DÖNEM : 20 CİLT : 47 YASAMA YILI : 3

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

65 inci Birleşim

11 . 3 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Tekirdağ Tekel Fabrikasında çalışan geçici işçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

2. – Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, Kırıkkale ve çevresindeki pancar ekim alanlarının daraltılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, ülkemizde son yıllarda artan ithalat konusunda alınabilecek önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1347)

2. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in İspanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1348)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Kosova’daki son gelişmeler konusundaki genel görüşmenin (8/19, 20) gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresi ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı İsmet Sezgin’in cevabı (6/736)

2. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745)

3. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/751)

4. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, tarımsal girdi fiyatlarına yapılan zamlara ve ürünlere verilen taban fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/752)

5. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/753)

6. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla-Milas Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi başhekimlerinin görevden alınmalarının nedenine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/754)

7. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, memur maaşlarına yapılan zamma ve atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/756)

8. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurtdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/757)

9. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurtdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758)

10. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt ve Bitlis İllerine bağlı köylerde yaban domuzu ve ayıların verdiği zararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/759)

11. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin ve çevresinde tohumluk buğday dağıtımında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/760)

12. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Kur’an kursu öğretmen ve öğretici vekillerinin maaşlarını alamadıkları iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/761)

13. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarsus’ta meydana gelen öğretmen cinayetleri hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/762)

14. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, Şanlıurfa 1. ve 2. Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/764)

15. – Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/765)

16. – Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Isparta-Sütçüler-Kesme Lisesinin öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/766)

17. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Mısır Ezher Üniversitesinden mezun olanlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/768)

18. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, burs alan yükseköğrenim öğrencilerinden eğitime katkı payı adı altında para kesintisi yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/769)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt’un, mal varlığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/4338)

2. – Aksaray Milletvekili Nevzat Köse’nin, Aksaray-Ağaçören’de DYP bayrağını yakan ANAP ilçe başkanı ve muhtarlar hakkında yapılan işleme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4360)

3. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, yeşil kod adlı kişi ile ilgili bir devlet bakanının beyanına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4369)

4. – Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Elazığ’da açılan infaz koruma memuru sınavına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4389)

5. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ziraat Bankasının reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/4404)

6. – Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumuna yaptırılan bir araştırmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın yazılı cevabı (7/4424)

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

3. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553)

VII. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Ordu Milletvekili Şükrü Yürür’ün, Ünye Sosyal Sigortalar Kurumu Psikiyatri Hastanesinin içinde bulunduğu şartlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan;

İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, polis memurlarının askerlikleriyle ilgili gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu,

Cevap verdiler.

Bulgaristan’a gidecek olan Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Ecevit’in,

Bosna-Hersek’e gidecek olan Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’a, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Makedonya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’e, Çevre Bakanı İmren Aykut’un,

Fransa’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in, vekâlet etmesi uygun görülmüşken, Başbakanın yeni teklifiyle, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kayseri Milletvekili Nurettin Kaldırımcı ve 22 arkadaşının, kamu yöneticilerinin başarısını etkileyen faktörlerin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/243);

Kayseri Milletvekili Nurettin Kaldırımcı ve 20 arkadaşının, kamu yöneticilerinin sık sık görevden alınmalarının sakıncalarının araştırılarak, yapılması gerekli yasal ve idarî düzenlemelerin tespit edilmesi (10/244),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Kırklareli Milletvekili İrfan Gürpınar ve 23 arkadaşının, Kosova’daki son gelişmeler konusunda bir genel görüşme (8/20),

Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşının, görevlendirme ve atamalarda usulsüz ve partizanca uygulamalar yaparak, ülkede gerginlik ve huzursuzluğa yol açtığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay hakkında bir gensoru (11/14),

Açılmasına ilişkin önergeleri ve

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Çorum Milletvekili Zülfikar Gazi (3/844) (S. Sayısı : 526),

Samsun Milletvekili Murat Karayalçın (3/940) (S. Sayısı : 527),

Şanlıurfa Milletvekili Seyit Eyyüpoğlu (3/985) (S. Sayısı : 528),

Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli (3/338) (S. Sayısı : 529),

Giresun Milletvekili Ergun Özdemir (3/991) (S. Sayısı : 530),

Antalya Milletvekili İbrahim Gürdal (3/215) (S. Sayısı : 531),

İstanbul Milletvekili Necdet Menzir (3/856) (S. Sayısı : 542),

Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ve Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak (3/340) (S. Sayısı : 543),

İstanbul Milletvekili Mehmet Fuat Fırat (3/893) (S. Sayısı : 557),

İzmir Milletvekili Sabri Ergül (3/835) (S. Sayısı : 558),

Haklarındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Genel Kurulu ziyaret eden Hristo Biserov Başkanlığında Türkiye-Bulgaristan Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

8.3.1998 tarihinde dağıtılan ve 9.3.1998 tarihli gelen kağıtlarda yayımlanan Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay hakkındaki (11/14) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 17.3.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 190 ıncı sırasında yer alan, Kosova’daki son gelişmeler konusundaki (8/19) esas numaralı genel görüşme önergesiyle, 9.3.1998 tarihli gelen kağıtlarda yayımlanan ve okunmuş bulunan (8/20) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 10.3.1998 Salı günkü birleşiminde ve birlikte, kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşmelerin tamamlanmasından sonra yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına, 10.3.1998 Salı günkü birleşimde sözlü soruların göşülmemesine;

Genel Kurulun 10.3.1998 Salı günkü birleşiminde, Kosova’daki son gelişmeler konusundaki genel görüşmenin öngörüşmelerinin tamamlanmasını müteakip, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 44 üncü sırasında yer alan, 535 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Sınır Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının görüşülmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına,

İlişkin Danışma Kurulu önerileri kabul edildi.

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Ankara İlinde Ümitköy Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/755) ile,

Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/830),

Doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Başkanlıkça,

Siyasî Parti Grupları ile bağımsızların oranlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle, daha önce bağımsız milletvekillerine düştüğü ilân edilen Plan ve Bütçe Komisyonundaki 1 üyelik ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundaki 2 üyelikten 1 inin Fazilet Partisi Grubuna geçtiğine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Adalet,

Anayasa,

Çevre,

Dışişleri,

Dilekçe,

İçişleri,

İnsan Haklarını İnceleme,

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,

Plan ve Bütçe,

Sağlık, Aile ve Sosyal İşler,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Tarım, Orman ve Köyişleri,

Türkiye Büyük Millet MeclisiHesaplarını İnceleme,

Komisyonları ile

Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerin (10/21),

Bazı basın ve yayın kuruluşlarına yapılan yardımların (10/22),

Türkiye Büyük Millet MeclisiGenel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının (10/230),

Özelleştirme uygulamalarının (10/19),

Araştırılması amacıyla kurulmuş olan Meclis araştırması komisyonlarında boş bulunan ve FP Grubuna düşen üyeliklere, Gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Bağımsız milletvekillerine ait olup açık bulunan İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine, Kayseri Milletvekili Recep Kırış seçildi.

İçel Milletvekili Oya Araslı ile İzmir Milletvekili Birgen Keleş ve 18 arkadaşının, Kadının Statüsünün Araştırılarak Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin yaşama geçirilmesi için alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin, (10/219) yapılan öngörüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun 13 üyeden teşekkül etmesi,

Komisyonun çalışma süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Komsiyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

İstanbul Milletvekili MustafaBaş ve 70 arkadaşının (8/19),

Kırklareli Milletvekili İrfan Gürpınar ve 23 arkadaşının (8/20),

Kosova’daki son gelişmeler konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergelerinin, birleştirilerek yapılan öngörüşmelerden sonra kabul edildiği ve genel görüşme gününün, Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek Genel Kurulun onayına sunulacağı bildirildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 44 üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Sınır Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/650) (S. Sayısı : 535) görüşmeleri tamamlandı; yapılan açık oylamadan sonra kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

11 Mart 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, 22.33’te birleşime son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Derin Mehmet Korkmaz Kütahya Kütahya Kâtip Üye Kâtip Üye

No : 97

II. – GELEN KÂĞITLAR

11 . 3 . 1998 ÇARŞAMBA

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/731) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/732) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.1998)

Teklifler

1.- Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1100) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

2.- Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1101) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

3.- Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1102) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

4.- Samsun Milletvekili Nafiz Kurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1103) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

5.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İş Kanununun Birer Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1104) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.3.1998)

6.- Niğde Milletvekili Akın Gönen’in; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1105) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.1998)

7.- Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1106) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.1998)

Tezkere

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin Denetimine Tabiî Kuruluşların 1996 Yılı Faaliyetleri, Bilanço, Kâr ve Zarar Hesaplarına Ait Raporların Sunulduğuna İlişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/1346) (Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Ankara Millî Eğitim Müdürünün bir beyanına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/904) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, başörtüsü genelgesine ve Ankara İl Millî Eğitim Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4570) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.1998)

2.- Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır’ın, Trabzon’un 4325 sayılı Kanun kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4571) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.1998)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Papalığın Türkiye’de misyonerlik faaliyetinde bulunup bulunmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4572) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.1998)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Balıkesir-Manyas Kuşcenneti Ulusal Parkını korumak için alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4305)

2.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yayınlarından “ATATÜRK” isimli kitaba ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4306)

3.- Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, İlahiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenliğe kabul edilmemelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4307)

4.-Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, seyahatlerinde özel sektöre ait uçakların kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4308)

5.- Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır’ın, Susurluk olayları hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu’nca hazırlanan raporda bir milletvekilinin adının geçip geçmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4309)

6.- Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, G.Ü. Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nde meydana gelen bir olaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4312)

7.- Ankara Milletvekili Ali Dinçer’in, Altındağ Belediyesi’nce bir mahallenin isminin değiştirildiğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4314)

8.- Balıkesir Milletvekili İ.Önder Kırlı’nın, Eğitime Katkı Payı adı altında toplanan paralara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4315)

9.- Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, “Yeşil” kod adlı kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4316)

10.-İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TİTAN olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4317)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

11 Mart 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DERİN (Kütahya), Mehmet KORKMAZ (Kütahya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, Tekirdağ Tekel Fabrikasında çalışan geçici işçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmalarda, ilk önce, Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin’e söz vereceğim.

Sayın Aytekin, Tekirdağ Tekel fabrikasında çalışan geçici işçilerle ilgili sorunlar için gündemdışı söz isteminde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Aytekin. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağımızın tekel fabrikasında çalışan geçici işçilerle ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’de geçici işçilerin sorunları artık had safhaya varmıştır; maalesef, daimî işçilerden fazla geçici işçi çalıştırmaktayız. İşte, Tekirdağımızın tekel fabrikasında da 280 geçici işçi çalışmaktadır.

1984 yılından bu yana -örneklerini vereceğim- şarap ve rakı üretimiyle ilgili elimde belgeler var; o zamandan bu zamana kadar, yani, 1984’ten 1998’e üretimin nasıl arttığını, size, rakamlarla ifade edeceğim. Ancak, ondan önce şunu söyleyeyim: Maalasef, Tekirdağ Tekel Şarap Fabrikasına on yıldan beri kadro verilmemiştir; daimî çalışan işçilerimiz bu süre içerisinde emekli olmuşlar, giderek azalan işçi sayısına karşılık, bir türlü, Tekirdağ Tekel fabrikamıza kadro verilmemiştir; bunun için gündemdışı söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, vereceğim rakamları lütfen dikkatle izleyelim: 1984 senesinde rakı üretimi 2 180 787 litre, şarap üretimi ise 1 608 891 litreydi; o zamandan beri, giderek azalarak daimî işçi sayısına karşın geçici işçilerimizin yoğun çalışmaları neticesinde, üretim, 1997 yılında, rakıda 8 367 013 litre, şarapta ise 4 687 249 litre olmuştur ve bunun 7 363 718 litresi dışarıya ihraç edilmiştir. 1998 yılında da, 122 olan daimî işçi sayısına karşılık 280 geçici işçinin, rakı üretimini 11 milyon 500 bin litreye, şarap üretimini de 5 milyon litreye çıkarmaları planlanmıştır. Demek ki, orada çalışan bu işçilerimizin -yani, geçici ve 122 daimî işçimizin- ve memurlarımızın üretime ne kadar büyük katkıda bulundukları; üretilen rakı ve şarap ihraç edildiği zaman da, devletimize, ülkemize ne kadar faydalı oldukları, döviz getirdikleri bir gerçektir.

İşte, bunun içindir ki, Tekirdağımızda çalışan 280 geçici işçimiz, bugün, özlük hakları olarak, daimî çalışan işçilerimizle aynı şartları haizdirler; yani, aynı maaşı alırlar, aynı sosyal imkânlardan istifade ederler; ama, yalnızca, Tekelde çalışan bu işçilerimiz, maalesef, geçici olarak belirtilmektedir. Bunların kadroya alınmaları, devletimize, maliyemize veya Tekel camiasına, kesinlikle fazladan bir yük getirmeyecektir. Bu işçilerimize kadro verildiği zaman, onlar daimî kadroya geçtiklerinde, Maliye Bakanlığımıza, Tekel Genel Müdürlüğüne hiçbir külfet gelmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aytekin, konuşmanızı tamamlayın efendim.

FEVZİ AYTEKİN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yalnızca, geçici işçi yerine daimî işçi olacaklar ve dolayısıyla bu işçilerimiz, bu insanlarımız daha mutlu olacaklar, üretime daha fazla katkıda bulunacaklar ve başlarını yastığa koyduklarında daha huzurlu olacaklar, daha fazla üretecekler. Yarınlarının güvencesini elde edebilmeleri için, geçici 280 işçimizin, derhal, daimî işçi statüsüne geçirilmesini özellikle Bakanlığımızdan istirham ediyorum.

Sayın Bakanımızın, özellikle 55 inci Hükümetimizin, geçici işçilerle ilgili çalışmalarını biliyorum. Bakanımızdan, Tekirdağ’da ve diğer yerlerde çalışan geçici işçilerle ilgili çalışmalarını bekliyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin’e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı Hükümet adına cevaplamak üzere, Tekelden sorumlu Devlet Bakanına vekâleten Orman Bakanımız Sayın Ersin Taranoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Fevzi Aytekin’in, Tekirdağ İlindeki içki fabrikasında çalışan geçici işçilerle ilgili gündemdışı konuşması için, hem teşekkür ediyor hem de fabrikada çalışan geçici işçi arkadaşlarımızın sorunlarını Meclisin gündemine getirmesi dolayısıyla da şükranlarımı sunuyor, bu konulara cevap vermek üzere huzurunuzda bulunduğumu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Aytekin’in ifade ettiği gibi, Tekirdağ İçki Fabrikasındaki üretim, üretimdeki başarı ve orada çalışan işçi arkadaşlarımızın katkısı inkâr edilmez bir gerçektir.

Devlet Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlardan Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü işletmelerinde, şubat ayı itibariyle 20 550 işçi daimî işçi kadrosunda, 9 658 işçimiz ise geçici işçi kadrosunda olmak üzere, toplam 30 208 işçimiz çalışmaktadır. Söz konusu kuruluşlarda, emekliliğe hak kazanan işçilerin yerine yeterli sayıda, açıktan, daimî işçi alınamaması sebebiyle giderek artan bir işgücü açığı oluşmakta, bunun sonucunda da, daimî işçilerle birlikte, geçici statüde mevsimlik ve kampanya işçisi çalıştırılma yoluna gidilmektedir.

Tekirdağ İçki Fabrikasında 210’u merkezde, 70’i Şarköy, Hoşköy ve Kırcasalih’te olmak üzere, toplam 280 geçici işçimizin çalıştığı doğrudur. Söz konusu geçici işçiler, daimî işçilerin aldığı ücret ve sosyal yardımlardan aynen faydalanmakta ve ara vermeksizin çalışmaktadırlar; yani, bir anlamda daimî işçi konumunda gözükmektedirler.

Bilindiği üzere, geçici işçilerin daimî kadroya aktarılması konusu, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklara ait genel yatırım ve finansman programının belirlenmesi hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı gereğince Başbakanlığın iznine tabi bulunmaktadır. Adı geçen Tekirdağ İçki Fabrikasında ise, bütün ünitelerde çalıştırılan geçici işçilerin daimî kadroya geçirilmesinde yarar görülerek, Devlet Bakanlığımız kanalıyla, 12.6.1997 tarihinde 7655 sayılı yazıyla, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığına konu intikal ettirilmiş; ancak, Devlet Personel Başkanlığının Devlet Bakanlığımıza hitaplı 11.8.1997 tarih ve 8321 sayılı yazısıyla, geçici işçilerin sürekli işçi kadrolarına geçirilme işlemi açıktan atama olarak değerlendirilmiş ve ayrıca, Hazine Müsteşarlığının da uygun görüş vermediği dikkate alınarak, daimi işçi kadrolarına geçirilmeleri uygun görülmemiştir. Yasalarımız gereği bu sene içerisinde bu taleplerin değerlendirilmesi ve tekrarlanması gerekmektedir. Söz konusu geçici işçi arkadaşlarımızın daimi işçi kadrolarına açıktan atanmalarıyla ilgili talep tekrar yapılmış olup Hükümetimiz, bu konuya sıcak bakmakta, arkadaşlarımızın daimî işçi kadrosuna kavuşması için gayret içerisindedir. Gerekli izin geldiği takdirde ülkemizin bu yöresindeki bu mesele de çözülmüş olacaktır.

Bu vesileyle Sayın Fevzi Aytekin’e bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu’na teşekkür ediyorum.

2. – Kırıkkale Milletvekili Mikail Korkmaz’ın, Kırıkkale ve çevresindeki pancar ekim alanlarının daraltılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Şimdi, gündemdışı ikinci konuşmaya geçiyoruz.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz, pancar ekim alanlarının daraltılması konusunda gündemdışı söz istemiştir.

Buyurun Sayın Korkmaz; konuşma süreniz 5 dakikadır.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin en yeni ve en sivil partisi Fazilet Partisinin milletvekili olarak hepinizi hürmetle selamlıyorum. (DSP sıralarından “Sivil parti ne demek” sesleri)

Sivildir Fazilet Partisi.

Kırıkkale ve çevresindeki pancar ekim alanlarının daraltılmasıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kırıkkale’nin ekonomisi her ne kadar Makine Kimya ve rafineriye bağlı gibi görünüyorsa da, insanlarımızın büyük bir kısmı hâlâ geçimini tarımdan karşılamaktadır. Her tarım ürünü de Kırıkkale’nin iklim şartlarına uymayacağına göre, Kırıkkale çiftçisi de, ancak kendi bölge iklim şartlarına uyabilen tahıl, şekerpancarı ve çeşitli sebzeler üretmektedir. Bu yüzden şekerpancarı üretimi Kırıkkale ve çevresi çiftçilerinin tahıldan sonra en çok ürettiği ve geçimini sağladığı tarım ürünüdür. Şu anda ikibine yakın çiftçimiz geçimini şekerpancarından sağlamaktadır.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz ki, şekerpancarı ilkbaharda ekilir. Şu anda çiftçilerimiz büyük bir hazırlık içerisinde; tarlasını üretime hazırlamış, iki defa sürüp, üç defa halk tabiriyle kazayağı çekmiş, makineleri, sulama tesisatlarını almış; bütün bunlar için 250 milyon masraf yapmıştır ve dört gözle pancar ekilecek günü beklemektedir.

Bunun yanında, Kırıkkale’de Balışeyh, Çerikli, Delice ve Keskin dolaylarında üretilen pancarın içerisindeki şeker oranının, diğer yerlerdeki orandan daha iyi olduğu da bilinmektedir.

Bütün bu hazırlıklar tamamlanmışken, Hükümet, son aldığı bir kararla Kırıkkale ve çevresindeki Balışeyh, Çerikli, Delice ve Keskin şekerpancarı üretim alanlarını 16 bin dekara, pancar üretimini de 60 bin tona düşürmüş, bunun nedeni olarak da şeker fabrikalarının kapasitelerini göstermiştir. Hayır, sayın milletvekilleri, bunun tek nedeni, şeker üretimini dışa bağımlı kılmaktır. İnşallah bu hatadan dönülür. Çünkü, Genel Müdürlük yetkilileri, Kırıkkale bölgesindeki pancarların Ankara Şeker Fabrikasına gönderildiğini söylemektedirler ve Ankara Şeker Fabrikasının da yeterli olmadığını ileri sürmektedirler. Halbuki, bu fabrika ne zaman, ne kadar hangi kapasiteyle çalışıyor idiyse, bundan sonra daha da kapasiteli çalışacağı yerde, geri götürülmektedir; pancar üretiminde azaltma yoluna gidilmektedir.

Kaldı ki, Kırıkkale ve çevresi üretim alanları genişletildiğinde meydana gelebilecek üretim artışı, eğer Ankara yeterli olmazsa, Kırıkkale’ye en yakın Çorum ve yeni açılan Yozgat Şeker Fabrikalarında değerlendirilebilir.

Bizim, Kırıkkale halkı olarak istediğimiz, üretim alanları artışının sağlanmasıdır. Bu artışın 20 bin dekara çıkarılmasını ve pancar üretiminin de 75 bin tona çıkarılmasını sizlere oy vermiş Kırıkkale halkı adına, onlara tercüman olarak istiyorum.

Bu konuyu burada bitirdikten sonra, güncel bir konuya değineceğim ve iki sayın genel başkandan istirham edeceğim.

Sayın Bülent Ecevit’ten “Saddam’ın onurunu koruyalım” demesini kendi politik değerlerine bırakırken, Beyazıt Meydanındaki Nene Hatunların torunlarının özgürlük mücadelesindeki onurlarını da unutmamasını istirham ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Onları sizden daha iyi korur... İstismar etmeden konuş!..

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sayın Baykal, birkaç yıl önce Bosna’ya gittiğinizde, Kur’an okuyan Bosnalı kızların başlarını sıvazlarken gözleriniz yaşarmış; biz de, sizin bu hareketinize bakarak duygulanmış ve kalbimizin derinliklerinde sevinç çığlıkları atmıştık.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bunların, gündemdışı konuşmayla ne alakası var!

MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – O günleri hatırlayarak, Beyazıt Meydanındaki özgürlük abidesi gençlerin duygularına tercüman olmanızı istirham ediyorum; sizlere yakışan da budur.

Hürmetlerimle efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Pancar ekim alanlarının daraltılması konusunda gündemdışı konuşan Kırıkkale Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz’a teşekkür ediyorum.

Bu gündemdışı konuşmayı da Hükümet adına cevaplamak üzere, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kırıkkale Milletvekili arkadaşımız Mikail Korkmaz, Meclis Başkanlığının hazırladığı gündem sunuşunda, pancar çiftçilerinin sorunlarıyla ilgili söz almış; ancak, meseleyi Bosna’ya kadar uzatmıştır. Bosna gibi, büyük Türk dünyası gibi ulvî bir dava için, pancar çiftçisini alet etmeye gerek yoktu. (ANAP sıralarından alkışlar) Dürüstlük... Bu konuda söz alıp, Meclisin bu imkânından istifade edip, Bosna’daki insanların meselesini dürüstçe takdim etmek, daha samimî bir davranıştı.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ne alakası var!.. Dürüstlükle ne alakası var!.. Yakışıyor mu!..

BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim, müdahale etmeyin...

Sayın Oğuz... Sayın Oğuz, müdahale etmeyin efendim.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Şimdi, Sayın Korkmaz, pancar çiftçisiyle ilgili olarak burada bazı görüşler ifade ettiler.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Efendice cevap ver... Ne alakası var!.. Böyle mi olur!..

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Kırıkkale’de pancar çiftçisiyle ilgili konuşmaması gerekenler, dünün Refahyol İktidarının destekçisi olan milletvekilleridir; çünkü, 1995 yılında, Kırıkkale’de, 14 bin hektarlık alanda pancar ekimi yapılmasına karşın, 1997 yılında 13 800 hektarlık alana ekim yapılmıştır. Eğer, Kırıkkale’deki pancar çiftçisinin meselesini savunmak gerekiyorsa, bu konuşmanın 1997’de yapılması gerekirdi. Eğer, bu mesele, bugünkü Anasol-D Hükümetini tenkit için yapılmış bir konuşma ise ve bunu kabul etmemiz için, 1998 yılında, Kırıkkale’de 16 bin hektarlık alana pancar ekileceğini dikkate alıp, gerek Refahyol gerekse 1995 yılına göre Kırıkkale’de pancar ekim sahalarının arttığını görmek ve ona göre konuşmayı yapmak gerekirdi.

Bütün bunlara rağmen, pancar ekim alanlarıyla ilgili Hükümetimizin yaptığı bu uygulama hakkında görüşlerimizi anlatma, izah etme fırsatı verdiği için -her şeye rağmen- yine, Mikail Korkmaz arkadaşıma teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Aferin!..

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – Çünkü, bu tip konuşmalarla gerçekler gün yüzüne çıkacaktır.

Türkiye’nin şeker üretim politikası, iç tüketimin yerli üretimle karşılanması şeklinde belirlenmiştir. Bu politikanın istikrarlı bir şekilde sürdürülebilmesi, ülkemizin ekonomik çıkarları açısından da elzem görülmektedir.

Şeker şirketimiz, şekerin ana girdisi olan pancarın tedarikini emniyet altına almak amacıyla, üreticileri, girdi ve fiyat bazında çeşitli mekanizmalarla desteklemeye çalışmış; desteklerin yeterli olduğu dönemlerde üretim artmış, yetersiz olduğu dönemlerde ise düşmüştür. Bu istikrarsızlık, bazı yıllarda ihracata, bazı yıllarda ise ithalata neden olmuştur. Nitekim, 1992 ve 1994 yıllarında 1 milyon 453 bin ton ihracat, 1995 ve 1996 yıllarında ise 750 bin ton şeker ithalatı gerçekleştirilmiştir. Bundan, ülkemiz ekonomisinin, üretici ve tüketicilerin yanı sıra, şeker şirketimiz de olumsuz etkilenmiştir.

Dünya şeker fiyatları, dikkate aldığınızda -kamış şekeri nedeniyle- ülkemiz fiyatlarına göre düşüktür. Tarım ve sanayi kesimiyle, bu kesimlerle ilgili arz ve talep sahibi sektörlerin ayakta tutulması, ülke ekonomisi açısından da büyük önem arz etmektedir; bu nedenle, sektör, yüksek vergi oranlarıyla korunma durumundadır.

