DÖNEM : 20 CİLT : 50 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

77 nci Birleşim

15 . 4 . 1998 Çarşamba

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Kurban Bayramına ve kurban derilerinin toplanmasına ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Manisa Milletvekili HasanGülay’ın, Ege tütün piyasasında tüccar tarafından alınan tütünlerin paralarının zamanında ödenmemesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın cevabı

3. – İzmir Milletvekili AydınGüven Gürkan’ın, Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yılki büyüme hızıyla ilgili olarak yapılan açıklamalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/332)

2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Kadın Sorunlarını Araştırma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/333)

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

3. – (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, dernek ve vakıflara tahsis edilen arazilere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/790)

2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/791)

3. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/793)

4. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, pirinç üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/794)

5. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Evren-Şereflikoçhisar yoluna ve E-90 karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/796)

6. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Halk Bankasınca KOBİ’lere verilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/797)

7. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Vakıflar Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin cevabı (6/798)

8. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Türkiye Kalkınma Bankası’nca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/799)

9. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ziraat Bankası’nca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/800)

10. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, doğu ve güneydoğudaki bazı illere yapılacak ilköğretim okulları için İMKB Fonundan yapılan bağışa ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/801)

11. – Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya’nın enerji altyapı yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/802)

12. – Şanlıurfa Milletvekili AbdülkadirÖncel’in, genel sağlık sigortası çalışmalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/803)

13. – Şanlıurfa Milletvekili AbdülkadirÖncel’in, SSK emeklilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/804)

14. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Şanlıurfa devlet hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/805)

15. – Şanlıurfa Milletvekili AbdülkadirÖncel’in, Aile Sağlığı Hizmetlerini Geliştirme Projesine ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/806)

16. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, RTÜK’na ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/809)

17. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Erzurum Atatürk ve Kayseri Erciyes Üniversitesi yurtlarında kalan öğrencilerin yemekten zehirlendikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/810)

18. – Ağrı Milletvekili CelalEsin’in, Ağrı İline bağlı bazı yerleşim birimlerindeki YİBO ve ilköğretim okulu ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/811)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – BalıkesirMilletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Millî Eğitim Vakfının faaliyetleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/4547)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4647)

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S.Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında KanunTeklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşanıın, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

4. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.Sayısı : 132)

5. – Yabancıların Türkiye’de İkâmet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/385) (S.Sayısı : 30)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Özbekistan ve Kırgızistan Cumhuriyetine gidecek olan :

Başbakan A. MesutYılmaz’a, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Ecevit’in,

Devlet bakanı Rifat Serdaroğlu’na, Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı İsmet Sezgin’in,

OrmanBakanı Ersin Taranoğlu’na, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in,

Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’a, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Sanayi ve TicaretBakanı E. Yalım Erez’e, Bayındırlık ve İskânBakanı Yaşar Topçu’nun,

Devlet Bakanı A. Ahat Andican’a, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın;

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan :

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in,

Devlet Bakanı Güneş Taner’e, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın,

Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in;

İsviçre’ye gidecek olan :

Devlet Bakanı Güneş Taner’e, Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in,

Devlet Bakanı A.Ahat Andican’a, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın;

Portekiz ve İspanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı BurhanKara’ya, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın;

Bosna-Hersek’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,

Parlamentolararası Birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, Fazilet Partisi Grup Başkanlığınca, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın aday gösterildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bolu Milletvekili Feti Görür ve 23 arkadaşının, TurgutÖzal’a yapılan suikastla ilgili olarak ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

14.4.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddialar konusundaki (10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 466 sıra sayılı raporunun, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve görüşmelerinin, Genel Kurulun 21.4.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına DairÖngörüşmeler” kısmının 158 inci sırasında yeralan, ülkemizdeki ilaç imalatı ve tüketimi konusundaki (10/209) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin, 84 üncü sırada yer alan (10/128) esas numaralı Meclis araştırması önergesiyle birlikte,Genel Kurulun 21.4.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine;

Sayıştay Birinci Başkanlığı ve Sayıştay üyelikleri için yapılacak seçimin, GenelKurulun 29.4.1998 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ve seçimlerin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine;

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 78 inci Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için, Türkiye Büyük Millet Meclisi GenelKurulunun 23 Nisan 1998 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önerileri ile,

Türkiye Büyük MilletMeclisinin Kuruluşunun 78 inci Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 1998 Perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılmasına; 23 Nisan 1998 Perşembe günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başkaca konunun görüşülmemesine; görüşmelerde, Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanına, 78 inci Yıldönümü kutlamaları için Türkiye’ye gelecek olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’a, siyasî parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin genel başkanlarına, genel başkanı milletvekili olmadığı takdirde bir temsilcisine, 10’ar dakika süreyle söz verilmesine ilişkin Başkanlık önerisi,

Kabul edildi.

DYPGrubunun :

Eski Başbakan Tansu Çiller hakkındaki (9/16) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yeralmasına ve soruşturma açılıp açılmayacağı konusundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 16.4.1998 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkındaki (9/17) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer almasına ve soruşturma açılıp açılmayacağı konusundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 16.4.1998 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve her iki soruşturma önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemdeki bazı kanun tasarı ve tekliflerinin yerlerinin değiştirilmesine;

Başbakan A.Mesut Yılmaz hakkındaki (9/17) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer almasına ve soruşturma açılıp açılmaması konusundaki görüşmelerin Genel Kurulun 22.4.1998 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin ANAP, DSP ve DTP Gruplarının müşterek önerileri kabul edildi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/757),

2 nci sırasında bulunan (6/758),

3 üncü sırasında bulunan (6/765),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları bildirildi;

4 üncü sırasında bulunan, (6/779) esas numaralı sözlü soruya, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir,

5 inci sırasında bulunan, (6/780) esas numaralı sözlü soruya, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Nami Çağan,

6 ncı sırasında bulunan (6/781),

7 nci sırasında bulunan (6/782),

Esas numaralı sözlü sorulara, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal;

11 inci sırasında bulunan (6/786) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Cevap verdiler;

8 inci sırasında bulunan (6/783) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Eyüp Aşık,

9 uncu sırasında bulunan (6/784),

13 üncü sırasında bulunan (6/788),

Esas numaralı sözlü sorulara, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal,

10 uncu sırasında bulunan (6/785) esas numaralı sözlü soruya, Millî Eğitim Bakanı HikmetUluğbay;

12 nci sırasında bulunan, (6/787) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Cevap verdiler; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Daha önce, birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve öngörüşmeleri tamamlanan;

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 36 arkadaşının, orman yangınlarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi (10/23),

Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 29 arkadaşının, ormanlarımız ve orman köylülerimizin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının tespit edilmesi (10/36),

Aydın Milletvekili YükselYalova ve 49 arkadaşının, orman yangınlarının önlenebilmesi için alınması gereken tedbirler ile yangınlardaki ihmal ve kusurların tespit edilmesi (10/103),

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 27 arkadaşının, ormanlarımızın korunması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/173),

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 20 arkadaşının, yangınların önlenmesi ve itfaiye teşkilatının yeniden yapılanması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/183),

Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun ve 24 arkadaşının, Antalya’da meydana gelen orman yangınında zarar görenlere yapılacak yardımın belirlenmesi ve yangınların söndürülmesinde alınacak tedbirlerin tespiti (10/198),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin, kabul edildiği açıklandı;

Kurulacak komisyonun :

13 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen;

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının, dış borçlar konusuda,

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, iç ve dış borçlar ile alınan kredilerin nerelerde kullanıldığının tespiti amacıyla,

Bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/24, 10/57) üzerinde bir süre görüşüldü.

15 Nisan 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.59’da son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Abdulhaluk Mutlu Mehmet Korkmaz

Bitlis Kütahya

KâtipÜye Kâtip Üye

 

No : 117

II. – GELEN KAĞITLAR

15.4.1998 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/983) (S. Sayısı: 609’a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 15.4.1998) (GÜNDEME)

2. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/975) (S. Sayısı: 612’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 15.4.1998) (GÜNDEME)

3. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/988) (S. Sayısı: 614’e 1inci Ek) (Dağıtma tarihi: 15.4.1998) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergesi

1. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, makama tahsisli araçlara ve görevli şoförlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4791) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.1998)

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 15 Nisan 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DERİN (Kütahya), Mehmet KORKMAZ (Kütahya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Kurban Bayramına ve kurban derilerinin toplanmasına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İlk söz, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş'ın.

Kemalettin Göktaş, Kurban Bayramı ve kurban derilerinin toplanmasıyla ilgili olarak gündemdışı söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Göktaş. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizin, geçmiş Kurban Bayramını tebrik ediyor, Cenabı Hak'tan nice bayramlara kavuşturmasını diliyorum.

Bayramlar, hepinizin bildiği gibi, insanımızın birliğini, beraberliğini pekiştirmesi açısından, kırgınlıkların giderilmesi açısından, kırgınlıkların giderilmesi açısından, devlet ve milletin kaynaşması açısından çok önemlidir; ama, bu geçtiğimiz Kurban Bayramında, maalesef, bu barış, birlik, sevinç ve neşe, mevcut yönetimin tutum ve davranışı yüzünden ihlal edilmiş oldu ve halkımız arasında kurban derileri nedeniyle âdeta bir terör estirildi; kimisi gözaltına alındı, kimisi emniyete, kimisi adliyeye getirildi ve kimisinin de elindeki kurban derisi polisle jandarmayla gasp edildi.

Değerli arkadaşlar, böyle bir uygulama dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ve ülkemiz, maalesef, bu uygulama nedeniyle dünya ülkeleri arasında küçük düşürülmüştür.

Ülkemizde kanunlara uygun olarak dernek, vakıf ve birtakım kuruluşlar vardır. Bunların yardım toplaması 2860 sayılı Kanuna göre düzenlenir. Bağış toplamada her türlü bağış toplanabiliyor; ama bu bağış toplayan kurumlara "siz, her şeyi, her türlü bağışı toplayabilirsiniz; ama kurban derisi toplayamazsınız" demek bana göre çok büyük bir yanlışlıktır, büyük bir hatadır ve bu hataya, maalesef, Adalet Bakanlığımız da alet olmuştur; Adalet Bakanlığımız da, Kurban Bayramından önce yayınlamış olduğu bir genelgeyle kurban derisi toplanmasının Türk Hava Kurumuna ait olduğunu ve kurban derisi toplamayıp da...

BAŞKAN – Sayın Göktaş, bir saniye efendim.

Sayın milletvekilleri "görüşmelere başlıyoruz" şeklindeki beyanım "Genel Kuruldaki çalışmalara başlıyoruz" anlamındadır; yoksa, milletvekillerinin kendi aralarında yapacakları görüşmeye izin mahiyetinde değildir. Kürsüde hatip var, hatibi dinlemek durumundayız.

Buyurun Sayın Göktaş.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Kurban derisi toplamadığı halde, bazı kuruluşlara, vakıflara, yurtlara, camilere bağış yapan insanların da, maalesef, altı ay cezalandırılacağı, halkımıza, ülkemizdeki bazı yetkili kurumlara, bu genelgeyle duyurulmuştur.

Bu, maalesef, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir uygulamadır arkadaşlar. Bugüne kadar, ifade hürriyetine müdahale edildi, din hürriyetine müdahale edildi, demokratik haklara yönelik müdahaleler oldu; şimdi de, vatandaşın kurban derisine müdahaleyle, mülkiyet hakkına da müdahale edilmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, bu uygulamalar, 1946 yıllarının, Halk Partisinin jandarma zulmünü hatırlatan uygulamalar olmuştur.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ne alakası var!..

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, halkla devletin arasını açtınız. Bu insanlar, vatanına, milletine, devletine saygılı, bağlı insanlarımızdır; devletin yükünü azaltan, omuzlayan insanlarımızdır. Bu insanlarımızı üzdünüz, kırdınız, hatta incittiniz; bayramı, bu insanlarımıza zehir ettiniz arkadaşlar. (FP sıralarından alkışlar)

Bu camilerimiz, Kur'an kurslarımız, derneklerimiz, hastane derneklerimiz, yurtlarımız kanunlara göre faaliyet gösteren kuruluşlardır. Bu kuruluşları, böyle birtakım mülahazalarla itham etmek, bize göre yanlıştır.

İrticadan korkuyorsunuz; ama, asıl irtica, vatandaşın kurban derisini gasp etmektir. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu uygulama, laikliği ihlal etmektir, irtica suçunu işlemektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Göktaş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, öncelikle, şunu düşünmemiz lazım: Bu kadar genelge yayımlanmış, tamim yayımlanmış, basından olsun, televizyonlardan olsun, vatandaşın kurban derisi talep edilmiş. Devletine, milletine saygılı olan bu vatandaş, neden size bir kurban derisini emanet etmiyor; önce bunu düşünmeniz lazım. Bunun nedeni, halk size güvenmiyor, Türk Hava Kurumuna güvenmiyor, derilerin ne olacağı konusunda vatandaşın endişesi var.

Bakınız, Türk Hava Kuvvetlerine bağlı bir Korgeneral Cumhur Asparuk ne diyor: "Türk Hava Kurumunda yolsuzluk var; eğer yolsuzluk yoksa, ben rütbelerimi sökerim" Yani, vatandaşı, kurban derini, bu şekilde yolsuzluklarla itham edilen bir kuruma ver diye zorlamak, büyük bir yanlışlıktır, bana göre de büyük bir zorbalıktır.

Arkadaşlar, bir deri tüccarı, deri fabrikası olan bir insanın topladığı, satın aldığı deriler, dün dükkânına polisle gidilerek, elinden zorla alınmak istenmiş; deriler alınamayınca, o vatandaş 150 milyon lira bağış yapmak zorunda bırakılmıştır. Bu uygulamalarla, sizler, vatandaşı incittiniz, bayramını zehir ettiniz.

Şimdi, sizlerden istirhamım, şu kürsüye çıkıp, bayramını zehir ettiğiniz milletten özür dilemenizdir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş'a teşekkür ediyorum.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatip, antidemokratik, zorbaca bir uygulamaya örnek olarak, 1946 Cumhuriyet Halk Partisi dönemi benzetmesi yapmıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda olduğu veya parti olarak siyasî yaşamda yer aldığı hiçbir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisine atfedilecek hiçbir zorbalık olmamıştır. 1946, Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye'yi çok partili demokrat yaşama geçirdiği yıllara rastlamaktadır; bu hususun özellikle belirtilmesini rica ediyorum. Uzun zamandan beri, Fazilet Partisi milletvekilleri, böyle bir benzetmeyi âdet haline getirmişlerdir; umarım bundan sonra bu yanlışlığı bir kere daha yapmazlar. Zorbalığı kimin yaptığı, Anayasa Mahkemesi kararlarında geçmiştir. Zorbalık "ortalık, kan akacak, o zaman fıstık gibi olacak" demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Zorbalık "elinizi kolunuzu bağlayıp, size şeriat enjekte edeceğiz" demektir. Neye zorbalık denileceğini çok iyi öğrensinler.

BAŞKAN – Sayın Araslı, görüşleriniz, tutanaklara geçti.

Aslında, 1946'daki Cumhuriyet Halk Partisinin, tüzelkişilik olarak burada temsilcisi yok. Bu, bir tarihî olayın değerlendirilmesidir.

OYA ARASLI (İçel) – Biziz efendim. Biz, geçmişimizi inkâr etmiyoruz.

BAŞKAN – Ama, yine de, sizler bu tarihî geçmişe sahip çıkıyorsunuz; görüşleriniz tutanağa geçmiş oldu.

OYA ARASLI (İçel) – Biz, geçmişimizi inkâr etmiyoruz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi kökünden geliyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisiyiz.

BAŞKAN – Tabiî efendim. O, kişisel takdiriniz ve görüşleriniz de tutanağa geçti.

2. – Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, Ege tütün piyasasında tüccar tarafından alınan tütünlerin paralarının zamanında ödenmemesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın cevabı

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi, ikinci gündemdışı konuşmacıya söz vereceğim.

Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay, Ege tütün piyasasında tüccar tarafından alınan tütünlerin paralarının ödenmesiyle ilgili olarak söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Gülay. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Yüce Meclisin tüm değerli üyelerinin, sizlerin şahsında tüm ulusumuzun, geçmiş Kurban Bayramını kutluyorum. Ayrıca, polis teşkilatımızın 153 üncü kuruluş yıldönümünü de kutluyor, tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tüm Ege Bölgesinde ve seçim bölgem Manisa'da, 110 bin ailenin uğraş verdiği, yaklaşık 500 bin vatandaşın da ekmek yediği sektörde, tütün üreticilerinin en büyük dertlerinden biri de, bazı tüccar ve esnafın, tekrar ediyorum, bazı tüccar ve esnafın, tütün ürününü üreticiden aldıkları halde tesellüm işini geç yapmaları, tütün üreticilerine paralarını zamanında vermemeleridir. Parasını zamanında alamayan tütün üreticileri de, hem bankalara olan kredi borçlarını ödeyememekte hem de bir sene sonraki yeni tütünlerini dikememektedirler. İşin özü: Bu durumda olan tütün üreticileri ve aileleri de perişan olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu işle ilgili, namuslu tüccarlarımızı suçlamıyorum, suçlamak aklıma dahi gelmiyor; bunun da, böyle bilinmesini özellikle istirham ediyorum; ama, tütün üreticisine, tesellüm işini geç yapan, parasını zamanında vermeyen bu tip tüccar esnafına, şunu açık açık belirtmek istiyorum: Tütün üreticisinin, sekiz aylık emeği ve alınterinin karşılığını savunmak, benim, önce insanlık ödevimdir, sonra siyasal temel görevimdir, ödevimdir.

Bu konuda, 55 inci Cumhuriyet Hükümetini, Tekelden sorumlu Sayın devlet Bakanımı, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımı tütün üreticilerinin yanında olmaya çağırıyorum. En azından, ilgili ticaret odalarının uyarılması, bu tip tüccarların çalışma ruhsatlarının -derhal ve süresiz- iptal edileceğinin bir genelgeyle duyurulması gerekmektedir. Tütün üreticileri de, bunu, Hükümetten beklemektedirler.

Sakın ha "serbest piyasa ekonomisi" denilmesin Serbest piyasa ekonomisi, ürününü aldığınız üreticiye, karşılığı olan parayı -tabirimi mazur görünüz- adam gibi, zamanında ödemeyi gerektirir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, bir konuya daha değinmek istiyorum: Üreticiden tütün alımlarını zamanında yapan, tesellüm işini hızlandıran, ödemeleri de zamanında yapan Tekele, Tekelin tüm çalışanlarına, ödeme işinde de fedakârca çalışan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının tüm personeline, yürekten teşekkür ediyorum.

Sözlerime son verirken, tüm Ege Bölgesi ve seçim bölgem Manisa tütün üreticileri adına, Yüce Meclise sevgiler, saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay'a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bana bu açıklama fırsatını verdiği için, sayın milletvekilime de teşekkür ediyorum.

Daha evvel de bu kürsüden yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz gibi, bu sene, Ege Bölgesinde 7 Mart, Karadeniz ve Marmara Bölgelerinde 16 Mart, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde de 27 Mart tarihlerinde başlatmış olduğumuz 1997 yılı tütün alım kampanyası devam etmektedir.

Tekel, çiftçinin, üreticinin ürettiği tüm tütünü almayı peşinen taahhüt etmiştir, bu desteklemeyi vaat etmiştir ve karar almıştır; ama, buna rağmen, serbest piyasada -maalesef, bunu söylemek durumundayım- oluşan pazarlık sonucu, üreticilerimizin bir kısmı, ürününü tüccara satmaktadır. Gayet tabiî, tüccar, üreticiden bu tütünü alırken, Tekele paralel bir ödemeyi vaat etmektedir. Elimizde hukukî bir yetki olmamasına rağmen, hukuken, tüccarı zorlama yetkisi olmamasına rağmen, Tekel olarak, bunların ticaret belgelerini iptal etme gibi veya onları teşhir etme gibi, uygulayabileceğimiz bazı müeyyideler vardır ki, bunlara, üreticiyi mağdur eden tüccara bu müeyyidelerin uygulanacağından hiç şüpheniz olmasın. Kampanya daha yeni başladı. Bu ay sonunda ve mayıs ayı içerisinde, bu tip şikâyetler geldikçe, biz de takipçisi olacağız.

Bu vesileyle, şu hususları da Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum: Bugünkü tarih itibariyle 50 bin ton tütün ambarlanmıştır ve bunun için de 32 trilyon lira para ödenmiştir, şu ana kadar. Tahminen 170 bin ton daha tütünü Tekel satın alacaktır ve bunun için de 125 trilyon liralık bir programı yapmış bulunuyoruz; bunda önemli bir aksama olmayacaktır.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Ne zaman ödeyeceksiniz Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Söyleyeceğim... Söyleyeceğim... Geçen yıllara göre, hiç merak etmeyin, bir gecikme olmayacaktır.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Bakan, geçen sene bu zamanda bitmişti.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Efendim, biliyorsunuz, ben, burada, daha evvel, hesaplarını çıkardım; son beş yılın ortalama tütün fiyatını, ortalama alımın başlamasını, bitişini, ödeme tarihlerini... Hiç merak etmeyin, son beş yılın ortalamasından daha iyi bir ortalama olacak. Bugünden bilemiyorum; ama, başladığımız daha on gündür ve şu ana kadar tütünün dörtte 1'ini satın aldık; arada bayram olmasına rağmen, dörtte 1'ini, 50 bin tonunu satın aldık. Ayrıca, 31 trilyon lira parayı da şu ana kadar ödedik; 125 trilyon lira daha ödeyeceğiz; alımlar devam ediyor.

