri, bu siyaset sahnesi, bu siyaset tasfiye etmedikçe, bunların önüne geçilemeyeceğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yalçınbayır, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Korkmaz; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HAYATİ KORKMAZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun hazırladığı rapor üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.

Geçen yılın mayıs ayında Flash Televizyonunda canlı yayına telefonla katılan ve aranmakta olan bir şahsın açıklamaları sonrası gelişen olaylar, demokratik hukuk devletinde olmasını asla arzu etmeyeceğimiz türden olaylardır.

İstanbul’un merkezinde bulunan Flash Televizyonunun stüdyoları, günün en canlı saatlerinde, bir gün önceki bu yayını bahane ederek silahlı baskın düzenleme cüreti gösterilmesinin şoku hâlâ yaşanırken ve suçluların bir an önce yakalanması kamuoyu tarafından istenirken, 3 Mayıs Dünya Basın Gününde, Flash Televizyonunun Bursa yayın merkezinin yayını, Telsiz Genel Müdürlüğünün elemanları tarafından, emniyet güçlerinin eşliğinde, kara link cihazlarının mühürlenmesi sonucu durdurulmuş; ardından da, kablolu ve uydu yayını kesilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonu tarafından, konuya ilişkin verilen her iki önergedeki araştırılması istenilen konulara yanıt aranmıştır. Konuşmamın bundan sonraki bölümünde bu konulara ilişkin düşüncelerimizi açıklayacağım.

Yayıncılık ilkelerine uygun olarak önceden canlı yayına katılacağı duyurulan ve kanunca aranmakta olan kişi, Sayın Tansu Çiller’in özel yaşamıyla ilgili bazı açıklamalar yapmış; ayrıca, bazı yolsuzluk iddialarında ve isnatlarında bulunmuştur.

Her kim olursa olsun, özel yaşamının bu şekilde deşifre edilmesini kabul etmek mümkün değildir; ancak, canlı yayında bir konuşmacının ne konuşacağını denetlemek de oldukça zor olduğundan, zaman zaman bu tür olaylar meydana gelmektedir. Bu tür olayların yaşanması durumunda, hukukî yollar açıktır. Ayrıca, RTÜK, bu tür yayınlarda sorumluluğu bulunan televizyon kuruluşlarına, yasalar çerçevesinde cezalar vermektedir. Bu bağlamda, yasadışı cezalandırma yöntemlerinin tarafımızdan kabul görmesi mümkün değildir.

Flash Televizyonuna yapılan saldırıyla ilgili olarak yapılan araştırmada, saldırının önceden planlanmış ve organize bir şekilde gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır; ancak, güvenlik güçlerinin olayın üzerine gitmekte gösterdikleri isteksizlik ve bu kadar kapsamlı bir eylem konusunda yeterli istihbarat yapılmaması sonucu faillerin çoğunun yakalanmamış olması, olay üzerindeki şaibeleri artırmıştır. Bu yaklaşım, baskının kimler tarafından gerçekleştirildiği yolundaki soruların cevaplandırılmasını engelleyen önemli bir etken olmuştur. Ayrıca, sonradan yakalananların verdikleri ifadeler, kendilerini teşhis etmek için uygulanan yüz yüze teşhis yönteminin yanlışlığı yanında, basına verilen çelişkili açıklamalar, kamuoyunun beklentilerine cevap vermekten çok uzak olmuştur. Bu olay, çözümlenememiş bir vaka olarak, halen gündemdeki yerini almaktadır.

Türk Ticaret Bankasının satışıyla ilgili iddialara gelince: Bilgiler incelendiğinde, bankanın malî kriz içinde olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bankanın satılmasına yönelik spekülasyonların olması doğaldır. 26 Mayıs 1997 tarihi itibariyle bankanın yüzde 80 hissesinin Türk Ticaret Bankası Munzam Sosyal Güvenlik Emekli ve Yardım Sandığı Vakfına, yüzde 4,9 hissesinin Türk Ticaret Bankası Emeklilik Sandığı Vakfına ait olduğu ve yüzde 13,6 hissesinin de Hazine Müsteşarlığına ait olduğu anlaşılmaktadır. 3 Haziranda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bu hisselerin hepsini devralmıştır. Bankanın satılmasıyla ilgili spekülasyonların ve canlı yayındaki ihbar sonrası banka satışının gerçekleşmeyip, Tasurruf Mevduat Sigorta Fonuna devredilmesi hususunda hangi ölçüde etken olduğunu tespit etmek mümkün olmamıştır. Satış gerçekleşmediğine göre, 20 milyon dolarlık rüşvet iddiasının gerçekleşmesi de söz konusu olmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Flash Televizyonuna yapılan baskına ve Bursa yayın merkezinin kapatılmasına gerekçe olarak, kara ve uydu linklerinin kaçak olduğuna dair birtakım ihbarların yapıldığı gösterilmiştir. Oysa, kara linkleri, Flash Televizyonunda, yayına girdiği 1991 yılından itibaren kullanılmakta olup, bu cıhazlar kullanılmadan yayın yapılamayacağı da herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Ayrıca, bu cıhazlar halihazırda kullanılmaktadır.

Diğer taraftan, RTÜK Yasasının Resmî Gazetede yayımlandığı 24.4.1994 tarihinden önce yurda giren bütün link cihazlarının, gümrük girişi farklı isim altında, dolayısıyla farklı gümrük tarifelerinden yurda girişinin yapıldığı ve RTÜK öncesi yayına başlayan diğer yayın kuruluşlarıyla ilgili bugüne kadar herhagi bir işlem yapılmamış olması ve Flash Televizyonuna yapılan bu uygulamanın baskınla ve baskına konu olan yayınla ilgili olduğu kuşkularını daha da artırmaktadır.

Tüm bunlara istinaden, kapatma olayının, ilgili ihbarlara dayalı olarak gerçekleştirilmiş olduğunu ve daha önce gelişen olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığını düşünmek, neredeyse imkânsız görünmektedir. Hatta, zamanın Telsiz Genel Müdürünün, yaklaşık altı yıldır çalışmakta olan cihazları mühürletmek için, normal mesai gününü beklemeden, cumartesi günü kapatma işlemini uygulamış olmalarının, özverili bir çalışma olup, takdir edilmesi gerektiğini açıklaması da, kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir açıklama olup, kendisini küçük düşürmekten öteye gitmemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kapatma olayını hukukî yönden değerlendirdiğimizde, Telsiz Genel Müdürlüğünün Bursa’da yaptığı işlemin iptali için, Bursa 2 nci İdare Mahkemesine açılan 1997/312 esas nolu davanın nihaî kararı, bu işlemin hukukî boyutunu açıkça ortaya koymaktadır. Kararın ilk bölümünde, radyo ve televizyon kuruluşlarıyla ilgili her türlü cezaî uygulama işleminin, 3894 sayılı Yasayla RTÜK’e ait olduğu açıklanmakta ve devamında:

“Dava konusu olayda, davacı şirkete ait Flash-TV’nin yayın iletim cihazlarının davalı idarece mühürlendiği görülmüştür. Hukukî ilkelere göre, yönetimin ve kamu görevlilerinin yetkileri önceden yasalarla belirtilmiştir. Yasalarla verilmiş olan yetkinin dışına çıkılarak yapılan işlemler, hukuka aykırılık teşkil eder. Yetki, kullanılması gereken hukuksal bir güç olup, görev niteliği taşır. Bu nedenle, yetki, daima yasal dayanağa gerek gösterir. Diğer yandan, yetki, kamu düzenindedir. Yetkiyle ilgili kurallar, genişletici bir biçimde yorumlanıp uygulanamaz. Kaldı ki, yetkisiz bir makamın aldığı karar, söz konusu yetkili makamca benimsenmiş olsa bile işleme hukukîlik kazandırmaz.

Yasalar, her yönetsel kuruluşun yetkisi içine giren konuları, başka bir deyişle görevlerini belirlemiştir. Bunun dışına çıkılması, konu yönünden yetkisizlik doğurur.

Diğer taraftan, genel düzenleyici yasadan sonra ve öznel nitelik taşıyan yasa yürürlüğe girdiği takdirde, çıkan hukukî ihtilaflarda, daha sonra çıkarılan ve hususî yasa niteliği taşıyan yasa hükümlerinin öncelikle tatbik edilmesi, genel hukuk ilkesidir.

Bu durumda, yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca, ülke genelinde, yurt içinde ve yurt dışında olsun, elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yapılan radyo ve televizyon yayınlarıyla ilgili tesis, kurum ve işletme izni, lisans verme ve denetim yetkisinin, münhasıran Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna ait olduğu; yine, yapılacak denetimler sonucu, 2813 sayılı Telsiz Kanununa, 3984 sayılı Yasaya ve Üst Kurulun kararlarına aykırılık tespit edilen konularda, yine, aynı Kurulun yaptırım uygulamaya yetkili olduğu açıktır.

Davalı idarenin, yine, Üst Kurulun çalışmalarına yardımcı olacak kanal, frekans bantları ve teknik bilgileri, Üst Kurula, Ulaştırma Bakanlığı aracılığıyla bildireceği; aynı zamanda, televizyon iletim cihazlarının imal, ithal ve kullanım nedeniyle yasalara aykırılığının tespit edilmesi halinde de, Üst Kurula bildireceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, radyo ve televizyon yayınları, cihazların denetimi ve uygulanacak ceza hususunda, yetkisi bulunmayan davalı idarece tesis edilen işlemde, hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denilmektedir.

Aynı şekilde, Türk Telekom A.Ş’nin, Flash Televizyonunun uydu yayınını ve kablolu yayınını kesmesiyle ilgili olarak, Ankara 1 Nolu İdare Mahkemesine 1997/457 esas no ile açılan davanın kararı, yapılan işlemin hukukî boyutunu ortaya koymaktadır. Kararın bir bölümünü aynen okuyorum: “Dava konusu olayda, davacı şirkete ait Flash-TV kablolu dağıtım sistemindeki yayınların durdurulmasına Türk Telekom A.Ş. tarafından karar verilmişse de, yukarıda açıklanan yasa maddeleri incelendiğinde, radyo ve televizyon yayınlarıyla ilgili olarak, kanal ve frekans bandı uygunluğunun tespiti ve denetimi, 3984 sayılı Kanun gereğince, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna ait olduğundan, Türk Telekom A.Ş’nin Flash-TV tesislerinde bulunan resim ve ses materyallerinin nakline yarayan cihazların izinsiz olarak kullanıldığı gerekçesiyle kablo-TV dağıtım sisteminden iletiminin durdurulması yetki yönünden mevzuata ve hukuka uyarlık bulunmadığı açıktır.

Öte yandan, Türk Telekom A.Ş’nin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığına hitaben yazmış olduğu 5 Mayıs 1997 gün ve 5698 sayılı yazıda, Flash-TV ile Türk Telekom arasında imzalanmış bulunan kablo ve dağıtım şebekesi üzerinden iletilecek TV yayınlarına ilişkin sözleşmenin 10 uncu maddesine istinaden yayınlarının kablo-TV dağıtım sistemindeki iletimin durdurulduğu ifade edilmekteyse de, dava dosyasında bulunan sözleşmenin tek taraflı olarak feshetme yetkisi verilmiş olup, davalı idarece sözleşme feshedilmeksizin sözleşmede belirtilen hususların dışında ve yetkisini aşarak kanunda yer alan hükümleri ihlal edecek şekilde tasarrufta bulunduğu açıktır. Nitekim, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 5 Mayıs 1997 gününde kamuoyuna yaptığı duyuruda da, Türk Telekom A.Ş’nin bu konuda yetkisiz olduğu vurgulanmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Türk Telekom A.Ş. tarafından kablo-TV dağıtım sisteminden iletimin kesilmesi suretiyle yayınların durdurulması yetki yönünden mevzuata ve hukuka aykırıdır” denilmektedir.

Telsiz Genel Müdürü ve Türk Telekom Genel Müdürü; yaptıkları işlemleri uygulamadan önce, dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Ömer Barutçu’ya bilgi verdiklerini beyan etmişlerdir. Flash-TV’ye yapılan baskın sonrası, Doğru Yol Partisinin bu olayın içinde olduğu yönünde spekülasyonlar yaygınlaştığı halde, kendisinin de Doğru Yol Partili bakan olarak basiretli davranmaması, işlemlerin hukuka aykırı bir şekilde tatil gününde gerçekleştirilmesine göz yumması ve devamında mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararı verene kadar gerekli iradeyi gösterip müdahale etmeyi uygun görmemesi, Bakanın, başından beri olayların içinde olduğu izlenimini vermektedir.

Araştırma Komisyonunun yetkileri bellidir ve Komisyon, yaptığı çalışmalarla, konular hakkında belli oranda bilgi toplayabilmiştir. Toplanan bu bilgiler ışığında, Telsiz Genel Müdürü Kâmil Ergenokon ve Türk Telekom Genel Müdürü Cengiz Bulut hakkında gerekli yasal işlemin yapılmasını bildirir, Genel Kurula saygılar sunarım (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ediyorum efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın İsmail Yılmaz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yalova Milletvekilimiz Sayın Yaşar Okuyan ve 20 arkadaşı ile İçel Milletvekili Sayın İstemihan Talay ve 30 arkadaşının, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ile kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimi aktarmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu olayın öncelikle ne olduğunu kısaca özetlemek istiyorum. Bir kısmınızın bildiği gibi, basından da takip ettiğine inandığımız, geçen yıl 1 Mayıs günü akşam saat 23.00’te, Flash Televizyonunun “23 üncü Saat” haber programında, Türk Ticaret Bankasının satışının gündeme geldiği ifade edilerek, bu satışta birtakım yolsuzluk ve usulsüzlükler olduğuna dair program yapımı sırasında devreye giren kanun kaçağı Alaattin Çakıcı, yaklaşık 20 dakikalık bu canlı yayında, Gökhan Taşkın’ın sorularına cevap vererek veya kendi düşüncelerini aktararak, Türk Ticaret Bankasıyla ilgili ve Türk Ticaret Bankasının satışıyla ilgili görüşlerini açıklarken de, zamanın Başbakan Yardımcısı ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller’le ilgili, gerçekten, hiç kimsenin kabul edemeyeceği, ağza alınmaz birtakım ifadelerde, hiç kimsenin hoş görmeyeceği birtakım yakıştırmalarda bulunmuştur ve ifadesinde de, Türk Tİcaret Bankasının satış işlemleri sırasında, Özer Çiller’in 20 milyon dolarlık bir rüşvet istediği iddiasını ortaya atarak, bu iddiasına da birtakım kişileri tanık olarak göstermiştir; bu olaydan, Emin Çölaşan’ın haberinin olduğunu, Kadir Çelik’in olayı bildiğini ve program hazırlamak üzere girişimde bulunduğunu ve bunun engellendiğini; arkasından, Doğu Perinçek’in bu olayı çok iyi bildiğini ifade ederek, birtakım isimleri ortaya koymuştur.

Tabiî, bu yayın, genelde bir infial uyandırmıştır, özellikle Tansu Çiller’le ilgili kısmı, birçok vatandaşı rahatsız etmiştir.

2 Mayıs günü akşam saat 19.30 civarında, Flash Televizyonunun İstanbul merkez stüdyolarından haber bültenine girildiği zaman da, sayıları yaklaşık 40 ilâ 70 arasında değişik şekilde ifade edilen grup gelerek, Flash Televizyonunun İstanbul stüdyosuna baskında bulunmuş, silahlarıyla -yaklaşık beş adet silahtan, muhtelif çapta mermilerle- ateş ederek, o gün yayın esnasında orada bulunan Flash Televizyonu görevlilerini de bir hayli sıkıntıya sokarak, bir saldırı hareketinde bulunmuşlardır. Arkasından, polis, 19.40 civarında olaydan haberdar olmuş ve dört beş dakika içerisinde olay yerine gelmiş; ama, bu arada o on dakikalık süre içerisinde eylemciler eylemlerini yaparak oradan kaçıp uzaklaşmışlar, olay yerine gelen polis, olayla ilgili araştırmalarına başlamış ve daha sonra olay mahkemeye intikal etmiş ve Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi, bu konuda ilgili kişileri yargılamış ve geçtiğimiz günlerde de neticelendiğini zannediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, her ne suretle olursa olsun, her ne sebeple olursa olsun, gerekçesi ne olursa olsun, bir yayın kuruluşuna bu şekilde yapılan bir saldırı hiç kimsenin tasvip edeceği bir olay değildir. Hiçbir şey, şiddetle, zorla, zorbalıkla hiç kimseye kabul ettirilemez, herşeyin hukuk çerçevesinde, yasalar çerçevesinde olması gerekir. Bazı şeylerden memnun olmayabilirsiniz, hoşunuza gitmeyebilir; ama, her hoşunuza gitmeyen, her memnun olmadığınız olaya şiddetle mukabele ederseniz, o zaman tabiî ki hukuk devletinin varlığından bahsedilemez. Bundan dolayı, bu olayı şiddetle kınadık, bugün de kınıyoruz, bundan sonra da böyle olaylara kalkışacakları şimdiden kınıyoruz; ama, tabiî ki, olayın hukukî boyutunun mahkemece ele alındığı bir noktada, üzerinde daha fazla fikir yürütmek de yanlış olur.

Biz, yaptığımız çalışmalarda, Flash Televizyonunun İstanbul merkezinde bizzat çalışanları dinleyerek, o olaya müdahil olan bütün Beyoğlu Emniyet Amirliği ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkililerini dinleyerek, İstanbul Valisini dinleyerek, olayla ilişkisi olan veya olduğu iddia edilen kişileri dinleyerek, bu konuda bilgi toplamaya çalıştık. Elde ettiğimiz bilgilerden ve yaptığımız çalışmalardan gördüğümüz şudur ki, bu olayın tesadüf olması mümkün değildir; yani, 60-70 kişilik bir grubun tesadüfen oraya gitmesi ve bu olayı yapması mümkün değildir. Bu olaya katılan ve yakalanan kişiler, tesadüfen bir araya geldiklerini ve 1 Mayıs akşamı yapılan yayına tepki duyduklarını ifade ederek, bu olayı yaptıklarını söylemişlerdir; ancak, 50-60 kişinin tesadüfen bir araya gelerek, aynı saatte, aynı zamanda bunu yapmaları mümkün değildir; yani, olayın organize bir olay olduğu ortadadır; ancak, bu organizenin kim tarafından yapıldığı ortada değildir. Hiçbir kuruma, kuruluşa, hiçbir siyasî teşekküle bunu mal etmek mümkün değildir; çünkü, yaptığımız incelemelerde, bunu gösteren en ufak bir ipucu dahi gözükmemiştir. Tabiî bazı iddialar var, siyasî rakipler tarafından ortaya atılmış iddialar var “falanca falanca partinin il örgütü bunu yaptırmıştır” denilerek bazı partiler itham edilmiştir; ama, ortada hiçbir delil yoktur. Tamamen, bu olaydan siyasî rant çıkarmak isteyen, o günkü konjonktürü değerlendirmek isteyen siyasîlerin beyanlarına dayanılarak bazı sonuçlara gidilmek istenilmektedir. Hukuken, elimizde böyle bir delil yoktur.

Kaldı ki, böyle bir olayda, zaten bütün şimşekler, bütün dikkatler böyle bir siyasî partinin üzerine çekilmişken, hazır bunu provoke ederek, bu olayı, bir provokasyon durumu, bir siyasî linç durumuna getirebilecek bir ortam varken, bunu, farklı görüşte insanlar da yapmış olabilir. Bu, 1 Mayıs akşamı, Türk Ticaret Bankasının satışı sırasında adı geçen mafyaya karışmış insanların da tertibi olabilir. Bunu, kalkıp, salt, bir kuruma, bir partiye yöneltmek yanlıştır. Zaten, Komisyonumuz da, bu konuda herhangi bir bilgi ve bulguya rastlamamıştır; bütün ipuçlarını araştırmıştır. Biz de, bu konuda, kesinlikle bu kanaatteyiz.

Bir de, yakalanan kişilerin bu olaya karışmadığı, sonradan bu olayı üstlendikleri ileri sürülmüştür. Halbuki, yakalanan kişilerin üzerinde silahlar da bulunmuştur. Bu silahlardan çıkan mermilerin, orada atılan mermilerin çekirdekleriyle uyuştuğu ve o silahlardan atıldığı balistik raporunda, polis raporlarında belirtilmiştir. Bu silahlar da, yine, yakalanan bu kişilerin üzerine ruhsatlı silahlardır; yani, bu kişilerin, böyle, sırf olayı örtbas etmek üzere getirilmiş kişiler olması mümkün değildir.

Diğer failler ve azmettirenler, tabiî ki, henüz yakalanmamıştır. Bunun da, muhakkak, önümüzdeki günlerde, yine değerlendirilmesi yapılacaktır.

3 Mayıs günü, Bursa’da yayının durdurulmasına kadar giden olaylarla ilgili yaptığımız inceleme sonucunda ise, gördüğümüz şudur: Flash Televizyonu, 1991 veya 1992 yılında yayına girmiş, yöresel olarak, sadece Bursa’ya yayın yaparak başlamış, daha sonra da, kara linkleri veya radyolink diye ifade edilen linkleri kullanmak suretiyle, İzmir’e ve Kayseri’ye kadar uzanan bir hatta yayınını sürdürmeye devam etmiştir. Bu kara linkleri, Bursa’dan İstanbul’a; Bursa’dan, Gündoğdu-Karacabey-Tokmak-Kertil-Yamanlar-İzmir hattına; Bursa’dan, Dedeşemsettin-Bozdağ-Belek-Ayaş-Ankara hattına; Ankara’dan, Elmadağ-Göllü-Topaklı-Erciyes-Kayseri hattına kara linkleriyle ulaşmıştır. Kara linkleri denilen radyolink sistemleri ise, içerisinde hem görüntü hem ses hem de gizlilik dereceli bilgiler aktarılabilecek bir telekomünikasyon bağlantısıdır; buna, radyolink sistemi denir teknik olarak. Bu radyolink sistemini kurmak, kurdurtmak, denetlemek, izin vermek, Türk Telekom AŞ’nin yetkisindedir. Yani, Flash Televizyonu, yasal olmayan bir yöntemle, yaklaşık beş yıl yayın yapmış; ortada.

Ayrıca, yayın yöntemlerinden bir diğeri de ulusal yayında, uydu vasıtasıyla yayın yapmaktır. Flash Televizyonu, 29 Nisan veya 28 Nisanda uydu yayınına geçmiştir. Bu uydu yayınıyla da, yine, Flash Televizyonu merkezinden, uplink cihazı vasıtasıyla, Türksat uydusundan kiralamış olduğu transponderdan, tüm ülke çapına yayın yapma imkânına sahip oluyor ve Flash Televizyonu, bu dönemde ulusal yayına geçme izni almış. Ulusal yayına geçme izni almış; ama, ulusal yayına geçme izninin arkasından, Türk Telekomla transponder sözleşmesi yapması gerekir ve frekans bandı alması gerekir; bunu yapmamış. Yine, ulusal yayına geçmek için kullanacağı teknik uplink cihazının da muhakkak, Telsiz Genel Müdürlüğünün denetiminden geçmesi ve ithal standartlarına uygunluk belgesi alınması gerekiyordu; bunu da almamış. Peki, Telsiz Genel Müdürlüğü bunu nereden bilmiş, müneccim mi; yok. Daha önce, Flash Televizyonunun yetkilileri, şubat ayında, Telsiz Genel Müdürlüğüne “biz uydu yayın lisansı aldık; şu uplink cihazını ithal edeceğiz; bize izin verir misiniz” diyor. Bu sefer, Telsiz Genel Müdürlüğü de, kendilerine “tamam, veririz; ancak, bize, Telekomla transponder sözleşmesi yapın, getirin” diyor; bu yazışmadan sonra herhangi bir yazışma yapılmamış. Telsiz Genel Müdürlüğü de bu olayın bilincinde ve çok yakında olmuş sıcak bir olay, takip ediyor.

Yine, aynı zamanda, aynı günlerde, Millî Güvenlik Kurulunda bir karar alınıyor; 27 Ocak 1997 tarih ve 403 sayılı karar ile bu karara ek olarak “uydu yayını yapan uplink cihazlarının yetkisiz ithal, imal ve kullanımının önlenmesi için, Ulaştırma Bakanlığı koordinatörlüğünde, ilgili bakanlıklar ve kuruluşların müştereken çalışmada bulunması” diye Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından Telsiz Genel Müdürlüğüne bu yazı gönderiliyor; yani, Telsiz Genel Müdürlüğü de uyarılıyor aynı zamanda.