İhracat ise, düşük dünya fiyatlarına karşı destek gerektiğinden avantajlı görünmemektedir. Bu bakımdan, dünya şeker fiyatları ve ihracat imkânları dikkate alındığında, şeker şirketimizin, iç talebe uygun olarak stabilize edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu maksatla, üreticilerimizle yapılan pancar yetiştirme sözleşmelerinde gerekli düzenlemeler yapılmış ve 1998 yılında uygulamaya da konulmuştur. Böylece, dekar yerine ton bağlantısı yapılmış; fabrikalarımızın işletme kapasiteleri, üretici talepleri ve son üç yıllık üretim miktarları göz önünde bulundurularak, ortalama fiyattan satın alınacak pancar miktarları ve kontenjanları, fabrika, bölge ve çiftçi bazında belirlenmiştir. Söz konusu bu değişiklik, pancar ekiminde herhangi bir azalmaya sebep olmamaktadır; çünkü, 1995 yılında 2,5 milyon dekar, 1996 yılında 3,4 milyon dekar, 1997 yılında 3,8 milyon dekar, 1998 yılında da 4 milyon 200 bin dekar pancar ekim sahası planlanmış ve sözleşmeleri yapılmıştır. Bu rakamları dikkate aldığınızda, 98 yılı pancar ekim alanları, aynı münavebe sahası olan 95’e göre yüzde 95, geçen yıla göre de yüzde 10 civarında artışa sebep olmaktadır. Dolayısıyla, 1998 yılında, ülke şekersiz kalmayacak, ülke şeker ithalatıyla karşı karşıya kalmayacak; pancar çiftçisi bir önceki yıla nazaran daha çok alan ekecek, pancar çiftçisinin, bir önceki yıla göre, cebine daha çok para girecektir.

Bu duygular içerisinde, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu’na teşekkür ediyorum.

3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, ülkemizde son yıllarda artan ithalat konusunda alınabilecek önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın cevabı

BAŞKAN – Bugünkü gündemdışı son konuşmacımız, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Beyreli, ülkemizde son yıllarda artan ithalat konusunda alınabilecek önlemlerle ilgili olarak gündemdışı söz isteminde bulunmuşlardır.

Sayın Beyreli, konuşma süreniz 5 dakikadır; buyurun.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son günlerde, basında, Hükümetimizin ithalata sınır getirme düşüncesini, serbest piyasa kurallarına aykırı, devletçi ve tehlikeli bir yaklaşım olarak niteleyen yazılar yer almaktadır. Yıllarca sanayide çalışmış, mühendis kökenli bir milletvekili olarak, düşüncelerimi açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda, ülkemiz, hemen her sektörde, bir ithalat cenneti haline gelmektedir; bu durum, Türk ürünlerinin, yetersiz, kalitesiz ya da pahalı olmasından kaynaklanmamaktadır; bu durum, Türkiye’nin, bilerek ya da bilmeyerek, ticaret serbestisi kuralları dahilinde, kendi çıkarlarını koruyacak tedbirleri alıp gereği gibi uygulamamasından kaynaklanmaktadır.

Bugün, dünya, serbest ticarete doğru yönelmiştir; ancak, gerek GATT Antlaşması gerekse Gümrük Birliği Antlaşması, ülkelere, kendi sanayilerini, kendi ürünlerini, kendi çıkarlarını ve haksız rekabete, standart dışı ürünlere karşı korumak yönünde önlemler alma olanağını tanımaktadır.

Gümrük Birliği Antlaşmasıyla ticarî ortağı olduğumuz Avrupa Birliği ülkeleri, her sektörde kendilerini korumaktadır. Örneğin, Avrupa Birliği, tekstil ürünlerimize karşı teknik engeller uygulamakta, antidamping soruşturmaları açmaktadır.

Avrupa Birliğinde, otomotiv sektöründe, Uzakdoğu ürünlerine karşı bir ortak gümrük tarifesi uygulanmaktadır. Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerde gizli kotalar vardır. Örneğin, Fransa, ihtisas gümrükleri vasıtasıyla kendini korumakta, tüm otomotiv ürünlerinin ülkeye girişine tek bir sınır kapısı üzerinden izin vermekte ve bu sayede ülkesine giren otomotiv ürünlerini belli bir sınırda tutabilmektedir. Bu yönde çeşitli uygulamalarla ilgili örnekler, bütün ülkelerde -tarım dahil- hemen her sektör için verilebilir; yani, serbest piyasa düzeni, öyle her şeyin serbest olduğu bir düzen değildir.

Türkiye’de ithalat, son yıllarda, âdeta kayırılarak çok büyük bir gelişme göstermiştir. Bu durum, önlem alınmazsa, Türkiye’nin geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşabilecektir. Türkiye için asıl tehlike budur. Türkiye, Türk sanayii ve üreticisinin, Türk işçisinin hakkını korumak uğruna, bu kayırılmışlığı, haksız rekabeti ortadan kaldırmak zorundadır. Bu çerçevede, Türkiye, diğer tüm Batı ülkeleri gibi teşvikli ithalata son vermek, ihtisas gümrüklerini kurmak ve işletmek, her sektörde tip on-line sistemini kurmak ve çalıştırmak, kendi akreditasyon sistemini oluşturmak, satış sonrası hizmet yükümlülüğünü doğru belirleyip tavizsiz uygulamak, ithalatta haksız rekabeti önlemeyle ilgili yasal düzenlemeleri yapmak, dışticaret ve gümrük mevzuatını geliştirerek doğru ve etkin bir biçimde uygulamak, Türkiye’ye karşı yapılmakta olan ve haksız rekabete yol açan dampingli satışlara karşı antidamping vergisini uygulamak, yerli malı kullanılması yönünde kamuoyu oluşturacak tedbirleri almak zorundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunlar tüm gelişmiş batı ülkelerinde uygulanmakta olan serbest piyasa ilkeleriyle çelişmeyen, ancak, nedense yıllardır ülkemizde bir türlü uygulanamayan, uygulanmasından, âdeta, kaçınılan tedbirlerdir. Yine, son günlerde gazetelerde Avrupa Birliğinin hambez ihracatımız üzerindeki antidamping soruşturmasıyla ilgili haberler yer almaktadır. Kendi ürettiğimiz hambez yurt dışında antidamping soruşturmasına uğrarken, önlem alınmayan dampingli hambezi, sentetik iplik ithalatıyla yerli sanayimiz ikinci bir sorunla karşı karşıyadır. Kendi tekstil ürünlerimize yabancı ülkelerce her çeşit engelleme yapılırken, dampingli ithalat karşısında içpazarda bile tutunamaz hale gelen dokumacılarımızın, iki hafta önce tezgâhlarını parçalamaları, yine, bu konuda son günlerin önemli örneklerinden biridir. Bu olay, ülkesini ve insanını düşünen hiçbir iktidarın seyirci kalmaması gereken bir durumdur. Haksız rekabete yol açan tüm sektörlerdeki dampingli, teşvikli ithalata dur demenin zamanı artık gelmiştir.

İşte, 55 inci Hükümet bu eksikliği tespit ederek, yapılması gerekeni yapma yönünde girişim başlatmıştır. Dolayısıyla, bazı çevrelerin, ithalatı sınırlama girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla, Hükümet aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalışmalarını akıl ve vicdanla bağdaştırmak olanaklı değildir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beyreli, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hükümetimizin bugün yapmak istediği, serbest piyasa ilkelerine aykırı bir biçimde ithalata sınır getirmek değil; sadece, Türkiye’nin, zaten, yıllardır etkin biçimde uygulaması gereken, ancak, her nedense bir türlü uygulayamadığı tedbirlerin hayata geçirilmesidir.

Sözlerime son verirken, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’ye teşekkür ediyorum.

Hükümet adına, gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Ali Rahmi Beyreli’nin ülkemizde son yıllarda artan ithalat ve alınabilecek önlemlerle ilgili gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İthalatın denetimine ilişkin mekanizmalar: Malumları olduğu üzere, ithalatımızdaki en büyük artış 1995 yılında yaşanmış ve 1995 yılı ithalatımız, 1994 yılına göre yüzde 53,5’luk bir artışla, 23,2 milyar dolardan 37,7 milyar dolara yükselmiştir. Ancak, 1996 yılı ile birlikte söz konusu artış hızında düşüş görülmüş ve 1996 yılı ithalatımız, 1995 yılına göre yüzde 19,7 oranında artarak, 42,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 1997 yılına gelindiğinde ise, artış hızının iyice yavaşladığı açıkça görülmekte olup, 1997 yılı ithalatımız, bir önceki yıla göre yüzde 9,2’lik bir arışla, 46,7 milyar dolara yükselmiştir. Yukarıda ifade edilen rakamlardan da açıkça anlaşılacağı üzere, ithalattaki artış hızı, son iki yıldır düşmekte olup, ithalat, nispî olarak azalmaktadır.

Diğer taraftan, 1996 yılında Avrupa Birliğinden yapılan ithalat 22,7 milyar dolar iken, 1997 yılında yüzde 5,8’lik bir artışla 24 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu rakamlardan, Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatımızın da doyum noktasına ulaştığı açıkça anlaşılmaktadır.

Yine, malumları olduğu üzere, ithalata ilişkin politikamızı belirleyen en önemli iki unsur, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması ile Avrupa Birliği ile tesis edilmiş bulunun gümrük birliğidir. Bu çerçevede, ithalatımızın tarifeler yoluyla düzenlenmesi imkânı sadece tarım ürünleriyle sınırlandırılmış olmakla birlikte, yine her iki oluşum çerçevesinde aktedilen anlaşmalar dahilinde oluşturulan ticaret politikası araçları vasıtasıyla da ithalatı denetleme imkânı mevcut olup, bunlar; dampingli veya sübvansiyonlu ithalat ile bir malın ithalatında meydana gelen miktar artışı veya bu ithalatın oluşturduğu şartların yerli sanayi üzerinde maddî zarara yol açması veya zarar tehdidi oluşturması halinde alınacak önlemleri düzenleyen ithalatta haksız rekabetin önlenmesi hakkında mevzuat ile gözetim ve korunma önlemleri mevzuatı ve ülkemiz pazarını etkileyen ticarî engellere ve bu engellerden doğan zararların giderilmesine yönelik olarak gereken ticarî önlemleri düzenleyen, Türkiye’nin ticarî haklarının korunması hakkında mevzuat çerçevesinde alınan önlemlerden oluşmaktadır. Ancak, uluslarası anlaşmalarda belirtilen prosedür çerçevesinde alınabilen ve uygulamaya geçirilmesi belirli sürelere ve koşullara bağlı olan bu önlemler yanında, ithalatımızın, ayrıca, uluslararası alanda kabul görmüş teknik ve idarî enstrümanlarla düzenlenmesi imkânı da bulunmaktadır.

Buna göre, TÜRKAK’a ilişkin kanun tasarısının bir an önce yasalaşmasıyla, ithalatta standardizasyon, ölçüm, kalibraj, kalite akreditasyon, test ve sertifikalandırma uygulamalarının daha etkili bir şekilde tatbik edilerek, ithalatta, önemli ölçüde dolaylı koruma sağlanabilecektir.

Aynı şekilde, gümrük idareleri tarafından, gümrük kıymetinin (birim fiyatların) daha etkin bir şekilde tespitiyle, ithalatın regüle edilmesi mümkün olup; bunun için, personel ve teknik açıdan etkin bir donanıma sahip ihtisas gümrüklerinin sektörel ve bölgesel olarak yaygınlaştırılması ve ithalatımızın bu ihtisas gümrüklerinden gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, bununla ilgili çalışmalar, Dış Ticaret Müsteşarlığınca hızlandırılmaktadır.

Ayrıca, ülkemiz üreticilerinin ekonomik çıkarlarının olumsuz yönde etkilenmesinin söz konusu olduğu durumlarda, dahilde işleme belgesi düzenlenmemesi hususunda, daha fazla hassasiyet gösterilmesi gereğinden hareketle, bir yandan yerli üretimin korunmasına, diğer yandan ithalatın kısılmasına da çalışılmaktadır.

İthalatçı birliklerinin kurulmasıyla, rasyonelleşen ithalat ucuzlayacak; ayrıca, ithalatın takibi nedeniyle efektif önlemlerin öncelikle alınması da imkân dahiline girecektir.

Otomobil veya beyaz eşya ithalatında bakım, onarım ve servis garantisi yeterlilik belgesi düzenlenmesi aşamasında, aranılan bakım, onarım gibi hizmetlerin “illere göre garanti edilmesi” şeklinde düzenlenerek, denetimlerin titizlikle yapılması zorunluluk arz etmekte olup; ayrıca, daha çok bu ürünlerin ithalatında kullanılmakta olan fiktif antrepo uygulamasının da kaldırılması gerekmektedir.

Öte yandan, İthalat Rejimi Kararı, Yönetmeliği ve bu yönetmelik eki tebliğler dışında yer almakla birlikte, dahilde işleme rejiminde, yatırımları teşvik mevzuatında, sınır ve kıyı ticaretine ilişkin mevzuatta, ithalata ilişkin hükümler bulunmakta olup, ithalattaki miktar artışının kontrol altına alınabilmesini ve ithalatın tek bir merciden yönlendirilmesini teminen, söz konusu mevzuattaki dağınıklığın ve ithalatın genel prosedürüne istisnaî uygulamalar getiren bu düzenlemelerin, ithalat rejimi kapsamı dışında yürütülen bavul ticareti çerçevesinde gerçekleştirilen ithalatın bir an evvel denetim altına alınması ve ayrıca, söz konusu istisnaî ithalat modellerinin genel ithalat prosedürüne dahil edilmesi de alınabilecek tedbirler arasındadır.

Bu bilgileri Yüce Meclise sunma imkânı veren Sayın Ali Rahmi Beyreli Beye teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal’a teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci madesine göre verilmiş tezkereleri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1347)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in, görüşmelerde bulunmak üzere 17 Şubat 1998 tarihinde Gürcistan’a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz Başbakan

L İ S T E

Orhan Kavuncu (Adana)

Metin Arifağaoğlu (Artvin)

Süleyman Hatinoğlu (Artvin)

Cemal Özbilen (Kırklareli)

Necati Çelik (Kocaeli)

Hayrettin Uzun (Kocaeli)

Fikret Uzunhasan (Muğla)

Mustafa Hasan Öz (Ordu)

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in İspanya’ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1348)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3–5 Mart 1998 tarihlerinde İspanya’ya resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e refakat eden heyete, Samsun Milletvekili Sayın Murat Karayalçın’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz Başbakan

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Kosova’daki son gelişmeler konusundaki genel görüşmenin (8/19, 20) gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresi ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 106 Tarih: 11.3.1998

Danışma Kurulunun 11.3.1998 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili Salih Kapusuz Uğur Aksöz DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili Mehmet Gözlükaya Metin Bostancıoğlu CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanvekili Nihat Matkap Metin Işık

ÖNERİLER:

1 - Genel Kurulun 10.3.1998 tarihli 64 üncü Birleşiminde açılması kabul edilen, Kosova’daki son gelişmeler konusundaki genel görüşmenin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve genel görüşmenin, Genel Kurulun 17.3.1998 Salı günkü Birleşiminde, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay hakkındaki (11/14) esas numaralı gensoru önergesenin görüşmelerinin bitiminden sonra yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

2 - Gündemin, “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 228 inci sırasında yer alan 589 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 5 inci sırasına, 167 nci sırasında yer alan 385 sıra sayılı kanun teklifinin, 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Danışma Kurulu önerisinde iki öneri yer almaktadır. Onun için, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. Önce, birinci öneriyi tekrar okutuyorum:

“1– Genel Kurulun 10.3.1998 tarihli 64 üncü Birleşiminde açılması kabul edilen Kosova’daki son gelişmeler konusundaki genel görüşmenin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci sırasında yer alması ve genel görüşmenin Genel Kurulun 17.3.1998 Salı günkü birleşiminde, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay hakkındaki (11/14) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin bitiminden sonra yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, ikinci öneriyi okutuyorum:

“2– Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 228 inci sırasında yer alan 589 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 167 nci sırasında yer alan 385 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Kilis Mliletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı İsmet Sezgin’in cevabı (6/736)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1996 yılında Suriye sınırındaki mayınlı arazinin mayından temizlenmesiyle ilgili sorumun delaletinizle Millî Savunma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim. 10.11.1997

Mustafa Kemal Ateş Kilis

Soru: 1996 yılında bir grup parlamenter tarafından, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin mayından temizlenmesiyle ilgili çalışmalar, mayınların temizlenmesi yönünde müspet idi. Genelkurmay da aynı görüşü teyit etti. Buna rağmen mayınlı arazinin temizlenmesine bugüne kadar neden başlanmadı?

BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplamak üzere Başbakan Yardımcısı ve Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süresi 5 dakikadır Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLî SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş tarafından verilen soru önergesinde değinilen, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin bilgiyi arz ediyorum.

1950’li yıllarda, özellikle Suriye sınırında meydana gelen kaçakçılığın artması üzerine, Türkiye sınır bölgesinde 500 metre genişliğinde mayınlı saha tesis edilerek, kaçakçılık önlenilmeye çalışılmıştır.

Gelişen durum ve teknolojiyle birlikte emniyet sistemlerinde de değişiklik yapılmış ve bu kapsamda, 1985 yılından itibaren sınır fizikî güvenlik sistemi tesis edilmeye başlanmıştır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarla, 877 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırının ancak 450 kilometrelik bölümüne fizikî güvenlik sistemi inşa edilebilmiştir.

Bakanlar Kurulunun 4 Mart 1992 tarihli 92/2795 sayılı Kararıyla, Genelkurmay Başkanlığınca belirlenecek kritik ve hassas bölgeler hariç olmak üzere, mayın sahalarının tümünün, sınır fizikî güvenlik sistemi inşaatı tamamlanan bölgelerden başlanması kaydıyla, sistem inşa edildikçe temizlenmesi öngörülmüş, mayın temizleme işlemiyle Genelkurmay Başkanlığı görevli kılınmıştır.

Böylece, devam eden işlemlerden sonra 10 Kasım 1988 tarihli ve 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkındaki Kanunla, kara sınırlarının güvenliğinin sağlanması görevi, Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmiştir. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerince, sınırlarımızın güvenliğinin sağlanması için çeşitli emniyet tedbirleri alınmıştır ve alınan bu tedbirlerin pekiştirilmesi faaliyetlerine de devam edilmektedir.

Ayrıca, sınır fizikî güvenlik sistemi kapsamında yapılan faaliyetlerin, güvenliğin sağlanmasında tam etkili olmadığı; sistemin etkinliğinin artırılması için, hudut hattında 50 metre genişliğinde bir şerit üzerinde etkin bir engel sisteminin tesis edilmesinin gerekli olduğu; bunu müteakip, geri kalan mayınlı sahaların temizlenmesinin, hudut emniyetini etkilemeyeceği değerlendirilmiştir.

Birleşmiş Milletlerin kıstaslarına göre, bir mayının klasik yöntemlerle temizlik maliyeti, 200 ilâ 1 000 Amerika Birleşik Devletleri Dolarına mal oluyor, modern teçhizat da 3 milyon mark civarında tutuyor. Mayın temizliğinin, gerek işgücü gerekse zaman açısından uzun yıllara sârî olduğu, açık olarak kendini gösteriyor.

1956 yılından itibaren bölgeye döşenen mayınlar, doğa koşullarından etkilenmiş ve birçoğu da yer değiştirmiştir. Dolayısıyla, mayın temizliği esnasında veya temizlikten sonra da, önemli sayıda personel zayiatı vuku bulacaktır.

Komşu ülkelerin izledikleri politikalar nedeniyle, mayınlı sahaların, mayınlar temizlendikten sonra da, hudut güvenliği açısından Millî Savunma Bakanlığına tahsisinin devamında fayda görülmektedir.

İlave olarak, terörle mücadele kapsamında, sınırların güvenliğinin sağlanmasının önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle, Suriye sınırında bulunan mayınlı sahaların, bu bölgede sınır fizikî güvenlik sistemi bütün unsurlarıyla tesis edilmeden mayınlardan tamamen temizlenmesi, bu alanda zafiyet yaratacak ve güvenlik açısından büyük risklerin oluşmasına meydan verecektir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; açıkladığım bu gerekçelerle, mevcut sahaların mayınlardan tamamen temizlenmesinin, bölge güvenliği açısından büyük risk taşıması, sınır fizikî güvenlik sisteminin bütün unsurlarıyla henüz inşa edilememiş olması ve terörle mücadelede sınır güvenliğinin önemi nedenleriyle, Suriye sınırında, mayınlı sahanın, bu safhada temizlenmesinin uygun olmayacağı değerlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; keyfiyeti, derin saygılarımla arz ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye efendim.

Son sözlerinizin anlaşılmadı; buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz evvel de açıklamaya çalıştığım gerekçelerin ışığı altında, mevcut sahaların mayınlardan tamamen temizlenmesinin bölge güvenliği açısından büyük risk taşıması, sınır fizikî güvenlik sisteminin bütün unsurlarıyla henüz inşa edilememiş olması ve terörle mücadelede sınır güvenliğinin önemi nedenleriyle, Suriye sınırında, mayınlı sahanın, bu safhada temizlenmesinin uygun olmayacağını değerlendiriyoruz.

Teşekkür eder, saygıyla arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir saniye efendim...

Önerge sahibinin söyleyeceği bir şey var mı?

MUSTAFA KEMAL ATEŞ (Kilis) – Müsadenizle, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Bu soruyla ilgili maksadım, bölge milletvekili olarak, orada yaşanan sıkıntıları bildiğim için, bu husustaki raporun gündeme alınıp alınmaması hususunu sormaktı ve cevapları almış oldum; ancak, sınır bölgesinde ziraatle iştigal eden çiftçilerden belge isteniyor. Mayınlı araziye yakın olan -bir kilometrelik mesafedeki- arazilerde çiftçiler çalışamıyorlar, çalışma izni almak için bir hafta meşgul oluyorlar, sıkıntı çekiyorlar, hatta götürecekleri işçi için de yine bölge karakolundan izin almak mecburiyetinde kalıyorlar. Eğer, mayınlı sahadaki mayınların hepsi temizlenmeyecekse, gönlük istiyor ki, sınır bölgesine yakın ziraatçıların sıkıntılarının ve zorluklarının giderilmesi için en azından valiliklere verilecek bir talimatla bu konuda bir kolaylaştırma getirilmesini arz ediyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Devamla) – Sayın Başkan, yüksek malumlarınız, biraz evvel de arz ettiğim gibi, bu mayınların zamanla yer değiştirmiş olması nedeniyle istemediğimiz birtakım olayların çıkmasını önlemeyi de amaçlamaktadır yaptığımız bu tasarruflar; ama, gerekli ihtimamın gösterileceğini ifade ediyorum.

Yüce Meclis de itimat buyursunlar, emin olsunlar, bütçe imkânlarımız elverdiği ölçüde, sınırlarımızın fizikî güvenlik sistemine kavuşturulması için gerekli her türlü gayreti ve çabayı gösteriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bakana teşekkür ediyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Soru cevaplandırılmıştır.

2. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşülmesine başlayacağız.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Hazır bulunmuyor.

Bu soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrilecektir.

Gündemden çıkarılmıştır.

3. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/751)

BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesinin görüşülmesine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyorlar.

Önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

4. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, tarımsal girdi fiyatlarına yapılan zamlara ve ürünlere verilen taban fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/752)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, tarımsal girdi fiyatlarına yapılan zamlara ve ürünlere verilen taban fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşülmesine geçiyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?..Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar; Sayın Sağlık Bakanımız, Tarım ve Köyişleri Bakanına vekâleten soruyu cevaplandıracaklar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Rüştü Taşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinizle arz ederim.

İrfettin Akar Muğla

1- Hükümetiniz, kurulduğu günden bu yana, çiftçinin üretim maliyetleri içerisinde yer alan, mazot, gübre, ilaç ve kredi faizlerine ne kadar zam yaptınız?

2- Ürünlere verdiğiniz taban fiyatlarla dört aylık icraatlarınız sonucu oluşan üretim maliyetlerini karşılaştırdınız mı?

3- Çiftçilerden bize ulaşan bilgilere göre, son dört aylık dönemde maliyet artışları yüzde 70’lere varmaktadır. Verdiğiniz taban fiyatlar -gününde ödeme yapılır ise- yıllık olarak yüzde 80’lere tekabül etmektedir. Bu durumu nasıl mukayese edersiniz?

BAŞKAN – Soru önergesini Hükümet adına cevaplamak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Sayın Halil İbrahim Özsoy; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Cevap süreniz 5 dakikadır Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın İrfettin Akar’ın sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

1 inci soruya cevap olarak şunları arz edeceğim: Haziran 1997 tarihinden Ocak 1998 tarihine kadar geçen sürede, gübre cinslerine göre değişmekle birlikte, gübre fiyatlarına, ortalama yüzde 60,3 oranında zam yapılmıştır; aynı dönemde ziraî mücadele ilaç fiyatları, yaklaşık olarak, yüzde 50 oranında zam görmüştür. Ziraat Bankası tarafından verilen kredi faiz oranlarındaki artış, hayvansal kredilerde yüzde 37, bitkisel kredilerde ise yüzde 40 olmuştur. Mazot fiyatlarındaki artış ise, geçmiş hükümetler tarafından bekletilen zamlarla birlikte, yüzde 64 olmuştur. 1 Aralık 1997’den itibaren mazota zam yapılmamıştır.

Önergedeki ikinci soruya gelince; Hükümetimiz tarafından ilan edilen destekleme alım fiyatları, 1996 yılına göre şöyledir: Buğdayda yüzde 83’lük artış, mısırda yüzde 74’lük artış, çeltikte yüzde 96’lık artış, haşhaşta yüzde 113’lük artış, fındıkta yüzde 141’lik artış, kuru incirde yüzde 144’lük artış ve çekirdeksiz kuru üzümde ise yüzde 94’lük artış olmuştur.

Hükümetimiz, çiftçilerin alım gücünün artması doğrultusunda, Ziraat Bankası tarafından verilmekte olan ikraz primlerini yüzde 71 ilâ yüzde 82 oranında artırmıştır. Dolayısıyla, gerek girdi fiyatlarındaki artışlar gerekse enflasyon oranı dikkate alındığında, üretici, bu Hükümet dönemimizde mağdur edilmemiştir.

