T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 47

 

62 nci Birleşim

4 . 3 . 1998 Çarşamba

 

 

 

İÇİNDEKİLER

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Aydın Ortaklar Projesi, İkizdere ve Oyuk Barajları ile taşkın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

2. —Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, vergi denetmenlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in cevabı

3. —Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın cevabı

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1335)

2. —Çek Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanının ve beraberindeki bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/1336)

3. —Arnavutluk’tan bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1337)

4. —Bulgaristan’dan bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1338)

5.—Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda açık bulunan üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1339)

6. —Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz,Aydın Milletvekili Muhammet Polat, Sıvas Milletvekili Musa Demirci ve Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesindeki imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/316)

V.—SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.—(10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

VI. —SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak’ın, Sıvas’a bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/696)

2.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Ceylanpınar -Kızıltepe yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/697)

3.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin’deki okulların öğretmen, onarım ve araç-gereç ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/698)

4. —Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, İlahiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/699)

5.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin -Karakulak -Arıklı grup köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/700)

6.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin -Savur -Bismil yoluna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/701)

7.—Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin, İlahiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasına ve ilköğretim okulu sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/703)

8.—Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, İSKİ Eski Genel Müdürü Ergun Göknel tarafından SHP’ye para aktarıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanınadan sözlü soru önergesi (6/706)

9.—Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, başörtülü öğrencilere yapılan uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/707)

10.—Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, basına verilen teşvik kredilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/708)

11. —Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, memurlara yapılacak zamla ilgili bir beyanına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/713)

12.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Belediyelerce basın kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/715)

13.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, basın kuruluşlarına verilen teşvik ve kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/716)

14.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak Türk vatandaşlığından çıkanların askere alınıp alınmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/717)

15.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, başka ülke vatandaşlığına geçenlerin boşanma kararlarının Türkiye’de geçersiz olduğu iddiasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/718)

16.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak vatandaşlıktan çıkma işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/719)

17. — Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla verilen kredilerin faiz oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/732)

18.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde -Bor’a bağlı bazı köylerin sondaj kuyusu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/733)

19.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/736)

20.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, bir firma tarafından yapılan ayçiçek ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/738)

21.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat stol tipi havaalanı ve Balışeyh -Yozgat -Yıldızeli demiryolu hattı projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/739)

22.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat -Hasbek, Sarıhamzalı, Musabeyli ve Taşlık Barajı projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/740)

23.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat Ziraat Fakültesinin arsa ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/741)

24.—Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, SSK’da görevlerine son verilen personelden tekrar göreve alınmayanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/742)

25.—Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, taşıt kanununa aykırı araç tahsisi yapıldığı iddiasına ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/743)

26.—Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş’in, SSK’nda görevli üç aday memurun görevden uzaklaştırılmasının nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/744)

27. —Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745)

28.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis’e açılması planlanan SSK hastanesine ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından sorusu ve DevletBakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/746)

29.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, SSK’nın finansal yapısının müfettişlerce araştırılıp araştırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/747)

30.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/748)

31.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, görevden alınan personele ve öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/749)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, TRT’ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/4313)

2.—Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak’ın, şehit ailelerinin konut kredisinden yararlandırılması için bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/4349)

3.—Kastamonu Milletvekili Halut Yıldız’ın, Kastamonu İlinde fert başına düşen gayrî safî yurtiçi hâsılaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın yazılı cevabı (7/4374)

4. —Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağları Millî Parkı çevresinde yürütülen maden kazı faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4385)

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

2. —Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

3.—Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

4. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553)

VIII. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

2. —İstanbul Milletvekili M.Cevdet Selvi’nin, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

IX. —TEŞEKKÜRLER, TEBRİKLER, TEMENNİLER VE TAZİYETLER

1.—KADER(KadınAdayları Destekleme ve Eğitim Derneği) Merkez Yürütme Kurulunun, Siyasî Partiler Yasasında kadınlara yüzde 33 oranında kota tanınmasını dile getiren yazılı temennileri

 

 

I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

İçel Milletvekili Halil Cin’in, Öğretim Birliği Yasasının kabulünün 74 üncü yılı nedeniyle, öğretimin birleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay,

Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Şırnak İli Silopi ve İdil ilçelerinde uzman hekim bulunmamasına ilişkin gündemdışı konuşmasına Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy,

Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Sarp Hudut Kapısından sınır ticareti kapsamında ithal edilen akaryakıtın pazarlanmasında çıkan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım,

Cevap verdiler.

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in,

Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

İspanya’ya gidecek olan :

Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Kültür Bakanı M.İstemihan Talay’ın,

Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

İspanya ve Almanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’a, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in,

Fransa’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in,

Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna,

İspanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine,

İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın (6/854) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Kayseri Milletvekili AbdullahGül (3/1166) (S. Sayısı : 509),

Giresun Milletvekili Ergun Özdemir (3/911) (S. Sayısı :510),

Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün (3/938) (S. Sayısı :511),

Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu (3/317) (S. Sayısı :512),

İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar(3/829) (S. Sayısı :515),

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz (3/972) (S. Sayısı :517),

Samsun Milletvekili Murat Karayalçın (3/313) (S. Sayısı :518),

Muğla Milletvekili ZekiÇakıroğlu (3/833) (S. Sayısı :519),

Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi (3/854) (S. Sayısı :520),

İzmir Milletvekili Sabri Ergül (3/892) (S. Sayısı :522),

Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat (3/238) (S. Sayısı :523),

Haklarındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin,

İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’ye ödenek ve yolluğunun,

Verilmesine ilişkin Başkanlık,

Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, İslamabad’da yapılan Türkiye -Pakistan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Bakanlararası Karma Komisyonu 11 inci dönem toplantısı ile Ulan-Bator’da yapılan Türkiye -Moğolistan Karma Ekonomik ve Ticaret Komitesi 2 nci dönem toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte Pakistan ve Moğolistan’a yaptığı resmî ziyarete Eskişehir Milletvekili Mustafa Balcılar’ın da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri ile,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına DairÖngörüşmeler” kısmının 170 inci sırasında yer alan (10/219) esas numaralı kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin 10.3.1998 Salı günkü Birleşimde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 203 üncü sırasında yer alan 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin ANAP, DSP, DTP, DYP ve FP Gruplarının müşterek önerisinin,

İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur’un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/787),

Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/120),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin,

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

Başkanlıkça, bazı siyasî parti grupları ile bağımsızların oranlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle Plan ve Bütçe ve İnsan Haklarını İnceleme komisyonlarında bağımsız üyelere isabet eden üyelikler için başvurulara ilişkin duyuruda bulunuldu.

Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 6 üyeliğe, Gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 12 arkadaşı, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 39 arkadaşı, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış ve 13 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Veli Aksoy ve 20 arkadaşı ile Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy ve 21 arkadaşının, ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri üzerine kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) (S. Sayısı :419) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

4 Mart 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.41’de son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Levent Mıstıkoğlu Abdulhaluk Mutlu

Hatay Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II. —GELEN KAĞITLAR

4.3.1998 ÇARŞAMBA No : 92

Teklifler

1. — Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in; 21.1.1998 Tarih ve 4325 Sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1081) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

2. — Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1082) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

3. — Kastamonu Milletvekilleri Nurhan Tekinel ile Haluk Yıldız’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1083) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

4. — Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1084) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

5. — Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 Arkadaşının; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1085) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

6. — Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 Arkadaşının; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1086) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

7. — İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve 7 Arkadaşının; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1087) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.1998)

8. — Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın; Salkım Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1088) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

9. — Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli’nin; Balıköyü Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1089) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.3.1998)

Raporlar

1. — Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 582) (Dağıtma tarihi : 4.3.1998) (GÜNDEME)

2. — Ordu Milletvekili Şükrü Yürür’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/692) (S. Sayısı : 583) (Dağıtma tarihi : 4.3.1998) (GÜNDEME)

3. — Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu ve 11 Arkadaşının Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı K.H.K.’nin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/366) (S. Sayısı : 584) (Dağıtma tarihi : 4.3.1998) (GÜNDEME)

4. — Bursa Milletvekilleri Ali Rahmi Beyreli, Hayati Korkmaz ve Denizli Milletvekili Haluk Müftülerin, Türkiye Akreditasyon Konseyi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/1037) (S. Sayısı : 585) (Dağıtma tarihi : 4.3.1998) (GÜNDEME)

5. — Vergi Kimlik Numarası Kullanımının Yaygınlaştırılması ve 1512 Sayılı Noterlik Kanunu, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu, 2644 Sayılı Tapu Kanunu, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 3167 Sayılı Çekle Ödemenin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun, 3182 Sayılı Bankalar Kanunu, 5584 Sayılı Posta Kanunu ve 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/718) (S. Sayısı : 586) (Dağıtma tarihi : 4.3.1998) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, bir firma tarafından yapılan ihracata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4267)

2. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bir Fransız T.V. kanalının Türkiye aleyhine yayın yaptığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4290)

3. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Anadolu Spor Gazetecileri Derneği üyelerine yönelik bazı olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Yücel Seçkiner) yazılı soru önergesi (7/4293)

4. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4294)

5. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’da kamu kurumlarınca yürütülen projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4295)

6. — Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu’nun, İ.Ü.Bakırköy Ebelik ve Hemşirelik Yüksekokulunda bir öğrencinin sınava alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4297)

7. — Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu’nun, Kütahya-Emet Belediye Başkanlığı görevini yürüten bir görevliye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4298)

8. — Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Halk Bankasının esnaf ve sanatkarlara verdiği kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4301)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

4 Mart 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Aydın Ortaklar Projesi, İkizdere ve Oyuk Barajları ile taşkın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı birinci söz, Aydın Ortaklar Projesi, İkizdere ve Oyuk Barajları ile taşkın sorunlarına ilişkin olarak Aydın Milletvekili Sayın Muhammet Polat’a verilmiştir.

Buyurun Sayın Polat.

Süreniz 5 dakikadır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın Ortaklar Projesi, İkizdere ve Oyuk Barajları ile taşkın sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve Yüce Milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Aydın Ortaklar Projesi kapsamında bulunan İkizdere Barajı ve Sulaması Planlama Raporu, Devlet Su İşleri 21 inci Bölge Müdürlüğümüzce, 1993 yılı aralık ayında tamamlanmış ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce 25 Mart 1994 tarihinde onaylanmıştır. İkizdere Barajı, 1995 yılında yatırım programına alınmış olup, kati proje çalışmaları, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Barajlar ve Hidroelektrik Santralı Dairesi Başkanlığınca 1997 yılında yapılmıştır. Yine, aynı proje kapsamında bulunan, Oyuk Barajı ve Sulaması Planlama Raporu, 1996 yılı aralık ayında tamamlanmış ve 23 Temmuz 1997 tarihinde onaylanmıştır. Oyuk Barajı, 1997 ve 1998 yıllarında, Devlet Su İşleri 21 inci Bölge Müdürlüğünce yatırım programına teklif edilmiştir.

İkizdere, Yalkı, Cılımbız ve Tabakhane derelerinin akımları, Büyük Menderes Nehrinin yan kollarından olan İkizdere Çayı üzerinde planlanan İkizdere Barajında düzenlenerek, Aydın Ortaklar arasındaki toplam 6 884 hektar tarım arazisinin sulanmasının yanı sıra, Aydın il merkezinin 2040 yılına kadar ihtiyacı olan, yıllık 33,60 hektometre küplük, ilave içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacı karşılanacaktır.

Büyük Menderes Nehri yan kollarından olan Alangüllü Çayı üzerinde planlanan Oyuk Barajı rezervuarında düzenlenen sularla, Ortaklar Ovasındaki 2 309 hektar tarım arazisinin sulanması sağlanacaktır.

2 Şubat 1998 tarihinde Büyük Menderes Nehrinin kuzey yan kollarından olan İkizdere, Cılımbız ve Yalkı dereleri ile Alangüllü Deresi havzasında, meydana gelen aşırı yağışlar sonucu; İncirliova İlçe merkezinde, ilçeye bağlı Dereağzı Köyünde ve Karabağlar Köyü tarım arazilerinde, Germencik İlçesine bağlı Alangüllü ve Turanlar Köyleri ve tarım arazilerinde taşkın zararları oluşmuştur. Ege Bölgesinin, Anadolu ve Akdeniz Bölgeleriyle bağlantısını sağlayan İzmir-Aydın-Denizli karayolu ve demiryolu bu taşkınlardan etkilenmiş olup, üç saat süreyle karayolu ulaşımı, yaklaşık bir gün süreyle demiryolu ulaşımı trafiğe kapanmıştır.

Taşkın nedeniyle vatandaşlar maddî zararlara uğradığı gibi, Devlet Su İşleri 21 inci Bölge Müdürlüğümüzce, önceki yıllarda, adı geçen dereler üzerinde yapılmış bulunan taşkın koruma tesisleri ile bu dereler üzerindeki akım gözlem istasyonları da maalesef, zarar görmüştür. Bu tesislerin onarımı için, 1998 yılı birim fiyatlarına göre, yaklaşık, toplam 70 milyar Türk Lirası nakde acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Taşkın sahasının batısında bulunan Çamurluılıca Deresinde de taşkın meydana gelmiş; ancak, bu derenin üzerinde inşa edilmiş olan Hıdırbeyli Göleti sayesinde, mansapta herhangi bir taşkın zararı oluşmamıştır.

Taşkın zararlarının meydana geldiği yörede, Hıdırbeyli Göletinin dışında, DSİ 21 inci Bölge Müdürlüğünce inşa edilmiş herhangi bir depolama tesisi bulunmamaktadır. Yukarıda da açıklandığı gibi, sadece İkizdere ve Oyuk barajlarının planlama raporları hazırlanmış ve tasdik edilmiştir. İkizdere Barajının kati projesi hazırlanmış olup, henüz ihalesi yapılmamıştır. Oyuk Barajı ise henüz yatırım programına dahi girme şansı bulamamıştır.

Netice itibariyle, İkizdere ve Oyuk barajları, Aydın-Ortaklar arasında yer alan tarım arazilerinin sulanması, havzada yaşanan sulama suyu sıkıntısının giderilmesi ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, süreniz bitti efendim; 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen, toparlayın.

MUHAMMET POLAT (Devamla) – ...taşkına neden olan İkizdere, Yalkı, Cılımbız ve Alangüllü Derelerinin sularının kontrol edilebilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Özellikle, İkizdere barajı planlama raporunda öngörülen Yalkı ve Cılımbız Dereleri, derivasyon sistemlerinde önerilen Yalkı ve Cılımbız regülatörleriyle, bu kesimdeki taşkının, kontrollü olarak mansaba aktarılması mümkün olabilecektir.

Ayrıca, İkizdere barajının, Aydın şehir merkezinin 2040 yılına kadar olan ilave içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılama amacı da mevcuttur.

Bu nedenlerle, İkizdere barajının ihalesinin en kısa sürede yapılarak, baraj inşaatının başlatılması, Oyuk barajının da 1998 yılı yatırım programına alınarak, kati projesinin bir an önce hazırlanması ve ihale edilerek inşaatının başlaması, bölge ekonomisi ve yöre insanının can ve mal emniyeti açısından büyük önemi haizdir. Bu barajların yapımının gecikmesi yörede ekonomik ve sosyal sıkıntıların doğmasına yol açabilecektir. Konunun önemine binaen, kati projesi hazırlanmış olan İkizdere barajının ihalesinin bir an önce yapılarak inşaatına başlanması, Oyuk barajının da 1998 yılı yatırım programına alınarak kati projesinin hazırlanması ve inşaatının başlaması, devam etmekte olan yağışlı periyot nedeniyle yakın zamanda oluşması beklenen taşkınların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat, süreniz bitti efendim...

MUHAMMET POLAT (Devamla) – Son cümlem efendim...

BAŞKAN – Tamam efendim, süreniz bitti. Eksüre verdim; sürenizi biraz da durdurdum zaten...

MUHAMMET POLAT (Devamla) – ...kontrol edilebilmesi için, tahrip edilen taşkın koruma tesislerinin onarımlarında kullanılmak üzere gerekli nakdin, acilen, DSİ 21 inci Bölge Müdürlüğümüze tahsisi hususlarında gereğini arz eder, saygılar sunar, teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tamam... Teşekkür ederim, sağ olun...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan gündemdışı konuşmaya cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, sizi saygıyla selamlıyorum. Aydın Milletvekili Sayın Muhammet Polat’a da, bu hususları Meclisin ıttılaına sunma imkânı verdiği için teşekkür ediyorum.

Batı Anadolu’da Büyük Menderes havzasında Aydın İli Germencik İlçesi ve civarındaki su kaynaklarının geliştirilerek yöredeki arazilerin sulu tarıma kavuşturulması ve Aydın şehrinin uzun vadeli içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce, Aydın-Ortaklar Projesi geliştirilmiştir. Planlama çalışmaları tamamlanan proje kapsamında, İkizdere barajı ile Oyuk barajının yapımı öngörülmüştür. İkizdere üzerinde yapımı öngörülen 101 metre yüksekliğinde 212 milyon metreküp depolama hacimli sulama, içme ve kullanma suyu amaçlı İkizdere Barajında düzenlenecek yıllık 132 milyon metreküp suyun, 34 milyon metreküplük miktarı Aydın Şehrinin 2040 yılına kadar olabilecek içme, kullanma ve sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında; geriye kalan 98 milyon metreküp suyun ise, yöredeki 6 884 hektar arazinin sulanmasında kullanılması öngörülmüş bulunmaktadır. Uygulama programında yer alan barajın ihalesi, 1998 yılı içinde mutlaka yapılacaktır.

Alangüllü-Ilıca Deresi üzerinde yapımı öngörülen 92 metre yüksekliğinde 61 milyon metreküp depolama hacimli sulama amaçlı Oyuk barajında düzenlenecek yıllık 15 milyon metreküp su ile yörede 2 309 hektar arazinin sulanması öngörülmüş bulunmaktadır. Doğrudan taşkın kontrollü amaçlı olmamakla birlikte, içme, kullanma ve sulama suyu temini amaçlı Aydın- Ortaklar Projesi kapsamında yapımı öngörülen İkizdere ve Oyuk barajlarının inşa edilmesi halinde, önemli ölçüde su potansiyeline sahip İkizdere ve Alangülü derelerinin suları bu barajlarda depolanacağından, yörelerde bu dereler önemli ölçüde kontrol altına alınabileceği gibi, civardaki diğer derelerle birlikte, Germencik Ovası üzerinde doğal şartlarda oluşan taşkın etkileri de hafifletilmiş olacaktır.

2 Şubat 1998 tarihinde Aydın İl merkezi ile Ortaklar Beldesi arasında İkizdere, Cılımbız, Yalkı Dere ve Alangüllü Derelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen taşkınlar birtakım maddî hasarlara sebep olmuştur. Bu taşkın hasarlarının giderilmesi bakımından, kısa vadede, bütçe imkânları içerisinde acil çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca, taşkının hemen akabinde, taşkın olan derelerde makine çalışmaları başlatılmış olup, gerekli olan yerlerde çalışmalar devam etmektedir.

Uzun vadede ise, yukarıda bahsedilen İkizdere, Cılımbız ve Yalkı Deredeki taşkınlar, 1998 yılı yatırım programında bulunan İkizdere barajının ihale edilerek yapılması suretiyle kontrol altına alınacaktır. Alangüllü Deresindeki taşkınlar ise, bu dere üzerinde planlanmış olan Oyuk barajının yapımıyla kontrol altına alınacaktır. Oyuk barajı katî proje ihale işi, 1998 yılı yatırım programında bulunmaktadır. Projenin bu yıl ihale edilerek bitirilmesini müteakip, baraj ihalesini de yapmayı arzu etmekteyiz.

Ben, bu bilgileri aktarma fırsatı verdiği için, Aydın Milletvekilimize tekrar teşekkür ediyorum. Sel felaketlerinden dolayı mağdur olan vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

Saygılar sunuyorum. Sağ olun. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

2. —Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, vergi denetmenlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı İkinci konuşma, vergi denetmenlerinin sorunlarıyla ilgili olarak Konya Milletvekili Sayın Mehmet Ali Yavuz’a verilmiştir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kendilerine önemli görevler verilen vergi denetmenlerinin sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Türk vergi sistemi beyan esasına dayanmaktadır. Beyan esasına dayanan vergi sistemlerinde, mükellef beyanlarının, vergi kanunları açısından doğruluğunun denetlenmesi çok önemlidir. Vergi incelemesi dediğimiz bu denetleme görevini, ülkemizde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 135 inci maddesi uyarınca maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri yapmaktadır. Bu birimlerden maliye müfettişleri, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri, aynı zamanda, teftiş ve tahkikat yapmakla görevlidirler.

2 bine yakın mevcuduyla, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğüne bağlı olarak görev yapan, ataması merkezden yapılan vergi denetmenleri, vergi incelemesi, teftiş ve tahkikat görevlerinin yanı sıra, görev yaptıkları mahalde uzmanlık isteyen diğer benzeri işleri de yerine getirmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığınca yayımlanan vergi inceleme sonuçlarına ait istatistikî bilgiler de göstermektedir ki, ülkemizde yüzde 2 oranında yapılan vergi incelemelerinin yüzde 90’lık kısmı vergi denetmenlerince gerçekleştirilmiştir. Yine, bu incelemeler neticesinde, 1995 yılında, 19 trilyon TL matrah farkı vergi denetmenlerince tespit edilmiştir.

Maliye Bakanlığı denetim gücünün en büyük bölümünü oluşturan vergi denetmenlerinin, görevlerini yerine getirmeleri sırasında karşı karşıya oldukları birtakım önemli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlardan bir tanesi de özel hizmet tazminatlarının yetersizliğidir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 213 üncü madesinden sonra gelen “Zam ve Tazminatlar” başlıklı ek maddesiyle, görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvanı ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak özel hizmet ve denetim tazminatlarının ödeneceği belirtilmiştir.

Buna göre, vergi denetmenleri, aynı maddenin (h) bendinde sayılmış ve kendilerine yüzde 90 oranında özel hizmet tazminatı ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Maddenin (e), (f), (g) bentlerinde ise, Başbakanlık, bakanlık, müsteşarlık ve bağımsız genel müdürlük denetim elemanları sayılmış ve bunlara yüzde 155 ilâ yüzde 135 arasında özel hizmet tazminatı ödeneceği belirtilmiştir.

Vergi denetmenleri ile kurumlarında teftiş, denetim, inceleme ve soruşturma yapan diğer denetim elemanlarının özel hizmet tazminat oranları arasındaki fark, yıllar itibariyle vergi denetmenleri aleyhine açılmıştır. Vergi denetmenleri ile diğer denetim elemanları arasındaki özel hizmet tazminatı farkı 1981 yılında 5 puan iken, bu oran, daha sonra, Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapan vergi denetmenleri aleyhine on kat artarak 50 puan farka yükselmiştir.

Maddenin (e), (f), (g) bentlerinde sayılan unvanlar ile (h) bendinde sayılan vergi denetmenlerinin yaptıkları görevlerin sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği ve eğitim seviyesi karşılaştırıldığında, aralarında bir fark olmadığı, hatta vergi denetmenlerinin iş yükünün daha ağır olduğu ve görevlerinin büyük sorumluluk arz ettiği açıktır; kaldı ki, vergi denetmenleri, ülkemizin en ücra köşelerinde bile büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışmaktadır. Böyle olmasına rağmen, vergi denetmenlerine daha az özel hizmet tazminatı ödenmesi ve bu tazminat oranları arasındaki farkın, sürekli olarak vergi denetmenleri aleyhine açılması büyük bir haksızlık olup, bu haksızlığın ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergilerin denetiminde ve toplanmasında büyük görevler üstlenen ve bu görevlerini özveriyle, eksiksiz şekilde yapmaya çalışan vergi denetmenlerine uygulanan özel hizmet tazminat oranlarının bir an önce yükseltilmesini ve bu sorunun çözüme kavuşturulmasını Hükümetten bekliyoruz. Böylece, zamanla vergi denetmenlerinin aleyhine oluşan farklılık ve haksızlık giderilmiş olacaktır.

Bu düşünceyle, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yavuz.

Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel gündemdışı konuşmaya cevap vereceklerdir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Konya Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Yavuz’un, vergi denetmenlerinin sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya yanıt vermek, daha doğrusu, yanıt vermek değil de, kendilerinin gündeminize getirdiği konuları paylaşmak için söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de, belki de kamu yönetiminin en temel sorunlarından birisi şudur: Mesele, her kamu görevlisinin, kendini odak noktasında görüp, sorunlarını, sadece ve sadece kendilerine yönelik olarak çözme endişesinden veya kaygısından kaynaklanmaya başlamıştır. Dolayısıyla, kamu görevlileri, sadece ve sadece kendi sorunlarını dile getirerek, onun etrafında odaklaşırlar ve ekseni sadece kendileri olarak görürlerse, kamu yönetiminin sorunlarının da genel olarak çözülmesi olanak dahiline girmez.

Burada, genellikle teşkilatlanma yasalarının arkasından, kamu görevlilerine verilecek olan yeni haklar sık sık tartışılır. Verilen her hak, bir süre sonra, başkaları açısından adaletsizlik yaratmaya başlar. Ancak, bazı grupların yapmış olduğu görevler göz önüne alındığında, o grupların, kamu tarafından özel olarak desteklenmesi gerektiğini; çünkü, onlara yapılacak her yatırımın, büyük bir ihtimalle naktî olarak geri döneceğini hepiniz takdir edersiniz. Maliye çalışanları bu açıdan değerlendirilmesi gereken bir gruptur; ancak, yıllardan beri, Maliye çalışanları için geliştirilmiş olan atasözü nitelikli bir sözümüz vardır, sürekli olarak denir ki, “Mum, dibine ışık vermez.” Maliye Bakanlığı çalışanları yıllardan beri yanmış olmalarına karşın diplerine kolay kolay ışık verememişlerdir. Çünkü, kendileri için alacakları bir hakkın, başkaları açısından sürekli olarak hakkaniyete aykırı bir olay olacağını görmüşlerdir.

Gelinen noktada, Sayın Mehmet Ali Yavuz’un, sadece bir kesimi için belirtmiş olduğu olay, Maliye çalışanlarının tamamı için geçerli olmaya başlamıştır. Kamu gelirlerinin toplanması, kamu giderlerinin yasalara uygun olarak yapılmasından sorumlu olarak çalışan Maliye çalışanları, Maliye görevlileri, şu anda karşı karşıya kaldıkları özlük hakları nedeniyle, gerçekten, görevlerini yerine getiremez hale gelmişlerdir; ancak, bu olgu, sadece ve sadece vergi denetmenleri için geçerli değildir.

Özellikle, bizlerin mesleğe başlamış olduğu yıllarda geçerli olan ücret rejimi ve diğer gruplarla karşılaştırıldığında aynı düzeyde olan ücret seviyesi, bugün, maalesef, Maliye çalışanlarının aleyhine, neredeyse üçte bir oranında bozulmuştur, o da ayrı bir gerçektir. Dolayısıyla, bu bozulma, Maliyenin en üst görevinde bulunan kişilerden normal Maliye memurlarına kadar tümünü kapsamaktadır.

Önümüzdeki günlerde, özellikle, Türk ekonomisini çok yakından ilgilendiren bir yasa tasarısını huzurlarınıza getireceğiz ve burada temel işlev olarak, vergisini getirip de malî idareye ödeyen vergi mükellefi değil, vergi mükellefini takip eden vergi memuru maliye kavramını yerleştirmeye çalışacağız. İşte, bu aşamada Maliye çalışanlarının özlük haklarındaki düzelmeleri de tasarının peşine ekleyerek huzurlarınıza getireceğiz. Bu konuda desteğinizin olacağını şimdiden, görmekten, gerçekten büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim.

Türkiye’de bir malî hizmetler sınıfının kurulmasının zamanı çoktan gelmiştir. Malî hizmetler sınıfında çalışacak olan tüm Maliye memurlarının özlük haklarının da, çok abartılı bir şekilde değil; ama, verdikleri hizmetle orantılı bir şekilde malî haklara kavuşturulmasının da zamanı gelmiştir. Nitekim, bu malî hizmetler sınıfı, bu konudaki düzenlemelerin temeli olacaktır.

Bunun yanında, özellikle denetim elemanlarımızın, mahallî etkilerden arındırılarak, daha bağımsız hizmet yapmalarını sağlamak amacıyla, gelir idaresini de yeniden örgütlendirdiğimizi, burada, birkaç defa, konuşmalarımda belirtmiştim. Bu çerçeve içerisinde, dile getirdiğiniz konuların bir kısmını zaten gerçekleştirmiş bulunuyoruz, önümüzdeki günlerde kesin olarak yürürlüğe girecek. Bununla birlikte, Maliye çalışanları, hem çalışma koşulları itibariyle hem özlük hakları itibariyle, kendilerine yasalarla verilmiş olan görevleri gereğince yerine getirme olanağına sahip olacaklardır.

Vergi denetmenlerinin, en az onlar kadar ve onlardan daha büyük işlevler veya sorumluluklar üstlenmiş olan insanlarla maaşları kıyaslandığında pek büyük bir farklılık olmadığını görürsünüz Sayın Yavuz. Özellikle vergi dairesi müdürlerinin -bugün trilyonlarca liralık verginin tahakkuk ettirilmesinden ve tahsilinden bizzat sorumlu olan; yani, yasalar gereği tahsilatından bizzat sorumlu olan bu kişilerin- maaşlarıyla vergi denetmenlerinin maaşları birbirine tam anlamıyla eşittir, miktarıysa komiktir. 10 trilyon lira tahakkuk veya tahsilat yapan bir vergi dairesi müdürüne verdiğimiz para sadece ve sadece 130 milyon lira civarındadır. Bu, gerçekten, gördükleri hizmetle bağdaşır bir miktar değildir. Ancak, vergi denetmeninin de aldığı budur. Dolayısıyla, herhangi bir kesim bunu alıyor da, diğer kesimler bunu almıyor gibi, malî idare içerisinde, kamu görevlileri arasında böyle çok büyük farklılıklar yaratılmasına, özel ve kasıtlı bir farklılık yaratılmasına ilişkin sözlerinize katılmıyorum sadece; diğer söylediklerinizin hepsine katılıyorum. Nitekim, bir vergi denetmeni ile bir vergi dairesi müdürünün maaşları, aşağı yukarı aynıdır; bir merkezî denetim elemanı ile bir mahallî denetim elemanı arasındaki farklılık da, sadece ve sadece 7 milyon lira civarındadır; farkımız budur. Dolayısıyla, bir Bakanlık merkezî denetim elemanının -tüm Türkiye düzeyinde görev yapan- aldığı ücretle veya gelirle, mahallî denetim elemanı arasındaki fark 7 milyon lira dolayındadır.

Bütün bunlar dikkate alındığında, elbette ki, bu hakkaniyetsiz ve adaletsiz durumun ortadan kaldırılması, bizim de temel amacımızdır. Malî hizmetler sınıfını, sadece vergi denetmenlerini değil, tüm Maliye çalışanlarını, daha sonraki zamanlarda da tüm kamu çalışanlarını kapsayabilecek ücret düzenlemeleri, mutlaka yapılacaktır. Malî idare, kendisinden beklenilen görevleri yerine getirmek için, sizlerin bu konuda vereceğiniz desteğe mutlaka ihtiyaç duymaktadır. Bu desteğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından esirgenmeyeceği umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Aslında, teşkilatınızdaki bütün denetim elemanlarını bir kadro altında birleştirseniz daha iyi olur; hesap uzmanı, maliye müfettişi, kontrolör, denetmen derken, çok dağınıklık oluyor. Ben de, eski bir denetmen olarak, Sayın Bakandan bir talepte bulunuyorum...

3. —Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü müsanebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Doktor Sema Pişkinsüt’e verilmiştir. (Alkışlar)

Aslında, aynı konuda, başka milletvekili hanımefendiler, Sayın Oya Araslı ve Sayın Ayfer Yılmaz da söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Pişkinsüt.

Süreniz 5 dakika.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta, hepimizin bildiği gibi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftası. Emekçi kadınların, politik ve ekonomik istemleriyle ortaya çıkan 8 Mart, yalnızca bir kutlama günü değildir; kadının geldiği noktayı sorgulama, değerlendirme ve kadınlar arası dayanışma günüdür. Ancak, kalkınmanın ve mutlu yaşamanın, toplumun tüm bireyleriyle birlikte olabileceğini; kadını, şuur altında bile ikinci sınıf görmenin yanlış olduğunu düşünebilen, değerlendirebilen herkesin bunu savunması, anlatması gerekir. Bu nedenle, sadece kadınlar arasındaki dayanışma ve kadınların birbirini savunması değil, özellikle de, bu kürsüden, Meclisimizin çok değerli erkek milletvekillerinin de, bu konuda söz alarak savunmaları; kadının, insan hakları boyutu içerisindeki haklarına yer vermeleri her şeyden önemlidir. Önemli olan, uzlaşma, anlaşma, birlikte iletişim kurarak orta yolu bulabilmektir.

Kadının, hem toplumsal alanda hem de özel yaşamda cinsiyet ayırımına uğraması; yozlaştırılmış ahlak kuralları, tabulaştırılmış gelenek ve görenekler ile siyasallaştırılmış din adına, menfaatlara dayalı kullanılması veya kullanılmak istenmesi; kimliğinin belirli kalıplar içerisine sıkıştırılması “sen anlamazsın”, “kadın aklı”, “eksik etek”, “elinin hamuru” gibi sözlerle baskı altında tutulması, elbette ki, haklı mücadelesinin dayanaklarıdır.