28-29 Nisan günleri, Flash Televizyonu, kendi televizyonunun altyazısında, kendisinin uyduya geçtiğini, uydu yayınına çıkmış olduğunu, kendi kendisine ihbar ediyor; bunu gören Telsiz Genel Müdürlüğü yetkilileri derhal harekete geçiyor ve İstanbul’daki Telsiz Bölge Müdürlüğünce bu olayın araştırılmasını ve hangi uplink cihazıyla çıktıklarını, eğer, yasal değilse derhal mühürlenmesini istiyorlar. Bu işlem için, Telsiz Genel Müdürlüğü, İstanbul’daki Bölge Müdürlüğüne şifahî emir veriyor; çünkü, Telsiz Genel Müdürlüğü yirmidört saat çalışmak zorunda. Arkadaşlarımız diyor ki: “Bunu niye cumartesi günü verdi?” Telsiz, öyle bir araç ki, yirmidört saat kullanılıyor Türkiye’nin her tarafında. Ayrıca, çok frekans bandı var; bunun uluslararası bantları olduğu gibi, ülke içerisinde, frekans planlamasına göre, askeriyenin kullandığı, emniyetin kullandığı, uçakların seyrüsefer için kullandığı bantlar var; bunların birbirine enterfere etmesi durumunda ise çok elim kazalar olabilir, elim birtakım sonuçlar olabilir; bunun için, Telsiz Genel Müdürlüğü, yirmidört saat, bütün birimleriyle, bu olayı değerlendirmek ve enterferans durumlarını anında tespit etmek ve yok etmek durumundadır. Onun için, yirmidört saat hareketlidir, şifahî emir verebilir; kendi kuruluşunda var; çünkü, biz, İstanbul’dan gelen Telsiz Genel Müdürlüğü yetkililerinin ellerindeki kimlik kartlarına baktığımızda, hiçbir şekilde, hiçbir yerden emir almadan, istediği telsiz cihazını istediği anda denetleyebilir diyor; yani, bu yetki, kendilerine kimlik kartıyla verilmiş; ayrıca, yazılı, davullarla zurnalarla kendilerine bir emir verilmesi de gerekmiyor ve işlem yapmak için gelmişler. Uplink cihazını mühürlemek için geliyorlar, uplink cihazını arıyorlar bulamıyorlar; çünkü, Flash Televizyonu yetkilileri, uplink cihazını oradan uzaklaştırmışlar, başka bir yere kurmuşlar, yerini göstermiyorlar. Uplink cihazını mühürleyemiyorlar; ama, bu sefer, uplink cihazını mühürlemeye gelen ekip, izinsiz radyolink cihazlarını görüyor orada, 4 tane radyolink vericisini görüyor ve derhal radyolink vericisinin orada mühürleme işlemini yapıyorlar ve bu arada, tabiî ki, olay, Telsiz Genel Müdürlüğü tarafından Telekom Genel Müdürlüğüne bildiriliyor, Telsiz Genel Müdürlüğü de, Telekom Genel Müdürlüğü de sözleşmenin 10 uncu maddesinin kendisine verdiği yetkiyle, hukuk dışı, yasal olmayan yollarla yayın yapan kuruluşlarla ilgili sözleşmeyi anında, tek taraflı iptal etme yetkisine sahip ve bu sözleşme maddesine göre kablolu yayını iptal ediyor; o da görevini yerine getiriyor. Telsiz Genel Müdürlüğü de, Telekom Genel Müdürlüğü de görevini yapıyor; çünkü, Telsiz Genel Müdürlüğü, hangi şekilde olursa olsun, yurt dışından ithal edilen bütün telsiz cihazlarının standartlara uygunluğunu kontrol eder. Uluslararası telekomünikasyon standardı denilen, International Telecommunication Union Birliğinin üyesidir aynı zamanda, hem Telekom hem de Telsiz Genel Müdürlüğü. Şimdi, böyle bir kuruma, yetkisini niye kullandı diye böyle bir töhmette bulunmak son derece yanlıştır. O zaman, bürokratlara, bir kısmı yetkini niye kullandın diye hücum ederken, diğer kısmı da niye kullanmadın diye mukabil hücumda bulunabilir. Bürokratları böyle töhmet altında bırakarak, onların hareket kabiliyetini zayıflatmak son derece yanlıştır. Bürokratların burada yaptığı şey, hukuku uygulamaktır; ancak, burada, siyasî olarak karar mekanizmasının, tabiî, elinde bir yetkisi vardır. Sayın Bakan burada kendisi. Burada, Telsiz Genel Müdürlüğü, Telekom Genel Müdürlüğü, işlemi yapmadan önce de usul gereği bakana bilgi vermişlerdir; izin istemek değil bilgi vermişlerdir. Sayın Bakan da “gereği neyse yapın” demiştir; bu da doğaldır; ama, ben bakan olsaydım, böyle yapmazdım. Ben bakan olsaydım -zaten 1 Mayıs günü partim hakkında böyle yayınlar olmuş, 2 Mayıs günü de bu televizyona baskın olmuş- en azından, siyaseten, bu yapılan şeyin, muhtemelen -işte bugün olduğu gibi- siyasî faturasının bana çıkarılacağını düşünürek yapmazdım, en azından ikaz ederdim; belki, kısa bir zaman sonra, olayı, hukukî, yasal duruma getirirdim; ama, Sayın Bakan böyle bir tasarrufta bulunmuş. Şimdi, Sayın Bakanı da “niye siz böyle yaptınız” diye siyaseten suçlamak olmaz; o, onun kendi tercihidir; ama, burada hukukdışı bir işlem yoktur. Dolayısıyla, yapılan işlem doğrudur. Arkasından, zaten, Flash Televizyonu, yasal olmayan durumunu düzeltmiştir, ilgili yerlere yazışmalarda bulunmuştur, yasal işlemlerini tamamlamıştır ve şu anda, yasal olarak yayınına devam etmektedir.

Şimdi, herhangi bir işyerini, maliyeyle ilgili problemden dolayı giden yetkililer anında mühürleyebiliyorlarsa, anında yetkililer bazı şeyler tasarruf edebiliyorlarsa, televizyonun bir ayrıcalığı yok, televizyon kuruluşu da mühürlenebilir; yani, televizyon olmasının kendisine getireceği ayrı bir güç, yani, hukuk üstünde bir güç olması söz konusu olmaz; böyle bir mantık yanlış; ama, tabiî, şunu temenni etmiyoruz: Hiçbir televizyon kuruluşunun kapatılması, yayınının durdurulması gibi bir şeyi temenni etmiyoruz; ama, bunu temenni etmememizden dolayı, onların, yasa üstü, yasadışı birtakım yöntemlerle, kendilerine yapılan bu tür hukuk işlemlerini hukuk dışı göstererek kamuoyunu yanıltmaya da kesinlikle hakları yoktur, böyle bir yetkileri de yoktur...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Ne ilgisi var Sayın Yılmaz.

İSMAİL YILMAZ (Devamla) – O bakımdan, olayları kendi mecrasında değerlendirmek lazım. Bu olay, aynı zamanda, Radyo Televizyon Üst Kurulu ile Telsiz Genel Müdürlüğü ve Telekom Genel Müdürlüğü arasındaki yetkilerin de tartışıldığı, konuşulduğu bir olay olmuştur, tipik bir olaydır.

Şimdi, Meclisimizin, bu olayı da dikkate alarak, bu araştırma komisyonunun görüşlerini de dikkate alarak, bu yetki kargaşası görünümünü ortadan kaldırması lazımdır; çünkü, biraz evvel, değerli konuşmacı arkadaşım, “Radyo Televizyon Üst Kurulu açıklama yapmıştır ve Telsiz Genel Müdürlüğüne ‘siz, yetkinizin dışında iş yapıyorsunuz, yetkinizin dışına çıkmışsınız’” beyanında bulunuyor; doğrudur; ama, aynı Radyo Televizyon Üst Kurulu, 2 Ağustos 1994 tarihinde Telsiz Genel Müdürlüğüne yazı yazıyor -Ulaştırma Bakanlığına- ve diyor ki...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – 2 Ağustos 1994 ve 1997...

İSMAİL YILMAZ (Devamla) – Bakın, 2 Ağustos 1994’te yazıyor ve diyor ki “henüz daha frekans tahsisi yapamadık, planlamasını yapamadık, teknik teçhizatımız yok; bunu sizin teknik teçhizatınızla ancak takip edebiliriz...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Lütfen Sayın Yılmaz, zorlamayın kendinizi...

İSMAİL YILMAZ (Devamla) – Müsaade edin... Sayın Yalçınbayır, 1994 tarihinde Radyo Televizyon Üst Kurulu bütün teknik teçhizatın denetlenmesini Telsiz Genel Müdürlüğüne devrediyor yetki olarak; bunu geri alan bir yazısı da yok. Telsiz Genel Müdürlüğü, aynı zamanda, Radyo Televizyon Üst Kurulunun da yazısıyla yetkilendiriliyor.

Şimdi, kalkarak, Radyo Televizyon Üst Kurulunun o günkü yazısına beyanla böyle bir kanundışı, hukukdışı işlem yapıldığı söylenmez. Kaldı ki, Radyo Televizyon Üst Kurulunun yazısı dikkatle incelendiğinde, bu yapılan işlemin hukukdışı olduğu ifade edilmiyor “bu yapılan işlem de sizin yetkiniz değil, bizim yetkimiz” diyor; ama, işlem doğrudur; çünkü, yapılan işlem, kaçak bir sistemle yayındır.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, bu olayların esası, aslı, bizim gördüğümüz çerçeveden, budur. Ben, bu durumu bilgilerinize arz etmek üzere huzurlarınıza geldim.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Cevher Cevheri; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA İ. CEVHER CEVHERİ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan (10/185, 186) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu raporu üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüş ve tespitlerini arz etmeye çalışacağım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği üzere, Flash-TV’de 1.5.1997 tarihinde yayınlanan 23 üncü Saat Programı, birtakım tartışmalara sebep olmuştur. Söz konusu canlı yayın programına, halen yurt dışında bulunduğu sanılan ve kanunen aranan bir şahıs telefonla katılmış, bazı iddia ve suçlamalarda bulunmuştur. 2.5.1997 tarinde ise, bu yayına tepki duyduğu belirtilen bir grup, Flash-TV’nin İstanbul’daki merkezine silahlı baskın yaparak, tahribat meydana getirmiştir. Ertesi gün, yani, 3 Mayıs tarihinde ise Telsiz Genel Müdürlüğüne bağlı elemanlar, Flash-TV’nin Bursa’daki yayın merkezine gelerek radyolink cihazlarını mühürlemiştir. Bütün bu olaylar üç güne yayılmakta ve her biri, ayrı ayrı ele alınmayı gerektiren önemdedir.

Komisyon raporu olarak, çoğunluk tarafından kaleme alınan rapor önümüzdedir. Burada, saldırı ve cihaz mühürleme olayı ile Türk Ticaret Bankasının satışı konusu değerlendirilmiş; ancak, 1 Mayıs tarihli canlı yayındaki saldırıya temas etme ihtiyacı hissedilmemiştir.

Flash-TV’ye ait radyolink cihazlarının mühürlenme olayı, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun ile 2813 sayılı Telsiz Kanununun yetki ve görevlendirmeye ilişkin hükümleri arasında çatışma olduğu şeklinde değerlendirilmiş ve Telsiz Genel Müdürlüğünün RTÜK’ün görev alanına müdahale ettiği belirtilmiştir. Aslında, böyle bir çatışma yoktur; RTÜK ve Telsiz Genel Müdürlüğünün görev alanları ayrı ve farklıdır.

Her türlü radyo ve televizyon vericileriyle, link cihazlarının ithali ve imali 2813 sayılı Kanun gereğince, Telsiz Genel Müdürlüğünün iznine tabidir. Bu genel müdürlük, standartlara uygunluk yönünde yapacağı inceleme sonunda izin verebilecektir. Bu konuda, RTÜK’ün herhangi bir yetkisi yoktur. Radyo ve televizyon vericilerinin teknik bakımdan denetlenmesi Telsiz Genel Müdürlüğünün, yayının denetlenmesi ise RTÜK’ün görevidir. Kaldı ki, biraz önce Sayın Yılmaz’ın da ifade ettiği gibi, Radyo Televizyon Üst Kurulu, 2 Ağustos 1994 tarihinde yazdığı bir yazıyla aynen şöyle demektedir:

“Halen ihtisas komisyonlarında sürdürülen kanal ve frekans planlama çalışmaları tamamlanıp radyo ve televizyon kuruluşlarına yayın izni ve ruhsat verilme aşamasına gelinceye kadar, söz konusu yayınlarla ilgili olarak, 2813 sayılı Telsiz Kanunu hükümlerinin, eskiden olduğu gibi, Genel Müdürlüğünüzce uygulanmasına devam edilmesine Üst Kurulumuzca karar verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Emin Başer

Üst Kurul Başkan Yardımcısı”

Bu yazıyla verilen yetkinin geri alındığına dair de herhangi bir ikinci yazı söz konusu değildir.

Değerli milletvekilleri, uydu yayınına girmek için kanunî prosedür, yayın kuruluşunun, önce RTÜK’e müracaat etmesi, buradan aldığı yazıyla Telsiz Genel Müdürlüğünden uplink cihazı ithal izni istemesi; bu kurumun da, yayıncının Türk Telekom AŞ ile yapılmış transponder kira sözleşmesini talep ederek ithal iznini vermesi şeklindedir.

Öte yandan, Millî Güvenlik Kurulunun 27 Ocak 1997 tarih ve 403 sayılı kararıyla, ülke güvenliği açısından izinsiz bulundurulan uplink cihazlarının kullanılmasının önlenmesi istenmiş, Başbakanlık da bu hususu talimatlandırmıştır.

Telsiz Genel Müdürlüğü, bu talimat çerçevesinde, ilgili kuruluşları, 2 Nisan 1997 tarihinde, 1 Mayıs 1997 için toplantıya çağırmıştır. Bu toplantı, 1 Mayıs 1997 günü saat 14.00’te icra edilmiştir. Gerek toplantı çağrısı gerekse toplantının yapılması, Flash-TV’nin yayınından öncedir. O tarihte, Flash-TV’nin link cihazlarının ithal izni olmadığı sabittir; şu veya bu şekilde temin edilmiştir bu cihazlar. Telsiz Genel Müdürlüğü, aldığı ihbarlar doğrultusunda ve bizzat Flash’ın altyazıyla uyduya çıkacağını günler öncesinden duyurmasıyla, 1 Mayıs toplantısında alınan kararlar çerçevesinde 3 Mayısta mühürleme işlemini gerçekleştirmiştir. Uplink cihazlarının yeri tespit edilememiştir; belgeleri ibraz edilemediği için, izinsiz olduğu anlaşılan radyolink cihazlarını mühürlemiştir. Burada yapılan işlem, bir yayın durdurma değildir; cihazların ithaline izin veren kurumun, izni olmayan cihazları devre dışı bırakmak da görevidir; ancak, burada yayın devam etmiştir; zira, karasallink, mühürleri gevşetilmek suretiyle kullanılmaya devam edilmiştir. Ayrıca, Telsiz Genel Müdürlüğü elemanlarının yerini tespit edemediği uplink cihazlarının da kullanılması suretiyle uyduya çıkma imkânı vardı; bunlar mühürlenmemiş olduğu halde, mühürlenememiş olduğu halde, Flash yetkililerince, kendiliklerinden kapatılmıştır, kapatılma ihtiyacı hissedilmiştir.

Yapılan işlemin hukuka aykırı olduğu iddia edilebilir; buna karşı başvurulması gereken yol, hukuk yoludur, yargı yoludur; ancak, olay yerine intikal eden bazı milletvekili arkadaşlarımızın mühür fekkine tevessül etmelerini ve gerçekleştirmelerini doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Bir yetki de yok, hukuka uygunluk da yok.

İ. CEVHER CEVHERİ (Devamla) – Zatıâliniz de o mühür fekki işlemi içindeydiniz Sayın Yalçınbayır.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Varsa suç işleme, ben işledim.

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Mebusluğu doğru olarak kullanalım.

İ. CEVHER CEVHERİ (Devamla) – Diğer taraftan, kablolu yayına girme müsaadesi, her ne kadar RTÜK tarafından veriliyorsa da, Türk Telekomun, ilgili yayın kuruluşlarıyla, özel hukuk hükümleri çerçevesinde sözleşme yapma hakkı mahfuzdur. Türk Telekom bir anonim şirkettir; kablolu yayın iletimini, bedeli mukabilinde yayın kuruluşlarına sağlamaktadır; akdedilen sözleşmelerle, taraflar çeşitli mükellefiyetler altına girmektedirler. Yayın kuruluşu için öngörülen en önemli vecibe, Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve genel mevzuata uygun olarak faaliyette bulunmaktır; bunlara aykırı hareket edildiğinde kablolu yayın sözleşmesinin derhal feshedileceği, sözleşmenin 10 uncu maddesinde açıkça belirtilmiş ve taraflarca kabul edilmiştir.

Flash-TV’nin 2813 sayılı Kanuna aykırı olarak, izinsiz, uplink ve radyolink cihazları kullandığı açıktır. Ayrıca, Türk Telekom ile transponder sözleşmesi yapmayıp, Kanal-7’ye ait kapasiteyi, Telekom’un bilgisi dışında kullanarak uyduya çıkmıştır. Bu açık ihlaller karşısında ve Telsiz Genel Müdürlüğünün ihbarı üzerine Türk Telekom Anonim Şirketi, sözleşmenin 10 uncu maddesine dayanarak fesih hakkını kullanıp, Flash-TV’yi kablolu yayından çıkarmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu da bir yayın kesme değildir; zira, kablolu yayın dışında da yayın yapma yolları vardır. Esasen, kablolu yayının ülkemizde geçmişi de fazla değildir; ondan önce de, resmî ve özel televizyon kuruluşları, ülkenin her yanına yayın yapmaktaydılar. Yargı dışında hiçbir kurumun, Türk Telekom’u, taahhütleri yerine getirmeyen bir yayın kuruluşuna hizmet vermeye icbar edememesi gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Telsiz Genel Müdürlüğü ve Türk Telekom Anonim Şirketinin yaptıkları iş, kanun ve sözleşme hükümlerini uygulamaktan ibarettir. Başka yayın kuruluşlarının da benzeri usulsüzlükleri olduğunu ileri sürmek, yapılan işlemlere zamanlama açısından itirazda bulunmak, Flash-TV’nin cihazlarının mevzuata aykırılığını ortadan kaldırmaz ve kaldırmamıştır. Her iki genel müdür için yapılan suç duyuruları üzerine, savcılığın verdiği takipsizlik kararı komisyon evrakı içindedir. Ayrıca, genel müdürler, ilgili bakanın, kendilerine herhangi bir talimatı olmadığını, işlemlerden sonra sadece bilgi sunduklarını ifade etmişlerdir. Bütün uğraşlara rağmen, olayı, dönemin Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’ya bağlama teşebbüsleri de, böylece dayanaksız kalmıştır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, 2 Mayıs 1997 tarihinde Flash-TV İstanbul Stüdyosuna yapılan saldırının çirkinliği ve kınanması hususunda görüş birliği içindeyiz. Hukuk devletinde, kaba kuvvet ve şiddetin mazur görülmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Bir televizyon kuruluşuna yapılan bu saldırıyı, yayını ile bir suça vasıta olunsa bile, basın yayın hürriyetine indirilmiş ağır bir darbe olarak telakki etmekteyiz.

Polisin, hadise mahalline geç intikal ettiği doğru değildir. Saldırganlar ayrılıncaya kadar hiçbir televizyon yetkilisi -belki de girdikleri şokun etkisiyle- polise haber veremediklerini kabul etmişlerdir. İhbarı müteakiben emniyetin birkaç dakika içerisinde intikal ettiği tespit edilmiştir.

Yapılan soruşturma sonucu, bazı kişiler, olayda kullandıkları silahlarla beraber yakalanarak adliyeye sevk edilmiş ve 4 kişi tutuklanmıştır. Haklarında Beyoğlu 6 ncı Asliye Ceza Mahkemesinde 1997/846 esas numarasıyla kamu davası açılmış ve bu dava 6.3.1998 tarihinde sanıklar hakkında verilen muhtelif cezalarla hükme bağlanmıştır. Öyle zannediyorum ki, daha önceki konuşmacı bazı arkadaşlarım bu hususu gözden kaçırmışlar, sanıklar da verilen bu kararı 9.3.1998 tarihinde temyiz etmişlerdir.

Bütün bu olayları Doğru Yol Partisi İstanbul İl Başkanlığının organize ettiğine dair iddialar, inandırıcı delillere dayandırılamamıştır. Doğru Yol camiasının bu yayına tepki duyduğu muhakkaktır. Bazı sanıkların DYP’li olmaları da mümkündür; ancak, meşruiyet çizgisinden hiçbir zaman ayrılmayan Doğru Yol Partisinin, partili olduğunu söyleyen her insanın fiilinden sorumlu tutulması hukuk mantığıyla bağdaşmaz.

Tek bir tanığın, başka tanıklarca doğrulanmayan beyanına göre, saldırganların olay yerine üzerinde “DYP” yazan bir araçla taşındığını söylemesi inandırıcılıktan uzaktır. Suç işlemeye giden hiç kimse kimlik kartını boynuna asmaz. Bu saldırının yakalanan ve yargılanarak mahkûm olan faillerinin göstermelik olduğu iddia ediliyorsa, iddia sahiplerine düşen -hele iktidar sorumluluğunu taşıyor iseler- mevcut olduğunu farz ettikleri gerçek faillerin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunarak, yargıya tevdi edilmelerini sağlamalarıdır. Dava zamanaşımı süresinin de henüz dolmadığını bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisin önüne getirilen raporun çoğunluk görüşüne ilişkin bölümünde Türk Ticaret Bankasının satışıyla ilgili dedikodular ayrıntısıyla anlatıldıktan sonra, “olasıdır ki” sözcüğüyle başlayarak, tahmin üzerine hüküm verilmektedir. Banka hisselerinin devrine izin vermeye Hazine Müsteşarlığı yetkili olup, gerek bu kuruma gerekse Türk Ticaret Bankası Genel Müdürlüğüne yazı yazılarak, banka hisselerinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devir tarihi olan 26.5.1997 tarihinden önce satışının gündeme gelip gelmediği sorulmuştur. Cevabî yazılarda, hiçbir gerçek ve tüzelkişinin, banka hisselerini almak için talep veya müracaatı olmadığı bildirilmiştir. Türk Ticaret Bankası, birilerinin iştahını kabartmış olabilir. Yine, birtakım insanlar, gündemde olmayan bir satış için bazı pazarlıklar yapıp, çatışmış da olabilirler; ancak, hiçbir zaman gündeme gelmeyen bir satışın aracılığı da, rüşveti de olmaz.

Değerli milletvekilleri, 1 Mayıs 1997 gecesi Flash-TV’deki yayının bandı komisyonumuzca da izlenmiştir. Bu bandı veya bu yayını izleyemeyenler kendilerini şanslı addedebilirler. Bu yayında bir kadına, bir eşe, bir anneye olabilecek en ağır sözlerle saldırılmıştır. Canlı yayın dakikalarca devam etmiştir -bu sözlerden vicdanı rahatsız olmayacak bir insan düşünemiyoruz- yayını kesmek ya da konuşmacıyı uyarmak yönünde en ufak bir teşebbüste bulunulmamıştır. Üstelik, canlı yayından saatler önce, programın yapımcısıyla konuşmacı arasında bir telefon görüşmesi olmuştur. Bu görüşmede, bilahara ifade edilecek hususlarla ilgili istişare edilmediğine inanmak çok güçtür.

Basın Kanununun, sorumlu müdürlerin cezaî mesuliyetine ilişkin hükümleri, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda yoktur. Sorumlu müdür müessesesine yer verilmediği gibi, yayın, suç teşkil ettiği veya suça vasıta olunduğu hallerde cezaî mesuliyetin nasıl tayin edileceği belirsizdir. Bu durumda, meseleye, genel hükümler çerçevesinde ve suça iştirak kavramı içerisinde yaklaşmak gerekecektir. Bu kadar önemli bir konuya ve hukukî boşluğa, rapordaki çoğunluk görüşünde hiç değinilmemesi düşündürücüdür; bunun, bir unutkanlığın sonucu olduğuna inanmak istiyoruz.

Bizlere düşen görev, tevdi edilen konularda ciddî araştırmalar icra etmek, sağlam delillere dayanmak, doğru tespitlerde bulunmak ve bunlar üzerinde hukukî analizler yaparak, Genel Kurulun huzuruna çıkmaktır. Büyük Millet Meclisinin araştırma komisyonlarının misyonu, dedikodular dünyasında siyasî rakipler aleyhinde kullanılacak malzemeler aramak olmamalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cevheri, teşekkür ediyorum efendim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Şimşek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Komisyon raporuyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini aktarmak için söz almış bulunmaktayım; sizleri, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Benden önceki konuşmacı arkadaşlarım, olayları değişik yönleriyle irdelediler. Aslında, olay, çok karışık bir olay değil. Olay, teknik yönleri, hukukî yönleri, fiilî yönleri olan ve başka yönleri de katılabilecek -ki, siyasî yönü olabilen- bir olay şeklinde düşünülmelidir.

1 Mayısta, bir kanun kaçağının Flash Televizyonunda yaptığı ve bazı siyasîleri rencide ettiği bir konuşma, 2 Mayısta Flash Televizyonuna yapılan baskın ve akabinde, 3 Mayısta da Flash Televizyonunun kapatılması... Burada bir tespit yapmak gerekiyor öncelikle. Bunlar, gerçekten, ayrı ayrı zamanlarda oluşmuş, birbirinden bağımsız olaylar mı; yoksa, her üçü de birbirleriyle bağlantılı olaylar mı? Eğer, birinci şıktaki gibi, her üçü birbirinden bağımsız olaylar diye düşünürsek, gerçekten, gerçeklere biraz gözümüzü kapamış oluruz; tesadüfün böylesini de düşünebilmek benim hafızama pek uygun gelmiyor, sizin hafızanıza uygun geliyor mu, onu da bilemiyorum.