Soru önergesinin üçüncü sorusuna gelince; Hükümetimiz döneminde girdilere yapılan zam oranları yüzde 50 ilâ yüzde 60 arasında değişmişken, destekleme alım fiyatları, aynı dönemde, yüzde 74 ilâ yüzde 144 arasında artırılmıştır. Kaldı ki, Hükümetimiz döneminde girdilere yapılan zamlardan 1998 yılı ürünü etkilenecektir. Ayrıca, 1998 yılındaki destekleme fiyatlarının tespitinde bu girdi fiyatlarındaki artışlar dikkate alınacaktır.

Diğer taraftan, Hükümetimiz, önceki hükümetlerden kalan çiftçi alacaklarını da ödemiş; ayrıca, ürün bedellerini de ürünün teslimini müteakip peşin olarak ödemiştir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini cevaplayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Sayın Halil İbrahim Özsoy’a teşekkür ediyorum.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

5. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/753)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin, Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurulda hazır bulunmadığından, önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

6. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla-Milas Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi başhekimlerinin görevden alınmalarının nedenine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/754)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla-Milas Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi Başhekimlerinin görevden alınmalarının nedenine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurulda hazır bulunuyor.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Sağlık Bakanı Dr. Halil İbrahim Özsoy tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu, delaletlerinizle, arz ederim.

İrfettin Akar Muğla

1- Muğla Milas Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ertuğrul Saraç’ın, Başhekimlik görevinden alınarak, yerine, 1992 yılında müfettiş raporuyla görevden alınan Dr. İbrahim Belen’in getirilmesini, hukukî mahiyette nasıl yorumluyorsunuz?

Söz konusu atamanın kriteri, liyakat mi, yoksa siyaset midir?

2- Bodrum Devlet Hastanesi Başhekimi Atilla Kayahan’ın görevden alınmasını nasıl karşılıyorsunuz?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini cevaplamak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın İrfettin Akar tarafından, Muğla Milas Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi başhekimlerinin görevden alınması nedeniyle yöneltmiş oldukları soru önergesine cevap vermek için huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle başhekimliğin bir tarifini yapmak istiyorum. Başhekimlik, kadro karşılığı olan bir görev değildir, meslekî bir görev değildir ve mesleğin icraatına taalluk eden bir görev değildir. Başhekimlik, orada bulunan kurumdaki hekimler arasından, makamın takdiriyle, idarî olarak getirilen ve ikinci bir görevle görevlendirilen geçici bir görevdir. Bu yüzden, başhekimliği alınan veya başhekimliğe getirilen herhangi bir kişi, mesleğini icraatı yönünden herhangi bir mağduriyete uğramamaktadır. Bakan da, bunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ve 88 inci maddelerinden faydalanarak yapmaktadır.

Önergede iddia edildiği gibi, Milas Devlet Hastanesi Başhekimliğine getirilen doktor arkadaşımız, daha evvel, herhangi bir tahkikat geçirmediği gibi, kendisinin başhekimlik görevini yapması açısından bir sakıcası da yoktur.

Bodrum Devlet Hastanesi Başhekimliği görevinden alınan arkadaşımız ise, mesleğini icra edebilmek için, kendi isteğiyle, İstanbul Siyami Ersek Kalp Cerrahisi Merkezine, tarafımdan atanmıştır.

O yüzden, bu atamalarda, hiçbir zaman, siyasî bir düşünce hâkim değildir ve göreve geldiğimiz günden beri de, Bakanlıkta yapılan atamalarda, gerekçesiz ve dilekçesiz hiçbir atama yapılmamıştır.

Yüce Meclise saygıyla arz ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır.

7. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, memur maaşlarına yapılan zamma ve atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/756)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, memur maaşlarına yapılan zamma ve atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurulda hazır bulunuyorlar.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Yusuf Bacanlı Yozgat

1- Memura yapılan yüzde 30 zam, Hükümetiniz döneminde, genel zamların beşte 1’i oranında gerçekleşmiş bulunmaktadır. Memur, bu itibarla, dört ay gibi çok kısa bir devrede sefaleti yaşamaktadır; aldığıyla, ancak, mutfak, kira, yakıt masrafını dahi karşılayamamaktadır. Memura yapılan yüzde 30’luk zam oranını, hak ve nasafet ölçülerinde artırmayı düşünüyor musunuz?

2- Özellikle, sizin Hükümetiniz döneminde yapılan tayinler, karda kışta, öğretim yılının ortasında yapılmaktadır. Bu haksız, yanlı ve bir kıyım haline dönüşen tayinlere dur diyecek misiniz?

3- Muhalefet döneminizde sıkça bahsettiğiniz, memura sendikal haklarını ne zaman vereceksiniz?

BAŞKAN – Soru önergesini Hükümet adına cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar)

Cevap süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Bacanlı’nın, memur maaşlarına yapılan zamma ve atamalara ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Soruları sırasıyla cevaplandırıyorum:

1- 1998 yılında, yıl sonu olarak hedeflenen yüzde 50’lik enflasyon oranı dikkate alınarak, 1998 yılının ilk altı ayı için, kamu personelinin maaş artış oranı yüzde 30 olarak belirlenmiştir. Bu artış oranı, iddia edildiği gibi memurları mağdur etmeyecektir. Zira, 1998 yılının ilk yarısı için, enflasyonun yüzde 30’un altında gerçekleşmesi beklenmektedir. Ayrıca, 1998 yılı bütçesinde yer alan personel ödenekleri, kamu çalışanlarının reel aylık seviyelerini koruyacak ve onları enflasyona ezdirmeyecek düzeydedir.

Hükümetimiz, mevcut sorunların giderilmesi, ekonomide kalıcı ve istikrarlı bir iyileşme sağlanması için, üç yıllık, orta vadeli program çerçevesinde çözüm yolu öngörmektedir. Sağlam kaynaklar olmadan, etkisi kısa sürede enflasyonla yok edilebilecek maaş artışlarının, memurlara fayda değil zarar getirdiği, geçmiş tecrübelerle sabittir; ancak, gerekli kaynaklar temin edilir edilmez, ihtiyaç duyulan düzenlemeler, Bakanlar Kuruluna sunulacaktır. Dolayısıyla, memurlarımızın aylıkları, enflasyonun kesinlikle altında kalmayacaktır; çünkü, bu husus, Hükümetimizin kesin taahhüdüdür.

2- 55 inci Hükümet döneminde yapılan tayinler, kamu yararı düşünülerek, hizmetin en iyi ve verimli bir şekilde yürütülmesi gayesiyle yapılmaktadır. Bu düzenlemeler yapılırken, hiçbir kimsenin mağdur olmamasına azamî gayret gösterilmektedir.

3- Bilindiği gibi, sendikal hakların uluslararası kaynaklarını oluşturan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesinin 11 inci maddesi, Avrupa Sosyal Şartının girişi ile birinci bölümü, üyesi bulunduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütünün Anayasasının giriş bölümü, Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı, Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşmeler ülkemiz tarafından onaylanmış bulunmaktadır.

Söz konusu uluslararası metinlerin yanı sıra, gerek Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrası gerekse çeşitli genelgelerle kamu sendikalarının örgütlenme faaliyetlerine izin verilmiştir. Anayasanın 23 Temmuz 1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunla değişik 53 üncü maddesinde, işçiler dışında kalan kamu çalışanlarına örgütlenme ve toplugörüşme hakkı tanınarak buna ilişkin usullerin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.

Anayasa hükümlerinin kamu görevlilerine grev ve toplusözleşme yapma hakkı tanıyıp tanımadığı hususları değerlendirilmiş ve sonuçta, kamu görevlilerinin, sendikal haklardan sadece toplugörüşme yapabilme hakkından yararlanabilecekleri görüşüne varılmıştır. Bu esaslardan hareketle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı, bildiğiniz gibi, Genel Kurul gündeminde bulunmaktadır.

Saygıyla arz ederim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru sahibinin söyleyeceği bir şey var mı?

YUSUF BACANLI (Yozgat) – Var efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye efendim...

Buyurun Sayın Bacanlı; kısaca lütfen...

YUSUF BACANLI (Yozgat) – Enflasyon yüzde 78’lerden yüzde 100’lerin üzerine çıktı. Devlet memuruna verilen zam yüzde 30’lar civarında. Devletin resmî kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması, 55 inci Hükümet döneminde 53 milyona çıktı. Yine, devlet memurlarının aldığı rakamları burada uzun uzun anlatmaya gerek yok.

BAŞKAN – Zaten, İçtüzüğe göre imkân da yok Sayın Bacanlı.

YUSUF BACANLI (Yozgat) – Asgarî geçim standardı 140 milyon civarlarına geldi. Bu gibi durumlarda devlet memuru nasıl geçinecek?

Bir de, bu Hükümet döneminde, altı aylık dönemde, kararnameyle görevden alınan devlet memurlarının sayısı 1 150, kararnamesiz görevden alınanların sayısı da 6 300’dür.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

8. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurtdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/757)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçeceğiz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda hazır bulunmadığından, görüşme ertelenmiştir.

9. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurtdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758)

BAŞKAN – 9 uncu sırada yer alan, Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurt dışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine geçeceğiz.

Soru önergesini cevaplayacak Sayın Başbakan Genel Kurul salonunda hazır bulunmadığından, önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

10. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt ve Bitlis İllerine bağlı köylerde yaban domuzu ve ayıların verdiği zararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/759)

BAŞKAN – 10 uncu sırada yer alan, Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt ve Bitlis İllerine bağlı köylerde yabandomuzu ve ayıların verdiği zararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.

Soru önergesini cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonuda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından aşağıdaki sorumun sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bölgemizde cereyan eden terör olaylarından dolayı boşalan köylerin etrafında hızla çoğalan yabandomuzları ve yabanayıları ekin ve bahçelere büyük zayiatlar vermektedir. Siirt ve Bitlis’in köylerini ciddî şekilde etkileyen ve ekonomik kayba neden olan yabandomuzlarının ve yabanayılarının yok edilmesi konusunda ciddî tedbirler almak gerekmektedir.

Bu konuda ne gibi bir çabanız olacaktır?

Mehmet Emin Aydın Siirt

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Sayın Halil İbrahim Özsoy.

Cevap süreniz 5 dakikadır Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt Milletvekili Sayın Memet Emin Aydın’ın, Siirt ve Bitlis İllerindeki yabandomuzu ve ayısıyla ilgili soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru önergesi Bakanlığa tevdi edildiği günlerde konuyla ilgili olarak Bitlis ve Siirt Müdürlüklerinden alınan yazılarda, özellikle Siirt’in Pervari, Bitlis’in Mutki İlçelerinin kırsal alanlarında yabandomuzuna rastlandığı; mahallinde yapılan incelemelerde ise, ekonomik zarar meydana getirmediklerinin tespit edildiği belirtilmiştir; ancak, ziraî mücadele program ve uygulama prensipleri gereğince, yönetimli çiftçi mücadelesi şeklinde yürütülen, yabandomuzuna karşı çiftçilerin sürek avı yapmak istemeleri üzerine, yörenin konumu bakımından güvenlik güçlerinden avlanma izni alınması için girişimlerde bulunulacağı ve gerekli izin alınarak, çiftçilere, yabandomuzu sürek avı düzenleyebilecekleri bildirilmiştir. Bu şekilde, yöre halkının da iştirakiyle, yabandomuzu zararları önlenmiş olacaktır.

Yüce Meclise saygıyla arz olunur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

11. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin ve çevresine tohumluk buğday dağıtımında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı (6/760)

BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin ve çevresine tohumluk buğday dağıtımında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili bu soruyu da cevaplamak istiyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. 20.11.1997

Hüseyin Yıldız Mardin

1. Bu sezonda Mardin’e ne kadar tohumluk buğday gönderildi?

2. Kimlere tapusunun fevkinde, hatta arazisiz yüzlerce şahıslara tohumluk verildiği, bunların piyasada sattıkları iddiaları hakkında araştırma yaptınız mı?

3 - Bu tarihe kadar, Ceylanpınar’dan tohumluğunu kendisi aldığı halde çiftçiden ayrıca kira bedeli alınıp müteahhide verilmesinin nedeni nedir?

4 - Ceylanpınar Kızıltepe arası 1 tonun nakliyesi 1 milyon iken, ihalenin 3 milyona yapılmasıyla milyarların çiftçiden alınıp müteahhite aktarıldığı doğru mudur?

5 - Dağıtımda, köyler alfabetik sıraya tabi tutulurken, neden bazı köylere öncelikli olarak tohumluk verildi?

6 - Torpillilere kaliteli, normal vatandaşa daha düşük kalitede tohumluk verilmesinin kıstası nedir?

7 - En önemlisi, mağdur olan çiftçiler için Diyarbakır-81, Ege-88 buğdayından ek bir tahsisatı sezon geçmeden gönderecek misiniz?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Sayın Halil İbrahim Özsoy; buyurun efendim.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’ın Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla ilgili sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru önergesinde sorulan birinci soruya cevap veriyorum: 1997 yılında tabiî afetlerden ürünleri yüzde 40 ve daha fazla oranlarda zarar gören çiftçilere dağıtılmak üzere, 5254 sayılı Kanun kapsamında, aynî tohumluk yardımı yapılması için, 97/9975 sayılı Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı işletmelerden 56 ile tohumluk dağıtımı yapılmaktadır. Mardin İline il ihtiyaç komisyonunca talep edilen 26 521 ton buğday ve 4 931 ton arpa tohumluğuna karşılık, Diyarbakır-81 1 000 ton, İzmir-85 5 bin ton, Gemini 2 200 ton, Gönen 2 150 ton, Ege-88 2 000 ton, Cosmodor 250 ton, Golia 2 250 ton olmak üzere, toplam 14 850 ton, bölge şartlarına uygun buğday tohumluğu dağıtılmıştır.

İkinci sorunun cevabı: Tohumluklar, 308 sayılı Kanuna uygun olarak hazırlanmakta olup, ilaçlıdır ve dolayısıyla yemlik veya yemeklik olarak kullanılması ve satılması insan sağlığı açısından fevkalade tehlikeli ve yasaktır.

Kızıltepe İlçesinde dağıtılan buğday tohumluğunun satıldığına ilişkin iddialar üzerine, Kaymakamlıkça, polis marifetiyle yapılan araştırmalarda ve ayrıca Tarım İlçe Müdürlüğü görevlilerince buğday pazarlarında yapılan kontrollerde buğday tohumluğunun satıldığına dair bir tespit yapılamamıştır.

Ayrıca, il genelinde tabiî afete maruz kalan çiftçilerin tespiti amacıyla, ilkbaharda, Merkez, Kızıltepe, Nusaybin, Mazıdağı ve Derik İlçelerinde ilçe hasar tespit komisyonları oluşturulmuş olup, komisyon üyeleri her köy için yerinde yapılan tespitlerde bulunarak raporlar tanzim etmişlerdir. Diğer taraftan, bu hususta, İl Müdürlüğümüzce, hem çiftçilerimiz bilgilendirilmekte hem de gerekli titizlik gösterilmektedir.

Soru önergesinin üçüncü sorusunun cevabı: Tabiî afetlerden zarar gören çiftçilere dağıtılacak hububat tohumluğunun dağıtımında uyulması gereken hususlar, Bakanlığımızca valilere gönderilen 1.10.1997 tarih ve 1859 sayılı Genelgede belirlenmiştir. Söz konusu Bakanlığımız Genelgesi esaslarına uygun olarak, Mardin merkez ve ilçelerinde buğday tohumluğunun dağıtımı görevi, ihtiyaç komisyonunun 21.10.1997 tarih ve 2 sayılı Kararıyla, dağıtıcı kuruluş olarak Nusaybin Ziraat Odası Başkanlığına verilmiştir. Buğday tohumluğu dağıtımında yapılan şikâyetleri yerinde incelemekle görevlendirilen Bakanlığımız müfettişi tarafından yapılan tespitlerde, tohumluğu, Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürlüğünden kendi imkânlarıyla nakleden hak sahibi çiftçilerden alınmaması gereken 2 500 TL/Kg dağıtıcı priminin, Bakanlık genelgesinin yanlış yorumlanması neticesi, Merkez, Mazıdağı, Derik ve Nusaybin İlçelerinde toplam 982 çiftçiden 5 milyar 892 milyon 875 bin lira tutarının usulsüz olarak alındığı tespit edilmiştir.

Dağıtıcı kuruluşa yapılan tebligatlar sonucunda usulsüz olarak alınan para, ilgili kuruluş tarafından Mardin İl Müdürlüğü hesabına iade edilmiştir. Söz konusu meblağın hak sahibi çiftçilere iade işlemlerine Mardin İl Müdürlüğünce başlanılmış ve 26.2.1998 tarihi itibariyle, 5 milyar 4 milyon lirasının hak sahibi çiftçilere dağıtımı tamamlanmış olup, dağıtımlar devam etmektedir.

Dördüncü sorunun cevabı: İl ihtiyaç komisyonlarınca görevlendirilecek dağıtıcı kuruluşlara ödenmesi gereken dağıtıcı kuruluş primi, 18.8.1997 tarihli Bakanlık genelgesiyle Türkiye genelinde 2 500 Türk Lirası/kilogram olarak belirlenmiştir. Kızıltepe İlçesinde 2 500 Türk Lirası/kilogram dağıtıcı primine, ilçenin coğrafî konumu dikkate alınarak 500 Türk Lirası/kilogram nakliye bedeli ilave edilmiştir.

Beşinci sorunun cevabı: Dağıtım listesi, alfabetik sıraya göre düzenlenmiş olup, dağıtımında, bütün ilçelerde köyler alfabetik sıra takip edilerek senet yapılmış, borçlanma işlemi tamamlanan çiftçi senetleri sırasıyla müteahhide veya senet sahibi çiftçiye verilmiştir. Bazı köylere öncelik verilmesi söz konusu değildir.

Altıncı sorunun cevabı: Bakanlık olarak dağıttığımız tüm tohumluklar 308 Sayılı Kanuna göre hazırlanmakta olup, dağıtılan her çeşit hububat tohumluğu selektörlenip, ilaçlanıp, ambalajlanarak ve sertifikasyon işlemleri yapılarak ihtiyaç sahiplerine teslim edilmektedir. Bakanlığımızca Mardin İlimize tahsis edilen tohumluklar arasında kalite farkı yoktur. Bütün tohumluklar ilin iklim ve fenolojik şartlarına uygun olup, uygulamada, çiftçilerin arazileriyle doğru orantılı olarak eşit bir şekilde, Diyarbakır-81, Ege-88 ve İzmir-85 tohumluklarının dağıtımına öncelik verilmiştir.

Yedinci sorunun cevabı: Diyarbakır-81, Ege-88, Cosmodor buğdayları makarnalık çeşitleridir. Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep ve Kilis İllerinde bu çeşitler yetiştirilmektedir. Mevcut olan 12 089 ton tohumluk bu iller arasında paylaştırılmış ve Mardin İline 3 250 ton tahsis edilmiştir. Bunların yanında, bölge şartlarına uygun ekmeklik çeşitlerinden Golia, Gemini ve İzmir-85 ile Gönen çeşitleri, alternatif olarak Ceylanpınar İşletmesinden tahsis edilerek, illerin ihtiyaçları karşılanmıştır. Ambar stoklarımızda tahsis dışı tohumluk kalmadığından, ilave tahsisin yapılması da mümkün görülmemektedir.

Saygıyla arz olunur. (ANAP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Mardin) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Sayın Bakan, önerge sahibinin, İçtüzüğe göre kısa bir açıklama bekleme hakkı var; onu bir alalım, ondan sonra size müsaade edeceğiz.

Buyurun Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Mardin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, vekâleten cevap verdiğinden dolayı, belki ciddî anlamda bilgi sahibi değil.

Şu anda müfettişler de orada, Mardin’de ve bu konuda, çiftçiler tarafında ciddî bir huzursuzluk vardır. Çiftçi borçlanmış; borç senedi imzalamış, devlete borçlanmış; fakat, bir gram tohumluk alamamıştır. Bunların durumları ne olacaktır?

BAŞKAN – Sayın Yıldız, şimdi, tekrar bir soru önergesini, şifahi olarak verme imkânı yok. Sayın Bakan, 7 sorunuza kısaca cevap verdi.

HÜSEYİN YILDIZ (Mardin) – Şu anda müfettişler orada bulunduğundan dolayı, Sayın Bakanın da ilgilenmesi açısından bu bilgileri arz ediyorum.

Ayrıca, A’dan Z’ye sıralama yapılmış; fakat, Z’yle başlayan köyler daha önce almış durumdalar. Tüm bunlar, noterdeki bilgiler tetkik edilirse, hepsi, tek tek açığa çıkar.

Ayrıca, bir dönümlük arazisi olmayan yüzlerce çiftçinin yüzlerce ton tohumluk aldığı, noterdeki, Tarım İlçe Müdürlüğündeki ve ayrıca Ceylanpınar Çiftliğindeki kayıtlarda mevcuttur. Müfettişler, şu anda Mardin’de bulunuyorlar; bunlar tespit edilirse, ciddî bir şekilde araştırılırsa, bütün bu usulsüzlükler ortaya çıkar. Bunu arz ederim.

BAŞKAN – Evet Sayın Bakan, söyleyeceğiniz bir şey var mı?

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Konuyla ilgili şikâyetleri soruşturmak üzere, Bakanlık müfettişleri mahallindedir. Müfettişlerden alınan son bilgiye göre -ki, bu bilgi 9.12.1997 tarihi itibariyledir- 12 633 ton, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmış bulunmaktadır. Bu durum karşısında, tahsis olunan tohumluk buğday miktarı ile dağıtılan miktar arasında, 2 216 tonluk bir fark bulunmaktadır. Bu farkın nedenlerinin tespiti ve ayrıca, Sayın Milletvekili Mahmut Duyan tarafından, Kızıltepe İlçesiyle ilgili olarak Bakanlığımıza intikal ettirilen, arazi varlıklarının tespitindeki usulsüzlüklerle ilgili iddiaları incelemek üzere de 23.1.1998 tarihinde, Bakanlık oluruyla tekrar müfettiş gönderilmiştir.

Arz ederim.

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Sayın Halil İbrahim Özsoy’a teşekkür ediyorum.

Soru cevaplandırılmıştır.

12. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Kur’an kursu öğretmen ve öğretici vekillerinin maaşlarını alamadıkları iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/761)

13. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarsus’ta meydana gelen öğretmen cinayetleri hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/762)

BAŞKAN – 12 nci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Kur’an kursu öğretmen ve öğretici vekillerinin maaşlarını alamadıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşülmesine geçiyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurulda hazır bulunuyorlar.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – 12 nci ve 13 üncü sıralarda bulunan soru önergelerini cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN – 12 nci sıradaki soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki suallerime, Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan Beyin sözlü cevap vermesine delaletlerinizi arz ederim. 25.11.1997

Musa Uzunkaya Samsun

1- Basında intişar ettiği ve birkısım kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an kursu öğretmen ve öğretici vekillerinin, üç aydır maaş ve ders ücreti alamadıkları doğru mudur?

2- Maaş ve ekders ücretleri alamayanların karşılaştıkları bu sorunun, 8 yıllık kesintisiz eğitimin uygulanmasıyla bir alakası var mıdır?

3- Halen, Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an kurslarının birçoğunu kadrosuzluktan dolayı vekil öğreticiler yürüttüğüne, bunların da aldıkları ücretlerin sadece girdikleri ders saatleri içerisinde 18 saatlik bir ücret olduğuna göre, ekders ücreti alamayanların büyük bir çoğunluğunun aynı zamanda maaş da alamamak durumunda olduklarını ve bu mağduriyetin giderilebilmesi için, asıl kadrolarının teminine kadar, vekil imamlıkta olduğu gibi, 2/3 maaş artı ekders ücreti uygulamasına geçilmesini düşünüyor musunuz?

4- Nüfus artışına muvazi ve toplumun genel acil ihtiyaçlarını temin sadedinde, 54 üncü Hükümet döneminde Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilen, çoğunluğu imam-hatip ve müezzin kayyım olan, 16 667 adet Diyanet İşleri Başkanlığına ait kadronun bir an önce Genel Kurula indirilip kanunlaştırılmasını düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’nın, Kur’an kursu öğretmen ve öğretici vekillerinin maaşlarını alamadıkları iddiasına ilişkin sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, yanlış anlamaları önlemek için, soruda sözü edilen ekders ücretinin ödenmemesi konusunun 1997 yılıyla ilgili olduğunu belirterek cevaplara geçiyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığının 1997 yılı malî bütçesine, taşra teşkilatı personelinin maaşları ile Kur’an kursu öğreticilerinin ekders ücretlerinin ödenmesi amacıyla konulan ödenek, yıl içinde yapılan açıktan atamalar ve maaşlardaki artışlar nedeniyle yetersiz kalmıştır. Bu nedenle, zaman zaman, Kur’an kursu öğreticilerinin ekders ücretinin ödenmesinde sıkıntı yaşanmıştır. Ancak, bu sorun, Maliye Bakanlığından alınan eködenek ile kısa sürede aşılmıştır.

Kur’an kursu öğreticilerinin ekders ücretlerinin ödenememesi konusu, az önce de belirttiğim gibi, tamamıyla ödenek yetersizliğinden kaynaklanmış olup, soru önergesinde belirtilenin aksine, sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimle bir ilgisi bulunmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, şu anda, Kur’an kursu öğretici ihtiyacı, Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Kursları Yönetmeliğinin 35 inci maddesi uyarınca geçici görevlendirme yapılmak suretiyle giderilmekte ve bu görevlilere, sadece ekders ücreti ödenebilmektedir.

Münhal Kur’an kursu öğreticiliği kadrolarına vekâleten atama yapılabilmesi ve ekders ücretine ilave olarak, üçte iki oranında vekâlet aylığı ödenebilmesi amacıyla, Diyanet İşleri Başkanlığınca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılması amacıyla, bir kanun taslağı hazırlanarak, 1996 Ekim ayında, Başbakanlığa, Maliye Bakanlığına, Adalet Bakanlığına ve Devlet Personel Başkanlığına gönderilmiştir. Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, Kur’an kursu öğreticilerinin ücret sorunu tümüyle ortadan kalkacaktır.

Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanlığının kadro sıkıntısının giderilmesi amacıyla, 16 667 adet yeni kadro ihdasına ilişkin kanun tasarısının Genel Kurulda görüşülerek kanunlaşması büyük önem taşımakta olup, bu konudaki çabalarımız sürmektedir.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Önerge sahibinin söyleyeceği herhangi bir şey var mı? Yok.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

13 üncü sırada yer alan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Tarsus’ta meydana gelen öğretmen cinayetleri hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan kürsüde hazır bulunuyor.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki suallerime Başbakan Sayın Mesut Yılmaz Beyin sözlü cevap vermelerini, delaletlerinize arz ederim.

Musa Uzunkaya Samsun

Takriben birbuçuk ay önce, Tarsus’ta işlenen cinayetleri, manşetten, ideolojik, Hizbullah ve İslamcıların işlediğine dair haber veren basın, iki gün önce, aynı olayın, bir namus davası olduğunu, hem sayın vali hem de sayın emniyet müdürünün ağzından vermek durumunda kalmıştır.

Bu durum karşısında:

1 - Bu ve benzeri olayları, hilâfı hakikat olarak çarpıtan medyanın ve birkısım basın organlarının, toplumu amaçlı olarak siyasî ve ideolojik kamplara böldüğü, millî birlik ve beraberliği zedelediği endişesini göz önünde bulundurarak, Hükümetiniz, bu konularda ne gibi önlemler almayı düşünüyor?

2 - Tarsus İmam Hatip Lisesi Müdür Muavini (maktul) Mustafa Özkan’ın, Hizbullah ve İslamcılar tarafından değil, bir gönül ilişkisinin sonucu öldürülmesi gerçeği karşısında, varlık hikmetinizi- kendi ifadenizle- “yolsuzluk, çete ve faili meçhullerin” teşhiri üzerine ikâme eden bir Hükümet olarak, şu ana kadar başkalarınca işlenip, medya tarafından ilgisiz insanlara mal edilen kaç tane önemli cinayet tespit edilebilmiştir?

3 - Yalan ve iftira haber dokunulmazlığının kaldırılması konusunu, en az milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması önceliğiniz kadar değerlendirmeye almayı, bu konuyla ilgili bir anayasa değişikliği değil, Meclise bir yasa teklifi getirmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

Cevap süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’nın, Tarsus’ta meydana gelen öğretmen cinayetleri hakkında basında çıkan haberlere ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

9 Ekim 1997 günü, saat 7.30 sıralarında, İçel İli Tarsus İlçesi Yeşilyurt Mahallesi Özler Sokak üzerinde, kimliği meçhul kişi veya kişiler tarafından kafasına tabancayla ateş edilmek suretiyle, Tarsus İlçesi İmam Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı Mustafa Özkan’ın öldürülmesi olayı ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda; Zeliha Vural, Ali Fidanoğlu ve Ali Haydar Fidanoğlu isimli şahıslar, 13 Kasım 1997 günü Tarsus’ta yakalanmışlardır.

Yapılan sorgulamalarında, Zeliha Vural’ın, Cumhuriyet Lisesi öğrencisi olduğu, 1996 yılı içerisinde kredi tamamlamak üzere Tarsus İmam Hatip Lisesine müracaat ederek, Müdür Yardımcısı Mustafa Özkan’la arkadaşları aracılığıyla tanıştığı; Mustafa Özkan’ın kendisiyle yakından ilgilendiği, ruhî problemlerinde yardımcı olacağını beyan ettiği; samimiyetin artması üzerine birlikte İçel’i gezmeye gittikleri ve fotoğraf çektirdikleri; daha sonraki günlerde, Mustafa Özkan’ın, Zeliha Vural’a makam odasında sarkıntılık ettiği; Zeliha Vural’ın bundan kurtulmak istediğinde ise, birlikte çektirdikleri fotoğrafları, Mustafa Özkan’ın, şantaj olarak kullandığı; bunun üzerine, Zeliha Vural’la daha önce hissî ilişkisi bulunan Ali Fidanoğlu ile Ali Haydar Fidanoğlu’nun cinayeti işlediği tanık ifadelerinden anlaşılmıştır.

Adı geçen üç sanık, hakkında düzenlenen tahkikat evrakıyla birlikte 20 Kasım 1997 günü Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş, ifadelerini müteakip tutuklanmışlardır. Basın yayın organlarında, zaman zaman, tahkikat aşamasındaki eylem ve olaylarla ilgili çeşitli görüş ve değerlendirmelere yer verilmekte olduğu bilinmektedir; ancak, günümüze kadar, başkalarınca işlenip, medya tarafından ilgisiz insanlara mal edilen cinayetlerle ilgili bir kayıt tutulmamaktadır.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

14. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, Şanlıurfa 1 inci ve 2 nci Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/764)

BAŞKAN – 14 üncü sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, Şanlıurfa 1 inci ve 2 nci Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine geçeceğiz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmadığından, görüşme ertelenmiştir.

15. – Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/765)

BAŞKAN – 15 inci sırada yer alan, Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Batı Çalışma Grubunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçeceğiz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Başbakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmadığından, görüşme ertelenmiştir.

16. – Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Isparta-Sütçüler-Kesme Lisesinin öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/766)

17. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Mısır Ezher Üniversitesinden mezun olanlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/768)

18. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, burs alan yükseköğretim öğrencilerinden eğitime katkı payı adı altında para kesintisi yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/769)

BAŞKAN – 16 ncı sırada yer alan, Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, Isparta Sütçüler Kesme Lisesinin öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine geçiyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, 17 nci ve 18 inci sıralarda bulunan sözlü soru önergelerini de cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, Sayın Bakan.

16 ncı sıradaki sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mustafa Köylü Isparta

Isparta İli, Sütçüler İlçesi, Kesme Beldesinde bulunan;

1- Kesme Lisesinde kaç öğrenci eğitim görmektedir?

2- Kesme Lisesinde halen kadrolu kaç öğretmen görev yapmaktadır?

3- Kesme Lisesinden aldığımız bilgilere göre, bir kadrolu öğretmeni ile çalışıyor. Bu doğru mudur? Bu doğru ise;

4- Sayın Millî Eğitim Bakanımız bu liseye bir öğretmeni yeterli bulmakta mıdır?

5- Sayın Millî Eğitim Bakanı bir liseye bir kadrolu öğretmeni yeterli görmekte midir? Yeterli görmüyorsa Kesme Lisesinin öğretmen ihtiyacı ne zaman karşılanacaktır?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini cevaplamak üzere Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’a söz veriyorum.

Cevap süreniz 5 dakikadır Sayın Bakan.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Mustafa Köylü’nün, sorusunu yanıtlamak üzere huzurunuzdayım.

1-Kesme Lisesinde üç sınıfta toplam 42 öğrenci öğrenim görmektedir. Dikkatinize sunuyorum, üç sınıflı lisede 42 öğrenci öğrenim görmektedir. Bu, üzerinde hep beraber düşünmemiz gereken bir durumdur.

2- Kesme Lisesinde kadrolu 2 öğretmen görev yapmaktadır.

Kesme Lisesinde edebiyat, İngilizce, tarih, coğrafya, sanat tarihi ve beden eğitimi dersleri, Kesme İlköğretimokulu öğretmenleri tarafından okutula gelmekteydi.

Söz konusu Liseye, 1 matematik ve fen bilgisi öğretmeninin atanması için gereken önlemler alınmıştır. Yapılan son öğretmen atamalarında Isparta İline de yeteri miktarda öğretmen verilmiştir. Böylece, ilin, ilçenin ve okulun gereksinimi, İl Millî Eğitim Müdürünün, emrine tahsis edilen öğretmenlerden düzenlemesi gerekir; o sorumluluk ona ait.

Burada bir şeyin daha altını çizmek istiyorum: Eğitim yatırımlarını, olabildiğince fazla çocuğumuza hizmet götürecek şekilde planlamanın büyük önemi var. İşte, 42 öğrencinin olduğu bir yere bir lise binası yatırımı yaparsak, oraya, öğretmen bulmakta da, öğrenci bulmakta da zorlanırız. Bu, ülkenin kaynaklarını ne kadar sağlıklı kullandığımız konusunda da, hep beraber, bir kez daha -yatırımlar konusunda tercih verirken- ciddî şekilde düşünmemiz gerektiğini sergileyen güzel bir örnektir.

Teşekkürler efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, önerge sahibinin kısa bir açıklaması olacak.

Buyurun Sayın Köylü.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Yeni atamaların yapılacağını duymak bizi sevindirmiştir; ancak, Kesme Kasabamız, coğrafî itibarla Konya-Antalya-Isparta sınırlarının kesiştiği bir üçgen içerisinde bulunmakta, ilçeye yakınlığı da 90 kilometredir. Böyle olduğu için, öğrencilerin ilçede okuması -zaten ilçesi de Sütçüler’dir, geri kalmış bir ilçedir ve çok göç veren bir ilçedir- ekonomik açıdan ve coğrafî açıdan mümkün değildir. Bu bakımdan, bu gerçek göz önüne alındığı için oraya lise yapılmıştır; o mevcudu biz değerlendirmek durumundayız. Bu önergeyi zatıâlinize arz ettiğimiz zaman, orada kadrolu 1 öğretmen vardı, şimdi 2 öğretmen olduğunu duydum. inşallah, yakında, bu eksiği telafi edeceğiz.

BAŞKAN – Yüzde yüz artmış öğretmen sayısı...

Evet, Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Elbette, öğrencimizin var olduğu yerlere öğretmen göndermek, hepimizin temel görevi. Ben, burada bir hususun altını çizmeye çalıştım; o 42 öğrenciyi, ülkemizin herhangi bir yerinde yatılı olarak, tüm masraflarını karşılayarak okutmuş olsaydık, herhalde çok daha akıllıca bir yatırım yapmış olurduk. İşte, bu konularda yatırım yerini tercih ederken, bir yere yatırım isterken, bu özelliği göz önünde bulundurursak, o kaynaklarla, o lise binasına yapılan yatırımla, muhtemelen, Sütçüler’in tüm öğrencilerini İzmir’de yatılı olarak okuturduk ve belki de, çok daha iyi olurdu.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır; Millî Eğitim Bakanına teşekkür ediyorum.

17 nci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Mısır Ezher Üniversitesinden mezun olanlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki suallerime Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’ın sözlü cevap vermesine delaletlerinizi arz ederim. 28.11.1997

Musa Uzunkaya Samsun

1 - Mısır Ezher Üniversitesini bitirmiş öğrencilere, YÖK kararıyla, lisans tamamlama için, muhtelif ilahiyatları tamamlama zorunluluğu getirildi. İlahiyat fakültelerini de bitirmiş; böylece, beş yıllık eğitimi tamamlamış olmalarına rağmen, mezuniyet belgelerine “bu belge, yalnızca Diyanet İşleri Başkanlığında kullanılır” denilmektedir. Böyle bir zulüm ve haksızlığı nasıl önleyecek, neyle telafi edebileceksiniz?

2 - Ezher, ilahiyat ve lisans çalışması hakkını kazanan bu gençlere, esasen, birçoğu daha önce Diyanette görevli iken, daha iyi yerlerde hizmet arzusuyla senelerini veren bu gençlerimize yapılan haksızlığı nasıl telafi edecek, diplomalardaki haksızlığı nasıl düzelttireceksiniz?

3 - Askerlik dahil, tüm alanlarda, bu şerhten dolayı haksızlığa uğrayan Ezher ve benzeri yabancı, ama, kültür anlaşması yapılan ülkelerin okullarından mezun gençlerimizin durumlarının iyileştirilmesi için ne gibi çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Musa Uzunkaya’nın sorularını şöyle yanıtlamak istiyorum:

Yurt dışındaki yükseköğrenim kurumlarından alınan diplomaların denklik işlemleri -sadece ilahiyat değil, diğer branşlar da dahil- için yapılan başvurular, Yurtdışı Yükseköğretim Diplomalarının Denkliği Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu konuda Yüksek Öğretim Kurulunun 10 Aralık 1997 tarihinde yaptığı bir toplantıda “ilahiyat alanında önlisans ve lisans düzeyinde verilen denklik belgelerinin diyanet işlerinde kullanılabileceği” şeklinde konulan şerhin, 2547 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi hükümlerine dayanılarak “bu belge, öğretmen atamalarında geçerli değildir” şeklinde değiştirilmesine karar verilmiştir. Dolayısıyla, bu okulların mezunlarının diğer alanlardaki başvurularının değerlendirilebilmesine karşılık, öğretmen olarak değerlendirilmeleri mümkün olmayacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – 18 inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, burs alan yükseköğrenim öğrencilerinden eğitime katkı payı adı altında para kesintisi yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki suallerime Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’ın sözlü cevap vermesine delaletlerinizi arz ederim. 28.11.1997

Musa Uzunkaya Samsun

1- Başbakanlık ve diğer kurumlardan burs alan yükseköğrenim öğrencilerinden, eğitime katkı payı adı altında iki milyon, gece öğretimi yapanlardan ise dört milyon para kesildiği doğru mudur?

2- Şayet bu kesinti yapılıyorsa, çok ağır şartlar altında öğrenimini devam ettiren bu öğrencilere reva görülen bu haksızlığı nasıl izah edebilirsiniz?

3- Yükseköğrenime devam edip, burs talep ettiği halde alamayan öğrenciler var mıdır? Varsa sayıları ne kadardır?

4- Şu ana kadar çıkarılan yasa gereği, eğitime, ne kadar, katkı payı adı altında para toplanmıştır? Yatırım olarak nerelere harcanmıştır? Bu paraların büyük bir kısmının repoya yatırıldığı iddiası doğru mudur?

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap süreniz 5 dakikadır.

Buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Musa Uzunkaya’nın sorularının yanıtlarını şöylece özetleyebilirim:

Başbakanlık veya diğer kurumlardan burs alan yükseköğrenim öğrencilerinden, mevcut kanun ve periyodik olarak çıkarılan tebliğ hükümlerine göre, eğitime katkı payı kesintisi yapılmamaktadır. Eğer bunun yapıldığına dair elinizde belge varsa, iletirseniz gereken soruşturmayı yaptırırım.

Yükseköğrenime devam edip, 1997-1998 öğretim yılında burs talebinde bulunan 156 bin civarındaki öğrenciden, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından belirlenen kriterlere uyan 75 bin öğrenciye burs bağlanmıştır. Bu konudaki çalışmalar devam etmekte olup, ilave burs istekleri de karşılanmaktadır.

Ayrıca, 3580 sayılı Kanuna ait yönetmelikle belirlenen şartları taşıyan öğrencilere de, Millî Eğitim Bakanlığınca, kontenjan dahilinde burs verilmektedir. Bu şekilde, burs için müracaat eden öğrencilerden bugüne kadar burs verilmeyen öğrenci bulunmamaktadır.

8 yıllık ilköğretim uygulaması için 4306 sayılı Kanun kapsamında alınması öngörülen katkı payları ve ödemelerden, Maliye Bakanlığınca, Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarına, 2 Şubat 1998 tarihine kadar aktarılanlar da dahil olmak üzere, toplam 52 trilyon 647 milyar 296 milyon küsur lira aktarılmıştır. Aktarılan bu ödeneğin 3,6 trilyon lirasıyla taşımalı ilköğretim giderleri; 7,2 trilyona yakın kısmıyla da, devam eden ilköğretim kurumlarının inşaatına yönelik harcamalar yapılmıştır. Yatırım harcamaları devam ettiği ve inşaat mevsimi de devam ettiği sürece, yeni inşaat ödemelerine devam edilecektir. Taşıma sistemine ait ödemeler de sürdürülmektedir.

Bu çerçevede bir şeyi daha hatırlatayım: Millî Eğitim Bakanlığı olarak, 4306 sayılı Kanun çerçevesinde toplanacak paralar, 1998 malî yılı için öngörülen boyut 230 trilyon lira civarındadır ve Millî Eğitim Bakanlığı, 290 trilyonluk yatırım harcaması yapacaktır. Dolayısıyla, lise düzeyinde yapılacak yatırımları da aldığınız takdirde, diğer bütçe kaynaklarıyla birlikte, toplanan paranın çok üzerinde bir yatırım harcaması yapılacaktır. Tabiatıyla, yatırım harcamalarının yapılış tarihleri de, inşaatların ihalesine ve inşaat mevsimine bağlı olarak sürdürülmektedir.

4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesiyle ihdas edilen veya alınması önerilen katkı payları ve ödemeler ile bu amaçla yapılan bağış ve yardımların, devlet hesaplarına, özel gelir ve özel ödenek kayıtları, Maliye Bakanlığınca yapılmaktadır. Bu katkı payları, Maliye Bakanlığınca, Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarına aktarılmaktadır. Özel ödeneğin, bankalarda açılan vadeli hesaplara yatırılması, repo yapılması söz konusu olmadığı gibi, yasal olarak da mümkün değildir.

Sizlerin, repo yapılan diye bildiğiniz hususlar, bankalarla vatandaşların bağışladığı miktarlardır; o da, yine, Yüce Meclisten çıkan kanunun, harcanıncaya değin nemalandırılmasının amir hükmü nedeniyle, harcama mevsimi gelene değin, enflasyona karşı bu paraların satın alma gücü korunmaktadır.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Soru önergelerini cevaplayan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’a teşekkür ediyorum.

Soru önergeleri için ayrılmış olan görüşme süremiz tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

2. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti; komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

3. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (1)

(1) 553 Sıra Sayılı Basmayazı 4.3.1998 tarihli 62 nci Birleşim tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almıştır.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde tasarının 2 nci maddesi kabul edilmiştir.

Şimdi, 3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3. – Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Kamu Görevlisi : Kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda daimî suretle çalışan, adaylık veya deneme süresini tamamlamış kamu görevlilerini,

b) Kamu İşvereni : Kamu görevlilerinin çalıştığı tüzelkişiliği olan ya da olmayan kamu kurum ve kuruluşlarını,

c) Kamu İşveren Vekili : Kamu kurum ve kuruluşlarını temsile ve bütününü sevk ve idareye yetkili olanlar ile bunların yardımcılarını,

d) İşyeri : Kamu hizmetinin yürütüldüğü yerleri,

e) Kurum : Kuruluş kanunları veya kuruluşlarına ilişkin mevzuatlarında görev, yetki ve sorumlulukları belirlenen, hizmetin niteliği ve yürütülmesi bakımından idarî bir bütünlüğe sahip işyerlerinden oluşan kuruluşları,

f) Sendika : Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzelkişiliğe sahip kuruluşları,

g) Konfederasyon : Değişik hizmet kollarında kurulu en az beş sendikanın biraraya gelerek oluşturdukları tüzelkişiliği olan üst kuruluşları,

h) Toplu Görüşme : Kamu görevlileri için uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, fazla çalışma ücretleri, harcırah, ikramiye, lojman tazminatı, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, tedavi yardımı ve cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ile bu mahiyette etkinlik artırıcı diğer yardımlara ilişkin olarak yetkili kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşları ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılan görüşmeyi,

ı) Uzlaştırma Kurulu : Toplu görüşmeler sırasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü için oluşturulan kurulu,

j) Mutabakat Metni : Toplu görüşme sonucunda varılan anlaşmayı gösteren belgeyi

İfade eder.

Kamu işveren vekilleri bu Kanun bakımından kamu işvereni, hizmetin niteliği ve yürütülmesi bakımından bağlı tüm birimler ise asıl işyerinden sayılır.Kamu işvereninin birden fazla işyeri varsa, bu Kanun bakımından bu işyerlerinin tamamı işyerinden sayılır.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde söz istemleri bulunmaktadır.

Şimdi, sırasıyla, söz isteyen grupları ve kişileri okuyorum; diğer söz isteyecek grupların da konuşma kayıtlarını yaptırmalarını rica ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır.

Şahıslar olarak: İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Esat Bütün, Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul, Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay.

İlk sözü, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul’a veriyorum; buyurun.

Sayın Kul, konuşma süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri Grubumuz ve şahsım adına saygılarımla selamlarım.

Daha önceki maddeler üzerinde görüşlerimizi belirtirken, Anayasa ile sınırlı olduğumuzu vurgulamış ve 51 inci madde, 53/1, 53 üncü maddenin üçüncü fıkrası, yine, 53 üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki atıflar ve 54 üncü madde ile ilgili olarak sınırlamaları dikkate alarak görüşlerinize arz etmiştik. Bu sınırlamalar, toplusözleşme yerine, toplugörüşme ve grev yerine de, mecburî tahkimi öngören sınırlamalar olarak Anayasada yer alıyor. Birçok tartışmada “Anayasada yasak hükmü yok, yasak kelimesini gösterin” gibi iddialar var. O kanaatteyiz ki, anayasa koyucu, ne nizamiye nöbetçisidir ne de cephanelik nöbetçisidir. Dolayısıyla “yasak” diye bir kelimenin mutlaka kullanılması ve aranılması söz konusu olamaz.

Ben, Anayasanın 177 maddesini ve 15 geçici maddesini tek tek okudum. “Yasak” kelimesi “Zorla çalıştırma yasağı” başlığı altında, 18 inci maddede “Angarya yasaktır” diye geçiyor; bunun dışında da, 28 inci maddede geçiyor basın hürriyetiyle ilgili olarak kapatılan süreli yayınların tekrar basılmasıyla ilgili yasak. 2 maddeden başka, 177 adet maddenin hiç birisinde “yasak” kelimesi yok; ama, gerek Anayasanın arz ettiği maddeleri gerekse yargı organları kararları, birkısım yasakları ve bu alandaki toplusözleşme ve grevle ilgili talepleri yorumlamış, yasaklayıcı yargı kararları çıkmış ve yasaklayıcı Anayasa hükümleri de önümüzde kalmış.

Bu demek değildir ki, Anayasa değiştirilmez, bu yasaklar aşılmaz; çünkü, anayasalar hürriyetçi belgelerdir, hürriyetleri yazar; bunların istisnalarını Parlamentoya bırakır. Parlamento, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmesine göre, bu temel özgürlükleri, hangi ölçüde -kapsamı, istisnaları ve sınırlandırmaları bakımından- tespit edeceğini kanunla düzenler.

Onun için, biz, anayasa değişikliklerinde, bu istikamette önerge verdik; önergemiz 225 oy aldı ve yeterli çoğunluk bulunmadığı için, iki turda da reddedildi; fakat, önergemizdeki hürriyetleri teminat altına alan tekliflerimiz, ille bir vaat manasında da anlaşılmamalıdır; dediğim gibi, herhangi bir şekilde, çeşitli dönemlerde görev yapacak Parlamentonun kanaatini, milletvekillerinin kanaatini, önceden gelecek ve üzerine ambargo koyacak şekilde düzenlenmiş önergeler değildir.

Bu gerçekler karşısında başka yolları da bulmak ve görmek mümkündür. Bu yollara baktığımız zaman, kamu çalışanının kim olup olmadığını tespit etmekle işin çözümüne doğru gitmek, hatta, Anayasa değişse bile bu çözüme doğru ulaşmak mümkün görünmektedir. Anayasanın, milletvekili seçilme yeterliliğiyle ilgili 76 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında ve siyasî partilere üyelikle ilgili 68 inci maddesinin beşinci fıkrasında kamu çalışanları şöyle tarif ediliyor: “Kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri...” Türk Ceza Kanununun 236 ncı maddesinde de benzer bir tarif var. Anayasanın 128 inci maddesinde de “genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” deniliyor.

Kanun tasarımızın 2 nci maddesi -daha önce arz etmiştim- kimin işçi, kimin memur olduğunu, yapılan işe göre değil, çalışanların çalıştıkları işyerinin niteliği unsuruna bağlamaktadır; yani, işyerinin kamuya ait olması unsuruna bağlamaktadır. Oysaki, çalışanların, çalıştıkları işyerinin niteliğinden ziyade yaptıkları işin niteliğine göre memur veya işçi olmadığının dikkate alınması da belli bir çözüm noktasıdır ve bence, sorunun esas noktasıdır. Memur veya işçi tanımı yönünden çalışanların ayırımında, işyeri değil de, yapılan işin niteliği unsuru esas alınırsa, ayırım ve tanımlama daha tutarlı olabilir. Bu ayırım ve tanımlamanın yapılmasında da geç kalınmış değildir. Bu ayırım ve tanımlama, herhangi bir şekilde yapılabilir, çözüme kavuşturulabilir ve belki, böylece, kamuda çalışan onbinlerce işçi toplusözleşme ve grev hakkına sahip olabilir; yani, kamuya ait aslî ve sürekli görevleri, genel idare esaslarına bağlı olarak yürütme durumunda olmayan -bahçıvandan ahçısına, daktilo memurundan odacısına kadar- birtakım insanlar, birtakım çalışanlar toplusözleşme ve grev hakkının kapsamı içine dönüştürülebilirler. Bu çalışmaları da ileride yapmak mümkündür; ama, bir sendikacı olarak, bu kanun tasarısı, bu anayasal sınırlamalar ve yargı kararları çerçevesinde bir mevzi kazanma kanun tasarısıdır diye mütalaa ediyorum. Yani, bu tasarının kabulüyle, önce, kamu çalışanlarına bir sendika kurma hakkı vererek bir mevzi kazandırma ve bu hakkı geliştirme imkânı sağlamış olacağız. Gerçi, 3 üncü maddede, toplugörüşme ve mecburî tahkime doğru gidiş bakımından bir müessese varsa, bu, şu anda bir kısıtlama olarak görülebilir, ama, gelecekte, dediğim şekilde düzenlemelerin yapılması halinde, bu kısıtlamanın da giderek ortadan kalkabileceği söz konusudur.

Dünyaya da baktığımız zaman, kamu çalışanları için sınırsız, kayıtsız ve şartsız toplusözleşme ve grev hakkını da görmek mümkün değildir. Birtakım ülkelerde yasakların, birtakım ülkelerde de çeşitli sınırlamaların söz konusu olduğu apaçık bir gerçektir. Esasen, Uluslararası Çalışma Teşkilatınca düzenlenen ve ülkemizin 1992 Kasımında kabul ettiği 151 sayılı sözleşmede, bu gerçeklerden hareket edilerek ortaya çıkmış bir sözleşmedir.

Önümüzdeki tasarının hükümleri ve 3 üncü madde hükümleri, bu sözleşmenin hükümleriyle çakışan ifadeler, haklar taşıyor ve içeriyor. Dolayısıyla, bu kanun tasarısının 151 sayılı sözleşmeye aykırılığı söz konusu değildir. Bu kanun tasarısının, Anayasa çerçevesinde 151 sayılı sözleşmeyle tetabuk ettiğini, mutabakat içinde olduğunu görmek mümkündür.