20 nci Yüzyılda, son Birleşmiş Milletler Kadın Konferansında, Pekin’de, birçok konuda kadın hakları değerlendirildi, birçok yönleriyle ele alındı; ama, en son yayımlanan Eylem Programında, ana slogan olarak “Kadın hakları, insan haklarıdır” sloganı benimsendi. Aslında, Flora Tristan, bundan yüzelli yıl kadar önce “İnsan hakları herkes içindir; yalnız erkekler için değil” diyordu; ama, olsun, kadınlar, bu süreçte, bir yandan, kendilerine özgü sorunları keşfederken, diğer yandan, sorunlarının evrensel boyutunu da keşfettiler.

Birçok konuda, yoksulluk sınırında, mal mülk edinmede, eğitimde, sağlıkta, dünya kadınlarının geri olduğunu görüyoruz; ancak, üç önemli nokta var ki, bunlar, kadınların toplum içerisinde varlık göstermelerini sağlayabilen, onlara, toplum içerisinde hareket kabiliyeti getirebilen üç noktadır. Bunlardan birisi, ekonomik bağımsızlıkları; diğeri, birçok noktada, özellikle yönetimlerdeki -yerel yönetimlerde, üst düzey yönetimlerde- yerleri; üçüncü nokta da, gerçek anlamıyla siyasetteki temsil yerleridir.

Bu üç noktada da geri olmamıza rağmen, mücade devam edecek; ancak, Türkiye’de, hakikaten ileriye dönük, yeni yüzyıla yakışır vaziyette, kadınlarımız özellikle yer almakta; yüzde 51 oranında millî eğitim sistemimizin içerisinde; yüzde 50 oranında dışişlerinde; yüzde 32 oranda akademik personel içerisinde; yüzde 40’lara varan oranlarda TÜBİTAK’ın içerisinde, bilim camiasında yerlerini alabilmekte. Yine, bugün, toplum çok iyi biliyor ki, doktor, hemşire ve öğretmen olarak, giymiş olduğu kisvelerde kadın çok başarılı.

Tüm bunlarla birlikte, demokratik anlamda katılımın sağlanmasında, sivil toplum örgütlerinden başlamak üzere, her türlü komisyonun içerisinde kadınların temsil oranlarının artırılması gerekiyor. Bunun için mücadele veren tüm sivil toplum örgütlerine, bunu destekleyen, insan hakkı çerçevesinde, örgütlenme hakkı çerçevesinde bakan herkese bir kez daha şükran borçluyuz.

Kadın ne istiyor; kadın özgürlük istiyor elbet; düzen, barış, uzlaşma, sevgiyle anlaşabilme, güvenli ve mutlu bir yaşam istiyor. Kadın beyni bunlarla birlikte meşgul. Ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik olmadan özgürlüğün olmayacağını da çok iyi biliyor.

Değerli milletvekilleri, toplumlar üç noktada yıkılırlar. Birincisi; şiddetle başa çıkamadıkları zaman; ikincisi, şiddete karşı kurulmuş olan yasal örgütler birbirleriyle şiddet yönünde çarpıştıkları zaman; üçüncüsü ise, gerçek anlamıyla toplumu var edebilecek ulusal politikalarda bütünleşme olmadığı zaman.

4 Aralık 1923’te “Türkiye kesinlikle laik, uygar ve yenilikçi olacaktır. Bizim için, bu, yaşama ve var olma mücadelesidir...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pişkinsüt, süreniz bitti; ama, kadın haklarına ben de önem verdiğim için, size, 2 dakika eksüre veriyorum.

SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında ayırımcılık değil, sözlerimi bitireceğim.

BAŞKAN – Peki.

SEMA PİŞKİNSÜT (Devamla) – “...bütün özverilerimizin semere vermesi de buna bağlıdır. Türkiye, ya yeni düşüncelerle donanmış namuslu bir yönetim olacaktır ya hiç olmayacaktır” diyor sevgili Atatürk. Demek ki, ya var olacağız yahut hiç olmayacağız. O zaman, bütün bunların bileşkesinde, insan haklarının, demokrasinin, gerçek anlamıyla hukuk ve sosyal devlet olabilmenin özünde laiklik yatıyor. Çağdaş kadın, laikliğin güvencesi, laiklik de çağdaş kadının elbette ki güvencesidir.

Hiçbir şekilde, hukuk devleti ilkelerinin, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi söz konusu olamaz. Hiç kimse, hukuksuzluğu savunamaz. Yine, hiç kimse, insan haklarını, sadece ve sadece birey hakları anlamında alamaz. İnsan hakları, bireyin hakkı kadar toplumun hakkı, toplumun hakkı kadar da insanlığın geleceğinin hakkıdır.

Dolayısıyla, bu bağlamda baktığımızda, gericiliğin, yobazlığın, kara çarşafın insan hakkı da olamaz. (DSP sıralarından alkışlar)

Bütün bunlardan sonra, sözlerime, gerçek anlamıyla bu noktalarda ulusal politikayı savunabilen dürüst insanların, özellikle siyasette ve Parlamentoda yerlerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak devam etmek istiyorum. Her ne kadar, kadınları, siyaset hayatında ve Parlamentoda daha fazla görmek, eşitlik, demokrasi, temsil açısından çok önemliyse de, bu zihniyete sahip; yani, gericiliğe ve yobazlığa, her türlü hukuksuzluğa, teröre, zorbalığa, şiddete ve haksızlığa hayır diyen dürüst insanların burada temsil edilmesi bundan da daha önemlidir. Bu yolda mücadele eden tüm kişileri kutluyorum. Gün bugündür ve bu, devam edecektir.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP, DYP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pişkinsüt.

Aynı konuda, Sayın Araslı ve Sayın Yılmaz da söz istemişlerdi; ancak, gündemimiz çok yoğun olduğu için, Sayın Araslı’dan rica ettim, bugünlük bir arkadaşımıza söz verdik.

Ben de, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bütün kadınlarımızın bu güzel gününü kutlar, kendilerine her konuda başarılar dilerim.

Sayın Bakan, siz mi cevap vereceksiniz efendim; bir erkek bakan cevap versin isterseniz!..

Sayın Işılay Saygın, gündemdışı konuşmaya cevap verecekler efendim.

Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündemdışı konuşan Sayın Sema Pişkinsüt’e candan teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, konuşma imkânı doğduğu için, ben de, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, izninizle, birkaç kelime söylemek istiyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların, sorunlarını dile getirip, çözüm aradıkları bir gün olarak, 1977 yılından beri dünyada kutlanmaktadır.

Kadınların toplumda eşit haklar elde etme mücadelesi, 1789 Fransız Devrimine kadar uzanmaktadır. Devrimin getirdiği eşitlik, özgürlük ve kardeşlik kavramları, bu mücadelede kadınların ümit kaynağı olmuştur.

8 Mart 1857’de New York’ta 40 bin kadın işçinin 8 saatlik çalışma süresi ve eşit işe eşit ücret istemleriyle başlattıkları grev, kadın hareketinin başlangıcı olmuştur. 16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler, 8 Martı, Dünya Kadınlar Günü ilan etmiştir. 8 Mart, ülkemizde de, 1980’li yıllardan itibaren kutlanmaya başlanmıştır; ancak, toplumsal yaşamın her alanında çeşitli engellerle karşılaşan kadınlarımızın sorunlarının, yalnızca 8 martlarda değil, diğer günlerde de konuşulması ve çözüm üretilmesi için Devlet Bakanlığımızca çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Bugün, kadınlarımızın konumuna baktığımızda, eğitim, sağlık ve istihdam gibi, çok temel göstergeler açısından bile, hâlâ erkeklerin çok gerisinde olduklarını üzülerek görmekteyiz.

1995’te Pekin’de yapılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansında bazı taahhütlerimiz olmuştu. Bugün, bu taahhütlerin yerine getirilmesi için Devlet Bakanlığı olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. 80 ilimizin valisine genelgeler göndererek, kadın eğitiminin, okuma yazma oranının yükseltilmesi konusunda destek istedik. Millî Eğitim Bakanlığı ile Devlet Bakanlığı işbirliği çerçevesinde, 110 bin kadınımıza okuma yazma öğretmiş bulunuyoruz. Diğer çalışmalarımız da, yine 80 ilimizde devam etmektedir. Daha, geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü, Muş Valiliğinin organize ettiği, 100 birimde birden 2 685 kadınımıza okuma yazma seferberliğini başlatmanın mutluluğu içerisindeyiz.

Kadınlarımızın ekonomik, sosyal ve politik hayata eşit katılımının önündeki engellerin kaldırılması ve bu konuda etkili çözümler bulunarak hızla yaşama geçirilmesi gerektiğine inanıyor; bu amaçla, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler ve gönüllü kadın kuruluşları işbirliği çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Nüfusumuzun yarısını kadınlarımız, yarısını erkeklerimiz oluşturmaktadır. Kadın ve erkek, tüm karar alma mekanizmalarına eşit olarak katılmadan, gerçek demokrasiye ulaşılamayacığı açıktır. Bu, ekonomik kalkınmanın yanı sıra, kadınların, tüm politik ve ekonomik karar alma aşamalarına katılımları için de söz konusudur. Böyle bir durum, hiç şüphesiz, yeni öncelikler ve perspektifler getirecek ve toplumumuzun, tüm insanların ihtiyaçlarına daha uyarlı olmasını sağlayacaktır.

Kadınların, devletin kurulma aşamasına katılımının ne denli gerekli olduğu, Türkiye Cumhuriyeti kurucuları tarafından gayet iyi bilinmekteydi. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana, kadınlara erkeklerle aynı hakların verilmesi, daima, Türkiye’nin kalkınma gündeminde yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti, 1923’lerde kurulduğunda, Mustafa Kemal ve arkadaşları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, demokrasi ve modernleşme için öneminin farkındaydılar; toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı zorunlu eğitim reformu başta olmak üzere, laik, Batılı Medenî Kanunun kabulü ve en son olarak da Türk kadınına 1934’lerde oy hakkını veren bir dizi köklü reform başlattılar. 1920’lerde ve 1930’larda, geleneksel olarak, erkek üstünlüğünün hâkim olduğu ve hatta kadının kamu hayatına girmesinin yasaklandığı bir ülkede, bu kazanımların kaydedilmiş olması, dikkat çekici ve her türlü takdirin üzerindedir.

Kadın meselelerinin hükümet politikası olarak kabul edilmesi, 1990’da, Türkiye’de ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün kurulmasına zemin oluşturmuştur. Kadının statüsünü iyileştirmek için, gerek devlet gerekse sivil toplum örgütleri tarafından atılan adımlar, bugüne kadar elde edilen başarılara destek olmuştur; fakat, alınan bunca yola rağmen -özellikle, ulusal düzeyde- kadının siyasî alanda temsili, önünde kat etmesi gereken uzun bir yol olduğu görülmektedir.

55 inci Hükümet dönemimizde, nüfus cüzdanlarının kullanımı sırasında özel bilgi olan “bekâr”, “evli”, “boşanmış”, “dul”, “evliliği feshedildi” ibareleri yerine “evli” veyahut da “bekâr” ifadelerinin kullanılması 19.11.1997’de 5783 sayılı genelgeyle tüm valiliklere duyurulmuş ve uygulanmaya başlanmıştır.

İkincisi, reform niteliğinde olan, kadın ve çocuklarımızı korumaya yönelen Ailenin Korunmasına Dair Yasa, 17.1.1998’de 23233 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış ve bu yasanın yürürlüğe girmesiyle, aile içindeki şiddete yönelik davranışlarda kadınlarımıza sahip çıkılmıştır. 54 üncü Hükümet döneminde de, Türk Medenî Kanununun 153 üncü maddesinde, kadınlarımızın kızlık soyadlarının kullanılması konusu gerçekleştirilmiştir.

Bu nedenle, Hükümet Programımızda, kadının ekonomik, sosyal ve kültürel hayata tam katılımının sağlanması da hedeflenmiştir. Bu hedefleri gerçekleştirmek için, kadınlara yönelik politika oluşturmak üzere, tek mekanizma olarak faaliyetlerini yürüten Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün teşkilat yasa tasarısı Bakanlar Kurulundan geçirilerek, ilgili komisyonlarda, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmek üzere beklemektedir. Tüm amaçlar doğrultusunda, gerekli yasal ve idarî reformları yaparak, aile içi demokrasinin yerleşmesi çabası içerisindeyiz.

Medenî Kanun ve Ceza Kanunundaki ayırımcı maddelerin değiştirilmesi yönündeki çalışmalarımız devam etmektedir. Bu konuda, gönüllü kadın kuruluşlarımızla işbirliği çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Nitekim, Medenî Kanunun günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmesine ilişkin çalışma tamamlanarak kamuoyunda tartışmaya açılmıştır. Medenî Kanun tasarısının yasalaşması halinde aile içi eşitlik sağlanmış olacak ve 1986 yılında, ülkemiz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak yürürlüğe giren, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine koyduğumuz çekinceler de kalkacaktır.

Hükümetimiz, kadınların sorunlarıyla daha etkin bir şekilde ilgilenmek üzere yönetim içinde yapısal değişiklikler yapmaya ve sivil toplumda kadın gruplarının kurulmasını desteklemeye kararlıdır. Böylece, toplumsal cinsiyet perspektifinin, kamu sektöründe tüm politika ve programlara yerleştirilmesi, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının koordinasyonunda, mevcut Hükümetin öncelikli konularından biridir. Bu amaçla, 55 inci Hükümetin Programında da yer aldığı üzere, bakanlıklar bünyesinde kadın birimlerinin kurulmasına yönelik çalışmaları devam ettirmekteyiz.

Eşitlik, demokrasi ve insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınlara eşit muamele etmeyen ve kadınlara karşı ayırımcılık yapan bir siyasal rejim, demokrasi olarak nitelendirilemez. Bir demokraside, kadınların, siyasî konumlarına sahip olmaları ve siyasî hayata katılımları teşvik edilmeli ve karşılaştıkları birçok engeli aşmalarına destek verilmelidir.

Sözlerime son verirken, Hükümetimizin, kadın erkek eşitliğinin sağlanması yönündeki politikalarına yönelik her çalışmaya destek veren değerli milletvekillerime teşekkür ediyor; 8 Martın, tüm kadınlara, eşitlik, özgürlük ve barış getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Böylece, gündemdışı konuşmalar bitmiştir.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Bosna-Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1335) 2 Mart 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye - Bosna - Hersek Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 1. Dönem toplantısına katılmak üzere, 4 Mart 1998 tarihinde Bosna - Hersek’e gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü S. Gürel’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:

2. —Çek Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanının ve beraberindeki bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/1336)

4 Mart 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 26 Şubat 1998 tarih ve 69 sayılı Kararıyla, Çek Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Sayın Vilem Holan ve beraberindeki parlamento heyetinin 5 -7 Mart 1998 tarihleri arasında ülkemizi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

3. —Arnavutluk’tan bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1337)

4.3.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 26.2.1998 tarih ve 69 sayılı kararıyla, Arnavutluk’tan bir Parlamento Heyetinin Türkiye’yi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

4. —Bulgaristan’dan bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1338)

4.3.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15.1.1998 tarih ve 66 sayılı kararıyla, Bulgaristan’dan bir Parlamento Heyetinin 1998 Mart ayı içerisinde Türkiye’yi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Kamer Genç

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki tezkereyi okutuyorum:

5.—Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda açık bulunan üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1339)

4.3.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubunda, Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün istifasıyla boşalan üyelik için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca, Demokratik Sol Parti Grup Başkanlığınca aday gösterilen İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın üyeliği hususu Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Kamer Genç

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bazı sayın milletvekillerinin, tütün üreticilerinin sorunları konusundaki (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesindeki imzalarını geri çektiklerine dair önergeleri vardır; okutuyorum:

6. —Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz,Aydın Milletvekili Muhammet Polat, Sıvas Milletvekili Musa Demirci ve Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesindeki imzalarını geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/316)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tütün üreticilerinin sorunları konusundaki (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesindeki imzalarımızı geri çekiyoruz.

Gereğini saygıyla arz ederiz.

1. Zeki Ergezen (Bitlis)

2. Ahmet Çelik (Adıyaman)

3. Salih Kapusuz (Kayseri)

4. Muhammet Polat (Aydın)

5. Musa Demirci (Sıvas)

6. Hüsamettin Korkutata (Bingöl)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması önergesinde yeterli sayıda imza kalmadığından, önerge işlemden kaldırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

V.—SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.—(10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız, Konya Milletvekili Veysel Candan, Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Fazilet Partisince aday gösterilmişlerdir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VI. —SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak’ın, Sıvas’a bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/696)

BAŞKAN – 1 inci sırada, Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak’ın, Sıvas’a bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Soru daha önceki iki birleşimde de cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

2.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Ceylanpınar -Kızıltepe yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/697)

BAŞKAN – 2 nci sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Ceylanpınar-Kızıltepe yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Soru daha önceki iki birleşimde de cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

3.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin’deki okulların öğretmen, onarım ve araç-gereç ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/698)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin’deki okulların öğretmen, onarım ve araç-gereç ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

4. —Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, İlahiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/699)

BAŞKAN – 4 üncü sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, ilahiyat fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Soru daha önce iki birleşimde de cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası gereğince, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

5.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin -Karakulak -Arıklı grup köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/700)

BAŞKAN – 5 inci sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin-Karakulak-Arıklı grup köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru önergesi de daha önce iki birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

6.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin -Savur -Bismil yoluna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/701)

BAŞKAN – 6 ncı sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin-Savur-Bismil yoluna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru önergesi de daha önce iki birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına uyarınca, sözlü soru gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

7.—Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin, ilahiyat fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasına ve ilköğretim okulu sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/703)

BAŞKAN – 7 nci sırada, Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin, ilahiyat fakültesi mezunlarının öğretmenliğe alınmamasına ve ilköğretim okulu sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu soru önergesi de daha önce iki birleşim içerisinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru gündemden çıkarılarak yazılı soru haline dönüştürülmüştür; ancak, İçtüzüğe göre bu gibi durumlarda milletvekilinin konuşma hakkı bulunduğundan, sayın milletvekiline 5 dakikalık konuşma hakkı tanınmıştır.

Sayın Ömer Faruk Ekinci, sorusuyla ilgili olarak 5 dakika konuşacaklardır.

Buyurun efendim.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Muhterem Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan, yedi ay önce bu suali sormuştum.

Ülkemizde öğretmen sıkıntısının had safhada olduğu bir dönemde, pedagoji eğitimi veren fakültelerimizden mezun, eğitim formasyonu olanların öğretmenlik yapma hakları saklı olduğu halde, pedagoji dersleri almayan, iki yıllık yüksekokul mezunları, ziraat fakültesi mezunları ve çeşitli fakülte mezunları öğetmenliğe tayin edilirken, ilahiyat fakültelerinden mezun olan arkadaşlarımızın neden öğretmen olarak tayin edilmediklerini Sayın Bakanımıza sormuştum. Sayın Bakanımız -bugüne kadar, kendisiyle ikili görüşmelerimizde de sözünü ettiğimiz zaman- “ileride dikkate alınacaktır; ileride bu arkadaşlarımızın da tayinleri yapılacaktır” demişlerdi. Üzülerek ifade edeyim ki, Sayın Bakanımız diğer suallere cevap arz etmek üzere her zaman burada bulunurken, ilahiyat fakültelerinden mezun olmuş şahısların öğretmen olarak tayin edilmelerine ilişkin suale cevap vermek üzere, bugün burada bulunmamaktadırlar; ancak, geçerli bir mazeretleri vardır ümidindeyim. Sayın Bakanımızdan, Türkiye genelindeki ilköğretim okullarının durumlarını da aynı sual içerisinde sormuştum. Bugüne kadar, diğer bazı milletvekili arkadaşlarımızın sualleri dolayısıyla da, yine üzülerek arz edeyim ki, suallerin cevapları yerine, Sayın Bakanımız, kendi dünyasındaki, kendi kafasındaki ölçülerle yaptığı tayinler, yaptığı icraatlar, yaptığı düzenlemeler dışında, milletvekillerini aydınlatacak, milletvekillerinin suallerine ışık tutacak bir cevapta bulunmamışlardır.

Başkanımızın da beyan ettiği gibi, sözlü sualim bundan sonra yazılı suale dönüşmüştür. Ümit ederim ki, Bakanımız yazılı cevaplarında bizi aydınlatıcı bilgi verecektir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekinci.

8.—Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, İSKİ Eski Genel Müdürü Ergun Göknel tarafından SHP’ye para aktarıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/706)

BAŞKAN – 8 inci sırada, Siirt Milletvekili Memet Emin Aydın’ın, İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel tarafından SHP’ye para aktarıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da, daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

9.—Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, başörtülü öğrencilere yapılan uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/707)

BAŞKAN – 9 uncu sırada, Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, başörtülü öğrencilere yapılan uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

10.—Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, basına verilen teşvik kredilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/708)

BAŞKAN – 10 uncu sırada, Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, basına verilen teşvik kredilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

11. —Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, memurlara yapılacak zamla ilgili bir beyanına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/713)

BAŞKAN – 11 inci sırada, Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, memurlara yapılacak zamla ilgili bir beyanına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

12.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Belediyelerce basın kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanınadan sözlü soru önergesi (6/715)

BAŞKAN – 12 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, belediyelerce basın kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

13.—Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, basın kuruluşlarına verilen teşvik ve kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/716)

BAŞKAN – 13 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, basın kuruluşlarına verilen teşvik ve kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemdem çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

14.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak Türk vatandaşlığından çıkanların askere alınıp alınmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanlığından sözlü soru önergesi (6/717)

BAŞKAN – 14 üncü sırada, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak Türk vatandaşlığından çıkanların askere alınıp alınmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu itibarla, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

15.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, başka ülke vatandaşlığına geçenlerin boşanma kararlarının Türkiye’de geçersiz olduğu iddiasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/718)

BAŞKAN – 15 inci sırada, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, başka ülke vatandaşlığına geçenlerin boşanma kararlarının Türkiye’de geçersiz olduğu iddiasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşimde cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılıp, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

16.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak vatandaşlıktan çıkma işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/719)

BAŞKAN – 16 ncı sırada, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, izinli olarak vatandaşlıktan çıkma işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda yok.

Bu soru da daha önce iki birleşim cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, sözlü soru, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

17. — Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla verilen kredilerin faiz oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/732)

BAŞKAN – 17 nci sırada, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, esnaf sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla verilen kredilerin faiz oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın A. Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. 06.11.1997

Hüseyin Yıldız

Mardin

1. Esnaf Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla kullanılan kredilerin yüzde 47’den yüzde 57’ye çıkarılmasındaki hedef nedir?

2. Zor ve ekonomik sıkıntılar içerisinde bulunan esnaf ve sanatkârlarımızı içinden çıkılmaz bu durumdan kurtarmak için bakanlığınız nezdinde bir çalışma var mıdır?

3. Bu kredi oranının 10 puan düşürülmesi yönünde bir çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakika efendim.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’ın sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 55 inci Hükümetimizin ekonomik koşulların iyileştirilmesi, enflasyonun kontrol altında tutularak istikrarlı bir büyümenin sağlanması, hayat standardının tüm kesimler için yükseltilmesi amacı doğrultusunda para-kredi alanında alınan bir dizi önlem çerçevesinde, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketinin kaynak maliyetlerinde ortaya çıkan yükselme, esnaf kredi faiz oranlarında artışa gitme zorunluluğunu doğurmuştur.

Sayın milletvekilleri, enflasyon oranının hedeflenen seviyeye düşmesi, parasal ve ekonomik istikrarın doğmasına, dolayısıyla, ekonominin canlanarak tüm üretken kesimlere yeni iş olanaklarının açılmasına neden olacaktır. Bu gelişmeden en büyük payı, doğal olarak, esnek yapıları sayesinde esnaf ve sanatkârlarımız alacaklardır.

Bu gerçekler ışığında, Halk Bankasının hedef kitlesinin mevcut zorlukları dikkate alınarak, bu kitlenin büyük işletmelere göre daha iyi koşullarda kredi kullanabilmelerine yönelik çabalarımız devam etmektedir. Ayrıca, ekonomik ve parasal istikrarın sağlanmasıyla beraber, esnafa açılan kredilerin miktar ve faiz oranları koşullarının eskisine göre daha iyi olacağı inancını taşıyorum.

Bilgilerinize arz eder; saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır efendim.

18.—Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde -Bor’a bağlı bazı köylerin sondaj kuyusu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/733)

BAŞKAN – 18 inci sırada, Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde-Bor’a bağlı bazı köylerin sondaj kuyusu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Dr. M. Salih Katırcıoğlu

Niğde

Sorular:

Niğde İli Bor İlçesi Hallaç Köyüne üçüncü kısım sondaj kuyularının açılması, Havuzlu Köyüne 2 adet sondaj kuyusu açılması, Balcı Köyüne 2 adet sondaj kuyusu açılması, Seslikaya Köyüne 4 adet sondaj kuyusu açılması, Kaynarca Köyünde açılan sondaj kuyularının pompalarının konulması ve Çiftlik İlçesi Çardak Köyüne 2 adet sondaj kuyusu açılması ve Kula Köyüne 2 adet sondaj kuyusu açılması 1998 yılı yatırım programına alınacak mı?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen soruyu cevaplandıracaktır.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakika efendim.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde İlindeki köylerimizle ilgili sorularına tek tek cevap vereceğim.

Niğde-Bor-Hallaç Köyü üçüncü kısım sondaj kuyularının açılması:

Hallaç Köyünde halen 6 adet işletme sondaj kuyusuyla, 170 hektar arazide yeraltı suyu sulaması yapılmaktadır. Üçüncü kısım arazilerin de yeraltı suyundan sulanabilmesi için, hidrojeolojik etüt çalışmaları devam etmektedir. Bu amaçla, 150 metre derinliğinde 1 adet araştırma sondaj kuyusu açılması öngörülmüştür. Söz konusu kuyudan elde edilecek sonuçlar olumlu olduğu takdirde, üçüncü kısım arazilerin yeraltı suyundan sulanması hususu ele alınabilecektir.

Niğde-Bor-Havuzlu Köyünde 2 adet sondaj kuyusu açılması:

Havuzlu Köyü arazilerinin 150 hektarlık bölümünde yeraltı suyu sulaması için, önceki yıllarda 150’şer metre derinliğinde 4 adet sondaj kuyusu açılmış; ancak, kuyulardan sulama için yeterli miktarda yeraltı suyu sağlanamamıştır. Söz konusu arazilerin yeraltı suyundan sulanabilmesi için, Devlet Su İşleri Konya 4 üncü Bölge Müdürlüğünce yeniden inceleme yapılması hususunda gerekli talimat verilmiştir. İnceleme sonucuna göre sondaj kuyusu açılma konusu ele alınabilecektir.

Niğde-Bor-Balcı Köyünde 2 adet sondaj kuyusu açılması:

Balcı Köyünde, halen 13 adet işletme sondaj kuyusuyla, 590 hektar arazide yeraltı suyu sulaması yapılmaktadır. İlave yeraltı suyu işletmesine uygun görülen arazilerdeki çiftçilerin sulama kooperatifine üye olmaması, kendi istedikleri arazilerin ise yeraltı suyu yönünden uygun olmaması nedeniyle, sulanması istenen alanların yeniden belirlenmesi için Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne başvurulması ve hazırlanacak donelerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi halinde, ilave sondaj kuyusu açılması hususu ele alınabilecektir.

Niğde-Bor-Seslikaya Köyünde 4 adet sondaj kuyusu açılması:

Seslikaya Köyünde 320 hektar arazinin yeraltı suyundan sulanabilmesi için, 25.8.1997 tarihinde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne intikal ettirilen proje donelerine göre, gerekli fizibilite raporu hazırlanması çalışmaları halen sürdürülmektedir. Fizibilite raporu sonuçlarına göre öngörülecek adet ve derinlikteki işletme sondaj kuyularının, 1998 yılı yatırım programı içerisinde açılmasına çalışılacaktır.

Niğde-Bor-Kaynarca Köyünde, halen 8 adet işletme kuyusuyla, 260 hektar arazide yeraltı suyu sulaması yapılmaktadır. Mevcut sulamaya ilave olarak, 170 hektar arazinin daha sulanması için açılan 4 adet işletme sondaj kuyusuna gerekli motopomp tahsisi yapılmıştır. Tahsis edilen motopompların montaj işlemi en kısa sürede tamamlanarak, 1998 yılı sulama mevsiminde söz konusu kuyuların işletmeye açılması sağlanacaktır.

Niğde-Çiftlik-Çardak Köyünde, halen 2 adet işletme sondaj kuyusuyla, 60 hektar arazide yeraltı suyu sulaması yapılmaktadır. Ayrıca, 1 adet ilave sondaj kuyusu açılmış ve 50 hektar arazinin daha 1998 yılında sulamaya açılması öngörülmüştür. Ancak, mevcut sulama arazilerinin kuzeyindeki ve batısındaki, çiftçilerce sulanması istenilen arazilerde yeraltı suyu imkânının bulunmaması nedeniyle, bu bölgelerde ilave sondaj kuyusu açılması uygun görülmemiştir.

Çiftlik-Kula Köyünde, halen 2 adet işletme sondaj kuyusuyla, 80 hektar arazide yeraltı suyu sulaması yapılmaktadır. Çiftçilerce, ilave olarak yeraltı suyundan sulanması istenilen arazilerde ise hidrojeolojik etüt çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu etütlerin tamamlanması ve sonuçlarının uygun bulunması halinde, ilave sondaj kuyusu açılarak, birkısım arazinin daha yeraltı suyundan sulanmasına ilişkin proje çalışmalarına başlanacaktır.

Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru cevaplandırılmıştır.

Efendim, bu arada, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, gönderdiği bir pusulada “isterseniz, gündemin 3 üncü, 4 üncü ve 7 nci sıralarındaki soruları cevaplandırayım” diyorlar; kendisinin işi olduğu için geciktiğini belirtiyorlar. Tabiî, o soruları çok aştığımız için Sayın Bakan, şu anda size söz vermemiz olanaklı değil efendim.

19.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/736)

BAŞKAN – 19 uncu sırada, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Suriye sınırındaki mayınlı araziye ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Genel Kurul salonunda olmadığı için, soru ertelenmiştir.

20.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, bir firma tarafından yapılan ayçiçek ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/738)

BAŞKAN – 20 nci sırada, Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, bir firma tarafından yapılan ayçiçeği ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın MustafaTaşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Abdullah Örnek

Yozgat

1. Koç Holdinge ait Ram Üyesi Dış Ticaret Şirketine ayçiçek ithalatı izni verilmiş midir?

2. Basına yansıdığı gibi, Ram Dış Ticaret, Ukrayna’dan 175 bin ton ayçiçeği ithal etmiş midir?

3. Bu ithalat ayçiçek üreticilerini etkilemiş midir?

4. Koç Holdingin yaptığı ithalat özel izinle mi, yoksa normal ithalat rejimine göre mi yapılmıştır?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Kâzım Yücelen soruyu cevaplandıracaktır.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in sorduğu sorulara kısaca cevaplarımız:

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kayıtları incelendiğinde, 1996, 1997 ve 1998 yıllarında, Koç Holdinge ait Ram Dış Ticaret AŞ adına, yağ sanayiinde kullanılmak üzere, ayçiçeği ithalatına kontrol belgesi düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Yazılı basında Ram Dış Ticaret AŞ adına atfedilen ayçiçeği ithalatının asılsız olduğu böylece ortaya çıkmaktadır. Söz konusu ithalat yapılmadığı için, ayçiçeği üreticilerini etkilemesi de mümkün değildir.

Koç Holdingin yaptığı ithalat özel izinle mi, yoksa normal ithalat rejimine göre mi yapılmıştır sorusu ise, söz konusu ithalat yapılmadığı için, bir özel izin veya normal ithalat rejimine göre yapılıp yapılmadığı da haliyle cevaplandırılmış olmaktadır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

21.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat stol tipi havaalanı ve Balışeyh -Yozgat -Yıldızeli demiryolu hattı projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/739)

BAŞKAN – 21 inci sırada, Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat stol tipi havaalanı ve Balışeyh-Yozgat-Yıldızeli demiryolu hattı projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Abdullah Örnek

Yozgat

1. Yozgat stol tipi havaalanı yapımı için gerekli her türlü plan ve proje hazırlanmıştır. Şu anda, bu konuyla ilgili çalışmalar hangi seviyededir ve ne zaman sonuçlanacaktır?

2. Doğuyu batıya en kısa yoldan bağlayacak olan Balışeyh-Yozgat-Yıldızeli demiryolu hattı yapımı konusunda çalışmalar hangi safhadadır?

3. Bu projenin bir an önce ihale edilmesi için Bakanlığınızca ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin soruyu cevaplandıracaktır.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Abdullah Örnek’in sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yozgat ve yöresine hizmet vermek üzere, Valilikçe kamulaştırılan arazi üzerine; 1 100x30 metre pist, 75x18 metre taksirut, 60x30 metre apronu içeren havaalanı uçuş üniteleri projeleri hazırlanarak Yozgat Valiliğine gönderilmiştir.

