DÖNEM : 20 CİLT : 48 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

68 inci Birleşim

18 . 3 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — TBMM Başkanvekili Yasin Hatipoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2. —Ankara Milletvekili Ağâh Oktay Güner’in, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

3. —Afyon Milletvekili Osman Hazer’in, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. —Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 33 arkadaşının, rejim tartışmaları konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/21)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1374)

V. —ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin ANAP, DSPve DTP Gruplarının müşterek önerisi

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/751)

2.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/753)

3.—Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/757)

4.—Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758)

5.—Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa 1 inci ve 2 nci organize sanayi bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/764)

6. —Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Batı Çalışma Grubunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/765)

7. —Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Türkiye’nin ABD’de tanıtımı işinin verildiği firmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/770)

8.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, verem hastalıkları ile mücadelede alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/771)

9.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Tasarrufu Teşvik Fonunda toplanan paralara ve KİT’lerde geçici olarak çalışan memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/772)

10.—Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt’te sağlık personeli alımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/773)

11.—Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya-Venedik feribot seferlerinin iptal edilmesinin nedenine ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/774)

12.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitime katkı payı olarak toplanan kaynağın miktarına ve kullanımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/775)

13.—Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya’ya ikinci bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/776)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın, Niğde -Bor -Havuzlu Köyünde karbondioksit gazı çıkarmak amacıyla yapılan çalışmaların çevreyi kirlettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4400)

2.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, bir Yargıtay üyesi hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4403)

3.—Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yurt dışındaki vatandaşların oy kullanmalarına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4482)

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. —Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553)

I.—GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Şırnak İli ve ilçelerinde sürekli olarak devam ettiği iddia edilen elektrik kesintileriyle ilgili gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım,

Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Eyüp Aşık,

Konya Milletvekili Abdullah Gencer’in, Türkiye’nin tarımsal sulama politikasıyla ilgili gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar,

Cevap verdiler.

Genel Kurulu ziyaret eden Arnavutluk Meclis Başkanı Skender Gjinushi ve beraberindeki Parlamento Heyetine Başkanlıkça “Hoş Geldiniz” denildi.

Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez’in,

Gürcistan Cumhuriyetine gidecek olan :

Başbakan Mesut Yılmaz’a, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in,

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın,

İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’na, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun,

Devlet Bakanı Eyüp Aşık’a, Devlet Bakanı BurhanKara’nın,

Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’e, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in,

Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’na, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’e, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin,

İsviçre’ye gidecek olan Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’e, Devlet Bakanı HasanHüsamettin Özkan’ın,

Katar’a gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri,

Fazilet Partisi Grubunca;

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinde,

Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilâtı Parlamenter Asamblesinde,

Demokratik Sol Partisi Grubunca;

Kuzey Atlantik Asamblesinde,

Türkiye ATKarma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında,

TBMM’yi temsil edecek grubu oluşturmak üzere gösterilen adaylara ilişkin Başkanlık tezkereleri ile,

Anayasa Komisyonunda boş bulunan Kâtip Üyeliğe Karabük Milletvekili Hayrettin Dilekcan’ın seçildiğine ilişkin Anayasa Komisyonu Başkanlığı tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları iddialarını araştırmak amacıyla kurulmuş bulunan (10/22) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; Komisyona, daha önce kendisine verilen üç aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, 1 aylık kesin süre verildiği açıklandı.

Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın, 12-13 Şubat 1998 tarihleri arasında Ukrayna’ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresinin,

Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması (2/286),

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, YüksekÖğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi (2/184),

Hakkında Kanun Teklifinin,İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edildiği açıklandı.

Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün (3/309) (S. Sayısı :559),

İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in (3/987) (S. Sayısı :560),

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın (3/967) (S. Sayısı :561),

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın (3/1051) (S. Sayısı :562),

Mardin Milletvekili Mahmut Duyan’ın (3/842) (S. Sayısı :563),

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın (3/227) (S. Sayısı :564)

İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in (3/1071) (S. Sayısı :565),

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un (3/1049) (S. Sayısı :566),

Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun (3/992) (S. Sayısı :567),

Hatay Milletvekili Hüseyin Yayla’nın (3/850) (S. Sayısı :570),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığına ve haklarındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği bildirildi.

Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşının, görevlendirme ve atamalarda usulsüz ve partizanca uygulamalar yaparak ülkede gerginlik ve huzursuzluğa yol açtığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/14) gündeme alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

İstanbul Milletvekili Musatafa Baş ve 70 arkadaşı ile Kırklareli Milletvekili İrfan Gürpınar ve 23 arkadaşının, Kosova’daki son gelişmeler konusunda açılması kabul edilen genel görüşme (8/19, 20) tamamlandı ve,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Kosova’daki gelişmeleri endişeyle takip etmekte olup bu saldırıları şiddetle kınadığına; Türk Ulusunun tarihi paylaştığı Balkan uluslarıyla daima yakın dostluk ve iyi komşuluk ilişkileri içinde olduğuna; Kosova sorununun en kısa zamanda, Kosova’da yaşayan Arnavutlar, Sırplar ve Türkler dahil bütün unsurların tarih içinde kazanılmış haklarına saygı esasına dayalı olarak Birleşmiş Milletler ile AGİTilkeleri doğrultusunda ve taraflar arasında yapılacak görüşmelerle çözülmesinin Türk Halkının en samimî arzusu olduğuna; Kosova bunalımının barışçı yöntemlerle ve zaman yitirilmeksizin aşılabilmesi için gerekli ilk adımların atılmasının taraflara düşen tarihî bir sorumluluk olduğuna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bölge barış ve insanlık bakımından, dünya parlamentoların, tutum almaya, bir katliam önlemede etkili olmaya davet etmekte olduğuna; Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, çözüme yönelik uluslararası girişimleri aktif olarak desteklemeye devam etmesi gereğine; Kosova’da çözümün ilk ve temel koşulunun, kan dökülmesine derhal son verilmesi olduğuna; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Kosova sorununun doğrudan taraflar olan Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova halkının temsilcilerini, bunalımın bir an önce aşılması için gerekli siyasî gerçekçilik, cesaret ve olgunluğu göstermeye önemle davet etmekte olduğuna ilişkin TBMM’de grubu bulunan siyasî parti temsilcilerince müştereken imzalanan ortak deklarasyon Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Mart 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.53’te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Haluk Yıldız Ali Günaydın

Kastamonu Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II.—GELEN KÂĞITLAR

18.3.1998 ÇARŞAMBA No. :102

Tasarı

1.—Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/737) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :18.3.1998)

Genel Görüşme Önergesi

1.—Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 33 arkadaşının, rejim tartışmaları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/2) (Başkanlığa geliş tarihi :18.3.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

18 Mart 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşimini açıyorum.

III. — Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın üyelerin, Genel Kurul salonunda hazır bulunduklarını yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — TBMM Başkanvekili Yasin Hatiboğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Gündemimize geçmeden önce, gündemdışı söz talepleri vardır. Tabiî, günün önemi dolayısıyla, 18 Mart 1915'ten 18 Mart 1998'e, 83 yıllık seyir defterimizde, bu gelişin ne ifade ettiğini, gündemdışı söz talebinde bulunan arkadaşlarım, Yüce Kurula arz edecekler. Özellikle, şehitlerimize, Bedir'den günümüze tüm şehitlerin ruhlarına, elbette, Fatihalar gönderiyoruz. Şehitlerinin kadrini bilmeyen insanlar, şehitlerinin şehit oldukları anlamı ve manayı kavrayamayan toplumlar, Allah göstermesin, ihtiyaç hâsıl olduğunda, şehit olmaya insan bulamazlar. Onun için, şehitlerin kadrini bilmemiz lazım.

17 Mart 1915 tarihinde, Churchill, Çanakkale önlerinde bulunan donanma komutanına bir telgraf gönderiyor "yarın, İstanbul'u fetheden kumandan olmakla kalmayacak; fakat, dünya tarihinde de şükranla anılacaksınız" diyor ve "siper et göğsünü, dursun bu hayâsızca akın" dizesinin manasını ve mefhumunu kavrayıp, muktezasını yerine getiren şühedamızı aşması mümkün olmayan İngiliz ve Fransız ittifakı, arkalarına bile bakma fırsatı bulmadan defedilmişlerdir.

Şehitlerimizin her birinin miğferi kalbura dönmüş; hatta, karşılıklı çapraz ateş altında kalan şehitlerimizin üzerinden vızıldayan mermi çekirdeklerinin birbiriyle kavuştuğu, buluştuğu; hatta, çekirdeğin kovanı öptüğü noktada şehidin canını verirken neyi kastettiğini, neyi hedeflediğini anlamak bizim için çok zarurîdir. Bunu anlayamadığımız takdirde, gelecek nesillerimize müemmen bir ülke bırakmamız mümkün olmaz. Âkif, bunu en güzel söyleyenlerden, en güzel ödülün yolunu gösterenlerdendir; diyor ki:

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. (Alkışlar)

Evet, en güzel melce, en güzel sığınak, en arzu edilen yer orası Âkif'in gösterişiyle şehitler için, şehitlerin hedeflediği hedefe ulaşma çabası için. Ben, bütün şühedamızı, Çanakkale'nin her neferini, her komutanını, Kuvayı Milliye ruhunu tarihe nakşeden o insanları, komutanından neferine kadar rahmetle anıyorum ve Yüce Heyetimize saygılar sunuyorum; Âkifimizin dediği gibi, Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırma zaruretini göstermesin. (Alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Evet, şimdi, sırasıyla, Sayın Saffet Arıkan Bedük, 18 Mart münasebetiyle görüşlerini ve hissiyatını ifade etmek üzere... Tabiî, Naci Terzi Beyefendi, bu konuda bir söz talep etmişti; ancak, bir gruptan iki sayın üyeye söz vermek uygun olmayacaktı bu önemli günde; istedik ki, arzu eden her grubumuz, hissiyatını ifade etsin.

Sayın Bedük, siz buyurun şimdi.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, size ve değerli milletvekilimiz Naci Terzi Beye teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü nedeniyle, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve özellikle, bu millî iradenin kubbesi altında, bizi biz yapan, bizi vatan yapan, bu ülkeyi bize emanet eden şehitlerimizi ve gazilerimizi, rahmetle ve minnetle anıyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Şair Mehmet Âkif'in "Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi" dizeleri, Çanakkale Savaşının en güzel anlatımını ortaya koyuyor. Bugün, Türk tarihine altın sayfalarla yazılmış; bir milletin, hürriyet ve bağımsızlık uğruna nasıl mücadele vermesi gerektiğini en güzel şekliyle dünyaya göstermiş olduğu gündür. Bugün, Büyük Önder Atatürk'ün, bütün Mehmetçiklerimizle birlikte, bir milleti millet yapan tüm unsurlarıyla birlikte, özellikle, vatanı vatan yapan, milleti millet yapan unsurların ne olduğunun dünyaya gösterildiği gündür. Bugün, bir toprak parçası için değil, bir vatan için, bütün bir neslin, bütün bir milletin nasıl mücadele etmesi gerektiğinin gösterildiği gündür. Şairin dediği gibi "Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor/ Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor." Çanakkale'yi geçmek isteyen yedi düvel üzerimize çullanmıştı; ancak, hasta adam olarak gördükleri bir milletin, bu mana ruhuyla, bu anlayış içerisinde yaptığı mücadeleyi dünya tarihi altın sayfalarla ifade etmektedir.

Bu necip millet, Çanakkale Savaşında 253 bin şehit vermiştir. Bu 253 bin şehidin hepsinin tek bir hedefi vardır; vatan, millet ve bayrak. O tarihlerde, eğer, Çanakkale Savaşı mutlu bir sonla neticelenmemiş olsaydı ve yine, o tarihte millet, gerçek anlamıyla şahlanmamış olsaydı, düşman İstanbul'a girecek ve böylece Türkiye Cumhuriyeti, belki, bu noktalarda olmayacak ve gelmeyecekti.

Vatan, namus ve din müdafaasının tankla ve topla değil, imanla, kanla, canla yapılabileceğini bütün dünyaya bir kere daha ispat etmişiz. O nedenle, Çanakkale destanını doğru okumak, doğru anlamak ve gerekirse Türk insanının nasıl bir iman yüklü olduğunu çok iyi bilmek gerekir. Daha hiçbir silah icat edilmedi ki iman gücü kadar... Çanakkale Zaferindeki en büyük silah, iman gücüdür, inançtır. Orada top yoktu, orada silah da adamakıllı yoktu; ama, orada, Türk askerinde bir iman vardı, bir azim vardı, vatan anlayışı vardı, millet anlayışı ve şuuru vardı. İşte, bu nedenledir ki, Çanakkale Zaferini bütün dünya tarihiyle birlikte askerî tarihler de çok farklı bir şekilde değerlendirmektedirler. Bir taraftan, Rusya ile birlikte Birinci Cihan Harbinin başlangıcı ve onunla birlikte, özellikle Anadolu'ya yayılma istikameti ve gayretine karşı, Türk Milletinin şahlanmasını çok iyi değerlendirmek gerektiği kanaatindeyiz.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu savaşlar sırasında, özellikle "silahım yok" denildiği zaman, ona "silahın olmayabilir; ben, sana bu harbi başarmayı değil, ölmeyi emrettim" diyen bir zihniyetin, özellikle bir kumandanın eşsiz askerî dehasının en güzel şekilde gerçekleştirildiği bir zafer gününü yaşıyoruz. Onun içindir ki, Türk tarihi, Çanakkale harplerini ve Çanakkale Zaferini her zaman minnetle anacak ve gelecek nesillere de örnek bir tarih, örnek bir olay olarak aksettirecek ve bu anlayış içerisinde de 21 inci Asırda, nasıl geçmişte vatanı vatan yapmak için yapmış olduğumuz mücadele bugün ibretle ve gururla anılıyorsa, gelecekte de bu ülkenin kalkınması için millî birlik ve beraberliğimizi aynı anlayış içerisinde sağlayacak ve bu ülkenin kalkınmasını gerçekleştirecek ve diğer ülkelerle mücadele etmede başarılı olacağımız inancını taşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Bu anlayış içerisinde, sözlerimin sonunda, şehitlerimizi ve gazilerimizi, cephedeki ve cephe gerisindeki tüm isimsiz kahramanları bir kez daha minnetle anıyorum; Allah, cümlesine gani gani rahmet eylesin ve başta Atatürk olmak üzere, bütün Mehmetçiklerimize, minnetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bedük, teşekkür ediyorum.

2. —Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Sayın Agâh Oktay Güner, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Yüce Meclisimizde bize -5 dakika olsun- bu konuşma imkânını veren Sayın Başkana öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Gönül arzu ederdi ki, geçmiş yıllarda kurduğumuz güzel bir gelenek bu yıl da devam etsin ve Sayın Kültür Bakanı, hem İstiklal Marşının kabulü gününde, hem Çanakkale Zaferi gününde konuşarak gruplara 20'şer dakika konuşma imkânı açsın. Bu öylesine büyük bir zafer ve öylesine büyük bir gündür ki, 5 dakika içerisinde bu büyüklüğü anlatırken söyleyeceğimiz ilk söz -daha önce güzelce ifade edildi- bu zaferin eşsiz kahramanlarına, şehitlerine, gazilerine, Cenabı Allah'tan sonsuz rahmetler dilemektir.

Değerli arkadaşlarım, bir tarihî gerçeği bu vesileyle huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Çanakkale Savaşıyla ilgili olarak her gün yeni bir araştırma yayımlanıyor. Bunlardan birisinde, Çanakkale'ye taarruzun, bugüne kadar zannedildiği gibi, yalnızca Rusya tarafından değil, özellikle Yunanistan tarafından istendiği ortaya çıkıyor. 19 Ağustos 1914 tarihinde, daha Osmanlı Devleti tarafsızken, Yunanlılar, Balkan Harbinde ele geçirdikleri adaları daha güçlü bir biçimde hâkimiyetleri altına alabilmek için İngilizlerden bu talepte bulunuyorlar.

Aziz kardeşlerim, 1071'de Malazgirt Meydan Muharebesini kazanıyoruz. Romanyalı diplomat R. Guvera'nın "Le Cent Projets Sur Lepartage de l'Empire Ottoman" adlı eserinde belirttiği üzere, 1072'de Roma Konsülü toplanıyor ve "mutlaka, Türkler Anadolu'dan atılmalıdır" kararı alınıyor. Bu karar, kademeli bir biçimde uygulanmıştır ve tarihin muhtelif devirlerinde, kuzey komşumuz Rusya, ikiyüz yıl süren bir macerayla, her onbeş yılda bir bizimle harp ederek boğazları ele geçirmek istemiş; İngiltere, 1807'de Amiral Ducwort komutasındaki filoyla Çanakkale'yi zorlamış, hezimete uğramış ve 1912'de, İtalyanlar, Trablusgarp Savaşı sırasında 27 parçalık bir donanmayla Çanakkale'ye gelmişler ve hezimeti tatmışlardır.

Müttefik donanması Çanakkale önüne geldiği zaman,27 bataryamızda 200 top bulunuyordu. Fevkalade iyi eğitim görmüş birlikler, Esat Paşa ve kardeşi Vehbi Paşanın komutasındaydı. Bu iki değerli kardeş komutan, ömürleri harp meydanında geçmiş ve savunmanın bütün tertibatını almışlardı. Çok ciddî, fevkalade fedakâr, İntibah ve Nusret Mayın Gemileri, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığının emrindeydi.

Çanakkale'de hedef neydi: Almanya ile Osmanlı Devletinin irtibatını kesmek, Rusya'nın muhtaç olduğu malzemeyi göndermek, Rusya'daki insan gücünden faydalanmak, Arap memleketlerindeki isyancılara kuvvet vermek ve savaşı, İngiltere'nin lehine bitirmek.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın en çetin muharebeleri burada cereyan etmiştir veya en çetin muharebelerinden biri. 500 bin asker indiren müttefik donanması, her biri, 18'i ağır top olmak üzere 30 civarında topa sahip olan yüzen zırhlı teknelerle boğaza yüklenmişler ve boğazı, kesinlikle deniz yolundan aşacakları yolundaki kararı tatbik mevkiine koymuşlardır.

Araştırmalar şunu gösteriyor: Yedibuçuk saat boyunca, yalnızca İngiliz gemilerinden bizim mevzilerimize 3 344 top mermisi atılıyor...

Sevgili Bakanım, bu sözlerimin, herhalde sizi de ilgilendirmesi gerekirdi...

3 344 ağır top mermisi atılmasına rağmen, Türk topçuları da, sekiz saat boyunca susmamış ve karşılık vermekte tereddüt etmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güner...