Ayrıca, bildiğiniz gibi, geçen sene, denk başına 2 milyon lira olan pey akçesi, bu sene, 4 milyon lira olarak üreticimize ödenmiştir ve bayram öncesi, 12,2 trilyon liralık bu ödeme de yapılmıştır.

Şu ana kadar, alımlardaki ortalama fiyatlarla ilgili, bugün itibariyle aldığım ortalama fiyatlarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Ege Bölgesinde 781, Marmara'da 713, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde 600 bin lira ortalama fiyat şu anda cereyan etmektedir; bu, geçen senekine göre yüzde 80'in üzerinde bir artışı göstermektedir.

Tüccar, tabiî, bugüne kadar, henüz ödeme yapmamıştır, öyle tahmin ediyorum; çünkü, alımlara yeni başladı; ama, tüccarın da Tekele paralel olarak ödeme yapması, üreticiye verdiği bir sözdür. Eğer, tüccar o yönde üreticiyi aldatırsa, biz de elimizde olan imkânlarla, -hukuken tüccara bir ceza verme durumumuz yok; ama, onun ticaret belgesini iptal ettirme gibi veya teşhir etme gibi veya gelecek seneki alımına müdahale etme veya vergi daireleri kanalıyla müdahale etme gibi yöntemlerle- tüccarın üreticiyi mağdur etmemesi için gayret göstereceğiz.

Bu vesileyle, bana bu fırsatı verdiği için, Sayın Milletvekilime tekrar teşekkür ediyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık'a teşekkür ediyorum.

3. – İzmir Milletvekili AydınGüven Gürkan’ın, Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yılki büyüme hızıyla ilgili olarak yapılan açıklamalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

BAŞKAN – Bugünkü gündemdışı son konuşma, İzmir Milletvekili Sayın Aydın Güven Gürkan tarafından yapılacak.

Sayın Gürkan, Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yılki büyüme hızıyla ilgili açıklamalar konusunda gündemdışı söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Gürkan

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

AYDIN GÜVEN GÜRKAN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1997 yılında, Türkiye ekonomisi yüzde 8 büyüdü. Toplam gayri safî millî hâsıla sabit fiyatlarla yüzde 8 arttı. Geçmişte de, zaman zaman bu büyüme hızına ulaşılabilmişti. Bir dolu yürek karartıcı, kaygı verici haber arasında bu olumlu gelişme, ne yazık ki, hak ettiği ilgiyi bulamadı.

Fakir ve küçük ekonomilerde yüksek kalkınma hızları sağlamak kolaydır; ama, kişi başına millî geliri 3 bin dolar düzeyinde olan 63 milyon nüfuslu bir ekonominin, tam bir süreklilik kazandırılamasa da, yüzde 8 büyüyebilmesi önemsememiz gereken bir olgudur. Üstelik bu büyüme hızı, oldukça elverişsiz koşullara karşın sağlanabilmiştir. Güneydoğu ve Kıbrıs sorunu, yıllardır dünya kadar kaynak tüketirken, bir yıl içinde iki hükümet değişmişken, ülkenin en büyük partisinin kapatılmasını gerektirecek bir rejim tartışması yaşanmışken, toplumun büyük bir kesiminde panik duyguları uyandıran bir köktendincilik boy atmışken, gene de yüzde 8 büyüyebildik.

Avrupa Birliğiyle yapılan Gümrük Birliği Antlaşmasına karşın hiçbir özel yardım sağlanamamışken, enflasyon yüzde 100 dolaylarında dolaşırken, Uzakdoğu ekonomileri bir krize doğru yol alırken, yapısal reformlar gerçekleştirilememişken, tarımsal üretim o yıl gerilemişken, gene de, yüzde 8 büyüyebildik.

Reel faiz düzeyi yüzde 20-25 gibi olağanüstü bir yükseklik gösterirken, adil, yaygın, verimli ve yeterli bir vergileme yapılamazken, yabancı sermaye olanaklarından yeterince yararlanılamazken, akıl almaz bir kırtasiyecilik ve mevzuat karmaşası yaşanırken, gene de, yüzde 8 büyüyebildik.

Meclisimiz, çağdışı bir yavaşlıkla, en zorunlu yasal iyileştirmeleri bile zamanında yapamazken, başta devlet olmak üzere yaşamın her alanında kaynaklar çok açık bir biçimde savrulurken, yolsuzluk, rüşvet, kayırıcılık gibi yollarla kararların nesnelliği ve akılcılığı büyük ölçüde zedelenirken, gene de, yüzde 8 büyüyebildik.

Toplumca benimsenen bir özelleştirme becerilemediği için devlet işletmeleri iki arada bir derede bırakılarak ekonomiye ağır bir yük haline getirilmişken, başta Güneydoğu Anadolu olmak üzere, ülkemizin belli coğrafyaları, çeşitli nedenlerle âdeta üretim dışı kalmışken, gene de, yüzde 8 büyüyebildik.

Anlaşılan, yeterli bir ekonomik ve siyasal istikrar sağlanabilirse, her yıl yüzde 10 büyüyebilmemiz zor; ama, olanaksız değildir. Bu ise, her altı yedi yılda bir, ülkenin üretimini ve zenginliğini ikiye katlamak demektir; yaklaşık onbeş yıllık bir süre içinde kişi başına millî gelir düzeyini 10 bin dolara çıkarabilmek demektir; gelir bölüşümünün düzeltilebilmesi durumunda, her yurttaşımızın, bir Portekizlinin, Yunanlının ve İspanyolun bugünkü refah düzeyine onbeş yıl sonra ulaşması demektir. Bu, bugünkü ağır sorunlarımızın çok hafifletilmesi demektir; içbarışın sağlamlaştırılması demektir. Avrupa Birliğinin, ABD'nin ve Japonya'nın artık hiçbir biçimde sürekli olarak yüzde 8-10 büyüyemeyeceği göz önüne alınırsa, onbeş yıl sonra bu ülkelere oldukça yaklaşmamız bir hayal değildir.

İhtiyaç, istikrardır, güvendir, uzun erimli ve planlı düşünebilmektir.

İhtiyaç, demokrasiyi artık eksiksiz yaşama geçirerek, toplumsal enerjiyi ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeye yöneltmektir.

İhtiyaç, akılcıl iyileştirmeleri zamanında yapabilmektir.

İhtiyaç, ekonomik dengeleri sık ve keyfî bir biçimde bozarak düzensizlik yaratmamaktır.

1997 yılında sağlanmış olan yüzde 8'lik büyüme, ülkemiz sorunlarının çözümünün, ilk bakışta algılandığı kadar zor olmadığını göstermektedir. Bu, yüreklerimizi umutla ve iyimserlikle ısıtmaktadır; ama, var olan siyasal savrukluğumuz, üretimsizliğimiz, istikrarsızlık yaratma hünerimiz ve en temel uzlaşmaları sağlamada bile gösterdiğimiz yetmezliğimiz dikkate alındığında, bu umut ve iyimserlik gölgelenmektedir. Gene de, yüzde 8'in hülyalarımızı uyarmış olması bile çok hoş ve çok güzel. Bunu gerçekleştirenlere teşekkürler; çalışkan, kanaatkâr ve yetenekli sade emekçisinden, dürüst ve yaratıcı işadamına değin herkese teşekkürler.

Bu duygularımı Meclisimizle paylaşmak istedim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan İzmir Milletvekili Sayın Aydın Güven Gürkan'a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, cevap verme mantığıyla söz almadım; Hükümet adına, yapılan konuşmayı daha da detaylandırmak açısından söz almış bulunuyorum.

Burada, Sayın Aydın Güven Gürkan'a teşekkür ediyorum. Bu olumlu gelişmeyi ve son derece önemli bir gösterge olan büyüme hızındaki yüzde 8'lik gerçekleşmeyi Türkiye'nin huzuruna getirdiği ve tartışmaya açtığı için, Hükümetimiz adına, kendisine müteşekkirim.

Özellikle, 1997 yılı haziran sonunda, Türkiye'nin yüzde 4-5 civarında büyümesi beklenirken...

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Hayır; yanlış söylüyorsunuz.

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – ... ve haziran sonu itibariyle, Türkiye'nin yıl sonunda, 1997 yılı sonunda enflasyonunun yüzde 90 olacağı belgelerde ortaya konmuşken, bugün, 1997 yılı büyüme hızının tarımda eksi 2'lik bir gerilemeye rağmen, imalat sanayiinde, toplam sanayide yüzde 10'luk bir artışla gerçekleşen yüzde 8'lik büyüme, Türkiye'nin başarısıdır, 65 milyon insanın başarısıdır, Anadolu kaplanlarının başarısıdır, küçük ve orta ölçekli sanayicinin, esnaf ve sanatkârın başarısıdır, o üretimi yapan işçinin, köylünün, o ürünleri üreten çiftçinin başarısıdır; yani, bütün toplumun başarısıdır. Ama, bu başarıda şu kıvancı duyuyorum: Böyle bir büyümenin gerçekleşmesinde, böyle bir başarının oluşmasında, ekonomi yönetiminde görev alan insanlar olarak katkıda bulunduğumuzu da belirtmek istiyorum.

Evet, elverişsiz şartlara rağmen ve Türkiye'deki bütün negatif unsurlara rağmen, Türkiye'nin yüzde 8 büyümesi, bence, üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir nokta.

Dün akşam, Çin Büyükelçisiyle konuşuyorduk. Çin'in 1998 yılında çok önemli ve tarihî üç hedefi olduğunu söyledi: Birinci hedefi, büyümenin yüzde 8 olması; ikinci hedefi, enflasyonu belli bir noktada tutabilmeyi ve istikrarlı hale getirebilmeyi temin etme başarısı; üçüncü hedefi de, Çin parasının istikrarlı biçimde devam etmesi.

Türkiye olarak, 1997 yılının ikinci altı ayında ve 1998 yılının ilk üç ayında gördüğümüz önemli manzara şu: Türkiye, büyüme hızında belli bir tempo kazanmış, bütçe disiplinini sağlamış, özelleştirmeye hız vermiş, yapısal reformlarını ciddî biçimde tartışma gündemine getirmiş bir konumda ve Uzakdoğu krizine rağmen, ihracatındaki ilk üç aydaki artış, yüzde 14 düzeyinde. Bu da Türkiye'nin başarısı. Bu anlamda, hem ihracattaki bu artış hem özelleştirmedeki yeni tempo hem yapısal reformlar konusundaki o karamsar tablonun ve perdenin bir kenara itilip yeni bir döneme başlanılması, gördüğüm kadarıyla, önemli bir unsur.

Yalnız, burada bir eleştirim var; kendi kendimize bir özeleştiri. 1997 yılındaki bu büyüme, ne yazık ki, iç talabe dayalı bir büyüme; yaptığımız, gerçekleştirdiğimiz bu büyümenin daha çok dış talebe dayalı hale gelmesi, Türkiye'nin gelişmesi açısından daha çok önem arz edecek. Bu yüzden, ihracatın gelişmesi ve ihracata bağlı, uluslararası alanda rekabet edebilen sanayiin gücünün artırılması önem taşıyor. Hükümetimiz, 1997 yılı Temmuz ayından itibaren, bu anlamda, çok önemli unsurlarda başarı elde etti, kararlar aldı. Nitekim, 1997 yılında, Asya krizine rağmen, ihracattaki artış yüzde 13, ithalattaki artış yüzde 11 ve Türkiye'nin cari işlemler açığı, 1997 yılında 4,7 milyar dolar, 1996 yılında bu rakam 5,5 milyar dolar. Yani, Türkiye, Asya krizine rağmen, cari işlemler açığını da -büyüme hızı yüzde 8'e çıkarken- düşürmüş bir ülke; yani, ithalatı pompalayarak büyümeyi artırmış bir konumda da değil.

Bir başka analiz yapacağım: Bütçe disiplininin sağlandığı bir dönemi yaşıyoruz. 3 katrilyonluk bütçe açığı beklenirken, bütçe açığı, 2,2 katrilyonda tutuldu; yani, içtalepte de sağlıklı bir soğuma sürecinin başladığını görüyoruz ve yılın ilk üç ayında ihracat artışı, Asya krizine rağmen, geçen yıla göre yüzde 14 oranında arttı. Bu da Türkiye'nin başarısı.

Değerli arkadaşlarım, size, Sayın Gürkan'ın bize verdiği bu imkândan istifade ederek, bir başka gösterge sunacağım: Bu yılın ilk iki ayında sanayideki büyüme oranı, geçen sene sanayideki üretim artış hızı, ocak şubatta yüzde 2, bu sene yüzde 9,5, ciddî bir üretim artışı var ve kapasite kullanım oranı da önemli ölçüde, yüzde 77'nin üstünde.

Enflasyonla mücadele ederken, sağlıklı bir soğuma sürecini başlatıp, istikrarlı ve kalıcı bir büyüme çizgisini oluşturmak ve ihracatta belli bir artış temposunu yakalamak, bir hükümet için önemli bir başarıdır. Bu başarı, Hükümetin olduğu kadar, Türkiye'nin başarısıdır. Burada, şunu, çok özenle, altını çizerek vurgulamak istiyorum: Türkiye'de istikrarı ve güveni demokrasi içerisinde sağlayacak en önemli unsur, ekonomideki bu göstergelerin, bu iyileşme temposunun devam ederek sürmesini sağlamaktır. Nitekim, birinci üç aydaki hedeflerimizi büyük ölçüde realize ettik; ikinci üç ayda, daha disiplinli, daha kararlı, harcamalara daha disiplinle yaklaşan bir politikayla enflasyonu daha aşağıya çekecek bir süreci de, büyüme hızındaki istikrarı koruyarak devam ettireceğiz.

Bu arada, yatırımlarda çok önemli sonuçlar alındığını da belirtmek istiyorum. 5 500 proje arasında, öncelikle tespit ettiğimiz 130 projeye kaynakları öncelikle tahsis ettiğimiz için, bu yıl, Çayırhan Termik Santralı, Dicle Hidroelektrik Santralı, Kralkızı, Özlüce, Kuzgun, Çamlıgöze, Yenice, Beyköy tesislerini de devreye alacağız. Enerji sektöründe, yaklaşık 22 bin megavatlık kurulu gücün yüzde 10'u kadar yeni bir güç ilavesini de bu yıl realize edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, aynı konuyu, sulama projeleri için, karayolları için sayabilirim. Yani, akılcı ve ekonomideki yönetim hedeflerini doğru belirleyen bir anlayışın sonuç getirdiğinin ilk belirtilerini almamız, Türkiye açısından önemlidir; ama, bu sonuçlar, bize, gelecekte daha disiplinli, kararlı ve program çerçevesinde yürümemizin nihayetinde, Türkiye'nin çok ciddî başarıları elde edeceğini göstermektedir.

Bu fırsatı bize verdiği için Sayın Aydın Güven Gürkan'a teşekkür ederken, hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi'ye teşekkür ediyorum.

Benim, buradaki cevapla ilgili, Sayın Bakanın konuşmasını nitelemem, teknik bir açıklamadır. Cevap, hatiplerin, gündemdışı konuşma yapanların konuşmalarına katılma anlamında da olabilir, teşekkür anlamında da olabilir. Hem Sayın Aydın Güven Gürkan hem Sayın Işın Çelebi, yaptıkları konuşmalarla, geleceğimiz için umut potansiyeli taşıyan bir noktada olduğumuza bir kere daha dikkat çekmiş oldular. Ben de, iyi gelişmeler hakkında da Genel Kurulumuzun aydınlatılmasına fırsat verdikleri için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, komisyonlardan istifa önergeleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/332)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden istifamın kabulünü saygıyla arz ederim.

Doç.Dr. Ahmet Alkan

Konya

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Kadın Sorunlarını Araştırma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi(4/333)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına

Kadın Sorunlarını Araştırma Komisyonu üyeliği görevimden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Üstün saygılarımla. 2 Nisan 1998

Yüksel Yalova

Aydın

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyelik için Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bostancıoğlu'na görevinde başarılar diliyorum.

2. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bozkurt'a Komisyondaki görevinde başarılar diliyorum.

3. – (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi sözleşmesinin yaşama geçirilmesi için alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla kurulan (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Iğdır Milletvekili Şamil Ayrım aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Ayrım'a Komisyondaki çalışmalarında başarılar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, dernek ve vakıflara tahsis edilen arazilere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/790)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, dernek ve vakıflara tahsis edilen arazilere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyorlar.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/791)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

3. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/793)

BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, bütçeden yardım alan dernek ve vakıflara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

4. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, pirinç üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/794)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç'ın, pirinç üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

5. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Evren-Şereflikoçhisar yoluna ve E-90 karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/796)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Evren-Şereflikoçhisar yoluna ve E-90 karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

6. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Halk Bankasınca KOBİ’lere verilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/797)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Halk Bankasınca KOBİ'lere verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Halk Bankası A.Ş.Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 16.12.1997

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular :

1. 1995-1996-1997 yıllarında bankanızca kaç KOBİ'ye kredi verilmiştir? Bu kredilerin yıllara göre şartları ne olmuştur? Kredi verilen KOBİ'lerin illere göre dağılımı nedir?

2. 1998 yılında KOBİ'lere verilecek krediler için ne kadar kaynak ayrılmıştır? Kredi şartlarında geçmiş yıllara göre bir değişiklik olacak mıdır?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini Hükümet adına cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'ın, Türkiye Halk Bankasınca KOBİ'lere verilen kredilere ilişkin sözlü soru önergesini yanıtlamak için huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi tarafından küçük ve orta boy işletmelere ya da kısaca KOBİ'lere 7.3.1998 tarihine kadar 96/8615 sayılı karar, bu tarihten sonra ise 98/10669 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca Yatırımları Teşvik Fonundan kredi verilmektedir. Kredinin limiti 96/8615 sayılı kararda, kalkınmada öncelikli yörelerde 20 milyar lirası yatırım ve 5 milyar lirası işletme olmak üzere toplam 25 milyar lira, diğer yörelerde 15 milyar lirası yatırım ve 5 milyar lirası işletme olmak üzere toplam 20 milyar lira iken, yatırım kredilerinin vadesi 1 yıl ödemesiz 3 yıl, işletme kredilerinin ise 1 yıl idi. Ayrıca, kredi talep eden KOBİ işletmesinin, yapacağı yatırımın kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 30'unu, diğer yörelerde ise yüzde 40'ını kendi özkaynaklarıyla finanse etmesi şartı bulunmaktaydı. Mevcut karardaki eksiklikleri gidermek amacıyla çıkarılan 98/10669 sayılı kararla KOBİ'lere yeni imkânlar getirilmiştir. Çoğunluğunu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunan illerimizin oluşturduğu "acil destek kapsamındaki iller" tanımı yapılarak, 29 ilimiz bu kapsama alınmıştır. Acil destek kapsamına alınan illerde faaliyet gösteren veya gösterecek KOBİ'lere kullandırılacak kredi şartlarında iyileştirmeler yapılmıştır. Kapsam içindeki KOBİ'lere teşvik fonundan kullandırılacak yatırım kredileri, 20 milyar liradan 30 milyar liraya, işletme kredileri de 5 milyar liradan 10 milyar liraya yükseltilmiştir. Böylece, kapsam içindeki KOBİ'lere 40 milyar lira kredi kullanabilme imkânı sağlanmıştır. Öte yandan, krediye konu toplam yatırımın, acil destek kapsamındaki illerde, yüzde 10 gibi düşük bir oranını yatırımcıların özkaynaklarından karşılaması imkânı getirilerek finasman yükü önemli ölçüde hafifletilmiştir.

Yaptığımız ilave bir diğer düzenlemeyle, kalkınmada öncelikli yöreler ile diğer yörelerdeki KOBİ'lere verilecek işletme kredileri, 5 milyar liradan 10 milyar liraya yükseltilmiştir. Ayrıca, yatırımcılardan istenen özkaynak katkısı da, kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 20'ye ve diğer yörelerde yüzde 30'a indirilmiştir. Öte yandan, fon kaynaklı yatırım kredilerinin vadesi, 1 yılı ödemesiz olmak üzere 4 yıla, işletme kredilerinin vadesi de 2 yıla uzatılarak KOBİ'lerin ihtiyaç duydukları orta vadeli kredi imkânı sağlanmıştır. KOBİ'lere fon kaynaklarından kullandırılacak kredilerin faizleri ise, acil destek kapsamındaki illerde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 20, diğer yörelerde ise yüzde 30 olarak uygulanacaktır. Bu çerçevede, teşvik fonu kaynaklı kredilerden, 4.3.1998 tarihi itibariyle, 2 574 firmaya 33,2 trilyon lira kredi tahsis edilmiş ve bu işletmelerde 26 165 yeni istihdam sağlanmıştır.