Bugüne kadar, Bakanlığımız DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünce, stol havaalanları inşaatı projesinden 460 milyon lira ödenek gönderilen Yozgat Havaalanı Uçuş Üniteleri İnşaatı işinin ihalesi Valilikçe yapılacaktır.

306 kilometre uzunluğundaki Balışeyh-Yozgat-Yıldızeli demiryolu hattının etüt proje işleri, Ulaştırma Bakanlığının 1997 yılı yatırım programında “fizibilite etüdü yapıldıktan sonra veya güncelleştirildikten sonra etüt proje işlerine başlanacaktır” notuyla yer almaktadır. Hattın, İstanbul Teknik Üniversitesine yaptırılan fizibilite etüdünün güncelleştirme çalışmaları bu yıl tamamlanmış ve fizibl çıkmamıştır; ancak, söz konusu hattın fizibilite etüdü, yeniden değerlendirmeye alınacaktır.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

22.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat -Hasbek, Sarıhamzalı, Musabeyli ve Taşlık Barajı projelerine ilişkin enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/740)

BAŞKAN – 22 nci sırada, Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat-Hasbek, Sarıhamzalı, Musabeyli ve Taşlık Barajı projelerine ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Abdullah Örnek

Yozgat

1. Yozgat İlinde yapımı planlanan Hasbek, Sarıhamzalı, Musabeyli, Taşlık Barajlarının yıllardan beri projeleri hazırlanmış, beklemektedir. Bu barajlardan en azından bir veya birkaçı ne zaman yapılmaya başlanacaktır?

2. Bu barajlarla ilgili çalışmalar hangi noktada bulunmaktadır?

BAŞKAN – Soruyu, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen cevaplandıracaktır.

Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat Milletvekilimiz Sayın Abdullah Örnek’in sözlü soru önergesine cevabımız:

Hasbek Projesi kapsamında, Yozgat-Sarıkaya-Hasbek Kasabasının kuzeydoğusunda Kargalı Deresi üzerinde yapımı planlanan Hasbek Barajından 2 905 hektarlık alanın sulanması öngörülmüş olup, projenin kati proje çalışmaları sürdürülmektedir.

Sarıhamzalı Projesi ile Yozgat-Sorgun-Sarıhamzalı Köyü yakınlarında Bağıranözü Deresi üzerinde yapılması planlanan Sarıhamzalı Barajından 2 340 hektarlık tarım alanının sulanması planlanmış olup, projenin çalışmaları önceki yıllarda tamamlanmıştır. Ancak, baraj gölü alanında arazileri kalan, Sorgun İlçesine bağlı Bahadır Kasabası ve Sorguntatlısı köylüleri tarafından proje istenilmemektedir.

Musabeyli Projesi ile Yozgat Musabeyli Kasabası civarında Bişeközü Deresi üzerinde inşa edilmesi öngörülen Musabeyli Barajından 2 309 hektarlık alana sulama hizmeti götürülmesi ve içmesuyu temini amaçlanmış olup, 1998 yılında planlama çalışmalarının bitirilmesini müteakip kati proje çalışmalarına geçilecektir.

Taşlık Projesi kapsamında, Kötü Deresi üzerinde yapılması planlanan Taşlık Barajından 674 hektarlık tarım alanının sulanması sağlanacak olup, bu projenin de 1998 yılında planlama çalışmalarının tamamlanmasını takiben kati proje çalışmalarına geçilecektir.

Bütün bu projelerin, kati proje çalışmalarının tamamlanmasını müteakip, önümüzdeki yılların yatırım programlarına teklifi yapılacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

23.—Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat Ziraat Fakültesinin arsa ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (6/741)

BAŞKAN – 23 üncü sırada, Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in, Yozgat Ziraat Fakültesinin arsa ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Abdullah Örnek

Yozgat

1. 3.7.1992 tarih ve 3837 sayılı Yasayla kurulmuş olan Yozgat Ziraat Fakültesi için Yozgat Merkez’de uygun bir yer bulunamamıştır. Mülkiyeti Hazineye ait, kullanma hakkı Bakanlığınızda olan Yerköy İlçemizdeki arazinin, en azından 5 bin metrekarelik bir bölümünün Erciyes Üniversitesine devredilerek, Ziraat Fakültemizin arsaya kavuşmasını temin için ne gibi işlemler yapılmıştır?

BAŞKAN – Devlet Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım Yücelen soruyu cevaplandıracak.

Buyurun Sayın Bakan.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Abdullah Örnek’in, Yozgat Merkez’de Yozgat Ziraat Fakültesi için arsa bulunamadığından, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yer tahsisine ilişkin sorusuna cevabımız şudur: Söz konusu arsada, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne bağlı Yerköy Hayvancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce, koyunculuk, tiftik keçiciliği, sığırcılık, tavukçuluk ile ziraat faaliyetleri yürütüldüğünden, tahsis talebi uygun gölmemektedir. Konu, Yozgat Valiliği İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğüne 20.8.1997 tarih ve 7313/381 sayılı yazıyla bildirilmiştir; ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının burada ne tür faaliyetler yaptığını da belirtmesi açısından, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın Yozgat İlindeki bazı faaliyetlerinden birkaç örnek vermek istiyorum.

Yozgat İlinde, 1997 yılında, 91 köyde, 9 049 dekar alanda kımıl ve 16 675 kilogram ilaç kullanılmak suretiyle çekirge mücadelesi yapılmıştır. 1998 yılında ise, 155 bin dekar alanda süne ve 30 bin dekar alanda kımıl mücadelesi yapılması programlanmıştır.

1997 yılında aşılanan hayvan sayısı 1 797 933 baş, 1998 yılı programında ise, 1 931 802 baştır.

1997 yılında 25 071 490 000 lira süt teşvik primi ödemesi yapılmıştır.

BAŞKAN Sayın Bakan, bunların, bu soruyla ilgisi yok.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Hayır, soruda arsa tahsisi soruluyor; ama, siz, şimdi, Tarım Bakanlığının orada yaptığı hizmetleri sayarsanız...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz ilgisini hemen arz edeyim.

Biz, Ziraat Fakültesine bu arsayı, Tarım Bakanlığının, Yerköy’de, Hayvancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce koyunculuk, tiftik keçiciliği, sığırcılık, tavukçuluk ile ziraat faaliyetleri yürüttüğü için tahsis edemiyoruz.

Müsaade ederseniz, yürüttüğümüz faaliyetlerimizle ilgili bilgileri arz edeceğiz ki, Tarım Bakanlığının, Ziraat Fakültesi için kasıtlı arsa tahsisi yapmadığı gibi bir intiba uyanmasın. Yoksa, orada bir ziraat fakültesinin kurulması Tarım Bakanlığının da işine gelir; 55 inci Hükümet de Tarım Bakanlığı da Tarım Bakanı da Yozgatlıların yanındadır. Ziraat Fakültesinin kurulması için eğer başka bir arsa bulunursa, tahsisi konusunda muhakkak ki, beraberce uğraşılır; ama,Tarım Bakanlığının da, burada yaptığı faaliyetleriyle Yozgat’a hangi hizmetleri götürdüğünü...

BAŞKAN – Soruyla ilgisi yok da... Arsa tahsis edilmiş mi, edilmemiş mi diye soruluyor. Edilmişse, edilmiş...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Soruyla ilgisi dolaylı olarak böyle; ama, takdir zatı âlinizin; fakat, bana göre...

BAŞKAN – Hayır; ama, siz, şimdi, Tarım Bakanlığının Yozgat’ta yaptığı işleri sayarsanız... Soruyla ilgisi yok...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Tabiî ki, Tarım Bakanlığının Yozgat’taki faaliyetlerini saydığımız zaman, buranın Tarım Bakanlığına lazım olduğu ortaya çıkacaktır. Yani, burası, Tarım Bakanlığınca kullanılmayan bir arazi değil; Tarım Bakanlığınca kullanılan ve Yozgat halkına hizmet veren bir arazi. Bu arazinin de Ziraat Fakültesine tahsisi yapılırsa, bu kadar işten kaybımız olacak. Onun için, tabiî ki, süt teşvik primini de sayacağız, kaç baş hayvanın aşılandığını da söyleyeceğiz.

BAŞKAN – Peki efendim, devam edin.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Eğer müsaade etmiyorsanız, tamamlayayım...

BAŞKAN – Buyurun, takdiri size bırakıyorum.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Sağ olun; o zaman ben de kısaca cevaplayayım.

Sadece Yozgat İlinde, toplam 57 kooperatife 162 milyar devlet yardımı yapılmıştır.

Yine, Yozgat İlinde, 1997 yılında 4 664 baş sunî, 2 570 baş tabiî tohumlama yapılmıştır.

Ayrıca, Yozgat İlinde, 1997 Yılı Bitkisel Üretimi Geliştirme Projesi çerçevesinde 47 300 dekar üretimi geliştirme, 400 dekar bağ-bahçe üretimini geliştirme, 30 bin ton tohum temizleme; Çayır, Mera, Yem Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme Projesinde, 1 170 dekar yem bitkileri ekilişi ve 1 000 ton slaj yapımı faaliyetleri yürütülmüştür.

Arz ediyorum efendim.

Teşekkür ediyorum anlayışınız için; sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

24.—Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, SSK’da görevlerine son verilen personelden tekrar göreve alınmayanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/742)

25.—Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, taşıt kanununa aykırı araç tahsisi yapıldığı iddiasına ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından sorusu ve devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/743)

26.—Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş’in, SSK’da görevli üç aday memurun görevden uzaklaştırılmasının nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/744)

BAŞKAN – 24 üncü sırada, Isparta Milletvekili Mustafa Köylü’nün, SSK’da görevlerine son verilen personelden tekrar göreve alınmayanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak ilgili Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mustafa Köylü

Isparta

SSK’da sözleşmeli olarak çalışan birkısım sağlık personelinin görevine son verildiği basında yer almıştır; ancak, bu personelin, yeniden, sözleşmeli olarak göreve alındığı söylenmektedir.

Sözleşmeli kaç personelin görevine son verildiği, görevine son verilenlerin tamamının yeniden alınıp alınmadığı; alınıyor ise, daha evvel, işlerine son vermeyi nasıl izah ediyorsunuz?

Söz konusu personelin görevine son verilip yeniden göreve alınmasındaki keyfiliği neye bağlıyorsunuz?

Görevine son verilenlerden yeniden göreve alınmayan var ise nedenini açıklayınız.

Keza, bu keyfî uygulamayı yapanlar hakkında ne gibi işlem yaptınız?

BAŞKAN – Sayın Bakan, 25 ve 26 ncı sıralardaki sorular da Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorulmuş; onları da cevaplandıracaksanız, okuyalım, hepsine birden cevap verin...

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Olur efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

25 inci sıradaki, Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Taşıt Kanununa aykırı araç tahsisi yapıldığı iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından

sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Kâzım Arslan

Yozgat

İş Teftiş Kurulu Başkanına, halen, şu anda uygulanan teamüllere uygun olarak, bir yakınının cenazesine resmî araçla gitmesiyle ilgili inceleme veya soruşturma açılmasına karşılık; şu anda, Müsteşarın sekreterliğini yürüten iki memura ve bakan danışmanına, Taşıt Kanununa aykırı olarak araba tahsis edilmesine veya kendi arabaları gibi bu taşıtları kullanmalarına nasıl göz yumuyorsunuz? Bunlarla ilgili ne gibi işlem yaptınız?

BAŞKAN – 26 ncı sıradaki, Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş’in, SSK’da görevli üç aday memurun görevden uzaklaştırılmasının nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Cafer Güneş

Kırşehir

SSK’da, müfettişlerce, soruşturma esnasında, aday memurlar, soruşturmayı engelledikleri kanaatiyle görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Aday memur olarak göreve başlayan yetkisiz, düz üç memurun, soruşturmaya halel getirdiği gibi gülünç bir iddiayla işten uzaklaştırılmalarına katılıyor musunuz?

Bu memurlar, müfettişlerin çalışmalarına nasıl engel olmuşlardır?

Bu yanlı ve siyasî tutuma göz yumacak mısınız; yoksa, ilgililer hakkında soruşturma açacak mısınız?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin, üç soruyu birden cevaplandıracaklar.

Buyurun Sayın Bakan.

Konuşma süreniz 15 dakika.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Köylü tarafından verilen, Sosyal Sigortalar Kurumunda görevlerine son verilen personelden tekrar göreve alınmayanlara ilişkin sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar Kurumunda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 123 üncü maddesi kapsamında, sözleşme yapılmak suretiyle, tabip, eczacı, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni gibi sağlık personeli çalıştırılabilmektedir.

Sosyal Sigortalar Kurumuna, Başbakanlık Personel ve Prensiplar Genel Müdürlüğünün 12 Mayıs 1997 tarih ve 9010 sayılı yazılarına dayanılarak 634 açıktan sözleşmeli personel ataması için izin alınmışsa da, 55 inci Hükümetin kurulmasından hemen sonra Başbakanlıkça atamalar durdurulduğundan, 2 Temmuz 1997 tarihine kadar 380 personel sözleşmeli olarak göreve başlatılmıştır. Ancak, yapılan incelemelerde, sözkonusu personelden 357’sinin sözleşmelerinin Sosyal Sigortalar Kurumunca onaylanmadan göreve başlatıldıkları ve bunların sözleşmelerinin hukuken geçerli olmadığı saptandığından, Genel Müdürlük Hukuk Müşavirliğinin görüşü doğrultusunda, Sosyal Sigortalar Kurumu personeli sayılması mümkün olmayan sözkonusu kimselerin Kurumla ilişiği kesilmiştir.

Daha sonra, Kurumun gereksinimi ve ilgililerin mağduriyeti dikkate alınarak, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından, Kurumun sağlık teşkilatından, sözkonusu personelden hizmetine ihtiyaç duyulanların bildirilmesi istenmiş ve ünite önerileri doğrultusunda, Kurumla yeniden sözleşme yapmak isteyen 223 kişiyle hukukî gereklere uygun olarak yeniden sözleşme yapılmıştır.

Bilgilerinize arz eder; saygılar sunarım.

BAŞKAN – 24 üncü soru böylece cevaplandırılmış oldu.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Devamla) – Evet Sayın Başkan; şimdi de 25 inci sıradaki soruyu cevaplandırıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım Arslan’ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eski İş Teftiş Kurulu Başkanının, yakınlarının cenazesine resmî araçla gitmesi ve Müsteşarlıkta sekreter olarak çalışan iki memur ile bakan danışmanına taşıt tahsis edildiği iddiasına ilişkin sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu eski Başkanı Nizamettin Kolaycan’ın, yakınının cenaze törenine katılmak üzere Ankara dışına resmî taşıtıyla gittiği iddiası üzerine, Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanlığınca gerekli inceleme yapılmıştır. İnceleme sonucunda düzenlenen raporda, Nizamettin Kolaycan’ın, dört kez, yakınlarının cenaze töreni için resmî araçlarla Ankara dışına çıktığı belirtilerek, Bakanlık onayıyla da olsa, resmî taşıtların özel işlerde kullanılmayacağı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılması istenmiştir; bu konudaki işlemler sürdürülmektedir.

Bakanlığın, mevcut resmî taşıtların tahsisine ilişkin olarak daha önceki uygulaması aynen sürdürülmektedir. Yönetime gelindiğinden bu yana, hiçbir Bakanlık mensubuna yeni bir taşıt tahsisi yapılmamıştır. Halen yürürlükte olan uygulama ise, 17 Ekim 1996 tarihinde, daha önceki Bakan Sayın Necati Çelik tarafından imzalanmış olan onaya ve bu onayın uygulamasına ilişkin, yine Sayın Çelik tarafından imzalanmış, 1996/19 ve 1997/2 sayılı genelgelere dayanmaktadır. Bizim dönemimizde, bu konuda yeni bir düzenleme yapılmamıştır.

Bakanlığın personelinin çok büyük bir kısmını, ihaleyle kiralanan servis araçları taşımaktadır. 17 Ekim 1996 tarihli onayda belirtilen makamlar için taşıt tahsisi uygulaması aynen sürdürülmekte; burada belirtilmeyen personel ise, önceden olduğu gibi, ancak hizmete tahsisli araçlardan yararlanmaktadır. Özellikle personelin taşınması için servis ihalesi yapıldıktan sonra, Bakanlıkta göreve atanan ve servis hatları dışında oturup fazla çalışmalara katılan az sayıdaki personel, Bakanlık ve bağlı kuruluşlara ait minibüs ve diğer hizmete tahsis araçlardan yararlanmaktadır.

Keyfiyeti bilgilerinize arz eder; saygılar sunarım.

BAŞKAN – Böylece, 25 inci sıradaki soru da cevaplandırıldı.

Şimdi, 26 ncı sıradaki soruyu cevaplandırıyorsunuz, değil mi Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – İnip çıkmayasınız diye böyle peş peşe sorduk; biraz karışıklık oldu; kusura bakmayın...

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Devamla) – Sağ olun, teşekkür ederim; kolaylık oluyor; zaman kaybını da önlüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kırşehir Milletvekili Sayın Cafer Güneş’in, Sosyal Sigortalar Kurumunda görevli üç aday memurun görevden uzaklaştırılmasının nedenine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, müfettişler, mevzuat, yerleşmiş müfettişlik gelenekleri ve yöntemlerine göre, bağımsız olarak, hiçbir etki altında kalmadan görevlerini yerine getirmek durumundadırlar. Sosyal Sigortalar Kurumunun personel ihtiyacının karşılanması amacıyla 1996 yılının aralık ayında yapılan sınavla ilgili olarak Bakanlığın müfettişlerince sürdürülen inceleme ve soruşturma da, objektif ölçülere, mevzuata ve müfettişlik geleneklerine uygun olarak yürütülmektedir.

Müfettişlerin tutumlarıyla ilgili olarak bize ulaşan başvurular, daha önceki Bakan Sayın Necati Çelik’ten bize intikal eden başvuruda olduğu gibi, derhal, Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanlığına iletilmekte ve gerekli inceleme yapılmaktadır; ancak, müfettişlerin, gerçeğe ulaşmak amacıyla, yasadan ve diğer mevzuattan kaynaklanan yetkilerini kullanmaları da doğaldır. Nitekim, Sosyal Sigortalar Kurumu İzmit Sigorta Müdürlüğü memurlarından Ulvi Yılmaz, Muhammet Açıkgöz ve İcra Memuru Seyhan Doğru, Bakanlığın müfettişlerince yapılmakta olan soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini engelleyecek tutum ve davranışta bulundukları gerekçesiyle, Bakanlığın Teftiş Kurulu Tüzüğünün 12 nci maddesinin (b) fıkrasına göre görevden uzaklaştırılmışlardır; ancak, adı geçen personelle ilgili uzaklaştırma tedbiri 23 Aralık 1997 tarihinde kaldırılmış bulunmaktadır.

Keyfiyeti bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Evet, böylece, soru cevaplandırılmış oldu.

Teşekkür ederim Sayın Bakan.

27. —Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/745)

BAŞKAN – 27 nci sırada, Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, şeker fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

28.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis’e açılması planlanan SSK hastanesine ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından sorusu ve DevletBakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/746)

29.—Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, SSK’nın finansal yapısının müfettişlerce araştırılıp araştırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/747)

BAŞKAN – 28 inci sırada, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis’e açılması planlanan SSK hastanesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13.11.1997

Mustafa Kemal Ateş

Kilis

Kilis SSK Hastanesine bina temini için yapılan teknik incelemeler neticesinde; Belediye mülkiyetindeki bir binanın borçlarına mahsuben satın alınmak üzere mutabakatı sağlanmış iken, SSK Yönetim Kurulunca onaylanmamış ve bekletilmektedir. Onaylanmama sebebi nedir? Acaba daha önce başka bir bina bulunamamışken, şimdi yeni başka bir bina mı bulunmuştur? Yoksa Kilis’e SSK Hastanesi açılması ihtiyacı ortadan kalkmış mıdır?

Siz bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, 29 uncu sırada, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, SSK’nın finansal yapısının müfettişlerce araştırılıp araştırılmayacağına ilişkin yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi vardır; cevaplandıracaksanız, onu da okutayım efendim.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Evet efendim.

BAŞKAN – Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 12.11.1997

Mustafa Kemal Ateş

Kilis

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile SSK Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu başkanlıklarında kaç müfettişin bulunduğu, müfettişlerin kaçının, hangi konuları, kaçar müfettişle teftiş ettiği hususlarının ayrıntılı olarak açıklanmasını?

Medyada çıkan haberlere göre, kurumun batma noktasına geldiği söylenirken, bilgi ve tecrübeleri dikkate alınarak müfettişlerin böyle önemli bir konu üzerine kaydırılması Kemal Kılıçdaroğlu tarafından sağlanacak mı?

Siz bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş tarafından verilen, Kilis’e açılacak Sosyal Sigortalar Kurumu hastanesine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kilis’te bulunan Sosyal Sigortalar Kurumuna ait sağlık istasyonunun dispansere dönüştürülmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çerçevede, Kilis Belediyesinin kuruma olan prim borçlarına karşılık önerdiği 440,18 metrekarelik arsa üzerine kurulu, bodrum ve zemin dışında 4 normal kattan oluşan 2,226 metrekare inşaat alanlı bina ve 720,08 metrekarelik arsaya ek olarak 522 metrekarelik kat mülkiyetli tapusu olan ve ambar olarak gösterilen yer ile kuruma hibe olarak önerilen mülkiyeti kişilere ait tamamlanmamış taşınmaz, Sosyal Sigortalar Kurumu teknik elemanlarınca yerinde incelenmiştir. İnceleme sonucunda, mülkiyeti kişilere ait olan, tamamlanmamış durumdaki taşınmazın, dispanser ve hizmet binası olarak kullanılmaya elverişli olmadığı anlaşılmış; bu nedenle, hibe olarak devir alınması uygun görülmemiştir.

Mülkiyeti Kilis Belediyesine ait söz konusu bina, arsa ve ambarın, bir bütün olarak değerlendirilip, hizmet binası, yataklı olarak da düşünülebilecek dispanser, konukevi, lojman ve rant tesisi olarak projelendirilmesi durumunda toplam 123 milyar lira bedel üzerinden, 50 milyar liralık bölümünün prim borçlarına mahsup edilmesi, 23 milyar liralık bölümünün belediyeye nakit olarak ödenmesi, geri kalan bölümünün ise, doğacak carî prim alacaklarından mahsup edilmesi şartlarıyla devir alınması, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulunun 4 Aralık 1997 tarih ve 5104 sayılı kararıyla uygun görülmüştür.

Keyfiyeti bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Böylece, 28 inci sıradaki soru cevaplandırıldı.

29 uncu sıradaki soruya geçiyorsunuz.

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Evet efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Ateş tarafından verilen, Sosyal Sigortalar Kurumumun finansal yapısının müfettişlerce araştırılıp araştırılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanlığında halen 15 müfettiş görev yapmakta olup, sınav ve atamalarda usulsüzlük, ihalelerde yolsuzluk yapılması ve rüşvet alınması gibi konularda, her bir müfettiş tarafından, ortalama üç soruşturma ve inceleme yürütülmektedir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı ise, Kurumun bünyesindeki sigorta ve sağlık tesislerinin teftişini ve Kurum personelinin sorumluluklarıyla ilgili inceleme ve soruşturmaları yapmakla görevli bulunmaktadır.

SSK’da 1997 yılı teftiş programı, 55’i idarî müfettiş ve 7’si teknik müfettiş olmak üzere, toplam 62 müfettiş tarafından tamamlanmaya çalışılmıştır. 1997 yılı teftiş programı gereğince, idarî yönden 408, teknik bünye yönünden de 87 olmak üzere, toplam 495 ünitenin teftiş edilmesi planlanmış olup, teftiş programı yüzde 75 düzeyinde gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca, 1997 Kasım ayı sonu itibariyle, SSK Teftiş Kurulu Başkanlığına, toplam 521 inceleme, soruşturma ve öninceleme görevi verilmiş olup, bunlardan 378’i sonuçlandırılmıştır.

Hatırlanacağı üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul ve 9 arkadaşı ile Kocaeli Milletvekili Sayın Necati Çelik ve 18 arkadaşının, sosyal güvenlik ve Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili sorunların araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla verdikleri önerge üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu kurulmuş ve komisyonun hazırladığı rapor Genel Kurulda görüşülmüştü. Söz konusu raporda, Sosyal Sigortalar Kurumunun içinde bulunduğu sorunların nedenleri olarak, erken emeklilik, aktuarya dengesinin bozulması, sosyal yardım zammı, borçlanma yasaları, devlet katkısının olmaması, kurum alacaklarının tahsilinde güçlüklerle karşılaşılması, cömert sigortacılık anlayışı, denetim hizmetlerinin yetersizliği, merkezden yönetimi öngören örgüt yapısı, idarî ve malî özerkliğin tam olarak sağlanamaması sayılmaktadır.

Görüldüğü gibi, söz konusu nedenler, daha çok, yasal düzenleme gerektirmekte ve kurum dışı unsurlara dayanmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumunun sorunu, toplanan primlerin emekli aylıklarını karşılayamamasından kaynaklanmaktadır; yani, kurumun aktuaryel dengesi bozulmuştur. Bu dönemde ilk kez, titiz bir çalışmayla, Bakanlık sosyal güvenlik kuruluşlarının aktuarya hesapları çıkarılmıştır.

Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili olarak halen Genel Kurulda bulunan ve önümüzdeki günlerde yasalaşacağını umduğumuz tasarı dışında, bu tasarıyı tamamlayıcı nitelikte bir ek önlemler paketi hazırlanmış olup, kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır. Söz konusu tasarılar, yukarıda sıralanan konularda yeni ve önemli düzenlemeler getirmektedir.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, 29 uncu sırada bulunan soru da cevaplandırılmış oldu.

30.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/748)

BAŞKAN – 30 uncu sırada, Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların, Başbakan Sayın Ahmet Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinizle arz ederim.

İrfettin Akar

Muğla

Anavatan Partisi Genel Başkanvekili Sayın Agâh Oktay Güner, 05.11.1997 günü Anavatan Partisi Grubunda yapmış olduğu konuşmada, Millî Eğitim Bakanı ve Kültür Bakanını, örgüt bakanı olmakla suçlamışlardır.

Bu suçlamanın nedeni, söz konusu bakanların yaptıkları atamalardır. Sizin de bu atamalarda imzanız var mıdır? Şayet bu atamalardan habersiz iseniz, nasıl, yürütmenin başı olarak görev ifa etmektesiniz? Bu atamaları doğru buluyor iseniz, siz de, örgüt Başbakanı mısınız?

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin, soruyu cevaplandıracak efendim.

Buyurun Sayın Bakan.

Sizi epey yorduk ama...

DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Rica ederim; görev yapıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın İrfettin Akar’ın sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2451 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen 2 sayılı cetvelde gösterilen unvanlara, müşterek kararnameyle atama yapılmaktadır. Bu atamalarda, ilgili bakandan sonra -bu Kanuna, 4158 sayılı Kanunla eklenen ek madde gereğince- başbakan yardımcısının imzası da alınmakta ve başbakan ile sayın cumhurbaşkanının onayına sunulmaktadır. Diğer kadamelerdeki kadrolara yapılan atamalar ile yer değiştirmelerde, ilgili bakanın imzası yeterli görülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın İrfettin Akar, bir şey diyecek misiniz?

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Efendim, ne diyeyim!.. Kanunun normal öngördüğü şeyleri ifade ettiler. Aslında, böyle birbirlerine suçlamaları vardı; o konuya burada hiç değinmediler; yani, birbirleriyle ilgili sürtüşme noktasında bir konu ifade edilmedi; yani, bana göre soru cevaplandırılmadı.

BAŞKAN – Siz, eğer belirtmek isterseniz, yerinizden belirtebilirsiniz. Yani, hangi konularda sürtüşme varsa onu söyleyin bari.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Efendim, Sayın Agâh Oktay Güner, Sayın Mesut Yılmaz’ın adına yaptığı bir açıklamada, konuşmasında, Millî Eğitim Bakanı ile Kültür Bakanı hakkında, yapılan atamalarla ilgili bazı suçlamalarda bulundu. Ben, bu suçlamaların doğru olup olmadığı noktasında bilgi almak istemiştim. Yani, şu ana göre, normal yönetmelikler burada ifade edildi; bana göre soru cevaplandırılmamış oldu.

BAŞKAN – Yani, siz diyorsunuz ki: “Mademki, Sayın Başbakan da bu atamaları imzalıyor; bilgili Sayın Agâh Oktay Güner diyor ki: ‘Kültür Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığında yapılan atamalar... Bunlar örgüt bakanlarıdır.’ O zaman Başbakan nasıl bu kararnameleri imzalıyor?!” Yani, o mantıkla soruyorsunuz.

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Evet, o mantıkla.

BAŞKAN – Neyse artık... Kendi mantığı içinde soru öyle cevaplandırıldı.

Soru cevaplandırılmıştır.

31.—Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, görevden alınan personele ve öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/749)

BAŞKAN – 31 inci sırada, Muğla Milletvekili Sayın İrfettin Akar’ın, görevden alınan personele ve öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinizle arz ederim.

İrfettin Akar

Muğla

1. Millî Eğitim Bakanı olduğunuz günden bugünkü tarihe kadar kaç bürokrat görevden alındı? Daha görevden almayı düşündüğünüz bürokrat var mıdır? Yapılan atamalar liyakat ölçüsüne dayanmakta mıdır?

2. Bakanlığınız mensubu öğretmenlerin malî ve özlük haklarının düzeltilmesi hususunda çalışmalarınız mevcut mudur? Bu çalışma, sadece ekders ücretinin artırılması şeklinde midir? Ekders ücretinin saati net 800 000 TL yapılamaz mı?

3. Aynı işi yapan öğretmenlerin 1 ile 4 üncü derecelerine verilen ekgöstergelerin 5 ile 9 uncu derecelere de uygulanması mümkün değil midir? Öğretmenler gününün yaklaştığı şu günlerde öğretmenlerimize bu konuda müjdeli haber verebilecek misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın İrfettin Akar’ın sorusunu yanıtlamak üzere huzurunuzdayım.

55 inci Hükümetin göreve başladığı günden itibaren, Bakanlığın merkez teşkilatında, takdire bağlı olarak 11, soruşturmaya bağlı olarak 8 personel; taşra teşkilatında takdire bağlı olarak 280, soruşturmaya bağlı olarak 47, valilik teklifi üzerine de 51 personel görevlerinden alınarak durumlarına uygun başka görevlere atanmıştır. Yapılan atamalarda, görevin gerektirdiği bilgi, beceri, temsil kabiliyeti ve sicil yönünden yeterlilik ölçüsü esas alınmıştır.

Bu çerçevede, atadığım tüm personelin, son yedi yıl içerisinde, aylıkla ödül, takdir, teşekkür ve sicil not ortalamaları 85 ile 100 arasındadır ve bu sicillerin hiçbirini de ben doldurmadım; son yedi yıldır Millî Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatlarını yöneten insanların verdiği sicillerle, müfettiş sicilleriyle oluşmuş notlardır. Ben, Millî Eğitim Bakanlığının bünyesine yıllardır sokulan siyasetin yerine, tamamen siyaset dışı, eğitim niteliklerine sahip kimselerin -biraz evvel de söylediğim gibi- yedi yıllık -hatta ve hatta gereken hallerde, tereddüt ettiğim hallerde, daha da gerilere gitmek suretiyle- sicillerine bakarak bu atamaları yapıyorum. Sebep: Millî Eğitim Bakanlığının bünyesindeki insanların, çocuklarımıza, Türkiye’nin geleceğine hizmet edecek, tarafsız hizmet üretecek nitelikteki kişilerden oluşması hepimizin sorumluluğudur; ben, bu sorumluluğu yerine getiriyorum...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – O zaman, yeni bir siyasetçi müdürler getiriyorsunuz...

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Değişiyor... Olmaz...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim şöyle söyleyeyim: Zatıâliniz bu müdahalede bulunmasaydınız, bu rakamı buradan açıklamak durumunda değildim; 29.6.1996-30.6.1997 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanlığında yapılan bu tür atamaların sayısı 1 449’dur beyefendi...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Müdürler indinde...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Söyleyeyim isterseniz: Millî eğitim müdürü olarak 66, millî eğitim müdür yardımcısı olarak 156, il millî eğitim şube müdürü olarak 188, ilçe millî eğitim müdürü olarak 496, ilçe millî eğitim şube müdürü olarak 478, öğretmenevi müdürü... İsterseniz saymaya devam edeyim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Kim yapmış bunları Sayın Bakan?

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Sayın Bakan, bunlar altı yıl içerisinde yapıldı; siz şurada sekiz ay içerisinde yaptınız yalnız...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bir yıllığı söylüyorum beyefendi; yedi yıllığı değil, bir yıllığı söylüyorum...

İRFETTİN AKAR (Muğla) – Yani, o bir yıllığı... 1991’den 1997’ye kadar...

BAŞKAN – Sayın İrfettin Akar, Sayın Bakan cevap versin, ondan sonra siz de konuşabilirsiniz.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Belediyelerden gelenleri söyleyin...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Belediyeden gelenler konusunda verilmiş bir yazılı soru önergesi vardır; ona yönelik yazılı cevabımı vereceğim; o vesileyle, sizlerin de bilgisi olacaktır.