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Muharebenin daha ileri safhalarında, bu topçumuzun göstermiş olduğu akıl üstü kahramanlıklar bugün bile hayretle yâd edilmekte, 277 kiloluk mermiyi tek başına sırtlayan Seyit Aliler, milletin hafızasında canlı durmaktadır.

Çanakkale savaşlarında deniz yolunda mağlup olanlar, donanmalarını kaybedenler kara savaşını denediler. Kara savaşının dünya askerlik tarihine hediyesi, Conkbayırı'dır ve Yarbay Mustafa Kemal'dir. Biraz önce burada ifade edildi; "Ben, size, taarruz etmeyi değil ölmeyi emrediyorum."

Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal, Çanakkale hatıralarında, aynen şöyle söylüyor: "Ön saftaki askerler, birkaç dakika sonra, kesinlikle şehit düşecek. İkinci saftakiler, soğukkanlılıkla gelişmeyi takip ediyor. Kur'an bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor, bilmeyenler dua mırıldanıyordu. Türk askerinin ruhundaki direnç gücünün sırrını ve kahramanlığı Çanakkale'de anladım."

Huzurunuza güncel bir konuyu getiriyorum. Mustafa Kemal Atatürk'e hayran olmak; ama, onu yetiştiren kültür değerlerine bigâne ve ilgisiz kalmak bize hiçbir şey kazandırmaz. Mustafa Kemal'i yetiştiren büyük kültürü, çok iyi anlamak zorundayız. Henüz, Atatürk'ün Türkçesini aşan, ondan daha güzel Türkçe konuşan bir devlet adamını bu kürsülere çıkaramadık ve Atatürk'ün ruhundaki, kendi milletinin büyüklüğüne, imanına, inancına olan derinliği idrak eden bir dehayı da, henüz millet hayatına getiremedik. Bugün, Türkiye'deki büyük sıkıntıların temelinde, yakın tarihimizi ciddî bir biçimde bilmemenin ve onu araştırmaktan geçtim, bu tarih konuşulduğu zaman susacak kadar, dinleyecek kadar sabırlı olmamanın hazin fukaralığı vardır. Dileyelim ki, en kısa zamanda, doğru tarihle, bu büyük zaferlerin şuuruna erelim.

Hepsine sonsuz rahmet, sonsuz Fatihalar olsun.

Yüce milletimizin geleceğinin, zafer sırlarıyla aydınlık olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güner, teşekkür ediyorum.

3. —Afyon Milletvekili Osman Hazer’in, 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle günün anlam ve önemine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Üçüncü konuşmacı arkadaşım Sayın Osman Hazer.

Sayın Hazer, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları başında izleyen kıymetli vatandaşlarımız; Çanakkale Zaferinin 83 üncü yıldönümü münasebetiyle, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan evvel, Çanakkale Zaferinde şehit olmuş tüm atalarımızı yâd ediyorum, Fatihalar gönderiyorum, rahmetle anıyorum.

1354 yılında, Gelibolu Yarımadasının fethedilmesi ve arkasından başlatılan fütuhatla, Çanakkale Boğazı tamamen Türk egemenliğine girmiş ve bu tarihten itibaren de Türk boğazı olarak kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı başlarken, Türkiye, Balkan Savaşından yeni çıkmış ve bugünkü Trakya sınırımıza kadar, Doğu Trakya'nın büyük bir kısmı dahil, bütün Balkanları kaybetmişti; ordu, yorgun ve yıpranmıştı. Kısacası, Türkiye, yeni bir savaşa hazır görünmüyordu. Bu sebeple, başlangıçta, Birinci Dünya Savaşının dışında kalmaya epeyce gayret göstermişse de, Türkiye'nin jeopolitik durumu, Avrupa devletlerinin Türkiye'yi paylaşma planları ve Almanya'nın baskıları, Osmanlı İmparatorluğunu savaşın içine sürüklemiştir.

Birinci Dünya Savaşında, Türkiye, 4 ordu halinde gruplanmış 40 tümenle, Sina, Filistin, Suriye harekât alanında ve Irak'ta İngilizlerle, Kafkaslarda ise Ruslarla savaşmaya başlamıştır.

27 Aralık 1914'te, Sarıkamış'ta Ruslara karşı yapılan taarruz ve 3 Şubat 1915'te, Süveyş Kanalında İngilizlere karşı yapılan harekât, Rusları ve İngilizleri endişelendirdi. Bunun üzerine, itilaf devletlerinden, Türklere karşı karadan ve denizden taarruza geçilmesi istendi. Böylece, 1914 yılı sonlarında başlayarak, 9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale savaşları başlamış oldu.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemine ilişkin zor günlerinde, onun egemen olduğu topraklardan pay almak isteyen emperyalist devletlerin, İstanbul'a ulaşmak için, birleşerek, dünyanın her yerinden topladıkları askerlerle saldırdıkları Çanakkale Boğazı'nda verilen muharebe, Türkiye'nin, dünyaya karşı kazandığı, tarihin kaydettiği en büyük savaşlardan birisidir. Çehreleri, dilleri ve renkleri değişik çeşitli milletlerden oluşan ordulara, milletimiz, topyekûn, kahramanca karşı koymuştur.

Millî Şairimiz Merhum Mehmet Âkif, Çanakkale şehitleri için yazdığı şiirde şöyle seslenmektedir:

"Yedi iklimi cihanın duruyor karşına da,

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...

Hani, tauna da züldür bu rezil istila!"

Çanakkale savaşlarını, dönemin en ileri teknolojisine sahip ülkelerine karşı, o gün, savaşlarda yarbay rütbesiyle görev yapan büyük lider Mustafa Kemal Atatürk'ün askerî dehasının, Türk Milletinin vatan sevgisi ve inancının zaferi olarak da ifade etmek mümkündür.

Atatürk, önce 19 uncu Tümen Komutanlığına verilmiş, girdiği muharebelerdeki başarısı nedeniyle Anafartalar Grup Komutanlığına getirilmiştir. Askerlikteki üstün yeteneği ve idaresinde bulunan askerlerdeki cevher ve cesareti iyi değerlendiren Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Zaferinde büyük payı olan bir kumandandır.

Bütün bunları, İngiliz birliklerinin kumandanı General Hamilton, muharebelerdeki başarısızlıklarını, İngiliz Harbiye Nezaretine sunduğu 17 Ağustos 1915 tarihli raporunda şöyle belirtiyordu: "Çok cesur muharebe eden, iyi sevk ve idare edilen asil Türk Ordusunun karşısında bulunuyoruz." Ayrıca, İngiliz Churchill, Çanakkale savaşlarından sonra teknoloji karşısında inancın ve insan gücünün zaferini ifade etmek için şu sözü söylemiştir: "Türkler, Çanakkale'yi zorlayan çağın en ileri tekniğine sahip güçler karşısında, âdeta bir kale gibi dikilmişlerdir."

18 Mart 1915'te Çanakkale'yi denizden geçemeyeceklerini anlayan itilaf devletleri, Boğazı koruyan tabyaları, karadan yapacakları harekâtlarla düşürmek amacıyla, Arıburnu, Seddülbahir ve Anafartalar cephelerinden saldırıya geçtilerse de başarılı olamadılar. Böylece, Türkler, meşhur "Çanakkale geçilmez" sözünü tarihe nakşetmiş oldular. Bütün bunlardan sonra, 18 Mart tarihi, Çanakkale Zaferinin yıldönümü olarak kutlanmaya başlanmış ve Çanakkale Zaferi, bağımsızlık mücadelesi veren tüm ülkelerin bağımsızlık güneşi olmuştur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN HAZER (Devamla) – Sayın milletvekilleri, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemde, üniversitelerimizde oynanmak istenen oyunlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz ki, 25 Ekim 1990 tarihinde çıkarılan bir kanunla, başörtülü eğitim yapılması konusu çözümlenmişti; fakat, nedendir bilinmez, bazı üniversite rektörlerimiz, başörtülü öğrencilerimizin eğitim ve öğretim hakkını ellerinden almaya çalışarak, geçici bir huzursuzluk ortamı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Dileğimiz, rektörlerimizin, bu huzursuzluğu bertaraf edecek kararları almaları ve bu uygulamadan vazgeçmeleridir.

Konuşmamı bağlarken, tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor ve bu konuşma hakkını bize tanıdığı için Sayın Başkana ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hazer, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. —Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 33 arkadaşının, rejim tartışmaları konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/21)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye, son günlerde ararejim tartışmalarına sahne olmaktadır. Demokratik rejimin geleceğine yönelik iddia, kuşku ve söylentiler de giderek yoğunlaşmaktadır.

Ülkemizin gündeminde tutulan bu konu, TBMM'nin varlık sebebi, işlevi ve saygınlığıyla doğrudan alakalıdır. O nedenle, bu iddia, kuşku ve söylentileri vuzuha kavuşturmak ve mümkünse son vermek için, bir genel görüşme açılmasında zaruret vardır.

Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddelerine göre işlem yapılmasını ve gereğini saygıyla arz ederiz. 16.3.1998

1. Cemil Çiçek (Ankara)

2. Recep Kırış (Kayseri)

3. Hanefi Çelik (Tokat)

4. Ali Coşkun (İstanbul)

5. Lütfi Yalman (Konya)

6. Ekrem Erdem (İstanbul)

7. Sabahattin Yıldız (Muş)

8. Orhan Kavuncu (Adana)

9. Muhammet Polat (Aydın)

10. Naci Terzi (Erzincan)

11. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

12. Feti Görür (Bolu)

13. Fethullah Erbaş (Van)

14. Mehmet Emin Aydınbaş (İçel)

15. Musa Uzunkaya (Samsun)

16. Abdullah Örnek (Yozgat)

17. Rıza Ulucak (Ankara)

18. Ömer Faruk Ekinci (Ankara)

19. Osman Hazer (Afyon)

20. Cafer Güneş (Kırşehir)

21. Metin Perli (Kütahya)

22. Ahmet Çelik (Adıyaman)

23. Ahmet Doğan (Adıyaman)

24. Abdullah Arslan (Tokat)

25. Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır)

26. Şinasi Yavuz (Erzurum)

27. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

28. Sabri Tekir (İzmir)

29. Memduh Büyükkılıç (Kayseri)

30. Ömer Naimi Barım (Elazığ)

31. Şaban Şevli (Van)

32. Fethi Acar (Kastamonu)

33. Hayrettin Dilekcan (Karabük)

34. Şaban Karataş (Ankara)

Gerekçe: Türkiye, bir süreden beri çok yönlü kriz yaşamaktadır. Bu ülkenin insanları her sabah yeni kâbuslarla uyanmakta, geleceğe olan güveni her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Bu kriz ve güvensizlik, giderek, Türkiye'yi, geri dönülmez, telafisi güç bir konuma sürüklemektedir. Siyasî kriz, nerede ise, devlet krizine, demokrasi krizine dönüşecektir.

Siyaset, siyaset yapması gerekenlerin değil, yapmamakla yükümlü olanların öncelikli uğraşı olmuştur. Siyasî kurumların, en başta, TBMM'nin, sorunları çözmede, siyasete ve demokrasiye sahip çıkmada yetersiz kaldığı hususunda genel bir kanaat hâsıl olmaktadır. Gazete manşetlerine ve haber bültenlerine yansıyan ararejim tartışmaları, demokrasinin askıya alınacağı yolundaki kuşku, iddia ve söylentiler, Türkiye'ye hem içerde hem de dışarıda büyük zararlar iras etmektedir.

Ne yazık ki, bu söylentilerin ve tartışmaların doğru olmadığı da, herkesi inandıracak bir üslupla söylenmemektedir. Bu konu, siyaset adamları arasında, iktidar ile muhalefet arasında taktik bir siyasî malzeme olarak kullanılmakta; işin özü, Türkiye'nin itibarını büyük ölçüde zedelediğinin yeterince kavranmadığı, geçmişin acı tecrübelerinden hiç ders alınmadığı sonucuna bizi ulaştırmaktadır.

TBMM'nin en öncelikli mesele olarak, bugün gelinen noktada demokrasinin neresinde olduğumuzun konuşulmasında, gündeme alınmasında acil zaruret vardır. Bu konuyu konuşmak, vuzuha kavuşturmak, ülkemiz, bundan böyle, her ne sebeple olursa olsun, hangi gerekçeye dayandırılmak istenirse istensin, demokrasidışı hiçbir yöntem ve yönetimi kabul etmeyeceğini, millet iradesi ve onun tecelligâhı olan TBMM iradesinin üstünde hiçbir irade ve gücü tanımayacağını açıkça belirtmesi gerekmektedir.

Bu, TBMM'nin varlık sebebidir. Millet iradesine sahip çıkamayan, onun gücünü herkese karşı koruyamayan bir parlamento, varlık sebebinden soyutlanan saygınlığından da çok şey kaybeder.

Demokrasinin geleceğini başka platformlarda beyanat konusu yapmak yerine, herkes, en evvel TBMM'nin zemininde konuşmalı, bütün farklılıklarımızı bir yana bırakarak, bu konudaki ittifakımızı, kararlılığımızı bir an evvel ortaya koymalıyız. Zaman aleyhimize çalışmaktadır. Bu çatı altındaki her parti ve herkes, tarih önünde demokrasi sınavından geçtiğini unutmamalıdır.

BAŞKAN – Önerge bilgilerinize sunulmuştur.

Bahse konu önerge, gündemde yerini alacak, genel görüşme açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; Divan Üyemiz okuyacak ve bilgilerinize arz edeceğiz:

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1374)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu; başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 18.03.1998 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmış, toplantıya 29 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Ayhan Fırat

Malatya

Kamu İktisadî Teşebbüsleri

Komisyonu Geçici Başkanı

Başkan : Mahmut Erdir (Eskişehir) 21 Oy

Başkanvekili : Nabi Poyraz (Ordu) 22 Oy

Sözcü : Ayhan Fırat (Malatya) 22 Oy

Kâtip : Veysel Candan (Konya) 21 Oy

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Demokrat Türkiye Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

V. —ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ve Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin ANAP, DSPve DTP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17 Mart 1998 Salı günü yapılan Danışma Kurulu toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından; Gruplarımızın aşağıdaki müşterek önerilerinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Uğur Aksöz Metin Bostancıoğlu

ANAP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Metin Işık

DTP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 59 uncu sırasında bulunan 30 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 104 üncü sırasında bulunan 208 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 218 inci sırasında bulunan 586 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 55 inci sırasında bulunan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 56 ncı sırasında bulunan 291 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 57 nci sırasında bulunan kanun tasarısının 12 nci sırasına, 58 inci sırasında bulunan 467 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 217 nci sırasında bulunan 585 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü sırasına, 180 inci sırasında bulunan 469 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 54 üncü sırasında bulunan 491 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ncı sırasına, 183 üncü sırasında bulunan 492 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 88 inci sırasında bulunan 67 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 188 inci sırasında bulunan 498 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 63 üncü sırasında bulunan 145 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 64 üncü sırasında bulunan 244 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 66 ncı sırasında bulunan 228 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 67 nci sırasında bulunan 251 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 68 inci sırasında bulunan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 195 inci sırasında bulunan 537 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına, 196 ncı sırasında bulunan 538 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı sırasına, 228 inci sırasında bulunan 587 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 27 nci sırasına, 138 inci sırasında bulunan 315 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 28 inci sırasına, 69 uncu sırasında bulunan 420 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 70 inci sırasında bulunan 414 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 30 uncu sırasına, 71 inci sırasında bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci sırasına, 61 inci sırasında bulunan 468 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci sırasına, 62 nci sırasında bulunan 274 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 33 üncü sırasına, 152 nci sırasında bulunan 341 sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü sırasına, 174 üncü sırasında bulunan 405 sıra sayılı kanun teklifinin 35 inci sırasına alınması önerilmiştir.

2 - Genel Kurulun, 18 Mart 1998 Çarşamba günü 15.00-19.00, 20.00-24.00, 19 Mart 1998 Perşembe, 20 Mart 1998 Cuma, 25 Mart 1998 Çarşamba, 26 Mart 1998 Perşembe, 27 Mart 1998 Cuma, 1 Nisan 1998 Çarşamba, 2 Nisan 1998 Perşembe ve 3 Nisan 1998 Cuma günleri de 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışarak kanun tasarı ve tekliflerini görüşmesi; 24 Mart 1998 ve 31 Mart 1998 Salı günleri de 19.00-24.00 saatleri arasında çalışmalara devam edilmesi ve bu çalışmalarda, uluslararası antlaşmaların (gündemdeki sıralarına göre) görüşülmesi; 18 Mart 1998, 25 Mart 1998 ve 1 Nisan 1998 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerilerle ilgili söz talebi var mı?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Aleyhinde mi lehinde mi?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Aleyhinde.

BAŞKAN – Aleyhinde, Sayın Kapusuz söz talebinde bulundular.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Fazilet Partisi olarak, elbette, Meclisin çalışmalarına katkı sağlamak için, elimizden gelen bütün gayretlerimizi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam ettireceğiz. Takdir edersiniz ki,elbette, Genel Kurulun, hükümetin birtakım önceliklerini göz önünde tutarak çalışmalarını yapması, doğal olanıdır; fakat, bu, gündemine almış olduğu birçok konuyla ve özellikle çalışma gün ve saatleriyle ilgili olarak, en azından bir konsensüsün meydana gelmesi, bir prensibin kabul edilmesi, çalışmaların verimini biraz daha artıracaktır.

Gündemdeki -sıralanmış olan- yeniden düzenlemeyle ilgili sıralanmış olan öncelikleri saygıyla karşılamak, mutlaka doğru olanı, doğal olanıdır; fakat, arkadaşlarımızın, bu çalışma gün ve saatleri konusunda, parlamentonun çalışma gerçeklerine uygun bir tarz getirmeleri gerekirdi. Yoksa, bugün için bu kararı buraya getirip Genel Kurul kararı şekline dönüştürdükten sonra devamı temin edilmeyip bu konular görüşülemeyecek, çalışmalar randımanlı bir şekilde yapılamayacaksa, o zaman, bunun getirilmesi, faydalı olmaktan daha çok, zararlı olmaya doğru gider.

Değerli arkadaşlar, gündemimize ve gündem değişikliğiyle ilgili taleplere dikkatle baktığımızda, şunları görmekteyiz: Her şeyden önce, gündemde, iki tane, yarım olarak bekleyen tasarı ve teklif var. Bunlar uzun zamandır beklemektedir. Bunlardan bir tanesi, hepinizin çok iddialı bir tarzda orta yere getirdiği, kamuoyunda konuştuğu; ama, daha sonra, birinci oylamasında bile hukuk kuralları çiğnenerek yarım bırakılan, gündemde tutulma gayretinde olunan dokunulmazlıklarla ilgili olanıdır. Bir diğeri de, komisyona çekilmiş olan bir başka konudur.