KOBİ kredilerinin kullandırılmasına, getirilen iyileştirici düzenlemeler doğrultusunda, 1998 yılında devam edilecektir. Ancak, bu krediler, Hazine tarafından fona kaynak aktarıldığı sürece ve kaynak tutarı kadar kullandırılabilmektedir. 1998 yılında da kredi talep eden KOBİ'lerin istekleri, Hazine tarafından ayrılacak kaynakla orantılı olarak değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

Önerge sahibi de teşekkür ediyorlar.

Soru cevaplandırılmıştır.

7. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Vakıflar Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin cevabı (6/798)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Vakıflar Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 17.12.1997

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular:

1. Vakıflar Bankası tarafından kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzelkişilere tahsis edilmek üzere 1991 yılından bu tarafa markası, türü ve fiyatı belirtilmek suretiyle kaç araba alınmıştır? Bu arabalar hangi kişi ve kuruluşlara tahsis edilmiştir? Halen bu arabalar kimler tarafından kullanılmaktadır?

2. Vakıflar Bankasının başka kamu kuruluşlarına araba tahsisinin yasal dayanağı nedir? Bu arabaların şoför, yakıt ve bakım paralarını banka mı ödemektedir?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Bakan, cevap süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI METİN GÜRDERE (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'ın sözlü sorusunu cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vakıflar Bankası, kamu niteliğine haiz bir banka olması nedeniyle, kamudaki hizmetlerin devamlılığı ve işlerin aksamaması açısından, muhtelif marka ve modeldeki araçlar, zaman zaman, çeşitli kurumların kullanımına tahsis edilmiştir. Söz konusu araçlar bankamız mülkiyetinde olup, herhangi bir şekilde gerçek kişilere araç tahsisi yapılmamıştır. Ayrıca, araçların kullanımı süresince şoför, yakıt ve bakım masrafları ilgili kurumlarca karşılanmaktadır.

31.12.1997 tarihi itibariyle araçların tahsis yerleri ve adedi aşağıdaki gibidir:

1 - Başbakanlık, 16 adet.

2 - Devlet Bakanlığı (Sayın Işılay Saygın) 1 adet.

3 - Devlet Bakanlığı (Sayın Cavit Kavak makamı) 5 adet.

4 - Adalet Bakanlığı, 1 adet.

5.- Devlet Bakanlığı (Sayın Eyüp Aşık Makamı) 1 adet.

6 - Devlet Bakanlığı (Sayın Yücel Seçkiner makamı) 1 adet.

7 - Dışişleri Bakanlığı (Sayın İsmail Cem'in konutu) 1 adet.

8 - Devlet Bakanlığı (Metin Gürdere -benim makamımda- makamı) 5 adet.

9 - Devlet Bakanlığı (Sayın Rüştü Kâzım Yücelen) 1 adet.

10 - Tarım Bakanlığı (Sayın Mustafa Taşar) 1 adet.

11 - Devlet Bakanlığı (Sayın Burhan Kara) 2 adet.

12 - Enerji Bakanlığı (Sayın Cumhur Ersümer) 2 adet.

Toplam 37 adet.

Ayrıca, kurumlarda bulunan araç olarak da, İSKİ Genel Müdürlüğü emrine 5 adet, Belko Genel Müdürlüğü emrine de 1 adet araç tahsis edilmiştir.

Yüce Meclise saygılarla arz ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere'ye teşekkür ediyorum.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Önerge sahibinin yerinden söyleyeceklerini de tespit edeceğim.

Buyurun Sayın Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Şimdi, görüldüğü gibi, Vakıflar Bankasının araçları, önemli ölçüde, başka bakanlıklar tarafından kullanılmaktadır. Bu, bankacılık faaliyetleri açısından son derece sakıncalı bir durumdur; çünkü, bankanın kaynakları, amaçları dışında kullanıldığı görülmektedir. O sebeple, Sayın Bakanımızdan ve banka tarafından, bu araçların, bankacılık amaçları doğrultusunda kullanılmasının zorunluluk haline getirilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru cevaplandırılmıştır.

DEVLET BAKANI MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Gürdere benimle ilgili bir şey söyledi; böyle bir şey yok. Zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Cavit Kavak, önerge münasebetiyle ifade edilen, kendi Bakanlığına tahsis edildiği söylenilen araçların tahsis edilmediğini ifade etmiştir. Onu da tutanağa geçirmiş oluyoruz.

8. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Türkiye Kalkınma Bankası’nca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/799)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Türkiye Kalkınma Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

9. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ziraat Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/800)

BAŞKAN – 9 uncu sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Ziraat Bankasınca kuruluşlara ve şahıslara tahsis edilen araçlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmamaktadır.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

10. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, doğu ve güneydoğudaki bazı illere yapılacak ilköğretim okulları için İMKB Fonundan yapılan bağışa ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/801)

BAŞKAN – 10 uncu sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, doğu ve güneydoğudaki bazı illere yapılacak ilköğretim okulları için İMKB Fonundan yapılan bağışa ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular:

31 Temmuz 1997 tarihinde Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı ve 3 adet devlet bakanının katıldığı törenle İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Fonundan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 24 ilin toplam 196 ilçesinde her biri 16 derslik ve 5 lojmanlı ilköğretim okulunun yapılacağı ve bunun, 31 Temmuz 1997 tarihli değerle 32 trilyon lira bağışla yapılacağı açıklanmıştı.

a) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Genel Kurulundan bu bağışla ilgili karar hangi tarihte alınmıştır? Bağışla ilgili yasal formaliteler tamamlanmış mıdır?

b) Bağışla yapılacak olan ilköğretim okullarının 24 ile bağlı 196 ilçede yapılacağı açıklanmıştı. Bu il ve ilçelerin isimleri nelerdir?

c) 32 trilyon lira bağışla ilgili olarak bugüne kadar harcanan para ne kadardır? Hangi ilköğretim okullarının temeli atılmıştır? Temeli atılan ilköğretim okullarının inşaat durumları nedir?

d) 32 trilyon lira bağışla ilgili ilköğretim okulları ne zaman hizmete girecektir?

e) Törende, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Ecevit "kul sıkışmayınca hızır yetişmez" demişti. Bağışın akışı hızır gibi midir?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'ı kürsüye davet ediyorum.

Cevap süreniz 5 dakikadır Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ersönmez Yarbay'a sorusu için teşekkür ediyorum.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz ilköğretim uygulamasına yönelik olarak yaptığı 32 trilyon liralık bağış, usulüne uygun şekilde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından karara bağlanmıştır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yetkilileriyle Bakanlığımın yaptığı görüşmeler sonucunda, yapılacak okulların büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olmak üzere, ilköğretim okullarının yapımı ve donatımının İstanbul Menkul Kıymetler Borsasınca gerçekleştirilerek Bakanlığımıza devredilmesi konusunda görüş birliği sağlanmıştır. Yani, diğer bir deyişle, bu paranın bize devredilmesi, nakit olarak değil, binaların yaptırılması suretiyle olacaktır.

Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretimin altyapısının oluşturulmasında katkının büyük olacağına inandığımız ilköğretim okullarının yaptırılacağı merkezleri ve buralarda okul bina ve tesislerinin yer alacağı Hazine, il özel idaresi mülkiyetindeki arsaları, yapımı planlanan tesislerin öngörülen kapasitelerini gösterir liste ile projelendirmeye esas ihtiyaç programları, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ulaştırılmıştır. Belirlenen karakteristiklere göre yapılacak okullar için, mevcut tip proje yerine, iklim, çevre ve yapı teknolojisiyle ilgili faktörler hesaba katılarak yeni projeler uygulanması programlanmıştır. Bu çerçevede, Millî Eğitim Bakanlığı, şu anda, dört üniversiteye, ülkemizin çeşitli yerlerindeki iklim ve gereksinimlere cevap verecek şekilde, yeni yapılacak okulların projelerini çizdirmektedir.

Biz, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına iki seçenek verdik ve dedik ki:

"1- Arzu ediyorsanız, şu anda Bakanlığımızın proje portföyünde bulunan projelerden istediklerinizden yararlanabilirsiniz.

2- Biz, yeni projeler çizdiriyoruz; çünkü, sekiz yıllık eğitimin ilave gereksinimleri vardır. Arzu ederseniz, bu yeni projelerden de yararlanabilirsiniz; arzu ediyorsanız, siz kendiniz de proje çizdirebilirsiniz."

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bizim yeni çizdirdiğimiz projelerden yararlanmayı tercih etmiştir.

Bu çerçevede, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, yaklaşık 30 bin öğrenciye kapasite yaratacak olan 16 tane yatılı ilköğretim bölge okulu, 4 tane pansiyonlu ilköğretim okulu, 25 tane de ilköğretim okulu yapımına karar vermiştir. Bunlardan 12 YİBO, 3 pansiyonlu ilköğretim okulu ve 14 ilköğretim okulu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, 4 YİBO, 1 pansiyonlu okul ve 11 ilköğretim okulu da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin dışındaki yerlerde yapılacaktır. Şu anda projelerin çizimi -tahmin ediyorum- birkaç hafta içinde tamamlanıp bize ulaştıktan sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına verilmekle birlikte, bu yıl içinde, bunların inşaatına başlanılacak ve bu yıl tamamlanıp hizmete teslim edilecektir.

Bu çerçevede bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığına sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Yasası gereğince sağlanan kaynaklardan bu yıl artması beklenen miktar 290 trilyon liraya yakındır. Bu açıdan bakıldığında, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının yaptığı 32 trilyon liralık bağış, küçümsenmeyecek bir değerdir. Bu, bizim, bugün, millî bütçemizden ayırdığımız payın yüzde 11-12'sine denk düşen bir ilavedir ki, bunu da millet olarak, Meclis olarak şükranla karşılamamız ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının rahmetli Başkanı ve arkadaşlarına, bu bağış kararını aldıkları için, bir kez daha, hep birlikte teşekkürlerimizi sunmamız gerekir.

Bana, bunları açıklama fırsatını verdiğiniz için tekrar teşekkür ediyor, Meclise saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

11. – Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya’nın enerji altyapı yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/802)

BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun'un, Antalya'nın enerji altyapı yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmamaktadır.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

12. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, genel sağlık sigortası çalışmalarına ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/803)

BAŞKAN – 12 nci sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, genel sağlık sigortası çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmaktadır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel

Şanlıurfa

1 - Hiçbir sosyal güvencesi olmayan fakir fukara vatandaşlarımız için en uygun çözüm, genel sağlık sigortasına geçilmesidir. Bu konuda, Sağlık Bakanlığının çalışmaları hangi aşamadadır?

2 - Avrupa Birliğine girilmek istendiği bir aşamada, ülkemiz, genel sağlık sigortasına, yurt çapında, ne zaman girecektir?

BAŞKAN – Önergeyi cevaplamak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Dr Halil İbrahim Özsoy'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Öncel tarafından verilen sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben, önce, Sayın Öncel'e çok teşekkür etmek istiyorum; gerçekten, gerek basında gerek medyada sık sık gündeme getirilen genel sağlık sigortası ve sağlık reformu hakkındaki çalışmalarımızla ilgili olarak, böylece, kısaca da olsa açıklama imkânı verdiği için.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, son sayıma göre, 62 milyonu geçen bir nüfusumuz var. Bu nüfusun yüzde 65'i, sağlık yönünden sosyal güvenceye sahip; bunların bir kısmı Emekli Sandığı, bir kısmı SSK, bir kısmı Bağ-Kur ve bir kısmı da özel sağlık sigortasıyla, sağlık kurum ve kuruluşlarından faydalanmaktadır; geriye kalan yüzde 35, yani, 21,4 milyon kişi ise, sağlık güvencesinden yoksundur; bunların da bir kısmı 2022, 2828 ve 3294 sayılı Kanunlar çerçevesinde sağlık güvencelerini sağlamaya çalışmaktadırlar. 1992 yılında çıkarılan ve 3816 sayılı "Yeşil Kart Kanunu" adıyla anılan Kanunla da, 6,5 milyon kişi, sağlık güvencesinden ve sağlık hizmetlerinden faydalanmaktadır. Bu sene de, bütçede, bunlar için, sağlık gideri olarak 30 trilyon lira ayırılmıştır.

Değerli arkadaşlar, 1989'dan beri, ülkemizde, zaman zaman, her hükümetin hükümet programında ve Sağlık Bakanlarının günlük konuları olarak, genel sağlık sigortası, sağlık reformu anılagelmiştir; fakat, bugüne kadar, Meclisimize ve komisyonlara bu konuda herhangi bir kanun tasarısı veya teklifi getirilememiştir.

Sağlık güvencesinden yoksun olup sağlık sigortasına girmesi gereken 13,5 milyon kişiye bir an evvel sağlık sigortası sağlamak için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bizden evvelki hükümetlerin bir çalışmasında "sağlık finans kuruluşu" adı altında yeni bir sosyal güvenlik kuruluşunun kurulması önerilmiştir. Bunun da, SSK ve Bağ-Kur gibi bir sosyal güvenlik kuruluşu olacağı; yönetim kurulu, genel müdürlük, il müdürlükleri ve ilçe müdürlükleri gibi teşkilat kurulacağı ve bunun da devlete yeni bir yük getireceği düşünülmüş ve devletin, artık bundan böyle kurumlar aracılığıyla değil de, vatandaşlara fert seviyesinde sağlık hizmeti sağlayabilmesi için zorunlu kişisel sağlık sigortası tasarısı hazırlanmaktadır. Bu zorunlu kişisel sağlık sigortası -kısaca KSS- kanun tasarısı, vatandaşların gelir düzeyinde bir prim ödemesi, bankalar sistemi vasıtasıyla prim toplanması ve her türlü doktor ve müessese seçme hakkını sonuna kadar kullanma genişliğini, performansını getirmektedir. Zorunlu kişisel sağlık sigortası (KSS) kanun tasarısı kanunlaştığı takdirde, Türkiye'de, artık, sağlık güvencesinde olmayan, sağlık sigortasız vatandaşımız kalmamış olacaktır. Vatandaşlarımızın, kişi bazında, yatırdığı prime göre, eşit sağlık hizmeti sunulmak üzere, KSS'den faydalanmasını zorunlu kılmaktadır.

Gerek sağlık finans kurumu gerekse kişisel sağlık sigortası, henüz kamuoyunda yeteri kadar tartışılamamıştır. Kanun tasarısı hazırlıkları devam etmektedir, ilgili kurum ve kuruluşlarla yazışmalar devam etmektedir; onlardan alınacak mütalaalar ışığı altında, tasarı, 1998'in ilk altı ayında, Yüce Meclise sunulmak üzere Bakanlar Kuruluna getirilecektir.

Bu konuda açıklama fırsatı verdiği için Sayın Öncel'e teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy'a teşekkür ediyorum.

Soru önergesi sahibinin söyleyeceği bir şey var mı efendim?..

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

13. – Şanlıurfa Milletvekili AbdulkadirÖncel’in, SSK emeklilerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/804)

BAŞKAN – 13 üncü sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklilerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplamak üzere, Sayın Bakan, Genel Kurulda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel

Şanlıurfa

1- SSK emeklilerinin maaş ve hastane kuyruklarındaki mağduriyetlerinin giderilmesi için herhangi bir çalışma var mıdır?

2- SSK emeklilerinin fizik tedavisi ve rehabilitasyon merkezleri kaç tanedir? Hangi illerde bulunmaktadır? Bu merkezler yeterli midir?

3- Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı hastaların fizik tedavi ve rehabilitasyon taleplerinin, başka kurumlardan karşılanması için herhangi bir çalışma var mıdır?

4- 1997 yılı yatırım programında yer alan ve ödenek tahsis edilmiş olan Şanlıurfa tropikal hastalıklar hastanesinin temeli ne zaman atılacaktır? 1998 bütçesinde kâfi ödenek ayrılmış mıdır?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan; buyurun efendim.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Öncel'in sözlü soru önergesini yanıtlamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlarım.

Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık almakta olan 2 milyon 715 bin emekli, dul ve yetimin aylıkları, Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankasının şubeleri aracılığıyla ödenmektedir. Tahsis numarasının son rakamı tek olan emekliler, aylıklarını, her ayın 21'inden; çift olanlar ise, 23'ünden itibaren almaktadırlar; ancak, bankaların ödeme yapan şube sayısının az tutulması, bazı illerde emekli aylıklarının özel işlem merkezlerinde ödenmesi, emeklilerin kolayca para çekebilecekleri ATM kartı kullanmamaları gibi nedenlerle, aylık ödeme günlerinde, banka önlerinde yer yer kuyruklar oluşmaktadır. Banka önlerindeki yığılmaların önlenmesi amacıyla, SSK emekli aylıklarının özel millî bankalar aracılığıyla da ödenebilmesi için, ilgili bankalarla protokol çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çerçevede, Tütünbank, Egebank, Demirbank, Pamukbank, Toprakbank ve Tarişbank ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında, emekli aylıklarını ödemek üzere, protokol imzalanmıştır. Bunlardan, Demirbank ve Egebankın şubelerince, aylık ödenmesine de başlanmıştır.

Öte yandan, yaklaşık 30 milyon yurttaşımıza hizmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu, bugün, Türkiye'de sağlık alanında önemli bir boşluğu doldurmaktadır; ancak, SSK sağlık hizmetlerinden ciddî yakınmalar bulunduğu da bir gerçektir. Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde, özellikle, poliklinik hizmetlerinde önemli sıkışıklıklar yaşanmaktadır. Bunun temel nedenlerinden biri, kurumun geçmişte nüfus hareketlerine paralel bir yatırım programı uygulayamamış olmasıdır. Sigortalıların yoğun olduğu illerde sağlık yatırımlarına ağırlık verilmesi gerekirken, siyasal kayırma ve karışmalar sonucu, yatırımlar, ihtiyaç duyulmayan yerlere yönlendirilmiştir.

Hastanelerdeki sıkışıklığın diğer önemli bir nedeni de, personel sayısındaki önemli eksikliktir. 1980-1997 döneminde Sosyal Sigortalar Kurumu sağlık tesislerinde çalışan personel sayısındaki artış yüzde 43 iken, sağlık tesislerinin yatak kapasitesinde yüzde 48, poliklinik sayısında yüzde 38, günlük yatak sayısında ise yüzde 90 artış meydana gelmiş bulunmaktadır. Bir taraftan, SSK hastanelerinde personel eksikliğini gidermeye çalışırken; diğer taraftan, daha rasyonel ve daha kaliteli hizmet verilebilmesini sağlamak amacıyla, polikliniklerin hastane dışına çıkarılması ve kuruma bağlı tüm sağlık tesislerinde otomasyona geçilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Ayrıca, halen katı merkezci bir yönetim sistemiyle yönetilmekte olan SSK hastanelerinde, yerinden yönetim ilkelerine uygun, çağdaş ve katılımı esas alan bir yönetim sistemine geçilmesi için çalışmalar son aşamaya gelmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumunun, Kütahya Yoncalı'da bir hidroterapi ve fizik tedavi hastanesi bulunmaktadır. Ayrıca, kurum hastanelerinin fizik tedavi servislerinde de, sigortalıların bu alandaki ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmaktadır. Ancak, bunların, kurumun fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmet ihtiyacını tam olarak karşılayabilecek düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir; bu nedenle, gerekli olan durumlarda, hastalar, kurum dışı sağlık tesislerine sevk edilmektedir; o da kuruma, önemli ölçüde malî yük yüklemektedir.

Şanlıurfa'da 400 yataklı GAP hastanesi projesi için bir yurttaşımız tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna bağışlanması önerilen arazinin jeolojik yapısının hastane yapımına elverişli olup olmadığı konusunda inceleme yapmak üzere bir teknik heyet görevlendirilmiştir. O heyetin yapacağı çalışmaların sonucuna göre, hastane inşaatının ihale tarihi belirlenecektir. Bu proje için, 1998 yılı yatırım programı önerisi 150 milyar lira olarak sunulmuştur.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan'a teşekkür ediyorum.

Önerge sahibinin söyleyeceği ilave bir şey?..Yok.

Önerge cevaplandırılmıştır.

14. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa devlet hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/805)

15. – Şanlıurfa Milletvekili AbdulkadirÖncel’in, Aile Sağlığı Hizmetlerini Geliştirme Projesine ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/806)

BAŞKAN – Şimdi, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlayacağız; ancak, 14 ve 15 inci sıralardaki önergelerin ikisi de, Sayın Sağlık Bakanı tarafından cevaplandırılması amacıyla verilmiştir; önerge sahibi de tasvip ederse, Sayın Bakan iki önergeyi birden cevaplandırmak istiyor.

15 inci sıradaki, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, aile sağlığı hizmetlerini geliştirme projesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi ile, 14 üncü sıradaki soru önergesini birlikte okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel

Şanlıurfa

1- 500 yataklı Şanlıurfa Devlet Hastanesinin yapımı hangi aşamadadır; 1998 yılında ayırılan ödenek miktarı ne kadardır?

2- 500 yataklı Şanlıurfa Devlet Hastanesinin ne zaman hizmete açılması düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel

Şanlıurfa

1- 1997 yılı içerisinde, aile sağlığı hizmetlerini geliştirme projesine başlanılacağı ifade edilmişti, bu projeye başlanıldı mı? Bu projenin, vatandaşlarımıza nasıl bir faydası olacaktır, izah edebilir misiniz?