İkinci olarak, değerli arkadaşımızın sorusuna da, öğretmenlerimizin gerek ekders ücretleri gerekse diğer özlük haklarına ilişkin, 55 inci Hükümet olarak hazırladığımız yasa tasarısı Millî Eğitim Komisyonunda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenmiş, olgun hale gelmiş ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri tamamlanmıştır; önümüzdeki günlerde Genel Kurula gelecektir. Hazırladığımız tasarıya göre, öğretmenlerimizin ücretlerinde net yüzde 18’e yaklaşan bir ilave olmakta; artı, ekders ücretlerinde de yüzde 160 boyutunda artış olacaktır ve ayrıca, ekders ücretlerinin iki yıl süreyle daha enflasyondan arındırılmış olarak, net artmasını sağlayacak mekanizma sağlanmıştır.

Sayın Başkan, eğer, izin verirseniz, daha önce yanıtlama fırsatını bulamadığım; fakat değerli arkadaşımın sitem ettiği bir konuyu da, 1 veya 2 dakika süre verdiğiniz takdirde yanıtlayabilirim.

BAŞKAN – Gerek yok Sayın Bakan; gündemdışı olacağı için müsaade etmiyorum; kusura bakmayın.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Peki, hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorulara ayrılan 1 saatlik zamanımız dolmuştur.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim?..

Burada Komisyon...

Sayın Komisyon, teklifin birinci görüşmesi yapılmış, buyurun da görüşelim; hem burada bulunuyorsunuz hem “yok” diyorsunuz; bana göre bunlar gereksiz.

Peki, Komisyon burada olmasına rağmen “yok” diyor. Tabiî onu bilmiyorum artık...

Komisyon, komisyon sırasını teşrif etmediği için yok sayıyoruz ve bu nedenle müzakereyi erteliyoruz.

2. —Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı :338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilmiştir; Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresine geçemiyoruz.

3.—Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Komisyon var.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Niye “var” diyorsun?!

BAŞKAN – Hükümet?.. Yok.

Komisyon burada, Hükümet yok.

Bir defaya mahsus olmak üzere, ertelenmiştir. Bir daha Hükümet bulunmasa da, müzakereler yapılacaktır.

4. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (1)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Komisyon var.

BAŞKAN – Komisyon var.

Hükümet?..

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) – Var.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Efendim, şimdi bir yoklama talebi geldi.

Hangi safhada bunu işleme koyalım?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, komisyon raporunun okunup okunmaması safhasında...

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak, bu sırada bir yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan arkadaşların yoklama isteğini okutacağım; arkadaşlarımız yerlerinde ise yoklama yapacağım. Görünüşte de, salonda çoğunluk olmadığı kanaati bizde hâkim olduğundan, yoklama isteğini işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama yapılmasını saygıyla arz ederiz.

Yoklama talep eden milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Yüksel Aksu ?.. Burada.

Bülent Tanla?.. Yok. (CHP sıralarından “tekabbül edecekler” sesleri)

Öyle şey yok efendim.

Oya Araslı?.. Burada.

Mahmut Işık ?.. Burada.

Yılmaz Ateş?.. Burada.

Ercan Karakaş?.. Burada.

Ahmet Güryüz Ketenci?.. Burada.

Hilmi Develi?.. Burada.

Cevdet Selvi?.. Burada.

Bekir Kumbul?.. Burada.

Yusuf Öztop?.. Burada.

Bekir Yurdagül?.. Burada.

Metin Arifağaoğlu?.. Burada.

Atilâ Sav?.. Burada.

Ayhan Fırat?.. Burada.

Ali Rıza Bodur?.. Burada.

Zeki Çakıroğlu?.. Burada.

Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Mustafa Yıldız?.. Burada.

Algan Hacaloğlu?.. Yok. (CHP sıralarından “burada” sesleri)

Efendim, görelim... Allah Allah!.. Buradaysa, niye gizleniyor ki?! Efendim, görmüyorum ben, nerede Sayın Algan Hacaloğlu?.. (DSP sıralarından “yok, yok” sesleri) Aslında, zaten, 22 kişi yoklama istemiş, 2 kişi yok, 20 kişi var yani.

Veli Aksoy?.. Burada.

İrfan Gürpınar?.. Burada.

Sayın Bülent Tanla ile Sayın Algan Hacaloğlu yok; ancak, yoklama talep edenler 20 kişiyi doldurmuştur; yoklamayı yapacağız. Yalnız, benim uygulamalarımda yoklama isteyen sayın milletvekili Genel Kurul salonunda olacaktır, tekabbül falan yok; yoklama sırasına kadar oturacak orada; ama, ondan sonra çıkabilir.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYELE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tümü üzerinde, şu ana kadar, Fazilet Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Necati Çelik, ANAP Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Metin Emiroğlu; şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Hasan Çağlayan, Sayın Bekir Yurdagül, Sayın Metin Şahin, Sayın Aslan Polat, Sayın Hanefi Çelik, Sayın Esat Bütün, Sayın Memduh Büyükkılıç söz istemişlerdir.

Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Necati Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi, en iyi dileklerle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sizleri en iyi dileklerle selamlarken, bugün, sokaklarda demokratik haklarını kullanan kamu görevlilerini ve yine, daha önce, sokaklarda demokratik tepkilerini ortaya koyan kamu görevlilerinin eylemlerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, örgütlenme özgürlüğü, temel insan haklarındandır. Bu hak, işçilere tanındığı halde, ne yazık ki, bugüne değin, kamu çalışanlarına tanınmamıştır. Öylesine tanınmamıştır ki, 1961 Anayasasında kamu görevlilerinin sendikalaşmalarına imkân tanıyan hükümler yer aldığı halde, bugün, Türkiye, 1982 Anayasasıyla, 1961 Anayasasından da geri bir noktadadır. Avrupa Birliğine tam üyelik başvurusu yapmış bir Türkiye’nin ve Batılılaşma, uygarlaşma, çağdaşlaşma gayretleri içinde olan bir ülkenin, bugüne değin, kamu çalışanlarına sendikalaşma hakkı tanımamış olmasını bir büyük eksiklik olarak değerlendirdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1982 Anayasası, kamu çalışanlarına, kamu görevlilerine sendikalaşma hakkı tanımamıştır da, bugün, nasıl olmuş ki, kamu çalışanları örgütlenmiştir. Evet, değerli arkadaşlarım, 1982 Anayasası, her ne kadar, kamu çalışanlarının sendikalaşmalarına imkân tanımasa da, yasaklayıcı hüküm olmamasından hareketle, kamu görevlileri, sendikal anlamda örgütlenmişlerdir ve bugün, üzülerek ifade etmeye kendimi mecbur hissediyorum ki, hem yasama organı olarak hem yürütme organı olarak, kamu çalışanlarının, dolayısıyla, toplumun gerisine düştüğümüz acı gerçeğiyle karşı karşıya bulunmaktayız. Kamu çalışanları bizi aşmıştır. Bugün, Parlamento ve hükümetler, fiilî bir durumla karşı karşıyadır ve kamu çalışanları, büyük oranda, sendikal anlamda örgütlenmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, örgütlenmeyle de kalmamışlar, birkısım kamu işverenliğiyle toplusözleşme bağıtlamışlar; dahası, yasalarda bulunmadığı halde, uyguladıkları eylemlerle, kısmen, grev haklarını da kullanmışlardır. Bu gelişmelerden hem yasama organı olan Parlamentonun hem de yürütme organı olan hükümetlerin ders alması, ibret alması gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, hayat devam ediyor, toplum fevkalade dinamiktir ve olması gereken hakları zamanında vermeseniz de, kendileri, fiilî durumlar yaratarak bu hakları elde etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada bize düşen, bu fiilî durumun, en azından, yasal güvenceye alınmasıdır, yasal güvenceyle bu fiilî durumun tespit edilmesidir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, konuya böyle yaklaştığımızda, üzülerek şunu görmekteyiz: Hem bu Hükümetin getirmiş olduğu tasarı hem bundan önce getirilmiş olan tasarıların tümü, fiilî durumun oldukça gerisindedir. Burada, bütün hükümetleri olmasa da, bu tasarıları sevk eden bakanlıkları ve ilgili bakanları kısmen mazur görmek mümkündür diye düşünüyorum; çünkü, 1982 Anayasası, ifade ettiğim gibi, kamu çalışanlarına sendikal anlamda örgütlenme hakkı vermemiştir; ne var ki, bir yasaklayıcı düzenleme de yapmamıştır. Hal böyle olunca, ilgili bakanlar ve ilgili bakanlık, Anayasaya ters düşmemek anlamında, grevli ve toplusözleşmeli bir sendikalar yasa tasarısını, hem Hükümete hem de Parlamentoya sevk etmeyi uygun görmemişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, daha önce ne yapıldı bilemiyorum; ne var ki, benim bakanlığım dönemimde, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi önemli üniversitelerden görüş alınarak bir çıkış yolu aranmıştır ve çoğunluk görüşü olarak da -özellikle 1995 değişikliğinden sonra- toplusözleşmeli bir kamu çalışanları sendikalar yasasının çıkarılmasının mümkün olmadığı, çoğunluk görüşü olarak ortaya çıkmıştır; ne var ki, birkısım azınlık görüşü olarak da, hem toplusözleşmeli hem de grevli kamu çalışanları sendikaları yasa tasarısının çıkarılabileceği ifade edilmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, teknik olarak üç aşağı üç yukarı konu budur; ne var ki, bir fiilî durumla da karşı karşıya olduğumuzu az önce ifade ettim. O halde, hükümetlere yakışan, Parlamentoya yakışan, bu fiilî durumun gerisinde kalmamak olmalıdır. Kanaatimce, bunun anayasal ve hukuksal zemini de tamamen yoktur demek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Fazilet Partisi olarak -daha önceki partim itibariyle- komisyonlarda, Hükümeti, önemli gördüğümüz birkaç hususta uyarmıştık; ne yazık ki, Parlamento Genel Kuruluna tasarı indirilirken, orada yaptığımız tekliflerden, önerilerden yararlanılmadığını görmekteyiz. Özellikle şunu çok açıkça ifade ettiğimizi hatırlıyorum: Kamu çalışanları sendikaları yasa tasarısı, devlet personel rejimiyle eşzamanlı olarak ele alınmalıdır ve yine, kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli sendikalaşma hakkı tanınması noktasında bün partilerin mutabakatı olduğuna göre, yine eşzamanlı olarak bir anayasa değişikliğinin de öngörülmesi gerektiği, komisyonlarda ifade edilmiştir; ne var ki, bunların hiçbiri dikkate alınmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, yine burada ifade ediyoruz; yeniden bir memur tanımı yapılmadan, dolayısıyla devlet personel rejimi bu anlamda yeniden gözden geçirilmeden, kamu çalışanlarına, bu yapısıyla, grevli, toplusözleşmeli veya bu haliyle bir sendikalaşma imkânı tanınmasının, bir kargaşaya, bir sıkıntıya sebep olacağını huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, durumu aşağı yukarı hepimiz biliyoruz, bir fiilî durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz; o halde, bu durumu tespit ettikten sonra yapılması gereken ne olmalıdır; müsaadelerinizle, o konu üzerinde Fazilet Partisinin düşüncelerini huzurlarınızda aktarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sendika ve sendika olmanın “olmazsa olmaz” şartı, grevdir ve toplusözleşme yapma hakkını haiz olmadır. Bu iki haktan mahrum olan bir örgütlenmeye sendika deme imkânımız yoktur.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa’da sözleşme ve grev hakkı, zaman zaman birlikte, zaman zaman ayrı ayrı, kamu çalışanlarına tanınmış bir hak olarak görülmektedir. Biz, burada, madem Avrupa Birliğine tam üyeliği öngörmüş bir ülkeyiz; o halde, bu hakları, çalışanlarımızdan, kamu çalışanlarımızdan esirgemememiz gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir önemli hususun da altını çiziyorum; demokrasi, ancak yaşanılarak öğrenilecek bir rejimdir; siz, insanlardan korkarak, toplumdan korkarak, dahası, toplumu ve insanları potansiyel suçlu, potansiyel tehlike olarak görerek bir Avrupa ülkesi olamazsınız, Avrupalı olamazsınız. (FP sıralarından alkışlar) Önce insanlarınıza güveneceksiniz, topluma güveneceksiniz. Kaldı ki, Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısını tartışıyoruz; kamu görevlileri, toplumun en eğitimli kesimlerini oluşturmaktadır. O halde, en eğitimli insanlarımıza, yani öğretmenlerimize, yani sağlık çalışanlarımıza ve düz kamu görevlilerine, hangi hakla, hangi anlayışla, güvenmez, inanmaz, hatta potansiyel tehlike olarak görme noktasında devleti, hükümetleri ve Parlamentoyu görebilirsiniz?.. Bunu kesinlikle kabul etmemiz, anlayışla karşılamamız mümkün değildir. Hukukun temel kaidesi insanlara güveni esas alır; insanlara güveneceğiz. Bunlar yanlış yapar, o halde yasakları genelleştirelim, hakları istisna tutalım mantığıyla bir yere varmamız mümkün değildir. Bu noktada, üzülerek ifade ediyorum ki, bu tasarıyı incelediğimizde de, yasakların esas, hakların istisna olarak ele alındığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, geldiğimiz noktada bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Buraya, daha sonra, Hükümet adına çıkılıp “iyi güzel de, daha önceki hükümetler de buna benzer tasarıları sevk etmişlerdir, o halde, bu tasarıyı tenkit hakları yoktur” denilebilir; ama, değerli arkadaşlarım, bunu haklı görmek mümkün değildir; derelerin altından çok sular akmıştır; kamu çalışanları sendikaları bir noktaya gelmiştir, Türkiye bir noktaya gelmiştir ve bu Hükümetin küçük ortağı Demokratik Türkiye Partisinin Genel Başkanı Sayın Cindoruk da, 1998 yılının bir hukuk yılı ilan edilmesini defaatle söylemiştir.

Değerli arkadaşlarım, o halde, hukuka ve demokrasiye ters düşmemek anlamında da, kamu çalışanlarına bir sendikalaşma hakkı tanınırken, mutlaka bunun sözleşmeyle ve grev hakkıyla desteklenmesi gerekir. İkisi olmuyorsa, daha sonra ifade edeceğim; ama, mutlaka, grev hakkıyla, bu tasarının yeniden düzenlenmesi gerektiğine olan inancımızı, Fazilet Partisi olarak huzurlarınızda ifade etmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, lokavt, gelişmiş Batı ülkelerinde sosyal bir hak olarak tanımlanmamaktadır; dolayısıyla, lokavt bulunmayacak; ama, şunu ifade ettim: Devlet personel rejimi ile bu tasarının birlikte eşzamanlı olarak ele alınması gerekir derken, işin erbabı, ne demek istediğimizi de anlamış oluyor diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1995 değişikliğiyle konuya yaklaştığımızda, 53 üncü maddenin ikinci fıkrasına ilave edilen ek fıkra dikkate alındığında, bu yasa tasarısının toplu iş sözleşmesiyle birlikte düşünülmesini savunmak oldukça güçtür; çünkü, 1995 değişikliği, 53 üncü maddeyle, toplusözleşme yerine toplugörüşmeyle konuyu açıkça tespit etmiştir; yani, toplusözleşme yerine toplugörüşme yapılacağını, toplugörüşme sonuçlarının da ne anlam ifade edeceğini, 53 üncü maddede çok açıkça tayin etmiştir. Hal böyle olunca, bu yasa tasarısının, toplusözleşmeli olarak çıkarılmasının Fazilet Partisi olarak da mümkün olamayacağı düşüncesindeyiz. Bu hakkın da verilmesi gerekliliğine inanmakla birlikte, 1995 değişikliğiyle 53 üncü maddede getirilen hükümler dikkate alındığında, toplusözleşmeli bir yasanın imkânsızlığını biz de görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, ne var ki, burada biz, hem Bakanlıktan hem de birkısım partilerden ve en azından, bu yasa tasarısını hazırlayanlardan farklı düşünmekteyiz. Grev hakkıyla ilgili olarak, Anayasada bir düzenleme yok, bir; İki, bir yasaklama da yok. Bakanlar Kuruluna takdir yetkisinin verilmiş olmasının, grev hakkının yasaklanması anlamında anlaşılması, kanaatimce, zorlayıcı bir yorumdur ve Fazilet Partisi olarak bu yoruma da katılmadığımızı ifade etmek istiyorum. Evet, toplusözleşmeli bir yasal düzenlemeye 1995 değişikliği elvermemektedir; ne var ki, grevle ilgili olarak böylesi bir sarahat kesinlikle yoktur; sarahatin olmaması yanında, bir yasaklayıcı düzenleme de bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, hal böyle olunca, biz, Fazilet Partisi olarak, şu düşünceden hareket ediyoruz ve Hükümete şu öneriyi yapıyoruz: Değerli arkadaşlarım, demokratik rejimin geçerli olduğu çoğulcu siyasî sistemlerde, sizlerin de paylaşacağı gibi “açıkça tanınmamış olan yasaktır” kuralı değil -yeniden okuyorum: “açıkça tanınmamış olan yasaktır” kuralı değil- “yasaklanmamış olan serbesttir” ilkesi geçerlidir. İşte, biz, bu ilkeden hareketle, bu tasarının, mutlaka, grev hakkıyla birlikte yasalaştırılmasının yararlı olacağını, zorunlu olduğunu düşünmekteyiz; aksi halde, değerli arkadaşlarım, zaten bugün, sendikalar örgütlenmiş, bunu yasal hale getirmek yeterli değildir, doyurucu değildir, tatmin edici değildir ve nitekim, bu konuda, ne yazık ki, Hükümet, konfederasyonlarla da bir uzlaşma sağlayamamıştır ve bu haliyle tasarının geçmesini arzulayan kamu çalışanları konfederasyonları olduğu gibi, bunun bu haliyle geçmemesini savunan konfederasyonlar da söz konusudur.

Değerli arkadaşlarım, o halde, bize düşen, işte bu sese kulak vermektir; her iki sese de kulak vermektir. Burada, bu yasa tasarısının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, süreniz bitti efendim.

NECATİ ÇELİK (Devamla) – Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, 1 dakika veriyorum; daha fazla süre uzatmam efendim; buyurun.

NECATİ ÇELİK (Devamla) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamento olarak bize düşen, bu sese kulak vermek ve bu yasa tasarısının geneli üzerindeki görüşmeleri tamamlamak ve daha sonra tasarıyı komisyonlara geri çekmek ve demin ifade ettiğim ilke gereği, grev hakkıyla birlikte bu tasarıyı yeniden Genel Kurula indirmektir. Bu şekilde hareket edilirse, Fazilet Partisi olarak, bu tasarıyı, maddeleri üzerindeki müzakerelerde de destekleyeceğimizi ifade ediyorum; ama, bu haliyle maddelerin müzakeresine geçilmesinde ısrar edilirse, Fazilet Partisi olarak, bu tasarının bu haliyle Meclisten geçmesine yardımcı olmayacağımızı, katkı sağlamayacağımızı ifade ediyor... (CHP sıralarından alkışlar) ...bu duygu ve düşüncelerle, Muhterem Heyetinizi, Fazilet Partisi Grubu adına, yeniden en iyi dileklerle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (FP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

ANAP Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Metin Emiroğlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA METİN EMİROĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, kıymetli üyeler; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşlerimizi açıklamak üzere, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu konudaki görüşlerimi açıklamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin böylesine önemli bir tasarıyı gündeme almasını, toplumdaki büyük bir beklentiye cevap verecek mahiyette görüyor ve sosyal siyaset adına, bu tasarıya emek verenleri ve Sayın Bakanı kutluyorum. Elbette, tasarı üzerinde, muhalefet partilerimiz değişik görüş ve düşünceler ileri süreceklerdir, biraz önce Sayın Çelik’in açıkladığı gibi.

Bu tasarı, farklı muhtevaları olmakla birlikte, Hükümet tasarısı yanında -bilinmektedir ki- Sayın Baykal’ın, Bayın Dağdaş’ın, Sayın Bahadır’ın, Sayın Karakaş’ın ve arkadaşlarının hazırladıkları tekliflerin, alt komisyonda, İçtüzüğün 35 inci maddesi uyarınca birleştirilerek görüşülmesinden meydana gelmiş ve hazırlanmış bir tasarı mahiyetindedir.

Bu noktaya gelebilmek için büyük bir mücadele sürecinin yaşandığını unutmamak gerekmektedir. Tarihi seyir içerisinde, kamu çalışanlarının sendikal hak mücadelesi daima işçilerden sonra gelmiştir. Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın en önemli göstergelerinden birini toplumdaki örgütlenme özgürlüğü oluşturmaktadır ve bu hakkın tüm çalışanlara ayırımsız bir şekilde uygulanması gerekmektedir.

İşçi sendikacılığının gelişiminin sanayi ihtilalinden sonra oluştuğu ve bugüne kadar, yaklaşık ikiyüz yıla yakın bir süreç içerisinde gelişmesini tamamladığı bir gerçektir. İşçi sendikalarının gelişimiyle beraber, sanayi ihtilalinin ürünü olan çarpık üretim ilişkileri yerini yavaş yavaş daha dengeli bir hale bırakmış ve çalışanların üretimden, hizmetten daha adil pay almaları zaman içerisinde mümkün hale gelmiştir.

Ülkemizde kamu görevlilerinin sendika kurma hakları ilk defa 1961 Anayasasının 46 ncı maddesiyle düzenlenmiş ve işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Daha sonra, bu hükme dayanılarak, 1965 tarih ve 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla, memurların ve işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlilerinin ne şekilde sendika kurabilecekleri, kurulacak sendikaların hak ve yetkilerinin neler olacağı, nasıl ve hangi organlar tarafından denetleneceği düzenlenmiştir. Ayrıca, yine 1965 yılında kabul edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesiyle de memurlara sendika kurma hakkı tanınmıştır. Bu düzenlemelere paralel olarak, iki yıl içerisinde, kurulan kamu personeli sendikaları sayısı 453’ü bulmuştur; ancak, bilindiği gibi, 12 Mart 1971 muhtırasını müteakiben, 1961 Anayasasının 46 ncı maddesi değiştirilmiş ve sadece işçi ve işverenlerin sendika ve sendika birlikleri kurabilecekleri kabul edilerek, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesi de buna paralel olarak yürürlükten kaldırılmıştır; yani, eskiye dönülmüştür; bu haklar, önce verilmiş, daha sonra 1971 muhtırasıyla alınmıştır. Tabiî, neden böyle olmuştur; neden, bu hakları, Türk emekçisi, Türk kamu personeli, elde ettiği halde kaybetmiştir; o, sosyal siyaset tarihinin değerlendireceği bir husustur.

1982 Anayasasında ise, sendikal haklar, sadece işçilere ve işverenlere tanınmış; ancak, 1961 Anayasasının 119 uncu maddesinde, işçi niteliği taşımayan kamu çalışanlarının sendikalara üye olması açıkça yasaklanırken, 1982 Anayasasında yasaklayıcı hiçbir hüküm yer almamıştır. 1982 Anayasasının 90 ıncı maddesinin “uluslararası sözleşmelerin içhukukta kanun yerine geçmesi” hükmüne bağlı olarak, çok sayıda memur sendikası, 1990 yılından itibaren kurulmaya başlanmıştır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa Sosyal Şartı, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesi hükümleri ile yine akdetmiş bulunduğumuz, Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşme, Örgütlenme ve Toplupazarlık Hakkının Korunmasına İlişkin 98 sayılı Sözleşme, Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşme, memur sendikalarının yasal dayanaklarını oluşturmuşlardır. Bu sözleşmelerin içhukukumuza uygulanması açısından en önemli adım, şüphesiz, 1421 sayılı Kanunla 1995 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle atılmıştır.

Kamu personeli, işçilerden, yaptıkları iş, sahip oldukları kimlik ve tabi oldukları hukuk itibariyle farklılıklar göstermektedir. Bilindiği gibi, kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında kamu gücü kullanılır. Bu gücü kullanan memurların, özel kişilere oranla üstün yetkilerle donatılmış olması gereklidir. Dolayısıyla, memurların özlük haklarının çok daha sıkı kurallara bağlı olması, kamu hizmetlerini yerine getirirken özel kişilerin üstünde yetkilere sahip olabilmeleri ve kendilerine karşı işlenecek suçlar bakımından Türk Ceza Kanunu gereğince cezaların ağırlaştırılmış olması, ayrıca işten çıkarılma, yer değiştirme ve kendilerine karşı yapılacak yargı tatbikatlarında özel yargılama usullerine tabi olmaları, memurlar ile özel kesim çalışanlarını birbirlerinden ayıran önemli hususları ifade etmektedir ve şüphesiz, kamu görevlileri sendikalarının işçi sendikalarına göre daha farklı bir konumda olmalarını gerekli kılmaktadır ve bu nedenle çalışma hukuku ve sendikal haklarının ayrıca düzenlenmesi zaruri bulunmaktadır. Örnek alınmaya çalışılan Batı ülkelerinin çoğunda, bu konuda özel düzenlemeler vardır.

Bugün için, işçi kimdir, memur kimdir, bu ayırım sıhhatli olarak yapılamamakta ve yeni tanımlamalara ihtiyaç bulunmaktadır. Anayasamızın 128 inci maddesi “kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” demek suretiyle, statü hukukunu belirlemiş olmaktadır. Kimler bu hukuka tabi olacaktır, bütün sual burada ortaya çıkmaktadır; İki milyon kamu çalışanı mı, yoksa “aslî ve sürekli görev” tanımına giren çok daha dar bir kadro mu? Bekçiyi, çaycıyı, odacıyı, şoförü ve bahçıvanı memur olarak mı -bugünkü gibi- tanımlayacağız, yoksa bunları hizmet akitli sayarak, iş ve sendika yasalarına mı tabi tutacağız? Bu kanuna muhalefet eden grupların, toplusözleşme ve grev haklarını hangi gruplar için istedikleri, belirsiz bir durumdur ve mutlaka açıklığa kavuşturulmalıdır. Almanya ve Avrupa’nın birçok ülkesinde, kamu çalışanları, sendika hakkına genellikle sahip bulunmakta; ancak, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı gibi hususlar genellikle yardımcı hizmetler sınıfı için geçerli olmaktadır.

87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme ile Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşmede de sendikalaşmadan bahsedilmekte; ancak, toplu iş sözleşmesinden ve grev hakkından bahsedilmemektedir.

151 sayılı Sözleşmenin “Çalışma Koşullarının Belirlenmesi Yöntemleri” başlıklı 7 nci maddesinde ve “Uyuşmazlıkların Çözümü” başlıklı 8 inci maddesinde, tarafların görüşmesinden ve arabuluculuk, tahkim ve uzlaşmadan bahsedilmektedir. Bu düzenlemeler, hukuksal anlamda bir toplu iş sözleşmesini değil, bir topluuzlaşmayı öngörmektedir.

Nitekim, Şubat 1993’te kabul edilen bu anlaşmalardan sonra, 23 Temmuz 1995 tarih ve 1421 sayılı Kanunla, 1982 Anayasamızda da bu anlaşmalar göz önüne alınarak birtakım değişiklikler yapılmış ve Anayasamızın 53 üncü maddesi bu anlaşmaların ışığında yeniden düzenlenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemeyle, kamu görevlilerinin, idareyle, amaçları doğrultusunda toplugörüşme yapabilecekleri belirlenmiştir. Toplugörüşme sonunda anlaşmaya varılırsa, düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanır. Bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin yapılabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulacak ve toplugörüşme sonunda mutabakat metni imzalanmamışsa, anlaşma ve anlaşmazlık noktaları da, taraflarca imzalanacak bir tutanakla Bakanlar Kurulunun yine takdirine sunulacaktır. Yapılan bu yeni düzenlemeyle, kamu görevlilerine sendika ve üst kuruluşlarını kurma hakkı ve bunun yanında toplusözleşme değil, ama, toplu görüşme yapma hakkı verildiği anlaşılmaktadır.

Bu açık hükümler karşısında, Anayasamızın kamu personeli için toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına imkân verdiğini ileri sürmek mümkün değildir. Bunu temenni etmek ayrıdır; ama, Anayasamızın buna imkân verdiğini ileri sürmek bir yanlışı ifade etmek olur. Nitekim, bunu burada, Sayın Çelik de açıklamasında belirttiler. Nitekim, 53 üncü madde üzerinde yapılan görüşmelerde bu konuda teklifler getirilmiştir -anayasa değişikliği sırasında- ancak bu, kabul edilmemiştir.

Bu talep nereden kaynaklanmaktadır; 1982 Anayasasının 51 inci maddesinde “İşçiler ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahiptirler” denilmektedir. Böyle olmakla birlikte, hiçbir maddesinde kamu personelinin sendikalaşma hakkını yasaklayan bir hükmün bulunmaması ve Türkiye’nin beynelmilel anlaşmalarla aktedilen ILO sözleşmelerindeki vecibeleri dikkate alınarak, Anayasanın 90 ıncı madde hükmü uyarınca hukuksal bir zemin yaratılmış ve kamu sendikaları kurulmaya başlanılmıştır. Ancak, hukukî münakaşalar bitmemiş ve bu konuda yargı mercilerinden -Danıştaydan, Yargıtaydan- farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

1421 sayılı Kanunla yapılan anayasa değişikliğiyle 53 üncü madde yeniden düzenlenmiş ve sendikaların kurulabilmesine imkân tanınmıştır. Şimdi, aynı mantıkla Anayasamızda kamu sendikalarının toplu iş sözleşmesi ve greve tabi olmasının yasaklanmadığı ve dolayısıyla bunun mümkün olabileceğini ileri sürmek, hem Anayasamızın açık hükümlerine hem de ILO sözleşmelerine uygun gözükmemektedir. Anayasayı zorlayarak, statü hukukunun yerine, toplu iş sözleşmesi, bireysel sözleşme esasının getirilmesi, ancak Anayasada ve personel rejiminde yapılacak çok köklü değişiklikleri gerektirmektedir ve bunun örneği de yoktur.

İsviçre, Fransa, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkelerde sendikal faaliyetler, görüşme ve dayanışma kuralları çerçevesinde yürütüldüğü halde, Danimarka, Avustralya, İngiltere’de memur sendikalarının görüşme ve dayanışma hakları yanında, uzlaşma ve hakem kurullarına başvurma hakları da vardır. Kanada, Norveç, Belçika, Finlandiya, İtalya, Japonya, Danimarka, İsveç, Yeni Zelanda, İsrail gibi ülkelerde toplupazarlık hakkı tanınmıştır.

Batılı ülkelerde, sendikal hak ve hürriyetlerden, bütünlük içerisinde, gerçek anlamda kamu görevi yapanlar, kamu kudretini kullananlar dışında kalanlar yararlanabilmektedirler. Bu ülkelerde, kamu kudretini kullanmayanlara, kamu görevlisi sıfatı verilmediğinden, sorun, bireysel hukuk prensipleriyle çözülebilmektedir. Yani, bugün, bizim, memurumuzun belki yüzde 60’ı, bu yardımcı hizmetler sınıfında, bireysel hukuk sistemine geçebilecek mahiyette hizmetler yapmaktadırlar; ama, biz bunların hepsine, kamu personeli demekteyiz, memur demekteyiz; bütün sorun buradan kaynaklanmaktadır.

Ülkemizde asıl sorun, işçi-memur ayırımının iyi yapılmaması ve işçi- memur arasındaki gelir dağılımının dengeli tutulmamasından kaynaklanmaktadır. Memurlar aleyhine bozulan ücret ve gelir dengesinin düzeltilmesi, memurların işçi statüsüne geçme, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları gibi sendikal araçları kullanma taleplerini de önleyecektir. Bu denge sağlanmadığı müddetçe, bu araçları kullanarak gelirini artıran gruplar, statü hukukuna tabi olsalar da, bu hakları kullanma yönünde toplumsal taleplerini gündeme getireceklerdir. Elbette, biz, bu talebe saygı duymaktayız; ancak, bu talebin anayasal yapısını ve hukuksal yapısını personel rejimi içerisinde kurmadan, Batı ülkelerinde bunun bu şekilde uygulandığını söylemek de mümkün değildir değerli arkadaşlarım.

Bu tasarı, kamu görevlileri sendikaları arasında değişik yorumlara yol açmış bulunmaktadır. Her şeyden önce, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarının tanzim edilmediği bir yapılaşmayı öncelikle reddeden sendikalar yanında, bu tasarıyı -uzun ve yorucu bir mücadelenin sonunda- bugünkü anayasal şartlarda kabul etmeyi önemli bir basamak olarak gören ve tasarının bir an önce yasalaşmasını isteyen sendikalar da bulunmaktadır ve öyle zannediyorum ki, hâkim kanaat de bu merkezdedir.

Bu tasarı anahatlarıyla neler getirmiştir: Bu tasarı, Türkiye’nin, uluslararası sözleşmeler ve ILO sözleşmeleriyle yıllardır yükümlülük altına girdiği hususları önemli ölçüde yerine getiren bir mahiyettedir.

Tasarının amacına bakıldığında, kamu görevlilerinin, ortak, ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlarının korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve yetkili kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşları ile kamu işveren kurulu arasında yürütülecek toplugörüşmelere ilişkin esasları düzenlemeyi amaçlamakta olup, grev hakkına ve toplu iş sözleşmesine yer vermemektedir.

Kamu kesiminde örgütlenme özgürlüğünü Anayasa çerçevesinde geniş bir şekilde tanzim ve organize etmek, tasarının getirdiği diğer önemli bir husustur.

Kamu görevlileri için uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, zam ve tazminatlar, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, tedavi yardımı ve cenaze giderleri ile yiyecek ve giyecek yardımları toplugörüşmeyle belirlenecektir.