Almanya gibi, İsviçre gibi, Hollanda gibi kalkınmış ülkelerde de kamu çalışanlarına çeşitli sınırlamalar vardır, hatta yasaklar vardır. Bunun dışında, bir kısım kalkınmış ülkelerde de toplusözleşme ve grev hakkı, çeşitli çalışma alanları itibariyle sınırlandırılmıştır, toplusözleşme hakkı da aynı şekilde sınırlandırılmıştır.

Demek ki, kamuda çalışanların nitelikleri bakımından, gerçekten, devletin aslî ve sürekli görevlerini genel idare esaslarına göre yürütenler varsa, bunlar için süreklilik, devamlılık ve aslî görev dikkate alınarak -toplusözleşme ve grev hürriyetinin geçerli olduğu bütün kalkınmış ülkeler dahi- çeşitli sınırlamalar getirmek zorunda kalmışlardır.

3 üncü maddenin tarifleri içinde, belli sınırlamalar içinde çok sayıda insan kalıyorsa, bu, aslında, kimin işçi kimin memur olduğu konusundaki ayırımın yapılmasında geç kalındığı ve bu ayırımın gerçekçi bir şekilde yapılmadığı noktasında düğümlenmektedir. Bu ayırımı bundan sonra da yapmak ve kamu işyerlerinde çalışan birçok insanı bu temel özgürlüklere kavuşturmak mümkündür. Ümit ediyorum ki, Çalışma Bakanlığı da böyle bir çalışmayı yürütecek ve beklenen sonuçlar daha isabetli olarak alınacaktır. “Bu kanun kalsın, önce Anayasayı değiştirelim” fikri, kazanılan bir mevzii reddetmek demektir.

Dolayısıyla, 3 üncü maddeyi, bu düşünceler içinde tasvip ediyoruz.

Teşekkür eder, saygılarımı arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul’a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’te. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ateş, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, geçen hafta, demokratik ülkelerde olan sendikal özgürlüklerin kamu çalışanlarımıza da tanınması doğrultusunda eylem yapan kamu emekçilerinin Kızılay Meydanında polisler tarafından coplanmasını büyük bir üzüntüyle karşılamıştık. Ancak, bir diğer üzüntümüz de, bunu savunan muhalefet partisi sözcülerinin “ama, ne yapalım DYP-SHP Hükümeti döneminde de böyle olmuştu, Refah Partisi döneminde de böyle olmuştu” şeklindeki avuntularını doğrusu hayretle karşıladım. O hareketler, ne Refah Partisine ne Doğru Yol Partisine ne de Sosyaldemokrat Halkçı Partiye onur vermedi; doğrusu, bu İktidara onur veriyorsa, o da onların bileceği bir iş.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı, tam bir yasakçı mantığı getirmektedir. Buna gerekçe olarak da “efendim, Anayasamız buna engeldir; o nedenle, biz, kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli hak tanıyamıyoruz” diyen İktidar yetkililerine, anayasa hukukçularının 1995 yılındaki görüşlerini, bugün, bu kürsüden sunmak istiyorum.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuk Bilimi Dalı Başkanı Profesör Sayın İbrahim Kaboğlu aynen şunu belirtiyor: “Takdir yetkisi yasama organına aittir.”

İstanbul Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Sayın Erdoğan Teziş de “söz konusu Anayasa hükümleri, yasa yoluyla memurlara toplusözleşme ve grev hakkı tanınmasına engel değildir” diyor.

Yine, Profesör Mesut Gülmez, kamu görevlilerini ve sendikal örgütleri özellikle onaylayarak, iç hukukla bütünleşen ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinin bunları güvenceye aldığını belirtiyor ve “toplupazarlık ve grev haklarından yararlanırlar” değerlendirmesinde bulunuyor.

Sayın milletvekilleri, hep anayasa maddesini bize gerekçe gösterenler, her ne hikmetse, Anayasamızın 90 ıncı maddesini bir tür görmezlikten geliyorlar. Anayasamızın 90 ıncı maddesi de, aynen “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” şeklinde belirtmektedir.

Bu görüşü, 1995 yılında Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde, bugün iktidar olan Anavatan Partisi sözcüleri ile Demokratik Sol Parti sözcüleri, bu kürsüden, aynen dile getirmişlerdir. O tarihte Anavatan Partisinin sözcüsü olan Sayın Metin Emiroğlu, bakın, aynen şunları söylüyor: “Devletin aslî ve sürekli görevlerini yapan insanlar, Batı ülkelerinde hangi sendikal ve demokratik haklara sahipse veya onların hemen altında bulunan kamu görevlileri Batı ülkelerinde hangi sendikal ve demokratik haklara sahipse, biz de, Meclis olarak, bu hakların, Anayasada hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan kendi memurumuza, kamu görevlilerimize verilmesini istemekteyiz.” Şimdi, sizin vicdanlarınıza sesleniyorum; önünüzde bulunan ve altında, Anavatan Partili sayın bakanların da imzası olan tasarının bir benzerinin, Batı’daki hangi demokratik ülkelerde olduğunu bize söyleyebilir misiniz?!

Başbakan Yardımcısı Sayın Ecevit’in “ikibuçuk yıl önce devlet memurları neredeydi, niye seslerini çıkarmıyorlardı” şeklindeki sözlerine, Sayın Emiroğlu, o gün, şunu söylüyor: “Ben, şuna samimiyetle inanmaktayım ki, Kızılay Meydanında, üç gün, çok vakur bir şekilde oturma eylemi yapan ve sesini duyuran kamu görevlileri ve memurlarımız da, Batı ülkelerinde, çağdaş demokratik rejimlerde tanınan anayasal hakların dışında bir talepte bulunmamışlardır.” O tarihte, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Ecevit de -bunları, özellikle Meclis Tutanak Dergisinden okuyorum; çünkü, basın yanlış aksettirdi şeklinde değerlendirmeler moda- aynen şunu belirtiyor: “1963’teki ilk toplusözleşme, Grev ve Lokavt Yasası çıkarken ve Çalışma Bakanı olarak buna katkıda bulunurken, defalarca uyarmıştım. Eğer, kamu görevlilerine de benzer nitelikle -bazı istisnalar da olsa- haklar tanınmayacak olursa, ileride, zamanla, işçi ücretleri ile kamu görevlisi ücretleri arasında uçurumlar meydana gelecektir. Bu da, toplumda ve devlet yaşamında büyük sakıncalar doğuracaktır diye uyarıda bulunmuştum. Aradan bunca yıl geçtiği halde, bu sorun, halen çözümlenmemiş durumdadır ve gerçekten, hiç değilse, iyi toplusözleşme yapabilen birkısım işçilerin ücretleri, hakları ve çalışma düzenleri ile kamu görevlilerinin çalışma düzenleri, hakları ve ücretleri arasındaki dengesizlik, giderek, toplumda huzursuzluk yaratıcı bir uçuruma dönüşmektedir. Bu yüzden, kamu görevlilerinin kırgınlığı ve üzüntüsü, devlet işlerini ileride aksatabilecek noktaya gelebilir.”

“İkibuçuk yıl önce neredeydiniz...” diye seslenen Sayın Ecevit, DSP Genel Başkanı olduğu, muhalefette olduğu dönemde, o devlet memurlarına da şu takdir duygularını belirtiyor: “Devlet yönetiminde yaşamsal bir yer tutan kamu görevlilerinin sabrı artık taşmaktadır, sokaklara dökülmektedir. Bütün iyi niyetlerine, bekçilik ettikleri hukuk düzenine bağlılıklarına karşın, artık, kamu görevlilerimizin sabrı tükenmiştir. Hiç değilse, onların geleceğe bağlı umutlarını da yok etmememizi diliyorum.” Bu sözlerinden ötürü de, CHP, DSP ve Anavatan Partisinden büyük alkış alıyor.

Sayın milletvekilleri, sorun şudur: Bu tasarıyla getirilmek istenen, düzenlenmek istenen, kamu çalışanlarına sendikalaşma hakkı vermek değil; bununla, efendi köle ilişkisinin yasal bir kılıfa büründürülmesi amaçlanıyor; ama, burada uyarıyorum; ne bu İktidar efendi ne de kamu çalışanları köledir. (CHP sıralarından alkışlar)

Demokratik ülkelerde esas olan, karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı bir düzenlemenin yapılmasıdır. O konuda, şimdi, iktidar partileri bize ikide bir sesleniyorlar “efendim, niye karşı çıkıyorsunuz; şimdi, kamu çalışanlarına biz bir hakkı verelim, sonradan tamamlarız.” Böyle diye diye 1981 - 1982 yılından bu yana onbeş, onaltı yıl geçti. Bizim amacımız bu yasayı engellemek değildir “Halep oradaysa arşın buradadır” 1995 yılındaki sözleriniz buradadır, Meclis tutanaklarındadır.

Siz, gerçekten, örgütlü bir toplumdan korkmuyor iseniz; gerçekten, kamu çalışanlarına, demokratik ülkelerde var olan sendikal hakların tanınmasından korkmuyorsanız, iki günlük bir çalışmayla anayasa değişikliğini çok rahatlıkla yapabiliriz. Sayın Genel Başkanımız dün talimat verdi, Grubumuz bugün o çalışmaları tamamladı; Fazilet Partisi yöneticilerinden de bu konuda hazır oldukları mesajını ve demecini aldık. Eğer, İktidar da, gerçekten, bu konuda samimi ise, kamu çalışanlarına, gerçekten, batı ülkelerinde olan hakların verilmesinden yana ise, iki günlük bir çalışmayla, hem bu yasa tasarısını çıkarabiliriz, hem de anayasa değişikliğini yaparız ve Sayın Ecevit’in deyimiyle, 1963 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde en büyük toplumsal sorun olarak duran kamu çalışanlarının bu özgürlüklerine kavuşmalarını da sağlarız.

Sayın milletvekilleri, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir şekilde, bu yasanın engellenmesini istemiyoruz, öyle bir tavır içinde değiliz. Bizim arzu ettiğimiz olay; gerçekten, grevli, toplusözleşmeli sendikalaşma hakkının kamu çalışanlarına tanınmasıdır.

Sayın Kul “sınırlamalar var, kısıtlamalar var” diyor... Sayın Kul, yıllarca sendikacılık yaptınız; işçilerde de var kısıtlama!.. Siz, toplusözleşme ve greve ilke olarak “evet” derseniz, biz, o kısıtlamalara da razı oluruz.

Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’e teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır’da.

Buyurun Sayın Bahadır.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısının hazırlığını yaparken, geniş bir uzman kadrosuyla görüşmelerde bulunduk. Amacımız, memurlarımıza en iyi şekilde bir kanun sunmaktı. Yapmış olduğumuz görüşmelerde ve yapmış olduğumuz incelemelerde, gerek Anayasamız yönünden gerekse 657 sayılı Kanunun, bugünkü haliyle, memurlarımıza grevli toplusözleşmeli bir sendika kanunu vermemiz, maalesef mümkün değildir. Anayasanın 53 üncü maddesi, 54 üncü maddesi ve 128 inci maddesi, birlikte düşünülmelidir. Söz konusu maddeler incelendiğinde, Anayasada değişiklik yapılmadan, memurlarımıza toplusözleşmeli, grevli bir sendika kanunu sunmamız mümkün değildir. Ayrıca, ILO sözleşmelerinde de bir açıklık, bir netlik yoktur. Sendika kurma hakkı veriyor; ancak “bu, toplusözleşmeli veyahut grevli olur” diye bir hüküm yok. Orada “her ülke, kendi iç mevzuatına göre bir düzenleme yapabilir” hususu yer alıyor.

Değerli arkadaşlarım, 3 üncü maddede, bazı kavramların tanımları yer almaktadır. Burada, kamu görevlisi tarifi yapılırken -Hükümet tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen şekli aynıdır- “kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda daimi suretle çalışan, adaylık veya deneme süresini tamamlamış kamu görevlilerini” şeklinde ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, devlet memurlarının adaylık süresi bir yıl ilâ iki yıldır; yani, en az bir yıl, en çok iki yıldır.

Yine, aynı tasarının 14 üncü maddesine baktığımızda, sendika üyeliğinin kazanılması var. Sendika üyeliğinin kazanılması da 3 üncü maddedeki kamu görevlisinin tanımına paraleldir; yani, aday devlet memurları bir yıl ilâ iki yıl içerisinde sendikalara üye olamayacaklardır.

Doğru Yol Partisi olarak, bizim hazırlamış olduğumuz teklifte ise, kapsam başlıklı 2 nci maddede, bu kanunun hangi kurumları kapsadığını sayıyorduk ve 3 üncü maddede kamu görevlisini tanımlarken de şöyle diyorduk: “2 nci maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlilerine denir.” Yani, bir adaylık veya deneme süresi, bizim hazırlamış olduğumuz teklifte söz konusu değildir.

Yine aynı şekilde, 1475 sayılı İş Kanununda, aynı şekilde 2821 sayılı Sendikalar Kanununda, işçi sendikalarına tabi çalışan işçiler, onların da bir aylık deneme süresi olmasına rağmen, işe girdiği tarihten itibaren sendikaya üye olabilirler, hiçbir kısıtlama yoktur.

Onun için, bu Hükümet tasarısının, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen şekliyle değil, bunun değiştirilerek, deneme ve adaylık süresinin buradan çıkarılması lazımdır; çünkü, sözlerimin başında da söylediğim gibi, devlet memurlarında adaylık süresi en az bir yıl, en çok iki yıldır. Tasarı bu şekliyle kanunlaştığı takdirde, binlerce memurumuz adaylık süresini doldurmadan, bir yıl veya iki yıl gibi uzun bir süre sendikalara üye olamayacaktır.

Bu konuda, ayrıca, bir önergemiz de var. Yüce Meclisten, önergemize destek vermelerini istiyoruz.

Kamu çalışanlarımızın büyük bir bölümünü, sendikalara üye olma hakkından mahrum etmeyelim diyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır’a teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Ömer Özyılmaz’da.

Buyurun Sayın Özyılmaz. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan memur sendikalarıyla ilgili kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve bizi dinleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, önce, şunu bir defa daha vurgulamak istiyorum: Biz, Fazilet Partisi olarak, her hususun, uluslararası boyutta ele alınmasını ve bizim ülkemizde de aynen uygulanmasını istiyoruz. Mesela, demokrasiyi bu manada ele almak, insan haklarını bu manada ele almak, özgürlükleri bu manada ele almak, eğitimde fırsat eşitliğini, öğrenim özgürlüğünü bu manada ele almak gerekir. Aksi halde, her toplum ya da her ülke, bu konuları, birtakım grupların, birtakım azınlıkların anlayışıyla ele alırsa, o zaman, bu problemlerin içerisinden çıkmak mümkün olmaz. Biz, sendikalar kanununa da bu açıdan bakmaktayız.

Sendikalar kanunu ya da sendikal anlayış, esasen, uluslararası boyutta ele alınması gereken bir konudur. Biz, bunu, günlerden beri, Yüce Meclisimizde dile getirmekteyiz. Sendika denince, hemen, tam ve kâmil manada uygulanan demokrasilerde, toplusözleşmeli ve grevli sendika anlayışı akla gelir. Aksi halde, eğer bu iki anlayış olmazsa, ona sendika denmez, dernek denebilir. Bu yüzden, biz, bu konunun, bu boyutta ele alınmasını istiyoruz. Şu anda, bazı parti sözcülerinin “Anayasa engeli var” demelerini de, biz, doğrusu, pek kabul etmek istemiyoruz; çünkü, eğer bir konu ele alınmış da önünde bazı engeller varsa ve o engelleri aşacak yer de burasıysa, o halde, hemen aşılması lazım.

Bakınız, biz, Fazilet Partisi olarak, anayasa değişikliği konusunu imzaya açmış bulunuyoruz. Bu hususta, eğer, toplusözleşmeli ve grevli sendika kanunu çıkarmanın önündeki engel Anayasa maddeleriyse, onun değişmesi için gerekli adımı attık; bu hususta, anayasa değişikliği teklifimizi hazırladık ve bunu imzaya açtık. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi, iktidar partileri ve Doğru Yol Partisi, bu hususta, bu kanunu çıkarma konusunda eğer samimiyse, hepinize dostça sesleniyorum, gelin, Anayasayı değiştirelim ve tam ve kâmil manada bir sendika kanununu çıkarmanın yolunu açalım; ondan sonra, ülkemizde, artık, bu konuyu halletmiş olalım.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün, partileri, bazı konularda tutarsız görüyoruz. Özellikle Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, anayasa engelinin arkasına sığınmasınlar lütfen. Yani, bugün, bu kanunu çıkarırken, Anayasayı değiştirme gücümüz de vardır, imkânımız da vardır; bu oluşum da halk arasında meydana gelmiştir; Mecliste de bu konsensüs sağlanırsa, çok rahatlıkla, bunu, tam ve kâmil manada çıkarma imkânını elde ederiz.

Genel olarak bu konuyu belirttikten sonra, 3 üncü maddeyle ilgili olarak bazı hususların da bu çerçevede ele alınmasını istiyoruz biz. Mesela, kamu görevlilerini tarif eden 3 üncü maddenin (a) fıkrasında “adaylık ve deneme süresini tamamlamış kamu görevlileri” diyor. Esasen, bu, Anayasaya da aykırı bir şeydir; yani, sendika mensubu olmak için, böyle bir engelin kimsenin önüne konulmaması lazım. Bakınız, bu, yarın istismar edilir; yarın, bir sendikal mücadele başlar da, eğer, bazı insanların sendikaya üye olmasını engellemek isterse bazı insanlar, bu maddeden dolayı pek çok kimsenin başı yanar. O insan adaylık süresi bittiğinde falan sendikaya üye olur düşüncesiyle, bir başkası, onun adaylığının kaldırılmasını engelleme yoluna bile gider; memurumuza hak verelim derken, değerli arkadaşlar, onların en tabiî hakkı olan memuriyeti ellerinden almış oluruz; çeşitli yollarla onun adaylığının kalkması engellenebilir. Bu olmasa dahi, bir insan memursa eğer -biz bunu daha önce de söylemiştik- o insanın sendika üyesi olma hakkını, kimse, herhangi bir sebeple kısıtlamamalıdır, kısıtlayamamalıdır. Dolayısıyla, bu anlayışın, bu metinden, tasarıdan çıkarılması gerektiğine de, biz, kesinlikle inanıyoruz.

Bir diğer önemli konu da şudur: Yine, 3 üncü maddenin her fıkrasında “toplugörüşme” diyor. Tabiî, bu, kısıtlı, dörtte bir demokratik anlayışta olan insanların hazırladığı kanun tasarısında böyle olur. Tam ve kâmil manada bir demokrasiyi zihninde içselleştirmiş, onu kendi hayatına uygulamış ve ona göre ülkeyi yönetmeye hazırlanmış olan kadro böyle demez, “toplusözleşme” der. Nitekim, biz, bununla ilgili olarak da önerge verdik. Bu hususu da sizlere arz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, toplugörüşme ile toplusözleşme arasında, şüphesiz çok büyük fark vardır. Toplugörüşme kavramı içerisinde, taraflardan biri olan kamu görevlileri adına bu işi üstlenecek olan tarafın herhangi bir gücünün, bir kudretinin olmadığı aşikârdır; ama, toplusözleşmede, taraflar dengelenmiştir; işveren ile memur sendikaları aynı ağırlıkta, aynı güçte, dengeli olarak oturup, toplusözleşme yaparlar. Bu anlayış fevkalade önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli husus da şu: Hükümetin getirdiği metinde “toplusözleşmeleri ya da toplugörüşmeleri konfederasyonlar yapar” diyor. Bu da fevkalada yanlış, fevkalade sakat bir şeydir. Bir işyeri düşünün ki, orada, bir sendika azınlıktadır, bir başka sendika çoğunluktadır; ama, o azınlıkta olan sendikanın konfederasyonu eğer çoğunluktaysa, o azınlıkta olan sendikanın bağlı olduğu konfederasyon toplusözleşme yapacak. Bu, sendikacılığa vurulan en büyük darbedir. Sendikacılıkta bu tür şeyler, aslında, sendikacılık değil, tektipçiliktir. Nitekim, bu Hükümetin eğitimde tektipçi olduğu gibi, sendikal anlayışta da, aynı şekilde tektipçi olduğunu bu metinden görmekteyiz.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Desteklemiyor musunuz?

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada, yine bu hususta da bizim önergemiz var. Konfederasyonlar değil, iş düzeyinde federasyonlar bu toplusözleşme görüşmesine oturmalı, onlar onu yapmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli husus da şudur: Bu 3 üncü maddeye bir fıkra daha eklenmesi lazım. Bu fıkranın da “toplusözleşme metni” kavramını kanuna yerleştirmesi lazım. Bu, bir belge olarak; yani, toplusözleşmeyi yapan kamu işvereni ve memur sendikalarının karşılıklı olarak anlaştıklarını -işte (h) fıkrasında sayılan hususlarda anlaştıklarını- muhtevi, onu içeren bir metin, bir belgedir. Belki bir yıllık, belki iki yıllık... Devlet de ona göre kendisini düzenleyecektir, memur da ona göre kendisini düzenleyecektir. Dolayısıyla, bunun da kanun metninde yer alması, elbette gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu hususlarda, bizim, önergelerimiz de var; inanıyorum ki, elbette sizlerden destek görecektir; ama, son olarak şunu söyleyeyim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın Özyılmaz.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunu söyleyeyim. Herhangi bir sistem, kendi insanına, özellikle de kendisinin işlerini gören, birinci derecede kendisine yardımcı olan öğretmenine, sağlık memuruna, diğer üst derece bütün memurlarına güvenmezse, kime güvenecek?! Dolayısıyla, ülkemizde, bütün insanlarımıza olduğu gibi, özellikle de memurlarımıza güvenmeliyiz; bu güvenimizle de, bu anlatmaya çalıştığımız manada sendikal hakkı bunlara tanıyarak, değerli memurlarımızı bu güvenceye kavuşturmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Komisyon söz mü istiyor?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sözcünün, maksadını aşan bir sözü oldu. Sözcü, konuşmasını yaparken, bu kanun tasarısını ve teklifini “dörtte bir demokrasi fikri olan kişilerin hazırladığı” şeklinde bir söz söyledi. Bu konuda verilen kanun tekliflerinde birçok partiden arkadaşımızın imzası var; hatta, Sayın Necati Çelik’in hazırladığı teklif de aynen bu şekilde. Bu şekilde bir tabiri, bu arkadaşlarımıza yakıştırmanın yanlış olacağını hatırlatmak istedim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, bir cümle ifade edebilir miyim...

BAŞKAN – Hayır efendim...

Fazilet Partisi Grubu adına konuşan, Erzurum Milletvekili Sayın Ömer Özyılmaz’a teşekkür ediyorum.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu’na söz veriyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Komisyon Sözcüsünün yaptığı açıklama üzerine bir iki ifadede bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Kürsüye hatip çağırdım efendim, daha sonra alırım görüşünüzü.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bu, taslak halindedir, Bakanlar Kurulunda kabul edilmiş değildir, kesinleştirilmiş değildir...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancıoğlu.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı üzerinde daha önce görüşmelerde bulunduk. Şimdiki görüşmelerimiz 3 üncü maddeyle sınırlıdır; ancak, ben, 3 üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi açıklamadan önce Hükümete ve Çalışma Bakanına teşekkür etmek istiyorum.

Hükümetler “benim dediğim doğrudur” zihniyetiyle hareket edemezler. Hükümetler, hele koalisyon ise, koalisyon ortağı partilerin neler dediğine kulak vermek zorundadırlar; hele bizim gibi azınlık koalisyonu iseler, kendilerini dışarıdan destekleyen partinin sesine kulak vermek durumundadırlar. Bu da yetmez; daha önce hükümet olan partilerin sesine kulak vermek durumundadırlar.

Sayın Çalışma Bakanım bu konuda bir uyum örneği göstermiştir; tasarıyı hazırlarken sadece kendi görüşlerini değil, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ve arkadaşlarının görüşlerini esas almıştır. Bu kanun tasarısının iskeleti, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ve 39 arkadaşının teklif ettiği kanun teklifidir; iskelet, bu tekliftir. Ancak, sadece, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının teklifiyle de yetinilmemiş, Sayın Çelik’in Çalışma Bakanı olduğu dönemde bir taslak halinde -doğrudur, Bakanlar Kurulu kararı haline gelmemiştir- sunduğu kanun tasarısı taslağını da baz olarak almıştır.

Çoğunlukla, bu kürsüye gelenler madde kapsamı yahut da söz aldığı konunun dışında konuşurlar. Esas olan, madde veyahut da söz alınan konu üzerinde konuşmaktır. Konumuz, sendikalar, sendika yöneticileri ve memur sendikalarına tanınacak haklardır. Bu konuda, Anayasanın 53, 54 ve 128 inci maddeleri üzerinde görüşlerimizi açıkladık. Bu kürsüden, bu Anayasaya -usulüne göre değiştirilene kadar- bağlı olmaya yemin etmiş bir milletvekiliyim; ancak, bu Anayasada beğenmediğim çok taraf da var. Örneğin, bu Anayasanın 82 nci maddesi, milletvekillerinin, sendikaların ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortakların yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacaklarını, vekili olamayacaklarını; bunların, milletvekilliğiyle bağdaşmaz iş olduğunu söylemektedir. Biz, sendikada, yönetimde çalışanların, sendika vekili olanların, niçin, aynı zamanda milletvekili olamayacağını anlamış değiliz. Bu konuyu imzaya açtık; ama, sendika sözünü ağzından bırakmayan arkadaşlar imzayı tamamlamadılar.

Yine, bu Anayasanın 53 ve 128 inci maddeleri varken, bir kanunî düzenlemeyi -bir hukukçu olarak söylüyorum- bu Anayasanın kurallarına bağlı kalarak yapmamız gerekir. Sizler de bu fikre geldiniz. Diyorsunuz ki, gelin, anayasa değişikliği yapalım. Olabilir; bu dahi yeterli değildir. Türk kamu rejiminde, personel rejiminde çok ciddî değişiklikler yapılması gerekir. Bu konuda, kamu personeli rejiminde ferdî hizmet aktine -tabiî, kamu çalışanlarıyla ilgili olarak söylüyorum- dönmeden, sosyal bir sözleşme olan, genel bir sözleşme olan toplusözleşmeye geçme imkânımız yoktur. Bunun içindir ki, “tanımlar” başlığını taşıyan 3 üncü madde, toplugörüşme, mutabakat metni ve uzlaştırma kurulundan söz etmektedir.