Değerli arkadaşlar, ocak ayının 7'sinden bugüne kadar yaklaşık iki aylık süre içerisinde, Parlamentonun gündemine, gündem değişikliğiyle ilgili tam 14 kez Danışma Kurulu veyahut da grup önerisi getirilmiştir. Düşünebiliyor musunuz, bugün işbaşında bulunan siyasî iktidar, birçok konuya çözüm aramak, çözüm bulmak amacıyla bazı gayretlere girdiği için, birtakım düzenlemeler getirdi. Bu düzenlemelerin 7 tanesi Danışma Kurulu önerisi şekline çevrilemediği için reddedildi, 6 tanesi kabul edildi, 1 tanesi de bugün görüşmekte olduğumuz taleptir ki, sonucu belirsizdir.

Şimdi, bugüne kadar kabul edilmiş grup önerilerinde veyahut da Danışma Kurulu önerilerinde, gündem sıralanmış, Genel Kurul karar vermiş; evet, bu oluşturulan, bu şekillendirilen gündeme göre çalışalım denmiş; ama, aradan bir iki gün geçmiş, iki gün arayla, bir başka öneriyle tekrar gelinmiş ve daha önce öne geçirilenler -uluslararası anlaşmalar mı dersiniz, kanun tasarı ve teklifleri mi dersiniz- bir sonraki öneriyle geriye bırakılmış. Şu anda da, önümüze, tekrar, yaklaşık iki haftalık, kapsamlı bir gündem sıralaması getiriyorsunuz. Getirmiş olduğunuz bu gündem sıralaması, daha önce öne almış olduklarınızı da, tekrar, geri plana itmektedir.

Şimdi, burada, Genel Kurul olarak, siyasî partilerimizin görevlendirmiş olduğu sorumlu milletvekilleri, bu hususta birtakım hazırlıklar yapmış, bu hazırlıkları eldeki gündeme göre yürüteceğiz, buna göre konuşacağız diye kendilerini motive etmiş, hazırlıklarını bu doğrultuda yapmıştır. Siz, bugüne kadar olanları itiyorsunuz, yeniden, çok kapsamlı bir gündem sıralaması getiriyorsunuz. Getirilen bu gündem sıralamasıyla ilgili olarak, arkadaşlarımız, tekrar görevlendirilecek ve bu görevlendirmeye göre tekrar bir hazırlığa girilecek... Kanaatim odur ki, ya bugün ya bugünden sonra, bu sıralamalar tekrar değiştirilecektir. Bu sefer, Genel Kurul, âdeta, grupların veyahut da hükümetin arzularıyla hareket eden, bir önce aldığı kararı bir sonraki kararıyla nakzeden bir konuma düşürülmüş oluyor. Buna kimsenin hakkı yok; doğru da bulmuyoruz. Ancak, çalışmalarımızda, gruplararası mutabakat sağlama konusunda, istenilen sonuç olmadı.

Getirilen önerilere şöyle bir bakıyoruz; cuma günleri de dahil olmak kaydıyla, 13.00-19.00 ve 20.00-24.00 saatleri arasını, çalışma saati olarak belirliyorsunuz. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ki, normal çalışma günlerinin dışında -salı, çarşamba ve perşembe günlerinin dışında- cuma günleri çalışma kararlarımız, pratikte uygulanmıyor. Uygulanmayacağı bu kadar aşikâr, belli olan, tecrübeyle sabit olan bir zorlamanın, bence, faydası yoktur. Lütfen, bu konuda bir beraberlik sağlayalım ve özellikle de, çalışma saatleri konusunda bir konsensüs meydana getirelim.

Sonra, denetim konularını, yine, bir kenara bırakmak istiyorsunuz; özellikle, sözlü soruların görüşülmesini, bayrama kadar -yani, bu ikibuçuk, üç haftalık sürede- kaldırmış oluyorsunuz. Çalışma saatlerini 13.00'e alıyorsunuz ki, Parlamentonun saat 13.00'te başlama şansı çok zayıftır. Parlamento çalışmaları, sadece Genel Kurul çalışmaları değil; komisyon çalışmalarımız var, her birimizin vatandaşlarla, halkla ilişkilerimiz, münasebetlerimiz devam etmektedir. ve siyasî partilerin birçok platformda çalışmaları ve görüşmeleri söz konusudur. Bütün bunları göz önüne alarak bir değerlendirme yapacak olursanız, bunun 13.00'te başlaması, başlatma çabası sonuç vermeyecektir; onu da makul bir süreye çekmek lazım.

Gece 24.00 konusuna gelince: 24.00'e kadar çalışma konusunda da, bugüne kadar gördüğümüz... Bu da tam manasıyla uygulanamaz. O halde, görüşmek istediğiniz konuları, belirli ölçüde, mutlaka gündemin ön sıralarına alalım, bu kalıcı olsun; ama, çalışma sürelerini de, realist davranarak, doğru bir şekilde tespit edelim. Yoksa, çok zorlanacaksınız ve bu zorlanmadan da sonuç alamayacaksınız. Sonuç itibariyle de, hem kendinize hem de Parlamentoya, görüntü olarak, gölge düşüreceksiniz.

Değerli arkadaşlar, biz, buradaki çalışmalarla ilgili olarak, dikkat ederseniz, mümkün mertebe, fikirlerimizi söylüyoruz, görüşlerimizi kamuoyuna ve Genel Kurula arz ediyoruz, bu çalışmalara müspet katkı sağlama gayretimizi sürdürüyoruz. O halde, lütfen, bu konularla ilgili olarak, gelin, bu önerinizi bir kez daha gözden geçirmek üzere geri çekiniz. Bunu, buradan, Genel Kurul kararı olarak çıkarsak bile, tatbik edemeyeceğimizi siz de biz de tahmin edip bildiğimize göre, bu konuda bir zorlamanın faydası olmadığı kanaatindeyim.

Bir de, denetim konusunu, özellikle milletvekillerinin güncel konularla ilgili, gündemle ilgili, ülkenin birtakım meseleleriyle ilgili acil olarak Hükümetimizden öğrenmek istediği sözlü sorularını da, mutlaka, görüşmelerin içerisine koymalıyız. Hem bu kadar çalışma saatini artırıyorsunuz hem de bir saatlik, iki saatlik denetim hakkını ortadan kaldırıyorsunuz... Bu doğru değildir. Şayet bu çalışma süreleri kabul edilecek olursa, denetim hakkını ortadan kaldırmanız doğru olmaz; denetim konuları da mutlaka görüşülmelidir.

Değerli arkadaşlar, özetle şunu söylüyorum: Bu çalışma gün ve saatlerinde makul olan bir orta yolu bulalım, size katkı sağlayalım. Gündem konusundaki önceliklerinizi saygıyla karşılıyoruz, elbette birtakım öncelikleriniz olacaktır; ama, bugün tespit etmiş olduğunuz önceliği yarın tekrar bozarak, Genel Kurulu yazbozla uğraşan bir konumda değerlendirmek gibi bir yanlışın içerisine düşülmesin.

Benim sizlere arzım budur. Bu konudaki yaklaşımlarınızın bu doğrultuda olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

Önerinin lehinde Sayın Ülkü Güney; buyurun efendim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kuruluna götürmüş olduğumuz, Meclisin önümüzdeki iki haftalık süre içerisinde ne şekilde ve hangi süre içerisinde çalışacağına dair öneri, diğer parti gruplarınca kabul görmedi. Biraz önce, değerli arkadaşım, değerli Grup Başkanvekili, burada, bunun nedenlerini açıkladı. Tabiî, ben de arkadaşımın fikirlerine saygı duyuyorum, ona diyecek bir şey yok; o açıdan baktığınız zaman diyecek bir şey yok.

Acaba, biz bu önerileri niye getirdik, hangi ihtiyaçtan dolayı getirdik, amacımız ne; bunları size izah etmek istiyorum.

Hepinizin bildiği gibi, kurban bayramı var ve kurban bayramının da, takriben on gün civarında, kendiğilinden oluşan bir tatili var. Hükümetimizin de, çıkmasını istediği önemli bazı kanun tasarı ve teklifleri var; o tasarı ve tekliflerin bir an evvel çıkması zarurî. O tasarı ve teklifleri okuyarak, sizin fazla vaktinizi almayacağım; ama, özet olarak, istenilen tasarı ve teklifler şunlardır: Adalet Bakanlığımızın istediği, adaletle ilgili, adalet reformuyla ilgili, bir an evvel çıkması gereken bazı tasarı ve teklifler; yine, bekçilerin polis olmasıyla ilgili, bir kesimin uzun süreden beri beklediği tasarı ve teklifler; öğretmenlere yapılan zamla ilgili tasarı... Bunun ötesinde, sıralamış olduğumuz bu tasarı ve teklifler içerisinde, Gümrük Yasasıyla ilgili tasarı... Bunları, uzatabiliriz, sayabiliriz; ama, bunlar, elzem, bir an evvel çıkması gereken, Hükümetimiz tarafından çıkarılması istenen tasarı ve teklifler.

Ne istiyoruz? İstediğimiz şey şu: Cuma günlerini ilave ediyoruz; bir de çalışma süremizi 13.00 ila 24.00 arasına alıyoruz. Hangi zaman dilimi içinde; biz, bunu, yalnız iki hafta için istiyoruz, Meclisin önünü tıkayan bu tasarı ve teklifleri çıkaralım diye. Önümüzde, on gün, hatta, on günü aşan bir tatil periyodu var. Ondan evvel, bu tasarı ve tekliflerin çıkmasını Hükümet istiyor, toplumun beklentileri var. Bu tasarı ve teklifleri çıkarmak, için de, Meclisimizin, birlikte, bu çalışmayı göstermesi doğal değil mi?

Efendim, siz bu kadar çok gündem değiştiriyorsunuz; daha önce öne almış olduğunuz tasarı ve tekliflerin önüne yeni tasarı ve teklifler getiriyorsunuz. Bu doğrudur; ama, bu her zaman yapılır. Daha önceliği icap ettiren tasarı ve teklifler, diğer tasarı ve tekliflerin önüne geçer.

Bu çalışma sürelerinin değiştirilmesi istemi de, 15 gün değil, 30 gün için de olmuştur, 40 gün için de olmuştur; her zaman olan olağan bir olaydır, yeni bir olay da değildir.

Efendim, denetim hakkına gelince: Biz, salı günleri denetimi kaldıralım demiyoruz. Salı günleri, yine, denetim günü olarak devam edecektir. Buradaki bütün sıkıntı, sözlü sorulardır. Sözlü sorular da, yalnız iki hafta için görüşülmeyecektir. Arkadaşlarım dikkat eder, bakarlarsa, 55 inci Cumhuriyet Hükümeti dönemi, sözlü sorulara en fazla, en sık cevap verilen bir dönemdir. Yani, bu soruların cevapsız bırakıldığı tenkidi de yanlıştır.

Fazla vaktinizi almak istemiyorum. Sonuç olarak, tekrar açıklıyorum: İki hafta saat 24.00'e kadar çalışacağız. Öncelikle görüşülmesini huzurunuza getirdiğimiz kanun tasarı ve teklifleri bellidir. Diğer gruplardan, özellikle, biraz önce Grup Başkanvekili konuşan Fazilet Partisi Grubundan ve Fazilet Partili arkadaşlarımdan istirham ediyorum; bayrama kadar, toplumun beklentisi olan bu kanunların çıkmasında bize yardım etsinler, bize destek olsunlar, bu kanunları çıkaralım ve hiç olmazsa, bayram tatilinde, Parlamentomuzun beklediği, toplumun beklediği kanunları çıkarmış olarak milletin huzuruna gidelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güney, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

1 inci öneriyi tekrar okutuyorum:

Öneriler:

1. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 59 uncu sırasında bulunan 30 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 104 üncü sırasında bulunan 208 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 218 inci sırasında bulunan 586 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 55 inci sırasında bulunan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 56 ncı sırasında bulunan 291 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 57 nci sırasında bulunan kanun tasarısının 12 nci sırasına, 58 inci sırasında bulunan 467 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 217 nci sırasında bulunan 585 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü sırasına, 180 inci sırasında bulunan 469 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 54 üncü sırasında bulunan 491 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ncı sırasına, 183 üncü sırasında bulunan 492 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 88 inci sırasında bulunan 67 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 188 inci sırasında bulunan 498 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 63 üncü sırasında bulunan 145 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 64 üncü sırasında bulunan 244 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 66 ncı sırasında bulunan 228 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 67 nci sırasında bulunan 251 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 68 inci sırasında bulunan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 195 inci sırasında bulunan 537 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına, 196 ncı sırasında bulunan 538 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı sırasına, 228 inci sırasında bulunan 587 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 27 nci sırasına, 138 inci sırasında bulunan 315 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 28 inci sırasına, 69 uncu sırasında bulunan 420 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 70 inci sırasında bulunan 414 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 30 uncu sırasına, 71 inci sırasında bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci sırasına, 61 inci sırasında bulunan 468 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci sırasına, 62 nci sırasında bulunan 274 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin 33 üncü sırasına, 152 nci sırasında bulunan 341 sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü sırasına, 174 üncü sırasında bulunan 405 sıra sayılı kanun teklifinin 35 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okunan ve müzakere edilen birinci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, öneri kabul edilmemiştir. (Gürültüler)

M. ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) – CHP'nin dediği olur!..

BAŞKAN – İkinci öneriyi okutuyorum:

Öneri:

2 - Genel Kurulun; 18 Mart 1998 Çarşamba günü 15.00-19.00, 20.00-24.00, 19 Mart 1998 Perşembe, 20 Mart 1998 Cuma, 25 Mart 1998 Çarşamba, 26 Mart 1998 Perşembe, 27 Mart 1998 Cuma, 1 Nisan 1998 Çarşamba, 2 Nisan 1998 Perşembe ve 3 Nisan 1998 Cuma günleri de 13.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışarak kanun tasarı ve tekliflerini görüşmesi; 24 Mart 1998 ve 31 Mart 1998 Salı günleri de 19.00-24.00 saatleri arasında çalışmalara devam edilmesi ve bu çalışmalarda uluslararası antlaşmaların (gündemdeki sıralarına göre) görüşülmesi; 18 Mart 1998, 25 Mart 1998 ve 1 Nisan 1998 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Bu öneri dahi, kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, görüşmelerimize devam ediyoruz.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/751)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1 inci sırada yer alan, Sayın İrfettin Akar'ın, Sayın Maliye Bakanından sözlü soru önergesi_

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan hazır mı efendim? Hazır değil.

Bu soru üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi Sayın Akar, size, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, 5 dakikalık, meramınızı ifade etme fırsatı veriyorum; buyurun.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 17 Kasım 1997 tarihinde vermiş olduğum bir önerge üzerinde söz aldım.

Muğla'nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi bulunmamaktadır. Bu ilçede, 1 179'u gerçek usulde vergiye tabi olan, 2 binin üzerinde vergi mükellefi ve en önemlisi de, 172 adet sermaye şirketi bulunmaktadır ve Muğla'nın Ortaca İlçesinde bir vergi dairesinin bulunmaması, gerçekten, vergi mükellefleri açısından çok zor olmaktadır. En kısa zamanda, Sayın Bakanlığın bu konu üzerinde durması suretiyle, bu vergi dairesinin açılması için gayret gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.

Bakanlık, bu konuda bir çalışma başlatarak, orada böyle bir vergi dairesi binasının yapılması konusunda bir ihale yaptı. Maliye Bakanlığına ait, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün bir yeri için ihale yapıldı; ancak, ihale yapılmış olmasına rağmen -üzerinden dört ay geçti- daha hâlâ, Sayıştay vize vermediğinden dolayı, inşaat yapımına geçilememiştir. Bunun yapımına en kısa zamanda geçilmesinin ve Sayıştayın bu konu üzerinde durmasının faydalı olacağına inanıyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akar, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergesi, yazılı soruya dönüştürüldü; önerge sahibi, görüşlerini ifade etti.

2.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/753)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Sayın İrfettin Akar'ın, Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Cevaplayacak Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Enis Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinizle arz ederim.

İrfettin Akar

Muğla

1. 1993-1994 yılı pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sisteminin niçin 1997-1998 hasat mevsiminde uygulanmadığını açıklar mısınız?

2. 1995-1996 yılında uygulamaya konulan ham dökme zeytinyağı ihracatının bu yıl da uygulanması hususunda ne düşünüyorsunuz? Söz konusu uygulamanın yapılmaması halinde gerekçeniz nedir?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Şahin, buyurun.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın İrfettin Akar'ın sözlü sorularına ilişkin cevabımız:

Soru: "1993-1994 yılı pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sisteminin niçin 1997-1998 hasat mevsiminde uygulanmadığını açıklar mısınız?"

Cevap: Prim sisteminin uygulanması durumunda, ülkede üretilen tüm pamuk için doğrudan üreticiye ödeme yapılmaktadır. Dolayısıyla, prim sisteminin, tarım satış kooperetiflerinin alımları ve ödemeleriyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Prim sistemi yararlı görülmekle birlikte, tüm ürün için geri dönüşsüz bir ödeme yapıldığından, Hazine tarafından, zamanında ve önemli miktarda finansman imkânları yaratılması gerekmektedir. 1993-1994 döneminde yapılan uygulamada bu sağlanamadığından, Hazine büyük bir faiz yükü altında kalmıştır.

İkinci soruya gelince: "1995-1996 yılında uygulamaya konulan ham dökme zeytinyağı ihracatının bu yıl da uygulanması hususunda ne düşünüyorsunuz ve söz konusu uygulamanın yapılmaması halinde, gerekçe nedir?"

Cevap: Ham zeytinyağı ihracatı imkânı, 1997 yılı sonunda sağlanmış olup, bu tarihte, ihraç izni için bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Getirilen kısıtlamalar nedeniyle, ham yağ ihracatının gerçekleştirilmesi mümkün görülmediğinden, ham zeytinyağı ihracatının önünün açılması için sürdürülen çalışmalar sonucunda, tüm kısıtlamaların kaldırılması sağlanmıştır.

Saygıyla Yüce Meclise arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Akar?..

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Başkanım, ben bu önergeyi verdiğim zaman, dökme zeytinyağının ihracat imkânı yoktu; ancak, önergeyi verdikten sonra, ocak ayı içerisinde, ham dökme zeytinyağına 6 aylık süre içerisinde ihracat imkânı sağlandı; evet, bugün, tekrar, mart ayının içerisinde, tamamına koşulsuz ihracat imkânının sağlandığı ifade edildi; ancak, geçen sene, zeytinyağının taban fiyatı 280 bin liraydı; bu sene Hükümetin verdiği fiyat 290 bin lira; yani, artış 10 bin lira... Fındığa geçen seneki fiyatın 3 katı verilirken, çaya verilirken, acaba neden, Ege Bölgesinin zeytinyağının taban fiyatında 10 bin lira artış veriliyor ve neden dökme zeytinyağının ihracat imkânına 6 aylık süre tanındı; neden, şu anda tamamına ihracat imkânı sağlandı?