2- 1996 yılında 5 131 sağlıkocağı hizmet vermekteydi. 1997 yılında yeni sağlık ocağı açıldı mı? Mevcut bütün sağlıkocaklarının sağlık personeli var mıdır? Bu sağlıkocaklarından, hizmet vermeyen sağlıkocağı var mıdır?

3- Türkiye'de kaç tane köy sağlıkevi vardır? Bunların kaçta kaçı hizmet vermektedir? Kaç tane köy sağlıkevine daha ihtiyaç duyulmaktadır?

4- Aile hekimliği projesi ne aşamadadır? Aile hekimliğine niçin hâlâ geçilmedi?

BAŞKAN – 14 ve 15 inci sıralarda yer alan ve her ikisi de Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'e ait soru önergelerini cevaplamak üzere Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy'u kürsüye davet ediyorum.

Cevaplanacak önerge iki adet olduğu için, cevap süreniz 10 dakikadır Sayın Bakan; buyurun.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Öncel'in ilk sözlü soru önergesine cevap veriyorum.

Değerli milletvekilleri, 500 yatak kapasiteli olarak hizmete girmesi sağlanacak olan Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatının fizikî gerçekleştirilmesi, bugün itibariyle yüzde 65 seviyesindedir. 1998 malî yılı itibariyle bütçeye konulan ödenek miktarı 300 milyar liradır.

Hastane inşaatının 1999 senesinde bitirilmesi planlanmaktadır. İnşaatın ikmalini müteakiben, imkânların elverdiği en kısa süre içerisinde, 500 yataklı Şanlıurfa Devlet Hastanemiz hizmete açılacak ve vatandaşlarımızın hizmetine sunulacaktır.

Sayın Öncel'in ikinci önergesindeki sorulara cevap vermek istiyorum:

Sayın Öncel, ikinci önergesinin birinci sorusunda, aile sağlığı hizmetlerini geliştirme projesinin ne zaman başlayacağı ve ne faydalar getireceğini sormaktadır.

Almanya Cumhuriyeti ile Hükümetimiz arasında, Türkiye'de aile sağlığı seviyesini yükseltmek üzere bir proje anlaşması yapılmıştır. Projenin özel hedefi, seçilmiş 6 proje ilinde (Balıkesir, Erzincan, Gaziantep, Konya, Mardin ve Trabzon İllerinde) aile sağlığı hizmetlerini nitelik ve nicelik açısından geliştirmektir.

Bu amaca ulaşabilmek için değişik bölgelerden seçilmiş olan bu 6 proje ilinde şu hususlar hedeflenmiştir: Aile sağlığı hizmetleri veren her türlü resmî, özel ve gönüllü kurum ve kuruluşlararası işbirliğinin güçlendirilmesi; aile sağlığı alanında hizmet veren personelin bilgi ve beceri seviyesinin yükseltilmesine yönelik hizmetiçi eğitimlerin sağlanması; aile sağlığı hizmeti veren ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezi, sağlıkocağı, sağlıkevi, doğumevi ve eğitim merkezi gibi sağlık tesislerinin donanımlarının güçlendirilmesi; gerek personel eğitimi ve gerekse halk eğitimi için eğitim materyali sağlanması; aile sağlığı konusunda hizmet vermekte olan gönüllü kuruluşlarla işbirliğinin güçlendirilmesi ve desteklenmesiyle, bu alanda verilen hizmetlerin yaygınlaştırılması; aile sağlığı konusunda araştırmalar yapılması ve mevcut kayıt ve bildirim sisteminin geliştirilmesi; böylece, millî ve milletlerarası kaynakların ve tecrübelerin planlı bir şekilde organizasyonuyla, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere yönelik olmak üzere, üreme sağlığı konusunda daha etkili hizmetlerin verilmesi öngörülmüş olacaktır.

Bahsedilen üç yıllık proje uygulaması sonunda, proje kapsamındaki her ilde bir eğitim merkezi tesis edilmiştir, her ilde bir eğitim ekibi teşkil edilmiştir, aile sağlığı hizmetleri için eğitim materyali üretilmiş ve sağlanmıştır; aile sağlığıyla ilgili kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanmaya çalışılmaktadır ve pilot çalışma olarak 6 ilimizde başlatılan bu hizmetler, daha sonra diğer illerimize de yaygınlaştırılacaktır.

Sayın Öncel'in ikinci önergesinin ikinci sorusuna gelince:

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, 1961'de kanunlaşan ve 1963'ten itibaren yürürlüğe konulan Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun gereğince, bütün Türkiye'de 31.12.1997 tarihî itibariyle 5 969 adet sağlıkocağı planlanmış olup, 5 366 sağlıkocağımız faal durumdadır ve gayrifaal durumda olan 603 adet sağlıkocağının yapımına da bütçe imkânları dahilinde önümüzdeki yıllarda etap etap başlanılacaktır. 1997 yılında 200 sağlıkocağı planlanmış ve 199 sağlıkocağı hizmete açılmıştır.

Mevcut sağlıkocaklarımızda personelin tam olduğunu iddia etmek mümkün değildir; bu, iki sebeptendir: 1994'ten beri Sağlık Bakanlığına yeni kadrolar ihdas edilmemiştir. Bu gerekçeyle, yine, komisyonlarda görüşülmekte olan ve bu açığımızı kapatmak için istenilen 37 517 kadro talebimiz Sağlık Komisyonundan geçmiştir, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir ve daha sonra da Yüce Meclisin takdirine arz edilecektir. Eğer bu kadro kanunu kabul edilirse, ebe, hemşire, sağlık memuru, teknisyen ve diğer görevliler olmak üzere 37 517 kişi alınacak ve böylece, Türkiye sathında yaygın halde bulunan 5 969 adet sağlıkocağımızda ve 11 100 adet sağlıkevimizde eksiklik kalmamış olacaktır. Ancak, bütün bunlara rağmen, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu gereğince, valilerin, yetkilerini kullanarak, bazı sağlıkocağı ve sağlıkevlerindeki görevlilerin merkeze alınması veya merkezdekilerin köylere gönderilmesi şeklinde uyguladıkları personel hareketi neticesinde, zaman zaman personel açığı meydana geldiği de bir gerçektir.

Diğer taraftan, ülkemizde 31.12.1997 tarihi itibariyle 11 905 adet köy sağlıkevi planlanmış olup, 5 491 sağlıkevi kendi hizmet binasında faal olarak görev vermekte, inşası gereken 6 414 sağlıkevinin -bütçe imkânları nispetinde, illere dağılmış şekilde- yapılması için çalışmalar devam etmektedir.

Sayın Öncel'in ikinci önergesinin üçüncü sorusuna gelince: Sayın Öncel, aile hekimliği projesinin ne aşamada olduğunu sormaktadır.

Değerli milletvekilleri, 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun gereği, her 5 bin ilâ 10 bin nüfusa 1 hekim düşmektedir. Bunlar da, sağlıkocakları, kamu sağlığı merkezleri ve sağlıkevleri vasıtasıyla görev yürütmektedirler. Hazırlanmakta olan ve daha evvelce de kamuoyuna açıklanan sağlık reformunun bir ayağı olan Temel Sağlık Hizmetleri ve Aile Hekimliği Sistemi Hakkında Kanun Tasarısında da aile hekimliğinden bahsedilmektedir ve bu kanun tasarısında 3 bin nüfusa 1 aile hekimi düşmesi düşünülmektedir. Ancak, bugün, halihazırda 300 kadar aile hekimi bulunması ve tahsile devam eden 700 kadar aile hekimi adayı olması nedeniyle, 3 bin kişiye 1 aile hekimi düşüncesini gerçekleştirmemiz mümkün değildir.

O yüzdendir ki, 55 inci Hükümet olarak, sağlıkta öncelikler programı çerçevesinde, sağlıkocaklarında çalışan hekimlerin bir aile hekimi gibi çalışmasını sağlamak üzere gerekli start verilmiştir ve bundan da gayet iyi neticeler alınmaktadır. Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri ve Aile Hekimliği Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulup kanunlaştığı takdirde -3 bin kişiye düşecek- aile hekimi sıfatını taşıyan kişilerin de, bugün sağlıkocaklarında çalışan pratisyen hekimlerden başkası olmayacağını ifade eder, hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – 14 üncü ve 15 inci sıralardaki soru önergelerini cevaplayan Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy'a teşekkür ediyorum.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

16. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, RTÜK’na ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/809)

BAŞKAN – 16 ncı sıradaki, Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım'ın, RTÜK Kanununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak sayın bakan?..Genel Kurulda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Ömer Naimi Barım

Elazığ

1.- RTÜK, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan yasalar çerçevesinde kurulan ve üyeleri seçimle işbaşına getirilen yasal bir kuruluştur. Demokrasiler, seçim üzerine kurulmuşken, kuruluş ve kişiler Meclis dışından baskı ve yaptırımlarda bulunma ve Meclisi devre dışı bırakarak, yeniden bir yapılanmayı nasıl açıklıyorsunuz?

2.- Demokrasilerde çokseslilik esasken, basına yansıdığı kadarıyla çeşitli gerekçelerden dolayı RTÜK Yasasında bazı değişiklikler yaparak, frekans tahsislerinde bir kısıtlamaya gidildiği doğru mudur? Doğru ise hangi kıstaslar ölçüt alınacaktır?

3.- RTÜK Yasasında yapılacak olan yeni yapılanmada uzmanların görüşleri alınmakta mıdır? Frekans tahsisleri için ihaleler hangi gerekçelerle ertelenmektedir?

4.- Yine basına yansıdığı kadarıyla, millet iradesini temsil eden yasalar ve bunlara göre hazırlanan çeşitli kurum ve kuruluşlar, organlar bulunmasına rağmen özellikle taşra teşkilatlarında görevli askerî birliklerdeki istihbarat personelinden yararlanılacağı doğru mudur?

5.- Kriz ve savaş hallerinde RTÜK'ün Genelkurmay Başkanlığına bağlanması ve bunun da barış halinde iken gerçekleştirilmesi yönünde kararın uygulanması hangi anlama gelmektedir? Zamanla RTÜK'ün tasfiye edileceği anlamına mı gelmektedir?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Cevap süreniz 5 dakikadır Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elazığ Milletvekili Sayın Ömer Naimi Barım'ın, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; soruların cevaplarını sırasıyla arz ediyorum:

1- Millî iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmaya matuf herhangi bir çalışma söz konusu değildir. Esasen, son derece sübjektif bir değerlendirmeyle sorulan "Meclisi devre dışı bırakarak, yeniden bir yapılanma" ibaresinden neyin veya hangi kuruluşun kastedildiği de anlaşılmış değildir.

2- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu göreve başladığı 1994 yılından bu yana, kanal ve frekans tahsisi amacıyla yaptığı çalışmaların sonucu olarak Üst Kurulca yayımlanan tebliğde, televizyon lisansı almak üzere 28.4.1995 tarihine kadar -bu tarih dahil- anonim şirket haline gelerek başvuruda bulunanlar ile radyo yayını yapacakların da 8.12.1995 tarihine kadar aynı şartlarda başvurmuş olmaları kaydıyla, yapılacak ihalelere katılma hakları olup, bu konuda başkaca herhangi bir kısıtlama söz konusu değildir.

3- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yeni bir yapılanmayı hedef alan herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 40 ıncı maddesinde, kanal ve frekans tahsisi şartları ve ihale usullerini belirleyen özel bir yönetmeliğin hazırlanması öngörülmüştür. Her ne kadar, bu konuda, asgarî, idarî ve malî şartlarla, yayın alanı, yayın saat ve süreleri ile radyo ve televizyon yayın izni ve lisansla ilgili yönetmelik hazırlanarak uygulamaya konulmuş ise de, Kanunun öngördüğü düzenlemeler açısından tespit edilen bazı noksanlıkların giderilmesi yanında, yayıncı kuruluşlarla ihale sonrasında yapılacak olan lisans ve yayın esasları taahhütnamesi üzerindeki çalışmaların devam etmesi nedeniyle ertelenmiş olup, başkaca herhangi bir erteleme sebebi bulunmamaktadır.

4- Askerî birliklerin istihbarat personelinden istifade etmek gibi bir proje yoktur. Esasen, bu gibi hususlar, il ve ilçelerde mevcut basın savcılıkları marifetiyle yürütülmektedir.

5- Mevcut uygulamalara göre, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, 107 ve 108 sayılı Kanunların gereği olarak, savunma sekreterleri ve sivil savunma uzmanları, kriz ve savaş hallerinde uygulanmak üzere zarurî olan uygulama planlarını barış zamanında hazırlamakla mükelleftir.

Dolayısıyla, son derece tabiî olan ve kendi şartları içerisinde çalışmalarını yürüten bu uygulamalardan dolayı, herhangi bir kuruluşun, bu arada, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun Genelkurmay Başkanlığına bağlanması gibi bir anlam çıkarmak mümkün değildir. Radyo ve televizyonların yayın ve programlarını izlemek üzere, yabancı ülkelerde de emsalleri olan ve hatta görevlendirme biçimi bizdekine tıpatıp benzeyen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu tasfiye etmek gibi herhangi bir düşünce söz konusu olmadığı gibi, biraz önce arz edilen uygulamanın da bu anlama gelmeyeceği tabiîdir.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

17. – Ankara Milletvekili ErsönmezYarbay’ın, Erzurum Atatürk ve Kayseri Erciyes Üniversitesi yurtlarında kalan öğrencilerin yemekten zehirlendikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/810)

BAŞKAN – 17 nci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın Erzurum Atatürk ve Kayseri Erciyeş Üniversitesi yurtlarında kalan öğrencilerin yemekten zehirlendikleri iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular :

1- Erzurum Atatürk Üniversitesi yurtlarında kalan öğrencilerin yedikleri yemekten veya içtikleri sudan dolayı zehirlendikleri doğru mudur? 1997'nin aralık ayı içinde kaç öğrenci hastaneye sevk edilmiştir? Kaç öğrenci ayakta, kaç öğrenci yatarak tedavi edilmiştir? Ölen öğrenci var mıdır?

2 - Yine 1997'nin aralık ayı içerisinde kayseri Erciyes Üniversitesi yurtlarında kalan öğrencilerin yedikleri yemekten veya içtikleri sudan dolayı zehirlendikleri doğru mudur? Kaç öğrenci rahatsızlanmış ve hastaneye başvurmuştur?

3 - Yukarıda belirtilen olayların gerçek sebepleri nelerdir?

4 - 1997'nin aralık ayı içerisinde başka üniversite yurtlarında bu tür olaylar olmuş mudur?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay.

Sayın Bakan, cevap süreniz 5 dakikadır efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ersönmez Yarbay'a, konuya açıklık getirme fırsatını verdikleri için teşekkür ediyorum.

Erzurum Bölge Müdürlüğüne bağlı Aziziye ve Palandöken Yurtlarımızda kalan öğrencilerimiz 10 Aralık 1997 tarihinden itibaren miğde bulantısı, yüksek ateş ve dışarıya çıkartma gibi rahatsızlıklarla hastanelere sevk edilmiştir. Yapılan araştırmalarda, zehirlenmenin, gıda zehirlenmesi olmadığı, Erzurum Belediyesinin denetim ve kontrolünde bulunan ve iki, üç yıldır kullanılmayan su depolarına, belediye tarafından verilen suyun kullanılması sonucu meydana geldiği, depolardan alınan suyun tahlili sonucunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yurt idaresinin ve yurt görevlilerinin herhangi bir sorumluluğu yok, belediyenin denetiminde olan ve belediyenin getirdiği sudan kaynaklanan bir zehirlenme durumu söz konusu olmuştur. 130 öğrenci hastanelere sevk edilmiş, 14 Aralık 1997 tarihi itibariyle 17 öğrenci müşahede altında tutulmuş, bu öğrencilerin tedavileri tamamlanmış ve taburcu edilmişlerdir. Çok şükür, ölen veya bundan dolayı ilave hastalıklara duçar olan herhangi bir öğrencimiz yoktur.

Kayseri İlinde, Erciyes Erkek ve Gevher Nesibe Kız Yurtlarında herhangi bir zehirlenme olayı meydana gelmemiştir.

Erzurum Aziziye ve Palandöken yurtlarımızda, sudan dolayı meydana gelen zehirlenme olayı, Aziziye Kız Yurdu bloklarında 3 üncü ve 4 üncü katlarına suyun çıkmaması nedeniyle, bölge müdürlüğümüz yetkililerinin belediyeye durumu bildirmeleri üzerine, belediyenin denetimi ve kontrolü altında bulunan ve uzun süredir kullanılmayan su deposuna, herhangi bir temizlik yapılmadan, belediye tarafından verilen suyun kullanılması sonucu meydana gelmiştir. Olay üzerine, suyun tahlili yapılmış ve bakteriyolojik olarak kirli olduğu tespit edilmiştir.

Erzurum İli dışındaki üniversitelerin yurtlarında herhangi bir zehirlenme veya benzeri nitelikte bir olay, ne o tarih itibariyle ne de bu tarih itibariyle yer almıştır.

Bana, bu açıklamaları yapma fırsatını verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplandıran Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.

Önerge sahibinin söyleyeceği herhangi bir şey?..Yok.

Önerge cevaplandırılmıştır.

18. – Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, Ağrı İline bağlı bazı yerleşim birimlerindeki YİBO ve ilköğretim okulu ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/811)

BAŞKAN – 18 inci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sayın Celal Esin'in, Ağrı iline bağlı bazı yerleşim birimlerindeki YİBO ilköğretim okulu ihalelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafınan sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Celal Esin

Ağrı

1- 1997 programında bulunup ödenek yetersizliğinden ihalesi yapılamayan Ağrı Merkez Cumaçay 520 öğrenci kapasiteli YİBO'nun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

2- Patnos Merkez Yeşilçimen Mahallesi 16 derslikli ilköğretim okulunun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

3- Patnos-Dedeli Bucağı 300 öğrenci kapasiteli YİBO'nun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

4- Ağrı İli Patnos İlçesi Doğansu Bucağı 300 öğrenci kapasiteli pansiyonun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

5- Ağrı İli Patnos İlçesi Aktepe Köyü 300 öğrenci kapasiteli pansiyonun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

6- Ağrı İli Patnos İlçesi Aktepe Köyü 12 derslikli ilköğretim okulunun ihalesi ne zaman yapılarak hayata geçirilecek?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Celal Esin'e, soruları için teşekkür ediyorum; açıklama fırsatı verdiler.

Sorularında konu edilen okul yapımları, Ağrı Valiliğince düzenlenen İlköğretim Kurumları 1997 Yılı İl Yapım Programı içerisine alınarak, Millî Eğitim Bakanlığına teklif edilmiştir. Ağrı Valiliğince gerçekleştirilmek istenen programda, 1997 yılı fiyatlarıyla, toplam 913 milyar lira proje bedelli 6 iş için 1997 yılında, sadece 16 milyar lira sembolik ödenek öngörüldüğünden, Ağrı Valiliğine yazılan 26 Mayıs 1997 tarihli -yani, bizim Hükümetimizden önceki dönemde- yazıyla 222 sayılı Kanunun 84 üncü maddesi hükümlerine göre, yeterli ödeneğin sağlanması kaydıyla ihaleye çıkarılmaları istenilmiş; ancak, yeterli kaynak sağlanamadığından, yapımlarına başlanamadığı tespit edilmiştir.

Ağrı İlinde 1997 ve önceki yıllarda yapımı kararlaştırılan ve devam eden ilköğretim kurumlarının inşaatları ve mevcut okulların bakım ve onarımı ve ek derslikler için 4306 sayılı Kanunla sağlanan Eğitime Katkı Payından, 1998 yılında 4 trilyon liranın üzerinde ödenek tahsisi öngörülmüş ve 1998 yılı yapım programı için Valiliğe talimat verilmiştir. Konu edilen işler, İl Özel İdaresinden ayrılan kaynakla birleştirilecek; yani, bu 4 trilyon liranın üzerine, il özel idaresinden ayrılan kaynakların da eklenmesi suretiyle, yapımı, bütçesi içinde -ihtiyacı da göz önüne alınarak- gerçekleştirme yoluna gidilecektir.

Ayrıca, 1998 yılında, Ağrı İli, Merkez, Doğubeyazıt, Tutak, Patnos İlçelerine birer ilköğretim okulu yapımı için planlama çalışmaları da sürdürülmektedir.

Diğer bir deyişle, soruda konu edildiği üzere, 1997 yılında, 913 milyar lira ödenek ayrılması gereken konuya, sadece, sembolik olarak, 16 milyar lira ödenek ayrılmışken, 55 inci Hükümet zamanında, 1998 yılında, 4 trilyon lirayı aşkın bir kaynak tefrik edilmiştir ve buna, il özel idaresinden de eklenecek boyutla, belki 4,5 trilyon lirayı bulan bir yatırım gerçekleşecektir.

Bana, bunu açıklama fırsatını verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.

Önerge sahibinin ilave edeceği bir şey yok.

Önergeyle ilgili işlem tamamlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, sözlü soru önergelerine ayrılmış olan 1 saatlik çalışma süremiz de dolmuş bulunmaktadır.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S.Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Hükümet ve Komisyon?..Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında KanunTeklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti.

Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

3. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Komisyon ve Hükümet bulunmadıkları için görüşme ertelenmiştir.

4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S.Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

5. – Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/385) (S.Sayısı : 30) (1)

BAŞKAN – Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza...

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunmamaktadır.

Saat 17.30'a kadar, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.16

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Mehmet KORKMAZ (Kütahya), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/385) (S. Sayısı : 30) (Devam)

BAŞKAN – Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Biraz önce, Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunmuştum; karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Raporun okunmasını kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Tasarının tümü üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Şu ana kadar, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya söz istemişlerdir. Diğer grupların da sözcülerini Başkanlığa bildirmelerini rica ediyorum.

Şimdi, ilk sözcü olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğullarını kürsüye davet ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır Sayın Yumakoğulları.

FP GRUBU ADINA OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın üyeler; Fazilet Partisi Grubu adına, yabancıların Türkiye'de ikamet ve seyahatleri hakkındaki 30 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Güzel yurdumuz Türkiye, asırlar boyu medeniyetlere beşiklik etmiş, her çeşit fikir ve inançla, hürriyet ve hoşgörü havası içerisinde bugünlere gelinmiştir.

Ülkemizin ekonomik ve kültürel boyutu yanında, siyasî ve sosyal boyutu da olan gümrük birliğine üyeliği, Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecinde atılan en önemli adımlardan biridir. Tanzimattan bu yana gelen ve gümrük birliğiyle devam eden ilişkiler giderek hız kazanmış, bilhassa son yıllarda gelişen turizm sektöründeki olumlu adımlar, yurdumuzda ikamet edecek yabancılarla ilgili mevzuatın günün şartlarına göre, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin mevzuatlarıyla karşılıklılık; yani, mütekabiliyet prensibi çerçevesinde yeniden ele alınmasını ve mevzuat açısından çağdaş standardın yakalanmasını zorunlu kılmaktadır. Zira, ülkemizde yaşayan yabancıların muhtelif sebeplerle 85 894, öğrenim gören 24 562, çalışanlar ise 21 005 kişi olmak üzere toplam 131 461 kişi mevzuatımızdan kaynaklanan sıkıntılarıyla ilgili yakınmaları, her geçen gün biraz daha artmakta ve şikâyete konu olan hususlar ikili görüşmelerde olduğu gibi yabancıların şahsî müracaatlarında da sık sık dile getirilerek, gerekli yasal düzenlemelerin en seri şekilde sonuçlandırılması talep edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, büyük bir ülkedir. Büyük ülkeye yakışan, insan haklarına ve özgürlüklere herkesten daha fazla saygılı olmak ve imkân sağlamakla mümkün olacaktır. Büyük devlet olanlar, kendi bünyelerine farklı kültürleri, farklı dilleri, farklı dinleri ve farklı fikirleri kabul ederek 21 inci Asra kararlılıkla yürüyen ülkelerdir.

Bir mukayese olsun diye ifade ediyorum. Bugün, sadece Almanya'da 7,5 milyona varan yabancılar, toplam nüfusun yüzde 10'unu oluşturuyorlar. Almanya'daki her göçmenden birinin Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin birinden geldiği saptanan istatistikte, yabancıların 1,5 milyonunun -yüzde 21'inin- doğum yerinin Almanya olduğu belirtilmekte; aynı verilere göre, yabancı nüfus, Almanlara oranla daha da genç bir şekildedir. Bu genç nüfusun çoğunluğunu da Almanya'daki Türkler teşkil etmektedir. Almanya'daki yabancı nüfusun en büyüğünü yüzde 30'unu -2 milyon 200 binini- 1960'lı yıllardan itibaren Avrupa'ya göç etmiş olan Türkler teşkil etmektedir. Almanya'da bulunan sürenin uzunluğu ve Almanya'nın göçmenlerin çoğunluğu için yaşama merkezi haline geldiği göz önüne alındığında yabancıların oturma izni statüsü halen gerilerde kalmakta; örneğin, toplam 2 milyon 200 bin nüfusa ulaşan Türklerin 271 bini süreli, 534 bini süresiz oturma iznine, 519 bini de oturma izninin en güvenceli statüsüne sahip bulunmaktadırlar. Bu nedenle, 21 inci Asra iki kala büyüyen, yürüyen ve önümüzdeki çağın dünya ülkeleri arasında başa güreşen bir ülke olabilmesi için, herkesin inancını ve fikrini serbestçe söyleyebileceği ve yaşayabileceği bir ortamı ve mevzuatı hazırlamamız gerekiyor. Yasaklarla bir yere varmanın mümkün olmayacağını artık net olarak anlamanın vakti saati gelmiştir. Hürriyetlerin olduğu yerde fikirler gelişir, milletler gelişir, arzu edilen hedefe ulaşılır.

Bundan dolayı, 5883 sayılı Kanunun 9, 10 ve 13 üncü maddelerinin günün şartlarına uygun hale getirilmesinde yarar vardır diyoruz. Avrupa Birliğine üye ülkeler, Avrupa Birliğine bizi almamakta ne kadar ısrar ederlerse etsinler, biz, kırk yıldan bu tarafa Avrupa'dayız; üniversitede okuyan 40 bin genciyle, 45 bin işvereniyle, bu arada, her şeyden önce, diğer Avrupa ülkelerinde de 65 binin üzerinde işvereniyle Avrupa'daki ülkelere 100 milyar markın üzerinde katkıda bulunmaktayız. Böyle bir topluluk yok sayılamaz; bunların hakkı, hukuku da hiçbir zaman gözardı edilemez. O insanların hakkını, hukukunu koruyabilmemiz için, Türkiye'deki 131 bin insana, bugünkü şartlara uygun bir şekilde hürriyet verilmesi, hak verilmesi gayet doğaldır ve tabiîdir diyoruz.

Değerli arkadaşlar "kazın geleceği yerden tavuk esirgenmez" diye bir atasözü vardır. Bugün, biz, 4 milyona yakın insanını dünyada bulunduran bir ülkeyiz. Avupa'daki Türkiye, dünyadaki Türkiye diye, bunu, ben, ikiye ayırıyorum. Avrupa'daki Türkiye, nereden bakarsanız bakın, 3 milyonun üzerindedir; 1 milyonun üzerinde de diğer dünya ülkelerinde insanlarımız vardır. Bir zamanlar işçi olarak giden bu insanlar, Avrupa'da işveren olmuşlardır. Evet, köle gibi gitmişlerdir, efendi olmuşlardır. Şu anda, oralarda, varlıklarını ciddî bir şekilde idame ettirmektedirler. O insanlarımızın bulundukları ülkelerde ne kadar rahat hareket etmelerini canı gönülden istiyorsak, kalkınan, yükselen Türkiye'de de, iş yapmaya gelen yabancılara aynı hakkı tanımamızın yararlı olacağı kanaati bizlerde hâkimdir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, gerçekten, 21 inci Asra 2 kala birtakım sıkıntıları yaşayan bir ülke durumuna getirilmiştir. İçinde bulunduğumuz demokratik platformda birtakım sıkıntılar vardır. Herkesin her şeyi inandığı gibi yaşayamadığı, fikirlerini serbest bir şekilde ifade edemediği bir ülke haline getirilmek isteniyor. Bu ise, büyük bir yanlışlıktır. Bu yanlışlıktan dönülmesi gerekir. Bundan da dönebilmemiz için, her şeyden önce, bizim kendimiz için talep ettiğimiz birtakım hakları, vecibeleri, başkalarına da tanımamız gerekir diyoruz.

Evet, 4 milyon insanımızın geleceğini de ilgilendiren bu söz konusu değişikliklerin yapılmasıyla, gerek bu ülkede olan konsolosluk ilişkilerinde gerekse burada çalışan Türk vatandaşlarının durumlarında "karşılıklılık prensibi" çerçevesinde, kolaylık temin edilecek ve aynı zamanda, Türkiye'de yaşayan 131 460 yabancı hakkındaki vaki şikâyetler de izale edilmiş olacak, bu bürokratik engellerin önüne geçilmiş olacaktır.

Biz, Fazilet Partisi olarak, bu tasarıya olumlu baktığımızı huzurunuzda ifade ediyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları'na teşekkür ediyorum.

İkinci sözcü, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyor, idrak ettiğiniz mübarek kurban bayramınızı tekrar tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, asırlar boyunca, Anadolu uygarlığının ve Anadolu medeniyetinin mirasçısı olarak gururlu bir mevkii, dünyada, o dünya uygarlığı içinde işgal etmiştir. Ben, valiliğim sırasında birçok yerde yaptığım konuşmalarda hep şunu söylemişimdir: Anadolu medeniyetinin mirasçıları, dünyanın en büyük gizli hazinelerinin üzerinde oturmakta; fakat, maalesef, bu gizli hazineler yeteri derecede henüz günyüzüne çıkarılmamıştır. İnsanlarımız, henüz, bu gizli hazinelerini yeteri derecede bilememekte veyahut da dışarıya bunu duyuramamaktadır.

Bakınız, 1986 yılında, Amerika'nın Kuzey Carolina Eyaletinin başşehri Charlotte'de meslekî bir inceleme dolayısıyla bulunurken, orasının ileri gelenlerinden, sanayici, işadamı aynı zamanda oranın eski senatörlerinden olan yakın dostum Frenk, 1986 yılında bana dedi ki, "ben, bu yaz Romanya'ya gideceğim."Ne yapacaksın Romanya'da?" dedim. Dedi ki: "Ben, hem tarihe meraklıyım hem ava meraklıyım. Romanya'da av turizmi ve tarihî eserler var; dolayısıyla, orada onları gezeceğim." Çok garibime gitti, kendisine dedim ki "niye Anadolu'ya değil de, Romanya'ya?.. Sizin dediğiniz Romanya, benim medeniyetimden esinlenmiş. Sizin gördüğünüz o tarihî eserler, tarih izleri, Anadolu medeniyetinin bir devamı; onda, benim atalarımın hissesi var." Kendisi "hayret, bilmiyorum" dedi. "İzin verirseniz, size, Anadolu medeniyetini ve Anadolu uygarlığını biraz anlatayım" dedim. "Çok memnun olurum" dedi ve kendisine, bir saate yakın Anadolu uygarlığını anlattım, beş bin yıllık Anadolu uygarlığı ve ondan öncesi_ Mesela, bugün, Konya Çatalhöyük, dokuz bin yıllık Anadolu uygarlığının ilk toplu yerleşim yerine sahip olan bir yer; böyle bir ülke, dünyanın çok nadir, hemen hemen olmayan bir yeri. İnsanların toplu olarak toprağa yerleştiği, toprağı ekip biçtiği ve göçebe hayatından kentsel bir yaşama geçtiği yegâne yer Anadolu. Anadolu medeniyeti içinde, bugün Çumra, Çatalhöyük harabeleri ve oradaki o medeniyet kalıntıları, insanlık tarihî için son derece önemlidir. Yani, Anadolu uygarlığı, insanlık tarihiyle hemen hemen aynı yaştadır, insanlık tarihî kadar eskidir.

Bunları anlattığım zaman, Amerikalı bana "peki, kuzum, siz, niye kendi kendinize ihanet etmişsiniz, niye kendinizi anlatmamışsınız? Eğer, siz, şimdiye kadar bu kültürel yönünüzü, bu saklı hazinelerinizi dünyaya anlatabilmiş olsaydınız, bugün, yalnız, turizm açısından dünyanın lider ülkesi durumuna gelirdiniz. işte, bu sebepledir ki, kendi kendinize ihanet etmişsiniz" dedi.

Gayet tabiî, yıllarca medeniyetin beşiği olan bu ülke, aynı zamanda, ilim ve irfanla, dünyanın lider ülkesi de olmuştur. İlimle hemhal olan benim atalarım, ilme gereken önemi verdikleri zaman, cihanşümul imparatorluklar kurmuşlardır; ama, ilimden uzaklaştıkları zaman, cehalet girdabına girdikleri zaman, o korkunç tehlikeyle karşı karşıya kalmış ve kendi kimliğimizi unutur bir duruma gelmişizdir. Şu anda, kimlik bunalımı içerisinde olan benim birçok insanımın, işte, bütün rahatsızlıkları da, maalesef, buradan ileri gelmektedir. Benim ben olduğumun ve gerçek manadaki o kimlik bunalımının sebebinin en korkunç tehlikesi maalesef cehalettir.

İşte, bu büyük medeniyetin mirasçıları olarak, bugün dünyaya kendimizi tanıttıkça, yalnız kültürel bakımdan değil, yalnız tarihî bakımdan değil, yalnız doğa bakımından değil; şunu gururla söyleyeyim ki, dünyanın bütün doğa güzelliklerinin yanında, benim Anadolu cennetim, hepsine faikıyyet arz eder, hepsinin üstündedir. Hiçbir yerde, bu kadar temiz deniz göremezsiniz; bu kadar, bir taraftan güneş, bir taraftan karı, bir taraftan yazı, bir taraftan kışı... Bir anda, dört mevsimi yaşıyorsunuz.

Ha, bunu niçin anlatıyorum? Bunu anlatmamdaki sebep şudur: İşte, siz, bu güzelliklerinizi dünyaya anlattıkça, dünya insanının artık hasret çektiği... Gelişen sanayiyle birlikte dünya dengelerinin, ekonomik gelişmeyle birlikte doğanın bozulması ve çevre kirliliğinin artmasıyla birlikte insanoğlu, artık, yaşabilecek temiz bir havaya, temiz bir doğaya hasret kalmıştır; o hasretini gidermek, hiç olmazsa senede bir, bu güzelliklerin neşvü nema bulduğu o cennet diyarlardan istifade edebilmek için oralara akın etmektedir. Türkiye, bugün, bir savaş vermek mecburiyetindedir; o savaş şudur: Bu güzelliklerinden bütün dünyayı da istifade ettirmek; bunu yapabildiğimiz zaman, göreceksiniz ki, Türkiye, dünyada, turizm bakımından lider bir ülke olacaktır; açıkça söylüyorum, o günler uzak değildir, yakındır.

Bir zamanlar, mesleğimizin başında, genç kaymakamlar olarak diyorduk ki: "Acaba, bir gün gelecek, İspanya'nın, o altın yumurtlayan tavuk dediğimiz turizminin bir kısmını da Türkiye elde edebilecek mi?" Biliyorsunuz, Türkiye için 1 milyon turist hedefi âdeta bir heyulaydı, ulaşılması gereken en büyük hedefti, istekti, arzuydu; günler geçti, 1 milyonu geride bıraktık; şu anda, hedef olarak 10 milyonlar, 20 milyonlar gösteriliyor. İşte, bunun devamlı olarak olumlu tırmanışa geçmesinin en büyük sebebi, en büyük amili nedir biliyor musunuz; istikrarlı bir Türkiye ve istikrarla birlikte huzurun ve güvenin olduğu, o doğanın içinde bütün insanların serapa huzur bulduğu bir cennet diyar, bir cennet köşesi; işte orası Türkiye. Bunun da sağlanmasının yegâne yolu, her şeyden önce, bizim, birlik ve beraberlik içinde, yekvücut olarak, ülke güzelliklerini, ülke menfaatlarını kişisel menfaatlarımızın önüne çıkarmak ve bunu en güzel şekilde de fiiliyatta gerçekleştirmekle mümkün olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bugün, gelişen dünya, 21 inci Asra ayak basan dünya, o sanayi devinin içinde yeni bir devin de uyanışına tanık olacaktır.

Bir Japon devlet adamı ve ekonomistinin dediği gibi, bugün, dünyaca tanınmayan, fakat, tarihte dal budak salmış, yıllardır aysberklerin içerisinde olan bir dev var. "O dev kimdir" diye soruyor, değişik cevaplar veriliyor "hayır, hayır; bilemediniz" diyor. Japonya seyahatimde, bunu söyleyen o ekonomist, bizzat, bana aynen bunu nakletti. "Ben 'kimdir?' dediğimde -onlara cevaben- 'bu dev, şu anda aysberklerin içerisinde hapsedilen; ama, artık, gövdesini parçalayarak aysberklerin içerisinden başını gösteren, 21 inci Asra girerken, bütün gücüyle, aysberklerin içerisinden çıkacak ve dünyaya gerçek medeniyet güneşini verecek Türk devidir'dedim" dedi. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

O Türk devi, dünyaya huzur ve sükûn verecek, dünyaya sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, barışı getirecek; gerçek ve insancıl medeniyetin asıl sahibi bizler olacağız. Bizden sonra geleceklere, önündeki engelleri aşıp, huzurlu, sükûnlu, güvenli bir istikbal hazırlayan bugünün Meclisleri, yarının gençlerine, işte, bunu emanet edecekler. Bugün, biz, bir emanetçiyiz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, onların emanetlerinin, onların miraslarının emanetçileriyiz. Eğer, bu mirası, iyi bir şekilde muhafaza eder, onu daha güzel bir şekilde teslim etmek üzere onlara kazasız belasız götürebilirsek, o zaman, biz, bu milletin vatandaşları olarak, bu büyük milletin, necip milletin evlatları olarak, en güzel hizmeti ve bizden beklenen hizmeti yapmış oluruz; atalarımıza layık evlatlar, evlatlarımızın da mirasını koruyan büyükler oluruz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, işte bu cümleden olmak üzere, Türkiye'nin, bugün, 21 inci asra girerken dünyaya ihraç etmiş olduğu sanayi mamülleri yüzde 85'e ulaşmıştır. Bu yüzde 85 ihracat mamüllerini, en fazla Avrupa Birliği ülkelerine ihraç etmektedir. Bunu niye söylüyorum; çünkü, bugün, dünya ülkelerinden bize gelen yabancıların sayısı, 1997 yılında 9 326 654'tür. Bu 9 326 654'ün 5 159 448'i Avrupa Birliği ülkelerindendir; yani, hem pazarım durumunda olan ülkeler hem de turizm bakımından, sanayi bakımından en fazla içiçe olduğum ülkelerdir. NAFTA ile Avrupa Birliği ile olan ilişkimizi, devamlı olarak o kadar geliştirmem mümkün değil; çünkü, coğrafî bakımdan zaten engeller var, Uzakdoğu Asya ülkeleriyle de, o ekonomik toplulukla da yeteri derecede Avrupa Birliği ile yaptığımız münasebeti geliştiremem... Zaten, bugün, dünyadaki üç ekonomik topluluğun teşekkülüne bakınız, hepsi birbirine yakın olan coğrafî münasebetlerle bir araya gelmişler; Avrupa Birliğinin teşekkülü de odur. O sebeple, Türkiye, Avrupa Birliğine, ne yapıp yapıp gitmelidir. Bugün "ben sana küstüm" diyerek "ben sana yüzümü çeviriyorum" diyemezsiniz; ne yapıp yapıp onun şartlarını hazırlamalısınız.

Bugün, Doğru Yol Partisi olarak diyoruz ki; Türkiye'yi, Avrupa Birliğine mutlaka hazırlamalıyız. Güneyimizdeki minnacık bir adanın yarısı olan Güney Kıbrıs'ın, artık, Avrupa Birliğine girme arifesinde olması, Türkiye olarak bizi rahatsız eder. O sebeple, ülke olarak biz buna hazırlanmalıyız. Bugün, Hükümetin yaptığı gibi "efendim, ben, sizin tavır ve hareketlerinizden memnun değilim" diyerek küsülmesi, dış ülkelerde, dışpolitikada hiçbir zaman meseleyi halletmez; münasebetleri iyi hazırlamamız lazım. Türkiye, dışpolitikasında, kendi millî menfaatlarına uygun bir şekilde, tabiî ki şartlarını hazırlayacak, açılmayan kapıların, açılması mümkün olmayan kapıların açılma şartlarını hazırlayacak ve mutlaka o kapıları açacak. (DYP sıralarından alkışlar) Maharet budur.

O sebepledir ki, biz, bugün, ikamet bakımından mütekabiliyet esasına göre 5683 sayılı Kanunun 9 ve 10 uncu maddelerinin değişmesine Doğru Yol Partisi olarak olumlu bakıyoruz. Niye olumlu bakıyoruz: Zira, bugün, Avrupa Birliğine dahil olan ülkeler ve diğer dünya ülkeleri vatandaşlarından -biraz önce sayısını verdim- ikamet tezkeresine rapten Türkiye'de kalan, Türkiye'de sürekli olarak bulunan yabancıların -Avrupa Birliği ülkeleriyle mukayese ettiğimiz zaman- yüzde 55'i yine Avrupa Birliği ülkelerindendir. İşte, bu 135 914 kişi, eğitim bakımından, sanayi bakımından ve diğer çalışanlar itibariyle ve öğrenim görenler itibariyle, ikamete rapten Türkiye'de kalanların toplamıdır. Şimdi, onun karşısı mütekabiliyet esasına göre Türkiye'nin ikamete rapten diğer ülkelerde bulunan vatandaşları, yalnız Avrupa Birliğinde 3 milyonun üzerine çıkmıştır. Yarın, korkarız ki, biz, bu Avrupa Birliğine girme şartlarını hazırlayan ülke olarak...