Gerçekten, Flash-TV’de, kanun kaçağı kişinin, bir siyasînin belki aile içine de girecek derecede, hiçbirimizin tasvip etmediği açıklamalarda bulunmuş olması bir suçu oluşturabilir; ama, bunun çözülmesi gereken yer, mutlaka yargı organları olmalıdır; yani, onuru rencide edilen kişi, gerek Flash Televizyonuna gerekse o konuşmayı yapan kişiye yönelik yasal hakkını yargı organı önünde kullanmalıdır.

Burada, bir taraftan bu saldırının, yani, kanun kaçağı kişinin siyasîye yaptığı saldırının vahameti üzerinde dururken, diğer taraftan, Flash Televizyonuna yapılan saldırının da vahametini ve kesinlikle vicdanlarda kabul görmeyeceğinin altını çizmek gerekir.

Ertesi gün de, sanki bu olaylar yaşanmamışcasına, sanki kendiliğinden oluşmuşcasına, Flash Televizyonunun, Telsiz Genel Müdürlüğünce kapatılması olayını da, yine, hem hukuksal boyutu içerisinde değerlendirmek hem o boyutun dışında da siyasî gelişmelerin varlığını kabul etmek gerekir.

Komisyon üyeleri olarak, gerçekten özverili çalışmalar içinde bulunduk; her şeyi, süremizin elverdiği ölçüde, araştırmaya, incelemeye çalıştık; ama, gelin görün ki, olaylar olup yaşandıktan sonra, olaylara el koyması gerekenler, gerekli kanıtları toplaması gerekenler, o görevlerini zamanında yerine getirmedikleri için, köprülerin altından da çok sular geçmiş olduğundan, Komisyon, açıkça ifade edebilmelidir ki, gerçekten, çok daha sağlıklı bir incelemeyi yapamamıştır.

Olay olmuş, Flash Televizyonuna baskın yapılmış. Nerede; hepimizin bildiği gibi, İstanbul’un en işlek yerinde. Çok kısa bir mesafede de karakol var. Karakolu bir tarafa bırakın, Flash Televizyonunun bulunduğu binada da koruma polisi var. Ne hikmetse, ne karakoldan polisler anında yetişebiliyorlar ne de Flash Televizyonunun içinde bulunan koruma polisleri anında müdahale edebiliyor. Düşünün ki, 60-70 kişilik bir grup geliyor, en az onbeş yirmi dakika gibi bir zaman orada kalıyor -onların çıkması, tahliyesi bu kadar zamanı bulur- iki adım ötedeki polisler gelip de, hiç olmazsa bir kişiyi olay yerinde yakalayamıyorlar.

Bu, şunu gösteriyor: Tabiî ki, sanıkları mahkemenin önüne nasıl kanıtla çıkarırsanız, mahkeme de ona göre karar vermek zorunda. Eğer, olaya müdahale etmesi gereken kolluk güçleri, hazırlık soruşturmasında sağlıklı soruşturmayı yapar, kanıtları da sağlıklı toplar, yargının önüne çıkarırsa, elbette ki, yargı, ona göre karar verir. Demek ki, burada -parantez içinde şunu söylemek gerekiyor- kolluk kuvvetlerinden adlî zabıtayı gerçekten ayırmak lazım, adlî zabıtayı bir an evvel de oluşturmak lazım. Flash Televizyonu olayında dahi, bu zorunluluk kendini hissettirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada -biraz evvel de dediğim gibi- özverili bir biçimde çalışmalarımızı yürüttük. Bizim; yani, benim de katıldığım, çoğunluk görüşü olarak ileri sürdüğümüz düşünceler, bu çalışmalar nedeniyle toplanan kanıtlara göredir; görüş ve düşüncelerimiz tamamıyla o kanıtlara bağlıdır. Biz, bu konuda kendimize düşen düşüncelerimizi metne dökerken, hiçbir etki altında kalmadan, objektif kriterleri esas alarak düşüncelerimizi yansıttık. Biz, gerek kültürümüzle gerek terbiyemizle, hiçbir zaman peşin yargı içerisinde hareket etmeyi, yanlışlar karşısında, yanlışa bile bile alkış tutmayı âdet edinen insanlar değiliz; yanlışı kim söylerse söylesin, ister Genel Başkanımız ister Başbakan, biz, onun yanlışlığını onlara karşı da söyleyebilecek cesaretteyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer, bugüne kadar Türkiye’de yaşanan ve siyasetin kirlenmesine neden olan olaylar karşısında herkes kendisine düşen görevi yapmış olsaydı, yanlış yapanlara karşı alkış tutmasaydı, parti mülahazalarından arınarak, cesaretle gerçekleri ortaya koyup yanlış yapanların yüzüne de haykırıyor olabilseydi, inanıyorum ki, Türkiye’de, ne siyaset kirlenecekti ne de siyasetçiler, o kirliliğin içinde boğulacaklardı. Ama, yanlışlar yapıldı, sürekli göz yumuldu ve de alkış tutuldu. İşte, biz, bunları da bilen insanlar olarak, yanlışlara karşı, yanlış olduğunu söylemenin ve burada da bütün bu duygulardan arınarak objektif bir inceleme yapabilmenin gayreti içerisinde olduk.

Ne denilmiş çoğunluk görüşünde. Denilmiş ki: Flash Televizyonunun kapatılması olayında yetki, Telsiz Genel Müdürünün değildir. Denilmiş ki: Flash Televizyonunda, bazı hatların, link hatlarının kapatılması konusunda Telekom yetkili değildir. Yetkili olmadığı halde bunları kapatmışlardır; dolayısıyla, sorumludurlar. Burada taraf olmayla ne ilgisi var.

Değerli arkadaşlarım, burada bizim vicdanî kanaatlerimiz farklı olabilir, duygusal düşünebiliriz; ama, onları yansıtmadık. Burada, bizim için, çoğunluk görüşü için, yanlı görüştür, taraflı hareket edilmiştir denilebilmesi için, en azından, siyasette bir başka partiye mensup o dönemin sayın bakanını veya bağlantıları olan kişileri o raporda sorumlu göstermemiz gerekirdi. Belki vicdanî kanaatimiz de öyledir -ayrı bir konu- ama, onu yansıtmadık; hukukî kanıtları olan kişilere sorumluluk yükledik ve onları yansıttık. Şimdi, işi kolaydan alıp, olaya taraf gibi bakıldı diye burada değerlendirme yapmanın son derece yanlış olduğunu ve bunun da duygusal bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, gerek Telsiz Genel Müdürünün gerekse Telekom Genel Müdürlüğünün yetkilerinin olmadığı konusunda idare mahkemeleri kararları açık ve nettir. Gerek Bursa İdare Mahkemesinin kararında gerekse Ankara İdare Mahkemesinin kararında, yani, iki ayrı idare mahkemesince verilen kararlarda, yetkilerin, hatta, denetim yetkisinin RTÜK’te olduğu açıkça ifade edilmektedir. Bursa 2. İdare Mahkemesinin kararında “bu durumda, yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca, ülke genelinde, yurt içinde ve yurt dışında olsun, elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yapılan radyo televizyon yayınlarıyla ilgili tesis kurma ve işletme izni, lisans verme ve değişim yetkisinin, münhasıran Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna ait olduğu; yine yapılacak denetimler sonucu, 2813 sayılı Telsiz Kanununa, 3984 sayılı Yasaya ve Üst Kurulun kararlarına aykırılığı tespit edilen konularda, yine aynı Kurulun yaptırım uygulamaya yetkili olduğu açıktır” denilmektedir. Peki, kim karar verecek, yani, Telsiz Genel Müdürlüğünün veya Telekom Genel Müdürünün yetkili olduğuna; herhalde Ulaştırma Bakanı değil; o dönemki Ulaştırma Bakanı da karar vermeyecek. Kim verecek? İşte, biraz evvel de açıklamaya çalıştığım gibi, yargı verecek. Yargı da bu kararını vermiş. Yargının verdiği karar ortadayken, çoğunlukla biz, bu kararları göz önüne alarak, Telsiz Genel Müdürü ile Telekom Genel Müdürünün sorumlu tutulmasını belirtince nasıl taraf olmuşuz, onu anlayabilmek mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada konuşan bir değerli arkadaşım, o dönem Bursa’da bulunan Bursa parlamenterlerinin, Flash Televizyonunun kapatılmasıyla ilgili uygulama yapılırken orada bulunduklarını -bunu söylüyoruz, oradaydık, doğru; ama, uygulama kararını, gittiğimiz zaman gördük. Bir gün önceki saldırı olayı nedeniyle, geçmiş olsun dileklerimizi iletmeye gitmiştik; bununla karşılaştık- bu konuda mühür fekki yaptığımızı ve o şekilde yayını başlattığımızı ifade ettiler. Bunun, tabiî, aynı duygusallık içerisinde, bizim, çoğunluk görüşünde taraf gibi davrandığımızın tepkisi olduğunu düşünüyorum; öyle bir tepki içinde söylenilmiş olduğunu düşünüyorum; ama, bu ifadenin de gerçekle hiçbir ilgisi yok.

Bakınız, o dönemin Sayın Başbakanına birkaç madde halinde ulaşan bilgi: “Flash-TV’nin, ilk yayın yaptığı sırada kullandığı kara linkleriyle yayın yapmasında hiçbir engel yoktur.” Yani, kapatmaya gelen kişiler hepsini kapatmışlar, Sayın Başbakana gelen bilgide de “kara link hatlarıyla yayın yapılmasında hiçbir sakınca, engel yoktur; böyle bir emir de yoktur” deniliyor. İşte, orada, emirde olmayan bir uygulama nedeniyle, kara link hatlarıyla yayın başlatılmış. Orada bulunan milletvekilleri teknik adam değil ki, nerede başlatılıyor yayın, neresi mühürlenmiş... Mührün olduğu falan da görülmüyor zaten. Nerede, nasıl olmuş?.. Mühür fekkinin olabilmesi için, mührün çekilip sökülmesi... Böyle bir şey de yok. Dolayısıyla, bizim bulunduğumuz sırada, yayın başlatılmış ve hukuka da aykırı bir konu gündeme gelmemiştir. Şimdi, gerçek buyken, bu gerçekler karşısında, sırf duygusal bir tepkiyle bunu burada söylemek, gerçekleri ortadan kaldırmıyor.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki, hiç istemediğimiz durumlarla karşı karşıya kalabiliriz, hiç beklemediğimiz sözlere de muhatap olabiliriz; ama, demokrasi, tahammül rejimidir; demokrasi, hoşgörü rejimidir. Demokrasi, hoşgörü ve tahammül rejimi olmasına karşın, elbette ki, sana saldıran kişiye, can güvenliğini tehdit etmedikçe, saldırarak cevap vermek, hukuk yollarını bir tarafa bırakmak da mümkün olamaz. O nedenle, demokrasinin ne olduğunu anlayabilmek için, o demokratik hak ve özgürlükleri, demokrasinin hoşgörüsünü, demokrasinin erdemini iyi özümsemek lazım. Açıkça ifade ediyorum ki, demokrasi, öyle kolay ulaşılan bir hedef değil. Hepinizin bildiği gibi, Batı’da demokrasi, yıllarca savaşlar verilerek, kan akıtılarak, can verilerek ulaşılmış bir hedef olmuş; bizde ise, o hedefe ulaşma konusunda daha çok mücadele edeceğiz. Tabiî, bunu sizler biliyorsunuz, bundan doğal bir şey olmaz. Bu mücadele uzun bir mücadele, bir maraton, o hedefe ulaşmak için bu maratonu hep birlikte yürüyeceğiz; ama, benim yadırgadığım, demokrasi ormanında küçücük bir fidanı bulunmayanların, şimdilerde ortaya çıkıp, demokrasi ormanına sahip çıkmaya çalışmaları.

AHMET UYANIK (Çankırı) – Sen de çıksaydın.

YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) – Elbette çıkıyorum; onun mücadelesini veriyorum, çilesini de çektim; ama, benim çile çektiğim, birçok insanın çile çektiği dönemde, bir eli yağda bir eli balda olanların, kalkıp, bugün halkın yanındaymış gibi görünmelerini, sanki onların çilesini çekiyormuş gibi görünmelerini yadırgadığımı ifade ediyorum.

AHMET UYANIK (Çankırı) – Ben de seni yadırgıyorum.

YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, elbette gönül isterdi, bu rapor oybirliğiyle çıksın; dediğim gibi, ne duygusal hareket edilerek ne de tarafgir bir anlayış egemen olarak. Biz bunu yapabilirdik; ama, ne yazık ki, bu dönem Parlamentonun bir alışkanlığı oldu; başlangıçtan beri birtakım partiler bir tarafta, başka partiler de bir tarafta; komisyonlar kuruluyor, raporlar hazırlanıyor, o anlayışı değiştirmek mümkün değil. İsmail kardeşim de, bu işin organize bir hareket olabileceğini düşünüyor; ama, ne yapsın, geçmişteki hukuku nedeni ile, dili varmıyor söylemeye. Onu da anlayışla karşılıyorum; ama, benim, anlayışla karşılamam, gerçekleri ortadan kaldırmıyor.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Bizim hukukumuz var.

YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) –Değerli arkadaşlarım, elbette ki, hukukumuz var; ama, ben, biraz evvel nasıl düşündüğümüzü söyledim. Dedim ki, hukukumuz da olsa, yanlışı kim yaparsa yapsın, yanlış olduğunu söyleyebilme cesaretini gösteririz. Ben, bu çerçeve içerisinde eleştirimi ortaya koymaya çalışıyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) – RTÜK’te bekliyoruz o konuşmayı.

YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) – Tabiî.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bize düşen görev; ülkenin önünde çok büyük sorunlar var, çok!..Hepimiz biliyoruz, bunları tekrarlamama gerek yok; ama, ülkenin önündeki bu sorunları çözecek olan siyaset kirlenmiş, tıkanmış; bize düşen görev, öncelikle, siyaseti, kirlenmişlikten arındırmak ve tıkanmışlıktan kurtarmaktır. Bu görevi yerine getirdiğimiz ölçüde Türkiye’nin önü açılacaktır, demokrasinin önü açılacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, şahsım ve Grubum adına sizlere tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şimşek, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, iş, galiba iddiaya bindi ve epeyce uzayacak. Onun için, ben, saat 19.15’te yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati:18.53

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V. — ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. — Öngörüşmesi bugün yapılacak olan (10/209) ve (10/128) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin daha sonra belirlenecek bir birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurul önerisi

BAŞKAN – Çalışmalara kaldığımız yerden devam etmek üzereyken, Danışma Kurulunun bir önerisi gelmiştir; öneriyi okutuyorum:

Danışma Kurulu Önerisi: 21.4.1998

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 152 ve 81 inci sıralarında yer alan (10/209) ve (10/128) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin, daha önce alınan karar gereğince, bugün yapılması gereken öngörüşmesinin, daha sonra belirlenecek bir birleşimde yapılması önerilmiştir.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Lütfü Esengün Uğur Aksöz Mehmet Gözlükaya

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

Ali Ilıksoy Önder Sav Mahmut Yılbaş

DSP Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

BAŞKAN – Efendim, öneriyle ilgili olarak söz talebi var mı?.. Söz talebi yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Önerideki bahse konu husus, daha sonraki bir tarihte görüşülecektir; ancak, biz, ikinci oturumda görüşegeldiğimiz hususu ikmal edeceğiz.

IV. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. — Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 20 arkadaşı ile İçel Milletvekili Mustafa İstemihan Talay ve 30 arkadaşının, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/185, 186) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 466) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştı.

Komisyonun ve Hükümetin söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Barutçu?..

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Barutçu, efendim, görüşmemizi bir söz talebi telakki ettim bendeniz; hakkınız zayi olmasın diye yazmıştım.

ÖMER BARUTÇU (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız?..

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu hakkında kişisel söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Flash-TV’ye yapılan baskın ve Flash-TV yayınının engellenmesiyle ilgili olayları daha önceki konuşmacılar detaylı olarak anlattılar, bu konuları tekrar anlatmak niyetinde değilim; ancak, benden önceki sayın konuşmacı konuşmasında, sadece gerçeği dile getirdiğini, yanlı davranmadığını -isterdim ki, konuşmayı yaparken arkadaşımız burada olsun; ancak, maalesef, yok- ve hukukî kanıtları olan kişilere sorumluluk yüklediklerini ifade ettiler.

Bir diğer konu, İstanbul’daki baskınla ilgili olarak da, işte, mahkemenin toplanan kanıtlara göre karar verdiğini söylediler; daha sonra da dediler ki: “Bursa ve Ankara İdare Mahkemeleri kararlarında Telsiz Genel Müdürlüğü ve Türk Telekom Genel Müdürlüğünün Flash-TV’nin yayınlarını engellemeye yetkisi yoktur; bu konularda RTÜK yetkilidir. İdare mahkemeleri kararları böyle.” Doğrudur.

Bakınız, iki lafı da doğrudur; ancak, iki lafı birleştirirsek sonuç birazcık taraflı çıkmaktadır. Nedir: Bursa İdare Mahkemesinde açılan davada, bilirkişi raporunda, 4 adet radyolink cihazı, 4 adet amplifikatör olarak yazılmıştır. Doğrudur, amplifikatör Türk Telekomun işi değildir, RTÜK’ün işidir. Eğer, siz, belgeleri yanlış gönderirseniz, o zaman sonuçlar da istediğiniz gibi çıkar, aynı ölçüye vurursak; ama, ben burada bir şey söylemek istiyorum. Örnek olarak sadece kararı okuyacağım: Bakınız, bu, komisyon çoğunluk görüşünün ne kadar taraflı olduğunu ispat eden bir mahkeme kararıdır; Türk Telekom Genel Müdürü Cengiz Bulut hakkında, görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma nedeniyle -sanık sıfatıyla- açılmış; müşteki, DSP Ankara Milletvekili Sayın Uluç Gürkan.

Şimdi, aynen okuyorum: “Müşteki, şikâyet dilekçesinde, Ulaştırma Bakanlığı Telsizler Genel Müdürlüğünün 2.5.1997 günü Göktuğ Elektronik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından işletilen Flash-TV’nin uydu yayını gerçekleştirdiği uplink ve radyolink cihazlarının aykırı bir şekilde mühürlendiği, Türk Telekom Genel Müdürlüğünün de cihazların mühürlenmesine binaen 28.3.1996 tarihli Türk Telekom kablo-TV dağıtım şebekesi üzerinden iletilecek radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin sözleşmeye dayanarak kablolu yayını iptal ettiği, kanunsuz mühürleme işlemine isnat edilen kablolu yayın iptalinin kanuna aykırı olduğu, bu nedenle söz konusu işlemi icra eden Cengiz Bulut’un görevi ihmal ettiği ve görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle tecziyesini istemiş ise de, Flash-TV 30.1.1997 tarihinde Telsizler Genel Müdürlüğünden aplink cihazlarının ithali için izin istemiş, izin işlemi tekamül ettirilmeden uplink cihazı kurmuş, aynı şekilde devlet tekelinde bulunan radyolink sistemlerini kurmuş ve işletmeye başlamıştır.

Şikâyet dilekçesinde iddia edildiğinin aksine, 3984 sayılı Yasanın 8/4 maddesi, radyolink ve aplink haberleşme cihaz araçlarını kapsamayıp, sadece ana telekomonikasyon şebekesinin tamamlayıcılar niteliğindeki kısa mesafeli aplink haberleşme araçlarına münhasırdır. Uplink radyolink cıhazlarının denetimi ve sürekli cezaî müeyyidelerinin icrası 2913 sayılı Yasanın 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Telsizler Genel Müdürlüğüne aittir. Nitekim, Telsizler Genel Müdürlüğü, kanunî bu yetkisini kullanarak, söz konusu cihazları mühürlemiştir. Bakın, mahkeme, yetkisini kullanarak mühürlemiştir diyor. Türk Telekom Genel Müdürlüğü ile Flash-TV’nin işleticisi Göktuğ Elektronik Yayıncılık Sanayi ve Ticaret AŞ arasında yapılan 28.3.1996 tarihli sözleşmenin 10 uncu maddesine göre, Anayasa, kanun, tüzük ve benzeri öngörülen genel mevzuata aykırı yayın faaliyetinde bulunması halinde, iletim imkânı Türk Telekom tarafından derhal iptal edilecek ve sözleşme feshedilecektir.

Flash-TV’nin izinsiz uplink cihazı işletmesi, Radyo ve Televizyon Yayın İzni ve Lisans Yönetmeliğinin 28/A ve 28/D maddelerine, radyolink sistemi kurması 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa aykıdır. Nitekim, Türk Telekom Genel Müdürlüğü 28.3.1996 tarihli sözleşmenin 10 uncu maddesine dayanarak, Flash-TV yayınının, kablo-TV dağıtım şebekesinden iletilmemesi hususunda gereken tedbirleri almıştır. İsnat edilen suç fiili bundan ibarettir.

Yukarıda anlatıldığı şekilde, Türk Telekom Genel Müdürlüğünün işlemleri tümüyle kanuna uygun olup, mevzuata aykırı bir durum tespit edilmemiştir. Bu nedenle, isnat edilen suçların kanunî unsurları oluşmadığından, müsnet kovuşturmaya yer olmadığına, kararın müştekiye tebliğine, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 164 üncü maddesi gereğince karar verildi. 19.9.1997

Çağatay Kayalan

Cumhuriyet Savcısı”

İyi bir hukukçu olan arkadaşıma sormak isterim; bu kararı niye kamuoyundan saklamaktadır? Yani, sadece doğruları ifade ettiğini bildiren bu arkadaşım, niye, yanlı olarak, hatalı bir bilirkişi raporuyla verilen kararla “burada hata vardır” ısrarındadır?

Yine bakıyoruz, çoğunluk raporunda 13 üyenin 7’si bunu imzalamış... Biliyoruz ki, eğer hükümet değişmeden önce, bir önceki dönemde bu rapor bitseydi, çoğunluk görüşü farklı çıkacaktı. Yine biliyoruz ki, çoğunluk görüşüne katılan 2 üye -Sayın Göksoy ve Sayın Tan- sadece 1 oturuma katılmışlardır; ben inanıyorum ki, bu raporu da okumadan imzalamışlardır; çünkü, siyasî vicdanları onların öyle davranmalarını gerektirmiştir. Bakınız; o zaman 7 olan çoğunluk görüşü 5’e düşmektedir.

Yine bakıyoruz, çoğunluk görüşünde alenî taraf olan Bursa Milletvekilleri Sayın Şimşek ve Sayın Korkmaz, olayın gerçekleştiği gün komisyondadırlar. Zaten bunlar, o gün, görüşlerini açıktan beyan etmişlerdir; bu komisyonda işleri nedir, nasıl tarafsız olabilirler?!.

Yine, Bursa’daki toplantıda bulunan Bursa milletvekillerine en azından şunu söylemek istiyorum: Biz mühürleri fark etmedik. Özel toplantıda arkadaşımız Sayın Korkmaz “ben, ilk defa milletvekilliği zırhını kullanıyorum, bu mührü de fekk ediyorum” diye söylemiştir. Tabiî, arkadaşımız mühendis, bunun ne olduğunu bilmiyor; bu, ağır cezalık bir işlem. Sayın Şimşek de “sakın böyle bir şey söyleme, bu, ağır cezalık suçtur, böyle şey yapma” demiştir, doğrudur. Eğer, radyolink cihazları mühürlenip kesilmişse, sormak isterim, o mühürleri sökmeden nasıl o radyolink cihazlarını tekrar devreye alacaksınız? En azından mühendis olan arkadaşımız bunu çok iyi bilmektedir; ama, böyle, siyaseten bu ülkeye hizmet eden insanları her konuda karalamayı amaç edinen; her şeyden bakana veya bir genel başkana çamur atmaya çalışan arkadaşlarımız, maalesef, o yolu bulamayınca, ister istemez böyle zorlama yorumlarla suç isnat etmeye çalışmışlardır.

Yine bakıyoruz, Flash-TV’yi kapatmaya giden ekip 15.30’da gitmiştir, 17.30’a kadar Flahs-TV’yi dramatize etmiştir, “İşte kapatıyorlar, ey Bursalılar gelin” diyerek halkı resmen isyana teşvik etmiştir. Bunlar hiç ifade edilmiyor.

Yine bakıyoruz, Doğru Yol Partisine burada suç bulaştırılmak isteniyor, Genel Başkanına uluorta küfrediliyor ve dakikalarca böyle bir yayın yapılıyor; ama, çoğunluk görüşünün kararında, nedense bundan bir cümleyle bile bahsedilmiyor. Merak ediyorum, burada konuşan o hatip arkadaşlarım, eşlerine, kızlarına aynı şekilde, bir programda uluorta küfredilse, acaba o konuda yazılan raporda bundan bir satır, bir cümle görmeseler, ondan sonra da, bu rapor duygusal yazılmamıştır, tarafsız yazılmıştır diyebilirler mi?! Buna insaf denir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, lütfen toparlar mısınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, bakınız “böyle yanlışlar karşısında alkış tutmayız” diyen arkadaşlarımız, “Karadeniz’deki çift yoldan pis kokular geliyor” diyen Sayın Genel Başkanının ifadelerine rağmen, burunlarını tuta tuta, oylamada dışarıya kaçabilmektedirler. Sarıyer ormanları peşkeş çekilirken, yine, pek çok orman peşkeş çekilirken, bakıyoruz ki, bunları sessizce kabullenmektedirler; “bir daha böyle şey olmasın” demektedirler. Ormanların talanıyla ilgili bir gensoru önergemiz var; arkadaşım orada ne yapacak, çok merak ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Oraya geldiği zaman bakarız; burada ne alakası var!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Yine, RTÜK Yasasında, bakıyoruz, elektrik dağıtım ihaleleri yasaya aykırı yapılmış, peşkeş çekilmiş; ama, komisyonlarda destek veriyorlar. Yine, Mecliste bunun lehinde nasıl oy kullanacaklar; onu da merak ediyorum; çünkü, onların da ortak olduğu bir iktidar döneminde bu yasalar çıkarıldı. Onun için, böyle bol keseden atmak kolaydır.