Ben, şunu söylemek istiyorum: Acaba, zeytinyağına da, devletin bir taban fiyatı olamaz mı; fiyatlar biraz takviye edilemez mi? Benim, esas, önergeyi veriş nedenim bu idi. Geçen sene -1997 yılında- zeytinyağı 280 bin lira; bu sene verilen fiyat 290 bin lira; artış 10 bin lira ... Yani, bugün, 400 bin civarında zeytinyağı üreticisi, zeytinyağının taban fiyatlarının düşük tutulmasından dolayı mağdurdur. Biz, bunu ifade etmek istedik; ama, burada verilen cevap beni tatmin etmedi.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben, teşekkür ediyorum Sayın Akar; keşke, kürsüye davet etseydim sizi.

Sayın Bakan, ihtiyaç hissediyor musunuz efendim, yeni bir cevap için?

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Hayır.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

3.—Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/757)

BAŞKAN – 3 üncü sıradabulunan, Sayın Ömer Naimi Barım'ın, Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan hazır mı? Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

4.—Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Sayın Ömer Naimi Barım'ın, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi...

Sayın Başbakan ya da yerine bir sayın bakan hazır mı? Hazır değil.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

5.—Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa 1 inci ve 2 nci organize sanayi bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/764)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Sayın Zülfükar İzol'un, Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan hazır mı efendim?

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Hazırım.

BAŞKAN – Hazırsınız; peki, soruyu takdim edelim efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa GAP projesinin cazibe merkezi olmasına rağmen, sanayiin sağlıklı gelişmesi için yapımına başlanan 1 inci Organize Sanayi Bölgesi hâlâ tamamlanamamış, 2 nci Organize Sanayi Bölgesine ise başlanamamıştır.

1 ve 2 nci Organize Sanayi Bölgesinin tamamlanması için 800 milyar TL ödeneğin 1998 yılı programı içinde yer alması gerekmektedir. Ne kadar ödenek ayırılmıştır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol'un sorularını cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şanlıurfa merkez 1 inci Organize Sanayi Bölgesi Projesi için, 1997 yılı yatırım programında, net 123,2 milyar lira ödenek tefrik edilmiştir. Projeye verilen 217,2 milyar lira eködenekle birlikte, revize ödeneği, 340,4 milyar liraya çıkarılmıştır.

Proje için 1997 yılında verilen 340,4 milyar lira ödeneğin, ancak 210 milyar lirası kullanılabilmiştir. Projeye, 1997 yılı sonu itibariyle cari fiyatlar toplamı 401 milyar lira, 1997 yılı fiyatlarıyla karşılığı 980 milyar lira kredi kullandırılmıştır.

Proje, 1998 yılında bitecek projeler arasında yer almakta olup, projeye, 1998 yılı için, 179 milyar lira özelleştirme gelirlerinden olmak üzere, toplam 279 milyar lira ödenek ayrılmıştır.

Şanlıurfa merkez 2 nci Organize Sanayi Bölgesi Projesi, 1997 yılı yatırım programına "etüt, kamulaştırma ve yatırım için gereken harcamaların tamamı müteşebbis heyet tarafından karşılanacaktır" dipnotuyla alınmıştı; bu nedenle, Bakanlığımızca kredi verilmemektedir.

Keyfiyeti bilgilerinize saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın İzol hazır mı? Hazır değil.

Soru cevaplandırılmıştır.

6. —Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Batı Çalışma Grubunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/765)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Köylü'nün, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi...

Cevaplayacak sayın bakan hazır mı efendim? Yok.

Soru önergesinin müzakeresi ertelenmiştir.

7. —Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Türkiye’nin ABD’de tanıtımı işinin verildiği firmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/770)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Sinop Milletvekili Sayın Kadir Bozkurt'un, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi.

Cevaplayacak Sayın Bakan hazır mı? Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Geçtiğimiz günlerde, Türkiye'nin ABD'de tanıtılması işinin, Patton Boggs-Blow isimli bir Amerikan lobi şirketine verildiği, 29 Kasım 1997 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan Emin Çölaşan'ın köşesinde ortaya konulmuştur. Bu şirketin, daha önce PKK'nın propagandasını yaptığı ve Türkiye'den firar eden, dışarıda ülkemiz aleyhine faaliyet gösteren PKK yandaşlarının lobi ve propagandasını da örgütlediği ve bu anlayışla, DEP eski milletvekilleri Remzi Kartal ve Ali Yiğit'in katılımlarıyla "Türkiye'de Demokrasinin Durumu" konulu panel düzenlemiş olduğu aynı gazetede belgeleriyle ortaya konulmuştur.

Özetle;

1. Türkiye'nin ABD'de tanıtılması işi, Patton Boggs-Blow isimli şirkete verilmiş midir?

2. Verildiyse, tanıtım için kaç milyon dolar ödenmiştir?

3. Daha önce PKK'nın propaganda ve örgütlenme işini ve ABD'de lobicilik faaliyetlerini yürüten bu şirkete, şimdi de Türkiye'nin tanıtılması işinin verilmesi ülkemizin yüksek menfaatlarıyla ne ölçüde uyum sağlamaktadır?

Kadir Bozkurt

Sinop

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Şahin; buyurun.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop Milletvekili Sayın Kadir Bozkurt'un, Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletlerinde tanıtımı için bir firmaya lobi görevi verildiğine ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin, Amerika Birleşik Devletlerinde tanıtılması için, Patton Boggs LLP Limitet Şirketine bu görev verilmiştir. Anılan şirkete 1 milyon dolar ödenmiştir. Dışişleri Bakanlığımızın, firma yetkilileriyle Washington'da yaptığı temaslarda, bu firmanın da tanıtım ve lobi faaliyetlerimize destek olmasının uygun olacağı sonucuna varıldığından, söz konusu şirketle anlaşma yapılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bozkurt?.. Yok.

Soru cevaplandırılmış oldu.

8.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, verem hastalıkları ile mücadelede alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/771)

BAŞKAN – Gündemin 8 inci sırasında bulunan, Sayın Katırcıoğlu'nun, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi...

Cevaplayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

M. Salih Katırcıoğlu

Niğde

Sorular:

1. Ülkemizde verem hastalıklarıyla mücadele etmek amacıyla açılan verem savaş dispanserlerinde yeterli ilaç bulundurulamadığı yönünde, çeşitli şikâyetler ve basında haberler çıkmaktadır. Dispanserlerde yeteri kadar ilaç bulundurulması için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

2. Verem hastalarından düzenli tedavi görmeyen hastaların ilaçlara karşı direnç kazandığı bilinmektedir. Bu hastaların tedavisinde kullanılan ilaçların büyük bir kısmı ülkemizde bulunmamakta, bulunanlar da yüksek fiyatlarla satılmaktadır. İlaçlara karşı direnç kazanmış hastaların tedavisinde kullanılan ilaçların Türkiye'ye getirilmesi ve bu ilaçların da, tüm hastalar tarafından kullanılabilmesi için daha ucuza satılması hususunda ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

3. Verem hastalarının ve ailelerinin düzenli kontrol edilmesi, kırsal yörelerin aşılanması, askerî birliklerde hastalık taramaları için oluşturulan gezici BCG ve röntgen ekiplerine taşıt temin edilmesi ve bu ekiplerde görev yapanların yolluk ve yevmiyelerinin artırılması düşünülüyor mu?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Özsoy; buyurun.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Mehmet Salih Katırcıoğlu'nun, Sayın Başbakanın cevaplandırması amacıyla vermiş olduğu sözlü soruya cevap vermek için huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği gibi, verem savaş dispanserleri, klinik durumları ağır olmayan ve yatarak tedavileri gerekli bulunmayan verem hastalarının teşhislerinin ve ayaktan tedavilerinin yapıldığı sağlık kuruluşlarıdır.

Verem tedavisi amacıyla kullanılan ilaçların, Sağlık Bakanlığınca satın alınarak hastalara ücretsiz olarak verildiği de bir gerçektir. 1997 yılı için, imalatçı fiyatlarıyla, 355 milyar liralık ilaç satın alınmış olup, halen bir yıllık ilaç stoku mevcuttur. Aralık 1997 sonu itibariyle bu ilaçların depo durumlarını gösterir liste, Sayın Milletvekilimize gönderilmiştir.

Sayın milletvekili bir diğer sorusunda, düzenli tedavi görmeyen hastaların ilaçlara karşı direnç kazandıklarını belirtmektedir -ki doğrudur- bu, gelişmiş ülkelerin de büyük bir problemi olarak gündemi işgal etmektedir. Maalesef, yurdumuzda da, düzenli ilaç kullanmayan veya tedavisini tam yaptırmayan kimselerde ilaçlara karşı bir direnç hâsıl olmuştur. Bu hastaların takibi ve tedavileri, hem zor hem de pahalı olarak cereyan etmektedir. Özellikle bu hastalar için kullanılan ilaçlar, dünyada iki ülke tarafından yapılmakta ve pahalı olarak ihraç edilmektedir. Biz, bu ilaçların, Türkiye mümessilleri tarafından Türkiye'de yapılmasını teşvik için, özellikle bu ilaçların ruhsatı için müracaat eden firmalara öncelik tanımaktayız. Bu cümleden olarak da, Sikloserin ruhsatlandırılmış olup, Rifabutin de ruhsat verilme aşamasına getirilmiştir.

Esasen, bakıldığında, Türkiye'de verem ilacı olarak kullanılan ilaçlar, diğer dünya devletlerinde kullanılanlara nazaran fiyat bakımından ucuzdur. Birkaç tane örnek vermek gerekirse; 500 tabletlik Miambutolun ülkemizdeki fiyatı 3 milyon 316 bin lira iken, İngiltere'de 53 milyon liradır. Ayrıca, çok kullandığımız 100 tabletlik INH tabletleri, ülkemizde 169 bin lira civarındayken, İsviçre'de 1 milyon 764 bin liradır.

Sayın Katırcıoğlu'nun son sorusuna gelince: Verem hastalarının ve ailelerinin düzenli olarak kontrol edilmeleri, aşılanmaları ve hastalık taramaları için oluşturulan BCG ve röntgen ekipleri, devamlı olarak ve sürekli olarak yurdu taramaktadırlar. Gezici BCG ve röntgen tarama ekiplerinde görev yapan personele, bütçe imkânları nispetinde, yollukları ve yevmiyeleri verilmektedir; yine, bütçe imkânları nispetinde araç gereç ihtiyaçları karşılanmaktadır.

Yüce Meclise saygıyla arz olunur.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Katırcıoğlu, buyurun.

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Sayın Bakana, sorumu cevaplandırdıkları için teşekkür ediyorum. Yalnız, sağlık problemleri, ülkemizde, halen devam etmektedir. Hastanelerde, polikliniklerde sıralar devam etmektedir. Çalışan doktorların durumları iyi değildir; ekonomik yönden sıkıntıları vardır. Yine, aynı şekilde, bulaşıcı hastalıklardan biri olan verem hastalığı da, tüberküloz da, ülkemizde, son yıllarda son derece yaygınlaşmıştır. Elimizde istatistikî bilgiler yoktur. Hükümetin, bu konuda daha titiz çalışması için bu soru önergemi vermiştim.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, mukabele ihtiyacı duymazsınız.

Peki, teşekkür ediyorum.

Soru, bu suretle cevaplandırılmıştır.

9.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Tasarrufu Teşvik Fonunda toplanan paralara ve KİT’lerde geçici olarak çalışan memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/772)

BAŞKAN – Gündemin 9 uncu sırasında yer alan, Sayın Katırcıoğlu'nun, Sayın Başbakandan sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

M. Salih Katırcıoğlu

Niğde

Sorular:

1. Çalışanların ücretlerinden kesilen ve Tasarrufu Teşvik Fonunda toplanan paraların İşsizlik Sigortasına aktarılması, çalışanları mağdur etmektedir. Mağduriyetlerinin giderilmesi için ne gibi önlemler düşünüyorsunuz?

2. Zor şartlarda geçinen ve ortadirek olarak tanımlanan memur ve işçiler açısından önemli olan vergi adaletsizliğinin giderilmesi amacıyla, Hükümetiniz tarafından ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

3. İktisadî Kamu Teşekküllerinde geçici olarak çalışan personele kadro verilmesi ve mevsimlik olarak çalışan işçilerin çalışma gün sayılarının artırılmasıyla ilgili olarak, Hükümetiniz tarafından ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

BAŞKAN – Efendim, soruyu Başbakan adına cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Şahin; buyurun.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Niğde Milletvekili Sayın Mehmet Salih Katırcıoğlu'nun, Tasarrufu Teşvik Fonunda toplanan paralarla ve KİT'lerde geçici olarak çalışan işçilerle ilgili sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi sagıyla selamlıyorum.

Ülkemizde yarım yüzyıldan beri tartışılmasına rağmen gerçekleştirilmemiş bulunan işsizlik sigortasının kurulması amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca bir yasa taslağı hazırlanmış olup, bakanlıkların ve sosyal tarafların alınan görüşleri değerlendirilerek son şekli verildikten sonra Başbakanlığa sunulacaktır.

Bu taslakta, işsizlik sigortası kurulurken hem çalışanlar hem de işverenler ve devlet açısından sürdürülmez bir noktaya gelmiş bulunan tasarrufu teşvik uygulamasının kaldırılması öngörülmektedir.

Taslağa göre, Tasarrufu Teşvik Fonunda birikmiş anapara ve nemalar, özelleştirilecek olan Türk Telekom AŞ'nin borsaya kote edilecek hisselerine yatırılacaktır. Birikmiş anapara ve nemaların, işsizlik sigortasına aktarılması söz konusu değildir.

Taslağın yasalaşmasından sonra Tasarrufu Teşvik Fonuna, işçi ve işverenden yapılmakta olan toplam yüzde 5 oranındaki kesintiler, işsizlik sigortası primine dönüştürülecek, devlet, yüzde 2 oranında katkıda bulunacaktır.

Böylece, hem olumsuz sonuçları tartışılmaz hale gelen tasarrufu teşvik uygulaması kaldırılmış hem de gerek işçi gerekse işverenden yeni bir kesinti yapılması söz konusu olmadan işsizlik sigortası finanse edilmiş olacaktır. Bu yöntem, ayrıca, Türkiye'de sınai mülkiyetin halk tabanına yayılması bakımından önemli bir adım oluşturacak, Telekom gibi stratejik ve çok büyük bir kurumun özelleştirilmesinde her türlü şaibeyi ortadan kaldıracaktır.

Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 31 inci maddesinde "Bakanlar Kurulu, özel indirim tutarlarını, sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücret tutarına kadar artırmaya yetkilidir. Bu yetki, sürekli olarak fiilen, kalkınmada birinci ve ikinci derecede öncelikli yörelerde çalışanlar ile bu yörelerdeki il ve ilçelerde çalışanlar ve kalkınmada birinci ve ikinci derecede öncelikli yöreler veya diğer yörelerde çalışan asgarî ücretlilere farklı, öncelikli yöreler veya diğer yörelerde çalışan asgarî ücretlilere farklı özel indirim tutarları tespit edilmek suretiyle kullanılabilir" hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca, 24.12.1997 tarih 97/10416 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, özel indirim tutarları, 1998 ve müteakip takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere, aylık 3 milyon 150 bin liradan 9 milyon 450 bin liraya, Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van İllerinde ayda 6 milyon 300 bin liradan 12 milyon 600 bin liraya yükseltilmiş bulunmaktadır.

Öte yandan, 9.12.1997 tarih ve 97/10351 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, 1 Ocak 1998 yılı gelirlerine uygulanmak üzere, vergi tarifesinde yer alan 500 milyon liralık gelir dilimi, 750 milyon liraya yükseltilmiştir. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere, Bakanlıkça hazırlanan vergi kanunu tasarısında, vergi tarifesinde iyileştirmeler yapılmasıyla, tedricî olarak da vergi oranlarında indirime gidilmesi hedeflenmektedir ve bu hedef doğrultusunda da ücretliler üzerindeki vergi yükünde bir azalma olacağı beklenmektedir.

Diğer taraftan, bilindiği üzere, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkların 1998 yılına ait genel yatırım ve finansman programının tespiti hakkında 14.10.1997 tarih ve 97/10074 sayılı Bakanlar Kurulu kararı eki kararın 4 üncü maddesiyle, bu kuruluşlarda çalışan personel sayısı -memur, sözleşmeli, daimî ve geçici işci dahil- dondurulmuş olup, Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine Devlet Personel Başkanlığı izniyle, bir önceki yıl içinde ayrılan eleman sayısının yüzde 20'sini geçmemek üzere, açıktan personel alabilecekleri hükme bağlanmıştır. Aynı maddede bu kuruluşlarda çalışan geçici işçilerin, sürekli işçi kadrolarına geçirilmelerinin de yüzde 20 sınırlaması dahilinde olduğu belirtilmiştir. Bu itibarla, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarına 1998 yılı içinde verilecek açıktan atama izinlerinin, geçici işçilerin sürekli işçi kadrolarına geçirilmeleri amacıyla kullanılması mümkün bulunmaktadır.

Diğer taraftan, mevsimlik olarak çalışan işçilerin çalışma gün sayılarının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Devamla) – ...söz konusu Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde kurumlara adam/ay olarak tahsis edilen geçici işçi pozisyonları dahilinde hizmetlerin gerektirdiği kadar uzatılması mümkün bulunmaktadır.

Durumu bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Katırcıoğlu?..

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum. İşsizlik ülkemizin yaşanan problemlerinden bir tanesidir. İşsizliği önleme konusunda da 55 inci Hükümetin olumlu bir çalışma yapmadığını, burada, bu sorunun cevabında da hepimiz duyduk ve gördük. İşsizlik sigortasının çıkarılması, elbette ki, bütün işsiz mağdurların beklediği bir sonuçtur. Bu konuda olumlu bir çalışmanın da Hükümet tarafından yapılmadığını gördük.

Diğer taraftan, geçici işçilerin mağduriyetiyle ilgili olumlu bir çalışmanın olmadığını; gerek bu konuda gerekse işsizliğin önlenmesi .konusunda 55 inci Hükümetin olumlu çalışmasının olmadığı bariz olarak görülmüştür.

Kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ihtiyaç hisseder misiniz ?..