Bir gün Frankfurt Belediye Başkanının yarı ciddî yarı latife olarak bir sözü oldu bize, dedi ki: "Bir gün gelecek Berlin ve Frankfurt belediye başkanlarını Türkler seçecek." Tabiî, bu latifenin içerisinde bir hakikat de gizliydi. Yani, sizin, burada o kadar nüfusunuz var ve o vatandaşlarınız o kadar müessir ki, yani, artık, onlar orada işçi olarak değil, işveren olarak ve Türkiye'nin sanayi temsilcileri olarak yaşamakta, parlamentolarına girmekte; bugün, yüzlerce, yüzbinlerce Almana iş sahası, istihdam sahası açarak üretken bir duruma gelmişlerdir.

İşte, biraz önce dediğim gibi, korkarım ki, bu mütekabiliyet esasına uygun hareket etmediğimiz takdirde biz zararlı çıkarız. Bu sebepledir ki, bu çalışmalar Komisyonda devam ederken, gerek Dışişlerinden gerek İçişleri Bakanlığından gelen bu konuyla ilgili yetkili arkadaşlarımızın görüşleri de, kanundaki bu noksanlıkların bir an önce giderilmesi, karşılıklılık, yani mütekabiliyet esasına uygun olarak 9 ve 10 uncu maddelerde gerekli düzeltmelerin bir an önce yapılması hususuydu.

Komisyonda biz de buna olumlu bir yaklaşımda bulunduk. Yalnız daha önce orada bu süre iki yıldı. Yani, iki yıllık ikamet tezkeresi alınabiliyordu; bunu, beş yıla çıkardık. Orada dedik ki, nihaî hudut, yani, süre en uzun beş yıl olacak; ama, Dışişleri Bakanlığının olumlu görüşü alındıktan sonra, İçişleri Bakanlığı isterse bu beş yıllık süreyi artırabilecek.

Arkasından bir şart daha getirdik -yani kabul edilen, Genel Kurula gelen Komisyon metni, benim size arz ettiğim şekildedir- dedik ki, bu süre dört sefer de uzatılabilir; yani, süreyi beş yıl uzatabiliyorsunuz; bu beş yıllık süreyi, Dışişleri Bakanlığının olumlu görüşü ve İçişleri Bakanlığının tasvibiyle uzatabiliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çetinkaya, konuşmanızı tamamlayın efendim.

NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, işte bu, komisyonda ittifakla kabul edilmiş olumlu bir metin olarak Genel Kurulumuza gelmiş bulunuyor. Bunu, 9 uncu ve 10 uncu maddedeki, şu anda, mütekabiliyet esaslarına uygun ve paralel olarak hazırladığımız takdirde, dört sefere mahsus olarak, yani, gerektiğinde, topladığımızda 20 yıl süreli bir ikamet tezkeresi sağlanmış oluyor.

İkinci bir kolaylık getiriliyor -ki, mütekabiliyette o da var- burada, ikâmet tezkeresindeki harç mecburiyetini de ortadan kaldırmış oluyor. Yani, bir sefer harç yatıran kişi, dört sefer uzattığı takdirde, o ikamet tezkeresinin arkasındaki mühür görülünce, hudutta, artık, onun, harcının yatırılıp yatırılmadığına bakılmayacak. 18 yaşının altındaki, rüştünü henüz iktisap etmemiş çocuklar, aile hanesine, birlikte ikamet tezkereleri uzatılmış olarak geçirilmiş olacak.

Bu konuda, Doğru Yol Partisi Grubu olarak görüşümüz müspettir.

Beni dinleme lütfunda bulunduğunuz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya'ya teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Dinçer'de.

Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına saygı ve sevgilerimizi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan bu tasarı, ülkemizde ikameti olan yabancıların oturma izinlerinin sürelerini uzatmakta ve sürelerin değiştirilmesi konusunda esneklik getirmektedir; ayrıca, yine, ülkemizdeki yabancılara oturma izinlerinin verilmesi sırasında alınan harçları kaldırmaktadır. Bunlar, Türkiye'ye siyasî ve ekonomik yararlar getirecek kararlar. Küçük bir örnek vermek gerekirse; ülkemizde ikamet etmekte olan yabancılar, bazı zorluklar nedeniyle, zaman zaman, üç ayda bir, Ege kıyılarından karşıya, Yunan adalarına gidiyorlar; daha sonra, Türkiye'ye gelme durumunda oluyorlar. Biz, bu sağladığımız kolaylıklarla, Avrupa'daki yurttaşlarımıza da muadil kolaylıkların sağlanmasını isterken, globalleşmeyle, dünyanın daha da küçüldüğünü görmek durumundayız.

Dünyada, ulaşım olanaklarının arttığı, insanların bütün gelişmelerden daha kısa süre içerisinde haberdar olduğu bu yüzyıl, teknolojinin de hızla geliştiği bir yüzyıl olarak, gelecek yüzyılı etkileme durumunda. Büyük olasılıkla, gelecek yüzyıl, 21 inci Asır, göç asrı olacak; çünkü, kuzey-güney arasındaki gelir farklılığı, gelişmişlik farklılığı, fakir-zengin ülkeler arasındaki farklılık, insanların güneyden kuzeye, zengin ülkelere doğru hızla akmasına neden olacak.

Bizim ülkemiz, üç kıtanın kavşak noktasında, tarihî bir geçit yeri. Bu nedenle, bu göç akımı, ağırlıklı olarak, Türkiye üzerinden kuzey ülkelerine, Avrupa ülkelerine yönelecek. Ülkemizin bu konumunu dikkate alarak, biz, bu yasa değişikliğiyle birlikte, daha uzun vadeli önlemleri almak ve onlara uygun yasaları geliştirmek durumundayız.

Türkiye açısından, yabancılarla ilişkilerin, kendi ülkemizde yabancılarla ilişkilerin önemli olduğunu vurgulayan bu yüzyılın gelişmelerine bir göz atmakta yarar var. 20 nci Yüzyılda, tamamlamakta olduğumuz asırda, Türkiye, Amerika Birleşik Devletlerinden sonra dünyanın en çok göç alan ikinci ülkesi. Biz, böylesine yasaları, salt, Almanya'yla ilişkilerimizi geliştirebilmek, Avrupa Birliğiyle uyum sağlayabilmek açısından düşünmemeliyiz. Türkiye, ön bahçesi olan Balkanlarla, kuzey tarafı olan Karadeniz Bölgesiyle, güney tarafı olan Akdeniz Bölgesiyle, Ortadoğu'yla, arka bahçesi olan Kafkasya'yla ve Orta Asya'yla olan ilişkileri nedeniyle, 20 nci Yüzyılda, çok yoğun bir soydaş, kardeş grupların akınına maruz kaldı. En yakın örneği, Bulgaristan'dan gelen yarım milyona yakın soydaşımız, son yedi sekiz sene içerisinde Türkiye'ye geldiler; Kuzey Irak'tan gelenleri biliyoruz; İran'daki gerici rejimden kaçıp gelenlerin milyonları aştığını biliyoruz. Ayrıca, yıllar önce, Osmanlının iskân politikasıyla Anadolu'dan Kafkasya'ya iskân edilmiş olan Ahıska Türklerinin, daha sonra, Stalin döneminde, Orta Asya ülkelerine sürüldüklerini ve Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da, en azından bir kısmının, Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'de iskân edildiklerini biliyoruz. Bunlar, hemen, son sekiz on yıl içerisindeki gelişmeler. 20 nci Yüzyılda, bu akım, Türkiye'yi, dünyanın en çok göç alan ikinci ülkesi haline getirdi.

Şimdi, bu yasa değişikliğiyle, biz, o kadar geniş kapsamlı bir iş yapamıyoruz. Özellikle Bulgaristan'daki ekonomik zorluklar nedeniyle, çok sayıda soydaşımız, hâlâ, Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelmenin yollarını arıyor. Bu yasa değişikliğiyle, biz, TIR kasaları içinde, otobüs bagajlarında Türkiye'ye kaçak gelmek zorunda kalan, pasaportları bile olmayan soydaşlarımızla ilgili hiçbir kolaylık getirmiyoruz. Bu nedenle, biz, bu yasa tasarısını olumlu karşılamakla birlikte, bu yasa tasarısından başka değişiklik tasarılarının Hükümet tarafından Meclise getirilmesini istiyoruz yahut da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üretilmesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bunu yaparken, sadece ikamet süresini uzatmak, ikamet kolaylıkları getirmekle kalmak yeterli değil. Türkiye'den daha çok göç alan Amerika Birleşik Devletlerinin uygulamalarından yararlanarak, biz de, bazı modeller geliştirmek durumundayız. Elbette, Türkiye'ye gelen soydaşlarımızın, kardeşlerimizin, geldikleri ülkelerdeki varlıklarını, yurttaşlıklarını sürdürmeleri, haklarını muhafaza etmeleri gerekiyor; ama, zorunlu olarak Türkiye'ye gelmek durumunda olan bu soydaşlarımız, geldikleri ülkelere rahatça gidip gelebilme imkânına da sahip olmalılar. Bunun için de, Amerika Birleşik Devletlerinde olduğu gibi, yeşil kart (green carte) uygulaması gibi modelleri düşünmekte büyük yarar var; yeni yasa düzenlemelerinde, onlarla ilgili yasal değişiklikleri de yapmakta büyük yarar var. Şimdi, bu soydaşlarımız, yüzbinlerce soydaşımız, şu anda yasadışı olarak Türkiye'de bulunanlar, ikamet tezkeresi dahi olmayanlar, tekrar Türkiye'ye gelememe korkusuyla ülkelerine gidemiyorlar, Bulgaristan'a gidemiyorlar veya diğer komşu ülkelere gidemiyorlar; burada çok zor koşullar altında kalıyorlar. Çocuklarının eğitimle ilgili sorunları var. Bazıları, aileler parçalandığı için, trajedi yaşıyorlar. Halbuki, onlar, seçme ve seçilme hakkı dışında, Türkiye'deki her türlü yurttaşlık hakkından yararlanabilecek yeşil karta sahip olsalar, hem ülkelerine sık sık gidebilirler hem de Türkiye'deki birikimleriyle ülkelerindeki mal varlıklarını değerlendirip yatırım yapabilirler, o ülkelerin de kalkınmasına, gelişmesine katkıda bulunurlar. Örneğin, bizim Batı'ya açılan kapımız, en iyi ilişkimiz olan komşumuz Bulgaristan'a rahat rahat gidip gelebilseler, Ziraat Bankasının, Halk Bankasının kredilerinden yararlanabilseler, hem orada ekonomilerini güçlendirirler, soydaşlarımızın varlığını güçlendirirler hem de Bulgaristan'ın kalkınmasına güç katarlar ve Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinde de olumlu rol oynarlar. Böyle bir uygulama, aslında, Almanya'daki yurttaşlarımızın Almanya vatandaşlığını almalarında da yararlı olur. Biliyorsunuz, Almanya, çifte vatandaşlığı kabul etmiyor; yurttaşlarımız da Türk vatandaşlığından, Türkiye'deki haklarından olmamak için Alman vatandaşı olmakta zorlanıyorlar. Halbuki, böyle bir uygulama olsa, Türkiye'deki haklarından önemli ölçüde yararlanabilirler, aynı zamanda, Alman vatandaşı olarak Alman siyasetinde, Alman ekonomisinde daha etkin hale gelirler.

Bu yasa tasarısından yararlanacak olan soydaş sayısı, maalesef sınırlıdır. Anımsarsanız, geçen yıl Refahyol İktidarı, 1 Nisan itibariyle, Türkiye'de bulunan, yasadışı yollardan Türkiye'ye gelmiş olan soydaşlarımızın hepsinin yurtdışı edileceğini söyledi. Aslında, bu, olacak iş değildi; buna hiç kimse müsaade etmezdi, Türk Milleti müsaade etmezdi; ama, böyle bir kararname çıktı. Şimdi, bu kararname çıkınca, bu soydaşlarımız ikamet almaya korktular; ikamet almak için resmî makamlara gitmekten korktular. Şimdi, bu yasa değişikliği, ikamet tezkeresi alanlara kolaylık getiriyor; o soydaşlarımıza bir yarar getirmiyor.

Biz, bu nedenle, bir önerge hazırladık. Bu yasa değişikliğini yaparken o önergeyi de dahil edersek, yüzbinlerce soydaşımızın Türkiye'deki ikametiyle ilgili soruna da çözüm getirebiliriz, onların Türkiye'de rahatlıkla ikamet edebilmelerini, ülkelerine rahatlıkla gidip gelebilmelerini sağlarız. Bu önergemizin gerekçesi açık. Bu tasarıyla, Türkiye'de bulunan ve ikamet tezkeresine sahip olan yabancı uyruklulara ve özellikle soydaşlarımıza kolaylıklar gelmekte. Bu kolaylıklardan, Türkiye'de bulunup da henüz ikamet tezkeresi alma imkânını kullanamayan soydaşlarımızın da faydalanması hem Türkiye yararınadır hem bu soydaşlarımıza karşı görevimizdir hem de Türkiye ile bu soydaşlarımızın geldiği ülkeler -örneğin Bulgaristan'la- arasındaki ilişkileri geliştirmek açısından çok yararlı olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce bahsettiğim yeşil kart uygulaması, bize şöyle kolaylıklar da getirecek: Bu yeşil kart uygulamasıyla, Türkiye'de ikamet etmek durumunda olanlardan bazılarının, giderek, Bulgaristan'la veya geldikleri diğer ülkelerle ilişkilerini kesmeden kalmaları söz konusu olabilir ve 1989'da gelen 312 bin soydaşımız gibi, onlar da, aynı zamanda Türk vatandaşı olabilir; hem Bulgaristan vatandaşı hem Türk vatandaşı olma durumunda oldular mı -Romanya'dan da böyle gelen soydaşlarımız var- bilelim ki, en az 1 milyonun üzerinde soydaşımız, örneğin, hem Romanya vatandaşı hem Türk vatandaşı, hem Bulgaristan vatandaşı hem Türk vatandaşı olmak durumunda. Hepimiz de biliyoruz ki, Bulgaristan ve Romanya, büyük olasılıkla, Türkiye'den önce Avrupa Birliği üyesi olacak. Onlar Avrupa Birliği üyesi olduğu an, bu çifte vatandaşlık nedeniyle, Türkiye, bir anda, aynı zamanda Türk vatandaşı olan 1 milyonun üzerinde Avrupa Birliği vatandaşına sahip olacak. O nedenle, biz, bu yasa tasarısıyla sınırlı kalmamalıyız; bunun da ötesine gidip, Türkiye'nin yararına çok daha olumlu değişiklikleri gündeme getirebilmeliyiz.

Yapılacak küçük bir değişiklikle "Türkiye'ye, vize alarak, 31 Aralık 1997 tarihinden önce girmiş olup da Türkiye'de kalan yabancılardan, vize ve ikamet tezkeresi alma süresi geçmiş bulunanlar, bu kanunun yürürlüğe girişinden itibaren 30 gün içinde, 5683 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yazılı makamlara bizzat müracaat edip, beyanname vererek, ikamet tezkeresi talebinde bulunabilirler. Bu talepler üç ay içerisinde karara bağlanır" dersek, ikamet tezkeresi olmayan, hatta illegal, vizesi olmadan Türkiye'de kalan soydaşlarımızın da sorununa çözüm getirebiliriz. Onların sorununa çözüm getirmek, bizim öncelikli görevlerimiz arasında olmak durumundadır. Biz, bu tasarının tartışılması sırasında bilginize ve onayınıza sunacağımız bu değişiklik önerisine tüm milletvekillerimizin katkıda bulunacağını, oy vereceğini düşünüyoruz. Şimdiden, onlara, Cumhuriyet Halk partisi olarak teşekkürü borç biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yabancıların Türkiye'de sadece ikamet süreleriyle ilgili kolaylıklar getirmek yeterli değil. Biz, nasıl Avrupa ülkelerindeki soydaşlarımızın, yurttaşlarımızın orada siyasete katılmasını istiyorsak, öncelikle, Türkiye'deki yabancıların da, en azından, Türkiye'de yerel yönetimlerde siyasete katılmalarına müsaade edecek yasa değişikliklerini de getirmek durumundayız. Bugün İskandinav ülkelerinde, Hollanda ve Danimarka'da, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan insanlarımız, belediye seçimlerine katılabiliyorlar, yerel seçimlere katılabiliyorlar, seçilebiliyorlar ve yerel yönetimlerde görev alabiliyorlar. Bu, inşallah, tüm Avrupa ülkelerine de yayılacak, özellikle yurttaşlarımızın en yoğun bir şekilde bulunduğu Almanya'da da yurttaşlarımız bu hakka sahip olacak. Sadece şimdi, Almanya'daki yerel yönetimlerde yabancılar meclisi gibi ayrı bir mecliste, ikinci sınıf mecliste kalmayacaklar, inşallah, onlar da, Alman demokrasisinin gelişmesiyle birlikte Almanya'daki yerel yönetimlerde, kendilerini doğrudan ilgilendiren yerel yönetimlerde demokratik katılım hakkını kullanacaklar, yönetime gelecekler; fakat, biz, bunu isterken, Almanya'ya ve bu hakkı vermeyen Avrupa ülkelerine de bir örnek olmalıyız. Türkiye'de yaşayan, ikamet hakkı olan yabancılara, ayırım gözetmeksizin, yerel yönetimlerde demokratik katılım hakkı tanımalıyız. Bunu yaparsak, pek çok Avrupa ülkesine de, demokratik ülkeye de öncü olmuş olacağız. Nasıl Türkiye, Medenî Kanunu kabul edip, arkasından, kadınına seçme ve seçilme hakkı, eşitlik hakkı verip, başta İsviçre olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine örnek olduysa, demokrasisini geliştiren Türkiye, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokratik yapısını geliştiren Türkiye, böyle bir örnek olma fırsatını değerlendirmelidir.

Değerli arkadaşlarım, bizim, yabancıların şu anda de facto olan Türkiye'deki ikamet süreleriyle ilgili sorunlarını çözmekten öte, bu işe Türkiye açısından daha üretken ve daha verimli bakmamız gerekiyor. Yabancılar ne yapıyorlar Türkiye'de: Kimisi çalışıyor, kimisi emeklilik dönemini Türkiye'de yaşıyor, Anadolu'nun güzelliklerini bizimle birlikte paylaşıyorlar. Biz de zaten misafirperver geleneklerimizle onlara kucağımızı açmışız. Türkiye'de bulunan yabancıların, Türkiye'ye çok ciddî katkıları olduğunu da biliyoruz. O zaman, sadece böyle kendiliğinden gelen yabancılarla kalmamak durumundayız. Belki de bu kolaylıkları daha da teşvik edici şekilde geliştirip, özellikle, bugün ekonomik zorlukları olan doğu bloku ülkelerinin nitelikli insangücünü, geçici ikametlerle Türkiye'ye getirip, Türkiye'deki nitelikli insangücüne katıp, Türkiye'nin kalkınmasına yardımcı olmakla ilgili yollar da geliştirebiliriz. Geçmişte bununla ilgili çok başarılı örnekler var Türkiye'de. Doktor Reşid Galip'in Millî Eğitim Bakanlığı döneminde, özellikle, Almanya'da Nazizmden kaçan çok değerli bilim adamlarını Türkiye'ye getirdik; üniversite reformu oldu, Türkiye'deki üniversiter eğitim düzeyi çok üstdüzeylere çıktı. Bugün içinde bulunduğumuz Büyük Millet Meclisi binasını bile o günlerde gelen çok değerli bir mimar Holzmeister hazırladı; Türkiye'nin ilk modern şehir planını, Ankara'nın ilk şehir planını, yine bu akım içinde gelen ünlü şehirci, Jansen hazırladı. Türkiye'ye modern baleyi, yine bu akım içinde, bu anlayış içinde gelen Devalua kazandırdı. Konservatuarlarımız, çağdaş güzel sanat dallarında eğitim veren bütün kurumlarımız, bu politikayla, çok kısa süre içinde ileri adımlar atabildi.

Şimdi, çok daha büyük bir ülke; 63 milyon insan var; sayısız fen liselerimiz, güzel sanatlar akademilerimiz, konservatuvarlarımız, üniversitelerimiz var; onların nitelikli öğretim üyesi ihtiyacını biliyoruz. Hızla gelişen sanayimiz var; onların nitelikli uzman ihtiyacını biliyoruz. Bütün bu ihtiyaçları karşılayabilmek için yabancıların Türkiye'ye gelip, hem de nitelikli yabancıların Türkiye'ye gelip çalışmalarını sağlayabilmek için selektif modeller kurmak, projeler hazırlamak ve onları Türkiye'ye getirmek için de yasal düzenlemeler yapmak gerektiği kanısındayım.