Ben, bu kadar taraflı yazılan bir raporu da ilk defa gördüm. Arkadaşlarımızın, gerçekleri biraz daha iyi görmesini, siyasî hırslarının vicdanlarını kapatmamasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/185,186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemin 152 nci sırasında yer alan Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin öngörüşmesinin yapılması, biraz önce alınan bir karar gereğince, ileriki bir tarihe ertelenmiştir; umuyorum, önümüzdeki salı günü, diğer programla birlikte müzakere olunur.

Sayın milletvekilleri, Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki soruşturma önergesini, sözlü soruları ve kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 22 Nisan 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.45

 

 

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş.’de çalışan mevsimlik işçilerin yeniden işe alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4590)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.

İsmail Özgün Balıkesir

Soru 1. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (Tülomsaş) işyerinde çalışmakta iken hizmet süreleri 12.12.1997 tarihinde sona eren 371 adet mevsimlik işçinin yeniden işe alınmalarında öncelik hakları var mıdır?

Soru 2. Varsa büyük geçim sıkıntısı içinde bulunan bu mevsimlik işçiler öncelikli olarak işe alınacaklar mıdır?

Soru 3. Sözkonusu işçiler, Toplu sözleşme ve yasalar bize öncelik hakkı tanıdığı halde, bazı siyasilerin kendi sempatizanlarını işe almak için yaptığı baskılar sonucu, İmtihan açılmasını istemeleri ile onayımız çıktığı halde işe alınmıyoruz iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddialar doğru mudur?

 

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 17.4.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21-EA/587-6832

Konu : Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 23 Mart 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4590-11700/28839 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün 7/4590-11700 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün 7/4590-11700 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (Tülomsaş) işyerinde çalışmakta iken hizmet süreleri 12.12.1997 tarihinde sona eren 371 adet mevsimlik işçinin yeniden işe alınmalarında öncelik hakları var mıdır?

2. Varsa büyük geçim sıkıntısı içinde bulunan bu mevsimlik işçiler öncelikli olarak işe alınacaklar mıdır?

3. Sözkonusu işçiler, Toplu Sözleşme ve yasalar bize öncelik hakkı tanıdığı halde, bazı siyasilerin kendi sempatizanlarını işe almak için yaptığı baskılar sonucu, imtihan açılmasını istemeleri ile onayımız çıktığı halde işe alınmıyoruz iddiasında bulunmaktadırlar,

Bu iddialar doğru mudur?

Cevap :

1997 yılında işbaşı yaptırılan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçiler, TÜLOMSAŞ’ın 1997 yılında programladığı işleri zamanında bitirmek ve belirli işin gerçekleştirilmesi için alınmışlardır. Zaten işe alınışlarında da işin mahiyetinin geçici olduğu ilgililere defalarca hatırlatılmıştır.

TÜLOMSAŞ’ın 1998 yılı üretim programı ile özellikli işlerin yıl sonuna kadar gerçekleştirilebilmesi için muhtelif mesleklerde 445 geçici işçi alınması planlanmış ve mevcut yasa ve yönetmelik gereği, işçi alımları Eskişehir İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirilmiştir. İlgili Kurumdan, ihtiyaç duyulan meslek dallarından 7337 kişi TÜLOMSAŞ’a müracaat etmiştir. Müracaatın yoğun olması ve 1998 iş programı ile özellikli işlerin gerçekleştirilebilmesi için kalifiye elemanların tespitinde adil bir seçimin yapılabilmesi amacıyla Anadolu Üniversitesine yazılı sınav yaptırılmıştır. Yazılı sınavda başarılı olanlar bir Komisyon huzurunda ilgili mesleklerinde mülâkata tabi tutulmuşlardır. İş ve İşçi Bulma Kurumuna yapılan müracaatta alınacak işçilerde bazı şartlar aranmışsa da (yaş, askerlik, deneyim v.b.), 1997 yılında TÜLOMSAŞ’ta çalışmış olanlarda bu gibi şartlar aranmamıştır. Yapılan yazılı sınavda başarı gösterenlerin 70 kişisi 1997 yılında çalışmış geçici işçilerden oluşmaktadır.

TÜLOMSAŞ’ın İş ve İşçi Bulma Kurumuna başvurusunda, 1997 yılında geçici işçi olarak çalışan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçilerin mevcut adreslerine yeniden geçici işçiye ihtiyaç duyulduğu ve İş ve İşçi Bulma Kurumuna müracaat etmelerinin gerektiği yazılı olarak posta ile bildirilmiştir. Bu şartlar altında 1997 yılında iş âkitleri fesh edilen geçici işçilerden 70 kişi sınavlarda başarılı olduklarından yeniden işbaşı yaptırılmışlardır.

2. – Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Eskişehir-TÜLOMSAŞ’da çalışan mevsimlik işçilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4603)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 12.3.1998

Musa Demirci Sıvas

1. Devlet Demiryollarına bağlı Eskişehir TÜLOMSAŞ işyerinde önceki yıllarda da mevsimlik olarak çalışan işçiler ne zaman tekrar işe başlatılacak?

2. Sözkonusu bu 371 adet mevsimlik işçiye, 1998 yılı mevsimlik işçi alımında öncelik tanınacak mı?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 17.4.1998 Araştırma Planlama ve Koodinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21-EA/588-6833

Konu : Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 23 Mart 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-11890 sayılı yazısı.

Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin 7/4603-11739 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin 7/4603-11739 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Devlet Demiryollarına bağlı Eskişehir TÜLOMSAŞ işyerinde önceki yıllarda da mevsimlik olarak çalışan işçiler ne zaman tekrar işe başlatılacak?

2. Sözkonusu bu 371 adet mevsimlik işçiye, 1998 yılı mevsimlik işçi alımında öncelik tanınacak mı?

Cevap :

1997 yılında işbaşı yaptırılan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçiler, TÜLOMSAŞ’ın 1997 yılında programladığı işleri zamanında bitirmek ve belirli işin gerçekleştirilmesi için alınmışlardır. Zaten işe alınışlarında da işin mahiyetinin geçici olduğu ilgilere defalarca hatırlatılmıştır.

TÜLOMSAŞ’ın 1998 yılı üretim programı ile özellikli işlerin yıl sonuna kadar gerçekleştirilebilmesi için muhtelif mesleklerde 445 geçici işçi alınması planlanmış ve mevcut yasa ve yönetmelik gereği, işçi alımları Eskişehir İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirilmiştir. İlgili Kurumdan, ihtiyaç duyulan meslek dallarından 7337 kişi TÜLOMSAŞ’a müracaat etmiştir. Müracaatın yoğun olması ve 1998 iş programı ile özellikli işlerin gerçekleştirilebilmesi için kalifiye elemanların tespitinde adil bir seçimin yapılabilmesi amacıyla Anadolu Üniversitesine yazılı sınav yaptırılmıştır. Yazılı sınavda başarılı olanlar bir Komisyon huzurunda ilgili mesleklerinde mülâkata tabi tutulmuşlardır. İş ve İşçi Bulma Kurumuna yapılan müracaatta alınacak işçilerde bazı şartlar aranmışsa da (yaş, askerlik, deneyim v.b.), 1997 yılında TÜLOMSAŞ’ta çalışmış olanlarda bu gibi şartlar aranmamıştır. Yapılan yazılı sınavda başarı gösterenlerin 70 kişisi 1997 yılında çalışmış geçici işçilerden oluşmaktadır.

TÜLOMSAŞ’ın İş ve İşçi Bulma Kurumuna başvurusunda, 1997 yılında geçici işçi olarak çalışan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçilerin mevcut adreslerine yeniden geçici işçiye ihtiyaç duyulduğu ve İş ve İşçi Bulma Kurumuna müracaat etmelerinin gerektiği yazılı olarak posta ile bildirilmiştir. Bu şartlar altında 1997 yılında iş âkitleri fesh edilen geçici işçilerden 70 kişi sınavlarda başarılı olduklarından yeniden işbaşı yaptırılmışlardır.

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Eskişehir-TÜLOMSAŞ’da işten çıkarılan işçilerin yeniden işe alınıp alınmayacaklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4604)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 11.3.1998

Zeki Ünal Karaman

Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğüne bağlı Eskişehir TÜLOMSAŞ işyerinde çalışan 371 işçinin işine 12.12.1997 tarihinde son verilmiştir. İşten çıkarılan bu işçiler büyük bir ekonomik sıkıntı içine girdiklerini beyan ederek şikâyette bulunmaktadırlar.

Sorum şudur :

Sözkonusu işçilerin tekrar işe alınması konusunda Bakanlığınızda yapılmakta olan herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa hangi safhadadır?

 

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 17.4.1998 Araştırma Planlama ve Koodinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21-EA/589-6834

Konu : Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 23 Mart 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-11890 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/4604-11742 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/4604-11742 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğüne bağlı Eskişehir TÜLOMSAŞ işyerinde çalışan 371 işçinin işine 12.12.1997 tarihinde son verilmiştir. İşten çıkarılan bu işçiler büyük bir ekonomik sıkıntı içine girdiklerini beyan ederek şikâyette bulunmaktadırlar.

Sorum şudur :

Sözkonusu işçilerin tekrar işe alınması konusunda Bakanlığınızda yapılmakta olan herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa hangi safhadadır?

Cevap :

1997 yılında işbaşı yaptırılan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçiler, TÜLOMSAŞ’ın 1997 yılında programladığı işleri zamanında bitirmek ve belirli işin gerçekleştirilmesi için alınmışlardır. Zaten işe alınışlarında da işin mahiyetinin geçici olduğu ilgilere defalarca hatırlatılmıştır.

TÜLOMSAŞ’ın 1998 yılı üretim programı ile özellikli işlerin yıl sonuna kadar gerçekleştirilebilmesi için muhtelif mesleklerde 445 geçici işçi alınması planlanmış ve mevcut yasa ve yönetmelik gereği, işçi alımları Eskişehir İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirilmiştir. İlgili Kurumdan, ihtiyaç duyulan meslek dallarından 7337 kişi TÜLOMSAŞ’a müracaat etmiştir. Müracaatın yoğun olması ve 1998 iş programı ile özellikli işlerin gerçekleştirilebilmesi için kalifiye elemanların tespitinde adil bir seçimin yapılabilmesi amacıyla Anadolu Üniversitesine yazılı sınav yaptırılmıştır. Yazılı sınavda başarılı olanlar bir Komisyon huzurunda ilgili mesleklerinde mülâkata tabi tutulmuşlardır. İş ve İşçi Bulma Kurumuna yapılan müracaatta alınacak işçilerde bazı şartlar aranmışsa da (yaş, askerlik, deneyim v.b.), 1997 yılında TÜLOMSAŞ’ta çalışmış olanlarda bu gibi şartlar aranmamıştır. Yapılan yazılı sınavda başarı gösterenlerin 70 kişisi 1997 yılında çalışmış geçici işçilerden oluşmaktadır.

TÜLOMSAŞ’ın İş ve İşçi Bulma Kurumuna başvurusunda, 1997 yılında geçici işçi olarak çalışan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçilerin mevcut adreslerine yeniden geçici işçiye ihtiyaç duyulduğu ve İş ve İşçi Bulma Kurumuna müracaat etmelerinin gerektiği yazılı olarak posta ile bildirilmiştir. Bu şartlar altında 1997 yılında iş âkitleri fesh edilen geçici işçilerden 70 kişi sınavlarda başarılı olduklarından yeniden işbaşı yaptırılmışlardır.

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Uludağ Üniversitesi Ortak Anfiler Grubu Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/4605)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Planlamadan Sorumlu Devlet Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Uludağ Üniversitesi (Üniversite) öğrenci sayısı tahminlerin çok üzerinde olarak 38 000”e ulaşmıştır.

Üniversitede derslikler yetersiz kalmış, ve eğitim öğretim çok zorlaşmıştır.

Üniversitede ortak anfiler grubu projesine ve bu projenin süratle bitirilmesinde ve projenin geciktirilmeden yapılmasında zaruret bulunmaktadır.

Üniversite, ortak anfiler grubu projesini hazırlamış ve bu projeyi 1998 yılı içinde bitirilecek hale getirmiştir. Ve proje finansmanı Uludağ Üniversitesinin diğer proje ödeneklerinden karşılanabilecektir.

Üniversitenin ortak anfiler grubu projesinin 1998 yılı programına dahil edilmesi yolundaki talebi, unsurları itibarıyla 16 Ekim 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan “1998 yılı programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karar”a uygun mudur?

Talep doğrultusunda Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca karar verilecek midir?

Talebin reddi sözkonusu ise, red sebep ve gerekçeleri nedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 20.4.1998 Sayı : B.02.0.013/2.00-01537

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.3.1998 tarihli ve 7/4605-11762 sayılı yazınız.

Uludağ Üniversitesi ile ilgili olarak Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın ilgide kayıtlı yazının ekinde tarafıma yönelttiği yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerine arz ederim.

Işın Çelebi Devlet Bakanı

Uludağ Üniversitesi ile İlgili Olarak Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın

Sayın Işın Çelebi’ye Cevaplandırmak Üzere Yönelttiği 7/4605-11762 Numaralı

Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

Soru :

Uludağ Üniversitesi (Üniversite) öğrenci sayısı tahminlerin çok üzerinde olarak 38 000’e ulaşmıştır.

Üniversitede derslikler yetersiz kalmış ve eğitim öğretim çok zorlaşmıştır.

Üniversitede ortak anfiler grubu projesine ve bu projenin süratle bitirilmesinde ve projenin geciktirilmeden yapılmasında zaruret bulunmaktadır.

Üniversite, ortak anfiler grubu projesini hazırlamış ve bu projeyi 1998 yılı içinde bitirilecek hale getirmiştir ve proje finansmanı Uludağ Üniversitesinin diğer proje ödeneklerinden karşılanabilecektir.

Üniversitenin ortak anfiler grubu projesinin 1998 yılı programına dahil edilmesi yolundaki talebi, unsurları itibarıyla 16 Ekim 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan “1998 yılı programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karar”a uygun mudur?

Talep doğrultusunda Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca karar verilecek midir?

Talebin reddi sözkonusu ise, red sebep ve gerekçeleri nedir?

Cevap :

Üniversitelerin yatırım programları, 1996 yılından itibaren sektör tavanları DPT Müsteşarlığınca tefrik edilmek üzere proje bazındaki ödenek dağılımları üniversitelerin önerileri istikametinde hazırlanmaktadır. Bu uygulamada dikkat edilen husus, üniversitelerin yürütmekte olduğu mevcut proje stoku eritilmeden mümkün olduğu kadar yatırım programlarına yeni proje alınmaması prensibidir. Bu ilke, Sayın Başbakan imzalı bütçe hazırlama genelgesi ile yatırım programı hazırlama esasları genelgesinde de açık olarak ifade edilmektedir.

1998 yılı yatırım programında Uludağ Üniversitesine toplam 2 498 milyar TL. ödenek tahsis edilmiş ve 1997 yılına göre yüzde 87 nominal artış sağlanmıştır. Bu ödenek marifetiyle adı geçen üniversite;

– Yükseköğretimde 10 adet

– Beden eğitimi ve sporda 1 adet

– Sağlık sektöründe 4 adet

– Teknolojik araştırma sektöründe 8 adet

Olmak üzere, toplam 23 adet proje yürütecektir. Sözkonusu projelerin toplam maliyeti 22 000 milyar TL.’dir. Bu projelere 1997 sonuna kadar 15 000 milyar TL. tahmini harcama yapılmıştır. Yatırım programına yeni proje alınmadığı ve 1998 yılı ödeneklerinin gelecek yıllarda da aynen tahsis edildiği varsayımında dahi mevcut proje stoku ancak 3 yıl içinde eritilebilecektir.

1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının TBMMPlan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında, bilahare her üniversiteye 125 milyar TL. tahsis edilmek üzere YÖKbütçesine toplam 6 675 milyar TL. ödenek tefrik edilmiştir. Bu ilave ödenek tahsisi ile üniversitelerin devam etmekte olan yatırımları için ilave bir kaynak yaratılması amaçlanmıştır.

Hal böyle iken, üniversitelerin 125 milyar TL.’yi 1998 yılı yatırım programına yeni proje alınması amacıyla kullanmak için DPT Müsteşarlığına müracaatta bulundukları müşahade edilmektedir.

Her üniversitenin 2-3 adet yeni projeyi bu suretle yatırım programına dahil etmesi durumunda mevcut proje stokuna 100-150 adet yeni projenin alınması sözkonusu olacaktır. Bu itibarla, Plan ve Bütçe Komisyonunda üniversitelerin devam eden yatırımları için öngörülen 125 milyar TL.’nin mevcut projelere tahsisi gerekli görülmektedir. Kaldı ki, programa yeni proje alınmasıyla ilgili münferit önergeler de dahi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, ancak finansmanının bütçe içi aktarmalar ile karşılanması kaydıyla bu projelere onay vermiştir.

Bu durum ve anılan üniversitenin mevcut proje stoku dikkate alınarak yapılan değerlendirme neticesinde bahsi geçen talebi uygun mütalaa etmek mümkün olmamıştır.

5. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Emlakbank konutlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/4609)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Emlakbank’ın bağlı bulunduğu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 16.3.1998

Kadir Bozkurt Sinop

1. Emlakbank’ın elindeki konutların illere ve proje isimlerine göre ayrı ayrı sayısı kaçtır?

2. Bu konutların proje isimlerine göre bir dairenin maliyeti ve Şubat ayı sonu itibariyle aynı dairenin dolar cinsinden satış fiyatı ne kadardır?

3. Konut stoğunun 300 trilyonu aştığı söyleniyor. Konut yapımı durdurulmuşken, niçin yeniden konut yapımını başlatma kararı aldınız?

4. Emlakbank’ın konut ihalelerine giren firmaların sayısı çok sınırlıdır. Bu firmaların konut imalatlarını sürdürmeleri bankaya hangi kârı getirir?

5. Bankanın konut yapımı için stokladığı arsaların bölgelere göre dökümü ne şekildedir? Bunlar ne zaman ve dolar bazında hangi fiyata satın alınmıştır?

 

T.C. Devlet Bakanlığı 16.4.1998 Sayı : B.02.0.015/S-477

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.3.1998 gün ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4609-11776/29040 sayılı yazınız.

Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, 7/4609-11776 esas nolu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Türkiye Emlak Bankasınca inşa edilen konutların illere ve proje isimlerine göre dağılım, tahmini maliyet ve satış fiyatları ekte verilmektedir. (Ek : 1) Türkiye Emlak Bankasınca yeni bir konut projesine girilmemekte olup, daha evvelki yıllarda ihalesi yapılan ve sözleşmeye bağlanan inşaat işleri sürdürülmektedir. Ancak, devam eden inşaatlar için yeni bir düzenlemeye gidilip, bankanın, daha önceki sözleşmelerden kaynaklanan zararlarının tamamen ortadan kaldırılması çalışmalarına başlanmıştır. Sözleşmesi yapılan inşaat projelerinin bir kısmından vazgeçilmiş, vazgeçilmesi mümkün olamayan projelerde ise kat karşılığı ve kâr garantisi uygulamasına geçilmesi kararlaştırılmış, böylece Türkiye Emlak Bankasının konut işinden çekilmesi kararı uygulamaya konulmuştur. Türkiye Emlak Bankasının konut arsalarının dökümü ve bunlarla ilgili bilgiler (Ek : 2)’de sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin Devlet Bakanı

 

 

Ek : 1

(15.1.1998)

Ortalama (Şubat/98)

120 M2 daire Ortalama

İnşa edilen Top. maliyeti (**) Satış fiyatı (*) Dairenin Şerefiye

Proje adı konut sayısı (USD) (USD) değerine göre değişkendir

Mavişehir 5 321 87 480 81 900 ~ 102 400

Gaziemir 2 976 34 320 30 000 ~ 35 000

Bilkent 2 850 89 760 89 129 ~ 158 000

Elvankent 3 496 36 000 24 350 ~ 37 850

Çerkezköy 1 940 40 800

Bahçeşehir (Apt.) (***) 5 500 96 000 70 000 ~ 150 000

Ataşehir 5 570 69 840 70 000 ~ 110 000

Mutlukent 2 526 37 380 28 000 ~ 40 000

Sinanoba-Mimaroba 6 210 61 740 52 000 ~ 89 500

Beylikdüzü 3 948 58 920 50 800 ~ 62 000

Sarıyer (Kat karşılığı) 200 Satışa çıkmamıştır

Antakya 2. Kısım (K. kar.) 136 Satışa çıkmamıştır

Ümitkent (K. karşılığı) 237 97 000

Notlar :

(*) Ortalama satış fiyatı vadeli fiyattır.

(**) Toplam maliyete arsa payı, finansman, altyapı, genel gider ve KDVdahil olup, bu maliyetler muhasebe dışı yapılan hesaplamalara göre bulunmuştur. (Vergi Usul Kanununa göre geçici kabul tarihi itibariyle finansman faizi durdurulması gerekirken, projeden tümü satılana kadar finansman faizi yürütülüp bulunan maliyettir.) Konut maliyeti ortalama 120 m2 için alınmıştır.

(***) Villa maliyetleri ve satışları değişken olduğu için alınmamıştır.

 

Ek : 2

T. Emlak Bankası Konut ve Ticaret Stok Arsa Kapasiteleri

Proje ismi Arsa alanı (m2)

                                                 

İstanbul-Ataşehir projesi

Doğu Bölgesi 57 496

İstanbul-Ataşehir projesi

Batı Bölgesi (İmarsız) 2 016 177

İstanbul-Bahçeşehir projesi 1 515 270

İstanbul-Sinanoba projesi 43 324

Tekirdağ-Çerkezköy projesi 548 310

İzmir-Mavişehir projesi 600 488

Toplam 4 781 065

6. – Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, Burdur-Bucak tütün ekin piyasasının ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/4613)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 16.3.1998

Saygılarımla. Kâzım Üstüner Burdur

1. Tütün ekici piyasalarının açılışı önceki yıllara oranla, 1998 yılında bu denli gecikmesinin sebebi nedir?

Burdur-Bucak tütün ekici piyasasını ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?

2. Bucak tütün ekici piyasasında uygulanan fiyat 1938’den bugüne kadar (1985-1991 arası hariç) Ege tütün piyasasıyla paralellik arz etmiştir.

1998 yılında Bucak tütün piyasası için açıklayacağımız başfiyat Ege tütün piyasasıyla aynı paralelde olacak mıdır?

3. Burdur-Bucak bölgesinde üretilen tütünün türü Bakanlığınızca hangi grupta görülmektedir?

 

T.C. Devlet Bakanlığı 20.4.1998 Sayı : B.02.0.018-800-04-01/1881

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığı, Kanunlar Kararlar Daire Başkanlığının 23.3.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4613-11785/29053 sayılı yazınız.

Tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmak üzere ilgi yazı ekinde alınan, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, Bakanlığım ilgili kuruluşu Tekel Genel Müdürlüğü ile ilgili olarak vermiş olduğu 7/4613-11785 nolu yazılı soru önergesine verilen cevap ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Eyüp Aşık Devlet Bakanı

Burdur Milletvekili Sayın Kâzım Üstüner’in 7/4613-1185 Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Soru 1. Tütün ekici piyasalarının açılışı önceki yıllara oranla, 1998 yılında bu denli gecikmesinin sebebi nedir?

Burdur-Bucak tütün ekici piyasasını ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?

Cevap 1. Ekici tütün piyasaları son yıllarda aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Şubat ayının 2 nci yarısından sonra açılmaktadır.

Ürün yılı Ege Güneydoğu Bucak

1995 15.2.1996 13.3.1996 23.3.1996

1996 15.2.1997 7.3.1997 21.2.1997

1997 7.3.1998 27.3,1998 27.3.1998

1997 ürünü ekici tütün piyasasının ilki olan Ege ekici tütün piyasasının 7.3.1997 tarihinde açılması ekicimizin hiçbir şekilde mağduriyetine sebep olmayacaktır. Geçmiş yıllarda piyasa açılışından bir ay sonra başlayan ambarlama bu yıl piyasanın açılışından 13 gün sonra başlatılmış olup, 27.3.1998 tarihi itibariyle de ödemelere başlanmıştır.

Soru 2. Bucak tütün piyasasında uygulanan fiyat 1938’den bugüne kadar (1985-1991 arası hariç) Ege tütün piyasasıyla paralellik arz etmiştir.

1998 yılında Bucak ekici tütün piyasası için açıklayacağınız başfiyat Ege tütün piyasasıyla aynı paralelde olacak mıdır?

Cevap 2. Aşağıdaki tablodan da görüldüğü gibi 1993 ürün yılından itibaren Bucak tütünü Güneydoğu Anadolu Bölgesi fiyatlarıyla satın alınmaktadır. Bu yıl da Güneydoğu Anadolu Bölgesi fiyatlarıyla satın alınacaktır.