Memurların, işçiler gibi, ekonomik ve sosyal konseyde temsil edilmeleri, onların seslerine kulak verilmesi gerekir. Bu 55 inci Hükümet, göreve başladığı günden beri, ekonomik ve sosyal konseyi, bundan önceki hükümetlerden daha fazla, daha iyi çalıştıran hükümettir.

53 üncü maddenin verdiği yetkinin sınırları içerisinde, memurların sesine kulak verilmesinin, kanunla düzenlenmesi yolu seçilmiştir. Bu nedenle, bu 3 üncü madde, kanun tasarısının bütünüyle uyum içerisindedir ve yerinde bir maddedir.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan, Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu’na teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son konuşmayı, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş yapacak.

Buyurun Sayın Yılbaş.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Demokrat Türkiye Partisi Grubunun düşüncelerini arz etmek için huzurunuza geldim. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Efendim, malumunuz olduğu üzere, sözü geçen tasarının 3 üncü maddesi, daha ziyade şekille alakalı olan hükümleri ihtiva etmektedir. Bu kanun tasarısında bazı tabirlerin ne anlama geldiğini açıklıyor ve 10 madde halinde düzenleme yapmıştır; kamu görevi nedir, görevlisi nedir, işveren vekili nedir; böyle, sayıp gidiyor_ Onun için, daha kanun tasarısının içeriğiyle alakalı hükümlerin görüşülmesine başlanılmadı.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, buraya kadar gelmiş ve düşüncelerini Genel Kurula arz etmiş olan sayın sözcülerin üzerinde durduğu birkaç konuya da, müsaade ederseniz, temas etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hayatın her anının mutlaka ciddiye alınması ve o ciddiyet içerisinde kurallara riayet edilmesi gereklidir. Benim garibime gidiyor; bağışlayınız beni, özür diliyorum hepinizden, Yüce Meclisten özür diliyorum, sayın milletvekillerinden özür diliyorum, siyasî partilerden, vatandaşlarımdan özür diliyorum; düşünebiliyor musunuz ki, toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüyor ve tarafların bir kısmı, getirilmek istenilen hükümlerin bir kısmının Anayasaya aykırılığını ifade ediyor ve buraya geliyor, diyorlar ki, mademki biz bunu görüşüyoruz, gelin, Anayasayı da beraber değiştirelim ve Anayasaya bu isteklerimizi oturtalım...

Değerli arkadaşlarım, eğer, biz, her kanun teklifini, tasarısını bu Yüce Meclise getirdiğimizde, isteklerimizin ve taleplerin Anayasaya aykırılığı söz konusu olduğunda anayasaları değiştireceksek, anayasaya gerek yok. Eğer, anayasa, bu kadar gayriciddî bir hukukî düzenleme ise ve üzerinde hiç durulmadan, spontane kararlarla, spontane düşüncelerle değiştirilecekse, gelin, Anayasayı, tümüyle, başkaları bu işi yapmadan, biz, Meclis olarak, mülga deyip, çıkalım, gidelim bu işin içerisinden; ondan sonra, kendimize göre yasaları düzenleyelim geçelim.(ANAP sıralarından alkışlar)

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Böyle mantık olur mu!

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Lütfen...

Bakınız, ben, hepinizden özür diledim, kusura bakmayınız dedim; buraya da zaman geçirmek için, laf olsun diye konuşma yapmak için gelmedim.

Yasama görevi, fevkalade önemli bir görev; usulü vardır, adabı vardır ve yerleşmiş, müesseseleşmiş temayülleri vardır. Sadece hüküm olarak ifade etmiyorum; Anayasayı ifade etmek istemedim, İçtüzüğümüzü ifade etmedim; Anayasamızın ve İçtüzüğümüzün değinmediği, boş olan, boş bırakılmış yerlerde de temayüller vardır dedim. Biz, bırakınız yazılı kısımlarını, hükümlerini, eğer temayüllerini de bugünden yarına değiştirerek yasa yapmaya kalkacak olursak, bunun üstesinden gelmek mümkün olmaz.

Biraz evvel, çok değerli grup sözcülerinden bir tanesi burada bir ifade de bulundular ve kendisine, kalktım, teşekkür ettim, kelime hazineme yeni bir tümce kattınız, size teşekkür ediyorum dedim. “Sendikacılık, mevzi elde etme meselesidir” dediler ve dünyada sendikalaşma, işçi hareketleri, zaman içerisinde, mevziler elde edile edile, basamaklar çıkıla çıkıla bugünkü noktaya gelmiştir.

Tasarının tümü üzerinde yapılan görüşmede de ifade ettiğim gibi, evet, hepimiz müttefikiz, hepimizin düşüncesi aynı; diyoruz ki, bu bardağın üçte biri boş; ama -lütfen, elimizi vicdanımıza koyalım- hiç olmazsa, bardağın geri kalan kısmının, dörtte üçünün dolu olduğunu, geliniz, burada, hem kamuoyuna açıklayalım ve hem de bunun kanunlaştırılması için elimizden gelen gayreti ve işbirliğini gösterelim.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş’a teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, böylece, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, kişisel söz isteyen arkadaşlarımın konuşma sırasına geldik. İlk sırada İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul bulunmaktadır.

Buyurun Sayın Kul.

Sayın Kul, konuşma süreniz 5 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 üncü madde hakkında şahsım adına görüşlerimi arz etmeden önce, saygılarımı sunuyorum.

Hemen belirteyim ki, 1 inci maddeden bu maddeye kadar geçen müzakere safhasında, Grubumuz adına ve şahsım adına belirttiğim hususlarda, nihayet Parlamentomuzda ittifak sağlanmıştır. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da Fazilet Partisi Grubu da bugünkü anayasal sınırlamalar altında ve elimizdeki yargı kararları önünde, anayasa değişikliği yapılması gerektiği sonucuna varmışlardır. Nitekim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da anayasa değişikliği için bir girişimde bulunmuş, hazırlık yapıyor; Fazilet Partisi de hazırlık yapıyor. İşte, biz, bunu, kanun tasarısını müzakereye başladığımızdan beri anlatmak istiyorduk. Bugünkü anayasal çerçeve ve yargı kararları karşısında, Meclis huzuruna getirilen kanun tasarısı doğrudur; bu kanun tasarısını müzakere edelim, geçirelim ve kamu çalışanlarına bir sendikal mevzi kazandıralım, bir yasal hak, bir hukuksal çerçeve çizelim... Nihayet, bugün, bu noktaya geldiler diğer parti gruplarındaki arkadaşlarımız. Bu, önemli bir noktadır; dolayısıyla, kendilerine teşekkür ediyoruz; ama, anayasa değişikliği teklifleri eğer Meclise gelirse, yapılacak gizli oylamalar sonucunda -ki, oylama gizlidir- hangi sonucun çıkacağını, pratikten gelerek olaya bakan bir insan olarak, bir sendikacı olarak, şu anda tahayyül edebiliyorum; ama, dileğim, aksinin çıkmasıdır.

Şimdi, deniliyor ki, takdir yetkisi Parlamentonun, birtakım üniversite profesörleri bu konuda mütalaa vermiş... Biz, burada, akademik bir tartışma yapmıyoruz; biz, burada, bir yasama görevi yapıyoruz.

Bakınız, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü hakkındaki 11 inci madde ne diyor: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır -yasamayı da bağlayan temel hukuk kurallarıdır- kanunlar, anayasaya aykırı olamaz.”

Elbette ki, akademik çevrelerin kendilerine özgü görüşleri vardır. Bu görüşleri, çeşitli yargı organları önünde de, akademik çevrelerin görüşlerinden faydalanan sendika vekilleri iddia etmişlerdir. Bütün bu görüşlere rağmen, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Sayıştay Genel Kurulu aksine karar vermi; Anayasa hükümlerine aykırılığı, zaten burada da kabul edildi; bunun akademik tartışmasını burada değil, başka zeminlerde yürütmek gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı, söylenildiği gibi, bir efendi-köle ilişkisi kurma tasarısı maksadıyla Yüce Meclise getirilmemiştir. Bu konuda, Hükümeti ve tasarıyı hazırlayanları tenzih ediyorum. Eğer, bu, bir efendi-köle ilişkisi hükümlerini içeren bir yasa tasarısı ise, 16.4.1996’da, henüz 1996’nın nisan ayında, Sayın Deniz Baykal ve 39 arkadaşının imzaladığı ve Meclise verdiği yasa teklifinde de, toplugörüşme yoktur, toplusözleşme yoktur ve bu kanuna tabi olacakların tarifiyle ilgili kapsam maddesi de aynen tasarıdaki gibidir.

Şimdi, biz, bunu, bir efendi-köle ilişkisini sağlamak üzere verilmiş bir kanun teklifi olarak görmüyoruz; biz, bunu, anayasal sınırlar içinde verilmiş bir kanun teklifi olarak mütalaa ediyoruz; ama, aynı sınırlar içinde verilmiş bir kanun tasarısını “efendi-köle ilişkisini kurmaya yönelik bir tasarı” diye nitelendirirseniz, önce, verdiğiniz teklifi kendiniz tekzip etmiş olursunuz. Dolayısıyla, böyle, sataşma ve yanlış yollara başvurmaktansa, hukukî gerçekler nedir, mevcut tasarı üzerinde ne yapabiliriz, onları görüşmekte fayda vardır.

Demokratik ülkelerde olduğu gibi her şeyin olmasını, Sayın Metin Emiroğlu savunmuş, yanlış mı savunmuş; gayet doğru söylemiş; ama, bütün savunmalarımız 225 oy almış, değişiklik için yeterli çoğunluğu bulamamışız. Ben, size, demokratik ülkelerden misal vereyim: İsviçre’de, kamu çalışanları için toplusözleşme hakkı da yok, grev hakkı da yok; Almanya’da, kamu çalışanları için grev hakkı yok; Hollanda’da, kamu çalışanları için grev hakkı yok, toplusözleşme hakkı da kısıtlı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayın efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Bugün, işçilerimizin -kamu çalışanlarının değil- yüzde 30’u grev yasakları içinde. Demek ki, her ülke, kendi ekonomik, siyasî, sosyal ve iktisadî şartlarına göre düzenlemeler yapabiliyor. Dileriz ki, bu düzenlemeler -bir sendikacı olarak- en ileri noktada olsun.

Biz, bu çerçeve içinde 3 üncü maddenin doğru olduğu kanaatindeyiz. Bu kanaatle, saygılarımı arz ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul’a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’de.

Buyurun Sayın Yurdagül. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, geçtiğimiz haftayı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısını tartışmakla geçirdi ve bu çerçevede de içimize sindiremediğimiz, gerçekten, üzücü olaylar gerçekleşti; memurumuz coplandı, üzerinde birtakım kimyasal maddeler denendi; gerçekten, bir daha olmasını hiçbir zaman istemediğimiz, memurun memura bu şekilde müdahalesinden hepimiz şikâyetçiyiz. Hükümetimizin özellikle bu konuda biraz daha hassas ve duyarlı olmasını istiyorum.

Değerli arkadaşlar, birçok şeyi tartışıyoruz; grev olsun mu, toplusözleşme hakkı olsun mu, olmasın mı, Anayasaya engel mi, değil mi... Önce bir defa şunu hepimizin içimize sindirmemiz gerekiyor: Türkiye, çağdaş ve demokratik bir hukuk devleti mi, değil mi; Türkiye çağdaş ve demokratik bir hukuk devleti olma kararlılığı içerisinde mi, değil mi, önce, bu sorunun cevabını hepimizin vermesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, gerçekten, bu yasa tasarısıyla sunî bir gerginlik ortamı içerisine girdi. Hükümetlerin görevi, gerginlikleri giderip tansiyonu düşürmek iken, bu yasa tasarısıyla bir inatlaşma haline geldi ve bir sunî gerginlik ortaya çıktı.

Şimdi, 1995 yılında anayasa değişiklikleri yapılırken, birçok partimiz bunu savunduklarını söylüyor. O dönemde görüşülmüş; ama, o dönemin konjonktürü içerisinde o anayasa değişikliğini yapmak mümkün olamamış. Anayasa değişikliklerini yapmak gerçekten kolay değildir; bazı şeylerin olgunlaşması gerekir. Şu anda, özellikle İktidar Partisi sözcüleri arkadaşlarımızın, Meclis kürsüsündeki ifadelerinden memnuniyetle görüyoruz ki, gelinen nokta, çok iyi bir nokta. Sendikalarımızın grevli, toplusözleşmeli yasaya kavuşması doğrultusunda bir konsensüs var; özellikle Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda aynı düşünceyi taşıyor, Fazilet Partisi sözcüleri de aynı düşünceleri bu kürsüde dile getirdiler.

Şimdi, Avrupa’da, kamu çalışanlarının grev hakkı, toplusözleşme hakkı var mı, yok mu? Elbette ki, olanlar var, olmayanlar var, kısıtlı olanlar var, olmayanlar var; fakat, Avrupa’da, bizdeki gibi bahçıvanı, şoförü, hizmetlisi, sekreteri, temizlikçisi, badanacısı, elektrikçisi memur statüsünde, kamu çalışanı statüsünde çalışan insan var mı; elbette ki yok. Dolayısıyla, önce buna bir açıklık getirmemiz gerekiyor. Kim, kamu çalışanı, memur; kim işçi? Yani, bunu önce tartışmamız ve bu sorunun cevabını vermemiz gerekiyor.

Sayın Kul, burada açıkladı. Biz, memura grev hakkı isterken, hâkimi, savcısı, polisi işi durduracak, kamu düzeni sarsılacak, devletin kurumları çalışmayacak... Kimsenin böyle bir talebi, böyle bir istemi söz konusu değil. Bugün, işçilerin grev hakkı var; ama, hangi işçilerin grev hakkı var Türkiye’de? Bugün, enerji işkolunda grev hakkı yok; bugün, millî savunma işkolunda grev hakkı yok; bugün, sağlık işkolunda grev hakkı yok; bugün, bankacılık, sigortacılık işkolunda grev hakkı yok. Dolayısıyla, Türkiye’de çok fazla işkolundaki işçilerde grev hakkı yok.

Kamu çalışanlarına, memurlara da grev hakkı getirilirken, elbette ki, bunun düzenlemesi ayrıca yapılır ve hangi kamu çalışanına grev hakkı verilip verilmeyeceği tartışılır; ama, esas itibariyle, grev hakkından yana mısınız, değil misiniz; bunun da tartışması yapılır bu kürsüde diye düşünüyorum.

Şimdi, hepimizin, tabiî, geçmişte ne denmiş, ne denmemiş tartışmalarını bir kenara bırakıp, ileriye doğru bakmamız gerekiyor. Burada, özellikle, meydanlarda demokrasi ve özgürlük savunucusu olanlar, bugün, 12 Eylül Anayasasının dayatmalarıyla, 12 Eylül Anayasasının kıskaca aldığı, demokrasi ve özgürlük haklarını kısıtladığı maddelerle Türkiye’yi yönetmeye çalışıyorlar. Elbette ki, Anayasa bazı şeylere engelse, bunu hep beraber aşalım, aşmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi bırakalım Anayasayı. Şu 3 üncü madde “Tanımlar” maddesi diyor ki: “...kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda daimî suretle çalışan, adaylık veya deneme süresini tamamlamış kamu görevlilerini...” Neden, siz, burada, memuriyete başlayan insana, altı ay, bir sene sendika üyesi olma hakkı vermiyorsunuz; neden altı ay, bir sene bekletiyorsunuz? Bunu da mı Anayasa engelliyor? Anayasada böyle bir engel yok. Yani, burada, gerçekten, hepimizin samimî olması gerekir diye dünüşüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yurdagül, konuşmanızı tamamlayın efendim.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Bir de, bir şeyi çok iyi görmemiz gerekiyor: Deniyor ki, toplugörüşme bir adımdır, bu şekilde kamu çalışanları taleplerini hükümete iletirler; tamam. Ücretle ilgili, fazla mesaiyle ilgili, tazminatla ilgili, zamlarla ilgili, kamu çalışanları sendikaları konfederasyonu taleplerini iletti; sonuç itibariyle ne olacak, taleplerini iletmeyle beraber? Yani, yaptırımı olmayan bir görüşme sürecinin, o kamu çalışanlarına bir getirisi olabilir mi; yok böyle bir şey. Sadece iletiyor. Sonra, uzlaştırma kuruluna gidiyor. Sonuçta, hükümet nihaî kararını veriyor. Yani, yaptırımı olmayan bir toplugörüşmenin, kamu çalışanlarına bugünkü düzenlemenin dışında... Bugün de kamu çalışanları bir şekilde hükümete, Parlamentoya taleplerini iletiyorlar; ama, yaptırımı yok. Bununla onun arasında bir fark yok. O nedenle, yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 3 üncü maddeyle ilgili görüşmeler, grup sözcülerinin ve kişisel söz alanların konuşmaları, tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 7 önerge Başkanlığa gelmiş bulunmaktadır; ancak, bu önergelerden 4’ünü, Anayasaya uygun bir düzenleme ihtiva etmedikleri için, işleme koyma imkânı bulamıyorum.

Sayın Ömer Özyılmaz ve arkadaşlarınca hazırlanan 2 önergeyi, Anayasa hükümlerine aykırı olduğu için, işleme koyamıyorum.

Sayın Yılmaz Ateş ve arkadaşları tarafından verilen 2 önerge var. Bunların, tanım maddesiyle ilgili olduğu için, bazı hükümleri işleme konulabilir; ama, diğer birtakım hükümlerinin işleme konulması mümkün değil.

Şimdi, önerge sahiplerine bir hususu öneriyorum: 3 üncü maddenin (a), (d), (h), (ı), (j) ve (k) bentlerinde tanım değişikliği öneriyorsunuz. Bunlardan sadece kamu görevlisinin tanımıyla ilgili (a) bendinde önerilen değişikliği işleme koyabilirim, kabul ederseniz; aksi halde, önergeyi bu haliyle işleme koymam mümkün değil. Önergede (a) bendi şöyle: “Kamu Görevlisi: Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda çalışan kamu görevlilerini.” Bu, mevcut metne göre bir değişiklik önerisidir, Anayasaya da aykırı değildir. Sadece bu hususu işleme koymak şeklindeki Başkanlık önerisine katılıyorsanız, önergenizi işleme koyacağım; değilse, diğerlerini işleme koymak mümkün değil.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, (d) fıkrasıyla ilgili bir problem var mı? İşyeri tanımıyla ilgili bir problem var mı? Bir problem olmasa gerek...

BAŞKAN – “Özel yerlerden” bahsediliyor burada...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkanım “özel hizmetler” deniliyor “özel yerler” değil.

BAŞKAN – “Kamu ve özel hizmetlerin yürütüldüğü yerleri...” Özel hizmetlerin yürütüldüğü yerde, kamu sendikacılığıyla ilgili bir faaliyet söz konusu olmaz.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Kamunun özelleştirilen...

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Kamu görevi olarak değil, kamunun özelleştirilen...

BAŞKAN – Özelleşen, zaten, anında özel hukuk kapsamına girer; hatta, özelleştirilmeye hazırlanan kuruluşların çoğu da, kamunun elindeyken dahi, birçok bakımdan özel hukuk hükümlerine tabidir; özelleştikten sonra kamuyla hiçbir ilişkisi kalmayacaktır. Eğer, oradaki görevliler kamu görevlisi statüsünü de kaybederlerse, doğrudan doğruya diğer sendikalara da üye olabilecek konuma gelirler. O bakımdan, anayasal yönden bu türlü bir ayırıma da imkân yok; ancak, (a) fıkrasıyla ilgili önergeyi işleme koyabiliriz.

Sayın Algan Hacaloğlu ve arkadaşlarının hazırladığı önergede, sadece (j) bendi Anayasaya aykırı bir hususu ihtiva etmektedir; bu çıkarıldığı takdirde, önergenin diğer bentlerini işleme koyabileceğiz. Sayın Hacaloğlu da iyi hatırlayacaklar ki, 1995 yılında yapılan anayasa değişiklikleri sırasında bu konu etraflıca tartışıldı ve grev unsuru Anayasanın 53 üncü maddesinde yer almadı. Bunun istisna olduğu...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Kabul ediyorum; yalnız, kendi görüşlerimi de ifade edeceğim.

BAŞKAN – Tamam; yani, bu (j) bendini işlem dışında tutarak, önergenin diğer bölümlerini işleme alacağım.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bir hususu, Anayasaya aykırı bularak oylamamanızı, İçtüzüğün size vermemiş olduğu bir yetkinin kullanımı olarak mütalaa ettiğimi bildirmek istiyorum. Aksi takdirde, böyle bir uygulama Türkiye Büyük Millet Meclisinde gelenek haline getirilirse, kime göre Anayasaya aykırı, kime göre değil şeklinde bir tartışmanın kapısını açmış oluruz ve başkanlarımıza, kendi kişisel değerlendirmeleri doğrultusunda Anayasaya aykırı gördükleri bir hususu Yüce Meclisin oylamasından uzak tutma imkânını veririz ki, bu, yasama çalışmalarının önüne bir engel koymak anlamını taşır.

BAŞKAN – Sayın Araslı, burada, Anayasaya aykırı bir önergeyi işleme alma hakkı, başkanlık eden hiçbir başkanın elinde olamaz. Açıkça, Anayasaya aykırı olduğu görülen önergelerle ilgili burada işlem yapamayız; Anayasaya aykırı bir kanun teklifini de Meclis Başkanlığı kabul edemez. Eğer, başkanın bu tutumu hakkında Genel Kurulda bir tereddüt varsa, usul tartışması açabiliriz veya başkanın bu tutumuyla ilgili Başkanlık Divanına da başvuruda bulunulabilir; ama...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bir hususu hatırlatmama müsaade edin...

BAŞKAN – Burada, önergelerin hangisinin Anayasaya uygun, hangisinin Anayasaya aykırı veya usule uygun veya usule aykırı olduğu hususunda ilk kararı, elbette başkan verir. Başkan haksız görülüyorsa, o konuyu düzeltmenin yolları var; usul tartışması açılabilir, Başkanlık Divanına itiraz edilebilir; ama, ben, bu konuda bütün arkadaşlarımla -önerge sahipleri dahil- mutabık olduğum kanaatindeyim.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bir hususu hatırlatmama müsaade ediniz: Yüce Meclisimizin çıkardığı birçok kanun; yani, sayın başkanların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünün, Anayasaya uygun bularak Genel Kurula indirdiği ve burada kabul edilmiş olan birtakım kanunlar da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilerek Anayasaya aykırılıkları tescil edilmiştir. Demek ki, bugün, bu konudaki görüşler arasında farklar olabilmektedir. Onun için, bir yasama sürecini, daha burada oylamaya geçilmeden önce, başkanın takdiriyle durdurmak, bence yasama sürecine, Anayasaya aykırı, İçtüzükte yeri bulunmayan bir müdahale anlamına gelir. Bu hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Araslı, uyarınız için teşekkür ediyorum.

Başkanlığa, İçtüzüğün verdiği bazı görevler var, bazı sorumluluklar var. Ben, bu konuyu Başkanlığın sorumluluğu içerisinde görüyorum. Elbette, Anayasaya aykırılık konusu, sadece bizim çözeceğimiz bir konu değil; Genel Kurul bunun aksine karar vererek kanun da çıkarabilir, Anayasa Mahkemesi ve uygulayan yargı mercilerinde de bu hususlar her zaman ileri sürülüyor; ama, nasıl olsa, Anayasa Mahkemesi, Anayasaya aykırı bir düzenleme yapılırsa, bunu düzeltiyor; Başkanlık da sesini çıkarmasın, Genel Kurul da Anayasaya aykırı olduğunu bile bile kanun çıkarsın diyemeyiz. Şu anda benim görev ve sorumluluğum çerçevesinde, açıkça Anayasaya aykırılığını tespit ettiğim önergeleri işleme koymam mümkün değildir.

Buyurun Sayın Komisyon.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın önergeleri o şekilde düzeltilince, diğer arkadaşlarımız Ersönmez Yarbay ve Yusuf Bahadır’ın önergeleriyle müşterek oluyor; (a) fıkrasıyla ilgili üç önergenin birlikte işleme konulmasını arz ederim.

BAŞKAN – Zaten, önergelerden ikisi; yani, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımızın verdiği önergelerden ikisinin bazı hususlarını işleme koyduğumuz için dört önergelik süreç dolmuş oluyor; ondan sonraki, beşinci ve altıncı önergeleri zaten işleme koymamız mümkün değil.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, diğer arkadaşlarımızın (a) fıkrasıyla ilgili önergeleri, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın önergeleriyle aynı olduğu için birlikte işleme konulsun diyorum.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir hakkı var mı Komisyonun?

BAŞKAN – Efendim, Cumhuriyet Halk Partisinin önergeleri bütünüyle işleme konulmamış değil; içerisinde işleme konulabilecek hususlar bulunduğundan, onlar önerge mahiyetini muhafaza ediyorlar.

Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutacağım ve aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi, önerge sahipleriyle mutabık kalarak yaptığımız değişik şekliyle okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikası Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendinin, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yılmaz Ateş Bekir Kumbul Bekir Yurdagül

Ankara Antalya Kocaeli

M. Cevdet Selvi Yusuf Öztop İstanbul Antalya

a) Kamu Görevlisi: Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda çalışan kamu görevlilerini.”

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Algan Hacaloğlu ve arkadaşlarının önergesini de, yapılan düzeltmeden sonraki şekliyle okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ve teklif ederiz.