Böylesine bir dinamizmi Türkiye değerlendirdi. Hatta, Ankara'nın imarı sırasında, Balkan Harbinin, Birinci Dünya Harbinin, İstiklal Harbinin yorgunu olan, 3 milyona yakın şehit vermiş olan ülkemizin, yeterli, nitelikli işgücü yoktu. O zamanlar, Çekoslovakya'dan, Bulgaristan'dan, Romanya'dan ve pek çok ülkeden Türkiye'ye soğukdemirci, kalıpçı, sıvacı, fayansçı, tesisatçı getirildi; onların bir kısmı ve sülaleleri hâlâ aramızda yaşıyorlar. Bizim inşaat sektörümüzdeki ustalarımızın hemen hemen hepsini onlar yetiştirdiler; Türk ekonomisine çok ciddî katkılarda bulundular. Zaten, bu dinamizm, bu göçmen dinamizmi belki, bugün, Amerika Birleşik Devletlerini, dünyanın tek süper gücü haline getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dinçer, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ALİ DİNÇER (Devamla) – 20 nci Yüzyılda, Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en çok göç alan ülke olarak Türkiye'ye de gelenlerin, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olup aramıza katılanların, kalkınmada büyük katkıları olmuştur. Yani, Şevket Süreyyaları, İsmail Hakkı Tonguçları, Rüştü Uzelleri, hepsini aklımıza getirelim; daha sayısız, Türkiye'ye büyük katkıları olan insanlar var. Şimdi, bu dinamizmden Türkiye'nin daha çok yararlanmasını sağlayacak, Türkiye'ye nitelikli yabancı gelişini kolaylaştıracak ve onların, Türkiye'de, Türkiye ekonomisine, Türkiye kültürüne yararlı çalışmalar yapmasını sağlayacak daha geniş kapsamlı yasa tasarılarının hazırlanmasında yarar vardır; ama, yine de, bu yasa tasarısı, değişiklikle, bu yönde bir adım atıyor. Bu nedenle, bu değişiklik tasarısını getirenleri kutlamak gerekiyor ve bu değişiklik tasarısına destek olacağımızı vurgulamam gerekiyor.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan, Ankara Milletvekili Sayın Ali Dinçer'e teşekkür ediyorum.

Şimdi, kişisel söz istemlerine sıra gelmiş bulunuyor.

Adana Milletvekili Sayın Ertan Yülek; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Yülek, konuşma süreniz 10 dakikadır.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 30 sıra sayılı, Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Biraz evvel konuşan değerli hatipler, burada, gerçekten çok güzel şeyler söylediler. Bilhassa, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan değerli dostum Ali Dinçer, meseleyi, genel olarak, dünyanın gidişatına uygun bir tarzda ele almanın yerinde olacağını belirttiler ve güzel de tekliflerde bulundular.

Hakikaten, gerekçelere baktığımızda ve hemen, bundan sonra gelen -yine, aynı Kanunun- Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını da ele aldığımızda, bu meseleleri, zannediyorum ki, hakikaten geniş anlamda düşünüp de, ne yapmamız lazım geliyor diye bir tasarı hazırlamamış bulunuyoruz; çünkü, herhalde, öyle görüyorum ki, hükümetlere, belli yerlerden, belli kimseler tarafından bir sıkıntı getiriliyor, o sıkıntı için alelacele bir kanun tasarısı hazırlanıyor ve komisyonlarda da tam görüşülmeden geçiyor; arkadan, bir süre geçmiş, bir daha gelmiş. Bunun delili mi; işte, hemen 5 ve 6 ncı sıralarda bulunan tasarılar. Birisinde aynı kanunun iki maddesi değiştiriliyor, diğerinde de bir maddesi değiştiriliyor.

Gönül istiyor ki, hükümetler, bu meseleyi enine boyuna görüşsünler veyahut da -tabiî, bürokrasiden daha çok bahsetmek istiyorum- bürokrasi, bu meseleyi ciddî olarak ele alsın ve dünya gidişatına uygun olarak yapılacak değişikliklerin tümünü bir tasarı halinde getirsin.

Aradan bir yıl geçmeden, çok kısa sürelerle aynı kanunun birbirini takip eden iki maddesini değiştirmek, herhalde, bu meseleleri çok ciddî olarak düşünmediğimizin birer delilidir. Birisi bir hükümet zamanında olmuş, birisi de diğer hükümet zamanında olmuş; ama, hükümetlere yol gösterenler veyahut da hükümetlere bu konudaki tasarıyı hazırlayanlar bürokrasidir. Dolayısıyla, ben, öyle temenni ediyorum ki, hükümetler, bu konuya eğilsinler ve Meclise aynı kanunun birbirini takip eden iki maddesi veya üç maddesi için ayrı kanun tasarıları getirip, hem komisyonları hem de Meclisi meşgul etmesinler; bunun çok yerinde olacağı kanaatindeyim.

Biraz evvel, değerli dostum Ali Dinçer Bey, 1930'larda Alman Nazi zulmünden kaçan birçok fikir adamının, profesörlerin ve sanat adamlarının Türkiye'ye gelip, çok önemli hizmetler yaptığını beyan etti.

Şimdi, ben, hemen bir mukayese yapmak istiyorum: O zaman, bu insanlar, niye oradan kaçmışlar, niye Türkiye'ye gelmişler; çünkü, o zaman, fikirlere zincir vurulmak isteniliyordu; o zaman, fikirlerin söylenilmesine mâni olunuyordu; o zaman, Alman halkına, Alman düşünürlerine, yazarlarına ve sanatkârlarına fikirlerini söyleme ve hareket etme imkânı verilmiyordu.

Peki, ben, şimdi, aynı arkadaşa ve diğerlerine soruyorum: Türkiye'de, bugün, irtica yasaları adı altında veya diğer yasalarla getirilenler, 1930'ların Nazizminin Türkiye'ye getirilmesi demek değil midir? (FP sıralarından alkışlar) Evet, bakıldığı zaman, 1930'larda, Nazi kanunlarının, halkına, düşünürlerine, insanlarına yapmış olduğu eziyetlerin aynısı Türkiye'ye getiriliyor.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sen o zaman yaşadın mı?!

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Ben, uzun süre -üç ay civarında- Sovyetler Birliğinde bulundum; hem de, komünizmin beğenilmeyip, Maoizmin moda olduğu dönemde. Orada dahi, bugün gelen kanunlar gibi kanunların olmadığını gördüm; dolayısıyla, ben, bütün arkadaşlarımızı, gelecek olan o kanunlar hakkında, şimdiden ikaz etmek istiyorum.

Biz, Sayın Ali Dinçer Beyin beyan ettiği gibi yetişmiş insanları Türkiye'ye getirmek için neler yapmamız lazım geliyor diye düşünmemiz icap ederken, Türkiye'deki insanları nasıl kaçıracağız diye bir düşünce ve hareket içerisindeyiz.

HASAN GÜLAY (Manisa) – O, onu demedi.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Onun için, gerçekten bu önemli konu üzerinde, bu vesileyle fikrimi beyan etme mecburiyetini hissettim.

Çok değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; dünya globalleşiyor -bu, çok moda bir tabir de oldu- yani, küreselleşiyor. Bundan maksat, artık, insanlar, sınırları tanımıyor; artık, insanlar, bir yerden bir yere gidip, orada mesleklerini icra etmeyi veya bir yerden diğer bir yere çok kolayca gitmeyi, vizesiz gitmeyi, orada belli bir süre kalmayı, oranın birtakım imkânlarından istifade etmeyi veya orada kendinden istifade ettirmeyi hedef almışlardır ve dünya, bu şekilde süratle değişmektedir. Artık, dünya, megabaytlarla değil, cigabaytlarla uğraşmaktadır, sınırların çok ötesine geçilmiştir; Japonya'da yarın çıkacak gazeteyi bugün internette okumamız mümkündür. Şimdi, böyle bir devirde sınırları kapatarak veyahut da birtakım insanların gelmelerini, gitmelerini zorlaştırarak bu globalleşmeye mani olmak, bu yenileşmeye, bu değişime mani olmak mümkün değildir.

Bu tasarıda iyi yönler bulunmaktadır, bunu beyan ediyorum; ancak, biraz evvel de söylediğim gibi, bundan sonra gelecek olan yasa tasarısı çok daha tutarlı olduğu halde, bu yasa tasarısında bazı tutarsızlıklar vardır. O da, acaba, hakikaten, Avrupa'da veya Amerika'da olduğu gibi bir yeşil kart sistemini Türkiye'ye getirmek mümkün değil miydi; yani, bu vesileyle bunu getirsek iyi olmaz mıydı diye düşünüyorum. Tabiî, Amerika, bu meseleyi çok iyi incelemiş. Çok fazla göç alan bir devlet ve giriş, çıkışı da oldukça kontrollü bir devlet. Buna rağmen, kendi sistemi içerisinde insanları davet eden bir cazibesi de bulunmaktadır; Türkiye'yi de bu şekilde yapmak mümkün değil midir diyorum; bu bir.

İkincisi, yine, bu kanun tasarısında eksik olan bir hususu belirtmek istiyorum: Hem komşu ülkelerle olan münasebetlerimizin gelişmesi yönünden hem de Türkî cumhuriyetlerle olan münasebetlerin gelişmesi yönünden keşke, bu ülkelere 5 yıl yerine daha uzun bir süre verseydik ve onların buraya gelip gitmelerini daha kolaylaştırsaydık iyi olurdu diyorum.

Şimdi, tabiî, gerekçeye baktığımız zaman arkadaşlar, gerekçeyi burada okuma imkânı olmadı; ama, önümüzdeki tasarıdaki genel gerekçe ve diğer madde gerekçeleri okunduğu zaman görülecektir ki, burada "mütekabiliyet esasını dikkate alıyoruz; dolayısıyla, bir çifte standart uygulama olmaz mı?" diyoruz. Allahaşkına, bırakalım arkadaşlar, yani, biz, Yunanistan'a veya Avrupa'ya vize uygulamazken, onlar bize vize uyguluyor çifte standart olmuyor da, bizim komşumuz olan Suriye'den veyahut da Bulgaristan'dan veya Türkî cumhuriyetlerden gelecek insanlara farklı muamele etmek mi bir çifte standart olacaktır? Bakın, biz, Yunanistan'a, tek taraflı, vize uygulamıyoruz, istedikleri gibi geliyorlar; buna karşılık başka devletlere vize uyguluyoruz. Mütekabiliyet... Peki, Yunanistan'a biz vizesiz gidebiliyor muyuz, Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz gidebiliyor muyuz; gidemiyoruz; ama, onlar bize vizesiz geliyor. Orada çifte standart meselesi dikkate alınmıyor; ama, kendi yakınlarımızla, komşularımızla, Türkî cumhuriyetlerle olan münasebetlerimizin gelişmesi yönünde, bir mania olarak, çifte standardı görüyoruz. Bunlar doğru kararlar değildir. Onun için, meseleyi ciddî olarak düşündüğümüzde, hakikaten göreceğiz ki, biz, mütekabiliyeti de yanlış anlıyoruz. Eğer, mütekabiliyet ise, Batı ülkelerine de vize koyarsınız ve bu problem çözülür.

Diğer önemli bir hadise: Gerekçeye bakın; gerekçe hâlâ çok gerilerde kalmış bir gerekçe; Avrupa Birliğinden, gümrük birliğinden bahsediyor. Arkadaşlar, gümrük birliğine geçtik; ama, Avrupa Birliği çok gerilerde kaldı. Hiç olmazsa, bu kanun tasarılarıyla kendi kendimizi aldatmayalım. Gerekçelere bakın, diyor ki "Avrupa Birliğiyle uyum meselesi için..." Avrupa Birliği, bundan sonra ne oldu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yülek, konuşmanızı tamamlayın.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bakın; 11-12 Aralıkta, Lüksemburg toplantısında, Türkiye'ye Avrupa Birliğinin kapıları kapatıldı. Şimdi, bundan memnun olup olmama hususu üzerinde durmuyorum; ama, hiç olmazsa şu tasarının gerekçesine bu meseleleri yazmayalım artık; başka gerekçeler bulalım, daha ciddî gerekçeler bulalım. Açıkça söylüyorum, Avrupa Birliğiyle şu kanun tasarısının uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur, kendi kendimizi aldatmanın da manası yoktur.

Onun için, hem gerekçelerde hem de komisyon raporlarında, herhalde, meseleyi daha ciddî ele almak lazım gelir diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adana Milletvekili Sayın Ertan Yülek'e teşekkür ediyorum.

ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, izin verir misiniz...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Ertan Yülek, benim konuşmam üzerine bazı eklemeler yaptı, değerlendirmeler yaptı. Yanlış anlaşılabilir düşüncesiyle küçük bir açıklama getirmek istiyorum.

Elbette biz, öncelikle, Türkiye'de kendi insanımızı yetiştirmeliyiz ve yetişmiş insanımıza da sahip çıkmalıyız; ama, Türkiye, büyük bir ülke, bölge ülkesi, dünyanın sayılı ülkelerinden. Türkiye'nin, kendi yetiştirdiği nitelikli insanların hizmetine ihtiyacı var. Türkiye'nin iddialı, dünyanın sayılı bir ülkesi olabilmesi için, bazı fırsatları değerlendirmesi gerekiyor. Bugün, 100'e yakın üniversitemiz var, her meslekten okullarımız, güzel sanatlar fakültelerimiz var. Buralarda nitelikli öğretim üyelerine ihtiyacımız var. Hızla gelişen küçük ve orta boy sanayimizin, büyük sanayi kuruluşlarımızın, yeni teknolojiler üretebilmek için, özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinde yetişmiş teknologları çok ucuza, çok uygun koşullarda Türkiye'ye getirme fırsatları var.

Nasıl, Bilkent Orkestrası, çok ciddî sanatçıları Azerbaycan'dan getirebildiyse, bunları değerlendirebilmek açısından, Türkiye'deki insan gücünü muhafaza edip, onu geliştirip, onu çoğaltıp, ayrıca ona ek bu kaynakları Türkiye'ye akıtmak için bu konuları dile getirdim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Anlaşıldı Sayın Dinçer.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde son söz, Konya Milletvekili Sayın Abdullah Gencer'in, buyurun Sayın Gencer.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ABDULLAH GENCER (Konya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Yabancıların Türkiye'de İkâmet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli üzerinde şahsî görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

15.7.1950 tarihinde, yabancıların Türkiye'deki ikâmet ve seyahatleriyle alakalı kanun çıkarılmış. 1950'den bu tarafa dünya çok değişmiş, Türkiye çok değişmiş; ancak, bu kanun üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmamış.

Gündeminde, 54 üncü Hükümetin hazırladığı bir değişiklik tasarısı var; 55 inci Hükümet de, yaklaşık aynı konularda bir değişiklik tasarısı hazırlamıştır; biz, bu tasarıları, gayet olumlu bulmaktayız.

Değerli milletvekilleri, dünya yuvarlak ve çok küçük; en uzak bir yere, net bir uçuşla, yirmi saatte rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Böyle bir dünyada, bazı değişikliklerin bu noktada geciktirilmesini, ülkemiz menfaatları açısından, gerçek manada olumlu bulmak mümkün değildir.

Bu kanun tasarısının genel gerekçesinde, özellikle Avrupa Birliğiyle ilişkiler üzerinde durulmakta ve turizmin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Burada, benden önceki bazı konuşmacılar da atıfta bulundular, konuya girdiler; Avrupa Birliği, öteden beri, Türkiye'nin bazı kesimlerince arzu edilen, ancak, dost bildiğimiz Avrupalıların bir türlü kabul etmediği bir meseledir. Bir konuşmamda da söylemiştim; Âşık Veysel "Dost dost diye nicesine sarıldım" diyordu; biz de, Avrupa Birliğinin son kararlarıyla "Hani bizim dostlarımız nerede" diye o rahmetli dosta soruyoruz.

Burada, Türkiye'nin, sadece yabancıların ikamet ve seyahatleriyle ilgili kanun tasarısındaki değişiklikleri, Avrupa Birliğiyle uyum olarak değerlendirmesi, gerçek manada, Türkiye'nin şu anda idaresinde bulunanların, hedeflerini çok küçük tuttuklarının en büyük nişanesidir.

Neden böyle bir ifadede bulunuyorum; çünkü, dünyada, sadece Avrupa Birliği yok; dünyada, birçok paktlar var, birçok birlikler var ve birliğe katılmayan ülkeler de var. Türkiye, evet, Avrupa Birliği ülkeleriyle büyük miktarda ithalat ve ihracat yapmaktadır, karşılıklı ticarî alışverişte bulunmaktadır; ancak, dünyadaki yeni yeni oluşumlarda da Türkiye'nin ilgisi ve alakası mevcuttur. Dolayısıyla, gerekçede, sadece, Avrupa Birliğiyle ilişkilerin düzeltilmesi, geliştirilmesi hususunun belirtilmesini gerçekten yadırgıyorum ve Türkiye'nin geleceğinin çok büyük görülmemesi olarak değerlendiriyorum.

Burada, Avrupa Birliğiyle siyasî, sosyal ve ekonomik mevzuların geliştirilmesi meseleleri de biraz daha genişletilerek anlatılmaktadır. Değerli milletvekilleri, siyasî gelişmeleri, elbette, çok iyi değerlendirmeliyiz; ama, değerlendirirken de, Türkiye'nin lehine, yeniden, birçok şeyleri gözden geçirmek mecburiyetimiz vardır.

Burada, bazı hususlara temas etmek istiyorum: Değerli konuşmacılar arz ettiler; Avrupa'da bir başka dünyamız var. Almanların "birinci nesil, sizin; ikinci nesil, orta yerde, biraz sizin, biraz bizim; ama, üçüncü nesil, kesinlikle bizim" dediği yaklaşık olarak -bütün Avrupa'yı kastediyorum- 3 milyondan fazla insanımız var. Sadece Almanya'da 40 bin üniversitelimiz var ve Alman liselerinde, gymnasiumlarda veya schulelerde, gerçek manada çok sayıda yavrularımız okumakta, Fransa'da böyle, İsviçre'de böyle, İsveç'te böyle, Danimarka'da böyle, Avusturya'da böyle, velhasılı bütün Avrupa ülkelerinde, bizim başka bir dünyamız var. Ancak, buradaki yavrularımıza -özellikle Almanya'yı kast ediyorum- 16 yaşından küçüklere eskiden vize alınmıyordu, işte, geçen yıllarda gördük ki, Alman dostlarımız vize uygulamaya başladılar ve bu konuyla alakalı, Frankfurt'ta düzenlenen bir mitinge de katılma imkânı buldum. Zaman zaman Alman Elçiliğindeki yetkililerle değişik toplantılarda konuyu konuşuyorum; ancak, adamların hiç tındıkları yok. Bizim insanımız, onlara vergi veriyor, bizim insanımız, onların otobanlarını yaptı; bizim insanımız, onların uçak fabrikalarında, -Aachen'da, Stuttgart'ta, Mercedes fabrikalarında- uçaklarını yapıyor, arabalarını yapıyor; ama, dostlarımızın uygulamakta olduğu şey, 16 yaşından küçüklere vize uygulamak oluyor.

Avusturya'ya bakıyoruz, orada çalışan işçilerimizin, Avusturya dışında öğrenim gören ya da bulunan çocuklarına, çocuk parası ödemekten vazgeçiyor. Bunları neden söylüyorum. Bu gerekçe içerisinde "mütekabiliyet" denilen bir mesele var, Dışişlerinde bu her zaman geçerlidir. Bu konuları sizlerin görüşlerinize arz ediyorum ki, değerlendirmeleri, Yüce Meclis ona göre yapsın, dostlukları ona göre pekiştirelim, geliştirelim ya da yeniden ele alalım.

Değerli milletvekilleri, elbette, turizmin gelişmesi de çok önemli bir hadisedir. Biz, turizmin mutlaka gelişmesi taraftarıyız ve turizmin, Türk ekonomisine de çok büyük katkıda bulunduğunun bilincinde ve inancındayız; çünkü, bendenizin bir başka mesleği de, Fransızca profesyonel tercüman rehberliktir. Yıllardan beri de, profesyonel olarak değil; ama, amatör olarak bunları yaptım, Fransızlar ile Türkler arasındaki ilişki, alaka ve dostluğun gelişmesine, karınca kararınca şahsım adına katkıda bulundum.

Bu tasarıda, temel amaç nedir; temel amaç, kolaylaştırmaktır. Gerçekten, aziz milletimizin, tarih boyunca, ilke edindiği temel amaç da budur; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız... Dünya küçüldüğüne göre, herkesin birbiriyle alakası, gerçek manada yüksek seviyeye çıktığına göre ve dünya ekonomisinden, gerek turizm kanalıyla gerek başka kanallarla pay almak mecburiyetinde olduğumuza göre, özellikle, yurtiçinde ikamete ihtiyaç duyan yabancılarla alakalı böyle bir değişikliğin yapılması zarurîydi ve gerekliydi. Onun için de, biz, bu değişiklik tasarılarını, bir kolaylık olarak değerlendiriyoruz ve şahsım olarak, bu tasarıyı desteklediğimi ifade ediyorum.

Mütekabiliyet meselesi, fevkalade önemli, fevkalade mühim bir konudur. Mütekabiliyet nasıl sağlanabilir; siz, ne kadar güçlüyseniz, karşınızdaki, sizi, o kadar kabul eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gencer, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ABDULLAH GENCER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin, gerek ekonomik bakımdan gerek endüstri gerek yüksek teknoloji bakımından, mutlaka ve mutlaka, çok yüksek bir seviyeye çıkmak mecburiyeti vardır. Bu hususta da, diyorum ki; yüksek teknoloji kimdeyse, mutlak ve mutlak, hâkimiyet ondadır, mütekabiliyette galibiyet ondadır.