Bucak Ege Bölgesi Güneydoğu

Ürün yılı başfiyatı başfiyatı başfiyatı

1992 28 800 46 000 44 500

1993 68 800 71 000 68 800

1994 137 600 142 000 137 600

1995 240 000 250 000 240 000

1996 500 000 500 000 500 000

1997 800 000 900 000 800 000

Soru 3. Burdur-Bucak Bölgesinde üretilen tütün türü Bakanlığınızca hangi grupta görülmektedir?

Cevap 3. Bucak’ta üretilen tütün Virginia Burley melezlemesi bir çeşit olup, Güneydoğu Anadolu Bölgesi tütünlerimizle birlikte mütalaa edilmektedir.

Arz ederim.

7. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ziraat Bankasının 1994 yılı harcamalarında usulsüzlük tespit edilip edilmediğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/4627)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 17.3.1998

Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1. Kamu kuruluşu olan T.C. Ziraat Bankasının 1994 yılı hesapları reklam harcamaları bölümünde Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından saptanmış eksiklik ve aksaklıklar bulunmakta mıdır?

2. Sözü edilen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporu reklam harcamaları bölümünün son paragrafında; “Bankanın reklam harcamalarında tasarrufa gereken önemi vermemesi, reklam faaliyetlerinin bir plan ve programa bağlanmaması ve bir reklam politikasının olmaması dolayısıyla 1994 ve 1995 yıllarında yürütülen reklam faaliyet ve işlemlerinde görülen aksaklıkların tespiti ve önerilerin belirlenmesi amacıyla, bu dönem faaliyetlerinin Banka Teftiş Kurulunca teftişe tabi tutulması temenni olunur” cümleleri bulunmakta mıdır?

3. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporunda yukarıda sözü edilen temenniler konusunda ilgili teftiş kurullarınca gerekli inceleme, araştırma ve temennilerin bulunduğu rapor hazırlanmış mıdır?

4. Hazırlanmış ise ne sonuç çıkmıştır? Hazırlanmamış ise hazırlatmayı düşünüyor musunuz?

5. Sözü edilen Teftiş Kurulu incelemesini yapmayan ilgililer hakkında kovuşturma ya da soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

 

T.C. Devlet Bakanlığı 21.4.1998 Sayı : B.02.0.003(16)836

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.3.1998 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4627-11807/29088 sayılı yazınız ve eki.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/4627-11807 Esas Nolu yazılı soru önerge cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner Devlet Bakanı

Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker’in Bakanlığım İlgili Kuruluşu T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünün Görev Alanına Giren Konulara İlişkin 7/4627-11807 Esas Nolu

Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Kamu kuruluşu olan T.C. Ziraat Bankasının 1994 yılı hesapları reklam harcamaları bölümünde Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından saptanmış eksiklik ve aksaklıklar bulunmakta mıdır?

Cevap 1. Bakanlığım ilgili kuruluşu T.C. Ziraat Bankasının 1994 yılı faaliyetleriyle ilgili olarak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tanzim edilen raporda, bazı konularda olduğu gibi reklamlarla ilgili temenniler de yer almış bulunmaktadır.

Soru 2. Sözü edilen Yüksek Denetleme Kurulu Raporu reklam harcamaları bölümünün son paragrafında; “Bankanın reklam harcamalarında tasarrufa gereken önemi vermemesi, reklam faaliyetlerinin bir plan ve programa bağlanmaması ve bir reklam politikasının olmaması dolayısıyla 1994 ve 1995 yıllarında yürütülen reklam faaliyet ve işlemlerinde görülen aksaklıkların tespiti ve önerilerin Banka Teftiş Kurulunca teftişe tabi tutulması temenni olunur” cümleleri bulunmakta mıdır?

Cevap 2. Yüksek Denetleme Kurulu Raporunda yer alan 1994 ve 1995 yıllarında yürütülen reklam faaliyet ve işlemlerinde görülen aksaklıkların, Banka Teftiş Kurulunca teftişe tabi tutulması temenni olunur cümlesi bulunmaktadır.

Soru 3. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporunda yukarıda sözü edilen temenniler konusunda ilgili teftiş kurullarınca gerekli inceleme, araştırma ve temennilerin bulunduğu rapor hazırlanmış mıdır?

Soru 4. Hazırlanmış ise ne sonuç çıkmıştır? Hazırlanmamış ise hazırlatmayı düşünüyor musunuz?

Soru 5. Sözü edilen Teftiş Kurulu incelemesini yapmayan ilgililer hakkında kovuşturma ya da soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 3, 4, 5. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Bankanın 1994 ve 1995 yılları faaliyetleri hakkında düzenlemiş olduğu raporlar TBMMKamu İktisadî Teşebbüsleri Alt ve Üst Komisyonları tarafından denetlenmiş ve Banka ibra edilmiştir.

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türkiye’nin Rio Deklarasyonuna uyup uymadığına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/4631)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Çevre Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

3-14 Haziran 1992 tarihinde Rio de Jenerio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı sonucunda, çevre ve kalkınma konularında 27 temel ilkeden oluşan Rio Deklarasyonu o tarihte Türkiye Cumhuriyeti Hükümet Başkanı olan Sayın Süleyman Demirel tarafından da onaylanmış ve Türkiye politik bir yükümlülük altına girmiştir.

1. Türkiye Rio hükümlerini ne ölçüde yerine getirmiştir?

2. Rio Deklarasyonunda yer alan ilkelerin uygulama belgesi olan gündem 21’in Türkiye’de uygulama alanı nedir?

3. Bursa, İzmir, Antalya gibi illerde uygulanan yerel gündem 21 hangi belediyeler tarafından yürütülmektedir?

4. Yerel gündemlerin demokrasiye olan katkıları nelerdir?

5. Yerel gündem 21 sürecini teşvik tedbirleriniz var mıdır?

6. Yerel gündem 21’lerin ülke genelinde uygulanmasını zorunlu görüyor musunuz?Bu konuda herhangi bir çalışma düşünüyor musunuz?

 

T.C. Çevre Bakanlığı 21.4.1998 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.19.0.APK.0.20.00.01/0012/461/2880

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 25.3.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4631-11816/29095 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türkiye’nin Rio Deklarasyonuna uyup uymadığına ilişkin yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İmren Aykut Çevre Bakanı

Soru 1. Türkiye Rio hükümlerini ne ölçüde yerine gitirmiştir?

Cevap 1. 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında, Brezilya’nın Rio de Jenerio kentinde düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansında kabul edilen sözleşmeler ve alınan kararlar çerçevesinde Bakanlığımızca gereklerinin yerine getirilmesine hassasiyetle devam edilmektedir. Bunlardan önemli bazı konular hakkındaki bilgiler aşağıda belirtilmektedir.

a) Biyolojik Çeşitlilik Çalışmaları;

Rio’da kabul edilen Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine, Ülkemiz ilk imza atan ülkelerden biridir. Sözleşme Bakanlığımızca ilgili kuruluşların görüşleri alınarak, TBMM’e intikal ettirilmesi sağlanmıştır. Sözleşme TBMM’de kabul edilerek, 27 Aralık 1996 tarih ve 22860 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış, sözleşmenin onaylandığına dair belge de BM Genel Sekreterliğine 14 Şubat 1997 tarihinde tevdi edilmiştir. Sözleşme 14 Mayıs 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin yürütülmesinde koordinasyon görevi Çevre Bakanlığındadır. “Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlanması devam etmektedir. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin birinci ulusal raporu hazırlanarak sekretaryaya gönderilmiştir. Sözleşmenin IV. Taraflar Konferansına katılım sağlanacaktır. Bu sözleşmeyi Rio’da ilk imzalayan ülkeler arasında olmamızdan dolayı Dünya Bankasınca hibe destekli “Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesi” Tarım ve Köyişleri ile Orman Bakanlıklarının işbirliği ile yürütülmektedir.

b) Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi;

Sözleşmeyi Türkiye adına 14-15 Ekim 1994 tarihinde Paris’te yapılan toplantıda, dönemin Çevre Bakanı imzalamıştır.

Sözleşme, TBMM’ne intikal ettirilmiş, ilgili komisyonlardan geçirilmesi sağlanmıştır. 11.2.1998 tarih 4340 Nolu kanunla kabul edilmiş ve 14 Şubat 1998 tarih 23258 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Başbakanlığa intikalinden sonra Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilip onanmak üzere Sayın Cumhurbaşkanlığı makamına sunulacaktır.

c) Sulak Alanların Korunması;

Türkiye, Sulak Alanların Korunması amacıyla hazırlanan ve kısa adıyla RAMSAR (Sulak Alanlar) sözleşmesi olarak bilinen “Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Salip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesine”ne 1994 yılında taraf olmuş, Kayseri Sultan Sazlığı, Kırşehir Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Göksu Deltası ve Manyas (Kuş) Gölünü Ramsar sözleşmesi listesine dahil ettirmiştir.

Haziran 1992’de, Rio de Jenerio’da yapılan “Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda zamanın Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel yaptığı konuşmada “Sulak Alanların Korunması” konusunda Uluslararası bir toplatının ülkemizde yapılmasını önermiştir. Sözkonusu toplantı Uluslararası kuruluş temsilcileri, Avrupa, Kuzey Afrika, Türk Cumhuriyetleri, komşu ülkeler, Üniversiteler ve gönüllü kuruluşların temsilcilerin katılımı ile 27 Eylül-1 Ekim 1995 tarihinde Kapadokya’da düzenlenmiştir.

Dört yeni Sulak Alan (Gediz Deltası, Kızılırmak Deltası, Akyatan Gölü ve Ulubat Gölü) Ramsar Sözleşmesi Listesine dahil edilmiştir. Bununla ilgili karar 15.4.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

d) Su Kaynaklarının Yönetimi ve Korunması;

Su kaynaklarının havza bazında entegre yönetimi amacıyla Fransa’da yerleşik bulunan Uluslararası Su Ofisi ile ortaklaşa olarak “Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ve Kuzey Ege Nehir Havzaları Entegre Yönetimi ve Kirlilik Kontrolu Projesi” Kasım 1997 tarihinde başlatılmıştır. Bu proje ülkemizde havza bazında entegre yönetimi temel alan ilk proje olacak ve diğer havzalar için örnek teşkil edecektir. Proje sonucunda kirleten öder, kullanan öder ilkeleri çerçevesinde su kaynaklarının yönetimi ve korunmasına ilişkin finans kaynaklarını oluşturmak, önemli kirletici kaynakların da sorunlarının çözümü için öneriler geliştirmek, bütün tüketiciler için suyun optimum ve verimli kullanımını belirlemek, bugüne kadar farklı kurum ve kuruluşlarca yütülen çalışmaların Çevre Bakanlığının koordinasyonunda biraraya getirilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

e) İklim Değişikliği Çalışmaları;

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin III. Taraf Ülkeler Konferansı 1-10 Aralık 1997 tarihlerinde Japonya (Kyoto’da) yapılmıştır. Toplantıya Çevre Bakanı Dr. İmren Aykut başkanlığında bir heyet ile katılınmıştır. Toplantıda, Türkiye’nin Sözleşmenin Ek : 1 ve Ek : 2 sayılı listelerinden çıkarılması konusundaki haklı talebi, toplantıda birçok ülke delegasyonu ile yapılan temaslar ile gündeme getirilmiş, Türkiye’nin sözleşmeye henüz taraf olamama nedenleri gerekçeleri ile izah edilmiştir. Sadece Avrupa Birliğinin engellemesi nedeniyle, Türkiye’nin sözleşmenin Ek’lerinden çıkması mümkün olmamıştır. Ancak, bu konudaki değerlendirmeler Kasım 1998’de Arjantin’de yapılacak olan IV. Taraf Ülkeler Konferansında tekrar ele alınacaktır.

Soru 2. Rio Deklarasyonunda yer alan ilkelerin uygulama belgesi olan Gündem 21’in Türkiye’de uygulama alanı nedir?

Cevap 2. Günümüzde karşılaşılan Çevre sorunlarının ekonomik ve sosyal nedenlerini ve bu süreçlerin etkileşim biçimlerini gözönüne alan Gündem 21, bu sorunların çözümünün de ancak ekonomik, sosyal ve çevresel yaklaşımların birbiri ile bütünleştirilmesi yoluyla sağlanabileceğini ortaya koymaktadır. Ancak, bu konuda Hükümetlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Hükümetler global yaklaşımları da içerecek biçimde ve kendi öznel koşulları ile ulusal öncelikleri çerçevesinde “Gündem 21”i ulusal düzeyde nasıl uygulayacaklarını ortaya koymayı taahhüt etmişlerdir.

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu çevre sorunları ve bu sorunların çözüm yolları çeşitli vesilelerle ele alınmış olup bu konudaki en kapsamlı çalışma DPT Müsteşarlığı koordinatörlüğünde Bakanlığımızın teknik desteği ve ilgili tüm kurum/kuruluşların, gönüllü örgütlerin, akademik çevrelerin ve özel sektörün katkıları ile gerçekleştirilen Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı adlı belge Rio Deklarasyonuyla uyumlu olarak hazırlanmıştır.

Ayrıca Ulusal Gündem 21’de Bakanlığımız koordinasyonunda ve oluşturulan bir yönlendirme komisyonu desteğinde hazırlatılmıştır. Bu belgenin uygulanmasına yönelik değerlendirmeler sürdürülmektedir.

Soru 3. Bursa, İzmir, Antalya gibi illerde uygulanan Yerel Gündem 21 hangi belediyeler tarafından yürütülmektedir?

Cevap 3. Bursa Büyükşehir Belediyesi, BMKalkınma Programı Türkiye Ofisi, Bakanlığımız ve DPT Müsteşarlığı da dahil olmak üzere kamu ve gönüllü kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir komite çalışması ile GEF Küçük Ölçekli Hibeler programınca sağlanan fonlardan Yerel Gündem 21 çalışmaları için yararlandırılmış ve Yerel Gündem 21 çalışmalarını başlatmıştır. Belediye daha sonra üçüncü kuruluşlardan ve öz kaynaklarından sağladığı imkânlarla bu alandaki faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiştir.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı arasında imzalanan anlaşma doğrultusunda (6 Mart 1998 tarihli ve 23278 sayılı Resmî Gazetede) toplam 900 000 $’lık “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşvik ve Geliştirilmesi Projesi” başlatılmıştır. Projeye Bursa, İzmir, Antalya, Adıyaman, Ağrı, Harran, Trabzon, Gölbaşı ve Çanakkale Belediyeleri katılmakta olup kaynakların bir bölümü bu belediyeler ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği tarafından sağlanmaktadır.

Soru 4. Yerel Gündemlerin demokrasiye olan katkıları nelerdir?

Cevap 4. Yerel Gündem 21, tüm yerel kurum, kuruluş ve kişilerin karşılıklı iletişim içinde güçlerini biraraya getirdikleri katılımcı bir süreçtir. Dolayısıyla demokrasi ilkeleriyle bire bir örtüşmektedir.

Soru 5. Yerel Gündem 21 sürecini teşvik tedbirleriniz var mıdır?

Cevap 5. Yerel Gündem 21 sürecinde Katı Atık Yönetimi konusunda belediyeler ile işbirliği yapılarak etkin ve verimli katı atık yönetimi oluşturulmakta, belediyelere Bakanlığımız tarafından bilgi verilmektedir. Ayrıca Dünya Bankası Yönetimindeki Japon hibe kaynaklarından finanse edilen ve Bakanlığımız tarafından yürütülen “Kurumsal Yapının Güçlendirilmesi” projesi kapsamında belediyelere teknik açıdan yardımcı olacak kılavuzlar hazırlanacak ve eğitim çalışmaları gerçekleştirilecektir.

Atıkların neden oldukları çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla, Trabzon-Rize Bölgesel Katı Atık Yönetimi Projesi Bakanlığımız koordinatörlüğünde tamamlanmış olup, ÇED sürecine başlanacaktır. Adana-Mersin Katı Atık Yönetimi Fizibilite ve Master planı çalışmasına da Bakanlığımız koordinatörlüğünde Temmuz 1998 tarihinde başlanılması planlanmaktadır.

Soru 6. Yerel Gündem 21’lerin ülke genelinde uygulanmasını zorunlu görüyor musunuz? Bu konuda herhangi bir çalışma düşünüyor musunuz?

Cevap 6. Yerel Gündem 21’lerin tüm ülkelerce uygulanması kararının alındığı Rio Deklarasyonu, Türkiye tarafından da imzalanmıştır. Dolayısıyla yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve halkın yönetime katılımının sağlanması sürdürülebilir kalkınma yolunda önemli bir adım olacaktır.

9. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, turizme açılan orman alanlarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4654)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Gözlükaya Denizli

12 Aralık 1997 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ormanlık sahaların turizm amaçlı yatırım yapılması sebebiyle bazı kişi ve şirketlere tahsis edileceği açıklanmıştır.

1. Resmî Gazetede yayımlanan ormanlık sahalar hangi kişi, şirket ve kuruluşlara tahsis edilmiştir?

2. Bu arazileri satın almak için kaç kişi ve firma müracaat etmiştir. Tahsislerde hangi kıstaslar dikkate alınmıştır?

3. Başbakan Mesut Yılmaz’ın arazilerin tahsisi ile ilgili olarak tarafınıza iletilmiş herhangi bir talimatı var mıdır?

4. Resmî Gazetede yayımlanan ormanlık sahaları satın alan kişi ve şirketlerin, Anap Teşkilâtı ile herhangi bir ilişkisi ve yakınlığı bulunmakta mıdır?

T.C. Orman Bakanlığı 17.4.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı Sayı : KM.1.SOR./277-1067

Konu : SayınMehmet Gözlükaya’nın Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 25.3.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4654-11850/29175 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın “Turizme açılan orman alanlarına ilişkin yazılı soru önergesi” Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın 7/4654 Esas No.lu Turizme Açılan Orman Alanlarına İlişkin Yazılı Soru Önergesi Hakkında

OrmanBakanlığının Cevabı

1. 12 Aralık 1998 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan ormanlık sahalardan 6 yere müracaat olmamış, 2 yer uygun görülmemiş ve 1 yerde müracaatçı talebinden vazgeçmiş olup, geriye kalan yerler;

Diler Holding A.Ş.

Erol Aksoy İnş. ve Tic. A.Ş.

Begüm Yap Tur. Tic. ve San. Ltd. Şti.

Edim İnş. Tur. Yat. San. ve Tic. A.Ş.

Limak İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Gökova Kâğıt Ürün. Amb. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Otgöz Yat. Tur. Tic. Taah. Nak. İth. İhr. A.Ş.

Mir. İnş. Taah. Tic. ve San. A.Ş.

Bal - İş. İnş. Tic. ve San. A.Ş.

Zekai Dursun İnş. Tur. Tic. A.Ş.

Özdal İnş. Tur. Teks. Tic. ve San. A.Ş.

Antbel Antalya - Belek Tur. Yat. A.Ş.

Turab Tur. Tic. A.Ş.

Bursa Otelcilik A.Ş.

Özka İnş. Taah. Pazar ve San.Tic. Ltd. Şti.

Kur. İnş. ve San. A.Ş.

Gürolteks Teks. Tur. Tic. San. Ltd. Şti.

Adlı şirketlere tahsis edilmiştir.

2. Sözkonusu yerler için 203 adet kişi ve firma müracaat etmiş olup, tahsis işlemleri yönetmelik esaslarına göre yapılmıştır.

3, 4. Tahsisler yönetmelik esaslarına göre yapılmış olup, herhangi bir makam veya kuruluştan talimat alınmamıştır.

10. – TrabzonMilletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon ve Rize’deki bazı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4674)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle BaşbakanSayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

1. 53 üncü Hükümet döneminde aşağıda belirtilen belediyelerin her birine Maliye Bakanlığından ne kadar yardım yapılmıştır?

2. 54 üncü Hükümet döneminde aşağıda belirtilen belediyelerin her birine Maliye Bakanlığından ne kadar yardım yapılmıştır?

3. 55 inci Hükümet döneminde aşağıda belirtilen belediyelerin her birine Maliye Bakanlığından ne kadar yardım yapılmıştır?

Trabzon İli Belediyeleri

Trabzon Merkez Akoluk

Trabzon Merkez Akyazı

Trabzon Merkez Çağlayan

Trabzon Merkez Çukurçayır

Trabzon Akçaabat Merkez

Trabzon Akçaabat Adacık

Trabzon Akçaabat Akçakale

Trabzon Akçaabat Akçaköy

Trabzon Akçaabat Akpınar

Trabzon Akçaabat Darıca

Trabzon Akçaabat Derecik

Trabzon Akçaabat Doğanköy

Trabzon Akçaabat Işıklar

Trabzon Akçaabat Kavaklı

Trabzon Akçaabat Mersin

Trabzon Akçaabat Söğütlü

Trabzon Akçaabat Yıldızlı

Trabzon Araklı Merkez

Trabzon Araklı Erenler

Trabzon Araklı Yeşilyurt

Trabzon Arsin Merkez

Trabzon Arsin Çatak

Trabzon Arsin Fındıklı

Trabzon Arsin Yeşilyalı

Trabzon Beşikdüzü Merkez

Trabzon Beşikdüzü Türkelli

Trabzon Çarşıbaşı Merkez

Trabzon Çaykara Merkez

Trabzon Çaykara Ataköy

Trabzon Çaykara Karaçam

Trabzon Çaykara Uzungöl

Trabzon Dernekpazarı Merkez

Trabzon Düzköy Merkez

Trabzon Düzköy Çalköy

Trabzon Düzköy Çayırbağı

Trabzon Hayrat Merkez

Trabzon Hayrat Balaban

Trabzon Köprübaşı Merkez

Trabzon Köprübaşı Beşköy

Trabzon Maçka Merkez

Trabzon Maçka Esiroğlu

Trabzon Maçka Şahinkaya

Trabzon Of Merkez

Trabzon Of Bölümlü

Trabzon Of Cumapazarı

Trabzon Of Cumapazarı

Trabzon Of Gürpınar

Trabzon Of Kıyıcık

Trabzon Of Uğurlu

Trabzon Sürmene Merkez

Trabzon Sürmene Çamburnu

Trabzon Sürmene Oylum

Trabzon Sürmene Yeniay

Trabzon Şalpazarı Merkez

Trabzon Şalpazarı Geyikli

Trabzon Tonya Merkez

Trabzon Tonya İskenderli

Trabzon Vakfıkebir Merkez

Trabzon Vakfıkebir Yalıköy

Trabzon Yomra Merkez

Trabzon Yomra Kaşüstü

Trabzon Yomra Oymalıtepe

Trabzon Yomra Özdil

 

Rize İli Belediyeleri

Rize Merkez Çaykent

Rize Merkez Hamidiye

Rize Merkez Kendirli

Rize Merkez Muradiye

Rize Ardeşen Merkez

Rize Ardeşen Tunca

Rize Çamlıhemşin Merkez

Rize Çayeli Merkez

Rize Çayeli Büyükköy

Rize Çayeli Madenli

Rize Derepazarı Merkez

Rize Fındıklı Merkez

Rize Güneysu Merkez

Rize Hemşin Merkez

Rize İkizdere Merkez

Rize İkizdere Güneyce

Rize İyidere Merkez

Rize Kalkandere Merkez

Rize Kalkandere Yolbaşı

Rize Pazar Merkez

T.C. Maliye Bakanlığı 17.4.1998 Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/5520

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) 27.3.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4674-11910/29297 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 3.4.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-742-3/1786 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili SayınKemalettin Göktaş’ın 7/4674 Esas No.lu yazılı soru önergesinde yer alan sorular, daha önce yine aynı milletvekiline ait 7/4287, 7/4339 Esas No.lu yazılı soru önergelerine ilişkin 27.1.1998 tarih ve B.07.0.BMK.011.600/1251 sayılı, 5.3.1998 tarih ve B.07.0.BMK.011.600/3100 sayılı yazılarımızla cevaplandırılmıştır.

Bu nedenle, önceki cevaplarımıza ilave edilecek bir husus bulunmamaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Zekeriya Temizel

Maliye Bakanı

11. – Denizli Milletvekili AdnanKeskin’in, İmam Hatip Lisesi mezunu personel sayısına ve bunların tarikat mensubu olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4688)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gerekli işlemin yapılmasını dilerim.

Saygılarımla.

Adnan Keskin Denizli

Soru :

1. Bakanlığınızda görev yapan valilerden kaçı İmam Hatip Lisesi mezunudur?

2. Görevdeki kaymakamların ne kadarı İmam Hatip Lisesi mezunudur?

3. Bakanlığınıza bağlı diğer birimlerde kaç İmam Hatip Lisesi mezunu görev yapmaktadır?

4. Bakanlığınızda görev yapan personelden tarikatlarla ilişkili olanları saptamak için, herhangi bir çalışma yürütülmekte midir?

T.C. İçişleri Bakanlığı 20.4.1998 Personel GenelMüdürlüğü Sayı : B050PGM0710001-A/7714

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 2.4.1998 gün ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4688-11980/29412 sayılı yazınız.

Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/4688-11980) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 2 nci maddesinin (B) fıkrası uyarınca kaymakam olabilmek için “SiyasalBilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme, İktisadî ve İdarî Bilimler Fakülteleri ile bunlara denkliği Yüksek Öğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki en az dört yıl süreli fakültelerden mezun olmak gerekmektedir” hükmü mucibince İçişleri Bakanlığı Mülkî İdare Amirliği Hizmetleri sınıfına kaymakam olarak atanacakların bu okullardan mezun olduklarına dair diplomaları dışında ortaöğretim mezuniyetlerine ait herhangi bir belge aranmamaktadır.