Algan Hacaloğlu Yusuf Öztop Yılmaz Ateş İstanbul Antalya Ankara

Mustafa Yıldız Hilmi Develi Erzincan Denizli

“Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Kamu Görevlisi: Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonda çalışan kamu görevlileri,

b) Kamu İşvereni: Kamu görevlilerinin çalıştığı tüzelkişiliği olan veya olmayan kamu kurum ve kuruluşlarını,

c) Kamu İşveren Vekili: Kamu kurum ve kuruluşlarını temsile ve bütününü sevk ve idareye yetkili olanlar ile bunların yardımcılarını,

d) İşyeri: Bu Yasa çerçevesinde belirlenen işkollarında kamu görevlilerinin çalıştığı yerleri,

e) Kurum: Kuruluş kanunları veya kuruluşlarına ilişkin mevzuatlarında görev, yetki ve sorumlulukları belirlenen, hizmetin niteliği ve yürütülmesi bakımından idarî bir bütünlüğe sahip işyerlerinden oluşan kuruluşları,

f) Sendika: Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel ve meslekî hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzelkişiliğe sahip kuruluşları,

g) Konfederasyon: Değişik işkollarında kurulu en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzelkişiliği olan üst kuruluşları,

h) Toplugörüşme: Bu Kanun kapsamına giren kamu görevlilerinin bütünü veya ilgili bölümü için uygulanmak üzere, ilgili kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, fazla mesai ücretleri, harcırah, ikramiye, lojman tazminatı, doğum, tedavi, ölüm ve aile yardımı ödenekleri gibi özlük haklarıyla ilgili her türlü hukukî, malî, idarî, aynî ve nakdî konuları ilgili sendika veya bağlı oldukları konfederasyonun talebi halinde, kamu görevlilerinin demokratik, sosyal, kültürel, meslekî ve idarî alanlardaki hak ve talepleriyle ilgili konuları kapsayan yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı oldukları konfederasyon ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılan, taraf olduğumuz ilgili ILO sözleşmeleri ve Anayasanın ilgili maddeleri çerçevesinde sürdürülen toplupazarlık sürecini,

ı) Uzlaştırma Kurulu: Toplugörüşme sonucunda çıkabilecek uzlaşmazlıkların çözümü için oluşturulan kurulu,

j) Mutabakat Metni: Toplugörüşme sonucunda varılan anlaşmayı gösteren belgeyi,

İfade eder.

BAŞKAN – Diğer bir önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesinin (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

g) Konfederasyon : Her hizmet kolundan birer sendika olmak üzere, değişik hizmet kollarında kurulu en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzelkişiliği olan üst kuruluşları.

Metin Bostancıoğlu Ali Ilıksoy Mehmet Tahir Köse Sinop Gaziantep İstanbul Emin Kul Mustafa Zeydan Ülkü Güney İstanbul Hakkâri Bayburt

BAŞKAN – 3 üncü maddeyle ilgili son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikası Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendindeki “Kamu Görevlisi” tanımının, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

a) Kamu Görevlisi: 2 nci maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarındaki işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlilerine denir.

Yusuf Bahadır Haluk Yıldız Necmi Hoşver Trabzon Kastamonu Bolu Hacı Filiz İ.Cevher Cevheri Mehmet Gözlükaya Kırıkkale Adana Denizli

Ahmet İyimaya

Amasya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, okunan önergelerden, maddeye en aykırı olanından başlamak üzere önergeleri işleme alıyorum.

Aykırılık derecesine göre ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ve teklif ederiz.

Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Tanımlar

MADDE 3. – Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Kamu Görevlisi: Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonda çalışan kamu görevlileri,

b)Kamu İşvereni: Kamu görevlilerinin çalıştığı tüzelkişiliği olan veya olmayan kamu kurum ve kuruluşlarını,

c)Kamu İşveren Vekili: Kamu kurum ve kuruluşlarını temsile ve bütününü sevk ve idareye yetkili olanlar ile bunların yardımcılarını,

d) İşyeri: Bu Yasa çerçevesinde belirlenen işkollarında kamu görevlilerinin çalıştığı yerleri,

e)Kurum: Kuruluş kanunları veya kuruluşlarına ilişkin mevzuatlarında görev, yetki ve sorumlulukları belirlenen, hizmetin niteliği ve yürütülmesi bakımından idarî bir bütünlüğe sahip işyerlerinden oluşan kuruluşları,

f)Sendika: Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel ve meslekî hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzelkişiliğe sahip kuruluşları,

g)Konfederasyon: Değişik işkollarında kurulu en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzelkişiliği olan üst kuruluşları,

h)Toplugörüşme: Bu Kanun kapsamına giren kamu görevlilerinin bütünü veya ilgili bölümü için uygulanmak üzere, ilgili kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, fazla mesai ücretleri, harcırah, ikramiye, lojman tazminatı, doğum, tedavi, ölüm ve aile yardımı ödenekleri gibi özlük haklarıyla ilgili her türlü hukukî, malî, idarî, aynî ve nakdî konuları, ilgili sendika veya bağlı oldukları konfederasyonun talebi halinde, kamu görevlilerinin demokratik, sosyal, kültürel, meslekî ve idarî alanlardaki hak ve talepleriyle ilgili konuları kapsayan yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı oldukları konfederasyon ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılan, taraf olduğumuz ilgili ILO sözleşmeleri ve Anayasanın ilgili maddeleri çerçevesinde sürdürülen toplupazarlık sürecini,

ı)Uzlaştırma Kurulu: Toplugörüşme sonucunda çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü için oluşturulan kurulu,

j) Mutabakat Metni : Toplugörüşme sonucunda varılan anlaşmayı gösteren belgeyi,

İfade eder.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahipleri söz mü istiyor?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 3 üncü maddeye ilişkin önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa yapılan bir uygulamayla, önergemizin bir bölümü sansür edildi. Şimdi, ben o perdeyi kaldırıyorum ve sansüre uğrayan bölümünü okuyorum size: “Grev: Kamu görevlilerinin ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel ve meslekî hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla, toplugörüşmeye taraf olan sendika veya bağlı oldukları konfederasyona üye olan kamu görevlileri tarafından, ilgili işyerlerinde çalışmayı durdurmayı...”

Vermiş olduğumuz önerge “grev” bendiyle beraber bir bütünlük taşımaktaydı. O bendi, yani grev hakkını önergeden çıkardığınız zaman, doğal olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı verilmesinin savunucusu bir partinin milletvekilleri olarak, arzuladığımız bir düzenlemeyi huzurunuza getiremiyoruz ne yazık ki; çünkü, Başkanlığın tasarrufu böyle. Oysa, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu tasarı görüşülürken, eğer Anayasaya aykırılık iddiaları varsa bu konuda getirdiğimiz öneriler çerçevesinde, tasarının, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden evvel, Anayasa Komisyonuna gönderilmesini, görüş alınmasını ve o görüşten sonra görüşmelere devam edilmesini defaatle teklif ettik. Nedense, Hükümeti oluşturan partilerin çoğunluğu tarafından orada böyle bir irade oluşmadı?! Orada oluşmayan irade, şimdi burada Başkanlık tarafından -takdirlerine saygı duyuyorum- bir şahsî irade beyanı olarak ortaya kondu ve grev hakkının, toplusözleşme hakkının Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla görüşmeler bir farklı yörüngeye oturtulmuş bulunuyor.

Bu sabah devlet televizyonunda bir sayın bakanımızı önemli bir konuda konuşurken dinledim. Memurin Muhakematı Kanununa ilişkin, çok saygı duyduğum, önem verdiğim bir konuyu izah ettikten sonra, benim de içinde imzam olan yasa teklifinin, aynen Hükümetin sunduğu tasarıyla eş olduğunu ve içerik bakımından çakıştığını ifade etti. Bu sözleriyle ya belli ki, konuştuğu konudaki yasa tekliflerini okumadığı ortaya çıktı yahut da bilerek toplumu yanıltmaya yönelik bir yaklaşımda oldu. Ben, ikincisine inanmıyorum, kendisine büyük saygı duyuyorum; ancak, grev hakkı ve toplu iş sözleşmesi konusunda yapılan bütün tartışmalar bir yana, bu tasarının görüşüldüğü Türkiye Büyük Millet Meclisinin her iki komisyonunda da, gerek alt komisyonda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada da yer aldığı için, sendikanın görev alanı bakımından burada da kapsama alındığı için ifade ediyorum: Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, demokratik haklarını savunmak konusunda defaatle “Amaç” maddesine koydurmak istediğimiz o kelimenin, o demokratik haklar kelimesinin, hangi demokratik tavırla, ısrarla karşı çıkarak, Hükümeti temsil eden partilere mensup milletvekillerinin direnmesiyle tasarıda yer almamasını, gerçekten sormak istiyorum. Eğer, Anayasa diyorsak, demokratik hakların sendikalar tarafından korunmasının da, Anayasaya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum...

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, önergeniz üzerinde söz vermiştim zaten; konuşmanızı tamamlayın efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Zaten, onun üzerinde konuşuyorum efendim.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Bakanla, sabahki bir konuşma üzerine polemiğe giriyorsunuz; o, sizin konunuzun dışında.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Girmiyorum. Ben, sataşma olarak söylemedim; çünkü, her an, TRT-1’in bantlarını getirip inceletebilirsiniz.

Evet, hangi anlayışla, demokratik hakların sendikalar tarafından savunulmasının Anayasaya aykırı olabileceğini düşünüyorsunuz?! Bu konudaki direnmenizin anlamı nedir, amacı nedir?!

Şimdi, toplugörüşme için yasa tasarısında getirilmiş olan çerçeve, özünde, Hükümetin, merkez sağ hükümetlerin her yıl bütçeyle memurlarına yönelik getirmeyi düşündüğü, planladığı, getirdiği çerçeveyi empoze etmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge sahipleri adına konuşan...

VII. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Efendim, ben de bir şey söyleyeceğim: Eğer yanlışım varsa, her şeyi kabul ediyorum; aksi halde, dava hakkımızı kullanacağımızı belirtiyorum.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, siz söyleyeceğinizi söylediniz... (Gürültüler)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Yalan dediysem, ispat edin; aksi halde...

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, biraz önce, Başkanlığın sansür uyguladığını söylüyordunuz; şimdi, Sayın Bakan, ayakta, henüz bir kelime dahi söylemedi, siz sansür uyguluyorsunuz.

Buyurun Sayın Bakan. (Gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, bir saniye...

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli hatip, benim adımı vermeden, sabahleyin TRT-1’de yaptığım konuşmayla ilgili bir açıklamada bulundu. İzin verirseniz, bilgi vermek istiyorum. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sakin olursanız alacağız; ben tespite çalışıyorum efendim.

Buyurun.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Eğer, izin verirseniz, kürsüden bir açıklama yapmak istiyorum. (ANAP ve DSP sıralarından “yapsın, yapsın” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Bakan, sataşma nedeniyle söz talebinizi tespit ettim, size söz vereceğim efendim, buyurun; ancak, ondan önce, Başkanlık olarak da söyleyeceğim bazı hususlar var.

Değerli arkadaşlarım, önerge sahipleri adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu, biraz önce, Başkanlığın, bu Mecliste hiç görülmemiş bir şekilde kendi önergeleri için sansür uyguladığını ifade ettiler ve o sansürün altında kalan maddeyi de kürsüden kendileri okudular.

Şimdi, Başkanlığın sansür uygulamak gibi bir tutumu ve yetkisi bahis konusu olamaz; ama, bir milletvekili arkadaşımın böyle bir hususu Başkanlığa yakıştırmış olmasını, doğrusu, yadırgıyorum. Ayrıca, sanki, Anayasayı göz göre göre çiğneyip bu önergeyi işleme koysak, kamu çalışanlarının grev hakkı olabilecekmiş gibi bir izlenim de vermeye çalıştılar. Sayın Hacaloğlu gibi, geçen dönemde, anayasa değişiklikleri sırasında beraber çalışma fırsatı bulduğum bir arkadaşımın bu kadar kısa sürede bazı şeyleri unutmuş olmasını da yadırgıyorum.

Şimdi, Anayasanın 53 üncü maddesinden bazı cümleler okuyacağım; Anayasayla, bugün düzenlemesi yapılan kamu çalışanlarıyla ilgili sendikada, neler açıkça istisna kabul edilmiştir: “128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar...”

İşte, bugün kurmaya çalıştığımız sendikalar, üç hususta diğer sendikalardan ayrılır.

Bu maddenin -yani, 53 üncü maddenin- birinci fıkrasındaki toplu iş sözleşme hakkı, bu sendikalara tanınmamıştır. Anayasanın düzenlemesi...

Toplu iş sözleşmesi hususundaki yasal düzenlemelerden de, Meclis, bu sendikaları yararlandıramayacaktır. İstisna, anayasal bir istisnadır.

Üçüncü olarak da, 54 üncü madde -yani, grev ve lokavt hakkı- kamu çalışanlarıyla ilgili sendikalar hususunda, istisna olarak, Anayasa tarafından konulmuştur.

Bu istisnaya riayet edecek birinci devlet organı, yasama organıdır. Elbette, o yasama organının Başkanı olarak ben de, buna aykırı olarak getirilmiş teklifleri işleme koyabilme imkânına sahip değilim; çünkü, Anayasanın 81 inci maddesi, Anayasaya sadakattan ayrılmayacağımıza dair hepimizin bu Meclis kürsüsünden verdiği sözü her zaman bize hatırlatıyor. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Bakana, açıklamada bulunmak için söz veriyorum.

Sayın Bakan, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde, buyurun efendim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sabahleyin TRT-1’de yaptığım bir konuşmada, Meclis gündeminde bulunan ve şu anda üzerinde görüşme yaptığımız Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısıyla ilgili olarak, daha önce verilmiş olan veya bu tasarıdan sonra verilmiş olan tekliflerde Anayasanın 53 üncü maddesi çerçevesinde toplugörüşme sürecinin düzenlenmiş olduğunu söyledim. Bunu söylerken, esas itibariyle göz önünde bulundurduğum, Sayın Deniz Baykal ve arkadaşlarının teklifiydi. O teklifte, gerçekten, toplugörüşme süreci düzenlenmiştir, mutabakat metni düzenlenmiştir; ama, Sayın Hacaloğlu’nun da içinde bulunduğu Ercan Karakaş ve arkadaşları tarafından verilen teklifte, toplusözleşme yetki ve grev konuları da yer almaktadır. Bunu, o görüşmenin kısalığı içerisinde ayrıca belirtme olanağı bulunmadı; ama, burada bunu belirtmek istiyorum. Ercan Karakaş ve arkadaşlarının -aralarında Sayın Hacaloğlu da bulunmaktadır- verdiği teklifte “Toplusözleşme Yetki ve Grev” başlığı altında bir bölüm yer almaktadır; ama, benim orada söylemek istediğim, esas itibariyle, bu kanun tasarısıyla ilgili olarak, başta Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal ve arkadaşlarının teklifleri olmak üzere, aynı konuda verilen diğer tekliflerde de, toplusözleşme sürecinin, toplugörüşme sürecinin düzenlenmiş olduğunu, yetki, mutabakat konularının düzenlenmiş olduğunu ve grev, toplusözleşme konularına yer verilmediğini ifade etmekti. Aslında, o konuda verilen teklifler itibariyle bir paralellik vardır, bir uyuşma vardır. Ben ona işaret etmek istemiştim.

Bana bu açıklamayı yapma fırsatını verdiği için değerli arkadaşıma teşekür ederim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi okutup, işleme alacağım.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardı.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili değil mi, madde üzerinde değil mi efendim?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Maddeyle ilgili demedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu önergenin oylamasında dikkate alırım efendim.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yılmaz Ateş (Ankara) ve arkadaşları

a) – Kamu Görevlisi: Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının işçi statüsü dışındaki bir kadro veya pozisyonunda çalışan kamu görevlilerini.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, aynı mahiyette iki önerge var, birleştirilerek olursa iyi olur.

BAŞKAN – Efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Aynı mahiyette Yusuf Bahadır ve Ersönmez Yarbay’ın da önergeleri var. Bu şekilde olursa, Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu mahiyette bir önerge var; ama, bunların lafızları değişik. Biliyorsunuz, bir redaksiyon anlaşması olmazsa, biz, bu türlü önergelerde bir kelime değişikliği dahi olsa, ayrı önerge muamelesi yapmak durumundayız.

Kaldı ki, burada, dörtten fazla önerge olduğu için, sıra bakımından da rol oynadığından, bu konudaki tek önergeyi işleme alabiliyoruz.

Komisyon, sonuç itibariyle Genel Kurulun takdirine bırakmıştır.

Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, adaylık veya deneme süresi sonunda asaletin onaylanması ya da onaylanmaması, sendikalı olma ya da olmama koşuluna bağlanabilir; bu sakınca yaratabilir. O bakımdan koymuştuk; ama, Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Evet.

Önergeyi, Komisyon ve Hükümet, Genel Kurulun takdirine bırakmaktadır.

Önerge sahipleri önerge üzerinde konuşmak mı isterler yoksa gerekçesi mi okunsun?

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ateş.(CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin getirdiği bu tasarı, özellikle, kamu çalışanlarının asaleti onaylanmadan sendikaya üyelik haklarını da engellemektedir. Oysa, sendikanın özünde, bireyin kendi hakkını elde etmek için örgütlenmesi mantığı vardır. İşveren, gerek özel sektör gerek kamu sektörü -yani, devlet- olsun, güçlü durumda olduğu için, çalışan, gerek işçi gerek kamu görevlisi olsun, işverene karşı kendi bireysel özgürlüğünü, kendi bireysel hakkını sağlayabilmek için örgütlenme ihtiyacı duymaktadır. Şimdi, asaleti onaylanmamış memur da, korunmaya en çok muhtaç olan kişi konumundadır. O nedenle, Hükümetin, aday memuru sendikalaşma hakkından mahrum bırakması, sendikalaşmanın özüne de, sendikanın özüne de aykırı bulunmaktadır. Önergemizle, bu engeli ortadan kaldırmaya çalışıyoruz; çünkü, bunu kaldırmadığımız zaman -az önce de bir parti sözcüsü dile getirdi- asaleti daha onaylanmamış bazı çalışanların, kamu görevlilerinin, son derece büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalacağını görmekteyiz. Bireylerin kendi kişisel haklarını geliştirmek için çağımızda başvurdukları en önemli örgütlenme şekli de, sendikadır. Şimdi, siz, aday olan bir memuru, eğer sekiz ay, dokuz ay, bir yıl -hatta, bu, zaman zaman bir yılı da aşmaktadır- örgütlenme özgürlüğünden, sendikal özgürlüklerinden mahrum ederseniz, bu durumda, sendikanın içeriğine aykırı bir durum ortaya çıkmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bir diğer konuda şu: Tasarının (h) bendinde “...kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşları ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılan görüşmeyi” deniliyor. Şimdi, yapılan görüşme... Siz, grev hakkını vermiyorsunuz, toplusözleşme hakkını vermiyorsunuz; işveren ile sendikalar bir araya gelecekler, sohbet edecekler. O sohbetler zaten yapılıyor. O zaman, sizin bu tasarının adına sendikal haklar değil, dernekler hakkı demeniz lazım; çünkü, bu tasarı böyle yasalaştığı takdirde, şu anda mevcut olan sendikalardan ikisinin kapısına kilit vuruluyor; yargı mensuplarının sendikaları ile askerî işyerlerinde çalışan sivil memurun, böylece, sendikalaşma hakkını da elinden almış oluyorsunuz. Şimdi, bir sendikal hak düşünün ki, Dernekler Kanunuyla kendisine verilen bir hakkı, siz, işveren kesiminin de haklarını korumak, geliştirmek amacıyla, getirdiğiniz daha geniş bir yasal düzenlemeyle elinden alıyorsunuz.

O nedenle, biz, bu önergemizin tamamının dikkate alınmasını diliyorduk; ancak, Sayın Başkan -tabiî takdirleri- önergemizin birinci maddesini işleme koydu. Bu birinci bentte belirttiğimiz aksaklığın düzeltilmesini diliyoruz. Komisyon ve Hükümet de, sanırım bu konudaki endişelere katıldığı için, kesin bir tavır da takınmadı. O nedenle, Yüce Meclisten bu önergemizin kabulünü ve aday kamu görevlisi statüsünde çalışan kamu görevlilerimizin, kısıtlı da olsa, sendikal haklar kapsamı dışında tutulmamasını diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Sayın Ateş’e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunacağım; ancak, oylamaya geçmeden önce, bir yoklama isteği vardır, yoklamayla ilgili önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama yapılmasını saygıyla arz ederiz.

BAŞKAN – Şimdi, önerge sahiplerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

Ercan Karakaş?.. Burada.

Nihat Matkap?.. Burada.

Oya Araslı?.. Burada.

Ali Şahin?.. Burada.

Yılmaz Ateş?.. Burada.

Yusuf Öztop?.. Burada.

Metin Arifağaoğlu?.. Burada.

Bekir Kumbul?.. Burada.

Cevdet Selvi?.. Burada.

Celal Topkan?.. Burada.

Bekir Yurdagül?.. Burada.

Yüksel Aksu?.. Burada.

Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Yahya Şimşek?.. Burada.

Atilâ Sav?.. Burada.

Aydın Güven Gürkan?.. Burada.

Mustafa Kul?.. Burada.

Eşref Erdem?.. Burada.

Şahin Ulusoy?.. Burada.

Altan Öymen?.. Burada.

Yoklama isteyen önergede yeterli sayıda imza bulunmaktadır; ancak, yoklama yaptığımız takdirde, yoklamanın bitimine kadar çalışma süremiz yetmeyecektir. Bu sebeple, bugünkü Genel Kurul çalışmalarımızı tamamlamak istiyorum.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Mart 1998 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.50

 

 

 

V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt’un, mal varlığına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/4338)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Spordan Sorumlu DevletBakanı SayınYücel Seçkiner hakkında son dönemlerde kamuoyunda birçok konuda suçlamalar yapılmaktadır. Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Yücel Seçkiner tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için delaletinizi arz ederim.

1. Yücel Seçkiner’in kardeşi Tuna Seçkiner, Arena programında nüfuz suiistimali yapmakla suçlanmış, hatta bazı kişilerden rüşvet alırken suçüstü yapılmıştır. Sayın Seçkiner, olay ortaya çıktıktan sonra kardeşini suçlaması ve kendini kurtarmaya çalışması kamuoyunda yeterli görülmemiştir.

Bakanın kardeşi Tuna Seçkiner böyle bir cesareti kimden nereden alarak, para karşılığı iş bulma vaadinde bulunmuştur?

2. Sayın Seçkiner, Arena programında bütün malvarlığının sadece Ankara’daki 80 metrekarelik bir daire olduğunu öne sürmüştür. Oysa bunun dışında Yücel Seçkiner ve eşine ait çok sayıda gayrimenkul olduğu ifade edilmektedir.

Oysa, Seçkiner’lere ait Erdek’te yazlık, Çubuk’ta yüzme havuzlu büyük bir çiftlik, Yalova’da ev ve Ankara Koru Sitesinde bir daire olduğu ifade edilmektedir. Sayın Seçkiner bunları niye açıklamamıştır.

3. Sayın Seçkiner hakkında devletin çeşitli kademelerinde görev yaparken, görevi suiistimal yaptığı gerekçesiyle çeşitli soruşturmalar açıldığı bilinmektedir.

Sayın Seçkiner nelerle suçlanmıştır? Adalete intikal edenler hangileridir?

Mustafa Kemal Aykurt Denizli

T.C. DevletBakanlığı 6.3.1998 Sayı : B.02.0.005/00210

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 13.2.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4338-10948/27615 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Akyurt’un 7/4338 Esas No.lu yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Yücel Seçkiner DevletBakanı

Denizli Milletvekili SayınMustafa Kemal Akyurt’un 7/4338 Esas No.lu

Yazılı Soru Önerge Cevabıdır

1. Türkiye bir hukuk devletidir.Yargıya intikal etmiş bir konuda çeşitli spekülasyonlarda bulunup, peşin hükümlü davranmak hukuka saygısızlık olduğu gibi siyasî ahlaka uymaz.Bu hususta daha önce verilen soru önergesine gereken cevap verilmiştir. Konu hakkındaki tavrım ve beyanlarım kamuoyunun takdirine sunulmuştur.Maruz kaldığım aynı ithamlar nedeniyle açmış olduğum davada bu hususlar harfiyen cevaplandırılmıştır.

Bu olayda adı geçen kişinin Bakanlığıma bağlı kuruluşlarla hiçbir ilgisi yoktur. Benim bu konudaki hassasiyetim, basında övgüyle yer almıştır. Olayın aydınlanması için programı yapanlara yardımcı olduğum da basında kamuoyuna duyurulmuştur. Arena programında aynen “Bu benim kardeşim de olsa fark etmez, suçlu suçludur. Cezasını her kim olursa olsun çekmelidir. Bundan sonrası adliyenin işidir sözlerini sarfettim. Bugüne kadar da bu sözlerime ters düşecek bir davranışta bulunmadım.Demokratik bir hukuk devletinde başka ne yapabilirdim.Merak ediyorum. Önerge sahibi milletvekilinin bu konuda bir önerisi ve tavsiyesi varsa lütfederse öğrenmek isterim. Bu olayın benimle bağlantısı failin kardeşim olmasıdır. Olay ortaya çıktıktan sonra ortaya koyduğum net ve açık tavrıma rağmen bu spekülasyonların maksadını merak ediyorum.

Sayın milletvekilini benim olayda bir ilgimin bulunduğunu ispata devam ediyorum.Modern, çağdaş hukuk devletlerinde kişilerin; yakınlarının şahsî eylemlerinden dolayı herhangi bir ilgi veya bağlantı yok ise sorumlu tutulmaları düşünülemez. Önerge sahibi milletvekili bu ortaçağ hukuk sistemini savunmaktadır.

2. Arena programında bütün malvarlığımın sadece 80 metrekarelik bir daire olduğunu beyan ettiğim iddiası doğru değildir. Ben bu programda, malvarlığımın sadece 80 metrekarelik evden ibaret olduğunu belirtmedim. Yıllardır 80 metrekarelik evde oturduğumu, yaşantımın mütevaziliğini vurgulamak bakımından beyan ettim. Malvarlığıma ilişkin bilgiler Türkiye BüyükMilletMeclisine verdiğim mal bildirim belgesinde mevcuttur. Yine bu hususta daha önce verilen soru önergesine verdiğim cevapta ayrıntılı bilgi verilmiştir. Ancak Ankara Koru Sitesinde dairem olduğu doğru değildir. Ne bana ve ne de eşime ya da birinci derece yakınlarıma ait Koru Sitesinde dairem yoktur. Önerge sahibi milletvekili talep ederse, kendisine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğim mal bildirim belgesinden bir örnek verebilirim. Mal beyanımdaki tüm malvarlığımın kaynağının hesabını kuruşuna kadar vermeye hazırım. Kaynağını açıklayamayacağım hiçbir şeyim yoktur.

3. 40 yıllık devlet hizmetinde çok şükür bugüne kadar yüz kızartıcı bir suçtan dolayı bir tahkikat geçirmedim. Hakkımda değişik amaçlarla spekülasyonu yapılan tahkikatlar, Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü dönemimde hizmetten doğan iki hususta yapılmıştır.