Türkiye'nin üniversitelerinde ilim yapmak, bilim yapmak görevi olan profesörümüz "sakal ve başörtüyle okula girenleri almayın, gerekirse ilmi bırakın" diyor. Siz, böyle düşündüğünüz sürece, başka ülkelerle mütekabiliyette aşık atamazsınız diye düşünüyorum ve bu tasarının hayırlara vesile olmasını niyaz ederek, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Abdullah Gencer'e teşekkür ediyorum.

Bu suretle tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddeye geçmeden evvel, Başkanlığa verilmiş bir önerge vardır; bu önergeyle, 1 inci madde olarak, bir metin ilavesi istenilmektedir; öncelikle onunla ilgili işlemi bitirmem gerekiyor.

Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi olarak önerilen metni okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 30 sıra sayılı kanun tasarısına, 1 inci madde olarak, aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Memet Emin Aydın

Siirt

Madde 1.- 15.7.1950 tarihli ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

e)- Türkiye'de oturduğu müddetçe, yüz kızartıcı suçlar, siyasî suçlar, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, narkotik suçlar, kaçakçılık suçları, örgütlü suçlar ve adam öldürme suçundan hüküm giyenler.

BAŞKAN – Önergeyi işleme koyabilmemiz için, Komisyonun salt çoğunlukla katıldığını beyan etmesi lazım; böyle bir durum oluşursa, önerge, ayrı bir madde olarak, 1 inci maddeden önce müzakereye açılacaktır.

Şimdi, Komisyona soruyorum: Önergeye katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKIN GÖNEN (Niğde) – Çoğunluğumuz yok; katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılamadığı için, bunu işleme koyma imkânımız olmuyor.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun İki Maddesinde

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1. – 15.7.1950 tarihli ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkâmet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İkamet tezkerelerinin süresi

Madde 9. – İkamet tezkerelerinin süresi beş seneliktir. Karşılıklılık ilkesi uyarınca bu süre, Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığı tarafından, daha uzun veya daha kısa olarak tespit edilebilir.

Süresi biten ikamet tezkeresi üzerinde en fazla dört defa uzatma işlemi yapılabilir.

İkamet tezkereleri şahsî olmakla beraber karı, koca ve bunların 18 yaşını doldurmamış çocuklarına ya hepsi için, yahut çocukların baba ve analarınınkinin refakat hanesine kaydı suretiyle müşterek ikamet tezkeresi verilebilir; iş sahibi olanların şahsî ikâmet tezkeresi almaları zorunludur.”

BAŞKAN – Okunan 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Abdullah Gencer söz istemiştir.

Yalnız, değerli arkadaşlarım, çalışma süremiz, konuşmanın tamamlanmasına dahi yetmeyecek kadar kısalmıştır. Grupların, bir devam mutabakatı da olmadığı için, birleşimi, alınan karar gereğince, eski Başbakan Tansu Çiller hakkında (9/16) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Nisan 1998 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.57

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Millî Eğitim Vakfının faaliyetleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/4547)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını diliyorum.

Saygılarımla.

İ. Önder Kırlı Balıkesir

1. 19 Şubat 1981’de kurulan ve vakıf senedine göre Genel Başkanı bulunduğunuz Millî Eğitim Vakfına bugüne kadar yurttaşlarımızla, çeşitli kurum ve kuruluşların bağışladığı maddî yardımların tutarı ve gayrî menkul bağışların toplamı nedir?

2. Yıllara göre vakfın gelirleri nedir ve bu gelirler hangi kaynak ve etkinliklerden sağlanmıştır?

3. Vakfın gelir sağlamak için okulların öğrenci karnesi, öğretmen not defteri vb. gibi formları özel şirketlere bastırıp pahalı olarak okullara, öğretmen ve öğrencilere zorunlu olarak sattığı doğru mudur? Doğruysa böyle bir uygulama, vakıf senedine uygun mudur?

4. Vakfın, Millî Eğitimle, eğitim ve öğretimle hiç bir ilişkisi olmayan şirketler kurduğu ya da böyle şirketlere önemlice paylarla ortak olduğu iddiaları doğru mudur? Doğruysa kurulan veya ortak olunan şirketler hangileridir? Vakfın böylesine kâr amaçlı şirketler kurmasını vakıf amaçlarına ve bu amaçları belirleyen vakıf senedi hükümlerine uygun mudur?

5. Bakanlığınız vakfın çalışmalarından ve özellikle trilyonlara varan harcamalarından haberdar mıdır, bunlar güvenilir biçimde yapılmakta mıdır? Bu harcamalar gerektiği gibi denetlenmekte midir? Bu denetim nasıl yapılmaktadır?

6. Vakfın yöneticilerinin özellikle şahsî makam ve odalarında lükse kaçan donanım ve harcama yaptıkları, yeni genel merkez binasının tümüyle yeniden lüks bir biçimde dayanıp döşendiği doğru mudur?

7. Vakfın özel okulculuğa soyunmasını, bir bölümü yoksul öğrencilerden toplanan paralarla varlıklı kesimlerin çocuklarına lüks okullar açmasını, bu okullara halen yaşayan kimi eski Millî Eğitim Bakanlarının, politikacı ve yöneticilerin adlarının verilmesini yadırgamıyor musunuz, örneğin vakfın kurduğu özel okuluna adınızın verilmesini ister miydiniz?

8. Vakıf çeşitli yayınlarında, hiç de gereği yokken, gayet lüks pahalı (Kuşe, kaymak, 1 inci hamur kağıt ve karton) kağıt kullanmaktadır, bunu nasıl karşılıyorsunuz?

9. Son yıllarda bağış kaynaklarında azalma olduğu ileri sürülen vakfın, okullara ve öğrencilere yardım edecek yerde, tam tersine onları bir müşteri gibi algılayıp, adeta sömürmesini ve bundan gelir elde etmeye yönelmesini doğru buluyor musunuz?

10. Bakanlık üst bürokratlarıyla, Bakanlık merkez örgütü emeklilerinin vakfın yönetiminde görev almalarını ve vakıfta çalışmalarını nasıl karşılıyorsunuz?

11. Vakfın çalışmalarında ne gibi aksaklık ve eksiklikler vardır, bunların giderilmesi için ne gibi önlemler alacaksınız?

12. Vakıf şimdiye kadar yıllara göre eğitim alanına, öğrencilere, öğretmenevlerine ne gibi ve ne miktar yardım ve destek sağlamıştır? Halen mevcut menkul gayrimenkul ve mallar ile nakit mevcudu ne kadardır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 14.4.1998 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/961

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.3.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4547.11540/11725 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın “Millî Eğitim Vakfının faaliyetleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları, aşağıda belirtilmiştir.

1. Kuruluşundan bugüne değin Millî Eğitim Vakfına 100 arazi, 47 arsa, 130 bina daire ile 280 269 948 360 TL. bağışta bulunulmuştur.

2. Vakfın yıllar itibariyle gelirleri carî fiyatlarla aşağıya çıkarılmıştır.

Yıllar Miktar

1982 142 299 112

1983 636 093 913

1984 868 610 541

1985 1 141 115 473

1986 1 423 065 407

1987 2 395 601 061

1988 2 961 000 750

1989 8 279 976 458

1990 15 878 075 578

1991 33 956 340 927

1992 48 174 060 526

1993 76 417 153 863

1994 176 481 014 496

1995 284 180 653 894

1996 666 844 132 249

1997 883 663 561 190

Toplam 1 319 779 194 248

 

Bu gelirler; bağışlar, basılı belgelerin satışı, kira, iktisadî işletmeler, mevduat faizleri ve iştiraklerden sağlanmıştır.

3. Vakfın öğrenci karnesi, öğretmen not defteri vb. belgeleri özel şirketlere bastırıp pahalı olarak sattığı iddiası doğru değildir. Çünkü vakıf bu işi gazete ilânı ve ihale usulüyle yaptırmakta, maliyetin üzerine cüzî miktarda kâr eklenerek okullara satılmaktadır.

Basım işi en düşük fiyatı veren en kaliteli üretimi yapan firmalar verilmektedir. Son dört yılda bu işler Türk Tarih Kurumu Basımevine yaptırılmaktadır.

Bu uygulama Vakıf Resmî Senedinin 4 üncü maddesine uygundur.

4. Vakfın, amacı doğrultusunda harcayacağı gelirleri artırmak için para mevcutlarıyla veya vakfın malvarlığına dahil kıymetlerle bir şirkete katılması Millî Eğitim Vakfı Resmî Senedinin 4 üncü maddesinin (e) fıkrasıyla hükme bağlanmıştır.

Millî Eğitim Vakfı, özel okul işletmeciliği, okul donatımı, basım yayın işleri ile eğitim araç ve gereçlerinin alım ve satımını yapmakta olan Vaktaş A.Ş.’ne % 79, Çok Amaçlı Kartem A.Ş.’ne de % 30, 3766 hisse ile ortaktır.

5. Vakfın yaptığı tüm çalışmalar, millî eğitimimizin genel amaç ve temel ilkeleri ile eğitimde belirlediğimiz hedefler doğrultusunda Bakanlığımızla koordineli bir biçimde yürütülmektedir. Harcamaların tümü Bakanlığımızca bilinmekte ve güvenli bir biçimde yapılmaktadır.

Millî Eğitim Vakfı, Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi muafiyeti olan bir vakıf olması nedeniyle hem Maliye Bakanlığı hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince her yıl denetlendiği gibi Vakıf Resmî Senedine göre oluşturulan Denetleme Kurulunca da denetlenmektedir.

6. Vakfın yeni genel merkez binasının ve özellikle de yönetici odalarının lüks bir biçimde donatılıp döşendiği iddiası gerçek değildir. Anılan bina, eski eşyalar da kullanılarak hizmetin gerektirdiği malzeme ile donatılmıştır. Lüks olarak nitelenen halılar 1981 yılında vakfa bağışlanmıştır.

7. Millî Eğitim Vakfı tarafından Ankara, İstanbul ve İzmir’de yaptırılan özel okullar;

– Astronomik rakamlara ulaşan özel okul ücretlerini kısmen de olsa aşağıya çekerek orta halli aile çocuklarına da özel okullarda okuma olanağı sağlama,

– Eğitimde niteliği yükseltmek için rekabet ortamı yaratma,

– Vakıf Senedindeki işlevi yerine getirebilmek için ek kaynak yaratma amacına yöneliktir.

Bu okullarda 150 fakir ve başarılı öğrenci ücretsiz olarak okutulmaktadır.

Ankara ve İzmir’deki okullara eski iki sayın Bakanın ismi, istekleri ile değil, Vakıf Yönetim Kurulu kararı ile verilmiştir.

8. Vakfın tüm il ve ilçelerde şubesi bulunmaktadır. Benzeri kuruluşlarda olduğu gibi vakfın etkinlikleri konusunda bunları bilgilendirmek, ayrıca eğitimdeki gelişmelerden haberdar kılmak amacıyla üç ayda bir “Millî Eğitim Vakfı Dergisi” adıyla bir dergi yayınlanmaktadır. Otuziki sayfadan oluşan bir derginin maliyeti 50 500 TL’dir. Basım bedeli de, çeşitli kurum ve kuruluşlarından alınan reklam gelirlerinden karşılanmaktadır.

9. Vakfın, okulları ve öğrencileri sömürmesi söz konusu değildir ve olmaz da. Tam tersine vakıf, okulların gereksinimlerinin karşılanmasına katkıda bulunmakta, binlerce öğrenciye de burs vermektedir.

İkinci soruya verilen cevapta görüleceği üzere vakfın gelirlerinde, son yıllarda azalma olmamış, bilakis önemli miktarda artış sağlanmıştır.

10. Millî Eğitim Vakfı 903 sayılı Kanuna göre kurulmuş olup, yönetim kuruluna kimlerin, hangi koşullarda seçileceği Vakıf Resmî Senedinde açık ve seçik bir biçimde belirtilmiştir. Genel kurul üyesi olan Bakanlık üst düzey yöneticilerinin vakıf yönetiminde görev almalarını yasaklayan bir hüküm yoktur. Yönetim Kurulu üyeleri, genel kurulun hür iradesiyle seçilmektedir.

Kaldı ki her tür ve kademedeki eğitim kurumlarında eğitim ve öğretimin, toplum ve kişilerin ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılayacak nicelik ve niteliğe ulaşması için maddî ve manevî katkıda bulunmak amacıyla vakfın yönetiminde Bakanlık üst düzey yöneticilerinin görev almaları, Vakıf ile Bakanlık arasında koordinasyonun sağlanması, bütçe olanaklarıyla karşılanamayan eğitim gereksinimlerinin vakfın kaynaklarıyla yerine getirilebilmesi açısından son derece yararlı olmaktadır.

Ayrıca, eğitimimizin yapısını ve dokusunu tanıyan gereksinimlerini çok iyi bilen emekli eğitimcilerin birikim ve deneyimlerinden yararlanılmak üzere vakıfta çalışmaları normal karşılanmalıdır.

11. Vakfın çalışmalarında hiçbir aksaklık ve eksiklik yoktur. Vakıf Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri, hizmeti fahrî olarak büyük bir özveriyle ve özenle yürütmektedirler.

12. Millî Eğitim Vakfı kuruluşundan bugüne değin geçen 16 yılda;

– 105 okul, 3 öğrenci yurdu yaptırarak Bakanlığa devretmiş, çok sayıda okulun tamamlanmasına da katkıda bulunmuştur.

– Okul yapımı için 112 gayri menkulünü de Bakanlığa devretmiştir.

– Son iki yılda 1 200 derslik donatmış olup, şimdi de 8 yıllık kesintisiz ilköğretim uygulamasına katkıda bulunmak üzere her biri 20 öğrenci sırası, 1 yazı tahtası, 1 öğretmen kürsüsü ve sandalyesinden oluşan 1 300 dersliği donatmaktadır.

– 77 öğretmen evini tümüyle veya eksikliklerini tamamlamak suretiyle donatarak öğretmenlerimizin hizmetine sunmuştur.

– Teröristlerce şehit edilen her öğretmenimizin yasal mirasçılarına 250 milyon TL. yardımda bulunmuştur. (Toplam 37 milyar TL.)

– Her türlü eğitim öğretim giderleri vakıfça karşılanmak üzere 27 şehit çocuğu özel okullarımızda okutulmaktadır.

– Ortaöğrenim yapma olanağı olmayan kırsal kesimdeki 800 fakir öğrencinin tüm giderleri vakıfça karşılanmak suretiyle öğrenimleri tamamlatılmış, aynı durumdaki 250 öğrencinin aynı koşullarda öğrenimleri sürdürülmektedir.

– 6 500 ortaöğrenim öğrencisi burs vererek okutmuş, halen 4 000 ortaöğrenim öğrencisine ayda 2 milyon TL. karşılıksız burs verilmektedir. 1 000’i öğretmen ve Bakanlık mensubu çocuğu ile 200’ü de fakir ve başarılı olmak üzere toplam 1 200 yüksek öğrenim öğrencisine ayda 5 milyon TL. karşılıksız burs verilmektedir.

– Çok sayıda öğretmen ile eğitim personeli ve bunların çocuklarının, bütçe olanaklarıyla karşılanamayan sağlık giderlerine katkıda bulunulmaktadır.

– Cumhuriyetin kuruluşunun 75 inci yıldönümü nedeniyle eğitim kurumlarımıza 10 000 Türk Bayrağı gönderilmesi kararlaştırılmıştır.

– Vakfın 165 gayrimenkul 755 218 487 000 TL. nakit mevcudu vardır. Nakdin büyük bir bölümünün öğretmen evleri ile okulların donatımında kullanılması planlanmıştır.

Arz ederim.

 

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4647)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere TBMM Başkanına yönetilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Şubesinde 4/3 derecede ve 650 ek göstergede görev yapmakta iken 12.9.1997 Cuma günü 1 inci derece 6 100 ek göstergeli TBMM Genel Sekreterliği Müşaviri kadrosuna atanan ve 16.9.1997 Salı günü emekli olan Şölen Başköylü (Basa) hakkında Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın yazılı soru önergelerine TBMM Başkanlığının ve Maliye Bakanlığının cevapları ışığında:

1. Kurumu zarara uğratan Şölen Başköylü (Basa) ile ilgili olarak T.C. Emekli Sandığınca kurum adına ödenen emekli ikramiyesi TBMM’den tahsil edilmiş midir?

2. TBMM’yi zarara uğratan Şölen Başköylü (Basa) ile işleme dahil olanlardan zarar müştereken ve müteselsilen tazmin ettirilecek midir?

3. Benzer işlemler suretiyle TBMM’den emekli olan başkaca kişiler kimlerdir? Bunların emeklilik statülerinde ne gibi değişiklikler olmuştur? Statü değişiklikleri suretiyle kişiler ne kazanmış, kamu kurumları ise ne kaybetmiştir?

4. Uğranılan zarar miktarı nedir ve zararlar tazmin edilecek midir?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 15.4.1998 Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Kan. Kar. Md. : Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4647-11837/29152

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

İlgi : 18.3.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap 1. Şölen Başköyle (Basa) ile ilgili olarak, T.C. Emekli Sandığınca Kurum adına ödenen emekli ikramiyesi karşılığı herhangi bir ödeme bugüne kadar Kurumumuzdan talep edilmemiştir. Söz konusu ödemenin şekli; 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun değişik EK 20 nci maddesi ile belirlenmiştir ve uygulama, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne aittir. Bu ve benzeri ödemeler Carî Yıl Bütçelerinin 950 Sosyal Transferler ayrıntı kodundan karşılanmaktadır.

Cevap 2. Bu konuda, Maliye Bakanlığınca Kurumumuza yazılan yazılarda, bu tür uygulamaların iptalinin olanaklı olup olmadığına ilişkin çalışmaların sürdürüldüğü, bu şekilde atamaların Hükümetlerince de tespit edildiği ve 1998 Malî Yılı Bütçe Kanununa (Madde 53-b) önlem olarak madde konulduğu, konuya köklü bir çözüm getirilebilmesi için ilgili kanunlarda değişiklik yapılması çalışmalarının da başlatıldığı ifade edilmektedir.

Bu nedenle, Başkanlığımızca Maliye Bakanlığına yazılan 31 Mart 1998 tarih ve 2912 sayılı yazıda da belirtildiği üzere, bu konuda yapılabilecek işlemler için, ilgili Bakanlıkça başlatılan çalışmaların sonucu beklenmektedir.

Cevap 3. Benzer işlemler nedeniyle, 1996 ve 1997 yıllarında Kurumumuz kadrolarından emekli olan kimselerin, eski durumları ile Kurumumuzdan emekli edildikleri kadro, unvan ve ek göstergelerini gösterir bir cetvel ilişikte sunulmuştur.

Cevap 4. Yapılan bu işlemler sonucu, kişilerin emeklilik durumlarında meydana gelen kişisel kazanç ve kurumsal kayıpların tespiti ile bu miktarların ilgililerden geri alınıp alınamayacağı, Maliye Bakanlığınca sürdürülen çalışmaların sonuçlanmasından ve Başkanlığımızca bildirilmesinden sonra mümkün olabilecektir.

 

1996 ve 1997 Yıllarında Kurum Dışından Atanarak, Belli Bir Süre Sonra Emekliye Ayrılan

Personele Ait Liste

(Merkez)

Derece ve TBMM’ye Atandığı Derece ve Ek Göreve Emekli Olduğu

Sıra No. Adı Soyadı Geldiği Kurum ve Unvanı Ek Göstergesi Unvan Göstergesi Başladığı Tarih Tarih

1 Sadettin Nurgün Dışişleri B. Şube Müdürü 1 + 4 800 Başkan Müşaviri 1 + 6 400 3.6.1996 19.8.1996

2 A. Teoman Güner – 1 + 6 400 Başkan Müşaviri 1 + 7 000 2.7.1996 16.7.1996

Diyanet İşleri Bşk. İmam-

3 Ali Sarıoğlu Hatibi 2 + 1 100 Memur 2 + 3 000 2.8.1996 16.8.1996

Millî Eğitim Bakanlığı

4 Güneş Akçabozan Resim-İş Öğretmeni 1 + 3 000 Müşavir 1 + 6 100 14.8.1997 18.8.1997

Millî Eğitim Bakanlığı

5 Behice Göğüsger Bakanlık Müşaviri 1 + 3 600 Başkan Müşaviri 1 + 6 400 6.1.1997 16.1.1997

6 Mehmet Biçer PTT Meclis Şubesi Müdürü 2 + 1 100 Müşavir 1 + 6 100 15.5.1997 16.7.1997

7 Mehmet Umdu TCDD İşl. Gn. Md. Müşaviri 1 + 3 600 Başkan Müşaviri 1 + 6 400 11.7.1997 16.7.1997

Tarım ve Köyişleri Bak.

8 Ayşe İsabetli Pers. Gn. Md. Şefi 5 Şef 2 + 4 800 14.7.1997 16.7.1997

T.C. Ziraat Bankası Gn. Md.

9 Şölen Başköylü Memuru 4 + 650 Müşavir 1 + 6 100 12.9.1997 16.9.1997

 

 

 

birleşim 77’nin sonu