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Soru sahibi izahlarımdan bir şey anlamamış; ben, tekrarında gerek görmüyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

10.—Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt’te sağlık personeli alımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/773)

BAŞKAN – 10 uncu sırada yer alan, Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın'ın, Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?..Hazır.

Soruyu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy tarafından aşağıdaki sorularımın sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mehmet Emin Aydın

Siirt

Bakanlığınıza kadrolu sağlık personeli alımında Siirt'te kadroların para karşılığı satıldığı ve suiistimal konusu edildiği, bu konuda yaygın söylentiler konusunda bilgi ve duyumlarınız var mıdır ?

Bu söylentilerin doğruluk derecesi var mıdır?

Bakanlığınızın, bu personel alımındaki bu gibi yolsuzluk ve adam kayırmalarla ilgili duyumu ve araştırması var mıdır?

Bunların önlenmesi açısından ne gibi ek tedbirler düşünülmekte ve uygulanmaktadır?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Özsoy; buyurun.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt Milletvekili Sayın Mehmet Emin Aydın'ın, Siirt'te sağlık personeli alımında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla yönlendirdiği sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 1997 yılı Eylül ayında, Maliye Bakanlığınca, 24 ilde kullanılmak üzere 5 270 kadro serbest bırakılmıştır. Bu kadrolardan bir kısmı da Siirt İlimize tahsis edilmiştir. Siirt Sağlık Müdürlüğünce, 11 ve 12 Ekim tarihleri arasında yapılan sözlü ve yazılı imtihan neticesinde, bu sınavı kazanan personel işe başlatılmış; ancak, bu imtihanlardan hemen sonra, 30.10.1997 tarihinde, Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Siirt eski milletvekili Sayın Zeki Çeliker'in bir şikâyet dilekçesi makama ulaşmıştır. Şikâyet dilekçesi, hem Teftiş Kuruluna hem de Siirt Valiliğine gönderilerek, gerekli incelemenin yapılması talimatı tarafımdan verilmiştir. Konuyla ilgili olarak hazırlanan inceleme raporunda -Siirt Valisinin, 16.12.1997 tarih ve 444 sayılı yazısıyla- Bakanlığımıza intikal eden şikâyet dilekçesindeki iddiaların hiçbirinin sübut bulmadığı ve iddia olarak kaldığı ifade edilmiştir. Ayrıca, işsizliğin ileri boyutta olduğu ülkemizde, her imtihan açılışında, kazanamayanlar tarafından böyle iddiaların ortaya atıldığı da varittir.

24 ilde, ekim ayının 10 ve 11 inci günlerinde yaptığımız imtihanlarda, bu şekilde yapılan şikâyetler neticesinde hiçbir ilimizde imtihan iptal edilmediği gibi, kalabalık olduğundan dolayı salon bulunamadığı için 3 ilimizde erteleme yapılmış ve başarıyla 5 270 vatandaşımız sağlık personeli olarak 24 ilimizdeki sağlık müdürlüğü kademelerine yerleştirilmiştir.

Yüce Meclise saygıyla arz olunur. (ANAP ve DSP sıralarındana alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Aydın?.. Yok.

Soru cevaplandırılmıştır.

11.—Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya-Venedik feribot seferlerinin iptal edilmesinin nedenine ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/774)

BAŞKAN – Gündemin 11 inci sırasında yer alan, Sayın Denizolgun'un Sayın Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Denizcilik Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Arif Ahmet Denizolgun

Antalya

Antalya-Venedik arasındaki feribot seferleri Ekim 1997 itibariyle tamamen iptal edilmiştir. Bu işlemle, Antalya tarihinde ilk defa deniz yolu kapatılmıştır.

Bu işlemin gerekçesi nedir?

Antalya–Venedik arasındaki feribot seferi başka bir kente aktarılmış mıdır; aktarıldıysa sebebi nedir?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Özsoy; buyurun.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon)– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Arif Ahmet Denizolgun'un denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Burhan Kara'ya yönelttiği sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği üzere, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığına bağlı bir kamu iktisadî teşebbüsü iken, 10.8.1993 tarih ve 93/4693 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirme kapsamına alınarak, idarî olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlanmıştır ve halen aynı Başkanlığa bağlı olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Sayın Ahmet Denizolgun'un soru önergesine konu olan Antalya-Venedik feribot hattı TDİ'nin 1996 yılında 13,7 milyon dolar, 1997 Temmuz sonu itibariyle ise, 16 milyon dolar zararına neden olmuştur ve TDİ bünyesinden ayrılan işletmeler de şirketin finansman dengesini olumsuz yönde etkilemiştir. Öte yandan, Başbakanlık Teftiş Kurulunun 9.8.1996 tarih ve 83 sayılı Raporunda, seyir süresi 72 saat, sefer giderleri 161 582 dolar olan Antalya-Venedik feribot hattının seyir süresi 32 saat, sefer gideri 48 bin 438 dolar olan Çeşme Birindisi hattına kaydırılması konu edilmiş ve TDİ, Başkanlıkça bu yönde talimatlandırılmıştır.

1998 yılında Antalya-Venedik hattının iptal edilerek, buradaki feribotun Çeşme Birindisi hattına verilmesi, TDİ'ye 2,1 milyon dolar bir kâr artışı sağlayacaktır. Olaya, İtalya-Türkiye arasındaki taşınacak yolcu adedi olarak bakıldığında ise, aynı süre içinde daha çok sefer yapabilme ve 13 416 kişiyi daha taşıma imkânı doğacaktır.

Durum bilgilerinize saygıyla arz olunur.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Denizolgun?.. Yok.

Soru cevaplandırılmıştır.

12.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitime katkı payı olarak toplanan kaynağın miktarına ve kullanımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/775)

BAŞKAN – Gündemin 12 nci sırasında yer alan, Sayın Yıldız'ın, Sayın Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim.

Hüseyin Yıldız

Mardin

1. Sekiz yıllık kesintisiz eğitime kaynak bulmak amacıyla, 1.9.1997 tarihinde başlayıp ve 31.12.2000 tarihinde sona ermek üzere eğitime katkı payı adı altında bazı kâğıt ve işlemlerden toplanan kaynağın bugüne kadar ulaştığı meblağ nedir?

2. Kamuoyunda, fonda biriken paranın banka kasalarında repoya yatırıldığı ve amacı doğrultusunda kullanılmadığı şeklinde kanaatler var, bu doğru mudur?

3. Doğru değilse, fonda biriken paranın ne kadarı eğitime aktarıldı?

4. Okulları çeşitli sebeplerle kapalı bulunan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine fondan ne kadar para aktarıldı?

5. Ve aktarılan para nerelerde ve hangi işlerde kullanıldı?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Uluğbay, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yıldız'a, soruları için, kamuoyunu aydınlatma bakımından fırsat verdiklerinden teşekkür ediyorum.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitime akan kaynaklar iki kanaldan gelmektedir:

1. Kurumların ve kişilerin yaptığı bağışlar,

2. Sekiz Yıllık Zorunlu İlköğretim Yasası çerçevesinde yasa gereği toplanan gelirler.

O konudaki bilgileri ayrı ayrı vereceğim. 6 Mart 1998 tarihine kadar yapılan bağışların anapara toplamı 2 trilyon 145 milyar liraya yakındır. Bu bağışlar, kanunun bize verdiği görev gereği, harcanıncaya değin nemalandırılmak zorundadır, o nedenle de bankada nemalandırılmaktadır ve 6 Mart tarihine kadar kazanılan nema 734,1 milyar liradır. Dolayısıyla, 6 Mart tarihi itibariyle bu hesaplarda toplam 2 trilyon 879,1 milyar lira mevcuttur ve harcanıncaya kadar da nemalandırılmaya devam edilecektir.

Diğer taraftan, yasa gereği hesaplarımıza intikal eden paralar, 27 Şubat tarihi itibariyle 67,6 trilyon liradır. Bunun 10 trilyon lirası, geçen yıl, inşaatlar ve taşımalı sistem için harcanmıştır. Şu anda taşımalı sistem için buradan ödemeler devam etmektedir. Gerek geçmiş yıllardan devam eden inşaatlar gerekse ek derslikler ve yeni yapılacak inşaatlar için harcamalar buradan finanse edilecektir. Tabiatıyla inşaat mevsimi başlamadığı ve yeni okulların ihalesi henüz yapılmadığı için de, inşaatlar boyutuyla, herhangi bir harcama şu sırada yoğunluk kazanmamıştır. Bu paralar; yani, sekiz yıllık eğitim yasası gereği toplanan paralar, bütçe geliri olması nedeniyle Merkez Bankasında durmakta; fakat, nemalandırılması mümkün bulunmamaktadır. O nedenle, mevcut, geldiği şekliyle Merkez Bankasındaki özel hesabımızda durmaktadır.

Bu çerçevede, bu toplanan paralarla, içinde bulunduğumuz malî yılda, ilköğretimde 290 trilyon liralık yatırım yapılacaktır. Bunun 75,9 trilyonu geçmiş yıllarda başlayıp bu yıl da inşaatı devam edecek faaliyetlere harcanacaktır. 41,8 trilyonu bakım ve onarım ve ek dersliklere; yani, çeşitli yörelerimizdeki ek derslik ihtiyacına, 5 sınıflı, 6 sınıflı yerlere 3 sınıf, 2 sınıf eklenmesine harcanacak ve onarım ihtiyacı olanlara gidecektir.

Yeni işler olarak, merkezden ihalesi yapılmak suretiyle 101 trilyon liralık yeni okul yapılacak ki, bu tür inşaatlarda vereceğiniz avansın yüzde 30'a kadar vardığını düşündüğünüz takdirde, ihalelerin nisan ayında yapılmasıyla birlikte, aşağı yukarı 30 trilyon liraya yakın bir bölümün sadece avans olarak verilmesi söz konusudur.

Yine, aynı kaynaktan 25 trilyon liralık kamulaştırma yapılacaktır. Bilgisayar alımları ve diğer teknik donanım için 35 trilyon lira ve taşıma ve benzeri diğer hizmetlere de 11,1 trilyon lira harcanacaktır.

Dolayısıyla, bu kaynaklar, kanunun öngördüğü şekilde toparlanıp, Merkez Bankasındaki bir hesapta birikmekte ve inşaat mevsimiyle birlikte, taşımanın yanında harcamalar yoğun bir şekilde sürdürülecektir.

Bu çerçevede, vaktim olduğu için, dünkü gensoru görüşmeleri sırasında cevaplama fırsatını bulamadığım arkadaşlarımızın bir gözlemine de yatırımlar bakımından değinmek istiyorum. Arkadaşlarımız dün, ilköğretimde geçen seneye göre yatırımlar 15 kat artmasına karşılık, diğer alanlarda, özellikle ortaöğrenimde fazlaca bir artış olmadığını eleştirdiler. Dün, bunlara cevap verme fırsatım olmadı. Özellikle meslekî teknik eğitimde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika verebilirseniz bu bilgiyi de sunarım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, öyle bir usulümüz yok; ama, buyurun efendim.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, izniniz, toplumu ve milletvekillerimizi bilgilendirdiğimiz için faydalı olacaktır.

1998 yılı bütçesi yatırım harcamalarında, normal ortaöğretimde yüzde 132 oranında büyüme vardır; bu artış, meslekî teknik eğitimde de yüzde 172'dir. Bölgeler arasındaki dağılım da, yapılan bir çalışma sonucunda, her ilde köylerde bir sınıfa düşen öğrenci sayısı, kentlerde bir sınıfa düşen öğrenci sayısı ve il ortalamalarına göre hesaplanmıştır ve bu yıl yapılacak yatırımlarla, buralarda, sınıf başına düşen öğrenci sayısını dengeli olarak sağlayacak bir planlama yapılmıştır.

Bu bağlamda, bir yandan bu ödeneklerle yapacağımız harcamalar, diğer yandan İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının yapacağı yatırım harcamaları; üçüncü olarak da, vilayetlerde, hayırsever vatandaşlarımızın valiliklerle imzaladığı protokoller çerçevesinde yaptırılacak derslikler nazarı itibara alınmak suretiyle, bu yatırımlar ve ek dersliklerin yatırımları, iller arasında dengeli bir şekilde dağıtılmıştır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız, buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Mardin) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Yalnız, sorumu sorduğum zaman, bölgemde eğitimle ilgili sorunlar, bugün, hâlâ, aynı şekilde devam etmektedir. Şöyle ki; sadece OHAL bölgesinde, 2 binin üzerinde okul, değişik nedenlerle kapalı durumdadır. 100'ü aşkın yatılı bölge okulunun inşaatı devam etmektedir; bir o kadar da, diğer okullarımızın inşaatı devam etmektedir.

Ayrıca, çocuklarımız, ilkel şartlarda -eğitim denebilirse- eğitimlerine devam etmektedirler. Kerpiç evlerde, hâlâ eğitim gören öğrencilerimiz vardır ve bir dönem boyunca okula gelip, öğretmensizlikten dolayı, üst sınıftaki ağabeyleri tarafından okul bahçesinde oyalanan çocuklarımız vardır. Durum böyleyken, Anadolu'nun bütün kırsal kesiminde durum böyleyken, kâr amacı düşünülerek, paranın repoda ve Merkez Bankasında bulundurulması, sanırım, uygun değildir; bunda, kâr düşünülmez. Ayrıca, kâr düşünülse bile, bu paranın inşaata ve yatırıma harcanması çok daha kârlı olurdu. Siz, sadece, halkın -kanaatime göre- isteği dışında, zorunlu eğitimden dolayı toplanan paraların 67 trilyondan fazla olduğunu ve sadece 10 trilyonun harcandığını söylüyorsunuz. Geri kalan miktar, niye, bugün inşaatları devam eden okullar için, yatılı bölge okulları için ve diğer okullar için harcanmadı, aktarılmadı?

Gerçekler ortada iken, cevabı net olarak, müspet olarak kabul edemiyorum; ama, cevap verdiğinizden dolayı teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Yıldız'a tekrar teşekkür ediyorum. Bir defa, inşaatı devam eden; yani fiilen işçinin çalıştığı, malzemenin kullanıldığı yerlerde hizmet devam ettiği sürece biz para ödüyoruz. Ancak, inşaatı, işçisi çalışmayan ve çimentoyu, demiri ve diğer malzemeleri kullanmayan bir müteahhide benim para ödemem demek, bana emanet ettiğiniz parayı sokağa saçmam demektir. Devlette para ödemenin bir tek yolu vardır; önce hizmet yapılacak, hizmeti teslim alacaksınız, ondan sonra halkın alınterini ödeyeceksiniz. Ödemelerimizdeki ilke budur. Biraz evvel de söyledim, 77 trilyon liraya yakın para, işte bahsettiğiniz Mardin ve diğer illerimizde inşaatı devam eden yatılı ilköğretim bölge okullarının bitirilmesi için harcanacaktır.

Öğretmen konusuna gelince, Türkiye Cumhuriyetinde yıllardan beri ilk defa 55 inci Hükümet zamanında atanan öğretmen kadar hiçbir zaman öğretmen atanmamıştır. Sadece ilk 10 bin öğretmen doğu ve güneydoğuya tefrik edilmiştir, arkasından 16 bin 500 öğretmen atandığında, yoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya verilmiştir, artı, bunun dışında 1 450 öğretmen, münhasıran vekil öğretmen olarak doğu ve güneydoğu illerine verilmiştir. Şu anda ataması yapılan 21 bin öğretmenin görev yeri, ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğudur ve Hükümet olarak, doğu ve güneydoğuda görev yapan öğretmenlerimizi özendirebilmek için de, Hükümet olduğumuz sıralarda, o bölgenin tazminatlarını yüzde 160'a kadar artırdık. Şu anda da, gündemin 5 inci sırasında bekleyen bir tasarıyla, hem öğretmenlerin özlük haklarıyla hem de 158 bin öğretmen daha alınabilmesiyle ilgili sizden yetki isteniyor.

Zannediyorum, 55 inci Hükümetin, paraları bankada tutmak için değil, hizmet aldıktan sonra ödemek konusundaki tutarlılığı, halkın parasına sahip çıkmanın bilincidir. Kim ki kazmayı eline alır, kim ki betonu dökmeye başlar, karşılığını almaya başlar.

Onun dışında, geçmişimizde inşaatı bitirmeden avansı alıp giden müteahhitler nedeniyle devlet çok yerde mahcup olmuştur; biz de o şekilde mahcup olmak niyetinde değiliz. Evvela hizmet yapılacak, ondan sonra bankada duran paranın çeki yazılacaktır.

Arz ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Bu suretle, soru cevaplandırılmıştır.

13.—Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Antalya’ya ikinci bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/776)

BAŞKAN – 13 üncü sırada, Sayın Denizolgun'un Sayın Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun sözlü olarak Sağlık Bakanı Sayın Halil İ. Özsoy tarafından cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Ahmet Denizolgun

Antalya

Antalya'da 1980'lerin başında 25 bin il merkezi nüfusa göre planlanan, bugün ihtiyaçlara cevap veremeyen Devlet Hastanesine ilave olarak, ikinci bir devlet hastanesi yapmayı düşünüyor musunuz?

Antalya-Kepez mevkiinde Tıp Fakültesi tarafından kullanılan ve bugün boşaltılan Sağlık Bakanlığının malı olan Göğüs Hastalıkları Hastanesini, Bakanlık olarak ne yapmak istiyorsunuz?

Bakanlık olarak, adı geçen hastanenin, başka bir kuruma devri için, çalışma yapmakta mısınız?

BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Özsoy; buyurun.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Arif Ahmet Denizolgun tarafından, tarafıma yöneltilen, Antalya'ya ikinci bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağıyla ilgili sözlü soru önergesine cevap vermek için huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Antalya Devlet Hastanemiz 525 kadro yatağı, 513 fiilî yatağıyla bir bölge hastanesi konumundadır. Antalya'nın gelişmesi ve çevre illerden de Antalya'ya gelen hasta yönü düşünülürse, Antalya Devlet Hastanesi, 1 201 kadrosuna rağmen, fizikî konumu, teknolojisi ve diğer faktörleriyle, artık hizmet veremez hale gelmiştir. Bu sıkışıklığı bertaraf edebilmek için, 1997 yılında, bir ek bina inşaatı öngörülmüş ve projelendirilmek üzere 4 milyar 750 milyon lira Bayındırlık Bakanlığına gönderilmiş ve projelendirme işi bitirilmiştir; ihalesi de bu sene yapılacaktır.

Ayrıca, 1997'nin ikinci altı ayında, aynı hastaneye kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahi konulması yönünde çalışmalar devam etmiş, ödeneği ayrılmış ve kısa sürede monte edildiği takdirde her yönüyle dört dörtlük bir hastane; fakat, sıkışık bir hastane halinde hizmete devam edecektir.