Tasarıyla, kamu görevlilerinin yönetime katılmaları dört ayrı düzeyde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bunlar, işyeri düzeyinde işyeri sendika temsilciliği, kurum düzeyinde, kurum idarî kurulları, Türkiye düzeyinde ise, yüksek idarî kurul ve kamu işveren kurumu olarak belirmektedir. Anlaşma sağlanamadığı takdirde, tarafların, uzlaştırma kuruluna gidebilmeleri ve yine uzlaştırma kurullarında tarafların temsil edilebilmeleri, bu tasarıyla imkân dahilinde bulunmaktadır. Tarafların bu konuda anlaşmaları halinde düzenlenecek mutabakat metninin, anlaşamamaları halinde ise düzenlenecek tutanağın Bakanlar Kurulu takdirine sunulması öngörülmüştür. Bilindiği gibi, Bakanlar Kurulu, üç ay içerisinde mutabakat metnine uygun idarî, icraî ve yasal tedbirleri almak ve bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine -gerektiği hallerde- sevk ederek, bu alınan tedbirlere uygun yasal düzenlemeleri yapmakla yükümlü kılınmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, her ne kadar, bu, toplugörüşme olarak tanımlanmakta ise de, toplu iş sözleşmesinin neticelerini doğuran bir hukuksal düzenlemeyle karşı karşıya bulunmaktayız.

Sendikaların güçlü yapılanmasına olanak sağlanması amacıyla, teşkilatlanma, hizmet kolu esasına göre öngörülmüş bulunmaktadır. Meslek ve işyeri esasına göre sendika kurulamayacağı tasarıda yer almaktadır.

Sendikalara üye olma ve üyelikten çekilmede noter kaydı aranmaması ve yetkili sendikanın tespitinde bilgisayardan istifade edilmesi esası da, tatbikattaki mahzurları ortadan kaldıracak pratik bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emiroğlu, süreniz bitti; size 1 dakika eksüre veriyorum; konuşmanızı 1 dakika içerisinde tamamlayın.

Buyurun.

METİN EMİROĞLU (Devamla) – Sendikaların gelir ve giderlerine ilişkin esaslar tasarıda düzenlenmiş ve Anayasada 1995 yılında yapılan değişikliğe paralel olarak, sendika ve konfedarasyonların kendi organları tarafından denetlenmesi öngörülmüştür.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının eksikliği nedir? Bu tasarının eksikliğini, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının olmaması şeklinde ifade etmek, bu anayasal düzenleme karşısında mümkün değildir; ancak, sendikalara üye olmayanlardan, haklardan istifade için dayanışma aidatı alınması önerisi tartışmaya değer bulunmaktadır.

Bazı kamu görevlilerinin kapsam dışında tutulması, bazı sendikaların kapanmasına yol açması itibariyle de, yine bu konunun münakaşa konusu olabileceğini düşünmekteyiz.

Hazırlanmasına büyük emekler verilen bu tasarının, toplumumuzdaki beklentiyi büyük ölçüde karşılayacağına inanmaktayız. Bu açıdan, Anavatan Partisi olarak, bu yasa tasarısına desteğimizi vereceğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emiroğlu.

Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır’da.

Buyurun Sayın Bahadır. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, televizyonları başında bizleri izleyen kamu görevlilerini ve Yüce Milletimizi de saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce, dünyada ve Türkiye’de sendikaların geçmişi hakkında sizlere kısa bilgi arz etmek istiyorum.

Sendikalar, çalışanların hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek üzere oluşturulmuş kurumlardır. İşçi kesimi, 19 uncu Yüzyıldan itibaren mücadele ederek, bazı hak ve özgürlükleri elde etmiş, örgütlenmesini geliştirmiş ve toplumsal yaşama damgasını vurmuştur. Nitekim, işçi sendikalarının kurulmasına ilişkin yasa, ilk kez 1947 yılında çıkarılmış olmasına rağmen, toplusözleşme ve grev hakkı -16 yıl sonra- 1963 yılında tanınmıştır.

İşçi sendikalarının örgütlenmesi 2821 sayılı Yasayla, bunların toplu iş sözleşmesi ve grevle ilgili faaliyetleri ise 2822 sayılı Yasayla olmak üzere iki farklı yasayla düzenlenmiştir. Memur sendikacılığı fikri ise, 1960’lı yıllardan itibaren yaygınlık kazanmış olup, işçi sendikacılığına nazaran yeni bir gelişme sayılmaktadır.

Memurlar, 18 inci Yüzyıl ortalarında başlayan sanayi devrimine kadar örgütlenme ihtiyacı duymamışlardır. Bunun nedeni ise, büyük çoğunluğu savunma, adalet, asayiş ve maliye gibi, düzenin korunmasına yönelik görevler üstlenmişlerdir. Bu nedenle, bazı ayrıcalıklara sahip olmuşlar ve genellikle, ekonomik gücü elinde tutanlarla birlikte siyasal iktidarı da paylaşmışlardır.

Kamu kesiminde çalışanın itibarlı olması, iyi ücret verilmesi, memurların mevcut sistemin yanında yer almasını sağlamıştır. Bu nedenlerden dolayı örgütlenme ihtiyacı duyulmamıştır; ancak, zamanla devletin asayiş, savunma gibi klasik görevlerinin yanında, eğitim, ulaşım, sağlık, enerji ve bayındırlık konularında görev üstlenmek zorunda kalması, memurların sayısının artmasına neden olmuştur. Böylece, ekonomik imkânlarının giderek azalması üzerine haklarını koruyabilmek için örgütlenme ihtiyacı duymuşlardır. Örgütlenmenin sonuçlarını ise, ancak 1945 yılından itibaren almaya başlamışlardır. Anayasanın mevcut hükümleri ve personel mevzuatı çerçevesinde, tasarıyla, örgütlenmeleri düzenlenen kamu görevlileri sendikalarına, bugün için, ancak toplugörüşme yapma imkânı tanınabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kesiminde çalışanların örgütlenme hakkı üzerinde birçok uluslararası anlaşma, sözleşme düzenlenmiştir. Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) sözleşme ve tavsiye kararları, UNESCO tavsiye kararı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa Sosyal Şartı, kamu çalışanlarının haklarını güvence altına almış.

Bu kuruluşları ve önem kazanan bazı sözleşme ve tavsiye kararlarını şöyle sıralamak mümkündür:

Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO):

1948’te kabul edilen 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi; Türkiye, 1992’de onaylamıştır.

1949 tarihli, 98 sayılı Sendika ve Toplupazarlık Hakkı Sözleşmesi; Türkiye, 1951’de onaylamıştır.

1978 tarihli, 135 sayılı İşçi Temsilciliği Sözleşmesi; Türkiye, 1992’de onaylamıştır.

1978 tarihli, 151 sayılı Kamu Kesiminde Örgütlenme Hakkı Sözleşmesi; Türkiye, 1992’de onaylamıştır.

Birleşmiş Milletler:

1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi; Türkiye, 1949’da onaylamıştır.

1966 tarihli Ekonomik ve Kültürel Haklar Sözleşmesi.

UNESCO:

1966’da kabul edilen UNESCO ve ILO: Çalışan Öğretim Personelinin Durumuna İlişkin Tavsiye Kararı.

Avrupa düzeyinde:

1950’de kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; Türkiye, 1954 yılında onaylamıştır.

1961 Avrupa Sosyal Şartı.

Bu uluslararası anlaşma ve sözleşmeler, ulusal anayasaların çoğunda yer alarak yürürlüğe konulmuşsa da, her ülkenin sendikacılığı, kendine özgü nitelikler taşımaktadır. Zira, sendikacılığın, bir yandan iktisadî gelişme seviyesiyle ilgili olduğu, öte yandan, siyasî rejimlere de bağlı olduğu aşikârdır. Bu anlamda memur sendikacılığı, çeşitli ülkelerin siyasî, iktisadî ve kültürel koşullarına göre oldukça farklı bir gelişme trendi izlemiştir.

Türkiye’de memur sendikacılığının gelişimini iki açıdan inceleyebiliriz. Anayasamız açısından, memurlara sendikalaşma hakkı, ilk olarak, 1961 Anayasasının 46 ncı maddesinde öngörülmüştür. Anayasanın bu hükmüne dayanılarak, devlet memurlarının da işçilerden ayrı olarak sendika kurma hususu, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılarak uygulamaya konulmuştur. Ancak, gerek 1961 Anayasası gerek 624 sayılı Kanun, devlet memurlarına toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını tanımamıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesinde, memurların sendika kurmaları açıkça kabul edilmiştir; ancak, 1972 yılında, 22 nci maddenin yürürlükten kaldırılmasıyla, bu tanımla kurulan sendikalar yasaklanmıştır. 1982 yılında da, devlet memurlarının topluca başvuru ve hak aramaları yasaklanmıştır.

Ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 27 nci maddesi de, devlet memurlarının grev yapmasını yasaklamıştır; Anayasanın 53 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında düzenlenen toplu iş sözleşmesi hakkından ve 54 üncü maddesinde düzenlenen grev hakkından yararlanamayacakları hiçbir tereddüte meydan vermeyecek açıklıkta ortaya konulmuştur. Ayrıca, aynı fıkrada, kamu görevlileri sendikalarının, idareyle toplugörüşme yapabilecekleri belirtilerek, yasa koyucunun iradesinin toplusözleşme yönünde olmadığı vurgulanmıştır.

Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında “memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmü yer almaktadır. Buna göre, kamu görevlilerinin, aylık ve ödenekleri dahil tüm özlük işlerinin, toplusözleşmeyle değil, kanunla düzenlenmesi Anayasanın açık bir emridir.

Bütün bu nedenlerle, Anayasada değişiklik yapılmadan, kamu görevlilerine örgütlenme ve toplugörüşme hakkı dışında toplusözleşme ve grev hakkı tanınması mümkün bulunmamaktadır.

1961-1971 yılları arasında uygulanan memur sendikacılığı, Türkiye’de, toplumsal bazı sorunların da kaynağını teşkil etmiş ve memura tanınan sendikalaşma hakkı, 1971 yılında 1488 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliğiyle kaldırılmıştır.

1995 değişikliğinden önce, Anayasada 53 üncü maddenin son fıkrası, henüz bulunmamasına rağmen, Anayasa Komisyonu, Doğru Yol Partisi-SHP Hükümetleri döneminde, Yüce Meclise sunulan, kamu görevlileri sendikaları, toplusözleşme ve grev kanunu tasarısını, çeşitli bakımlardan Anayasaya aykırı bulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982 Anayasası da, memur sendikacılığı açısından, 1961 Anayasasında kanun değişikliğiyle sağlanan esası benimsemiş ve 51 inci maddenin birinci fıkrasıyla, işçi ve işverenlere, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için, önceden izin alınmaksızın, sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkını tanımıştır.

1982 Anayasasının 53 üncü maddesinde, 23.7.1995 tarih ve 4121 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle yapılan değişiklikte, kamu görevlilerine, kanunla belirlenecek esaslar çerçevesinde sendika kurabilme ve üst kuruluşların idareyle amaçları doğrultusunda toplugörüşmeye katılma hakları tanınmıştır.

Ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütünün, 87, 98 ve 151 sayılı Sözleşmelerinin ülkemizce onaylanması nedeniyle, iç hukukumuzda buna göre düzenleme yapılması gerekmekte; Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, kamu görevlilerinin sendikalaşma ve sendikal faaliyetlerde bulunma hak ve yükümlülüklerine ilişkin hukukî altyapının oluşturulmasına yer verilmiş bulunmaktadır.

87 sayılı ILO Sözleşmesi, tamamen örgütlenmeyle ilgili olup, toplugörüşme ve grevle ilgili herhangi bir hükme yer vermemektedir.

151 sayılı Sözleşme, kamu görevlileri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine imkân veren yöntemlerin ve kamu görevlilerinin temsilcilerinin, anılan şartlarının belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik için, gerektiğinde ulusal şartlara uygun önlemler alınacağını öngörmekte olup, toplusözleşme ve grevden söz etmemektedir.

98 sayılı ILO Sözleşmesinde ise, her ne kadar, toplupazarlığa ilişkin hükümler yer almakta ise de, sözleşmenin 6 ncı maddesi, açıkça “bu sözleşme, devlet yönetiminde görev alan memurların durumlarıyla ilgili değildir” hükmünü kapsamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda sayılan gerekçeler dikkate alınarak, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısı hazırlanmıştır. Söz konusu tasarı, kamu kesiminde 2821 sayılı Sendikalar Kanunu kapsamındaki işçi niteliği dışında kalan memur ve diğer kamu görevlilerini; yani, devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin yürütmekte oldukları görevleri; kamu hizmetlerinin görüldüğü genel, katma ve özel bütçeli idarelerin, il özel idarelerinin, belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşların, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan banka ve teşekküllerle bunlara bağlı kuruluşlarda ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu görevlilerini kapsamaktadır.

Doğru Yol Partisi olarak hazırlamış olduğumuz kanun teklifinde, kendi özel kanununa tabi ve farklı bir statüye sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî İstihbarat Teşkilatı, emniyet teşkilatı mensupları, yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, hâkim ve savcılar ile işveren vekili durumundaki üst düzey kamu yöneticileri, valiler ve yardımcıları ile kaymakamlar, üniversite rektörleri ve yüksek teknoloji enstitüsü yöneticileri, dekanlar, üniversitelere bağlı enstitü ve yüksekokul müdürleriyle Yüksek Öğretim Kurulu Başkan ve üyeleri kanun kapsamı dışında tutulmuşlardır.

Teklifimizin mevcut şekliyle yasalaşması, kamu görevlileri sendikalarına, ileride toplusözleşme ve grev hakkı verilmesine engel oluşturmamaktadır. Hükümet tasarısı, kamu görevlilerinin büyük bir bölümüne sendika yasağı getirmektedir; bu tasarı yasalaştığında, şu anda mevcut bazı sendikalar dahi kapatılma durumundadır. Oysa, Türkiye, gümrük birliğine girmiş, Avrupa Birliğine girmeye aday bir ülke; bu nedenle, Türkiye’nin, kendisini Avrupa normlarına göre hazırlaması gerekmektedir.

Doğru Yol Partisi, devletin yeniden yapılanması ve küçültülmesi projesinin bir parçası olarak kamu görevlileriyle ilgili anayasal değişiklikleri ve toplusözleşmeli, grevli sendikalaşmayı savunmaktadır.

Sonuç itibariyle, kamu görevlileri sendikaları kanununu çıkarmak bir Anayasa emridir. Anayasal değişikliğin yapılmasının üzerinden üç yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, bu yasanın çıkarılmaması çok büyük bir eksiklik olarak kabul edilmeli, artık, hiç zaman geçirilmeden, ülkemizin demokratikleşmesi, kamu çalışanlarının isteklerinin yerine getirilmesi ve uluslararası kuruluşlar nezdinde de ülkemizin itibarının artırılması bakımından büyük önem taşımaktadır.

Bu bakımdan, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu yasa tasarısının belirtmiş olduğumuz eksikliklerinin giderilerek yasalaşmasını desteklediğimizi ifade eder, şimdiden, bütün kamu görevlilerine hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bahadır.

Söz sırası Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş’ta. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz 20 dakikadır.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı hakkında Demokrat Türkiye Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım; başta, Sayın Başkanımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısı ile ilgili görüşlerimizi sizlere arz etmeye başlamadan önce, bu tasarının, Yüce Meclisimizin huzuruna gelişi konusunda bir-iki hatırlatmada bulunmanın yararlı olacağı düşüncesindeyim.

Biliyorsunuz, bu yasa tasarısı, Meclisimizin gündeminin 213 sırasında kayıtlı bulunmakta idi ve bu haliyle, bir veya iki yıl sonra Meclisimizde görüşülmesi imkânı olabilecekti; ancak, tüm partilerle yapılan diyalog neticesinde, meselenin Danışma Kuruluna getirilip bir ortak kararla Yüce Meclisimizde bir an evvel görüşülmesi için genel olarak bir mutabakat sağlandı; ancak, bir siyasî partimizin haklı olarak itirazları nedeniyle bugünkü oturumda önerge olarak Yüce Meclise sunuldu ve Yüce Meclisin kararıyla da gündemin 4 üncü maddesine alınarak bugün görüşülmesi sağlandı.

Değerli arkadaşlarım, bir de bu tasarının komisyonlara geliş ve orada görüşülme şekline baktığımızda, öyle zannediyorum ki, bu tasarının, buradan süratle geçirilmesi şansını Yüce Meclis yakalayacaktır.

Baktığımızda, bu konuda dört ayrı teklif var. Bu tekliflerin, hemen hemen -biri hariç- üçü mutabık durumda ve bu haliyle de, zaten, Komisyonda bir konsensüs oluşturularak, birleştirilmesi söz konusu olmuş ve bir tasarı halinde Genel Kurula getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, muhalif olan görüşün ana dayanağı, Anayasanın 53 üncü maddesinin yorumundan kaynaklanıyor. Yoksa, bilebildiğim kadarıyla, genellikle, tasarının diğer maddeleriyle ilgili, çok ciddî aykırılık düşünceleri söz konusu değil.

Biraz önce Fazilet Partimizin Değerli Sözcüsünün de ifade ettiği gibi, şu anda ülkemizde, kamu çalışanlarının sendikalaşması konusunda fiilî bir durum var, hukukî bir durum yok. Bu konuyu, değerli sözcümüz, burada, açıklıkla, tüm kamuoyuna ve Genel Kurulumuza açıkladılar.

Yine “Anayasanın 53 üncü maddesi, grevli, toplusözleşmeli sendikalaşmaya izin vermektedir, bir yasak getirmemektedir” denildi. Biz de bu temennilere katılıyoruz; yani, kamu çalışanlarına sendika kurma hakkı verilirken, toplusözleşmeyle, grevle desteklenmiş haliyle kurulması hususunda, öyle zannediyorum ki, Parlamentomuzun çatısı altında farklı düşünen bir siyasî parti grubu yoktur; çünkü, gerçekten, toplusözleşme denildiğinde, sendikalaşma denildiğinde akla gelen birinci husus, çalışanların, bu haklarını almada kendilerinin en hukukî hakkı olan grev hakkıdır. Eğer, toplusözleşme, grev hakkıyla desteklenmediği takdirde, sendikalaşma hakkı, hukuken tam sağlıklı doğmamış addedilmektedir.

Yine, Doğru Yol Partimizin değerli sözcüsünün de biraz önce ifade ettiği gibi, dünyada sendikalaşma hareketi, ilk önce, işçi ve işveren arasında gündeme gelmiştir. Ülkemizde de, maalesef, sendika kurma hakkı, 1950’li yılların öncesine tesadüf etmiş olmasına rağmen, aradan 17 yıl gibi bir süre geçtikten sonra, ancak 1960’lı yıllarda grevli ve toplusözleşmeli bir hale dönüşmüştür.

Kamu çalışanlarının; yani, kısaca ifade edecek olursak, devlet memurlarının sendika kurma hakkı, ancak 1961 Anayasasıyla gündeme gelmiş; buna rağmen, sendika kurma hakkı, Devlet Memurları Kanununda yapılan bir değişiklikle, 1961 yılı üzerinden ancak 4 sene geçtikten sonra 1965 yılında çıkabilmiştir. Onun da tam, mükemmel olduğunu, kamu çalışanlarına sendika kurma konusunda tüm hakları, tüm imtiyazları tanıdığını ifade etmek de mümkün değildir.

1961 Anayasasının getirmiş olduğu bu hakkın 1971’de bir kazaya uğraması nedeniyle, memurların sendika kurma ve kurulan sendikalara üye olma imkânları, hukukî imkânları 1982 Anayasasında tamamen ortadan kaldırılmış ve ancak, 1995 yılında, bizden bir önceki dönemde, 19 uncu Dönemde, Anayasada yapılan değişikliklerle birlikte, 53 üncü maddede yapılan değişikliklerle, tekrar sendika kurma hakkı tanınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, işte, değişik siyasî partilerin bu alandaki görüş farklılıkları bu değişiklikle getirilen hükümden kaynaklanmaktadır. Bunu, daha önceki sözcüler ifade ettiler; ama, ben, bir kez daha, doğrudan doğruya Anayasanın 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından okumak suretiyle bilgilerinizi yenilemeyi düşünmekteyim.

Bakınız, üçüncü fıkrada ne deniliyor: 23.7.1995 tarihli-4121 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle eklenen fıkra: “128 inci maddenin -ki, Anayasanın 128 inci maddesi kamu çalışanlarını tarif ediyor- ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları -birinci fıkrasında işçiler ve işverenlerden söz ediliyor. İkinci fıkrasında ise, kısa bir fıkra olduğu için müsaade ederseniz okuyayım: ‘Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir’ diyor- ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar...” 54 üncü maddede üzerinde durulan... Bunun başlığını okuyayım, fazla vaktinizi almak istemiyorum. Grev hakkı ve lokavt düzenleniyor 54 üncü maddede. 53 üncü maddeye ise, müsaade edersiniz tekrar dönüyorum, “... 54 üncü madde hükümlerine tabi olamayan sendikalar ve üst kuruluşları üyeleri adına...” deniliyor ve ondan sonra hepimizin malumu olduğu hüküm geliyor.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 53 üncü maddesine eklenen bu üçüncü fıkrayla, kamu çalışanlarına sendika kurma ve bu sendikaların kamuyla ilişkileri konusunda bir hukukî düzenlemeye cevaz veriliyor; ama, bu, hiçbir zaman, Anayasanın işçi ve işverenler arasındaki ilişkilerini, sendikaları, işçi haklarını düzenleyen hükümlerine benzer bir hüküm getirmiyor.

Gönül ister ki, Anayasanın bu 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasını birlikte düzenleyelim, kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli sendika hakkını verelim; ama -Genel Kurulumuzun, Parlamentomuzun bugünkü yapısıyla ve toplumun da isteği doğrultusunda, biliyorsunuz, milletvekilleri dokunulmazlığı meselesini bir konsensüs sağlayarak birinci görüşmesinde çıkaramadık- üçte iki çoğunlukla Anayasanın bu hükmünün değiştirilmesi yoluna gidilmesi demek, kamu çalışanlarına sendika kurma hakkının verilmesinin ileri bir tarihe, geleceğe bırakılması demektir.

Şimdi, bardağın yarısı su dolu -bunu hepimiz biliyoruz- bardağın hiç olmazsa yarısı boş -onu da biliyoruz- oturup da şimdiden bardağın boş olan kısmına bakıp da “olmaz, bu yasanın mutlaka çıkarılması için bardağın tamamının doldurulması gereklidir. Bu doldurulmadığı takdirde, bu yasanın çıkarılmasını, siyasî parti olarak, partimiz olarak uygun mütalaa etmiyoruz” düşüncesi tabiî ki saygıyla karşılanır. Kimsenin siyasî görüşüne, siyasî yaklaşımına, hiç kimsenin, hiçbir siyasî partinin ambargo koymaya hakkı yoktur, yetkisi yoktur; ama, hepimizin işlevi ve görevi, toplumun ihtiyaçlarını tespit etmek ve o ihtiyaçlar istikametinde, gecikilmeden, yasama görevini yerine getirmekten ibarettir. Hani, bir söz vardır, denir ki “geciken adalet adaletsizlikten iyidir” Şimdi, biz diyoruz ki, geliniz, konsensüs sağlayarak, Anayasada değişiklik yapmak suretiyle, bu kanunu ileri bir tarihte çıkaralım.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; bu ne oluyor; bir hakkın, eksik de olsa topluma verilmesini ertelemekten başka bir şey değildir. Kanun tasarısının içeriğine baktığımızda, gerçekten, grev dışında birçok alanlarda, kamu çalışanlarının büyük bir bölümüne sendika kurmanın getirebileceği birçok avantajı getirdiğini görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, birçok değerli konuşmacı arkadaşlarımız burada ifade ettiler; “sendikalar nasıl olsa fiilen kurulmuş durumda; böyle, eksik çıkacak bir yasaya da ihtiyaçları yok.” Ben bu yaklaşımı, bir hukuk devletinde, kanun hâkimiyetinin esas alındığı bir ülkede, fiilî durumların yasa düzeyinde telakki edilmesini, gelecek bakımından fevkalade sakıncalı ve tehlikeli görmekteyim. Eğer, biz, bu görüşü hâkim kılarsak, zamanında “Anayasa bir kez delinirse ne olur” denildiği gibi, şimdi, biz...

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Kim demişti, kim?!

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Şimdi, kimin dediğini bir tarafa bırakınız.

Değerli arkadaşlarım, işin esasına gelelim. İşin esası, böyle fiilî durumları hukuksal bir çerçeve içerisinde değerlendirip birtakım sosyal gelişmeleri hukuk çerçevesine almamanın tehlikesinin, toplum bakımından nelere yol açacağını görmemekten kaynaklanır.

Değerli arkadaşlarım, lütfen, burada, bir anlayış çerçevesi içerisinde, bir konsensüs kurmak suretiyle, geliniz, hiç olmazsa, en azından bu fiilî durumu bir hukukî temele oturtalım. Zaten, toplumda hepimiz beraber yaşıyoruz, görüyoruz; birileri meselenin bir tarafından tutuyor, bir tarafa çekiyor; yine başka birileri meselenin bir tarafından tutuyor, öbür tarafa çekiyor. Bunu, hep beraber yaşayarak, üzülerek görüyoruz ve maalesef, bu konuda sonuç alabilecek bir konsensüs de sağlayamıyoruz; işte, üniversitelerimizdeki başörtüsü meselesi...

Değerli arkadaşlarım, birileri çıkıyor diyor ki; bir düzenleme vardır, hukukî düzenleme vardır; bu hukukî düzenlemeyi ben yürürlüğe koyarım; bir. Başkaları -ki, haklı olarak- orta yere çıkıyor ve kendi dünya görüşlerini ifade etme çabası içerisine giriyor; hiç gereği olmadan, hiç lüzumu olmadan, ülkeyi biz, gerginlikler içerisine götürüyoruz. Bugün de, işte, kamu çalışanlarının bir bölümü, bu sendika kurma hakkı konusundaki kanun tasarısının bir an evvel çıkması ve bir bölümü de, bu kanun tasarısının kanunlaşmaması yönünde görüşler ifade etmekle kalmıyorlar, demokratik sayılan, sayılabilecek toplugösterilerle kamuoyunu ve Parlamentoyu etkilemeye çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de sendikalaşma hareketi, ifade edildiği gibi, bir anda gelmemiş ve bir anda, bütün müesseseleriyle uygulanmamıştır; ama, hiç olmazsa, işçi ve işverenler bakımından bugün gelinen nokta, dünya standartlarının pek gerisinde olan bir uygulama da değildir. Bu nasıl sağlanmıştır: Tedricen, zaman içerisinde, eksiklikler görülerek, bu eksikliklere ilgili toplum kesitlerinin demokratik tepki göstermesi suretiyle, olgunlaştırılmak kaydıyla, bugün, bu noktaya gelinmiştir. Geçmişimizde, sendikalaşma konusunda ciddî bir tecrübe, bir birikimimiz vardır; öyle zannediyorum ki, tasarı kanunlaştığı takdirde, bu da eklenecektir. Kısa zamanda, kamu çalışanları -işçilerimizde olduğu gibi- grevli, toplusözleşmeli sendika kurma hakkına kavuşacaktır; ama, bunun bir başlangıcı olmalıdır. Geliniz, hep beraber, bu başlangıcı yapalım; toplumu, bir ölçüde rahatlatalım. Ben, böyle bir konsensüsün sağlanacağı umudunu taşımaktayım.

Hepinize, bu anlayış içerisinde, bu düşünceler içerisinde ve çıkaracağımız, kanunlaştıracağımız yasanın da, topluma hayırlı ve uğurlu olmasını dileyerek, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum efendim. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Efendim, öğrenmek istiyorum, Hükümet ve Komisyon konuşmak istiyor mu?

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Gruplar bitti mi efendim?

BAŞKAN – Gruplar daha var.

Sayın milletvekilleri, şu anda, konuşacak bir grup ve iki şahıs var; isterseniz, tümü üzerindeki müzakereler bitinceye kadar bu çalışma süremizi uzatalım, çok kısa bir zaman olur.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Daha çok var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tümü üzerindeki müzakereler bitinceye kadar çalışma süremizi uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Cevdet Selvi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Selvi, süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerimi sunmak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önemli tasarının tümü üzerinde konuşmaya başlarken, sendikal haklarını, batılı, uygar düzeyde alabilmek için, seslerini bu Meclise, düşüncelerini, haklı taleplerini Hükümete iletmek isteyen kamu çalışanları, Başkentin ortasında, Kızılay’da polis tarafından üzerlerine su sıkılmakta, hırpalanmakta, itilip, kakılmakta; seslerini duyurmak bir yana, maalesef, şu anda çok güç şartlar altında bulunmaktadırlar. Bu konunun Meclis tarafından, Hükümetimiz tarafından, İçişleri Bakanlığımız tarafından hassas bir biçimde ele alınmasını özellikle rica ederim; çünkü, yıllardan beri, verilen bu haklı mücadeleye hiç ses çıkarılmadı; çünkü, kendilerine verilen sözler, güvenceler gerçekleşmedi. Bu haksızlığa maruz kalan kamu çalışanlarımızı daha da fazla hırpalamak, yıpratmak hiç kimseye yarar getirmeyecektir. Bunun, duyarlılık içinde ele alınacağını umuyorum ve bekliyorum.

Sayın milletvekilleri, yıllardan beri, ihmal edilen, bugünkü gibi dövülen, itilen kamu çalışanları, güç koşullar altında yaşamlarını sürdürebilmek için her türlü özveride bulundu; mesai saatleri dışında ek iş peşinde koştu, seyyar satıcılık, şoförlük, simitçilik, pazarcılık ve benzeri işler yaptı ve bulabilenler, yapmaya devam ediyor; ancak, sorunlarının çözümü konusunda, hiçbir olumlu gelişme sağlanmadı; her geçen gün enflasyon altında ezildi; vergisini, sosyal güvenlik primini, zorunlu tasarrufunu günü gününe ödedi; ama, hiçbir zaman da hakkını alamadı, emeğinin ve hizmetinin karşılığını bulamadı; söylenilen sözler, verilen vaatler yerine getirilmedi; yetersiz aylıklarla, aylıklarına anlam ifade etmeyen zamlarla oyalandı; ekonomideki çarpıklığın, millî gelir dağılımında uçurum boyutuna ulaşan adaletsizliğin, ülke genelinde yaygınlaşan haksızlığın yükünü daha fazla taşıyamadı, bir yurttaş olmanın sorumluluğuyla sesini yükseltti, yükseltmeye başladı.

Kamu çalışanları, bugün olduğu gibi, sekiz-dokuz yıldır, ekonomik ve demokratik haklarını alabilmek için mücadelelerini sürdürüyorlar; istedikleri, sendikalaşma hakkı, demokrasisi olan ülkelerde yıllardan beri uygulanan haklar, birlikte olmak istediğimiz devletler topluluğunda var olan, doğal sayılan haklar, kabul ettiğimiz uluslararası sözleşmelerde açıkça belirtilen haklar.

İşte, bu kamu görevlilerinin yıllardır açıkça istedikleri bu doğal ve gecikmiş haklarına karşı baskılar uygulandı, cezalar verildi, sürgünler edildi, diğer kamu görevlileriyle -bugünkü gibi- karşı karşıya getirildi, dövüldü, coplandı. Onlar, haklarını alabilmek için yılmadı, çoğaldı, örgütlendi; çünkü, başka çarelerinin olmadığını anlamışlardı, biliyorlardı.

Sayın milletvekilleri, gelişmeler, tüm kamuoyu tarafından ilgiyle, hak verilerek, izleniyor, destekleniyordu. Bu destek, artarak da devam ediyor. Halkın, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının dayanışması, siyasî parti genel başkanları, siyasî parti sözcüleri, bakanlar ve pek çok politikacı tarafından da basın açıklamalarıyla ve toplantılarda dile getiriliyor, kamu çalışanlarının haklılığı vurgulanıyordu. İşte, bunlardan birkaç örneği sizlere sunmak istiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel; 12 Eylül 1991’de: “Bakın, biz ne yapıyoruz; devletimizin adına imza atıyoruz, bu imzalar atıldığı yerde kalıyor. Yasayı, sözleşmeyi onaylamak kâfi değil, bunun mevcut olması da kâfi değil, işlemesi lazım; işlemiyorsa, dediğini yapmayan devlet saygın devlet değildir” demiş.

21 Mayıs 1992’de ise “Örgütlenme ve toplupazarlık hakkının korunmasına ilişkin 98 sayılı sözleşmeler dolayısıyla, kamu personeli dahil, tüm çalışanlara sendikalaşma ve toplupazarlık hakkının tanınması, ülkemizce esasen üstlenilmiş bulunmaktadır” demiştir.

Sayın Erbakan; Mayıs 1992’de: “Biz, toplusözleşme ve grev hakkı olan memur sendikalarının kurulmasından yanayız. Biz, sözde bir memur sendikacılığından değil, gerçek anlamda grev hakkına da sahip bir memur sendikacılığından yanayız” demiştir.

Doğru Yol Partisinin gazete ilanlarında ise, yine 4 Ekim 1991’de “Düşünme ve konuşma özgürlüğünden, sendikal haklarda ILO standartlarına kadar hepsi gerekli. Bütün yasa değişiklikleri yapılacak ve bunun için, kesinlikle, işverenler, anlaşma ve sözleşmeler kıstas alınacaktır” diye kamuoyuna ve kamu emekçisine açıklamalarını sürdürmüşlerdir.

Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Kara; 19 Mayıs 1993’te “Türkiye Büyük Millet Meclisine memur sendikalarıyla ilgili getirilecek her yasa önerisini destekleriz. Bugünkü Hükümet, memurlara sendika değil, dernek kurdurtmak istiyor. Biz, sadece ücrete dayalı sendikacılığa da karşıyız. Hükümet, memur sendikaları konusunda samimi değil. ILO’nun, memur sendikalarıyla ilgili sözleşmelerinin imzalanmasına karşın, bu konuda, olumlu bir adım atılmadı” demiş.

Bakanlardan Sayın Çelik’i de örnek olarak belirtmek istiyorum. Sayın Çelik; 4 Ocak 1994’te “Memura örgütlenmeden bahsedilen bir tasarı getirilecek. Zaten, memur örgütlü, sendikalarını kurmuş. Toplusözleşme ve grevsiz tasarı düşünülemez. Türkiye, 1961 Anayasasının gerisine götürülüyor” demiş.

İşte, bu açıklamalar devam ederken, bilim adamları tarafından, üniversiteler tarafından, uzmanlar tarafından, Anayasaya aykırılık kuşkularını, Anayasanın engel olduğu kaygılarını da ortadan kaldıran açıklamalar yapıldı; onlar da burada, açıkça görülüyor. Bu yıllar içerisinde kamuoyunu oluşturan açıklamalardan da birkaç örnek vermek istiyorum.

1996 yılında, İstanbul Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Sayın Profesör Doktor Teziç “söz konusu Anayasa hükümleri, yasa yoluyla memurlara toplusözleşme ve grev hakkı tanınmasına engel değildir; çünkü, Anayasada bu konuda bir yasaklayıcı kural da yoktur” diyor.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Sayın Kabaoğlu “Anayasa, grev yasağı koymayarak bu hak karşısında sessiz kalmıştır. Liberal demokratik rejimin geçerli olduğu çoğulcu siyasal sistemlerde ‘açıkça tanınmamış olan yasaktır’ kuralı değil “yasaklanmamış olan serbesttir” ilkesi geleneksel hale gelmiştir” diye bilimsel açıklamalarda bulunmuşlar ve sayısı fazladır. İşte bunları gören, dinleyen, hak veren, hak sahibi kamu çalışanları, bu anlayışla mücadelelerini sürdürmüştür.

Ayrıca bu konuda, uluslararası sözleşmelerin bağlayıcılığı konusunda, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları da aynı doğrultudadır; bu belgeler, tüm kamu emekçilerinde olduğu gibi kamuoyu tarafından da bilinmektedir. İşte bu kadar açık, haklı istekler karşısında karşılaşılan olay ve getirilen tasarı.

Sayın milletvekilleri, bu gerçekler, belgeler açıkça ortadayken, getirilen bu yasa tasarısı ihtiyaca cevap vermeyecek, istenen amaca ulaşamayacaktır. Bir yasal düzenleme yapılır, bir yasa çıkarılırken, dikkat edilecek pek çok konunun yanında, uluslararası sözleşmeler, sosyal barış, çalışma barışı, toplum huzuru, iş ve işyeri huzuru, fiilî durum gözardı edilemeyecek kadar önem taşımaktadır; ancak, yasa tasarısı, bu özelliklere, niteliklere sahip değildir, bu gereklere yeteri kadar uyulmadan hazırlanmıştır.

Avrupa Sosyal Şartı, 87,98,151 sayılı ILO sözleşmeleri şeklî olarak ele alınmış, tasarıda yer verilmiştir, İçi boşaltılmıştır, amacı unutulmuştur; çünkü, bu sözleşmelerde, sendikal hakkın kullanılması, işlevini yerine getirecek bir sendikanın yasal düzenlemesinin yapılması istenilmektedir. Bu tasarıyla, toplusözleşme hakkı, toplugörüşmeye dönüştürülerek, amacından saptırılmıştır.

Reform olarak getirilen bu yasa tasarısıyla, fiilî olarak var olan, daha önce genelgelerle elde edilen haklar geri götürülmektedir. Bu nedenle de, 300 binin üzerindeki kamu çalışanlarının sendikaları kapanacaktır, örgütlenme özgürlüğü kalmayacaktır. Bu 300 bin civarındaki şu anda hak sahibi olanların, bazı işyerlerinde yapılan toplusözleşmeleri geçersiz sayılacaktır bu tasarıya göre. Bu yasal düzenlemeyle, bir adım atıldığını, bir aşama kaydedildiğini sananlar, zannedenler, kamu görevlilerinin yıllarca mücadele ettiği, umutla beklediği ekonomik ve demokratik haklarını alamadığını görünce pişman olacaklardır; ancak, toplumsal huzursuzluğa, çalışma barışının bozulmasına katkı sağlamış ve ne yazık ki, bunu, daha da çoğaltmış olacaklardır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan -iktidar veya muhalefet- her parti ve yetkilisi, toplusözleşmeli, grevli sendikadan yana olduğunu tekrarlamış, kesin ve doğru olmamasına rağmen, 90 ıncı maddesi açık olmasına rağmen, Anayasanın engel teşkil ettiğini bahane veya gerekçe olarak öne sürmüşlerdir. Eğer, bu, ikiyüzlülük değilse, kamu çalışanlarına yapılan büyük bir haksızlıktır ve ayrıca, tahriktir; çünkü, Anayasayı bile değiştirme imkânımız vardır. Bu kadar isteniyorsa, bu da sorun olmaktan çıkarılabilir; bahane olarak ortaya konulmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, esas sorun, sendikalaşmaya, sendikalara karşı olmakta yatmaktadır; endüstriyel ilişkilerdeki patlama noktasına gelen bunalım da, bundan kaynaklanmaktadır.

Eğer biz, demokrasinin gerçekleşmesini, kalıcı olmasını ve gelişmesini istiyorsak, sendikal hakları, gerçek sendikaları kabullenmek zorundayız. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru, sivil toplum örgütleri, kuruluşlar ve onların başında da sendikalar gelir. Yıllardan beri, kamu çalışanları da sendika hakkını istemektedir. Özgürce toplusözleşme yapamayan sendika hiçbir anlam ifade etmeyecek, sadece, bu haklarını alabilmek için, daha örgütlü, daha etkin, demokratik eylemlerini sürdüreceklerdir. Güç kullanarak, baskı yaparak, bu önlenemez. Ülkenin daha çok huzura, uzlaşmaya ihtiyacı olduğu bu ortamda, 55 inci Hükümet, bu yanlışlığı düzeltip haksızlığı giderme şansına sahiptir, bunu kullanmalıdır.

İşçilerin, 1946 yılından itibaren, örgütlenme ve sendika kurma hakları olmasına rağmen, hiçbir hak elde edememişlerdir; ancak, 1963’te, 274 ve 275 sayılı Yasalarla, özellikle toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının sağlanmasıyla, sendikalar, varlığını koruyabilmiş ve haklarını alma umuduna sahip olabilmişlerdir.

Sendikalardan korkulmamalıdır. Yirmi yirmibeş yıldır sendikalı olan işyerleri daha gelişmiş, daha verimli hale gelmiş, işyerlerinde bir çalışma disiplini oluşmuş, gelişen teknolojiyi yakalayabilmişlerdir. Bunlardan Koç, Eczacıbaşı, Durmuş Yaşar ve Oğulları, uluslararası kalite ödülü alan Sabancı, sadece birkaç örnektir. Sendikalar, olumlu, çağdaş ve üretime dönük, kaliteyi yükselten katkılarını böyle kanıtlamış, ortaya koymuşlardır; örnekleri gözler önündedir.

Yıllardır, pek çok kişi, kamu hizmetlerinden, kamu kurumlarından memnun olmadığını belirtmektedir. Bu durumdan devlet şikâyetçidir, hükümetler şikâyetçidir, kamu görevlileri herkesten fazla şikâyetçidir. Kamu kurumları, sendika olduğu için mi bu duruma gelmiştir; bu kadar şikâyet edilen hale dönüştürülmüştür?! Tam tersi... Eğer, kamu çalışanlarına gerçek sendikal haklar verilirse, bu olumsuzluklar da ortadan kalkacak, en azından, asgarîye inecektir; işyerlerinde demokratik disiplin, otokontrol sağlanacaktır; bozulan hiyerarşik düzen kurulacak, keyfî uygulamalar hukuka uygun hale gelecektir; siyasîlerin müdahalesi asgarîye inecek, haksızlık azalacaktır; yönetici yöneticiliğini, çalışan da çalıştığını bilecektir; verim ve kalite yükselecektir. Millî gelir dağılımındaki adaletsizliğin dengelenmesine, devlet bütçesinin daha gerçekçi hazırlanmasına katkı sağlayacaktır, gerçek kamu sendikaları oluşturulduğu, kurulduğu ve bu hakların verildiği zaman. Bu nedenlerle de, yıllardan beri mücadele eden kamu görevlilerine, hakları olan toplusözleşmeli sendikal hakları teslim edilmeli, bu tasarı o şekilde düzenlenerek yasalaştırılmalıdır. Tasarının bu şekilde yasalaşması halinde hiçbir sorun çözülmeyecektir; sendika değil, büyük bir ricacı kulübü oluşturulmuş olacaktır ki, bunun yaratacağı kaos ve sorunların boyutları da şimdikinden daha büyük olacaktır.

Gerçek bir sendikanın özgür toplupazarlık hakkına sahip olması gerekmektedir; bunun önkoşulu da grev hakkıdır. Grev, çalışma barışının ve uzlaşmanın sağlanması, sendikaların işlevini yerine getirmesi, endüstriyel ilişkilerin disiplini bakımından zorunlu ve gerekli bir haktır. Sendikalarda grev hakkı olmadığı takdirde eylemler artacak, haksızlıklar çoğalacak, verim ve kalite düşecek, zorla suçlu, suçlular yaratılmış olacaktır; bu da, toplumsal huzursuzluğu hızlandıracaktır. Grev, çalışma barışının sigortasıdır, supabıdır. Grev, diğer eylemlerden daha olumsuz gelişmeler yaratmaz, yaratmayacaktır. Grev, hukuk çerçevesinde, yasal prosedür içinde ve en son kullanılan bir haktır, keyfî bir uygulama değildir. Bu hak tanındıktan sonra; yani, grev hakkı tanınarak, kabullenilerek bir yasa tasarısı hazırlandıktan sonra, millî güvenlik, toplum sağlığı ve benzeri konularda grevin yapılamayacağı hizmet kolları, işyerleri saptanabilir. İşin önemine göre, her işyerinde grev kapsamı dışında kalacak kamu görevlileri önceden belirlenir. Grev uygulamasının belirli süreleri önceden yasalarla saptanır, onun için de bir uzlaşma aracıdır. Bu, tüm dünyada olduğu gibi işçi sendikalarında da vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Selvi, süreniz bitti, 1 dakika süre veriyorum. Lütfen, toparlayın efendim.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısı günün gerçeklerine uygun ve ihtiyaca cevap verecek nitelikte değildir; bu yapısıyla da sağlam temele oturtulması çok güçtür. Bugüne kadar, kamu çalışanları parçalanmış, bölünmüştür; 657 sayılı Yasa ile sözleşmeli personel, geçici işçi, muvakkat işçi, düz işçi gibi statüler ihdas edilerek, devlet personel rejimi tahrip ve istismar edilmiştir. Devlet Personel Yasasının yeniden düzenlenmesi zorunluluğu açıkça ortadadır. Bu yasa tasarısı, aynen, daha önce bu Meclise gelen, polislerin askerlikleriyle ilgili yasa tasarısı gibi geri çekilmelidir. Toplusözleşme ve grev hakkını da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Selvi, süreniz bitti efendim.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Çok önemli; iki satır bir önerim var.

BAŞKAN – Madde üzerinde konuşursunuz.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Son konuşmacıyım.

BAŞKAN – Son konuşmacı değilsiniz; Sayın Bostancıoğlu var, Hükümet var, iki üye var.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – İki önerim var... Ben, hiç böyle ısrar etmedim. Şurayı söyleyeyim.

BAŞKAN – Ama, kimseye süre vermedim şimdiye kadar da...

Peki, buyurun.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – Bir dahaki sefere az konuşurum.

Onun için bu yasa geri çekilmelidir. Meclisteki siyasî partilerin temsilcileri, tekrar oturarak bir uzlaşma aramalıdır veya ekonomik, sosyal konseyde yine değerlendirilmelidir; bir konsensüs, bir uzlaşma sağlanması yolunda girişimlerde bulunulmalıdır. Bu yasanın bir an önce ülke yararına olacak, tarafları tatmin edecek şekilde düzenlenmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle 55 inci Hükümetin, bu olanağı, bu fırsatı kaçırmamasını temenni ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Selvi.

Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Metin Bostancıoğlu; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Bir dakikanızı rica edeyim.

Efendim, biz, süreyi, bu yasa tasarısı üzerindeki müzakereler bitinceye kadar uzattık. Müzakere oylamayı da kapsar; o bakımdan, oylamayı, uygun görürseniz yaparız, yoksa yapmayız.

NİHAT MATKAP (Hatay) – O nasıl oluyor Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Oylamayı da kapsar. Müzakerenin bitmesi demek, müzakerenin oylamasının da yapılması demektir.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Daha sonra “isterseniz yaparız, isterseniz yapmayız” dediniz; o konuda bizi aydınlatabilir misiniz.

BAŞKAN – Gruplar olarak yarın yapalım derseniz, olabilir.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

DSP GRUBU ADINA METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşünü açıklamak üzere söz aldım. Sözlerime başlarken Yüce Meclise, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, kamu görevlilerinin sendikal hak ve özgürlüklerinden yararlanmaları konusu uzun yıllardır ülkemizin gündemindedir. Bu konu 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin Programında da, Anayasada yapılan değişikliklere paralel olarak kamu çalışanlarına sağlanan sendikal hakların tam olarak kullanılması ve bu hakların geliştirilmesi için gerekli çabanın gösterileceği biçiminde yer almıştır. Bu konudaki yasal düzenlemelerin ilk adımı, Anayasada yapılan değişikliklere uyum yasası niteliğindeki 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesini yeniden düzenlemeyle olmuştur. Bu düzenlemeye göre, devlet memurları, Anayasada ve özel kanunda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler. Daha sonra da, Hükümet, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısını hazırlamış ve Meclisimize sevk etmiştir.

Sayın milletvekilleri, şu anda görüşmekte olduğumuz tasarı, belki bazı milletvekillerinin önemli görmediği bir tasarı olabilir; ancak, Türk Milletinin yıllardır beklediği, yasalaşmasını istediği bir tasarıdır. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Tasarının, doğal olarak, 1995 yılında Anayasada yapılan değişikliklerle belirtilen hukukî çerçeve içerisinde kalmak koşuluyla hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu tasarıyı ve birleştirilen kanun tekliflerini değerlendirirken, öncelikle, kamu görevlilerinin sendikal hakları için Anayasada çizilen çerçevenin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz.

Anayasanın “Toplu iş sözleşmesi hakkı” başlığını taşıyan 53 üncü maddesi, 1995 yılında değiştirilmeden önce, işçiler ve işverenlerin toplu iş sözleşmesi hakkını düzenlemişti. Bu maddede sadece işçiler ve işverenlerin toplu iş sözleşmesiyle ilgili hüküm vardı. Kamu görevlileriyle ilgili düzenleme 1995 yılı değişiklikleriyle getirilmiştir.

Anayasadaki bu değişiklikten önce, dönemin Meclis Başkanı, siyasî partilerimizin anayasa değişiklik tekliflerini toplamış ve bu teklifler bir kitap halinde yayımlanmıştır. Meclis tutanakları ve bu kitap, bugün, bu kanunun çıkmasını engellemek isteyenlerin, Anayasaya rağmen düzenleme yapılmasını isteyenlerin, yaptırımlı ve toplusözleşmeli sendikal hak isteyen Demokratik Sol Partiyi Mecliste nasıl yalnız bıraktıklarını gösteren tarihî belgelerdir. (DSP sıralarından alkışlar)

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Ağzına sağlık...

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Demokratik Sol Parti, yaptırımlı, sözleşmeli bir sendika kanunu çıkarmak yönünde bugün önümüzü tıkayan Anayasanın 53 üncü maddesini engellemek için o günlerde büyük çaba göstermişti. Demokratik Sol Parti olarak yaptığımız öneride, Anayasanın 53 üncü maddesinin, kamu görevlilerine de, yasayla belirlenecek ölçüler içinde, toplu iş sözleşmesi yapma hakkını tanıyacak yönde değiştirilmesi gerektiğini bildirmiştik. Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit anayasa değişikliği sırasında Genel Kurulda yaptığı konuşmada “kamu görevlilerine yaptırımlı sendikal haklar tanınmadığı için, Türkiye’de, özellikle kamu görevlileri arasında giderek artan bir huzursuzluk dönemine girilmiştir. Komisyondan gelen metinde, kamu görevlilerinin sendikaları veya üst kuruluşları idareyle oturacaklar, toplugörüşme yapacaklar, bu görüşmenin sonuçları bir tutanağa bağlanacak; ama, bu tutanak, ne o sendikayı ne idareyi ne de Türkiye Büyük Millet Meclisini bağlayacak. Eğer, şu dönemde, kamu görevlilerine açıkça, yaptırımlı sendikal güç tanınmak istenmiyorsa, hiç değilse, bundan sonraki Büyük Millet Meclisinin önü tıkanmamalıdır, çalışmalarının önünde engel teşkil edecek bir anayasal düzenleme yapılmamalıdır” diyerek, Anayasanın bu maddesinin esnek bırakılmasını istemişti; Anayasada o zaman yapılan değişikliğin, kamu görevlilerine amaçlanan hakları kısıtlı bir biçimde vereceğini, bunun da toplumu tatmin etmeyeceğini vurgulamıştı. Ancak, o günlerde, gerek memurlardan, bugün meydanlarda direniş yapan memurlardan ve gerekse diğer siyasî partilerden, bu kanunun çıkmasını engelleyen “toplusözleşme yapma hakkı vermiyor, o halde çıkmamalıdır; grev hakkı vermiyor o halde çıkmamalıdır” diyen siyasî partilerden, yeterli destek gelmediğinden Demokratik Sol Partinin önerileri kabul edilmedi ve Anayasada, toplusözleşme yerine toplugörüşme esası benimsendi.

Bu kitaptaki, Anayasanın 53 üncü maddesiyle ilgili siyasî partilerin teklifleri aynen şöyledir: Anavatan Partisi teklif vermemiş, Büyük Birlik Partisi teklif vermemiş, Cumhuriyet Halk Partisi teklif vermemiş, Doğru Yol Partisi teklif vermemiş, Halkın Emek Partisi teklif vermemiş, Millet Partisi teklif vermemiş, Milliyetçi Hareket Partisi teklif vermemiş; ama, o gün, Demokratik Sol Parti, bu madde kamu görevlilerine de yasayla belirlenecek ölçüler içinde toplu iş sözleşmesi yapma hakkını tanıyacak yönde değiştirilmelidir teklifini vermiştir. O gün neredeydiniz?! (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AYHAN FIRAT (Malatya) – Doğruları söyle, doğruları!

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Sonuçta, Anayasa değiştirilirken verilmeyen katkılar nedeniyle bugünkü 53 üncü madde ortaya çıkmıştır.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – İşinize geldiği zaman böyle konuşuyorsunuz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Bu, anayasal hukukî çerçeve, kamu görevlileri için sendikal örgütlenme ve toplugörüşme düzeni öngörmekte, maalesef -üzüntüyle belirtiyorum- toplusözleşme ve grev hakkı verilmesine imkân tanımamaktadır.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Bostancıoğlu, işine gelmeyeni okumuyorsun.

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Kamu görevlilerine toplusözleşme hakkı tanınmasına engel olan diğer bir hüküm ise, Anayasanın 128 inci maddesidir. Burada, kamu görevlilerinin aylık ve her türlü özlük haklarının kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.

Bir an için, Anayasanın 53 üncü maddesini yok kabul edelim; kamu görevlilerine toplusözleşme hakkı tanınabilmesi için, Anayasanın 128 inci maddesinde değişiklik yapılması gerekir. Kamu görevlilerinin aylık ve her türlü özlük haklarının kanunla değil, toplusözleşmelerle belirleneceği yönünde bir düzenleme yapılması zorunludur; aksi takdirde, kamu görevlilerinin aylık ve özlük haklarının toplusözleşmelerle belirlenmesini öngörecek bir düzenleme, aylık ve özlük hakların kanunla belirlenmesini emreden Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olacaktır.

Kamu görevlilerinin toplusözleşme hakkından söz edebilmemiz için, ayrıca ve öncelikle -benden önceki konuşmacıların da belirttiği gibi- kamu personeli rejiminde, bu hakkın kullanılmasını sağlayacak şekilde geniş kapsamlı bir reform yapılması gerekmektedir. Başta Anayasa olmak üzere, çeşitli kanun, tüzük ve yönetmeliklerle çizilmiş bir hukukî çerçeveyi ifade eden statü hukuku sistemi terk edilip, bireysel sözleşme sistemine geçilmelidir; çünkü, toplusözleşme düzeninden söz edebilmek için, her şeyden önce, buna temel oluşturacak bireysel sözleşme düzeninin var olması gerekir. Toplusözleşme sisteminin üzerine inşa edileceği bireysel sözleşme sistemini kuracak böyle bir hukukî altyapı hazırlanmadan kamu görevlilerine tanınacak bir toplusözleşme hakkının kullanılması da fiilen mümkün olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu açıklamalar çerçevesinde, kamu görevlilerine toplusözleşme ve grev hakkının tanınabilmesi için, öncelikle, Anayasanın 53 üncü ve 128 inci maddelerinin değiştirilmesi ve tüm personel mevzuatının gözden geçirilerek, kamu görevlilerinin özlük haklarının, işçilerde olduğu gibi, sözleşmelerle düzenlenmesine imkân sağlayan hukukî reformu oluşturmamız gerekirdi. Ayrıca, artık bireysel sözleşmeye, statü hukukundan sözleşme hukukuna geçileceği için de, memurların idareyle olan ihtilaflarının çözüm yerinin idare mahkemeleri değil, hukuk mahkemeleri olacak şekilde de düzenleme yapmamız gerekiyordu.

Kamu kesiminde işçi statüsü dışındaki tüm kamu çalışanlarını kapsayan tasarıyla, hem Anayasanın elverdiği, Anayasanın imkân verdiği en geniş ölçüde yasal düzenleme gerçekleştirilmekte ve hem de kamu görevlilerine, örgütlenme, sendika kurma, yönetime katılma ve idareyle toplugörüşme yapma imkânı veren sendikalaşma hakkı verilmektedir. Kamuoyunda yapılan tartışmalarda ve bu kürsüde söylenenlerden bir kısmı, anayasal sınırlar içerisinde toplugörüşme sistemine dayanan bir sendikacılığın yeterli görülmediği şeklindedir ve toplusözleşme ve grev haklarını öngörmeyen bir sendikalar kanununun hiç çıkmamasının daha uygun olacağı görüşünün savunulduğu söylenmektedir.

Mecliste grubu bulunan bütün siyasî partiler tarafından, kamu çalışanlarının sendikal haklarının düzenlenmesi amacıyla verilen ve şu anda görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla birleştirilen kanun tekliflerine, gelin, hep beraber bir göz atalım.

Sevgili milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş ve 7 arkadaşı, Hükümet tasarısı Meclise sevk edildikten sonra -tarihini de vereyim, Hükümet tasarısı Meclise 6.1.1998’de sevk edilmiştir- 14.1.1998 tarihinde bir yasa teklifi vermiş. Bu 7 milletvekilinin 7’si de -toplam 8 imza; Sayın Karakaş dahil bu 7’ye; 1 eksik; yanılmıyorsam Sayın Algan Hacaloğlu’dur- daha önce Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın Meclis Başkanlığına verdiği bu kanun teklifine imza atmışlardır. Bu kanun teklifinde ne vardır; buna geçmeden önce diğerlerini de söyleyeyim: Doğru Yol Partisi Trabzon Milletvekili Sayın Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşı ile Demokrat Türkiye Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Gürcan Dağdaş ve 3 arkadaşının kanun teklifleri... Refahyol Hükümeti zamanında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanarak Başbakanlığa sunulmuş tasarı taslağı daha sonra da kanun teklifi olarak verilmiştir. Tamamı, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu ve bugün, Plan ve Bütçe Komisyonunda düzenlenerek huzurumuza getirilen, müzakere ettiğimiz tasarının tamamen aynısıdır.

3 üncü maddeye bakalım: 3 üncü madde tanımlarla ilgilidir. Bu tanımlar arasında toplusözleşme olmadığı gibi, bu tanımlar arasında grev de yoktur. Tasarı metninde de, toplusözleşmeyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur, grevle ilgili düzenleme yoktur. Ne vardır; toplugörüşme vardır, mutabakat metni vardır.

Bugün bu kürsüden konuşan Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız tesadüfen o partide yanılmıyorsam; çünkü, bu önergede imzası bulunan hiçbir arkadaş, imzasını inkâr edecek kişi değildir. Başta Sayın Deniz Baykal ve bu Partinin ileri gelenleri, Sayın Nihat Matkap, Sayın Oya Araslı, Sayın Önder Sav, Sayın Atilâ Sav ve diğerleri, hiçbiri, imzasını inkâr etmezler.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Ediyorlar... Ediyorlar...

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Etmezler; çünkü, kendileri, bugün huzurunuzdaki, toplugörüşmeli ve mutabakat metni imzalanacak şekilde düzenlenen tasarıyı, teklif olarak vermişlerdir. Şimdi soruyorum: O zaman mı samimiydiniz, bu kürsüden konuşurken mi samimisiniz? (DSP ve ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bir de, konuşmacınız, çıkıyor, burada “bu, ikiyüzlülük değilse nedir” diyor; ben, bunu demiyorum.

Sayın milletvekilleri, mevcut hukukî çerçevenin toplusözleşme düzenine imkân verdiği yolundaki eleştirilerin de samimî olmadığını düşünüyoruz. Tasarının görüşülmesi sırasında, kamuoyunda yapılan tartışmaların bir kısmında, Anayasanın 53 üncü maddesine hiç değinilmeden, ülkemizin, 87, 98 ve 151 sayılı ILO Sözleşmelerini imzalamış olması ve uluslararası anlaşmaların Anayasanın 90 ıncı maddesi uyarınca Anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyecek olması nedeniyle, kamu görevlileri sendikalarına da toplusözleşme ve grev hakkının verilmesinin mümkün olduğu söylenmektedir. Buna, anayasal bir engel olmadığı halde, Hükümetin tasarıya bu hakları koymadığı yönünde görüşler de eklenmektedir. Bu doğruydu da, bu teklifi niye verdiniz diye sormaz mıyım ben! (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sor...

BEKİR KUMBUL (Antalya) – Sor; ama, doğru olan verilmesi değil miydi?

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Bize göre, tasarı, genel hatları itibariyle, Anayasanın 53 üncü maddesine, ILO sözleşmelerine ve 2821 sayılı Sendikalar Kanununda yer alan hükümlere paralel şekilde düzenlenmiştir.

Kamu çalışanlarının sendikal hakları ve örgütlenmelerinin önündeki engel 53 üncü maddedir, 128 inci maddedir, kamu personeli rejimimizdir. İnanıyorum ki, bu kanun tasarısı kanunlaştıktan sonra, bu Meclise, memur sendikalarının yaptırımlı toplu sözleşme hakkını elde edeceği şekilde yeni düzenlemeler gelecek ve biz, bu kanunları, bu Anayasayı bu Meclisten çıkaracağız.

Kamu çalışanlarının sendikal örgütlenmelerini düzenleyen, yönetime katılmalarını ve toplu görüşme sistemi içinde üyelerinin ortak hak ve menfaatlarının korunması ve geliştirilmesini öngören bu tasarının kanunlaşmasından sonra, söylediğim gibi, gerekli düzenlemeler mutlaka yapılacaktır. Bu tasarı ve bu kanun, bu şekil, nihaî şekil değildir; hedeflenen yere gidebilmek için çıkılan bir basamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu, süreniz bitti. 1 dakika eksüre vereceğim, daha fazla eksüre vermeyeceğim efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – 1 dakika eksüreye gerek yok, teşekkür kısmını arz edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu görevlilerinin sendikal haklarının düzenlenmesinde yine de önemli ve gerekli bir adım olan bu tasarının, kamu çalışanlarına ve ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisin değerli üyelerine şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına, saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancıoğlu.

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bakan, aslında, süreyi uzatırken çalışma saatimizin dolmasına 20 dakika vardı, CHP Grubu konuşacaktı, Sayın Bostancıoğlu da söz istememişti.

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sadece bir cümle Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir şey demiyorum da, süreyi biraz fazla uzattık sayılır; ama, arkadaşlar...

M. CEVDET SELVİ ( İstanbul) – Sayın Başkan sataşma var, söz istiyorum.

BAŞKAN – Size sataşma yok efendim...

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Var, var...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Sayın Bakana söz verdim.

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Tesadüfen bir milletvekili bir yerde bulunmaz. Bu sataşmadır...

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Bir dakika...

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarısı ile ilgili olarak grupları ve şahısları adına konuşma yapan sayın milletvekillerine, değerli görüş ve önerileri için, ayrıca aynı yönde teklif veren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Baykal ve 39 arkadaşına, Demokrat Türkiye Partisi adına Sayın Gürcan Dağdaş ve arkadaşlarına, Doğru Yol Partisi adına Sayın Yusuf Bahadır ve arkadaşlarına, verdikleri teklifler ve yaptıkları katkı için teşekkürü bir borç biliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimiz, mevcut ve kurulacak kamu görevlileri sendikalarının faaliyetlerinin yasal bir temele dayandırılması, sendika üyeleri ve yöneticilerinin güvenceye kavuşturulması, toplugörüşme yapabilmeleri için, bu amaçta önemli bir adım olarak, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısını hazırlayarak Yüce Meclisin gündemine getirmiş bulunmaktadır. Tasarının en kısa süre içinde yasalaşacağı inancıyla, hepinize saygılar sunarım. (DSP, ANAP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, gruplar ve Hükümet adına yapılan konuşmalar bitti.

Şahsı adına, Sayın Emin Kul; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; sizleri, konuşmama başlamadan, saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şu hususu gözden kaçırmamak durumundayız: Kamu görevlileri sendikaları fiilen vardır, fakat hukuken yoktur. Fiilen varlıkları meşrudur, fakat, yasal değildir. Bu tasarıyla, fiilî ve meşru varlıklarını yasal temele kavuşturacak bir çalışmayı yapıp bitireceğiz ve kabul edilirse, bu sendikalar hukuksal bir yapıya kavuşmuş olacak.

Şimdi, böyle bir tabloya nereden geldik, ona da kısaca bir bakmak istiyorum. 1961 Anayasasını hatırlarsak, 46 ncı maddenin ikinci fıkrası “işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin hakları kanunla düzenlenir” diye, kamu hizmeti görevlilerini işçilerden ayırarak bir düzenleme yapmış. Gerekçesi de aynen şöyle “Kamu hizmeti görevlilerinin sendikal hakları şüphesiz ki, işçilerinki gibi kayıtsız olamaz. Bu alanda konulacak sınırları ihtiyaca göre kanun koyucu tespit edecektir.”

1961 Anayasasına baktığımız zaman buna uygun olarak çıkarılan 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu, neredeyse, 1961 Anayasasından beş yıl sonra 1965’te çıkmış ve 46 ncı maddenin ikinci bendine göre düzenlemeleri içermiş. Bu içeriğine de baktığımız zaman, 1961 Anayasasının getirdiği hükümler itibariyle, rejim, toplusözleşmesiz ve grevsiz olarak 1961 Anayasasında kabul edilmiş.

1971 Anayasasına baktığımız zaman neyi görüyoruz; 1971 Anayasasında 46 ncı maddedeki “çalışanlar” sözcüğü çıkarılmış “işçiler” denilmiş. 46 ncı maddenin ikinci bendi tamamen maddeden çıkarılmış, Anayasanın 119 uncu maddesiyle, memurlara, sendikalara üye olma yasağı getirilmiş, geçici 16 ncı maddesiyle de 624 sayılı Kanun doğrultusunda kurulan sendikaların faaliyetlerinin sona ereceği ifade edilmiş ve bundan sonra da “sendika” sözcüğünden değil “kuruluş” sözcüğünden bahsedilmiş.

1982 Anayasasına gelince: 51 inci madde; yani, sendika hakkının işçiler için var olup olmadığı hususu tescil edilmiş; ama, memurlara sendika güvencesi yok ve memurlara bu güvence olmamakla birlikte, toplusözleşme hakkı da yok -yani, kamu çalışanlarına- fakat, yasak da yok. Bu aşamadan sonra geçen dönem içerisinde herhangi bir düzenleme yapılmış değil. Anayasanın sınırlayıcı hükümleri karşısında belli bir düzenleme yapılmamış.