Bakanlığımızda vali ve kaymakamların ortaöğretimlerine ait resmî bilgiler mevcut değildir. Ancak, Bakanlığımızca hazırlanan ve ortaöğretim bilgilerini de kapsayan bizzatMülkî İdare Amirleri tarafından doldurulan “Özel Tespit Formu”nda kendi beyanlarından çıkan sonuçlara göre 155 İmam Hatip Lisesi mezunu bulunduğu anlaşılmış olup, bu konuda valiler hakkında herhangi bir bilgi yoktur.

Önergenin 3 üncü maddesinde belirtilen konuyla ilgili olarak Bakanlığımızın diğer birimleri ile ilgili tespit yapılmamıştır.

Önergenin 4 üncü maddesinde belirtilen konuda Bakanlığımıza intikal eden her türlü bilgi, belge ve şikâyet dilekçeleri derhal değerlendirilmekte olup, konunun önemine binaen gerektiğinde muhakkik ve mülkiye müfettişlerine incelettirilmektedir.

12. – TokatMilletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün, Eskişehir -Tülomsaş’ta işten çıkarılan işçilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4690)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Ahmet Fevzi İnceöz Tokat

1. Devlet Demir Yollarına bağlı Eskişehir Tülomsaş’ta çalışan 371 işçinin görevlerine niçin son verilmiştir?

2. Toplu sözleşme ve yasalara göre yeniden işçi alındığında öncelik bu kişilere tanındığı halde, DTP Eskişehir il ve ilçe başkanlarının kendi istekleri nedeniyle bu kişilerin işe alınmadığı doğru mudur?

3. Bu işçilerden sonra hiç bir eleman alınmış mıdır? Alındı ise niçin eski personele öncelik tanınmamıştır?

4. Bu işyerinde sınav açılacağı söylenmektedir.Bu sınav yazılısının ÖSYM’ce yaptırılması düşünülmekte midir?

5. Bu işyerinde eleman alma işlemlerinde siyasî baskı yapıldığı doğru mudur?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 17.4.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21-EA/586-6831

Konu : Tokat Milletvekili Sayın Ahmet Fevzi İnceöz’ün yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 2 Nisan 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4690-11985/29420 sayılı yazısı.

TokatMilletvekili Sayın Ahmet Fevzi İnceöz’ün 7/4690-11985 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir

Ulaştırma Bakanı

Tokat Milletvekili Sayın Ahmet Fevzi İnceöz’ün 7/4690-11985 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Devlet Demir Yollarına bağlı Eskişehir Tülomsaş’ta çalışan 371 işçinin görevlerine niçin son verilmiştir?

2. Toplu sözleşme ve yasalara göre yeniden işçi alındığında öncelik bu kişilere tanındığı halde, DTP Eskişehir il ve ilçe başkanlarının kendi istekleri nedeniyle bu kişilerin işe alınmadığı doğru mudur?

3. Bu işçilerden sonra hiç bir eleman alınmış mıdır? Alındı ise niçin eski personele öncelik tanınmamıştır?

4. Bu işyerinde sınav açılacağı söylenmektedir.Bu sınav yazılısının ÖSYM’ce yaptırılması düşünülmekte midir?

5. Bu işyerinde eleman alma işlemlerinde siyasî baskı yapıldığı doğru mudur?

Cevap :

1997 yılında işbaşı yaptırılan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçiler, Tülomsaş’ın 1997 yılında programladığı işleri zamanında bitirmek ve belirli işin gerçekleştirilmesi için alınmışlardır. Zaten işe alınışlarında da işin mahiyetinin geçici olduğu ilgililere defalarca hatırlatılmıştır.

Tülomsaş’ın 1998 yılı üretim programı ile özellikli işlerin yıl sonuna kadar gerçekleştirilebilmesi için muhtelif mesleklerde 445 geçici işçi alınması planlanmış ve mevcut yasa ve yönetmelik gereği, işçi alımları Eskişehir İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirilmiştir. İlgili Kurumdan, ihtiyaç duyulan meslek dallarından 7337 kişi Tülomsaş’a müracaat etmiştir.Müracaatın yoğun olması ve 1998 iş programı ile özellikli işlerin gerçekleştirilebilmesi için kalifiye elemanların tespitinde adil bir seçimin yapılabilmesi amacıyla Anadolu Üniversitesine yazılı sınav yaptırılmıştır. Yazılı sınavda başarılı olanlar bir komisyon huzurunda ilgili mesleklerinde mülakata tabi tutulmuşlardır. İş ve İşçi Bulma Kurumuna yapılan müracaatta alınacak işçilerde bazı şartlar aranmışsa da (yaş, askerlik, deneyim v.b.), 1997 yılında Tülomsaş’ta çalışmış olanlarda bu gibi şartlar aranmamıştır. Yapılan yazılı sınavda başarı gösterenlerin 70 kişisi 1997 yılında çalışmış geçici işçilerden oluşmaktadır.

Tülomsaş’ın İş ve İşçi Bulma Kurumuna başvurusunda, 1997 yılında geçici işçi olarak çalışan ve 12.12.1997 tarihinde iş âkitleri feshedilen işçilerin mevcut adreslerine yeniden geçici işçiye ihtiyaç duyulduğu ve İş ve İşçi Bulma Kurumuna müracaat etmelerinin gerektiği yazılı olarak posta ile bildirilmiştir. Bu şartlar altında 1997 yılında iş âkitleri fesh edilen geçici işçilerden 70 kişi sınavlarda başarılı olduklarından yeniden işbaşı yaptırılmışlardır.

13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar’ın yazılı cevabı (7/4703)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Bakanlığınızın performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından BakanlarKuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar BakanlarKurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın BakanlarKuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı program ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanının performansını istatistikî olarak kıyaslar mısınız?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 21.4.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1/886

Konu : Ertuğrul Yalçınbayır’ın Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 3 Nisan 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4703-12002/29460 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır tarafından verilen 7/4703-12002 Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiş olup; sorularla ilgili cevaplarımız aşağıda verilmektedir.

Soru 1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından BakanlarKuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

Cevap 1. halen TBMM komisyonlarında görüşülmekte olan kanun tasarıları şunlardır :

1. 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun Tasarısı

2. Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Kanun Tasarısı

3. Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı

4. Hayvan Islahı Kanun Tasarısı

5. 969 Sayılı Döner Sermaye Kanunu Değişiklik Tasarısı.

Ayrıca;

1. 5254 ve 2090 sayılı Kanunların Birleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı

2. 441 Sayılı K.H.K.’nin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde çalışılmaktadır.

Soru 2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

Cevap 2. Göreve başladığım günden bugüne kadar yapmış olduğumuz mevzuat çalışmaları şunlardır :

Kanunlar

– Mera kanunu 28 Şubat 1998 gün ve 23272 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

BakanlarKurulu Kararları :

1. 1997 Dönemi Haşhaş Kapsülü ve Tohumu Destekleme Alımı ve Satımı Hakkında Karar, 11.7.1997 gün ve 23046 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

2. Kadro Artırılması Kararı, 5.8.1997 gün ve 23071 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

3. Tarımda Kullanılan Kimyevî Gübrelerin Yurtiçinden ve Yurtdışından Tedariki, Dağıtımı ve Desteklenmesi Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararın yürürlüğe konulması BakanlarKurulunda, 5.8.1997 tarihinde 97/9754 sayı ile kararlaştırılmıştır.

4. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletine Tarımsal Girdi Sağlanması Hakkında Kararın yürürlüğe konulması Bakanlar Kurulunda 12.8.1997 tarihinde 97/9820 sayı ile kararlaştırılmıştır.

5. Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Karar 20.8.1997 gün ve 23080 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

6. Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Karar 28.9.1997 gün ve 23124 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

7. Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Dağıtılacak Hububat Tohumluğu Hakkında Karar 28.9.1997 gün ve 23124 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

8. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Taşra Teşkilâtı OlarakBolu İli, Gümüşova İlçesinde “İlçe Müdürlüğü”nün Kurulması Hakkında Karar 14 Ekim 1997 gün ve 23140 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

9. 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine DairTarım Reformu Kanunu Uyarınca Belirtilen Yerlerin “Uygulama Alanı” olarak Tespiti Hakkında Karar 17 Ekim 1997 gün ve 23143 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

10. Don Afeti Nedeniyle Adana, Antalya, Osmaniye ve İçel İllerinde Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi ve Yeniden Kredilendirilmesi Hakkında Karar ile Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar 24 Ekim 1997 gün ve 23150 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

11. Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununa Göre Uygulanacak Örnek İşletme Katsayısı Esasları Hakkında Karar 30 Ekim 1997 gün ve 23155 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

12. Konya İli Karatay İlçesi Akörenkışla Köyüne Bağlı Görük Yaylası ile Aynı İlçe, Yağlıbayat Köyüne Bağlı Toscu ve Çiftekuyu Yaylalarının,Köylerinden AyrılarakMerkezi Toscu Yaylası Olmak Üzere “Ataköy” Adıyla Bağımsız Bir Köy Haline Getirilmesi ve Kurulan Bu Köyün “Uygulama Alanı” Olarak Tespiti Hakkında Karar 30 Ekim 1997 gün ve 23155 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

13. Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununa Göre Uygulama Alanı İlan Edilen Yerlerde Uygulanacak ToprakNorm’u Katsayısı Esasları Hakkında Karar 31 Ekim 1997 gün ve 23156 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

14. 3.4.1997 tarihli ve 97/9300 sayılı Kararnamenin Eki Karar ile 12.8.1997 tarihli ve 97/9792 sayılı Kararnamenin Eki Kararda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Karar 22 Kasım 1997 gün ve 23178 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

15. Tarımda Kullanılan Kimyevî Gübrelerin Yurt İçinden ve Dışından Tedariki, Dağıtımı ve Desteklenmesi Hakkında Karar 27Kasım 1997 gün ve 23183 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

16. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğüne Bağlı Olarak Tahaffuzhane ve GümrükVeteriner Müdürlüğü Kurulması Hakkında Karar 2 Ocak 1998 gün ve 23218 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

17. 1997-1998 Dönemi Hububat Ürünü Destekleme Alımı ve Satımı Hakkında Karara EkKarar 3 Mart 1998 gün ve 23275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

18. 1998 Yılında HaşhaşEkimi Yapılacak İl ve İlçeler Hakkında Karar 5 Nisan 1998 gün ve 23308 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

19. Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Karar 5 Nisan 1998 gün ve 3308 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Yönetmelikler :

1. Toprak Mahsulleri Ofisi Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Yönetmelik, 8.7.1997 gün ve 23043 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

2. Her Yıl Barış Dönemi İçin Lisanslarını Vize Ettirmek İsteyen ve Yeniden Lisans Almak İsteyen Antrenör, Jokey, Jokey Yamağı, Centilmen Binici ve Seyislerin Kayıt Bürolarına Müracaat Usul ve Şekillerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik, 1.7.1997 gün ve 2306 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

3. Suni Tohumlama, Tabiî Tohumlama ve Embriyo Transferi Hakkında Yönetmelik 15.7.1997 gün ve 23050 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

4. Tarım Şûrası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik 6.9.1997 gün ve 23043 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

5. ToprakMahsulleri Ofisi GenelMüdürlüğü Müfettiş Yardımcılığı Giriş Sınavlarına Katılcaklar İçin Eleme Sınavı Yönetmeliği, 9.9.1997 gün ve 23105 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

6. Bitki Çeşitlerinin Tescil Edilmesine İlişkin Yönetmelik, 19.9.1997 gün ve 23115 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

7. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği 16 Kasım 1997 gün ve 23172 sayılı (Mükerrer) Resmî Gazetede yayınlanmıştır.

8. Tarım İşletmeleri GenelMüdürlüğü TeftişKurulu Yönetmeliğinde DeğişiklikYapılmasına Dair Yönetmelik 18 Şubat 1998 gün ve 23262 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

9. Ziraî Karantina Numune Alma Yönetmeliği 10 Mart 1998 (Mükerrer) gün ve 23282 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

10. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ankara Ziraî Üretim İşletmesi ve Personel Eğitim Merkezi Müdürlüğü Görev ve Çalışma Yönetmeliği 30 Mart 1998 gün ve MKD.YYM.6.01.98/37 sayılı Olur ile uygulamaya konulmuştur.

Tebliğler :

1. Bartın İli Merkez, Amasra ve Kurucaşile İlçeleri Mülkî Sınırları İçinde Kalan Su Ürünleri Üreme ve İstihsal Sahalarının Sınır Tespitine İlişkin 3 Adet Tebliğ 24.7.1997 gün ve 23046 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

2. 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanuna Tabiî Tohumluk Çeşitleri Hakkında Tebliğ, 6.8.1997 gün ve 23072 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

3. Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Çeşitleri Hakkında Tebliğ, 20.8.1997 gün ve 23086 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

4. Edirne İli Keşan İlçesi ile İlgili Su Ürünleri İstihsal Yeri ve Sınır Tespit Tutanağı Hakkında Tebliğ, 26.8.1997 gün ve 23092 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

5. Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Çeşitleri Hakkında Tebliğde Değişiklik Tebliği, 12.9.1997 gün ve 23108 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

6. TS 836/Nisan 1986 “Amonyum Nitrat” (Gübre OlarakKullanılan) standardı 8 Ekim 1997 gün ve 23134 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

7. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 4 üncü Maddesine Göre Tespit Edilen İhbarı Mecburî Hastalıklar Hakkında Tebliğ (No : 1997/10), 21 Ekim 1997 gün ve 23147 sayılı Resmî Gazetede yayımlandı.

8. 1998 Yılı Doğal Çiçek Soğanları İhracat Listesi Hakkında Tebliğ 31 Ekim 1997 gün ve 23156 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

9. Türk Gıda Kodeksi - Siyah Çaya Ait Çizelge-1’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ, 25 Aralık 1997 gün ve 23211 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

10. Yem Yönetmeliği ile İlgili Uygulama Tebliği 25 Aralık 1997 gün ve 23211 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

11. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 4 üncü Maddesine Göre Tespit Edilen İhbarı Mecburî HastalıklarHakkında Tebliğ 16 Ocak 1998 gün ve 23232 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

12. Bazı Veteriner Sağlık Ürünlerinin İthalatında Uyulacak Esaslar Hakkındaki Tebliğ 26 Şubat 1998 gün ve 23270 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

13. Sertifikalı Çeltik, Hibrit Ayçiçeği, Soya, Delinte Edilmiş Pamuk, Patates, Yem Bitkileri Tohumlukları ile Meyve ve Asma Fidanları ve Bunların Anaçlarına Yapılacak Desteklemenin Esasları Hakkında Tebliğ, 18 Mart 1998 gün ve 23290 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Sirkülerler :

1. Denizlerde ve İç Sularda Ticarî Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen 31/1 Numaralı Sirkülerde Değişiklik Yapılması Hakkında Sirküler 14.8.1997 gün ve 23080 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

2. Denizlerde ve İç Sularda Ticarî Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen 31/1 Numaralı Sirkülerde Yapılan Değişikliği Gösteren Ek Sirküler 6 Nisan 1998 gün ve 23309 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Soru 3. Bakanlığınızın BakanlarKuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

Cevap 3. Halen üzerinde çalışan tasarılar aşağıda verilmektedir :

BakanlarKurulu Kararları

1. 25.11.1993 Tarih ve 93/T-106 sayılı Süt SığırcılığınınTeşviki ile İlgili Y.P.K. KararındaDeğişiklikYapılmasını Öngören Kararname,

2. Samsun İlinde Ziraî Karantina Müdürlüğü Kurulması Hakkında Karar.

3. Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Dağıtılacak Hububat Tohumluğu Hakkında Karar.

4. Bayburt İlinde Arıcılık Üretme İstasyonu Müdürlüğü Kurulması Hakkında Karar.

5. Rize’de İl Kontrol Laboratuvarı Kurulması Hakkında Karar.

6. Hayvancılığın Geliştirilmesi Hakkında Karar. (45 Trilyonluk)

7. At Yarışı Yapma, Müşterek Bahis Tertip Etme Yetkisinin Jokey Kulübüne Devri Hakkında Karar.

Yönetmelikler

1. Tarım MeslekLiseleri Yönetmeliği.

2. Ders Ücretleri Yönetmeliği.

3. Ziraî Mücadele İlaçlarınınToptan ve Perakende Satılması ve Depolanması Hakkında Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Yönetmelik.

4. 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkındaki Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4 üncü ve 6 ncı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair yönetmelik.

5. Bitki Çeşitlerinin Tescil Edilmesine İlişkin Yönetmelikte DeğişiklikYapılması Hakkında yönetmelik.

Tebliğler

1. Süt SığırcılığınınTeşviki ile İlgili 25.11.1993 tarih ve 93/T-106 sayılı Y.P.K. Kararının Bazı MaddelerininDeğiştirilmesi Hakkında Tebliğ.

2. Bakanlığımız Memurlarının Üye Olabilecekleri Derneklerle İlgili Tebliğ.

Soru 4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 Yılı Program Ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

Cevap 4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 Yılı Program Ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili, Bakanlığımızın sorumlu kuruluş olduğu projeler şunlardır :

1. Meraların İyileştirilmesi ile İlgili Mera, Yaylak, Kışlak Kanununun Çıkarılması

(28 Şubat 1998 gün ve 23272 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.)

2. Tarımda Yeniden Yapılanma Kurulunun oluşturulması

3. Üretici birliklerinin kurulması için mevzuatın hazırlanması

4. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Yeniden Organize edilmesi

5. Ürün borsaları ile ilgili alt yapının geliştirilmesi

6. Tarım Ürünleri Sigortası Kanununun çıkarılması

7. Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 sayılı KHK’nin yasalaşması

8. Türk tarım politikasının topluluk tarım politikasına uyumunun muhtemel etkileri ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesine yönelik çalışmalara devam edilmesi

9. Türk tarım mevzuatının topluluk tarım mevzuatına yaklaştırılmasına ilişkin çalışmalara devam edilmesi

10. Bitki türlerinin korunması amacıyla hukukî düzenleme yapılması

(19 Eylül 1997 gün ve 23115 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.)

11. Tüketicinin ekonomik çıkarlarının ve sağlık güvenliğinin korunmasına ilişkin mevzuatın AT mevzuatına uygun hale getirilmesi.

b) Hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili, Bakanlığımızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak yer aldığı projeler şunlardır :

1. Tarım İş Kanunu Tasarısının hazırlanması

2. Asgarî ücret tespit yönteminin yeniden belirlenmesi

3. Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri yönetimlerinin özerkleştirilmesi, tesislerinin şirketleştirilmesi, kooperatifçilik işlevlerinin güçlendirilmesi

4. Tütün tarımının düzenlenmesi ile ilgili çeşitli kanunlarda yeniden düzenlemelerin yapılması

5. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin demokratik bir yapıya kavuşturulması

6. Maden Yasasının revize edilmesi

7. İşlenmiş tarım ürünlerindeki sanayi paylarının kaldırılması

8. Türk çevre mevzuatının AT mevzuatına uyum çalışmalarının hızlandırılması

9. Toprak Yasasının çıkarılması

10. Arazi toplulaştırma mevzuatının hazırlanması

11. Su Yasasının çıkarılması

12. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılması

13. 2510 sayılı İskân Kanununun yeniden düzenlenmesi

14. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda değişiklik yapılması

15. 6831 sayılı OrmanKanununun yeniden düzenlenmesi

16. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun yeniden düzenlenmesi

Soru 5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanın performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

Cevap 5. 55 inci Hükümetin TarımBakanı olarak göreve başladığım günden bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz faaliyetler şunlardır :

– 55 inci Hükümet kurulur kurulmaz gübre, tohum, süt ilaç, asma fidanı, projeli hayvan ve ithal damızlık konularındaki geçen hükümetin döneminden kalan destekleme bedeli olarak toplam 24 trilyon TL. ödeme yapılmış ayrıca 1997 mayıs ayından bugüne kadar 26 Ocak 1998 itibariyle destekleme ve teşvik alacakları olan 52.5 trilyon TL. çiftçi ve üreticilere ödenmiştir.

– Geçen yıl 4 740 ton olan haşhaş kapsulü alımı bu yıl % 130 artışla 11 000 ton olarak gerçekleşmiş ve karşılığında üreticilere 1.7 trilyon TL. ödeme yapılmıştır. Ayrıca Başbakanlığa sunulan yeni bir kararname ile Ankara İlinin Nallıhan, Balıkesir İlinin Bigadiç, Dursunbey, İvrindi, Savaştepe, Sındırgı ve Konya İlinin Ahırlı, Akören ve Yalıhöyük ilçelerinde haşhaş ekimi serbet bırakılmıştır.

– 1996 yılında 1.4 milyon ton olarak gerçekleşen hububat alımı bugünkü tarih itibari ile yaklaşık toplam 6.0 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu alımların karşılığında 190 trilyon TL. peşin ödeme yapılmış olup çiftçi ve üreticilere ödenen miktar 270.0 trilyon TL.’yi bulmuştur.

– Türkiye’de ilk defa gerçekleşen I. Tarım Şûrası 25-27 Kasım 1997 tarihleri arasında Ankara’da toplanmış ve çok önemli kararlar alınmıştır.Bu kararların uygulanmasını sağlamak üzere “Tarım Şûrası Kararlarını İzleme Komitesi” kurulmuştur.

– Yeni Gübre Kararnamesi ile desteklemelerin doğrudan çiftçiye yapılması yerine doğrudan fabrikaya yapılması başlatılmış ve çiftçimizin bu uygulama ile sorunları çözümlenerek rahatlaması sağlanmıştır.

– Tarımımızın temel sorunlarından biri olan işletmelerin küçük ve dağınıklığını önlemek amacıyla tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek üzere gerekli çalışmaları yapacak “Tarım Arazilerinin Miras Yoluyla Bölünmesinin Önlenmesi Komisyonu” kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır.

– I. Tarım Şûrasının kararlarını hayata geçirmek doğrultusunda, “Tarım Ürünleri Sigortası Kanun Tasarısı” hazırlıkları tamamlanma aşamasına gelmiştir.

– Hayvancılık işletmelerinin temel ihtiyacı olan kaliteli kaba yemin en ucuz şekilde temin edildiği aynı zamanda su ve rüzgâr erozyonunu önleyen vazgeçilmez doğa kaynağı olan çayır ve meralarımızla ilgili Mera Kanun Tasarısı, Bakanlığımızca günün şartlarına uygun olarak yeniden ele alınmış, milyonlarca çiftçimizin 37 yıldır beklediği kanun TBMM’nde kabul edilerek 28 Şubat 1998 tarih ve 23272 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla ilgili yönetmelik çalışmaları başlamıştır. Ayrıca, Bakanlık olarak yürütülen reorganizasyon çalışmaları çerçevesinde çok önemli bir konu olan çayır meralarla ilgili şube müdürlüğü “Çayır, Mera ve Yeni Bitkileri Dairesi Başkanlığı”na dönüştürülmüştür.

– Tarım politikalarını bir bütün olarak ele alıp bilgi ve öneri hazırlamak amacıyla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Başkanlığında; Sanayi ve TicaretBakanlığı, Maliye Bakanlığı, DPT Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve ZiraatBankası Genel Müdürlüğü yetkililerinden oluşan “TarımsalDestekleme Kurulu” oluşturulmuştur.Kurul, tarım konusunda politikalar belirlemenin yanında tarımla ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak hususunda önemli çalışmalara başlamıştır.

– Ocak - Haziran 1997 dönemine kadar doğal afetten zarar gören üreticilerin borçları ertelenmiş olup, olabilecek doğal afetler için de gereken tedbirler alınmıştır. Bakanlar Kurulu Kararı olarak alınan ve yürürlüğe giren bu karar 72 il, 354 ilçe, 4 548 köy ve 176 073 çiftçi ailesini kapsamıştır.BakanlarKurulu Kararı ile çıkarılan benzer bir kararname çerçevesinde doğal afet ve diğer sebeplerle zarara uğrayan çayır ve mera hayvancılığı yapan çiftçilerimizin 1997 vadeli yem kredisi borçları ile 1998 yılına sarkan yem kredisi borçları 1 yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmiştir. Ayrıca tabiî afetlerden etkilenen çiftçilerimize 9 trilyon TL. tutarında faizsiz tohum desteği sağlanmıştır. Bu konuda 1998 yılı için de yeni kararname 5 Nisan 1998 gün ve 23308 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

– Tarım Kredi Kooperatifleri üyesi olan çiftçilerin Ziraat Bankasından kullandıkları 500 milyon liralık kredi limiti % 100 artırılarak 1 milyar TL.’ye çıkarılmıştır.

– Ekmeklik buğday ithalatından alınan gümrük vergisi oranı % 35’den % 45’e, makarnalık buğdayda ise % 30’dan % 40’a çıkartılarak üreticilerin desteklenmesi ve korunması sağlanmıştır.

– 11.2.1998 günü yapılan Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu Toplantısında da karara bağlanan “Tohumculuğun Teşviği” konusundaki kararname Başbakanlığa gönderilmiştir. Destekleme esaslarına ilişkin kuruldan çıkan karara göre bu yıl ilk defa patates tohumluğunun da teşvik kapsamına alınması sağlanmış olup, bunun haricinde bu yıl yapılacak tohumculuğun destekleme ödemeleri % 100’e yakın artırılmıştır.

– 5 yıl süreli “Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi” kararname taslağı hazırlanmıştır.Proje BakanlarKuruluna sunulmuş ve tasvip görmüş olup 1998 yılı için gerekli 45 trilyon TL. kaynağın sağlanması çalışmaları bitirilme aşamasındadır.

– Hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizin lehine olmak üzere 1 Ağustos 1997 tarihi itibari ile 3’er aylık dönemler halinde damızlık ve kasaplık hayvan ithalatındaki kısıtlamalar 1 Mayıs 1998 tarihine kadar yeniden uzatılmıştır.

– Bakanlığın eleman açığını gidermek için 1 700 ziraat mühendisi ve 738 veteriner kadrosu verilmesini öngören BakanlarKurulu Kararı imzalanarak TBMM’ne sunulmuştur.

– Ege bölgesi zeytin üreticilerinin ziraî mücadele faaliyetlerinde uçak ve helikopterle havadan yapılan ilaçlama sınırlaması kaldırılarak havadan ilaçlama yapılmasına izin verilmiştir.

– Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün etkin bir işbirliği içinde olmasını sağlamak amacıyla “Fahri Danışmanlık” müessesesi kurulmuş, buna paralel olarak Bakanlığımız bünyesinde “Sivil Toplum Örgütleri ile İlişkiler Dairesi Başkanlığı” ve “Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı” birimleri kurulmuştur.

– Gıda maddelerinin teknik ve hijyenik kurallara uygun üretim, işletme, muhafaza, depolama, taşıma ve pazarlanmasını sağlamak ile halk sağlığını korumak amacıyla gıda maddelerinin özelliklerini belirten “Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği” 16 Kasım 1997 gün ve 23172 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

– Hayvan Hastalıkları ile Zararlıları ile Mücadele çerçevesinde; sığır vebasına karşı 8 082 958 büyükbaş hayvan, koyun ve keçi vebası hastalığına karşı da 1 043 811 küçükbaş hayvan aşılanmıştır. Şap hastalığına karşı ise bugüne kadar 7 963 493 büyükbaş ve 5 730 935 küçükbaş, koyun keçi çiçek hastalığına karşı 6 133 949 baş, kuduz hastalığına karşı 147 189 baş, brucella hastalığına karşı 234 619 büyükbaş ve 2 769 354 küçükbaş, Anthrax hastalığına karşı 549 973 büyükbaş, 559 126 küçükbaş, newcastle hastalığına karşı 3 525 432 baş kanatlı ve diğer hastalıklara karşı toplam 10 264 455 baş hayvan aşılanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve KültürBakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4707)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevpalandırılmak üzere KültürBakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Bakanlığınızın performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından BakanlarKuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar BakanlarKurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın BakanlarKuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı proram ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanının performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

T.C. KültürBakanlığı 21.4.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.00.01.940-162

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN. KAR. MÜD.’nün 2 Nisan 1998 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-29464 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Mevzuat çalışmalarına ilişikin” 7/4707 Esas No.lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay KültürBakanı

Cevap 1-3. 55 inci Hükümet döneminde Bakanlığımızca BakanlarKuruluna sevk edilen kanun tasarısı bulunmamaktadır.

Cevap 2. Bakanlığımızca 6 adet kanun tasarısı, 7 adet yönetmelik, 1 adet de tüzük çalışması bulunmaktadır.

Bu çerçevede;

– 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısı,

– 23.1.1986 tarih ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı,

– Millî Komitenin 20.11.1996 tarihinde yapılan 9 uncu Toplantısında Bakanlığımızca hazırlanması kararlaştırılan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin, Atatürk KültürMerkezi alanına dahil edilmesini sağlayacak kanun tasarısı,

– 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu”nun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında Avrupa Birliği ile uyum çerçevesi içinde ve Avrupa Birliği Mevzuatı ile paralellik sağlamak amacına ilişkin kanun tasarısı,

– Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı,

– Devlet Tiyatroları Kanunu tasarısı,

– “Komşu Hakları Hakkında Yönetmelik”Tasarısı,

– “Kütüphaneler GenelMüdürlüğü ve Millî Kütüphane Başkanlığı Yönetici Personel Atama Yönetmeliği” Tasarısı,

– “Yaygın Kültürel Eğitim Yönetmeliği” Tasarısı,

– 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince Kültür Bakanlığınca hazırlanması gereken “MeslekBirlikleri ve Federasyonları Hakkındaki Tüzük” Tasarısı,

çalışmaları devam etmektedir.

Ayrıca,

– “KültürBakanlığı Yayın Seçme Yönetmeliği” hazırlanmış ve 25.3.1998 tarih ve 23297 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

– “Fikir ve Sanat Eserlerinin İşaretlenmesi Hakkında Yönetmelikte DeğişiklikYapılmasına Dair Yönetmelik” ve “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma YüksekKurulu ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinde DeğişiklikYapılmasına İlişkinYönetmelik” 15.12.1997 tarih ve 23101 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

– “KültürMüdürlerinin Görev-Yetki-Sorumluluk ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yönetmelik” hazırlanmış ve 29.11.1997 tarih ve 23185 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

– “Hizmet İçi ve yaygın Kültürel Eğitim Faaliyetlerinde Ders Alacakların Nitelikleri, Ücretle OkutulacakDersSaatlerinin Sayısı ve DiğerHususların Tespitine Dair Esaslara İlişkin” BakanlarKurulu Kararı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Cevap 4. a) 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı program ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

– Hierapolis Antik Kenti Güney Şehir Surları Restorasyonu,

– Kuzey Kapı Rezerv Otopark Alanı ve Depo Atölye Binası Çevre Düzenlemesi,

– 88H040570 No.lu BilgisayarTesisi Veri Girişi ve Yazılımı,

– 95H040300 No.lu Millî Kütüphane Reklam Tanıtımı,

– 96H040160 No.lu Türkiye’de Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Bulunan Elyazması ve Nadir Eserlerin Belirli Merkezlerde Toplanması,

– 97H040190 No.lu Matbaa Makineleri ve BilgisayarTesisinin Bakım Onarımı,

– 97H040200 No.lu Millî Kütüphane Yazma ve Süreli Yayın Koleksiyonunun Mikroform Ortamına Aktarılması,

– 97H040210 No.lu Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu ve Şer’iyye Sicil Belge Analizlerinin Hazırlanması,

– 97H040220 No.lu Millî Kütüphane Patoloji ve Restorasyon Merkezi Kurulması,

– 98H040110 No.lu Yayın Alımı ve Katalog Yayını,

– 98H0040040 No.lu Makine Teçhizat Alımı ve Donatımı,

– 98H0040030 No.lu Bina Büyük Onarımı,

– Türkiye’deki Telif Hakları ihalelerinin etkin takibini amaçlayan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Nezdinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının maddî katkılarıyla hazırlanacak “Türk Fikri Mülkiyet Sisteminin güçlendirilmesi” projeleridir.

Ayrıca; Geleneksel El Sanatlarımızın Öğretilmesi, Yaşatılması ve yaygınlaştırılması Projesi (Proje No. : 96H040250)

1996-1999 yıllarında uygulanmak üzere,Bakanlığımızın yatırım programında yer alan “Geleneksel El Sanatlarımızın Öğretilmesi, Yaşatılması ve Yaygınlaştırılması” projesi çerçevesinde yurt genelinde açılan, Geleneksel El Santalarımızın ve Türk Süsleme Sanatlarıyla ilgili 1997 yılında açılan kursları gerçekleştirmek üzere;

Kurslarda eğitici olarak görev alanların ders ücretini karşılamak için, 4 384 000 000 TL., tüketim malzemesi alınmak üzere, 2 435 000 000 TL. ve tezgâh, makine ve teçhizat ihtiyaçlarının giderilmesi için 7 660 000 000 TL. olmak üzere, toplam 14 479 000 000 TL. ödenek kullanılmıştır.

Aynı proje için 1998 yılında kullanılmak üzere Bakanlığımız bütçesinin 200 “Yolluklar” harcama kalemine 5 milyar, 400 “Tüketim Malı ve Malzeme Alımları” harcama kalemine 5 milyar, 600 “Makine Teçhizat ve Taşıt Alımları” harcama kalemine 22 milyar ödenek konulmuştur.

1998 yılı ödeneği

Proje numarası Projenin adı Keşif bedeli TL.

                                                                           

93 H 040 540 İrfan Şahinbaş Atölye

Sahnesi Onr. ve tevsii 287 000 000 000 40 000 000 000

97 H 040 170 Çayyolu Tiyatro Binası

yapımı (700 kişilik) 633 960 000 000 10 000 000 000

98 H 040 030 Büyük Onarımlar (Küçük

Tiyatro Evkaf Apt.

Onarımı Dahil) 337 000 000 000 337 000 000 000

gibi projeler yer almaktadır.

b) Bakanlığımızın 54 üncü Hükümet döneminde başlayıp Nevşehir Valiliği ile yaptığı protokole bağlı olarak (ödeneği örenyeri gelirlerinden karşılanan) katkı koyarak 55 inci Hükümeti döneminde de devam eden projeler aşağıdadır.

– Ürgüp Taşkınpaşa Külliyesi Onarımı,

– Özkonak Kasabası Belha Manastırı Onarımı,

– Ürgüp Keşlik Manastırı Onarımı,

– Göreme El NazarKilisesi Konsenasyon ve Sağlamlaştırma (1997-1998) İşi,

– Ürgüp Mustafapaşa Kasabası Cansever Konağı Müştemilat Onarım İşi,

– Ürgüp Sucuoğlu Konağı Onarımı İşi,

– Tatlarin Yer Altı Şehri Girişi üst Kısım Yaklaşım Yolları Çevre Düzenlenmesi İşi,

– Kurşunlu Camii Onarımı,

– Göreme Açık Hava Müzesindeki Muhtelif Kilise Şapel ve Doğal Kaya Yüzlerinin Onarımı, projeleridir.

Cevap 5. Özel Toplu Taşım Araçları ve Yaya Yolu Projesi işleri 54 üncü Hükümet döneminde başlayıp 55 inci Hükümet döneminde de devam etmiştir.

Ayrıca; 5 adet otelden 54 üncü Hükümet döneminde 2 tanesinin kamulaştırılması tamamlanmış olup, üçüncüsünün kamulaştırma işleminin sonuçlandırılması beklenmektedir.

– 54 üncü Hükümet zamanında 1997 Yılı Yatırım Program Kapsamında 300 Harcama Kaleminden herhangi bir ihale gerçekleştirilmemiştir.

– 55 inci Hükümet zamanında ise 300 Harcama Kaleminden 1997 Yılı Yatırım Programında 91H040010 Proje Numarası ile yer alan;

– 2 186 803 317 TL+KDV Keşif Bedelli, İzmir, Birgi 1/500, 1/200 ve 1/100 Ölçekli Kentsel Tasarım ve Sokak Sağlıklaştırma Projesi,

– 1 552 364 123 TL+KDV Keşif Bedelli, İzmir Foça Koruma Amaçlı İmar Planı Alt Ölçekli çalışmaları,– 1 426 828 821 TL+KDV Keşif Bedelli, Gaziantep’teki Korunması Gerekli Sokakları Sağlıklaştırma Projesi,

– 1 353 852 232 TL+KDV Keşif Bedelli, Bolu, Mudurnu’da Korunması Gerekli Sokak Sağlıklaştırma Projesi,

işlerine ait ihaleler gerçekleştirilmiş olup proje çalışmalarına devam edilmektedir.

– 1997 Yılı Yatırım Programı Kapsamında 700 Harcama Kaleminden 54 üncü hükümet Döneminde;

– İzmir II. No.lu Koruma Kurulu Binası Onarımı,

– Eskişehir Koruma Kurulu Binası 96-97 Yılları Onarımı,

– Nevşehir Mustafapaşa Sivil Mimarlık Örnekleri onarımı, (CanseverKonağı)

– Ankara Kaleiçi Koruma ve Sağlıklaştırma Kapsamında GESAV binasının Onarımı,

– Safranbolu Kaymakamlar Evi Onarımı ihaleleri gerçekleştirilmiş olup, çalışmalar devam etmektedir.

– 1997 Yılı Yatırım Programı Kapsamında 700 Harcama Kaleminden 55 inci Hükümet Döneminde;

– Trabzon Koruma Kurulu Binası Bakım ve Onarımı,

– Antalya KalkanSivilMimarlık Örnekleri Onarımı,

– Kayseri Atatürk Evi Onarımı,

– Edirne Koruma Kurulu Binası Onarımı,

– Erzurum Koruma Kurulu Binası Onarımı,

– Bursa Sarıköşk HizmetBinasına Doğalgaz Sisteminin Getirilmesi,

– Ankara Koruma Kurulu Binası Onarımı,

– Antalya Perge Anıtları Onarımı,

– Adıyaman Nemrut Dağı Düşen Heykellerin Onarımı,

– İzmir I No.lu Koruma Kurulu Binası Onarımı,

İhaleleri gerçekleştirilmiş olup çalışmalar devam etmektedir.

Bakanlığımızın 54 üncü HükümetDöneminde Gerçekleştirdiği Etkinlikleri :

Hizmetiçi Eğitim Etkinlikleri : Bakanlık personeline yönelik olarak, 54 üncü Hükümet döneminde merkez ve taşrada değişik konularda 3 ilde 20 adet kurs ve seminerler düzenlenmiş olup, yapılan bu çalışmalar sonucu toplam 418 adet personelimiz hizmetiçi eğitiminden geçirilmiştir.

Yaygın Kültürel Eğitim Etkinlikleri : Yurt genelinde halka yönelik olarak, 1997 yılında 97 adet el sanatları kursları planlanmış olup, 29 ilde 61 adet kurs açılmıştır. Bu kurslarda toplam 690 vatandaşımız eğitilmiştir.

Bakanlığımızın 55 inci Hükümet Döneminde Gerçekleştirilen ve Gerçekleştirilecek Etkinlikleri :

Hizmetiçi Eğitim Etkinlikleri : Bakanlık personeline yönelik olarak, 55 inci Hükümet döneminde merkez ve taşrada değişik konularda 3 ilde 9 adet kurs ve seminerler düzenlenmiş olup, yapılan bu çalışmalar sonucu toplam 231 adet personelimiz hizmetiçi eğitimden geçirilmiştir.

Ayrıca, 1998 yılının sonuna kadar 23 değişik konuda merkez ve taşrada 28 adet kurs ve seminer gerçekleştirilmesi planlanmıştır.

Yaygın Kültürel Eğitim etkinlikleri : Yurt genelinde halka yönelik olarak, 1998 yılında 115 adet el sanatları kursları planlanmıştır. Bu kurslardan 10 ilde 13 adet kurs açılmış olup, diğer kurslar yıl sonuna kadar açılacaktır.

15. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Işılay Saygın’ın yazılı cevabı (7/4714)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere DevletBakanı Sayın Işılay Saygın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Bakanlığınızın performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından BakanlarKuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın BakanlarKuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı program ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanının performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

 

T.C. Devlet Bakanlığı 17.4.1998 Sayı : B.02.0.006/00605

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.02-7/4714-12013/29471 sayılı yazınız.

Tapu ve Kadastro GenelMüdürlüğü, Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı ile Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Bakanlığım bağlı kuruluşlarıdır.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığımıza gönderilen ve Bakanlığım bağlı kuruluşlarını ilgilendiren Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından verilen 27.3.1998 tarih ve 7/4714-12013 esas numaralı yazılı soru önergesi ile ilgili olarak hazırlanan cevaplar üç bölüm olarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Işılay Saygın

Devlet Bakanı

(Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü) EK - 1

Soru :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından BakanlarKuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar BakanlarKurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik,tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın BakanlarKuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı program ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili Bakanının performansını istatistiki olarak kıyaslayabilir misiniz?

Cevap :

1. BakanlarKurulan sevk edilen kanun taslakları üç adet olup, bunlardan iki tanesi kanun tasarısına dönüşmüştür.

a) 3402 sayılı Kadastro Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesiyle İlgili Kanun Tasarısı BakanlarKurulunun imzasının tamamlanması sonucu TBMM’ne intikal ettirilmiştir.

b) 4071 sayılı Padişah ArazilerininTescili Kanununun süresinin uzatılması ile ilgili tasarı ise BakanlarKurulunun imzasına sunulmuştur.

c) Emlak Müşavirliği ve Emlak Komisyonculuğu Kanun Tasarısı hazırlanarak BakanlarKuruluna sunulmak üzere Başbakanlığa gönderilecektir.

2. Yönetmelikler :

– Tapu ve Kadastro GenelMüdürlüğü PersonelininYükselme ve Yer Değiştirme Suretiyle Atama Yönetmeliği

– Ülkemizde 1 : 5 000 ve daha büyük ölçekli haritaların üretiminde standrat birliği sağlamak, mükerrer harita üretimini önlemek amacına yönelik olarak hazırlanan Teknik Yönetmelik Taslağına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

– Kamu sorumluluğu taşıyan lisanslı ölçme bürolarının oluşturulması : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün denetiminde, tapu ve kadastro teknik çalışmaları konusunda uzmanlaşmış, kamu sorumluluğu taşıyan, personel donanım ve bilgi birikimiyle kadastro hizmetlerinde özel sektörün imkân ve gücünden yararlanılması amaçlanmaktadır. Konu ile ilgili yasa değişikliği teklifi hazırlanmış olup, uygulama yönetmeliği çalışmaları sürdürülmektedir.

– Tapu ve Kadastro MerkezBölge ve Taşra Müdürlüklerinin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen yönetmeliğin bugüne kadar çıkarılmamış olmasının getirdiği eksikliklerin telafi edilmesi amacıyla yönetmelik taslağı hazırlanarak başkanlıkların ve bölge müdürlüklerinin görüşleri istenilmiştir.

Genelgeler :

– Tapuda cins değişikliği işleminin zorunlu hale getirilmesi : Tapu sicilinin güncel tutulması kırsal ve kentsel alan planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi ayrıca Hazine ve belediyelerin harç ve vergi kayıplarının önlenmesi sağlanacaktır. Bu hususla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı ile müşterek bir genelge yapılarak 21.8.1997 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.

– Kat irtifaklarının tescili : Tapu sicillerinin tutulmasında kargaşayı önleyecek ve irtifak haklarının tescil ve takibinde önemli bir açıklık sağlanacaktır. 3 Eylül 1997 gün ve 1997/10 sayılı genelge ile sonuçlandırılmıştır.

– Tapu işlemlerinden eğitime katkı payı alınmasına dair; Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünden alınan görüş doğrultusunda hazırlanan tasarı 5 Aralık 1997 tarih ve 1540 sayılı genelge ile yürürlüğe konulmuştur. Ayrıca Maliye Hazinesi ve Katma Bütçeli İdareler adına kayıtlı taşınmaz mallara yönelik tapu işlemlerinden Eğitime Katkı Payı tahsil edilmemesi hususunda hazırlanan 10 Mart 1998 tarih B021TKG0100001-074/81-658 sayılı genelge tüm birimlerimize iletilmiştir.

– Hisseli satışlar konusunda; AdaletBakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve GenelMüdürlüğümüz uzmanları arasında toplantı yapılmış mutabık kalınan kriterler doğrultusunda bir genelge hazırlanmıştır. Hazırlanan genelge mutabakat sağlamak amacıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığına gönderilmiştir.

3. a) 3402 sayılı Kadastro Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi.

b) 4071 sayılı Padişah Arazilerinin Tescili Hakkındaki Kanunun Süresinin Uzatılması.

c) Emlak Müşavirliği ve Emlak Komisyonculuğu Kanun Tasarısı;

Bu Kanun tasarılarının bütçeye katkısı rakamsal olarak ifade edilememektedir.

4. a) Bakanlığıma bağlı Tapu ve Kadastro GenelMüdürlüğünde yetmezlikler ve darboğazlar bir proje anlayışı ile ele alınmış olup aşağıdaki 18 proje tamamlanmıştır.

– Yenileme Çalışmaları ve Tesis Kadastrosu Çalışmalarına Yönelik Rehber Kitapçıkların Hazırlanması : Rehber kitapçıklar hazırlanmış olup yeni istihdam edilen mühendis ve teknisyenlerin hizmet içi eğitiminde kendilerine dağıtılmıştır. Ayrıca müdürlüklere dağıtım için basım işlemleri sürdürülmektedir.

– Bursa’da yapılmakta olan Kent Bilgi Sistemi Çalışmaları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Katılımı : Bu proje kapsamında yapılan protokol gereği Tapu ve Kadastro GenelMüdürlüğünün yükümlülüklerinin yerine getirilmesine ilişkin her türlü tedbir alınmıştır. Çalışmalar devam etmektedir.

– Erzurum, Gümüşhane, Sıvas, Kastamonu ve Zonguldak illerinde kadastrosu yapılmayan yerleşim birimlerinin tespiti, değerlendirilmesi ve bu yerlerin tesis kadastrosunu bitirme projesi : Kadastro Müdürlüklerinden yapacağı çalışmalar için güncel bilgileri içeren köy envanter anketleri istenmiştir. Yaklaşık 40 soruyu içeren bu anketlerle ilgili değerlendirmeler yapılmış, bu illerin kapsamındaki 26 müdürlük ile çalışmalar hakkında toplantı yapılmıştır.

– Tescil ve tespit dışı Alanların Tescili: Tescil ve tespit dışı alanların tesciline, bir temel oluşturmak üzere hazırlanan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2 maddesinin yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonlarında görüşülmek üzere TBMM’nin 1/637 sırasında bulunmaktadır.

– Orman dışına çıkarılan alanların tespit ve tescili: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Orköy arasında 24 Eylül 1997 tarihinde bir protokol tanzim edilmiş olup, komisyon çalışmaları bu protokol kapsamında yürütülmektedir.

– Genelgelerin redaksiyonu, yürürlükte olmayanların kaldırılması: Proje çalışmalarının ilk bölümü Nisan 1998’de tamamlanacaktır.

– Kat irtifaklarının kat mülkiyeti şeklinde tescili: Kat irtifaklarını kat mülkiyeti şeklinde tescili için 3.9.1997 gün ve 1997/10 sayılı genelge yürürlüğe konmuştur.

– İmar uygulamalarında mahkeme kararlarının infazı: Bu yönde 22 Ekim 1997 tarihinde Adalet Bakanlığının görüşü alınmak üzere bir yazı yazılmıştır. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı ile Genel Müdürlüğümüz arasında bir toplantı yapılmış, çözüm önerilerine ilişkin Bakanlık görüşü temelinde uygulamaya yön verilmiştir.

– Kadastro otomasyonu projesi: Komisyon proje çalışmalarını tamamlamış olup, bu proje için 20 Milyon USD donanım maliyeti hesaplanmış ve projenin uygulama süresi olarak 10 yıllık bir süre belirlenmiştir.

– Tapu sicil otomasyonu: Komisyon proje çalışmalarını tamamlamış olup, bu proje için 50 Milyon USD maliyet ve 2 yıllık bir proje uygulama süresi belirlenmiştir.

– Merkez, bölge ve taşra müdürlüklerinin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen yönetmelik hazırlanması: Komisyon çalışmalarını tamamlamış olup, komisyon raporu ilgili daire başkanlıklarının görüşüne sunulmuştur.

– Döner Sermaye İşletmesinin merkezde yeniden yapılanması ve bölge müdürlüklerinde kurulması: 6.1.1994 tarih ve 21810 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğine ek maddeler ve bir maddesine ibareler eklenmesine dair yönetmelik” ile de Genel Müdürlüğümüz taşra birimlerinden olan bölge müdürlüklerinde döner sermaye işletmelerinin kurulması uygun görülmüştür.

– Yer değiştirme ve atama yönetmeliğinde gerekli değişliklerin yapılması: 26 Şubat 1997 tarihli Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personelinin yükselme ve yer değiştirme suretiyle atanma yönetmeliğinde değişiklik tasarısı hazırlanmıştır.

– Tapu Kadastro Çalışanlarının sosyal ve malî yönden güçlendirilmesi: Komisyon personele yönelik ilgili kanun ve kararnamelerde bazı değişikliklerin yapılması gerektiğini, yapılması gereken değişiklikleri de maddeler halinde özet olarak sunmuşlardır.

– Tapu bilgi formlarının işleyişinin yeniden ele alınması: Maliye Bakanlığı ile mutabakat sağlamak suretiyle 492 sayılı Harçlar Kanununun 69 uncu maddesi gereği çıkarılan 220 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ uyarınca yürütülen uygulamanın yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

– Yeni alınacak elemanların eğitimi ile birlikte hizmet içi eğitimlerin sistematik hale getirilmesi bölgesel veya genel seminerler hazırlanması: Yeni alınan elemanların birinci grup eğitimi tamamlanmıştır. İkinci grubun eğitimi için müfredat programı yeniden hazırlanmıştır ve eğitim çalışmaları başlatılmıştır.

– Lisanslı ölçme bürolarının kurulması: Halen TBMM’nin 1/637 sırasında bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun bazı maddelerini değiştiren ve kanuna 3 ek madde ekleyen tasarının görüşülmesi sırasında lisanslı ölçme bürolarının kurulmasına yasal dayanak oluşturacak çalışmalar tamamlanmıştır. Bunun sonucunda özel sektörün imkânlarından yararlanılacaktır.