Ayrıca, Bakanlığımız, Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı işbirliği çerçevesinde, Uluslararası Lions Kulübünün ve Birleşmiş Milletlerin de desteğiyle, aynı hastane bahçesinde, Antalya Kalıtsal Kan Hastalıkları Merkezi yapımı projelendirilmiş; ancak, projenin geç kalacağı ve talasemi hastalığının önemine binaen, bu merkezin, biraz sonra, yine soruya cevap vereceğimiz konulardan biri olan Kepez'deki hastanenin bir bölümüne taşınması kararlaştırılmıştır.

Sayın Milletvekilinin üçüncü sorusuna gelince: Antalya İli Kepez mevkiinde bulunan ve Orman Bakanlığı tarafından 99 yıl süreyle, Bakanlığımıza, Aşir Aksu Göğüs Hastalıkları Hastanesi adı altında tahsis edilen bina, bilahara, Bakanlığımız tarafından, Antalya Üniversitesine, Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tahsis edilmiştir. Geçen sene, Antalya Tıp Fakültesi kendi hastanesine taşındıktan sonra boşalan bu binanın -Bakanlığımız tarafından, valilikçe geri alınması talimatı verildiği halde- Antalya Tıp Fakültesi Dekanlığı ile Antalya Orman Bölge Müdürlüğü arasında yapılan bir protokolle, yine, Antalya Tıp Fakültesine bağlı rehabilitasyon merkezi olarak devam etmesi hakkında bir karar alınmıştır. Bu karara Bakanlığımız itiraz etmiş; hem bölge hastanesinin sıkışıklığının ortadan kaldırılması hem de -o bölgenin gelişmesi göz önüne alınarak- ikinci bir devlet hastanesi kurulması öngörülmüş ve bu çalışmalar da devam etmektedir.

Öyle tahmin ediyorum ki, rektörlük, Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Antalya Valiliğinin işbirliğiyle yapılacak bir görüşmeyle bu konu vuzuha kavuşacak ve Antalya da, ikinci bir devlet hastanesine kavuşmuş olacaktır.

Bilgilerinize saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Denizolgun?.. Yok.

Bu suretle, soru cevaplandırılmıştır.

zlü sorulara ayrılan süremiz dolmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçeceğiz; ancak, 10 dakika ara vermek zorundayım.

Saat 17.55'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.42

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.55

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, bundan önce arz ve ifade ettiğim gibi, şimdi "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. —Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Sayın Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

2.—Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti.

Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (1)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Sayın Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 6 ncı maddesinin oylamasında kalmıştık.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Takip edeceğim efendim.

Şimdi, 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Saat 18.10'da yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.00

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.—Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddenin oylanması esnasında karar yetersayısı aranmış, bulunamamıştı; maddeyi tekrar oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 7 nci maddeyi okutuyorum:

Tüzük

MADDE 7. – Sendika ve konfederasyonların tüzüklerinde aşağıdaki hususların belirtilmesi zorunludur.

a) Sendika veya konfederasyonun adı, merkezi ve adresi,

b) Sendika veya konfederasyonun amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürülecek çalışma konuları ile çalışma usulleri,

c) Sendikanın faaliyet göstereceği hizmet kolu,

d) Sendika kurucularının ad ve soyadları, meslek veya görevleri ve adresleri; konfederasyonu kuran sendikaların hizmet kolları ile ad ve adresleri,

e) Sendika veya konfederasyona üyelik koşulları, üyelikten çıkma ve çıkarılmanın usul ve esasları,

f) Konfederasyon, sendika ve sendika şubesi genel kurul delegelerinin belirlenmesi usulü,

g) Genel kurulun görev ve yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve yeter sayıları,

h) Sendika veya konfederasyonun genel kurul dışındaki zorunlu organlarına üyelerin seçilme usulü, asil ve yedek üye sayısı, görev ve yetkileri,

ı) Sendika veya konfederasyonların yöneticilerinde aranılacak şartlar,

j) Sendika şubelerinin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri, genel kurulların toplantılarına ve kararlarına ilişkin usul ve esaslar ile sendika genel kurulunda şubelerin temsil şekli,

k) Üyelik ödentisinin belirlenmesi usulü,

l) Sendika veya konfederasyonun iç denetim usulü,

m) Harcamaların nasıl yapılacağı, yetkilerin nasıl verileceği ve yetki sınırları,

n) Tüzüğün değiştirilmesi usulü,

o) Sendika veya konfederasyonun feshi, kendiliğinden dağılması, başka bir sendika veya konfederasyonla birleşmesi veya mahkeme kararıyla kapatılması hallerinde mal varlığının tasfiye usulü,

p) Sendika veya konfederasyonun zorunlu organlarının oluşumuna kadar kuruluşun işlerini yürütmeye ve temsile yetkili geçici yönetim kurulu üyelerinin ad ve soyadları ile adresleri,

r) Sendika temsilcilerinin seçiminde yetkili kurulun belirlenmesi, temsilcilerin nitelikleri ve görevden alınma usulü,

s) Gelirlerini ne şekilde muhafaza edecekleri ve zorunlu giderleri için kasalarında tutacakları azamî nakit mevcudu,

t) Demirbaşların satış ve terkininde uygulanacak usul ve esaslar.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, hemen hemen alfabenin tamamını kullandık; yani, a'dan t'ye kadar. Bunlar birer bent mi ayrı ayrı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Hayır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne ya? Fıkra mı bent mi efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Bentler...

BAŞKAN – Peki...

Madde üzerinde, grupları adına, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Özyılmaz; kişisel olarak, Sayın Emin Kul, devren ikinci sırada Sayın Bekir Kumbul, üçüncü sırada Sayın Bütün, dördüncü sırada Sayın Yurdagül, beşinci sırada Sayın Mustafa Kul, altıncı sırada Sayın Özyılmaz söz talebinde bulunmuşlardır.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yurdagül konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Özyılmaz; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısını görüşmeye devam ediyoruz. Bu tasarının 7 nci maddesiyle ilgili olarak, Fazilet Partisi adına söz almış bulunuyorum; Grubumuz ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iki hafta dolmak üzere, hatta üçüncü haftada da bu sendikalar kanunu tasarısını görüşüyoruz. Birinci olarak; konunun çok yavaş ilerlediğini söylemek istiyorum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Her maddede konuşursanız böyle olur.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Elbette, böyle yanlış tasarıyla gelirseniz, her madde üzerinde konuşmak mecburiyetinde kalırız.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Madde üzerinde konuşsanız iyi!..

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi; günlerden beri...

BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, bir sayın grubun sözcüsü görüşlerini ifade ediyor; yani, bu en tabiî...

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Bırakın o kendini savunsun; size düşmez!

BAŞKAN – Yapmayın efendim, burayı ben yönetiyorum. Rica ediyorum... Gayet tabiî...

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Savunma göreviniz yok.

BAŞKAN – Efendim, hatibe müdahale edemezsiniz; varsa görüşünüz çıkar söylersiniz.

Buyurun Sayın Özyılmaz.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, birincisi, yavaş gittiğinden şikâyetçiyiz; ikincisi de, günlerden beri, bizim, Fazilet Partisi olarak, burada, bu kanun tasarısının, bir bütün olarak demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere ve özel olarak da sendikal haklara uygun olarak -evrensel manada diyorum- çıkması için gayret sarf ettiğimizi herkes biliyor. Niçin bu konular üzerinde hassasiyetle duruyoruz; bakınız, çok önemlidir, demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin esas alınarak kanunların yapılması ve kanunlarda bu anlayışın hâkim kılınması fevkalade önemlidir. Bu, hem insan gelişimi açısından hem de toplumların gelişimi açısından önemlidir.

Bakınız, bendeniz, âcizane gelişim psikolojisi uzmanıyım; burada, bir hususu arz etmek, sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelişim psikolojisinde bir kural vardır; anne babanın çocuklarına karşı davranışları ile çocuklarında oluşacak kişilik arasında çok yakın bir ilişki vardır. Eğer, anne baba çocuklarına sert davranırsa, baskıyla, tokatla, döverek ve buna benzer metotlarla çocuklarıyla ilgilenirse, bu yöntemle yetişen çocuğun kişiliğinde şu iki şıktan biri olur: Ya silik, hakkını, hukukunu arayamayan, biçare, zavallı bir insan olur veya kural, kaide tanımayan, anarşist tipli bir insan olur. Bunun karşısında, anne baba çocuğuyla çok yakından ilgilenir, onun yapacağı işlerin tamamını kendisi yaparsa, o zaman da, çocukta şahsiyet oluşmaz ve hep başkasının yardımını talep eder; ama, eğer, anne baba, çocuklarıyla demokratik yaklaşımla ilgilenirse, o zaman, değerli arkadaşlar, çocuk, hem hakkını aramasını bilir hem hakkı hukuku gündeme getirmesini bilir hem haksızlıklara uygun metotlarla karşı çıkmasını bilir hem de -çok önemli bir husus- ondaki, doğuştan getirmiş olduğu bütün güç ve kabiliyetler fevkalade gelişir.

Bir diğer önemli husus; bakınız, çok önemli tarihî bir kesit vardır; işte, demokrasinin beşiği olduğu yahut ilk uygulandığı yer olarak bize bildirilen Yunanistan'da yaklaşık yüzelli yıl uygulanan bir tarih kesiti. Aristoların, Eflatunların ve benzer filozofların yetiştiği dönemdir, o demokrasinin uygulandığı dönem. Aristo ve benzeri insanların bir benzeri, o demokrasiden önceki dönemde de yok, sonraki dönemde de yok.

MEHMET AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, hatibi konuya davet eder misiniz.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bakınız, Rönesansa da önderlik yapmış olan bu devre, işte, demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin alabildiğince hâkim olduğu bir dönemdir.

Şimdi, değerli arkadaşlar diyor ki, niye bunları konuşuyorsun. Tabiî, anlayacaklar birazdan da...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Anlat da anlayalım...

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizim toplumumuzda da, eğer, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler hâkim olursa, bu, sadece, tarihin belli bir kesitinde yaşayan insanlara mahsus değil; bizde de, hem girişimci hem gelişimci hem mucit kafaların yetişmesi an meselesidir. Bundan dolayı, biz, Fazilet Partisi olarak, bunun üzerinde fevkalade bir titizlikle durmaktayız; bütün meselelerde olduğu gibi, eğitim hususunda da böyle. Her alanda böyle olduğu gibi, bu sendikal haklar hususunda da tam ve kâmil manada bir demokratik anlayışın hâkim olmasını arzu ediyoruz, bunun için çalışıyoruz. Buna karşın, değerli arkadaşlar, bazı çevreler -tabiî, İktidarda oturanlar başta olmak üzere bazı çevreler- çok kısıtlı, çok eksik, böyle, iplerin ucu kendi ellerinde olacak şekilde bu tasarının çıkmasını arzu ediyorlar; halbuki, bu fevkalade yanlıştır. Bakınız, bizim bu çalışmalarımız neticesinde, bu kanun taslağında iki önemli husus değiştirilmiştir. Bunlardan birincisi -geçen 3 üncü madde üzerinde Partim adına konuşurken, bendeniz de, üzerinde özellikle, titizlikle durmuştum- sendikaya üye olma, adaylığı kalktıktan sonra ancak gerçekleşebilir şeklindeydi tasarıda; hamdolsun o değişti. Bir diğer önemli husus, sözleşmeyi ya da toplugörüşmeyi konfederasyon değil federasyonlar yapacaktır. Bu çalışmalar olmasaydı eğer, bu yanlışlıklarla beraber bu tasarı geçecekti; bu da fevkalade yanlış olurdu.

Değerli arkadaşlar, niçin bizde tam demokrasi istemiyor bazı çevreler; iki üç tane argümanları var; bunlardan birincisi: Efendim, bu sistemin ipleri elimizden kaçarsa halimiz duman olur düşüncesindeler. Aslında, halka dayanmayan, halktan gücünü almayan yönetimler, elbette, halka işin ucunun ulaşmasından fevkalade korkarlar.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, hatibi sadede davet edin.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Aslında, arkadaşlar, bundan korkmamak lazım; demokraside halk öndedir, halk esastır, halkın istediği olur. Onun için, bundan çekinmemek lazım; bir.

EMİN KARAA (Kütahya) – Maddeye gel maddeye...

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – İkincisi, sendikal kanunda bu kısıtlamaya gidilmesinin bir önemli sebebi de, eğer, memurlara toplusözleşmeli, grevli bir sendika hakkı verirsek, onlar bizden çok şey isterler ve bizi sıkıntıya sokarlar diye düşünüyor mevcut yönetim.

Bakınız, değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Türk Halkı, bir bütün olarak, memuruyla, işçisiyle, köylüsüyle, kentlisiyle, her şeyiyle, hakka, hukuka, adalete saygılı bir toplumdur. Memurlarımıza, işçilerimize, eğer, onların hak ettiği ölçüde ücretlerini verirseniz, size karşı gelmek şöyle dursun, sizin istediğiniz şekilde daha çok çalışacaklardır. Bakınız, bunun en güzel örneğini, 54 üncü Hükümet verdi. 54 üncü Hükümet, o dönemde, yaklaşık 650 bin işçiyle toplusözleşme yaptı. Hiçbir gün, bir grev, çarşıda pazarda bir yürüyüş ve buna benzer bir şey gördünüz mü; hayır.

İddia ediyorum -55 hükümet kurulmuş bu memlekette- 54 üncü Hükümet, on ay içerisinde, memurlarımıza yüzde 130 oranında zam yapmıştır. Şimdi, bu zammı, bu hak ettikleri şeyi verirseniz, memurlar ya da işçiler, hiç sokağa dökülür mü; hayır; ama, bugünkü yönetim, rantiyecilerin emrinde, onların kesesini doldurmak için gayret sarf eder, halkı, memurunu, işçisini, köylüsünü, esnafını, tüccarını ezerse, elbette, onlar da, hak aramak için sokağa çıkmak mecburiyetinde kalırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlar mısınız efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Neyi toparlayacak Sayın Başkan!

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, tam demokrasi isterken, hakka, hukuka tam riayet edilirse, hiç korkmayın, bu halka güvenin, bu halk sizin yanınızda olacaktır; ama, bugün olduğu gibi, yine rantiyecilere çalışmaya devam ederseniz, sendikal hak verseniz de vermesiniz de, bu millet, size, demokratik tepkisini ortaya koyarak, söylemek istediğini söylecektir. Ondan dolayı, bu halka güvenin, bu halktan korkmayın.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Neyi toparlıyor Sayın Başkan; konuya girmedi ki...

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, müsaade buyurun efendim.

Sayın Özyılmaz, ifadenize bakın efendim... Lütfen, siz, görüşünüzü ifade edin... Süreniz çalışıyor.

ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – Ne demek istiyor, Sayın Başkan?!

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, bu, hakkın suiistimali...

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli husus da, eğer bu kanun tasarısı görüşülmeye başlandığında, bazı sendikalar "aman bu tasarı çıksın; her şeye rağmen bu tasarı çıksın" demeseydiler, bizimle beraber olsaydılar, şimdi, bu tasarıda daha çok şey değiştirmiştik. O sendikalar da, umuyorum, bu yanlışlıklarını görüp, bizimle beraber olacaklardır.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Olacaklar...

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sonuç olarak şunu söylüyorum: Fazilet Partisi olarak biz Memur Sendikaları Kanunu Tasarısının çıkmasından yanayız; ama, bugünkü kısık haliyle, bugünkü dörte bir demokrasi anlayışıyla değil, tam ve kâmil manada, demokratik ve insan haklarına uygun olarak çıkmasını arzu ediyoruz; asıl olan budur, buna hepimiz yönelmemiz lazım.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, teşekkür ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancıoğlu.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Hoşgörü, insanlığın önemli hasletlerinden biridir.

BAŞKAN – Ve her zaman.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – ...Siz de, bu hasletlere sahip bir kişisiniz...

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – ...ancak, hem kişi olarak hem de bu toplantıyı yürüten Meclis Başkanvekili olarak, bu hoşgörünün ve bu kürsünün istismar edilmemesine gayret göstermeniz gerekir. Sizin anlayacağınız dille -bize de o dönemde öyle öğretilmişti- bir hakkın sırf gayri ızrar eden suiistimalini kanun himaye etmez. Yani, bir hakkın kötüye kullanılmasını... (FP sıralarından gürültüler)

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkanım...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Otur yerine!

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Ne var?.. Ayıptır!.. (Gürültüler)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – ...kanun himaye etmediği gibi, Meclis Başkanvekili de himaye etmez. Burada görüşülen madde 7 nci maddedir ve tüzüklerde gösterilecek, belirtilecek hususları kapsamaktadır. Bu konuşmacı, tüzüklerle ilgili, bu 7 nci maddeyle ilgili hiçbir şey söylememiştir.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Bilmiyor ki söylesin!..

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Hem iyiniyetinizi ve hoşgörünüzü hem de Meclis kürsüsünü istismar etmiştir. Bu, şahsınıza ve Meclise hakarettir. Bunlara izin vermemenizi rica ediyorum. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu...

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP sıralarından gürültüler)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Olur mu?!.. Böyle bir usul mü var Başkanım?

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Oturun...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Siz nasıl usul kullandıysanız, arkadaşımız da...

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... (Gürültüler)

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Ben, Grup Başkanvekiliyim; Grubum adına konuşuyorum. (Gürültüler)

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Ben, aslında, Memur Sendikaları Kanunu Tasarısı üzerinde Grubum adına konuştum; en önemli meseleyi gündeme getirdim ve ne şahsınızı ne de kürsüyü asla istismar etmedim.

BAŞKAN – Siz buyurun efendim; verilen süreyi kullandınız. Ben, umuyorum ki, Sayın Bostancıoğlu'nun bu temenni ve tavsiyesini, Genel Kurulda bulunan bütün arkadaşlarımız takip buyurmuşlardır.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – 2 dakika fazla konuşmuştur.

BAŞKAN – Bundan sonra, hangi gruba mensup olursa olsun her arkadaşımız ve hangi konu üzerinde görüş ifade ederse etsin, ister gündem içerisinde, ister gündem dışında, buyurduğunuz bu hususa hassasiyetle dikkat ederler diye umuyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sizden de aynı hassasiyeti bekliyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Bekir Yurdagül; buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Yurdagül, yanlış anlamayınız; siz, bu usulü bilmediğiniz için değil; lütfen, metinle, maddeyle ilgili olmak ve katkıda bulunmak üzere, görüşlerinizi ifade buyurunuz. Bir eksiklik olacağı için söylüyor değilim; Sayın Bostancıoğlu'nu ve Sayın Yılbaş'ı birlikte takip ettik...