87 sayılı sendika özgürlüğü ve sendikalaşma hakkının korunmasıyla ilgili ILO’nun temel sözleşmesini, Türkiye, ancak 1992 yılında onayladı; ama, 1992 yılına kadar işçilerin sendika kurma hakkı, sendikalaşma hakkı yok muydu; vardı. Demek ki, bu, bir içhukuk düzenlemesi. İstenseydi,1961’den beri, böyle bir iç hukuk düzenlenmesi kamu çalışanları için de, çeşitli değişiklikler yapılarak gerçekleştirilebilirdi. 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı, 1951’de Türkiye tarafından kabul edilmiş; ama, işçilerin toplu pazarlık hakkı, 1951’den sonraki yıllarda, 1964’lere kadar var mıydı; yoktu. Demek ki, ILO sözleşmelerinin onayı da esas meseleyi ortadan kaldırmıyor; esas mesele, içhukuk düzenlemesinin yapılması meselesidir. Tabiî, bu düzenleme yapılırken de, anayasa hukukuna bağlı kalınma koşulu, elbette ki, göz önünde tutulacaktır.

1995 değişikliklerine gelmeden önce, Danıştay muhtelif kararlar verdi ve bir mütalaa da verdi; bu mütalaada, bu hususların, ancak kanunla düzenlenebileceğini ileri sürdü. Yine, Sayıştay bir karar verdi; Sayıştayın 23.6.1994 tarih ve 4808 sayılı kararı, memurların ve diğer kamu görevlilerinin toplusözleşme akdetme haklarının olmadığını ifade ediyor. Ama, çok önemli bir karar,, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı; bu, herkesi, her mütalaa sahibini ve her mercii bağlayacak niteliktedir, Hukuk Genel Kurulu kararı olduğu için. Bakınız, Hukuk Genel Kurulu kararı ne diyor; “dernek, sendika ve siyasî parti kurma hakkının Anayasada öngörülmüş bulunması, bunların tüzelkişilik kazanması için yeterli olmayıp, yasal bir düzenlemeye dayandırılması zorunludur; aksi halde, tüzelkişilikten söz edilemez. Bu düşünce, Anayasadaki demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı değildir; çünkü, hukuk düzeni bunu zorunlu kılmaktadır”

Hal böyleyken, 1995 değişikliklerine geliyoruz. Bakınız, Demokratik Sol Parti sözcüsü arkadaşımı biraz tekzip edeceğim, o, galiba, Meclis Basımevinde basılan, işine gelen kitapları alıyor, bakıyor. Bu da, Meclisin Basımevinde basılan bir kitapçık. Bu kitapçıkta da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan anayasa değişikliği konusunda görüş ve öneriler var. Anavatan Partisi, Anayasanın 53 üncü maddesi için teklif vermiş. Bakınız, bu görüş ve önerilerde ne deniliyor: “Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensupları hariç, çalışanlar ve işverenler -işçiler değil- üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek amacıyla, önceden izin almaksızın, sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara üye olma ve üyelikten ayrılma haklarına sahiptirler. Bu hakkın kullanılışında uyulacak şekil ve usuller kanunda gösterilir.” Siz, bu mikrofondan “Anavatan Partisi yok” dediniz, “teklif vermedi” diye söylediniz de onun için söylüyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Kim söyledi?..

EMİN KUL (Devamla) – Onun dışında da, 1995 Anayasa değişikliklerinden önce, 4.1.1995’te -ki, anayasa değişiklikleri yedinci ayda yapılmıştır- bugün 55 inci Hükümetin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz’ın imzasıyla Meclis Başkanlığına verilen, Anavatan Partisinin, Anayasanın 51 inci maddesi üzerindeki teklifini aynen okuyorum: “Çalışanlar -işçiler değil- ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek amacıyla, önceden izin almaksızın, sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara üye olma ve üyelikten ayrılma haklarına sahiptir. Bu hakkın kullanılışında uyulacak şekil ve usuller ile istisna ve kapsamlar kanunla gösterilir.”

Değerli arkadaşlarım, şimdi gelelim Genel Kuruldaki önerilerimize... Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili arkadaşım 19 uncu Dönemde yoktu; ama, zabıtları incelerse, görecektir; 21.6.1995 tarihli 126 ncı Birleşimde Türkiye Büyük Millete Meclisi Başkanlığına verilen öneri şu: “Anayasanın birinci kısım maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili 861 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesinde yer alan ‘Sendika Hakkı’ başlıklı 51 inci maddenin aşağıda yer verilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.” İmzalar, Anavatan Partisi Grubuna mensup milletvekillerinin imzaları.

“Sendika Kurma Hakkı

Madde 51.– Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek amacıyla, önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara üye olma, üyelikten ayrılma haklarına sahiptir. Bu hakkın kullanılışında uygulanacak şekil, usuller ve istisna ve kapsamları kanunla gösterilir.”

Bir önergemiz daha var, yine aynı mahiyette, yine aynı şekilde “çalışanlar” diyor. Yani, kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde önergeler verilmiş durumda.

Bu önergeler hangi düşüncemizden kaynaklanıyor, onu da hemen ifade edeyim. Anayasalar, aslî yönüyle ve geneliyle, sınırlamaları ve yasaklamaları, hak ve özgürlükleri istisna sayamaz. Anayasalar, bir temel haklar manzumesidir, temel haklara, açık ve yalın bir ilke olarak yer verilmesi kaçınılmazdır; ancak, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasî gelişmesi içinde bu temel hakların özü, örselenmeden nasıl kullanılacağı, kapsamı ve istisnaları ve sınırlılığı, ulus iradesinin egemenliğine dayalı olarak kanunla düzenlenir anlayışımızdan hareket ederek biz bu önergeleri verdik. Dolayısıyla, Anavatan Partisi olarak biz, meseleyi temelden çözmek için, 19 uncu Dönemde, anayasa değişiklikleri sırasında elimizden gelen gayreti gösterdik. Bu gayretlerin nasıl sonuç verdiğini, ileride, maddeler üzerindeki görüşlerimizi arz ederken, tekrar dile getireceğim.

BAŞKAN – Sayın Kul, süreniz bitti; 1 dakika eksüre veriyorum; konuşmanızı 1 dakikada toparlayın.

EMİN KUL (Devamla) – Şimdi, işin başına dönersek değerli arkadaşlarım, 1995 değişiklikleri üzerinde ve özellikle Anayasanın 51 inci maddesi üzerinde, maalesef, bazı parti grupları, tam, 36 önerge verdi; komisyon, iki defa, 51 inci maddeyi geri çekti ve 51 inci maddenin bu şekliyle çıkmasına, maalesef, sebep olundu. Bunların safahatı zabıtlarda mevcuttur.

Şu anda, şu durumla karşı karşıyayız: Tekrar ediyorum, kamu görevlileri sendikaları fiilen vardır, hukuken yoktur. Fiilen varlıkları meşrudur ve fakat yasal değildir. Bu tasarıyla, fiili ve meşru varlık, yasal temele kavuşturulacak ve bu sendikalar hukuksal yapıya kavuşmuş olacaklardır; ama, hukuksal yapıya kavuşmuş olmaları, Cevdet Selvi arkadaşımın söylediği gibi, sorunları çözmeyecektir, daha başka sorunları da davet edecektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamam efendim; süre vermiyorum; teşekkür ederim...

EMİN KUL (Devamla) – ...çünkü, asıl yapılması gereken, kamu çalışanlarının, memurların kimler olduğunu, bu kişilerin kimler olduğunu ayırabilmektir.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Kul, tamam artık...

EMİN KUL (Devamla) – Bu düşüncelerle, kanun tasarısına bu gözle bakıyoruz.

Teşekkür eder, saygılarımı arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aslında, madem hepiniz istiyorsunuz, getirin memurlar için grevli, toplusözleşmeli anayasa değişikliğini, buradan çıksın efendim... Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında 53 üncü ve 54 maddeler görüşülürken, Genel Kurulu ben yönetiyordum; nasıl zorluklarla karşılaştığımı, üç saat ara verdiğimi gayet iyi biliyorum. Tabiî, benim, burada konuşma hakkım olmadığı için, konuşamıyorum...

EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, karşılıklı konuşma varsa, ben de görüşlerimi arz edeyim.

BAŞKAN – Tamam efendim...

Ben diyorum ki, mademki, bütün partiler...

EMİN KUL (İstanbul) – Biz Anavatan Partisi olarak, 53 üncü madde üzerinde her türlü müspet önergeyi verdik.

BAŞKAN – Sayın Kul, buraya çıkan her arkadaşımız diyor ki, memurlara, toplusözleşmeli grev hakkı... Getirin, Anayasayı değiştirelim, olsun bu iş...

EMİN KUL (İstanbul) – 36 önerge vererek bunu atlattılar; Genel Kurulu kim yönetiyordu bilmiyorum.

BAŞKAN – Ben yönetiyordum, ben...

EMİN KUL (İstanbul) – Verdiğimiz önergeleri de dikkate almadınız; zabıtlardan çıkıyor bu.

BAŞKAN – Hayır, ama, bunu derseniz, utandırırım sizi...

VIII.—SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun Gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Matkap.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan Demokratik Sol Parti Grubu sözcüsü Sayın Bostancıoğlu, geçen dönem, anayasa değişiklikleriyle ilgili verilen teklifler içerisinde, Grubumuzun 53 üncü maddeye ilişkin teklifi olmadığı şeklinde doğru olmayan bir beyanda bulundu. Eğer izin verirseniz, bunu düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun efendim. Yani “sizin bir teklifiniz yok” dedi.

Çok kısa... Rica ediyorum... (CHP sıralarından alkışlar)

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Ayıptır!.. Hakarettir... Kim tesadüfen nereye gelmiş, bakacağız ona.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısı üzerinde Grup sözcümüzün getirdiği yaklaşımlara ilişkin olarak, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Sayın Bostancıoğlu, Grubu adına yaptığı konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda samimî olmadığını ifade eden cümleler sarf etti. Sayın Bostancıoğlu, bu ifadelerinde, geçen dönem, anayasa değişiklikleri aşamasında, Cumhuriyet Halk Partisinin, toplu iş sözleşmesinin, kamu çalışanlarına da yansımasını, onların da bu toplu iş sözleşmesinin kapsamına alınmasını içeren herhangi bir anayasa değişikliği önergesi vermediğini ifade etti ve değerli milletvekilleri, hem sizleri hem bizleri ekranları başında izleyen tüm yurttaşlarımızı yanıltmış oldu.

Değerli arkadaşlarım, bakınız “Anavatan Partisi vermedi” dedi, “Büyük Birlik Partisi vermedi” dedi “Cumhuriyet Halk Partisi vermedi” dedi, “Demokratik Sol Parti, bu konuda, sadece düşüncesini açıklamış” dedi, “diğer partiler de vermedi” dedi.

Bildiğiniz gibi, geçen dönem, Grubumuz, Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak bu Mecliste yer alıyordu; daha sonra bir birleşme yaşandı. Ne zaman partinizin sözcüleri Grubumuza dönük bir eleştiri yapsa “geçen dört yıl iktidarda kaldınız” diyorlar. Olumsuz şeylere ilişkin olarak Sosyaldemokrat Halkçı Partiyi her zaman suçlarsınız; ama, Sosyaldemokrat Halkçı Parti adına olumlu bir iş varsa, onu görmezlikten gelirsiniz... Bunu sindirmek, bunu kabul etmek mümkün değil.

Bakınız, Sosyaldemokrat Halkçı Parti, geçen dönem, bu maddeyle ilgili değişiklik önergesinde ne diyor:

“Toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve lokavt

Toplu iş sözleşmesi hakkı, çalışanlar, işverenlerle olan ilişkilerinde iktisadî ve sosyal durumlarını korumak ve geliştirmek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. İşçi niteliği taşımayan, kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları, gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak yasayla düzenlenir.” Bir parti grup başkanvekilinin bunu görmezlikten gelmesi, kesinlikle iyiniyetle bağdaşamaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bir husus üzerinde daha durmak istiyorum: Sayın Bostancıoğlu, yine, konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin, iki yıl önce verdiği yasa teklifinde toplu iş sözleşmesi hakkından bahsedilmediğini söyledi; doğrudur. Yalnız, Cumhuriyet Halk Partisi, uyum yasaları çerçevesinde yasa teklifini hazırladı; hemen, kamu çalışanları sendikalarına birer metnini gönderdi ve iki yıldan bu yana, kamu çalışanları sendikalarıyla çok yakın bir görüşme içerisinde bu çalışmaları sürdürüyor ve kamu çalışanlarıyla belli konularda uzlaşmaya geldikten sonra önergelerini hazırladı, komisyonlara sundu, şimdi de Meclis Genel Kuruluna sundu.

Değerli arkadaşlarım, iki yıl önce bir yasa teklifi vermiş olabilirsiniz; ancak, gelişen koşullara göre o yasa teklifini geliştirmek de çok aykırı düşmese gerek. Nitekim, bir müddet önce Sayın Ülkü Güney’in, polislikte geçen sürenin askerlik hizmetine sayılması konusunda verdiği bir kanun teklifi vardı ve Sayın Güney, bunu o kadar önemli bir ihtiyaç olarak tespit etti ki, doğrudan gündeme alınmasını teklif etti; ama, konu, Genel Kurulda görüşülürken, dikkat ederseniz, bir geliştirme ihtiyacı doğdu, Hükümet çekti. Bunu yadırgamanın hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla, şu anlamda söylüyorum. Biz, iki yıl önce bir yasa teklifi vermiş olabiliriz; ama, dönüp oraya takılmak hiçbir şeyi ifade etmez.

Sayın Bostancıoğlu, söylemeniz gereken şu. Bu bir ihtiyaç. Toplu iş sözleşmesi, kamu çalışanları sendikalarının bir ihtiyacı; grevde bir ihtiyacı. Nitekim, bugün Kızılay’da, hepsi, bu ihtiyaçlarını, bu haklılıklarını kamuoyuna duyurmak için birtakım etkinlikler sergiliyor; siz, bu hakların verilmesinden yana mısınız, değil misiniz... (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer bu hakların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Matkap, bitti efendim, tamam.

NİHAT MATKAP (Devamla) – Efendim, bitiriyorum.

BAŞKAN – Sürenizi tamamladınız.

NİHAT MATKAP (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Efendim, zaten, sataşma konusu yok.

NİHAT MATKAP (Devamla) – Efendim, bir cümle...

BAŞKAN – Bakın, Sayın Bostancıoğlu, SHP vermedi demedi; “Cumhuriyet Halk Partisi vermedi” dedi.

NİHAT MATKAP (Devamla) – Efendim, çarpıttı.

BAŞKAN – O zaman, SHP ile Cumhuriyet Halk Partisi ayrı bir partiydi ve size sataşma yok efendim.

NİHAT MATKAP (Devamla) – Hayır efendim!..

BAŞKAN – Rica ederim... Lütfen oturur musunuz...

NİHAT MATKAP (Devamla) – Efendim, o zaman, Demokratik Sol Partinin tüm sözcülerine, geçen dönemle ilgili değerlendirme yaparken, bir daha Cumhuriyet Halk Partisine bir tek söz söylememeleri için şimdiden telkinde bulunuyorum; Genel Başkanları dahil, o hatayı yapmasınlar...

BAŞKAN – Rica ediyorum... Tamam efendim...

NİHAT MATKAP (Devamla) –Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

2.—İstanbul Milletvekili M.Cevdet Selvi’nin, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Selvi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sataşma konusuyla ilgili olarak çok kısa... Rica ediyorum...

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu saatte, tekrar huzurunuza gelip vaktinizi aldığım için üzgünüm; ama, üzgün olduğum ikinci bir olay daha var: Sayın Bostancıoğlu, benim, bulunduğum partide tesadüfen olduğumu söyledi. Bu kürsüde, kişisel, doğru olmayan, keyfe göre lafların söylenmesi, sadece insanları kırar. Ben, Bostancıoğlu’yla beraber çalıştım. Şunu söyleyeyim: Hayatımda hiçbir yerde, kendi tercihimin dışında ve tesadüfen bulunmadım; ama, ben -terbiyem müsaade etmediği için isim vermeyeceğim- bu Mecliste, o partide kimlerin tesadüfen bulunduğunu isim isim sayarım; ancak, uygun görmüyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ben, tercihimle, bu işi otuzbeş yıldır yapıyorum; tesadüf sonucu değil...

Bakınız, Hükümet, özellikle Hükümet ortakları, en kolay yol olarak, geçmiş iktidarları suçlayarak, geçmiş iktidarların yapmadığını tekrarlayarak vakit kaybediyor. Yapmayanlar düşüyor, hükümet olamıyor, sonra tekrar iktidara geliyorlar. Bunu tekrarlamanın gereği yok.

Bu yasa tasarısının nasıl verildiğini en ayrıntısına kadar inceledikten sonra “iki yıldan beri köprülerin altından çok sular geçti. Elbette, yaşanan şartlar, sokaktaki hareketler, ülkeye huzursuzluk getirebilir” düşüncesinden kaynaklanan kaygılarımızı, İçtüzüğe göre, kurallara göre “geliniz, bir kez daha uzlaşmaya ihtiyacımız var Anayasaya rağmen, hani başka yerde uzlaşma yapıldı ya burada da uzlaşmaya gerek var- bunu, ele alalım” şeklinde dile getirdik. Bunun, ne İçtüzüğe ne de kurallara aykırılığı vardır, tesadüfle de ilgisi yoktur.

Tesadüfle gelenlerin, kendi vicdanî hesaplarını yapmalarını gönülden diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Selvi.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. —Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının,İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı :553) (Devam)

BAŞKAN – Şahısları adına son konuşma, Çorum Milletvekili Sayın Hasan Çağlayan’ın.

Buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

HASAN ÇAĞLAYAN (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demokratik ve sosyal hukuk devleti olmanın en önemli göstergelerinden biri, temel insan haklarının ayırımsız bir şekilde bütün insanlara tanınmasıdır. Tüm dünya ülkelerinde, bu hak, ülkemizin de içinde olduğu birçok belge ve anlaşmalarla teminat altına alınmıştır; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi... Böylece, her bireyin, kendi maddî ve manevî varlığını korumak ve geliştirmek için ekonomik ve toplumsal alanlarda örgütlenme hakkı, hem ulusal hem de uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Bu nedenlerle, kamu çalışanlarının en tabi hakları olan sendikal hakları verilmelidir diyoruz.

Aslında, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, bir hakkın iadesidir; yeni bir hak değildir. 1961 Anayasasının 46 ncı maddesinde, çalışanlara ve işverenlere sendika kurma hakkı tanınmıştı. Sendikal haklarını nasıl kullanacaklarıyla ilgili, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılmış, 600’ün üzerinde de sendika kurulmuştu. 12 Mart 1971 Muhtırası ararejim döneminde yapılan değişiklikle, sendikal haklar geri alınmış, özel yasalar da yürürlükten kaldırılmıştı. 1982 Anayasasında, kamu görevlilerinin sendikal haklarına yer verilmesine rağmen, 1990’dan itibaren, memur ve sendika konfederasyonları kurulmaya başlanmış; 1992’de kabul edilen 87 ve 151 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmeleriyle, Türkiye’nin içhukukla ilgili bu yükümlülükleri, kurulmuş olan sendikaların faaliyetlerine imkân tanımıştır. Bu dayanak, sendikaların kapatılmasını, adlî ve idarî takibatları, bir nebze olsun sona erdirmiştir.

1995 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle, 53 üncü maddeye eklenen bir fıkrayla, memurlara, sendikalaşma ve toplugörüşme hakkı verilmiştir. Maalesef, ikibuçuk yıl geçmesine rağmen, Anayasadaki bu düzenleme doğrultusunda, uyum yasaları çıkarılamamıştır. 1990’lı yılların başından beri kurulu faaliyet gösteren, hatta, bakanlarla, Başbakanla ve Cumhurbaşkanıyla görüşen sendika ve konfederasyonlar, kanunî olmadan, çalışma ve etkinliklerine devam etmektedirler; bu, Türkiye’nin ve bizim ayıbımızdır. Bunun, bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyorum.

İşte, üzerinde çalıştığımız bu uyum yasası, ülkemizde demokratikleşme ve katılıma yeni boyutlar, yeni müesseseler kazandıracaktır. Çıkarılacak bu kanunla, kamu görevlileri teşkilatlanacak, hak arama ve çözüm önerileri üretecek, çağdaş ve evrensel haklarına kavuşmuş olacaklardır. Biz de, 2 milyonu aşan bir kesimin, örgütlenerek, örgütleri aracılığıyla kendi hak ve çıkarlarını koruma ve geliştirme yollarını açarak, katılımcı demokrasi açısından bir çığır açmış olacağız. Bunu bir başlangıç kabul edip “evet” diyoruz.

Yalnız, tasarıdaki noksanlık ve yanlışlıkları da görmezlikten gelemeyiz. Kanun, bazı düzenlemeler yapılmadan çıkarılırsa, sıkıntıları da beraberinde getirir. Önceden hissedilen, bilinen bu hususların düzeltilmemesine de bir mana veremiyorum. Mesela, katılımcılığı yaygınlaştırmak maksadı olan federasyon ve konfederasyonların, toplugörüşmeler neticesinde elde edilen kazanımlar, ekonomik ve sosyal haklar, sendika üyesi veya dayanışma aidatı ödeyenleri kapsar diye bir belirleyiciliğinin olmaması maksadı hâsıl etmemektedir. Bu düzenleme yapılmadığı takdirde, büyük memur kitlelerinin sendikalara üye olma temayülü azalacak, katılım oranı düşecek, sendikalar radikal grupların uhdesinde kalacak ve güçlü örgütlenme olgusu ortadan kalkacaktır.

Yine, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, kamu görevlilerinin aylık ve ödenekleri dahil tüm özlük işleri, toplusözleşme ile değil, kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.

Anayasada değişiklik yapılmadan, kamu görevlilerine, örgütlenme hakkı dışında toplusözleşme ve grev hakkı mümkün değildir. Kamu görevlilerine toplusözleşme hakkı verilebilmesi için Anayasanın 53 üncü ve 128 inci maddelerinin değiştirilmesi gerekiyor. Bu da yetmiyor, ayrıca, 657, 926, 2802 ve 2914 sayılı Kanunlarla düzenlenmiş olan personel rejiminin tümüyle değiştirilmesi gerekir. Böylece, işçi kesiminde olduğu gibi, bireysel sözleşme esasına göre aylık ve özlük hakları düzenlenip, idarî yargı yerine, adlî yargı iş mahkemeleri esası getirilmelidir.

Anayasada bu düzenlemeler yapılmadığı takdirde, Türkiye’nin, Avrupa’ya, dünyaya, hürriyetler ve demokratikleşme konularında entegre olduğunu söyleyemeyiz. Bu da, ülkelerarası sözleşmelere uymadığımız manasına gelir.

87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı Sözleşmesi, kamu görevlilerine, hür iradeleriyle haklarını koruyabilmek için örgütlenme ve toplupazarlık haklarını vermiştir. Gerçi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmelerinde kamu görevlileri için, toplusözleşme ve grev hakkı verilmeyeceğine dair hüküm yoktur deniliyor; ama, bu, sadece yorumdur. Bu konuda kısıtlama, sadece “Silahlı Kuvvetlere ve polise ne ölçüde uygulanacağı, ulusal yasalar ve düzenlemelerle belirlenecektir” şeklindedir. Mevcut kanun, bu haliyle, ILO sözleşmelerindeki grev ve toplusözleşme hakkına mani olurken, diğer yandan, ülkemizde demokrasi ve çalışma hayatında huzuru bozacak, adaleti ortadan kaldıracak uygulamaları da beraberinde getirmektedir; Millî Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında, Emniyet Teşkilatındaki üniformalılar dışındaki sivil memurlara; ayrıca, denetim elemanlarına, uzmanlara, adalet ve yargı hizmetlerinde çalışan memurlara; böylece, binlerce kamu görevlisine hakkını arama hürriyeti vermemektedir.

Tasarının bu kısıtlayıcı hükümleri, kamu çalışanları arasında adaletsizliği getirecek, çalışma hayatını bozacak, sosyal barışı bozacak bu tür uyumsuzluklara da sebep olacaktır.

Bütün bu haksızlık ve noksanlıklara rağmen, 2 milyon kamu çalışanının bir an evvel örgütlenmesini sağlamak lazım. Şu anda, birkısım siyasîler ve memurlar, kanun tasarısının geri çekilmesini, hatta, hiç çıkarılmamasını istemektedirler; bunun için de, eylemlerde bulunmaktadırlar. Kanunun noksanlığını, haksızlığını dile getirmek ayrı, hiç çıkmaması için tavır koymak ayrıdır. Bu tür eylemleri 2 milyon sendika mensubunun hakkının iadesine engel görüyorum. Bu çalışmalar, güzel girişimleri engelleyecektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çağlayan, süreniz bitti; 1 dakika daha eksüre veriyorum, lütfen fazla uzatmayın.

HASAN ÇAĞLAYAN (Devamla) – Peki, Başkanım.

Aksine, bu tasarının kanunlaşmasıyla tarihî bir adım atılmış olacaktır; Türk demokrasisi için yeni bir süreç başlayacak; temiz yönetime, şeffaf devlete, örgütlü topluma, sivil ve eksiksiz demokrasiye giden yol açılacaktır.

Çıkacak kanunun kamu çalışanlarına ve Türk Milletine hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan yerimden ?..

BAŞKAN – Sayın Komisyon, eğer size söz verirsem, sizden sonra bir arkadaşa konuşma hakkı doğar.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş)– Yerimden bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bir cümle, iki cümle...Komisyon olarak konuştuğunuz andan itibaren, sizden sonra söz isteyen arkadaşlarımıza “son söz milletvekilinindir” kuralına göre söz vermem gerekecek.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Oylamaya geçeceğim; ancak, bir yoklama talebi vardır. Biliyorsunuz, İçtüzüğün 55 inci maddesinde, zorunlu hallerde, bitmekte olan bir iş sonuçlanıncaya kadar çalışma süresinin Genel Kurul tarafından uzatılabileceği hususu kurala bağlanmış. Ben, bu kuralı çok istismar etmemek, takdir hakkımı kullanırken, yetki sınırlarının dışına çıkmamak için özen gösterdim; o sırada da aşağı yukarı 18 dakikalık bir zamanımız kalmıştı; Sayın Cevdet Selvi’nin ve arkasından iki arkadaşımızın daha söz sırası vardı. Uzatma kararını aldıktan sonra, Sayın Bostancıoğlu söz istedi; daha sonra -tabii çok kısa olmak üzere- Sayın Bakan söz aldı; sonra, iki arkadaşımız, satışmadan dolayı söz aldı; derken, süre uzadı. Şimdi, şu saatte yoklama yaptığımız takdirde, çoğunluğun olmayacağı belli...

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Nereden biliyorsunuz?

BAŞKAN – Efendim, zaten, müzakereler tamamlanıncaya kadar...

Oylamayı yarın da yaparız; yani, şu saatte, yoklama olur mu ? Böyle yaparsak, o zaman, Meclisin çalışmasını 2 saat uzatmış oluruz. Bu, normal olarak, İçtüzüğün 55 inci maddesindeki amaca aykırı düşen bir uygulamadır; ama, arkadaşlarımız yoklamadan vazgeçerlerse oylamayı yaparım. (ANAP sıralarından “vazgeçtiler “sesleri)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Karar yetersayısının aranılmasını isteyin..

BAŞKAN – Efendim, neyse, yani yoklama istenilmiş... (Gürültüler)

Yoklamadan vazgeçiyor musunuz?..

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) – Hayır... Hayır...

BAŞKAN – Evet...

Çalışma süremiz de, zaten, 1 saat 5 dakika kadar uzadı; yani, bu, bizim iyi niyetimizdi; ama, iyiniyetimizin de, tabiî, bu kadar şey edilmemesi lazım.

Yoklama en azından bir 25 dakika sürüyor. Çoğunluğu bulamadığımız zaman, tekrar... (DSP ve ANAP sıralarından “Var” sesleri) Efendim, saydım ben, çoğunluk da yok....

Sayın milletvekilleri, çoğunluk yok. Şu anda salonda 130 kişi var; ben saydım arkadaşlar... (DSP ve ANAP sıralarından “Var” sesleri)

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Kulislerde oturanlar var..

BAŞKAN – Efendim saydım... Kürsüden sayıyorum.

Burada, biraz iyi niyetle hareket ettik. Lütfen, Başkanlık Divanının iyi niyetini bu kadar şey etmemek lazım.

Yarına oylarız; yani, iki dakikalık bir şey bu... Yarın, kanun tasarısı görüşülmeye başlandığında, oylarız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, uzatmayı, sadece müzakereleri tamamlamak üzere yaptınız; dolayısıyla, bundan sonraki çalışma, bizim çalışma şartlarımıza uygun olmayacaktır; bu sebeple, size katılıyoruz.

BAŞKAN – Peki efendim.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Mart 1998 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.05

 

 

 

 

V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, TRT’ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı CavitKavak’ın yazılı cevabı (7/4313)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın MesutYılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

27.1.1998

M. Sıddık Altay

Ağrı

Sorular :

1. TRT Kurumunun son 10 yıldaki kâr-zarar bilançosu nedir? Kurumun zarar ettiği yıllardaki yöneticilerinden bu zararın hesabı sorulmuş mudur?

2. TRT gelirlerinin yüzde 59’unun elektrik faturalarından yüzde 21’inin de bandrol gelirlerinden sağlandığı anlaşılmaktadır. Gelirlerinin büyük kısmı emrivakilerle vatandaşın cebinden alınarak sağlanan böyle bir kurumun “kendi kendine yeter” hale gelmesi neden sağlanamamaktadır?

3. Özel TV kuruluşlarının en fazla 500 kişi ile yayın yapıp izlenme rekorları kırdıkları günümüz Türkiyesinde 6 bin personeli bulunan TRT’nin yayınlarının izlenme oranlarının sürekli düşmesinin nedenleri araştırılmakta mıdır? Bu noktada ihmal ve kusuru bulunan yöneticilerle ilgili herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılması düşünülmekte midir?

4. 6 bin personeli bulunan TRT’de pek çok program dışarıya yaptırılmakta, kurumun yurt çapında yaygın büroları bulunmasına rağmen haberler özel ajanslardan satın alınmaktadır. Bölgesinde haber atlayan yöneticiden, bir ay tek bir ay çift maaş aldığı halde program üretmeyen birim yöneticisinden bunun hesabı sorulmakta mıdır? Ayrıca, program üretmek için maaş alan kişiler ne iş yapmaktadırlar?

5. Yine TRT’de görev yapan 6 bin kişiden 4 bin 500’ü idarî birimlerde görünmektedir. Bir “yayın” kuruluşu olan TRT’de 4 bin 500 idarî görevlinin bin 500 yayıncıya hizmet etmesi bir çelişki değil midir? TRT Kurumunda personel istihdamı ve üretim açısından bir verimlilik araştırması yapılmış mıdır? Yapılması düşünülmekte midir?

6. Kurumda kadrolu olarak çalışan personelden üst düzey yöneticilerin yakın akrabaları var mıdır? Varsa bunlar kimlerdir, kimlerin yakınlarıdır ve hangi kadrolarda bulunmaktadırlar?

7. Eski ve yeni politikacılardan hangilerinin çocukları, gelinleri ve yakın akrabaları TRT’de çalışmaktadır? Bunların isimleri, görevleri ve politikacılara yakınlık dereceleri nelerdir?

8. Kurumda ne kadar âkitli personel bulunmaktadır. Bunlara ne kadar ücret ödenmekte ve hangi işler yaptırılmaktadır? En yüksek düzeyden bir ay tek bir ay çift maaş alan binlerce personel boş otururken bu insanlara en düşük seviyede maaş ödenip en çok iş yaptırılması doğru mudur? Alınacak yeni kadrolar bu işin çilesini çeken âkitliler için mi yoksa dışarıdan alınacak başka kişiler için mi kullanılacaktır?

9. Hükümet olarak TBMM’ye sevkettiğimiz tasarıya göre vatandaşın elektrik faturasına yüzde 6.5 oranında zam yaparak elde edeceğiniz 30 trilyonluk geliri çiftlik görüntüsü veren böyle bir kuruma aktarmayı devlet yöneticiliğiyle bağdaştırabiliyor musunuz?

 

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.017.800/(02).168 3.3.1998

Konu : Soru Önergesi Hk.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 6.2.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4313-10837/27325 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ile Ağrı Milletvekili M. SıddıkAltay’ın tevcih ettiği yazılı soru önergesine ait cevabi yazımız ekte sunulmuştur.

Bilgilerine arz olunur.

CavitKavak

Devlet Bakanı

T.C.

Türkiye Radyo - TelevizyonKurumu

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.2.TRT.0.61.00.00/620 2.3.1998

DevletBakanlığına

(Sayın CavitKavak)

İlgi : 12.2.1998 tarih ve B.02.0.017.800(08)-117 sayılı yazıları.

İlgi yazıları ile Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay tarafından Sayın Başbakan’a tevcih edilen ve Devlet Bakanımız Sayın Cavit Kavak tarafından cevaplandırılması tensip edilen 7/4313-10837 sayılı yazılı soru önergesine Kurumumuz cevabı aşağıda arz edilmiştir.

1. Kurumumuzun 1985-1996 yılları arası kâr ve zarar durumu aşağıda gösterilmiştir. 1997 yılına ait Bilanço kesinleşmediğinden 1997 yılı kâr ve zarar durumu verilememiştir.