Bunlar spor kulüplerine reklam panosu verilmesi ve Gençlik ve Spor GenelMüdürlüğüne Spor Toto TeşkilâtMüdürlüğü bütçesinden alınan hizmet aracının yerli mi yabancı mı olduğu hususlarındadır. Bu konularda yargılamanın yapılması için AdaletKomisyonuna müracaatım, komisyonca, suçların ciddî bulunmaması nedeniyle kabul edilmemiştir.

Reklamlarla ilgili tahkikatın alacak davasında mahkeme lehine karar vermiştir. Araç konusunda tahkikat raporunda bile men-i muhakeme istenmiştir.Bu konularda yargılanan diğer personel beraat etmiştir. Yani suçlamalar yargı mercilerince yerinde görülmemiştir. Bu husustaki belgeler, soru önergesi sahibi talep ederse kendisine verilebilir.

Yücel Seçkiner DevletBakanı

2. – Aksaray Milletvekili Nevzat Köse’nin, Aksaray-Ağaçören’de DYP bayrağını yakan ANAP İlçe Başkanı ve muhtarlar hakkında yapılan işleme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4360)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla. 1.10.1997

Nevzat Köse Aksaray

Sorular :

1. Seçim bölgem olan Aksaray İline bağlı Ağaçören İlçesinde, ANAP Merkez İlçe Başkanı ve 3 köy muhtarı tarafından, 22.9.1997 tarihinde halkın gözü önünde DYP bayrakları yakılmış ve Aksaray yazılı ve görsel basınınca tüm Aksaraylılara izletilmiştir. Aksaray Valiliği kamu görevlisi olan ve olayda doğrudan sorumluluğu bulunan 3 muhtar hakkında ne gibi işlemler yapmıştır?

2. ANAP merkez ilçe başkanı hakkında suç duyurusunda bulunulmuş mudur?

T.C. İçişleri Bakanlığı 11.3.1998 Mahallî İdareler GenelMüdürlüğü Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80195

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 17.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4360-6/669-8683/22985-11074 sayılı yazısı.

İlgi yazı ile yazılı soru önergesine çevrildiği belirtilen, Aksaray Milletvekili NevzatKöse’nin “Aksaray-Ağaçören’de DYP bayrağını yakan ANAP ilçe başkanı ve muhtarlar hakkında yapılan işleme” ilişkin soru önergesi hakkında Aksaray Valiliğinden alınan bilgilerden :

Aksaray İli Ağaçören İlçesi Hacıahmetlidavutlu Köyünde 21.9.1997 günü bir toplantı esnasında köy muhtarı Derviş Alban tarafından DYP bayrağının yakılması olayının incelenmesi ve soruşturulması için valilikçe Ağaçören Kaymakamlığına soruşturma emri verildiği,

Soruşturma neticesinde Ağaçören İlçesi Memurin Muhakematı Komisyonunca sanık muhtar Derviş Alban hakkında Türk Ceza Kanununun 482 nci maddesi hükmünü ihlal ettiği nedeniyle lüzumu muhakeme kararı verildiği ve dava açılması için Ağaçören Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu,

Ayrıca, Ağaçören DYP İlçe Başkanı Şahin Aydın’ın, Aksaray ANAP Merkez İlçe Başkanı Efraim Çalışkan hakkında aynı konuda Ağaçören CumhuriyetBaşsavcılığına şikâyette bulunduğu,

Ağaçören Asliye Ceza Mahkemesinde 98/12 sayılı dosya ile sanık Muhtar Derviş Alban ve ANAP Aksaray Merkez İlçe Başkanı Efraim Çalışkan hakkındaki mahkemenin devam ettiği, duruşmanın 26.3.1998 tarihinde yapılacağı, anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

3. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, yeşil kod adlı kişi ile ilgili bir devlet bakanının beyanına ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4369)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun AdaletBakanı Sayın M. Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Ali Rıza Gönül Aydın

Trabzon Milletvekili ve halen DevletBakanı olan Eyüp Aşık, 27 Ocak 1998 salı günü Show TV’de yayınlanan 32 nci gün programında ve tüm medya önünde açıkça halen bazı suçların faili olarak gösterilen ve kod ismi (Yeşil) olduğu iddia edilen kişinin kendi bilgileri içinde ve kendi kontrolları altında olduğunu söylemiştir. Bu beyanını tüm Türk halkı duymuş ve aleniyet tespit etmiştir. Eyüp Aşık, açıkça TCK’nun 296 ncı maddesi hükümlerini ihlal ile suç işlemiştir.

Bilindiği gibi TCK’nun 296 ncı maddesi “Hükümetin araştırmalarına veya hükmün icrasına karşı faili gizlemeye yardım eder, yahut hakkında yakalama veya tevkif müzekkeresi çıkarılmış olan bir kimsenin saklı bulunduğu yeri “Bildiği halde yetkili mercilere derhal haber vermezse...” hükmünü kapsamaktadır.

Eyüp Aşık, sanık olarak aranan “Yeşil” kod adlı kişinin kontrolü altında olduğunu ifade etmek suretiyle saklandığı yeri bildiğini, buna rağmen yetkili Cumhuriyet savcılığına veya diğer yetkililere haber vermediğini ikrar etmek suretiyle suç bütün unsurları ile tekevvün etmiş bulunmaktadır.

1. Bu konunun araştırılması yönünde Cumhuriyet savcılarına herhangi bir talimat verdiniz mi?

2. Tarafınızdan Cumhuriyet savcılarına konunun araştırılması yönünde herhangi bir talimat verilmemiş olsa bile, resen takibi yapılması gereken bu konuda Cumhuriyet savcılarınca bugüne kadar ne gibi işlem yapılmıştır?

T.C. AdaletBakanlığı 10.3.1998 Bakan :431

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 17.2.1998 tarihli ve Kanunlar ve KararlarDairesi Başkanlığı ifadeli, A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/4369-10986/27726 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4369 esas sayılı soru önergesine verilen cevap örneği, iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. OltanSungurlu AdaletBakanı

Sayın Ali Rıza Gönül AydınMilletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4369 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda, adı geçen hakkında 27.2.1998 günlü açıklamaları nedeniyle soruşturma açıldığına ilişkin olarak Bakanlığım Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde herhangi bir kayda rastlanılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

4. – Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Elazığ’da açılan infaz koruma memuru sınavına ilişkin sorusu ve AdaletBakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/4389)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İnfaz koruma memuru ihtiyacını karşılamak üzere 18.10.1997 tarihinde Elazığ’da bir imtihan yapılmış, bilahara kazananlar da 25.10.1997 tarihinde sözlü imtihana alınmışlardır.

2.11.1997’de erkeklerden 24 asil 48 yedek, bayanlardan da 2 asil 7 yedek olmak üzere kazananların listesinin 2.11.1997 tarihinde ilan edildiği malumlarınızdır.

Bu nedenle aşağıdaki suallerimin Sayın AdaletBakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını müsaadelerinize arz ederim.

Ayhan Fırat Malatya

1. Elazığ’la birlikte imtihan neticeleri açıklanan, fakat kazananların işe başlatılmadığı bir imtihan merkezi var mıdır?

2. Elazığ ANAP İl Başkanının bu konuda Elazığ’daki TV 23’deki beyanatından haberiniz var mıdır?

3. Buradaki ihtilafın ANAP İl Başkanı listesinin kazanamadığından çıktığı söylentisi doğru mudur?

4. İmtihan neticesinde kazandıkları ilan edilen hak sahiplerini ne zaman işe başlatacaksınız?

T.C. AdaletBakanlığı 10.3.1998 Bakan : 435

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 20.2.1998 tarihli ve Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, A.10.0.GNS.0.10.00.02-7/4389-11048/27855 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Malatya Milletvekili Ayhan Fırat tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4389 esas sayılı soru önergesine verilen cevap örneği, iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu AdaletBakanı

Sayın Ayhan Fırat Malatya Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/4389 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir :

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda;

– Ülke genelinde yapılan sınavlarda, usulsüzlük yapıldığına dair Elazığ Adlî Yargı AdaletKomisyonunun açmış olduğu sınav hariç, Bakanlığıma intikal eden ciddî boyutta bir şikâyet bulunmadığından, sınavda kazanan adayların atamalarının yapıldığı,

– Elazığ Adlî Yargı AdaletKomisyonu Başkanlığının açmış olduğu infaz ve koruma memurluğu sınavının, 657 sayılı DevletMemurları ile AdaletBakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine aykırı olduğunun iddia edilmesi üzerine incelemeye alındığı,

– Konunun incelenmesi sonucunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ve AdaletBakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine aykırılığının bulunmadığının tespit edilmesi ve açıktan atamaların da serbest bırakılması halinde sınavda başarılı olan adayların atamalarının yapılacağı,

Anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. OltanSungurlu AdaletBakanı

5. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, ZiraatBankasının reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/4404)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Başbakan Sayın A. Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 17.2.1998

TevfikDiker Manisa

Sorular :

1. Kamu kuruluşu olan Türkiye Ziraat Bankasının 1994 yılı hesapları içinde reklam harcamaları kaleminde Ajans Organizasyonun banka genel müdürlüğüne muhatap 1994 yıl sonu yap-boz ve 1995 Ramazan Bayramında yap-boz ve nostalji mendili yapım ve dağıtım faaliyetleri için başvurusu var mıdır?

2. Ziraat Bankası bu iki proje için adı geçen firmaya KDV dahil toplam 24 581 250 000 TL. ödemiş midir?

3. Her iki proje için Ziraat Bankası tarafından komisyon kurularak maliyet analizi yapılmış mıdır? Benzer işi yapan başka firmalardan teklif istenmiş midir? Maliyet analizine dayalı pazarlık yapılmış mıdır?

4. Reklamcılık, Yayımcılık, Danışmanlık Ltd. (MTR) tarafından Ziraat Bankasına 23.11.1994 tarihli faks mesajı ile Prof. Doğan Ruhan’ın Türk Hayat Evi adlı eserinin 2 bin adet basımı için 150 bin USD+KDV fiyat verilmiş midir?

5. Sözü edilen proje için banka tarafından Başbakanlığa müracaat edilerek izin alınmış, başbakanlık tarafından bankaya gönderilen 7.12.1994 tarih, 08308 sayılı yazıyla 2 bin adet kitabın basımı için 130 bin USD doları harcama yapma izni verilmiş midir?

6. MRT Ltd. Şti. tarafından aynı konu ile ilgili olarak Ziraat Bankasına 13.5.1995 tarihli yazıyla kitabın basımındaki bazı aksaklıklar nedeniyle tekliften vazgeçildiği bildirilmiş midir?

7. Adı geçen firma 29.3.1995 tarih 1158 sayı yazısı ile adı geçen kitabın 1995 yılı sonu itibariyle basılabileceğini ve 12.12.1994 tarihli protokol şartlarındaki aynı fiyat üzerinden teslim edilebileceğini bildirmiş midir?

8. Anılan bu yazıdan sonra T.C. Ziraat Bankası tarafından “Türk Hayat Evi” isimli kitap 28.4.1995 tarihinde teslim alınarak, karşılığında 18.5.1995 tarihinde toplam 6 330 727 000 TL. MRT adlı şirkete ödenmiş midir?

9. 2000 adet kitabın alımı ile ilgili adı geçen firmayla komisyon marifetiyle pazarlık yapılmış mıdır? Kitabın içeriği, niteliği, Türk kültürüne hizmeti ve benzeri kriterler dikkate alınarak herhangi bir araştırma yapılmış mıdır?

10. Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti tarafından ZiraatBankasına 7.2.1995 tarihinde 150 bin USD+KDV karşılığında para finans ansiklopedisi sponsorluğu önerilmiş, öneri banka yönetim kurulunun 14.4.1995 tarih, 11/545 sayılı kararı ile uygun görülmüş müdür?

11. Eylül 1995 birim fiyatları ile 7-8 milyar liraya malolacak sponsorluk işinin bankaya sağlayacağı yarar, sunulan hizmetin fiyatı ile faydasının tartışıldığına dair herhangi bir yazışma ve kayıt var mıdır?

12. TC Ziraat Bankası tarafından 1994 yılı içinde kuruculuğunu eski başbakanlardan Sayın Tansu Çiller ile genel başkanlığını eski içişleri bakanlarından Meral Akşener’in yaptığı Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfına 50 milyar lira bağış yapılmış mıdır?

13. Yukarıda sözü edilen konularla ilgili Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu tarafından bir rapor hazırlanmış ve usulsüzlükler belirtilmiş midir?

14. Belirtilmiş ise; sorumlular hakkında bugüne kadar açılmış herhangi bir soruşturma var mıdır? Yok ise açmayı düşünüyor musunuz?

T.C. DevletBakanlığı 10.3.1998 Sayı : B.02.0.003(16)547

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 23.12.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4404-11103/27963 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 27.2.1998 tarih ve B.02.0.KKG/106-708-9/960 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen 7/4404-11103 Esas No.lu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner DevletBakanı

Soru 1. Kamu kuruluşu olan Türkiye Ziraat Bankasının 1994 yılı hesapları içinde reklam harcamaları kaleminde Ajans Organizasyonun banka genel müdürlüğüne muhatap 1994 yıl sonu yap-boz ve 1995 Ramazan Bayramında yap-boz ve nostalji mendili yapım ve dağıtım faaliyetleri için başvurusu var mıdır?

Cevap 1. Ajans Organizasyon isimli firma, bankamıza 28 Kasım 1994 tarihinde Zerbank Yap-Boz (Puzzle) projesi için; 1995 yılı Ramazan Bayramında dağıtılmak üzere, Yap-Boz (Puzzle) ve Nostalji Mendili yapım ve dağıtım projesi için başvuruda bulunmuştur.

Soru 2. Ziraat Bankası bu iki proje için adı geçen firmaya KDV dahil toplam 24 581 250 000 TL. ödemiş midir?

Cevap 2. Bankamız bu iki proje için adı geçen firmaya KDV dahil toplam 24 581 250 000 TL. ödemede bulunmuştur.

Soru 3. Her iki proje için Ziraat Bankası tarafından komisyon kurularak maliyet analizi yapılmış mıdır? Benzer işi yapan başka firmalardan teklif istenmiş midir? Maliyet analizine dayalı pazarlık yapılmış mıdır?

Cevap 3. “Özel” proje olması sebebiyle başka firmalardan teklif istenememiştir.Maliyet analizine dayalı olarak 28 Kasım 1994 tarihinde Zerbank (Yap-Boz) (Puzzle) projesi için pazarlık yapılmış, 700 000 adet karşılığında adeti 13 000 TL + KDV’den teklif edilen Yap-Boz işi, 750 000 adet karşılığında adedi 9 600 TL. + KDV üzerinden yaptırılması kararlaştırılmıştır.

Yine 1995 yılı Ramazan Bayramında dağıtılmak üzere, Yap-Boz (Puzzle) ve Nostalji Mendili yapım ve dağıtım faaliyetleri ile ilgili olarak aynı firma ile pazarlık yapılmış olup, 700 000 adet karşılığında adedi 22 000 TL +KDV olan Yap-Boz ve Nostalji Mendili işlerinin, pazarlıklar sonucunda 700 000 adet karşılığında birim fiyatı 20 250 TL. +KDV üzerinden yaptırılması kararlaştırılmıştır.

Soru 4. Reklamcılık, Yayıncılık, Danışmanlık Ltd. (MTR) tarafından Ziraat Bankasına 23.11.1994 tarihli faks mesajı ile Prof. Doğan Ruhan’ın Türk Hayat Evi adlı eserinin 2 bin adet basımı için 150 bin USD+KDV fiyat verilmiş midir?

Cevap 4. Reklamcılık, Yayıncılık, Danışmanlık Ltd. (MTR) tarafından ZiraatBankasına 23.11.1994 tarihli faks mesajı ile Prof. Doğan Kuban’ın Türk Hayat Evi adlı eserinin 2 bin adet basımı için 150 bin USD + KVD karşılığında fiyat teklifi verilmiştir.

Soru 5. Sözü edilen proje için banka tarafından Başbakanlığa müracaat edilerek izin alınmış, başbakanlık tarafından bankaya gönderilen 7.12.1994 tarih, 08308 sayılı yazıyla 2 bin adet basımı için 130 bin USD doları harcama yapma izni verilmiş midir?

Cevap 5. Sözü edilen proje için, Başbakanlık tarafından bankaya gönderilen 7.12.1994 tarih, 08308 sayılı yazıyla 2 bin adet bastırılması için 130 bin USD + KDV harcama yapma izni verilmiştir.

Soru 6. MTR Ltd. Şti. tarafından aynı konu ile ilgili olarak Ziraat Bankasına 13.5.1995 tarihli yazıyla kitabın basımındaki bazı aksaklıklar nedeniyle tekliften vazgeçildiği bildirilmiş midir?

Cevap 6. MTR Ltd. Şti. tarafından Ziraat Bankasına 13.1.1995 tarihli yazıyla, kitabın basımındaki bazı teknik aksaklıklar nedeniyle şifahî anlaşma gereği, 20 Ocak 1995 tarihine kadar kitap basımının yetiştirilemeyeceğinden dolayı tekliften vazgeçildiği bildirilmiştir.

Soru 7. Adı geçen firma 29.3.1995 tarih ve1158 sayı yazısı ile adı geçen kitabın 1995 yılı sonu itibariyle basılabileceğini ve 12.12.1994 tarihli protokol şartlarındaki aynı fiyat üzerinden teslim edilebileceğini bildirmiş midir?

Cevap 7. Adı geçen firmanın tarihsiz yazılarında, Halkla İlişkiler Müdürlüğümüzün 29.3.1995 tarih ve 1158 sayılı evrak kayıtlarına göre, adı geçen kitabın 1995 nisan ayı içerisinde ve 12.12.1994 tarihli protokol şartlarındaki aynı fiyat üzerinden teslim edilebileceğini bildirmiştir.

Soru 8. Anılan bu yazıdan sonra T.C. Ziraat Bankası tarafından “Türk Hayat Evi” isimli kitap 28.4.1995 tarihinde teslim alınarak, karşılığında 18.5.1995 tarihinde toplam 6 330 727 000 TL. MTR adlı şirkete ödenmiş midir?

“Türk Hayat Evi” isimli kitap 28.4.1995 tarihinde teslim alınarak, 18.5.1995 tarihinde KDV dahil 6 330 727 000 TL. olarak MTR adlı şirkete ödenmiştir.

Soru 9. 2000 adet kitabın alımı ile ilgili adı geçen firmayla komisyon marifetiyle pazarlık yapılmış mıdır? Kitabın içeriği, niteliği, Türk kültürüne hizmeti ve benzeri kriterler dikkate alınarak herhangi bir araştırma yaptırılmış mıdır?

Adı geçen firmayla şifahî olarak pazarlık yapılmıştır. Kitabın içeriği, niteliği, Türk kültürüne hizmeti ve benzeri kriterler dikkate alınarak şifahî araştırma yapılmıştır.

Soru 10. Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti tarafından ZiraatBankasına 7.2.1995 tarihinde 150 bin USD+KDV karşılığında para finans ansiklopedisi sponsorluğu önerilmiş, öneri banka yönetim kurulunun 14.4.1995 tarih, 11/545 sayılı kararı ile uygun görülmüş müdür?

Cevap 10. Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti. tarafından Ziraat Bankasına 7.2.1995 tarihinde 150 bin USD + KDV karşılığında Para Finans ansiklopedisi sponsorluğu önerilmiş, öneri banka yönetim kurulunun 14.4.1995 tarih, 11/545 sayılı kararı ile uygun görülmüştür.

Soru 11. Eylül 1995 birim fiyatları ile 7-8 milyar liraya malolacak sponsorluk işinin bankaya sağlayacağı yarar, sunulan hizmetin fiyatı ile faydasının tartışıldığına dair herhangi bir yazışma ve kayıt var mıdır?

Cevap 11. Para ve Finans ansiklopedisi sponsorluk işinin bankaya sağlayacağı yarar, sunulan hizmetin fiyatı ile faydası hususunda, bankaca olumlu görüşe varılması üzerine yaptırılmasına karar verilmiştir.

Soru 12. T.C. Ziraat Bankası tarafından 1994 yılı içinde kuruculuğunu eski başbakanlardan Sayın Tansu Çiller ile genel başkanlığını eski içişleri bakanlarından Meral Akşener’in yaptığı Zübeyda Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfına 50 milyar lira bağış yapılmış mıdır?

Cevap 12. Banka tarafından 15.7.1994 tarihinde Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfına 50 milyar lira bağış yapılmıştır.

Soru 13. Yukarıda sözü edilen konularla ilgili Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu tarafından bir rapor hazırlanmış ve usulsüzlükler belirtilmiş midir?

Cevap 13. Yukarıda sözü edilen konular, Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu tarafından, bankanın yıllık faaliyetleri için tanzim edilen yıllık olağan denetleme raporunda yer almış olup, anılan kurul tarafından sözü edilen konulara “özel” herhangi bir rapor düzenlenmiş değildir.

Soru 14. Belirtilmiş ise; sorumlular hakkında bugüne kadar açılmış herhangi bir soruşturma var mıdır? Yok ise açmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 14. Yukarıda sözü edilen konularla ilgili olarak herhangi bir soruşturma açılmamıştır.

6. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumuna yaptırılan bir araştırmaya ilişkin sorusu ve DevletBakanı Işılay Saygın’ın yazılı cevabı (7/4424)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Işılay Saygın tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arz ederim.

Ahmet Feyzi İnceöz Tokat

I. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümüne yaptırdığı araştırmayla ilgili olarak;

1. Araştırma sorularında inancı araştırmaya yönelik sorular var mıdır? Bu sorularda kişilerin dinî ve vicdanî duygularını araştırmanın ana araştırmayla ne gibi ilgisi vardır?

2. Bu araştırmada niçin kişilerin özel hayatına yönelik sorular sorulmaktadır? Bu soruların hazırlanmasında hangi kriterler baz alınmıştır? Bu çalışmanın sonucu ne gibi fayda sağlayacaktır? Bu araştırma için ne kadar ödeme yapılmıştır?

T.C. DevletBakanlığı 10.3.1998 Sayı : B.02.0.006/00364

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 2.3.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4424-11169/28118 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza gönderilen ve Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz tarafından verilen yazılı soru önergesi aşağıda cevaplandırılmıştır.

Cevap : Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından 1997’de yaptırılan ve yazılı soru önergesine konu olan proje “Metropolde Kariyer Meslekleri ve Aile Yapısı Temelinde Yaşama Tarzları : Ankara Örneği” başlıklı araştırma projesidir.

Soru önergesinde araştırmanın Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümüne yaptırıldığı ifade edilmektedir. Sözkonusu araştırma soru önergesinde ifade edildiği şekilde Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü tarafından yapılmamıştır. Bilakis projenin yürütücüsü Prof. Dr. Beylü Dikeçligil ve ekibidir. (Proje ekibinde proje yürütücüsü yardımcısı, Yrd. Doç. Dr. Vehbi Başer, proje grubu üyeleri olarak Yrd. Doç. Dr. Suna Başak Avcılar, Yrd. Doç. Dr. Alev Erkilet Başer, Yrd. Doç. Dr. Emin Yaşar Demirci, Yrd. Doç. Dr. Mualla Gülnaz Kavuncu görev almışlardır.) Temmuz 1997’de başlayan proje Aralık 1997’de tamamlanmıştır. Projenin gerçekleşmesinde Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünün hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Soru önergesinde ayrıca araştırma sorularında inancı araştırmaya yönelik soruların yer alıp almadığına dair bilgi talep edilmektedir.Sözkonusu araştırma bir alan araştırması niteliği taşımaktadır. Araştırmanın konusu Ankara metropolü örneğinde doktorluk, mimarlık ve akademisyenlik olmak üzere üç kariyer mesleğinin aile yapısı temelinde sahip oldukları yaşama tarzlarının ortaya konması amaçlanmıştır.

Sosyal bilimlerde alan araştırmalarında kullanılan veri toplama tekniklerinden biri de anket sorularıdır. Anket soruları ile araştırmada ölçüt olarak belirlenen değişkenlerin, araştırmanın amaç ve hedeflerine uygunluğunun ortaya konması amaçlanır. Alan araştırması niteliği taşıyan bu projede de anket soruları, araştırmadaki değişkenlere göre hazırlanmıştır. Toplam 97 sorudan oluşan anket soruları, önergeye konu olduğu şekilde kişilerin ne özel hayatına yönelik ne de inancı, dinî ve vicdanî duyguları araştırmaya yöneliktir.

Anket formunda ailelerin sosyo-demografik özellikleri, sosyo-ekonomik özellikleri de literatürde ailelerin yaşama tarzını ifade eden barınma, beslenme, giyim, eğitim, sağlık, eğlence, din, haberleşme, ulaşım vb. alanlarındaki özellikleri yer almıştır. Dinsel hayatı saptamaya yönelik sadece beş soru mevcuttur.

Önergeye konu olan araştırma, dinsel eğilimleri değil başlığından da anlaşılacağı üzere “Kariyer Mesleklerinde Aile Yapısı ve Yaşama Tarzları”nı konu edinmekte ve bu nedenle, diğer değişkenler yanında dinsel tutum ve davranışlarda içermektedir.Nitekim daha önce yapılan çeşitli aile yapısı araştırmalarında da dinsel tutum ve davranışlara ilişkin soruların yer aldığı, hem konunun uzmanları ve hem de kamuoyumuz tarafından bilinen bir husustur.

Soru önergesinde araştırmanın ödemesine ilişkin bilgi talep edilmektedir. 1997 ihaleleri arasında yer alan proje için toplam KDV hariç 2 500 000 000 TL. ödenmiştir.

Aile Araştırma Kurumu kuruluşundan bugüne dek aile ile ilgili toplumsal konularda bu ve buna benzer çalışmalar gerçekleştirmiştir. Aile Araştırma Kurumu tamamen bilimsel ölçekli ve bilimselliği değer edinerek toplumsal gerçekliği ortaya çıkarma faaliyetlerini sürdürmüştür. Toplumsal sorun alanlarını bir mercekle incelemek, gerekli analizleri yapmak ve çözüm önerileri üretmek kurumun çalışmalarının temelinde yatan normlardandır.

Bilgilerinize arz ederim.

Işılay Saygın Devlet Bakanı

 

birleşim 65’in sonu