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Çalışanları Sendikaları Yasa Tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini anlatmak için huzurunuzdayım; Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yaklaşık 1 saat önce, burada, İktidar Partisi Gruplarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, cuma dahil, haftada 4 gün saat 24.00'e kadar çalışmasını öngören bir önergesi oylandı; reddedildi.

Şimdi, aradan 1 saat geçti; bakıyoruz, Meclisi saat 24.00'e kadar çalıştırmak için önerge veren İktidar Partisi Grupları, karar yetersayısını bulamıyorlar. Yani, ciddî olmak lazım. Eğer biz... (ANAP sıralarından gürültüler)

YÜKSEK YALOVA (Aydın) – Ne alakası var?.. Ayıp!.. Ayıp!..

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – ...Meclisi saat 24.00'e kadar çalıştırmak istiyorsak, burada arkadaşlarımız hazır bulunur ve Meclisi çalıştırırız. (ANAP sıralarından gürültüler)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Ne alakası var?..

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Efendim, lütfen, tahammüllü olunuz.

BAŞKAN – Sayın Yurdagül... Sayın Yurdagül... Siz, buyurun efendim...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Ne alakası var?..

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Lütfen, tahammüllü olunuz efendim...

BAŞKAN – Sayın Yurdagül...

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 55 inci Hükümet, 3 partili bir azınlık Hükümetidir.

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Yalan söyleme!..

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) Efendim!..

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Yalan söyleme... Çalışıyoruz ki, konuşabiliyorsun orada...

BAŞKAN – Sayın Yurdagül, siz, buyurun efendim. Lütfen, görüşünüzü ifade edin.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – 55 inci Hükümet, 3 partili bir azınlık hükümetidir Sayın Yalova; bunu söylüyorum.

Mecliste konsensüs sağlamıyorsunuz, kamu çalışanları sendikalarıyla konsensüs sağlamıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine tasarı getiriyorsunuz ve bunun da, hiçbir engelle karşılaşmadan, istediğiniz gibi çıkmasını istiyorsunuz. Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir şey, eşyanın tabiatına aykırı. Bunun mantıklı bir izahı var mı?.. Elbette ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuyu beraber konuşsaydık, tartışsaydık, eksiklerini giderseydik...

AHMET ALKAN (Konya) – Verdiğiniz kanun teklifini okuyup gelin buraya.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – ...ve kamu çalışanlarının örgütleriyle bu konu üzerinde, bu tasarı üzerinde bir konsensüs sağlanmış olsaydı, hiçbir engelleme çalışması olmadan bu yasa tasarısı istenildiği gibi çıkardı. 47 ana maddesi olan ve 6 geçici maddesi olan bir tasarıyla Meclis gündemini işgal etmenin bir anlamı var mı? Ve konsensüs sağlamadığınız bir tasarıda yapıyorsunuz bunu...

Şimdi, Meclis gündeminin 5 inci sırasında, öğretmenlere yüzde 18'lik ek zam getiren bir tasarı var; hepimizin arzuladığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 6 grubun, üzerinde konsensüs sağladığı bir tasarı. Lütfen, bayramdan önce öğretmenlerimize müjde verelim, bizlerin de katkısıyla hep beraber o tasarıyı Meclisten geçirelim. Acaba, siz, 47 maddelik bu tasarıyla, Meclis gündemini tıkamaya, Meclis gündemini, diğer yasa tasarılarının geçmemesi doğrultusunda bu yasa tasarısıyla doldurmaya mı çalışıyorsunuz diye düşünüyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – O da geliyor.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Efendim, destekliyoruz biz de. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunun bir günde geçmesini sağlayabilir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, gerçekten, gerginliğe neden olan bir yasa tasarısını tartışıyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında, kamu çalışanları, bu tasarıyla ilgili tepkilerini ortaya koyuyorlar bir şekilde.

Daha önce bu kürsüde ifade etmiştim, Sayın Bakan "kamu çalışanları, bu Sendika Yasa Tasarısının bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesini istiyorlar" demişti. Gittiğimiz yerlere, seçim bölgelerimize bakıyoruz, hiçte öyle değil... Kamu çalışanları, tasarının, bu şekliyle geçmesini büyük bir çoğunlukla istemiyorlar. Neden, buna rağmen, bu tasarının ille de geçmesi doğrultusunda bir çaba içerisinde oluyorsunuz? Türkiye'nin gündeminde önemli konular varken, mesela, özellikle, emeklilerimizin durumlarını iyileştiren, onların analık sigortasını yapan, onlara protez yardımı yapan, yurtdışı tedavilerine kolaylık getiren ve maaş bağlama oranlarını yüzde 100'e çıkaran 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasasındaki değişikliklerle ilgili yasa tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin 126 ncı sırasında beklerken, niye, onu çıkarıp da, emeklilerimize, bu konuda bayram öncesi bir müjde vermiyoruz?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yarın getiririz... Yarın getirir, görüşürüz...

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Memnun oluruz, biz de destekleriz.

Değerli arkadaşlar, uzlaşmayı sağlaması gereken iktidar partileridir. Özellikle, azınlıkta olan İktidarın, Hükümetin, bu konuda, Meclisteki diğer partilerle uzlaşması gerekir. Aksi takdirde, bu kadar kapsamlı yasa tasarılarının, istenmeyen şekliyle Meclisten geçmesi doğrultusunda hiçbir baskı yapamazsınız bizim üzerimize. Elbette ki, biz, İçtüzüğün bize verdiği hakkı kullanıyoruz ve bunu kullanmaya 47 maddede de devam edeceğiz.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Edin!.. Edin!...

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Bizim programımıza uymayan, kamu çalışanlarının isteklerine cevap vermeyen bu yasa tasarısının bu şekliyle geçmemesi doğrultusunda, elbette ki, biz, üzerimize düşeni yerine getireceğiz; siz de, bu konuda biraz hazımlı olacaksınız, anlayışlı olacaksınız. Geçmişte bu konuda sizlerin yaptığının, biz, şu anda çok azını yapmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlar.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Bravo!.. Bravo!..

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Ayrıca, Kamu Çalışanları Sendikaları Yasa Tasarısına, sadece kamu çalışanlarının birkısım örgütleri değil, Türkiye'de işçi sendikaları konfederasyonlarının tamamı da -Türk-İş de, DİSK de, Hak-İş de- yasa tasarısının bu şekilde yasalaşmasına karşı çıkıyorlar. Niye, işçi sendikalarının bu konudaki tepkilerine, seslerine kulak vermiyorsunuz?..

MEHMET AYDIN (İstanbul) – Siz, niye madde üzerinde konuşmuyorsunuz Sayın Yurdagül?

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gelin uzlaşalım ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü hep beraber açalım; gündemde bekleyen diğer tasarı ve teklifleri de, konsensüs sağlayarak, hep beraber, bayramdan önce geçirme gayreti içerisinde olalım. Bunun için, Parlamentonun saat 24.00'e kadar çalışmasına da ihtiyaç yok.

Değerli arkadaşlar, 553 sıra sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Yasa Tasarısının 7 nci maddesi, tüzükle ilgili madde...

Sayın Bostancıoğlu, siz, bunları çok iyi bildiğiniz ve sendika avukatlığı da yaptığınız için, size anlatmama gerek yok diye düşünüyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Konumuz o...

BAŞKAN – Lütfen, siz, Genel Kurula hitap edin efendim.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Özellikle 2821 sayılı İşçi Sendikaları Yasasının, tüzükle ilgili maddelerinin tamamına yakınını kapsayan ve İşçi Sendikaları Yasasının ilgili tüzüğüyle, Kamu Çalışanları Sendikaları Yasasının ilgili tüzüğü arasında, bir birliktelik doğuran ve farkları olmayan bir madde.

Tabiî, tüzüklerle ilgili 7 nci maddede, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerimiz yok; çünkü, bunlar, zaten tek tip tüzükler ve bugün, fiilen, 1990 sonrası kurulan kamu çalışanları sendikalarının tüzüklerinde de var. Bu anlamda, diğer konularda olduğu gibi, bu konuda da değişiklik getirmeyen yeni bir düzenleme değerli arkadaşlar.

Tabiî, burada önemli olan "Tüzük" başlığı adı altındaki 7 nci maddenin bu şekilde geçip geçmemesinin ötesinde, mevcut tasarının, 5 inci maddesini, burada genişletmeden ve özellikle millî savunma işkolu, yargı işkolu dahil; müfettişler, denetmenler, kontrolörler dahil, 360 bine yakın kamu çalışanını, sendikal örgütlülükten mahrum eden 5 inci maddeyi, Hükümetten geldiği şekliyle kabul ettikten sonra, 7 nci madde üzerinde çok fazla konuşmanın da, bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

Umuyorum ki, daha fazla gerginliğe meydan vermeden, Meclis gündemindeki diğer yasa tasarı ve tekliflerinin, iktidar-muhalefet konsensüs sağlayarak, bir an önce geçirilmesi doğrultusunda, lütfen, artık, daha fazla inatlaşmaya meydan vermeyelim, bu inatlaşmadan vazgeçelim ve Meclis gündeminin 5 inci sırasından başlayarak, yarından itibaren, diğer yasa tasarı ve tekliflerini görüşelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yurdagül, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi var mı?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Cevher Cevheri konuşacaklar.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Cevheri; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA İ. CEVHER CEVHERİ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının, görüşülmekte olan 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Bu madde de, bilindiği üzere, sendika ve konfederasyonların tüzüklerinde belirtilmesi gereken hususları kapsamaktadır; ancak, bu madde üzerinde söz alan bütün konuşmacı arkadaşlar, görüşülmekte olan madde üzerinde değil de, daha ziyade, kanun tasarısının geneli üzerinde görüşlerini ifade etmişlerdir.

Şu anda Mecliste grubu bulunan partilerimizin, kamu çalışanları sendikaları hakkındaki kanun teklifleri, herkesin bilgisi dahilindedir. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, kamuda çalışanlarımızın, grevli, toplusözleşmeli sendikal hak ve kazanımlarından yanayız; fakat, bugünkü Anayasamızla, kamu çalışanlarımıza bu hakkın verilmesi, yani grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarını alabilmeleri için bir anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamu görevlilerinin çalışma güvenceleri, hâlâ, çok eski tarihlerden kalan yasal düzenlemelerle yapılmaktadır. Oysa, Meclisimize düşen görev, önce bu yasa güncelleştirilmeli, ondan sonra da kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli hakların tanınması hususu tartışılmalı ve gerekiyorsa, eğer, bu konuda, gerçekten ülkemizin ihtiyaçları böyle bir düzenleme yapılmasını gerektiriyorsa, Meclisin gündemine anayasa değişikliği getirilmeli ve tartışmaya açılmalıdır.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, açık ve samimi bir biçimde, toplumumuzun ve ülkemizin, çağdaş, demokrat bir hukuk devleti olması için bu değişikliklerin gündeme getirilmesinden yanayız. Ancak, böyle bir yasal ve anayasal düzenleme yapıldıktan sonra konfederasyonlarımız ve burada görev alan arkadaşlarımız, görevlerini, hitap ettikleri kitlenin ciddî manada ekonomik, sosyal ve demokratik açıdan verimliliğini sağlayacak şekilde ifa etme imkânına sahip olabilirler.

21 inci Yüzyıla girerken, memurun, tam demokrasiyle, kendi meselelerine çözüm getirebilecek demokratik kurumu olan sendikacılık da, memur anlayışı ile sendika anlayışının iyi kavranmasıyla mümkün olacaktır. Bu açıdan baktığımızda, günümüzde memur, yıllardır birikmiş sorunlara sahip kesimi oluşturmaktadır. Sorunların çözümü için, demokrasinin gereği olarak, sorunları gündeme getirebilecek yasal ve demokratik kitle örgütlerinden olan sendikal haklardan başka çareleri de yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ülkenin sendikacılığı kendine özgü nitelikler taşımaktadır. Zira, sendikacılığın, o ülkeye ait iktisadî gelişme seviyesiyle ilgili olduğu, öte yandan da, siyasî rejimlere bağlı bulunduğu bir gerçektir.

Günümüzde memur sendikacılığı, çeşitli ülkelerin siyasî ve kültürel koşullarına göre, oldukça farklı bir gelişme izlemiştir. Bu sebeple, bizim ülkemizde de kamu görevlileri sendikalaşmasının, birçok sınırlamalarla karşılaştığı gerçeğini görmemek mümkün değildir. Biraz önce de belirttiğimiz gibi, memurların çalışma güvencesi, özlük haklarının çok daha sıkı kurallara bağlanmış olması, kamu hizmetlerini yerine getirirken bazı yetkilere sahip olabilmeleri ve kendilerine karşı işlenecek suçlar bakımından Türk Ceza Kanunu gereğince cezalarının ağırlaştırılmış olması, ayrıca, işten çıkarılma ve yer değiştirmeye ilişkin olarak yargı denetiminin de bulunduğu önemli güvencelerin olması, kamu görevlileri sendikalarının daha farklı bir konumda olma zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Esasen, Anayasamızın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında, bu konuda açık hüküm bulunmaktadır. Söz konusu fıkra "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" hükmünü getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bilgilerin ışığı altında, toplugörüşmeleri yapacak ve Yüksek İdarî Kurulda temsil edilecek olan konfederasyonların taşra ile merkez arasında bilgi akışı ve koordinasyonunu sağlamak amacıyla, konfederasyon temsilciliklerinin kurulması yararlı olacaktır. Bunun için, görüşülmekte olan tasarının 7 nci maddesine aşağıdaki ibarenin bir (u) bendi olarak eklenmesinde fayda görmekteyiz. Bu ibare "konfederasyon temsilciliklerinin açılması, çalışma usul ve esasları" şeklindedir.

Bu konuda tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve grupların desteğini bekliyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cevheri, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim?

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, benim yazılı müracaatım vardı.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, kaçıncı madde ile ilgili efendim? Bir teemmül ve tezekkür buyurunuz; kaçınca madde ?

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, herhalde, siz de biz de biliyoruz ...

BAŞKAN – Herhalde mi?!. Efendim, ben "herhalde"yi keşfedemem...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Efendim, hem 7 nci madde üzerinde hem genelde söz talebim var.

BAŞKAN – Öyle mi?..

MAHMUT YILBAŞ (Van) –Tabiî...

BAŞKAN – 7 nci maddeyle ilgili olarak buyurun.

Siz "herhalde" diye buyurunca , ne yapayım ben...

Sayın Yılbaş'ın konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ABDULKADİR BAŞ ( Nevşehir) – Sayın Başkan, maddenin bitimine kadar oylayın.

BAŞKAN – Efendim, biliyorsunuz, bir hakkın suiistimalini kanun tecviz etmez...

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Grubumuzun görüşünü açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Burada bir parti grubu sözcümüz, Hükümetin bir dayatması olarak, bu tasarının, Genel Kurulun gündemine alındığını ifade etti. Bu görüşe katılmadığımızı ifade etmek istiyorum. Sebebi şu: Tasarıya bakıyorum, komisyondan geçen tasarı, 4 ayrı teklifin birleşmesinden kaynaklanıyor. Bu teklifler arasında Sayın Deniz Baykal ile arkadaşlarının teklifleri de söz konusu. Buna baktığımız zaman görüyoruz ki, Anayasanın öngördüğü, imkân verdiği ölçüler içerisinde bir teklif hazırlanmış. Bunun ifadesini de 3 üncü maddenin son fıkrasında görüyoruz. Burada, toplusözleşmeden söz edilmiyor; toplugörüşmeden söz ediliyor. Bu da, Anayasamızın 53 ve 54 üncü maddelerine uygun bir tekliftir. Komisyon, bu dört teklifi bir araya getirerek; yani, bir uzlaşma sağlayarak, Genel Kurul gündemine alınmasını sağlamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bir siyasî parti, görüşlerinde değişiklik yapabilir; bu, en doğal haklarıdır. İçtüzüğün elverdiği ölçüde, Genel Kurul çalışmalarını da engelleyebilir; bu da, kendilerinin Anayasal ve İçtüzükten kaynaklanan haklarıdır. Buna, diğer parti gruplarının söyleyebileceği herhangi bir söz yoktur ve bu, İçtüzük bakımından da uygun karşılanmaz. Ancak, buraya çıkıp da, Genel Kurulda sayın milletvekillerin gözünün içine baka baka, yine, sayın vatandaşlarımızın gözlerinin içine baka baka, bu kürsüden "burada bir mutabakat yoktur, Anayasa buna müsaittir; haydi geliniz, Anayasanın ölçüleri içerisinde bu tasarıyı yeniden ele alalım ve yeniden Genel Kurul gündemine getirelim" denilmesi kadar aldatıcı bir şey söz konusu olamaz.

Eğer, Cumhuriyet Halk Partisinin, kamu çalışanları sendikaları kanununu çıkarmada gerçekten ciddi bir niyeti varsa, her şeyden evvel, Anayasanın 53 ve 54 üncü maddelerindeki değişiklikleri gündeme getirmesi söz konusudur. Bu değişiklikler gündeme getirilmeden, Anayasanın 53 ve 54 üncü maddelerinde değişiklikler yapılmadan, kamu çalışanları sendikaları kanununun, bu kanun tasarısı çerçevesi dışında gündeme getirilip Anayasaya uygun olarak yasalaşması söz konusu değildir.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Bunlar söylendi, söylendi...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Eğer, 53 ve 54 üncü maddelere uygun olarak bir yol varsa, bir çıkış noktası varsa, buyursunlar, gelsinler, burada bir mutabakat sağlayalım; ama, 53 ve 54 üncü maddelerde herhangi bir değişiklik yapmadan o mutabakatın sağlanması da hukuken söz konusu olmayacaktır. Bu yapılanlar, bu kanun tasarısının çıkmaması için gösterilen gayretlerden başka bir şey değildir, Parlamento zemininde bir mutabakat arayışı değildir.

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Sayın Yılbaş, tutanakları okuyunuz...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, vardır elimizde, burada her şey yazılıdır. Anayasanın 54 üncü maddesinde, 1995 yılında yapılan değişikliği, size salık veriyorum, okuyunuz...

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Değişiklik için çağrı yapıldı, ama...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Sizin bir milletvekiliniz, parti grupları arasında varılan mutabakat sonucunda itirazlarını çekmişler ve 54 üncü maddenin bu şekilde kanunlaşmasına katkılarını vermişlerdir.

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Gelin, değiştirelim diyoruz..

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisinin, Anayasanın 53 ve 54 üncü maddesinin bugünkü şekilde kanunlaşması konusunda onayları vardır ve okeyleri vardır. Bugün, 1995 yılında verdikleri onayı geri çekiyorlarsa söyleyecek herhangi bir sözümüz yoktur.