 

Yılı Kâr(TL.) Zarar (‘TL.) Zarar Nedeni

1985 74 522 422 824 —

1986 82 906 127 603 —

1987 76 074 769 224 —

1988 — 25 459 615 089 1985-1986-1987 yıllarında % 3.5 olan enerji

payının 1988 yılında % 1’e düşürülmesi.

1989 13 462 521 054 —

1990 70 123 774 715 —

1991 19 390 108 647 —

1992 — 15 986 070 022 1991 yılında 441 milyar TL. olan ilan reklam geli-

rinin 1992 yılında 354 milyar TL.’ye düşmesi

1993 — 59 717 172 749 1992 yılında 354 milyar TL. olan ilan reklam geli-

rinin 1993 yılında 272 milyar TL.’ye düşmesi

1994 50 294 913 517 —

1995 239 936 000 000 —

1996 1 156 800 000 000

1988 yılın Kurum zararının nedeni % 3,5 olan enerji payı miktarının 1988 yılı için % 1’e düşürülmesidir. Özel televizyon kuruluşlarının yayın hayatında yer almalarıyla birlikte Kurumumuz reklam gelirlerinde azalma olmuş ve 1992 ile 1993 yıllarına ait Kurum zararı bu sebeble meydana gelmiştir.

Kurumumuzun işlem ve faaliyetleri her yıl Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ile Kurumumuz Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından denetlenmektedir. Bu denetimler sırasında Kurum zararına sebep olan sorumlular var ise mevzuat hükümleri uyarınca bunlar hakkında gerekli işlemler yapılmaktadır.

2. Kurumumuz gelir türlerinin oranları 1996 yılı örnek alınarak aşağıda gösterilmiştir. Kurumun gelir kaynakları, dayanağını 3093 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’ndan almaktadır. Kurumun 3093 sayılı Yasa dışında her hangi bir şekilde gelir temin etmesi mümkün değildir. Kurumumuz bu güne kadar gelir kaynaklarını etkin ve verimli bir şekilde kullanmak için gerekli tedbirleri almış ve almaya devam edecektir.

Gelir Türü = Enerji Payı (%) Bandrol (%) İlan-Reklam (%) Diğer(%)

1996 yılı 59.26 21.42 7.99 11.33

3. Kamu hizmeti görmekle yükümlü Kurumumuz, bu görev anlayışı içinde kamuoyunun Anayasa ilkeleri doğrultusunda serbestçe ve sağlıklı bir şekilde oluşmasını temin edecek yayın yapmaktadır. Kurumumuz, bu görev anlayışının ve yayın ilke ve esaslarının dışına çıkarak, izlenme rekoru kıracak yayın yapma çabası içinde değildir. Diğer yandan, özel televizyonların izlenme oranları AGB adlı bir araştırma kuruluşu tarafından gerçekleştirilmektedir. Adı geçen Kuruluş, Türkiye’de 15 bin aile üzerinde araştırma yapmakta ve sonuçlarını yayınlamaktadır. Kurumumuz yayınlarının kapsama alanları gözönünde bulundurulduğunda, yapılan araştırmaların, uygulama alanının çok sınırlı olduğu ve Türkiye çapında yeterli bir araştırma olmadığı kuşkusuzdur. Bununla birlikte, Kurumumuz çeşitli üniversiteler ile ilişki kurarak ülke çapında araştırma yaptırmakta, yayınlarımızın izlenirlik oranları yakından takip edilerek kamuoyunun beklentilerine cevap verecek ciddi ve seviyeli yayınlar yapılmasına özen gösterilmektedir.

4. 2954 sayılı Yasanın “Yayın Esasları” başlıklı 5 inci maddesinin (k) fıkrasına göre Kurumumuz : “haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metodlarına bağlı olmak”; maddenin (m) fıkrası uyarınca da “kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için, kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasî partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç ve düşüncenin menfaatlerine alet olmamak” zorundadır.

Kurumumuz Haber Merkezi, Kanun çerçevesinde görevini yerine getirirken, yukarıda belirtilen hususlara uygun hizmet verebilmek için çeşitli kaynaklara başvurmak zorundadır. Haber hizmeti, dünyanın her yanında aynı esaslara dayalı olarak gerçekleştirilir. Nitekim, EBU, ABU gibi uluslararası yayın kuruluşları, Anadolu Ajansı, Ajans Frans Pres, Reuters ve bunun gibi haber kaynakları, her yayın kuruluşunun, yazılı, sözlü, görsel sürekli olarak başvurduğu ve abone olduğu kaynaklardır. Doğal olarak yurtiçinde de bu tür kaynakları yerel ve ulusal haber ajansları oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Kurumumuzun Bölge Müdürlüklerinin bulunduğu illerdeki Haber Bürolarının yanısıra, yukarıda sayılan diğer kaynaklardan yararlanılması, Kanundan gelen bir zorunluluktur. Bunun yanında Kurumumuz, çeşitli haber kaynaklarından haber satın alırken, aynı zamanda yurtiçindeki ve yurtdışındaki çeşitli yayın kuruluşlarına da haber ve görüntü satmaktadır. Bu karşılıklı ilişki, haber hizmetinin “tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk” ilkelerinin bir gereğidir.

Kurumumuz Haber Merkezi, bu anlayış içerisinde haber hizmetini yerine getirirken, “haber atlamak” bir yana, pek çok haberde “lider” yayın kuruluşu olma özelliğini göstermiştir. Haber merkezinde görevli personelimiz, günlük ortalama 10 saatlik bir mesai sonucu, Savaş, doğal afet, uçak kaçırma ve bunun gibi olağanüstü olaylar söz konusu olduğunda ise mesai kavramı ile bağlı olmaksızın Kanunun öngördüğü hizmeti eksiksiz yerine getirme gayreti ile takdire şayan bir çizgide bulunmaktadır.

Ayrıca, Kurumumuzda 1996 yılından beri Kurum dışına program da yaptırılmamaktadır.

5. Kurumumuz personel mevcudu Ocak 1998 tarihi itibariyle aşağıdaki gibidir :

Sınıfı Adet Hizmet Türü

GİH-PH (Genel İdarî Hizmetleri-Program (Haber) 3 087 Yayın - Haber

TEK-PH (Teknik-Program Haber) 689 Yayın - Teknik

TEK-H (Teknik) 287 Teknik

GİH (Genel İdare Hizmetler) 1 569 Organizasyon ve destek

Sağlık Hizmetleri 37

Avukatlık Hizmetleri 18

Yardımcı Hizmetler 313

TOPLAM 6 000

Kurumumuzda görev yapan 6 bin kişiden 4 500’ünün idarî birimlerde görev aldığı hususu doğru değildir. Kurumumuzda Genel İdare Hizmetlerinde görev yapan personel sayısı görüleceği üzere 1 569, Yayın Haber ve Yayın Teknik hizmetlerinde ise çalışan personel sayısı 3 776’dır.

6-7. Kurumumuzda istihdam edilen personel atamaları “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Hizmetlerinin Tanımı, bu hizmetlere atanacaklarda aranacak özel nitelikler ve atama şartları yönetmeliği” hükümlerine göre yapılmaktadır. İhtiyaç duyulan kadrolara Yönetmelikte belirtilen şartlara haiz ve yapılan sınavlarda başarılı olanların ataması yapılmakta olup, bunlardan eski ve yeni politikacıların hısım ve akrabalarının olup olmadığının tespiti mümkün değildir.

8. Kurumumuzda halen İstistan Yönetmeliği hükümlerine göre istihdam edilen 920 akitli personel bulunmaktadır. Özel bilgi ve yeteneklerinden faydalanılan bu personel yapım ve prodüksiyon hizmetlerinde yardımcılık yapmaktadırlar. Bu şekilde istihdam edilen personele, kendileriyle imzalanan sözleşmeye, yapacakları işin özelliğine, tahsil, deneyim gibi kriterlere göre 20 milyon lira ile 36 milyon lira arasında ücret ödenmektedir. Kurumumuza açıktan atamalar genel duyurulu sınavlarla mevzuata uygun olarak yapılmaktadır.

9. Kurumumuz, kamu yayıncılığı alanında faaliyet gösteren ve Anayasanın 133 üncü maddesiyle tarafsızlığı ve özerkliği temel ilke olarak belirlenen ve kamu hizmeti gören bir kuruluştur. Kurumumuz, personel, finansman ve diğer kaynaklarını etkin ve verimli bir şekilde kullanmaya özen göstererek, bu konularda zaman zaman ortaya çıkan sorunları kısa sürede çözmeye çalışarak, Anayasanın ve 2954 sayılı Yasanın Kurumumuza yüklediği görevleri en iyi şekilde yerine getirmeye çaba sarfetmektedir. Bu bağlamda, Kurumumuzun “Çiftlik görüntüsü” ile nitelendirilmesi bir haksızlık olarak değerlendirilmektedir. Kurumumuzun Anayasa’dan ve 2954 sayılı Yasadan kaynaklanan görevlerini daha etkin ve verimli bir şekilde yürütebilmesinin sağlam gelir kaynaklarıyla olacağı da bir gerçektir.

Arz ederim.

YücelYener

Genel Müdür

2. – Sıvas Milletvekili TahsinIrmak’ın, şehit ailelerinin konut kredisinden yararlandırılması için bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/4349)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Tahsin Irmak

Sıvas

Soru : Bugünkü şartlarda şehit ailelerinin konut kredisi alarak kullanmaları mümkün gözükmemektedir. Bu durumun giderilebilmesi ve şehit ailelerinin konut kredisinden daha kolay yararlanabilmesi yönünde herhangi bir çalışmanız var mıdır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.015/S.233 3.3.1998

Konu : Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 13.2.1998 tarih ve KAN.KAR.MD : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4349-10965/27688 sayılı yazınız.

Sıvas Milletvekili TahsinIrmak’ın, Şehit ailelerinin konut kredisinden yararlandırılması için bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin 7/4349-10965 sayılı yazılı soru önergesi incelenmiştir.

16.6.1985 tarih ve 3233 sayılı “4.7.1934 tarih ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun”, 10.5.1990 tarih ve 3645 sayılı “2985 Sayılı Toplu KonutKanunu’na Bir Ek madde İle Bir Geçici Madde Eklenmesine DairKanun” ve 12.4.1991 tarih ve 3713 sayılı “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamına giren şehit olan veya hayatını kaybedenlerin aileleri ile malül olanlar yahut bunların ailelerine Toplu Konut Fonu’ndan açılacak faizsiz konut kredisine ilişkin usül ve esasları düzenleyen “Toplu KonutFonu’ndan Şehit Ailelerine, Malüller ile Dul ve Yetimlerine Açılacak Faizsiz Konut Kredisi Yönetmeliği” 21.9.1991 tarih ve 20998 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Yönetmeliğin 3 üncü maddesinde;

Krediden yararlanacak hak sahipleri

Madde 3-1) Şehitler için,

a) 1 Ocak 1971 tarihinden itibaren Kanunlarla verilen görevlerini yaptığı sırada veya bu görevlerini yapmasından dolayı şehit olan polisin,

b) 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 64 üncü Maddesi, 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2566 Sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2453 Sayılı Yurt Dışında Görevli Personele Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2629 Sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağaadam Hizmetleri Tazminat Kanunu ve 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında görevler nedeniyle şehit olanlar ile barışta ve olağanüstü hallerde yapılan tatbikat ve manevralar sırasında ve harekât ve hizmetlerin sebep ve etkileriyle hayatlarını kaybedenlerin;

Öncelik sıralamasına göre,

– Maaş bağlanan dul eşi,

– Eşi hayatta değilse veya evlenmişse, maaşa bağlanan çocukları müştereken,

– Bunlar bulunmadığı takdirde, maaşa bağlanan bakmakla yükümlü olduğu baba veya anasını,

konut sahibi yapmak amacıyla Fon’dan kredi verilir.

2. Malüller için,

3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21 inci maddesi ve Geçici 8 inci maddesi gereği 1.1.1968 tarihinden sonra memur ve kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan ve sakatlanan memur ve kamu görevlilerinden,

Öncelik sıralamasına göre,

– Maaşa bağlanan malülün kendisi,

– Malülün kendisi hayatta değilse maaşa bağlanan dul eşi,

– Eşi hayatta değilse veya evlenmişse, maaşa bağlanan çocukları müştereken,

bu krediden yararlandırılmaktadır.

Kredi miktarı her yıl Devlet İstatistik Enstitüsünce Türkiye geneli için ilan edilen yıllık Tüketici Fiyat Artış Oranı kadar artırılmakta olup, 1998 yılı için belirlenen kredi miktarı 2 875 000 000 TL.’dir. Bu kapsamda bugüne kadar 4 677 hak sahibine kredi kullandırılmış olup, yıllar itibariyle kredi miktarları ile kredi kullanan kişi sayısını gösterir tablo hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Ayrıca, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’na eklenen Ek-1 inci madde ve söz konusu Yönetmeliğin 3 üncü maddesinde belirtilen görevler, hareket ve hizmetler nedeniyle şehit ailelerine verilen faizsiz konut kredisini, aynı kapsamda ve aynı amaçla malül olanlara da verilmesine imkân sağlayacak bir düzenlemeye gidilmekte olup, bu amaçla hazırlanan 3645 Sayılı “2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’na Bir Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun’da Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı halenTBMM Bütçe ve Plan Komisyonunda kabul edilmiş olup, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin

Devlet Bakanı

Şehit Ailelerine, Malülleri ile Dul ve Yetimlerine Açılan Faizsiz Konut Kredisi

Miktarları (Yıllar İtibariyle) EK - 1

10.11.1985 Tarih ve T-9 Sayılı YPK ile 5 000 000 TL.

18.5.1989 Tarih ve 89/T-34 Sayılı YPK ile 20 000 000 TL.

10.9.1991 Tarih ve 91/T-73 Sayılı YPK ile 40 000 000 TL.

1992 yılı için T.F.A.O. (% 71.1) 68 440 000 TL.

1993 yılı için T.F.A.O. (% 70.1) 166 400 000 TL.

1994 yılı için T.F.A.O. (% 71.1) 199 100 000 TL.

1995 yılı için T.F.A.O. (% 125.5) 449 000 000 TL.

1996 yılı için T.F.A.O. (% 78.9) 803 000 000 TL.

1997 yılı için T.F.A.O. (% 79.8) 1 444 000 000TL.

1998 yılı için T.F.A.O. (% 99.1) 2 875 000 000 TL.

1986 - 1998 (OCAK)

Açılan Kredi : 3 042 Milyar TL.

Kredi Kullanan Kişi Sayısı : 4 677

Yıllar Kişi Sayısı

1984 —

1985 —

1986 249

1987 27

1988 24

1989 145

1990 36

1991 26

1992 484

1993 306

1994 261

1995 861

1996 1 047

1997 1 204

1998 7

TOPLAM 4 677

3. – Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Kastamonu İlinde fert başına düşen gayri safi yurtiçi hasılaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Batallı’nın yazılı cevabı (7/4374)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Batallı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

12.2.1998

Haluk Yıldız

Kastamonu

Bilindiği gibi Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşfik Edilmesi ile 193 Sayılı GelirVergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı 20.1.1998 tarihinde TBMM Genel Kurulu 44 üncü Birleşimde görüşülerek kanunlaşmıştı.

Bu Kanun Kapsamına Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir alanına dahil iller ile Devlet İstatistikEnstitüsü Başkanlığınca belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca belirlenen sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi 0,5 ve daha düşük bulunan iller bu Kanun kapsamına dahil edilmişti.

Adı geçen kuruluşlarca Kastamonu İlinin kişi başına GSYİH’sı 2 247 ABD Doları olarak tespit edilmiştir.

Kastamonu İlinin fert başına düşen gayri safi yurtiçi hasılatının 2 247 ABDDoları olarak belirlenmesinde hangi gelir kaynakları değerlendirilmiştir. Ayrıca, (Seka, Şeker Fabrikası, Ormanlar) vb. gibi Devlet kuruluşlarından gelen gelirleri de bu GSYİH’ya dahil edilmekte midir? Bu konu hakkında tarafıma bilgi verilmesini saygılarımla arz ederim.

T.C.

Devlet Bakanlığı 3.3.1998

Sayı : B.02.0.21/0245

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 20.2.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4374-11005/27768 sayılı yazınız.

Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın 7/4374-11005 esas no.lu Yazılı Soru Önergesine verilen cevaplarımız ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mehmet Batallı

DevletBakanı

Kastamonu İli gayri safi yurtiçi hasıla sonuçlarının değerlendirilmesi

Ülkemizde illere göre gayri safi yurtiçi hasıla üretim yöntemi kullanılarak hesaplanmaktadır. İl bazında diğer bir tahmin yöntemi olan harcama yöntemi kullanılarak bir çalışma yapılması halinde her iki yöntemle elde edilen sonuçlar aynı olmayacaktır. Çünkü bir ilde üretilen mallar diğer illerde tüketileceği, o ilde üretime iştirak edenlerin başka bir ilde oturması ve harcamalarını o ilde yapması söz konusu olacağından aynı sonuçlar elde edilemeyecektir.

Bu durum nihai mallarda olduğu gibi ara malları için de aynıdır.Örneğin bir ilde üretilen elektrik ara girdisi bir başka ildeki bir fabrikanın nihai üretimi içinde vardır.

Dolayısıyla, üretim yöntemi kullanılarak yapılan çalışmalarda özellikle sanayi işletmelerinin yoğun olduğu illerde kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla yüksek görülmektedir.

Ayrıca, iller itibariyle karşılaştırma yaparken nüfus faktörünü de göz önünde tutmak gerekmektedir. İller itibariyle nüfus sıklığı ve nüfus büyüme oranı da kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla büyüklüğünü etkilemektedir.

İller itibariyle GSYİH hesaplamalarında, sektörler itibariyle o ilden elde edilen veriler kullanılmaktadır. İl bazında GSYİH hesaplamalarında sektörel analizlerin yapıldığı verilerin kaynakları genel olarak aşağıda özetlenmiştir.

İl bazında bitkisel üretim değerinin hesaplanmasında DİE’nin her yıl yayınlanmış olduğu “Tarımsal Ürünler (Miktar, Fiyat, Değer)” yayınlarından yararlanılmaktadır. Tarımsal ürünlerin miktar ve fiyatlarına ilişkin veriler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Taşra Teşkilatı aracılığı ile derlenmektedir.

İmalat sanayi sektörü katma değerinin hesaplanmasında ise yine Devlet İstatistik Enstitüsü’nün imalat sanayi üretim değerlerinden ve yıllık imalat sanayi anketleri sonuçlarından yararlanılmıştır.

Bu anketlerin uygulandığı işyerleri, genel sanayi ve işyerleri sayımında elde edilen adres çerçevesinde her yıl SanayiOdalarından alınan yeri açılmış imalat sanayi işyerleri adresleri ilave edilerek güncelleştirilmektedir. Kapsam olarak, devlet sektörüne ait imalat sanayi işyerlerinin tamamı ve özel sektörde 10 ve daha fazla kişi çalışan işyerlerine detaylı soru formları uygulanarak, bu sektöre ilişkin veriler elde edilmektedir.

İnşaat sektörüne ilişkin il bazında verilerin derlenmesi kamu ve özel sektör ayrımında derlenmektedir. İnşaat sektörü katma değeri içinde Genel ve Katma Bütçeli kuruluşların illere göre yatırımları Maliye Bakanlığı’ndan alınmıştır. Diğer kamu kuruluşlarından soru formları ile bilgi derlenmektedir. Belediye ve il özel idareleri içinde kesin hesap sonuçlarından yararlanılmaktadır. Özel sektöre ilişkin inşaat yatırımlarında ise illere göre alınan inşaat ruhsatnameleri bazında değerlendirme yapılmıştır.

İl bazında toptan ve perakende ticaret sektörü katma değerinin hesaplanmasında genel sanayi ve işyerleri sayımı anket sonuçlarından yararlanılmaktadır.

Ulaştırma ve haberleşme sektöründe; kamu ulaştırma faaliyetleri, ilgili kuruluşlardan soru formları ile elde edilmektedir. Diğer ulaştırma faaliyetlerine ilişkin veriler ise genel sanayi ve işyerleri sayım sonuçlarından elde edilen veriler ışığında değerlendirilmiştir.

Malî kuruluşların il bazında yapmış olduğu katma değer hesaplanmasında bu kuruluşların Genel Müdürlüklerinden il bazında alınan soru formlarından yararlanılmaktadır.

Devlet hizmetleri sektörüne ilişkin katma değer hesaplamalarında Maliye Bakanlığı verileri ile özel idare, belediye ve diğer devlet kuruluşları için soru formları ile derlenen veriler kullanılmıştır.

Enstitümüzce yapılan il bazında GSYİH çalışmasında her ilin yaratmış olduğu katma değer üretim yöntemi kullanılarak hesaplanmaktadır. Ancak bu üretimin hangi ilde tüketildiği ya da yüzde kaçının üretimin yapıldığı ilde tüketildiğine ilişkin herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

Bu konuya örnek olarak Kocaeli İli verilebilir, 1996 yılı Kocaeli İli kişi başına GSYİH değeri 7 096 $ ile ilk sırada yer almaktadır. Çünkü, Kocaeli İlinde sanayi işyerleri yoğun bir şekilde bulunmaktadır. Ancak bu 7 096 $’lık kişi başına GSYİH değeri o ildeki fertlerin harcama düzeylerininde 7 096 $ olduğu anlamına gelmemektedir.

Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda Kastamonu İli 1996 yılı GSYİH değeri 67 998 616 Milyon TL. olarak elde edilmiştir. Bu değerlendirmeye göre Kastamonu İli GSYİH değeri içerisinde tarım sektörünün payı % 32.4 ile ilk sırada yer almaktadır. Kastamonu İli GSYİH değeri içerisinde imalat sanayi sektörünün payı % 8.5’tir.

Kastamonu İlinde faaliyet gösteren büyük imalat sanayi işyerleri Tablo 1’de verilmiştir. Yazınızda belirtmiş olduğunuz Kastamonu İlinde faaliyet gösteren SEKA Kastamonu Müessese Müdürlüğü, Kastamonu Şeker Fabrikası gibi işletmelerin yer aldığı imalat sanayi sektörünün bütününün Kastamonu İlinin toplam katma değerinden çıkarılması ile kişi başına GSYİH değeri 2 011 $ olmaktadır. (Tablo 2)

Kastamonu İli GSYİH değeri içerisinde ormancılık sektörünün payı % 8.8’dir. Bu sektörün Kastamonu GSYİH değerinden çıkarılması ile kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla değeri 2 050 $ olmaktadır. (Tablo 2)

Kastamonu İli GSYİH değerinden imalat sanayi ve ormancılık sektörlerinin katma değerlerinin düşülmesiyle Kastamonu İli kişi başına GSYİH değeri 1 813 $ olmaktadır. (Tablo 2) Görüldüğü gibi, yazıda belirtilmiş olan sektörlere ait katma değerlerin il katma değerinden düşülmesi kişi başına GSYİH değerinde beklenen etkiyi yapmamıştır.

Kastamonu İline ait, bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretim miktarları ve fiyatları, Kastamonu İli GSYİH değeri ve kişi başına GSYİH değerine ilişkin tablolar ve ilçelerin Kastamonu İli GSYİH değeri içindeki yüzde dağılımları ekli tablolarda verilmektedir.

Tablo 1: Büyük İmalat Sanayi İşyerleri

Unvan İl İlçe

Kastamonu Entegre Ağaç San. ve Tic. A.Ş. Kastamonu Merkez

Meta Abana Elektrik Motorları San. ve Tic. A.Ş. Kastamonu Abana

Meta Abana Elektrik Motorları San. ve Tic. A.Ş. Kastamonu Merkez

Unvan İl İlçe

E.B.K. Et Kombinesi Kastamonu Merkez

Saf Süt (Kastamonu Peynir ve Tereyağı Fab.) Kastamonu Merkez

TSEK Peynir ve Tereyağı Fab. Kastamonu Merkez

Kastamonu Şeker Fab. A.Ş. Kastamonu Merkez

Devrekani Yem.Fab. (Burak Yem) Kastamonu Devrekani

Yem San. A.Ş. Kastamonu Merkez

Sümer Holding A.Ş. Kendir San. Mües. Kastamonu Taşköprü

Gürmen Giyim San. ve Tic. A.Ş. Kastamonu Araç

S.F.C. Ağaç San. ve Tic. A.Ş. Kastamonu Merkez

Devlet Kereste Fab. Müdürlüğü Kastamonu Cide

Seka Kastamonu Mües. Müdürlüğü Kastamonu Taşköprü

 

Tablo 2 : Kastamonu İli 1996 Yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Değeri

Kastamonu İli GSYİH : 67 998 616 Milyon TL.

Kastamonu İli Nüfusu : 370 823

Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 183 372 164 TL.

Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 2 247 $

İmalat Sanayi Sektörü Hariç Kastamonu İli GSYİH : 60 853 519 Milyon TL.

İmalat Sanayi Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 164 103 950 TL.

İmalat Sanayi Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 2 011 $

Ormancılık Sektörü Hariç Kastamonu İli GSYİH : 62 010 534 Milyon TL.

Ormancılık Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 167 224 077 TL.

Ormancılık Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 2 050 $

İmalat Sanayi ve Ormancılık Sektörü Hariç Kastamonu İli GSYİH : 54 865 437 Milyon TL.

İmalat Sanayi ve Ormancılık Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 147 955 863 TL.

İmalat Sanayi Sektörü Hariç Kastamonu İli Kişi Başına GSYİH : 1 813 $

 

Tablo 3 : Kastamonu İline Bağlı İlçelerin İl İçindeki Katma Değer Oranı (%)

Kastamonu 100.0 Devrekani 3.31

Merkez 35.07 Doğanyurt 1.06

Abana 1.62 Hanönü 1.26

Ağlı 0.64 İhsangazi 1.85

Araç 5.16 İnebolu 5.16

Azdavay 2.40 Küre 3.13

Bozkurt 2.79 Pınarbaşı 1.13

Cide 3.50 Seydiler 0.93

Çatalzeytin 2.15 Şenpazar 1.16

Daday 2.98 Taşköprü 12.91

Tosya 11.79

Cari fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla - Faaliyet kollarına ve üretici fiyatlarına göre

Kastamonu

1996

Sektör Gelişme

payları hızı

Değer Sector Growth

Value share rate

000 000 TL. % %

1. Tarım 22 021 695 32.4 93.7

a. Çiftçilik ve hayvancılık 15 466 222 22.7 91.4

b. Ormancılık 5 988 081 8.8 113.3

c. Balıkçılık 567 392 0.8 18.5

2. Sanayi 7 145 097 10.5 117.0

a. Madencilik ve taş ocakçılığı 990 869 1.5 32.5

b. İmalat sanayi 5 806 337 8.5 147.6

c. Elektrik, gaz, su 347 891 0.5 74.0

3. İnşaat 4 039 482 5.9 87.9

4. Ticaret 5 459 749 8.0 76.8

a. Toptan ve perakende ticaret 4 138 450 6.1 73.6

b. Otel, lokanta hizmetleri 1 321 299 1.9 87.5

5. Ulaştırma ve haberleşme 13 366 117 19.7 93.2

6. Malî kuruluşlar 1 155 636 1.7 89.2

7. Konut sahipliği 1 258 157 1.9 96.4

8. Serbest meslek ve hizmetler 813 373 1.2 93.5

9. (Eksi) izafi banka hizmetleri 584 801 0.9 64.3

10. Sektörler toplamı (1-9) 54 674 505 80.4 94.4

11. Devlet hizmetleri 11 855 311 17.4 104.0

12. Kâr amacı olmayan özel hiz. kuruluşları 4 949 0.0 90.0

13. Toplam (10+11+12) 66 534 765 97.8 96.0

14. İthalat vergisi 1 463 851 2.2 107.3

15. GSYİH (Alıcı fiyatlarıyla) (13+14) 67 998 616 100.0 96.2

 

 

 

37. Kastamonu

2. Hayvansal Ürünler - Animal products. 1996

 

 

 

 

 

 

 

4. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağları Millî Parkı çevresinde yürütülen maden kazı faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4385)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

Ahmet Bilgiç

Balıkesir

Balıkesir ve Çanakkale vilayetleri arasında halen “Kazdağları” ve çevresi hakkında basında çıkan haberlerden (10 Ocak 1998/Hürriyet) hareketle;

1. Kazdağları Millî Parkı veya Gür-Tem Mad. Tur. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yürütülen kazı faaliyetlerinde Bakanlığınız tarafından herhangi bir inceleme veya araştırma yapılmış mıdır?

2. Kazdağları Millî Parkı’nda veya çevresinde Bakanlığınızca koruma altına alınmış bir bölge, alan (SİT) veya emtia var mıdır?

3. ÇED (Çevresel Etki ve Değerlendirme) açısından bu madenin çalıştırılmasının etkisi araştırılmış mıdır? Neticesi nedir?

4. Bölge aynı zamanda bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olması nedeni ile tarihî eser veya kültür mirası söz konusu maden aramasından, işletmesinden nasıl etkilenecektir?

5. Dünya Bankası tarafından Kazdağları pilot bölge seçilip ve “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi” kapsamında ve “Türkiye’de Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesinde” Bakanlığınız açısından nasıl bir katkı yapılmaktadır? 5,1 Milyon $’lık fondan Bakanlığınız ne kadar kullanmıştır?

T.C.

KültürBakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.00.01.940-61 4.3.1998

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.nün 20 Şubat 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4385-11042/27808 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Bilgiç’in “Kazdağları Millî Parkı çevresinde yürütülen maden kazı faaliyetlerine ilişkin” 7/4385-11042 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

KültürBakanı

Cevap 1. GÜR-TEM Mad. Tur.Ltd. Şirketi tarafından işletilmesi planlanan maden sahası Kazdağı Millî Parkı sınırları dışındadır. Maden sahası ve çevresinde Bakanlığımız Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Çanakkale Müze Müdürlüğü uzmanları ile Edirne Koruma Kurulu üyelerince 14-18.1.1998 tarihleri arasında yerinde inceleme yapılmıştır.

Cevap 2. Yapılan incelemeler sonucunda Edirne Koruma Kurulunun 23.1.1998 gün ve 4433 sayılı kararıyla maden sahasını da içine alacak şekilde Aşağıçavuş Köyü ve çevresinde dereceleri sonradan belirlenmek üzere arkeolojik ve doğal sit alanı olarak belirlenmiştir.

Cevap 3. Maden İşletmesi için ilgili firma 6.11.1997 günü Çevre Müdürlüğüne başvurmuş, Çevre Bakanlığının 10.10.1997 gün ve 7393 sayılı yazısıyla, arama ruhsatı verildiği sırada sözkonusu faaliyetin ÇED (Çevresel Etki ve Değerlendirme) yönetmeliği kapsamı dışında bulunduğu, bu nedenle ÇED raporu hazırlanmasına mahal bulunmadığı Çevre Bakanlığı temsilcilerince ifade edilmiştir.

Cevap 4. Bölgedeki arkeolojik veriler konusunda Çanakkale Müze Müdürlüğü uzmanları çalışmalar yapmaktadır. Elde edilen bilgiler ışığında maden arama faaliyetleri ile arkeolojik ve doğal sit alanının etkileşimi tespit edilebilecektir.

Cevap 5. Dünya Bankası kaynaklı “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi” kapsamında tespit edilen Kazdağı Göknarı’nın 700 m. rakımdan sonra görülebildiği ancak faaliyet sahasının 250 m. rakımda bulunduğu Çevre Bakanlığı temsilcilerince belirtilmiştir. Bu projenin yürütülmesi ve Dünya Bankası fonunun kullanılması konusunda tamamen Çevre Bakanlığı yetkilidir.

IX. – TEŞEKKÜRLER, TEBRİKLER, TEMENNİLER VE TAZİYETLER

1. – KADER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği) Merkez Yürütme Kurulunun, Siyasî PartilerYasasında kadınlara yüzde 33 oranında kota tanınmasını dile getiren yazılı temennileri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25.2.1998

Siyasî PartilerYasası’nda Anayasa ile uyum sağlanması için kimi değişiklikler yapılması halen TBMM’nin gündemindedir.

Sayıları nüfusumuzun yarıdan çoğunu oluşturan kadınlar, gelecek kuşakların yetişmesinde en büyük rolü oynayan ve ülkemizin sorunlarından en fazla etkilenen kesimdir. Kadınların siyaset yaşamında temsil edilmeleri, sorunlara kendi bakış açılarından çözüm önerebilmeleri demokrasinin yerleşmesi için bir zorunluluktur.

Ekonomik ve toplumsal baskı ve şartlanmalar nedeniyle kadınların erkeklerle aynı koşullarda politik çalışma yapma olanakları ne yazık ki kısıtlıdır. Bu durumun telafisi için birçok Batı demokrasisinde bulunan çözüm, partilerin seçimle gelinen kurullarının, delegelerin ve adayların en az % 33’ünün kadın olmasıdır.

T.C. Anayasasının 10 uncu maddesinde cinsler arasında eşitlik öngörülmektedir. Dolayısıyla, Anayasanın amir hükmünün uygulanması doğrultusunda bir ilk adım olarak, Siyasî Partiler Yasası taslağına, siyasî partilerin bütün kademelerinde kadınlara % 33 oranında kota tanınmasına ilişkin yeni bir madde eklenmesini saygılarımızla arz ve talep ediyoruz.

Üç Koltuktan En Az Biri Kadınlara !

KA. DER.

Merkez Yürütme Kurulu Adına

Doç. Dr. Şirin Tekeli

Genel Başkan

 

 

birleşim 62’nin sonu