– Tapu Sicil Müdürlükleri ve kadastro müdürlüklerinde arşiv standartlarının yeniden belirlenmesi: Bu komisyon çalışması diğer komisyonların çalışmaları ile de ilgili olduğundan devam etmektedir.

b) Türkiye Cumhuriyeti (TKGM) mevcut nirengi ağının GPS ile sıklaştırılması, sayısal kadastro haritaları üretilmesi, kadastral ölçüm ve çizimlerin yapılması, tapu ve kadastro otomasyonu konularında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Tapu ve Kadastro İdaresi)’ne eğitim ve donanım desteği verebilmesi, danışmanlık yapabilmesi amacıyla, 1 Mart 1997 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Çalışma ve İskân Bakanlığı arasında yardım ve işbirliği protokolü imzalanmıştır. Bu protokole ilaveten 2 Şubat 1998 tarihinde uygulamaya yönelik ek protokol imzalanmıştır.

5) Bakanlığıma bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde 55 inci Hükümet döneminde yürütülen faaliyetler;

– Sınavla yeni eleman alınması: Yaklaşık 10 yıldır elemanlarımızdan emekli olanların yerlerine yeni eleman alamamıştık. Bu da taşra teşkilatımızda eleman sıkıntısına neden olmaktaydı. 1997 yılında sınavla toplam olarak 180 mühendis ve 600 teknisyen, 200 sicil memuru, 13 müfettiş yardımcısı olmak üzere Tapu ve Kadastro teşkilatına 983 yeni eleman alınmıştır. Bu elemanların hizmet öncesi eğitimleri yapılarak, Tapu ve Kadastro hizmetlerine katılmışlardır.

– Orman Kadastrosu: Orman Bakanlığının talebi üzerine bugüne kadar 28 000 Ha. Arazinin kadastrosu yapılarak bilgi ve belgeleri Orman Bakanlığına teslim edilmiştir.

– Ataması Yapılan Tapu Sicil Müdürü Sayısı: Eleman temininde güçlük çekilen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 83 birime hizmetin düzenli ve sağlıklı yürütülmesi amacıyla müdür ve müdür yardımcısı ataması yapılmıştır.

– Konya ve Hatay Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüklerinin Hizmete Girmesi: İnşaatları uzun süredir devam eden Hatay ve Konya Bölge Müdürlükleri hizmet binalarının kısa sürede tamamlanabilmesi için gerekli ödenek aktarılarak binalar tamamlanmış ve tefriş edilerek faaliyete geçirilmiştir.

EK-2

(Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı)

1. Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından verilen 27.3.1998 tarihli soru önergesinin aynı hususlara değinen 1 ve 3 üncü sorularında sorulan yasal düzenlemelere yönelik faaliyetlerimiz göreve başladığım tarihten bugüne kadar talimatlarım ile Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı ile ilgili olarak hazırtılarak tarafımdan Bakanlar Kuruluna sevk edilen Kanun Tasarılarının isimleri ve bu tasarılar hakkındaki çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin bilgiler aşağıda belirtilmiştir.

a) Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.

b) Türk Ceza Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.

c) Aile ve Kadın Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı.

Bu tasarı, TBMM’nin ilgili komisyonlarında görüşülmekte iken, Aile Araştırma Kurumu ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün ayrı ayrı teşkilatlanmalarını öngören ve Başbakanlık tarafından TBMM’ne sunulan yeni kanun tasarılarının hazırlanması nedeniyle geri çekilmiştir.

d) Aile Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı.

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda kabul edilen bu Tasarı, halen görüşülmek üzere Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemindedir.

e) 1005 sayılı İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.

f) Uyuşturucu Madde Kullanımı ile Mücadele Kanun Tasarısı Taslağı.

Bu Taslak hakkındaki çalışmalar, halen ilgili bakanlık ve kurumları görüşlerinin alınması aşamasında devam etmektedir.

g) 2510 sayılı İskân Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.

Bu Tasarı da Başbakanlığa sunulmuştur.

2. Soru önergesinin 2 nci sorusunda yönetmelik, tüzük vb. genel düzenleyici işlemler hakkında bilgi istenmektedir. Yukarıda sıralanan ve bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun tasarılarında tüzük, yönetmelik vb. genel düzenleyici işlemlerin yapılmasına yönelik bir hüküm bulunmamaktadır. Bu tür işlemler yapılmasına ilişkin hükümler içeren Aile Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Uyuşturucu Madde Kullanımı İle Mücadele Kanun Tasarısı ise henüz kanunlaşmamıştır.

3. Soru önergesinin dördüncü sorusunda belirtilen 1998 Yılı Program Eki’nde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak; Kurumumuzun sorumlu veya koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olduğu projeler yer almamaktadır. Bununla birlikte Kurumumuzun faaliyetleri arasında yer alan 1998 yılında yapılması planlanan araştırma projeleri bulunmaktadır. Bu projeler şöyle sıralanabilir:

A) Temel Araştırma Projeleri:

a) Dünyada Aile Yardımları ve Türkiye İçin Model Önerisi,

b) Mukayeseli Olarak İslam Öncesi, Selçuklu, Klasik Dönem Osmanlı, Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi Türk Ailesi,

c) Sosyo-Ekonomik Yapıyla İlişkili Olarak Türk Aile Hukuku,

d) Türkiye’de 1980 Sonrası Sosyal Araştırmaların Gelişimi,

e) Türkiye Değerler Araştırması,

f) Mesleklere Göre Aile Yapısı Araştırması.

B) Uygulamalı Araştırma Projeleri:

a) Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Ailelerin Doğurganlık Özellikleri, Kız Çocuklarının Eğitimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkiler,

b) Çeşitli Sosyo-Ekonomik Statüdeki Ailelerin Tüketim ve Tasarruf Alışkanlıkları,

c) Boşanma Sebepleri,

d) Çocukların ve Gençlerin Alkol ve Sigara Kullanma Nedenleri ve Bu Konuda Geliştirilmesi Gereken Koruyucu Tedbirler,

e) Şehit Ailelerinin Sosyal ve Ekonomik Durumları,

f) Sokak Çocukları ve Sorunlarının Çözümüne Yönelik Model Önerileri,

g) Yaşlı Bakımı ve Yaşlı Bakımı Konusunda Ortaya Çıkan Yeni Eğilimler,

h) Kentsel Yaşamda Hemşehrilik İlişkileri.

(Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü) EK - 3

Soru 1. : Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından Bakanlar Kurulu’na sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

Cevap 1. : Göreve başladığım 54 üncü ve aynı görevi sürdürdüğüm 55 inci Hükümet dönemlerinde Bakanlar Kuruluna sevk edilen kanun taslağı dört adettir. Bunlardan biri yasalaşmış olup, üç adedi kanun tasarısına dönüşmüştür. Bakanlar Kurulunda bekleyen kanun taslağı bulunmamaktadır. Hazırlanarak ilgili kuruluşlardan görüş beklenen 10 adet kanun taslağı bulunmaktadır.

Bu kanun tasarı ve taslakları şunlardır :

1. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 43 üncü Maddesinin Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Tasarısı

2. Türk Kanunu Medenisinin Mal Rejimleriyle ilgili 170 ve 185 inci Maddesinin Değiştirilmesi ile ilgili Kanun Tasarısı

3. Türk Kanunu Medenisinin Mirasa ilişkin 444 üncü Maddesinin Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Tasarısı,

4. Türk Ceza Kanununun 456, 457 ve 478 inci Maddelerindeki Değişikliklerle İlgili Kanun Tasarısı,

5. 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı,

6. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve İş Kanununun Doğum İzinlerini Düzenleyen Maddeleri ile 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Aylık ve Borçlanmaya İlişkin Hükümlerinde Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Tasarısı

7. 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 68 inci Maddesinin 4 üncü Maddesinin Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Tasarısı,

8. Nafaka Artırımı Davaları ile İlgili Kanun Taslağı, (Nafakanın periyodik olarak artırılması)

9. Boşanma Davalarının Gizli Celse ile Yapılması Hakkındaki Tasarı Taslağı,

10. Evlilik Birliği Dışında Dünyaya Gelen Çocukların Yasal Haklarının Sağlanması Hakkında Kanun Taslağı,

Soru 2. : Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

Cevap 2. : Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün kuruluş yasası henüz tasarı halinde TBMMPlan ve Bütçe Komisyonundadır. Bu nedenle yönetmelik, tüzük ve benzeri düzenlemeler yapılamamaktadır. Ancak diğer kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içinde yapılan çalışmalarımız şunlardır :

- Nüfus cüzdanlarının kullanımı sırasında özel bir bilgi olan “bekar, evli, boşanmış, dul ve evliliği fesh edildi” ibareleri yerine sadece “evli”, ya da “bekar” ifadelerinin kullanılması için Bakanlığımın önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından 19.11.1997 tarih ve 5783 sayılı genelgeyle konu tüm valiliklere iletilerek uygulamaya başlatılmıştır.

- Bakanlığımın önerisi üzerine Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerin Ücretli Ders Saatlerine Dair Esasların 21 inci maddesinde Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılan değişiklikle emekli öğretmenlerin emekli aylığı kesilmeksizin Genç Kız ve Kadınların Eğitimini Geliştirme Projesi kapsamında açılacak kurslarda ders ücreti karşılığı görev yapabilmeleri imkanı sağlanmıştır. Bu değişiklik Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 30 Ekim 1997 tarihinde tüm valiliklere duyurulmuştur.

Soru 3. : Bakanlığınızın Bakanlar Kurulu’na sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

Cevap 3. : Bakanlığımca, her iki hükümet döneminde Bakanlar Kuruluna sevk edilen kanun tasarıları şunlardır :

- Ailenin Korunmasına Dair Kanun (17.1.1998 tarihinde kanunlaşmıştır)

- Türk Ceza Kanunun Zina ile ilgili 440 ve 441 inci maddeleri ile ilgili Kanun Tasarısı

- Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri ile ilgili Kanun Tasarısı

- Nafaka Artırımı Davalarının, davacının ikamet ettiği ilde açılmasına ilişkin Kanun Tasarısı

Bu çalışmaların tamamı sosyal amaçlı çalışmalar olup, ekonomik katkılarının rakamlandırılması mümkün olmamaktadır.

Soru 4. : 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 1998 Yılı Program Ekinde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

Cevap 4. :

a) 1998 Yılı Programı ekinde yer alan Nüfus ve Aile Plânlaması Projesi kapsamında öngörülen hukukî ve kurumsal düzenlemelerin biri Bakanlığım sorumluluğuna verilmiş olup, bu düzenleme “Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”dır. Tasarı, TBMMSağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşüldükten sonra Plân ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere beklemektedir.

b) Bakanlığımca aynı proje başlığı altında “Kadın Haklarının Geliştirilmesi ve Kadın-erkek Eşitliğinin Sağlanması” başlığını taşıyan hukukî ve kurumsal düzenlemeye koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak katkı verilmiştir.

Nafaka Arttırımı Davalarının Davacının İkamet Ettiği İlde Açılmasına İlişkin olarak hazırlamış olduğumuz tasarıda yeralan hususlar Adalet Bakanlığınca hazırlanan Medeni Kanun Tasarısında yer verilmiştir.

Yine, Evlilik Birliği Dışında Dünyaya Gelen Çocukların Yasal Haklarının Sağlanması yönünde hazırlanan taslakta yeralan husus da anılan Medeni Kanun Tasarısında yer almıştır.

Ayrıca, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin olarak hazırladığımız Kanun Tasarısında yeralan değişiklik taleplerimize ise, Maliye Bakanlığınca hazırlanan ve çeşitli vergi yasalarında değişikliği içeren Kanun Teklifinde değerlendirilerek talebimiz doğrultusunda değişiklik yapılmıştır. Bu Kanun teklifi TBMMPlân ve Bütçe Komisyonundan geçmiştir.

16. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/4717)

27.3.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Devlet Bakanı Sayın Rıfat Serdaroğlu’na yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Bakanlığınız performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından Bakanlar Kuruluna sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın Bakanlar Kurulu’na sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 Yılı Program Eki’nde yeralan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanının performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

 

T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Araştırma Plânlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı 17.4.1998 Sayı : B.02.1.GÜM.APK.0.65.07.108-579

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4717-12016/29474 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından verilmiş bulunan yazılı soru önergesi ile ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Rıfat Serdaroğlu Devlet Bakanı

Sorular :

Bakanlığınızın performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından Bakanlar Kurulu’na sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanunu tasarısına dönüşmüştür? Hangi taslaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın Bakanlar Kuruluna sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günü Resmî Gazetede yayımlanan 1998 yılı Program Ekinde yeralan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır. Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanın performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

Cevaplar :

1. 55 inci Hükümetin göreve başlamasından bu yana Gümrük Müsteşarlığı’nca Bakanlar Kurulu’na sevk edilen kanun taslağı bulunmamaktadır. Daha önce hazırlanarak TBMM’ne sunulan yeni “Gümrük Kanunu Tasarısı” Genel Kurul gündeminde görüşülmeyi beklemektedir.

2. 55 inci Hükümetin göreve başlamasından bu yana Gümrük Müsteşarlığı’nca; 28 adet Yönetmelik ve Yönetmelik değişikliği; 15 adet Genel Tebliğ ve 80 adet de Genelge yayınlanmıştır.

Çıkarılan yönetmelik ve yapılan yönetmelik değişiklikleri ile;

a) 1615 sayılı Gümrük Kanununun Uygulanmasına Dair Gümrük Yönetmeliğinde gerekli değişiklikler yapılarak günün şartlarına uyum sağlanmış,

b) Avrupa Birliği ile oluşturulan Gümrük Birliği çerçevesinde Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta, ihraç işlemlerinin mümkün olan en kısa sürede tamamlanması ve zaman kayıplarının önüne geçilerek ihracata ivme kazandırılması amacıyla A.TR Dolaşım Belgeleri Yönetmeliği çıkarılmış,

c) Türkiye ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalayan ülkeler arasında EUR 1 Dolaşım Sertifikaları Yönetmeliği çıkarılmış,

d) Menşe İspat Belgeleri Yönetmeliği ve değişiklikleri yapılmış,

e) Gümrük kapılarında görevli Gümrük ve Gümrük Muhafaza personelinin tek tip elbise giyme ve kılık ve kıyafet yönetmelikleri çıkarılmış,

f) Gümrük Müsteşarlığı Personelinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik Değişikliği ile Gümrük Müsteşarlığı Sicil Amirleri ile Disiplin Amirleri Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına ilişkin yönetmelik değişiklikleri yapılmıştır.

Ayrıca yönetmelik ve değişiklikleri ile çıkarılan genel tebliğlerle ilgili olarak uygulamaya yönelik gerekli açıklamaları içeren genelgeler ile tüm teşkilâta ve gümrükle ilgili iş sahiplerine duyurular yapılmıştır.

3. Birinci soruda da cevaplandığı üzere, Gümrük Müsteşarlığı’nın Bakanlar Kurulu’na sevk ettiği Kanun Taslağı bulunmamaktadır.

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 1998 Yıl Program Eki’nde yeralan ve Gümrük Müsteşarlığı’nın yürüttüğü GİBOS Projesi ile ilgili gelişmeler şunlardır :

95 K 010230 numaralı GİBOS isimli Proje, Dünya Bankası kredisi ile desteklenen Kamu Malî Yönetim Projesinin bir alt projesi olup, Müsteşarlığımız tarafından realise edilmektedir.

Gümrük İdaresinin Modernizasyonu Projesinin amaçlarını şöylece sıralamak mümkündür :

a) Dış ticaret ile uğraşanlara daha iyi hizmet,

b) Daha etkin gümrük denetimleri,

c) Gümrük mevzuatının yeknesak uygulanması,

d) Daha etkin vergi tahsilatı,

e) Daha etkin personel istihdamı,

f) Dış ticaret istatistiklerinin daha etkin hazırlanması

Bu amaçlara ulaşmak için dış politikalarına hızla yanıt veren esnek bir teşkilât yapısına ihtiyaç vardır. Böyle bir yapılanma için hazırlanan plânın hedefleri de şu şekilde sıralanabilir :

- Gümrük işlemlerinin teknolojik yeniliklerden yararlanılarak yapılması yönündeki uygulamaların en kısa sürede yaşama geçirilmesi ve bilgisayar kullanımının yanı sıra, gümrük idarelerinin modern muayene ve araştırma gereçleri ile donatılması,

- Eşyanın gümrüklerde fiziki kontrolünün sınırlandırılması ve risk analizleri ile belirlenmiş eşya muayenelerinin yapılması, ayrıca, “teslimden sonra kontrol yöntemi”ne ilişkin düzenlemelerin hızla tamamlanması ve bu uygulamaya ağırlık verilmesi,

- Dış ticaret işlemlerinde ithalatçı-ihracatçı-komisyoncu kesimi ile gümrük idareleri arasındaki ilişkilerin, hizmetin daha iyi yürütülmesi bakımından geliştirilmesi ve karşılıklı bilgi akımının güçlendirilmesi,

- Bürokrasinin ve zaman kaybının asgariye indirilmesi amacıyla Müsteşarlık merkezinde toplanan yetki ve sorumlulukların mümkün olduğu ölçüde gümrük başmüdürlüklerine ve gümrük müdürlüklerine devredilmesi.

Bu hedeflere ulaşılabilmesi için sürdürülen çalışmalar ise şunlardır :

1. Çağdaş düzenlemeleri ve Dünya Gümrük Örgütü tavsiyelerini içeren yeni bir gümrük kanunu tasarısı hazırlanmış ve TBMM’ne sunulmuştur. Sözkonusu tasarı halen Genel Kurul gündeminde görüşülmeyi beklemektedir.

2. Gümrük teşkilatının yeniden yapılanmasına ilişkin olarak yeni bir teşkilât kanunu hazırlanmakta olup, kısa süre içinde TBMM’ne sevk edilecektir.

3. Gümrük işlemlerinin bilgisayar ortamında yürütülmesine ilişkin olarak Fransa’dan satın alınan SOFIX adlı yazılımın Türk versiyonu olan BİLGE yazılımı tamamlanmış olup, kullanıcı eğitimi devam etmektedir. Sözkonusu yazılımın pilot uygulamasına önümüzdeki günlerde Atatürk Havalimanı Gümrük Hizmet binasında başlanılacaktır.

4. Gümrük teşkilâtı ile ticaret erbabı arasında bilgi akımının güçlendirilmesi ve varolan sorunların giderilmesi amacıyla, Gümrük Sorunları Danışma Komitesi adı altında bir komite kurulmuş ve ilgili kuruluş temsilcilerinin katılımı ile toplanmaya başlamıştır.

Bu şekilde, sorunlara ilk aramada çözüm bulunması imkanı sağlanmaya çalışılmaktadır.

5. 54 üncü Hükümet Döneminde Gümrük Müsteşarlığı’nca 18 adet Yönetmelik ve Yönetmelik değişikliği, 13 adet Genel Tebliğ ve 75 adet de Genelge yayınlanmıştır. 55 inci Hükümet Döneminde ise 28 adet Yönetmelik ve Yönetmelik Değişikliği, 15 adet Genel Tebliğ ve 80 adet de Genelge yayınlanmıştır.

17. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, mevzuat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/4722)

27.3.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Bakanlığınızın performansı ile ilgili olarak :

1. Göreve başladığınız tarihten bu yana yasama görevine katkı bakımından Bakanlar Kurulu’na sevk ettiğiniz kanun taslaklarının adedi nedir? Bunlardan kaçı kanun tasarısına dönüşmüştür? Hangi tasalaklar Bakanlar Kurulu gündeminde beklemektedir?

2. Bakanlığınızca yapılan yönetmelik, tüzük ve benzeri genel-düzenleyici işlem sayısı nedir ve bunlar nelerdir?

3. Bakanlığınızın Bakanlar Kurulu’na sevk ettiği taslakları liste halinde takdim edebilir misiniz? Taslakların bütçeye katkıları nedir? Rakamsal olarak ifade edilebilir mi?

4. 7 Kasım 1997 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 1998 Yılı Program Eki’nde yer alan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

a) Bakanlığınızın sorumlu kuruluş olduğu proje sayısı nedir ve bu projelerden kaçı hakkında tarafınızdan çalışma yapılmıştır? Bunlar hangi projelerdir?

b) Bakanlığınızın koordinasyon ve işbirliği bakımından ilgili kuruluş olarak kaç projeye katkısı olmuştur? Katkı koyduğunuz projeler nelerdir?

5. Bakanlığınızın performansı ile 54 üncü Hükümetin ilgili bakanının performansını istatistiki olarak kıyaslar mısınız?

T.C. Devlet Bakanlığı 21.4.1998 Sayı : B.02.0.014/031-1601

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4722-12021/29479 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a ait yazılı soru önergesindeki konular incelenmiştir.

1. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı 1998 yılı programında yeralan hukukî ve kurumsal düzenlemelerle ilgili olarak;

- “Arazi Toplulaştırma Mevzuatı” hazırlanarak Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.

- “Toprak Yasası” hazırlanması için komisyonlar oluşturulmuş ve çalışmalar sürdürülmektedir.

- “Köy Hizmetlerinin Yeniden Yapılandırılması” hakkında çalışmalar devam etmektedir.

2. 1998 yılı köy içme suyu yatırım programında yeralan inşaatı devam eden 4566 ünitenin toplam proje tutarı 40 381 375 000 000 TL. dir. Geçen yıllarda 1116 ünitesine 10 465 094 000 000 TL. harcanarak bitirilmiştir. 1998 yılında 2312 üniteye 17 900 333 000 000 TL. ödenek ayrılarak bitirilmesi plânlanmıştır. 1998 yılı köy içme suyu yatırım programı özeti ayrıca sunulmuştur.

3. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün makine parkının yenilenmesi, güçlendirilmesi amacıyla özellikle bakım hizmetlerinde kullanılacak 3045 adet makinanın satın alınmasına karar verilmiş ve programlanmıştır. 75 adet kâr rotatifinin ihalesi gerçekleştirilmiş olup, finans anlaşması için Hazine Müsteşarlığına intikal ettirilmiştir.

Proje kapsamında 250 adet lastik tekerlekli yükleyici, 20 adet seyyar tamir aracı, 150 adet vibrasyonlu silindir, 1200 adet damperli kamyon, 150 adet dozer, 500 adet greyder, 50 adet rock drill, 150 adet asfalt distribütörü, 500 adet çift şoför mahalli pick-up’ın kredili olarak satın alınması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ve Hazine Müsteşarlığı izni alınmış ihale aşamasındadır.

4. 3202 Sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri hakkında Kanunun 44 üncü Maddesinin (Döner Sermaye) değiştirilmesi hakkında kanun tasarısı 15.8.1997 tarihinde Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğüne gönderilmiş burada da işlemler tamamlanarak 4.9.1997 tarihinde kanun tasarısı TBMM Başkanlığına gönderilmiştir.

5. Özel İskân Fonunun 1997 yılı başlangıç bütçesindeki ödenek tutarı 34 Milyar 231 Milyon TL. olup, sağlanan ek ödemelerle 4 Milyar 188 Milyon TL. ye yükseltilmiştir.

1998 yılı Özel İskân Fonu başlangıç bütçesi 6 Trilyon 788 Milyar 731 Milyon TL. olup, 1997 yılı başlangıç bütçesine göre % 110 artış temin edilmiştir.

6. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği tarafından çıkarılan bir genelge ile de (20.2.1998 tarih ve 1998/10 sayılı genelge) vekalet ücretlerinin dağıtım usul ve esasları belirlenmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

 

1998 YILI KÖY İÇME SUYU YATIRIM PROGRAMI GENEL ÖZETİ MİLYON TL.

No. Proje No. Proje adı Bitiş Yılı Ünite Dış Özkaynak Toplam Ödeneği

1 92 K 070080 As. Gar. İçm. Tem. 1992 - 1999 50 – 650 000 650 000 650 000

2 92 K 070140 Orta ve G. And. İl. K.K. Projesi 1992 -1998 161 – 2 093 000 2 093 000 2 093 000

3 92 K 070150 Kuzey ve Batı And. İl. K.K. Projesi 1992 - 1999 104 – 666 000(684 000)* 1 350 000 1 350 000

4 92 K 070160 Ş.Urfa Ziyaret Havi Projesi 1992 - 2000 31 – 400 000 400 000 400 000

5 92 K 070270 Yozgat Kır. Kal. Projesi 1992 -1999 15 134 253 10 000 144 253 144 253

6 91 K 070280 Kal. I. Der. Öncelikli İller Projesi 1991 - 1999 134 – 893 000(847 000)* 1 740 000 1 740 000

7 91 K 070290 Kal. II. Der. Öncelikli İller Projesi 1991 -1999 104 – 666 000(684 000)* 1 350 000 1 350 000

8 91 K 070300 Muş-Bingöl K.K. Projesi 1991 - 1999 19 240 960 5 000 245 960 245 960

9 91 K 070320 Köy İçmesuyu Yapım. Projesi 1991- 1999 650 – 366 000 (4 785 000) 8 447 000 8 447 000

Yeni projeler –

1998’de bitenler –

10 98 K 070070 İkmal-Onarım İnş. 1998 - 1998 500 – 500 000 500 000 500 000

11 98 K 070080 Limit İçme Yapım 1998 - 1998 500 – 400 000 400 000 400 000

Yeni projeler –

İleriki yıllarda bitenler –

12 98 K 070120 Susuz Köy İçm. Yp. Projesi 1998 -2000 38 – 500 000 500 000 500 000

13 98 K 070130 Ordu-Giresun Kır. Kal. Projesi 1998 - 2003 6 75 120 5 000 80 120 80 120

TOPLAM 2 312 450 333 17 450 000 17 900 000 17 900 333

                       

(*) Özelleştirme Fonundan Kullanılan Kaynak

 

birleşim 79’un sonu