AYHAN FIRAT(Malatya) – Daha ilerisini istiyoruz...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşme süremiz tamamlanmıştır.

Kanun teklif ve tasarılarını görüşmek için, 19 Mart 1998 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.55

 

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın, Niğde-Bor-Havuzlu Köyünde karbondioksit gazı çıkarmak amacıyla yapılan çalışmaların çevreyi kirlettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4400)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Doğan Baran Niğde

Konu : Niğde İli Bor İlçesi Havuzlu Köyü sınırları içerisinde ve köye tahsis edilmiş mera içerisinde Güney Doğalgaz Şirketi tarafından Havuzlu Köyü Karova mevkiinde 125 nolu mera da karbondioksit gazı çıkarılmakta, yapılan çalışma köyün merasına zarar verdiği gibi çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Şimdiye kadar 20 kuyu açılan merada bundan sonra da kuyu açılacağı bilinmektedir.

Açılan kuyulardan gaz çıkarmak için kuyulara basınçlı gaz verilmekte ve tabandaki gazın çıkışı sağlanmaktadır. Yüzeye süratli bir şekilde çıkan gaz ve kireç oranı yüksek sıvı 100 metreye yakın yükseklikten otların üzerine gelişigüzel yayılmakta ve otların kurumasına sebep olmaktadır. Açılan kuyuların derinliği 200 ila 300 metre olduğundan yüzeydeki suların tabana çekilmesine sebep olmaktadır. Acilen tedbir alınmaz ise ilerde tüm arazinin çölleşeceği endişesini taşımaktayız.

1. Söz konusu arazi üzerinde bugüne kadar herhangi bir inceleme yapılmış mıdır? Kuyuların açılmasına kimler izin vermiştir? Kuyuların açılma işlemi devam edecek midir?

2. Arazinin çölleşmemesi ve bölge halkının mağdur edilmemesi için kuyuların kapatılmasını düşünüyor musunuz?

3. Aksi takdirde mağdur edilen bölge halkının kayıplarını ne şekilde telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

4. Karbondioksit gazı çıkarmak amacıyla açılan kuyular köyün merasına zarar vermekle birlikte çevre kirliliğine de neden olmaktadır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için Çevre Bakanlığı ile ortak herhangi bir çalışmanız oldu mu?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B15.0.APK.0.23-300-389/4273

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4400-11095/27940 sayılı yazısı.

Niğde Milletvekili Sayın Doğan Baran’ın tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/4400-11095 esas no.lu yazılı soru önergesiyle ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Niğde Milletvekili Sayın Doğan Baran’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/4400-11095)

Niğde İli Bor İlçesi Havuzlu Köyü sınırları içerisinde ve köye tahsis edilmiş mera içerisinde Güney Doğalgaz Şirketi tarafından Havuzlu Köyü Karova mevkiinde 125 nolu mera da karbondioksit gazı çıkarılmakta, yapılan çalışma köyün merasına zarar verdiği gibi çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Şimdiye kadar 20 kuyu açılan merada bundan sonra da kuyu açılacağı bilinmektedir.

Açılan kuyulardan gaz çıkarmak için kuyulara basınçlı gaz verilmekte ve tabandaki gazın çıkışı sağlanmaktadır. Yüzeye süratli bir şekilde çıkan gaz ve kireç oranı yüksek sıvı 100 metreye yakın yükseklikten otların üzerine gelişigüzel yayılmakta ve otların kurumasına sebep olmaktadır. Açılan kuyuların derinliği 200 ila 300 metre olduğundan yüzeydeki suların tabana çekilmesine sebep olmaktadır. Acilen tedbir alınmaz ise ilerde tüm arazinin çölleşeceği endişesini taşımaktayız.

Bakanlığımın Konu ile İlgili Genel Açıklaması:

Ülkemizin değişik yerlerinde karbondioksit gazı çıkışı mevcuttur. Kontrolsöz olarak çıkan, çıktığı ortama zarar verebilecek bu gazın kontrol altına alınarak üretilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması için karbondioksiz gazı 17.3.1994 tarihli ve 94/5442 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmış, 19.8.1994 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Faaliyet ile ilgili olarak Bakanlığımız Maden İşleri Genel Müdürlüğünce Niğde İli Bor İlçesi Kemerhisar beldesinde Güney Doğalgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına İR 4582 sayılı Maden İşletme Ruhsatının verildiği tespit edilmiştir. Ruhsat ile ilgili olarak 23.3.1994 ve 28.7.1994 tarihlerinde İsmail Parlak tarafından Maden İşleri Genel Müdürlüğünden Maden Arama Ruhsatı talebinde bulunulmuştur. 13.5.1994 tarihinden geçerli olmak üzere müracaata AR 57441 sayılı Arama Ruhsatı, 3.10.1994 tarihinden geçerli olmak üzere de AR 58390 sayılı Arama Ruhsatı düzenlenmiştir. Bu iki ruhsat için 4.10.1994 tarihinde birleştirme talebinde bulunulmuş, birleştirilen bu sahalar için AR 58938 sayılı Arama Ruhsatı düzenlenmiştir. Bu saha ile ilgili olarak yürürlükteki 3213 sayılı Maden Kanunu gereği, ruhsat sahibinin yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle 29.11.1994 tarihinde ÖN İR 5783 sayılı Önişletme Ruhsatı düzenlenmiştir. 8.3.1995 tarihinde Karbondioksit Gazı üretilmesi için Genel Müdürlüğümüze verilen İşletme Projesi incelenmiş Maden Kanunun 24 üncü maddesine göre uygun bulunmuş ve ruhsat sahibine 10 yıl süreli 27.10.1995 tarihinden geçerli olmak üzere İR 4582 sayılı İşletme Ruhsatı verilmiştir. Bu ruhsat 9.10.1995 tarihinde Güney Doğalgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne Maden Kanununun 5 inci maddesinde belirtilen doğrultuda devir edilmiştir.

Soru 1 :

Söz konusu arazi üzerinde bugüne kadar herhangi bir inceleme yapılmış mıdır? Kuyuların açılmasına kimler izin vermiştir? Kuyuların açılma izni devam edecek midir?

Cevap 1 :

Saha ile ilgili olarak ilk tetkik, 20.8.1994 tarihinde, Karbonik Gaz Sanayiî ve Ticaret A.Ş.’nin bu sahada izinsiz olarak karbondioksit gazının üretildiği şikayeti üzerine Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından yapılmıştır. Heyet raporunun sonuç bölümünde:

“.....19.8.1994 tarihinden önce söz konusu gaz Maden Kanunu kapsamında bulunmadığından 12 inci madde hükümleri (izinsiz üretim ile ilgili hükümler) uygulanamamaktadır. Ancak 19.8.1994 tarihinden itibaren ruhsat sahibinin karbondioksit gazı ile ilgili faaliyet raporu vermesi, fenni nezaretçi ataması, sevk fişi almasına ve ayrıca 94/5442 sayılı Bakanlar Kurulu kararında belirtilen istisnai durumlar (verilmiş ruhsatların ve resmi belgeli hakların bulunduğu jeotermal kaynak, içmeye ve yıkanmaya mahsus şifalı sıcak ve soğuk su alanları ile doğal gazlı ve petrollü arazilerde bulunanlar hariç olmak üzere) tespit edilinceye kadar AR 57441 sayılı ruhsatın faaliyetlerinin durdurulması gerekmektedir.

Yukarıda sıralanan kanunî vecibelerin yerine getirilmesini müteakip sahanın faaliyetine izin verilmesi durumunda kuyuların bulunduğu alanın can ve mal emniyeti bakımından koruma bandı ile çevrilmesi yerinde olacaktır.” denilmiştir.

Heyetin bu raporundan sonra ruhsat sahibi kanunî yükümlülüklerini yerine getirerek Maden Kanunu kapsamında çalışmalarını sürdürmüştür.

7.7.1996 tarihinde Genel Müdürlüğümüzün görevlendirdiği heyet sahada yaptığı incelemelerde, 10 adet kuyu açıldığını, kuyulardan gelen gazın toplandığı iki adet kollektörün mevcut olduğunu, gazın kollektörlerden borularla yaklaşık 2.5. km uzaklıktaki tesislere nakil edildiğini, tesiste işlendikten sonra sıvı karbondioksitin kuru buz ürünleri haline getirildiğini, kuyuların hazine arazisi içinde olduğunu, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne kira verilerek çalışma izni alındığı, çevreye zarar verecek pasa bakiye veya yığınların olmadığını tespit etmiştir.

3213 sayılı Maden Kanununa göre İşletme Projesi vererek İşletme Ruhsatı alan ruhsat sahibi, ruhsat alanı içinde vermiş olduğu proje dahilinde, kanunun hükümlerini yerine getirerek çalışabilmekte, yapmış olduğu çalışmaları her yıl mart ayında hazırladığı faaliyet raporunda belirtmekle yükümlüdür. Söz konusu ruhsat alanında kuyu açmak için Genel Müdürlüğümüzden veya başka bir merciden ayrıca bir izin alınması gerekmemektedir.

Soru 2 :

Arazinin çölleşmemesi ve bölge halkının mağdur edilmemesi için kuyuların kapatılmasını düşünüyor musunuz?

Cevap 2 :

Yürürlükteki 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde Bakanlığımız tarafından ruhsat verilmeyecek yerler belirlenmiştir. Bu maddeye göre herhangi bir kısıtlama getirilmeyen bütün alanlara Maden Kanunu gereği ruhsat verilmektedir. Bu madde ile, izine tabi alanlarda madencilik faaliyetlerinde bulunulması için gerekli düzenleme yapılmıştır.

Madencilik faaliyetlerinin bölgeyi nasıl etkileyeceği hususu, sadece Bakanlığımızın değil diğer Bakanlıkların da sorumluluğunda olup, bu faaliyetlerin çevreye herhangi bir olumsuz etkisi olmaması için alınması gerekli tedbirler yakından takip edilmekte olup, madencinin de bu tedbirlere uyma zorunluluğu vardır. Madencilik faaliyetleri ÇED kapsamındadır. Madenci istenildiğinde ÇED raporu hazırlamak zorundadır. ÇED raporunda çevre, turizm ve kültür ile ilgili hususlar değerlendirilmekte, alınması gerekli tedbirler belirlenmektedir. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz gibi Maden Kanununun 7 nci maddesi gereği izine tabi alanlardaki madencilik faaliyetleri için ruhsat sahibi ilgili yerlerden izin almak zorundadır. Alınmadığı taktirde madencilik faaliyetinde bulunulamaz.

Soru 3 :

Aksi taktirde mağdur edilen bölge halkının kayıplarını ne şekilde telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

Cevap 3 :

Madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak izine tabi alanlar 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde belirtilmiştir. Bu madde ile amme hizmeti veya umumun istifadesine tahsis edilmiş araziler ve özel mülkiyete sahip arazilerde ve bu arazilerin belirli mesafeleri içinde madencilik faaliyetlerinde bulunmak izne bağlanmıştır.

Ruhsat sahibi 7 nci maddede belirtilen izinleri almakla yükümlüdür. Gerekli izinlerin alınmadığı durumda ruhsat teminatının 1/3’ü irad kaydedilir. Tekerrürü halinde teminatın tamamı irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir. Maden Kanununda faaliyette bulunulan alanının zarar-ziyanın karşılanması ile ilgili olarak 46 ncı maddede “..... Faaliyetler sırasında sahaya zarar verilmesi durumunda ruhsat sahibi adlî merciler tarafından tespit edilecek tazminatı arazi sahibine ödemek ve sahayı kullanılabilir durumda terk etmekle yükümlüdür” denilmiştir.

Uygulamakta olduğumuz 3213 sayılı Maden Kanununda ruhsat alanındaki madencilik faaliyetleri sonrası oluşan zarar-ziyan ile ilgili başka bir düzenleme mevcut değildir.

Bakanlığımız doğal kaynaklarımızın 3213 sayılı Maden Kanunu çerçevesinde ülke ekonomisine kazandırılması için ülkemizdeki madencilik faaliyetlerini düzenlemek ile görevlendirilmiştir. Ruhsat sahipleri madencilik faaliyetlerini sürdürürken bu kanunun hükümlerine uymak zorundadır. Uymayan ruhsat sahiplerine Kanundaki cezaî hükümler uygulanmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler için yargı yolu da açıktır.

Soru 4 :

Karbondioksit gazı çıkarmak amacı ile açılan kuyular köyün merasına zarar vermekle birlikte çevre kirliliğine de neden olmaktadır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için Çevre Bakanlığı ile ortak herhangi bir çalışmanız oldu mu?

Cevap 4 :

Sahada yapılan üretim ile ilgili olarak Maden İşleri Genel Müdürlüğüne herhangi bir şikayette bulunulmamıştır. Ancak verilmiş bu soru önergesi üzerine sahanın yerinde tetkik edilmesi için bir heyet gönderilmiştir. Heyetin yapacağı inceleme sonrası ruhsat alanında sürdürülen faaliyetlerin çevreye olan etkisi belirlenecek, faaliyet alanında çevreye herhangi bir olumsuzluğun tespit edilmesi durumunda bu olumsuzluğun ortadan kaldırılması için Çevre Bakanlığı ile ortak çalışmayı da içerebilecek gerekli tedbirler alınacaktır.

Karbondioksit gazı ile ilgili olarak amacımız, bu gazın belirli bir sistem ile kontrol altında, çevreyi kirletmeden üretilmesini sağlamak ve ülke ekonomisine kazandırmak, bu üretimde çevreye karşı duyarlı olunmasını sağlamak için ruhsat sahibine gerekli tedbirleri aldırmaktır.

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, bir Yargıtay üyesi hakkında ileri sürülen iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4403)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 17.2.1998

Veysel Candan Konya

Basına intikal ettiği kadarıyla, bakanlığınız Teftiş Kurulu Başkanlığının 27.10.1997 tarihli raporunda, geçmişte Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı yapmış ve halen Yargıtay üyeliğinde bulunan Yusuf Kenan Doğan ile ilgili iddialar araştırılmış ve sonuçta da yasal işlem yapılması istenmiştir. Bu sebeple;

1. Söz konusu şahıs hakkında, Teftiş Kurulu Başkanlığınızca da tespit edilen konularla ilgili bakanlığınızca herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

2. Raporda cinsel taciz ve mezhep ayrımcılığı iddiaları yazılıdır. Bunlar doğru ise böyle fiillere sahip kişi nasıl ve hangi bakanlar döneminde Yargıtay Üyesi seçilmiştir?

3. Adalet Bakanı, Eski Müsteşarı Yusuf Kenan Doğan hakkında Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından niçin rapor hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuştur?

4. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu çalışmalarını hangi mevzuat hükümlerine göre başlatmış, yürütmüş ve tamamlamıştır?

5. Bugüne kadar Adalet Bakanlığı Müsteşarlarından birisi hakkında “cinsel taciz, mezhepcilik” gibi nedenlerle soruşturma açılmış mıdır?

6. Mezhepci kadrolaşmaya gittiği iddia edilen Adalet Bakanlığı eski Müsteşarı Yusuf Kenan Doğan dönemindeki kadrolaşmalarla ilgili ne gibi işlemler yapılmıştır?

7. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığından subjektif görüşlere dayanan ve komplo amacı güden bir raporun çıkması mümkün müdür?

8. “Cinsel taciz” iddialarına bakanlığınızda sık sık rastlanmakta mıdır?

T.C. Adalet Bakanlığı 17.3.1998 Bakan : 473

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.2.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4403-11102/27962 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4403 esas sayılı soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Veysel Candan

Konya Milletvekili

TBMM

Bakanlığıma yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/4403 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda;

– Soru önergesinde adı geçen Bakanlığım eski Müsteşarının, Adalet eski Bakanı Sayın Mehmet Ağar döneminde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 28.5.1996 gün ve 262 sayılı kararı ile Yargıtay üyeliğine seçildiği,

– Soru önergesinde adı geçen kişinin Müsteşarlık sıfat ve makamından yararlanarak kendisine hizmet veren veya maiyetinde bulunan personele karşı cinsel arzu ve isteklerini gerçekleştirici davranışlarda ve tacizlerde bulunmak suretiyle vazifesini suistimal ettiğine ilişkin olarak Bakanlığım Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 27.10.1997 günlü inceleme raporunun 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca 3.11.1997 tarih ve 31129 sayılı yazımız ekinde Yargıtay Birinci Başkanlığına sunulduğu,

Anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yurtdışındaki vatandaşların oy kullanmalarına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4482)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Adalet Bakanına yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

Yurtdışındaki vatandaşların oy kullanmaları çalışmaları ile ilgili olarak:

1. Yurtdışında bulunan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde oy kullanarak siyaset yapma haklarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

2. İçişleri, Dışişleri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve başkaca kurum veya kuruluşların çalışmalarınıza katkıları hangi seviyededir?

3. Yurtdışında bulunan vatandaşlarımızın bulundukları hangi ülkelerde oy kullanabileceklerdir? Bu vatandaşlarımız ilk genel seçimlerde oy kullanabilecekler midir?

T.C. Adalet Bakanlığı 13.3.1998 Bakan : 458

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.3.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4482-11361/28282 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4482 esas sayılı soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4482 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bilindiği üzere, ülkelerin yurtdışında bulunan vatandaşlarına milletvekili seçimlerinde oy kullandırmalarıyla ilgili olarak “mektupla oy verme”, “yurtdışı temsilcilerinde sandık kurulması suretiyle oy verilmesi”, “vekâletle oy verme” gibi muhtelif sistemler bulunmaktadır.

Bakanlığımda, İçişleri, Dışişleri, Çalışma Sosyal ve Güvenlik Bakanlıklar ile Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı ve Bakanlığım temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan Komisyonda yapılan çalışmalar sonunda, ülkemiz ihtiyaçlarına cevap vermek üzere muhtelif seçenekli Kanun Taslakları hazırlanmıştır.

Seçim kanunlarında yapılacak düzenlemelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasî partilerin aralarında uzlaşma sağlandığında, daha kolay sonuç alınabileceğinden, bu taslaklar Anayasada 23.7.1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunla yapılan değişikliklere uyum sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşturulan ve bu çerçevede seçim kanunları üzerinde çalışmalarını sürdüren partilerarası Anayasa Uyum Komisyonuna sunulmuştur.

Ayrıca yurtdışındaki Türk vatandaşlarının dağınık biçimde bir çok ülkede yaşadıkları hususu gözönünde tutularak Bakanlığımda bu konudaki inceleme ve araştırma çalışmalarına devam edilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

 

birleşim 68’in sonu